Normal 44163 4 11 2011-04-04T13:40:00Z 2011-04-04T13:41:00Z 1 60384 344193 TBMM 2868 807 403770 12.00 Clean Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

 

DÖNEM: 23                                                                YASAMA YILI: 5

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 94

70’inci Birleşim

23 Şubat 2011 Çarşamba

(Bu Tutanak Dergisinde yer alan va kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Vergi Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Düzce Milletvekili Celal Erbay’ın, Azerbaycan Hocalı katliamına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Nevşehir ilinin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, trafik kazası geçiren Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, trafik kazası geçiren Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e acil şifalar dilediğine, milletvekillerine birer makam şoförü verilmesine ve Hocalı katliamına ilişkin açıklaması

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hocalı katliamına ilişkin açıklaması

4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, ülke genelinde şap hastalığıyla ilgili sorunlar yaşandığına ve süt üreticilerinin Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının dondurulmasına ilişkin açıklaması

5.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, süt üreticilerinin sorunlarına ve Hükûmeti bu konuda duyarlılığa davet ettiğine ilişkin açıklaması

6.- Nevşehir Milletvekili Rıtvan Köybaşı’nın, Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Nevşehir ilinin ekonomik sorunlarıyla ilgili yaptığı gündem dışı konuşmanın gerçekleri yansıtmadığına ilişkin açıklaması

7.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, trafik kazası geçiren Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e acil şifalar dilediğine ve ülkede 150 bin makam otomobiline şoför bulan bir devletin 550 milletvekiline makam şoförü bulamamasına ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden Gaziantep’e yaşanan göçlerden sonra uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığının arttığını belirten konuşması üzerine açıklaması

9.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden Gaziantep’e yaşanan göçlerden sonra uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığının arttığını belirten konuşması üzerine açıklaması

10.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen insanlardan bazılarının uyuşturucu bağımlısı olduğunu kötü niyetle söylemediğine, bu konuda da tedbir alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in, trafik kazası geçiren Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e, Başkanlık Divanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak acil şifalar dileyen konuşması

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, vicdani ret hakkının kullanılmasının önündeki engellerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1050)

2.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin ortak etkinliklere katılmalarında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1051)

3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin, balıkçılık sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1052)

4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 25 milletvekilinin, humik maddesinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1053)

VIII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/339) (S. Sayısı: 62)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/395) (S. Sayısı: 136)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Ukrayna Hükûmeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 286)

4.- Türkiye Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesini Değiştiren Ek Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/270) (S. Sayısı: 434)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Avustralya Hükûmeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluklarda Çalışan Diplomatik ve Konsüler Kadro ile İdari ve Teknik Personel Yakınlarının İstihdamına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/659) (S. Sayısı: 464)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İspanya Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan Diplomatik, Konsüler, İdari ve Teknik Personelin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/724) (S. Sayısı: 468)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Pakistan’da Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Tarafından Program Koordinasyon Ofisi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/807) (S. Sayısı: 489)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükûmeti Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/677) (S. Sayısı: 491)

9.- Avrupa Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı: 512)

10.- Türkiye Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/727) (S. Sayısı: 513)

11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/763) (S. Sayısı: 514)

12.- Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/666) (S. Sayısı: 520)

13.- Devletlerin Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/351) (S. Sayısı: 528)

14.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/374) (S. Sayısı: 530)

15.- Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/644) (S. Sayısı: 562)

16.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Bahreyn Krallığı Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/695) (S. Sayısı: 578)

17.- Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol ve İlgili Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/840) (S. Sayısı: 579)

18.- Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/827) (S. Sayısı: 580)

19.- Türkiye Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/868) (S. Sayısı: 581)

20.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/343) (S. Sayısı: 582)

21.- D-8 Üyesi Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/448) (S. Sayısı: 583)

22.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/679) (S. Sayısı: 584)

23.- D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve Anılan Anlaşmanın Ekini Oluşturan D-8 Üyesi Devletler Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA) İlişkin Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/778) (S. Sayısı: 585)

24.- Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük Mevzuatının Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/361) (S. Sayısı: 586)

25.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/809) (S. Sayısı: 620)

26.- Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/380) (S. Sayısı: 618)

27.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Irak Cumhuriyeti Hükûmeti Arasındaki 27 Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru Hattı Anlaşması ve Sonrasındaki İlgili Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı Tutanakları ile Eklerinin Tadiline İlişkin Değişiklik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı: 617)

28.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Petrol ve Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/519) (S. Sayısı: 619)

29.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/450) (S. Sayısı: 577)

30.- Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17’nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/295) (S. Sayısı: 78)

31.- Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/725) (S. Sayısı: 563)

32.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı: 534)

33.- İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/752) (S. Sayısı: 522)

34.- Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/781) (S. Sayısı: 459)

35.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/302) (S. Sayısı: 80)

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercan’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Başbakana sataşması nedeniyle konuşması

XI.- OYLAMALAR

1.- Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

2.- Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Ukrayna Hükûmeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

4.- Türkiye Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesini Değiştiren Ek Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Avustralya Hükûmeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluklarda Çalışan Diplomatik ve Konsüler Kadro ile İdari ve Teknik Personel Yakınlarının İstihdamına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İspanya Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan Diplomatik, Konsüler, İdari ve Teknik Personelin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Pakistan’da Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Tarafından Program Koordinasyon Ofisi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükûmeti Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

9.- Avrupa Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

10.- Türkiye Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

12.- Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

13.- Devletlerin Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

14.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

15.- Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

16.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Bahreyn Krallığı Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği Ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

17.- Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol ve İlgili Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

18.- Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

19.- Türkiye Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

20.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

21.- D-8 Üyesi Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

22.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

23.- D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve Anılan Anlaşmanın Ekini Oluşturan D-8 Üyesi Devletler Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA) İlişkin Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

24.- Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük Mevzuatının Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

25.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

26.- Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

27.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Irak Cumhuriyeti Hükûmeti Arasındaki 27 Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru Hattı Anlaşması ve Sonrasındaki İlgili Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı Tutanakları ile Eklerinin Tadiline İlişkin Değişiklik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

28.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Petrol ve Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

29.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

30.- Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17’nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

31.- Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması

32.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

33.- İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

34.- Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

35.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, daha düşük ek göstergeli bir göreve atanan memurların gösterge farkının maaşlarından kesilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/17959)

2.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, SGK İzmir İl Müdürlüğündeki bazı uygulamalara ve iddialara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/17960)

3.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, SGK İzmir İl Müdürlüğünde eksik yemek ücretlerinin memurlardan tahsil edilmek istendiği iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/17961)

4.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, 2005-2010 yılları arası Edirne’de işe başlayan özürlü sayısına ve özürlülerin istihdamına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/17962)

5.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, şeker hastalığına yönelik araştırmalara ve kan şekeri ölçüm çubuklarının bedellerinin ödenmesine yönelik uygulamaya ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/17963)

6.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, SGK’nın diyabet hastalarıyla ilgili yayımladığı genelgeye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/17965)

7.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Datça Hükümet Konağı’na ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/18030)

8.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, diyabet hastalarının şeker ölçüm çubuğu ihtiyacına ve SGK’nın konuya ilişkin genelgesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/18038)

9.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, 2002-2010 yılları arasında SGK’ya kayıtlı ücretli çalışanlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/18092)

10.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’in, Halkla İlişkiler Binası inşaatı ihalesinin Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devredildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/18295)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki işsizlik sorununa ve çözüm önerilerine,

Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş, Kırıkkale ilinin sorunlarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, şeker hastalarının şeker ölçüm cihazı ve çubuklarının bedellerinin ödenmemesi ve hastaların mağduriyetlerine ilişkin gündem dışı konuşmasına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer cevap verdi.

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin işsizlik sorununa,

Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Ermenilerin Azerbaycan’ın Hocalı kasabasında yaptıkları katliama,

İstanbul Milletvekili Ahmet Tan, şeker ölçüm çubuklarının bedellerinin ödenmemesiyle ilgili şikâyetlere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının açıklamalarının yeterli olmadığına,

Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, Türkiye genelinde şap hastalığı görüldüğüne,

İzmir Milletvekili Oktay Vural, muhtarların sorunlarının çözümü konusunda Hükûmetin önerisi varsa getirmelerine, MHP’nin de bu sorunların çözümü konusunda gerekli inisiyatifi kullanacağına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, şeker ölçüm çubuklarının bedellerinin ödenmemesine,

Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Dünya Dil Günü’ne ve şeker ölçüm çubuklarının bedellerinin ödenmemesine,

Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in şeker ölçüm çubuklarının bedellerinin ödenmesinde yaşanan sorunlara karşı yanıltıcı bilgiler verdiğine,

İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in şeker ölçüm çubuklarıyla ilgili yakınmaları, görüşleri dinlemediğine,

İlişkin açıklamalarına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer cevap verdi.

Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/2278, 2279, 2284 ve 2285) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın:

Arıcılık sektöründe yaşanan sorunların (10/1046),

Yerel basının sorunlarının (10/1048);

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, adalet sisteminde yaşanan sorunların (10/1047),

Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, Ankara’daki toplu taşıma fiyatlarındaki artışın nedenlerinin (10/1049),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamenter heyetin, Romanya Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanının vaki davetine icabet etmek üzere, Romanya’ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Türk Ceza Kanununun 105’inci Maddesinde Değişiklik Yapılması (Cinsel Taciz Suçlarında Cezanın Artırılması) Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/120) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Güneydoğu Avrupa (GDA) Kültür Bakanları Konseyi Şartnamesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/392) (S.Sayısı: 592),

2’nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Arasında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Türkiye Cumhuriyetindeki İşbirliği ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/907) (S. Sayısı: 569),

3’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Asya Kalkınma Bankası Arasında Asya Kalkınma Bankasının Bölgesel Ofisinin Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/909) (S. Sayısı: 570),

4’üncü sırasında bulunan, Uluslararası Ticaret Finansmanı İslami Kurumu Kurucu Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/711) (S. Sayısı: 572),

5’inci sırasında bulunan, Özel Sektörün Geliştirilmesi İslami Kurumu Kurucu Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/847) (S. Sayısı: 573),

6’ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Uyuşturucu Kaçakçılığı, Organize Suçlar ve Terörizmle Mücadelede İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı: 612),

7’nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile İran İslam Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Cezai Konularda Adli İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/896) (S. Sayısı: 613),

8’inci sırasında bulunan, Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansının Statüsünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/915) (S. Sayısı: 614),

9’uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Çevre Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/983) (S. Sayısı: 615),

13’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Sinematografik Ortak Yapım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/402) (S.Sayısı: 593),

14’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/406) (S. Sayısı: 594),

15’inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/424) (S. Sayısı: 595),

16’ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Devleti Arasında Telif Hakları ve İlgili Diğer Fikri Haklar Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/330) (S. Sayısı: 591),

17’nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında 17 Temmuz 1998 Tarihinde Ankara’da İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Revizyonu ile İlgili Ek Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/349) (S. Sayısı: 596),

18’inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ve Birleşik Arap Emirlikleri Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/383) (S. Sayısı: 597),

19’uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/388) (S. Sayısı: 598),

20’nci sırasında bulunan, Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/334) (S. Sayısı: 600),

21’inci sırasında bulunan, Güney Doğu Avrupada Yüksek Performanslı Bir Demiryolu Ağının Kurulması Konusunda Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/375) (S. Sayısı: 601),

22’nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Veterinerlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/420) (S. Sayısı: 602),

23’üncü sırasında bulunan, Türkiye ile Mısır Arasında Doğal Gaz Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/390) (S. Sayısı: 603),

Görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.

10’uncu sırasında bulunan, Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporlarının (1/991) (S. Sayısı: 609),

11’inci sırasında bulunan, Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/339) (S. Sayısı: 62),

12’nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/781) (S. Sayısı: 459),

24’üncü sırasında bulunan, Biyotıp Araştırmalarına İlişkin İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporlarının (1/394) (S. Sayısı: 604),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

23 Şubat 2011 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 19.11’de son verildi.

                                                               Meral AKŞENER

                                                                  Başkan Vekili

                 Harun TÜFEKCİ                Bayram ÖZÇELİK                      Gülşen ORHAN

                          Konya                                   Burdur                                         Van

                       Kâtip Üye                             Kâtip Üye                                  Kâtip Üye       

 

                                                                                                                                               No.: 90

II.- GELEN KÂĞITLAR

23 Şubat 2011 Çarşamba

Tasarı

1.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanun, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ile Asya Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1006) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.2.2011)

Önerge

1.- Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin  Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Milletvekili Genel Seçimlerinin Yenilenmesi ve Seçimin 12 Haziran 2011 Tarihinde Yapılması Hakkındaki Önergesi (4/259) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.2.2011)

Raporlar

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Adana Milletvekili Vahit Kirişci’nin; Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi  ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/844) (S. Sayısı: 623) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarım Alanında Ekonomik, Bilimsel ve Teknik İşbirliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/856) (S.Sayısı: 624) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Müteahhitlik ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri Alanlarında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/870) (S.Sayısı: 625) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sınır Kapılarının Ortak Kullanımına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/863) (S. Sayısı: 626) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İçişleri Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti İçişleri Bakanlığı Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/823) (S.Sayısı: 627) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/855) (S.Sayısı: 628) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hayvan Sağlığı Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/858) (S.Sayısı: 629) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bitki Koruma ve Karantina Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/859) (S.Sayısı: 630) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, vicdani ret hakkının kullanılmasının önündeki engellerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1050) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.01.2010)

2.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 Milletvekilinin, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin ortak etkinliklere katılmalarında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1051) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.01.2010)

3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 Milletvekilinin, balıkçılık sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1052) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.01.2010)

4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 25 Milletvekilinin, humik maddesinin araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1053) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.01.2010)

 

23 Şubat 2011 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda hazır bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın Mehmet Domaç burada mı?

Sayın Sami Güçlü burada mı? Burada.

Sayın Mehmet Müezzinoğlu?

Sayın Zeki Ergezen? Burada.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Vergi Haftası hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay’a aittir.

Buyurun Sayın Akçay.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Vergi Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vergi Haftası münasebetiyle söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Vergi mükelleflerinin, Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi çalışanlarının ve serbest muhasebeci ve mali müşavirlerin Vergi Haftası’nı kutluyorum.

Vergi, devletin kamu hizmetlerini karşılamak amacıyla kişi ve kurumlardan kanun yoluyla tahsil ettiği en sağlıklı kamu geliridir. Anayasa’nın 73’üncü maddesine göre herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.

Vergi, devlet-vatandaş ilişkilerinin uyumlu, düzenli, saydam ve gönüllü olması için de büyük önem arz etmektedir. Verginin toplumun tüm kesimlerince benimsenmesi, vergi bilincinin geliştirilerek gönüllü ödeme alışkanlığının artırılması her geçen gün daha önemli hâle gelmiştir.

Verginin sağlıklı ve düzenli bir şekilde toplanabilmesi için vergi sisteminin ekonomiyle uyumlu olması, adalet, eşitlik ve genellik ilkelerine uygun olması gerekmektedir. Vergi sistemimizdeki bozukluk nedeniyle vergi yükü toplum içinde maalesef adil olarak dağıtılamamaktadır. Ekonomideki yaygın kayıt dışılığa engel olunamadığı gibi, kayıtlı ve düzenli mükelleflerin aleyhine işleyen haksız rekabete de engel olunamamaktadır. Vergi mevzuatında basitlik ve sadelik bir türlü sağlanamamıştır.

Toplanan vergilerin nasıl ve nerelere harcandığı konusunda toplum bilgilendirilmemektedir.

Yeterince vergi toplayamayan devlet sürekli olarak dolaylı vergileri artırma yoluna gitmektedir yani insanlar kazançları nispetinde değil, harcamaları üzerinden vergilendirilmektedir. Bu, vergi adaleti bakımından çok haksız bir durumdur. Vergi yükü, büyük ölçüde kıt kanaat geçinen milyonlarca dar gelirli vatandaş, esnaf ve çiftçi üzerinde kalmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi ve diğer devlet gelirlerinin toplanmasında büyük emeği olan Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi çalışanları sıkıntı içindedir. Yeniden yapılanma çalışmaları bir türlü rayına oturmamış, var olan sorunlar azalmamış, artmıştır. Bugün itibarıyla memurlar, uzmanlar, şefler, müdür yardımcıları, müdürler, vergi dairesi başkanları, denetim elemanları çalışma şartları ve özlük hakları bakımından huzursuzdurlar. Maliye çalışanları diğer bazı kamu kurumlarına göre daha düşük ücret almaktadır.

Gelir İdaresinin statüsündeki zafiyetin yanı sıra, personel arasındaki ücret adaletsizliği had safhaya çıkmış, çalışma barışı bozulmuş, huzursuzluklar büyümüştür. Müdür ve müdür yardımcıları memurlarından daha az maaş alır duruma gelmiş, devleti temsil konumunda olan bu ekip mağdur edilerek moral ve motivasyonu bozulmuştur. Grup müdürleri başkandan, 2’nci derecedeki müdür yardımcısı 1’inci derecedeki müdür yardımcısından daha fazla ek ücret almaktadır. 1’inci derecedeki bir müdür veya müdür yardımcısının ek göstergesi 2.200 iken 1’inci derecedeki memurun ek göstergesinin 2.200 olması da adaleti bozmaktadır.

Gelir İdaresi müdür ve grup müdürlerinin hâlen 3.000 olan ve vergi denetmenlerinin 2.200 olan ek göstergeleri de sorun olarak devam etmektedir. Bu konuda personelin beklentisi de ek göstergelerin her üç unvan için de 3.600’e çıkarılmasıdır. Bu nedenle, ek ücretlerde dengeli bir dağılımın sağlanması acil ve zaruri bir hâle gelmiştir.

Fiilen vergi incelemesi yapan grup müdürü, müdür, vergi dairesi müdürleri ve vergi dairesi müdür yardımcıları denetim tazminatından yararlanamamaktadırlar. Maliye çalışanları, ek ödemelerin maaşa dâhil edilerek, emekli keseneği kesilerek emekliliğe yansıtılmasını beklemektedirler.

Maliye Bakanlığı, Mükellef Hakları Bildirisi yayınlarken kendi personeli için İnsan Hakları Beyannamesi’nin şartlarını maalesef yerine getirmemektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle, tekrar, Vergi Haftası’nı tebrik ediyor, muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Gündem dışı ikinci söz, Azerbaycan Hocalı katliamı hakkında söz isteyen Düzce Milletvekili Sayın Celal Erbay’a aittir.

Buyurun Sayın Erbay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Düzce Milletvekili Celal Erbay’ın, Azerbaycan Hocalı katliamına ilişkin gündem dışı konuşması

CELAL ERBAY (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hocalı katliamının yıl dönümü sebebiyle gündem dışı şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, Libya’da Hakk’ın rahmetine kavuşan vatandaşımıza Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum.

Hocalı katliamı, 25-26 Şubat 1992’de Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kentinde çok sayıda Azeri sivilin Ermeniler tarafından hunharca katledilmesi olayıdır. Azeri kaynaklarına ve Moskova merkezli Memorial İnsan Hakları Örgütü gibi bazı uluslararası insan hakları kuruluşlarının bildirdiklerine göre katliam, Rus 366’ncı Motorize Alayının desteğindeki Ermeni silahlı kuvvetleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu katliam, Dağlık Karabağ işgalinden bu yana cereyan eden en kapsamlı sivil halk imhası olarak nitelendirilmiştir.

Hocalı, 1991 yılının Ekim ayından itibaren ablukaya alınmıştı. Ekimin 30'una kadar Hocalı kara yolu ulaşıma kapatılmış, artık tek ulaşım aracı helikopter kalmıştı. Hocalı'ya en son helikopter 1992 yılı Ocak ayının 28’inde inmişti. Şuşa şehrinin semalarında bir sivil helikopterin düşürülmesi ve 40 kişinin hayatını kaybetmesinden sonra bu yol da kesilmişti. Ocak ayının 2'sinden itibaren şehre elektrik verilmemiş, şubatın ikinci yarısından itibaren Hocalı, Ermeni silahlı kuvvetlerinin ablukasına alınmış ve her gün top atışına tabi tutulmuştu.

Böylece Hocalı, 26 Şubat 1992 tarihinde, yüzyılın en acımasız soykırımına maruz kalmış ve şehir tamamen yok edilmişti. Hocalı bu katliamın yaşandığı sırada Azerbaycan silahlı kuvvetlerinin koruması altında değildi, tamamen savunmasız bir durumdaydı. Hocalı’da yalnız, dağınık hâlde,  elinde av tüfekleri bulunan 160 civarında özel güvenlik mensupları bulunmaktaydı. Azerbaycan silahlı kuvvetleri Hocalı halkına yardım edemiyordu. Bu sebeple, uzun süre, cesetlerin alınması bile mümkün olamamıştı.

Ermeniler Hocalı’yı işgal ederek bütün bölge halkına bir mesaj vermek istiyorlardı. Nitekim bu işgal ile birlikte Hocalı yok olma noktasına gelmiş ve bölgedeki çözülme hızlanmıştı. Böylece Ermenilerin bu işgalle birlikte önemli bir stratejik mekânı elde ederek askerî açıdan beklenmedik bir başarıya ulaştıkları tahakkuk ediyordu. Ancak, insanlık adına, tarihin en acımasız soykırımını da gerçekleştirmiş oluyordu Ermenistan.

Bu vahşetin tanıklarından olan Lübnanlı Ermeni asıllı Daud Kheyriyan, Hocalı’dan Lübnan’a döndükten sonra anılarını şöyle dile getiriyordu: "2 Mart günü cesetlerin yakılmasıyla görevli bir grup Ermeni, Hocalı'nın batısında bir yere 100 ceset yığmışlardı. Son kamyonda, yaklaşık 10 yaşlarında bir kız çocuğu gördüm. Kız, boynundan ve ellerinden yaralıydı, yüzü morarmıştı, soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu, çok az nefes alabiliyordu, gözlerini ölüm korkusu kaplamıştı. O sırada ‘Tigrayan’ adlı bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üzerine fırlattı, sonra da tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan cesetler arasından bir çığlık sesi geliyordu..."

Olayın canlı şahitlerinden Amirov Hazangül şöyle diyor: “Ermeniler annemi, yedi yaşındaki kız kardeşimi, teyzemi katlettiler ve babamı üzerine benzin dökerek gözümün önünde yakarak yok ettiler.”

Elbette ki hayat kavgayla, dövüşle devam etmez. Ben, bütün Karabağ şehitlerine Allah’tan rahmet diliyorum, kalanlarına can sağlığı diliyorum, uzun ömürler diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CELAL ERBAY (Devamla) - Artık kavgalar sona ersin, barış ve huzur içerisinde Karabağlı kardeşlerimiz öz topraklarına dönsün diyor ve hepinizi selamlayarak sözlerime son veriyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erbay.

Gündem dışı üçüncü söz, Nevşehir ilinin sorunları hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili Sayın Mümin İnan’a aittir.

Buyurun Sayın İnan. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Nevşehir ilinin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; bugün sabaha karşı geçirdiği bir trafik kazasında ağır yaralanan Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Mustafa Cengiz Bey’e Cenabıallah’tan acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, komşumuz olan Nevşehir ilimizin sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum.

Tarih ve doğanın iç içe geçerek bütünsel bir güzellik sergilediği ve bölgede yaşamış uygarlıkların zenginleştirdiği kültürel birikimiyle, dünyaca ünlü düşünür Hacı Bektaş Veli’siyle Türkiye'nin eşsiz turizm cennetlerinden biri olan Nevşehir ilimiz, birbirinden güzel kaya kiliseleri, camileri, külliyeleri, doğal güzellikleri, vadileri ve yer altı şehirleriyle büyük bir açık hava müzesidir. Turizm hareketlerinin olumlu yönde gelişmesine ve bölgenin dünyanın en nadide bölgelerinden biri olmasına rağmen, son yıllarda bu ilimizin ekonomik açıdan büyük sıkıntılar içinde olduğu görülmektedir. Ekonomisi turizm, tarım, küçük ve orta ölçekli sanayi tesislerinin üretimine dayanan bu bölgede yaşayan vatandaşlarımız, ocak ayında yaptığımız ziyaretlerde yaşadıkları sorunların Türkiye Büyük Millet Meclisinde dile getirilmesini bizlerden talep etmişlerdir.

Hayvancılık ile geçimlerini sürdüren çiftçilerimiz yem fiyatlarının yüksekliğinden ve süt fiyatlarının düşük olmasından, patates gibi sulu tarımla uğraşan çiftçilerimiz elektrik, Ziraat Bankası, tarım kredi ve sulama gibi borçları nedeniyle, bağcılıkla uğraşan üzüm çiftçisi de ürünlerinin değerlendirileceği tek yer olan TASKOBİRLİK’in kapatılmasıyla düştüğü sıkıntıların gittikçe büyüyerek katlandığını dile getirmişlerdir.

Bölgede en acil çözüm bekleyen sorunların başında, üreticilerin ürünlerinin en iyi şekilde değerlendirilmesi amacıyla kurulup, 9 adet üzüm ve mamulleri tarım satış kooperatifini bünyesinde barındırarak bağlı kooperatiflerin yaklaşık 6 bin ortağının yanı sıra ortak dışı alımlarla 25 bin üreticiye ekonomik açıdan yardımcı olan ve aynı zamanda bölgede önemli bir istihdam yaratan TASKOBİRLİK fabrikasının yeniden faaliyete geçirilmesi gelmektedir. Yöredeki vatandaşlarımız, Nevşehir’de yıllarca bölgenin üzüm, kayısı, şeftali ve domatesinin değerlendirildiği ve yöredeki işsizlerin iş umudu olan TASKOBİRLİK fabrikasının yakınlarından geçen herkesin yüreklerinin sızladığını belirterek “Bu memleketin gençleri işsizlikten kıvranırken ilimizdeki bu tür işletmelerin kapısına tek tek kilit vurulması Ankara’dakilerin hiç mi yüreğini sızlatmıyor?” diye sormaktadırlar. Nevşehir’de zaten sayıları bir elin parmağını geçmeyecek bu ölçekteki kuruluşlara devlet tarafından acilen sahip çıkılıp, gerekli kredi ve teşvik desteğinin sağlanarak TASKOBİRLİK’in yeniden faaliyete geçirilmesini talep etmektedirler.

Kapadokya gibi dünyaca ünlü, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan bölgemizde, turizmle uğraşan insanlarımız düşük kurdan kaynaklanan sorunların çözümüne ilişkin beklentilerini dile getirmekte ve bölge turizmcilerinin kaderiyle baş başa bırakıldığını ifade etmektedirler. Özellikle bölgenin dünyadaki tanıtımının sürekli güncel tutulması konusunda devletin gerekli çabayı göstermesini beklemektedirler.

Bölgede faaliyet gösteren esnaf ve sanayiciler ise vatandaşların imkânsızlıklarından dolayı alışveriş yapamadığını, siftah yapmadan eve döndüklerini, şehir merkezinde çok sayıda esnafın dükkânlarını kapatma noktasına geldiğini, Nevşehir’de ticaretin iflas ettiğini ve bu konuda hiçbir çözüm üretilmediğini de ifade etmektedirler. Acıgöl Organize Sanayi Bölgesi’nde yatırımcı teşviki hususunda da tek bir çaba sarf edilmediği gibi, özel organize sanayi bölgesinin karmaşasının mevcut sanayici ve iş adamlarını sıkıntıya soktuğu, ayrıca özel organize sanayindeki altyapı sorunlarının çözülemediği gibi bu konuda tamamen ilgisiz kalındığı da söylenmektedir.

Nevşehir Üniversitesi açılmış, ancak bölge halkı, sadece “Üniversite açtım.” demekle işin bitmediğini, bu üniversiteye öğrencilerin ilgi göstermesi için en başta yurt ve diğer tesislerin yeteri kadar yapılması gerektiğini, üniversitenin teknik ve fiziki imkânlarının gelişmiş olması gerektiğini ve bu konuda üniversitenin daha çok desteğe ihtiyacı olduğunu söylemektedirler. Nevşehir’de yurt sorununun öğrencilerin en büyük sorunu olduğunu, bu sorunun çözümü için hemen acilen tedbir alınması gerektiğini öğrencilerimiz ve vatandaşlarımız ifade etmektedirler.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; geçtiğimiz günlerde “torba kanun” diye adlandırılan yasayla vatandaşların kamuya olan borçlarının bir kısmının yeniden yapılandırılması konusunda düzenlemeler yapıldı. Ancak küçük esnaf ve sanatkârlarımızı çok yakından ilgilendiren esnaf kefalet borçları ve çiftçilerimizin zirai kredi borçlarının neden yapılandırılmadığını da vatandaşlarımız merak etmektedirler. Bu borçların kapsam dışında bırakılması birçok insanı zor durumda bırakmış, bu borçların da kapsama alınması için muhalefet milletvekillerince verilen önergeler, maalesef, İktidar tarafından da reddedilmiştir.

Daha  çok, sorunlarımız, İç Anadolu’nun özellikle çiftçilikle ilgili ve tarımla ilgili sorunları Nevşehir’de olduğu gibi Niğde yöresinde ve bölgemizde de devam etmektedir.

Bu sorunun acilen çözülmesi için Hükûmetten vatandaşlarımızın yardım ve destek beklediğini bir kez daha ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederim Sayın İnan.

60’ıncı maddeye göre söz talepleri vardır, onları vereceğim.

Sayın Elitaş

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, trafik kazası geçiren Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Biraz önce aldığımız bir bilgi bizi gerçekten çok üzdü. Milliyetçi Hareket Partisi Çanakkale Milletvekili Değerli Kardeşimiz Sayın Mustafa Kemal Cengiz, herhâlde, özel aracıyla ilinden gelirken bir trafik kazası geçirmiş. Kendisine acil şifalar diliyoruz. Bugün en son aldığımız bilgi, inşallah, durumunun iyi olduğu şeklindedir; acil şifalar temenni ediyoruz efendim AK PARTİ Grubu adına.

BAŞKAN – Sayın Şandır…

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, trafik kazası geçiren Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e acil şifalar dilediğine, milletvekillerine birer makam şoförü verilmesine ve Hocalı katliamına ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Biz de, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Sayın Mustafa Kemal Cengiz’e acil şifalar diliyoruz, ancak buradan bir hususu da tüm Meclisin dikkatine sunmak istiyorum.

Milletin adına görev yapan milletvekillerinin can güvenliği hepimizin öncelikli, önemli bir sorumluluğu olması gerekir. Onun için, Başkanlık Divanından, özellikle milletvekillerinin şoför ihtiyacının karşılanmasını bir daha hatırlatıyorum.

Aslında benim söz alma sebebim Hocalı katliamıyla ilgili, müsaade ederseniz Sayın Başkanım, birkaç cümle söylemek istiyorum.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 26 Şubat 1992 tarihinde yaşanan Ermenilerin Azerbaycanlı Türklere dönük katliamı bir soykırım mahiyetindedir. Devletçe karar verilmiş, görevlendirmeler yapılmış ve uygulama yapılmış. Bir kasabanın halkını öldürerek yok etmeyi amaçlayan bir eylem ortaya konulmuş. Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nde soykırım tanımını karşılayan çok önemli bir örnektir. Bu bir soykırımdır, katliamdan öte, soykırımdır. Azerbaycanlı Türkler katledilmiştir, bilerek, şuurlu olarak katledilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun teklifi olarak bu soykırımın şiddetle ve nefretle kınanmasını, 19’uncu yılına erdiğimiz bu acının paylaşılmasını biz de talep ediyoruz ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak hayatını kaybeden tüm soydaşlarımıza rahmetler diliyoruz ve Ermenistan’ın Türklerle ilgili iddia ettiği sözde soykırım iddialarının cevabı olarak Hocalı soykırımının uluslararası zemine taşınmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öğüt…

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hocalı katliamına ilişkin açıklaması

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben de Hocalı katliamını kınıyorum ve bugün Ardahan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümü. Kırk üç yıl Rus işgali altında kalan Ardahan, bugün doksan yıl oluyor kurtuluşunun yıl dönümü, ancak ne yazık ki çok göç veren Ardahan, 176 bin olan nüfusu bugün 105 bine düşmüş, göçe boyun eğmiş. Ardahan’da maalesef, işte bugün de tartışılıyor, milletvekili sayısı 1’e indi. İlimiz sınır kent olmasına rağmen sınır ticaretlerinden yararlanamıyor. Hiçbir şekilde istihdama dönecek, işsizliği giderecek hiçbir yatırım yapılmıyor. Ancak gelen hükûmetler menfez, köprü, duvar yaparak, Ardahanlıları kandırarak “Yatırım yaptım.” diyorlar. Biz bunu kınıyoruz ve Ardahan’ın kurtuluşu yıl dönümü nedeniyle bütün yurttaşlarıma buradan selam, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, ülke genelinde şap hastalığıyla ilgili sorunlar yaşandığına ve süt üreticilerinin Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının dondurulmasına ilişkin açıklaması

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Meclisin dikkatini çekme adına, dün şap hastalığıyla ilgili ülke genelinde sorun yaşandığını, karantinalardan dolayı vatandaşlarımızın Ziraat Bankası ve tarım kredi borçlarını ödeyemediğini ve bu konuda icra takiplerine uğradıklarını söylemiştim. Bu konuda yine tepkiler devam ediyor. Bu karantina sürelerinde Hükûmeti duyarlılığa davet ediyorum, Ziraat Bankası ve tarım kredi borçlarını dondurmasını söylüyorum.

Süt fiyatlarıyla ilgili devamlı konuşmuştuk. Süt fiyatları bugünlerde düştü. Süt izleme komitesinin bir an önce işlerlik kazanmasını ve bu düşüş döneminde ineklerin kesime gitmemesi için en az süt fiyatlarına litre başına 20 kuruş destek verilmesini Hükûmet yetkililerinden talep ediyorum.

Sizlere saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan

5.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, süt üreticilerinin sorunlarına ve Hükûmeti bu konuda duyarlılığa davet ettiğine ilişkin açıklaması

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de Hükûmetin dikkatini çekmek adına… Şu anda hayvan üreticileri ürettikleri ürünü satmakta zorlanıyorlar. Balıkesir’de üreticiler şu anda ayakta. İki yıl önce hayvancılıkta yaşanan sorun bugün artarak devam ediyor. Güç koşullarda üretim yapan üreticiler ürettikleri ürünleri satamıyor. Süt üreticisi düşen fiyatların yanında satacak yer bulamazken, Hükûmet bu konuda hayvansal ithalat yapmak yerine hangi tedbirleri almaktadır? Süt konseyi görevini yapmakta mıdır? Bu sorun iki yıl önce yaşandı, bugün tekrar yaşanıyor. Hükûmeti bu konuda duyarlılığa davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Köybaşı

6.- Nevşehir Milletvekili Rıtvan Köybaşı’nın, Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Nevşehir ilinin ekonomik sorunlarıyla ilgili yaptığı gündem dışı konuşmanın gerçekleri yansıtmadığına ilişkin açıklaması

RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Komşu bir vilayetin bir milletvekilinin Nevşehir’e duymuş olduğu ilgiden dolayı Nevşehirliler adına o milletvekilimize teşekkür ediyorum fakat her zaman olduğu gibi, yine yanlış ve eksik bilgilerle Nevşehir’in eksikliklerini, problemlerini gündeme getirmekteler fakat Nevşehir, 2003 yılı öncesinde büyük bir köy görünümünde olan şehir olarak değerlendirilirdi. Çok şükür, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarıyla birlikte, komşu vilayetlerde yaşayan vatandaşlarımızca Nevşehir gıptayla izlenme konumuna getirilmiştir. Nevşehir’imizde turizmle alakalı, tarımla ilgili, sanayiyle ilgili ve Nevşehir’e gelmesi gereken yatırımlarla alakalı hiçbir eksikliğimizin olmadığını Sayın Milletvekilimize ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın İnce…

7.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, trafik kazası geçiren Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e acil şifalar dilediğine ve ülkede 150 bin makam otomobiline şoför bulan bir devletin 550 milletvekiline makam şoförü bulamamasına ilişkin açıklaması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz de, Milliyetçi Hareket Partisi Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz arkadaşımıza acil şifalar diliyoruz ve bu arada, bu ülkede 150 bin makam otomobiline şoför bulan bir devletin, 500 milletvekiline şoför bulamamasını da bir kez burada kınamak istiyorum. Yani bu ülkede, 2 bin nüfuslu belediye başkanına zabıta memuru, makam otomobili, şoförü bulan bu devlet, il millî eğitim müdürüne bulan bu devlet, Millî Eğitim Komisyonu üyesi milletvekiline bulamıyorsa… Yani bu ülkede 150 bin makam otomobili varken ve milletvekillerinin asla böyle bir makam otomobili talebi yokken… Hem bir taraftan araba kullanacak hem bir taraftan seçmenin telefonlarına bakacak hem bu yoğun stres altında araç kullanacak… Pek çok arkadaşımızın başına bu gelebilir. İki tane gazeteci aleyhimizde yazı yazacak diye biz burada 550 milletvekili olarak bu sorunu çözemiyorsak biz milletin sorunlarını çözemeyiz. Önce bu sorunu acilen çözmeliyiz diyorum. Kim ne yazarsa yazsın, kim ne söylerse söylesin, hiçbir milletvekili arkadaşım bu duruma düşmemelidir diyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in, trafik kazası geçiren Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e, Başkanlık Divanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak acil şifalar dileyen konuşması

BAŞKAN - Ben de şahsım ve Başkanlık Divanı adına, Değerli Kardeşim Sayın Cengiz’in en kısa sürede şifa bulmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Kendisine ve ailesine geçmiş olsun diyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır; ayrı ayrı okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, vicdani ret hakkının kullanılmasının önündeki engellerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1050)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Zorunlu askerlik uygulamasının getirdiği sorunların araştırılarak vicdani reddini açıklayan vatandaşlarımızın yaşadığı zorlukların kamuoyu ile paylaşılması; bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Fatma Kurtulan                           (Van)

2) Selahattin Demirtaş                     (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                           (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                             (Batman)

5) Bengi Yıldız                                (Batman)

6) Akın Birdal                                 (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                                (Mardin)

8) Hasip Kaplan                              (Şırnak)

9) Hamit Geylani                             (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                         (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş             (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                   (İstanbul)

14) Osman Özçelik                          (Siirt)

15) Özdal Üçer                                (Van)

16) Pervin Buldan                           (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                          (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                       (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                 (Muş)

20) Şerafettin Halis                          (Tunceli)

Gerekçe

Vicdani ret, dini, ahlaki ya da politik gerekçelere dayalı olarak "zorunlu askerlik hizmeti"ni reddetme durumudur. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu tarafından temel insani hak olarak kabul edilmiş olan vicdanı ret, Türkiye'de henüz yasalaşmamıştır. Yasalaşmaması bir yana bu hakkı talep eden, zorunlu askerlik hizmetine karşı çıkan vatandaşlar mahkemelerde yargılanmakta ve çeşitli cezalar almaktadırlar. Bu vatandaşların yanında vicdani ret hakkının tanınması ve zorunlu askerlik uygulamasının kaldırılmasına yönelik açıklamalar yapan aydınların da içinde bulunduğu başkaca kişiler hakkında dahi dava açılmış, "Halkı Askerlikten Soğutma” ve "Askerleri İtaatsizliğe Teşvik" suçu işledikleri gerekçesi ile ceza verilmiştir.

Adalet Bakanlığı'nın resmi açıklamasına göre 1989-2008 yılları arasında 590 kişi hakkında halkı askerlikten soğuttuğu, askerleri itaatsizliğe sevk ettiği gerekçesiyle dava açılmış, bu gerekçelerden ötürü 140 kişi hakkında tutuklama kararı çıkmıştır. Oysaki Türkiye'nin üyesi olduğu Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası örgütler vicdani ret hakkını güvence altına almışlardır. Karara ilişkin maddelerde, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi,  Uluslararası Sivil ve Medeni Haklar Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi demokrasi ve insan hakları alanında evrensel normları içeren belgeler kaynak gösterilmiştir. Türkiye söz konusu sözleşmeleri imzalamış olmasına rağmen vicdani ret hakkını tanımayı ret etmektedir. Avrupa Birliği ülkeleri tarafından tanınan bu hak, başkaca ülkeler tarafından fiilen uygulanmakta olup; zorunlu askerlik hizmeti uygulaması bulunmayan ülkelerde ayrıca bir yasal düzenleme yapılmasına gerek duyulmamıştır. Ancak Türkiye'de zorunlu askerlik hizmeti uygulaması olması bir yasal düzenlemeyi gerekli kılmaktadır.

Demokrasi ve insan hakları alanında ilerleme sağlayan ülkeler vicdanı ret hakkını ivedilikle tanırken, Türkiye'de her yıl yüzlerce kişi vicdani reddini açıklıyor olmasına rağmen konuya ilişkin yasal bir düzenleme henüz yapılmadığı gibi, bu kişiler asker kaçağı sayılmakta ve zorla askere alınmaktadırlar. Şüpheli asker ölümlerinin giderek artış göstermesi başta olmak üzere Türkiye'de zorunlu askerlik hizmetinin getirdiği olumsuzluklar görmezden gelinemez. Askere gitmek istemeyen ve vicdani retçi olduğunu açıklayan kişiler, askerlik yapmadıkları ya da yapmak istemedikleri gerekçesi ile sivil ya da politik hakları bakımından ayrımcılığa tabi tutulmakta ve açılan davalar sonucunda çeşitli cezalar almaktadırlar. Bunun yanı sıra bu hakkın güvence altına alınmaması vicdani retlerini açıklayan kişilerde tedirgin olma hislerinin doğmasına sebep olmaktadır.

Uluslararası sözleşmeler vicdani ret hakkının tanınmasını zorunlu kılmakta olduğu gibi Anayasa'da herkesin askerlik yapmasını zorunlu kılan bir madde de bulunmamaktadır. Bu nedenle Anayasa değişikliği beklenmeden vicdani ret hakkı hemen çıkarılacak bir yasayla düzenlenebilir. Türkiye'de zorunlu askerlik uygulaması nedeniyle, askerlik yapmakla yükümlü kılınmış ancak askerlik yapmak istemeyen gençler o yaşa geldikleri dönemde bu tedirginlikle yaşamaktadırlar. Askerlik yapmak istemeyen vatandaşlar adeta bir suçlu gibi aranmakta ve bulunduğu yerde gözaltına alınmaktadırlar.

Vicdani reddini açıklayarak askerlik yapmak istemediğini açıklayanlar hakkında açılan kimi devalarda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verdiği kararda, vicdani ret hakkı konusunda yasal bir düzenlemenin yapılmamasını bir hak ihlali saymıştır. Vicdani retçi olduğunu açıklayan kişiler herhangi bir soruşturmayla ya da cezalandırmayla karşı karşıya kalmadan askerlik hizmetinden muaf tutulmalıdır. Uluslararası sözleşmelerde bir hak olarak güvence altına alınmış vicdani ret hakkı tanınarak zorunlu askerlik hizmeti uygulamasına son verilmelidir. Bu konuda kamuoyu aydınlatılmalı, vicdani retçilerin yaşadıkları sorunlara duyarlı olunarak bu mağduriyete bir an önce son verilmelidir.

2.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin ortak etkinliklere katılmalarında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1051)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin sohbet hakkının uygulanıp uygulanmadığının araştırılması, cezaevlerinin incelenmesi ve raporlarla durum tespitinin yapılması, bu alanda çalışan insan hakları kurumlarıyla koordineli çalışılarak gerekli düzenlemeler için hukuki ve fiili önlemlerin belirlenmesi için bir meclis araştırma komisyonunun kurulması için bir meclis araştırma komisyonu kurulması amacıyla Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz. 24.01.2011

1) Sebahat Tuncel                            (İstanbul)

2) Selahattin Demirtaş                     (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                           (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                             (Batman)

5) Bengi Yıldız                                (Batman)

6) Akın Birdal                                 (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                                (Mardin)

8) Fatma Kurtulan                           (Van)

9) Hasip Kaplan                              (Şırnak)

10) Hamit Geylani                           (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa)

12) M. Nuri Yaman                         (Muş)

13) Mehmet Nezir Karabaş             (Bitlis)

14) Mehmet Ufuk Uras                   (İstanbul)

15) Osman Özçelik                          (Siirt)

16) Özdal Üçer                                (Van)

17) Pervin Buldan                           (Iğdır)

18) Sevahir Bayındır                       (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                 (Muş)

20) Şerafettin Halis                          (Tunceli)

Gerekçe:

Türkiye'de cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerine yönelik insan hakkı ihlalleri, kötü muamele ve keyfi uygulamalar en önemli insan hakkı ve demokrasi sorunu olarak var olmaktadır. Yasa ve yönetmeliklerin mahpusların haklarını koruyucu olmadığı gibi pratikte tutuklu ve hükümlüler için çoğu zaman işkenceye dönüşmektedir. İnsan hakları örgütlerinin yapmış oldukları incelemeler sonucunda özellikle Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F tipi Cezaevi, Kırıkkale F tipi Cezaevi, Diyarbakır D Tipi Cezaevi, Sincan F Tipi Cezaevi, Adana Kürkçüler F Tipi cezaevi ve Kırıklar 1 ve 2 Nolu F Tipi cezaevleri başta olmak üzere tüm F tipi ve D tipi cezaevlerinde hak ihlalleri ciddi boyutlara ulaştığı tespit edilmektedir. İnsan Hakları Derneği ve Uluslararası Af Örgütü'nün bilgilerine göre, gelen başvuru ve mektuplar cezaevlerinde yaşananların insan hak ve özgürlüklerini ihlal ettiğini ve çoğu zaman işkenceye dönüştüğünü ortaya koymaktadırlar.

Cezaevlerinde yaşanan tutuklu ve hükümlülerin verdiği mücadele sonucu, özellikle 19 Aralık 2000 tarihinde yaşanan olaylar ve sonrasında gösterilen dirençle cezaevi koşullarının iyileştirilmesi konusunda hükümet adım atmaya zorlanmıştır. Bu mücadele sonucunda, Adalet Bakanlığı tarafından 22 Ocak 2007 tarihinde çıkarılan 45/1 sayılı ve "Ceza İnfaz Kurumlarının Tahsisi, Nakil İşlemleri ve Diğer Hükümler" konulu genelge uygulamada hiçbir şeyi değiştirmemiştir. İHD, hemen hemen tüm cezaevlerinde mekan, personel yetmezliği gibi bahaneler gösterilerek genelgenin uygulanmadığını belirtmektedir. Genelgede yer alan "sohbet amacıyla bir araya gelme" ise 45/1 sayılı Genelgede açıkça belirtildiği gibi "isteğe" bağlıdır. Oysaki sohbet hakkı, cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerinin ağır koşullarını biraz daha dayanılır hale getiren, sosyal ve kültürel paylaşım olanağı yaratan en önemli haklardan birisidir. Ancak bu hak, uygun mekânların olmadığı ya da siyasi nedenlerle tutuklu ve hükümlü bulunan kişilere ceza verme gibi çeşitli gerekçeleriyle engellenmektedir. Genelgede, ortak etkinliklerin yapılması sırasında kullanılacak mekânlar sayılmakta ve "...Bu alanlardan hiç birinin bulunmaması durumunda, kurumun olanakları ölçüsünde uygun yerlerde bu çalışmalar için yer hazırlanır. Bu süre içerisinde kendi oda ve koğuşları kullandırılabilir." denilmektedir. Ancak buna rağmen İHD'nin pek çok cezaeviyle ilgili yayınladığı raporlarında, haftada 10 saate çıkarılan "sohbet amacıyla bir araya getirilme" haklarından tam olarak faydalanamadıklarını ve diğer bazı faaliyetlerin ise sınırlı olarak uygulandığını, F tipi cezaevindeki idari uygulamanın farklılık gösterdiği; hatta aynı cezaevinde tutulan mahpusların dahi ortak alanlardan eşit derecede faydalanamadıklarını, genelgenin tam olarak hayata geçirilmesi için idareye yapılan başvuruların ise, "cezaevinin fiziki yapısının elverişsizliği" ve "personel yetersizliği" gerekçesi ile reddedildiği, yine genelgede yer alan açık düzenlemeye rağmen mahpusların disiplin cezalarının infazı sırasında da ortak alanlardan faydalanamadığı, cezaevinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış hükümlülerin diğer tutuklu ve hükümlülerle birlikte ortak mekânlara çıkarılmadıkları ve odaların dışında her yer ve bu arada ortak alanlar da kamera ile kontrol edilmesine rağmen genel aramalarda rahatsız edici bir şekilde fiziki aramalar yapıldığı belirtilmektedir.

İnsan hakları örgütleri ve tutuklu aileleri, 45/1 sayılı Genelgenin "haftada 10 saatlik sohbet süresi" minimum olarak uygulanmasını talep etmektedirler. Genelgenin çıkarılması sürecinde dönemin Adalet Bakanlığının sohbet süresinin 20 saate çıkarılabileceğine dair açıklaması dikkate alındığında, bugün Adalet Bakanlığının yapması gereken bu hakların uygulanmasını ve genişletilmesini sağlamak olmalıdır. Sohbet hakkının temel bir insan hakkı olduğu göz önünde bulundurularak cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin sohbet hakkının ne derecede uygulandığının araştırılması, cezaevlerinin incelenmesi ve raporlarla durum tespitinin yapılması, bu alanda çalışan insan hakları kurumlarıyla koordineli çalışılarak gerekli düzenlemeler için hukuki ve fiili önlemlerin belirlenmesi için bir meclis araştırma komisyonunun kurulmasını önermekteyiz.

3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin, balıkçılık sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1052)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Balıkçılık sektörünün içinde bulunduğu sorunların tüm boyutları ile ortaya konulması, azalan balık türleri ile kaçak ve kontrolsüz avlanmaya karşı, çözüm yollarının bulunması, su ürünleri yetiştiricilik faaliyetlerinin yeniden planlanması, kültür balıkçılığı faaliyetlerinin çevre ve turizme zararlı etkilerinin en aza indirilmesi, balıkçılığımızın tüm sorunlarına çıkış yolu bulmak için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu Kurulmasını arz  ve teklif ederiz.

1) Mehmet Serdaroğlu                     (Kastamonu)

2) Mehmet Şandır                            (Mersin)

3) Kadir Ural                                   (Mersin)

4) Oktay Vural                                (İzmir)

5) Metin Çobanoğlu                        (Kırşehir)

6) Osman Ertuğrul                           (Aksaray)

7) Mümin İnan                                (Niğde)

8) Beytullah Asil                             (Eskişehir)

9) Akif Akkuş                                 (Mersin)

10) Recep Taner                              (Aydın)

11) Hüseyin Yıldız                          (Antalya)

12) Hakan Coşkun                          (Osmaniye)

13) Süleyman Nevzat Korkmaz       (Isparta)

14) Süleyman Latif Yunusoğlu       (Trabzon)

15) Mithat Melen                             (İstanbul)

16) Kürşat Atılgan                           (Adana)

17) Atila Kaya                                 (İstanbul)

18) Sabahattin Çakmakoğlu             (Kayseri)

19) Behiç Çelik                                (Mersin)

20) Cemaleddin Uslu                       (Edirne)

21) Emin Haluk Ayhan                   (Denizli)

Gerekçe:

Türkiye, bir iç denizin yanı sıra, üç yanı denizlerle çevrili ve 8 bin 333 kilometre kıyı şeridiyle, birçok tabii ve suni göl ve akarsularıyla hem denizde hem de iç sular bakımından zengin balıkçılık kaynaklarına sahip olmasına rağmen, maalesef balıkçılıkta gelişmiş ve istenilen bir düzeyde değildir. Tüm bu zenginliklerimize rağmen, ülkemizde balıkçılıkla ilgili etkin politikaların geliştirilememesi, denetim mekanizmalarının yeterince çalıştırılamaması sonucu balıkçılık sektörümüz her geçen yıl biraz daha çıkmaza girmektedir.

Denizlerimizin kirlenmesi ve av yasaklara uyulmaması sonucu balık çeşitliliğinin ve miktarının azalması, kaçak ve aşırı avlanma balıkçılık sektörünün en temel sorunlarını oluştururken, balıkçıların çalışma koşulları, liman ve barınakların yetersizliği, balığın sabit bir fiyatının olmaması, balıkçıların eğitim ve sağlıkla ilgili mağduriyetleri gibi birçok sorun da çözüm beklemektedir.

Denizlerimizde balık türleri her geçen yıl azalmakta, birçok balık türünün soyu yok olmaktadır. Günümüzde balıkçılık sektörümüzün en önemli sorunu, aşırı avlanmadır. Bazı avlanma biçimleriyle, yavru balıkların ya da yumurta dökmeye hazırlanan dişilerin de yakalanması, çeşitli balık türlerinin soyunu tükenme noktasına getirmiştir.

Bugün bazı balık türlerinin artık denizlerimizde kalmadığını biliyoruz. Orkinos, uskumru, kılıç balığı çoktan bitti. Kalkan balığını Romanya'dan, Ukrayna'dan ithal ediyoruz. Şimdi sıra lüfere hamsiye geldi.

Öncelikle, denizlerimizin su kaynaklarımızın ve kıyılarımızın korunması, kirletilmemesi için alınması gereken tedbirler ve denetimlere önem verilmesi, deniz koruma alanlarının kurulması, balıkçı tekneleri ve ağların daha iyi denetlenmesi, avcılık ve üretimin kayıt altına alınması fevkalade önemlidir.

Türkiye'de yaklaşık 2 bin balık çiftliği vardır. Karasularımız ve göllerde binden fazla trol, trol ve gırgır gemisi, yaklaşık 200 taşıyıcı gemisi ile 16 bin civarında çeşitli büyüklükte balıkçı teknesi ve kayıkları bulunmaktadır. Tüm bu teknelerin takibi, kayıt altına alınması ve yasaklara uyma konusunda denetlenmesi önem arz etmektedir. Av yasaklarına uyma konusunda, denetim ve cezaların yetersiz kaldığı da sektör yetkililerince sıkça dile getirilmektedir. Buna yönelik yeni yaptırımların ve caydırıcı cezaların yeniden belirlenmesi gerekmektedir.

Balıkçılık sektöründe hızla gelişen diğer bir konu da kültür balıkçılığıdır. Kültür bağlıkçılığı her geçen gün gelişirken, beraberinde çevre ve turizm açısından da yeni sorunlar üretmektedir. Yeni üretim sahaları ihtiyacı, kiralama süresi ve bedelleri, iskele ve lojistik merkezleri, su ürünleri organize sanayi bölgeleri, yem girdileri, ihracat teşvikleri ile birlikte tüketimin artırılması konularında da çözüm bekleyen birçok sorun bulunmaktadır.

Tüm bu nedenlerle, balıkçılık sektörünün içinde bulunduğu sorunların tüm boyutları ile ortaya konulması, azalan balık türleri ile kaçak ve kontrolsüz avlanmaya karşı çözüm yollarının bulunması, su ürünleri yetiştiricilik faaliyetlerinin yeniden planlanması, kültür balıkçılığı faaliyetlerinin çevre ve turizme zararlı etkilerinin en aza indirilmesi, balıkçılığımızın tüm sorunlarına çıkış yolu bulmak için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmalıdır.

4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 25 milletvekilinin, humik maddesinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1053)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ulusal basına da yansıyan bir haber, ülkemiz kamuoyunda ilgiyle karşılanmıştır. Habere göre, toprağın humuslu kısmında bulunan humik isimli madde, bir hazine niteliğini taşımaktadır. Madde; insan sağlığından sanayiye, tarımdan hayvancılığa kadar pek çok alanda kullanılmaktadır.

Humik madde konusunda kamuoyunda bilinç oluşturulması amacıyla bir dernek de kurulmuştur. Humik Madde Derneği, çalışmalarına aktif biçimde devam etmekte ve sahip olduğumuz zenginliğin duyurulması için çalışmaktadır. Derneğin kurucusu ve Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Organik Kimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Tutar, dünyada çok sayıda bilim adamının humik madde üzerine çalıştığını; ama, ülkemizde bu konuda çalışmalara yeni başlanıldığını belirtmiştir. Prof. Tutar; humik maddelerle ilgili çok fazla bilgi kirliliği olduğunu anlatarak, bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak ve üreticiler ve tüketicilerin güvenli bir şekilde humik madde kaynaklarına ulaşmalarını sağlamak için dernek kurduklarını ifade etmiştir.

Humik isimli maddenin bilimsel özelliklerinin yanında, ekonomik anlamda değeri de dünyada bilinmektedir. Humik maddenin ekonomik değerinin ülkemizde bilinmiyor olması, büyük kayıpları peşi sıra getirmektedir. Ülkemizde yoğun miktarda bulunan humik maddenin, yabancı ülkelerin dikkatinden kaçmadığı bilinmektedir. Yabancıların Türkiye'den humik maddelerin yoğun olarak bulunduğu torf satın alması bunun en önemli göstergesidir. Yalnız, asıl sorun bu noktada başlamaktadır: Türkiye'nin çok değerli humik maddeleri yok pahasına satılmaktadır.

Humik maddeler, bitkilerin ve canlıların ölmesiyle binlerce yılda oluşmaktadır. Bu denli değerli bir madde konusunda, Humik Madde Derneği de şu açıklamayı yapmıştır: “Türkiye uyuyor. Humik madde kaynaklarını dışarıya satmamalı. Bunun için acil önlem alınması gerekiyor. Humik madde çok uzun sürede oluşuyor. Toprağın canlı ve altın kısmı burası. Bunun bir an önce önleminin alınması gerekiyor. Derneğimizin kurulmasının ana nedenlerinden birisi bu. Halkı uyandırmak ve bilinçlendirmek. Elimizde çok önemli bir cevher var. Teknolojisiz yaşayabilirsin, ama besinsiz ve gıdasız yaşayamazsın. Ülkeyi şuurlandırmak lazım. Tarım, çevre, endüstri ve her şeyde kullanılıyor, iyi gelmediği bir şey yok. Sağlık konusunda da hemen hemen her şeye iyi geliyor. On binlerce ilgi alanı var. Türkiye'de humik asitle ilgili kimse çalışmıyor. Uluslararası Humik Asit Topluluğu var, Japonya'nın Humik Madde Derneği var, İran'ın, Bulgaristan'ın, Macaristan'ın, Yunanistan'ın var, Türkiye'nin bu konuda çalışan hiç bilim adamı yok. Almanya'da bir üniversitenin bir bölümü sadece bunu araştırıyor. Amerika'da da araştırma grupları var."

Derneğin yaptığı açıklamalar da humik maddenin ne derece önemli olduğunu göstermektedir. Organik tarımda da kullanılan humik madde ile ilgili olarak ülkemizde sistemli çalışmaların ve hukuki düzenlemelerin olmaması, yurttaşlarımızın sağlığı ve ülkemizin ekonomisi anlamında olumsuzluk doğurmaktadır.

Ekonomik anlamda tarımdan sanayiye kadar çok sayıda alanda kullanılan ve bu nedenle büyük bir zenginlik kaynağı olan humik madde, aynı zamanda sağlık açısından da özel bir öneme sahiptir. Bu konuda ülkemizde yeterli çalışmaların yapılmadığı düşünüldüğünde, konunun acilen gündeme getirilmesinin, konuyla ilgili dünyada yapılan çalışmaların incelenmesinin ve ülkemizin bu zenginliğini en verimli biçimde kullanmasının zorunlu olduğu görülmektedir.

Bu nedenlerden dolayı, büyük zenginlik kaynağı olan humik maddenin araştırılması ve kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Şevket Köse                                (Adıyaman)

2) Sacid Yıldız                                 (İstanbul)

3) Tekin Bingöl                               (Ankara)

4) Ergün Aydoğan                           (Balıkesir)

5) Osman Kaptan                            (Antalya)

6) Tayfur Süner                               (Antalya)

7) Ali Oksal                                     (Mersin)

8) Enis Tütüncü                               (Tekirdağ)

9) Abdulaziz Yazar                          (Hatay)

10) Ahmet Küçük                            (Çanakkale)

11) Ali Rıza Ertemür                       (Denizli)

12) Ramazan Kerim Özkan             (Burdur)

13) Durdu Özbolat                          (Kahramanmaraş)

14) Mehmet Ali Özpolat                  (İstanbul)

15) Hüseyin Ünsal                          (Amasya)

16) Gürol Ergin                               (Muğla)

17) Hüsnü Çöllü                              (Antalya)

18) Mevlüt Coşkuner                      (Isparta)

19) Ensar Öğüt                                (Ardahan)

20) Rasim Çakır                              (Edirne)

21) Ali Arslan                                 (Muğla)

22) Atila Emek                                (Antalya)

23) Gökhan Durgun                        (Hatay)

24) Harun Öztürk                            (İzmir)

25) Halil Ünlütepe                           (Afyonkarahisar)

26) Ali İhsan Köktürk                     (Zonguldak)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 13.48

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

                                                                                                        Tarihi: 23/02/2011

No:

Danışma Kurulunun yaptığı toplantıda, ekteki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                 Mehmet Ali Şahin

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                         Başkanı

                     Bekir Bozdağ                                                                         Muharrem İnce

          Adalet ve Kalkınma Partisi                                                        Cumhuriyet Halk Partisi

               Grubu Başkan Vekili                                                              Grubu Başkan Vekili

                   Mehmet Şandır                                                                           Ufuk Uras

            Milliyetçi Hareket Partisi                                                       Barış ve Demokrasi Partisi

               Grubu Başkan Vekili                                                                 Grubu Temsilcisi

Öneri:

Gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan 62, 136, 286, 434, 464, 468, 489, 491, 512, 513, 514, 520, 528, 530, 562, 578, 579, 580, 581, 582, 583, 584, 585, 586, 620, 618, 617, 619, 577, 78, 563, 534, 522, 459, 80, 521, 566, 621 ve 527 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin 1-39 uncu sıralarına alınması, diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi.

Genel Kurulun; 23.2.2011 (bugün) Çarşamba günkü Birleşiminde çalışma süresinin Gündemin 35 inci sırasında yer alan (35 dahil) işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar uzatılması;

Görüşmelerin tamamlanması hâlinde 24-25.2.2011 Perşembe ve Cuma günlerinde çalışmaması;

Görüşmelerin 23.2.2011 tarihindeki Birleşimde tamamlanamaması hâlinde ise 24.02.2011 Perşembe günü bu işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması;

Önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneri hakkında söz talebi yoktur.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan, Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/339) (S. Sayısı: 62)(x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 62 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Onur Öymen.

Buyurun Sayın Öymen.

CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, terörizmin Türkiye açısından ne kadar büyük bir önem taşıdığını hatırlatmaya gerek yoktur. Bu konu daima öncelikli bir mesele olarak Meclisimizin gündeminde olmuştur, ülkemizin gündeminde olmuştur. O bakımdan, bu konuyu her zaman önemle ele almamız bizim şimdiye kadar izlediğimiz tutumun bir gereğidir.

Sizin dikkatinizi çekmek istediğim nokta şudur: Bu Sözleşme, 28 Ağustos 2006 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından Meclise sevk edilmiştir. Maalesef, geçen dönem bitene kadar Meclisin gündemine alınamamıştır. Yeni dönemde 27 Eylül 2007 tarihinde yüce Meclise sevk edilmesine rağmen, bugüne kadar Meclisin gündemine gelmemiştir. Bunu büyük bir ihmal olarak görüyoruz, büyük bir gecikme olarak görüyoruz. Terörle mücadele bu kadar önemliyse, terörle mücadelede uluslararası iş birliği bu kadar önemliyse, bu Sözleşme gerçekten Türkiye için önemliyse niçin dört sene geciktiniz? Değerli arkadaşlarım, niçin bunu gündeme getirmek için dört yıl beklediniz? Bu konuda yapılmış gerçekten ciddi bir ihmal vardır.

Şimdi, meselenin ikinci boyutu şu: Terörle mücadele konusunda biz çok anlaşma imzaladık Türkiye olarak, başka ülkeler de çok anlaşma imzaladılar. Eğer sadece anlaşmaların imzalanmasıyla terör sona erdirilebilecek olsaydı, şimdiye kadar çoktan terör meselesini bitirmiş olurduk. Ne yazık ki uygulamalar, bu sözleşmelerde, anlaşmalarda öngörülen hükümlerden çok farklı bir şekilde cereyan ediyor.

Meclisin huzurundaki sözleşmenin özellikle 14’üncü, 18’inci, 19’uncu, 20’nci ve 21’inci maddelerine dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu maddeler o şekilde yazılmıştır ki sanki terör suçlularının iadesini zorunlu kılan maddeler değil de imzalayan ülkelere terör suçlularını iade etmemek için ne gibi bahaneler, ne gibi gerekçeler yaratılabilir, sanki bunlar düşünülerek yazılmış gibidir. Bu, tatbikatta da böyle mi oluyor, yoksa yani biz mi bunu aşırı derecede duyarlı bir şekilde yorumluyoruz?

Değerli arkadaşlarım, tatbikatta ne olduğunu size anlatayım. Çok kısa bir süre önce Brüksel’de Karma Parlamento Komisyonu toplantısına katıldık, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında. O toplantıda hem bizim İçişleri Bakanlığımızın yetkilileri hem de Avrupa Birliğinin yetkilileri terörle mücadele alanındaki iş birliğimiz konusunda birer sunuş yaptılar. Çok güzel sözler söylendi, gayet parlak

                                  

(x) 62 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

ifadeleri her zamanki gibi duyduk. Kendilerine bir soru sorduk, bizim İçişleri Bakanlığı yetkililerimize, dedik ki: “Şimdiye kadar Avrupa Birliği ülkelerinde terör suçu işleyip de Türkiye’de yakalananlardan kaç tanesini Avrupa Birliğine iade ettik?” Cevap: “Hepsini iade ettik. Avrupa ülkeleri vatandaşı ne kadar terörist yakaladıysak Türkiye’de, hepsini iade ettik, iş birliğimizin gereği budur.” İkinci bir soru sorduk: “Peki, Türk vatandaşı olup da Avrupa Birliğinde yakalanan teröristlerden kaç tanesini Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye’ye iade etmiştir?” Cevap sizi şaşırtmayacaktır: “Sıfır.” Bir tek teröristi Avrupa’da yakalayıp bugüne kadar Türkiye’ye iade etmiş değillerdir.

Değerli arkadaşlarım, biz bu sözleşmeleri uygulansın diye mi imzalıyoruz, uygulanmasın diye mi imzalıyoruz? Aramızda yalnız böyle uluslararası sözleşmeler yok, ikili sözleşmeler var, ikili anlaşmalar var, mutabakatlar var, yani aramadığınız kadar çok belge var dosyalarımızda terörle mücadelede iş birliğine dair, uygulanmıyor. Uygulatacak kim? Hükûmet. Yani imzaladığınız anlaşmaların, sözleşmelerin gereğini yaptırma görevi Hükûmetin değil midir? Bu ülkelerle üst düzey yaptığınız konuşmalarda umarım ki bu konuları ele alıyorsunuzdur. Peki, size ne cevap veriyorlar?

Şimdi, daha bugün televizyonu dinledik, sabahleyin. Yani bu televizyonu izleyen vatandaşlarımız şu izlenime kapılırlar ki, diplomasi alanında bugün Türkiye’den daha ileri hiçbir ülke yoktur, herkes Türkiye’ye hayranlıkla bakıyor. Bu kadar güçlüysek diplomaside, buyurun, bizim için de en önem taşıyan terörle mücadele konusunda bu ülkelerin imzaladıkları antlaşmaları uygulamalarını sağlayın. Bunu yapamıyoruz.

Size şunu söylüyorum: Bir tek PKK’lı bugüne kadar yakalanıp Türkiye’ye iade edildi mi Avrupa’dan? Bize cevap verdiler, resmen, toplantıda, İçişleri Bakanlığımız yetkilileri, “Hayır, bir tek kişi iade edilmemiştir.” dediler. Bunu son derece üzüntü verici bir durum olarak görüyoruz.

Peki, şöyle bir durum olabilir mi acaba: Avrupa Birliği ülkeleri, ilke olarak kimseyi iade etmiyorlar, yakaladıkları teröristleri kimseye vermiyorlar. Böyle mi? Hayır, böyle değil. Onu da araştırdık. Mesela Avrupa’da El Kaide teröristlerini yakaladıklarını zaman Amerika’ya iade ediyorlar, Amerika’ya iade ediyor ama bize etmiyor.

Şimdi, bu konuların üzerine gitmek lazımdır değerli arkadaşlarım. Biz bu gibi sözleşmelerin yapılmasını her zaman destekledik, bugün de destekliyoruz, bu sözleşmeye de olumlu oy vereceğiz, ama sizi bir kere daha uyarmak istiyorum ki uygulama, maalesef, bu sözleşmelerde öngörülen şekilde olmamaktadır. Sözleşmelerin hükümlerini, biraz önce söylediğim gibi, bu yükümlülüklerini yerine getirmemek için bir gerekçe gibi, bir bahane gibi uyguluyorlar.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu terör örgütleriyle iş birliğinden bahsederken aklımıza gelmesi gereken konular şunlardır: Sadece dağda bir terör suçu işleyip de Avrupa’ya kaçanlardan bahsetmiyoruz, uyuşturucu madde kaçakçılığı yapan teröristler var, terör örgütleri var. Başka? İnsan kaçıran terör örgütleri var Avrupa’ya, çalışmak üzere masum vatandaşlarımızı belli bir para karşılığında Avrupa’ya kaçırıyorlar. Sonra bu insanlarımız Avrupa’da siyasi iltica talebinde bulunuyor. Bunun da tertibatını alıyorlar. Bu insanların azımsanmayacak bir bölümü siyasi mülteci olarak kabul ediliyor Avrupa ülkelerinde fakat bunlara karşı maalesef Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında yeterli iş birliği sağlanamıyor. Efendim, evvelce sağlanıyordu da şimdi mi sağlanmıyor? Şunu itiraf edelim ki: Evvelce de yeterince sağlanamıyordu. Bu bizim için bir millî problemdir, millî bir sıkıntıdır, millî bir davadır. Niçin iş birliği yapmıyorlar? Çeşitli izahlar var ama en güvenilir izahat şudur: Terörist örgütleri karşılarına alırlarsa bu örgütlerin kendilerine yönelik saldırılarda bulunabileceğinden çekiniyorlar. Onun için, terör örgütlerini kınayalım, terör örgütlerine karşı iş birliği yaptığımıza dair anlaşmalar imzalayalım ama uygulamaya gelince bu uygulamayı yerine getirmeyelim. İşte bizim sıkıntımız budur, Hükûmetten de beklediğimiz, bu konularda somut adımlar atmasıdır.

Değerli arkadaşlarım, terör örgütlerinin finans kaynaklarının kurutulması… Kaç defa bu kürsüden söylenmiştir: Terör örgütlerinin finans kaynaklarının yüzde 80’i Avrupa ülkelerinden geliyor. Avrupa ülkelerinden finans sağlıyorlar. Nasıl sağlıyorlar? Özellikle, Avrupa ülkelerinde yaşayan bazı vatandaşlarımıza baskı yaparak, şantaj yaparak. Demin söylediğim gibi “siyasi mülteci” adı altında Avrupa’ya kaçırdıkları vatandaşlarımızın orada zaten çok çok düşük maaşla çalışmaları durumunda bu maaşın bir bölümünü de terör örgütleri ellerinden alıyor ve o paralarla terörü finanse ediyorlar. Buna mâni olabiliyor muyuz? Hayır, buna da mâni olamıyoruz. O bakımdan, bu konuyu zannediyorum ki biraz daha ciddiyetle ele almamız lazım.

Terör örgütlerinin ellerindeki silah ve cephanelerin, bakıyorsunuz, büyük bir çoğunluğu Avrupa ülkelerinden gitmiş. Şimdi, bunun izini sürmek lazım. Geçmişte biz bunu yaptık. Sayın Bakandan ben özellikle rica ediyorum -her ne kadar İçişleri Bakanımız herhâlde daha önemli işleri olduğu için katılamadı bu toplantıya ama- geçmişte Türkiye bunu yapmıştır. Teröristlerden elimize geçen silahların üzerindeki seri numaralarından hareket ederek bu silahların hangi ülkede üretildiğini tespit ettik, hangi ülkelerden hangi vasıtayla bunların Türkiye’ye getirildiğini tespit ettik ve o ülkelerle iş birliği yaptık. Şimdi niye yapmayalım? Şimdi niye yapamıyoruz? Yani bu terör örgütlerinin elindeki silahların menşesini tespit edemiyor muyuz? Bunların menşesine bakarak bu ülkelerle iş birliği yapamıyor muyuz? Bu silahların gönderilmesini önleyemiyor muyuz? Eskiden -ben size şu bilgiyi de vereyim- bu silahların çoğunun Varşova Paktı döneminde Bulgaristan üzerinden Türkiye’ye geldiğini biliyoruz. Şimdi nereden geliyor acaba? Bunu tespit edecek olan Hükûmettir.

Zannediyorum ki, bizim emniyet güçlerimiz muhalif yazarları, çizerleri, gazetecileri takip etmek için harcadığı zamanın bir bölümünü terörle mücadeleyi daha ciddi bir şekilde ele almak için harcasa bütün bunları yapabilir. Türkiye’nin bunu yapacak imkânları var, diplomatik ilişkilerimiz var, niçin kullanmayalım? Evvelce biz diplomasiyi bunun için kullanırdık, şimdi niye kullanmıyoruz? Kullanıyorsak Sayın Bakan gelsin “Biz âlâsını yapıyoruz, silah akışını durdurduk, para akışını durdurduk, uyuşturucu ticaretini durdurduk, teröristlerin iadesini sağladık, siz eksik biliyorsunuz, yanlış biliyorsunuz.” desin biz de kendisine teşekkür edelim ama ne yazık ki, değerli arkadaşlarım, bu konuda biz devletin imkânlarını yeterince kullanamıyoruz.

Peki bunu yapabilenler var mı? Var. Kim yapıyor bunu? Mesela İspanyollar yapıyor. Evvelce Bask teröristleri İspanya’da cinayet işlerlerdi, ondan sonra Pirene Dağlarını aşıp Fransa’ya geçerlerdi, orada Gaskonya bölgesindeki, körfezindeki çeşitli yerleşim birimlerinde serbestçe yaşarlardı, aynen bugün Kuzey Irak’ta olduğu gibi. Sonra ne olurdu? Sonra İspanyollar bunların iadesini isterlerdi, Fransızlar iade etmezlerdi, “Bunlar hürriyet mücahidi filan…” gibi gerekçelerle hiçbir teröristi iade etmezlerdi. Sonra ne oldu? Tavsiye ederim, bu konunun nasıl geliştiğini araştırınız, burada bunun ayrıntılarını anlatacak kadar vaktimiz yok ama biliniz ki İspanya öyle bir politika izledi ki sonunda Fransa bunları iade etmek zorunda kaldı. Bu terör örgütleri Fransa’ya önce tepki gösterdiler ama sonra bu teröristleri teker teker Fransa İspanya’ya iade etti ve İspanya bunları yargıladı, cezalandırdı. Bugün eğer İspanya’da terörizm eskisine nazaran çok alt düzeye inmişse bunun en önemli sebeplerinden biri, İspanya’nın bu konuda sağladığı diplomatik başarıdır. Fransa’ya öyle bir baskı yaptılar ki Fransa mecbur oldu bunları iade etmeye. İşte, değerli arkadaşlarım, diplomasi sadece güzel sözler söylemek değil, sadece toplantılar yapmak değil, sadece ne kadar başarılı olduğumuzu dünyaya anlatmak değil; diplomasi, sonuç almak sanatıdır, sonuç alma mesleğidir. Nasıl başka ülkeler sonuç alıyorsa bizim de sonuç almamız gerekiyor, size bunu açıklıkla söylüyorum.

Peki, teröristlerle müzakere etmekle sonuca varılır mı? Biz, demin sözünü ettiğim toplantıda, Avrupa Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle‘ye bunu sorduk, ben kendim sordum, dedim ki: “Sayın Komiser, Avrupalı siyasetçiler sık sık PKK meselesine siyasi çözüm bulunmasını öneriyorlar Türkiye’ye. Şimdi resmen bize söyleyin, her konuştuğumuz zapta geçiyor, size şunu soruyorum: Elinde silah bulundurmaya devam eden teröristlerle Türkiye’nin müzakere yapmasını, görüşmesini siz tavsiye ediyor musunuz, telkin ediyor musunuz? Böyle bir görüşünüz var mı? Sizin görüşünüze göre, Türkiye, elinden silahı bırakmayan bir terör örgütüyle masaya oturmalı mıdır, görüşmeli midir?” Cevap: “Biz hiçbir zaman bunu Türkiye’ye önermedik, bugün önermiyoruz, yarın da önermeyeceğiz.” Düşünebiliyor musunuz değerli arkadaşlarım, yani bazıları, böyle “Avrupalılar siyasi çözüm istiyor” filan diye çeşitli vesilelerle görüşlerini ifade ediyorlar ama şunu bilesiniz ki Avrupa’nın resmî tutumu bu değildir. O bakımdan, bazı devlet görevlileri aracılığıyla terör örgütü liderleriyle, hapishanedeki liderlerle yapılan görüşmeleri, terörle mücadelenin normal bir safhası gibi görmememiz gerekiyor. Sanki başka ülkeler de teröristlerle görüşüyorlarmış da bizim de yapmamız yadırganacak bir şey değilmiş gibi kimsenin düşünmemesi lazım.

Değerli arkadaşlarım, terörle mücadele ciddi iştir. Biz her zaman bu kürsüden söyledik, bugün de söylüyoruz, teröristlerle müzakere edilmez, mücadele edilir ve bunu yaptığımız zaman göreceksiniz ki sonuçlar çok daha farklı olacaktır, çok daha başarılı olacaktır. Hiçbir ülke terörü bitirmek için terörist liderlerle müzakere etmekten medet ummamıştır bugüne kadar ve Türkiye'nin de medet ummaması gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, her terör olayından sonra, her terörist saldırıdan sonra bütün devlet yetkilileri çıkıyor, terörü lanetliyor, kınıyor, en kuvvetli sözlerle tepkilerini dile getiriyorlar ama bir süre geçtikten sonra bunlar unutuluyor, sanki terör tamamen bitmiş gibi Türkiye'nin gündeminden çıkıyor yeni bir eylem olana kadar ve bu süre içinde -işte gazetelerden okuyoruz- bir taraftan Kandil’le dolaylı temaslar, bir taraftan İmralı’yla doğrudan temaslar... Değerli arkadaşlarım, bu yöntemle, bizim, terörü bitirmemiz mümkün olamaz. Onun için, bir kere daha ifade etmek istiyorum, mutlaka kararlı bir tutum sergilememiz lazım. Ne istiyorlar bu terör örgütleri sizden? İstedikleri şu: Ellerinde silah olacak, parmakları tetikte olacak ve size diyecekler ki “Bir süre için eylemsizlik kararı aldık ama bir şartla: Siz bu süre içinde Anayasa’nızı değiştireceksiniz, yasalarınızı değiştireceksiniz, bizim istediklerimizi yapacaksınız.” Yani koskoca Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’sını, yasalarını, elinde silahla bize bunları dikte eden bir terör örgütünün sözüne bakarak değiştirecek. Değerli arkadaşlarım -bu Hükûmeti de tenzih ederim, bütün Türk hükûmetlerini de tenzih ederim- kim böyle bir şeye razı olabilir? O zaman yapılacak iş ne? Yapılacak iş, terörü tasfiye etmektir. Biraz sonra bu konuyla ilgili bir gündem maddesi daha olduğu için orada bunları dile getireceğiz, ama size şunu bir kere daha söylemek istiyorum ki değerli arkadaşlarım, bu konuda eğer biz Meclis olarak, Hükûmet olarak, ülke olarak gerekli kararlılığı gösteremezsek, o zaman alacağımız sonuç son derece sınırlı olur. Bu sözleşmeyi bu anlayışla, bu düşüncelerle onaylıyoruz. Hükûmete bir kere daha tavsiye ediyoruz: Böyle önemli sözleşmeler olduğu zaman bunu yıllarca bekletmeyin, madde bir. Madde iki, imzaladıktan sonra, onayladıktan sonra mutlaka uygulanmasını sağlayın. Raflarda tozlanan sözleşmelerden Türkiye'nin kazanacağı hiçbir şey yoktur. Bu sözleşmeleri mutlaka uygulatın. Demin örneklerini verdim, bu sözleşmeler, buna benzer sözleşmeler maalesef uygulanmıyor, ya o ülkelerin terör örgütlerinden çekinmeleri  dolayısıyla veya başka düşüncelerinin sonucunda uygulanmıyor. Bu örgütleri etkisiz kılmanın yollarından bir tanesi de karşımızdaki ülkeleri taahhütlerini yerine getirmeye zorlamaktır.

Değerli arkadaşlarım, sözlerimi bitirmeden önce, iki konuya kısaca değineceğim. Bir tanesi, çok değerli arkadaşımız, Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e acil şifalar diliyoruz. Benden önceki arkadaşlarımın söylediklerine ben de aynen katılıyorum, milletvekillerimizin bu gibi ihtiyaçlarını karşılamak herhâlde hepimizin ortak görevidir. İkincisi de Hocalı katliamıdır. Bu katliamı huzurunuzda bir kere daha kınıyoruz. Geçen yıl, bu katliamı kınamak için İstanbul’da düzenlenen bir toplantıya katıldık. O toplantıya Azerbaycan milletvekilleri de katıldı, Türkiye Parlamentosundan muhalefet milletvekilleri de katıldı, zannediyorum, belki yoğun çalışmaları dolayısıyla iktidar partisi milletvekillerimizi göremedik ama bu sene ümit ediyorum ki onlar da geleceklerdir. İktidarıyla, muhalefetiyle Hocalı katliamını kınama toplantısına -İstanbul’da- hepinizi davet ediyorum.

Bu vesileyle yüce Meclisi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öymen.

Sayın Macit burada mı? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Tuğrul Türkeş MHP Grubu adına konuşacaktı…

BAŞKAN – Benim bilgim yoktu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Tuğrul Türkeş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce ben de Hocalı katliamının yıl dönümünde Türk kardeşlerimize karşı yapılan bu haksızlıkları kınıyorum.

Ayrıca, bugün haberlerde, Libya’da bir vatandaşımızın hayatını kaybettiği söylendi. Bu, hayatını kaybeden vatandaşımıza Allah’tan rahmet, ailesine de başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Umarım ki bu tahliye işleri daha fazla kayba fırsat vermeden bir an önce biter ve oradaki vatandaşlarımızın güvenliği sağlanır.

Tabii ki diğer bir konu da çok kıymetli arkadaşımız Mustafa Kemal Cengiz Bey’in trafik kazasında yaralanmış olmasıdır. Kendisine acil şifalar, ailesine kolay gelsin diyorum, aynı zamanda Çanakkaleli vatandaşlarımıza da geçmiş olsun diyorum.

Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyoruz. Az önce Sayın Öymen’in, değerli konuşmacının da ifade ettiği gibi, biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunun Türkiye açısından, pratikte uygulanabilecek olsa iyi bir sözleşme olduğunu düşünüyoruz çünkü bunun içinde terörizmi alenen teşvik, terör örgütüne üye sağlama ve teröristin eğitimi konuları suç olarak tanımlanıyor. Bunu, Avrupa’nın bütün ülkeleri karar altına alıp da imza altına alabilirse önemli buluyoruz.

Ayrıca, bir diğer konu, ülkemizin eskiden beri özellikle vurgulamakta olduğu “iade et ve yargıla” konusu da bir adli yardımlaşma mekanizması içinde ele alınacak. Bunu da fevkalade gerekli görüyoruz fakat tabii, bu konu, 1977’den beri Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin gündeminde. Yani, bu terörün önlenmesi sözleşmeleri hazırlanıyor, sonra tadilatlar yapılıyor, bu tadilatların arkasından yeni düzenlemeler yapılıyor. 2003’te en son ele alındı, 46 ülkenin sadece 20-26’sı imzaladı. Daha sonra bunun değişiklikleri tekrar yapıldı.

Bu sefer biz, inşallah bugün Mecliste bunu onaylarsak Türkiye hiç olmazsa imza koyduğu bir konuda bunu Meclisinden de geçirmiş olacak ama Avrupa Konseyi üyelerinin buna ne derece samimi baktığı, ne derece ciddi baktığı da bir ayrı konu.

Ben, bu vesileyle, üç buçuk yıldır yani 2007’de seçildiğimizden beri, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Delegasyonunun bir üyesi olarak görev yapıyorum. Orada iki komitede de, hem Hukuk, İnsan Hakları Komitesinde hem de Göç, Mülteciler, Nüfus Komitesinde görevliyim. Diğer arkadaşlarım gibi, orada diğer partilerden kıymetli arkadaşlarımızla birlikte görev ifa etmeye çalışıyoruz. Orada gördüklerimin, orada yaşadıklarımın bir kısmını burada sizlerle paylayacağım. Şüphesiz ki bu konularda hepinizin bilgisi vardır ama tabii, bire bir orada olayları yaşamış bir parlamenter olarak oradaki insanların meselelere nasıl baktığını, nasıl yaklaştığını da bu vesileyle sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bildiğiniz üzere, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi bir danışma meclisidir. Yani esas Avrupa Konseyi denilen yapı, bir başkanlık yani bakanlar komitesidir ve icra komitesi bakanlardır. Türkiye de bildiğiniz gibi, bu dönemde Dönem Başkanıdır. Aslında, Türkiye'nin Avrupa Konseyi nezdinde ağırlığının olması gereken bir dönemdeyiz, hem ikinci senesinde bu Meclisin Başkanlığını içimizden biri, bir Türk milletvekili yapıyor hem de Sayın Dışişleri Bakanımız da Avrupa Konseyinin Dönem Başkanı olarak görev ifa ediyor. Fakat, üzülerek söyleyeyim ki son bir yıl içinde sadece Türk haftaları düzenlemek tarzında faaliyetlerin ötesinde, maalesef, Türkiye siyasi olarak bir ağırlık koyamamış durumdadır. Orada gerçek anlamda hem Avrupa’nın, Avrupa Birliğinin birçok ülkesiyle beraberiz hem de Rusya gibi önemli bir komşumuzla da aynı platformda altmış yıldır aynı yapı altında görev yapıyoruz. Ama bütün bunlara rağmen, bir turizm haftası etkinlikleri tadında bir senedir işler yürütülüyor ama gerçek anlamda Türkiye'nin hak ettiği, ağırlığının olduğu bir çalışmanın olmadığını da bu vesileyle söyleyeyim.

Avrupa Konseyi, takdir edersiniz ki Avrupa Parlamentosuyla birlikte eski önemini yitiren, eski Avrupa kuruluşlarından bir tanesidir ama gene de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu Konseye bağlı görev yaptığı için ve şu anda da hukuk alanında önemli bir faaliyet yaptığı için, bu kurumun faaliyetlerine binaen Avrupa Konseyi belli bir ölçüde önemini muhafaza etmektedir.

Evet, bütün bu kısa bilgilerin ardından, Terörün Önlenmesi Sözleşmesi’nin bir an önce Meclisimizden geçirilmesini isteyen Avrupa Konseyinin bu kurumları, kuruluşları, içinde yaşadığım bazı olayları, bir kısmını belgeleriyle birlikte de sizlerle paylaşacağım. En çarpıcı konudur burada, az önce atıfta bulunduğum gibi, bu sözleşmeyi burada biz de onayladığımız takdirde terörizmin alenen teşviki, terör örgütüne üye sağlama ve teröristlerin eğitimi suç olarak tanımlanıyor. Yani tanımı gereği diğer ülkelerin bunları  böyle kabul ettiğini varsayıyoruz ama çok çarpıcı bir olay, bizim Türkiye’yi ilgilendiren, Türkiye'nin hukuki alanda, tutuklularıyla ilgili davranışlarını ilgilendiren enteresan  bir olay yaşadık geçtiğimiz sene içinde. Bu, teröristbaşının zehirlendiğine dair avukatları bir iddia attılar, dikkatleri üzerine çeksin diye veyahut şu veya bu sebeple. Bunlar tabii çok ciddiye alındı. Uluslararası platformda da ciddiye alındı, bu konu incelendi. Orada işkenceyi önleme teşkilatı var “CPT” diye. Bu, raporlar hazırladı. Birtakım örnekler, numuneler alındı, testler yapıldı ve hiçbir şekilde bunun söz konusu olmadığı uluslararası yetkili ve yetkin kuruluşlarca tevsik edildi.

Şimdi bu şartlarda, normalde, kuruluşundan beri üye olduğunuz bir yapıdaki diğer insanların sizin yakanızdan düşmesini bekliyorsunuz değil mi? Bir iddia var, siz kapılarınızı açmışsınız, bütün imkânlarınızı açmışsınız, hükümlüden örnekler alınmış, tahlilleri yapılmış ve hiçbir şey olmadığı çıkmış ortaya. Hayır, bununla ilgili toplantıda son dakikada Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nden bir parlamenter diyor ki. “Ee tamam bunlar böyle söylendi ama gene de bunu izlemede tutalım, bir altı ay daha bu konuyu takip edelim, bakalım ne olacak?” Maksat ne? Maksat size sıkıntı vermek, uluslararası platformda Türkiye'nin genel hâkim bakışını hırpalamaya çalışmaktan başka hiçbir şey değil yani samimi değil,  samimi ve içten değil.

Bir diğeri: Geçenlerde yaşadık, ocak ayındaki toplantı sırasında, “Kosova’da organ ticareti” konusu ele alındı.

Şimdi, eğer hakikaten insan organları ticari bir mal veya meta olarak pazarlanıyorsa tabii bu çok korkunç bir şeydir ve buna bakmak lazım ve bunu kim yapıyorsa, hangi ülkede hangi şartta yapıyorsa bunun üstüne mutlaka gidilmesi lazım, bunun takip edilmesi lazım.

Ama değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; üzülerek söylüyorum ki daha komisyondan itibaren yaklaşım, “Kosova Müslüman bir ülke, elimize bir fırsat geçti, -âdeta eller ovuşturuluyor- hadi bunları bir kızartalım!” Topyekûn, yeni bağımsızlığını kazanmış bir ülkeyi topyekûn zemmetme, kötüleme, karalama. Ha, onun için de bir diğer nokta da bunu bahane göstererek, bunu kaynak, bunu bir gerekçe göstererek Sırpların yaptığı katliamı da ibra etmek. Bir rapor hazırlanıyor. Raporu hazırlayan şahıs, zaten Kosova’nın bağımsızlığı sırasında İsviçreli bir parlamenter, Kosova’nın bağımsız olmaması gerektiğini ve Sırbistan’a bağlı olması gerektiğini birçok defalar hem medyada hem birtakım uluslararası platformlarda beyan etmiş birisi ama kasıtlı olarak Kosova konusundaki rapor bu şahsa yaptırılıyor. Şimdi, bu şahsın tarafsızlığı söz konusu mu? Değil, ama buna rağmen yaptırılıyor ve bunun arkasından da bunun hazırladığı raporda Sırbistan’ın suçlarını hafifletecek bir yaklaşım sergileniyor.

Bir diğer konu, Gürcistan’ın mevcut yönetimi biliyorsunuz ki Avrupa ülkeleri tarafından destekleniyor. Aynı zamanda, Gürcistan, Avrupa Konseyinin de asli üyelerinden bir tanesi, oraya parlamenterler yolluyor. Biz, birçok fırsatta, platformda Ahıska Türklerinin meselelerini dile getirdik. Ahıska Türklerinin kendi temsilcileri de orada, görüşmeye çalışıyor ama çok medeni, normal, doğal hakları olan kendi topraklarında yaşayabilme hakkını Gürcistan da duymazdan geliyor, Gürcistan’ın mevcut yönetimini beğenen, bayılan diğer Avrupa Konseyi üyeleri de maalesef bunu desteklemeye devam ediyor ve Ahıska Türkleri bir muhatap bulamıyor.

Ortadoğu’da “Hristiyanlara karşı uygulanan şiddet” diye yeni bir rapor çıktı. Irak’ta, Suriye’de fiilî olarak Hristiyanlara yönelik saldırıların incelenmesi doğrultusunda bir şiddet konusu rapor hazırlanıyor. Bunun içine geçtiğimiz yılbaşı arifesinde Noel Yortusu’nda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nden Rumlar oraya gitmiş, daha önceden bir izin alınmadığı için orada onların ibadetine izin verilmemiş, bu eklenip -sadece bu eklense iyi- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni hiçe sayıp -ki orada iki tane gözlemcisi bulunduğu hâlde- “Türkiye’nin bu konuda uyarılması” diye madde konuyor içine. Sebep? Türkiye’ye sıkıntı vermek, eza vermek yani hiçbir ciddi tarafı yok. Bu arada tabii biz Batı Trakya’daki Türklerin kendi dinî liderlerini seçemedikleri konusunu birçok defa dile getirdiğimiz hâlde bu da ısrarla duymazdan gelinen bir konu. Kasten iki taraflı anlatıyorum ki dikkatinize getireyim diye yani yanlı tavrı orada görev yaptığınız her an, her fırsatta yaşıyorsunuz ve görüyorsunuz. Peki burada hangi ülkeler var diye merak ediyorsunuzdur. Yani Avrupa Konseyi deyince aşağı yukarı tahmin ediyorsunuz da, hangileri var? Sabancı suikastı sanığı Fehriye Erdal’ın suikastta kullanılan silah tam otomatik olmayıp da yarı otomatik olduğu gerekçesiyle iade etmeyen Türkiye’ye Belçika buranın asli üyelerinden biri. Cami minarelerini referanduma götürüp ret çıkartan İsviçre de buranın asli üyelerinden biri. Yunanistan’ın Makedonya’ya kızıp da eski Yugoslav Cumhuriyeti’nden “Makedonya” diye adlandırılmasında ısrar eden Yunanistan’la birlikte -tabii, Avrupa’nın şımarık çocuğu pozisyonunda olduğu için Yunanistan- onu destekleyen diğer ülkeler de bunu tasvip ediyor. Bunu tasvip eden Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere de bu Avrupa Konseyinin üyeleri.

Bir an için düşünüyorum değerli milletvekilleri: Şimdi bu “Eski Yugoslav Cumhuriyeti’nden Makedonya” böyle bir ülke ismi olur mu yani? Medeni, çağdaş, evrensel hukuku temsil ettiğini düşündüğümüz Avrupa Konseyi ülkeleri böyle hitap ediyor. Maazallah, biz çıkıp da “Eski Osmanlı İmparatorluğu’ndan Neşet Etmiş Yunanistan diyelim bundan sonra.” desek acaba bu kabul görür mü? Buradaki çifte standarda dikkatinizi çekiyorum, buradaki çifte standarttaki yanlışlara dikkatinizi çekiyorum. Türkiye buranın asli üyesi, kuruluşundan beri. Bir yılı aşan bir süredir Meclis Başkanı içimizden biri. Aynı zamanda, Türkiye, dönem başkanı Avrupa Konseyinde ama bunların hepsini biz orada yaşıyoruz ve bunlarla ilgili de maalesef ülkemizin, bizim, orada görev yapanların bir ağırlığı yok. Bunları halletme, bir çözüm yoluna ulaştırma imkânını bulamıyoruz.

Bozcaada ve Gökçeada’da Rum azınlıkla alakalı bir rapor hazırladılar, içinde birtakım garip iddialar vardı. Bunu telafi etmeye kalkıp bir de “Rodos ve Kos’taki Türklerle ilgili rapor hazırlayalım” dediler. Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi o kadar kuvvetli üstlerine geldi ki raporun adı dahi değişti ve “Rodos ve Kos’taki Kendilerinin Türk Olduğunu İddia Eden Müslüman Azınlığın Meseleleri” diye yaptılar. Bu çirkin değil mi? Bu yanlı bir yaklaşım değil mi? Şimdi bunlarla bir protokol imzalayacağız.

Tabii, sürem çok az kaldığı için değinmek istediğim başka bir iki tane konu vardı ama onları artık başka bir sefer ele alırım.

Son olarak şunları söylemek istiyorum: Bu yapılan sözde gizli Müslüman düşmanlığını -Avrupa Konseyi nezdinde- gayet açık söylüyorum, yani konuşulmayan ama Kosova örneğinde verdiğim gibi -yani diğer birçok örnekte de bunu görmek, orada yaşamak mümkün- Müslüman ülkelere karşı gizli bir dayanışma ve direniş var. Bir kere bunun düzeltilmesi gerekir ve topyekûn Müslüman ülkeleri bir avuç terörist ile, ki onların zaten… Yani, Avrupa bunlara “İslami fundamentalist” diyor ama ne derece tabii öyledir o konular, onu da ayrıca ele almak gerekir.

Bir diğer konu: Bu kendi taraflarındaki insanları destekleyen çift yanlı davranışlarını açıkça yüzlerine vurup bunları uyarmamız gerekir.

Bir diğer nokta da, tabii inşallah bu kanunu kabul etmemiz ile birlikte Türkiye'nin otuz yılı aşan süredir terör ile yaptığı mücadeleyi, haklı mücadeleyi ve doğru mücadeleyi onların görmesini ve bu sözleşmenin yürürlüğe girmesiyle birlikte belki biraz daha insafa gelip buradaki meselelere realist bakmalarını temenni ediyorum.

Evet, bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkeş.

Sayın Şandır, buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tümü üzerinde soru sormak için sisteme girdim.

BAŞKAN – Affedersiniz, ben 60’ıncı maddeye göre zannettim. Tamam, peki.

Şahsı adına söz talebinde bulunan Sayın Macit? Yok.

Şimdi soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Şandır, buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, bu sözleşmenin onaylanmış olmasının Türkiye'nin bölücü terör örgütüyle mücadelesine hangi katkıyı vereceğini Hükûmet olarak öngörüyorsunuz? Mesela bu sözleşmenin, onaylandıktan sonra, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin bölücü terör PKK örgütü karşısındaki tavırlarının değişeceğini bekliyor musunuz? Mesela Fehriye Erdal’ın iadesini bekliyor musunuz? Yine, mesela bölücü terör örgütü PKK’nın kullandığı silahların ve mayınların kaynağı, vericisi olan ülkelerle böyle bir yüzleşmeyi bekliyor musunuz?

Bir başka sorum, bu bölücü terör örgütünün silahlı mücadelesine karşı, Türkiye'nin verdiği silahlı mücadeleyi azaltarak, “Demokrasi içerisinde siyaset üreterek çözüm üreteceğim” metodunu yeterli ve geçerli buluyor musunuz? Bunu değiştirmeyi düşünüyor musunuz?

Bu konularda Hükûmetinizin bu sözleşmenin onaylanması dolayısıyla öngörüsü, beklentileri nedir, bunu bize anlatabilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, buralarda, aslında, zannediyorum parti gruplarımız arasında çok ciddi bir farklılık da yoktur. Terörle mücadele konusunda hepimiz uluslararası anlamda çok daha güçlü bir koordinasyondan yanayız. Bu konuda geçmişten bugüne belli eksiklikler olduğunu da biliyoruz.

Terörizm, her zaman için farklı devletlerden beslenmiş, farklı uluslararası çatışmalardan beslenmiş bir konudur. Ülkeler, kendi dar çıkarları açısından maalesef örtük bir şekilde başka ülkelerdeki terör faaliyetlerini zaman zaman destekleyebilmektedirler, himaye edebilmektedirler. Bu, tabii, aslında orta ve uzun vadede hiçbir devletin faydasına olmayan bir yaklaşımdır.

Biz Türkiye olarak, çok net ve kararlıyız bu konularda. Hem uluslararası anlamda iş birliğine açık bir ülkeyiz hem de diğer ülkeleri bu konuda bizimle iş birliğine sürekli bir şekilde davet ediyoruz. Son dönemlerde, komşu ülkelerimiz başta olmak üzere, birçok ülkeyle aslında bu alanda önemli iş birlikleri gerçekleştiriliyor. Bunun da terörle mücadelede büyük bir katkısı olduğuna inanıyoruz. Özellikle terör örgütünün izole edilmesinde ve uluslararası anlamda bir meşruiyet bulamamasında, bir imkân bulamamasında etkili olduğuna inanıyoruz. Terörle mücadelenin önemli bir boyutu bu uluslararası iş birliği, koordinasyon. Bu tür uluslararası anlaşmaların da ben buna katkıda bulunmasını temenni ediyorum. Ama bunun ötesinde tabii ki esas olan ülkelerdeki siyasi iradedir. Siyasi irade bunu net bir şekilde göremezse, bunun arkasında durmazsa, yaptığınız anlaşmalar tabii ki arzu ettiğiniz ölçüde etkili olmazlar. Ama bu anlaşmalar da, beklentimiz ve ümidimiz odur ki, uluslararası anlamda bu iradeyi güçlendirsin, iş birliğini güçlendirsin.

Terörle mücadele ve demokrasi konusuna gelince, biz bu ikisini birbirinin alternatifi süreçler olarak görmüyoruz. Bir taraftan terörle etkili bir şekilde mücadele ederken, hiçbir şekilde vatandaşlarımızın can güvenliğine tehdit oluşturmaması yönünde mücadele ederken, diğer taraftan da demokrasiyi geliştirme yönünde de her türlü adımı atıyoruz, atmaya devam edeceğiz. Terör örgütleri aslında bakarsanız ülkelerde demokrasinin alanını daraltmaya çalışmışlardır her zaman. Çünkü demokrasi bir taraftan terörün zeminini de zayıflatan, terörün argümanlarını da zayıflatan bir süreçtir. Fakat, terör olsun olmasın, biz ülke olarak, halkımızın hak ettiğine inandığımız ileri demokratik standartlara ulaşması konusunda da her zaman adımlar atmaya devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

AVRUPA KONSEYİ TERÖRİZMİN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1 16 Mayıs 2005 tarihinde Varşova’da imzaya açılan ve Türkiye Cumhuriyeti adına 19 Ocak 2006 tarihinde Strazburg’da imzalanan “Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi”nin beyanlarla birlikte onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2 Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3 Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim.  Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            241

          Kabul                       :            238

          Çekimser                  :            3 (x)

       

                                                Kâtip Üye                                   Kâtip Üye

                                            Harun Tüfekci                             Gülşen Orhan

                                                  Konya                                           Van”

Tasarı kanunlaşmıştır.

2’nci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/395) (S. Sayısı: 136)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 136 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

                              

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 136. S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız.

Buyurun Sayın Yıldız.

MHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldız, bir saniye.

Sayın milletvekilleri, çok büyük bir uğultu var. Sükûneti sağlarsak gerçekten iyi olacak.

Buyurun Sayın Yıldız.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, Çanakkale Milletvekilimiz, çalışma arkadaşımız Sayın Mustafa Kemal Cengiz’in yapmış olduğu kazadan dolayı üzüntülerimi paylaşmak istiyorum ve Sayın Cengiz’e acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün, yüce Meclisimizin onayına sunulacak olan Amerikan Savunma Bakanlığı ve bizim Genelkurmay Başkanlığımızın Savunma Uzay İşbirliği Anlaşması’nın detaylarına geçmeden evvel, Türk-Amerikan ilişkilerinin ana hatlarından az da olsa bahsetmeyi uygun buluyorum.

Hepinizin de bildiği üzere, ABD ile olan ilişkilerimizin esaslı tarihi İkinci Dünya Savaşı sonrasında ve bilhassa Kore Savaşı sonrası Türkiye'nin NATO’ya alınmasında görülür. Geriye dönük bir tarih algımızda Amerika’yla olan ilişkilerimizin Osmanlı Devleti’nin son döneminden beri Türkiye Cumhuriyeti’mizin erken yıllarında pek de iyi olduğu söylenemez. Bu durumun aksine, soğuk savaş boyunca Türkiye'nin genelde NATO bloğu ve özelde ise ABD için çok önemli bir eksen ülke olduğu ve Amerika ile olan tarihî müttefikliğimizin kaynağını buradan aldığını biliyoruz. Bu olgunun, konjonktürel değişimlere rağmen, soğuk savaş sonrasında 11 Eylül olaylarına kadar da bu şekilde geliştiğini sanırım söylemeye de gerek yoktur. Ancak, Irak harekâtı öncesi yaşanan sert pazarlıklar, 1 Mart Tezkeresi olayı, kırmızı çizgilerin aşılması ya da yıpratılması, Süleymaniye krizi, Irak’a asker gönderme tartışmaları ve ABD’nin bu talebini geri alması ve Washington’un PKK terör örgütü konusundaki ikircikli tavrı Türk-Amerikan ilişkilerinde ciddi tahribata neden olmuş ve son elli altmış yıldaki müttefiklik durumu her iki kamuoyunda da ciddi şekilde sorgulanmaya başlanılmıştır.

Irak Savaşı sonrasında Kuzey Irak bölgesinde oluşan siyasal boşluğun Amerikan makamlarınca yerel Kürt gruplar tarafından doldurulmasına göz yumulmuştur. Bu durum ise Amerikalılar tarafından her platformda PKK’nın kanlı bir terör örgütü olduğunun dile getirilmesine rağmen ülkemizin Kuzey Irak merkezli bu terörist saldırıların son birkaç yılda yeniden hedefi olduğu gerçeğini değiştirmemiştir.

İşte, Türk-Amerikan ilişkilerinin tarihî seyrini değiştiren ve ilişkilerde onarılmaz yaralar açan olgu, PKK sorunu ve bu sorun karşısında ABD makamlarının “İstihbarat paylaşımı” gibi naif ve muğlak bir söylemle son birkaç yıldır Türkiye devletini oyalamasıdır. Maalesef İktidarımız, bu konuda ABD makamlarının inisiyatifi dışına çıkacak siyasal bir iradeyi, üzülerek söylüyorum, henüz gösterebilmiş değildir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ve ABD, Washington’da 5 Temmuz 2006’da kamuoyuna duyurdukları Stratejik Vizyon Belgesi ile her iki ülkenin ulusal çıkarlarına hizmet edeceğini tespit ettikleri bölgesel ve uluslararası iş birliği alanlarını açıkladılar. Bu alanlar genel hatlarıyla şu şekilde belirlenmişti:

Terörist saldırılarının artarak devam ettiği Irak ile genişletilmiş Orta Doğu coğrafyasının geleceği, nükleer silah üretme arayışlarındaki İran’ın oluşturduğu rahatsızlık, enerji koridoru, Orta Asya ve Kafkaslarda istikrarın sağlanarak demokrasinin yerleşmesi ile kitle imha  silahlarının yayılmasının önlenmesi ve terörle mücadele konusundaki kararlılık. Görüleceği üzere, Türk-Amerikan ilişkilerini ilgilendiren bu konuların çoğu, güvenlik boyutunu ön plana çıkarmaktadır. Bu iş birliği alanlarında ortak mücadele, Türkiye ve ABD arasındaki siyasi diyaloğa paralel olarak askerden askere diyaloğu da, tartışmasız, hayati kılmaktadır.

Az önce ifade ettiğim gibi, Irak’ı işgal eden Amerikan güçlerine Türkiye topraklarından transit geçiş izni vermeyen 1 Mart 2003 Tezkeresi’yle aynı yılın 4 Temmuz tarihinde Amerikan askerlerince Türk askerlerinin başlarına çuval geçirilip bir süreliğine gözaltına alınmaları iki ülke askerleri arasında da derin bir güven bunalımına yol açmıştır. Kaybolan güveni yeniden kazanmak için, özellikle generaller düzeyinde yapılan karşılıklı ziyaretler yoluyla çabalar harcanmış olmakla birlikte, taraflar arasında mevcut ve geleceğe dönük bölgesel ve küresel güvenlik sorunlarına karşı yeni ve güçlü bir ortak mücadele iradesinin tam olarak oluştuğu söylenemeyecektir. İşte, tam bu noktada, 9 Kasım 2005’te imzalanan ve bugün yüce heyetimizin onayına sunulacak olan Türk-Amerikan Savunma Uzay İşbirliği Anlaşması’nın iki ülke ilişkilerinde biraz olsun olumlu katkı sağlayacağı ve bu durumun bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Kanun tasarısının genel gerekçesinde de izah edildiği üzere, bu anlaşmanın, öncelikli olarak savunma ihtiyaçlarını karşılayacak olmasının yanında, genel anlamda uzay işbirliğini kolaylaştıracak ve gelecekte ihtiyaç duyulabilecek olan yasal ve politik bir çerçeve ve altyapı oluşturması beklentisi hâkimdir.

Görüştüğümüz bu konu, insanlığın geldiği son teknolojik evreyi temsil eden uzay çağında ülkemizin de hak ettiği yeri almasını sağlayacak önemli bir adımdır. Birçok gelişmiş ülkenin uzaya mekikler, araştırma grupları ve uydular gönderdiği bir dönemde, 21’inci yüzyıl gelecek vizyonu büyük olan ülkemizin de bu gelişmelerden bihaber olması ve bu konuda durup beklemesi düşünülmemelidir. Dolayısıyla, bu konuya partiler üstü ve millî bir mesele olarak bakılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, günümüz modern uzay programlarının başlangıcı 1926 yılında Amerika Birleşik Devletleri bilim adamı Robert Goddard’ın yaptığı ilk sıvı yakıt roketiyle başlamıştır. Daha sonra, Alman bilim adamı Wernher Von Braun İkinci Dünya Savaşı öncesi başlatılan roket projeleri savaş sırasında hızlanmış ve büyük kayıplar verdiren U2 füzelerinin üretimine yol açılmıştır. Savaş sonrasında Almanya'dan göç eden bilim adamlarının bilgi, tecrübe ve deneyimleri ABD, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve İngiltere'de oluşturdukları yeni deney merkezleri vasıtasıyla uzay teknolojisinin gelişim süreci de devam etmiştir.

1957-1975 yılları arasında Sovyetler Birliği'nden Sergey Korolyov tarafından tasarlanan R-7 roketiyle fırlatılan Sputnik 1 uydusu ile başlayan uzay yarışı ABD'nin geride kalmamak için başlattığı ve öncelerinde yaşanan çeşitli başarısızlıklara rağmen devam eden Mercury Programı'yla atak yaptığı ve ilkler açısından Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin önde olduğu, ancak uzun solukluluk, aya yolculuk ve teknolojik üstünlük açısından ABD'nin önde tamamlamış olduğu soğuk savaş döneminin uzay programları sayesinde uzay teknolojilerinde bugüne kadar büyük ilerlemeler yaşanmıştır. Uzay faaliyetlerine daha sonraki yıllarda Fransa, Hindistan, Çin, Japonya, Güney Kore ve İsrail de katılmıştır.

Uzay sektörü artık, günümüzde prestij ifade eden bir sektör hâline gelmiştir. Uzay programları sonucunda uzaya birçok insansız ve insanlı uçuşlar gerçekleştirilmiştir. Bunlardan hepimizin hatırlayabileceği önemlileri olarak Mercury, Gemini, Apollo, Vostok ve Soyuz programlarını sayabiliriz.

Uzay programları kapsamında insansız askerî ve sivil temelli jeosenkron uyduları, düşük yörünge telekom uyduları, gözlem uyduları, bilimsel araştırma uyduları, gezegen ve derin uzay sondaları, insanlı düşük yörünge uçuşları, aya yolculuk uyduları, uzay istasyonu programları önemli gerçekleştirilen programlardır.

Özellikle telekom sektöründe büyük kullanım bulmuş olan jeosenkron ve düşük yörünge uydularının yanı sıra askerî ve sivil amaçlı gözlem ve keşif uyduları da büyük finansmanlarla gerçekleştirilmiş ve her gün bu alanda daha gelişmiş uydular gerçekleştirilmeye de devam edilmektedir.

NASA’nın sadece Apollo Programı sırasında kullandığı finansmanın 1970’li yıllarda 19 milyar ABD dolarını bulduğu ve bu miktarın NASA’nın o yıllardaki bütçesinin yüzde 34’ünü oluşturduğu dikkate alınınca, uzay programlarının içerdiği kompleks ve ileri teknolojilerin, güçlüklerin ve risklerin ne kadar büyük bir harcama gücüne karşılık geldiği anlaşılabilecektir. Bugün bu derece büyük finansman gücüne sahip ve uzay programlarını tek başına finanse eden ülkeler ABD, Rusya, Fransa, Hindistan, Çin ve İsrail askerî ve sivil amaçlı uzay projeleri yürütmektedirler. Harcama güçleri yeterli olmayan ülkeler ise uzay teknolojilerinde yerlerini alabilmek için, European Space Agency gibi, bu alanda ileri ülkelerle birlikte güçlerini birleştirerek bu alanda var olmaya yönelik strateji yürütmektedirler. Hâlen uzay teknolojilerine sahip olan diğer ülkeler tarafından uzayda yaratılan üstünlük ile körüklenecek rekabet süreçlerinin yaratacağı alternatiflerden ötürü diğer gelişmiş ülkeleri tekelci politikalarından uzaklaştırarak rekabetçi politikaların gelişmesine hız ve imkân sağlayacaktır.

Ülkemiz için barışçıl amaçlarla yürütülecek uzay programlarının yaratacağı büyük finansal hareketler ise bölge ekonomilerinin gelişmesini tetikleyerek siyasi sorunların çözümünde ortak politikalar ve ortak yaklaşımları gündeme getirebilecektir.

Değerli milletvekilleri, birliktelikler, daima kaynakların birleştirilmesi suretiyle bireysel, ferdî yaklaşımlardan daha güçlü, sürekli, maliyet ve etkin dinamik yapıların oluşumu ile sonuçlanır. Bu bağlamda, Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı ile imzalanacak olan Savunma Uzay İşbirliği Anlaşması ile oluşan birlik, çok pahalı bir alan olan uzay teknolojilerinin ilerletilmesi hedefi etrafında bu olumlu etkiyi yaşatacaktır. Hâlihazırda ABD’nin sahip olduğu teknolojik altyapı, nanoteknolojiler ve uzay ekipmanları, bu anlaşma vasıtasıyla bizim savunma sanayimizin hizmetine kazandırılabilecektir.

Sizlerin de iyi bildiği üzere, günümüzün savunma harcamaları artık, konvansiyonel silahlardan daha çok siber savaş teknolojileri, uzay ve nükleer alanlarında yapılmaktadır. Bu teknolojilerin çoğuyla henüz tanışamamış, belki de geç kalmış olan ülkemiz için, ABD gibi uzay alanında en gelişmiş donanımlara sahip bir ülkeyle ve bu türden savunma ve sivil amaçlı iş birlikleri de kaçınılmaz hâle gelmektedir. 21’inci yüzyıl güvenlik stratejilerinin, bu, en önemli yanı ve yüzüdür. Birçok gelişmiş ülkenin güvenlik bağlamında insan kaynaklarını daha sınırlı tutarak güvenliğin nükleer, genetik, siber ve uzay yanını ön plana çıkardığı ve bu alanlarda yoğunlaştığı görülmektedir.

Millet olarak ordumuzla tarihten beri hep iftihar etmişizdir ve hâlâ da etmekteyiz. Ancak daha az önce sözünü ettiğim bu teknolojilere sahip olan bir silahlı kuvvetler, Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve Doğu Akdeniz havzası gibi çetrefilli bir coğrafyanın ortasında taşıdığı liderlik ve tüm dünyaya barış ve istikrar sağlama misyonunu yerine getirebilir. Dolayısıyla, dünyanın en önemli silahlı kuvvetlerinden biri olan ordumuzun daha modern standartlara uydurulması her şeyden daha da elzemdir. Çok değil, bundan seksen beş-doksan yıl önce bu ordu yedi düvele  karşı hem Birinci Cihan Harbi’ni hem de Kurtuluş Savaşı’nı başarıyla gerçekleştirmiş ve bu milleti sömürge yapmak isteyen, kolonileştirmek isteyen ve vatan sathını bölmek isteyen güçlere karşı başarıyla mücadele etmiştir. Tüm bunları ise Osmanlının son dönemlerinde yapılan askerî reformlarla ve yeni bir anlayışla inşa edilen bir orduyla yapmıştır.

Kısaca söylemek istiyorum ki, bu askerî teknolojilerin silahlı kuvvetlerimizin hizmetine kazandırılması, tarihten feyiz almak, zamanın ruhunu yakalamak ve geleceği şimdiden kurmak adına önemli bir adım olacaktır.

Değerli milletvekilleri, günümüzün güç dengelerini, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin stratejik açılımları değiştirmektedir. Çin, Hindistan, İran, Pakistan ve benzeri ülkelerin hepsinde bu savunma alanlarında yapılan ARGE çalışmaları ve harcamaları dikkat çekicidir. Bu ülkelerin uzay alanlarındaki ilgi, bilgi ve gelişimleri de gittikçe artmaktadır. Bizim de ABD ile imzaladığımız bu anlaşma sayesinde bu tür güvenlik stratejilerimizin ve savunma kabiliyetimizin artacağı iyimserliğini taşımaktayım. Özellikle Türkiye gibi yıllardır bölücü terörle mücadele eden ülkelerin, dağda vurkaç taktiğiyle saldıran vatan hainlerine karşı insansız hava araçları, uydudan aktarılan enformatik veriler ve daha gelişmiş uzay teknolojilerine olan ihtiyaçlarını da belirtmeden geçemeyeceğim.

Sayın Başbakanın 5 Kasım 2007’deki Amerika ziyaretinden bu yana PKK konusunda ABD ile olan iş birliği konusunda çokça tartışılan anlık istihbarat konusu işte tam bu türden bir savunma iş birliğinin gereğidir.

Ülkemizin kendi anlık istihbarat imkânları son derece kısıtlıdır. Özellikle sınır ötesi bölgelerde bu türden iş birliklerinin etkinliğini daha da artırmak gerekmektedir.

Süper güçlerin ilerlemiş ve tekelleşmiş uzay programlarının yanında, görüştüğümüz savunma uzay iş birliği anlaşması geç kalınmış bir adım olsa da, gelecekte yapacağımız sivil uzay çalışmaları açısından bizlere kazandıracağı olanak ve tecrübeler açısından önemlidir. Ülkemizin tek başına mevcut kaynak ve teknolojileri ile bu alanda ilerleme ve rekabet olanağı yakalamasının imkânsız olma gerçeğinden hareketle, bu proje çerçevesinde ABD ile insan kaynaklarını, teknolojik güçlerini ve enformatik ağını savunma alanında birleştirme iş birliğine girmekteyiz.

Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı öncülüğünde Savunma Sanayii Müsteşarlığı finansmanıyla ülke sanayimizde, TÜRKSAT yer ve uzay yatırımlarıyla, TÜBİTAK ve üniversitelerce sağlanan bilim insanlarıyla oluşan ve gelişmekte olan Türk uzay teknolojileri ve temel bilimlerinin bu iş birliği anlaşmasının yaratacağı uzay programları, projeleri, ortak bilgi bankası ve eğitim imkânlarıyla hızlanarak ilerleyeceğini düşünmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, uzay araştırmaları konusunda ehliyeti tartışılmaz olan ve en deneyimli ülke olması münasebetiyle ABD ile savunma alanından başlayarak, daha sonra sivil alanları da kapsayacak olan iş birliği anlaşmalarının yapılması ülkemizin menfaatinedir diye düşünmekteyiz.

Uzay alanında çok geç kalan ülkemizin bu alanda Büyük Önder Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir. Gökleri koruyamayan uluslar yarınlarından asla emin olamazlar.” sözü doğrultusunda uzayın istikbal olduğu gerçeğinden hareketle ve bu anlaşmanın, bu kanunun Türk evladının uzaydaki yerini almasına vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ GENELKURMAY BAŞKANLIĞI İLE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ SAVUNMA BAKANLIĞI ARASINDA SAVUNMA UZAY İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 9 Kasım 2005 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            237         

          Kabul                       :            236         

          Çekimser                  :            1(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

3’üncü sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Ukrayna Hükûmeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 286)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 286 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

                           

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 286 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE UKRAYNA HÜKÜMETİ ARASINDA ENERJİ ALANINDA İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 7 Haziran 2005 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            221         

         Kabul                        :            219         

         Çekimser                   :            2(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

4’üncü sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesini Değiştiren Ek Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Türkiye Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesini Değiştiren Ek Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/270) (S. Sayısı: 434)(xx)

                              

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 434 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 434 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE İSVEÇ  KRALLIĞI ARASINDA 30 HAZİRAN 1978 TARİHİNDE İMZALANAN SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİNİ DEĞİŞTİREN EK SÖZLEŞMENİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 26 Ağustos 2004 tarihinde Stokholm’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesini Değiştiren Ek Sözleşme”nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti İle İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesini Değiştiren Ek Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            236         

          Kabul                       :            235         

          Ret                            :            1(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

5’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Avustralya Hükümeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluklarda Çalışan Diplomatik ve Konsüler Kadro İle İdari ve Teknik Personel Yakınlarının İstihdamına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

                           

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Avustralya Hükûmeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluklarda Çalışan Diplomatik ve Konsüler Kadro ile İdari ve Teknik Personel Yakınlarının İstihdamına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/659) (S. Sayısı: 464)(x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada. 

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 464 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AVUSTRALYA HÜKÜMETİ ARASINDA DİPLOMATİK MİSYON VE KONSOLOSLUKLARDA ÇALIŞAN DİPLOMATİK VE KONSÜLER KADRO İLE İDARİ VE TEKNİK PERSONEL YAKINLARININ İSTİHDAMINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 10 Temmuz 2008 tarihinde Kanberra’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avustralya Hükümeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluklarda Çalışan Diplomatik ve Konsüler Kadro ile İdari ve Teknik Personel Yakınlarının İstihdamına İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Avustralya Hükümeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluklarda Çalışan Diplomatik ve Konsüler Kadro İle İdari ve Teknik Personel Yakınlarının İstihdamına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            240

         Kabul                        :            240 (x)

                                               Kâtip Üye                                  Kâtip Üye

                                              Fatih Metin                              Gülşen Orhan

                                                   Bolu                                          Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

                              

(x) 464 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(xx)  Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

6’ncı sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İspanya Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan Diplomatik, Konsüler, İdari ve Teknik Personelin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İspanya Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan Diplomatik, Konsüler, İdari ve Teknik Personelin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/724) (S. Sayısı: 468)(x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 468 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İSPANYA KRALLIĞI ARASINDA DİPLOMATİK VE KONSÜLER MİSYONLARDA ÇALIŞAN DİPLOMATİK, KONSÜLER, İDARİ VE TEKNİK PERSONELİN YAKINLARININ KAZANÇ GETİRİCİ BİR İŞTE ÇALIŞMALARINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 5 Nisan 2009 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İspanya Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan Diplomatik, Konsüler, İdari ve Teknik Personelin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3-  Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İspanya Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan Diplomatik, Konsüler, İdari ve Teknik Personelin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

                                      

(x)  468 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

        “Kullanılan Oy Sayısı:            217         

        Kabul                         :            216

        Ret                              :            1 (x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

7’nci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Pakistan’da Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Tarafından Program Koordinasyon Ofisi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Pakistan’da Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Tarafından Program Koordinasyon Ofisi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/807) (S. Sayısı: 489)(xx)

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 489 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE PAKİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA PAKİSTAN’DA TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (TİKA) TARAFINDAN PROGRAM KOORDİNASYON OFİSİ KURULMASINA İLİŞKİN MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 25 Ekim 2009 tarihinde İslamabad’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Pakistan’da Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Tarafından Program Koordinasyon Ofisi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                  

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 489 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Pakistan’da Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Tarafından Program Koordinasyon Ofisi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan Oy Sayısı      :               241

Kabul                               :               240

Ret                                   :               1(x)

 

                       Kâtip Üye                                Kâtip Üye

                    Harun Tüfekci                         Gülşen Orhan

                          Konya                                       Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

8’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükûmeti Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/677) (S. Sayısı: 491)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 491 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BİRLEŞİK MEKSİKA DEVLETLERİ HÜKÜMETİ ARASINDA DİPLOMATİK VE KONSÜLER MİSYON ÜYELERİNİN YAKINLARININ KAZANÇ GETİRİCİ BİR İŞTE ÇALIŞMALARINA OLANAK SAĞLAYAN  ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN  BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 11 Aralık 2008 tarihinde Meksika’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti  Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan  Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

                                 

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 491 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            246         

        Kabul                         :            246(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

9’uncu sıraya alınan, Avrupa Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

9.- Avrupa Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı: 512)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 512 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

AVRUPA HABERLEŞME OFİSİ KURULUŞ SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ

UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) “Avrupa Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesi”nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

                             

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 512 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Avrupa Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            241         

          Kabul                        :           241(x)

 

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

10’uncu sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

10.- Türkiye Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/727) (S. Sayısı: 513)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 513 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE URUGUAY DOĞU CUMHURİYETİ ARASINDA DOSTLUK VE İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 30 Nisan 2009 tarihinde Montevideo’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş Birliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

                                  

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 513 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy sayısı :            238

         Kabul                         :           238(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

11’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik Ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/763) (S. Sayısı: 514)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 514 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE URUGUAY DOĞU CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARİ, EKONOMİK VE TEKNİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 30 Nisan 2009 tarihinde Montevideo’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

                                

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 514 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik Ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            234

         Kabul                        :            234(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.57

                            

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.12

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

12’nci sıraya alınan, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

12.- Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/666) (S. Sayısı: 520)(x)

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 520 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslu.

Buyurun Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 520 sıra sayılı Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Tasarıda belirtilen Mutabakat Muhtırası, Türkiye’yle birlikte on bir ülkenin katılımıyla 19 Nisan 2007 tarihinde Belgrad’da imzalanan ve Dışişleri Bakanlığınca hazırlanarak Bakanlar Kurulunca 28/11/2008 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen bu tasarı uygun bulunması için yüce Meclise 2011 yılında getirilebilmiştir.

Karadeniz, eski çağlardan beri çeşitli uygarlıkların beşiği olmuş, Asya ile Avrupa arasında değişik uyruklu, farklı mesleklere sahip ve değişik kültürlerden ve dinlerden gelen insanların birbiriyle kaynaştığı konumunu hep muhafaza etmiştir.

Karadeniz Ekonomik İşbirliği, dünyada küreselleşme ve bölgesel düzeyde uluslararası bütünleşme yönünde siyasal ve ekonomik alanda yeniden yapılanma sürecinin bir ürünüdür. Doğu Avrupa’da ekonomik boyutta serbest piyasa ekonomisine ve siyasal boyutta çoğulcu demokrasiye geçiş sürecinin yarattığı ortamda konumunu ve zamanlamasını bulan Karadeniz Ekonomik İşbirliği, fikrî öncülüğünü Türkiye'nin yaptığı bir bölgesel ekonomik iş birliği girişimi olarak kurulmuştur.

Karadeniz Ekonomik İşbirliğiyle ile ilgili ilk toplantı Türkiye'nin girişimiyle 19 Aralık 1990’da Ankara’da yapılmıştır. Toplantıda taraflar, Türkiye tarafından hazırlanan ve önerilen iş birliğinin temel prensiplerini kapsayan taslak üzerinde çalışmışlar, sonuç bildirgesinde Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin kurulmasında anlaşmaya vardıklarını resmen açıklamışlardır. 12-13 Mart 1991 tarihlerinde Bükreş’te, 23-24 Nisan 1991 tarihinde Sofya’da uzman düzeyinde toplantılar yapılmış ve bu toplantılarda Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin amaçları ve prensipleri üzerinde ortak bir anlaşmaya varılmış, 11-12 Temmuz 1991 tarihlerinde yapılan toplantıda Karadeniz Ekonomik

                               

(x) 520 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

İşbirliği Anlaşması metni üzerindeki çalışmalar sonuçlandırılarak imzaya hazır hâle getirilmiş ve Moskova toplantısında taraflar, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Anlaşması’nın yakın bir gelecekte Türkiye’de yapılacak bir toplantıda imzalanması konusunda anlaşmaya varmışlardır. 3 Şubat 1992 tarihinde Türkiye’de, Türkiye, Rusya Federasyonu, Romanya, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Moldova bakan düzeyinde, Ukrayna ve Bulgaristan ise dışişleri düzeyinde katılarak Karadeniz Ekonomik İşbirliği ile ilgili temel belgeyi paraf etmişlerdir. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Anlaşması 25 Haziran 1992 tarihinde İstanbul’da düzenlenen zirve toplantısında dokuz üye ülkenin yanı sıra Yunanistan ile Arnavutluk’un da kurucu üye olarak katıldığı on bir ülkenin devlet veya hükûmet başkanları tarafından imzalanarak resmen işlerlik kazanmıştır.

Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin kuruluş aşamasındaki hazırlık çalışmalarında temel amaç olarak, katılan devletlerin coğrafi yakınlıklarından ve ekonomilerinin birbirlerini tamamlayıcı özelliklerinden yararlanılarak ticari, ekonomik, bilimsel ve teknolojik iş birliğini geliştirmeleri ve Karadeniz Bölgesi’nin bir barış, iş birliği ve refah bölgesi hâline gelmesi öngörülmüş ve bu temel amaç doğrultusunda kısa dönemde bölge ülkeleriyle iş birliği için uygun ortam oluşturulması ve taraflar arasında mal ve hizmet ticaretinin artırılması öngörülmüştür ancak küresel ve ekonomik sahnede görülen değişiklikler dikkate alındığında bugüne kadar özlenen gelişme henüz sağlanamamıştır.

Tasarıda, tarafların deniz yollarının geliştirilmesi ve Avrupa Birliğinde önceden oluşturulan deniz otoyollarının Karedeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesi’ne doğru genişletilmesine ilişkin politik konularda iş birliğini kolaylaştıracak ve karşılıklı menfaatler temelinde ticari girişimlerin destekleneceği beyan edilmiştir.

Yine Karadeniz Ekonomik İşbirliği limanları arasında yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve uygulanmasının teşvik edileceği belirtilmiştir. Ne yazık ki Türkiye’de birçok alanda olduğu gibi limanlar da satılmak suretiyle devletin elinden bu İktidar döneminde çıkarılmıştır. Devletin elinde iken kambur olarak görülen birçok tesisin satıldıktan sonra teşvik edileceğine dair anlaşmaların yapılması ilginçtir.

Bu anlaşmanın, ülkeler arasındaki ticaretin, ekonominin ve ilişkilerin gelişmesine olumlu katkı sağlamasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

KARADENİZ EKONOMİK İŞBİRLİĞİ BÖLGESİNDE DENİZ OTOYOLLARININ GELİŞTİRİLMESİ HAKKINDA MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 19 Nisan 2007 tarihinde Belgrad’da imzalanan “Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Muhtırası”nın beyanla onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu: 

        “Kullanılan Oy Sayısı:            219         

          Kabul                        :           218         

          Ret                            :            1(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

13’üncü sıraya alınan, Devletlerin Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

13.- Devletlerin Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/351) (S. Sayısı: 528)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 528 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Akif Akkuş.

Sayın Akkuş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 528 sıra sayılı Devletlerin Ayda ve Diğer…

BAŞKAN – Sayın Akkuş, bir saniye…

Sayın milletvekilleri, biraz daha sessiz olup da sükûneti temin edebilirsek iyi olacak.

Buyurun Sayın Akkuş.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 528 sıra sayılı Devletlerin Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini  Düzenleyen Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bugün bir kısım dünya ülkeleri Ay’a ulaştılar, hatta Ay’da birtakım ekonomik üsler, teknolojik üsler oluşturmaya başladılar. Ancak Ay’ın dışında da Dünya’mızı ve dünyalıları yakından ilgilendiren gök cisimleri bulunmaktadır. Hatta kırk yılı aşkın  bir  zamandan

                                    

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 528 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

beri bu gök cisimlerinde Dünya’da olduğu gibi “Hayat var mı, yok mu?” diye birtakım çalışmalar yapılmaktadır. Bunlar üzerinde hayatın emaresi olan suyun bulunduğuna dair zaman zaman da bazı bilgiler aktarıldığını görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bugünkü imkânlarla, elimizdeki imkânlarla Ay’a ulaşıldı ama Ay bizim uydumuz, Dünya’mızın uydusu ve Dünya’dan sadece 384 bin kilometre uzaklıkta ama diğer gök cisimlerini dikkate aldığımızda bunların uzaklıkları artık ışık hızıyla ölçülüyor ve öyle enteresan bilgiler aktarılıyor ki, geçtiğimiz yıllarda Hubble Teleskobu bir görüntü yayınladı yahut da Hubble Teleskobu’na dayalı olarak bir görüntü yayınlandı. Bu görüntüde bir yıldızın parçalanması söz konusu ediliyor idi. Tabii, biz, o teleskoptan bakıp da bunun işte o anda olduğunu düşünmüş olabiliriz ama peşinden “Bu gördüğünüz olay, Hubble’ın tespit ettiği bu olay 65 milyon yıl önce meydana geldi.” diye belirtildi.

Dolayısıyla, gök cisimleri arasındaki uzaklıklar, bu şekilde bugünkü imkânlarla insanoğlunun özellikle insanlı araçlar göndererek orada birtakım çalışmalar yapmalarını bugün için imkânsız kılıyor ama ileriki yıllarda bu böyle mi olacak? İleriki yıllarda belki gerçekten bu gök cisimlerine ulaşmak mümkün olacak ve gök cisimleri üzerinde birtakım ekonomik projeler gerçekleştirilecek. Bu ekonomik projelerle dünya insanına faydalı olunmaya çalışılacak.

Elbette ki ekonomi ortaya girdiği zaman, ekonomi gündeme geldiği zaman birtakım rekabetlerin ve çekişmelerin de gündeme gelmesi söz konusu olur. Dolayısıyla oralarda ekonomik üstünlük kurmak amacıyla birtakım askerî amaçlı gelişmeler yaşanabilir. İşte bu sözleşme, bu şekilde ülkelerin birbirleriyle rekabetlerinin bilimsel amaçlı faaliyetler olarak kalmasını ortaya koyan bir anlaşma.

Tabii burada gök cisimlerinden ve Ay’dan bahsedince Jules Verne’den de bahsetmemek olmaz. Jules Verne, malumunuz 1700’lerin sonunda Fransa’da yaşayan bir yazar ama bugünkü dünya dışı ve dünyanın içiyle ilgili gelişmelerde o zamandan beri günümüze ışık tutmuş bir yazardır, aynı zamanda bilim adamıdır, onun mesela “Aya Seyahat” diye bir kitapçığı vardı, değişik hacimde yayınlandı ve ilkokullardan üniversiteye kadar herkesin istifade edebileceği bir şekle getirildi.

Tabii bu ara bu sözleşme ile Türk Uzay Kurumunun kuruluş çalışmalarının yapıldığını da biliyoruz. Elbette ki Türk Uzay Kurumunun kurulması uzay çalışmalarının yapılması yanında o çalışmada kullanılacak araç, gereç ve bilginin de gelişmesine katkıda bulunacaktır. Böylece ülkemizin çağdaş medeniyetin önemli bir üyesi olması sağlanacak ve aynı zamanda teknolojide sayısız gelişmeler yaşanmasına ve bunun vatandaşa yayılması ile de ekonomik ve  sosyal gelişmelerin ortaya çıkmasına katkıda bulunacaktır. Bu yüzden gerçekten bu sözleşmeye ülkemizin katılması uygun olacaktır, yerinde olacaktır ve dolayısıyla ben sözlerimi burada bitirirken bu sözleşmenin ülkemize, milletimize ve dünya medeniyetine katkılar getirmesi dileklerimi belirtiyor, yüce meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkuş.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

DEVLETLERİN AYDA VE DİĞER GÖK CİSİMLERİNDEKİ FAALİYETLERİNİ DÜZENLEYEN ANLAŞMAYA KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE - 1 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 5 Aralık 1979 tarihinde kabul edilen ve 18 Aralık 1979 tarihinde imzaya açılan “Devletlerin Ay’da ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşma”ya beyanda bulunulmak suretiyle katılmamız uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE -2 Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE - 3 Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Devletlerin Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

        “Oy Sayısı:              230

          Kabul    :              228

          Çekimser:              2(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

14’üncü sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

14.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/374) (S. Sayısı: 530)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 530 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Onur Öymen.

Buyurunuz Sayın Öymen. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

                                   

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 530 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi bütün hükûmetlerimizin ortak hedefi olmuştur. Bu alanda çok ciddi adımlar atılmıştır ve sonucunda Türkiye ile Yunanistan arasında pek çok alanda ilişkiler geliştirilmiştir, ticari alanda, turizm alanında. Dış ticaret hacmimiz 2005 yılında 1 milyar 800 milyon dolara yükselmiştir, çok daha fazla yükselmesini de bekliyoruz. O bakımdan böyle bir köprü inşaatı çok yararlı olacaktır, bundan hiçbir kuşkumuz yok. 804 metre uzunluğundaki bu köprü iki ülke arasındaki ticareti, ulaşımı kolaylaştıracaktır.

Şimdi, bu anlaşmayı incelediğimiz zaman şunu görüyoruz, biraz önce başka bir vesileyle de söyledik: Bu anlaşma acaba ne zaman imzalanmış? 10 Haziran 2006. 10 Haziran 2006 tarihinden bugüne kadar bu anlaşmanın Meclise sunulması acaba niçin gecikmiştir? Mademki Yunanistan’la ilişkilerimiz çok gelişiyor, gelişecek, biz de bu gelişmeleri destekliyoruz, bu anlaşmanın onaylanmasının bu kadar gecikmesinin acaba ne gibi bir sebebi olabilir? Geciktikçe ticaretin gelişmesi de gecikiyor.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu anlaşmada dikkatimizi çeken bir madde var, 6’ncı maddede diyor ki: “5’inci maddede kayıtlı gerekli etütlerin ihalesini uluslararası ihale şartlarında –filan- yapmak üzere Yunanistan devlet şirketi Egnatia Odos yetkilendirilmiştir.” Yani bu, bizim dikkatimizi çekti. Herhâlde Hükûmet bunun izahını verecektir. Bu gibi durumlarda genellikle iki ülke arasında ortak girişimler, ortak şirketler bunları düzenlerler, planlarlar ama nedense bir Yunan şirketine verilmiş. Bunun üzerinde çok fazla durmayacağım, yalnız başka bir nokta üzerinde durmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu anlaşma gibi, bunun gibi pek çok anlaşma imzaladık biz Yunanistan’la. Sayın Başbakanın 14 Mayıs 2011 tarihinde Atina’ya yaptığı resmî ziyaret sırasında Türkiye, tam yirmi iki anlaşma imzalamıştır. Bunları memnuniyetle karşılıyoruz. Ne demiştir o ziyaret sırasında Sayın Başbakan? Demiştir ki: “İki ülke arasında kadim bir dostluk vardır.” Başka ne demiş? “Yeni bir dönemece girdik, Yunanistan’la ilişkilerimizde denizi ve ekmeği paylaşacağız. İki ülke arasındaki dostluğumuz dünyaya örnek olsun.” Sayın Başbakanınız bunları söylüyor. Güzel.

Peki, ondan sonra, Yunanistan devlet adamları ne diyorlar aynı konuda, Türk-Yunan ilişkileri konusunda neler söylüyorlar bir de ona bakalım müsaade ederseniz: 8 Ocak 2011 tarihinde, geçen ay, Erzurum’da yapılan büyükelçiler toplantısına Yunanistan Başbakanı Papandreu davet ediliyor. Papandreu ne diyor o toplantıda bizim büyükelçilerimizin önünde ve basının önünde? Dediği şu: “Türkiye'nin Kıbrıs’ı işgali devam ettiği sürece Avrupa Birliği sürecinde sıkıntılar olacaktır.” Türkiye’de “Türkiye Kıbrıs’ta işgalcidir.” diyor. Bizim dünyaya örnek olsun dediğimiz dostluğun Yunanistan tarafındaki Başbakanı, bizim ülkemizde, bizim büyükelçilerimizin önünde Türkiye’den Kıbrıs’ta işgalci bir ülke olarak bahsediyor. Daha önce ne diyor? “Kıbrıs sorunu çözülmeden Türkiye Avrupa Birliğine üye olamaz.” diyor. Başka ne diyor? “Türkiye Ege’nin hava sahasını işgal etmiştir.” diyor. Bir bizim üslubumuza bakınız, bir de karşımızdakilerin üslubuna bakınız.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, iş bununla bitmiyor. Bakınız, 19 Ocak 2011 tarihinde Yunanistan Cumhurbaşkanı Papulyas Atina’da Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ı kabul ediyor. Ortak basın toplantısı yapıyorlar ve Yunanistan Cumhurbaşkanı -zannediyorum ki iktidar partisinin de dikkatini çekecektir Yunanistan Cumhurbaşkanının söylediği sözler- diyor ki: “Sizi ve bizi aynı barbarlar katletti.”

Değerli arkadaşlarım, dikkatinizi çekiyorum: Yunanistan Cumhurbaşkanı Türkiye’den “barbarlar” diye bahsediyor. Bizim dostluk mesajını verdiğimiz Yunanistan’ın verdiği karşılık budur. Türk-Yunan ilişkilerinin tarihinde 1922 yılından beri hiçbir Yunan Cumhurbaşkanı ülkemize yönelik bu kadar ağır bir hakarette bulunmamıştır ve bunun mutlaka cevaplandırılması lazımdır. Sadece iyi niyetle uluslararası ilişkileri yürütmek mümkün değildir arkadaşlarım. Eğer ülkenize yönelik olarak böyle hakaretamiz bir söz söylemişse birisi, derhâl, anında, aynı düzeyde hak ettiği cevabı vereceksiniz. Böyle bir cevap verildiğini duymadık. Papandreu’ya verilen cevaplar da gayet yüzeysel oldu. Hak ettiği cevapları vermezsek yanlış bir iş yapmış oluruz diye düşünüyoruz. Şimdi, Yunanistan’ın yaptıkları bununla kalmıyor.

Değerli arkadaşlarım, 31 Aralık 2010 tarihinde yani iki ay önce Yunan basınında bir haber çıktı, sonra da teyit edildi. Yunanistan,  Türkiye ile Yunanistan arasındaki sınıra tel örgü çekecekmiş. Düşünebiliyor musunuz, aramızdaki sınıra tel örgü çekecek. Niye? Efendim, kaçak göçmenler geçiyormuş da onu önlemek için tel örgü çekecekmiş. Sonra ne olacakmış? Türk-Yunan sınırı Yunan askerlerinin yanı sıra Avrupa Birliğinin Dış Savunma Ajansı Frontex’in birlikleri tarafından korunacakmış. Bunun düzgün Türkçeye tercümesi şudur arkadaşlarım: Yunanistan, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında bir demir perde çekmek üzeredir. Hiçbir kuşkunuz olmasın. Efendim, pek çok ülkeden kaçak göçmen Avrupa’ya gidiyor. Hangisinin sınırında tel örgü var? Ukrayna’dan gidiyor. Tel örgü var mı Ukrayna sınırında? Polonya üzerinden geçiyor, Beyaz Rusya üzerinden geçiyor, Moldavya üzerinden geçiyor. Hiçbir ülkede tel örgü yok. Bizim sınırımızda olacak. Üstelik sınırı Avrupalı sınır muhafızlarıyla birlikte Yunan birlikleri koruyacak bize karşı.

Değerli arkadaşlarım, bunlar dostane olmayan yaklaşımlardır. Yüce Meclisin huzurunda bir kere daha söylüyorum ve tescil etmek istiyorum. Türkiye daima Yunanistan’la ilişkilerde iyi niyetli davranmıştır, barışçı davranmıştır, iş birliğine açık davranmıştır -demin Başbakanın sözlerini naklettim- ve daima olumlu mesajlar vermiştir. Peki, Yunanistan nasıl mesajlar vermiştir? Yunanistan da zamanında fevkalade olumlu mesajlar vermiştir. Eski Yunanistan Başbakanı Venizelos Ankara’ya gelmiştir, Atatürk’ü ziyaret etmiştir. Ondan sonra ne olmuştur biliyor musunuz? Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermiştir. Yunanistan’la ilişkilerimiz böyleydi. Nobel Barış Ödülü’ne Atatürk’ü aday gösteriyor Yunanistan Başbakanı ve pek çok övücü sözler söylüyor Atatürk ve Türkiye hakkında.

Sonra ne oluyor? Avrupa’nın babası, Avrupa Birliğinin babası, İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki savaş yıllarında Kont Kalergi. Kont Kalergi Venizelos’a diyor ki: “Sizi Avrupa Birliğinde görmek istiyoruz. Yunanistan Avrupa Birliğine katılır mı?” Venizelos diyor ki: “Bir şartla katılırız.” Neymiş o şart? “Türkiye Avrupa Birliğine üye olursa biz de katılırız.” diyor. Şimdi, bir o zamanki söylemlere bakınız, bir de bugünkü söylemlere bakınız.

Acaba neden değerli arkadaşlarım? Acaba niçin böyle? Bunun cevabını herhâlde Hükûmet biliyordur. Sayın Dışişleri Bakanımız yoğun meşgalesi dolayısıyla teşrif edemedi toplantımıza, Meclis Genel Kuruluna, ama herhâlde burada olsaydı bir şeyler söylerdi.

Yani Türkiye bu kadar hakaretamiz sözlere muhatap olacak ülke midir? Bunu hak edecek ne yaptık biz? Ve buna bir tepkimiz yok mudur bizim?

Ben size açıkça söylüyorum bizim grubumuzun görüşü olarak, Türkiye'ye hakaret eden her kim olursa olsun, biz bu hakareti derhâl, anında ve misliyle reddediyoruz. Bizim görüşümüz budur.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, başka ne diyorlar? Efendim, Ege hava sahasını işgal etmiş Türkiye. Nasıl işgal ediyormuş? Yunan adalarının üzerinde uçuyormuş.

Şunu size belirtmek istiyorum, vatandaşlarımıza da duyurmak istiyorum: Yunanistan’ın Ege hava sahasında uyguladığı sistemin dünyanın hiçbir yerinde bir örneği yoktur. Ege’de karasuları 6 mildir, fakat Yunanistan mevzuatına göre 6 milin üzerindeki hava sahası 10 mildir. Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde yok, karasularının genişliği neyse, üzerindeki hava sahasının da genişliği budur. Yalnız Türkiye değil hiçbir ülke dünyada Yunanistan’ın bu uygulamasını kabul etmiyor, fakat Yunanistan, ne zaman bir Türk savaş uçağı 6 mil ile 10 mil arasında uçsa hemen bize bir nota veriyor, hava sahamızı işgal ettiniz diye, hava sahamızı ihlal ettiniz diye, egemenliğimizi ihlal ettiniz diye.

Değerli arkadaşlarım, bunlara cevap vermek lazım. Bu gibi haksız suçlamaları sessiz geçiremeyiz, içimize sindiremeyiz. Buna benzer çok örnek var, hepsini burada anlatacak değilim ama mademki Yunan Başbakanı “Hava sahamızı işgal etti.” diyor, bunun cevabını da vermek zorundayız. “Sizin 10 millik hava sahanızı tanımıyoruz.” Bunu açıkça söyleyeceksiniz.

Bakınız, Yunanistan adalarına 7 mil mesafede bir Türk savaş gemisi girse, bu, Yunan karasularını ihlal etmek olmuyor ama o gemimizin üzerindeki helikopter havalansa Yunan hava sahasını ihlal ediyoruz. Bundan daha mantıksız bir durum olabilir mi? Bunlara tepki göstermek lazım. Yani dostluk sadece güzel sözlerle ulaşılabilecek bir hedef olsaydı dünyada hiçbir sorun kalmazdı, herkes güzel sözlerle dostluk kurardı ama işte bu anlattığım örnekler de gösteriyor ki, maalesef güzel sözler dostluk kurmaya yetmiyor. Hele böyle ülkemizi, halkımızı, milletimizi incitici sözler söylendiği zaman mutlaka buna cevap vermek lazım.

“Kıbrıs meselesi halledilmeden Avrupa Birliğine giremezsiniz.” diyor. Neye göre? Yani Avrupa Birliği “Aday olacak ülkeler komşularıyla ihtilaflarını halletsinler.” diyor, böyle bir temennileri var. Peki, Kıbrıs’ı Avrupa Birliğine üye alırken sordunuz mu Türkiye’yle ihtilafınızı hallettiniz mi diye? Niye Kıbrıs’a demediniz “Türkiye’yle ihtilafınızı çözmeden Avrupa Birliğine giremezsiniz.” diye? Yunanistan Avrupa Birliğine girdiğinde Kıbrıs sorunu çözülmüş müydü? Çözülmemişti. Niye Yunanistan’ı aldınız o zaman? Niye Yunanistan’a söylemediniz? Bu konudaki hassasiyetinizi niye o zaman dile getirmediniz? Niye şimdi söylüyorsunuz?

İşte, değerli arkadaşlarım, bunlar Türkiye'nin hiç hak etmediği kötü muamelelerdir, çifte standartlardır. Bunlara mutlaka tepki göstermek lazım.

Bildiğiniz gibi, Batı Trakya’da çok sayıda, 120 binden fazla soydaşımız yaşıyor. Evvelce, Yunanistan Vatandaşlık Yasası’nın bir 19’uncu maddesi vardı. Uzun süreyle Yunanistan’ı terk eden, Helen asıllı olmayan    -böyle bir ırkçı madde düşünebiliyor musunuz bir AB ülkesinin yasasında- Yunan vatandaşları Yunanistan’ı uzun süreyle terk ederse devletin vatandaşlıktan çıkartma hakkı vardı. Kaç kişiyi çıkarttılar dersiniz Türk asıllılardan? Tam 60 bin soydaşımızı Yunan vatandaşlığından çıkarttılar. Artık o kadar mahcup oldular ki bizim baskılarımız karşısında bu yasayı değiştirdiler ama o yasaya göre çıkarttıkları 60 bin soydaşımızı geri almıyorlar.

Biz hoşgörüden bahsediyoruz. Türkiye’nin hoşgörü örneği bir ülke olduğunu söylüyoruz. Daha dün Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu üyeleriyle birlikte Hatay’daydık. Oradaki hoşgörümüzü, Türkiye’nin hoşgörüsünü kendilerine gösterdik. Kiliseleri birlikte ziyaret ettik. Bir Ermeni köyünü ziyaret ettik. İşte, Türk, Ermeni, Yahudi ortak kültürünü yansıtan müzik şöleni kendilerine verdik. Türkiye, bunları yapıyor.

Peki, Atina’da yıllardan beri konuştuğumuz Türk camisi açılabildi mi? İki tane cami var Atina’da Türklerden kalma. Bir tanesi el sanatları müzesi, bir tanesi kapalı tamamen. Niye açtıramıyoruz? Hani ilişkilerimiz bu kadar iyiydi? Hani dünyaya örnektik? Hani hoşgörüyü temsil ediyorduk karşılıklı olarak? Niye açtıramıyoruz? Niye Batı Trakya…

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Siz niye açtırmadınız?

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Biz de açtıramadık, daha önceki hükûmetler de açtıramadı; doğrudur. Yani bu, sadece bu Hükûmetin meselesi değil.

Bakın, sonra, Rodos’ta, İstanköy’de 3 binden fazla soydaşımız yaşıyor. Bunların 7 tane ilkokulu vardı; 7’sini birden kapattılar, 1 tanesini açmıyorlar.

Şimdi, biz Yunanistan’ın düşmanı değiliz. Yunan dostluğunu, değerini herkesten çok biliriz, herkesten çok Türk-Yunan dostluğu için çalıştık, yani partimiz de çalıştı, bundan önceki hükûmetler de çalıştı. Hepimiz tek tek çalıştık ama şu karşımızdaki tabloya bakınız değerli arkadaşlarım. Bir Yunanistan Cumhurbaşkanı çıkacak ve bizim ülkemize, atalarımıza “barbar” diyecek. Buna karşı sessiz kalabilir misiniz? Bırakın bir an için bütün iç politika tartışmalarını, bu memleketin çocuğu olarak atalarımıza “barbar” denmesini içinize sindirebilir misiniz? Bunun mutlaka bir tepkisi olacak. Bunun mutlaka bir karşılığı olacak ve biz bu karşılığı gayet tabii ki veriyoruz ve vereceğiz ama herkesten önce, zannediyorum ki bu tepkiyi, sayın bakanlardan, Hükûmetimizden beklemeye hakkımız var, basınımızdan beklemeye hakkımız var. Yunan basınını açınız, her Allah’ın günü, Türkiye’ye yönelik, incitici, kırıcı, hakaretamiz, sık sık, sözler okursunuz. Türk basını da boyuna, dostluk çiçekleri atar ama işte, sonucu budur. Bizim büyükelçilerimizin önüne geleceksiniz, bir komşu ülkenin başbakanından hiç beklenmeyecek laflar söyleyeceksiniz. Neymiş efendim? İç politika açısından konuyormuş. Herkesin iç politikası var. Bizim iç politikamız yok mu? Biz de yabancı ülkelerle ilişkilerimizi iç politikamıza göre ayarlasak bir tane dostumuz kalmaz dünyada.

O bakımdan, değerli arkadaşlarım, bu anlaşma vesilesiyle Hükûmeti bir kere daha bu konularda daha duyarlı olmaya davet ediyorum. Gerekli tepkiyi göstermek Hükûmetin görevidir, böyle bir tepki gösterecek Hükûmete destek olmak da bizim görevimizdir. Hükûmetin, bu gibi haksızlıklara karşı, halkımıza, milletimize yönelik saygısızlıklara karşı, iş birliğiyle bağdaşmayan eylemlere karşı tepki göstermesini bekliyoruz.

Bu vesileyle yüce Meclisi bir kere daha saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öymen.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslu.

Buyurun Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 530 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında görüşlerimi bildirmek üzere Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Türkiye ile Yunanistan arasında, İpsala-Kipi Sınır Kapısı’nda sınır geçiş köprüsü inşa edilmesine ilişkin anlaşma 10 Haziran 2006 tarihinde İstanbul’da imzalanmıştır. Buna dair kanun tasarısı da 22’nci Dönemde Meclis gündemine alınmasına karşılık dönem sonuna kadar görüşülemeyince hükümsüz sayılmış, bu dönemde tasarı yenilenerek tekrar Meclisin gündemine getirilmiştir. Bugün oylanarak kabul edilecektir.

Bugün, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ticaret hacmi 2 milyar doları aşmıştır. Bu ticaretin yarıya yakın bölümü de kara yoluyla İpsala Gümrük Kapısı’ndan yapılmaktadır. 2009 yılı verileriyle 150 bin tır giriş çıkış yapmıştır, yine 1 milyon 600 bin yolcu giriş çıkışı yapılmıştır. Bu hâliyle, İpsala Gümrük Kapısı Edirne’nin Kapıkule’den sonra 2’nci büyük kapısıdır, 2002 yılı Eylül ayında 105 dönüm alan üzerine kurulu yeni gümrük tesislerine taşınmıştır. Beş giriş ve beş çıkışı olan ve yap-işlet-devret modeliyle beş buçuk ayda inşa edilen ve yaklaşık 5 milyon dolara mal olan İpsala gümrük sahası Türkiye'nin Kapıkule’yle beraber en modern kapısı konumundadır. Buna karşılık, Yunanistan gümrük sahası eski hâliyle hizmet vermeye devam etmekte, Türkiye gümrüğünde işlemler kısa sürede bitirilirken Yunanistan gümrüğünde birikimler olmakta ve özellikle yaz aylarında uzun araç kuyrukları oluşmaktadır. Bununla birlikte Bulgaristan’ın Kırcaali ilinin güneyinde Makas Sınır Kapısı önümüzdeki yıl Yunanistan’a açılacaktır. Bulgaristan hazırlıklarını tamamlamış, Yunanistan ise tamamlamak üzeredir. Bu sınır geçişi sağlandığı takdirde Rusya dâhil kuzeydoğu Avrupa ülkeleri bu güzergâhı kullanacak ve İpsala Gümrük Kapısı’nın yoğunluğu daha da artacaktır. İşte, bütün bu gelişmelerden dolayı geçişi sağlayacak yeni köprünün bir an önce yapımı önem kazanmaktadır.

Türkiye-Yunanistan sınırındaki bölgedeki Meriç Nehri üzerinde 800 metre uzunluğundaki mevcut köprü artık ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalmaktadır. 1958 yılında yapılmış olan bu köprü sadece gidiş gelişe iki şeritte hizmet verebilmekte, özellikle yaz aylarında hem yolcu trafiğine hem de tır trafiğine hizmet vermekte, dolayısıyla güçlüklerle karşılaşılmakta ve ciddi sorunlar yaşanmaktadır.

İşte bu sebeplerden dolayı mevcut eski köprünün yanına Türkiye’yle Yunanistan arasında ortak bir proje olarak modern, yeni bir köprü inşa edilmesinin iki ülke arasındaki iş birliğinin ve ticaretin gelişmesine katkıda bulunacağını belirtiyor, bu vesileyle yüce Meclisi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE YUNANİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA İPSALA-KİPİ SINIR GEÇİŞ BÖLGESİNDE İKİ ÜLKE ARASINDA İKİNCİ BİR KARAYOLU SINIR GEÇİŞ KÖPRÜSÜ İNŞA EDİLMESİNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 10 Haziran 2006 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Kemalettin Nalcı.

Buyurunuz Sayın Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 530 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, söz konusu tasarıyla, İpsala-Kipi gümrük kapılarını bağlayan bölgede mevcut eski köprünün yanına iki ülkenin ortak projesiyle yeni bir köprü inşa edilmesinin giderek artmakta olan kara yolları taşımacılığında mevcut köprünün kapasitesinin yetersizliğinin yol açabileceği sorunları önlemek amacıyla ve aynı zamanda iki ülke arasındaki iş birliği ve ticaretin geliştirilmesine katkıda bulunması hususunda 10 Haziran 2006 tarihinde anlaşmaya varılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ile Yunanistan arasındaki mevcut siyasi sorunlar yakın zamana kadar ekonomik ilişkilerin gelişmesini engellemiştir. Yunanistan ile Türkiye, yaklaşık iki yüz senedir komşudur. Kıbrıs sorunu, Birinci Dünya Savaşı’nda karşı cephelerde savaşmaları, Ege ve hava sahası problemleri, halkları birbirine çok benzeyen bu iki ülkeyi birbirinden uzaklaştırmıştır. Bu durumda bile bu iki ülke arasında dış ticaret yapmaya devam edilmiş ama yeterli miktarda olmaması iki ülkenin de dezavantajınadır. Tarihsel ve siyasal sorunlar artık ortadan kaldırılmalı ve ikili ekonomik ilişkilerin daha iyi olması sağlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi Edirne ilimiz ve Kırklareli ilimiz Türkiye'nin Batı’ya açılan penceresi. Burada bakacak olursak İpsala Kapısı, Edirne’deki hudut kapılarımız, Kırklareli’ndeki hudut kapılarımız Türkiye'nin ticareti için ve Asya’yı Avrupa’ya bağlayan en önemli geçiş kapılarıdır.

Tabii, burada önemli olan husus şudur: Her iki ülkenin tarımsal yaşam formatları. Bugün Edirne bir tarım şehridir değerli milletvekilleri. Eğer o tarafa giden olursa, o köprüyü geçerseniz, o köprünün öteki tarafında yapılan tarımla, desteklerle, bu tarafında yapılan tarım ve destekleme arasındaki uçurumu, çok rahatlıkla, çıplak gözle görebilirsiniz, fark edebilirsiniz. Meriç’in her iki tarafına kurulmuş olan iki medeniyet, birbirine benzeyen iki halk… İnanır mısınız, her iki tarafın insanları, ki Yunanistan’ın Türkiye’ye geçişinde vize problemi olmadığı için Tekirdağ, Edirne’ye çok sıkça gelirler bu bölgeden ve geldikleri zaman, ben geçen sene şunu öğrendim ki, biz, Türkiye, Yunanistan’dan, komşumuz 8-10 milyonluk Yunanistan’dan pamuk ithal ediyoruz. Tarımsal olarak eğer bakacak olursak gerçekten -desteklemelere ve refah durumlarına- Türkiye’de sınırın bu tarafındaki kesimden daha refah seviyede yaşıyorlar. Önemli olan bunları dengeleyebilmek. Tabii ki, doğrudur, o bölgedeki o köprünün yeni kara yollarına veya bu geçişlere cevap vermeyeceği doğrudur. Biz bunlarla ilgili herhangi bir şey söylemiyoruz ve buna itiraz etmek de doğru değil, ama, lakin, ilk önce, karşı tarafın bize uygulamış olduğu vize problemini de ortadan kaldırmak lazım.

Bugün, Yunanistan girişimcilerinin Türkiye’de birçok yatırımlara ortak olduğunu biliyoruz, birçok işletmelerde de bulunduklarını biliyoruz, ama, lakin, bunu Türk girişimcileri, Türk iş adamları yapmaya kalktığı zaman o bölgede ciddi bir zorlukla karşılaşıyoruz. Önemli olan bunları ortadan kaldırabilmek değerli milletvekilleri. Türkiye girişimcilerinin, Bulgaristan’da, Yunanistan’da, Avrupa’da iş yapabilmelerinin önünü açabilmek lazım.

Ben, bu, görüşülmekte olan uluslararası anlaşmanın hayırlara vesile olması temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Nalcı.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır.

Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; komşumuz Yunanistan ile imzalamış olduğumuz bir anlaşmanın Meclisten onayı ile ilgili söz aldım Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz, cumhuriyetten bugüne, “Yurtta sulh cihanda sulh.”, Yüce Atatürk’ün büyük öngörüsüyle dış politikasını buna göre tesis etme gayreti içerisinde olan bir ülke. Tabii, bu anlaşmayı uygun bulurken, bunun yanında bizi düşündüren ve sıkıntıya sokan birtakım hususların da dile getirilmesinde yarar var diye umuyorum. Şimdi, özellikle Avrupa Birliğinin bu göçmenlerle ilgili almış olduğu kararlar neticesinde, Yunanistan, Karaağaç sınırı boyunca ve Bulgaristan sınırı boyunca bir tel örgü yapma niyeti ve kararlılığı ifade edilmekte. Tabii böyle bir tel örgünün göçmen geçişlerine ne kadar engel olabileceği bütün dünyada tartışılıyor. Aynı şekilde Brezilya-Amerika arasındaki tel örgünün ne kadar bu amaca hizmet ettiği, edebildiği bütün insanlığın yaşadığı bir tecrübe ama onun yanında, böyle tel örgülerin sanki Avrupa Birliği sınırlarını bütün dünyaya ifade eden bir anlam içeriyor olması ve bizim gerek Yunanistan’la gerek Bulgaristan’la olan sınır komşuluk ilişkilerimizi geliştirmekte hem maddi hem de psikolojik olarak bir olumsuz etken gibi algılanmakta ve bölge insanı tarafından da bu şekilde görülmekte. Dolayısıyla göçmen sınır geçişleriyle ilgili artık çok daha modern, çok daha etkileyici, çok daha sonuç alıcı ve teknolojik düzeyi yüksek uygulamalar yapabilme imkânı varken, çağ dışı bir görüntü ifade eden ve gösteren, işte, duvarların yıkıldığı, Berlin duvarının yıkıldığı günümüz dünyasında tel örgüleri bir sınır geçişine engel yapma fikri, insani düşünceler bakımından bizlerce doğru değerlendirilmemekte. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığına önemli görevler düştüğü kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlarım, Edirne bir sınır kenti. Sınır kenti, serhat kenti olması bakımından Edirne’nin kendine özgü birtakım avantajları olmasına rağmen, serhat kenti olmasının getirdiği dezavantajlar da maalesef var ve bu dezavantajların sıkıntılarını biz çekiyoruz. Bizim kuzeyimizde, batımızda sürekli gidebileceğimiz, sürekli ilişki içerisinde, ticari, sosyal, siyasal ilişki içerisinde olduğumuz bir ilimiz yok. Bizim batımızda, kuzeyimizde Bulgaristan var, Yunanistan var. Fakat tarihsel geçmişe baktığımızda, Edirne, serhat kenti, Balkanların çok önemli metropol bir kenti; Balkanların gerek ekonomisinde gerek siyasetinde gerek sosyal yaşamında önemli etkiler yapmış, Osmanlıya payitahtlık yapmış bir kent. Dolayısıyla bize, Balkanlar, Doğu ve Güneydoğu’dan daha yakın. Bizim Balkanlarla olan ilişkilerimiz, Balkan ülkelerindeki toplumlarla, halklarla ve ülkelerle olan ilişkilerimiz, ülkemizin Doğu ve Güneydoğu’sunda yaşayan vatandaşlarımızdan çok daha fazla ve çok daha bizi günlük olarak bire bir etkiler durumda.

Bu anlamda, Edirne’nin kalkınabilmesi, ileriye gidebilmesi, ancak soğuk savaşın bittiği, Avrupa Birliği yolunda bir ilerlemenin olduğu ve sınırların artık ilişkiler anlamında çok fazla bir anlam ifade etmediği bir süreçte mümkün. Bundan altı yüz yıl önce Edirne’nin merkez nüfusu 650 binken bugün bütün nüfusu 390 bine kadar gerilemiş ve milletvekili sayısı da 4’ten 3’e düşmüş. Yani bu anlamda, serhat kenti olmasından kaynaklanan bir dezavantajın olumsuz sonuçlarını yaşıyor.

Bu bakımdan, bu gelişmeyi tersine döndürebilmek için, bundan önceki çalışmalarımızda sizlerle paylaştığımız gibi, Edirne’nin kalkınmada öncelikli yöre statüsünde olması -teşvik anlamında- teşvik edilmesi, Ankara’dan daha fazla hassasiyet gösterilmesi, Sınır Ticaret Merkezleri Kanunu burada geçerken, bütün sınır illerine hak görülenin sadece ve sadece Edirne’ye hak görülmemiş olması bizim ekonomik gelişmemize maalesef olumsuz etkiler yaptı.

Şimdi, gümrüklerimiz birer vanadır. Vananın bir ucunda Bulgaristan ve Yunanistan, Avrupa Birliği üyesi ve ekonomik durumun belirli, refahın belirli bir düzeyi var, vananın diğer ucunda da Türkiye. Eğer vananın musluğunu biraz açarsak, gevşetirsek, refah, Avrupa Birliği ülkelerinden Türkiye’ye doğru yani Edirne’ye doğru kayar, akar. Bu anlamda, gümrükteki gidiş gelişlerin engellerini ortadan kaldırabilmek, Edirne’de yaşayan insanların bu gidiş gelişlerde daha toleranslı, daha farklı addedilmeleri, değerlendirilmeleri ve vananın biraz açılması, ben inanıyorum ki, Edirne’nin hinterlandının, geçmiş yüzyıllarda olduğu gibi yine Balkanların ön önemli bir metropol kenti durumuna gelmesine sebep olacak. Tabii bunlar neyle olacak? Bunlar, Parlamentonun ve Parlamentoyu temsilen yürütmenin, Bakanlar Kurulunun bu konudaki dirayetli, istekli çalışmalarıyla ancak mümkün olabilecek ama gerçeği söylemek gerekirse, bu anlamda son dokuz yılda, AK PARTİ İktidarı döneminde Edirne’nin bu anlamda çok da fazla dikkate alındığı, sorunlarının sahiplenildiğini söyleyebilmek mümkün değil. Örneğin Uzunköprü’de, Yunanistan’la ilgili bir sınır açılması noktasında, bir demir köprümüz var, belki bilmeyenlerimiz olabilir, orada bir gümrük kapısının açılmasında, dokuz yılda, maalesef, bütün ısrarlarımıza rağmen olumlu bir netice elde edemedik. Uzunköprü’de bir gümrük kapısının açılması, Uzunköprü’deki ekonomik, sosyal ve siyasal refahın artmasına çok olumlu etkiler yapacaktır. Bunlar, bu ifade ettiğim şeyler parayla, pulla, kaynak ayırarak, bütçe ayırarak yapılabilecek şeyler değil. Bunlar, sadece Parlamentonun ve Parlamentoyu temsilen Bakanlar Kurulunun siyasi iradesiyle, aynı bu şekilde yaptığımız karşılıklı iş birliği anlaşmalarıyla çözülebilecek olan şeyler. Yani yürütmenin biraz daha Edirne’nin sorunlarının çözümüne yönelik daha dikkatli, daha duyarlı, daha istekli davranmasıyla ilgili olan şeyler ama, maalesef, biz Edirneliler bu anlamda AK PARTİ İktidarının çok da fazla Edirne’ye katkı yaptığını söyleyebilmemiz mümkün değil.

Bu duygu ve düşüncelerle Yunanistan’la yapılmış olan iş birliği anlaşmasının ülkemize, memleketimize ve Yunanistan’a hayırlı olmasını diliyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Budak, mikrofonu açmadan evvel bir şey soracağım arkadaşlara, grup başkan vekillerine: Bu maddenin özelliği ne, bütün arkadaşlar konuştu?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Edirne maddesi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Budak.

AK PARTİ GRUBU ADINA NECDET BUDAK (Edirne) – Sayın Başkan, söz konusu sözleşme hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum.

Türkiye'nin ekonomisini yakından ilgilendiren bir konu çünkü İpsala’ya açılacak İpsala-Kipi Gümrük Kapısı -yeni bir ilave köprünün- aynı zamanda Türkiye'nin Avrupa Birliğine ihracatı anlamında çok önemli. Hem Yunanistan tarafında hem de Türkiye tarafında, kapının her iki tarafında duble yollar tamamlanmış durumda ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan birçok kez İpsala’da ve Yunanistan’da temaslarda bulundu, bu temaslar sonucunda her iki ülkenin bakanlar kurulu temsilcilerinin de iyi niyeti ve  temennileriyle bu anlaşmalar yapılmaya başlandı. Ben, Hükûmetimize Yunanistan’la böyle bir anlaşma yapmasından dolayı gerçekten Edirne Milletvekili olarak, sınır ili milletvekili olarak teşekkür ediyorum.

Her iki ülkenin de ticaret hacminde çok büyük ilerlemeler var. Eğer ekonomi ve maddi sorunlar çözülürse -biraz önce konuşmacılar da burada ifade etti- barışın sağlanmasının, komşuluk ilişkilerinin sağlanmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum bu bakımdan.

Biz Yunanistan ve Bulgaristan’ın, komşu ülkelerimizin ciddi bir ekonomik kriz içerisinde olduğunu takip ediyoruz. Edirne olarak da yakından takip ediyoruz. Onların da kısa sürede toparlanmasını temenni ediyoruz.

Sayın milletvekillerimiz burada söz aldılar. Biz dünyanın en modern ikinci büyük kapısını -Kapıkule’yi- AK PARTİ İktidarı döneminde TOBB’la birlikte organize ettik. İpsala Gümrük Kapımız da aynı zamanda dünyada ender modern gümrük kapılarından birisi.

Ben burada çok fazla vakit almamak adına… Eskiköy Sınır Kapısı’yla ilgili -milletvekilimiz ifade etti- biz Türkiye tarafı olarak her türlü girişimlerimizi Dışişleri Bakanlığı nezdinde, Sanayi Bakanlığı nezdinde, bütün bakanlıklar nezdinde tamamladık. Ama bu anlaşmada da olduğu gibi, her iki ülkenin mutabakatı olmadan bir anlaşmayı yapmak mümkün değil. O bakımdan biz Eskiköy’ün açılması için her türlü girişimimizi yapıyoruz fakat Yunanistan’ın “evet” demesi gerekir.

Bir de son cümle olarak… Milletvekilimiz burada Edirne’nin AK PARTİ Hükûmeti döneminde biraz gözden ırak olduğunu ifade etti. Ben detaya girmemek adına tek bir cümleyle söylüyorum: Burada seksen bir ilden milletvekilleri var. CNBC-e dergisinin 2010 Eylül sayısında Edirne’miz eğitimde, sağlıkta, tarımda, ulaşımda, farklı kategorilerde olmak üzere ilk on il arasında, ilk beş il arasında. Bu da AK PARTİ Hükûmeti döneminde cumhuriyet tarihindeki en büyük hizmetlerle gerçekleşti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ben bu düşüncelerle saygılarımı sunuyorum. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde başka söz isteyen var mıydı?

SAFFET KAYA (Ardahan) – Var… Ardahan’dan Edirne’ye kadar…

BAŞKAN – Hayır, gördüğünüz gibi, Edirne ağırlıklı…

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            250         

         Kabul                        :            250(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

15’inci sıraya alınan, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

15.- Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/644) (S. Sayısı: 562)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 562 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mithat Melen.

Buyurun Sayın Melen. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası Kalkınma Örgütünün kuruluşu hakkındaki anlaşmaya katılmamızla ilgili taslak üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kalkınma hukuku çok yeni bir kavram ve dünyada özellikle İkinci Dünya Harbi’nden sonra ortaya çıkan bir kavram. O güne kadar kalkınma hukuku göz ardı edilmiş bir kavram. Niye? İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, özellikle uluslararası kuruluşların daha etkin olarak çalışmaya başlaması ve kurulmuş olmaları ve özellikle kalkınmaya kredi vermeleri ve kalkınmayı ve dengeli büyümeyi dünyada destekler hâle gelmeleri, kalkınma hukukunu da gerçekten önemli bir biçimde ortaya getirmiş, sunmuştur. Yani “kalkınma hukuku” kavramı hepimiz için yeni bir kavram.

                               

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 562 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Zaten, hiç… Böyle, belli oluyor, “kalkınma hukuku” kavramını ilk defa duyduğunuz, dinlemediğinizden de belli oluyor. Beni dinlemek önemli değil de konu önemli, onun için ben söylüyorum. Ayrıca, bu yasa için de, sırf formalite için de konuşmak istemiyorum, anlamak, biraz karşılıklı birbirimizi dinlememiz gerektiği kanısındayım.

Özellikle Birleşmiş Milletler son yıllarda Rotterdam’da Kalkınma Hukuk Enstitüsünü kurmuştu ve buna büyük destekler vermişti. Fakat, bu resmî bir enstitü değildi. Ancak bu konuda önemli katkılarda bulunuyordu. Neden böyle bir enstitüye izin var? Şimdi, hep iddialar vardır, bu Mecliste de çok ileri sürülmüştür bu iddialar. Özellikle İkinci Dünya Harbi’nden sonra -arz etmiştim demin- böyle bir hukukun ortaya çıkması, başta kalkınmakta olan ülkeleri korumak amacıyla -yani bunun içerisinde biz de varız- ve son elli seneden beri bu kalkınmayı uluslararası fonlardan yararlanarak yaptığımız için de bu fonlara kavuşmak, bu fonlarla müzakere etmek, bu fonlarla ilgili, hakikaten, yaptırımları yerine getirmek çok teknik bir birikimi de beraberinde getiriyor ve ciddi bir hukuki birikimi de beraberinde getiriyor. Şu anda mesela dünyada en çok para kazanan hukukçular arasında kalkınma hukukuyla uğraşan hukukçular vardır çünkü bir sürü müessese bunu yerine getiriyor. Onun için, başta uluslararası kuruluşlar bu müzakereleri yaparken karşılarına bir şey empoze etmekten de yavaş yavaş çekinir hâle geldiler. Biraz önce arz etmeye çalıştım. Biz mesela Dünya Bankasından bir kredi alırken veya bir başka kuruluştan kredi alırken bir parça da bu müzakere tekniklerini bilmeden onun şartlarını yerine getirir hâldeyiz. Niye? Onların empoze ettiği şartları… Yani siz bir otomobil alacaksınız, misal veriyorum, mesela sizin ihtiyacınız olan otomobil çok parlak bir otomobil olmayabilir ama sizin ihtiyacınız olan, işte, tarlada da gidebilecek, efendim, motorunun şu güçte olması veya işte efendim, çekiş gücünün şu güçte olması gereken bir otomobil olabilir ama size çok lüks bir otomobil verebilir mesela bir uluslararası kuruluş. Niye? Çünkü o da kendini ve kendi ülkesini, çok büyük katkılarda bulunan ortaklarını desteklemek zorundadır bir yerde. Yani, nereden daha fazla para alıyorsa onu destekleyecektir. Onun için, hani hep bu laflar çok var dünyada, işte, sömürüyor, ediyor falan. Efendim, hiç kimsenin kimsenin gözünün yaşına bakmadığı bir dünyada yaşıyoruz tabii. Bütün bu uluslararası kuruluşlar da dâhil olmak üzere belirli çıkar gruplarının mutlaka etkisindedir ama onu da korumak, aynı insanların elbisesi gibi, nasıl elbiselerimiz varsa, nasıl giysilerimiz varsa, işte hukuk da gerçekten sosyal yaşamın giysisi; üzerinizi örtüyor ve koruyor birtakım şeylere karşı, tehlikelere karşı, soğuğa sıcağa karşı. İşte, burada da öyle. Onun için, bir hukuk kavramını uluslararası anlamda kalkınmaya getirmenin de başka bir yararı var. Niye? Dengeli kalkınmak…

Mesela İkinci Dünya Harbi’nin çıkış sebepleri arasında birçok şey söylenir ama en önemli sebeplerden bir tanesi, üye ülkelerin birbirleri arasındaki ekonomik dengesizlikleridir. O ekonomik dengesizliklerdir ki, kalkınmaya çalışan birtakım ülkenin birbirini geçme yarışı içerisinde birbirinin boğazını sıkmasıyla sonuçlanmıştır. Belki Avrupa Birliğinin de kuruluş nedeni budur, yani dengeli kalkınma ve rekabet gücünü artırabilmek için.

Gerçekten, kalkınma artık bir yerde, dünyada herkesin konuştuğu bir kavram hâline geldi. Yani kalkınmaktan bahsediyoruz ama bu kavramı biraz daha açarsak, aslında insan refahının artırılmasıyla ilgili. Bakın, bütün uluslararası kuruluşların birinci maddesinde, çok açık ve net bir biçimde insan refahının artırılmasından bahseder. Yani insan refahı için o kuruluşlar var, insan refahı olmazsa o kuruluşların mevcudiyetine zaten gerek yok. Şimdi, hiç bu kısmını da unutmuyoruz. İnsan refahı da nasıl artacak? Yani önce bir hukuki üstünlüğünüz olacak, hukuk tarafından korunacaksınız. Hukuk devleti diye hep sık sık bundan bahsediliyor. Anayasa’da da bu yazıyor ama hukuk ile ekonominin arasındaki ilişkiyi doğru dürüst kurabilmiş değiliz daha. Bütün dünyada bu böyle, yani sadece bizde  değil. Yani bütün dünyada yavaş yavaş ekonomi hukuku dersleri de verilmeye başladı. Bizim üniversitelere girmedi maalesef. “Ekonomi hukuku” diye çok önemli bir kavram gelişmeye başladı çünkü gerçekten hukuksuz bir ekonomi… İşte, o zaman hep şeyden bahsediyoruz, adil bölüşümden, paylaşımdan. Ama devletin varlığı da hukukla ilgili. O yüzden bunlardan bahsediyoruz.

Şimdi, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü önemli bir örgüt hâline geliyor, gerçekten bu anlamda. 23 üyesi var, 93’ten beri ayakta ama yeni bir yapıya kavuşturuluyor. Merkezi Hollanda’da idi, o enstitü kalktı ortadan, şimdi Roma’ya geliyor. Ve yine burada, altını çiziyorum, bir meclis kurulacak, yani her üye ülkeden birer temsilciyle bir meclis. Şimdi, burası çok önemli bir nokta. Niye önemli? Biz Türkiye olarak bir sürü uluslararası kuruluşun üyesiyiz ve bir sürü uluslararası kuruluşa da üye olmaya çalışıyoruz ama bir türlü bu uluslararası kuruluşların içerisinde önemli yer alamıyoruz. Niye? Böyle bir politikamız yok. Niye yok biliyor musunuz? Bu eğitim standartlarıyla, Türkiye’deki bu yapıyla… Bir kere, her şeyden önce dünya için, dünya insanı olmak için adam yetiştirmediğiniz sürece uluslararası kuruluşların içinde kolay olamazsınız. Onların okullarından mezun olursanız ancak olursunuz, Türkiye okullarından değil.

Şimdi, bugün bir karar gördüm ben. İnanamadım, gözlerime inanamadım -eğitimden bahsederken, hazır Sayın Bakan da burada, dinlemesine de gerek yok, hiç olmazsa kayıtlara geçsin- yirmi beş gün tatil ediyorsunuz liseleri. Niye? İmtihana girecekler diye. Bakın, o zaman bu devletin bütün okullarını kapatalım, gerçekten kapatalım. Bu işi sadece kurslarla yönetelim. Böyle bir disiplinsizlik olabilir mi? Çünkü çocuklar rapor alıyorlar. Evet, ona karşı ne yapıyorsunuz? Yirmi beş gün okulları resen tatil ediyorsunuz. Nasıl Millî Eğitim Bakanı böyle bir şeyin altına imza atar? Hani, nasıl dünyayla rekabet edeceğiz biz? Dünyanın neresinde böyle bir karar alınıyor? Bakın, dünya… Hani Avrupa Birliğine entegre olacaktık? İşte, geçen hafta konuşuyorduk Avrupa Birliği temsilcileriyle.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Nimet Hanım dinlemiyor Sayın Melen.

MİTHAT MELEN (Devamla) – Çok önemli değil Hoca çünkü nasıl olsa dinleyecekleri gün gelir. Çünkü hepimizin evladı var. Bakın, hepimizin çocuğu var, binlerce çocuğumuz var. Bu disiplinsizliğe nasıl alıştırırız çocukları! Nasıl böyle tatille geçirtebiliriz bu işi! Yani bir yerde, şimdiden oturuyoruz, öyle bir hâle getiriyoruz ki işi, çocuklar... Hep, ben “Liselerde hukuk dersi verilsin, ekonomi dersi verilsin.” derken onun yerine yirmi beş gün havadan tatil veriliyor. Yani mesela, biz, ikide bir burada yoklama yapıyoruz, işte, niye? “Zamanında geldin, gitmedin…” diye. Bu çocuklar nasıl disipline olacaklar bu şeyle? Ondan sonra da, uluslararası kalkınma örgütünden, hukuktan falan bahsediyoruz burada.

Çok zor işler bunlar. Tabii, nasıl olsa önemli değil sizin için ama önemli olacak bir gün, dikkat edin. Hukukun üstünlüğü, hep hukukun üstünlüğü... Ama nasıl olacak o hukukun üstünlüğü biliyor musunuz? İyi yönetişimle olacak, gerçekten, kalkınma iktisadının gelişmesiyle olacak. İyi yönetişim olmadan nasıl yapacaksınız? İyi yönetişim için de düzgün yöneticiler lazım. Israrla düzgün olmayan yöneticileri, keyfî yöneticileri atamaya başladığımızdan beri... Bunu nasıl elde edeceğiz?

Bakın, apartmanınızda kalorifer yanmazsa, efendim, ufacık bir şey olursa, işte, park ışıklarınız yanmazsa bas bas bağırıyorsunuz. Ama iyi yönetilmeyen bir ülkede hiç kimsenin sesi çıkmıyor, “Ziyanı yok.” diyorsunuz. Ama bunları biz halledeceğiz işte. Belki Uluslararası Kalkınma Örgütü de bu dengesizlikleri kaldırmak için ortada, hukukun üstünlüğünü ortaya çıkarmak için ortada. İşte, nedir? Yabancı yatırımcının, uluslararası ticaretin, özellikle müzakere kapasitesini artırmak için, eğitim verebilmek için, eğitim projelerini desteklemek için, danışmanlık hizmetleri için.

Şimdi, mesela, hukuki kaynakların toplanması basit gibi geliyor ama çok zor. Mesela, kalkınma hukukuyla ilgili de böyle bir mesele var. O hukuki kaynakların toplanıp gerçekten bir yere kanalize edilip elinizin altında kullanmak için... Bizim -hep konuşuyoruz- Türkiye çok tecrübeli, elli yıldır bu kredileri alıyor. Elli yıldır, ben çok iyi biliyorum ki uluslararası hukuk müesseselerine inanılmaz paralar veriyoruz; kendi hukukçularımızı yetiştiremiyoruz, onları gerçekten uluslararası kuruluşların içerisine sokamıyoruz. Niye? Çünkü biz hukuka saygı duymuyoruz ki, hiç “hukuk” kavramına. Biz nasıl yapacağız bunları? İşte belki eğitim, teknik yardım, danışmanlık, araştırma, yayın… Belki bu uluslararası kuruluşların tek faydası o, oralardan bir şeyler kapmak; oralara vermek başka ama oralardan bir şeyler kapmak. Onları da sadece para verir kuruluşlar olarak görmeye başladık. Meşhur Avrupa İmar Kalkınma Bankasının statüsünde Türkiye donör bir ülkeydi, onu nedense birdenbire çevirdik, kredi alabilen bir ülke. Çünkü uluslararası kuruluşları bile kredi alınan bir ülke olarak görüyoruz. Hâlbuki dünya yönetiminde önemli yer alan, dünya ekonomik yönetiminde önemli görev yapan, dünyayı yönlendiren bu kuruluşları bir türlü biz yönlendirmeye kalkmıyoruz, sadece onlar bize kredi versin, işte borçları çevirelim, daha fazla ayakta görelim diye düşünüyoruz, daha fazla rahat edelim diye düşünüyoruz. Hâlbuki öyle değil. Türkiye büyük ülke. “Türkiye büyük ülke” nutuklarını herkes söylüyor. İşte “2002’de böyle oldu, 2011’de böyle oldu.” diye hep devamlı nutuklar atılıyor, ilanlar veriliyor. Sonra ne yapıyoruz? Hiç geleceğe dönük bir tek kelime edilmiyor buralarda. Hep yarın, hep yarın hâlbuki, hep yarın... Günü kurtarmaya çalışıyoruz. Çok yazık. Yani niye yazık? Çünkü dört yıldır, ben de bu şerefli kurumun gerçekten bir temsilcisi olarak iftihar ediyorum bu kurumla. Çünkü demokrasi bu demek, burası demek ama bu kurumun geleceğe dönük işler yapması lazım. Geleceğe dönük işler yapmıyor. Sadece yasama yetkisi, günlük işi kurtarmak demek değildir, geleceği planlamaktır, geleceği düzenlemektir, gelecekle ilgili Türk toplumunun önünde hizmet vermektir. Hâlbuki biz, Türk toplumunun arkasındayız. Meseleler geldikçe biz meseleleri çözmeye çalışıyoruz, gelmeden önce değil. Şu kürsülerden 2023 yılını mesela düşünenleri bir dinleyebilsek ne kadar iyi olur? Ama yok, beş günlük, yirmi beş günlük tatil çocuklara, gitsinler, imtihanlara daha fazla çalışsınlar. Ondan sonra Türkiye kursçulukla yönetilsin. Ben kurslara falan karşı değilim ama böyle bir şey olur mu? Ya devlet olarak varsınız ya yoksunuz. O zaman o devlet okullarını kapatmanız lazım. Böyle bir şey olmaz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında Anlaşma’ya müspet oy vereceğimizi bildirir, yüce heyeti saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Melen.

Sayın Şandır, 60’ıncı maddeye göre mi, soru için mi?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Soru için.

BAŞKAN – Peki, hay hay.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Buyurun Sayın Kaplan.

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü, özellikle merkezi Roma’da bulunan bir uluslararası kuruluş. Amaçlarına baktığımız zaman, hukukun üstünlüğü ve iyi yönetişimin, kalkınmakta olan ve iktisadi dönüşüm içerisinde olan ülkelerde tesis edilmesi ve geliştirilmesi ve uygulamaya katkı sağlanması amacını gerçekleştiriyor. Tabii, böylesi uluslararası hukuk kuruluşları…

Eğer dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi olan Türkiye iddialı bir ülke olmak istiyorsa, bu tür uluslararası kuruluşlarda sadece sözleşmeleri imzalayan, onaylayan bir ülke olarak değil, katılan, hazırlanmasına katılan, yönlendiren, etkin bir ülke olmak durumunda. Ancak, maalesef, bu tür konularda Türkiye, hem pasif hem de birçok uluslararası sözleşmede çekinceli bir hayat süren bir ülke durumunda, yani korkularıyla beraber. Bunun dışında, bu tür sözleşmeleri imzalamayan bir ülke de aynı zamanda.

Bu örgütün merkezinin Roma’da bulunması bir tesadüf değil. Elbette Birleşmiş Milletlerde gözlemci statüsü olan bir kuruluş bu. Bunun ilgi alanına baktığınız zaman, şu an Kuzey Afrika’da, Arap ülkelerinde, Orta Doğu’da ve olayların yaşandığı tüm ülkelerde, gelişmekte olan; hukukun az, diktatörlüğün de çok uzun ömürlü olduğu bu ülkelerde bu tür bir uluslararası kalkınma hukuku örgütünün kurulmasının önemli olduğunu düşünüyoruz ve grubumuz adına da olumlu oy kullanacağımız bir konu. Şu ara üye sayısının 50 civarına yükselebileceği tahmin ediliyor bunun ancak burada şunu açıkça ifade etmekte büyük yarar görüyorum: Biraz ülkeleri, dünyayı, gelişmeleri görmek lazım. İkinci Dünya Savaşı’nın külleri üzerinde, milyonlarca insanın ölümüne neden olan faşizmin, ırkçı milliyetçiliğin Avrupa’yı harabeye çevirdiği günlerde hukukçular, aydınlar, sanatçılar, bilim insanları el ele verip “Nasıl yeni bir Avrupa, nasıl yeni bir uluslararası bölgesel pakt, nasıl uluslararası sözleşmeler yaparız?” diye kafa yormuşlardı. Oysaki baktığınız zaman, değişimin ve dönüşümün iki öncü gücü olduğunu görürsünüz. Bunlardan birisi hukuk, birisi de siyasettir.

İkinci Dünya Savaşı’nın külleri üzerinde binlerce aydın bilim insanı bir araya gelerek Avrupa Konseyinin hem bugünkü fikir altyapısını oluşturdular hem İkinci Dünya Savaşı’na neden olan, milyonların ölümüne neden olan faşizmin mahkûm edilmesinde etkin rol oynadılar hem de insan hakları hukukunun gelişmesine büyük katkı sundular. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de o tarihlerde gündeme geldi ve yine baktığınız zaman 1950’li yıllarda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hazırlanmasında Roma merkezdir. “Roma hukuku” hukuk okuyanların hep aklında kalmıştır ama İtalya bir Avrupa ülkesi olarak uluslararası hukukun, sözleşmelerin ve kurumların oluşmasındaki etkin gücünü sadece bununla veya sadece bugün oy vereceğiniz Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün kuruluşuyla değil, Uluslararası Ceza Mahkemesinin fikir öncülüğüyle de yaptı. Evet, insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım ve halklara karşı istibdat yönetimlerinin tehditleri söz konusu olduğu zaman Uluslararası Ceza Mahkemesi fikrinin en iyi Roma’da yeşerdiği, şekillendiği biliniyor.

Peki, şunu biliyor musunuz şu güzelim ceylan derisi koltuklarda oturan milletvekillerimiz: Avrupa Konseyinin kırk altı üye ülkesinden sadece Türkiye’nin Uluslararası Ceza Mahkemesini imzalamadığını ve neden imzalamadığını biliyor musunuz?

Evet, Türkiye kırk altı ülke içinde imzalamayan bir ülke. Gariptir, Clinton zamanında bu sözleşmeye imza atan Amerika, Bush döneminde imzasını geri aldı. Amerika ne yaparsa bizim de onu yaptığımızı, hani biraz da “Küçük Amerika” söylemini sağ liberal veya kapitalist çevrelerin sıkça kullandığını dikkate aldığınız zaman nasıl bir izleme mantığı olduğunu görüyorsunuz.

Şimdi, bunun hemen akabinde Birleşmiş Milletler ikiz sözleşmesinden biraz bahsetmek istiyorum. 1966’da imzalandı. Peki, Türkiye bu sözleşmeleri imzalamak için niye otuz yıl bekledi? Avrupa Birliği süreci geldi, bir dayatma oldu, bu dayatma sonucu Türkiye bunları imzalamak zorunda kaldı.

Şimdi Uluslararası Ceza Mahkemesinin soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suç gibi suçları kovuşturma yetkisine sahip olarak tasarlanması, bunun mahkemesinin kurulması, savcılarının göreve başlaması, anlaşılıyor ki bu kürsüde gelip konuşan El Beşir hakkında tutuklama kararı vermesi, Miloseviç’i yargılaması Yugoslavya’da yaşanan suçlarda ve günümüzde Türkiye'nin hâlâ bu sözleşmeyi imzalamaması gerçekten hazin bir durumdur.

Değerli milletvekilleri, bakın, Barış Endeksi’nin barışçıl ülkeler sıralamasında en başta yer alan ülke Yeni Zelanda; olayların, şiddetin olmadığı ve yine çatışma, sokak gösterileri, askerî harcamalar gibi kriterlerin en düşük olduğu, insan haklarına saygılı, en yüksek puan toplayan ülke. Onu İzlanda, Japonya, Avusturya ve Norveç izliyor. Listenin ilk 10 sırasında da İskandinav ülkeleri yer alıyor. Peki, Türkiye'nin kaçıncı sırada yer aldığını biliyor musunuz? Söyleyeyim arkadaşlar size: 126’ncı sırada yer alıyor Türkiye! Hem de kimden sonra biliyor musunuz? 144’üncü sırada İsrail, 143’üncü sırada Rusya ve bu ülkelerin içinde şu an olayların geliştiği birkaç Kuzey Afrika ülkesinin durumu da Türkiye'den iyi gözüküyor.

Şimdi ben bunu bir kenara bırakıyorum ve şöyle bir iki noktaya hafızanızı getirip biraz tazelemek istiyorum. Condoleezza Rice’ın 7 Ağustos 2003’te Washington Post gazetesinde bir yazısı yayımlandı, hatırlayan var mıdır bilmiyorum içinizde, bugünlere ışık tutması açısından vurgu yapmakta yarar var. Bu makalede 22 devletin, rejimin sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunların içinde olacağını anlatıyor ve Kuzey Afrika, Orta Doğu ülkeleri bu 22 ülke olarak geçiyor. Evet, “Büyük Orta Doğu Projesi” enteresan bir projedir. Orta Doğu’nun kontrolü, İsrail’in güvenliği, zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarını denetlemek; Avrupa Birliği, Çin, Japonya gibi bölgedeki gelişen ülkeleri uzak tutmak, rekabette önüne geçmek ve var olduğu iddia edilen İslami terörle cebelleşmek. Böyle bir proje mantığı olarak şekilleniyor. Şimdi, Condoleezza Rice’ın bahsettiği 22 devletin rejim ve haritaları değişecekse, eğer bunlar da Kuzey Afrika ve Arap ülkeleri -söz konusu- ise burada oturup herkesin biraz düşünmesi gerekiyor.

Evet, sadece bu değil, size Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 2625 sayılı Deklarasyonu’nu okumak istiyorum, hangi şartlarda self determinasyon hakkına, kendi kaderini tayin hakkına başvurulacağı hakkındadır bu. Tanımlarsak, bir ülkenin hükûmeti, toplumun tümünü temsil etmiyorsa, ülkenin yönetimi demokratik değilse, sömürgeciliğe karşı savaşlarda, özellikle şiddete ve terörizme başvuruluyorsa, bunu meşru olarak addediyor Birleşmiş Milletler Deklarasyonu. Şimdi, bu Deklarasyon karşısında değerli arkadaşlarım, size birkaç şey okuduktan sonra Türkiye dış politikasıyla bağlantısına geleceğim. Mübarek otuz yıl, Zeynel Abidin Tunus’ta yirmi üç yıl, Buteflika Cezayir’de on iki yıl, Kral Muhammed Fas’ta on iki yıl, El Beşir Sudan’da on sekiz yıl, Kral Hüseyin Abdullah elli sekiz yıl, Şeyh Halife Bin Selman Bahreyn’de kırk yıl, yine Suudi Arabistan’da krallık on yıl, Saleh Yemen’de otuz yıl… Şimdi bu size neyi anlatıyor bu gelişen olaylar; Tunus, arkasından Mısır, Yemen, Bahreyn, sonra, şimdi Libya? Bence bunu çok iyi düşünmek gerekiyor.

Derler ki Abraham Lincoln köleliği kaldırdığında, köleler özgürce ayakta durabileceklerine inanmadıkları için gidip efendilerine yeniden bağlılık sözü vermişler, geçmiş tarihlerin sayfalarında. Ancak bugün sosyal paylaşım ağlarının, İnternet’in, Facebook’un, YouTube’un, Twitter’in ve her türlü bilişimin anlık duruma getirdiği bir dünyada yaşıyoruz arkadaşlar. Bu anlık yaşam içinde Türkiye’de gerçeklik yerlerini bulacaktır.

Şimdi, ben bu dış politikada Türkiye’nin konumuna baktığım zaman, etkisiz, olayları öngöremeyen, olayları takip edemeyen, dış politikası çökmüş, Ulaştırma Bakanlığı öne çıkan ve oradaki mağdur vatandaşlarımızı Türkiye’ye taşıma çaba ve endişelerinin yer aldığı bir dış politika... Bunun temel sebepleri de vardır arkadaşlar, bunun temel sebeplerini çok uzakta aramamak lazım.

Sayın Dışişleri Bakanı 2003’ten yani AK PARTİ İktidarından bu yana Başbakanın danışmanı ve Dışişleri Bakanı; “Stratejik Derinlik Doktrini” adlı bir kitabın da yazarıdır. Şimdi, bu doktrine baktığınız zaman, komşularla sıfır sorundan bahsediliyor; hatta 100 entelektüel içinde adı “Zero Problem” namıyla geçer, soğuk savaş döneminden neo Osmanlıya geçişi anlatır. Ama tespitlerinde ilginç bir durum vardır, bu tespit noktasını sizlerle paylaşmak istiyorum, diyor ki: Türkiye Başbakanı, Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanının bölge ziyaretlerine ağırlık vermesinin nedenini Orta Doğu liderleri arasında bağlantıyı kurabilecek tek siyasi iradenin bu kişiler olmasına bağlamaktadır. Evet, Türkiye, İsrail, Suriye, Lübnan, vesair

Şimdi, soruyorum: Kaddafi’nin durumu ortada. Mübarek gitti, Bin Ali gitti. Yemen’deki Cumhurbaşkanı “Bir daha aday olmayacağım.” diyor. Bütün bu liderler, bu hanedanlar, diktatörlükler tek tek gidiyor. Şimdi, Türkiye'nin dış politikası bu kişilerle iyi ilişki üzerine mi kurulacak? “Eğer tarih bağlarınız, kültür bağlarınız, din ortaklığınız varsa ‘Bu mazlum halkların başkaldırısında biz onlara nasıl öncülük ederiz; onları zulümden, katliamdan, diktatörlerin gazabından nasıl daha fazla koruyabiliriz’in politikasını nasıl geliştirilebiliriz” anlayışı ne zaman yeşerecek ki Türkiye o etkin ve önemli gücünü sağlayabilsin?

Evet, bu dış politikada çok enteresan bir vurgu daha: Türkiye'nin dış politikasında ritmik diplomasi. Şimdi, bu ritmik diplomasi de çok enteresan. Türkiye, Afrika Birliği, Arap Birliği, Amerikan Devletleri Örgütü gibi örgütlerde gözlemci statüsüyle yer alırken Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’nın dönem başkanlığını üstleniyor.

Arkadaşlar, dünyanın 16’ncı büyük ekonomisinden, Kafkaslar, Balkanlar, Orta Doğu ortasında lider, önder olabilecek büyük güç potansiyelinden bahsediyoruz. Siz, Roma’da yapılan anlaşmaların bir tanesinin örneğini Türkiye’de, İstanbul’da gerçekleştirebiliyor musunuz? İstanbul’da Kuzey Afrika ülkelerini, Orta Doğu ülkelerini, Arap ülkelerini, aydınlarını, hukukçularını, insan hakları savunucularını, bilim insanlarını, akademisyenlerini, sanatçılarını yani vicdan sahibi olanları bir araya getirip İstanbul’da bu sorunun ortaklaşmasını konuşabiliyor musunuz? Buna öncülük edebiliyor musunuz? Güç budur. Siz, yeni 21’inci yüzyılın manifestosunu, bildirgesini, sosyal dayanışma ağını kurabiliyor musunuz? Bunun projesini gerçekleştirebiliyor musunuz? Kalıcı olan budur. Yine 21’inci yüzyılda gelişen değerlerin, insan hakları, hukuk, barış, demokrasi, çevre, ekoloji, değişim, dönüşüm ve yeniden yapılanma olduğu gerçeği dikkate alınınca, Türkiye kendi içinde sorunlarını çözmeden, otuz yıldır darbe anayasalarıyla idare edilirken, kendi seçim barajlarıyla seçime giderken, seçime giderken yurt dışı seçmen kütüğü dahi olmazken kendi bu hâliyle neyin örneği olacak arkadaşlar? Hangi anlamda bunları başka ülkelere “demokrasi” diye verebilecek? Bu son derece sıkıntılı bir durum arz ediyor.

Ben, burada, 1985 Birleşmiş Milletler kararlarındaki bu kurulacak hukuk kuruluşu katkı sunmayı amaçlıyor gelişmekte olan ülkelere, 159 sayılı Kararı’ndan da söz etmek istiyorum. Irkçı, antidemokratik ve totaliter devletlerin hukuka aykırı olarak bulundukları, işgal ettikleri ve sömürge olarak kullandıkları yerlerdeki halkları umutsuzluğa iterek onları teröre, şiddete başvurma zorunda bıraktıkları durumlarda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu farklı bir yaklaşım tarzı sergiliyor. Şimdi soruyorum: Evet, Türkiye bu rolünü nerede oynuyor, Birleşmiş Milletlerde mi, Avrupa Birliğinde mi, İslami örgütün dönem başkanlığını yapıyor, orada mı, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin Başkanı da AKP’li, orada mı yapıyorsunuz, nerede yapıyorsunuz? Yani bu ezilen, mazlum halkların haklı başkaldırısına hangi mekânda, hangi platformda ellerinizi uzatacaksınız? Bunu yapamayacağınızı biliyoruz. Onun için, Türkiye'nin vicdanından sosyal dayanışma forumunu gerçekleştirebilecek arayışların da sivil bir çıkışla ortaya çıkabileceğine inanıyoruz.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Şandır, buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Aslında sorum Sayın Millî Eğitim Bakanına ama Hanımefendi salondan ayrıldılar, Sayın Bakanımıza sormak durumunda kalıyorum.

Görüştüğümüz uluslararası sözleşme Kalkınma Hukuku Örgütünü kurma sözleşmesi. Kalkınma, insan merkezli, insanın güvenliğini, refahını, mutluluğunu geliştirmeyi amaçlayan bir hukuk ve bunun örgütünü kuracak sözleşmeyi konuşuyoruz.

Şimdi, Sayın Millî Eğitim Bakanı, gazetelerde çıkan son habere göre, lise son sınıf öğrencilerinin son yirmi beş gününü de artı izinli sayan bir genelgeye imza atmışlar. Eğer insan merkezli bir kalkınmayı öngörüyorsak bunun yolunun eğitimden geçtiğini kabul etmek mecburiyetindeyiz. Siz, millî eğitim olarak, devlet olarak çocuklarımızı liselerde eğitemediğiniz kanaatinde misiniz ki liselerin son sınıfında zamanından önce liseleri bir ay kapatıyorsunuz? Hangi gerekçeyle lisedeki eğitimi yetersiz ve gereksiz bularak öğrencilerin liseye devamı konusunda, mevcut izninin üstünde yirmi beş gün daha izinli sayıyorsunuz? Bu, millî eğitim politikalarının iflasının ifadesi midir? Bunu kabul ettiğinizin ifadesi midir?

Sayın Millî Eğitim Bakanının bu konuda bir açıklama yapmasını arzu ediyorum. Gelir açıklama yaparlarsa milletimizle birlikte dinleriz ama Sayın Bakanın buna bir bilgisi varsa, bir cevap verirse de memnun oluruz.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Doğrusu, bir detaylı bilgim yok bu konuda. Sayın Bakanımız cevap verirse veya bilgilendirirse daha sağlıklı olur diye düşünüyorum. Eğer Sayın Başkanımız uygun görürlerse Millî Eğitim Bakanımızın cevap vermesi daha uygun olur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, siz yer değiştirin, Sayın Bakan daha uzun süreli cevap versin. Yani, sizin yanınıza oturabilir.

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Şandır’ın sormuş olduğu ve bir izahat istediği konuyla ilgili kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

Her şeyden önce, hepinizin de bildiği gibi, ortaöğretim dönemi, dönemimizde dört yıla çıkarılmış ve lise son sınıflar, aynı zamanda gençlerimizin yükseköğretime geçiş sınavına hazırlandıkları bir döneme tekabül etmektedir ve bugüne kadar da üniversite sınavında sorulan soruların birçoğu, okulda öğrenilen konulardan çıkmayıp çoğunlukla da müfredat dışıydı. Bu dönemimizde, 2003-2006 yılları arasında müfredatın yenilenmesiyle birlikte, tamamen müfredat odaklı ve çocukların okula devamını sağlamaya yönelik ve okulda öğrendiklerinden sorumlu tutulacakları bir sınav sistemine doğru ilerledik ama takdir edersiniz ki üniversite sınavına hazırlanan gençlerimizde, özellikle lise son sınıfta ve çok uzun yıllardır uygulanan bir yöntem var. Çocuklarımızın yirmi gün devamsızlık hakkı olduğu gibi, yirmi beş gün de raporlu olarak okula gelmeme hakları var. Bu her yıl eğitim dönemi için ve her yaş grubu için geçerlidir ve fakat gençlerimiz âdeta “kanuna karşı hile” diyebileceğimiz şekilde, lise son sınıfta yirmi beş günlük rapor için sağlık kuruluşlarımızı bu manada meşgul etmekte. Aslında hepimizin çok açıklıkla bildiği, gerçek durumu yansıtmayan yani sağlık durumları konusunda hiçbir problemi olmayan gençlerimiz rapor almak suretiyle, âdeta bir vakıa olarak gözümüzün önünde duruyor. Yaklaşık 500 bine yakın gencimizin hepsinin lise son sınıfta rapor almak için sağlık kuruluşlarını meşgul ettikleri ve çoğu zaman da -bir kez daha ifade ediyorum- gerçek durumlarını yansıtmayan, âdeta onları yalan söylemeye teşvik eden bu raporların alınması yükünden aileleri ve öğrencileri kurtarmak adına devamsızlık haklarını yirmi beş günle ve veli iznine tabi olacak şekilde düzenlemeyle, onların bu durumdaki fiilî durumlarını bir şekilde göz önüne alarak ve değerlendirme yaparak sonuçlandırdık.

Bu durumdan hem velilerimizden hem öğrencilerimizden eğitim sistemimiz adına da son derece büyük memnuniyet şeklinde geri dönüşüm aldık. Dolayısıyla bu konuda herhangi bir şikâyet ve sıkıntı söz konusu değil. Eğitim ve öğretimlerini aksatmadan, eğitim öğretimlerine devam edecek şekilde sınava hazırlanmaları elbette en büyük temennimizdir ve çocuklarımızın da son güne kadar öğretilen derslerden öğrenecekleri bilgilerle sınava hazırlanmaları temennimizdir. Ama bu uygulamamızla ilgili de son derece olumlu tepkiler aldığımızı ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye…

Sayın Şandır, buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum hassasiyetinize, cevap vermek nezaketini gösterdiğinizden dolayı, ancak benim sorum o değil. Yani bundan tabii ki öğrenciler memnun oldular, veliler de memnun oldular ve bir yanlışı ortadan kaldırdınız. Yani doğru olmayan bir vakıayı meşru hâle getirdiniz. Ama benim sorduğum soru o değil. Yani siz, liselerde yeterince eğitim veremiyor musunuz ki bu çocuklarımız lise dışında bir eğitime ihtiyaç duyuyorlar, bu eğitimi alabilmek için doğru olmayan birtakım yollara tevessül ediyorlar? Bakıyorsunuz ki siz de, netice alınamadığı için, bunu meşru hâle getirebilmek için artı yirmi beş günlük izin meselesini genel…

Benim ifade etmeye çalıştığım, bu konuda bütünüyle sizi sorumlu tutmak anlamında söylemiyorum ama bir sonucun itirafı olarak gerçekten millî eğitim sistemimiz çocuklarımıza yeterince, gerekli eğitimi veremiyor; veremediği için dershanelere, veremediği için özel eğitime ihtiyaç duyuluyor. “Bunun itirafı mıdır?” diye sordum. Bu, tabii sizin politikalarınızı da ilgilendirir. Sekiz yılın sonunda böyle bir noktaya gelinmiş olması ve bunun bir genelgeyle de resmîleştirilmesi gerçekten üzüntü verici bir sonuç. “Bunu kabul ediyor musunuz?” diye sordum. Yoksa öğrencilerimizin, öğrenci velilerimizin memnuniyeti bizim de memnuniyetimiz olur ama sonuç memnuniyet verici bir sonuç değil. Türkiye’miz açısından, millî eğitim açısından gerçekten üzüntü verici bir sonuçtur diye düşünüyorum. “Siz de böyle düşünüyor musunuz?” diye sordum efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkanım, aslında ben Sayın Şandır’ın sorusuna cevap verirken en baştan bu kısmı cevaplandırdığımı düşünüyorum. Yeteri kadar açıklığa kavuşmamış olduğunu düşünerek bir kez daha tekrar ediyorum:

Bundan önceki yıllarda Türkiye’de yükseköğrenime geçiş -hepinizin de bildiği gibi- kontenjan ve arz talep arasındaki dengesizlik nedeniyle merkezî bir sınavla yerleştirme yapılıyor. Bu merkezî sınavla yerleştirme yapılması nedeniyle de çocukları bir yükseköğrenime hazırlayan sistem oluştuğu gibi bir de yükseköğrenime giriş sınavı uygulaması var. Bu sınavın özelliği öğrencilerimizin, ortaöğretim kurumlarında öğrendikleri, öğrenmeleri gereken bilgilerle ilgili ölçme ve değerlendirmeye tabi tutulmalarıdır. Doğru olan budur. Fakat ülkemizde son sekiz yılda değil son otuz yılda, merkezî sınav uygulanmaya başlandıktan sonra özellikle bu sınav sistemi üzerinde yapılan uygulamalar nedeniyle çocuklar ortaöğretim kurumlarında yani liselerde aldıkları eğitimden değil, tam tersine alternatif farklı eğitim kurumlarında aldıkları eğitimdeki sorularla sorumlu tutuldular. Yıllarca üniversite sınavında müfredattan soru sorulmadı.

Konuma başlarken, cevaplandırırken 2003-2006 yılları arasında ortaöğretim müfredatının yenilendiğini, yükseköğrenime geçiş sınavının da bu müfredat doğrultusunda ve okulda öğretilen bilgilerden sorulduğunu, çocuklarımızın son güne kadar okula gitmelerinin kendi yararlarına olduğunu, okulda öğretilenlerin dışında herhangi bir sorunun artık üniversite seçme sınavında çocuklara sorulmadığını, gençlerimizin yeni eğitim sistemi içerisinde çok daha doğru bir ölçme ve değerlendirmeye tabi tutulduklarını en başta vurgulayarak söyledim.

Bu manada eğitim sistemimizdeki gelişmeler, olumlu gelişmeler malum. Ben, bu kısa soru-cevap bölümünde bunları cevaplandırmayayım ama ben, sorunun büyük bir açıklıkla cevaplandırıldığını düşünüyorum. Yani eğitim kurumlarımız yetersiz, eğitim kurumlarımızda öğretilenlere güvenmiyor değiliz, tam tersine okullarımızda öğrettiğimiz bilgilere güveniyoruz ve okullarımızda öğrettiğimiz bilgilerle çocukları sorumlu tutuyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

ULUSLARARASI KALKINMA HUKUKU ÖRGÜTÜNÜN KURULUŞU HAKKINDA ANLAŞMAYA KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 5 Şubat 1988 tarihinde Roma’da oluşturulan ve 30 Haziran 2002 ve 30 Kasım 2002 tarihlerinde tadil edilen  “Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında Anlaşma”ya katılmamız uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 3’ü okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

        “Kullanılan oy sayısı:              248

          Kabul                      :             247

          Ret                           :             1 (x)       

 

                                              Kâtip Üye                                    Kâtip Üye

                                           Harun Tüfekci                             Bayram Özçelik       

                                                 Konya                                         Burdur”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

16’ncı sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

16.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Bahreyn Krallığı Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/695) (S. Sayısı: 578)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 578 sıra sayısıyla bastırıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BAHREYN KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIMLAŞMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 15 Şubat 2006 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

                                

(x) Açık  oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 578 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği Ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan Oy Sayısı      :               243

  Kabul                             :               243(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                Bayram Özçelik   

                                                 Konya                                             Burdur”

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.10

                          

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

17’nci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol ve İlgili Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

17.- Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol ve İlgili Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/840) (S. Sayısı: 579)(x)

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 579 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu anlaşma, çifte vergilendirmeyi önleyen bir anlaşma. Tabii, burada, karşılıklı anlaşma olmalı. Şimdi, şöyle düşünmemiz lazım: Biz hangi ülkelerle çok iş yapıyoruz, hangi ülkeler bizimle çok iş yapıyor, ülkenin kazancı nedir, ülkedeki insanlarımızın kazancı nedir?

Size son günlerdeki Libya’dan bir örnek vereceğim. Türk müteahhitlik sektörü, yaklaşık, bugün, 25 milyar dolarlık bir taahhüt altındadır dünyada, Rusya’da, Libya’da, Mısır’da, Irak’ta. Hakikaten ülkenin çok önemli bir dinamiği Türk müteahhitlik sektörü. Burada Türkiye'nin, Türk müteahhitlik sektörünün ne kadar geniş bir alana yayılmasıyla, bir, o kadar istihdam yaratıyor. Yani önemli bir kısmını buradan götürüyor bu insanlar. Orada bir sürü işçimiz ekmek yiyor, bir sürü işçimize iş kapısı çıkıyor. İki: Orada kullandıkları malzemelerin önemli bir kısmını yine bu müteahhit kardeşlerimiz buradan götürüyor. Dünyadaki fiyatlardan daha da yüksek olsa dahi Türkiye’den götürdüğü malzemelerle bu inşaatları tamamlıyorlar.  Yani ülkenin çok önemli iki gelir kapısı.

Şimdi, size Libya’daki -şu son günlerde içinde olduğu konumdan değil- müteahhitlerimizin önemli bir sorununu dile getireceğim. Çifte vergilendirmeyi, Lüksemburg gibi bir ülkeyle çifte vergilendirmeyi ortadan kaldıran bir anlaşmayı yapıyoruz. Olabilir, yapmayın demiyorum ama Türk müteahhitlerinin Libya’da elde ettiği gelirlerini, şirketleri parayı getirebiliyor ama şirketlerinden şahıslarına kâr dağıtımına geldiği zaman veya şahıslarına şirket herhangi bir ödeme yapıp -kârından- onların burada ailesinin geçimini sağlayacak para ödendiği zaman tekrar vergilendiriyor. Zaten Libya tarafı yüzde 40 küsur vergi alıyor arkadaşlar, yüzde 41 oranında bir vergi alıyor Türk müteahhitlerinden, elde ettiği kazançlardan. Bu alındıktan sonra geri kalan kâr eğer Türkiye’ye getirilip dağıtılırsa bir de Türkiye’de bu kişilerden gelir vergisi alınıyor.

                                 

(x) 579 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin en lokomotif sektörü, tamamen dışarıda kazandıkları dövizleri bu insanlar isterlerse Türkiye’ye getirmezler, isterlerse bu paraları yurt dışında bankalarda tutarlar ve nitekim çifte vergilendirme olduğu için müteahhitlerimizin önemli bir kısmı bu paralarını getirmiyorlar, yurt dışından kendi yiyecekleri kadar bir parayı getiriyorlar, onu harcıyorlar. Hâlbuki, bir şekilde bu çifte vergilendirme olayı, yani gelir üzerinden bir daha vergi almama olayı olsa yurt dışındaki bankalardaki paralar Türkiye'ye gelecek arkadaşlar. Bu bir gerçek. Lütfen, yurt dışında iş yapan müteahhit kardeşlerimize sorun. Yurt dışında elde edilen gelirlerin çok önemli bir kısmı Türkiye'ye gelmiyor, yurt dışındaki yabancı bankalarda tutuluyor arkadaşlar.

Ben birkaç kez bunu söyledim. En lokomotif sektörümüz, işçi açısından, malzeme açısından, Türkiye'nin yaptığı ihracat açısından. Ama diyorlar ki: “Biz Libya’da yüzde 41 vergi ödüyoruz, daha bizden ne istiyorsunuz? Biz Libya’da kazanıp paramızı direkt Türkiye'deki bankalara transfer etmek istiyoruz ama siz bizim bu paraları Türkiye'ye getirmemize engel oluyorsunuz, Türkiye'ye getirmiyoruz, yurt dışındaki bankalarda tutmak zorunda kalıyoruz.” Bunun da aslında miktarının yaklaşık 50-60 milyar dolar bir para olduğu söyleniyor, bunu bizzat yurt dışında müteahhitlik yapan insanlar söylüyor.

Değerli arkadaşlarım, bu ülke insanının kazandığı parayı bu ülkeye getirip, her türlü vergisini, bir tek gelir vergisi hariç, kurumlar vergisini ödemişse tekrar Türkiye'de bir daha vergilendirmek, Türkiye'ye giren döviz girdisi açısından, başka döviz girdilerinin hepsi vergi dışı kalmasına rağmen, ama ne hikmetse Türkiye ile Libya arasında ikili anlaşma olmadığı için, Lüksemburg’la yaptığınız gibi karşılıklı bir şekilde çifte vergilendirmeyi önleyen bir anlaşma Libya’yla yapılmadığı için bu sorun devam ediyor.

Ben, özellikle Libya’da iş yapan müteahhitlerimiz adına sizlerden rica ediyorum. Bu insanlar “Paramızı getirmek istiyoruz.” diyorlar, bu insanlar “Paramızı Türk bankalarında tutmak istiyoruz.” diyorlar. Bu insanlar, ikide bir yurt dışından para getirip para götürmek istemiyorlar “Paramız burada kalsın.” diyorlar. Bu nedenle, Lüksemburg gibi bir ülkeyle çifte vergilendirmeyi önleyen bir anlaşma yapıyorsak en büyük yurt dışı müteahhitlik kapımız olan Libya’yla bu anlaşmanın mutlaka olması lazım. Bir şekilde, yurt dışı müteahhitlerinin kurumlar vergisini Libya’ya ödeyip Türkiye’ye getirdiği gelirler gelir vergisine tabi olmamalı. Ne istiyoruz bu insanlardan? Alınlarının teriyle istihdam yaratıyorlar, alınlarının teriyle Türkiye’den mal ihraç ettirip orada harcıyorlar arkadaşlar yani üç kere Türkiye’ye fayda sağlıyor bu insanlar.

Değerli milletvekilleri, bunu bir kez daha hepinizin dikkatine sunuyorum. Türkiye ile Libya arasında yaşanan bu sorunu çözmemiz gerekir.

Ayrıca, son günlerde Libya’da yaşanan olayları hepimiz biliyoruz. Oradaki insanlar çok güç durumda. Artık bırakın mal derdini, can derdine düştüler. Ama burada, özellikle o insanların önümüzdeki süreçte çok önemli sorunları olacak, özellikle ekonomik açıdan, uzun süre istihkak yapamayacaklar, uzun süre oradan para alamayacaklar, uzun süre belki oradaki olaylar nedeniyle ellerindeki işleri kaybedecekler. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik olarak da önlem alması lazım. Özellikle bu insanların, yurt dışında, Libya’da iş yapan müteahhitlerimizin Eximbank’la ilgili borçları, bankaların teminat mektuplarıyla ilgili borçları… Yani Libya’da kim ne iş yapıyorsa bir şekilde bu insanlarla birlikte oturup konuşmamız lazım. Onların ihtiyacını giderecek… Onların oradaki işlerinin yarın devam etmesi için belki bir yıl, belki iki yıl sabretmemiz lazım. Ama özellikle Eximbank’ın destek olması lazım. Özellikle Eximbank’ın vadesi gelen kredileri mutlaka oradaki olaylar belli bir yere gelene kadar ertelemesi lazım. Ben buradan Eximbank yetkililerine sesleniyorum: Bu ülke bizim, bu müteahhitler bizim müteahhitlerimiz. Yıllarca alın teriyle ülkeye çok büyük döviz kazandırıyorlar. Bu nedenle, tüm bankaların, başta kamu bankalarının ve özellikle Eximbank’ın Libya’da iş yapan müteahhitlere hatta yeni kredi açması lazım.

Ben bir kez daha burada hepinize bu bilgileri veriyorum. Müteahhitler şu anda şaşkın durumda. Mal derdini bırakın, can derdindeler. Onun için, tez elden bunları toplayıp, özellikle bırakın mallarını, yaşamlarını devam ettirmeleri için özellikle Eximbank’ın yardım etmesi lazım, kredileri ertelemesi lazım.

Ben bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Başka konuşmak isteyen var mı?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE LÜKSEMBURG BÜYÜK DÜKALIĞI ARASINDA GELİR VE SERVET ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASINI DEĞİŞTİREN PROTOKOL VE İLGİLİ NOTALARIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 30 Eylül 2009 tarihinde Lüksemburg’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol” ve ilgili notaların onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde konuşmak isteyen var mı?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde konuşmak isteyen arkadaşımız, değerli milletvekillerimiz var mı?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde hakkında konuşmak isteyen var mıdır?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol ve İlgili Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan Oy Sayısı:                     243         

  Kabul                        :                    243(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

18’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

18.- Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/827) (S. Sayısı: 580)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 580 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman.

Buyurun Sayın Büyükataman. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce bugün talihsiz bir kaza neticesinde yaralanıp hastaneye kaldırılan Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Mustafa Kemal Cengiz Bey’e Allah’tan şifalar diliyorum. Bir an önce iyileşip aramıza dönmesini yüce Allah’tan niyaz ediyor, geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye ile Arnavutluk arasındaki ilişkilerin özel bir niteliği vardır. Ortak tarihî ve kültürel değerlere dayalı köklü bağlar, ülkelerimiz arasındaki sağlam dostluğun temelini oluşturmaktadır. Bu bağların etkilerini ve izlerini dillerimizdeki ortak sözcüklerde, tarihî ve kültürel eserlerde, mutfağımızda, edebiyatımızda ve müziğimizde, velhasıl her alanda görmekteyiz. Kültürlerimizin karşılıklı etkileşimini günlük yaşamda en belirgin biçimlerde görmek mümkündür.

Osmanlıda sadrazamlık makamına 215 kişi gelmiştir, bunlardan 35’i Arnavut’tur. Baktığımız zaman Türk dilinin en büyük üstadı Şemsettin Sami’nin Arnavut asıllı olduğunu görmekteyiz. Türkiye’de büyük yankıları, etkileri olan Jön Türk hareketinin ideologları arasında Arnavut asıllı Osmanlı aydını İbrahim Temo’yu, millî Kurtuluş Savaşı’mızı simgeleştiren İstiklal Marşı’mızın şairi olarak Arnavut asıllı Mehmed Âkif Ersoy’u görmekteyiz. Yine Osmanlı tarihine baktığımız zaman, en uç noktada Budin Kalesi’ni, Budin vilayetini koruyan, yetmiş yaşının üzerinde elinde kılıçla düşmana teslim olmadan şehit olan son Budin Valimiz Arnavut asıllı Abdurrahman Abdi Paşa’yı görmekteyiz. Hatta, Balkan Harbi’nin sonlarında Selanik’i savunan son Vali olarak da yine Arnavut asıllı Hasan Tahsin Paşa’yı görmekteyiz.

                              

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 580 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Arnavutların Osmanlı idari kadrolarının içinde bulunmalarının dışında ekonomik nedenlerle de, Arnavutluk’un dağlık oluşu ve tarıma elverişli olmamasından veya tahsil amacıyla da Anadolu’ya bu dönemlerde birçok Arnavut gelmiştir. Hâlen ülkemizde ve özelde Bursa ilimizde çok sayıda Arnavut kökenli vatandaşımız yaşamaktadır.

Kısaca, Arnavutlarla ortak bir tarihimiz, ortak değerlerimiz vardır. Bunun da etkisiyle milletimiz Arnavutları dost ve kardeş olarak benimsemiştir. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün dönemin Arnavutluk Kralı Ahmet Zogu’ya 1930’larda gönderdiği bir mesajı Türk milletinin Arnavutluk halkına bakış açısını anlatması bakımından burada paylaşmakta fayda görüyorum. Şöyle diyor Sayın Paşa: “Biz, Arnavut halkını severiz, onu kardeş sayarız, bize uzak görmeyiz. Onun devlet ve millet olarak güçlenmesini, Balkanlar’da hak ettiği konumu bağımsız ve güvenilir bir şekilde almasını samimiyet ve kesinlikle isteriz. Arnavut halkı bize güvensin.” Bu, Arnavutluk ile Türkiye arasındaki siyasi ilişkilerin temelini teşkil etmektedir. Türk milleti, Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bu mesajındaki sıcak duyguları içtenlikle taşımaya devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, dost Arnavutluk ile Türkiye arasında serbest ticaret alanında iş birliğinin onaylanması esasen kültürel ve köklü bir maziyle bağlı bulunduğumuz bu topraklar ile yeniden köprülerin kurulmasına vesile olacaktır. Söz konusu anlaşma sadece ticaret alanında kalmamalı, kültür ve turizm alanında da bu ilişkiler geliştirilmelidir.

2009 yılında Türkiye'yi yaklaşık 60 bin Arnavut turist ziyaret etmiştir. Arnavutluk Cumhurbaşkanı geçen yaz tatil için eşi ve çocuklarıyla Türkiye'ye gelmiştir. Bu ve bunun gibi örnekler çoğaltılıp turizm alanında da benzer çalışmalar yapılmalıdır. Özellikle kültürel alanda iş birliği imkânlarının bulunduğu Arnavutluk ile ortak geçmişimizi ortaya çıkaracak projelerle de böyle anlaşmaların desteklenmesi gerekmektedir.

Esasen, bu anlaşmanın tüm bölge ülkelerine de örnek olacak şekilde geliştirilmesinde fayda vardır. Bu vesileyle, ülkemizde öğrenimlerini görerek ülkelerine dönen Arnavut gençlerinin de birer kültür ataşesi olduğu düşünülerek bu gençlerin üzerinde hassasiyetle durulmasında büyük fayda vardır.

Ancak burada önemli gördüğüm ve ısrarla vurgulamak zorunda olduğum başka bir hususu belirtmeden geçemeyeceğim. Arnavutluk ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi beklenenin çok altındadır. Arnavutluk’un ithalat yaptığı 3’üncü ülke konumundayız. 2007 yılından itibaren Arnavutluk’ta artmaya başlayan Türk yatırımları 2008 yılları sonlarında 600 milyon dolara ulaşmıştır. Üstelik bu ülkede yatırım yapmak özellikle Türkiye açısından oldukça zor bir süreçtir. Türkiye'nin Arnavutluk’taki yatırımları özellikle madencilik, ulaşım, turizm ve bankacılık sektörlerinde yoğunlaşmaktadır. Buna rağmen, Enver Hoca dönemi sonrasında coğrafi yakınlığa binaen yakın ilişkiler kurulan İtalya’nın varlığı bugün Arnavutluk halkı için önemli bir alternatif olarak görülmektedir. Bunun en önemli nedeni, karasal yayınla seyredilebilen İtalyan televizyonları marifetiyle halkın yüzde 90’ına yakın bir kısmının İtalyanca bilmesidir. Bu sebeple, Arnavut gençlerinin çoğu İtalya’ya çalışmak amacıyla gitmektedir.

Tarihî yakınlığımızın ticari ilişkilerimize de yansıması gerekmektedir, ancak altmış yıla yakın süren Enver Hoca döneminde yapılanlar bu ilişkilerin gelişmesine engel olmaktadır; çünkü, bugün Arnavutluk’ta okutulan ilk ve ortaöğretimdeki kitapların pek çoğunda, Osmanlı dönemiyle Türk tarihine ilişkin hakaret ve küçümseyici ifadeler bulunmaktadır. Bu kapsamda başta TİKA olmak üzere bölgedeki kurumlarımız tarafından projeler hazırlanmış ancak çeşitli nedenlerle uygulanmamıştır. Yeni yetişen nesiller Türkiye’ye karşı uzak durmayı yeğlemektedirler.

Öte yandan, Türk kültürü ve tarihinin Arnavutluk’ta yeterince tanıtılmasına da büyük oranda ihtiyaç vardır.

İşte, bu nedenlerden dolayı söz konusu bu protokolün uygulamaya girmesi sonrası Arnavutluk ile Türkiye arasında geniş çaplı eğitim, kültür ve sosyal iş birliği anlaşmasının yapılmasına büyük ihtiyaç bulunmaktadır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gönüllü kuruluşlar marifetiyle birçok güzellik yaşanabilecektir. Bu anlaşma, bu bakımdan bir fırsat olarak düşünülebilir. Ayrıca, ülkemizle Arnavutluk arasında muhaceret sonucu Türkiye’ye yerleşmiş Arnavut vatandaşlarımızın katkıları ilişkilerimizin geliştirilmesi için son derece önem arz etmektedir.

Sözlerime burada son verirken, anlaşmamızın hayırlı olmasını temenni ediyor, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak olumlu yönde oy kullanacağımızı ifade ederek, yüce heyetinizi tekrar en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Büyükataman.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE ARNAVUTLUK CUMHURİYETİ ARASINDAKİ SERBEST TİCARET ANLAŞMASI İLE KURULAN ORTAK KOMİTENİN ANLAŞMAYA EK MENŞELİ ÜRÜNLER KAVRAMININ TANIMI VE İDARİ İŞBİRLİĞİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN PROTOKOL II’NİN DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDAKİ 1/2009 SAYILI KARARININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 30/7/2009 tarihinde  Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komite’nin Anlaşma’ya Ek Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II’nin Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı Kararı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan Oy Sayısı      :               248         

  Kabul                             :               248(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

19’uncu sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

19.- Türkiye Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/868) (S. Sayısı: 581)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 581 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen var mı? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE NORVEÇ KRALLIĞI ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASININ VE EKİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 15 Ocak 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması”nın ve eki “Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                             

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 581 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            265         

          Kabul                       :            265(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

20’nci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

20.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/343) (S. Sayısı: 582)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 582 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SLOVENYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIM ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 26 Eylül 2006 tarihinde Ljubljana’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

                                  

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx)  582 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun  Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            261         

          Kabul                       :            261(x)

                       

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

21’inci sıraya alınan, D-8 Üyesi Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

21.- D-8 Üyesi Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/448) (S. Sayısı: 583)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 583 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

D-8 ÜYESİ ÜLKELER ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA ÇOK TARAFLI İDARİ YARDIM ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 13 Mayıs 2006 tarihinde Bali’de imzalanan “D-8 Üyesi Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari Yardım Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

                                  

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 583 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - D-8 Üyesi Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            260         

         Kabul                        :            260(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

22’nci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

22.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/679) (S. Sayısı: 584)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 584 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE  CUMHURİYETİ  HÜKÜMETİ İLE BEYAZ RUSYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIM ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN  BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 11 Kasım 2008 tarihinde Minsk’te imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

                              

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 584 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy sayısı:             254

          Kabul                      :             254 (x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

23’üncü sıraya alınan, D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve Anılan Anlaşmanın Ekini Oluşturan D-8 Üyesi Devletler Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA) İlişkin Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

23.- D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve Anılan Anlaşmanın Ekini Oluşturan D-8 Üyesi Devletler Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA) İlişkin Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/778) (S. Sayısı: 585)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 585 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu.

Buyurun Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz tasarı hakkında söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda milletin ve ülkenin menfaatine olan her konuda üzerimize düşeni yaparak, bugüne kadar Hükûmete gereken desteği hep sağladık. En son ocak ayında, binlerce maddelik Türk Ticaret Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu bu Mecliste desteğimizle kısa sürede kanunlaşmıştır. Uluslararası anlaşmalar konusunda da desteğimizi hiç esirgemedik.

Değerli milletvekilleri, gelişen sekiz ülke, yani D-8 üye devletleriyle ilgili anlaşmanın kurallarının onaylanması vesilesiyle, özellikle ülke ekonomisi konusunda bazı gerçekleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sayın Başbakan katıldığı bir açılışta, dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi olduğumuzu söylemeyi âdet etmiştir. Sayın Başbakanın söylediğine göre, ülkemiz satın alma gücü paritesine göre 26’ncılıktan 16’ncı saraya yükselmiştir. Sayın Başbakanın ağzından çıktığına göre, bu sözlerin doğru olması gerekir. Milletimiz de Sayın Başbakana güvenerek, doğruluğunu araştırma gereği duymadan bu sözlere inanmaktadır. Oysaki, gerçek çok ama çok daha farklıdır.

Değerli milletvekilleri, evet, satın alma gücü paritesine göre Türkiye bugün dünyanın 16’ncı büyük ekonomisidir ama bu, AKP’nin bir başarısı falan da değildir hatta AKP’nin yürüttüğü ekonomik politikaların başarısız olduğunun açık bir göstergesidir. Şimdi sizlere neden böyle olduğunu izah etmek istiyorum. Şu elimde gördüğünüz haber yandaş bir İnternet sitesinin haberidir. Bu haber sitesi, bırakın yandaşlığı, Adalet ve Kalkınma Partisinin resmî yayın organı gibi çalışan pek çok haber sitesinden de biridir. Bu İnternet sitesi, satın alma gücü paritesine göre ülkenin ekonomik

                        

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 585 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

büyüklükleriyle ilgili bir haber yapmıştır. Bu haberi de devletin resmî ajansı olan, güvenirliğiyle bildiğimiz Anadolu Ajansından almışlardır yani haber devletin ajansınındır, yayın ise İktidarın yandaşındandır. Peki bu haber ne diyor, hep beraber bakalım: “Anadolu Ajansı muhabirinin IMF sitesinden derlediği verilere göre, ülkemiz dünyanın 16’ncı büyük ekonomisidir.” diyor, sonra da 1980 yılından itibaren ülkemizin dünya sıralamasındaki yerini veriyor. Şimdi sizlerle bunu paylaşıyorum, 1980 yılından bugüne ülkemizin ekonomik büyüklüğü itibarıyla kaçıncı sırada olduğunu herkes duysun ve öğrensin, duyan da duymana söylesin: 1980 yılında Türkiye dünyanın 20’nci büyük ekonomisidir, sene 1980. 1984, 85 yıllarında dünyanın 18’inci büyük ekonomisiyiz. 1986’da 17’nci, 1987’de ise 16’ncı sıradayız değerli milletvekilleri. 1993 yılında ise, dikkatinizi çekerek ifade etmek istiyorum ki, Türkiye dünyanın 15’inci büyük ekonomisi olmuştur ve bir daha 17’nin altına da hiç ama hiç düşmemiştir.

EYÜP AYAR (Kocaeli) – 2002’de kaç?

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) - 1998’de yine 15’inci, 1999’da 16’ncı, 2000, 2001, 2002, 2003 yıllarında ise dünyanın 17’nci büyük  ekonomisi konumundadır. 2004, 2005, 2006, 2007, 2008 yıllarında ise dünyanın 15’inci büyük ekonomisidir. 2009 ve 2010 yıllarında ise 16’ncı sıraya gerilemiştir. Yani Türkiye 1980’den itibaren hep ilk 20 ekonominin içinde olmuştur. 1990’dan beri ise hep ilk 17 ekonominin içindedir.

Değerli milletvekilleri, haberi veren Adalet ve Kalkınma Partisinin yandaşı olunca ben de farklı kaynaklardan çeşitli araştırmalar yaptım. Ulaştığım sonuç, size söylediğim rakamlarla aynı oldu. Sayın Başbakanımızın güzel ilimiz Ardahan’dan Türk milletine seslenirken söylediği “Ülkeyi 26’ncılıktan 16’ncı sıraya çıkardık.” şeklindeki sözünü her ne kadar “Dünyada Türk ekonomisi şahlanıyor.” başlığıyla duyursa da iktidara yakın haber sitesi bile bu haberin içeriğini yalanlamaktadır. Ben, bunu, buradan, sizin ve büyük Türk milletinin takdirlerine bırakıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan yalan söylemeyeceğine göre, herhâlde birileri Sayın Başbakanımızı fena hâlde kandırmaktadırlar. Rakamlarla açıkça ortaya koyduğum üzere Türkiye ekonomisi 1990 yılından itibaren hep ilk 17 ekonominin içerisindedir. Sayın Başbakan, Türkiye ekonomisini 26’ncı sıradan değil, 17’nci sıradan devralmıştır. Sekiz buçuk yıllık tek başına İktidarınıza rağmen 93 ve 98 yıllarındaki 15’inci sıraya bile getirememiş ancak 16’ncı sıraya, bir basamak yükseltilebilmiştir. Yani ortada bir başarı değil, açıkça bir başarısızlık vardır. Eğer Çin gibi 13’üncülükten 2’nciliğe, Hindistan gibi 10’unculuktan 3’üncülüğe çıkabilseydik veya ilk 10’un içine girebilseydik ya da hiç olmazsa, hiç olmazsa 93 ve 98 yıllarındaki 15’inciliğin üzerine çıkabilseydik o zaman bir başarıdan söz etme imkânımız olurdu. Sayın Başbakan, 26’ncılıktan 16’ncılığa çıktığımızı iddia ederek bu milleti açıkça yanıltmaktadır. Rakamlar yalan söylemez ancak başarısız siyasetçiler rakamlara yalan söyletebilirler.

Değerli milletvekilleri, sekiz buçuk yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında ülkemizde büyüyen şeyler de olmuştur ve bu büyümenin yaşandığı alanlar da bir hayli fazladır. Mesela işsizlik bir dönem yüzde 14’ün üstüne çıkarak büyüme rekorları kırmıştır. Mesela cari açık 50 milyar dolara yaklaşmış ve her yıl da katlanarak büyümektedir. Mesela Adalet ve Kalkınma Partisinin yaptığı dış borç bütün cumhuriyet döneminden daha da büyüktür. Mesela fakirleşen, fukaralaşan aile sayısı 700 binden 5 milyona çıkmıştır. Bu bile yoksulluğun ne kadar büyüdüğünün en büyük kanıtıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde vatandaşımızın bankalara olan borcu da büyümüştür, 13 milyar liradan 150 milyar liraya çıkmıştır. Yani AKP döneminde bankalara borçlu olmayan bir Allah kulu kalmamıştır.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde sıkıntılar, hüzünler, dertler büyümüştür. Son sekiz buçuk yılda büyümeyen tek şey vatandaşın cebindeki paradır. Adalet ve Kalkınma Partisine göre Türkiye yükselen bir ülkedir.

Şimdi ben size ülkemizde nelerin yükseldiğini de söyleyeceğim. Adalet ve Kalkınma Partisiyle birlikte ülkemizde çığlıklar yükseliyor, icralar yükseliyor, yoksulluk yükseliyor, açlık yükseliyor. AKP İktidarıyla birlikte çatlak sesler yükselmeye, milletimizin kulaklarını tırmalamaya, asabını bozmaya başlamıştır. Meclis Televizyonu’ndan dahi yükselen “iki bayrak” sesi, “iki millet” sesi, “iki devlet” sesi ve “iki dil” sesi AKP İktidarının milletimize en büyük kazığı olmuştur diyorum.

Değerli milletvekilleri, kısacası, “büyüdük” diye caka satmayın, ülkemizde büyüyenler bellidir. “Yükseldik” diye ahkâm kesmeyin, kimlerin ve nelerin yükseldiği bellidir. Çiftçinin göçünü, esnafın borcunu, emeklinin derdini, süpermarketleri, adaletsiz gelir dağılımını, dış açığı, cari açığı, iç ve dış borçları katbekat büyüten AKP’nin ekonomi politikalarının tamamen yanlış olduğu, tamamen başarısız olduğu ortaya konulmuştur. Yürütülen ekonomi politikaları neticesinde rakamlara yansıdığı söylenen sanal büyüme, ithalata ve tüketime dayalı obez bir büyüme görüntüsünden başka bir şey değildir -tekrar ediyorum- obez bir büyüme görüntüsünden başka bir şey değildir. Milyonlarca vatandaşı açlık ve yoksulluk sınırının altında geçim mücadelesi, borç ödeme mücadelesi, velhasıl yaşam savaşı veren bir ülkede bahsedilen büyüme gerçek bir büyüme olamaz, olsa olsa, ülkeyi yönetenlerin rakam oyunlarından başka bir şey değildir. Millete masal anlatmayı bırakalım. Rakamlara takla attırarak milleti kandırmaktan vazgeçelim.

Yalancının mumu yatsıya kadar, iktidarın ampulü ise 12 Hazirana kadar yanacaktır diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Sizin mumunuz hiç yanmayacak, hiç!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Yalçın…

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, birkaç gündür gazetelerde -bugünkü gazetelerde de var- 2004’te özelleştirdiğiniz Tekelin içki bölümüyle ilgili haberler var. 2004’te 292 milyon dolara özelleştirdiğiniz Tekelin içki bölümü 2006’da bir Amerikalı şirkete 810 milyon dolara satıldı. Şimdi ise bir İngiliz firması 2,1 milyar dolara bu işletmeyi satın aldı.

Sayın Bakanım, dünyanın neresinde sekiz yılda değeri 10 kat artan bir işletme vardır? Siz 292 milyon dolara sattığınız bir işletmenin bugün 2,1 milyar dolara satılmış olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz yurt dışı tecrübesi olan bir insan olarak? Hem şahsen hem Hükûmet olarak bir vicdan azabı içerisinde misiniz? Bu rakamı hem Türkiye’ye hem bize hem kendi vicdanınıza nasıl açıklayabiliyorsunuz?

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, 2013 Akdeniz Olimpiyatları’nın Mersin’de yapılacak olmasından dolayı tüm Mersinli kardeşlerimi kutluyorum. Burada Türkiye adına Mersin önemli bir misafirperverlik gösterecektir. Bu nedenle tüm Mersinli arkadaşlarımı tebrik ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tabii, dünyanın bütün ülkelerinde şirketlerin değeri, eğer iyi yönetilirse, 8 kat değil, bazen 20 kat, 30 kat arttığı da çok görülmüştür, tersi de geçerlidir. Size basit bir örnek vereyim: Mesela 2007 yılına gidin, koskocaman, herkesin bildiği Citibank’ın değeri tam 250 milyar dolardı ama krizden iki yıl sonrasına gidin, krizin zirvesinde bu şirketin değeri onda 1’ine düşmüştür. Örneğin, Türkiye’de biz iktidara gelmeden önce özel bir banka 90 milyon dolara alınmışken, daha sonra 1,2 milyar avroya satılmıştır.

Şimdi, burada önemli olan, o şirketin satışları o gün neydi, bugün nedir ve o şirketin kârı o gün neydi, gelinen noktada nedir? Hiç kimse bir şekilde… Şirketlerin değerlemesini komisyonlar yapıyor. Ben uluslararası şirket değerlemelerini çok iyi biliyorum, herkes şuna bakar: Bu şirketin şu anda örneğin kârı ne kadardır ve bu şirketin fiyatını o kârın bir kat sayısı olarak ne kadar… Uluslararası piyasalarda, sektörlerde, örneğin içki sektöründe diyelim ki bir şirket bir yıllık kârının 8 katına satılıyorsa değerleme o çerçevede yapılır. Bu, yöntemlerden bir tanesidir, buna fiyat-kazanç oranı denilir.

Şimdi, tabii ki o dönemde demek ki satışlar o düzeydeydi, demek ki sonradan birileri geldi, ürün çeşitliliğinden tutuverin pazarlamasına kadar, yönetim değişti, katma değeri yükseldi, kârlılığı yükseldi ve değeri yükseldi, olaya o şekilde bakarsak bunun…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Demek ki sizin döneminizde rakı daha çok çeşitlendi.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bakın, yani şu anda hazır bir şekilde…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakan, milletin bu kadar alkol tüketimine yönelmesinin sebebi nedir?

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – 290 milyon dolardan 2,1 milyar dolara gelmesi normal mi?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bakın, çok basit…

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Bakan, bu kadar basit mi bunun açıklaması?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bakın, çok basit yani şirketlerin değerleri katbekat artıyor. Bugün -bunun size yüzlerce örneğini eğer istiyorsanız getirelim- gerek dünyada gerek Türkiye'de şirketlerin değerleri artıyor, inebiliyor; yönetimine bağlı, nasıl idare edildiğine bağlı; eninde sonunda kârına bağlı, kârı yüksekse değeri yükselir. Bugün Türkiye'de geçmişe doğru bakın, 100 milyon, 200 milyon olan şirketler bugün milyarlarca dolar ediyor. Özel sektörde de böyledir, kamuda da böyledir.

Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bir önceki Değerli Konuşmacı Arkadaşımız bu satın alma gücü paritesiyle sıralamamız konusunda bir şeyler söyledi. Ülkelerin satın alma gücü paritesi ile millî geliri ya da gayrisafi yurt içi hasılası çok fazla hızla değişmez çünkü satın alma gücü paritesiyledir. Dolayısıyla o rakamlar makul olabilir. Ben çok iyi hatırlıyorum, 1980’de mesela satın alma gücü paritesiyle Türkiye'de kişi başına millî gelir Amerika’daki kişi başına millî gelirin yüzde 24’üydü, 2009 yılında yüzde 27,5-yüzde 28’ine ulaştı yani çok büyük farklılıklar göstermiyor.

Sayın Başbakanımızın söylediği şey şu: Türkiye'nin bir TL cinsinden millî geliri var, diyelim ki bu sene, 2011 için 1,2 trilyon lira. Bunu o senenin ortalama dolar kuruna bölüyorsunuz. Bütün dünyada böyle yapılır. Bu şekilde çıkan bir rakam var, örneğin 2010 yılı için bizim tahmin ettiğimiz rakam yaklaşık 740-750 milyar dolar. Şimdi, 2002 yılında aynı yöntemle hesaplanan millî gelir 230 milyar dolar. Yani 2002 yılında Türk lirası cinsinden millî geliri alıp bunu o yılın ortalama dolar kuruna bölseniz 230 milyar dolar ediyor. Bu rakamlar böyle. Ha, geçen sene de yaklaşık 740-750 milyar dolar oldu. İşte Başbakanımızın söylediği sıralama bu çerçevedeki sıralamadır, o anlamda doğrudur.

Satın alma gücü paritesi ise 1 lira burada kaç ekmek alıyor örneğin, başka ülkelerde kaç ekmek alıyor yaklaşımı -yani çok basitleştiriyorum- orada rakamlar çok hızla değişmez ama cari fiyatlarla dolar cinsinden millî gelir Türkiye’de 230 milyar dolardan yaklaşık 750 milyar dolara çıkmış. Peki, 1990 yılında Türkiye’nin aynı yöntemle millî geliri ne kadardı? 198 milyar dolardı. Peki, 2001’de, 2002’de ne kadar olmuş? Dediğim gibi 2001’de 200 milyar doların altı, 2002’de 230 milyar dolar. İşte, sıralamalara o çerçevede bakılırsa, Başbakanımızın dediğinde bir hata yoktur, doğrudur ama satın alma gücü paritesiyle, onu esas alırsanız tabii ki, farklı rakamlara, farklı sıralamalara, sonuçlara ulaşabilirsiniz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yalçın…

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanım gerçeği doğru ifade etmedi, ben dedim ki… Efendim, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, sizi sonra dinleyeceğim. Ben, Sayın Yalçın’a tekrar, soru süremiz dolmadığı için…

Evet, buyurun.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, Sayın Bakanın beyanatlarını hayretle dinliyorum. Elbette bu tür örnekler olabilir ama ben 292 milyon dolara satılmış bir yerin sekiz yılda 10 katı değere ulaşmış olmasını 10 katı ucuza satılmış olması olarak alıyorum, değerlendiriyorum. Aksi hâlde, bu şirketin kârlılığının artması gibi bir sonuca ulaşacaksak, Sayın Bakan, Türkiye’deki rakı içenlerin 10 kat artmış olması gerekir. Eğer böyleyse o da sizin ayrı bir başarınız olması gerekir!

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Başkan, Türkiye zenginleşiyor. Türkiye’de her sektörde katma değer artıyor, Türkiye’de şirketlerin değeri artıyor. Değerli arkadaşlar, bakın size basit bir örnek vereyim: Yani, şirket ismi vermekten imtina ediyorum ama mesela Türkiye’de Garanti Bankası, bundan sadece iki üç yıl önce yarısına İtalyanlar 800 milyon dolara neredeyse sahip oluyorlardı, son anda kendileri vazgeçtiler, şimdi yüzde 24’ünü 5 milyar doların üzerinde bir fiyatla sattılar. Peki, demek ki, değeri artıyor, kârı artıyor. Onun için, değerli arkadaşlar, hakikaten böyledir.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Kârı arttığı için Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Kârı artıyor, evet. Mey İçki’nin de kârı arttığı için bu kadar daha yüksek bir değer veriliyor.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Kârı arttığı doğru.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Dolayısıyla, olaya bu çerçevede bakarsak, Türkiye’nin değeri artıyor, Türkiye gelişiyor, Türkiye kalkınıyor, Türkiye büyüyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Onları ikna edemezsiniz Sayın Bakan, bırakın.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Mesela, sanal büyümede 760 bin tane araba satılır mı? Sanal bir dünyada 760 bin tane araba satılır mı? Buyurun, çıkartın. Yılda 6-7 milyon beyaz eşya satılabilir mi herhangi bir ürün kategorisinde? Demek ki satılıyor. Satılıyorsa sanal değildir, gerçektir. Kârlılık oranları arttığı için, kârlar arttığı için, bankaların kârı artmıştır, şirketlerimizin kârları artmıştır, demek ki ona göre değerlendirmiştir. Bu değer azalışı, ucuz satılmış anlamına gelmez. Aynı şekilde, şirketi yanlış yönetirseniz iflas da eder, değeri sıfırlanır. Şirketi iyi yönetirseniz değeri 100 kat da artar, bunun örnekleri de vardır, dünyada da vardır, Türkiye'de de vardır. Bence, olaya o çerçevede bakarsak daha doğru bakarız.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kamu kaynaklarını bu kadar öngörüsüz değerlendirmiş olmanızı…

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Serdaroğlu, siz bir şey diyordunuz, buyurun.

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sadece şunu ifade istiyorum: Sayın Bakanımız bir açıklama yaptı, bu açıklama benim konuşmamla ilgili değil. Ben, Türkiye’nin dünyadaki büyük ekonomiler sıralamasındaki yerini izah etmeye çalıştım. 1980’de 20; 2000 bilmem kaçta… Bunları söyledim. Satın alma gücü paritesine göre millî varlık 740 milyar dolar, 230 milyar dolar olduğu 2002 yılında, dünyadaki sıralamada yerini 17’nci olarak almıştı Türkiye. Bu şaşırtmalı bir ifade. Ben sizden bunu duymak istemezdim Sayın Bakan.

BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

D-8 ÜYE DEVLETLERİ ARASINDA TERCİHLİ TİCARET ANLAŞMASININ VE ANILAN ANLAŞMANIN EKİNİ OLUŞTURAN D-8 ÜYESİ DEVLETLER ARASINDA TERCİHLİ TİCARET ANLAŞMASINA (TTA) İLİŞKİN MENŞE KURALLARININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN

TASARISI

MADDE 1- (1) 13 Mayıs 2006 tarihinde Endonezya’da imzalanan “D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşması”nın ve anılan Anlaşma’nın ekini teşkil etmek üzere 4-8 Temmuz 2008 tarihlerinde Malezya’da kabul edilen “D-8 Üyesi Devletler Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA) İlişkin Menşe Kuralları”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve Anılan Anlaşmanın Ekini Oluşturan D-8 Üyesi Devletler Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA) İlişkin Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan Oy Sayısı:                     201

  Kabul                        :                    200         

  Ret                            :                    1 (x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

24’üncü sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük Mevzuatının Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

24.- Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük Mevzuatının Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/361) (S. Sayısı: 586)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 586 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

                        

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 586 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE HOLLANDA KRALLIĞI ARASINDA GÜMRÜK MEVZUATININ DOĞRU BİR ŞEKİLDE UYGULANMASI VE GÜMRÜK SUÇLARININ ÖNLENMESİ, SORUŞTURULMASI VE BU SUÇLARLA MÜCADELE KONULARINDA KARŞILIKLI İDARİ YARDIM ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 18 Ağustos 2005 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük Mevzuatının Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3-Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük Mevzuatının Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            201

         Kabul                        :            200

         Ret                             :            1 (x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

25’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

25.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/809) (S. Sayısı: 620)(xx)

                        

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 620 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 620 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI VE ÇİN HALK CUMHURİYETİ ULUSAL ENERJİ İDARESİ ARASINDA ENERJİ ALANINDA İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 25 Haziran 2009 tarihinde Pekin’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            195         

         Kabul                        :            194         

         Ret                             :            1(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

                                      

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

26’ncı sıraya alınan, Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

26.- Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/380) (S. Sayısı: 618)(x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 618 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE-EFTA ORTAK KOMİTESİNİN EFTA DEVLETLERİ İLE TÜRKİYE ARASINDA ANLAŞMANIN DEVLET YARDIMLARINA İLİŞKİN 18 VE 23. MADDELERİNİN VE II SAYILI EKİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ VE X VE XI SAYILI EKLERİNİN İPTALİNE İLİŞKİN 1/2005 SAYILI KARARININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005 Sayılı Kararının onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye - EFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

                                      

(x) 618 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

        “Kullanılan Oy Sayısı:            193         

         Kabul                        :            193(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

27’nci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki 27 Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru Hattı Anlaşması ve Sonrasındaki İlgili Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı Tutanakları ile Eklerinin Tadiline İlişkin Değişiklik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

27.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Irak Cumhuriyeti Hükûmeti Arasındaki 27 Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru Hattı Anlaşması ve Sonrasındaki İlgili Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı Tutanakları ile Eklerinin Tadiline İlişkin Değişiklik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı: 617)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 617 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE  CUMHURİYETİ  HÜKÜMETİ İLE IRAK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDAKİ  27 AĞUSTOS 1973 TARİHLİ HAM PETROL BORU HATTI ANLAŞMASI VE SONRASINDAKİ İLGİLİ ANLAŞMALAR, PROTOKOLLER, TOPLANTI TUTANAKLARI İLE EKLERİNİN TADİLİNE İLİŞKİN DEĞİŞİKLİK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN  BULUNDUĞUNA DAİR  KANUN  TASARISI

MADDE 1-  (1) 19 Eylül 2010 tarihinde Bağdat’ta imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 27 Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru Hattı Anlaşmasının ve Sonrasındaki İlgili Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı Tutanakları ile Eklerinin Tadiline İlişkin Değişiklik Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2-  (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1)  Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

                              

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 617 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki 27 Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru Hattı Anlaşması ve Sonrasındaki İlgili Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı Tutanakları ile Eklerinin Tadiline İlişkin Değişiklik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            198

        Kabul:                                     198(x)

 

 

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 20.01

                                

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

28’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Petrol ve Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

28.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Petrol ve Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/519) (S. Sayısı: 619)(x)

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 619 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI İLE IRAK CUMHURİYETİ PETROL VE ELEKTRİK BAKANLIKLARI ARASINDA ENERJİ ALANINDA İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 7 Ağustos 2007 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Petrol ve Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

                            

(x) 619 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Petrol ve Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            201         

          Kabul                       :            201(x)

 

 

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

29’uncu sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

29.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/450) (S. Sayısı: 577)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 577 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Onur Öymen.

Buyurun Sayın Öymen.

CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokol hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs arasında gümrükler arasında iş birliğinin sanılandan çok daha büyük önemi vardır. Kıbrıs Harekâtı’ndan bu yana bizim karşılaştığımız en ciddi sorunlardan biri bu olmuştur.

Bu anlaşma kaçakçılığın önlenmesiyle ilgilidir. Pek çok alanda hükümler içeriyor. Biz de bunu olumlu karşılıyoruz. Geçmişten bu yana Türkiye sürekli olarak Kuzey Kıbrıs’tan kaynaklanan kaçakçılığın aracısı olarak suçlanmıştır, özellikle tarihî eser kaçakçılığının. Bu konuda ne kadar tedbir alsak azdır. Bu anlaşmanın o açıdan yararlı olacağını düşünüyorum.

Şimdi, bu kaçakçılığın önlenmesinin dışında önemli bir hükmü daha var bu anlaşmanın, bu Protokol’ün, o da 9’uncu maddenin (b) fıkrasıdır: “Yasal ticaretin kolaylaştırılmasında karşılıklı iş birliği.” İşte, başından beri bizim en çok sıkıntı çektiğimiz konu budur. Maalesef Türkiye’de bazı makamlar yıllardan beri Kuzey Kıbrıs’tan Türkiye’ye ithal edilen mallardan, diğer herhangi bir ülkeden ithal edilen mal gibi gümrük vergisi alınması konusunda ısrarcı olmuşlardır. Zaman zaman istisnai maddeler içeren listeler çıkarılmıştır ve Türkiye, o maddeleri Kuzey Kıbrıs’tan gümrüksüz

                         

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 577 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

ithal etmeyi kabul etmiştir fakat hiçbir zaman Türkiye, Kuzey Kıbrıs’ta üretilen malların tamamını gümrüksüz ithal etmeyi kabul etmemiştir. Uzun yıllar bunun sıkıntısını çekmiştir Türkiye. Bunun sonucunda Kuzey Kıbrıs’ta pek çok firma iflas etmek zorunda kalmıştır çünkü yüksek gümrük vergileri oradaki firmalarımızı çok zor duruma düşürmüştür.

Düşünebiliyor musunuz, bir taraftan dünya zaten ambargo uyguluyor, bir taraftan Kuzey Kıbrıs’ın altyapısı sanayinin gelişmesine çok uygun değil, bir taraftan da Türkiye gümrük vergisi uyguluyor ve bu nedenle çok ciddi sıkıntılar yaşanmıştır. Eğer biz Kıbrıs’la ticari ilişkilerimizi geliştirmek istiyorsak gümrükler arasındaki iş birliğine özel bir önem vermeliyiz ve bu gibi gereksiz kısıtlamaları kaldırmalıyız.

Değerli arkadaşlarım, son günlerde Kıbrıs’la ilgili bazı gelişmeler kamuoyumuzun gündeminde önemli bir yer tuttu. Kuzey Kıbrıs’ta yapılan bazı gösterilerde ifade edilen yakışıksız sözler Sayın Başbakanın tepkisine yol açtı ve Türkiye ile Kuzey Kıbrıs arasında hiç beklenmeyen, hiç arzu edilmeyen bir söz alışverişine vesile teşkil etti.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Türkiye Kıbrıs Harekâtı’na girişirken iki önemli hedefi vardı. Bunlardan bir tanesi, Kıbrıs’ta yaşayan soydaşlarımızın can ve mal güvenliğinin korunması. İkinci hedefimiz de, Kuzey Kıbrıs’ın bir demokratik ülke olarak gelişimine katkıda bulunmak. Türkiye ve Kıbrıslı soydaşlarımız bu iki hedefin de gerçekleşmesine katkıda bulundular ve her iki konuda da biz başarılı sonuç aldık.

Yalnız şunu unutmamak lazım: Kuzey Kıbrıs’ı demokratik açıdan geliştirirken, demokrasinin gereklerinin veya demokrasinin olanak verdiği hususların hayata geçirilmesinden de rahatsızlık duymamamız lazım. Şunu unutmayınız ki, bütün dünya ülkeleri arasında, halkı Müslüman olan ülkeler arasında laik bir demokrasiyi gerçekleştirebilen iki tane ülke vardır: Biri Türkiye Cumhuriyeti’dir, biri de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir. Ve bütün Orta Doğu ülkeleri arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ulaştığı demokratik düzeye ulaşan başka bir ülke yoktur. O bakımdan, Kuzey Kıbrıs’taki demokrasinin değerini bilmemiz gerekiyor.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde siyasi mahkûm yoktur, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde hapiste bir tek gazeteci yoktur, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde idam cezası hiç olmamıştır, yargı bağımsızlığı konusunda en küçük bir kuşku yoktur, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde basın özgürdür, sendikalar özgürdür ve Türkiye Kuzey Kıbrıs’ın böyle bir rejime ulaşmasına katkıda bulunduğu için ne kadar övünse azdır. Bu, işin bir tarafı. İkinci tarafı şu: Maalesef bütün demokratik ülkelerde zaman zaman çok aşırı, çok aykırı sözler söyleyenlere, gösteriler yapanlara rastlanıyor. Biz de Kuzey Kıbrıs’ta yapılan gösterilerde ifade edilen bazı sözlerden, açılan bazı pankartlardan büyük rahatsızlık duyduk. Türkiye bu sözleri hiçbir zaman hak etmemiştir ve gerçekten yüz yıla yakın sömürge idaresinde yaşayan Kıbrıs’ta sömürgeci devlete karşı bile bu sözler hiç söylenmemiştir. O bakımdan, bu pankartları açanları, bu sözleri söyleyenleri biz de kınıyoruz. Ama, değerli arkadaşlarım, şunu unutmayınız ki bu sözler, bu pankartlar başkaları tarafından da istismar edilmektedir. Biz dün Hatay’da Karma Parlamento Komisyonunu yaptık. Oraya katılan Avrupa Parlamentosunun üyesi Kıbrıslı Rum milletvekilleri “Görüyor musunuz, Kıbrıslı Türkler Türkiye’yi istemiyor. 40 bin Türk Türkiye aleyhine gösteri yapıyor.” dediler. Alakası yok. Belki 5-10 kişinin açtığı pankartları, bir avuç insanın tepkilerini Kıbrıs’ta yaşayan bütün vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın Türkiye’ye karşı tepkisi gibi yorumladılar. Değerli arkadaşlarımızla beraberdik ve son derece istismar edilen bir konu olmuştur. Bunu tekrar kınıyoruz ama buna karşı gösterilen tepkinin de ölçüsüz olduğunu ifade etmeliyim. Başka ülkelerde de çok aykırı, çok sert, çok katı, ahlakla bağdaşmayan tepkiler olabiliyor demokratik ülkelerde ve devlet başkanları, başbakanlar bu tepkilere kendilerini muhatap saymıyorlar, hükûmetler saymıyorlar. Kıbrıs’ta da ben inanıyorum ki bu aşırı gösterilerin, tepkilerin cevabını Kıbrıslı soydaşlarımız etkili biçimde vermişlerdir, vereceklerdir, vermeye devam edeceklerdir.

Ben Kıbrıs’ta görev yapmış bir arkadaşınız olarak şunu söyleyeyim ki, Kıbrıslı soydaşlarımızın Türkiye’ye yürekten bağlı olduklarının ben tanığıyım. Kıbrıslı soydaşlarımızın büyük çoğunluğu ana vatana gerçekten yürekten bağlıdırlar ve bu tepkileri Kıbrıslı Türklerin tamamına veya çoğunluğuna mal etmemiz yanlış olur.

İşin ikinci boyutu şudur: Değerli arkadaşlarım, Kıbrıs’a yapılan yardımları Kıbrıslı vatandaşlarımızın -açık söyleyelim- başına kakmamız yanlıştır.

Kıbrıslı Türklere biz niye yardım yapıyoruz, başından beri niye yardım yapıyoruz? Çünkü Kıbrıslı Türkler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dünyanın en insafsız ambargolarından birine muhataptır. Ben, dünya ülkeleri arasında bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin muhatap olduğu düzeyde ambargolara muhatap olan başka bir ülke bilmiyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ticaret ambargosu vardır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ulaşım ambargosu vardır. Bir tek yabancı uçak inemez Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, sadece Türkiye’yle ulaşım imkânı vardır; Türkiye üzerinden dünyayla ulaşımı vardır ama başka bir ülkenin bir uçağını indiremezsiniz. Turizm ambargosu vardır, yabancı turistleri getirmek son derece zordur, imkânsız derecede neredeyse zordur. Spor ambargosu vardır, bir Türk futbol takımı Kuzey Kıbrıs’ta bir maç oynasa Türkiye’yi FİFA’dan ihraç ederler. Bir Türk takımı Kuzey Kıbrıs’ta bir basketbol maçı yapamaz. Kültür ambargosu vardır. Yani bunların sınırı yoktur. E, şimdi, bu kadar ambargolar altında yaşayan bir ülke, Güney Kıbrıs gibi serbestçe bütün dünyayla ticaret yapan, ulaşımını sağlayan, efendim, turist getiren bir ülkeyle mukayese edilebilir mi? O bakımdan, Türkiye, başından beri bir yandan bu ambargoların kaldırılması için çalışmıştır ama bir taraftan da Kuzey Kıbrıs’a her türlü desteği vermiştir ve bunu severek vermiştir, memnuniyetle vermiştir.

Değerli arkadaşlarım, bugün Kuzey Kıbrıs böyle bir yardıma ihtiyaç duyuyorsa bu onların suçu değildir. Başlangıçta, Türkiye, Kuzey Kıbrıs’ı Hong Kong gibi bir bölge olarak düşünmüştür, serbestçe bütün dünyayla ticaret yapacak herkesin rahatlıkla gelip yatırım yapacağı bir yer ama buna imkân verilmemiştir. Türkiye’yi baskı altına almak için öncelikle Kıbrıslı Türkleri baskı altına almışlardır. Onların sıkıntısına dayanamayacağı düşünülen Türkiye'nin Kıbrıs meselesinde taviz vereceğini hesaplamışlardır. Türkiye hiçbir zaman bu oyuna düşmemiştir ve hiçbir zaman baskı altında taviz vermemiştir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türkiye’deki maaşlarla Kuzey Kıbrıs’taki maaşları kıyaslamak son derece yanlıştır. Bir kere hayat şartları bir değildir, hayat pahalılığı Türkiye’den çok daha fazladır, mal ve hizmetlerin değeri çok daha yüksektir. Ama bundan daha önemlisi şudur: Güney Kıbrıs’taki hayat düzeyi Kuzey Kıbrıs’tan daha yüksektir. Güney Kıbrıs’ta kişi başına, daha doğrusu Güney Kıbrıs’ta asgari ücret 840 euro’dur, Yunanistan’da 740 euro’dur, Türkiye’de sadece 380 euro’dur. O bakımdan illa bir kıyaslama yapacaksanız Türkiye ile Kuzey Kıbrıs’ı kıyaslamayacaksınız, Kuzey Kıbrıs ile Güney Kıbrıs’ı kıyaslayacaksınız ve bütün Türk hükûmetleri otuz yılı aşkın zamandan beri Kıbrıslı Türkleri Güney Kıbrıs’ta yaşayanlardan daha düşük bir hayat seviyesi sürmeye mecbur etmemek için özel bir gayret göstermişlerdir.

Yaptığımız yardımlar nedir, yaptığımız yardımların miktarı nedir onu da size söyleyeyim. 2011 yılında bütçeden Kıbrıs’a vereceğimiz hibe 430 milyon liradan ibarettir ve bunun da önemli bir bölümü askerî harcamalar için ayrılmaktadır, alt yapı harcamaları için ayrılmaktadır. Memur maaşlarının ödendiği para, yardım değildir, bir kredidir ve Kıbrıs’a verdiğimiz kredilerin toplamı 375 milyon liradan ibarettir ve bu, Türkiye’nin, Türk bütçesinin kamu kuruluşlarına tahsis ettiği paranın sadece binde 1,3’üdür yani bu kadar düşük bir katkıda, bu kadar mütevazı bir katkıda bulunacağız, sanki Türkiye’nin bütün kaynaklarını Kıbrıs’a tahsis ediyormuşuz gibi bir izlenim yaratacağız; bu yanlıştır, yanlış olmuştur ve Kıbrıslı Türkleri incitmişizdir, Kıbrıslı  soydaşlarımız incinmiştir.

Kıbrıs’a hiç yardım yapmasak olur mu? Olur. Eğer Türkiye, Kuzey Kıbrıs’a yönelik uluslararası ambargoları kaldırabilirse; ticaret ambargosunu, ulaşım ambargosunu, turizm ambargosunu kaldırabilirse Kuzey Kıbrıs kendi imkânlarıyla rahatlıkla geçinebilir, yeter ki biz bunu yapalım. Ama hem ambargoyu kaldırmayacağız, yardım yapmak mecburiyetinde olacağız bu nedenle, ondan sonra yaptığımız yardımı “Siz şu kadar maaş alıyorsunuz, bu kadar maaş alıyorsunuz.” diye onların başına kakacağız, bence bu doğru bir yaklaşım değildir.

Değerli arkadaşlarım, son olarak şunu söylemek istiyorum: Şu sırada bugün Sayın Dışişleri Bakanımızın bir konuşmasını izledik televizyonda. Libya’dan tahliye edilen vatandaşlarımızı anlatıyor, onlar için yapılan, sarf edilen gayretleri anlatıyor. Bir tek vatandaşımızı Hükûmet tahliye ettiyse, 1 kişinin can güvenliğini koruduysa, biz Hükûmetimizi kutlarız ama şunu dersek, kendimizi övmek için şunu dersek yanlış şey söylemiş oluruz: Efendim, “Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman, tarihi boyunca böyle bir tahliye operasyonu yapmamıştır.” Yanlıştır. Unutmayınız ki, biz Güney Kıbrıs’taki İngiliz üsleri ile Adana arasında kurduğumuz bir hava köprüsüyle 60 bin soydaşımızı tahliye ettik. 60 bin soydaşımız Güney Kıbrıs’tan Türkiye’ye, Türkiye’den de Kuzey Kıbrıs’a feribotlarla taşınmıştı. O bakımdan, kendi yaptığımız işle övünürken, bizden önceki hükûmetlerin, bizden önceki devlet yetkililerinin sarf ettikleri gayretleri de unutmamak lazım. Türkiye her zaman, bütün imkânlarıyla, bu gibi durumlarda insani amaçlı gayret sarf etmiştir. Kosova’dan da Türkiye’ye 35 bin kişinin tahliye edildiğini unutmayalım savaş sırasında ve Türkiye bütün Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada gelmişti tahliye edilen insanlar açısından ve barınma imkânı sağlanan insanlar açısından.

Değerli arkadaşlarım, bu protokol vesilesiyle bu düşünceleri sizlerle paylaşmak istedim. Zannediyorum ki, sizlerin de düşünceleri Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan soydaşlarımızın incinmemesi doğrultusundadır. Ümit ediyorum ki, Hükûmet bundan sonra Kuzey Kıbrıs’la ilgili beyanlarında daha dikkatli olacaktır, oradaki soydaşlarımızın gururunu incitmemeye özen gösterecektir.

Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öymen.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Şandır, buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başkenti Lefkoşa’da yapılan bir açık hava toplantısında -bir kısım insanlar- bir pankartla Türkiye için kullanılan ifadeleri şiddetle reddediyoruz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak. O pankartı açanları da kınıyoruz. Ancak, bu olay sonrasında Sayın Başbakanın demecinde kullandığı “besleme” nitelemesini de yakışıksız, çirkin ve haksız bir beyan olarak kabul ediyoruz. Sonrasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde tepkilere sebep olan kişinin, Kıbrıs’a büyükelçi olarak atanmış olması, bu konuda Başbakanın tavrının tüm Kıbrıslı Türklere karşı bir cezalandırma olduğu şeklinde algılanmış olması gerçekten bu endişemizi büyütmüştür. Sonuçta şöyle bir noktaya geldik: Bugün, gazetelere yansıdığı kadarıyla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat “Türkiye’yle başımız belada.” diye bir demeç veriyor ve birçok şeyler de söylüyor. Halkların arasında bir düşmanlığın oluştuğunu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlarının Türkiye’de rahat gezemediklerini beyan ediyor. Bu sıradan bir kişi değil. Bu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 2’nci Cumhurbaşkanı ve İktidarınızın da desteklediği bir kişi.

Şimdi, sorum şu: Yani bizim de reddettiğimiz, kabul edilmez bulduğumuz, şiddetle kınadığımız o pankarttaki beyanlara kızarak, Sayın Başbakanın tepkisini, kullandığı kelimeleri ve akabinde takip ettiği tavrı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Kıbrıs Rum Kesimi arasında yapılan ikili görüşmelerde Türk tarafının elini zayıflattığını kabul ediyor musunuz? Buna bir tedbiriniz var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki burada yapılan yorumları kabul etmemiz mümkün değil. Sayın Başbakanımızın tavrı Sayın Grup Başkan Vekilimizin, Sayın Onur Öymen’in tepki gösterdiği konuya tepki göstermek şeklinde olmuştur.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Biz de tepki gösteriyoruz o pankarta.

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bu gösterilen tepkiyi tüm Kuzey Kıbrıs’a mal etmek son derece yanlıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayanların çoğunluğuna, hatta önemli bir azınlığına bile mal etmek son derece yanlış bir yaklaşım olacaktır. O, hepimizin beğenmediği, kınadığı eylemleri yapanlara dönük bir tavırdır, başka türlü anlaşılması da mümkün değildir. Nitekim, hükûmetlerimiz başından beri ve bugün de, gelecekte de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kendi ayakları üstünde durmasında, ekonomisinin gelişmesinde, dünya siyasetinde hak ettiği yere gelmesinde tüm gayretlerini sarf etmektedir, sarf etmeye de devam edecektir, hiçbir şekilde bir politika değişikliği söz konusu olamaz.

Oraya yapılmış atamayı “cezalandırma” diye görmek büyük haksızlık olur yine. Sonuçta, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bürokratı, bir büyükelçilik makamına vekâlet etmektedir, yürütmektedir. Bu bürokrat arkadaşımız ekonomi konusunda ihtisası olan bir arkadaşımızdır. Özellikle küresel kriz sonrası ekonomik konuların ön plana çıktığı, tüm ülkelerde olduğu gibi, bizim ülkemizde de yaşandığı gibi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de reformlara, ekonomide birtakım tedbirlerin alınmasına şüphesiz ihtiyaç vardır. Bunlar da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin lehine olan hususlardır. Kısa vadede popülist olmayabilir ama orta ve uzun vadede aslında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomisinin sağlıklı temellere kavuşması açısından son derece olumlu adımlardır. İnşallah, el birliği içinde çok daha iyi bir noktaya getiririz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’mizi.

Diğer taraftan, halklar arası bahsettiğiniz husus, o da hiçbir şekilde kabul edilemez ve ben, doğrusu, halkımızın basiretine bu noktada sonuna kadar güveniyorum. Fakat Başbakanımızın tavrını sanki farklı bir tavırmış gibi ortaya koymamız belki halkımızda bir soru işareti oluşturur. Hâlbuki, tavrı, az önce bahsettiğim gibi, nettir; kime karşı tavır gösterdiği de son derece nettir. Bu, hiçbir şekilde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayan, yavru vatanda yaşayan insanlarımıza veya Türkiye’de yaşayan Kıbrıs kökenli vatandaşlarımıza dönük bir tavır olamaz. Bu, kardeşlik hukukumuza, tarihimize, her türlü değerlerimize aykırı bir yorum olur. Bunu hiçbir şekilde kabul edemeyiz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Mehmet Ali Talat’ın beyanatına ne diyorsunuz?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – İşte onu izah etmeye çalışıyorum. Hiçbir şekilde kabul edemeyiz. Bu, olsa olsa, Başbakanımızın yorumlarını farklı bir şekilde sunmanın getirdiği bir atmosfer olabilir. Yoksa Başbakanımızın tavrı kesinlikle böyle yorumlanamaz. Nitekim bu hadiseden öncesinde de sonrasında da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne karşı politikalarımız ortadadır, yaptığımız eylemler ortadadır. Biz, hiçbir zaman Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni farklı bir gözle değerlendiremeyiz.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Paksoy.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben de Sayın Bakanıma sormak istiyorum. Grup Başkan Vekilimizin fikirlerine ilaveten, Adalet ve Kalkınma Partisinin Kıbrıs’ta izlediği politika Kıbrıs’ı, bizimle, yani bu şekliyle, inanın karşı karşıya getirecektir diye düşünüyorum. Orada görev yapan birisi olarak yine söylüyorum bunu. Öncelikle Sayın Rauf Denktaş’ı Hükûmet karşısına aldı, daha sonra Eroğlu’nu aldı, Mehmet Ali Talat’a büyük destek verdi, Sayın Derviş Eroğlu’yla burada görüşmüyor, Mehmet Ali Talat’la görüşüyor. Mehmet Ali Talat’ın da bugünlerde işte verdiği demeç bu şekilde devam ediyor. Elçi dört beş aylık süre içinde görevden alınıyor; orada o şekilde görev yapan yardım heyetindeki arkadaş büyükelçi olarak tayin ediliyor. İnanın, Kıbrıs’ta vatandaş rahatsız. Yani bu politikalarla Kıbrıs’la, Kıbrıslı vatandaşlarımızla karşı karşıya geliriz diye düşünüyorum Sayın Bakanım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Mercan, buyurun.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; bir hususu doğrusu tam anlayamadım.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Müzakere mi açtınız Sayın Başkan?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Komisyon Başkanı olarak.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Komisyon Başkanı olarak söz aldım.

BAŞKAN – Komisyon Başkanı olarak söz...

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Hayır, herkese söz veriyorsunuz da bir müzakere mi açtınız?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Komisyon Başkanı sıfatıyla söz aldı arkadaşımız.

BAŞKAN – Hayır, hayır, herkese söz vermiyorum. Yirmi dakikalık bir süre vardı, o yirmi dakikalık süre dolmadı. Sayın Özyürek, yirmi dakikalık süre dolmadı soru-cevap işleminde. Sayın Şandır’a Sayın Bakan cevap verdi. Sayın Paksoy, süre dolmadığı için soru soracağını söyledi, fikir beyanında bulundu ve Sayın Mercan da ayrıca Komisyon Başkanı olarak bu soruya cevap vereceklerini söylediler.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Yani soru-cevap kısmını...

BAŞKAN – Daha bitiremedik soru-cevap işlemini, yirmi dakikalık sürede yaptığımız için.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım; bir hususu anlamakta zorluk çektim. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti Dışişlerinin en yüksek bürokrat düzeyinde, bürokrasisine gelmiş bir arkadaşımız, bir yandan bu pankartlardan rahatsızlık duyduğunu söylerken, öbür taraftan aslında sanki gizli bir sevinç, gizli bir memnuniyet duyduğu hissine kapıldım.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yani hiç eleştirilmeyecek misiniz Sayın Mercan?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Şimdi, her şeyden önce, bu pankartları açan bir avuç insandır ve bizim eleştirilerimiz o insanlara karşı yapılmıştır ve o insanların da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’yle ilgili düşüncelerini hepimiz biliyoruz, burada gündeme getirmeye gerek yok. Yani o bir avuç insan ertesi gün Türk Büyükelçiliği önünde toplanmaya çalışmış, fakat toplanamamıştır.

BAŞKAN – Sayın Mercan, toparlayabilir misiniz, süremiz bitti.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Bizim eleştirilerimiz onlaradır ve bugün de aynı eleştirileri yapmaya devam ederiz. Çünkü onlar Kıbrıs davasına ne sizin ne bizim baktığımız perspektiften bakmazlar. Bunu çok açık ve net bir şekilde ortaya koymak lazım.

BAŞKAN – Toparlayabilir misiniz, süremiz doldu.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Burada Kıbrıs meselesini bir bütünlük içinde ve ulusal bir strateji, ulusal bir bakışla halletmemiz gerekiyor, konuşmamız gerekiyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, 69’uncu madde gereğince söz istiyorum.

BAŞKAN – Efendim?

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sataşma nedeniyle söz istiyor.

BAŞKAN – Tamam, bir saniye, şunu oylayayım.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Öymen, buyurun.

Üç dakika süreniz var.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercan’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, bir konuya açıklık getirmek lazım.

Pankartların açılmasından âdeta bir sevinç duyduğumuzu söylüyor Sayın Dışişleri Komisyonu Başkanı. Bunu anlamak kabil değildir. Hepimiz bu memleketin çocuğuyuz, bu memlekete yapılan hakaret hepimize yapılmıştır. Bundan kim sevinç duyabilir?

Bizim söylediğimiz, Başbakanın pankartlara gösterdiği tepki değildir. Sayın Başbakan Kıbrıs’tan, Kuzey Kıbrıslılardan bahsederken “besleme” lafını niçin kullanmıştır acaba? “Benim müsteşarım şu kadar maaş alıyor, Kıbrıslı Türk müsteşar bu kadar maaş alıyor.” demek bu pankartlara mı tepkidir? Sayın Başbakan orada açıkça Kıbrıslı Türklerin Türkiye’den yaptığı yardıma karşı yeterince müteşekkir olmadıklarını, belki de bir yerde hayırsızca bir davranış içinde bulunduklarını söylemek istemiştir, gayet açık. Yani bu memurların maaşlarını kıyaslamak ne anlama geliyor arkadaşlar, ne anlama geliyor? Biz bunu hiç yaptık mı şimdiye kadar? Bu kadar hükûmet geldi iş başına Kıbrıs Harekâtı’ndan bu yana, bir tanesi Kıbrıs’a verdiğimiz yardımı bunların başına kakacak şekilde konuştu mu, kaşıkla verip sapıyla gözünü çıkartma yoluna gitti mi? Bir hükûmet yaptı mı bunu? Niçin bunları söylüyorsunuz?

Her zaman böyle tepkiler oldu, her zaman bu tepkilere de karşılık verildi. Kıbrıslı Türkler herkesten önce karşılık verdi ama bakınız, şimdi Kıbrıslı Türklerin ne kadar büyük bir infial içinde olduğunu biliyor musunuz? Şu anda her Allah’ın günü orada televizyon programları yapılıyor, hep bu tartışılıyor. Niçin acaba? Sadece yakışıksız pankartlara Türkiye tepki gösterdiği için mi, yoksa bütün Kıbrıs’ı incitecek laflar söylendiği için mi?

Çok rica ediyorum, değerli arkadaşlarım… Birbirimizi eleştirebiliriz, burası eleştiri kürsüsü, burası halkın kürsüsü, vatandaşın kürsüsü, gayet tabii ki çıkıp konuşacağız, farklı görüşler söyleyeceğiz ama birbirimizi ülkemize yönelik bir hakaretten sevinç duymakla suçlarsak, o zaman bu, eleştirinin sınırını aşar ve bu kürsüye de yakışmaz, bu Meclise de yakışmaz.

Sayın Dışişleri Komisyonu Başkanının maksadını aşan bir söz söylediğini tahmin ediyorum, herhâlde kendisi bu sözü düzeltecektir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öymen.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, Sayın Öymen 69’a göre yaptığı konuşma sırasında, Grup Başkanımıza, sarf etmediği sözler nedeniyle birtakım ithamlarda bulundu. Yine 69’dan söz talebinde bulunuyorum.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Hangi grup başkanı?

SUAT KILIÇ (Samsun) – AK PARTİ Grup Başkanına. Her genel başkan grup başkanıdır Sayın Özyürek.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ha, öyle mi? Peki.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Kılıçdaroğlu da Grup Başkanıdır.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – İç Tüzük’ü öğrenmiş olduk!

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Başbakana sataşması nedeniyle konuşması

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu kardeş cumhuriyetimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’yle gümrükler noktasındaki bir sözleşmenin böyle bir tartışma noktasına getirilmesi, bir polemik konusu hâline getirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmelerin akışına çok da yakışmamıştır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Türkiye açısından herhangi bir devlet değildir, devletlerden bir devlet de değildir, komşu bir devlet de değildir, sınır bir devlet de değildir, stratejik ortak da değildir, stratejik müttefik de değildir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Türkiye Cumhuriyeti açısından kardeş bir devlettir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türkiye’deki karşılığı yavru vatandır, orası açısından da Türkiye’nin karşılığı ana vatandır. Ana vatan-yavru vatan ilişkisine bir polemiği ısrarla dayatmaya kalkışmak ne iktidarın hakkı olabilir ne muhalefetin hakkı olabilir ne de Parlamento dışındaki unsurların hakkı olabilir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti meselesi bizim açımızdan, Türk milleti açısından bir millî meseledir, bir dış politika meselesi değildir, bir strateji meselesi değildir, bir ikili ilişkiler meselesi de değildir, tamamen doğrudan doğruya bir kardeşlik ilişkisidir ve buna dayalı olarak bir millî meseledir. Millî meselelerin iç politika enstrümanı hâline getirilmesi fevkalade yanlıştır. Millî meseleler üzerinden içeride polemik üretmek, bunu iç siyasetin unsuru ve malzemesi, yemi hâline getirmek kesinlikle doğru bir yaklaşım değildir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Öymen konuşmasında ifade etti “Geçmişteki hükûmetlerin hangisi verdiğini söz konusu etti.” diye. Aynı şekilde ben sormak istiyorum sizlere: Geçmişteki hükûmetlerin verdiğini mi biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti açısından verdik? Geçmişteki hükûmetlerin ilgi ya da ilgisizliği mesabesinde mi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yaklaştık? Türkiye’de duble yollar yapılırken orada da aynısını yapmaya, Türkiye’de KÖYDES ve BELDES projeleri uygulanırken orada da aynısının uygulanmasını temin etmeye gayret ediyoruz. Ne için? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Ada’nın kuzeyinde yaşayan Türk halkı kendi ekonomisini kendi ayakları üzerinde yürütebilir, idame ettirebilir bir noktaya getirebilsin diye.

Bu yıl, 2011 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne Türkiye'nin kaynak ve imkânlarından aktarılacak para 876 trilyon. 2010 yılında Türkiye'den Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne aktarılan kaynak 920 trilyon. Şimdi, orada bir avuç, ellerinde Türk Bayrağı yok, ellerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bayrağı da yok, ellerinde Rum Kesimi’nin bayrağıyla Türk Hükûmetini protesto eden bir avuç azınlığın arkasına bizlerin takılmak gibi bir lüksü, bir konforu olamaz. Bu mesele millî meselemizdir ve herkesin millî duyarlılıkla bu meseleye yaklaşması kaçınılmaz bir zarurettir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

29.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/450) (S. Sayısı: 577) (Devam)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA İŞBİRLİĞİ VE KAÇAKÇILIĞIN TESPİTİ VE ÖNLENMESİNE İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 25 Nisan 2007 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde konuşmak isteyen var mı?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Daha oylamaya gelmedik, soru-cevap işlemi var.

Madde üzerinde söz talebi yok.

Soru-cevap işlemine geçiyorum on dakika süreyle.

Sayın Şandır, buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim.

Gerçekten,  samimi olarak, bir polemik yapmak, bir millî meseleyi iç politika polemiği yapmak gibi bir niyetimiz yok, ben inanıyorum ki bu Mecliste hiç o niyette bir insan da yok. Bunun böyle bilinmesi lazım.

Benim sorum şu veya maksadım şu: Sayın Bakan, Sayın Komisyon Başkanı; bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin İkinci Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat bir gazetede –diğer gazetelerde olup olmadığını bilmiyorum ama- diyor ki: “Türkiye ile resmen başımız belaya girdi.” Arkasından daha sıkıntılı sözler de söylüyor. Şimdi, buna karşı Türkiye Cumhuriyeti devletinin Dışişleri Bakanı, Başbakanı, Komisyon Başkanı herhangi bir açıklama yapmadılar. Benim sorum şu, endişem şu: Buradan bir güzel söz söyleyiniz, cevap olsun bu adama. Bunu da bir televizyon kanalında söylüyor ve Kıbrıs’ta sürekli bunlar konuşuluyor. Acaba bu sonuçlar -sebepleri şöyle veya böyle- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Güney Rum Kesimi’yle yapmış olduğu ikili görüşmelerde elini zayıflatacak mı? Türkiye Cumhuriyeti devletinin duruşu bir daha ifade edilmeli, ortaya koyduğu destek bir daha ortaya konulmalı. Bu hassasiyeti dile getirmek için bunu dikkatinize getirdik, yoksa, bir niyet okuma veya bir polemik konusu değil meselemiz. Bu noktalarda gerçekten Türkiye, dünya kamuoyuna karşı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin arkasında dünden daha güçlü bir duruş ortaya koyacağını en yüksek düzeyde ifade etmelidir. Bunu ortaya koyacak mısınız? Amacım buydu. Bunun bir polemik konusu yapılması sayın Hükûmetin beyanıyla ortaya çıktı. Dikkatinize sunarım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz, tamam.

Kim konuşacak? Buyurun Sayın Mercan.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu konularla ilgili sürdürülecek polemikler ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin işine yarar ne de bir başkasının işine yarar, sadece ve sadece Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin işine yarar. Bu nedenle, Sayın Talat’ın söylediği cümlelere tekrar cevap vermek, onun cevabını almak ve bu polemikleri değerlendirmek, bu polemikleri sürdürmek bizim işimize yaramaz; bir.

İkincisi: Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti daha önce olduğu gibi bugün de ve daha sonra da daha önceki hükûmetlerde olduğu gibi Kıbrıs Türkü’nün her türlü meselesini, her türlü sorununu kendi sorunu gibi hatta ve hatta ondan daha üstün görüp çözümleyecektir ve bu müzakerelerde bu tür tartışmaların Türkiye ile Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında herhangi bir sorun olduğunu düşünmek -ben sizi tenzih ediyorum- eğer birileri öyle düşünüyorsa, KKTC’de ve Türkiye'de eğer birileri öyle düşünüyorsa, bunun da yanlış olduğunu söylüyorum. İki ülke, birbirinden etle tırnak gibi ayrılmaz bir ilişki içindedir, bir birliktelik içindedir ve Türkiye, KKTC’nin sonuna kadar arkasındadır. Bunun bütün Türkiye tarafından, sadece bütün Türkiye değil bütün dünya tarafından bilinmesini Türkiye Büyük Millet Meclisi huzurunda istiyorum.

Teşekkür ederim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – “Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti” dediniz efendim konuşmanızda “kesim” olarak düzeltin lütfen.

HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Evet, “kesim” demek istedim, özür dilerim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunacağım, sunarken de karar yeter sayısı arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.

Madde 2’yi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 3’ü okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            195

          Kabul                      :             194

          Ret                           :             1 (x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

30’uncu sıraya alınan, Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17 nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

30.- Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17’nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/295) (S. Sayısı: 78)(xx)

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 78 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ergün Aydoğan.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Peki.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Özdemir.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, sizi sükûnete davet ediyorum.

MHP GRUBU ADINA HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17 nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 78 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dünya üzerinde uyuşturucu maddelerin büyük tüketim alanları belirli bölgelerle sınırlı kalırken üretim bölgelerinde savaşlara, iç karışıklıklara ve ekonomik farklılıklara bağlı olarak devamlı bir değişiklik görülmektedir. Bu değişiklik üretim bölgeleri ile tüketim bölgeleri arasındaki kaçakçılık güzergâhlarına da yansımaktadır. Bir taraftan kaçakçılık güzergâhları değişirken diğer taraftan kaçakçılık yöntemleri de değişmektedir. Uyuşturucu üretiminde değişen durumun üzerine, ülkemiz kaçakçılık güzergâhlarının tam üzerinde bulunmaktadır; ülkemiz, bu konumuyla bir geçiş ülkesi konumundadır. Geçiş iki yönlüdür: Birinci olarak, Afganistan kaynaklı afyon ve türevi uyuşturucu maddelerin doğudan batıya; ikinci olarak da batı ve doğu Avrupa kaynaklı sentetik uyuşturucu maddelerin ve uyuşturucu üretiminde kullanılan kimyasal maddelerin batıdan doğuya kaçakçılığının yapıldığı bir konumdadır. Türkiye, doğudan batıya uyuşturucu madde kaçakçılığında Balkan rotası, Karadeniz rotası ve doğu Akdeniz rotasının merkezindedir. Türkiye'nin bu konumu, kaçakçılıkla uluslararası bir iş birliğine dayanacak mücadele süreci üzerine büyük sorumluluklar getirmektedir.

                             

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 78 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli milletvekilleri, Türk emniyet güçleri bu sorumlulukların bilinciyle bugün uyuşturucu maddeyi ele geçirme girişiminde dünyanın en başarılı ikinci ülkesi konumundadır, yayımlanan uyuşturucu raporları da bu durumu işaret etmektedir. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisinin, 2007 Yılı Dünya Uyuşturucu Raporu’nda ülkemizle ilgili olarak yapılan yorumlar genellikle, afyon, eroin pazarı ve kaçakçılığı bölümünde yer almaktadır. Aynı Ofisin 2006 yılı raporunun analiz bölümünde Türkiye, Avrupa’nın en yüksek uyuşturucu yakalama oranına sahip ülkesi konumuna gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin bu unvanı 1987 yılından beri kesintisiz taşıdığının belirtilmesi, Türkiye'nin uyuşturucu ile mücadele konusundaki kararlılığını ve etkinliğini de göstermektedir. Yine Avrupa Komisyonu raporlarında, ülkemiz, dünyada ele geçirilen eroinin yüzde 15’ini yakalayan ülke olarak gösterilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu veriler bize Türkiye'nin uluslararası alanda uyuşturucu ve türevi maddeler ile kaçakçılık konusundaki tutumunu açıkça göstermektedir. Bu noktada, görüşülmekte olan tasarıya konu olan anlaşmanın Türkiye'nin bu kararlılığını yansıtacak ve daha da geliştirecek bir anlaşma olup olmadığı değerlendirilmelidir.

Uyuşturucu kaçakçılığı, sınırları aşan, duvarları olmayan bir ticari saha konumuna gelmiştir. Bu hâlde artık uluslararası bir sorun hâline gelen uyuşturucu ve psikotrop maddelerin kaçakçılığına karşı mücadelenin de uluslararası düzeyde gerçekleşmesi gerekmektedir. Az önce saydığım kaçakçılık güzergâhlarından özellikle Doğu Akdeniz rotasında kaçakçılık deniz yoluyla yapılmaktadır. Pakistan limanından çıkarak Hint Okyanusu ve Süveyş Kanalı aracılığıyla Akdeniz üzerinden Avrupa’ya ulaşan bu rota, uyuşturucu kaçakçıları tarafından daha aktif kullanılır hâle gelmiştir. Bölgenin kilit ülkesi olan Türkiye'nin, diğer güzergâhlar üzerinden gelen uyuşturuculara düzenlediği başarılı operasyonlarla, bu deniz yolu güzergâhının daha aktif kullanılmasına sebep olmaktadır. Deniz yoluyla kaçakçılığı önlemek için hazırlanan Anlaşma, bu noktada dikkat çekici bir durumda bulunmaktadır. Deniz yoluyla kaçakçılığı önlemek için hazırlanan Anlaşma, bu bakımdan büyük önem arz etmektedir. Anlaşma, çok genel olarak deniz yoluyla yapılan uyuşturucu ve psikotrop madde kaçakçılığının önlenmesine yönelik iş birliğini ifade etmektedir. İş birliği, uluslararası deniz hukukuyla uyumlu bir biçimde, seyrüsefer serbestisi hakkı ilkesine saygı çerçevesinde, mümkün olan en geniş şekilde geliştirmeyi hedefleyen hükümler içermektedir. Anlaşma hükümleri, Türkiye'nin özellikle Akdeniz sularındaki kaçakçılıkla mücadele sürecine dikkat çeken katkılar sunabilecek biçimdedir.

Anlaşma’nın bu noktada ayrıntılarına fazla girmeden, denizden uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili mücadele konusunda birkaç önemli konuya dikkat çekmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı ekiplerimiz, kıyılarımızda kaçakçılık ile mücadelede oldukça başarılı bir grafik izlemektedirler. Özellikle uyuşturucu ve insan kaçakçılığı alanlarındaki başarıları dünyada eşi benzeri zor görülebilecek türdendir ancak bu başarılarının devam etmesi için, başta Hükûmete ve Türkiye Büyük Millet Meclisine önemli sorumluluklar düşmektedir. Bir kere, çağın hızla gelişen şartlarıyla kaçakçılık yapanlara karşı mücadelede bu şartlara uygun teknik olanaklar sağlanmalıdır ve geliştirilmelidir. Öte yandan, denizlerde dinleme yapılabilmesi hususunda, Sahil Güvenlik Komutanlıklarına yönelik hukuki düzenlemeler bir an önce gerçekleştirilmelidir ve dinleme yetkisi, Sahil Güvenlik Komutanlıklarına da mutlaka verilmelidir. Bu iki husus denizlerde kaçakçılıkla hızlı ve aktif bir biçimde mücadele konusunda gerekli düzenlemeler olacaktır.

Değerli milletvekilleri, uyuşturucu maddelerin insan sağlığına ve topluma fiziki, sosyal ve ekonomik alanlarda zararları vardır. Bir kere, fiziki olarak bireyin akıl ve iradesini işlemez hâle getirmektedir. Sosyal bir varlık olan insanın çevresiyle uyum içerisinde olması ve topluma karşı görevlerini yerine getirebilmesi bu şekilde imkânsız hâle gelmektedir. Toplumun temel yapısını teşkil eden millî birlik ve bütünlük içerisinde olma hâliyle birlikte millî ve manevi değerlere de zarar vermektedir. Uyuşturucu kullanımından dolayı, toplumların en temel birimi olan aile kurumu dağılma tehdidi ile karşı karşıyadır. Tehdit, aile kurumunun kurulmaması durumu ile de görülmektedir.

Bütün bu olumsuz özelliklere rağmen, uyuşturucu kullanımında dünyada bir artış görülmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığına bağlı Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezinin yayınlamış olduğu Türkiye Uyuşturucu 2010 Raporu’nu büyük bir dikkatle incelediğimizde birçok konuları görmekteyiz. Burada, uyuşturucu madde bağımlılığından kaynaklanan ölümlerin 2008 yılında 147, 2009 yılında ise 153 olduğu belirlenmiştir. Bir diğer ifadeyle, madde bağımlılığından kaynaklanan ölümlerde bir artış vardır ve bu güzergâhlar üzerinde olan Anadolu illerinde de madde bağımlılığından, gerçekten, ölümler vardır. Bu ölümlerin yaş gruplarına göre dağılımı incelendiğinde ise en fazla ölüm olayının 25-29 ve 30-34 yaş gruplarında olduğu görülmektedir. Bu rakamlar, yukarıda bahsettiğim, Türk aile yapısının madde bağımlılığı sebebiyle tehdit altında olduğu görüşünü desteklemektedir.

Değerli milletvekilleri, raporda dikkat çeken bir diğer husus da, uyuşturucu madde bağımlılığı ve bağlantılı olay sayısında artışlardır. 2008 yılında 15.433 olan olay sayısı 2009 yılında yaklaşık yüzde 200’lük bir artışla 46.816 olarak tespit edilmiştir. Rapordan gösterdiğim bu rakamlar ülkemizin nasıl bir tehditle karşı karşıya olduğunu, bu tehlikenin nasıl giderek büyüdüğünü göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, bu çerçevede, uyuşturucuyla mücadelenin bir ayağı uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili mücadele ise bir ayağının da uyuşturucu kullanımıyla mücadele olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Bu bağlamda tasarıyla ilgili değerlendirmelere geçmeden evvel ülkemizde uyuşturucu kullanımıyla mücadelede karşılaşılan eksikliklere dikkat çekmek istiyorum:

Öncelikle eğitim konusuna değinmemiz gerekmektedir. Ülkemizde hâlen uyuşturucu kullanımıyla mücadelede eğitimin maalesef polis teşkilatımızın çalışma alanı içerisinde olduğunu görmekteyiz. Bunun yanlışlıklarını belirtmekte yarar vardır. Bununla birlikte gençlere ulaşmada yaygın bir sistem olan Millî Eğitim Bakanlığına bağlı kurumlarda da bu eğitimler mutlaka verilmelidir. İkinci olarak: Tedavi edici kurumlarda da bu eğitim sürecinin işlemesi gerekmektedir.

Uzun müddet narkotikte ve ülkenin birçok yerinde emniyet müdürlüğü yapan bir insan olarak Millî Eğitim Bakanlığının ve Sağlık Bakanlığının bu konularla, eğitim konusunda çok ilgilenmediklerini gördüm. Bütün bu çabalar uyuşturucu kullanımının azalmasını amaçlamaktadır.

İl emniyet müdürlüğü ve narkotik büro amirliği görevlerinde bulunmuş biri olarak söyleyebilirim ki ülkemizde narkotik şube personeli yetersizliği nedeniyle daha kaliteli hizmet verilememektedir. Çevik Kuvvet ve benzeri birimlere çok fazla polisin verildiğini görüyoruz ama narkotik birimlerinin polis sayısının az olduğunu görüyoruz. Bunların çoğaltılmasında yarar var. Bu hâlde uyuşturucuyla etkin mücadelenin önemli bir kolu olan emniyet ekiplerince gerçekleştirilen mücadele eksik kalmaktadır. Hükûmetin bu bağlamdaki beyanatları lafta kalmamalı, acil tedbirler alınmalıdır. Uyuşturucu kullanımında artırıcı bir etki yapan iç göç olgusunu önlemek için gerekli önlemler alınmalıdır.

Gaziantep’te, kendi memleketim olan Gaziantep’te bundan sekiz on yıl önce, göçten önce ölüm olayları, uyuşturucudan ölüm olayları son derece azdı ve Doğu ve Güneydoğu’dan gelen ve bu uyuşturucu satıcılığının bu bölgelerden gelenlerle arttığını ve hatta birçok ölüm olayları olduğunu görüyoruz. Diğer illerde de Diyarbakır, Batman, benzeri illerde de madde kullanımından ölümler vardır.

Son olarak, sağlık alanında da AMATEM hastanelerinin sayıları çok acilen artırılmalıdır. Uyuşturucu kullanımı bugün toplumların kanayan bir yarası hâline gelmiştir.  Uyuşturucuyla mücadelenin farklı safhalarında bulunanlar, işin ehemmiyetinin farkındadır.

Üzülerek söylüyorum, hâlâ Türkiye’de dinî duygularımız, gelenek ve göreneklerimiz uyuşturucu kullanımının azaltıldığını zannetmektedirler ama gün geçtikçe kendi ülkemizde de gerçekten bu yaygın hâle gelmiştir. İstanbul, İzmir, Ankara, Mersin gibi büyük şehirlerde il emniyet müdürlüğü görevleri yapmış biri olarak, özellikle büyük şehirlerimizdeki gençlerin en büyük sorunlarından birisi olan uyuşturucuyla mücadele sürecinde bizzat bulundum; uyuşturucunun toplum, birey ve devlet düzeyindeki bütün olumsuz etkilerini bu görevlerim sırasında takip etme olanağı buldum. Bunlardan birkaçını şöyle ifade etmek mümkün olur diye değerlendiriyorum:

Madde bağımlılığı, başta gençler arasında olmak üzere herkesi etkileyebilen, biyolojik, sosyal, ruhsal boyutları olan bir sağlık sorunudur ve madde kullanımı dünyada her geçen gün artmaktadır.

Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de, yirminci asrın son yarısından itibaren uyuşturucu madde kullanım oranı giderek artmakta ve uyuşturucu kullanımına başlama ilkokul çağına kadar inmiştir.

Ülkemizde madde bağımlılığı noktasında çarpıcı rakamlar ortaya çıkmaktadır. Örneğin, lise öğrencilerinin yüzde 19,2’si sigara ve alkol, yüzde 5,7’si sigara ve uyuşturucu, yüzde 5,6’sı alkol ve uyuşturucu ve yüzde 4,9’u sigara, alkol ve uyuşturucu maddenin üçünü birlikte kullanmaktadır.

Uyuşturucu madde kaçakçılığı, terör örgütlerinin de en önemli finans kaynaklarından birisidir. Özellikle ülkemizin içinde bulunduğu terörle mücadele döneminde, PKK terör örgütü, uluslararası raporlarda da yer aldığı şekilde, bölgeden geçen uyuşturucunun kontrolünde başat rol oynamaktadır.

Uyuşturucu madde kullanımının en önemli sonuçlarından biri de, toplum yapısının temelini teşkil eden bütün millî ve manevi değerleri yok etmesidir. Uyuşturucu madde kullanımının yaygınlaştığı toplumlarda millî mukavemet ve savunma gücü yok olmakta, her türlü sömürüye müsait hâle gelmektedir.

Ülkemizin uyuşturucuyla mücadelede edindiği en önemli tecrübe, uyuşturucu madde ticaretinin, sadece organize suç gruplarının değil, terör örgütlerinin de yasa dışı faaliyetlerini finanse etmek için kullandıkları kaynaklarda en büyük payı oluşturduğudur.

Değerli milletvekilleri, içinde bulunduğumuz terörle mücadele sürecinde terör örgütlerinin maddi kaynaklarını kurutmak, terörle mücadele kapsamında değerlendirilecek ilk çalışma olmalıdır. Yapılan araştırmalarda, PKK terör örgütünün, uyuşturucu madde kaçakçılığının imalattan satıcılığa kadar her safhada yer alarak mevcudiyetini devam ettirmek adına ihtiyaç duyduğu mali desteği sağladığı tespit edilmiştir. Bu noktada terörün sosyal boyutuna farklı bir açıdan bakmak gerekmektedir. Bu boyut, bir anlamda terörün insan gücü ihtiyacını karşılamayı da içermektedir.

Terör örgütünün, eylemlerine devam edebilmesi için de kendisine potansiyel olarak gördüğü kitle içerisindeki imajını zedelememe gayreti içerisinde olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla, PKK, uyuşturucu madde kaçakçılığı faaliyetlerini mümkün olduğunca kamuoyundan gizlemektedir. Uyuşturucu madde kaçaklığının ülkeler arası gibi sınırları yoktur, etkisi çok daha geniştir.

Değerli milletvekilleri, PKK terör örgütünün bu faaliyetlerinin ortaya çıkarılması hem ülke kamuoyunda PKK sempatizanlarını azaltacak hem de özellikle Avrupa kamuoyunun devletler düzeyinde olmasa bile toplumlar düzeyinde PKK’ya yönelik bakış açılarında olumlu değişiklikler getirecektir. Bu anlamda terör örgütü üyelerine yapılan uyuşturucu kaçakçılığı operasyonlarındaki veriler kamuoyuna daha yaygın olarak bildirilmeli ve paylaşılmalıdır.

Netice itibarıyla, söz konusu anlaşmayı Türkiye'nin uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadelesinde denizlerde etkinliğini artıracağı gerekçesiyle uygun buluyoruz ve tasarıyı bu hâliyle destekliyoruz.

Konuşmama burada son verirken yüce heyetinizi bir kez daha selamlıyorum. Saygı sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdemir.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Vay vay!

HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Uzun oldu ama dinlemeniz iyi oldu.

BAŞKAN – Sayın Ata…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Şandır konuşacak efendim.

BAŞKAN - Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İç Tüzük 60’a göre kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – 60’ıncı maddeye göre, buyurun Sayın Şandır.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

8.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden Gaziantep’e yaşanan göçlerden sonra uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığının arttığını belirten konuşması üzerine açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Değerli Milletvekilimizin isteyerek kullanmadığı bir kelimeyi tashih etmek istiyorum.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden Gaziantep’e yaşanan göçlerden sonra uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığının arttığını söyledi. Ben de Mersin Milletvekiliyim. Güneydoğu Anadolu’dan bu bölgelerimize yaşanan göçü suçlamak bence doğru olmamıştır. O bölgenin insanlarını suçlamak anlamı bundan çıkmamalıdır. Bu insanlar, bizim insanlarımızdır, güzel insanlardır ancak göç olgusu sonrasında iyi yönetilemeyen, kontrol edilemeyen gelişmeler bu yöndeki rakamları abartmış olabilir ama bunu ifade ederken Güneydoğu’dan yaşanan göçleri, bu göçlerle bu bölgelere gelen insanlarımızı suçlamak… Zannediyorum, Sayın Vekilimizin de böyle bir kastı yoktur. Böyle bir sonucu kabul edemeyiz. Biz, Mersin’e, Adana’ya, Türkiye'nin her bölgesine ekmeğini aramak için göçüp gelen tüm insanlarımızı güzel insanlar olarak kabul ediyoruz. Suç unsuru olarak değerlendirilmesini asla kabul edemeyiz, doğru değildir.

Bu beyanın bu şekilde anlaşılmasını, bir yanlış anlaşılmaya meydan vermemek üzere, açıklamak gereğini duydum.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, ben de söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ata.

9.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden Gaziantep’e yaşanan göçlerden sonra uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığının arttığını belirten konuşması üzerine açıklaması

AYLA AKAT ATA (Batman) – Öncelikle Sayın Başkan teşekkür ediyorum, Sayın Şandır’a da teşekkür ediyorum yapmış olduğu açıklama dolayısıyla ancak şunu ifade etmek isterim ki, Sayın Konuşmacı, sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden Antep ilimize gelen vatandaşlarımızın, göç nedeniyle gelen vatandaşlarımızın uyuşturucu gibi bir suç oranının, uyuşturucu kullanımı, satımı, imali vesaire herhangi bir vesileyle bu suç oranının artışıyla ilgili beyanının hemen arkasından, mesela, dedi ki: “Bu iş Batman’da da yapılıyor.” ve bir iki ilimizi daha ifade etti. Ben söylenen ifadenin, Sayın Şandır’ın kullandığı gibi, ifade etmeye çalıştığı gibi çok masum bir ifade olduğunu düşünmüyorum. Hatta Sayın Vekilimizin, ismini vermiş olduğu illerimiz boyutuyla bir özür borcu olduğunu düşünüyorum illerimizde yaşayan vatandaşlarımıza yönelik. Hiçbir ilimizin vatandaşının uyuşturucu kullanımı, satımı, ithali vesaire herhangi bir şekilde -ilimizin adının- anılmasını kabul etmeyeceğimizi de belirtmek istiyoruz. Açıklama getirmek adına bir de bir iki ilin ismi verildi, bunu kabul edilemez görüyoruz açıkçası ve düzeltilmesini talep ediyoruz Sayın Hatip tarafından.

BAŞKAN – Sayın Özdemir, buyurun.

10.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen insanlardan bazılarının uyuşturucu bağımlısı olduğunu kötü niyetle söylemediğine, bu konuda da tedbir alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Efendim, saygılar sunuyorum.

Ben, illeri ve göçle gelen insanları kötüleme niyetiyle söylemiyorum. Burada konuşurken eğer haddimi aştımsa özür dilerim ancak şunun bilinmesinde yarar var: Ben on yıla yakın narkotiklerde çalıştım, büyük illerde emniyet müdürlüğü yaptım…

BAŞKAN – Sayın Özdemir, onları saydınız.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Arz edeyim efendim müsaade ederseniz.

BAŞKAN – O kadar süremiz yok.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Efendim söyleyeyim. Bir şey söyleyeceğim ama çok önemli.

Şimdi, ben Uyuşturucu Komisyonunda bulundum. Bugün, diğer illerde, gerçekten buradan gelirken… Yani İran’dan gelen göç maalesef oradaki insanlarımızı da zehirlemektedir ve Gaziantep’e gelen göç içerisinde buradan gelen insanlar da, uyuşturucu bağımlıları vardır, bu istatistikidir. Hepsi için demiyorum ama vardır, oralarda da tedbir alınması lazım.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

30.- Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17’nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/295) (S. Sayısı: 78) (Devam)

BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

UYUŞTURUCU VE PSİKOTROP MADDELERİN KAÇAKÇILIĞINA KARŞI BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SÖZLEŞMESİNİN 17. MADDESİNİN UYGULANMASINA İLİŞKİN DENİZ YOLUYLA YAPILAN KAÇAKÇILIKLA MÜCADELE ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanarak 31 Ocak 1995 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye tarafından 6 Ekim 2004 tarihinde Strazburg’da imzalanan “Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 17. maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşması”nın çekince ve beyanlarla onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17 nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan Oy Sayısı      :               213         

Kabul                               :               212         

Ret                                   :               1(x)                                        

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                              Fatih Metin                                    Gülşen Orhan    

                                                   Bolu                                                 Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

31’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

31.- Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/725) (S. Sayısı: 563)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 563 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ HUKUKUNA GÖRE KURULMUŞ OLAN ÜNİVERSİTELERİN KARŞILIKLI TANINMASINA DAİR MİLLETLER-ARASI ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 16/1/2009 tarihinde imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 563 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            208         

         Kabul                        :            208(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

32’nci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

32.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı: 534)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 534 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ TEŞKİLATI (TÜRKSOY) ARASINDA EVSAHİBİ ÜLKE ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 4 Şubat 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 534 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

        “Oy sayısı:              208

          Kabul    :               208 (x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                  Gülşen Orhan    

                                                 Konya                                               Van”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

33’üncü sıraya alınan, İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

33.- İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/752) (S. Sayısı: 522)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 522 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi adına Balıkesir Milletvekili Sayın Hüseyin Pazarcı.

Buyurun Sayın Pazarcı.

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokol konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün dünya, bugün, işkence ve benzeri suçları insan haklarının en ağır ihlalleri arasında kabul etmektedir ve bir insanlık suçu, ayıbı olarak değerlendirmektedir. Dolayısıyla bugün dünyada işkence ve benzeri suçlara karşı büyük bir mücadele verilmesi yoluna gidilmektedir.

BAŞKAN – Sayın Pazarcı, bir saniye…

Sayın milletvekilleri, gerçekten çok büyük bir uğultu var. Lütfen sükûneti sağlayalım.

Buyurun Sayın Pazarcı.

HÜSEYİN PAZARCI (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bu çerçevede, işkenceyle yapılan muamelede ve mücadelede ilk aşama, işkence ve benzeri suçların bir suç olarak kabul edilmesi ve cezalandırılması aşaması olmuştur. Bu çerçevede, örneğin, önce kabul edilenlerden bir tanesi olarak bizim de tarafı bulunduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni sayabiliriz. Bunun dışında, 1988’de tarafımızdan onaylanarak yürürlüğe girmiş, Birleşmiş Milletler İşkenceye ve Diğer Zalimane İnsanlık Dışı veya Küçük Düşürücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi vardır.

                            

(x)  Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx)  522 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Bu aşamanın arkasından, sadece bu konuda suç ihdas edilmesinin yeterli olmadığı görülmüş ve işkence ve benzeri suçların önlenmesinin, engellenmesinin esas amaç olduğu şeklinde bir yaklaşım benimsenmiştir dünyada. Bu çerçevede, Avrupa Konseyi çerçevesinde, 1987 tarihinde İşkencenin ve Gayriinsani ya da Küçültücü Ceza veya Muamelelerin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi kabul edilmiştir ve Türkiye de buna hâlen taraf bulunmaktadır.

Şimdi önümüze gelen bu ihtiyari protokol ise aynı nitelikte bir önleme, engelleme sözleşmesi, antlaşması olarak ortaya çıkmaktadır ve 1988’de taraf olduğumuz, Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme’nin ekini oluşturmaktadır. Bu çerçevede baktığımızda, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak işkencenin büyük bir insanlık ayıbı olduğunun tekrar altını çiziyoruz, bunu reddediyoruz ve dolayısıyla ülkemizde bu konuda atılacak tüm adımları destekliyoruz. Maalesef ülkemizde hâlen birtakım işkence ve benzeri konularda suçlar işlenmeye devam etmektedir. 2009 tarihli İnsan Hakları Derneği raporuna göre işkence, kötü muamele, onur kırıcı ve  küçük düşürücü davranış ve cezalandırmalar konusunda 1.835 kişiye karşı yapılan bu tür zalimane uygulamalarla karşılaşılmaktadır. Bu rapora göre, örneğin, gözaltında işkence yapılmaktadır ve bu 305 adettir 2009 yılında. Gözaltı yerleri dışında da işkence ve kötü muamele yapıldığı yine aynı rapora göre ifade edilmektedir, sayısı 358’dir 2009 yılında. Bunun dışında, cezaevlerinde işkence ve kötü muamele yapılmakta, bu sayı aynı raporda 397 olarak ifade edilmektedir. Bunun dışında, yine toplumumuzda bir hayli tartışılan konulardan biri olan, toplumsal gösterilerde güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu dövülen ve yaralananların sayısı 565’tir. Buna, yine, okulda şiddeti eklemek gerekiyor aynı rapora göre ve bunun sayısı da 2009 yılı itibarıyla 115’tir.

Değerli milletvekilleri, bu çerçevede, sadece bu verdiğim olayların engellenmesi, önlenmesi için anılan ek protokolün kabulü ülkemizde  çok olumlu adımlar atılmasına olanak sağlayacak bir veridir. Ama bunun dışında ilgili ek protokol, ayrıca, daha önce tarafı olduğumuz Avrupa İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi’ne göre bazı farklar içermektedir ki bu da yine işkencenin önlenmesi lehinde değerlendirilecek, kullanılacak bir durumu oluşturmaktadır. Örneğin, bu Ek İhtiyari Protokol’de Uluslararası Önleme Komitesi vardır ki böyle bir komite Avrupa İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi’nde de bulunmaktadır. Ancak burada, bu ek protokolle eklenen başka bir kurum daha vardır işkencenin önlenmesinde, o da ulusal düzeyde işkencenin önlenmesi mekanizmalarının kurulması zorunluluğunun bu ek protokolde öngörülmesidir. Dolayısıyla bu da, işkencenin önlenmesi lehinde bir unsurdur.

Bunun ötesinde, işkencenin denetlenmesi ve bunun denetlenmesinin ertelenmesi konusuna değinen bazı farklılıklara sahiptir bu ek protokol. Daha önceki, Avrupa İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi’nde “millî savunma”, “kamu güvenliği” gibi gerekçelerle işkencenin denetlenmesinde ertelenme yoluna gidileceği, izin verilmeyebileceği, belirli bir süre için, öngörülmektedir. Oysa bu ek protokolde buna daha başka unsurlar da eklenmektedir. Örneğin, Avrupa Sözleşmesi’nde ayrıca bu hürriyetlerin kısıtlandığı yerlerde ciddi karışıklık olması veyahut da bir kişinin sağlık durumunun buna müsaade etmemesi durumunda bir sorgulamanın yapılabileceği ve dolayısıyla erteleme yoluna gidilemeyeceği kabul edilmektedir. Oysa anılan protokol ile bu tür sağlık durumlarının vesairenin bir ertelenme nedeni oluşturmaması gerektiği şeklinde bir yaklaşım benimsenmektedir.

Bütün bunların dışında, anılan ek protokol, evrensel düzeyde bir ek protokoldür, taraf olan devletlerin sayısı daha fazladır, dolayısıyla uygulanma alanı daha geniştir. Ayrıca bunun dışında Avrupa İşkencenin Engellenmesi, Önlenmesi Sözleşmesi, devletlere ülkelerin bazı kısımlarında, özellikle de sömürge altındaki devletler bakımından buralara bunun teşmil edilmeyeceği, sözleşmenin uygulanmayacağı şeklinde bir anlayışla hareket edilmiştir. Burada, bu ek protokolde böyle bir şey yoktur.

Bütün bu verileri göz önünde bulundurduğumuzda, sıfır işkence anlayışıyla hareket eden Türkiye’de bu anılan ek protokolün kabulü, bizi daha da ileriye götürecek bir unsur olacaktır. Bu anlayışla biz bu ek protokolü kabul ediyoruz, onaylıyoruz, tasvip ediyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pazarcı.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal.

Buyurun Sayın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî ya da Küçültücü Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşmeye Ek Seçmeli Protokol’ün onaylanmasına ilişkin söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu sözleşme gerçekten çok önemli. Biz, bu sözleşmenin daha önce imzalanmasından sonra ve Birleşmiş Milletlerce de onaylanmasının ve ek protokolün çıkarılmasının ardından, gerek insan hakları kuruluşları olarak gerekse Barış ve Demokrasi Partisi olarak -ki son üç yılda gerek Başbakana ve gerekse ilgili ve sayın bakanlara- bu konuyu gündeme getirmişiz, soru önergeleri vermişiz ve bir an önce bu ek protokolün onaylanması ve bir denetim mekanizmasının insanlığa karşı işlenen bu işkencenin önlenmesinde önemli katkısı olacağını söylemişizdir. Bu protokolün getirilişini kuşkusuz biz de sevinçle karşılıyoruz çünkü insanlık mücadele tarihinde insanlığa karşı işlenen işkencelerle yazılmıştır bu tarih. Bugün örneğin Britanya’da ve merkezi Londra’da, Berlin’de işkence müzeleri var, Orta Çağ’dan günümüze… O dönemde… Tabii, şimdi artık oralarda bu suç işlenmiyor ama bizde…

Gerçekten aradan beş yıl geçti ve nihayet onay için bu protokol geldi. Fakat bugün bir talihsizliği sizinle paylaşmak istiyorum. Örneğin bugünkü, işkencenin olduğu yer neresi? Güvenlik güçlerinin olduğu yerler, karakollar, emniyet müdürleri, gözaltılar ki bunlar İçişleri Bakanlığı bünyesinde olan, sorgulama sırasında yapıldığı ileri sürülen yerler. Bugün Sayın İçişleri Bakanı, TOBB’un bir seminerinde, valilerle ilgili yaptığı toplantıda aynen şunu söylüyor: Türkiye’de artık işkencenin olmadığını iddia ediyor Sayın Bakan ve “Bugün gerçekten Türkiye’de işkence sıfır, tam anlamıyla sıfır.” diyor.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bir sorunun giderilmesi için öncelikle o sorunun kabul edilmesi gerekiyor ve o sorunun çözümünün herkesçe fark edilmiş olması gerekiyor. Şimdi, Sayın Bakan nasıl bugün kalkar da işkencenin gerçekten sıfır olduğunu söyler? Acaba bunu Sayın Bakan gerçekten bilmediği için mi ya da yanlış bilgilendirildiği için mi söylüyor ya da bundan sonra hâlâ işkencenin yapılacağına yine göz yumacağının itirafı mıdır?

Şimdi, insanlığa karşı böyle bir suçun önlenmesi konusunda ne kadar uluslararası hukuk belgesi ve bugünkü ek protokol, onaylanacak olan belge… Ki çok önemli ama biraz da anlayış önemli. Artık bu işkencenin bundan sonra olmayacağı konusunda siyasi irade gösterecek olan birinci muktedir kişinin Sayın Bakanın olmuş olması gerekir.

Bakın şimdi, örneğin MAZLUMDER, 2010 yılının raporu... İşkence iddiasıyla kendilerine yapılan 82 başvuruyu açıklıyorlar. Türkiye İnsan Hakları Vakfı… Ki biz 1986 yılında İnsan Hakları Derneğini 12 Eylül faşist darbesinin yıkıntıları üzerinde kurduk ve bunların başında işkence geliyordu çünkü 650 bin kişi… Ki aranızda da vardır yani değişik siyasi partilerden bu coğrafyada yaşayan insanlar gün geliyor muhalif, gün geliyor iktidar oluyor ama muhalif olup da gerçekten o sorgulamalardan bu uğurda birçok milletvekili geçmiş olabilir. Ki 12 Eylül darbesinin ardından 650 bin kişi işkenceden geçmiştir ve bizim derneğimizin kurulmasını gerekli kılan nedenlerin başında, bu, insanlığa karşı suçun durdurulması, teşhir edilmesi gelmektedir ve daha sonra da gerçekten o kadar, ağır işkencede yaşamını yitirmiş, beden ve ruh yeteneğini yitirmiş insanların derneğimize başvurusu oldu ki bunun üzerine, tabii tüzük olarak biz, dernek olarak, bunların tedavi ve rehabilitasyonunu yapamayacağımız için 1990 yılında Türkiye İnsan Hakları Vakfını kurduk.

Şimdi, bakın, vakfın da her yıl yayımlanan insan hakları raporları var. Şimdi, 363 işkence vakasını 2010 yılında yayımlıyor ve bugüne kadar, İnsan Hakları Vakfı olarak, yirmi yılda işkence görmüş yaklaşık 12 bin kişinin tedavisini yapmışız, raporlarımız da bunu belirtiyor ve bu yirmi yılın sekiz yılı AKP İktidarı dönemine denk gelmektedir.

Şimdi, yine daha bir hafta önce yayınlandı, Diyarbakır Bölge Temsilciliğimizin ve Diyarbakır Şubemizin İnsan Hakları Raporu: Gözaltında işkence ve kötü muamele 47 kişi, köy korucuları tarafından yapılan işkence ve kötü muamele 32 kişi, gözaltı yerleri dışında işkence ve kötü muamele 122 kişi, kaçırma ve ajanlık tehdidi 19 kişi, cezaevlerinde işkence 120 kişi, tehdit edilenler 152 kişi, toplumsal gösterilerde güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu dövülen ve yaralananlar 222 kişi, özel güvenlik görevlilerince işkence ve kötü muameleye maruz kalanlar 6 kişi, okulda şiddet 21 kişi; toplam 741 kişi işkence ve kötü muamele görmüş.

Şimdi, gerçekten, Sayın Bakanın işkenceye sıfır tolerans gösterildiğini, işkencenin önleneceği konusunda çaba gösterildiğini falan söylemesi anlaşılabilir ama bugün şu raporların ardından kalkıp da İşkencenin gerçekten sıfır olduğunu söylemiş olması anlaşılır gibi değil.

Şimdi, cezaevlerinden her gün mektuplar alıyoruz işkence ve kötü muameleyle ilgili. Peki bunlar ne oluyor? Gerçekten, şu anda cezaevlerinde sağlığını yitirmiş, tedavisi görülmeyen ve aylarca sıra bekleyip hastaneye sevki yapılırken kelepçelerle gönderilen… Daha dün KCK davasında, Diyarbakır’da, arkadaşlar getiriliyorlar ve birkaç saat havasız, çok ağır, kötü koşullarda orada bekletiliyorlar. Şimdi, bu kötü muamele değil de nedir? Sadece, işkence olabilmesi için birinin yaşamını yitirmiş mi olması gerekiyor?

Bakın, ayrıca, yine birtakım olgular var. Örneğin, Muş Milletvekilimiz Nuri Yaman’ın, 29/04/2010 tarihinde, işkence ve kötü muameleye ilişkin soru önergesine gelen yanıt: “Cumhuriyet başsavcılıklarınca 2002-2009 yıllarında hazırlık toplam dosya sayısı 14.926, sanık sayısı 34.931, toplam mağdur sayısı 23.539. 2002-2009 yıllarında ceza mahkemelerindeki toplam dava sayısı 4.461, toplam sanık sayısı 13.681. 2003-2009 yıllarında sonuçlanan toplam dava sayısı 4.429, sanık sayısı 13.639, sanıklardan polis sayısı 10.118, jandarma sayısı 2.874, diğer kamu görevlilerinin sayısı da 11 bini aşkın.”

Şimdi, eğer, örneğin bölgemizde bu işkence ve kötü muamelelerin olduğu yok sayılıyorsa bu da anlaşılabilir. Örneğin, geçtiğimiz günlerde biliyorsunuz 308’inci haftasına ulaşan Cumartesi Anneleri, kayıpların yakınları yakınlarını arıyorlar. Nihayet sonunda Sayın Başbakan anneleri kabul ettiler ve sonra gerçekten, kendi dönemlerinde, 2002’den günümüze değin herhangi bir kaybın olmadığını, işkence olmadığını söylediler. Kendisinin kabul ettiği ailelerden Tolga Ceylan’ın annesi 2004 yılında İğneada’da evladını kaybettiğini söyledi oysa- ve 1 kişinin kaybedildiğini… Elbette, gerçekten çok dramatik bir durum ama AKP Hükûmeti döneminde bölgemizde 375 kişi kaybedilmiştir. Bakın, örneğin, bunların listeleri var. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin acaba o bölgesi Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içerisinde mi görülmüyor? Yoksa gerçekten “En iyi Kürt ölü Kürt.” olarak mı kabul ediliyor?

Arkadaşlar, bu, hukuk anlayışıyla, demokrasi anlayışıyla bağdaşır bir durum değil. O nedenle, topyekûn bu soruna çözüm getirilecekse önce bu sorunun, Türkiye'nin neresinde olursa olsun, gerçekten, bu, insanlığa karşı işlenen suçun durdurulması konusunda samimi olmak gerekir ve bir niyet gösterisi yapmak gerekir. Yani, bugün gerçekten büyük üzüntü duydum Sayın Bakanın yaptığı konuşmadan. Örneğin hemen İnternet’te falan da çıktı, birisi Sayın Bakana bugünkü yapacağı konuşma üzerine ve bugün işkenceye dair protokolün Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altına getirileceğini söylememiş midir acaba? O nedenle, biz bunu yine bir büyük talihsizlik olarak değerlendiriyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Aralık 1984’te Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca kabul edilmiş bu sözleşme, 26 Haziran 1987’de yürürlüğe girdi. Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Seçmeli Protokol 18 Aralık 2002’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca onaylandı, 22 Haziran 2006’da, yürürlük koşulu da yirmi ülkenin onaylaması koşuluna bağlandı ve yirmi ülke onayladıktan sonra da bu yürürlüğe girdi. Türkiye 14 Eylül 2005’te imzaladı bu Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Uluslararası Sözleşme’yi. Burada bu protokolde -ki beş yıl geçtikten sonra işte bugün onaylayacağız- işkence ve diğer kötü muamele biçimlerinin önlenmesi amacıyla uzman kurulların, alt mekânlarına düzenli ziyaretini, bu alıkonulan yerlere, işkence yapılan yerlere düzenli ziyaretlerini öngören bir sistemin kurulması öngörülmektedir. Uluslararası ve ulusal organlarca seçmeli protokol referanslarını iki önemli belgeye dayandırmaktadır: Birincisi, Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ve Aşağılayıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme, ikincisi de Paris İlkeleri’dir. Şimdi, uluslararası ziyaretleri gerçekleştirmek için farklı disiplinlerden, bağımsız on kişiden oluşacak bir uluslararası alt komite kurulacak, bununla bağlantılı ulusal önleme mekanizması oluşturulacaktır. Alt komitenin yetkisi burada sözleşmenin 11’inci maddesinde taraf devletlere tavsiyelerde bulunmak; gerekli olduğu takdirde ulusal önleme mekanizmasına danışmanlık yapmak; üçüncüsü, kapasite geliştirme ve teknik yardım; dördüncüsü, bölgesel ve uluslararası kuruluşlarla iş birliği.

Uluslararası önleme mekanizmasının ne olacağına dair daraltıcı bir belirleme söz konusu değildir. Adı ve niteliği sözleşmeyle çelişmemek kaydıyla taraf devletler bunu belirleyecektir.

Sözleşmenin amaç ve ilkelere uygunluğu elbette ki aranır.

Üyelerin seçilmesi, görev süreleri, yetkileri gibi kurumsal düzenlemeler, anayasal ya da yasal bir teminata bağlanmak durumundadır.

Ulusal korumada üyelik, yeterli uzmanlık becerisi, etnik ve azınlık grupların ve ilgili sivil toplum örgütlerinin temsili, cinsiyet açısından dengeli bir çoğulculuk esas alınmalıdır.

Ulusal önleme mekanizmasının mali açıdan da oldukça özerk bir yapısının olması gerektiği burada belirtilmektedir ki bu çok önemlidir. Devletin egemenlik haklarını kullanabildiği tüm yerlerde bu denetim mekanizması iş yapabilmeli ve denetimini yapabilmelidir.

İzleme kurulları, yalnızca karakol, cezaevi ya da diğer resmî alıkonulma mekânlarını değil, birilerinin fiilen ya da yasal olarak yetkililerle bağlantılı bir şekilde ifadeleri, iradeleri hilafında tutuldukları yerlere de erişimi gerektirmektedir. Tüm alıkonulma mekânlarının tam erişim güvencesi söz konusu olup istisna kabul edilmemiştir.

Şimdi, Türk hukuk sisteminde denetim ve izleme mekanizması olarak il ve ilçe insan hakları kurumları, ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurulları, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda, sadece nezarethanelere ilişkin bir denetim yetkisi ki bunlar bugüne değin amacına tam uygun bir işlev yerine getirememişlerdir ama bu protokolle birlikte önemli bir rol yerine getirilecek diye düşünüyoruz.

Şimdi, işkence… Hükûmetin “işkenceye sıfır tolerans…” Onları belirttik. Ayrıca, insan hakları örgütlerinin yayınladıkları raporları da belirttik.

Seçmeli protokol... İşkenceye karşı mücadele şimdi çok önemlidir. Bu protokolün onaylanmasının ardından bir yıl içerisinde ulusal önleme mekanizmasının oluşturulması zorunludur. Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk ettiği Türkiye Ulusal İnsan Hakları Kurumu Yasa Tasarısı’nda gözaltı ve tutukevlerinin izlenmesi görevinin Ulusal Kuruma ait olacağını düzenlemektedir oysa Türkiye’de insan hakları örgütleri bu görevin protokol çerçevesinde oluşturulacak önleme mekanizmasına ait olmasını istemektedirler. Bu konuya dikkat çekmek istiyoruz çünkü bugün bu protokolün de böyle bir görevi olabilir ama işkence de spesifik bir alandır ve bu konu -daha genel görev ve yetkilere sahip olmasının doğal karşılanacağını- bu protokolün bünyesinde erimemelidir, bu Kurumun bünyesinde erimemesi gerekir çünkü işkencenin yaygınlığı, boyutları ve ülkenin coğrafi ve nüfus açısından büyüklüğü düşünülerek seçmeli protokol çerçevesinde özel bir ulusal mekanizma oluşturulmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Sözleşmesinin Ek Protokolü… Gerekli kıldığı bağımsızlığı güvence altına alınmış önleme mekanizmasının, bu biçimiyle Türkiye İnsan Hakları Kurumunun bir alt organı hâline getirilmesinin Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığınca savunulması… Bu da büyük bir talihsizlik olmuştur.

Ombudsman, kamu denetçisi ya da ulusal insan hakları kurumları gibi var olan kurumların ulusal önleme mekanizması olarak atandıkları durumlara ilişkin Birleşmiş Milletler İşkencenin Önlenmesine Dair Alt Komitesi, 2008 yılından beri yayımladığı on dört rehber ve 25 Mart 2010 tarihli Raporu’nda gerekli koşulları özetlemiştir. Mevcut yasa tasarısında bulunmayan bu koşullar, ulusal insan hakları kurumlarının rolleriyle önleyici görevleri olan ulusal önleme mekanizmaları arasında net bir ayrımın yapılması, ulusal önleme mekanizmasının ayrı bir birim olarak oluşturulması, kendi bütçesi ve personelinin olması, yetkileri, yapısı, fonksiyonel bağımsızlığı, görev tanımı ve üyeliklerinin özel yasalarla belirlenmesi, bu kapsamda üyelerde aranan çeşitli profesyonel nitelikler, nasıl atanacakları, görev süreleri ve dokunulmazlıkları tanınmalıdır.

Şimdi, bu protokolün onaylanmasından sonra, artık, gerçekten, bir yıl içerisinde istenilen yerde -nereden başvurulursa- haber vermeden, bu komite oluşturulup derhâl istediği yere girebilmelidir ama özellikle bu ulusal önleme komitesinde sivil toplum örgütlerinin, insan hakları kuruluşlarının, hukuk kuruluşlarının temsilcilerinin yer almasının bu protokolün amacına uygun işletileceği düşüncesindeyiz ve bu umutla, bundan böyle insanlığa karşı gerçekten bu işkence suçunun işlenmeyeceğini umut ediyorum ve bu protokolün ülkemiz için kutlu olmasını… Gerçekten, bir gece yarısı kapısı çalındığı zaman işkenceye götürüleceği kaygısının ve duygusunun yok olacağı bir Türkiye özlemiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Birdal.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmen.

Buyurun Sayın Ekmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde grup adına söz almış bulunmaktayım.

Şüphesiz, yorucu bir günün sonunda, muhalefet partilerinin de katkısıyla hızlı ve tempolu bir çalışma sergiledik ancak bugün, şu anda görüştüğümüz sözleşmenin aslında belki daha rahat bir zamanda, tüm grupların üzerinde detaylı açıklamalar ve konuşmalar yaptığı bir zeminde görüşülmesi daha uygun olurdu ancak ben de sabrınıza sığınarak iki üç dakika içerisinde birkaç konuya dikkat çekmeye çalışacağım.

Bu protokolün bugün yürürlüğe girecek olması şüphesiz 2002 yılından bu yana AK PARTİ hükûmetlerinin Türkiye’de işkenceye karşı sıfır tolerans politikasını istikrarlı ve samimi bir şekilde sürdürmelerine gösterge olması açısından çok önemli bir veridir ve biz zaten Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi ile birlikte çalışarak Türkiye’de cezaevlerini ve diğer gözaltı ve tutukevlerini uluslararası denetime de açmak suretiyle bu noktada Avrupa Konseyinin de birçok raporda takdirlerine hak kazanmış bir ülkeyiz. Yine AK PARTİ hükûmetleri döneminde işkenceye karşı sıfır toleransın en önemli göstergelerinden biri, bu iddiaların üzerine hassasiyetle gidilmesi ve yargılamanın kısa bir sürede sonuçlanarak sorumlularının cezalandırılmasıdır. Buna yönelik olarak da Engin Çeber davası çok önemli bir örnek olarak verilebilir. Türkiye, yakın zamana kadar gerek Avrupa gerekse diğer uluslararası örgütler tarafından işkence davalarının ya zaman aşımı ya da beraatle, beraatle sonuçlanamayacak olanların da zaman aşımıyla sonuçlandırılması yönünde çok ciddi eleştirilere hedef olmuştu ancak Engin Çeber davasının kısa bir sürede ve mahkûmiyetle neticelenmiş olması da bu açıdan önemli bir örnek oldu.

Bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Bölgemizde, AK PARTİ hükûmetleri döneminde insan hakları ve demokratik alanda meydana gelen iyileşmeleri her zaman büyük bir onurla ve gururla ifade ediyoruz ve seçmenin de vatandaşlarımızın da bu yöndeki ilgisini her zaman hissediyoruz. Tabii, Sayın Başbakanımız “Ben bizim dönemimizde bir gözaltında kayıp olduğunu ‘Cumartesi Anneleri’ ile görüşmemde öğrendim.” dedi. Şüphesiz, “Cumartesi Anneleri” ile Sayın Başbakanımızın görüşmesi tek başına çok önemli sembolik bir adımdır ve inanıyorum da bunun devamına ilişkin icrai adımlar da gelecektir ancak Akın Bey 347 kişiden bahsetti, kayıp olarak. Yani bir insan hakları aktivisti olan Sayın Birdal’ın “kayıp” derken gözaltında kayıpların kastedildiğini mutlaka bildiğini kabul ediyorum. 347 rakamı doğrusu bugüne kadar bildiğimiz bir rakam değil.

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Bölgemizin raporu, rakamlar var.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Kendisinden de dosyayı alacağım ve İçişleri Bakanımıza arz edeceğim ama ben mesela sekiz yıldır kendi ilimde tek bir gözaltında kayıp olmadığını biliyorum, bölge illeri açısından da benzer şeyler var ama adli vaka veyahut da başka gerekçelerle kaybolan vakaların da bu protokol kapsamında gözaltında kayıp olarak değerlendirilemeyeceğini paylaşmak istiyorum.

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Kayıpların tamamı burada, bölgemizin raporu.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Bütün partilerimize katkılarından dolayı teşekkür ediyor, iyi geceler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ekmen.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, 60’a göre yerimden kısa bir katkı vermek istiyorum. Gecenin bu saatinde belki şey ama…

BAŞKAN – Hayhay Sayın Şandır, uzun da verebilirsiniz katkıyı.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de işkence yapmayı bir insanlık suçu olarak görüyoruz. İşkenceye maruz kalmak, insanlık onuruna aykırı bir hadise. İşkenceyi şiddetle kınıyoruz. Ancak, bizim hukukumuzda ve söylemimizde, işkence ve kötü muameleyi birlikte anarak bunun muhatabı olarak Türk güvenlik güçlerini, polisi, korucuları ve diğerlerini göstermeyi de güvenlik güçlerimize karşı bir haksızlık olarak görüyorum. İşkence bir insanlık suçudur ve gerek emniyet teşkilatımız içerisinde gerek diğer güvenlik güçlerimiz arasında, işkenceyi bilerek, şuurlu olarak yapan hiçbir güvenlik görevlimizin olmadığını kabul ediyorum ancak kötü muamele konusunda da idarenin birtakım sorumlulukları olduğu kanaatindeyim.

Asayişi temin etmek, güvenliği temin etmek noktasında sorumlu olan güvenlik güçlerimizin çalışma şartları çok önemli. Mevcut hukukumuzla, gözaltı süresi, gözaltı şartları, bunları düzenlemek sorumluluğu idareye ait. Dolayısıyla, kötü muameleden dolayı güvenlik güçlerimizi suçlarken bunun işkence ve kötü muamele olarak anılmış olmasını güvenlik güçlerimize karşı bir haksızlık olarak değerlendiriyoruz. Kötü muamelenin olmaması için şartları hazırlamak idarenin sorumluluğunda ama işkenceyi hep birlikte kınamak, birlikte karşı durmak da hepimizin sorumluluğudur. İşkence Türkiye’ye ve Türk güvenlik güçlerine yakışmayan bir sonuçtur. Bunu ifade etmek için söz aldım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

İŞKENCEYE VE DİĞER ZALİMANE, GAYRİİNSANÎ VEYA KÜÇÜLTÜCÜ MUAMELE VEYA CEZAYA KARŞI BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SÖZLEŞMESİNE EK İHTİYARİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına 14 Eylül 2005 tarihinde New York’ta imzalanan “İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne Ek İhtiyari Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

        “Kullanılan Oy Sayısı:            203         

          Kabul                       :            203(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                 Yusuf Coşkun    

                                                 Konya                                             Bingöl”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Şimdi bir saat ara versem ne olur? (Gülüşmeler) Hadi yapmıyorum bu eziyeti. Şakaydı.

                           

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

34’üncü sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

34.- Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/781) (S. Sayısı: 459)(x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 459 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ GENELKURMAY BAŞKANLIĞI İLE IRAK CUMHURİYETİ SAVUNMA BAKANLIĞI ARASINDA ASKERİ ALANDA EĞİTİM, TEKNİK VE BİLİMSEL İŞ BİRLİĞİ MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 9 Haziran 2009 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırası”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

                           

(x) 459 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

        “Kullanılan Oy Sayısı:            215

           Kabul                      :            215 (x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                 Yusuf Coşkun    

                                                 Konya                                             Bingöl”

35’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

35.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/302) (S. Sayısı: 80)(xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 80 sıra sayısı ile bastırıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına Suat Kılıç.

Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dün ve bugün gerçekten önemli bir iş ortaya çıkardık, 35 tane uluslararası sözleşme. Az sonra 35’incisini de inşallah kabul etmiş olacağız. Dün 20 tane uluslararası sözleşme kabul edildi. Dün ve bugün toplamda 55 uluslararası sözleşmenin ardına Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun iradesini hep birlikte koymuş olduk.

Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin alın teridir, el emeğidir, ikili ilişkilerin tezahürüdür bütün bu sözleşmeler. Hep birlikte milletimize hizmet noktasında bir birliktelik ortaya koyduk.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna ve Grup adına Sayın İnce’ye, Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna ve Grup adına Sayın Şandır’a, Barış ve Demokrasi Partisi Grubuna ve Grup adına Sayın Ata’ya, AK PARTİ Grubuna ve -orada, ben burada olduğuma göre Ayşenur Hanım var- Sayın Bahçekapılı’ya, Dışişleri Komisyonu üyelerimize, Hükûmet üyelerimize ve emeği geçen bütün grup üyelerimize, bütün milletvekillerimize kalben, gönülden, yürekten teşekkür ediyorum.

Sayın Meral Akşener, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili olarak dün ve bugün gerçekten… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkanım, reytinginiz çok yüksek görüyorsunuz yani milletvekillerinin bu iradesi yansıdıktan sonra daha bir şey söylemeye gerek yok.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, çok sağ olun, mahcup ettiniz.

SUAT KILIÇ (Devamla) – Sayın Akşener, hem Başkan Vekilliği yaptı hem yeri geldiğinde gereken tatlı uyarılarını yaptı, az önce de bir saat ara vermekle ilgili tehdidini de yaptı, ama biz biliyoruz ki onun Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına gerçekten önemli katkıları var.

Sayın Divan üyesi arkadaşlarımıza aynı şekilde teşekkür ediyoruz.

Tıpkı Borçlar Kanunu’nda, Ticaret Kanunu’nda, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda olduğu gibi bu elli beş uluslararası sözleşmede de ortaya konan birliktelik, gerektiğinde milletimizin ve ülkemizin menfaatleri için neleri yapabileceğimizin eşsiz bir göstergesidir. Hepinize canıgönülden, yürekten teşekkür ediyorum, saygılarımı ifade ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kılıç, ben de Divan adına ve şahsım adına Meclisin çok değerli grup başkan vekillerine ve tüm milletvekillerimize teşekkür ederim. Usuletle, suhulet son işimizi birazdan oylayacağız, ondan sonra da tatile gireceğiz. Herkese tek tek teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

                         

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 80 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AFGANİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIMLAŞMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 26 Nisan 2005 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan Oy Sayısı:                     263         

Kabul:                                              263(x)

                                               Kâtip Üye                                        Kâtip Üye       

                                           Harun Tüfekci                                 Yusuf Coşkun    

                                                 Konya                                             Bingöl”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, alınan karar gereğince, 1 Mart 2011 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.30

                         

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.