Normal Administrator 2 0 2011-05-06T08:01:00Z 2011-05-06T08:01:00Z 52 29967 170816 Türkiye Büyük Millet Meclisi 1423 400 200383 10.2625 Comments 0 0 nk 0 nk 0 0 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

 

DÖNEM: 23                            CİLT: 95                      YASAMA YILI: 5

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

74’üncü Birleşim

8 Mart 2011 Salı

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

 III. - YOKLAMA

 IV. - OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle konuşması

 

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İzmir ilinin EXPO 2020 adaylığına ve Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

3.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

 

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

2.- Adana Milletvekili Fatoş Gürkan’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

4.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

5.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

6.- Konya Milletvekili Orhan Erdem’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

7.- Konya Milletvekili Mustafa Kabakcı’nın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

8.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun ihtisas komisyonu olarak kurulmuş olmasına ilişkin açıklaması

9.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

10.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

11.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Romanya Senatosu Dış Politika Komisyonunun vaki davetine istinaden, Romanya’ya resmî bir ziyaret gerçekleştirecek TBMM heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1426)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin, İstanbul ili Beyoğlu ilçesi yeni imar planı nedeniyle yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1058)

2.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin, nişasta bazlı şeker ile ilgili iddiaların ve nişasta bazlı şeker üretiminin etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1059)

3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin, kadınların eğitimi, istihdamı ve temsili ile ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1060)

4.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 24 milletvekilinin, kamu yönetimindeki kadrolaşma iddialarının ve personel alım ve atamalarında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1061)

 

C) Önergeler

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Türk Ceza Kanununun Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar Kanununda Yer Alan Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/386) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/262)

 

IX.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (1/873) (S. Sayısı: 621)

2.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/997, 1/1003) (S. Sayısı: 633)

3.- Taşınır Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar Hakkında Sözleşme ve Bu Sözleşmeye İlişkin Hava Aracı Donanımına Özgü Konulara Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/904)) (S. Sayısı: 622)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sürdürülebilir Kalkınma İçin Doğal Kaynakların ve Çevrenin Korunması Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/927) (S. Sayısı: 652)

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, sağlık sistemindeki sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/17637)

2.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, TRT 2’de yayınlanan bir haber programına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/18040)

3.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, TRT radyolarındaki atama ve görevden almalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/18041)

4.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, mahkeme kararıyla görevine dönen personele ve sendika seçimi konusunda personele baskı yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18095)

5.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Zonguldak’taki hava ve çevre kirliliği ile doğal gaz projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18175)

6.- İstanbul Milletvekili Mithat Melen’in, Avrupa Kongresinin koordinasyonuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/18210)

7.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18238)

8.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, ambalaj atıklarının bertarafına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18239)

9.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, Mısır ve Tunus’ta meydana gelen olayların ticarete etkisi ile ihracat ve ithalata ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/18256)

10.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’in, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı’nda yapılması planlanan Simülasyon Merkezi ve Sanal Şehitlik ihyası ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18308)

11.- Çankırı Milletvekili Ahmet Bukan’ın, Çankırı’ya yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/18415)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.10’da açılarak dört oturum yaptı.

 

İstanbul Milletvekili Lokman Ayva, özürlülerin sağlık hizmetlerinden yararlanmasına,

İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek, Muhasebeciler Günü’ne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Muş ili Bulanık ilçesinde 22 Şubat 2011 tarihinde meydana gelen depreme ilişkin gündem dışı konuşmasına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek cevap verdi.

 

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, özürlü yurttaşlarımızın ağız ve diş sağlığı hizmetlerinden yeterince  yararlanamadıklarına,

Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, Yeşilay Haftası’na,

Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz, engellilerin sağlık hizmetlerinden yararlanırken yaşadıkları sorunlara,

Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız, Muhasebeciler Günü’ne,

Muş Milletvekili M. Nuri Yaman, Muhasebeciler Günü’ne ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in gündem dışı konuşmasına verdiği cevaba,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve arkadaşları tarafından 12 Şubat 2011 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan “Basın Özgürlüğü” hakkındaki Meclis araştırması açılmasına dair önergelerinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer araştırma önergelerinin önüne alınarak 03/03/2011 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve Samsun Milletvekili Suat Kılıç ile 1 Milletvekilinin; Milletvekili Genel Seçimlerinin Yenilenmesi ve Seçimin 12 Haziran 2011 Tarihinde Yapılması Hakkındaki Önergesi ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Milletvekili Genel Seçimlerinin Yenilenmesi ve Seçimin 12 Haziran 2011 Tarihinde Yapılması Hakkındaki Önergesi ve Anayasa Komisyonu Raporu (4/258, 4/259) (S. Sayısı: 647) görüşmeleri yapılarak açık oylamadan sonra kabul edildi.

2’nci sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporlarının (1/873) (S. Sayısı: 621) görüşmeleri geçici madde 1’e kadar kabul edildi.

 

Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, sulama birliklerinin Sayıştay denetiminden çıkarıldığına ilişkin bir açıklamada bulundu.

 

8 Mart 2011 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.58’de son verildi.

 

                                                          Nevzat PAKDİL

                                                            Başkan Vekili

 

              Bayram ÖZÇELİK                                                           Harun TÜFEKCİ

                       Burdur                                                                             Konya

                    Kâtip Üye                                                                       Kâtip Üye
No.: 97

II.- GELEN KÂĞITLAR

4 Mart 2011 Cuma

Teklif

 

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Kemal Anadol, Trabzon Milletvekili M. Akif  Hamzaçebi, Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi Yıldız ve 305 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 59 uncu Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/879) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.3.2011)

Raporlar

 

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Geri Kabul Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1007) (S. Sayısı: 649) (Dağıtma tarihi: 4.3.2011) (GÜNDEME)

2.- Samsun Limanı (Türkiye Cumhuriyeti) ve Kavkaz Limanı (Rusya Federasyonu) Üzerinden Demiryolu Feribotu ile Uluslararası Karma Taşımacılığın Organize Edilmesi Hakkında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S. Sayısı: 651) (Dağıtma tarihi: 4.3.2011) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sürdürülebilir Kalkınma İçin Doğal Kaynakların ve Çevrenin Korunması Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/927) (S. Sayısı: 652) (Dağıtma tarihi: 4.3.2011) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Bitki Karantinası Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/910) (S. Sayısı: 660) (Dağıtma tarihi: 4.3.2011) (GÜNDEME)

5.- Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru Hükümetlerarası Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/683) (S. Sayısı: 667) (Dağıtma tarihi: 4.3.2011) (GÜNDEME)

No.: 98

7 Mart 2011 Pazartesi

Raporlar

 

1.-  Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yeni Zelanda Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/921) (S. Sayısı: 650) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Tarım Bakanlığı Arasında Bitki Koruma ve Karantina Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/950) (S. Sayısı: 656) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Tarım Bakanlığı Arasında Tarım Alanında Ekonomik, Bilimsel ve Teknik İşbirliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/894) (S. Sayısı: 657) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Tarım Bakanlığı Arasında Hayvan Sağlığı Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/885) (S. Sayısı: 658) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Meteoroloji Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/862) (S. Sayısı: 659) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Devlet Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Enformasyon Bakanlığı Arasında Basın Yayın Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/954) (S. Sayısı: 661) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve Mali İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/908) (S. Sayısı: 662) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında TİKA Program Koordinasyon Ofisinin Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 665) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Temsilen Tarım ve Köyişleri Bakanı ile Avusturya Cumhuriyeti Hükümetini Temsilen Federal Tarım, Orman, Çevre ve Su Yönetimi Bakanı Arasında Tarım Alanında İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı: 666) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)

10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Petrol Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/793) (S. Sayısı: 668) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)

11.- Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı ile Rusya Federasyonu İçişleri Bakanlığı Arasında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/943) (S. Sayısı: 669) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)

12.- Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı ile Rusya Federasyonu Uyuşturucu Trafiği Kontrolü Federal Servisi Arasında Uyuşturucu, Psikotrop ve Ara Kimyasal Maddelerin Kaçakçılığı ile Mücadelede İşbirliği Hususunda Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/945) (S. Sayısı: 670) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Cumhurbaşkanı tarafından ataması uygun görülmeyen personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18514) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)

2.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, kan şekeri ölçüm çubuklarının ödeme yöntemine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18515) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)

3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, insan taşımacılığı yapanların kullandığı akaryakıttan alınan vergilere, otogar çıkış ücreti ile otopark ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18516) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

4.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, makam araçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18517) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

5.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Kırıkkale’nin Büyükavşar Beldesi ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18518) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

6.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, tarihi eserlerin restorasyonu çalışmalarında meydana gelen yangınlara ve bunun sebeplerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18519) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

7.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, bir cezai soruşturmayla ilgili bilgilerin basına sızdırıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18520) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

8.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, basın mensupları hakkında açılan adli soruşturmalara, medya kuruluşlarının vergi incelemelerine ve basın özgürlüğünü sağlayıcı tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18521) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

9.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir belediye başkanı ile bazı yöneticiler hakkında ihaleye fesat karıştırma iddiasına ve yürütülen adli ve idari soruşturmaların sonucuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18522) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

10.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bazı cezai soruşturmaların gizliliğinin ihlal edildiği iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18523) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

11.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, icra takiplerine ve takipteki alacakların ödenme durumuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18524) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2011)

12.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, emeklilerin maaş zamlarına ve farklarına ait düzenlemeye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18525) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

13.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, özel hastanelere ve yapılan ödemelere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18526) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

14.- Çankırı Milletvekili Ahmet Bukan’ın, azınlık vakıflarına iade edilen taşınmazlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18527) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

15.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Digiturk platformunda yayın yapan TRT kanallarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18528) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

16.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Samsun-Terme Akçay’a yeni doğalgaz çevrim santralleri yapılacağı iddiasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18529) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)

17.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş-Afşin’e bağlı bazı köylerin afet bölgesi ilan edilmesine ve afet dolayısıyla meydana gelen mağduriyetlerin giderilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18530) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

18.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat-Sarıkaya’daki jeotermal kaynağın TOKİ konutlarında ısıtma amaçlı kullanılmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18531) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

19.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir sanıkla ilgili sahte delil üretildiği iddiasına ve yürütülen soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18532) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

20.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’ya yeni stadyum yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18533) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

21.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının Brooklyn Belediyesini ziyaretiyle ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18534) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

22.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, İDO’da çalışan gemi adamlarının maaşı ve avukatlık hizmet alımıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18535) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

23.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Mustafakemalpaşa’da bazı köy yollarının onarımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18536) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

24.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Nilüfer’e bağlı bir köyün yol ve kanalizasyon sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18537) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

25.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, bir avukatın öldürülmesi ile ilgili adli soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18538) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

26.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’da asfalt danışmanlığı hizmet alımına ve asfalt katılım payı tahakkukuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18539) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

27.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, bir sinema filminin çoğaltılarak piyasaya sızdırıldığı iddialarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18540) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

28.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Kadirli Kültür Merkezi inşaatına ve Osmaniye’de bulunan diğer kültür merkezlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18541) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

29.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, sözleşmeden kadroya geçen personele yolluk verilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18542) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

30.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Belediyesinin bir tesisi vergi borcu mukabilinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığına devrettiği iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18543) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

31.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, okul kantinlerine ve denetimlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18544) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)

32.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun Üniversitesi rektör seçimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18545) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)

33.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Samsun-Vezirköprü’deki YİBO’nun kapatılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18546) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)

34.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Kuzey Irak’a Kürtçe eğitim görmek üzere öğretmen gönderildiği iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18547) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

35.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, dönüştürülen ve birleştirilen eğitim kurumlarındaki norm kadro fazlası öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18548) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

36.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul-Beykoz’da bazı okullarda yapılan “Güçler ve Güçlükler” anketine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18549) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

37.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kütahya ve ilçelerindeki taşımalı eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18550) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

38.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un, Hatay’da bir okul müdür yardımcısı hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18551) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

39.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, ÖSYM’deki bazı çalışanlarla ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18552) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

40.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, yenilenen KPSS Eğitim Bilimleri Sınavına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18553) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

41.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, tutuklu ve hükümlülerin hastane muayeneleri ile ilgili protokolün hasta mahremiyetine dair hükümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18554) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

42.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, ilaç harcamalarına ve sağlık kuruluşlarına yapılan ödemelere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18555) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

43.-  Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, ithal sığırların Konya Sarayönü Konuklar Tarım İşletmesinde karantinaya alınmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18556) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)

44.-  Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da don ve sel afeti sebebiyle zarar görenlere yapılan yardımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18557) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

45.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Belediyesinin bir tesisi vergi borcu mukabilinde Bakanlığa devrettiği iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18558) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

46.-  Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, TCDD’nin bir dergisinde yayınlanan yazıya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18559) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)

47.-  İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İstanbul Boğazına yapılması planlanan üçüncü köprüye ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18560) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)

48.-  Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, kamyonet tipi araçlara tartı kontrolünde kesilen cezalara ve kamyonetlerin azami yük ağırlığı kriterlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18561) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

49.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yurt dışı seyahatlere, bunlara katılanlara ve ödenen harcırahlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18562) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

50.-  Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, TCDD’nin bir dergisinde yayınlanan yazıya ve kadın erkek cinsiyet eşitsizliğine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/18563) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)

51.-  Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, görevi esnasında hayatını kaybeden askerlerin yakınlarına, şehit yakınlarına tanınan hakların sağlanmasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18564) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

52.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Bakanlık şube müdürlüğü kadrolarına ve yapılan atamalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18565) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

53.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Kemerburgaz’da yaşayan göçmenlerin kullandıkları tarım arazilerinin orman alanı kabul edilmesiyle meydana gelen mağduriyete ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/18566) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

54.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Belediyesinin dış kaynaklı kredi kullanımı nedeniyle Hazine Müsteşarlığına olan borcuna ve bir tesisin devredildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/18567) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)

55.-  Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, KKTC ile yaşanan soruna, büyükelçinin görevden alınmasına ve yeni yapılan atamaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18568) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

56.-  Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, Bakanlık makamı ve Dış Ticaret Müsteşarlığının bazı lüks harcamalarının ihracatçı birliklerince karşılandığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/18569) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

57.-  Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’da depreme karşı güçlendirme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/18570) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)

No.: 99

8 Mart 2011 Salı

Raporlar

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Finlandiya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ile Anlaşmaya İlişkin Protokol ve Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/978) (S. Sayısı: 653) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Konfederasyonu Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/963) (S. Sayısı: 654) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Malezya Hükümeti Arasında 27 Eylül 1994 Tarihinde Ankara’da İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/920) (S. Sayısı: 663) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/898) (S. Sayısı: 664) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Irak Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı Arasında Yeni Sınır Kapıları Oluşturulmasına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/912) (S. Sayısı: 671) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile İran İslam Cumhuriyeti Sağlık ve Tıbbi Eğitim Bakanlığı Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/968) (S. Sayısı: 672) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Çin Halk Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporu (1/720) (S. Sayısı: 673) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşma ile 22 Ekim 2009 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşmaya Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1004) (S. Sayısı: 674) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)

9.- Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Irak Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı Arasında Irak ve Türkiye'de Düzenlenen Fuarlara Yönelik Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/951) (S. Sayısı: 675) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)

10.- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/879) (S. Sayısı: 676) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)

11.- Türkiye Cumhuriyeti ile Irak Cumhuriyeti Arasında Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/744) (S. Sayısı: 677) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)

12.- Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Irak Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı Arasında Serbest Bölgeler Alanında İşbirliğine Yönelik Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/929) (S. Sayısı: 678) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)

13.- Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Irak Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı Arasında Muhtemel Bir Serbest Ticaret Anlaşmasının Etkilerinin Değerlendirilmesine Dair Bir Ortak Komisyon Kurulmasına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/913) (S. Sayısı: 680) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)

14.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/957) (S. Sayısı: 682) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)

 

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 Milletvekilinin, İstanbul İli Beyoğlu İlçesi yeni imar planı nedeniyle yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1058) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.01.2011)

2.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 Milletvekilinin, nişasta bazlı şeker ile ilgili iddiaların ve nişasta bazlı şeker üretiminin etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1059) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.02.2011)

3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 Milletvekilinin, kadınların eğitimi, istihdamı ve temsili ile ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1060) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.02.2011)

4.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 24 Milletvekilinin,  kamu yönetimindeki kadrolaşma iddialarının ve personel alım ve atamalarında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1061) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.02.2011)

8 Mart 2011 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ülkemizin kalkınması, demokrasi yolunda mesafe kat etmesi ve hukukun üstünlüğüne inanmanın en önemli şartlarından biri de kadın-erkek farklılığının giderilmesidir. Kadınlarımız gerek toplumsal gerek sosyal gerek ekonomik ve siyasal alanlar olmak üzere, sosyal yaşamın tüm katmanlarında hak ettiği yeri almalıdırlar. Yüreklerindeki dirayet, feraset, sevgi ve şefkatlerini hiçbir karşılık beklemeden, fedakârca yerine getiren kadınlarımız için ne yapılırsa yapılsın yetmez olarak görülmesi gerektiğine inanıyoruz.

Büyük Türk milletinin temelini oluşturan ailenin en önemli ferdi olan kadınlarımız, şanlı tarihimizin her döneminde olduğu gibi, cumhuriyetle birlikte kazanılmış çağdaş haklar ve özgürlükler boyutunda, yaşamın her alanında başarıyla yer almış, almaya da devam etmektedirler.

Modern Türkiye’nin harcı olan kadınlarımızın her gününün sevgi, anlayış ve insanlık günü olmasını temenni ediyor, ülkemizin tüm kadınlarının Dünya Kadınlar Günü’nü yürekten kutluyor, sağlık, mutluluk ve esenlik dolu günler diliyoruz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Gündem dışı ilk söz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle söz isteyen İzmir Milletvekili Canan Arıtman’a aittir.

Buyurun Sayın Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

CANAN ARITMAN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, kadınlarını yüzde 1.400 artışlarla öldüren bir toplumun Dünya Kadınlar Günü kutlaması bir ironidir. AKP İktidarının ilk yedi yılında aile içi şiddet nedeniyle katledilen kadın oranı yüzde 1.400’lük bir artış gösterirken aynı zaman dilimi içinde Türkiye’de hiçbir şey bu kadar çok artmamıştır. 2010’da 337 kadın, son iki ayda ise 80 kadın daha öldürüldü. Bugün bir kadın daha bıçaklandı Çanakkale’de. AKP İktidarında toplam 5 binden fazla kadın katledildi. Teröre bile bu kadar çok kurban vermedik.

Yaşama hakkı kadınların da birincil insan hakkıdır. Hükûmetlerin anayasal görevi, vatandaşlarının yaşam hakkını korumak iken ülkemizde kadın yurttaşların yaşam hakkı korunmamaktadır. Artık biz kadınlar hak değil can mücadelesi veriyoruz bu ülkede devri iktidarınızda. Türk kadını tüm yasal haklarını seksen yıl önce, daha cumhuriyetin başında pek çok Avrupa ülkesinden önce ve onları örnek olarak almışken, bugün ülkemizde ileri demokrasi nutukları atılırken biz kadınlar birincil insan hakkımız olan yaşam hakkımızı korumanın derdine düşmüş durumdayız. Bu olgu çok sarsıcı, acı verici bir geriye gidişin, geriye götürülüşün sonucudur. Tüm ulusal ve uluslararası raporlar bu geriye gidişi belgelemektedir. Bakın, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2010 Cinsiyet Eşitliği Raporu’nda ülkemiz 134 ülke arasında sondan 8’inci sıradadır. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Kadın Güçlenme İndeksinde de yine biz 109 ülke arasında sondan 8’inci sıradayız ve son dokuz yılda 37 sıra geriye gittik.

Kadınlarımız güçsüz bırakıldı. 4 milyon kadınımız okumaz yazmaz durumda. Kadınların yüzde 41’inin bırakın bir mesleğinin olması ilkokul diploması bile yok. 5,5 milyon çocuk gelinimiz var. İş yaşamına katılımda cumhuriyet tarihinin en düşük oranlarındayız. Tüm AB ve OECD ülkeleri arasında kadına yönelik şiddetin en fazla olduğu ülkeyiz. Kadınlarımız öldürülüyor, tecavüze uğruyor, dayaktan, şiddetten kaçacak yeterli sığınma evleri bile yok. Onları koruyacak mekanizmalar oluşturulmamış ve Hükûmet sadece seyrediyor. Üstelik hiç utanıp sıkılmadan, başta Başbakan olmak üzere, bir ağızdan medyayı suçluyorlar, “Medya haber yapıp cinayetleri teşvik ediyor.” diyorlar. “Aslında kadın cinayetleri artmıyor, azalıyor ama medya abartıyor.” diyorlar. Eh, bu kadarına da “pes” denir doğrusu. Başbakan uzayda mı yaşıyor, yoksa bu aziz milleti çok saf mı sanıyor, bilemiyorum.

AKP İktidarında kadın cinayetlerinin yüzde 1.400 oranında arttığının belgesi burada. Bu, Emniyet Genel Müdürlüğünün resmî verileri, altında da Sayın Adalet Bakanı Ergin’in imzası var. Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı ve AKP’li üyeleri “Medya senaryo yazıyor.” diyorlar. Ayıp vallahi, insan utanır biraz. Bu ülkede her gün 3-5 kadın öldürülüyor. Medya ne varsa onu veriyor. Hadi “Medya senaryo yazıyor.” diyorsunuz, Emniyet Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanı da mı senaryo yazıyor, yoksa senaryoyu Başbakanın kendisi mi yazıp oynuyor?

Dün Başbakan ”Kadına yönelik şiddet alçaklıktır.” diye buyurmuş. Daha iki hafta önce Meclis kürsüsünden kendi milletinin kadınlarına hakaret etti, sözel şiddet uyguladı. Şecaat arz ederken sirkatin söylemiş. Ayrıca, bin yıldır dinlediğimiz gibi “Cennet anaların ayaklarının altındadır.” diye buyurmuş. Kadınlar Başbakandan öteki dünyada cennet vaadi değil, bu dünyada erkeklerin tekmelerinin altında can vermemeyi diliyor. Başbakan “Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum. Kadınlar en az 3 çocuk doğursun.” diyor. Yani, haydi kadınlar marş marş eve, geleneksel cinsiyetçi role. Kadınlar eve ve erkeğe mecbur ve mahkûm kalsın istiyor.

Kadın sorununu türbana indirgeyip “kota” lafını bile duymak istemiyor. “Tornadan çıkmışlar.” diye ülkesinin kadınlarına  ayrımcılık yapıp aşağılıyor. Ataerkil zihniyet bizzat Başbakan tarafından destekleniyor. Ondan sonra da, polisi, hâkimi, üniversite hocası, sokaktaki adam, hepsi bunu örnek alıp kadınları linç ediyorlar. “Kadınlar niye bu kadar çok öldürülüyorlar?” sorusunun cevabı da işte buradadır. Kadını erkeğin malı, kölesi olarak gören bu anlayış, bu bakış açısı çok tehlikelidir. Son dokuz yılda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arıtman, biliyorsunuz, süre vermiyoruz ama sadece kadın haklarıyla ilgili olduğu için…

CANAN ARITMAN (Devamla) – Bir dakika daha Sayın Başkan, bugün Dünya Kadınlar Günü.

BAŞKAN – Buyurun.

CANAN ARITMAN (Devamla) – Son dokuz yılda AKP’nin yarattığı bu zihinsel geriye gidiş, bu anlayış kadın sağlığına, hayatına çok zararlıdır ve hiçbir kadın AKP’ye oy vermemelidir, hiçbir kadın AKP’ye oy vermemelidir. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, daha önceki yıllarda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde hiç olmazsa birer çiçek verirdiniz, bugün, bu sene onu bile yapmadınız. Kadından sorumlu Bakanımız yok ortalıkta. Yani, lafla peynir gemisi yürümüyor, artık bu ülkenin kadınları AKP’nin sözlerine, Başbakanın hikâyelerine inanmıyor ve kadınlar size oy vermeyecek. Sizin vermediğiniz çiçeği şimdi biz size vereceğiz.

Saygılar sunarım.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, İzmir ilinin EXPO 2020 adaylığı hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’ye aittir.

Buyurun Sayın Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İzmir ilinin EXPO 2020 adaylığına ve Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin gündem dışı konuşması

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Dünya Kadınlar Günü’nde saygıdeğer Türk kadınlarının Kadınlar Günü’nü Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına en içten saygılarımla kutluyorum.

(CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman Bakanlar Kurulu sırasına ‘Yaşam Hakkı İstiyoruz’ yazılı, üzerinde güller bulunan siyah bir çelenk bıraktı) (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, burası şov yeri değil, şovu dışarıda yapsın!

BAŞKAN – Sayın Arıtman, lütfen… Lütfen Sayın Arıtman…

Görevliler, kaldırın lütfen…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, burada böyle saçma bir şey olmaz!

BAŞKAN – Sayın Arıtman, lütfen…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Hanımefendi hanımefendilik yapsın, hanımefendiliğini bilsin, hanım gibi davransın! Tornadan çıkma gibi olmasın! Talimatlarla iş yapmasın! Ayıp! Sayın Başkan…

(Samsun Milletvekili Fatih Öztürk çelengi kavasın elinden alarak CHP sıralarına doğru yürüdü) (CHP sıralarından gürültüler)

CANAN ARITMAN (İzmir) – Olmuyor ama böyle!

BAŞKAN – Sayın Milletvekilim, lütfen verir misiniz görevliye.

Sayın Arıtman…Sayın Arıtman, lütfen… Sayın Arıtman… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Ukala! Rezil!

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – İşin gücün şov!

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Terbiyesizlik yapma!

(Samsun Milletvekili Fatih Öztürk, çelengi CHP sıralarına doğru attı) (CHP sıralarından gürültüler)

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Nereye atıyorsun? Bakan mısın sen? Sen kimsin?

GÜROL ERGİN (Muğla) – Nereye atıyorsun bunu? (CHP’li ve AK PARTİ’li milletvekillerinin birbirleri üzerine yürümeleri, karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın görevliler… Sayın milletvekilleri, lütfen…

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.11
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündem dışı ikinci söz, İzmir ilinin EXPO 2020 adaylığı hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’ye aittir.

Buyurun Sayın Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.

6 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığımız bu günde, saygıdeğer Türk kadınlarının Dünya Kadınlar Günü’nü Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu ve şahsım adına en içten saygılarımla kutluyorum.

OSMAN KILIÇ (Sivas) – 8 Mart…

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – 8 Mart…

Türk tarihimizin şerefli sayfalarında onurlu bir yer bulan Türk kadınlarını rahmetle anıyorum. Bunlardan birisi ve örnek bir Türk kadını Nene Hatun’du, 1877-78 Osmanlı Rus Harbi’ndeki kahramanlığı yıllarca dillere destan oldu, Türk kadınına örnek oldu. Ardından bir Kara Fatma vardır, yine Kurtuluş Savaşı’mızın doğu cephesinde saygıyla anılacak bir yiğit Türk kadınıdır.

“Nene Hatun” adı geçmişken, burada, Mecliste yaşadığımız bir acı olayı da sizlerle paylaşmak isterim. Malumunuz, Türkiye’de yüz elliden fazla üniversite var bir kısmı devlet üniversitesi, bir kısmı vakıf üniversitesi olmak üzere, ancak şerefli bir Türk kadının ismi bu üniversitelerden hiçbirine verilmiş değil. Hâlbuki, Türk kadınının öyle sembol isimleri var ki gerek kahramanlık destanı yazan gerekse bilim hayatımızda, siyasi hayatımızda önemli yer bulan yüzlerce Türk kadını var. İsterdik ki o Türk kadınlarından bir tanesinin üniversitelerimizden birisi, adını alsın. Bu Mecliste yeni vakıf üniversiteleri kurulurken -belki sayın milletvekilleri hatırlayacaklar- Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz bir önergeyle hem Türk kadınının hem de doğunun ve dadaşların kahramanlık sembolü Nene Hatun’un Erzurum’da kurulan yeni bir üniversiteye adının verilmesini teklif etmiştik. Maalesef, hem de bir bayan Millî Eğitim Bakanının da sıralarda bulunduğu bir ortamda bu önerimiz reddedilmişti. Bu acı olayı burada bir kez daha yüce milletimizin takdirlerine sunuyorum.

Gene, Kurtuluş Savaşı’mızda şehadet mertebesine ermiş veyahut da ordunun yakın desteğinde işgal kuvvetleriyle çarpışmış yüzlerce Türk kadını var. Bunlardan Fehime Kadın var, Dudu Hatun var ve Gördes kızı yiğit, mücahit Makbule Efe var. Ben özellikle Fehime Efe ve Makbule Efe’nin işgalci Yunan kuvvetlerine karşı Demirci Akıncılarıyla beraber Balıkesir dağlarında çarpışırken yiğitçe can verdikleri gün olan 17 Mart tarihini 8, Mart Kadınlar Günü’ne yakın bir tarih de olması nedeniyle bir kez daha saygıyla anmayı burada bir vazife biliyorum.

“Demirci Akıncıları” isimli kitabı yazan ve bizzat kendisinin komuta ettiği Demirci Akıncıları ile Kurtuluş Savaşı’mızda ordunun yanında işgalci kuvvetlere karşı destan yazan İbrahim Ethem Akıncı’nın kitaplarında Gördes kızı Makbule Efe şu şekilde hatırlanır: “Eğer bir gün gelecekte bu şerefli millet bu mücahit Türk kızının, bu yiğit Türk kadınının kadir ve kıymetini bilecek mi?” der İbrahim Ethem Akıncı. Ben de Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bütün şehit Türk kadınlarını tekrar saygıyla anıyorum.

Bu arada, şehit analarımızı saygıyla anıyorum. Büyük Atatürk Türk kadınına birçok dünya ülkesinden çok daha önce haklar vermek suretiyle birçok dünya ülkesine örnek olacak seçme seçilme haklarıyla eşit haklarla güzel bir siyasi gelenek başlatmasına rağmen, maalesef son yıllarda Türk kadınına yönelik şiddet ve cinayet eylemlerindeki artışı kabullenmek mümkün değil. Özellikle AKP İktidarının sekiz yıllık döneminde katlanarak büyüyen bu kadına yönelik şiddet eylemlerini ve cinayetlerini bir kez daha Kadınlar Günü vesilesiyle acı bir anma da olsa, anmayı vazife biliyorum.

Konuşma konum EXPO. Evet, İzmir malumunuz EXPO 2015’e aday üye şehrimizdi, ancak kıl payı farkla o dönemdeki 151 ülkeden 61’inin desteğini almasına rağmen, 2008 yılında Paris’te yapılan oylamada EXPO 2015’i kaybetti. Hâlbuki, İzmir buna çok hazırlanmıştı. Kaldı ki, İzmir aydınlık yüzüyle, güzel insanlarıyla Türkiye’nin “Atatürk şehri” olarak Türkiye’yi en iyi temsil edebilecek şehir iken son anda EXPO 2015’i kaybetmenin acısını yaşadı. İzmirliler hâlâ bunun acı hatıralarıyla meşguller. Ancak, önümüzde bir EXPO 2020 var. Gerek Türkiye için gerekse uluslararası camiada EXPO 2015’i kıl payı kaybetmiş olan İzmir’imizin bir noktada müktesep hakkı var. Ben bu müktesep hakkın yerine getirilmesini diliyor, EXPO’yu fazlasıyla hak eden İzmir’in bir an evvel adaylığının ilan edilmesini Meclis adına teklif ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sipahi.

Gündem dışı üçüncü söz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle söz isteyen Malatya Milletvekili Öznur Çalık’a aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Çalık.

3.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle şahsım adına gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, tüm dünya kadınlarının bu anlamlı gününü kutluyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İnsanlık tarihinin en önemli gelişmelerinde en özel ve anlamlı yol işaretlerinde kadınların verdiği mücadeleyi, çektikleri acıları ve sonunda elde ettikleri başarıları görürsünüz ve dinimizde kadın şefkat, merhamet, hürmet duyulması ve nezaket gösterilmesi gereken asil ve nezih bir varlık olarak tanımlanmıştır. Bu yüzden kadın özeldir, bu yüzden kadın saygındır, kadın can veren, kadın zengin kılan, kadın çoğaltandır. Kadın aile ocağında temel eğitimi veren ilk öğretmen, mükemmel bir eğitimcidir. Kadın, yetiştiricidir.

Değerli milletvekillerim, biraz evvel, maalesef, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, asla olmasını istemediğimiz, bir kadın vekilimiz tarafından çok nahoş bir görüntü, Meclisin karışmasına vesile olan bir görüntü oluştu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CANAN ARITMAN (İzmir) – Çiçek verdik.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Öncelikle, bunu gündeme getirmek istememin yegâne sebebi şu: Aslında çok daha anlamlı ve çok daha güzel bir konuşma yapmayı umut ediyordum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sen yine yap.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Yap, mâni yok.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Şiddetten bahseden milletvekilinin gazetedeki fotoğraflarını hatırlarsınız, elinde silahıyla vermiş olduğu görüntü bugün gibi aklınızdadır. Şiddetin karşısında olan önce kendi silahını cebine koymayı, kamuoyuna kötü örnek olmayı ortadan kaldırmalıdır bence. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Öncelikle, şiddetin nasıl yapıldığını Meclise gösteren Canan Arıtman’ı kınıyorum; bir kadın olarak, bir kadın milletvekili olarak kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ve bizler, hiçbir ayrımcılık gözetmeden, herkesin eşit hak ve hürriyetlerden yararlanması gerektiğine inandık ve bunun mücadelesini veriyoruz. Toplumsal sınıflara, tabakalara, cinayetlere, cinsiyetlere bakılmaksızın herkesin siyasete katılmasını arzu ediyoruz ve bunu başarmak için de mücadele ediyoruz.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Otuz yıldır yapıyoruz bunu.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Tüm bunlar için, öncelikle, gerekli her türlü yasal altyapının hazır olması gerektiğini biliyoruz ve buradan başlıyoruz.

CANAN ARITMAN (İzmir) – “Yaşam hakkı istiyoruz.” dedik, kırmızı gül verdik.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Sizi asla muhatap kabul etmeyeceğim Canan Hanım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ediyorsun işte Allah Allah, ismini de söylüyorsun.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Türk Ceza Kanunu’nda, Medeni Kanun’da, Belediyeler Kanunu’nda ve yapmış olduğumuz yasal düzenlemelerde çok önemli yollar katettik. 1998 yılında 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun kabul edilmiş olmasına rağmen maalesef aile mahkemeleri kurulana kadar atıl vaziyetteydi ve 2003 yılında aile mahkemelerini kurarak kadınlarımızın ve ailemizin korunmasını sağladık ve bugün çok önemli bir iş daha yapıyoruz değerli arkadaşlar: Kadın Kolları Başkanlığımızın yapmış olduğu 2010’daki Çalıştay ve bir hafta önce, yine, tüm kamu kurum ve kuruluşlarımız, sivil toplum örgütlerimizle birlikte yapmış olduğumuz çalışmalar neticesinde çok önemli bir yasa teklifi hazırladık ve “Artık, kadınlara şiddete son, ölümlere son, her türlü yapılacak yanlışlıklara son.” diyoruz. Sayın Başbakanımızın söylemiş olduğu gibi, kadınlara karşı uygulanan şiddet insafsızlıktır, vicdansızlıktır, alçaklıktır diyorum ve Sayın Başbakanımızın bize vermiş olduğu güç ve destekle, bugün grupta yapmış olduğu konuşma da dâhil olmak üzere, tüm kamu kurum ve kuruluşlarına, kolluk kuvvetlerine, Adalet Bakanlığına, İçişleri Bakanlığına, yetkilerinin artırılarak şiddet uygulayan bireylerin takibinde…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Az önce Canan Hanım’a şiddet uygulamaya kalktınız.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) -…eğer şiddeti uygulayan kişi…

CANAN ARITMAN (İzmir) – Artık kimse inanmıyor bu laflara. Dokuz sene oldu, dokuz sene. Kimse inanmıyor. Konuşmaya utanmanız lazım.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) -…eğer korumayı kabul etmiyorlarsa tutuklamaya kadar giden süreç hepimiz tarafından takip edilecektir.

CANAN ARITMAN (İzmir) – 5 bin kadın öldürüldü.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Şimdiye kadar yapılanlar ortadadır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu andan itibaren ilk kez son sekiz yılda bu kadar ciddi yasal düzenlemeler meydana getirilmiştir ve bu yasal düzenlemelerin neticesinde uygulayıcıların ve uygulamaların değişmesi gerekmektedir ve bu yapacağımız yeni kanun teklifiyle boşanmış olan eşler de dâhil olmak üzere, nişanlılar dâhil olmak üzere ve yeni birliktelikler yaşayan, yakın birliktelik yaşayan bireyler de dâhil olmak üzere koruma altına alınması sağlanacaktır.

Bunlar yeter mi? Yetmez. Bizim, uygulamalarda çok önemli değişikliklere ihtiyacımız var. Zihinsel bir değişime ihtiyacımız var. Bunu, kadınlar değil, tüm toplum, tüm bireyler olarak hep beraber yapmak zorundayız. İşte, bu zihinsel dönüşüm noktasında, yöneticilerimize, toplumumuza olduğu kadar biz kadınlara da çok önemli roller düşüyor.

Bu toprakların kıymetli, vefakâr, cefakâr, emektar, yüce gönüllü kadınları, sizlere sesleniyorum: Sizlerin arkanızda olduğumuzu bilin, adım atmak için kendinize güvenin çünkü kadınlarımızın arkasında Sayın Başbakanım var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Yasalarımızla koruma altına alınan haklarınızı aramak için daha cesur davranalım. Her alanda sizlere sunulan eşit fırsatların sahibi olarak gelin ve görünün. Hiçbir çalışmayı, hiçbir fedakârlığı ve hiçbir hedefi küçümsemeyin. Gücünüzü önemseyin.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eski İngiltere Başbakanının söylemiş olduğu gibi “Bir şeyin konuşulmasını istiyorsanız erkeğe, bir şeyin yapılmasını istiyorsanız kadına gidin.” diyor ve biz de sekiz yıldan beri kadınımıza gidiyoruz, milletimize gidiyoruz ve onlardan aldığımız destekle de üçüncü dönem iktidarı yaşayacağız ve kadınlarımızın vermiş olduğu destekle AK PARTİ İktidarını hep beraber kucaklayacağız.

Kendi medeniyet havzamıza yabancılaşmadan, kadınlık değerini layık olduğu düzeye yükselterek, bir kimlik dejenerasyonuna uğramadan, çalışma hayatı ile aile hayatını mutlu bir şekilde bütünleştirmiş kadınlarımızın ülkemizi aydınlık geleceğe taşıyacağına hep inandık, inanıyoruz ve “Siyasette kadın nesne değil, özne olsun.” diyen Başbakanımızın verdiği desteklere bir kez daha teşekkür ediyor ve tüm dünya kadınlarının gününü kutluyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çalık.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, sataşma nedeniyle söz talep ediyorum.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ne dedi ki? “Muhatap almıyorum...”

CANAN ARITMAN (İzmir) – Adımı vererek sataştı.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – “Muhatap almıyorum.” dedi.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Adını söyledi.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Adımı vererek söyledi.

BAŞKAN – Sayın Arıtman, yerinizden, buyurun.

İki dakika süre veriyorum ama lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeden.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Kürsüden alayım Başkanım.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Başkanım, kürsüden verin iki dakikayı, sataşma var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

CANAN ARITMAN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hakikaten çok üzüldüm. Böyle bir günde, AKP Grubunun, kadınlı-erkekli, bir kadın milletvekiline şiddet uygulaması beni fevkalade üzdü ama milletimiz gördü ve takdir etti. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şiddetin ne olduğunu bilmiyor.

CANAN ARITMAN (Devamla) - Benim söylediklerimin ne kadar doğru olduğunu milletimiz bir kez daha anlamış oldu.

Yani bir çiçekten neden rahatsız oluyorsunuz? Dedim ki: “Daha önceki yıllar çiçek verilirdi kadın milletvekillerine bu Meclis kürsüsünde, vermediniz çiçeği, biz vereceğiz.” Bir çiçek verdik. Üzerinde ne yazıyor? “Yaşam hakkı istiyoruz.” Yani bu o kadar masum bir talep ki üzerinde güller var. Bir hanım milletvekiline oradaki gülün bir tanesini takdim ettim, Bakan olsaydı ona verecektim, veremedik. Yani bir çiçekten, zarif bir eylemden… 8 Mart bir eylem günüdür aslında, Dünya Kadınlar Günü. Zarif, kadınsı, feminen bir eylemden, zarif bir çiçek takdiminden niye bu kadar rahatsız olup şiddet uyguluyorsunuz? İşte, AKP budur. AKP eşittir kadına yönelik şiddet. Onun için, bu ülkede devri iktidarınızda 5 bin kadın öldürüldü.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Utanın ya, utanın! Ayıptır, ayıp!

CANAN ARITMAN (Devamla) - Sizin Başbakanınız dâhil, kadın milletvekilleriniz dâhil, kadına, milletin gözü önünde, milletin kürsüsünde şiddet uyguluyorsunuz, haksızlık ediyorsunuz.

LUTFİ ELVAN (Karaman) – Bunu yapan sizsiniz.

CANAN ARITMAN (Devamla) - Ayıptır, yazıklar olsun!

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arıtman.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacı, biraz önce yaptığı şovu haklı göstermeye çalışırken, bizim, hem idare amirlerinin hem kavasların yaptığı işlemi “şiddet” olarak ifade etti. İzin verirseniz kısa bir söz…

CANAN ARITMAN (İzmir) – Tutanakları okuyun, utanacaksınız şimdi. Bunların hepsi tutanaklarda var.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurun, iki dakika da size veriyorum sataşma nedeniyle.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeden...

HASİP KAPLAN (Şırnak) – 8 Mart böyle mi kutlanır Mecliste? 8 Marta haksızlık bu yapılanlar.

2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Kadına şiddet uyguladığınız gün.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bu günün anlamına, önemine binaen, değerli milletvekili arkadaşlarımız bu konuyu gündeme getirecekler ve geçmişteki yaşanmış meseleler ne ise gelecekte düzeltilmesiyle ilgili projelerini ortaya koymaları gerekir. Bunu, sekiz yıllık iktidarı döneminde kadına verdiği ehemmiyeti, kadının toplum içerisinde gördüğü ikinci sınıf vatandaş muamelesini, el üstünde tutup inancımız gereği “Cennet anaların altındadır.” diye… (CHP ve MHP sıralarından “Ayaklarının” sesleri, gürültüler)

H. TAYFUN İÇLİ ( Eskişehir) – “Ayaklarının”, söylediğini düzelt.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – “Ayaklarının…”

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –  …ifade eden bir manevi değerin içerisinden gelip kadının önemini ortaya koyan bir siyasi iktidara bu yapılan haksızlıktır.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Ananı da al git.” dedin sen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Biraz önce milletvekili arkadaşımız  bir çelenk koymaya kalktı Bakanlar Kurulu sırasına.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – İç Tüzük’e aykırı, Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –  Siyah bir çelenkti, üstünde bir tane gül vardı. Şunu yapabilirdi: Sayın Milletvekili, kırmızı gülü bugüne kadar kadına verdiği ehemmiyet dolayısıyla Sayın Başbakanın sırasına koyar ama siyah olan kısmını Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Merkezine koyardı. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – “Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Merkezine koyardı.” diye, açık sataşmada bulundu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Oraya koysun.” diye tavsiyede bulunduk.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, bir tiyatro çevirelim burada Allah aşkına!

BAŞKAN - Sataşma neresinde bunun Sayın Anadol?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sataşma değil Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun, iki dakika da size veriyorum, buyurun.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kısa…

BAŞKAN - Sataşma nedeniyle, buyurun.

3.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bana söz verdiğiniz için size teşekkür ediyorum, sabrınızı kötüye kullanmayacağım.

Siyah çelenk, kadına dünyada İsviçre’den önce seçme, seçilme hakkı veren Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Merkezine konmaz, “Ananı da al git.” diyen zihniyetin önüne konur. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siyah çelengin neden konulduğunu söylemeye gerek yok herhâlde Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.

Sayın Asil, Sayın Gürkan, Sayın Korkmaz, Sayın Vural, Sayın Yıldız, Sayın Erdem, Sayan Kabakcı ve Sayın Aydın, Dünya Kadınlar Günü nedeniyle, anladığım kadarıyla, günün anlam ve önemini belirtmek üzere söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Asil.

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugüne kadar yapılan mücadelelere rağmen kadınlarımıza, aile hayatında, çalışma hayatında ve toplumda hak ettikleri eşit koşullar maalesef sağlanamamıştır. Hayatın bütün alanlarında kadınlar hâlâ yeterince temsil edilememektedir. Cinsiyet ayrımcılığı çözülmeden, özgür ve eşit bir toplum yaratılması da imkânsızdır. Alınan yasal tedbirler, kız çocuklarının okutulmasının, töre cinayetlerinin devam etmesinin, iş hayatında kadın istihdamının engellenmesine imkân sağlayan düşünce ve ön yargıların önüne geçememiştir.

Ülkemizde ve tüm dünyada kadınların hak ve taleplerini elde etme mücadelelerine saygı duyuyor ve destekliyoruz. Dünyada ve ülkemizde tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum, kutlu olsun.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Gürkan…

2.- Adana Milletvekili Fatoş Gürkan’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

FATOŞ GÜRKAN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

AK PARTİ İktidarı döneminde gerçekten çok önemli yasal düzenlemeler yapıldı, Avrupa standartlarında şu anda neredeyse ülkemiz. Ben, bu anlamda, mücadele eden, emek veren, başta Sayın Başbakanımıza, tüm kadrolarına ve bugüne kadar kadın hakları konusunda ve kadının yaşaması konusunda mücadele eden, İstiklal Savaşı’nda mücadele eden kadınlarımıza şükranlarımı sunuyorum.

Kadınlar Günü keşke sevgiyle ve çiçeklerle kutlansaydı ama biraz önce, maalesef, kadın haklarıyla ilgili bu kadar mücadele eden başta Sayın Başbakanımızın bulunduğu koltuğa konulmak istendi, bu nedenle kınıyorum. Bir kadın olarak ben diyorum ki: Şovla kadın hakları savunulmaz, elde edilmez; mücadele vermek gerekir.

Bu anlamda, tüm kadınlarımızın Kadınlar Günü’nü kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Sizlere de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Bir çiçeği bile almadınız, ne kadar büyük nezaketsizlik!

BAŞKAN – Sayın Korkmaz…

3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, ben de bu vesileyle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlarken, biraz önce bu günün mana ve önemine yakışmayan bazı görüntüleri Mecliste izlemenin, bu görüntülere şahit olmanın üzüntüsünü yaşıyorum. Gönül isterdi ki her Meclis grubundan, âdeta çiçek bahçesinde açan çiçekler gibi her milletvekili kalksın, bu güzel günün mana ve önemine yakışır cümleler sarf etsin. Hakikaten çok üzüldüm.

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bu günü sevgi ve muhabbetle anarken fedakâr, cefakâr, anamız, bacımız, eşimiz, yol arkadaşımız, tüm kadınlarımızın Kadınlar Günü’nü canıgönülden kutluyoruz, içinde bulundukları bireysel ve sosyal sıkıntıların, ekonomik problemlerin bir an önce sonlanmasını diliyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak kadınlarımızın sosyal hayatta layık olduğu yerde olmadığını, ekonomik ve siyasal hayatta üretkenliklerinden yeterince faydalanılmadığını düşünüyoruz. Bu yüzden, çağdaş Türkiye'nin kadın katkısı ve girişimleri olmadan başarılamayacağını biliyoruz. Milliyetçi Hareket Partisinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

Sayın Vural…

4.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Tabii, aslında bu bir gündem, önemli bir gündem, gönül isterdi ki bir sayın bakan bu konuda Parlamentoyu bilgilendirseydi ve bu çerçevede gruplar söz hakkı elde etseydi. Ama kadına verilen önemin sadece bir gündem dışı konuşmayla dile getirilmesiyle yetinilmemesi gerektiğini Hükûmete ifade etmek istiyorum.

Bakın, kadın-erkek eşitsizliğinde 2006 yılında 105’inci sıradayken bugün 126’ncı sıraya çıkmışız. Kadın-erkek eşitsizliği giderek artmaktadır. 2006 yılında 2 kadının elde ettiği gelir 1 erkeğin gelirine eşitken, maalesef bugün ancak 4 kadının geliri 1 erkeğe eşit olmaktadır. Dolayısıyla hem iş gücüne katılmada hem istihdama katılmada hem işsizlikte en büyük yükü çeken kadınlar olmuştur. Bu bir toplumsal sorundur, bu toplumsal sorunun çözümü konusunda herkesin gereğini yapması gerektiğini ifade ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yıldız…

5.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

BENGİ YILDIZ (Batman) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün Ankara’da kar yağıyordu Sayın Başkanım ve annem şöyle derdi: “Her kar tanesiyle beraber bir melek iner.” Ben de bugün dedim ki: Her melek bütün annelere ve kadınlara birer çiçek getiriyor, onu bütün dünya kadınlarına, Türkiye kadınlarına sunuyoruz bu vesileyle.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü bir mücadelenin sonucu kutlanıyor, yani sadece salonlarda kutlanan bir gün değildir. Amerika Birleşik Devletleri’nde kadınların yaşama koşullarını, çalışma koşullarını daha iyileştirmek için 20 bin insan sokağa çıkıyor ve bunun sonucunda 700 kişi tutuklanıyor. Bugün de dünya kadınlarının tarihinde anılan bir mücadele günü olarak kutlanıyor.

Bugün Barış ve Demokrasi Partisinin milletvekilleri, il, ilçe başkanları ve üyeleri, on binlerce insan bütün bölgede ve Türkiye genelinde meydanlardadırlar, bu günü kutluyorlar. Bu günü bir mücadele günü olarak kutluyorlar ve biz biliyoruz ki, bütün mücadelelerde olduğu gibi, kadın hakları mücadelesinde de hak verilmez alınır, bu da örgütlülükle ve mücadeleyle olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Erdem…

6.- Konya Milletvekili Orhan Erdem’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

ORHAN ERDEM (Konya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. AK PARTİ’nin bu konuda yaptıklarına diyecek yok. Hâlâ hanımların giyimini çözememiş, beyninde bu konuda problemler olan partilerin mensuplarının kendilerine çelenk koyması gerektiğini düşünüyorum.

Bu vesileyle bir konuya değinmek istiyorum farklı da olsa. Konya’mız, vaizlerin sultanı Tahir Büyükkörükçü Hocamızı kaybetti. Yurt içinden, yurt dışından 400 bin kişinin katılımıyla, önemli bir cenaze merasimiyle kendisini defnettik. Türkiye’mizin, Konya’mızın başı sağ olsun. Bu duyarlılığı gösteren tüm halkımıza, eski milletvekilimize bu duyarlılığı gösteren tüm milletimize de şükran ve saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kabakcı…

7.- Konya Milletvekili Mustafa Kabakcı’nın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

MUSTAFA KABAKCI (Konya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. İnşallah kadınlarımız, genel seçimden sonra ortaya çıkacak sivil anayasayla beraber daha güzel bir geleceğe sahip olacaklar.

6 Mart Pazar günü Konya gerçekten tarihî bir cenaze törenine şahit oldu. Eski milletvekili ve emekli müftü olan Tahir Büyükkörükçü Hocamız vefat etti. Bir ömür  boyu manevi dünyamıza hizmet etmiş ve derdi olan herkesin derdine derman olmak için koşmuş bir kişi olan rahmetli Tahir Hocamıza Allah’tan rahmet diliyor, Türkiye'nin her tarafından, yurt içinden, yurt dışından bu cenaze törenine katılan bütün kardeşlerimize de Konya kamuoyu adına çok teşekkür ediyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aydın…

8.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun ihtisas komisyonu olarak kurulmuş olmasına ilişkin açıklaması

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkan Vekili olarak yüce Meclisin bu Komisyonu ihtisas komisyonu olarak kurmasından dolayı Meclisteki bütün arkadaşlarımıza ve Meclis Divanına teşekkür ediyorum. Bu süre içerisinde de Hükûmetimizin kadınlara yönelik yaptığı iyileşmelerden dolayı da Hükûmetimize teşekkür ediyorum.

Yalnız, Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkan Vekili olarak son süreç içerisinde özellikle yüce Meclisteki bir kısım arkadaşlarımızın da dâhil olduğu ortamlarda özellikle dilde ve sözde şiddetin kınanmasının gerekli olduğuna inanıyorum. Eğer yüce Mecliste eğitim kadrolarından gelmiş bir arkadaşımız, yine bu Mecliste bir bakan üzerinde dilde ve sözde şiddet uygularsa, sokaktaki fiziksel ve psikolojik şiddetin önüne geçemeyeceğimizi yüce Meclisin tutanaklarına geçirmek istiyorum ve bu sözde ve dilde şiddeti de kınadığımı şahsınız aracılığıyla yüce Meclisin bilmesini istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Sakık…

9.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Ben de bu günü kutluyorum. Bugün kadın arkadaşlarımız dünyanın dört bir tarafında bu günün ruhuna uygun, sokaklarda ve alanlarda demokrasi ve özgürlük mücadelesi için oradalar. Biz, buradan bütün arkadaşları, bütün kadın arkadaşları, tekrar selamlıyoruz. Onların mücadelesini cezaevinde sürdüren, dağda, bayırda, ovada, şehirde, herkesi selamlıyoruz. 

Eğer gerçekten kadın konusunda sözü söylenecek biri varsa o da Barış ve Demokrasi Partisidir çünkü hayatın her alanında yüzde 40 kadın kotası uygulayarak Türkiye’de ve dünyada bir ilke imza atmış ve öncülük etmiş. Diliyorum ve umuyorum ki diğer siyasi partiler de BDP’nin göstermiş olduğu duyarlılığı gösterir, kadına bu şekilde saygı olur diyor ve tekrar bu günü kutluyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Öz…

10.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Burada şunu belirtmek istiyorum: Az önceki konuşmacılarımız, bir bakanın burada konuşma yapması gerektiğini belirttiler. Bugün Sayın Başbakanımızın başkanlığında, aileden sorumlu Devlet Bakanımız başta olmak üzere, uluslararası düzeyde, Hatay’da medeniyetler ittifakı çerçevesinde bir toplantı düzenlenmekte. Ben şunu belirtmek istiyorum: Şu anda Mecliste grubu bulunan birçok siyasi partinin yönetim kurullarında bulunanların eşlerinin bile AK PARTİ’ye oy verdiğini siyasi çalışmalar ve sosyolojik araştırmalar ortaya koymuştur. Demek ki Adalet ve Kalkınma Partisi, izlemiş olduğu politikalarla Türkiye’deki hanımefendilerin, kadınlarımızın gönlünü de fethetmiştir. Ben inanıyorum ki 2011 seçimlerinde, yapılacak, hazirandaki seçimlerde de kadınlarımızın büyük ekseriyetinin AK PARTİ’ye oy vereceklerinden kimsenin şüphesi olmasın.

Bir de şunu belirteceğim: Az önceki konuşmada bir hanımefendi vekilimiz oraya çelenk koydu. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda milletvekilleri çelenk koymak için değil, görüşlerini kürsüden bildirmek için çıkıp konuşurlar. Dolayısıyla o konu da İç Tüzük açısından  uygun değildir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aksoy…

11.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması

SONER AKSOY (Kütahya) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Ben de Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Bu vesileyle Büyük Millet Meclisinin almış olduğu bir kararla, 401 oyla, üniversite kapılarında okuyamayan genç kızlarımızın hakkını teslim eden Anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesine götüren Cumhuriyet Halk Partisini burada kınamak durumunda olduğumu belirtmek isterim. O genç kızların hakkını öncelikle savunması gerekenlerin o çelengi nereye koyacaklarını çok iyi düşünmeleri gerektiği kanaatindeyim.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aksoy.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Romanya Senatosu Dış Politika Komisyonunun vaki davetine istinaden, Romanya’ya resmî bir ziyaret gerçekleştirecek TBMM heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1426)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Romanya Senatosu Dış Politika Komisyonu'nun vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden oluşan parlamento heyetinin, Romanya'ya resmi bir ziyaret gerçekleştirmesi Genel Kurul'un 22 Şubat 2011 tarih ve 69 sayılı birleşiminde kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi hakkında 3620 Sayılı Kanunun 2. Maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.

                                                                                            Mehmet Ali Şahin

                                                                                  Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                    Başkanı

                         Suat Kınıklıoğlu                                  Çankırı Milletvekili (AKP)

                          Murat Mercan                                  Eskişehir Milletvekili (AKP)

                   Süleyman Turan Çirkin                             Hatay Milletvekili (MHP)

                         Canan Arıtman                                     İzmir Milletvekili (CHP)

                          Mehmet Çerçi                                    Manisa Milletvekili (AKP)

                   Abdulkadir Emin Önen                            Şanlıurfa Milletvekili (AKP)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin, İstanbul ili Beyoğlu ilçesi yeni imar planı nedeniyle yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1058)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

"Beyoğlu ilçesi yeni imar planı ve yaşanan sorunların" bütün boyutlarının araştırılarak, alınacak önlemlerin ve yürütülecek politikaların belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederim.

1) Hasip Kaplan                              (Şırnak)

2) Selahattin Demirtaş                     (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                           (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                            (Batman)

5) Bengi Yıldız                                (Batman)

6) Akın Birdal                                                 (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                                (Mardin)

8) Fatma Kurtulan                           (Van)

9) Hamit Geylani                            (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                         (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş            (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                  (İstanbul)

14) 0sman Özçelik                          (Siirt)

15) Özdal Üçer                                (Van)

16) Pervin Buldan                           (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                          (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                       (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                  (Muş)

20) Şerafettin Halis                         (Tunceli)

 

Gerekçe:

Beyoğlu'nun tam 17 yıldır ihtiyacı olan plan 14 Ocak 2011 tarihinde askıya çıktı. Ancak bu plan Beyoğlu halkının beklenti ve ihtiyacını karşılamıyor, yaşam kalitesinin gelişmesine, tarihi ve kültür mirasının korunmasına, kamusal alanların halkın kullanımına açılmasına hizmet etmiyor. Kültürel ve sosyal sorunların çözümü, istihdam koşulları, çocuklar, gençler, yaşlılar ve kadınlar için hiç bir vizyonu yok.

Bu plan uygulanırsa Beyoğlu'nda nefes alacak yer kalmayacak: Yoğun bir yapı dokusuna sahip olan Beyoğlu'nda yapılaşma dışı kalmış tüm alanlar imara açılıyor. Şehirlerin gelişimi içinde işlevini yitirmiş ve artık var olmayan yapılar tartışmalı "ihya kararları" ile kalan boşluklara yeniden inşa edilmeye çalışılıyor. 9 tanesi cami olmak üzere 14 adet ihya kararı alınmış. Ancak kamu yararı tartışmalı olan bu yapıların inşası gerçekleşemediği takdirde "sosyal kültürel tesis" adıyla rant tesislerine dönüştürülmesi planlanıyor.

Depremde sığınılacak alanlar yok ediliyor. Roma Bahçesi, Ege Bahçesi, Tophane Parkı hatta muğlak ifadelerle Taksim Gezisi tanımsız "sosyal kültürel tesislerle" donatılmış. Halkın doğal kullanımına kapatılmış. Sıkıştırılmış bu yaşamlar arasında toprak ve su dengesi yok ediliyor. Nüfus yetmeyecek oranda kreş, oyun alanı, kültürel alan sorunu yaşanırken yalnızca otomobiller için tüm tedbirler alınmış. Kimi Galatasaray Lisesi'nin arkasındaki tarihi duvar, kimi yapı adaları arasındaki yeşil alan yok edilerek 9 adet yeni kat otoparkı yapılıyor. Herkes arabasını koyacak bir yer bulacak ama gidecek bir parkı olmayacak.

Bu planda konut alanları "ticaret ve turizm alanına" dönüşüyor. Galata, Cihangir, Tophane gibi semt yaşamını hâlâ koruyabilen sayılı konut alanları Talimhane, Fransız Sokağı modelinde olduğu gibi sosyal dokusunun tamamen değişmesine neden olacak şekilde turizm ve ticaret alanı olarak düzenleniyor.

Bu plan Beyoğlu gibi bir merkezi bütünlüklü bir yaklaşımla ele almıyor. Bütünlüklü bir yaklaşım gerektiren ve sit alanı ilan edilen Beyoğlu'nun bu planla, bölgeye hayat verecek en dinamik, en canlı bölgeleri koruma kapsamı dışında bırakılmış. Buna göre bu plan tüm sahil şeridi, Galata Kulesi'nin çevresi, Tarlabaşı, Kasımpaşa, Emek Sineması'nın çevresi gibi bölgeleri "Yenileme Alanı", "Özelleştirme Alanı", "Turizm Alanı" gibi çerçevelere sokarak kapsam dışı boşluklar yaratıyor ve bu alanlarda yer alan kimi parsellerin mülkiyet ve işlevleri tepeden inme kararlarla değiştiriliyor.

Planlar kapalı ilişkiler içinde hazırlanıyor. Planlama sürecinde başka hiç bir bölgede olmadığı kadar çok sayıdaki profesyonel, gönüllü girişimler ve halk kenara kondu, Nasıl Beyoğlu'nda yaşayan insanların katılım olmadan belirlenen emlak vergileri rayiç bedelleri bazı yerlerde kırk kat arttıysa, yine katılım olmadan hazırlanan bu planlar da Beyoğlu'nda yaşayan insanların gelecekte çevrelerinin bozulmasına, semtlerini terk etmelerine yol açacak.

Evler, sokaklar, parklar, sahil, yaşam alanları bu plandan olumsuz etkileniyor. Tarih, kültür, turizm, sanat, çevre dikkate alınmadığı gibi; demokrasi gereği görüşler alınmıyor, çoğulculuk, katılımcılık yok sayılırken, rant alanları oluşturuluyor, yolsuzluğa zemin hazırlanıyor. Bu nedenlerle bir Meclis araştırması açılarak, “Araştırma Komisyonu" kurulmasında yarar bulunmaktadır.

2.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin, nişasta bazlı şeker ile ilgili iddiaların ve nişasta bazlı şeker üretiminin etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1059)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Şeker pancarı yerine nişastadan yapılan nişasta bazlı şeker (NBŞ) AB üyesi Fransa, Hollanda ve İngiltere'de yasaklanmıştır. Dünyanın en büyük 4'üncü şeker pancarı üreticisi olan Türkiye'de ise, ton başına 250-300 dolar daha ucuz olan “mısır şurubu” üretmek için yalnızca 2010'da 500 bin ton mısır ithal edilmiştir.

Tokluk hissi vermeyen ve kanserden kalp hastalıklarına ve karaciğer yetmezliğine kadar birçok kronik hastalığa yol açtığı ileri sürülen nişasta bazlı şeker (NBŞ) hakkında uzmanlar, Bakanlar Kurulunun, Danıştay'ın kesinleşmiş kararına rağmen, yetkisini kotayı artırma yönünde kullandığını ifade etmektedir.

NBŞ şu anda kotalı, kotasız ve merdiven altı olarak; alkollü, gazlı, kolalı içeceklerde, baklava, bisküvi ve her türlü unlu mamul sanayisinde kullanılmaktadır. Üstelik yalnızca tat verici olarak değil, fermantasyon, raf ömrünü uzatma, nem dengesini koruma amacıyla da geniş bir yelpazede kullanılmaktadır.

En büyük üretici konumundaki ABD'nin Gıda ve İlaç İdaresi FDA, Nisan 2008'de “içeriğinde yüksek fruktoz olan NBŞ suni tatlandırıcıdır” açıklaması yaptıktan ve ABD'li bilim adamları, obezite ve obeziteye bağlı hastalıkların artışını NBŞ'ye bağladıktan sonra, yüzde 10 olan ABD üretim kotası, yüzde 2'lere düşürülmüştür.

Bu gelişmeler yaşanırken Türkiye, yüzde 10 olan NBŞ üretim kotasını Bakanlar Kurulu kararı ile yüzde 15'e çıkarılmıştır.

Şeker-İş Sendikası, kota artışlarını “AB ülkelerinde yüzde 2 olan NBŞ üretim kotasının Türkiye'de Bakanlar Kurulu kararıyla sürekli artırılmasının sektörde pancar şekeri aleyhine dengeleri bozduğunu, pancar şekerinin pazar payını daraltarak stok oluşumuna neden olduğu ve üretime darbe vurduğunu, kota artırımı ile NBŞ üretiminin fiili olarak pancar şekeri üretiminin yüzde 17’sine ulaştığı” gerekçesiyle Danıştay'a taşımıştır. Yüksek mahkeme, “Gerçekte bir şeker ihtiyacının bulunup bulunmadığı ya da şeker kotalarının artışının mevcut ülke şeker stoklarına yapacağı etkisi araştırılmaksızın her yıl düzenli olarak nişasta kökenli şeker kotalarının artırılmasını kanuna ve Şeker Kurumu'nun kuruluş amacına aykırı bularak ve “Bakanlar Kurulu kararında kamu yararı ve hizmet gerekleri yoktur” diyerek Bakanlar Kurulu kararını iptal etmiştir.

Mahkeme kararına rağmen kotanın artırılması Hükümetin halkın sağlığını hiçe saydığının kanıtıdır.

Ayrıca ülkemizden NBŞ kullanılan gıda maddelerinin üzerinde fruktoz içerdiği bilgisi yer almadığı için, halk hangi ürünlerde bu NBŞ kullanıldığını bilmemektedir.

Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, "Yaklaşık 300 milyon nüfuslu AB (15) ülkelerinde NBŞ üretimi 300 bin ton civarında iken, 73 milyon nüfuslu Türkiye'de bu rakam 2009/2010 yıllarında 540 bin ton civarındadır. Türkiye’de kişi başına 6-7 kg civarında NBŞ düşerken, AB (25) ülkelerinde kişi başına düşen NBŞ miktarı 1.5 kg civarındadır. Burada ülkemizde üretilen NBŞ miktarının AB standartlarına uygun olmadığı açıkça ortadadır. Ülkemizde kişi başına 1.5 kg NBŞ düşmesi için üretilmesi gereken miktar 110 bin tondur. Maalesef Türkiye'de bugün itibarıyla bu rakamın 5 katı miktarında üretim yapılmaktadır." diyerek tehlikenin boyutlarını ortaya koymuştur.

Halkımızın sağlığı ile oynayan Bakanlar Kurulu kota artırımının bir an önce kaldırılması gerekmektedir.

Bu nedenlerle, NBŞ üretiminin Avrupa'daki makul düzeylere çekilmesi, NBŞ'nin sağlık üzerine zararlarının tespiti, NBŞ'li ürünlerin Türk şeker pancarı üreticilerine zararının tespiti, NBŞ içeren ürünlerin ortaya çıkarılması ve bütün bu sorunların çözümlenmesi amacı ile Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1)  Turgut Dibek                             (Kırklareli)

2)  Halil Ünlütepe                           (Afyonkarahisar)

3)  Çetin Soysal                               (İstanbul)

4)  Mehmet Şevki Kulkuloğlu         (Kayseri)

5)  Durdu Özbolat                           (Kahramanmaraş)

6)  Osman Kaptan                           (Antalya)

7)  Kemal Demirel                           (Bursa)

8)  İsa Gök                                      (Mersin)

9)  Sacid Yıldız                                (İstanbul)

10) Birgen Keleş                              (İstanbul)

11) Tansel Barış                              (Kırklareli)

12) Erol Tınastepe                          (Erzincan)

13) Ahmet Küçük                           (Çanakkale)

14) Tekin Bingöl                             (Ankara)

15) Canan Arıtman                          (İzmir)

16) Fuat Çay                                   (Hatay)

17) Nevingaye Erbatur                    (Adana)

18) Gökhan Durgun                        (Hatay)

19) Mehmet Ali Özpolat                                (İstanbul)

20) Ali Rıza Ertemür                       (Denizli)

21) Ramazan Kerim Özkan             (Burdur)

22) Ensar Öğüt                                                (Ardahan)

23) Mevlüt Coşkuner                      (Isparta)

24) Gürol Ergin                               (Muğla)

 

3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin, kadınların eğitimi, istihdamı ve temsili ile ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1060)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan 'Türkiye'de Kadının Durumu 2010 Aralık Raporu' açıklanmıştır. Rapora göre Türkiye'de okuma yazma bilmeyen kadın sayısı 4 milyona ulaşmıştır. Bunların 2,5 milyonu 50 ve üzeri yaş grubunda bulunurken, 6-24 yaş arasında 220 bin kadın okuma yazma bilmemektedir. 51 Milyon seçmeni olan Türkiye'de neredeyse yüzde 10 barajına denk gelen sayıda kadınımız okuma yazma bilmemektedir.

Genel Müdürlüğün raporunda, iş hayatına katılan kadın sayısı her yıl düzenli olarak azaldığı, kadınların çoğunun evde oturmak zorunda olduğu ortaya koyulmaktadır. Kadınların işgücüne katılma oranı 1990'da yüzde 34.1 iken, 2002 yılında yüzde 26.9'a, 2004 yılında yüzde 25.4'e, 2009 yılında ise yüzde 26'ya gerilemiştir. Türkiye'de istihdama katılan kadınların yüzde 41.7'si tarım sektöründe, yüzde 14.6'sı sanayi sektöründe, yüzde 43.7'si ise hizmetler sektöründe çalışmaktadır. Kırsal kesimde çalışan kadınların yüzde 77'si ise herhangi bir ücret almadan çalışmaktadır. Yoğunluğun tarım sektöründe bedelsiz olarak çalıştığı gerçeği kadınların emeklerinin karşılığını alamadığının da kanıtıdır.

Kadınların iş yaşamına dâhil olamaması kadar ciddi bir sorun da kayıt dışı çalıştırılmalarıdır. İş gücüne katılan kadınların tarımda çalışanların yüzde 85.7'si, tarım dışında çalışanların ise yüzde 30'u kayıt dışı çalışmaktadır. 

İlköğretimde kız çocuklarının okullaşma oranının en az olduğu illere bakıldığında doğu ve güneydoğu bölgesi illeri başı çekmektedir. Bitlis'te kız çocuklarının yüzde 84.27'si, Van'da yüzde 84.57'si ve Hakkâri'de yüzde 85.05'i okula gitmemektedir. Bu sorun bölgedeki feodal bağın gücünü koruduğu ve erkek dışındaki çocuklara değer verilmediğini de kanıtlamaktadır .

Kız çocukları okuyamazken, kentte yaşayan en az lise mezunu genç kadın nüfusundaki işsizlik oranı yüzde 20.8 olarak ortaya çıkmaktadır. Aynı durum erkeklerde yüzde 12.6'dır.

Rapora göre, bürokraside üst düzey yöneticilerin yalnızca yüzde 7'si kadındır. Kadın valinin bulunmadığı ülkemizde, 20 müsteşardan biri, 110 Büyükelçiden 11'i, 138 genel müdürden 5'i, 464 vali yardımcısından 10'u, 801 kaymakamın 13'ü, 261 kaymakam adayının ise yalnızca 8'i kadındır.

Okuma yazma bilmeyen, okula gönderilmeyen, iyi eğitim alamayan, çalışma yaşamına dâhil edilmeyen, okumuşlarının bile işe alınmasının önünde engeller olan, iş yaşamında kayıt dışı çalıştırılan, devlette temsil edilmeyen, bürokraside yok sayılan kadınlarımız doğumlarından itibaren, evde, okula gitme şansı varsa okulda, sokakta, iş yaşamında haksızlığa uğramaktadır.

Hükümet kadın sorunlarına ve kadının güvenceli iş yaşamına kavuşması için yapması gereken görevleri yerine getirmemektedir.

Bu nedenlerle, kadının okuma yazma öğrenmesi, eğitim görmesinin önündeki engellerin tespiti, kadın istihdamının ve kadın temsilinin makul düzeylere çekilmesi için yapılacak çalışmaların ortaya çıkarılması ve çözümlenmesi amacı ile Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1. Turgut Dibek                                      (Kırklareli)

2. Halil Ünlütepe                                    (Afyonkarahisar)

3. Gürol Ergin                                         (Muğla)

4. Çetin Soysal                                        (İstanbul)

5. Mehmet Şevki Kulkuloğlu                  (Kayseri)

6. Durdu Özbolat                                    (Kahramanmaraş)

7. Osman Kaptan                                    (Antalya)

8. Kemal Demirel                                    (Bursa)

9. İsa Gök                                               (Mersin)

10. Sacid Yıldız                                       (İstanbul)

11. Birgen Keleş                                      (İstanbul)

12. Tansel Barış                                      (Kırklareli)

13. Erol Tınastepe                                  (Erzincan)

14. Ahmet Küçük                                   (Çanakkale)

15. Canan Arıtman                                  (İzmir)

16. Tekin Bingöl                                     (Ankara)

17. Fuat Çay                                             (Hatay)

18. Nevingaye Erbatur                              (Adana)

19. Gökhan Durgun                                  (Hatay)

20. Ramazan Kerim Özkan                       (Burdur)

21. Mehmet Ali Özpolat                          (İstanbul)

22. Ali Rıza Ertemür                                 (Denizli)

23. Mevlüt Coşkuner                                (Isparta)

24. Ensar Öğüt                                          (Ardahan)

 

4.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 24 milletvekilinin, kamu yönetimindeki kadrolaşma iddialarının ve personel alım ve atamalarında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1061)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin önemli sorunlarından biride, kamu yönetiminde, kamu hizmetlerinin sunumunda, üst düzey bürokrat atamalarında; siyasi iktidarın müdahalesi ve hukuk atamalar nedeniyle ortaya çıkan tablodur.

Kamu hizmetleri yeterli sayıda, eğitim, mesleki yeterlilik, liyakat esaslarına göre belirlenmiş personelle, etkin bir organizasyon yoluyla topluma sunulmalıdır. Türkiye siyasi ve diğer liyakat dışı tercihlerden arınmış, bilimsel yolla tespit edilen yeni bir sistem kurmak zorundadır.

AKP hükümetleri kamu yönetiminde; yandaş kadrolara yer açmak için bakanlıkların birleştirildiği, çıkartılan yasalarla sık sık yeni kadroların ihdas edildiği, hukuk dışı atamaların yoğun olarak yaşandığı bir dönem olmuştur. Bu dönemde mahkeme kararlarıyla görevine iade edilen personelle ilgili mahkeme kararları çoğunlukla uygulanmazken, bakan, milletvekili, parti üst düzey yöneticilerinin yakınlarının sadece bu özellikleri nedeniyle önemli görevlere atanmıştır.

Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetleri döneminin yaşanan kadrolaşmanın ve hukuk dışı atamaların tespiti, eğitim, mesleki deneyim ve liyakate dayalı personel alımı, atamalarda hakkaniyetin sağlanması, personel alımı ve atamalarında var olan kargaşanın giderilmesi, var olan sorunlarının tespiti ve çözümü amacıyla, Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1) Ali Rıza Ertemür                         (Denizli)

2) Ramazan Kerim Özkan               (Burdur)

3) Gürol Ergin                                 (Muğla)

4) Şevket Köse                                (Adıyaman)

5) Osman Kaptan                            (Antalya)

6) Tekin Bingöl                               (Ankara)

7) Atila Emek                                  (Antalya)

8) Tayfur Süner                               (Antalya)

9) Halil Ünlütepe                            (Afyonkarahisar)

11) Çetin Soysal                              (İstanbul)

11) Mehmet Şevki Kulkuloğlu        (Kayseri)

12) Kemal Demirel                          (Bursa)

13) İsa Gök                                     (Mersin)

14) Sacid Yıldız                               (İstanbul)

15) Tansel Barış                              (Kırklareli)

16) Birgen Keleş                              (İstanbul)

17) Erol Tınastepe                          (Erzincan)

18) Durdu Özbolat                          (Kahramanmaraş)

19) Ahmet Küçük                           (Çanakkale)

20) Canan Arıtman                          (İzmir)

21) Fuat Çay                                   (Hatay)

22) Nevingaye Erbatur                    (Adana)

23) Gökhan Durgun                        (Hatay)

24) Mehmet Ali Özpolat                                (İstanbul)

25) Mevlüt Coşkuner                      (Isparta)

Gerekçe:

Ülkemizin neresinde olursa olsun vatandaşlarımız ödedikleri vergiler ve Anayasanın kendilerine tanıdığı haklar nedeniyle, eşit, etkin ve yeterli kamu hizmetinden faydalanma hakkına sahiptir.

Kamu hizmetlerinin vatandaşa ulaşmasında, kamu personeli önemli bir rol üstlenmektedir. AKP döneminde yaşanan kadrolaşma ile eğitim, mesleki deneyim ve liyakatten uzak atamalarla kamu hizmetleri büyük zaafa uğramıştır. Hastanelere sadece tarikat ve cemaat bağlantıları esas alınarak atanan yöneticiler, yeni doğan ünitelerinde yaşanan çocuk ölümlerine müdahalede yetersiz kalırken, Milli eğitim Bakanlığındaki atamalar binlerce öğrencinin eğitim hakkının gasp edilmesine neden olmuştur. Sağlıktan eğitime, ulaşımdan kültüre kadar pek alanda yaşanan yandaş ve siyasi nitelikli kadrolaşma kamu hizmetleri sunumunu zaafa uğratırken vatandaşlarımızı mağdur etmiştir. Siyasi atamalar hem kurum içindeki diğer personellerin haklarının gasp edilmesine neden olurken hem de çalışma barışını olumsuz yönde etkilemiştir.

AKP hükümetleri kamu yönetiminde; yandaş kadrolara yer açmak için bakanlıkların birleştirildiği, çıkartılan yasalarla sık sık yeni kadroların ihdas edildiği, hukuk dışı atamaların yoğun olarak yaşandığı bir dönem olmuştur. Bu dönemde mahkeme kararlarıyla görevine iade edilen personelle ilgili mahkeme kararları çoğunlukla uygulanmazken, bakan, milletvekili, parti üst düzey yöneticilerinin yakınları sadece bu özellikleri nedeniyle önemli görevlere atanmıştır.

Kamuya yapılan alımlarda yaşanan usulsüzlükler, gençlerimizin geleceğe ve devlete olan güvenini zedelerken, toplumsal ayrışma ve ötekileştirme nedeniyle ciddi ve tehlikeli bir tablo yaratılmaktadır. Belli bir mezhep grubuna ait vatandaşlarımız vali, kaymakam ve il müdürlükleri gibi kadrolara atanmazken, devlet yönetiminde tarikat ve cemaatlerin etkisi her geçen gün artmaktadır.

Bilimsel, tarafsız, etkin bir kamu yönetimini oluşturmak hangi siyasi görüşten olursa olsun bütün iktidarların ortak hedefi olmak zorundadır.

Söz konusu nedenlerle Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetleri döneminin yaşanan kadrolaşmanın ve hukuk dışı atamaların tespiti, eğitim, mesleki deneyim ve liyakate dayalı personel alımı, atamalarda hakkaniyetin sağlanması, personel alımı ve atamalarında var olan kargaşanın giderilmesi, var olan sorunlarının tespiti ve çözümü amacıyla, bir Meclis araştırması açılması yaşamsal önemdedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

IX.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

                                                                                                                       Tarihi: 08/03/2011                  

Danışma Kurulunun yaptığı toplantıda, ekteki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                          Mehmet Ali Şahin

                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                  Başkanı

                            Mustafa Elitaş                                          Kemal Anadol

                  Adalet ve Kalkınma Partisi                        Cumhuriyet Halk Partisi

                        Grubu Başkanvekili                                  Grubu Başkanvekili

                           Mehmet Şandır                                           Bengi Yıldız

                   Milliyetçi Hareket Partisi                       Barış ve Demokrasi Partisi

                        Grubu Başkanvekili                                  Grubu Başkanvekili

Öneri:

Bastırılarak dağıtılan ve Gelen Kâğıtlar listesinde yayımlanan 668, 669, 670, 650, 656, 657, 658, 659, 661, 662, 665 ve 666 Sıra Sayılı Kanun Tasarılarının 48 saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 28, 29, 30, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39 ve 40 ıncı sıralarına, 652, 667, 649, 651, 660 ve 604 sıra sayılı Kanun Tasarılarının ise bu kısmın 4, 5, 25, 26, 27 ve 41 inci sırasına alınması, diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

8 ve 9 Mart 2011 Salı ve Çarşamba günlerindeki birleşimlerinde sözlü soruların ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek bu birleşimlerde gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi;

8 Mart 2011 Salı günkü birleşimlerinde saat 20.00’ye kadar; 9 ve 10 Mart 2011 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde ise 14.00-20.00 saatleri arasında çalışması,

Önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneri hakkında söz talebi? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Önergeler

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Türk Ceza Kanununun Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar Kanununda Yer Alan Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/386) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/262)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

19.01.2009 Tarihinde “Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair” ile ilgili vermiş olduğum Kanun Teklifimin İç Tüzüğün 37. maddesi gereğince 45 gün içinde Komisyonda görüşülmediği için, yine İç Tüzüğün 37. maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim. 17.02.2010

                                                                                                           Hasip Kaplan

                                                                                                                 Şırnak

BAŞKAN – Teklif sahibi adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Kanun teklifimiz, gizli dinleme, özel hayatın gizliliğiyle ilgili. Gizli dinleme, telekulak, haberleşmenin ve kişilik haklarının ihlali gündemini koruyor. Anayasa Mahkemesinden Genelkurmay Başkanlığına, Hükûmetten muhalefete, bürokrasiden sıradan vatandaşa hemen herkes gizli dinlemeden şikâyetçi, kaygılı.

Adına “çete”, “Gladio” veya “kontrgerilla”, ne denirse densin, yasa dışı suç örgütlerinin en çok başvurduğu bu yöntem sonucu ortalığa saçılanlar dehşet verici hâle geldi. Teknoloji, bilişim, uydu yayınları derken cep telefonlarından böceklere, lazer ışınlarından çanaklara, SMS, e-mail, İnternet üzerinden normal yaşamda hayatın her alanına giren gizli dinlemeyi en çok suç çeteleri, dedektifler, özel takip, rekabet şirketleri, siyasi muhalifler, hemen herkes ilgi alanı içinde görüyor. Gizlilik kaydı olan en üst düzey askerî görüşmeler, operasyonlar, önceden YouTube’a düşüyor.

“Çıkar Amaçlı Suç ve Terörle Mücadele” adı altında, zaman, yer ve süre belirtilmeksizin çıkarılan matbu arama kararları, uygulamada yaşanan dehşet verici sorumsuzluklar, yazılı ve görsel medyaya yansıyanlar, güvenlik ortamının sıfıra indiğini, hiç kimsenin güvencesinin kalmadığını, her yapılanın da yapanın yanına kâr kaldığı bir uygulama hukuk devletini derinden yaralıyor. Yabancı ajanlar cirit atıyor, yerli işbirlikçileri 3 kuruşa ülkenin sırlarını satıyor, siyaset, sivil alan, ticaret, asker, polis, yargıda tedirginlik had safhada. 2004 yılında TCK’nın haberleşme hürriyeti ve kişilik hakları alanında yapılan düzenlemeler etkili ve caydırıcı olamıyor. Mikro ses kayıt cihazları, dijital ses ve telefon kayıt cihazları, lazer cihazları, casus kameralar, mikro kulaklıklar, dinleme sistemleri, GSM ortam dinleme, priz dinleme, flaş disk veya bilgisayardan dinleme, izleme, her türlü cihaz ortalıkta ekmek peynir gibi satılıyor. Tehdit, şantaj, kişilik haklarına saldırı, yasa dışı menfaat sağlama sıradan vaka hâline geldi.

Ceza yargılamasının en tartışılan delil türü olarak gizli dinleme kayıtları geçiyor. Ortalıkta kasetlerden geçilmiyor. Gizli dinleme, kişilerin özel hayatları kapsamında bilgilere izinsiz erişerek onların özel hayat haklarını ihlal eden bir durumdur. Özel hayat hakkı da “mahremiyet hakkı” olarak isimlendirilen ve gizli dinlemeyle ihlal edilen bu hak gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası belgelerde gerekse de hemen hemen tüm ülkelerde anayasalarda temel haklar kategorisine alınmıştır. Esasen, gizli dinlemenin bir anayasal hak ihlali olduğu, dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8’inci maddesinde, Türkiye’de Anayasa’nın 22’nci maddesinde ve yine Türk Ceza Kanunu 133 ile 140 arasındaki maddelerde belirtiliyor.

İnsanlığın ulaştığı evrensel gelişmişlik seviyesi ve bu seviyede beliren ortak akıl bireyin özel hayatını ve iletişimini mutlak bir koruma altına almıştır. Bu koruma, sadece, kuvvetli bir suç şüphesinin varlığı hâlinde, suçla bozulan toplumsal barış ve huzurun yeniden tesisi amacıyla, başka yoldan delil elde imkânı da yoksa ve hâkim tarafından karar verilmiş olması şartıyla askıya alınabilmektedir. Ortak akıl, toplumsal gelişme imkânının açık tutulması amacı ile bireysel özgürlüklerin azami seviyede gerçekleştirilip korunması gayesi arasındaki dengeyi, işte bu suretle tesis etmiştir. O hâlde, herhangi bir şahsın özel hayatına gizlice giren, bu bir hâkim kararına dayanmıyorsa suç işlemektedir. Bu kişinin yaptığı kayıt delil olamayacağı gibi bu suretle elde ettiği bilgiyi tanık olarak da beyan edemez, bu hususta verdiği beyan da mutlak olarak hukuka aykırıdır.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifimiz on iki maddeden oluşuyor ve biliyorsunuz, bunlardan biri, haberleşmenin gizliliğinin ihlali cezalarının artırılması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ek süre vermiyor musunuz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Vermiyoruz Sayın Kaplan. Dünya Kadınlar Günü nedeniyle sadece kadınlara, bayan milletvekillerimize verdim, yani pozitif ayrımcılık yaptık efendim.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Yani bu uygulamanızı keyfinize göre yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Kaplan… Buyurun.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Geçmiş oturumlarda alınan kararlardı, değiştirdiniz.

BAŞKAN – Ama genel istek üzerine verdik Sayın Kaplan. Lütfen…

HASİP KAPLAN (Devamla) – Peki Başkanım…

BAŞKAN – O sözü de verirken belirttik özellikle.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Peki.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi hepinizin muzdarip olduğu gizli dinlemeleri içeriyor. Burada caydırıcılık vardır. Takdirlerinize ve oylarınıza sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

Bir milletvekili adına söz isteyen Bengi Yıldız, Batman Milletvekili.

Buyurun Sayın Yıldız.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Kaplan’ın vermiş olduğu kanun teklifi üzerine söz aldım.

Meclis çalışmalarına başladığımız zaman, gizli dinlenme, telefon dinlenme meselesi yeni bir olaydı. O zaman bir AKP’li sayın milletvekiliyle görüşmüştük. Ankara’nın bir ağır ceza mahkemesi, jandarma istihbaratın dinlenme talebini reddetmişti, yanındaki bir yan mahkeme ise bu talebe tam tersine bir karar vermişti. O zaman Sayın İçişleri Bakanına bir soru önergesi yöneltmiştik:  “Acaba milletvekilleri dinleniyor mu? Bu dinlemenin kapsamı nedir?” Sayın İçişleri Bakanımızın cevabı da çeşitli yasaları göstererek “Şu yasaya göre dinlenme yapılabilir.” şeklindeydi.

O tarihten bu yana Türkiye'nin siyasal tarihini, siyasetini belirleyen aslında gizli dinlemeler ortaya çıktı. Türkiye'de çok ciddi tartışmalara, hukuksuzluğa neden olan iddianameler ortaya çıktı. Mesela Kürt siyasal muhalefetini susturmak, tasfiye etmek için TCK adı altında sadece gizli telefon dinlemelerine dayalı binlerce, 7 bin-8 bin sayfalık iddianameler hazırlandı. Bu iddianamelere göre yeni seçilen belediye başkanları dâhil olmak üzere genel başkan yardımcılarımız, il-ilçe teşkilatı yöneticilerimiz… Yani biz de şu anda milletvekili olmasaydık o arkadaşlarımızın arasında olmuş olacaktık ve Ergenekon iddianamesi, belirli bir zamanda… Türkiye kendi sorunlarıyla, geçmişiyle yüzleşiyor mu, işlenen faili meçhul cinayetler, kirli cinayetler, derin devlet meselesi açığa mı çıkıyor diye umutlanmışken son zamanlardaki gözaltı ve tutuklamalarla bu işin sulandırıldığını, aslında Ergenekon davasının ve ondan yargılananların kamuoyunun vicdanında âdeta aklandığını, aklanmaya çalışıldığını görmeye başlıyoruz. Çok saygın gazeteciler, basın mensupları, yazarlar sırf AKP Hükûmetine muhalefet ettiler diye soluğu cezaevinde alıyorlar. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi, kendi muhalifi olan bütün kesimleri sindirme, bastırma ve bunu da polis ve yargı eliyle yapma girişimine girmiştir.

Yargı kararıyla bir hususa özgü takip yapılabilir ama Türkiye'de bakıyoruz ki artık, dinlenme, genel bir dinlenme hâline gelmiş. Bir suça özgün değil, herkesin her şeyden dolayı izlendiği, dinlendiği bir döneme geçtik.

Şimdi, bugün basına yansıyan Batman’daki bir olayı anlatayım size: Geçmişte, Adalet ve Kalkınma Partisi, Batman’da, enerji tasarrufuyla ilgili ampuller dağıtıyordu. Birçok vatandaş geldi, “Sayın Vekilim, bu ampullerin içerisinde dinleme cihazı var.” dedi. Biz de vatandaşın, gerçekten artık bu sindirmeden, bu baskılardan dolayı herhâlde psikolojisi bozuldu dedik. Yani, ampulün içerisinde hiç dinleme cihazı olur mu?

Şimdi, mahkeme tutanaklarına yansıyan, savcılığın tutanaklarına yansıyan Batman’daki dinleme olayını… Sadece ampulle dinlemiyorlarmış meğerse, o “domuzlar çiftliği” ndeki George Orwell’in romanındaki gibi aslında herkesi dinliyorlarmış, sokağı, dağı, ovayı, bayırı, suyun akışını bile dinliyorlarmış Batman’da, mahkeme tutanaklarından ve basına yansıdığı kadarıyla. Sayın Başbakanımız bir yirmi -yirmi beş gün önce Batman’a gittiğinde, artık bu dinleme olayı da sonlanmış. Demek ki, Sayın Başbakanı dinleme gereğini duymamışlar.

Şimdi, sokak lambalarına takılan dinleme cihazı ve özel sensörlerle herkesi dinliyorlarmış. 2 milyon dolarlık Afet Koordinasyon ve Acil Durum Yönetim Merkezi, Batman’ın bütün sokak lambalarına, dinleme cihazı, izleme cihazı taktırmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, teşekkür ederim.

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Sayın Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerine sesleniyorum. Bu haberi, Batman’la ilgili bu haberi bir izlesinler, bir dinlesinler, bir okusunlar, sonra da Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti, bir demokrasi olup olmadığına karar versinler.

Teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Meclise de konmuş.

BENGİ YILDIZ (Batman) – İzliyorlar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım Sayın Anadol.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.18


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verdiği doğrudan gündeme alma önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.

İki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önerge reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (1/873) (S. Sayısı: 621) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Geçen birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının ikinci bölümünde yer alan geçici madde 1 üzerindeki önerge işleminde kalınmıştı.

Geçici madde 1 üzerinde üç önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sulama Birlikleri Kanununun Geçici 1. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde geçen “bir yıl” ibaresinin “onsekiz ay” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Kürşad Tüzmen                       Kemalettin Göktaş                      Mehmet Erdoğan

             Mersin                                      Trabzon                                   Gaziantep

                               Fatih Arıkan                                    Veysi Kaynak

                            Kahramanmaraş                                Kahramanmaraş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/873) esas numaralı "Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı"nın Geçici 1. Maddesinin 1. fıkrasındaki "bir yıl içinde" ifadesinin "iki yıl içinde" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                              Gürol Ergin

                                                                                                                  Muğla

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sulama Birlikleri Kanun Tasarısının Geçici 1 inci maddesinin 1. Fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Oktay Vural                          Ali Uzunırmak                          Mehmet Günal

                 İzmir                                      Aydın                                      Antalya

             Kadir Ural                            Rıdvan Yalçın                     Mehmet Akif Paksoy

                Mersin                                      Ordu                                 Kahramanmaraş

Mevcut Birlikler

Geçici Madde 1-

 (1) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 26.5.2005 tarihli ve 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanununa göre kurulmuş olan sulama birlikleri organları seçildikleri süre kadar görevlerine devam ederler. Bir sonraki seçim dönemlerine kadar durumlarını bu kanuna uygun hale getirmek zorundadırlar. Aksi takdirde bu birliklerin tüzel kişiliği kendiliğinden sona erer ve bu birlikler valinin görevlendireceği vali yardımcısı başkanlığında, defterdarlık, tarım il müdürlüğü, DSİ bölge müdürlüğü ve il mahalli idareler müdürlüğü yetkililerinden oluşan tasfiye komisyonu tarafından en geç iki ay içinde tasfiye edilir. Birliğin tüm hak, alacak, borç ve 14/71965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olmayan personeli ile birliğe ait taşınır ve taşınmazlar bu Kanuna istinaden kurulan yeni birliğe devrolunur.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kadir Ural, Mersin Milletvekili…

Buyurun Sayın Ural. (MHP sıralarından alkışlar)

KADİR URAL (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün kutlu, mutlu ve umutlu olmasını, inşallah, diliyor ve tarihimizde Türk milletinin kadınlara vermiş olduğu değerin, inşallah, bu dönemde ve daha sonraki dönemlerde de devam etmesini temenni ediyorum.

Sayın Bakanım, öncelikle hoş geldiniz efendim.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Hoş bulduk.

KADİR URAL (Devamla) – Anamur’daki temelini atmış olduğunuz Alaköprü Barajı için teşekkür ediyoruz efendim. Çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sağ olun.

KADİR URAL (Devamla) – Aynı zamanda, Silifke’de yapacak olduğunuz Aksuvat Barajı’nın ne zaman temelini atacağımızın da bu mikrofonlardan verilmesini istiyoruz efendim.

Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanıma hoş geldiniz dedim çünkü Sayın Bakanımız Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü döneminden bu yana sulama birlikleriyle alakalı olarak çalışmalarını yürüten ve sulama birliklerinin sıkıntılarını, dertlerini en fazla bilen ve bu birliklerin bu sıkıntılarının, dertlerinin çözümü noktasında da Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yaptığı dönemde ve Bakanlığı döneminde de çok büyük katkıları olan bir Sayın Bakanımız. Fakat bizim vermiş olduğumuz önerge, 5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanunu’nun 19’uncu maddesine göre çıkartılmış olan 5445 sayılı Kanun’a göre yapılmış olan, seçimlerle gelenlerin seçim sürelerinin sonuna kadar görev yapmalarını istemek, başka bir şey değil.

Değerli milletvekilleri -dinlemediğinizi biliyorum ama yine de bunu mikrofonlar aracılığıyla söyleyeceğim- seçilmiş insanların haklarını elinden alıyorsunuz. Yani bundan önce 5355 sayılı Yasa’ya göre seçilmiş olan birlik başkanları ve birlik yöneticilerinin görev sürelerini sonlandırıyorsunuz, bir yılla kesintiye uğratıyorsunuz. “Bir yıl içerisinde durumlarını bu kanuna göre düzenlemeyenlerin birliklerini de kapatacağız.” diyorsunuz. Bu yanlış bir uygulamadır. Birlik başkanlarıyla görüştüğümüzde hepsinin söylemi şu: “Yani biz niye seçildiğimiz sürenin sonuna kadar veya makul bir süre görev yapmadan görevlerimizden el çektiriliyoruz?” Maalesef öyle oluyor. Çünkü bundan bir yıl önce veya işte, üç ay önce, beş ay önce seçimlerini yapan birlikler var. Bu birlikler üç ay önce seçim yaptılar veya bir yıl önce seçim yaptılar. Şimdi, sen,  o birlik başkanlarına, yöneticilerine veya üyelerine diyorsun ki: “Hayır, bir yıl içerisinde tekrar bunları düzelt, bir yıl içerisinde tekrar seçim yap.”

Değerli arkadaşlar, biz belki kendimiz hakkında verilecek olan bir kararı, bir seçim kararını verebiliyoruz ama vatandaşın oylarıyla seçilmiş olan birlik başkanları veya yöneticilerinin bu kararını buradan vermememiz gerekiyordu. Neden? Aynı şey sulama birliklerinin alacaklarını düzenleyen torba yasadaki maddelerle de alakalı olarak bizlere söylenildi. Yani sulama birliklerinin alacaklarını torba yasada TÜFE, TEFE oranlamasına göre getirdiniz, sulama birliklerinin alacaklarına kısıtlama getirdiniz. Ama esas yapılması gereken sulama birliklerinin üzerine yük olan elektrik fiyatlarının aşağıya indirilmesi, asıl yapılması gereken sulama birliklerinin üzerinde KDV, ÖTV sıkıntılarının ortadan kaldırılmasıdır. Ama maalesef vatandaşın iradesiyle seçilmiş olan, üyelerin kararıyla seçilmiş olan birlik başkanlarını ve birlik yöneticilerini bu maddeyle, getirilecek olan değişiklik maddesiyle, geçici maddeyle “Bir yıl içerisinde durumlarınızı bu kanuna göre düzenleyin.” dediğiniz zaman bu birliklerin hepsinin feshedilmesine giden ve birliklerin bir yıl içerisinde düzenlenmesini isteyen bir yasa teklifi.

Bizim teklifimiz de bu göreve seçilenlerin seçildikleri kanuna göre göreve seçildikleri sürenin sonuna kadar götürülmesi. Ama maalesef sulama birlikleri yöneticilerinin görev süreleri eğer bu kanun böyle çıkar ise bir yıl içerisinde bitecek, bir yıl içerisinde bu görev süreleri sona erecek. İnşallah, o sulama birliklerinden birisi mahkemeye vermez. Eğer Anayasa Mahkemesine giderlerse bu mahkemenin de sulama birlikleri lehine karar vereceğine inanıyor, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ural.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/873) esas numaralı "Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı"nın Geçici 1. Madesinin 1. fıkrasındaki "bir yıl içinde" ifadesinin "iki yıl içinde" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                           Gürol Ergin

                                                                                                                Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz efendim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Gürol Ergin konuşacak.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gürol Ergin, Muğla Milletvekili.

Buyurun Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı’nın geçici 1’inci maddesinin değiştirilmesi konusundaki önergem üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkanı, siz değerli milletvekillerini ve yüce milletimi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı, sulama birliklerinin iyi yönetilemediği, yönetimlerin birlikleri batırdığı ve birliklerden çıkar sağladığı gerekçesine dayanmaktadır. Birliklerin sıkıntı içinde olduğu doğrudur ama bu sıkıntının nedeni acaba, gerçekten, birlik yönetimleri ve 5355 sayılı Kanun mudur, yoksa elektrik enerjisi fiyatlarının çok yüksek oluşu mudur? Birliklerin sulama ücretlerini çiftçilerin kötü mali durumlarından ötürü toplayamayışı mıdır ya da yılda en fazla altı ya da yedi ay çalışabilen işçilere 5620 sayılı Yasa ile bir yıl boyunca çalışacak biçimde kadro verilmiş olması mıdır?

Görüştüğümüz bu tasarının kabulünden sonra birlikleri yönetenler yurt dışından mı ithal edilecek? Elektrik fiyatları mı düşecek? Çiftçilerin bozuk mali durumları mı düzelecek? Elbette bunların hiçbiri olmayacak. Bu kanun ile mevcut birliklerde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre çalışan memurlar başka kurumlara gönderilecekler. Oysa kanun tasarısının 1’inci maddesine göre birlikler kamu tüzel kişiliğine, 4’üncü maddesine göre DSİ’nin sahip olduğu görev ve yetkilere sahiptirler, 10’uncu maddesine göre ise birlik meclisince kabul edilen bütçe Devlet Su İşleri bölge müdürlüğünün onayıyla yürürlüğe girmektedir. Bu durumda, Devlet Memurları Kanunu’na göre çalışan memurların başka kurumlara gönderilme nedenini anlamamız mümkün değildir. Yapılması gereken, hâlihazırda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre çalışan memurların emekliliklerine kadar çalışmalarını sürdürmeleri, ancak yeni memur alınmaması olmalıydı.

Birlikler bugün kamu kurumu işlevi gördüğünden birlik başkanları 4483 sayılı Kanun’a tabi olup memurlar gibi yargılanmaktadır. Kamu kurumu niteliğinde görüldüğü için de birlikler mevcut su kaynaklarından ücretsiz yararlanma hakkına sahiptir. Örneğin, Denizli Baklan Sol Sahil Pompaj Sulama Birliği Işıklı Gölü’nden yılda 100 milyon metreküp su kullanma hakkına sahiptir. Görüştüğümüz tasarı kanunlaştığında birliklerin mevcut su kaynaklarından ücretsiz yararlanma hakkı ortadan kalkacak, akarsu, göl, gölet ve barajların özelleştirilmesinin önü açılarak sulama birlikleri çiftçiye götürecekleri sulama suyunu bu kaynakları sahiplenen şirketlerden almak zorunda kalacaklardır. Bunun sonucu olarak da mevcut durumda bile sulama ücretini ödeyemeyen çiftçi tarımsal suya daha fazla ücret ödemek zorunda kalacaktır. Bu durum sulama birliklerinin kendiliğinden kapanması, sulama yapamayan çiftçilerin borçlarından ötürü topraklarını bu şirketlere satmak zorunda kalması sonucunu doğuracaktır.

Sulama birliklerinin durumlarını iyileştirmek düşünülüyor ise öncelikle çiftçilerin girdileri yeterince desteklenmeli, tarımsal sulamada kullanılan elektrik enerjisi fiyatı düşürülmelidir. Getirilen yasa bu konulara çare değildir. Değişiklik önergemde “Mevcut sulama birliklerinin durumlarının bu kanun çıktıktan sonra bir yıl içerisinde bu kanuna uygun duruma getirilmesi” koşulu “iki yıl içerisinde” olarak değiştirilmektedir çünkü her şeyden önce, beş yıllığına görev almış olan birlik başkanlarına ve yönetimlerine bu kanunla büyük bir haksızlık yapılmış olunmaktadır. Ayrıca, birliklerin içinde bulundukları bir kısım zorluklar nedeniyle durumlarını bu kanunun yürürlüğe gireceği tarihten itibaren bir yıl içerisinde bu kanuna uydurmaları mümkün olmayabilir, süreyi iki yıla çıkararak mevcut organların deneyiminden yararlanıp geçiş sürecini daha düzgün ve yasaya uygun olarak gerçekleştirmek mümkün olabilecektir diyor, önergeme desteğinizi bekliyor, Sayın Başkanı, sayın milletvekillerini ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sulama Birlikleri Kanununun Geçici 1. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde geçen “bir yıl” ibaresinin “on sekiz ay” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                   Kürşad Tüzmen (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu hükümlerine göre kurulmuş ve çalışmakta olan Sulama Birliklerinin şimdi yeni bir düzenlemeye tabi olması bu kanun ile amaçlanmaktadır. Bu köklü değişikliğin bir yıllık süre içerisinde sağlıklı olarak gerçekleştirilemeyeceği düşünülmektedir. Bu nedenle geçiş süresinin Onsekiz aya çıkarılması yerinde olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın Komisyon Başkanının İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre bir söz talebi vardır.

Buyurun.

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Geçtiğimiz toplantıda milletvekili arkadaşlarımızın Komisyon Başkanlığımızı da içine alacak şekilde yöneltmiş oldukları iki soru vardı. Bu sorulardan bir tanesi: Tarım Kredi Kooperatiflerinin genel kurulunda özellikle yönetim kurulu üyeleriyle denetçilerine yurt içi gündelik olarak 100 TL verileceği, yurt dışı gündelik miktarıyla ilgili de 200 euronun o günkü genel kurulda tespit edildiğine dair bir değerlendirmesi oldu bir milletvekili arkadaşımızın. Şimdi, tabii ki bize de yöneltildiği için, sulama birlikleriyle doğrudan ilgili olmasa da bu konuda bilgi arz etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, özelikle aylık ücret ve huzur hakkı konusunda 2001 yılı öncesinde brüt asgari ücretin 6 katı net olarak ödenirken gerek 2007 ve gerekse 2011 yıllarındaki genel kurullarda ve de çıkarmış olduğumuz 5330 sayılı Yasa’da değişik 4’üncü maddesi gereğince brüt asgari ücretin 6 katı değil 4 katının net olarak ödenmesi hükme bağlanmış. Yurt içi gündelik miktarıyla da ilgili olarak 2011 yılı öncesinde 81 TL olan bu gündelik miktarı 100 TL’ye çıkarılmış. Yurt dışı günlük, gündelik miktarlarıyla ilgili olarak ise 200 euro olarak ifade edilen rakam aslında 2007 Genel Kurulunda alınmış olan bir karar olarak bizlere aktarıldı.

İkinci olarak da değerli arkadaşlar, sulama birliklerinin niye Sayıştay denetimine tabi tutulmadığı, bu yönde verilen önergeye bizim niye olumlu destek vermediğimiz şeklinde bir değerlendirme oldu. Değerli arkadaşlar, Türkiye'de 380 civarında sulama birliği var. Biz bu sulama birlikleri yasasıyla Sayıştaya sulama birlikleri hakkında inceleme ve denetleme yetkisini zaten veriyoruz. Bu yetki bağlamında yapacağı çalışma programıyla Sayıştay, tüm sulama birliklerinin büyüklüklerine göre çeşitli zaman aralıklarında resen ya da şikâyet üzerine denetleyebilecek ve böylece kanunla verilen diğer görevlerini de aksatmamış olacaktır diye düşünüyoruz.

Bu, bir anlamda Sayıştayın 380 adet sulama birliğinden doğabilecek yükü de dikkate alınarak esnek olarak hazırlanmış bir düzenleme şeklinde ifade edilebilir.

Genel Kurula saygıyla arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tasarıya yeni geçici madde ihdasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/1873) esas numaralı “Sulama Birlikleri Kanun Tasarısı”na aşağıdaki maddenin Geçici Madde 2 olarak ilave edilmesin arz ve teklif ederim.

                                                                                                            Gürol Ergin

                                                                                                                Muğla

Geçici Madde 2- Sulama Birlikleri Başkanlarından, başkanlık görevini ifa etmesi nedeni ile aldıkları maaş ve çeşitli ödemelerden dolayı İçişleri Bakanlığı Müfettişlerinin düzenlemiş oldukları teftiş raporları doğrultusunda şahsi borç çıkarılanların, borçları bir defaya mahsus olmak üzere silinir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gürol Ergin, Muğla milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Ergin.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı’na bir geçici madde eklenmesi konusundaki önergem üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken sizleri ve yüce milletimi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadınların ortak dayanışma ve evrensel eşitlik savaşımının simgesidir 8 Mart. Kadınlar, Türk Kurtuluş Savaşı’nın en önemli unsurlarından biriydi ve Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nda bebeğinin kundağında mermi taşıyan anayı ya da cephede erkeğiyle göğüs göğse savaşan bacısını unutmadı. Cumhuriyetin ilanından çok kısa süre sonra pek çok çağdaş ülkede kadının böylesi bir hakkı yokken, ilk çıkarılan yasalardan biri Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verildiği yasa oldu ama bugün Türkiye’yi yönetenler “kadın hakları” denince yalnızca göstermelik işler yapıyorlar. Kadınlar için pozitif ayrımcılığı referanduma vitrin yaptılar, kadınların oylarını çaldılar; oysa pozitif ayrımcılık, yasadan önce insanın beyninde ve vicdanında olmalı.

Kadınlarımıza “Size pozitif ayrımcılık getiriyoruz.” diyenler onlara dünyayı zehir ettiler. Yüzlerce kadın öldürüldü bu cennet vatanda. “Namusumu korudum.” diye haykıran erkeklerin sesleri kapladı cinayet mahallerini ve kadınlar hiç yaşamamış gibi öldüler. Kaç kadın öldürüldü; gerçek sayı ne biliyor musunuz? “Neden koruyamıyoruz” diye düşünüyor musunuz, soruyor musunuz? Okul görememiş kız çocuğu sayısını biliyor musunuz? Nüfusa kayıt edilmediği için ne yaşar ne yaşamaz durumda olan kız çocuklarımız kaç tane biliyor musunuz? Bunun içindir ki kadın kardeşlerim, cumhuriyeti savunmak en çok kadına yakışır. Başka bir düzenin ya da başkalaştırılmış cumhuriyetin kadınlara insanca haklar tanıması mümkün değildir. Bugünün kurtuluş savaşı, gericiliğe, yobazlığa, yozluğa, karanlığa karşı bir savaştır ve elinden alınmak istenen hakları için savaşmak en çok Türk kadınına yakışır.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü bu duygularla kutluyorum. Dünyayı güzelleştiren, anlamlı ve üretken kılan tüm kadınlarımızın bu günü kutlu olsun; kadınlarımızın geleceği mutlu ve umutlu olsun diyorum.

Değerli arkadaşlarım, verdiğim bu önergede, sulama birlikleri başkanlarının başkanlık görevini ifa etmesi nedeniyle aldıkları maaş ve çeşitli ödemelerden dolayı İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin düzenlemiş oldukları teftiş raporları doğrultusunda şahsi borç çıkarılanların borçlarının bir defaya mahsus olmak üzere silinmesini istiyorum. Neden istiyorum? Sulama birlikleri 2006 yılından itibaren 5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanunu’na tabi olmuştur. Bu Kanun’un uygulaması sonucu, sulama sahası aynı il sınırlarında olan birliklerin tüzükleri valilikçe, sulama sahası birden fazla ili kapsayan birliklerin tüzükleri İçişleri Bakanlığınca onaylanmaktadır. Birlik başkanları, onaylanan ve yürürlükte olan tüzük hükümlerine göre maaş almaktadırlar. Ancak, İçişleri Bakanlığı müfettişleri tarafından yapılan teftişlerde bazı sulama birlikleri başkanlarına, aldıkları maaş ve ilave ödemelerin kanunda düzenlenmediği gerekçesine dayanılarak şahsi borç çıkarılmış, çıkarılan şahsi borçların iadesi talep edilmiştir. Bu durum, müfettişlerin, tüzük hükümlerini ve tüzüklerin düzenleyici yetkilerini farklı yorumlamalarından kaynaklanmaktadır.

Bu geçici maddenin ilavesiyle, birlik başkanlarının aldıkları maaş ve ilave ödeneklerinin iadesi konusunda uygulamada ortaya çıkan farklılıkların ve tüzük hükümlerine göre yasal maaş alan başkanların yaşadıkları mağduriyetlerin giderilmesini amaçlamaktayım.

Önergeme desteğinizi diliyor, hepinizi ve yüce milletimi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım Sayın Anadol.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım aynı zamanda: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.59


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

621 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na geçici yeni bir madde eklenmesine ilişkin Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacığım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için, elektronik cihazla oylama yapacağız.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.

22’nci madde üzerinde önerge yok.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

23’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

TBMM Başkanlığına

621 sıra sayılı kanunun 23. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Madde 23: Bu kanun hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yürütür.

         Abdülkadir Akcan                        Kadir Ural                       Nevzat Korkmaz

           Afyonkarahisar                            Mersin                                  Isparta

              Akif Akkuş                        Osman Ertuğrul                     Beytullah Asil

                  Mersin                                  Aksaray                               Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.

Buyurun Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Isparta Veteriner Hekimleri Odasının hazırlamış olduğu, et ithalatıyla ilgili raporu yüce heyetinizle paylaşmak istedim çünkü önemli tespitler var. Bu tespitlerin, bu konuyla ilgili hafızalardaki birtakım istifhamları da gidereceğini düşünüyorum.

Bu raporda Oda, Hükûmetin geçen yıl başlattığı gerek canlı hayvan, angus gerekse karkas et ithalinin Türkiye’deki ve Isparta’daki üreticilere bir fayda sağlamadığını belirtiyor. Tüm bu ithal olayının et fiyatlarını düşürmek için yapıldığı ancak fiyatlarda da bir düşme yaşanmadığı ifade ediliyor. Ülkemizde uygulanan et ithalatının getirdiği sorunlar da şöylece sıralanıyor:

29/6/2010’da 100 bin ton canlı sığır için, gümrük vergisi ödemeden, Et ve Balık Kurumuna ithalat izni verilmişti, süresi Aralık 2010’da son bulacaktı. 22 Aralık 2010 tarihinde, bu süre 31/12/2011 tarihine kadar uzatıldı ve bu uzatma gerçekten hayvancılığımız için de bir yıkım oldu.

Et ithalatında yüzde 225 olan gümrük vergisi yüzde 30’a indirildi, canlı hayvanda yüzde 135 olan gümrük vergisi besi hayvanında sıfırlandı. Bugün ülkeye, kilosu 10 liradan ithal karkas et girmektedir. Et ve Balık Kurumu, ithal ettiği bu eti 12 liradan marketlere vermektedir. Hâlbuki, yurt içinden buzağı alarak besicilik yapanların karkas et maliyeti 14-15 lira civarında. Üreticinin et maliyeti 14-15 lira iken 10 liraya et ithal etmek, besicilere “Siz bu işi yapmayın, bir köşeye çekilin.” demek anlamına geliyor.

Et fiyatının 1-2 lira da olsa düşmesi tabii ki iyi olmuştur ancak bu düşüşün faturasını kim karşılayacaktır, kime çıkacaktır? Büyük gruplar bu işten para kazanamıyorsa küçüklerin ayakta kalması zaten mümkün değil. Besiciler, maalesef, bundan sonra sapır sapır döküleceklerdir. İşlenmiş et ve mamulleri üreten şirketler buzağı alıp beslemek yerine doğrudan et ithal edeceklerdir.

Değerli milletvekilleri, burada Et Balık Kurumu kazanmakta, ithal eden toptancı kazanmakta, perakendeci kazanmakta, ithal etle pastırma, salam, sosis ve sucuk gibi et ürünleri imalatını büyük tonajda yapan firmalar kazanmakta, acaba kimler kaybetmektedir? Tabii ki hayvan üreticisi olan küçük ve orta ölçekli çiftçilerimiz.

Süt hayvancılığında yeni bir kriz kapıda. Devletin verdiği 3 milyar 600 milyon liralık sıfır faizli kredinin önemli bir bölümü yurt dışına hayvan alımına gitmektedir. Bu ithalatla, ülkemizdeki Ispartalı, Burdurlu üreticiler, köylü Ahmet, Mehmet ve Hasan’a değil de Avrupalı Hans’a destek olunmaktadır. Devletin verdiği sıfır faizli krediyi alan girişimci yurt dışından veya içinden hayvan bulup yatırım yapacak, dışarıdan ithal edeceği canlı besi hayvanının kilosunu ortalama 8 liradan alacak -iç piyasadan almak isterse bu biraz daha yüksek- aldığı hayvanları sekiz ay besledikten sonra piyasada satmaya çalışacak. İthal etin kilosu 10 liradan satılırken, bu girişimci en iyimser tahminle 13-14 liraya mal edeceği karkas eti kime satacak değerli milletvekilleri? Devlet yatırımcıya “Sana sıfır faizli kredi veriyorum ama 10-12 liraya da et ithal ediyorum. Benimle rekabet edebilirsen yaşarsın, edemezsen zarar edersin.” demektedir. Besicilikte yaşanan ve süt hayvancılığını da etkilemeye başlayan büyük bir krizin kapıda olduğunu görmemek için herhâlde ülkemizde Tarım ve Köyişleri Bakanı olmak gerekmektedir.

Hayvancılık sektörü, gerçekten, büyük bir krize gebe değerli milletvekilleri. Her seviyedeki üretici zarardadır. Tüketiciye ucuzluk ne kadar yansıyor, o da ayrıca bir tartışma konusudur. Besihaneler boş, mezbahalar atıl durumdadır.

Bu raporu sizlere sunarak onların haklı taleplerini gündeme taşımak ve Meclisin çözüm üretmesini temin etmek istedim. Bu acil soruna el atacak zamanımız vardır değerli milletvekilleri. Bunun için Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü katkıyı vermeye de hazır olduğumuzu beyan ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, teşekkür ediyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz vardı.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.

Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonunda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.

Sayın Anadol? Burada.

Sayın Çakır? Burada.

Sayın Akıncı? Burada.

Sayın Ergin? Burada.

Sayın Meral? Burada.

Sayın Aydoğan? Burada.

Sayın Güvel? Burada.

Sayın Seçer? Burada.

Sayın Günday? Burada.

Sayın Hacaloğlu? Burada.

Sayın Durgun? Burada.

Sayın Okay? Burada.

Sayın Seyhan? Burada.

Sayın Sönmez? Burada.

Sayın Ünsal? Burada.

Sayın Yalçınkaya? Burada.

Sayın Yazar? Burada.

Sayın Coşkuner? Burada.

Sayın Ağyüz? Burada.

Sayın Ersin? Burada.

Sayın Yıldız? Burada.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Pusula gönderen sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum :

Sayın Müfit Yetkin, Şanlıurfa? Burada.

Sayın Atilla Koç, Aydın?

Sayın Mustafa Ünal, Karabük? Burada.

Sayın Lokman Ayva, İstanbul? Burada.

Sayın Ünal Kacır, İstanbul? Burada.

Sayın Seyit Eyyüpoğlu, Şanlıurfa? Burada.

Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (1/873) (S. Sayısı: 621) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Tasarının görüşmeleri de tamamlanmıştır.

İç Tüzük 86’ncı maddeye göre oyunun rengini belirtmek üzere lehte söz isteyen Rasim Çakır, Edirne Milletvekili.

Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; oyumun rengini belli etmek üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sulama birlikleriyle ilgili çıkartmakta olduğumuz tasarıya bizler de olumlu oy kullanacağımızı ifade ettik. Yalnız, ben, bunu fırsat bilerek bir küçücük hatırlatmayı sizlerle paylaşmak istedim hazır Sayın Bakan da burada iken. Biliyorsunuz, Edirne’mizde bizim kış aylarında zaman zaman sel olur, Meriç Nehri taşar, seddeler patlar ve her sene bakanlar, heyetler giderler Edirnelilere geçmiş olsun diye ve bunun önlemini almak adına da birtakım taahhütler verilir ama o taahhütler de yerine gelmez, ertesi sene yine geçmiş olsuna gidilir.

Geçen yıl, Sayın Bakan, yine bir sel felaketi yaşadığımızda, bu kürsüde… Bu seddelerin patlamasından ve sel baskınından dolayı birtakım verimli tarım arazileri kum altında kaldı. Bu kum köylünün kendi başına kaldıramayacağı, çok yüksek meblağlar gerektiren bir ağır işti, bu bir felaketti ve Sayın Bakan da bu kürsüde “Merak etmeyin, bu kumların kaldırılması konusunda, biz Hükûmet olarak taahhüt ediyoruz ve bunu biz yapacağız, biz kaldıracağız.” diye burada hem sizlerin huzurunuzda hem de yüce milletin huzurunda bu kürsüden, kalktı, söz verdi.

Tabii, mağduriyetinin giderilmemesi noktasında vatandaş sıkıntısını biliyor, mağduriyetinin neden giderilmediğini de biliyor, kimlerin yapmadığını da biliyor, kimlerin söz verdiğini de biliyor ama sizler unuttunuz, Sayın Bakan unuttu. Muhalefet olarak da bizim görevimiz, şu kürsüden verilen sözleri unutturmamak, unutulanları hatırlatmak ve milletin menfaatine olan kararların buradan çıkmasını sağlamak.

Şimdi, ben, Sayın Bakan hazır buradayken, geçen yıl bu kürsüde vermiş olduğu sözü, verip de yapmadığı veya yapamadığı sözü ve taahhüdü sizlerin huzurunuzda yeniden Sayın Bakana hatırlatıyorum. Eğer yapılmazsa tabii ki seçim günü geldiğinde bizler de muhalefet partisine mensup milletvekilleri olarak bunu sokak sokak, köy köy, kahve kahve her yerde çıkıp Hükûmetin önüne, taahhüt edilip de, söz verilip de yapılmayanlar listesinde ifade edeceğiz.

Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, oyumuzun olumlu olduğunu bildiriyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Çakır, bir de yaptıklarımızı söyle.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın Bakan, yapmadığını söylüyorum.

BAŞKAN – Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler...

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Gel, bir daha söz ver. 

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Geçen sene söz verdin, yapmadın.

BAŞKAN – Sayın Çakır, lütfen…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Genel Müdür de yanınızda.

BAŞKAN – Sayın Çakır, teşekkür ediyorum.

2’nci sırada yer alan, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/997, 1/1003) (S. Sayısı: 633)

BAŞKAN – Komisyon?

Sayın milletvekilleri, beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.26


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

2’nci sırada yer alan, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

2.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/997, 1/1003) (S. Sayısı: 633) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 633 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Rasim Çakır, Edirne Milletvekili.

Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

CHP GRUBU ADINA RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; askere almayla ilgili, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı’yla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, gelişmiş bütün ülkelerde silahlı kuvvetler, giderek teknolojilerini yenilemekte, giderek kadrolarını, ekiplerini daha uzman kişilerden oluşturmaya gayret etmektedirler. Bu, dünyanın bugün geldiği konjonktürde zorunlu, gerekli olan bir uygulama.

Türkiye'nin de tehdit unsurlarında zaman zaman değişiklikler ile karşı karşıya oluyoruz. Bu anlamda, bugün, Türkiye'nin yaşamış olduğu terör belası ile ilgili olarak da silahlı kuvvetlerde, terörle mücadelede daha aktif rol alabilmek adına, daha fazla uzman personel çalıştırma ihtiyacı söz konusu olmuştur.

Hepinizin bildiği üzere, teröristin en büyük avantajı, o arazi şartlarında doğup büyümüş olması, o arazi koşullarını çok iyi tanıyor olması ve o arazide ve iklimde yaşayabilme olanaklarının üstün olması. Bu avantajları kullanarak terörist, bir düzenli orduya karşı silahlı eylem yapar, mücadele eder.

Buna karşılık, Türk Silahlı Kuvvetleri de terörizmle mücadelede bugüne kadar değişik zamanlarda uzman erbaş, jandarma uzman erbaş, astsubay gibi değişik uzman kadroları istihdam etmiş olmasına karşılık, hâlâ, terörle mücadelede, belki de ömründe eline hiç silah almamış evlatlarımızı üç aylık acemi eğitimin sonunda Hakkâri’nin dağlarına göndermekte ve bu noktada  terörle mücadele yapma gayreti içerisinde olmaktadır. Dolayısıyla bu, çıkan çatışmalarda daha fazla zayiat verilmesi ve daha fazla şehit verilmesi gibi somut sonuçlar da doğurmaktadır. Bu anlamda, özellikle OHAL bölgesindeki terörle mücadelede görev yapan birliklerimizin artık tamamının uzmanlaşmış kadrolar tarafından yapılmak istenmesini Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu karşılıyoruz ama tabii, burada bunu söylerken, gerçekten bu kanun teklifi gelecekle ilgili birtakım sıkıntıları da önümüze koyuyor.

Yani şöyle ifade edeyim: Bir tarafta üç yıl, yedi yıl sözleşme yapacak, gelecek, yedi yıl boyunca terörle mücadele edecek, uzman kadro olarak iyi bir eğitim alacak ama bunun sonunda belirli bir ikramiye ve maaş tutarıyla yeniden toplumun içerisine girecek. Yani şimdi, savaşan bir insanın bir sivil toplum içerisine geri döndüğünde ona adapte olması, onunla uyum sağlayabilmesi önümüzdeki süreçte ciddi sıkıntılar yaratacaktır diye düşünüyoruz. Dolayısıyla belki de yedi yıl sonraki, on yıl sonraki Parlamento bu anlamda, zorlamalardan kaynaklanan bir biçimde önünde biriken bu devasa sorunu çözmeye yönelik adımlar atmak zorunda kalacaktır diye düşünüyoruz. O bakımdan, bu teklif hazırlanırken geleceği çok iyi organize etmemiş, çok iyi öngörmemiş bir teklif olarak ifade edersek yanılmamış olduğumuzu da söyleyebiliriz.

Değerli arkadaşlarım, bu teklifin yanı sıra yine, Bakanlar Kurulu teklifi olarak Millî Savunma Komisyonuna geçici 32’nci madde biçimiyle, Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla silahlı kuvvetlerden resen emekli edilen subay, astsubayın özlük haklarını düzenlemeye yönelik bir teklif geldi. Bu teklif, Komisyonun da kararıyla, kırk sekiz saat süresini beklemeden, Komisyonda Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’yla birleştirildi ve ek 32’nci madde olarak da önümüze geldi.

Bu yapılırken, hepinizin bildiği gibi benim ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun daha önce verilmiş, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla silahlı kuvvetlerden resen emekli edilmiş subay, astsubay ve sivil personelle ilgili, onların özlük haklarını düzenlemeye yönelik bir kanun teklifim vardı. Komisyonda bu teklifin de birleştirilmesini talep ettik Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak, ama maalesef kabul edilmedi. Daha sonra Genel Kurulda bir önergeyle bu teklifin içerisine konulabileceği düşünüldü, bu anlamda birtakım çalışmalar yapıldı, ama bugün, hayretle ve büyük bir üzüntüyle görüyorum ki, sadece Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla silahlı kuvvetlerden resen emekli edilen arkadaşlarımızın özlük haklarının düzenlenmesine iktidar partisi grubu “evet” diyor, ama onun dışında, 12 Eylül 1980 ve 12 Mart 1971 darbe döneminde yine üçlü kararname ve ikili kararname şeklinde silahlı kuvvetlerden resen emekli edilen subay, astsubay ve sivil personelin özlük haklarına AKP Grubu “hayır” diyor.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu hem bir siyasi sorun hem de bir vicdani sorun. Yani “Benim mağdurumsan sen mağdursun, sen Yüksek Askerî Şûra kararıyla dinî düşüncelerin ve siyasi düşüncelerin noktasında atıldın, sen benim mağdurumsun ama 12 Eylülde üçlü kararnameyle atılanlar benim mağdurum değil, 71’de, 12 Martta ikili kararnameyle atılanlar benim mağdurum değil.” diyerek, Anayasa’ya tamamen aykırı, Anayasa’nın eşitlik ilkesine tamamen aykırı bir teklif önümüze geldi. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak başımız dik, göğsümüz dik, 71’de de 12 Eylül’de de Yüksek Askerî Şûra kararıyla da ayrılanların tamamının özlük haklarının giderilmesi gerektiğini ifade ettik, söyledik ve söylüyoruz. Neden söylüyoruz? Çünkü geçtiğimiz günlerde Anayasa değişikliğiyle ilgili bir referandum yaşadık. O referandumda, buradaki görüşmeler esnasında ve Sayın Başbakanın bütün Türkiye’ye hitap ederken verdiği taahhütler noktasında, bu referandumun bir demokratik açılım olduğu, Türkiye’yi daha ileri bir demokrasiye götürdüğü, bu referandumun darbelerden hesap soracağı, bu referandumun darbelere karşı olduğu ve bu referandumda “evet” geçerse bu ülkede artık darbe olmayacağı şeklinde taahhütlerde bulunuldu. Ama referandum bitti, 12 Eylül darbesini yapanlardan hesap sorma noktasında şu ana kadar atılmış en küçük bir adım yok.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Var, Evren’in maaşı arttı.

RASİM ÇAKIR (Devamla) – Haa, bir adım var, o da Kenan Evren’in maaşı artırıldı, yani hesap sorulacağına mükâfat verildi.

Referandumdan sonra Yüksek Askerî Şûra kararıyla atılan arkadaşlarımız Askerî Yüksek İdare Mahkemesine başvurdular, dediler ki: “Anayasa geçici 15’inci madde kaldırılmıştır, artık Şûra kararlarına yargı yolu açılmıştır. Biz de geçmişte bu Şûra kararlarından dolayı mağdur olduk ve yargıya gidemedik. Bizim de önümüzü açın ve mağduriyetimizi giderin.” Ama Askerî Yüksek İdare Mahkemesi dedi ki: “Hayır, bu geçmişte olan bir işlemdir. Ben bu Anayasa değişikliğiyle senin mağduriyetini gideremem.”

Aynı şekilde, 12 Eylülde üçlü kararnameyle mağdur olan arkadaşlarımız da müracaat ettiler. Dediler ki: “Anayasa’nın geçici 15’inci maddesi bizim yargıya gitmemize engel oldu. Biz, resen emekli edildik. Günahsız yere silahlı kuvvetlerden atıldık. Çoluğumuzla çocuğumuzla, ailemizle cezalandırıldık ama bir mahkeme kapısı bulup da hakkımızı arayamadık. Ama şimdi, Anayasa’nın geçici 15’inci maddesi kaldırılmıştır. O zaman, bizim de hak arama noktasında, hakkımızın verilmesi noktasında gereğini yapınız.” diye müracaat ettiler. Ama onlar da otuz yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu noktasında bir cevapla mağduriyetinin giderilemeyeceğini cevap olarak aldılar.

Şimdi, o zaman ne yapmak gerekiyor? Daha önce, 60’ta “EMİNSU” diye bilenen, yine topluca o dönemde silahlı kuvvetlerden atılan subaylar için 4 tane kanun çıkmış bu Parlamentodan. Değişik zamanlarda 4 tane kanun çıkmış ve mağduriyetlerin giderilmesi noktasında birtakım açılımlar yapılmış. 12 Eylülden sonra 1402’liklerle ilgili, polislerle ilgili, öğretmenlerle ilgili, sivil memurlarla ilgili birtakım açılımlar yapılmış, az veya çok, ama yapılmış. Ama burada askerî personelle ilgili hem 71 döneminde hem 80 döneminde hiçbir girişim, hiçbir açılım yapılmamış. “O zaman, mademki bir mağduriyet var, mademki darbeler bu ülkede yaşayan bazı insanların yüreğini kanatmış, gelin, o zaman, bu kanayan yürekleri, bu kırılan kolları, şu Parlamentodan alacağımız bir kararla saralım. Onların bu mağduriyetlerini giderelim, hangi siyasi düşüncede olursa olsun. İster Yüksek Askerî Şûra kararıyla atılsın, ister üçlü kararnameyle atılsın ama bu insanların hepsi bizim insanlarımızdır. Gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu insanlara sahip çıkalım, bu kanayan kalplerin kanamasını durduralım.” dedik ve bir teklif verdik. Arkadaşlar, yapılması gereken bu. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Bu Meclis millet adına görev yapıyor ve yaptığı görevde de bu milletin içerisindeki mağdur olan insanların ırkına, diline, dinine, rengine, kafatasına bakmaksızın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ise eğer, bu vatandaşların hepsini eşit yurttaşlar olarak görüp mağduriyetlerin giderilmesi noktasında bu Meclisin karar alması gerekiyor.

Ben, zannediyorum ki, tarihi boyunca, Türkiye Büyük Millet Meclisi, hiç, böyle bir yanlış karar almamıştır. Yani “Benim düşüncemde olan mağdurlar mağdurdur, benim düşüncemde olmayan mağdurlar mağdur değildir.” anlayışıyla bu Meclis bugüne kadar bir tane karar almamıştır diye düşünüyorum. Anayasa’nın eşitlik ilkesine göre, Anayasa’nın bu ülkede yaşayan bütün vatandaşları eşit kabul eden temel anlayışına göre, mağdurların bu şekilde farklılaştırılması, bu şekilde bir ayrıma tabi tutulması… Ben, bu işin altından bu siyasi iktidarın siyaseten kalkabileceğine inanmıyorum değerli arkadaşlarım.

Benim için sayıları önemli değil ama bu insanlar, bu ülkede, hâlâ yürekleri buruk bir biçimde yaşıyorlar, bu insanlar, hâlâ bulundukları toplumda, çoluğuna çocuğuna, ordudan neden atıldığının hesabını vermekte zorlanıyorlar. Bizim istediğimiz para pul değil. Bizim istediğimiz, şu yüce Meclisin bu  sorunu tespit edip “Şu Meclisin, şu devletin de bu insanlara bir özür borcu vardır.” diyebilmesidir. Önümüze getirdiğiniz “Bunlar kaç kişidir? Bu iş kaç para yapar?” gerekçesi kesinlikle haklı bir gerekçe değildir. Biz ne maaş istiyoruz ne emekli ikramiyesi istiyoruz ne madalya istiyoruz ama biz sadece ve sadece şu Meclisin, şu devletin bizden bir özür borcu olduğuna inanıyoruz ve bu özrü istiyoruz arkadaşlar. Hangimizin hakkı var bu insanlara bir özür dilemenin lüks olduğunu, çok olduğunu söylemeye değerli arkadaşlarım? Hangimizin vicdanı böyle bir olayı kabul edebilir sevgili arkadaşlarım? Bugün varız, yarın yokuz. İşte, seçime gidiyoruz sevgili arkadaşlarım. Seçimde kim gider, kim kalır belli değil. Ama bir görev yapıyorsak eğer şurada, bu ülkenin vatandaşlarının seçtiği milletvekilleri olarak bu görevi de gelin, hep beraber layıkıyla yapalım, ayırmayalım, ötekileştirmeyelim, birbirine düşürmeyelim.

Ben inanıyorum ki Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla silahlı kuvvetlerden atılan değerli arkadaşlarım, subaylar, astsubaylar bu çıkan kanundan memnun olmayacaklar. Ben buna inanıyorum. Çünkü biz onları ne kadar düşündüysek onların da bizi en az bizim kadar düşündüğünü de biliyorum. Ama bizim elimizi tutan mı var arkadaşlar? Bizi bağlayan mı var? O zaman, sizin bu Anayasa değişikliğindeki anlayışınız sakattı. O zaman, siz, bu Anayasa değişikliğini yaparken “Bu ülkeye ileri demokrasi getireceğiz.” dediniz, Avrupa’ya da bunu bu şekilde anlattınız, “Bu Anayasa değişikliği bir demokratikleşmedir” dediniz. Avrupa’nın sosyalistleri, sosyal demokratları, Türkiye'nin sosyalistleri, “Yetmez ama evet.” dediler. Şimdi onlara sesleniyorum, o “Yetmez ama evet.” diyenlere sesleniyorum: Bu mudur yapılan Anayasa değişikliğinin demokratik yönü? Bu mudur ileri demokrasi? Hangimiz böyle bir demokrasi içerisinde kendimizi hür, özgür ve emin bir yurttaş olarak yaşayabileceğimizi varsayabiliriz sevgili arkadaşlarım? O zaman göstermiştir ki, yaşadıklarımız bize göstermiştir ki referandumda her ne vesileyle olursa olsun “evet” diyen vatandaşlarımız, ne kadar doğru olmayan, ne kadar haksız bir eylem içerisinde olduklarını bugün bir kez daha görmüş olmalılar.

Şimdi, ben, bu kanun teklifiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımın desteğiyle önerge hazırladım. Kendimi bir ana muhalefet partisi milletvekili olarak değil, hepinizden ayrı tutarak değil, hepinizin bir arkadaşı olarak, hepinizden biri olarak şu kürsüye çıktım ve ifade ettim ve bir önerge hazırladım. Ben inanıyorum ki, şu yüce Meclis var ya şu yüce Meclis elini, vicdanına koyarak bu işi burada çözecektir. Korkmayın, ne maliyeye yük gelir ne bilmem neye yük gelir. Eğer istiyorsanız her türlü maaşını, bilmem nesini de kaldırın. Ama ne olur ayrım yapmadan bu insanların tamamından devlet bir özür dileme ihtiyacını ve görevini yerine getirebilsin.

Biz bu acıyla otuz senedir yaşıyoruz arkadaşlar, biz bu ızdırapla otuz senedir yaşıyoruz bu ülkede. Bizim bir tek arzumuz var: Bu acının dindirilmesi. Benim şahsım için değil, benimle beraber aynı şekilde mağdur olmuş yüzlerce arkadaşım için… Bu talep doğru bir taleptir, bu talep haklı bir taleptir, bu talep demokratik bir taleptir ve yüce Meclisin de bu talebe kulak vereceğini ümit ediyorum.

Yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.

Tasarının tümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan.

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 633 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu çok açık bir şekilde ifade etmek istiyorum: Bu kanun tasarısının gerekçesine baktığımız zaman, deniliyor ki: Terörle mücadele adı altında profesyonel orduya geçiş ve ne yazık ki bu gerekçe ve bahane olduğu zaman, AK PARTİ de bunu getirdiği zaman ana muhalefet CHP de, MHP de sazan gibi atlıyor, hemen AKP’nin yanında yer alıyor.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Öyle değil Hasip Bey.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Öyle değil.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, dinleyin, nasıl olmadığını, olduğunu anlatacağım size, dinleyin.

Şimdi, burada sadece bu değil, bakın, iyi dinleyin, paralı askerlik, lejyoner sistemi profesyonel ordu değildir. Bir kere bunun adının altını çizin. İlkokul mezunu, on sekiz ay askerlik yapan kişiden profesyonel ordu olmaz. Bir kere bunun adı bu, bu bir.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Zaten profesyonel öyle olmaz, profesyonel başka bir şey.

HASİP KAPLAN (Devamla) - İkincisi şu: Çok açık şunu ifade edeceğiz: Millî Savunma Bakanı, Komisyonda görüşmelerde konuştuğumuz zaman “Evet, sınır için düşünülen sözleşmeli er, profesyonel ordu, sadece sınırlar için değil -bakın dikkatinizi çekiyorum- Türkiye'nin her yerinde görev yapacaklar.” dedi. Evet, gerçek budur. Bu paralı askerler Türkiye'nin her yanında görev yapacaklar, İstanbul’da da işçi hareketlerinin üstüne, sendikaların üstüne, muhalefetin üstüne sürülecektir, Şırnak’ta da sınır boylarında da sürülecektir.

Şimdi burada, adını, tanımını da tam koyalım, çok açık koyalım ama. Dünyada kaç sistem var, ordular açısından baktığımız zaman? Birincisi, Napolyon’un geliştirdiği ve tüm dünyaya yayılan, Türkiye'nin de kullandığı mecburi askerlik, yani ulusal ordu, yani şu an, “vatan görevi” denilen, Mehmetçik’in on sekiz ay yaptığı, Mehmet Bey’in dört ay yaptığı, Mehmet Efendi’nin de yirmi sekiz gün yaptığı mecburi askerlik, ordu görevinde; bir de arada bir çıkan bedelli, dövizli askerlik var. Şimdi, Türkiye bu modeli benimsemiş, Türkiye’nin benimsediği model bu.

Şimdi, burada soruyorum: Kırk yaşını geçmiş 400 bini aşkın insan bedelli askerlik bekliyor, niye getirmiyorsunuz? Madem üç parti çok iyisiniz, çok kahramansınız, vatanı, milleti çok seviyorsunuz, 400 bin bedelli askerlik bekleyen insan var; yaşı geçmiş, başı geçmiş, ne yapacağını bilmiyor, iş kuramıyor, evlenemiyor, Türkiye’ye gelemiyor, belirsizlik içinde, bunların durumu sizi hiç mi ilgilendirmiyor? Niye uzlaşamıyorsunuz, bu konuda bir şey getirmiyorsunuz? Hangi konuda uzlaştınız da biz çomak soktuk? Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Hukuk Usulü, işte, yarın sporla ilgili uzlaşma komisyonu kurulacak, hepsinde Barış ve Demokrasi Partisi, vicdani, doğru, demokrat bir tavır koyarak desteklenmesi gerekeni destekledi, ama biz bunu desteklemeyeceğiz. Tezkere arkadaşlarının yanında biz parti olarak yer almayacağız. Niye almayacağız? Bakın, birincisi, saydık, Napolyon’un getirdiği mecburi askerlik sistemi, Türkiye’de bu vardı.

İkinci sisteme bakıyoruz, Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da kullanılan para karşılığında yapılan askerlik. Yani, profesyonel ordu. Bakın, dikkatinizi çekerim, Amerika ve Avrupa’da kullanılan bir yeni modelden bahsediyorum.

Üçüncüsü ise, kimi Avrupa ülkelerinde uygulanan gönüllü askerlik hizmeti.

Şimdi, bu üç sistem var. Ama, “Bu, profesyonel ordu ismini neden tercih ediyorlar? Neden bu isim üzerinde bir yoğunlaşma var?” diye baktığımız zaman, şu tartışmalar geliyor: Amerika, İngiltere ve Fransa, birçok ülkede, neredeyse kuruldukları günden bugüne mecburi askerliği kaldırmışlar. Sömürgelerine lejyonları göndermişler. Çok açık söylüyorum, net, tarih yazıyor bunu, lejyoner göndermişler. Bugün Kaddafi’nin Afrikalılardan oluşturup getirdiği, Libya’da kendi halkının üzerine sürdüğü lejyoner sistemin, 80’den bu yana kullandığı paralı asker sisteminin aynısı. Aynısı… Bunu halkımıza dobra dobra açıklama gibi bir tarihî sorumluluğumuz var. Burada çelik çomak oynamıyoruz. Bu boş sıraların ötesinde de bizi dinleyen 74 milyon var ve bu yasayla ilgili beklentisi olanlar var.

Nelerdir, şimdi bakıyoruz. Geliyoruz, bu ülkelerde profesyonel orduya geçişte… Irak’taki işgal kuvvetlerinin üçte 1’i paralı askerdir. Hepsi, maaşlı, paralı, ücretli askerdir. Şimdi, Amerika bunu kullanıyor, İngiltere bunu kullanıyor ama paralı askeri kullanırken petrol çıkarlarını, rakam hesaplarını, kâr çıkarlarını yapıyor. Peki, Türkiye, kutsal askerlik görevini, Mehmetçik ile ifade bulan bu görevi parasallandırarak geçmişte ne yaptı? Biraz gerçeklere dönelim. Uzatmalı erbaş olayı yok muydu? Uzatmalı erbaş bir model değil miydi profesyonel orduya geçişte? Aldınız uzatmalı erbaşları, getirdiniz, belli bir yaştan sonra suyunu limon gibi sıktınız; uzatmalı erbaşları kırk beşinde hem emekli ettiniz, hem sosyal güvenlik hakkını vermediniz hem de dağda, taşta, bayırda en önde sürdünüz. Bir korucular en öndeydi, onların sosyal güvenliği yok, birde uzatmalı erbaşların. Onları limon gibi sıkıp attıktan sonra, bu sistemden bir hayır görmedikten sonra şimdi kalkmış “50 bin sözleşmeli er” modelini getiriyorsunuz. Şimdi, uzatmalı erbaşlar askerin içinde tankını, topunu, aracını, zırhlısını koruyan, yürüten teknik düzeyi yüksek olan personeldi, bu niye fayda etmedi de şimdi ilkokul tahsilini bitirmiş, yirmi altı yaşını doldurmamış insanları getireceksiniz vatan boylarına dizeceksiniz? Bak açık söyleyeyim, çok açık söyleyeceğim, bunu kulağınıza küpe edin: Biz, Şırnak’a gelen, Hakkâri’ye gelen, kutsal vatani görev diye gelen Mehmetçik’i başımızın, gözümüzün üstünde tutarız, halkımız da tutar ama -geçmişte özel timlerin orada uyguladığı vahşeti dikkate aldığınızda- halkımızın oraya para için gelenlere aynı gözle bakacağını beklemek hayaldir, beklemeyiniz. Bakın, çok açık söylüyorum: Para için gelen kişi lejyonerdir, lejyoner gözüyle bakacağız, halkımız da öyle bakacak. Bu tehlikeyi görmüyorsanız, benden uyarması, bizden uyarması. Barış ve Demokrasi Partisi bunu ciddi ciddi uyarıyor.

Diğer bir şey söyleyeyim: Siz zannediyor musunuz ki 50 bin paralı asker, 10 bin tane de sözleşmeli sınır güvenliği asker, 60 bin asker alınacak? İktidarlar bunları hangi statüye koyacaklar? Baktığınız zaman, Türk Silahlı Kuvvetlerinin statüsünde gözüküyor; değil. Baktığınız zaman, Askerî Yüksek İdare Mahkemesine tabi; değil. Baktığınız zaman, bu sözleşmeli er, paralı asker, lejyoner sistem direkt iktidara bağlıdır. İktidara bağlıdır arkadaşlar. Bu iktidara bağlı olmasını… Bu tehlikeyi şurada görüyoruz: Bakın, 50 bin tane kadroyu, 50 bin tane paralı askeri, Hükûmet, kendi inançları, kendi partisi gibi düşünenlerin, kendi gibi partizan olanların içinden seçecektir. Siz zannediyor musunuz ki her vatan evladının -her ailenin- askerlik şubesine gittiği gibi gidip, bağımsız, objektif olarak gelip sözleşmeli er olacaklarını mı sanıyorsunuz? Bakacaksınız, polis teşkilatında, emniyet teşkilatında nasıl tarikat örgütlenmesine gidildiyse sözleşmeli er olayında da kendi kafasındakini, kendi düşüncesindekini getirecek yerleştirecek oraya. Muhalefet de direndiği zaman, en demokratik hakkını kullanmaya çalıştığı zaman, totaliter ve tekli rejimlerde olduğu gibi, aynen Kaddafi’nin, halkının üstüne sürdüğü gibi acımasızca bu 50 bin paralı askeri demokratik muhalefetin üstüne sürecektir. Bu tehlikeyi görmüyor olabilirsiniz. Bu tehlikeyi görmeyebilirsiniz şimdi; 12 Haziranda seçim var, bu iktidar el değiştirebilir. El değiştirdiği zaman yerinize gelecek olan iktidarın da size karşı aynı tehlikeyi, riski taşımayacağını görmezlikten gelebilir misiniz? Bu bir gerçek. Yani şunu hatırlatmak gereğini duyuyoruz: Yani Robespierre giyotin kanununu çıkardı. Peki, Robespierre giyotin kanununu çıkarırken kendisi o giyotine kurban gitmedi mi Sayın İyimaya? Yani bazı yasalar bumerang gibi döner kendini vurur. Bu yasa da dönüp dönüp AKP’yi vuracaktır. Çok açık söylüyorum.

Sözleşmeli er, on yıllığına alacaksınız. Gencecik vatan evlatları. İlkokul mezunu, 1.90 boyunda, boylu poslu, fiziği güçlü. Başka bir eğitim, tahsil imkânı aramıyorsunuz. “Al sana 2 bin lira.” diyeceksiniz. 82 bin korucuya da “Al size 595 lira.” diyorsunuz. Eğer sizde vicdan olsaydı yirmi beş senedir 595 liraya talim eden koruculara sosyal güvenlik hakkını verirdiniz bu yasadan önce, sözleşmeli erden önce. Sizde vicdan yok. Bakın, size oy da veriyor korucuların çoğu, bize de yeri geliyor veriyorlar ama eğer vicdan olsa onların hukukunu düzeltirdiniz, hiç olmazsa böyle bir durum, bu yasa çıkması durumunda.

Şimdi bir diğer konuya geçeceğim ve bu geçeceğim diğer konu daha enteresan. Şimdi burada, yine üç partinin uzlaştığı, bizim de karşı çıkmadığımız aslında bir konu var. YAŞ kararları nedeniyle ordudan atılanlar oldu. Kesin karar. Gitmediler yargıya, gidemediler. Mağduriyet hissedenler oldu. Onlara bir yol açıldı. Ama 12 Eylül mağdurları var, 12 Mart mağdurları var, ondan başka mağdurlar var, üçlü kararname mağdurları var. Kimisi düşüncesinden, kimisi etnik kimliğinden, kimisi mezhebinden dolayı atılmış ordudan. Bunlar ve aileleri bir mağduriyet hissi yaşıyorlar. Bunları da kapsayacak şekilde bir af -ki sayıları da çok fazla değil- bir vicdan muhasebesi için bu Meclisin bir görevidir. Meclisin bunu ayrımsız ve eşit yapması gerekir.

Astsubay okulunda son sınıfta, başarılı ve tayini çıkmış bir askerî öğrencinin üniformasını giymesine yirmi gün kala bir gün iki satırlık bir tebligatla, “Okuldan atıldınız.” tebligatıyla hayatını, geleceğini karartmaktan öte, ailesini zan altında bırakıp, bütün etrafına karşı şüpheli bir kişi durumuna sokup, mağduriyet yaşatılan bu olayda açılan idari yargı davası sonucu ne çıktı biliyor musunuz? Babası 12 Eylülden önce “TSİP” adlı yasal bir  partiye iki ay üye olmuş, 12 Eylülden sonra da tam dokuz sene Doğru Yol Partisinden muhtarlık yapmış. Bu gerekçeyle o öğrenci okuldan atıldı.

Şimdi, bunun gibi mağduriyetler var. Belki de hayrına oldu o çocuğun, sonra moral verdik, gitti üniversite okudu mühendis oldu. Ama o mağduriyeti, o ailenin mağduriyetini, onun gibi yaşanan mağduriyetleri gidermek için önerge veriyoruz, AK PARTİ’nin onu da değiştireceğini sanmıyorum ben. Açık söylüyorum: Verdik önergeyi, şu veya bu nedenle 1960’tan bu yana ordudan atılanları, üçlü kararname, okul vesaire, disiplin, neyse, bir defaya mahsus ki sayıları çok değil… Vicdansa eşitlikte ve adalette vicdanlı olmak gerekir.

Şimdi, bu konuda biz parti olarak zaman zaman dile getiriyoruz. Evet, arkadaşlarımız soru önergeleri vermiş, Sayın Akın Birdal verdi. En son 9 Aralık 2010 arkadaşlar. 60, 12 Mart 1971, 12 Eylül 80 darbesi, 28 Şubat 97 sürecinde, yani bu hep kesilen süreçlerde mağdur olanlarla ilgili hem soru önergesi hem Mecliste araştırma önergesi.

Bize ordudan atılanların bu tür mağduriyetleriyle ilgili klasörler dolusu başvurular geldi. Evet, 81 tarihinde 13 kursiyer subay üçlü kararnameyle resmen emekli edildi. Tek tek hepsini okumayacağım. “Üçlü kararnameyle atıldık, YAŞ konumunda değil bizim konumuz.” diye söylüyorlar. Şu şekilde biraz daha örgütlü gönderenler var. Kara Harp Okulu dördüncü sınıftan final imtihanlarından bir hafta önce, aileden birinin örgüt üyesi olması nedeniyle atılmış. Tabii biz aşiret devleti… Veya Orta Çağ feodal derebeylik döneminde kolektif ceza hukuku var ya, hani aşiretten biri suç işlerse hepsi suçlu olur, bu mantıkla okulun son sınıfından atılmış insan. Şimdi bunlara bir mağduriyeti gidermeyi çok görürseniz paralı askerliğin üzerine bir de bu mağduriyeti eklemiş olursunuz.

Yine, bakın, bu konuda geçici 32’nci madde var. Onunla ilgili bir önerge verdik. Evet, tam mağduriyeti karşılamıyor ama vakit var, iktidar partisinin bunu alıp biraz daha düşünmesi gerekir. Seçime gidiyoruz, kimse hesap yapmasın. Madem üç parti bu yasanın çıkmasında uzlaşıyor, bu konuda niye uzlaşamıyor? Bu konunun bir kısmında uzlaşıyorsunuz, bunun eşitlikli ve adaletli olması, tamamını kapsaması konusunda niye uzlaşamıyorsunuz? Bu da ayrı bir kusur.

Şimdi bütün bunları tek tek açmamın bir gereği yok. Size şunu söylemek istiyorum arkadaşlar: Bu bizim bir tarihî sorumluluğumuz. Eğer terörle mücadele etmek istiyorsanız, eğer ülkede barışın gelmesini istiyorsanız, eğer ülkede gerçekten bu konuda samimiyseniz bunun yolu paralı askerlik, lejyonerlik, sözleşmeler modeli değil.

Bu kürsüden defalarca söyledik, yirmi yedi yıldır bir çatışma var. Şu an ateşkes var tek taraflı olarak. Tek taraflı ateşkes var diye Hükûmet bir tek adımı atmadı; seçim barajında atmadı, hazine yardımında atmadı, düşünce, ifade hürriyeti nedeniyle 200 bin soruşturma açılmış, 54 bin dava sonuçlanmış, 32 bin tanesi Yargıtayda bekliyor. Belediye başkanlarımız bir düşünce açıklamasından dolayı yedi buçuk ile on beş sene arasında ceza alıyor. Dedik ki “Bu konuda adım atın.” O konuda da adım atılmadı.

“Hakikatleri araştırma komisyonu kuralım.” dedik, kanun teklifi verdik, Mecliste bekliyor. Ana muhalefet de bu konuda “olabilir” dedi. AK PARTİ İktidarı buna da “hayır” dedi.

Şimdi, burada Kürt sorununun ekonomik, sosyal, tarihsel, kültürel bütün boyutlarını reddedeceksiniz, ana dil boyutunu reddedeceksiniz ve bütün boyutlarıyla değerlendirmeden sadece sözleşmeli er ve askerlikten lejyonerlik sistemiyle bunu çözeceğinizi zannediyorsanız hâlâ hata içindesiniz, hâlâ yanlış yoldasınız, hâlâ analara acı çektirmek ve bu paralı askerlik sistemleriyle totaliter bir rejimi güçlendirmekten öte bir şey yapmıyorsunuz demektir.

Biz bu duygularla, partimiz olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) - …böyle bir sisteme oy vermeyeceğimizi, paralı askerliğe “ret” dediğimizi ve ayrıca içindeki adaletsizlik nedeniyle de adaletsizliği barındırdığı için de o önergelerimizin de sıcak görülmemesi nedeniyle bunu artık seçimlerde, meydanlarda halka şikâyet edeceğimizi ifade ediyorum.

Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.15


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

633 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Erdal Sipahi, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.

633 sayılı Kanun Tasarısı’nın bütünü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum.

Tasarı, asıl amaç olarak sözleşmeli erbaş ve er istihdamını esas almakla birlikte, konu olarak birbirleriyle direkt ilgisi olmayan üç ana konuyu kapsamaktadır: Büyük bölümüyle tasarıya adını veren sözleşmeli erbaş ve er istihdamı konusu, onunla ilgili bölüm ve maddeler; ikincisi, dördüncü bölüm madde 10’da yer alan bir fıkrayla, astsubay üst karargâh hizmetleri eğitimini tamamlayan astsubaylarımıza bir yıl kıdem verilmesi hususu; üçüncü diğer bağlantısız konu ise geçici madde 32’yle de Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenlere veya müracaat etmeleri hâlinde kurulacak bir komisyon tarafından uygun görülenlere emeklilik hakkı sağlanması olayıdır.

Tasarının önemli kısmı olan sözleşmeli erbaş ve er uygulamasına geçmeden önce, Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel yapısıyla ilgili önemli bazı hususlara değinmek istiyorum. Bunların bir bölümüne daha önceki muhtelif konuşmalarda, soru önergeleriyle veya komisyon toplantılarında da değinmiştim, Sayın Bakan da muhtemelen hatırlarlar.

Türk Silahlı Kuvvetleri dâhil her kurum ve kuruluş sağlam temellere dayanan, gelenekleşmiş kural ve kaidelere bağlı bir personel politikası ve yapısıyla hayat bulur. AKP döneminde bütün kurum ve kuruluşların personel yapısıyla gündelik fikirler, önü arkası düşünülmeyen sözde değişim, dönüşüm gerekçeleriyle öylesine oynanmıştır ki, amirinden memuruna, işçisine, insicam bozulmuş, geleneğini bu kurum ve kuruluşlar kaybetmiş ve yozlaşmış bir yapı ortaya çıkmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri de bu öngörüsüz müdahalelerden nasibini alan kurum ve kuruluşlarımızın en önemlilerinden bir tanesidir. Millî Savunma Bakanlığınca Meclis gündemine getirilen tasarıları sayın milletvekilleri eğer incelerlerse hemen tamamına yakınının Türk Silahlı Kuvvetleri 926 sayılı Personel Kanunu’ndaki birtakım değişiklikleri öngördüklerini tespit ederler. Milattan önce 209’da kurulmuş dünyanın en eski ve köklü ordusunun personel yapısıyla bu kadar oynanmaz. Her aklına gelen, geçmişte yaşanan tecrübeleri ve gelecekte yaşanacak sorunları düşünmeden, günü kurtarmak için, siyasi rant için, seçim yatırımı için, silahlı kuvvetleri yıpratmak için veya kafalarının arkasındaki alternatif ordu saçmalıklarına zemin hazırlamak için personel yapısıyla böylesine oynayamaz.

Türk Silahlı Kuvvetleri, Anayasa’nın eşitlik ilkesine uygun bir yapılanma ve kamu vicdanına uygunluk için yıllarca emek verip “Eşit Süreli Askerlik Projesi” diye bir projeyi ortaya koyar. Bakanlar Kuruluna bu proje sunulur. Kaldı ki böyle bir çalışmanın Millî Savunma Bakanlığının bilgisi dışında yapılması mümkün de değildir ama bu çalışmanın hemen ardından bir AKP’li milletvekili çıkıp “Bu, bizim partinin projesi değil, katılmıyoruz.” diye aklına ilk geleni söyler. Aklına gelen, anlar anlamaz zırvalara devam edince Sayın Başbakan bile rahatsızlık duyup bunları susturmak zorunda kalır. Devlet geleneği ve devlet terbiyesi olan hiçbir ülkede, o işin sahipleri ve uzmanları dışında kimse aklının ermediği işlere böylesine karışmaz, böylesine burnunu sokmaya kalkmaz.

Efendim, kısa dönem, uzun dönem, bedelsiz, sözleşmeli, uzman, her neyse, şu askerlik işini esasından, Hükûmetin işi olarak ne getirilecekse getirilsin ama bir bütünlük içerisinde getirilsin, siyasi rant olarak getirilmesin. Mantıklı hiçbir şeye karşı değiliz. Ama asker ocağındaki gençler, askere gitmek üzere sırada bekleyen delikanlılarımız ve onların 100 binlerce ailesinin kafalarını karmakarışık etmeye, değişik askerlik uygulamaları yapılacağı vaatleriyle kafalarının karmakarışık edilmesine kimsenin hakkı ve salahiyeti yok.

Diğer bir konu: İçişleri bakanları kendi işlerini bile becermekten acizken Millî Savunma Bakanlığının görev ve yetki alanlarına müdahaleye, sahiplenmeye hiçbir ülkede kalkmazlar; kalkarlarsa da millî savunma bakanları bu garip müdahaleleri görmezden, duymazdan gelmez, susmaz, kendi bakanlığının yetki ve sorumluluk alanlarına sahip çıkar. Kaldı ki içişleri bakanları önce kendi işlerine, kendi bağlarına sahip çıkmak zorundadır.

İki tane örnek vereceğim:

Tarih 2 Mart 2011. “Yüksekova’da polise linç girişimi.” 3 polis canını zor kurtarıyor. Polis Aziz İba linç ediliyor, koma hâlinde hastaneye kaldırılıyor. Geçmiş olsun diyorum bu kardeşime. Evet, Sayın İçişleri Bakanı, neredesin? Sen kendi işlerinle uğraşsana!

Bir başka konu: Haber tarihî 21 Ekim 2010. “Mersin’de terör örgütü yandaşlarının bıçak saldırısı sonucu ağır yaralanan Mersin Emniyet Müdür Yardımcısı Hikmet Bulak hayati tehlikeyi atlattı.  Ölümden dönen Bulak’ın göğsüne gelen bıçağın kalbinin 2 santimetre aşağısından geçtiği bildirildi.” Şimdi, daha enteresanı, “MOBESE kamerasının önünde gerçekleşen olayda bıçağı kullanan ‘UB’ isimli saldırganın eylül ayında meydana gelen olaylar nedeniyle tutuklandığı ancak taş atan çocuklar yasasındaki değişiklik nedeniyle salıverildiği belirtildi.” Evet, Sayın İçişleri Bakanı, neredesin? Şimdi şerefli Türk polisinin yüzüne nasıl bakacaksın? Sen kendi işinle neden meşgul olmuyorsun da Millî Savunma Bakanlığının yetki alanlarına karışmaya kalkıyorsun?

Anlar anlamaz en çok konuşulan konulardan birisi de profesyonel ordu konusu. Bakın, emir komuta kademesi, tecrübe, özel eğitim ve devamlılık gerektiren, terörle mücadele gibi, belli silah ve sistem operatörlükleri gibi görevler gayet tabii profesyonel olur, buna kimsenin itirazı da olmaz ama Anayasa’nın 72’nci maddesinde “vatan hizmeti” adı altında her Türk’ün hakkı ve ödevi olan yükümlülük sistemi de ana yapı olarak kalır. Aksi hâlde “asker millet”, “her Türk asker doğar” ve “peygamber ocağı” gibi bu millete has ana doku, tarihten gelen millî yapı zedelenir, tahrip olur. İşte, buna kimsenin hakkı ve salahiyeti yoktur. Kaldı ki yapılan araştırmalarda yükümlü sistemi uygulayan ordular tamamı profesyonel ordulara göre daha genç, daha zeki ve araştırıcı, daha demokratik ve daha disiplinli oldukları tespit edilmiş bir gerçektir.

Etrafınıza bakın sayın milletvekilleri. Irak’ta, Afganistan’da en vahşi cinayetlerin, ırza geçmelerin, işkencelerin uygulayıcısı profesyonel Amerikan ordusuna çok mu hayransınız? Cezayir’de vahşet ve katliamla anılan Fransız lejyonerlerinden ya da Kaddafi’nin kendi halkına karşı kullandığı paralı askerlerden, Saddam’ın daha savaş başlamadan kaçıp dağılan özel muhafızlarından ders alınmıyor mu? Gördüğünüz gibi -biraz önce bir söz atılmıştı- kimin ne söyleyeceğini bilmeden, dinlemeden, sazan gibi her konuya balıklama atlayıp peşin hükümlü olmanın da bir âlemi yok. Evet, lütfen, Türk ordusundan elinizi de çekin; garip özentilerle Mehmetçik’in, yapısıyla, dokusuyla oynamayın.

Diğer bir konu: Çok değişik ve her birisi ayrı yasal mevzuata, uygulamalara tabi bir yapılanmayla Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel insicamı bozulmuştur. Evet, subay deyince, Harp Okulu mezunu subay, fakülte ve yüksekokul mezunu subay, sözleşmeli subay, astsubaylıktan geçen subay, yedek subay. Benim sayabildiğim beş çeşit subay var. Astsubay deyince, meslek yüksekokul mezunları, uzman erbaşlıktan geçen astsubaylar ve sözleşmeli astsubaylar olmak üzere üç çeşit astsubay var. Bir de Jandarma Genel Komutanlığında bulunan ve devlet memuru statüsündeki uzman jandarmaları bunlara lütfen ekleyin.

Erbaş ve er deyince, biraz daha dikkatinizi çekerim. Uzman erbaş, yeni getirdiğiniz sözleşmeli erbaş ve er, kısa dönem erbaş, uzun dönem normal er ve erbaş, dövizli askerlik, zaman zaman gündeme getirilen bedelli asker. Anlayacağınız yedi çeşit, sekiz çeşit asker. Tabii, uzun dönem askerde eri, onbaşı, çavuşuyla beraber dikkate almak lazım.

Silahlı Kuvvetlerin teşkilatlanmasında temel birim bölüktür. Askerliğini yapan saygıdeğer milletvekilleri bilirler. Şimdi, lütfen, sayın milletvekilleri, kendinizi bölük komutanı olarak bir an için onların yerine koyun. Böyle garip, karmakarışık, her biri ayrı statüde, ayrı yasal mevzuata tabi bölüğünüzü kalkın da siz idare edin.

Sonuç olarak, bu kargaşayı, bu karmaşayı sona erdirmek, önünü, arkasını düşünmeden, mevcut yapının sorunları giderilmeden yeni uygulamalarla sorun ve kargaşayı daha da arttırmak yerine Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel yapısı yeni baştan, kapsamlı ve akıllı bir çalışmayla yeniden düzenlenmeli ve mutlaka sadeleştirilmelidir.

Bakanlar Kurulunun görevi, Türk Silahlı Kuvvetlerini savaşa hazırlamaktır, yoksa garip özentiler ve siyasi rant hesaplarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısını, dokusunu bozmak, karmakarışık etmek değildir.

Sözleşmeli erbaş ve er uygulaması, 3369 sayılı Yasa’yla başlatılan uzman erbaş uygulamasının bir benzeridir. Yani Amerika yeniden keşfedilmektedir. Uzman erbaş uygulaması da 1986 yılından itibaren başladığında, şimdiki sözleşmeli erbaş ve er konusunda olduğu gibi, kısa süreli bir uygulama olarak planlanmıştı. Ardından, sözleşme süreleri giderek uzatılmaya başlandı. Ardından, emeklilik hakkı tanınıncaya kadar iş haklı olarak gitti ve başlangıçta düşünülmeyen konular daha sonra sorunlar olarak, sorunlar yumağı hâline gelerek hem iktidarın hem de Parlamentonun karşısına dikildi.

Şimdi soruyorum: Bu süreçten hiç ders alınmadı mı? Onların hangi sorunlarla karşılaştığı, aradan yirmi beş yıl geçtiği hâlde onlarca sorunlarının henüz halledilemediği unutuldu mu ki sözleşmeli askerlik konusu ona bir benzer olarak, şimdi tekrar yeni baştan getiriliyor!

Uzman erbaşların en büyük sorunları, kırk beş yaşına geldiklerinde sözleşmelerinin feshedilip çoluk çocuk sosyal güvencesiz sokağa atılmalarıydı. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak yıllarca mücadele ettik. Sonunda, 19 Haziran 2010’da bu sorun Mecliste, tüm partilerin katılımıyla güya halledildi. Neden “güya” diyorum? Bir kanun ne zaman yürürlüğe girer? Genelde, teamül olarak, yayımlandığı tarihte. Peki, uzman erbaşların emeklilik konusu için 19 Haziran 2010’daki tarih yerine neden 1 Ağustos tarihi esas alınıyor? Hadi “Hazırlık yapılacak.” dendi, ses çıkartmadık. Ardından, 1 Ağustostan itibaren, kırk beş yaşını dolduran uzman erbaşlar müracaatlara başladılar emeklilik hakkını doldurmak için. Cevap yok yahut da verilen cevaplar şöyle: “Henüz çalışmalar tamamlanamadı, yönetmelik çıkartılamadı. Bugün git yarın gel veya yarın bir daha ara.” Ardından, Kasım 2010 ortalarında güya uygulama başlatıldı, görev yerleri taksim edildi, bu uzmanlar emeklilik hakkı kazanıncaya kadar birtakım görevlere verildi.

Uzman erbaş terörle mücadele eder, sınırdan, dağdan gelmiş. Bir kısmına papyon takılıp garson yapılmaya çalışıldı, bir kısmından ise tam teşekküllü hastanelerden  “sağlam raporu” istendi. Güler misiniz, ağlar mısınız? Adam yıllardır Hakkâri’nin dağlarında mücadele ederken sağlam mı hasta mı, soran yok ya da belirli bir süre hastalanıp rapor alırsa sözleşmesi feshediliyor ama emeklilik hakkı için bir büroda görev verilince “Sağlam raporu alıp öyle gel.” deniyor. Daha önce de sormuştum, bu yiğit Anadolu çocuklarıyla alıp veremediğiniz nedir?

Uzman erbaşın ağır hasta olmaya hakkı yok, ailesine lojman yok, yirmi yıl hizmet veriyor sabit ücretle, derecesi kademesi yok. En az iki yıl görev yapanlara kendi istekleriyle ayrılırlarsa kamu kurum ve kuruluşlarında görev alma imkânı güya tanınmış. 28 Temmuz 2009 tarihli Resmî Gazete’yle yürürlüğe giren Kamu Personeli Genel Tebliği’ne göre ayrılanlara kamu kuruluşlarında görev verilecek ama Devlet Personel Başkanlığı, devlet içinde devlet, onlara göre böyle bir hak yok. Daha bir sürü sorun, hepsi biliniyor ama tedbir yok. Oyalama, duymazdan gelme ya da “İnşallah seçimden sonra…” masalları.

Şimdi sormazlar mı, siz uzman erbaşların hemen hiçbir önemli sorununu yirmi beş yıldır halletmeden, onun bir benzeri olan sözleşmeli er ve erbaş uygulamasına nasıl başlıyorsunuz, onların umutlarıyla neden oynayıp seçim yatırımı yapıyorsunuz, diye? Benzer sorunlara karşı hangi öngörünüz var?

Diğer bir konu: Miktarları 60 bine ulaşmış uzman erbaşların uygulamada ortada duran ve ciddi çözüm bekleyen sorunlarının benzerlerinin sözleşmeli erbaş ve er uygulamasında tekrar karşımıza geleceğini bilmek için müneccim olmaya da gerek yok.

Daha önce belirttiğim gibi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ana yapısı ile fazla oynanmadan belirli görevlerin profesyonelleşmesine, yeni istihdam imkânları yaratılmasına karşı değiliz ancak geçmişten ve tecrübelerden ders alınmadan yeni sorun alanları yaratılmasına, Türk Silahlı Kuvvetlerinin zaten yeterince insicamı bozulmuş personel yapısının daha da bozulmasına karşıyız.

Bu arada, statüleri farklı olmakla birlikte uzman jandarma konusuna da değinmek istiyorum. Yaklaşık 25 bin mevcudu olan uzman jandarmalar uzman erbaş ve sözleşmeli erbaş ve erlerden farklı olarak devlet memurları, ama lise ve dengi okul mezunu olarak işe alınıyorlar, ortaokul mezunu gibi ücret alıyorlar ve öylece de emekli ediliyorlar. Defalarca gündeme getirdik, yasa teklifi verdik. Yanlışlığı herkes kabul ediyor ama sıra çözüme geldiği zaman, yok. Üstelik, bu çocukların bırakın lise mezunluğunu, büyük çoğunluğu yüksek tahsil yapmış durumda ama hâlâ ortaokul mezunu gibi işleme tabiler. Hiçbir meslek grubu için, her türlü eşitlik ve vicdan duygusuna aykırı, uzman jandarmada olduğu gibi, başka bir örnek de Türkiye Cumhuriyeti’nde mevcut değil. Lise mezunu olarak işe alıyorsunuz, ortaokul mezunu gibi ücret verip emekli ediyorsunuz, böyle bir adaletsizlik başka hiçbir meslek grubunda yok. Artık, biz söylemekten utanmaya başladık, herhâlde birileri üzerlerine düşeni alıyor.

Diğer taraftan, subay ve astsubayların askerî eğitimde geçen süreleri emeklilik hesabına dâhil ediliyor ama uzman jandarmalar da devlet memuru, birlikte görev yapıyorlar fakat onların eğitim süreleri emeklilikten sayılmıyor. Yıllardır bilinen bu sorunlar ortadayken, çözümsüz beklerken yeni uygulamanın yaratacağı sorunları bir başka örnek olarak yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum.

Yeni istihdam edilecek sözleşmeli erbaş ve erlerin daha çok terörle mücadele ve sınır birliklerinde istihdam edileceği anlaşılıyor, buna da karşı değiliz ancak İçişleri Bakanının ortaya attığı ve Avrupa Birliği müktesebatının yani 24’üncü faslın açılmasını bahane olarak gösterdiği bir sınır ve sahil güvenlik yapılanması konusundaki proje kafamızı kurcalıyor. Bunun adı sınır ve sahilleri Türk Silahlı Kuvvetlerinden yani Mehmetçikten arındırma planıdır. Talimat güya Avrupa Birliği kaynaklı. Bu konuyu basına yansıdığı şekilde kimse aklına getirmesin, sınır ve sahil güvenliği cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Mehmetçik’e ve deniz kuvvetlerinin leventlerine aittir. İçişleri Bakanı, ihanet açılımında olduğu gibi bu konudaki garabet çalışmayı da Polis Akademisinden başlatmıştır. Kafasının arkasında İran’da gördüğü devrim muhafızları ile İran sınırındaki herhâlde pastarlar var anlaşılan Türk sınır ve sahilleri İran ve Suriye özentisi ve güya Avrupa Birliği bahaneli saçma kuruluşlara emanet edilemeyecek kadar bizler için kıymetlidir. Sınır ve sahiller bu milletin namusudur, hudut millî şeref ve namusun korunduğu yerdir, Avrupa Birliği özentisi, garabet kuruluşların yetkisi ve sorumluluğu, haddi ve hukuku hiç değildir.

Sayın Başbakan daha birkaç gün önce Avrupa Birliğinin ikiyüzlülüğüne karşı çıkarken, onun İçişleri Bakanının bir fasıl açılması bahanesiyle hudut ve sahillerimizin güvenliğine Avrupa Birliğini bulaştırmaya kalkması en hafifinden abesle iştigaldir, cehalettir ya da kafasının altındaki garip ve tehlikeli senaryolardır. Evet, İçişleri Bakanının ağzına yüzüne bulaştırdığı terörle müzakere ve açılımla yangın yerine dönen kentlerimizde isyan provaları yapan gösterilerle uğraşsın, linç edilen şerefli Türk polisiyle uğraşsın, kendi işini beceremezken sınır ve sahillere bulaşmaya kalkmasın. Eğer gündeme getirilen sözleşmeli erbaş ve er uygulamasını ileride İçişleri Bakanının kafasındaki sınır güvenliği birimlerine transfer etme niyeti varsa hemen vazgeçin ve Sayın Bakan, siz de Millî Savunma Bakanı olarak sınır ve sahillerin Mehmetçik’ten başka, leventlerden başka garip, zırva kuruluşlara emanet edilemeyeceğini lütfen birilerine söyleyin. Türk sınırları kanla çizilmiştir, bizim yeniden çizilecek ve Avrupa Birliği tavsiyesine emanet edilecek sınırımız yoktur.

Tasarıdaki ikinci konuya geçiyorum. Getirilen yasa tasarısının dördüncü bölüm madde 10’daki bir fıkrasında astsubay üst karargâh hizmeti kursunu bitiren astsubaylarımıza bir yıl kıdem verilmesi öngörülmektedir. Buna katılıyoruz ancak sürekli olarak, şu kursu bitirene, şu tahsili yapanlara birtakım ilave haklar tanınması doğru bir düşünce tarzı değildir. Atatürk’ün tarifiyle mektebi asli kıtadır yani bir orduda asıl mektep kıta görevleridir. Bu nedenle karargâh görevleri değil, kıta hizmetinde başarılar taltif edilmeli, takdir edilmeli, terfi, derece ve kademe almada öncelik almalıdır.

Bu arada, Türk Silahlı Kuvvetlerinin mağdur kesimi olan şerefli astsubay camiası için -emeklileri dâhil- yıllardır AKP İktidarınca sürekli söz verilip de yerine getirilmeyen hususları tekrar hatırlatırım. Şerefli astsubay camiasının sorunlarını Milliyetçi Hareket Partisi olarak tam dört yıldır dile getiriyoruz. Komisyon ve Meclis konuşmaları, soru önergeleri, kanun teklifleri verdik. Son olarak 9 Şubat 2011’de astsubaylarımızın sorunları için Meclis araştırması açılmasını teklif ettik. Sorunlarının önem ve aciliyetini dile getirdik ama onları sekiz yıldır oyalayan, her seferinde “İnşallah seçimden sonra.” diye istismar eden AKP’nin oylarıyla bu önergemiz reddedildi. İnşallah bu seçim öncesinde benzer vaatlerle kimse astsubaylarımızın karşısına çıkmaz, TEMAD’lara ziyarete gitmez. Derece, kademe ilerlemesinden emekli maaşlarına, seyyanen zamma kadar hep oyalandılar, hep kandırıldılar. “Onlar için iyileştirme yaptık.” diye gece elbisesi yani “…”(x)  verilmesinin yazılması ise muvazzafıyla, emeklisiyle tüm astsubay camiası acı acı güldüler. İki haftadır aralarındaydım, kızgınlık, küskünlük ve öfkelerini iktidar partisine iletmeyi bir borç biliyorum.

Gelen tasarının son konusu ise Yüksek Askerî Şûranın kararlarıyla Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişiği kesilenlere veya kanuni mirasçılarına emeklilik hakkı tanınmasıdır. İnsani nedenlerle bu desteklenir, hatta kapsamı 12 Mart mağdurlarına ve 12 Eylül 1980 sonrasına kadar genişletilebilir; buna da karşı değiliz, destekliyoruz. Ancak bu konuda yapılan müracaatlarda ileride kapsamın aşırı genişletilerek terör gibi, yüz kızartıcı gibi hususların dâhil edilebileceği konusunda endişeliyiz.

Sözlerime burada son verir, yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sipahi.

Tasarının tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Eyüp Fatsa, Ordu milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Fatsa.

AK PARTİ GRUBU ADINA EYÜP FATSA (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 633 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Başkanlık Divanı ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan tasarıda öncelikli olarak sözleşmeli erbaş ve erlerle ilgili hususu sizlerle beraber konuşmak istiyorum. Bilindiği gibi, 1984 tarihinden itibaren Türk Silahlı Kuvvetlerine sözleşmeli profesyonel personel alınmaya başlanmıştır. Bu süre içerisinde de önemli ölçüde personel alınmış, istihdam edilmiş, hizmetlerinden faydalanılmış, ayrıca da zamanı gelenler de, isteyen, emekliliğini tamamlayanlar emekli olmuş, emekliliğini tamamlamayanlar da müktesep hak elde ettikleri için başka kamu kurum ve kuruluşlarında da görev yapma, başka kamu kurum ve kuruluşlarına da geçiş yapma imkânı kendilerine sağlanmıştır.

Önümüzdeki beş yıl için toplam 50 bin sözleşmeli er ve erbaş alımı hedeflenmektedir. Bu süre içerisinde, sözleşmeli er ve erbaşların hangi şartlarda ve hangi statüde alınacağı, hangi şartlarda görev yapacağı veya ne zaman görevinin sonlandırılacağı kanun tasarısının genel gerekçesinde uzun uzun anlatılmaktadır ama ben, hafızalarda kalması ve dinleyenlerin de, takip edenlerin de sağlıklı bilgi edinebilmeleri için veya en azından, bundan faydalanmak isteyen arkadaşlarımızın, vatandaşlarımızın, gençlerimizin sağlıklı bilgi edinebilmeleri için kısaca bunları ana hatlarıyla ifade etmek istiyorum. Ayrıca, bundan sonra da özellikle sözleşmeli er, erbaşla alakalı yapılan eleştirilere de kısaca cevap vermek istiyorum.

Hazırlanan tasarıyla -silahlı kuvvetlerin- Genelkurmay Başkanlığınca lüzum görülen erbaş ve er kadrolarında istihdam edilecek sözleşmeli erbaş ve erlerin temini, yetiştirilmeleri, hizmet şartları, hak ve yükümlülükleriyle ilgili usul ve esaslar düzenlenmektedir.

Sözleşmeli erbaş ve erlerin kaynakları: En az ilköğretim mezunu olanlardan, askerlik hizmetlerini erbaş ve er olarak tamamlamış ve terhislerinin üzerinden üç yıldan fazla süre geçmemiş ve düzeltilmemiş nüfus kaydına göre yirmi altı yaşından gün almamış olanlardan temin edilecektir.

Sözleşmeli er adayları öncelikle ön sözleşme yapılmak suretiyle askerî eğitime alınacaklardır, eğitimi başarıyla tamamlayanlara en az üç yıllık sözleşme yapma imkânı verilmektedir. Müteakip sözleşmeler, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak şartıyla, azami yirmi dokuz yaşının bitirildiği yılın aralık ayı sonuna kadar uzatılabilecektir.

Erbaş ve erler için belirlenmiş olan kadro görev yerlerinde istihdam edilecek sözleşmeli erbaş ve erler 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nda erbaş ve erler için öngörülen görevleri yapacaklardır. Sözleşmeli erbaş ve erler kışlada iskân edilecek, her türlü ihtiyaçları devlet tarafından karşılanacaktır. Aynı birlik ve bölgede görev yapacak sözleşmeli erbaş ve erler, sağlık durumu ve birliğin yer değiştirmesi hâlleri hariç atama görmeyeceklerdir. Sözleşmeli erlikte en az iki yılını tamamlayanlar kadro görev yerleri uygunsa liyakat durumu da dikkate alınarak sözleşmeli onbaşılığa, sözleşmeli onbaşılıktan en az iki yılını tamamlayanlar da sözleşmeli çavuşluğa yükseltilecektir. Sözleşmeli erbaş ve erlere otuz gün kanuni, on beş gün mazeret olmak üzere kırk beş gün izin verilecektir. Sözleşmeli erbaş ve erler ile bakmakla yükümlü olduğu kişilere 5510 sayılı Kanun uyarınca sağlık güvencesi sağlanacaktır. Sözleşmeli er adayları kendilerine ön sözleşme yapılmasıyla birlikte ücrete hak kazanacak olup 5510 sayılı Kanun uyarınca sigortalı sayılacaklardır. Başlangıç maaşları asgari ücret brüt tutarının 1,90 katı yani 1.301 TL olacaktır. Ön sözleşme döneminde başlangıç maaşının üçte 2’si oranında da ücret alacaklardır diyor.

Değerli arkadaşlar, burada parti grupları adına konuşan arkadaşlarımız özellikle sözleşmeli erlerle alakalı, er ve erbaşlarla alakalı birtakım ifade ve ithamlarda bulundular. Doğrusunu isterseniz bu itham ve ifadeleri Türk Silahlı Kuvvetlerinin hangi kademesinde görev yapıyor olursa olsun -er olur, erbaş olur, uzman olur veya astsubay, subay, yüksek rütbeli general olur- hiçbir mensubuna karşı ifade edebilmemiz, en azından bu kurumda görev yapan insanlara karşı bir haksızlık, bir saygısızlıktır.

Bir sözcü şöyle dedi: “926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu bu uygulamalarla bozulmaktadır, istismar edilmektedir, askerin hiyerarşisi bozulmaktadır, askerî personel yasası sık sık değiştirilmek suretiyle…”

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Hiç öyle bir şey söylemedim.

EYÜP FATSA (Devamla) – Hayır, siz de…

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sadece “kargaşa” dedim.

EYÜP FATSA (Devamla) – “Kargaşa meydana getirir.” diye ifade edildi, düzeltiyorum, öyle dediğinizi kabul ediyorum. Sonuç itibarıyla, kaos ve kargaşa aslında bir yerde aynı manaya gelir.

Değerli arkadaşlar, yani siyasi irade oturuyor bir yerde, şöyle mi yaptığını zannediyorsunuz: “Biz Türk Silahlı Kuvvetlerinde şöyle bir uygulama yapalım. Şöyle personel alalım. Personel Kanunu’nda şu şu değişiklikleri yapalım.” diye böyle bir karar aldığını mı düşünüyorsunuz? Bakın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu konularla ilgili bütün yetkilileri de, sorumluları da buradadır, rütbeli askerler de buradadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Savunma Bakanlığımızın her kademesinde görüşülerek, tartışılarak, istişare edilerek ve birlikte bir mutabakata varılarak buraya, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmektedir. Aksi takdirde, siyasi irade, AK PARTİ Hükûmeti Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel yapısında birtakım keyfî uygulamalar yapıyor, gibi iddiaları ve ithamları kabul etmek mümkün değildir. Bu ithamlar en hafifiyle, biraz önce de söylediğim gibi, burada onuruyla, şerefiyle görev yapan insanlara karşı da bir haksızlıktır, bir saygısızlıktır diye düşünüyorum.

Yine sözleşmeli er ve erbaşları, personeli “lejyoner” olarak ifade edenler oldu. Bizim bildiğimiz kadarıyla, lejyonerler başka uluslardan kiralanmış, ücretli olarak silahlı kuvvetler bünyesine dâhil edilmiş insanlardır, unsurlardır. Dolayısıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinde sözleşmeli olarak da görev yapan er, erbaş, statüsü ne olursa olsun hepsi bu milletin şerefli ve onurlu bir mensubudur. Dolayısıyla, başka ülkelerden ithal edilmiş, başka ülkelerde birtakım operasyonlar için kullanılan lejyonerler için ifade edilen isim ve yaklaşımlar, doğrusunu isterseniz, kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde lejyoner yoktur, olmamıştır, hiçbir zaman da olmayacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bünyesindeki bütün mensuplarıyla beraber bu ülkenin, bu ulusun, bu milletin ihtiyaç duyduğu bütün hizmetleri ve faaliyetleri yapabilecek güçte ve yetkidedir.

Yine, Afganistan’daki, Irak’taki, Lübnan’daki birtakım paralı unsurlarla sözleşmeli personelin mukayese ediliyor olması da doğrusunu isterseniz, çok şık olmamıştır. Bunu da kabul etmemiz mümkün değildir biraz önce söylediğim gerekçelerle. Bunların çok fazla ayrıntılarına da girmek istemiyorum.

Değerli arkadaşlar, şu yaklaşım da doğru değildir: Bir arkadaşımız dedi ki: “Elbette ki biz buna inanıyoruz, ordusuna bizim kadar samimiyetle, içtenlikle sevgi duyan, saygı duyan, kendi bağrından yetiştirdiği Türk Silahlı Kuvvetlerinin bütün mensuplarıyla, bütün hizmetlerinden, başarılı hizmetlerinden gurur duyan milletimiz, eğer bu söz konusu asker sözleşmeli olursa ve -ülkenin, Sayın Kaplan “Şırnak” diye ifade etti- oraya sözleşmeli statüyle gelirse biz buna iyi gözle bakmayız.” En hafif ifadesiyle söylüyorum, doğrusunu isterseniz, bu, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında milletvekilliği sorumluluğu taşıyan bir milletvekiline yakışmayan bir ifadedir diye düşünüyorum. Yani Türk Silahlı Kuvvetlerinin bünyesinde sadece er ve erbaş yok, uzmanından astsubayına, subayına, yüksek rütbeli generallerine kadar ki bunlar, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki profesyonel askerlerdir aynı zamanda, profesyonel askerlerdir yani sadece bu anlayışın uzman er, erbaşlarla ilgili değil, anladığım kadarıyla, biraz böyle, ajandalarında veya kafalarının arkasında öyle bir anlayış olduğunu hissettim veya en azından öyle anladım, bu yaklaşım doğru değildir. Yani sonuç itibarıyla, astsubaylarımız da subaylarımız da ordumuzun yüksek rütbeli mensupları da ülkemizin doğusunda da batısında da güneyinde de kuzeyinde de her tarafında hizmet ediyorlar. Dolayısıyla, bunun sözleşmeli olmuş olması, ona karşı bir ön yargıyla, art niyetle, yanlış bir yaklaşımla algılanmasına sebebiyet vermemelidir, sebep de teşkil etmemelidir. Bu yaklaşımı da çok yanlış bulduğumu ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasanın ikinci bölümünde de Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiş personelle alakalı bir düzenleme vardır. Bu düzenleme aslında, Anayasa’da yapılan, Anayasa’nın 125’inci maddesinde yapılan değişikliğe uygun olarak bir uyum yasasıdır. Biliyorsunuz, Anayasa’nın 125’inci maddesinin ikinci fıkrasında, yapılan referandumla bir değişiklik yaptık. Bundan faydalanan subay ve astsubaylar, Askerî Yüksek İdare Mahkemesine başvurdular, Anayasa’nın ilgili amir hükmünün ortadan kalktığını, dolayısıyla kendilerine haklarının iadesiyle alakalı müracaatta bulundular. Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin vermiş olduğu karar doğrultusunda “Bununla ilgili mutlaka bir yasal düzenleme yapılması gerekir.” ifadesine istinaden de şimdi burada bir düzenlemeyi hep beraber yapıyoruz. Bu düzenlemeyle ilgili de Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiş yaklaşık 1.600 personele yeniden yargı önünde haklarını arama imkânı veya hak elde etme imkânı verilmektedir. Biraz sonra, zaman kalırsa, bunun ayrıntılarını, hangi usullerle ve hangi prosedürle bu işlem takip edilecek ve nasıl faydalanacak, bunu ifade etmek, anlatmak istiyorum.

Ancak, Sayın Rasim Çakır Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Edirne Milletvekilimiz -burada, bizi de izliyor- haklı olarak şunu söyledi, dedi ki: “Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla özellikle 1984’ten sonra hak mahrumiyetine uğramış olanlarla alakalı yapılan yasal düzenlemeyi saygıyla karşılıyoruz. Elbette ki bu arkadaşlarımız da haklarını elde etmelidir ancak, sadece bunlarla sınırlı değil, Türk Silahlı Kuvvetlerinden farklı gerekçelerle ve farklı tarihlerde ilişiği kesilmiş silahlı kuvvetler personelleri var. Bunlar da mutlaka bu yasal düzenlemenin içerisinde olmalıydı. Bizim de böyle bir teklifimiz vardı.” diye de ifade etti.

Bundan önce üç zaman diliminde aynı uygulamaya tabi olmuş Türk Silahlı Kuvvetleri personeli vardır. Bunlardan bir tanesi 60 ihtilalinde bu tür bir uygulamaya maruz kalmış ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiş Türk Silahlı Kuvvetleri personeliyle ilgili yasal düzenleme yapılmış, “EMİNSU’lar” diye veya Türkçesi, daha açılımıyla “emekli subaylar” diye bilinen bir düzenleme yapılmış ve onlara hakları iade edilmiştir. Hatta onunla ilgili birden çok düzenleme yapıldığı noktasında da bilgiler var elimizde. Bir diğeri de 12 Mart 1971’de Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilen personelle alakalı da burada bir yasal düzenleme yapılmalıydı ve yine, 12 Eylül 1980’den sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiş personelle alakalı da bir yasal düzenleme yapılmalıydı diye ifade etti.

Doğrusunu isterseniz, buna katılmamak mümkün değildir. Bu şu manaya gelmiyor tabii: Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiş olan bütün personel, ara dönemlerde veya demokrasinin sıkıntı yaşadığı, askıya alındığı dönemlerde… Sadece o gerekçelerle ilişiği kesilmiş subaylar değil, farklı gerekçelerle de elbette ki burada ilişiği kesilmiş subaylar ve astsubaylar vardır, yani içlerinde Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla da ordudan ilişiği kesilmiş, belki talep ettiği hakları işlediği suç ve sorumluluk gerekçesiyle elde edemeyecek subay ve astsubaylar da vardır ve bunlar mutlaka tasnif edilecek, sınıflandırılacaktır.

Bununla ilgili de, doğrusunu isterseniz, Sayın Çakır -ben kamuoyunun da bilmesi adına söylüyorum- gerek Millî Savunma Bakanlığında oradaki uzman ve konuya duyarlı sorumlular tarafından yapılan çalışmalar gerekse parti grubumuz ve Başbakanlık Müsteşarlığı nezdinde yapılan çalışmalar oldu ve bu çalışmalar da devam ediyor ancak -belki kabul edilir, reddedilir ama- gerek sayısal değerlendirmelerin yapılması için gerekse her birisinin hangi gerekçelerle ilişiğinin kesildiğiyle alakalı doğru ve sağlıklı bilgiler elde edilemediği için bu yasa içerisinde değerlendirme zorluğu olduğu kanaatine varıldı. Ama çalışmalar devam ediyor.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – İnanmadığın şeyi söyleme.

EYÜP FATSA (Devamla) – Sayın Çakır, siz o dönemi yaşayan birisiniz, elbette ki inanacaksınız.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – İnanmadığın şeyi söyleme, inanıyorsan söyle.

EYÜP FATSA (Devamla) – Siz bu çalışmalara da bilginizle, sizde olan tecrübelerle elbette ki destek de vereceksiniz, yardımcı da olacaksınız. Ben inanıyorum ki yine -belki bu 23’üncü Dönemde olmaz ama- mutlaka yeni şekillenecek Parlamentoda da…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Niye şimdi olmasın? Şimdi niye olmasın?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye şimdi değil?

EYÜP FATSA (Devamla) – Özellikle 12 Mart ve 12 Eylülde değişik gerekçelerle Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişiği kesilmiş personelle alakalı da bir yasal düzenleme yapılacağını ve bununla ilgili de ciddi bir çalışmanın Başbakanlık Müsteşarlığı nezdinde devam ettiğini ifade etmek…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yok öyle bir şey.

KADİR URAL (Mersin) – Sayın Fatsa, niye şimdi değil?

EYÜP FATSA (Devamla) – Tabii, buna inanırsınız inanmazsınız yani bu tamamen size ait. Ben şahit olduğum, tanığı olduğum, bilgi sahibi olduğum bir konuyu sizinle ve kamuoyuyla beraber paylaşmak istedim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Doğrusunu söyleyin mertçe!

EYÜP FATSA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilen subay ve astsubaylarla ilgili, kendi dönemleriyle alakalı yani birlikte okuldan mezun olduğu, harp okulundan ve astsubay okulundan mezun olduğu dönemdeki arkadaşları, bugün -kısaca söylüyorum- hangi statüde ve haklarda görev yapıyor veya emekli olmuşsa aynı hak ve görevler belki tekrar göreve dönme imkânı şeklinde değil ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EYÜP FATSA (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa.

Bunun biliyorsunuz istisnası yok, sadece Dünya Kadınlar Günü nedeniyle hanımefendilere uyguladık.

Teşekkür ediyorum.

EYÜP FATSA (Devamla) – Ben teşekkür ediyor, hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.09


YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

633 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemin 3’üncü sırasında yer alan, Taşınır Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar Hakkında Sözleşme ve Bu Sözleşmeye İlişkin Hava Aracı Donanımına Özgü Konulara Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Taşınır Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar Hakkında Sözleşme ve Bu Sözleşmeye İlişkin Hava Aracı Donanımına Özgü Konulara Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/904)) (S. Sayısı: 622)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemin 4’üncü sırasına alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sürdürülebilir Kalkınma İçin Doğal Kaynakların ve Çevrenin Korunması Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sürdürülebilir Kalkınma İçin Doğal Kaynakların ve Çevrenin Korunması Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/927) (S. Sayısı: 652)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Komisyonların bundan sonra da bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 9 Mart 2011 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.13