DÖNEM: 23 CİLT:
92 YASAMA YILI:
5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
63’üncü
Birleşim
10 Şubat 2011 Perşembe
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Fatih Arıkan’ın, Kahramanmaraş ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Manisa ilinin sorunlarına, tamamlanamayan yatırımlara ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kahramanmaraş’ın “zafer günü”ne ilişkin
açıklaması
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşu
nedeniyle “zafer günü”ne ve Afşin-Elbistan’da Çöllolar kömür sahasında meydana
gelen göçüğün altında kalan işçilere ilişkin açıklaması
3.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşu nedeniyle “zafer günü”ne ve
Afşin-Elbistan’da Çöllolar kömür sahasında meydana gelen göçüğün altında kalan
işçilere ilişkin açıklaması
4.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, usul tartışması sırasında yaşanan gerginlik
nedeniyle açıklaması
5.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, usul tartışması sırasında yaşanan
gerginlik nedeniyle açıklaması
6.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, usul tartışması sırasında yaşanan gerginlik
nedeniyle açıklaması
7.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, usul tartışması sırasında yaşanan gerginlik
nedeniyle açıklaması
8.- İzmir
Milletvekili Tuğrul Yemişci’nin, Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın ismini de
zikrederek İzmir’de bulunan “Vadeli İşlemler Borsası”yla ilgili sözlerine
ilişkin açıklaması
9.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın “Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde gösteri yapanları ‘besleme’ olarak nitelemek
iktidar sarhoşluğu içerisinde ortaya çıkan alt şuurdur.” ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın, üniversitelerde yaşanan olaylar ile öğrencilere yönelik idari
yaptırımların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1027)
2.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 21 milletvekilinin, akaryakıt fiyatlarındaki artışın
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1028)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 25 milletvekilinin, özürlülerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1029)
B) Genel Görüşme Önergeleri
1.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştayın “Sağlık Bakanlığına
Bağlı Hastanelerde İlaç, Tıbbi Sarf Malzemesi ve Tıbbi Cihaz Yönetimi” adlı
performans denetim raporu hakkında genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/26)
C) Çeşitli İşler
1.- Irak Meclis
Başkanı Osama Abdul-Aziz Mohammed Al-Nujaifi’ye, Başkanlıkça “Hoş geldiniz”
denilmesi
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/150) esas
numaralı, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanun’un uygulamasından kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair önergenin
görüşmelerinin Genel Kurulun 10/02/2011 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- (10/510) esas
numaralı, uzman erbaş uygulamasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair önergenin
görüşmelerinin Genel Kurulun 10/02/2011 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve
arkadaşlarının “Ankara OSTİM ve İvedik’te meydana gelen patlamalar hakkında”
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun 10/02/2011 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17
Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili
Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin;
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili
Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6
Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın;
Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve
10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2
Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa Milletvekili
Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars Milletvekili Gürcan
Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili
Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın;
Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın; Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un;
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M.
Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 2
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259,
2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444,
2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681,
2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760,
2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809,
2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)
3.- Kamu
Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/991) (S. Sayısı: 609)
4.- Bazı Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve Alacaklarının Düzenlenmesine Dair
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/877) (S. Sayısı: 535)
5.- Avrupa
Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/339) (S. Sayısı: 62)
IX.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Başkanın,
kürsüde konuşan hatibin sözünü kesmesinin İç Tüzük’e uygun olup olmadığı
hakkında
X.
– YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, 2010 Aralık ayı tüketici fiyatları
endeksinin hesaplanma yöntemine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/17738)
2.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, İşsizlik Sigortası Fonu’nun kullanımına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/17812)
3.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, dizi ve reklam süreleriyle ilgili bir
düzenleme yapılmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın cevabı (7/17816)
4.- Ankara Milletvekili
Tekin Bingöl’ün, Bingöl’deki sosyal tesis ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/17876)
5.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yurt dışı seyahatlere, bunlara katılanlara ve
ödenen harcırahlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/17881)
6.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, mobbingle mücadeleye ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/17925)
7.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, mobbingle mücadeleye ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı
(7/17927)
8.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Göksu EDAŞ’ın özelleştirme ihalesine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17974)
9.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, 2002-2010 yılları arasında TPAO’ya yapılan
atamalara ve atama yöntemlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17977)
10.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, 2002-2010 yılları arasında TKİ Kurumuna
yapılan atamalara ve atama yöntemlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17978)
11.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Göksu EDAŞ’ın özelleştirilmesine ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17979)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.03’te açılarak dokuz oturum yaptı.
Birinci Oturum
4 Şubat 2011
tarihli 58’inci Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özeti İç Tüzük’ün
71’inci maddesine göre okunmak üzere, kapalı oturuma geçildi.
Birleşime saat
13.04’te ara verildi.
İkinci Oturum
(Kapalıdır)
Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci, Sekizinci ve
Dokuzuncu Oturum
Üçüncü Oturuma
saat 13.20’de başlandı.
Gümüşhane Milletvekili
Yahya Doğan, Gümüşhane ilinin düşman işgalinden kurtuluşuna,
İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen, İstanbul Sarıyer ilçesi Derbent Mahallesi’ndeki
gecekondu yıkımlarına,
Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Niğde ilinin merkez ve ilçelerinin sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Milliyetçi Hareket Partisinin kuruluş yıl dönümüne,
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, uluslararası yolsuzluk anketi verilerine göre
ülkemizin dünya rüşvet sıralamasında 6’ncı sırada bulunduğuna,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştayın:
“Kıyıların
Kullanımının Planlanması ve Denetimi” (8/22),
“Vakıflar Genel Müdürlüğünün Sorumluluğundaki
Tarihî Eserlerin Korunması” (8/23),
“Ormanların
Korunması” (8/24),
“Trafik
Kazalarını Önleme Faaliyetleri” (8/25),
Adlı performans
denetim raporları hakkında bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön
görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan
(10/958) esas numaralı, astsubayların sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına dair
önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 09/02/2011 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP,
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları tarafından 11/01/2011 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “Gözaltılardaki ve hapishanelerdeki
kayıplar, ölümler ve faili meçhul bırakılan siyasi cinayetler hakkında”
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer araştırma önergelerinin önüne alınarak, 09/02/2011
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
birleşimde yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporlarının
(1/883) (S. Sayısı: 568),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili
Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25
Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar
Tüzün’ün; Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın; Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in;
Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa Milletvekili
Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın;
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2
Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında
bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/994) (S. Sayısı: 610), görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan
sonra kabul edildi ve kanunlaştı.
610 Sıra Sayılı
kanun tasarısının görüşmeleri sırasında; İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen
tasarıya geçici madde ihdas edilmesiyle ilgili verilen önergelerden, İç
Tüzük’ün 91’inci maddesine göre en fazla iki adedinin işleme alınabileceğine
ilişkin Oturum Başkanının uygulaması üzerine usul görüşmesi yapıldı; Oturum
Başkanı, tutumunda bir değişiklik olmadığını ifade etti.
CHP Grubu önerisinin
görüşülmesi sırasında, Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül, Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı olarak faili
meçhuller konusunda şahsına sataşması nedeniyle,
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ:
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle,
Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesinde AK PARTİ
Grubuna dönük hakaretler bulunması nedeniyle partisine sataşıldığı iddiasıyla,
Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın konuşmasında,
Cumhuriyet Halk Partisinin parlamenter sistemin işlerliliğini ve Anayasa’ya
uygunluk denetimini Türk Silahlı Kuvvetlerine veren ve bu çerçevede darbe
yapması için İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesini, elini güçlendirecek
şekilde değiştiren bir kanun teklifi verdiğine ilişkin açıklamalarıyla
partisine sataşması nedeniyle,
Birer konuşma
yaptılar.
Muş Milletvekili
Sırrı Sakık, İnsan Hakları Komisyonunun 2004 yılındaki raporuna,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın çete ve mafyayla
mücadelenin sanki ilk defa bu Hükûmet zamanında yapıldığı tarzındaki
konuşmasına,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya’nın muhalefet
milletvekiliyken yaptığı konuşmaları unutmaması gerektiğine, seçimler
yaklaşınca gelecek seçimlerin gelecek nesillerin önüne geçmesi davranışına,
Ankara
Milletvekili Ahmet İyimaya, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin konuşmasında
ifade ettiği gibi hiçbir zaman gelecek seçimlere dayalı olarak söylem ve tavır
geliştirmediğine,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın konuşması içinde
talihsiz ifadeler olduğuna, hiçbir darbenin meşruiyeti olamayacağına, darbelere
meşruiyet kazandırıldığına ilişkin bir kanaatin Mecliste ifade edilmesini doğru
bulmadığına,
Malatya
Milletvekili Öznur Çalık, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun
konuşmasında bahsettiği, bir köyde ateş edilerek öldürülen kızın katilinin
serbest bırakılmasına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
10 Şubat 2011
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
00.02’de son verildi.
|
|
Sadık YAKUT |
|
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
Murat ÖZKAN |
Harun TÜFEKCİ |
Bayram ÖZÇELİK |
|
|
|
Giresun |
Konya |
Burdur |
|
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
|
|
Yusuf COŞKUN |
|
|
|
|
|
Bingöl |
|
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
|
|
No.:
80
II.-
GELEN KÂĞITLAR
10
Şubat 2011 Perşembe
Tasarı
1.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı
(1/997) (Plan ve Bütçe ile Milli Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.2.2011)
Teklif
1.- İstanbul Milletvekili
Alev Dedegil ve 7 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/861) (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği; Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.2.2011)
Meclis
Araştırması ve Genel Görüşme Önergeleri
1.- Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın,
üniversitelerde yaşanan olaylar ile öğrencilere yönelik idari yaptırımların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1027) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2010)
2.- Gaziantep Milletvekili
Hasan Özdemir ve 21 Milletvekilinin, akaryakıt fiyatlarındaki artışın
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1028) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.12.2010)
3.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse ve 25 Milletvekilinin, özürlülerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1029) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.12.2010)
4.- Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştay’ın “Sağlık Bakanlığına Bağlı
Hastanelerde İlaç, Tıbbi Sarf Malzemesi ve Tıbbi Cihaz Yönetimi” adlı
performans denetim raporu hakkında bir genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/26) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
Süresi İçinde
Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu’nun, bir sağlık ocağının yeniden hizmete açılmasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17106)
2.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalı’nın, ülkemizdeki HIV/AIDS hasta sayısına ve bunların tedavilerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17107)
3.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17108)
4.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, kamu yatırımlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17109)
10 Şubat 2011
Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
13.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 63’üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Kahramanmaraş ilinin düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan’a aittir.
Buyurun Sayın Arıkan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan’ın, Kahramanmaraş ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce,
Kahramanmaraş Afşin-Elbistan kömür havzasında meydana gelen göçükte
yaralananlara geçmiş olsun der, kurtarma çalışmalarının bir an önce sona
ermesini dilerim.
Değerli milletvekilleri,
Kahramanmaraş, doksan bir yıl önce 12 Şubat tarihinde düşman işgalinden
kurtuldu.
“Maraş’ın kurtuluşu da,
kurtuluşunun anılışı da öbürlerinden farklı. Maraş, kendi kendini kurtardı. Süt
ve tabanca… İşte Maraş budur, Anadolu budur. Maraşlı, bayrak kaleden
indirilince cuma namazının kılınamayacağını bilir, bayrakla cuma namazı
arasındaki alakayı bilir. Bu savaşın temeli çok sağlamdır, Süleymaniye’nin
temeli gibi…”
“Maraş kurtuluş hareketinin
ilk gününde yayınlanan beyanname, bütün çağdaş istiklal davranışlarının
gerekçelerini aşan bir gerekçeyle çıkar insanlığın karşısına. Sütçü İmam ve
‘Kalede bayrağımız olmadıkça bu camide size cuma namazı kıldıramam.’ diyen ve
bu sözüyle savaşı açan Ulu Cami İmamı, o günün şartlarının Fatih’i ve
Selâhaddin-i Eyyubi’sidir. Savaş başlar ve bitinceye kadar, Ahır Dağlarıyla
yazları kırmızı biberden kıpkırmızı damlı acı Maraş arasında bir şimşek
alışverişidir gider. Yalnız ruhun duvarları içinde geçmiş gibi tabiat üstü bir
savaştır bu. Binlerce olağanüstü oluşların örgüsü…”
“Maraş’ın savaşını ben bir
insanın ‘iç savaşı’na benzetirim. ‘Saf’ olanın içine karışan katışığı
barındırmaması… Maraş bir denizdir. Cesedi ve ölüyü hemen dışına atan deniz.”
“Maraş kurtuluş günlerinde
her mahalle kendisine mahsus kıyafeti ve sesiyle, bayrak ve flamalarıyla dalga
dalga gelir ve eski belediye meydanında toplanır, Ulu Cami’nin hemen önünde.
Sonra belli bir saatte tam bir susuş olur. Sessizliğin en kabarmış anında bir
alarm verilir. Her mahallenin yiğitleri bütün güçleriyle kalenin bulunduğu
tepeye her yandan koşmaya başlar. Bir yarış. Birkaç dakika sonra kalenin bayrak
direğine 5-10 kişinin tırmandığı ve direğe bayrağın çekildiği görülür. Kim
bayrağı asmışsa o yılın kahramanı odur o yıl Maraş’ta. Bayrak çekilirken her
Maraşlı oraya dönüktür. O anda Maraşlı, bir katarsis arılığı içindedir.
Bayrağın direğe çekilişi, düşmanın çarmıha gerilişi gibidir onun gözünde. O
anda Maraşlı, çağdan ve aktüaliteden sıyrılmıştır. Maraş o anda ‘saf inanış’ı
yaşar, inanmışlığın kendinden ibaretliğini.”
“Anadolu 12 Şubatta, her yıl
bir kere Maraş'ta ne olabilecekse onu rüya hâlinde yaşar ve o gece, Türkiye’nin
gerçek lâmbası, tıpkı Alaattin’in sihirli lâmbası gibi bir kerecik yanar.”
Evet, bu satırların yazarı
büyük şair, 2006 yılı Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü sahibi Sezai Karakoç’un
dediği gibi “Kahramanmaraş kendi kendini kurtardı.”
Sayın milletvekilleri, 21
Ocak 1920 Çarşamba günü Fransızların makineli tüfek ve top atışlarıyla başlayan
o amansız mücadele yirmi iki gün ve yirmi iki gece sürdü. Savaş 12 Şubat 1920
günü sabah namazı sularında sona erdi. Kahramanmaraşlı, bu savaşı kazanmış,
vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü altın harflerle tarihe geçiren
sevincinin bu haklı gururunu yaşıyordu artık. Bu millî mücadele, Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından 13 Nisan 1925’te kırmızı şeritli İstiklal
Madalyası’yla ödüllendirildi.
Sayın milletvekilleri, teşvik
yasasından sonra 1,5 milyar dolarlık yatırım tamamlanmış, 1,5 milyar dolarlık
yatırım ise devam etmektedir. Devam eden yatırımlar da tamamlandığında…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Arıkan.
FATİH ARIKAN (Devamla) – Bu
duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündem dışı ikinci
söz, Adıyaman ilinin sorunları hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’ye aittir.
Buyurun Sayın Köse. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adıyaman’ın sorunlarıyla ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları başında
bizleri izleyen değerli yurttaşlarımızı saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık
dört yıldır bu kürsüden bölgemizin ve Adıyaman’ın sorunlarını her fırsatta
gündeme getirmekteyim. Buna rağmen, AKP hükûmetleri döneminde bu sorunlara
herhangi bir çözüm bulunmadığını görmüş bulunmaktayım.
Sayın milletvekilleri, şimdi
sorunları tekrar ediyorum:
1) Adıyaman’da en büyük sorun
işsizliktir. Ne yazık ki işsizliğe herhangi bir çözüm bulunamadı.
2) “Teşvik ile ekonomi
düzelir ve buna bağlı tüm sektörlerde canlılık yaşanır.” dedim ama Adıyaman,
teşvikte hak etmediği yere alınarak ekonominin can damarı kesildi.
3) “Esnafa yeterli destek
sağlanır, sosyal güvenlik ödemeleri ve vergilerde indirime gidilirse esnaf
ayakta kalır.” dedim. Ne yazık ki Hükûmet bunları yapmadı. Neticede esnaf
kepenk kapattı.
4) “Çiftçiye verilen destek
yetersiz, destekleri artıralım, sulamada kullanılan elektrik tarifelerini
düşürelim.” dedim ama Hükûmet çiftçiyi kaderine terk etti, çiftçi de toprağını
terk etti.
5) Türkiye’de sulama ortalama
yüzde 22, Adıyaman’da ise yüzde 9’dur. “Barajları bitirin, gerekirse GAP’a en
büyük fedakârlığı yapan Adıyaman’a ek ödenek gönderin.” dedim. Aldığım yanıt
hep “Planlama aşamasındayız.” oldu.
Atatürk Barajı’na koca bir
ilçesini veren Adıyaman’da hâlâ sulama yapılamıyor.
6) “Okul öncesi eğitimde
yatırımlar yetersiz, üniversite sınavlarında ilimiz iyi durumda değil, özel bir
program uygulansın.” dedim, bırakınız okulları, Hükûmet kırk yıllık il halk
kütüphanesine bile bir çivi çakmadı.
7) Yine, sayın
milletvekilleri, duble yol söylemi ilimizde heyecan yaratmıştır fakat İktidar
“Ha bu ay bitecek, ha bu yıl tamamlanacak.” sözleriyle dokuz yıldır
Adıyamanlıyı avutmaya çalıştı ancak yollarda hâlâ çalışmalar sürüyor. Üstelik
tabelasız, levhasız çalışmalar nedeniyle herkes tedirgin ve yollarda her gün
can kaybı oluyor.
8) Turizm Adıyaman’a can
getirir. “Nemrut ve Perre gibi tüm dünyanın ilgisini çeken yerlere sahibiz.
Yatırım yapalım, tanıtma, konaklama ve ulaşıma önem verelim.” dedim ama gerekli
yatırımlar yapılmadı ve turizm kenara itildi.
9) TEDAŞ özelleştirmesi
sonucu TEDAŞ çalışanları perişan edildi.
Kaç kere söyledim bu kürsüde
“Demir yolu Adıyaman’da ihracata katkı sunar, dolayısıyla işsizlik azalır, iş
adamlarımız, sanayicilerimiz rahatlar.” dedim, tek bir demir yolu döşenmedi.
Sayın milletvekilleri,
Başbakanın önce söz verdiği sonra hatırlamadığı Nissibi Köprüsü’ne de henüz
başlanmadı. Bu yüzden Adıyaman’ın diğer bölge illeriyle bağlantısı kesiktir.
Yine, HES’ler Adıyaman’da
çevreyi katlediyor, hava kirliliği kış aylarıyla birlikte her yıl had safhaya
çıkıyor. Adıyaman’da arıtma ve katı atık tesislerine hâlâ başlanmadı. Şehrin
giriş kapısı olan otogar gecekondu görünümündedir, daha yenisi yapılmadı.
Hükûmet bu sorunların hiçbirisiyle ilgilenmedi.
10) “Alternatif ürün projesi
başarılı olmadan tütünü bitirmeyelim, destekleyelim. Tütün Adıyaman’ın her
şeyidir. Tütün biterse Adıyamanlı üretici de biter.” dedim, hem tütünü hem de
Tekeli bitirip, yandaşlarla peşkeş çektiniz.
Değerli milletvekilleri,
peki, tüm bunların sonucunda ne oldu? Adıyamanlı mevsimlik tarım işçisi oldu,
yerinden yurdundan kalkıp, karnını doyurmak için her şeyini bırakıp gurbet
yollarına düştü.
Değerli arkadaşlar, artık Adıyaman
için bıçak kemiğe dayandı. Adıyaman’da insanlar Hükûmetin kendilerini üvey
evlat gibi görmesine “Dur” demeye hazırlanıyor. Adıyamanlı çok şey değil,
sadece hakkını istiyor. Bunun için AKP’lisi, CHP’lisi, MHP’lisi, BDP’lisi bir
araya gelerek Adıyaman’da tütün platformunu kurdu. Tütün platformunun haklı
mücadelelerinde ben hep yanlarında oldum ve yanlarında olmaya devam edeceğim.
Az kaldı, 13 Hazirandan
itibaren kurulacak Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında tütün üreticilerini
ve tüm Adıyamanlıların sorunlarını çözeceğiz. Bizzat Genel Başkanımız Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu’ndan aldığımız söz gereği Adıyamanlıların yüzü CHP
iktidarıyla gülecektir.
Büyük usta Nazım Hikmet’in
dediği gibi:
“ Güzel günler göreceğiz
çocuklar,
Motorları maviliklere
süreceğiz.
Çocuklar inanın, inanın
çocuklar
Güzel günler göreceğiz,
güneşli günler göreceğiz.”
Sözlerime son verirken yüce
heyetinize tekrar selam ve saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Köse.
Gündem dışı üçüncü söz Manisa
ilinin sorunları hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Erkan Akçay’a aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa ilinin sorunlarına, tamamlanamayan
yatırımlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa ilinin çözüm bekleyen yüzlerce
sorunlarından bir kısmını dile getirmek için söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Manisa ilimiz, nüfus büyüklüğü
bakımından 13’üncü, tarımsal üretim bakımından 1’inci, sanayi üretimi
bakımından 6’ncı, toplanan vergi gelirleri bakımından 14’üncü sıradadır ancak
2010 yılında aldığı 159 milyon liralık yatırımla 81 il arasından 35’inci
sıradadır.
Manisa, tarımsal üretim
bakımından ilk 3 il arasında olmasına rağmen, tarım yatırımlarından aldığı
ödenek bakımından 21’inci sıradadır; nüfus bakımından 13’üncü sırada olmasına
rağmen, eğitim yatırımları bakımından 29’uncu sırada bulunmaktadır; yüz ölçümü
bakımından 18’inci sıradayken, ulaştırma yatırımları bakımından 44’üncü
sıradadır. Bu nedenle AKP iktidarları döneminde Manisa’daki yol çalışmaları
sekiz yıldır bir türlü bitirilememektedir.
Financial Times tarafından
yatırım yapılabilir en ideal kent seçilen Manisa’da kayıtlı işsiz sayısı 2008
yılında 23.400 iken, 2010 yılının ilk dokuz ayında 31 bini aşmıştır.
AKP tarafından, her seçim
öncesi, seçim vaadi olarak gündeme getirilen dört yüz yataklı uygulama
hastanesine hâlâ başlanamamıştır.
Gördes Barajı’nın koruma
alanı içinde kalan Karayakup, Çağlayan, Yakaköy, Malkoca, Çamköy ve Taşkuyucak
köylerinde kamulaştırma işlemleri bitirilememiş, vatandaşlarımıza iskân yerleri
hâlâ gösterilememiştir.
1.500 dekarlık arsasıyla
Hazineye intikal ettirilen Akhisar Sigara Fabrikası atıl durumda beklemektedir.
Soma Termik Santrali’nin baca
gazı filtrelerinin yenilenmemesi nedeniyle Soma’da kanser hastası sayısı dünya
standartlarından 4 kat fazladır.
Manisa’da otuz bine yakın
tarihî eser, sergilenecek müze olmadığından dolayı depolarda bekletilmektedir.
Peki, AKP Manisa’da ne
yapıyor değerli milletvekilleri? AKP Manisa’da partizanlık yapıyor. AKP
Manisa’da oy verme hakkını gasbediyor ve AKP Manisa’da insan hürriyetini
engelliyor. Nasıl mı? Türkiye Kömür İşletmeleri Soma müesseselerine eleman
alımı yapılıyor, AKP Salihli İlçe Başkanının cep telefonundan “Soma kömür
ocaklarında çalışmak isteyen kardeşlerimizin partimizde form doldurmaları
gerekmektedir.” şeklinde telefon mesajı çekiliyor. 6 Şubat 2011 tarihinde
Manisa Kula’da yapılan Ziraat Odası Kongresi İlçe Seçim Kurulu tarafından iptal
edilmiştir. Çünkü Kula Ziraat Odası seçimlerinde oy kullanacak olan 2 delege
AKP Kula İlçe Başkanı, Kula İlçesi Sandal belde AKP’li Belediye Başkanı, AKP’li
Kula Belediye Meclis üyesi ve AKP Kula İlçe Yönetim Kurulu üyeleri tarafından
oylarını açık şekilde kullanmaları ya da oy kullanmamaları yönünde tehdit ve
baskı altında tutulmuşlardır. Bu 2 delege tehditleri dinlemeyince, seçim
sonuçlanıncaya kadar Sandal beldesine götürülerek burada alıkonulmuşlardır. Seçimi
AKP’li aday 1 oy farkla kazanmıştır. Tehdit edilen, oy kullanmaması için
kaçırılan 2 delegenin İlçe Seçim Kuruluna yaptıkları suç duyurusu üzerine
şahitler dinlenmiş ve seçim sonuçları iptal edilmiştir. Kula İlçe Seçim Kurulu
tarafından yukarıda isimlerini, unvanlarını belirttiğimiz AKP’li yöneticiler
hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Manisa’da
yaşanan bu olaylar 2011 genel seçimlerinde AKP’nin şımaran kadrolarının ne gibi
cürümlere teşebbüs edebileceğini göstermekte ve işaret etmektedir.
Şimdi, buradan AKP’li
yetkililere soruyorum: Bunları yapanlar hakkında ne yapacaksınız? Muhalefet
belediyelerini sindirmek için gece yarısı operasyonu yaptıranlar, adam kaçıran
AKP’li belediye başkanları hakkında soruşturma izni verecek misiniz, merak
ediyorum.
Bu düşüncelerle muhterem
heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Akçay.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım, Kahramanmaraş’ın zafer günüyle ilgili söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Şandır.
V.- AÇIKLAMALAR
1- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kahramanmaraş’ın “zafer günü”ne ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak biz de Kahramanmaraş’ın bu zafer gününü yürekten kutluyoruz.
Aslında sayın Kahramanmaraş milletvekillerine de buradan duyururum yani bunu
kurtuluş günü olarak kutlamak doğru değil, zafer günü. Yurdumuzu işgal etmeye
cüret gösteren müstevlileri Kahramanmaraş’ın kahraman evlatları süngü gücüyle
yurdumuzdan atmışlardır. Bu bir zafer günüdür. Tüm Kahramanmaraşlıların bu
gününü, bu zafer gününü Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak yürekten
kutluyor, rahmete ulaşan şehitlerimize rahmet diliyor, gazilerimize ve tüm
Kahramanmaraşlılara saygılar, sevgiler sunuyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Şandır.
Sayın Kaynak, buyurun.
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden
kurtuluşu nedeniyle “zafer günü”ne ve Afşin-Elbistan’da Çöllolar kömür
sahasında meydana gelen göçüğün altında kalan işçilere ilişkin açıklaması
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Sayın Başkanım, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun ve Sayın
Şandır’ın ifade ettiği gibi “zafer günü”nün 91’inci yılı münasebetiyle bu
zaferde emeği geçen şehitlerimizi, gazilerimizi minnetle anıyorum ben de. Ancak
bugün Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinden üzücü bir havadis de geldi. Afşin
Elbistan B Termik Santrali’ne kömür temin etmek üzere Park Enerji tarafından
işletilen Çöllolar kömür sahasında ikinci kez bir göçük olayı meydana geldi.
İlk bilgilere göre göçük
altında maalesef 15-20 civarında işçimiz var ve yine ilk bilgilere göre 6
işçimiz yaralı olarak kurtarılmış vaziyette.
Kahramanmaraş
milletvekillerimiz, Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Pakdil ve Sayın Avni Doğan
bölgeye hareket ettiler.
Ben, bundan dolayı da göçük
altında kalan işçilerimizin inşallah sağ salim kurtulmalarını Cenabıallah’tan
diliyorum, yakınlarına sabırlar diliyorum, üzücü bir havadis almamayı temenni
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kaynak.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
3.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşu nedeniyle “zafer günü”ne ve
Afşin-Elbistan’da Çöllolar kömür sahasında meydana gelen göçüğün altında kalan
işçilere ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Efendim, Elbistan’da göçük altında kalan kardeşlerimin bir an evvel
kurtulmalarını diliyorum. Diliyorum ki hepsi yaşamına kavuşur. Yaralı
kardeşlerimize acil şifalar diliyorum, tüm Afşin Elbistanlı kardeşlerimize ve
Kahramanmaraşlı kardeşlerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.
Ayrıca, Kahramanmaraş’ın
cefakâr, mücadeleci halkına bu kurtuluş ve zafer günlerinden dolayı başarı
diliyorum. Kahramanmaraş özellikle ekonomik olarak da çok mücadeleci, dinamik
bir ilimizdir, bu nedenle bu ilimizin dinamik bir büyükşehir belediyesine
kavuşmasını da yürekten diliyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın, üniversitelerde yaşanan olaylar ile öğrencilere yönelik idari
yaptırımların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1027)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de üniversitelerde
yaşanan olaylar ve öğrencilere yönelik cezai ve idari yaptırımların bütün
boyutlarıyla araştırılarak gerekli çalışmaların yapılması için Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
Ayla
Akat Ata
BDP
Grup Başkanvekili
Gerekçe:
Üniversiteler, ticari ve
siyasi kaygılardan arındırılmış akademik kaygıların ön plana çıktığı ve
özgürlüğün, eşitliğin üretkenliğin hâkim olduğu kurumlar olması gerekirken son
yıllarda üniversite öğrencileri aleyhine verilen cezalar bunun önünde engel
teşkil etmektedir.
Öğrencilerin düşünce ve
kanaatlerini ifade etmek gayesiyle atmış oldukları her adım cezai yaptırımla
neticelenmektedir. Düşünce ve kanaatlerin dile getirilmesi amacıyla düzenlenen
basın açıklamaları, çeşitli protesto amaçlı etkinlikler, hatta sadece bu
etkinlikleri izlemek dahi, Yüksek Öğretim Kurumu tarafından cezalandırma sebebi
haline gelmiştir.
Oysa Anayasa başta olmak
üzere, 2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasası, Avrupa insan hakları
sözleşmesi ve AİHM içtihatları uyarınca basın açıklaması yapmak ve
düşünce/kanaat açıklamak hak olarak tanınmıştır. Ancak ne ki, üniversite
yönetimleri üniversitelerde üstlendikleri baskıcı rol ile basın açıklaması
yapmak, düşünce ve kanaat açıklamak gibi en demokratik hakları gençlerin
ellerinden almaktadır.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul
Teknik Üniversitesi'nde demokratik haklarını kullanan öğrenciler aleyhine
verilen cezalar buna örnek teşkil etmektedir. Bunun yanı sıra Yüksek Öğretim Kurumu
Yasası'ndan dayanağını bulan cezalar da üniversite yönetimlerince uygulanmakta
ve öğrencilerin eğitim ve öğretim hakları ellerinden alınmaktadır. Hatay
Mustafa Kemal Üniversitesi'nde üniversite yönetimi; öğrencilerin en demokratik
hak alma mücadelesi olan yemek fiyatlarına yapılan zamları protesto etmek,
üniversiteye silahla girilmesini teşhir etmek için basın açıklaması yapmak, BDP
(Barış ve Demokrasi Partisi)'nin kongresine katılmak ve buna benzer sebeplerle
yeni öğretim yılının başlaması ile yirmiye yakın öğrenci hakkında soruşturmalar
açmış ve neticede öğrenciler hakkında "yükseköğretim kurumundan
çıkarma" cezası ve "uzaklaştırma" cezaları vermiştir. Bunun
örneği daha önce de Mersin Üniversitesi’nde yaşanmış olup "40” öğrenci
hakkında yükseköğretim kurumundan çıkarma cezası, "30" öğrenci
hakkında da 1 yıl okuldan uzaklaştırma cezası verilmiş idi. Her ne kadar bu
öğrenciler açtıkları davalar neticesinde öğrenim kurumlarına dönmüş iseler de
eğitim hayatları aksamış, gelecekleri bir süre askıya alınmıştır. Bunun da
ötesinde, bu cezalar; öğrencileri, yani geleceğimizin temsilcilerini suskun,
düşünmeyen, üretmeyen, görmeyen, duymayan, korkak bireylere dönüştürmüştür.
Anılan bu cezalar,
üniversiteler tarihinde verilmiş en ağır cezalardır. Zira kişinin eğitim ve
öğretim hakkının elinden alınması birey ve topluma yüklenmiş en ağır cezaları
teşkil etmektedir. Üniversite öğrencilerinin mutlak surette düşünen, üreten,
eleştiren hakkını arayan bir kimliğe sahip olmaları ise toplumsal bir
ihtiyaçtır.
Sözünü ettiğimiz olaylar
neredeyse her üniversitede gerçekleşmektedir. Üniversitelerde yaşanan bu
antidemokratik uygulamaların ve bu uygulamalar sonucunda öğrencilerin maruz
kaldıkları cezaların tespiti ve değerlendirilmesi için meclis araştırması
açılmasını talep etmek gerekmiştir.
2.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 21 milletvekilinin, akaryakıt fiyatlarındaki
artışın nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1028)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde son günlerde
akaryakıt fiyatlarındaki artış çok ciddi ekonomik sorunlar ortaya çıkarmıştır.
Vatandaşlarımız akaryakıt üzerindeki başta yüksek vergi oranları dâhil olmak
üzere Hükümet politikalarıyla büyük mağduriyetler yaşamaktadır. Bu halde
vatandaşlarımızın yaşadıkları bu mağduriyetleri gidermek için alınacak önemleri
tespit etmek üzere Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Hasan Özdemir (Gaziantep)
2) Cumali Durmuş (Kocaeli)
3) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
4) Osman Ertuğrul (Aksaray)
5) Cemaleddin Uslu (Edirne)
6) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
7) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
8) Hüseyin Yıldız (Antalya)
9) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
10) Mümin İnan (Niğde)
11) Alim Işık (Kütahya)
12) Recep Taner (Aydın)
13) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon)
14) Reşat Doğru (Tokat)
15) Mithat Melen (İstanbul)
16) İzzettin Yılmaz (Hatay)
17) Muharrem Varlı (Adana)
18) Mehmet Şandır (Mersin)
19) Mustafa Cihan Paçacı (Ankara)
20) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
21) Beytullah Asil (Eskişehir)
22) Osman Durmuş (Kırıkkale)
Gerekçe:
Hükümetin son dönemlerde
artış gösteren petrol fiyatlarıyla ilgili olarak öne sürdüğü Dünya
fiyatlarındaki dalgalanmanın ürünü olarak petrol fiyatlarının artış gösterdiği
tezi gerçeği yansıtmamaktadır. Maliye Bakanlığı verilerinde 28 Avrupa ülkesi
içerisinde en pahalı benzin ülkemizde tüketilmektedir. Bu durumun en önemli nedeni
ise akaryakıt ürünleri üzerinden alınan vergilerdir.
22 Kasım 2010 tarihinde
geçerli olan fiyat ve döviz kurları baz alınarak Maliye'nin yaptığı
hesaplamalara göre Türkiye'deki benzin fiyatı 1,9 Euro düzeyindeyken, 1 litre
benzinden alınan ÖTV ve KDV 1,2 Euro'ya ulaşmaktadır. Bu çerçeveden
bakıldığında ÖTV ve KDV akaryakıt litre satış fiyatının %68'ini
bulabilmektedir. Buna göre, benzinde rafineri çıkış fiyatının %250'si,
motorinin ise %175'i oranında vergi alınmaktadır.
Öte yandan ham petrolün varil
fiyatıyla örneğin kurşunsuz benzinin litre fiyatı arasındaki ilişki ters
yönlüdür. Bakınız, Temmuz 2008'de ham petrolün varil fiyatı 150 dolar iken
kurşunsuz benzinin litresi 3,34 TL idi. Bugün ise ham petrolün varil fiyatı 90
dolardır; ancak kurşunsuz 97 oktan benzin perakendeden 4 liraya satılmaktadır.
150 dolardan 90 dolara düşen ham petrolün varil fiyatındaki değişime göre bugün
kurşunsuz benzinin litre fiyatı 2 lira olmalıydı. Bütün bu rakamsal tabloyu
litre düzeyinden gösterirsek gerçekler daha belirgin olacaktır. Örneğin, 1
litre benzinin rafineri çıkış fiyatı 99 kuruş ancak satış fiyatı 3,85 TL'dir.
Aynı şekilde 1 litre motorinin rafineri çıkış fiyatı 103 kuruş ancak satış
fiyatı 3,24 TL'dir. Buna göre, benzin rafineri çıkış fiyatının %389, motorin ise
%315 fazlası fiyatlara satılmaktadır. Öte yandan bakınız, benzinin rafineri
çıkış fiyatı ile motorinin rafineri çıkış fiyatı arasındaki değerlendirmede
benzinin fiyatı daha az iken pompa satışında benzinin fiyatı daha fazladır. Bu
durum da uygulanan vergilerin bir yansımasıdır. Uluslararası bir değerlendirme
yapmak gerekirse aynı benzin Yunanistan'da 2 dolar, Almanya'da 1,87 dolar,
Fransa'da 1,82 dolar, İtalya'da 1,74 dolar, İsviçre'de 1,50 dolar, Kanada'da
1,01 dolar, Rusya'da 0,80 dolar, ABD'de 0,74 dolar, Libya'da 0,17 dolardır. Bu
tablo içerisinde Türkiye'deki rakamlar âdeta bir Dünya rekorudur.
Bütün bu tablo ortadayken
akaryakıt fiyatlarındaki artışı Dünya piyasalarındaki dalgalanma ile açıklamak
yeterli değildir. Şu andaki akaryakıt fiyatları hükümetin siyasi tercihidir.
Vatandaşlarımız Hükümetin bu tercihi nedeniyle mağdur olmaktadır.
Vatandaşlarımızın mağduriyeti sadece akaryakıtı daha pahalı almalarından dolayı
değildir. Örneğin, Gaziantep ilinde vatandaşlarımız akaryakıt fiyatlarındaki
artışlarla birlikte Türkiye'de 4 TL olan benzini Kilis'ten Suriye'ye geçerek
1,4 TL'ye almak zorunda bırakılmaktadırlar. Aynı şekilde sınır illerinde
yaşayan vatandaşlarımız Irak ve İran'dan da akaryakıt temini yapmaktadırlar.
İkinci bir yöntem olarak ise âdeta her köşe başında satılan kaçak benzin tercih
ediliyor. Son zamlarla birlikte bu iki yöntemden birisine başvuran vatandaş
sayımız her geçen gün artmaktadır.
Hükümet akaryakıt, sigara,
içki gibi dolaylı vergilerin yükünü arttırmıştır. Bunun nedeni ise bu ürünlerin
gelirine bakmadan herkesten aynı fiyat ve vergiyle satın alınmasıdır. Bir başka
önemli husus da Dünya petrol fiyatlarının bundan sonra artma eğiliminde
olmasıdır.
Çözüm ancak Hükümetin,
akaryakıt üzerindeki vergi yükünü indirmesindedir. Benzin fiyatlarındaki
yükseklik bir kader yada değiştirilemez bir gerçek değildir. Sadece Hükümetin
işidir.
Bütün bu gerçekler ışığında
akaryakıt üzerindeki vergi yükü bir yandan vatandaşlarımızın üzerinde ağır bir
yük olurken diğer yandan da kaçak mazot ve sınırdaş ülkelerden akaryakıt alımı
gibi yöntemlerle ekonomik bir kayıp da ortaya çıkarmaktadır. Sonuç olarak,
akaryakıt fiyatlarının pahalılığından kaynaklanan ekonomik sorunları gidermek
için gerekli düzenlemelerin TBMM çatısı altında bir an önce tespit edilerek uygulanması
gerekmektedir.
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 25 milletvekilinin, özürlülerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1029)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde özürlü
yurttaşlarımız, eğitimden sağlığa, ulaşımdan iş yaşamına katılmaya kadar pek
çok alanda sorunlarla karşılaşmaktadır. Üstelik, bu sorunların çözümüne ilişkin
net çalışmaların ortaya konulmaması, yeni sorunların da doğmasına neden
olmaktadır. Oysa özürlülere özel ve onların insanca yaşamını sürdürmek amacıyla
düzenlemeler yapmak sosyal devletin bir gereğidir. Hiçbirimiz unutmamalıyız ki
herkes potansiyel bir özürlüdür.
Özürlü yurttaşlarımızın
karşılaştığı en önemli sorunların başında iş yaşamına katılma gelmektedir. İş
yaşamında, yasaların ve diğer düzenlemelerin varlığına rağmen hak ettikleri
boyutta yer alamayan özürlü yurttaşlarımız, sosyal devlet ilkesinin kendilerine
karşı uygulanmadığını düşünmektedir. Bu konuda, yol gösterici ve örnek olması
gereken kamu kurum ve kuruluşlarında özürlülerin yasalarda belirtilen oranlarda
çalıştırılmaması, hatta kimi kamu kurum ve kuruluşlarında hiç özürlü
çalıştırılmaması bir ayıp olarak yorumlanmaktadır.
Resmi verilere göre, kamu
kurum ve kuruluşlarında istihdam edilmesi gereken özürlü sayısı 48 bin
civarında olması gerekirken, 38 bin civarı özürlü kadrosunun boş olduğu
görülmektedir. Başka bir deyişle özürlü kadrolarının %79'u kullanılmamaktadır.
Ülkemizde yaşayan milyonlarca özürlü olduğu düşünüldüğünde, rakamın ne derece
önemli boyutta olduğu anlaşılmaktadır. Özürlü yurttaşlarımızın kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edilmesi konusunda sınav, işe yerleştirme ve iş yerinde
rahat çalışabilme aşamalarında henüz çözülmemiş sorunlar, Hükümeti
beklemektedir. Bu konuda yasal boşlukların mutlaka doldurulması gerekmektedir.
İstihdam anlamında, özel sektörün üzerine düşen görevi yapabilmesi için çeşitli
teşvik yöntemleri daha fazla oranla kullanılmalıdır.
Mesleki rehabilitasyon ve
bunun sonucunda işe yerleştirilme konusu, özürlülerin büyük umut bağladığı
düzenlemelerden biri olmasına rağmen, bu konuda yeterli gelişme gösterilmediği
aşikardır. Bu konuda ilgili Bakanlıkların ortak bir çalışma yapması ve
ayrıntılı bir planlamayla çözüm yolu bulunması gerekmektedir.
Türkiye'de yaşayan özürlü
yurttaşlarımız, istihdam haricinde günlük yaşamda da büyük sorunlarla
karşılaşmaktadır. Özellikle şehir içi ulaşım, özürlülerin en büyük
sorunlarından biridir. Yüksek kaldırımlar, sinyalsiz trafik lambalarının dışında;
otobüs, minibüs, metro ve diğer raylı araçların kullanımında özürlülerin
düşünülmemesi, bu yurttaşlarımızı isyan ettirmektedir. Yerel yönetimlerin bu
konuda daha dikkatli davranması ve özürlüleri düşünerek, onların daha rahat
gündelik yaşamlarını sürdürmesine dönük olarak çalışmalar yapması
gerekmektedir.
Anayasa, özürlülere ilişkin
pozitif ayrımcılık içeren düzenlemelere yer vermiş ve bu düzenlemelerin eşitlik
ilkesine aykırı olmayacağını belirtmiştir. Ancak; bu hükümler gereğince yerine
getirilmemiştir. Sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak, özürlülerin
desteklenmesi konusunda da ülkemiz iyi bir karneye sahip değildir. Özellikle
sosyal devletin gereklerinden biri olan özürlü aylıkları çok daha iyi
rakamlarda olmalıdır. Yasalar çerçevesinde verilen bu aylıklar maalesef komik
miktarlarda olmakla birlikte, bu rakamların düzeltilmesi için herhangi bir
çalışma yapılmıyor olması ayrıca üzücü bir tabloyu ortaya çıkarmaktadır.
Bu bağlamda, ülkemizde
yaşayan özürlü yurttaşlarımızın eğitimden sağlığa, ulaşımdan iş yaşamına
katılmaya kadar sorunlarının ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla Anayasa'nın
98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
3) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
4) Tansel Barış (Kırklareli)
5) Rahmi Güner (Ordu)
6) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
7) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
8) Atila Emek (Antalya)
9) Tayfur Süner (Antalya)
10) Hüsnü Çöllü (Antalya)
11) Ahmet Küçük (Çanakkale)
12) Hulusi Güvel (Adana)
13) Hüseyin Pazarcı (Balıkesir)
14) Sacid Yıldız (İstanbul)
15) Derviş Günday (Çorum)
16) Osman Kaptan (Antalya)
17) Nevingaye Erbatur (Adana)
18) Akif Ekici (Gaziantep)
19) Tekin Bingöl (Ankara)
20) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
21) Ali Arslan (Muğla)
22) Fevzi Topuz (Muğla)
23) Gürol Ergin (Muğla)
24) Kemal Demirel (Bursa)
25) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
26) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemde yerlerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Bir genel görüşme önergesi
vardır, okutuyorum:
B) Genel Görüşme Önergeleri
1.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştayın “Sağlık Bakanlığına
Bağlı Hastanelerde İlaç, Tıbbi Sarf Malzemesi ve Tıbbi Cihaz Yönetimi” adlı
performans denetim raporu hakkında genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/26)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlık Bakanlığına bağlı
hastaneler hizmetlerini, 13.01.1983 tarih ve 17927 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğine
göre yürütmektedirler. Yönetmelikte hastane ve malzeme yönetimine ilişkin yetki
ve sorumlulukların açık ve net olarak düzenlenmemesi, uygulamada yetki-görev
örtüşmelerine ve ortaya çıkan aksaklıkların sorumlusunun tespitinde sorunlar
yaşanmasına yol açmaktadır.
Hastanelerde yöneticilere
yardımcı olması bakımından Yönetim Bilgi Sistemi yeterli değildir. Hastaneler
tarafından Bakanlığa iletilen veriler ile hastanelerin kayıtlarındaki veriler
birbiriyle çelişmekte, Bakanlıkta toplanan veriler bilgiye dönüştürülerek, sağlık
hizmetlerinin planlanması ve koordinasyonu amacıyla kullanılmamaktadır.
Bakanlık, hastanelerin tıbbi sarf malzemeleri ve ilaçlar için ne kadar kaynak
kullandığını tam ve doğru olarak belirleyemediğinden, bu alanda politika
oluşturma, planlama ve yönlendirme çalışmalarında gerekli ve uygun kararlar
alamamaktadır.
Bu durum Sayıştay
Başkanlığının "Sağlık Bakanlığına Bağlı Hastanelerde İlaç, Tıbbi Sarf
Malzemesi ve Tıbbi Cihaz Yönetimi Hakkında Performans Denetimi" adlı
Performans Denetim raporuyla da ayrıntılarıyla ortaya konulmuştur. Sayıştay'ın
söz konusu raporu Sayıştay Genel Kurulunun 10.03.2005 tarihli ve 5117/1 sayılı
kararıyla 832 sayılı Sayıştay Kanununun ek 10'uncu maddesine istinaden Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulmuş, ancak söz konusu rapor bir türlü Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine getirilmemiştir.
Yukarıdaki hususlar
çerçevesinde Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 101, 102 ve 103'üncü maddeleri
uyarınca, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına "Sağlık Bakanlığına Bağlı
Hastanelerde İlaç, Tıbbi Sarf Malzemesi ve Tıbbi Cihaz Yönetimi" konusunun
ve söz konusu Sayıştay Raporunun tüm yönleriyle ele alınmasını amaçlayan bir
genel görüşme açılması hususunda gereğini arz ederiz.
Mehmet Şandır |
Oktay Vural |
|
|
|
|
|
Mersin |
|
İzmir |
Genel Gerekçe
Sağlık Bakanlığına bağlı
hastaneler hizmetlerini, 13.01.1983 tarih ve 17927 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğine
göre yürütmektedirler. Yönetmelikte hastane ve malzeme yönetimine ilişkin yetki
ve sorumlulukların açık ve net olarak düzenlenmemesi, uygulamada yetki-görev
örtüşmelerine ve ortaya çıkan aksaklıkların sorumlusunun tespitinde sorunlar
yaşanmasına yol açmaktadır.
Hastanelerde yöneticilere
yardımcı olması bakımından Yönetim Bilgi Sistemi yeterli değildir. Hastaneler
tarafından Bakanlığa iletilen veriler ile hastanelerin kayıtlarındaki veriler
birbiriyle çelişmekte, Bakanlıkta toplanan veriler bilgiye dönüştürülerek,
sağlık hizmetlerinin planlanması ve koordinasyonu amacıyla kullanılmamaktadır.
Bakanlık, hastanelerin tıbbi sarf malzemeleri ve ilaçlar için ne kadar kaynak
kullandığını tam ve doğru olarak belirleyemediğinden, bu alanda politika
oluşturma, planlama ve yönlendirme çalışmalarında gerekli ve uygun kararlar
alamamaktadır.
Yataklı Tedavi Kurumları
İşletme Yönetmeliğinde hastane müdürleri ve hastane müdür yardımcılarının,
hastane yönetimi konusunda eğitim ve deneyime sahip personel arasından atanması
gerektiği hususu açıkça düzenlenmiş olmasına rağmen, buna uygun görevlendirme
ve atamalar yapılmamakta, hastaneler uzmanlaşmış yönetim ekiplerince
yönetilmemektedir. Bu durum Sağlık İşletmesi Yönetimi konusunda eğitim ve
deneyimi olmayan kişilerin hastaneleri yönetmesine ve kaynakların verimsiz
kullanılmasına risk oluşturmaktadır.
Hastanelerin; tıp hizmetleri,
yardımcı tıp hizmetleri, hemşirelik hizmetleri, idarî malî ve destek hizmetleri
şeklinde oluşan profesyonel bir sağlık yönetim ekibi tarafından, işbölümüyle ve
uzmanlaşmaya gidilerek yönetilmediği hususu dikkat çekmektedir. Hastane yönetimi
kadrolarına yapılacak atamalarda da mevzuatta öngörülen niteliklerin göz ardı
edildiği görülmektedir.
Bu durum Sayıştay
Başkanlığının "Sağlık Bakanlığına Bağlı Hastanelerde İlaç, Tıbbi Sarf
Malzemesi ve Tıbbi Cihaz Yönetimi Hakkında Performans Denetimi" adlı
Performans Denetim raporuyla da ayrıntılarıyla ortaya konulmuştur. Sayıştay'ın
söz konusu raporu Sayıştay Genel Kurulunun 10.03.2005 tarihli ve 5117/1 sayılı
kararıyla 832 sayılı Sayıştay Kanununun ek 10'uncu maddesine istinaden Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulmuş, ancak söz konusu rapor bir türlü Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine getirilmemiştir.
Yukarıdaki hususlar
çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde "Sağlık Bakanlığına Bağlı
Hastanelerde İlaç, Tıbbi Sarf Malzemesi ve Tıbbi Cihaz Yönetimi" konusunun
görüşülmesini talep etmekteyiz.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemdeki yerini
alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki görüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/150)
esas numaralı, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun’un uygulamasından kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair
önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 10/02/2011 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 10.02.2011
Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ayla
Akat Ata
Batman
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmının 84 üncü sırasında yer alan 10/150 Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'un uygulanmasından kaynaklanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşülmesinin Genel Kurulun
10.02.2011 Perşembe günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu önerisi lehinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisi
üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sanıyorum bu konuşacağımız
konu bütün milletvekillerini yakından ilgilendiriyor. En azından bu konuda
bütün arkadaşlarımıza defalarca mağdurların başvuruları olmuştur.
Bahsettiğimiz konu 5233
sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanun’un uygulanmasından kaynaklanan sorunların araştırılması ve gerekli
tedbirlerin alınmasıyla ilgilidir.
Bilindiği gibi, 2004 yılında
bu Yasa çıkarıldı, yürürlüğe girdi, daha sonra da 4 Ekim 2004 tarihinde
uygulama yönetmeliği çıkarıldı. Sonradan da 2007 tarihinde 5666 sayılı Yasa’yla
da bunun süresi uzatıldı. Ancak, valiliklere yapılan başvurularda, bürokratik
işlemler, havale, evrak kayıt gibi, il özel idarelerinde kurulan komisyonların
uzun süre bekletilmesi, etkisiz olması, ciddi personel, teknik sıkıntı ve
donanımlar, sekretarya sıkıntıları ve en basit hukuki sorunlarda bile… Ancak,
personelle muhatap olunabilen açıklama ve anlaşma konularında önemli sorunlar
yaşandığı uygulamada görüldü.
Keşiflerde, özellikle sulak
ve geniş arazileri olan köylerde arazi miktarlarının sınırlandırılması, yani
bir kota uygulaması yapılıyor. Yine, valiliklerin talimatıyla, araziler,
olayların henüz çıkmadığı, yani 1952 memleket haritası tabir edilen bir harita
üzerinden, işte orman alanı gibi gözüküyor denilerek bahçelikler, köylük
yerler, evler bu kapsamlara alınmamakta. Yine, mevcut ekilebilinir arazilerin
de yalnızca dörtte 1’i dikkate alınmakta. 2003 tarihinde köye dönüş sonrası
inşa edilen yerler varsa, eğer vatandaş köyüne dönmüşse bunlar göz önüne
alınmamakta. Yapı denetim komisyonu başkanlıklarının uyguladığı birim fiyatları
ise her olayda bire bir uygulanamamakta. Çiftçilik yapan başvurucuların mülkiyete
ulaşamama, arazi, bağ, bahçelerinden yararlanamama, geçim kaynaklarından mahrum
kalma durumları tespit edilememekte. Keşif yapılan başvurular da yıllarca
bekletilmekte. Daha sonra da göçe zorlanan, kirada kalan, kira zararlarını
belgelemeyenler dahi dikkate alınmamakta. Yakılan evler için, keşifler
esnasında yanık izleri tespit edilmesine, soruşturmalarda sabit olmasına rağmen
eşya zararları karşılanmamakta ve bu uygulamalar, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesindeki 1.500 karar aşamasındaki davanın sonuçlandırılmadan geri
gönderilmesi ve bundan sonra komisyonlarda bunun görüşülmesiyle ortaya çıktı.
Özellikle kadın
başvurucuların eşlerinden noter onaylı muvafakatler istenmesi, sabıka kaydı
gibi talepler, uçuş haritaları, ormanlık arazi dışında kadastro görmeyen
yerlerde zilyetlik, tasarruf konusunun dikkate alınmaması, mülkiyet hukuku
açısından, örneğin, kaydı, tapusu olmayan vatandaşların mağdur edilmesi. Yine,
bekletilen dosyalar, ödeneklerin çok geç çıkarılması. Bir buçuk yıl sonra
İçişleri Bakanlığından bütçeden para çıktıktan sonra ödenmesi gibi sıkıntılar
var.
Yine, bu köy boşaltmalar,
yakılmalar resmî rakamlara göre 4 bin civarında. 17 binin üstünde faali meçhul
var ama güvenlik güçleri bu köyleri kimin yaktığı, hangi güçlerin yaktığı
konusunda belgeler istemektedir. Oysaki resmî makamların bu belgeleri tanzim
etmekle mecburiyet ve mükellefiyeti olmasına rağmen, bu husus, âdeta, üstü
örtülü bir tehdit olarak da kullanılmaktadır.
İçişleri Bakanlığının
verilerine bakarsak, örneğin 24 Eylül 2007 tarihinde 274.359 başvuru
yapılabilmiş. O dönem 87.600 civarında bir rakam sonuçlanmıştı. Yakın takvime
bakıyoruz şimdi, 2010 Eylül sonlarında 251 bin başvurunun görüşüldüğü
söyleniyor. Yapılan başvuru sayısının da 359.028 civarında olduğu. Bu
rakamlardan, sonuçlanan 251 binden sadece 141 bininin kısmen kabul edildiğini,
120 bin civarında dosyanın da reddedildiğini rakamlar resmî olarak ortaya
koyuyor. Tabii, bunun sonucu olarak vatandaş idare mahkemelerine, Danıştaya
başvurdu. Şu an Danıştayda ve idari mahkemelerde görülen dava sayısının 10 bini
aştığı söyleniyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, iç hukuk yeni yeni
tükendiği için başvuru sayısının da şu an itibarıyla 2 bini aştığı yani ilk
rakamların üstüne çıktığı görülüyor. Örneğin, Malatya İdare Mahkemesi, mesela
Tunceli’deki bir olayla ilgili, elektrik olmayan bir köyde elektrik makbuzunun
istenmesi, işte “Evini ispatla.” denilmesi gibi durumları tespit ediyor ve
verilen kararları bozuyor.
Yine, Danıştayın verdiği
kararlar var, işte manevi mağduriyet ve tazmin konusuyla geçmiş dönemdeki
uğranılan sıkıntılar konusunda çelişkili kararlar ve uygulamalar var. Yine
örneğin, Mardin İdare Mahkemesinin verdiği iptal kararları var ama tekrar aynı
komisyona gönderiyor. Zaten komisyon olumsuz bitirdiği için idari yargıya gidilmişti.
Bu sıkıntılar üzerine şunu
ifade etmek istiyorum: İlim Şırnak’ta özellikle
Uludere bölgesinden Mahmur’a giden 15 bin mülteci vatandaşımız
-vatandaşımız hâlâ, vatandaşlık şeyi sürüyor- mülteci kamplarında kalıyorlar.
Şimdi, buradaki vatandaşlarımızın hiçbirisi bu yasadan istifade etme şansına,
imkânına sahip değildi çünkü Türkiye’ye gelip başvurma hakkını kullanabilir
durumda değildi; onların köyleri, arazileri, hayvanları, bahçeleri yakıldı,
yıkıldı. Şimdi, bunun adalete ve hakkaniyete uygun olarak düzenlenmesi
açısından da bu hususta bir sorun tespiti gerekiyor. Bu idari yargı davalarının
çokluğu ve AİHM sürecine gidiş, bir yandan sorunları çözelim derken, gerçekten
şu an çok ciddi daha büyük sorunların doğmasına neden oluyor ve maalesef üzülerek
de söyleyelim ki bu tür olaylarda, akçeli işlerde de yolsuzlukların yapıldığına
dair çok ciddi şikâyetler ve idari disiplin mercilerince alınmış birçok karar
veya ceza davasına konu olmuş birçok olay vardır.
Şimdi, biliyorsunuz, bu
hususta, bu zararların karşılanması için bu 5233 sayılı Yasa çıkınca bir vergi
kotası kondu. Bu vergiden toplanan paralarla bu tazminler yapılıyor. Bunun ne
kadar olduğunun tespit edilmesi gerekiyor. Yapılacaksa bu başvurular,
süresinden sonra ne zaman biteceğinin tespit edilmesi gerekiyor.
Bu konuda sivil toplum
örgütlerinin çok ciddi çalışmaları var ve üzerinde yoğunlaştıkları raporları
var. Örneğin TESEV’in, GÖÇ-DER’in, insan hakları derneklerinin, TUHAV gibi
hukukçu kuruluş vakıflarının izleme komitesi kurduklarını ve bu izleme
komiteleriyle, özellikle ilginç tespitleriyle raporlarında bu sorunları
yansıttıklarını görüyoruz. Örneğin 1987 yılında mağduriyetler başlatılıyor.
Oysaki Türkiye’de 1984 yılında bir çatışmalı sürece girildi ve örneğin 12 Eylül
askerî darbesinden sonraki mağduriyetlerin hiçbirisi bu kapsama alınmadı. Yani
şimdi 12 Eylül darbesiyle mağdur olmuş insanlarımıza bir özür borcunu
yakalayamıyorsak, en azından bu kapsamda bunun da tespit edilerek… Çünkü biz en
büyük terörü, darbe terörü, generallerin terörü, devletin adına darbe yapıp
darbe anayasalarını koyanların terörü olarak görüyoruz.
Bu tespitlerin yapılması için
bir araştırma komisyonu kurulmasının gerekli olduğuna inanıyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kaplan.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisi aleyhine söz isteyen Fahrettin Poyraz, Bilecik Milletvekili.
Buyurun Sayın Poyraz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) –
Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlarken
hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisinin
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un
uygulanmasından kaynaklanan sorunların tespitine ilişkin olarak bir araştırma
komisyonu kurulmasına ilişkin önerisiyle ilgili olarak aleyhte söz almış
bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar,
kamuoyunun da malumu olduğu üzere AK PARTİ hükûmetleri olarak iktidara
geldiğimiz andan beri, Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri hâline gelmiş
olan terörle mücadele anlamında çok ciddi tedbirler aldık. Aslında yapılması
gereken çok şeyler var, onlar yapıldı, söylenmesi gereken çok şeyler var, bir
kısmı söylendi ama bir kısmı muhtemelen süreç içerisinde yapılanlara bağlı
olarak söylenmeye devam edecek ama yeri gelmişken şunu da ifade etmek lazım:
Biz Hükûmet olarak, hükûmetler olarak, yaptığımız şeylerde geçmişte yapılan
yanlışlara sahip çıkma anlamında bir tavır içinde asla olmadık, kendi
gerçekliğimizle karşılaşma anlamında, yüzleşme anlamında cesur bir şekilde davrandık
ve eğer ortada bir mağduriyet varsa, ortada vatandaşımıza karşı yapılan bir
yanlışlık varsa bu yanlışın düzeltilmesi noktasında, mağduriyetlerin
giderilmesi noktasında da gerekli olan tedbirleri aldık, almaya da devam
edeceğiz.
İşte aslında, bugün
konuştuğumuz ve uygulanmasına yönelik olarak sorunların olduğu iddia edilen bu
Kanun, dikkat ederseniz, 2004 yılında, kendi dönemimizde çıkmış ve uygulamaya
konmuş olan bir kanundur. Nitekim, bu Kanun’da daha sonra -3 Ocak 2006
tarihinde de- mağdurların mağduriyetlerinin tamamen giderilemediği noktasındaki
tespitlere bağlı olarak o gün verilmiş olan süreler tekrar tekrar uzatılmıştır.
Peki, burada biz bu Kanun’u
çıkartmakla neyi amaçlamıştık? Değerli arkadaşlar, kamuoyunu bilgilendirme ve
hatırlatma anlamında tekraren ifade edersek, bu Kanun’un kapsamında, 1, 3 ve
4’üncü maddeler kapsamına giren eylem ve terörle mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel
kişilerinin zararlarının sulhen karşılanması bu Kanun’da amaçlanmış.
Peki, buradaki zararları
nasıl tespit edeceğiz? Zararın tespiti, Kanun kapsamında zarar görenin beyanı,
adli, idari ve askerî mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak
olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere göre zarar görenin varsa
kusur ve ihmalinin de göz önünde bulundurulması suretiyle hakkaniyete ve günün
ekonomik koşullarına uygun biçimde oluşturulacak olan komisyonlar tarafından ve
gerekirse de bilirkişiler de kullanılarak tespiti amaçlanmakta.
Peki, bu komisyonlar
kimlerden oluşacak? Elbette bu komisyonların kimlerden oluşacağı kanunla
belirtilmiş. İllerde valilerin görevlendireceği bir vali yardımcısının
başkanlığında, en az şube müdürü ayarında maliye, bayındırlık ve iskân, tarım
ve köyişleri, sağlık birimlerinden gelecek olan kamu görevlileri ve ayrıca
sanayi ve ticaret konularında uzman birer kişi ile o illerdeki baro yönetim
kurullarınca baroya kayıtlı avukatlar tarafından görevlendirilecek
arkadaşlarımızın bu komisyonda yer almasıyla bu komisyonlar oluşturulacak.
Özellikle son bahsettiğim husus çok önemli çünkü zaman zaman kamuoyunda bu
komisyonların çalışmalarına yönelik olarak, söz konusu bugün görüştüğümüz BDP
önerisinde de iddia edildiği üzere, birtakım aksaklıklar, hukuksuzluklar,
yanlışlıklar, bunların önlenmesi anlamında özellikle ve özellikle baroların
bildireceği avukatların bu komisyonlarda yer alması, hakikaten hakların
korunması anlamında önemli bir ayrıntı olarak dikkatlerinize arz ediyorum bu
konuyu.
Diğer taraftan, peki, ortada
bir zarar varsa ve bir mağdur varsa ne olacak? Zarar gören, mağdur olan
vatandaşımız veya bunların mirasçıları zarar konusu olayın öğrenilmesinden
itibaren altmış gün içinde, her hâlükârda da olayın meydana gelmesinden
itibaren bir yıl içinde zararın gerçekleştiği veya zarar konusu olayın meydana
geldiği il valiliklerine başvuracaklar ve burada hakların karşılanması,
mağduriyetin giderilmesini talep edecekler. Şimdi burada tabii, bu komisyonlar
lâyüsel, tamamen keyfekeder çalışacak komisyonlar değil. Kanun bu komisyonlara
ne kadar süreyle bu konularda çalışma yapacağını ve başvuruları
neticelendireceklerini de belirtmiş. Bu komisyonlar, başvuru tarihinden
itibaren altı ay içinde başvuruları sonuçlandırmak durumundalar. Eğer iş
yoğunluğu gerekçesiyle bir ihtiyaç hâsıl olursa da, valiler bu altı aylık
süreyi üç ay kadar da uzatma haklarına sahipler.
Diğer taraftan, belirtilmesi
gereken husus şu: Değerli arkadaşlar, burada biz vatandaşımıza elimizi
uzatıyoruz ve diyoruz ki: “Evet, ortada bir mağduriyet vardır ve bu mağduriyetin
çözümlenmesi noktasında gel, biz seninle anlaşalım.”
Bugün pek çok şey
söylenebilir ama AK PARTİ hükûmetleriyle ilgili olarak herhâlde takdir edilmesi
gereken en önemli husus, vatandaşı bizzat muhatap alan ve vatandaşla olan
ihtilafları çözümleme noktasında her türlü gayreti sarf eden hükûmetler
olmasıdır. Dolayısıyla biz, mağdurlarımızla sulhname hazırlayarak ve onların bu
sulhnameyi kabul etmesiyle de bu ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesi
noktasında da bütün vatandaşlarımızı muhatap alarak, mağdurlarımızı, onların
mağduriyetini gidermeye çalıştık ve bu anlamda da, şu ana kadar, Aralık 2010
yılına kadar da 358.506 vatandaşımız mağduriyetlerinin giderilmesi noktasında
müracaatta bulunmuş, bu başvuruların 259.462 adedi sonuçlandırılmış ve bunlardan
146.441’inin başvuruları incelenerek tazminat ödenilmesine karar verilmiş,
113.021 başvuru reddedilmiş ve -değerli arkadaşlar, burası önemli- 2010 sonu
itibarıyla da komisyonlarda olumlu sonuçlandırılan ve sulhname imzalayan
vatandaşlarımıza toplam 2 milyar 232 milyon 750 bin 810 lira ödenmesine karar
verilmiş. Eski rakamlarla ifade edersek, 2 katrilyon 232 trilyon lira bir
rakamdan bahsediyoruz. Dolayısıyla burada önemli oranda mağduriyetlerin
giderilmesi noktasında bir çalışma olduğunu görmekteyiz.
Elbette, yapılacak ve
söylenecek birtakım hususlar olabilir, yapılacak işler olabilir ancak bu iyi
niyetin göz ardı edilmemesi gerekiyor. Biz, Demokratik Toplum Partisinin bu
konuyu gündeme getirmesi noktasındaki hassasiyetlerine teşekkür ediyoruz ama şu
anda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündemde bekleyen, yine vatandaşımızın
sorunlarını doğrudan ilgilendiren ve onların çözümü noktasında öneriler getiren
gündemdeki kanun maddelerinin görüşülmesi noktasında biz gündemin devam etmesi
noktasında bir karara sahibiz. Özellikle torba kanundan sonra çıkacak olan kamu
denetçiliği kanunu, ombudsman kanunu vatandaşımızın idareyle olan, kamu
görevlileriyle olan ilişkilerinde ortaya çıkan hak ihlallerinin giderilmesinde,
mağduriyetlerin giderilmesinde önemli bir kanun olduğu kanaatindeyiz ki torba
kanundan sonra ivedilikle bu kanunun görüşülmesi -ivedilikle derken bir an önce
bu kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde görüşülmesi- noktasında AK
PARTİ Grubu olarak bir kararlılığımız var, çünkü vatandaşımız bunu bizden
bekliyor.
Ben, tekrar, Demokratik
Toplum Partisi Grubundaki arkadaşlarımıza bu konuyu Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündemine taşıdıkları için teşekkür ediyorum. Biz de bu sayede...
BAŞKAN – Sayın Poyraz “Barış
ve Demokrasi Partisi” olarak düzeltirsek...
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Önergeyi o zaman vermiştik Sayın Başkanım.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) –
Evet, özür diliyorum Başkanım, düzelteyim.
Evet, Barış ve Demokrasi
Partisinin bu önergesini bu anlamda Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde
görüşme fırsatı bulduk. Biz de AK PARTİ hükûmetleri olarak bu konunun çözümü
noktasında, gündeme getirilmesi noktasında neler yaptığımızı anlatmaya gayret
sarf ettik.
Ben, tekrar çalışmalarımızda
başarılar diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Poyraz.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisi lehinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Sakık. (BDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bunu, birkaç kez hep
böyle gündeme getirdik. Yani bu sorun tamamen, sorunlarımızı çözmediğimiz için,
yani Kürt sorununa bir asayiş sorunu olarak baktığımız için bu sorunlarla hep
karşı karşıyayız. Oysaki Kürt sorunu bir güvenlik sorunu, bir asayiş sorunu
değil; bir hak, hukuk ve adalet sorunudur, bir özgürlük sorunudur. Ama bu
çerçeveden bakmayan, yıllardır bu ülkeyi yönetenler, sürekli asayiş ve sürekli
baskı politikalarıyla bugüne kadar sorunları çözmeden... Sorunlar da büyüyerek
bu noktaya geldi. Şimdi, dönüp baktığımızda son otuz yıla, doksan yıllık
cumhuriyet tarihine değil, otuz yıllık sürece baktığımızda geride 50 bin ölüm,
acı, göz yaşı! Yani, adına hangi devlet derseniz deyin, eğer bir devlet
demokrasiden ve özgürlüklerden bahsediyorsa, kendi ormanlarını yakamaz, kendi
insanlarını öldüremez, kendi köylerini boşaltamaz, bu köylerde cinayet
işleyemez. Ama ne yazık ki bu süre içerisinde, otuz yıllık süre içerisinde
devletimiz bunları yaptı. Bunları yaparken de hiç de ben yapmadım demedi.
Gitti, oraya giderken tankıyla gitti, giderken siyasi iradenin emriyle gitti.
Bunu biz söylemiyoruz çünkü orada görev yapan generallerden tutun ve
astsubaylara kadar herkes şunu iyi biliyordu: “Biz siyasal iktidarlarla iç
içeydik ve bize gelen talimatlar sonucu bunu yaptık.” Hatta son dönemlerde bir
korgeneral aynen şunu söylüyordu: “Biz siyasi iktidarların söylediği çerçeve
içerisinde bunları yaptık.” Bunu söyleyen bir general; araştırın. Atilla… Soy
ismini hatırlamıyorum. Bir korgeneral bunları söyledi. Şimdi, bunu
televizyonlarda söyledi. Ben bir şeyleri uydurarak getirmiyorum. Ama ne yazık
ki bunlar yaşandı.
Şimdi, bir hukuk devleti,
sosyal devlet bu halkın bu hukukunu yerli yerine oturtması gerekir. 1993’ten, o
karanlık yıllar dediğimiz 93’ten bugüne kadar bu insanlar mağdur edildi ve bu
insanların mağduriyetinin giderilmesi için şeklen komisyonlar kuruldu. İllerde,
ilçelerde komisyonlar oluştu ve o komisyonlar 2004’ten bugüne kadar… Gidin
bakın bütün vilayetlerde bir vali yardımcısı bu işle ilgilidir. Ama her tarafta
dosyalar vardır ama bu dosyalar bir türlü vatandaşın hakkını, hukukunu
giderecek noktada değil. Gidip pazarlık ediyorlar. Valisinden vali muavinine
kadar vatandaşla pazarlık ediyorlar.
Şimdi, size, bu torba yasasını
getirdiğinizde de eleştirimiz oldu. Dedik ki, keşke bunu torba yasasına dâhil
etseydiniz ve bu torba yasasında bu olmuş olsaydı bu sorun çözülürdü. Şimdi,
dönün, 10 milyar dolar yeniden askerî uçaklar için bir fon ayrılıyor, bir bütçe
ayrılıyor. Siz, savaşa bu kadar para ayırırken, mağdur ettiğiniz vatandaşların
hakkını, hukukunu niye ödemiyorsunuz? Savaş için para var, uçak için para var,
bilmem, generallerin maaşlarını bilmeyiz, bunların hepsi var. Peki, bu halkın
talebi, bu halkın hakkı olan… Gidip yakmışsınız, boşaltmışsınız ve bu insanları
öldürmüşsünüz. Hani dün burada da tartışılıp konuşuldu ya, Sayın Başbakan
“Cumartesi Anneleri”yle görüştükten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Hakları İnceleme Komisyonu bir alt komisyon oluşturdu. Peki, biz, dört yıla
yakın bir süredir bu kadar feryat ediyoruz, bu feryatlarımız niye duyulmuyor?
Ama Sayın Başbakan talimat vermedikçe Parlamentonun, kurumların veyahut da
komisyonların çalışma şansı da yok.
Bakın, dün bir komisyon
oluşuyor, alt komisyon oluşturuyorlar. Bu Barış ve Demokrasi Partisi bu işin
mağdurudur. 17.500 faili meçhul cinayet bizim temsil ettiğimiz, büyük bir
çoğunluğunu temsil ettiğimiz kesimlerden oluşmaktadır. Mesela bizim, İnsan
Hakları İnceleme Komisyonunda üyemiz var, Akın Birdal; saldırıya maruz kalmış,
ölümden dönmüş ama ne yazık ki bu işin mağduru olmasına rağmen burada ayrımcı
bir politika izleniyor, Akın Birdal alt komisyonda yer almıyor. Bakın, üç parti
komisyonda yer alıyor, bu işin mağdurları komisyonda yok ve bu şunu gösteriyor:
Acaba siz neyi örtmek istiyorsunuz? Siz neden üç parti bu noktalarda
buluşuyorsunuz da Barış ve Demokrasi Partisini yok sayıyorsunuz? Ve bu işin
mağduru olan bir partiyi yok sayarak sorunu çözemezsiniz. Bakın, işte köyleri
yakılan insanları da aynı noktada yok saydınız. Gidip ne yapıyor? Devlet
köyleri yakıyor, gidip zararı tespit eden de devlet. O zaman bağımsız
kurullardan oluşan bir kurulun gidip bu zarar ziyanı tespit etmesi gerekir.
Yani devlet yaptığı bir suçta “ben yapmadım” mı diyecek? Zaten ön yargıyla
yaklaşmış ve gidip yakmış ve siz orada da bu komisyonları değil, tam tersine
devletin komisyonlarını oluşturarak bunu sağlamaya çalıştınız. Oysaki dönün
İstanbul’dan Ankara’ya, İzmir’e, Diyarbakır’a, orada binlerce insanı
bulursunuz, işsiz güçsüz, eğitimsiz, sağlıksız ve bunların evi barkı yanmış,
gelmiş buraya. Bunların hiçbiri iş güç sahibi değil. Siz yakmışsınız. En son
Beypazarı’na giden araçta 11 kişi yaşamını yitirdi, bir aileydi. İşte onların
köyü de yakılmıştı, zararları ödenmemişti. Bir yolculuğa çıktılar. Küçücük bir
ekmek uğruna gelip burada hayatlarını kaybettiler. Bu devletin ayıbı değil
midir? Eğer gidip yakmışsanız, günah işlemişseniz o insanların zararını
ziyanını ödemek zorundasınız. Onlara benzer binlerce örnek verebiliriz. Şimdi,
eğer büyük kentlere bu insanları alıp götürmüşseniz, o insanların o büyük kente
düşman olmaması için bir neden var mı? Çünkü, yaşıtlarıyla eşit koşulda değil,
ne eğitimde ne sağlıkta ne beslenmede, hayatın hiçbir alanında yaşıtlarıyla
ortaklaşmayan ve eşit olmayan birilerinin onlara karşı iyi niyet beslediğini
söyleyebilir miyiz? Hayır, söyleyemeyiz. Bunlarla ilgili bir şey yaptınız mı?
Hayır, yapmadınız. Ne yapabilirdiniz? Bunlara iş imkânları sağlayabilirdiniz.
Bu torba yasasına bir pozitif ayrımcılık koyabilirdiniz. Buradan gelen
insanların mağduriyetini giderebilirdiniz. Sosyal devlet böyle olmalıdır. Ama
siz bunların hiçbirini yapmadan bu ülkede iç barışı sağlayamazsınız, yaraları
sarmadan kardeşlik kutuplarını atamazsınız. Ancak kardeşlik eşit şartlarda olur
ve bu yaralarımızı kendi yaranız gibi sarar ve bunları kollar korursanız bu
sorunlar çözülür. Yoksa gerisi beyhude şeyler olur.
Arkadaşımız çıktı, bize
teşekkür etti, biz de size teşekkür ediyoruz. Ama her önergede sundukları
gerekçe şu: Zaman. Peki, dört yıla yakın bir süredir biz bunları gündeme
getiriyoruz, siz de aynı gerekçeyle reddediyorsunuz. “Çok iyi bir önerge.”
diyorsunuz ama çıkıp reddediyorsunuz, “zaman” diyorsunuz.
Şimdi, bu ülkede mağdurlarla
zalimlerin yolları kesişti. Çok acı dolu yıllar yaşadık. Onun için, gelin, bu
mağdurların sorunlarını hep birlikte çözelim. Size önemli görevler düşüyor.
Gelin, bu konuda bunların mağduriyetlerini giderecek…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Biz
görevimizi yapıyoruz da siz yapmıyorsunuz, siz.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Vallahi, sizi hep göreve davet ediyoruz. Sizlerle köprü oluşturmaya
çalışıyoruz.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Biz
köprüyüz, milletvekillerimiz burada, Diyarbakır, Urfa, Batman, Hakkâri…
SIRRI SAKIK (Devamla) – Biz
sizlerle sorunları çözmek için hep sizi göreve davet ediyoruz ama siz mazeret
uyduruyorsunuz. Bu ülkede mazeret uydurarak iktidar olunmaz, sorunları çözerek
iktidar olunur. Biz size dostça “Gelin, hep birlikte bunları çözelim.” diyoruz.
Her şeye karar veren bizim
yüreğimizdir yani insanların yasası, anayasası yüreğidir. Eğer yüreğiniz bu işe
karar veriyorsa, bizim yüreğimiz de bu noktada açık ve net, halkımızın
sorunlarını birlikte çözmeye adayız. Gelin, hep birlikte bunları çözelim. Siz
iktidarsınız, sizin sorumluluklarınız daha da fazladır. Yani bütün sorun sadece
yeniden seçim kazanmak değil, yeniden bütün sorunları birlikte masaya yatırarak
bu ülkede bu halkın sorunlarını çözecek, sorumlulukları göğüsleyecek cesareti
sizden istiyoruz çünkü o cesareti göstermiyorsunuz. Getirdiğimiz bütün önergelerin
çok haklı olduğunu söylüyorsunuz ama ne yazık ki birazdan yeniden oylama
olacak, bunlara da “hayır” diyeceksiniz.
Sizi vicdanınızla baş başa
bırakıyor, hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisi aleyhinde söz isteyen Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Saygıdeğer Başkan, değerli
arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partimizin
vermiş olduğu önerinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi bir kez daha
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii
terör ve terörle mücadele konusu önümüze gelen yeni bir sorun değil. Maalesef
ülkemizin uzun yıllarını meşgul etmiş, yaklaşık otuz senedir bizlere çok ciddi
zararlar veren, sadece belli bir bölgeye değil, bütün Türkiye’ye ciddi zararlar
veren bir konu. Bugüne kadar da çok çeşitli iktidarlar geldi geçti, çeşitli
hükûmetler kuruldu ve şu zamana kadar, AK PARTİ İktidarı dönemine kadar askerî
tedbirlerin dışında da çok ciddi tedbirler alınmadı maalesef.
Evet, değerli arkadaşlar,
askerî tedbirler alınacak, alınmaya devam edilecek, o bir tarafa ama bu sorun
sadece bununla hallolacak bir sorun mu? Bu ülke yaşadı ve hallolmadığını da
gördü. Sosyolojik, psikolojik, ekonomik, birçok çeşitli sorun var ve bunlarla
beslenen sorun alanları var, bütün bu alanlarla bir arada mücadele eden bir AK
PARTİ var ve her şeyi göze alarak mücadele eden bir AK PARTİ ve gerektiğinde
siyasi geleceğini de riske eden bir durumda.
Değerli arkadaşlar, bu sorun
partiler üstü bir sorun, siyasete konu edilebilecek bir sorun da değil. Bu
soruna aslında sadece partisel açıdan değil, hepimizin… Hani, biz bir millî
birlik ve kardeşlik projesi başlatırken “bu, devletin sorunu” dedik, “hepimizin
sorunu” dedik ve “bunun muhatabı da bütün millet olmalı” dedik, dolayısıyla
herkesin şapkasını önüne koyması lazım. Barış ve Demokrasi Partisi, Milliyetçi
Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, bağımsızlar, Mecliste olsun olmasın
bütün siyasi partiler, bütün sivil toplum kuruluşları, bütün halkın bu sorunun
çözümü konusunda, siyasi ideolojilerini de bir tarafa bırakarak etkin bir
şekilde el ele, omuz omuza mücadele etmesi lazım. Bu sorunda çok şeyler
kaybettik, çok mücadeleler verdik ve bunun neticesinde birçok insanımızı
kaybettik, 40 binlerle ifade ediliyor.
Yine, değerli arkadaşlar,
maddi zararlar bir tarafa -ölen bir kişinin yeri parayla telafi edilemez, onu
biliyoruz- köyler boşaltıldı, gidilen şehirlerin dokusu bozuldu yeri
geldiğinde, insanlar barındığı toprakları terk etmek durumunda kaldı,
hayvancılık yapanlar hayvanlarını otlatamaz hâle geldi, yollarda yasaklar
başladı, yaylalar yasaklandı, kontroller arttı, ciddi tedbirler, olağanüstü
hâller geliştirildi, çok ciddi sıkıntılar geldi beraberinde. Bir taraftan
terörle mücadeleyi sağlayalım derken çok sınırlamalar getirildi, öbür taraftan
da farkında olmadan insanların hak ve hürriyetleri engellendi, kısıtlandı, özgürlükler
sıkıntıya sokuldu; bunu kabul ediyoruz, bu, ülkenin gerçeği ve bu sorunu da
kabul ediyoruz. İlk kez bir Başbakan çıkıp burada “Bir Kürt sorunu var.” dedi.
Türkiye hükûmetlerinde ilk kez bunu diyen Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dı, bunun
alkışlanması lazım ve bunun arkasından bir yürek olarak hepimizin bence gitmesi
lazımdır.
Değerli arkadaşlar, “300
milyar dolar” deniyor, çok daha fazla, “Bu diğer zararlarla birlikte belki 1
trilyon dolara kadar çıkar.” deniyor. Sadece “300 milyar dolar” desen dahi, otuz
tane GAP projesini… Bugüne kadar Türkiye otuz yılda bir GAP projesi belki
bitiremedi ama bu terörle mücadeleye giden parayla on tane GAP projesi
yapabilirdik, işsizliği de belki kaldırırdık ama inşallah bundan sonraki
süreçte AK PARTİ’nin almış olduğu tedbirlerle birlikte bunlar gelişecek.
Hak ve hürriyetler
geliştiriliyor, gelişmeye gidiyor. Biz, ta iktidardan da önce, bu Hükûmetin ilk
kuruluşunda, partinin ilk kuruluşunda, 2001 tarihinde “Bölgesel milliyetçilik
yapmayacağız.” dedik, “Etnik milliyetçilik yapmayacağız.” dedik, “Dinsel
milliyetçilik yapmayacağız.” dedik ve “Bütün hizmetlerin temeline, merkezine
insanı koyacağız.” dedik, “Kürt olsun, Türk olsun, Alevi olsun, Sünni olsun,
Güneydoğulu olsun, Trakyalı olsun fark etmez.” dedik ve böyle geliştirdik bütün
politikalarımızı.
İlk kez Doğu ve Güneydoğu’yla
diğer bölgeler arasındaki o açık makası, farkı kapatmaya çalıştık ve bugüne
kadar bu bölgeye 25 milyar yani 25 katrilyon AK PARTİ döneminde para gitti
değerli arkadaşlar, az değil bu. Şu anda Doğu-Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde
yetmiş altı tane hastane yapıldı, sayısız sağlık ocağı, ek binalar hariç. Artık
Kâhta’daki bir hasta dahi, Adıyaman’ın Kâhta’sındaki, Gerger’indeki bir hasta
dahi jet uçaklarla yeri geldiğinde buraya geliyor. Sevkler o kadar azaldı ki,
biz gelmeden önce bilirdik, rakamları tutardık, yüzde 30’lar, 40’lar civarında
büyük şehirlere sevkler varken şu anda çok spesifik konularda sevkler oluyor
çünkü oralarda da artık eğitim ve araştırma hastaneleri kuruldu, üniversiteler
kuruldu, okullar kuruldu. İşte bunlar hep besleyen sorunlardı belki.
Orada artık benim insanım
“Benim ülkem.” demeye başladı. O aidiyet bilincini geliştirmeye çalıştık çünkü
devlet olarak siz ne kadar sahip çıkarsanız o bölgeye, bölge insanı da size o
kadar sahip çıkar. Evet, artık “Benim ülkem.” demeye başladı.
İlk kez KÖYDES’le, BELDES’le,
yolu gitmeyen köylere yollar yapıldı, içme suları… Her alanda değerli
arkadaşlar, her alanda yükselişler var.
Temel hak ve özgürlüklerden
bahsetti Sayın Sakık. Bir defa, hakikaten, düşünün arkadaşım ya, siz uzun
yıllardır siyasetin içindesiniz, şöyle bir, 2002’ye kadar olan durumla 2011’e
kadarki durumu bir kıyaslayın Allah aşkına.
SIRRI SAKIK (Muş) – Tamam da
bu zararlar ödensin gözüm.
AHMET AYDIN (Devamla) – Yani
marifet biraz da iltifata tabidir değerli arkadaşlar.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Bak, yazı var. “Seksen haneli köyde, Mutki’nin, Bitlis’in suyu yok.” diyor.
AHMET AYDIN (Devamla) –
Eleştirin, eleştirinize katılıyoruz ama yapılanlara da Allah razı olsun deyin
ya, Allah razı olsun deyin değerli arkadaşlar.
Bakın, hukuk sistemimizi
yeniledik. İnsan onuruna yaraşır bir ceza sistemi getirdik.
“Olağanüstü hâl” dedik,
“DGM’ler” dedik; bunların hepsi kaldırıldı.
TRT Şeş…
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Terörle Mücadele Yasası…
AHMET AYDIN (Devamla) – Şimdi
ona da geleceğim, bir saniye...
BAŞKAN – Sayın Karabaş,
lütfen…
AHMET AYDIN (Devamla) – Özel
radyo ve televizyonlarda yirmi dört saat artık yerel dilde yayın yapılabiliyor.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Hepimiz, yeri geldiği zaman, bu yasaya göre biz de teröristiz.
BAŞKAN – Sayın Karabaş,
oturun yerinize.
AHMET AYDIN (Devamla) – Ana
dilde kurslar, propagandalar…
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Hepimizin yirmi davası var. Hepimiz bu yasaya göre terörist olarak burada oturuyoruz.
AHMET AYDIN (Devamla) –
Bakın, siz bilemiyor olabilirsiniz, bu seçim döneminde ne yapacaksınız biliyor
musunuz? Senin orada Kürtçe konuşman yasaktı, benim konuşmam yasaktı.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Burada terörist olarak oturuyoruz.
BAŞKAN – Sayın Karabaş,
lütfen oturun.
AHMET AYDIN (Devamla) – Ama
şimdi, artık yerel dilde, Kürtçe de konuşabileceğiz, Arap köylerinde Arapça da
konuşabileceğiz. Bu Seçim Kanunu’nda bu propaganda serbestisini de getirdik,
belki haberiniz yoktur, bilemiyorum ama…
SIRRI SAKIK (Muş) – Gözüm,
bunlar lütuf değil, bizim ödediğimiz…
AHMET AYDIN (Devamla) – Yine,
değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanımız da ifade ediyor, gerçekten, cezaevinde
bir annenin oğluyla, kızıyla, bir mahkûmla konuşamaması acı bir durumdu; bunu
gördü, bunu çözdü; teşekkür edin ya Allah aşkına!
Hep “taş atan çocuklar”
dediniz, “suça itilen çocuklar” dediniz; evet, bunların mağduriyetleri gene bu
dönemde bitti.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Araştırma önergesini konuş.
AHMET AYDIN (Devamla) –
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Bilgi Edinme Kanunu, özel
üniversitelerde enstitü kurulma durumu, akademilerin kurulması, yol
kontrolleri…
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Jandarma Genel Komutanının iki gün önce yaptığı açıklamasına bir açıklama
yaptınız mı?
BAŞKAN – Sayın Karabaş,
lütfen…
AHMET AYDIN (Devamla) – Yine,
değerli arkadaşlar, eğer bu kadar samimiyseniz, keşke, ben isterdim… Bak, bu
soruna katılıyorum, bu sorunun çözümü noktasında -birazdan konuşacağım tekrar-
destek verdiğimiz birtakım hususlar da var, yok değil, haklısınız ama lütfen
siz de yapılanlara destek verin.
Bakın, ilk kez bu millet
kendi anayasasını yapacaktı, sivil anayasa. “Sivilleşelim” diyorsunuz,
“yerelleşelim” diyorsunuz, “özgürleşelim” diyorsunuz; o gün niye oy
kullanmadınız? Niye burada değildiniz?
Değerli arkadaşlar, bakın…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – On
altı tane yama yapıldı kanuna.
BAŞKAN – Sayın Kaplan…
AHMET AYDIN (Devamla) –
Bakın, terörle mücadele…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Siz
de on yedinciyi yapıyorsunuz. Gelin, tamamını değiştirelim.
AHMET AYDIN (Devamla) – Peki,
şunu demiyor muyuz? 1984’ten beri bu ülkede terör var diyoruz, kabul ediyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Gelin, iradenizi koyun, tamamını değiştirelim; varız.
BAŞKAN – Sayın Kaplan,
lütfen, dinleme nezaketi gösterelim.
AHMET AYDIN (Devamla) – Yine,
değerli arkadaşlar, 1984’ten 2004’e kadar kaç tane hükûmet geçti, sayın
bakalım. İlk kez bu Hükûmet döneminde, 2004 yılında, bu Terör ve Terörle
Mücadeleden Dolayı Zararların Karşılanması Hakkında Kanun çıkarıldı, insaf be!
SIRRI SAKIK (Muş) – Ne oldu?
Karşılanmıyor Ahmet’ciğim karşılanmıyor, gözüm benim!
AHMET AYDIN (Devamla) –
Karşılandı, karşılandı… Bu, AK PARTİ’nin en önemli projelerinden biridir, bunun
alkışlanması lazım.
Bakın, Köye Dönüş ve
Rehabilitasyon Projesi. Avrupa Komisyonu bunu örnek proje gösterdi, kırk yedi
ülke. Başka ülkelerde de göçler olmuyor mu? Oluyor. Hangi ülkede böyle şeyler
var? Bu proje kapsamında, değerli arkadaşlar, sadece terörden dolayı zarar
değil, terörle mücadele kapsamında güvenlik güçlerinin de vermiş olduğu,
verebileceği zararları da karşılıyor. Alkışlanması gerekmez mi? Önemli olan, bu
yaraların sarılması değerli arkadaşlar. Bu yaraları, bu ülke sarmak için
elinden geleni yapıyor. Eksiklikler olabilir, onu oturur konuşuruz, ama
öncelikle şapkamızı önümüze koyup yapılan bu güzel düzenlemeleri de hep
birlikte desteklemek daha doğru olmaz mı?
Bakın, değerli arkadaşlar,
2010 yılı Aralık sonuna kadar 358.506 başvuru yapılmış bu kapsamda. Bu
başvurulardan 259.462 adedi sonuçlandırılmış, bunlardan 146.441 başvuru için
tazminat ödenmesine karar alınmış ve ödenen tazminat miktarı da 2 katrilyon 232
trilyon 750 bin 810 lira. Hepsi de ödenmiş sonuçlandırılanların. Diğerleri de
sonuçlandırılsın, kalanlar varsa onları da hep birlikte takip edelim.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Bakan arkanızda oturuyor, onun da köyleri yanmış, o da biliyor, bak!
AHMET AYDIN (Devamla) – Yine,
değerli arkadaşlar, bakın, 5233 sayılı Kanun’un yürürlüğe konulmasını ve bu
kapsamdaki uygulamayı değerlendiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 12/01/2006
tarihli İçyer Kararı’nda ise ne diyor? Kanun ile getirilen düzenlemenin etkili
bir iç hukuk yolu olduğunu vurgulamış Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve
dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruyu da kabul
edilemez bulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Ahmet’ciğim, sizin dünyadan haberiniz yok, yirmi bin tane yeni dava açıldı.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, tabii ki bu kapsamda bunların hepsi araştırılsın,
eksiklikler var.
SIRRI SAKIK (Muş) – Ahmet,
senden önce bir Türk konuştu, Allah adına senden daha iyi konuştu, hak veren
bir konuşmaydı.
AHMET AYDIN (Devamla) – Bunu
hep birlikte yapalım, bu eksiklikleri giderelim diyorum ama siz de yapılanları
söyleyin. (BDP sıralarından gürültüler)
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Aydın,
teşekkür ediyorum.
III. – YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, oylamaya geçmeden önce yoklama yapılmasını talep
ediyoruz.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi var,
onu yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Arifağaoğlu, Sayın Çakır, Sayın Koçal, Sayın Köse, Sayın Keleş, Sayın Ünsal,
Sayın Sönmez, Sayın Kaptan, Sayın Öztürk, Sayın Sevigen, Sayın Pazarcı, Sayın
Öztrak, Sayın Aras, Sayın Küçük, Sayın Günday, Sayın Diren, Sayın Çöllü, Sayın
Özyürek, Sayın Ersin.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/150)
esas numaralı, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun’un uygulamasından kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair
önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 10/02/2011 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- (10/510)
esas numaralı, uzman erbaş uygulamasındaki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair
önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 10/02/2011 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 10.02.2011
Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında, Siyasi Parti Grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19 uncu
Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/510 esas numaralı, "Uzman Erbaş Uygulamasındaki
Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla" Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis
Araştırması önergemizin görüşmesinin Genel Kurulun 10/02/2011 Perşembe günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Kamil Erdal Sipahi, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Sipahi. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Sayın Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Sözlerimin başlangıcında,
Kahramanmaraş’ımızın zafer gününü kutluyorum. Hâlen Maraş ilimizde göçük
altında bulunan kardeşlerimizin sağ salim kurtulması için dualarımızı
gönderiyorum.
Dün, şerefli astsubay
camiamızın sorunlarını dile getirmek üzere burada söz almıştım ve o sorunların
araştırılması için verdiğimiz önerge, maalesef, iktidar partisi tarafından
reddedildi. Gene dünkü konuşmam sırasında, gerek astsubaylarımız için gerek
uzman erbaşlarımız için “iyileştirme” adı altında yapılan bazı konuların,
aslında sadece silahlı kuvvetlerin kendi iç düzenlemelerinin dışında başka yeni
şeyler olmadığını, önemli hiçbir sorunlarına değinilmediğini dile getirmiştim.
Aynı konu, uzman erbaşlarımız ve uzman jandarmalarımız için de geçerli.
19 Kasım 2009 tarihinde,
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak uzman kardeşlerimizin
yaşadığı sorunların incelenmesi, irdelenmesi ve çözüme kavuşturulması için bir
Meclis araştırma önergesi vermiştik. 3369 sayılı Yasa kapsamında, 1986 yılından
itibaren Türk Silahlı Kuvvetlerinde uzman erbaş uygulaması başlatılmıştır ancak
geçen yıllar içerisinde, maalesef, gerekli tedbirler başlangıçta düşünülmediği
için çok ciddi sorunlarla karşılaşılmıştır. Şimdi miktarları 57 bine varan bu
kardeşlerimizin hemen hiçbir sorunu çözülmeden “sözleşmeli er ve erbaş” diye
yine bir tasarı getirilecek. İnşallah, seçim yatırımı diye alelacele hazırlanıp
klasik tasarılardan birisi hâline gelmez ve uzman erbaşlarımızın yaşadığı
sorunlardan ders alınmıştır.
Biz uzman erbaşlarımızın
sorunlarını Milliyetçi Hareket Partisi olarak yakından takip ediyoruz. Bu yiğit
Anadolu çocuklarını temsil eden Emekli Uzman Erbaşlar Derneğiyle birlikte
onların mücadelesini veriyoruz. Aralarından emekli olabilenler ayda 850 lira
emekli aylığı alıyor, yani açlık sınırının altında.
En büyük sorunlarından
birisi, kırk beş yaşına girdiklerinde sözleşmelerinin feshedilmesiydi. Yani
emekli olamadan, hiçbir sosyal güvenceye kavuşturulmadan çoluk çocuk sokağa
atılıyorlardı. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu sosyal faciaya karşı kanun
teklifiyle, soru önergesiyle, konuşmalarla mücadele ettik. İktidar anladı ki
kurtuluş yok, 18 Haziran 2010’da bir yasa değişikliğiyle bu sorun kısmen halledildi.
Neden “kısmen” diyorum? Bir kanun ne zaman yürürlüğe girer? Yayımlandığı
tarihte. Uzman erbaşlarla ilgili yasa için AKP “1 Ağustostan itibaren geçerli.”
dedi. Peki, 1 Ağustosta uygulandı mı? Ona da hayır. “Çalışmalar tamamlanmadı,
yönetmelik çıkarılmadı.” diye ancak Kasım ortasında uygulanabildi.
Diğer önemli bir husus: Bir
yıl içinde üç aydan fazla istirahat alırlarsa sözleşmeleri feshediliyor. Çok
acı örnekler var. Uzman erbaş kardeşim altı tane komando tugayında, dağ
başlarında, yıllardır, sıcak demeden soğuk demeden, gece gündüz, devletin
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü için, bayrağı için mücadele etmiş, hem
de AKP’nin PKK açılımına, yıkım projesine rağmen; sağlığı bozulmuş, aralarında
kanser hastaları var. Doktor diyor ki: “En az bir yıllık tedavin gerekiyor.”
Uzman erbaş düşünüyor: Canı mı, yoksa çoluk çocuğunun ekmek parası mı? Canından
mı vazgeçsin, ekmek parasından, çoluk çocuğunun nafakasından mı vazgeçsin?
Peki, sorunlar bu kadar mı?
Hayır, değil. Başka sorun alanları neler? Uzman erbaşların emekli yaşlarının
artırılması gerekiyor. Ayrılanların kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı
gerekiyor. Bunun için alınmış kararlar var ama bu kararlara rağmen, o kamu
kurum ve kuruluşlarına gidildiğinde “Sonra gel.” deniliyor, sümen altına, dosya
altına atılıyor. Geçmişte yaş haddi nedeniyle ayrılmak zorunda kalanların
yapılacak değişikliklerden yararlandırılması gerekiyor. Belirli hizmet süreleri
sonunda diğer Türk Silahlı Kuvvetleri personeli gibi derece, kademe ilerlemesi
yapmaları gerekiyor. Ceza aldıklarında sözleşmelerin feshi konusunda, en
azından belirli hizmet sürelerinden sonra daha esnek, daha hoşgörülü bir
uygulama yapılması gerekiyor. Atanmaları konusunda diğer Türk Silahlı
Kuvvetleri mensuplarına benzer bir sistem uygulanması gerekiyor. Eşitlik
ilkesine uygun olarak, belirli hizmet sürelerinden sonra diğer Türk Silahlı
Kuvvetleri personeline uygulanan esaslardan yararlanmaları gerekiyor. Sosyal ve
ekonomik sorunlarının -lojman gibi- iyileştirilmesi gerekiyor. Hiç olmazsa
emekli aylıklarına, birçok diğer meslek grubuna yapıldığı gibi, 100 lira
seyyanen zam gerekiyor.
Son olarak, Sayın Grup Başkan
Vekilimiz Mehmet Şandır Beyefendi ve Sayın Bursa Milletvekilimiz Hamit Homriş
Beyefendi’yle Emekli Uzmanlar Derneğimizi ziyaret ettik, onlarla kucaklaştık,
bu yiğit Anadolu çocuklarının dertlerini paylaştık. Uzman erbaş kardeşlerimize,
aile fertleriyle birlikte, Milliyetçi Hareket Partisi olarak en iyi
dileklerimizi sunuyoruz. Terörle mücadelede verdikleri 432 uzman erbaş
şehidimizi rahmetle, yüzlerce gazisini minnetle anıyoruz. Onların mücadelesini
onlarla birlikte Milliyetçi Hareket Partisi olarak sürdüreceğiz, iktidarımızda
da çözeceğiz, bundan emin olsunlar.
Bu vesileyle şimdi de AKP
mağduru başka bir önemli camianın, uzman jandarma kardeşlerimizin önemli
sorunlarını dile getirmek istiyorum. Uzman jandarmalık eski bir jandarma
geleneği. En ücra köşelerde, en tehlikeli görevlerde yer alan, yüzlerce şehit
ve gazisi olmuş, şerefli bir camia. Onların da ekonomik, sosyal birçok sorunu
var. Emekli aylıklarına 100 lira seyyanen zam için onlara da söz verilmiş ama
iki yıldır onlar da unutulmuş. Millî Savunma Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı
arasında “Senin mi, benim mi personelim?” tartışmaları nedeniyle sahipsiz
kalmışlar. Onların da emekli aylıkları açlık sınırında, lojman sorunları var,
sosyal tesislerden istifade sorunları var ama esas iki ana sorunları var.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu iki sorun için kanun teklifi verdik, soru
önergeleri verdik, konuşmalarda defalarca dile getirdik. Cevap yok, çözüm hiç
yok. 25 bin mevcutla bu önemli camiadaki kardeşlerimin sözleşmeli değil,
anlaşmalı değil, geçici değil, bildiğiniz bunlar devlet memuru. Tabii
biliyorsanız. Bu kardeşlerimiz, lise ve dengi okul mezunu olmak şartıyla işe
alınıyorlar ama ortaokul mezunu gibi işe başlatılıp öylece de emekli
ediliyorlar. Bana, böyle çarpık başka bir örnek, başka bir meslek grubu
gösterin. Bu konu Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı; bu konu, alınmasını
öngördüğümüz yasalara aykırı ama daha önemlisi ne biliyor musunuz? Akıllara
aykırı, vicdanlara aykırı.
Yıllardır dile getiriyoruz,
herkes “Haklısın” diyor. “Hadi çözelim.” diyoruz, Hükûmet ortada yok, Millî
Savunma ve İçişleri Bakanlıkları ortada yok.
Diğer bir konu: Subay ve
astsubayların eğitimde geçen süreleri yani harp okulu ve astsubay meslek yüksek
okulunda geçen eğitim süreleri emeklilik hizmetinden sayılmakta yani emeklilik
hesapları yapılırken emekli yılları içerisine bu harp okulu ve astsubay meslek
yüksek okulu içinde geçen süreler de dâhil ediliyor. Böylece, dört veya iki
yıllık bir kazanç sağlıyorlar ama sıra uzman jandarmalara gelince, onlar da
devlet memuru, onlar da aynı silahlı kuvvetlerin mensubu ama onların eğitimde
geçen süreleri emekli yıl hesabının dışında. İşte, yasaya, akla, vicdana aykırı
bir yanlış uygulama daha. Bu konu da bizim tarafımızdan çok dile getirildi
Milliyetçi Hareket Partisi olarak. Bu konuda da kanun teklifi verdik, bu konuda
da önerge verdik, bu konuyu da defalarca bu kürsüden dile getirdik ben ve
Milliyetçi Hareket Partisinin diğer saygıdeğer milletvekilleri. Her seferinde bize “Haklısın.” denildi ama
atılan bir adım, getirilen bir çözüm yok.
Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak onlarla birlikte, onların mücadelesini sürdürmeye devam
edeceğiz. Onlara ait derneği de, yine, Sayın Grup Başkan Vekilimiz Mehmet
Şandır Beyefendi ve Bursa Milletvekilimiz Sayın Hamit Homriş Beyefendiyle
birlikte ziyaret ettik, onlarla söyleştik, dertleştik. Onların yanında
olduğumuzu ilettik. Bu kardeşlerime ve aile fertlerine de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, en iyi dileklerimi iletiyorum, aziz şehitlerini rahmetle,
gazilerini minnetle anıyorum.
Uzman erbaş ve uzman jandarma
kardeşlerimizin sorunlarına eğer ilgi duyuyorsanız, eğer bunları çözmek
istiyorsanız, buyurun bizim Meclis araştırma önergemize “evet” deyin. Hodri
meydan… Eğer “hayır” diyecekseniz sakın onlara gidip de “İnşallah seçimden
sonra…” deyip de aynı bayatlamış masalı
tekrar anlatmayın.
Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, uzman jandarma ve uzman erbaşlarımızın bütün sorunlarını
biliyoruz ve mücadelelerini veriyoruz, aynen dün astsubaylarımızın sorunlarını
bildiğimiz gibi. Bunlar, MHP iktidarında bilinen değil, çözülen sorunlar
olacaktır.
Sözlerime burada son verir,
yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Sipahi.
Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisi aleyhinde söz isteyen Yılmaz Helvacıoğlu, Siirt Milletvekili.
Buyurun Sayın Helvacıoğlu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin uzman
erbaşlarla ilgili vermiş olduğu önergenin aleyhinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Bu nedenle hepinize saygılar sunuyorum.
Hizmetlerin daha iyi
yürütülmesi, çalışanların yaşam standartları ile moral ve motivasyonlarının
artırılması maksadıyla gereken tedbirleri alma konusunda Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bugüne kadar uyguladığı ana prensipleri Hükûmet olarak de
desteklemiş ve desteklemeye devam edeceğiz. Bu kapsamda Türk Silahlı
Kuvvetlerinin en önemli unsurlarından birisi olan uzman erbaşların özlük
hakları, eğitim seviyeleri, sosyal hakları, sahip oldukları yetkileriyle ilgili
olarak bugüne kadar Hükûmetimizin iyileştirmelerini Genel Kurula arz edeceğim.
Uzman erbaşlar göreve
başlarken yaptıkları ilk sözleşme süreleri en fazla iki yıl iken Hükûmetimiz
döneminde bu yıl bu süre beş yıla çıkartılmıştır. Vatani görevini yapmakta olan
erbaş ve erler arasındaki astlık ve üstlük münasebetleri yeniden düzenlenmiş,
uzman erbaşlar er ve emsal rütbedeki erbaşların üstü hâline getirilmiştir.
Yedeğe ayrıldıktan sonra hizmete çağrılanların muvazzaf emsalleri gibi özlük
hakları sağlanmıştır. Sözleşmenin sona ermesine neden olan hava değişimi ve
istirahat süreleriyle Silahlı Kuvvetlerden ayrılan uzman erbaşlar ile
ailelerinin tedavi süreleri yeniden düzenlenmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uzman erbaşların bir yıl içerisinde alabilecekleri hava
değişimi ve istirahat sürelerinin toplamı iki aydan üç aya çıkarılmıştır. Hava
değişimi ve istirahat nedeniyle ilişkilerinin kesilmesinde azami süre iki aydan
üç aya çıkarılmış ve bu sürenin hesabında tedavide geçen sürenin dikkate
alınmasına söz verilmiştir.
Sözleşmeleri sona erenler ile
bunların bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin, kamu kurum ve kuruluşlarının,
sosyal güvenlik kuruluşlarının sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı olanlar
olmak üzere askerî hastanelerin bulunmadığı garnizonlarda garnizon
komutanlıklarından sevk almak şartıyla kamu sağlık kuruluşlarından ücretsiz
tedavi ve muayene hizmeti almaları sağlanmıştır. Sözleşmeleri sağlık nedeniyle
feshedilenlerden sözleşmenin feshedilmesine neden olan sıhhi arızaların
tedavisine devam edilenlere, sözleşmenin sona ermesinden başlamak üzere tedavi
süresince on iki ayı geçmemek üzere görevdeki emsallerinin almış oldukları net
maaşlarının 2/3’ünü her ay sağlık yardımı olarak almaları sağlanmıştır.
Bedeli karşılığında zatî
tabanca alabilme imkânları kanunla düzenlenmiştir.
İntibak dönemi iki aydan beş
aya çıkartılmıştır. Bu süre zarfında ayrılmak isteyenlere imkân sağlanmıştır.
Derece ilerlemesi yapabilmelerine imkân sağlanmıştır. Bu kapsamda üçüncü
dereceye kadar yükselebilmektedirler. Kendi istekleriyle sözleşmelerini
yenilemeyenlerin yanı sıra sağlık niteliklerini kaybetmeleri veya kırk beş yaşına
girmeleri sebebiyle görev süreleri sona erenlere de kamu kurum ve
kuruluşlarında devlet memuru olarak istihdam edilme imkânı sağlanmıştır.
İkramiye ile beş yıl ve
sonraki beş yıl için farklılaştırılmış ve net maaşlarının 20 katına kadar
ikramiye verilmesi sağlanmıştır. Kadronun kaldırılması hâlinde sınıf ve kuvvet
değişikliği yapabilme imkânı sağlanmıştır. Paraşütçü, denizaltıcı, kurbağa
adam, uçucu gibi görevlerde çalışanlara, aynı görevlerde çalışan astsubayların
almış olduğu tazminatın yüzde 30’u tutarında aylık uçuş, dalış ve atlayış
tazminatı alma hakkı sağlanmıştır. Aile, doğum ve ölüm yardımlarının Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Personel Kanunu’na göre yapılacağı kanunla
düzenlenmiştir. Sözleşme süreleri içerisinde değişik bölge ve garnizonlara Silahlı
Kuvvetler hizmet ihtiyacı esas alınmak suretiyle atama ve yer değiştirme
işlemlerine tabi tutulabilmeleri kanunla düzenlenmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri
Sağlık Yeteneği Yönetmeliği hükümlerine göre sağlık raporu almaları esasa
bağlanmıştır. Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’yla
ilerleyebilecekleri en son derece ve kademenin 3/8’inden 2/6’sına kadar
çıkartılmıştır. Kırk altı yaşında emekli olabilmeleri iki yıllık yükseköğrenim
yapanlara lise mezunu olanlardan sonra altı yıllık sicil notu ortalaması 90 ve
üzerinde olanların birinci dereceye yükseltilmesi sağlanmıştır. Astsubaylara
verilen ek göstergelerin 2/3’ünün verilmesi uzman erbaşlarla ilgili yapılacak
düzenlemelerden emeklilik veya malûllük nedeniyle daha önceden ayrılmış olanlar
ile yaş sınırı sebebiyle sözleşme yapamayanların da faydalanmaları
amaçlanmıştır. Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile on beş günlük, yıllık mazeret izni hakkı anne baba, eş çocuk ve kardeşlerin
ölümü hâlinde yıllık mazeret izni dışında on günlük izin, yangın, zelzele, sel,
heyelan gibi olağanüstü bir mazeret dolayısıyla yıllık mazeret izni dışında bir
yıl içinde otuz güne kadar mazeret izni verilmesi amaçlanmıştır. 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’yla
sıkıyönetim veya olağanüstü hâl ilan edilen bölgeler veya Millî Savunma ve
İçişleri Bakanlığınca müştereken belirlenecek kritik yörelerde özel harekât ve
operasyon timi olarak görev yapanlara ödenecek ek tazminatın artırılması
amaçlanmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile emekli
aylıklarıyla makam tazminatı almaya hak kazanmamış olanlara da emekli
aylıklarıyla birlikte 100 Türk lirası ek ödenek verilmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile gemilere
atanan personele ödenen ek tazminat miktarının artırılması amaçlanmaktadır.
Uzman Erbaş Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı taslağı ile malul ve gazi olanlara
görevlerine devam edebilme imkânının sağlanması amaçlanmaktadır.
Toplu Konut Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Terörle Mücadele Kanunu
kapsamında şehit olanların yanı sıra malul olanlar ile eğitim, tatbikat,
manevra ve birlik hâlinde intikaller sırasında bu hareket ve hizmetlerin sebep
ve etkileriyle, malul olanların da faizsiz konut kredisinden faydalanmaları
amaçlanmaktadır.
375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile kendi kusurları
olmaksızın sözleşmesi feshedilen veya hizmet sürelerinin bitiminde ayrılanlara
500 Türk lirası tazminat ödenmesi amaçlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uzman erbaşlarla ilgili bütün konuları önemsiyoruz ve onlara
destek vermeye de çalışıyoruz ve çalışacağız. Takdir edersiniz ki araştırma
komisyonu bugün kurulsa bile on gün içerisinde ancak çalışmaya başlayabilir.
Hepinizin takdiri olduğu gibi, martın başlarında bir seçim başlangıcıyla ilgili
olarak bir yasa gelecektir ve seçimlere başlamak üzere kısa bir süremiz kalmış
olacaktır. Bu nedenle, fiilî olarak bu komisyon kurulmuş olsa bile çalışması
mümkün olamayacaktır ama Sayın Başbakanımız ve Genelkurmay Başkanımız bu
konuyla ilgili, iyileştirmelerle ilgili gereken ne varsa yapılacağı konusunda
anlaşma sağlamış ve bu konunun, inşallah gelecek seçimlerde… Her ne kadar İzmir
Milletvekilimiz “Gelecek seçimlerde demeyin.” ama bunun mümkün olamadığını
hepiniz takdir edersiniz. İnşallah, seneye, AK PARTİ İktidarı, bugüne kadar
uzman erbaşlara ve Silahlı Kuvvetlerimize, daha doğrusu Türk Silahlı
Kuvvetlerinin uygun gördüğü en güzel şekildeki hizmetlerin ve yasaların
verilmesi konusunda en güzel amacı sağlayacak ve bu araştırma komisyonunun
kurulmasına karşı olduğumu takdirlerinize bırakıyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Helvacıoğlu.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Çeşitli İşler
1.- Irak Meclis
Başkanı Osama Abdul-Aziz Mohammed Al-Nujaifi’ye, Başkanlıkça “Hoş geldiniz”
denilmesi
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, ülkemizde konuk olarak bulunan Irak Meclis Başkanı Sayın Osama
Abdul-Aziz Mohammed Al-Nujaifi şu anda Meclisimizi teşrif etmişlerdir.
Kendilerine yüce Meclis adına hoş geldiniz diyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/510)
esas numaralı, uzman erbaş uygulamasındaki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair
önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 10/02/2011 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Rasim Çakır, Edirne Milletvekili.
Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından
alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin İç Tüzük ve Anayasa
gereği vermiş olduğu araştırma önergesi lehine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve kıymetli konuklarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlarım, dün de
yine Parlamentoda astsubayların, emekli astsubayların özlük haklarına yönelik
birtakım iyileştirmeleri talep etme adına, yine Milliyetçi Hareket Partisinin
verdiği bir önerge görüşüldü ve Adalet ve Kalkınma Partisine mensup değerli
milletvekili arkadaşlarımın “hayır” oyuyla bu komisyonun kurulması reddedildi.
Zannediyorum bugün de gerçekten Silahlı Kuvvetlerimizin kanayan bir yarası durumunda
olan, Silahlı Kuvvetlerimizin en ağır yükünü şu an omuzlarında taşıyan kahraman
uzman erbaşlarımızın özlük haklarını iyileştirmeye yönelik bir Meclis araştırma
komisyonunun oluşturulabilmesi ve bu sorunların tespit edilerek Değerli
Hükûmetimizin gündemine alınıp çözülebilmesi amacıyla bir görüşme açtık ama
yine zannediyorum ki dünkü gibi bugün de bu konuda, değerli iktidar partisi
milletvekili arkadaşlarımız “hayır” oyu kullanarak, bu konudaki samimi ve
gerçek niyetlerini ortaya koyacaklar.
Değerli arkadaşlarım,
askerlik mesleği... Her meslek önemlidir, her meslek kutsaldır, her meslek
gereklidir. Doktorluk, öğretmenlik, hemşirelik, mühendislik, avukatlık,
hâkimlik ama askerlik mesleği, bütün bu mesleklerin dışında ayrı önemi olan,
ayrı değeri olan bir meslektir. Dolayısıyla, askerlik mesleğiyle ilgili özlük
hakları konuşulurken, sosyal haklar konuşulurken, görevler konuşulurken,
sorumluluklar konuşulurken milletvekili arkadaşlarımızın hep ayrı bir noktada
bir bakış açısıyla bu duruma bakmaları gerekmektedir çünkü askerlik, harp
sanatını öğrenmek ve öğretmektir. Askerlik, vatan savunması için öldürmek ve
gerekirse gözünü kırpmadan ölüme gitmektir. Askerliğin dışında hiçbir meslekte
böyle bir kutsiyet, böyle bir ulviyet yoktur. Dolayısıyla, bu sebeptendir ki
Silahlı Kuvvetlerimize, kahraman ordumuza “Peygamber ocağı” ismini takmıştır
yüce milletimiz.
O bakımdan, geçtiğimiz 22’nci
Dönem Parlamentosu çalışma süresinde ve bu dönemki çalışma süresince Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak bizler gerek uzman erbaşlarımızın gerek
astsubaylarımızın gerek subaylarımızın ve emekli askerlerimizin gerekse gazi ve
şehitlerin ve yakınlarının özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik müteaddit
defalar, birçok kez kanun teklifi verdik, Meclis araştırması istedik ve bu sorunları
yüce Mecliste, bu Gazi Mecliste dile getirerek sorunların çözümünü iktidar
partisinden talep ettik. Ana muhalefet partisi olarak Cumhuriyet Halk
Partisinin yapabileceği sadece sorunu görmek, sorunu ortaya çıkarmak, onu
isimlendirmek ve iktidar partisine çözümünü de ortaya koyarak önermektir. Ama
yetki, güç iktidar olandadır. İktidar olmak demek muktedir olmak demek. Ama
maalesef dokuz yıldır, değerli arkadaşlarım, ana muhalefet partisi olarak bizim
bütün gayretlerimize rağmen, iktidar partisinin aslında çözümünün çok basit ve
kolay olduğu bu sorunların çözümüne yönelik ciddi ve doğru bir adım atmadığını
hep birlikte yaşadık ve gerekçe olarak da sürekli, arkadaşlarımız, Genelkurmay
Başkanlığınca bu sorunların çözümüne yönelik kapsamlı bir çalışmanın yapıldığını
ve bu kapsamlı çalışma çerçevesi içerisinde bu sorunların bir kerede
çözüleceğini şu kürsüde AKP grup başkan vekilleri sürekli bizlere karşı söz
verdiler, hitap ettiler ama dokuz yıldır beklediğimiz bu kapsamlı çalışma
nedense şu Parlamentonun gündemine bir türlü gelmedi ve gelemedi. Sorunlar hâlâ
aynı ve sorunlar hâlâ çözüm bekliyor. Nedir bu sorunlar değerli arkadaşlarım?
Kırk beş yaşına kadar sadece askerlik yapmış, sadece harp etme sanatını
öğrenmiş bir insanın kırk beş yaşından sonra bir başka mesleği icra edebilmesi
mümkün değildir. Dolayısıyla, 1986 yılında yürürlüğe giren 3269 sayılı Uzman
Erbaş Kanunu çıkarılırken en önemli konu olan bu insanların emekliliğine
yönelik hakları sağlıklı bir biçimde tanzim etmediği için sıkıntılar bugüne gelmiş.
Eğer bir asker dağda savaşırken arkasındaki çocuklarını, eşini, özlük
haklarını, emekliliğini düşünüyorsa o askerin bu ülke adına savaşabilmesi çok
kolay değildir arkadaşlar. Eline silah verip düşman karşısına göndereceğin
insanın, kendisinin ve ailesinin her türlü sosyal güvenliğini ve yaşam
standartlarını yüce Meclis olarak, gazi Meclis olarak bizlerin düşünmesi
gerekir. Bu Meclis unutmayınız ki İstiklal Harbi’nde İstiklal Savaşı’nı yöneten
bir Meclistir, bu Meclis İstiklal Savaşı’nı buradan, Meclis kürsüsünden en
küçük detayına kadar planlayan ve yürüten Meclistir. O bakımdan bu sorunların
çözüm yeri de bu Türkiye Büyük Millet Meclisidir, öyle de olmalıdır.
Şimdi arkadaşlarım, geliyor
uzman erbaş arkadaşlarımız, on sene görev yapmış, on beş sene görev yapmış ama
sekiz tane on tane mükâfat almış, madalya almış komutanlarından. Daha sonra bir
hastalığa tutulmuş, uzun süreli bir hastalığa ve sözleşmesi feshedilmiş. Yani
yıllarca dağlarda kahramanca savaşmış bir asker belirli bir müddet sonra bir
hastalığa yakalandığı için, üç aydan fazla rapor aldığı için, hava değişimi
aldığı için sözleşmesi yenilenmemiş ve geleceğiyle ilgili en küçük bir umut
ışığı olmadan kapının önüne konmuş. Madalyalarıyla efendim, para mükâfatıyla,
atış şerit rozetleriyle, komutanlarından aldığı taltiflerle kapının önüne
konmuş. Bu örnek bugün görev yapan uzman erbaşlarımızın hepsinin önünde çok
olumsuz bir örnektir. Bu şekilde uzman erbaşlarımızın kapının önüne konulmasına
Meclis olarak göz yumarsak görev yapan uzman erbaşlarımızın sağlıklı, kendinden
emin bir biçimde görev yapmalarını temin edemeyiz değerli arkadaşlarım.
Ayrıca bu arkadaşlarımız
çeşitli disiplin yoluyla otuz günden fazla ceza aldıklarında sözleşmeleri
yenilenmiyor. Olabilir, insanlık hâlidir, bir komutanla karşılaşmıştır,
komutanla elektriği uymamıştır, fiziki teması uymamıştır, belirli bir zıtlık
araya girmiştir ve bir insanın ve ailesinin geleceği o komutanın iki dudağının
arasında, o komutanın vereceği disiplin cezalarına bağlı bir biçimde sona
erebilmektedir. Bu hakkaniyetli ve adaletli bir durum değildir. Her meslekte, o
mesleği en iyi şekilde icra eden insanların çalışma güvencesinin olması gerekir
değerli arkadaşlarım. Eğer bu güvence yeterli bir biçimde yoksa, o insanları
sağlıklı bir biçimde çalıştırabilmemiz de olanaklı olamaz.
Bunun gibi daha sayılması
gereken bir sürü sorunlar var, sürem bu kadar izin verdiği için ancak
söyleyebildim. Ama şunu bilin ki yarın seçim geldiğinde, biz meydanlara,
kahvelere, sokaklara indiğimizde, oradaki uzman erbaş ve astsubay arkadaşlarımıza,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, halkın iktidarı Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında bu sorunlarının bir tanesinin sorun olarak kalmayacağını ve
hepsinin öncelikli olarak çözüleceğini, bu kürsüden Cumhuriyet Halk Partisi
adına bir kez daha tekrar etmekten onur ve gurur duyuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Çakır.
Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ali Öztürk, Konya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ ÖZTÜRK (Konya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin uzman
erbaşların sorunlarıyla ilgili Meclis araştırması yapılmasına dair önergesinin
aleyhinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, konuşmacı
arkadaşlarımız, uzman erbaşların sorunlarını ortaya koyarken, hep “Sokağa
atıldılar.”, “Sokağa itildiler.” gibi hitaplar kullandılar. Aslında uzman
erbaşlarla bizler de görüşüyoruz, onların dernekleriyle bizler de görüşüyoruz,
kendileriyle bizler de görüşüyoruz, sorunlarını yakından biliyoruz ve burada
görüşülen hiçbir sorun önemsiz değildir, her sorun önemlidir.
Bu önergeyi veren partili
arkadaşlarımızın bugüne bu önergelerini bırakmalarının sebebi belki de daha
önce verdikleri önergelerden ancak sıra bulmuş olmaları. Öyleyse, bugüne kadar
verdikleri önergeler önemsiz miydi? Hayır, onlar da önemliydi, bu da çok
önemli.
Biz, Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarının moral ve motivasyonuna ve eğitimine önem verdiğimiz için, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin bizim millet olarak göz bebeğimiz olarak kabul ettiğimiz
bir kurum olması nedeniyle her türlü bireyinin sorunlarına gerçekten önem
veriyoruz.
Bu anlamda, gerçi Yılmaz
Helvacıoğlu Arkadaşımız yapılan hizmetleri saydı, ben tekrar olarak, belki
hatırlanmasında ve akılda kalmasında kolaylık olması bakımından belki de
ekranları başında yeni dinleme fırsatı bulan uzman erbaşlar ve yakınlarının
ilgisine sunmak adına bu konuları bir kez daha tekrar etmek istiyorum.
2002 yılından bu tarafa,
uzman erbaşlarla ilgili yapılan hizmetler ve iyileştirmelerden çok önemli
olanlarını saymak gerekirse, bunların göreve başlarken yaptıkları hizmet
süreleri iki yılken beş yıla çıkarılmıştır. Vatani görevini yapmakta olan erbaş
ve erler ile arasındaki astlık ve üstlük münasebetleri yeniden düzenlenmiş,
uzman erbaşlar er ve emsal rütbedeki erbaşların üstü hâline getirilmişlerdir.
Yedeğe ayrıldıktan sonra hizmete çağrılanlara muvazzaf emsalleri gibi özlük
hakları verilmesi sağlanmıştır. Sözleşmelerinin sona ermesine neden olan hava
değişimi ve istirahat süreleri ile Silahlı Kuvvetlerden ayrılan uzman erbaşlar
ile ailelerinin tedavi usulleri yeniden düzenlenmiştir. Bir yıl içinde
alabilecekleri hava değişimi ve istirahat sürelerinin toplamı iki aydan üç aya
çıkarılmıştır. Hava değişimi ve istirahat nedeniyle ilişiklerinin kesilmesinde
azami süre iki aydan üç aya çıkarılmış ve bu sürenin hesabında tedavide geçen
sürenin de dikkate alınmasına son verilmiştir. Sözleşmeleri sona erenler ile
bunların bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin kamu kurum ve
kuruluşlarının ve sosyal güvenlik kurumlarının sağlık hizmetlerinden yararlanma
hakları olanlar hariç olmak üzere, asker hastanelerinin bulunmadığı
garnizonlarda garnizon komutanlarından sevk almak şartıyla, kamu sağlık
kuruluşlarından ücretsiz muayene ve tedavi hizmeti almaları sağlanmıştır.
Sözleşmeleri sağlık nedeniyle
feshedilenlerden sözleşmenin feshedilmesine neden olan sıhhi arızalarının
tedavisine devam edilenlere sözleşmenin sona ermesinden başlamak üzere tedavi
süresince on iki ayı geçmemek üzere görevdeki emsallerinin almış oldukları net
maaşlarının üçte 2’sini her ay sağlık yardımı olarak almaları sağlanmıştır.
Bedeli karşılığında zatî
tabanca alabilme imkânları kanunla düzenlenmiştir. İntibak dönemi iki aydan beş
aya çıkarılmış; bu süre içerisinde ayrılmak isteyenlere imkân sağlanmış. Derece
ilerlemesi yapabilmelerine imkân sağlanmış, bu kapsamda üçüncü dereceye kadar
yükselebilme imkânları getirilmiştir.
Kendi istekleriyle sözleşmelerini
yenilemeyenlerin yanı sıra sağlık niteliklerini kaybetmeleri veya kırk beş
yaşına girmiş olmaları sebebiyle görev süreleri sona erenlere de kamu kurum ve
kuruluşlarında devlet memuru olarak istihdam edilme imkânı sağlanmıştır.
İkramiye ilk beş yıl ve
sonraki beş yıl için farklılaştırılmış, net maaşlarının 20 katına kadar
ikramiye verilmesi imkânı getirilmiştir.
Kadronun kaldırılması hâlinde
sınıf ve kuvvet değişikliği yapabilme imkânı sağlanmıştır. Paraşütçü,
denizaltıcı, kurbağa adam, uçucu gibi görevlerde çalışanlara aynı görevlerde
çalışan astsubayların almış olduğu tazminatın yüzde 30’u tutarında aylık uçuş,
dalış ve atlayış tazminatı alma hakkı tanınmıştır.
Aile doğum ve ölüm
yardımlarının Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na göre yapılacağı
kanunla düzenlenmiştir. Sözleşme süreleri içinde değişik bölge ve garnizonlara
Silahlı Kuvvetler hizmet ihtiyacı esas alınmak suretiyle atanma ve yer
değiştirme işlemlerine tabi tutulabilmeleri kanunla düzenlenmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık
Yeteneği Yönetmeliği hükümlerine göre sağlık raporu almaları esasa
bağlanmıştır.
Bunların dışında, ayrıca,
uzman erbaşların özlük hakları, eğitim seviyeleri, sosyal hakları, sahip
oldukları yetkiler ile ilgili olarak devam eden iyileştirme çalışmalarından da
örnek vermek gerekirse, ilerleyebilecekleri en son derece ve kademenin 3/8’den
2/6’ya çıkarılması, kırk altı yaşında emekli olabilmeleri, iki yıllık
yükseköğrenim yapanlara bir kademe, üç yıllık yükseköğrenim yapanlara iki
kademe ve dört ve daha fazla süreli yükseköğrenim yapanlara bir derece
verilmesi, iki ve daha uzun süreli yükseköğrenim yapanlar ile lise mezunu
olanlardan son altı yıllık sicil notu ortalaması 90 ve üzerinde olanların
1’inci dereceye yükselmesi, astsubaylara verilen ek göstergelerin üçte 2’sinin
verilmesi, uzman erbaşlarla ilgili yapılacak düzenlemelerden emeklilik veya
malullük nedeniyle daha önceden ayrılmış olanlar ile yaş sınırı sebebiyle
sözleşme yapamayanların da faydalanması amaçlanmıştır.
İzin süreleri yeniden
düzenlenmiş, kritik yörelerde, özel harekât ve operasyon timi olarak görev
yapanlara ödenecek ek tazminatın artırılması amaçlanmaktadır.
Mayın arama ve temizleme
faaliyetlerinin bilfiil yapılması sırasında hayatını kaybedenlerin dul ve
yetimleri ile malul olanların özlük haklarının iyileştirilmesi amaçlanmaktadır.
Emekli aylıkları ile makam
tazminatı almaya hak kazanamamış olanlara, emekli aylıklarıyla birlikte 100
Türk lirası ek ödeme yapılması amaçlanmaktadır.
Gemilere atanan personele
ödenen ek tazminat miktarının artırılması, malul, gazi olanlara görevlerine
devam edebilme imkânının sağlanması, Toplu Konut Kanunu’nda değişiklik yapılmak
suretiyle, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında şehit olanların yanı sıra malul
olanlar ile eğitim, tatbikat, manevra ve birlik hâlinde intikaller sırasında bu
harekât ve hizmetlerin sebep ve etkileriyle malül olanların da faizsiz konut
kredisinden faydalandırılmaları amaçlanmaktadır. Kendi kusurları olmaksızın
sözleşmesi feshedilen veya hizmet sürelerinin bitiminde ayrılanlara 500 Türk
lirası tazminat ödenmesi de amaçlanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, uzman
erbaş konusu gerçekten önemlidir. Yukarıda söylediğim iyileştirmeler ve
çalışmalar zaten konuya önem verdiğimizi, zaten sokağa atmadığımızı, zaten
onların sahipsiz olmadığını göstermektedir.
Bu nedenle, yoğun ve önemli
gündemi değiştirmeye gerek olmadığı kanaatinde olduğumu bildirir, bu nedenle
Meclis araştırması açılmasına dair önergenin aleyhinde olduğumu tekrarlayarak
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisini oylarınıza sunacağım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Karar yeter sayısı efendim.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
istiyorsunuz, arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
15.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
15.23
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verdiği önerisinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır ve öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
3.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve
arkadaşlarının “Ankara OSTİM ve İvedik’te meydana gelen patlamalar hakkında”
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun 10/02/2011 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun,
10.02.2011 Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Tekin
Bingöl ve arkadaşları tarafından, 09.02.2011 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına “Ankara Ostim ve İvedik’te Meydana Gelen Patlamalar
hakkında” verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin (451 sıra nolu), Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
10.02.2011 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Tekin Bingöl, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bingöl. (CHP
sıralarından alkışlar)
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Bildiğiniz gibi 3 Şubat 2011
tarihinde Ankara Ortadoğu Sanayi ve Ticaret Merkezi ile İvedik Organize Sanayi
Bölgesinde art arda iki patlamayla iş kazaları meydana geldi ve yine hepinizin
bildiği gibi, maalesef 20 vatandaşımız hayatını kaybetti, 53 vatandaşımız,
12’si ağır olmak üzere yaralandı. Bir kez daha buradan şahsım ve partim adına,
ölenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralılara acil şifalar
diliyorum.
Tabii takdir edersiniz ki
hiçbir işveren yıllarca uğraşarak didinerek oluşturduğu bir değerin yok olup
gitmesini ve evladı gibi sahiplendiği işçilerinin bırakınız can kaybı, burnunun
dahi kanamasını istemez. O açıdan işverenlerimize de geçmiş olsun dileklerimizi
iletiyor ve en kısa zamanda yaralarının sarılarak yeniden Türk ekonomisine
katkı koyabilecek değerleri ortaya çıkarmalarını diliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
yıllardır, özellikle son yıllarda Türkiye'de çok ciddi iş kazaları meydana
gelmektedir. Daha Ankara’daki patlamaların şokunu atlatmadan Antalya’da patlama
gerçekleşti ve henüz bunların acıları çok tazeyken Kahramanmaraş’ta meydana gelen
göçükle âdeta yıkıldık.
İş kazalarının son dönemlerde
bu kadar sıklıkla meydana gelmesinin elbette çok temel nedenleri var. Bugün,
2011 yılının daha ikinci ayının içindeyken kırkıncı gününde iş kazalarıyla
hayatlarını kaybedenlerin sayısı 50’ye ulaşmış durumda. Sadece 2009 yılında iş
kazaları nedeniyle hayatını kaybeden 1.171 işçimiz, Avrupa’da iş kazalarında
hayatını kaybedenler sıralamasında Türkiye’yi 1’inci ve dünyada da maalesef
3’üncü sıraya oturtmuştur. O nedenle “Son dönemlerde sıklıkla iş kazaları
meydana gelmektedir.” ibaresini kullandım.
Bu iş kazaları meydana
geldikten hemen sonra yetkililer çok değişik açıklamalar yapmakta ve âdeta
kendi yetkileri ve kurumlarının yetkileri altındaki sorumluluklardan kaçmak
için sorumlulukları başkalarına öteleme gayreti içerisine girmektedirler. Aynı
gayret, Tuzla’da ölüm tarlaları hâline gelen tersanedeki işçi ölümlerinde de
meydana gelmişti; maalesef bu patlamalar sonrasında yaşananlar sonrasında
açıklananlar da bunu bir kez daha teyit etmiştir.
Değerli milletvekilleri,
patlamaların hemen sonrasında bir sayın bakan, çok rahat bir şekilde çıkıp; “Ee
canım, o iş yerlerinde çalışan işçiler, çıkıp, eksiklikleri, yanlışları, kayıt
dışıları ihbar etselerdi” diyebilmiştir. Bu, son derece ucuz bir anlayıştır değerli
milletvekilleri. Bu, 12 Eylül zihniyetinin bir ürünüdür. Hatırlayın, 12 Eylülde
insanlarımız, ajanlığa, ihbarcılığa yönlendirilmiş ve asılsız ihbarlarla birçok
yurttaşımız ağır bedeller ödemiştir. Bugün sorumluluktan kaçmak adına bir bakan
çıkıp, işçilerimizi, ihbarcılığa, jurnalciliğe özendirebilmektedir. Oysa şunu
unutmasın sayın bakan; bizim çalışanlarımız, ekmeğini kazandığı işyerlerini
kutsal mekânlar olarak görür ve oraları gözlerinin nuru gibi korurlar. Hiç
merak etmesin, oradaki işçilerin hiçbir tanesi ihbarcı olmayacaktır ama asıl
görevden kaçanlar, o açıklamayı yapan bakanlardır.
Yine bir sayın bakan, çok
rahat bir şekilde, denetim eksikliğinden bahsetmiştir.
Sayın milletvekilleri, dokuz
yıla yakındır Türkiye’de hükûmet edenler acaba niçin bu denetim mekanizmasını
layıkıyla yerine getirmemektedirler? Çünkü iktidar denetimden hoşlanmamaktadır.
O nedenle denetimsizlik iktidarın işine gelmektedir. Yoksa dönüp sorarlar, siz
denetim yaptınız da sizin elinizi kolunuzu bağlayan mı vardı?
Yine çok ilginç bir açıklama
bir yetkiliden geldi, o sayın yetkili de “200 milyon liralık bir yatırım
yapabilseydik, 4-5 milyarlık bir külfetten kurtaracaktık.” diyebilecek kadar
trajikomik bir yaklaşım sergilemiştir.
Hadi bunlardan vazgeçtik,
asıl bombayı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı patlattı. Daha acılar çok
tazeyken, henüz enkaz altında, göçük altında insanların varlığından kaygı
duyulurken, henüz hayatını kaybedenlerin yakınları acıya, gözyaşlarına
boğulurken, onların feryatları OSTİM’i kaplarken büyük bir rahatlıkla çıkıp
“Ölenlerin yakınlarına Mamak’ta birer ev verebileceğiz.” diyebilmiştir. Ne
güzel muştu değerli milletvekilleri. Bunun adı ölüler üzerinden siyaset yapmak
değil de nedir acaba! İşte bu anlayış maalesef Türkiye’de AKP İktidarıyla
birlikte işçi sorunlarını had safhaya ulaştırmıştır ve çok net bir şekilde emek
sömürüsü yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
elbette acıları hafifletmek adına hayatını kaybedenlere katkı koymak bir insani
vazife. Bırakın, insani vazifenin ötesinde bir sosyal devlet olmanın gereğidir
ama bunun zamanı ve zemini henüz göçük altında can kayıplarımız varken çıkıp
buradan siyaseten nemalanmak olmamalı.
Değerli milletvekilleri, bu
sorunların temelinde iktidarın yanlış politikaları yatmaktadır. İktidar,
denetimsizliğin yanında sendikasızlaştırmayı Türkiye gündemine gelip
oturtmuştur. 1980 ile 2011 yılını kıyasladığımızda, aradan geçen bu süre
içerisindeki nüfus artışları ve iş yerlerindeki artışlara baktığımızda, 1980
yılında Türkiye’de 2,5 milyon sendikalı çalışan varken maalesef bugün bu sayı
650 bine düşmüştür ama gelin görün ki sadece kayıtlı iş yeri sayısı bugün
itibarıyla 1 milyon 180 bin civarındadır. Fakat bu sayıdaki iş yerine rağmen,
sendikalı işçi sayısı sadece 650 binle sınırlıdır.
Yine, iktidarın çok hoşlandığı,
resmî kurumlarda yaygın bir şekilde kullandığı taşeronlaştırma maalesef özel
sektörde de yaygınlaşmaya başlamıştır. Bütün bunlar sadece ve sadece iktidarın
denetimsizliği, sendikasızlaştırmayı, taşeronlaştırmayı, iş yeri güvenliğini
ortadan kaldıran anlayışlarını pekiştirerek Türkiye’de son yıllarda iş yeri
kazalarının artışına âdeta zemin hazırlamıştır.
Değerli milletvekilleri, az
önce bahsettiğim 1 milyon 180 bin kayıtlı iş yeri olmasına rağmen, yine
patlamaların olduğu günlerde bir konuya çok değinildi, dendi ki: “Bu iş
yerlerinin işletme belgesi yok.” Ama gelin görün ki bu iş yerlerinin işletme
belgesinin olmamasının sorumlusu da Hükûmet çünkü 2009 yılında, İşyeri İşletme
Belgesi Yönetmeliği’nin 2’nci maddesiyle, 50 işçiden fazla istihdam olanağı sağlayan
kuruluşlara işletme belgesi yükümlülüğü getirilmiştir. O zaman, siz, bu
yönetmelikle böyle bir dar anlayışı hâkim kılarsanız, işveren de elbette
kanundan ve yönetmelikten gelen haklarını doğal olarak kullanacaktır. 1 milyon
180 bin kayıtlı iş yerinden, yüzde 2 bile değil değerli milletvekilleri, yüzde
1,6 oranında işletme belgeli iş yeri vardır. İşte Türkiye’de iktidarın emekçiye
bakış açısı budur.
Değerli milletvekilleri,
sadece bu patlamalarla ilgili değil, geçmiş dönemdeki patlamalarda da iktidar mensupları
çok rahat açıklamalar yapmışlardır. Hatırlayın, Zonguldak’taki maden patlaması
sonrasında Sayın Başbakan, çok açık bir dille “Orada çalışanlar ölümün
kaçınılmaz olduğunu bile bile çalışmayı göze aldılar.” diyebilmiştir. Hadi
ondan da vazgeçtik, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı çıkıp “Çok güzel
öldüler.” diyebilmiştir.
Değerli milletvekilleri, ölüm
bir gerçektir ve her canlı mutlaka ölümü tadacaktır ama inanınız ki ölümün adı
bile soğuktur ve şair, ölümü “Ölüm, adın kalleş olsun!” diye nitelemiştir. O
Sayın Bakana sormak lazım: Ölüm nasıl güzel oluyorsa bir anlatıversin de biz de
o güzel ölümü tercih edelim. İşte değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi iş yerlerine, işverenlere, işçilere bu gözle bakmaktadır. Bu anlayışla
biz bu önergeyi verdik ve diliyoruz ki Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerimiz de, bizim, bu kazalar karşısında gösterdiğimiz hassasiyeti
göstereceklerdir, onların da yürekleri yanıyor. Bu araştırma önergesi dikkate
alınarak -önergemizin kabulüyle- iş yeri kazalarının araştırılmasına yol
açılsın. Aksi takdirde, bu vicdani sorumluluk, bundan sonra yaşanacak iş
kazalarında hayatını kaybedenlerin vebalini Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerinin sırtına yükleyecektir diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bingöl.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisi aleyhinde söz isteyen Abdullah Çalışkan, Kırşehir Milletvekili.
Buyurun Sayın Çalışkan.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grubu
tarafından verilen Meclis araştırma önergesi, grup önerisi hakkında aleyhte söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, OSTİM Organize Sanayi
Bölgesinde ve İvedik Organize Sanayi Bölgesinde art arda yaşadığımız patlamalar
şüphesiz hepimizi üzmüştür. Bu patlamalarda, bu kazalarda vefat eden
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralılarımıza acil şifalar
diliyoruz.
Bu patlamaların yaşanmasının
ardından, Hükûmetimiz en yüksek seviyede bu patlamaların olduğu bölgeye giderek
orada incelemelerde bulundular. Sayın Başbakanımız, ilgili bakanlarımızla
birlikte, milletvekillerimizle birlikte patlamaların yaşandığı yerlere giderek
hem kurtarma çalışmalarına katıldılar hem de çalışmaların hızlı bir şekilde tamamlanması
için gerekli talimatları verdiler. Son derece uyumlu bir şekilde, hızlı bir
şekilde kurtarma çalışmaları yapıldı ve maalesef 20 vatandaşımız vefat etti ve
daha fazla da yaralımız bulunmakta.
Tabii, Cumhuriyet Halk
Partisinin niyeti farklı da olsa bu konuyu Meclis gündemine getirmiş olması
önemli. Burada Hükûmetimizin iş sağlığı, iş güvenliği, işçi güvenliği anlamında
gerekli hassasiyeti göstermediği, bu konuya gerekli hassasiyeti göstermeyerek
gerekli çalışmaların yapılmadığı gibi ithamlarla karşılaştık. Ben,
Hükûmetimizin kurulduğu andan itibaren iş sağlığı ve iş güvenliği
alanında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımız başta olmak üzere, Hükûmetimizin yaptığı çalışmalar hakkında
kısaca yüce heyetinizi bilgilendirmek istiyorum.
En önemlisi, 4857 sayılı İş
Kanunu yine bu Meclisimiz tarafından Avrupa Birliği uyum süreci çerçevesinde
çıkarılmış oldu. Bakanlığımız bünyesindeki İşçi Sağlığı Daire Başkanlığı yine
2003 yılında İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğüne dönüştürüldü. Avrupa
Birliği mevzuatına uyum çerçevesinde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin olarak yirmiye yakın yönetmelik yenilendi ve
uygulamaya konuldu. Yine, aynı şekilde ILO sözleşmeleri Meclisimiz tarafından
kabul edilerek iç mevzuatımıza aktarıldı. İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin
Avrupa Birliğinin tüm direktifleri kanun tasarısı olarak hazırlandı; bir kısmı
kabul edildi, bir kısmı önümüzdeki dönemde yine gündemimize gelecek.
Hükûmetimiz, iş sağlığı ve güvenliği alanında -bu çok önemli- gerekli duyulan
nitelikli iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi yetiştirilmesiyle -ki bu
anlamda daha önceden maalesef çalışmalar yapılmamıştı- ilgili gerekli
yönetmelikleri hayata geçirerek bu alanda uzman kişilerin yetiştirilmesi için,
Eğitim Araştırma Merkezi başta olmak üzere, uzaktan eğitimle olsun gerekli
eğitim çalışmalarını başlattı. Şu anda toplam 561 tane iş sağlığı ve güvenliği
yönünden teftiş yapan müfettişimiz bulunmakta. Daha önce 2002 yılında toplamda
654 tane iş müfettişi var iken, şu anda 442’si müfettiş olmak üzere toplam 912
tane iş müfettişi Çalışma Bakanlığı bünyesinde faaliyet göstermekte ve bunların
561’i iş sağlığı ve güvenliği yönünden… Ki, az önce dile getirildi; sanki
gerekli teftişler, gerekli denetlemeler yapılmıyormuş gibi. Ama yeterli mi?
Tabii ki değil, daha da artırmamız lazım. Sırf OSTİM Organize Sanayi Bölgesinde
olsun, İvedik Organize Sanayi Bölgesinde olsun, binlerce iş yeri var. Bunların
her an teftiş edilmesi, her an denetlenmesi elbette ki mümkün değil. Bu iş
yerleri iş hayatına başlayacakları zaman gerekli ruhsatları alıyorlar, “Ben şu
işi yapacağım.” diyorlar, ona göre gerekli işlemler yapılıyor, gerekli izinler
alınıyor. Ama ondan sonra bu izinlere rağmen o iş yeri farklı bir faaliyet
yapıyorsa, farklı bir üretim yapıyorsa, o izinde olmayan işleri yapıyorsa, bunun
da tabii her an denetlenmesi, her an “Sen ne yapıyorsun?” denilmesi tabii ki
mümkün değil. Ama bu müfettiş sayımızı artırarak, gerekli düzenlemeleri
inşallah önümüzdeki dönemde yaparak, herkesin izin aldığı konuda, ruhsat aldığı
konuda faaliyette bulunması ve yasalar çerçevesinde faaliyette bulunması için
de hep beraber burada gerekli çalışmaları da önümüzdeki dönemde yapacağız
inşallah.
Bunun haricinde,
Bakanlığımızın kurumsal kapasitesinin artırılmasına yönelik çok önemli Avrupa
Birliği projeleri gerçekleştirildi: İş Sağlığı ve Güvenliğinin Geliştirilmesi
Projesi, İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliğinin Artırılması Projesi, İSGÜM
Bölge Laboratuvarlarının Güçlendirilmesi Projesi, Kişisel Koruyucu Donanım Test
Laboratuvarları Projesi gibi, yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
kapasitesinin güçlendirilmesi, kurumsal kapasitelerinin artırılmasına yönelik
projeleri hep beraber hayata geçirdik.
Bunun haricinde de yine
Bakanlığımız -Hatırlarsanız eskiden özellikle tersanelerimizde çok iş kazaları
oldu. O zaman da yine bu konu gündeme geldi- tersanelerimizdeki İş Sağlığı ve
Güvenliğinin Geliştirilmesi Protokolü’yle yaklaşık 16 bin işçinin bu alanda, iş
sağlığı ve güvenliği alanında eğitim almasını sağlamış bulunmakta.
Bununla birlikte, Millî
Prodüktivite Merkeziyle yapılan anlaşmayla, Maden Mühendisleri Odasıyla yapılan
protokollerle, Millî Eğitimle, Bayındırlık Bakanlığıyla, Tarım Bakanlığıyla,
Sağlık Bakanlığıyla yapılan protokollerle toplam 52.130 kişi eğitimden
geçirildi 2002 yılından bugüne kadar ve iş sağlığı ve güvenliği alanında
gerçekten çok önemli eğitim faaliyetleri gerçekleştirildi.
Onun haricinde, iş güvenliği
uzmanlığı ve iş yeri hekimliği eğitimi de Bakanlığımız tarafından yapıldı, 3
bine yakın kişi bu konuda Bakanlığımız tarafından eğitime alındı.
Bakanlığımız bünyesinde olan
ÇASGEM’le -Araştırma ve Geliştirme Merkezi- bu konuda gerçekten tamamen iş
sağlığı ve güvenliği konusuna öncelik vererek ve bu alanda bütün sektörleri hem
iş başında olsun hem eğitim merkezinde olsun hem de şu anda başlatılan
projeyle, uzaktan eğitimle işçilerimizin bu alandaki hassasiyetini,
duyarlılığını artırmamız son derece önemli. Biz ne kadar denetlersek
denetleyelim, ne kadar kontrol edersek edelim, işçilerimizin “Bana bir şey
olmaz, nasıl olsa bir şey olmaz.” anlayışından kurtulması ve gerçekten işini
yaparken gerekli bütün güvenlik önlemlerini almasını sağlamamız, bunu birlikte
başarmamız lazım.
Bir diğer önemli istatistik
olarak şunu verebiliriz: 100 bin işçi başına düşen kaza sayısı 2002 yılında
1.385 iken, 2009 yılında bu sayı 712’ye düştü.
2002 yılında iş yeri sayısı
727.409, sigortalı sayısı yaklaşık 5 milyon iken, iş kazası sayısı 72 bin
civarındaydı. 2009 yılına bakarsak: İş yeri sayısı 1 milyon 200 bin civarına
çıkıyor, sigortalı sayısı 9 milyon, iş kazası sayısı 64 bin. Yani 72 binden 64
bine düşmüş.
Genel olarak bakarsak:
2002-2009 yılları arasında iş yerleri yüzde 67, sigortalılar yüzde 73 oranında
artmış iken, iş kazaları aynı dönemde yüzde 11 oranında azalıyor.
Demek ki yapılan eğitim
çalışmaları, Bakanlığımızın yaptığı tüm çalışmalar gerçekten iş kazalarının
azalması yönünde çok önemli bir etken olmuştur ama tabii ki bu istatistik bir
başarı olarak gösterilemez. İş kazalarını hep beraber sıfır noktasına indirmek
bizim için hedef olması lazım. Bunun için az önce bahsettiğim eğitim
çalışmaları son derece önemli. İş yeri sahiplerinin işçilerinin güvenliği
noktasındaki hassasiyeti, duyarlılığı çok önemli. Onların işçilerin eğitilmesi
için gerekli girişimleri başlatmaları çok önemli. Bu sadece birilerini
suçlamak, işte “Bakanlık şunu yaptı, bunu yaptı.” şeklinde değil; bu, topyekûn,
toplum olarak gerekli bilinç seviyesine ulaşmamızla mümkün olacaktır. Bizim
Avrupa Birliği üyelik sürecindeki temel etkenlerimizden, bu konudaki
hassasiyetlerimizden birisi de işte bu gibi konularda hep beraber Türkiye’yi
kalkınmış ülkeler seviyesine yükselterek toplumumuzun, vatandaşlarımızın
duyarlılığını, bilinç seviyesini, hassasiyetini bu uygulamalarla, bu yasalarla,
bu mevzuatlarla, bu yönetmeliklerle bu kazaları hep beraber en asgari seviyeye
indirmemiz gerekiyor.
Ben tekrar hepinize teşekkür
ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Çalışkan.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisi lehinde söz isteyen Tuğrul Türkeş, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Türkeş. (MHP
sıralarından alkışlar)
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Bu arada, bugün Maraş’ta,
Elbistan’da göçük altında kalan işçilerimizin de bir an önce kurtarılıp
sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin
Ankara’da olan kazalardan sonra Meclis araştırması isteğinin lehinde söz almış
bulunuyorum. Bu konuyu çok detaylı ele almamız gerektiğine inanıyorum. 20 kişi
rahmetli oldu yani bir gün içinde Ankara’daki iki tane kazada. Öncelikle
hepsine Allah’tan tekrar rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. 30’a yakın da
insanımız yaralandı, onlara da geçmiş olsun dileklerimi tekrarlıyorum.
Bunu normal bir şey gibi veyahut
da “İş kazası, olur.” mantığıyla karşılamamız mümkün değil. Benden önceki
değerli konuşmacı arkadaşım, Hükûmet kanadından, yapılması gerekenleri veyahut
da Avrupa Birliği müktesebatı içinde atılması gereken adımları dile getirdi ama
bu kaza olduğundan beri -iki haftaya yaklaşıyor- iki haftadır, işçiler ne kadar
sorumlu olabilir, iş yerleri ne kadar sorumlu olabilir diye işi lokalize
ediyoruz, odaklaştırıyoruz oraya.
Değerli arkadaşlar, işte tam
bu sebepten, tam bu mantıktan, bu konunun çok ciddi, bu yüce Meclis tarafından
bir komisyon kurularak araştırılması lazım. Bunun birçok yönü var. Buradaki
sorumluluk sadece o iş yerinin midir? Yani o iş yeri sahipleri ruhsatlarını
doğru alıp, iki tane yangın söndürme cihazı koyup, çalışanlarını da sigortaladığı
takdirde, işçilere de şunu yap, bunu yapma dediğiniz takdirde bunları
sıfırlayabileceğinizi düşünüyor musunuz? Yani bunda, toplum olarak, hem devlet
kurumları olarak hem vatandaş olarak, hatta medya olarak da bunlarda
hiçbirimizin bir sorumluluğu yok mu? Bu sorumlulukları konuşmayacak mıyız,
denetlemeyecek miyiz, ele almayacak mıyız?
Yani OSB yapılıyor, şu kadar
yapılıyor, ikincisi yapılıyor, üçüncüsü yapılıyor. Mimari bir problemi var.
Yani bu tip olaylarda görüyoruz ki, yapışık düzen binalarda, birinde olan kaza
diğerine sirayet ediyor. Peki, bunu araştırıp, bunu tespit edip buna göre yeni
bir düzenleme yapmadığımız takdirde, Türkiye’nin dört bir tarafında, yeni
organize sanayi bölgelerinin hepsinde aynı bitişik düzen binalar yapılacak.
Demek ki, mimari yapıdan itibaren birçok farklı kesimin, birçok farklı yapının,
gövdenin sorumluluğu var burada. Bunları araştırmalıyız, bunları tespit
etmeliyiz ve bununla ilgili gereken adımları atmalıyız.
Yangın söndürme sistemleri
yetersiz, bu iki olay da bunu gösterdi. Yangın söndürme sistemleri yetersiz
yani “Biz itfaiyeye haber verdik, sağ olsun itfaiye üç dakika içinde geldi.”
Demek ki bunun ötesinde orada yangın sistemiyle ilgili bir konuyu ele almamız
lazım. Ha, birçok tartışılan konu, yani lehindeyim veyahut aleyhindeyim değil
ama az önce Sayın Bingöl de ona değindi, daha kazanın gününden itibaren bütün
yetkililer teflon tava üslubuna döndüler, “Aman bana yapışmasın, aman ben
sorumlu olmayayım.” Ya, sorumlu olun Allah aşkına. Sorumlu olun, sorumluluğu
alın. 20 tane insanımız öldüyse, 30 tane insanımız feci şekilde yaralandıysa
bunun sorumluluğunu almanızda ne mahzur var? “Oranın denetimi bende değildi,
ben ondan sorumlu değilim.” Bunu araştıralım işte. Gerekirse onun denetimini o
talep edene verelim. Yani belediyeler “Organize sanayi bölgelerine ben
karışamıyorum.” Karış kardeşim. Bunu araştıralım, bunu doğru, net bir şekilde
ortaya çıkartalım. Karış kardeşim sen de ama bunun neticesinde de -Allah
korusun, hiç olmasını temenni etmiyorum- bir kaza olduğunda da “Gel bakalım
efendi buraya, geçen sefer teflon tava gibiydin, hiçbir şey yapışmıyordu
üstüne. Bu sefer sen sorumlu olduğun hâlde bunlar niye oldu?” diye buna
bakalım. Yani bunları niye konuşmayacağız ki? Bunları konuşmayacaksak,
bunlardan daha önemli ne işimiz var Allah aşkına. Kendi toplumumuzun, kendi
içinde yaşadığımız bu toplumun insanları, çalışanlarımız, işçilerimiz her gün
iş kazalarıyla karşı karşıya gelip hayatları tehlikede ise bana göre en önemli
konu bu. Bunun üzerinde konuşmamız lazım ve burada bunun bir araştırmasının
ciddi şekilde ele alınması lazım.
Şimdi, bir diğer nokta bu
ruhsatlar konusu. Yani az önce dediğim gibi, bu ruhsatların mutlaka belli bir
esasa, bir prensibe bağlanması lazım. Ha, bu hatalar sadece o iki iş yeri ve
orada çalışanların hatası mıdır? Mesela, ben ondan sonraki günlerde de hem
olayı yakından takip ettim hem de medyadan da izlemeye çalıştım. Bu oksijen
tüplerini yapan firmayla ilgili iddialar var, 82 yapımı tüpleri boyayıp verdiği
söyleniyor. Yani “metal yorgunluğu” diye bir şey var. Bunun içine basınçlı
nesneler koyuyoruz, bunların denetlenmesi gerekmez mi? Yani sadece o kazanın
olduğu iş yerindeki işçileri iş ahlakına, iş kurallarına göre doğru dürüst
çalıştıracağız ama öbürü 82 yapımı tüplerle oksijen teslim edecek. Burada gene
bunu önleyemeyiz, bunu da görmemiz lazım.
Değerli arkadaşlar, bütün
bunlardan sebep daha yani birçok konu var ama burada sırf satır başlarını dile
getiriyorum ki bunları görelim diye. Şimdi “Bunların içinde ben sorumlu
olmayayım.” Hayır, hepimizin sorumluluğu var ve hepimizin bu sorumlulukları ele
alması lazım. “Efendim, şikâyet etti birisi.” Nereye etti? Bunların bir
toplanma yeri var mı? Yani sadece belediyeye şikâyet etmek, “Burada şu, bu
hatalar, hasarlar var.” diye bildirmek yeterli mi? Bunlar, acaba il bazında bir
merkezde bu şikâyetler toplanıyor mu?
Bir diğer nokta, işte, tiner,
solvent vesaire konuları var. Peki, o zaman en basitinden bu tinerle yanıcı bu
tip maddelerle uğraşan iş yerlerini organize sanayi bölgelerinin dışında niye
farklı bir yere taşımayı düşünmüyoruz? Ve bunları burada araştırmadan, burada
konuşmadan, burada üzerinde durmadan da çözmemiz mümkün değil. “E, sorumlu
Hükûmet değil, Hükûmetin altındaki yer alan devlet kurumları değil. Oradaki
sadece iki firma ve iki tane firmanın çalışanlarının üzerine getirelim.” Hayır,
hepimizin var sorumluluğu, medyanın da var. Aynı dönemde bir televizyon
sanatçısı, sunucusu, çok genç bir insan rahmetli oldu. Bir gün önce o rahmetli
oldu, genç bir sanatçı, ertesi gün de bu kaza oldu. Akşam, kazadan sonra, merak
içinde kanalları dolaşıyorum yani ne oldu, ne bitti diye bakıyorum. Medyada
etkili bir ailenin çocuğunu işin içinden sıyırmak adına -o bir kişi, gencecik bir insan onun ölümüne
de üzüldüm, ona bir şey söylemiyorum, ama onu sıyırmak adına- o öncelikli
tartışma konusu, o birinci haber. Peki, sizce medyanın sorumluluğu yok mu o
zaman bu işin içinde? Yani bu tip olaylarda medya bunun sorumluluğunu almak
zorunda değil mi?
Evet, değerli arkadaşlar,
bütün bu arz ettiğim sebeplerden ve burada arz edemediğim birçok sebepten
dolayı bu Meclis araştırmasının yapılması gereğine inanıyorum, o nedenle de
lehinde söz aldım.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Türkeş.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisi aleyhinde söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tuncel.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)-
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; CHP grup önerisinin usulen aleyhine söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten OSTİM’de yaşanan
patlama bir kez daha Türkiye’de işçilerin, emekçilerin yaşadığı sorunları
gündemimize taşıdı ve ne yazık ki ölümle gündemimize taşıdı. Sadece OSTİM’de
yaşanan bu olay değil, hemen bu olayla birlikte, acaba Türkiye’de ne kadar çok
işçi ölümü var, bunlar gerçekten iş kazası mı diye düşündüğümüzde, aslında
bunun bir iş kazası olmadığını, bir iş cinayeti, bir katliam olduğunu sanırım
herkes söyleyecektir. Eğer öyle olsaydı çok tek tük olması gerekirdi. Daha
2008’de İstanbul’da Güngören’de bir patlama meydana geldi Davutpaşa’da. O zaman
da 21 insanımız, 21 işçi yaşamını yitirdi. Onlar 2008’den bugüne adalet
mücadelesi yürütüyorlar. Bilirkişi raporu, Davutpaşa’daki patlamada, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Zeytinburnu
Belediyesi, İSKİ ve BEDAŞ’ı kusurlu buldu ama buna rağmen hâlâ, üç yıldır
işçiler adalet mücadelesi veriyor, henüz sonuçlanmış değil.
OSTİM’de de bir patlama
meydana geldi, 20 yurttaşımız, 20 işçi yaşamını yitirdi. Şimdi, o kadar çok
gerekçe bulunabilir, nedenini… İşte, diyelim ki her zaman için ölümler olduktan
sonra Türkiye’de tartışılıyor işçilerin durumu, hangi koşullarda çalışılıyor.
Daha önce bu kürsüde, yine, Tuzla tersanelerinde yaşanan ölümleri tartışmıştık,
bir araştırma komisyonu kurmuştuk. Oradaki iş kazalarının tesadüf olmadığını,
oradaki koşulların işçilerin çalışmasına uygun olmadığını, dolayısıyla bunun
tedbirinin alınması, yenisinin de, yeni yapılacak gemi tersanelerinin de buna
göre yapılması gerektiğini söyledik ama Yalova’da başka bir inşaat vardı ve
Yalova’da da aynı standartlar. Yani o araştırma raporunun sonucuna göre
uygunsuz, ne olursa olsun, hiçbir şey dahi olmasa bile iş kazasına neden
olabilecek standartlar orada devam etti. Niye? Çünkü orada işverenler iş
yapmıştı, AKP İktidarının da sayın milletvekilleri de var o şeyin içerisinde.
Yani dolayısıyla, biz sermayeden yana tavır gösteriyoruz. Bu, çok ciddi bir
sorun ve Türkiye’de aslında işçi katliamlarının nedenlerini de ortaya koyuyor.
Çünkü Türkiye’de insanın bir önemi yok, hele hele işçinin bir önemi yok.
Türkiye ekonomisine bu kadar katkı da sunan, Türkiye ekonomisi konusunda AKP
İktidarının o kadar övündüğü bir noktada, işçilerin, emekçilerin ne yazık ki
hiçbir önemi yok. Dolayısıyla ölebilirler. Öldüğünde ne olur? Devlet der ki:
“Biz ölenler için çok üzüldük, dolayısıyla ne yapalım, ailesine yardım
yapalım.” Bu, işi kurtarıyor mu? Peki, bundan sonraki ölümleri nasıl
engelleyeceğiz? Ne yazık ki bunlar çok ciddi sorunlar.
Yine, sevgili arkadaşlar,
bugünlerde torba yasayı tartışıyoruz. Mesela, bu ölümlerin hepsinin temel
nedeni taşeronlaşma, kayıt dışı işçilik. Bunlar çok ciddi. Esnek çalışma adı
altında bugünlerde biz torba yasayla aslında, taşeronlaşmayı, parçalı çalışmayı
kanun hâline getiriyoruz. Dolayısıyla bununla birlikte ölümleri de tekrar
aslında meşrulaştırmış oluyoruz, yeni alanlara taşımış oluyoruz. Bunlar çok ciddi sorunlar. Tabii İktidar
bunun ne kadar farkında? Her zaman ölenlerin arkasından ağlayacak mıyız, yoksa
ölümleri mi engelleyeceğiz?
Biraz önce iktidar
partisinden Sayın Milletvekili yaptıklarını anlattı. Sayın Vekilim, ne yazık ki
sizin yaptıklarınız işçi ölümlerini engellemiyor, kazaları engellemiyor. Demek
ki bir problem var. Yani Avrupa Birliği sürecinde bizim ev ödevlerimizi iyi
yapmamız, sadece kâğıt üzerinde yapmamızla değil… Bunun pratik uygulaması çok
ciddi bir sorun. İşte pratikte bunlar yaşam bulmuyor.
Bakın size birkaç tane örnek
vereceğim işçi kazalarına ilişkin, cinayetlerine ilişkin:
Tuzla tersanelerinde bugüne
kadar 142 tane işçi yaşamını yitirdi ve araştırma komisyonu oluşturuldu.
Biliyorsunuz, bu komisyonun raporuna rağmen daha geçen ay 142’nci ölüm
gerçekleşti.
Son üç yılda 180’den fazla
emekçi kömür madenlerinde hayatını kaybetti. Bunların bir anlamı var mı
bilmiyorum sizler için de. 2010 yılının son altı ayında 66 kömür işçisi
hayatını kaybetti.
HES’lerde yine… Biliyorsunuz
bu HES’ler AKP İktidarı için çok önemli. Çünkü yenilenebilir enerji kaynakları
konusunda en iyi proje olarak söyleniyor. Dere yataklarımızı rant alanına dönüştürmekten
ziyade, bir de bu HES’lerde çalışan işçilerin de yaşamı kararıyor. Tabii burada
gündemde yok. Son iki ayda 6 işçi yaşamını kaybetti.
Yine, Kahramanmaraş’ta
Sabancı Holdingin inşaatını yürüttüğü HES’de, Samsun’da Çarşamba elektrik
üretimi şirketinin yürüttüğü HES’de, Aydın’da İkizdere Barajı’nın yapımında ve
geçen sene Doğuş Holding Grubunun Giresun’da devam ettiği HES’lerde onlarca
işçi yaşamını kaybetti.
İlginçtir, bu, Samsun
Çarşamba’daki hidroelektrik santralini yapan şirketin ortaklarından birisi
iktidar partisinin milletvekili, biri de belediye başkanı. Böyle olunca yani
biri belediye başkanı, biri milletvekili olunca ortak, dolayısıyla orayı
araştırma, oradaki iş kazalarını şey yapma noktası yok.
Yine, sayın milletvekilleri,
bugün Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün, ILO’nun 176 sayılı Madenlerde
Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesi’ni hâlâ imzalamış durumda değil yani. Bunlar çok
ciddi sorunlar. Peki, biz bunları tartışacak mıyız?
Diğer bir konu, Türkiye’de
kayıt dışı işçilik çok ciddi bir sorun. TÜİK’in verilerine göre bugün 23 milyon
işçi var, bunların 10 milyonu işsiz, kayıt dışı. Dolayısıyla aslında ölümler de
kayıt dışı oluyor yani ölenler de kayıt dışı, kazaya maruz kalanlar da kayıt
dışı oluyor, bunlar çok ciddi.
Birkaç tane örnek vereceğim
size. Örneğin gemi inşaat sektöründe çalışan 35.042 işçinin 10.013’ü asıl
işverenler, kalan 25.029’u alt işverenlerce çalıştırılıyor yani gemi
inşaatında, Türkiye’de önemli bir noktada, Türkiye ekonomisine de çok katkıda
bulunan bir alanda yüzde 71 alt işveren istihdam ediyor. Alt işverenin istihdam
etmesi ne demek? Kayıt dışı, güvencesiz çalışmak demek. Bunların çoğu
sigortasız, bunların çoğu işte örgütsüz; sendikalı olamıyor, örgütlü olamıyor,
bunlar çok ciddi. Yine inşaat sektörünün neredeyse yüzde 80’i kayıt dışı
çalışıyor, yüzde 80’i. Dolayısıyla aynı zamanda oradaki iş kazaları da, ölümler
de kayıt dışı oluyor. Bunlar dışında tabii çok daha örnek verebileceğimiz
durumlar var.
Türkiye’de milyonlarca
taşeron işçisinin olduğu herkes tarafından biliniyor. Taşeronlaşma çok ciddi
bir sorun. Tuzla tersaneleri konusunda araştırma komisyonundaydım. Orada şöyle
bir tespit vardı: Bir gemide aynı anda beş altı tane taşeron çalışıyor. Bu, iş
kazalarına neden oluyor. Dünyada böyle bir örnek yok. Aynı gemi içerisinde üç
dört tane taşeron firma aynı anda çalıştığında denetleyemiyorsunuz,
denetlenmesi mümkün değil. Aslında inşaat sektöründe de böyle, başka alanlarda
da böyle. Türkiye’de devlet memurları hariç kayıtlı iş gücünün en iyi ihtimalle
yüzde 30’u yani 3 milyona yakın işçi taşeron şirketler tarafından güvencesiz
çalıştırılıyor.
Sayın milletvekilleri, işte
Türkiye'nin karnesi bu. Yani Türkiye, işçilerine hak ettiği değeri verme,
yaşamlarını garantiye alma ve daha iyi üretebilme koşullarını sağlama konusunda
ne yazık ki istekli değil. Aksine, biz zaten neoliberal politikalar sonucu yeni
bir işçi tanımı getirdik, işçiliği yeniden şey yaptık, rekabete karşı daha çok
işçi çalışmalı, hatta bazı yerlerde kayıt dışı olanlarda on iki saate, on altı
saate kadar çalışanlar var. Ne yapacağız? “Bizim için önemli olan cebimize para
girmesi.” AKP’nin torbasına para girmesi. Para için yaşamlar gidebilir
dolayısıyla eğer vücut bütünlüğü de dağılmamışsa güzel ölüm olur onlar
açısından, madenlerde insanlar kalabilir.
Bakın, bugün Kahramanmaraş’ta
yeniden bir göçük oldu. İlginçtir, önce göçük oluyor ve oradaki işçiler o göçük
altında kalan iş makinelerini çıkarmak için giriyorlar. Böyle bir şey olabilir
mi sayın milletvekilleri? Siz orada yeniden bir göçük olabileceği ihtimalini
göze alarak çalıştırmıyorsunuz, kapatıyorsunuz iş yerini ama işçileri
gönderiyorsunuz, o iş makinelerini çıkar. O iş makinelerini çıkarırken de şimdi
5 tane işçi göçük altında. Peki, eğer onlar sağ çıkamazsa ne olacak? İşte böyle
yaklaşılıyor insan yaşamına.
Bunlar çok ciddi sorunlar
dolayısıyla AKP İktidarı, öyle, Avrupa Birliğine yönelik ev ödevini yapmasın;
insan haklarına ilişkin, işçilerin emeğine yönelik çalışma yapsın.
Bu vesileyle bir kez daha
ifade ediyorum: Gelin, sayın İktidar mensupları, bu torba yasayı çekelim,
işçilerin, emekçilerin lehine düzenlemeler yapalım, yeniden işçiler ölmesin,
emekçiler ölmesin. Eğer bunu yapıyorsanız gerçekten o saydığınız, yaptığınız
eğitimlerin, iş güvenliği ve iş sağlığı konusunda yaptığınız eğitimlerin bir
anlamı olur, aksi takdirde propaganda yapmaktan başka bir şeyi yok.
Unutmayın, bu ülkede sadece
zenginler yok ve sadece zenginlerle siz iktidara gelemezsiniz, asıl iktidar
yoksulların gönlünü kazanmakta. Bunu unutmamanız dileğiyle, hepinize saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk
Partisi Grup önerisini oylarınıza sunacağım ancak karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağım.
İki dakika süre veriyorum ve
oylama işlemini başlatıyorum:
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, öneri reddedilmiştir.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile benzer mahiyetteki 59 kanun
teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün;
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin;
Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın;
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın;
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un;
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6
Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref
Karaibrahim’in; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin;
Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili
Fatma Nur Serter’in; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın;
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın;
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2
Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
8/2/2011 tarihli 60’ıncı
Birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen
tasarının altıncı bölümde yer alan maddelerinin oylanmaları tamamlanmıştı.
Şimdi yedinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Yedinci bölüm, 154’üncü
maddeye bağlı geçici 28 ve 29’uncu maddeler dâhil olmak üzere, 153 ila 179’uncu
maddeleri kapsamaktadır.
Yedinci bölüm üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Faik Öztrak, Tekirdağ
Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztrak. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK
(Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın yedinci bölümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(x) 606 S.
Sayılı Basmayazı 26/01/2011 tarihli 53’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Değerli milletvekilleri, bu
kanunun gerekçesine baktığımızda, küresel krizden olumsuz etkilenen
işletmelerin kamuya olan borçlarına uygulanan ek mali müeyyidelerin bu
işletmelerin borç tutarlarını artırdığı ve mevcut yasal düzenlemelerin bu
borçların tasfiye ve yapılanmasına izin vermediğinden bahsedilmektedir.
Doğrudur, küresel kriz, başta küçük esnaf olmak üzere toplumun önemli bir
bölümünü ezip geçmiştir. AKP elinde Türkiye, krizde gerek daralma gerekse
işsizlik artışında dünya şampiyonluğuna oynamıştır. Kriz döneminde bize
benzeyen 150 ekonomi içinde daralma bakımından 16’ncı olan Türkiye, işsizlik
artışında da 6’ncı sıraya oturmuştur. Peki, şimdi sormamız gerek: Türkiye neden
bu kadar daraldı? Neden işsizlik bu kadar arttı? Bu yasa tasarısına neden
ihtiyaç duyuldu? Hükûmete sorarsanız kriz teğet geçti ama ortada da hesabı
sorulması gereken ciddi bir sorun var. Kuşkusuz, temel sorumlu da krizi en
başta küçümseyip tedbirde geciken Hükûmettir.
Değerli milletvekilleri,
küresel krizin ülkemize ulaştığı dönem ne zaman? 2008’in son üç ayı. Biz bu
kanunu ne zaman görüşüyoruz? Şubat 2011. Aradan iki buçuk yıl geçmiş. Aradan
geçen iki buçuk yılda esnaf bitmiş, iş adamlarımız intihar etmiş, evine aş
götüremeyen babalar canına kıymış.
Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak 27 Ekim 2008’de AKP’ye İzmir’den, krizle ilgili
uyarılarda ve samimi önerilerde bulunduk. Tarihe dikkatinizi çekerim. Krizin
ülkemize yansımaya başladığı ilk günlerden bahsediyorum. Bu önerilerden birisi,
iş yerlerinin vergi borçlarının makul bir faizle bir-bir buçuk yıl ertelenmesi
ve krizde nefes almalarını sağlayacak bir imkânın tanınmasıydı, olmadı. Tekrar,
24 Şubat 2009’da yeniden büyümeye dönmek ve işsizliği azaltmak için yedi tane
öneride bulunduk. Otomotiv ve beyaz eşyada vergi ve ÖTV’yi indirin dedik. Kredi
Garanti Fonu’nu işler hâle getirin dedik. Prim, sigorta ve vergi yüklerini
indirin dedik. İşsizlik Fonu’nun imkânlarını işsizlikle mücadele için kullanın
dedik. Önce, bunları Sayın Başbakan küçümsedi “İşinize bakın.” dedi ama bunları
sonunda uygulamak zorunda kaldı ancak özellikle küçük esnafı ve işletmeleri
rahatlatacak önerilerimiz iki buçuk yıl aradan sonra hâlen Meclisin gündeminde,
bunları tartışıyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bugün bu kanunun gecikmesi nedeniyle sıkıntı içinde olan binlerce işletmemiz
var. Hükûmet gerçekten samimi olsaydı, görüşülmekte olan bu tasarının kamu
alacaklarının affıyla alakalı yirmi bir maddesini ayırarak bizim de desteğimizle,
hızlıca Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirebilirdi ancak Hükûmet bu
samimiyeti göstermemiştir, tasarıyı af konusunun ilk kez gündeme getirildiği
tarihten dört beş ay sonra, aralık başında Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunabilmiştir. Yirmi bir maddede çözülebilecek konu, ilgili ilgisiz eklemelerle
yüz yirmi maddeden oluşan bir Hükûmet tasarısı olarak Meclise sunulmuştur. Bu
yüz yirmi madde, Plan ve Bütçe Komisyonunda geçici maddelerle birlikte iki yüz
otuz dört maddeye çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri,
binlerce işletmenin beklediği maddeleri hızla görüşüp yasalaştıracağımıza, ne
amaca hizmet edeceği belirli olmayan maddeler üzerinde uzun müzakerelerle zaman
kaybediyoruz. Bir de araya övüne övüne “yargı reformu” dediğiniz, aslında
yargıyı ele geçirme projenizin son halkası olan kanunu da soktunuz.
Değerli milletvekilleri,
geçen gün, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun merkezini İstanbul’a
taşıdınız. Bugün görüşülecek düzenlemelerle Sermaye Piyasası Kurulunu
İstanbul’a taşıyacaksınız. Bunun gerekçesi nedir? Gerekçe: “İstanbul’u finans
merkezi yapacağız.” Taşıdığınız kurumlar nedir? Finansal sistemi düzenleyen ve
denetleyen kurumlar. Dünyada düzenleyici ve denetleyici kurumlar nerede;
ülkelerin finans merkezlerinde mi, yoksa başkentlerinde mi? Sormak isterim:
Dünyanın finans merkezi neresi? New York. Amerika Birleşik Devletleri’nin
düzenleyici ve denetleyici kurumları nerede? Başkent Washington DC’de.
Almanya’nın finans merkezi Frankfurt’ta. Düzenleyici, denetleyici kurumların
merkezleri nerede? Eski başkentleri Bonn’da. İtalya’nın finans merkezi Milano
ancak düzenleyici ve denetleyici kurumlarının merkezi başkent Roma’da. Bu
örnekleri çoğaltmak mümkündür. Tüm bu örnekler, bir şehrin finans merkezine
dönüşmesinin başka koşullara bağlı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Hâl
böyle iken Hükûmetin bu ısrarı nereden kaynaklanmıştır? Bu kurumların
Ankara’dan taşınmasının, Ankara’nın başkent ve devlet merkezi olma niteliğini
gösteren kurumların İstanbul’a taşınmasının nedeni iyi sorgulanmalıdır. Kaldı
ki bu kurumların denetledikleri kuruluşlardan bir kol boyu uzakta olmaları,
aynı şehirde bulunmamaları genel kabul gören de bir husustur. Yine Türkiye'nin
kurumlar vergisi şampiyonu kamu bankaları da bu yasayla İstanbul’a
taşınmaktadır. İnsan kendine sormadan edemiyor: Acaba kamu bankalarının
taşınmasından İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ne kazancı olacaktır? Bu
kurumların taşınması borca batmış İstanbul Büyükşehirin gelirlerine ne kadar
katkı yapacaktır?
Değerli milletvekilleri,
başkentin önemli kamu kurumlarını İstanbul’a taşımak bu şehrin yalnız ekonomisi
için değil, kültürel ve sosyal hayatı için de ciddi etkiler doğuracaktır. İyi
eğitimli, kültürel ve sosyal yaşam içinde yer alan, gelir düzeyi yüksek bir
kitle aileleriyle birlikte İstanbul’a taşınacaktır. Tüm bu kamu görevlilerinin
Ankara’daki düzenini, aile yaşamını, alışkanlıklarını hiçe saymak ne kadar
anlamlıdır? Tüm bu hususların takdirini Ankaralıların ve Türkiye'nin vicdanına
bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri, yine
bu tasarıyla il özel idarelerinde sürekli işçi kadrolarında çalışan ihtiyaç
fazlası işçilerin çeşitli kamu kurumlarına naklen atanacakları
düzenlenmektedir. İş hukuku hükümlerine göre çalıştırılan işçilerin bir kamu
kurumundan diğer kamu kurumuna nakli mümkün değildir. Bu, serbest piyasa
ekonomisinin en temel hürriyeti olan sözleşme yapma özgürlüğüne de aykırıdır.
İhtiyaç fazlası işçi nasıl tespit edilecektir? Bunun objektif kriterleri nedir?
İş yeri değişikliğinin aynı şehir merkeziyle sınırlanacağına ilişkin bir
güvence de tasarıda bulunmamaktadır. İşçiler kendi rızaları dışında bir
şehirden başka bir şehre nakledilmektedir. Peki, bu işçiler nakledildikleri
yerlerde sendikaya üye olabilecekler midir? Toplu iş sözleşmesi hükümlerinden
yararlanabilecekler midir? Yine bu işçilerin kıdem tazminatı sorunu olmayacak
mı? Bu işçilerin kıdem tazminatının ödenmesi gerekmeyecek mi? Ödenecek bu kıdem
tazminatlarının kaynağı nerede? Hükûmet bize her projemiz için kaynak soruyor.
Getirdiğiniz bu tasarının ortaya çıkaracağı kaynak ihtiyacı nerede? Bunu
nereden karşılayacaksınız? Bunun maliyeti bütçede yer alıyor mu? Bunların
hiçbiri, tasarıda açık değildir. Bu soruların cevabını Genel Kurulda
alabilirsek çok sevineceğiz.
Değerli milletvekilleri,
yaptığımız kanunlar, insanların hayatını, kaderini etkilemektedir. Bir yandan,
işletmelerimizi rahatlatacak, küresel krizde sistemik bir şekilde etkilenen
işletmelerimizi rahatlatacak düzenlemeleri geciktiriyoruz; diğer yandan, hiçbir
seçim hakkı vermeden, Ankara’daki bürokratları, başka şehirlerde, il özel
idarelerinde, belediyelerde çalışan işçileri bir şehirden başka bir şehre
göndermekte tereddüt etmiyoruz. Bu soruların cevabını vicdanlarımızda aramamız
gerekiyor.
Sözlerimi tamamlarken Genel
Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Öztrak.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu
sefer erken saatte, gündüz saatinde bu kanunu tartışmaya başladık. Tabii, bu
anlayış içerisinde sabaha kadar devam edeceği anlaşılıyor.
Değerli arkadaşlarım, ben
açıkçası, dünkü usul tartışmaları ve çalışma takvimine bakınca hâlâ hayret
ediyorum yani bu nasıl bir çalışma düzenidir, bu nasıl bir demokrasi
anlayışıdır, anlamakta zorlanıyorum. Yani böyle bir yasama faaliyeti olabilir
mi? Cumartesi, pazar, pazartesi, salı, çarşamba, tekrar devam, bitime kadar.
Bunun en erken biteni birde, ikide bitiyor eğer o gün Danışma Kurulu önerisi
azsa veya önergelerde arkadaşlarımız biraz az konuşursa. Yani birisi gündemi
belirliyor bir anda…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Zorla tutan yok seni burada.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bu
torba tasarıya bu kadar acele ettik mi? Ettik. Peki, ne oldu da şimdi
Yargıtayı, Danıştayı araya soktunuz? Ben anlayamadım iki gündür. Yani
birilerinin bir mahkemesi mi var, yetişecek bir şeyi mi var veya birinin
emekliliği geldi yerine üye mi atanacak? Bir kere, bunu anlayamadım, onu
söyleyeyim.
Peki, neden şimdi yeniden
devam ediyoruz? Niye geciktiriyorsunuz? Defalarca söyledik, bunu anlamakta
zorlanıyorum. Bu, demokrasi değil. “Bu, parmak demokrasisi.” diye ben daha önce
söyledim. Artık parmak demokrasisi de değil, parmak diktatörlüğü. Sizi de zorla
her seferinde çağırıyoruz, geliyorsunuz, geri gidiyorsunuz. Neden? “Aman, Sayın
Başbakan yoklamada olmadığımızı görürse hapı yutarız.” Yani parmak
demokrasisini geçtik, çünkü “zorla gir, çık; gir, çık demokrasisi” oldu. Açıkçası…
AHMET YENİ (Samsun) – Bu
parmaklar milleti temsil ediyor, milleti.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Evet, evet, onun için yani milletin söylediğini, milletin yaptığı kanunu,
milletin verdiği yetkiyle çıkarılacak kanunu burada kaç kişinin dinlediğini,
kaç kişinin okuduğunu herkes görüyor, biliyor.
Değerli arkadaşlarım, bu,
gerçekten, parmak demokrasisi olmaktan da çıktı, parmak diktatörlüğüne dönüştü.
Bakın, siz arada söylediniz “113 maddeden çıktı 250’ye.” diye. Burada,
“Toplamda baktığımız zaman, 104 sayfa, 5 kısım, 9 bölüm, 224 madde.”
diyorsunuz. Eğer eklenen maddelere, geçici maddelere, alt maddelere ve ek
maddelerin alt bentlerine bakarsanız, toplamda tam 752 ayrı madde, 74 tane ayrı
kanunda düzenleme ve 8 ayrı ihtisas komisyonunun alanına tecavüz ve doğrudan
bir zorlamayla böyle bir seçim kanunu geliyor.
Değerli arkadaşlarım, bunun
yanlışlığını baştan söyledik, mevzuata aykırı olduğunu, hem İç Tüzük’e aykırı
olduğunu hem de Başbakanlığın kendi çıkardığı Mevzuat Hazırlama Yönetmeliği’ne
aykırı olduğunu defalarca söyledik ama siz inanılmaz bir ısrarla, gerekçesi
belli olmayan bir ısrarla, böyle bir zorlamayla, sanki bir kanun çıkarıyormuş
gibi devam ediyorsunuz. Ama hâlâ anlayamıyorum. En azından, bizleri bırakın…
Defalarca sordum, bir tek cevap henüz alamadım. Bilmiyorum, belki bugün Sayın
Yılmaz biraz daha… Ekonomiyle ilgili değişik bakanlarımız oturuyor, ne Sayın
Babacan’dan ne Sayın Şimşek’ten ne ilgili, ekonomiden sorumlu bakanlarımızdan,
hiçbirisinden, bugüne kadar bu kanunun bu şekliyle içine Ankara’dan İstanbul’a
taşınmaların ve zorlamayla personel istihdamına ilişkin birtakım hükümlerin
konulmasının gerekçesini gerçekten açıklayan olmadı.
Ben tekrar tekrar soruyorum:
Değerli arkadaşlar, neden bu kurumları İstanbul’a taşıma gereği
hissediyorsunuz? İstanbul finans merkezi olacakmış! Kaç defa sordum, dünyada
böyle bir coğrafi merkez örneği var mı? Biriniz çıkın, söyleyin. Yani,
birleşilmiş, bir araya gelmiş, manifaturacılar çarşısı gibi bir finans çarşısı
var mıdır yok mudur, bunu bir söyleyelim. Eğer yoksa, o zaman gerçekten de bunu
niye değiştirmeye çalıştığınızı bize söyleyin.
Hani, bizi dinlemiyorsanız,
kendi Kabine arkadaşınızı… Kendisi gelmiyor. Kaç gündür bakıyorum Sayın
Çağlayan gelirse bir daha sorayım diye, onun adına… Sayın Babacan da gelmez oldu.
Ankara Milletvekili olarak kendisine sormuştuk çünkü yukarıda, hâlâ cevap
gelmedi.
Bakın, ASO Başkanı olarak
Sayın Çağlayan’ın sözlerini sizlere okumuştum. Aynen, burada sizleri uyaran
sözleri vardı biliyorsunuz, “Niye bunları taşıyorsunuz?”, yani “İstanbul’da ne
var? diyor. “Kardeşim, benim içim yanıyor.” diyor. “İstanbul’da tarım mı var,
Ziraat Bankası neden taşınıyor?” diye söylemişti, “Şekerbank gitti, Ziraat
Bankası gitti, Halk Bankası gitti.” Bir de sonunda bir cümlesi vardı değerli
arkadaşlar: “Ben Ankara milletvekillerine soracağım, Ankara’daki bu kurumlar
taşınırken siz ne yapıyordunuz, bu taşlar yerinden oynatılırken ne
yapıyordunuz?” diyor.
Ben, buradaki Ankara
milletvekillerine soruyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinde sadece Sayın Babacan
yok. Madem o bugün yok, belki sizlerden birisi madde üzerinde cevap verir. Yani
“Ankara’nın içi boşaltılırken, bu kurumlar giderken siz ne yapıyordunuz?” diye
soracağım diyor. Ben Sayın Zafer Çağlayan’ın adına bunu bir defa daha sormak
istiyorum.
Şimdi, bir başka husus, kaç
defa sordum, ona da henüz cevap alamadım: Neden Ataşehir? Sayın Bakanım, lütfen birisi bana… Hadi İstanbul’u
anladık, taşıyorsunuz, doğru yanlış ama neden Ataşehir? Orada bir ulaşım imkânı
yok, orada bir altyapı yok. Orada sadece yeni arsa rantları, arazi rantları
var. Yani, şimdi bunun bir izahı olması gerekiyor. Oradaki yapılan imar
tadilatları -siz de biliyorsunuz- İstanbul finans merkezine ilişkin kanun
tasarısı görüşülürken büyükşehre verilen yetkiler, alt kademelerle kavgalar… Şimdi
işin polemiğine girecek kadar vaktimiz yok ama
belli belediyelerin sınırından alınıp öbür tarafa sınır değiştirmeler,
imar planı tadilatı yapma yetkisi, resen
imar planı tadilatı yerine resen plan yapma yetkisini sizler alacaktınız.
5’inci madde, meşhur, içerisinden çıkarıldı. Yani demek ki Ataşehir’de bir
şeyler oluyor. Geçen gün de söyledim size.
Şimdi, Sayın Başbakan “Yeni İstanbul” diye bir şey
söylemiş, o konuda da bir cevap bekliyorum. Acaba bu 2/B ile ilgili yaptığınız
çalışmalarla bu “Yeni İstanbul” projesinin bir etkisi var mı doğrudan ya da
dolaylı? Oralarda da şimdiden arsa kapatmış olan birileri var mı diye sormak
istiyorum.
Ataşehir’de kimleri
besleyeceğiz? Sayın Başbakanın tabiriyle “besleme” gündemde bu arada
biliyorsunuz. Yani kimler oradan doyacak? Şimdiye kadar kimler doydu? O
kurumları, tekrar tekrar söylüyorum, 600 milyona yakın paranın TOKİ’nin
kasasına geçtiğini Sayın Bayraktar açıklamıştı. Seçim öncesinde bunları, sanki
böyle bir şey yapıyormuş gibi, Ziraat Bankasından, Halk Bankasından ve diğer
kurumlardan alınan paraları TOKİ harcadı. Bunun sonu ne olacak? Diyorum ki: 12
Hazirandan sonra Milliyetçi Hareket Partisi iktidar olduğu zaman siz o
kurumların paralarını ne yapacaksınız? Onların yönetim kurulu üyeleri ne
olacak? 223 milyona alınan arsayı acaba 223 milyona satabilecek mi? O arada
birileri maalesef malı götürmüş olacak.
Şimdi, Sayın Başbakan Kıbrıs
Türklerine “Besleme” diyor ama etrafına baktığı zaman orada birçok, bu
rantlardan beslenen arkadaşlarımız var; inşaat şirketleri, oralara yapı
yapanlar, onları alıp satanlar… Oralardaki konut fiyatlarının nereye çıktığını,
iş yerinin nereye çıktığını göreceğiz. Havaalanı yok, yakınında bir şey yok.
Demek ki başka bir şeyler var.
Değerli arkadaşlarım, bu
vesileyle gerçekten bu durumun sıkıntılı olduğunu bir defa daha dikkatlerinize
sunuyorum. Asıl kendi beslediklerinize dikkatle bakmak gerekiyor. Kıbrıs
Türkü’ne gönderilen paraya “Daha bundan beslenenler” denilmiş. Özür dilenecek
yerde, yeniden bakıyorum, bir açıklama daha gelmiş. “Cuma günü bize itiraz
edenler, pazartesi günü bizim verdiğimiz parayı alıyorlar.” diye Sayın Çiçek
yani bir düzeltme beklerken tam tersine kör gözüm parmağına misali bir daha
açıklama yapmış. Bunu anlamakta zorlanıyoruz. Bir yardım yapsanız bile veren elin
alan elden haberi olmaz. Bunu başa kalkmak kadar çok kötü bir şey yoktur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Rum Bayrağı’nı sallayanlarla aynı saftasınız!
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Sizin yaptığınız “Yes be annem”cileri
destekleyerek uygulanan ambargoyu kaldıramadığınız için Kıbrıs sıkıntıda.
Kıbrıs’ta ekonomi çalışmıyor. Neden? O ambargoyu kıramadığınız için. Vakti
zamanında Rum kesiminin geçmesine “evet” denildiği için ve Annan Planı’na
“evet” denildiği için bugün o ambargo devam ediyor. Dolayısıyla asıl faili oradaki
ekonomik sıkıntının yine AKP Hükûmetidir.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca
o vatandaşlara giden para bizim vergilerimizden toplanan, bütçeden ayrılan
helal paradır ama sizin beslediklerinize verilen ise beytülmaldan giden
haramdır. Eğer usule uygun verilmiyorsa da haram olsun. Bir taraftan “Yorgo,
sevgili dostum” diyeceksiniz, öbür taraftan Kıbrıs Türkü’ne “besleme”
diyeceksiniz. Bu çok yanlış bir şey.
Ben, bu vesileyle Ataşehir’e
özellikle bu kurumların, cumhuriyetin temel kurumlarının taşınmasının başkentin
İstanbul yapılma projesinin bir bağlantısı olduğunu biliyorum ama özellikle
Ataşehir’e taşınmasının da yeni beslenme alanları yaratmak amacıyla olduğunu
düşünüyorum. Siz bundan vazgeçmiyorsunuz, ısrar ediyorsunuz ama biz,
milletimize bunun yanlışlarını söylemeye devam edeceğiz. İnşallah çıkmadan bir
yerlerinden dönersiniz diye umut ediyorum ama çok da umut var değilim.
Saygılar. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Günal.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz isteyen Nuri Yaman, Muş Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN
(Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bazılarının “tuğla”, bazılarının “çorba”, bazılarının da
gerçekten “torba” dedikleri, “çuval” dedikleri bu kanunun artık görüşmelerinin
sonuna geldik. Şimdi yedinci bölümdeyiz.
Yedinci bölümle ilgili,
başlıklarına baktığımız zaman, yaklaşık on iki farklı yasada yirmi sekiz madde
ile bir sürü değişikliklere gidiliyor. Fakat bu değişikliklere de yine göz
attığımızda, can alıcı çok önemli iki maddeyle ilgili Barış ve Demokrasi
Partisinin görüşlerini sizinle paylaşmak istiyorum.
Bu maddelerden birisi,
170’inci maddeyle getirilen düzenlemedir. Bu düzenleme ile mahallî idarelerin
ihtiyaç fazlası işçileriyle ilgili bir düzenlemeye gidilmekte ve ikinci
düzenleme de yine önemli bir düzenleme, 177’nci maddeyle Yükseköğretim
Kanunu’nda değişiklikle bir nevi af sistemine gidilmektedir.
Şimdi, mahallî idarelerin
ihtiyaç fazlası işçilerine ilişkin hükümleri değerlendirdiğimizde, gerçekten,
bu konuda, bir hukuk devletinde olmaması gereken, bir hukuk devletinde
uygulanmaması gereken birtakım uygulamaları ve hukuk dışına çıkmayla ilgili
kazanılmış hakların nasıl ortadan kaldırıldığını sizlerle birlikte göreceğiz.
Bir defa, biliyorsunuz,
ülkemizde iki bin dokuz yüz elli üç adet belediye var ve bu belediyelerden
büyükşehir belediyelerini, il belediyelerini çıkarırsanız büyük bir oranda da
belde belediyeleri ve nüfusu genelde 50 binin altında olan belediyeler çoğunlukta.
Bu belediyelerle ilgili olarak kendi öz kaynaklarını yaratmanın yerinde ve
belediyeleri bulundukları beldenin imarı, bulundukları beldenin insanca
yaşanacak bir ortama kavuşturulması ile ilgili, onlara devletin sağladığı
imkânları daha rasyonel bir şekilde dizayn edilmesi hâlinde bu işlemlerin nasıl
yapılacağıyla ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Bilindiği gibi belediyelerin
bu öz kaynaklarının yerine getirilmesiyle ilgili evvela kendi belde hudutları
içindeki birtakım gelir kaynaklarının muhakkak belediye vergi ve harçlarıyla
ilgili düzenlemelerin arttırılması gerekir.
Yine genel bütçe vergi
gelirlerinden alınan paylardaki artışın da bazı belediyelerde şimdiki
uygulamadaki aslan payını alan büyükşehir belediyelerinin imkânlarının geri
kalmışlık ve bölgesel dengesizliği giderecek şekilde, daha ziyade nüfusu 50
binin altında olan belediyelerle beldelere aktarılması.
Yine vergi dışı gelirleri
olmayan ve borçlanma imkânı bulunmayan bu beldelere de yeni İller Bankasının
İlbank adıyla yeni oluşan düzenlemeyle bunlara hem bankanın kârlarından hem de
yeni düzenlemelerden imkânlar sağlanması gerekir.
Bakın bu ihtiyaç fazlası
işçilerin bu bölümlerden, bu yerel yönetimlerden başka kamunun diğer
bölümlerine aktarılmalarıyla ilgili dayatmaya dayalı düzenlemeyi nasıl
yapıyorsunuz? Bu yasa hemen çıktıktan sonra kırk beş gün içinde ihtiyaç fazlası
işçilerin tespitiyle ilgili kamunun ildeki temsilcisi olan vali veya
yardımcısının başkanlığında 9 kişiden oluşan bir komisyon oluşturuyorsunuz.
Tabii bu komisyon bu ihtiyaç fazlasını hangi kriterlere göre düzenleyecek?
Hangi kriterlere göre diyecek ki şu belediyedeki kadrolu işçi sayısı fazla?
Hangi kriterlere göre de diyecek ki falan il özel idaresindeki işçileri kadro
fazlası olarak değerlendirecek? Bir defa, bunlar işçilerin rızası dışında
yapılacak olan işlemler olduğu için, bunların kazanılmış birtakım sözleşmelere
dayalı haklarını gasbediyor ve ortadan kaldırıyorsunuz.
Yine, idarenin tek taraflı
yaptığı bu düzenlemeyle, bunların daha önceki sözleşmelerine ve sözleşme
şartlarına dayalı olan ve bu kazanılmış haklarını, bir hukuk devletinde göz
ardı ederek tamamıyla ayaklar altına alıyorsunuz. Belli ölçü ve kriterler de
koymadığınız için, bu komisyon, 9 kişilik komisyon kendi yaklaşımları içinde
böyle bir düzenlemeye gidecek.
Yine belediyelerdeki bu
işçileri, bulundukları yerden Türkiye’nin herhangi bir yerine bu kırk beş
günlük süre içinde atadığınız zaman, bu insanların aile birliği, eşlerinin
çalışma durumu, çocuklarının okutulması ve şu anda, yıllardır o belediyenin
hudutları içinde, o beldede veya o ilde, o ilçede çalışan o kişilerin aile
birliğinin, anayasal olarak korunan o birliğin çok kısa bir sürede, bir bomba
atılmış gibi nasıl paramparça olacağını, bilmiyorum, hiç gözlerinizin önüne
getiriyor musunuz. Bakın, çok daha radikal ve çok daha güzel birtakım
yöntemlerle bu işçilerin kendi bulundukları yerlerde çalıştırılması mümkün.
Biliyorsunuz, belediyelerin
bu eskiye dayalı kamuya olan borçları 2005 yılında bir yapılandırmaya gidildi.
Bu yapılandırmayla bir sürü belediye şu anda, kesintilerden dolayı, hele bu
aylarda kesintilerden dolayı -bilhassa belde belediyeleri- kendi çalışanlarının
maaşını dahi ödeyemeyecek konuma geldi. Ancak, bunun yanında yıllardır devlet
hazinesi garantisiyle, devletin zamanı gelmiş borçlanmalarını ödemesini
sağlayan bir Ankara Büyükşehir Belediyesinin, 6,5 milyar dolarlık bütün yerel
yönetim alacakları içinde yüzde 65’ini karşılayan 4,5 milyar dolarlık borcunu
devlet olarak üstlendiniz. İşte, size diyorum ki: Böyle bir üstlenmeyi yapan bu
devlet herhâlde kendi belediyelileriyle ilgili de çok rahat yeni bir
düzenlemeyle bu borçları da düzenlerse bu belediyelerde çalışan bu işçiler bir
bakıma mağdur edilmeyecek.
Yine sözlerimin başında
belirttiğim gibi, 177’nci maddeyle değiştirilen geçici 58’inci maddeyle de bir
YÖK affı getiriyorsunuz ama ne var ki bu YÖK affıyla getirdiğiniz öğrenci
affında bir eklemeyle “Terör suçluları hariç” diyerek bir noktada tam anlamıyla
bir ayrımcılığa, bir hukuk dışılığına çıkıyorsunuz. Size sormak istiyorum:
1980’lerde o gözaltına alınan her türlü düşüncedeki insanlar terör suçlusu
olarak yargılanmadılar mı? Onların büyük bir kısmı bugün bu Parlamentoda, o
işkencelerden geçerek bu haklarını tekrar alıp buralara gelmediler mi? Ve sözüm
ona, Sayın Başbakan iki yıldır tutturduğu bir demokratik açılım, Kürt sorununun
çözümüyle ilgili, dağın yolunu keseceğini söylüyor. Şimdi, siz, Trabzon Teknik
Üniversitesinde, Sakarya’da, Muğla Üniversitesinde okuyan Kürt öğrencilerle
ilgili oralardaki emniyet birimlerince düzenlenen tutanaklara dayalı olarak bu
okullardan ilişkisi kesilen bu insanları, bu kapsamda terör suçlusu olarak
değerlendirir ve bunların eğitiminin önünü açmazsanız, bu dağın yolunu nasıl
keseceksiniz? Sizce bu sorunun çözümü böyle bir ayrımcılıkla mümkün mü diyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz isteyen Halil Aydoğan, Afyonkarahisar Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın yedinci bölümü üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken yüce Meclisimizi ve
halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısında ve bu
yedinci bölümde 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’yla ilgili düzenlemeler yer
almaktadır. Muhtelif vesilelerle Türkiye Büyük Millet Meclisinde söz alan
muhalefet sözcüleri, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarına tertemiz, sorunsuz
bir bankacılık sektörü devrettiklerini, bankacılık sektörünü
yapılandırdıklarını, bugün bankacılık sektörünün bu nedenle güçlü bir yapıya
sahip olduğunu hep söylediler.
Şimdi, ben, sizlere Kasım
2000 ve Şubat 2001 krizlerinden sonra bankacılık sektöründe Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarından önce yapılanları ve Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarlarının yaptıklarını özet olarak sunmak istiyorum.
DSP, MHP ve ANAP’ın iktidar
olduğu dönemde meydana gelen Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinin de etkisiyle
mali bünyeleri ve kârlılık performansları daha da bozulan bankalar için, 2001
yılının Mayıs ayında Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı
uygulamaya konulmuştur. Programın temel unsurları, kamu bankalarının yeniden
yapılandırılması, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen bankaların
çözümlenmesi, özel bankacılık sisteminin daha sağlıklı bir yapıya
kavuşturulması, gözetim ve denetim çerçevesinin güçlendirilmesi ve sektördeki
etkinliğin artırılmasıdır. Bu programın ortaya konulmasından daha önemli olan,
bu programın başarıyla sonuçlandırılmasıdır. Peki, sonuçlandırılmış mıdır?
Hayır, sonuçlandırılmamıştır çünkü iktidarı sürdürememişler ve erken seçime
gitmişlerdir. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarından önce kamu bankalarının
idaresi Ortak Yönetim Kuruluna devredilmiş, şube ve personel sayıları
azaltılmıştır. Kamu bankalarının kısa vadeli yükümlülüklerinin azaltılması için
8,5 katrilyon TL ve görev zararı alacakları ile bu zararlara tahakkuk etmiş
faiz tutarının tamamı karşılığında 23 katrilyon TL tutarında hazineden özel
tertip tahviller verilmiş, yani hazine borçlandırılmıştır. Sermaye yapılarının
güçlendirilmesi amacıyla kamu bankalarına hem menkul kıymet hem de nakit olarak
kaynak aktarımı yapılmış, yani hazine yine borçlandırılmıştır. 2000 yıl sonunda
kamu bankalarının takipteki alacakları 1,17 katrilyon lira iken, Aralık 2002
itibarıyla 3,613 katrilyon liraya yükselmiştir. Kamu bankalarının canlı kredi
portföyü ise Aralık 2002 itibarıyla 5,3 katrilyon lira olarak gerçekleşmiştir.
Yani 2002 yılında kamu bankalarının takipteki alacaklar toplamı canlı kredi
portföyünün yüzde 68’ine tekabül etmektedir. Sonuç olarak, kamu bankaları
yeniden yapılandırılırken hazinemiz çok büyük miktarlarda borçlandırılmış, kamu
bankaları sorunu kamunun borç sorunu hâline dönüştürülmüş, hem kamunun söz
konusu borç sorunu hem de kamu bankalarının takipteki alacaklar sorunu Adalet
ve Kalkınma Partisi İktidarına devredilmiştir. Kaldı ki kamu bankaları sorunu
da Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarından önceki iktidarlar döneminde yanlış
yönetimlerle, politik ve popülist kararlarla ve düzenleme ve denetim eksikliği
sonucu ortaya çıkmıştır. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen
bankaların çözümlenmesinde Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarından önce
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen yirmi iki bankadan Bank Ekspresin
Tekfen Grubuna, Birleşik Sümerbank’ın Oyak Grubuna satışı gerçekleşmiş,
Demirbank’ın HSBC Bank’a hisse devir sözleşmesi, Sitebank’ın Nova SA’ya hisse
devir sözleşmesi ve Tarişbank’ın Denizbank’a hisse devir sözleşmesi imzalanmış,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen diğer bütün bankaların
çözümlenmesi Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde sağlanmıştır.
Pamukbank’ın Halkbank’la birleştirilerek çözümlenmesi de Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarında gerçekleştirilmiştir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na
devredilen bankalarla ilgili olarak 2000-2001 yıllarında tahsilat miktarı
yaklaşık 700 milyon dolarken İktidarımızda, 2002-2009 döneminde 18 milyar dolar
civarında tahsilat sağlanmıştır. 2003 yılında yönetim ve denetimi TMSF’ye
devredilen Türkiye İmar Bankasındaki buna neden olan iş ve işlemler de Adalet
ve Kalkınma Partisi İktidarından yıllar önce başlamış, önceki iktidarların
yönetim zayıflıkları, düzenleme ve denetim yetersizlikleri sonucu çok büyük bir
bankacılık sorunu olarak Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı devralmasından
sadece altı, yedi ay sonra ortaya çıkmıştır. Bu sorun bile Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarına tertemiz bir bankacılık sektörünün devredilmediğine somut
bir örnektir.
Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarından önce özel sermayeli bankaların sermayeleri artırılmış, özel
sermayeli bankaların yine yabancı para açık pozisyonları önemli ölçüde
kapatılmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında ise Halkbank-Pamukbank
birleşmesinin yanında bankacılık sektörümüzün çok önemli özel bankalarından
birinin Türk ve yabancı ortaklı bir gruba devrinin sağlanarak bankacılık
sektöründe büyük bir sorunun doğmadan çözümlenmesi, önemli bir bankacılık
operasyonu olarak bankacılık tarihindeki yerini almıştır. Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarında düzenleme ve denetlemeye ilişkin çok daha önemli ve köklü
değişiklikler yapılmış, 5020 sayılı Kanun, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, 5464
sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ve bu kanunlara dayanılarak
çıkarılan mevzuatla sağlanmış, düzenleme ve denetlemenin etkinliği ve kalitesi
artırılmıştır.
Sonuç olarak muhalefetin sık
sık iddia ettiği gibi Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarına tertemiz bir
bankacılık sektörü devredilmemiş, kamu borç sorunuyla birlikte sorunlu bir
bankacılık sektörü devredilmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarları, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde iyi
yönetimiyle, kanun ve mevzuat düzenlemeleriyle, gerek kamu bankacılığında gerek
özel sektör bankacılığında ve gerekse TMSF’ye devredilen bankalarda,
kendisinden önceki iktidardan devraldığı çok büyük sorunları çöze çöze,
bankacılık sektörünü, BDDK’nın ve TMSF’nin de etkin çalışmasıyla bugünkü çok
iyi konumuna getirmiştir. İşte, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarının
kendisinden önceki iktidarlardan farkı yaptıkları bu icraatlardır, aldıkları
müspet sonuçlardır. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarında “3 F” diye ifade
edilen mali istikrar da, finansal istikrar da, fiyat istikrarı da sağlanmıştır.
Türkiye Bankalar Birliği
Yönetim Kurulu, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı makamında 5 Temmuz
2006 tarihinde ziyareti esnasında, iç ve dış gelişmeler karşısında piyasaların
daha istikrarlı hâle gelmesi ve ekonomik büyümenin sağlıklı finansmanında güçlü
ve daha büyük bir finansal sektörün önemi de görüşülmüş, Sayın Başbakanımız
ülkemizin bölgesi için çok önemli bir merkez olduğunu, İstanbul’un da fiilen
finansal merkez gibi göründüğünü, bu fiilî durumun uluslararası nitelikte
formel bir yapıya dönüştürülmesi hususunda kapsamlı bir çalışma yapılmasının
yararlı olacağını ifade etmiş, Türkiye Bankalar Birliği projenin Deloitte
danışmanlık firmasına yaptırılmasına Şubat 2007’de karar vermiştir. Mayıs
2009’da İstanbul Finans Merkezi Raporu güncellenerek nihai hâle getirilmiş,
İstanbul Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı 2 Ekim 2009 tarihli ve 27364
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş, IMF ve Dünya Bankası
toplantıları sırasında kamuoyuyla paylaşılmıştır.
Kendimizin inanmadığımız bir
projeye başkalarını inandırmamız ve ikna etmemiz mümkün değildir. İşte, bu
nedenle, BDDK, SPK gibi bankacılık ve sermaye piyasalarıyla ilgili düzenleyici,
denetleyici kuruluşların ve Türkiye Vakıflar Bankası ve Türkiye Kalkınma Bankası
gibi bankaların merkezlerinin İstanbul’a taşınmasının uygun olacağına, sinerji
sağlayacağına ve süreci hızlandıracağına inanıyoruz.
Yakın geçmişte, önemli bir
bankamız olan Türkiye İş Bankası ve Şekerbank da genel müdürlüklerini
Ankara’dan İstanbul’a taşımışlardır.
Bugüne kadar yapılan
çalışmalar değerlendirildiğinde, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi
Projesi’nin altyapısının olmadığı, hiçbir hazırlık ve ön çalışma yapılmadığı
şeklindeki muhalefetin iddiaları geçerli değildir ve gerçeklerden uzak bir
iddiadır. 15 bin kilometre yol hedefini gerçekleştirmek üzere olan Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarı İstanbul’un ulaşım altyapısını da…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aydoğan,
şahsınız adına da söz talebiniz var.
Buyurun.
HALİL AYDOĞAN (Devamla) -
…bilişim altyapısını da ulaşım altyapısını da diğer sorunlarını da çözecek güç
ve kudrete sahiptir.
Sözlerime son verirken, bu
duygu ve düşüncelerle, yüce Meclisimizi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Aydoğan,
şahsınız adına da söz talebiniz vardı, verdim.
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Bu kadar yeter.
BAŞKAN – Peki.
Teşekkür ediyorum.
Şahsı adına söz talebi, Ali
Uzunırmak, Aydın Milletvekili.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Grup Başkan Vekilimiz
dedi ki: “Elinize kanun metniyle ilgili bir şey alın.” Bir şey almaya gerek yok
değerli milletvekilleri, benim oğlum bina okur, döner döner aynısını okur.
Değerli arkadaşlar, siyaset
insanları bizim fikir dünyamızın, hayat tarzımızın mimarlarıdır, inşa
insanlarıdır, ameleleridir, katbekat her mevki ve makama göre
sıfatlandırılabilecek bir statüye sahiptirler. Dolayısıyla, bu inşa insanları,
mimarları, aynı zamanda sadece ekonomik hayatımızın değil, fikir dünyamızın,
sosyal hayatımızın da inşasının insanlarıdır, mimarlarıdırlar. Dolayısıyla,
siyaset insanları siyaset yaparken ekonomik politikaların yanında sosyal
politikaların, kültür politikalarının, fikir hayatının derinliklerinde
olmalıdırlar.
Buradan hareketle, insan
unsurunun söyledikleriyle yaptıklarının, konuştuklarıyla yaptıklarının bir
manzum içerisinde bir inşaya vesile olması gerekir.
Şimdi, burada çok çeşitli
konuları tartışıyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonuna 123 madde olarak gelen tasarı,
Plan ve Bütçe Komisyonundan belli çalışmaların neticesinde 250 küsur maddeye
çıkarak oradan yüce Meclisin önüne geliyor. Tabii ki bu bütün maddeler, aslında
direkt birey olarak, kurum olarak halkımızı ve devletimizi ilgilendiren, yapıyı
ilgilendiren konular. Böyle bir alanda çalışma yapılırken bir seçim öncesinde
bu kadar hızlıca çıkartılan, içine her şeyin atıldığı, faydasının ve
zararlarının ne olduğu tartışılmadan çıkartılan bir yasanın buradaki çoğunluğa
güvenilerek Türkiye’yi nerelere götüreceğinin teferruatlı tartışması yapılmadan
günübirlik çalışmalarla bunlar tecelli ettiriliyor.
Değerli arkadaşlar,
Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’nun
kuruluşu ve birtakım yapılanmalar eğer değerli milletvekillerinin gözlerini
kapatarak dünü sadece bir at gözlüğü bakışı içerisinde eleştirerek,
kendilerinin Türkiye’yi bir yere vardırabileceklerini zannediyorlarsa bunlara
devam etsinler ama doğruları anlamamakta ısrar ediyorlarsa, doğruları
anlamamalarının, dünü anlamamalarının bugün yapacakları yanlışlarının bir
garantisi olduğunu ben ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, 2001
yılında bankalardaki yapı, bankalardaki gelişen olaylar o gün 57’nci Hükûmetin kucağında patlamış
âdeta uzaktan kumandalı saatli bir bombadır. 57’nci Hükûmetin o konularda
yapabileceği çok bir şey yoktur ve o krizin üstesinden de gelebilmiştir. Bakın,
o gün Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kurulmuştur. Bakın, bakan koltuklarınızda,
bugün milletvekili koltuklarınızda oturan birçok insan, 57’nci Hükûmetten
önceki hükûmetlerde görev yapmış bakanlarınız var, sizin de bakanınız şu anda.
57’nci Hükûmette ve daha öncesi, üst düzeyde bürokratlık yapmış görevli
arkadaşlarımız var, sizlerin milletvekilleri, sizlerin bakanları. Bunlar o gün,
devletin o günkü yürütmesinde görev almış arkadaşlarımız. Bunları itham ederken
hiç utanmıyor musunuz, hiç düşünmüyor musunuz? Saksı gibi, orada, Millî Eğitim
Bakanlığı yapmış arkadaşımız, Komisyon Başkanı olarak oturuyor, ondan sonra da
millî eğitimle ilgili politikalar eleştiriliyor geçmişe yönelik, hiçbir şey
demiyor. E ben değildim mesul olan o gün! O gün ben değildim mesul olan. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET OCAKDEN (Bursa) –
Saksı sensin!
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) –
Bakın, değerli milletvekilleri, burada, bazı şeyleri doğru ve gerçekçi konuşmak
lazım. Eğer, biz doğru ve gerçekçi konuşmazsak…
MEHMET OCAKDEN (Bursa) –
Saksı sensin!
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – O
saksıyı, senin orada oturuşun belli ediyor! Saksıyı senin orada oturuşun belli
ediyor!
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak,
lütfen…
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Sen
saksıdan daha öncesine oturuyorsun!
BAŞKAN – Sayın Milletvekilli…
Sayın Uzunırmak…
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Dolayısıyla,
elbette ki kendisinin eleştirildiği bir konuda çıkıp yiğitçe cevap vermeyen
adam saksı gibi oturuyordur.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) –
Yiğitlik sana mı kalmış!
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) –
Eğer kendisinin oturduğu yerde kendisinin eleştirilerine cevap veremiyorsa
elbette ki saksıdan başka bir şey değildir onlar. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Dolayısıyla, değerli
milletvekilleri, Türkiye çok yanlış yönetiliyor. Bu yönetim tarzıyla, bu
yönetim anlayışıyla Türkiye'nin kurumları kurum olmaktan çıkmış… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) –
…fikir yapısı, düşünce hayatı düşünce hayatı olmaktan çıkmış, söylenen,
birbirini tekzip eden bir sürü söylemlerle…
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) –
…yüce makamların yıpratılması, devlete ve millete bir şey kazandırmaz. Şöyle
bir…
BAŞKAN – Lütfen Sayın
Uzunırmak…
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) –
Siz, Adalet ve Kalkınma Partisi, cami avlusunda bulunmuş bir çocuk değildir.
Sizin de dünkü siyasi geçmişiniz var.
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak,
lütfen…
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) –
Yüksek Planlama Kurulunda, başka başka alanlarda sizin de arkadaşlarınızın
imzaları var ve bu imzalara sahip çıksınlar! (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Bölüm üzerinde on
beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Taner, Sayın Işık,
Sayın Tankut, Sayın Özdemir, Sayın Doğru, Sayın Uslu, Sayın Aslanoğlu ve Sayın
Kaplan.
Sayın Taner, buyurun.
RECEP TANER (Aydın) – Sayın
Bakan, gelir uzmanlığı sınavıyla ilgili geçici maddede daha önce “üç olumlu
sicil alma” şartı varken, torba yasada “üç yıl” şeklinde değiştirildi.
Çalışanlar arasında şu anda bayağı bir mağduriyet var. Geçici maddedeki “üç yıl
çalışma” şartını kaldırarak tekrar eski hâline yani “üç olumlu sicil” şekline
getirebilir misiniz veya en azından, Gelir İdaresinde çalışma şartı olduğundan
dolayı giderde çalışanlar faydalanmamakta, bunu “Maliye Bakanlığında çalışan”
olarak düzeltebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, genel merkezleri
İstanbul’a taşınması planlanan bazı devlet bankalarının İstanbul’a taşınmasının
temel gerekçesi nedir? Acaba, bunun, Ankara’nın Türkiye Cumhuriyeti devletinin
başşehri olmasında bir etkisi var mıdır?
İkincisi: Şehit aileleri
tarafından belirlenecek ikinci bir kişiye kamu kurumlarında iş verilmesiyle
ilgili yasal düzenleme konusunda Hükûmetinizin bir çalışması var mıdır? Bu
konuda kamuoyuna verilen sözler unutulmuş mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT (Adana) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, belediye ve il
özel idarelerinde çalışan ihtiyaç fazlası işçilerin başka kurum ve şehirlere
nakli bu tasarıyla öngörülmektedir. İhtiyaç fazlası işçiler nasıl tespit
edilecektir? Bu konuda hangi metotlar uygulanacaktır? Belediye ve il özel
idarelerinde çalışan işçilerin kendi istekleri dışında başka kurum ve şehirlere
nakledilmesi çalışma hayatına, insan hak ve özgürlüğüne ve anayasal teminatlara
uygun mudur? Yıllardan beri bulundukları kurum ve şehirlerde güç bela aile ve
çalışma düzeni oluşturan bu insanlarımızı hangi ölçü ve anlayışla mevcut
ortamlarından uzaklaştıracaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakana
soruyorum: AKP iktidarları döneminde birçok KİT kuruluşları –kendilerinin de
bildiği gibi- “özelleştirme” adı altında yandaşlarınıza âdeta ölü fiyatına
peşkeş çekilerek satılmıştır. AKP’li büyükşehir belediyelerine ait şirketler de
kontrolsüz olarak mantar gibi çoğalmış, hizmetlerinde haksız rekabete yol
açmışlardır ve bunlar da KİT’ler hâline gelmiş ve tröstleşmiştir. Bu şirketleri
de özelleştirmeyi, disiplin altına almayı veya kapatmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU (Tokat) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Belediyelerle ilgili bir soru
sormak istiyorum: İllerde merkez ilçeye bağlı belediyeler ile çevre ilçelere
bağlı belediyeler arasında İller Bankasınca gönderilen ödeneklerde büyük
haksızlıklar vardır. Örneğin Tokat ilinde Şubat 2011 İller Bankası payıyla
ilgili olarak: Güryıldız Belediyesine merkez ilçeye bağlı olduğu için kişi
başına 15 liradan, nüfusu 2.145 olması dolayısıyla 33 bin lira; Dereköy
Belediyesine ise Pazar ilçesine bağlı olduğu için kişi başına 23 liradan, 1.339
nüfusa 30 bin lira para gönderilmektedir. Bu haksızlığı gidermek için bütün
belde belediyelerinin hepsini birinci grup belediyeler endeksine almayı
düşünüyor musunuz? Bununla ilgili torba kanun içerisine bir madde eklemeyi
düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Uslu…
CEMALEDDİN USLU (Edirne) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu tasarıya
göre, tarım satış kooperatifleri ve birlikleriyle ilgili olarak Destekleme ve
Fiyat İstikrar Fonu kapsamındaki yetki ve görevler, Hazine Müsteşarlığı
tarafından yürütülecektir. Bu tasarıda söz konusu DFİF borçlarıyla ilgili bir
yapılandırma olmadığına göre, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin bu
borçlarıyla ilgili düşünceniz nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Bakan, 52 bin muhtar diyor ki: “Biz Köy Kanunu’nu beklemek
istemiyoruz. Eğer biz bu ülkenin bir neferi isek lütfen, bizim ekonomik, sosyal
ve mali haklarımızı bu yasaya koyun ve bu yasayla getirin.”
İki: Köy ve mahalle bekçileri
“Emniyet hizmetleri sınıfı tazminatlarımızı verin.” diyorlar, “Bunu
gasbetmeyin.” diyorlar, altını çiziyorum. Bunların elbiseleri de yıllardır
verilmiyor, köy ve mahalle bekçileri elbiseleri.
Bir de 25 bin tane geçici
işçi “Artık yeter! Biz beş ay yirmi dokuz gün çalıştık, altı ay olanı aldınız,
artık bizim günahımız bitmedi mi?” diyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu bölümde
177’nci maddede, üniversite affında “…terör suçundan hüküm giyenler hariç…”
diyor. Hırsız, katil, ırza tasaddî eden tecavüzcü, herkes üniversite
okuyabilecek ama, düşünce açıklayıp ceza yiyen terörist... Yani, bu maddeye
göre Başbakan teröristtir, çünkü Diyarbakır DGM’den hüküm giydi. Başbakan bile
yararlanamayacaktı bu maddeye göre. Acaba, bu fıkrayla, dağdan inen birisi
üniversite okumak istiyorsa niye önüne engel konulmak isteniyor? Niye bu
ayrımcılık yapılıyor? Niye bu eşitsizlik, niye bu adaletsizlik? Niye katil
okuyabiliyor, hırsız okuyabiliyor, niye kitap yazan, makale yazan okuyamıyor?
Başbakan da teröristtir bu maddeye göre, Başbakan da okuyamaz. Bu kapsama giriyor,
çünkü Diyarbakır DGM’de 312’den mahkûm oldu; inanmıyorlarsa kararını getiririm
ben.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Yaman…
M. NURİ YAMAN (Muş) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, şu anda
Türkiye’de 170 bini aşkın özel güvenlik görevlilerinin gözü bu Mecliste ve
sürekli telefonlarla bizi arıyorlar. Bunlar, 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmet
Yasası’na göre özel güvenlik sektöründe çalışanların kıdem ve özlük hakları şu
anda asgari ücret düzeyinde. Bu, Özel Güvenlik Yasası’yla ilgili düzenlemeyi
komisyondan buraya indirmediniz; ancak, bu torba yasası içinde, özel güvenlik
sektöründe çalışan bu insanların kıdem ve özlük haklarıyla ilgili bir
düzenlemeyi ve bunların maaşlarının asgari ücretin en az 2 katına çıkarılması
gibi bir durumu düşünebiliyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Hıdır…
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) –
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Özellikle, az önceki
konuşmaları esnasında kendi fikirlerini beyan etmek yerine İstanbul’a aktarılan
mali merkezlerle alakalı hakaretvari konuşan arkadaşları ben doğrusu şahsım ve
temsil ettiğim milletim adına kınıyorum.
Diğer yandan, arkadaşlarımız
özellikle her fırsatı değerlendirmek suretiyle başta Sayın Başbakanımıza, sonra
milletvekili arkadaşlarımıza hakaret etmeyi bir gelenek hâline getirdiler.
BAŞKAN – Sayın Hıdır, lütfen
sorunuzu sorunuz. Sorunuzu sorunuz lütfen.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Maddeye göre Başbakan teröristtir. Ya, doğruyu konuşmak niye acıtıyor sizi?
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Otur
yerine!
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Bakana soru sorun, bana niye soru soruyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Kaplan,
lütfen… Lütfen Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kime
soru soruyorsun? İç Tüzük var, niye uyarmıyorsun?
BAŞKAN – Uyardım.
OSMAN DEMİR (Tokat) –
Terbiyeli konuş! Terbiyeli ol!
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Otur
yerine!
BAŞKAN – Sayın Kaplan, sizden
mi öğreneceğiz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Niye
uyarmıyorsunuz?
BAŞKAN - Sizin müdahalenizden
önce ben uyardım “Sorunuzu sorun.” diye.
El kol hareketlerini bırakın.
İndirin o elinizi oradan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Öyle
bir şey yok. Burada taraflı davranıyorsunuz Sayın Başkan. Niye uyarmıyorsun?
BAŞKAN – Uyardım ben.
Tutanakları isteyebilirsiniz. Haddinizi bilin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Haddimi biliyorum ben.
BAŞKAN – Bilin haddinizi.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Herkes haddini bilecek.
BAŞKAN – Önce siz bilin
haddinizi!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – DGM
kararı getireceğim, bu maddeye göre Başbakan teröristtir.
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Sensin
terörist! Sensin terörist! Sensin terörist!
ÖZLEM MÜFTÜOĞLU (Gaziantep) –
Başbakana dil uzatamazsın!
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
Edepsizlik etme, otur!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ben
iddia ediyorum… Ben hukukçuyum, uluslararası hukukçuyum, terör tanımı da
ortada, bana bunu anlatamazsınız.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) –
Senin ağzından çıkanı kulağın duymuyor!
BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen
oturun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Olayı
doğrulayın ya!
BAŞKAN – Lütfen, sayın
milletvekilleri…
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Taner’in gelir uzmanlığıyla ilgili sorusu vardı, onu ilgili bakanımıza
ileteceğim. Bu konu Maliye Bakanlığımızı ilgilendiren teknik bir konu. Belli
bir şart konmuş, onunla ilgili bir önerisi oldu, onu ilgili bakanımıza ileteceğim.
Sayın Işık, “Neden İstanbul’a
taşınıyoruz, başkent değişecek mi?” gibi bir soru sordu.
Başkentin değişmesi hiçbir
şekilde söz konusu değil. Anayasa’mızda bunlar çok açık bir şekilde düzenlenmiş
hususlar. Burada olan, sadece ve sadece ekonomik rasyonaliteyle yapılan bir
düzenleme. İstanbul’u bir finans merkezi hâline getirme projesi. Bakın, birçok
özel sektör…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Ekonomik rasyonalite nedir?
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın
Bakan…
BAŞKAN – Sayın Işık, lütfen…
Sorunuzu sordunuz, cevabı bir dinleyin lütfen, dinleme nezaketi gösterin.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Cevap almaya çalışıyoruz Başkanım.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Bir dinleyebilirseniz, sonra tekrar konuşuruz. Karşılıklı konuşma
usulü yok burada.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Ekonomik rasyonalite nedir?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) - Buradan özel sektörden birçok genel müdürlük de, biliyorsunuz, özel
sektör şirketleri de ekonomik rasyonalitesinden dolayı İstanbul’a
taşınmışlardır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Onlar özel sektör.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Bunun bir örneği de İş Bankası. Diğer birtakım bankalar da var.
Bunlar niçin taşınıyorlar? Bunların taşınmasının gerekçesi neyse, kamu
bankalarının da taşınma gerekçesi aynı. Ekonomik rasyonalitesi var bu işin,
İstanbul’un bir finans merkezi hâline getirilmesi var.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
SPK’nın ne rasyonalitesi var, biz de anlayalım.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) - Bu bankalarla yakın bir şekilde çalışan düzenleyici kurumların da
onlarla aynı şehirde olması son derece normal bir durum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – O
zaman sizin Bakanlığı da götürelim. DPT’yi de taşıyalım, DPT’yi.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Bunlar, dünyada birçok örneği olan husustur. Bunlar, hiçbir şekilde
başka siyasi tartışmalara konu olmaması gereken hususlardır.
Sayın Tankut ihtiyaç fazlası
işçileri sordu. Burada, tabii, belediyelerimizin ve özel idarelerimizin durumu
ortada. İhtiyaçtan çok daha fazla personel var ve sizler de gezdiğiniz yerlerde
görmüşsünüzdür. Finansal durumları belediyelerimizin gerçekten çok sıkıntılı ve
bu yüzden vatandaşa arzu edilen ölçüde hizmet de üretemiyorlar. Belediyeler,
personele maaş dağıtan kurumlar değil, hizmet üreten kurumlar olmak durumunda.
YILMAZ TANKUT (Adana) – Başka
vilayetlere nasıl gideceksiniz Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) - Dolayısıyla bir taraftan mevcut kamu kaynaklarını, insan gücü
kaynaklarımızı daha rasyonel değerlendirmek için, diğer taraftan
belediyelerimizin hizmet üretir kurumlar hâline gelmesi için bu değişikliklere
mutlaka ihtiyaç var. Bunu farklı yönlere çekmek hiçbir şekilde doğru değil.
KİT’lerle ilgili Sayın
Özdemir’in bir sorusu oldu, “ölü fiyatına satılma” gibi bir ifade kullandı.
Buna tabii katılmak mümkün değil. Bizim dönemimizde çok şeffaf bir şekilde,
zaman zaman kameralardan, televizyonlardan bütün kamuoyunun takip ettiği bir
şekilde bu süreçler gerçekleşiyor.
Burada ben bir yanlışı da
düzeltmek istiyorum doğrusu: KİT’leri elden çıkarmamız sadece gelir amaçlı bir
hadise değil. Türkiye 1980 sonrası dönemde dışa açık ve özel sektöre dayalı bir
büyüme stratejisi benimsedi, gelişmiş ülkelerde nasıl yürütülüyorsa piyasa
ekonomisi, o şekilde bir piyasa ekonomisi olmaya karar verdi ve bu özelleştirme
de bu politikanın ana unsurlarından bir tanesi. Yani burada biz KİT’lerimizi
satalım da gelir elde edelim değil, yeni bir piyasa ekonomisi, rekabetçi bir
ekonomi oluşturalım anlayışıyla bunlar yapıldı.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –
Sayın Bakan, büyükşehir belediyelerine ne diyorsunuz?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) - Büyükşehir belediyelerinin de, dediğiniz gibi, yeri geldiğinde…
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu,
lütfen…
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) –
Bir planlamacı olarak piyasa ekonomisinin…
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
böyle bir usul yok.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) –
…mülkiyet temelinde ayrı tanımını nasıl yapabiliyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu…
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) -
Böyle mülkiyet olabilir mi?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Piyasa ekonomisinde devletin rolü değişik şekillerde tarif
edilebilir.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) –
Kamu mülkiyeti de olabilir, özel mülkiyet de olabilir.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Bizimki -özellikle işletmecilik hususunda- artık Türkiye'nin geldiği
bu aşamada işletmecilik anlamında artık devlete ihtiyaç yok.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –
Büyükşehir belediyesindeki KİT’leşen şirketleri söylüyorum Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Devlet altyapıyı yapacak, adaleti, emniyeti sağlayacak, hukuk
düzenini geliştirecek, eğitimi, sağlığı sunacak ve özel sektörü teşvik edecek,
yatırım ortamını iyileştirecek ama artık dünyadaki küresel rekabet şartlarında
işletmeciliği de özel sektör yapacak. Bizim görüşümüz bu. Başka görüşü olan
varsa gelir iktidarda o politikalarını uygular.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Öyle
yapacağız zaten.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) -
Belediye şirketlerine cevap vermediniz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Belediye şirketlerini de gerekirse özelleştirmek gerekir elbette ama
belli hizmetleri gören şirketler şüphesiz devam edecektir. Bunlar detaylı
tartışılabilecek hususlar elbet.
Sayın Doğru ilçeler konusunda
bir yorumda bulundu. Açıkçası ben de katılıyorum söylediğine.
REŞAT DOĞRU (Tokat) –
Haksızlık var Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Yani, burada, bazı beldelerimizle ilgili bazı dengesizlikler
olabiliyor. Şundan dolayı: Sosyoekonomik gelişmişlik endeksi ilçe bazında
hesaplanıyor, belde bazında maalesef bir hesaba giremiyoruz.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın
Bakan, yan yana iki belde burası.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – İlçe bazında hesaplandığı için ve beldeler de ilçelere tabi olduğu
için burada dediğiniz türden farklılıklar doğabiliyor. Bununla ilgili biz de
kafa yoruyoruz, bir çare arıyoruz ama şu an için henüz geliştirdiğimiz bir
çözüm yok doğrusu.
Sayın Uslu’nun sorduğu
soruya, eğer müsaade ederse yazılı cevap verelim, şu an doğrusu bu konuda bir
teknik bilgiye sahip değilim. Daha sonra arkadaşlarımız yazılı olarak cevap
versinler.
Sayın Aslanoğlu, muhtarlarla
ilgili bir soru sordu. Muhtarların, yanlış hatırlamıyorsam, 2002 yılında 98
lira gibi bir şeydi maaşları. O tarihten bu yana oldukça önemli bir ilerleme
oldu. Fakat “Yeterli mi?” derseniz, elbette hiçbir zaman yeterli değil. Önemli
bir artış yapmamıza rağmen şüphesiz ki daha fazlasını da imkânlar olsa keşke
her kesime yapabilsek.
Köy Kanunu çerçevesinde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Zannediyorum sürem doldu, müsaade ederseniz geri kalanını da yazılı
olarak cevap vereyim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Bekçilerin elbiselerini ver Sayın Bakan, bekçilerin!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Başbakana bir af düşünüyor musunuz Sayın Bakan?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz…
BAŞKAN – Bir saniye Sayın
Bakan…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Bakanın konuşması bittikten sonra yoklama talebimiz var.
BAŞKAN – Yoklama talebi
olacak herhangi bir şey yok, henüz maddelere geçmedik Sayın Okay.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Geçeceğiz efendim, geçeceğiz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Sadece Sayın Kaplan’ın… Onun da Başbakanımıza öyle bir şey
söyleyeceğini zannetmiyorum ben, öyle bir yakıştırmada bulunacağını. Terörün
evrensel tanımı…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Hayır, şurada “terör suçu” diyor. Üniversite affında bir tek “terör suçu”
diyor, Sayın Başbakan da ondan hüküm giydi.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Ha, kanunla ilgili bir şeye yorum yaptı, dolaylı bir yorum yaptı.
Burada terörün evrensel tanımı da bellidir, teröristin, hangi fiilleri
işleyenlerin evrensel hukuk çerçevesinde terörist olarak tanımlandığı da
bellidir. Bunu sadece, belki, DGM Kanunu’yla ilgili bir farklı yorumu olarak
algıladım ben. Öyle bir şey…
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Yapmayın yani!
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) - Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Başbakanıyla ilgili böyle bir
yorum yapmaz diye düşünüyorum. Belki düzeltmesinde fayda var, açıklamasında
fakat…
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Göz
çıkarılmış burada, göz! Ayıp denen bir şey var!
BAŞKAN – Yedinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, yedinci bölümde yer
alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
153’üncü madde üzerinde üç
adet önerge vardır, önergeleri geliş sıralarına göre okutup aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 153. maddesinin
dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal |
Erkan Akçay |
Oktay Vural |
|
Antalya |
Manisa |
İzmir |
|
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
Recep Taner |
|
Denizli |
Konya |
Aydın |
"Kredi kuruluşları ile
Kurulca uygun görülecek finansal kuruluşların müşterilerinin onay vermesi
koşuluyla. Risk Merkezi ile bilgi alış-verişi sözleşmesi imzalayan özel hukuk
tüzel kişilerine, kamu kurum ve kuruluşlarına, kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşları ile bunların üst kuruluşlarına verilecek, müşterilerin bu
kuruluşlar nezdindeki risk bilgileri Kanunun 73 üncü maddesinin dördüncü
fıkrası kapsamında değerlendirilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 153 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
Harun Öztürk |
Enis Tütüncü |
|
İstanbul |
İzmir |
Tekirdağ |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Akif Ekici |
Şevket Köse |
|
Malatya |
Gaziantep |
Adıyaman |
Madde 153- 5411 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"Risk Merkezi
Ek Madde 1- Türkiye Bankalar
Birliği bünyesinde, kredi kuruluşları ile Kurulca uygun görülecek finansal
kuruluşların müşterilerinin risk bilgilerini toplamak ve söz konusu bilgileri
bu kuruluşlar ile gerçek veya tüzel kişilerin kendileriyle ya da onay vermeleri
koşuluyla özel hukuk tüzel kişileri ile de paylaşılmasını sağlamak üzere Risk
Merkezi kurulmuştur.
Kredi kuruluşları ve finansal
kuruluşlar, Risk Merkezine üye olmak zorundadır. Üye kuruluşlar, Risk
Merkezince istenilen, müşterileri ile ilgili her türlü bilgiyi vermekle
yükümlüdür. Risk Merkezi, bu yükümlülüğe uymayanlara bilgi akışını durdurmaya
yetkilidir.
Risk Merkezi, Kurumun ve
Merkez Bankasının personeli arasından belirleyeceği ikişer üye dahil olmak
üzere dokuz üyeden oluşan bir yönetim tarafından idare edilir. Risk Merkezi
yönetimini oluşturan üyeler beş yıllık dönem için görev yapmak üzere seçilir.
Risk Merkezi yönetimi, Risk
Merkezinin kuruluş amaçları doğrultusunda özel hukuk tüzel kişileri ile kamu
kurum ve kuruluşlarından, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları ve
bunların üst kuruluşlarından bilgi talep etmeye ve bunlarla Kurulun uygun
görüşüne istinaden bilgi alış-verişine yönelik sözleşmeler imzalamaya
yetkilidir. Özel hukuk tüzel kişileri ile kamu kurum ve kuruluşları, kamu
kurumu niteliğinde meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları Risk Merkezi
yönetimi tarafından talep edilen bilgileri
vermekle yükümlüdürler. Kredi kuruluşları ile finansal kuruluşların
müşterilerinin onay vermesi koşuluyla, Risk Merkezi ile bilgi alış-verişi
sözleşmesi imzalayan özel hukuk tüzel kişileri ile kamu kurum ve kuruluşlarına
kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşlarına
verilecek, müşterilerin bu kuruluşlar bünyesindeki risk bilgileri Kanunun 73
üncü maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında değerlendirilir.
Risk Merkezinin kuruluşuna,
faaliyetine ve çalışmasına, Risk Merkezi yönetiminin oluşumuna, toplanmasına ve
karar almasına, Risk Merkezine verilen bilgilerin kapsam, biçim ve içeriğine ve
bunların paylaşılmasına, paylaşılacak bilgilerin kapsam ve içeriğine,
ücretlendirilmesine ve üyelerce ödenecek aidatların belirlenmesine ilişkin usul
ve esaslar, Türkiye Katılım Bankaları Birliği ve finansal kuruluşların üye
oldukları meslek örgütlerinin görüşü ile Kurulun ve Merkez Bankasının uygun
görüşü alınarak Türkiye Bankalar Birliğince belirlenir ve Resmi Gazetede
yayımlanır.
Süresinde üyeler tarafından
ödenmeyen aidatlar ve komisyonlar Türkiye Bankalar Birliğince kanuni yollara
başvurularak tahsil edilir.
Kurum, gerektiğinde Risk
Merkezini denetler, denetime ilişkin usul ve esaslar Türkiye Bankalar
Birliğinin görüşü üzerine Kurum tarafından belirlenir.
Risk Merkezi, topladığı her
türlü bilgiyi, Kurum ve Merkez Bankasına istenen biçim ve sürede vermekle
yükümlüdür. Ayrıca, gerçek ya da tüzel kişilerin gerekçesini belirterek risk
bilgilerinin kendilerine verilmesi için yazılı talepte bulunmaları ya da kredi
kuruluşları ile finansal kuruluşlar dışındaki bir özel hukuk tüzel kişisine bu
nitelikteki bilgilerin verilmesi için onay verdiklerinin ispat edilmesi hâlinde
bahse konu bilgiler de talepte bulunan tarafça karşılanacak belli bir ücret
karşılığında verilir.
Risk Merkezinin bütün işlem
ve kayıtlar gizlidir. Sır sahibinin bilgilerinin açıklanması konusunda açık
rızasının bulunması durumunda belirlediği kişiye risk bilgileri verilir.
Kişinin rızasına dayanan bilgilerin verilmesine ilişkin usul ve esaslar,
Kurulun, Merkez Bankasının, Türkiye Katılım Bankaları Birliğinin ve Kurulun
belirleyeceği kurum ve kuruluşların uygun görüşü alınarak Türkiye Bankalar
Birliğince belirlenir ve Resmi Gazetede yayımlanır.
Risk Merkezi nezdinde bulunan
sır niteliğindeki bilgileri, bu konuda kanunen yetkili kılınan mercilerden
başkalarına açıklayanlar, hukuka aykırı olarak kendisi ya da başkası yararına
kullananlar, yayanlar, verenler, aktaranlar veya ele geçirenler hakkında bu
Kanunun 159 uncu madde hükümleri uygulanır. Bu fıkrada tanımlanan suçların bir
tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, ilgili tüzel kişi
hakkında Türk Ceza Kanununun tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine
hükmolunur.
Risk Merkezi, bünyesindeki
her türlü bilgi alışverişini bu Kanunun 73 üncü maddenin dördüncü fıkrası
uyarınca en az beş banka tarafından kurulmuş şirketler aracılığı ile ve bu
şirketlerle yapılacak sözleşmeler çerçevesinde de gerçekleştirebilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 153 üncü maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Nuri Yaman |
Sırrı Sakık |
Sebahat Tuncel |
|
Muş |
Muş |
İstanbul |
|
Hasip Kaplan |
M. Nezir Karabaş |
Fatma Kurtulan |
|
Şırnak |
Bitlis |
Van |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Arkadaşlar, bu maddeyi kaldırın dedik çünkü IBAN var, kimlik numarası var.
Bırakın onu ya, şeffaf bir Türkiye’yiz; gizli dinleme var, herkes herkesi
dinliyor. Herkes herkesi dinlerken, risk grubu kimmiş, durumu neymiş, yani buna
hiç gerek yok. Onun için bu maddeyi tümden çıkaralım, siz de gizli dinlemeye
devam edin, varsın gitsin dedik ki, işinizi kolaylaştırdık.
Ancak ben şurada bir şey
ifade edeceğim: Bunu bir kardeş olarak, bir dost olarak, bir milletvekili
arkadaşınız olarak… Bu üniversite affının içine, bu “terör suçlusu hariç”
tabirini niye koyuyoruz? Ben soruyu açık, dobra dobra soracağım ama. Çok açık
soruyorum, lütfen beni dinleyin: Eğer 100 bin öğrencinin istikbaline mâni
olacaksa, 100 bin öğrencinin… Bakın, 100 bin diyorum çünkü terör suçunun bir
tanımı yok, otuz defa değişmiş. Şiir okuyan, kitap yazan, makale yazan, türkü
söyleyen, halay çeken, nevroza giden, yürüyüş yapan herkes bundan hüküm giymiş.
Vallahi de billahi de bu Meclisin üçte 1’i teröristtir. Başbakan dâhil.
Vallahi, billahi, tallahi diyorum.
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Ne
biçim konuşuyorsun!
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Ne konuşuyorsun sen ya!
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Arkadaşlar, sıkıyönetimden, içinizde, ceza alanları tanıyorum ben, avukatlığını
yaptım. Arkadaşlar, 12 Eylül’de yargılanan CHP’lileri tanıyorum, avukatlığını
yaptım. Bana anlatmayın.
Ben size, yalnız, bir şey
söyleyeceğim, bakın, ben iddia ediyorum, eğer kaygınızı taşıyorsanız, lütfen,
bunu bana söyleyin, bu kaygıyı gidermek istiyorum. Ya siz dağdan birisinin, bir
gencin inip üniversiteye gitmesini neden istemezsiniz? Yani şiir okumuş Sayın
Başbakanın bir üniversiteye devam etmesini niye istemezsiniz arkadaşlar?
Başbakan niye bir üniversite daha okumasın?
Arkadaşlar, bakın, kaygınızı
anlıyorum. Size buradan bir söz veriyorum: Eğer, bu maddeyi aynen… 312’ye
giriyor, 312 de 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun içinde yazıyor. Bunu da
İyimaya size anlatır, çok iyi biliyorum. Bunların hepsini biliyoruz, birbirimize
anlatmayalım. Yalnız, kaygınızı gidermek istiyorum. Eğer, üniversitede hırsız,
tecavüzcüler, sapıklar, ihaleciler, yolsuzluk yapanlar, banka dolandıranlar,
katiller, hepsi yararlanıyorsa, bir şiir okudu diye Başbakan yararlanmıyorsa
ben bunun için üzülürüm arkadaşlar.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN
(Balıkesir) – Sana ne Başbakandan.
HASİP KAPLAN (Devamla) -
Yapmayın, etmeyin. Bu haksızlığı Başbakana yapmayın.
AHMET YENİ (Samsun) – Sen
Başbakanı boşver.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) – Sen
kendine bak.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Bakın, size bir şey daha söyleyeceğim: Bir kitap yazdı diye, bir makale yazdı
diye bir gazeteci kardeşinize, bir aydına, bir yazara, bir sanatçıya lütfen bu
kapıyı bu nedenle kapatmayın veya dağdan inecek birine bu kapıyı kapatmayın.
Dağdan iniyorsa, üniversite okuyorsa bu kötü bir şey mi arkadaşlar? Topluma
karışmak, üniversite okumak, eğitimini artırmak kötü bir şey mi? Ama ben sizin
kaygınızı anlıyorum. O gün yoktum Plan Bütçe Komisyonunda. “Eğer bu maddeyi
koyarsak Abdullah Öcalan bundan yararlanıp gelip Siyasal Bilgiler Fakültesini
bitirecek.” dediler. Duydum. Bakın, ben size samimi olarak söylüyorum.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
Senin samimiyetin yok. Sen samimi
değilsin, hiçbir zaman samimi olmadın.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Eğer
bu kaygınız varsa, açık söylüyorum muhalefet dâhil iktidara, ben avukatlara
söyleyeceğim, İmralı’ya giden, ilk İmralı kosteriyle gidecek avukatlardan belge
getireceğim.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
Keşke samimi olsan. Artistlik yapıyorsun burada, rol kesiyorsun, rol.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Sayın Abdullah Öcalan’dan “Ben üniversite affından yararlanmıyorum, benim
nedenimle 100 bin kişi de engellenmesin.” diye belge getireceğim.
BAŞKAN – Sayın Kaplan...
Sayın Kaplan... Sayın Kaplan...
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Meclise getireceğim...
BAŞKAN – Sayın Kaplan...
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) – Sen
boş ver, sen rolünü oynamaya devam et!
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Belge getireceğim...
BAŞKAN – Sayın Kaplan...
HASİP KAPLAN (Devamla) – Ama
100 bin öğrencinin önünü kesmeyin...
(Mikrofon Başkan tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bir saniye Sayın
Kaplan...
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) – Sen
rolünü oyna, devam et.
HASİP KAPLAN (Devamla) – “Ben
üniversite affından yararlanmayacağım, benim için 100 bin kişi engellenmesin.”
diye belge getireceğim.
BAŞKAN – Sayın Kaplan...
Sayın Kaplan...
M. NURİ YAMAN (Muş) – Hayır,
niye sözünü kesiyorsunuz?
BAŞKAN – Keserim tabii ki...
M. NURİ YAMAN (Muş) – Bitmedi
süre, niye kesiyorsun?
BAŞKAN – Sayın Kaplan...
HASİP KAPLAN (Devamla) – Şunu
kafanıza koyun...
M. NURİ YAMAN (Muş) – Hayır,
neye göre kesiyorsun?
BAŞKAN – Kesme hakkım var
benim İç Tüzük gereğince.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Neye
göre var?
BAŞKAN – Kesme gerekçesini
söyleyeceğim.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Neye
göre kesiyorsun?
BAŞKAN – Sayın Kaplan, 40 bin
kişinin ölümüne sebep olan bir teröriste siz burada “sayın” diyemezsiniz.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Sana mı
soracak!
BAŞKAN - Lütfen, sözlerinizi
düzeltiniz. Lütfen Sayın Kaplan... (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
M. NURİ YAMAN (Muş) – Taraflı
davranıyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Sayın Başkan da sıkıyönetim savcılığı yaptı, savcılık yaptı...
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Otur yerine, otur!
HASİP KAPLAN (Devamla) –
...Kenan Evren’e her gün “sayın” diyor, darbe yapıp bu Meclisi kapatana. Ve o
Kenan Evren sağcısını astı, solcusunu astı, siz ona “sayın” demeye devam edin.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) – Şov
yapıyorsun. Bir kere samimi ol.
(Mikrofon Başkan tarafından
açıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Sayın İyimaya da Kenan Evren’in avukatlığını yapıp “Sayın Kenan Evren.”
diyebilir, ”Müvekkilim.” diyebilir, “Sevgili müvekkilim.” diyebilir. Size has,
size... Buyurun, yapın ama biz... Benim de müvekkilim Abdullah Öcalan, ben de
“sayın” diyorum. Hanginiz müvekkilinize “sayın” demez, söyler misiniz? (AK
PARTİ sıralarından “Yuh olsun!” sesleri)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sana da bu yakışır zaten.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Böyle konuşmayın. Çeteler, darbeciler,
işkenceciler, bu ülkede katliam yapanlar bu sokaklarda kahraman diye
dolaşacak...
BAŞKAN – Sayın Kaplan, sizi
son kez uyarıyorum.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
...biz doğruyu konuşunca bizi uyaracaksınız. Yok öyle şey.
Bakın, gençlerin önünü
tıkamayın. Üniversiteli 100 bin gencin önünü tıkamayın. 100 bin gencin önünü
tıkamak eğer bu nedenle ise ben belge getireceğim.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
Taşeronluk yapıyorsun!
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) –
Başka bir malzemen yok, aynı sakızı çiğneyip duruyorsun.
HASİP KAPLAN (Devamla) – 100
bin kişinin önünü tıkamayın. Kimse bu nedenle 100 bin gencin... Bu 100 bin
gencin içinde devrimci var, ülkücü var, İslamcı var, sağcı var, solcu var, 12
Eylül sıkıyönetiminde yargılanan herkes var. Yapmayın arkadaşlar.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
Senin gibi terörist de var.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Biraz sağduyu, biraz akıl, biraz izan, biraz...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) – ...kendinize gelin diyorum. Takdir sizin.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 153 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 153- 5411 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"Risk Merkezi
Ek Madde 1- Türkiye Bankalar
Birliği bünyesinde, kredi kuruluşları ile Kurulca uygun görülecek finansal
kuruluşların müşterilerinin risk bilgilerini toplamak ve söz konusu bilgileri
bu kuruluşlar ile gerçek veya tüzel kişilerin kendileriyle ya da onay vermeleri
koşuluyla özel hukuk tüzel kişileri ile de paylaşılmasını sağlamak üzere Risk
Merkezi kurulmuştur.
Kredi kuruluşları ve finansal
kuruluşlar, Risk Merkezine üye olmak zorundadır. Üye kuruluşlar, Risk
Merkezince istenilen, müşterileri ile ilgili her türlü bilgiyi vermekle
yükümlüdür. Risk Merkezi, bu yükümlülüğe uymayanlara bilgi akışını durdurmaya
yetkilidir.
Risk Merkezi, Kurumun ve
Merkez Bankasının personeli arasından belirleyeceği ikişer üye dahil olmak
üzere dokuz üyeden oluşan bir yönetim tarafından idare edilir. Risk Merkezi
yönetimini oluşturan üyeler beş yıllık dönem için görev yapmak üzere seçilir.
Risk Merkezi yönetimi, Risk
Merkezinin kuruluş amaçları doğrultusunda özel hukuk tüzel kişileri ile kamu
kurum ve kuruluşlarından, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları ve
bunların üst kuruluşlarından bilgi talep etmeye ve bunlarla Kurulun uygun
görüşüne istinaden bilgi alış-verişine yönelik sözleşmeler imzalamaya
yetkilidir. Özel hukuk tüzel kişileri ile kamu kurum ve kuruluşları, kamu
kurumu niteliğinde meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları Risk Merkezi
yönetimi tarafından talep edilen bilgileri vermekle yükümlüdürler. Kredi
kuruluşları ile finansal kuruluşların müşterilerinin onay vermesi koşuluyla,
Risk Merkezi ile bilgi alış-verişi sözleşmesi imzalayan özel hukuk tüzel
kişileri ile kamu kurum ve kuruluşlarına kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşları ve bunların üst kuruluşlarına verilecek, müşterilerin bu kuruluşlar
bünyesindeki risk bilgileri Kanunun 73 üncü maddesinin dördüncü fıkrası
kapsamında değerlendirilir.
Risk Merkezinin kuruluşuna,
faaliyetine ve çalışmasına, Risk Merkezi yönetiminin oluşumuna, toplanmasına ve
karar almasına, Risk Merkezine verilen bilgilerin kapsam, biçim ve içeriğine ve
bunların paylaşılmasına, paylaşılacak bilgilerin kapsam ve içeriğine,
ücretlendirilmesine ve üyelerce ödenecek aidatların belirlenmesine ilişkin usul
ve esaslar, Türkiye Katılım Bankaları Birliği ve finansal kuruluşların üye
oldukları meslek örgütlerinin görüşü ile Kurulun ve Merkez Bankasının uygun
görüşü alınarak Türkiye Bankalar Birliğince belirlenir ve Resmi Gazetede
yayımlanır.
Süresinde üyeler tarafından
ödenmeyen aidatlar ve komisyonlar Türkiye Bankalar Birliğince kanuni yollara
başvurularak tahsil edilir.
Kurum, gerektiğinde Risk
Merkezini denetler, denetime ilişkin usul ve esaslar Türkiye Bankalar
Birliğinin görüşü üzerine Kurum tarafından belirlenir.
Risk Merkezi, topladığı her
türlü bilgiyi, Kurum ve Merkez Bankasına istenen biçim ve sürede vermekle
yükümlüdür. Ayrıca, gerçek ya da tüzel kişilerin gerekçesini belirterek risk
bilgilerinin kendilerine verilmesi için yazılı talepte bulunmaları ya da kredi
kuruluşları ile finansal kuruluşlar dışındaki bir özel hukuk tüzel kişisine bu
nitelikteki bilgilerin verilmesi için onay verdiklerinin ispat edilmesi hâlinde
bahse konu bilgiler de talepte bulunan tarafça karşılanacak belli bir ücret
karşılığında verilir.
Risk Merkezinin bütün işlem
ve kayıtları gizlidir. Sır sahibinin bilgilerinin açıklanması konusunda açık
rızasının bulunması durumunda belirlediği kişiye risk bilgileri verilir.
Kişinin rızasına dayanan bilgilerin verilmesine ilişkin usul ve esaslar,
Kurulun, Merkez Bankasının, Türkiye Katılım Bankaları Birliğinin ve Kurulun
belirleyeceği kurum ve kuruluşların uygun görüşü alınarak Türkiye Bankalar Birliğince
belirlenir ve Resmi Gazetede yayımlanır.
Risk Merkezi nezdinde bulunan
sır niteliğindeki bilgileri, bu konuda kanunen yetkili kılınan mercilerden
başkalarına açıklayanlar, hukuka aykırı olarak kendisi ya da başkası yararına
kullananlar, yayanlar, verenler, aktaranlar veya ele geçirenler hakkında bu
Kanunun 159 uncu madde hükümleri uygulanır. Bu fıkrada tanımlanan suçların bir
tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, ilgili tüzel kişi
hakkında Türk Ceza Kanununun tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine
hükmolunur.
Risk Merkezi, bünyesindeki
her türlü bilgi alışverişini bu Kanunun 73 üncü maddenin dördüncü fıkrası
uyarınca en az beş banka tarafından kurulmuş şirketler aracılığı ile ve bu
şirketlerle yapılacak sözleşmeler çerçevesinde de gerçekleştirebilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede, Türkiye Bankalar
Birliği bünyesinde kurulacak Risk Merkezinin sadece kredi kuruluşları ile
Kurulca uygun görülecek finansal kuruluşların müşterilerini değil kredi kuruluşları
ile bütün finansal kuruluşların müşterilerini kapsaması yönünden değişiklikler
yapılması önerilmektedir. Ayrıca ifade ve atıf düzeltmeleri önerilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 153. maddesinin dördüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
"Kredi kuruluşları ile
Kurulca uygun görülecek finansal kuruluşların müşterilerinin onay vermesi
koşuluyla, Risk Merkezi ile bilgi alış-verişi sözleşmesi imzalayan özel hukuk
tüzel kişilerine, kamu kurum ve kuruluşlarına, kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşları ile bunların üst kuruluşlarına verilecek, müşterilerin bu kuruluşlar
nezdindeki risk bilgileri Kanunun 73 üncü maddesinin dördüncü fıkrası
kapsamında değerlendirilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Mithat Melen konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Mithat Melen,
İstanbul Milletvekili… (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Melen, önergede imzanız
yok, lütfen önce imzanızı tamamlayınız.
MİTHAT MELEN (İstanbul) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 153’üncü madde üzerindeki değişiklik önergesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bir
kere “risk” kavramı çok ilginç bir kavram ve aşağı yukarı her kanunda ve
özellikle finansmanla ilgili her yasada ve her yönetmelikte var. Mesela bizim
Bankacılık Kanunu’muzun, yani 5411 sayılı Kanun’un 44’üncü maddesinde de var.
Yani şu anda Türkiye’deki, hatta dünyada da öyle, bütün finans kurumlarında
risk merkezleri var ve çok önemli bu konularda dosyalar tutuluyor, hesaplar
yapılıyor, onun çeşitli yönetmelikleri var. Şimdi durup dururken -yani bunu
anlamak güç- niye bu risk merkezleri -ki bankalarla da konuştuğumuzda, finans
kuruluşlarıyla da konuştuğumuzda bunun gerekliliğine inanmadıklarını
söylüyorlar- birdenbire tekrar bir risk merkezi ve İstanbul’da tekrar
kurulacak?
Şimdi bir parça bir başka
açıdan bakarsanız, aslında bilgilerin gizli kalması anayasal bir hak. Şimdi bu
bilgileri buna göre, bu maddeye göre herkese dağıtacaksınız, vereceksiniz.
İnsanların kişisel haklarıyla da uğraşıyorsunuz bir yerde. Yani kredi almak
isteyen herhangi bir vatandaş bu bilgilerinin başka birileriyle paylaşılmasını
istemeyebilir.
İkincisi, bunlar rekabete
aykırı. Hakikaten serbest rekabete aykırı, ticari ahlaka da aykırı bazı
bilgilerin verilmesi. Hâlbuki bu risk merkezi oturacak, bütün bunları
paylaşacak. Bunun adı nedir? Riskten kaçınmak. Bunun adı nedir? Güvenlik. Peki,
bu işi zaten Türkiye’de hem bankalar kendileri yapıyor, Merkez Bankası kendisi
yapıyor, Bankalar Birliği yapıyor, bir de ayrıca bir kurum daha…
Yeni bir kurum ne demek? Yeni
bir sürü memur demek, yeni bir sürü ek masraf demek, hatta Ankara’dan
İstanbul’a taşınan bir sürü insan demek. Bakın, oturup ekonomik hesap yapsak,
sizin bu yasayla İstanbul’a taşınması gereken insan sayısı, aile sayısı 10 bine
varıyor. Sanki İstanbul’da her şey çok düzgün, altyapı çok iyi, su-elektrik çok
iyi akıyor! İstanbul’da bir de bunların konut sorunu çıkacak mesela, bir de bu
masraflarla uğraşacağız. Yani birdenbire… Ben çözemiyorum, İstanbul’a taşınınca
İstanbul bir sabahleyin finans merkezi olacak ve risk merkezi sayesinde de
İstanbul’da her iş doğru gidecek, bizim finansman işleri gerçekten düzene mi
girecek? Bir kere bunun resmî adı dublikasyon. Yani her kurumda bir tane var,
bir de bir yerde bir tane daha kurum kuruyorsunuz. Bu kurumun acaba gerçek
gereği nedir yani onu da ben pek anlayamıyorum. Bunu bu maddeye koyarak, bu kanuna
koyarak ve aşağı yukarı bir sayfa yeni bir tanım yaparak yeni bir üst kurum
yaratmanın Türkiye’ye ne faydası var? Zaten Türkiye’de üst kurumlarla bir
yönetim tarzı belirlenmeye başlandı. Mesela Enerji Bakanlığının yanında bir
sürü üst kurum var enerji işleriyle uğraşan, keza Hazinenin, keza Merkez
Bankasının, hep üst kurumlar. Bu üst kurumlar ne işe yarayacak acaba? Bazıları
belki yarıyor ama üst kurum sayısını bu kadar artırmak Ankara’nın yetkisini
yani hükûmetin yetkisini de bir parça elinden almıyor mu? Bir kere ekonomi
yönetiminde tek başlılık çok önemli. Ekonomi yönetimindeki tek başlılığı piyasa
ekonomisi adına bence bozuyorsunuz çünkü, mesela, kim şimdi ekonominin patronu,
çok karışık. SPK mı, Hazine mi, Merkez Bankası mı, belli değil.
Bankalar… Bankalar Birliği
var, SPK var… İşler gittikçe daha beter karışıyor ve gittikçe karıştığı zaman…
Bir de, bu arada, gerçekten, herkesi de şüpheli şahıs görmemek lazım, düzgün
bir sürü insan var, düzgün bir sürü müdebbir tüccar var, iş adamı var. Onların
sırlarını da açıkça birbirinizle paylaşınca belki rekabet bozulacak, belki de…
Biraz daha derine bakarsak bunun Avrupa Birliği yasalarıyla uyumlu olduğunu da
zannetmiyorum, bunu incelemek lazım ama orada da bir uyumsuzluk başlayacak ve
oradan da biz yine sıkıntıya gireceğiz. Hatta, bu maddenin değil değişiklik
tümüyle kaldırılması ve bu kurumun ortadan kaldırılması gerektiğine inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.42
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.57
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Tasarı’nın
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
154’üncü maddeye bağlı geçici
28’inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 154. maddesine
bağlı Geçici madde 28’in sonuna aşağıdaki iki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Mehmet Günal |
Erkan Akçay |
Oktay Vural |
|
Antalya |
Manisa |
İzmir |
|
Emin Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
Recep Taner |
|
Denizli |
Konya |
Aydın |
Ödeme tarihi 31.01.2011
tarihinden önce olup da, kullandığı nakdi ve gayri nakdi kredinin ödemelerini
aksatan gerçek ve tüzel kişilerin, ticari faaliyette bulunan ve bulunmayan
gerçek kişilerin ve kredi müşterilerinin karşılıksız çıkan çek, protesto
edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin kayıtları, söz
konusu borçların daha önce veya 31 Temmuz 2011 tarihine kadar ödenmesi veya
yeniden yapılandırılması hâlinde borcun tamamının ödenmesini müteakiben Merkez
Bankası nezdindeki Risk Merkezinde ve Kredi Kayıt Bürosu A.Ş.'de bulunan
kayıtlardan başvuru aranmaksızın silinir.
Kayıtların silinmesinden
sonra, bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve tüketici
finansman şirketlerince yapılacak kredilendirme, çek karnesi verilmesi ve diğer
işlemlerde silinmiş kayıtlar dikkate alınmaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın 154 üncü maddesi
ile 5411 sayılı Kanuna eklenen Geçici Madde 28'in aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
Harun Öztürk |
Enis Tütüncü |
|
İstanbul |
İzmir |
Tekirdağ |
|
Şevket Köse |
Akif Ekici |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Adıyaman |
Gaziantep |
Malatya |
"Geçici Madde 28- Risk
Merkezinin çalışma usul ve esasları bu maddenin yayımı tarihinden itibaren en
geç alta ay içinde bu Kanunun ek 1 inci maddesinin beşinci ve dokuzuncu
fıkralarında belirtilen usul çerçevesinde Türkiye Bankalar Birliğince belirlenir.
Bu Kanuna göre kurulan Risk
Merkezi faaliyete geçinceye kadar, Merkez Bankası bünyesinde bulunan Risk
Merkezi, 14/1/1970 tarihli ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Kanununun yürürlükten kaldırılan 44 üncü maddesi hükümleri uyarınca faaliyetlerini
yürütür.
Merkez Bankası bünyesindeki
Risk Merkezi bilgileri, bu Kanuna göre kurulan Risk Merkezine aktarılır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 154 üncü
maddesine bağlı Geçici 28. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Nuri Yaman |
Sırrı Sakık |
Sebahat Tuncel |
|
|
Muş |
Muş |
İstanbul |
|
|
|
M. Nezir Karabaş |
|
Hasip Kaplan |
|
|
Bitlis |
|
Şırnak |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Önerge üzerinde söz isteyen
Sırrı Sakık, Muş Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Başkan, ben tutumunuzla ilgili birkaç şey
söylemek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Sakık, bir
saniye. Tutumumla ilgili söz isteyecekseniz onu ayrı konuşursunuz. Lütfen, İç
Tüzük gereği konudan ayrılmayın, önerge üzerinde konuşun.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Lütfen, ne konuşacağımızı siz oradan tayin edemezsiniz. Tarafsız olmalısınız.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
konuşun lütfen.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Biz
önerge üzerinde de konuşuruz, şu anda konuşmamı da engelleyemezsiniz…
BAŞKAN – Usul tartışması
açılsın o zaman Sayın Sakık.
M. NURİ YAMAN (Muş) – O takdiri
de ona bıraksaydınız.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Gücünüz yetiyorsa engelleyiniz o zaman.
BAŞKAN – Hayır, güç meselesi
değil. Burada…
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Değil. Peki, ne yapmamız lazım?
BAŞKAN – Size istediğiniz…
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Sizden onay mı almamız lazım? Çıkıp burada sizin ne istediğinizi mi söylememiz
gerekir?
BAŞKAN – Sayın Sakık, benim
her istediğimi…
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bize,
irademize…
BAŞKAN – Sayın Sakık, benim
istediğim gibi konuşacak değilsiniz, öyle bir şey söylemiyorum…
SIRRI SAKIK (Devamla) –
…Sayın Başkan, irademize saygı göstereceksiniz.
BAŞKAN – …İç Tüzük neyi
gerektiriyorsa onu konuşacaksınız.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bakın, burada gerçekten hepimiz birbirimizin
değerlerine saygı göstermeliyiz. Burada arkadaşlarımız zaman zaman çıkıp
konuşuyorlar. Sizin hoşunuza gitmeyen sözcükler sarf etmiş olabilirler, siz de
eleştirebilirsiniz ama emir kipleriyle bizi tehdit etmeye hiç kimsenin gücü
yetmez, bunu herkes böyle bilsin.
Hele hele geçen gün burada
gruplar adına konuşmalar yapılırken Cumhuriyet Halk Partisi grup sözcüsü çıkıp
“Bizim sabrımızı taşırıyorsunuz, biz kendimizi zor tutuyoruz…” Zor tutmazsanız
ne olur Allah aşkına, ne olur! Yani siz bizim beynimizin, bedenimizin efendisi
misiniz! Yani sizin gibi mi konuşmalıyız! Yani size tabi mi olmamız lazım!
Biraz önce arkadaşımız
söyledi. Bu af yasasında, siz bir halkı bir bütün olarak terörist ilan ettiniz.
3713 sayılı Yasa Terörle Mücadele Yasası’dır. Buradan ben de mahkûm oldum, ben
de teröristim. Ben buradan alınıp götürüldüm, bu Yasa’dan mahkûm oldum, düşünce
suçundan mahkûm oldum ama sonra, geldim bu Parlamentoda Vekilim ama Kürt
çocukları buradan mahkûm olursa üniversiteye başlayamazlar. Böyle bir adalet
olur mu? Kürt çocukları, hepimiz bundan mahkûm olmuşuz, bu ülkenin ayıbıdır.
Yediden yetmişe, kadınıyla, genciyle, erkeğiyle, bir bütün olarak bu Yasa’dan
mahkûm olmuşuz. Asıl, bu Yasa bu ülkenin yüz karasıdır. Bu Yasa’nın
değiştirilmesi gerekirken, buna hep birlikte bir birlik oluşturmamız gerekirken
arkadaşımız çıkıyor, bir şey söylüyor, kıyametler kopuyor. “Efendim, siz 40 bin
kişinin katiline böyle diyemezsiniz.” diyor. Peki, siz bizim beynimizin,
bedenimizin efendisi misiniz? Bizim değerlerimiz yok mudur? Biz, evet, Türkiye
halkının değerlerini biliyoruz, bunlara saygı duyuyoruz ama Kürtlerin de
değerleri var. Bizi sizden farklı kılan şey de… Bakın, siz “Terörist”
diyorsunuz, biz “Terörist” demiyoruz. Niye? Bizim çocuklarımız ve
kardeşlerimizdir. Kürt sorunu bir terör sorunu değil; bir hak, hukuk, adalet
sorunudur, bunu böyle algılamalısınız. Sizin “Terörist” dediğiniz insanlarla
devlet belki şu anda, şu saat orada görüşmeler yapıyor ama bu, sorunu çözmüyor
ki! Otuz yıl “Terörist” dediniz, otuz yıl terörle mücadele yasalarını hayata geçirdiniz
ve otuz yıldır acı dolu yıllar yaşadık. Şimdi, yaralarımızı sarma zamanıdır.
Bizim ne kadar dilimize dikkat etmemiz gerekiyorsa sizlerin de dilinize dikkat
etmeniz gerekir çünkü birlikte yaşayacaksak birbirimizin değerlerine saygı
göstermeliyiz ama birilerinin değerine saygı, birilerinin değerlerine de
hakaret etme hakkını hiç kimse size vermez ve biz de buna müsaade etmeyiz.
Bedeli ne olursa olsun biz zorun, zulmün önünde emin olunuz ki boyun eğmeyiz,
bizim geliş nedenimiz de budur, bu halkı özgürleştirmektir, bu halkın
sorunlarına sahip çıkmaktır ve siz…
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) – Bu
halk özgür. Özgür bu halk, hiçbir sıkıntısı yok.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bu
sizin sorununuz, sizi muhatap almıyorum zaten. Sorunlardan…
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) -
Halkın hiçbir sıkıntısı yok. Özgür, özgür… Hiç…
BAŞKAN – Sayın Milletvekili,
lütfen…
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Bakın…
M. NURİ YAMAN (Muş) – Dili
özgür mü?
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
Özgür, özgür…
BAŞKAN – Sayın Milletvekili…
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Şimdi, hiçbir şey bilmiyorsanız…
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) – Tek
vatan var, tek bayrak var. Bu kadar…
BAŞKAN – Sayın Tüzmen,
lütfen…
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bir
düşünür diyor ki: “Eğer hiçbir şey bilmiyorsanız haddinizi bileceksiniz.” Bu
konularda düşünceniz yoksa, bir fikir üretmiyorsanız hiç olmazsa susun, oturun,
konuşmayın. Konuşmamak da bir erdemdir ama böyle afaki şeyler “tek bayrak, tek
millet” bilmem ne…
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
Yanlış mı?
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bu
teklikler artık tarihin çöplüğüne atıldı ama biz, tek millete…
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
Yanlış mı?
SIRRI SAKIK (Devamla) -
Bakın, bütün kürsüde hep şunu söyleriz…
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) – Bu
vatan bizim vatanımız, hepimizin vatanı. Bu vatan ortaklık kabul etmez öyle.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bizim
vatanın tekliğine bir itirazımız yoktur, bayrağın tekliğine itirazımız yoktur
ama hepimiz…
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
Lafların arasına sıkıştıracaksın, sıkıştıracaksın, burada konuşacaksın. Yok
öyle, bir yere kadar. O kadar uzun boylu değil.
SIRRI SAKIK (Devamla) -
…farklı halklardan oluşuyoruz. Ben Türk kimliğine ne kadar saygı gösteriyorsam
sizin de Kürt kimliğine saygı göstermeniz lazım.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) - Biz
milletimize saygı gösteriyoruz, o kadar.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Diğer
halkların kimliğine, diline, kültürüne saygı göstereceksiniz.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) -
Milletimiz birdir, burada ayrımcılık yapmaya, bölücülük yapmaya çalışma.
SIRRI SAKIK (Devamla) - O
senin sorunundur.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
Samimi ol be! Samimi ol, samimi!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Zaten
yani dar alanlarda siyaset yaparak yeniden mesaj vermeye çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
Samimi olun, samimi!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Sayın
Başkan, bakın, uzun süredir konuşamıyorum, lütfen…
BAŞKAN – Genel Kurula hitap
edin Sayın Sakık, karşılıklı konuşmak zorunda değilsiniz, lütfen…
M. NURİ YAMAN (Muş) – Ama siz
de oradan seyirle geçiriyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Usul
tartışması açacağız Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, bir
saniye… Siz oturun lütfen.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Niye
müdahale etmiyorsunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Başkanlık tutumu hakkında usul tartışması açacağım.
BAŞKAN - Buyurun.
SIRRI SAKIK (Devamla) -
Teşekkür ediyorum.
Sevgili arkadaşlar, bu hamasi
nutuklar bu ülkenin sorunlarını çözmüyor. Bu hamasi nutuklarla bu ülke…
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
Hamasi nutku sen atıyorsun burada.
BAŞKAN – Sayın Tüzmen,
lütfen…
SIRRI SAKIK (Devamla) – Ben
hamasi nutuk atmıyorum…
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) – Sen
atıyorsun.
SIRRI SAKIK (Devamla) - …ben
bedeli ödenecek şeyler söylüyorum. Yüreğiniz varsa bunları söyleyin.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
Bizim yüreğimiz var.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Biz
burada, bakın, bu ülkede bedel ödeyerek buralara kadar geldik. Nereden, nasıl
geldiğimizi siz çok iyi bilirsiniz, çok iyi tanırsınız.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) – Bu
ülke ödedi, herkes ödedi o bedeli, herkes.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Biz
daha çok ödüyoruz, zaten…
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) – Yok
öyle…
SIRRI SAKIK (Devamla) - Keşke
ödeyebilseydiniz, keşke o yürekliliği göstermiş olsaydınız. Zaten birlikte,
gelin, bedel ödeyelim, bu sorunları çözelim.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) - Şu
anda bile sen konuştukça şurada bedel ödüyoruz biliyor musun?
SIRRI SAKIK (Devamla) – Neyin
bedelini ödüyorsun?
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) – İşte
bunu dinlemenin bedelini ödüyoruz.
BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen,
karşılıklı… Genel Kurula hitap edin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – O
kürsüyü dinleyeceksin, o halkın kürsüsü.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) – Sen
artistlik yapma!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sizin
zorunuza gidiyor değil mi? (Gürültüler)
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın
Başkan, ne söyleyeyim, ne diyeyim?
Şimdi, bakın, bir kahvede
oturur gibi oturmuş, ayaklarını üst üste atmış, şimdi buna ne söylenir Allah
aşkına, ne söylenir? (Gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu
kürsü halkın kürsüsü, milletin iradesi, onu da mı susturacaksınız?
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
Senin ne olduğunu biliyoruz. Herkesin ne olduğunu herkes biliyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Gücünüz yeter mi o kürsüyü susturmaya?
SIRRI SAKIK (Devamla) -
Şimdi, seçimler yaklaşmış, Sayın Arkadaşımız buradan nemalanmaya çalışıyor.
Bize vurarak acaba bir yerlere gelebilir miyiz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz?
BAŞKAN – Lütfen Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Niye
müdahale etmiyorsunuz?
AHMET YENİ (Samsun) – Ya,
daha çok konuşuyor.
BAŞKAN - Niye müdahale
etmediğimi sizden mi soracağım Sayın Kaplan? Ben dört beş…
AHMET YENİ (Samsun) – Esas
size müdahale etmesi lazım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Hakaret ediyor.
BAŞKAN - Sayın Kaplan, lütfen
bu tavrınızı bırakın.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Bakın, Mecliste oturmanın…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – 63’e
göre, tutumunuz hakkında usul tartışması açacağım.
BAŞKAN – Açarım ben Sayın
Kaplan, ama kurallar içerisinde…
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın
Tüzmen, Mecliste oturmanın bir adabı vardır, köy kahvesinde oturur gibi
oturuyorsunuz. (Gürültüler)
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) – Onu
siz yapıyorsunuz!
BAŞKAN – Burada tehditvari
sözlerle hiçbir yere varamazsınız.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Böyle
konuşamazsınız…
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) – Sen
ona karar veremezsin koçum, biz biliriz bu işleri.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Sizinle hayatın her alanında, her platformunda tartışmaya hazırız.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
İşine bak!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın
Başkan, biz burada esir değiliz, bize bu haksızlığı yapamazsınız. (Gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen oturur
musunuz.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bize
bu haksızlığı yapamazsınız. Kürsüye çıkıyoruz, ya siz bizi azarlıyorsunuz ya da
oradan paralı askerleriniz azarlıyor, buna hakkınız yok.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) –
Paralı asker sizsiniz!
BAŞKAN – Sayın Sakık, sizi
azarlayan yok, siz önce şu kafanızın içerisindeki ayrımcılığı, bölücülüğü ve
bölgeciliği bir kaldırın.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Siz
yapıyorsunuz deminden beri Başkanım!
BAŞKAN – Buraya her
çıktığınızda Kürt’ten bahsediyorsunuz, Kürt halkından bahsediyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Siz
yapıyorsunuz!
BAŞKAN – Türkiye’deki Kürt
meselesi size bırakılacak kadar basit bir mesele değil.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın
Sayın Başkan, biz ayrımcı değiliz, biz bölücü değiliz.
BAŞKAN – Bu, Türkiye
Cumhuriyeti’nin meselesi, Türk Hükûmetinin meselesi, tüm partilerin meselesi,
tüm anayasal kuruluşların meselesi. Bu mesele çözülecek ama halkın oyuyla
buraya gelip de bölücülük yapmakla, ayrımcılık yapmakla bu mesele çözülmez.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın
Başkan, neresi bölücülük, neresi ayrımcılık söyleyin?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Başkan, böyle konuşamazsınız.
BAŞKAN – Tehditvari sözlerle
hiçbir yere varamazsınız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Böyle
konuşamazsınız Sayın Başkan. Usul tartışması açın lütfen.
BAŞKAN – Demokrasi, kurallar
ve kurumlar rejimidir. Bu kurallara uymak zorundasınız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Başkan, 63’e göre usul tartışması açın!
BAŞKAN – Yemini yaptığınız
81’inci maddeye uymak zorundasınız, Anayasa’ya uymak zorundasınız Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Biz
Anayasa’ya uymak zorundayız. Ne yaptığımızı da biz…(Gürültüler)
BAŞKAN – Daha ne
istiyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ferdi olarak burada gelip her
istediğinizi söylüyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Başkan, böyle konuşamazsınız!
BAŞKAN – Konuşurum tabii ki.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – 63’e
göre usul tartışması açın!
BAŞKAN – Açarız, oturun siz,
açarım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Orası
yönetme yeri Sayın Başkan, böyle konuşamazsınız orada.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın
Başkan, benim burada ne konuşacağımı bana böyle işaret edemezsiniz.
(Gürültüler)
BAŞKAN – Siz oturun lütfen
Sayın Sakık.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Orası
yönetme yeri, böyle konuşamazsınız orada.
BAŞKAN – Lütfen oturur
musunuz.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Burada benim nasıl konuşacağıma ben karar veririm, siz karar veremezsiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Orası
yönetme yeri, böyle konuşamazsınız orada!
BAŞKAN – Lütfen oturun.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Burada neyi konuşacağıma ben karar veririm.
BAŞKAN – Burada kimin
oturacağına ben karar veririm Sayın Sakık. Lütfen oturun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
AKP’li değilsiniz orada. 63’e göre tartışma açılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buradaki Başkan
Vekili karar verir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – 63’e
göre usul tartışması açın Sayın Başkan.
BAŞKAN – Açacağım, bir
dakika… Oturun siz yerinize.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet.
BAŞKAN – Kurallara uyarak
sözünüzü isteyin, açacağım ben tartışmayı. Oturun lütfen.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Söz
istiyorum, 63’e göre usul tartışması açın.
BAŞKAN – Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ben
talep ediyorum. Burada, Başkanlık Divanında oturuyorsunuz ama AKP’li gibi
davranıyorsunuz. Oysaki Başkanın tutumu tarafsız olmalıdır.
BAŞKAN – Sayın Kaplan,
Başkanlık Divanı tarafsız, her isteyene söz veriyor. Ama burada, geçmişte
devletin görevlilerinin veya kurumların yaptığı yanlışları bahane ederek
kimseyi tahakküm altına almazsınız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – O
kürsünün dokunulmazlığı var. O kürsüde, işinize gelmeyecek, hesabınıza
gelmeyecek her şey konuşulur.
BAŞKAN – Buyurun, açıyorum.
Üç dakika süre veriyorum.
IX.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Başkanın,
kürsüde konuşan hatibin sözünü kesmesinin İç Tüzük’e uygun olup olmadığı
hakkında
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Lehte, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lehe mi, aleyhe mi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Lehte, Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Lehte, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, lehe
mi istediniz, aleyhe mi sözü?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sizin
aleyhinizde konuşacağım, Başkanlık Divanının.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Lehte, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) – Ben
aleyhte istiyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Lehte…
BAŞKAN – Yazacağım, bir
saniye…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, lehte…
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Sayın Başkan, lehte…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Tespit ediyor musunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz halkın özgür iradesi, annesinin ak sütü
gibi helal oylarıyla seçildik ve sizler gibi bu Meclise geldik. Biz buraya
geldiğimiz zaman, bize oy verenlerin hepsinin oyu sizi seçen oylar kadar eşit ve
kardeştir. Bunu bir kere kabul edeceksiniz.
İkincisi: Burada çoğunluk
olmak -çoğunluk hukukunu- dikta rejimi özlemi içinde, Meclisi bir dikta ve
totaliter anlayışla yönetmek demek değil. Sayın Başkan, bir önceki önergede
konuşurken ben bu kürsüde, benim mikrofonumu kapatıyor. Bu, halkın kürsüsü. Bu
halkın bana verdiği bu kürsüyü hangi anlayışla, hangi hakla düğmesine basıp
kapatıyor? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – İç Tüzük’ün 66’ncı
maddesinin verdiği yetkiyle kapatıyorum.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Bakın, burada kendisi savcılık görevinden gelmiş, hâlâ kendisini sıkıyönetim
savcısı bir AKP’li zannediyor. Yapamazsın Başkanım. Tarafsızlığı
sağlayamıyorsunuz, burada sataşma oluyor, burada hakaret ediyor sizin
partilileriniz, siz onlara söz söylemiyorsunuz, muhalefeti susturmaya
çalışıyorsunuz. Böyle bir anlayışı…
AHMET YENİ (Samsun) – Millete
hakaret ediyorsunuz, millete!
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Böyle bir anlayışla yönetmek Meclisi, milletin iradesine saygısızlıktır. Kenan
Evren gelip bu kürsüyü susturabilmiş. Kenan Evren’in üstüne, halkımızın bize
verdiği güçle geldik bu kürsüye. Kenan Evren bu Meclisi kapattı. Kenan Evren
darbe yaptı, apoletleriyle buraya oturdu, Kenan Evren geldi bu halkın kürsüsünü
susturdu, bu kürsünün özgürlüğünü kıstı.
Benim özgürlüğüm halkımın
özgürlüğüdür, benim iradem halkımın iradesidir. Ben o güçle geldim buraya.
KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) – Sen
özgür olmasan burada konuşabilir misin ya? Özgür olmasan burada, bu kürsüde
konuşabilir misin?
AYLA AKAT ATA (Batman) – Siz
mi tanıyorsunuz o özgürlüğü bize?
HASİP KAPLAN (Devamla) -
Sakın ola ki keyfî yönetiminizle, dikta yönetiminizle, tarafgir anlayışınızla
bu Başkanlık Divanınızı yürütemezsiniz.
Sayın Başkan, üç defadır
uyarıyoruz ama siz bildiğinizi okuyorsunuz. Sizi istifaya davet ediyorum!
Erdemli olsanız…
BAŞKAN – Elinizi indirin
Sayın Kaplan!
HASİP KAPLAN (Devamla) –
…istifa edersiniz, erdemli olsanız bu kürsünün düğmesini kapatmazsınız!
BAŞKAN – Sizin isteme
hakkınız da yok! Hududunuzu ve haddinizi bilin!
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Erdemli olsanız halkın kürsüsünü susturmazsınız, erdemli olsanız bizi
susturmazsınız!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) – Bizim
Başkanımız erdemlidir.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Erdemli
Mersin’de. Mersin’de “Erdemli” diye bir yer var; o, Pınarbaşılı.
HASİP KAPLAN (Devamla) -
Tarafsızlık bunu gerektiriyor. Sizi istifaya davet ediyorum. İstifaya davet
ediyorum, erdemliliğe, sağduyuya davet ediyorum! (AK PARTİ sıralarından “Haydi
oradan!” sesleri)
BAŞKAN – Lütfen oturun Sayın
Kaplan!
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Halkın sesini susturamazsınız, bunu böyle bilin!
BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen
oturun!
MUSTAFA KABAKCI (Konya) –
Nezaketli ol.
BAŞKAN – Ben, İç Tüzük’ün
bana verdiği yetkiye dayanarak…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hangi
yetkiyle kapatıyorsunuz?
BAŞKAN – Lütfen oturun!
Konuştunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hangi
yetkiye göre?
BAŞKAN – 66’ncı madde, açıp
okuyun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Siz
de hukukçusunuz, ben de hukukçuyum. Okuyun bakayım, okuyun, hangisi?
AHMET YENİ (Samsun) – Bağırma
be Başkana!
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Otur yerine!
BAŞKAN – Şu hareketiniz bile
yeterli. Oturun lütfen!
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Okuyun! Hangisi, okuyun!
BAŞKAN – Lütfen Sayın Kaplan!
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Kürsüyü nasıl susturursunuz!
BAŞKAN – Oturun lütfen!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Nasıl
susturursunuz kürsüyü Başkan! İç Tüzük’ün hangi maddesine göre kapatıyorsunuz
Başkan, hangi maddeye göre?
BAŞKAN – Ben, İç Tüzük’ün
bana verdiği yetkiyle, 66’ncı madde gereği sustururum!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sizin
bu keyfîliğinizi, sizin bu otoriterliğinizi… Burası Meclis kürsüsü, sıkıyönetim
mahkemesi değil! (AK PARTİ sıralarından “Bağırma!” sesleri, gürültüler)
BAŞKAN – Onu siz takdir
edecek değilsiniz!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Başkan, burası Meclis kürsüsü, sıkıyönetim mahkemesi salonu değil! Sıkıyönetim
mahkemesi salonunda savcılık yaparken böyle yüksekte oturmuyorsunuz!
BAŞKAN – Lütfen oturun!
Lehte Sayın Canikli, Sayın
Şandır ve Sayın Hamzaçebi söz istemişlerdir ancak 3 kişi istediği için Sayın
Hamzaçebi vazgeçmişlerdir.
Buyurun Sayın Canikli.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, biz daha önce söz istemiştik ama… “Evet” demiştiniz.
BAŞKAN – Bir saniye Sayın
Canikli.
Sayın Sakık, her tavrınız
böyle. Burada yazılı ama aleyhte istediğiniz için…
SIRRI SAKIK (Muş) – Neden
tavrımız bu?
BAŞKAN – Bir saniye, izahını
bir yapayım.
SIRRI SAKIK (Muş) – Ben size
medeni bir şekilde söylüyorum.
BAŞKAN – Ben de izahını
yapıyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) – Her
seferinde böyle niye yorumluyorsunuz!
BAŞKAN – Ama her zaman böyle
yapıyorsunuz.
Bir aleyhte, bir lehte söz
veriyoruz, bunu biliyorsunuz.
SIRRI SAKIK (Muş) – İlk
bağıran bendim Hasip’ten sonra.
BAŞKAN – Sayın Sakık, izahını
yaptım. Lehte söz isteyenlere söz veriyorum, biri aleyhte, biri lehte. Bu
kuralı biliyorsunuz her zaman için.
SIRRI SAKIK (Muş) – Siz
“Aleyhte mi?” dediniz, “Evet” dedim.
BAŞKAN – Aleyhte
konuşacaksınız, lehte birisi konuştuktan sonra.
SIRRI SAKIK (Muş) – Tamam,
sorun bu kadar.
BAŞKAN – Ama her şeye itiraz
edilmez ki. Onu söylüyorum.
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, herkes,
özellikle bu kutsal çatı altında görev yapan ve Anayasa’ya, bu milletin
birliğine, beraberliğine bağlılık yemini etmiş olan herkes, bu milletin
birliğine, ülkenin bütünlüğüne saygı duyacaktır; resmî diline saygı duyacaktır;
bu milletin kendisine saygı duyacaktır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – En
başta siz! En başta siz duyacaksınız!
AYLA AKAT ATA (Batman) – Ne
biçim konuşma ya!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Eğer bunu yapmıyorsa önce millete ihanet ediyor, kendisine ihanet ediyor,
haksızlık ediyor bu millete. Çünkü eğer biraz yüreğiniz varsa, biraz
samimiyetiniz varsa gelip yeminini ettiğiniz o kurallara uymak zorundasınız.
Sizi samimiyete davet ediyorum…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biz sizi davet
ediyoruz.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Ayıptır ya!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
…sizi ahlaka davet ediyorum, sizi ahlaklı olmaya davet ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, BDP sıralarından gürültüler) Milletin vekiline “paralı
asker” diyecek kadar küçülemezsiniz, aşağılamazsınız…
AYLA AKAT ATA (Batman) –
Sayın Başkan…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
…çukura düşemezsiniz. Böyle rezalet olamaz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ne
diyorsun sen!
BAŞKAN – Lütfen Sayın Kaplan,
oturun lütfen. Lütfen oturun. Söz vereceğim, lütfen oturun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Bu milletin kutsal çatısı altında milletin vekiline hakaret edemezsiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ne
diyorsun sen! (BDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Şimdiye kadar…
Lütfen oturun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Ben ne söylediğimi biliyorum. (BDP sıralarından gürültüler)
M. NURİ YAMAN (Muş) – Sen ne
biliyorsun be!
SIRRI SAKIK (Muş) – Sen
aşağılık durumdasın! Sen aşağılıksın! 50 kez aşağılıksın sen!
BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Terörden bahsediyorsun… Barıştan bahsediyorsun, terör düşmüyor ağzından.
BAŞKAN – Birleşime beş dakika
ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati :
18.17
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
18.40
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Birleşime bir saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
18.41
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
19.49
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, önceki
oturumda yaşananlar üzerine siyasi parti grup başkan vekillerimizin bir
açıklama talebi olmuştur. Kendilerine sırasıyla söz vereceğim.
Buyurun Sayın Mustafa Elitaş,
Kayseri Milletvekili.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
4.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, usul tartışması sırasında yaşanan gerginlik
nedeniyle açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce oturum devam
ederken milletvekili arkadaşlarımıza, bu kürsüden yaptıkları hitap çerçevesi
içerisinde, siyasi parti grubumuzdan bazı milletvekili arkadaşlarımızın -tüm
gruplardan da olmak üzere- hatibe farklı şekilde, konunun ve
milletvekilliğinin, Anayasa’ya ettiğimiz yemin çerçevesinde konuşmaları
şeklinde uyarıları ortaya çıktı. Ama bu süreç içerisinde baktığımızda, ben
olaylar vuku bulduğu anda Parlamentoda değildim televizyonda izleme imkânı
buldum, bizim Grup Başkan Vekili Arkadaşımızın konuşması sırasında ortaya çıkan
ve başka bir muhalefet partisinin milletvekilinin bu konuya itirazı üzerine
Meclis Başkanımız Parlamentoya ara vermek mecburiyetinde kaldı.
Değerli arkadaşlar, bir
kısmımız dokuz yıla yakındır milletvekilliği görevimizi yapıyoruz, bir kısmımız
daha uzun süreli milletvekilliği görevlerimize devam ediyoruz, en az üç buçuk
yıllık milletvekili olan arkadaşlarımız var. Bugüne kadarki geçen süreç
içerisinde iyi konuşmalarımız oldu, kötü konuşmalarımız oldu, eleştiriler oldu
ama hakarete varan, hakaret olup hem bir grubu hem de milletvekillerini itham
altında bırakan, töhmet altında bırakan konuşmalar genellikle olmadı.
Anayasa’yı beğensek de
beğenmesek de, şu andaki yürürlükteki olan 1982 Anayasası değişene kadar,
değiştirilinceye kadar hepimiz uymak mecburiyetindeyiz, o Anayasa’ya sadakatte
yemin ettik. Değiştirdiğimiz takdirde, halkımızın iradesiyle değiştiği
takdirde, Parlamentonun iradesiyle değiştiği takdirde biz bu Anayasa’ya uymak
mecburiyetindeyiz.
O anlamda hem Türkiye Büyük
Millet Meclisinde milletvekillerinin birbirlerini itham etmelerini, 74 milyon
insanın temsilcisi olan 50 milyon seçmenin oylarıyla seçilen milletvekillerine
herkesin sabır ve tahammül etmesini, aynı zamanda her bir siyasi parti grubunun
temsil ettiği kitleye saygıdan dolayı konuşmalarımızı temsil ettiğimiz yüce
milletin karakterine uygun şekilde yapmak sadece bu ülkeyi, bölgeleri değil bu
ülkede yaşayan 74 milyon insanın kardeşliğini pekiştirecek, ayrışmayı değil
birlikteliğini hatırlatacak ve birlikteliğini bir araya getirip bin yıldır beraber
olduğumuz bu birlikteliği dünyanın sonuna kadar devam ettirecek şekilde
konuşmalarımıza devam etmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Bu vesileyle, Değerli
Başkanımız bu konuşmayı, bu fırsatı bize verdiğinden, bu süreçten sonra da
uyumlu ve anlayışlı bir şekilde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Sayın Başkanım, bir cümle söyleyip bitireceğim, süre verirseniz…
…geçeceğini ümit ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Elitaş.
Akif Hamzaçebi, Trabzon
Milletvekili.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
5.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, usul tartışması sırasında yaşanan
gerginlik nedeniyle açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üç haftadır devam etmekte
olan torba yasa tasarısına ilişkin görüşmelerin akşam saatlerindeki oturumunun
bir tartışma ortamına dönüşmüş olmasından eminim hepimiz üzüldük.
Demokrasi, farklılıklarımızın
özgürce ifade edilebildiği, özgürce yaşandığı ve yine bu farklılıklar arasında
en geniş uzlaşmanın arandığı rejimin adıdır. Sorun, birbirimizle iletişim
kurma, farklılıklarımızı muhafaza ederek ortak bir yaşamı başarma, ortak bir
yaşamı gerçekleştirme sorunudur. Başarmamız gereken budur. Farklılıklarımızı,
bu farklılığın ötesine taşımak, bir ayrışmanın veya tartışmanın, derin
tartışmaların unsuru olarak görmek doğru değil, bunlar bize zaman kaybettirir.
Yine, demokrasi, sivil
toplumun en güçlü olduğu rejimin adıdır. İleri demokrasilerde, gelişmiş
demokrasilerde sivil toplum son derece güçlüdür. Sivil toplum iknaya dayanır,
sivil toplum uzlaşmaya dayanır. Sivil toplum karşısında devlet vardır, devletin
güçleri vardır. Devletin gücünü hissettirmeye kalkıştığı yerde yani daha
doğrusu sivil toplumu dikkate almadığı yerde demokrasi zayıflar. Biz, buradaki
görüşmelerde sadece kendi siyasal tabanımızı, bizim partilerimize oy veren,
kendi siyasi partilerimize oy veren vatandaşlarımızı değil bütün toplumu ikna
etmenin çabası içinde olmalıyız veya toplumun çok geniş bir kesimini ikna
etmenin çabası içinde olmalıyız. Vatandaşlarımız bizi izliyor, başarmamız
gereken, yapmamız gereken budur. Bunu yaparsak demokrasi kazanır, Türkiye
kazanır. Aksi takdirde belki çok sınırlı kesimler bu tartışmalardan, bu tip
görüşmelerden mutlu olabilir ama toplumun çok büyük bir kısmının bu tip
tartışmalardan mutlu olmadığını düşünüyorum. Umuyorum ki Türkiye Büyük Millet
Meclisi bunu başaracaktır, bunu başaracak kadrolar buradadır.
Bütün milletvekillerimiz
milletin oylarıyla buraya gelmiştir, milletin temsilcileridir. Hiçbir
temsilcinin, hiçbir milletvekilinin diğerine kıyasla bir üstünlüğü yoktur,
hepimiz vatandaşı temsil ediyoruz. Vatandaşımız da bizi izliyor, biz de
vatandaşlarımızı burada ikna etmek zorundayız. Ne kadar ikna edersek
demokrasiyi o kadar daha ileriye taşımış oluruz.
Ben bu düşüncelerimi ifade
ederek sözlerimi sonlandırıyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Hamzaçebi.
Mehmet Şandır, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP
sıralarından alkışlar)
6.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, usul tartışması sırasında yaşanan gerginlik
nedeniyle açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Teşekkür ederim Değerli Başkan.
Değerli milletvekilleri,
gerçekten biraz önce burada hoş olmayan, kabul edilemez, bize yakışmaz,
ülkemize yakışmaz olaylar yaşandı. Bu olayları yok saymak doğru değil. Bu
olayların tedbir alınmazsa geleceğini öngörmek lazım. Ayrıca, burada biz kavga
yaparsak sokağın ne duruma geleceğini de bilmemiz gerekir. Bir seçim öncesinde
bu milleti germemek ve milletin duygularını dikkate almak gerekiyor. Onun için
biraz önce yaşanan olaylar bizim açımızdan kabul edilemez olaylardır, asla
tasvip edilemez olaylardır.
Değerli milletvekilleri,
arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi, eğer biz birlikte bir görev yapıyorsak,
birlikte bir iş yapıyorsak ortak zeminimizi güçlendirmemiz lazım.
Farklılıklarımız olabilir, duygularımız, düşüncelerimiz, siyasetimiz,
heveslerimiz, hesaplarımız farklı olacaktır ama eğer birlikte bir görev
yapıyorsak bu görevin sorumluluğunda ortak paydalarımızı güçlendirmemiz lazım.
Öncelikle, medeni insanlar olarak birbirimize karşı saygılı olmak
mecburiyetindeyiz, sevgi mecburi değil ama saygı bir mecburiyet olmalı, hoşgörü,
tahammül ve gerçekten birbirimizi de iyi anlamamız lazım, birbirimize bağırarak
çağırarak bir yere varılamadığını anlayacak kapasitede olmamız lazım.
Dolayısıyla, bundan sonraki çalışmalarda her arkadaşımızın halkımız adına,
milletimiz adına burada davranışlarımıza çok dikkat etmemiz gerekiyor.
Bir diğer husus da değerli
arkadaşlar, Türkiye bir hukuk devletidir, ne kadar farklı hesaplarımız,
hayallerimiz olursa olsun bizi bağlayan husus hukukun üstünlüğüdür. Hukukçu
kimlikleriyle arkadaşlarımız bu hukukun üstünlüğü konusunda, bu Anayasa’nın
belirleyici, tanımlayıcı hükümlerine uymazlarsa ve bunu zorlarlarsa bunun
topluma çarpan etkisiyle yansıması ülkemizi felakete götürür.
Biz burada biziz, bunu iyi
anlamak lazım değerli arkadaşlar, biziz; “biz”, “siz” yok. Eğer
farklılıklarımızı kimlikleştirerek bu kimliklerin kavgasına düşersek, bu ülkeyi
cam kırığı yığını hâline getiririz. Buna hakkımız yok. Burada hepimiz, bu
topraklarda yaşayan halkın adına görev yapıyoruz ve hepimiz biriz. Kendimizi
bir ayrı yere koyarak karşımızdakileri suçlamak, onlara saldırmak bence doğru
değil, doğru olmamıştır. Bunun hiç kimseye faydası yok, buna hakkımız da yok
değerli arkadaşlar.
Bu sebeple biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın Başkan, bitirmeme lütfen müsaade edin.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
...kendimizi bu milletin birliğinin teminatı görüyoruz, milliyetçiliğimizin
gereği bu. Bu topraklarda yaşayan halkı tüm farklılıklarıyla
kucaklayabiliyorsak biz hem hukuktan kaynaklanan hem insan olmanın
sorumluluğunda görevimizi yapıyoruz demektir. Farklılıklarımızı
kimlikleştirerek, bu kimliklerin sorunlarını çözmek için politikalar, söylemler
geliştirmenin sonucunun nereye varacağını öngörmek mecburiyetindeyiz. Siyasetçi
ve devlet adamı geleceği öngörmek mecburiyetinde. Geleceği öngörmeden atılan
adımların ülkeye neye mal olacağını geçmişte yaşadık. Onun için herkesi
sorumluluk anlayışıyla, sorumluluk ahlakı içerisinde sağduyulu davranmaya davet
ediyoruz ve Meclis Başkanının bu konuda İç Tüzük hassasiyetini ben takdirle
karşılıyorum, buna da herkesin saygı göstermesini istirham ediyorum.
Hepinize saygılar sunarım.
(MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Şandır.
Ayla Akat Ata, Batman
Milletvekili.
Buyurun Sayın Ata.
7.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, usul tartışması sırasında yaşanan gerginlik
nedeniyle açıklaması
AYLA AKAT ATA (Batman) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, akşam saatlerinde bizler için de
televizyonları başında bizleri izleyen halkımız için de hoş olmayan bir
tabloyla karşı karşıya kaldık. Ancak dört yıla yakın bir zamandır bu Parlamento
çatısı altındayız. Defalarca kez Başkanlık Divanının ayrımcı politikalarıyla
karşı karşıya kaldık ve bugün de bir benzerini yaşadık. Sonuç itibarıyla
yaşananların, bugüne kadar yaşananların getirmiş olduğu nokta bizi, bunun
patlaması oldu ama kendimizi yaşananlardan sorumlu görerek burada başta
halkımıza ve bizi izleyen tüm vatandaşlarımıza bir öz eleştiri vermemiz
gerektiğini düşünüyoruz. Bu öz eleştiri bugünün öz eleştirisi, bugün
yaşananların öz eleştirisi değildir. Bu öz eleştiri üç buçuk yıldır bu
Parlamento çatısı altında olup hâlâ bu Parlamento çatısı altında ayrımcı politikalara,
ayrımcı tutum ve davranışlara karşı bir tutum geliştiremememiz ve hâlâ bu
uygulamalarla karşı karşıya kalıyor olmamızdan kaynaklıdır.
Değerli milletvekilleri,
bizler talihsizlik olarak nitelendirebileceğimiz bir açıklamayla karşı karşıya
kaldık. Bu Parlamento çatısı altında bütün grup başkan vekilleri hem
aidiyetleri olan siyasi partiler için hem de bir bütün toplumumuzun, Türkiye
toplumunun tamamı için bir sorumluluk altındadırlar. Bu Parlamento çatısı
altında bir grup başkan vekilinin diğer bir parti grubunu itham altında
bırakacak, bir çocuğun diğer çocuğa söylemeyeceği hakarete varan birtakım
söylemleri ifade etmesini, asla ama asla doğru bulmuyoruz. Kimliklerin ön plana
çıkmasını istemezdik, ama biz Kürt olduğumuz için yok sayıldık, Kürt olduğumuz
için haklarımız yok sayıldı, Kürt olduğumuz için bu ülkede eşit, özgür vatandaş
olamadık…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri…
AYLA AKAT ATA (Devamla) – …o
yüzden bu kimliğimiz ön plana çıktı. Yoksa amacımız, kimliğimizi her gün burada
ifade etmek, bunun üzerinden politika yapmak değildi, ama bu ülkede seçilmiş
olmanın bir sorumluluğundan kaynaklı, bu kürsüye her çıktığımızda bu ülkenin
belki büyük bir çoğunluğunun haberi olmayan birçok konuya değindik, aksi hâlde BDP
çatısı altında değil, diğer siyasi parti grupları çatısı altında siyaset
yapıyor olurduk. Farklı düşünüyoruz, farklı bir yerden siyasete, farklı bir
yerden ülkenin bütünlüğüne ve birliğine yaklaşıyoruz.
Ülkenin birliği ve bütünlüğü
bizim için de önemlidir, bugüne kadar yaşanan her şeye ve büyük acılara rağmen,
hâlâ ortak vatanda eşit, özgür, birliktelikten yanayız; bunun için de mücadele
ediyoruz, bunun için, bunu istediğimiz için hâlâ bedel ödüyoruz ve Türkiye
toplumu bundan habersiz. Bu Parlamento çatısı altında yaşayan, faaliyet
yürüten, siyaset yapan milletvekillerinin buna tahammülsüzlüğü esasında topluma
da yansıyor ve toplumda yansımasını farklı buluyor. Bu kürsüde bize konuşma
hakkını sizler vermediniz, kürsünün dokunulmazlığı var, farklı düşüncelerimizi
bu kürsüde ifade edeceğiz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYLA AKAT ATA (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ata.
AYLA AKAT ATA (Devamla) – …bu
kürsüde bizi buraya taşıyan siyasal gerekçeleri ifade edeceğiz ve bunu
savunacağız. Bundan sonra da bu akşam yaşananlara meyil vermeyecek bir tablonun
içerisinde olmak istiyoruz. Belki yasama döneminin sonundayız, ama herkesi
sorumlu davranmaya davet ediyoruz. Bu sorumluluğu Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu olarak bizler göstereceğiz.
Tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ata.
Sayın milletvekilleri, önceki
oturumda açılan usul tartışması sona ermiştir.
606 sıra sayılı tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Muş Milletvekili Nuri Yaman
ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 154 üncü
maddesi ile 5411 sayılı Kanuna eklenen Geçici Madde 28'in aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Geçici Madde 28- Risk
Merkezinin çalışma usul ve esasları bu maddenin yayımı tarihinden itibaren en
geç altı ay içinde bu Kanunun ek 1 inci maddesinin beşinci ve dokuzuncu
fıkralarında belirtilen usul çerçevesinde Türkiye Bankalar Birliğince
belirlenir.
Bu Kanuna göre kurulan Risk
Merkezi faaliyete geçinceye kadar, Merkez Bankası bünyesinde bulunan Risk
Merkezi, 14/1/1970 tarihli ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Kanununun yürürlükten kaldırılan 44 üncü maddesi hükümleri uyarınca faaliyetlerini
yürütür.
Merkez Bankası bünyesindeki
Risk Merkezi bilgileri, bu Kanuna göre kurulan Risk Merkezine aktarılır.”
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli üyeler; hepinize saygılar sunuyorum.
Çok üzüldüm, aslında
konuşacak mecalim kalmadı. Ben bu ülkeyi çok seviyorum, hepimiz çok seviyoruz.
Bu ülkenin tüm insanları, hepimiz bir kardeşiz, hepimiz bir bireyiz, bu ülkenin
bireyiyiz ama ben bu olaylara çok üzülüyorum.
Gelin, halkımızın ekmeği
için, gelin, insanımızın ekmeği için büyük mücadele verelim. O kavgayı onların
sorunu için, onların sorununu çözmekte verelim, ekmek için verelim, aş için
verelim. Eğer biz halkımızın aşını ve ekmeğini çözersek çok şeyi çözmüş oluruz.
Değerli milletvekilleri,
bugün 179’uncu madde var, gelecek. Yine uyarıyorum: Tütün, ekmek, bazı
bölgelerimizin ekmeği, Bitlis’in, Muş’un, Malatya’nın, Adıyaman’ın, özellikle
bu sarmalık tütün dediğimiz bu insanların ekmeği.
Bir kurum düşünün arkadaşlar,
o maddeye gelmeden yine uyarıyorum, 179’uncu madde, gecenin en son maddesi ama
hepinizden rica ediyorum, çözmemekte direnirse, ekmeğimize kim göz koyarsa bu
Meclis, bu Meclis bunu çözmelidir arkadaşlar. Bir kurum düşünün, diyor ki:
“Tütün ticareti yapanlara 50 bin lira, taşıyana ceza veririm.” Ya kime ceza
veriyorsun sen? Kime ceza veriyorsun? Alan var mı? Alan yok. Tekel dedin, onu
da sattınız gitti. Ama ben ekiyorum. Ekimini serbest bırakıyorsun, yasak değil
bu. Yasak olmayan bir şeyin arkadaşlar, ticaretini nasıl, nasıl, nasıl
yasaklarsınız ya? Ekimi yasak olmayan bir ürünü eğer Adıyaman’dan Diyarbakır’a
götürecekse, sen bunun kamyonuna nasıl el koyarsın? Nasıl 50 bin lira ceza
verirsin? Sen kim oluyorsun? Benim
ekmeğimle nasıl oynuyorsun?
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) –
Bana mı söylüyorsun?!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Yok Muharrem ağabey, size söylemiyorum, herkese söylüyorum.
Nereden gelirse gelsin
kardeşim, nereden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin bu ülkede insanın
ekmeğini kimse alıkoyamaz. Ben hepinizden rica ediyorum, 179’uncu madde
gelecek, bunu hep birlikte, bu Meclisin bir bütünü olarak çözelim. Bu, bu sorun
benim sorunum değil, bu sorun hepimizin sorunu. Bu sorun, en az 1 milyon
insanın ekmek parası. Ben sizden rica ediyorum: Risk diyoruz işte; risk,
birisinin ekmeğini elinden almak, en büyük risk budur arkadaşlar. Tütün ekiyor,
satıyordu dün ve arkadaşlar, ne oluyorsunuz, serbest olan, ekimi serbest olan
bir şeyin nakliyesini nasıl yasaklarsın ya? Nasıl yasaklarsınız ya? Bırakın
satayım.
Değerli arkadaşlarım, burada
iki madde var, Tütün ve Alkol Piyasası Kanunu’nun 8’inci maddesinin (h) ve (ı)
bentleri; bu bentler kaldırılmadığı sürece bu sorun devam eder. Bu Meclis
insanların ekmeğine sahip çıkmalıdır. Bu Meclis insanların rızkına sahip
çıkmalıdır, insanların çoluk çocuğunun rızkına sahip çıkmalıdır.
Ben, gecenin geç saatinde,
belki sabaha karşı gelecek 179’uncu madde. Şimdiden uyarıyorum: Bu madde
geldiğinde, Meclis iradesi, “Meclis iradesi” diyorum arkadaşlar, Meclis iradesi
buna sahip çıkmalıdır, ekmeğe sahip çıkmalıdır. Bir kez daha hepinize bunu
söylüyorum.
Bir başka konu: Bir şeyi yok
ederken ama oradan ekmek yiyen insanların da ekmeğini düşünmüyoruz bazen.
Örneğin Şanlıurfa’da bir Evren Sanayi Sitesi varmış, “Kamyonlar, otobüsler
buradan geçemez.” denirmiş; yollar kesilmiş, kimse artık o siteye giremiyor.
2.500 kişi ekmek yiyor. 2.500 tane iş yeri var, 7.500 çalışanı var. 30
kilometreden dolaşıyormuş kamyonlar. Ya etmeyin, tutmayın. Önce, “Bu insanlar,
buradan ekmek yiyen insanlar buraya nasıl girer?” diye bir bakın. Bir şeyi
yasaklayın ama ekmeği yasaklamayın. 30 kilometreden dönüp geliyorlarmış; artık,
oraya hiçbir kamyon, kamyonet veya tır giremiyormuş, başka yerlere gidiyormuş.
Benden söylemesi, takdir sizin.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunacağım ancak karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.11
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
20.16
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 154’üncü maddesine bağlı geçici 28’inci madde üzerinde verilen
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 154. maddesine
bağlı Geçici madde 28’in sonuna aşağıdaki iki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
Ödeme tarihi 31.01.2011
tarihinden önce olup da, kullandığı nakdi ve gayri nakdi kredinin ödemelerini
aksatan gerçek ve tüzel kişilerin, ticari faaliyette bulunan ve bulunmayan
gerçek kişilerin ve kredi müşterilerinin karşılıksız çıkan çek, protesto
edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin kayıtları, söz
konusu borçların daha önce veya 31 Temmuz 2011 tarihine kadar ödenmesi veya
yeniden yapılandırılması hâlinde borcun tamamının ödenmesini müteakiben Merkez
Bankası nezdindeki Risk Merkezinde ve Kredi Kayıt Bürosu A.Ş.'de bulunan
kayıtlardan başvuru aranmaksızın silinir.
Kayıtların silinmesinden
sonra, bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve tüketici
finansman şirketlerince yapılacak kredilendirme, çek karnesi verilmesi ve diğer
işlemlerde silinmiş kayıtlar dikkate alınmaz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Mehmet Serdaroğlu, Kastamonu Milletvekili.
Buyurun Sayın Serdaroğlu.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri
en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP
iktidara geldiği ilk yıllarda 5033 sayılı Kanun’la bir sicil affı çıkardı ve
ödeme güçlüğünden dolayı sicilleri bozulmuş olan vatandaşlarımızın Merkez
Bankasından kayıtları silindi ancak bankaların ortaklaşa kurduğu Kredi Kayıt
Bürosundaki kayıtlar ise aynen kaldı. Yani 2003 yılında çıkarılan sicil affı
hiçbir işe yaramadı.
2008 yılına gelindiğinde,
Hükûmetin kötü ekonomi yönetimi sonucunda insanlar yine ödeme güçlüğü içine
düştüler ve tekrar sicilleri bozuldu. 1 milyondan fazla vatandaşımız daha kara
listeye girdi. Bunun içinde kefillikten dolayı kara listeye girenlerin sayısı
yok.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bir kanun teklifi verdik, böylece Merkez Bankasındaki siciller ile birlikte
Kredi Kayıt Bürosunda tutulan sicillerin temizlenmesini istedik. Ancak Hükûmet,
her zaman olduğu gibi “Kargadan başka kuş tanımam.” tavrıyla yine bildiğini
okudu, kendi tasarısını dikkate alarak sadece Merkez Bankasındaki kayıtları
sildi ama Kredi Kayıt Bürosundaki kayıtlara maalesef dokunulmadı. Yani
çıkardığınız 5834 sayılı Kanun da hiçbir işe yaramadı, bu Meclis de boşa kürek
çekmiş oldu.
Değerli milletvekilleri,
görüştüğümüz madde, Merkez Bankası Risk Merkezinin kapatılarak, kayıtlarının,
Bankalar Birliği nezdinde kurulacak risk merkezine aktarılmasını öngörmektedir.
Önergemiz ile, Merkez Bankası Risk Merkezindeki kayıtların yeni kurulan risk
merkezine aktarılmaması ve kredi kayıt bürosundaki kayıtların da silinmesi
istenmektedir. Türkçesi, tam anlamıyla yeni bir sicil affı öngörmekteyiz.
Bundan önce eksik çıkardığınız sicil afları bir işe yaramadığı için, bugün bu
sicil affına gerçekten ama gerçekten çok ihtiyaç vardır. Madem toplum
kesimlerinin birikmiş borçlarını yeniden yapılandırmaktayız, gelin, kara
listede bulunan kayıtları da burada birlikte silelim, yaptığınız iş tam olsun;
ama niyetiniz tavşana kaç tazıya tut demekse biz bunu bilemeyiz değerli
milletvekilleri. Özellikle esnaf ve çiftçimizin bozuk sicillerinden dolayı
kredilerden faydalanamaması için bu sicilleri silmiyorsanız, o da tabii ki
sizin bileceğiniz bir iştir.
Değerli milletvekilleri,
kredi kayıt bürosunun kayıtlarına girmek kolay ancak çıkmak o kadar zor ki.
Olması gereken, borç ödendiğinde otomatik olarak kayıtların silinmesi olması
lazım ancak uygulama böyle değildir. Listeye girdiniz mi bir daha çıkmanız
neredeyse imkânsızdır. Mesela, vatandaşlarımız, haberi olmadan arkasından
gönderilen kredi kartının bile ödenmeyen aidat ücreti bahane edilerek –altını
çizerek ifade ediyorum- kara listeye alınabilmektedirler. Vatandaşlarımız, kara
listede olduklarını ancak bir kredi kartı talebinde bulundukları zaman
öğrenebilmektedirler. Dolayısıyla, önergemiz kabul edilerek, Merkez Bankası
Risk Merkezindeki kayıtlar yeni kurulan risk merkezine taşınmamalı, öncelikle
ve özellikle Kredi Kayıt Bürosundaki kayıtlar silinmelidir.
Sayın iktidar, sicil affında
samimi iseniz önergemize destek verin, bu problemi birlikte burada çözelim ama
yok, niyetiniz farklı ise yine reddedeceksiniz. Millet sizi de bizi de bu
saatlerde izlemektedir. Eğer niyetiniz iyi ise bu önergeye destek verirsiniz
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Serdaroğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Madde 154’e bağlı geçici
madde 29 üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 154 üncü maddesi
ile 5411 sayılı Kanuna eklenen Geçici Madde 29’un Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
Harun Öztürk |
Enis Tütüncü |
|
İstanbul |
İzmir |
Tekirdağ |
|
Şevket Köse |
Akif Ekici |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Adıyaman |
Gaziantep |
Malatya |
|
|
Ali Arslan |
|
|
|
Muğla |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Ali Arslan, Muğla Milletvekili, buyurun.
ALİ ARSLAN (Muğla) – Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önergemiz üzerine söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, torba yasa
deyince, artık, sekiz yılı aşan bir süreden sonra AKP eğer bir torba yasa
getiriyorsa, dikkat etmek gerekiyor. Yani nereden çıktı bu torba, içinde neler
var diye çok inceden inceye bakmak gerekiyor. Tıpkı uyanık tüccarların yaptığı
gibi torba yasada halkın yararına olan maddeler oluyor, halkın dört gözle
beklediği maddeler oluyor, emekçilerin, geniş halk yığınlarının zararına olan
maddeler oluyor, AKP’nin gizli gündemini içinde barındıran maddeler oluyor, çok
dikkat etmek gerekiyor. Tıpkı bir uyanık tüccarın pazar yerinde sattığı ürünler
için kullandığı torba gibi, çuval gibi; üstünde güzel, cilalı maddeler var ama
altında da bozuk, dikkat edilmesi gereken maddeler oluyor. Gerçekten bu torba
da böyle. Halkın dört gözle beklediği düzenlemeler var.
Bu kanunun gerekçesinde de
çok net şekilde belirtmişsiniz, gerçekten bir ekonomik sıkıntı sürecini, bir
kriz sürecini, teğet geçti diye ilk başta görmezden gelmeye çalıştığınız kriz
sürecini atlattık ve müthiş sıkıntılı, intiharın eşiğine gelen, intihar eden,
ruh sağlığı bozulmuş vatandaşlar kitlesini arkada bıraktık. Gerçekten insanlar
borç altında inim inim inliyor, vergilerini ödeyemez hâle geldiler, primlerini
ödeyemez hâle geldiler. Böyle bir düzenlemeye ihtiyaç var ve toplumun önemli
bir kesimi de bunu dört gözle bekliyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
defalarca anlatıyoruz, dinlemiyorsunuz ama ben bu rakamları ekranları başında
bizi dinleyen vatandaşlarımız için 2 defa okuyacağım. Sevgili arkadaşlarım,
2002 yılında bankalara bu ülkenin vatandaşlarının toplam borcu 6,5 milyar
dolar. 2010 yılında ne olmuş biliyor musunuz arkadaşlar? 170 milyar dolara
çıkmış. 10 katı değil, 20 katı değil, 30 katına yakın insanlarımızın bankalara
borçları artmış.
Yine, bakın, 2002 yılında 10
bin vatandaşımız bankalara borçlarını ödeyememişler, 10 bin vatandaşımız
bankalara borç ödemekte zorlanıyor. 2010 yılında ne olmuş biliyor musunuz
arkadaşlar? 625 bin vatandaşımız bankalara borcunu ödeyemiyor. Yani neredeyse
her on vatandaşın bir tanesi banka borçlarını ödeyemez hâle gelmiş. Gerçekten
böyle bir düzenlemeye şiddetle ihtiyaç var ama bakın siz ne yapıyorsunuz? Bir
beklenti yaratıyorsunuz. Onun yanında, zaten iktidara geldiğiniz günden beri
emeğin başına bir kâbus gibi çöktünüz İş Yasası’yla, diğer yasalarla. Emek
dünyasını perişan eden, odaları, sendikaları sokaklara döken, hatta özürlüler
hakkında bile, özürlülerin bazı haklarını geri almaya çalıştığınız düzenlemeler
getiriyorsunuz içinde.
İnsanlar sokakta, emekçiler,
sendikalar sokakta demokratik haklarını arıyorlar, haklarını kaybetmemek için
yürüyüşler yapıyorlar. Siz ne yapıyorsunuz? Arap ülkelerinde bile görülmedik
uygulamalar; biber gazları, coplar, tazyikli sular… İnsanları anasından
doğduğuna pişman edecek hâle getiriyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, Habur’da
PKK’lı teröristlere gösterdiğiniz hoşgörüyü kendi hakkını arayan bu emekçi
insanlara maalesef göstermiyorsunuz.
Silivri’de insanlar neden
yattığını bilmiyor yıllardan beri, Hizbullah teröristleri dışarıda geziyor.
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) –
Onlar niye yattıklarını biliyorlar.
ALİ ARSLAN (Devamla) – Tam
bir çifte standart sevgili arkadaşlarım.
Bakın, Kayseri’de, Elâzığ’da
belediyedeki yolsuzluklar ayyuka çıkmış, belediye başkanları hâlâ görevine
devam ediyor ama sudan bahanelerle Yalıkavak’ta, Güllük’te belediye başkanlarını
görevden alıyorsunuz. Adınızda “Adalet” var ama adaletin A’sı bile yok. Sevgili
dostlar, tam bir çifte standart.
Şimdi, bakın, bir başka
düzenleme, torba ya, torbanın içine ne varsa koyuyorsunuz. Biraz önce Aslanoğlu
belirtti, tütüncülükle ilgili de bir düzenleme var, tütün satışıyla ilgili. Ama
asıl şimdi görüştüğümüz düzenleme şu: Biliyorsunuz, bundan birkaç yıl önce
Sayın Başbakan da dile getirmişti, Merkez Bankasını Ankara’dan İstanbul’a
taşımaya çalışıyorsunuz. O zaman büyük gürültü koptu “yapamazsınız” dediler.
Gerçekten, dünyanın hiçbir ülkesinde, önemli ülkelerin birçoğunda Merkez
Bankası bir başka şehirde değil. Amerika’da, Almanya’da, diğer ülkelerde, tüm
ülkelerin merkez bankaları finans merkezlerinde değil, başkentlerinde. O zaman
büyük tartışmalar çıktı, şimdi, siz, Merkez Bankasını çaktırmadan yavaş yavaş
Ankara’dan İstanbul’a taşımanın yollarını açıyorsunuz.
Gizli gündeminiz var, o gizli
gündeminizi gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz ama başaramayacaksınız sevgili
dostlar.
Bu duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Arslan.
III.- Y O K L A
M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunacağım ancak yoklama talebi var.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Öztürk, Sayın Özyürek, Sayın Tan, Sayın Ünsal, Sayın Meral, Sayın Sönmez, Sayın
Kaptan, Sayın Baratalı, Sayın Çakır, Sayın Aslanoğlu, Sayın Pazarcı, Sayın
Arslan, Sayın Arat, Sayın Küçük, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Mengü, Sayın Serter,
Sayın Ateş, Sayın Emek.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve madde 154’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 155’te üç adet önerge
vardır, geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 155 inci
maddesiyle 2499 Sayılı Kanunun 10/A Maddesine eklenen beşinci fıkrada geçen
“münhasıran” ibaresinin “yalnız” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nuri Yaman Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan |
Muş Muş Şırnak |
Fatma
Kurtulan M.
Nezir Karabaş |
Van Bitlis |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 155. maddesinde
yer alan “İlgili kanunlar uyarınca” ibaresinin “Ancak, ilgili kanunlar
uyarınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan
Akçay Mehmet
Şandır |
Antalya Manisa Mersin |
E. Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı Recep
Taner |
Denizli Konya Aydın |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın 155 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
Harun Öztürk |
Enis Tütüncü |
|
İstanbul |
İzmir |
Tekirdağ |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Akif Ekici |
Faik Öztrak |
|
Malatya |
Gaziantep |
Tekirdağ |
|
|
Şevket Köse |
|
|
|
Adıyaman |
|
Madde 155 - 28/7/1981 tarihli
ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 10/A maddesine beşinci fıkra olarak
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"İlgili kanunlar
uyarınca elektronik ortamda tebligatı yapılan alacakların takip ve tahsiline
ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, kayden izlenen sermaye piyasası araçlarına
ilişkin tedbir, haciz ve benzeri her türlü idari ve adli talep sadece Merkezi
Kayıt Kuruluşunun üyeleri tarafından yerine getirilir. "
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz
isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunuyorum.
Sayın Başkanım, tütünü hep
unutmayacağım, sabaha kadar söyleyeceğim, yarın da söyleyeceğim, öbür gün de.
Değerli arkadaşlarım, bu
madde sermaye piyasasıyla ilgili bir madde.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye, finansal kaynağı çok derin bir ülke değil, tasarrufları çok yetersiz
bir ülke. Bu nedenle, Türkiye’deki sermaye piyasası çok genç bir sermaye
piyasası ve bir sürü badire atlattı ama bu badirelerden bizler ders almadık, bu
badirelere karşı sigorta sistemimizi geliştirmedik, bu badirelere karşı
birileri hep kaybetti ama sonuçta ülke kaybetti.
Size soruyorum: Çukurova,
Kepez hisse senetleri alan insanların günahı neydi? Bu insanlar… Çukurova,
Kepez borsada olduğu sürece herhangi bir şekilde Çukurova ve Kepez’in mali
özerkliği yönünde en küçük bir kuşku var mıydı? Ve Türkiye'nin en önde gelen,
halka açık ve Sermaye Piyasası Kurulunda en çok revaçta olan hisse senetleriydi
ama bir gecede el konuldu. Hisse senedi, elinde, olan insanların da parası uçtu
gitti. Bunların günahı neydi?
Onun için, sermaye
piyasasında sigorta sistemini getirmek zorundayız. Herhangi bir riske karşı
küçük tasarrufçuyu koruyacak, küçük tasarrufçunun yarın kendi iradesi dışında,
kendi risk almadıysa, oluşacak her türlü riske karşı, örneğin Çukurova,
Kepez’de olduğu gibi devlet el koyuyorsa, devlet, sigorta sisteminden bu riski
karşılamak zorundadır arkadaş. Devlet hiçbir şeyi gasbedemez, önce halkını
düşünmeli. Onun için, ben bunu hep söylüyorum. Mutlaka halka açık şirketlerin
yarın herhangi bir riske karşı, oluşacak risklerinde bir sigorta sistemi
kurulmalıdır, bunu Sermaye Piyasası Kurulu mutlak yapmalıdır. Günlük işlem
hacminden on binde 1, bak altını çiziyorum, günlük işlem hacminden on binde 1
ödenecek sigorta primleriyle bu sistem kurulabilir. Oluşacak her türlü riske
karşı yarın insanların, küçük tasarrufçunun mağduriyetini önlemek hepimizin
görevidir arkadaşlar. Yine söylüyorum, ben dört yıldır söylüyorum. Mutlaka
sermaye piyasasında sigorta sistemini getirmek zorundayız. Arkadaşlar,
devletten bir kuruş para istemiyoruz. Günlük işlem hacminin çok minik bir
kısmını yapılan işlemden sigorta sistemine prim olarak yatırdığımız zaman
hiçbir tasarrufçu yarın zarar etmeyecektir, bunun altını çiziyorum arkadaşlar,
mutlaka bunun getirilmesi lazım. Bir kez daha tutanaklara geçmesi açısından…
Yarın –Çukurova, Kepez gibi- mağdur olan halk oluyor burada arkadaşlar, halk
mağdur oluyor ve üç beş kuruşu olan insanlar mağdur oldu, yok oldu, bir kez
daha söylüyorum.
Bir başka konu, Türkiye’de
bir altın borsası var arkadaşlar. Trafik memurluğu yapıyor, altını çiziyorum,
İsviçre’den altınları getir, burada kim alacaksa talep yapanlara sat, trafik
memurluğu yapıyor, başka hiçbir işlevi yok. Altın Borsası altın piyasasını
geliştirmek zorundadır. Türkiye’deki özellikle… Türkiye’de yaklaşık 120-130
milyar dolarlık altın rezervi var, yani halkta. Bu alışkanlıkları artık, bir
şekilde kaydi para hâline getirmek zorundayız ama Altın Borsası sadece trafik
memurluğu yapıyor arkadaşlar. Getiriyor, kuyumculara ve sektöre sattığı
altınlardan bir “…” (x) alıyor, bununla geçinmeye çalışıyor.
Arkadaşlar, bu işlemi herkes
yapar, altın borsası kurmaya gerek yok, altın borsası olmana gerek de yok. Bu
işlemi… Görevli kıl Merkez Bankasını, getirsin İsviçre’den, satsın kuyumculara.
Ama anlı şanlı Altın Borsası hiçbir şekilde piyasaya müdahale etmeyen, piyasayı
geliştirmeyen bir altın borsasıdır. Altın Borsası sadece trafik memurluğu
yapıyor, hepinizin bilgilerine sunarım.
(x) Bu bölümde
hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille bir kelime ifade edildi.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım.
III. Y O K L A
M A
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Bir yoklama talebi
var, onu yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Öztürk, Sayın Özyürek, Sayın Tan, Sayın Ünsal, Sayın İçli, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Bayram, Sayın Sönmez, Sayın Pazarcı, Sayın Baratalı, Sayın Çakır, Sayın
Serter, Sayın Ateş, Sayın Küçük, Sayın Koçal, Sayın Dibek, Sayın Arat, Sayın
Kaptan ve Sayın Ersin.
İki dakika süre veriyorum ve
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 155. maddesinde
yer alan “İlgili kanunlar uyarınca” ibaresinin “Ancak, ilgili kanunlar
uyarınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Sayın Recep Taner, Aydın Milletvekili.
Buyurun Sayın Taner. (MHP
sıralarından alkışlar)
RECEP TANER (Aydın) – Sayın
Başkan, 606 sıra sayılı torba Kanun Tasarısı’nın 155’inci maddesiyle ilgili
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz bu madde
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’na ilave bir beşinci fıkra eklenmesiyle
ilgilidir.
Sözlerime başlarken, Aydın’ın
Karacasu ve Bozdoğan bölgesindeki tütün üreticileri adına Sayın Aslanoğlu’nun
gündeme getirdiği tütünle ilgili 179’uncu maddede Hükûmeti tekrar düşünmeye
davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
vatandaşlarımız otuz yıldır bağımsız bir üst denetim kurulu olarak faaliyet
gösteren SPK merkezinin başkentten İstanbul'a taşınması gibi konularla
uğraşacağınıza Hükûmet ve iktidar milletvekillerinin neden gerçek meselelere
sahip çıkmadıklarını merak etmektedir. Örneğin, Aydın’daki serbest muhasebeci
ve mali müşavir arkadaşlarımızın bu yapılandırmada eksik buldukları ve mutlaka
ilave edilmesini istedikleri, Türkiye genelinde de on binlerce kooperatifi, 10
binlerce kişiyi ilgilendiren ve iktidarıyla muhalefetiyle birçok milletvekiline
iletilmesine rağmen bir türlü torba yasaya giremeyen düzenlemelerden birisiyle
ilgili sizlere kısaca bahsetmek istiyorum.
Yapı kooperatifleri, ortak
dışı işlemler yapmamaları ve kurumlar vergisinden, katma değer vergisinden muaf
olarak kurulmuş olan birimlerdir. Ta ki 2006 yılında yaptığınız Kurumlar
Vergisi Kanunu değişikliğiyle ortak dışı işlemler konusunda değişikliğe
gittiniz ve binlerce kooperatif muafiyet kapsamından çıkartıldı ve kanun geriye işletilerek
1/1/2006 tarihinden itibaren kurumlar vergisi ve katma değer vergisi
mükellefiyetleri tescil edildi.
Özellikle ilim olan Aydın,
kooperatifçiliğin son derece yaygın olduğu bir ildir ve de o kooperatifler
sayesinde küçük tasarruflarla binlerce kişi ev sahibi olmuştur. Genelde 2006
yılı öncesi kurulan kooperatiflerde üyelerin hak ve menfaatleri gereği arsa
satın alınıp o arsa üzerine bina inşa etmek yerine arsa payı ödemesini inşaat
maliyeti olarak mal sahibine vererek yapılan kooperatifçilik sistemi yani kat
karşılığı arsaya sahip olma şeklinde kooperatifçilik yapılmaktaydı. Bu şekilde
2006 yılı öncesinde inşaatlarına başlayan ve devam eden kooperatifler yeni
düzenlemeyle zor durumda kalmışlardır.
Cezalı işleme muhatap olmamak
ve inşaat ruhsatlarında gerekli düzenlemeleri yapmak için belediyeler ve tapu
daireleri nezdinde yapılan girişimlerde geriye dönük işlem yapılamayacağı
gerekçesiyle bir netice alınamamıştır ama kooperatiflerin belediye ve tapu
dairelerinde harcadıkları zaman aleyhlerine işlemiştir. Kooperatif üyeleri
normal üye aidatlarını ödeyemezken değişen Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca
mükelleflerin vermekle yükümlü oldukları aylık KDV, kurum geçici vergisi, BA/BS
formları, kurumlar vergisi gibi beyannamelerini verdiklerinde Vergi Usul
Kanunu’nun mükerrer 355’inci maddesi hükümlerine göre her bir işlem için ayrı
ayrı ceza kesilmektedir. Buna baktığımızda şu anda birçok kooperatif bu konuda
mağdur durumdadır.
Değerli milletvekilleri,
vergi kaçıranları, naylon faturacıları affettiğiniz yerde 1 TL dahi vergi matrahı
ve tahakkuku olmayan, vergi ziyaı bulunmayan işlemlere ait beyannameler
neticesinde usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının tahakkuk ettirilmesi adil
değildir. Ağustos 2009 öncesinde işlem başı 1 milyon 600 bin TL olan, şu anda
da işlem başı bin TL olarak uygulanmakta olan özel usulsüzlük ve usulsüzlük
cezaları kooperatiflerin birçoğunu zor durumda bırakmıştır. Tasfiye edilen
kooperatifler dâhil binlerce kooperatif ortalama 150 ile 200 bin TL arasında
bir ceza ile karşı karşıya gelmektedir. Sizlerden istedikleri ise, torba kanuna
ilave edeceğiniz bir geçici madde ile “Yapı kooperatiflerinde geriye doğru
verilecek beyanname ve bildirimlerde Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355’inci
madde hükümleri uygulanmaz ve uygulanan cezalar var ise kaldırılır.” düzenlemesidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle heyetinizi en içten duygularla
selamlıyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Taner.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 155 inci
maddesiyle 2499 Sayılı Kanunun 10/A Maddesine eklenen beşinci fıkrada geçen
“münhasıran” ibaresinin “yalnız” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M.
Nuri Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
talebi?
BENGİ YILDIZ (Batman) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Münhasıran sözcüğü,
kamuoyunda herkesçe bilinen bir kelime olmayıp, bunun yerine günümüz Türkçesine
uygun düşen “yalnız” sözcüğü tercih edilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
156’ncı maddede üç adet
önerge vardır ancak sayın milletvekilleri, üç önerge aynı mahiyettedir. Şimdi
bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi
hâlinde de kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 156’ncı maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
İkinci önergenin imza
sahipleri:
Nuri Yaman Sırrı
Sakık Fatma
Kurtulan |
Muş Muş
Van |
M
Nezir Karabaş Hasip
Kaplan |
Bitlis
Şırnak |
Üçüncü önergenin imza
sahipleri:
|
Mehmet Günal |
Erkan Akçay |
Oktay Vural |
|
Antalya |
Manisa |
İzmir |
|
Recep Taner |
Mustafa Kalaycı |
E. Haluk Ayhan |
|
Aydın |
Konya |
Denizli |
BAŞKAN – Komisyon aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Hüsnü Çöllü, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Çöllü. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı tasarının 156’ncı maddesiyle
ilgili önergemiz üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
maddeyle Sermaye Piyasası Kurulunun merkezi Ankara’dan İstanbul’a taşınıyor.
Başbakan talimat verdi: “İstanbul finans merkezi olacak, SPK da bu kapsamda
İstanbul’a gidecek.” Bir geçiş dönemi yok. Çalışanlara bir seçenek yok. Kanunla
sürgün gibi bir durum söz konusu ve iki yıl içinde de SPK İstanbul’a taşınacak.
Peki, burada objektif
ölçütlerin geçerli olduğunu söylemek mümkün müdür? Gerçekten uluslararası
bölgesel finans merkezi olmuş şehirlerde, BDDK gibi, SPK gibi kurumların
merkezleri o şehirlere taşınıyor mu? Bilgi teknolojilerinin ulaştığı seviye
dikkate alındığında böyle bir zorunluluğun olmadığı açıktır değerli arkadaşlar.
BDDK ve SPK düzenleyici ve
denetleyici kurullardır. Bu kurumların faaliyetlerini etkin bir şekilde
sürdürmesiyle bulunduğu yer arasında doğrudan bir bağ yoktur. Bir bölge
müdürlüğü, bölge ofisi gibi bir yapılandırma ile yetkiyi verirsiniz ve aynı
işlemler orada sürdürülür. SPK’nın bütünüyle oraya taşınmasına gerek yoktur. Bu
düzenlemenin amacı, Ankara’nın giderek boşaltılmasıdır. Bu nedenle maddenin
tasarı metninden çıkarılmasını istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İstanbul’un finans merkezi olması için hazırlanan strateji
Ekim 2009’da Resmî Gazete’de yayımlanmıştı. Peki, bu çalışmanın bütüncül bir
yapıda sürdürüldüğünü söylemek mümkün müdür? Gerçekten böyle bir niyetiniz
varsa bunun sağlıklı bir planlama ile bütüncül bir yapıda ele alınması gerekir.
Torba kanunlara bir iki madde ekleyerek finans merkezi olunması mümkün
değildir.
Finans merkezi konusunda
yapılmış birçok çalışmada görülüyor ki kentleşme, iletişim, su, elektrik, çevre
ve güvenlik gibi birçok konuda altyapı eksikliklerinin giderilmesi gerekiyor.
Sosyal hayatın canlılığından kültürel dokuya, eğlence hayatının canlılığına
kadar birçok etken sıralanıyor. Peki, bu altyapı konusunda tutarlı, kararlı bir
politikanın olduğunu söylemek mümkün müdür? “Canlı eğlence hayatı deniyor,
aksırıncaya tıksırıncaya kadar içiyorlar, bu ucube yıkılsın.” yaklaşımlarıyla
kültürel hayatın, sosyal hayatın canlılığı kavramı ne kadar bağdaşıyor değerli
arkadaşlar?
Ayrıca bu söylemin Türkiye
turizmini de olumsuz etkilediği ortadadır. Seçim bölgem Antalya turizmin
başkenti konumunda, tanıtım için ciddi paralar harcanıyor. Milyonlarca dolar
harcanarak yapılan tanıtım çalışmalarının etkisi böyle açıklamalarla bir anda
ortadan kalkıyor. Bu nokta çok önemlidir. Alkole uygulanan yüksek ÖTV turizm
işletmecilerini zorlarken bir yanda da yapılan böylesine açıklamalar turizmi
daha da olumsuz etkileyecektir. Ama hedefiniz Arap sermayesiyse, “Arap
ülkelerinde para var, o ülkelerin paraları bize yeter, onların da böyle
dertleri yoktur.” deniyorsa bu mantık doğru bir mantık değildir. Bu mantığın
Türkiye’yi nereye götüreceği çok iyi hesaplanmalıdır, sorumluları gerçekten
sorumlu ve duyarlı olmalıdır değerli arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye büyümelidir. Gençlerine iş ve aş bulması için Türkiye’nin büyümesi
gerekmektedir ama bu nasıl olacak? Üreterek mi büyüyeceğiz yoksa finansal
balonlarla mı büyüyeceğiz? “Türkiye büyüyor.” deniliyor, Türkiye büyüyor ama bu
büyüme işsizliği ve yoksulluğu azaltıyor mu? Maalesef. İşsiz sayısı artıyor,
üniversiteli işsizler tır şoförü olmak için kuyruklarda bekliyor. Yoksul sayısı
artıyor 12-13 milyon vatandaşımız yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu,
nasıl bir büyümedir ki işsizliği de, yoksulluğu da büyütüyor. “Ben yaptım
oldu.” mantığıyla, finansal spekülasyonlarla, üretime dayanmayan bir ekonomi
ile Türkiye’nin bir yere varması mümkün değildir değerli arkadaşlar. Bu noktada
uyarı görevimizi bir kez daha yaptığımızı belirtiyor, önergemize destek
vermeniz dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeler üzerinde
başka söz talebi?
Mehmet Günal, Antalya
Milletvekili.
Buyurun Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yine
bir taşınma maddesi. Bu defa Sermaye Piyasası Kurulu, daha doğrusu “Kurumu”
taşınıyor. Arkadaşlarımız o maddelerde konuşacaklar ama ben adını da düzeltmiş
olayım. Taşınacak “personeli” diyorlar, kurul sadece yönetim organı.
SPK yeni kurulmadı, Adalet ve
Kalkınma Partisi de yeni hükûmet olmadı. Yani 82 yılından bu tarafa, demek ki
bu Kurum etkin işlemiyor. Az önce Sayın Bakan Yılmaz buradaydı, şimdi Sayın
Tarım Bakanımız buradaymış. Kendisi bir ekonomik rasyonaliteden bahsetti. Ben
de sormuştum ama cevap alamadım, şimdi de ilgili bakanımız yok. Herhangi bir
ekonomik gerekçesi varsa, sekiz yıldır niye o zaman etkin işletmiyorsunuz? 82
yılından beri bu kurumlar etkin olarak denetim yapmıyor mu? Eğer öyle bir şey
yoksa, neden hâlâ ekonomik etkinlikten, rasyonaliteden bahsediyorsunuz da
“Kardeşim, biz bunu taşıyacağız, siz isteseniz de istemeseniz de.” deyip bu
işin içinden sıyrılmıyorsunuz?
İMKB de yeni değil, 85’ten
beri çalışıyor yani denetlenen birim de denetleyen birim de var ama demek ki
şimdiye kadar kimse denetim yapmıyormuş.
Daha önce söyledik, SPK’nın
benzer kuruluşu olan SEC yani “Securities Exchange Commission” nerede?
Arkadaşlarımız biliyor, Washington DC’de. Demek ki Amerikalılarınki de hiç
etkin çalışmıyor. Sürekli olarak orayı örnek aldığınız için söylüyorum.
Peki, neden Vadeli İşlemler
Borsası yok Sayın Bakanım? Madem taşıyorsunuz, o niye İzmir’de duruyor? Sayın
Yemişci burada mı? Buradaymış. O çok uğraşmıştı kuruluşunda. Şimdi onu da alıp
yarın herhâlde önergeye eklememiz lazım. Denetlenen de denetleyen birim de
orada olacağına göre, İzmir’de Vadeli İşlem Borsasının ne işi var canım? Her
taraf İstanbul’a taşınıyor.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) –
Çalışıyorlar zaten taşımaya.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Yani, herhâlde ona da sıra gelecek burada yok ama.
Başka bir şey soruyorum:
Sermaye piyasasına ilişkin denetimlerin artmasını istiyorsunuz. Peki, rekabetin
artmasını Türkiye’de istemiyor musunuz? Neden Rekabet Kurumunu koymadınız?
Ankara’da ne var, kaç tane sanayi kuruluşu var? Zaten Sanayi Bakanımızın -eski
Sanayi Odası Başkanımız- söylediğini ben size söyledim, o uğramıyor kaç gündür.
“Ankara neden taşınıyor?” diye Sayın Çağlayan’ın sözlerini söylemiştim. Şimdi,
Rekabet Kurumu neden gitmiyor? Demin Sayın Bakan arada konuşurken dedi ki:
“Düzenleyici, denetleyici kurumları götürüyoruz.” dedi. O da denetleme kurumu.
Yine, enerjiyle ilgili piyasa düzenleme kurumumuz var mı? Var. O niye Ankara’da
duruyor? Yani, ne var, kaç tane enerji kuruluşu var? Hani sizin mantığınızdan
gidersek bunların hepsinin taşınmış olması lazım.
Değerli arkadaşlarım,
İstanbul’a taşınmayla finans merkezi olunmaz. Bir bakın bakalım işlem hacminiz
ne kadar? Derinliğiniz, genişliğiniz ne kadar? Bu kafayla İstanbul’a herkesi
taşısanız, finans merkezi olma şansınız yok; işlem hacmimiz belli, içindeki
derinlik belli.
Derinlik deyince, SPK yeni
bir düzenleme getiriyor işlem bilgileriyle ilgili yazdan itibaren. Şimdi,
değerli arkadaşlar, ilginç bir şey, alanı, satanı, takas yapanı görmeyelim diye
bir düzenleme yapıyorlar. Neden? Yabancılar istiyormuş. Yani, yabancılar “Bizim
ne alıp ne sattığımız görünmesin.” diyor. Adamlar haklı, borsanın yüzde 70’i
onların elindeyse doğal olarak onların dediği oluyor. Yani, önümüzde seçim de
geliyor, seçim öncesi, sonrası herhâlde bir tokatlama yapıp milletin elindeki 3
kuruşluk hisse senedini de değersiz hâle getirecekler. Daha önce de
Yunanistan’da buna benzer bir operasyon yapmışlardı. Tabii ki biz hâlâ
konuşuyoruz, neymiş efendim? İstanbul’a taşıyınca finans merkezi olacağız
dünyanın. Bu işlem hacmiyle, bu yabancı hâkimiyetiyle siz nereye taşırsanız
taşıyın finans merkezi olma şansımız yok.
Ben soruyorum, burada
uzmanlarımız vardır belki, sayın bakanlar ara sıra soruyor: Hazine bonolarının
takasları hâlâ gizli, acaba ne kadar, kim alıyor, kim satıyor, nereye gidiyor,
henüz bilemiyoruz. Bunlarla uğraşacağımıza, kurulan ama atıl bir şekilde duran
gelişen işletmeler piyasalarını neden etkin hâle getirmiyoruz? KOBİ’lerle
ilgili hepiniz nutuk atıyorsunuz, gelin, o zaman onlara zaman ayıralım.
Lüzumsuz taşınma kararlarıyla uğraşacağımıza tarımsal ürün borsaları kuralım.
Milliyetçi Hareket Partisinin önerisini dikkate alın. Sayın Bakanım burada,
fındıkta niye bir dünya borsası olacak bir tarımsal ürün borsası kurmuyoruz?
Neden bir pamuk borsası kurmuyoruz uluslararası çapta madem olacak? Biz ne
yapıyoruz? Efendim, taşıyalım bitsin. Neden, neden taşıyacağız? Yani hâlen daha
bir ekonomik... Sadece Sayın Yılmaz dedi ki: “Ekonomik rasyonalite” Kelime
olarak, ben bekliyorum bunun altını dolduracak birisi varsa bu kanun bitinceye
kadar sormaya devam edeceğim. Taşınmayanların rasyonalitesi yok mu veya
rasyonalite varsa o zaman Başbakanlığı da taşıyalım daha rasyonel çalışsın.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Karabaş, önerge üzerinde konuşacak mısınız, gerekçeyi
mi okutayım?
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Konuşacağım.
“Buyur” demediniz.
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde üzerinde verdiğimiz önergeyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu torba tasarısı
birçok kesimi ilgilendirip, bu kesimlerin düşünceleri, beklentileri, ülkenin
gündemleri burada tartışılmıyorken daha çok, bazı kurumların merkezinin
İstanbul’a taşınması, AKP tarafından gündeme getiriliyor. Diğer taraftan da
işte Ankara’nın boşaltılması, Ankara’nın boşaldıktan sonra İstanbul’un başkent
yapılması hesapları tartışılıyor.
Birincisi, bu kurumların
mevcut günümüz teknolojisi, kurumların yapılanması, konumlanması dikkate
alındığında kurumların genel müdürlüklerinin Ankara’da veya İstanbul’da
olmasının çok anlamlı olmadığını düşünüyoruz. Bu kurumların genel
müdürlüklerinin merkezlerinin Ankara’dan İstanbul’a taşınmasında bazı hesaplar,
rant hesapları, birilerine çıkar sağlamanın dışında bir gerekliliği yoktur,
buna inanıyoruz.
İkincisi, belli merkezlerin,
genel müdürlüklerin, başkanlıkların İstanbul’a taşınması, İstanbul’un başkent
olması tartışması da çok anlamlı değil. Bu ülkede her ne kadar Anayasa’nın
değiştirilmez üç maddesinden biri işte, “Başkenti Ankara’dır.” diyorsa bile
geçmişte de belli ülkelerde bu tartışılmış, Türkiye’de de tartışılabilir. Yani
hep ülkenin birliğinden, bütünlüğünden bahsediyoruz. Bu ülke birlik, bütünlük
içindeyse, doğusu, batısı veya herhangi bir kenti fark etmiyorsa Anayasa’ya
değiştirilmez maddeler koymak, bunun birini de başkent koymak çok anlamlı
değil. Bu pekâlâ tartışılabilir. Bu tartışmayı da çok anlamlı bulmuyoruz. Hatta
ben kendi adıma söyleyeyim. İstanbul eğer başkent olsaydı o ufuk, denizin
sağlayacağı ufuk belki Türkiye’de birçok şeyin daha erken değişmesini bile
sağlayabilirdi.
Değerli milletvekilleri,
bizler torba yasasını tartıştık, günlerdir tartışıyoruz. İki günlük ara verdik.
İki günlük arada OSTİM’in etkisi vardı. Şimdi, OSTİM’de bir kaza yaşandı. 20
tane vatandaşımız yaşamını yitirdi, 50’nin üzerinde vatandaş da yaralandı.
OSTİM’deki kazanın nedenleri biliniyor, kayıt dışı çalışma, ruhsatsız çalışma,
denetimsiz çalışmadan kaynaklı. Ankara’nın göbeğinde bir organize sanayi
bölgesinde bir kaza oluyor, kazadan sonra bir gün, iki gün geçmesine rağmen kaç
kişi vardı, kim kayıptır, kaç kişi öldü, kaç kişi yaralıdır, bilinmiyordu.
Nitekim son güne kadar defalarca Ankara Valiliği tarafından, diğer kurumlar
tarafından farklı, çelişkili bilgiler verildi çünkü o kurumlar, o birimler, o
üretim yerleri nedir, neyin nesidir, kimin tarafından çalışılıyor, kaç kişi
çalışıyor, kimler çalışıyor, öyle bir kayıt yok ki. Kayıtsız ekonomi, kayıtsız
çalışanlar, ruhsatsız iş yerleri ve bunun tartışılması, buna yönelik yasalar
çıkarılması, buna yönelik önlemler alınması gerekiyorken, maalesef kayıt
dışılığı artıracak, teşvik edecek, vahşi çalışma biçimlerini, güvencesiz
çalışma biçimini, az ücretle çalışma biçimini yaygınlaştıracak bu torba yasada
birçok maddeyi tartışıyoruz ve geçiriyoruz.
Yarın OSTİM’de, yarın
İstanbul’daki diğer kurumlar da, yarın Türkiye'nin birçok yerindeki sanayi
kurumları, atölyeler de bu torba kanundan sonra daha az güvenceli olacak, daha
tehlikeli olacak, işçiler açısından, çalışanlar açısından, emekçiler açısından
daha tehlikeli olacak. Onun için OSTİM’den iki gün sonra bu yasayı tekrar
tartışmak, emekçiye, emeğe verilen değerin göstergesidir diyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Sayın Başkan, az önceki hatip…
BAŞKAN – Önergeleri bir
oylara sunayım da ondan sonra. Karar yeter sayısı da arayacağım.
Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır ve önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Sayın
Başkanım, bir önceki hatip adımı da zikrederek, İzmir’deki borsanın neden bu
torba yasada olmadığını sordu. Dolayısıyla, 60’a göre kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Yemişci,
yerinizden buyurun.
Sistemi açıyorum, bir
dakikalık süre veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
8.- İzmir
Milletvekili Tuğrul Yemişci’nin, Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın ismini de
zikrederek İzmir’de bulunan “Vadeli İşlemler Borsası”yla ilgili sözlerine
ilişkin açıklaması
TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bir önceki değerli hatip
adımı da zikrederek, İzmir’deki Vadeli İşlemler Borsası’nın neden bu torba
yasada İstanbul’a taşınmasının olmadığını sordu. Ben, hem Meclisimizi hem de
kamuoyunu aydınlatmak için onu söylemek istiyorum.
Sayın Başkanım, İzmir’deki
Vadeli İşlemler Borsası anonim şirket statüsünde olup, burada herhangi bir
şekilde torba yasaya koymaya gerek yoktur, kendi genel kurulu istediği yere
taşınması için karar alabilir.
Bunu açıklamak istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Yemişci.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691,
2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801,
2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)
(Devam)
BAŞKAN – 157’nci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sıralarına göre okutup aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 157. maddesinde yer alan
"Kurul personeli" ibaresinin "Kurum personeli" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal |
Erkan Akçay |
Oktay Vural |
|
Antalya |
Manisa |
İzmir |
|
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
Recep Taner |
|
Denizli |
Konya |
Aydın |
|
|
Reşat Doğru |
|
|
|
Tokat |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 157 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
Harun Öztürk |
Enis Tütüncü |
|
İstanbul |
İzmir |
Tekirdağ |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Şevket Köse |
Algan Hacaloğlu |
|
Malatya |
Adıyaman |
İstanbul |
Madde 157- 2499 sayılı
Kanunun 25 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 25 - Kurul başkan
ve üyeleri ile personeli ve bu Kanuna göre görevlendirilen denetim elemanları
çalışmaları ve denetlemeleri sırasında ilgililere ve üçüncü kişilere ait
öğrendikleri sırları açıklayamazlar ve kendi yararlarına kullanamazlar. Bu
yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam eder.
Kurulun para, evrak ve her
çeşit malları Devlet malı hükmündedir. Kurulun başkan ve üyeleri ile diğer
personeli görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri suçlar ile bunlara karşı
işlenen suçlardan dolayı sorumluluk bağlamında Türk Ceza Kanununun
uygulamasında kamu görevlisi sayılırlar.
Kurul Başkan ve üyeleri ile
Kurum personelinin görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen
suçlara ilişkin soruşturmalar, Kurul Başkan ve üyeleri için ilişkili Bakanın,
Kurum personeli için ise Başkanın izin vermesi kaydıyla genel hükümlere göre
yapılır. Kurul üyeleri ile Kurum personelinin iştirak hâlinde işledikleri iddia
edilen suçlara ilişkin soruşturmalarda Kurum personeli hakkında soruşturma izni
verme yetkisi ilişkili Bakana aittir.
Kurul Başkan ve üyeleri ile
Kurum personeli hakkında görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia
edilen suçlardan dolayı soruşturma izni verilmesi için, bu kişilerin
kendilerine veya üçüncü kişilere çıkar sağlamak veya Kuruma ya da üçüncü
kişilere zarar vermek kastıyla hareket ederek bu işlemler sonucunda kendilerine
veya üçüncü kişilere çıkar sağlamış olmaları hususunda açık ve yeterli
emarelerin olması gerekir. Soruşturma izni verilmesi hâlinde bu durum
ilgililere tebliğ olunur. Soruşturmaya izin verilmesine ya da verilmemesine
dair kararlar aleyhine, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde
Danıştay nezdinde itiraz yoluna başvurulabilir. İzin verilmiş olsa dahi, itiraz
süresi geçene kadar veya Danıştaya yapılan itiraz sonucunda hüküm tesis olunana
kadar soruşturma başlatılamaz.
Kurul Başkan ve üyeleri ile
Kurum personelinin, görevden ayrılmış olsalar dahi, görevleriyle bağlantılı
olarak işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı başlatılan soruşturma ve
kovuşturmalar, ilgili üye veya personelin talebi hâlinde, bunlarla vekâlet akdi
yapmak suretiyle görevlendirilecek bir avukat tarafından takip edilir. Söz
konusu davalara ilişkin dava giderleri ve Türkiye Barolar Birliğince açıklanan
asgarî ücret tarifesinde belirlenen avukatlık ücretinin on beş katını aşmamak
üzere avukatlık ücreti, Kurum bütçesinden karşılanır.
Kurul Başkan ve üyeleri ile
Kurum personeli aleyhine, Kurulun veya Kurumun bu Kanunda yazılı görevlere
ilişkin karar, eylem ve işlemleri sebebiyle, gerek görevlerinin ifası sırasında
gerek görevden ayrılmalarından sonra, açılmış veya açılacak her türlü tazminat
ve alacak davası, Kurum aleyhine açılmış sayılır. Bu davalarda husumet Kuruma
yöneltilir. Avukatlık ücreti ve dava giderine ilişkin bu maddenin üçüncü
fıkrası hükmü bu hukuk davaları için de aynen geçerlidir. Yargılama sonucunda
Kurum aleyhine karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi nedeniyle Kurumun ödeme
yapması hâlinde, Kurum bu meblağı, ilgililerinden talep eder. Kurumun, yaptığı
ödemeleri ilgililerinden talep edebilmesi için, bu kişiler hakkında kusurlu
olduklarına ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi gerekir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 157 inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nuri Yaman Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan |
Muş Muş Şırnak |
M.
Nezir Karabaş Fatma
Kurtulan |
Bitlis Van |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Sermaye Piyasası Kurulu
Başkanı, üyeleri ve personelinin soruşturulması ve kovuşturulmasının izne
bağlanması, yargılamanın gecikmesine ve soruşturmanın gerçek anlamda
yapılmasında sorunlar yaratacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 157 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 157- 2499 sayılı
Kanunun 25 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 25 - Kurul başkan
ve üyeleri ile personeli ve bu Kanuna göre görevlendirilen denetim elemanları
çalışmaları ve denetlemeleri sırasında ilgililere ve üçüncü kişilere ait
öğrendikleri sırları açıklayamazlar ve kendi yararlarına kullanamazlar. Bu
yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam eder.
Kurulun para, evrak ve her
çeşit malları Devlet malı hükmündedir. Kurulun başkan ve üyeleri ile diğer
personeli görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri suçlar ile bunlara karşı
işlenen suçlardan dolayı sorumluluk bağlamında Türk Ceza Kanununun
uygulamasında kamu görevlisi sayılırlar.
Kurul Başkan ve üyeleri ile
Kurum personelinin görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen
suçlara ilişkin soruşturmalar, Kurul Başkan ve üyeleri için ilişkili Bakanın,
Kurum personeli için ise Başkanın izin vermesi kaydıyla genel hükümlere göre
yapılır. Kurul üyeleri ile Kurum personelinin iştirak hâlinde işledikleri iddia
edilen suçlara ilişkin soruşturmalarda Kurum personeli hakkında soruşturma izni
verme yetkisi ilişkili Bakana aittir.
Kurul Başkan ve üyeleri ile
Kurum personeli hakkında görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia
edilen suçlardan dolayı soruşturma izni verilmesi için, bu kişilerin
kendilerine veya üçüncü kişilere çıkar sağlamak veya Kuruma ya da üçüncü
kişilere zarar vermek kastıyla hareket ederek bu işlemler sonucunda kendilerine
veya üçüncü kişilere çıkar sağlamış olmaları hususunda açık ve yeterli
emarelerin olması gerekir. Soruşturma izni verilmesi hâlinde bu durum ilgililere
tebliğ olunur. Soruşturmaya izin verilmesine ya da verilmemesine dair kararlar
aleyhine, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde Danıştay nezdinde
itiraz yoluna başvurulabilir. İzin verilmiş olsa dahi, itiraz süresi geçene
kadar veya Danıştaya yapılan itiraz sonucunda hüküm tesis olunana kadar
soruşturma başlatılamaz.
Kurul Başkan ve üyeleri ile
Kurum personelinin, görevden ayrılmış olsalar dahi, görevleriyle bağlantılı
olarak işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı başlatılan soruşturma ve
kovuşturmalar, ilgili üye veya personelin talebi hâlinde, bunlarla vekâlet akdi
yapmak suretiyle görevlendirilecek bir avukat tarafından takip edilir. Söz
konusu davalara ilişkin dava giderleri ve Türkiye Barolar Birliğince açıklanan
asgarî ücret tarifesinde belirlenen avukatlık ücretinin onbeş katını aşmamak
üzere avukatlık ücreti, Kurum bütçesinden karşılanır.
Kurul Başkan ve üyeleri ile
Kurum personeli aleyhine, Kurulun veya Kurumun bu Kanunda yazılı görevlere
ilişkin karar, eylem ve işlemleri sebebiyle, gerek görevlerinin ifası sırasında
gerek görevden ayrılmalarından sonra, açılmış veya açılacak her türlü tazminat
ve alacak davası, Kurum aleyhine açılmış sayılır. Bu davalarda husumet Kuruma
yöneltilir. Avukatlık ücreti ve dava giderine ilişkin bu maddenin üçüncü
fıkrası hükmü bu hukuk davaları için de aynen geçerlidir. Yargılama sonucunda
Kurum aleyhine karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi nedeniyle Kurumun ödeme
yapması hâlinde, Kurum bu meblağı, ilgililerinden talep eder. Kurumun, yaptığı
ödemeleri ilgililerinden talep edebilmesi için, bu kişiler hakkında kusurlu
olduklarına ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi gerekir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Ali Rıza Öztürk…
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz
isteyen Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı alacakların yapılandırılmasına
ilişkin ve yetmiş beş tane kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin çorba kanun
tasarısı üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu,
yetmiş beş tane kanunda değişiklik yapıyor, yetmiş beş tane kanunda birbirinden
ilgisiz konuları düzenleyen bir kanun, hepsi ve bu kanunların hepsinden
alıntılar yapılarak düzenleme yapılıyor ve “torba kanun tasarısı” adı altında
Türkiye Büyük Millet Meclisine getiriliyor. Bu, Meclis İç Tüzüğü’nün tanıdığı
torba yasa yapma hakkının kötüye kullanılmasının somut örneğidir. Mesela Türk
Ticaret Kanunu veya Borçlar Kanunu veya Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun
temel kanun olarak görüşülmesi doğrudur, aynı konuda bir düzenleme yapıyor ama
burada yetmiş beş tane kanunda değişiklik yapıyor.
Şimdi, bu kanunda hakları
ihlal edilen insanlar bu kanuna karşı demokratik muhalefet etme haklarını
ortaya koyuyorlar, demokratik protesto etme haklarını ortaya koyuyorlar.
Türkiye'nin dört bir yanında bu insanlara, polis copu, biber gazı ve tazyikli
suyla saldırılıyor, susturuluyor, baskı uygulanıyor, şiddet uygulanıyor. Seçim
bölgem Mersin’de de bu torba yasada haklarının ihlal edildiğini düşünen meslek
grupları, demokratik sendikalar ve demokratik kitle örgütleri protesto
haklarını kullanıyorlar ama polis, bütün diğer yerlerde olduğu gibi, şiddetle,
baskıyla, copla, biber gazıyla onları susturuyor.
Değerli milletvekilleri, bu
kadar büyük, yetmiş beş tane kanunda değişiklik yapan tasarıda benim halkımın
sorunlarının çözümü yok. Örneğin, Silifke’deki limon üreticilerinin sorununun
çözümü yok burada. Silifke’de Antalya yolu üzerinde bir kahvehane vardır,
“Limoncular Kahvahanesi”dir adı, limon üreticilerinin hepsi o kahvehanede
toplanırlar. Şimdi o kahvehanede limon üreticileri kara kara düşünüyor. Ya
koskocaman şu kitabın içerisine şu limon üreticilerinin sorunlarını niye
yerleştirmediniz, almadı mı yani bu kitap?
Şimdi, bakın AKP İktidarı iş
başına gelmeden önce limona verilen destek ton başına 100 dolar civarında; 2001
yılında, 2002 yılı başında. AKP iktidara gelince, 2001’de 90 dolar ve giderek
düşüyor; 2006’da, 2007’de 45 dolara kadar düşüyor bu destek limonun tonunda.
Şimdi de yüzde 14 teşvik veriliyor, destek veriliyor 1 tonda, o da
satılabilinirse. Yani ihracatçı FOB satış fiyatı üzerinden veriyor. Şimdi
Silifke’de, Mersin’de, Erdemli’de, Anamur’da, Tömük’te eğer vatandaş limonunu
satabilirse, 10 kuruşa satabilirse, alıcı bulabilirse 10 kuruşa satacak. Alan
yok, soran yok. Limon dalda kalmış. Bir de vatandaş, şimdi o limonunu daldan
temizletmek için, bakım yapmak için masraf yapacak.
Tarım Bakanı da burada. Bu
limoncuların sorununu bu kitaba sığdıramadınız mı Sayın Bakan?
Yani 50 kilogramlık bir çuval
sülfat gübresinin fiyatı daha önce 22 lira, şimdi 35 lira. 3 ton limon satacak
limon üreticisi, onu da satabilirse, alıcısını bulursa 3 ton limon satacak 50
kilogramlık bir çuval gübre ancak alabilecek değerli arkadaşlarım.
Şimdi, esnaf siftah etmeden
dükkân kapatıyor; çiftçi tarlasını ekemez hâle gelmiş, ektiğini biçemez hâle
gelmiş, biçse bile biçtiklerini satamaz hâle gelmiş. İktidarın bunlarla
ilgilendiği yok, Tarım bakanının bunlara baktığı yok. Bir afet olur, dolu
yağar, Bozyazı’da, Anamur’da daha geçen gün dolu yağdı, insanlar perişan oldu,
seralar yıkıldı; “Canım, sigorta yaptırsaydı.” anlayışıyla onlar kendi
kaderlerine terk edildi.
Çiftçi kendi kaderine terk
edilecekse Tarım Bakanının görevi nedir acaba, Tarım Bakanı ne işlerle meşgul
olur? Tarım Bakanının görevi, bu ülkede çiftçiyi desteklemek değil midir, onu
korumak değil midir? Çiftçinin zarar görmemesi için gerekli önlemleri almak
değil midir değerli arkadaşlarım? Yani gerçekten çiftçinin sorunları bu İktidar
döneminde hep göz ardı edilmiştir. Tarım Bakanı, diğer bakanlar gibi, üstüne
vazife olmayan işlerle ilgilenmiştir. Bir gidin Silifke’ye, bir gidin
Erdemli’ye, bir gidin Anamur’a, Mersin’e gidin de limon üreticisinin hâlini
görün Sayın Bakan.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 157. maddesinde
yer alan "Kurul personeli" ibaresinin "Kurum personeli"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Reşat Doğru, Tokat Milletvekili.
Buyurun Sayın Doğru. (MHP
sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 157’nci madde üzerinde vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, torba kanunun
görüşmelerine bir müddet ara verdikten sonra tekrar devam ediyoruz. İktidar, bu
kanunun içerisine, seçim endeksli olarak birçok konuyu koymuş durumdadır.
Milletimiz de tabii, kendisiyle ilgili ne olabilir düşüncesiyle kanunu yakından
takip ediyoruz ancak torba kanunda her meslek grubu, her toplum kesimi kendisi
ayrı ayrı yer almak istiyor çünkü toplumda her kesimde çok büyük sıkıntılar
mevcut. İşçisi, memuru, esnafı, bütün sosyal kesimler, başta bankalar olmak
üzere birçok kuruma borçlu olup çok zor durumdadır. Neredeyse bu insanlar
hayatlarına küsmekte ve psikolojileri de bozulmaktadır.
Bakınız bu kesimlerden
bazılarıyla ilgili örnekleri vermek istiyorum. Bu kesimlerden bir tanesi
esnaflardır. Esnaf kefalet kooperatifine olan borçlar ödenmediğinden dolayı şu
anda esnaflar “Borçlarım acaba nasıl ödenir, bu kanun içerisine nasıl girerim?”
şeklinde büyük bir mücadele veriyorlar.
Tokat’ta yayınlanmış olan
Yeni Tokat gazetesinin 4 Şubat 2011 tarihli esnaflarla ilgili yapmış olduğu bir
çalışmayı size de takdim etmek istiyorum. Tokat sanayi esnafları işsizlikten,
nakit sıkıntısından, veresiyelerin zamanında gelmemesinden büyük bir şikâyet
içerisinde bulunuyor.
Bunlardan Osman Yazıcı,
mobilyacı, diyor ki: “Herkeste gelecek kaygısı var. İşler geçmişteki gibi
değil. Tokat’ın belli bir kapasitesi var, onun üzerine çıkamıyor. Kâr marjları
düşmüş, malzeme pahalı, o yüzden esnaf da fazla para kazanamıyor.”
İlhan Aydın, yağcı, diyor ki:
“Sanayi esnafının durumu çok vahim. Elektrik, su parasını, BAĞ-KUR’umuzu bile
ödeyemiyoruz. Siftah yapmadan kepenkleri kapatan esnaflarımız var. “
Önder Karacaoğlu, makasçı,
diyor ki: “Sanayi esnafı bitik durumda. İş potansiyelinin düştüğünden dolayı
sanayi esnafı can çekişiyor. Benim zanaatım kamyon ile alakalı ama artık
Tokat’ta böyle bir meslek yok sayılıyor. ”
Yine, Sabahat Aktanoğlu,
dizelci, diyor ki: “Sanayi esnafının durumu hiç iç açıcı değil. Tokat’ta iş
sahası kalmadı. Fabrikalar da kapanınca bizim işlerin sayısı azaldı, azaldı. ”
Yine, Hayrettin Şenol,
mermeritçi, o da diyor ki: “Esnafın hâli perişan. Piyasada para dönmüyor.
Veresiye yapmayan adam çok ama para gelsin dendiği zaman, cebimiz delik, para
gelmiyor. Mobilya sektörü durgun olduğundan dolayı da bize de fazla iş
gelmiyor. Zaten Tokat’ın ekonomik durumu belli.”
Mustafa Kırbaş, oto boyacısı,
diyor ki:” Esnafın hâli kötü. İş yok, güç yok. Herkes veresiye alıyor, parayı
getirmiyor, piyasa bozuk. Akşama kadar bekliyoruz ama gelen giden yok, bol bol
televizyon seyrediyoruz. ”
Sayın milletvekilleri, tabii,
bunların yanında, bir meslek grubu daha, memurlar. Memurlarla ilgili yapılan
bir çalışmayı da sizlere sunmak istiyorum. Türkiye Kamu-Sen’in ARGE Merkezinde
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre yaptığı çalışma sonunda şöyle bir
durum ortaya çıkıyor, aralık ayı için tek kişinin yoksulluk sınırı ve dört
kişilik ailenin asgari geçim sınırı şu şekildedir: Tek kişinin yoksulluk sınırı
1.445 lira, 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı ise 2.891 liradır. Durum işte
budur ama AKP İktidarında gelmiş olduğu durumu da hep beraber görüyoruz.
Memurun eline geçen ücretlere bakılınca memur kartzede olmasın da ne yapsın?
Ayrıca, yine yapılan bir araştırmaya göre de bir ailenin sağlık kuruluşlarının
belirlediği biçimde beslenebilmesi için asgari 21 lira 65 kuruşa ihtiyaç var.
Bu da yaklaşık olarak 649 lira yapıyor. Ayrıca konut giderlerinin bir memurun
aylık maaşının yüzde 35,79’una denk geldiği de işte yapılan araştırmada ortaya
çıkıyor.
Yine, ortalama ücretle
geçinen bir memur ailesinin ulaşım, sağlık, eğitim, haberleşme, giyim gibi
diğer zorunlu ihtiyaçlarını karşılamasından sonra maaşından 198 lira 98 kuruş
kalıyor. 2010 yılında, her zaman söylemiş olduğunuz simit fiyatları yüzde 33,3,
mutfak tüpü yüzde 22,7, otogaz yüzde 22,6 artmıştır. Memurun durumu işte
bunların içerisindedir. Türkiye Kamu-Sen “Memurların maaş artışlarında
yoksulluk ve açlık sınırını baz alalım. Bunu yapmazsak memur daha fazla
yoksullaşacak, kartzede duruma gelecektir.” diyor. Emeklilerin durumu bundan
iyi midir? Emeklilerin durumu bundan da kötüdür.
Sonuçta şu ortaya çıkıyor ki
memuruyla, herkesiyle bütün sosyal katmanların çok büyük sıkıntılar içerisinde
olduğu görülüyor ama artık ülkemizde üreten ekonomi programına geçmemizin
zamanı gelmiştir. İstihdam dostu sürdürülebilir bir büyüme ortamı tesis
edilmelidir. İşsizliği ve yoksulluğu azaltmak, gelir dağılımını daha adil bir
hâle getirmek için çalışma yapmamız gerekmektedir.
Yüce heyetinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Doğru,
teşekkür ediyorum.
III.- Y O K L A
M A
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunacağım ancak yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Öztürk, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Ünsal, Sayın Yalçınkaya,
Sayın Susam, Sayın Dibek, Sayın Sönmez, Sayın Arat, Sayın Emek, Sayın
Hacaloğlu, Sayın Kaptan, Sayın Ateş, Sayın Serter, Sayın Pazarcı, Sayın Çakır,
Sayın Baratalı, Sayın Meral, Sayın Mengü.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
158’inci madde üzerinde üç
adet önerge vardır; geliş sıralarına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 158 inci
maddesiyle 2499 Sayılı Kanunun 28 inci Maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendine eklenen dördüncü paragrafta geçen “%10” ibaresinin “%5” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nuri Yaman Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan |
Muş Muş Şırnak |
Fatma
Kurtulan M.
Nezir Karabaş |
Van Bitlis |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 158. maddesinde
yer alan "Bir takvim yılı içinde talep edilmeyen tutarlar izleyen yıllarda
ödenecek tutara eklenir ve Kurul tarafından aynı usul ile talep
edilebilir" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve maddenin sonuna
"ve ilgili Bakan tarafından onaylanır" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Mehmet Günal |
Erkan Akçay |
Oktay Vural |
|
Antalya |
Manisa |
İzmir |
|
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
Recep Taner |
|
Denizli |
Konya |
Aydın |
|
|
Hüseyin Yıldız |
|
|
|
Antalya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 158 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun
Öztürk Enis
Tütüncü |
İstanbul İzmir Tekirdağ |
Gürol Ergin Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Şevket
Köse |
Muğla Malatya Adıyaman |
Birgen
Keleş |
İstanbul |
Madde 158- 2499 sayılı
Kanunun 28 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine dördüncü paragraf
olarak aşağıdaki paragraf eklenmiştir.
"Kurul tarafından
izlenen ve denetlenen borsalar, piyasalar ve diğer teşkilatlanmış piyasaların,
takas ve saklama kurumlarının ve Merkezi Kayıt Kuruluşunun faaliyetlerinden
elde ettikleri faiz gelirleri hariç tüm gelirlerinin azami binde 10'u Kurul
bütçesine Kurul tarafından gelir olarak kaydedilebilir. Kurul bütçe ihtiyacını
dikkate alarak bu oranı iki katına çıkarabilir. Bu maddeye göre yapılacak
ödemelerin zamanı, gelirin elde edildiği yılı izleyen takvim yılında Kurulun
nakit durumu dikkate alınarak Kurul tarafından en az otuz gün öncesinden ilgili
kurumlara bildirilir. Bir takvim yılı içinde talep edilmeyen tutarlar izleyen
yıllarda ödenecek tutara eklenir ve Kurul tarafından aynı usul ile talep
edilebilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 158’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
madde Sermaye Piyasası Kurulunun gelirlerine yeni bir unsur ekleyen bir madde.
Üst kurullar, bildiğiniz üzere, bağımsız kurullar. Sadece yasaya bu kurulların
bağımsız olduğunu yazmamız tek başına yeterli değil. Bu bağımsızlığı sağlayacak
olan mali özerkliği de bu kurumlara tanımamız gerekiyor. Bu açıdan bu SPK’yla
ilgili gelir düzenlemeleri önemli.
Şimdi bu maddeyle ilgili
olarak ne getirildiğini ifade etmeden önce SPK’nın gelirlerinin nereden geldiği
ve neler olduğu konusunda kısa bir bilginin yararlı olacağını düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, 2499
sayılı Kanun’un 28’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde Kurulun
bütün giderlerinin emrinde kurulacak özel bir hesaptan karşılanacağı ifade
edilmektedir. Bu özel hesaba nerelerden gelir geldiğine baktığımızda
ihraççıların sermaye piyasası araçlarının ihraç değerinin binde 3’ü oranında
SPK’ya bir ödemede bulunduklarını görüyoruz. Bu ödeme tutarında da kanuna göre
Bakanlar Kurulu kararıyla artırma yönünde değil ancak azaltma yönünde bir
indirime gidilebileceği görülüyor. Öncelikle biraz önce ifade ettiğim kurumun
özerkliği, mali özerkliği açısından kanunda gelirlerinin kesin oranlar hâlinde
belirtilmesi, eğer bir yetki verilmesi gerekiyorsa SPK Kuruluna bu yetkinin
verilmesi, dolayısıyla Bakanlar Kuruluna böyle bir yetkinin verilmesinin
özerklik açısından doğru olmadığını dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Bir başka gelir unsuru,
çeşitli menkul kıymet ve fonların üçer aylık dönemdeki net varlık değerinin yüz
binde 5’ini aşmamak üzere hesaplanacak kayda alma ücreti. Yine bu ücretle
ilgili olarak Bakanlar Kurulunun yetkisi var.
Peki, mevcut düzenlemedeki bu
gelirler yetmediği zaman SPK ne yapıyor? O zaman da kendi giderleriyle
gelirleri arasındaki açığın, merkezî yönetim bütçesinden yapılacak hazine
yardımlarıyla karşılanması öngörülüyor.
Şimdi, bu maddeyle getirilen
düzenlemede, Kurul tarafından izlenen ve denetlenen borsalar, piyasalar ve
diğer teşkilatlanmış piyasaların, takas ve saklama kurumlarının ve Merkezî
Kayıt Kuruluşunun faaliyetlerinden elde ettikleri faiz gelirleri dışındaki tüm
gelirlerinin -yani brüt gelirlerinin- yüzde 10’unun Kurul bütçesine
aktarılacağı ifade ediliyor.
Biraz önce saydığım unsurlara
dikkatlerinizi tekrar çekmek istiyorum. Orada talep edilen gelirler “binde”
olarak ifade ediliyor ancak burada yüzde 10 oranında yüksek bir gelir talebi
olduğunu düşünüyoruz. Bu gelirin “binde 10” şeklinde değiştirilmesini ve Kurul
kararıyla, gerektiğinde gelir ve gider dengesi dikkate alınarak 2 katına kadar
arttırılmasının yani binde 20, onun karşılığı da yüzde 2’ye kadar
arttırılmasının uygun olacağını düşünüyoruz.
Ayrıca “Bu gelirlerin hangi
kurumlardan ne oranda tahsil edileceği her takvim yılı için Kurul tarafından
belirlenir.” hükmünün de doğru olmadığını ve tahsilat yapılacak birimler
arasında subjektif değerlendirmelere açık olan bir hüküm olduğunu ifade ediyor
ve önergemize “Kabul” desteği vereceğiniz ümidiyle yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Öztürk.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.40
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
21.46
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 158’inci maddesinde verilen, İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve önerge kabul
edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 158. maddesinde
yer alan "Bir takvim yılı içinde talep edilmeyen tutarlar izleyen yıllarda
ödenecek tutara eklenir ve Kurul tarafından aynı usul ile talep
edilebilir" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve maddenin sonuna
"ve ilgili Bakan tarafından onaylanır" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Hüseyin Yıldız, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Yıldız. (MHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 158’inci maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önerge için söz aldım. Öncelikle yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Adalet
ve Kalkınma Partisinin dokuz yıllık iktidarı döneminde gerçekleşen her yerel ve
genel seçim öncesinde yaptığı gibi 2011’de yapılacak olan milletvekilliği genel
seçimleri öncesinde de, torbalanmış yasa tasarılarıyla seçim fırsatçılığından
yararlanma, istismar etme, başarısızlıklarını örtme ve iktidarını devam
ettirebilmek için yasal değişiklikleri kullanmaya maalesef yine devam
etmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, seçim yatırımı olduğu gözlerden
kaçmayan, amacı her ne olursa olsun Adalet ve Kalkınma Partisinin yanlış
ekonomik politikaları nedeniyle ödeme zorluğu içine düşen vatandaşlarımıza az
da olsa kolaylık sağlayacak olmasını olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin
seçim yatırımları yerine öncelikli olarak yapması gerekenler, vatandaşlarımızın
gelir düzeyini yükseltecek ve istihdamı
artıracak yapısal önlemleri almak olmalıydı; vatandaşlarımızı borçlanmadan
yaşayabilir hâle getirmek olmalıydı; Türkiye ekonomisini, üretmeyen, ithal eden
tüketime dayalı yapısını, sıcak parayla yürüyen ekonomi anlayışını kökten
değiştirmek olmalıydı; ekonomide kayıt dışılığı azaltmak, daha basit, adil ve
geniş tabana yayılan bir vergi reformunu yapmak olmalıydı. Ne yazık ki Adalet
ve Kalkınma Partisini böyle bir çaba içerisinde görememekteyiz. Aksine Adalet
ve Kalkınma Partisi, ülkede yaşanan her sorunda öncelikle kendinden önceki
hükûmetleri vatandaşlarımızı ve ilgili kurumları suçlayan anlayışına devam
etmektedir.
Dokuz yıllık Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarında olduğu gibi bu yasa tasarısıyla da Amerika
Birleşik Devletleri’ne, Avrupa Birliği ülkelerine, küresel sermayeye ve
yandaşlara kolaylık ve menfaat sağlamaya devam edilmektedir. Teknolojinin bu
kadar geliştiği bir çağda finans kuruluşlarının merkezinin Ankara’dan İstanbul’a
taşınması ülkemize mi, yoksa yandaş müteahhit ve gayrimenkul sahiplerine mi
çıkar sağlayacaktır?
Adalet ve Kalkınma Partisi
dokuz yıllık iktidarında hukuk devleti yerine, oluşturmaya çalıştığı parti
devleti hedefi yolunda adım adım ilerlemektedir. Son adımını da atarak 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda önemli değişiklikler maalesef yapmaktadır.
Maalesef, yine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılan değişikliklerle
devlet hizmetleri parti hizmetine, devlet memurları da parti memuruna dönüştürülmektedir.
Kamu personelinin alımında ve yükselmelerinde liyakat ve kariyer ilkeleri
yerine yandaşlık kriterlerinin öne çıkarılacağı, kamuda teftiş kurullarının
kaldırılarak siyasi denetimin öne çıkacağı, memurların da esnek
çalışabilmesinin sağlanabilmesi ve geçici görevlendirilmeleri ile de işten
atılabilmelerini de sağlayacak düzenlemeler maalesef bu yasa tasarısıyla
yapılmaktadır.
Adalet ve Kalkınma Partisinin
dokuz yıldır yaptığı yanlışların ve bu kanun tasarısıyla yapacağı yanlışların
cevabını da, inşallah, 2011 Haziranında yapılacak seçimlerde Türk milleti
kendilerine verecektir.
Değerli milletvekilleri,
biraz önce Mersin iliyle ilgili limon üreticilerinin sorunlarını anlatan
Değerli Milletvekilimize Antalya’da yaşayan üreticilerimizin de aynı sıkıntıları
çektiklerini ifade etmek istiyorum. Ayrıca, sadece limonda değil, portakalda da
maalesef aynı sıkıntılar yaşanmaktadır. Tarım Bakanımız bu kürsüye her
çıktığında tarımı nereden nereye getirdiklerini ifade etmektedirler. Ancak bu
Sayın Tarım Bakanını narenciye üreticilerinin yanında, limon üreticilerinin
yanında, muz üreticilerinin yanında hiç göremiyoruz. Kendisine tavsiye
ediyorum, eğer cesareti varsa -mademki bu kadar başarılı bir tarım ekonomisi
politikasını yönettiler- buyursunlar beraber, basın mensuplarının huzurunda, bu
üreticileri bir ziyaret edelim. Belki o zaman yüzü kızarır diyor, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Yıldız.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 158 inci
maddesiyle 2499 Sayılı Kanunun 28 inci Maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendine eklenen dördüncü paragrafta geçen “%10” ibaresinin “%5” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma
Kurtulan (Van) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Nezir Karabaş, Bitlis Milletvekili.
Buyurun Sayın Karabaş. (BDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı üzerine verdiğimiz değişiklik
önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
torba tasarıda birçok kesime, Türkiye’de yaşanan ekonomik sıkıntılar ve krizden
kaynaklı mevcut sıkıntılarını aşma yönünde düzenleme yapıldığı iddia ediliyor.
Hazır Tarım Bakanımız Sayın Eker de buradayken hayvancılıkla ilgili düşüncemi
ve önerilerimi dile getirmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi bölgede özellikle süren savaş, çatışma ortamında en büyük
zararı hayvancılık gördü. Yaylaların yasaklanması, yaylaları kullanan
Koçerlerin yaşam koşullarının kalmamasından kaynaklı Türkiye’de küçükbaş
hayvanda ciddi bir azalma yaşandı.
Şimdi, mevcut Hükûmet, AKP
hep şunu iddia ediyor, Bursa Milletvekili Sayın Ali Koyuncu şunu diyordu: “Daha
önce Türkiye’de üretilen, beslenen hayvan sayısı bilinmiyorken bizler üretilen
süt miktarını, peynir miktarını ve yumurta miktarını da biliyoruz.” Ben de
Sayın Bakanım da buradayken -kendi seçim bölgesi olan, ili olan Diyarbakır’dan
tutun bölgede yaylak ve kışlak olarak bölgeyi kullanan “koçer”ler var- şunu da
söylüyorum: Bu devlet, doksan yıldır Türkiye Cumhuriyeti devleti geçmiş
hükûmetler de, mevcut, dokuz yıllık dönemdir AKP İktidarı da “koçer”lerin
mevcut yaşamları, ekonomik zorlukları, beslendikleri hayvanlarla ilgili teşvik
verme, destek vermekten tutun çocuklarının eğitimine, sağlığına ve
konaklamalarına, iskânlarına kadar hiçbir şeyiyle ilgilenmemiştir.
Şimdi, hayvancılıkla, tarımla
ilgili ciddi teşvikler verildiğini söylüyor mevcut İktidar ve yüzdeler veriyor:
İşte 2002’den önce, 2002’ye kadar tarıma verilen destek yüzde bu kadardı, bu
kadara çıktı; hayvancılığa verilen destek bu kadardı, bu kadara çıktı.
Soruyorum: Bugün, mevcut tüm zorluklara, o çatışma, savaş dönemindeki
zorluklara, yayla yasaklarına rağmen, Türkiye’nin küçükbaş hayvan üretiminin
önemli kısmı Doğu ve Güneydoğu’da, bölgede oluyor ve yine bu hayvanların önemli
bir kısmını hâlâ “koçer”ler besliyor. Şurada Tarım Bakanı da hazır buradayken
şunu iddia ediyorum, diyorum ki: Kentte oturan, zaten o işi yapmayan veya o işi
kentte yapan eğitimli veya ilişkisi olan belli kesimlerin dışında “koçer”lere
hiçbir destek devlet tarafından verilmemiştir. Siz, bu düzenlemeler
yapılıyorken, teşvikler ve yasalar düzenleniyorken, bu konumda olan, hâlâ
küçükbaş hayvan üretiminde, beslenmesinde ciddi anlamda katkıları olan, hâlâ
sayıları 10 binleri bulan aile ve besledikleri hayvanlar -küçükbaş hayvan-
milyonları bulan “koçer”lere herhangi bir düzenleme neden yapılmıyor veya
bugüne kadar bu düzenlemeler yapılırken bunlar neden dikkate alınmıyor?
Şimdi, teşvik veriliyor,
hayvancılığa teşvik veriliyor, deniyor ki: “Bu kadar koyun alana veya bu kadar
inek alana bu kadar para veriyoruz.” Bu verilen teşviklerin önemli bir kısmı
verimli olmuyor çünkü o teşvikleri alan insanların çoğu o işi profesyonel yapan
insanlar değil. Bu insanlar hayvancılık yapıyor, yaşamları bunun üzerine,
geçimleri bunun üzerine ve bu işi profesyonel yapıyorlar ve bunların gelip ne
ilişki kurmaları ne proje yapmaları ne gelip yetkili yerlere başvurmaları
mümkün ve bunlara yaylaların parasız verilmesi, devlet tarafından teşvik
verilmesi, yemin karşılanması durumunda hem bu insanlar ciddi bir şekilde
mevcut yaşamlarını düzenlerler hem de üretimde, hayvancılıkta ciddi bir katkı
olur.
Sayın Bakana “Bu konuda bunu
gündeminize alacak mısınız?” diyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
159’uncu madde üzerinde üç
adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 159 uncu
maddesiyle 2499 Sayılı Kanunun 30 uncu Maddesine (f) bendinden sonra gelmek
üzere eklenen (g) bendinde yer alan “mal” sözcüğünün madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nuri Yaman Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan |
Muş Muş Şırnak |
M.
Nezir Karabaş Fatma
Kurtulan |
Bitlis Van |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 159. maddesinde
yer alan "ve bu işlemlere yönelik hizmetlerin yerine getirilmesi,"
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal E.
Haluk Ayhan Erkan
Akçay |
Antalya Denizli Manisa |
Mustafa Kalaycı Recep
Taner Oktay
Vural |
Konya Aydın İzmir |
Ali
Uzunırmak |
Aydın |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın 159 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun
Öztürk Enis
Tütüncü |
İstanbul İzmir Tekirdağ |
Birgen Keleş Şevket
Köse Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul Adıyaman Malatya |
Bülent
Baratalı |
İzmir |
Madde 159- 2499 sayılı
Kanunun 30 uncu maddesine (f) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (g) bendi
eklenmiş ve mevcut (g) bendi (h) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.
"g) Döviz, mal, kıymetli
madenlerin kaldıraçlı alım satımı, alım satımına aracılık ve bu işlemlere
yönelik hizmetlerin yerine getirilmesi,"
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Bülent Baratalı, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Baratalı.
BÜLENT BARATALI (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 606 sıra sayılı torba tasarının 159’uncu
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi önergesinin, partimizin verdiği
önergenin üzerinde söz almış bulunmaktayım. Sizleri şahsım ve CHP Grubu adına
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz tasarının mali af bölümü hariç toplumun hiçbir derdine
derman olmadığı, olamayacağı bilinmesine karşılık inatla ve ısrarla
çıkarılmasını anlamak mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bu
çıkartılmaya çalışılan tasarı, sekiz buçuk yıllık AKP İktidarının Türkiye için
bir zaman kaybı olduğunun açık itirafıdır. Ülke, maalesef bu süre içinde iyi
yönetilmemiştir. İyi yönetilmiş olsaydı Merkez Bankası durup dururken bazı tedbirler
almak için piyasalara müdahale etmezdi. Seçimlere üç dört ay kala yapılan bu
müdahale, tehlikenin ve riskin ulaştığı boyutu göstermek için önemli bir
ipucudur.
Bu konuda, hemen her fırsatta
CHP olarak Hükûmeti uyardık. “Dış ticaret açığı ve cari açık tehlike
boyutlarına ulaştı, gidişat iyi değil. Sıcak para ile suni büyüme rakamları
sizleri aldatmasın. Bu böyle gitmez, duvara toslayacağız.” dedik ama bunu
dinletemedik. Artık böyle gitmeyeceği ortada. Merkez Bankası tehlikenin farkına
vardı ve bizim gibi “Böyle gitmez.” dedi.
Değerli milletvekilleri,
gelinen noktanın tek sebebi AKP’dir çünkü 2002 yılında bu ülkenin cari açığı
yoktu yani AKP işbaşına geldiği zaman cari açık sıfır idi. 2003 yılında 7
milyar dolar olan cari açık, 2010 yılının on birinci ayında 41 milyar dolara
yükselmiştir. 2002 yılında dış ticaret açığımız 15 milyar dolardı, şu günlerde
dış ticaret açığımız 71 milyar dolardır. 2010 yılında 185 milyar dolarlık
ithalata karşılık 114 milyar dolarlık ihracat yapılmıştır. Sekiz yılda geldiğimiz
durum budur, makas bu konuda gittikçe açılmakta ve büyümektedir.
Vergi politikaları açısından
da durum aynıdır. “Vurun abalıya” misali, AKP kurumlara ve çalışanlara vurdukça
vuruyor. 2010 yılında tahsil edilen vergilerin toplamı 210 milyar 523 milyon lira,
beyanname veren mükelleflerin 2010 yılında ödedikleri toplam gelir vergisi ise
3 milyar 526 milyon lira. Yani bu oran, toplam vergilerin ancak yüzde1,68’idir.
Bu konunun üzerine gidileceğine, bir vergi adaleti getirileceğine, bu
tasarıyla, özellikle kayıt dışı ekonomi özendiriliyor, cesaretlendiriliyor.
Değerli milletvekilleri,
bütün bunların yanında bir de başkanlık sistemi tartışmalarıyla rejime son
darbeyi vurmaya hazırlanan bir Başbakan var. Sekiz buçuk yıldır tek başına
iktidarda olan, Anayasa’yı bile tek başına değiştirebilecek güçte olan AKP,
ajandasındaki gizli düşünceleri 22’nci Dönemde değil ama bu dönemde tek tek
yaşama geçirmeye başlamıştır.
Daha önce, beş yıl önce,
Anayasa Mahkemesini kaldırmak, yetkilerini kısıtlamak isteyen AKP, diktatörlerin
en çok başvurduğu yöntem olan referandumla Anayasa Mahkemesinde yeterli
çoğunluğa sahip olduktan sonra, şimdi de Anayasa Mahkemesini olağanüstü
yetkilerle donatmaya çalışmaktadır.
Beş yıl önce Mahkemeyi
kapatmaya çalışan AKP…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kim Mahkemeyi kapatmaya çalışıyor?
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
…beş yıl sonra Mahkemeyi bey ve paşa durumuna getiriyor. Bu ne yaman çelişkidir
Sayın Elitaş, anlayana aşk olsun.
Bundan cesaret alan Anayasa
Mahkemesi Başkanı da hukuku ayaklar altına alıyor, hukuksuzluğu savunabiliyor,
bunun karşılığında maaşına -aldığımız bilgilere göre- 12.500 TL ile 15.000 TL
arasında düzenleme yapılacaktır; bir nevi “al gülüm ver gülüm” hesabı. Bu arada
maaş düzenlemesi yanında da performans denetimi geliyor, Anayasa Mahkemesine
girmesi öngörülüyor. Yani, parça başına iş yaparak hâkimlerin maaşı artacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bu
düşüncelerle Başbakanın ve özellikle Sayın Kuzu’nun -biraz önce burada gördüm-
tekrar bunları göz önüne alarak yeniden düşünmesi gerektiğini söylüyorum ve
önergemizin desteklenmesini takdirlerinize sunuyor, yüce Meclisi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Baratalı.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 159. maddesinde
yer alan "ve bu işlemlere yönelik hizmetlerin yerine getirilmesi,"
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Uzunırmak (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Ali Uzunırmak, Aydın Milletvekili.
Buyurun Sayın Uzunırmak. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 159’uncu maddesi üzerinde verdiğimiz önergede söz aldım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yöneticinin dünya görüşü ile devleti kuran kurucu irade, felsefe örtüşmediği
zaman o yönetimdeki aksaklıkların söylemlerle örtülemeyeceği bir gerçektir
çünkü yapılan davranışlar, yönetim metotları, uygulanan uygulamalar söylemlerle
mutlaka çelişecektir ve ters düşecektir. Dünyada bunun birçok örnekleri olmuş,
yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir.
Bakın, dünyadaki
örneklemeleri açısından, siz seçilerek gelmiş değerli milletvekillerinin, aydın
insanların dikkatini çekmek istediğim bir konu var. Eğer Sovyetler Birliği
kendi ülke sınırları içerisindeki yaşayan halklarına sınırları dışındaki
halklara vadettiklerini yaşatabilseydi Sovyetler Birliği yıkılmazdı. Eğer bugün
süper güç, tek kutup olma yolunda olan Amerika Birleşik Devletleri, kendi
halkına, ülkesi içerisindeki halkına esirgemediği birtakım unsurları, kendi
sınırları dışındaki halklara o adaleti, o refahı paylaştırabilseydi, bugün
Amerika kendi sınırları dışında çok büyük sempatiyle karşılanan bir ülke
olurdu.
Buradan geleceğim nokta
nedir? Descartes diyor ki: “Düşünüyorum, o hâlde varım.” Ama maalesef bugün
Türkiye’yi yöneten arkadaşlarımızın birçoğu, kurucu, kuruluş felsefesine uygun,
devletin işleyişiyle ilgili problemleri olduğu için “Konuşuyoruz, o hâlde
varız.” noktasına geldiler ve durmadan öyle konuşuyorlar ki, konuştukları her
şey aslında, kendilerinin dünya görüşü gibi gösterdikleri bütün anlamlı
kelimelerin tersine olan uygulamalarıdır. Buradan gelmek istediğim nokta nedir?
Bunlar bazen meydan okurcasına konuşuyorlar, bazen suyun akışına gidip alttan
alırcasına konuşuyorlar. Bunlar tabii ki zaman içerisinde yönetim safahatı
uzadığında halkın dikkatini çekecek ve ilgililerin de dikkatini çekecektir.
Değerli milletvekilleri, son
günlerde Türkiye Cumhuriyeti devleti açısından çok acı ve hazin bir olay
yaşanmıştır. Kıbrıs’taki memurlar, belki içlerinde küçük bir grup bizim de
tasvip etmeyeceğimiz bir gösteriye imza altmış olabilirler ama o insanları
“besleme” olarak nitelemek, bugüne kadar Hükûmetin yurt dışındaki yaptığı bütün
faaliyetlerin dış politikada âdeta bunun bir ceremesinin olacağı çağrışımını
yaptırmıştır. Hatta ve hatta çok üzüntü vericidir ki, bizim de desteklediğimiz
TÜRKSOY projelerinden başka projelerine, TİKA’nın faaliyetlerine varıncaya
kadar bütün bunlar yarınlarda o ülkeler, o ülke halkları tarafından “Kıbrıs’ta
söylenenler yarın bize söylenecek midir acaba?” diye bir endişeyle
karşılanacaktır. Onun ötesinde bu yönetim felsefesi acaba Türkiye Cumhuriyeti
memurlarına da “Ee kardeşim, senin paranı ben veriyorum, iktidarda ben varım,
sen benim beslememsin.” noktasında da demokratik birtakım haklarının talebinde
karşısına bu şekilde bir felsefi dikilme olacak mıdır?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Türk vatandaşlarından ve memurlarından hiçbiri senin gibi bu şekilde yaklaşmaz.
BAŞKAN – Sayın Elitaş,
lütfen… Lütfen Sayın Elitaş.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) –
Sayın Elitaş, bunlar tabii ki bir alt şuurun ortaya vuruşudur. Bu alt şuur
iktidar sarhoşluğu içerisinde ortaya çıkan alt şuurdur, bazen meydan okuyarak
konuşma, bazen alttan alarak konuşmadır. Onun için hiç kimse hatalardan ders
çıkarmadan yönetime devam etmemelidir. Ben aklıselim arkadaşlarımızı, yönetimde
olan arkadaşlarımızı uyarıyorum. Eğer bizim dünya görüşümüz hakikaten eylemlerimizle
örtüşmezse, bu devletin kuruluş felsefesi Türk’ün şefkati, Türk’ün adalet
anlayışı bizim yönetim metotlarımızda eğer bunları ortaya çıkarmazsa, Türk
dünyası diye bir dünya, Türk tarihi diye bir Türk tarihi algılamanız mümkün
olmaz. Onun için söylemlerimiz ile eylemlerimiz birbirine uymalı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Genel Başkanının açıkladığı, Sayın Devlet Bahçeli’nin, “Hilal
Kart” uygulaması, en onurlu şekilde yarınlarda, bütün Türk dünyasına ve Türkiye
Cumhuriyeti’ne bu algılama içerisinde, besleme kültürü olmadan, Türk’ün adaleti
ve şefkati noktasında uygulamalarına sahne alacaktır, sahne bulacaktır.
Hepinize en derin saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Uzunırmak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Konuşmacı, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin icraatlarını farklı bir
şekilde izah etti.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yok
canım, Devlet Bakanı açıkladı, nasıl farklı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Öte yandan “Zihnimizin arkamızdaki şuurun yansımasıdır.” diye, bizim hiç ifade
etmediğimiz, düşünmediğimiz konuda ifadeler kullandı. İzin verirseniz iki
dakikada açıklamak istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Elitaş,
söyledikleriniz tutanaklara geçti.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Hayır, Sayın Başkan, Sayın Çiçek’in beslemeyle ilgili açıklaması var. Nasıl
demediniz? Böyle bir şey olmaz!
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, siz
lütfen oturur musunuz yerinize.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, bakınız, Kıbrıs’ta bir grup insanın yaptıklarını Milliyetçi
Hareket Partisi sözcüsü herhâlde tasvip ediyor, o pankartları tasvip ediyor…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın
Çiçek gelsin veya Sayın Çağlayan gelsin, o izah etsin! Olur mu öyle şey!
BAŞKAN – Lütfen Sayın
Uzunırmak… Sayın Elitaş Grup Başkan Vekili, lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
…orada Rumlarla birlikte hareket edip, Rum Bayrağı’nı çekip de “Türk askeri
buradan çıksın.” diyenleri tasvip ediyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Hükûmetin üyesi var orada!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, izin verirseniz…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Elitaş, iki dakika, yeni bir sataşmaya mahal vermeden... (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
9.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın “Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde gösteri yapanları ‘besleme’ olarak nitelemek
iktidar sarhoşluğu içerisinde ortaya çıkan alt şuurdur.” ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Zafer Çağlayan Bey’e sorduğum soruya da cevap ver oraya çıkmışken!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, sekiz buçuk yıldır AK PARTİ iktidardadır. Sekiz buçuk yıl
önce IMF kapısında yatıp “Nasıl borç alabileceğiz?” diye Hükûmet içerisinden
bir yetkili bulamayan bir Türkiye, dışarıdan ithal ettiği bir bakanla
Türkiye'ye kaynak getirebilmek için uğraşan bir Türkiye var. (MHP sıralarından
gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – At
pazarlığını kim yaptı, at pazarlığını!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Ama şimdi çıkın dünyaya…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ne
alakası var konuyla! Ne konuşuyorsun! Ne alakası var!
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak,
lütfen bir dinleyin, sonra cevap verirsiniz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – IMF’yle
at pazarlığını kim yaptı!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
…Türk dünyasına, İslam dünyasına, Balkanlara, oradaki Türkiye'nin itibarını
görün, gurur duyun. Oradaki Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanına, oradaki
Cumhurbaşkanına gösterilen itibarı görün, gurur duyun. Bugün, eğer Türkiye,
Orta Doğu’da, bulunduğu dünyada, bulunduğu coğrafyada önemli bir aktör hâline
geldiyse…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Şu besleme sözcüğünü nasıl savunuyorsun! Yakışıyor mu sana bu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
…artık Türkiye'nin bulunduğu coğrafya üzerinde Türkiye'ye sorulmadan hiçbir iş
yapılmazken…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Bunun üzerine bırak söz almayı, kafanızı önünüze eğmeniz lazım!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
…sekiz yıl önce, dokuz yıl önce Türkiye'ye birileri talimat gönderip
“Başüstüne” diyen iktidardan onurlu bir Türkiye’ye gelmiştir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
IMF’yle at pazarlığını kim yaptı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Bundan herkesin onur duyması gerekir.
Siz, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nde…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Neyi açıklıyorsun?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
“IMF’yle anlaşmayı açıklayacağım.” dediniz, söyleyin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Dinle… Dinle.. Bir dakika dinle.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bu ülkenin askerine küfür eden bir pankartı
açan, Rum Bayrağı’yla birlikte “Hadi artık, Ayşe’nin tatili bitmiştir, geriye
dön.” diyen, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yok edip Rumlarla birleştirmeye çalışanla
aynı safta bulunuyorsunuz. (MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Bülent Arınç’ın sözünü de açıkla orada.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkan, cevap vermiyor, sataşma yapıyor.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Aynı safta bulunmak yerine, bugün Türkiye'nin onurunu ve gururunu belli bir
noktaya getiren iktidarı desteklemek, alkışlamak yerine siz Rumlarla birlikte
olanlarla aynı safta bulunuyorsunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ ( Isparta)
– Ne yaptın, açıkladın mı şimdi!
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yanlış
konuşuyorsun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Hadi canım sen de!
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
O sözünüzü açıklayın o zaman.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Sayın Doktor Devlet Bahçeli de tahmin ediyorum onlarla aynı safta değildir ama
siz hangi safta olduğunuzu kendiniz tayin edin.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Yazık! Yazık!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Elitaş.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın
Başkan, konuyla ne alakası var söylediklerinin?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
“Besleme” sözünü oradan savunuyorsun. Tarihe geçtiniz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – İşte
AKP, konuştukça var!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Şu
“besleme” sözünü açıklaması lazım.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
“Besleme” sözünü açıklasın.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkan, orada Hükûmetin sözcüsü var! Söz verdiniz, geldi, sataşma yaptı.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801,
2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)
(Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 159 uncu
maddesiyle 2499 Sayılı Kanunun 30 uncu Maddesine (f) bendinden sonra gelmek
üzere eklenen (g) bendinde yer alan “mal” sözcüğünün madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nuri
Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen?
AYLA AKAT ATA (Batman) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninde geçen “mal”
sözcüğünü ikame eden sözcükler mevcut olup bu sözcüğe gerek kalmamaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
160’ıncı madde üzerinde iki
adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 160 ıncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
Enis Tütüncü |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
İstanbul |
Tekirdağ |
Malatya |
|
Harun Öztürk |
Tacidar Seyhan |
Algan Hacaloğlu |
|
İzmir |
Adana |
İstanbul |
Madde 160 - 2499 sayılı
Kanunun 40 ıncı maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu Kanuna göre kurulan
borsalar özel bütçe ile idare olunur. Bütçe yılı takvim yılıdır. Bütçeleri ve
personel kadroları yönetim kurullarının teklifi üzerine genel kurullarınca
kesinleştirilir. "
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 160. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan
Akçay Ali
Uzunırmak |
Antalya Manisa Aydın |
E. Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı Recep
Taner |
Denizli Konya Aydın |
Oktay
Vural |
İzmir |
Madde 160 - 2499 sayılı
Sermaye Piyasası Kanununun 40 ıncı maddesinin son fıkrasının dördüncü, altıncı
ve yedinci cümleleri yürürlükten kaldırılmış, beşinci cümlesi ise aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Borsaların türleri ve
gelişmişlik düzeyleri itibarıyla düşük oranda pay ayrılmasına veya hiç
ayrılmamasına ilgili Bakan karar verebilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ali
Uzunırmak konuşacak.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Ali Uzunırmak, Aydın Milletvekili, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Evet,
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, bu Meclis kürsüsünde bazı şeyler çok
doğru konuşulmalı ve çok doğru halka algılatılmalı. Doğrudur, IMF’e olan
borcumuz, Sayın Başbakanın açıklamalarında, arkadaşlarımızın açıklamalarında
24,5 milyar dolardan 6,5 milyar dolara düşmüştür ama Türkiye’nin, kamunun da
dâhil, özel sektörün de dâhil iç ve dış borç toplamı 220 milyar dolardan 550
milyar dolara çıkmıştır. Yani IMF’e olan borcumuzun azalmış olması demek
Türkiye’nin borçlarının ödendiği anlamına gelmemektedir. Özel sektör borcu 42
milyar dolardan 175 milyar dolara çıkmıştır. Diğeri, kalanı bunun, özel sektör
borcunun dışındaki borç, yani 220 milyar dolardan 550 milyar dolara çıkan borç
kamunun borcudur değerli arkadaşlar, bunun 175 milyar dolarını çıktığınızda.
Bu Başbakan ve AKP’li
arkadaşlar bir şeyi çok doğru beceriyorlar, çok iyi beceriyorlar. Neyi? Doğru
yalan söylüyorlar. Doğru yalan söylendiği zaman tabii ki o yalanı ortaya
çıkarabilmek çok zor. Bir kısmı doğru ama büyük bir çoğunluğu yalan ve o doğru
yalan içerisinde bu halk kandırılıyor. Bakın, değerli milletvekilleri, değerli
halkım, televizyonları başında bizleri seyredenler, bizim AKP’den zaten en çok
şikâyet ettiğimiz konu, bu doğru yalan olması ve kuşatılmış medyada bu doğru
yalanı da ortaya çıkaramaz hâle geldik biz.
Şimdi, şu kitapçık bir kanun
metni. Bu kanun metni öyle bir kanun metni ki, bu metinde, bunu bekleyen halk
katmanları var, halk toplulukları var ve çok ilgilendiren, hakikaten yapılması
gereken yapılandırmalar var. Tabii ki orada tartışma da var. Ya, bu ekonomi iyi
gidiyorsa, AKP sekiz buçuk yıldır neden bu kadar çok yapılandırma yaptı? Neden
bu kadar çok, bu halk, vergisini ödeyemez, sigorta primlerini ödeyemez, banka
taksitlerini ödeyemez duruma geldi? Ekonomi bu kadar düzgün de neden bu kadar
defa yapılandırma yapıyorsunuz? Kaçıncı defadır bu yapılandırma? Ama, buna da
karşı çıkmıyoruz. Ama, bu kanun metni, tabii ki bu halk katmanlarının
beklentilerine yeni yeni kendi beklentileri eklenerek ve… Aşağı yukarı iki
aydır Mecliste bu kanun. Keşke, alelacele, bunları bekleyen, acil bekleyen o
halk katmanlarına bir an önce bu kanunları çıkarabilseydik.
Bakın, bu kanun, 75 kanunu
içeriyor. Bakın, bu kanun, 8 ayrı ihtisas komisyonunu ilgilendiriyor. Bakın, bu
kanun, 30 ayrı kurumu ilgilendiriyor ve burada, Meclisimizde 15 komisyon var,
bunlardan 8 tanesini ilgilendiriyor, ihtisas komisyonlarını, ama 56 ayrı kanun
teklifini birleştiriyorlar ve bu kanunun ismi sadece 663 kelime değerli
arkadaşlar. Böyle bir kanun yapma tekniği var mı?
Çok doğru, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, üyesi olmaktan onur duyduğum Türkiye Büyük Millet Meclisi bir
rekora imza atıyor. Şöhret olacaktır uluslararası parlamentolar arasında ama,
bu şöhret, zannederim ki kanun yapma tekniği açısından Türkiye Büyük Millet
Meclisini, onur duyduğum, üyesi olduğum bu Meclisi galiba kötü şöhret
yapacaktır. Çünkü böyle bir kanun yapma tekniği olmaz değerli arkadaşlar.
Şimdi, Sayın Bakan orada
oturuyor. Biraz önce Sayın Tarım Bakanı oturuyordu. Ben şimdi içinizdeki
arkadaşlarımıza da, muhterem heyetinize de soruyorum: Acaba, 160’ıncı maddenin
neyi içerdiğini biliyor musunuz? Kaç kişi biliyor içinizden ve hangi
komisyonlardan ne şekilde geldi?
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) –
Böyle bir şey olur mu ya?
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) –
Neyi içeriyor biliyor musunuz? Evet veya hayır…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) -
Böyle bir soru olur mu? Allah Allah!
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) –
Olur tabii ki.
Siz halk adına yasama
yapıyorsunuz burada, parmak kaldırıyorsunuz ve bu Parlamento karar alıyor,
kanun yapıyor. Bilmediğiniz kanunu yapıyorsunuz burada.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MEHMET SALİH ERDOĞAN
(Denizli) – Sen bilmiyorsan o senin sorunun!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri…
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) –
Biliyorsan kalk, çık, söyle burada.
BAŞKAN – Lütfen, Sayın
Uzunırmak, Genel Kurula hitap edin.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Ben
rica ediyorum, çıksın arkadaşımız, Denizli Milletvekili Salih Bey, 160’ıncı
maddenin ne içerdiğini söylesin burada, yani söylesin.
MEHMET SALİH ERDOĞAN
(Denizli) – Sen çekil ben konuşurum!
BAŞKAN – Lütfen, Sayın
Uzunırmak, kimseyi sınav yapacak durumda değilsiniz burada.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) –
Şimdi, onun için, değerli milletvekilleri, böyle kötü şöhretli olmaktansa
yaptığıyla konuştuğu birbirine uyan şekilde bu Parlamentoda sağlıklı bir yasama
zemininin yapılması lazım. Böyle bir yasama zemini sağlıklı bir zemin değildir.
Bu zemindeki yaptığınız yasalar bizler tarafından daha adaletli bir şekilde
Milliyetçi Hareket Partisinin tek başına iktidarında değiştirilecektir, bundan
emin olun. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
Bu duygularla hepinize
saygılar sunuyorum.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) –
Çok beklersin!
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) –
Elbette ki bekleyeceğiz, öyle üfürükle gelen üfürükle gider.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) -
Aynen sizin gibi üfürükle gider!
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, lütfen…
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Dün
sizler bir konjonktürün getirdiği hareketsiniz, bunu siz kendiniz de
söylüyorsunuz. O konjonktür kaybolduğu gün, inşallah, hepimiz birbirimizi
tekrar bu sıralarda göreceğiz.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı
"Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 160 ıncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
Madde 160- 2499 sayılı
Kanunun 40 ıncı maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu Kanuna göre kurulan
borsalar özel bütçe ile idare olunur. Bütçe yılı takvim yılıdır. Bütçeleri ve
personel kadroları yönetim kurullarının teklifi üzerine genel kurullarınca
kesinleştirilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Hacaloğlu, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Algan Hacaloğlu,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Hacaloğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2499 sayılı Kanun’un, yani
Sermaye Piyasası Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin son fıkrasının dört, beş, altı
ve yedinci cümlelerinin yürürlükten kaldırılması öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlar, bilindiği
gibi borsalar, sermaye piyasası araçlarının işlem gördüğü, Bakanlar Kurulu
kararıyla kurulmuş, kamu tüzel kişiliğini haiz kurumlardır. Borsaların kotasyon
ve tescil ücretleri ile borsa payının toplamının, Sermaye Piyasası Kurulunun
ilgilendirilmiş olduğu bakanın keyfî iradesine göre yüzde 5 ila yüzde 10
arasındaki bölümünün Kurula ayrılması kuralsızlığa yol açabilecek keyfî bir
uygulamadır, ciddi devlet yönetim anlayışıyla bağdaşmayan bir durumdur. O
nedenle, 2499 sayılı Kanun’un 40’ıncı maddesinin son dört cümlesinin yasa
metninden çıkartılmasını uygun görüyoruz ama CHP milletvekilleri olarak, biz bu
dört cümle yerine “Bu Kanuna göre kurulan borsalar özel bütçeyle idare olunur.
Bütçe yılı takvim yılıdır. Bütçeleri ve personel kadroları yönetim kurullarının
teklifi üzerine genel kurullarınca kesinleştirilir.” şeklindeki düzenlemeyi
öngörmekteyiz. Böylelikle, kurallı sosyal piyasa ekonomisinin çok önemli bir
denetleyici ve yönlendirici aktörü olarak gördüğümüz Sermaye Piyasası Kurulu,
her türlü siyasi müdahalelerden arındırılmış, gerekli kaynaklara kavuşturulmuş,
özerk, kalıcı bir yapıya kavuşturulabilir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
ekonomisinin son otuz yılına, ama özellikle AKP İktidarının bulunduğu son sekiz
buçuk yılına kuralsızlık hâkim olmuştur. Bankacılık ve Sermaye Piyasası
kuralları çok sık çiğnenir hâle gelmiştir. Sermaye Piyasası Kurulunun
denetleyici işlevlerini yerine getiremediği olayların başında, genelde yeşil
sermaye vurgunu olarak anımsanan, özellikle yurt dışında çalışmakta olan
yurttaşlarımızın 8-10 milyar avroluk alın teriyle kazanılmış parasını alavere
dalavere hortumlayan uygulamalardır. Yetmiş sekiz holding ve yüzlerce şirket
üzerinden Sermaye Piyasası izni ve denetimi olmaksızın toplanan paralarla
gerçekleştirilen İslami holding vurgunu, on binlerce yurttaşımızın emeklerini,
alın terini, göz nurlarını ortaya koyarak yarattıkları birikimlerini,
kendilerine “Faiz haramdır, gelin bunu yatırın bize, döviz üzerinden size yüzde
20-25 düzeyinde nema sağlayalım.” denilerek kandırılmışlar ve
hortumlanmışlardır. Millî görüş camileri, Süleymancıların camileri, Diyanet
Vakfı dernekleri ve benzeri kutsal alanlar kullanılarak bu suç işlenmiştir. Suç
işlenirken bu olaylarda görüntülenen, konuşmaları ve duruşlarıyla bu vurgunlara
kol kanat gerenler susmuştur, hâlen de susmaya devam etmektedirler. Sermaye
Piyasası Kurulu ise, “ne şiş yansın ne de kebap” tavrına girerek
sorumluluklarını yerine getirmemiştir.
Dinî cemaatlerin, iktidara
mensup belirli siyasi kişilerin aracılığıyla, sahte, geçersiz belgelerle, hukuk
ve ahlak dışı yöntemlerle gerçekleştirilen bu vurgunları unutmak mümkün
değildir, unutmadık, unutturmayacağız. Geçen dönem bu konuda bir araştırma
önergesi verdik, komisyon kuruldu. İçeride ve dışarıda araştırmalar yapıldı,
sonra kapsamlı ve bence çok önemli bir rapor hazırlandı; ancak AKP İktidarı o
raporun da üzerine yattı. Suçluları zaman aşımına uğratarak kurtardı.
Değerli arkadaşlarım, ben,
sözlerimi ilk kez olarak bu konuda mağdur olmuş bir aşığın bir şiiriyle
kapatacağım.
Gurbetçi yandım Allah diye
yanıp tutuşurken,/Sizler altınızda lüks Mercedesler gezip dolaşırken,/Yazıklar
olsun size gurbetçi saçını başını yolup ağlaşırken!/Cami cami cemiyet dolaşıp
topladınız paraları,/Elbet bir gün ilahî mahkeme kurulacak,/Fakir fukara,
emekli, yetimin hakkı sorulacak./Melekler şahit, Cenabı Allah hâkim, binlerce
kişi davacı,/Haşim’den, Dursun’dan, YİMPAŞ’tan ve diğer vicdansızlardan hesap
sorulacak. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Hacaloğlu.
III.-YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunacağım ancak bir yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Arifağaoğlu, Sayın Ünsal, Sayın Bayram, Sayın Özer, Sayın Güner, Sayın Köktürk,
Sayın Bingöl, Sayın Ayhan, Sayın Soysal, Sayın Dibek, Sayın Ateş, Sayın Serter,
Sayın Çakır, Sayın Yalçınkaya, Sayın Arat, Sayın Emek, Sayın Erenkaya, Sayın
Hacaloğlu, Sayın Öztürk.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
161’inci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 161. maddesinin
ikinci fıkrasındaki “yedinci yılın” ibaresi “beşinci yılın” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal E.
Haluk Ayhan Mithat
Melen |
Antalya Denizli İstanbul |
Mustafa Kalaycı Erkan
Akçay Recep
Taner |
Konya Manisa Aydın |
Oktay
Vural |
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 161 inci
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Enis
Tütüncü Harun
Öztürk |
İstanbul Tekirdağ İzmir |
Abdulaziz Yazar Algan
Hacaloğlu Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Hatay İstanbul Malatya |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Algan Hacaloğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Hacaloğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) –
Efendim, bu defa şiir okumayacağım.
BAŞKAN – Fıkra anlatın o
zaman Sayın Hacaloğlu.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2499 sayılı Sermaye Piyasası
Kanunu’nun geçici 6’ncı maddesinin üçüncü fıkrasının değiştirilmesi
öngörülmektedir. Çıkarılan bir yasaya geçici madde koyma ihtiyacı geçiş
dönemini düzenlemekten kaynaklanır genelde. Geçmişte bu kanuna eklenmiş olan
geçici 6’ncı maddede veya herhangi bir geçici maddede şimdi yeniden
değişiklikler yaparak geçici maddenin hükmünü uzatıyor ve değiştiriyorsunuz.
Böylece, geçici bir maddeyi devamlı uygulanmakta olan bir madde hâline
getirmektesiniz; bu, doğru, mantıklı, yasa yapma tekniğine uyan bir uygulama
değildir. Bu nedenle, değişikliğin yasa metninden çıkartılmasını istemekteyiz.
Eğer yeni bir düzenleme yapacaksanız, yeni bir yasa çıkartınız.
Getirdiğiniz düzenlemede,
çıkartılmasını öngördüğümüz düzenlemede şöyle bir ifade var. Gerçekten, kanun
yapma tekniği bakımından anlamakta çok zorluk çektim. Bence son derece laubali
ve üstünde gerçekten hiç durulmadan yazılmış bir bölüm. Denilmektedir ki:
“Temsil edilen senetler merasime gerek kalmamaksızın hükümsüz hâle gelir.”
Değerli arkadaşlar, merasime gerek kalmamaksızın senetlerin hükümsüz kalması ne
demektir? Böyle bir ifade olabilir mi?! Bu kadar laubali bir metni –Sayın
Bakan, soruyorum- kim yazmıştır? Bunu lütfen düzeltin.
Sayın Bakan “Biz KİT’leri
tasfiye edeceğiz.” dedi akşam arasından evvelki oturumda. “KİT’lerin varlığı
piyasa ekonomisine aykırıdır.” dedi. Siz ideolojik olarak kamu kesiminin ekonomik
girişimciliğine karşı olabilirsiniz, bu nedenle tüm kamu girişimlerinin
özelleştirilmesini savunabilirsiniz ama bu ideolojik tavrınızı öyle
“Özelleştirme piyasa ekonomisinin kuralıdır.” diyerek savunamazsınız. Bunu
derseniz, bırakınız gelişmiş ülkeleri, gelişmiş Batılı piyasa ekonomilerinde
faaliyette olan çok sayıda devasa kamu girişimlerini inkâr etmiş olursunuz. Bu
tutumunuz hem iktisat bilimine hem ülkemizin gerçeklerine hem de halkımızın
çıkar ve haklarına aykırıdır. Önemli olan KİT’lerin gerçekten yönetimlerinde
özerk olmalarıdır, iç ve dış piyasalarda rekabet eden verimli kuruluşlar olarak
işletilmeleridir. Yoksa, çağdaş gelişmiş piyasa ekonomileri mülkiyetin kime ait
olduğuna değil, piyasalarda rekabet ortamının hangi düzeyde olduğuyla ilgilidirler.
Hükûmetlerinizin KİT’lere yönelik bu ideolojik tavrı sonucu geçen yıl Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’daki 21 ilde kişi başına sadece ve sadece 1.954 Türk liralık
bir harcama yaptınız bütçe kapsamında, kişi başına; oysa, bu değer diğer 60
ilde 4.805 Türk lirasıydı yani Doğu ve Güneydoğu’daki illerin tam 2 katı.
Devlet bütçesinin 2010 yılındaki benzeri diğer harcamaları Şanlıurfa’da sadece
1.900 lira, Mardin’de 1.054 lira, Muş’ta 1.109 lira, Batman’da ise 1.221 lira.
Hem bütçeye kaynak koymuyorsunuz hem de “Doğu’da ve Güneydoğu’daki kamu
yatırımlarını tüketeceğiz, kapatacağız” diyorsunuz, gereğini yapıyorsunuz. Bu
anlayışınızla ne Türkiye’de Doğu, Güneydoğu, Kürt sorunu çözümlenir ne ülkede
eşitlik ve dengeli kalkınma sağlanır ne de Türkiye'nin huzuru sağlanabilir.
Biz, sosyal demokratik iktidarımızda Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki
özelleştirme ve uygulamalarına, stratejik KİT’lerin tasfiyesine kesinlikle son vereceğiz. Biz,
sosyal demokrat iktidarımızda sosyal haklara duyarlı, rekabetçi, örgütlü,
kayıtlı, dünyaya açık, sosyal piyasa ekonomisini kesintisiz, eksiksiz
uygulayacağız ve KİT’lerin tasfiyesine -dediğim gibi- son vereceğiz.
Bu duygularla hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 161. maddesinin ikinci
fıkrasındaki “yedinci yılın” ibaresi “beşinci yılın” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mithat Melen (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Mithat Melen, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Melen. (MHP
sıralarından alkışlar)
MİTHAT MELEN (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Tasarı’nın 161’inci
maddesi üzerindeki değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Önce, bir noktada bir açıklık
getirmek gerekiyor. Değerli milletvekilleri, katılma belgeleri ile hisse
senetleri zaten kaydileştirilmiş ve bu önemli bir şey. Geçen yedi yıl
içerisinde bunlar kaydileştirilmiş. Bu, Türkiye’de hakikaten önemli bir
aşamaydı. Şimdi esas kaydileştirilmesi gereken devlet iç borç senetleri. Bu
kaydileştirilmemiş. Bunda nasıl bir tehlike var biliyor musunuz? Aslında
dinlemek zorunda değilsiniz ama bunu dinlerseniz iyi olur! İmar Bankası olayı
bu yüzden başa gelmiş bir olaydır. Bir tane daha böyle olay olabilir. Niye
olabilir? Çünkü bu senetlerin hakikaten kimin elinde olduğu içeride ve
dışarıda, çok belli değil. Belki bundan esas korkulan kimin elinde olmasıyla
ilgili problem ama bunların isimlerinin açıklanmasıyla ilgili problem. Ama
bunları hakikaten kaydileştirmezsek ve bu madde içerisinde veya buna benzer bir
madde içerisinde merkezî kayıt kuruluşu bünyesine almazsak gerçekten tehlikeli
bir davranış biçimi içerisine gireceğiz gelecek için. Çünkü buradan bir tehlike
doğacak.
Aslında burada “yedi yıl”
diye bir süre var. Eğer böyle bir kayıt içerisine alma mümkün olsa bunun beş
yıla indirilmesi de mümkün olabilir. Ama esas mesele gerçekten devlet iç borç
senetlerinin merkezî sistem içerisinde ve o bünyede görülmesi ve o bünye
içerisine alınmasıyla ilgili. Bundan önce de böyle denemeler oldu ama o devlet
iç borç senetleri daha hâlâ ortada yüzer durumda, biraz havada kaldı. Onun
için, bu maddenin bir tarafına bunu eklemek lazım veya yeni bir madde lazım. Bu
konudaki dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Şimdi, “Kimde olduğu”
meselesine gelince bu senetlerin. Kimde olduğu veya kimin elinde olduğunu
bilmediğimiz için bizim rahatsız olmamız yanında bu senetleri elde tutanların
da bu kayıt altına, Merkezi Kayıt Kuruluşu altına geçmekten bir rahatsızlık
duyduğu da anlaşılıyor bir yerde ama devletin çok önemli bir meselesi de,
özellikle sermaye piyasalarında şeffaflıkla ilgili bir mesele. Gerçekten,
bunları daha fazla şeffaflaştırmamız lazım, bunları daha fazla göz altında
tutmamız lazım. Bir de dünya piyasalarına daha fazla devlet iç borç senedi
mecburen -hele bu dönemde- çıkarır durumdayız. Bunlar ne kadar daha fazla
şeffaflaşırsa ve ne kadar daha fazla Merkezi Kayıt Kurumu altında göz önüne
alınırsa daha önemli bir miktarda fazla senet arz edebiliriz.
Bu duygu ve düşüncelerle
önergemizin kabulünü arz ediyorum.
Saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Melen.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
162’nci madde üzerinde üç
adet önerge vardır; yalnız, üç önerge aynı mahiyettedir. Şimdi, bu önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım, önerge sahiplerinin istemi hâlinde de
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 162. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan
Akçay Oktay
Vural |
Antalya Manisa İzmir |
E. Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı Recep
Taner |
Denizli Konya Aydın |
Nevzat
Korkmaz Yılmaz
Tankut |
Isparta Adana |
Diğer önergenin imza
sahipleri:
Mustafa Özyürek Harun
Öztürk Şevket
Köse |
İstanbul İzmir Adıyaman |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Enis
Tütüncü Birgen
Keleş |
Malatya Tekirdağ İstanbul |
Selçuk
Ayhan |
İzmir |
Diğer önergenin imza
sahipleri:
Nuri Yaman Hasip
Kaplan Sırrı
Sakık |
Muş Şırnak Muş |
Nezir
Karabaş Sebahat Tuncel |
Bitlis İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz tasarıda
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, Sermaye Piyasası Kurumu, Vakıfbank ve
Türkiye Kalkınma Bankasının taşınması öngörülüyor. Gerekçesini her ne kadar
“ekonomik ihtiyaçlar” ve “mali zorunluluklar” gibi kavramlar üzerine oturtmaya
çalışsalar da herkes çok iyi biliyor ki düpedüz siyasi mülahazalar ve saplantılar
söz konusu. AKP zihniyeti politik ve mali merkez farklılaşmasını körüklüyor,
büyütüyor, âdeta ülkemizin birbirinden değerli iki iline farklı anlamlar
yüklüyor. Sanki Ankara cumhuriyetin sembolü de İstanbul değilmiş gibi tehlikeli
söylemlerin önünü açıyor ve neredeyse istiklal mücadelesi verdiğimiz yedi
düvelin yapamadığı ayrımcılığı yeniden sahneye koyuyor.
Değerli milletvekilleri,
Ankara’nın başkent seçilmesine emperyalist devletler ve özellikle İngiltere
karşı çıkmış, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon 2 Ağustos 1923 günü Fransa, İtalya, ABD ve
Japonya Hükûmetleri nezdinde girişimlerde bulunmuştur. Sonunda İngiltere’nin
baskısıyla şöyle bir karara varmışlardır: Ankara’da irtibatı sağlayacak bir
görevli olacak ama büyükelçilik İstanbul’da kalacak. Ankara bunu kabul etmez
ise daha düşük bir temsil ile, elçilik ile yetinilecekti. 1 Mart 1925’te böyle
bir nota verilmişti Türkiye’ye. Mustafa Kemal ve arkadaşları tüm baskılara
kararlı ve basiretli adımlarla karşı durunca bu ülkeler büyükelçiliklerini Ankara’ya
taşımak zorunda kalmışlardır. Tarihi Türk evlatlarına ve gidip gelen
büyükelçilere hatırlatmak için Millî Müdafaa Caddesi’ne işte bu yüzden şöyle
bir mermer kitabe yazılmıştır: “Ankara merkezî hükûmettir ve ebediyen merkezî
hükûmet kalacaktır.” Sanki Ankara’nın başkent olabilmesi için genç
cumhuriyetimiz büyük mücadeleler vermemiş ve sanki tarihte böyle bir kavga
yaşanmamış gibi AKP Hükûmeti bugün Ankara’ya anlam veren ne kadar önemli
kuruluş varsa taşımak istiyor. Bazı bankaları daha önce taşımıştı zaten; bugün
de SPK, BDDK, Vakıfbank ve Kalkınma Bankasını taşıyor, Merkez Bankası ve TRT
için de hazırlık yapıyor.
Hesap belli: Ankara’yı
boşalttıktan sonra “Başkent Ankara mı, İstanbul mu?” tartışmasını başlatacak,
Anayasa’nın değiştirilemez hükümlerinden birini daha böylece tartışılır hâle
getirecek. Bu gelişmeler karşısında, maalesef, başta Belediye Başkanı Melih
Gökçek olmak üzere, Ankara’nın hukukunu savunması gereken yöneticileri uyuyor.
İstanbul yönetilemeyecek
kadar büyümüş, gecekondu yığını varoşlarla kuşatılmış, deprem korkusu tüm
ülkeyi sarmış, devletin bu metropolün artık büyümesini engellemek üzere
tedbirler alması lazım. Sayın Başbakan Belediye Başkanıyken bas bas
bağırıyordu, lütfen hatırlayın “İstanbul’da oturmanın bir bedeli olmalı, İstanbul’da
kafa vergisi konulmalı.” diye.
Değerli milletvekilleri,
milletimizin derdine derman olacak, proje fukaralığı çeken AKP, kamuoyunu
meşgul edecek yeni kamplaşmalara sebep olacak projelere sarılmıştır. Bu
projelerin mimarlarının milletimize tarihî husumetler besleyen emperyalist
ülkeler olması da AKP’yi caydırmamaktadır. Elbette AKP’ye oy vermiş kitleleri
tenzih ediyoruz ancak AKP’nin sözünü söyleyen bazı kafalar, bu meseleyi
cumhuriyetin kazanımlarından rövanş alma noktasına getirmektedir. Bu gerçeği kendi
tabanından dahi gizleyerek Ankara’nın içini boşaltma yolunu tercih etmişlerdir.
Dünyadaki Berlin-Frankfurt, New York-Washington gibi numunelere bakıp,
Ankara-İstanbul çekişmesine sebep olmak millî birliğimize atılan bir başka
fitne olacaktır.
Sayın milletvekilleri,
taşınması istenen kurumların bu kadar teşkilat ve işleyiş problemleri
ortadayken, hangisinin önceliğidir taşınmak? Defalarca ifade edildi: Uzmanlara
göre İstanbul’un uluslararası finans merkezi olma düşüncesi objektif temellere
dayanmayan ham bir hayal. Ayrıca günümüzdeki ekonomik gelişmeler mesafeleri
ortadan kaldırmış, değil Ankara-İstanbul arası, kutupları dahi birbirine
yaklaştırmış. Dolayısıyla fiziken nerede olduğunuzun çok önemi kalmamış. SPK,
BDDK gibi düzenleyici kurumlar her ne kadar bağımsız yönetim modellerine sahip
olsalar da, düzenleyici, denetleyici nitelikleri dolayısıyla siyasi karar
mekanizmalarının hemen yanı başında olması gerekiyor. Bu kurumların özel sektör
ile iyi ilişkiler kurması farklı, seviyeli, kol mesafesinde ilişkilere sahip
olması farklıdır. Piyasaları düzenlemek ayrı, piyasalar tarafından yönlendirmek
ve yönlendirilmek ayrıdır. Nereden bakarsanız bakın, siyasi sonuçlar doğuracak
bu taşınma kararını doğru bulmadığımızı ifade ediyor, yanlıştan bir an önce
dönülmesi gerektiğini söylüyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Korkmaz.
Önergeler üzerinde başka söz
talebi?
Sebahat Tuncel, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Tuncel.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, bu torba yasa
görüşüldüğü günden bugüne bu torba yasaya ilişkin itirazlarımızı hep ifade
ettik. Burada görüşmemiz gereken aslında bu torba yasa değil, Türkiye’nin
demokratikleşmesi, Türkiye’nin temel sorunları olan Kürt sorunu, demokrasi
sorunu, kadın sorunu, işçilerin, emekçilerin sorununa çözüm bulabilecek köklü
bir demokrasi sözleşmesi olacak yeni bir Anayasa’yı tartışsaydık. Şimdi, biz
burada bu kadar mesai harcıyoruz. Doğal olarak, önümüzdeki dönem AKP de söz
verdi, diğer siyasi gruplar da artık 12 Eylül Anayasası’yla
yönetilemeyeceğimizi, yeni bir Anayasa’ya ihtiyacımız olduğunu söyledi.
Dolayısıyla eğer bir yeni Anayasa yapacaksak, eğer bu Anayasa’da eşitlik,
adalet olacaksa, demokrasi olacaksa, emeğin özgürlüğü olacaksa, kadın özgürlüğü
olacaksa bu çıkarttığımız yasalara yeni baştan mesai harcamak zorunda kalacağız
çünkü bunların hiçbirine uygun değil. Eşitsizlik temel sorun bu maddede.
Dolayısıyla torba olunca eşitlik de olmuyor, ölçemiyorsunuz bu torbada ne kadar
eşit, ne kadar adil düzenlemeler oluyor.
Şimdi, biz bu yasa
tasarısında Sermaye Piyasası Kurulunun merkezinin Ankara’dan İstanbul’a
taşınmasının uygun olmadığını düşünüyoruz. Bizim meselemiz, sadece, ekonomik
olarak bunun İstanbul’a taşınmasına itirazımız değil. Biz öncelikle demokrasiyi
yerellere taşıyalım diyoruz. Gelin, madem, işte önümüzdeki dönem demokratik
şekilde tartışacağız, sadece ekonomiyi yerellere taşımayalım, aynı zamanda
demokrasiyi yerele taşıyalım, halkın yönetimini oluşturalım. Bunun için de
başından beri söylediğimiz ama buradaki milletvekillerinin ya da siyasi
gruplarının tartışmak istemediği demokratik özerklik temelinde bir çözüm projesi
sunduk. Bizim çözüm projemizde, evet, Sermaye Piyasası Kurulu gibi kurulları da
bölgelere taşıyalım, İstanbul’u başka bir merkez yapalım, Diyarbakır’ı başka
bir merkez, işte, Antalya başka bir merkez olsun ama bu merkezler arasında
başka bir eşgüdüm olsun. Mesele, Ankara’nın başkent olması ya da İstanbul’un
başkent olması meselesi değil. Mesele, gerçekten, artık merkezîleşen
politikaların, ne ekonomik olarak ne sosyal olarak ne kültürel olarak ne de
eğitim alanında sorunlarımızı çözmediğidir. Eğer bunu görüyorsak ve bunun için
çözüm arıyorsak, ki öyle görünüyor...
Sayın Başbakan mesela
başkanlık sistemini tartışıyor, yine, diğer kurumlar bu meselenin
çözülmeyeceğini tartışıyor. Demek ki burada bir sistem tıkanıklığı var, “Bu
sistemi nasıl aşacağız?” diye tartışıyoruz, biz de tartışıyoruz. Biz, kendi
cephemizden bir çözüm önerisi sunduk. Yani sadece ekonomik olarak bazı
merkezleri önemsemek yetmiyor. Gelin... Diyelim ki yeni bir yönetim anlayışıyla
bunu gerçekleştirelim. Aksi takdirde, bazı yerleri merkez yaptık, bazı yerleri
yapmadık, ne olacak? Kaldı ki AKP İktidarının sadece ekonomi üzerinden, sadece
elit bir kesimi Türkiye’yi yönetenlerin, işte, ekonomik olarak elinde
tutanların bir kesimin hakkını koruması, işte tam da eşitsizliğin temel
nedenidir. Eğer bunu yapmaya devam ederseniz, Türkiye’de eşitlik duygularını
zedelerseniz, gerçek anlamda ciddi sorunlara da davetiye çıkarmış olursunuz.
Daha önce bu kürsüde
söyledik. İşte, Orta Doğu’da yaşanan gelişmelerin tam da nedeni bu. Bu,
eşitsizliktir. Zenginlerin daha çok zengin olması, yoksulların daha da çok
yoksullaşmasıdır. Bu kanun tasarısı zenginleri daha çok zengin yapmak ve o
zenginliği işte zenginlerin olduğu bir merkeze taşımak amaçlanıyor. Oysa
yoksulların gerçekten eğer adaletini sağlamazsanız, yarın burada diyelim ki
Tunus’ta yaşanan, Mısır’da yaşanan sosyal hareketler gibi bir hareketin
olmayacağını nereden biliyorsunuz? Evet, şimdi, polisinizle, copunuzla, gaz
bombanızla emekçileri bastırabilirsiniz, Meclisin etrafına
yakınlaştırmayabilirsiniz ama bu emekçilerin geniş bir çevreyle buluşması ve
bunun çok daha geniş noktalara yayılmasını nasıl engelleyeceksiniz? Gerçek
anlamda adaletsizlik ve eşitsizlik o kadar fazla ki… Bilmiyorum, tabii,
Ankara’da oturunca iktidar partisinin milletvekilleri galiba sokakları
görmüyorlar. İşte İstanbul’da yaşanan yoksulluğu, açlığı görmüyorlar, sınıflar
arasındaki çatışmayı görmüyorlar. Biz bunun görülmesi gerektiğini düşünüyoruz,
aksi takdirde gerçekten Türkiye’yi de iyi bir gelecek beklemiyor.
Sonuç olarak şunu ifade etmek
istiyorum sayın milletvekilleri: Biz sadece Ankara başkenttir, ekonomiyi burada
merkezleştirelim, burada denetim altına alalım değil, evet, ekonomiyi de
yerellere taşıyalım ama demokrasiyi de, sorunların çözümünü de yerele
taşıyalım, demokrasi ancak böyle mümkün olur diyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde başka söz
isteyen?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Selçuk Ayhan…
BAŞKAN – Selçuk Ayhan, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Ayhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan torba tasarının yedinci bölüm
162’nci maddesi üzerine CHP Grubunun verdiği önergeyle ilgili söz aldım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adı geçen madde, Sermaye
Piyasası Kurulunun İstanbul’a taşınmasını içeriyor. Biz de bu maddenin tasarı
metninden çıkarılmasını öneriyoruz.
Her ne hikmetse son birkaç
yıldır Hükûmetinizde Ankara’yı İstanbul’a taşımak gibi bir heves ve saplantı
var ama araştırdım İstanbul’daki saray sayısı Bakanlar Kurulunu ağırlayacak
kadar yeterli değil.
Önce Merkez Bankasıyla
başladık, sonra “şimdilik” kaydıyla vazgeçtik yani daha sonra tekrar gündeme
getireceğiz, şimdi sırada BDDK ve SPK var. İstanbul’a taşırsak daha rahat
çalışma olanağı bulacakmışız!
Şimdi, bakınız, TMSF’nin
Ankara’da üzerine düşeni gayet güzel yaptığını görüyoruz. Bir iki örnek vermek
gerekirse: Halis Toprak’ın mallarını AKP’li iş adamlarına ölmüş eşek fiyatına
sattınız. Adamcağız “Devlet kazansın, hiç olmazsa değerine sattırın.” dediği
hâlde sattınız. Erol Aksoy’un CİNE5 kanalını uzun yıllar yandaş medya gibi
kullandıktan sonra kendisine 100 milyon dolar değer biçtiniz ama El Cezire’ye
satmak için 40 milyon dolarlık bir keşif bedeli belirlediniz. Başbakanın
avukatlarından birinin bürosunda, 26 Ocakta, El Cezire Türk firması kuruldu,
iki hafta sonra CİNE5 yarı fiyatının altında ihale edildi. Ne güzel iş.
Şimdi, bu örnekleri niye
verdim? İş becermek için İstanbul’a taşınmak gerekmiyor, yani Ankara’da da bazı
işler çok rahatlıkla yapılabiliyor.
Şimdi, SPK Başkanı diyor ki:
“İstanbul’a taşınırsak olası krizleri daha iyi görürüz. İstanbul’a gelip gitmek
de çok masraflı oluyor, orada personelimiz çok, masraftan da kaçmak lazım.” Bir
yandan vatandaşın malını değerinin çok çok altında peşkeş çekeceksiniz, diğer
yandan masraf azaltmak için İstanbul’a taşınmak isteyeceksiniz. İnsanın bu
vatanperverliğe gözlerinin yaşarmaması mümkün değil değerli arkadaşlar.
Bir başka nokta, Sayın
Başbakan, 1995 yılında “İstanbul’a vize uygulayalım, İstanbul’a gelmek artık
vizeye bağlansın.” diyordu. Sayın Başbakan, 2007 yılında da sözlerinin
arkasında olduğunu söyledi, “Plaka tahdidi getirelim.” dedi, “Bu iş böyle
gitmiyor.” dedi. Şimdi, bir yandan helikoptere bineceksiniz, hava üzerinden
yerde 3’üncü köprünün yerini belirleyeceksiniz, bir arsa rantı
oluşturacaksınız, bilimsel olarak göçü teşvik edeceksiniz, diğer yandan
finansal kurumların merkezlerini İstanbul’a taşıyarak göçü teşvik edeceksiniz,
öbür taraftan da “İstanbul’a vize koyalım.” diyeceksiniz. Pes doğrusu! Bunu da
anlamak mümkün değil.
Şimdi, Türk bankacılık
sistemine bakıyoruz: Yabancı sermaye payı yüzde 50’lere yaklaşmış, tüm gelir
getirici kurumlar yabancı ağırlıklı firmalara satılmış, maden arama ve işletme
işleri uluslararası sermayeye verilmiş, piyasada 100 milyar dolar mertebesinde
sıcak para dolaşıyor ve ballı faiz alarak gidiyor. Diyorsunuz ki: “İstanbul’a
taşınırsak krizi daha rahat takip ederiz.” Şimdi, kontrolü zaten uluslararası
sermayeye vermişsiniz değerli arkadaşlar. Neyi takip ediyorsunuz? Sizin
taşıyacağınız merkez artık, İstanbul olamaz, sizin taşıyacağınız merkez ancak
New York ya da Londra olabilir değerli arkadaşlar.
Ankara’dan İstanbul’a
taşınmak Ankara ekonomisini söndürmeyecek mi, yaşam kalitesini düşürmeyecek mi,
Ankara’nın başkent olma özelliğine darbe vurmayacak mı? Yoksa 1925’lerde
İngilizlerin dikte ettirip yaptıramadığı şeyleri bugün uygulamakla mı
yükümlüsünüz? Bunların hiçbiri, sanıyorum, umurunuzda değil.
Türkiye’yi sanal alemde
oluşturulmuş düzmece senaryolarla yönetiyorsunuz. Millî geliri 15 bin dolara
matematiksel oyunlarla çıkardınız. Çalışanların yüzde 43’ü asgari ücretle,
çalışanların yarısı kayıt dışı ve önemli bir kısmı asgari ücretin altında
çalışıyor değerli arkadaşlar. Açlıktan bebekler ölüyor. Emeklilerin yüzde 85’i
yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Çiftçi bitmiş, esnaf çökmüş, sanayici borç
batağında ve millî gelir 15 bin dolar. Nerede bu para? Vatandaşta olmadığına
göre acaba beslemelerde olabilir mi?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
163’üncü madde üzerinde üç
adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 163 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet
Yeni Kürşad Tüzmen |
Giresun Samsun Mersin |
Öznur
Çalık Canan
Kalsın |
Malatya İstanbul |
Madde 163- 14/1/1970 tarihli
ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 22 nci maddesinin
birinci fıkrasının (f) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye ikinci
fıkra olarak aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"f) Bilgi istemeye ve
istatistiki bilgileri toplamaya ilişkin usul ve esasların belirlenmesi,"
"Banka Meclisi,
gerektiğinde sınırlarını yazılı olarak açıkça belirlemek şartıyla yetkilerinden
bir kısmını diğer organlara devredebilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 163. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal E.
Haluk Ayhan Erkan
Akçay |
Antalya Denizli Manisa |
Mustafa Kalaycı Recep
Taner Oktay
Vural |
Konya Aydın İzmir |
MADDE 163- 14/1/1970 tarihli
ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 22 nci maddesinin
birinci fıkrasının (f) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"f) Bilgi istemeye ve
istatistikî bilgileri toplamaya ve bunların yayınlanmasına ilişkin usul ve
esasların belirlenmesi,"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı yasa tasarısının 163. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Harun
Öztürk Tekin
Bingöl |
Malatya İzmir Ankara |
Mustafa Özyürek Ali
Koçal Selçuk
Ayhan |
İstanbul Zonguldak İzmir |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU -(Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
- Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen?
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun daha açık olarak
anlaşılması için.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 163. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
Madde 163- 14/1/1970 tarihli
ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 22 nci maddesinin
birinci fıkrasının (f) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"f) Bilgi istemeye ve
istatistikî bilgileri toplamaya ve bunların yayınlanmasına ilişkin usul ve
esasların belirlenmesi,"
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU -(Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de arkadaşların sözünü
bana diye dönüp baktım ama muhabbeti ilerletmişler; bana değilmiş, kendi
aralarında konuşuyorlar.
Değerli arkadaşlar, bu
saatte…
Çok yüksek ses de geliyor.
Sayın Başkanım, arkadaşlar zaten yoklama için geliyor. Dışarıda beklesinler,
biz onları biraz sonra çağıracağız.
BAŞKAN – Sayın Günal, lütfen…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Siz
de uyarın Sayın Başkanım. Burada, bakın, ben konuşamıyorum. Orada arkadaşlarımız
bağırıyor, benden çok onların sesi çıkıyor. Burası Genel Kurul, istemeyen
dışarı çıkar.
BAŞKAN – Sayın Günal, sizin
anlatabileceğiniz kadar Genel Kurulda sessizlik var.
Buyurun lütfen.
ÜNAL KACIR (İstanbul) –
Kitaptan oku bir şeyler.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Kitapları sizin için getirdim, şimdi okuyacağım.
Değerli arkadaşlar, bu Merkez
Bankasıyla ilgili Sayın Babacan’a sorduk: “Bunun taşınmasını düşünüyor musunuz?
Son anda getirmiştiniz.” diye. “Şimdilik düşünmüyoruz.” dedi. Ben de “şimdilik”
teriminin “Acaba Genel Kurula kadar mı yoksa seçime kadar mı, sonrasında mı?”
olduğunu sordum. “Kısa vadede düşünmüyoruz.” dedi. Peki, o zaman son gecede
yetiştirdiğiniz -şimdi ağır olduğu için getiremedim- sıra sayısının en sonunda
duran kanun teklifi var; Sayın Eyüp Ayar, Veysi Kaynak ve Abdullah Çalışkan.
Her zaman, hani, Hükûmetin alelacele getirdiği teklifleri imzalayan
arkadaşlarımızın getirdiği ve en sonuna, alt komisyondan komisyona çıkarken
görüşülsün dedikleri bir teklif var. Şimdi, bu teklif neden geldi? Ben merak
ediyorum yani mademki yetişmeyecek, Hükûmetin kendi arasında bir kararsızlık mı
var? Son anda Merkez Bankasını eklemekten vaz mı geçtiniz? Eğer eklemeyecek
idiyseniz, neden aceleyle getirip de alt komisyondan çıkarken bunu sıra
sayısının içerisine eklediniz? 56’ncı sıraya bakın arkadaşlar. Orada bakanlar
varsa… “Madde 2- Bankanın merkezi İstanbul’dadır.”
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bakan
yok orada, imzalayanların hepsi milletvekili.
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Bunlar her zaman milletvekili olarak imzalayan arkadaşlarımız. Son gün gelen…
Tarihine de bakarsanız ne dediğimi anlayacaksınız. Gerçekten, bu projenin eksik
kalan en önemli ayaklarından bir tanesi, sizin İstanbul’a bütün kurumları
taşıma projesinin eksiklerinden bir tanesi bu.
Şimdi, Merkez Bankasının
bağımsızlığıyla ilgili tartışmalar geliyor. Siz, şimdi, kendi kendinize
“Taşınacağız.” diyorsunuz. Öbür taraftan da şimdi bir yetki… AKP Grubunun
maddeyle ilgili verdiği önerge, ilave olarak:
“Banka Meclisi, gerektiğinde sınırlarını yazılı olarak açıkça belirlemek
şartıyla yetkilerinden bir kısmını diğer organlara devredebilir.” Hangi
yetkilerini? 22’nci madde burada, on beşe yakın yetkisi var. Merkez Bankasının
yetkileri, görevleri bütün organlarının kanunda belirtilmiş zaten. Hangi
organlar? Yani, nereye, neyi devredeceksiniz? “Yarın yeni atamadan sonra acaba
Banka Meclisinden sürekli karar alamayız, sıkıntı olur.” diye mi
düşünüyorsunuz? Yani “Şimdi hazır biz buradayken… Yarın MHP iktidar olacak o
zaman bizim atadığımız adamlar karar alamaz, biz şimdiden koyalım.” diye mi
bakıyorsunuz, bilmiyorum.
MİTHAT EKİCİ (Denizli) – Çok
beklersin!
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Merkez Bankasının görev ve yetkileri belli, neyi devrediyorsunuz? Banka
Meclisinin zaten fazla bir yetkisi yok, Para Politikası Kurulu daha çok
politikaları belirliyor -birtakım alım satım işleri- burada yazıyor. Hangisini
devredeceksiniz ona göre açıkça belirtmeniz lazım.
Sataşan arkadaşlara sonra
bunları anlatırım, onun için şimdi sıra sayısıyla çıkmadım, itirazederseniz
kitaplardan açıp okuyacağım. Hepsi Merkez Bankasıyla ilgili, para politikasıyla
ilgili yazılarım. Ondan sonra “Niye çıkardın, niye aldın?” diye sormayın,
hepsinin cevabı var. Maddeler de burada, gerekirse görev ve yetkileri de
burada. Hangilerini değiştireceksiniz değerli arkadaşlar? Burada somut olarak
eğer bir şey yapmak istiyorsanız, net bir şekilde bu önergenin neden
verildiğini, ayrıntısını da belirlemek zorundasınız. Dolayısıyla, Banka
Meclisinin yetkilerinin elinden alınması da doğru değildir.
Eğer Merkez Bankası bağımsızsa
o zaman burada kanunla bunları düzenleyip üzerinde belli bir tahakküm
oluşturmak… İşinize geldiği zaman “Merkez Bankası yanlış yapıyor.” işinize
geldiği zaman Hükûmetin içindeki bakanlar bile “Efendim, bu kurlarla böyle
olmaz, bu faizlerle böyle olmaz.” diye konuşup duruyorsunuz. Bunların hepsi
maalesef Merkez Bankasına tahakküm etme isteğinden kaynaklanıyor.
Diğer etkilerini şimdi diğer
maddelerde tekrar konuşacağım, bundan sonra da Merkez Bankası maddeleri var.
Arkadaşlar şimdi soruyorlar ama ona yetecek kadar vaktim yok, bir sonraki
önergede hepsini açıklayacağım.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Günal.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma saati:
23.10
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
23.28
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Yusuf Coşkun (Bingöl), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 163’üncü maddesi üzerinde verilen Antalya Milletvekili Mehmet
Günal ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...
Elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 163 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
Madde 163- 14/1/1970 tarihli
ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 22 nci maddesinin
birinci fıkrasının (f) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye ikinci
fıkra olarak aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"f) Bilgi istemeye ve
istatistiki bilgileri toplamaya ilişkin usul ve esasların belirlenmesi,"
"Banka Meclisi,
gerektiğinde sınırlarını yazılı olarak açıkça belirlemek şartıyla yetkilerinden
bir kısmını diğer organlara devredebilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yetki devrinin kanuniliği,
idare hukuku öğretisinde ve uygulamasında genel kabul gören bir ilkedir. Bu çerçevede
Bankanın uygulamasında herhangi bir tereddüde yer vermemek için Banka
Meclisinin gerektiğinde Bankanın diğer organlarına yetki devredebilmesine
yönelik bir hüküm düzenlenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
164’üncü madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 164.
maddesiyle değiştirilen 1211 sayılı Kanunun 41. maddesinin 3. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan
Akçay Oktay
Vural |
Antalya Manisa İzmir |
Recep Taner Mustafa
Kalaycı E. Haluk
Ayhan |
Aydın Konya Denizli |
“Banka, her nevi Devlet iç
borçlanma senetlerinin mali servisini yapmakla görevlendirilebilir. Bu sıfatla
yaptığı işlemlerden dolayı üçüncü şahıslar tarafından Bankaya sorumluluk tevcih
edilemez.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 164 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun
Öztürk Şevket
Köse |
İstanbul İzmir Adıyaman |
Birgen Keleş Enis
Tütüncü Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul Tekirdağ Malatya |
Algan
Hacaloğlu |
İstanbul |
Madde 164- 1211 sayılı
Kanunun (IV) numaralı Kısmının (IV) numaralı Bölümünün başlığı "Bilgi
isteme" olarak değiştirilmiş ve 44 üncü maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bir sicil
affı yaptık hatırlarsanız. Burada çıktık, biz bu sicil affının yüreklerde
işlemeyeceğini söyledik. Mutlaka sicil tutan kurumların masalarının altında bu
af olmayacağını, mutlaka bu aftan beklediğiniz sonucun alınamayacağını
belirtmiştik ama o gün, hepiniz şöyle bir mesaj verdiniz esnafa, KOBİ’lere:
“Biz sicil affı yapıyoruz, artık sicilleriniz tertemiz, tertemiz olacak.” Gelin
görün ki artık siz de buna inanmadınız ama aradan geçen sürede sicil affı diye
bir şey olmadı arkadaşlar ve her kurumun masasının altında ta geçmişten gelen
tüm siciller duruyor. Sicil affı olmadı. Burada bir tek olan kime oldu biliyor
musunuz? Çek mağdurlarına.
Arkadaşlar, bir mağduriyet
var burada. Mersin Milletvekilimiz Sayın Ali Rıza Öztürk, geçmişten beri,
özellikle Adalet Komisyonunda bu çek mağdurları konusunda her şeyi söyledi.
Mademki…
HASAN ANGI (Konya) –
Alacaklının parasını kim alacak?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Alacaklının parasını alacaksınız kardeşim.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri lütfen…
Sayın Angı…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Alacaklının parasını alacaksınız.
Şimdi, biz burada, bu torba
yasada her türlü borçlu olan insana bir çözüm getiriyorsak çek mağdurlarına da
bir çözüm getirmek bizim görevimizdi. Ben…
HASAN ANGI (Konya) – Yapma
ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Bir dakika… Bir dakika…Bir dakika ya!
Niye itiraz ediyorsunuz ya?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…Hatibe müdahale etmeyin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Niye itiraz ediyorsunuz? Niye itiraz ediyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, siz
de Genel Kurula hitap edin lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Çek bir ödeme aracıdır.
Size başka bir konuyu
anlatayım:
İki yıl önce, ben burada size
bas bas bağırırken… Şunun için: Çeklerde çekten caymaya… “Gelin namuslu,
şerefli insanı koruyalım, sahtekâr çekten caymacıları yok edelim.” dedim,
çıkardık burada o yasayı. Hepiniz de görüyorsunuz ki, o yasada namuslu
insanları koruduk. Çekten cayma meselesi, eğer sahtekâr… “Çekten caymak isteyen
gidip artık mahkemeden kâğıdı o alsın.” demiştim, burada kabul ettik ve tıkır
tıkır yürüyor.
İki: orada bir şey daha
yapmıştık, onun süresi de 31/12’de bitti piyasa istikrarı açısından. Özellikle
cirantalara… Çekin üzerinde yazılı tarihten önce, o gün krizde bazı bankalar
cirantalara, çekteki bir tane borçlunun herhangi bir şekilde sorun olması
hâlinde, tüm cirantalara vadeden önce gidiyordu ve insanları perişan ettiler.
Ama bu süre 31/12’de bitti. Ben sizi bir kez daha uyarıyorum. O, piyasaya bir
istikrar getirmişti. Bir insan hangi tarihte borcunu ödeyeceğini biliyorsa, o
tarihte ödeyeceğini biliyorsa ve o çeki ciro ediyorsa o tarihten önce eğer bir
kurum gelip benim dalıma biniyorsa, bu bir haksızlıktır. Bunu lütfen böyle
kabul edin. Lütfen bunu böyle kabul edin. Piyasa artık bugün, piyasanın
koşulları budur. Çekte vade olmaz şartını… Artık herkes bilsin, çekte piyasada
aslan gibi vade vardır. Bu gerçekleri gizlemeyin. Siz eğer ciro ediyorsanız
vadeli bir çeki, vadeden önce ciro ettiğiniz birisi sizin üzerinize geliyorsa,
o onurlu ve namuslu borçluyu korumak da bizim görevimizdi ama tarihi 31/12’ye
kadar verdiniz. Bu tarih bitti. Uyarıyorum, sizi uyarıyorum: Mutlaka, mutlaka
herhangi bir sorun, çekin vadesinden önce çeki ciranta edenin, ciro edenin
üzerine bir şekilde artık bugün herkes gidebilir, yarın onurlu ve namuslu bir
borçluyu yok edebilirler.
Yine söylüyorum: Üzerindeki
vadeden önce çekin cirantasına gidildiği anda ödeme planları altüst olur. Onun için,
31/12’de biten sürenin mutlaka uzaması lazım. Şöyle dediniz: “Çek Kanunu’na
bunu koyacağız.” Çek Kanunu’nu getirmediniz. O kriz süresinde bu piyasanın
oldukça çok olumlu işine yaradı. 31/12 geldi, o iş bitti. Ama yarın herhangi
bir sorunda yine ilk gidilecek kişiler bunlar arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Onun için, bu torba yasada mutlak bunların da dikkate alınması
lazım.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 164.
maddesiyle değiştirilen 1211 sayılı Kanunun 41. maddesinin 3. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
“Banka, her nevi Devlet iç
borçlanma senetlerinin mali servisini yapmakla görevlendirilebilir. Bu sıfatla
yaptığı işlemlerden dolayı üçüncü şahıslar tarafından Bankaya sorumluluk tevcih
edilemez.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce “İşin esasına bir
sonraki maddede gireceğim.” demiştim ama önce Sayın Elitaş az önce bir şey
söyledi, baktım, belki gelir diye ama dışarı çıktı, dönmedi. Nasıl olsa grup
başkan vekilleri var, yine cevap verirler. IMF’yle ilgili söylediklerine bir
iki ilave bilgi aktarmak istiyorum. IMF’yle ilgili ben sordum: “At pazarlığı’
kelimesini literatüre kim soktu? Kimin dönemindeydi? Hangi olaydan sonraydı?
Sizin Körfez’e gidip, yalvarıp yakarıp, belli bir para almak üzerine, bunu
Amerikalılar kimin için söyledi?” Cevap bekliyorum.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Türkiye
yalvarıp yakarmaz! Türkiye yalvarmaz!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – İki:
Daha bundan bir-bir buçuk yıl önce, siz IMF’yle pazarlık ederken, IMF’yle
pazarlık ederken, bakanlara “Siz açıklama yapmayın, bizatihi ben müjdeyi
vereceğim.” diyen ben miydim Sayın Başbakan mıydı? Hemen buradan gösteririm. “O
müjdeyi ben vereceğim, IMF’yle anlaşmayı.” deyip sonra da “Biz anlaşmıyoruz.”
diyen Sayın Başbakandı.
HASAN ANGI (Konya) –
2001’deki anlaşmayı bir söyle!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Hasan gel, buraya gel, buraya! Bu tarafa gel!
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Üç:
IMF’nin borçlarını söylüyordunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Yakına gel, yakına!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… Sayın Angı… Sayın Angı, lütfen.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ben
size -IMF’nin borçlarını söylüyorsunuz “Düştü.” diye, -demin arkadaşlarımız
söyledi- defalarca sordum, ısrar ediyorsunuz cevaplamamakta; defalarca
anlattım, ısrar ediyorsunuz tekrar konuşmakta. 2005 yılı Mayıs ayında kim
iktidardaydı? Kaç para kredi aldınız? Sayın Elitaş da gelir, birazdan söyler
belki, siz de verirsiniz. 10 milyar doları, 6 küsur milyar SDR’ı kim aldı, ben
mi aldım? Kim imzaladı? 2005 yılının Mayıs ayında kim iktidardaydı? Sayın Bakan
da burada, kendisi de bürokrattı o zaman.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Sizden fazla almadık!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ha, MF’den borç alınır da ödenir de. Türkiye
Cumhuriyeti devletinin borcunu, her hükûmet gelir, öder. Ben size söyledim:
Şimdi 6,5 milyar duruyor. 6,5 milyar dolar duruyor. Hadi…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Nereden
gelmiş, nereden gelmiş?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bir
saniye… Bir saniye…
Biz de şimdi sizin aldığınız
borcu hazirandan sonra iktidar olunca mecburen ödeyeceğiz, “AKP Hükûmeti
bıraktı.” demeyeceğiz ki.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Nereden
gelmiş, nereden?
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Evet, ödeyeceğiz, mecburuz yani, Türkiye Cumhuriyeti devletinin borcu. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri…
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, şimdi orayı geçiyorum. Bakın, şimdi bu rezervler…
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Geçme, geçme, kal orada!
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Orada kaldık zaten yeteri kadar. Cevap veren olursa tekrar devam ederiz, daha
hakkımız var.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Kaç
milyar dolardan devraldınız, kaç milyar dolar oldu?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Kaç
milyar dolardan devraldınız? 221 milyar dolardan devraldınız, 506 milyar dolar
oldu, borç daha da artacak yani.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Millî
gelire oranını söyle, millî gelire!
BAŞKAN - Sayın Kılıç… Sayın
Kılıç…
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Hepsini söyleyeceğim, merak etmeyin.
BAŞKAN – Sayın Günal,
soru-cevap şeklinde konuşmuyoruz. Lütfen Genel Kurula hitap edin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Bakın, buraya sıra sayısıyla gelmedim, kitaplarla geldim. Söylediklerinizin
hepsi var. Bunlar benim yazdığım kitaplar, hepsi de Merkez Bankasıyla ilgili.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Bir de
ekonomi biliyorum diyorsun.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Şimdi anlatacağım, dur.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
ikide bir bu IMF ve rezervleri meselesi gündeme geliyor. Ben size bütçe
görüşmelerinde de söyledim “Sayın Başbakan, her yerde yanlış yaptırıyorsunuz.”
diye. Yani “Yanlış yaptırıyorsunuz, ya danışmaları veya bilerek yapıyor.”
dedim. IMF’ye borç bir Türkiye Cumhuriyeti devletinin borcudur, herkes bu borcu
ödemekle mükelleftir. Siz de alırsınız, sizden sonraki hükûmetler de alabilir,
almayabilir, o ayrı konu ama borç ödenir, neyse stok.
İki: Şimdi, her seferinde
IMF’yle beraber bir rezerv konusu her zaman gündeme gelir, “Merkez Bankasının
rezervlerini artırdık.” Merkez Bankasına gelmişken söyleyeyim. Merkez Bankası
rezervlerinin artırılması -az önce de yetkisine müdahale ettiniz, bir önceki
maddeyle, Banka Meclisinin kararlarının- Banka Meclisinin ve Para Politikası
Kurulunun yani Merkez Bankası yönetiminin kararıdır. Rezervlerin artırılmasıyla
ilgili operasyonel birimlerin dışında Merkez Bankası Başkanı geldiğinde sorduk:
Başbakanın talimat verme hakkı var mı? “Hayır.” Ne yapabilir? “Sadece genel
olarak makroekonomik hedefler görüşülürken onlarla istişare eder, onu belirler.
Bir tek kur rejimini belirleme şansı vardır, serbest kur mu, dalgalı kur mu,
sabit kur mu, onu belirler.” Ondan sonra kim uygular? “Merkez Bankası uygular.”
Peki, rezerv 20 milyar olsa size ne, 100 milyar olsa size ne? Sizin bir
başarınız var mı bunda? (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler) Hayır, hayır Merkez
Bankası bağımsızsa. Ha, burada gülmeyin, Merkez Bankacılar var, sorun. O zaman
şunu kabul etmeniz lazım: Biz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Başbakan ne
dedi? Başbakan “100 milyara çıksın.” dedi. Şimdi, Merkez Bankası rezervini
artırıp artırmamak Hükûmetin işi değil, bakanların işi de değil. Merkez Bankası
alınan hedefler doğrultusunda politikasını uygular, ondan sonra çıkan şeylerde…
SUAT KILIÇ (Samsun) – 2001 Şubatında
ne oldu?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – 2000
krizinde tam tersiydi. Sizler de söylediniz, demin konuştunuz, oraya ayrı cevap
veririm. Oraya sonra cevap veririm, şimdi sürem dolmadan…
Değerli arkadaşlar,
dolayısıyla Merkez Bankası bağımsızsa toplanan rezerv miktarıyla da,
seviyeleriyle de, müdahalelerle de Başbakanın hiç alakası yoktur.
SUAT KILIÇ (Samsun) – 2001
Şubatında ne oldu?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Aksi
takdirde, Merkez Bankası bağımsız değil demektir.
Derse bir sonraki maddede
devam edeceğiz.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
165’inci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 165 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
“Madde 165- 1211 sayılı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 68 inci maddesinin (I) numaralı
fıkrasının (b) bendindeki ‘43 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile
44 üncü maddesinde belirtilen bilgi ve belgeleri vermeyen veya gerçeğe aykırı bilgi
ve belge veren’ ibaresi ‘43 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında
belirtilen bilgi ve belgeleri mazeretsiz vermeyen veya gerçeğe aykırı bilgi ve
belge veren’ şeklinde değiştirilmiştir.”
Mustafa Özyürek Harun
Öztürk Tekin
Bingöl |
İstanbul İzmir Ankara |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ali
Koçal Mehmet Ali
Susam |
Malatya Zonguldak İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 165. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan
Akçay E. Haluk
Ayhan |
Antalya Manisa Denizli |
Mustafa
Kalaycı Recep
Taner |
Konya Aydın |
Madde 165- 1211 sayılı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 68 inci maddesinin (I) numaralı
fıkrasının (b) bendi ile madde metninden çıkarılmış, “43 üncü maddesinin
birinci ve ikinci fıkraları ile 44 üncü maddesinde belirtilen bilgi ve
belgeleri vermeyen veya gerçeğe aykırı bilgi ve belge veren” ibaresi “43 üncü
maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen bilgi ve belgeleri
vermeyen veya gerçeğe aykırı bilgi ve belge veren” şeklinde; (III) numaralı fıkrasının
(b) bendindeki “otuz günden altmış güne kadar” ibaresi ise “yüz günden az
olmamak üzere” değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Dersimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Soru varsa cevaplayacağım, merak
etmeyin.
BAŞKAN – Sayın Günal,
soru-cevap şeklinde değil.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Kitapları onun için getirdim, hazır duruyor yani.
BAŞKAN – Lütfen Genel Kurula
hitap edin Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Arkadaşlar da Genel Kurulda Sayın Başkanım, onlar da üye.
BAŞKAN – Siz başlatıyorsunuz
Sayın Günal; buyurun.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Onlar da üye, ben devam ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Merkez
Bankası bağımsızlığı tehlikededir dedim. Merkez Bankası bağımsızlığının en
önemli unsurlarından birisi fiyat istikrarını amaç olarak edinmesidir. O da,
yine demin kötülediğiniz 57’nci Hükûmet döneminde 2001 yılında çıkarılan
kanunla sağlanmıştır, onun için savunmaya çalışıyorum. Ama, Merkez Bankası
Başkanımız geldiğinde de söylüyoruz, bağımsızlık, fiyat istikrarının temel amaç
olması, burada kullanılacak araçlarla da ilgilidir. Merkez Bankası hiçbir zaman
ben bağımsızım -sizin yaptığınız bazı eleştirilerin haklı olduğunu söylüyorum
aslında, bazı bakanlarımızın- ben başka şeye karışmam, fiyat istikrarı… Çünkü
fiyat istikrarı, sürdürülebilir büyümenin temel şartıdır ama aynı zamanda sürdürülebilir
büyüme olmazsa da fiyat istikrarını sağlayamazsınız. Enflasyon geçici olarak
düşer, bu, enflasyonun düşmesidir. Onun için, Merkez Bankası, hem faiz
politikalarında hem de döviz kuruna ilişkin politikalarda dikkatli olmak
zorundadır. Ha burada neyi anlatmaya çalıştım? Bakın arkadaşlar, kur rejimi,
demin söylemiş olduğum, kaldığımız yerde sabit mi, kontrollü dalgalı mı, tam
serbest kur mu, budur. Onu belirledikten sonra Hükûmetin kurla ilgili Merkez
Bankasına hiçbir talimatı olamaz, olmamalıdır bağımsızlık çerçevesinde.
Dolayısıyla rezervin de bununla alakası yok.
Peki, ne yapmak lazım?
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Bir
gecede Merkez Bankasının içini boşaltmak lazım.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sık
sık bakanlarımız şikâyet ediyorlar kur politikasından ama aslında şikâyet
ettikleri kur politikası değil, sizin değiştirmeniz gereken kur rejimidir. Siz
değiştirdiğiniz zaman, onu da ona göre uyarlar. Ha biz söylüyoruz siz
dinlemiyorsunuz. Bakın, bugün yaşadığımız işsizliğin, üretimsizliğin,
üretemeyen ekonominin temelinde, bu “Örtülü sabit kur” dediğim, “Serbest kur”
dediğiniz kur rejimi yatmaktadır, kur politikası değil. Bunu siz
değiştirmediğiniz sürece olmaz. Türkiye gibi, piyasası derin olmayan, 30-40
milyon dolar parayla kurun belirlendiği, manipüle edildiği bir ortamda tam
serbest kur politikası çalışmaz.
Biz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak diyoruz ki: Rekabetçi bir kur, yani kontrollü, dalgalı bir kur
politikası, kur rejimi izlenmesi gerekir, o zaman da bu sorunlar çözümlenir.
Hem de üreten bir ekonomiye geçiş olur. İhracatımız daha rekabetçi hâle gelir.
İthalat bu kadar cazip olmaz. Hep tartıştığımız, sorun olarak gördüğümüz dış
ticaret açığı da, cari işlemler açığı da o zaman sorun olmaktan çıkar. Böylece
Çin’in ithalatına -örneğin eğer oradan ithalat yapıyorsanız- yapacağınız katma
değeri, o katkıyı kendi ekonominize kendi ara malınızı, ham maddenizi üreten
sektöre yapmış olursunuz. Dolayısıyla buradaki sorun, Merkez Bankasının sorunu
değil, o kur rejimini belirleyen Hükûmetin sorunudur. Eğer o yetkiyi verirseniz
bağımsız olarak Merkez Bankası da o politikaları uygular, yerine göre müdahale
eder yerine göre etmez. Dolayısıyla çözüm, rekabetçi bir kur rejimi
belirlemekte, rekabetçi kur politikaları uygulamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bir de
bu rezervlerin artması iyi bir şey mi? Demin fazla bağırdığınız için biraz
durdum. Sizce iyi bir şey mi?
Şimdi, rezervlerin artmasının
bir maliyeti var. Hem sosyal maliyeti var… Ben defalarca yazdım, milletvekili
olmadan önce de yazdım, hâlâ da yazıyorum zaman zaman ama benden önce Sayın
Abdüllatif Şener tartışmaya açmış, Sayın Zafer Çağlayan tartışmaya açmış, Sayın
Kürşad Tüzmen bakanken tartışmaya açmış, bunu tartışalım, dalgalı kuru diye.
Dalgalı kuru yeniden tartışalım diye de vaktizamanında yazmışız ama dinlenmediği
için çözüm maalesef bulunamıyor. Dolayısıyla işin esasına inmezsek, burada
sadece gelen şeyler üzerinden karşılıklı polemiklerle götürürsek bunu
çözemeyiz.
Biz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak yapıcı, yol gösterici muhalefet anlayışından yanayız. Buradaki
sorun, birtakım üsluptan ve dayatmadan kaynaklanan bir sorundur. Eğer bu tip
bir şey getirirseniz, yapıcı olarak bu sorunu çözecek öneriler getirirseniz
diğer kanunlarda olduğu gibi, Borçlar Kanunu’nda, Türk Ticaret Kanunu’nda
olduğu gibi, bazı kanunların ivedilikle çıkması da mümkündür. Ama demin dediğim
gibi, “Parmak demokrasisine dönmüş.” Demiştim ama “Parmak diktatörlüğü” deyince de
kızıyorsunuz. Bu sefer, içeri gir dışarı çık, arada hiçbir şey ne tartışılıyor,
karşılıklı, giren arkadaşımız bağırmaya başlıyor. İnşallah bunları toparlayıp
dinlersiniz. İşin gerçek çözümünün, esastan bu sorunu kabul etmek ve
Türkiye'nin üretemeyen ekonomik yapısını dönüştürmek için de bu kur rejimini
değiştirmek gerektiğini düşünürsünüz. Siz yapamazsanız, biz, inşallah, 13
Hazirandan itibaren bunu gerçekleştirip millî bir ekonomi programını uygularız.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 165 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
“Madde 165- 1211 sayılı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 68 inci maddesinin (I) numaralı
fıkrasının (b) bendindeki ‘43 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile
44 üncü maddesinde belirtilen bilgi ve belgeleri vermeyen veya gerçeğe aykırı
bilgi ve belge veren’ ibaresi ‘43 üncü maddesinin birinci ve ikinci
fıkralarında belirtilen bilgi ve belgeleri mazeretsiz vermeyen veya gerçeğe
aykırı bilgi ve belge veren’ şeklinde değiştirilmiştir.”
Mehmet
Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergeyle ilgili ve Merkez
Bankasının taşınması, finans merkezlerinin İstanbul’a gitmesiyle ilgili bu
kanun konuşulurken çok şey söylendi. Çok kısa bir şey söyleyip asıl söylemek
istediğim konulara girmek istiyorum.
Bir hükûmet, bir ülkede,
bütün faaliyet alanlarını belirli bir bölgede toplayarak doğru bir ekonomik
politika, doğru bir nüfus dağılımı, doğru bir ekonomik kalkınma modeli
uygulayamaz. Aslında İstanbul’un bu yükünü daha da artırmak ne İstanbul’a ne
Türk ekonomisine ne de finans kesimine katkı sağlayacaktır. Aslında yaymak,
İzmir’i, Antalya’yı, hepsini farklı farklı cazibe alanları hâline getirmek, İç
Anadolu’da, Doğu’da, Karadeniz’de yeni merkezler yaratmak bir ülkede iktidar
olan hükûmetlerin temel görevleri arasındadır. Ama ne yazık ki burada, kültür
başkentinden finans başkentine kadar her şeyi İstanbul’da toplayan bir anlayış
var. Bunun doğru olmadığını bir kez daha söylemek istiyorum ama asıl önemli
konu, söylemek istediğim konu, bugün, bir kez daha, Türkiye’de işsizlik ve
çalışan insanların sorunları konusunda bu Meclisin dikkatini çekmek istiyorum.
Afşin-Elbistan’da yine 5
işçimiz göçük altında kaldı. Bu işçilerimizden çıkartılanların, maalesef,
cenazeleri kaldırılma durumunda. Öncelikle bu kederli ailelere başsağlığı
diliyorum.
Bu vesileyle iş kazalarına
baktım. 2010 yılı Aralık ayı itibarıyla –ki Aralık ayı çok fazla çalışma
ortamının olmadığı kış mevsimidir- 50 kişi ölmüş ve 270 kişi yaralanmış. 2009
yılı itibarıyla iş kazalarına baktım, 1.200 kişiyi iş kazalarında kaybetmişiz
ve 65 bin yaralımız var. Değerli arkadaşlar, geçen günlerde de OSTİM’de 20
insanımızı, canımızı kaybettik.
Bu ülkede işsizlik bir sorun
ama çalışan insanların da can güvenliği olmadan, sendikalı olmadan, çoğu
sigortalı olmadan, taşeron firmalar vasıtasıyla çok düşük ücretlere, çok kötü
şartlarda çalıştırılması da ayrıca bir sorun. Bu Parlamentoda şu an bulunan
milletvekillerinin kendi aralarında konuşmasını kesip, söylediklerimi bir
kafalarında bir de vicdanlarında değerlendirmelerini rica ediyorum.
Değerli arkadaşlar, hepimizin
bu konuda sorumluluğu var, başta bu Meclis olmak üzere ve en büyük sorumluluk
da bu ülkede sekiz yıldır ekonomik politikayı belirleyen siyasal iktidarda. Bu
kadar iş kazası olmasının, bu kadar işsiz olmasının altında yatan temel
nedenler, Türkiye’de gerçekten uygulanan ekonomik politikaların işsizliği
önlemediği ve giderek iş yapan insanların da uluslararası rekabet ortamında
rekabet edebilmek için Hükûmet tarafından enerjide desteklenmediği, petrolde
desteklenmediği, işçilik maliyetlerinde desteklenmediği ortamda fiyatları
uluslararası rekabette aşağıda tutabilmek için yanlarında çalıştırdıkları
işçinin maliyetlerini alabildiğine düşürme üzerine kurduklarıdır. Türkiye,
bizim hiç de örnek almayacağımız ülkelerdeki gibi giderek taşeroncu işçi
çalıştıran ülkeler konumuna gidiyor. Bu, Türkiye’ye yakışan bir durum değildir.
Türkiye'nin iddiası şu
olmalıdır: Daha çok üreten, ürettiğini daha çok işçisiyle paylaşan, işçisini
demokratik örgütlenmede sendikalı yapan, işçisini kayıt dışılıktan kayıt içine
alan, ona hem yaşam güvencesi hem sosyal güvence sağlayan, ürettiği malda katma
değeri yüksek ürün üreten çağdaş bir ülke olmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi
bunu yapmaya adaydır.
Bu duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Susam,
teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
166’ncı madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 166 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Bekir Bozdağ Ahmet
Yeni Kürşad
Tüzmen |
Yozgat Samsun Mersin |
A. Sibel Gönül Yılmaz
Helvacıoğlu Avni
Erdemir |
Kocaeli Siirt Amasya |
Mustafa
Elitaş |
Kayseri |
Madde 166- 1211 sayılı
Kanunun 69 uncu maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiş ve aynı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"12/4/1990 tarihli ve
3624 sayılı Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun 14 üncü maddesinin (c) bendi hükmü Banka
hakkında tatbik olunmaz."
"Geçici Madde 10-
25/8/2009-28/8/2009 tarihleri arasında yapılan sözlü sınav-mülakat sonucuna
göre, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'na atanan uzman yardımcılarından, kendi
talepleri dışında ilişiği kesilenlerin sınav sonucuna ilişkin hakları saklıdır.
Bu adayların eğitimleri ve stajları kaldığı yerden devam eder. Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on iş günü içerisinde, bu madde
hükümlerinden yararlanmak üzere kuruma başvurulması gereklidir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 166 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Mehmet Günal Recep
Taner Erkan
Akçay |
Antalya Aydın Manisa |
Hüseyin Yıldız E.
Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı |
Antalya Denizli Konya |
Madde 166- 1211 sayılı
Kanunun 69 uncu maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiş ve aynı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"12/4/1990 tarihli ve
3624 sayılı Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun 14 üncü maddesinin (c) bendi hükmü Banka
hakkında tatbik olunmaz.
"Geçici Madde 10-
25/8/2009-28/8/2009 tarihleri arasında yapılan sözlü sınav-mülakat sonucuna
göre, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na atanan uzman yardımcılarından, kendi
talepleri dışında ilişiği kesilenlerin sınav sonucuna ilişkin hakları saklıdır.
Bu adayların eğitimleri ve stajları kaldığı yerden devam eder. Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on iş günü içerisinde, bu madde
hükümlerinden yararlanmak üzere kuruma başvurulması gereklidir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 166 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Koçal Harun
Öztürk Hüseyin
Ünsal |
Zonguldak İzmir Amasya |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Tekin
Bingöl Selçuk
Ayhan |
Malatya Ankara İzmir |
"Madde 166- 1211 sayılı
Kanunun 69 uncu maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiş ve aynı kanuna aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.
"12/4/1990 tarihli ve
3624 sayılı Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun 14 üncü maddesinin (c) bendi hükmü Banka
hakkında uygulanmaz."
"Geçici Madde 10.
25/8/2009-28.8.2009 tarihleri arasında yapılan sözlü sınav-mülakat sonucuna
göre, T.C Merkez Bankası'na atanan uzman yardımcılarından, kendi talepleri
dışında ilişiği kesilenlerin sınav sonucuna ilişkin hakları saklıdır. Bu
adayların eğitimleri ve stajları kaldığı yerden devam eder. Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on iş günü içerisinde bu madde
hükümlerinden yararlanmak üzere Kuruma başvurulması gereklidir.
Birinci fıkrada anılan
tarihler arasında yapılan sözlü sınav-mülakat sonucuna göre başarısız
sayılanların bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 30 işgünü
içerisinde Kuruma başvurmaları hâlinde, T.C. Merkez Bankası Uzmanlık
Yönetmeliğinin 6 ncı maddesi çerçevesinde sözlü sınav-mülakata tabi
tutulmaksızın atamaları yapılır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET ERDÖL
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Tasarı’nın
166’ncı maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Merkez Bankası Haziran veya Temmuz 2009 içinde bir uzman yardımcılığı sınavı
açmıştır. Sınav ilanı yapıldığında yazılı sınav için barajın 50 olduğu, sözlü
sınav için bir baraj öngörülmediği, olumlu olması gerektiği ifade edilmiştir.
Yazılı sınavda 50’nin
üzerinde puan alan 55 kişi sözlü sınava çağrılmış ve sözlüde 70 puan ve
üzerinde not alan 31 kişinin ataması yapılmıştır.
Sözlü sınavda 50 ve üzerinde
not alanlardan bazıları bu idari işlemi idari yargıya taşımışlardır. Yargıda hakkını
arayanlar arasında yazılı sınavı 55 kişi arasında 3’üncülükle kazanan bir aday
da bulunmaktadır. Başvuru üzerine idari yargı, Merkez Bankasının sözlü sınavla
ilgili bu işlemini iptal etmiştir. Merkez Bankası iptal üzerine, sadece sözlü
sınavda başarılı sayılmayanları yeni bir sözlü sınava alarak yine başarısız
saymıştır. Bu sınavda başarılı sayılmayanlardan da hak aramaya devam edenler
olmuştur. Bu kez yargı, sadece sözlü sınavda başarısız olanların değil,
kazananlar dâhil tüm adayların sözlü sınava alınmaları gerektiğine karar
vermiştir, idari işlemi bu şekilde yeniden iptal etmiştir.
Bu son karar üzerine ataması
yapılanlar dâhil tüm adaylar sözlü sınavına alınmışlar ve bu kez yargıda
haklarını arayanlarla birlikte daha önce göreve başlatılmış olanlardan bazıları
da başarısız sayılarak görevlerine son verilmiştir. İktidar grubu vermiş olduğu
önergeyle daha önce göreve başlatılanlardan son sınavda başarısız olanların
göreve iadelerine ilişkin yasal bir düzenleme yapılmasını önermektedir. Buraya
kadar yapılan açıklamalar çerçevesinde bu düzenlemeyi Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz de destekliyoruz ancak AKP’nin önergesinde idari yargıda haklarını
arayanların haklarının iade edilmesine ilişkin bir düzenlemenin olmaması adalet
ve hakkaniyet duygularına uygun düşmemektedir. İdarenin sınav ilanından sonra
20/4/2010 tarihinde yaptığı hem yazılı hem de sözlü sınav için 70 puan
barajının öngörüldüğü yönetmelik değişikliğini bu sınav sözlüsünde de
uygulaması hukuka uygun değildir. Banka bu sınavı objektif bir şekilde
tamamlayamamıştır. Uzmanlık yönetmeliğinin 6’ncı maddesinde yönetim komitesinin
gerekli görmesi hâlinde sadece yazılı sınav sonucuna göre de atama
yapabilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
buraya kadar yapılan açıklamalardan da görüleceği üzere, banka bu sınavı
mevzuat çerçevesinde objektif bir şekilde sonuçlandıramamıştır. Mademki yasama
organı olarak bir şekilde bu sınava müdahil oluyoruz, o zaman, önergemiz
doğrultusunda, hak arayanların mağduriyetlerinin de giderilmesi yönünde oy
vermenizi beklediğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi bu vesileyle tekrar
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım, önerge sahiplerinin istemi hâlinde de ayrı ayrı söz vereceğim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 166 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
Madde 166- 1211 sayılı
Kanunun 69 uncu maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiş ve aynı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"12/4/1990 tarihli ve
3624 sayılı Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun 14 üncü maddesinin (c) bendi hükmü Banka
hakkında tatbik olunmaz.
"Geçici Madde 10-
25/8/2009-28/8/2009 tarihleri arasında yapılan sözlü sınav-mülakat sonucuna
göre, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na atanan uzman yardımcılarından, kendi
talepleri dışında ilişiği kesilenlerin sınav sonucuna ilişkin hakları saklıdır.
Bu adayların eğitimleri ve stajları kaldığı yerden devam eder. Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on iş günü içerisinde, bu madde
hükümlerinden yararlanmak üzere kuruma başvurulması gereklidir."
Diğer önergenin imza
sahipleri:
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
Önerge üzerinde söz isteyen
Hüseyin Yıldız, Antalya Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vermiş olduğumuz önergeyle, 25-28 Ağustos 2009 tarihlerinde
yapılan Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası uzman yardımcılığı sözlü sınavı
mülakatıyla hak kazanarak kuruma uzman yardımcısı olarak atanan ancak on üç ay
çalıştıktan sonra, mülakat sınavının gerek idare mahkemelerince gerekse de
Danıştayda açılan davalar sonucunda mülakat sınavının yürütmesinin durdurulması
sonucunda ise bir gün içerisinde bu uzman yardımcılarımız görevlerinden
olmuşlardır.
Mahkeme süresince Merkez
Bankası yetkilileri açılan davaların kendileriyle ilgisi olmadığı, bireysel
iptal davalarından ibaret olduğu, sonucu değiştirmeyeceği telkinlerinde
bulunmuşlardır. Bu telkinlere ve devletine güvenerek geleceğini planlayan,
borçlanan, ilerleyen yaşları nedeniyle başka işlere girme imkânı azalan,
ailelerine işten çıkarılmalarını izah edemeyen bu gençler ortada
bırakılmışlardır. Sayıştay Kanunu’nda yapılan değişiklikte, aynı durumda
olanların sorunlarına çözüm getirilmiş ancak Merkez Bankasında on üç ay
çalıştıktan sonra 22/10/2010 tarihinde işten atılan uzman yardımcılarının
sorununa çözüm getirilememişti. Anayasa’nın eşitlik maddesi uyarınca
mağduriyetlerinin giderilebilmesi için 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Bankası Kanunu’na geçici bir madde eklenmesi suretiyle, işlerine son verilen
uzman yardımcılarının haklarının korunmasını isteyen bir düzenleme talep
etmekteydik. Bu talebimizi, yaklaşık üç buçuk yılı aşan sürede ilk defa bir
önergemizi kabul etmenizden dolayı ve bu haksızlığa uğrayan uzman yardımcıları
adına, destek veren Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekillerine ve
milletvekillerine teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Yıldız.
Önerge üzerinde söz sahibi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
25/8/2009 - 28/8/2009
tarihleri arasında yapılan uzman yardımcılığı sözlü sınav- mülakat sonucuna
açılan davalar neticesinde, sınavın şekil şartlarına uymadığı gerekçesi ile
mülakatların yürütmesinin durdurulması sonucunda, 13 ay çalıştıktan sonra
işlerine son verilen uzman yardımcılarının mağduriyetlerinin giderilmesi
amaçlanmaktadır. 2009 yılında, Sayıştay Başkanlığı'nda denetçi yardımcısı
görevinde çalışmakta iken, mülakatın iptaline yönelik Danıştay Başkanlığı'nın
kararı sonucunda işlerine son verilen denetçi yardımcılarının haklarını
korumaya yönelik düzenlemeye paralel bir düzenleme ile Merkez Bankası'nda uzman
yardımcısı iken işlerine son verilen kişilerin mağduriyetlerine son verilmesi
amaçlanmaktadır. Eklenmesi öngörülen geçici madde ile, mağdur olan personelin
bir kereye mahsus olarak işlerine iadesi ve geçmişe yönelik olarak çalıştıkları
sürelere ilişkin haklarının korunmasını amaçlamaktadır.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
167’nci madde üzerinde üç
adet önerge vardır, geliş sıralarına göre okutup aykırılıklarına göre işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 167 inci
maddesi ile değiştirilen 5510 Sayılı Kanunun 31 inci maddesinin ikinci
fıkrasının (c) bendinde yer alan "30 yaşından" ibaresinin "35
yaşından" şeklinde değiştirilmesini, üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde
yer alan "ve olumlu sicil almak kaydıyla" ibaresinin madde metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nuri Yaman Hasip
Kaplan Sırrı
Sakık |
Muş Şırnak Muş |
M.
Nezir Karabaş Sebahat
Tuncel |
Bitlis İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 167.
maddesiyle düzenlenen 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu
Kanununun 31'inci maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan
Akçay E. Haluk
Ayhan |
Antalya Manisa Denizli |
Mustafa
Kalaycı Recep
Taner |
Konya Aydın |
a) En az dört yıllık eğitim
veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisadî ve idarî bilimler, iktisat ve işletme
fakülteleri ile diğer fakülte ve yüksekokulların iktisat, işletme, matematik,
istatistik, aktüerya, bankacılık, sigortacılık, işletme mühendisliği, endüstri
mühendisliği, yazılım mühendisliği, elektronik mühendisliği, elektrik ve
elektronik mühendisliği, bilgisayar mühendisliği, sosyal hizmetler ve sağlık
idaresi/yönetimi fakülte, yüksek okul veya bölümlerinden ya da bunlara denkliği
Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından
mezun olmak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 167 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Koçal Harun
Öztürk Hüseyin
Ünsal |
Zonguldak İzmir Amasya |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Tekin
Bingöl Selçuk
Ayhan |
Malatya Ankara İzmir |
Madde 167- 16/5/2006 tarihli
ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 31 inci maddesi başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Sosyal Güvenlik
Denetmenliği ve Sosyal Güvenlik Denetmen Yardımcılığı
Madde 31- Kurum taşra
teşkilatında yeteri kadar Sosyal Güvenlik Denetmeni ve Sosyal Güvenlik Denetmen
Yardımcısı istihdam edilir.
Sosyal Güvenlik Denetmen
Yardımcılığına atanabilmek için 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci
maddesinde sayılan şartlara ek olarak;
a) En az dört yıllık eğitim
veren yüksek öğretim kurumlarının hukuk, siyasal bilgiler, iktisadî ve idari
bilimler, iktisat, işletme, matematik, istatistik, aktüerya, bankacılık,
sigortacılık, her türlü mühendislik, sosyal hizmetler ve sağlık
idaresi/yönetimi fakülte, yüksek okul veya bölümlerinden ya da bunlara denkliği
Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış yurt dışındaki yüksek öğretim
kurumlarından mezun olmak.
b) Yapılacak yarışma
sınavında başarılı olmak.
c) Sınavın yapıldığı gün
itibariyle 35 yaşından gün almamış olmak.
şartları aranır.
Sosyal Güvenlik Denetmen
Yardımcılığına atananlar, en az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak kaydıyla
yapılacak Denetmenlik yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar. Denetmenlik
yeterlik sınavında başarılı olanlar Sosyal Güvenlik Denetmeni kadrolarına
atanır. Sınavda başarılı olamayanlara bir yıl içinde iki kez sınava katılma
hakkı tanınır. Bu sınavlarda da başarı gösteremeyenler Kurum taşra teşkilatında
durumlarına uygun başka kadrolara atanır.
Sosyal Güvenlik Denetmen
Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yarışma ve yeterlilik
sınavlarının şekil ve uygulama esasları ile Sosyal Güvenlik Denetmenleri ve
Sosyal Güvenlik Denetmen Yardımcılarının görev, yetki ve sorumlulukları ile
çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir. Şu kadar ki başarı
sıralamasının belirlenmesinde yazılı sınavın yüzde 70’i ile sözlü Sınavın yüzde
30'u değerlemeye alınır.
Sosyal Güvenlik Denetmenleri
sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasına ilişkin tespit, denetim ve
taramalarda görevlendirilirler ve görevleriyle ilgili kayıt ve belgeleri
inceleme ve üçüncü kişilerden bilgi isteme yetkisine sahiptirler.
Sosyal Güvenlik Denetmenleri
ve Denetmen Yardımcıları, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36 ncı
maddesinin "Ortak Hükümler" bölümünün (A) fıkrasının (11) numaralı
bendine göre derece yükselmesinden, 152 nci maddesinin
"II-Tazminatlar" bölümünün "(A) Özel Hizmet Tazminatı"
bendinin (i) alt bendinde yer alan özel hizmet tazminatından, "(F) Denetim
Tazminatı" bendinde yer alan denetim tazminatından ve (I) sayılı Ek
Gösterge Cetvelinin "I-Genel İdare Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (h)
bendinde yer alan ek göstergeden aynı usul ve esaslarla yararlanır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Selçuk Ayhan…
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Selçuk Ayhan, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı torba
yasanın yedinci bölümü 167’nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi önergesi
hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir an
evvel 200 küsur madde onaylansın, tasarı yasalaşsın diye maddeler üzerinde söz
almıyorsunuz, biliyorum. Bizim konuşmalarımıza kızıyorsunuz, sinirleniyorsunuz,
tepki gösteriyorsunuz, onları da anlayışla karşılıyorum ancak maddelerin geneli
üzerine konuşurken de öyle bir Türkiye manzarası çiziyorsunuz ki her şey güllük
gülistanlık, her şey çok iyi; insan, acaba başka bir ülkede mi yaşıyorum, hayal
dünyasında mı yaşıyorum diye düşünmeden edemiyor.
Şimdi, sizlere bazı resmî
rakamlardan söz etmek istiyorum. Yani bunlar bizim yarattığımız rakamlar değil,
kamunun değerlendirmelerinden aldığımız sonuçlar. Şimdi, 2010 yılında bütçe
açığı bildiğiniz gibi 50 milyar dolar mertebesinde gerçekleşti, ödediğimiz faiz
59 milyar mertebesinde; 2010 yılında asgari ücret 521 lira 89 kuruştu, şimdi
650 liraya çıktı; 2010’da işsiz sayısı resmî rakamlara göre 5 milyon 368 bin
kişiydi ki bu resmî rakam, kayıt dışı, resmî olmayan, başvurmayanlar ayrı; 2010
yılında ödenmeyen kredi kartı ve tüketici kredisi sayısı 2 milyon 100 bin; 2009
yılında karşılıksız çek sayısı 1 milyon 815 bin 776; 2009 yılında protestolu
senet sayısı da 1 milyon 718 bin 616. İşte memleketimin gerçek insan
manzaraları bu. Millî gelir de yeni hesaplama paritesine göre 15 milyon dolar.
Türkiye’de 30 bin milyoner var banka mevduatı açısından baktığımızda 72 milyon
içinde 30 bin kişinin, demek ki bu 15 milyon dolar rakamına yükselmeyi
sağladığını buradan algılayabiliriz.
Şimdi, Sayın Bakanımız, bölüm
başında sözlü sorulara yanıt verirken KİT’lerin özelleştirilmesiyle ilgili
“Sadece gelir için değil, global ekonomiye uyum sağlamak için de bunları
yapıyoruz.” dedi. Burada sorun özelleştirme değil. Burada sorun,
özelleştirmenin nasıl yapıldığı, bunun ahlaki boyutu, özelleştirmenin kamuyu
zarara uğratacak bir şekilde ve yandaşlara peşkeş çekilecek şekilde yapılması.
Şimdi, önce bir yakınımıza satıyoruz, düşük rakama, sonra yakınımız başka bir
yere satıp alnını terletmeden ciddi paralar kazanıyor. Bunun çok önemli örnekleri
var.
Sayın Başbakanın,
özelleştirme ihalelerine doğrudan müdahale ettiği de, bizzat yönlendirdiği de
eski Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener tarafından açıklandı. Sayın
Başbakan buna herhangi bir yanıt vermedi. “Söz gümüşse sükût altındır.”dan yola
çıkmaya da gerek yok çünkü her şey ayan beyan ortada.
Bazı yabancı firmaların
Türkiye’de yapacakları yatırımlarla ilgili Türk ortağına Başbakanın müdahale
ettiğinin noter kanalından tespit edildiğini biliyoruz.
TÜPRAŞ olayı ortada. Ofer’le
Sayın Başbakanın tanışmayıp sonra 1 kere görüştüğünün, daha sonra 3 kere
görüştüğünün ortaya çıktığını biliyoruz.
Haririlere satılan Telekom
olayı ortada.
Ne alakası var? Bunlar tarihe
geçti, yarın hesabı sorulacak, ondan alakası var.
Lübnan’a gittiğimiz zaman Haririler
tarafından karşılanıyoruz. Birçok kalabalık toplanıyor, insanlara para
dağıtılıyor. Elbette, adam aldığı şeyin karşılığını verecek; Telekom gibi
sağılan bir ineği satın almış beş yıl vadeli, karşılığını elbette ki ödeyecek.
Yabancılara bir medyanın
kurulması için, Sayın Başbakanın Ankara’da Deniz Feneri sanıklarıyla buluştuğu
gibi, en son bir medyanın satılması ve elde edilecek gelirin kamu borçlarının
ne şekilde ödeneceği, bazı iş adamlarının alacaklarını da ne şekilde tahsil
edeceği konusunda medya kurumunun çocukları ve damatlarıyla yapılan görüşmeleri
biliyoruz. Yani Sayın Başbakan iş adamının tahsilatçısı durumuna düşüyor.
Türkiye'nin gerçeği bu.
Bunlar hesapsız kalmaz değerli arkadaşlarım. Gece başınızı yastığa rahat
koyabiliyor musunuz? Bunu iyi düşünmenizi tavsiye ediyorum.
Hepinize iyi akşamlar
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 167.
maddesiyle düzenlenen 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu
Kanununun 31'inci maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Recep
Taner (Aydın) ve arkadaşları
a) En az dört yıllık eğitim
veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisadî ve idarî bilimler, iktisat ve işletme
fakülteleri ile diğer fakülte ve yüksekokulların iktisat, işletme, matematik,
istatistik, aktüerya, bankacılık, sigortacılık, işletme mühendisliği, endüstri
mühendisliği, yazılım mühendisliği, elektronik mühendisliği, elektrik ve
elektronik mühendisliği, bilgisayar mühendisliği, sosyal hizmetler ve sağlık
idaresi/yönetimi fakülte, yüksek okul veya bölümlerinden ya da bunlara denkliği
Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış yurt dışındaki yüksek öğretim
kurumlarından mezun olmak,
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Fakülte, yüksekokul ve bölüm
kavramlarının iç içe geçmiş olması nedeniyle ortaya çıkan anlam bozukluğunun
giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 167 inci
maddesi ile değiştirilen 5510 Sayılı Kanunun 31 inci maddesinin ikinci
fıkrasının (c) bendinde yer alan "30 yaşından" ibaresinin "35
yaşından" şeklinde değiştirilmesini, üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde
yer alan "ve olumlu sicil almak kaydıyla" ibaresinin madde metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nuri
Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Alınacak Sosyal Güvenlik
Denetmeni ve Sosyal Güvenlik Denetmen Yardımcısı için, yaş sınırının 30 olarak
belirlenmesi, birçok kişinin başvuruda bulunmasını engelleyecektir. Bu nedenle
yaş sınırı 35 olarak belirlenmiştir. Ayrıca, Sosyal Güvenlik Denetmen
Yardımcılığı sınavına girebilmenin bir koşulu olan "olumlu sicil
almak" ibaresi, madde metninden çıkartılarak, hak etmediği halde amirleri
tarafından verilen kötü sicillerin yaratacağı haksızlık önlenmeye çalışılmıştır.
BAŞKAN – Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
168’inci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 168.
maddesiyle eklenen 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu
Kanununun Geçici 8. maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan
Akçay Şenol
Bal |
Antalya Manisa İzmir |
E. Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı Recep
Taner |
Denizli Konya Aydın |
a) Kurum Sosyal Güvenlik
Kontrol Memuru kadrolarında üç yıldan fazla süredir çalışanlar doğrudan Sosyal
Güvenlik Denetmeni kadrolarına atanırlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 168 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun
Öztürk Turgut
Dibek |
İstanbul İzmir Kırklareli |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Hüseyin
Ünsal Tekin
Bingöl |
Malatya Amasya Ankara |
Madde 168- 5502 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Personele dair geçiş
hükümleri
Geçici Madde 8- Bu maddenin
yürürlük tarihi itibarıyla,
a) Kurum Sosyal Güvenlik
Kontrol Memuru kadrolarında çalışanlardan bir yıl içinde iki kez açılacak
yeterlik sınavında başarılı olanlar Sosyal Güvenlik Denetmeni kadrolarına
atanırlar. Bunların Sosyal Güvenlik Kontrol Memurluğunda geçen süreleri Sosyal
Güvenlik Denetmenliğinde geçmiş sayılır.
b) (a) bendi gereği Sosyal
Güvenlik Denetmeni kadrolarına atanamayan Sosyal Güvenlik Kontrol Memuru
kadrolarında çalışanlar, bu Kanuna ekli ihdas edilen şahsa bağlı Sosyal
Güvenlik Kontrol Memuru kadrolarına atanmış sayılırlar. Bunların herhangi bir
şekilde bu kadrolardan ayrılmaları hâlinde, şahsa bağlı olarak ihdas edilen
Sosyal Güvenlik Kontrol Memuru kadroları kendiliğinden iptal edilmiş sayılır.
Bu maddeye göre yapılacak
yeterlik sınavlarının usul ve esasları Kurumca belirlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Turgut Dibek, Kırklareli Milletvekili.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) –
Değerli arkadaşlar, 168’inci maddeyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi
adına verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
geçtiğimiz günlerde Meclisten İller Bankası Kanunu’nu, yeni Kanun’u geçirdik.
Yani çok eski tarihli olan, uzun süre de yürürlükte olan İller Bankası Kanunu
ortadan kaldırıldı ve yeni İller Bankası AŞ kuruldu biliyorsunuz. Çok uzun
değil yani sanıyorum iki haftalık bir süre de geçmiş olabilir.
Şimdi, o yeni Kanun’la ilgili
olarak, tabii İller Bankası artık bir anonim şirket hâlinde olacak; Kalkınma
Bankası, Yatırım Bankası; iş ortakları il özel idareleri, belediyeler olacak.
Bu Kanun’a göre bir genel kurul yapısı var. Bu genel kurulun da oluşması
Kanun’un 5’inci maddesinde belirtilmiş. Bunları niye anlatıyorum? Bu genel
kurulun nasıl oluşacağıyla ilgili ilk toplantı bugün Ankara’da yapıldı değerli
arkadaşlarım. Şimdi, kanunu buradan geçirirken güzel güzel geçiriyorsunuz,
bizler de aslında destek veriyoruz yani bu, işte, yararlı olacak olan kanunlara
muhalefet olarak bizler de olumlu bakıyoruz ama değerli arkadaşlar, gelin görün
bugün neler oldu orada, onu anlatayım. Şimdi, genel kurulda… Önce bu genel
kurul nasıl oluşacak? Bu genel kurul oluştuktan sonra bir yönetim kurulu
seçecek.
Değerli arkadaşlar, genel kurulun
105 kişiden oluşması öngörülmüş 5’inci maddeye göre. 20 tane delege, yani 20
kişi genel kurulda il özel idarelerini temsilen il genel meclislerinden
gelecek. Seksen bir tane ilin belediyesi 1 tane temsilci seçecek. Orada
herhangi bir sınırlama yapılmamış, yani seksen bir belediyenin tümü 1’er
temsilci gönderecek genel kurula. Üç tane bakanlık, İçişleri, Maliye Bakanlığı,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve bir de Hazine Müsteşarlığı 1’er temsilci
gönderecek. Yani, 81… 20… 101; 4 tane de böyle, 105 kişi.
Şimdi, niye il özel
idarelerini temsilen 20 tane delege geliyor, niye belediyelerden 81 kişi
geliyor o da ayrı bir mesele, onu da tartışmamız lazım. Şimdi “ortaklığını”
dendiğinde işte “il özel idareleri ve belediyeler“ deniyor.
Bugün Türkiye'nin seksen bir
ilinden il özel idarelerini temsilen arkadaşlarımız geldiler. Benim ilimden de
geldi, sizlerin illerinden de arkadaşlar geldi, belki de bugün
görüşmüşsünüzdür. İller Bankasının ek binasında bu toplantı bugün yapıldı.
Değerli arkadaşlar,
çağrılanlar içerisinde 61 kişi AKP’li -yani sizin il genel meclisi üyeleriniz-
20 il genel meclisi üyesi de il özel idarelerini temsilen muhalefet
partilerinden, bizden var, MHP’den var, BDP’den var. Şimdi, orada, ne yapılması
gerekir diye arkadaşlarımız bir araya geldiler, ki ben de gitmiştim, gerçi
toplantının tamamını izlemedim ama başlangıçta, toplantı öncesi orada bulundum.
Yani, 20 kişi seçilecek, bu seçilecek olan arkadaşlarımız içerisinde
baktığımızda 81’in dörtte 1’i muhalefet olduğuna göre öyle bir dağılım olur,
yani 20 kişinin içerisinde bir 4-5 tane muhalefetten temsilci olur diye
bekliyorsunuz -Öyle değil mi?- ama işte ileri demokrasi anlayışınız sizin orada
da devreye girmiş, AKP Genel Merkezinde sanıyorum Düzce milletvekili
arkadaşımız işte bu konuyla ilgilenmiş ya da ilgilenecek olan arkadaşımız
olmadığı için o ilgilenmiş. Arkadaşlar demişler ki: “Ya, biz 61 kişiyiz. Yani
20 tane delege seçeceğiz genel kurula, muhalefetten isim niye verelim, ne gerek
var?” Biz 20 tane listeye yazalım, aynı Adalet Bakanlığı HSYK listesini
oluştururken oluşturduğu gibi tulum bir liste yapmışsınız ve orada bu il genel
meclisi üyelerinin toplantısında aslında arkadaşlarımız ya gelin, burada bir
paylaşım içerisinde olsun... Yani komisyonlarda olduğu gibi bizden de 3-4
arkadaşımız bu genel kurul delegesi olsun çünkü “dörtte 1’i muhalefetten”
denmesine rağmen, oradaki toplantıda değerli arkadaşlar “hayır” denmiş ve 20
delegenin tamamı AKP’nin il genel meclisi üyelerinden seçilmiş.
Şimdi, tabii arkadaşlarımız
şöyle diyorlar: “Bizi niye çağırdılar o zaman, ne gerek vardı bizi çağırmaya?
61 tane AKP’nin il genel meclisi üyesini çağırsınlar, onlar zaten karar
vermişler. İşte kendi içlerinden 20 kişiyi seçsinler, daha sonra genel kurula
sunsunlar. ”
Değerli arkadaşlar, yani bu,
işin bir tarafı. Bunu bilerek anlatıyorum, bu yaşanan bir olay. Bunu bir daha
düşünmeniz gerekir diye size anlatıyorum.
Tabii, işin diğer tarafı da
şu: Niçin il özel idarelerinden 20 kişi? Niye onların tamamı, yani her ili
temsilen 1 kişiyi genel kurul delegesi olarak Kanun’un 5’inci maddesinde
öngörmediniz, o da ayrı bir olay. Yani bunun içinde bir hesap mı vardı? İşte,
uygulamayla karşılaşacağız. Burada bazen diyoruz ya “evet” diyoruz, “güzel bir
şey” diyoruz ama arkadaşlar uygulamada “Hep bana, hep bana” diyorsunuz ve ileri
demokrasi anlayışınızı da bu şekilde uyguluyorsunuz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Dibek.
III.- Y O K L A
M A
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunacağım, yoklama talebi var, onu
yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Özyürek, Sayın Öztürk, Sayın Güner, Sayın Köse, Sayın Bingöl,
Sayın Öztürk, Sayın Ateş, Sayın Sönmez, Sayın Bayram, Sayın Dibek, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Ayhan, Sayın Özer, Sayın Susam, Sayın Arat, Sayın Köktürk,
Sayın Özkan, Sayın Öğüt.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 168.
maddesiyle eklenen 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu
Kanununun Geçici 8. maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
a) Kurum Sosyal Güvenlik
Kontrol Memuru kadrolarında üç yıldan fazla süredir çalışanlar doğrudan Sosyal
Güvenlik Denetmeni kadrolarına atanırlar.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kurum içerisinde zaten
denetim kadrolarında çalışan Sosyal Güvenlik Kontrol Memurlarının doğrudan
Sosyal Güvenlik denetmeni kadrolarına atanmaları önerilmektedir. Böylece bir
haksızlık giderilmiş olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
169’uncu madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 169 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Koçal Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Zonguldak İzmir Malatya |
Tekin Bingöl Ali
Rıza Öztürk Hüseyin
Ünsal |
Ankara Mersin Amasya |
MADDE 169- 21/7/1953 tarihli
ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 36/A maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yurt dışı çıkış
tahdidi:
Madde 36 /A - Devlete ait
olup 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 4458 sayılı Gümrük Kanunu kapsamına giren
amme alacakları ile ilgili olarak vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak
suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak
sınırlanabilir.
Hakim kararına bağlı olarak
yurtdışına çıkma hürriyetinin sınırlandırılması, amme alacağına karşılık
teminat alınması, alacağın tecil edilmesi, borçlunun aciz halinin tespit
edilmesi, yargı mercilerince amme alacağının takibinin durdurulmasına karar
verilmesi veya takibin kanunen durdurulması gereken diğer hallerle hastalık ve
iş bağlantısı gibi hallerde alacaklı tahsil dairesinin talebi üzerine ilgili
mahkemece geçici veya sürekli olarak kaldırılır.
Amme borçlusuyla birlikte
amme alacağının ödenmesinden sorumlu olan ve bu Kanuna göre amme borçlusu
sayılan kişiler hakkında da bu maddede yer alan esaslara göre yurt dışı çıkış
tahdidi uygulanır.
Bu maddenin uygulamasına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 169.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan
Akçay Münir
Kutluata |
Antalya Manisa Sakarya |
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı E. Haluk
Ayhan |
Mersin Konya Denizli |
Recep
Taner |
Aydın |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Recep Taner, Aydın Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
RECEP TANER (Aydın) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı -torba- Kanun Tasarısı’nın
çerçeve 169’uncu maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
hakkında söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz bu madde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun’un 36/A maddesindeki yurt dışına çıkış tahdidinin ne şekilde
uygulanacağının ve hangi miktardaki amme alacaklarını kapsayacağının
düzenlendiği bir maddedir.
Bu madde, aslında devletin
ciddiyetini ve caydırıcılığını ortaya koyan, hazinenin hakkını korumaya yönelik
bir düzenlemeydi. Ortaya çıkan birkaç olumsuz örnek abartılarak kamuoyuna
sunulunca, sanki büyük bir sorunmuş gibi gündeme alındı ve referandumda da
çözüldü. Şimdi de Anayasa referandumu neticesinde hükmü kalmadı gerekçesiyle
yürürlükten kaldırılması talep edilmektedir. Ama burada gözden kaçırılan 4458
sayılı Gümrük Kanunu kapsamına giren alacakları da içerdiği için bu
düzenlemenin tamamen kaldırılmasıyla kanuni bir boşluk doğacaktır. Dolayısıyla,
maddenin tasarı metninden çıkarılmasını talep etmekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
torba kanununda eksiklik olarak görülüp düzeltilmesi talebiyle sizlere
iletmemiz istenen bir başka konu da şudur: AKP İktidarının çıkardığı 5754
sayılı Kanun ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda yapılan
değişiklik neticesinde 1 Ocak 2008 ile 30 nisan 2008 tarihleri arasında
Cumhurbaşkanından milletvekillerine, bürokrattan normal vatandaşlarımıza kadar
herkes çocuğunu sigorta yaptırma telaşına kapıldı. Hatta Sayın Cumhurbaşkanımız
“Benim çocuğum Ali Babacan AŞ’de çalışmıştır.” açıklaması da yapmıştı. O dört
aylık dönemde SSK’ya yeni kaydolan kişi sayısı bir anda milyonlarla ifade
edildi. Daha sonra öğrendiğimiz kadarıyla bunun 1 milyon 400 bini on sekiz yaş
altı, 111 bini de on dört yaş altı gençler idi. Binlerce vatandaşımızın çocuklarına
kendilerini yönetenleri örnek alarak yaptırdıkları sigorta, bugün, maalesef
başlarına dert açmıştır. Şimdi de savcılıklarda ifade vermekte, haklarında
açılan dava dosyalarıyla uğraşmaktadır.
Değerli milletvekilleri, SGK,
1 milyon 400 bin on sekiz yaş altı çocuktan hangi kıstaslarla tespit edildiği
tam olarak anlaşılmayan bir değerlendirme yapmış ve 107 bin dosyayla ilgili
inceleme başlatmıştır. Bu çocukların iş yerinde fiilen çalışıp çalışmadığına
yönelik yapılan teftişler neticesinde de yüzde 85’inin fiilen çalışmadığı
açıklanmıştır ama merak ediyorum: Bu yüzde 85 tespitinde müfettişlerin
işverenlere baskısının oranı nedir? Sigortalı olduğunda on dört yaşın altında
olan üst düzey yöneticilerimizin kaçının çocuğu hakkında inceleme yapılmıştır?
İstanbul’da 63 bin kişiden 16 bin kişi, Ankara’da 28 bin kişiden 6 bin kişi,
Aydın’da 180 kişi hangi kıstaslara göre incelemeye tabi tutulup ve tespit
yapılmıştır?
Gelin, evladının istikbalini
düşünerek onları sigortalı yaptıran, sigortalılık süresinde kurum zararı
yaratmamış vatandaşlarımızın davalarına son verelim ve vatandaşlar arasındaki
ayrımı da kaldıralım. Aynı durumdaki iki aileden birisinin çocuğu incelemeye
alınmaz ve sigortalılığı geçerli sayılırken diğer ailenin çocuğunun hem
sigortalılığının iptal edilmesi ve hem de üstüne üstlük o aileyi özel evrakta
sahtecilik ve kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılığa teşebbüs
gibi yüz kızartıcı suçlarla ağır ceza mahkemelerinde yargılamak ne kadar
adildir vicdanlarınıza soruyorum. Eğer içinizde adil olduğunu düşünenler varsa
bu vekillerimize de onlara gariban vatandaşlarla uğraşacağınıza aynı suçlardan
veya çok daha ağır suçlardan Türkiye Büyük Millet Meclisinde kalpazanlıktan
özel evrakta sahteciliğe, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmaktan zimmete,
dolandırıcılıktan ihaleye fesat karıştırmaya onlarca suçtan dolayı bekleyen 750
civarındaki dosyalara ait milletvekili dokunulmazlıklarının zırhlarını
kaldıralım diyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 169 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
Madde 169- 21/7/1953 tarihli
ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 36/A maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yurt dışı çıkış
tahdidi:
Madde 36 /A - Devlete ait
olup 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 4458 sayılı Gümrük Kanunu kapsamına giren
amme alacakları ile ilgili olarak vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak
suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak
sınırlanabilir.
Hakim kararına bağlı olarak
yurtdışına çıkma hürriyetinin sınırlandırılması, amme alacağına karşılık
teminat alınması, alacağın tecil edilmesi, borçlunun aciz halinin tespit
edilmesi, yargı mercilerince amme alacağının takibinin durdurulmasına karar
verilmesi veya takibin kanunen durdurulması gereken diğer hallerle hastalık ve
iş bağlantısı gibi hallerde alacaklı tahsil dairesinin talebi üzerine ilgili
mahkemece geçici veya sürekli olarak kaldırılır.
Amme borçlusuyla birlikte
amme alacağının ödenmesinden sorumlu olan ve bu Kanuna göre amme borçlusu
sayılan kişiler hakkında da bu maddede yer alan esaslara göre yurt dışı çıkış
tahdidi uygulanır.
Bu maddenin uygulamasına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan çorba kanun
tasarısının 169’uncu maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu 169’uncu maddeyle, 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkındaki Kanun’un 36/A maddesi yürürlükten
kaldırılıyor. 6183 sayılı Kanun’un 36/A maddesi, vergi borcunu ödemeyenlerin
yurt dışına çıkış yasağıyla ilgili. Bu konuda, Anayasa’nın 23’üncü maddesinde,
en son yapılan Anayasa değişiklikleriyle yani bizi ileri demokrasiye geçiren
Anayasa değişikliklerinde yurt dışına çıkış yasağının sınırları belirlenmiş,
mahkeme kararı ile bir soruşturma ya da kovuşturma nedeniyle yurt dışına çıkış
yasağı konulabileceği belirtilmiş.
Şimdi, burada ise biz 6183
sayılı Yasa’daki bu hükmü kaldırıyoruz tamamen. Bizim verdiğimiz önerge,
tamamen Anayasa’nın 23’üncü maddesindeki düzenlemenin maddeye getirilmesidir,
başka hiçbir şey değildir.
Değerli milletvekilleri
-demin de söylediğim gibi- bu elimdeki çorba kanun tasarısının içerisinde işte
görüyorsunuz her derde derman var. Yani vergisini ödemeyenlerin dertlerine çare
var, vergisini zamanında ödeyenlerin sorunlarına çözüm yok. İşte ne bileyim,
SSK primlerini zamanında ödemeyenlerin dertlerine çare var, zamanında
ödeyenlere bir şey yok. İşçiye bir şey yok, köylüye bir şey yok, emekliye bir
şey yok; doktora bir şey yok, mühendise bir şey yok. Yani emekçilere bir şey
yok, onlara cop var, polis copu var, biber gazı var, polis panzeri var onlara.
Onlar Anayasa’dan kaynaklanan toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkını
kullanıyorlar, “Sen niye kullanıyorsun?” diye polis salıyorlar. E, bunların
içerisinde bu AKP İktidarı döneminde yaratılan bir “çek mağdurları” kavramı
var, o çek mağdurlarının da burada sorunlarının çözümü yok.
Değerli arkadaşlarım, bugün
sekiz dokuz yıllık AKP İktidarında uygulanan ekonomi politikaları nedeniyle,
ekonomik krizler nedeniyle çeklerini ödeyemediği için eşinden, çocuklarından,
evinden barkından ayrı şekilde yaşamak zorunda kalan insanların sorunları var.
Bu sorunları çözmek Parlamentonun görevi ama bunca Türkiye'nin dört bir
yanından yükselen feryatları iktidar partisi AKP bir türlü duymuyor.
Değerli arkadaşlarım, çek,
aynı senet gibi bir kambiyo senedidir ama çeki senetten ayıran şey, senet belirli
bir miktarın ödenmesi taahhüdünü içerdiği hâlde, çek kayıtsız ve şartsız bir
ödeme emrini içerir. Yani çek, vadeli ve kredili bir alışverişin aracı
değildir; çek, peşin ödemenin bir aracıdır. İleri tarihli çek aldığı zaman çeki
alan kişi, bu çeki aldığı tarihte çekin karşılığı olmadığını bilerek çek
almaktadır; çekin üstünde yazılı bir tarihte karşılığı olacağını, ödeneceği
umudunu taşıyarak bu çeki almaktadır. Dolayısıyla, çeki aldığı anda, çeki
aslında senet mahiyetinde kabul ederek almaktadır. Şimdi, senet alacaklısının
durumu bir cezai müeyyideyle korunmazken, mahkeme ilamı alacaklısının durumu
korunmazken çek alacaklısının ayrıca bir cezai müeyyideyle korunmasının sebebi
nedir? Çek alacaklısı padişahın oğlu mudur, çek alacaklısının babası padişah
mıdır? Böyle bir hukuksuzluk, böyle bir eşitsizlik olur mu?
Artık, AKP İktidarı, çek
mağdurlarının sesini duymak durumundadır. Seçimler yaklaşıyor, bakın seçimlerde
size oy lazım, o insanlar size oy verecek. AKP Grubu, şu çek mağdurlarının
sorununu çözün.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
170’inci madde üzerinde dört
adet önerge vardır. Bu dört önerge de aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım, önerge sahiplerinin istemi hâlinde de
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın “Mahalli idarelerin ihtiyaç fazlası işçilerine ilişkin
hükümler” başlıklı 170. maddesinin kanun tasarısından çıkarılmasını
saygılarımla arz ve talep ederim.
Ayşe
Jale Ağırbaş
İstanbul
İkinci önergenin imza
sahipleri:
Nuri Yaman Sırrı
Sakık Fatma
Kurtulan |
Muş Muş
Van |
Hasip
Kaplan M. Nezir
Karabaş |
Şırnak Bitlis |
Üçüncü önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Günal Erkan
Akçay Recep
Taner |
Antalya Manisa Aydın |
Mustafa Kalaycı E.
Haluk Ayhan Metin
Çobanoğlu |
Konya Denizli Kırşehir |
Dördüncü önergenin imza
sahipleri:
Harun Öztürk Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Şevket
Köse |
İzmir Malatya Adıyaman |
Bayram Meral Mustafa
Özyürek Bülent
Baratalı |
İstanbul İstanbul İzmir |
BAŞKAN – Komisyon aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Metin Çobanoğlu, Kırşehir Milletvekili; buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 170’inci maddesiyle ilgili verdiğimiz bir değişiklik önergesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biz,
170’inci maddenin bu tasarıdan geri çekilmesi için bu değişiklik önergesini
verdik. Sebebine gelince; bu 170’inci madde, il özel idarelerindeki ihtiyaç
fazlası işçilerin Karayolları Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatına,
belediyelerdeki ihtiyaç fazlası işçilerin Millî Eğitim Bakanlığı taşra
teşkilatına ve Emniyet Genel Müdürlüğü taşra teşkilatına devrini öngörmektedir.
Tabii, burada yine bir keyfîlik söz konusu, bir belirsizlik söz konusu. İhtiyaç
fazlası olduğunu tespit edecek komisyonda işçi sendikaları yok. Yine, ihtiyaç
fazlasının neye göre tespit edileceğine dair bu tasarıda yeterince açıklık yok.
Yine, devredilecek işçilerin rızası aranmamış, yani keyfîlik söz konusu. Neye
göre devredileceği belli değil ve gittikleri yerde bu işçilerin nasıl çalışacaklarına
da açıklık getirilmemiş, ciddi bir sıkıntı var. Tabii, devrine karar verilen
işçiler beş gün içerisinde eğer yeni iş yerlerinde işbaşı yapmayacak olurlarsa
da iş akitleri feshedilecek. Böyle bir dayatmayla karşı karşıya bırakılıyor
çalışanlarımız, emekçilerimiz. Bu konuda ciddi bir haksızlık ortaya çıkacağı
kanaatindeyim.
Yine belediyeler beş yıl
süreyle bu devirden sonra işçi alamayacaklar. İhtiyaç hâlinde de taşeronlaşmayı
teşvik edecek. Bu da ciddi bir sıkıntı doğuracak.
Tabii, sizler mahallî idarelerle
ilgili reform yaptığı iddiasındasınız ama mahallî idarelerin problemlerine
baktığımızda, her geçen gün artarak büyüyen sıkıntılar birçok çelişkileri de
bir arada getirmekte. Bakıyorsunuz, bugün, belediyelerimizde özellikle
1/10/2008 tarihinde Emekli Sandığı Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle bu
tarihten önce belediye başkanlığı yapmış olanlara makam ve görev tazminatı
ödeniyor ama bu tarihten sonra ilk defa seçilmiş belediye başkanları makam ve
görev tazminatından faydalanamıyorlar. Yani bir il belediye başkanı veya bir
başka ilçe veya belde belediye başkanı 2009 tarihinde ilk defa seçildiyse makam
ve görev tazminatını alamıyor ama 2008 tarihinden önce seçilmiş belediye
başkanları bundan faydalanıyor. Bu da çok ciddi bir adaletsizlik doğuruyor.
Yine belediyelerimize verilen
denkleştirme ödeneğinden dolayı ciddi sıkıntılar yaşanıyor. 4.999 nüfuslu bir
belediye 17 milyar alırken, 1 nüfus fazla olan 5 bin nüfuslu bir belediyede 72
milyar gibi müthiş bir açık ortaya çıkıyor. Burada da çok ciddi bir adaletsizlik
söz konusu. Bunların tekrar gözden geçirilmesi lazım.
Yine belediye başkanları
arasında yeşil pasaportla ilgili ciddi bir farklılık var. İl ve büyükşehir
belediye başkanlığı yapmış olanlara yeşil pasaport verilebiliyor ama bir
ilçede, bir beldede yirmi yıl belediye başkanlığı yapmış, yüksekokul mezunu,
normalde birinci dereceden veya üçüncü dereceden emekli olmuş bir belediye
başkanına şu anda yeşil pasaport verilmiyor ve burada da ciddi bir haksızlık
söz konusu. 215’inci maddede, biz, böyle bir değişiklik önergesi veriyoruz.
Bütün belediye başkanları üçüncü dereceye gelmek şartıyla, üçüncü dereceden
emekli olmaları şartıyla, emekli olduktan sonra da yeşil pasaport almaları,
bütün belediye başkanlarının yeşil pasaport almaları ciddi bir adaletsizliği
ortadan kaldıracaktır. Mecliste grubu bulanan bütün partilerden de bu konuda
destek istiyoruz, görüşmeleri yapıyoruz. Bunu halledebilecek olursak da
belediye başkanlarının arasındaki bu adaletsizlik ortadan kalkacaktır.
Ben bu vesileyle hepinize
teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Diğer önerge üzerinde söz
isteyen Bayram Meral, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Meral. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) –
Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 170’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, biraz
önce bazı milletvekili arkadaşlarım, görüştüğümde, AK PARTİ’nin IMF ile uzaktan
yakından hiç ilişkisinin olmadığını söylediler. Acaba IMF ne istemiş değerli
arkadaşlarım? Yatırımlar duracak, tarıma ve hayvancılığa destek verilmeyecek,
emeklilik zorlaştırılacak, ücretler dondurulacak, özelleştirme yağmasına devam
edilecek, kamu küçültülecek, zaman içerisinde yok edilecek. Bunu noktasına,
virgülüne kadar uyguladınız ve uygulamaya devam ediyorsunuz; bir.
İki: ithal bakandan
bahsettiniz. İthal bakanın ortaya koyduğu planı, programı bugüne kadar,
noktasına, virgülüne kadar uyguladınız.
Değerli arkadaşlarım, işte
IMF’nin ortaya koyduğu programlar: Kamunun küçültülmesi. Daha yakın bir tarihte
Tekel işçilerini üç ay yerlerde süründürdünüz ve haklarını ellerinden aldınız.
Şimdi, sıra başka kademelere geldi.
Değerli arkadaşlarım, daha
önce Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Türk köylüsüne yol, su, elektrik, kanal,
cami, yaz ve kış yolların açık tutulmasını, depremde, heyelanda Türk köylüsünün
imdadına koşulmasını yapan bir kuruluştu; dağıttınız, bir bölümünü tuttunuz
özel idarelere verdiniz. Bugün o işçiler orada da o hizmeti yapıyor. Orayı da
dağıtmaya çalıştınız ama yine de memnunum ki bir dönüş yaptınız Sayın Başbakan
tarafından, onların bu hizmetleri Karayollarında yürütmesini istediniz.
Şimdi, geriye kaldı değerli
arkadaşlarım, belediyede çalışanlar. Burada bir yasa görüştük geçmişte, belde
belediyelerini kapattınız. Sorduk o zaman, burada çalışan işçiler ne olacak?
“Diğer belediyelere dağıtacağız, hiçbir işçinin burnu kanamayacak.” diyen siz
değil miydiniz Sayın AK PARTİ’liler? Şimdi ne yapıyorsunuz?
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir)
– Doğru.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) –
Doğru değil mi? Doğru. Şimdi ne yapıyorsunuz doğruysa? Efendim, şimdi nereye
dağıtıyoruz? Emniyet Genel Müdürlüklerinin birimlerine. Nereye dağıtıyoruz?
Millî Eğitim Bakanlığına. Orada sendika var mı değerli arkadaşlarım? O
işçilerin şu andaki aldığı toplu sözleşme bitse… İçinizde belediye başkanlığı
yapmış insanlar var, işçi yönetmiş insanlar var. Toplu sözleşmesi bitti, ne olacak
bu işçiler değerli arkadaşlarım? Hangi ücreti alacak? Ya, Allah’tan korkun
biraz ya! Geldiniz geleli emekliyle uğraşıyorsunuz, memurla uğraşıyorsunuz,
işçiyle uğraşıyorsunuz, talancının, vergi vermeyenlerin, vurguncuların da
borçlarını affediyorsunuz. Ondan sonra da Hakk’ın huzurunda duruyorsunuz:
“Allah beni affet.” Allah sizi affetmeyecek, onu söyleyeyim.
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Onu
Allah bilir.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Nereden
biliyorsun?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) –
Sen, fakirin fukaranın hakkını ye, fakir fukaranın hakkını kes, hakkını gasbet…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yok
öyle bir şey.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) –
Nasıl yok öyle, Allah’tan kork! Yalan söyleme bir de.
Tekel işçilerini ne yaptınız?
Haklarını yüzde 30 düşürdünüz. Şimdi sıra geldi belediye işçilerine. Ya,
yapmayın arkadaşlar!
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir)
– Ne yapıyoruz? Sokağa mı atıyoruz?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Ya, biraz bu iççinin üzerinden elinizi çekin. Onu da bir başka yere gönderin
arkadaşlar, fazlaysa, “Göndermeyin.” demiyorum, onu da sendikanın olduğu bir
yere gönderin, hakkının kaybolmadığı bir yere gönderin; yatsın, otursun
demiyorum.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) –
Oralara gidiyor, oralara.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Peki, efendim, işçi fazlalığı varmış, ücretler ödenemiyormuş…
AHMET YENİ (Samsun) – İşçi
aidatlarını yiyen Allah’tan korksun, işçi aidatlarını yiyen!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) –
Sen hışma rastladın, duramıyorsun.
AHMET YENİ (Samsun) – İşçi
aidatlarını yiyen Allah’tan korksun!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Sen otur, sallanma, aklın başına gelsin; otur, otur!
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
peki, buralarda taşeron işçisi çalışıyor, taşeron; bu taşeron işçilerine para
bulunuyor, noktasına, virgülüne kadar hakları ödeniyor da neden belediyede
çalışan işçilere para bulunmuyor?
Değerli arkadaşlarım, burada
belediye başkanlığı yapmış arkadaşlarım var, yapmayın arkadaşlar! Günahtır
arkadaşlar, etmeyin arkadaşlar!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Fakir fukaranın ekmeğiyle oynamayın. İnsanı yarın ne olacağından habersiz,
huzursuz etmeyin. Gelin, bu maddeyi çıkarın değerli arkadaşlarım, rica
ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Meral.
Sayın Hamzaçebi, iki
önergenin gerekçelerini okutacağım henüz, ondan sonra.
Aynı mahiyetteki diğer iki
önergeden Muş Milletvekili Nuri Yaman ve arkadaşlarının önergelerinin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Madde ile, belediyelerde ihtiyaç
fazlası işçi bulunduğu varsayımından hareketle belediyelerce bildirilecek norm
kadro fazlası işçiler ile norm kadro dahilinde ihtiyaç fazlası kabul edilenler
Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatlarına
gönderilmesi öngörülmektedir. Belediye mevzuatında 2004 yılından bugüne yapılan
değişikliklerle kurulan norm kadro düzeni, belediye işçilerini bilinçli bir
şekilde fazla personel haline getirmiştir.
Söz konusu mevzuat ile
belediye hizmetlerinde kamu istihdamı daraltılmış ve taşeronlaşma
yaygınlaştırılmıştır. Belediyelerin tüm hizmetleri piyasadan satın alması için
kurgulanan norm kadro düzeni bu yasayla doğrudan uygulamaya girmiş olacaktır.
Bu madde taşeroncu belediyelerin işine yaramaktadır. Belediye çalışanlarının
iradeleri dışında bazı kamu kuruluşlarının taşra teşkilatlarına gönderilmesiyle
belediye hizmetleri alt işverenlere/taşeronlara teslim edilecek, böylece
sendikasız, toplu sözleşmesiz, asgarî ücretli, emeği sömürülen çalışan kitlesi
daha da yaygınlaşacaktır.
Madde hükmünün mantığı;
belediyelerin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntının personel giderlerinden
kaynaklandığı gibi yanlış bir algılama vardır. Oysa bu durum sadece küçük bazı
belediyeler için geçerlidir ve istisnadır. Hüküm, istisnai durumdan yola
çıkarak genelleştirmeye gitmektedir. Zor durumda olan bazı küçük belediyelere
kaynak aktararak sorunun çözülmesi olanaklıyken böyle bir genelleme
belediyelerde istihdam koşullarını işçiler aleyhine kökten bozmaktadır.
BAŞKAN - İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Belediyelerin ve bağlı
kuruluşların sürekli işçi norm kadro sayıları, 2007 yılında yürürlüğe giren
yönetmelikle belediyelerin ihtiyaç duydukları gerçek personel sayısı yerine,
beldenin nüfus yapısı ve yaptığı hizmetin gerekleri gibi kriterler konarak norm
kadro sayısı ihtiyacın çok altında tespit edilmiştir. Bunun sonucunda,
belediyelerde sürekli işçi kadrolarında çalışanların önemli bir kısmı, bilinçli
bir şekilde norm kadro fazlası durumuna düşürülmüştür. Tasarıdaki bu madde
yasalaştığı takdirde belediye çalışanlarının iradeleri dışında bazı kamu
kuruluşlarının taşra teşkilatlarına gönderilmesiyle belediye hizmetleri alt
işverenlere, taşeronlara teslim edilecek, böylece sendikasız, toplu
sözleşmesiz, asgari ücretli, emeği sömürülen yeni bir çalışan kitlesi daha da
yaygınlaşacaktır. Bu durum Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunacağım. Ancak, bir yoklama talebi var, onu yerine
getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Özyürek, Sayın Dibek, Sayın Tan, Sayın Köse, Sayın Bingöl,
Sayın Yalçınkaya, Sayın Öğüt, Sayın Ateş, Sayın Meral, Sayın Sönmez, Sayın
Ünsal, Sayın Susam, Sayın Serter, Sayın Özkan, Sayın Oyan, Sayın Arat, Sayın
Köktürk, Sayın Öztürk.
Yoklama için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki
dört önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
171’inci madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 171.
maddesinin birinci fıkrasındaki "otuz gün" ibaresinin "kırk beş
gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan
Akçay Mehmet
Şandır |
Antalya Manisa Mersin |
E.
Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı |
Denizli Konya |
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 171 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “daha
önce” ibaresinin “bu Kanunun yayımı tarihine kadar” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun
Öztürk Ahmet
Tan |
İstanbul İzmir
İstanbul |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Şevket
Köse Yılmaz Ateş |
Malatya Adıyaman Ankara |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun
tasarısının 171'inci Maddesinin (1) inci bendinde yer alan cümleden sonra
gelmek üzere,
"Daha önce uzlaşmaya
girmiş olan belediyeler ile bağlı idarelerin borç ödemeleri de başvuru
yapmaları hâlinde bu madde hükümlerine göre yapılabilir."
cümlesinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Nuri Yaman Sırrı
Sakık Nezir
Karabaş |
Muş Muş Bitlis |
Hasip
Kaplan Fatma
Kurtulan |
Şırnak Van |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle ile takas ve
mahsup usulü ile borç ödemesi gerçekleştirecek olan büyükşehir belediyeleri ve
bağlı idari birimlerin yapacakları ödemenin, ödeme yapacak olan diğer kurumlar
ile uyum içinde olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 171 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “daha
önce” ibaresinin “bu Kanunun yayımı tarihine kadar” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Şevket
Köse (Adıyaman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Yılmaz Ateş, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Ateş. (CHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
171’inci madde özel olarak
Ankara Büyükşehir Belediyesi için düzenlenmiştir. Daha önce affedilip, takvime
bağlanıp ödenmeyen ve bugün kısmen affı getirilen eski borçlar nedeniyle bu
madde konulmuştur. Belediye Başkanının isteğiyle çıkardığınız kanun sayısı
hatırlanamaz oldu. Bu beş veya altıncı kanun düzenlemesidir. Her defasında af
getirdiniz ama Ankara Büyükşehir Belediyesinin hazineye olan borcu azalmadı,
arttı. Türkiye’deki 2.400 dolayındaki belediyenin hazineye vadesi geçmiş
borçlarının toplamı 7,8 milyar TL’dir, yani eski deyimle 7,8 katrilyondur.
Bunun 4,4 milyar Türk lirası, yani yüzde 56,4’ü Ankara Büyükşehir Belediyesine
aittir.
Belediyenin ha bire borcu
yükseliyor ama halka daha ucuz, daha kaliteli hizmet gidiyor mu diye soruyorsanız,
hayır, gitmiyor. Dünyanın en pahalı suyunu, Türkiye’nin en pahalı toplu taşım
hizmetini, en pahalı doğal gazını Ankara halkı kullanmaktadır. Hatta Ankara
halkından yüzde 300’lere varan zamlı fiyatlarla peşin toplanan doğal gaz
ödemeleri BOTAŞ’a yapılmadığı için, yine özel bir kanun çıkararak EGO’nun gaz
bölümünü sattınız.
Peki, borcunu ödemeyen bu
belediyeye aktardığınız bu paraların yolsuzluklardan, usulsüzlüklerden artan
kısmı nereye kullanılıyor diye baktığımızda da, değerli arkadaşlar, çürümekte olan
ucube demir kafeslerde, samanyolunda ve gökkuşağında ahlaka, etiğe aykırı
olarak transfer edilen belediye başkanları transferlerine aktarılmaktadır.
Dokuz yıldır bu İktidar Beypazarı’nı unuttu ama Belediye Başkanlarını etiğe
aykırı olarak transfer ettikten sonra da -bu ileri demokrasinin herhâlde
madalyası olsa gerek- “AKP transferine hediye araç filosu” diye, filolar
hâlinde araçlar gönderdiniz.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Başbakan ucube arıyorsa, Van’da, Ardahan’da, Kars’ta aramasın; eğer ucube
arıyorsa, AKP Genel Merkezine 100 metre mesafedeki demir kafesi görsün, gözünün
önündeki merteği görsün. Eşkıya arıyor ise mahkeme kararlarını uygulamayan,
Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerine demir kafes diken Ankara Belediyesinde
arasın. Eğer besleme arıyor ise Kıbrıs’ta aramasın, Ankara Belediyesinden
besleme arasın. Her ne hikmetse, Ankara’nın içini boşaltıyorsunuz, kurumlarını
İstanbul’a taşıyorsunuz ama Ankara Büyükşehir Belediyesinin hazinesine de
trilyonlarca para aktarıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, biz
Sayın Erdoğan’ı demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olarak
görüyoruz ki öyledir. Eğer Sayın Erdoğan tarihe böyle bir Başbakan olarak
geçmek istiyor ise Ankara’daki ucube demir kafesi yıkarak hukuksuzluğa son
veren Başbakan olarak geçmelidir yoksa Afganistan’daki Taliban’dan sonra,
heykelleri yıkan bir Başbakan olarak geçmesini biz de arzu etmeyiz.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Bu
yakışmadı.
YILMAZ ATEŞ (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, kabadayılık toplumumuzun önemli değerlerindendir. Sayın
Erdoğan eğer Kasımpaşa kabadayısı ise de o kabadayılığının boş olmadığını
göstermelidir. Gazetecilere yüz binlerce 50 bin TL’lik tazminat davaları
açmakla kabadayılığının içinin dolu olduğu gösterilemez.
Eğer bu kabadayılığının
içinin dolu olduğu gösterilmek isteniyorsa, gelin, oylarınızla bu maddeyi bu
tasarıdan çıkarın ve bunun da, değerli arkadaşlar, gereksiz yere bir daha
getirilmemesini diliyorum, yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 171.
maddesinin birinci fıkrasındaki "otuz gün" ibaresinin "kırk beş
gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Emin Haluk Ayhan,
Denizli Milletvekili... (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; önergemiz ile görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı’nın 171’inci maddesinin birinci fıkrasındaki
“otuz gün” ibaresinin “kırk beş gün” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ediyoruz. Gerekçemiz de ilgili kuruluşlara 15 gün daha ek süre verilmesi. Gerçi
bunu kaç senedir ödemeyen belediye şimdi nasıl ödeyecek? Belediyeler
rahatlasın...
Ama belediyeler hususunu AKP
her zaman ne yaptı? İstismar etti. Bu maddenin başlığı: “Bazı mahallî
idarelerin borçları ve alacaklarının takas ve mahsubu.” Maddenin birinci
fıkrasıyla 5216 sayılı Büyükşehir
Belediyesi Kanunu’nun geçici 3’üncü maddesi kapsamında uzlaşmaya girmeyen
büyükşehir belediyeleri ve bağlı kuruluşları hazineye borcu olan veya üyeleri
belediyelerden oluşan mahallî idare birliklerinin otuz gün içinde müracaat
etmesi hâlinde yararlanmadıkları eski imkândan tekrar yararlanması amaçlanıyor.
İkinci fıkrasında, mahallî
idare birliği üyesi belediyelerin hissesinden tahsilat yapılması öngörülüyor.
Üçüncü fıkra ile Doğalgaz
Piyasası Kanunu’ndaki bazı hükümler kapsam dışı bırakılıyor.
Buradan, AKP’nin artık Ankara
Büyükşehir Belediyesini sevmemeye başladığı anlaşılıyor bu ibarelerden.
Gerekçesini kendileri izah edebilirler.
Bir diğer husus, tahkim
yapıyorsunuz, mahallî idarelerin, belediyelerin sorunları çözülmüyor. Onlar çok
büyük sıkıntılar içinde. AKP belediyeleri iktidarın sürmesi için istismar
ediliyor. Bu, çok açık ve net bir şekilde görülüyor. Verdiğiniz sözü yerine
getirmiyorsunuz. Ne zamandan beri, önünüze gelen yerde “Yarın şu iller
büyükşehir belediyesi olacak” diye ilan ediyorsunuz, referandum öncesi söz
veriyorsunuz, gittiğiniz yerde “Ha yarın Başbakan geldiğinde söyleyecek.”
diyorlar, yarın geliyor, 2014 yılına atıyorsunuz. 2014’te zaten Allah sonunu
hayır getirsin. “Başbakan gelecek” diye toplayıp milleti de” “Belki bu müjdeyi
verecek” diye de istismar ediyorsunuz.
Bu kanun sadece kamu
kurumları arasındaki eşitsizliği de ne yapıyor? Ortaya koymuyor. Vatandaşlar
arasında da büyük eşitsizlikler var.
Şimdi, biraz önce ifade ettim
ve net bir şekilde söyledim. Gerçekten önümüzde, elimde, 2011 yılı genel
ekonomik hedefler ve yatırımlar var. Toplam kamu yatırımlarının reel olarak
azaldığını görüyoruz. Merkezî yönetim bütçesinin reel olarak azaldığını
görüyoruz. İller Bankasının yatırımlarının azaldığını görüyoruz fakat mahallî
idarelerin yatırımlarının önemli ölçüde arttığını görüyoruz. Bunun sebebinin ne
olduğunu sorduğumuz zaman, gayet açık, sormaya da gerek yok. Bunu sebebi nedir?
AKP seçim öncesi mahallî idarelere ilave kaynak ayırarak bunları istismar
edecektir. Bu genelde yaptığı bir hadisedir. Her zaman yapmıştır. “Nerden bunu
söylüyorsunuz?” diyeceksiniz. Bakın, 17/2/2010 tarihinde Plan Bütçe
Komisyonunda biz bir şey söyledik. Aynı şeyi tekrar söylüyorum burada. Ne
demişiz o zaman? “AKP Hükûmeti mahallî idareler konusunu gerçekten siyasi
istismar aracı olarak kullanıyor.” Geçen yıl geldiğimizde, seçimler öncesinde,
burada daha önce de bulunan bir tasarı tekrar gündeme getirilmiş, komisyonda,
burada hem mahallî idarelerin kendi öz gelirlerini artırıcı hem de genel bütçe
gelirlerinin paylarını artırıcı bir tasarı sunulmuş olmasına rağmen, bu ifade
edildikten sonra tekrar ne yaptı? Tasarı Komisyondan çekildi, alt komisyon
kurulmasına rağmen; ne oldu? Sonra teklif olarak aynı gerekçelerle harfiyen
geri geldi. Şimdi, buna baktığınız zaman, bunun adı istismardır, suistimaldir.
Buna baktığınız zaman neyi görüyoruz? AKP’nin mahallî idareleri hâlen suistimal
aracı olarak gördüğünü söylüyoruz, Ankara Büyükşehir Belediyesini de yavaş
yavaş sevmemeye başladığını görüyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan, saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
172’nci madde üzerinde üç
adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
606 sıra sayılı kanun
tasarısının 172'inci Maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan "bir aya
kadar" ibaresinin "on beş güne kadar" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Nuri Yaman Hasip
Kaplan Fatma
Kurtulan |
Muş Şırnak
Van |
M.
Nezir Karabaş Sırrı
Sakık |
Bitlis
Muş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 172.
maddesinin birinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal Erkan
Akçay Münir
Kutluata |
Antalya Manisa
Sakarya |
Mehmet Şandır Yılmaz
Tankut Mustafa
Kalaycı |
Mersin Adana
Konya |
E.
Haluk Ayhan Recep
Taner |
Denizli
Aydın |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 172 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Koçal Harun
Öztürk Hüseyin
Ünsal |
Zonguldak İzmir Amasya |
Tekin
Bingöl Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ankara Malatya |
Yetki
Madde172- (1) Bakanlar
Kurulu, bu Kanunun Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Kısımlarında öngörülen
başvuru ve ilk taksit ödeme sürelerini iki aya kadar uzatmaya yetkilidir.
(2) Bu Kanun kapsamına giren gümrük vergileri ile bunların aslına
bağlı olsun veya olmasın her türlü cezaların tamamı tahsil edilir. Gümrük
vergisi ve her türlü cezaya ait faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'i
alacakların yerine, bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim
oranları esas alınarak hesaplanacak tutar ise, yürürlükteki mevzuata göre bu
Kanunun yayımlandığı tarihe kadar hesaplanan her türlü fer'i alacağın üçte
ikisinden az olamaz.
(3) Bu Kanunun Birinci,
İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Kısımlarının uygulanmasına ilişkin usul ve esasları
belirlemeye, ilgisine göre Maliye Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının görüşünü
almak şartıyla Gümrük Müsteşarlığı veya Sosyal Güvenlik Kurumu yetkilidir. İl
özel idareleri ve belediyelere ait amme alacaklarına ilişkin hükümlerin
uygulamasına dair usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca, TEDAŞ ve hissedarı
olduğu elektrik dağıtım şirketlerinin alacaklarına ilişkin hükümler Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak TEDAŞ,
diğer kurumlara ait alacaklara ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının
görüşünü almaları şartıyla bu kurumlar tarafından belirlenir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; burada bir yetki maddesi
var. Ben de düşündüm ki herhâlde İktidar bir yetki alacak, hakkı yenen
belediyelerin hakkını vermek için bir yetki istiyor herhâlde, öyle düşünmüştüm.
Sayın milletvekilleri, benim
ülkemin, benim bir bakanımın, benim bir başbakanımın verdiği sözün yerde
kalmasını ben hazmedemem, ben hazmedemiyorum. Ben bu Meclisin bir milletvekili
olarak, benim bir bakanımın ağzından bir şey çıktıysa, bu yerine gelmiyorsa bu
benim için bir züldür, bir milletvekili olarak. Eğer bu ülkenin Başbakanı bir
söz veriyorsa bu yerine gelmiyorsa çok üzülürüm, çok üzülürüm.
OSMAN KILIÇ (Sivas) – Var mı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Var tabii.
OSMAN KILIÇ (Sivas) – Var mı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Otur dinle o zaman, otur dinle, otur dinle! Evet, otur dinle.
BAŞKAN – Lütfen…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – O zaman dinlemesini bil.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sayın İçişleri Bakanı… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Sayın Aslanoğlu, lütfen Genel
Kurula hitap edin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sayın İçişleri Bakanı…
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) –
Bağırma!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
– Otur, dinlemesini bil. Dinlemesini bil. O zaman dinlemesini bileceksin.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu,
lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sayın Başkan, ikaz eder misiniz.
BAŞKAN – Ettim ikaz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – O zaman gel konuş burada. Gel konuş burada. O zaman dinlemesini
bilmiyorsan çık dışarı.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu,
lütfen…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sayın İçişleri Bakanı referandumda Şanlıurfa’ya gidip “Şu illeri
büyükşehir yapıyoruz.” diye müjde verdi mi vermedi mi? Verdi mi vermedi mi? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, soruya cevap verince de kızıyor.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu,
lütfen soru-cevap şeklinde konuşmayalım. Genel Kurula hitap edin lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – İki: Sayın Başbakan Denizli’ye gittiğinde “Ey Denizlililer, size
müjde.” dedi mi demedi mi? Ha, ben de diyorum, şu üzüntümü söylüyorum: Ben, bu
ülkenin Başbakanının, bu ülkenin bir bakanının sözünün yerde kalmasını
hazmedemiyorum. [AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri (!)] Yani ben sizden…
Gelin, Meclis olarak, Sayın İçişleri Bakanının, Sayın Başbakanın sözünün yerde
kalmaması için bir yetki verelim Hükûmete, size bir yetki verelim, bir daha
kanun getirmeyin. Yapsınlar o zaman, yapın! Ama niye yapmıyorsunuz? Niye
onların sözlerini yerde bırakıyorsunuz? Ben, bu ülkenin Başbakanının, bu
ülkenin bir İçişleri Bakanının verdiği sözün tutulmamasından üzüntülerimi ifade
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 172.
maddesinin birinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Yılmaz
Tankut (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz
isteyen Yılmaz Tankut, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi bu
düzenlemeyle, belediyelerin ve mahallî idare birliklerinin borçlarını, deyim
yerindeyse yeniden yapılandırıyorsunuz. Buna bizim bir itirazımız yok ancak
acaba bu düzenlemeden faydalanacak olan belediye ve birlik sayısı nedir?
Sayıdan öte, bu yapılandırmanın rakamsal boyutu ne kadardır? Bu
yapılandırmadan, esas olarak, başta Ankara olmak üzere sadece bir iki belediye
ve birliğin faydalanması, diğerlerinin ise pek düşünülmediği izlenimi
doğmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bu
torba tasarıdaki düzenlemelerin bir kısmı vatandaşlarımızın bazılarını memnun
edebilir, ancak iyinin içine kötü karıştırılarak bu tasarıyla başka
mağduriyetlerin önüne geçemezsiniz. Hepsinden önemlisi, bu tasarı milletin
adalet beklentisini gerçekleştirmemiştir. Eksik ve zamanında olmayan adaletin
ise adalet sağlamaktan öte zulmet getireceği hepinizin bildiği bir gerçektir.
Mesela, çiftçilerimizin Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan
borçlarının yapılandırılmasıyla ilgili bir düzenleme bu tasarıda ne yazık ki
yer almamıştır.
Gerek ekonomik kriz gerekse
de uyguladığınız yanlış politikalar sonucu ülkemizde en çok mağdur olan
kesimler küçük esnafımız ve çiftçilerimizdir. Sayenizde, bir zamanlar orta
direğin karşılığı olan küçük esnaf ve çiftçilerimiz, bugün neredeyse yok olma
noktasına gelmişlerdir. Buradan daha önce de ifade edildi, bugün maalesef bazı
köylerimiz toptan icralık duruma düşmüştür. Diğer taraftan ne yazık ki binlerce
köylümüz bu icra kıskaçlarının altında ezilmektedir.
Değerli milletvekilleri, biz
dile getirmekten, siz ise kulak tıkamaktan maalesef bıkmadınız. Mesela, bu
tasarıda belediye işçilerine tanınan kamuya geçme hakkının taşeron işçilere de
tanınmasını bizler çok isterdik, sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesiyle
ilgili düzenlemeye biz tam destek vermek isterdik, işsizliğin önlemesi
konusunda yapıcı katkılarımızı sunmak isterdik fakat maalesef bunların hiç
birisine sizler imkân tanımadınız.
Bakın, bugün Türkiye’de
işsizlik giderek şekil değiştirmekte olup üniversite mezunu işsizlerin oranı
vasıfsız iş gücüne nazaran katbekat fazlalaşmaktadır. Siz her ile bir veya
birkaç tabela üniversitesi açarak sorunu esasında öteliyorsunuz, ancak mesleki
ve teknik eğitimi önemsemeden her ile bir üniversite açmanız gelecek yıllarda
eğitimli işsizler açısından sosyal patlama tehlikesi meydana getirecektir.
Nitekim Kıbrıs’ta karşılaştığınız durum bunun en açık örneğidir ve siz geleceği
çok uzak sanıyorsunuz. Unutmayın ki gelecek yanınızda ve çok yakınınızdadır.
Belki unutmuş olabilirsiniz
ama ben size yine de hatırlatayım: Kıbrıs’ta Rum tezlerini desteklemek için
meşhur Birleşmiş Milletler referandumunda birlikte “Yes be annem” şarkıları
söylediğiniz yol arkadaşlarınız şimdi size vuruyorlar. Tabii, onlar da aslında
o gün de bugün de Türkiye Cumhuriyeti’nin temel tezlerine karşıydılar. Siz ise
şahsi ve siyasi saltanatınızla devletin politikalarını karıştırdığınız için, o
gün kabul etmekten bile imtina ettiğiniz Sayın Eroğlu’ndan bugün yol
arkadaşlarınızı mahkemeye vermesini istiyorsunuz. Bu sebepten diyoruz ki:
Politikalarınız tutarlı olsun.
Bakın, Mısır halkına
gösterdiğiniz hassasiyeti kendi insanınıza, kendi işçinize, kendi çiftçinize,
kendi emeklinize, kendi vatandaşınıza göstermekten bugün âciz durumdasınız.
Filistin meselesini unuttunuz. Gazze için toplanan yardım paralarının hâlen
teslim edilmediği veya edilemediği söyleniyor. Oysa bu kampanyalar
düzenlenirken öğrenciler harçlıklarını vermişlerdi, siz ise bu paraları hâlen bankalarda
tutuyorsunuz.
Tavsiyemiz odur ki milletin
hafızasıyla alay etmekten artık vazgeçin. Sayısal çoğunluğunuza güvenerek her
şeyi doğru yaptığınızı zannediyorsunuz ama siz de gayet iyi biliyorsunuz veya
bilmelisiniz ki çoğunluk adil olmayabilir. Millet sizden adalet bekliyor ve
bizler de yüce Meclise getirdiğiniz düzenlemeler için adil ve tarafsız olmanızı
istiyoruz.
Sözleşmeliler kadro bekliyor,
taşeron işçiler sorunlarının çözülmesini bekliyor, çiftçiler icradan kurtulmak
istiyor. Küçük esnaf “Boğulduk, yardım edin.” diyor. Siz ise hâlen adaleti
saraylara hapsetmeye devam ediyorsunuz. “Adalet artık saraydan çıksın ve
millete ulaşsın.” diyoruz. Elbette sizden adaletin timsali Hazreti Ömer’in
adaletini beklemiyoruz ama biraz nasiplenmenizi de milletimiz adına diliyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun
tasarısının 172'inci Maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan "bir aya
kadar" ibaresinin "on beş güne kadar" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Nuri
Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle ile başvuru
ve ilk taksit ödeme süreleri için öngörülen süre kısaltılmış ve bu bahisle
ödeme yapacak olan birimler açısından suistimalin önlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
173’üncü madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 173.
Maddesinde yer alan "bağlı kuruluşları olan İhracatı Geliştirme Etüd
Merkezi/Türkiye İhracatçılar Meclisi/İhracatçı Birlikleri;" ibaresinin
"bağlı kuruluşları olan İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, Türkiye
İhracatçılar Meclisi, İhracatçı Birlikleri ile" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan
Akçay Münir
Kutluata |
Antalya Manisa Sakarya |
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı E. Haluk
Ayhan |
Mersin Konya Denizli |
Recep
Taner |
Aydın |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 173 üncü
maddesi ile 4059 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 3'ün ikinci ve üçüncü
fıkralarındaki "ilgili diğer kurum ve kuruluşlar" ibarelerinin
"ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşları ve bunların üst kuruluşları" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Harun Öztürk Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Kemal Demirel |
İzmir Malatya Bursa |
Bayram Ali Meral Mustafa
Özyürek Bülent
Baratalı |
İstanbul İstanbul İzmir |
Oğuz
Oyan |
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun
tasarısının 173'üncü Maddesi ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun'a eklenen Ek 3'üncü maddenin 1'inci fıkrasında yer alan
"her türlü işlemler" ibaresinden sonra gelmek üzere "Hazine
Müsteşarlığından görüş alınmak suretiyle" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Nuri Yaman Sırrı
Sakık M. Nezir
Karabaş |
Muş Muş Bitlis |
Hasip
Kaplan Fatma
Kurtulan |
Şırnak Van |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle ile Dış
Ticaret Müsteşarlığının alacağı kararlarda Hazine Müsteşarlığına başvurması ve
böylelikle ihracata yönelik yapılacak ekonomik atılımlarda istikrarsızlığın
yaşanması önlenmek istenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 173 üncü
maddesi ile 4059 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 3'ün ikinci ve üçüncü
fıkralarındaki "ilgili diğer kurum ve kuruluşlar" ibarelerinin
"ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşları ve bunların üst kuruluşları" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Bayram
Ali Meral (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Oğuz Oyan, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Oyan.
OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bu madde Anayasa’ya aykırıdır.
Maddede şu söyleniyor: “Dış
Ticaret Müsteşarlığı, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan ihracata yönelik
devlet yardımları kapsamında yapılan ödemelere ilişkin iş ve işlemleri, bağlı
kuruluşları olan İGEME/TİM/İhracatçı Birlikleri; TTGV ve görevlendireceği
ilgili diğer kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla da gerçekleştirebilir.”
Şimdi, bakın “diğer kurum ve
kuruluşlar” genellemesiyle, aslında bir kamu kaynağını özel kuruluşlar
aracılığıyla dağıtmak gibi bir yola gidiyorsunuz. Yani, bu herhâlde
Patagonya’da falan da olmaz.
Bir kere, Anayasa Mahkemesi,
bırakınız özel kuruluşlar aracılığıyla kamu kaynağının dağıtılmasını, bir kamu
tüzel kişiliği olmayan, burada sayılan kuruluşlardan ihracatçı birliklerinin
bile böyle bir rol, böyle bir fonksiyon uygulaması, böyle bir rolde olmasına
karşı çıkmıştır.
Bakınız, Anayasa Mahkemesinin
2008’e 145 sayılı, 18/9/2008’de aldığı Karar’dan bir pasaj okuyorum. Şunu
söylüyor: “Birlikler bu yapılarıyla
-yani ihracatçı birlikleri- Anayasa’nın 123’üncü maddesi kapsamında,
yasayla veya yasanın açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kamu tüzel
kişileri olmadıkları gibi, amaçları, işlevleri ve nitelikleri itibarıyla kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına benzemekle birlikte, kuruluş ve tüzel
kişiliklerinin yasayla oluşturulmaması, organların seçiminin yargı gözetiminde
yapılmaması ve bağlı kuruluş olarak gösterilmeleri nedeniyle, Anayasa’nın
135’inci maddesinde yer alan kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları
kapsamına da girmemektedir. Bu birlikler, Anayasa’nın ne 123 ne de 135’inci
maddelerine göre tüzel kişilik kazanan kuruluş niteliğindedir.” Anayasa
Mahkemesinin açık kararı var, siz bunu getirip bir de “diğer kuruluşlar”
diyerek onun da dışına taşırıyorsunuz, burada ihracatçı birliklerini bile
sayamazsınız.
Bakınız, bu konuda Sayıştayın
hem 2008 hem de 2009 yılı hazine işlemleri raporu var, çok küçük bir şey de
oradan okuyayım size, Sayıştay da şunu söylüyor: “Ödeme sürecinin özellikle
mali sorumluluk açısından karmaşık, uzun ve gereğinden fazla parçalı bir yetki
sistematiğiyle kurgulandığını gösterdiği belirtilmiştir. Ayrıca, ödeme emri
belgelerine imza atan kamu görevlilerinin hiçbir kanıtlayıcı belgeyi
görmeksizin fondan aktarım yaptıkları, harcamaların gerçekleşme aşamasında mali
sorumluluk doğuran işlemlerin ihracatçı birliklerin çalışanı ve kamu görevlisi
olup olmadıkları tartışmalı olan kişilerce ifa edildiği, genellik ilkesine
uygun olmadığı yönünde eleştiriler…”
Bakınız, kısaca olay şu: Kamu
erkini kullanan kişinin aynı zamanda ticari faaliyet yürütmesi gibi bir durumla
karşı karşıyayız. Yani, masanın iki tarafında da aynı şey. Yani, ihracatçı
birliği masanın bu tarafında DFİF kaynağını dağıtacak, masanın öbür tarafına
geçecek kaynağı alacak. Yani, kamu fonunu dağıtan ile kamu fonunu alan aynı
kişi. Böyle bir şey olabilir mi? Kaldı ki, siz, dediğim gibi, bunu da aşıp bir
de özel kuruluşlara bunu veriyorsunuz. Bu, tüccar siyaset mantığına belki
sığıyordur da kamu yönetimi, devlet yönetimi mantığına sığmıyor değerli
arkadaşlarım.
Dolayısıyla, Anayasa
Mahkemesinden dönecek bir şeyi burada biz önlemeye çalışıyoruz, inşallah kabul
edersiniz.
Öte yandan, burada, DFİF
sadece Dış Ticaret Müsteşarlığına bağlanan bir fon hâline getiriliyor. Oysa
biliyorsunuz, bu Destekleme Fiyat İstikrar Fonu, aynı zamanda bir tarımsal
destekleme, birliklere özellikle kredi verme aracı olarak da kullanılıyor. Bu
tarımsal desteklemeden bu fonu bütünüyle çekmenin getireceği sıkıntılar vardır,
bunun yerine bir mekanizma koymuyorsunuz. Dolayısıyla, tarımsal destekleme bir
kaynaktan yoksun hâle geliyor. Bu, birinci söyleyeceğim.
İkincisi de Destekleme Fiyat
İstikrar Fonuna tarım ve satış kooperatifleri birliklerinin 1 milyar 25 milyon
liralık bir borcu birikmiş durumdadır, faizi dâhil, 230 milyon lira ana paradan
başlayarak. Şimdi, işte tam da bu tasarıda bunu da gündeme almak ve bir yeniden
yapılandırma kapsamında düşünmek gerekiyordu, yani faizlerin tümüyle silinmesi,
ana paranın da uzun vadeli, on yıllık bir döneme yayılması. Bunu Sanayi
Bakanıyla da görüştüm. Burada ben daha önceki maddede söylemiştim. Yani “Bu
kapsamda belki olmaz ama daha sonra getiririz.” dedi. Umarım bu yasama
döneminde birliklere ilişkin bu rahatlatıcı düzenleme yapılır ve Türkiye’de
tarımsal desteleme önündeki bir engel kaldırılmış olur.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Oyan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 173.
Maddesinde yer alan "bağlı kuruluşları olan İhracatı Geliştirme Etüd
Merkezi/Türkiye İhracatçılar Meclisi/İhracatçı Birlikleri;" ibaresinin
"bağlı kuruluşları olan İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, Türkiye
İhracatçılar Meclisi, İhracatçı Birlikleri ile" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili… (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizde, görüşülmekte
olan 606 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 173’üncü maddesinde yer alan "bağlı
kuruluşları olan İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi/Türkiye İhracatçılar
Meclisi/İhracatçı Birlikleri;" ibaresinin "bağlı kuruluşları olan
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, Türkiye İhracatçılar Meclisi, İhracatçı
Birlikleri ile" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Gerekçemiz, dil ve anlatım
bakımından bütünlük sağlanmasını amaçlamaktır. Dolayısıyla noktalama
işaretlerini değiştiriyoruz.
Daha yeni, kanun yapımıyla
ilgili sempozyum yapıldı. Bu kanun tasarısında kanun yapım sürecindeki
kurallara uymayan birçok madde var. Esasen bu tasarının çok önemli bir kısmı,
bürokratların, artık AKP İktidarının gideceğini bildiği için, kendini sağlama
alma, bakanların da, iktidardan gideceği için, kendilerini sağlama alma gibi
bir düşüncenin ürünü. Hukuka aykırı, kanun yapımına aykırı birçok hususu ihtiva
eden bir tasarı olduğunu iktidara mensup arkadaşlarımız da biliyor, kanun
yapımcıları da bunu çok rahat biliyor.
Şimdi, bir tane hususu
söylemek istiyorum: “Dış Ticaret Müsteşarlığınca denetime ilişkin usul ve
esaslar Dış Ticaret Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakanlıkça belirlenir.” Yani, nedir bu? Genelge midir, yönetmelik
midir? Neyle belirlenecek? Bir onayla mı belirlenecek? Onun, bir şekilde
belirlenmesi lazım. Şimdi “Bakanlıkça” diyor. Orada, bakan var. O, çok farklı
bir hadise. Tabii ki bu tasarının 173’üncü maddesiyle DFİF’e ilişkin yetkiler
Hazine Müsteşarlığından alınıyor, Dış Ticaret Müsteşarlığına geçiyor. Dış
Ticaret Müsteşarlığı da bütçe kaynaklı ihracata devlet yardımlarını, ihracatçı
birlikleri, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı, İGEME ve diğer kuruluşlar
aracılığıyla vermekte ve “Kurum, Dış Ticaret Müsteşarlığına karşı mali olarak
sorumlu.” denilmektedir. Burada ilk bakışta sorun görülmemekle beraber, işin
içini bilen herkesin, aslında neler olduğunu fark ettiğini biliyoruz. 5910
sayılı Kanun’da, önce, ihracatçı birlikleri ile Dış Ticaret Müsteşarlığı
arasında organik bir altlık, üstlük ve vesayet ilişkisi var idi. Bu kanundan
sonra, ihracatçı birlikleri ile Müsteşarlık arasında böyle bir ilişki
kalmamıştır veya aşırı şekilde zayıflamıştır.
Şimdiki durumda, ihracatçı
birlikleri yönetim kurulu üyeleri, birlik personelini istediği gibi işe almakta
ve istediği gibi de işten çıkarabilmektedir. Yani, birlik personelinin patronu,
ihracatçı birlikleri yönetim kurulu üyeleridir. Dahilde işleme rejiminde ve
ihracatta devlet yardımlarında, bu devlet desteklerinden yararlanan firmalar
yüzde 60 ila 80 oranında değişmekle birlikte, ihracatçı birliklerinin yönetim
kurulu üyelerine ait firmalardır. Dahilde işleme rejiminde ve ihracatta devlet
yardımlarında, belge düzenlemesini ve belge kapatmalarını ihracatçı birlikleri
yapmaktadır. Şimdi, belgeyi kapatan kişinin patronu ile belgedeki teşvikten
yararlanan firmanın patronu aynı kişidir ve sistem bunun üzerinden…
Müsteşarlığın etkin bir denetim mekanizması da yoktur. Bu sistemde, kimse
kapatılmaması gereken bir belgenin, patronun talimatı ile kapatılmasını
önleyemez ve bu durumdan rahatsızlık duyan kimse yoktur. Bu saydığım sıkıntılar
değişik defalarca Sayıştay ve teftiş raporlarına girmiştir, ancak idare bunu
görmemektedir, bunu kanun hâline getirerek problemi çözdüğünü düşünmektedir.
Anayasa’nın 128’inci maddesi “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer
kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları
kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer
kamu görevlileri eliyle görülür.” demektedir. Onların personeli, birliklerin,
memur değildir, o zaman bu yaptığımız iş doğru değildir.
Bakın, zaten dış ticarette
AKP işi bırakmıştır. 1,1 trilyon dolar ithalat yapmıştır, 700 milyar dolar
ihracat yapmıştır, 400 milyar dolardan fazla dış ticaret açığı vermiştir, 200
milyar dolardan fazla cari işlem açığı vermiştir. 400 milyar dolar dış ticaret
açığının 72 milyar doları 2010 yılına aittir. AKP’nin dış ticarette Türkiye’ye
getirdiği tablo budur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) -
Bu getirdiğimiz madde de bir şeye merhem olmayacaktır.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
174’üncü madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
606 sıra sayılı kanun
tasarısının 174’üncü Maddesinin (ı) bendinde yer alan “önlisans derecesi veren
bir yükseköğretim kurumudur.” ibaresinin “önlisans derecesinde bir
yükseköğretim kurumudur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nuri Yaman Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan |
Muş Muş Şırnak |
M. Nezir Karabaş Fatma
Kurtulan Sebahat
Tuncel |
Bitlis Van İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın 174 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Koçal Harun
Öztürk Hüseyin
Ünsal |
Zonguldak İzmir Amasya |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Tekin
Bingöl Ahmet
Tan |
Malatya Ankara İstanbul |
Madde 174- 4/11/1981 tarihli
ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 3 üncü maddesinin (ı) ve (r) bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"ı) Meslek Yüksekokulu:
Belirli mesleklere yönelik nitelikli ara insan gücü yetiştirmeyi amaçlayan yılda
iki veya üç yarı yıl olmak üzere dört yarı yıllık eğitim-öğretim sürdüren ve
önlisans derecesi veren bir yükseköğretim kurumudur.
r) Ön Lisans: Ortaöğretim
yeterliliklerine dayalı, en az dört yarı yıllık bir programı kapsayan nitelikli
ara insan gücü yetiştirmeyi amaçlayan veya lisans öğretiminin ilk kademesini
teşkil eden bir yükseköğretimdir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 174.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan
Akçay Münir
Kutluata |
Antalya Manisa Sakarya |
E.Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Denizli Konya Mersin |
Recep
Taner |
Aydın |
Madde 174- 4/11/1981 tarihli
ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesinin (g) fıkrasının ikinci
paragrafı madde metninden çıkarılmış, 3 üncü maddesinin (ı) ve (r) bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"ı) Meslek Yüksekokulu:
Belirli mesleklere yönelik nitelikli insan gücü yetiştirmeyi amaçlayan yılda
iki veya üç dönem olmak üzere 2 yıllık eğitim-öğretim sürdüren, önlisans
derecesi veren bir yükseköğretim kurumudur.
r) Ön Lisans: Ortaöğretim
yeterliliklerine dayalı, en az iki yıllık bir programı kapsayan nitelikli insan
gücü yetiştirmeyi amaçlayan veya lisans öğretiminin ilk kademesini teşkil eden
bir yükseköğretim düzeyidir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Gerekçe, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununun "Döner Sermaye" başlıklı 58. maddesinde 30.01.2010 tarih ve
27478 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5947 Sayılı ve 21.01.2010 tarihli
Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 5. maddesi ile yapılan değişiklikle,
üniversitelerin döner sermaye işletmelerinden personele yapılacak ek ödemelerde
performans sistemi getirilmiştir. Bu değişiklik 30.01.2011 tarihi itibariyle yürürlüğe
girecektir.
2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununun 58. maddesinin (g) fıkrasına eklenen iptalini istediğimiz ikinci
paragraf hükmüyle; 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Ek 3. Maddesinin 1.
fıkrası uyarınca ek ödemeden yararlanan üniversite personeli arasında ayrım
yapılmıştır. Bu hükmün yürürlüğe girmesiyle birlikte üniversitede görev yapan
akademik personel bahsi geçen ek ödemeden yararlanmaya devam edecek iken, idari
personelin ek ödemeden yararlanma hakkı elinden alınmaktadır.
Üniversitelerde eğitim-öğretim
sistemi akademik personel, idari personel ve öğrenci arasında yürütülmektedir.
Bu işleyiş içerisinde akademik personelin olduğu kadar idari personelin de emek
ve çabası bulunmaktadır. Üniversite personeli arasında ayrımcılığa yol
açılması, T.C. Anayasasında düzenlenen eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi
çalışma barışını olumsuz yönde etkileyecek ve eğitim-öğretimin sağlıklı şekilde
yürütülmesinin önünde engel teşkil edecektir.
Yükseköğretim kurumlarının
döner sermaye işletmelerinden ek ödeme alan personelin, bu ödemeleri almasında
performans sistemi öngörülmüştür. Her personel kendi unvan ve görevinin
gerektirdiği şekilde gösterdiği performansa göre bu ödemeden
yararlanabilecektir. Diğer bir deyişle kurumun döner sermaye işletmesine
sağlanan katkı, sadece belli unvandaki personelin kişisel performansına bağlı
değildir. Aynı zamanda onunla birlikte ya da maiyetinde çalışan personelin de
bu gelirlerin elde edilmesinde payı bulunmaktadır.
Teklifimiz doğrultusunda 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun 58. maddesinin (g) fıkrasına eklenen ikinci
paragraf hükmünün iptali hâlinde, eşitlik ilkesi doğrultusunda, üniversitede
görev yapan akademik personel ile idari personelin 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname'nin Ek 3. Maddesinde yer alan ek ödemeden yararlanmaları açısından
ayrım ortadan kalkmış olacaktır. Böylece çalışma barışının olumsuz yönde
etkilenmesinin önüne geçilecektir.
Öte yandan, ön lisans bir
yükseköğretim biçimidir, "bir yükseköğretimdir" ibaresi anlamsızdır.
Bu nedenle ifade değişikliği yapılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın 174 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Koçal (Zonguldak) ve arkadaşları
Madde 174- 4/11/1981 tarihli
ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 3 üncü maddesinin (ı) ve (r) bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"ı) Meslek Yüksekokulu:
Belirli mesleklere yönelik nitelikli ara insan gücü yetiştirmeyi amaçlayan
yılda iki veya üç yarı yıl olmak üzere dört yarı yıllık eğitim-öğretim sürdüren
ve önlisans derecesi veren bir yükseköğretim kurumudur.
r) Ön Lisans: Ortaöğretim
yeterliliklerine dayalı, en az dört yarı yıllık bir programı kapsayan nitelikli
ara insan gücü yetiştirmeyi amaçlayan veya lisans öğretiminin ilk kademesini
teşkil eden bir yükseköğretimdir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Ahmet Tan, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tan.
AHMET TAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde konuşmak üzere huzurunuzdayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Torbada, tabii ki, meslek
okullarıyla stajyerler eksik olsaydı tamamlanmamış olurdu. Ne demişti
atalarımız; “meslek lisesi memleket meselesi” diye; torba, meslek lisesini
geçiyor, yüksek okulları düzenliyor. Torba zaten emekle ilgili her şeyi
düzenliyor ve dümdüz ediyor.
TÜİK rakamları, bildiğiniz
gibi, çalışanların yüzde 40’ının kayıt dışı olduğunu belirtiyordu, ama yine de,
Ali Yiğit, Dursun Kavak, Satılmış Şimşek, Abdulkadir Kurt, Bayram Özkan, Abdullah
Karakulak, Ahmet Özdemir, Mükremin Atmaca, Cengiz Soyalp, Hüseyin Yıldız ve
daha 10 kadar genç geçen hafta kayda geçtiler ama geçtikleri kayıt Ankara
Karşıyaka Mezarlıklar Müdürlüğünün kayıtlarıydı. Ankara’da OSTİM’de yanarak,
ezilerek ölenlerin kaçı sigortalıydı hâlâ açıklanmış değil. Acaba bunlar meslek
yüksekokulu lisans mezunu olsalardı ölmekten kurtulabilirler miydi? Bunu
istatistiklere bakarak söyleyebiliriz. Çünkü üniversitelerin mezunlarından
dörtte 1’i işsiz. Demek ki bunlardan, 20 yurttaşımızdan 5’i hayatta olacaktı,
üniversite mezunu olmaları ve işsiz olmaları dolayısıyla.
Meslek lisesi, yüksekokul
mezunlarından kimin ne kadar kusurlu olduğunu bilme imkânı yok. Çünkü kusuru
hiç kimse tespit edebilmiş değil. Ankara Belediye Başkanı “Ben sorumlu
değilim.” diye kestirip attı. Bakanlıkta işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili
yüzlerce personel var ama onlar da buradaki sorumluları henüz açıklamış
değiller. Torbaya, dolayısıyla kayda girebilen gençlere gün doğuyor. Çünkü
“deneme süresi” adı altında yeni bir garantiye kavuşuyorlar. On altı ile on
sekiz yaş arasında 650 bin gencin ücreti 90 lira düşürülüyor ama iki ay deneme
süresi garanti ediliyor.
Bugüne kadar meslek
okullarındaki amaç ara elemanı yetiştirmekti ancak bu elimizdeki kanunda meslek
ön lisans yüksekokul türünden bir fiyakalı akademik ad veriliyor. Bu ad
dolayısıyla acaba üniversite payesi verilerek bu okullara oy almak peşinde mi
gidiliyor, bu da akla takılan bir şey. Yalnız, Başbakan geçen yılın üçüncü
ayının üçüncü günü, akılda kalıcı bir ay, Tuzla’da şöyle bir ilanat yapmıştı:
Üniversite bitirene iş garantisi diye bir şey yok. Şimdi üniversite mezunu
olmayınca acaba meslek lisesini bitirenler daha mı iş garantisine kavuşuyor,
bunu bilemiyoruz.
Gecenin bu saatinde bir acı
olayı hatırlatmak istiyorum. Ne zaman ki bu Meclis bir emekle ilgili,
çalışanlarla ilgili düzenleme yapıyor, lütfen şu gördüğümüz kırmızı öbeğe
bakmalı çünkü bundan evvelki Meclisin, yani 20’nci Dönem Meclisinin tamiri
sırasında avizelerin onarımını yapan bir işçi buraya çakıldı ve öldü. Bu işçi,
taşeron işçiydi ve hiç kimseye belli etmeden, ailesi ile o dönemki Meclis
anlaşma yaptı ve kapatıldı. Burada işçinin kanı var ne yazık ki, ölen işçinin,
taşeron işçinin kanı var. Bu kanı kapatmak üzere de… Herhâlde Mecliste yüzlerce
bahçıvan çalışıyor, ne yazık ki plastik çiçeklerle örttük o kan izini. O
yüzden, ne zaman emekle ilgili bir düzenleme yapacak olursak, özellikle taşeron
işçiliği teşvik eden bir düzenleme yapacak olursak bu öbeğe bakmalıyız ve
buradan yola çıkarak, işçilerin, geçen hafta işte 20’sini kaybettiğimiz
işçilerimizin ve… Şu anda da maden ocaklarında sadece birisinin cesedine
ulaşmış durumdayız. Yarına kalan 9 işçinin akıbetini düşünmeliyiz, ona göre
karar vermeliyiz arkadaşlar. Emekle ilgili düzenlemeler, çok yazık, büyük
dramlara, trajedilere yol açacak bir durumda. Bu torba kanundaki düzenlemeler,
ne yazık ki işçiye ve emeğe saygıyı değil, sermayeyi güçlendirmek üzere yapılan
düzenlemeler.
Son söz olarak da: Bir
stratejiden bahsediliyor. Bu strateji Çin ve Hindistan’daki üretimle rekabet
edebilsin diye bu düzenlemelerin yapıldığı söyleniyor. Türkiye bir faiz ülkesi.
Eğer üretimi Hindistan ve Çin’e ayarlayacak olursak daha da felaket tablolarla
karşılaşacağız.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Tan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
606 sıra sayılı kanun
tasarısının 174’üncü Maddesinin (ı) bendinde yer alan “önlisans derecesi veren
bir yükseköğretim kurumudur.” ibaresinin “önlisans derecesinde bir
yükseköğretim kurumudur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nuri
Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Bu değişiklikle
madde metninde anlam bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
175’inci madde üzerinde üç
adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun
tasarısının 175’inci Maddesi ile 2547 sayılı yasanın değiştirilen 44’üncü
maddesinin (f) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nuri Yaman Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan |
Muş Muş Şırnak |
M. Nezir Karabaş Fatma
Kurtulan Sebahat
Tuncel |
Bitlis Van İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 175.
maddesiyle değiştirilen 2547 sayılı Kanunun 44’üncü maddesinin (a) fıkrasında
yer alan “önlisans, lisans, yüksek lisans ve doktora diploması alır.”
ibaresinin “önlisans, lisans, yüksek lisans veya doktora diploması almaya hak
kazanır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan
Akçay Münir
Kutluata |
Antalya Manisa Sakarya |
E. Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Denizli Konya Mersin |
Recep
Taner Hasan
Çalış |
Aydın Karaman |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 175’inci maddesi
ile değiştirilen 2547 sayılı Kanunun 44 üncü maddesinin (b) fıkrasında yer alan
“dönemi” ibaresinin “yarıyılı”; “döneme” ibaresinin “yarıyıla”; “dönemde”
ibaresinin “yarıyılda” şeklinde değiştirilmesini, “ve teorik ders içerikleri”
ibaresinin fıkra metninden çıkarılmasını, (c) fıkrasının son cümlesi ile (ç)
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Koçal Harun
Öztürk Hüseyin
Ünsal |
Zonguldak İzmir Amasya |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Tekin
Bingöl Necla
Arat |
Malatya Ankara İstanbul |
c. Bu durumda, ders ve
sınavlara katılma ile tez hazırlama, yurt, burs, kredi, askerlik tecili ve
öğrenci pasosu hariç, öğrencilere tanınan diğer haklardan yararlandırılmaksızın
öncelik statüleri devam eder.
ç. Bir yılda üç yarıyıl
öğretim veren yükseköğretim kurumlarında öğretim elemanlarının bu Kanunun 36
ncı maddesinde belirlenen haftalık zorunlu ders yükleri, sadece iki yarıyıl
için aranır. Tez danışmanlıkları hariç, üçüncü yarıyılda da ders vermeleri
hâlinde, bu derslerle ilgili olarak kendilerine ek ders ücreti ödenir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Necla Arat konuşacak.
BAŞKAN – Necla Arat, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Arat. (CHP
sıralarından alkışlar)
NECLA ARAT (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 175’inci maddesi üzerindeki önergemize ilişkin söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
bilindiği üzere, rekor düzeyde eleştiri alan ve içindeki beş ayrı öbekte çok
sayıda kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yaptığı için “torba” diye
adlandırılan, 12 Eylül referandum torbasına da benzetilen bu tasarının 175’inci
maddesi 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 44’üncü maddesinde yapılacak
değişikleri içermektedir. 2547’de “Öğretim süresi:” başlığı altında yer alan bu
madde, yeni tasarının değişik 175’inci maddesinde “Diploma alma, ders
kredilerinin hesaplanması, öğrencilik haklarından yararlanma ve sınavlar:”
başlığını taşımaktadır. Ne var ki normalde eğitim alanında yapılacak
değişikliklerin Millî Eğitim, Gençlik, Kültür ve Spor Komisyonunda tartışılması
gerekirken, iktidar partisi, her zamanki gibi oy çoğunluğuna güvenerek ve
inanılmaz bir acelecilik ile konuyu yalnızca Bütçe Komisyonunda görüştürmüştür
yani Eğitim Komisyonumuzun görüşlerinden yararlanılmamıştır.
Önergemizde de belirttiğimiz
gibi burada yasama yetkimizin kötüye kullanılması kadar bir yetki aşımı ve bir
İç Tüzük ihlali de söz konusudur. Üzülerek söylemek gerekir ki iktidar,
uzmanlık alanlarına beklenen saygıyı göstermemektedir. Çünkü iktidarın asıl
amacı, ekonomik-sosyal yaşam, idari yapı ve emek süreçlerini büyük bir hızla
neoliberal politikalar temelinde yeniden düzenlemektir. Nitekim, referandum
torbasında olduğu gibi, birbirinden bağımsız konuları içeren ve toplum yararına
ters düşen bazı karma tasarı ve teklifler genel kabul görebilecek yasa
değişiklikleriyle yan yana konmakta, böylece kabulleri sağlanmaktadır.
İktidarın bu yöntemini eleştiren başta DİSK, Türk-İş, Türk Tabipler Birliği ve
benzeri gibi sendikalar olmak üzere sayısız sivil toplum örgütü torba yasa
tasarısına sessiz kalmamış, protestolarını kamuoyuna duyurmak ve
yaygınlaştırmak üzere harekete geçmişlerdir. Ama başka ülkelerin halklarının
isteklerinin dinlenmesini isterken kendi halkının isteklerini dinleme
alışkanlığı olmayan iktidar, demokrasilerde çok olağan karşılanabilecek bu
protestoları basınçlı su ve biber gazıyla engellemiş, bu arada protestoyu
destekleyen muhalefet milletvekilleri de uygulanan baskı ve şiddetten
nasiplerini almışlardır. Değerli milletvekilleri, bu yöntem hiç kuşku yok ki
ileri demokrasilerde uygulanan bir yöntem değildir. Bu yöntemin uygulandığı bir
ülkede de, bırakın ileri demokrasiyi, demokrasi bile yoktur.
Üzerinde önerge verdiğimiz 175’inci madde
öğrenciye af getiren bir düzenleme içinde yer almaktadır. Sayın
milletvekilleri, grubumuz doğabilecek bazı sıkıntıları görmesine karşın pek çok
gencimize ve gençliğinde öğrenimini çeşitli nedenlerle yarım bırakmış olanlara
yeni fırsatlar yaratan bu düzenlemeye ilke olarak karşı çıkmamaktadır.
Üniversite öğrencilerinin okuldan atılmalarını sona erdiren bu düzenleme
öğrencilere zamlı harç miktarları ödemek koşuluyla öğrenime devam olanağı
sağlamaktadır. Bir derse üç kez kaydolan öğrenci harç miktarında ders başına
yüzde 50, dört kez kaydolan öğrenci yüzde 100, beş ve üstünde kayıt yaptıran
ise yüzde 300 zamlı ödeme yapmak zorunda kalacaktır. Bu zamlarla yoksul
öğrencilerin verilen fırsattan yararlanabilmeleri pek mümkün görülmemektedir.
Ayrıca, yalnız ders ve
sınavlara katılmayla tez hazırlama hakları olan yurt, burs, kredi ve öğrenci
pasosu hakkından yararlanamayacak olan bu öğrencilerin başarı olasılıkları çok
düşüktür. Bu nedenle önergemizde (c) bendinde yapılmasını önerdiğimiz
değişiklik anlamlı, önemli ve yararlı bir talebi dile getirmektedir.
Maddenin (e) bendinde yer
alan yeterli öğretim üyesi bulunmayan üniversitelerde uzaktan öğretim yoluyla
ders verilebilmesi, art arda açılan ve iktidarın bu konudaki aceleciliğini her
defasında eleştirdiğimiz çok sayıda üniversitenin…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NECLA ARAT (Devamla) -
…öğretim üyesi yetersizliği sorununu çözmeye yöneliktir ama geçmişte benzer
deneyimlerin ne ölçüde sonuç verdiği mutlaka araştırılmalı ve dikkate
alınmalıdır.
Sayın milletvekilleri,
iktidar, yeni açtığı üniversitelerde öğretim üyesi yetersizliğine çare ararken
yerleşik üniversitelerimizde ciddi sancılar doğuracak bir performans sistemini
uygulatmaya başlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NECLA ARAT (Devamla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Arat.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 175.
maddesiyle değiştirilen 2547 sayılı Kanunun 44 üncü maddesinin (a) fıkrasında
yer alan “önlisans, lisans, yüksek lisans ve doktora diploması alır.”
ibaresinin “önlisans, lisans, yüksek lisans veya doktora diploması almaya hak
kazanır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan
Çalış (Karaman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Hasan Çalış, Karaman Milletvekili.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 175’inci
maddesi 44’e (a) fıkrası üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde görüşlerimizi
açıklamak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar,
önergemizle “Ön lisans, lisans, yüksek lisans veya doktora diploması alır.”
ibaresinin “Ön lisans, lisans, yüksek lisans veya doktora diploması almaya hak
kazanır.” şeklinde değiştirilmesini istiyoruz. Kıymetli arkadaşlar, bu
değişikliği getirmemizin nedeni ibarenin daha anlaşılır, daha açık hâle gelmesi
ve olabilecek yanlışlıkların önlenmesidir.
Kıymetli arkadaşlar, 175’inci
maddeyle diploma alma, ders geçme, sınav ve öğrenci haklarıyla ilgili
düzenlemeler yapılmaktadır. İşte bu düzenlemelerden en önemlilerinden birisi
olan diplomayla ilgili hususa önergemizle açıklık getiriyoruz. Bu konuda
desteklerinizle daha olumlu bir yola gireceğini umuyoruz.
Kıymetli arkadaşlar,
üniversite eğitimi gerçekten gençlerimiz için, gençlerimizin geleceğini daha
iyi programlayabilmesi için, gençlerimizin bilim ve teknolojinin nimetlerinden
yeterince faydalanabilmesi için toplumsal hayatımızda daha verimli neticeler elde
edilmesi ve ülke kalkınması için gerçekten önemlidir. Gençlerimiz geleceğimiz
için son derece önemli. Ama gençlerimizin geleceğini gerçek anlamda
programlayabiliyor muyuz? Maalesef bu sorunun cevabına gönül rahatlığıyla
“Evet” diyemiyoruz.
Kıymetli arkadaşlarım,
gençlerimizi ilköğrenimden başlayarak yeteneklerine, becerilerine ve ilgi
alanlarına göre ve ülkemizin nüfus artışına, ara eleman, teknik eleman ve diğer
kalifiye eleman ihtiyaçlarına göre programlayarak yetiştirmemiz gerekmektedir.
Maalesef, sekiz buçuk yılı böyle bir çerçeveyle değerlendirdiğimiz zaman,
netice, üzücü bir neticedir.
Arkadaşlar, maalesef,
üniversite kapılarında yığılma devam etmektedir. Gençlerimiz ve ailelerinin
üzerindeki özel dershane baskısı devam etmektedir. Üniversiteye giren
öğrencilerimizin sıfır çekenlerinin sayısı her sene artarak devam etmektedir.
180 puan barajını alamayan öğrenci sayısındaki artış yine devam etmektedir.
Üniversite eğitimi döneminde
problemler bitiyor mu? Üniversite eğitimi döneminde gençlerimizin beslenme
problemleri, eğitimin kalitesiyle ilgili problemleri, barınma problemleri devam
etmektedir.
Arkadaşlar, üniversiteler
açıldığı zaman, gerçekten, yurt bulmak, yurtlara yerleşmek hâlâ çok önemli bir
problem olarak önümüzde durmaktadır. Asıl önemli problem ise üniversiteyi
bitiren gençlerimizin işsizlik problemidir. İş bulamadığımız bu gençlere,
geriye doğru dönüyoruz, “Kredini zamanında ödeyeceksin.” diyoruz. Kıymetli
arkadaşlar, yapılması gereken nedir? Öncelikle bu gençlerin kredi borçlarını iş
bulana kadar ertelemektir.
Bir başka husus, müteşebbis
özelliği olan, iş kurmak isteyen gençlerimize faizsiz kredi imkânları sağlamak
olmalıdır.
Kıymetli arkadaşlar, kısaca,
“Üniversite gençliğimiz açısından, gençliğimizin geleceği açısından gerçekten
olması gereken neydi?” sorusunun cevabının, sekiz buçuk yıllık iktidar yönünden
“koca bir kayıp” olduğunu görüyoruz.
Saygılar sunuyorum.
Önergemize desteğinizi bekliyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
606 sıra sayılı kanun
tasarısının 175'inci Maddesi ile 2547 sayılı yasanın değiştirilen 44'üncü
maddesinin (f) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Fatma
Kurtulan (Van) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile
yükseköğretim kurumlarının bağımsız bir şekilde bilimsel faaliyetlerini
sürdürmeleri hedeflenmiştir. Aksi halde iş dünyası ile ilişkilerin
geliştirilmesi ve buna ilişkin danışma kurullarının oluşturulması yapılacak
bilimsel çalışmaların sermaye çevrelerine yönelik fayda sağlama saikine
dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır. Oysa yüksek öğretim kurumunun amacı bir takım
kurumlara yardımcı olmak değil, bağımsız bir şekilde bilimsel çalışma yürütmek
olmalıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
176’ncı maddede iki adet
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 176.
Maddesiyle değiştirilen 2547 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin (ç) fıkrasında
yer alan "yüzde üç yüz fazlası ile hesaplanır." ibaresinin "yüzde
ikiyüz fazlası ile hesaplanır." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal Erkan
Akçay Münir
Kutluata |
Antalya Manisa Sakarya |
E. Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Denizli Konya Mersin |
Recep Taner Akif
Akkuş Beytullah
Asil |
Aydın Mersin Eskişehir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 176 ncı
maddesi ile değiştirilen 2547 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin (k) bendinde yer
alan "dörtte birini" ibaresinin "yarısını" şeklinde; (a)
fıkrasının son cümlesi ile (ç), (d) ve (e) fıkralarının da aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma Nur Serter Gürol
Ergin Harun
Öztürk |
İstanbul Muğla İzmir |
Mustafa
Özyürek Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul Malatya |
"Devletçe karşılanan
kısım cari hizmet maliyetinin yüzde yetmişinden az olamaz."
"ç. 44 üncü maddenin (c)
fıkrasındaki süreler içinde aynı yükseköğretim kurumundaki öğrenimi sırasında
bir derse üçüncü defa kayıt yaptırılması hâlinde, ilgili dönem için öngörülen
katkı payı ya da öğrenim ücretinin yanı sıra bu maddenin (c) fıkrasına göre
hesaplanan kredi başına ödenecek katkı payı veya öğrenim ücreti; dersin
alınacağı dönem için belirlenen kredi başına katkı payı veya öğrenim ücretinin
yüzde elli, dördüncü defa kayıt yaptırılması hâlinde yüzde yetmiş beş, beşinci
veya daha fazla defa kayıt yaptırılması hâlinde ise yüzde yüz fazlası ile
hesaplanır"
"d. 44 üncü maddenin (c)
fıkrasındaki süreler içinde öğrenimin tamamlanamaması hâlinde, her bir ilave
ders için kredi başına ödenecek öğrenci katkı payı veya öğrenim ücreti; dersin
alınacağı dönem için bu maddenin (c) fıkrasına göre belirlenecek olan kredi
başına katkı payı veya öğrenim ücretinin yüzde elli, ikinci defa kayıt
yaptırılması hâlinde yüzde yetmiş beş, üçüncü defa kayıt yaptırılması hâlinde
yüzde yüz, dördüncü ve daha fazla defa kayıt yaptırılması hâlinde ise yüzde
yüzyirmi beş ile hesaplanır."
"e. 44 üncü maddenin (c)
fıkrasında belirlenen süreler içerisinde yandal veya çift anadal öğreniminin
tamamlanamaması nedeniyle ilave ders alınması hâlinde, her bir ders için kredi
başına ödenecek öğrenci katkı payı veya öğrenim ücreti; dersin alınacağı dönem
için (c) fıkrasına göre hesaplanan kredi başına katkı payı veya öğrenim
ücretinin yüzde elli, ikinci defa kayıt yaptırılması hâlinde yüzde yetmiş beş,
üç ve daha fazla defa kayıt yaptırılması hâlinde ise yüzde yüz fazlası ile
hesaplanır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
Fatma Nur Serter, İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
evet, sabaha yaklaşıyoruz. Saat ikiyi çeyrek geçiyor. Biz burada torba yasayla
ilgili verdiğimiz önergeler üzerinde söz alırken 9 vatandaşımız, 9 yurttaşımız
Elbistan’da heyelan sonucunda oluşan göçüğün altında can çekişmekteler. Şu anda
çalışmalara ara verilmiş durumda. Bütün dileğimiz, toprak altındaki bu 9 canın
toprağın yüzüne canlı olarak çıkarılmaları. Ben burada ailelerine sabır
diliyorum ve umutla onların sağ bir biçimde yeniden ışıkla, havayla
kucaklaşacakları anı bekliyoruz.
Şimdi, torba yasayla ilgili
vermiş olduğumuz önerge, bu yasanın birbiriyle hiç ilintisi olmayan
maddelerinden biriyle ilgili. YÖK Kanunu’nun yani 2547 sayılı Kanun’un 46’ncı
maddesiyle ilgili.
Değerli milletvekilleri,
belki bu kürsüde bunlar çok fazla söylendi ama gerçekten 2547 sayılı yani YÖK
Kanunu’nun birkaç maddesinde değişiklik yapan bir yasayla ilgili görüşmelerin,
Mecliste ihtisas komisyonlarına hiçbir biçimde gönderilmeden Plan Bütçe
Komisyonunda görüşülmüş olması çok açık bir biçimde ihtisas komisyonlarının,
ama en azından kendi adıma söyleyeyim, Millî Eğitim Komisyonu adına söyleyeyim,
komisyonun yetkisinin gasp edilmesi anlamına gelmektedir. Madem bunu bir
alışkanlık hâline getirdiniz, madem her şeyi Plan Bütçe Komisyonunda
görüşüyorsunuz, belki seçimden sonra Anayasa değişikliğini de Plan Bütçe
Komisyonunda yaparsınız. Zahmet edip ihtisas komisyonları kurmayın! Kapatın
bütün komisyonları. Bütün yasaları sokun bir torbaya. Çorba ve torba anlayışı
içerisinde ve ihtisas komisyonu içerisinde görüşün. Bugüne kadar Anayasa
Komisyonunu baypas ettiğiniz gibi, diğer komisyonları baypas ettiğiniz gibi
bundan böyle de adet hâline getirdiğiniz bu alışkanlığı anlaşılan seçime kadar
sürdüreceksiniz. Seçimden sonra, umarım, iktidara gelecek olan hükûmet yapacağı
değişiklikleri, gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisini, bir yasama organını
hatırlayarak yapar diye diliyorum.
Vermiş olduğumuz bu önergede
bir şey çok açık olarak belirtilmiştir. Sizler, üniversitede bir taraftan
öğrencileri uzun süre üniversitede okutabilme ve üniversiteden atılmasını
engelleme gibi bir hak sunarken, aynı zamanda sadece paralı olanların
üniversitede eğitime devam etmesine imkân tanıyan bir uygulama içine girdiniz.
Yaptığınız bütün düzenlemelerde öğrencilerin ders başına ödeyecekleri, kredi
başına ödeyecekleri katkı miktarlarını misliyle arttırarak, yüzde 400’lere
çıkararak, sadece ve sadece parası olan öğrencilere üniversitede eğitim görme
olanağı tanıdınız. İşte biz verdiğimiz bu önergeyle, en azından, sizin
katlayarak arttırdığınız kredi başına katkı paylarını yüzde 25’er oranında
arttırarak öğrencinin bütçesine daha uygun bir hâle getirmeyi öneriyoruz.
Burada getirdiğimiz ikinci
önemli öneri: Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğinden bahsediyorsunuz ama
Avrupa’nın birçok ülkesinde eğitimden, yükseköğretimden katkı payı alınmıyor,
Türkiye’nin dört, beş katı kişi başına millî gelire sahip olan ülkelerde
üniversite öğretiminden para alınmazken siz burada devletin katkısının yüzde 50
olacağını ifade ediyorsunuz. Biz devletin katkısını yüzde 70 olarak öneriyoruz.
Üçüncü olarak da üniversitede
çalışan öğrencilere günlük asgari ücretin dörtte 1’ini öneriyorsunuz. Brüt
günlük asgari ücret 26,5 lira. Hatırlatıyorum. Bunun neti 21 lira. Siz, bir gün
çalışan öğrenciye bunun dörtte 1’ini önerdiğiniz zaman, kusura bakmayın, bu
öğrenci çalıştırmak olmuyor, bu tam bir emek istismarı oluyor. Biz, bunun yüzde
50’ye çıkarılmasını yani günlük asgari ücretin yarısının ödenmesini istiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 176.
Maddesiyle değiştirilen 2547 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin (ç) fıkrasında
yer alan "yüzde üç yüz fazlası ile hesaplanır." ibaresinin
"yüzde ikiyüz fazlası ile hesaplanır." şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Akif Akkuş, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun’un 176’ncı maddesi
hakkında verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tabii bu, gerçekten son derece tartışmaya açık bir konu yani “Katkı payı ve
öğrenim ücretleri” adı altında düzenlenen bir madde. Daha önce mevcuttu bu
aslında ama bunda bazı düzeltmeler yapılarak yeniden gündeme getirilmiş.
Aslında bu maddenin elbette Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda
görüşülmesi daha uygun olurdu ama biraz önce de konuşmacı vekilin söylediği
gibi bir acelecilik içerisinde bu Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüp buraya
indirildi.
Değerli milletvekilleri,
yasanın bu maddesiyle 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kurumu Kanunu’nun 46’ncı
maddesinde birtakım değişiklikler yapılıyor dedik. Bilindiği gibi
yükseköğretimde “öğrenci katkı payı veya öğrenim ücreti” adı altında belli bir
miktar ücret alınmaktadır.Birinci öğretim öğrencilerinden bu miktar “katkı
payı” adı altında alınırken, ikinci öğretimde ve uzaktan öğretimde “öğrenim
ücreti” adı altında alınmaktadır.
Aynı fakülte ve yüksekokul
sırasında yapılan bu derslere hemen hemen aynı öğretim elemanları girmekte,
aynı araç ve gereç kullanılmakta ama birinci ve ikinci öğretim öğrencilerinden
farklı ücretler alınmaktadır. Fakülte ve yüksekokullara devam etmekte olan
öğrencilerimiz için belli bir cari gider söz konusu olmaktadır. Bu cari hizmet
maliyetleri fakülteler, bölümler ve yüksekokullar nezdinde farklılıklar arz
etmektedir. Fakat bu fakülte ve yüksekokullarda toplumun geleceğinin
şekillendirilmesi söz konusu olduğundan, ülkenin kalkınma dinamikleri harekete
geçirildiğinden, devlet buralara önemli yatırımlar yaparak katkıda
bulunmaktadır.
Tabii, burada, birinci
öğretim öğrencilerinden alınan ücret miktarı bir yarı yılda 199 lira, ikinci
öğretim öğrencilerinden alınan öğrenim giderleri ise 511 lira. Yani ikisinin
arasında demek ki 2,5 misli bir fark bulunmaktadır ki belirttiğim gibi, birinci
öğretimin hocaları, sınıfları, laboratuvarları, kullanılan araç ve aletlerde
bir değişiklik bulunmamaktadır. Hatta bana göre, amortismanı hesap ettiğimiz
zaman, ikinci öğretim öğrencileri birinci öğrencilere nazaran devlete daha
ucuza gelmektedir çünkü okullar, derslikler, sıralar ve laboratuvarlar birinci
öğretim öğrencileri için yapılmıştır. Bunlardan, ekstradan ikinci öğretim
öğrencileri de istifade etmektedir. Bu bakımdan, bu ücretin birbirinden farklı
olması biraz anlamsız gibi gelmekte. Ancak şu söylenir daima: İkinci öğretime
giren öğretim görevlilerinin ve üyelerinin ücretleri birinci öğretime nazaran 3
mislidir, bu yüzden bunun bu şekilde olduğu iddia edilir ama yapılan
hesaplamalarda bunun böyle olmadığı da ortaya çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
ister “katkı payı” isterse “öğrenim ücreti” adı altında alınsın küçük gibi
görünen bu miktar, önergemizde belirttiğimiz gibi, ikinci, üçüncü kez dersin
alınması sırasında özellikle dar gelirli aileler için ödenmesi imkânsız olan
miktarlara ulaşmaktadır. Biraz önce belirttim, diyelim ki 511 lira bir yarıyıl
için ikinci öğretim öğrencisinden ücret alıyoruz, bu öğrenci dersten kaldı bir
defa, bir daha kaldı, bir daha kaldı, bir daha kaldı… 4 defa, 5 defa kayıt
yaptırması hâlinde yüzde 300’e kadar çıkıyor bu miktar. 500 lira ne olacak, 1,5
milyon lira olacaktır.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Çalışacak ama…
AKİF AKKUŞ (Devamla) –
Çalışacak elbette ama oraya giren çocukların hiçbirisi kendiliğinden
çalışmamazlık yapmaz, birtakım zorlukları vardır, bu yüzden çalışmaz. Bu yüzden
biz diyoruz ki, bu önergemizde belirttiğimiz gibi, bunun yüzde 300 değil, yüzde
200 olarak kabul edilmesini arzu ediyoruz ve önergemize destek bekliyoruz.
Yüce Divanı saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
177’nci madde üzerinde dört
adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının
177'nci Maddesi ile 2547 sayılı kanuna eklenen Geçici 58. maddesinde yer alan
"terör suçundan hüküm giyenler hariç" cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Nuri Yaman Sırrı Sakık Hasip Kaplan
Muş Muş Şırnak
M. Nezir Karabaş Fatma Kurtulan Sebahat Tuncel
Bitlis Van İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı kanun tasarısının 177'nci maddesi ile 2547 sayılı Kanuna eklenen GEÇİCİ
MADDE 58'in birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bekir Bozdağ Kürşad
Tüzmen A. Sibel
Gönül |
Yozgat Mersin Kocaeli |
Ahmet
Yeni Avni
Erdemir |
Samsun Amasya |
“Yükseköğretim kurumlarında
hazırlık dâhil bütün sınıflarda intibak, ön lisans, lisans tamamlama, lisans,
lisansüstü öğrenimi gören öğrencilerden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe
kadar, kendi isteğiyle ilişikleri kesilenler ile yurt dışındaki
üniversitelerden yatay geçiş yaptıktan sonra yatay geçişleri iptal edilenler
dâhil, terör suçundan hüküm giyenler hariç her ne sebeple olursa olsun ilişiği
kesilenler ile bir programı kazandıkları halde kayıt yaptırmayanlar bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş ay içinde ilişiklerinin kesildiği
yükseköğretim kurumuna başvuruda bulunmaları şartıyla bu Kanunun 44 üncü
maddesinde belirtilen esaslara göre 2011-2012 eğitim öğretim yılında
öğrenimlerine başlayabilirler."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanım Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın 177 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Koçal Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Zonguldak İzmir
Malatya |
Bayram Meral Tekin
Bingöl Hüseyin
Ünsal |
İstanbul Ankara
Amasya |
Mustafa
Özyürek |
İstanbul |
Madde 177- 2547 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 58-
Yükseköğretim kurumlarında (Polis Akademisi dahil) hazırlık dâhil bütün
sınıflarda intibak, ön lisans, lisans tamamlama, lisans, lisansüstü öğrenimi
gören öğrencilerden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar, kendi isteğiyle
ilişikleri kesilenler dâhil, terör sucundan hüküm giyenler hariç, her ne
sebeple olursa olsun ilişiği kesilenler ile bir programı kazandıkları halde
kayıt yaptırmayanlar bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay
içinde ilişiklerinin kesildiği yükseköğretim kurumuna başvuruda bulunmaları
şartıyla bu Kanunun 44 üncü maddesinde belirtilen esaslara göre 2011-2012
eğitim öğretim yılında öğrenimlerine başlayabilirler. 2010-2011 eğitim-öğretim
yılı bahar dönemi için bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren onbeş gün
içinde başvuranlardan durumu kurumlarınca uygun bulunanlar 2010-2011
eğitim-öğretim yılı bahar döneminde eğitim öğretime başlayabilirler. Başvuru
süresi içinde askerlik zamanı gelmiş olanların askerlikleri tecil edilmiş
sayılır. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte askerlik görevini yapmakta
olanlar terhislerini takip eden üç ay içinde ilgili yükseköğretim kurumuna
başvurmaları hâlinde bu maddede belirtilen haklardan yararlandırılır. Türk
Silahlı Kuvvetlerine bağlı eğitim kurumlarında tıpta uzmanlık, önlisans veya
lisans düzeyinde öğrenim görürken bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar
terör suçundan hüküm giyenler hariç, her ne sebeple olursa olsun kurumları ile
ilişiği kesilenler, bu maddenin yayımı tarihinden itibaren yukarıda belirlenen
süre içerisinde başvurmaları hâlinde Yükseköğretim Kurulunca uygun görülen
yükseköğretim kurumlarına intibakları sağlanır. Bu maddede yer alan hükümlerden
yararlanarak ayrıldığı yükseköğretim kurumuna kayıt yaptırıp işi veya
ikametinin başka bir ilde bulunduğunu belgeleyenler, üniversiteye giriş yılı
itibarıyla geçmek istediği üniversitenin taban puanını sağlamaları ve ikamet
ettikleri ildeki yükseköğretim kurumlarının senatolarının da uygun görmesi
hâlinde, senatolar tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikamet
ettikleri ildeki üniversitelerdeki eşdeğer diploma programlarına yatay geçiş
yapabilirler. Bu maddeden yararlanıp bir yükseköğretim kurumunda öğrenci
statüsü kazananlar başvurmaları hâlinde
Anadolu Üniversitesi bünyesindeki açık öğretim ön lisans veya lisans
düzeyindeki kontenjan sınırlaması olan eşdeğer bölümlere, kontenjan sınırlaması
olmayan diploma programlarında ise istedikleri bölümlere yatay geçiş
yapabilirler. Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye
Yükseköğretim Kurulu yetkilidir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 177. Maddesinin
matlabında yer alan "geçici madde" ibaresinin "geçici
maddeler" şeklinde değiştirilmesini; Geçici Madde 58'de yer alan
"yükseköğretim kurumlarına intibakları sağlanır" ibaresinden sonra
gelmek üzere "Polis Akademisinden ilişiği kesilenlerden hâlen polislik mesleğini
yapanların, talepleri hâlinde doğrudan Polis Akademisine intibakları
sağlanır." ibaresinin eklenmesini ve maddeye aşağıdaki geçici maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal E.
Haluk Ayhan Erkan
Akçay |
Antalya Denizli Manisa |
Mustafa Kalaycı Hasan
Özdemir Mehmet
Şandır |
Konya Gaziantep Mersin |
Geçici Madde - 59
1) "Yardımcı doçentlerin
görev süresinde sınırlama aranmaksızın atamaları yapılır. 12 yıldan fazla
çalışamama şartı yüzünden emekli olan veya görevlerinden ayrılmış olan tüm
Yardımcı doçentlere bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay
içerisinde müracaat etmeleri hâlinde bir defaya mahsus ayrıldıkları
üniversitelere geri dönüş hakkı verilir."
2)"Yüksek öğretim
kurumlarının yardımcı doçent kadrolarında görev yapan yardımcı doçentlerin bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihte başka bir işleme gerek kalmaksızın hak
ettikleri derece ve kademelere intibakları yapılır. 78 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye ekli(l) sayılı cetvelde düzenlemeler yapılarak 1. Derecenin 4 kademesine
kadar intibakları yapılır"
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Hasan Özdemir, Gaziantep Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 177’nci maddesi için vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 177’nci maddesi,
Yüksek Öğretim Kanunu’na eklenen bir geçici maddeyi ihtiva etmektedir.
Kamuoyunda çok tartışılan hâliyle, yükseköğrenim öğrencilerine ilişkisinin
kesildiği yükseköğrenim kurumlarına geri dönme imkânı tanımaktadır.
Önergemizde maddenin bu
hâlinde yer alan bir eksikliği gidermek istiyoruz. Buna göre polis akademisinde
ilk iki yıllık eğitimini tamamlayanlar polis memuru olmaya hak kazanmakta,
ancak memuriyetleri süresince görevde yükselememektedirler. Daha önce hiçbir
öğrenci affında yer almayan bu kişilerin akademiye dönerek öğrenimlerini
tamamlamaları ve görevde yükselmelerinin önünün açılması için bu düzenleme
şarttır.
Değerli milletvekilleri,
tasarının torbalaşmasının ardından gündeme gelen ilk konulardan birisi öğrenci
affı olmuştur. Bu çerçevede, Hükûmet, bu hükmün bugünkü hâliyle en geniş
öğrenci affı düzenlemesi olduğunu ve yaklaşık 800 bin kişinin bu aftan
yararlanacağını bildirmiştir. Burada kamuoyu gündemine yanlış bilgiler
verilmektedir. Bir kere bugüne kadarki en geniş kapsamlı af olduğuna dair
değerlendirmeler gerçeği yansıtmamaktadır. Daha önce çıkarılan öğrenci afları
1960’lı yıllara kadar gidebilmektedir.
Öte yandan, 800 bin
öğrencinin af kapsamına girdiği ifadesi de gerçekten uzak görülmektedir.
Ülkemizde dönem dönem bu tür öğrenci aflarının çıkarıldığı ve son yıllarda
üniversiteden ilişiği kesilen öğrenci sayısının ancak on binlerle ifade
edilebileceği dikkate alındığında 800 bin rakamı göz boyama maksadıyla verilen
abartılı bir rakam olarak görülmektedir. Kaldı ki, rakam gerçekten 800 bin ise
ortada çözüm bekleyen daha vahim konular vardır.
Bakınız, öğrenci affı
konusunda asıl önemli olan bu aflardaki başarı oranıdır. Öğrenci affındaki
ayrıntılarla ilgilenilmediği zaman başarı oranı yüzde 10’un bile altına
düşmektedir. Üzülerek belirtmek istiyorum ki, bugüne kadar Hükûmetin öğrenci
affındaki ayrıntılarla ilgili herhangi bir çalışma yaptığını göremiyorum. Peki,
nedir bu ayrıntılar?
Bakınız, yükseköğretim
kurumlarından ilişiği kesilen öğrencilerin önemli bir bölümü maddi imkânsızlık
nedenleriyle okullardan atılmakta veya okulu bırakmak zorunda kalmaktadırlar.
Bu öğrenciler afla döndüklerinde Kredi ve Yurtlar Kurumu kendilerine harç
kredisi ve burs olanağı sağlayabilecek midir? Tam aksine, öğrenci harcı
miktarının 2 katına çıkarılacağı konuşuluyor.
Daha vakit varken uyarmak
istiyorum: Afla dönen öğrencilere devlet desteğinin garantisi verilmeden bu af
bir işe yaramayacaktır.
Bu noktada, Sayın Genel
Başkanımızın 28 Ocak 2011 tarihinde kamuoyuyla paylaşmış olduğu Milliyetçi
Hareket Partisi seçim beyannamesinden konuyla ilgili bir bölümü sizlere
aktarmakta fayda görüyorum:
Ortaöğrenim ve
yükseköğrenimde okuyan gençlerin burs ve kredi imkânları geliştirilecek, yurt
ve barınma kredisi verilecek, çağdaş standartlarda barınma imkânları
oluşturulacak, hiçbir öğrenci açıkta bırakılmayacaktır. Yoksul öğrencilerin
kamu yurtlarında ücretsiz barınmaları temin edilecektir. Yükseköğrenim
öğrencilerine yurt ve barınma desteği olarak aylık 100 lira barınma kredisi
verilecektir. Öğrenim kredilerinin geri ödemesi, süre sonunda iş bulunmaması
hâlinde işe başlayanlara kadar ertelenecektir.
Netice itibarıyla, Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve Hükûmet bir gençlik sınavından geçmektedir. Sözler ile
icraatın birbiriyle çelişmemesi için bu uyarılarıma dikkat edilmesi ve önergeye
konu ettiğimiz düzenlemenin madde metnine eklenmesi gerekmektedir.
Konuşmama burada son verirken
yüce heyetinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 177 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
Madde 177- 2547 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 58-
Yükseköğretim kurumlarında (Polis Akademisi dahil) hazırlık dâhil bütün
sınıflarda intibak, ön lisans, lisans tamamlama, lisans, lisansüstü öğrenimi
gören öğrencilerden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar, kendi isteğiyle
ilişikleri kesilenler dâhil, terör suçundan hüküm giyenler hariç, her ne
sebeple olursa olsun ilişiği kesilenler ile bir programı kazandıkları halde
kayıt yaptırmayanlar bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay
içinde ilişiklerinin kesildiği yükseköğretim kurumuna başvuruda bulunmaları
şartıyla bu Kanunun 44 üncü maddesinde belirtilen esaslara göre 2011-2012
eğitim öğretim yılında öğrenimlerine başlayabilirler. 2010-2011 eğitim-öğretim
yılı bahar dönemi için bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren on beş gün
içinde başvuranlardan durumu kurumlarınca uygun bulunanlar 2010-2011 eğitim-öğretim
yılı bahar döneminde eğitim öğretime başlayabilirler. Başvuru süresi içinde
askerlik zamanı gelmiş olanların askerlikleri tecil edilmiş sayılır. Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihte askerlik görevini yapmakta olanlar
terhislerini takip eden üç ay içinde ilgili yükseköğretim kurumuna başvurmaları
hâlinde bu maddede belirtilen haklardan yararlandırılır. Türk Silahlı
Kuvvetlerine bağlı eğitim kurumlarında tıpta uzmanlık, ön lisans veya lisans
düzeyinde öğrenim görürken bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar terör
suçundan hüküm giyenler hariç, her ne sebeple olursa olsun kurumları ile
ilişiği kesilenler, bu maddenin yayımı tarihinden itibaren yukarıda belirlenen
süre içerisinde başvurmaları hâlinde Yükseköğretim Kurulunca uygun görülen
yükseköğretim kurumlarına intibakları sağlanır. Bu maddede yer alan hükümlerden
yararlanarak ayrıldığı yükseköğretim kurumuna kayıt yaptırıp işi veya
ikametinin başka bir ilde bulunduğunu belgeleyenler, üniversiteye giriş yılı
itibarıyla geçmek istediği üniversitenin taban puanını sağlamaları ve ikamet
ettikleri ildeki yükseköğretim kurumlarının senatolarının da uygun görmesi
hâlinde, senatolar tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ikamet
ettikleri ildeki üniversitelerdeki eşdeğer diploma programlarına yatay geçiş
yapabilirler. Bu maddeden yararlanıp bir yükseköğretim kurumunda öğrenci
statüsü kazananlar başvurmaları hâlinde Anadolu Üniversitesi bünyesindeki açık
öğretim ön lisans veya lisans düzeyindeki kontenjan sınırlaması olan eşdeğer
bölümlere, kontenjan sınırlaması olmayan diploma programlarında ise istedikleri
bölümlere yatay geçiş yapabilirler. Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve
esasları belirlemeye Yükseköğretim Kurulu yetkilidir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Mustafa Özyürek, İstanbul Milletvekili, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 606 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 177’nci maddesine ilişkin verdiğimiz önerge hakkında söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
“üniversite öğrencilerine af” şeklinde nitelendirilen bu maddeyi, Komisyona
geldiği andan itibaren, Cumhuriyet Halk Partisi olarak desteklediğimizi ifade
etmiştik. Ayrıca, Komisyona gelen şekliyle tasarıda, 12 Eylül 1980’den sonra
ilişkisi kesilenlerin tekrar üniversiteye dönmesi öngörülmekteydi. Bizim
verdiğimiz önergelere iktidar partisi de katıldı ve sonuç itibarıyla, hangi
tarihte olursa olsun üniversiteden ilişkisi kesilenlerin, istedikleri takdirde,
üniversiteye dönmeleri imkânı sağlanmıştır. Bu, çok geniş kapsamlı bir af
düzenlemesidir.
Değerli arkadaşlarım, biz,
özellikle burada, önergemizde bir sorunu çözmeye çalıştık, o da şudur: Bu
maddede geçmiş af düzenlemelerinde olduğu gibi Harp Okulundan ve Polis
Akademisinden ilişkisi kesilen öğrenciler, tekrar, bu af kanunuyla Polis
Akademisine ve Harp Okuluna dönememektedirler ve benzer, muadil başka bir
yükseköğretim kurumuna kayıtlarını yaptırabilmektedirler. Denilebilir ki Harp
Okulunun istediği disiplin açısından bunda zorunluluk var. Fakat Polis
Akademisinde herhangi bir sınıfta düşük not aldığı için sınıfını geçememiş ve
polis akademisiyle ilişkisi kesilmiş olan öğrenciler dışarıya atılmamış,
herhangi bir disiplin meselesi olmadığı için de polis olarak en hassas
noktalarda istihdam edilmekte, çalıştırılmaktadırlar ama şimdi, bu af
kanunundan onlar bir anlamda yararlanamıyor. İstiyorlar ki biz Polis
Akademisine dönelim, kaldığımız dersleri verelim, Akademiyi bitirip, komiser
muavini olarak başlayıp meslekte yükselelim. Biz, şimdi, onların önünü
kesiyoruz, diyoruz ki: “Sen gitmek istiyorsan benzer başka bir fakülteye git
ama Polis Akademisine dönme.” Bu gelen gençlerin çoğu, polis olarak görev
yapmakta olan gençlerin çoğu
-dertlerini anlattıklarında gerçekten çok makul geldi bize de- diyorlar
ki: “Biz zaten üniversite de bitirdik,
bizim ayrıca gideceğimiz bir üniversitemiz yok ama biz Polis Akademisinden
mezun olup, bu meslekte yükselmek istiyoruz. Bizim önümüzü niçin kesiyorsunuz?”
Gerçekten bunun hiçbir mantığı yok. O nedenle, biz önergemizde diyoruz ki: “Bu
gençler Polis Akademisine dönsünler, oradan mezun olabiliyorlarsa mezun
olsunlar ve yükselsinler.” Disiplin nedeniyle veya başka bir nedenle ilişkisi
kesilenler dönmesin, kabul ama sadece bir dersten, iki dersten kaldığı için
ilişiği kesilen bu insanların meslekte yükselmesinin önü bu düzenlemeyle
kesiliyor. Eğer önergemize destek verirseniz geniş bir kitlenin sorununu çözmüş
oluruz.
Bir diğer önemli nokta:
İktidar partisinin bir önergesi var, biraz sonra belki oylanacak. Şimdi, orada
deniliyor ki: “…yurt dışındaki üniversitelerden yatay geçiş yaptıktan sonra
yatay geçişleri iptal edilenler dâhil…” Şimdi, yurt dışındaki bir üniversiteden
yatay geçiş yapmışsa, bu usule uygunsa zaten o artık öğrencidir. Ayrıca buraya
bir ibare…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) –
Bir dakikanızı rica edebilir miyim?
BAŞKAN – Sayın Özyürek,
biliyorsunuz süre eklemiyoruz. Lütfen Sayın Özyürek, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) –
Ama çok hayati bir şey anlatıyorum.
BAŞKAN – Sayın Özyürek
vermiyoruz, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) –
Çok önemli bir konu. Eğer bu yatay geçiş hakkını kazanamamış kimselere yatay
geçiş hakkı sağlamaya dönükse, böyleyse çok sakıncalı olur.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Özyürek.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı kanun tasarısının 177'nci maddesi ile 2547 sayılı Kanuna eklenen Geçici
Madde 58'in birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
“Yükseköğretim kurumlarında
hazırlık dâhil bütün sınıflarda intibak, ön lisans, lisans tamamlama, lisans,
lisansüstü öğrenimi gören öğrencilerden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe
kadar, kendi isteğiyle ilişikleri kesilenler ile yurt dışındaki
üniversitelerden yatay geçiş yaptıktan sonra yatay geçişleri iptal edilenler
dâhil, terör suçundan hüküm giyenler hariç her ne sebeple olursa olsun ilişiği
kesilenler ile bir programı kazandıkları halde kayıt yaptırmayanlar bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş ay içinde ilişiklerinin kesildiği yükseköğretim
kurumuna başvuruda bulunmaları şartıyla bu Kanunun 44 üncü maddesinde
belirtilen esaslara göre 2011-2012 eğitim öğretim yılında öğrenimlerine
başlayabilirler."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yurt dışındaki
üniversitelerden yatay geçiş yaptıktan sonra yatay geçişleri iptal edilenlerin
de aftan yararlandıkları konusunda herhangi bir tereddüdün hasıl olmaması için
iş bu değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN – Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeyle 177’nci
maddeye bağlı geçici 58’inci maddenin ilk cümlesi tümüyle değiştiğinden, bu
cümlede değişiklik öngören Muş Milletvekili Nuri Yaman ve arkadaşlarının
önergesini işlemden kaldırıyorum.
Şimdi, kabul edilen önerge
doğrultusunda 177’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
178’inci madde üzerinde dört
adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun
tasarısının 178’inci maddesi ile 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanuna eklenen Geçici 13. maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan “en az
yüzde yirmibeşi” ibaresinin “en az yüzde ellisi” şeklinde değiştirilmesini,
2’inci fıkrasında yer alan
“en az yüzde yirmibeşi” ibaresinin “en az yüzde ellisi” şeklinde
değiştirilmesini,
3’üncü fıkrasında yer alan
“en az yüzde yirmibeşi” ibaresinin “en az yüzde ellisi” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nuri Yaman Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan |
Muş Muş Şırnak |
M. Nezir Karabaş Fatma
Kurtulan |
Bitlis Van |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 178 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Suat
Kılıç Mustafa
Elitaş |
Giresun Samsun Kayseri |
Ahmet Yeni Veysi
Kaynak Cüneyt
Yüksel |
Samsun Kahramanmaraş Mardin |
Madde 178- 29/6/2001 tarihli
ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici 12 nci
maddesinden soma gelmek üzere aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 13- Mülga
21/1/1998 tarihli ve 4325 sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada
Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 8 inci
maddesi ile 29/1/2004 tarihli ve 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun mülga 5 inci
maddesine göre, üzerlerinde yatırım yapılmak amacıyla gerçek veya tüzel
kişilere bedelsiz olarak devredilen taşınmazlar için verilen süre içerisinde
taahhüt edilen yatırımı gerçekleştiremeyen yatırımcılara 3 yıla kadar ilave
süre verilebilir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir; şimdi bu önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım, önerge sahiplerinin istemi hâlinde de kendilerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 178.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal E.
Haluk Ayhan Recep
Taner |
Antalya Denizli Aydın |
Alim Işık Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay |
Kütahya Konya Manisa |
Münir
Kutluata Mehmet
Şandır |
Sakarya Mersin |
Diğer önergenin imza
sahipleri:
Harun Öztürk Mustafa
Özyürek Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İzmir İstanbul Malatya |
Kemal
Demirel Bülent
Baratalı |
Bursa İzmir |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Bayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 178’inci madde üzerinde vermiş olduğumuz
tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin önerge üzerine söz aldım, sabahın
03’ünde yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İktidar grubu arkadaşlarımın
bu maddeyle ilgili olarak bir değişiklik önergesi verdiklerini de gördüm. O
değişiklik önergesi gelmemiş olsaydı, sabahın üçünde hangi düzenlemeyi
yapıyorduk, bilgilerinize sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
görüştüğümüz madde ile üzerinde yatırım yapılmak amacıyla gerçek ve tüzel
kişilere bedelsiz olarak devredilen taşınmazların tapu kütüklerine konulan
şerhlerinin teşvik koşullarına uyulmasa da kaldırılmasının yolu açmaktaydı.
Bu teşvikler, 2004 yılından
bu yana tamamı AKP tarafından verilen yatırım ve istihdam yaratmaya yönelik
teşvikler olup, dayanağı; 4325 sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada
Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi
Hakkında Kanun ile 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Hakkında
Kanun hükümleridir.
Komisyonda 119 firmayı
ilgilendirdiği ifade edilen bu düzenleme, kişiye veya bir gruba özel düzenleme
niteliğindedir.
Söz konusu kanunlar uyarınca
teşviklerden yararlandırılanlar, başlangıçta taahhüt ettikleri ne yatırımı ne
de istihdamı gerçekleştirebilmişlerdir. Komisyonda söz konusu taahhütlerin
gerçekleştirilememesinde teşvikten yararlananların başlangıçta ölçüsüz
taahhütte bulunmaları neden olarak gösterilmiştir. Bu mazeret, teşviklerin
dağıtımının idare tarafından gelişigüzel yapıldığının da kabulü anlamına
gelmektedir.
Şimdi, bu düzenleme ile
yatırım ve istihdam taahhütlerini yerine getiremeyenlere, yaptıkları yatırımın
ve yarattıkları istihdamın düzeyine göre, hazineye ait taşınmazı devretmenin
yolu açılmaktaydı. Yatırım ve istihdam taahhüdünün ne ölçüde yerine
getirildiğine bağlı olarak, hazineye ait taşınmaz mal üzerinde tapuda konulan
şerh kaldırılacak ve devir tarihindeki rayiç değerinin tamamı ya da bir
bölümünü ödemeleri karşılığında devir işlemleri yapılacaktır.
Böylece AKP döneminde,
hesapsız kitapsız bir biçimde, teşvik adı altında dağıtılan taşınmazlar ihalesiz
bir biçimde ve bugünkü rayicinin altında bir bedelle söz konusu kişilere
devredilecektir.
Bu taşınmazlar üzerinde tüyü
bitmemiş yetimlerin hakkı vardır ve bu nedenle maddede öngörüldüğü biçimde
devredilmesi kabul edilemez.
Hükümet, teşviklerin dağıtımında
gerekli özeni göstermeyerek kaynak israfına ve hazine zararına yol açmıştır.
Hukuk devletinde yapılması gereken, teşvik belgesindeki taahhütlerin yerine
getirilip getirilmediğini takip etmek, yerine getirilmemişse taşınmazların
hazineye geri intikalini sağlayacak girişimlerde bulunmaktır.
Biz, açıklanan bu
gerekçelerle bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasını önermekteyiz. Ancak,
biraz önce de ifade ettiğim gibi iktidar grubu bu geçici maddeyle ilgili olarak
bir değişiklik önergesi vermekte ve bizim eleştirilerimize geç de olsa bir
ölçüde yaklaşmakta ve yeni üç yıllık bir süre vererek bu teşvik belgesini alan
arkadaşlarımızın taahhüt ettikleri yatırım ve istihdam taahhütlerini yerine
getirmelerini beklemeyi öngörmektedirler.
Bunun da olumlu bir gelişme
olduğunu ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 178’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz
aldım. Bu vesileyle öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Henüz önergeye geçmeden
birkaç konuyu dile getirmek istiyorum. Öncelikle Kahramanmaraş ilimizde meydana
gelen göçük kazasında henüz kendilerine ulaşılamayan vatandaşlarımıza bir an
önce ulaşılması temennimi ben de iletmek istiyorum.
Diğer taraftan, bir talebim
var Sayın Başkanlık Divanından: Bu Türkiye Büyük Millet Meclisi kapılarında
sabahları bekleyen milletin ıztırabına bir son verelim. Meclise ziyaretçi
yasağının konmuş olmasını gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum. Bunu bu Meclise
yakıştıramadığımı da ifade etmek istiyorum.
Bir diğer konu: Şehit
ailelerinden bir şehit kardeşi veya eşine KPSS sınavı aranmaksızın kamuda iş
imkânı sağlayan Kanun’da bir değişiklik yapılarak ikinci bir yakınına da iş
imkânı sağlayan önergemize Sayın Millî Savunma Bakanının olumlu görüşle
İçişleri Bakanlığına gönderdiği görüş doğrultusunda bir an önce çözüm
getirilmesinde yarar olduğu düşüncesindeyim. Son dönemde işsizliğin arttığı ve
gerçekten şehit yakınlarının çok daha zor durumlarda yaşadığı bir zamanda böyle
bir düzenleme bu insanlarımızı da yeniden hayata bağlayacak bir düzenleme
olacaktır. Birkaç kez sordum ama henüz cevabını alamadım. Eğer bu torba yasaya
bununla ilgili bir düzenleme eklenebilirse, inanıyorum ki birçok insanı memnun
etmiş olacağız. Sayın Bülent Arınç’ın bu konuda açıklamalarının olduğu ifade
edilmektedir. Eğer böyle bir açıklama yapılmış ise bu devletin sözü olmalıdır
ve bu torba yasa sonuna böyle bir eklenti yapılması yararlı olacaktır diyorum.
Şimdi önergeyle ilgili benden
önceki değerli konuşmacı teknik bölümünü ifade etti aslında. Ama benim bu
maddede merak ettiğim ve kamuoyunun mutlaka aydınlatılması gerektiğine
inandığım birkaç soruyu sizlerle paylaşmam gerekiyor. Bu maddeyle getirilen ve
üzerlerinde yatırım yapılmak amacıyla gerçek ve tüzel kişilere bedelsiz olarak
devredilen taşınmazların tapu kütüklerine bu kanun kapsamında konulan şerhlerin
kaldırılmasının yolunun açılması kaç firmaya yaramaktadır? Komisyon görüşmeleri
sırasında iktidar partisi milletvekillerinin ifade ettiği gibi yaklaşık 120
civarındaki firmanın isimleri kimlerdir? Yani kırk dokuz yıllığına şu ana kadar
teşvik kanunlarından yararlanmak üzere tahsis almış ama taahhüdünü yerine
getirmemiş olan bu firmalar kimlerdir? Kredi almışlarsa bu kredileri nerelerde
kullanmışlardır? Taahhütlerinin asgari yüzde 25’ini yerine getirmiş olanlara bu
imkânın tanınması makul görülebilir. Ama merak edilen konular: Acaba bu
firmalar kimlerdir? Bu düzenlemelerde nasıl bir kamu yararı düşünülmektedir?
Teşvik için verilen ve millî ekonomiye katkı için tahsis edilen bu araziler
şimdiye kadar neden boş kalmıştır? Bunlar için ne kadar kredi kullanılmıştır?
Kamu bankalarından kullanılan kredi miktarları, varsa ne kadardır? Ne kadarı
geri ödenmemiştir? Bu yatırımların faaliyete geçmemiş olmasından dolayı
devletin ne kadar zararı olmuştur? Bu düzenlemeyle devletin zararı tazmin
edilebilecek midir? Mutlaka bunların cevaplanması gerekiyor. Bu yüz on dokuz
firma mutlaka açıklanmalıdır; kimler iktidara yakındır ya da yandaştır, kimler
gerçekten mağduriyetten dolayı bu yatırımları yapamamıştır, bunun kamuoyuna
açıklanması gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından “Ne alakası var?” sesleri)
Ne alakası mı var? Çok
alakası var. O zaman bu ekonomik krizden dolayı gerçekten bu yatırımlar
yapılamamışsa bir itirafı açık yüreklilikle kamuoyuyla paylaşmamız lazım.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir)
– Nerede yazıyor?
ALİM IŞIK (Devamla) – Nerede
mi yazıyor? Kanunu okursanız nerede yazdığını görürsünüz Sayın Vekilim. Bu
kanunu lütfen okuyunuz, kime ne çıkar sağladığınızı göreceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) –
Saygılar sunuyor, önergemize desteğinizi bekliyoruz. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 178 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Suat
Kılıç (Samsun) ve arkadaşları
Madde 178 - 29/6/2001 tarihli
ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici 12 nci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 13- Mülga
21/1/1998 tarihli ve 4325 sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada
Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 8 inci
maddesi ile 29/1/2004 tarihli ve 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun mülga 5 inci
maddesine göre, üzerlerinde yatırım yapılmak amacıyla gerçek veya tüzel
kişilere bedelsiz olarak devredilen taşınmazlar için verilen süre içerisinde
taahhüt edilen yatırımı gerçekleştiremeyen yatırımcılara 3 yıla kadar ilave
süre verilebilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe
Madde ile; 4325 sayılı Kanuna
göre 24, 5084 sayılı Kanuna göre 96 yatırımcı ile ilgili olarak anılan
Kanunlarla getirilen teşvik uygulamaları kapsamında, yatırımcılara bu
Kanunlarda belirtilen idarelere ait taşınmazlar bedelsiz olarak devredilen
yatırımların gerçekleştirilmesi aşamasında çeşitli güçlüklerle (ekonomik kriz,
teknolojik gelişmelere paralel olarak emek yoğun faktörlerden uzaklaşılması,
doğal afetler vs.) karşılaşılması nedeniyle taahhüt edilen yatırımları ve
istihdamı tam olarak gerçekleştiremeyen yatırımcıların yatırımlarını
tamamlamalarına imkan sağlanması ve bu konuda idareler ile yatırımcılar
arasında uygulamada ortaya çıkan hukuki ihtilafların giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, biraz
önce kabul edilen bu önergeyle 178’inci maddeye bağlı geçici 13’üncü madde
tümüyle değiştiğinden bu maddede değişiklik öngören Muş Milletvekili Nuri Yaman
ve arkadaşlarının önergesini işlemden kaldırıyorum.
178’inci maddeyi kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
179’uncu madde üzerinde üç
adet önerge vardır, gelişlerine göre okutup aykırılıklarına göre işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 179'uncu maddesine birinci fıkra olarak aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"3/1/2002 tarihli ve
4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 5'inci maddesine (e) bendi olarak; "e), (b) ve (c)
bentlerinde yer alan hükümler Tütün üreticileri birliklerine uygulanmaz."
bendi eklenmiştir. 4733 sayılı Kanunun 6'ıncı maddesinin birinci fıkrasının
ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere "Üreticinin tütün üreticileri
birliği üyesi olması durumunda, tütün mamulleri üreticileri ve tüccarlar,
üreticinin üyesi olduğu üretici birliği ile sözleşme yapar." cümlesi
eklenmiştir. 4733 sayılı Kanunun 8'inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"elli" ibaresi "üçyüz" olarak değiştirilmiştir."
Bengi Yıldız Sırrı
Sakık Nezir
Karabaş |
Batman Muş Bitlis |
Nuri
Yaman İbrahim
Binici |
Muş Şanlıurfa |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının
179 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet
Ceylan Ahmet
Aydın |
Giresun Karabük Adıyaman |
Şevket Gürsoy Mehmet
Erdoğan Cemal
Taşar |
Adıyaman Adıyaman Bitlis |
Zeki Ergezen Seracettin
Karayağız Medeni
Yılmaz |
Bitlis Muş Muş |
Madde 179- 3/1/2002 tarihli
ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesindeki
"veya niteliğine uygun olmayan" ibaresi metinden çıkarılmış; aynı
fıkraya "satışa arz eden veya satanlar" ibaresinden sonra gelmek
üzere "ile ambalajları üzerinde bulunduğu ürün bilgileri ile bandrol,
etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretlerin içerdiği bilgilerin farklı
olması hâlinde, bu ürünleri üreten veya ithal edenlere” ibaresi eklenmiş; aynı
maddenin beşinci fıkrasının (k) bendinde yer alan "izinsiz olarak veya
Kurum düzenlemelerine aykırılık oluşturacak şekilde" ibaresi metinden
çıkarılmış ve aynı bendin sonuna "Satışın internet ortamında yapılması
hâlinde, 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı Internet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda
öngörülen usullere göre
erişimin engellenmesine karar verilir ve bu karar hakkında da anılan
Kanun hükümleri uygulanır." cümlesi eklenmiş; aynı maddenin beşinci
fıkrasının (ı) bendindeki "ticari amaçla sarmalık kıyılmış tütün üretenler
ile satan veya satışa arz edenlere" ibaresi metinden çıkarılmış; aynı
maddenin beşinci fıkrasına (n) bendinden soma gelmek üzere aşağıdaki (o) bendi
eklenmiş ve aynı maddenin sekizinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(o) Ticari amaçla sarmalık
kıyılmış tütün üretenler ile satan veya satışa arz edenlere ürettikleri,
sattıkları veya satışa arz ettikleri tütünün;
50 kilograma kadar (50
kilogram dahil) olması hâlinde 250 TL.
50 kilogramdan 100 kilograma
kadar (100 kilogram dahil) olması hâlinde 500 TL.
100 kilogramdan 250 kilograma
kadar (250 kilogram dahil) olması hâlinde 1.500 TL.
250 kilogramdan 500 kilograma
kadar (500 kilogram dahil) olması hâlinde 3.000 TL.
500 kilogramdan fazla olması
hâlinde 5.000 TL.
idarî para cezası
verilir."
"Bu Kanuna, 4250 sayılı
Kanuna veya 5607 sayılı Kanuna aykırı fiillerden dolayı haklarında kesinleşmiş
mahkûmiyet kararı olanlara, Kurumun düzenlemekle yükümlü olduğu piyasalarda
faaliyete ilişkin hiçbir belge verilmez, verilmiş olanlar Kurumca iptal edilir.
Mahkemece verilecek mahkûmiyet kararında, kararın kesinleşmesine kadar faaliyete
ilişkin tüm belgelerin askıya alınmasına da karar verilir. Yargılama sonuna
kadar üretici ve ithalatçılara yetkili idarece uygun görülecek miktarda
bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretler verilir. Söz
konusu fiillerin kamu sağlığını veya tütün ve alkol piyasasının güvenliğini
bozucu nitelikte olması hâlinde, yargılama sürecinde yetkili mahkemece mevcut
delil durumuna göre belgelerin askıya alınmasına tedbiren karar verilir."
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan tasarının
179. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Şevket
Köse Ensar
Öğüt |
Malatya Adıyaman Ardahan |
Tekin
Bingöl Mehmet Ali
Susam |
Ankara İzmir |
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk |
İstanbul İzmir |
Madde: 179- 3/1/2002 tarihli
ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve görevleri
hakkındaki Kanunun 8. maddesinin (h) bendinden sonra gelmek üzere (g) bendi
eklenmiş ve aynı maddenin sekizinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir
(o) Ticari amaçla sarmalık
kıyılmış tütün üretenler ile satan veya satışa arz edenlere, ürettikleri,
sattıkları veya satışa arz ettikleri tütünün;
250 kg’dan-500 kg’a kadar
(500 kg dahil) 500 TL
500 kg’dan -1000 kg a kadar
1.000 TL
1.000 kg’dan fazla olması
hâlinde 2.000 TL
İdari para cezası verilir.
Ayrıca, bu miktarlardaki ürünlerin nakliyesine
idari para cezası verilemez.
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Meclis iradesine
teşekkür ediyorum, Meclis iradesine. Ama görüyoruz ki hâlâ burada Tütün ve
Alkol Piyasası Kurulu lütfedip gelmiyor, lütfedip gelmiyor. Bu irade yaklaşık
altı aydır... Adıyaman Milletvekili Sayın Köse, daha sonra da diğer Adıyaman
milletvekillerimiz, Sayın Ergezen’le birlikte bu halkın sorunuydu, üreticinin
sorunuydu...
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Ahmet Aydın Bey de...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – “Adıyaman milletvekillerimiz.” dedim efendim. Sayın Ahmet Aydın
Bey, Sayın Şevket Gürsoy Bey, Sayın Mehmet Erdoğan, Sayın Köse, tabii, baştan
söyledim.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Biz
de varız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Ömer Faruk Öz Bey, tabii. Ben Malatya Milletvekili olarak daha
kendimizi katmadım Ömer Faruk Bey.
Arkadaşlar, şimdi, burada iki
önerge var. Tabii, ben 5 bin liralık bir cezanın, altından kalkılmaz bir
cezanın bu miktarlara düşmesinin mutluluğunu yaşıyorum, bir kere bunu
söylüyorum. Ama bizim önergemizde şu var: 250 kilodan başlayan cezalar. Bir de,
Sayın Ergezen biliyor, bu eğer Adıyaman’dan Diyarbakır’a tütünü götürüyorsa bu
insanlara ceza yazmayın, arabalara. Önergemizdeki farklılık bu. Sizin
önergenizde yine o ceza, nakliye cezası duruyor o meşhur (ı) ve (h) maddesi
olduğu için. Çok sorunu çözmeyecek. Gelin, Meclis iradesi, burada ceza
miktarlarında 250 kilodan başlayalım, bir de eğer tütününü nakledip bir yere
götürüyorsa, kendi üreticiyse bu cezaları kaldıralım diyorum.
Ben, burada, yine, Tütün ve
Alkol Piyasası Kurulunu üreticisinin sorununa sahip çıkmadığından dolayı esefle
kınıyorum, esefle kınıyorum ama Meclis iradesine saygı duyuyorum.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarının
179 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
Madde 179- 3/1/2002 tarihli
ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesindeki
"veya niteliğine uygun olmayan" ibaresi metinden çıkarılmış; aynı
fıkraya "satışa arz eden veya satanlar" ibaresinden sonra gelmek
üzere "ile ambalajları üzerinde bulunan ürün bilgileri ile bandrol,
etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretlerin içerdiği bilgilerin
farklı olması hâlinde, bu ürünleri üreten veya ithal edenlere” ibaresi
eklenmiş; aynı maddenin beşinci fıkrasının (k) bendinde yer alan "izinsiz
olarak veya Kurum düzenlemelerine aykırılık oluşturacak şekilde" ibaresi
metinden çıkarılmış ve aynı bendin sonuna "Satışın internet ortamında
yapılması hâlinde, 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı Internet Ortamında Yapılan
Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen, Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanunda öngörülen usullere göre erişimin engellenmesine karar
verilir ve bu karar hakkında da anılan Kanun hükümleri uygulanır." cümlesi
eklenmiş; aynı maddenin beşinci fıkrasının (ı) bendindeki "ticari amaçla
sarmalık kıyılmış tütün üretenler ile satan veya satışa arz edenlere"
ibaresi metinden çıkarılmış; aynı maddenin beşinci fıkrasına (n) bendinden soma
gelmek üzere aşağıdaki (o) bendi eklenmiş ve aynı maddenin sekizinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(o) Ticari amaçla sarmalık
kıyılmış tütün üretenler ile satan veya satışa arz edenlere ürettikleri,
sattıkları veya satışa arz ettikleri tütünün;
50 kilograma kadar (50
kilogram dahil) olması hâlinde 250 TL.
50 kilogramdan 100 kilograma
kadar (100 kilogram dahil) olması hâlinde 500 TL.
100 kilogramdan 250 kilograma
kadar (250 kilogram dahil) olması hâlinde 1.500 TL.
250 kilogramdan 500 kilograma
kadar (500 kilogram dahil) olması hâlinde 3.000 TL.
500 kilogramdan fazla olması
hâlinde 5.000 TL. idarî para cezası verilir."
"Bu Kanuna, 4250 sayılı
Kanuna veya 5607 sayılı Kanuna aykırı fiillerden dolayı haklarında kesinleşmiş
mahkûmiyet kararı olanlara, Kurumun düzenlemekle yükümlü olduğu piyasalarda
faaliyete ilişkin hiçbir belge verilmez, verilmiş olanlar Kurumca iptal edilir.
Mahkemece verilecek mahkûmiyet kararında, kararın kesinleşmesine kadar
faaliyete ilişkin tüm belgelerin askıya alınmasına da karar verilir. Yargılama
sonuna kadar üretici ve ithalatçılara yetkili idarece uygun görülecek miktarda
bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretler verilebilir. Söz
konusu fiillerin kamu sağlığını veya tütün ve alkol piyasasının güvenliğini
bozucu nitelikte olması hâlinde, yargılama sürecinde yetkili mahkemece mevcut
delil durumuna göre belgelerin askıya alınmasına tedbiren karar verilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Cezaları indirin Ahmet Bey.
AHMET AYDIN (Devamla) –
Öncelikle bütün değerli arkadaşlara, ben, tahammül sınırları zorlanan bu saatte
beni dinleme zahmetinde bulundukları için teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Kusurumuza bakmasınlar, hakikaten çok önemli, çok güzel,
çok hayırlı bir iş yaptığımızı burada ben de ifade etmek üzere geldim.
Özellikle önergede imzası olan bütün arkadaşlarımız, olmayan siz değerli bütün
arkadaşlarımıza ben teşekkür ediyorum, çok yoğun gayret sarf ettiler. Grup
başkan vekillerimiz bu konuda hakikaten çok yakın ilgi gösterdiler.
Adıyaman’da, Bitlis’te, Muş’ta belki
sayısı on binleri aşan çok küçük arazilerde teras şeklinde bir dönümde
tütün eken üreticilerin ciddi sorunlarını çözüyoruz. Sadece Adıyaman’da
Çelikhan ilçemizde 3 bin olmak üzere 6 bin üretici Adıyaman’da bu işi yapıyor
ama hakikaten bugüne kadar çok ciddi sıkıntılarla karşılaştılar ve bu
sıkıntıların aşılması adına biz bunu yapıyoruz. Bu bir dönümlük arazide tütün
dışında da başka bir ekim mümkün değil, alternatif ürün kesinlikle olmuyor.
Yine burada ekilen başka
ürünlerle de bu aileler nafakalarını temin edemiyor, iklim şartları da müsait
değil.
Şimdi değerli arkadaşlar,
binbir emek ve zahmetle üretilen bu ürünün bir şekilde ticari değerinin olması
gerekiyordu ama ticaretten hâlen yasak bir ürün. Burada biz sadece ceza
boyutunu düşürüyoruz ve bu manada da kademeli bir ceza getiriyoruz. İşte daha
önce bir gram ürün satılsa dahi 5 bin lira ceza kesiliyordu, şimdi 50 kilograma
kadar 250 lira diyoruz, 50 kilogramdan 500 kilograma kadar 500 lira ceza
diyoruz, 250 kilogramla 500 kilogram arası da 3 bin TL. Değerli arkadaşlar,
tabii ki 500 kilogramdan fazla da 5 bin TL.
Ancak, şunu ifade edeyim
değerli arkadaşlar, burada bu işin kayıt altına alınarak vergisel boyutuyla
ilgili de bir çalışma yapılıyor. Bu sorunun kesinlikle tamamen çözümü için de
bütün arkadaşlarla bu gayreti sarf ediyoruz. Bize destek veren, bu konuda,
bütün herkese teşekkür ediyorum.
Bu yasanın, bu tasarının
hayırlara vesile olmasını diliyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, biraz
önce kabul edilen önergeyle 179’uncu madde tümüyle değiştiğinden bu maddede
değişiklik öngören Muş Milletvekili Nuri Yaman ve arkadaşlarının önergesini
işlemden kaldırıyorum.
179’uncu maddeyi kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Yedinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
03.26
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma Saati:
03.27
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf Coşkun (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin Dokuzuncu
Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Tasarı’nın
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Kamu
Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
3.- Kamu
Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/991) (S. Sayısı: 609)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan, Bazı
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve Alacaklarının Düzenlenmesine
Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
4. Bazı Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve Alacaklarının Düzenlenmesine Dair
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/877) (S. Sayısı: 535)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer alan, Avrupa
Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Avrupa
Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/339) (S. Sayısı: 62)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 11 Şubat 2011 Cuma günü saat 14.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
03.28
Not: Devamı taramadır.