DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 94
70’inci Birleşim
23 Şubat 2011 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan va kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Vergi Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Düzce
Milletvekili Celal Erbay’ın, Azerbaycan Hocalı
katliamına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, Nevşehir ilinin ekonomik ve sosyal sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, trafik kazası geçiren
Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e acil şifalar dilediğine ilişkin
açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, trafik kazası geçiren
Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e acil şifalar dilediğine,
milletvekillerine birer makam şoförü verilmesine ve Hocalı katliamına ilişkin
açıklaması
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hocalı katliamına ilişkin
açıklaması
4.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, ülke genelinde şap hastalığıyla ilgili
sorunlar yaşandığına ve süt üreticilerinin Ziraat Bankasına ve tarım kredi
kooperatiflerine olan borçlarının dondurulmasına ilişkin açıklaması
5.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, süt üreticilerinin
sorunlarına ve Hükûmeti bu konuda duyarlılığa davet
ettiğine ilişkin açıklaması
6.- Nevşehir
Milletvekili Rıtvan Köybaşı’nın,
Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Nevşehir ilinin ekonomik sorunlarıyla ilgili
yaptığı gündem dışı konuşmanın gerçekleri yansıtmadığına ilişkin açıklaması
7.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, trafik kazası geçiren Çanakkale Milletvekili
Mustafa Kemal Cengiz’e acil şifalar dilediğine ve ülkede 150 bin makam
otomobiline şoför bulan bir devletin 550 milletvekiline makam şoförü
bulamamasına ilişkin açıklaması
8.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Gaziantep Milletvekili
Hasan Özdemir’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden Gaziantep’e yaşanan
göçlerden sonra uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığının arttığını belirten
konuşması üzerine açıklaması
9.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden
Gaziantep’e yaşanan göçlerden sonra uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığının
arttığını belirten konuşması üzerine açıklaması
10.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen insanlardan
bazılarının uyuşturucu bağımlısı olduğunu kötü niyetle söylemediğine, bu konuda
da tedbir alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan
Vekili Meral Akşener’in, trafik kazası geçiren
Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e, Başkanlık Divanı ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak acil şifalar dileyen konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, vicdani ret hakkının
kullanılmasının önündeki engellerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1050)
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin,
cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin ortak etkinliklere katılmalarında
yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1051)
3.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin,
balıkçılık sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1052)
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 25 milletvekilinin, humik
maddesinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/1053)
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Avrupa
Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/339) (S. Sayısı: 62)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika Birleşik Devletleri Savunma
Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/395) (S.
Sayısı: 136)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Ukrayna Hükûmeti
Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/317) (S.
Sayısı: 286)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan
Sosyal Güvenlik Sözleşmesini Değiştiren Ek Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/270) (S.
Sayısı: 434)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Avustralya Hükûmeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluklarda
Çalışan Diplomatik ve Konsüler Kadro ile İdari ve
Teknik Personel Yakınlarının İstihdamına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/659) (S.
Sayısı: 464)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile İspanya Krallığı Arasında
Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan
Diplomatik, Konsüler, İdari ve Teknik Personelin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/724) (S. Sayısı: 468)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Pakistan’da Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı (TİKA) Tarafından Program Koordinasyon Ofisi Kurulmasına
İlişkin Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/807) (S. Sayısı: 489)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükûmeti Arasında Diplomatik ve Konsüler
Misyon Üyelerinin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak
Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/677) (S. Sayısı: 491)
9.- Avrupa
Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı: 512)
10.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/727) (S. Sayısı: 513)
11.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/763) (S. Sayısı: 514)
12.- Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının Geliştirilmesi Hakkında
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/666) (S. Sayısı: 520)
13.- Devletlerin
Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşmaya
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/351) (S. Sayısı: 528)
14.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki
Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/374) (S. Sayısı: 530)
15.- Uluslararası
Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında Anlaşmaya Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/644) (S.
Sayısı: 562)
16.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Bahreyn Krallığı Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/695) (S. Sayısı: 578)
17.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında
Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve
Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol ve İlgili
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/840) (S. Sayısı: 579)
18.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile
Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin
Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/827) (S.
Sayısı: 580)
19.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve
Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/868) (S. Sayısı: 581)
20.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/343) (S. Sayısı: 582)
21.- D-8 Üyesi
Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/448) (S. Sayısı: 583)
22.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/679) (S. Sayısı: 584)
23.- D-8 Üye
Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve Anılan Anlaşmanın Ekini
Oluşturan D-8 Üyesi Devletler Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA)
İlişkin Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/778) (S. Sayısı: 585)
24.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük Mevzuatının Doğru Bir Şekilde
Uygulanması ve Gümrük Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla
Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/361) (S.
Sayısı: 586)
25.- Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal
Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/809) (S. Sayısı: 620)
26.- Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye
Arasında Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin ve II
Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin
1/2005 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/380) (S. Sayısı: 618)
27.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Irak Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasındaki 27 Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru Hattı Anlaşması ve
Sonrasındaki İlgili Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı Tutanakları ile Eklerinin
Tadiline İlişkin Değişiklik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı: 617)
28.- Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Petrol ve
Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/519) (S. Sayısı: 619)
29.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/450) (S. Sayısı: 577)
30.- Uyuşturucu
ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesinin 17’nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla
Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/295) (S. Sayısı: 78)
31.- Türkiye
Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan
Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/725) (S. Sayısı: 563)
32.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Uluslararası Türk Kültürü
Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı: 534)
33.- İşkenceye ve
Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/752) (S. Sayısı: 522)
34.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı
Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/781) (S. Sayısı: 459)
35.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/302) (S. Sayısı: 80)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, Dışişleri Komisyonu
Başkanı Hasan Murat Mercan’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıç’ın, Bursa Milletvekili Onur Öymen’in,
Başbakana sataşması nedeniyle konuşması
XI.- OYLAMALAR
1.- Avrupa
Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika Birleşik Devletleri Savunma
Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Ukrayna Hükûmeti
Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
4.- Türkiye
Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan
Sosyal Güvenlik Sözleşmesini Değiştiren Ek Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Avustralya Hükûmeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluklarda
Çalışan Diplomatik ve Konsüler Kadro ile İdari ve
Teknik Personel Yakınlarının İstihdamına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile İspanya Krallığı Arasında
Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan
Diplomatik, Konsüler, İdari ve Teknik Personelin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Pakistan’da Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı (TİKA) Tarafından Program Koordinasyon Ofisi Kurulmasına
İlişkin Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükûmeti Arasında Diplomatik ve Konsüler
Misyon Üyelerinin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak
Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın
oylaması
9.- Avrupa
Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı’nın oylaması
10.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş Birliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
11.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
12.- Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının Geliştirilmesi Hakkında
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın
oylaması
13.- Devletlerin
Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşmaya
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
14.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki
Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
15.- Uluslararası
Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında Anlaşmaya Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
16.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Bahreyn Krallığı Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği Ve
Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
17.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında
Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve
Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol ve İlgili
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
18.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile
Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin
Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
19.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve
Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın
oylaması
20.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
21.- D-8 Üyesi
Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
22.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
23.- D-8 Üye
Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve Anılan Anlaşmanın Ekini
Oluşturan D-8 Üyesi Devletler Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA)
İlişkin Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
24.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük Mevzuatının Doğru Bir Şekilde
Uygulanması ve Gümrük Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla
Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
25.- Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal
Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
26.- Türkiye-EFTA
Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın Devlet
Yardımlarına İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi
ve X ve XI Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
27.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Irak Cumhuriyeti Hükûmeti Arasındaki 27 Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru
Hattı Anlaşması ve Sonrasındaki İlgili Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı
Tutanakları ile Eklerinin Tadiline İlişkin Değişiklik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
28.- Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Petrol ve
Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
29.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
30.- Uyuşturucu
ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesinin 17’nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla
Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
31.- Türkiye
Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan
Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması
32.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Uluslararası Türk Kültürü
Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
33.- İşkenceye ve
Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
34.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı
Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
35.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, daha düşük ek
göstergeli bir göreve atanan memurların gösterge farkının maaşlarından
kesilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/17959)
2.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, SGK İzmir İl Müdürlüğündeki bazı uygulamalara ve
iddialara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/17960)
3.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, SGK İzmir İl Müdürlüğünde eksik yemek
ücretlerinin memurlardan tahsil edilmek istendiği iddiasına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
cevabı (7/17961)
4.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, 2005-2010 yılları arası Edirne’de işe başlayan
özürlü sayısına ve özürlülerin istihdamına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/17962)
5.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, şeker hastalığına yönelik araştırmalara ve kan
şekeri ölçüm çubuklarının bedellerinin ödenmesine yönelik uygulamaya ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
cevabı (7/17963)
6.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, SGK’nın
diyabet hastalarıyla ilgili yayımladığı genelgeye ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı
(7/17965)
7.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuz’un, Datça Hükümet Konağı’na ilişkin Başbakandan sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/18030)
8.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, diyabet hastalarının
şeker ölçüm çubuğu ihtiyacına ve SGK’nın konuya ilişkin
genelgesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/18038)
9.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, 2002-2010 yılları arasında SGK’ya
kayıtlı ücretli çalışanlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Ömer Dinçer’in cevabı (7/18092)
10.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’in, Halkla İlişkiler
Binası inşaatı ihalesinin Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devredildiği
iddiasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/18295)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Şanlıurfa
Milletvekili Ramazan Başak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki işsizlik
sorununa ve çözüm önerilerine,
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş, Kırıkkale ilinin sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, şeker hastalarının
şeker ölçüm cihazı ve çubuklarının bedellerinin ödenmemesi ve hastaların
mağduriyetlerine ilişkin gündem dışı konuşmasına Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer cevap verdi.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin işsizlik
sorununa,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Ermenilerin Azerbaycan’ın Hocalı kasabasında
yaptıkları katliama,
İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan, şeker ölçüm çubuklarının bedellerinin ödenmemesiyle
ilgili şikâyetlere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının açıklamalarının yeterli
olmadığına,
Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, Türkiye genelinde şap hastalığı görüldüğüne,
İzmir Milletvekili
Oktay Vural, muhtarların sorunlarının çözümü konusunda Hükûmetin
önerisi varsa getirmelerine, MHP’nin de bu sorunların çözümü konusunda gerekli inisiyatifi kullanacağına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, şeker ölçüm çubuklarının
bedellerinin ödenmemesine,
Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman’ın, Dünya Dil Günü’ne ve şeker ölçüm çubuklarının bedellerinin
ödenmemesine,
Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in şeker ölçüm çubuklarının
bedellerinin ödenmesinde yaşanan sorunlara karşı yanıltıcı bilgiler verdiğine,
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in şeker ölçüm
çubuklarıyla ilgili yakınmaları, görüşleri dinlemediğine,
İlişkin
açıklamalarına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer
cevap verdi.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/2278, 2279, 2284 ve 2285) esas numaralı sözlü
sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü soruların geri
verildiği bildirildi.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın:
Arıcılık
sektöründe yaşanan sorunların (10/1046),
Yerel basının
sorunlarının (10/1048);
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, adalet sisteminde yaşanan
sorunların (10/1047),
Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, Ankara’daki toplu taşıma fiyatlarındaki
artışın nedenlerinin (10/1049),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
TBMM Dışişleri
Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamenter heyetin, Romanya Senatosu Dış İlişkiler
Komisyonu Başkanının vaki davetine icabet etmek üzere, Romanya’ya resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Türk Ceza Kanununun
105’inci Maddesinde Değişiklik Yapılması (Cinsel Taciz Suçlarında Cezanın
Artırılması) Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/120) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine
göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra
kabul edildi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan, Güneydoğu Avrupa (GDA) Kültür Bakanları Konseyi Şartnamesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/392) (S.Sayısı: 592),
2’nci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Avrupa İmar
ve Kalkınma Bankası Arasında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Türkiye
Cumhuriyetindeki İşbirliği ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/907) (S.
Sayısı: 569),
3’üncü sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Asya
Kalkınma Bankası Arasında Asya Kalkınma Bankasının Bölgesel Ofisinin
Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/909) (S. Sayısı: 570),
4’üncü sırasında
bulunan, Uluslararası Ticaret Finansmanı İslami Kurumu Kurucu Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/711) (S. Sayısı: 572),
5’inci sırasında
bulunan, Özel Sektörün Geliştirilmesi İslami Kurumu Kurucu Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/847) (S. Sayısı: 573),
6’ncı sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İran İslam
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Uyuşturucu Kaçakçılığı,
Organize Suçlar ve Terörizmle Mücadelede İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/671) (S.
Sayısı: 612),
7’nci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile İran İslam Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve
Cezai Konularda Adli İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/896) (S. Sayısı: 613),
8’inci sırasında
bulunan, Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansının Statüsünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/915) (S.
Sayısı: 614),
9’uncu sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İran İslam
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Çevre Alanında
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/983) (S. Sayısı: 615),
13’üncü sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İtalya
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Sinematografik Ortak
Yapım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/402) (S.Sayısı: 593),
14’üncü sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Etiyopya
Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/406) (S.
Sayısı: 594),
15’inci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Federal
Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Turizm Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/424) (S. Sayısı: 595),
16’ncı sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Devleti
Arasında Telif Hakları ve İlgili Diğer Fikri Haklar Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/330) (S. Sayısı: 591),
17’nci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında 17 Temmuz 1998
Tarihinde Ankara’da İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Revizyonu ile
İlgili Ek Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/349) (S. Sayısı: 596),
18’inci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ve Birleşik Arap Emirlikleri Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/383) (S.
Sayısı: 597),
19’uncu sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı Arasında Denizcilik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/388) (S. Sayısı: 598),
20’nci sırasında
bulunan, Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/334) (S. Sayısı: 600),
21’inci sırasında
bulunan, Güney Doğu Avrupada Yüksek Performanslı Bir
Demiryolu Ağının Kurulması Konusunda Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/375) (S.
Sayısı: 601),
22’nci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Moldova
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Veterinerlik Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/420) (S. Sayısı: 602),
23’üncü sırasında
bulunan, Türkiye ile Mısır Arasında Doğal Gaz Alanında İşbirliğine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/390) (S. Sayısı: 603),
Görüşmeleri
tamamlanarak yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.
10’uncu sırasında
bulunan, Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve
Anayasa Komisyonları Raporlarının (1/991) (S. Sayısı: 609),
11’inci sırasında
bulunan, Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/339) (S.
Sayısı: 62),
12’nci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/781) (S. Sayısı: 459),
24’üncü sırasında
bulunan, Biyotıp Araştırmalarına İlişkin İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesine
Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporlarının (1/394)
(S. Sayısı: 604),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
23 Şubat 2011
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
19.11’de son verildi.
Meral
AKŞENER |
Başkan
Vekili |
Harun
TÜFEKCİ Bayram ÖZÇELİK Gülşen ORHAN |
Konya Burdur Van |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 90
II.-
GELEN KÂĞITLAR
23
Şubat 2011 Çarşamba
Tasarı
1.- Milletlerarası Para Fonu
ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki
Verilmesine Dair Kanun, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Kuruluş Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ile Asya Kalkınma Bankası Kuruluş
Anlaşmasına Katılmamızın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1006) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.2.2011)
Önerge
1.- Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Milletvekili Genel Seçimlerinin
Yenilenmesi ve Seçimin 12 Haziran 2011 Tarihinde Yapılması Hakkındaki Önergesi
(4/259) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.2.2011)
Raporlar
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş
ve Adana Milletvekili Vahit Kirişci’nin; Çiftçi
Mallarının Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/844) (S.
Sayısı: 623) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarım Alanında Ekonomik,
Bilimsel ve Teknik İşbirliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/856)
(S.Sayısı: 624) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Müteahhitlik ve Teknik
Müşavirlik Hizmetleri Alanlarında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/870) (S.Sayısı: 625) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sınır Kapılarının Ortak
Kullanımına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/863) (S. Sayısı: 626) (Dağıtma
tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti İçişleri Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti İçişleri
Bakanlığı Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/823)
(S.Sayısı: 627) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)
6.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/855) (S.Sayısı: 628) (Dağıtma
tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)
7.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hayvan Sağlığı Alanında
İşbirliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/858) (S.Sayısı: 629) (Dağıtma tarihi:
23.2.2011) (GÜNDEME)
8.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bitki Koruma ve
Karantina Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/859)
(S.Sayısı: 630) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, vicdani ret hakkının kullanılmasının önündeki
engellerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1050) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.01.2010)
2.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel ve 19 Milletvekilinin, cezaevlerindeki
tutuklu ve hükümlülerin ortak etkinliklere katılmalarında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1051) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.01.2010)
3.- Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve 20 Milletvekilinin, balıkçılık
sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1052) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.01.2010)
4.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse ve 25 Milletvekilinin, humik maddesinin
araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1053) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.01.2010)
23
Şubat 2011 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda hazır bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
Mehmet Domaç burada mı?
Sayın Sami Güçlü
burada mı? Burada.
Sayın Mehmet Müezzinoğlu?
Sayın Zeki Ergezen? Burada.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Vergi Haftası hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay’a
aittir.
Buyurun Sayın
Akçay.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Vergi Haftası’na ilişkin gündem dışı
konuşması
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vergi Haftası münasebetiyle
söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Vergi
mükelleflerinin, Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi çalışanlarının ve serbest
muhasebeci ve mali müşavirlerin Vergi Haftası’nı kutluyorum.
Vergi, devletin
kamu hizmetlerini karşılamak amacıyla kişi ve kurumlardan kanun yoluyla tahsil
ettiği en sağlıklı kamu geliridir. Anayasa’nın 73’üncü maddesine göre herkes,
kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi,
devlet-vatandaş ilişkilerinin uyumlu, düzenli, saydam ve gönüllü olması için de
büyük önem arz etmektedir. Verginin toplumun tüm kesimlerince benimsenmesi,
vergi bilincinin geliştirilerek gönüllü ödeme alışkanlığının artırılması her
geçen gün daha önemli hâle gelmiştir.
Verginin sağlıklı
ve düzenli bir şekilde toplanabilmesi için vergi sisteminin ekonomiyle uyumlu
olması, adalet, eşitlik ve genellik ilkelerine uygun olması gerekmektedir.
Vergi sistemimizdeki bozukluk nedeniyle vergi yükü toplum içinde maalesef adil
olarak dağıtılamamaktadır. Ekonomideki yaygın kayıt dışılığa engel olunamadığı
gibi, kayıtlı ve düzenli mükelleflerin aleyhine işleyen haksız rekabete de
engel olunamamaktadır. Vergi mevzuatında basitlik ve sadelik bir türlü
sağlanamamıştır.
Toplanan
vergilerin nasıl ve nerelere harcandığı konusunda toplum
bilgilendirilmemektedir.
Yeterince vergi
toplayamayan devlet sürekli olarak dolaylı vergileri artırma yoluna gitmektedir
yani insanlar kazançları nispetinde değil, harcamaları üzerinden
vergilendirilmektedir. Bu, vergi adaleti bakımından çok haksız bir durumdur.
Vergi yükü, büyük ölçüde kıt kanaat geçinen milyonlarca dar gelirli vatandaş,
esnaf ve çiftçi üzerinde kalmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; vergi ve diğer devlet gelirlerinin toplanmasında büyük
emeği olan Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi çalışanları sıkıntı içindedir.
Yeniden yapılanma çalışmaları bir türlü rayına oturmamış, var olan sorunlar
azalmamış, artmıştır. Bugün itibarıyla memurlar, uzmanlar, şefler, müdür
yardımcıları, müdürler, vergi dairesi başkanları, denetim elemanları çalışma
şartları ve özlük hakları bakımından huzursuzdurlar. Maliye çalışanları diğer
bazı kamu kurumlarına göre daha düşük ücret almaktadır.
Gelir İdaresinin
statüsündeki zafiyetin yanı sıra, personel arasındaki ücret adaletsizliği had
safhaya çıkmış, çalışma barışı bozulmuş, huzursuzluklar büyümüştür. Müdür ve
müdür yardımcıları memurlarından daha az maaş alır duruma gelmiş, devleti
temsil konumunda olan bu ekip mağdur edilerek moral ve motivasyonu
bozulmuştur. Grup müdürleri başkandan, 2’nci derecedeki müdür yardımcısı 1’inci
derecedeki müdür yardımcısından daha fazla ek ücret almaktadır. 1’inci
derecedeki bir müdür veya müdür yardımcısının ek göstergesi 2.200 iken 1’inci
derecedeki memurun ek göstergesinin 2.200 olması da adaleti bozmaktadır.
Gelir İdaresi
müdür ve grup müdürlerinin hâlen 3.000 olan ve vergi denetmenlerinin
2.200 olan ek göstergeleri de sorun olarak devam etmektedir. Bu konuda
personelin beklentisi de ek göstergelerin her üç unvan için de 3.600’e
çıkarılmasıdır. Bu nedenle, ek ücretlerde dengeli bir dağılımın sağlanması acil
ve zaruri bir hâle gelmiştir.
Fiilen vergi
incelemesi yapan grup müdürü, müdür, vergi dairesi müdürleri ve vergi dairesi
müdür yardımcıları denetim tazminatından yararlanamamaktadırlar. Maliye
çalışanları, ek ödemelerin maaşa dâhil edilerek, emekli keseneği kesilerek
emekliliğe yansıtılmasını beklemektedirler.
Maliye Bakanlığı,
Mükellef Hakları Bildirisi yayınlarken kendi personeli için İnsan Hakları
Beyannamesi’nin şartlarını maalesef yerine getirmemektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, tekrar, Vergi Haftası’nı tebrik ediyor, muhterem heyetinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Gündem dışı
ikinci söz, Azerbaycan Hocalı katliamı hakkında söz isteyen Düzce Milletvekili
Sayın Celal Erbay’a aittir.
Buyurun Sayın Erbay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
Düzce Milletvekili Celal Erbay’ın, Azerbaycan Hocalı
katliamına ilişkin gündem dışı konuşması
CELAL ERBAY
(Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hocalı katliamının yıl dönümü
sebebiyle gündem dışı şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan
önce, Libya’da Hakk’ın rahmetine kavuşan vatandaşımıza Allah’tan rahmet,
ailesine başsağlığı diliyorum.
Hocalı katliamı,
25-26 Şubat 1992’de Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kentinde
çok sayıda Azeri sivilin Ermeniler tarafından hunharca katledilmesi olayıdır.
Azeri kaynaklarına ve Moskova merkezli Memorial İnsan
Hakları Örgütü gibi bazı uluslararası insan hakları kuruluşlarının
bildirdiklerine göre katliam, Rus 366’ncı Motorize Alayının desteğindeki Ermeni
silahlı kuvvetleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu katliam, Dağlık Karabağ
işgalinden bu yana cereyan eden en kapsamlı sivil halk imhası olarak
nitelendirilmiştir.
Hocalı, 1991
yılının Ekim ayından itibaren ablukaya alınmıştı. Ekimin 30'una kadar Hocalı
kara yolu ulaşıma kapatılmış, artık tek ulaşım aracı helikopter kalmıştı. Hocalı'ya en son helikopter 1992 yılı Ocak ayının 28’inde
inmişti. Şuşa şehrinin semalarında bir sivil
helikopterin düşürülmesi ve 40 kişinin hayatını kaybetmesinden sonra bu yol da
kesilmişti. Ocak ayının 2'sinden itibaren şehre elektrik verilmemiş, şubatın
ikinci yarısından itibaren Hocalı, Ermeni silahlı kuvvetlerinin ablukasına
alınmış ve her gün top atışına tabi tutulmuştu.
Böylece Hocalı,
26 Şubat 1992 tarihinde, yüzyılın en acımasız soykırımına maruz kalmış ve şehir
tamamen yok edilmişti. Hocalı bu katliamın yaşandığı sırada Azerbaycan silahlı
kuvvetlerinin koruması altında değildi, tamamen savunmasız bir durumdaydı. Hocalı’da yalnız, dağınık hâlde, elinde av tüfekleri bulunan 160 civarında
özel güvenlik mensupları bulunmaktaydı. Azerbaycan silahlı kuvvetleri Hocalı
halkına yardım edemiyordu. Bu sebeple, uzun süre, cesetlerin alınması bile
mümkün olamamıştı.
Ermeniler Hocalı’yı işgal ederek bütün bölge halkına bir mesaj vermek
istiyorlardı. Nitekim bu işgal ile birlikte Hocalı yok olma noktasına gelmiş ve
bölgedeki çözülme hızlanmıştı. Böylece Ermenilerin bu işgalle birlikte önemli
bir stratejik mekânı elde ederek askerî açıdan beklenmedik bir başarıya
ulaştıkları tahakkuk ediyordu. Ancak, insanlık adına, tarihin en acımasız
soykırımını da gerçekleştirmiş oluyordu Ermenistan.
Bu vahşetin tanıklarından
olan Lübnanlı Ermeni asıllı Daud Kheyriyan,
Hocalı’dan Lübnan’a döndükten sonra anılarını şöyle
dile getiriyordu: "2 Mart günü cesetlerin yakılmasıyla görevli bir grup
Ermeni, Hocalı'nın batısında bir yere 100 ceset
yığmışlardı. Son kamyonda, yaklaşık 10 yaşlarında bir kız çocuğu gördüm. Kız,
boynundan ve ellerinden yaralıydı, yüzü morarmıştı, soğuğa, açlığa ve
yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu, çok az nefes alabiliyordu, gözlerini ölüm
korkusu kaplamıştı. O sırada ‘Tigrayan’ adlı bir
asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üzerine fırlattı, sonra da tüm
cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan cesetler arasından bir çığlık sesi
geliyordu..."
Olayın canlı
şahitlerinden Amirov Hazangül
şöyle diyor: “Ermeniler annemi, yedi yaşındaki kız kardeşimi, teyzemi
katlettiler ve babamı üzerine benzin dökerek gözümün önünde yakarak yok
ettiler.”
Elbette ki hayat
kavgayla, dövüşle devam etmez. Ben, bütün Karabağ şehitlerine Allah’tan rahmet
diliyorum, kalanlarına can sağlığı diliyorum, uzun ömürler diliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL ERBAY
(Devamla) - Artık kavgalar sona ersin, barış ve huzur içerisinde Karabağlı
kardeşlerimiz öz topraklarına dönsün diyor ve hepinizi selamlayarak sözlerime
son veriyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Erbay.
Gündem dışı
üçüncü söz, Nevşehir ilinin sorunları hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili
Sayın Mümin İnan’a aittir.
Buyurun Sayın
İnan. (MHP sıralarından alkışlar)
3.-
Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Nevşehir ilinin ekonomik ve sosyal
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MÜMİN İNAN
(Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; bugün sabaha
karşı geçirdiği bir trafik kazasında ağır yaralanan Çanakkale Milletvekilimiz
Sayın Mustafa Cengiz Bey’e Cenabıallah’tan acil
şifalar diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, komşumuz olan Nevşehir ilimizin sorunları hakkında gündem dışı
söz almış bulunuyorum.
Tarih ve doğanın
iç içe geçerek bütünsel bir güzellik sergilediği ve bölgede yaşamış
uygarlıkların zenginleştirdiği kültürel birikimiyle, dünyaca ünlü düşünür Hacı Bektaş Veli’siyle Türkiye'nin eşsiz turizm cennetlerinden
biri olan Nevşehir ilimiz, birbirinden güzel kaya kiliseleri, camileri,
külliyeleri, doğal güzellikleri, vadileri ve yer altı şehirleriyle büyük bir
açık hava müzesidir. Turizm hareketlerinin olumlu yönde gelişmesine ve bölgenin
dünyanın en nadide bölgelerinden biri olmasına rağmen, son yıllarda bu ilimizin
ekonomik açıdan büyük sıkıntılar içinde olduğu görülmektedir. Ekonomisi turizm,
tarım, küçük ve orta ölçekli sanayi tesislerinin üretimine dayanan bu bölgede
yaşayan vatandaşlarımız, ocak ayında yaptığımız ziyaretlerde yaşadıkları
sorunların Türkiye Büyük Millet Meclisinde dile getirilmesini bizlerden talep
etmişlerdir.
Hayvancılık ile
geçimlerini sürdüren çiftçilerimiz yem fiyatlarının yüksekliğinden ve süt
fiyatlarının düşük olmasından, patates gibi sulu tarımla uğraşan çiftçilerimiz
elektrik, Ziraat Bankası, tarım kredi ve sulama gibi borçları nedeniyle,
bağcılıkla uğraşan üzüm çiftçisi de ürünlerinin değerlendirileceği tek yer olan
TASKOBİRLİK’in kapatılmasıyla düştüğü sıkıntıların
gittikçe büyüyerek katlandığını dile getirmişlerdir.
Bölgede en acil
çözüm bekleyen sorunların başında, üreticilerin ürünlerinin en iyi şekilde
değerlendirilmesi amacıyla kurulup, 9 adet üzüm ve mamulleri tarım satış
kooperatifini bünyesinde barındırarak bağlı kooperatiflerin yaklaşık 6 bin
ortağının yanı sıra ortak dışı alımlarla 25 bin üreticiye ekonomik açıdan
yardımcı olan ve aynı zamanda bölgede önemli bir istihdam yaratan TASKOBİRLİK
fabrikasının yeniden faaliyete geçirilmesi gelmektedir. Yöredeki vatandaşlarımız, Nevşehir’de yıllarca bölgenin üzüm,
kayısı, şeftali ve domatesinin değerlendirildiği ve yöredeki işsizlerin iş
umudu olan TASKOBİRLİK fabrikasının yakınlarından geçen herkesin yüreklerinin
sızladığını belirterek “Bu memleketin gençleri işsizlikten kıvranırken
ilimizdeki bu tür işletmelerin kapısına tek tek kilit
vurulması Ankara’dakilerin hiç mi yüreğini sızlatmıyor?” diye sormaktadırlar.
Nevşehir’de zaten sayıları bir elin parmağını geçmeyecek bu ölçekteki kuruluşlara
devlet tarafından acilen sahip çıkılıp, gerekli kredi ve teşvik desteğinin
sağlanarak TASKOBİRLİK’in yeniden faaliyete
geçirilmesini talep etmektedirler.
Kapadokya gibi
dünyaca ünlü, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan bölgemizde,
turizmle uğraşan insanlarımız düşük kurdan kaynaklanan sorunların çözümüne
ilişkin beklentilerini dile getirmekte ve bölge turizmcilerinin kaderiyle baş
başa bırakıldığını ifade etmektedirler. Özellikle bölgenin dünyadaki
tanıtımının sürekli güncel tutulması konusunda devletin gerekli çabayı
göstermesini beklemektedirler.
Bölgede faaliyet
gösteren esnaf ve sanayiciler ise vatandaşların imkânsızlıklarından dolayı
alışveriş yapamadığını, siftah yapmadan eve döndüklerini, şehir merkezinde çok
sayıda esnafın dükkânlarını kapatma noktasına geldiğini, Nevşehir’de ticaretin
iflas ettiğini ve bu konuda hiçbir çözüm üretilmediğini de ifade etmektedirler.
Acıgöl Organize Sanayi Bölgesi’nde yatırımcı teşviki hususunda da tek bir çaba
sarf edilmediği gibi, özel organize sanayi bölgesinin karmaşasının mevcut
sanayici ve iş adamlarını sıkıntıya soktuğu, ayrıca özel organize sanayindeki
altyapı sorunlarının çözülemediği gibi bu konuda tamamen ilgisiz kalındığı da
söylenmektedir.
Nevşehir
Üniversitesi açılmış, ancak bölge halkı, sadece “Üniversite açtım.” demekle
işin bitmediğini, bu üniversiteye öğrencilerin ilgi göstermesi için en başta
yurt ve diğer tesislerin yeteri kadar yapılması gerektiğini, üniversitenin
teknik ve fiziki imkânlarının gelişmiş olması gerektiğini ve bu konuda
üniversitenin daha çok desteğe ihtiyacı olduğunu söylemektedirler. Nevşehir’de
yurt sorununun öğrencilerin en büyük sorunu olduğunu, bu sorunun çözümü için
hemen acilen tedbir alınması gerektiğini öğrencilerimiz ve vatandaşlarımız
ifade etmektedirler.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; geçtiğimiz günlerde “torba kanun” diye
adlandırılan yasayla vatandaşların kamuya olan borçlarının bir kısmının yeniden
yapılandırılması konusunda düzenlemeler yapıldı. Ancak küçük esnaf ve sanatkârlarımızı
çok yakından ilgilendiren esnaf kefalet borçları ve çiftçilerimizin zirai kredi
borçlarının neden yapılandırılmadığını da vatandaşlarımız merak etmektedirler.
Bu borçların kapsam dışında bırakılması birçok insanı zor durumda bırakmış, bu
borçların da kapsama alınması için muhalefet milletvekillerince verilen
önergeler, maalesef, İktidar tarafından da reddedilmiştir.
Daha çok, sorunlarımız,
İç Anadolu’nun özellikle çiftçilikle ilgili ve tarımla ilgili sorunları
Nevşehir’de olduğu gibi Niğde yöresinde ve bölgemizde de devam etmektedir.
Bu sorunun acilen
çözülmesi için Hükûmetten vatandaşlarımızın yardım ve
destek beklediğini bir kez daha ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın İnan.
60’ıncı maddeye
göre söz talepleri vardır, onları vereceğim.
Sayın Elitaş…
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, trafik kazası
geçiren Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e acil şifalar dilediğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.
Biraz önce
aldığımız bir bilgi bizi gerçekten çok üzdü. Milliyetçi Hareket Partisi
Çanakkale Milletvekili Değerli Kardeşimiz Sayın Mustafa Kemal Cengiz, herhâlde,
özel aracıyla ilinden gelirken bir trafik kazası geçirmiş. Kendisine acil
şifalar diliyoruz. Bugün en son aldığımız bilgi, inşallah, durumunun iyi olduğu
şeklindedir; acil şifalar temenni ediyoruz efendim AK PARTİ Grubu adına.
BAŞKAN – Sayın
Şandır…
2.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, trafik kazası
geçiren Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e acil şifalar dilediğine,
milletvekillerine birer makam şoförü verilmesine ve Hocalı katliamına ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Biz de, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Sayın Mustafa Kemal
Cengiz’e acil şifalar diliyoruz, ancak buradan bir hususu da tüm Meclisin
dikkatine sunmak istiyorum.
Milletin adına
görev yapan milletvekillerinin can güvenliği hepimizin öncelikli, önemli bir
sorumluluğu olması gerekir. Onun için, Başkanlık Divanından, özellikle
milletvekillerinin şoför ihtiyacının karşılanmasını bir daha hatırlatıyorum.
Aslında benim söz
alma sebebim Hocalı katliamıyla ilgili, müsaade ederseniz Sayın Başkanım,
birkaç cümle söylemek istiyorum.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; 26 Şubat 1992 tarihinde yaşanan Ermenilerin
Azerbaycanlı Türklere dönük katliamı bir soykırım mahiyetindedir. Devletçe
karar verilmiş, görevlendirmeler yapılmış ve uygulama yapılmış. Bir kasabanın
halkını öldürerek yok etmeyi amaçlayan bir eylem ortaya konulmuş. Birleşmiş
Milletler Sözleşmesi’nde soykırım tanımını karşılayan çok önemli bir örnektir.
Bu bir soykırımdır, katliamdan öte, soykırımdır. Azerbaycanlı Türkler
katledilmiştir, bilerek, şuurlu olarak katledilmiştir. Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
teklifi olarak bu soykırımın şiddetle ve nefretle kınanmasını, 19’uncu yılına
erdiğimiz bu acının paylaşılmasını biz de talep ediyoruz ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak hayatını kaybeden tüm soydaşlarımıza rahmetler diliyoruz
ve Ermenistan’ın Türklerle ilgili iddia ettiği sözde soykırım iddialarının
cevabı olarak Hocalı soykırımının uluslararası zemine taşınmasını talep
ediyoruz.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Öğüt…
3.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hocalı katliamına
ilişkin açıklaması
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de Hocalı
katliamını kınıyorum ve bugün Ardahan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı
yıl dönümü. Kırk üç yıl Rus işgali altında kalan Ardahan, bugün doksan yıl
oluyor kurtuluşunun yıl dönümü, ancak ne yazık ki çok göç veren Ardahan, 176
bin olan nüfusu bugün 105 bine düşmüş, göçe boyun eğmiş. Ardahan’da maalesef,
işte bugün de tartışılıyor, milletvekili sayısı 1’e indi. İlimiz sınır kent
olmasına rağmen sınır ticaretlerinden yararlanamıyor. Hiçbir şekilde istihdama
dönecek, işsizliği giderecek hiçbir yatırım yapılmıyor. Ancak gelen hükûmetler menfez, köprü, duvar yaparak, Ardahanlıları
kandırarak “Yatırım yaptım.” diyorlar. Biz bunu kınıyoruz ve Ardahan’ın
kurtuluşu yıl dönümü nedeniyle bütün yurttaşlarıma buradan selam, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın
Özkan…
4.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, ülke genelinde şap hastalığıyla
ilgili sorunlar yaşandığına ve süt üreticilerinin Ziraat Bankasına ve tarım
kredi kooperatiflerine olan borçlarının dondurulmasına ilişkin açıklaması
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Meclisin
dikkatini çekme adına, dün şap hastalığıyla ilgili ülke genelinde sorun
yaşandığını, karantinalardan dolayı vatandaşlarımızın Ziraat Bankası ve tarım
kredi borçlarını ödeyemediğini ve bu konuda icra takiplerine uğradıklarını
söylemiştim. Bu konuda yine tepkiler devam ediyor. Bu karantina sürelerinde Hükûmeti duyarlılığa davet ediyorum, Ziraat Bankası ve
tarım kredi borçlarını dondurmasını söylüyorum.
Süt fiyatlarıyla
ilgili devamlı konuşmuştuk. Süt fiyatları bugünlerde düştü. Süt izleme
komitesinin bir an önce işlerlik kazanmasını ve bu düşüş döneminde ineklerin
kesime gitmemesi için en az süt fiyatlarına litre başına 20 kuruş destek
verilmesini Hükûmet yetkililerinden talep ediyorum.
Sizlere
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Aydoğan…
5.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, süt
üreticilerinin sorunlarına ve Hükûmeti bu konuda
duyarlılığa davet ettiğine ilişkin açıklaması
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de Hükûmetin dikkatini çekmek adına… Şu anda hayvan
üreticileri ürettikleri ürünü satmakta zorlanıyorlar. Balıkesir’de üreticiler
şu anda ayakta. İki yıl önce hayvancılıkta yaşanan sorun bugün artarak devam
ediyor. Güç koşullarda üretim yapan üreticiler ürettikleri ürünleri satamıyor.
Süt üreticisi düşen fiyatların yanında satacak yer bulamazken, Hükûmet bu konuda hayvansal ithalat yapmak yerine hangi
tedbirleri almaktadır? Süt konseyi görevini yapmakta mıdır? Bu sorun iki yıl
önce yaşandı, bugün tekrar yaşanıyor. Hükûmeti bu
konuda duyarlılığa davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Köybaşı…
6.-
Nevşehir Milletvekili Rıtvan Köybaşı’nın,
Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Nevşehir ilinin ekonomik sorunlarıyla ilgili
yaptığı gündem dışı konuşmanın gerçekleri yansıtmadığına ilişkin açıklaması
RITVAN KÖYBAŞI
(Nevşehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Komşu bir
vilayetin bir milletvekilinin Nevşehir’e duymuş olduğu ilgiden dolayı
Nevşehirliler adına o milletvekilimize teşekkür ediyorum fakat her zaman olduğu
gibi, yine yanlış ve eksik bilgilerle Nevşehir’in eksikliklerini, problemlerini
gündeme getirmekteler fakat Nevşehir, 2003 yılı öncesinde büyük bir köy
görünümünde olan şehir olarak değerlendirilirdi. Çok şükür, Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarıyla birlikte, komşu vilayetlerde yaşayan vatandaşlarımızca
Nevşehir gıptayla izlenme konumuna getirilmiştir. Nevşehir’imizde turizmle
alakalı, tarımla ilgili, sanayiyle ilgili ve Nevşehir’e gelmesi gereken
yatırımlarla alakalı hiçbir eksikliğimizin olmadığını Sayın Milletvekilimize
ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın
İnce…
7.-
Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, trafik kazası geçiren Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e acil şifalar dilediğine ve ülkede 150 bin
makam otomobiline şoför bulan bir devletin 550 milletvekiline makam şoförü
bulamamasına ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de,
Milliyetçi Hareket Partisi Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz
arkadaşımıza acil şifalar diliyoruz ve bu arada, bu ülkede 150 bin makam
otomobiline şoför bulan bir devletin, 500 milletvekiline şoför bulamamasını da
bir kez burada kınamak istiyorum. Yani bu ülkede, 2 bin nüfuslu belediye
başkanına zabıta memuru, makam otomobili, şoförü bulan bu devlet, il millî
eğitim müdürüne bulan bu devlet, Millî Eğitim Komisyonu üyesi milletvekiline bulamıyorsa…
Yani bu ülkede 150 bin makam otomobili varken ve milletvekillerinin asla böyle
bir makam otomobili talebi yokken… Hem bir taraftan araba kullanacak hem bir
taraftan seçmenin telefonlarına bakacak hem bu yoğun stres altında araç
kullanacak… Pek çok arkadaşımızın başına bu gelebilir. İki tane gazeteci
aleyhimizde yazı yazacak diye biz burada 550 milletvekili olarak bu sorunu
çözemiyorsak biz milletin sorunlarını çözemeyiz. Önce bu sorunu acilen
çözmeliyiz diyorum. Kim ne yazarsa yazsın, kim ne söylerse söylesin, hiçbir
milletvekili arkadaşım bu duruma düşmemelidir diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in, trafik kazası
geçiren Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’e, Başkanlık Divanı ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak acil şifalar dileyen konuşması
BAŞKAN - Ben de
şahsım ve Başkanlık Divanı adına, Değerli Kardeşim Sayın Cengiz’in en kısa
sürede şifa bulmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Kendisine ve ailesine geçmiş
olsun diyorum.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır; ayrı ayrı
okutuyorum:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, vicdani ret hakkının
kullanılmasının önündeki engellerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1050)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Zorunlu askerlik
uygulamasının getirdiği sorunların araştırılarak vicdani reddini açıklayan
vatandaşlarımızın yaşadığı zorlukların kamuoyu ile paylaşılması; bu
mağduriyetin ortadan kaldırılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa’nın 98’inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Fatma Kurtulan (Van)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin
Halis (Tunceli)
Gerekçe
Vicdani ret,
dini, ahlaki ya da politik gerekçelere dayalı olarak "zorunlu askerlik hizmeti"ni reddetme durumudur. Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu tarafından temel insani hak
olarak kabul edilmiş olan vicdanı ret, Türkiye'de henüz yasalaşmamıştır.
Yasalaşmaması bir yana bu hakkı talep eden, zorunlu askerlik hizmetine karşı
çıkan vatandaşlar mahkemelerde yargılanmakta ve çeşitli cezalar almaktadırlar.
Bu vatandaşların yanında vicdani ret hakkının tanınması ve zorunlu askerlik
uygulamasının kaldırılmasına yönelik açıklamalar yapan aydınların da içinde
bulunduğu başkaca kişiler hakkında dahi dava açılmış, "Halkı Askerlikten
Soğutma” ve "Askerleri İtaatsizliğe Teşvik" suçu işledikleri
gerekçesi ile ceza verilmiştir.
Adalet Bakanlığı'nın
resmi açıklamasına göre 1989-2008 yılları arasında 590 kişi hakkında halkı
askerlikten soğuttuğu, askerleri itaatsizliğe sevk ettiği gerekçesiyle dava
açılmış, bu gerekçelerden ötürü 140 kişi hakkında tutuklama kararı çıkmıştır.
Oysaki Türkiye'nin üyesi olduğu Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi gibi
uluslararası örgütler vicdani ret hakkını güvence altına almışlardır. Karara
ilişkin maddelerde, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Uluslararası Sivil ve Medeni Haklar
Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi demokrasi ve insan hakları
alanında evrensel normları içeren belgeler kaynak gösterilmiştir. Türkiye söz
konusu sözleşmeleri imzalamış olmasına rağmen vicdani ret hakkını tanımayı ret
etmektedir. Avrupa Birliği ülkeleri tarafından tanınan bu hak, başkaca ülkeler
tarafından fiilen uygulanmakta olup; zorunlu askerlik hizmeti uygulaması
bulunmayan ülkelerde ayrıca bir yasal düzenleme yapılmasına gerek
duyulmamıştır. Ancak Türkiye'de zorunlu askerlik hizmeti uygulaması olması bir
yasal düzenlemeyi gerekli kılmaktadır.
Demokrasi ve
insan hakları alanında ilerleme sağlayan ülkeler vicdanı ret hakkını ivedilikle
tanırken, Türkiye'de her yıl yüzlerce kişi vicdani reddini açıklıyor olmasına
rağmen konuya ilişkin yasal bir düzenleme henüz yapılmadığı gibi, bu kişiler
asker kaçağı sayılmakta ve zorla askere alınmaktadırlar. Şüpheli asker
ölümlerinin giderek artış göstermesi başta olmak üzere Türkiye'de zorunlu
askerlik hizmetinin getirdiği olumsuzluklar görmezden gelinemez. Askere gitmek
istemeyen ve vicdani retçi olduğunu açıklayan kişiler, askerlik yapmadıkları ya
da yapmak istemedikleri gerekçesi ile sivil ya da politik hakları bakımından
ayrımcılığa tabi tutulmakta ve açılan davalar sonucunda çeşitli cezalar
almaktadırlar. Bunun yanı sıra bu hakkın güvence altına alınmaması vicdani
retlerini açıklayan kişilerde tedirgin olma hislerinin doğmasına sebep
olmaktadır.
Uluslararası
sözleşmeler vicdani ret hakkının tanınmasını zorunlu kılmakta olduğu gibi
Anayasa'da herkesin askerlik yapmasını zorunlu kılan bir madde de
bulunmamaktadır. Bu nedenle Anayasa değişikliği beklenmeden vicdani ret hakkı
hemen çıkarılacak bir yasayla düzenlenebilir. Türkiye'de zorunlu askerlik
uygulaması nedeniyle, askerlik yapmakla yükümlü kılınmış ancak askerlik yapmak
istemeyen gençler o yaşa geldikleri dönemde bu tedirginlikle yaşamaktadırlar.
Askerlik yapmak istemeyen vatandaşlar adeta bir suçlu gibi aranmakta ve
bulunduğu yerde gözaltına alınmaktadırlar.
Vicdani reddini
açıklayarak askerlik yapmak istemediğini açıklayanlar hakkında açılan kimi
devalarda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verdiği kararda, vicdani ret hakkı
konusunda yasal bir düzenlemenin yapılmamasını bir hak ihlali saymıştır.
Vicdani retçi olduğunu açıklayan kişiler herhangi bir soruşturmayla ya da
cezalandırmayla karşı karşıya kalmadan askerlik hizmetinden muaf tutulmalıdır.
Uluslararası sözleşmelerde bir hak olarak güvence altına alınmış vicdani ret
hakkı tanınarak zorunlu askerlik hizmeti uygulamasına son verilmelidir. Bu
konuda kamuoyu aydınlatılmalı, vicdani retçilerin yaşadıkları sorunlara duyarlı
olunarak bu mağduriyete bir an önce son verilmelidir.
2.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19
milletvekilinin, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin ortak etkinliklere
katılmalarında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1051)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de
cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin sohbet hakkının uygulanıp
uygulanmadığının araştırılması, cezaevlerinin incelenmesi ve raporlarla durum
tespitinin yapılması, bu alanda çalışan insan hakları kurumlarıyla koordineli
çalışılarak gerekli düzenlemeler için hukuki ve fiili önlemlerin belirlenmesi
için bir meclis araştırma komisyonunun kurulması için bir meclis araştırma
komisyonu kurulması amacıyla Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz. 24.01.2011
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin
Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'de
cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerine yönelik insan hakkı ihlalleri, kötü
muamele ve keyfi uygulamalar en önemli insan hakkı ve demokrasi sorunu olarak
var olmaktadır. Yasa ve yönetmeliklerin mahpusların haklarını koruyucu olmadığı
gibi pratikte tutuklu ve hükümlüler için çoğu zaman işkenceye dönüşmektedir. İnsan hakları örgütlerinin yapmış oldukları incelemeler sonucunda
özellikle Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F tipi Cezaevi,
Kırıkkale F tipi Cezaevi, Diyarbakır D Tipi Cezaevi, Sincan F Tipi Cezaevi, Adana
Kürkçüler F Tipi cezaevi ve Kırıklar 1 ve 2 Nolu F
Tipi cezaevleri başta olmak üzere tüm F tipi ve D tipi cezaevlerinde hak
ihlalleri ciddi boyutlara ulaştığı tespit edilmektedir. İnsan Hakları
Derneği ve Uluslararası Af Örgütü'nün bilgilerine göre, gelen başvuru ve
mektuplar cezaevlerinde yaşananların insan hak ve özgürlüklerini ihlal ettiğini
ve çoğu zaman işkenceye dönüştüğünü ortaya koymaktadırlar.
Cezaevlerinde
yaşanan tutuklu ve hükümlülerin verdiği mücadele sonucu, özellikle 19 Aralık
2000 tarihinde yaşanan olaylar ve sonrasında gösterilen dirençle cezaevi
koşullarının iyileştirilmesi konusunda hükümet adım atmaya zorlanmıştır. Bu
mücadele sonucunda, Adalet Bakanlığı tarafından 22 Ocak 2007 tarihinde
çıkarılan 45/1 sayılı ve "Ceza İnfaz Kurumlarının Tahsisi, Nakil İşlemleri
ve Diğer Hükümler" konulu genelge uygulamada hiçbir şeyi değiştirmemiştir.
İHD, hemen hemen tüm cezaevlerinde mekan,
personel yetmezliği gibi bahaneler gösterilerek genelgenin uygulanmadığını
belirtmektedir. Genelgede yer alan "sohbet amacıyla bir araya gelme"
ise 45/1 sayılı Genelgede açıkça belirtildiği gibi "isteğe" bağlıdır.
Oysaki sohbet hakkı, cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerinin ağır
koşullarını biraz daha dayanılır hale getiren, sosyal ve kültürel paylaşım
olanağı yaratan en önemli haklardan birisidir. Ancak bu hak, uygun mekânların
olmadığı ya da siyasi nedenlerle tutuklu ve hükümlü bulunan kişilere ceza verme
gibi çeşitli gerekçeleriyle engellenmektedir. Genelgede, ortak etkinliklerin
yapılması sırasında kullanılacak mekânlar sayılmakta ve "...Bu alanlardan
hiç birinin bulunmaması durumunda, kurumun olanakları ölçüsünde uygun yerlerde
bu çalışmalar için yer hazırlanır. Bu süre içerisinde kendi oda ve koğuşları
kullandırılabilir." denilmektedir. Ancak buna rağmen İHD'nin pek çok cezaeviyle ilgili yayınladığı raporlarında,
haftada 10 saate çıkarılan "sohbet amacıyla bir araya getirilme"
haklarından tam olarak faydalanamadıklarını ve diğer bazı faaliyetlerin ise
sınırlı olarak uygulandığını, F tipi cezaevindeki idari uygulamanın farklılık
gösterdiği; hatta aynı cezaevinde tutulan mahpusların dahi ortak alanlardan
eşit derecede faydalanamadıklarını, genelgenin tam olarak hayata geçirilmesi
için idareye yapılan başvuruların ise, "cezaevinin fiziki yapısının elverişsizliği"
ve "personel yetersizliği" gerekçesi ile reddedildiği, yine genelgede
yer alan açık düzenlemeye rağmen mahpusların disiplin cezalarının infazı
sırasında da ortak alanlardan faydalanamadığı, cezaevinde ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası almış hükümlülerin diğer tutuklu ve hükümlülerle birlikte
ortak mekânlara çıkarılmadıkları ve odaların dışında her yer ve bu arada ortak
alanlar da kamera ile kontrol edilmesine rağmen genel aramalarda rahatsız edici
bir şekilde fiziki aramalar yapıldığı belirtilmektedir.
İnsan hakları
örgütleri ve tutuklu aileleri, 45/1 sayılı Genelgenin "haftada 10 saatlik
sohbet süresi" minimum olarak uygulanmasını talep etmektedirler.
Genelgenin çıkarılması sürecinde dönemin Adalet Bakanlığının sohbet süresinin
20 saate çıkarılabileceğine dair açıklaması dikkate alındığında, bugün Adalet
Bakanlığının yapması gereken bu hakların uygulanmasını ve genişletilmesini
sağlamak olmalıdır. Sohbet hakkının temel bir insan hakkı
olduğu göz önünde bulundurularak cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin sohbet
hakkının ne derecede uygulandığının araştırılması, cezaevlerinin incelenmesi ve
raporlarla durum tespitinin yapılması, bu alanda çalışan insan hakları
kurumlarıyla koordineli çalışılarak gerekli düzenlemeler için hukuki ve fiili
önlemlerin belirlenmesi için bir meclis araştırma komisyonunun kurulmasını
önermekteyiz.
3.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20
milletvekilinin, balıkçılık sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1052)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Balıkçılık
sektörünün içinde bulunduğu sorunların tüm boyutları ile ortaya konulması,
azalan balık türleri ile kaçak ve kontrolsüz avlanmaya karşı, çözüm yollarının
bulunması, su ürünleri yetiştiricilik faaliyetlerinin yeniden planlanması,
kültür balıkçılığı faaliyetlerinin çevre ve turizme zararlı etkilerinin en aza
indirilmesi, balıkçılığımızın tüm sorunlarına çıkış yolu bulmak için alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu Kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Kadir Ural (Mersin)
4) Oktay Vural (İzmir)
5) Metin
Çobanoğlu (Kırşehir)
6) Osman Ertuğrul (Aksaray)
7) Mümin İnan (Niğde)
8) Beytullah Asil (Eskişehir)
9) Akif Akkuş (Mersin)
10) Recep Taner (Aydın)
11) Hüseyin
Yıldız (Antalya)
12) Hakan Coşkun (Osmaniye)
13) Süleyman
Nevzat Korkmaz (Isparta)
14) Süleyman
Latif Yunusoğlu (Trabzon)
15) Mithat Melen (İstanbul)
16) Kürşat
Atılgan (Adana)
17) Atila Kaya (İstanbul)
18) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
19) Behiç Çelik (Mersin)
20) Cemaleddin Uslu (Edirne)
21) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
Gerekçe:
Türkiye, bir iç
denizin yanı sıra, üç yanı denizlerle çevrili ve 8 bin 333 kilometre kıyı
şeridiyle, birçok tabii ve suni göl ve akarsularıyla hem denizde hem de iç
sular bakımından zengin balıkçılık kaynaklarına sahip olmasına rağmen, maalesef
balıkçılıkta gelişmiş ve istenilen bir düzeyde değildir. Tüm bu
zenginliklerimize rağmen, ülkemizde balıkçılıkla ilgili etkin politikaların
geliştirilememesi, denetim mekanizmalarının yeterince çalıştırılamaması sonucu
balıkçılık sektörümüz her geçen yıl biraz daha çıkmaza girmektedir.
Denizlerimizin
kirlenmesi ve av yasaklara uyulmaması sonucu balık çeşitliliğinin ve miktarının
azalması, kaçak ve aşırı avlanma balıkçılık sektörünün en temel sorunlarını
oluştururken, balıkçıların çalışma koşulları, liman ve barınakların
yetersizliği, balığın sabit bir fiyatının olmaması, balıkçıların eğitim ve
sağlıkla ilgili mağduriyetleri gibi birçok sorun da çözüm beklemektedir.
Denizlerimizde
balık türleri her geçen yıl azalmakta, birçok balık türünün soyu yok
olmaktadır. Günümüzde balıkçılık sektörümüzün en önemli sorunu, aşırı
avlanmadır. Bazı avlanma biçimleriyle, yavru balıkların ya da yumurta dökmeye
hazırlanan dişilerin de yakalanması, çeşitli balık türlerinin soyunu tükenme
noktasına getirmiştir.
Bugün bazı balık
türlerinin artık denizlerimizde kalmadığını biliyoruz. Orkinos, uskumru, kılıç
balığı çoktan bitti. Kalkan balığını Romanya'dan, Ukrayna'dan ithal ediyoruz.
Şimdi sıra lüfere hamsiye geldi.
Öncelikle,
denizlerimizin su kaynaklarımızın ve kıyılarımızın korunması, kirletilmemesi
için alınması gereken tedbirler ve denetimlere önem verilmesi, deniz koruma
alanlarının kurulması, balıkçı tekneleri ve ağların daha iyi denetlenmesi,
avcılık ve üretimin kayıt altına alınması fevkalade önemlidir.
Türkiye'de
yaklaşık 2 bin balık çiftliği vardır. Karasularımız ve göllerde binden fazla
trol, trol ve gırgır gemisi, yaklaşık 200 taşıyıcı gemisi ile 16 bin civarında
çeşitli büyüklükte balıkçı teknesi ve kayıkları bulunmaktadır. Tüm bu
teknelerin takibi, kayıt altına alınması ve yasaklara uyma konusunda
denetlenmesi önem arz etmektedir. Av yasaklarına uyma konusunda, denetim ve
cezaların yetersiz kaldığı da sektör yetkililerince sıkça dile getirilmektedir.
Buna yönelik yeni yaptırımların ve caydırıcı cezaların yeniden belirlenmesi
gerekmektedir.
Balıkçılık
sektöründe hızla gelişen diğer bir konu da kültür balıkçılığıdır. Kültür
bağlıkçılığı her geçen gün gelişirken, beraberinde çevre ve turizm açısından da
yeni sorunlar üretmektedir. Yeni üretim sahaları ihtiyacı, kiralama süresi ve
bedelleri, iskele ve lojistik merkezleri, su ürünleri organize sanayi
bölgeleri, yem girdileri, ihracat teşvikleri ile birlikte tüketimin artırılması
konularında da çözüm bekleyen birçok sorun bulunmaktadır.
Tüm bu
nedenlerle, balıkçılık sektörünün içinde bulunduğu sorunların tüm boyutları ile
ortaya konulması, azalan balık türleri ile kaçak ve kontrolsüz avlanmaya karşı
çözüm yollarının bulunması, su ürünleri yetiştiricilik faaliyetlerinin yeniden
planlanması, kültür balıkçılığı faaliyetlerinin çevre ve turizme zararlı
etkilerinin en aza indirilmesi, balıkçılığımızın tüm sorunlarına çıkış yolu
bulmak için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırma
Komisyonu kurulmalıdır.
4.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 25 milletvekilinin, humik
maddesinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/1053)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ulusal basına da
yansıyan bir haber, ülkemiz kamuoyunda ilgiyle karşılanmıştır. Habere göre,
toprağın humuslu kısmında bulunan humik isimli madde,
bir hazine niteliğini taşımaktadır. Madde; insan sağlığından sanayiye, tarımdan
hayvancılığa kadar pek çok alanda kullanılmaktadır.
Humik madde konusunda kamuoyunda bilinç oluşturulması amacıyla bir
dernek de kurulmuştur. Humik Madde Derneği,
çalışmalarına aktif biçimde devam etmekte ve sahip olduğumuz zenginliğin
duyurulması için çalışmaktadır. Derneğin kurucusu ve Sakarya Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Organik Kimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr.
Ahmet Tutar, dünyada çok sayıda bilim adamının humik
madde üzerine çalıştığını; ama, ülkemizde bu konuda çalışmalara
yeni başlanıldığını belirtmiştir. Prof. Tutar; humik
maddelerle ilgili çok fazla bilgi kirliliği olduğunu anlatarak, bilgi
kirliliğini ortadan kaldırmak ve üreticiler ve tüketicilerin güvenli bir
şekilde humik madde kaynaklarına ulaşmalarını sağlamak
için dernek kurduklarını ifade etmiştir.
Humik isimli maddenin bilimsel özelliklerinin yanında, ekonomik anlamda
değeri de dünyada bilinmektedir. Humik maddenin
ekonomik değerinin ülkemizde bilinmiyor olması, büyük kayıpları peşi sıra
getirmektedir. Ülkemizde yoğun miktarda bulunan humik
maddenin, yabancı ülkelerin dikkatinden kaçmadığı bilinmektedir. Yabancıların
Türkiye'den humik maddelerin yoğun olarak bulunduğu torf satın alması bunun en önemli göstergesidir. Yalnız,
asıl sorun bu noktada başlamaktadır: Türkiye'nin çok değerli humik maddeleri yok pahasına satılmaktadır.
Humik maddeler, bitkilerin ve canlıların ölmesiyle binlerce yılda
oluşmaktadır. Bu denli değerli bir madde konusunda, Humik
Madde Derneği de şu açıklamayı yapmıştır: “Türkiye uyuyor. Humik
madde kaynaklarını dışarıya satmamalı. Bunun için acil önlem alınması
gerekiyor. Humik madde çok uzun sürede oluşuyor. Toprağın canlı ve altın kısmı burası. Bunun bir an önce
önleminin alınması gerekiyor. Derneğimizin kurulmasının ana nedenlerinden birisi
bu. Halkı uyandırmak ve bilinçlendirmek. Elimizde çok
önemli bir cevher var. Teknolojisiz yaşayabilirsin, ama besinsiz ve gıdasız
yaşayamazsın. Ülkeyi şuurlandırmak lazım. Tarım,
çevre, endüstri ve her şeyde kullanılıyor, iyi gelmediği bir şey yok. Sağlık
konusunda da hemen hemen her şeye iyi geliyor. On
binlerce ilgi alanı var. Türkiye'de humik asitle
ilgili kimse çalışmıyor. Uluslararası Humik Asit
Topluluğu var, Japonya'nın Humik Madde Derneği var,
İran'ın, Bulgaristan'ın, Macaristan'ın, Yunanistan'ın var, Türkiye'nin bu
konuda çalışan hiç bilim adamı yok. Almanya'da bir üniversitenin bir bölümü
sadece bunu araştırıyor. Amerika'da da araştırma grupları var."
Derneğin yaptığı
açıklamalar da humik maddenin ne derece önemli
olduğunu göstermektedir. Organik tarımda da kullanılan humik
madde ile ilgili olarak ülkemizde sistemli çalışmaların ve hukuki
düzenlemelerin olmaması, yurttaşlarımızın sağlığı ve ülkemizin ekonomisi
anlamında olumsuzluk doğurmaktadır.
Ekonomik anlamda
tarımdan sanayiye kadar çok sayıda alanda kullanılan ve bu nedenle büyük bir
zenginlik kaynağı olan humik madde, aynı zamanda
sağlık açısından da özel bir öneme sahiptir. Bu konuda ülkemizde yeterli
çalışmaların yapılmadığı düşünüldüğünde, konunun acilen gündeme getirilmesinin,
konuyla ilgili dünyada yapılan çalışmaların incelenmesinin ve ülkemizin bu
zenginliğini en verimli biçimde kullanmasının zorunlu olduğu görülmektedir.
Bu nedenlerden
dolayı, büyük zenginlik kaynağı olan humik maddenin
araştırılması ve kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Sacid Yıldız (İstanbul)
3) Tekin Bingöl (Ankara)
4) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
5) Osman Kaptan (Antalya)
6) Tayfur Süner (Antalya)
7) Ali Oksal (Mersin)
8) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
9) Abdulaziz Yazar (Hatay)
10) Ahmet Küçük (Çanakkale)
11) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
12) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
13) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
14) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
15) Hüseyin Ünsal (Amasya)
16) Gürol Ergin (Muğla)
17) Hüsnü Çöllü (Antalya)
18) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
19) Ensar Öğüt (Ardahan)
20) Rasim Çakır (Edirne)
21) Ali Arslan (Muğla)
22) Atila Emek (Antalya)
23) Gökhan Durgun (Hatay)
24) Harun Öztürk (İzmir)
25) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
26) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.48
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Tarihi:
23/02/2011
No:
Danışma Kurulunun
yaptığı toplantıda, ekteki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
Mehmet
Ali Şahin |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
Başkanı |
Bekir Bozdağ
Muharrem
İnce |
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi |
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili |
Mehmet Şandır Ufuk
Uras |
Milliyetçi Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi |
Grubu Başkan Vekili Grubu
Temsilcisi |
Öneri:
Gündemin kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan 62,
136, 286, 434, 464, 468, 489, 491, 512, 513, 514, 520, 528, 530, 562, 578, 579,
580, 581, 582, 583, 584, 585, 586, 620, 618, 617, 619, 577, 78, 563, 534, 522, 459,
80, 521, 566, 621 ve 527 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin 1-39 uncu
sıralarına alınması, diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi.
Genel Kurulun;
23.2.2011 (bugün) Çarşamba günkü Birleşiminde çalışma süresinin Gündemin 35
inci sırasında yer alan (35 dahil) işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar uzatılması;
Görüşmelerin
tamamlanması hâlinde 24-25.2.2011 Perşembe ve Cuma günlerinde çalışmaması;
Görüşmelerin
23.2.2011 tarihindeki Birleşimde tamamlanamaması hâlinde ise 24.02.2011
Perşembe günü bu işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılması;
Önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneri
hakkında söz talebi yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sıraya
alınan, Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/339) (S.
Sayısı: 62)(x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
62 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarı üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Onur Öymen.
Buyurun Sayın Öymen.
CHP GRUBU ADINA
ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Avrupa Konseyi
Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
terörizmin Türkiye açısından ne kadar büyük bir önem taşıdığını hatırlatmaya
gerek yoktur. Bu konu daima öncelikli bir mesele olarak Meclisimizin gündeminde
olmuştur, ülkemizin gündeminde olmuştur. O bakımdan, bu konuyu her zaman önemle
ele almamız bizim şimdiye kadar izlediğimiz tutumun bir gereğidir.
Sizin dikkatinizi
çekmek istediğim nokta şudur: Bu Sözleşme, 28 Ağustos 2006 tarihinde Bakanlar
Kurulu tarafından Meclise sevk edilmiştir. Maalesef, geçen dönem bitene kadar
Meclisin gündemine alınamamıştır. Yeni dönemde 27 Eylül 2007 tarihinde yüce
Meclise sevk edilmesine rağmen, bugüne kadar Meclisin gündemine gelmemiştir.
Bunu büyük bir ihmal olarak görüyoruz, büyük bir gecikme olarak görüyoruz.
Terörle mücadele bu kadar önemliyse, terörle mücadelede uluslararası iş birliği
bu kadar önemliyse, bu Sözleşme gerçekten Türkiye için önemliyse niçin dört
sene geciktiniz? Değerli arkadaşlarım, niçin bunu gündeme getirmek için dört
yıl beklediniz? Bu konuda yapılmış gerçekten ciddi bir ihmal vardır.
Şimdi, meselenin
ikinci boyutu şu: Terörle mücadele konusunda biz çok anlaşma imzaladık Türkiye
olarak, başka ülkeler de çok anlaşma imzaladılar. Eğer sadece anlaşmaların
imzalanmasıyla terör sona erdirilebilecek olsaydı, şimdiye kadar çoktan terör
meselesini bitirmiş olurduk. Ne yazık ki uygulamalar, bu sözleşmelerde,
anlaşmalarda öngörülen hükümlerden çok farklı bir şekilde cereyan ediyor.
Meclisin
huzurundaki sözleşmenin özellikle 14’üncü, 18’inci, 19’uncu, 20’nci ve 21’inci
maddelerine dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu maddeler o şekilde yazılmıştır ki
sanki terör suçlularının iadesini zorunlu kılan maddeler değil de imzalayan
ülkelere terör suçlularını iade etmemek için ne gibi bahaneler, ne gibi
gerekçeler yaratılabilir, sanki bunlar düşünülerek yazılmış gibidir. Bu,
tatbikatta da böyle mi oluyor, yoksa yani biz mi bunu aşırı derecede duyarlı
bir şekilde yorumluyoruz?
Değerli
arkadaşlarım, tatbikatta ne olduğunu size anlatayım. Çok kısa bir süre önce
Brüksel’de Karma Parlamento Komisyonu toplantısına katıldık, Türkiye ile Avrupa
Birliği arasında. O toplantıda hem bizim İçişleri Bakanlığımızın yetkilileri
hem de Avrupa Birliğinin yetkilileri terörle mücadele alanındaki iş birliğimiz
konusunda birer sunuş yaptılar. Çok güzel sözler söylendi, gayet parlak
(x) 62 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
ifadeleri her zamanki gibi duyduk. Kendilerine bir soru sorduk, bizim
İçişleri Bakanlığı yetkililerimize, dedik ki: “Şimdiye kadar Avrupa Birliği
ülkelerinde terör suçu işleyip de Türkiye’de yakalananlardan kaç tanesini
Avrupa Birliğine iade ettik?” Cevap: “Hepsini iade ettik. Avrupa ülkeleri
vatandaşı ne kadar terörist yakaladıysak Türkiye’de, hepsini iade ettik, iş
birliğimizin gereği budur.” İkinci bir soru sorduk: “Peki, Türk vatandaşı olup
da Avrupa Birliğinde yakalanan teröristlerden kaç tanesini Avrupa Birliği
ülkeleri Türkiye’ye iade etmiştir?” Cevap sizi şaşırtmayacaktır: “Sıfır.” Bir
tek teröristi Avrupa’da yakalayıp bugüne kadar Türkiye’ye iade etmiş
değillerdir.
Değerli
arkadaşlarım, biz bu sözleşmeleri uygulansın diye mi imzalıyoruz, uygulanmasın
diye mi imzalıyoruz? Aramızda yalnız böyle uluslararası sözleşmeler yok, ikili
sözleşmeler var, ikili anlaşmalar var, mutabakatlar var, yani aramadığınız
kadar çok belge var dosyalarımızda terörle mücadelede iş birliğine dair,
uygulanmıyor. Uygulatacak kim? Hükûmet. Yani
imzaladığınız anlaşmaların, sözleşmelerin gereğini yaptırma görevi Hükûmetin değil midir? Bu ülkelerle üst düzey yaptığınız
konuşmalarda umarım ki bu konuları ele alıyorsunuzdur. Peki, size ne cevap
veriyorlar?
Şimdi, daha bugün
televizyonu dinledik, sabahleyin. Yani bu televizyonu izleyen vatandaşlarımız
şu izlenime kapılırlar ki, diplomasi alanında bugün Türkiye’den daha ileri
hiçbir ülke yoktur, herkes Türkiye’ye hayranlıkla bakıyor. Bu kadar güçlüysek
diplomaside, buyurun, bizim için de en önem taşıyan terörle mücadele konusunda
bu ülkelerin imzaladıkları antlaşmaları uygulamalarını sağlayın. Bunu
yapamıyoruz.
Size şunu
söylüyorum: Bir tek PKK’lı bugüne kadar yakalanıp Türkiye’ye iade edildi mi
Avrupa’dan? Bize cevap verdiler, resmen, toplantıda, İçişleri Bakanlığımız
yetkilileri, “Hayır, bir tek kişi iade edilmemiştir.” dediler. Bunu son derece
üzüntü verici bir durum olarak görüyoruz.
Peki, şöyle bir
durum olabilir mi acaba: Avrupa Birliği ülkeleri, ilke olarak kimseyi iade
etmiyorlar, yakaladıkları teröristleri kimseye vermiyorlar. Böyle mi? Hayır,
böyle değil. Onu da araştırdık. Mesela Avrupa’da El Kaide teröristlerini
yakaladıklarını zaman Amerika’ya iade ediyorlar, Amerika’ya iade ediyor ama
bize etmiyor.
Şimdi, bu
konuların üzerine gitmek lazımdır değerli arkadaşlarım. Biz bu gibi
sözleşmelerin yapılmasını her zaman destekledik, bugün de destekliyoruz, bu
sözleşmeye de olumlu oy vereceğiz, ama sizi bir kere daha uyarmak istiyorum ki
uygulama, maalesef, bu sözleşmelerde öngörülen şekilde olmamaktadır.
Sözleşmelerin hükümlerini, biraz önce söylediğim gibi, bu yükümlülüklerini
yerine getirmemek için bir gerekçe gibi, bir bahane gibi uyguluyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bu terör örgütleriyle iş birliğinden bahsederken aklımıza
gelmesi gereken konular şunlardır: Sadece dağda bir terör suçu işleyip de
Avrupa’ya kaçanlardan bahsetmiyoruz, uyuşturucu madde kaçakçılığı yapan
teröristler var, terör örgütleri var. Başka? İnsan kaçıran terör örgütleri var
Avrupa’ya, çalışmak üzere masum vatandaşlarımızı belli bir para karşılığında
Avrupa’ya kaçırıyorlar. Sonra bu insanlarımız Avrupa’da siyasi iltica talebinde
bulunuyor. Bunun da tertibatını alıyorlar. Bu insanların azımsanmayacak bir
bölümü siyasi mülteci olarak kabul ediliyor Avrupa ülkelerinde fakat bunlara
karşı maalesef Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında yeterli iş birliği
sağlanamıyor. Efendim, evvelce sağlanıyordu da şimdi mi sağlanmıyor? Şunu
itiraf edelim ki: Evvelce de yeterince sağlanamıyordu. Bu bizim için bir millî
problemdir, millî bir sıkıntıdır, millî bir davadır. Niçin iş birliği
yapmıyorlar? Çeşitli izahlar var ama en güvenilir izahat şudur: Terörist
örgütleri karşılarına alırlarsa bu örgütlerin kendilerine yönelik saldırılarda
bulunabileceğinden çekiniyorlar. Onun için, terör örgütlerini kınayalım, terör
örgütlerine karşı iş birliği yaptığımıza dair anlaşmalar imzalayalım ama
uygulamaya gelince bu uygulamayı yerine getirmeyelim. İşte bizim sıkıntımız
budur, Hükûmetten de beklediğimiz, bu konularda somut
adımlar atmasıdır.
Değerli
arkadaşlarım, terör örgütlerinin finans kaynaklarının kurutulması… Kaç defa bu
kürsüden söylenmiştir: Terör örgütlerinin finans kaynaklarının yüzde 80’i
Avrupa ülkelerinden geliyor. Avrupa ülkelerinden finans sağlıyorlar. Nasıl
sağlıyorlar? Özellikle, Avrupa ülkelerinde yaşayan bazı
vatandaşlarımıza baskı yaparak, şantaj yaparak. Demin söylediğim gibi
“siyasi mülteci” adı altında Avrupa’ya kaçırdıkları vatandaşlarımızın orada
zaten çok çok düşük maaşla çalışmaları durumunda bu
maaşın bir bölümünü de terör örgütleri ellerinden alıyor ve o paralarla terörü
finanse ediyorlar. Buna mâni olabiliyor muyuz? Hayır, buna da mâni olamıyoruz.
O bakımdan, bu konuyu zannediyorum ki biraz daha ciddiyetle ele almamız lazım.
Terör
örgütlerinin ellerindeki silah ve cephanelerin, bakıyorsunuz, büyük bir
çoğunluğu Avrupa ülkelerinden gitmiş. Şimdi, bunun izini sürmek lazım. Geçmişte
biz bunu yaptık. Sayın Bakandan ben özellikle rica ediyorum -her ne kadar
İçişleri Bakanımız herhâlde daha önemli işleri olduğu için katılamadı bu
toplantıya ama- geçmişte Türkiye bunu yapmıştır. Teröristlerden elimize geçen
silahların üzerindeki seri numaralarından hareket ederek bu silahların hangi
ülkede üretildiğini tespit ettik, hangi ülkelerden hangi vasıtayla bunların
Türkiye’ye getirildiğini tespit ettik ve o ülkelerle iş birliği yaptık. Şimdi
niye yapmayalım? Şimdi niye yapamıyoruz? Yani bu terör örgütlerinin elindeki
silahların menşesini tespit edemiyor muyuz? Bunların menşesine bakarak bu
ülkelerle iş birliği yapamıyor muyuz? Bu silahların gönderilmesini önleyemiyor
muyuz? Eskiden -ben size şu bilgiyi de vereyim- bu silahların çoğunun Varşova
Paktı döneminde Bulgaristan üzerinden Türkiye’ye geldiğini biliyoruz. Şimdi
nereden geliyor acaba? Bunu tespit edecek olan Hükûmettir.
Zannediyorum ki,
bizim emniyet güçlerimiz muhalif yazarları, çizerleri, gazetecileri takip etmek
için harcadığı zamanın bir bölümünü terörle mücadeleyi daha ciddi bir şekilde
ele almak için harcasa bütün bunları yapabilir. Türkiye’nin bunu yapacak imkânları
var, diplomatik ilişkilerimiz var, niçin kullanmayalım? Evvelce biz diplomasiyi
bunun için kullanırdık, şimdi niye kullanmıyoruz? Kullanıyorsak Sayın Bakan
gelsin “Biz âlâsını yapıyoruz, silah akışını durdurduk, para akışını durdurduk,
uyuşturucu ticaretini durdurduk, teröristlerin iadesini sağladık, siz eksik
biliyorsunuz, yanlış biliyorsunuz.” desin biz de kendisine teşekkür edelim ama
ne yazık ki, değerli arkadaşlarım, bu konuda biz devletin imkânlarını yeterince
kullanamıyoruz.
Peki bunu yapabilenler var mı? Var. Kim yapıyor bunu? Mesela
İspanyollar yapıyor. Evvelce Bask teröristleri İspanya’da cinayet işlerlerdi,
ondan sonra Pirene Dağlarını aşıp Fransa’ya geçerlerdi, orada Gaskonya bölgesindeki, körfezindeki çeşitli yerleşim
birimlerinde serbestçe yaşarlardı, aynen bugün Kuzey Irak’ta olduğu gibi. Sonra
ne olurdu? Sonra İspanyollar bunların iadesini isterlerdi, Fransızlar iade
etmezlerdi, “Bunlar hürriyet mücahidi filan…” gibi gerekçelerle hiçbir
teröristi iade etmezlerdi. Sonra ne oldu? Tavsiye ederim, bu konunun nasıl
geliştiğini araştırınız, burada bunun ayrıntılarını anlatacak kadar vaktimiz
yok ama biliniz ki İspanya öyle bir politika izledi ki sonunda Fransa bunları
iade etmek zorunda kaldı. Bu terör örgütleri Fransa’ya önce tepki gösterdiler ama
sonra bu teröristleri teker teker Fransa İspanya’ya
iade etti ve İspanya bunları yargıladı, cezalandırdı. Bugün eğer İspanya’da
terörizm eskisine nazaran çok alt düzeye inmişse bunun en önemli sebeplerinden
biri, İspanya’nın bu konuda sağladığı diplomatik başarıdır. Fransa’ya öyle bir
baskı yaptılar ki Fransa mecbur oldu bunları iade etmeye. İşte, değerli
arkadaşlarım, diplomasi sadece güzel sözler söylemek değil, sadece toplantılar
yapmak değil, sadece ne kadar başarılı olduğumuzu dünyaya anlatmak değil;
diplomasi, sonuç almak sanatıdır, sonuç alma mesleğidir. Nasıl başka ülkeler
sonuç alıyorsa bizim de sonuç almamız gerekiyor, size bunu açıklıkla
söylüyorum.
Peki,
teröristlerle müzakere etmekle sonuca varılır mı? Biz, demin sözünü ettiğim
toplantıda, Avrupa Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan
Füle‘ye bunu sorduk, ben kendim sordum, dedim ki:
“Sayın Komiser, Avrupalı siyasetçiler sık sık PKK
meselesine siyasi çözüm bulunmasını öneriyorlar Türkiye’ye. Şimdi resmen bize
söyleyin, her konuştuğumuz zapta geçiyor, size şunu soruyorum: Elinde silah
bulundurmaya devam eden teröristlerle Türkiye’nin müzakere yapmasını,
görüşmesini siz tavsiye ediyor musunuz, telkin ediyor musunuz? Böyle bir
görüşünüz var mı? Sizin görüşünüze göre, Türkiye, elinden silahı bırakmayan bir
terör örgütüyle masaya oturmalı mıdır, görüşmeli midir?” Cevap: “Biz hiçbir
zaman bunu Türkiye’ye önermedik, bugün önermiyoruz, yarın da önermeyeceğiz.”
Düşünebiliyor musunuz değerli arkadaşlarım, yani bazıları, böyle “Avrupalılar
siyasi çözüm istiyor” filan diye çeşitli vesilelerle görüşlerini ifade
ediyorlar ama şunu bilesiniz ki Avrupa’nın resmî tutumu bu değildir. O
bakımdan, bazı devlet görevlileri aracılığıyla terör örgütü liderleriyle,
hapishanedeki liderlerle yapılan görüşmeleri, terörle mücadelenin normal bir
safhası gibi görmememiz gerekiyor. Sanki başka ülkeler de teröristlerle
görüşüyorlarmış da bizim de yapmamız yadırganacak bir şey değilmiş gibi
kimsenin düşünmemesi lazım.
Değerli
arkadaşlarım, terörle mücadele ciddi iştir. Biz her zaman bu kürsüden söyledik,
bugün de söylüyoruz, teröristlerle müzakere edilmez, mücadele edilir ve bunu
yaptığımız zaman göreceksiniz ki sonuçlar çok daha farklı olacaktır, çok daha
başarılı olacaktır. Hiçbir ülke terörü bitirmek için terörist liderlerle
müzakere etmekten medet ummamıştır bugüne kadar ve Türkiye'nin de medet
ummaması gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, her terör olayından sonra, her terörist saldırıdan sonra bütün
devlet yetkilileri çıkıyor, terörü lanetliyor, kınıyor, en kuvvetli sözlerle
tepkilerini dile getiriyorlar ama bir süre geçtikten sonra bunlar unutuluyor,
sanki terör tamamen bitmiş gibi Türkiye'nin gündeminden çıkıyor yeni bir eylem
olana kadar ve bu süre içinde -işte gazetelerden okuyoruz- bir taraftan
Kandil’le dolaylı temaslar, bir taraftan İmralı’yla doğrudan temaslar... Değerli arkadaşlarım, bu yöntemle, bizim, terörü bitirmemiz mümkün
olamaz. Onun için, bir kere daha ifade etmek istiyorum, mutlaka kararlı bir
tutum sergilememiz lazım. Ne istiyorlar bu terör örgütleri sizden? İstedikleri
şu: Ellerinde silah olacak, parmakları tetikte olacak ve size diyecekler ki
“Bir süre için eylemsizlik kararı aldık ama bir şartla: Siz bu süre içinde
Anayasa’nızı değiştireceksiniz, yasalarınızı değiştireceksiniz, bizim
istediklerimizi yapacaksınız.” Yani koskoca Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’sını,
yasalarını, elinde silahla bize bunları dikte eden bir terör örgütünün sözüne
bakarak değiştirecek. Değerli arkadaşlarım -bu Hükûmeti
de tenzih ederim, bütün Türk hükûmetlerini de tenzih
ederim- kim böyle bir şeye razı olabilir? O zaman yapılacak iş ne? Yapılacak
iş, terörü tasfiye etmektir. Biraz sonra bu konuyla ilgili bir gündem maddesi
daha olduğu için orada bunları dile getireceğiz, ama size şunu bir kere daha
söylemek istiyorum ki değerli arkadaşlarım, bu konuda eğer biz Meclis olarak, Hükûmet olarak, ülke olarak gerekli kararlılığı
gösteremezsek, o zaman alacağımız sonuç son derece sınırlı olur. Bu sözleşmeyi
bu anlayışla, bu düşüncelerle onaylıyoruz. Hükûmete
bir kere daha tavsiye ediyoruz: Böyle önemli sözleşmeler olduğu zaman bunu
yıllarca bekletmeyin, madde bir. Madde iki, imzaladıktan sonra, onayladıktan
sonra mutlaka uygulanmasını sağlayın. Raflarda tozlanan sözleşmelerden
Türkiye'nin kazanacağı hiçbir şey yoktur. Bu sözleşmeleri mutlaka uygulatın.
Demin örneklerini verdim, bu sözleşmeler, buna benzer sözleşmeler maalesef
uygulanmıyor, ya o ülkelerin terör örgütlerinden çekinmeleri dolayısıyla veya başka düşüncelerinin
sonucunda uygulanmıyor. Bu örgütleri etkisiz kılmanın yollarından bir tanesi de
karşımızdaki ülkeleri taahhütlerini yerine getirmeye zorlamaktır.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerimi bitirmeden önce, iki konuya kısaca değineceğim. Bir
tanesi, çok değerli arkadaşımız, Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekili
Mustafa Kemal Cengiz’e acil şifalar diliyoruz. Benden önceki arkadaşlarımın
söylediklerine ben de aynen katılıyorum, milletvekillerimizin bu gibi
ihtiyaçlarını karşılamak herhâlde hepimizin ortak görevidir. İkincisi de Hocalı
katliamıdır. Bu katliamı huzurunuzda bir kere daha kınıyoruz. Geçen yıl, bu
katliamı kınamak için İstanbul’da düzenlenen bir toplantıya katıldık. O
toplantıya Azerbaycan milletvekilleri de katıldı, Türkiye Parlamentosundan
muhalefet milletvekilleri de katıldı, zannediyorum, belki yoğun çalışmaları
dolayısıyla iktidar partisi milletvekillerimizi göremedik ama bu sene ümit
ediyorum ki onlar da geleceklerdir. İktidarıyla, muhalefetiyle Hocalı
katliamını kınama toplantısına -İstanbul’da- hepinizi davet ediyorum.
Bu vesileyle yüce
Meclisi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öymen.
Sayın Macit
burada mı? Yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Tuğrul Türkeş MHP Grubu adına konuşacaktı…
BAŞKAN – Benim
bilgim yoktu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Tuğrul Türkeş, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce ben de Hocalı katliamının yıl dönümünde Türk
kardeşlerimize karşı yapılan bu haksızlıkları kınıyorum.
Ayrıca, bugün
haberlerde, Libya’da bir vatandaşımızın hayatını kaybettiği söylendi. Bu,
hayatını kaybeden vatandaşımıza Allah’tan rahmet, ailesine de başsağlığı ve
sabırlar diliyorum. Umarım ki bu tahliye işleri daha fazla kayba fırsat
vermeden bir an önce biter ve oradaki vatandaşlarımızın güvenliği sağlanır.
Tabii ki diğer
bir konu da çok kıymetli arkadaşımız Mustafa Kemal Cengiz Bey’in trafik
kazasında yaralanmış olmasıdır. Kendisine acil şifalar, ailesine kolay gelsin
diyorum, aynı zamanda Çanakkaleli vatandaşlarımıza da geçmiş olsun diyorum.
Avrupa Konseyi
Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında söz almış bulunuyoruz. Az önce Sayın Öymen’in,
değerli konuşmacının da ifade ettiği gibi, biz de Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bunun Türkiye açısından, pratikte uygulanabilecek olsa iyi bir sözleşme
olduğunu düşünüyoruz çünkü bunun içinde terörizmi alenen teşvik, terör örgütüne
üye sağlama ve teröristin eğitimi konuları suç olarak tanımlanıyor. Bunu,
Avrupa’nın bütün ülkeleri karar altına alıp da imza altına alabilirse önemli
buluyoruz.
Ayrıca, bir diğer
konu, ülkemizin eskiden beri özellikle vurgulamakta olduğu “iade et ve yargıla”
konusu da bir adli yardımlaşma mekanizması içinde ele alınacak. Bunu da
fevkalade gerekli görüyoruz fakat tabii, bu konu, 1977’den beri Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisinin gündeminde. Yani, bu terörün önlenmesi sözleşmeleri
hazırlanıyor, sonra tadilatlar yapılıyor, bu tadilatların arkasından yeni
düzenlemeler yapılıyor. 2003’te en son ele alındı, 46 ülkenin sadece 20-26’sı
imzaladı. Daha sonra bunun değişiklikleri tekrar yapıldı.
Bu sefer biz,
inşallah bugün Mecliste bunu onaylarsak Türkiye hiç olmazsa imza koyduğu bir
konuda bunu Meclisinden de geçirmiş olacak ama Avrupa Konseyi üyelerinin buna
ne derece samimi baktığı, ne derece ciddi baktığı da bir ayrı konu.
Ben, bu
vesileyle, üç buçuk yıldır yani 2007’de seçildiğimizden beri, Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Türk Delegasyonunun bir üyesi olarak görev yapıyorum. Orada
iki komitede de, hem Hukuk, İnsan Hakları Komitesinde hem de Göç, Mülteciler,
Nüfus Komitesinde görevliyim. Diğer arkadaşlarım gibi, orada diğer partilerden
kıymetli arkadaşlarımızla birlikte görev ifa etmeye çalışıyoruz. Orada
gördüklerimin, orada yaşadıklarımın bir kısmını burada sizlerle paylayacağım.
Şüphesiz ki bu konularda hepinizin bilgisi vardır ama tabii, bire bir orada
olayları yaşamış bir parlamenter olarak oradaki insanların meselelere nasıl
baktığını, nasıl yaklaştığını da bu vesileyle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bildiğiniz üzere,
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi bir danışma meclisidir. Yani esas Avrupa Konseyi
denilen yapı, bir başkanlık yani bakanlar komitesidir ve icra komitesi
bakanlardır. Türkiye de bildiğiniz gibi, bu dönemde Dönem Başkanıdır. Aslında,
Türkiye'nin Avrupa Konseyi nezdinde ağırlığının olması gereken bir dönemdeyiz,
hem ikinci senesinde bu Meclisin Başkanlığını içimizden biri, bir Türk
milletvekili yapıyor hem de Sayın Dışişleri Bakanımız da Avrupa Konseyinin
Dönem Başkanı olarak görev ifa ediyor. Fakat, üzülerek
söyleyeyim ki son bir yıl içinde sadece Türk haftaları düzenlemek tarzında faaliyetlerin
ötesinde, maalesef, Türkiye siyasi olarak bir ağırlık koyamamış durumdadır.
Orada gerçek anlamda hem Avrupa’nın, Avrupa Birliğinin birçok ülkesiyle
beraberiz hem de Rusya gibi önemli bir komşumuzla da aynı platformda altmış
yıldır aynı yapı altında görev yapıyoruz. Ama bütün bunlara rağmen, bir turizm
haftası etkinlikleri tadında bir senedir işler yürütülüyor ama gerçek anlamda
Türkiye'nin hak ettiği, ağırlığının olduğu bir çalışmanın olmadığını da bu
vesileyle söyleyeyim.
Avrupa Konseyi,
takdir edersiniz ki Avrupa Parlamentosuyla birlikte eski önemini yitiren, eski
Avrupa kuruluşlarından bir tanesidir ama gene de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
bu Konseye bağlı görev yaptığı için ve şu anda da hukuk alanında önemli bir
faaliyet yaptığı için, bu kurumun faaliyetlerine binaen Avrupa Konseyi belli
bir ölçüde önemini muhafaza etmektedir.
Evet, bütün bu
kısa bilgilerin ardından, Terörün Önlenmesi Sözleşmesi’nin bir an önce
Meclisimizden geçirilmesini isteyen Avrupa Konseyinin bu kurumları, kuruluşları,
içinde yaşadığım bazı olayları, bir kısmını belgeleriyle birlikte de sizlerle
paylaşacağım. En çarpıcı konudur burada, az önce atıfta bulunduğum gibi, bu
sözleşmeyi burada biz de onayladığımız takdirde terörizmin alenen teşviki,
terör örgütüne üye sağlama ve teröristlerin eğitimi suç olarak tanımlanıyor.
Yani tanımı gereği diğer ülkelerin bunları böyle kabul ettiğini varsayıyoruz ama
çok çarpıcı bir olay, bizim Türkiye’yi ilgilendiren, Türkiye'nin hukuki alanda,
tutuklularıyla ilgili davranışlarını ilgilendiren enteresan bir olay yaşadık geçtiğimiz sene içinde. Bu, teröristbaşının zehirlendiğine dair avukatları bir iddia
attılar, dikkatleri üzerine çeksin diye veyahut şu veya bu sebeple. Bunlar
tabii çok ciddiye alındı. Uluslararası platformda da ciddiye alındı, bu konu
incelendi. Orada işkenceyi önleme teşkilatı var “CPT” diye. Bu, raporlar
hazırladı. Birtakım örnekler, numuneler alındı, testler yapıldı ve hiçbir
şekilde bunun söz konusu olmadığı uluslararası yetkili ve yetkin kuruluşlarca
tevsik edildi.
Şimdi bu
şartlarda, normalde, kuruluşundan beri üye olduğunuz bir yapıdaki diğer
insanların sizin yakanızdan düşmesini bekliyorsunuz değil mi? Bir iddia var,
siz kapılarınızı açmışsınız, bütün imkânlarınızı açmışsınız, hükümlüden
örnekler alınmış, tahlilleri yapılmış ve hiçbir şey olmadığı çıkmış ortaya.
Hayır, bununla ilgili toplantıda son dakikada Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nden
bir parlamenter diyor ki. “Ee tamam bunlar böyle
söylendi ama gene de bunu izlemede tutalım, bir altı ay daha bu konuyu takip
edelim, bakalım ne olacak?” Maksat ne? Maksat size sıkıntı vermek, uluslararası
platformda Türkiye'nin genel hâkim bakışını hırpalamaya çalışmaktan başka
hiçbir şey değil yani samimi değil,
samimi ve içten değil.
Bir diğeri:
Geçenlerde yaşadık, ocak ayındaki toplantı sırasında, “Kosova’da organ
ticareti” konusu ele alındı.
Şimdi, eğer
hakikaten insan organları ticari bir mal veya meta olarak pazarlanıyorsa tabii
bu çok korkunç bir şeydir ve buna bakmak lazım ve bunu kim yapıyorsa, hangi
ülkede hangi şartta yapıyorsa bunun üstüne mutlaka gidilmesi lazım, bunun takip
edilmesi lazım.
Ama değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; üzülerek söylüyorum ki daha komisyondan
itibaren yaklaşım, “Kosova Müslüman bir ülke, elimize bir fırsat geçti, -âdeta
eller ovuşturuluyor- hadi bunları bir kızartalım!” Topyekûn, yeni
bağımsızlığını kazanmış bir ülkeyi topyekûn zemmetme, kötüleme, karalama. Ha,
onun için de bir diğer nokta da bunu bahane göstererek, bunu kaynak, bunu bir
gerekçe göstererek Sırpların yaptığı katliamı da ibra etmek. Bir rapor
hazırlanıyor. Raporu hazırlayan şahıs, zaten Kosova’nın bağımsızlığı sırasında
İsviçreli bir parlamenter, Kosova’nın bağımsız olmaması gerektiğini ve
Sırbistan’a bağlı olması gerektiğini birçok defalar hem medyada hem birtakım
uluslararası platformlarda beyan etmiş birisi ama kasıtlı olarak Kosova
konusundaki rapor bu şahsa yaptırılıyor. Şimdi, bu şahsın tarafsızlığı söz
konusu mu? Değil, ama buna rağmen yaptırılıyor ve bunun arkasından da bunun
hazırladığı raporda Sırbistan’ın suçlarını hafifletecek bir yaklaşım
sergileniyor.
Bir diğer konu,
Gürcistan’ın mevcut yönetimi biliyorsunuz ki Avrupa ülkeleri tarafından
destekleniyor. Aynı zamanda, Gürcistan, Avrupa Konseyinin de asli üyelerinden
bir tanesi, oraya parlamenterler yolluyor. Biz, birçok fırsatta, platformda Ahıska Türklerinin meselelerini dile getirdik. Ahıska Türklerinin kendi temsilcileri de orada, görüşmeye
çalışıyor ama çok medeni, normal, doğal hakları olan kendi topraklarında
yaşayabilme hakkını Gürcistan da duymazdan geliyor, Gürcistan’ın mevcut
yönetimini beğenen, bayılan diğer Avrupa Konseyi üyeleri de maalesef bunu
desteklemeye devam ediyor ve Ahıska Türkleri bir
muhatap bulamıyor.
Ortadoğu’da “Hristiyanlara karşı uygulanan şiddet” diye yeni bir rapor
çıktı. Irak’ta, Suriye’de fiilî olarak Hristiyanlara
yönelik saldırıların incelenmesi doğrultusunda bir şiddet konusu rapor
hazırlanıyor. Bunun içine geçtiğimiz yılbaşı arifesinde Noel
Yortusu’nda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nden
Rumlar oraya gitmiş, daha önceden bir izin alınmadığı için orada onların
ibadetine izin verilmemiş, bu eklenip -sadece bu eklense iyi- Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’ni hiçe sayıp -ki orada iki tane gözlemcisi bulunduğu hâlde-
“Türkiye’nin bu konuda uyarılması” diye madde konuyor içine. Sebep?
Türkiye’ye sıkıntı vermek, eza vermek yani hiçbir ciddi tarafı yok. Bu arada
tabii biz Batı Trakya’daki Türklerin kendi dinî liderlerini seçemedikleri
konusunu birçok defa dile getirdiğimiz hâlde bu da ısrarla duymazdan gelinen
bir konu. Kasten iki taraflı anlatıyorum ki dikkatinize getireyim diye yani
yanlı tavrı orada görev yaptığınız her an, her fırsatta yaşıyorsunuz ve
görüyorsunuz. Peki burada hangi ülkeler var diye merak
ediyorsunuzdur. Yani Avrupa Konseyi deyince aşağı yukarı tahmin ediyorsunuz da,
hangileri var? Sabancı suikastı sanığı Fehriye
Erdal’ın suikastta kullanılan silah tam otomatik olmayıp da yarı otomatik
olduğu gerekçesiyle iade etmeyen Türkiye’ye Belçika buranın asli üyelerinden
biri. Cami minarelerini referanduma götürüp ret çıkartan İsviçre de buranın
asli üyelerinden biri. Yunanistan’ın Makedonya’ya kızıp da eski Yugoslav
Cumhuriyeti’nden “Makedonya” diye adlandırılmasında ısrar eden Yunanistan’la
birlikte -tabii, Avrupa’nın şımarık çocuğu pozisyonunda olduğu için Yunanistan-
onu destekleyen diğer ülkeler de bunu tasvip ediyor. Bunu tasvip eden Almanya,
Fransa, İtalya, İngiltere de bu Avrupa Konseyinin üyeleri.
Bir an için
düşünüyorum değerli milletvekilleri: Şimdi bu “Eski Yugoslav Cumhuriyeti’nden
Makedonya” böyle bir ülke ismi olur mu yani? Medeni, çağdaş, evrensel hukuku
temsil ettiğini düşündüğümüz Avrupa Konseyi ülkeleri böyle hitap ediyor.
Maazallah, biz çıkıp da “Eski Osmanlı İmparatorluğu’ndan Neşet Etmiş Yunanistan
diyelim bundan sonra.” desek acaba bu kabul görür mü? Buradaki çifte standarda
dikkatinizi çekiyorum, buradaki çifte standarttaki yanlışlara dikkatinizi
çekiyorum. Türkiye buranın asli üyesi, kuruluşundan beri. Bir
yılı aşan bir süredir Meclis Başkanı içimizden biri. Aynı zamanda, Türkiye,
dönem başkanı Avrupa Konseyinde ama bunların hepsini biz orada yaşıyoruz ve
bunlarla ilgili de maalesef ülkemizin, bizim, orada görev yapanların bir
ağırlığı yok. Bunları halletme, bir çözüm yoluna ulaştırma imkânını
bulamıyoruz.
Bozcaada ve
Gökçeada’da Rum azınlıkla alakalı bir rapor hazırladılar, içinde birtakım garip
iddialar vardı. Bunu telafi etmeye kalkıp bir de “Rodos ve Kos’taki
Türklerle ilgili rapor hazırlayalım” dediler. Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum
Kesimi o kadar kuvvetli üstlerine geldi ki raporun adı dahi değişti ve “Rodos
ve Kos’taki Kendilerinin Türk Olduğunu İddia Eden
Müslüman Azınlığın Meseleleri” diye yaptılar. Bu çirkin değil mi? Bu yanlı bir
yaklaşım değil mi? Şimdi bunlarla bir protokol imzalayacağız.
Tabii, sürem çok
az kaldığı için değinmek istediğim başka bir iki tane konu vardı ama onları
artık başka bir sefer ele alırım.
Son olarak
şunları söylemek istiyorum: Bu yapılan sözde gizli Müslüman düşmanlığını
-Avrupa Konseyi nezdinde- gayet açık söylüyorum, yani konuşulmayan ama Kosova
örneğinde verdiğim gibi -yani diğer birçok örnekte de bunu görmek, orada
yaşamak mümkün- Müslüman ülkelere karşı gizli bir dayanışma ve direniş var. Bir
kere bunun düzeltilmesi gerekir ve topyekûn Müslüman ülkeleri bir avuç terörist
ile, ki onların zaten… Yani, Avrupa bunlara “İslami fundamentalist” diyor ama ne derece tabii öyledir o
konular, onu da ayrıca ele almak gerekir.
Bir diğer konu:
Bu kendi taraflarındaki insanları destekleyen çift yanlı davranışlarını açıkça
yüzlerine vurup bunları uyarmamız gerekir.
Bir diğer nokta
da, tabii inşallah bu kanunu kabul etmemiz ile birlikte Türkiye'nin otuz yılı
aşan süredir terör ile yaptığı mücadeleyi, haklı mücadeleyi ve doğru mücadeleyi
onların görmesini ve bu sözleşmenin yürürlüğe girmesiyle birlikte belki biraz
daha insafa gelip buradaki meselelere realist bakmalarını temenni ediyorum.
Evet, bu duygu ve
düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Türkeş.
Sayın Şandır,
buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Tümü üzerinde soru sormak için sisteme girdim.
BAŞKAN –
Affedersiniz, ben 60’ıncı maddeye göre zannettim. Tamam, peki.
Şahsı adına söz
talebinde bulunan Sayın Macit? Yok.
Şimdi soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Şandır,
buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, bu
sözleşmenin onaylanmış olmasının Türkiye'nin bölücü terör örgütüyle
mücadelesine hangi katkıyı vereceğini Hükûmet olarak
öngörüyorsunuz? Mesela bu sözleşmenin, onaylandıktan sonra, Avrupa Konseyi
üyesi ülkelerin bölücü terör PKK örgütü karşısındaki tavırlarının değişeceğini
bekliyor musunuz? Mesela Fehriye Erdal’ın iadesini
bekliyor musunuz? Yine, mesela bölücü terör örgütü PKK’nın kullandığı
silahların ve mayınların kaynağı, vericisi olan ülkelerle böyle bir yüzleşmeyi
bekliyor musunuz?
Bir başka sorum,
bu bölücü terör örgütünün silahlı mücadelesine karşı, Türkiye'nin verdiği
silahlı mücadeleyi azaltarak, “Demokrasi içerisinde siyaset üreterek çözüm
üreteceğim” metodunu yeterli ve geçerli buluyor musunuz? Bunu değiştirmeyi
düşünüyor musunuz?
Bu konularda Hükûmetinizin bu sözleşmenin onaylanması dolayısıyla
öngörüsü, beklentileri nedir, bunu bize anlatabilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, buralarda,
aslında, zannediyorum parti gruplarımız arasında çok ciddi bir farklılık da
yoktur. Terörle mücadele konusunda hepimiz uluslararası anlamda çok daha güçlü
bir koordinasyondan yanayız. Bu konuda geçmişten bugüne belli eksiklikler
olduğunu da biliyoruz.
Terörizm, her
zaman için farklı devletlerden beslenmiş, farklı uluslararası çatışmalardan
beslenmiş bir konudur. Ülkeler, kendi dar çıkarları açısından maalesef örtük
bir şekilde başka ülkelerdeki terör faaliyetlerini zaman zaman
destekleyebilmektedirler, himaye edebilmektedirler. Bu, tabii, aslında orta ve
uzun vadede hiçbir devletin faydasına olmayan bir yaklaşımdır.
Biz Türkiye
olarak, çok net ve kararlıyız bu konularda. Hem uluslararası anlamda iş
birliğine açık bir ülkeyiz hem de diğer ülkeleri bu konuda bizimle iş birliğine
sürekli bir şekilde davet ediyoruz. Son dönemlerde, komşu ülkelerimiz başta
olmak üzere, birçok ülkeyle aslında bu alanda önemli iş birlikleri
gerçekleştiriliyor. Bunun da terörle mücadelede büyük bir katkısı olduğuna
inanıyoruz. Özellikle terör örgütünün izole edilmesinde ve uluslararası anlamda
bir meşruiyet bulamamasında, bir imkân bulamamasında etkili olduğuna
inanıyoruz. Terörle mücadelenin önemli bir boyutu bu
uluslararası iş birliği, koordinasyon. Bu tür uluslararası anlaşmaların
da ben buna katkıda bulunmasını temenni ediyorum. Ama bunun ötesinde tabii ki
esas olan ülkelerdeki siyasi iradedir. Siyasi irade bunu net bir şekilde
göremezse, bunun arkasında durmazsa, yaptığınız anlaşmalar tabii ki arzu
ettiğiniz ölçüde etkili olmazlar. Ama bu anlaşmalar da, beklentimiz ve ümidimiz
odur ki, uluslararası anlamda bu iradeyi güçlendirsin, iş birliğini
güçlendirsin.
Terörle mücadele
ve demokrasi konusuna gelince, biz bu ikisini birbirinin alternatifi süreçler
olarak görmüyoruz. Bir taraftan terörle etkili bir şekilde mücadele ederken,
hiçbir şekilde vatandaşlarımızın can güvenliğine tehdit oluşturmaması yönünde
mücadele ederken, diğer taraftan da demokrasiyi geliştirme yönünde de her türlü
adımı atıyoruz, atmaya devam edeceğiz. Terör örgütleri aslında bakarsanız
ülkelerde demokrasinin alanını daraltmaya çalışmışlardır her zaman. Çünkü
demokrasi bir taraftan terörün zeminini de zayıflatan, terörün argümanlarını da zayıflatan bir süreçtir. Fakat,
terör olsun olmasın, biz ülke olarak, halkımızın hak ettiğine inandığımız ileri
demokratik standartlara ulaşması konusunda da her zaman adımlar atmaya devam
edeceğiz.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
AVRUPA
KONSEYİ TERÖRİZMİN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1 16 Mayıs
2005 tarihinde Varşova’da imzaya açılan ve Türkiye Cumhuriyeti adına 19 Ocak
2006 tarihinde Strazburg’da imzalanan “Avrupa Konseyi
Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi”nin beyanlarla birlikte onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2 Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3 Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca vekâleten
oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Avrupa
Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 241
Kabul : 238
Çekimser : 3
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı
kanunlaşmıştır.
2’nci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika Birleşik
Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika Birleşik Devletleri
Savunma Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/395) (S.
Sayısı: 136)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
136 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 136. S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Tasarının tümü
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın
Hüseyin Yıldız.
Buyurun Sayın
Yıldız.
MHP GRUBU ADINA
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika
Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın
Yıldız, bir saniye.
Sayın
milletvekilleri, çok büyük bir uğultu var. Sükûneti sağlarsak gerçekten iyi
olacak.
Buyurun Sayın
Yıldız.
HÜSEYİN YILDIZ
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
Çanakkale Milletvekilimiz, çalışma arkadaşımız Sayın Mustafa Kemal Cengiz’in
yapmış olduğu kazadan dolayı üzüntülerimi paylaşmak istiyorum ve Sayın Cengiz’e
acil şifalar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün, yüce Meclisimizin onayına sunulacak olan Amerikan
Savunma Bakanlığı ve bizim Genelkurmay Başkanlığımızın Savunma Uzay İşbirliği
Anlaşması’nın detaylarına geçmeden evvel, Türk-Amerikan ilişkilerinin ana
hatlarından az da olsa bahsetmeyi uygun buluyorum.
Hepinizin de
bildiği üzere, ABD ile olan ilişkilerimizin esaslı tarihi İkinci Dünya Savaşı
sonrasında ve bilhassa Kore Savaşı sonrası Türkiye'nin NATO’ya alınmasında
görülür. Geriye dönük bir tarih algımızda Amerika’yla olan ilişkilerimizin
Osmanlı Devleti’nin son döneminden beri Türkiye Cumhuriyeti’mizin
erken yıllarında pek de iyi olduğu söylenemez. Bu durumun aksine, soğuk savaş
boyunca Türkiye'nin genelde NATO bloğu ve özelde ise ABD için çok önemli bir
eksen ülke olduğu ve Amerika ile olan tarihî müttefikliğimizin kaynağını
buradan aldığını biliyoruz. Bu olgunun, konjonktürel
değişimlere rağmen, soğuk savaş sonrasında 11 Eylül olaylarına kadar da bu
şekilde geliştiğini sanırım söylemeye de gerek yoktur. Ancak, Irak harekâtı
öncesi yaşanan sert pazarlıklar, 1 Mart Tezkeresi olayı, kırmızı
çizgilerin aşılması ya da yıpratılması, Süleymaniye krizi, Irak’a asker
gönderme tartışmaları ve ABD’nin bu talebini geri alması ve Washington’un PKK
terör örgütü konusundaki ikircikli tavrı Türk-Amerikan ilişkilerinde ciddi
tahribata neden olmuş ve son elli altmış yıldaki müttefiklik durumu her iki
kamuoyunda da ciddi şekilde sorgulanmaya başlanılmıştır.
Irak Savaşı
sonrasında Kuzey Irak bölgesinde oluşan siyasal boşluğun Amerikan makamlarınca
yerel Kürt gruplar tarafından doldurulmasına göz yumulmuştur. Bu durum ise
Amerikalılar tarafından her platformda PKK’nın kanlı bir terör örgütü olduğunun
dile getirilmesine rağmen ülkemizin Kuzey Irak merkezli bu terörist
saldırıların son birkaç yılda yeniden hedefi olduğu gerçeğini değiştirmemiştir.
İşte,
Türk-Amerikan ilişkilerinin tarihî seyrini değiştiren ve ilişkilerde onarılmaz
yaralar açan olgu, PKK sorunu ve bu sorun karşısında ABD makamlarının
“İstihbarat paylaşımı” gibi naif ve muğlak bir
söylemle son birkaç yıldır Türkiye devletini oyalamasıdır. Maalesef
İktidarımız, bu konuda ABD makamlarının inisiyatifi
dışına çıkacak siyasal bir iradeyi, üzülerek söylüyorum, henüz gösterebilmiş
değildir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye ve ABD, Washington’da 5 Temmuz 2006’da kamuoyuna
duyurdukları Stratejik Vizyon Belgesi ile her iki ülkenin ulusal çıkarlarına
hizmet edeceğini tespit ettikleri bölgesel ve uluslararası iş birliği
alanlarını açıkladılar. Bu alanlar genel hatlarıyla şu şekilde belirlenmişti:
Terörist
saldırılarının artarak devam ettiği Irak ile genişletilmiş Orta Doğu
coğrafyasının geleceği, nükleer silah üretme arayışlarındaki İran’ın
oluşturduğu rahatsızlık, enerji koridoru, Orta Asya ve Kafkaslarda istikrarın
sağlanarak demokrasinin yerleşmesi ile kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi ve
terörle mücadele konusundaki kararlılık. Görüleceği üzere, Türk-Amerikan
ilişkilerini ilgilendiren bu konuların çoğu, güvenlik boyutunu ön plana
çıkarmaktadır. Bu iş birliği alanlarında ortak mücadele, Türkiye ve ABD
arasındaki siyasi diyaloğa paralel olarak askerden
askere diyaloğu da, tartışmasız, hayati kılmaktadır.
Az önce ifade
ettiğim gibi, Irak’ı işgal eden Amerikan güçlerine Türkiye topraklarından
transit geçiş izni vermeyen 1 Mart 2003 Tezkeresi’yle aynı yılın 4 Temmuz
tarihinde Amerikan askerlerince Türk askerlerinin başlarına çuval geçirilip bir
süreliğine gözaltına alınmaları iki ülke askerleri arasında da derin bir güven
bunalımına yol açmıştır. Kaybolan güveni yeniden kazanmak için, özellikle
generaller düzeyinde yapılan karşılıklı ziyaretler yoluyla çabalar harcanmış
olmakla birlikte, taraflar arasında mevcut ve geleceğe dönük bölgesel ve
küresel güvenlik sorunlarına karşı yeni ve güçlü bir ortak mücadele iradesinin
tam olarak oluştuğu söylenemeyecektir. İşte, tam bu noktada, 9 Kasım 2005’te
imzalanan ve bugün yüce heyetimizin onayına sunulacak olan Türk-Amerikan
Savunma Uzay İşbirliği Anlaşması’nın iki ülke ilişkilerinde biraz olsun olumlu
katkı sağlayacağı ve bu durumun bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiği
kanaatindeyiz.
Kanun tasarısının
genel gerekçesinde de izah edildiği üzere, bu anlaşmanın, öncelikli olarak
savunma ihtiyaçlarını karşılayacak olmasının yanında, genel anlamda uzay
işbirliğini kolaylaştıracak ve gelecekte ihtiyaç duyulabilecek olan yasal ve
politik bir çerçeve ve altyapı oluşturması beklentisi hâkimdir.
Görüştüğümüz bu
konu, insanlığın geldiği son teknolojik evreyi temsil eden uzay çağında
ülkemizin de hak ettiği yeri almasını sağlayacak önemli bir adımdır. Birçok
gelişmiş ülkenin uzaya mekikler, araştırma grupları ve uydular gönderdiği bir
dönemde, 21’inci yüzyıl gelecek vizyonu büyük olan
ülkemizin de bu gelişmelerden bihaber olması ve bu konuda durup beklemesi
düşünülmemelidir. Dolayısıyla, bu konuya partiler üstü ve millî bir mesele
olarak bakılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, günümüz modern uzay programlarının başlangıcı 1926 yılında
Amerika Birleşik Devletleri bilim adamı Robert Goddard’ın
yaptığı ilk sıvı yakıt roketiyle başlamıştır. Daha sonra, Alman bilim adamı Wernher Von Braun
İkinci Dünya Savaşı öncesi başlatılan roket projeleri savaş sırasında hızlanmış
ve büyük kayıplar verdiren U2 füzelerinin üretimine yol açılmıştır. Savaş
sonrasında Almanya'dan göç eden bilim adamlarının bilgi, tecrübe ve deneyimleri
ABD, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve İngiltere'de oluşturdukları yeni
deney merkezleri vasıtasıyla uzay teknolojisinin gelişim süreci de devam
etmiştir.
1957-1975 yılları
arasında Sovyetler Birliği'nden Sergey Korolyov tarafından tasarlanan R-7 roketiyle fırlatılan Sputnik 1 uydusu ile başlayan uzay yarışı ABD'nin geride
kalmamak için başlattığı ve öncelerinde yaşanan çeşitli başarısızlıklara rağmen
devam eden Mercury Programı'yla atak yaptığı ve
ilkler açısından Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin önde olduğu, ancak
uzun solukluluk, aya yolculuk ve teknolojik üstünlük açısından ABD'nin önde
tamamlamış olduğu soğuk savaş döneminin uzay programları sayesinde uzay
teknolojilerinde bugüne kadar büyük ilerlemeler yaşanmıştır. Uzay faaliyetlerine daha sonraki yıllarda Fransa, Hindistan, Çin,
Japonya, Güney Kore ve İsrail de katılmıştır.
Uzay sektörü
artık, günümüzde prestij ifade eden bir sektör hâline
gelmiştir. Uzay programları sonucunda uzaya birçok insansız ve insanlı uçuşlar
gerçekleştirilmiştir. Bunlardan hepimizin hatırlayabileceği önemlileri olarak Mercury, Gemini, Apollo, Vostok ve Soyuz programlarını sayabiliriz.
Uzay programları
kapsamında insansız askerî ve sivil temelli jeosenkron
uyduları, düşük yörünge telekom uyduları, gözlem
uyduları, bilimsel araştırma uyduları, gezegen ve derin uzay sondaları, insanlı
düşük yörünge uçuşları, aya yolculuk uyduları, uzay istasyonu programları
önemli gerçekleştirilen programlardır.
Özellikle telekom sektöründe büyük kullanım bulmuş olan jeosenkron ve düşük yörünge uydularının yanı sıra askerî ve
sivil amaçlı gözlem ve keşif uyduları da büyük finansmanlarla gerçekleştirilmiş
ve her gün bu alanda daha gelişmiş uydular gerçekleştirilmeye de devam
edilmektedir.
NASA’nın sadece Apollo Programı sırasında kullandığı finansmanın 1970’li
yıllarda 19 milyar ABD dolarını bulduğu ve bu miktarın NASA’nın o yıllardaki
bütçesinin yüzde 34’ünü oluşturduğu dikkate alınınca, uzay programlarının
içerdiği kompleks ve ileri teknolojilerin, güçlüklerin
ve risklerin ne kadar büyük bir harcama gücüne karşılık geldiği
anlaşılabilecektir. Bugün bu derece büyük finansman gücüne sahip ve uzay
programlarını tek başına finanse eden ülkeler ABD, Rusya, Fransa, Hindistan,
Çin ve İsrail askerî ve sivil amaçlı uzay projeleri yürütmektedirler. Harcama
güçleri yeterli olmayan ülkeler ise uzay teknolojilerinde yerlerini alabilmek
için, European Space Agency gibi, bu alanda ileri ülkelerle birlikte güçlerini
birleştirerek bu alanda var olmaya yönelik strateji yürütmektedirler. Hâlen
uzay teknolojilerine sahip olan diğer ülkeler tarafından uzayda yaratılan
üstünlük ile körüklenecek rekabet süreçlerinin yaratacağı alternatiflerden
ötürü diğer gelişmiş ülkeleri tekelci politikalarından uzaklaştırarak rekabetçi
politikaların gelişmesine hız ve imkân sağlayacaktır.
Ülkemiz için
barışçıl amaçlarla yürütülecek uzay programlarının yaratacağı büyük finansal
hareketler ise bölge ekonomilerinin gelişmesini tetikleyerek siyasi sorunların
çözümünde ortak politikalar ve ortak yaklaşımları gündeme getirebilecektir.
Değerli
milletvekilleri, birliktelikler, daima kaynakların birleştirilmesi suretiyle
bireysel, ferdî yaklaşımlardan daha güçlü, sürekli, maliyet ve etkin dinamik
yapıların oluşumu ile sonuçlanır. Bu bağlamda, Amerika Birleşik Devletleri
Savunma Bakanlığı ile imzalanacak olan Savunma Uzay İşbirliği Anlaşması ile
oluşan birlik, çok pahalı bir alan olan uzay teknolojilerinin ilerletilmesi
hedefi etrafında bu olumlu etkiyi yaşatacaktır. Hâlihazırda ABD’nin sahip
olduğu teknolojik altyapı, nanoteknolojiler ve uzay ekipmanları, bu anlaşma vasıtasıyla bizim savunma
sanayimizin hizmetine kazandırılabilecektir.
Sizlerin de iyi
bildiği üzere, günümüzün savunma harcamaları artık, konvansiyonel silahlardan
daha çok siber savaş teknolojileri, uzay ve nükleer alanlarında yapılmaktadır.
Bu teknolojilerin çoğuyla henüz tanışamamış, belki de geç kalmış olan ülkemiz
için, ABD gibi uzay alanında en gelişmiş donanımlara sahip bir ülkeyle ve bu
türden savunma ve sivil amaçlı iş birlikleri de kaçınılmaz hâle gelmektedir.
21’inci yüzyıl güvenlik stratejilerinin, bu, en önemli yanı ve yüzüdür. Birçok
gelişmiş ülkenin güvenlik bağlamında insan kaynaklarını daha sınırlı tutarak
güvenliğin nükleer, genetik, siber ve uzay yanını ön plana çıkardığı ve bu
alanlarda yoğunlaştığı görülmektedir.
Millet olarak
ordumuzla tarihten beri hep iftihar etmişizdir ve hâlâ da etmekteyiz. Ancak
daha az önce sözünü ettiğim bu teknolojilere sahip olan bir silahlı kuvvetler,
Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve Doğu Akdeniz havzası gibi
çetrefilli bir coğrafyanın ortasında taşıdığı liderlik ve tüm dünyaya barış ve
istikrar sağlama misyonunu yerine getirebilir.
Dolayısıyla, dünyanın en önemli silahlı kuvvetlerinden biri olan ordumuzun daha
modern standartlara uydurulması her şeyden daha da elzemdir. Çok değil, bundan
seksen beş-doksan yıl önce bu ordu yedi düvele karşı hem Birinci Cihan Harbi’ni hem
de Kurtuluş Savaşı’nı başarıyla gerçekleştirmiş ve bu milleti sömürge yapmak
isteyen, kolonileştirmek isteyen ve vatan sathını bölmek isteyen güçlere karşı
başarıyla mücadele etmiştir. Tüm bunları ise Osmanlının son dönemlerinde
yapılan askerî reformlarla ve yeni bir anlayışla inşa edilen bir orduyla
yapmıştır.
Kısaca söylemek
istiyorum ki, bu askerî teknolojilerin silahlı kuvvetlerimizin hizmetine
kazandırılması, tarihten feyiz almak, zamanın ruhunu yakalamak ve geleceği
şimdiden kurmak adına önemli bir adım olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, günümüzün güç dengelerini, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin
stratejik açılımları değiştirmektedir. Çin, Hindistan, İran, Pakistan ve
benzeri ülkelerin hepsinde bu savunma alanlarında yapılan ARGE çalışmaları ve
harcamaları dikkat çekicidir. Bu ülkelerin uzay alanlarındaki ilgi, bilgi ve
gelişimleri de gittikçe artmaktadır. Bizim de ABD ile imzaladığımız bu anlaşma
sayesinde bu tür güvenlik stratejilerimizin ve savunma kabiliyetimizin artacağı
iyimserliğini taşımaktayım. Özellikle Türkiye gibi yıllardır bölücü terörle
mücadele eden ülkelerin, dağda vurkaç taktiğiyle
saldıran vatan hainlerine karşı insansız hava araçları, uydudan aktarılan
enformatik veriler ve daha gelişmiş uzay teknolojilerine olan ihtiyaçlarını da
belirtmeden geçemeyeceğim.
Sayın Başbakanın
5 Kasım 2007’deki Amerika ziyaretinden bu yana PKK konusunda ABD ile olan iş
birliği konusunda çokça tartışılan anlık istihbarat konusu işte tam bu türden
bir savunma iş birliğinin gereğidir.
Ülkemizin kendi
anlık istihbarat imkânları son derece kısıtlıdır. Özellikle sınır ötesi
bölgelerde bu türden iş birliklerinin etkinliğini daha da artırmak
gerekmektedir.
Süper güçlerin
ilerlemiş ve tekelleşmiş uzay programlarının yanında, görüştüğümüz savunma uzay
iş birliği anlaşması geç kalınmış bir adım olsa da, gelecekte yapacağımız sivil
uzay çalışmaları açısından bizlere kazandıracağı olanak ve tecrübeler açısından
önemlidir. Ülkemizin tek başına mevcut kaynak ve teknolojileri ile bu alanda
ilerleme ve rekabet olanağı yakalamasının imkânsız olma gerçeğinden hareketle,
bu proje çerçevesinde ABD ile insan kaynaklarını, teknolojik güçlerini ve
enformatik ağını savunma alanında birleştirme iş birliğine girmekteyiz.
Türk Hava
Kuvvetleri Komutanlığı öncülüğünde Savunma Sanayii
Müsteşarlığı finansmanıyla ülke sanayimizde, TÜRKSAT yer ve uzay
yatırımlarıyla, TÜBİTAK ve üniversitelerce sağlanan bilim insanlarıyla oluşan
ve gelişmekte olan Türk uzay teknolojileri ve temel bilimlerinin bu iş birliği
anlaşmasının yaratacağı uzay programları, projeleri, ortak bilgi bankası ve
eğitim imkânlarıyla hızlanarak ilerleyeceğini düşünmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, uzay araştırmaları konusunda ehliyeti tartışılmaz olan ve en
deneyimli ülke olması münasebetiyle ABD ile savunma alanından başlayarak, daha
sonra sivil alanları da kapsayacak olan iş birliği anlaşmalarının yapılması
ülkemizin menfaatinedir diye düşünmekteyiz.
Uzay alanında çok
geç kalan ülkemizin bu alanda Büyük Önder Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir.
Gökleri koruyamayan uluslar yarınlarından asla emin olamazlar.” sözü
doğrultusunda uzayın istikbal olduğu gerçeğinden hareketle ve bu anlaşmanın, bu
kanunun Türk evladının uzaydaki yerini almasına vesile olmasını diliyor,
hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yıldız.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ GENELKURMAY BAŞKANLIĞI İLE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ SAVUNMA
BAKANLIĞI ARASINDA SAVUNMA UZAY İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 9 Kasım
2005 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı
ile Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma Uzay
İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika Birleşik Devletleri Savunma
Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 237
Kabul : 236
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
3’üncü sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji
Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Ukrayna Hükûmeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 286)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
286 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 286 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE UKRAYNA HÜKÜMETİ ARASINDA ENERJİ ALANINDA İŞBİRLİĞİNE
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 7
Haziran 2005 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşma”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın
açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 221
Kabul : 219
Çekimser : 2(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
4’üncü sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978
Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesini Değiştiren Ek Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde
İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesini Değiştiren Ek Sözleşmenin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/270) (S.
Sayısı: 434)(xx)
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 434 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
434 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE İSVEÇ
KRALLIĞI ARASINDA 30 HAZİRAN 1978 TARİHİNDE İMZALANAN SOSYAL
GÜVENLİK SÖZLEŞMESİNİ DEĞİŞTİREN EK SÖZLEŞMENİN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 26
Ağustos 2004 tarihinde Stokholm’de imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan
Sosyal Güvenlik Sözleşmesini Değiştiren Ek Sözleşme”nin onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti İle İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan
Sosyal Güvenlik Sözleşmesini Değiştiren Ek Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 236
Kabul : 235
Ret : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
5’inci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Avustralya Hükümeti Arasında
Diplomatik Misyon ve Konsolosluklarda Çalışan Diplomatik ve Konsüler
Kadro İle İdari ve Teknik Personel Yakınlarının İstihdamına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Avustralya Hükûmeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluklarda
Çalışan Diplomatik ve Konsüler Kadro ile İdari ve
Teknik Personel Yakınlarının İstihdamına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/659) (S.
Sayısı: 464)(x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
464 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AVUSTRALYA HÜKÜMETİ ARASINDA DİPLOMATİK MİSYON VE
KONSOLOSLUKLARDA ÇALIŞAN DİPLOMATİK VE KONSÜLER KADRO İLE İDARİ VE TEKNİK
PERSONEL YAKINLARININ İSTİHDAMINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 10
Temmuz 2008 tarihinde Kanberra’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Avustralya Hükümeti Arasında Diplomatik Misyon ve
Konsolosluklarda Çalışan Diplomatik ve Konsüler Kadro
ile İdari ve Teknik Personel Yakınlarının İstihdamına İlişkin Anlaşma”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti İle Avustralya Hükümeti Arasında Diplomatik Misyon ve
Konsolosluklarda Çalışan Diplomatik ve Konsüler Kadro
İle İdari ve Teknik Personel Yakınlarının İstihdamına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 240
Kabul : 240
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Fatih
Metin Gülşen
Orhan |
Bolu
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
(x) 464 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
(xx) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
6’ncı sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İspanya Krallığı Arasında Diplomatik
ve Konsüler Misyonlarda Çalışan Diplomatik, Konsüler, İdari ve Teknik Personelin Yakınlarının Kazanç
Getirici Bir İşte Çalışmalarına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İspanya Krallığı
Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan
Diplomatik, Konsüler, İdari ve Teknik Personelin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/724) (S. Sayısı: 468)(x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
468 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İSPANYA KRALLIĞI ARASINDA DİPLOMATİK VE KONSÜLER
MİSYONLARDA ÇALIŞAN DİPLOMATİK, KONSÜLER, İDARİ VE TEKNİK PERSONELİN
YAKINLARININ KAZANÇ GETİRİCİ BİR İŞTE ÇALIŞMALARINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 5
Nisan 2009 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
İspanya Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler
Misyonlarda Çalışan Diplomatik, Konsüler, İdari ve
Teknik Personelin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına İlişkin
Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İspanya Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan Diplomatik, Konsüler, İdari ve Teknik Personelin Yakınlarının Kazanç
Getirici Bir İşte Çalışmalarına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
(x) 468 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
“Kullanılan Oy Sayısı: 217
Kabul : 216
Ret : 1
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
7’nci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Pakistan’da Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA)
Tarafından Program Koordinasyon Ofisi Kurulmasına İlişkin Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
7.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Pakistan İslam
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Pakistan’da Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Tarafından Program Koordinasyon
Ofisi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/807) (S. Sayısı:
489)(xx)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
489 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE PAKİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA PAKİSTAN’DA TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
(TİKA) TARAFINDAN PROGRAM KOORDİNASYON OFİSİ KURULMASINA İLİŞKİN MUTABAKAT
MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 25
Ekim 2009 tarihinde İslamabad’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Pakistan’da Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Tarafından
Program Koordinasyon Ofisi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 489 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Pakistan’da Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Tarafından
Program Koordinasyon Ofisi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy
Sayısı : 241
Kabul : 240
Ret : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye |
Harun Tüfekci Gülşen Orhan |
Konya Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
8’inci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti
Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
8.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Birleşik Meksika
Devletleri Hükûmeti Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir
İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/677) (S. Sayısı: 491)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
491 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BİRLEŞİK MEKSİKA DEVLETLERİ HÜKÜMETİ ARASINDA
DİPLOMATİK VE KONSÜLER MİSYON ÜYELERİNİN YAKINLARININ KAZANÇ GETİRİCİ BİR İŞTE
ÇALIŞMALARINA OLANAK SAĞLAYAN
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 11
Aralık 2008 tarihinde Meksika’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika
Devletleri Hükümeti Arasında Diplomatik ve Konsüler
Misyon Üyelerinin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak
Sağlayan Anlaşma”nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 491 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum:
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında
Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin Yakınlarının
Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 246
Kabul : 246(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
9’uncu sıraya
alınan, Avrupa Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
9.-
Avrupa Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı: 512)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
512 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
AVRUPA
HABERLEŞME OFİSİ KURULUŞ SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ
UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
“Avrupa Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesi”nin onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 512 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Avrupa
Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 241
Kabul : 241(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
10’uncu sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş
Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
10.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/727) (S. Sayısı: 513)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
513 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE URUGUAY DOĞU CUMHURİYETİ ARASINDA DOSTLUK VE İŞ BİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 30
Nisan 2009 tarihinde Montevideo’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Uruguay
Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş Birliği Anlaşması”nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 513 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık
oylama sonucu:
“Kullanılan Oy sayısı : 238
Kabul : 238(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
11’inci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ticari, Ekonomik Ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
11.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Uruguay Doğu
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Ticari, Ekonomik ve
Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/763) (S. Sayısı: 514)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
514 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE URUGUAY DOĞU CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARİ,
EKONOMİK VE TEKNİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 30
Nisan 2009 tarihinde Montevideo’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği
Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 514 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari,
Ekonomik Ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 234
Kabul : 234(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.57
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.12
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
12’nci sıraya
alınan, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının
Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
12.-
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının Geliştirilmesi
Hakkında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/666) (S. Sayısı: 520)(x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
520 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslu.
Buyurun Sayın
Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 520 sıra sayılı Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz
Otoyollarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
Tasarıda
belirtilen Mutabakat Muhtırası, Türkiye’yle birlikte on bir ülkenin katılımıyla
19 Nisan 2007 tarihinde Belgrad’da imzalanan ve
Dışişleri Bakanlığınca hazırlanarak Bakanlar Kurulunca 28/11/2008
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen bu tasarı uygun bulunması
için yüce Meclise 2011 yılında getirilebilmiştir.
Karadeniz, eski
çağlardan beri çeşitli uygarlıkların beşiği olmuş, Asya ile Avrupa arasında
değişik uyruklu, farklı mesleklere sahip ve değişik kültürlerden ve dinlerden
gelen insanların birbiriyle kaynaştığı konumunu hep muhafaza etmiştir.
Karadeniz
Ekonomik İşbirliği, dünyada küreselleşme ve bölgesel düzeyde uluslararası bütünleşme
yönünde siyasal ve ekonomik alanda yeniden yapılanma sürecinin bir ürünüdür.
Doğu Avrupa’da ekonomik boyutta serbest piyasa ekonomisine ve siyasal boyutta
çoğulcu demokrasiye geçiş sürecinin yarattığı ortamda konumunu ve zamanlamasını
bulan Karadeniz Ekonomik İşbirliği, fikrî öncülüğünü Türkiye'nin yaptığı bir
bölgesel ekonomik iş birliği girişimi olarak kurulmuştur.
Karadeniz
Ekonomik İşbirliğiyle ile ilgili ilk toplantı Türkiye'nin girişimiyle 19 Aralık
1990’da Ankara’da yapılmıştır. Toplantıda taraflar, Türkiye tarafından
hazırlanan ve önerilen iş birliğinin temel prensiplerini kapsayan taslak
üzerinde çalışmışlar, sonuç bildirgesinde Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin
kurulmasında anlaşmaya vardıklarını resmen açıklamışlardır. 12-13 Mart 1991
tarihlerinde Bükreş’te, 23-24 Nisan 1991 tarihinde Sofya’da uzman düzeyinde
toplantılar yapılmış ve bu toplantılarda Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin
amaçları ve prensipleri üzerinde ortak bir anlaşmaya varılmış, 11-12 Temmuz
1991 tarihlerinde yapılan toplantıda Karadeniz Ekonomik
(x) 520 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
İşbirliği Anlaşması metni üzerindeki çalışmalar
sonuçlandırılarak imzaya hazır hâle getirilmiş ve Moskova toplantısında
taraflar, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Anlaşması’nın yakın bir gelecekte
Türkiye’de yapılacak bir toplantıda imzalanması konusunda anlaşmaya
varmışlardır. 3 Şubat 1992 tarihinde Türkiye’de, Türkiye, Rusya Federasyonu,
Romanya, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Moldova bakan düzeyinde, Ukrayna
ve Bulgaristan ise dışişleri düzeyinde katılarak Karadeniz Ekonomik İşbirliği
ile ilgili temel belgeyi paraf etmişlerdir. Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Anlaşması 25 Haziran 1992 tarihinde İstanbul’da düzenlenen zirve toplantısında
dokuz üye ülkenin yanı sıra Yunanistan ile Arnavutluk’un da kurucu üye olarak
katıldığı on bir ülkenin devlet veya hükûmet
başkanları tarafından imzalanarak resmen işlerlik kazanmıştır.
Karadeniz
Ekonomik İşbirliğinin kuruluş aşamasındaki hazırlık çalışmalarında temel amaç
olarak, katılan devletlerin coğrafi yakınlıklarından ve ekonomilerinin
birbirlerini tamamlayıcı özelliklerinden yararlanılarak ticari, ekonomik,
bilimsel ve teknolojik iş birliğini geliştirmeleri ve Karadeniz Bölgesi’nin bir
barış, iş birliği ve refah bölgesi hâline gelmesi öngörülmüş ve bu temel amaç
doğrultusunda kısa dönemde bölge ülkeleriyle iş birliği için uygun ortam
oluşturulması ve taraflar arasında mal ve hizmet ticaretinin artırılması
öngörülmüştür ancak küresel ve ekonomik sahnede görülen değişiklikler dikkate
alındığında bugüne kadar özlenen gelişme henüz sağlanamamıştır.
Tasarıda,
tarafların deniz yollarının geliştirilmesi ve Avrupa Birliğinde önceden
oluşturulan deniz otoyollarının Karedeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesi’ne doğru
genişletilmesine ilişkin politik konularda iş birliğini kolaylaştıracak ve
karşılıklı menfaatler temelinde ticari girişimlerin destekleneceği beyan
edilmiştir.
Yine Karadeniz
Ekonomik İşbirliği limanları arasında yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve
uygulanmasının teşvik edileceği belirtilmiştir. Ne yazık ki Türkiye’de birçok
alanda olduğu gibi limanlar da satılmak suretiyle devletin elinden bu İktidar
döneminde çıkarılmıştır. Devletin elinde iken kambur olarak görülen birçok
tesisin satıldıktan sonra teşvik edileceğine dair anlaşmaların yapılması
ilginçtir.
Bu anlaşmanın,
ülkeler arasındaki ticaretin, ekonominin ve ilişkilerin gelişmesine olumlu
katkı sağlamasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uslu.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
KARADENİZ
EKONOMİK İŞBİRLİĞİ BÖLGESİNDE DENİZ OTOYOLLARININ GELİŞTİRİLMESİ HAKKINDA
MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 19
Nisan 2007 tarihinde Belgrad’da imzalanan “Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının Geliştirilmesi Hakkında
Mutabakat Muhtırası”nın beyanla onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının Geliştirilmesi
Hakkında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 219
Kabul : 218
Ret : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
13’üncü sıraya
alınan, Devletlerin Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen
Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
13.-
Devletlerin Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen
Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/351) (S. Sayısı: 528)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
528 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Akif
Akkuş.
Sayın Akkuş,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 528 sıra sayılı
Devletlerin Ayda ve Diğer…
BAŞKAN – Sayın
Akkuş, bir saniye…
Sayın
milletvekilleri, biraz daha sessiz olup da sükûneti temin edebilirsek iyi
olacak.
Buyurun Sayın
Akkuş.
AKİF AKKUŞ
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 528 sıra sayılı Devletlerin
Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşmaya Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
bugün bir kısım dünya ülkeleri Ay’a ulaştılar, hatta Ay’da birtakım ekonomik
üsler, teknolojik üsler oluşturmaya başladılar. Ancak Ay’ın dışında da
Dünya’mızı ve dünyalıları yakından ilgilendiren gök cisimleri bulunmaktadır.
Hatta kırk yılı aşkın
bir zamandan
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 528 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
beri bu gök cisimlerinde Dünya’da olduğu gibi “Hayat var mı, yok mu?”
diye birtakım çalışmalar yapılmaktadır. Bunlar üzerinde hayatın emaresi olan
suyun bulunduğuna dair zaman zaman da bazı bilgiler
aktarıldığını görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bugünkü imkânlarla, elimizdeki imkânlarla Ay’a ulaşıldı ama Ay
bizim uydumuz, Dünya’mızın uydusu ve Dünya’dan sadece 384 bin kilometre
uzaklıkta ama diğer gök cisimlerini dikkate aldığımızda bunların uzaklıkları
artık ışık hızıyla ölçülüyor ve öyle enteresan bilgiler aktarılıyor ki,
geçtiğimiz yıllarda Hubble Teleskobu bir görüntü
yayınladı yahut da Hubble Teleskobu’na dayalı olarak
bir görüntü yayınlandı. Bu görüntüde bir
yıldızın parçalanması söz konusu ediliyor idi. Tabii, biz, o teleskoptan bakıp
da bunun işte o anda olduğunu düşünmüş olabiliriz ama peşinden “Bu gördüğünüz
olay, Hubble’ın tespit ettiği bu olay 65 milyon yıl
önce meydana geldi.” diye belirtildi.
Dolayısıyla, gök
cisimleri arasındaki uzaklıklar, bu şekilde bugünkü imkânlarla insanoğlunun
özellikle insanlı araçlar göndererek orada birtakım çalışmalar yapmalarını
bugün için imkânsız kılıyor ama ileriki yıllarda bu böyle mi olacak? İleriki
yıllarda belki gerçekten bu gök cisimlerine ulaşmak mümkün olacak ve gök
cisimleri üzerinde birtakım ekonomik projeler gerçekleştirilecek. Bu ekonomik
projelerle dünya insanına faydalı olunmaya çalışılacak.
Elbette ki
ekonomi ortaya girdiği zaman, ekonomi gündeme geldiği zaman birtakım
rekabetlerin ve çekişmelerin de gündeme gelmesi söz konusu olur. Dolayısıyla oralarda
ekonomik üstünlük kurmak amacıyla birtakım askerî amaçlı gelişmeler
yaşanabilir. İşte bu sözleşme, bu şekilde ülkelerin birbirleriyle
rekabetlerinin bilimsel amaçlı faaliyetler olarak kalmasını ortaya koyan bir
anlaşma.
Tabii burada gök
cisimlerinden ve Ay’dan bahsedince Jules Verne’den de bahsetmemek olmaz. Jules Verne, malumunuz 1700’lerin sonunda Fransa’da yaşayan bir
yazar ama bugünkü dünya dışı ve dünyanın içiyle ilgili gelişmelerde o zamandan
beri günümüze ışık tutmuş bir yazardır, aynı zamanda bilim adamıdır, onun
mesela “Aya Seyahat” diye bir kitapçığı vardı, değişik hacimde yayınlandı ve
ilkokullardan üniversiteye kadar herkesin istifade edebileceği bir şekle
getirildi.
Tabii bu ara bu
sözleşme ile Türk Uzay Kurumunun kuruluş çalışmalarının yapıldığını da
biliyoruz. Elbette ki Türk Uzay Kurumunun kurulması uzay çalışmalarının
yapılması yanında o çalışmada kullanılacak araç, gereç ve bilginin de
gelişmesine katkıda bulunacaktır. Böylece ülkemizin çağdaş medeniyetin önemli
bir üyesi olması sağlanacak ve aynı zamanda teknolojide sayısız gelişmeler
yaşanmasına ve bunun vatandaşa yayılması ile de ekonomik ve sosyal gelişmelerin ortaya çıkmasına
katkıda bulunacaktır. Bu yüzden gerçekten bu sözleşmeye ülkemizin katılması
uygun olacaktır, yerinde olacaktır ve dolayısıyla ben sözlerimi burada
bitirirken bu sözleşmenin ülkemize, milletimize ve dünya medeniyetine katkılar
getirmesi dileklerimi belirtiyor, yüce meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akkuş.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
DEVLETLERİN
AYDA VE DİĞER GÖK CİSİMLERİNDEKİ FAALİYETLERİNİ DÜZENLEYEN ANLAŞMAYA
KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN
TASARISI
MADDE - 1
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 5 Aralık 1979 tarihinde kabul
edilen ve 18 Aralık 1979 tarihinde imzaya açılan “Devletlerin Ay’da ve Diğer
Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşma”ya beyanda bulunulmak
suretiyle katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE -2 Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE - 3 Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum:
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Devletlerin Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen
Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
“Oy Sayısı: 230
Kabul : 228
Çekimser: 2(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
14’üncü sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir
Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
14.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yunanistan
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş
Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa
Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/374) (S. Sayısı: 530)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
530 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Onur Öymen.
Buyurunuz Sayın Öymen. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpsala-Kipi
Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş
Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 530 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi
bütün hükûmetlerimizin ortak hedefi olmuştur. Bu
alanda çok ciddi adımlar atılmıştır ve sonucunda Türkiye ile Yunanistan
arasında pek çok alanda ilişkiler geliştirilmiştir, ticari alanda, turizm
alanında. Dış ticaret hacmimiz 2005 yılında 1 milyar 800 milyon dolara
yükselmiştir, çok daha fazla yükselmesini de bekliyoruz. O bakımdan böyle bir
köprü inşaatı çok yararlı olacaktır, bundan hiçbir kuşkumuz yok. 804 metre
uzunluğundaki bu köprü iki ülke arasındaki ticareti, ulaşımı
kolaylaştıracaktır.
Şimdi, bu
anlaşmayı incelediğimiz zaman şunu görüyoruz, biraz önce başka bir vesileyle de
söyledik: Bu anlaşma acaba ne zaman imzalanmış? 10 Haziran 2006. 10 Haziran
2006 tarihinden bugüne kadar bu anlaşmanın Meclise sunulması acaba niçin
gecikmiştir? Mademki Yunanistan’la ilişkilerimiz çok gelişiyor, gelişecek, biz
de bu gelişmeleri destekliyoruz, bu anlaşmanın onaylanmasının bu kadar
gecikmesinin acaba ne gibi bir sebebi olabilir? Geciktikçe ticaretin gelişmesi
de gecikiyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu anlaşmada dikkatimizi çeken bir madde var, 6’ncı maddede diyor
ki: “5’inci maddede kayıtlı gerekli etütlerin ihalesini uluslararası ihale
şartlarında –filan- yapmak üzere Yunanistan devlet şirketi Egnatia
Odos yetkilendirilmiştir.” Yani bu, bizim dikkatimizi
çekti. Herhâlde Hükûmet bunun izahını verecektir. Bu
gibi durumlarda genellikle iki ülke arasında ortak girişimler, ortak şirketler
bunları düzenlerler, planlarlar ama nedense bir Yunan şirketine verilmiş. Bunun
üzerinde çok fazla durmayacağım, yalnız başka bir nokta üzerinde durmak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlaşma gibi, bunun gibi pek çok anlaşma imzaladık biz
Yunanistan’la. Sayın Başbakanın 14 Mayıs 2011 tarihinde Atina’ya yaptığı resmî
ziyaret sırasında Türkiye, tam yirmi iki anlaşma imzalamıştır. Bunları
memnuniyetle karşılıyoruz. Ne demiştir o ziyaret sırasında Sayın Başbakan?
Demiştir ki: “İki ülke arasında kadim bir dostluk vardır.” Başka ne demiş?
“Yeni bir dönemece girdik, Yunanistan’la ilişkilerimizde denizi ve ekmeği
paylaşacağız. İki ülke arasındaki dostluğumuz dünyaya örnek olsun.” Sayın
Başbakanınız bunları söylüyor. Güzel.
Peki, ondan
sonra, Yunanistan devlet adamları ne diyorlar aynı konuda, Türk-Yunan ilişkileri
konusunda neler söylüyorlar bir de ona bakalım müsaade ederseniz: 8 Ocak 2011
tarihinde, geçen ay, Erzurum’da yapılan büyükelçiler toplantısına Yunanistan
Başbakanı Papandreu davet ediliyor. Papandreu ne diyor o toplantıda bizim büyükelçilerimizin önünde
ve basının önünde? Dediği şu: “Türkiye'nin Kıbrıs’ı işgali devam ettiği sürece
Avrupa Birliği sürecinde sıkıntılar olacaktır.” Türkiye’de “Türkiye Kıbrıs’ta
işgalcidir.” diyor. Bizim dünyaya örnek olsun dediğimiz dostluğun Yunanistan
tarafındaki Başbakanı, bizim ülkemizde, bizim büyükelçilerimizin önünde
Türkiye’den Kıbrıs’ta işgalci bir ülke olarak bahsediyor. Daha önce ne diyor?
“Kıbrıs sorunu çözülmeden Türkiye Avrupa Birliğine üye olamaz.” diyor. Başka ne
diyor? “Türkiye Ege’nin hava sahasını işgal etmiştir.” diyor. Bir bizim
üslubumuza bakınız, bir de karşımızdakilerin üslubuna bakınız.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, iş bununla bitmiyor. Bakınız, 19 Ocak 2011 tarihinde Yunanistan
Cumhurbaşkanı Papulyas Atina’da Ermenistan
Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ı kabul ediyor. Ortak basın
toplantısı yapıyorlar ve Yunanistan Cumhurbaşkanı -zannediyorum ki iktidar
partisinin de dikkatini çekecektir Yunanistan Cumhurbaşkanının söylediği
sözler- diyor ki: “Sizi ve bizi aynı barbarlar katletti.”
Değerli
arkadaşlarım, dikkatinizi çekiyorum: Yunanistan Cumhurbaşkanı Türkiye’den
“barbarlar” diye bahsediyor. Bizim dostluk mesajını verdiğimiz Yunanistan’ın
verdiği karşılık budur. Türk-Yunan ilişkilerinin tarihinde 1922 yılından beri
hiçbir Yunan Cumhurbaşkanı ülkemize yönelik bu kadar ağır bir hakarette
bulunmamıştır ve bunun mutlaka cevaplandırılması lazımdır. Sadece iyi niyetle
uluslararası ilişkileri yürütmek mümkün değildir arkadaşlarım. Eğer ülkenize
yönelik olarak böyle hakaretamiz bir söz söylemişse birisi, derhâl, anında,
aynı düzeyde hak ettiği cevabı vereceksiniz. Böyle bir cevap verildiğini
duymadık. Papandreu’ya verilen cevaplar da gayet
yüzeysel oldu. Hak ettiği cevapları vermezsek yanlış bir iş yapmış oluruz diye
düşünüyoruz. Şimdi, Yunanistan’ın yaptıkları bununla kalmıyor.
Değerli
arkadaşlarım, 31 Aralık 2010 tarihinde yani iki ay önce Yunan basınında bir
haber çıktı, sonra da teyit edildi. Yunanistan,
Türkiye ile Yunanistan arasındaki sınıra tel örgü çekecekmiş.
Düşünebiliyor musunuz, aramızdaki sınıra tel örgü çekecek. Niye? Efendim, kaçak
göçmenler geçiyormuş da onu önlemek için tel örgü çekecekmiş. Sonra ne
olacakmış? Türk-Yunan sınırı Yunan askerlerinin yanı sıra Avrupa Birliğinin Dış
Savunma Ajansı Frontex’in birlikleri tarafından
korunacakmış. Bunun düzgün Türkçeye tercümesi şudur arkadaşlarım: Yunanistan,
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında bir demir perde çekmek üzeredir. Hiçbir
kuşkunuz olmasın. Efendim, pek çok ülkeden kaçak göçmen Avrupa’ya gidiyor.
Hangisinin sınırında tel örgü var? Ukrayna’dan gidiyor. Tel örgü var mı Ukrayna
sınırında? Polonya üzerinden geçiyor, Beyaz Rusya üzerinden geçiyor, Moldavya üzerinden geçiyor. Hiçbir ülkede tel örgü yok.
Bizim sınırımızda olacak. Üstelik sınırı Avrupalı sınır muhafızlarıyla birlikte
Yunan birlikleri koruyacak bize karşı.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar dostane olmayan yaklaşımlardır. Yüce Meclisin huzurunda
bir kere daha söylüyorum ve tescil etmek istiyorum. Türkiye daima Yunanistan’la
ilişkilerde iyi niyetli davranmıştır, barışçı davranmıştır, iş birliğine açık
davranmıştır -demin Başbakanın sözlerini naklettim- ve daima olumlu mesajlar
vermiştir. Peki, Yunanistan nasıl mesajlar vermiştir? Yunanistan da zamanında
fevkalade olumlu mesajlar vermiştir. Eski Yunanistan Başbakanı Venizelos Ankara’ya gelmiştir, Atatürk’ü ziyaret etmiştir.
Ondan sonra ne olmuştur biliyor musunuz? Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday
göstermiştir. Yunanistan’la ilişkilerimiz böyleydi. Nobel Barış Ödülü’ne
Atatürk’ü aday gösteriyor Yunanistan Başbakanı ve pek çok övücü sözler söylüyor
Atatürk ve Türkiye hakkında.
Sonra ne oluyor?
Avrupa’nın babası, Avrupa Birliğinin babası, İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki
savaş yıllarında Kont Kalergi. Kont Kalergi Venizelos’a diyor ki:
“Sizi Avrupa Birliğinde görmek istiyoruz. Yunanistan Avrupa Birliğine katılır
mı?” Venizelos diyor ki: “Bir şartla katılırız.”
Neymiş o şart? “Türkiye Avrupa Birliğine üye olursa biz de katılırız.” diyor.
Şimdi, bir o zamanki söylemlere bakınız, bir de bugünkü söylemlere bakınız.
Acaba neden
değerli arkadaşlarım? Acaba niçin böyle? Bunun cevabını herhâlde Hükûmet biliyordur. Sayın Dışişleri Bakanımız yoğun
meşgalesi dolayısıyla teşrif edemedi toplantımıza, Meclis Genel Kuruluna, ama
herhâlde burada olsaydı bir şeyler söylerdi.
Yani Türkiye bu
kadar hakaretamiz sözlere muhatap olacak ülke midir? Bunu hak edecek ne yaptık
biz? Ve buna bir tepkimiz yok mudur bizim?
Ben size açıkça
söylüyorum bizim grubumuzun görüşü olarak, Türkiye'ye hakaret eden her kim
olursa olsun, biz bu hakareti derhâl, anında ve misliyle reddediyoruz. Bizim
görüşümüz budur.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, başka ne diyorlar? Efendim, Ege hava sahasını işgal etmiş
Türkiye. Nasıl işgal ediyormuş? Yunan adalarının üzerinde uçuyormuş.
Şunu size
belirtmek istiyorum, vatandaşlarımıza da duyurmak istiyorum: Yunanistan’ın Ege
hava sahasında uyguladığı sistemin dünyanın hiçbir yerinde bir örneği yoktur.
Ege’de karasuları 6 mildir, fakat Yunanistan mevzuatına göre 6 milin üzerindeki
hava sahası 10 mildir. Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde yok, karasularının
genişliği neyse, üzerindeki hava sahasının da genişliği budur. Yalnız Türkiye
değil hiçbir ülke dünyada Yunanistan’ın bu uygulamasını kabul etmiyor, fakat
Yunanistan, ne zaman bir Türk savaş uçağı 6 mil ile 10 mil arasında uçsa hemen
bize bir nota veriyor, hava sahamızı işgal ettiniz diye, hava sahamızı ihlal
ettiniz diye, egemenliğimizi ihlal ettiniz diye.
Değerli
arkadaşlarım, bunlara cevap vermek lazım. Bu gibi haksız suçlamaları sessiz
geçiremeyiz, içimize sindiremeyiz. Buna benzer çok örnek var, hepsini burada
anlatacak değilim ama mademki Yunan Başbakanı “Hava sahamızı işgal etti.”
diyor, bunun cevabını da vermek zorundayız. “Sizin 10 millik hava sahanızı
tanımıyoruz.” Bunu açıkça söyleyeceksiniz.
Bakınız,
Yunanistan adalarına 7 mil mesafede bir Türk savaş gemisi girse, bu, Yunan
karasularını ihlal etmek olmuyor ama o gemimizin üzerindeki helikopter
havalansa Yunan hava sahasını ihlal ediyoruz. Bundan daha mantıksız bir durum
olabilir mi? Bunlara tepki göstermek lazım. Yani dostluk sadece güzel sözlerle
ulaşılabilecek bir hedef olsaydı dünyada hiçbir sorun kalmazdı, herkes güzel
sözlerle dostluk kurardı ama işte bu anlattığım örnekler de gösteriyor ki,
maalesef güzel sözler dostluk kurmaya yetmiyor. Hele böyle ülkemizi, halkımızı,
milletimizi incitici sözler söylendiği zaman mutlaka buna cevap vermek lazım.
“Kıbrıs meselesi
halledilmeden Avrupa Birliğine giremezsiniz.” diyor. Neye göre? Yani Avrupa
Birliği “Aday olacak ülkeler komşularıyla ihtilaflarını halletsinler.” diyor,
böyle bir temennileri var. Peki, Kıbrıs’ı Avrupa Birliğine üye alırken sordunuz
mu Türkiye’yle ihtilafınızı hallettiniz mi diye? Niye Kıbrıs’a demediniz
“Türkiye’yle ihtilafınızı çözmeden Avrupa Birliğine giremezsiniz.” diye?
Yunanistan Avrupa Birliğine girdiğinde Kıbrıs sorunu çözülmüş müydü?
Çözülmemişti. Niye Yunanistan’ı aldınız o zaman? Niye Yunanistan’a
söylemediniz? Bu konudaki hassasiyetinizi niye o zaman dile getirmediniz? Niye
şimdi söylüyorsunuz?
İşte, değerli
arkadaşlarım, bunlar Türkiye'nin hiç hak etmediği kötü muamelelerdir, çifte
standartlardır. Bunlara mutlaka tepki göstermek lazım.
Bildiğiniz gibi,
Batı Trakya’da çok sayıda, 120 binden fazla soydaşımız yaşıyor. Evvelce,
Yunanistan Vatandaşlık Yasası’nın bir 19’uncu maddesi vardı. Uzun süreyle
Yunanistan’ı terk eden, Helen asıllı olmayan
-böyle bir ırkçı madde düşünebiliyor musunuz bir AB ülkesinin yasasında-
Yunan vatandaşları Yunanistan’ı uzun süreyle terk ederse devletin
vatandaşlıktan çıkartma hakkı vardı. Kaç kişiyi çıkarttılar dersiniz Türk
asıllılardan? Tam 60 bin soydaşımızı Yunan vatandaşlığından çıkarttılar. Artık
o kadar mahcup oldular ki bizim baskılarımız karşısında bu yasayı değiştirdiler
ama o yasaya göre çıkarttıkları 60 bin soydaşımızı geri almıyorlar.
Biz hoşgörüden
bahsediyoruz. Türkiye’nin hoşgörü örneği bir ülke olduğunu söylüyoruz. Daha dün
Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu üyeleriyle birlikte Hatay’daydık.
Oradaki hoşgörümüzü, Türkiye’nin hoşgörüsünü kendilerine gösterdik. Kiliseleri
birlikte ziyaret ettik. Bir Ermeni köyünü ziyaret ettik. İşte, Türk, Ermeni,
Yahudi ortak kültürünü yansıtan müzik şöleni kendilerine verdik. Türkiye,
bunları yapıyor.
Peki, Atina’da
yıllardan beri konuştuğumuz Türk camisi açılabildi mi?
İki tane cami var Atina’da Türklerden kalma. Bir tanesi el
sanatları müzesi, bir tanesi kapalı tamamen. Niye açtıramıyoruz? Hani
ilişkilerimiz bu kadar iyiydi? Hani dünyaya örnektik? Hani hoşgörüyü temsil
ediyorduk karşılıklı olarak? Niye açtıramıyoruz? Niye Batı Trakya…
ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Siz niye açtırmadınız?
ONUR ÖYMEN
(Devamla) – Biz de açtıramadık, daha önceki hükûmetler
de açtıramadı; doğrudur. Yani bu, sadece bu Hükûmetin
meselesi değil.
Bakın, sonra,
Rodos’ta, İstanköy’de 3 binden fazla soydaşımız
yaşıyor. Bunların 7 tane ilkokulu vardı; 7’sini birden kapattılar, 1 tanesini
açmıyorlar.
Şimdi, biz
Yunanistan’ın düşmanı değiliz. Yunan dostluğunu, değerini herkesten çok
biliriz, herkesten çok Türk-Yunan dostluğu için çalıştık, yani partimiz de
çalıştı, bundan önceki hükûmetler de çalıştı. Hepimiz
tek tek çalıştık ama şu karşımızdaki tabloya bakınız
değerli arkadaşlarım. Bir Yunanistan Cumhurbaşkanı çıkacak ve bizim ülkemize,
atalarımıza “barbar” diyecek. Buna karşı sessiz kalabilir misiniz? Bırakın bir
an için bütün iç politika tartışmalarını, bu memleketin çocuğu olarak
atalarımıza “barbar” denmesini içinize sindirebilir misiniz? Bunun mutlaka bir
tepkisi olacak. Bunun mutlaka bir karşılığı olacak ve biz bu karşılığı gayet
tabii ki veriyoruz ve vereceğiz ama herkesten önce, zannediyorum ki bu tepkiyi,
sayın bakanlardan, Hükûmetimizden beklemeye hakkımız
var, basınımızdan beklemeye hakkımız var. Yunan basınını açınız, her Allah’ın
günü, Türkiye’ye yönelik, incitici, kırıcı, hakaretamiz, sık sık, sözler okursunuz. Türk basını da boyuna, dostluk
çiçekleri atar ama işte, sonucu budur. Bizim büyükelçilerimizin önüne
geleceksiniz, bir komşu ülkenin başbakanından hiç beklenmeyecek laflar
söyleyeceksiniz. Neymiş efendim? İç politika açısından konuyormuş. Herkesin iç
politikası var. Bizim iç politikamız yok mu? Biz de yabancı ülkelerle
ilişkilerimizi iç politikamıza göre ayarlasak bir tane dostumuz kalmaz dünyada.
O bakımdan,
değerli arkadaşlarım, bu anlaşma vesilesiyle Hükûmeti
bir kere daha bu konularda daha duyarlı olmaya davet ediyorum. Gerekli tepkiyi
göstermek Hükûmetin görevidir, böyle bir tepki
gösterecek Hükûmete destek olmak da bizim
görevimizdir. Hükûmetin, bu gibi haksızlıklara karşı,
halkımıza, milletimize yönelik saygısızlıklara karşı, iş birliğiyle bağdaşmayan
eylemlere karşı tepki göstermesini bekliyoruz.
Bu vesileyle yüce
Meclisi bir kere daha saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öymen.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin
Uslu.
Buyurun Sayın
Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 530 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında görüşlerimi bildirmek üzere
Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz aldım. Sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
Türkiye ile
Yunanistan arasında, İpsala-Kipi Sınır Kapısı’nda sınır geçiş köprüsü inşa
edilmesine ilişkin anlaşma 10 Haziran 2006 tarihinde İstanbul’da imzalanmıştır.
Buna dair kanun tasarısı da 22’nci Dönemde Meclis gündemine alınmasına karşılık
dönem sonuna kadar görüşülemeyince hükümsüz sayılmış, bu dönemde tasarı
yenilenerek tekrar Meclisin gündemine getirilmiştir. Bugün oylanarak kabul
edilecektir.
Bugün, Türkiye
ile Yunanistan arasındaki ticaret hacmi 2 milyar doları aşmıştır. Bu ticaretin
yarıya yakın bölümü de kara yoluyla İpsala Gümrük Kapısı’ndan yapılmaktadır.
2009 yılı verileriyle 150 bin tır giriş çıkış yapmıştır, yine 1 milyon 600 bin
yolcu giriş çıkışı yapılmıştır. Bu hâliyle, İpsala Gümrük Kapısı Edirne’nin
Kapıkule’den sonra 2’nci büyük kapısıdır, 2002 yılı Eylül ayında 105 dönüm alan
üzerine kurulu yeni gümrük tesislerine taşınmıştır. Beş giriş ve beş çıkışı
olan ve yap-işlet-devret modeliyle beş buçuk ayda inşa edilen ve yaklaşık 5
milyon dolara mal olan İpsala gümrük sahası Türkiye'nin Kapıkule’yle beraber en
modern kapısı konumundadır. Buna karşılık, Yunanistan gümrük sahası eski
hâliyle hizmet vermeye devam etmekte, Türkiye gümrüğünde işlemler kısa sürede
bitirilirken Yunanistan gümrüğünde birikimler olmakta ve özellikle yaz
aylarında uzun araç kuyrukları oluşmaktadır. Bununla birlikte Bulgaristan’ın Kırcaali ilinin güneyinde Makas Sınır Kapısı önümüzdeki yıl
Yunanistan’a açılacaktır. Bulgaristan hazırlıklarını tamamlamış, Yunanistan ise
tamamlamak üzeredir. Bu sınır geçişi sağlandığı takdirde Rusya dâhil kuzeydoğu
Avrupa ülkeleri bu güzergâhı kullanacak ve İpsala Gümrük Kapısı’nın yoğunluğu
daha da artacaktır. İşte, bütün bu gelişmelerden dolayı geçişi sağlayacak yeni
köprünün bir an önce yapımı önem kazanmaktadır.
Türkiye-Yunanistan
sınırındaki bölgedeki Meriç Nehri üzerinde 800 metre uzunluğundaki mevcut köprü
artık ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalmaktadır. 1958 yılında yapılmış olan bu
köprü sadece gidiş gelişe iki şeritte hizmet verebilmekte, özellikle yaz
aylarında hem yolcu trafiğine hem de tır trafiğine hizmet vermekte, dolayısıyla
güçlüklerle karşılaşılmakta ve ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
İşte bu
sebeplerden dolayı mevcut eski köprünün yanına Türkiye’yle Yunanistan arasında
ortak bir proje olarak modern, yeni bir köprü inşa edilmesinin iki ülke
arasındaki iş birliğinin ve ticaretin gelişmesine katkıda bulunacağını
belirtiyor, bu vesileyle yüce Meclisi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uslu.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE YUNANİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA İPSALA-KİPİ
SINIR GEÇİŞ BÖLGESİNDE İKİ ÜLKE ARASINDA İKİNCİ BİR KARAYOLU SINIR GEÇİŞ
KÖPRÜSÜ İNŞA EDİLMESİNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 10
Haziran 2006 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki
Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin
Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Kemalettin Nalcı.
Buyurunuz Sayın
Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 530 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir
Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, söz konusu tasarıyla, İpsala-Kipi gümrük kapılarını bağlayan
bölgede mevcut eski köprünün yanına iki ülkenin ortak projesiyle yeni bir köprü
inşa edilmesinin giderek artmakta olan kara yolları taşımacılığında mevcut
köprünün kapasitesinin yetersizliğinin yol açabileceği sorunları önlemek
amacıyla ve aynı zamanda iki ülke arasındaki iş birliği ve ticaretin
geliştirilmesine katkıda bulunması hususunda 10 Haziran 2006 tarihinde
anlaşmaya varılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye ile Yunanistan arasındaki mevcut siyasi sorunlar yakın
zamana kadar ekonomik ilişkilerin gelişmesini engellemiştir. Yunanistan ile
Türkiye, yaklaşık iki yüz senedir komşudur. Kıbrıs sorunu, Birinci Dünya
Savaşı’nda karşı cephelerde savaşmaları, Ege ve hava sahası problemleri,
halkları birbirine çok benzeyen bu iki ülkeyi birbirinden uzaklaştırmıştır. Bu
durumda bile bu iki ülke arasında dış ticaret yapmaya devam edilmiş ama yeterli
miktarda olmaması iki ülkenin de dezavantajınadır. Tarihsel ve siyasal sorunlar
artık ortadan kaldırılmalı ve ikili ekonomik ilişkilerin daha iyi olması
sağlanmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi Edirne ilimiz ve Kırklareli ilimiz Türkiye'nin
Batı’ya açılan penceresi. Burada bakacak olursak İpsala Kapısı, Edirne’deki
hudut kapılarımız, Kırklareli’ndeki hudut kapılarımız Türkiye'nin ticareti için
ve Asya’yı Avrupa’ya bağlayan en önemli geçiş kapılarıdır.
Tabii, burada
önemli olan husus şudur: Her iki ülkenin tarımsal yaşam formatları. Bugün
Edirne bir tarım şehridir değerli milletvekilleri. Eğer o tarafa giden olursa,
o köprüyü geçerseniz, o köprünün öteki tarafında yapılan tarımla, desteklerle,
bu tarafında yapılan tarım ve destekleme arasındaki uçurumu, çok rahatlıkla,
çıplak gözle görebilirsiniz, fark edebilirsiniz. Meriç’in her iki tarafına
kurulmuş olan iki medeniyet, birbirine benzeyen iki halk… İnanır mısınız, her
iki tarafın insanları, ki Yunanistan’ın Türkiye’ye
geçişinde vize problemi olmadığı için Tekirdağ, Edirne’ye çok sıkça gelirler bu
bölgeden ve geldikleri zaman, ben geçen sene şunu öğrendim ki, biz, Türkiye,
Yunanistan’dan, komşumuz 8-10 milyonluk Yunanistan’dan pamuk ithal ediyoruz.
Tarımsal olarak eğer bakacak olursak gerçekten -desteklemelere ve refah
durumlarına- Türkiye’de sınırın bu tarafındaki kesimden daha refah seviyede
yaşıyorlar. Önemli olan bunları dengeleyebilmek. Tabii
ki, doğrudur, o bölgedeki o köprünün yeni kara yollarına veya bu geçişlere
cevap vermeyeceği doğrudur. Biz bunlarla ilgili herhangi bir şey söylemiyoruz
ve buna itiraz etmek de doğru değil, ama, lakin, ilk
önce, karşı tarafın bize uygulamış olduğu vize problemini de ortadan kaldırmak
lazım.
Bugün, Yunanistan
girişimcilerinin Türkiye’de birçok yatırımlara ortak olduğunu biliyoruz, birçok
işletmelerde de bulunduklarını biliyoruz, ama, lakin,
bunu Türk girişimcileri, Türk iş adamları yapmaya kalktığı zaman o bölgede
ciddi bir zorlukla karşılaşıyoruz. Önemli olan bunları
ortadan kaldırabilmek değerli milletvekilleri. Türkiye girişimcilerinin,
Bulgaristan’da, Yunanistan’da, Avrupa’da iş yapabilmelerinin önünü açabilmek
lazım.
Ben, bu,
görüşülmekte olan uluslararası anlaşmanın hayırlara vesile olması temennisiyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Nalcı.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır.
Buyurun Sayın
Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; komşumuz Yunanistan ile imzalamış olduğumuz
bir anlaşmanın Meclisten onayı ile ilgili söz aldım Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz,
cumhuriyetten bugüne, “Yurtta sulh cihanda sulh.”, Yüce Atatürk’ün büyük
öngörüsüyle dış politikasını buna göre tesis etme gayreti içerisinde olan bir
ülke. Tabii, bu anlaşmayı uygun bulurken, bunun yanında bizi düşündüren ve
sıkıntıya sokan birtakım hususların da dile getirilmesinde yarar var diye
umuyorum. Şimdi, özellikle Avrupa Birliğinin bu göçmenlerle ilgili almış olduğu
kararlar neticesinde, Yunanistan, Karaağaç sınırı boyunca ve Bulgaristan sınırı
boyunca bir tel örgü yapma niyeti ve kararlılığı ifade edilmekte. Tabii böyle
bir tel örgünün göçmen geçişlerine ne kadar engel olabileceği bütün dünyada
tartışılıyor. Aynı şekilde Brezilya-Amerika arasındaki tel
örgünün ne kadar bu amaca hizmet ettiği, edebildiği bütün insanlığın yaşadığı
bir tecrübe ama onun yanında, böyle tel örgülerin sanki Avrupa Birliği
sınırlarını bütün dünyaya ifade eden bir anlam içeriyor olması ve bizim gerek
Yunanistan’la gerek Bulgaristan’la olan sınır komşuluk ilişkilerimizi
geliştirmekte hem maddi hem de psikolojik olarak bir olumsuz etken gibi
algılanmakta ve bölge insanı tarafından da bu şekilde görülmekte. Dolayısıyla
göçmen sınır geçişleriyle ilgili artık çok daha modern, çok daha etkileyici,
çok daha sonuç alıcı ve teknolojik düzeyi yüksek uygulamalar yapabilme imkânı
varken, çağ dışı bir görüntü ifade eden ve gösteren, işte, duvarların
yıkıldığı, Berlin duvarının yıkıldığı günümüz dünyasında tel örgüleri bir sınır
geçişine engel yapma fikri, insani düşünceler bakımından bizlerce doğru
değerlendirilmemekte. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri
Bakanlığına önemli görevler düştüğü kanaatindeyim.
Değerli
arkadaşlarım, Edirne bir sınır kenti. Sınır kenti, serhat kenti olması
bakımından Edirne’nin kendine özgü birtakım avantajları olmasına rağmen, serhat
kenti olmasının getirdiği dezavantajlar da maalesef var ve bu dezavantajların
sıkıntılarını biz çekiyoruz. Bizim kuzeyimizde, batımızda sürekli
gidebileceğimiz, sürekli ilişki içerisinde, ticari, sosyal, siyasal ilişki
içerisinde olduğumuz bir ilimiz yok. Bizim batımızda, kuzeyimizde Bulgaristan
var, Yunanistan var. Fakat tarihsel geçmişe baktığımızda, Edirne, serhat kenti,
Balkanların çok önemli metropol bir kenti; Balkanların
gerek ekonomisinde gerek siyasetinde gerek sosyal yaşamında önemli etkiler
yapmış, Osmanlıya payitahtlık yapmış bir kent. Dolayısıyla bize, Balkanlar,
Doğu ve Güneydoğu’dan daha yakın. Bizim Balkanlarla olan ilişkilerimiz, Balkan
ülkelerindeki toplumlarla, halklarla ve ülkelerle olan ilişkilerimiz, ülkemizin
Doğu ve Güneydoğu’sunda yaşayan vatandaşlarımızdan çok daha fazla ve çok daha
bizi günlük olarak bire bir etkiler durumda.
Bu anlamda,
Edirne’nin kalkınabilmesi, ileriye gidebilmesi, ancak soğuk savaşın bittiği,
Avrupa Birliği yolunda bir ilerlemenin olduğu ve sınırların artık ilişkiler
anlamında çok fazla bir anlam ifade etmediği bir süreçte mümkün. Bundan altı
yüz yıl önce Edirne’nin merkez nüfusu 650 binken bugün bütün nüfusu 390 bine
kadar gerilemiş ve milletvekili sayısı da 4’ten 3’e düşmüş. Yani bu anlamda,
serhat kenti olmasından kaynaklanan bir dezavantajın olumsuz sonuçlarını
yaşıyor.
Bu bakımdan, bu
gelişmeyi tersine döndürebilmek için, bundan önceki çalışmalarımızda sizlerle
paylaştığımız gibi, Edirne’nin kalkınmada öncelikli yöre statüsünde olması
-teşvik anlamında- teşvik edilmesi, Ankara’dan daha fazla hassasiyet
gösterilmesi, Sınır Ticaret Merkezleri Kanunu burada geçerken, bütün sınır
illerine hak görülenin sadece ve sadece Edirne’ye hak görülmemiş olması bizim
ekonomik gelişmemize maalesef olumsuz etkiler yaptı.
Şimdi,
gümrüklerimiz birer vanadır. Vananın bir ucunda Bulgaristan ve Yunanistan,
Avrupa Birliği üyesi ve ekonomik durumun belirli, refahın belirli bir düzeyi
var, vananın diğer ucunda da Türkiye. Eğer vananın musluğunu biraz açarsak,
gevşetirsek, refah, Avrupa Birliği ülkelerinden Türkiye’ye doğru yani Edirne’ye
doğru kayar, akar. Bu anlamda, gümrükteki gidiş gelişlerin engellerini ortadan
kaldırabilmek, Edirne’de yaşayan insanların bu gidiş gelişlerde daha
toleranslı, daha farklı addedilmeleri, değerlendirilmeleri ve vananın biraz
açılması, ben inanıyorum ki, Edirne’nin hinterlandının, geçmiş yüzyıllarda
olduğu gibi yine Balkanların ön önemli bir metropol
kenti durumuna gelmesine sebep olacak. Tabii bunlar neyle olacak? Bunlar,
Parlamentonun ve Parlamentoyu temsilen yürütmenin, Bakanlar Kurulunun bu
konudaki dirayetli, istekli çalışmalarıyla ancak mümkün olabilecek ama gerçeği
söylemek gerekirse, bu anlamda son dokuz yılda, AK PARTİ İktidarı döneminde
Edirne’nin bu anlamda çok da fazla dikkate alındığı, sorunlarının
sahiplenildiğini söyleyebilmek mümkün değil. Örneğin Uzunköprü’de,
Yunanistan’la ilgili bir sınır açılması noktasında, bir demir köprümüz var,
belki bilmeyenlerimiz olabilir, orada bir gümrük kapısının açılmasında, dokuz
yılda, maalesef, bütün ısrarlarımıza rağmen olumlu bir netice elde edemedik.
Uzunköprü’de bir gümrük kapısının açılması, Uzunköprü’deki ekonomik, sosyal ve
siyasal refahın artmasına çok olumlu etkiler yapacaktır. Bunlar, bu ifade
ettiğim şeyler parayla, pulla, kaynak ayırarak, bütçe ayırarak yapılabilecek
şeyler değil. Bunlar, sadece Parlamentonun ve Parlamentoyu temsilen Bakanlar
Kurulunun siyasi iradesiyle, aynı bu şekilde yaptığımız karşılıklı iş birliği
anlaşmalarıyla çözülebilecek olan şeyler. Yani yürütmenin biraz daha Edirne’nin
sorunlarının çözümüne yönelik daha dikkatli, daha duyarlı, daha istekli
davranmasıyla ilgili olan şeyler ama, maalesef, biz
Edirneliler bu anlamda AK PARTİ İktidarının çok da fazla Edirne’ye katkı
yaptığını söyleyebilmemiz mümkün değil.
Bu duygu ve
düşüncelerle Yunanistan’la yapılmış olan iş birliği anlaşmasının ülkemize,
memleketimize ve Yunanistan’a hayırlı olmasını diliyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Edirne
Milletvekili Sayın Necdet Budak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Budak,
mikrofonu açmadan evvel bir şey soracağım arkadaşlara, grup başkan vekillerine:
Bu maddenin özelliği ne, bütün arkadaşlar konuştu?
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Edirne maddesi Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Budak.
AK PARTİ GRUBU
ADINA NECDET BUDAK (Edirne) – Sayın Başkan, söz konusu sözleşme hakkında grubum
adına söz almış bulunuyorum.
Türkiye'nin
ekonomisini yakından ilgilendiren bir konu çünkü İpsala’ya açılacak İpsala-Kipi
Gümrük Kapısı -yeni bir ilave köprünün- aynı zamanda Türkiye'nin Avrupa
Birliğine ihracatı anlamında çok önemli. Hem Yunanistan tarafında hem de
Türkiye tarafında, kapının her iki tarafında duble yollar tamamlanmış durumda
ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan birçok kez İpsala’da ve
Yunanistan’da temaslarda bulundu, bu temaslar sonucunda her iki ülkenin
bakanlar kurulu temsilcilerinin de iyi niyeti ve temennileriyle bu anlaşmalar yapılmaya
başlandı. Ben, Hükûmetimize Yunanistan’la böyle bir
anlaşma yapmasından dolayı gerçekten Edirne Milletvekili olarak, sınır ili
milletvekili olarak teşekkür ediyorum.
Her iki ülkenin
de ticaret hacminde çok büyük ilerlemeler var. Eğer ekonomi ve maddi sorunlar
çözülürse -biraz önce konuşmacılar da burada ifade etti- barışın sağlanmasının,
komşuluk ilişkilerinin sağlanmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum bu bakımdan.
Biz Yunanistan ve
Bulgaristan’ın, komşu ülkelerimizin ciddi bir ekonomik kriz içerisinde olduğunu
takip ediyoruz. Edirne olarak da yakından takip ediyoruz. Onların da kısa
sürede toparlanmasını temenni ediyoruz.
Sayın
milletvekillerimiz burada söz aldılar. Biz dünyanın en modern ikinci büyük
kapısını -Kapıkule’yi- AK PARTİ İktidarı döneminde TOBB’la
birlikte organize ettik. İpsala Gümrük Kapımız da aynı zamanda dünyada ender
modern gümrük kapılarından birisi.
Ben burada çok
fazla vakit almamak adına… Eskiköy Sınır Kapısı’yla
ilgili -milletvekilimiz ifade etti- biz Türkiye tarafı olarak her türlü
girişimlerimizi Dışişleri Bakanlığı nezdinde, Sanayi Bakanlığı nezdinde, bütün
bakanlıklar nezdinde tamamladık. Ama bu anlaşmada da olduğu gibi, her iki
ülkenin mutabakatı olmadan bir anlaşmayı yapmak mümkün değil. O bakımdan biz Eskiköy’ün açılması için her türlü girişimimizi yapıyoruz
fakat Yunanistan’ın “evet” demesi gerekir.
Bir de son cümle
olarak… Milletvekilimiz burada Edirne’nin AK PARTİ Hükûmeti
döneminde biraz gözden ırak olduğunu ifade etti. Ben detaya girmemek adına tek
bir cümleyle söylüyorum: Burada seksen bir ilden milletvekilleri var. CNBC-e
dergisinin 2010 Eylül sayısında Edirne’miz eğitimde, sağlıkta, tarımda,
ulaşımda, farklı kategorilerde olmak üzere ilk on il arasında, ilk beş il
arasında. Bu da AK PARTİ Hükûmeti döneminde
cumhuriyet tarihindeki en büyük hizmetlerle gerçekleşti. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ben bu
düşüncelerle saygılarımı sunuyorum. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
başka söz isteyen var mıydı?
SAFFET KAYA
(Ardahan) – Var… Ardahan’dan Edirne’ye kadar…
BAŞKAN – Hayır,
gördüğünüz gibi, Edirne ağırlıklı…
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum:
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpsala-Kipi
Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş
Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 250
Kabul : 250(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
15’inci sıraya
alınan, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında Anlaşmaya
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
15.-
Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında Anlaşmaya Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/644) (S.
Sayısı: 562)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
562 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Mithat Melen.
Buyurun Sayın
Melen. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası
Kalkınma Örgütünün kuruluşu hakkındaki anlaşmaya katılmamızla ilgili taslak
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz aldım. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
kalkınma hukuku çok yeni bir kavram ve dünyada özellikle İkinci Dünya
Harbi’nden sonra ortaya çıkan bir kavram. O güne kadar kalkınma hukuku göz ardı
edilmiş bir kavram. Niye? İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, özellikle
uluslararası kuruluşların daha etkin olarak çalışmaya başlaması ve kurulmuş
olmaları ve özellikle kalkınmaya kredi vermeleri ve kalkınmayı ve dengeli
büyümeyi dünyada destekler hâle gelmeleri, kalkınma hukukunu da gerçekten
önemli bir biçimde ortaya getirmiş, sunmuştur. Yani “kalkınma hukuku” kavramı
hepimiz için yeni bir kavram.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 562 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Zaten, hiç…
Böyle, belli oluyor, “kalkınma hukuku” kavramını ilk defa duyduğunuz,
dinlemediğinizden de belli oluyor. Beni dinlemek önemli değil de konu önemli,
onun için ben söylüyorum. Ayrıca, bu yasa için de, sırf formalite için de
konuşmak istemiyorum, anlamak, biraz karşılıklı birbirimizi dinlememiz
gerektiği kanısındayım.
Özellikle
Birleşmiş Milletler son yıllarda Rotterdam’da Kalkınma Hukuk Enstitüsünü
kurmuştu ve buna büyük destekler vermişti. Fakat, bu
resmî bir enstitü değildi. Ancak bu konuda önemli katkılarda bulunuyordu. Neden
böyle bir enstitüye izin var? Şimdi, hep iddialar vardır, bu Mecliste de çok
ileri sürülmüştür bu iddialar. Özellikle İkinci Dünya
Harbi’nden sonra -arz etmiştim demin- böyle bir hukukun ortaya çıkması, başta
kalkınmakta olan ülkeleri korumak amacıyla -yani bunun içerisinde biz de varız-
ve son elli seneden beri bu kalkınmayı uluslararası fonlardan yararlanarak
yaptığımız için de bu fonlara kavuşmak, bu fonlarla müzakere etmek, bu fonlarla
ilgili, hakikaten, yaptırımları yerine getirmek çok teknik bir birikimi de
beraberinde getiriyor ve ciddi bir hukuki birikimi de beraberinde getiriyor. Şu
anda mesela dünyada en çok para kazanan hukukçular arasında kalkınma hukukuyla
uğraşan hukukçular vardır çünkü bir sürü müessese bunu yerine getiriyor. Onun
için, başta uluslararası kuruluşlar bu müzakereleri yaparken karşılarına bir
şey empoze etmekten de yavaş yavaş
çekinir hâle geldiler. Biraz önce arz etmeye çalıştım. Biz mesela Dünya
Bankasından bir kredi alırken veya bir başka kuruluştan kredi alırken bir parça
da bu müzakere tekniklerini bilmeden onun şartlarını yerine getirir hâldeyiz.
Niye? Onların empoze ettiği şartları… Yani siz bir otomobil alacaksınız, misal veriyorum, mesela sizin
ihtiyacınız olan otomobil çok parlak bir otomobil olmayabilir ama sizin
ihtiyacınız olan, işte, tarlada da gidebilecek, efendim, motorunun şu güçte
olması veya işte efendim, çekiş gücünün şu güçte olması gereken bir otomobil
olabilir ama size çok lüks bir otomobil verebilir mesela bir uluslararası kuruluş.
Niye? Çünkü o da kendini ve kendi ülkesini, çok büyük katkılarda bulunan
ortaklarını desteklemek zorundadır bir yerde. Yani, nereden daha fazla para
alıyorsa onu destekleyecektir. Onun için, hani hep bu laflar çok var dünyada,
işte, sömürüyor, ediyor falan. Efendim, hiç kimsenin kimsenin
gözünün yaşına bakmadığı bir dünyada yaşıyoruz tabii. Bütün bu uluslararası
kuruluşlar da dâhil olmak üzere belirli çıkar gruplarının mutlaka etkisindedir
ama onu da korumak, aynı insanların elbisesi gibi, nasıl elbiselerimiz varsa,
nasıl giysilerimiz varsa, işte hukuk da gerçekten sosyal yaşamın giysisi;
üzerinizi örtüyor ve koruyor birtakım şeylere karşı, tehlikelere karşı, soğuğa
sıcağa karşı. İşte, burada da öyle. Onun için, bir
hukuk kavramını uluslararası anlamda kalkınmaya getirmenin de başka bir yararı
var. Niye? Dengeli kalkınmak…
Mesela İkinci
Dünya Harbi’nin çıkış sebepleri arasında birçok şey söylenir ama en önemli
sebeplerden bir tanesi, üye ülkelerin birbirleri arasındaki ekonomik
dengesizlikleridir. O ekonomik dengesizliklerdir ki, kalkınmaya çalışan
birtakım ülkenin birbirini geçme yarışı içerisinde birbirinin boğazını
sıkmasıyla sonuçlanmıştır. Belki Avrupa Birliğinin de kuruluş nedeni budur,
yani dengeli kalkınma ve rekabet gücünü artırabilmek için.
Gerçekten,
kalkınma artık bir yerde, dünyada herkesin konuştuğu bir kavram hâline geldi.
Yani kalkınmaktan bahsediyoruz ama bu kavramı biraz daha açarsak, aslında insan
refahının artırılmasıyla ilgili. Bakın, bütün uluslararası kuruluşların birinci
maddesinde, çok açık ve net bir biçimde insan refahının artırılmasından
bahseder. Yani insan refahı için o kuruluşlar var, insan refahı olmazsa o
kuruluşların mevcudiyetine zaten gerek yok. Şimdi, hiç bu kısmını da
unutmuyoruz. İnsan refahı da nasıl artacak? Yani önce bir hukuki üstünlüğünüz
olacak, hukuk tarafından korunacaksınız. Hukuk devleti diye hep sık sık bundan bahsediliyor. Anayasa’da da bu yazıyor ama hukuk
ile ekonominin arasındaki ilişkiyi doğru dürüst kurabilmiş değiliz daha. Bütün
dünyada bu böyle, yani sadece bizde değil. Yani bütün dünyada yavaş yavaş ekonomi hukuku dersleri de verilmeye başladı. Bizim
üniversitelere girmedi maalesef. “Ekonomi hukuku” diye çok önemli bir kavram
gelişmeye başladı çünkü gerçekten hukuksuz bir ekonomi… İşte, o zaman hep
şeyden bahsediyoruz, adil bölüşümden, paylaşımdan. Ama devletin varlığı da
hukukla ilgili. O yüzden bunlardan bahsediyoruz.
Şimdi,
Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü önemli bir örgüt hâline geliyor, gerçekten
bu anlamda. 23 üyesi var, 93’ten beri ayakta ama yeni bir yapıya
kavuşturuluyor. Merkezi Hollanda’da idi, o enstitü kalktı ortadan, şimdi
Roma’ya geliyor. Ve yine burada, altını çiziyorum, bir meclis kurulacak, yani
her üye ülkeden birer temsilciyle bir meclis. Şimdi, burası
çok önemli bir nokta. Niye önemli? Biz Türkiye olarak bir sürü
uluslararası kuruluşun üyesiyiz ve bir sürü uluslararası kuruluşa da üye olmaya
çalışıyoruz ama bir türlü bu uluslararası kuruluşların içerisinde önemli yer
alamıyoruz. Niye? Böyle bir politikamız yok. Niye yok biliyor musunuz? Bu
eğitim standartlarıyla, Türkiye’deki bu yapıyla… Bir kere, her şeyden önce
dünya için, dünya insanı olmak için adam yetiştirmediğiniz sürece uluslararası
kuruluşların içinde kolay olamazsınız. Onların okullarından mezun olursanız
ancak olursunuz, Türkiye okullarından değil.
Şimdi, bugün bir
karar gördüm ben. İnanamadım, gözlerime inanamadım -eğitimden bahsederken,
hazır Sayın Bakan da burada, dinlemesine de gerek yok, hiç olmazsa kayıtlara
geçsin- yirmi beş gün tatil ediyorsunuz liseleri. Niye? İmtihana girecekler
diye. Bakın, o zaman bu devletin bütün okullarını kapatalım, gerçekten
kapatalım. Bu işi sadece kurslarla yönetelim. Böyle bir disiplinsizlik olabilir
mi? Çünkü çocuklar rapor alıyorlar. Evet, ona karşı ne yapıyorsunuz? Yirmi beş
gün okulları resen tatil ediyorsunuz. Nasıl Millî Eğitim Bakanı böyle bir şeyin
altına imza atar? Hani, nasıl dünyayla rekabet edeceğiz biz? Dünyanın neresinde
böyle bir karar alınıyor? Bakın, dünya… Hani Avrupa Birliğine entegre olacaktık? İşte, geçen hafta konuşuyorduk Avrupa
Birliği temsilcileriyle.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Nimet Hanım dinlemiyor Sayın Melen.
MİTHAT MELEN
(Devamla) – Çok önemli değil Hoca çünkü nasıl olsa dinleyecekleri gün gelir.
Çünkü hepimizin evladı var. Bakın, hepimizin çocuğu var, binlerce çocuğumuz
var. Bu disiplinsizliğe nasıl alıştırırız çocukları! Nasıl böyle tatille
geçirtebiliriz bu işi! Yani bir yerde, şimdiden oturuyoruz, öyle bir hâle
getiriyoruz ki işi, çocuklar... Hep, ben “Liselerde hukuk dersi verilsin,
ekonomi dersi verilsin.” derken onun yerine yirmi beş gün havadan tatil
veriliyor. Yani mesela, biz, ikide bir burada yoklama yapıyoruz, işte, niye?
“Zamanında geldin, gitmedin…” diye. Bu çocuklar nasıl disipline olacaklar bu
şeyle? Ondan sonra da, uluslararası kalkınma örgütünden, hukuktan falan
bahsediyoruz burada.
Çok zor işler
bunlar. Tabii, nasıl olsa önemli değil sizin için ama önemli olacak bir gün,
dikkat edin. Hukukun üstünlüğü, hep hukukun üstünlüğü... Ama nasıl olacak o
hukukun üstünlüğü biliyor musunuz? İyi yönetişimle olacak, gerçekten, kalkınma
iktisadının gelişmesiyle olacak. İyi yönetişim olmadan nasıl yapacaksınız? İyi
yönetişim için de düzgün yöneticiler lazım. Israrla düzgün olmayan
yöneticileri, keyfî yöneticileri atamaya başladığımızdan beri... Bunu nasıl
elde edeceğiz?
Bakın,
apartmanınızda kalorifer yanmazsa, efendim, ufacık bir şey olursa, işte, park
ışıklarınız yanmazsa bas bas bağırıyorsunuz. Ama iyi
yönetilmeyen bir ülkede hiç kimsenin sesi çıkmıyor, “Ziyanı yok.” diyorsunuz.
Ama bunları biz halledeceğiz işte. Belki Uluslararası Kalkınma Örgütü de bu
dengesizlikleri kaldırmak için ortada, hukukun üstünlüğünü ortaya çıkarmak için
ortada. İşte, nedir? Yabancı yatırımcının, uluslararası ticaretin, özellikle
müzakere kapasitesini artırmak için, eğitim verebilmek için, eğitim projelerini
desteklemek için, danışmanlık hizmetleri için.
Şimdi, mesela,
hukuki kaynakların toplanması basit gibi geliyor ama çok zor. Mesela, kalkınma
hukukuyla ilgili de böyle bir mesele var. O hukuki kaynakların toplanıp
gerçekten bir yere kanalize edilip elinizin altında
kullanmak için... Bizim -hep konuşuyoruz- Türkiye çok tecrübeli, elli yıldır bu
kredileri alıyor. Elli yıldır, ben çok iyi biliyorum ki uluslararası hukuk
müesseselerine inanılmaz paralar veriyoruz; kendi hukukçularımızı
yetiştiremiyoruz, onları gerçekten uluslararası kuruluşların içerisine
sokamıyoruz. Niye? Çünkü biz hukuka saygı duymuyoruz ki, hiç “hukuk” kavramına.
Biz nasıl yapacağız bunları? İşte belki eğitim, teknik yardım, danışmanlık,
araştırma, yayın… Belki bu uluslararası kuruluşların tek faydası o, oralardan
bir şeyler kapmak; oralara vermek başka ama oralardan bir şeyler kapmak. Onları
da sadece para verir kuruluşlar olarak görmeye başladık. Meşhur Avrupa İmar
Kalkınma Bankasının statüsünde Türkiye donör bir
ülkeydi, onu nedense birdenbire çevirdik, kredi alabilen bir ülke. Çünkü
uluslararası kuruluşları bile kredi alınan bir ülke olarak görüyoruz. Hâlbuki
dünya yönetiminde önemli yer alan, dünya ekonomik yönetiminde önemli görev
yapan, dünyayı yönlendiren bu kuruluşları bir türlü biz yönlendirmeye
kalkmıyoruz, sadece onlar bize kredi versin, işte borçları çevirelim, daha
fazla ayakta görelim diye düşünüyoruz, daha fazla rahat edelim diye
düşünüyoruz. Hâlbuki öyle değil. Türkiye büyük ülke. “Türkiye
büyük ülke” nutuklarını herkes söylüyor. İşte “2002’de böyle oldu, 2011’de
böyle oldu.” diye hep devamlı nutuklar atılıyor, ilanlar veriliyor. Sonra ne
yapıyoruz? Hiç geleceğe dönük bir tek kelime edilmiyor buralarda. Hep yarın,
hep yarın hâlbuki, hep yarın... Günü kurtarmaya
çalışıyoruz. Çok yazık. Yani niye yazık? Çünkü dört yıldır, ben de bu şerefli
kurumun gerçekten bir temsilcisi olarak iftihar ediyorum bu kurumla. Çünkü
demokrasi bu demek, burası demek ama bu kurumun geleceğe dönük işler yapması
lazım. Geleceğe dönük işler yapmıyor. Sadece yasama yetkisi, günlük işi
kurtarmak demek değildir, geleceği planlamaktır, geleceği düzenlemektir,
gelecekle ilgili Türk toplumunun önünde hizmet vermektir. Hâlbuki biz, Türk
toplumunun arkasındayız. Meseleler geldikçe biz meseleleri çözmeye çalışıyoruz,
gelmeden önce değil. Şu kürsülerden 2023 yılını mesela düşünenleri bir
dinleyebilsek ne kadar iyi olur? Ama yok, beş günlük, yirmi beş günlük tatil
çocuklara, gitsinler, imtihanlara daha fazla çalışsınlar. Ondan sonra Türkiye
kursçulukla yönetilsin. Ben kurslara falan karşı değilim ama böyle bir şey olur
mu? Ya devlet olarak varsınız ya yoksunuz. O zaman o devlet okullarını
kapatmanız lazım. Böyle bir şey olmaz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu
Hakkında Anlaşma’ya müspet oy vereceğimizi bildirir, yüce heyeti saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Melen.
Sayın Şandır,
60’ıncı maddeye göre mi, soru için mi?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Soru için.
BAŞKAN – Peki,
hay hay.
Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip
Kaplan.
Buyurun Sayın
Kaplan.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası
Kalkınma Hukuku Örgütü, özellikle merkezi Roma’da bulunan bir uluslararası
kuruluş. Amaçlarına baktığımız zaman, hukukun üstünlüğü ve iyi yönetişimin,
kalkınmakta olan ve iktisadi dönüşüm içerisinde olan ülkelerde tesis edilmesi
ve geliştirilmesi ve uygulamaya katkı sağlanması amacını gerçekleştiriyor.
Tabii, böylesi uluslararası hukuk kuruluşları…
Eğer dünyanın
16’ncı büyük ekonomisi olan Türkiye iddialı bir ülke olmak istiyorsa, bu tür
uluslararası kuruluşlarda sadece sözleşmeleri imzalayan, onaylayan bir ülke
olarak değil, katılan, hazırlanmasına katılan, yönlendiren, etkin bir ülke
olmak durumunda. Ancak, maalesef, bu tür konularda Türkiye, hem pasif hem de
birçok uluslararası sözleşmede çekinceli bir hayat süren bir ülke durumunda,
yani korkularıyla beraber. Bunun dışında, bu tür sözleşmeleri imzalamayan bir
ülke de aynı zamanda.
Bu örgütün
merkezinin Roma’da bulunması bir tesadüf değil. Elbette Birleşmiş Milletlerde
gözlemci statüsü olan bir kuruluş bu. Bunun ilgi alanına
baktığınız zaman, şu an Kuzey Afrika’da, Arap ülkelerinde, Orta Doğu’da ve
olayların yaşandığı tüm ülkelerde, gelişmekte olan; hukukun az, diktatörlüğün
de çok uzun ömürlü olduğu bu ülkelerde bu tür bir uluslararası kalkınma hukuku
örgütünün kurulmasının önemli olduğunu düşünüyoruz ve grubumuz adına da olumlu
oy kullanacağımız bir konu. Şu ara üye sayısının 50 civarına
yükselebileceği tahmin ediliyor bunun ancak burada şunu açıkça ifade etmekte
büyük yarar görüyorum: Biraz ülkeleri, dünyayı, gelişmeleri görmek lazım. İkinci
Dünya Savaşı’nın külleri üzerinde, milyonlarca insanın ölümüne neden olan
faşizmin, ırkçı milliyetçiliğin Avrupa’yı harabeye çevirdiği günlerde
hukukçular, aydınlar, sanatçılar, bilim insanları el ele verip “Nasıl yeni bir
Avrupa, nasıl yeni bir uluslararası bölgesel pakt, nasıl uluslararası
sözleşmeler yaparız?” diye kafa yormuşlardı. Oysaki baktığınız zaman, değişimin
ve dönüşümün iki öncü gücü olduğunu görürsünüz. Bunlardan birisi hukuk, birisi
de siyasettir.
İkinci Dünya
Savaşı’nın külleri üzerinde binlerce aydın bilim insanı bir araya gelerek
Avrupa Konseyinin hem bugünkü fikir altyapısını oluşturdular hem İkinci Dünya
Savaşı’na neden olan, milyonların ölümüne neden olan faşizmin mahkûm
edilmesinde etkin rol oynadılar hem de insan hakları hukukunun gelişmesine
büyük katkı sundular. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de o tarihlerde gündeme
geldi ve yine baktığınız zaman 1950’li yıllarda Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin hazırlanmasında Roma merkezdir. “Roma hukuku” hukuk okuyanların
hep aklında kalmıştır ama İtalya bir Avrupa ülkesi olarak uluslararası hukukun,
sözleşmelerin ve kurumların oluşmasındaki etkin gücünü sadece bununla veya
sadece bugün oy vereceğiniz Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün kuruluşuyla
değil, Uluslararası Ceza Mahkemesinin fikir öncülüğüyle de yaptı. Evet,
insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım ve halklara karşı istibdat
yönetimlerinin tehditleri söz konusu olduğu zaman Uluslararası Ceza Mahkemesi
fikrinin en iyi Roma’da yeşerdiği, şekillendiği biliniyor.
Peki, şunu
biliyor musunuz şu güzelim ceylan derisi koltuklarda oturan milletvekillerimiz:
Avrupa Konseyinin kırk altı üye ülkesinden sadece Türkiye’nin Uluslararası Ceza
Mahkemesini imzalamadığını ve neden imzalamadığını biliyor musunuz?
Evet, Türkiye
kırk altı ülke içinde imzalamayan bir ülke. Gariptir, Clinton zamanında bu
sözleşmeye imza atan Amerika, Bush döneminde imzasını geri aldı. Amerika ne
yaparsa bizim de onu yaptığımızı, hani biraz da “Küçük Amerika” söylemini sağ
liberal veya kapitalist çevrelerin sıkça kullandığını dikkate aldığınız zaman
nasıl bir izleme mantığı olduğunu görüyorsunuz.
Şimdi, bunun
hemen akabinde Birleşmiş Milletler ikiz sözleşmesinden biraz bahsetmek
istiyorum. 1966’da imzalandı. Peki, Türkiye bu sözleşmeleri imzalamak için niye
otuz yıl bekledi? Avrupa Birliği süreci geldi, bir dayatma oldu, bu dayatma
sonucu Türkiye bunları imzalamak zorunda kaldı.
Şimdi
Uluslararası Ceza Mahkemesinin soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suç
gibi suçları kovuşturma yetkisine sahip olarak tasarlanması, bunun mahkemesinin
kurulması, savcılarının göreve başlaması, anlaşılıyor ki bu kürsüde gelip
konuşan El Beşir hakkında tutuklama kararı vermesi, Miloseviç’i
yargılaması Yugoslavya’da yaşanan suçlarda ve günümüzde Türkiye'nin hâlâ bu
sözleşmeyi imzalamaması gerçekten hazin bir durumdur.
Değerli
milletvekilleri, bakın, Barış Endeksi’nin barışçıl ülkeler sıralamasında en
başta yer alan ülke Yeni Zelanda; olayların, şiddetin olmadığı ve yine çatışma,
sokak gösterileri, askerî harcamalar gibi kriterlerin
en düşük olduğu, insan haklarına saygılı, en yüksek puan toplayan ülke. Onu
İzlanda, Japonya, Avusturya ve Norveç izliyor. Listenin ilk 10 sırasında da
İskandinav ülkeleri yer alıyor. Peki, Türkiye'nin kaçıncı sırada yer aldığını
biliyor musunuz? Söyleyeyim arkadaşlar size: 126’ncı sırada yer alıyor Türkiye!
Hem de kimden sonra biliyor musunuz? 144’üncü sırada İsrail, 143’üncü sırada
Rusya ve bu ülkelerin içinde şu an olayların geliştiği birkaç Kuzey Afrika
ülkesinin durumu da Türkiye'den iyi gözüküyor.
Şimdi ben bunu
bir kenara bırakıyorum ve şöyle bir iki noktaya hafızanızı getirip biraz
tazelemek istiyorum. Condoleezza Rice’ın 7 Ağustos
2003’te Washington Post gazetesinde bir yazısı yayımlandı, hatırlayan var mıdır
bilmiyorum içinizde, bugünlere ışık tutması açısından vurgu yapmakta yarar var.
Bu makalede 22 devletin, rejimin sınır ve haritalarının değiştirileceğini,
Türkiye’nin de bunların içinde olacağını anlatıyor ve Kuzey Afrika, Orta Doğu
ülkeleri bu 22 ülke olarak geçiyor. Evet, “Büyük Orta Doğu Projesi” enteresan
bir projedir. Orta Doğu’nun kontrolü, İsrail’in güvenliği, zengin petrol ve
doğal gaz kaynaklarını denetlemek; Avrupa Birliği, Çin, Japonya gibi bölgedeki
gelişen ülkeleri uzak tutmak, rekabette önüne geçmek ve var olduğu iddia edilen
İslami terörle cebelleşmek. Böyle bir proje mantığı olarak şekilleniyor. Şimdi,
Condoleezza Rice’ın bahsettiği 22 devletin rejim ve
haritaları değişecekse, eğer bunlar da Kuzey Afrika ve Arap ülkeleri -söz
konusu- ise burada oturup herkesin biraz düşünmesi gerekiyor.
Evet, sadece bu
değil, size Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 2625 sayılı Deklarasyonu’nu
okumak istiyorum, hangi şartlarda self determinasyon hakkına, kendi kaderini
tayin hakkına başvurulacağı hakkındadır bu. Tanımlarsak, bir ülkenin hükûmeti, toplumun tümünü temsil etmiyorsa, ülkenin
yönetimi demokratik değilse, sömürgeciliğe karşı savaşlarda, özellikle şiddete
ve terörizme başvuruluyorsa, bunu meşru olarak addediyor Birleşmiş Milletler
Deklarasyonu. Şimdi, bu Deklarasyon karşısında değerli arkadaşlarım, size
birkaç şey okuduktan sonra Türkiye dış politikasıyla bağlantısına geleceğim.
Mübarek otuz yıl, Zeynel Abidin Tunus’ta yirmi üç yıl, Buteflika
Cezayir’de on iki yıl, Kral Muhammed Fas’ta on iki yıl, El Beşir Sudan’da on
sekiz yıl, Kral Hüseyin Abdullah elli sekiz yıl, Şeyh Halife Bin Selman
Bahreyn’de kırk yıl, yine Suudi Arabistan’da krallık on yıl, Saleh Yemen’de otuz yıl… Şimdi bu size neyi anlatıyor bu
gelişen olaylar; Tunus, arkasından Mısır, Yemen, Bahreyn, sonra, şimdi Libya?
Bence bunu çok iyi düşünmek gerekiyor.
Derler ki Abraham
Lincoln köleliği kaldırdığında, köleler özgürce ayakta durabileceklerine
inanmadıkları için gidip efendilerine yeniden bağlılık sözü vermişler, geçmiş
tarihlerin sayfalarında. Ancak bugün sosyal paylaşım ağlarının, İnternet’in, Facebook’un, YouTube’un, Twitter’in ve her türlü bilişimin anlık duruma getirdiği
bir dünyada yaşıyoruz arkadaşlar. Bu anlık yaşam içinde Türkiye’de gerçeklik
yerlerini bulacaktır.
Şimdi, ben bu dış
politikada Türkiye’nin konumuna baktığım zaman, etkisiz, olayları öngöremeyen,
olayları takip edemeyen, dış politikası çökmüş, Ulaştırma Bakanlığı öne çıkan
ve oradaki mağdur vatandaşlarımızı Türkiye’ye taşıma çaba ve endişelerinin yer
aldığı bir dış politika... Bunun temel sebepleri de vardır arkadaşlar, bunun
temel sebeplerini çok uzakta aramamak lazım.
Sayın Dışişleri
Bakanı 2003’ten yani AK PARTİ İktidarından bu yana Başbakanın danışmanı ve
Dışişleri Bakanı; “Stratejik Derinlik Doktrini” adlı bir kitabın da yazarıdır.
Şimdi, bu doktrine baktığınız zaman, komşularla sıfır sorundan bahsediliyor;
hatta 100 entelektüel içinde adı “Zero Problem”
namıyla geçer, soğuk savaş döneminden neo Osmanlıya
geçişi anlatır. Ama tespitlerinde ilginç bir durum vardır, bu tespit noktasını
sizlerle paylaşmak istiyorum, diyor ki: Türkiye Başbakanı, Cumhurbaşkanı ve
Dışişleri Bakanının bölge ziyaretlerine ağırlık vermesinin nedenini Orta Doğu
liderleri arasında bağlantıyı kurabilecek tek siyasi iradenin bu kişiler
olmasına bağlamaktadır. Evet, Türkiye, İsrail, Suriye, Lübnan, vesair…
Şimdi, soruyorum:
Kaddafi’nin durumu ortada. Mübarek gitti, Bin Ali
gitti. Yemen’deki Cumhurbaşkanı “Bir daha aday olmayacağım.” diyor. Bütün bu
liderler, bu hanedanlar, diktatörlükler tek tek
gidiyor. Şimdi, Türkiye'nin dış politikası bu kişilerle iyi ilişki üzerine mi
kurulacak? “Eğer tarih bağlarınız, kültür bağlarınız, din ortaklığınız varsa
‘Bu mazlum halkların başkaldırısında biz onlara nasıl öncülük ederiz; onları
zulümden, katliamdan, diktatörlerin gazabından nasıl daha fazla koruyabiliriz’in politikasını nasıl geliştirilebiliriz”
anlayışı ne zaman yeşerecek ki Türkiye o etkin ve önemli gücünü sağlayabilsin?
Evet, bu dış
politikada çok enteresan bir vurgu daha: Türkiye'nin dış politikasında ritmik
diplomasi. Şimdi, bu ritmik diplomasi de çok
enteresan. Türkiye, Afrika Birliği, Arap Birliği, Amerikan Devletleri Örgütü
gibi örgütlerde gözlemci statüsüyle yer alırken Asya’da İşbirliği ve Güven
Artırıcı Önlemler Konferansı’nın dönem başkanlığını üstleniyor.
Arkadaşlar,
dünyanın 16’ncı büyük ekonomisinden, Kafkaslar, Balkanlar, Orta Doğu ortasında
lider, önder olabilecek büyük güç potansiyelinden bahsediyoruz. Siz, Roma’da
yapılan anlaşmaların bir tanesinin örneğini Türkiye’de, İstanbul’da
gerçekleştirebiliyor musunuz? İstanbul’da Kuzey Afrika ülkelerini, Orta Doğu
ülkelerini, Arap ülkelerini, aydınlarını, hukukçularını, insan hakları
savunucularını, bilim insanlarını, akademisyenlerini, sanatçılarını yani vicdan
sahibi olanları bir araya getirip İstanbul’da bu sorunun ortaklaşmasını konuşabiliyor
musunuz? Buna öncülük edebiliyor musunuz? Güç budur. Siz, yeni 21’inci yüzyılın
manifestosunu, bildirgesini, sosyal dayanışma ağını kurabiliyor musunuz? Bunun
projesini gerçekleştirebiliyor musunuz? Kalıcı olan budur. Yine 21’inci
yüzyılda gelişen değerlerin, insan hakları, hukuk, barış, demokrasi, çevre, ekoloji, değişim, dönüşüm ve yeniden yapılanma olduğu
gerçeği dikkate alınınca, Türkiye kendi içinde sorunlarını çözmeden, otuz
yıldır darbe anayasalarıyla idare edilirken, kendi seçim barajlarıyla seçime
giderken, seçime giderken yurt dışı seçmen kütüğü dahi olmazken kendi bu
hâliyle neyin örneği olacak arkadaşlar? Hangi anlamda bunları başka ülkelere
“demokrasi” diye verebilecek? Bu son derece sıkıntılı bir durum arz ediyor.
Ben, burada, 1985
Birleşmiş Milletler kararlarındaki bu kurulacak hukuk kuruluşu katkı sunmayı
amaçlıyor gelişmekte olan ülkelere, 159 sayılı Kararı’ndan da söz etmek
istiyorum. Irkçı, antidemokratik ve totaliter devletlerin hukuka aykırı olarak
bulundukları, işgal ettikleri ve sömürge olarak kullandıkları yerlerdeki
halkları umutsuzluğa iterek onları teröre, şiddete başvurma zorunda
bıraktıkları durumlarda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu farklı bir yaklaşım
tarzı sergiliyor. Şimdi soruyorum: Evet, Türkiye bu rolünü nerede oynuyor,
Birleşmiş Milletlerde mi, Avrupa Birliğinde mi, İslami örgütün dönem
başkanlığını yapıyor, orada mı, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin
Başkanı da AKP’li, orada mı yapıyorsunuz, nerede yapıyorsunuz? Yani bu ezilen,
mazlum halkların haklı başkaldırısına hangi mekânda, hangi platformda
ellerinizi uzatacaksınız? Bunu yapamayacağınızı biliyoruz. Onun için,
Türkiye'nin vicdanından sosyal dayanışma forumunu gerçekleştirebilecek
arayışların da sivil bir çıkışla ortaya çıkabileceğine inanıyoruz.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Şandır,
buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Aslında sorum
Sayın Millî Eğitim Bakanına ama Hanımefendi salondan ayrıldılar, Sayın
Bakanımıza sormak durumunda kalıyorum.
Görüştüğümüz
uluslararası sözleşme Kalkınma Hukuku Örgütünü kurma sözleşmesi. Kalkınma,
insan merkezli, insanın güvenliğini, refahını, mutluluğunu geliştirmeyi
amaçlayan bir hukuk ve bunun örgütünü kuracak sözleşmeyi konuşuyoruz.
Şimdi, Sayın
Millî Eğitim Bakanı, gazetelerde çıkan son habere göre, lise son sınıf
öğrencilerinin son yirmi beş gününü de artı izinli sayan bir genelgeye imza
atmışlar. Eğer insan merkezli bir kalkınmayı öngörüyorsak bunun yolunun
eğitimden geçtiğini kabul etmek mecburiyetindeyiz. Siz, millî eğitim olarak,
devlet olarak çocuklarımızı liselerde eğitemediğiniz kanaatinde misiniz ki
liselerin son sınıfında zamanından önce liseleri bir ay kapatıyorsunuz? Hangi
gerekçeyle lisedeki eğitimi yetersiz ve gereksiz bularak öğrencilerin liseye
devamı konusunda, mevcut izninin üstünde yirmi beş gün daha izinli
sayıyorsunuz? Bu, millî eğitim politikalarının iflasının ifadesi midir? Bunu
kabul ettiğinizin ifadesi midir?
Sayın Millî
Eğitim Bakanının bu konuda bir açıklama yapmasını arzu ediyorum. Gelir açıklama
yaparlarsa milletimizle birlikte dinleriz ama Sayın Bakanın buna bir bilgisi
varsa, bir cevap verirse de memnun oluruz.
Teşekkür ederim
efendim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Doğrusu, bir
detaylı bilgim yok bu konuda. Sayın Bakanımız cevap verirse veya
bilgilendirirse daha sağlıklı olur diye düşünüyorum. Eğer Sayın Başkanımız
uygun görürlerse Millî Eğitim Bakanımızın cevap vermesi daha uygun olur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, siz yer değiştirin, Sayın Bakan daha uzun süreli cevap versin. Yani,
sizin yanınıza oturabilir.
Buyurun Sayın
Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Şandır’ın
sormuş olduğu ve bir izahat istediği konuyla ilgili kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
Her şeyden önce,
hepinizin de bildiği gibi, ortaöğretim dönemi, dönemimizde dört yıla çıkarılmış
ve lise son sınıflar, aynı zamanda gençlerimizin yükseköğretime geçiş sınavına
hazırlandıkları bir döneme tekabül etmektedir ve bugüne kadar da üniversite
sınavında sorulan soruların birçoğu, okulda öğrenilen konulardan çıkmayıp
çoğunlukla da müfredat dışıydı. Bu dönemimizde, 2003-2006 yılları arasında
müfredatın yenilenmesiyle birlikte, tamamen müfredat odaklı ve çocukların okula
devamını sağlamaya yönelik ve okulda öğrendiklerinden sorumlu tutulacakları bir
sınav sistemine doğru ilerledik ama takdir edersiniz ki üniversite sınavına
hazırlanan gençlerimizde, özellikle lise son sınıfta ve çok uzun yıllardır
uygulanan bir yöntem var. Çocuklarımızın yirmi gün devamsızlık hakkı olduğu
gibi, yirmi beş gün de raporlu olarak okula gelmeme hakları var. Bu her yıl
eğitim dönemi için ve her yaş grubu için geçerlidir ve fakat gençlerimiz âdeta
“kanuna karşı hile” diyebileceğimiz şekilde, lise son sınıfta yirmi beş günlük
rapor için sağlık kuruluşlarımızı bu manada meşgul etmekte. Aslında hepimizin
çok açıklıkla bildiği, gerçek durumu yansıtmayan yani sağlık durumları
konusunda hiçbir problemi olmayan gençlerimiz rapor almak suretiyle, âdeta bir
vakıa olarak gözümüzün önünde duruyor. Yaklaşık 500 bine
yakın gencimizin hepsinin lise son sınıfta rapor almak için sağlık
kuruluşlarını meşgul ettikleri ve çoğu zaman da -bir kez daha ifade ediyorum-
gerçek durumlarını yansıtmayan, âdeta onları yalan söylemeye teşvik eden bu
raporların alınması yükünden aileleri ve öğrencileri kurtarmak adına devamsızlık
haklarını yirmi beş günle ve veli iznine tabi olacak şekilde düzenlemeyle,
onların bu durumdaki fiilî durumlarını bir şekilde göz önüne alarak ve
değerlendirme yaparak sonuçlandırdık.
Bu durumdan hem
velilerimizden hem öğrencilerimizden eğitim sistemimiz adına da son derece
büyük memnuniyet şeklinde geri dönüşüm aldık. Dolayısıyla bu konuda herhangi
bir şikâyet ve sıkıntı söz konusu değil. Eğitim ve öğretimlerini aksatmadan,
eğitim öğretimlerine devam edecek şekilde sınava hazırlanmaları elbette en büyük
temennimizdir ve çocuklarımızın da son güne kadar öğretilen derslerden
öğrenecekleri bilgilerle sınava hazırlanmaları temennimizdir. Ama bu
uygulamamızla ilgili de son derece olumlu tepkiler aldığımızı ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Bakan, bir saniye…
Sayın Şandır,
buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum hassasiyetinize, cevap vermek
nezaketini gösterdiğinizden dolayı, ancak benim sorum o değil. Yani bundan
tabii ki öğrenciler memnun oldular, veliler de memnun oldular ve bir yanlışı
ortadan kaldırdınız. Yani doğru olmayan bir vakıayı meşru hâle getirdiniz. Ama
benim sorduğum soru o değil. Yani siz, liselerde yeterince eğitim veremiyor
musunuz ki bu çocuklarımız lise dışında bir eğitime ihtiyaç duyuyorlar, bu
eğitimi alabilmek için doğru olmayan birtakım yollara tevessül ediyorlar?
Bakıyorsunuz ki siz de, netice alınamadığı için, bunu meşru hâle getirebilmek
için artı yirmi beş günlük izin meselesini genel…
Benim ifade etmeye
çalıştığım, bu konuda bütünüyle sizi sorumlu tutmak anlamında söylemiyorum ama
bir sonucun itirafı olarak gerçekten millî eğitim sistemimiz çocuklarımıza
yeterince, gerekli eğitimi veremiyor; veremediği için dershanelere, veremediği
için özel eğitime ihtiyaç duyuluyor. “Bunun itirafı mıdır?” diye sordum. Bu,
tabii sizin politikalarınızı da ilgilendirir. Sekiz yılın sonunda böyle bir
noktaya gelinmiş olması ve bunun bir genelgeyle de resmîleştirilmesi gerçekten
üzüntü verici bir sonuç. “Bunu kabul ediyor musunuz?” diye sordum. Yoksa
öğrencilerimizin, öğrenci velilerimizin memnuniyeti bizim de memnuniyetimiz
olur ama sonuç memnuniyet verici bir sonuç değil. Türkiye’miz açısından, millî
eğitim açısından gerçekten üzüntü verici bir sonuçtur diye düşünüyorum. “Siz de
böyle düşünüyor musunuz?” diye sordum efendim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkanım, aslında ben Sayın Şandır’ın sorusuna cevap verirken en baştan bu kısmı
cevaplandırdığımı düşünüyorum. Yeteri kadar açıklığa kavuşmamış olduğunu
düşünerek bir kez daha tekrar ediyorum:
Bundan önceki
yıllarda Türkiye’de yükseköğrenime geçiş -hepinizin de bildiği gibi- kontenjan
ve arz talep arasındaki dengesizlik nedeniyle merkezî bir sınavla yerleştirme
yapılıyor. Bu merkezî sınavla yerleştirme yapılması nedeniyle de çocukları bir
yükseköğrenime hazırlayan sistem oluştuğu gibi bir de yükseköğrenime giriş
sınavı uygulaması var. Bu sınavın özelliği öğrencilerimizin, ortaöğretim
kurumlarında öğrendikleri, öğrenmeleri gereken bilgilerle ilgili ölçme ve
değerlendirmeye tabi tutulmalarıdır. Doğru olan budur. Fakat ülkemizde son
sekiz yılda değil son otuz yılda, merkezî sınav uygulanmaya başlandıktan sonra
özellikle bu sınav sistemi üzerinde yapılan uygulamalar nedeniyle çocuklar
ortaöğretim kurumlarında yani liselerde aldıkları eğitimden değil, tam tersine
alternatif farklı eğitim kurumlarında aldıkları eğitimdeki sorularla sorumlu
tutuldular. Yıllarca üniversite sınavında müfredattan soru sorulmadı.
Konuma başlarken,
cevaplandırırken 2003-2006 yılları arasında ortaöğretim müfredatının
yenilendiğini, yükseköğrenime geçiş sınavının da bu müfredat doğrultusunda ve
okulda öğretilen bilgilerden sorulduğunu, çocuklarımızın son güne kadar okula
gitmelerinin kendi yararlarına olduğunu, okulda öğretilenlerin dışında herhangi
bir sorunun artık üniversite seçme sınavında çocuklara sorulmadığını,
gençlerimizin yeni eğitim sistemi içerisinde çok daha doğru bir ölçme ve
değerlendirmeye tabi tutulduklarını en başta vurgulayarak söyledim.
Bu manada eğitim
sistemimizdeki gelişmeler, olumlu gelişmeler malum. Ben, bu kısa soru-cevap
bölümünde bunları cevaplandırmayayım ama ben, sorunun büyük bir açıklıkla
cevaplandırıldığını düşünüyorum. Yani eğitim kurumlarımız yetersiz, eğitim
kurumlarımızda öğretilenlere güvenmiyor değiliz, tam tersine okullarımızda
öğrettiğimiz bilgilere güveniyoruz ve okullarımızda öğrettiğimiz bilgilerle
çocukları sorumlu tutuyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
ULUSLARARASI
KALKINMA HUKUKU ÖRGÜTÜNÜN KURULUŞU HAKKINDA ANLAŞMAYA KATILMAMIZIN UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 5 Şubat
1988 tarihinde Roma’da oluşturulan ve 30 Haziran 2002 ve 30 Kasım 2002
tarihlerinde tadil edilen “Uluslararası
Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında Anlaşma”ya katılmamız uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 3’ü
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında Anlaşmaya Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı: 248
Kabul : 247
Ret : 1
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Bayram
Özçelik |
Konya
Burdur” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
16’ncı sıraya
alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
16.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Bahreyn Krallığı Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/695) (S. Sayısı: 578)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
578 sıra sayısıyla bastırıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BAHREYN KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA
İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIMLAŞMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 15
Şubat 2006 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardımlaşma Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 578 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti İle Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği Ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy
Sayısı : 243
Kabul : 243(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Bayram
Özçelik |
Konya
Burdur” |
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.10
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
17’nci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı
Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol ve
İlgili Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
17.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı
Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol ve
İlgili Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/840) (S. Sayısı: 579)(x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
579 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu anlaşma, çifte vergilendirmeyi önleyen bir anlaşma. Tabii,
burada, karşılıklı anlaşma olmalı. Şimdi, şöyle düşünmemiz lazım: Biz hangi
ülkelerle çok iş yapıyoruz, hangi ülkeler bizimle çok iş yapıyor, ülkenin
kazancı nedir, ülkedeki insanlarımızın kazancı nedir?
Size son
günlerdeki Libya’dan bir örnek vereceğim. Türk müteahhitlik
sektörü, yaklaşık, bugün, 25 milyar dolarlık bir taahhüt altındadır dünyada,
Rusya’da, Libya’da, Mısır’da, Irak’ta. Hakikaten ülkenin çok önemli bir
dinamiği Türk müteahhitlik sektörü. Burada
Türkiye'nin, Türk müteahhitlik sektörünün ne kadar
geniş bir alana yayılmasıyla, bir, o kadar istihdam yaratıyor. Yani önemli bir
kısmını buradan götürüyor bu insanlar. Orada bir sürü işçimiz ekmek yiyor, bir
sürü işçimize iş kapısı çıkıyor. İki: Orada kullandıkları malzemelerin önemli
bir kısmını yine bu müteahhit kardeşlerimiz buradan
götürüyor. Dünyadaki fiyatlardan daha da yüksek olsa dahi Türkiye’den götürdüğü
malzemelerle bu inşaatları tamamlıyorlar.
Yani ülkenin çok önemli iki gelir kapısı.
Şimdi, size
Libya’daki -şu son günlerde içinde olduğu konumdan değil- müteahhitlerimizin
önemli bir sorununu dile getireceğim. Çifte vergilendirmeyi, Lüksemburg gibi
bir ülkeyle çifte vergilendirmeyi ortadan kaldıran bir anlaşmayı yapıyoruz.
Olabilir, yapmayın demiyorum ama Türk müteahhitlerinin
Libya’da elde ettiği gelirlerini, şirketleri parayı getirebiliyor ama
şirketlerinden şahıslarına kâr dağıtımına geldiği zaman veya şahıslarına şirket
herhangi bir ödeme yapıp -kârından- onların burada ailesinin geçimini
sağlayacak para ödendiği zaman tekrar vergilendiriyor. Zaten Libya tarafı yüzde
40 küsur vergi alıyor arkadaşlar, yüzde 41 oranında bir vergi alıyor Türk müteahhitlerinden, elde ettiği kazançlardan. Bu alındıktan
sonra geri kalan kâr eğer Türkiye’ye getirilip dağıtılırsa bir de Türkiye’de bu
kişilerden gelir vergisi alınıyor.
(x) 579 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye'nin en lokomotif sektörü, tamamen dışarıda kazandıkları
dövizleri bu insanlar isterlerse Türkiye’ye getirmezler, isterlerse bu paraları
yurt dışında bankalarda tutarlar ve nitekim çifte vergilendirme olduğu için müteahhitlerimizin önemli bir kısmı bu paralarını
getirmiyorlar, yurt dışından kendi yiyecekleri kadar bir parayı getiriyorlar,
onu harcıyorlar. Hâlbuki, bir şekilde bu çifte
vergilendirme olayı, yani gelir üzerinden bir daha vergi almama olayı olsa yurt
dışındaki bankalardaki paralar Türkiye'ye gelecek arkadaşlar. Bu bir gerçek. Lütfen, yurt dışında iş yapan müteahhit kardeşlerimize sorun. Yurt dışında elde edilen
gelirlerin çok önemli bir kısmı Türkiye'ye gelmiyor, yurt dışındaki yabancı
bankalarda tutuluyor arkadaşlar.
Ben birkaç kez
bunu söyledim. En lokomotif sektörümüz, işçi açısından, malzeme açısından,
Türkiye'nin yaptığı ihracat açısından. Ama diyorlar ki: “Biz Libya’da yüzde 41
vergi ödüyoruz, daha bizden ne istiyorsunuz? Biz Libya’da kazanıp paramızı
direkt Türkiye'deki bankalara transfer etmek istiyoruz ama siz bizim bu
paraları Türkiye'ye getirmemize engel oluyorsunuz, Türkiye'ye getirmiyoruz,
yurt dışındaki bankalarda tutmak zorunda kalıyoruz.” Bunun da aslında
miktarının yaklaşık 50-60 milyar dolar bir para olduğu söyleniyor, bunu bizzat
yurt dışında müteahhitlik yapan insanlar söylüyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu ülke insanının kazandığı parayı bu ülkeye getirip, her türlü
vergisini, bir tek gelir vergisi hariç, kurumlar vergisini ödemişse tekrar
Türkiye'de bir daha vergilendirmek, Türkiye'ye giren döviz girdisi açısından,
başka döviz girdilerinin hepsi vergi dışı kalmasına rağmen, ama ne hikmetse
Türkiye ile Libya arasında ikili anlaşma olmadığı için, Lüksemburg’la
yaptığınız gibi karşılıklı bir şekilde çifte vergilendirmeyi önleyen bir
anlaşma Libya’yla yapılmadığı için bu sorun devam ediyor.
Ben, özellikle
Libya’da iş yapan müteahhitlerimiz adına sizlerden
rica ediyorum. Bu insanlar “Paramızı getirmek istiyoruz.” diyorlar, bu insanlar
“Paramızı Türk bankalarında tutmak istiyoruz.” diyorlar. Bu insanlar, ikide bir
yurt dışından para getirip para götürmek istemiyorlar “Paramız burada kalsın.”
diyorlar. Bu nedenle, Lüksemburg gibi bir ülkeyle çifte vergilendirmeyi önleyen
bir anlaşma yapıyorsak en büyük yurt dışı müteahhitlik
kapımız olan Libya’yla bu anlaşmanın mutlaka olması lazım. Bir şekilde, yurt
dışı müteahhitlerinin kurumlar vergisini Libya’ya
ödeyip Türkiye’ye getirdiği gelirler gelir vergisine tabi olmamalı. Ne
istiyoruz bu insanlardan? Alınlarının teriyle istihdam yaratıyorlar,
alınlarının teriyle Türkiye’den mal ihraç ettirip orada harcıyorlar arkadaşlar
yani üç kere Türkiye’ye fayda sağlıyor bu insanlar.
Değerli
milletvekilleri, bunu bir kez daha hepinizin dikkatine sunuyorum. Türkiye ile
Libya arasında yaşanan bu sorunu çözmemiz gerekir.
Ayrıca, son
günlerde Libya’da yaşanan olayları hepimiz biliyoruz. Oradaki insanlar çok güç
durumda. Artık bırakın mal derdini, can derdine düştüler. Ama burada, özellikle
o insanların önümüzdeki süreçte çok önemli sorunları olacak, özellikle ekonomik
açıdan, uzun süre istihkak yapamayacaklar, uzun süre oradan para alamayacaklar,
uzun süre belki oradaki olaylar nedeniyle ellerindeki işleri kaybedecekler. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik olarak da önlem alması
lazım. Özellikle bu insanların, yurt dışında, Libya’da iş yapan müteahhitlerimizin Eximbank’la
ilgili borçları, bankaların teminat mektuplarıyla ilgili borçları… Yani
Libya’da kim ne iş yapıyorsa bir şekilde bu insanlarla birlikte oturup
konuşmamız lazım. Onların ihtiyacını giderecek… Onların oradaki işlerinin yarın
devam etmesi için belki bir yıl, belki iki yıl sabretmemiz lazım. Ama özellikle
Eximbank’ın destek olması lazım. Özellikle Eximbank’ın vadesi gelen kredileri mutlaka oradaki olaylar
belli bir yere gelene kadar ertelemesi lazım. Ben buradan Eximbank
yetkililerine sesleniyorum: Bu ülke bizim, bu müteahhitler
bizim müteahhitlerimiz. Yıllarca alın teriyle ülkeye çok büyük döviz
kazandırıyorlar. Bu nedenle, tüm bankaların, başta kamu bankalarının ve
özellikle Eximbank’ın Libya’da iş yapan müteahhitlere hatta yeni kredi açması lazım.
Ben bir kez daha
burada hepinize bu bilgileri veriyorum. Müteahhitler şu anda şaşkın durumda.
Mal derdini bırakın, can derdindeler. Onun için, tez elden bunları toplayıp,
özellikle bırakın mallarını, yaşamlarını devam ettirmeleri için özellikle Eximbank’ın yardım etmesi lazım, kredileri ertelemesi
lazım.
Ben bir kez daha
dikkatlerinize sunuyorum.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Başka konuşmak
isteyen var mı?.. Yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE LÜKSEMBURG BÜYÜK DÜKALIĞI ARASINDA GELİR VE SERVET ÜZERİNDEN
ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL
OLMA ANLAŞMASINI DEĞİŞTİREN PROTOKOL VE İLGİLİ NOTALARIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 30
Eylül 2009 tarihinde Lüksemburg’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile
Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına
Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol” ve ilgili notaların onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – 1’inci
madde üzerinde konuşmak isteyen var mı?.. Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – 2’nci
madde üzerinde konuşmak isteyen arkadaşımız, değerli milletvekillerimiz var mı?.. Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – 3’üncü
madde hakkında konuşmak isteyen var mıdır?.. Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında
Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve
Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol ve İlgili
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
“Kullanılan Oy
Sayısı: 243
Kabul : 243(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
18’inci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest
Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler
Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
18.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının
Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin
Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/827) (S.
Sayısı: 580)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
580 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Sayın İsmet Büyükataman.
Buyurun Sayın Büyükataman. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce bugün talihsiz bir kaza neticesinde yaralanıp hastaneye
kaldırılan Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Mustafa Kemal Cengiz Bey’e Allah’tan
şifalar diliyorum. Bir an önce iyileşip aramıza dönmesini yüce Allah’tan niyaz
ediyor, geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak
Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği
Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin Değiştirilmesi
Hakkındaki 1/2009 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle heyetinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye ile Arnavutluk arasındaki ilişkilerin özel bir
niteliği vardır. Ortak tarihî ve kültürel değerlere dayalı köklü bağlar,
ülkelerimiz arasındaki sağlam dostluğun temelini oluşturmaktadır. Bu bağların
etkilerini ve izlerini dillerimizdeki ortak sözcüklerde, tarihî ve kültürel
eserlerde, mutfağımızda, edebiyatımızda ve müziğimizde, velhasıl her alanda
görmekteyiz. Kültürlerimizin karşılıklı etkileşimini günlük yaşamda en belirgin
biçimlerde görmek mümkündür.
Osmanlıda
sadrazamlık makamına 215 kişi gelmiştir, bunlardan 35’i Arnavut’tur. Baktığımız
zaman Türk dilinin en büyük üstadı Şemsettin Sami’nin Arnavut asıllı olduğunu
görmekteyiz. Türkiye’de büyük yankıları, etkileri olan Jön Türk hareketinin
ideologları arasında Arnavut asıllı Osmanlı aydını İbrahim Temo’yu,
millî Kurtuluş Savaşı’mızı simgeleştiren İstiklal Marşı’mızın şairi olarak Arnavut asıllı Mehmed
Âkif Ersoy’u görmekteyiz. Yine Osmanlı tarihine baktığımız
zaman, en uç noktada Budin Kalesi’ni, Budin vilayetini koruyan, yetmiş yaşının üzerinde elinde
kılıçla düşmana teslim olmadan şehit olan son Budin
Valimiz Arnavut asıllı Abdurrahman Abdi Paşa’yı
görmekteyiz. Hatta, Balkan Harbi’nin sonlarında Selanik’i
savunan son Vali olarak da yine Arnavut asıllı Hasan Tahsin Paşa’yı
görmekteyiz.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 580 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Arnavutların
Osmanlı idari kadrolarının içinde bulunmalarının dışında ekonomik nedenlerle
de, Arnavutluk’un dağlık oluşu ve tarıma elverişli olmamasından veya tahsil
amacıyla da Anadolu’ya bu dönemlerde birçok Arnavut gelmiştir. Hâlen ülkemizde
ve özelde Bursa ilimizde çok sayıda Arnavut kökenli vatandaşımız yaşamaktadır.
Kısaca,
Arnavutlarla ortak bir tarihimiz, ortak değerlerimiz vardır. Bunun da etkisiyle
milletimiz Arnavutları dost ve kardeş olarak benimsemiştir. Cumhuriyetimizin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün dönemin Arnavutluk Kralı Ahmet Zogu’ya 1930’larda gönderdiği bir mesajı Türk milletinin
Arnavutluk halkına bakış açısını anlatması bakımından burada paylaşmakta fayda
görüyorum. Şöyle diyor Sayın Paşa: “Biz, Arnavut halkını severiz, onu kardeş sayarız,
bize uzak görmeyiz. Onun devlet ve millet olarak güçlenmesini, Balkanlar’da hak
ettiği konumu bağımsız ve güvenilir bir şekilde almasını samimiyet ve
kesinlikle isteriz. Arnavut halkı bize güvensin.” Bu, Arnavutluk ile Türkiye
arasındaki siyasi ilişkilerin temelini teşkil etmektedir. Türk milleti,
Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bu mesajındaki sıcak duyguları içtenlikle
taşımaya devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, dost Arnavutluk ile Türkiye arasında serbest ticaret alanında
iş birliğinin onaylanması esasen kültürel ve köklü bir maziyle bağlı
bulunduğumuz bu topraklar ile yeniden köprülerin kurulmasına vesile olacaktır.
Söz konusu anlaşma sadece ticaret alanında kalmamalı, kültür ve turizm alanında
da bu ilişkiler geliştirilmelidir.
2009 yılında
Türkiye'yi yaklaşık 60 bin Arnavut turist ziyaret etmiştir. Arnavutluk
Cumhurbaşkanı geçen yaz tatil için eşi ve çocuklarıyla Türkiye'ye gelmiştir. Bu
ve bunun gibi örnekler çoğaltılıp turizm alanında da benzer çalışmalar
yapılmalıdır. Özellikle kültürel alanda iş birliği imkânlarının bulunduğu
Arnavutluk ile ortak geçmişimizi ortaya çıkaracak projelerle de böyle
anlaşmaların desteklenmesi gerekmektedir.
Esasen, bu
anlaşmanın tüm bölge ülkelerine de örnek olacak şekilde geliştirilmesinde fayda
vardır. Bu vesileyle, ülkemizde öğrenimlerini görerek ülkelerine dönen Arnavut
gençlerinin de birer kültür ataşesi olduğu düşünülerek bu gençlerin üzerinde
hassasiyetle durulmasında büyük fayda vardır.
Ancak burada
önemli gördüğüm ve ısrarla vurgulamak zorunda olduğum başka bir hususu
belirtmeden geçemeyeceğim. Arnavutluk ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi
beklenenin çok altındadır. Arnavutluk’un ithalat yaptığı 3’üncü ülke
konumundayız. 2007 yılından itibaren Arnavutluk’ta artmaya başlayan Türk
yatırımları 2008 yılları sonlarında 600 milyon dolara ulaşmıştır. Üstelik bu
ülkede yatırım yapmak özellikle Türkiye açısından oldukça zor bir süreçtir.
Türkiye'nin Arnavutluk’taki yatırımları özellikle madencilik, ulaşım, turizm ve
bankacılık sektörlerinde yoğunlaşmaktadır. Buna rağmen, Enver Hoca dönemi
sonrasında coğrafi yakınlığa binaen yakın ilişkiler kurulan İtalya’nın varlığı
bugün Arnavutluk halkı için önemli bir alternatif olarak görülmektedir. Bunun
en önemli nedeni, karasal yayınla seyredilebilen İtalyan televizyonları
marifetiyle halkın yüzde 90’ına yakın bir kısmının İtalyanca bilmesidir. Bu
sebeple, Arnavut gençlerinin çoğu İtalya’ya çalışmak amacıyla gitmektedir.
Tarihî
yakınlığımızın ticari ilişkilerimize de yansıması gerekmektedir, ancak altmış
yıla yakın süren Enver Hoca döneminde yapılanlar bu ilişkilerin gelişmesine
engel olmaktadır; çünkü, bugün Arnavutluk’ta okutulan
ilk ve ortaöğretimdeki kitapların pek çoğunda, Osmanlı dönemiyle Türk tarihine
ilişkin hakaret ve küçümseyici ifadeler bulunmaktadır. Bu kapsamda başta TİKA
olmak üzere bölgedeki kurumlarımız tarafından projeler hazırlanmış ancak
çeşitli nedenlerle uygulanmamıştır. Yeni yetişen nesiller Türkiye’ye karşı uzak
durmayı yeğlemektedirler.
Öte yandan, Türk
kültürü ve tarihinin Arnavutluk’ta yeterince tanıtılmasına da büyük oranda
ihtiyaç vardır.
İşte, bu
nedenlerden dolayı söz konusu bu protokolün uygulamaya girmesi sonrası
Arnavutluk ile Türkiye arasında geniş çaplı eğitim, kültür ve sosyal iş birliği
anlaşmasının yapılmasına büyük ihtiyaç bulunmaktadır.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; gönüllü kuruluşlar marifetiyle birçok güzellik
yaşanabilecektir. Bu anlaşma, bu bakımdan bir fırsat olarak düşünülebilir.
Ayrıca, ülkemizle Arnavutluk arasında muhaceret sonucu Türkiye’ye yerleşmiş Arnavut
vatandaşlarımızın katkıları ilişkilerimizin geliştirilmesi için son derece önem
arz etmektedir.
Sözlerime burada
son verirken, anlaşmamızın hayırlı olmasını temenni ediyor, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak olumlu yönde oy kullanacağımızı ifade ederek, yüce
heyetinizi tekrar en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Büyükataman.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE ARNAVUTLUK CUMHURİYETİ ARASINDAKİ SERBEST TİCARET ANLAŞMASI İLE
KURULAN ORTAK KOMİTENİN ANLAŞMAYA EK MENŞELİ ÜRÜNLER KAVRAMININ TANIMI VE İDARİ
İŞBİRLİĞİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN PROTOKOL II’NİN DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDAKİ 1/2009
SAYILI KARARININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
30/7/2009 tarihinde
Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk
Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komite’nin
Anlaşma’ya Ek Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine
İlişkin Protokol II’nin Değiştirilmesi Hakkındaki
1/2009 Sayılı Kararı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – 2’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – 3’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile
Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin
Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy
Sayısı : 248
Kabul : 248(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
19’uncu sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının
ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
19.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/868) (S. Sayısı: 581)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
581 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen var mı? Yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE NORVEÇ KRALLIĞI ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE
ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASININ VE
EKİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 15
Ocak 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Norveç
Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması”nın ve eki “Protokol”ün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 581 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve
Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 265
Kabul : 265(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
20’nci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlıyoruz.
20.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Slovenya Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/343) (S. Sayısı: 582)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
582 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SLOVENYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK
KONULARINDA İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIM ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 26 Eylül
2006 tarihinde Ljubljana’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması”nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 582 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 261
Kabul : 261(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
21’inci sıraya
alınan, D-8 Üyesi Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
21.-
D-8 Üyesi Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/448) (S. Sayısı: 583)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
583 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
D-8
ÜYESİ ÜLKELER ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA ÇOK TARAFLI İDARİ YARDIM ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 13
Mayıs 2006 tarihinde Bali’de imzalanan “D-8 Üyesi
Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari Yardım Anlaşması”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 583 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - D-8
Üyesi Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 260
Kabul : 260(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
22’nci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
22.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Beyaz Rusya
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/679) (S. Sayısı: 584)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
584 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE BEYAZ RUSYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK
KONULARINDA İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIM ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 11
Kasım 2008 tarihinde Minsk’te imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Beyaz
Rusya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 584 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy sayısı: 254
Kabul : 254
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
23’üncü sıraya
alınan, D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve Anılan
Anlaşmanın Ekini Oluşturan D-8 Üyesi Devletler Arasında Tercihli Ticaret
Anlaşmasına (TTA) İlişkin Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
23.-
D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve Anılan Anlaşmanın
Ekini Oluşturan D-8 Üyesi Devletler Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA)
İlişkin Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/778) (S. Sayısı: 585)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
585 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kastamonu
Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu.
Buyurun Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz
tasarı hakkında söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda milletin ve ülkenin menfaatine olan her konuda üzerimize düşeni
yaparak, bugüne kadar Hükûmete gereken desteği hep
sağladık. En son ocak ayında, binlerce maddelik Türk Ticaret Kanunu ve Türk
Borçlar Kanunu bu Mecliste desteğimizle kısa sürede kanunlaşmıştır.
Uluslararası anlaşmalar konusunda da desteğimizi hiç esirgemedik.
Değerli
milletvekilleri, gelişen sekiz ülke, yani D-8 üye devletleriyle ilgili
anlaşmanın kurallarının onaylanması vesilesiyle, özellikle ülke ekonomisi
konusunda bazı gerçekleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın Başbakan
katıldığı bir açılışta, dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi olduğumuzu söylemeyi
âdet etmiştir. Sayın Başbakanın söylediğine göre, ülkemiz satın alma gücü paritesine göre 26’ncılıktan 16’ncı saraya yükselmiştir.
Sayın Başbakanın ağzından çıktığına göre, bu sözlerin doğru olması gerekir.
Milletimiz de Sayın Başbakana güvenerek, doğruluğunu araştırma gereği duymadan
bu sözlere inanmaktadır. Oysaki, gerçek çok ama çok
daha farklıdır.
Değerli
milletvekilleri, evet, satın alma gücü paritesine göre
Türkiye bugün dünyanın 16’ncı büyük ekonomisidir ama bu, AKP’nin bir başarısı
falan da değildir hatta AKP’nin yürüttüğü ekonomik politikaların başarısız
olduğunun açık bir göstergesidir. Şimdi sizlere neden böyle olduğunu izah etmek
istiyorum. Şu elimde gördüğünüz haber yandaş bir İnternet sitesinin haberidir.
Bu haber sitesi, bırakın yandaşlığı, Adalet ve Kalkınma Partisinin resmî yayın
organı gibi çalışan pek çok haber sitesinden de biridir. Bu İnternet sitesi,
satın alma gücü paritesine göre ülkenin ekonomik
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 585 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
büyüklükleriyle ilgili bir haber yapmıştır. Bu haberi de devletin resmî ajansı
olan, güvenirliğiyle bildiğimiz Anadolu Ajansından almışlardır yani haber
devletin ajansınındır, yayın ise İktidarın yandaşındandır. Peki
bu haber ne diyor, hep beraber bakalım: “Anadolu Ajansı muhabirinin IMF
sitesinden derlediği verilere göre, ülkemiz dünyanın 16’ncı büyük
ekonomisidir.” diyor, sonra da 1980 yılından itibaren ülkemizin dünya
sıralamasındaki yerini veriyor. Şimdi sizlerle bunu paylaşıyorum, 1980 yılından
bugüne ülkemizin ekonomik büyüklüğü itibarıyla kaçıncı sırada olduğunu herkes
duysun ve öğrensin, duyan da duymana söylesin: 1980 yılında Türkiye dünyanın
20’nci büyük ekonomisidir, sene 1980. 1984, 85 yıllarında dünyanın 18’inci
büyük ekonomisiyiz. 1986’da 17’nci, 1987’de ise 16’ncı sıradayız değerli
milletvekilleri. 1993 yılında ise, dikkatinizi çekerek ifade etmek istiyorum
ki, Türkiye dünyanın 15’inci büyük ekonomisi olmuştur ve bir daha 17’nin altına
da hiç ama hiç düşmemiştir.
EYÜP AYAR
(Kocaeli) – 2002’de kaç?
MEHMET SERDAROĞLU
(Devamla) - 1998’de yine 15’inci, 1999’da 16’ncı, 2000, 2001, 2002, 2003
yıllarında ise dünyanın 17’nci büyük ekonomisi konumundadır. 2004, 2005,
2006, 2007, 2008 yıllarında ise dünyanın 15’inci büyük ekonomisidir. 2009 ve
2010 yıllarında ise 16’ncı sıraya gerilemiştir. Yani Türkiye 1980’den itibaren
hep ilk 20 ekonominin içinde olmuştur. 1990’dan beri ise hep ilk 17 ekonominin
içindedir.
Değerli
milletvekilleri, haberi veren Adalet ve Kalkınma Partisinin yandaşı olunca ben
de farklı kaynaklardan çeşitli araştırmalar yaptım. Ulaştığım sonuç, size
söylediğim rakamlarla aynı oldu. Sayın Başbakanımızın güzel ilimiz Ardahan’dan
Türk milletine seslenirken söylediği “Ülkeyi 26’ncılıktan 16’ncı sıraya
çıkardık.” şeklindeki sözünü her ne kadar “Dünyada Türk ekonomisi şahlanıyor.”
başlığıyla duyursa da iktidara yakın haber sitesi bile bu haberin içeriğini
yalanlamaktadır. Ben, bunu, buradan, sizin ve büyük Türk milletinin
takdirlerine bırakıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan yalan söylemeyeceğine göre, herhâlde birileri
Sayın Başbakanımızı fena hâlde kandırmaktadırlar. Rakamlarla açıkça ortaya
koyduğum üzere Türkiye ekonomisi 1990 yılından itibaren hep ilk 17 ekonominin
içerisindedir. Sayın Başbakan, Türkiye ekonomisini 26’ncı sıradan değil, 17’nci
sıradan devralmıştır. Sekiz buçuk yıllık tek başına İktidarınıza rağmen 93 ve
98 yıllarındaki 15’inci sıraya bile getirememiş ancak 16’ncı sıraya, bir
basamak yükseltilebilmiştir. Yani ortada bir başarı değil, açıkça bir
başarısızlık vardır. Eğer Çin gibi 13’üncülükten 2’nciliğe, Hindistan gibi
10’unculuktan 3’üncülüğe çıkabilseydik veya ilk 10’un içine girebilseydik ya da
hiç olmazsa, hiç olmazsa 93 ve 98 yıllarındaki 15’inciliğin üzerine
çıkabilseydik o zaman bir başarıdan söz etme imkânımız olurdu. Sayın Başbakan,
26’ncılıktan 16’ncılığa çıktığımızı iddia ederek bu milleti açıkça
yanıltmaktadır. Rakamlar yalan söylemez ancak başarısız siyasetçiler rakamlara
yalan söyletebilirler.
Değerli
milletvekilleri, sekiz buçuk yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında
ülkemizde büyüyen şeyler de olmuştur ve bu büyümenin yaşandığı alanlar da bir
hayli fazladır. Mesela işsizlik bir dönem yüzde 14’ün üstüne çıkarak büyüme
rekorları kırmıştır. Mesela cari açık 50 milyar dolara yaklaşmış ve her yıl da
katlanarak büyümektedir. Mesela Adalet ve Kalkınma Partisinin yaptığı dış borç
bütün cumhuriyet döneminden daha da büyüktür. Mesela fakirleşen, fukaralaşan
aile sayısı 700 binden 5 milyona çıkmıştır. Bu bile yoksulluğun ne kadar
büyüdüğünün en büyük kanıtıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde
vatandaşımızın bankalara olan borcu da büyümüştür, 13 milyar liradan 150 milyar
liraya çıkmıştır. Yani AKP döneminde bankalara borçlu olmayan bir Allah kulu
kalmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde sıkıntılar, hüzünler,
dertler büyümüştür. Son sekiz buçuk yılda büyümeyen tek şey vatandaşın
cebindeki paradır. Adalet ve Kalkınma Partisine göre Türkiye yükselen bir
ülkedir.
Şimdi ben size ülkemizde
nelerin yükseldiğini de söyleyeceğim. Adalet ve Kalkınma Partisiyle birlikte
ülkemizde çığlıklar yükseliyor, icralar yükseliyor, yoksulluk yükseliyor, açlık
yükseliyor. AKP İktidarıyla birlikte çatlak sesler yükselmeye, milletimizin
kulaklarını tırmalamaya, asabını bozmaya başlamıştır. Meclis Televizyonu’ndan
dahi yükselen “iki bayrak” sesi, “iki millet” sesi, “iki devlet” sesi ve “iki
dil” sesi AKP İktidarının milletimize en büyük kazığı olmuştur diyorum.
Değerli
milletvekilleri, kısacası, “büyüdük” diye caka
satmayın, ülkemizde büyüyenler bellidir. “Yükseldik” diye ahkâm kesmeyin,
kimlerin ve nelerin yükseldiği bellidir. Çiftçinin göçünü, esnafın borcunu,
emeklinin derdini, süpermarketleri, adaletsiz gelir dağılımını, dış açığı, cari
açığı, iç ve dış borçları katbekat büyüten AKP’nin ekonomi politikalarının
tamamen yanlış olduğu, tamamen başarısız olduğu ortaya konulmuştur. Yürütülen
ekonomi politikaları neticesinde rakamlara yansıdığı söylenen sanal büyüme,
ithalata ve tüketime dayalı obez bir büyüme
görüntüsünden başka bir şey değildir -tekrar ediyorum- obez
bir büyüme görüntüsünden başka bir şey değildir. Milyonlarca vatandaşı açlık ve
yoksulluk sınırının altında geçim mücadelesi, borç ödeme mücadelesi, velhasıl
yaşam savaşı veren bir ülkede bahsedilen büyüme gerçek bir büyüme olamaz, olsa olsa, ülkeyi yönetenlerin rakam oyunlarından başka bir şey
değildir. Millete masal anlatmayı bırakalım. Rakamlara takla attırarak milleti
kandırmaktan vazgeçelim.
Yalancının mumu
yatsıya kadar, iktidarın ampulü ise 12 Hazirana kadar yanacaktır diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) – Sizin mumunuz hiç yanmayacak, hiç!
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Serdaroğlu.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Yalçın…
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
birkaç gündür gazetelerde -bugünkü gazetelerde de var- 2004’te
özelleştirdiğiniz Tekelin içki bölümüyle ilgili haberler var. 2004’te 292
milyon dolara özelleştirdiğiniz Tekelin içki bölümü 2006’da bir Amerikalı
şirkete 810 milyon dolara satıldı. Şimdi ise bir İngiliz firması 2,1 milyar
dolara bu işletmeyi satın aldı.
Sayın Bakanım,
dünyanın neresinde sekiz yılda değeri 10 kat artan bir işletme vardır? Siz 292
milyon dolara sattığınız bir işletmenin bugün 2,1 milyar dolara satılmış
olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz yurt dışı tecrübesi olan bir insan olarak?
Hem şahsen hem Hükûmet olarak bir vicdan azabı
içerisinde misiniz? Bu rakamı hem Türkiye’ye hem bize hem kendi vicdanınıza nasıl
açıklayabiliyorsunuz?
Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, 2013 Akdeniz Olimpiyatları’nın Mersin’de
yapılacak olmasından dolayı tüm Mersinli kardeşlerimi kutluyorum. Burada
Türkiye adına Mersin önemli bir misafirperverlik gösterecektir. Bu nedenle tüm
Mersinli arkadaşlarımı tebrik ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, dünyanın
bütün ülkelerinde şirketlerin değeri, eğer iyi yönetilirse, 8 kat değil, bazen
20 kat, 30 kat arttığı da çok görülmüştür, tersi de geçerlidir. Size basit bir
örnek vereyim: Mesela 2007 yılına gidin, koskocaman, herkesin bildiği Citibank’ın değeri tam 250 milyar dolardı ama krizden iki
yıl sonrasına gidin, krizin zirvesinde bu şirketin değeri onda 1’ine düşmüştür.
Örneğin, Türkiye’de biz iktidara gelmeden önce özel bir banka 90 milyon dolara
alınmışken, daha sonra 1,2 milyar avroya satılmıştır.
Şimdi, burada
önemli olan, o şirketin satışları o gün neydi, bugün nedir ve o şirketin kârı o
gün neydi, gelinen noktada nedir? Hiç kimse bir şekilde… Şirketlerin
değerlemesini komisyonlar yapıyor. Ben uluslararası şirket değerlemelerini çok
iyi biliyorum, herkes şuna bakar: Bu şirketin şu anda örneğin kârı ne kadardır
ve bu şirketin fiyatını o kârın bir kat sayısı olarak ne kadar… Uluslararası
piyasalarda, sektörlerde, örneğin içki sektöründe diyelim ki bir şirket bir
yıllık kârının 8 katına satılıyorsa değerleme o çerçevede yapılır. Bu,
yöntemlerden bir tanesidir, buna fiyat-kazanç oranı denilir.
Şimdi, tabii ki o
dönemde demek ki satışlar o düzeydeydi, demek ki sonradan birileri geldi, ürün
çeşitliliğinden tutuverin pazarlamasına kadar, yönetim değişti, katma değeri
yükseldi, kârlılığı yükseldi ve değeri yükseldi, olaya o şekilde bakarsak
bunun…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Demek ki sizin döneminizde rakı daha çok çeşitlendi.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bakın, yani şu anda hazır bir şekilde…
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Bakan, milletin bu kadar alkol tüketimine yönelmesinin sebebi
nedir?
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – 290 milyon dolardan 2,1 milyar dolara gelmesi normal mi?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bakın, çok basit…
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Bakan, bu kadar basit mi bunun açıklaması?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bakın, çok basit yani şirketlerin değerleri
katbekat artıyor. Bugün -bunun size yüzlerce örneğini eğer istiyorsanız
getirelim- gerek dünyada gerek Türkiye'de şirketlerin değerleri artıyor,
inebiliyor; yönetimine bağlı, nasıl idare edildiğine bağlı; eninde sonunda
kârına bağlı, kârı yüksekse değeri yükselir. Bugün Türkiye'de geçmişe doğru
bakın, 100 milyon, 200 milyon olan şirketler bugün milyarlarca dolar ediyor.
Özel sektörde de böyledir, kamuda da böyledir.
Sayın Başkan,
müsaade ederseniz, bir önceki Değerli Konuşmacı Arkadaşımız bu satın alma gücü paritesiyle sıralamamız konusunda bir şeyler söyledi.
Ülkelerin satın alma gücü paritesi ile millî geliri ya da gayrisafi yurt içi hasılası çok fazla hızla değişmez çünkü satın alma gücü
paritesiyledir. Dolayısıyla o rakamlar makul olabilir. Ben çok iyi
hatırlıyorum, 1980’de mesela satın alma gücü paritesiyle
Türkiye'de kişi başına millî gelir Amerika’daki kişi başına millî gelirin yüzde
24’üydü, 2009 yılında yüzde 27,5-yüzde 28’ine ulaştı yani çok büyük
farklılıklar göstermiyor.
Sayın
Başbakanımızın söylediği şey şu: Türkiye'nin bir TL cinsinden millî geliri var,
diyelim ki bu sene, 2011 için 1,2 trilyon lira. Bunu o senenin ortalama dolar kuruna
bölüyorsunuz. Bütün dünyada böyle yapılır. Bu şekilde çıkan bir rakam var,
örneğin 2010 yılı için bizim tahmin ettiğimiz rakam yaklaşık 740-750 milyar
dolar. Şimdi, 2002 yılında aynı yöntemle hesaplanan millî gelir 230 milyar
dolar. Yani 2002 yılında Türk lirası cinsinden millî geliri alıp bunu o yılın
ortalama dolar kuruna bölseniz 230 milyar dolar ediyor. Bu rakamlar böyle. Ha,
geçen sene de yaklaşık 740-750 milyar dolar oldu. İşte Başbakanımızın söylediği
sıralama bu çerçevedeki sıralamadır, o anlamda doğrudur.
Satın alma gücü paritesi ise 1 lira burada kaç ekmek alıyor örneğin, başka
ülkelerde kaç ekmek alıyor yaklaşımı -yani çok basitleştiriyorum- orada
rakamlar çok hızla değişmez ama cari fiyatlarla dolar cinsinden millî gelir
Türkiye’de 230 milyar dolardan yaklaşık 750 milyar dolara çıkmış. Peki, 1990
yılında Türkiye’nin aynı yöntemle millî geliri ne kadardı? 198 milyar dolardı.
Peki, 2001’de, 2002’de ne kadar olmuş? Dediğim gibi 2001’de 200 milyar doların
altı, 2002’de 230 milyar dolar. İşte, sıralamalara o çerçevede bakılırsa,
Başbakanımızın dediğinde bir hata yoktur, doğrudur ama satın alma gücü paritesiyle, onu esas alırsanız tabii ki, farklı rakamlara,
farklı sıralamalara, sonuçlara ulaşabilirsiniz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Yalçın…
MEHMET SERDAROĞLU
(Kastamonu) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanım gerçeği doğru ifade etmedi, ben
dedim ki… Efendim, müsaade ederseniz…
BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, sizi sonra dinleyeceğim. Ben, Sayın Yalçın’a
tekrar, soru süremiz dolmadığı için…
Evet, buyurun.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, Sayın
Bakanın beyanatlarını hayretle dinliyorum. Elbette bu tür örnekler olabilir ama
ben 292 milyon dolara satılmış bir yerin sekiz yılda 10 katı değere ulaşmış
olmasını 10 katı ucuza satılmış olması olarak alıyorum, değerlendiriyorum. Aksi
hâlde, bu şirketin kârlılığının artması gibi bir sonuca ulaşacaksak, Sayın
Bakan, Türkiye’deki rakı içenlerin 10 kat artmış olması gerekir. Eğer böyleyse
o da sizin ayrı bir başarınız olması gerekir!
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Başkan, Türkiye zenginleşiyor. Türkiye’de her
sektörde katma değer artıyor, Türkiye’de şirketlerin değeri artıyor. Değerli
arkadaşlar, bakın size basit bir örnek vereyim: Yani, şirket ismi vermekten
imtina ediyorum ama mesela Türkiye’de Garanti Bankası, bundan sadece iki üç yıl
önce yarısına İtalyanlar 800 milyon dolara neredeyse sahip oluyorlardı, son
anda kendileri vazgeçtiler, şimdi yüzde 24’ünü 5 milyar doların üzerinde bir
fiyatla sattılar. Peki, demek ki, değeri artıyor, kârı artıyor. Onun için,
değerli arkadaşlar, hakikaten böyledir.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Kârı arttığı için Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Kârı artıyor, evet. Mey İçki’nin de kârı arttığı
için bu kadar daha yüksek bir değer veriliyor.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Kârı arttığı doğru.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Dolayısıyla, olaya bu çerçevede bakarsak,
Türkiye’nin değeri artıyor, Türkiye gelişiyor, Türkiye kalkınıyor, Türkiye
büyüyor.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Onları ikna edemezsiniz Sayın Bakan, bırakın.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Mesela, sanal büyümede 760 bin tane araba satılır
mı? Sanal bir dünyada 760 bin tane araba satılır mı? Buyurun, çıkartın. Yılda
6-7 milyon beyaz eşya satılabilir mi herhangi bir ürün kategorisinde? Demek ki
satılıyor. Satılıyorsa sanal değildir, gerçektir. Kârlılık oranları arttığı
için, kârlar arttığı için, bankaların kârı artmıştır, şirketlerimizin kârları artmıştır,
demek ki ona göre değerlendirmiştir. Bu değer azalışı, ucuz satılmış anlamına
gelmez. Aynı şekilde, şirketi yanlış yönetirseniz iflas da eder, değeri
sıfırlanır. Şirketi iyi yönetirseniz değeri 100 kat da artar, bunun örnekleri
de vardır, dünyada da vardır, Türkiye'de de vardır. Bence, olaya o çerçevede
bakarsak daha doğru bakarız.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Kamu kaynaklarını bu kadar öngörüsüz değerlendirmiş olmanızı…
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Serdaroğlu, siz bir şey diyordunuz, buyurun.
MEHMET SERDAROĞLU
(Kastamonu) – Sadece şunu ifade istiyorum: Sayın Bakanımız bir açıklama yaptı,
bu açıklama benim konuşmamla ilgili değil. Ben, Türkiye’nin dünyadaki büyük
ekonomiler sıralamasındaki yerini izah etmeye çalıştım. 1980’de 20; 2000 bilmem
kaçta… Bunları söyledim. Satın alma gücü paritesine
göre millî varlık 740 milyar dolar, 230 milyar dolar olduğu 2002 yılında,
dünyadaki sıralamada yerini 17’nci olarak almıştı Türkiye. Bu şaşırtmalı bir
ifade. Ben sizden bunu duymak istemezdim Sayın Bakan.
BAŞKAN –
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
D-8
ÜYE DEVLETLERİ ARASINDA TERCİHLİ TİCARET ANLAŞMASININ VE ANILAN ANLAŞMANIN
EKİNİ OLUŞTURAN D-8 ÜYESİ DEVLETLER ARASINDA TERCİHLİ
TİCARET ANLAŞMASINA (TTA) İLİŞKİN MENŞE KURALLARININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 13
Mayıs 2006 tarihinde Endonezya’da imzalanan “D-8 Üye Devletleri Arasında
Tercihli Ticaret Anlaşması”nın ve anılan Anlaşma’nın ekini teşkil etmek üzere
4-8 Temmuz 2008 tarihlerinde Malezya’da kabul edilen “D-8 Üyesi Devletler
Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA) İlişkin Menşe Kuralları”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – D-8 Üye
Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve Anılan Anlaşmanın Ekini
Oluşturan D-8 Üyesi Devletler Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA)
İlişkin Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy
Sayısı: 201
Kabul : 200
Ret : 1
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
24’üncü sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük Mevzuatının
Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve
Bu Suçlarla Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
24.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük Mevzuatının Doğru Bir
Şekilde Uygulanması ve Gümrük Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu
Suçlarla Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/361) (S. Sayısı: 586)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
586 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 586 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE HOLLANDA KRALLIĞI ARASINDA GÜMRÜK MEVZUATININ DOĞRU BİR ŞEKİLDE
UYGULANMASI VE GÜMRÜK SUÇLARININ ÖNLENMESİ, SORUŞTURULMASI VE BU SUÇLARLA
MÜCADELE KONULARINDA KARŞILIKLI İDARİ YARDIM ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 18
Ağustos 2005 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda
Krallığı Arasında Gümrük Mevzuatının Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük
Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla Mücadele Konularında
Karşılıklı İdari Yardım Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3-Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük Mevzuatının Doğru Bir Şekilde
Uygulanması ve Gümrük Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla
Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 201
Kabul : 200
Ret : 1
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
25’inci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk
Cumhuriyeti Ulusal Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
25.-
Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk Cumhuriyeti
Ulusal Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/809) (S. Sayısı: 620)(xx)
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 620 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
620 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI VE ÇİN HALK CUMHURİYETİ ULUSAL
ENERJİ İDARESİ ARASINDA ENERJİ ALANINDA İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 25
Haziran 2009 tarihinde Pekin’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Enerji İdaresi Arasında
Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum:
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal
Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 195
Kabul : 194
Ret : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
26’ncı sıraya
alınan, Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında
Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin ve II Sayılı
Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005
Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
26.- Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile
Türkiye Arasında Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin
ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin
1/2005 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/380) (S. Sayısı: 618)(x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
618 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE-EFTA
ORTAK KOMİTESİNİN EFTA DEVLETLERİ İLE TÜRKİYE ARASINDA ANLAŞMANIN DEVLET
YARDIMLARINA İLİŞKİN 18 VE 23. MADDELERİNİN VE II SAYILI EKİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ
VE X VE XI SAYILI EKLERİNİN İPTALİNE İLİŞKİN 1/2005 SAYILI KARARININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın
Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin
Değiştirilmesi ve X ve XI Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005 Sayılı
Kararının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
- EFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın Devlet
Yardımlarına İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi
ve X ve XI Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:
(x) 618 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
“Kullanılan Oy Sayısı: 193
Kabul : 193(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
27’nci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki
27 Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru Hattı Anlaşması ve Sonrasındaki İlgili
Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı Tutanakları ile Eklerinin Tadiline İlişkin
Değişiklik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
27.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Irak Cumhuriyeti Hükûmeti Arasındaki 27 Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru
Hattı Anlaşması ve Sonrasındaki İlgili Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı
Tutanakları ile Eklerinin Tadiline İlişkin Değişiklik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/988) (S. Sayısı: 617)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
617 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE IRAK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDAKİ 27 AĞUSTOS 1973 TARİHLİ HAM PETROL BORU HATTI
ANLAŞMASI VE SONRASINDAKİ İLGİLİ ANLAŞMALAR, PROTOKOLLER, TOPLANTI TUTANAKLARI İLE
EKLERİNİN TADİLİNE İLİŞKİN DEĞİŞİKLİK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 19 Eylül 2010 tarihinde Bağdat’ta
imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
27 Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru Hattı Anlaşmasının ve Sonrasındaki
İlgili Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı Tutanakları ile Eklerinin Tadiline
İlişkin Değişiklik Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 617 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki 27 Ağustos 1973
Tarihli Ham Petrol Boru Hattı Anlaşması ve Sonrasındaki İlgili Anlaşmalar,
Protokoller, Toplantı Tutanakları ile Eklerinin Tadiline İlişkin Değişiklik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık
oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 198
Kabul: 198(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.01
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
28’inci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak
Cumhuriyeti Petrol ve Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji Alanında İşbirliği
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
28.-
Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Petrol ve Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji Alanında İşbirliği Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/519) (S. Sayısı: 619)(x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
619 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI İLE
IRAK CUMHURİYETİ PETROL VE ELEKTRİK BAKANLIKLARI ARASINDA ENERJİ ALANINDA
İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 7
Ağustos 2007 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Petrol ve Elektrik Bakanlıkları
Arasında Enerji Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
(x) 619 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Petrol ve
Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 201
Kabul : 201(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
29’uncu sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
29.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/450) (S. Sayısı: 577)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
577 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Sayın Onur Öymen.
Buyurun Sayın Öymen.
CHP GRUBU ADINA
ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokol hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs arasında gümrükler arasında iş
birliğinin sanılandan çok daha büyük önemi vardır. Kıbrıs Harekâtı’ndan bu yana
bizim karşılaştığımız en ciddi sorunlardan biri bu olmuştur.
Bu anlaşma
kaçakçılığın önlenmesiyle ilgilidir. Pek çok alanda hükümler içeriyor. Biz de
bunu olumlu karşılıyoruz. Geçmişten bu yana Türkiye sürekli olarak Kuzey
Kıbrıs’tan kaynaklanan kaçakçılığın aracısı olarak suçlanmıştır, özellikle
tarihî eser kaçakçılığının. Bu konuda ne kadar tedbir alsak azdır. Bu
anlaşmanın o açıdan yararlı olacağını düşünüyorum.
Şimdi, bu
kaçakçılığın önlenmesinin dışında önemli bir hükmü daha var bu anlaşmanın, bu
Protokol’ün, o da 9’uncu maddenin (b) fıkrasıdır: “Yasal ticaretin
kolaylaştırılmasında karşılıklı iş birliği.” İşte, başından beri bizim en çok
sıkıntı çektiğimiz konu budur. Maalesef Türkiye’de bazı makamlar yıllardan beri
Kuzey Kıbrıs’tan Türkiye’ye ithal edilen mallardan, diğer herhangi bir ülkeden
ithal edilen mal gibi gümrük vergisi alınması konusunda ısrarcı olmuşlardır.
Zaman zaman istisnai maddeler içeren listeler
çıkarılmıştır ve Türkiye, o maddeleri Kuzey Kıbrıs’tan gümrüksüz
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 577 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
ithal etmeyi kabul etmiştir fakat hiçbir zaman Türkiye, Kuzey Kıbrıs’ta
üretilen malların tamamını gümrüksüz ithal etmeyi kabul etmemiştir. Uzun yıllar
bunun sıkıntısını çekmiştir Türkiye. Bunun sonucunda Kuzey Kıbrıs’ta pek çok
firma iflas etmek zorunda kalmıştır çünkü yüksek gümrük vergileri oradaki
firmalarımızı çok zor duruma düşürmüştür.
Düşünebiliyor
musunuz, bir taraftan dünya zaten ambargo uyguluyor, bir taraftan Kuzey
Kıbrıs’ın altyapısı sanayinin gelişmesine çok uygun değil, bir taraftan da
Türkiye gümrük vergisi uyguluyor ve bu nedenle çok ciddi sıkıntılar
yaşanmıştır. Eğer biz Kıbrıs’la ticari ilişkilerimizi geliştirmek istiyorsak
gümrükler arasındaki iş birliğine özel bir önem vermeliyiz ve bu gibi gereksiz
kısıtlamaları kaldırmalıyız.
Değerli arkadaşlarım,
son günlerde Kıbrıs’la ilgili bazı gelişmeler kamuoyumuzun gündeminde önemli
bir yer tuttu. Kuzey Kıbrıs’ta yapılan bazı gösterilerde ifade edilen
yakışıksız sözler Sayın Başbakanın tepkisine yol açtı ve Türkiye ile Kuzey
Kıbrıs arasında hiç beklenmeyen, hiç arzu edilmeyen bir söz alışverişine vesile
teşkil etti.
Öncelikle şunu
belirtmek istiyorum: Türkiye Kıbrıs Harekâtı’na girişirken iki önemli hedefi
vardı. Bunlardan bir tanesi, Kıbrıs’ta yaşayan
soydaşlarımızın can ve mal güvenliğinin korunması. İkinci hedefimiz de,
Kuzey Kıbrıs’ın bir demokratik ülke olarak gelişimine katkıda bulunmak. Türkiye
ve Kıbrıslı soydaşlarımız bu iki hedefin de gerçekleşmesine katkıda bulundular
ve her iki konuda da biz başarılı sonuç aldık.
Yalnız şunu
unutmamak lazım: Kuzey Kıbrıs’ı demokratik açıdan geliştirirken, demokrasinin
gereklerinin veya demokrasinin olanak verdiği hususların hayata geçirilmesinden
de rahatsızlık duymamamız lazım. Şunu unutmayınız ki, bütün dünya ülkeleri
arasında, halkı Müslüman olan ülkeler arasında laik bir demokrasiyi
gerçekleştirebilen iki tane ülke vardır: Biri Türkiye Cumhuriyeti’dir, biri de
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir. Ve bütün Orta Doğu ülkeleri arasında Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ulaştığı demokratik düzeye ulaşan başka bir ülke
yoktur. O bakımdan, Kuzey Kıbrıs’taki demokrasinin değerini bilmemiz gerekiyor.
Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nde siyasi mahkûm yoktur, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde hapiste
bir tek gazeteci yoktur, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde idam cezası hiç
olmamıştır, yargı bağımsızlığı konusunda en küçük bir kuşku yoktur, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde basın özgürdür, sendikalar özgürdür ve Türkiye
Kuzey Kıbrıs’ın böyle bir rejime ulaşmasına katkıda bulunduğu için ne kadar
övünse azdır. Bu, işin bir tarafı. İkinci tarafı şu:
Maalesef bütün demokratik ülkelerde zaman zaman çok
aşırı, çok aykırı sözler söyleyenlere, gösteriler yapanlara rastlanıyor. Biz de
Kuzey Kıbrıs’ta yapılan gösterilerde ifade edilen bazı sözlerden, açılan bazı
pankartlardan büyük rahatsızlık duyduk. Türkiye bu sözleri hiçbir zaman hak
etmemiştir ve gerçekten yüz yıla yakın sömürge idaresinde yaşayan Kıbrıs’ta
sömürgeci devlete karşı bile bu sözler hiç söylenmemiştir. O bakımdan, bu
pankartları açanları, bu sözleri söyleyenleri biz de kınıyoruz. Ama, değerli arkadaşlarım, şunu unutmayınız ki bu sözler, bu
pankartlar başkaları tarafından da istismar edilmektedir. Biz dün Hatay’da
Karma Parlamento Komisyonunu yaptık. Oraya katılan Avrupa Parlamentosunun üyesi
Kıbrıslı Rum milletvekilleri “Görüyor musunuz, Kıbrıslı Türkler Türkiye’yi
istemiyor. 40 bin Türk Türkiye aleyhine gösteri yapıyor.” dediler. Alakası yok.
Belki 5-10 kişinin açtığı pankartları, bir avuç insanın tepkilerini Kıbrıs’ta
yaşayan bütün vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın Türkiye’ye karşı tepkisi gibi
yorumladılar. Değerli arkadaşlarımızla beraberdik ve son derece istismar edilen
bir konu olmuştur. Bunu tekrar kınıyoruz ama buna karşı gösterilen tepkinin de
ölçüsüz olduğunu ifade etmeliyim. Başka ülkelerde de çok aykırı, çok sert, çok
katı, ahlakla bağdaşmayan tepkiler olabiliyor demokratik ülkelerde ve devlet
başkanları, başbakanlar bu tepkilere kendilerini muhatap saymıyorlar, hükûmetler saymıyorlar. Kıbrıs’ta da ben inanıyorum ki bu
aşırı gösterilerin, tepkilerin cevabını Kıbrıslı soydaşlarımız etkili biçimde
vermişlerdir, vereceklerdir, vermeye devam edeceklerdir.
Ben Kıbrıs’ta
görev yapmış bir arkadaşınız olarak şunu söyleyeyim ki, Kıbrıslı
soydaşlarımızın Türkiye’ye yürekten bağlı olduklarının ben tanığıyım. Kıbrıslı
soydaşlarımızın büyük çoğunluğu ana vatana gerçekten yürekten bağlıdırlar ve bu
tepkileri Kıbrıslı Türklerin tamamına veya çoğunluğuna mal etmemiz yanlış olur.
İşin ikinci
boyutu şudur: Değerli arkadaşlarım, Kıbrıs’a yapılan yardımları Kıbrıslı vatandaşlarımızın
-açık söyleyelim- başına kakmamız yanlıştır.
Kıbrıslı Türklere
biz niye yardım yapıyoruz, başından beri niye yardım yapıyoruz? Çünkü Kıbrıslı
Türkler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dünyanın en insafsız ambargolarından
birine muhataptır. Ben, dünya ülkeleri arasında bugün Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin muhatap olduğu düzeyde ambargolara muhatap olan başka bir ülke
bilmiyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ticaret ambargosu vardır. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ulaşım ambargosu vardır. Bir tek yabancı uçak inemez
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, sadece Türkiye’yle ulaşım imkânı vardır;
Türkiye üzerinden dünyayla ulaşımı vardır ama başka bir ülkenin bir uçağını
indiremezsiniz. Turizm ambargosu vardır, yabancı turistleri getirmek son derece
zordur, imkânsız derecede neredeyse zordur. Spor ambargosu vardır, bir Türk
futbol takımı Kuzey Kıbrıs’ta bir maç oynasa Türkiye’yi FİFA’dan ihraç ederler.
Bir Türk takımı Kuzey Kıbrıs’ta bir basketbol maçı yapamaz. Kültür ambargosu
vardır. Yani bunların sınırı yoktur. E, şimdi, bu kadar
ambargolar altında yaşayan bir ülke, Güney Kıbrıs gibi serbestçe bütün dünyayla
ticaret yapan, ulaşımını sağlayan, efendim, turist getiren bir ülkeyle mukayese
edilebilir mi? O bakımdan, Türkiye, başından beri bir yandan bu ambargoların
kaldırılması için çalışmıştır ama bir taraftan da Kuzey Kıbrıs’a her türlü
desteği vermiştir ve bunu severek vermiştir, memnuniyetle vermiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bugün Kuzey Kıbrıs böyle bir yardıma ihtiyaç duyuyorsa bu onların
suçu değildir. Başlangıçta, Türkiye, Kuzey Kıbrıs’ı Hong Kong gibi bir bölge
olarak düşünmüştür, serbestçe bütün dünyayla ticaret yapacak herkesin
rahatlıkla gelip yatırım yapacağı bir yer ama buna imkân verilmemiştir.
Türkiye’yi baskı altına almak için öncelikle Kıbrıslı Türkleri baskı altına
almışlardır. Onların sıkıntısına dayanamayacağı düşünülen Türkiye'nin Kıbrıs
meselesinde taviz vereceğini hesaplamışlardır. Türkiye hiçbir zaman bu oyuna
düşmemiştir ve hiçbir zaman baskı altında taviz vermemiştir.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Türkiye’deki maaşlarla Kuzey Kıbrıs’taki maaşları kıyaslamak son
derece yanlıştır. Bir kere hayat şartları bir değildir, hayat pahalılığı
Türkiye’den çok daha fazladır, mal ve hizmetlerin değeri çok daha yüksektir.
Ama bundan daha önemlisi şudur: Güney Kıbrıs’taki hayat düzeyi Kuzey Kıbrıs’tan
daha yüksektir. Güney Kıbrıs’ta kişi başına, daha doğrusu Güney Kıbrıs’ta
asgari ücret 840 euro’dur, Yunanistan’da 740 euro’dur, Türkiye’de sadece 380 euro’dur.
O bakımdan illa bir kıyaslama yapacaksanız Türkiye ile Kuzey Kıbrıs’ı
kıyaslamayacaksınız, Kuzey Kıbrıs ile Güney Kıbrıs’ı kıyaslayacaksınız ve bütün
Türk hükûmetleri otuz yılı aşkın zamandan beri
Kıbrıslı Türkleri Güney Kıbrıs’ta yaşayanlardan daha düşük bir hayat seviyesi
sürmeye mecbur etmemek için özel bir gayret göstermişlerdir.
Yaptığımız
yardımlar nedir, yaptığımız yardımların miktarı nedir onu da size söyleyeyim.
2011 yılında bütçeden Kıbrıs’a vereceğimiz hibe 430 milyon liradan ibarettir ve
bunun da önemli bir bölümü askerî harcamalar için ayrılmaktadır, alt yapı
harcamaları için ayrılmaktadır. Memur maaşlarının ödendiği para, yardım
değildir, bir kredidir ve Kıbrıs’a verdiğimiz kredilerin toplamı 375 milyon
liradan ibarettir ve bu, Türkiye’nin, Türk bütçesinin kamu kuruluşlarına tahsis
ettiği paranın sadece binde 1,3’üdür yani bu kadar düşük bir katkıda, bu kadar
mütevazı bir katkıda bulunacağız, sanki Türkiye’nin bütün kaynaklarını Kıbrıs’a
tahsis ediyormuşuz gibi bir izlenim yaratacağız; bu yanlıştır, yanlış olmuştur
ve Kıbrıslı Türkleri incitmişizdir, Kıbrıslı soydaşlarımız incinmiştir.
Kıbrıs’a hiç
yardım yapmasak olur mu? Olur. Eğer Türkiye, Kuzey Kıbrıs’a yönelik
uluslararası ambargoları kaldırabilirse; ticaret ambargosunu, ulaşım
ambargosunu, turizm ambargosunu kaldırabilirse Kuzey Kıbrıs kendi imkânlarıyla
rahatlıkla geçinebilir, yeter ki biz bunu yapalım. Ama hem ambargoyu
kaldırmayacağız, yardım yapmak mecburiyetinde olacağız bu nedenle, ondan sonra
yaptığımız yardımı “Siz şu kadar maaş alıyorsunuz, bu kadar maaş alıyorsunuz.”
diye onların başına kakacağız, bence bu doğru bir yaklaşım değildir.
Değerli
arkadaşlarım, son olarak şunu söylemek istiyorum: Şu sırada bugün Sayın
Dışişleri Bakanımızın bir konuşmasını izledik televizyonda. Libya’dan tahliye
edilen vatandaşlarımızı anlatıyor, onlar için yapılan, sarf edilen gayretleri
anlatıyor. Bir tek vatandaşımızı Hükûmet tahliye
ettiyse, 1 kişinin can güvenliğini koruduysa, biz Hükûmetimizi
kutlarız ama şunu dersek, kendimizi övmek için şunu dersek yanlış şey söylemiş
oluruz: Efendim, “Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman, tarihi boyunca böyle bir
tahliye operasyonu yapmamıştır.” Yanlıştır. Unutmayınız ki, biz Güney
Kıbrıs’taki İngiliz üsleri ile Adana arasında kurduğumuz bir hava köprüsüyle 60
bin soydaşımızı tahliye ettik. 60 bin soydaşımız Güney Kıbrıs’tan Türkiye’ye,
Türkiye’den de Kuzey Kıbrıs’a feribotlarla taşınmıştı. O bakımdan, kendi
yaptığımız işle övünürken, bizden önceki hükûmetlerin,
bizden önceki devlet yetkililerinin sarf ettikleri gayretleri de unutmamak
lazım. Türkiye her zaman, bütün imkânlarıyla, bu gibi durumlarda insani amaçlı
gayret sarf etmiştir. Kosova’dan da Türkiye’ye 35 bin kişinin tahliye
edildiğini unutmayalım savaş sırasında ve Türkiye bütün Avrupa ülkeleri
arasında birinci sırada gelmişti tahliye edilen insanlar açısından ve barınma
imkânı sağlanan insanlar açısından.
Değerli
arkadaşlarım, bu protokol vesilesiyle bu düşünceleri sizlerle paylaşmak
istedim. Zannediyorum ki, sizlerin de düşünceleri Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan
soydaşlarımızın incinmemesi doğrultusundadır. Ümit ediyorum ki, Hükûmet bundan sonra Kuzey Kıbrıs’la ilgili beyanlarında
daha dikkatli olacaktır, oradaki soydaşlarımızın gururunu incitmemeye özen
gösterecektir.
Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öymen.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Şandır,
buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başkenti Lefkoşa’da yapılan bir açık hava
toplantısında -bir kısım insanlar- bir pankartla Türkiye için kullanılan ifadeleri
şiddetle reddediyoruz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak. O pankartı
açanları da kınıyoruz. Ancak, bu olay sonrasında Sayın Başbakanın demecinde
kullandığı “besleme” nitelemesini de yakışıksız, çirkin ve haksız bir beyan
olarak kabul ediyoruz. Sonrasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde tepkilere
sebep olan kişinin, Kıbrıs’a büyükelçi olarak atanmış olması, bu konuda
Başbakanın tavrının tüm Kıbrıslı Türklere karşı bir cezalandırma olduğu
şeklinde algılanmış olması gerçekten bu endişemizi büyütmüştür. Sonuçta şöyle
bir noktaya geldik: Bugün, gazetelere yansıdığı kadarıyla, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin 2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat “Türkiye’yle başımız
belada.” diye bir demeç veriyor ve birçok şeyler de söylüyor. Halkların
arasında bir düşmanlığın oluştuğunu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
vatandaşlarının Türkiye’de rahat gezemediklerini beyan ediyor. Bu sıradan bir
kişi değil. Bu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 2’nci
Cumhurbaşkanı ve İktidarınızın da desteklediği bir kişi.
Şimdi, sorum şu:
Yani bizim de reddettiğimiz, kabul edilmez bulduğumuz, şiddetle kınadığımız o
pankarttaki beyanlara kızarak, Sayın Başbakanın tepkisini, kullandığı
kelimeleri ve akabinde takip ettiği tavrı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile
Kıbrıs Rum Kesimi arasında yapılan ikili görüşmelerde Türk tarafının elini
zayıflattığını kabul ediyor musunuz? Buna bir tedbiriniz var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki burada
yapılan yorumları kabul etmemiz mümkün değil. Sayın Başbakanımızın tavrı Sayın
Grup Başkan Vekilimizin, Sayın Onur Öymen’in tepki
gösterdiği konuya tepki göstermek şeklinde olmuştur.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Biz de tepki gösteriyoruz o pankarta.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bu gösterilen tepkiyi tüm Kuzey Kıbrıs’a mal etmek
son derece yanlıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayanların
çoğunluğuna, hatta önemli bir azınlığına bile mal etmek son derece yanlış bir
yaklaşım olacaktır. O, hepimizin beğenmediği, kınadığı eylemleri yapanlara
dönük bir tavırdır, başka türlü anlaşılması da mümkün değildir. Nitekim, hükûmetlerimiz başından
beri ve bugün de, gelecekte de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kendi ayakları
üstünde durmasında, ekonomisinin gelişmesinde, dünya siyasetinde hak ettiği
yere gelmesinde tüm gayretlerini sarf etmektedir, sarf etmeye de devam
edecektir, hiçbir şekilde bir politika değişikliği söz konusu olamaz.
Oraya yapılmış
atamayı “cezalandırma” diye görmek büyük haksızlık olur yine. Sonuçta, Türkiye
Cumhuriyeti’nin bir bürokratı, bir büyükelçilik makamına vekâlet etmektedir,
yürütmektedir. Bu bürokrat arkadaşımız ekonomi konusunda ihtisası olan bir
arkadaşımızdır. Özellikle küresel kriz sonrası ekonomik konuların ön plana çıktığı,
tüm ülkelerde olduğu gibi, bizim ülkemizde de yaşandığı gibi, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nde de reformlara, ekonomide birtakım tedbirlerin alınmasına
şüphesiz ihtiyaç vardır. Bunlar da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin lehine
olan hususlardır. Kısa vadede popülist olmayabilir ama
orta ve uzun vadede aslında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomisinin
sağlıklı temellere kavuşması açısından son derece olumlu adımlardır. İnşallah,
el birliği içinde çok daha iyi bir noktaya getiririz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’mizi.
Diğer taraftan,
halklar arası bahsettiğiniz husus, o da hiçbir şekilde kabul edilemez ve ben,
doğrusu, halkımızın basiretine bu noktada sonuna kadar güveniyorum. Fakat
Başbakanımızın tavrını sanki farklı bir tavırmış gibi ortaya koymamız belki
halkımızda bir soru işareti oluşturur. Hâlbuki, tavrı,
az önce bahsettiğim gibi, nettir; kime karşı tavır gösterdiği de son derece
nettir. Bu, hiçbir şekilde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayan, yavru
vatanda yaşayan insanlarımıza veya Türkiye’de yaşayan Kıbrıs kökenli
vatandaşlarımıza dönük bir tavır olamaz. Bu, kardeşlik hukukumuza, tarihimize,
her türlü değerlerimize aykırı bir yorum olur. Bunu hiçbir şekilde kabul
edemeyiz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Mehmet Ali Talat’ın beyanatına ne diyorsunuz?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – İşte onu izah etmeye çalışıyorum. Hiçbir şekilde kabul
edemeyiz. Bu, olsa olsa, Başbakanımızın yorumlarını
farklı bir şekilde sunmanın getirdiği bir atmosfer olabilir. Yoksa
Başbakanımızın tavrı kesinlikle böyle yorumlanamaz. Nitekim bu hadiseden
öncesinde de sonrasında da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne karşı
politikalarımız ortadadır, yaptığımız eylemler ortadadır. Biz, hiçbir zaman
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni farklı bir gözle değerlendiremeyiz.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Paksoy.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de Sayın
Bakanıma sormak istiyorum. Grup Başkan Vekilimizin fikirlerine ilaveten, Adalet
ve Kalkınma Partisinin Kıbrıs’ta izlediği politika Kıbrıs’ı, bizimle, yani bu
şekliyle, inanın karşı karşıya getirecektir diye düşünüyorum. Orada görev yapan
birisi olarak yine söylüyorum bunu. Öncelikle Sayın Rauf Denktaş’ı Hükûmet karşısına aldı, daha sonra Eroğlu’nu
aldı, Mehmet Ali Talat’a büyük destek verdi, Sayın Derviş Eroğlu’yla
burada görüşmüyor, Mehmet Ali Talat’la görüşüyor. Mehmet Ali Talat’ın da
bugünlerde işte verdiği demeç bu şekilde devam ediyor. Elçi dört beş aylık süre
içinde görevden alınıyor; orada o şekilde görev yapan yardım heyetindeki
arkadaş büyükelçi olarak tayin ediliyor. İnanın, Kıbrıs’ta vatandaş rahatsız.
Yani bu politikalarla Kıbrıs’la, Kıbrıslı vatandaşlarımızla karşı karşıya
geliriz diye düşünüyorum Sayın Bakanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Mercan,
buyurun.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; bir hususu doğrusu tam anlayamadım.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Müzakere mi açtınız Sayın Başkan?
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Komisyon Başkanı olarak.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Komisyon Başkanı olarak söz
aldım.
BAŞKAN – Komisyon
Başkanı olarak söz...
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Hayır, herkese söz veriyorsunuz da bir müzakere mi açtınız?
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Komisyon Başkanı sıfatıyla söz aldı arkadaşımız.
BAŞKAN – Hayır,
hayır, herkese söz vermiyorum. Yirmi dakikalık bir süre vardı, o yirmi
dakikalık süre dolmadı. Sayın Özyürek, yirmi
dakikalık süre dolmadı soru-cevap işleminde. Sayın Şandır’a
Sayın Bakan cevap verdi. Sayın Paksoy, süre dolmadığı
için soru soracağını söyledi, fikir beyanında bulundu ve Sayın Mercan da ayrıca
Komisyon Başkanı olarak bu soruya cevap vereceklerini söylediler.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Yani soru-cevap kısmını...
BAŞKAN – Daha
bitiremedik soru-cevap işlemini, yirmi dakikalık sürede yaptığımız için.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilli arkadaşlarım; bir hususu anlamakta zorluk çektim. Özellikle
Türkiye Cumhuriyeti Dışişlerinin en yüksek bürokrat düzeyinde, bürokrasisine
gelmiş bir arkadaşımız, bir yandan bu pankartlardan rahatsızlık duyduğunu
söylerken, öbür taraftan aslında sanki gizli bir sevinç, gizli bir memnuniyet
duyduğu hissine kapıldım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Yani hiç eleştirilmeyecek misiniz Sayın Mercan?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Şimdi, her şeyden önce, bu
pankartları açan bir avuç insandır ve bizim eleştirilerimiz o insanlara karşı
yapılmıştır ve o insanların da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’yle ilgili
düşüncelerini hepimiz biliyoruz, burada gündeme getirmeye gerek yok. Yani o bir
avuç insan ertesi gün Türk Büyükelçiliği önünde toplanmaya çalışmış, fakat
toplanamamıştır.
BAŞKAN – Sayın
Mercan, toparlayabilir misiniz, süremiz bitti.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Bizim eleştirilerimiz
onlaradır ve bugün de aynı eleştirileri yapmaya devam ederiz. Çünkü onlar
Kıbrıs davasına ne sizin ne bizim baktığımız perspektiften bakmazlar. Bunu çok açık ve net bir şekilde ortaya koymak lazım.
BAŞKAN –
Toparlayabilir misiniz, süremiz doldu.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Burada Kıbrıs meselesini bir
bütünlük içinde ve ulusal bir strateji, ulusal bir bakışla halletmemiz
gerekiyor, konuşmamız gerekiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
ONUR ÖYMEN
(Bursa) – Sayın Başkan, 69’uncu madde gereğince söz istiyorum.
BAŞKAN – Efendim?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sataşma nedeniyle söz istiyor.
BAŞKAN – Tamam,
bir saniye, şunu oylayayım.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sayın Öymen, buyurun.
Üç dakika süreniz
var.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Dışişleri Komisyonu
Başkanı Hasan Murat Mercan’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ONUR ÖYMEN
(Bursa) – Sayın Başkan, bir konuya açıklık getirmek lazım.
Pankartların
açılmasından âdeta bir sevinç duyduğumuzu söylüyor Sayın Dışişleri Komisyonu
Başkanı. Bunu anlamak kabil değildir. Hepimiz bu memleketin çocuğuyuz, bu
memlekete yapılan hakaret hepimize yapılmıştır. Bundan kim sevinç duyabilir?
Bizim
söylediğimiz, Başbakanın pankartlara gösterdiği tepki değildir. Sayın Başbakan
Kıbrıs’tan, Kuzey Kıbrıslılardan bahsederken “besleme” lafını niçin
kullanmıştır acaba? “Benim müsteşarım şu kadar maaş alıyor, Kıbrıslı Türk
müsteşar bu kadar maaş alıyor.” demek bu pankartlara mı tepkidir? Sayın
Başbakan orada açıkça Kıbrıslı Türklerin Türkiye’den yaptığı yardıma karşı
yeterince müteşekkir olmadıklarını, belki de bir yerde hayırsızca bir davranış
içinde bulunduklarını söylemek istemiştir, gayet açık. Yani bu memurların
maaşlarını kıyaslamak ne anlama geliyor arkadaşlar, ne anlama geliyor? Biz bunu
hiç yaptık mı şimdiye kadar? Bu kadar hükûmet geldi
iş başına Kıbrıs Harekâtı’ndan bu yana, bir tanesi Kıbrıs’a verdiğimiz yardımı
bunların başına kakacak şekilde konuştu mu, kaşıkla verip sapıyla gözünü
çıkartma yoluna gitti mi? Bir hükûmet yaptı mı bunu?
Niçin bunları söylüyorsunuz?
Her zaman böyle
tepkiler oldu, her zaman bu tepkilere de karşılık verildi. Kıbrıslı Türkler
herkesten önce karşılık verdi ama bakınız, şimdi Kıbrıslı Türklerin ne kadar
büyük bir infial içinde olduğunu biliyor musunuz? Şu anda her Allah’ın günü
orada televizyon programları yapılıyor, hep bu tartışılıyor. Niçin acaba?
Sadece yakışıksız pankartlara Türkiye tepki gösterdiği için mi, yoksa bütün
Kıbrıs’ı incitecek laflar söylendiği için mi?
Çok rica
ediyorum, değerli arkadaşlarım… Birbirimizi eleştirebiliriz, burası eleştiri
kürsüsü, burası halkın kürsüsü, vatandaşın kürsüsü, gayet tabii ki çıkıp
konuşacağız, farklı görüşler söyleyeceğiz ama birbirimizi ülkemize yönelik bir
hakaretten sevinç duymakla suçlarsak, o zaman bu, eleştirinin sınırını aşar ve
bu kürsüye de yakışmaz, bu Meclise de yakışmaz.
Sayın Dışişleri
Komisyonu Başkanının maksadını aşan bir söz söylediğini tahmin ediyorum,
herhâlde kendisi bu sözü düzeltecektir.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öymen.
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Sayın Başkanım, Sayın Öymen 69’a göre
yaptığı konuşma sırasında, Grup Başkanımıza, sarf etmediği sözler nedeniyle
birtakım ithamlarda bulundu. Yine 69’dan söz talebinde bulunuyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Hangi grup başkanı?
SUAT KILIÇ
(Samsun) – AK PARTİ Grup Başkanına. Her genel başkan grup başkanıdır Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Ha, öyle mi? Peki.
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Sayın Kılıçdaroğlu da Grup Başkanıdır.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – İç Tüzük’ü öğrenmiş olduk!
BAŞKAN – Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Bursa Milletvekili Onur Öymen’in,
Başbakana sataşması nedeniyle konuşması
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu kardeş
cumhuriyetimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’yle gümrükler noktasındaki bir
sözleşmenin böyle bir tartışma noktasına getirilmesi, bir polemik
konusu hâline getirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmelerin
akışına çok da yakışmamıştır.
Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Türkiye açısından herhangi bir devlet değildir, devletlerden bir
devlet de değildir, komşu bir devlet de değildir, sınır bir devlet de değildir,
stratejik ortak da değildir, stratejik müttefik de değildir. Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Türkiye Cumhuriyeti açısından kardeş bir devlettir. Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti’nin Türkiye’deki karşılığı yavru vatandır, orası açısından da
Türkiye’nin karşılığı ana vatandır. Ana vatan-yavru vatan ilişkisine bir polemiği ısrarla dayatmaya kalkışmak ne iktidarın hakkı
olabilir ne muhalefetin hakkı olabilir ne de Parlamento dışındaki unsurların
hakkı olabilir.
Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti meselesi bizim açımızdan, Türk milleti açısından bir millî
meseledir, bir dış politika meselesi değildir, bir strateji meselesi değildir,
bir ikili ilişkiler meselesi de değildir, tamamen doğrudan doğruya bir
kardeşlik ilişkisidir ve buna dayalı olarak bir millî meseledir. Millî
meselelerin iç politika enstrümanı hâline getirilmesi
fevkalade yanlıştır. Millî meseleler üzerinden içeride polemik
üretmek, bunu iç siyasetin unsuru ve malzemesi, yemi hâline getirmek kesinlikle
doğru bir yaklaşım değildir.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Öymen konuşmasında ifade etti
“Geçmişteki hükûmetlerin hangisi verdiğini söz konusu
etti.” diye. Aynı şekilde ben sormak istiyorum sizlere: Geçmişteki hükûmetlerin verdiğini mi biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
açısından verdik? Geçmişteki hükûmetlerin ilgi ya da
ilgisizliği mesabesinde mi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yaklaştık?
Türkiye’de duble yollar yapılırken orada da aynısını
yapmaya, Türkiye’de KÖYDES ve BELDES projeleri uygulanırken orada da aynısının
uygulanmasını temin etmeye gayret ediyoruz. Ne için? Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti ve Ada’nın kuzeyinde yaşayan Türk halkı kendi ekonomisini kendi
ayakları üzerinde yürütebilir, idame ettirebilir bir noktaya getirebilsin diye.
Bu yıl, 2011
yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne Türkiye'nin kaynak ve imkânlarından
aktarılacak para 876 trilyon. 2010 yılında Türkiye'den Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’ne aktarılan kaynak 920 trilyon. Şimdi, orada bir avuç, ellerinde
Türk Bayrağı yok, ellerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bayrağı da yok,
ellerinde Rum Kesimi’nin bayrağıyla Türk Hükûmetini
protesto eden bir avuç azınlığın arkasına bizlerin takılmak gibi bir lüksü, bir
konforu olamaz. Bu mesele millî meselemizdir ve herkesin millî duyarlılıkla bu
meseleye yaklaşması kaçınılmaz bir zarurettir.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
29.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/450) (S. Sayısı: 577) (Devam)
BAŞKAN – 1’inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK
KONULARINDA İŞBİRLİĞİ VE KAÇAKÇILIĞIN TESPİTİ VE ÖNLENMESİNE İLİŞKİN PROTOKOLÜN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 25
Nisan 2007 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokol”ün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde
üzerinde konuşmak isteyen var mı?
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Daha
oylamaya gelmedik, soru-cevap işlemi var.
Madde üzerinde
söz talebi yok.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum on dakika süreyle.
Sayın Şandır,
buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Teşekkür ederim.
Gerçekten, samimi olarak, bir polemik
yapmak, bir millî meseleyi iç politika polemiği yapmak gibi bir niyetimiz yok,
ben inanıyorum ki bu Mecliste hiç o niyette bir insan da yok. Bunun böyle
bilinmesi lazım.
Benim sorum şu
veya maksadım şu: Sayın Bakan, Sayın Komisyon Başkanı; bugün Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin İkinci Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat bir gazetede –diğer
gazetelerde olup olmadığını bilmiyorum ama- diyor ki: “Türkiye ile resmen
başımız belaya girdi.” Arkasından daha sıkıntılı sözler de söylüyor. Şimdi,
buna karşı Türkiye Cumhuriyeti devletinin Dışişleri Bakanı, Başbakanı, Komisyon
Başkanı herhangi bir açıklama yapmadılar. Benim sorum şu, endişem şu: Buradan
bir güzel söz söyleyiniz, cevap olsun bu adama. Bunu da bir televizyon
kanalında söylüyor ve Kıbrıs’ta sürekli bunlar konuşuluyor. Acaba bu sonuçlar
-sebepleri şöyle veya böyle- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Güney Rum
Kesimi’yle yapmış olduğu ikili görüşmelerde elini zayıflatacak mı? Türkiye
Cumhuriyeti devletinin duruşu bir daha ifade edilmeli, ortaya koyduğu destek
bir daha ortaya konulmalı. Bu hassasiyeti dile getirmek için bunu dikkatinize
getirdik, yoksa, bir niyet okuma veya bir polemik
konusu değil meselemiz. Bu noktalarda gerçekten Türkiye, dünya kamuoyuna karşı
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin arkasında dünden daha güçlü bir duruş ortaya
koyacağını en yüksek düzeyde ifade etmelidir. Bunu ortaya koyacak mısınız?
Amacım buydu. Bunun bir polemik konusu yapılması sayın
Hükûmetin beyanıyla ortaya çıktı. Dikkatinize
sunarım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz, tamam.
Kim konuşacak?
Buyurun Sayın Mercan.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bu konularla ilgili sürdürülecek polemikler
ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin işine yarar ne de bir başkasının işine
yarar, sadece ve sadece Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin işine yarar. Bu
nedenle, Sayın Talat’ın söylediği cümlelere tekrar cevap vermek, onun cevabını
almak ve bu polemikleri değerlendirmek, bu polemikleri
sürdürmek bizim işimize yaramaz; bir.
İkincisi: Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti daha önce olduğu gibi bugün de
ve daha sonra da daha önceki hükûmetlerde olduğu gibi
Kıbrıs Türkü’nün her türlü meselesini, her türlü sorununu kendi sorunu gibi
hatta ve hatta ondan daha üstün görüp çözümleyecektir ve bu müzakerelerde bu
tür tartışmaların Türkiye ile Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında herhangi bir
sorun olduğunu düşünmek -ben sizi tenzih ediyorum- eğer birileri öyle
düşünüyorsa, KKTC’de ve Türkiye'de eğer birileri öyle düşünüyorsa, bunun da
yanlış olduğunu söylüyorum. İki ülke,
birbirinden etle tırnak gibi ayrılmaz bir ilişki içindedir, bir birliktelik
içindedir ve Türkiye, KKTC’nin sonuna kadar arkasındadır. Bunun bütün Türkiye
tarafından, sadece bütün Türkiye değil bütün dünya tarafından bilinmesini Türkiye
Büyük Millet Meclisi huzurunda istiyorum.
Teşekkür ederim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – “Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti” dediniz efendim konuşmanızda “kesim”
olarak düzeltin lütfen.
HASAN MURAT
MERCAN (Eskişehir) – Evet, “kesim” demek istedim, özür dilerim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – 1’inci
maddeyi oylarınıza sunacağım, sunarken de karar yeter sayısı arayacağım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, kabul edilmiştir.
Madde 2’yi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 3’ü
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 195
Kabul : 194
Ret : 1
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
30’uncu sıraya
alınan, Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin
Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17 nci Maddesinin
Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
30.-
Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17’nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin
Deniz Yoluyla Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/295) (S.
Sayısı: 78)(xx)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
78 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili
Sayın Ergün Aydoğan.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Konuşmayacağım.
BAŞKAN – Peki.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Özdemir.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, sizi sükûnete davet ediyorum.
MHP GRUBU ADINA
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uyuşturucu
ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesinin 17 nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla
Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair 78 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünya üzerinde uyuşturucu maddelerin büyük tüketim alanları
belirli bölgelerle sınırlı kalırken üretim bölgelerinde savaşlara, iç karışıklıklara
ve ekonomik farklılıklara bağlı olarak devamlı bir değişiklik görülmektedir. Bu
değişiklik üretim bölgeleri ile tüketim bölgeleri arasındaki kaçakçılık
güzergâhlarına da yansımaktadır. Bir taraftan kaçakçılık güzergâhları
değişirken diğer taraftan kaçakçılık yöntemleri de değişmektedir. Uyuşturucu
üretiminde değişen durumun üzerine, ülkemiz kaçakçılık güzergâhlarının tam
üzerinde bulunmaktadır; ülkemiz, bu konumuyla bir geçiş ülkesi konumundadır.
Geçiş iki yönlüdür: Birinci olarak, Afganistan kaynaklı afyon ve türevi
uyuşturucu maddelerin doğudan batıya; ikinci olarak da batı ve doğu Avrupa
kaynaklı sentetik uyuşturucu maddelerin ve uyuşturucu üretiminde kullanılan
kimyasal maddelerin batıdan doğuya kaçakçılığının yapıldığı bir konumdadır.
Türkiye, doğudan batıya uyuşturucu madde kaçakçılığında Balkan rotası,
Karadeniz rotası ve doğu Akdeniz rotasının merkezindedir. Türkiye'nin bu
konumu, kaçakçılıkla uluslararası bir iş birliğine dayanacak mücadele süreci
üzerine büyük sorumluluklar getirmektedir.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 78 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Değerli
milletvekilleri, Türk emniyet güçleri bu sorumlulukların bilinciyle bugün
uyuşturucu maddeyi ele geçirme girişiminde dünyanın en başarılı ikinci ülkesi
konumundadır, yayımlanan uyuşturucu raporları da bu durumu işaret etmektedir.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisinin, 2007 Yılı Dünya Uyuşturucu
Raporu’nda ülkemizle ilgili olarak yapılan yorumlar genellikle, afyon, eroin
pazarı ve kaçakçılığı bölümünde yer almaktadır. Aynı Ofisin 2006 yılı raporunun
analiz bölümünde Türkiye, Avrupa’nın en yüksek uyuşturucu yakalama oranına
sahip ülkesi konumuna gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin bu unvanı 1987 yılından beri kesintisiz
taşıdığının belirtilmesi, Türkiye'nin uyuşturucu ile mücadele konusundaki
kararlılığını ve etkinliğini de göstermektedir. Yine Avrupa Komisyonu
raporlarında, ülkemiz, dünyada ele geçirilen eroinin yüzde 15’ini yakalayan
ülke olarak gösterilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu veriler bize Türkiye'nin uluslararası alanda uyuşturucu ve
türevi maddeler ile kaçakçılık konusundaki tutumunu açıkça göstermektedir. Bu
noktada, görüşülmekte olan tasarıya konu olan anlaşmanın Türkiye'nin bu
kararlılığını yansıtacak ve daha da geliştirecek bir anlaşma olup olmadığı
değerlendirilmelidir.
Uyuşturucu
kaçakçılığı, sınırları aşan, duvarları olmayan bir ticari saha konumuna
gelmiştir. Bu hâlde artık uluslararası bir sorun hâline gelen uyuşturucu ve psikotrop maddelerin kaçakçılığına karşı mücadelenin de
uluslararası düzeyde gerçekleşmesi gerekmektedir. Az önce saydığım kaçakçılık
güzergâhlarından özellikle Doğu Akdeniz rotasında kaçakçılık deniz yoluyla
yapılmaktadır. Pakistan limanından çıkarak Hint Okyanusu ve Süveyş Kanalı
aracılığıyla Akdeniz üzerinden Avrupa’ya ulaşan bu rota, uyuşturucu kaçakçıları
tarafından daha aktif kullanılır hâle gelmiştir. Bölgenin kilit ülkesi olan
Türkiye'nin, diğer güzergâhlar üzerinden gelen uyuşturuculara düzenlediği
başarılı operasyonlarla, bu deniz yolu güzergâhının daha aktif kullanılmasına
sebep olmaktadır. Deniz yoluyla kaçakçılığı önlemek için hazırlanan Anlaşma, bu
noktada dikkat çekici bir durumda bulunmaktadır. Deniz yoluyla kaçakçılığı
önlemek için hazırlanan Anlaşma, bu bakımdan büyük önem arz etmektedir.
Anlaşma, çok genel olarak deniz yoluyla yapılan uyuşturucu ve psikotrop madde kaçakçılığının önlenmesine yönelik iş
birliğini ifade etmektedir. İş birliği, uluslararası deniz hukukuyla uyumlu bir
biçimde, seyrüsefer serbestisi hakkı ilkesine saygı
çerçevesinde, mümkün olan en geniş şekilde geliştirmeyi hedefleyen hükümler
içermektedir. Anlaşma hükümleri, Türkiye'nin özellikle Akdeniz sularındaki
kaçakçılıkla mücadele sürecine dikkat çeken katkılar sunabilecek biçimdedir.
Anlaşma’nın bu
noktada ayrıntılarına fazla girmeden, denizden uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili
mücadele konusunda birkaç önemli konuya dikkat çekmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı ekiplerimiz, kıyılarımızda
kaçakçılık ile mücadelede oldukça başarılı bir grafik izlemektedirler.
Özellikle uyuşturucu ve insan kaçakçılığı alanlarındaki başarıları dünyada eşi
benzeri zor görülebilecek türdendir ancak bu başarılarının devam etmesi için,
başta Hükûmete ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
önemli sorumluluklar düşmektedir. Bir kere, çağın hızla gelişen şartlarıyla
kaçakçılık yapanlara karşı mücadelede bu şartlara uygun teknik olanaklar
sağlanmalıdır ve geliştirilmelidir. Öte yandan, denizlerde dinleme
yapılabilmesi hususunda, Sahil Güvenlik Komutanlıklarına yönelik hukuki
düzenlemeler bir an önce gerçekleştirilmelidir ve dinleme yetkisi, Sahil Güvenlik
Komutanlıklarına da mutlaka verilmelidir. Bu iki husus denizlerde kaçakçılıkla
hızlı ve aktif bir biçimde mücadele konusunda gerekli düzenlemeler olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, uyuşturucu maddelerin insan sağlığına ve topluma fiziki,
sosyal ve ekonomik alanlarda zararları vardır. Bir kere, fiziki olarak bireyin
akıl ve iradesini işlemez hâle getirmektedir. Sosyal bir varlık olan insanın
çevresiyle uyum içerisinde olması ve topluma karşı görevlerini yerine
getirebilmesi bu şekilde imkânsız hâle gelmektedir. Toplumun temel yapısını
teşkil eden millî birlik ve bütünlük içerisinde olma hâliyle birlikte millî ve
manevi değerlere de zarar vermektedir. Uyuşturucu kullanımından dolayı,
toplumların en temel birimi olan aile kurumu dağılma tehdidi ile karşı
karşıyadır. Tehdit, aile kurumunun kurulmaması durumu ile de görülmektedir.
Bütün bu olumsuz
özelliklere rağmen, uyuşturucu kullanımında dünyada bir artış görülmektedir.
Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire
Başkanlığına bağlı Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme
Merkezinin yayınlamış olduğu Türkiye Uyuşturucu 2010 Raporu’nu büyük bir
dikkatle incelediğimizde birçok konuları görmekteyiz. Burada, uyuşturucu madde
bağımlılığından kaynaklanan ölümlerin 2008 yılında 147, 2009 yılında ise 153
olduğu belirlenmiştir. Bir diğer ifadeyle, madde bağımlılığından kaynaklanan
ölümlerde bir artış vardır ve bu güzergâhlar üzerinde olan Anadolu illerinde de
madde bağımlılığından, gerçekten, ölümler vardır. Bu ölümlerin yaş gruplarına
göre dağılımı incelendiğinde ise en fazla ölüm olayının 25-29 ve 30-34 yaş
gruplarında olduğu görülmektedir. Bu rakamlar, yukarıda bahsettiğim, Türk aile
yapısının madde bağımlılığı sebebiyle tehdit altında olduğu görüşünü
desteklemektedir.
Değerli
milletvekilleri, raporda dikkat çeken bir diğer husus da, uyuşturucu madde
bağımlılığı ve bağlantılı olay sayısında artışlardır. 2008 yılında 15.433 olan
olay sayısı 2009 yılında yaklaşık yüzde 200’lük bir artışla 46.816 olarak
tespit edilmiştir. Rapordan gösterdiğim bu rakamlar ülkemizin nasıl bir
tehditle karşı karşıya olduğunu, bu tehlikenin nasıl giderek büyüdüğünü
göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu çerçevede, uyuşturucuyla mücadelenin bir ayağı uyuşturucu
kaçakçılığıyla ilgili mücadele ise bir ayağının da uyuşturucu kullanımıyla
mücadele olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Bu bağlamda tasarıyla ilgili
değerlendirmelere geçmeden evvel ülkemizde uyuşturucu kullanımıyla mücadelede
karşılaşılan eksikliklere dikkat çekmek istiyorum:
Öncelikle eğitim
konusuna değinmemiz gerekmektedir. Ülkemizde hâlen uyuşturucu kullanımıyla
mücadelede eğitimin maalesef polis teşkilatımızın çalışma alanı içerisinde
olduğunu görmekteyiz. Bunun yanlışlıklarını belirtmekte yarar vardır. Bununla
birlikte gençlere ulaşmada yaygın bir sistem olan Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı kurumlarda da bu eğitimler mutlaka verilmelidir. İkinci olarak: Tedavi
edici kurumlarda da bu eğitim sürecinin işlemesi gerekmektedir.
Uzun müddet
narkotikte ve ülkenin birçok yerinde emniyet müdürlüğü yapan bir insan olarak
Millî Eğitim Bakanlığının ve Sağlık Bakanlığının bu konularla, eğitim konusunda
çok ilgilenmediklerini gördüm. Bütün bu çabalar uyuşturucu kullanımının
azalmasını amaçlamaktadır.
İl emniyet
müdürlüğü ve narkotik büro amirliği görevlerinde bulunmuş biri olarak
söyleyebilirim ki ülkemizde narkotik şube personeli yetersizliği nedeniyle daha
kaliteli hizmet verilememektedir. Çevik Kuvvet ve benzeri birimlere çok fazla
polisin verildiğini görüyoruz ama narkotik birimlerinin polis sayısının az
olduğunu görüyoruz. Bunların çoğaltılmasında yarar var. Bu hâlde uyuşturucuyla
etkin mücadelenin önemli bir kolu olan emniyet ekiplerince gerçekleştirilen
mücadele eksik kalmaktadır. Hükûmetin bu bağlamdaki
beyanatları lafta kalmamalı, acil tedbirler alınmalıdır. Uyuşturucu
kullanımında artırıcı bir etki yapan iç göç olgusunu önlemek için gerekli
önlemler alınmalıdır.
Gaziantep’te,
kendi memleketim olan Gaziantep’te bundan sekiz on yıl önce, göçten önce ölüm
olayları, uyuşturucudan ölüm olayları son derece azdı ve Doğu ve Güneydoğu’dan
gelen ve bu uyuşturucu satıcılığının bu bölgelerden gelenlerle arttığını ve
hatta birçok ölüm olayları olduğunu görüyoruz. Diğer illerde de Diyarbakır,
Batman, benzeri illerde de madde kullanımından ölümler vardır.
Son olarak,
sağlık alanında da AMATEM hastanelerinin sayıları çok acilen artırılmalıdır.
Uyuşturucu kullanımı bugün toplumların kanayan bir yarası hâline
gelmiştir. Uyuşturucuyla mücadelenin
farklı safhalarında bulunanlar, işin ehemmiyetinin farkındadır.
Üzülerek
söylüyorum, hâlâ Türkiye’de dinî duygularımız, gelenek ve göreneklerimiz
uyuşturucu kullanımının azaltıldığını zannetmektedirler ama gün geçtikçe kendi
ülkemizde de gerçekten bu yaygın hâle gelmiştir. İstanbul, İzmir, Ankara,
Mersin gibi büyük şehirlerde il emniyet müdürlüğü görevleri yapmış biri olarak,
özellikle büyük şehirlerimizdeki gençlerin en büyük sorunlarından birisi olan
uyuşturucuyla mücadele sürecinde bizzat bulundum; uyuşturucunun toplum, birey
ve devlet düzeyindeki bütün olumsuz etkilerini bu görevlerim sırasında takip
etme olanağı buldum. Bunlardan birkaçını şöyle ifade etmek mümkün olur diye
değerlendiriyorum:
Madde
bağımlılığı, başta gençler arasında olmak üzere herkesi etkileyebilen,
biyolojik, sosyal, ruhsal boyutları olan bir sağlık sorunudur ve madde
kullanımı dünyada her geçen gün artmaktadır.
Dünyada olduğu
gibi, ülkemizde de, yirminci asrın son yarısından itibaren uyuşturucu madde
kullanım oranı giderek artmakta ve uyuşturucu kullanımına başlama ilkokul
çağına kadar inmiştir.
Ülkemizde madde
bağımlılığı noktasında çarpıcı rakamlar ortaya çıkmaktadır. Örneğin, lise
öğrencilerinin yüzde 19,2’si sigara ve alkol, yüzde 5,7’si sigara ve
uyuşturucu, yüzde 5,6’sı alkol ve uyuşturucu ve yüzde 4,9’u sigara, alkol ve
uyuşturucu maddenin üçünü birlikte kullanmaktadır.
Uyuşturucu madde
kaçakçılığı, terör örgütlerinin de en önemli finans kaynaklarından birisidir.
Özellikle ülkemizin içinde bulunduğu terörle mücadele döneminde, PKK terör
örgütü, uluslararası raporlarda da yer aldığı şekilde, bölgeden geçen
uyuşturucunun kontrolünde başat rol oynamaktadır.
Uyuşturucu madde
kullanımının en önemli sonuçlarından biri de, toplum yapısının temelini teşkil
eden bütün millî ve manevi değerleri yok etmesidir. Uyuşturucu madde
kullanımının yaygınlaştığı toplumlarda millî mukavemet ve savunma gücü yok
olmakta, her türlü sömürüye müsait hâle gelmektedir.
Ülkemizin
uyuşturucuyla mücadelede edindiği en önemli tecrübe, uyuşturucu madde
ticaretinin, sadece organize suç gruplarının değil, terör örgütlerinin de yasa
dışı faaliyetlerini finanse etmek için kullandıkları kaynaklarda en büyük payı
oluşturduğudur.
Değerli
milletvekilleri, içinde bulunduğumuz terörle mücadele sürecinde terör
örgütlerinin maddi kaynaklarını kurutmak, terörle mücadele kapsamında
değerlendirilecek ilk çalışma olmalıdır. Yapılan araştırmalarda, PKK terör
örgütünün, uyuşturucu madde kaçakçılığının imalattan satıcılığa kadar her
safhada yer alarak mevcudiyetini devam ettirmek adına ihtiyaç duyduğu mali
desteği sağladığı tespit edilmiştir. Bu noktada terörün sosyal boyutuna farklı
bir açıdan bakmak gerekmektedir. Bu boyut, bir anlamda terörün insan gücü
ihtiyacını karşılamayı da içermektedir.
Terör örgütünün,
eylemlerine devam edebilmesi için de kendisine potansiyel olarak gördüğü kitle
içerisindeki imajını zedelememe gayreti içerisinde olduğu bilinmektedir.
Dolayısıyla, PKK, uyuşturucu madde kaçakçılığı faaliyetlerini mümkün olduğunca
kamuoyundan gizlemektedir. Uyuşturucu madde kaçaklığının ülkeler arası gibi
sınırları yoktur, etkisi çok daha geniştir.
Değerli
milletvekilleri, PKK terör örgütünün bu faaliyetlerinin ortaya çıkarılması hem
ülke kamuoyunda PKK sempatizanlarını azaltacak hem de
özellikle Avrupa kamuoyunun devletler düzeyinde olmasa bile toplumlar düzeyinde
PKK’ya yönelik bakış açılarında olumlu değişiklikler getirecektir. Bu anlamda
terör örgütü üyelerine yapılan uyuşturucu kaçakçılığı operasyonlarındaki
veriler kamuoyuna daha yaygın olarak bildirilmeli ve paylaşılmalıdır.
Netice
itibarıyla, söz konusu anlaşmayı Türkiye'nin uyuşturucu kaçakçılığıyla
mücadelesinde denizlerde etkinliğini artıracağı gerekçesiyle uygun buluyoruz ve
tasarıyı bu hâliyle destekliyoruz.
Konuşmama burada
son verirken yüce heyetinizi bir kez daha selamlıyorum. Saygı sunuyorum
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özdemir.
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) – Vay vay!
HASAN ÖZDEMİR
(Devamla) – Uzun oldu ama dinlemeniz iyi oldu.
BAŞKAN – Sayın
Ata…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan…
AYLA AKAT ATA
(Batman) – Sayın Şandır konuşacak efendim.
BAŞKAN - Sayın
Şandır…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – İç Tüzük 60’a göre kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – 60’ıncı
maddeye göre, buyurun Sayın Şandır.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
8.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden
Gaziantep’e yaşanan göçlerden sonra uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığının
arttığını belirten konuşması üzerine açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, Değerli Milletvekilimizin isteyerek kullanmadığı bir
kelimeyi tashih etmek istiyorum.
Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nden, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden Gaziantep’e yaşanan
göçlerden sonra uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığının arttığını söyledi. Ben
de Mersin Milletvekiliyim. Güneydoğu Anadolu’dan bu bölgelerimize yaşanan göçü
suçlamak bence doğru olmamıştır. O bölgenin insanlarını suçlamak anlamı bundan
çıkmamalıdır. Bu insanlar, bizim insanlarımızdır, güzel insanlardır ancak göç
olgusu sonrasında iyi yönetilemeyen, kontrol edilemeyen gelişmeler bu yöndeki
rakamları abartmış olabilir ama bunu ifade ederken Güneydoğu’dan yaşanan
göçleri, bu göçlerle bu bölgelere gelen insanlarımızı suçlamak… Zannediyorum,
Sayın Vekilimizin de böyle bir kastı yoktur. Böyle bir sonucu kabul edemeyiz.
Biz, Mersin’e, Adana’ya, Türkiye'nin her bölgesine ekmeğini aramak için göçüp
gelen tüm insanlarımızı güzel insanlar olarak kabul ediyoruz. Suç unsuru olarak
değerlendirilmesini asla kabul edemeyiz, doğru değildir.
Bu beyanın bu
şekilde anlaşılmasını, bir yanlış anlaşılmaya meydan vermemek üzere, açıklamak
gereğini duydum.
Teşekkür ediyorum
efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
AYLA AKAT ATA
(Batman) – Sayın Başkan, ben de söz almak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Ata.
9.-
Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden
Gaziantep’e yaşanan göçlerden sonra uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığının
arttığını belirten konuşması üzerine açıklaması
AYLA AKAT ATA
(Batman) – Öncelikle Sayın Başkan teşekkür ediyorum, Sayın Şandır’a
da teşekkür ediyorum yapmış olduğu açıklama dolayısıyla ancak şunu ifade etmek
isterim ki, Sayın Konuşmacı, sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden
Antep ilimize gelen vatandaşlarımızın, göç nedeniyle gelen vatandaşlarımızın
uyuşturucu gibi bir suç oranının, uyuşturucu kullanımı, satımı, imali vesaire
herhangi bir vesileyle bu suç oranının artışıyla ilgili beyanının hemen
arkasından, mesela, dedi ki: “Bu iş Batman’da da yapılıyor.” ve bir iki ilimizi
daha ifade etti. Ben söylenen
ifadenin, Sayın Şandır’ın kullandığı gibi, ifade
etmeye çalıştığı gibi çok masum bir ifade olduğunu düşünmüyorum. Hatta Sayın
Vekilimizin, ismini vermiş olduğu illerimiz boyutuyla bir özür borcu olduğunu
düşünüyorum illerimizde yaşayan vatandaşlarımıza yönelik. Hiçbir ilimizin
vatandaşının uyuşturucu kullanımı, satımı, ithali vesaire herhangi bir şekilde
-ilimizin adının- anılmasını kabul etmeyeceğimizi de belirtmek istiyoruz.
Açıklama getirmek adına bir de bir iki ilin ismi verildi, bunu kabul edilemez
görüyoruz açıkçası ve düzeltilmesini talep ediyoruz Sayın Hatip tarafından.
BAŞKAN – Sayın
Özdemir, buyurun.
10.-
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen
insanlardan bazılarının uyuşturucu bağımlısı olduğunu kötü niyetle
söylemediğine, bu konuda da tedbir alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Efendim, saygılar sunuyorum.
Ben, illeri ve
göçle gelen insanları kötüleme niyetiyle söylemiyorum. Burada konuşurken eğer
haddimi aştımsa özür dilerim ancak şunun bilinmesinde yarar var: Ben on yıla
yakın narkotiklerde çalıştım, büyük illerde emniyet müdürlüğü yaptım…
BAŞKAN – Sayın
Özdemir, onları saydınız.
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Arz edeyim efendim müsaade ederseniz.
BAŞKAN – O kadar
süremiz yok.
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Efendim söyleyeyim. Bir şey söyleyeceğim ama çok önemli.
Şimdi, ben
Uyuşturucu Komisyonunda bulundum. Bugün, diğer illerde, gerçekten buradan
gelirken… Yani İran’dan gelen göç maalesef oradaki insanlarımızı da
zehirlemektedir ve Gaziantep’e gelen göç içerisinde buradan gelen insanlar da,
uyuşturucu bağımlıları vardır, bu istatistikidir.
Hepsi için demiyorum ama vardır, oralarda da tedbir alınması lazım.
Teşekkür ediyorum
efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
30.-
Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17’nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin
Deniz Yoluyla Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/295) (S.
Sayısı: 78) (Devam)
BAŞKAN –
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
UYUŞTURUCU
VE PSİKOTROP MADDELERİN KAÇAKÇILIĞINA KARŞI BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SÖZLEŞMESİNİN
17. MADDESİNİN UYGULANMASINA İLİŞKİN DENİZ YOLUYLA YAPILAN KAÇAKÇILIKLA
MÜCADELE ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- Avrupa
Konseyi bünyesinde hazırlanarak 31 Ocak 1995 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye
tarafından 6 Ekim 2004 tarihinde Strazburg’da
imzalanan “Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin
Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 17. maddesinin
Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşması”nın
çekince ve beyanlarla onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17 nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin
Deniz Yoluyla Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy
Sayısı : 213
Kabul : 212
Ret : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Fatih
Metin Gülşen
Orhan |
Bolu
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
31’inci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre
Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
31.-
Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş
Olan Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/725) (S. Sayısı: 563)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
563 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ HUKUKUNA GÖRE KURULMUŞ OLAN
ÜNİVERSİTELERİN KARŞILIKLI TANINMASINA DAİR MİLLETLER-ARASI ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 16/1/2009 tarihinde imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı
Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 563 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan
Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 208
Kabul : 208(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
32’nci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı
(TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
32.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Uluslararası Türk
Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı: 534)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
534 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ TEŞKİLATI (TÜRKSOY) ARASINDA
EVSAHİBİ ÜLKE ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 4
Şubat 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında Evsahibi
Ülke Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 534 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında
Evsahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:
“Oy sayısı: 208
Kabul : 208 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
33’üncü sıraya
alınan, İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya
Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
33.-
İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/752) (S.
Sayısı: 522)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
522 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi adına Balıkesir Milletvekili
Sayın Hüseyin Pazarcı.
Buyurun Sayın
Pazarcı.
CHP GRUBU ADINA
HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İşkenceye
ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı
Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokol konusunda Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bütün dünya, bugün, işkence ve benzeri suçları insan
haklarının en ağır ihlalleri arasında kabul etmektedir ve bir insanlık suçu,
ayıbı olarak değerlendirmektedir. Dolayısıyla bugün dünyada işkence ve benzeri
suçlara karşı büyük bir mücadele verilmesi yoluna gidilmektedir.
BAŞKAN – Sayın
Pazarcı, bir saniye…
Sayın
milletvekilleri, gerçekten çok büyük bir uğultu var. Lütfen sükûneti
sağlayalım.
Buyurun Sayın
Pazarcı.
HÜSEYİN PAZARCI
(Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu çerçevede,
işkenceyle yapılan muamelede ve mücadelede ilk aşama, işkence ve benzeri
suçların bir suç olarak kabul edilmesi ve cezalandırılması aşaması olmuştur. Bu
çerçevede, örneğin, önce kabul edilenlerden bir tanesi olarak bizim de tarafı
bulunduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni sayabiliriz. Bunun dışında,
1988’de tarafımızdan onaylanarak yürürlüğe girmiş, Birleşmiş Milletler
İşkenceye ve Diğer Zalimane İnsanlık Dışı veya Küçük Düşürücü Muamele veya
Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi vardır.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağa eklidir.
(xx) 522 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Bu aşamanın
arkasından, sadece bu konuda suç ihdas edilmesinin yeterli olmadığı görülmüş ve
işkence ve benzeri suçların önlenmesinin, engellenmesinin esas amaç olduğu
şeklinde bir yaklaşım benimsenmiştir dünyada. Bu çerçevede, Avrupa Konseyi
çerçevesinde, 1987 tarihinde İşkencenin ve Gayriinsani
ya da Küçültücü Ceza veya Muamelelerin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi kabul
edilmiştir ve Türkiye de buna hâlen taraf bulunmaktadır.
Şimdi önümüze
gelen bu ihtiyari protokol ise aynı nitelikte bir önleme, engelleme sözleşmesi,
antlaşması olarak ortaya çıkmaktadır ve 1988’de taraf olduğumuz, Birleşmiş
Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme’nin ekini oluşturmaktadır. Bu çerçevede
baktığımızda, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak işkencenin büyük bir insanlık
ayıbı olduğunun tekrar altını çiziyoruz, bunu reddediyoruz ve dolayısıyla
ülkemizde bu konuda atılacak tüm adımları destekliyoruz. Maalesef ülkemizde
hâlen birtakım işkence ve benzeri konularda suçlar işlenmeye devam etmektedir.
2009 tarihli İnsan Hakları Derneği raporuna göre işkence, kötü muamele, onur
kırıcı ve küçük
düşürücü davranış ve cezalandırmalar konusunda 1.835 kişiye karşı yapılan bu
tür zalimane uygulamalarla karşılaşılmaktadır. Bu rapora göre, örneğin,
gözaltında işkence yapılmaktadır ve bu 305 adettir 2009 yılında. Gözaltı
yerleri dışında da işkence ve kötü muamele yapıldığı yine aynı rapora göre
ifade edilmektedir, sayısı 358’dir 2009 yılında. Bunun dışında, cezaevlerinde
işkence ve kötü muamele yapılmakta, bu sayı aynı raporda 397 olarak ifade edilmektedir.
Bunun dışında, yine toplumumuzda bir hayli tartışılan konulardan biri olan,
toplumsal gösterilerde güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu dövülen ve
yaralananların sayısı 565’tir. Buna, yine, okulda şiddeti eklemek gerekiyor
aynı rapora göre ve bunun sayısı da 2009 yılı itibarıyla 115’tir.
Değerli
milletvekilleri, bu çerçevede, sadece bu verdiğim olayların engellenmesi,
önlenmesi için anılan ek protokolün kabulü ülkemizde çok olumlu adımlar atılmasına olanak
sağlayacak bir veridir. Ama bunun dışında ilgili ek protokol, ayrıca, daha önce
tarafı olduğumuz Avrupa İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi’ne göre bazı farklar
içermektedir ki bu da yine işkencenin önlenmesi lehinde değerlendirilecek,
kullanılacak bir durumu oluşturmaktadır. Örneğin, bu Ek İhtiyari Protokol’de
Uluslararası Önleme Komitesi vardır ki böyle bir komite Avrupa İşkencenin
Önlenmesi Sözleşmesi’nde de bulunmaktadır. Ancak burada, bu ek protokolle
eklenen başka bir kurum daha vardır işkencenin önlenmesinde, o da ulusal
düzeyde işkencenin önlenmesi mekanizmalarının kurulması zorunluluğunun bu ek
protokolde öngörülmesidir. Dolayısıyla bu da, işkencenin önlenmesi lehinde bir
unsurdur.
Bunun ötesinde,
işkencenin denetlenmesi ve bunun denetlenmesinin ertelenmesi konusuna değinen
bazı farklılıklara sahiptir bu ek protokol. Daha önceki, Avrupa İşkencenin
Önlenmesi Sözleşmesi’nde “millî savunma”, “kamu güvenliği” gibi gerekçelerle
işkencenin denetlenmesinde ertelenme yoluna gidileceği, izin verilmeyebileceği,
belirli bir süre için, öngörülmektedir. Oysa bu ek protokolde buna daha başka
unsurlar da eklenmektedir. Örneğin, Avrupa Sözleşmesi’nde ayrıca bu
hürriyetlerin kısıtlandığı yerlerde ciddi karışıklık olması veyahut da bir
kişinin sağlık durumunun buna müsaade etmemesi durumunda bir sorgulamanın yapılabileceği
ve dolayısıyla erteleme yoluna gidilemeyeceği kabul edilmektedir. Oysa anılan
protokol ile bu tür sağlık durumlarının vesairenin
bir ertelenme nedeni oluşturmaması gerektiği şeklinde bir yaklaşım
benimsenmektedir.
Bütün bunların
dışında, anılan ek protokol, evrensel düzeyde bir ek protokoldür, taraf olan
devletlerin sayısı daha fazladır, dolayısıyla uygulanma alanı daha geniştir.
Ayrıca bunun dışında Avrupa İşkencenin Engellenmesi, Önlenmesi Sözleşmesi,
devletlere ülkelerin bazı kısımlarında, özellikle de sömürge altındaki
devletler bakımından buralara bunun teşmil edilmeyeceği, sözleşmenin
uygulanmayacağı şeklinde bir anlayışla hareket edilmiştir. Burada, bu ek
protokolde böyle bir şey yoktur.
Bütün bu verileri
göz önünde bulundurduğumuzda, sıfır işkence anlayışıyla hareket eden Türkiye’de
bu anılan ek protokolün kabulü, bizi daha da ileriye götürecek bir unsur
olacaktır. Bu anlayışla biz bu ek protokolü kabul ediyoruz, onaylıyoruz, tasvip
ediyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Pazarcı.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal.
Buyurun Sayın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş
Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî ya da Küçültücü Muamele ya da
Cezaya Karşı Sözleşmeye Ek Seçmeli Protokol’ün onaylanmasına ilişkin söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu sözleşme
gerçekten çok önemli. Biz, bu sözleşmenin daha önce
imzalanmasından sonra ve Birleşmiş Milletlerce de onaylanmasının ve ek
protokolün çıkarılmasının ardından, gerek insan hakları kuruluşları olarak
gerekse Barış ve Demokrasi Partisi olarak -ki son üç yılda gerek Başbakana ve
gerekse ilgili ve sayın bakanlara- bu konuyu gündeme getirmişiz, soru
önergeleri vermişiz ve bir an önce bu ek protokolün onaylanması ve bir denetim
mekanizmasının insanlığa karşı işlenen bu işkencenin önlenmesinde önemli
katkısı olacağını söylemişizdir. Bu protokolün getirilişini kuşkusuz biz
de sevinçle karşılıyoruz çünkü insanlık mücadele tarihinde insanlığa karşı
işlenen işkencelerle yazılmıştır bu tarih. Bugün örneğin Britanya’da ve merkezi
Londra’da, Berlin’de işkence müzeleri var, Orta Çağ’dan günümüze… O dönemde…
Tabii, şimdi artık oralarda bu suç işlenmiyor ama bizde…
Gerçekten aradan
beş yıl geçti ve nihayet onay için bu protokol geldi. Fakat bugün bir
talihsizliği sizinle paylaşmak istiyorum. Örneğin bugünkü, işkencenin olduğu
yer neresi? Güvenlik güçlerinin olduğu yerler, karakollar, emniyet müdürleri,
gözaltılar ki bunlar İçişleri Bakanlığı bünyesinde olan, sorgulama sırasında
yapıldığı ileri sürülen yerler. Bugün Sayın İçişleri Bakanı, TOBB’un bir seminerinde, valilerle ilgili yaptığı
toplantıda aynen şunu söylüyor: Türkiye’de artık işkencenin olmadığını iddia
ediyor Sayın Bakan ve “Bugün gerçekten Türkiye’de işkence sıfır, tam anlamıyla
sıfır.” diyor.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bir sorunun giderilmesi için öncelikle o sorunun kabul
edilmesi gerekiyor ve o sorunun çözümünün herkesçe fark edilmiş olması
gerekiyor. Şimdi, Sayın Bakan nasıl bugün kalkar da işkencenin gerçekten sıfır
olduğunu söyler? Acaba bunu Sayın Bakan gerçekten bilmediği için mi ya da
yanlış bilgilendirildiği için mi söylüyor ya da bundan sonra hâlâ işkencenin
yapılacağına yine göz yumacağının itirafı mıdır?
Şimdi, insanlığa
karşı böyle bir suçun önlenmesi konusunda ne kadar uluslararası hukuk belgesi
ve bugünkü ek protokol, onaylanacak olan belge… Ki çok önemli
ama biraz da anlayış önemli. Artık bu işkencenin bundan sonra olmayacağı
konusunda siyasi irade gösterecek olan birinci muktedir kişinin Sayın Bakanın
olmuş olması gerekir.
Bakın şimdi,
örneğin MAZLUMDER, 2010 yılının raporu... İşkence iddiasıyla kendilerine
yapılan 82 başvuruyu açıklıyorlar. Türkiye İnsan Hakları Vakfı… Ki biz 1986
yılında İnsan Hakları Derneğini 12 Eylül faşist darbesinin yıkıntıları üzerinde
kurduk ve bunların başında işkence geliyordu çünkü 650 bin kişi… Ki aranızda da
vardır yani değişik siyasi partilerden bu coğrafyada yaşayan insanlar gün
geliyor muhalif, gün geliyor iktidar oluyor ama muhalif olup da gerçekten o
sorgulamalardan bu uğurda birçok milletvekili geçmiş olabilir. Ki 12 Eylül
darbesinin ardından 650 bin kişi işkenceden geçmiştir ve bizim derneğimizin
kurulmasını gerekli kılan nedenlerin başında, bu, insanlığa karşı suçun
durdurulması, teşhir edilmesi gelmektedir ve daha sonra da gerçekten o kadar,
ağır işkencede yaşamını yitirmiş, beden ve ruh yeteneğini yitirmiş insanların
derneğimize başvurusu oldu ki bunun üzerine, tabii tüzük olarak biz, dernek
olarak, bunların tedavi ve rehabilitasyonunu
yapamayacağımız için 1990 yılında Türkiye İnsan Hakları Vakfını kurduk.
Şimdi, bakın,
vakfın da her yıl yayımlanan insan hakları raporları var. Şimdi, 363 işkence
vakasını 2010 yılında yayımlıyor ve bugüne kadar, İnsan Hakları Vakfı olarak,
yirmi yılda işkence görmüş yaklaşık 12 bin kişinin tedavisini yapmışız,
raporlarımız da bunu belirtiyor ve bu yirmi yılın sekiz yılı AKP İktidarı
dönemine denk gelmektedir.
Şimdi, yine daha
bir hafta önce yayınlandı, Diyarbakır Bölge Temsilciliğimizin ve Diyarbakır
Şubemizin İnsan Hakları Raporu: Gözaltında işkence ve kötü muamele 47 kişi, köy
korucuları tarafından yapılan işkence ve kötü muamele 32 kişi, gözaltı yerleri
dışında işkence ve kötü muamele 122 kişi, kaçırma ve ajanlık tehdidi 19 kişi,
cezaevlerinde işkence 120 kişi, tehdit edilenler 152 kişi, toplumsal
gösterilerde güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu dövülen ve yaralananlar 222
kişi, özel güvenlik görevlilerince işkence ve kötü muameleye maruz kalanlar 6
kişi, okulda şiddet 21 kişi; toplam 741 kişi işkence ve kötü muamele görmüş.
Şimdi, gerçekten,
Sayın Bakanın işkenceye sıfır tolerans gösterildiğini, işkencenin önleneceği
konusunda çaba gösterildiğini falan söylemesi anlaşılabilir ama bugün şu
raporların ardından kalkıp da İşkencenin gerçekten sıfır olduğunu söylemiş
olması anlaşılır gibi değil.
Şimdi,
cezaevlerinden her gün mektuplar alıyoruz işkence ve kötü muameleyle ilgili. Peki bunlar ne oluyor? Gerçekten, şu anda cezaevlerinde
sağlığını yitirmiş, tedavisi görülmeyen ve aylarca sıra bekleyip hastaneye
sevki yapılırken kelepçelerle gönderilen… Daha dün KCK davasında, Diyarbakır’da,
arkadaşlar getiriliyorlar ve birkaç saat havasız, çok ağır, kötü koşullarda
orada bekletiliyorlar. Şimdi, bu kötü muamele değil de nedir? Sadece, işkence
olabilmesi için birinin yaşamını yitirmiş mi olması gerekiyor?
Bakın, ayrıca,
yine birtakım olgular var. Örneğin, Muş Milletvekilimiz Nuri Yaman’ın, 29/04/2010 tarihinde, işkence ve kötü muameleye ilişkin soru
önergesine gelen yanıt: “Cumhuriyet başsavcılıklarınca 2002-2009 yıllarında
hazırlık toplam dosya sayısı 14.926, sanık sayısı 34.931, toplam mağdur sayısı
23.539. 2002-2009 yıllarında ceza mahkemelerindeki toplam dava sayısı 4.461,
toplam sanık sayısı 13.681. 2003-2009 yıllarında sonuçlanan toplam dava sayısı
4.429, sanık sayısı 13.639, sanıklardan polis sayısı 10.118, jandarma sayısı
2.874, diğer kamu görevlilerinin sayısı da 11 bini aşkın.”
Şimdi, eğer,
örneğin bölgemizde bu işkence ve kötü muamelelerin olduğu yok sayılıyorsa bu da
anlaşılabilir. Örneğin, geçtiğimiz günlerde biliyorsunuz 308’inci haftasına
ulaşan Cumartesi Anneleri, kayıpların yakınları yakınlarını arıyorlar. Nihayet
sonunda Sayın Başbakan anneleri kabul ettiler ve sonra gerçekten, kendi
dönemlerinde, 2002’den günümüze değin herhangi bir kaybın olmadığını, işkence
olmadığını söylediler. Kendisinin kabul ettiği ailelerden Tolga Ceylan’ın
annesi 2004 yılında İğneada’da evladını kaybettiğini
söyledi oysa- ve 1 kişinin kaybedildiğini… Elbette, gerçekten çok dramatik bir
durum ama AKP Hükûmeti döneminde bölgemizde 375 kişi
kaybedilmiştir. Bakın, örneğin, bunların listeleri var. Yani Türkiye
Cumhuriyeti’nin acaba o bölgesi Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içerisinde mi
görülmüyor? Yoksa gerçekten “En iyi Kürt ölü Kürt.” olarak mı kabul ediliyor?
Arkadaşlar, bu,
hukuk anlayışıyla, demokrasi anlayışıyla bağdaşır bir durum değil. O nedenle,
topyekûn bu soruna çözüm getirilecekse önce bu sorunun, Türkiye'nin neresinde
olursa olsun, gerçekten, bu, insanlığa karşı işlenen suçun durdurulması
konusunda samimi olmak gerekir ve bir niyet gösterisi yapmak gerekir. Yani,
bugün gerçekten büyük üzüntü duydum Sayın Bakanın yaptığı konuşmadan. Örneğin
hemen İnternet’te falan da çıktı, birisi Sayın Bakana bugünkü yapacağı konuşma
üzerine ve bugün işkenceye dair protokolün Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altına getirileceğini söylememiş midir acaba? O nedenle, biz bunu yine bir
büyük talihsizlik olarak değerlendiriyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 10 Aralık 1984’te Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca
kabul edilmiş bu sözleşme, 26 Haziran 1987’de yürürlüğe girdi. Birleşmiş
Milletler İşkenceye Karşı Seçmeli Protokol 18 Aralık 2002’de Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunca onaylandı, 22 Haziran 2006’da, yürürlük koşulu da
yirmi ülkenin onaylaması koşuluna bağlandı ve yirmi ülke onayladıktan sonra da
bu yürürlüğe girdi. Türkiye 14 Eylül 2005’te imzaladı bu Birleşmiş Milletler
İşkenceye Karşı Uluslararası Sözleşme’yi. Burada bu protokolde -ki beş yıl
geçtikten sonra işte bugün onaylayacağız- işkence ve diğer kötü muamele
biçimlerinin önlenmesi amacıyla uzman kurulların, alt mekânlarına düzenli
ziyaretini, bu alıkonulan yerlere, işkence yapılan yerlere düzenli
ziyaretlerini öngören bir sistemin kurulması öngörülmektedir. Uluslararası ve
ulusal organlarca seçmeli protokol referanslarını iki önemli belgeye
dayandırmaktadır: Birincisi, Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane,
İnsanlık Dışı ve Aşağılayıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme, ikincisi de
Paris İlkeleri’dir. Şimdi, uluslararası ziyaretleri gerçekleştirmek için farklı
disiplinlerden, bağımsız on kişiden oluşacak bir uluslararası alt komite
kurulacak, bununla bağlantılı ulusal önleme mekanizması oluşturulacaktır. Alt
komitenin yetkisi burada sözleşmenin 11’inci maddesinde taraf devletlere
tavsiyelerde bulunmak; gerekli olduğu takdirde ulusal önleme mekanizmasına
danışmanlık yapmak; üçüncüsü, kapasite geliştirme ve teknik yardım; dördüncüsü,
bölgesel ve uluslararası kuruluşlarla iş birliği.
Uluslararası
önleme mekanizmasının ne olacağına dair daraltıcı bir belirleme söz konusu
değildir. Adı ve niteliği sözleşmeyle çelişmemek kaydıyla taraf devletler bunu
belirleyecektir.
Sözleşmenin amaç
ve ilkelere uygunluğu elbette ki aranır.
Üyelerin
seçilmesi, görev süreleri, yetkileri gibi kurumsal düzenlemeler, anayasal ya da
yasal bir teminata bağlanmak durumundadır.
Ulusal korumada
üyelik, yeterli uzmanlık becerisi, etnik ve azınlık grupların ve ilgili sivil
toplum örgütlerinin temsili, cinsiyet açısından dengeli bir çoğulculuk esas
alınmalıdır.
Ulusal önleme
mekanizmasının mali açıdan da oldukça özerk bir yapısının olması gerektiği
burada belirtilmektedir ki bu çok önemlidir. Devletin egemenlik haklarını
kullanabildiği tüm yerlerde bu denetim mekanizması iş yapabilmeli ve denetimini
yapabilmelidir.
İzleme kurulları,
yalnızca karakol, cezaevi ya da diğer resmî alıkonulma mekânlarını değil,
birilerinin fiilen ya da yasal olarak yetkililerle bağlantılı bir şekilde
ifadeleri, iradeleri hilafında tutuldukları yerlere de erişimi
gerektirmektedir. Tüm alıkonulma mekânlarının tam erişim güvencesi söz konusu
olup istisna kabul edilmemiştir.
Şimdi, Türk hukuk
sisteminde denetim ve izleme mekanizması olarak il ve ilçe insan hakları
kurumları, ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurulları, Ceza
Muhakemeleri Kanunu’nda, sadece nezarethanelere ilişkin bir denetim yetkisi ki
bunlar bugüne değin amacına tam uygun bir işlev yerine getirememişlerdir ama bu
protokolle birlikte önemli bir rol yerine getirilecek diye düşünüyoruz.
Şimdi, işkence… Hükûmetin “işkenceye sıfır tolerans…” Onları belirttik.
Ayrıca, insan hakları örgütlerinin yayınladıkları raporları da belirttik.
Seçmeli
protokol... İşkenceye karşı mücadele şimdi çok önemlidir. Bu protokolün
onaylanmasının ardından bir yıl içerisinde ulusal önleme mekanizmasının
oluşturulması zorunludur. Hükûmet, Türkiye Büyük
Millet Meclisine sevk ettiği Türkiye Ulusal İnsan Hakları Kurumu Yasa
Tasarısı’nda gözaltı ve tutukevlerinin izlenmesi görevinin Ulusal Kuruma ait
olacağını düzenlemektedir oysa Türkiye’de insan hakları örgütleri bu görevin
protokol çerçevesinde oluşturulacak önleme mekanizmasına ait olmasını
istemektedirler. Bu konuya dikkat çekmek istiyoruz çünkü bugün bu protokolün de
böyle bir görevi olabilir ama işkence de spesifik bir
alandır ve bu konu -daha genel görev ve yetkilere sahip olmasının doğal
karşılanacağını- bu protokolün bünyesinde erimemelidir, bu Kurumun bünyesinde
erimemesi gerekir çünkü işkencenin yaygınlığı, boyutları ve ülkenin coğrafi ve
nüfus açısından büyüklüğü düşünülerek seçmeli protokol çerçevesinde özel bir
ulusal mekanizma oluşturulmalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Sözleşmesinin Ek
Protokolü… Gerekli kıldığı bağımsızlığı güvence altına alınmış önleme
mekanizmasının, bu biçimiyle Türkiye İnsan Hakları Kurumunun bir alt organı
hâline getirilmesinin Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığınca savunulması… Bu
da büyük bir talihsizlik olmuştur.
Ombudsman, kamu
denetçisi ya da ulusal insan hakları kurumları gibi var olan kurumların ulusal
önleme mekanizması olarak atandıkları durumlara ilişkin Birleşmiş Milletler
İşkencenin Önlenmesine Dair Alt Komitesi, 2008 yılından beri yayımladığı on
dört rehber ve 25 Mart 2010 tarihli Raporu’nda gerekli koşulları özetlemiştir. Mevcut yasa tasarısında bulunmayan bu koşullar, ulusal insan
hakları kurumlarının rolleriyle önleyici görevleri olan ulusal önleme
mekanizmaları arasında net bir ayrımın yapılması, ulusal önleme mekanizmasının
ayrı bir birim olarak oluşturulması, kendi bütçesi ve personelinin olması, yetkileri,
yapısı, fonksiyonel bağımsızlığı, görev tanımı ve üyeliklerinin özel yasalarla
belirlenmesi, bu kapsamda üyelerde aranan çeşitli profesyonel nitelikler, nasıl
atanacakları, görev süreleri ve dokunulmazlıkları tanınmalıdır.
Şimdi, bu
protokolün onaylanmasından sonra, artık, gerçekten, bir yıl içerisinde
istenilen yerde -nereden başvurulursa- haber vermeden, bu komite oluşturulup
derhâl istediği yere girebilmelidir ama özellikle bu ulusal önleme komitesinde
sivil toplum örgütlerinin, insan hakları kuruluşlarının, hukuk kuruluşlarının
temsilcilerinin yer almasının bu protokolün amacına uygun işletileceği
düşüncesindeyiz ve bu umutla, bundan böyle insanlığa karşı gerçekten bu işkence
suçunun işlenmeyeceğini umut ediyorum ve bu protokolün ülkemiz için kutlu
olmasını… Gerçekten, bir gece yarısı kapısı
çalındığı zaman işkenceye götürüleceği kaygısının ve duygusunun yok olacağı bir
Türkiye özlemiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Birdal.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmen.
Buyurun Sayın
Ekmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde grup adına söz almış
bulunmaktayım.
Şüphesiz, yorucu
bir günün sonunda, muhalefet partilerinin de katkısıyla hızlı ve tempolu bir
çalışma sergiledik ancak bugün, şu anda görüştüğümüz sözleşmenin aslında belki
daha rahat bir zamanda, tüm grupların üzerinde detaylı açıklamalar ve
konuşmalar yaptığı bir zeminde görüşülmesi daha uygun olurdu ancak ben de
sabrınıza sığınarak iki üç dakika içerisinde birkaç konuya dikkat çekmeye
çalışacağım.
Bu protokolün
bugün yürürlüğe girecek olması şüphesiz 2002 yılından bu yana AK PARTİ hükûmetlerinin Türkiye’de işkenceye karşı sıfır tolerans
politikasını istikrarlı ve samimi bir şekilde sürdürmelerine gösterge olması
açısından çok önemli bir veridir ve biz zaten Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme
Komitesi ile birlikte çalışarak Türkiye’de cezaevlerini ve diğer gözaltı ve
tutukevlerini uluslararası denetime de açmak suretiyle bu noktada Avrupa
Konseyinin de birçok raporda takdirlerine hak kazanmış bir ülkeyiz. Yine AK PARTİ hükûmetleri döneminde
işkenceye karşı sıfır toleransın en önemli göstergelerinden biri, bu iddiaların
üzerine hassasiyetle gidilmesi ve yargılamanın kısa bir sürede sonuçlanarak
sorumlularının cezalandırılmasıdır. Buna yönelik olarak da Engin Çeber davası çok önemli bir örnek olarak verilebilir. Türkiye, yakın zamana kadar gerek Avrupa gerekse diğer uluslararası
örgütler tarafından işkence davalarının ya zaman aşımı ya da beraatle, beraatle
sonuçlanamayacak olanların da zaman aşımıyla sonuçlandırılması yönünde çok
ciddi eleştirilere hedef olmuştu ancak Engin Çeber
davasının kısa bir sürede ve mahkûmiyetle neticelenmiş olması da bu açıdan
önemli bir örnek oldu.
Bir konuya daha dikkat
çekmek istiyorum. Bölgemizde, AK PARTİ hükûmetleri
döneminde insan hakları ve demokratik alanda meydana gelen iyileşmeleri her
zaman büyük bir onurla ve gururla ifade ediyoruz ve seçmenin de
vatandaşlarımızın da bu yöndeki ilgisini her zaman hissediyoruz. Tabii, Sayın
Başbakanımız “Ben bizim dönemimizde bir gözaltında kayıp olduğunu ‘Cumartesi
Anneleri’ ile görüşmemde öğrendim.” dedi. Şüphesiz, “Cumartesi Anneleri” ile
Sayın Başbakanımızın görüşmesi tek başına çok önemli sembolik bir adımdır ve
inanıyorum da bunun devamına ilişkin icrai adımlar da
gelecektir ancak Akın Bey 347 kişiden bahsetti, kayıp olarak. Yani bir insan
hakları aktivisti olan Sayın Birdal’ın
“kayıp” derken gözaltında kayıpların kastedildiğini mutlaka bildiğini kabul
ediyorum. 347 rakamı doğrusu bugüne kadar bildiğimiz bir rakam değil.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) – Bölgemizin raporu, rakamlar var.
MEHMET EMİN EKMEN
(Devamla) - Kendisinden de dosyayı alacağım ve İçişleri Bakanımıza arz edeceğim
ama ben mesela sekiz yıldır kendi ilimde tek bir gözaltında kayıp olmadığını
biliyorum, bölge illeri açısından da benzer şeyler var ama adli vaka veyahut da
başka gerekçelerle kaybolan vakaların da bu protokol kapsamında gözaltında
kayıp olarak değerlendirilemeyeceğini paylaşmak istiyorum.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) – Kayıpların tamamı burada, bölgemizin raporu.
MEHMET EMİN EKMEN
(Devamla) - Bütün partilerimize katkılarından dolayı teşekkür ediyor, iyi
geceler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ekmen.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, 60’a göre yerimden kısa bir katkı vermek istiyorum.
Gecenin bu saatinde belki şey ama…
BAŞKAN – Hayhay
Sayın Şandır, uzun da verebilirsiniz katkıyı.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de işkence
yapmayı bir insanlık suçu olarak görüyoruz. İşkenceye maruz
kalmak, insanlık onuruna aykırı bir hadise. İşkenceyi şiddetle
kınıyoruz. Ancak, bizim hukukumuzda ve söylemimizde, işkence ve kötü muameleyi
birlikte anarak bunun muhatabı olarak Türk güvenlik güçlerini, polisi,
korucuları ve diğerlerini göstermeyi de güvenlik güçlerimize karşı bir
haksızlık olarak görüyorum. İşkence bir insanlık suçudur ve gerek emniyet teşkilatımız
içerisinde gerek diğer güvenlik güçlerimiz arasında, işkenceyi bilerek, şuurlu
olarak yapan hiçbir güvenlik görevlimizin olmadığını kabul ediyorum ancak kötü
muamele konusunda da idarenin birtakım sorumlulukları olduğu kanaatindeyim.
Asayişi temin etmek,
güvenliği temin etmek noktasında sorumlu olan güvenlik güçlerimizin çalışma
şartları çok önemli. Mevcut hukukumuzla, gözaltı süresi,
gözaltı şartları, bunları düzenlemek sorumluluğu idareye ait. Dolayısıyla,
kötü muameleden dolayı güvenlik güçlerimizi suçlarken bunun işkence ve kötü
muamele olarak anılmış olmasını güvenlik güçlerimize karşı bir haksızlık olarak
değerlendiriyoruz. Kötü muamelenin olmaması için şartları hazırlamak idarenin
sorumluluğunda ama işkenceyi hep birlikte kınamak, birlikte karşı durmak da
hepimizin sorumluluğudur. İşkence Türkiye’ye ve Türk güvenlik güçlerine
yakışmayan bir sonuçtur. Bunu ifade etmek için söz aldım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
İŞKENCEYE
VE DİĞER ZALİMANE, GAYRİİNSANÎ VEYA KÜÇÜLTÜCÜ MUAMELE VEYA CEZAYA KARŞI
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SÖZLEŞMESİNE EK İHTİYARİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına 14 Eylül 2005 tarihinde New York’ta
imzalanan “İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani
veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne Ek
İhtiyari Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı: 203
Kabul : 203(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Yusuf
Coşkun |
Konya
Bingöl” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi bir saat
ara versem ne olur? (Gülüşmeler) Hadi yapmıyorum bu eziyeti. Şakaydı.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
34’üncü sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma
Bakanlığı Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
34.-
Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma
Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/781) (S. Sayısı: 459)(x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
459 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ GENELKURMAY BAŞKANLIĞI İLE IRAK CUMHURİYETİ SAVUNMA BAKANLIĞI
ARASINDA ASKERİ ALANDA EĞİTİM, TEKNİK VE BİLİMSEL İŞ BİRLİĞİ MUTABAKAT
MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 9
Haziran 2009 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay
Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırası”nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı
Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
(x) 459 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
“Kullanılan Oy Sayısı: 215
Kabul : 215
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Yusuf
Coşkun |
Konya
Bingöl” |
35’inci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
35.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/302) (S. Sayısı: 80)(xx)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
80 sıra sayısı ile bastırıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde AK PARTİ Grubu adına Suat Kılıç.
Buyurun Sayın
Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Dün ve bugün
gerçekten önemli bir iş ortaya çıkardık, 35 tane uluslararası sözleşme. Az
sonra 35’incisini de inşallah kabul etmiş olacağız. Dün 20 tane uluslararası
sözleşme kabul edildi. Dün ve bugün toplamda 55 uluslararası sözleşmenin ardına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun iradesini hep birlikte koymuş
olduk.
Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetinin alın teridir, el emeğidir,
ikili ilişkilerin tezahürüdür bütün bu sözleşmeler. Hep birlikte milletimize
hizmet noktasında bir birliktelik ortaya koyduk.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna ve Grup adına Sayın İnce’ye, Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna
ve Grup adına Sayın Şandır’a, Barış ve Demokrasi
Partisi Grubuna ve Grup adına Sayın Ata’ya, AK PARTİ Grubuna ve -orada, ben
burada olduğuma göre Ayşenur Hanım var- Sayın Bahçekapılı’ya,
Dışişleri Komisyonu üyelerimize, Hükûmet üyelerimize
ve emeği geçen bütün grup üyelerimize, bütün milletvekillerimize kalben,
gönülden, yürekten teşekkür ediyorum.
Sayın Meral Akşener, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili olarak
dün ve bugün gerçekten… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkanım,
reytinginiz çok yüksek görüyorsunuz yani milletvekillerinin bu iradesi
yansıdıktan sonra daha bir şey söylemeye gerek yok.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim, çok sağ olun, mahcup ettiniz.
SUAT KILIÇ
(Devamla) – Sayın Akşener, hem Başkan Vekilliği yaptı
hem yeri geldiğinde gereken tatlı uyarılarını yaptı, az önce de bir saat ara
vermekle ilgili tehdidini de yaptı, ama biz biliyoruz ki onun Türkiye Büyük
Millet Meclisi çalışmalarına gerçekten önemli katkıları var.
Sayın Divan üyesi
arkadaşlarımıza aynı şekilde teşekkür ediyoruz.
Tıpkı Borçlar
Kanunu’nda, Ticaret Kanunu’nda, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda olduğu gibi
bu elli beş uluslararası sözleşmede de ortaya konan birliktelik, gerektiğinde
milletimizin ve ülkemizin menfaatleri için neleri yapabileceğimizin eşsiz bir
göstergesidir. Hepinize canıgönülden, yürekten
teşekkür ediyorum, saygılarımı ifade ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Kılıç, ben de Divan adına ve şahsım adına Meclisin çok değerli grup başkan
vekillerine ve tüm milletvekillerimize teşekkür ederim. Usuletle,
suhulet son işimizi birazdan oylayacağız, ondan sonra da tatile gireceğiz.
Herkese tek tek teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 80 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AFGANİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK
KONULARINDA İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIMLAŞMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 26 Nisan
2005 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan
İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardımlaşma Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy
Sayısı: 263
Kabul: 263(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Yusuf
Coşkun |
Konya
Bingöl” |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, alınan karar
gereğince, 1 Mart 2011 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.30
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.