DÖNEM: 23 CİLT: 95 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
74’üncü Birleşim
8 Mart 2011 Salı
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
münasebetiyle konuşması
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İzmir ilinin EXPO 2020 adaylığına ve Dünya
Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalık’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asil’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin
açıklaması
2.- Adana
Milletvekili Fatoş Gürkan’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
3.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin
açıklaması
4.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
5.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldız’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
6.- Konya
Milletvekili Orhan Erdem’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
7.- Konya
Milletvekili Mustafa Kabakcı’nın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin
açıklaması
8.- Gümüşhane
Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun
ihtisas komisyonu olarak kurulmuş olmasına ilişkin açıklaması
9.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
10.- Malatya
Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
11.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy’un, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Romanya
Senatosu Dış Politika Komisyonunun vaki davetine istinaden, Romanya’ya resmî
bir ziyaret gerçekleştirecek TBMM heyetini oluşturmak üzere gruplarınca
isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1426)
B) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin, İstanbul ili Beyoğlu ilçesi
yeni imar planı nedeniyle yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1058)
2.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin, nişasta bazlı şeker ile ilgili
iddiaların ve nişasta bazlı şeker üretiminin etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/1059)
3.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin, kadınların eğitimi, istihdamı
ve temsili ile ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1060)
4.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 24 milletvekilinin, kamu yönetimindeki
kadrolaşma iddialarının ve personel alım ve atamalarında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1061)
C) Önergeler
1.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Türk Ceza Kanununun Özel Hayata ve Hayatın Gizli
Alanına Karşı Suçlar Kanununda Yer Alan Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin (2/386) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/262)
IX.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Sulama
Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları
Raporları (1/873) (S. Sayısı: 621)
2.- Sözleşmeli
Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu
(1/997, 1/1003) (S. Sayısı: 633)
3.- Taşınır
Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar Hakkında Sözleşme ve Bu Sözleşmeye
İlişkin Hava Aracı Donanımına Özgü Konulara Dair Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/904))
(S. Sayısı: 622)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sürdürülebilir
Kalkınma İçin Doğal Kaynakların ve Çevrenin Korunması Alanında İşbirliği
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/927) (S. Sayısı: 652)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, sağlık sistemindeki sorunlara ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/17637)
2.- İstanbul
Milletvekili Necla Arat’ın, TRT 2’de yayınlanan bir haber programına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/18040)
3.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, TRT radyolarındaki atama ve görevden almalara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/18041)
4.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, mahkeme kararıyla görevine dönen personele ve
sendika seçimi konusunda personele baskı yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18095)
5.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Zonguldak’taki hava ve çevre kirliliği ile
doğal gaz projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/18175)
6.- İstanbul
Milletvekili Mithat Melen’in, Avrupa Kongresinin koordinasyonuna ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/18210)
7.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18238)
8.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, ambalaj atıklarının bertarafına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18239)
9.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, Mısır ve Tunus’ta meydana gelen
olayların ticarete etkisi ile ihracat ve ithalata ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/18256)
10.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’in, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî
Parkı’nda yapılması planlanan Simülasyon Merkezi ve Sanal Şehitlik ihyası ile
ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/18308)
11.- Çankırı
Milletvekili Ahmet Bukan’ın, Çankırı’ya yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/18415)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 14.10’da açılarak dört oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Lokman Ayva, özürlülerin sağlık hizmetlerinden yararlanmasına,
İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek, Muhasebeciler Günü’ne,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Muş ili Bulanık ilçesinde 22 Şubat 2011
tarihinde meydana gelen depreme ilişkin gündem dışı konuşmasına Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek cevap verdi.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, özürlü yurttaşlarımızın ağız ve diş sağlığı
hizmetlerinden yeterince
yararlanamadıklarına,
Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl, Yeşilay Haftası’na,
Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz, engellilerin sağlık hizmetlerinden yararlanırken
yaşadıkları sorunlara,
Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız, Muhasebeciler Günü’ne,
Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman, Muhasebeciler Günü’ne ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in gündem dışı konuşmasına verdiği cevaba,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan ve arkadaşları tarafından 12 Şubat 2011 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan “Basın Özgürlüğü” hakkındaki
Meclis araştırması açılmasına dair önergelerinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer araştırma önergelerinin önüne alınarak 03/03/2011
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
birleşimde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra
kabul edilmedi.
Gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve
Samsun Milletvekili Suat Kılıç ile 1 Milletvekilinin; Milletvekili Genel
Seçimlerinin Yenilenmesi ve Seçimin 12 Haziran 2011 Tarihinde Yapılması
Hakkındaki Önergesi ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1
Milletvekilinin; Milletvekili Genel Seçimlerinin Yenilenmesi ve Seçimin 12
Haziran 2011 Tarihinde Yapılması Hakkındaki Önergesi ve Anayasa Komisyonu
Raporu (4/258, 4/259) (S. Sayısı: 647) görüşmeleri yapılarak açık oylamadan
sonra kabul edildi.
2’nci
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonları Raporlarının (1/873) (S. Sayısı: 621) görüşmeleri geçici
madde 1’e kadar kabul edildi.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, sulama birliklerinin Sayıştay denetiminden
çıkarıldığına ilişkin bir açıklamada bulundu.
8 Mart
2011 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.58’de son verildi.
Nevzat
PAKDİL
Başkan
Vekili
Bayram ÖZÇELİK Harun
TÜFEKCİ
Burdur Konya
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 97
II.- GELEN KÂĞITLAR
4 Mart 2011 Cuma
Teklif
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Kemal Anadol,
Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi,
Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural, Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır, Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi
Yıldız ve 305 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 59 uncu
Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/879) (Anayasa
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.3.2011)
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Geri Kabul
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1007) (S. Sayısı: 649) (Dağıtma tarihi: 4.3.2011) (GÜNDEME)
2.- Samsun Limanı
(Türkiye Cumhuriyeti) ve Kavkaz Limanı (Rusya Federasyonu) Üzerinden Demiryolu
Feribotu ile Uluslararası Karma Taşımacılığın Organize Edilmesi Hakkında
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/941) (S. Sayısı: 651) (Dağıtma tarihi: 4.3.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sürdürülebilir
Kalkınma İçin Doğal Kaynakların ve Çevrenin Korunması Alanında İşbirliği
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/927) (S. Sayısı: 652) (Dağıtma
tarihi: 4.3.2011) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Bitki Karantinası
Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/910) (S. Sayısı: 660) (Dağıtma
tarihi: 4.3.2011) (GÜNDEME)
5.- Uluslararası
Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru Hükümetlerarası Anlaşmasına Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/683) (S.
Sayısı: 667) (Dağıtma tarihi: 4.3.2011) (GÜNDEME)
No.: 98
7 Mart 2011 Pazartesi
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yeni Zelanda
Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/921) (S. Sayısı: 650) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Tarım Bakanlığı Arasında Bitki
Koruma ve Karantina Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/950)
(S. Sayısı: 656) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Tarım Bakanlığı Arasında Tarım
Alanında Ekonomik, Bilimsel ve Teknik İşbirliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/894) (S. Sayısı: 657) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Tarım Bakanlığı Arasında Hayvan
Sağlığı Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/885) (S.
Sayısı: 658) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Meteoroloji Alanında
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/862) (S. Sayısı: 659) (Dağıtma tarihi:
7.3.2011) (GÜNDEME)
6.- Türkiye Cumhuriyeti
Devlet Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Enformasyon Bakanlığı Arasında
Basın Yayın Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/954) (S. Sayısı: 661) (Dağıtma
tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)
7.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve Mali İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/908) (S. Sayısı: 662) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)
8.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında TİKA Program Koordinasyon Ofisinin
Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 665) (Dağıtma tarihi:
7.3.2011) (GÜNDEME)
9.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetini Temsilen Tarım ve Köyişleri Bakanı ile Avusturya Cumhuriyeti
Hükümetini Temsilen Federal Tarım, Orman, Çevre ve Su Yönetimi Bakanı Arasında
Tarım Alanında İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı: 666)
(Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)
10.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Petrol Alanında İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/793) (S. Sayısı: 668) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)
11.- Türkiye Cumhuriyeti
İçişleri Bakanlığı ile Rusya Federasyonu İçişleri Bakanlığı Arasında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/943) (S. Sayısı: 669) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)
12.- Türkiye Cumhuriyeti
İçişleri Bakanlığı ile Rusya Federasyonu Uyuşturucu Trafiği Kontrolü Federal
Servisi Arasında Uyuşturucu, Psikotrop ve Ara Kimyasal Maddelerin Kaçakçılığı
ile Mücadelede İşbirliği Hususunda Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/945) (S. Sayısı: 670)
(Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ordu Milletvekili Rıdvan
Yalçın’ın, Cumhurbaşkanı tarafından ataması uygun görülmeyen personele ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18514) (Başkanlığa geliş tarihi:
21/02/2011)
2.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, kan şekeri ölçüm çubuklarının ödeme yöntemine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18515) (Başkanlığa geliş tarihi:
21/02/2011)
3.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, insan taşımacılığı yapanların kullandığı akaryakıttan
alınan vergilere, otogar çıkış ücreti ile otopark ücretlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18516) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/02/2011)
4.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, makam araçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18517) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
5.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin, Kırıkkale’nin Büyükavşar Beldesi ile ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18518) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/02/2011)
6.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, tarihi eserlerin restorasyonu çalışmalarında meydana
gelen yangınlara ve bunun sebeplerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18519) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
7.- İzmir Milletvekili Kemal
Anadol’un, bir cezai soruşturmayla ilgili bilgilerin basına sızdırıldığı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18520) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2011)
8.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, basın mensupları hakkında açılan adli soruşturmalara, medya
kuruluşlarının vergi incelemelerine ve basın özgürlüğünü sağlayıcı tedbirlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18521) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
9.- Konya Milletvekili Atilla
Kart’ın, bir belediye başkanı ile bazı yöneticiler hakkında ihaleye fesat
karıştırma iddiasına ve yürütülen adli ve idari soruşturmaların sonucuna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18522) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
10.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, bazı cezai soruşturmaların gizliliğinin ihlal edildiği
iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18523)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
11.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, icra takiplerine ve takipteki alacakların
ödenme durumuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18524)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2011)
12.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüz’ün, emeklilerin maaş zamlarına ve farklarına ait düzenlemeye
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18525)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
13.- Amasya Milletvekili
Hüseyin Ünsal’ın, özel hastanelere ve yapılan ödemelere ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18526) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/02/2011)
14.- Çankırı Milletvekili
Ahmet Bukan’ın, azınlık vakıflarına iade edilen taşınmazlara ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18527)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
15.- Manisa Milletvekili
Şahin Mengü’nün, Digiturk platformunda yayın yapan TRT kanallarına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/18528) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
16.- Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın, Samsun-Terme Akçay’a yeni doğalgaz çevrim santralleri
yapılacağı iddiasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18529) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)
17.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş-Afşin’e bağlı bazı köylerin
afet bölgesi ilan edilmesine ve afet dolayısıyla meydana gelen mağduriyetlerin
giderilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18530) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/02/2011)
18.- Yozgat Milletvekili
Mehmet Ekici’nin, Yozgat-Sarıkaya’daki jeotermal kaynağın TOKİ konutlarında
ısıtma amaçlı kullanılmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18531) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
19.- İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin’in, bir sanıkla ilgili sahte delil üretildiği iddiasına ve yürütülen
soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18532)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
20.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, Konya’ya yeni stadyum yapılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18533) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
21.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının Brooklyn Belediyesini
ziyaretiyle ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18534) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
22.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, İDO’da çalışan gemi adamlarının maaşı ve avukatlık hizmet
alımıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18535) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
23.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Bursa-Mustafakemalpaşa’da bazı köy yollarının onarımına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18536) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/02/2011)
24.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Bursa-Nilüfer’e bağlı bir köyün yol ve kanalizasyon sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18537) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2011)
25.- Diyarbakır Milletvekili
Akın Birdal’ın, bir avukatın öldürülmesi ile ilgili adli soruşturmaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18538) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/02/2011)
26.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, Ankara’da asfalt danışmanlığı hizmet alımına ve asfalt katılım
payı tahakkukuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18539)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
27.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız’ın, bir sinema filminin çoğaltılarak piyasaya sızdırıldığı
iddialarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18540)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
28.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Kadirli Kültür Merkezi inşaatına ve Osmaniye’de bulunan diğer
kültür merkezlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18541) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
29.- Yozgat Milletvekili
Mehmet Ekici’nin, sözleşmeden kadroya geçen personele yolluk verilmesine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18542) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2011)
30.- Yozgat Milletvekili
Mehmet Ekici’nin, Yozgat Belediyesinin bir tesisi vergi borcu mukabilinde Tarım
ve Köyişleri Bakanlığına devrettiği iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18543) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
31.- Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın, okul kantinlerine ve denetimlerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18544) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)
32.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, Giresun Üniversitesi rektör seçimine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18545) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)
33.- Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın, Samsun-Vezirköprü’deki YİBO’nun kapatılmasına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18546) (Başkanlığa geliş tarihi:
21/02/2011)
34.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Kuzey Irak’a Kürtçe eğitim görmek üzere öğretmen
gönderildiği iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18547) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
35.- Yozgat Milletvekili
Mehmet Ekici’nin, dönüştürülen ve birleştirilen eğitim kurumlarındaki norm
kadro fazlası öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18548) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
36.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız’ın, İstanbul-Beykoz’da bazı okullarda yapılan “Güçler ve
Güçlükler” anketine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18549) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
37.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Kütahya ve ilçelerindeki taşımalı eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18550) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
38.- Hatay Milletvekili
Gökhan Durgun’un, Hatay’da bir okul müdür yardımcısı hakkındaki iddialara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18551) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2011)
39.- İstanbul Milletvekili
Fatma Nur Serter’in, ÖSYM’deki bazı çalışanlarla ilgili iddialara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18552) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/02/2011)
40.- İstanbul Milletvekili
Fatma Nur Serter’in, yenilenen KPSS Eğitim Bilimleri Sınavına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18553) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/02/2011)
41.- Muğla Milletvekili Ali
Arslan’ın, tutuklu ve hükümlülerin hastane muayeneleri ile ilgili protokolün hasta
mahremiyetine dair hükümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18554) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
42.- İzmir Milletvekili Oğuz
Oyan’ın, ilaç harcamalarına ve sağlık kuruluşlarına yapılan ödemelere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18555)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
43.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, ithal sığırların Konya
Sarayönü Konuklar Tarım İşletmesinde karantinaya alınmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18556) (Başkanlığa geliş tarihi:
21/02/2011)
44.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da don ve sel afeti
sebebiyle zarar görenlere yapılan yardımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18557) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
45.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Belediyesinin bir
tesisi vergi borcu mukabilinde Bakanlığa devrettiği iddiasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18558) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/02/2011)
46.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, TCDD’nin bir dergisinde
yayınlanan yazıya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18559)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)
47.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İstanbul Boğazına
yapılması planlanan üçüncü köprüye ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18560) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)
48.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, kamyonet tipi araçlara tartı
kontrolünde kesilen cezalara ve kamyonetlerin azami yük ağırlığı kriterlerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18561) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2011)
49.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yurt dışı seyahatlere, bunlara
katılanlara ve ödenen harcırahlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18562) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
50.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, TCDD’nin bir dergisinde
yayınlanan yazıya ve kadın erkek cinsiyet eşitsizliğine ilişkin Devlet
Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/18563) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/02/2011)
51.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, görevi esnasında
hayatını kaybeden askerlerin yakınlarına, şehit yakınlarına tanınan hakların
sağlanmasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18564)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
52.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Bakanlık şube müdürlüğü
kadrolarına ve yapılan atamalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18565) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
53.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Kemerburgaz’da yaşayan
göçmenlerin kullandıkları tarım arazilerinin orman alanı kabul edilmesiyle
meydana gelen mağduriyete ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18566) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
54.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Belediyesinin dış
kaynaklı kredi kullanımı nedeniyle Hazine Müsteşarlığına olan borcuna ve bir
tesisin devredildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/18567) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/02/2011)
55.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, KKTC ile yaşanan soruna,
büyükelçinin görevden alınmasına ve yeni yapılan atamaya ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18568) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
56.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, Bakanlık makamı ve Dış
Ticaret Müsteşarlığının bazı lüks harcamalarının ihracatçı birliklerince
karşılandığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan) yazılı
soru önergesi (7/18569) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
57.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’da depreme karşı
güçlendirme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/18570) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/02/2011)
No.: 99
8 Mart 2011 Salı
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Finlandiya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ile Anlaşmaya İlişkin
Protokol ve Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/978) (S. Sayısı: 653) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011)
(GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile İsviçre Konfederasyonu Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/963) (S. Sayısı: 654) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Malezya Hükümeti Arasında 27 Eylül 1994 Tarihinde
Ankara’da İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/920) (S. Sayısı: 663) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayoluyla
Uluslararası Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/898) (S. Sayısı: 664)
(Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Irak Cumhuriyeti Ticaret
Bakanlığı Arasında Yeni Sınır Kapıları Oluşturulmasına İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/912) (S. Sayısı: 671) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile İran İslam Cumhuriyeti Sağlık ve Tıbbi Eğitim
Bakanlığı Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/968) (S. Sayısı: 672) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011)
(GÜNDEME)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Çin Halk Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri
Komisyonları Raporu (1/720) (S. Sayısı: 673) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011)
(GÜNDEME)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet
Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşma ile 22
Ekim 2009 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin
İşleyişine Dair Anlaşmaya Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1004) (S. Sayısı: 674) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Irak Cumhuriyeti Ticaret
Bakanlığı Arasında Irak ve Türkiye'de Düzenlenen Fuarlara Yönelik Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/951) (S. Sayısı: 675) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
10.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/879) (S.
Sayısı: 676) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
11.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Irak Cumhuriyeti Arasında Kapsamlı Ekonomik Ortaklık
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/744) (S. Sayısı: 677) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
12.- Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Irak Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı
Arasında Serbest Bölgeler Alanında İşbirliğine Yönelik Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/929) (S. Sayısı: 678) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
13.- Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Irak Cumhuriyeti Ticaret
Bakanlığı Arasında Muhtemel Bir Serbest Ticaret Anlaşmasının Etkilerinin
Değerlendirilmesine Dair Bir Ortak Komisyon Kurulmasına İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/913) (S. Sayısı: 680) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
14.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/957) (S. Sayısı: 682) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 Milletvekilinin, İstanbul İli Beyoğlu İlçesi
yeni imar planı nedeniyle yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/1058) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.01.2011)
2.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 23 Milletvekilinin, nişasta bazlı şeker ile ilgili
iddiaların ve nişasta bazlı şeker üretiminin etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1059) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.02.2011)
3.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 23 Milletvekilinin, kadınların eğitimi, istihdamı
ve temsili ile ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1060) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.02.2011)
4.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 24 Milletvekilinin, kamu yönetimindeki kadrolaşma iddialarının ve
personel alım ve atamalarında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/1061) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.02.2011)
8 Mart 2011 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce
üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık
Yakut’un, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle konuşması
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, ülkemizin kalkınması, demokrasi yolunda mesafe kat etmesi ve
hukukun üstünlüğüne inanmanın en önemli şartlarından biri de kadın-erkek
farklılığının giderilmesidir. Kadınlarımız gerek toplumsal gerek sosyal gerek
ekonomik ve siyasal alanlar olmak üzere, sosyal yaşamın tüm katmanlarında hak
ettiği yeri almalıdırlar. Yüreklerindeki dirayet, feraset, sevgi ve
şefkatlerini hiçbir karşılık beklemeden, fedakârca yerine getiren kadınlarımız
için ne yapılırsa yapılsın yetmez olarak görülmesi gerektiğine inanıyoruz.
Büyük Türk milletinin
temelini oluşturan ailenin en önemli ferdi olan kadınlarımız, şanlı tarihimizin
her döneminde olduğu gibi, cumhuriyetle birlikte kazanılmış çağdaş haklar ve
özgürlükler boyutunda, yaşamın her alanında başarıyla yer almış, almaya da devam
etmektedirler.
Modern Türkiye’nin
harcı olan kadınlarımızın her gününün sevgi, anlayış ve insanlık günü olmasını
temenni ediyor, ülkemizin tüm kadınlarının Dünya Kadınlar Günü’nü yürekten
kutluyor, sağlık, mutluluk ve esenlik dolu günler diliyoruz. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
Gündem dışı ilk söz,
8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle söz isteyen İzmir Milletvekili Canan
Arıtman’a aittir.
Buyurun Sayın
Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
CANAN ARITMAN (İzmir)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, kadınlarını yüzde 1.400 artışlarla öldüren bir toplumun Dünya
Kadınlar Günü kutlaması bir ironidir. AKP İktidarının ilk yedi yılında aile içi
şiddet nedeniyle katledilen kadın oranı yüzde 1.400’lük bir artış gösterirken
aynı zaman dilimi içinde Türkiye’de hiçbir şey bu kadar çok artmamıştır.
2010’da 337 kadın, son iki ayda ise 80 kadın daha öldürüldü. Bugün bir kadın
daha bıçaklandı Çanakkale’de. AKP İktidarında toplam 5 binden fazla kadın
katledildi. Teröre bile bu kadar çok kurban vermedik.
Yaşama hakkı
kadınların da birincil insan hakkıdır. Hükûmetlerin anayasal görevi,
vatandaşlarının yaşam hakkını korumak iken ülkemizde kadın yurttaşların yaşam
hakkı korunmamaktadır. Artık biz kadınlar hak değil can mücadelesi veriyoruz bu
ülkede devri iktidarınızda. Türk kadını tüm yasal haklarını seksen yıl önce,
daha cumhuriyetin başında pek çok Avrupa ülkesinden önce ve onları örnek olarak
almışken, bugün ülkemizde ileri demokrasi nutukları atılırken biz kadınlar
birincil insan hakkımız olan yaşam hakkımızı korumanın derdine düşmüş
durumdayız. Bu olgu çok sarsıcı, acı verici bir geriye gidişin, geriye
götürülüşün sonucudur. Tüm ulusal ve uluslararası raporlar bu geriye gidişi
belgelemektedir. Bakın, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2010 Cinsiyet Eşitliği Raporu’nda
ülkemiz 134 ülke arasında sondan 8’inci sıradadır. Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Kadın Güçlenme İndeksinde de yine biz 109 ülke arasında sondan 8’inci
sıradayız ve son dokuz yılda 37 sıra geriye gittik.
Kadınlarımız güçsüz
bırakıldı. 4 milyon kadınımız okumaz yazmaz durumda. Kadınların yüzde 41’inin
bırakın bir mesleğinin olması ilkokul diploması bile yok. 5,5 milyon çocuk
gelinimiz var. İş yaşamına katılımda cumhuriyet tarihinin en düşük
oranlarındayız. Tüm AB ve OECD ülkeleri arasında kadına yönelik şiddetin en
fazla olduğu ülkeyiz. Kadınlarımız öldürülüyor, tecavüze uğruyor, dayaktan,
şiddetten kaçacak yeterli sığınma evleri bile yok. Onları koruyacak
mekanizmalar oluşturulmamış ve Hükûmet sadece seyrediyor. Üstelik hiç utanıp
sıkılmadan, başta Başbakan olmak üzere, bir ağızdan medyayı suçluyorlar, “Medya
haber yapıp cinayetleri teşvik ediyor.” diyorlar. “Aslında kadın cinayetleri
artmıyor, azalıyor ama medya abartıyor.” diyorlar. Eh, bu kadarına da “pes”
denir doğrusu. Başbakan uzayda mı yaşıyor, yoksa bu aziz milleti çok saf mı
sanıyor, bilemiyorum.
AKP İktidarında kadın
cinayetlerinin yüzde 1.400 oranında arttığının belgesi burada. Bu, Emniyet
Genel Müdürlüğünün resmî verileri, altında da Sayın Adalet Bakanı Ergin’in
imzası var. Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı ve AKP’li üyeleri “Medya senaryo
yazıyor.” diyorlar. Ayıp vallahi, insan utanır biraz. Bu ülkede her gün 3-5
kadın öldürülüyor. Medya ne varsa onu veriyor. Hadi “Medya senaryo yazıyor.”
diyorsunuz, Emniyet Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanı da mı senaryo yazıyor, yoksa
senaryoyu Başbakanın kendisi mi yazıp oynuyor?
Dün Başbakan ”Kadına
yönelik şiddet alçaklıktır.” diye buyurmuş. Daha iki hafta önce Meclis
kürsüsünden kendi milletinin kadınlarına hakaret etti, sözel şiddet uyguladı.
Şecaat arz ederken sirkatin söylemiş. Ayrıca, bin yıldır dinlediğimiz gibi
“Cennet anaların ayaklarının altındadır.” diye buyurmuş. Kadınlar Başbakandan
öteki dünyada cennet vaadi değil, bu dünyada erkeklerin tekmelerinin altında
can vermemeyi diliyor. Başbakan “Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum. Kadınlar
en az 3 çocuk doğursun.” diyor. Yani, haydi kadınlar marş marş eve, geleneksel
cinsiyetçi role. Kadınlar eve ve erkeğe mecbur ve mahkûm kalsın istiyor.
Kadın sorununu
türbana indirgeyip “kota” lafını bile duymak istemiyor. “Tornadan çıkmışlar.”
diye ülkesinin kadınlarına ayrımcılık
yapıp aşağılıyor. Ataerkil zihniyet bizzat Başbakan tarafından destekleniyor.
Ondan sonra da, polisi, hâkimi, üniversite hocası, sokaktaki adam, hepsi bunu
örnek alıp kadınları linç ediyorlar. “Kadınlar niye bu kadar çok
öldürülüyorlar?” sorusunun cevabı da işte buradadır. Kadını erkeğin malı,
kölesi olarak gören bu anlayış, bu bakış açısı çok tehlikelidir. Son dokuz
yılda…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Arıtman, biliyorsunuz, süre vermiyoruz ama sadece kadın haklarıyla ilgili
olduğu için…
CANAN ARITMAN
(Devamla) – Bir dakika daha Sayın Başkan, bugün Dünya Kadınlar Günü.
BAŞKAN – Buyurun.
CANAN ARITMAN
(Devamla) – Son dokuz yılda AKP’nin yarattığı bu zihinsel geriye gidiş, bu
anlayış kadın sağlığına, hayatına çok zararlıdır ve hiçbir kadın AKP’ye oy
vermemelidir, hiçbir kadın AKP’ye oy vermemelidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
daha önceki yıllarda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde hiç olmazsa birer çiçek
verirdiniz, bugün, bu sene onu bile yapmadınız. Kadından sorumlu Bakanımız yok
ortalıkta. Yani, lafla peynir gemisi yürümüyor, artık bu ülkenin kadınları
AKP’nin sözlerine, Başbakanın hikâyelerine inanmıyor ve kadınlar size oy
vermeyecek. Sizin vermediğiniz çiçeği şimdi biz size vereceğiz.
Saygılar sunarım.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündem dışı
ikinci söz, İzmir ilinin EXPO 2020 adaylığı hakkında söz isteyen İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’ye aittir.
Buyurun Sayın Sipahi.
(MHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İzmir
ilinin EXPO 2020 adaylığına ve Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin
gündem dışı konuşması
KAMİL ERDAL SİPAHİ
(İzmir) – Sayın Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Dünya Kadınlar Günü’nde
saygıdeğer Türk kadınlarının Kadınlar Günü’nü Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
ve şahsım adına en içten saygılarımla kutluyorum.
(CHP İzmir
Milletvekili Canan Arıtman Bakanlar Kurulu sırasına ‘Yaşam Hakkı İstiyoruz’
yazılı, üzerinde güller bulunan siyah bir çelenk bıraktı) (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, burası şov yeri değil, şovu dışarıda yapsın!
BAŞKAN – Sayın
Arıtman, lütfen… Lütfen Sayın Arıtman…
Görevliler, kaldırın
lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
– Sayın Başkan, burada böyle saçma bir şey olmaz!
BAŞKAN – Sayın
Arıtman, lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, Hanımefendi hanımefendilik yapsın, hanımefendiliğini
bilsin, hanım gibi davransın! Tornadan çıkma gibi olmasın! Talimatlarla iş
yapmasın! Ayıp! Sayın Başkan…
(Samsun Milletvekili
Fatih Öztürk çelengi kavasın elinden alarak CHP sıralarına doğru yürüdü) (CHP
sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN (İzmir)
– Olmuyor ama böyle!
BAŞKAN – Sayın
Milletvekilim, lütfen verir misiniz görevliye.
Sayın Arıtman…Sayın
Arıtman, lütfen… Sayın Arıtman… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
FATİH ÖZTÜRK (Samsun)
– Ukala! Rezil!
MEHMET TUNÇAK (Bursa)
– İşin gücün şov!
FATİH ÖZTÜRK (Samsun)
– Terbiyesizlik yapma!
(Samsun Milletvekili
Fatih Öztürk, çelengi CHP sıralarına doğru attı) (CHP sıralarından gürültüler)
ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Nereye atıyorsun? Bakan mısın sen? Sen kimsin?
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Nereye atıyorsun bunu? (CHP’li ve AK PARTİ’li milletvekillerinin birbirleri
üzerine yürümeleri, karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Sayın
görevliler… Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Gündem dışı ikinci
söz, İzmir ilinin EXPO 2020 adaylığı hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili
Kamil Erdal Sipahi’ye aittir.
Buyurun Sayın Sipahi.
(MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL SİPAHİ
(İzmir) – Sayın Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.
6 Mart Dünya Kadınlar
Günü’nü kutladığımız bu günde, saygıdeğer Türk kadınlarının Dünya Kadınlar
Günü’nü Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu ve şahsım adına en içten
saygılarımla kutluyorum.
OSMAN KILIÇ (Sivas) –
8 Mart…
KAMİL ERDAL SİPAHİ
(Devamla) – 8 Mart…
Türk tarihimizin
şerefli sayfalarında onurlu bir yer bulan Türk kadınlarını rahmetle anıyorum.
Bunlardan birisi ve örnek bir Türk kadını Nene Hatun’du, 1877-78 Osmanlı Rus
Harbi’ndeki kahramanlığı yıllarca dillere destan oldu, Türk kadınına örnek
oldu. Ardından bir Kara Fatma vardır, yine Kurtuluş Savaşı’mızın doğu
cephesinde saygıyla anılacak bir yiğit Türk kadınıdır.
“Nene Hatun” adı
geçmişken, burada, Mecliste yaşadığımız bir acı olayı da sizlerle paylaşmak
isterim. Malumunuz, Türkiye’de yüz elliden fazla üniversite var bir kısmı
devlet üniversitesi, bir kısmı vakıf üniversitesi olmak üzere, ancak şerefli
bir Türk kadının ismi bu üniversitelerden hiçbirine verilmiş değil. Hâlbuki,
Türk kadınının öyle sembol isimleri var ki gerek kahramanlık destanı yazan gerekse
bilim hayatımızda, siyasi hayatımızda önemli yer bulan yüzlerce Türk kadını
var. İsterdik ki o Türk kadınlarından bir tanesinin üniversitelerimizden
birisi, adını alsın. Bu Mecliste yeni vakıf üniversiteleri kurulurken -belki
sayın milletvekilleri hatırlayacaklar- Milliyetçi Hareket Partisi olarak
verdiğimiz bir önergeyle hem Türk kadınının hem de doğunun ve dadaşların
kahramanlık sembolü Nene Hatun’un Erzurum’da kurulan yeni bir üniversiteye
adının verilmesini teklif etmiştik. Maalesef, hem de bir bayan Millî Eğitim
Bakanının da sıralarda bulunduğu bir ortamda bu önerimiz reddedilmişti. Bu acı
olayı burada bir kez daha yüce milletimizin takdirlerine sunuyorum.
Gene, Kurtuluş
Savaşı’mızda şehadet mertebesine ermiş veyahut da ordunun yakın desteğinde
işgal kuvvetleriyle çarpışmış yüzlerce Türk kadını var. Bunlardan Fehime Kadın
var, Dudu Hatun var ve Gördes kızı yiğit, mücahit Makbule Efe var. Ben
özellikle Fehime Efe ve Makbule Efe’nin işgalci Yunan kuvvetlerine karşı
Demirci Akıncılarıyla beraber Balıkesir dağlarında çarpışırken yiğitçe can
verdikleri gün olan 17 Mart tarihini 8, Mart Kadınlar Günü’ne yakın bir tarih
de olması nedeniyle bir kez daha saygıyla anmayı burada bir vazife biliyorum.
“Demirci Akıncıları”
isimli kitabı yazan ve bizzat kendisinin komuta ettiği Demirci Akıncıları ile
Kurtuluş Savaşı’mızda ordunun yanında işgalci kuvvetlere karşı destan yazan
İbrahim Ethem Akıncı’nın kitaplarında Gördes kızı Makbule Efe şu şekilde
hatırlanır: “Eğer bir gün gelecekte bu şerefli millet bu mücahit Türk kızının,
bu yiğit Türk kadınının kadir ve kıymetini bilecek mi?” der İbrahim Ethem
Akıncı. Ben de Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bütün şehit Türk kadınlarını tekrar
saygıyla anıyorum.
Bu arada, şehit
analarımızı saygıyla anıyorum. Büyük Atatürk Türk kadınına birçok dünya
ülkesinden çok daha önce haklar vermek suretiyle birçok dünya ülkesine örnek
olacak seçme seçilme haklarıyla eşit haklarla güzel bir siyasi gelenek
başlatmasına rağmen, maalesef son yıllarda Türk kadınına yönelik şiddet ve
cinayet eylemlerindeki artışı kabullenmek mümkün değil. Özellikle AKP
İktidarının sekiz yıllık döneminde katlanarak büyüyen bu kadına yönelik şiddet
eylemlerini ve cinayetlerini bir kez daha Kadınlar Günü vesilesiyle acı bir
anma da olsa, anmayı vazife biliyorum.
Konuşma konum EXPO.
Evet, İzmir malumunuz EXPO 2015’e aday üye şehrimizdi, ancak kıl payı farkla o
dönemdeki 151 ülkeden 61’inin desteğini almasına rağmen, 2008 yılında Paris’te
yapılan oylamada EXPO 2015’i kaybetti. Hâlbuki, İzmir buna çok hazırlanmıştı.
Kaldı ki, İzmir aydınlık yüzüyle, güzel insanlarıyla Türkiye’nin “Atatürk
şehri” olarak Türkiye’yi en iyi temsil edebilecek şehir iken son anda EXPO
2015’i kaybetmenin acısını yaşadı. İzmirliler hâlâ bunun acı hatıralarıyla
meşguller. Ancak, önümüzde bir EXPO 2020 var. Gerek Türkiye için gerekse
uluslararası camiada EXPO 2015’i kıl payı kaybetmiş olan İzmir’imizin bir
noktada müktesep hakkı var. Ben bu müktesep hakkın yerine getirilmesini
diliyor, EXPO’yu fazlasıyla hak eden İzmir’in bir an evvel adaylığının ilan
edilmesini Meclis adına teklif ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sipahi.
Gündem dışı üçüncü
söz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle söz isteyen Malatya Milletvekili
Öznur Çalık’a aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Çalık.
3.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle
şahsım adına gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, tüm dünya
kadınlarının bu anlamlı gününü kutluyor ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
İnsanlık tarihinin en
önemli gelişmelerinde en özel ve anlamlı yol işaretlerinde kadınların verdiği
mücadeleyi, çektikleri acıları ve sonunda elde ettikleri başarıları görürsünüz
ve dinimizde kadın şefkat, merhamet, hürmet duyulması ve nezaket gösterilmesi
gereken asil ve nezih bir varlık olarak tanımlanmıştır. Bu yüzden kadın
özeldir, bu yüzden kadın saygındır, kadın can veren, kadın zengin kılan, kadın
çoğaltandır. Kadın aile ocağında temel eğitimi veren ilk öğretmen, mükemmel bir
eğitimcidir. Kadın, yetiştiricidir.
Değerli milletvekillerim,
biraz evvel, maalesef, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, asla olmasını
istemediğimiz, bir kadın vekilimiz tarafından çok nahoş bir görüntü, Meclisin
karışmasına vesile olan bir görüntü oluştu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir)
– Çiçek verdik.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
– Öncelikle, bunu gündeme getirmek istememin yegâne sebebi şu: Aslında çok daha
anlamlı ve çok daha güzel bir konuşma yapmayı umut ediyordum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sen yine yap.
CANAN ARITMAN (İzmir)
– Yap, mâni yok.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
– Şiddetten bahseden milletvekilinin gazetedeki fotoğraflarını hatırlarsınız,
elinde silahıyla vermiş olduğu görüntü bugün gibi aklınızdadır. Şiddetin
karşısında olan önce kendi silahını cebine koymayı, kamuoyuna kötü örnek olmayı
ortadan kaldırmalıdır bence. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Öncelikle,
şiddetin nasıl yapıldığını Meclise gösteren Canan Arıtman’ı kınıyorum; bir
kadın olarak, bir kadın milletvekili olarak kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar) Ve bizler, hiçbir ayrımcılık gözetmeden, herkesin
eşit hak ve hürriyetlerden yararlanması gerektiğine inandık ve bunun
mücadelesini veriyoruz. Toplumsal sınıflara, tabakalara, cinayetlere,
cinsiyetlere bakılmaksızın herkesin siyasete katılmasını arzu ediyoruz ve bunu
başarmak için de mücadele ediyoruz.
CANAN ARITMAN (İzmir)
– Otuz yıldır yapıyoruz bunu.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
– Tüm bunlar için, öncelikle, gerekli her türlü yasal altyapının hazır olması
gerektiğini biliyoruz ve buradan başlıyoruz.
CANAN ARITMAN (İzmir)
– “Yaşam hakkı istiyoruz.” dedik, kırmızı gül verdik.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
– Sizi asla muhatap kabul etmeyeceğim Canan Hanım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ediyorsun işte Allah Allah, ismini de söylüyorsun.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
– Türk Ceza Kanunu’nda, Medeni Kanun’da, Belediyeler Kanunu’nda ve yapmış
olduğumuz yasal düzenlemelerde çok önemli yollar katettik. 1998 yılında 4320
sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun kabul edilmiş olmasına rağmen maalesef
aile mahkemeleri kurulana kadar atıl vaziyetteydi ve 2003 yılında aile
mahkemelerini kurarak kadınlarımızın ve ailemizin korunmasını sağladık ve bugün
çok önemli bir iş daha yapıyoruz değerli arkadaşlar: Kadın Kolları
Başkanlığımızın yapmış olduğu 2010’daki Çalıştay ve bir hafta önce, yine, tüm
kamu kurum ve kuruluşlarımız, sivil toplum örgütlerimizle birlikte yapmış
olduğumuz çalışmalar neticesinde çok önemli bir yasa teklifi hazırladık ve
“Artık, kadınlara şiddete son, ölümlere son, her türlü yapılacak yanlışlıklara
son.” diyoruz. Sayın Başbakanımızın söylemiş olduğu gibi, kadınlara karşı
uygulanan şiddet insafsızlıktır, vicdansızlıktır, alçaklıktır diyorum ve Sayın
Başbakanımızın bize vermiş olduğu güç ve destekle, bugün grupta yapmış olduğu
konuşma da dâhil olmak üzere, tüm kamu kurum ve kuruluşlarına, kolluk
kuvvetlerine, Adalet Bakanlığına, İçişleri Bakanlığına, yetkilerinin
artırılarak şiddet uygulayan bireylerin takibinde…
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Az önce Canan Hanım’a şiddet uygulamaya kalktınız.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
-…eğer şiddeti uygulayan kişi…
CANAN ARITMAN (İzmir)
– Artık kimse inanmıyor bu laflara. Dokuz sene oldu, dokuz sene. Kimse
inanmıyor. Konuşmaya utanmanız lazım.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
-…eğer korumayı kabul etmiyorlarsa tutuklamaya kadar giden süreç hepimiz
tarafından takip edilecektir.
CANAN ARITMAN (İzmir)
– 5 bin kadın öldürüldü.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
- Şimdiye kadar yapılanlar ortadadır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu andan
itibaren ilk kez son sekiz yılda bu kadar ciddi yasal düzenlemeler meydana
getirilmiştir ve bu yasal düzenlemelerin neticesinde uygulayıcıların ve
uygulamaların değişmesi gerekmektedir ve bu yapacağımız yeni kanun teklifiyle
boşanmış olan eşler de dâhil olmak üzere, nişanlılar dâhil olmak üzere ve yeni
birliktelikler yaşayan, yakın birliktelik yaşayan bireyler de dâhil olmak üzere
koruma altına alınması sağlanacaktır.
Bunlar yeter mi?
Yetmez. Bizim, uygulamalarda çok önemli değişikliklere ihtiyacımız var.
Zihinsel bir değişime ihtiyacımız var. Bunu, kadınlar değil, tüm toplum, tüm
bireyler olarak hep beraber yapmak zorundayız. İşte, bu zihinsel dönüşüm
noktasında, yöneticilerimize, toplumumuza olduğu kadar biz kadınlara da çok
önemli roller düşüyor.
Bu toprakların
kıymetli, vefakâr, cefakâr, emektar, yüce gönüllü kadınları, sizlere
sesleniyorum: Sizlerin arkanızda olduğumuzu bilin, adım atmak için kendinize
güvenin çünkü kadınlarımızın arkasında Sayın Başbakanım var.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
– Yasalarımızla koruma altına alınan haklarınızı aramak için daha cesur
davranalım. Her alanda sizlere sunulan eşit fırsatların sahibi olarak gelin ve
görünün. Hiçbir çalışmayı, hiçbir fedakârlığı ve hiçbir hedefi küçümsemeyin.
Gücünüzü önemseyin.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eski İngiltere Başbakanının söylemiş olduğu gibi “Bir şeyin
konuşulmasını istiyorsanız erkeğe, bir şeyin yapılmasını istiyorsanız kadına
gidin.” diyor ve biz de sekiz yıldan beri kadınımıza gidiyoruz, milletimize gidiyoruz
ve onlardan aldığımız destekle de üçüncü dönem iktidarı yaşayacağız ve
kadınlarımızın vermiş olduğu destekle AK PARTİ İktidarını hep beraber
kucaklayacağız.
Kendi medeniyet
havzamıza yabancılaşmadan, kadınlık değerini layık olduğu düzeye yükselterek,
bir kimlik dejenerasyonuna uğramadan, çalışma hayatı ile aile hayatını mutlu
bir şekilde bütünleştirmiş kadınlarımızın ülkemizi aydınlık geleceğe
taşıyacağına hep inandık, inanıyoruz ve “Siyasette kadın nesne değil, özne
olsun.” diyen Başbakanımızın verdiği desteklere bir kez daha teşekkür ediyor ve
tüm dünya kadınlarının gününü kutluyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Çalık.
CANAN ARITMAN (İzmir)
– Sayın Başkan, sataşma nedeniyle söz talep ediyorum.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Ne dedi ki? “Muhatap almıyorum...”
CANAN ARITMAN (İzmir)
– Adımı vererek sataştı.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – “Muhatap almıyorum.” dedi.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Adını söyledi.
CANAN ARITMAN (İzmir)
– Adımı vererek söyledi.
BAŞKAN – Sayın
Arıtman, yerinizden, buyurun.
İki dakika süre
veriyorum ama lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeden.
CANAN ARITMAN (İzmir)
– Kürsüden alayım Başkanım.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Başkanım, kürsüden verin iki dakikayı, sataşma var.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Malatya
Milletvekili Öznur Çalık’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
CANAN ARITMAN (İzmir)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hakikaten çok
üzüldüm. Böyle bir günde, AKP Grubunun, kadınlı-erkekli, bir kadın
milletvekiline şiddet uygulaması beni fevkalade üzdü ama milletimiz gördü ve
takdir etti. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Şiddetin ne olduğunu bilmiyor.
CANAN ARITMAN
(Devamla) - Benim söylediklerimin ne kadar doğru olduğunu milletimiz bir kez
daha anlamış oldu.
Yani bir çiçekten
neden rahatsız oluyorsunuz? Dedim ki: “Daha önceki yıllar çiçek verilirdi kadın
milletvekillerine bu Meclis kürsüsünde, vermediniz çiçeği, biz vereceğiz.” Bir
çiçek verdik. Üzerinde ne yazıyor? “Yaşam hakkı istiyoruz.” Yani bu o kadar
masum bir talep ki üzerinde güller var. Bir hanım milletvekiline oradaki gülün
bir tanesini takdim ettim, Bakan olsaydı ona verecektim, veremedik. Yani bir
çiçekten, zarif bir eylemden… 8 Mart bir eylem günüdür aslında, Dünya Kadınlar
Günü. Zarif, kadınsı, feminen bir eylemden, zarif bir çiçek takdiminden niye bu
kadar rahatsız olup şiddet uyguluyorsunuz? İşte, AKP budur. AKP eşittir kadına
yönelik şiddet. Onun için, bu ülkede devri iktidarınızda 5 bin kadın öldürüldü.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Utanın ya, utanın! Ayıptır, ayıp!
CANAN ARITMAN
(Devamla) - Sizin Başbakanınız dâhil, kadın milletvekilleriniz dâhil, kadına,
milletin gözü önünde, milletin kürsüsünde şiddet uyguluyorsunuz, haksızlık
ediyorsunuz.
LUTFİ ELVAN (Karaman)
– Bunu yapan sizsiniz.
CANAN ARITMAN
(Devamla) - Ayıptır, yazıklar olsun!
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Arıtman.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Konuşmacı, biraz önce yaptığı şovu haklı göstermeye çalışırken,
bizim, hem idare amirlerinin hem kavasların yaptığı işlemi “şiddet” olarak ifade
etti. İzin verirseniz kısa bir söz…
CANAN ARITMAN (İzmir)
– Tutanakları okuyun, utanacaksınız şimdi. Bunların hepsi tutanaklarda var.
BAŞKAN – Sayın
Elitaş, buyurun, iki dakika da size veriyorum sataşma nedeniyle.(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Lütfen yeni bir
sataşmaya mahal vermeden...
HASİP KAPLAN (Şırnak)
– 8 Mart böyle mi kutlanır Mecliste? 8 Marta haksızlık bu yapılanlar.
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü.
CANAN ARITMAN (İzmir)
– Kadına şiddet uyguladığınız gün.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bu günün anlamına, önemine binaen, değerli milletvekili
arkadaşlarımız bu konuyu gündeme getirecekler ve geçmişteki yaşanmış meseleler
ne ise gelecekte düzeltilmesiyle ilgili projelerini ortaya koymaları gerekir.
Bunu, sekiz yıllık iktidarı döneminde kadına verdiği ehemmiyeti, kadının toplum
içerisinde gördüğü ikinci sınıf vatandaş muamelesini, el üstünde tutup
inancımız gereği “Cennet anaların altındadır.” diye… (CHP ve MHP sıralarından
“Ayaklarının” sesleri, gürültüler)
H. TAYFUN İÇLİ (
Eskişehir) – “Ayaklarının”, söylediğini düzelt.
KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – “Ayaklarının…”
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …ifade eden bir manevi
değerin içerisinden gelip kadının önemini ortaya koyan bir siyasi iktidara bu
yapılan haksızlıktır.
OKTAY VURAL (İzmir) –
“Ananı da al git.” dedin sen.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Biraz önce milletvekili arkadaşımız
bir çelenk koymaya kalktı Bakanlar Kurulu sırasına.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – İç Tüzük’e aykırı, Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Siyah bir çelenkti, üstünde
bir tane gül vardı. Şunu yapabilirdi: Sayın Milletvekili, kırmızı gülü bugüne
kadar kadına verdiği ehemmiyet dolayısıyla Sayın Başbakanın sırasına koyar ama
siyah olan kısmını Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Merkezine koyardı. (AK
PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – “Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Merkezine koyardı.” diye, açık
sataşmada bulundu.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – “Oraya koysun.” diye tavsiyede bulunduk.
SIRRI SAKIK (Muş) –
Sayın Başkan, bir tiyatro çevirelim burada Allah aşkına!
BAŞKAN - Sataşma
neresinde bunun Sayın Anadol?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sataşma değil Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, iki
dakika da size veriyorum, buyurun.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Kısa…
BAŞKAN - Sataşma
nedeniyle, buyurun.
3.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bana söz verdiğiniz için size
teşekkür ediyorum, sabrınızı kötüye kullanmayacağım.
Siyah çelenk, kadına
dünyada İsviçre’den önce seçme, seçilme hakkı veren Cumhuriyet Halk Partisinin
Genel Merkezine konmaz, “Ananı da al git.” diyen zihniyetin önüne konur. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Siyah çelengin neden konulduğunu söylemeye gerek yok herhâlde Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Anadol.
Sayın Asil, Sayın
Gürkan, Sayın Korkmaz, Sayın Vural, Sayın Yıldız, Sayın Erdem, Sayan Kabakcı ve
Sayın Aydın, Dünya Kadınlar Günü nedeniyle, anladığım kadarıyla, günün anlam ve
önemini belirtmek üzere söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Asil.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil’in, 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugüne kadar yapılan
mücadelelere rağmen kadınlarımıza, aile hayatında, çalışma hayatında ve toplumda
hak ettikleri eşit koşullar maalesef sağlanamamıştır. Hayatın bütün alanlarında
kadınlar hâlâ yeterince temsil edilememektedir. Cinsiyet ayrımcılığı
çözülmeden, özgür ve eşit bir toplum yaratılması da imkânsızdır. Alınan yasal
tedbirler, kız çocuklarının okutulmasının, töre cinayetlerinin devam etmesinin,
iş hayatında kadın istihdamının engellenmesine imkân sağlayan düşünce ve ön
yargıların önüne geçememiştir.
Ülkemizde ve tüm
dünyada kadınların hak ve taleplerini elde etme mücadelelerine saygı duyuyor ve
destekliyoruz. Dünyada ve ülkemizde tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü’nü kutluyorum, kutlu olsun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Gürkan…
2.- Adana Milletvekili Fatoş Gürkan’ın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
FATOŞ GÜRKAN (Adana)
– Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
AK PARTİ İktidarı
döneminde gerçekten çok önemli yasal düzenlemeler yapıldı, Avrupa
standartlarında şu anda neredeyse ülkemiz. Ben, bu anlamda, mücadele eden, emek
veren, başta Sayın Başbakanımıza, tüm kadrolarına ve bugüne kadar kadın hakları
konusunda ve kadının yaşaması konusunda mücadele eden, İstiklal Savaşı’nda
mücadele eden kadınlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
Kadınlar Günü keşke
sevgiyle ve çiçeklerle kutlansaydı ama biraz önce, maalesef, kadın haklarıyla
ilgili bu kadar mücadele eden başta Sayın Başbakanımızın bulunduğu koltuğa
konulmak istendi, bu nedenle kınıyorum. Bir kadın olarak ben diyorum ki: Şovla
kadın hakları savunulmaz, elde edilmez; mücadele vermek gerekir.
Bu anlamda, tüm kadınlarımızın
Kadınlar Günü’nü kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Sizlere de teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
CANAN ARITMAN (İzmir)
– Bir çiçeği bile almadınız, ne kadar büyük nezaketsizlik!
BAŞKAN – Sayın
Korkmaz…
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, 8
Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan, ben de bu vesileyle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü
kutlarken, biraz önce bu günün mana ve önemine yakışmayan bazı görüntüleri
Mecliste izlemenin, bu görüntülere şahit olmanın üzüntüsünü yaşıyorum. Gönül
isterdi ki her Meclis grubundan, âdeta çiçek bahçesinde açan çiçekler gibi her
milletvekili kalksın, bu güzel günün mana ve önemine yakışır cümleler sarf
etsin. Hakikaten çok üzüldüm.
Bugün 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü. Bu günü sevgi ve muhabbetle anarken fedakâr, cefakâr, anamız,
bacımız, eşimiz, yol arkadaşımız, tüm kadınlarımızın Kadınlar Günü’nü
canıgönülden kutluyoruz, içinde bulundukları bireysel ve sosyal sıkıntıların,
ekonomik problemlerin bir an önce sonlanmasını diliyoruz.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak kadınlarımızın sosyal hayatta layık olduğu yerde olmadığını,
ekonomik ve siyasal hayatta üretkenliklerinden yeterince faydalanılmadığını
düşünüyoruz. Bu yüzden, çağdaş Türkiye'nin kadın katkısı ve girişimleri olmadan
başarılamayacağını biliyoruz. Milliyetçi Hareket Partisinin…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Korkmaz.
Sayın Vural…
4.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) –
Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Tabii, aslında
bu bir gündem, önemli bir gündem, gönül isterdi ki bir sayın bakan bu konuda
Parlamentoyu bilgilendirseydi ve bu çerçevede gruplar söz hakkı elde etseydi.
Ama kadına verilen önemin sadece bir gündem dışı konuşmayla dile getirilmesiyle
yetinilmemesi gerektiğini Hükûmete ifade etmek istiyorum.
Bakın, kadın-erkek
eşitsizliğinde 2006 yılında 105’inci sıradayken bugün 126’ncı sıraya çıkmışız.
Kadın-erkek eşitsizliği giderek artmaktadır. 2006 yılında 2 kadının elde ettiği
gelir 1 erkeğin gelirine eşitken, maalesef bugün ancak 4 kadının geliri 1
erkeğe eşit olmaktadır. Dolayısıyla hem iş gücüne katılmada hem istihdama
katılmada hem işsizlikte en büyük yükü çeken kadınlar olmuştur. Bu bir
toplumsal sorundur, bu toplumsal sorunun çözümü konusunda herkesin gereğini
yapması gerektiğini ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Yıldız…
5.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
BENGİ YILDIZ (Batman)
– Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün Ankara’da kar
yağıyordu Sayın Başkanım ve annem şöyle derdi: “Her kar tanesiyle beraber bir
melek iner.” Ben de bugün dedim ki: Her melek bütün annelere ve kadınlara birer
çiçek getiriyor, onu bütün dünya kadınlarına, Türkiye kadınlarına sunuyoruz bu
vesileyle.
8 Mart Dünya Kadınlar
Günü bir mücadelenin sonucu kutlanıyor, yani sadece salonlarda kutlanan bir gün
değildir. Amerika Birleşik Devletleri’nde kadınların yaşama koşullarını,
çalışma koşullarını daha iyileştirmek için 20 bin insan sokağa çıkıyor ve bunun
sonucunda 700 kişi tutuklanıyor. Bugün de dünya kadınlarının tarihinde anılan
bir mücadele günü olarak kutlanıyor.
Bugün Barış ve
Demokrasi Partisinin milletvekilleri, il, ilçe başkanları ve üyeleri, on
binlerce insan bütün bölgede ve Türkiye genelinde meydanlardadırlar, bu günü
kutluyorlar. Bu günü bir mücadele günü olarak kutluyorlar ve biz biliyoruz ki,
bütün mücadelelerde olduğu gibi, kadın hakları mücadelesinde de hak verilmez
alınır, bu da örgütlülükle ve mücadeleyle olur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Erdem…
6.- Konya Milletvekili Orhan Erdem’in, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
ORHAN ERDEM (Konya) –
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. AK PARTİ’nin bu konuda yaptıklarına diyecek
yok. Hâlâ hanımların giyimini çözememiş, beyninde bu konuda problemler olan
partilerin mensuplarının kendilerine çelenk koyması gerektiğini düşünüyorum.
Bu vesileyle bir
konuya değinmek istiyorum farklı da olsa. Konya’mız, vaizlerin sultanı Tahir
Büyükkörükçü Hocamızı kaybetti. Yurt içinden, yurt dışından 400 bin kişinin
katılımıyla, önemli bir cenaze merasimiyle kendisini defnettik. Türkiye’mizin,
Konya’mızın başı sağ olsun. Bu duyarlılığı gösteren tüm halkımıza, eski
milletvekilimize bu duyarlılığı gösteren tüm milletimize de şükran ve
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Kabakcı…
7.- Konya Milletvekili Mustafa Kabakcı’nın, 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
MUSTAFA KABAKCI
(Konya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü’nü kutluyorum. İnşallah kadınlarımız, genel seçimden sonra ortaya
çıkacak sivil anayasayla beraber daha güzel bir geleceğe sahip olacaklar.
6 Mart Pazar günü Konya
gerçekten tarihî bir cenaze törenine şahit oldu. Eski milletvekili ve emekli
müftü olan Tahir Büyükkörükçü Hocamız vefat etti. Bir ömür boyu manevi dünyamıza hizmet etmiş ve derdi
olan herkesin derdine derman olmak için koşmuş bir kişi olan rahmetli Tahir
Hocamıza Allah’tan rahmet diliyor, Türkiye'nin her tarafından, yurt içinden,
yurt dışından bu cenaze törenine katılan bütün kardeşlerimize de Konya kamuoyu
adına çok teşekkür ediyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Aydın…
8.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın,
Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun ihtisas komisyonu olarak kurulmuş
olmasına ilişkin açıklaması
KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) – Sayın Başkan, Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkan Vekili
olarak yüce Meclisin bu Komisyonu ihtisas komisyonu olarak kurmasından dolayı
Meclisteki bütün arkadaşlarımıza ve Meclis Divanına teşekkür ediyorum. Bu süre
içerisinde de Hükûmetimizin kadınlara yönelik yaptığı iyileşmelerden dolayı da
Hükûmetimize teşekkür ediyorum.
Yalnız, Fırsat
Eşitliği Komisyonu Başkan Vekili olarak son süreç içerisinde özellikle yüce
Meclisteki bir kısım arkadaşlarımızın da dâhil olduğu ortamlarda özellikle
dilde ve sözde şiddetin kınanmasının gerekli olduğuna inanıyorum. Eğer yüce
Mecliste eğitim kadrolarından gelmiş bir arkadaşımız, yine bu Mecliste bir
bakan üzerinde dilde ve sözde şiddet uygularsa, sokaktaki fiziksel ve
psikolojik şiddetin önüne geçemeyeceğimizi yüce Meclisin tutanaklarına geçirmek
istiyorum ve bu sözde ve dilde şiddeti de kınadığımı şahsınız aracılığıyla yüce
Meclisin bilmesini istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Sakık…
9.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bugün 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü. Ben de bu günü kutluyorum. Bugün kadın arkadaşlarımız dünyanın
dört bir tarafında bu günün ruhuna uygun, sokaklarda ve alanlarda demokrasi ve
özgürlük mücadelesi için oradalar. Biz, buradan bütün arkadaşları, bütün kadın
arkadaşları, tekrar selamlıyoruz. Onların mücadelesini cezaevinde sürdüren,
dağda, bayırda, ovada, şehirde, herkesi selamlıyoruz.
Eğer gerçekten kadın
konusunda sözü söylenecek biri varsa o da Barış ve Demokrasi Partisidir çünkü
hayatın her alanında yüzde 40 kadın kotası uygulayarak Türkiye’de ve dünyada
bir ilke imza atmış ve öncülük etmiş. Diliyorum ve umuyorum ki diğer siyasi
partiler de BDP’nin göstermiş olduğu duyarlılığı gösterir, kadına bu şekilde
saygı olur diyor ve tekrar bu günü kutluyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Öz…
10.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de Dünya Kadınlar
Günü’nü kutluyorum. Burada şunu belirtmek istiyorum: Az önceki
konuşmacılarımız, bir bakanın burada konuşma yapması gerektiğini belirttiler.
Bugün Sayın Başbakanımızın başkanlığında, aileden sorumlu Devlet Bakanımız
başta olmak üzere, uluslararası düzeyde, Hatay’da medeniyetler ittifakı
çerçevesinde bir toplantı düzenlenmekte. Ben şunu belirtmek istiyorum: Şu anda
Mecliste grubu bulunan birçok siyasi partinin yönetim kurullarında bulunanların
eşlerinin bile AK PARTİ’ye oy verdiğini siyasi çalışmalar ve sosyolojik
araştırmalar ortaya koymuştur. Demek ki Adalet ve Kalkınma Partisi, izlemiş
olduğu politikalarla Türkiye’deki hanımefendilerin, kadınlarımızın gönlünü de
fethetmiştir. Ben inanıyorum ki 2011 seçimlerinde, yapılacak, hazirandaki
seçimlerde de kadınlarımızın büyük ekseriyetinin AK PARTİ’ye oy vereceklerinden
kimsenin şüphesi olmasın.
Bir de şunu
belirteceğim: Az önceki konuşmada bir hanımefendi vekilimiz oraya çelenk koydu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda milletvekilleri çelenk koymak için
değil, görüşlerini kürsüden bildirmek için çıkıp konuşurlar. Dolayısıyla o konu
da İç Tüzük açısından uygun değildir.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Aksoy…
11.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un, 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
SONER AKSOY (Kütahya)
– Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Ben de Dünya Kadınlar
Günü’nü kutluyorum. Bu vesileyle Büyük Millet Meclisinin almış olduğu bir
kararla, 401 oyla, üniversite kapılarında okuyamayan genç kızlarımızın hakkını
teslim eden Anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesine götüren Cumhuriyet Halk
Partisini burada kınamak durumunda olduğumu belirtmek isterim. O genç kızların
hakkını öncelikle savunması gerekenlerin o çelengi nereye koyacaklarını çok iyi
düşünmeleri gerektiği kanaatindeyim.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aksoy.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Romanya Senatosu Dış Politika Komisyonunun vaki
davetine istinaden, Romanya’ya resmî bir ziyaret gerçekleştirecek TBMM heyetini
oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1426)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Romanya Senatosu Dış
Politika Komisyonu'nun vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinden oluşan parlamento heyetinin, Romanya'ya resmi bir ziyaret
gerçekleştirmesi Genel Kurul'un 22 Şubat 2011 tarih ve 69 sayılı birleşiminde
kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi hakkında 3620 Sayılı Kanunun 2.
Maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimler Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Suat Kınıklıoğlu Çankırı
Milletvekili (AKP)
Murat Mercan Eskişehir
Milletvekili (AKP)
Süleyman Turan Çirkin Hatay Milletvekili
(MHP)
Canan Arıtman İzmir
Milletvekili (CHP)
Mehmet Çerçi Manisa
Milletvekili (AKP)
Abdulkadir Emin Önen Şanlıurfa
Milletvekili (AKP)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19
milletvekilinin, İstanbul ili Beyoğlu ilçesi yeni imar planı nedeniyle yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1058)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
"Beyoğlu ilçesi
yeni imar planı ve yaşanan sorunların" bütün boyutlarının araştırılarak,
alınacak önlemlerin ve yürütülecek politikaların belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederim.
1) Hasip Kaplan (Şırnak)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) 0sman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Beyoğlu'nun tam 17
yıldır ihtiyacı olan plan 14 Ocak 2011 tarihinde askıya çıktı. Ancak bu plan
Beyoğlu halkının beklenti ve ihtiyacını karşılamıyor, yaşam kalitesinin
gelişmesine, tarihi ve kültür mirasının korunmasına, kamusal alanların halkın
kullanımına açılmasına hizmet etmiyor. Kültürel ve sosyal sorunların çözümü,
istihdam koşulları, çocuklar, gençler, yaşlılar ve kadınlar için hiç bir
vizyonu yok.
Bu plan uygulanırsa
Beyoğlu'nda nefes alacak yer kalmayacak: Yoğun bir yapı dokusuna sahip olan
Beyoğlu'nda yapılaşma dışı kalmış tüm alanlar imara açılıyor. Şehirlerin
gelişimi içinde işlevini yitirmiş ve artık var olmayan yapılar tartışmalı
"ihya kararları" ile kalan boşluklara yeniden inşa edilmeye
çalışılıyor. 9 tanesi cami olmak üzere 14 adet ihya kararı alınmış. Ancak kamu
yararı tartışmalı olan bu yapıların inşası gerçekleşemediği takdirde
"sosyal kültürel tesis" adıyla rant tesislerine dönüştürülmesi
planlanıyor.
Depremde sığınılacak
alanlar yok ediliyor. Roma Bahçesi, Ege Bahçesi, Tophane Parkı hatta muğlak
ifadelerle Taksim Gezisi tanımsız "sosyal kültürel tesislerle"
donatılmış. Halkın doğal kullanımına kapatılmış. Sıkıştırılmış bu yaşamlar
arasında toprak ve su dengesi yok ediliyor. Nüfus yetmeyecek oranda kreş, oyun
alanı, kültürel alan sorunu yaşanırken yalnızca otomobiller için tüm tedbirler
alınmış. Kimi Galatasaray Lisesi'nin arkasındaki tarihi duvar, kimi yapı
adaları arasındaki yeşil alan yok edilerek 9 adet yeni kat otoparkı yapılıyor.
Herkes arabasını koyacak bir yer bulacak ama gidecek bir parkı olmayacak.
Bu planda konut
alanları "ticaret ve turizm alanına" dönüşüyor. Galata, Cihangir,
Tophane gibi semt yaşamını hâlâ koruyabilen sayılı konut alanları Talimhane,
Fransız Sokağı modelinde olduğu gibi sosyal dokusunun tamamen değişmesine neden
olacak şekilde turizm ve ticaret alanı olarak düzenleniyor.
Bu plan Beyoğlu gibi
bir merkezi bütünlüklü bir yaklaşımla ele almıyor. Bütünlüklü bir yaklaşım
gerektiren ve sit alanı ilan edilen Beyoğlu'nun bu planla, bölgeye hayat
verecek en dinamik, en canlı bölgeleri koruma kapsamı dışında bırakılmış. Buna
göre bu plan tüm sahil şeridi, Galata Kulesi'nin çevresi, Tarlabaşı, Kasımpaşa,
Emek Sineması'nın çevresi gibi bölgeleri "Yenileme Alanı",
"Özelleştirme Alanı", "Turizm Alanı" gibi çerçevelere
sokarak kapsam dışı boşluklar yaratıyor ve bu alanlarda yer alan kimi parsellerin
mülkiyet ve işlevleri tepeden inme kararlarla değiştiriliyor.
Planlar kapalı
ilişkiler içinde hazırlanıyor. Planlama sürecinde başka hiç bir bölgede
olmadığı kadar çok sayıdaki profesyonel, gönüllü girişimler ve halk kenara
kondu, Nasıl Beyoğlu'nda yaşayan insanların katılım olmadan belirlenen emlak
vergileri rayiç bedelleri bazı yerlerde kırk kat arttıysa, yine katılım olmadan
hazırlanan bu planlar da Beyoğlu'nda yaşayan insanların gelecekte çevrelerinin
bozulmasına, semtlerini terk etmelerine yol açacak.
Evler, sokaklar,
parklar, sahil, yaşam alanları bu plandan olumsuz etkileniyor. Tarih, kültür,
turizm, sanat, çevre dikkate alınmadığı gibi; demokrasi gereği görüşler
alınmıyor, çoğulculuk, katılımcılık yok sayılırken, rant alanları oluşturuluyor,
yolsuzluğa zemin hazırlanıyor. Bu nedenlerle bir Meclis araştırması açılarak,
“Araştırma Komisyonu" kurulmasında yarar bulunmaktadır.
2.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23
milletvekilinin, nişasta bazlı şeker ile ilgili iddiaların ve nişasta bazlı
şeker üretiminin etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1059)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Şeker pancarı yerine
nişastadan yapılan nişasta bazlı şeker (NBŞ) AB üyesi Fransa, Hollanda ve
İngiltere'de yasaklanmıştır. Dünyanın en büyük 4'üncü şeker pancarı üreticisi
olan Türkiye'de ise, ton başına 250-300 dolar daha ucuz olan “mısır şurubu”
üretmek için yalnızca 2010'da 500 bin ton mısır ithal edilmiştir.
Tokluk hissi vermeyen
ve kanserden kalp hastalıklarına ve karaciğer yetmezliğine kadar birçok kronik
hastalığa yol açtığı ileri sürülen nişasta bazlı şeker (NBŞ) hakkında uzmanlar,
Bakanlar Kurulunun, Danıştay'ın kesinleşmiş kararına rağmen, yetkisini kotayı
artırma yönünde kullandığını ifade etmektedir.
NBŞ şu anda kotalı,
kotasız ve merdiven altı olarak; alkollü, gazlı, kolalı içeceklerde, baklava,
bisküvi ve her türlü unlu mamul sanayisinde kullanılmaktadır. Üstelik yalnızca
tat verici olarak değil, fermantasyon, raf ömrünü uzatma, nem dengesini koruma
amacıyla da geniş bir yelpazede kullanılmaktadır.
En büyük üretici
konumundaki ABD'nin Gıda ve İlaç İdaresi FDA, Nisan 2008'de “içeriğinde yüksek
fruktoz olan NBŞ suni tatlandırıcıdır” açıklaması yaptıktan ve ABD'li bilim
adamları, obezite ve obeziteye bağlı hastalıkların artışını NBŞ'ye bağladıktan
sonra, yüzde 10 olan ABD üretim kotası, yüzde 2'lere düşürülmüştür.
Bu gelişmeler
yaşanırken Türkiye, yüzde 10 olan NBŞ üretim kotasını Bakanlar Kurulu kararı
ile yüzde 15'e çıkarılmıştır.
Şeker-İş Sendikası,
kota artışlarını “AB ülkelerinde yüzde 2 olan NBŞ üretim kotasının Türkiye'de
Bakanlar Kurulu kararıyla sürekli artırılmasının sektörde pancar şekeri
aleyhine dengeleri bozduğunu, pancar şekerinin pazar payını daraltarak stok
oluşumuna neden olduğu ve üretime darbe vurduğunu, kota artırımı ile NBŞ
üretiminin fiili olarak pancar şekeri üretiminin yüzde 17’sine ulaştığı”
gerekçesiyle Danıştay'a taşımıştır. Yüksek mahkeme, “Gerçekte bir şeker
ihtiyacının bulunup bulunmadığı ya da şeker kotalarının artışının mevcut ülke
şeker stoklarına yapacağı etkisi araştırılmaksızın her yıl düzenli olarak
nişasta kökenli şeker kotalarının artırılmasını kanuna ve Şeker Kurumu'nun
kuruluş amacına aykırı bularak ve “Bakanlar Kurulu kararında kamu yararı ve
hizmet gerekleri yoktur” diyerek Bakanlar Kurulu kararını iptal etmiştir.
Mahkeme kararına
rağmen kotanın artırılması Hükümetin halkın sağlığını hiçe saydığının
kanıtıdır.
Ayrıca ülkemizden NBŞ
kullanılan gıda maddelerinin üzerinde fruktoz içerdiği bilgisi yer almadığı
için, halk hangi ürünlerde bu NBŞ kullanıldığını bilmemektedir.
Şeker-İş Sendikası
Genel Başkanı İsa Gök, "Yaklaşık 300 milyon nüfuslu AB (15) ülkelerinde
NBŞ üretimi 300 bin ton civarında iken, 73 milyon nüfuslu Türkiye'de bu rakam
2009/2010 yıllarında 540 bin ton civarındadır. Türkiye’de kişi başına 6-7 kg
civarında NBŞ düşerken, AB (25) ülkelerinde kişi başına düşen NBŞ miktarı 1.5
kg civarındadır. Burada ülkemizde üretilen NBŞ miktarının AB standartlarına
uygun olmadığı açıkça ortadadır. Ülkemizde kişi başına 1.5 kg NBŞ düşmesi için
üretilmesi gereken miktar 110 bin tondur. Maalesef Türkiye'de bugün itibarıyla
bu rakamın 5 katı miktarında üretim yapılmaktadır." diyerek tehlikenin
boyutlarını ortaya koymuştur.
Halkımızın sağlığı
ile oynayan Bakanlar Kurulu kota artırımının bir an önce kaldırılması
gerekmektedir.
Bu nedenlerle, NBŞ
üretiminin Avrupa'daki makul düzeylere çekilmesi, NBŞ'nin sağlık üzerine
zararlarının tespiti, NBŞ'li ürünlerin Türk şeker pancarı üreticilerine
zararının tespiti, NBŞ içeren ürünlerin ortaya çıkarılması ve bütün bu
sorunların çözümlenmesi amacı ile Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104.
ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm
boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Turgut Dibek (Kırklareli)
2) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
3) Çetin Soysal (İstanbul)
4) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
5) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
6) Osman Kaptan (Antalya)
7) Kemal Demirel (Bursa)
8) İsa Gök (Mersin)
9) Sacid Yıldız (İstanbul)
10) Birgen Keleş (İstanbul)
11) Tansel Barış (Kırklareli)
12) Erol Tınastepe (Erzincan)
13) Ahmet Küçük (Çanakkale)
14) Tekin Bingöl (Ankara)
15) Canan Arıtman (İzmir)
16) Fuat Çay (Hatay)
17) Nevingaye Erbatur (Adana)
18) Gökhan Durgun (Hatay)
19) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
20) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
21) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
22) Ensar Öğüt (Ardahan)
23) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
24) Gürol Ergin (Muğla)
3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23
milletvekilinin, kadınların eğitimi, istihdamı ve temsili ile ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1060)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kadının Statüsü Genel
Müdürlüğü tarafından hazırlanan 'Türkiye'de Kadının Durumu 2010 Aralık Raporu'
açıklanmıştır. Rapora göre Türkiye'de okuma yazma bilmeyen kadın sayısı 4
milyona ulaşmıştır. Bunların 2,5 milyonu 50 ve üzeri yaş grubunda bulunurken,
6-24 yaş arasında 220 bin kadın okuma yazma bilmemektedir. 51 Milyon seçmeni
olan Türkiye'de neredeyse yüzde 10 barajına denk gelen sayıda kadınımız okuma
yazma bilmemektedir.
Genel Müdürlüğün
raporunda, iş hayatına katılan kadın sayısı her yıl düzenli olarak azaldığı,
kadınların çoğunun evde oturmak zorunda olduğu ortaya koyulmaktadır. Kadınların
işgücüne katılma oranı 1990'da yüzde 34.1 iken, 2002 yılında yüzde 26.9'a, 2004
yılında yüzde 25.4'e, 2009 yılında ise yüzde 26'ya gerilemiştir. Türkiye'de
istihdama katılan kadınların yüzde 41.7'si tarım sektöründe, yüzde 14.6'sı
sanayi sektöründe, yüzde 43.7'si ise hizmetler sektöründe çalışmaktadır. Kırsal
kesimde çalışan kadınların yüzde 77'si ise herhangi bir ücret almadan çalışmaktadır.
Yoğunluğun tarım sektöründe bedelsiz olarak çalıştığı gerçeği kadınların
emeklerinin karşılığını alamadığının da kanıtıdır.
Kadınların iş
yaşamına dâhil olamaması kadar ciddi bir sorun da kayıt dışı
çalıştırılmalarıdır. İş gücüne katılan kadınların tarımda çalışanların yüzde
85.7'si, tarım dışında çalışanların ise yüzde 30'u kayıt dışı
çalışmaktadır.
İlköğretimde kız
çocuklarının okullaşma oranının en az olduğu illere bakıldığında doğu ve
güneydoğu bölgesi illeri başı çekmektedir. Bitlis'te kız çocuklarının yüzde
84.27'si, Van'da yüzde 84.57'si ve Hakkâri'de yüzde 85.05'i okula
gitmemektedir. Bu sorun bölgedeki feodal bağın gücünü koruduğu ve erkek
dışındaki çocuklara değer verilmediğini de kanıtlamaktadır .
Kız çocukları
okuyamazken, kentte yaşayan en az lise mezunu genç kadın nüfusundaki işsizlik
oranı yüzde 20.8 olarak ortaya çıkmaktadır. Aynı durum erkeklerde yüzde
12.6'dır.
Rapora göre,
bürokraside üst düzey yöneticilerin yalnızca yüzde 7'si kadındır. Kadın valinin
bulunmadığı ülkemizde, 20 müsteşardan biri, 110 Büyükelçiden 11'i, 138 genel
müdürden 5'i, 464 vali yardımcısından 10'u, 801 kaymakamın 13'ü, 261 kaymakam
adayının ise yalnızca 8'i kadındır.
Okuma yazma bilmeyen,
okula gönderilmeyen, iyi eğitim alamayan, çalışma yaşamına dâhil edilmeyen,
okumuşlarının bile işe alınmasının önünde engeller olan, iş yaşamında kayıt
dışı çalıştırılan, devlette temsil edilmeyen, bürokraside yok sayılan
kadınlarımız doğumlarından itibaren, evde, okula gitme şansı varsa okulda,
sokakta, iş yaşamında haksızlığa uğramaktadır.
Hükümet kadın
sorunlarına ve kadının güvenceli iş yaşamına kavuşması için yapması gereken
görevleri yerine getirmemektedir.
Bu nedenlerle,
kadının okuma yazma öğrenmesi, eğitim görmesinin önündeki engellerin tespiti,
kadın istihdamının ve kadın temsilinin makul düzeylere çekilmesi için yapılacak
çalışmaların ortaya çıkarılması ve çözümlenmesi amacı ile Anayasamızın 98.
maddesi, İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu
kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1.
Turgut Dibek (Kırklareli)
2.
Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
3.
Gürol Ergin (Muğla)
4.
Çetin Soysal (İstanbul)
5.
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
6.
Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
7.
Osman Kaptan (Antalya)
8.
Kemal Demirel (Bursa)
9.
İsa Gök (Mersin)
10.
Sacid Yıldız (İstanbul)
11.
Birgen Keleş (İstanbul)
12.
Tansel Barış (Kırklareli)
13.
Erol Tınastepe (Erzincan)
14.
Ahmet Küçük (Çanakkale)
15.
Canan Arıtman (İzmir)
16.
Tekin Bingöl (Ankara)
17.
Fuat Çay (Hatay)
18.
Nevingaye Erbatur (Adana)
19.
Gökhan Durgun (Hatay)
20.
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21.
Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
22.
Ali Rıza Ertemür (Denizli)
23.
Mevlüt Coşkuner (Isparta)
24.
Ensar Öğüt (Ardahan)
4.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 24
milletvekilinin, kamu yönetimindeki kadrolaşma iddialarının ve personel alım ve
atamalarında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1061)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin önemli
sorunlarından biride, kamu yönetiminde, kamu hizmetlerinin sunumunda, üst düzey
bürokrat atamalarında; siyasi iktidarın müdahalesi ve hukuk atamalar nedeniyle
ortaya çıkan tablodur.
Kamu hizmetleri
yeterli sayıda, eğitim, mesleki yeterlilik, liyakat esaslarına göre belirlenmiş
personelle, etkin bir organizasyon yoluyla topluma sunulmalıdır. Türkiye siyasi
ve diğer liyakat dışı tercihlerden arınmış, bilimsel yolla tespit edilen yeni
bir sistem kurmak zorundadır.
AKP hükümetleri kamu
yönetiminde; yandaş kadrolara yer açmak için bakanlıkların birleştirildiği,
çıkartılan yasalarla sık sık yeni kadroların ihdas edildiği, hukuk dışı
atamaların yoğun olarak yaşandığı bir dönem olmuştur. Bu dönemde mahkeme
kararlarıyla görevine iade edilen personelle ilgili mahkeme kararları
çoğunlukla uygulanmazken, bakan, milletvekili, parti üst düzey yöneticilerinin
yakınlarının sadece bu özellikleri nedeniyle önemli görevlere atanmıştır.
Adalet ve Kalkınma
Partisi hükümetleri döneminin yaşanan kadrolaşmanın ve hukuk dışı atamaların
tespiti, eğitim, mesleki deneyim ve liyakate dayalı personel alımı, atamalarda
hakkaniyetin sağlanması, personel alımı ve atamalarında var olan kargaşanın
giderilmesi, var olan sorunlarının tespiti ve çözümü amacıyla, Anayasa'nın
98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1)
Ali Rıza Ertemür (Denizli)
2)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
3)
Gürol Ergin (Muğla)
4)
Şevket Köse (Adıyaman)
5)
Osman Kaptan (Antalya)
6)
Tekin Bingöl (Ankara)
7)
Atila Emek (Antalya)
8)
Tayfur Süner (Antalya)
9) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
11) Çetin Soysal (İstanbul)
11) Mehmet Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri)
12) Kemal Demirel (Bursa)
13) İsa Gök (Mersin)
14) Sacid Yıldız (İstanbul)
15) Tansel Barış (Kırklareli)
16) Birgen Keleş (İstanbul)
17) Erol Tınastepe (Erzincan)
18) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
19) Ahmet Küçük (Çanakkale)
20) Canan Arıtman (İzmir)
21) Fuat Çay (Hatay)
22) Nevingaye Erbatur
(Adana)
23) Gökhan Durgun (Hatay)
24) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
25) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
Gerekçe:
Ülkemizin neresinde
olursa olsun vatandaşlarımız ödedikleri vergiler ve Anayasanın kendilerine
tanıdığı haklar nedeniyle, eşit, etkin ve yeterli kamu hizmetinden faydalanma
hakkına sahiptir.
Kamu hizmetlerinin
vatandaşa ulaşmasında, kamu personeli önemli bir rol üstlenmektedir. AKP
döneminde yaşanan kadrolaşma ile eğitim, mesleki deneyim ve liyakatten uzak
atamalarla kamu hizmetleri büyük zaafa uğramıştır. Hastanelere sadece tarikat
ve cemaat bağlantıları esas alınarak atanan yöneticiler, yeni doğan ünitelerinde
yaşanan çocuk ölümlerine müdahalede yetersiz kalırken, Milli eğitim
Bakanlığındaki atamalar binlerce öğrencinin eğitim hakkının gasp edilmesine
neden olmuştur. Sağlıktan eğitime, ulaşımdan kültüre kadar pek alanda yaşanan
yandaş ve siyasi nitelikli kadrolaşma kamu hizmetleri sunumunu zaafa uğratırken
vatandaşlarımızı mağdur etmiştir. Siyasi atamalar hem kurum içindeki diğer
personellerin haklarının gasp edilmesine neden olurken hem de çalışma barışını
olumsuz yönde etkilemiştir.
AKP hükümetleri kamu
yönetiminde; yandaş kadrolara yer açmak için bakanlıkların birleştirildiği,
çıkartılan yasalarla sık sık yeni kadroların ihdas edildiği, hukuk dışı
atamaların yoğun olarak yaşandığı bir dönem olmuştur. Bu dönemde mahkeme
kararlarıyla görevine iade edilen personelle ilgili mahkeme kararları
çoğunlukla uygulanmazken, bakan, milletvekili, parti üst düzey yöneticilerinin
yakınları sadece bu özellikleri nedeniyle önemli görevlere atanmıştır.
Kamuya yapılan
alımlarda yaşanan usulsüzlükler, gençlerimizin geleceğe ve devlete olan
güvenini zedelerken, toplumsal ayrışma ve ötekileştirme nedeniyle ciddi ve
tehlikeli bir tablo yaratılmaktadır. Belli bir mezhep grubuna ait
vatandaşlarımız vali, kaymakam ve il müdürlükleri gibi kadrolara atanmazken,
devlet yönetiminde tarikat ve cemaatlerin etkisi her geçen gün artmaktadır.
Bilimsel, tarafsız,
etkin bir kamu yönetimini oluşturmak hangi siyasi görüşten olursa olsun bütün
iktidarların ortak hedefi olmak zorundadır.
Söz konusu nedenlerle
Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetleri döneminin yaşanan kadrolaşmanın ve hukuk
dışı atamaların tespiti, eğitim, mesleki deneyim ve liyakate dayalı personel
alımı, atamalarda hakkaniyetin sağlanması, personel alımı ve atamalarında var
olan kargaşanın giderilmesi, var olan sorunlarının tespiti ve çözümü amacıyla,
bir Meclis araştırması açılması yaşamsal önemdedir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
Tarihi: 08/03/2011
Danışma Kurulunun
yaptığı toplantıda, ekteki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa Elitaş Kemal
Anadol
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Mehmet Şandır Bengi
Yıldız
Milliyetçi Hareket Partisi Barış ve Demokrasi
Partisi
Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan ve Gelen Kâğıtlar listesinde yayımlanan 668, 669, 670, 650, 656, 657,
658, 659, 661, 662, 665 ve 666 Sıra Sayılı Kanun Tasarılarının 48 saat geçmeden
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
Kısmının 28, 29, 30, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39 ve 40 ıncı sıralarına, 652,
667, 649, 651, 660 ve 604 sıra sayılı Kanun Tasarılarının ise bu kısmın 4, 5,
25, 26, 27 ve 41 inci sırasına alınması, diğer işlerin sırasının buna göre
teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
8 ve 9 Mart 2011 Salı
ve Çarşamba günlerindeki birleşimlerinde sözlü soruların ve diğer denetim
konularının görüşülmeyerek bu birleşimlerde gündemin kanun tasarı ve teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi;
8 Mart 2011 Salı
günkü birleşimlerinde saat 20.00’ye kadar; 9 ve 10 Mart 2011 Çarşamba ve
Perşembe günkü birleşimlerinde ise 14.00-20.00 saatleri arasında çalışması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneri
hakkında söz talebi? Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İç Tüzük’ün 37’nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; okutup,
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Türk Ceza
Kanununun Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar Kanununda Yer Alan
Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/386) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/262)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
19.01.2009 Tarihinde
“Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair” ile ilgili vermiş olduğum
Kanun Teklifimin İç Tüzüğün 37. maddesi gereğince 45 gün içinde Komisyonda
görüşülmediği için, yine İç Tüzüğün 37. maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul
gündemine alınmasını arz ederim. 17.02.2010
Hasip
Kaplan
Şırnak
BAŞKAN – Teklif
sahibi adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dünya Emekçi Kadınlar
Günü’nü kutluyorum.
Kanun teklifimiz,
gizli dinleme, özel hayatın gizliliğiyle ilgili. Gizli dinleme, telekulak,
haberleşmenin ve kişilik haklarının ihlali gündemini koruyor. Anayasa
Mahkemesinden Genelkurmay Başkanlığına, Hükûmetten muhalefete, bürokrasiden
sıradan vatandaşa hemen herkes gizli dinlemeden şikâyetçi, kaygılı.
Adına “çete”,
“Gladio” veya “kontrgerilla”, ne denirse densin, yasa dışı suç örgütlerinin en
çok başvurduğu bu yöntem sonucu ortalığa saçılanlar dehşet verici hâle geldi.
Teknoloji, bilişim, uydu yayınları derken cep telefonlarından böceklere, lazer
ışınlarından çanaklara, SMS, e-mail, İnternet üzerinden normal yaşamda hayatın
her alanına giren gizli dinlemeyi en çok suç çeteleri, dedektifler, özel takip,
rekabet şirketleri, siyasi muhalifler, hemen herkes ilgi alanı içinde görüyor.
Gizlilik kaydı olan en üst düzey askerî görüşmeler, operasyonlar, önceden
YouTube’a düşüyor.
“Çıkar Amaçlı Suç ve
Terörle Mücadele” adı altında, zaman, yer ve süre belirtilmeksizin çıkarılan
matbu arama kararları, uygulamada yaşanan dehşet verici sorumsuzluklar, yazılı
ve görsel medyaya yansıyanlar, güvenlik ortamının sıfıra indiğini, hiç kimsenin
güvencesinin kalmadığını, her yapılanın da yapanın yanına kâr kaldığı bir
uygulama hukuk devletini derinden yaralıyor. Yabancı ajanlar cirit atıyor,
yerli işbirlikçileri 3 kuruşa ülkenin sırlarını satıyor, siyaset, sivil alan,
ticaret, asker, polis, yargıda tedirginlik had safhada. 2004 yılında TCK’nın
haberleşme hürriyeti ve kişilik hakları alanında yapılan düzenlemeler etkili ve
caydırıcı olamıyor. Mikro ses kayıt cihazları, dijital ses ve telefon kayıt
cihazları, lazer cihazları, casus kameralar, mikro kulaklıklar, dinleme
sistemleri, GSM ortam dinleme, priz dinleme, flaş disk veya bilgisayardan
dinleme, izleme, her türlü cihaz ortalıkta ekmek peynir gibi satılıyor. Tehdit,
şantaj, kişilik haklarına saldırı, yasa dışı menfaat sağlama sıradan vaka hâline
geldi.
Ceza yargılamasının
en tartışılan delil türü olarak gizli dinleme kayıtları geçiyor. Ortalıkta
kasetlerden geçilmiyor. Gizli dinleme, kişilerin özel hayatları kapsamında
bilgilere izinsiz erişerek onların özel hayat haklarını ihlal eden bir
durumdur. Özel hayat hakkı da “mahremiyet hakkı” olarak isimlendirilen ve gizli
dinlemeyle ihlal edilen bu hak gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi
uluslararası belgelerde gerekse de hemen hemen tüm ülkelerde anayasalarda temel
haklar kategorisine alınmıştır. Esasen, gizli dinlemenin bir anayasal hak
ihlali olduğu, dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8’inci
maddesinde, Türkiye’de Anayasa’nın 22’nci maddesinde ve yine Türk Ceza Kanunu
133 ile 140 arasındaki maddelerde belirtiliyor.
İnsanlığın ulaştığı
evrensel gelişmişlik seviyesi ve bu seviyede beliren ortak akıl bireyin özel
hayatını ve iletişimini mutlak bir koruma altına almıştır. Bu koruma, sadece,
kuvvetli bir suç şüphesinin varlığı hâlinde, suçla bozulan toplumsal barış ve
huzurun yeniden tesisi amacıyla, başka yoldan delil elde imkânı da yoksa ve
hâkim tarafından karar verilmiş olması şartıyla askıya alınabilmektedir. Ortak
akıl, toplumsal gelişme imkânının açık tutulması amacı ile bireysel
özgürlüklerin azami seviyede gerçekleştirilip korunması gayesi arasındaki
dengeyi, işte bu suretle tesis etmiştir. O hâlde, herhangi bir şahsın özel
hayatına gizlice giren, bu bir hâkim kararına dayanmıyorsa suç işlemektedir. Bu
kişinin yaptığı kayıt delil olamayacağı gibi bu suretle elde ettiği bilgiyi
tanık olarak da beyan edemez, bu hususta verdiği beyan da mutlak olarak hukuka
aykırıdır.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifimiz on iki maddeden oluşuyor ve biliyorsunuz,
bunlardan biri, haberleşmenin gizliliğinin ihlali cezalarının artırılması…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Ek süre vermiyor musunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN – Vermiyoruz
Sayın Kaplan. Dünya Kadınlar Günü nedeniyle sadece kadınlara, bayan
milletvekillerimize verdim, yani pozitif ayrımcılık yaptık efendim.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Yani bu uygulamanızı keyfinize göre yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Lütfen Sayın
Kaplan… Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Geçmiş oturumlarda alınan kararlardı, değiştirdiniz.
BAŞKAN – Ama genel
istek üzerine verdik Sayın Kaplan. Lütfen…
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Peki Başkanım…
BAŞKAN – O sözü de
verirken belirttik özellikle.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Peki.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifi hepinizin muzdarip olduğu gizli dinlemeleri
içeriyor. Burada caydırıcılık vardır. Takdirlerinize ve oylarınıza sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
Bir milletvekili
adına söz isteyen Bengi Yıldız, Batman Milletvekili.
Buyurun Sayın Yıldız.
BENGİ YILDIZ (Batman)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Kaplan’ın vermiş olduğu kanun teklifi üzerine söz aldım.
Meclis çalışmalarına
başladığımız zaman, gizli dinlenme, telefon dinlenme meselesi yeni bir olaydı.
O zaman bir AKP’li sayın milletvekiliyle görüşmüştük. Ankara’nın bir ağır ceza
mahkemesi, jandarma istihbaratın dinlenme talebini reddetmişti, yanındaki bir
yan mahkeme ise bu talebe tam tersine bir karar vermişti. O zaman Sayın
İçişleri Bakanına bir soru önergesi yöneltmiştik: “Acaba milletvekilleri dinleniyor mu? Bu
dinlemenin kapsamı nedir?” Sayın İçişleri Bakanımızın cevabı da çeşitli
yasaları göstererek “Şu yasaya göre dinlenme yapılabilir.” şeklindeydi.
O tarihten bu yana
Türkiye'nin siyasal tarihini, siyasetini belirleyen aslında gizli dinlemeler
ortaya çıktı. Türkiye'de çok ciddi tartışmalara, hukuksuzluğa neden olan
iddianameler ortaya çıktı. Mesela Kürt siyasal muhalefetini susturmak, tasfiye
etmek için TCK adı altında sadece gizli telefon dinlemelerine dayalı binlerce,
7 bin-8 bin sayfalık iddianameler hazırlandı. Bu iddianamelere göre yeni
seçilen belediye başkanları dâhil olmak üzere genel başkan yardımcılarımız,
il-ilçe teşkilatı yöneticilerimiz… Yani biz de şu anda milletvekili olmasaydık
o arkadaşlarımızın arasında olmuş olacaktık ve Ergenekon iddianamesi, belirli
bir zamanda… Türkiye kendi sorunlarıyla, geçmişiyle yüzleşiyor mu, işlenen
faili meçhul cinayetler, kirli cinayetler, derin devlet meselesi açığa mı
çıkıyor diye umutlanmışken son zamanlardaki gözaltı ve tutuklamalarla bu işin
sulandırıldığını, aslında Ergenekon davasının ve ondan yargılananların
kamuoyunun vicdanında âdeta aklandığını, aklanmaya çalışıldığını görmeye
başlıyoruz. Çok saygın gazeteciler, basın mensupları, yazarlar sırf AKP
Hükûmetine muhalefet ettiler diye soluğu cezaevinde alıyorlar. Yani Adalet ve
Kalkınma Partisi, kendi muhalifi olan bütün kesimleri sindirme, bastırma ve
bunu da polis ve yargı eliyle yapma girişimine girmiştir.
Yargı kararıyla bir
hususa özgü takip yapılabilir ama Türkiye'de bakıyoruz ki artık, dinlenme,
genel bir dinlenme hâline gelmiş. Bir suça özgün değil, herkesin her şeyden
dolayı izlendiği, dinlendiği bir döneme geçtik.
Şimdi, bugün basına
yansıyan Batman’daki bir olayı anlatayım size: Geçmişte, Adalet ve Kalkınma
Partisi, Batman’da, enerji tasarrufuyla ilgili ampuller dağıtıyordu. Birçok
vatandaş geldi, “Sayın Vekilim, bu ampullerin içerisinde dinleme cihazı var.”
dedi. Biz de vatandaşın, gerçekten artık bu sindirmeden, bu baskılardan dolayı
herhâlde psikolojisi bozuldu dedik. Yani, ampulün içerisinde hiç dinleme cihazı
olur mu?
Şimdi, mahkeme
tutanaklarına yansıyan, savcılığın tutanaklarına yansıyan Batman’daki dinleme
olayını… Sadece ampulle dinlemiyorlarmış meğerse, o “domuzlar çiftliği” ndeki
George Orwell’in romanındaki gibi aslında herkesi dinliyorlarmış, sokağı, dağı,
ovayı, bayırı, suyun akışını bile dinliyorlarmış Batman’da, mahkeme
tutanaklarından ve basına yansıdığı kadarıyla. Sayın Başbakanımız bir yirmi
-yirmi beş gün önce Batman’a gittiğinde, artık bu dinleme olayı da sonlanmış.
Demek ki, Sayın Başbakanı dinleme gereğini duymamışlar.
Şimdi, sokak
lambalarına takılan dinleme cihazı ve özel sensörlerle herkesi dinliyorlarmış.
2 milyon dolarlık Afet Koordinasyon ve Acil Durum Yönetim Merkezi, Batman’ın
bütün sokak lambalarına, dinleme cihazı, izleme cihazı taktırmış.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Yıldız, teşekkür ederim.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) – Sayın Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerine sesleniyorum.
Bu haberi, Batman’la ilgili bu haberi bir izlesinler, bir dinlesinler, bir
okusunlar, sonra da Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti, bir demokrasi
olup olmadığına karar versinler.
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Meclise de konmuş.
BENGİ YILDIZ (Batman)
– İzliyorlar.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Arayacağım
Sayın Anadol.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.18
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verdiği doğrudan gündeme alma
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.
İki dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, önerge reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor,
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri
komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (1/873) (S. Sayısı: 621) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde İç
Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının ikinci
bölümünde yer alan geçici madde 1 üzerindeki önerge işleminde kalınmıştı.
Geçici madde 1
üzerinde üç önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sulama Birlikleri Kanununun Geçici 1. maddesinin birinci fıkrasının birinci
cümlesinde geçen “bir yıl” ibaresinin “onsekiz ay” olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Kürşad Tüzmen Kemalettin Göktaş Mehmet Erdoğan
Mersin Trabzon Gaziantep
Fatih Arıkan Veysi Kaynak
Kahramanmaraş Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(1/873) esas numaralı "Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı"nın Geçici
1. Maddesinin 1. fıkrasındaki "bir yıl içinde" ifadesinin "iki
yıl içinde" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Gürol
Ergin
Muğla
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sulama Birlikleri Kanun Tasarısının Geçici 1 inci maddesinin 1. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Ali Uzunırmak Mehmet Günal
İzmir Aydın Antalya
Kadir Ural Rıdvan Yalçın Mehmet Akif Paksoy
Mersin Ordu Kahramanmaraş
Mevcut Birlikler
Geçici Madde 1-
(1) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
26.5.2005 tarihli ve 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanununa göre
kurulmuş olan sulama birlikleri organları seçildikleri süre kadar görevlerine
devam ederler. Bir sonraki seçim dönemlerine kadar durumlarını bu kanuna uygun
hale getirmek zorundadırlar. Aksi takdirde bu birliklerin tüzel kişiliği
kendiliğinden sona erer ve bu birlikler valinin görevlendireceği vali
yardımcısı başkanlığında, defterdarlık, tarım il müdürlüğü, DSİ bölge müdürlüğü
ve il mahalli idareler müdürlüğü yetkililerinden oluşan tasfiye komisyonu
tarafından en geç iki ay içinde tasfiye edilir. Birliğin tüm hak, alacak, borç
ve 14/71965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olmayan
personeli ile birliğe ait taşınır ve taşınmazlar bu Kanuna istinaden kurulan
yeni birliğe devrolunur.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde Kadir Ural, Mersin Milletvekili…
Buyurun Sayın Ural.
(MHP sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
8 Mart Dünya Kadınlar
Günü’nün kutlu, mutlu ve umutlu olmasını, inşallah, diliyor ve tarihimizde Türk
milletinin kadınlara vermiş olduğu değerin, inşallah, bu dönemde ve daha
sonraki dönemlerde de devam etmesini temenni ediyorum.
Sayın Bakanım,
öncelikle hoş geldiniz efendim.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Hoş bulduk.
KADİR URAL (Devamla)
– Anamur’daki temelini atmış olduğunuz Alaköprü Barajı için teşekkür ediyoruz
efendim. Çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sağ olun.
KADİR URAL (Devamla)
– Aynı zamanda, Silifke’de yapacak olduğunuz Aksuvat Barajı’nın ne zaman
temelini atacağımızın da bu mikrofonlardan verilmesini istiyoruz efendim.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanıma hoş
geldiniz dedim çünkü Sayın Bakanımız Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
döneminden bu yana sulama birlikleriyle alakalı olarak çalışmalarını yürüten ve
sulama birliklerinin sıkıntılarını, dertlerini en fazla bilen ve bu birliklerin
bu sıkıntılarının, dertlerinin çözümü noktasında da Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü yaptığı dönemde ve Bakanlığı döneminde de çok büyük katkıları olan
bir Sayın Bakanımız. Fakat bizim vermiş olduğumuz önerge, 5355 sayılı Mahallî
İdare Birlikleri Kanunu’nun 19’uncu maddesine göre çıkartılmış olan 5445 sayılı
Kanun’a göre yapılmış olan, seçimlerle gelenlerin seçim sürelerinin sonuna
kadar görev yapmalarını istemek, başka bir şey değil.
Değerli
milletvekilleri -dinlemediğinizi biliyorum ama yine de bunu mikrofonlar
aracılığıyla söyleyeceğim- seçilmiş insanların haklarını elinden alıyorsunuz.
Yani bundan önce 5355 sayılı Yasa’ya göre seçilmiş olan birlik başkanları ve
birlik yöneticilerinin görev sürelerini sonlandırıyorsunuz, bir yılla kesintiye
uğratıyorsunuz. “Bir yıl içerisinde durumlarını bu kanuna göre
düzenlemeyenlerin birliklerini de kapatacağız.” diyorsunuz. Bu yanlış bir
uygulamadır. Birlik başkanlarıyla görüştüğümüzde hepsinin söylemi şu: “Yani biz
niye seçildiğimiz sürenin sonuna kadar veya makul bir süre görev yapmadan
görevlerimizden el çektiriliyoruz?” Maalesef öyle oluyor. Çünkü bundan bir yıl
önce veya işte, üç ay önce, beş ay önce seçimlerini yapan birlikler var. Bu
birlikler üç ay önce seçim yaptılar veya bir yıl önce seçim yaptılar. Şimdi,
sen, o birlik başkanlarına,
yöneticilerine veya üyelerine diyorsun ki: “Hayır, bir yıl içerisinde tekrar
bunları düzelt, bir yıl içerisinde tekrar seçim yap.”
Değerli arkadaşlar,
biz belki kendimiz hakkında verilecek olan bir kararı, bir seçim kararını
verebiliyoruz ama vatandaşın oylarıyla seçilmiş olan birlik başkanları veya
yöneticilerinin bu kararını buradan vermememiz gerekiyordu. Neden? Aynı şey
sulama birliklerinin alacaklarını düzenleyen torba yasadaki maddelerle de
alakalı olarak bizlere söylenildi. Yani sulama birliklerinin alacaklarını torba
yasada TÜFE, TEFE oranlamasına göre getirdiniz, sulama birliklerinin
alacaklarına kısıtlama getirdiniz. Ama esas yapılması gereken sulama birliklerinin
üzerine yük olan elektrik fiyatlarının aşağıya indirilmesi, asıl yapılması
gereken sulama birliklerinin üzerinde KDV, ÖTV sıkıntılarının ortadan
kaldırılmasıdır. Ama maalesef vatandaşın iradesiyle seçilmiş olan, üyelerin
kararıyla seçilmiş olan birlik başkanlarını ve birlik yöneticilerini bu
maddeyle, getirilecek olan değişiklik maddesiyle, geçici maddeyle “Bir yıl
içerisinde durumlarınızı bu kanuna göre düzenleyin.” dediğiniz zaman bu
birliklerin hepsinin feshedilmesine giden ve birliklerin bir yıl içerisinde
düzenlenmesini isteyen bir yasa teklifi.
Bizim teklifimiz de
bu göreve seçilenlerin seçildikleri kanuna göre göreve seçildikleri sürenin
sonuna kadar götürülmesi. Ama maalesef sulama birlikleri yöneticilerinin görev
süreleri eğer bu kanun böyle çıkar ise bir yıl içerisinde bitecek, bir yıl içerisinde
bu görev süreleri sona erecek. İnşallah, o sulama birliklerinden birisi
mahkemeye vermez. Eğer Anayasa Mahkemesine giderlerse bu mahkemenin de sulama
birlikleri lehine karar vereceğine inanıyor, hepinize saygı ve sevgiler
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ural.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(1/873) esas numaralı "Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı"nın Geçici
1. Madesinin 1. fıkrasındaki "bir yıl içinde" ifadesinin "iki
yıl içinde" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Gürol
Ergin
Muğla
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz efendim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Gürol Ergin konuşacak.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Gürol Ergin, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Ergin.
(CHP sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı’nın geçici 1’inci maddesinin
değiştirilmesi konusundaki önergem üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken Sayın Başkanı, siz değerli milletvekillerini ve yüce milletimi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı, sulama birliklerinin
iyi yönetilemediği, yönetimlerin birlikleri batırdığı ve birliklerden çıkar
sağladığı gerekçesine dayanmaktadır. Birliklerin sıkıntı içinde olduğu doğrudur
ama bu sıkıntının nedeni acaba, gerçekten, birlik yönetimleri ve 5355 sayılı
Kanun mudur, yoksa elektrik enerjisi fiyatlarının çok yüksek oluşu mudur?
Birliklerin sulama ücretlerini çiftçilerin kötü mali durumlarından ötürü
toplayamayışı mıdır ya da yılda en fazla altı ya da yedi ay çalışabilen
işçilere 5620 sayılı Yasa ile bir yıl boyunca çalışacak biçimde kadro verilmiş
olması mıdır?
Görüştüğümüz bu
tasarının kabulünden sonra birlikleri yönetenler yurt dışından mı ithal
edilecek? Elektrik fiyatları mı düşecek? Çiftçilerin bozuk mali durumları mı
düzelecek? Elbette bunların hiçbiri olmayacak. Bu kanun ile mevcut birliklerde
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre çalışan memurlar başka kurumlara
gönderilecekler. Oysa kanun tasarısının 1’inci maddesine göre birlikler kamu tüzel
kişiliğine, 4’üncü maddesine göre DSİ’nin sahip olduğu görev ve yetkilere
sahiptirler, 10’uncu maddesine göre ise birlik meclisince kabul edilen bütçe
Devlet Su İşleri bölge müdürlüğünün onayıyla yürürlüğe girmektedir. Bu durumda,
Devlet Memurları Kanunu’na göre çalışan memurların başka kurumlara gönderilme
nedenini anlamamız mümkün değildir. Yapılması gereken, hâlihazırda 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu’na göre çalışan memurların emekliliklerine kadar
çalışmalarını sürdürmeleri, ancak yeni memur alınmaması olmalıydı.
Birlikler bugün kamu
kurumu işlevi gördüğünden birlik başkanları 4483 sayılı Kanun’a tabi olup
memurlar gibi yargılanmaktadır. Kamu kurumu niteliğinde görüldüğü için de
birlikler mevcut su kaynaklarından ücretsiz yararlanma hakkına sahiptir.
Örneğin, Denizli Baklan Sol Sahil Pompaj Sulama Birliği Işıklı Gölü’nden yılda
100 milyon metreküp su kullanma hakkına sahiptir. Görüştüğümüz tasarı
kanunlaştığında birliklerin mevcut su kaynaklarından ücretsiz yararlanma hakkı
ortadan kalkacak, akarsu, göl, gölet ve barajların özelleştirilmesinin önü
açılarak sulama birlikleri çiftçiye götürecekleri sulama suyunu bu kaynakları
sahiplenen şirketlerden almak zorunda kalacaklardır. Bunun sonucu olarak da
mevcut durumda bile sulama ücretini ödeyemeyen çiftçi tarımsal suya daha fazla
ücret ödemek zorunda kalacaktır. Bu durum sulama birliklerinin kendiliğinden
kapanması, sulama yapamayan çiftçilerin borçlarından ötürü topraklarını bu
şirketlere satmak zorunda kalması sonucunu doğuracaktır.
Sulama birliklerinin
durumlarını iyileştirmek düşünülüyor ise öncelikle çiftçilerin girdileri
yeterince desteklenmeli, tarımsal sulamada kullanılan elektrik enerjisi fiyatı
düşürülmelidir. Getirilen yasa bu konulara çare değildir. Değişiklik önergemde
“Mevcut sulama birliklerinin durumlarının bu kanun çıktıktan sonra bir yıl
içerisinde bu kanuna uygun duruma getirilmesi” koşulu “iki yıl içerisinde”
olarak değiştirilmektedir çünkü her şeyden önce, beş yıllığına görev almış olan
birlik başkanlarına ve yönetimlerine bu kanunla büyük bir haksızlık yapılmış
olunmaktadır. Ayrıca, birliklerin içinde bulundukları bir kısım zorluklar
nedeniyle durumlarını bu kanunun yürürlüğe gireceği tarihten itibaren bir yıl
içerisinde bu kanuna uydurmaları mümkün olmayabilir, süreyi iki yıla çıkararak
mevcut organların deneyiminden yararlanıp geçiş sürecini daha düzgün ve yasaya
uygun olarak gerçekleştirmek mümkün olabilecektir diyor, önergeme desteğinizi
bekliyor, Sayın Başkanı, sayın milletvekillerini ve yüce Türk milletini
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ergin.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sulama Birlikleri Kanununun Geçici 1. maddesinin birinci fıkrasının birinci
cümlesinde geçen “bir yıl” ibaresinin “on sekiz ay” olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Kürşad Tüzmen (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5355 sayılı Mahalli
İdare Birlikleri Kanunu hükümlerine göre kurulmuş ve çalışmakta olan Sulama
Birliklerinin şimdi yeni bir düzenlemeye tabi olması bu kanun ile
amaçlanmaktadır. Bu köklü değişikliğin bir yıllık süre içerisinde sağlıklı
olarak gerçekleştirilemeyeceği düşünülmektedir. Bu nedenle geçiş süresinin
Onsekiz aya çıkarılması yerinde olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın Komisyon
Başkanının İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre bir söz talebi vardır.
Buyurun.
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Geçtiğimiz toplantıda
milletvekili arkadaşlarımızın Komisyon Başkanlığımızı da içine alacak şekilde
yöneltmiş oldukları iki soru vardı. Bu sorulardan bir tanesi: Tarım Kredi
Kooperatiflerinin genel kurulunda özellikle yönetim kurulu üyeleriyle
denetçilerine yurt içi gündelik olarak 100 TL verileceği, yurt dışı gündelik
miktarıyla ilgili de 200 euronun o günkü genel kurulda tespit edildiğine dair
bir değerlendirmesi oldu bir milletvekili arkadaşımızın. Şimdi, tabii ki bize
de yöneltildiği için, sulama birlikleriyle doğrudan ilgili olmasa da bu konuda
bilgi arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
özelikle aylık ücret ve huzur hakkı konusunda 2001 yılı öncesinde brüt asgari
ücretin 6 katı net olarak ödenirken gerek 2007 ve gerekse 2011 yıllarındaki
genel kurullarda ve de çıkarmış olduğumuz 5330 sayılı Yasa’da değişik 4’üncü
maddesi gereğince brüt asgari ücretin 6 katı değil 4 katının net olarak
ödenmesi hükme bağlanmış. Yurt içi gündelik miktarıyla da ilgili olarak 2011
yılı öncesinde 81 TL olan bu gündelik miktarı 100 TL’ye çıkarılmış. Yurt dışı
günlük, gündelik miktarlarıyla ilgili olarak ise 200 euro olarak ifade edilen
rakam aslında 2007 Genel Kurulunda alınmış olan bir karar olarak bizlere
aktarıldı.
İkinci olarak da
değerli arkadaşlar, sulama birliklerinin niye Sayıştay denetimine tabi
tutulmadığı, bu yönde verilen önergeye bizim niye olumlu destek vermediğimiz
şeklinde bir değerlendirme oldu. Değerli arkadaşlar, Türkiye'de 380 civarında
sulama birliği var. Biz bu sulama birlikleri yasasıyla Sayıştaya sulama
birlikleri hakkında inceleme ve denetleme yetkisini zaten veriyoruz. Bu yetki
bağlamında yapacağı çalışma programıyla Sayıştay, tüm sulama birliklerinin
büyüklüklerine göre çeşitli zaman aralıklarında resen ya da şikâyet üzerine
denetleyebilecek ve böylece kanunla verilen diğer görevlerini de aksatmamış
olacaktır diye düşünüyoruz.
Bu, bir anlamda
Sayıştayın 380 adet sulama birliğinden doğabilecek yükü de dikkate alınarak
esnek olarak hazırlanmış bir düzenleme şeklinde ifade edilebilir.
Genel Kurula saygıyla
arz ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Tasarıya yeni geçici
madde ihdasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(1/1873) esas numaralı “Sulama Birlikleri Kanun Tasarısı”na aşağıdaki maddenin
Geçici Madde 2 olarak ilave edilmesin arz ve teklif ederim.
Gürol
Ergin
Muğla
Geçici Madde 2-
Sulama Birlikleri Başkanlarından, başkanlık görevini ifa etmesi nedeni ile
aldıkları maaş ve çeşitli ödemelerden dolayı İçişleri Bakanlığı Müfettişlerinin
düzenlemiş oldukları teftiş raporları doğrultusunda şahsi borç çıkarılanların,
borçları bir defaya mahsus olmak üzere silinir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Gürol Ergin, Muğla milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Ergin.
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı’na bir geçici madde
eklenmesi konusundaki önergem üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken sizleri ve yüce milletimi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de
kadınların ortak dayanışma ve evrensel eşitlik savaşımının simgesidir 8 Mart.
Kadınlar, Türk Kurtuluş Savaşı’nın en önemli unsurlarından biriydi ve Mustafa
Kemal, Kurtuluş Savaşı’nda bebeğinin kundağında mermi taşıyan anayı ya da cephede
erkeğiyle göğüs göğse savaşan bacısını unutmadı. Cumhuriyetin ilanından çok
kısa süre sonra pek çok çağdaş ülkede kadının böylesi bir hakkı yokken, ilk
çıkarılan yasalardan biri Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verildiği
yasa oldu ama bugün Türkiye’yi yönetenler “kadın hakları” denince yalnızca
göstermelik işler yapıyorlar. Kadınlar için pozitif ayrımcılığı referanduma
vitrin yaptılar, kadınların oylarını çaldılar; oysa pozitif ayrımcılık, yasadan
önce insanın beyninde ve vicdanında olmalı.
Kadınlarımıza “Size
pozitif ayrımcılık getiriyoruz.” diyenler onlara dünyayı zehir ettiler.
Yüzlerce kadın öldürüldü bu cennet vatanda. “Namusumu korudum.” diye haykıran
erkeklerin sesleri kapladı cinayet mahallerini ve kadınlar hiç yaşamamış gibi
öldüler. Kaç kadın öldürüldü; gerçek sayı ne biliyor musunuz? “Neden
koruyamıyoruz” diye düşünüyor musunuz, soruyor musunuz? Okul görememiş kız
çocuğu sayısını biliyor musunuz? Nüfusa kayıt edilmediği için ne yaşar ne
yaşamaz durumda olan kız çocuklarımız kaç tane biliyor musunuz? Bunun içindir
ki kadın kardeşlerim, cumhuriyeti savunmak en çok kadına yakışır. Başka bir
düzenin ya da başkalaştırılmış cumhuriyetin kadınlara insanca haklar tanıması
mümkün değildir. Bugünün kurtuluş savaşı, gericiliğe, yobazlığa, yozluğa, karanlığa
karşı bir savaştır ve elinden alınmak istenen hakları için savaşmak en çok Türk
kadınına yakışır.
8 Mart Dünya Kadınlar
Günü’nü bu duygularla kutluyorum. Dünyayı güzelleştiren, anlamlı ve üretken
kılan tüm kadınlarımızın bu günü kutlu olsun; kadınlarımızın geleceği mutlu ve
umutlu olsun diyorum.
Değerli arkadaşlarım,
verdiğim bu önergede, sulama birlikleri başkanlarının başkanlık görevini ifa
etmesi nedeniyle aldıkları maaş ve çeşitli ödemelerden dolayı İçişleri
Bakanlığı müfettişlerinin düzenlemiş oldukları teftiş raporları doğrultusunda
şahsi borç çıkarılanların borçlarının bir defaya mahsus olmak üzere silinmesini
istiyorum. Neden istiyorum? Sulama birlikleri 2006 yılından itibaren 5355
sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanunu’na tabi olmuştur. Bu Kanun’un uygulaması
sonucu, sulama sahası aynı il sınırlarında olan birliklerin tüzükleri
valilikçe, sulama sahası birden fazla ili kapsayan birliklerin tüzükleri
İçişleri Bakanlığınca onaylanmaktadır. Birlik başkanları, onaylanan ve
yürürlükte olan tüzük hükümlerine göre maaş almaktadırlar. Ancak, İçişleri
Bakanlığı müfettişleri tarafından yapılan teftişlerde bazı sulama birlikleri
başkanlarına, aldıkları maaş ve ilave ödemelerin kanunda düzenlenmediği
gerekçesine dayanılarak şahsi borç çıkarılmış, çıkarılan şahsi borçların iadesi
talep edilmiştir. Bu durum, müfettişlerin, tüzük hükümlerini ve tüzüklerin
düzenleyici yetkilerini farklı yorumlamalarından kaynaklanmaktadır.
Bu geçici maddenin
ilavesiyle, birlik başkanlarının aldıkları maaş ve ilave ödeneklerinin iadesi
konusunda uygulamada ortaya çıkan farklılıkların ve tüzük hükümlerine göre
yasal maaş alan başkanların yaşadıkları mağduriyetlerin giderilmesini
amaçlamaktayım.
Önergeme desteğinizi
diliyor, hepinizi ve yüce milletimi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Arayacağım
Sayın Anadol.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım aynı zamanda: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
621 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’na geçici yeni bir madde eklenmesine ilişkin Muğla Milletvekili Gürol
Ergin’in önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
yeniden oylarınıza sunacığım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık olduğu için, elektronik cihazla oylama yapacağız.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.
22’nci madde üzerinde
önerge yok.
22’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
23’üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
TBMM Başkanlığına
621 sıra sayılı
kanunun 23. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Madde 23: Bu kanun
hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yürütür.
Abdülkadir Akcan Kadir Ural Nevzat
Korkmaz
Afyonkarahisar Mersin Isparta
Akif Akkuş Osman Ertuğrul Beytullah Asil
Mersin Aksaray Eskişehir
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun Sayın
Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Isparta Veteriner
Hekimleri Odasının hazırlamış olduğu, et ithalatıyla ilgili raporu yüce
heyetinizle paylaşmak istedim çünkü önemli tespitler var. Bu tespitlerin, bu
konuyla ilgili hafızalardaki birtakım istifhamları da gidereceğini düşünüyorum.
Bu raporda Oda,
Hükûmetin geçen yıl başlattığı gerek canlı hayvan, angus gerekse karkas et
ithalinin Türkiye’deki ve Isparta’daki üreticilere bir fayda sağlamadığını
belirtiyor. Tüm bu ithal olayının et fiyatlarını düşürmek için yapıldığı ancak
fiyatlarda da bir düşme yaşanmadığı ifade ediliyor. Ülkemizde uygulanan et
ithalatının getirdiği sorunlar da şöylece sıralanıyor:
29/6/2010’da 100 bin
ton canlı sığır için, gümrük vergisi ödemeden, Et ve Balık Kurumuna ithalat
izni verilmişti, süresi Aralık 2010’da son bulacaktı. 22 Aralık 2010 tarihinde,
bu süre 31/12/2011 tarihine kadar uzatıldı ve bu uzatma gerçekten
hayvancılığımız için de bir yıkım oldu.
Et ithalatında yüzde
225 olan gümrük vergisi yüzde 30’a indirildi, canlı hayvanda yüzde 135 olan
gümrük vergisi besi hayvanında sıfırlandı. Bugün ülkeye, kilosu 10 liradan
ithal karkas et girmektedir. Et ve Balık Kurumu, ithal ettiği bu eti 12 liradan
marketlere vermektedir. Hâlbuki, yurt içinden buzağı alarak besicilik
yapanların karkas et maliyeti 14-15 lira civarında. Üreticinin et maliyeti
14-15 lira iken 10 liraya et ithal etmek, besicilere “Siz bu işi yapmayın, bir
köşeye çekilin.” demek anlamına geliyor.
Et fiyatının 1-2 lira
da olsa düşmesi tabii ki iyi olmuştur ancak bu düşüşün faturasını kim
karşılayacaktır, kime çıkacaktır? Büyük gruplar bu işten para kazanamıyorsa
küçüklerin ayakta kalması zaten mümkün değil. Besiciler, maalesef, bundan sonra
sapır sapır döküleceklerdir. İşlenmiş et ve mamulleri üreten şirketler buzağı
alıp beslemek yerine doğrudan et ithal edeceklerdir.
Değerli
milletvekilleri, burada Et Balık Kurumu kazanmakta, ithal eden toptancı
kazanmakta, perakendeci kazanmakta, ithal etle pastırma, salam, sosis ve sucuk
gibi et ürünleri imalatını büyük tonajda yapan firmalar kazanmakta, acaba
kimler kaybetmektedir? Tabii ki hayvan üreticisi olan küçük ve orta ölçekli
çiftçilerimiz.
Süt hayvancılığında
yeni bir kriz kapıda. Devletin verdiği 3 milyar 600 milyon liralık sıfır faizli
kredinin önemli bir bölümü yurt dışına hayvan alımına gitmektedir. Bu
ithalatla, ülkemizdeki Ispartalı, Burdurlu üreticiler, köylü Ahmet, Mehmet ve
Hasan’a değil de Avrupalı Hans’a destek olunmaktadır. Devletin verdiği sıfır
faizli krediyi alan girişimci yurt dışından veya içinden hayvan bulup yatırım
yapacak, dışarıdan ithal edeceği canlı besi hayvanının kilosunu ortalama 8
liradan alacak -iç piyasadan almak isterse bu biraz daha yüksek- aldığı
hayvanları sekiz ay besledikten sonra piyasada satmaya çalışacak. İthal etin
kilosu 10 liradan satılırken, bu girişimci en iyimser tahminle 13-14 liraya mal
edeceği karkas eti kime satacak değerli milletvekilleri? Devlet yatırımcıya
“Sana sıfır faizli kredi veriyorum ama 10-12 liraya da et ithal ediyorum.
Benimle rekabet edebilirsen yaşarsın, edemezsen zarar edersin.” demektedir.
Besicilikte yaşanan ve süt hayvancılığını da etkilemeye başlayan büyük bir
krizin kapıda olduğunu görmemek için herhâlde ülkemizde Tarım ve Köyişleri
Bakanı olmak gerekmektedir.
Hayvancılık sektörü,
gerçekten, büyük bir krize gebe değerli milletvekilleri. Her seviyedeki üretici
zarardadır. Tüketiciye ucuzluk ne kadar yansıyor, o da ayrıca bir tartışma
konusudur. Besihaneler boş, mezbahalar atıl durumdadır.
Bu raporu sizlere
sunarak onların haklı taleplerini gündeme taşımak ve Meclisin çözüm üretmesini
temin etmek istedim. Bu acil soruna el atacak zamanımız vardır değerli
milletvekilleri. Bunun için Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü katkıyı
vermeye de hazır olduğumuzu beyan ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Korkmaz, teşekkür ediyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz vardı.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.
Yoklama talebinde
bulunan sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonunda bulunup bulunmadıklarını
tespit edeceğim.
Sayın Anadol? Burada.
Sayın Çakır? Burada.
Sayın Akıncı? Burada.
Sayın Ergin? Burada.
Sayın Meral? Burada.
Sayın Aydoğan?
Burada.
Sayın Güvel? Burada.
Sayın Seçer? Burada.
Sayın Günday? Burada.
Sayın Hacaloğlu?
Burada.
Sayın Durgun? Burada.
Sayın Okay? Burada.
Sayın Seyhan? Burada.
Sayın Sönmez? Burada.
Sayın Ünsal? Burada.
Sayın Yalçınkaya?
Burada.
Sayın Yazar? Burada.
Sayın Coşkuner?
Burada.
Sayın Ağyüz? Burada.
Sayın Ersin? Burada.
Sayın Yıldız? Burada.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Pusula
gönderen sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum :
Sayın Müfit Yetkin,
Şanlıurfa? Burada.
Sayın Atilla Koç,
Aydın?
Sayın Mustafa Ünal,
Karabük? Burada.
Sayın Lokman Ayva,
İstanbul? Burada.
Sayın Ünal Kacır,
İstanbul? Burada.
Sayın Seyit
Eyyüpoğlu, Şanlıurfa? Burada.
Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (1/873) (S. Sayısı: 621)
(Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
23’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının görüşmeleri
de tamamlanmıştır.
İç Tüzük 86’ncı
maddeye göre oyunun rengini belirtmek üzere lehte söz isteyen Rasim Çakır,
Edirne Milletvekili.
Buyurun Sayın Çakır.
(CHP sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; oyumun rengini belli etmek üzere Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sulama birlikleriyle
ilgili çıkartmakta olduğumuz tasarıya bizler de olumlu oy kullanacağımızı ifade
ettik. Yalnız, ben, bunu fırsat bilerek bir küçücük hatırlatmayı sizlerle
paylaşmak istedim hazır Sayın Bakan da burada iken. Biliyorsunuz, Edirne’mizde
bizim kış aylarında zaman zaman sel olur, Meriç Nehri taşar, seddeler patlar ve
her sene bakanlar, heyetler giderler Edirnelilere geçmiş olsun diye ve bunun
önlemini almak adına da birtakım taahhütler verilir ama o taahhütler de yerine
gelmez, ertesi sene yine geçmiş olsuna gidilir.
Geçen yıl, Sayın
Bakan, yine bir sel felaketi yaşadığımızda, bu kürsüde… Bu seddelerin
patlamasından ve sel baskınından dolayı birtakım verimli tarım arazileri kum
altında kaldı. Bu kum köylünün kendi başına kaldıramayacağı, çok yüksek
meblağlar gerektiren bir ağır işti, bu bir felaketti ve Sayın Bakan da bu
kürsüde “Merak etmeyin, bu kumların kaldırılması konusunda, biz Hükûmet olarak
taahhüt ediyoruz ve bunu biz yapacağız, biz kaldıracağız.” diye burada hem
sizlerin huzurunuzda hem de yüce milletin huzurunda bu kürsüden, kalktı, söz
verdi.
Tabii, mağduriyetinin
giderilmemesi noktasında vatandaş sıkıntısını biliyor, mağduriyetinin neden
giderilmediğini de biliyor, kimlerin yapmadığını da biliyor, kimlerin söz
verdiğini de biliyor ama sizler unuttunuz, Sayın Bakan unuttu. Muhalefet olarak
da bizim görevimiz, şu kürsüden verilen sözleri unutturmamak, unutulanları
hatırlatmak ve milletin menfaatine olan kararların buradan çıkmasını sağlamak.
Şimdi, ben, Sayın
Bakan hazır buradayken, geçen yıl bu kürsüde vermiş olduğu sözü, verip de
yapmadığı veya yapamadığı sözü ve taahhüdü sizlerin huzurunuzda yeniden Sayın
Bakana hatırlatıyorum. Eğer yapılmazsa tabii ki seçim günü geldiğinde bizler de
muhalefet partisine mensup milletvekilleri olarak bunu sokak sokak, köy köy,
kahve kahve her yerde çıkıp Hükûmetin önüne, taahhüt edilip de, söz verilip de
yapılmayanlar listesinde ifade edeceğiz.
Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum, oyumuzun olumlu olduğunu bildiriyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Çakır, bir de yaptıklarımızı söyle.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Çakır.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Sayın Bakan, yapmadığını söylüyorum.
BAŞKAN – Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Gel, bir daha söz ver.
BAŞKAN – Kabul
etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Geçen sene söz verdin, yapmadın.
BAŞKAN – Sayın Çakır,
lütfen…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Genel Müdür de yanınızda.
BAŞKAN – Sayın Çakır,
teşekkür ediyorum.
2’nci sırada yer
alan, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/997, 1/1003) (S. Sayısı: 633)
BAŞKAN – Komisyon?
Sayın
milletvekilleri, beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
2’nci sırada yer
alan, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/997, 1/1003) (S. Sayısı: 633) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 633
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler
hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Rasim Çakır, Edirne Milletvekili.
Buyurun Sayın Çakır.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA RASİM
ÇAKIR (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; askere
almayla ilgili, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı’yla ilgili Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
gelişmiş bütün ülkelerde silahlı kuvvetler, giderek teknolojilerini
yenilemekte, giderek kadrolarını, ekiplerini daha uzman kişilerden oluşturmaya
gayret etmektedirler. Bu, dünyanın bugün geldiği konjonktürde zorunlu, gerekli
olan bir uygulama.
Türkiye'nin de tehdit
unsurlarında zaman zaman değişiklikler ile karşı karşıya oluyoruz. Bu anlamda,
bugün, Türkiye'nin yaşamış olduğu terör belası ile ilgili olarak da silahlı
kuvvetlerde, terörle mücadelede daha aktif rol alabilmek adına, daha fazla uzman
personel çalıştırma ihtiyacı söz konusu olmuştur.
Hepinizin bildiği
üzere, teröristin en büyük avantajı, o arazi şartlarında doğup büyümüş olması,
o arazi koşullarını çok iyi tanıyor olması ve o arazide ve iklimde yaşayabilme
olanaklarının üstün olması. Bu avantajları kullanarak terörist, bir düzenli
orduya karşı silahlı eylem yapar, mücadele eder.
Buna karşılık, Türk
Silahlı Kuvvetleri de terörizmle mücadelede bugüne kadar değişik zamanlarda
uzman erbaş, jandarma uzman erbaş, astsubay gibi değişik uzman kadroları
istihdam etmiş olmasına karşılık, hâlâ, terörle mücadelede, belki de ömründe
eline hiç silah almamış evlatlarımızı üç aylık acemi eğitimin sonunda
Hakkâri’nin dağlarına göndermekte ve bu noktada
terörle mücadele yapma gayreti içerisinde olmaktadır. Dolayısıyla bu,
çıkan çatışmalarda daha fazla zayiat verilmesi ve daha fazla şehit verilmesi gibi
somut sonuçlar da doğurmaktadır. Bu anlamda, özellikle OHAL bölgesindeki
terörle mücadelede görev yapan birliklerimizin artık tamamının uzmanlaşmış
kadrolar tarafından yapılmak istenmesini Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu karşılıyoruz ama tabii, burada bunu
söylerken, gerçekten bu kanun teklifi gelecekle ilgili birtakım sıkıntıları da
önümüze koyuyor.
Yani şöyle ifade
edeyim: Bir tarafta üç yıl, yedi yıl sözleşme yapacak, gelecek, yedi yıl
boyunca terörle mücadele edecek, uzman kadro olarak iyi bir eğitim alacak ama
bunun sonunda belirli bir ikramiye ve maaş tutarıyla yeniden toplumun içerisine
girecek. Yani şimdi, savaşan bir insanın bir sivil toplum içerisine geri
döndüğünde ona adapte olması, onunla uyum sağlayabilmesi önümüzdeki süreçte
ciddi sıkıntılar yaratacaktır diye düşünüyoruz. Dolayısıyla belki de yedi yıl
sonraki, on yıl sonraki Parlamento bu anlamda, zorlamalardan kaynaklanan bir
biçimde önünde biriken bu devasa sorunu çözmeye yönelik adımlar atmak zorunda
kalacaktır diye düşünüyoruz. O bakımdan, bu teklif hazırlanırken geleceği çok
iyi organize etmemiş, çok iyi öngörmemiş bir teklif olarak ifade edersek
yanılmamış olduğumuzu da söyleyebiliriz.
Değerli arkadaşlarım,
bu teklifin yanı sıra yine, Bakanlar Kurulu teklifi olarak Millî Savunma
Komisyonuna geçici 32’nci madde biçimiyle, Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla
silahlı kuvvetlerden resen emekli edilen subay, astsubayın özlük haklarını
düzenlemeye yönelik bir teklif geldi. Bu teklif, Komisyonun da kararıyla, kırk
sekiz saat süresini beklemeden, Komisyonda Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’yla
birleştirildi ve ek 32’nci madde olarak da önümüze geldi.
Bu yapılırken,
hepinizin bildiği gibi benim ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun daha önce
verilmiş, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla
silahlı kuvvetlerden resen emekli edilmiş subay, astsubay ve sivil personelle
ilgili, onların özlük haklarını düzenlemeye yönelik bir kanun teklifim vardı.
Komisyonda bu teklifin de birleştirilmesini talep ettik Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri olarak, ama maalesef kabul edilmedi. Daha sonra Genel Kurulda
bir önergeyle bu teklifin içerisine konulabileceği düşünüldü, bu anlamda
birtakım çalışmalar yapıldı, ama bugün, hayretle ve büyük bir üzüntüyle
görüyorum ki, sadece Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla silahlı kuvvetlerden resen
emekli edilen arkadaşlarımızın özlük haklarının düzenlenmesine iktidar partisi
grubu “evet” diyor, ama onun dışında, 12 Eylül 1980 ve 12 Mart 1971 darbe
döneminde yine üçlü kararname ve ikili kararname şeklinde silahlı kuvvetlerden
resen emekli edilen subay, astsubay ve sivil personelin özlük haklarına AKP
Grubu “hayır” diyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu hem bir siyasi sorun hem de bir vicdani sorun. Yani “Benim mağdurumsan
sen mağdursun, sen Yüksek Askerî Şûra kararıyla dinî düşüncelerin ve siyasi
düşüncelerin noktasında atıldın, sen benim mağdurumsun ama 12 Eylülde üçlü
kararnameyle atılanlar benim mağdurum değil, 71’de, 12 Martta ikili
kararnameyle atılanlar benim mağdurum değil.” diyerek, Anayasa’ya tamamen
aykırı, Anayasa’nın eşitlik ilkesine tamamen aykırı bir teklif önümüze geldi.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak başımız dik, göğsümüz dik, 71’de de
12 Eylül’de de Yüksek Askerî Şûra kararıyla da ayrılanların tamamının özlük
haklarının giderilmesi gerektiğini ifade ettik, söyledik ve söylüyoruz. Neden
söylüyoruz? Çünkü geçtiğimiz günlerde Anayasa değişikliğiyle ilgili bir
referandum yaşadık. O referandumda, buradaki görüşmeler esnasında ve Sayın
Başbakanın bütün Türkiye’ye hitap ederken verdiği taahhütler noktasında, bu
referandumun bir demokratik açılım olduğu, Türkiye’yi daha ileri bir
demokrasiye götürdüğü, bu referandumun darbelerden hesap soracağı, bu
referandumun darbelere karşı olduğu ve bu referandumda “evet” geçerse bu ülkede
artık darbe olmayacağı şeklinde taahhütlerde bulunuldu. Ama referandum bitti,
12 Eylül darbesini yapanlardan hesap sorma noktasında şu ana kadar atılmış en
küçük bir adım yok.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Var, Evren’in maaşı arttı.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
– Haa, bir adım var, o da Kenan Evren’in maaşı artırıldı, yani hesap
sorulacağına mükâfat verildi.
Referandumdan sonra
Yüksek Askerî Şûra kararıyla atılan arkadaşlarımız Askerî Yüksek İdare
Mahkemesine başvurdular, dediler ki: “Anayasa geçici 15’inci madde
kaldırılmıştır, artık Şûra kararlarına yargı yolu açılmıştır. Biz de geçmişte
bu Şûra kararlarından dolayı mağdur olduk ve yargıya gidemedik. Bizim de
önümüzü açın ve mağduriyetimizi giderin.” Ama Askerî Yüksek İdare Mahkemesi
dedi ki: “Hayır, bu geçmişte olan bir işlemdir. Ben bu Anayasa değişikliğiyle
senin mağduriyetini gideremem.”
Aynı şekilde, 12
Eylülde üçlü kararnameyle mağdur olan arkadaşlarımız da müracaat ettiler.
Dediler ki: “Anayasa’nın geçici 15’inci maddesi bizim yargıya gitmemize engel
oldu. Biz, resen emekli edildik. Günahsız yere silahlı kuvvetlerden atıldık.
Çoluğumuzla çocuğumuzla, ailemizle cezalandırıldık ama bir mahkeme kapısı bulup
da hakkımızı arayamadık. Ama şimdi, Anayasa’nın geçici 15’inci maddesi kaldırılmıştır.
O zaman, bizim de hak arama noktasında, hakkımızın verilmesi noktasında
gereğini yapınız.” diye müracaat ettiler. Ama onlar da otuz yıllık zaman aşımı
süresinin dolduğu noktasında bir cevapla mağduriyetinin giderilemeyeceğini
cevap olarak aldılar.
Şimdi, o zaman ne
yapmak gerekiyor? Daha önce, 60’ta “EMİNSU” diye bilenen, yine topluca o
dönemde silahlı kuvvetlerden atılan subaylar için 4 tane kanun çıkmış bu
Parlamentodan. Değişik zamanlarda 4 tane kanun çıkmış ve mağduriyetlerin
giderilmesi noktasında birtakım açılımlar yapılmış. 12 Eylülden sonra
1402’liklerle ilgili, polislerle ilgili, öğretmenlerle ilgili, sivil memurlarla
ilgili birtakım açılımlar yapılmış, az veya çok, ama yapılmış. Ama burada
askerî personelle ilgili hem 71 döneminde hem 80 döneminde hiçbir girişim,
hiçbir açılım yapılmamış. “O zaman, mademki bir mağduriyet var, mademki
darbeler bu ülkede yaşayan bazı insanların yüreğini kanatmış, gelin, o zaman,
bu kanayan yürekleri, bu kırılan kolları, şu Parlamentodan alacağımız bir kararla
saralım. Onların bu mağduriyetlerini giderelim, hangi siyasi düşüncede olursa
olsun. İster Yüksek Askerî Şûra kararıyla atılsın, ister üçlü kararnameyle
atılsın ama bu insanların hepsi bizim insanlarımızdır. Gelin, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak bu insanlara sahip çıkalım, bu kanayan kalplerin
kanamasını durduralım.” dedik ve bir teklif verdik. Arkadaşlar, yapılması
gereken bu. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Bu Meclis millet adına görev
yapıyor ve yaptığı görevde de bu milletin içerisindeki mağdur olan insanların
ırkına, diline, dinine, rengine, kafatasına bakmaksızın, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı ise eğer, bu vatandaşların hepsini eşit yurttaşlar olarak görüp
mağduriyetlerin giderilmesi noktasında bu Meclisin karar alması gerekiyor.
Ben, zannediyorum ki,
tarihi boyunca, Türkiye Büyük Millet Meclisi, hiç, böyle bir yanlış karar
almamıştır. Yani “Benim düşüncemde olan mağdurlar mağdurdur, benim düşüncemde
olmayan mağdurlar mağdur değildir.” anlayışıyla bu Meclis bugüne kadar bir tane
karar almamıştır diye düşünüyorum. Anayasa’nın eşitlik ilkesine göre,
Anayasa’nın bu ülkede yaşayan bütün vatandaşları eşit kabul eden temel
anlayışına göre, mağdurların bu şekilde farklılaştırılması, bu şekilde bir
ayrıma tabi tutulması… Ben, bu işin altından bu siyasi iktidarın siyaseten
kalkabileceğine inanmıyorum değerli arkadaşlarım.
Benim için sayıları
önemli değil ama bu insanlar, bu ülkede, hâlâ yürekleri buruk bir biçimde
yaşıyorlar, bu insanlar, hâlâ bulundukları toplumda, çoluğuna çocuğuna, ordudan
neden atıldığının hesabını vermekte zorlanıyorlar. Bizim istediğimiz para pul
değil. Bizim istediğimiz, şu yüce Meclisin bu
sorunu tespit edip “Şu Meclisin, şu devletin de bu insanlara bir özür
borcu vardır.” diyebilmesidir. Önümüze getirdiğiniz “Bunlar kaç kişidir? Bu iş
kaç para yapar?” gerekçesi kesinlikle haklı bir gerekçe değildir. Biz ne maaş
istiyoruz ne emekli ikramiyesi istiyoruz ne madalya istiyoruz ama biz sadece ve
sadece şu Meclisin, şu devletin bizden bir özür borcu olduğuna inanıyoruz ve bu
özrü istiyoruz arkadaşlar. Hangimizin hakkı var bu insanlara bir özür dilemenin
lüks olduğunu, çok olduğunu söylemeye değerli arkadaşlarım? Hangimizin vicdanı
böyle bir olayı kabul edebilir sevgili arkadaşlarım? Bugün varız, yarın yokuz.
İşte, seçime gidiyoruz sevgili arkadaşlarım. Seçimde kim gider, kim kalır belli
değil. Ama bir görev yapıyorsak eğer şurada, bu ülkenin vatandaşlarının seçtiği
milletvekilleri olarak bu görevi de gelin, hep beraber layıkıyla yapalım,
ayırmayalım, ötekileştirmeyelim, birbirine düşürmeyelim.
Ben inanıyorum ki
Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla silahlı kuvvetlerden atılan değerli
arkadaşlarım, subaylar, astsubaylar bu çıkan kanundan memnun olmayacaklar. Ben
buna inanıyorum. Çünkü biz onları ne kadar düşündüysek onların da bizi en az bizim
kadar düşündüğünü de biliyorum. Ama bizim elimizi tutan mı var arkadaşlar? Bizi
bağlayan mı var? O zaman, sizin bu Anayasa değişikliğindeki anlayışınız
sakattı. O zaman, siz, bu Anayasa değişikliğini yaparken “Bu ülkeye ileri
demokrasi getireceğiz.” dediniz, Avrupa’ya da bunu bu şekilde anlattınız, “Bu
Anayasa değişikliği bir demokratikleşmedir” dediniz. Avrupa’nın sosyalistleri,
sosyal demokratları, Türkiye'nin sosyalistleri, “Yetmez ama evet.” dediler.
Şimdi onlara sesleniyorum, o “Yetmez ama evet.” diyenlere sesleniyorum: Bu
mudur yapılan Anayasa değişikliğinin demokratik yönü? Bu mudur ileri demokrasi?
Hangimiz böyle bir demokrasi içerisinde kendimizi hür, özgür ve emin bir
yurttaş olarak yaşayabileceğimizi varsayabiliriz sevgili arkadaşlarım? O zaman
göstermiştir ki, yaşadıklarımız bize göstermiştir ki referandumda her ne
vesileyle olursa olsun “evet” diyen vatandaşlarımız, ne kadar doğru olmayan, ne
kadar haksız bir eylem içerisinde olduklarını bugün bir kez daha görmüş
olmalılar.
Şimdi, ben, bu kanun
teklifiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımın
desteğiyle önerge hazırladım. Kendimi bir ana muhalefet partisi milletvekili
olarak değil, hepinizden ayrı tutarak değil, hepinizin bir arkadaşı olarak,
hepinizden biri olarak şu kürsüye çıktım ve ifade ettim ve bir önerge
hazırladım. Ben inanıyorum ki, şu yüce Meclis var ya şu yüce Meclis elini,
vicdanına koyarak bu işi burada çözecektir. Korkmayın, ne maliyeye yük gelir ne
bilmem neye yük gelir. Eğer istiyorsanız her türlü maaşını, bilmem nesini de
kaldırın. Ama ne olur ayrım yapmadan bu insanların tamamından devlet bir özür
dileme ihtiyacını ve görevini yerine getirebilsin.
Biz bu acıyla otuz
senedir yaşıyoruz arkadaşlar, biz bu ızdırapla otuz senedir yaşıyoruz bu
ülkede. Bizim bir tek arzumuz var: Bu acının dindirilmesi. Benim şahsım için
değil, benimle beraber aynı şekilde mağdur olmuş yüzlerce arkadaşım için… Bu
talep doğru bir taleptir, bu talep haklı bir taleptir, bu talep demokratik bir
taleptir ve yüce Meclisin de bu talebe kulak vereceğini ümit ediyorum.
Yüce heyetinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Çakır.
Tasarının tümü
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan,
Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 633 sıra sayılı
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu çok
açık bir şekilde ifade etmek istiyorum: Bu kanun tasarısının gerekçesine
baktığımız zaman, deniliyor ki: Terörle mücadele adı altında profesyonel orduya
geçiş ve ne yazık ki bu gerekçe ve bahane olduğu zaman, AK PARTİ de bunu
getirdiği zaman ana muhalefet CHP de, MHP de sazan gibi atlıyor, hemen AKP’nin
yanında yer alıyor.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Öyle değil Hasip Bey.
KAMİL ERDAL SİPAHİ
(İzmir) – Öyle değil.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bakın, dinleyin, nasıl olmadığını, olduğunu anlatacağım size,
dinleyin.
Şimdi, burada sadece
bu değil, bakın, iyi dinleyin, paralı askerlik, lejyoner sistemi profesyonel
ordu değildir. Bir kere bunun adının altını çizin. İlkokul mezunu, on sekiz ay
askerlik yapan kişiden profesyonel ordu olmaz. Bir kere bunun adı bu, bu bir.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Zaten profesyonel öyle olmaz, profesyonel başka bir şey.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - İkincisi şu: Çok açık şunu ifade edeceğiz: Millî Savunma Bakanı,
Komisyonda görüşmelerde konuştuğumuz zaman “Evet, sınır için düşünülen
sözleşmeli er, profesyonel ordu, sadece sınırlar için değil -bakın dikkatinizi
çekiyorum- Türkiye'nin her yerinde görev yapacaklar.” dedi. Evet, gerçek budur.
Bu paralı askerler Türkiye'nin her yanında görev yapacaklar, İstanbul’da da
işçi hareketlerinin üstüne, sendikaların üstüne, muhalefetin üstüne
sürülecektir, Şırnak’ta da sınır boylarında da sürülecektir.
Şimdi burada, adını,
tanımını da tam koyalım, çok açık koyalım ama. Dünyada kaç sistem var, ordular
açısından baktığımız zaman? Birincisi, Napolyon’un geliştirdiği ve tüm dünyaya
yayılan, Türkiye'nin de kullandığı mecburi askerlik, yani ulusal ordu, yani şu
an, “vatan görevi” denilen, Mehmetçik’in on sekiz ay yaptığı, Mehmet Bey’in
dört ay yaptığı, Mehmet Efendi’nin de yirmi sekiz gün yaptığı mecburi askerlik,
ordu görevinde; bir de arada bir çıkan bedelli, dövizli askerlik var. Şimdi,
Türkiye bu modeli benimsemiş, Türkiye’nin benimsediği model bu.
Şimdi, burada
soruyorum: Kırk yaşını geçmiş 400 bini aşkın insan bedelli askerlik bekliyor,
niye getirmiyorsunuz? Madem üç parti çok iyisiniz, çok kahramansınız, vatanı,
milleti çok seviyorsunuz, 400 bin bedelli askerlik bekleyen insan var; yaşı
geçmiş, başı geçmiş, ne yapacağını bilmiyor, iş kuramıyor, evlenemiyor,
Türkiye’ye gelemiyor, belirsizlik içinde, bunların durumu sizi hiç mi
ilgilendirmiyor? Niye uzlaşamıyorsunuz, bu konuda bir şey getirmiyorsunuz? Hangi
konuda uzlaştınız da biz çomak soktuk? Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu,
Hukuk Usulü, işte, yarın sporla ilgili uzlaşma komisyonu kurulacak, hepsinde
Barış ve Demokrasi Partisi, vicdani, doğru, demokrat bir tavır koyarak
desteklenmesi gerekeni destekledi, ama biz bunu desteklemeyeceğiz. Tezkere
arkadaşlarının yanında biz parti olarak yer almayacağız. Niye almayacağız?
Bakın, birincisi, saydık, Napolyon’un getirdiği mecburi askerlik sistemi,
Türkiye’de bu vardı.
İkinci sisteme
bakıyoruz, Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da kullanılan para karşılığında
yapılan askerlik. Yani, profesyonel ordu. Bakın, dikkatinizi çekerim, Amerika
ve Avrupa’da kullanılan bir yeni modelden bahsediyorum.
Üçüncüsü ise, kimi
Avrupa ülkelerinde uygulanan gönüllü askerlik hizmeti.
Şimdi, bu üç sistem
var. Ama, “Bu, profesyonel ordu ismini neden tercih ediyorlar? Neden bu isim
üzerinde bir yoğunlaşma var?” diye baktığımız zaman, şu tartışmalar geliyor:
Amerika, İngiltere ve Fransa, birçok ülkede, neredeyse kuruldukları günden
bugüne mecburi askerliği kaldırmışlar. Sömürgelerine lejyonları göndermişler.
Çok açık söylüyorum, net, tarih yazıyor bunu, lejyoner göndermişler. Bugün
Kaddafi’nin Afrikalılardan oluşturup getirdiği, Libya’da kendi halkının üzerine
sürdüğü lejyoner sistemin, 80’den bu yana kullandığı paralı asker sisteminin
aynısı. Aynısı… Bunu halkımıza dobra dobra açıklama gibi bir tarihî
sorumluluğumuz var. Burada çelik çomak oynamıyoruz. Bu boş sıraların ötesinde
de bizi dinleyen 74 milyon var ve bu yasayla ilgili beklentisi olanlar var.
Nelerdir, şimdi
bakıyoruz. Geliyoruz, bu ülkelerde profesyonel orduya geçişte… Irak’taki işgal
kuvvetlerinin üçte 1’i paralı askerdir. Hepsi, maaşlı, paralı, ücretli
askerdir. Şimdi, Amerika bunu kullanıyor, İngiltere bunu kullanıyor ama paralı
askeri kullanırken petrol çıkarlarını, rakam hesaplarını, kâr çıkarlarını
yapıyor. Peki, Türkiye, kutsal askerlik görevini, Mehmetçik ile ifade bulan bu
görevi parasallandırarak geçmişte ne yaptı? Biraz gerçeklere dönelim. Uzatmalı
erbaş olayı yok muydu? Uzatmalı erbaş bir model değil miydi profesyonel orduya
geçişte? Aldınız uzatmalı erbaşları, getirdiniz, belli bir yaştan sonra suyunu
limon gibi sıktınız; uzatmalı erbaşları kırk beşinde hem emekli ettiniz, hem
sosyal güvenlik hakkını vermediniz hem de dağda, taşta, bayırda en önde
sürdünüz. Bir korucular en öndeydi, onların sosyal güvenliği yok, birde
uzatmalı erbaşların. Onları limon gibi sıkıp attıktan sonra, bu sistemden bir
hayır görmedikten sonra şimdi kalkmış “50 bin sözleşmeli er” modelini
getiriyorsunuz. Şimdi, uzatmalı erbaşlar askerin içinde tankını, topunu,
aracını, zırhlısını koruyan, yürüten teknik düzeyi yüksek olan personeldi, bu
niye fayda etmedi de şimdi ilkokul tahsilini bitirmiş, yirmi altı yaşını
doldurmamış insanları getireceksiniz vatan boylarına dizeceksiniz? Bak açık
söyleyeyim, çok açık söyleyeceğim, bunu kulağınıza küpe edin: Biz, Şırnak’a
gelen, Hakkâri’ye gelen, kutsal vatani görev diye gelen Mehmetçik’i başımızın,
gözümüzün üstünde tutarız, halkımız da tutar ama -geçmişte özel timlerin orada
uyguladığı vahşeti dikkate aldığınızda- halkımızın oraya para için gelenlere
aynı gözle bakacağını beklemek hayaldir, beklemeyiniz. Bakın, çok açık
söylüyorum: Para için gelen kişi lejyonerdir, lejyoner gözüyle bakacağız,
halkımız da öyle bakacak. Bu tehlikeyi görmüyorsanız, benden uyarması, bizden
uyarması. Barış ve Demokrasi Partisi bunu ciddi ciddi uyarıyor.
Diğer bir şey
söyleyeyim: Siz zannediyor musunuz ki 50 bin paralı asker, 10 bin tane de
sözleşmeli sınır güvenliği asker, 60 bin asker alınacak? İktidarlar bunları
hangi statüye koyacaklar? Baktığınız zaman, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
statüsünde gözüküyor; değil. Baktığınız zaman, Askerî Yüksek İdare Mahkemesine
tabi; değil. Baktığınız zaman, bu sözleşmeli er, paralı asker, lejyoner sistem
direkt iktidara bağlıdır. İktidara bağlıdır arkadaşlar. Bu iktidara bağlı
olmasını… Bu tehlikeyi şurada görüyoruz: Bakın, 50 bin tane kadroyu, 50 bin
tane paralı askeri, Hükûmet, kendi inançları, kendi partisi gibi düşünenlerin,
kendi gibi partizan olanların içinden seçecektir. Siz zannediyor musunuz ki her
vatan evladının -her ailenin- askerlik şubesine gittiği gibi gidip, bağımsız,
objektif olarak gelip sözleşmeli er olacaklarını mı sanıyorsunuz? Bakacaksınız,
polis teşkilatında, emniyet teşkilatında nasıl tarikat örgütlenmesine
gidildiyse sözleşmeli er olayında da kendi kafasındakini, kendi
düşüncesindekini getirecek yerleştirecek oraya. Muhalefet de direndiği zaman,
en demokratik hakkını kullanmaya çalıştığı zaman, totaliter ve tekli rejimlerde
olduğu gibi, aynen Kaddafi’nin, halkının üstüne sürdüğü gibi acımasızca bu 50
bin paralı askeri demokratik muhalefetin üstüne sürecektir. Bu tehlikeyi
görmüyor olabilirsiniz. Bu tehlikeyi görmeyebilirsiniz şimdi; 12 Haziranda seçim
var, bu iktidar el değiştirebilir. El değiştirdiği zaman yerinize gelecek olan
iktidarın da size karşı aynı tehlikeyi, riski taşımayacağını görmezlikten
gelebilir misiniz? Bu bir gerçek. Yani şunu hatırlatmak gereğini duyuyoruz:
Yani Robespierre giyotin kanununu çıkardı. Peki, Robespierre giyotin kanununu
çıkarırken kendisi o giyotine kurban gitmedi mi Sayın İyimaya? Yani bazı
yasalar bumerang gibi döner kendini vurur. Bu yasa da dönüp dönüp AKP’yi
vuracaktır. Çok açık söylüyorum.
Sözleşmeli er, on
yıllığına alacaksınız. Gencecik vatan evlatları. İlkokul mezunu, 1.90 boyunda,
boylu poslu, fiziği güçlü. Başka bir eğitim, tahsil imkânı aramıyorsunuz. “Al
sana 2 bin lira.” diyeceksiniz. 82 bin korucuya da “Al size 595 lira.” diyorsunuz.
Eğer sizde vicdan olsaydı yirmi beş senedir 595 liraya talim eden koruculara
sosyal güvenlik hakkını verirdiniz bu yasadan önce, sözleşmeli erden önce.
Sizde vicdan yok. Bakın, size oy da veriyor korucuların çoğu, bize de yeri
geliyor veriyorlar ama eğer vicdan olsa onların hukukunu düzeltirdiniz, hiç
olmazsa böyle bir durum, bu yasa çıkması durumunda.
Şimdi bir diğer
konuya geçeceğim ve bu geçeceğim diğer konu daha enteresan. Şimdi burada, yine
üç partinin uzlaştığı, bizim de karşı çıkmadığımız aslında bir konu var. YAŞ
kararları nedeniyle ordudan atılanlar oldu. Kesin karar. Gitmediler yargıya,
gidemediler. Mağduriyet hissedenler oldu. Onlara bir yol açıldı. Ama 12 Eylül
mağdurları var, 12 Mart mağdurları var, ondan başka mağdurlar var, üçlü
kararname mağdurları var. Kimisi düşüncesinden, kimisi etnik kimliğinden,
kimisi mezhebinden dolayı atılmış ordudan. Bunlar ve aileleri bir mağduriyet
hissi yaşıyorlar. Bunları da kapsayacak şekilde bir af -ki sayıları da çok
fazla değil- bir vicdan muhasebesi için bu Meclisin bir görevidir. Meclisin
bunu ayrımsız ve eşit yapması gerekir.
Astsubay okulunda son
sınıfta, başarılı ve tayini çıkmış bir askerî öğrencinin üniformasını giymesine
yirmi gün kala bir gün iki satırlık bir tebligatla, “Okuldan atıldınız.” tebligatıyla
hayatını, geleceğini karartmaktan öte, ailesini zan altında bırakıp, bütün
etrafına karşı şüpheli bir kişi durumuna sokup, mağduriyet yaşatılan bu olayda
açılan idari yargı davası sonucu ne çıktı biliyor musunuz? Babası 12 Eylülden
önce “TSİP” adlı yasal bir partiye iki
ay üye olmuş, 12 Eylülden sonra da tam dokuz sene Doğru Yol Partisinden
muhtarlık yapmış. Bu gerekçeyle o öğrenci okuldan atıldı.
Şimdi, bunun gibi
mağduriyetler var. Belki de hayrına oldu o çocuğun, sonra moral verdik, gitti
üniversite okudu mühendis oldu. Ama o mağduriyeti, o ailenin mağduriyetini,
onun gibi yaşanan mağduriyetleri gidermek için önerge veriyoruz, AK PARTİ’nin
onu da değiştireceğini sanmıyorum ben. Açık söylüyorum: Verdik önergeyi, şu
veya bu nedenle 1960’tan bu yana ordudan atılanları, üçlü kararname, okul
vesaire, disiplin, neyse, bir defaya mahsus ki sayıları çok değil… Vicdansa
eşitlikte ve adalette vicdanlı olmak gerekir.
Şimdi, bu konuda biz
parti olarak zaman zaman dile getiriyoruz. Evet, arkadaşlarımız soru önergeleri
vermiş, Sayın Akın Birdal verdi. En son 9 Aralık 2010 arkadaşlar. 60, 12 Mart
1971, 12 Eylül 80 darbesi, 28 Şubat 97 sürecinde, yani bu hep kesilen süreçlerde
mağdur olanlarla ilgili hem soru önergesi hem Mecliste araştırma önergesi.
Bize ordudan
atılanların bu tür mağduriyetleriyle ilgili klasörler dolusu başvurular geldi.
Evet, 81 tarihinde 13 kursiyer subay üçlü kararnameyle resmen emekli edildi.
Tek tek hepsini okumayacağım. “Üçlü kararnameyle atıldık, YAŞ konumunda değil
bizim konumuz.” diye söylüyorlar. Şu şekilde biraz daha örgütlü gönderenler
var. Kara Harp Okulu dördüncü sınıftan final imtihanlarından bir hafta önce,
aileden birinin örgüt üyesi olması nedeniyle atılmış. Tabii biz aşiret devleti…
Veya Orta Çağ feodal derebeylik döneminde kolektif ceza hukuku var ya, hani
aşiretten biri suç işlerse hepsi suçlu olur, bu mantıkla okulun son sınıfından
atılmış insan. Şimdi bunlara bir mağduriyeti gidermeyi çok görürseniz paralı
askerliğin üzerine bir de bu mağduriyeti eklemiş olursunuz.
Yine, bakın, bu
konuda geçici 32’nci madde var. Onunla ilgili bir önerge verdik. Evet, tam
mağduriyeti karşılamıyor ama vakit var, iktidar partisinin bunu alıp biraz daha
düşünmesi gerekir. Seçime gidiyoruz, kimse hesap yapmasın. Madem üç parti bu
yasanın çıkmasında uzlaşıyor, bu konuda niye uzlaşamıyor? Bu konunun bir
kısmında uzlaşıyorsunuz, bunun eşitlikli ve adaletli olması, tamamını kapsaması
konusunda niye uzlaşamıyorsunuz? Bu da ayrı bir kusur.
Şimdi bütün bunları
tek tek açmamın bir gereği yok. Size şunu söylemek istiyorum arkadaşlar: Bu
bizim bir tarihî sorumluluğumuz. Eğer terörle mücadele etmek istiyorsanız, eğer
ülkede barışın gelmesini istiyorsanız, eğer ülkede gerçekten bu konuda
samimiyseniz bunun yolu paralı askerlik, lejyonerlik, sözleşmeler modeli değil.
Bu kürsüden defalarca
söyledik, yirmi yedi yıldır bir çatışma var. Şu an ateşkes var tek taraflı
olarak. Tek taraflı ateşkes var diye Hükûmet bir tek adımı atmadı; seçim
barajında atmadı, hazine yardımında atmadı, düşünce, ifade hürriyeti nedeniyle
200 bin soruşturma açılmış, 54 bin dava sonuçlanmış, 32 bin tanesi Yargıtayda
bekliyor. Belediye başkanlarımız bir düşünce açıklamasından dolayı yedi buçuk
ile on beş sene arasında ceza alıyor. Dedik ki “Bu konuda adım atın.” O konuda
da adım atılmadı.
“Hakikatleri
araştırma komisyonu kuralım.” dedik, kanun teklifi verdik, Mecliste bekliyor.
Ana muhalefet de bu konuda “olabilir” dedi. AK PARTİ İktidarı buna da “hayır”
dedi.
Şimdi, burada Kürt
sorununun ekonomik, sosyal, tarihsel, kültürel bütün boyutlarını
reddedeceksiniz, ana dil boyutunu reddedeceksiniz ve bütün boyutlarıyla
değerlendirmeden sadece sözleşmeli er ve askerlikten lejyonerlik sistemiyle
bunu çözeceğinizi zannediyorsanız hâlâ hata içindesiniz, hâlâ yanlış
yoldasınız, hâlâ analara acı çektirmek ve bu paralı askerlik sistemleriyle
totaliter bir rejimi güçlendirmekten öte bir şey yapmıyorsunuz demektir.
Biz bu duygularla,
partimiz olarak…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) - …böyle bir sisteme oy vermeyeceğimizi, paralı askerliğe “ret”
dediğimizi ve ayrıca içindeki adaletsizlik nedeniyle de adaletsizliği
barındırdığı için de o önergelerimizin de sıcak görülmemesi nedeniyle bunu
artık seçimlerde, meydanlarda halka şikâyet edeceğimizi ifade ediyorum.
Saygılarımla. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.15
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
633 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Şimdi söz sırası,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Erdal Sipahi, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Sipahi.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL
ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.
633 sayılı Kanun
Tasarısı’nın bütünü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunuyorum.
Tasarı, asıl amaç
olarak sözleşmeli erbaş ve er istihdamını esas almakla birlikte, konu olarak
birbirleriyle direkt ilgisi olmayan üç ana konuyu kapsamaktadır: Büyük
bölümüyle tasarıya adını veren sözleşmeli erbaş ve er istihdamı konusu, onunla
ilgili bölüm ve maddeler; ikincisi, dördüncü bölüm madde 10’da yer alan bir
fıkrayla, astsubay üst karargâh hizmetleri eğitimini tamamlayan
astsubaylarımıza bir yıl kıdem verilmesi hususu; üçüncü diğer bağlantısız konu
ise geçici madde 32’yle de Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ilişiği kesilenlere veya müracaat etmeleri hâlinde kurulacak bir
komisyon tarafından uygun görülenlere emeklilik hakkı sağlanması olayıdır.
Tasarının önemli
kısmı olan sözleşmeli erbaş ve er uygulamasına geçmeden önce, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin personel yapısıyla ilgili önemli bazı hususlara değinmek
istiyorum. Bunların bir bölümüne daha önceki muhtelif konuşmalarda, soru
önergeleriyle veya komisyon toplantılarında da değinmiştim, Sayın Bakan da
muhtemelen hatırlarlar.
Türk Silahlı
Kuvvetleri dâhil her kurum ve kuruluş sağlam temellere dayanan, gelenekleşmiş
kural ve kaidelere bağlı bir personel politikası ve yapısıyla hayat bulur. AKP
döneminde bütün kurum ve kuruluşların personel yapısıyla gündelik fikirler, önü
arkası düşünülmeyen sözde değişim, dönüşüm gerekçeleriyle öylesine oynanmıştır
ki, amirinden memuruna, işçisine, insicam bozulmuş, geleneğini bu kurum ve
kuruluşlar kaybetmiş ve yozlaşmış bir yapı ortaya çıkmıştır. Türk Silahlı
Kuvvetleri de bu öngörüsüz müdahalelerden nasibini alan kurum ve
kuruluşlarımızın en önemlilerinden bir tanesidir. Millî Savunma Bakanlığınca
Meclis gündemine getirilen tasarıları sayın milletvekilleri eğer incelerlerse
hemen tamamına yakınının Türk Silahlı Kuvvetleri 926 sayılı Personel
Kanunu’ndaki birtakım değişiklikleri öngördüklerini tespit ederler. Milattan
önce 209’da kurulmuş dünyanın en eski ve köklü ordusunun personel yapısıyla bu kadar
oynanmaz. Her aklına gelen, geçmişte yaşanan tecrübeleri ve gelecekte yaşanacak
sorunları düşünmeden, günü kurtarmak için, siyasi rant için, seçim yatırımı
için, silahlı kuvvetleri yıpratmak için veya kafalarının arkasındaki alternatif
ordu saçmalıklarına zemin hazırlamak için personel yapısıyla böylesine
oynayamaz.
Türk Silahlı
Kuvvetleri, Anayasa’nın eşitlik ilkesine uygun bir yapılanma ve kamu vicdanına
uygunluk için yıllarca emek verip “Eşit Süreli Askerlik Projesi” diye bir
projeyi ortaya koyar. Bakanlar Kuruluna bu proje sunulur. Kaldı ki böyle bir
çalışmanın Millî Savunma Bakanlığının bilgisi dışında yapılması mümkün de
değildir ama bu çalışmanın hemen ardından bir AKP’li milletvekili çıkıp “Bu,
bizim partinin projesi değil, katılmıyoruz.” diye aklına ilk geleni söyler.
Aklına gelen, anlar anlamaz zırvalara devam edince Sayın Başbakan bile
rahatsızlık duyup bunları susturmak zorunda kalır. Devlet geleneği ve devlet
terbiyesi olan hiçbir ülkede, o işin sahipleri ve uzmanları dışında kimse aklının
ermediği işlere böylesine karışmaz, böylesine burnunu sokmaya kalkmaz.
Efendim, kısa dönem,
uzun dönem, bedelsiz, sözleşmeli, uzman, her neyse, şu askerlik işini
esasından, Hükûmetin işi olarak ne getirilecekse getirilsin ama bir bütünlük
içerisinde getirilsin, siyasi rant olarak getirilmesin. Mantıklı hiçbir şeye
karşı değiliz. Ama asker ocağındaki gençler, askere gitmek üzere sırada
bekleyen delikanlılarımız ve onların 100 binlerce ailesinin kafalarını
karmakarışık etmeye, değişik askerlik uygulamaları yapılacağı vaatleriyle
kafalarının karmakarışık edilmesine kimsenin hakkı ve salahiyeti yok.
Diğer bir konu:
İçişleri bakanları kendi işlerini bile becermekten acizken Millî Savunma
Bakanlığının görev ve yetki alanlarına müdahaleye, sahiplenmeye hiçbir ülkede
kalkmazlar; kalkarlarsa da millî savunma bakanları bu garip müdahaleleri
görmezden, duymazdan gelmez, susmaz, kendi bakanlığının yetki ve sorumluluk
alanlarına sahip çıkar. Kaldı ki içişleri bakanları önce kendi işlerine, kendi
bağlarına sahip çıkmak zorundadır.
İki tane örnek
vereceğim:
Tarih 2 Mart 2011.
“Yüksekova’da polise linç girişimi.” 3 polis canını zor kurtarıyor. Polis Aziz
İba linç ediliyor, koma hâlinde hastaneye kaldırılıyor. Geçmiş olsun diyorum bu
kardeşime. Evet, Sayın İçişleri Bakanı, neredesin? Sen kendi işlerinle uğraşsana!
Bir başka konu: Haber
tarihî 21 Ekim 2010. “Mersin’de terör örgütü yandaşlarının bıçak saldırısı
sonucu ağır yaralanan Mersin Emniyet Müdür Yardımcısı Hikmet Bulak hayati
tehlikeyi atlattı. Ölümden dönen
Bulak’ın göğsüne gelen bıçağın kalbinin 2 santimetre aşağısından geçtiği
bildirildi.” Şimdi, daha enteresanı, “MOBESE kamerasının önünde gerçekleşen
olayda bıçağı kullanan ‘UB’ isimli saldırganın eylül ayında meydana gelen
olaylar nedeniyle tutuklandığı ancak taş atan çocuklar yasasındaki değişiklik
nedeniyle salıverildiği belirtildi.” Evet, Sayın İçişleri Bakanı, neredesin?
Şimdi şerefli Türk polisinin yüzüne nasıl bakacaksın? Sen kendi işinle neden
meşgul olmuyorsun da Millî Savunma Bakanlığının yetki alanlarına karışmaya
kalkıyorsun?
Anlar anlamaz en çok
konuşulan konulardan birisi de profesyonel ordu konusu. Bakın, emir komuta
kademesi, tecrübe, özel eğitim ve devamlılık gerektiren, terörle mücadele gibi,
belli silah ve sistem operatörlükleri gibi görevler gayet tabii profesyonel
olur, buna kimsenin itirazı da olmaz ama Anayasa’nın 72’nci maddesinde “vatan
hizmeti” adı altında her Türk’ün hakkı ve ödevi olan yükümlülük sistemi de ana
yapı olarak kalır. Aksi hâlde “asker millet”, “her Türk asker doğar” ve
“peygamber ocağı” gibi bu millete has ana doku, tarihten gelen millî yapı
zedelenir, tahrip olur. İşte, buna kimsenin hakkı ve salahiyeti yoktur. Kaldı
ki yapılan araştırmalarda yükümlü sistemi uygulayan ordular tamamı profesyonel
ordulara göre daha genç, daha zeki ve araştırıcı, daha demokratik ve daha disiplinli
oldukları tespit edilmiş bir gerçektir.
Etrafınıza bakın
sayın milletvekilleri. Irak’ta, Afganistan’da en vahşi cinayetlerin, ırza
geçmelerin, işkencelerin uygulayıcısı profesyonel Amerikan ordusuna çok mu
hayransınız? Cezayir’de vahşet ve katliamla anılan Fransız lejyonerlerinden ya
da Kaddafi’nin kendi halkına karşı kullandığı paralı askerlerden, Saddam’ın
daha savaş başlamadan kaçıp dağılan özel muhafızlarından ders alınmıyor mu?
Gördüğünüz gibi -biraz önce bir söz atılmıştı- kimin ne söyleyeceğini bilmeden,
dinlemeden, sazan gibi her konuya balıklama atlayıp peşin hükümlü olmanın da
bir âlemi yok. Evet, lütfen, Türk ordusundan elinizi de çekin; garip
özentilerle Mehmetçik’in, yapısıyla, dokusuyla oynamayın.
Diğer bir konu: Çok
değişik ve her birisi ayrı yasal mevzuata, uygulamalara tabi bir yapılanmayla
Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel insicamı bozulmuştur. Evet, subay deyince,
Harp Okulu mezunu subay, fakülte ve yüksekokul mezunu subay, sözleşmeli subay, astsubaylıktan
geçen subay, yedek subay. Benim sayabildiğim beş çeşit subay var. Astsubay
deyince, meslek yüksekokul mezunları, uzman erbaşlıktan geçen astsubaylar ve
sözleşmeli astsubaylar olmak üzere üç çeşit astsubay var. Bir de Jandarma Genel
Komutanlığında bulunan ve devlet memuru statüsündeki uzman jandarmaları bunlara
lütfen ekleyin.
Erbaş ve er deyince,
biraz daha dikkatinizi çekerim. Uzman erbaş, yeni getirdiğiniz sözleşmeli erbaş
ve er, kısa dönem erbaş, uzun dönem normal er ve erbaş, dövizli askerlik, zaman
zaman gündeme getirilen bedelli asker. Anlayacağınız yedi çeşit, sekiz çeşit
asker. Tabii, uzun dönem askerde eri, onbaşı, çavuşuyla beraber dikkate almak
lazım.
Silahlı Kuvvetlerin
teşkilatlanmasında temel birim bölüktür. Askerliğini yapan saygıdeğer
milletvekilleri bilirler. Şimdi, lütfen, sayın milletvekilleri, kendinizi bölük
komutanı olarak bir an için onların yerine koyun. Böyle garip, karmakarışık,
her biri ayrı statüde, ayrı yasal mevzuata tabi bölüğünüzü kalkın da siz idare
edin.
Sonuç olarak, bu
kargaşayı, bu karmaşayı sona erdirmek, önünü, arkasını düşünmeden, mevcut
yapının sorunları giderilmeden yeni uygulamalarla sorun ve kargaşayı daha da
arttırmak yerine Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel yapısı yeni baştan,
kapsamlı ve akıllı bir çalışmayla yeniden düzenlenmeli ve mutlaka
sadeleştirilmelidir.
Bakanlar Kurulunun
görevi, Türk Silahlı Kuvvetlerini savaşa hazırlamaktır, yoksa garip özentiler
ve siyasi rant hesaplarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısını, dokusunu
bozmak, karmakarışık etmek değildir.
Sözleşmeli erbaş ve
er uygulaması, 3369 sayılı Yasa’yla başlatılan uzman erbaş uygulamasının bir
benzeridir. Yani Amerika yeniden keşfedilmektedir. Uzman erbaş uygulaması da
1986 yılından itibaren başladığında, şimdiki sözleşmeli erbaş ve er konusunda
olduğu gibi, kısa süreli bir uygulama olarak planlanmıştı. Ardından, sözleşme
süreleri giderek uzatılmaya başlandı. Ardından, emeklilik hakkı tanınıncaya
kadar iş haklı olarak gitti ve başlangıçta düşünülmeyen konular daha sonra
sorunlar olarak, sorunlar yumağı hâline gelerek hem iktidarın hem de
Parlamentonun karşısına dikildi.
Şimdi soruyorum: Bu
süreçten hiç ders alınmadı mı? Onların hangi sorunlarla karşılaştığı, aradan
yirmi beş yıl geçtiği hâlde onlarca sorunlarının henüz halledilemediği unutuldu
mu ki sözleşmeli askerlik konusu ona bir benzer olarak, şimdi tekrar yeni baştan
getiriliyor!
Uzman erbaşların en
büyük sorunları, kırk beş yaşına geldiklerinde sözleşmelerinin feshedilip çoluk
çocuk sosyal güvencesiz sokağa atılmalarıydı. Bu konuda Milliyetçi Hareket
Partisi olarak yıllarca mücadele ettik. Sonunda, 19 Haziran 2010’da bu sorun Mecliste,
tüm partilerin katılımıyla güya halledildi. Neden “güya” diyorum? Bir kanun ne
zaman yürürlüğe girer? Genelde, teamül olarak, yayımlandığı tarihte. Peki,
uzman erbaşların emeklilik konusu için 19 Haziran 2010’daki tarih yerine neden
1 Ağustos tarihi esas alınıyor? Hadi “Hazırlık yapılacak.” dendi, ses
çıkartmadık. Ardından, 1 Ağustostan itibaren, kırk beş yaşını dolduran uzman
erbaşlar müracaatlara başladılar emeklilik hakkını doldurmak için. Cevap yok
yahut da verilen cevaplar şöyle: “Henüz çalışmalar tamamlanamadı, yönetmelik
çıkartılamadı. Bugün git yarın gel veya yarın bir daha ara.” Ardından, Kasım
2010 ortalarında güya uygulama başlatıldı, görev yerleri taksim edildi, bu
uzmanlar emeklilik hakkı kazanıncaya kadar birtakım görevlere verildi.
Uzman erbaş terörle
mücadele eder, sınırdan, dağdan gelmiş. Bir kısmına papyon takılıp garson
yapılmaya çalışıldı, bir kısmından ise tam teşekküllü hastanelerden “sağlam raporu” istendi. Güler misiniz, ağlar
mısınız? Adam yıllardır Hakkâri’nin dağlarında mücadele ederken sağlam mı hasta
mı, soran yok ya da belirli bir süre hastalanıp rapor alırsa sözleşmesi
feshediliyor ama emeklilik hakkı için bir büroda görev verilince “Sağlam raporu
alıp öyle gel.” deniyor. Daha önce de sormuştum, bu yiğit Anadolu çocuklarıyla
alıp veremediğiniz nedir?
Uzman erbaşın ağır
hasta olmaya hakkı yok, ailesine lojman yok, yirmi yıl hizmet veriyor sabit
ücretle, derecesi kademesi yok. En az iki yıl görev yapanlara kendi
istekleriyle ayrılırlarsa kamu kurum ve kuruluşlarında görev alma imkânı güya
tanınmış. 28 Temmuz 2009 tarihli Resmî Gazete’yle yürürlüğe giren Kamu
Personeli Genel Tebliği’ne göre ayrılanlara kamu kuruluşlarında görev verilecek
ama Devlet Personel Başkanlığı, devlet içinde devlet, onlara göre böyle bir hak
yok. Daha bir sürü sorun, hepsi biliniyor ama tedbir yok. Oyalama, duymazdan
gelme ya da “İnşallah seçimden sonra…” masalları.
Şimdi sormazlar mı,
siz uzman erbaşların hemen hiçbir önemli sorununu yirmi beş yıldır halletmeden,
onun bir benzeri olan sözleşmeli er ve erbaş uygulamasına nasıl başlıyorsunuz,
onların umutlarıyla neden oynayıp seçim yatırımı yapıyorsunuz, diye? Benzer
sorunlara karşı hangi öngörünüz var?
Diğer bir konu:
Miktarları 60 bine ulaşmış uzman erbaşların uygulamada ortada duran ve ciddi
çözüm bekleyen sorunlarının benzerlerinin sözleşmeli erbaş ve er uygulamasında
tekrar karşımıza geleceğini bilmek için müneccim olmaya da gerek yok.
Daha önce belirttiğim
gibi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ana yapısı
ile fazla oynanmadan belirli görevlerin profesyonelleşmesine, yeni istihdam
imkânları yaratılmasına karşı değiliz ancak geçmişten ve tecrübelerden ders
alınmadan yeni sorun alanları yaratılmasına, Türk Silahlı Kuvvetlerinin zaten
yeterince insicamı bozulmuş personel yapısının daha da bozulmasına karşıyız.
Bu arada, statüleri
farklı olmakla birlikte uzman jandarma konusuna da değinmek istiyorum. Yaklaşık
25 bin mevcudu olan uzman jandarmalar uzman erbaş ve sözleşmeli erbaş ve
erlerden farklı olarak devlet memurları, ama lise ve dengi okul mezunu olarak
işe alınıyorlar, ortaokul mezunu gibi ücret alıyorlar ve öylece de emekli
ediliyorlar. Defalarca gündeme getirdik, yasa teklifi verdik. Yanlışlığı herkes
kabul ediyor ama sıra çözüme geldiği zaman, yok. Üstelik, bu çocukların bırakın
lise mezunluğunu, büyük çoğunluğu yüksek tahsil yapmış durumda ama hâlâ
ortaokul mezunu gibi işleme tabiler. Hiçbir meslek grubu için, her türlü
eşitlik ve vicdan duygusuna aykırı, uzman jandarmada olduğu gibi, başka bir
örnek de Türkiye Cumhuriyeti’nde mevcut değil. Lise mezunu olarak işe
alıyorsunuz, ortaokul mezunu gibi ücret verip emekli ediyorsunuz, böyle bir
adaletsizlik başka hiçbir meslek grubunda yok. Artık, biz söylemekten utanmaya
başladık, herhâlde birileri üzerlerine düşeni alıyor.
Diğer taraftan, subay
ve astsubayların askerî eğitimde geçen süreleri emeklilik hesabına dâhil
ediliyor ama uzman jandarmalar da devlet memuru, birlikte görev yapıyorlar
fakat onların eğitim süreleri emeklilikten sayılmıyor. Yıllardır bilinen bu
sorunlar ortadayken, çözümsüz beklerken yeni uygulamanın yaratacağı sorunları
bir başka örnek olarak yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum.
Yeni istihdam
edilecek sözleşmeli erbaş ve erlerin daha çok terörle mücadele ve sınır
birliklerinde istihdam edileceği anlaşılıyor, buna da karşı değiliz ancak
İçişleri Bakanının ortaya attığı ve Avrupa Birliği müktesebatının yani 24’üncü
faslın açılmasını bahane olarak gösterdiği bir sınır ve sahil güvenlik
yapılanması konusundaki proje kafamızı kurcalıyor. Bunun adı sınır ve sahilleri
Türk Silahlı Kuvvetlerinden yani Mehmetçikten arındırma planıdır. Talimat güya
Avrupa Birliği kaynaklı. Bu konuyu basına yansıdığı şekilde kimse aklına
getirmesin, sınır ve sahil güvenliği cumhuriyetin kuruluşundan bu yana
Mehmetçik’e ve deniz kuvvetlerinin leventlerine aittir. İçişleri Bakanı, ihanet
açılımında olduğu gibi bu konudaki garabet çalışmayı da Polis Akademisinden
başlatmıştır. Kafasının arkasında İran’da gördüğü devrim muhafızları ile İran
sınırındaki herhâlde pastarlar var anlaşılan Türk sınır ve sahilleri İran ve
Suriye özentisi ve güya Avrupa Birliği bahaneli saçma kuruluşlara emanet
edilemeyecek kadar bizler için kıymetlidir. Sınır ve sahiller bu milletin
namusudur, hudut millî şeref ve namusun korunduğu yerdir, Avrupa Birliği
özentisi, garabet kuruluşların yetkisi ve sorumluluğu, haddi ve hukuku hiç
değildir.
Sayın Başbakan daha
birkaç gün önce Avrupa Birliğinin ikiyüzlülüğüne karşı çıkarken, onun İçişleri
Bakanının bir fasıl açılması bahanesiyle hudut ve sahillerimizin güvenliğine
Avrupa Birliğini bulaştırmaya kalkması en hafifinden abesle iştigaldir,
cehalettir ya da kafasının altındaki garip ve tehlikeli senaryolardır. Evet,
İçişleri Bakanının ağzına yüzüne bulaştırdığı terörle müzakere ve açılımla
yangın yerine dönen kentlerimizde isyan provaları yapan gösterilerle uğraşsın,
linç edilen şerefli Türk polisiyle uğraşsın, kendi işini beceremezken sınır ve
sahillere bulaşmaya kalkmasın. Eğer gündeme getirilen sözleşmeli erbaş ve er
uygulamasını ileride İçişleri Bakanının kafasındaki sınır güvenliği birimlerine
transfer etme niyeti varsa hemen vazgeçin ve Sayın Bakan, siz de Millî Savunma
Bakanı olarak sınır ve sahillerin Mehmetçik’ten başka, leventlerden başka
garip, zırva kuruluşlara emanet edilemeyeceğini lütfen birilerine söyleyin.
Türk sınırları kanla çizilmiştir, bizim yeniden çizilecek ve Avrupa Birliği
tavsiyesine emanet edilecek sınırımız yoktur.
Tasarıdaki ikinci
konuya geçiyorum. Getirilen yasa tasarısının dördüncü bölüm madde 10’daki bir
fıkrasında astsubay üst karargâh hizmeti kursunu bitiren astsubaylarımıza bir
yıl kıdem verilmesi öngörülmektedir. Buna katılıyoruz ancak sürekli olarak, şu
kursu bitirene, şu tahsili yapanlara birtakım ilave haklar tanınması doğru bir
düşünce tarzı değildir. Atatürk’ün tarifiyle mektebi asli kıtadır yani bir
orduda asıl mektep kıta görevleridir. Bu nedenle karargâh görevleri değil, kıta
hizmetinde başarılar taltif edilmeli, takdir edilmeli, terfi, derece ve kademe
almada öncelik almalıdır.
Bu arada, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin mağdur kesimi olan şerefli astsubay camiası için
-emeklileri dâhil- yıllardır AKP İktidarınca sürekli söz verilip de yerine
getirilmeyen hususları tekrar hatırlatırım. Şerefli astsubay camiasının
sorunlarını Milliyetçi Hareket Partisi olarak tam dört yıldır dile getiriyoruz.
Komisyon ve Meclis konuşmaları, soru önergeleri, kanun teklifleri verdik. Son
olarak 9 Şubat 2011’de astsubaylarımızın sorunları için Meclis araştırması
açılmasını teklif ettik. Sorunlarının önem ve aciliyetini dile getirdik ama
onları sekiz yıldır oyalayan, her seferinde “İnşallah seçimden sonra.” diye
istismar eden AKP’nin oylarıyla bu önergemiz reddedildi. İnşallah bu seçim
öncesinde benzer vaatlerle kimse astsubaylarımızın karşısına çıkmaz, TEMAD’lara
ziyarete gitmez. Derece, kademe ilerlemesinden emekli maaşlarına, seyyanen
zamma kadar hep oyalandılar, hep kandırıldılar. “Onlar için iyileştirme
yaptık.” diye gece elbisesi yani “…”(x)
verilmesinin yazılması ise muvazzafıyla, emeklisiyle tüm astsubay
camiası acı acı güldüler. İki haftadır aralarındaydım, kızgınlık, küskünlük ve
öfkelerini iktidar partisine iletmeyi bir borç biliyorum.
Gelen tasarının son
konusu ise Yüksek Askerî Şûranın kararlarıyla Türk Silahlı Kuvvetleriyle
ilişiği kesilenlere veya kanuni mirasçılarına emeklilik hakkı tanınmasıdır.
İnsani nedenlerle bu desteklenir, hatta kapsamı 12 Mart mağdurlarına ve 12
Eylül 1980 sonrasına kadar genişletilebilir; buna da karşı değiliz, destekliyoruz.
Ancak bu konuda yapılan müracaatlarda ileride kapsamın aşırı genişletilerek
terör gibi, yüz kızartıcı gibi hususların dâhil edilebileceği konusunda
endişeliyiz.
Sözlerime burada son
verir, yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Sipahi.
Tasarının tümü
üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Eyüp Fatsa, Ordu milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Fatsa.
AK PARTİ GRUBU ADINA
EYÜP FATSA (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan 633 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı’nın
tümü üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Başkanlık
Divanı ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
görüşülmekte olan tasarıda öncelikli olarak sözleşmeli erbaş ve erlerle ilgili
hususu sizlerle beraber konuşmak istiyorum. Bilindiği gibi, 1984 tarihinden
itibaren Türk Silahlı Kuvvetlerine sözleşmeli profesyonel personel alınmaya
başlanmıştır. Bu süre içerisinde de önemli ölçüde personel alınmış, istihdam
edilmiş, hizmetlerinden faydalanılmış, ayrıca da zamanı gelenler de, isteyen,
emekliliğini tamamlayanlar emekli olmuş, emekliliğini tamamlamayanlar da
müktesep hak elde ettikleri için başka kamu kurum ve kuruluşlarında da görev
yapma, başka kamu kurum ve kuruluşlarına da geçiş yapma imkânı kendilerine
sağlanmıştır.
Önümüzdeki beş yıl
için toplam 50 bin sözleşmeli er ve erbaş alımı hedeflenmektedir. Bu süre
içerisinde, sözleşmeli er ve erbaşların hangi şartlarda ve hangi statüde
alınacağı, hangi şartlarda görev yapacağı veya ne zaman görevinin
sonlandırılacağı kanun tasarısının genel gerekçesinde uzun uzun anlatılmaktadır
ama ben, hafızalarda kalması ve dinleyenlerin de, takip edenlerin de sağlıklı
bilgi edinebilmeleri için veya en azından, bundan faydalanmak isteyen
arkadaşlarımızın, vatandaşlarımızın, gençlerimizin sağlıklı bilgi
edinebilmeleri için kısaca bunları ana hatlarıyla ifade etmek istiyorum. Ayrıca,
bundan sonra da özellikle sözleşmeli er, erbaşla alakalı yapılan eleştirilere
de kısaca cevap vermek istiyorum.
Hazırlanan tasarıyla
-silahlı kuvvetlerin- Genelkurmay Başkanlığınca lüzum görülen erbaş ve er
kadrolarında istihdam edilecek sözleşmeli erbaş ve erlerin temini,
yetiştirilmeleri, hizmet şartları, hak ve yükümlülükleriyle ilgili usul ve
esaslar düzenlenmektedir.
Sözleşmeli erbaş ve
erlerin kaynakları: En az ilköğretim mezunu olanlardan, askerlik hizmetlerini
erbaş ve er olarak tamamlamış ve terhislerinin üzerinden üç yıldan fazla süre
geçmemiş ve düzeltilmemiş nüfus kaydına göre yirmi altı yaşından gün almamış olanlardan
temin edilecektir.
Sözleşmeli er
adayları öncelikle ön sözleşme yapılmak suretiyle askerî eğitime
alınacaklardır, eğitimi başarıyla tamamlayanlara en az üç yıllık sözleşme yapma
imkânı verilmektedir. Müteakip sözleşmeler, bir yıldan az, üç yıldan fazla
olmamak şartıyla, azami yirmi dokuz yaşının bitirildiği yılın aralık ayı sonuna
kadar uzatılabilecektir.
Erbaş ve erler için
belirlenmiş olan kadro görev yerlerinde istihdam edilecek sözleşmeli erbaş ve
erler 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nda erbaş ve erler
için öngörülen görevleri yapacaklardır. Sözleşmeli erbaş ve erler kışlada iskân
edilecek, her türlü ihtiyaçları devlet tarafından karşılanacaktır. Aynı birlik
ve bölgede görev yapacak sözleşmeli erbaş ve erler, sağlık durumu ve birliğin
yer değiştirmesi hâlleri hariç atama görmeyeceklerdir. Sözleşmeli erlikte en az
iki yılını tamamlayanlar kadro görev yerleri uygunsa liyakat durumu da dikkate
alınarak sözleşmeli onbaşılığa, sözleşmeli onbaşılıktan en az iki yılını
tamamlayanlar da sözleşmeli çavuşluğa yükseltilecektir. Sözleşmeli erbaş ve
erlere otuz gün kanuni, on beş gün mazeret olmak üzere kırk beş gün izin
verilecektir. Sözleşmeli erbaş ve erler ile bakmakla yükümlü olduğu kişilere
5510 sayılı Kanun uyarınca sağlık güvencesi sağlanacaktır. Sözleşmeli er
adayları kendilerine ön sözleşme yapılmasıyla birlikte ücrete hak kazanacak
olup 5510 sayılı Kanun uyarınca sigortalı sayılacaklardır. Başlangıç maaşları
asgari ücret brüt tutarının 1,90 katı yani 1.301 TL olacaktır. Ön sözleşme
döneminde başlangıç maaşının üçte 2’si oranında da ücret alacaklardır diyor.
Değerli arkadaşlar,
burada parti grupları adına konuşan arkadaşlarımız özellikle sözleşmeli erlerle
alakalı, er ve erbaşlarla alakalı birtakım ifade ve ithamlarda bulundular.
Doğrusunu isterseniz bu itham ve ifadeleri Türk Silahlı Kuvvetlerinin hangi
kademesinde görev yapıyor olursa olsun -er olur, erbaş olur, uzman olur veya
astsubay, subay, yüksek rütbeli general olur- hiçbir mensubuna karşı ifade
edebilmemiz, en azından bu kurumda görev yapan insanlara karşı bir haksızlık,
bir saygısızlıktır.
Bir sözcü şöyle dedi:
“926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu bu uygulamalarla
bozulmaktadır, istismar edilmektedir, askerin hiyerarşisi bozulmaktadır, askerî
personel yasası sık sık değiştirilmek suretiyle…”
KAMİL ERDAL SİPAHİ
(İzmir) – Hiç öyle bir şey söylemedim.
EYÜP FATSA (Devamla)
– Hayır, siz de…
KAMİL ERDAL SİPAHİ
(İzmir) – Sadece “kargaşa” dedim.
EYÜP FATSA (Devamla)
– “Kargaşa meydana getirir.” diye ifade edildi, düzeltiyorum, öyle dediğinizi
kabul ediyorum. Sonuç itibarıyla, kaos ve kargaşa aslında bir yerde aynı manaya
gelir.
Değerli arkadaşlar,
yani siyasi irade oturuyor bir yerde, şöyle mi yaptığını zannediyorsunuz: “Biz
Türk Silahlı Kuvvetlerinde şöyle bir uygulama yapalım. Şöyle personel alalım.
Personel Kanunu’nda şu şu değişiklikleri yapalım.” diye böyle bir karar
aldığını mı düşünüyorsunuz? Bakın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu konularla
ilgili bütün yetkilileri de, sorumluları da buradadır, rütbeli askerler de
buradadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Savunma Bakanlığımızın her kademesinde
görüşülerek, tartışılarak, istişare edilerek ve birlikte bir mutabakata
varılarak buraya, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmektedir.
Aksi takdirde, siyasi irade, AK PARTİ Hükûmeti Türk Silahlı Kuvvetlerinin
personel yapısında birtakım keyfî uygulamalar yapıyor, gibi iddiaları ve
ithamları kabul etmek mümkün değildir. Bu ithamlar en hafifiyle, biraz önce de
söylediğim gibi, burada onuruyla, şerefiyle görev yapan insanlara karşı da bir
haksızlıktır, bir saygısızlıktır diye düşünüyorum.
Yine sözleşmeli er ve
erbaşları, personeli “lejyoner” olarak ifade edenler oldu. Bizim bildiğimiz
kadarıyla, lejyonerler başka uluslardan kiralanmış, ücretli olarak silahlı
kuvvetler bünyesine dâhil edilmiş insanlardır, unsurlardır. Dolayısıyla, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde sözleşmeli olarak da görev yapan er, erbaş, statüsü ne
olursa olsun hepsi bu milletin şerefli ve onurlu bir mensubudur. Dolayısıyla,
başka ülkelerden ithal edilmiş, başka ülkelerde birtakım operasyonlar için
kullanılan lejyonerler için ifade edilen isim ve yaklaşımlar, doğrusunu
isterseniz, kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde
lejyoner yoktur, olmamıştır, hiçbir zaman da olmayacaktır. Türk Silahlı
Kuvvetleri, bünyesindeki bütün mensuplarıyla beraber bu ülkenin, bu ulusun, bu
milletin ihtiyaç duyduğu bütün hizmetleri ve faaliyetleri yapabilecek güçte ve
yetkidedir.
Yine,
Afganistan’daki, Irak’taki, Lübnan’daki birtakım paralı unsurlarla sözleşmeli
personelin mukayese ediliyor olması da doğrusunu isterseniz, çok şık
olmamıştır. Bunu da kabul etmemiz mümkün değildir biraz önce söylediğim
gerekçelerle. Bunların çok fazla ayrıntılarına da girmek istemiyorum.
Değerli arkadaşlar,
şu yaklaşım da doğru değildir: Bir arkadaşımız dedi ki: “Elbette ki biz buna
inanıyoruz, ordusuna bizim kadar samimiyetle, içtenlikle sevgi duyan, saygı
duyan, kendi bağrından yetiştirdiği Türk Silahlı Kuvvetlerinin bütün
mensuplarıyla, bütün hizmetlerinden, başarılı hizmetlerinden gurur duyan
milletimiz, eğer bu söz konusu asker sözleşmeli olursa ve -ülkenin, Sayın
Kaplan “Şırnak” diye ifade etti- oraya sözleşmeli statüyle gelirse biz buna iyi
gözle bakmayız.” En hafif ifadesiyle söylüyorum, doğrusunu isterseniz, bu,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında milletvekilliği sorumluluğu taşıyan
bir milletvekiline yakışmayan bir ifadedir diye düşünüyorum. Yani Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bünyesinde sadece er ve erbaş yok, uzmanından astsubayına,
subayına, yüksek rütbeli generallerine kadar ki bunlar, Türk Silahlı Kuvvetleri
bünyesindeki profesyonel askerlerdir aynı zamanda, profesyonel askerlerdir yani
sadece bu anlayışın uzman er, erbaşlarla ilgili değil, anladığım kadarıyla,
biraz böyle, ajandalarında veya kafalarının arkasında öyle bir anlayış olduğunu
hissettim veya en azından öyle anladım, bu yaklaşım doğru değildir. Yani sonuç
itibarıyla, astsubaylarımız da subaylarımız da ordumuzun yüksek rütbeli
mensupları da ülkemizin doğusunda da batısında da güneyinde de kuzeyinde de her
tarafında hizmet ediyorlar. Dolayısıyla, bunun sözleşmeli olmuş olması, ona
karşı bir ön yargıyla, art niyetle, yanlış bir yaklaşımla algılanmasına
sebebiyet vermemelidir, sebep de teşkil etmemelidir. Bu yaklaşımı da çok yanlış
bulduğumu ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu yasanın ikinci bölümünde de Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiş personelle alakalı bir düzenleme vardır. Bu
düzenleme aslında, Anayasa’da yapılan, Anayasa’nın 125’inci maddesinde yapılan
değişikliğe uygun olarak bir uyum yasasıdır. Biliyorsunuz, Anayasa’nın 125’inci
maddesinin ikinci fıkrasında, yapılan referandumla bir değişiklik yaptık.
Bundan faydalanan subay ve astsubaylar, Askerî Yüksek İdare Mahkemesine
başvurdular, Anayasa’nın ilgili amir hükmünün ortadan kalktığını, dolayısıyla
kendilerine haklarının iadesiyle alakalı müracaatta bulundular. Askerî Yüksek
İdare Mahkemesinin vermiş olduğu karar doğrultusunda “Bununla ilgili mutlaka
bir yasal düzenleme yapılması gerekir.” ifadesine istinaden de şimdi burada bir
düzenlemeyi hep beraber yapıyoruz. Bu düzenlemeyle ilgili de Yüksek Askerî Şûra
kararlarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiş yaklaşık 1.600
personele yeniden yargı önünde haklarını arama imkânı veya hak elde etme imkânı
verilmektedir. Biraz sonra, zaman kalırsa, bunun ayrıntılarını, hangi usullerle
ve hangi prosedürle bu işlem takip edilecek ve nasıl faydalanacak, bunu ifade
etmek, anlatmak istiyorum.
Ancak, Sayın Rasim
Çakır Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Edirne Milletvekilimiz
-burada, bizi de izliyor- haklı olarak şunu söyledi, dedi ki: “Yüksek Askerî
Şûra kararlarıyla özellikle 1984’ten sonra hak mahrumiyetine uğramış olanlarla
alakalı yapılan yasal düzenlemeyi saygıyla karşılıyoruz. Elbette ki bu
arkadaşlarımız da haklarını elde etmelidir ancak, sadece bunlarla sınırlı
değil, Türk Silahlı Kuvvetlerinden farklı gerekçelerle ve farklı tarihlerde
ilişiği kesilmiş silahlı kuvvetler personelleri var. Bunlar da mutlaka bu yasal
düzenlemenin içerisinde olmalıydı. Bizim de böyle bir teklifimiz vardı.” diye
de ifade etti.
Bundan önce üç zaman
diliminde aynı uygulamaya tabi olmuş Türk Silahlı Kuvvetleri personeli vardır.
Bunlardan bir tanesi 60 ihtilalinde bu tür bir uygulamaya maruz kalmış ve Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiş Türk Silahlı Kuvvetleri personeliyle
ilgili yasal düzenleme yapılmış, “EMİNSU’lar” diye veya Türkçesi, daha
açılımıyla “emekli subaylar” diye bilinen bir düzenleme yapılmış ve onlara hakları
iade edilmiştir. Hatta onunla ilgili birden çok düzenleme yapıldığı noktasında
da bilgiler var elimizde. Bir diğeri de 12 Mart 1971’de Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ilişiği kesilen personelle alakalı da burada bir yasal düzenleme
yapılmalıydı ve yine, 12 Eylül 1980’den sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişiği kesilmiş personelle alakalı da bir yasal düzenleme yapılmalıydı diye
ifade etti.
Doğrusunu isterseniz,
buna katılmamak mümkün değildir. Bu şu manaya gelmiyor tabii: Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiş olan bütün personel, ara dönemlerde veya
demokrasinin sıkıntı yaşadığı, askıya alındığı dönemlerde… Sadece o
gerekçelerle ilişiği kesilmiş subaylar değil, farklı gerekçelerle de elbette ki
burada ilişiği kesilmiş subaylar ve astsubaylar vardır, yani içlerinde Yüksek
Askerî Şûra kararlarıyla da ordudan ilişiği kesilmiş, belki talep ettiği
hakları işlediği suç ve sorumluluk gerekçesiyle elde edemeyecek subay ve
astsubaylar da vardır ve bunlar mutlaka tasnif edilecek, sınıflandırılacaktır.
Bununla ilgili de,
doğrusunu isterseniz, Sayın Çakır -ben kamuoyunun da bilmesi adına söylüyorum-
gerek Millî Savunma Bakanlığında oradaki uzman ve konuya duyarlı sorumlular
tarafından yapılan çalışmalar gerekse parti grubumuz ve Başbakanlık
Müsteşarlığı nezdinde yapılan çalışmalar oldu ve bu çalışmalar da devam ediyor
ancak -belki kabul edilir, reddedilir ama- gerek sayısal değerlendirmelerin
yapılması için gerekse her birisinin hangi gerekçelerle ilişiğinin kesildiğiyle
alakalı doğru ve sağlıklı bilgiler elde edilemediği için bu yasa içerisinde
değerlendirme zorluğu olduğu kanaatine varıldı. Ama çalışmalar devam ediyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– İnanmadığın şeyi söyleme.
EYÜP FATSA (Devamla)
– Sayın Çakır, siz o dönemi yaşayan birisiniz, elbette ki inanacaksınız.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– İnanmadığın şeyi söyleme, inanıyorsan söyle.
EYÜP FATSA (Devamla)
– Siz bu çalışmalara da bilginizle, sizde olan tecrübelerle elbette ki destek
de vereceksiniz, yardımcı da olacaksınız. Ben inanıyorum ki yine -belki bu
23’üncü Dönemde olmaz ama- mutlaka yeni şekillenecek Parlamentoda da…
RASİM ÇAKIR (Edirne)
– Niye şimdi olmasın? Şimdi niye olmasın?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Niye şimdi değil?
EYÜP FATSA (Devamla)
– Özellikle 12 Mart ve 12 Eylülde değişik gerekçelerle Türk Silahlı Kuvvetleriyle
ilişiği kesilmiş personelle alakalı da bir yasal düzenleme yapılacağını ve
bununla ilgili de ciddi bir çalışmanın Başbakanlık Müsteşarlığı nezdinde devam
ettiğini ifade etmek…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Yok öyle bir şey.
KADİR URAL (Mersin) –
Sayın Fatsa, niye şimdi değil?
EYÜP FATSA (Devamla)
– Tabii, buna inanırsınız inanmazsınız yani bu tamamen size ait. Ben şahit
olduğum, tanığı olduğum, bilgi sahibi olduğum bir konuyu sizinle ve kamuoyuyla
beraber paylaşmak istedim.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Doğrusunu söyleyin mertçe!
EYÜP FATSA (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ilişiği kesilen subay ve astsubaylarla ilgili, kendi
dönemleriyle alakalı yani birlikte okuldan mezun olduğu, harp okulundan ve astsubay
okulundan mezun olduğu dönemdeki arkadaşları, bugün -kısaca söylüyorum- hangi
statüde ve haklarda görev yapıyor veya emekli olmuşsa aynı hak ve görevler
belki tekrar göreve dönme imkânı şeklinde değil ama…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
EYÜP FATSA (Devamla)
– Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Fatsa.
Bunun biliyorsunuz
istisnası yok, sadece Dünya Kadınlar Günü nedeniyle hanımefendilere uyguladık.
Teşekkür ediyorum.
EYÜP FATSA (Devamla)
– Ben teşekkür ediyor, hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.09
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
633 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 3’üncü
sırasında yer alan, Taşınır Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar Hakkında
Sözleşme ve Bu Sözleşmeye İlişkin Hava Aracı Donanımına Özgü Konulara Dair
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Taşınır Donanım Üzerindeki Uluslararası
Teminatlar Hakkında Sözleşme ve Bu Sözleşmeye İlişkin Hava Aracı Donanımına
Özgü Konulara Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/904)) (S. Sayısı: 622)
BAŞKAN – Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 4’üncü
sırasına alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kuveyt Devleti Hükümeti
Arasında Sürdürülebilir Kalkınma İçin Doğal Kaynakların ve Çevrenin Korunması
Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kuveyt Devleti
Hükümeti Arasında Sürdürülebilir Kalkınma İçin Doğal Kaynakların ve Çevrenin
Korunması Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/927) (S. Sayısı: 652)
BAŞKAN – Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Komisyonların bundan
sonra da bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 9
Mart 2011 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.13