DÖNEM: 23 CİLT: 92 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
62’nci
Birleşim
9 Şubat 2011 Çarşamba
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV.- KAPALI
OTURUMLAR
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Gümüşhane
Milletvekili Yahya Doğan’ın, Gümüşhane ilinin düşman işgalinden kurtuluşuna
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in, İstanbul Sarıyer ilçesi Derbent Mahallesi’ndeki
gecekondu yıkımlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde ilinin merkez ve ilçelerinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Milliyetçi Hareket Partisinin kuruluş yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, uluslararası yolsuzluk anketi verilerine göre
ülkemizin dünya rüşvet sıralamasında 6’ncı sırada bulunduğuna ilişkin
açıklaması
3.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, İnsan Hakları Komisyonunun 2004 yılındaki raporuna
ilişkin açıklaması
4.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın çete ve
mafyayla mücadelenin sanki ilk defa bu Hükûmet zamanında yapıldığı tarzındaki
konuşmasına ilişkin açıklaması
5.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya’nın muhalefet
milletvekiliyken yaptığı konuşmaları unutmaması gerektiğine, seçimler
yaklaşınca gelecek seçimlerin gelecek nesillerin önüne geçmesi davranışına
ilişkin açıklaması
6.- Ankara
Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin
konuşmasında ifade ettiği gibi hiçbir zaman gelecek seçimlere dayalı olarak
söylem ve tavır geliştirmediğine ilişkin açıklaması
7.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın konuşması
içinde talihsiz ifadeler olduğuna, hiçbir darbenin meşruiyeti olamayacağına,
darbelere meşruiyet kazandırıldığına ilişkin bir kanaatin Mecliste ifade edilmesini
doğru bulmadığına ilişkin açıklaması
8.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalık’ın, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun
konuşmasında bahsettiği, bir köyde ateş edilerek öldürülen kızın katilinin
serbest bırakılmasına ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Genel Görüşme Önergeleri
1.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştayın “Kıyıların Kullanımının
Planlanması ve Denetimi” adlı performans denetim raporları hakkında genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/22)
2.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştayın “Vakıflar Genel
Müdürlüğünün Sorumluluğundaki Tarihî Eserlerin Korunması” adlı performans
denetim raporları hakkında genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/23)
3.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştayın “Ormanların Korunması”
adlı performans denetim raporları hakkında genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/24)
4.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştayın “Trafik Kazalarını
Önleme Faaliyetleri” adlı performans denetim raporları hakkında genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/25)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/958) esas
numaralı astsubayların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair önergenin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 09/02/2011 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları tarafından verilmiş olan
gözaltılardaki ve hapishanelerdeki kayıplar, ölümler ve faili meçhul bırakılan
siyasi cinayetler hakkındaki Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun 09/02/2011 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve ön görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’ün, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İnsan
Hakları Komisyonu Başkanı olarak faili meçhuller konusunda şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın
konuşmasında, partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli ve
arkadaşlarının önergesinin gerekçesinde AK PARTİ Grubuna dönük hakaretler
bulunması nedeniyle partisine sataşıldığı iddiasıyla konuşması
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)
2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin;
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan
ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın;
Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve
10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın;
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2
Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606)
3.- Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/994) (S. Sayısı: 610)
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 610 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmeleri sırasında; İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen tasarıya geçici madde ihdas edilmesiyle ilgili verilen
önergelerden, en fazla iki adedinin işleme alınabileceğine ilişkin Oturum
Başkanının tutumu hakkında
XII.- OYLAMALAR
1.- Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, özel bir sağlık merkezinde
yapılan göz ameliyatlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı (7/17250)
2.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Filyos Vadisi’ne termik santral kurulacağı
iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/17661)
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş’taki hava kirliliğine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/17685)
4.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoy’un, yunus parklarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/17750)
5.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan’ın, Antalya-Finike’de meydana gelen selden
kaynaklanan mağduriyetin giderilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/17794)
6.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Orman Genel Müdürlüğüne ait taşınmazlara ve
Gazi Yerleşkesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/17815)
7.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kamu yatırımlarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/17840)
8.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bir taş ocağı işletmesine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/17865)
9.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, mobbingle mücadeleye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı (7/17877)
10.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 2/B arazilerinin satışlarına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/17969)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.
Ardahan
Milletvekili Saffet Kaya, Ardahan iline yapılan yatırımlara,
Mardin
Milletvekili Cüneyt Yüksel, Mardin Tarihî Dönüşüm Projesi’ne,
İlişkin
gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep ve Kilis illerinde bugüne kadar
gerçekleştirilemeyen GAP yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlu cevap verdi.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, CHP
Genel Başkanına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt, Ardahan’da yeni yapıldığı söylenen bazı kamu
binalarının tadilatlı olduğuna; bu
konuda Başbakana yalan söyletenleri kınadığına,
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan, Mezopotamya’nın en gözde, en tarihî, en kültürel
şehri Mardin’in, dinlerin, dillerin, mezheplerin, inançların kenti olduğuna,
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, valinin, bürokratların ve hiç kimsenin Başbakana
yalan söylettiremeyeceğine,
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir, Gaziantep’e gazilik unvanının verilmesinin yıl
dönümüne,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kanser tedavisi olanaklarının
geliştirilmesi ve onkoloji ilaçlarının tedarikinin kolaylaştırılması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesine (10/1026),
Van Milletvekili
Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, DİSK eski Genel Başkanı Kemal Türkler
cinayeti davası ile ilgili iddiaların araştırılmasına (10/1025),
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın:
Sayıştayın
“Hastane Enfeksiyonlarıyla Mücadele” (8/20),
Sayıştayın
“Büyükşehir Belediyelerinde Altyapı Faaliyetlerinin Koordinasyonu” (8/21),
Adlı performans
denetim raporları hakkında bir genel görüşme açılmasına;
İlişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan:
(10/597) esas
numaralı, GAP bölgesindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına dair önergenin
görüşmelerinin Genel Kurulun 08/02/2011 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP,
(10/601) esas
numaralı, akaryakıt kaçakçılığındaki artış ve Hükûmet tarafından alınan
önlemlerin değerlendirilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına dair
önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 08/02/2011 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek ve arkadaşları tarafından 16/12/2010
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan “Dünyada Petrol
Fiyatları” hakkındaki Meclis araştırması açılmasına dair önergelerinin Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer araştırma önergelerinin önüne
alınarak, 08/02/2011 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
AK PARTİ Grubu
önerisinin işleme alınıp alınmayacağı hususunda usul görüşmesi yapıldı; Oturum
Başkanı tutumunda İç Tüzük’e aykırı bir durum bulunmadığını ifade etti.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan
610 ve 609 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 3 ve 4’üncü sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
Genel Kurulun haftalık
çalışma günlerinin dışında 12 ve 13 Şubat 2011 Cumartesi ve Pazar günlerinde de
toplanarak gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 9, 10, 12, 13, 14, 16, 17, 23
ve 24 Şubat 2011 Çarşamba, Perşembe, Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günlerinde
saat 13.00'te, 11, 18 ve 25 Şubat 2011 Cuma günleri saat 14.00'te toplanmasına;
15 ve 22 Şubat 2011 Salı günlerindeki birleşimlerde sözlü soruların
görüşülmeyerek gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işlerin görüşülmesine; 8 Şubat 2011 Salı günü (bugün) 610 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 1’inci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 9 Şubat
2011 Çarşamba günü 610 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar, 10 Şubat 2011 Perşembe günü 62 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 11 Şubat 2011 Cuma günü 569
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 12 Şubat
2011 Cumartesi günü 570 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar, 13 Şubat 2011 Pazar günü 572 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 14 Şubat 2011 Pazartesi günü
573 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 15
Şubat 2011 Salı günü 459 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar, 16 Şubat 2011 Çarşamba günü 592 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 17 Şubat 2011 Perşembe günü
535 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 18
Şubat 2011 Cuma günü 586 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesine, bu birleşimlerde gece
24.00'te günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesine; 22, 23, 24 ve 25 Şubat 2011
Salı, Çarşamba, Perşembe ve Cuma günlerindeki birleşimlerde saat 23.00'e kadar
çalışmalarını sürdürmesine; 4/2/2011 tarihinde
dağıtılan ve Genel Kurulun 7/2/2011 tarihli 60’ıncı Birleşiminde okunan Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkındaki (11/13) esas numaralı Gensoru
Önergesi’nin 15/2/2011 Salı günkü gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmında yer alması, Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun aynı günkü
birleşiminde yapılmasına; 610 ve 609 sıra sayılı kanun tasarılarının, İç
Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin AK
PARTİ Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, torba yasadan vazgeçip başka kanun görüşmeye
başlamanın nezaketsiz ve millet iradesini yok sayan bir anlayış olduğuna ve
kınadığına ilişkin,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, CHP’yi yanlış değerlendirdiği
gerekçesiyle,
Birer açıklamada
bulundular.
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Hükûmete sataşması
nedeniyle bir konuşma yaptı.
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/253) İç Tüzük’ün 37’nci
maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporlarının
(1/883) (S. Sayısı: 568),
2’nci sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin;
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin
İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın;
Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın;
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2
Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasına
alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994) (S. Sayısı:
610) görüşmeleri ikinci bölümüne kadar kabul edildi.
Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Başbakana sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
Adalet Bakanı
Sadullah Ergin, Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, komisyon görüşmeleri
sırasında sorduğu soruları çarpıtarak tekrar sorduğuna, gerek hâkim ve savcı
mülakatında gerekse unvanlı personel alım mülakatında sorulan sorulara, ilişkin
bir açıklamada bulundu.
9 Şubat 2011
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
01.51’de son verildi.
Sadık YAKUT |
Başkan
Vekili |
|
Harun
TÜFEKCİ Fatih
METİN |
Konya Bolu |
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
|
Bayram
ÖZÇELİK Murat
ÖZKAN |
Burdur Giresun |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 79
II.- GELEN KÂĞITLAR
9 Şubat 2011 Çarşamba
Tasarı
1.- Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/996)
(İçişleri; Plan ve Bütçe; Dışişleri ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2011)
Genel Görüşme
Önergeleri
1.- Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştay’ın “Kıyıların Kullanımının
Planlanması ve Denetimi” adlı performans denetim raporu hakkında bir genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/22) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
2.- Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştay’ın “Vakıflar Genel Müdürlüğünün
Sorumluluğundaki Tarihi Eserlerin Korunması” adlı performans denetim raporu
hakkında bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/23) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/12/2010)
3.- Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştay’ın “Ormanların Korunması” adlı
performans denetim raporu hakkında bir genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/24) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
4.- Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştay’ın “Trafik Kazalarını Önleme
Faaliyetleri” adlı performans denetim raporu hakkında bir genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/25) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
9 Şubat 2011 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Murat ÖZKAN (Giresun), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 62’nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri,
görüşmelere başlamadan önce 4 Şubat 2011 tarihli 58’inci Birleşimde yapılan
kapalı oturuma ait tutanak özetinin, İç Tüzük’ün 71’inci maddesine göre
okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir. Bu nedenle, sayın
milletvekilleri ile Genel Kurul salonunda bulunabilecek yeminli stenograflar ve
yeminli görevliler dışındakilerin salonu boşaltmalarını rica ediyorum.
Tutanak özeti okunduktan
sonra açık oturuma geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir. Sayın idare
amirlerinin bu konuda yardımcı olmalarını ve salon boşaltıldıktan sonra
Başkanlığa haber vermelerini rica ediyorum.
Kapanma Saati: 13.04
IV.- KAPALI OTURUMLAR
İkinci Oturum
(Kapalıdır)
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 13.20
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Murat ÖZKAN (Giresun), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 62’nci Birleşiminin kapalı oturumdan sonraki Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Gümüşhane ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 93’üncü yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’a aittir.
Buyurun Sayın Doğan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’ın, Gümüşhane ilinin düşman
işgalinden kurtuluşuna ilişkin gündem dışı konuşması
YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümüşhane’mizin düşman işgalinden
kurtuluşunun 93’üncü yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle çok değerli
Gümüşhaneli hemşehrilerimin de kurtuluş bayramını kutluyor, esenlikler
diliyorum.
Bu arada, geçtiğimiz hafta
Ostim’de ve İvedik Organize Sanayi Bölgemizde cereyan eden müessif olay sonucu
hayatlarını kaybeden işçi kardeşlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine
de başsağlığı diliyorum.
Gümüşhane, doksan üç yıl
önceki kurtuluşunu bugün her alanda göstermiş olduğu gelişmeyle
taçlandırmaktadır. Son sekiz yılda yaşanan gelişmeler Gümüşhane’nin kaderini
değiştirmiştir. Gümüşhane’nin yaşadığı gelişim ve değişimi birkaç alana bakarak
görmek mümkündür.
Düne kadar sürekli öğretmen
sıkıntısı çeken ilimizde ve ilçelerinde, bugün eğitimde Türkiye'nin en başarılı
illerinden birisi olmuştur. İlimizde derslik başına 17 öğrenci düşmektedir.
Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ise 19’dur ve bu rakamlar, dünya standartlarına
yakındır. Kız çocuklarının okullaşmasında ilimiz Türkiye birincisi olmuştur ve
erkek çocuklarının okullaşmasında ise Türkiye ikincisiyiz. İlköğretimde okullaşma oranımız yüzde 99’dur.
Okul öncesi yüzde 80’lik bir katılıma ulaşılmıştır. Bunun sonucu olarak da 2010
LGS’de Türkçe-sosyalde Türkiye üçüncüsü, diğer alanlarda da Türkiye’de ilk on
içine girmiştir. 2010 yılında kuruluşuna yüce Meclisin onay verdiği
üniversitemiz gelişmesini hızla sürdürmektedir. Yeni kurulan üniversiteler
içerisinde en hızlı gelişen üniversite Gümüşhane Üniversitesidir. Bunun dışında
beş ilçemizin hepsine de yüksekokul açılmıştır. Üniversitenin ve
yüksekokulların ilimize önemli katkısı olmaktadır.
Benzer bir manzara da sağlık
alanında karşımıza çıkmaktadır. 2002 yılından bu yana sağlık personeli
sayısında yüzde 30’luk bir artış olmuş, gerek yatak sayısı gerek tedavi gören
hasta sayısı 2 katına çıkmıştır. Kelkit ilçesinde yüz yataklı Kelkit Devlet
Hastanemiz hizmete girmiştir. Yine Gümüşhane’de Ağız, Diş ve Çene Sağlığı Merkezimiz
açılmıştır. Kürtün ve Torul ilçelerimizin yeni hastaneleri yapılmaktadır.
Gümüşhane merkez ve Şiran ilçelerimizin yeni hastanelerinin yapılması için de
2011 yılı genel programına alınmıştır. Vatandaşlarımız sağlık hizmetinden
kolaylıkla yararlanabilmektedir.
Tarım alanında da önemli
gelişmeler olmuştur. Özellikle sulu tarıma geçişte, organik tarıma geçişte
ilimizde barajlar ve göletler yapılmıştır. Köse Barajı tamamlanmış, Sadak
Barajı’nın ihalesi bu sene inşallah ikinci defa yapılacaktır. Sırada
Şiran’ımızın Tersun Barajı vardır. Onun ötesinde gölet çalışmalarımız da devam
etmektedir.
Yine tarımsal destekler
açısından rakamlar üçe, dörde katlanmıştır 2002 başlarına nazaran. Bir örnek
vermek gerekirse 1999-2002 yılları arasında sadece iki kooperatife 458 bin lira
destek sağlanmış iken bu tarihten sonra on beş kooperatife aşağı yukarı 10
milyon TL destek sağlanmıştır.
Yine, kara yollarında hızlı
bir yapım çalışması devam etmektedir. Çevre yolumuz inşallah bu sene ihale
edilecektir. Zigana alttan tekrar delinmek suretiyle Gümüşhane-Trabzon arası
kırk beş dakikaya indirilecektir. Bu arada Sayın Ulaştırma Bakanımıza hem
teşekkür ediyoruz hem de Salyazı Köse havaalanımızın da bir an önce yapılmasını
bekliyoruz, arzu ediyoruz. Keza demiryolu konusunda Erzincan-Trabzon yolunun
Gümüşhane’den geçmesi bir zorunluluktur.
Kadirşinas Gümüşhane halkı
doksan üç yıl önce topraklarını düşman işgalinden kurtaranları asla unutmadığı
gibi bugün Gümüşhane’nin gelişmesi için yapılanları da iyi bilmektedir. Bunun
için başta Sayın Başbakanımız olmak üzere bize destek olan herkese çok teşekkür
ediyoruz. Doksan üç yıl önceki ruhla çok daha ileriye gideceğimizi biliyor,
bizi bugünlere bırakanlara layık olmak için çalışıyor ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Doğan.
Gündem dışı ikinci söz
İstanbul Sarıyer ilçesi Derbent Mahallesi’nde yaşanan yıkımlarla ilgili söz
isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’e aittir.
Buyurun Sayın Sevigen. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, İstanbul Sarıyer ilçesi
Derbent Mahallesi’ndeki gecekondu yıkımlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; dün gece yarısı
İstanbul’da saat 4’te sabaha karşı Sarıyer Derbent Mahallesi’nde bir grup 1.500
civarında bir polis arkadaşımız, memur arkadaşımız gece yarısı saat dörtte
sanki bir terörist avına çıkmış gibi bir mahalleyi basıyorlar, ellerinde gaz
bombaları yani buraya getirdim, insanlar görsün, bilsin diye belki arkadaşlarım
fark etmemişlerdir, bir tanesi hemen hemen 20 gram ağırlığında. Beş
yaşındaki çocuklar, yatağından kalkmamış insanlar, daha ne olduklarını
bilmiyorlar, daha ne oldukların fark etmeden, beş yaşındaki çocukları okul tatil
olduğundan dolayı evlerinde hepsi okula da gitmemiş, kalkmamışlar, işlerine de
gitmemişler. Gece gaz bombalarıyla 1.500 tane polisle bir mahalleyi basıyorlar
sevgili arkadaşlar.
Bu mahalle 1970’lerden beri
kurulan bir gecekondu mahallesi. Burada arkadaşlarımız var, o bölgede
milletvekilliği yapan arkadaşlarımız var, sayın bakanlarımız var o mahalleden,
o bölgeden çıkmış bakanlarımız var. O mahallenin yapısını biliyorlar. O
mahallede birilerinin tapusu üzerine gecekondu yapılmamış. Daha önceden gecekondu
yapılmış belediyenin yeri, hazinenin yeri, vakıfların yeri; o gecekonduları,
bir kooperatif gidiyor, satın alıyor, içinde gecekondu olduğunu bile bile satın
alıyor. En genç gecekondu orada otuz beş yıllık, kırk yıllık. Ailece beraber
yaşamışlar, elli yıldır, yetmiş yıldır vergilerini vermişler, üç tane de camisi
var, dört tane okulu var. Mahalleyi mahalle yapmışlar oradaki insanlar ve
oradaki insanlar yağmur suyuyla çocuklarını yıkamışlar, sularla yıkamışlar,
böyle büyütmüşler, böyle mahalleyi mahalle yapmışlar. İnsanlar olmasa mahalle
mahalle olur mu? Kız almışlar, kız vermişler, akraba olmuşlar.
Sonra bu mahalleyi gelmiş,
onların bir kısmı hazineden satın almış, sonra izalei şüyu davası açmış,
bunların elinden almış. Şimdi, o mahalledeki bütün tapuların bir kısmı, kendi
üzerlerinde olan, kooperatifin tapusu. Kooperatif de gidiyor “Multi Mall” diye
bir Hollanda firmasıyla anlaşıyor. Hollanda firması da “Cemre İnşaat” diye bir
aracı inşaat koyuyor. O Cemre İnşaat da oradaki insanların yoksulluğundan faydalanıyor,
fakirliğinden, fukaralığından, garipliğinden çünkü o izalei şüyu davası
açıldığı zaman bunlar yoksul oldukları için ne avukat tutabilmişler ne paraları var ne
yol biliyorlar ne iz biliyorlar, bunlara iz, yol gösteren büyük ağabeyleri de
yok, büyükler de yok o zaman ama maalesef şimdi bunları o evlerinden böyle
zorla söke söke çıkarmaya çalışıyorlar. Boğaz’ın en güzel
yeri. Bir dairenin fiyatı 1 milyon dolar, 600 bin dolar, 700 bin dolar
sevgili arkadaşlarım. Yetmiş yıldır orada oturuyorlar. Merak ediyorum orada
1.500 tane polis...
Sayın Bakanımı dün aradım,
sağ olsun özel kalem müdürü cevap verdi. İstanbul Emniyet Müdürünü aradım,
Valiyi aradım. Oradaki kavgaları durdurdum, ilkin çok büyük kavgalar çıktı,
sonra araya girdim. Polisleri halktan koruduk, inanın, samimi olarak
söylüyorum, kendi arkadaşlarını bile su sıkarak yerlerde sürüklediler, o
polisleri biliyorsunuz. Bir gazeteciye vuruyorlar, gazeteci diyor ki: “Ağabey,
ben gazeteciyim bana niye vuruyorsun?” “Amirim öyle söyledi.” diyor. Bugün gazetelerde
okumuşsunuzdur. Böyle acımasızca birbirine vuran, birbirini böyle katleden bir
ülke olur mu sevgili arkadaşlarım?
Sayın Bakan talimat verecek,
“Dur kardeşim orada.” diyecek. Konuşarak anlaşacağız. Eğer o kooperatif, o
arsaları, o Hollandalı şirkete vereceğine, çağırsa orada vatandaşları, dese ki:
“Vatandaşlar, biz size veriyoruz.” Onlar inanın, rayiç fiyatından almaya
razılar. Yıllardır beraber yaşıyorlar, beraber oturmuşlar. O insanları oradan
söküp almak, o insanları yok etmek anlamına geliyor.
Burada Büyükşehir Belediyesi
de “KİPTAŞ’ın yaptığı evlerden, Kağıthane’deki
evlerden bunlara veririz.” diye fırsat tanıyor bunlara, buraya da aracı olmaya
çalışıyor. Karışmasın, burada eğer o insanlar evlerinden çıkacaklarsa o
Hollandalı firma, o devletin 1.500 tane polisini nasıl bir sermaye grubunun
Allah aşkına hizmetine veririz, onu merak ediyorum. Para mı alıyoruz onlardan
biz? Keşke Sayın Bakan olsaydı burada cevap verseydi. 1.500 tane polisimiz,
amirimiz, müdürümüz, hepsi orada. Bir sermayenin, bir Hollanda firmasının
emrinde bizim insanlarımızın, vatandaşlarımızın elindeki… Bütün insanları
evlerinden çıkartarak, zorla çıkartarak onları sokaklara atıyoruz. Eğer onları
çıkartacaksak iyi niyetle… O kadar, 1 dairenin fiyatı 1 milyar, 1.080 tane
daire çıkıyor. Burada milletvekillerim var inşaatçı, bilirler, 130 dönümünü 117
milyon liraya almışlar -eski milyar şimdi milyon lira- şimdi 1 dairenin parası,
10 tane dairenin parası o kadar sevgili arkadaşlarım. Rant varsa o insanlar
yapsın. Eğer faydalanacaklarsa o insanlar diledikleri gibi yapıyorlar.
Bizim buradan görevimiz, bana
göre görevimiz, biz o Hollandalı firmayla nasıl anlaştıysa çağıracağız
kooperatifi diyeceğiz ki: “Kardeşim, sen bunları vatandaşlara ver, vatandaşla
anlaş. Vatandaşlar da sana oradan aldığı payı verecekler.” Düşünün, orada
Boğaz’daki kat karşılığında verdiğiniz bir arazi yüzde 60’tan, yüzde 70’ten
aşağı değildir. Hollandalı firma bunları yüzde 25’ten alıyor kooperatiften.
Yüzde 75’i o firmanın, yüzde 25’i kooperatifin. Zaten kooperatif…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET SEVİGEN (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkanım, bir dakika…
BAŞKAN – Yok… Sayın Sevigen…
MEHMET SEVİGEN (Devamla) –
Hemen bitiriyorum, teşekkür edeyim.
BAŞKAN – Lütfen Sayın
Sevigen…
MEHMET SEVİGEN (Devamla) –
Bilgi veriyorum yani şikâyet etmiyorum.
BAŞKAN – Sayın Sevigen,
kararlaştırdık biliyorsunuz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Lafı kaldı ortada ya!
MEHMET SEVİGEN (Devamla) –
Tek cümle söyleyeceğim, teşekkür edeceğim.
BAŞKAN – Sayın Sevigen
lütfen… Biliyorsunuz bu kuralı.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) –
Canın sağ olsun Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Sevigen.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Ne
yapalım yani görün diye söylüyorum arkadaşlar. Bunlar çocukların yüzlerine
atılmış, 2’si hastanede şimdi. 20 gram tanesi.
BAŞKAN – Sayın Sevigen,
yalnız o elinizdekiler patlamamış olmasın, lütfen…
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) –
Yani patlamamış olmasından
korkuyorsunuz, boşundan korkuyorsunuz, onlar dolusundan nasıl
korkmasın?
BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü
söz Niğde ili ve ilçelerinin sorunları hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili
Mümin İnan’a aittir.
Buyurun Sayın İnan. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde ilinin merkez ve
ilçelerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Niğde ilimizin merkez ve
ilçelerinin sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Niğde ilimiz nüfus büyüklüğü
bakımından ülkemizin 51’inci sırasında yer alırken, devletten aldığı kamu
yatırımları bakımından son sekiz yılın sonunda 76’ncı sırada bulunmaktadır.
Türkiye'nin AKP hükûmetleri döneminde yaşamış olduğu ekonomik ve sosyal
sıkıntılar, Niğde ilimize devlet elinin uzanmaması bu dertleri daha da
artırmaktadır.
Nüfusun önemli bir bölümünü
oluşturan çiftçilerin genel durumları, Türkiye'de olduğu gibi Niğde’de de
kötüye gitmektedir. Sayın Tarım Bakanı, her ne kadar “AKP hükûmetleri döneminde
çiftçiler altın çağını yaşıyor.” dese de bu söz kuru bir ifadeden öteye
gitmemekte, hâlinden şikâyet etmeyen bir çiftçiye rastlamak mümkün
olmamaktadır. Mazot, gübre, ilaç, tohum gibi temel üretim girdilerinin
fiyatları AKP hükûmetleri döneminde sürekli artmış ve bugün dünyanın en pahalı
girdileri olmuştur. Ürün satışları maliyetlerin dahi altında olduğu için çiftçi
haciz kıskacına alınmış ve hapis cezasıyla karşı karşıya kalmıştır. Niğde’de
yakalama emri olmayan çiftçi neredeyse yok gibidir. Hem esnaf hem çiftçi hem de
sanayicide haciz miktarı o kadar artmıştır ki işlemleri yetiştirebilmek için
Niğde’de yeni icra daireleri kurulmak zorunda kalınmıştır.
Küçük sanayi sitelerinde
esnaf ve sanatkârlarımız çıraklarının, kalfalarının haftalıklarını dahi
veremeyecek durumdadır.
Kamyoncu ve diğer taşımacı
esnaflarımız K ve D belgelerinin aşırı fiyatından şikâyetçidir. Dünyanın en zor
mesleğini yapan şoförlerimiz, mazot fiyatlarının çok yüksek olmasından dolayı
para kazanamamakta, vergisini ve BAĞ-KUR primini dahi ödeyememektedirler
.
Niğde Devlet Hastanesinde
hâlâ bir kalp anjiyo ünitesi yoktur. Kalp rahatsızlığı geçiren vatandaşlarımız
acil olarak civar illerdeki hastanelere yetiştirilmeye çalışılmaktadır.
Niğde ve Bor organize sanayi
bölgelerinde eskiye oranla üretim ve istihdam azalmaktadır. Sanayiciler 5084
sayılı Kanun’da enerji desteği teşvikinin uzatılmasını beklemektedirler.
Bor ilçemizde tabakhane
esnafının yıllardır çözülemeyen taşınma problemleri ve diğer sorunları,
ilçemizde beş asırdır tarihî geçmişi olan dericiliği bitme noktasına
getirmiştir.
Bor Şeker Fabrikasının
özelleştirme kapsamında olması herkesi rahatsız etmektedir. Ayrıca, bölgedeki
çiftçilerimiz pancar kotalarının yükseltilmesini beklemektedirler.
Hayvancılık kooperatifleri,
Tarım Bakanlığına müracaat etmişler ama maalesef 2010 yılında bu konuda destek
bulamamışlar ve taleplerine destek beklemektedirler.
İlimizin tamamı, yer altı
suyu kuyu ruhsatları bakımından DSİ tarafından kapatıldığı için çiftçiler ciddi
sorun yaşamaktadırlar. Bakanlığın bu konuda ne gibi bir çalışma yaptığı ve bu
yasaklamaların ne zaman sona ereceği merak edilmektedir.
Altunhisar ilçemizde,
vatandaşlarımız, eğitim ile ilgili öğretmen sirkülasyonu
çok olduğundan eğitimde istenilen verimin elde edilemediğini ifade ederek
ilçelerine bir erkek yatılı lise pansiyonu, bir de yüksekokul yapılmasını talep
etmektedirler. Ayrıca, Altunhisar Göleti su kaçırma probleminin de bir an önce
giderilmesi beklenmektedir.
Ulukışla ilçemizin içinden
geçen E-90 kara yolunun Ereğli kavşağından Pozantı’ya kadar olan bölümünün duble yol yapılması hem trafiğin rahatlamasına hem de yol
güzergâhında bulunan yerleşim yerlerinin ekonomisine önemli bir katkı
yapacaktır. Ulukışla Çiftehan beldemizde civar köylerin de pazar yeri olarak
ortak kullandığı alan belediye tarafından özel bir firmaya satılmak
istenmektedir, bu satışın engellenmesini yöre halkının tamamı istemektedir.
Pozantı-Çamardı yolunun
genişletilmesi Çamardı ekonomisine ve yayla turizmine önemli katkı yapacaktır.
Niğde Ketençimen-Çiftlik kara yolunun genişletilmesi, Azatlı göletinin bir an
önce yapılması, bu ilçemizi ve köylerimizi ekonomik olarak rahatlatacaktır.
Çiftlik Devlet Hastanesinde
hâlâ uzman doktor bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Niğde’de elliye yakın köyün içme suyu temini için
kullandıkları enerji borcuyla ilgili elektrik dağıtım şirketleriyle problemleri
devam etmekte, başta Kömürcü ve Yarhisar olmak üzere birçok köyümüzün borcundan
dolayı zaman zaman elektrikleri kesilmektedir.
Bor Kaynarca köyümüzdeki yer
altı göçüklerinden dolayı burada yaşayan vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği
yoktur, bu problemin bir an önce çözülmesi gerekmektedir.
Akkaya Barajı’yla ilgili
Çevre Bakanımızın verdiği sözler hâlâ yerine getirilmemiştir ve barajın çevre
sorunu artarak devam etmektedir.
İlimiz, son sekiz yılda
devletten kayda değer bir ciddi destek alamamış, bundan dolayı işsizlik yüksek
seviyelerde seyretmektedir. Resmî rakamlara göre vatandaşlarımızın bankalara ve
kamu kurumlarına olan borçları katbekat artmıştır. İşsizler, çiftçiler,
esnaflar, sanayiciler ve çalışanlar sekiz yıldır AKP hükûmetlerinden
beklediğini bulamamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MÜMİN İNAN (Devamla) –
Dolayısıyla, bu konuları bizlere iletmişlerdir. Bu konuların çözülmesi
temennisiyle ve vatandaşlarımızın gönlünden geçen güzel şeylerin gerçekleşmesi
temennisiyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın İnan.
Sayın Vural, bir söz
talebiniz var, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Milliyetçi Hareket Partisinin
kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım, kısa bir söz talebim var.
Bugün, 9 Şubat. 9 Şubat 1969
tarihi Milliyetçi Hareket Partisinin doğuşunu müjdeleyen önemli bir tarih.
42’nci yılımızı kutluyoruz. 9 Şubat 1969’dan itibaren yürekleri vatan ve millet
için çarpan milliyetçiler, siyasal temsil yönünden aradıkları kimliği, kurumu
ve kucaklamak istedikleri gönülleri üç hilalin etrafında bulmuşlardır. Millet
sevgisinden başka sevdası ve sermayesi olmayan fedakâr kadroların yıllarca en
ağır şartlar altında verdikleri muhteşem bir şerefli mücadelenin adım adım
ulaşılan neticesinde, bugün Milliyetçi Hareket Partisi kalıcı bir şekilde
Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilmektedir. İlk yıllarında kurucusu ve
lideri merhum Alparslan Türkeş Bey ve dava arkadaşlarının eseri olan
milliyetçi, ülkücü gençlerin Türkiye'miz için duydukları millî kaygıları
bugünkü seviyelere iftiharla ulaştırmış kahraman kadroların eseri olan
Milliyetçi Hareket Partisinin 42’nci kuruluş yıl dönümünü kutluyorum. Ve
inşallah, bir siyasal güç hâline gelmiş, bu davaya omuz vermiş, emek vermiş
aziz kahramanların eserini tek başına iktidara götürme kararlılığımızı da bu
vesileyle vurgulamak istiyorum.
Söz verdiğiniz için teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Güvel, buyurun.
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, uluslararası yolsuzluk anketi
verilerine göre ülkemizin dünya rüşvet sıralamasında 6’ncı sırada bulunduğuna
ilişkin açıklaması
HULUSİ GÜVEL (Adana) –
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli arkadaşlar,
uluslararası yolsuzluk anketi verilerine göre, ülkemiz dünya rüşvet liginde
6’ncı sırada bulunuyor. En çok rüşvet verilen ülkeler arasında Türkiye bu
hâliyle Avrupa’da ilk sırada yer almaktadır. Avrupa Birliği her yıl yayınladığı
ilerleme raporlarında ülkemizdeki yolsuzluk olaylarının önünün alınamadığına
vurgu yapmaktadır. Bu tablo çok acı verici bir tablodur. Yolsuzluk bir ülkede yoksullaşmanın,
yozlaşmanın en temel nedenlerinden birisidir. “Yolsuzluklara son vereceğim.”
diye halka vaatlerde bulunarak iktidara gelen AKP döneminde yolsuzluklar iyice
çığırından çıkmıştır. Bugün belediyeler yolsuzluk batağının içindedir, kamu
kurumları yozlaşmıştır. Yolsuzluğun, kayırmacılığın, rüşvetin bu denli yaygın
olduğu bir ülkede kamu
etiğinden söz etmek mümkün değildir.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Güvel.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Dört genel görüşme önergesi
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Genel Görüşme Önergeleri
1.- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştayın
“Kıyıların Kullanımının Planlanması ve Denetimi” adlı performans denetim
raporları hakkında genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/22)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Özellikle son yıllarda, kıyı
alanlarımızdaki uygulamalar, kıyı özellikleri yeterince gözetilmeden
gerçekleştirilmiş, bu durumun sonucunda kıyılarımız ciddi bir şekilde tahrip
edilmiştir. Kıyılarımızın doğal yapısının bozulması, yakın gelecekte hem turizm
gelirleri hem de su ürünleri yönünden ekonomimizi olumsuz etkileme riskini
beraberinde getirmektedir.
Ülkemizde kıyıları
ilgilendiren konular geniş kapsamlı bir düzenleme yerine birden çok yasada yer
almakta, kıyı yönetimine ilişkin özel bir kurumsal yapı bulunmamaktadır. Kıyıların koruma-kullanma dengesini sağlamaya yönelik yönetim
politikalarının belirlenmemesi, bilim çevrelerinin çalışmalarının yeterince
dikkate alınmaması, uygulamaların ve yasal düzenlemelerin bu alanların iyi
kullanımına değil, yalnızca kullanımına ve gelir elde edilmesi konusuna
odaklanması sonucunda mevzuatımızda kıyıların korunmasına ilişkin hükümler de
gözardı edilmiş, izinsiz, plansız ve doğal yapıya zarar veren uygulamalar
önlenememiştir.
Bu durum Sayıştay
Başkanlığının "Kıyıların Kullanımının Planlanması ve Denetimi" adlı
Performans Denetim raporuyla da ayrıntılarıyla ortaya konulmuştur. Sayıştay'ın
söz konusu raporu Sayıştay Genel Kurulunun 17.07.2006 tarihli ve 5164/1 sayılı
kararıyla 832 sayılı Sayıştay Kanununun ek 10'uncu maddesine istinaden Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulmuş, ancak söz konusu rapor bir türlü Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine getirilmemiştir.
Yukarıdaki hususlar
çerçevesinde Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 101, 102 ve 103'üncü maddeleri
uyarınca, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına "Kıyıların
Kullanımı" konusunun ve söz konusu Sayıştay Raporunun tüm yönleriyle ele
alınmasını amaçlayan bir genel görüşme açılması hususunda gereğini arz ederiz.
Mehmet
Şandır Oktay
Vural |
Mersin İzmir
|
Genel Gerekçe:
Özellikle son yıllarda, kıyı
alanlarımızdaki uygulamalar, kıyı özellikleri yeterince gözetilmeden
gerçekleştirilmiş, bu durumun sonucunda kıyılarımız ciddi bir şekilde tahrip
edilmiştir. Kıyılarımızın doğal yapısının bozulması, yakın gelecekte hem turizm
gelirleri hem de su ürünleri yönünden ekonomimizi olumsuz etkileme riskini
beraberinde getirmektedir.
Ülkemizde kıyıları
ilgilendiren konular geniş kapsamlı bir düzenleme yerine birden çok yasada yer
almakta, kıyı yönetimine ilişkin özel bir kurumsal yapı bulunmamaktadır. Kıyıların koruma-kullanma dengesini sağlamaya yönelik yönetim
politikalarının belirlenmemesi, bilim çevrelerinin çalışmalarının yeterince
dikkate alınmaması, uygulamaların ve yasal düzenlemelerin bu alanların iyi
kullanımına değil, yalnızca kullanımına ve gelir elde edilmesi konusuna
odaklanması sonucunda mevzuatımızda kıyıların korunmasına ilişkin hükümler de
gözardı edilmiş, izinsiz, plansız ve doğal yapıya zarar veren uygulamalar
önlenememiştir.
Ülkemizde kıyı alanlarına
özgü ayrı bir yönetim modeli oluşturulmamış, bu alanlardaki kullanımın
planlama, planları onaylama ve görüş bildirme yetki ve görevleri değişik
kurumlar arasında dağılmıştır. Planlama konusunda değişik kanunların farklı
kurumlara yetki vermesi, kurumlar arasında yargıya intikal eden anlaşmazlıklara
yol açmakta, bu durum planlama çalışmalarını aksatmakta, plansız kullanımlara
yol açmaktadır. Planlama yetkisi yanında, kıyı alanlarının kullanımı konusunda
da kurumlar arasında yetki anlaşmazlıkları yaşanmaktadır.
Kıyı alanlarının
planlamasında plancı, uygulayıcı, yatırımcı sektör ve kişiler için uyulması
gereken esasları belirleyen Çevre Düzeni Planları tamamlanmamıştır. Planlama
çalışmalarında yol gösterici üst ölçekli planların eksikliği, sağlıklı
planların yapılması açısından risk teşkil etmektedir. Planlama çalışmaları için
ihtiyaç duyulan haritaların ve diğer verilerin elde edilmesinde sorunlar
bulunmaktadır. Bu alanda kurumlar arasında bilgi paylaşımının yeterli olmadığı
anlaşılmaktadır.
Bu durum Sayıştay
Başkanlığının "Kıyıların Kullanımının Planlanması ve Denetimi" adlı
Performans Denetim raporuyla da ayrıntılarıyla ortaya konulmuştur. Sayıştay'ın
söz konusu raporu Sayıştay Genel Kurulunun 17.07.2006 tarihli ve 5164/1 sayılı
kararıyla 832 sayılı Sayıştay Kanununun ek 10'uncu maddesine istinaden Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulmuş, ancak söz konusu rapor bir türlü Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine getirilmemiştir.
Yukarıdaki hususlar
çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde "Kıyıların Kullanımı"
konusunun görüşülmesini talep etmekteyiz.
2.- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştayın
“Vakıflar Genel Müdürlüğünün Sorumluluğundaki Tarihî Eserlerin Korunması” adlı
performans denetim raporları hakkında genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/23)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yurdumuzun her köşesinde
bulunan ve sayıları on bini aşan, bütün dünyanın hayranlığını kazanan vakıf
eserleri Türk ve Dünya kültürünün eşsiz örneklerini oluşturmaktadır. Tarihî ve
mimarî değeri haiz eski eserlerin korunması, fonksiyon verilerek kullanılması,
yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması özel ihtisas, büyük malî
kaynaklar, iyi bir plânlama isteyen zor ve önemli bir görevdir.
Ülkemiz, tarihî ve kültürel
mirası ile çevre değerleri bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden
birisidir. Buna karşın, aynı zenginliğin korunması, yaşatılması ve geleceğe
aktarılması yönünde kullanılabilecek kaynaklar ise son derece kıt olduğu gibi,
aynı kaynakları kullanmakla yetkili kurumlar arasında da eşgüdüm eksikliği
yaşanmaktadır.
Bu durum Sayıştay
Başkanlığının "Vakıflar Genel Müdürlüğünün Sorumluluğundaki Tarihi
Eserlerin Korunması Hakkında Sayıştay Raporu" adlı Performans Denetim
raporuyla da ayrıntılarıyla ortaya konulmuştur. Sayıştay'ın söz konusu raporu
Sayıştay Genel Kurulunun 06.05.2004 tarihli ve 5093/1 sayılı kararıyla 832
sayılı Sayıştay Kanununun ek 10'uncu maddesine istinaden Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulmuş, ancak söz konusu rapor bir türlü Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündemine getirilmemiştir.
Yukarıdaki hususlar çerçevesinde
Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 101, 102 ve 103'üncü maddeleri uyarınca, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına "Tarihi Eserlerin Korunması" konusunun ve
söz konusu Sayıştay Raporunun tüm yönleriyle ele alınmasını amaçlayan bir genel
görüşme açılması hususunda gereğini arz ederiz.
Mehmet
Şandır Oktay
Vural |
Mersin İzmir |
Genel Gerekçe:
Yurdumuzun her köşesinde
bulunan ve sayıları on bini aşan, bütün dünyanın hayranlığını kazanan vakıf
eserleri Türk ve Dünya kültürünün eşsiz örneklerini oluşturmaktadır. Tarihî ve
mimarî değeri haiz eski eserlerin korunması, fonksiyon verilerek kullanılması,
yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması özel ihtisas, büyük malî
kaynaklar, iyi bir plânlama isteyen zor ve önemli bir görevdir.
Ülkemiz tarihî ve kültürel
mirası ile çevre değerleri bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden
birisidir. Buna karşın, aynı zenginliğin korunması, yaşatılması ve geleceğe
aktarılması yönünde kullanılabilecek kaynaklar ise son derece kıt olduğu gibi,
aynı kaynakları kullanmakla yetkili kurumlar arasında da eş güdüm eksikliği
yaşanmaktadır.
Taşınmaz tarihî eserlere
ilişkin yasal düzenlemelerdeki görev, yetki ve sorumluluklar çok sayıda kamu
kurum ve kuruluşunun koordineli çalışmasını gerektirecek şekildedir ve bu
koordinasyon da tam olarak sağlanamamaktadır. Özellikle tekke ve zaviyelerle
türbelerin kapatılmasına dair 677 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu hükümlerinin çelişmesinden dolayı türbelerin
korunması konusunda Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Kültür ve Turizm Bakanlığı
arasında görev ve yetki karmaşası yaşanmaktadır.
Yönetmeliklerle taşınır
tarihî eserlerin korunması konusunda bazı görevler Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce
üstlenilmiş olmasına rağmen temel yetki Kültür ve Turizm Bakanlığı'da
bulunduğundan bu alanda tam bir yetki, görev ve sorumluluk sistemi
oluşturulamamıştır. Kanun ve yönetmeliklerde belirtilen yetki, görev ve
sorumlulukların ne şekilde ve kimler tarafından yerine getirileceğine dair
kurum içi idarî düzenlemeler yeterli ve açık değildir. Yönetmeliklerle birden
çok birime benzer görevler verilmiştir. Faaliyetler, kurumun amaç ve hedefleri
belirlenmeden plânsız olarak yürütülmekte olup, yararlanılan bilgilerin elde
edilmesini ve güncellenmesini sağlayan çağdaş bir yönetim bilgi sistemi ile tüm
birimleri kapsayan standart bir dosyalama sistemi bulunmamaktadır.
Bu durum Sayıştay
Başkanlığının "Vakıflar Genel Müdürlüğünün Sorumluluğundaki Tarihi
Eserlerin Korunması Hakkında Sayıştay Raporu" adlı Performans Denetim
raporuyla da ayrıntılarıyla ortaya konulmuştur. Sayıştay'ın söz konusu raporu
Sayıştay Genel Kurulunun 06.05.2004 tarihli ve 5093/1 sayılı kararıyla 832
sayılı Sayıştay Kanununun ek 10'uncu maddesine istinaden Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulmuş, ancak söz konusu rapor bir türlü Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündemine getirilmemiştir.
Yukarıdaki hususlar
çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde "Tarihi Eserlerin
Korunması" konusunun görüşülmesini talep etmekteyiz.
3.- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştayın “Ormanların
Korunması” adlı performans denetim raporları hakkında genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/24)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Temel öğesi ağaç olan,
içerisinde çok değişik canlı türlerinin yaşam bulduğu, biyolojik bir ekosistem
olan ormanlar, başlı başına bir kaynak olduğu gibi diğer kaynaklara da
koruyuculuk yapmaktadır.
Ormansızlaşmanın yol açtığı
olumsuzlukların bilinmesine karşın, çeşitli araştırmalarda dünya üzerindeki
orman alanlarının azaldığı tespit edilmiştir. Dünyadaki gelişmelere paralel
olarak ülkemizde de ormanlar çeşitli nedenlerle azalma eğilimindedir. Ormanın azalmasına yangınlar, hastalıklar, doğal yıkımlar, rüzgâr
ve kar devirmeleri, yasa dışı müdahaleler, başarısız ormancılık uygulamaları,
yol ve enerji hattı geçirilmesi gibi alt yapı yatırımlarının yanı sıra yasal
düzenlemelere dayalı olarak orman alanlarının yerleşime ve tarımsal kullanıma
açılması, orman köylülerine dağıtılması, turizm faaliyetleri için tahsis
edilmesi gibi bazı uygulamalar da yol açmaktadır.
Bu durum Sayıştay
Başkanlığının "Ormanların Korunması Hakkında Sayıştay Raporu" adlı
Performans Denetim raporuyla da ayrıntılarıyla ortaya konulmuştur. Sayıştayın
söz konusu raporu Sayıştay Genel Kurulunun 13.09.2004 tarihli ve 5100/1 sayılı
kararıyla 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nun ek 10'uncu maddesine istinaden Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulmuş, ancak söz konusu rapor bir türlü Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine getirilmemiştir.
Yukarıdaki hususlar
çerçevesinde Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 101, 102 ve 103'üncü maddeleri
uyarınca, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına "Ormanların
Korunması" konusunun ve söz konusu Sayıştay Raporu’nun tüm yönleriyle .ele alınmasını amaçlayan bir genel görüşme
açılması hususunda gereğini arz ederiz.
Mehmet
Şandır Oktay
Vural |
Mersin İzmir |
Genel Gerekçe:
Temel öğesi ağaç olan,
içerisinde çok değişik canlı türlerinin yaşam bulduğu, biyolojik bir ekosistem
olan ormanlar, başlı başına bir kaynak olduğu gibi diğer kaynaklara da
koruyuculuk yapmaktadır. Ormanlar, iklim değişikliğini, hava kirliliğini ve
erozyonu önlemek, enerji depolamak, rekreasyon olanağı
sağlamak, temiz su ve oksijen üretmek, çeşitli canlılara yaşama imkânı
sağlamak, topraksu-karbon dengesini sağlayarak doğadaki tüm sistemlerin
geliştirilmesini sağlamak ve güvence altına almak gibi kolayca farkına
varılamayan ve ekonomik değeri ölçülemeyen çok sayıda yaşamsal fonksiyonu
yerine getirmektedir.
Ormansızlaşmanın yol açtığı
olumsuzlukların bilinmesine karşın, çeşitli araştırmalarda dünya üzerindeki
orman alanlarının azaldığı tespit edilmiştir. Dünyadaki gelişmelere paralel
olarak ülkemizde de ormanlar çeşitli nedenlerle azalma eğilimindedir. Ormanın azalmasına yangınlar, hastalıklar, doğal yıkımlar, rüzgâr
ve kar devirmeleri, yasa dışı müdahaleler, başarısız ormancılık uygulamaları,
yol ve enerji hattı geçirilmesi gibi alt yapı yatırımlarının yanı sıra yasal
düzenlemelere dayalı olarak orman alanlarının yerleşime ve tarımsal kullanıma
açılması, orman köylülerine dağıtılması, turizm faaliyetleri için tahsis
edilmesi gibi bazı uygulamalar da yol açmaktadır.
Anayasa’mızın
169'uncu maddesi, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için
gerekli kanunların çıkarılarak tedbirlerin alınacağı, bütün ormanların
gözetiminin devlete ait olduğu, devlet ormanlarının mülkiyetinin
devredilemeyeceği, bu ormanların zamanaşımı ile mülk edinilemeyeceği ve kamu
yararı dışında irtifak hakkına konu olamayacağı, ormanlara zarar verebilecek
hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemeyeceği, ormanların tahrip edilmesine
yol açan siyasi propaganda yapılamayacağı gibi ormanı korumaya yönelik hükümler
getirmiştir.
Orman niteliğini kaybeden
alanların tespiti, bilimsel ve objektif kriterlere
dayanmamaktadır. Kadastro komisyonları zaman zaman hatalı uygulamalar yapmakta
ve gerçekte orman niteliğini kaybetmeyen alanlar da orman sınırları dışına
çıkarılmaktadır. Bu durum orman varlığının azalmasına yol açtığı gibi çok
sayıda hukukî ihtilâfın doğmasına da neden olmaktadır.
Ormanlarımızın hukukî
sınırlarının tespitine yönelik kadastro çalışmalarının tamamlanamamış,
tamamlanan çalışmaların önemli bir kısmının da tapu tescilinin yapılamamış
olması ormancılık faaliyetleri ve koruma çalışmalarını olumsuz etkilemektedir.
Bu durum Sayıştay
Başkanlığının "Ormanların Korunması Hakkında Sayıştay Raporu" adlı
Performans Denetim raporuyla da ayrıntılarıyla ortaya konulmuştur. Sayıştay'ın
söz konusu raporu Sayıştay Genel Kurulunun 13.09.2004 tarihli ve 5100/1 sayılı
kararıyla 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nun ek 10'uncu maddesine istinaden Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulmuş, ancak söz konusu rapor bir türlü Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine getirilmemiştir.
Yukarıdaki hususlar
çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde ""Ormanların
Korunması" konusunun görüşülmesini talep etmekteyiz.
4.- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştayın
“Trafik Kazalarını Önleme Faaliyetleri” adlı performans denetim raporları
hakkında genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/25)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde meydana gelen
trafik kazalarında her yıl binlerce insanımız hayatını kaybetmekte, on
binlercesi de yaralanmaktadır. Trafik kazaları sonucunda yok olan ve parçalanan
aileler ile yaşamının geri kalan bölümünü engelli olarak sürdürmek zorunda
kalanlar olayın sosyal boyutunu ortaya koymakta, ayrıca yaralıların tedavi
süreçleri ve maliyetleri ile kaza sonrasında meydana gelen maddi hasar miktarı
ülke ekonomisini olumsuz etkilemektedir.
Bu durum Sayıştay
Başkanlığının "Trafik Kazalarını Önleme Faaliyetleri" adlı Performans
Denetim raporuyla da ayrıntılarıyla ortaya konulmuştur. Sayıştay'ın söz konusu
raporu Sayıştay Genel Kurulunun 8.5.2008 tarihli ve 5216 sayılı kararıyla 832
sayılı Sayıştay Kanununun ek 10'uncu maddesine istinaden Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulmuş, ancak söz konusu rapor bir türlü Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine getirilmemiştir.
Yukarıdaki hususlar
çerçevesinde Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 101, 102 ve 103'üncü maddeleri
uyarınca, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına "Trafik Kazalarının
Önlenmesi" konusunun ve söz konusu Sayıştay Raporunun tüm yönleriyle ele
alınmasını amaçlayan bir genel görüşme açılması hususunda gereğini arz ederiz.
Mehmet
Şandır Oktay
Vural |
Mersin İzmir |
Genel Gerekçe:
Ülkemizde meydana gelen
trafik kazalarında her yıl binlerce insanımız hayatını kaybetmekte, on
binlercesi de yaralanmaktadır. Trafik kazaları sonucunda yok olan ve parçalanan
aileler ile yaşamının geri kalan bölümünü engelli olarak sürdürmek zorunda kalanlar
olayın sosyal boyutunu ortaya koymakta, ayrıca yaralıların tedavi süreçleri ve
maliyetleri ile kaza sonrasında meydana gelen maddi hasar miktarı ülke
ekonomisini olumsuz yönde etkilemektedir.
Ülkemizde yolcu
taşımacılığının % 95'inin, yük taşımacılığının da % 92'sinin karayolları
vasıtasıyla gerçekleştirilmesi trafik kazası riskinin yüksek seviyede olmasına
neden olmaktadır. Bu trafik kazalarında ölüm ve yaralanmaya ilişkin istatistiki veriler her geçen gün artış kaydetmektedir.
Ancak trafik kazalarına ilişkin olarak açıklanan istatistiklerin kaynağını
oluşturan kaza tespit tutanaklarındaki ölü sayıları ile meydana gelen maddi
hasar miktarı da tam olarak gerçeği yansıtmamaktadır. Dolayısıyla kaza
sonucunda ölenlerin sayısı ile maddi hasar miktarı açıklanan rakamların oldukça
üzerindedir. Trafik kazaları açısından önemli bir veri olarak kabul edilen
"100.000 araca düşen ölü sayısı" istatistiğine bakıldığında
ülkemizdeki durumun pek parlak olmadığı görülmektedir. Öyle ki 2003 yılı
verilerine göre bazı OECD ülkelerinde 100.000 araca düşen ölü sayısı ortalama
16 iken ülkemizde bu sayı 44 olarak tespit edilmiştir.
Trafik güvenliği konusunda
ülkemizde ulusal düzeyde bir strateji hayata geçirilememiştir. Bu alanda ulusal
ölçekte hedeflerin tespiti, stratejilerin belirlenmesi ve kurumlar arası
koordinasyonun sağlanması amacı ile 1997 yılında kurulan Karayolu Güvenliği
Yüksek Kurulu (KGYK) ve Karayolu Trafik Güvenliği Kurulu (KTGK) bu yönde bir
çalışma gerçekleştirmemiş, yılda iki defa toplanması öngörülen KGYK da 1998
yılından bu yana toplanmamıştır.
Bu durum Sayıştay
Başkanlığının "Trafik Kazalarını Önleme Faaliyetleri" adlı Performans
Denetim raporuyla da ayrıntılarıyla ortaya konulmuştur. Sayıştay'ın söz konusu
raporu Sayıştay Genel Kurulunun 8.5.2008 tarihli ve 5216 sayılı kararıyla 832
sayılı Sayıştay Kanununun ek 10'uncu maddesine istinaden Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulmuş, ancak söz konusu rapor bir türlü Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine getirilmemiştir.
Yukarıdaki hususlar
çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde, "Trafik Kazalarının
Önlenmesi" konusunun görüşülmesini talep etmekteyiz.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım, okutuyorum:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/958) esas numaralı astsubayların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
dair önergenin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 09/02/2011
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Tarih:
09.02.2011
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 09.02.2011 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/958 esas numaralı,
“Astsubayların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla” Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Meclis araştırması önergemizin görüşmelerinin Genel Kurulun
09.02.2011 Çarşamba tarihli bugünkü 62. Birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Kamil Erdal Sipahi,
İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Sipahi. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Sayın Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunarım.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin
emir ve komuta zincirinde yer alan asli ve en önemli unsurlardan birisi de
saygıdeğer astsubaylarımızdır. Ülkeleri için şerefli meslekleri uğruna bir ömrü
feda eden, en ücra yurt köşelerinde canı pahasına görev yapan, aile fertlerinin
de aynı kaderi kendileriyle paylaştığı bu şerefli camianın cefakâr ve fedakâr mensuplarının
çok ciddi ve birikmiş sorunları acil çözümler beklemektedir.
Şerefli astsubaylarımız
kimseden ulufe istemiyor, hak ettiğini istiyor. Yılların emeğinin,
fedakârlığının, canı pahasına görev yapmanın karşılığını istiyor. Birçok meslek
mensubuna verilip de kendilerinden esirgenen, analarının ak sütü gibi helal
olanları istiyor. Devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü uğruna
canını esirgemeyen 290 astsubay şehidimizin, yüzlerce organ kaybı ve yaralanma
yaşayan astsubay gazilerimizin, yüzlerce görev şehidinin hak ettiklerini
istiyor.
Ben, Milliyetçi Hareket
Partisi Milletvekili olarak, 71 milletvekili arkadaşımla birlikte, onların
sorunlarını bu Meclis araştırmasıyla, onlarca soru önergesiyle ve Meclis
konuşmalarımızla, kanun tekliflerimizle dile getirmekten, onların sesi olmaktan
gurur duymaktayım. Otuz altı yıllık meslek hayatımı paylaştığım silah
arkadaşlarım astsubaylarımıza, emeklisiyle, muvazzafıyla, saygıdeğer aile
fertleriyle en iyi dileklerimi sunuyorum, şehitlerini rahmetle anıyorum.
“Silah arkadaşım” tabiri şu
andaki hüviyetim itibarıyla bazılarına tuhaf gelebilir. “Silah arkadaşlığı”
kavramı Türk’ün, Türk askerinin hasletlerinden birisidir. Silah arkadaşlığı,
askerlik yemini edildiği gün başlar, mezara kadar devam eder. Evet, onlar,
sekiz yıllık AKP İktidarından kendilerine söz verilip de yerine
getirilmeyenlerin, seçim öncesi sahte vaatlerin, yalan beyanların, “Yaptık,
yapıyoruz, merak etmeyin seçimden sonra olacak.” yalanlarının hesabını
soruyorlar. Onlar 100 bini aşkın muvazzaf ve 117.500 emeklisiyle, aile
fertleriyle birlikte 1 milyonluk şerefli bir camia, artık aldatılmayı,
kandırılmayı, sahte vaatlerde bulunulup sonra yan çizilmeyi ve oyalamayı hak
etmiyorlar.
9 Ekim 2010’da, aldıkları
devlet terbiyesiyle ve kendilerine yakışan bir vakar ve ciddiyetle on
binlercesi, sorunlarını Ankara’da bir mitingde dile getirdiler. Kimileri bu
mitingden ve bu mitingin, astsubaylarımızın atalarını ziyaretiyle başlamasından
rahatsızlık duymuş olabilirler. Emekli olduklarında maaşları yarı yarıya
azalıyor, yüzde 50’si ek iş, yüzde 20’si işportacılık yaparak AKP’nin
kendilerini açlık sınırına mahkûm etmesinin kaderini yaşıyorlar. Derece, kademe
ilerlemeleri Mecliste komisyona getiriliyor, önce kabul edip ertesi gün AKP
milletvekillerince geri çekiliyor. Emekli maaşlarına 100 TL seyyanen zam
yapılacağı iki yıl önce resmen açıklanıyor ama iki yıldır ses çıkmıyor. Emekli
olan veya hâlen görevde olan, lise ve dengi okul mezunu olup da fakülte ve
yüksekokul bitirmemiş olanların iki yıllık yüksekokul mezunu kabul edilmeleri
için kanun teklifi verdik Milliyetçi Hareket Partisi olarak. “Fakülte ve
yüksekokul mezunu olanlara iki kademe verilmesi.” dedik, aynı kanun teklifine
bunu da dâhil ettik. Emekli aylıklarına 100 lira ilave için kanun teklifi
verdik. Hükûmete soruyoruz: Neden bunlar gündeme getirilmiyor, neden Meclisten
kaçırılıyor?
Benim silah arkadaşım,
değerli astsubaylarımız neler istiyor ve bekliyorlar, özetle sıralarsak:
1) Meslek yüksekokulu mezunu
astsubaylar 9’un 2’nci
kademesinde, lisans mezunları ise 8’e 1’inci kademesinden göreve
başlatılmalıdır.
2) Yüksekokul mezunu olup da
1’inci derecenin 4’üncü kademesine yükseltilmeyen tek kamu görevlisi örneği
şerefli astsubaylarımızdır.
3) Temsil ve hizmet
tazminatları astsubaylara da verilmeli, Danıştayın iptal gerekçesi
doğrultusunda yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Bu konuya teferruatıyla tekrar
değineceğim.
Üyelerin yüzde 60’ını
oluşturan OYAK ve iştiraklerinin yönetim ve de denetim kurullarında
astsubaylarımız ve emeklilerinin temsil edilmeleri sağlanmalıdır.
Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesince yasaklanan muhakemesiz şahsi hürriyeti kısıtlayan ceza sistemi
değiştirilmelidir.
Sorumluluk ölçüsünde yetkiler
artırılmalı, astsubay meslek yüksekokulları mutlaka lisans düzeyine
çıkartılmalıdır. Lisansüstü ve doktora eğitimi yapan astsubaylara da başarılı
her eğitim yılı için kıdem verilmelidir.
Sosyal tesislerden
astsubaylarımızın temsili oranı ve faydalanma oranı oran olarak artırılmalıdır.
Astsubaylara ait tesislerin fiziki durumları düzeltilmelidir.
Kalkınmada öncelikli illerde
görev yapan kamu görevlilerine verilen kademe astsubaylarımıza da verilmelidir.
Emniyet ve asayiş hizmetleri
sınıfından olup emniyet ve asayiş görevlisi emniyet ve MİT mensuplarına ödenen
100 liralık tazminatın emniyet ve asayiş görevi yapan astsubaylarımıza
verilmesi de
sağlanmalıdır.
926 sayılı Askerî Personel
Yasası’ndan önce sanat okulu, lise mezunu ve iki yıllık Harp Okulu mezunlarına
tanınan intibak hakkı Astsubay Meslek Yüksekokulları Yasası’ndan önce mezun
olan astsubaylarımıza ve emeklilerine de tanınıp, bunların intibakları meslek
yüksekokulu mezunu olarak yapılmalıdır.
Emeklilerine iki yıl önce söz
verilen 100 liralık seyyanen zam en kısa sürede gerçekleştirilmelidir.
631 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile beş yıldan fazla hizmeti olan tüm memurlara görev tazminatı
verilmesi öngörülmüş olmasına rağmen görev tazminatı sadece ve sadece makam ve
unvanı olan memurlara verilmiştir. Özellikle görev tazminatının Türk Silahlı Kuvvetleri
içerisinde sadece subaylara verilip astsubayların bundan faydalandırılmaması
kurum içerisinde hoşnutsuzluk, eş ve çocuklar üzerinde olumsuz etki yaratmasına
neden olmuştur. Aynı kurumda çalışan, aynı meslek sahibi, savaşta ve barışta
aynı kaderi paylaşanların, ülkenin her köşesinde külfette beraber oldukları
gibi nimette de beraber olmaları Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve ülkenin bekası
gereğidir. Bu eşitlik mutlaka ve mutlaka sağlanmalıdır.
Söz konusu tazminatın iki
yıldır ha bugün ha yarın çıkacak söylentileri astsubaylarımızın motivasyonunu olumsuz yönde etkilemiştir. Görev tazminatının
bir an önce çıkarılması onların sosyal yaşantıları, moral ve motivasyonu
açısından artık kaçınılmaz hâle gelmiştir. Evet, istekleri, talepleri,
beklentileri özetle bunlar.
Şerefli astsubaylarımız
imtiyaz ve ayrıcalık değil, adalet ve eşitlik istiyorlar. Terleri, kanları ve
canlarıyla bu ülkeye ve Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlılıklarının, bir ömre mal
olan hizmetlerinin bedelini yani haklarını istiyorlar.
Sayın Millî Savunma Bakanının
milletvekillerine dağıttığı, “Astsubaylarımızla ilgili şu iyileştirmeleri
yaptık.” adı altında sunulan maddeler aslında Hükûmetin yaptıkları değil, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin kendi içerisinde yerine getirip yaptığı hususlardır.
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) –
Parasını kim veriyor, parasını?
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla)
– İçinde AKP İktidarının payı ve katkısı yoktur.
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) –
Ödeneği kim veriyor?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Baban veriyor, baban!
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Baban
veriyor, baban!
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla)
– Dolayısıyla konuyu, biz, astsubaylarımız için şu hizmetleri, iyileştirmeleri
yaptık demek, bir oyalamadır, ağza bir parmak bal sürmektir ve ciddiyet
dışıdır.
Evet, örneklerine geçeyim.
Neler yapılmış, Millî Savunma Bakanlığımızın yazısında?
“Yurt dışı yabancı dil
eğitimi imkânı artırılmıştır.” Genelkurmayın Yurt Dışı Kurslar Talimatı’nda
değişiklik yapıldı, onun gereği. “Subaylığa müracaat yılları öne çekilmiştir.”
Astsubay meslek yüksekokulu açıldığı için onun gereği olarak bir iç
düzenlemedir. “Türk Silahlı Kuvvetleri eğitim merkezlerinden faydalanma
oranları artırılmıştır.” Sosyal Hizmetler Yönetmeliği gereğince Türk Silahlı
Kuvvetlerinin kendi iç düzenlemesidir. “Kara Kuvvetlerine mensup astsubaylara
Türk Silahlı Kuvvetleri özel eğitim merkezlerinden ilave kontenjan
sağlanmıştır.” İç düzenlemedir. “30 Ağustos Resepsiyonu ayrı orduevleri yerine
tek orduevinde astsubayların katılımıyla düzenlenmiştir.” Genelkurmayın bir
emridir. “Yurt dışı geçici ve daimî görevlere seçilebilme imkânları
artırılmıştır.” Yurt Dışı Görev ve Kurs Talimatında Genelkurmayın yaptığı bir
kendi düzenlemesidir. “İç Hizmet Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle yirmi
dört yılını dolduran astsubaylarımızın albaylar gibi nöbet hizmetinden
çıkartılması sağlanmıştır.” Bunun gibi onlarca kalem sayabilirim size sayın
milletvekilleri. Bunların hiçbirisi Hükûmetin yaptığı düzenlemeler değildir,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi iç bünyesinde yaptığı iç düzeltmelerdir,
düzenlemelerdir.
Bunlardan özellikle bir
tanesini vurgulamak istiyorum. Konunun ne kadar komik boyuta taşındığını sizler
de kabul edeceksiniz. “Türk Silahlı Kuvvetleri Kıyafet Yönetmeliği’nde yapılan
değişiklik ile astsubaylara gece kıyafeti, yani mesdres verilmiştir.” Yani
Hükûmetimiz, astsubaylarımıza gece kıyafeti verilerek iyileştirme yapmış. Artık
bu bir komedi unsuru mudur, bir alay unsuru mudur? Ben yüce Meclisimizin
takdirlerine sunuyorum.
Gönül ister ki onların ciddi
olarak çözüm bekleyen sorunları yıllardır yerine getirilseydi. Ta 2005 yılından
kalan, elimde vesikalar var, soru önergelerine verilen cevaplar var. Sayın
Millî Savunma Bakanı diyor ki: “Astsubaylarımızın bütün sorunları tarafımdan
bizzat, şahsen takip edilmektedir. Onların sorunlarını çok iyi takip ediyoruz
ve en kısa zamanda çözümleyeceğiz.” Aradan geçen süre beş ile sekiz yıl.
Evet, ben sözlerime son
verirken değerli astsubaylarımıza, sevgili silah arkadaşlarıma, emeklisiyle
muvazzaflarıyla, aile fertlerine en iyi dileklerimi sunuyorum; aziz şehitlerini
rahmetle, gazilerini minnetle anıyorum.
Yüce Meclise saygılar
sunarım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisi aleyhinde söz isteyen Hüseyin Gülsün, Tokat Milletvekili.
Buyurun Sayın Gülsün. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; astsubaylarımızla ilgili sorunların
araştırılması amacıyla MHP’nin önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin
çok önemli unsurlarından olan astsubaylarımız ülkemizin en ücra köşelerinde
fedakârca hizmet etmekte, şehit vermekte, gazi olmaktadırlar. 200 binin
üzerinde emekli ve hâlen görevli astsubaylarımızın sorunlarını çözmek, onların
gerek özlük hakları ve gerekse çalışma şartlarını düzeltmek bizim asli
görevimizdir.
Bu bağlamda, yapılan,
çalışmaları tamamlanan ve çalışmaları devam eden konuların bazılarını size arz
etmek istiyorum. Tabii, benden önceki değerli konuşmacının “Bunlar Türk Silahlı
Kuvvetleri tarafından yapıldı, Genelkurmay tarafından yapıldı.” demesini
gerçekten yadırgıyorum. Bunların hepsi hükûmete bağlıdır, devlete bağlıdır.
Devlete bağlı bir kurumdur Türk Silahlı Kuvvetleri. Herhangi bir kuruma neler
yapıldıysa Türk Silahlı Kuvvetlerine de o yapılmıştır ve hükûmet tarafından
yapılmıştır. Bu hükûmet AK PARTİ olabilir, başka bir hükûmet olabilir. “Bunu
hükûmet yapmadı, Türk Silahlı Kuvvetleri yaptı.” demek bana göre yanlış bir
bakıştır.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Herkes kendi bütçesini kullanıyor!
HÜSEYİN GÜLSÜN (Devamla) –
Ben müsaadenizle, yapılan işlerin bazılarını açıklamak istiyorum:
Subaylığa müracaat yılının
öne çekilmesi: Eskiden yedi-dokuz yıl hizmet yılından sonra yapılıyordu, şimdi
beş-yedi hizmet yılından sonra yapılıyor.
Yine personelin, ocak ve
şubat ayları dışında temmuz-ağustos ayları içinde de takdir hakkı olmaksızın,
diğer aylarda ise ilgili kuvvet komutanının uygun görmesi üzerine emekli
olabilme imkânı sağlanmıştır.
Kendi nam ve hesabına yüksek
lisans öğrenimi yapan astsubaylara, subaylara uygulanan esaslar dâhilinde kıdem
verilmesi sağlanmıştır.
Her yıl 30 Ağustos Zafer
Bayramı günü rütbe terfi, rütbe kıdemliliği onanan astsubayların hak
kazandıkları yeni aylıklarına ilişkin maaş farklarının rütbe terfi tarihinden
itibaren ödenmesi sağlanmıştır.
Eğitim süresi dört yıla çıkan
astsubay hazırlama okulu öğrencilerine harçlık ödenmesi sağlanmıştır.
Kendi kusurları olmaksızın
sözleşmesi feshedilen veya hizmet sürelerinin bitiminde ayrılan sözleşmeli
astsubaylara 750 TL tutarındaki yol harcırahının ödenmesi sağlanmıştır. Eskiden
bunlar yoktu.
Son altı yıllık sicil notunun
ortalaması yüzde 90 ve üstünde olan subaylara 1’inci dereceye yükselme imkânı
tanınmıştır.
Anadolu Üniversitesiyle
protokol yapılarak lise mezunu astsubayların ön lisans eğitimine devam etme
imkânı sağlanmıştır.
Subaylık sınavını kazanan
astsubayların sınıf okulu eğitimine başlamadan önce teğmenliğe nasbedilmelerine
olanak sağlanmıştır.
Rütbe bekleme süreleri
yeniden düzenlenmiştir.
Astsubaydan subay olan
personele albaylığa kadar yükselme imkânı verilerek rütbe normal bekleme
süreleri, yaş hadleri de dâhil diğer hususlar için muvazzaf subaylar hakkındaki
hükümlerin uygulanması sağlanmıştır.
Astsubaylara emirlerinde
çalışan astlarına, birinci sicil üstü olarak sicil verme yetkisi verilmiştir.
Yaş haddinden emekli olan
astsubaylara askerî hastanelerin B polikliniğinden faydalanma hakkı
verilmiştir.
İç Hizmet Yönetmeliği’nde
yapılan değişiklik ile yirmi dört yılını dolduran astsubayların albaylar gibi
nöbet hizmetinden çıkarılması sağlanmıştır.
Buna benzer başka yenilikler
de yapılmıştır. Tabii çalışmaları devam eden konularla ilgili de birkaç
ayrıntıyı vermek istiyorum müsaadenizle.
Lise mezunu emekli
astsubaylara iki yıllık yüksekokul mezunu olarak intibak yapılması çalışması
yapılmaktadır.
Görevdeki astsubayların Türk
Silahlı Kuvvetleri hizmet tazminatlarının artırılması, ayrıca emekli
astsubaylara ilave 100 TL artış sağlanması çalışması yapılmaktadır.
Ek göstergelerinin
düzenlenmesi, 2’nci dereceden itibaren emekli aylıklarına 158 lira iyileştirme
çalışmaları yapılmaktadır.
Astsubay hazırlama
okullarının, meslek liselerinin ilgili programları ile denkliğinin sağlanması
çalışması yapılmaktadır.
İş yoğunluğu fazla olan
askerî ataşeliklere astsubay kadrosu açılması sağlanmaya çalışılmaktadır.
Güven ve asayişi ihlal eden
eylemler nedeniyle yakalanan, gözaltına alınan, tutuklanan veya hükümlü
bulunanların sevk ve nakillerinde görev alan astsubaylara görevi nedeniyle
maruz kaldıkları yaralanma, sakat kalma ve ölüm hâllerinde nakdi tazminat
ödenmesi çalışması yapılmaktadır.
Sicil amirliği yetkisi
bulunan astsubaylara ceza yetkisinin de verilmesi düşünülmektedir.
Ben bu vesileyle şerefli
astsubaylarımızın her türlü iyileştirmeye layık olduklarını ifade ediyor, saygı
ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Gülsün.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin lehinde söz isteyen Bülent Baratalı, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Baratalı. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT BARATALI (İzmir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; astsubaylarla ilgili olarak Milliyetçi
Hareket Partisince verilen grup önerisi üzerindeki CHP’nin görüşlerini dile
getirmek için söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri CHP Grubu ve şahsım
adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; astsubaylar da ordumuzun çok şerefli unsurlarının başında
gelmektedir. Hangi ordunun? Türk ordusunun. Peki, Türk ordusunun -birkaç gündür
bu tartışılıyor- vasıfları nelerdir?
Değerli milletvekilleri,
dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir özellik Türk ordusunda bulunmaktadır. Türk
ordusu Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduktan sonra kurulmuş ve Ulusal
Kurtuluş Savaşı’nı büyük bir başarıyla bitirmiş olan bir ordudur yani halkın
ordusudur. Dünyanın hiçbir yerinde önce meclis, sonra ordu kurulmamıştır. Bunu
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün deyişlerinde de görebiliriz. 26 Ağustos 1922’de
sabaha karşı Türk ordularına “Akdeniz’dir, ileri.” hedefini gösteren Gazi,
aynen şöyle seslenmişti: “Türkiye Büyük Millet Meclisi orduları, ilk hedefiniz
Akdeniz’dir. İleri!” Onun için, Türk ordusu hakkında burada veya dışarıda
kelamda bulunan, sözde bulunan, eleştiride bulunanların bu ordunun halkın
ordusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin ordusu olduğunu hiçbir zaman
unutmamaları gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
cumhuriyetimizin kuruluşundan beri, Osmanlının son döneminden beri astsubaylar
ordumuzda önemli görevler yapmışlardır. Küçük zabit okulları ve daha sonra
kurulan astsubay okullarından mezun olanlar dün olduğu gibi bugün de şerefli
görevlerini yapmaktadırlar.
Öğrenim düzeyinin yükselmesi
bazı yasal düzenlemeleri zorunlu kılmış, eğitim düzeyine göre birtakım haklar
verilmiş ve Anayasa’nın eşitlik ilkesi gereği emeklilik ve ücret alanında
yapılan geçici düzenlemelerle haksızlığın önüne geçilmeye çalışılmıştır bugüne
kadar. Benden önce konuşan AKP’li Değerli Milletvekili Arkadaşım “Yapılacaktır,
edilecektir, korunacaktır.” sözlerini söyledi. Sekiz buçuk yıldır
iktidardasınız, “Yaptık, ettik, düzenledik.” demeniz gerekirdi Sayın
Milletvekili. Bunun için biz de elimizden gelen şeyleri yaptık, kanun
tekliflerini verdik, önergeleri verdik, biraz sonra bunlara geçeceğim. Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak neler yaptığımızı ve o grubun mensubu bir
milletvekili olarak astsubaylar için, bu haksızlığın giderilmesi için neler yaptığımızı
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi sitesinde de görülebileceği gibi CHP Grubu adına
Türk Silahlı Kuvvetleri ve astsubayların içinde bulunduğu durumla ilgili
defalarca kanun teklifleri verilmiştir. Bu grubun bir üyesi olarak bizzat benim
hazırlayıp verdiğim kanun teklifleri yıllardır komisyonda görüşülmeyi
beklemektedir yani biz bu sorunları sekiz senedir, 22’nci Dönemden beri Türkiye
Büyük Millet Meclisinin ve sizin huzurunuza getiriyoruz. Nedir bunlar?
Sıralarını söyleyeyim: (2/30), (2/36), (2/40), (2/69) esas numaralı tekliflerim
hâlâ daha komisyonlarda beklemektedir. Bunların bazılarının İç Tüzük 37’ye göre
öne alınması ve gündeme alınması burada bütün üyelerin oylarıyla kabul edildi
ama bugüne kadar hâlâ daha komisyonlarda beklemektedir. 2005 yılında makam ve
temsil tazminatlarıyla ilgili verdiğim teklifim 2007 yılında yeniden Başkanlığa
sunulmuştur. (2/40) esas numaralı hâlen görüşülmeyi beklemektedir. (2/69) esas
numarasıyla o da görüşülmeyi beklemektedir, nasıplar ve intibaklarla ilgili
teklifler.
Az önce Milliyetçi Hareket
Partisinden arkadaşımın ifade ettiği gibi astsubayları, diğer ordu mensupları
ile ve polis meslek yüksek okullarından mezun olan arkadaşlarımızla
karşılaştırmada şunu görüyoruz: Polis meslek yüksek okulu mezunları 9/2’den
başlıyor, astsubay meslek yüksek okulları ise 9/1’den başlıyor. Harp Okulunu
bitiren arkadaşlarımız 8’den başlıyor ama astsubay olup da üniversiteyi
bitirenler bu hakları alamıyorlar.
Aynı konularda gerek
Milliyetçi Hareket Partisinin gerek bazı AKP’li milletvekili arkadaşlarımızın
verdiği teklifler de komisyonlarda görüşülmeyi beklemektedir. Benim 2007’de
verdiğim teklife benzer bir teklifi 5/1/2011 tarihinde
AKP Çankırı milletvekilinin de vermiş olduğunu TEMAD sayfalarından öğrenmiş
bulunmaktayım. Şimdi, beklediğim ve beklenen ise, astsubay arkadaşlarımızın
beklentisi ise bu teklife AKP Grubunun, kendi arkadaşlarının verdiği bu teklife
destek vermesidir ve sahip çıkmasıdır. Değerli arkadaşım az önce sahip
çıkılacağını söyledi, biraz sonra göreceğiz. Bu bir samimiyet testidir, bu
konuda AKP’nin ne kadar samimi olduğunu biraz sonra sizlerin oylarıyla
göreceğiz değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmamı başta söylediğim gibi Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinden bitirmeye
çalışacağım. Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde oynanan onca oyundan sonra son
günlerde AKP tarafından dökülen timsah gözyaşlarına da değinmeden
geçemeyeceğim. Buradan iddia ediyorum, cumhuriyet tarihi
boyunca kendi ordusuna bu kadar zarar veren, Türk Silahlı Kuvvetlerini
toplumdan bu kadar uzaklaştırma gayreti içinde olan, ipe sapa gelmez uydurma
gerekçelerle, yaşamı pahasına mücadele veren komutanları aylarca cezaevinde
tutan, terfilerine bile karışarak hiyerarşik dengeyi bozan, sahte suikast
ihbarlarıyla kozmik odalarda günlerce arama yapan ve darbe vesvesesiyle silahlı
kuvvetleri halktan yabancılaştırmaya çalışan bir başka hükûmet olmamıştır. Şimdi,
aynı kişiler, timsah gözyaşları içinde birdenbire ordunun en büyük destekçisi
olarak ekranlarda boy göstermektedir. Ne kadar trajikomik bir durumda
olduğumuzu bu son iki gün iyice açığa çıkarmıştır.
Buradan tekrar AKP’yi
samimiyet testine davet ediyorum.
HASAN ANGI (Konya) – Senin
haddine değil.
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
Dokuz yıldır iktidardasınız, “cak, cuk”ları, “yapılacak”ları, “edilecek”leri
bırakın. İktidarda olanlar “Yapacağız, edeceğiz.”, “cak, cuk” demez, “Yaptım,
bitirdim, başardım.” der. İktidar “…”(x) yani elde bulundurma erkidir. Elinizde
bulundurduğunuz erki dokuz yıldır kullanmıyorsunuz, ondan sonra, Meclisin
kapanmasına iki ay kala burada “Yapacağız, edeceğiz.” diyorsunuz.
HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) –
Yapacağız.
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
Biraz sonra göreceğiz; samimi misiniz, değil misiniz biraz sonra göreceğiz
Sayın Milletvekili.
Şimdi, iki yıldır ordumuz
için ne yaptığınızı size soruyorum değerli arkadaşlar? Bir tane örnek istiyorum
ordumuz için. Bu tekliflerimizin, on tane teklif sıraladım… Üstsubaylar
konusunda büyük bir trajedi yaşanıyor. Orgeneralden kıdemli binbaşıya kadar
gelen üstsubay arkadaşlarımız temsil görev tazminatı alıyorlar. Kanunda
yazılmasına rağmen, binbaşılar ve onların muadili olan kademeli başçavuşlar,
kıdemli başçavuşlar bundan yararlanamıyorlar. “Neden?” diye sorduğumuzda…
Burada, hatırlayın, 37’ye göre getirdiğimiz zaman teklifi, şurada oturan Maliye
Bakanı iki elini kaldırarak bu teklifi reddetti. Şimdi, komisyonlarda
tekliflerimiz bekliyor. Eğer samimiyseniz, emekli olduklarında aktif
maaşlarının yüzde 65’ine kadar kaybeden astsubay arkadaşlarımıza bu tür
imkânları, bu tür olanakları verirsiniz. Onların bugüne kadar yoksun kaldığı
bütün haklardan, bu fedakâr insanlardan, bu kahraman insanlardan, ordumuzun en
önemli unsurlarından özür dileyerek bunu yerine getirirsiniz.
(x) Bu bölümde
Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille bir kelime ifade edildi.
Bu düşüncelerle, verilen bu
önergenin lehindeki konuşmamı bitirmeden önce -bu samimiyet testini biraz sonra
zevkle izleyeceğim, herkes de görecek, astsubaylar da görecekler çünkü
televizyonların başında izliyorlar- yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Baratalı.
Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisi aleyhinde söz isteyen Abdurrahman Arıcı, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Arıcı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; astsubaylarımızla ilgili sorunların
araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98’inci maddesi ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
yapılması için verilen önergenin aleyhine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
02/07/1951 tarihli
ve 5802 sayılı Astsubay Kanunu ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde astsubay statüsü
belirlenmiş ve “Türkiye Cumhuriyeti ordusunun Kara, Deniz ve Hava
Kuvvetleriyle, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
kadrolarının ast komuta kademelerinde eğitim, sevk ve idare ile diğer idari
işlerde subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıslara ‘astsubay’ adı
verilir.” hükmü getirilmiştir. Astsubayların özlük hakları 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile düzenlenmektedir. 2003 yılında astsubay
hazırlama okullarının üç yıl süren eğitim dönemleri iki yıla indirilmiş ve
eğitim seviyeleri ön lisans seviyesine yükseltilerek astsubay hazırlama
okullarının adı “astsubay meslek yüksekokulu” olarak değiştirilmiştir.
Astsubaylarımız, ordunun orta
kademe yöneticileri, komutanlarıdır. Çeşitli kuvvet ve
komutanlıklarda ilçe jandarma komutanı, jandarma bölük komutanı, karakol
komutanı, takım komutanı, kısım komutanı, kademe komutanı, bot komutanı, bölük
astsubaylığı, hareket eğitim astsubaylığı, idari işler astsubaylığı gibi önemli
makam ve görevlerde bulunmakta, cansiparane bir görev anlayışıyla Türk Silahlı
Kuvvetlerinin önemli bir unsuru olarak çalışmaktadırlar; aile fertleriyle
birlikte yaklaşık 1 milyon kişiyi bulan önemli bir toplum kesimini
oluşturmaktadırlar. Ülkemizde herkesin ya ailesinin içinde ya da yakın
çevresinde muhakkak bu görevi yapan bir tanıdığı vardır.
Değerli milletvekilleri,
bizler, astsubaylarımızın sorunlarının araştırılması ve çözümleri yolunda adım
atılmasının tabii ki taraftarlarıyız ancak Meclisimizin çalışma programının
yoğunluğu ve yaklaşan genel seçimler nedeniyle yaklaşık bir ay sonra Meclisin
seçim tatiline girecek olması bu araştırma komisyonunun kurulması ve
çalışmalarını yaparak sonuçlandırmasını imkânsız kılmaktadır. Toplumumuzun
önemli bir bölümünü oluşturan astsubaylarımızın sorunlarının yaklaşan genel
seçimlere malzeme yapılmadan, daha fazla zaman ayrılarak geniş çaplı bir
araştırma yapılması ve daha sağlıklı kararlar alabileceğine inandığım için, bu
çalışmanın 24’üncü Döneme bırakılması kanaatimi bildirir, yüce heyeti saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Arıcı.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Arayacağım Sayın
Anadol.
Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisini oylarınıza sunuyorum ancak karar yeter sayısını arayacağım:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 14.32
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.43
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Murat ÖZKAN (Giresun), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verdiği önerisinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.Şimdi öneriyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır ve öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları tarafından verilmiş
olan gözaltılardaki ve hapishanelerdeki kayıplar, ölümler ve faili meçhul
bırakılan siyasi cinayetler hakkındaki Meclis araştırma önergesinin Genel
Kurulun 09/02/2011 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve ön görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi
09.02.2011
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 09.02.2011 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları tarafından, 11.01.2011 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "Gözaltılardaki ve
hapishanelerdeki kayıplar, ölümler ve faili meçhul bırakılan siyasi cinayetler
hakkında” verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin (441 sıra nolu), Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
09.02.2011 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili
arkadaşlarımla birlikte verdiğim, işkencede ölenler, gözaltındayken
kaybolanlar, faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerle ilgili araştırma
yapılmasına ilişkin bu Meclis araştırma önergesi üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yakın geçmişimiz, gözaltındaki kayıplar, işkencelerdeki ölümler, faili meçhul
bırakılan siyasi cinayetlerle anılmaktadır. Çok sayıda yurttaşımız, gözaltına
alındıktan sonra yok olmuşlar, ortadan kaybolmuşlar, âdeta buharlaşmışlardır.
Gözaltındayken kaybolanların kimisinin cesetleri daha sonra kimsesizler
mezarlığında bulunmuş, kimisinin cesetleri ve kemikleri dahi bulunamamıştır.
Devlet, gözaltındayken kaybolanları bir türlü bulamamış, gözaltındaki
kayıpların nedenlerini ve sırrını bugüne kadar bir türlü açıklamamıştır, siyasi
cinayetlerin faillerini bulmamıştır, “Gözaltındaki bir kişi neden ve nasıl
kaybolur?” sorusunun cevabını dahi bugüne kadar vermemiştir.
Devlet, gözaltındayken
kaybolan, işkencelerde ölen yakınlarını yıllardır her cumartesi günü İstanbul
Galatasaray Meydanı’nda arayan “Cumartesi Anneleri”nin acılarını, dertlerini
anlamamış, anlamak istememiş, onların taleplerine her seferinde cop, biber gazı
ve şiddetle cevap vermiştir. Hukuk devletinde, yakalanıp gözaltına alınan
tutuklunun, hüküm giyen kişilerin devletin koruması altında olduğu bir
gerçektir. Devlet, kendi koruması altındaki kişilerin can güvenliğinden
sorumludur, yaşam hakkının ihlalinden sorumludur. Gözaltındayken kaybolanların,
işkencelerde ölenlerin, faili meçhul bırakılan cinayetlerde kurban gidenlerin
yakınları “Cumartesi Anneleri” adıyla, 27 Mayıs 1995 tarihinden bugüne kadar
her cumartesi günü İstanbul Galatasaray Meydanı’nda toplanarak yakınlarını
aramaktadırlar ama bir türlü bulamamaktadırlar.
“Cumartesi Anneleri” Arjantin’de faşist cunta yönetiminin yok ettiği
çocuklarını aramak için Plaza del Mayo meydanında toplanan annelerden
esinlenerek faaliyete geçmişlerdir. “Cumartesi Anneleri” hareketini başlatan
olay, gözaltındayken kaybolan Hasan Ocak’ın cesedinin daha sonra işkence edilmiş
bir vaziyette kimsesizler mezarlığında bulunmasıdır.
Değerli arkadaşlarım,
demokratik hukuk devleti olduğunu iddia eden Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde
gözaltındaki kayıplar, faili meçhul bırakılan siyasi cinayetler ve işkencedeki
ölümler kara bir leke gibi durmaktadır. Maalesef, demokratik hukuk devletinde
millî iradenin temsilcisi olduğu iddia edilen bu Türkiye Büyük Millet Meclisi
de bu karanlık noktalara bir türlü ışık saçamamaktadır. Işık saçamamasının
nedeni de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna mensup milletvekili
arkadaşlarımızın ısrarla ve inatlı bir şekilde faili meçhullerin
araştırılmasına karşı çıkmasıdır.
Değerli arkadaşlarım, geçen
hafta sonunda Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu “Cumartesi Anneleri”yle
ilgili bir toplantı düzenledi. Bundan önce 20/7/2010
tarihinde “Cumartesi Anneleri” için Sayın Başbakan “Ne iş yaptıklarını
bilmiyorum. ‘Cumartesi Anneleri’ birileri tarafından kullanılıyor.” demişti ama
toplumda yükselen tepkileri hafifletmek üzere Sayın Başbakan, bu cumartesi,
sonunda bu kayıp anneleriyle bir araya geldi. Sayın Başbakan burada bu kayıp
annelerinin, “Cumartesi Anneleri”nin talepleri olan faili meçhullerin ve
gözaltındaki kayıpların araştırılması, soruşturulması, nedenlerinin açığa
çıkarılması, sorumlularının yargılanmalarının yolunun açılmasına yönelik
talepleri konusunda “Bu, iktidar partisi olarak bizim tek başımıza yapacağımız
iş değil, muhalefetin de destek vermesi gerekir.” dedi.
Değerli arkadaşlarım, her
seferinde olduğu gibi, Sayın Başbakan 12 Eylül 1980 darbe yönetimine karşı
söylemler söylemekte ama bu konuda, karşı olma konusunda bir türlü samimi
davranmamaktadır. Yine, her seferinde faili meçhul siyasi cinayetlerle
hesaplaşma konusunda laflar söylemekte, gözyaşları dökmekte ama her nedense
onlarla hesaplaşma konusunda bir türlü samimi davranmamaktadır.
Bu elimdeki kitapçık “Faili
meçhuller hakkında CHP ne dedi? AKP ne yaptı?” adlı kitapçıktır. Bu kitapçıkta
AKP Grubunun, faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin araştırılmasına neden
ve nasıl karşı çıktığı Meclis tutanaklarıyla sabittir.
Sayın Başbakan “Cumartesi
Anneleri”yle yaptığı
görüşmeden sonra: “Biz, demokrasi için, hukukun üstünlüğü için,
12 Eylül müdahalesiyle yüzleşmek için, 12 Eylüle ‘evet’ derken birileri buna
‘hayır’ dedi ve ‘hayır’ demeye devam ediyor.” diyor. Oysa Sayın Başbakan
unutuyor, bu Mecliste faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin araştırılması
ve günışığına çıkarılması için Mersin Milletvekili olarak benim Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekili arkadaşlarımla birlikte verdiğimiz araştırma komisyonu
kurulmasına ilişkin önerge 6 Nisan 2010 tarihinde Genel Kurula geldi, AKP
oylarıyla, faili meçhullerin araştırılmasına karşı çıktı AKP milletvekilleri.
22 Haziran 2010 tarihinde geldi, yine AKP milletvekilleri, faili meçhul
bırakılan siyasi cinayetlerin araştırılmasına karşı çıktı. Dediler ki: “Tatilden
sonra görüşelim, hatta tatilden sonra biz bu konuda önerge vereceğiz, siz
destekleyin.” Meclis tatile girdi, tatil bitti, 20 Ekime kadar bekledik, AKP
Grubundan bu konuda önerge gelmedi ve yeniden faili meçhullerle ilgili
araştırma komisyonu kurulması önerimizi Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine getirdik.
Yine, AKP’li milletvekilleri,
faili meçhul cinayetlerin araştırılmasına karşı oy kullandı ve AKP’lilerin
oylarıyla reddedildi.
1 Kasım 2010 tarihinde AKP
Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş Zaman gazetesine demeç verdi: “Bizi bu faili
meçhul bırakılan siyasi cinayetlere karşı çıkıyor göstermek için Cumhuriyet
Halk Partisi acele etti, haftaya beraber getirelim.” dedi ve bunu biz samimi
bir çağrı olarak kabul ettik.
3 Kasım günü Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin
araştırılması önergesini yeniden getirdik, yine AKP oylarıyla reddedildi. 27
Kasım günü, BDP Grubu, faili meçhullerin araştırılması önergesini getirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, önergenin kimden geldiğine bakmaksızın,
talebin niteliğine bakarak bu önergeye Cumhuriyet Halk Partisinin destek
vereceğini söyledik ama AKP oylarıyla bu önerge de reddedildi değerli
arkadaşlarım.
Yine grup toplantısında iki
gözü iki çeşme ağlayan, 12 Eylül 1980 darbesinden şikâyet eden Sayın Başbakan,
12 Eylül 1980 darbesinin yol açtığı mağduriyetlerin giderilmesi için Cumhuriyet
Halk Partisi Mersin Milletvekili olarak benim arkadaşlarımla verdiğimiz kanun
teklifinin Adalet Komisyonu raflarında beklediğinden herhâlde haberi yok.
Sayın Başbakan, 20 Temmuz
2010 günü Erdal Eren, Necdet Adalı, Mustafa Pehlivanoğlu’nun adlarını anarak
aynen dünkü grup toplantısında yaptığı gibi iki gözü iki çeşme ağladı yani 12
Eylül 1980 darbesine halkın duyduğu tepkileri istismar etti. Ama onların idam
edilişlerine ilişkin yasanın yürürlükten kaldırılmasına ilişkin Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekili olarak benim arkadaşlarımla verdiğim kanun teklifi yine
Adalet Komisyonu raflarında bekliyor.
Öyle anlaşılıyor ki Sayın
Başbakanın, Adalet Komisyonunda bekleyen kanun tekliflerinden haberi yok. Öyle
anlaşılıyor ki Sayın Başbakan 3 Eylül 2010 günü Diyarbakır’da Ape Musa’dan
bahsedip Ape Musa’nın da içinde bulunduğu siyasi cinayetlerin araştırılmasına
ilişkin önergenin AKP milletvekilleri oylarıyla reddedildiğinden herhâlde
haberi yok. AKP grup başkan vekilleri, onu herhâlde söylemiyorlar değerli
arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, gün o
gündür. Faili meçhul cinayetlere karşı istismarcılıktan vazgeçmelidir Sayın
Başbakan, 12 Eylül 1980 darbesini istismar etmekten vazgeçmelidir. Faili meçhul
cinayetlerle yüzleşmek istiyorsa, kayıplarda, işkencelerde ölenlerin
failleriyle hesaplaşmak, yüzleşmek istiyorsa, 12 Eylül 1980 darbesiyle
hesaplaşmak istiyor ise bu önergemize AKP milletvekilleri kabul oyu verirler,
faili meçhullerle hesaplaşmanın yolu açılır. 12 Eylül 1980 darbesiyle ilgili
kanun teklifimi AKP Grubu destekler, 12 Eylül 1980’le hesaplaşma konusunda AKP
Grubunun samimi olduğunu biz öğrenmiş oluruz değerli arkadaşlarım.
Bu vesileyle önergemizin
kabulünü diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Öztürk.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisi aleyhine söz isteyen Zafer Üskül, Mersin Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; CHP önergesi üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Türkiye’de gözaltında
kayıplar, faili meçhul cinayetler hepimizin derin bir yarasıdır. Bu olayların
üzerine şimdiye kadar etkili bir biçimde gidilememesinin, araştırma
yapılamamasının ve sonuç olarak bu iddiaların açıklığa kavuşturulamamasının
sorumluluğu elbette hepimizin üzerindedir.
Ben birkaç ay önce Cumartesi
Annelerini Galatasaray Meydanı önünde ziyaret ettim, onların anlattıklarını
dinledim, acılarını paylaştım. Grubumuza, diğer gruplara, Komisyonumuza
Cumartesi Annelerinin temsilcileri geldiler, Toplumsal Bellek Platformunun temsilcileri
geldiler. Zaman zaman Komisyonumuza faili meçhul cinayetlerle ilgili başvurular
oldu.
Tabii ki biz Komisyonumuzun
değişik toplantılarında bu konuları gözden geçirdik ve ne yapabileceğimizi
araştırdık, “Acaba Meclisin kuracağı bir araştırma komisyonu mu daha etkili bir
inceleme yapabilir, yoksa Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu mu etkili olabilir?” sorusunu sorduk. Sayın Öztürk’ün de belirttiği
gibi, AK PARTİ’li milletvekilleri olarak bizler de bir Meclis araştırma önergesi
hazırladık, imzaladık, grubumuza verdik ancak şu ana kadar ne yazık ki Genel
Kurulumuzda bu araştırma önergeleri ya gündeme gelemedi ya da gündeme
getirilenler kabul edilmedi. Bunun üzerine biz İnsan Hakları İnceleme Komisyonu
olarak daha fazla zaman yitirmemek için bir alt komisyon kurarak incelemeye
başlama kararı verdik. Bugün yaptığımız toplantıda başta gözaltına alındığı
iddiasıyla, gözaltına alındıktan sonra kaybolduğu iddiası ortaya atılan Tolga
Baykal Ceylan’dan başlayarak gözaltında kaybolduğu iddia edilen kişilerin
akıbetini araştırmak üzere bir alt komisyon kurduk. İnsan Hakları İnceleme
Komisyonu elbette değişik partilerimizden üyelerin katıldığı bir komisyon. Alt
komisyonlarımızı da biz tabii ki gruplarının elverdiği ölçüde muhalefet partilerinin
üyelerinin de yer aldığı bir biçimde oluşturuyoruz. Ancak biz alt
komisyonlarımızda ve genel olarak komisyonumuzda üyelerimizi iktidar
milletvekili ya da muhalefet milletvekili olarak değerlendirmiyoruz, insan
hakları alanında ortak kaygıları taşıyan, ortak değerleri paylaşan üyeler
olarak hareket ediyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş) – İçinde
BDP var mı Sayın Başkan?
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla)
- Bunun da en önemli göstergesi şu ana kadar Komisyonumuzda kabul edilen kırk altı
alt komisyon raporunun sadece iki tanesinde muhalefet şerhi olması, geri kalan
tüm raporlarımız oy birliğiyle kabul edildi. Kurduğumuz yeni alt komisyon da
elbette aynı anda işler. Şimdiye kadar olduğu gibi iktidar, muhalefet
milletvekili ayrımı yapmaksızın konunun önemini dikkate alarak ortak bir
anlayış içinde hareket edecek ve kurduğumuz komisyonun olumlu bir sonuca
ulaşması yönünde çaba harcayacak.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, BDP var mı bunun içinde?
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla)
- Alt komisyonlarımızda daha önceki araştırmalarımız sırasında değişik üye
arkadaşlarımızla birlikte çalıştık. Bu çalışmalarımızı zaman zaman değişik
üyelerimiz içinden ya da üyemiz olmayan milletvekillerinden gelen başvurular
üzerine alt komisyon kurarak çalışmalarımızı yürüttük. Bazen genel olarak
önemli gördüğümüz insan hakları ihlalleri tespiti üzerine alt komisyonlar
oluşturduk, bazen de bize gelen başvurular üzerine hareket ettik. Cezaevlerini
inceleme, çocuk yuvalarını inceleme gibi konularda ise yeteri kadar başvuru
olmasa bile, insan hakları ihlallerinin olabileceği alanlarda sürekli çalışan
alt komisyonlar kurarak incelemelerimizi yürüttük.
Şimdi, bugün, Cumhuriyet Halk
Partisi üyelerinin getirdiği önergeyle ilgili olarak benim kişisel düşüncem çok
açık, nettir: Bu konular araştırılmalıdır mutlaka. Ancak öyle anlaşılıyor ki
Genel Kurulumuzda bu konuda şimdiye kadar bir olumlu karar çıkmadı. O zaman
Komisyonumuz bu durumu da dikkate alarak harekete geçti, daha fazla gecikmemek
için ve alt komisyonumuzu kurar kurmaz da hemen çalışmalara başladık. Şu anda
uzmanlarım, değişik bilgileri, değişik kurumlardan toplamak üzere yazışmaları
hazırlamıştır.
Alt komisyonların nasıl
oluşacağı İç Tüzük’ümüzde bellidir. Alt komisyonumuzda…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, soru sordum: BDP var mı bu alt komisyonda?
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla)
– Soru sorduysanız cevabını bekleyin, daha sözümü bitirmeden itiraz ediyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – İç
Tüzük’e göre her gruptan 1 kişi bulundurmak zorundasınız, ayrımcılık burada
yapıyorsunuz.
SIRRI SAKIK (Muş) – İşte bu
kadarsınız! Muhalefet partileri var, bu işte bedel ödeyen BDP yok.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, Sayın
Sakık… Lütfen…
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla)
– 5 kişilik alt komisyonları biz oluşturuyoruz. Meclis Başkanlığının
belirlediği oranlar söz konusudur.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Grup
temsil hakkı ne demek? Grup temsil hakkını da ayaklar altına alıyorsunuz.
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla)
- Grupların sayılarına oranlı olarak alt komisyon üye sayısı her gruba
ayrılmaktadır.
SIRRI SAKIK (Muş) – Bu kadar
biat size yakışmıyor, bu kadar biat etmek!
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla)
- Bundan asla ayrılarak bir işlem yapmadık; aslında yaptık, tersine yaptık.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Önergelerle alakası yok bu alt komisyonun.
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla)
- Bir soru soruldu, cevap veriyorum.
Bazı durumlarda, alt komisyon
içinde, Meclis Başkanlığının bize verdiği oranlar çerçevesi içinde yer almaması
gerekirken…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ayrı
ayrı grupların hakkı var. Grupların temsil hakkı var.
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla)
- …alt komisyonumuza aldığımız üyelerimiz de oldu.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ne
oranından bahsediyorsun?
BAŞKAN – Sayın Kaplan,
lütfen…
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla)
– Şimdi, değerli milletvekilleri, bizim niyetimiz üzüm yemek, bağcı dövmek
değil.
SIRRI SAKIK (Muş) – Siz bu
hâlinizle ne üzüm yersiniz… Hep dövülürsünüz!
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla)
– Niyetimiz, ortada bir sorun var, araştırılması gereken konular var, bunların
üzerine gitmek ve elden geldiğince, yapabildiğimiz ölçüde, gözaltında
kaybolduğu iddia edilen kişilerin akıbetlerinin ne olduğunu aydınlığa çıkarmaya
çaba harcamaktır. Alt komisyonumuz bunu yapacaktır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hangi
alt komisyon bu?
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla)
– Bundan önce olduğu gibi, el birliğiyle, iktidar-muhalefet milletvekili
ayırımı yapmaksızın hep beraber bu çalışmayı yürüteceğiz.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sizin
aklınıza, muhalefet denince iki partiden başka kimse gelmiyor mu? Bir de sol
kimliğiniz vardı, demokrat kimliğiniz vardı!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ayıp,
ayıp! İnsan Hakları Komisyonu bu, ayıp! Ne demokratlığınız ne solculuğunuz,
insan olmak yeter bu konularda!
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla)
– Ve bu çalışmalarımızın sonucunda da inanıyorum ki son derece, toplumumuzun
beklentilerine cevap verecek bir çalışmayı yapabileceğiz. Bu konuda içinde
bulunduğumuz durumu sizlere böylece aktardıktan sonra hepinize saygılarımı
sunuyorum, sözlerimi burada bitiriyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) – Saygı da
senin olsun, saygında senin olsun!
K.KEMAL ANADOL (İzmir) – Ne
oy kullanacaksınız, ne oy? Oyunuz nasıl, oyunuz?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Üskül.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisi lehinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yaşama hakkı temel hak ve hürriyetlerin en
üstünde olan bir haktır. Eğer bir hukuk devleti yaşama hakkını koruyamıyorsa,
güvence altına alamıyorsa, hukuk devleti bunun gereğini yapamıyorsa o zaman
diğer temel hak ve hürriyetlerin -düşünce özgürlüğü, kişisel haklar, ifade
hürriyeti- hiçbir anlamı yoktur. Bunu bu noktadan önemle tespit etmek lazım,
sonra Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler babından bakmak lazım.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 2’nci madde yaşam hakkı ihlalini güvence altına
alıyor ve bu konuda önemli hükümler koydu. Sonra Türkiye'nin taraf olduğu Medeni
ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’yle Birleşmiş Milletlerin -ki yakın zamanda bu çok
önemli- aynı zamanda bu yaşam hakkı ihlalleri için Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi başvuru mekanizması dışında, Strazburg’un dışında Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Komisyonuna müracaat yolunu açmış durumda.
2004 yılında Anayasa’nın
90’ıncı maddesi değiştirildi. Mecliste katkısı olanlara teşekkür ediyoruz ama
uygulanmamakla beraber uluslararası sözleşmelerin iç hukukla çelişmesi
durumunda sözleşmelerin öncelikle uygulanacağı çıktı.
Şimdi, bu gerçekler ışığında
biz 12 Eylül darbesinden günümüze gelerek Savcı Doğan Öz’den, bir hukuk
adamından, Kemal Türkler’den, ki Kemal Türkler DİSK
Genel Başkanıydı, büyük bir konfederasyonun genel başkanıydı, AKP İktidarı
döneminde otuz yıllık zaman aşımına uğrayıp davası düşürüldüğünde benim Meclis
İnsan Hakları Komisyon Başkanım iki laf edip üstüne gitmemiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Bravo, doğru.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Özür
borcunuz var. Kemal Türkler’in ailesinden, devrimcilerden ve sendikacılardan
Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı olarak özür borcunuz var. Bu kürsüde
özür dilemeden sizin bu görevi sürdürmeniz de hikâye.
Bakın, Savcı Doğan Öz, Kemal
Türkler, gelelim günümüze kadar Abdi İpekçi, Mumcu, Vedat Aydın, Ape Musa, Taner
Kışlalı yine iktidarınız döneminde, Tolga Ceylan İğneada’da kaybedilen; bunlar
insan, bunlar can. Türkiye’de 20 binin üstünde faili meçhul ve gözaltında kayıp
var. Kayıp yakınları Arjantin’den esinlenip “Cumartesi Anneleri” geliyor, tam
300’üncü oturma eyleminden sonra AK PARTİ İktidarının dokuzuncu senesinde benim
Meclis İnsan Hakları Komisyonumun aklına geliyor, Başkanı, lütfedip ziyaret
ediyor. Bu utanç size yeter Sayın Başkan. (BDP sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar) Bu utançla siz büyümezsiniz, küçülürsünüz.
Hukuk, bu değildir.
Bakın, bu Hükûmetin
Başbakanı, Dolmabahçe’de, yüz üç yaşındaki Berfo Nine’nin önünde azıcık vicdan,
azıcık insan, azıcık hukuk, azıcık izan, azıcık adalet duygusuyla hareket etse,
iki laf ederdi.
SONER AKSOY (Kütahya) – Sizde
var mı?
HASİP KAPLAN (Devamla) - “Ben
Başbakanım, buna irade koyuyorum, faili meçhul cinayetlerin ve kayıpların
üzerine gideceğim.” diyecekti. Bunun örneklerini çok verdik. Burada çok
araştırma komisyonu kurulsun diye önerge verdik, BDP’ninkini hep reddettiniz;
sonra CHP’nin, ana muhalefetin verdiklerini reddettiniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 5
kez, hem de 5 kez.
HASİP KAPLAN (Devamla) -
Reddettiniz, işiniz çoktu. Reddettiniz çünkü ekonomi yasaları, istimlak yasaları, yap-işlet-devret yasaları, ihale
yasaları, hırsızlık yasaları, yolsuzluk yasaları kahredesi ülkemde insan
yaşamından, insan canından daha kıymetli sizi için. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, Hatip şuurunu kaybetmiş bir şekilde konuşuyor. Sayın Hatibi
uyarın Sayın Başkan.
BAŞKAN – Grup olarak cevap
verirsiniz Sayın Başkan.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Utanmak gerekir.
EYÜP AYAR (Kocaeli) – PKK’yı
bir defa lanetlediniz mi? Bir defa!
HASİP KAPLAN (Devamla) -
Türkiye'nin gündemi can olmalı, yaşam olmalı, insan olmalı. Utanın be, utanın!
Bakın…
EYÜP AYAR (Kocaeli) – PKK’yı
bir defa lanetlemiyorsun. Onların aldığı can değil mi?
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Sakin dur, bir dakika arkadaş.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Doğru söylüyor, doğru.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen oturun.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Lütfen… Lütfen…
EYÜP AYAR (Kocaeli) – PKK’nın
öldürdükleri can değil mi?
BAŞKAN – Sayın Kaplan… Sayın
Kaplan…
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Durun, sakin olun.
EYÜP AYAR (Kocaeli) – PKK’yı
bir defa lanetlediniz mi?
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bir
dakika…
(AK PARTİ ve BDP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
Meclis İnsan Hakları
Komisyonu Başkanım gelmiş, burada açıklamada bulunuyor.
EYÜP AYAR (Kocaeli) – Utanmaz
sensin, “Utanmaz.” diyorsun.
HASİP
KAPLAN (Devamla) - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi en fazla
kayıplarda mahkûm etti, biliyor musunuz.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) –
Faili meçhulleri savunuyorsunuz.
EYÜP AYAR (Kocaeli) – Kim
yaptı onları? Otuz sene öncesi…
HASİP KAPLAN (Devamla) - Türkiye, Bosna-Hersek mahkemesinin ilk toplu
kayıplarına, faili meçhul cinayetlerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarına emsal oldu, oradan kararlar çıktı.
Biliyor musunuz, 1991-1997
arası 17 bin faili meçhul cinayet işlendi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi -o
dönemde ben gidiyordum o davalara- “Türkiye'nin bir bölgesinde hukuk yoktur.”
diye kararlar verdi. “Hukuk yoktur, hukuk devleti yoktur, yönetim yoktur,
insanlık yoktur, izan yoktur.” dedi ve benim Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Hakları Komisyon Başkanım, gelmiş, burada diyor ki… Bu kadar devasa bir konuda,
dünyanın, hakikatleri araştırma komisyonlarını kurduğu, örneklerinin Güney
Afrika’da, Arjantin’de, İspanya’da GAL çetelerine karşı, her yerde başarıyla
kurduğu hakikatler komisyonunu getirip Meclis İnsan Hakları Komisyonunun alt
bir komisyonuna sığdırıp, öteleyip, oyalayıp, üstünü örtmenin izansızlığını ve
oransızlığını gösteriyor. Bu ne hukuktur, bu ne insanlıktır, bu ne yaşamdır, bu
ne vicdandır Sayın İnsan Hakları Komisyonu Başkanım? Siz bir alt komisyona
nasıl sığdırırsınız? Bu araştırma önergelerini biz verirken “Bir alt komisyona
sığdırın.” mı dedik size?
Size şunu söylüyoruz: Bunu
anlayın. Bu komisyonlar anayasal olarak kuruluyor. Biz “Sürekli bir komisyon
kurulsun.” dedik. Sağcısıyla solcusuyla, her kim ki kaybedilmişse, her kim ki
failiyse, gelin, gerçekle yüzleşelim, gelin, tarihle yüzleşelim, gelin, hakikatlerle
yüzleşelim. Kim ki, devletse devlet, örgütse örgüt, kişiyse kişi, bunun
hesabını bu Meclis sorsun. Bu Meclis milletin iradesidir ama siz alt komisyon
kuruyorsunuz.
Benim grubumu temsil eden
üyemiz Sayın Akın Birdal, İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı, Uluslararası
İnsan Hakları Federasyonu Yönetim Kurulu üyeliğini yaptı. İnsan hakları
konusunda, Sayın Komisyon Başkanı, sen, bizi temsil eden üyenin eline su
dökemezsin ama benim anayasal hakkımı ihlal edip o Komisyona benim üyemi
-grubumun hakkını- almıyorsun. Bu kadar haksız, bu kadar kötüye kullanılan bir
uygulama yaptıktan sonra, siz kayıp yakınlarını koruyamazsınız, siz insan
haklarını koruyamazsınız.
Sayın Üskül, bugünkü
konuşmadan sonra sana istifa etmek yakışır. Ya istifa edersin ya rezil rüsva
olursun, ya çeker gidersin ya da bu komisyon kurulur. Bu komisyon kurulacak.
Bakın, şunu açıkça
söylüyoruz: Bunun meydanlarda hesabını halk sorar, seçim sandıklarında halk
sorar. Sanma ki bu devran, bu düzen böyle gidecek; sanma ki yatan canlarımızın,
sanma ki yüz üç yaşındaki Berfo Nine’nin ahı yanınızda kalacak. Vallahi
billahi, bu ülkenin 74 milyon insanı adına ant içiyoruz ki biz bu kayıplarda,
bu canlarda gerçeklerle yüzleştireceğiz, hakikatleri araştırtacağız, bunun
hesabını soracağız; koruyan, kollayan sizin gibi profesörleri de hukukçuları da
tarihin çöplüğüne atacağız! Bir daha bu ayıpla yaşamayacaksınız. Bu size
yakışır. Bu size yeter. Bu ayıptan gelin dobra dobra…
SONER AKSOY (Kütahya) - Niye
bağırıyorsun?
HASİP KAPLAN (Devamla) -
Korkunuz yoksa “evet” oyu verin. Neden korkuyorsunuz söyler misiniz? Ayıp değil
mi? Can bu can, can, can, insan yaşamı. Ayıp, utanın!
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Ne
bağırıyorsun be, sağır mı var burada!
HASİP KAPLAN (Devamla) -
Bağırıyoruz duymuyorsunuz, adam gibi konuşuyoruz duymuyorsunuz. Ne zaman
duyacaksanız? Ne zaman, ne zaman? Ayıp!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) - İşte
böyle. Biz kurulsun diyoruz, kurmayanların da vicdanını halka havale edeceğiz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kaplan.
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Mersin) –
Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Üskül.
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Mersin) –
Sayın Başkan, şahsıma hakaret edilmiştir, şahsıma sataşılmıştır, söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN – Ne dedi de sataştı
Sayın Üskül? (Gürültüler)
Sayın milletvekilleri,
tutanaklara geçmesi için soruyorum. Herhâlde konuşulanları burada herkes
dinledi, lütfen…
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Mersin) –
Çok başka ifadede bulundu. Utanacak bir şeyim yok efendim. Söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Üskül, yeni
bir sataşmaya mahal vermeden… Üç dakika süre veriyorum, buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Zaten
üç dakikası vardı, konuşmadan kesti.
BAŞKAN – Sayın Kaplan,
Meclisin mehabetine, zarafetine, nezaketine uygun olmayan o kadar söz
söyledikten sonra karşı tarafın sataşma nedeniyle söz istemesinden dolayı üç
dakikayı niye çok görüyorsunuz? (BDP sıralarından gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yaşam
hakkı var!
BAŞKAN – Sayın Kaplan,
milleti…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hangi
nezaketi öğreteceksiniz? Böyle konuşamazsınız!
MEHMET TUNÇAK (Bursa) –
Cevaba bile tahammül edemiyorsunuz!
BAŞKAN – Siz, burada Genel
Kurulda bu tarzda…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Siz
AK PARTİ’nin Başkanı değilsiniz! Siz AK PARTİ’nin Başkanı değilsiniz!
BAŞKAN – …iktidar veya diğer
parti milletvekillerini korkutacağınızı mı zannediyorsunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Nezaketin de yeri var!
BAŞKAN – Burada çıkıp
konuşmak hakkınız ama kurallara da uymak zorundasınız! Kimseyi de
korkutamazsınız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Öyle
orada oturup kimseyi azarlamaya da kalkmayın! Başkanlık Divanının tutumunu da
görüşmeye açarız, sorgularız sonra.
BAŞKAN – Sizden de soracak
değilim ben bunu, kimseden soracak değilim!
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’ün, Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı olarak faili meçhuller
konusunda şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, 2007
seçimlerinden sonra bugüne kadar değişik insan hakları ihlallerini incelemek
üzere 46 rapor hazırlamıştır. 1992 yılından 2007 yılına kadar hazırlanan
raporların sayısı ise 60’tır. 46+60=106 eder. Tüm İnsan Hakları İnceleme
Komisyonu dönemi içinde hazırlanan 106 raporun aşağı yukarı yüzde 45’inin
üzerinde bir bölümü bizim Komisyonumuzca hazırlanmıştır.
İnsan Hakları İnceleme
Komisyonu Başkanı, Komisyonunun kuruluş kanununa, Meclis İç Tüzüğüne göre
hareket eder; sadece bunlara bağlı olarak, hukuka bağlı olarak hareket eder.
Şimdiye kadar yaptığımız bütün incelemeler, biraz önce belirttiğim gibi, ikisi
dışında oy birliğiyle alınmıştır. Bütün siyasi partilerimizin üyelerinin
oylarıyla kararlarımız birlikte alınmıştır. Benim İnsan Hakları İnceleme
Komisyonu Başkanı olarak hiç kimseden alacak dersim yoktur.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Çok
alırsınız!
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla)
– Hukuku, Meclisin kurallarını esas kabul ederek ve insan hakları uluslararası
sözleşmelerinin bize verdiği ışık çerçevesi içinde çalışmalarımızı şimdiye
kadar yürüttük.
Benim Komisyonumda görev
yapan hiçbir üyemin öbüründen eksik ya da fazla bir yanı yoktur. Birilerinin
daha önceki dönemlerde farklı görevlerde bulunmuş olması öbürlerinin insan
hakları alanında mücadele etmediğini göstermez. Böyle bir ayrıcalık yoktur. Bu
ayrıcalığı şimdiye kadar hiç kimseye göstermedim, bütün üyelerimi eşit kabul
ettim, her birine saygılı davrandım ve Komisyonumuz bugüne kadar çalışmalarını
başarıyla yürüttü.
Sizler, Başbakanımızın da
özel olarak ilgilenmesinden sonra, daha fazla zaman yitirmemek için
Komisyonumuzun bir alt komisyon kurarak bu konuların üzerine gitmesine karşı
mısınız? Üzüm mü yemek istiyorsunuz, bağcı mı dövmek istiyorsunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – O alt
komisyonun işi değil o.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Önergeye karşı mısın?
ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın
Başbakanın talimatıyla mı çalışıyorsunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Ben sizin komisyon kurduğunuzu nereden bileyim?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan, önergeye karşı mısın?
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla)
– Başka komisyonlar kurulamamışsa İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun bu konuya
el atmasından nasıl bir şikâyetiniz olabilir?
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Sizden önce kuruldu faili meçhul komisyonları, siz niye kurmuyorsunuz?
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla)
– Komisyon Başkanı görevini başarıyla şimdiye kadar yürütmüştür, bundan sonra
da yürütmeye devam edecektir.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Vardı
sizden önce, vardı. Sizden önce kuranlar sizden daha duyarlıydı.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üskül.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları tarafından
verilmiş olan gözaltılardaki ve hapishanelerdeki kayıplar, ölümler ve faili
meçhul bırakılan siyasi cinayetler hakkındaki Meclis araştırma önergesinin
Genel Kurulun 09/02/2011 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve ön görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Bekir
Bozdağ, Yozgat Milletvekili.
Buyurun Sayın Bozdağ. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde
söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İnsan hayatı en kıymetli
şeydir. Devletin birinci vazifesi de bu kıymetli olan şeyi korumak, buna karşı
yapılan her türlü haksız müdahaleye karşı tedbir almak, eğer herhangi bir
haksız müdahale olur ve devletin emniyet tedbirine rağmen cana kıyılır ise bu
cana kıyanlardan hesap sormaktır. Biz buna inanırız. “Bir insanı öldürmek bütün
insanlığı öldürmek gibidir.” anlayışının temsilcileriyiz. Herkes de bu
anlayıştadır. Bizim bundan herhangi bir şüphemiz yok.
AK PARTİ iktidara geldiği günden bu yana
karanlık yapılarla, çetelerle, mafyalarla, “derin” denilen, “derinin derininde”
denilen her şeyle mücadelesini şiar edinmiş bir harekettir. Bugüne kadar,
bakarsanız, hesabı sorulmayan, ifadeye çağrılmayan, necisin, nesin denilmeyen
yapıların hepsinden hesap sorulduğu bir dönemdir.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Arif Doğan’dan ne hesap sordunuz? Korkmaz Tağma’dan ne hesap sordunuz?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - İlk
defa çetelerin, ilk defa yeraltı dünyasının yerin üstünde gezip de yerin
altında o kadar, belki daha fazlası olanların yargıya çıkarıldığı, hesaba
çekildiği dönemdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Faili meçhullerle ilgili
adı geçenlerin hesap verdiği dönemlerdir. İlk defa kuyuların açıldığı
dönemlerdir. İnsanların canlı canlı veya başka şekillerde hayatına son verilip,
gömüldükleri yerden ilk defa yargı ilk defa kuyuları açıyor ve insanların
oralarda varsa cesetlerini, varsa emarelerini aramaya çalışıyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Şırnak’ta ilk defa kuyuları biz açtırdık.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bugüne kadar pek çok iktidarlar geldi, bunların üzerine bir şal örtmekten başka
bir şey yapılmadı, ama ilk defa hesap soran bir iktidar var…
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Siz kim, hesap sormak kim!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
…kuyuları açan bir iktidar var ve onları kodese
gönderen bir yapı var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Atmayın, biraz fazla oluyor.
BAŞKAN – Sayın Kaplan…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Onun
için takdir edilmesi lazım.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Araştırmaya ret oyu veriyorsun, bol bol konuşuyorsun ya! İktidarsın Bekir ya!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakın, bir şey daha söyleyeceğim; faili meçhul dendiği zaman ben şöyle bir
geriye doğru gidiyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Korkaklar ya, yüreksizler, cesaretsizler! Ezbere konuşuyorsunuz!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bu
ülkede faili meçhuller ne zaman olmuş diye soruyorum ve herkes soruyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Faili meçhullerden hesap soracaklarmış! Birazdan göreceğiz nasıl oy verecek
burada.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
1990’lı yıllar faili meçhullerin zirve yaptığı yıllar, dorukta olduğu yıllar,
ama şöyle bir bakın o döneme; Eşref Bitlis o dönemde gidiyor…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Size kimse inanmıyor. Size kimse inanmıyor.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
…faili meçhul, Cem Ersever o dönemde gidiyor faili meçhul, Bahriye Üçok o
dönemde gidiyor faili meçhul, Davut Dursun o dönemde gidiyor faili meçhul, Uğur
Mumcu o dönemde gidiyor faili meçhul, Sivas’ta aydınlar cayır cayır yanıyor
faili meçhul, Başbağlar’da katliam var faili meçhul, Susurluk ortada.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sivas’ta sizin dedeleriniz yaktı, dedeleriniz!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Peki
ben sorarım, bu saydıklarımız, Susurluk hariç, bütün bunlar olurken iktidarda
kim vardı biliyor musunuz? DYP-SHP Koalisyon Hükûmeti vardı. Sivas olayları
olurken, Sivas’ta aydınlar cayır cayır yanarken…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Tabii… Tabii… Yakanlar da sizinkilerdi!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Yakanlar kim, yakanlar!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Yakanlar kim peki, yakanlar kim?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Sivas’ın Valisi rahmetli Erdal İnönü’nün özel kalem müdürüydü. Şimdi buradan
konuşuyor -o zaman SHP idi, sonradan CHP oldu- iktidar yetkisi elinde olanlar
bunların hesabını niye sorup da Uğur Mumcu’nun, Bahriye Üçok’un, Davut
Dursun’un, Sivas’ta yanan canların katillerini yargının önüne getirmediler?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Gel şimdi soralım. Gel şimdi soralım. Niye şimdi sormuyorsunuz? Sen iktidarsın,
sen sor!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Elini tutan mı oldu! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Niye getirmediniz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sen sor o zaman. Sormamışlar, ayıp etmişler, sen sor.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Failler yok ama AK PARTİ dönemine bakın, Sayın Başbakanımız da söyledi, iki
tane faili meçhul dışında faili meçhul yok. Kim yaptıysa yakasına yapıştık,
yargının huzuruna getirdik.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Nerede? Nerede?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bakın, işte yargılanıyorlar.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Hangisini çıkarttınız? Hangisini çıkarttınız?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – İşte
hepsi yargının huzurunda. Danıştay saldırısının katili orada, Hrant Dink’e
saldıran katiller orada, bütün katiller yargıda hesap veriyor ama himaye eden
siyasi bir irade yok.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Yahu, nerede veriyorlar? Onlar sizin yandaşlarınız! Onlar sizin yandaşlarınız!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir
şey daha söyleyeceğim, o da şu, bakın rahatsızlık şundan: Faili meçhulleri
yapanların himaye edildiği hukuk düzeni, siyasi anlayış artık tarihin
sayfalarına havale edilip tozlu raflardan dosyalar indirilince bir rahatsızlık
var. Faili meçhullerden hesap soranlara devrinde faili meçhuller rekor
kıranların hesap sormaya hakkı olamaz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Faili meçhullerin iş birlikçisisiniz! İş birlikçisisiniz.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Mehmet
Ağar’ı da yargılasana!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bakın, bir şey daha söyleyeceğim, o da şu: Bu faili meçhullerle ilgili komisyon
kurulmuş mu? Bakın Meclisin tutanakları, arşivleri orada. Rahmetli Uğur Mumcu
ile ilgili araştırma komisyonu bu Parlamentoda kurulmuş mu? Kurulmuş. Davut
Dursun, Bahriye Üçok, rahmetlilerle ilgili kurulmuş mu? Kurulmuş. Peki, faili
meçhullerle ilgili, sadece faili meçhullerle ilgili bir komisyon kurulmuş mu?
Kurulmuş. Raporu burada konuşulmuş mu? Konuşulmuş. Güneydoğu olaylarıyla ilgili
90’lı yıllarda yaşanan faili meçhulleri araştırmak için güneydoğu olaylarını
araştıran bir araştırma komisyonu kurulmuş mu? Kurulmuş. Peki, arkasından doğu
ve güneydoğu olaylarını bir kez daha araştırmak isteyen bir komisyon gene
kurulmuş mu? Kurulmuş. Sivas ve Başbağlar olaylarını incelemek üzere araştırma
komisyonu kurulmuş mu? Kurulmuş. Ben bu raporları okudum, baktım, neler
yazıyorlar diye.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sen o raporları okumamışsın. Senin o raporlardan haberin yok. Sen ezbere
konuşuyorsun!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bakın çok net söylüyorum, bu benim görüşüm, katılır, katılmazsınız, bakın çok
net söylüyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sen ezbere konuşuyorsun!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Dokuz
senedir aynı şeyi yapıyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Meclisin araştırma komisyonları faili meçhulleri araştırıp bulmaya zerre kadar
bir katkı yapmamış, sadece olayların üstüne Parlamento tarafından bir kez daha
şal çekilmesinden başka hiçbir amaca hizmet etmemiş.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Açalım. Açalım.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Çok
açık, bunu ben de söylemiyorum, bu araştırmaları yapan raporlar söylüyor.
Komisyonların…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Haydi açalım.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Böylesi araştırma komisyonlarıyla böylesi konuları araştırıp belli bir süre
içerisinde sonuç almanın imkânı yok. Hepsi itiraz etmişler. Yok
böyle, alma imkânı da yok.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) -
Başbakan konuşurken böyle ağlamayacaksın, samimiyetsiz davranmayacaksın!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bakın, Susurluk Araştırma Komisyonu daha dün gibi gözümüzün önünde, bırakın o
komisyonu, o komisyon o günü…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) -
Samimiyetsiz olmayacaksın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, müdahale et lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sen konuşma! Samimiyetsiz olmayacaksınız!
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Siz
samimiyetsizsiniz! Siz samimiyetsiz davranıyorsunuz! Sen konuşma!
BAŞKAN - Sayın Öztürk…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, belli bazı kişileri…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Siz samimiyetsiz davranıyorsunuz!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Efendim, ben meramımı anlatıyorum, rahatsız olmayın.
Sayın Başkanım, süremi ilave
ederseniz memnun olacağım, süremi ilave ederseniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Siz doğruları söylemiyorsunuz, samimiyetsizsiniz!
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Sayın Başkanım, lütfen süremi ilave edin.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Laf cambazlığı yapıyorsunuz! Doğruları söylemiyorsunuz!
BAŞKAN – Ne yapmamız
gerekiyor Sayın Öztürk, çıktınız konuştunuz, ne yapmamız gerekiyor? Lütfen
dinleme zahmetinde bulunun, sabredin biraz.
Buyurun Sayın Bozdağ…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Laf cambazlığı yapıyorsunuz! Samimiyetsizsiniz!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Sayın Başkanım, süremi ilave ederseniz memnun olurum efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Susurluk Komisyonu o dönemde belli bazı kişileri ifadeye çağırayım mı,
çağırmayayım mı diye tartıştı, ifadeye dahi çağıramadı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Geç onları, geç!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Şimdi onlar yargılanıyorlar, tutuklu, hesap veriyorlar, ifadeye çağıramadığı
adamlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Öyle yok, öyle yok… Kuyular açılıyor…
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Arif Doğan’ı hangi suçtan yargıladınız?
BAŞKAN – Sayın Karabaş,
lütfen oturun.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bakın, biz, bütün bunların hesabını soracağız, sormaya da devam edeceğiz.
Sayın Başbakanımız, Cumartesi
Anneleri diye bilinen, yürekleri yanan acılı anneler… Bugüne kadar kaç iktidar
geçti, niceleri geldi geçti, hiçbirisi “Buyurun analarım” deyip onlarla oturup
konuşup, dertlerini dinleyip acılarını paylaştı mı? Şimdi, ilk defa, bir
Başbakan, yavrularını kaybeden anaları huzuruna kabul ediyor, onların
dertlerini dinliyor, “Ben bu işe sahip çıkacağım” diyor. Bundan niye rahatsız
oluyorsunuz? Sayın Başbakan “Komisyon kurulsun” diyor ve İnsan Hakları Komisyonu
bir alt komisyon kuruyor. Bundan niye rahatsız oluyorsunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Başbakan Cumartesi Anneleri için ne demiş bak.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Parlamento bu işe sahip çıkıyor. Normal araştırma komisyonlarının süresi
sınırlı ama İnsan Hakları Komisyonunun süresi sınırlı değil, yetkileri de
araştırma komisyonundan daha fazla.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Niye
kurmuyorsunuz? Bunun için başvuru var, niye kurmuyorsunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sizin maskeniz düştü, maskeniz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Biz
bu konunun süreyle sınırlı olmaksızın daha geniş bir şekilde araştırılmasını
istiyoruz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Bir senedir aynı laf.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Siz
katillerin yanında yer almaya başladınız.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - O
nedenle, İnsan Hakları Komisyonu bu konuda çalışmasını yapacaktır, bu konuda
incelemesini yapacaktır, herkesi oraya katkı vermeye çağırıyorum.
Devri iktidarlarında faili
meçhullerin zirve yaptığı iktidarların ve o dönemin partilerinin, siyasi
istismar amacıyla, bütün faili meçhullerin arkasına düşüp bunları araştıran ve
sorgulayan, yargıya teslim eden bir iktidardan hesap sorma hakkı olamaz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bakın geçmişe, faili meçhullere bakın.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Günaydın. Geçti.
BAŞKAN – Sayın Kaplan,
lütfen…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben,
bu vesileyle, bir kez daha ifade ediyorum. Biz bütün faili meçhullerin
aydınlatılmasından yanayız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Yalan!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bütün katillerin, kimse, yargıya teslim edilmesinden, hak ettikleri cezayı
almasından yanayız. Herkes buna katkı vermeli, buna katkı sunmalı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Ama hayır oyu vererek katkı sunuyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Oy
verin.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Biz
Şemdinli Komisyonunu da gördük, nasıl katkılar verildiğini de gördük, bir adım
mesafe alınmadı. Herkes samimi olacak.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Önce sen samimi olacaksın Bekir Bozdağ. AK PARTİ grup toplantısında
ağlamayacaksın! Sen samimi olacaksın!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Komisyon kurulduğu zaman, komisyonları sulandırmak değil, bu komisyonlar
amacına hizmet etsin diye çalışacak ve inşallah insan hakları alt komisyonu bu
amacı temin edecek diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Bozdağ.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan, oylamaya mı geçeceksiniz?
BAŞKAN – Evet.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, Grup Başkan Vekili kendisini yirmi kişi zannediyor.
BAŞKAN - Yoklama talebi var.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, oylamaya geçmeden önce söz talebim var.
BAŞKAN – Soracağım Sayın
Sakık. (AK PARTİ sıralarından “Ayağa kalkın bakalım” sesleri.)
Sayın milletvekilleri,
lütfen… İç Tüzük’teki haklarını kullanıyorlar. Sizin “Ayağa kalkın bakayım”
deme hakkınız da yok sayın milletvekilleri.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Ama tek kişi olmaz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Anadol, Sayın
Mengü, Sayın Öztürk, Sayın Özyürek, Sayın Güner, Sayın Köse, Sayın Yıldız,
Sayın İçli, Sayın Ünsal, Sayın Coşkuner, Sayın Keleş, Sayın Koçal, Sayın Süner,
Sayın Arat, Sayın Paçarız, Sayın Çöllü, Sayın Çakır, Sayın Emek, Sayın Köktürk,
Sayın Tütüncü.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları tarafından
verilmiş olan gözaltılardaki ve hapishanelerdeki kayıplar, ölümler ve faili
meçhul bırakılan siyasi cinayetler hakkındaki Meclis araştırma önergesinin
Genel Kurulun 09/02/2011 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve ön görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın Sakık, kısa bir
açıklama talebiniz vardı, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, İnsan Hakları Komisyonunun 2004
yılındaki raporuna ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi
aslında hepimizin feryadı belli. Bu ülkede 17.500 faili meçhul
cinayet işlendi. Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu
2004 yılında bir araştırma yapıyor. 1993 yılında bölgeye giden, Diyarbakır-Muş
üçgeninde 11 tane vatandaşımızı alıp katleden bir şahsiyet. Kim bu? Bolu Tugay
Komutanı Yavuz Ertürk. Bu İnsan Hakları Komisyonunun raporu. Şimdi
bu raporun araştırılması için bu kadar feryat ediyoruz ve siz de diyorsunuz ki:
“Biz duyarlıyız.” Peki, bunların araştırılması için niye bu önergelere ret oyu
veriyorsunuz? Bakın, bu tespit bizim tespitimiz değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun tespiti. Ve bu general elini kolunu
sallayarak şu an dolaşıyor. Ve bu orada sadece 11 kişinin değil, orada yüzlerce
insanın ölümünden sorumlu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Muş) - Bütün
bölge insanı bunu biliyor ve bunun araştırılması için Meclis niye “Hayır”
diyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Sakık.
Sayın Vural, buyurun.
Bir dakikalık süreniz var
Sayın Vural.
4.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ’ın çete ve mafyayla mücadelenin sanki ilk defa bu Hükûmet zamanında
yapıldığı tarzındaki konuşmasına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sataşmadan
dolayı söz almam gerekiyordu ama Sayın Bozdağ’ın birtakım ifadeleri var. Yani
sanki ilk defa bu Hükûmet çeteyle, mafyayla mücadele ediyormuş gibi! Tabii
bütün geçmişi satan ve bütün geçmişi inkâr eden bir anlayışı kınadığımı ifade
etmek istiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin
sorumluluk aldığı 57’nci Hükûmet döneminde ilk çıkardığımız yasa 7 Temmuz 1999
tarihli Çıkar Örgütleriyle Mücadele Yasası’dır. Bu çerçevede yetmişe yakın
operasyon düzenlenmiştir. Hatırlanmalıdır ki bankaları hortumlayanların yurt
dışından eli kelepçeyle götürüldüğü bir dönemde birileri Bozüyük’te o banka
hortumlayıcıların helikopterleriyle siyaset yapıyorlardı.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Bankaları kim hortumladı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Yirmi bir tane bankaya hortumu takmışlar, kaçarken yakalamışlar.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Dolayısıyla Milliyetçi hareket Partisi olarak çete ve mafyalarla etkin mücadele
sürdürdüğümüz bir hükûmet dönemi olmuştur. Ne hazindir ki bugün terör örgütü
mensupları bir tahliye yasasından faydalandırılmakta, ne yazıktır ki terör
örgütüyle müzakere edilmektedir. Bunu da hatırlamak istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Vural.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.36
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.45
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Murat ÖZKAN (Giresun), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci
sırada yer alan, Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile benzer
mahiyetteki 59 kanun teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk
ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin;
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin
İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın;
Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın;
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili
Fatih Metin ve 2 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101,
2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267,
2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501,
2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688,
2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780,
2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812,
2/821) (S. Sayısı: 606)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/994) (S. Sayısı: 610) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet?
Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde
yer alan maddelerinin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi, ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm, 13’üncü maddenin birinci fıkrasının (a)
ve (b) bentleri ile ikinci fıkrası ve geçici 1, 2 ve 3’üncü maddeler dâhil
olmak üzere 7 ila 15’inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali İhsan
Köktürk, Zonguldak Milletvekili.
Buyurun Sayın Köktürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ İHSAN
KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının ikinci
bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı ilkeleri
temelinde şekillenen laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Ancak, bir
süre önce 12 Eylül’le hesaplaşma, temel hak ve özgürlükleri genişletme savıyla
halkımızın gündemine getirilen, gerçekte ise Adalet ve Kalkınma Partisinin
bağımsız yargıya da hâkim olma hedef ve anlayışını içeren bir referandum
sürecini geride bıraktık. Aradan bugüne kadar geçen süreçte ise temel hak ve
özgürlüklerin genişlemediğini, 12 Eylülcülerden hesap sorulmadığını, tersine
ülkemizin hukuk devletinden giderek uzaklaştığını ve buna basamak oluşturan
düzenlemelerin birer birer, alelacele Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
taşındığını yaşayarak gördük.
Yine, bağımsız yargının en
önemli kurumunun yani Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun Adalet Bakanlığının
blok listesiyle oluştuğuna, referandum sürecinde Adalet ve Kalkınma Partili il
başkanlıkları tarafından teşekkül edilen baro başkanlarının yüksek kurulun
üyesi olarak atandığına, bağımsız yargı adına içimiz burkularak tanıklık ettik.
Değerli milletvekilleri, bu
sürecin devamı olarak dün ve bugün de iktidarın yargıdaki hâkimiyetini
pekiştiren, yüksek yargıyı da tıpkı yasama gibi yürütmenin kuyruğuna takacak
bir torba kanun tasarısını görüşüyoruz. İç Tüzük hükümlerini tamamen bertaraf
ederek komisyonlardaki muhalefet partisi milletvekillerinin söz ve önerge
hakkını kısıtlayan, üniversite öğrencileri ve alanlardaki emekçilere karşı
gösterilen baskıcı tavrını Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altındaki
ihtisas komisyonlarına da taşıyan iktidarın bağımsız yargıya egemen olma
ihtirasıyla hazırladığı yeni bir düzenlemeyle karşı karşıya bulunuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, daha bundan iki üç yıl önce Yargıtaydaki üye sayısını en fazla
150’yle sınırlamaya çalışan, buna karşı çıkanları reform karşıtı ilan eden
Adalet ve Kalkınma Partisinin Anayasa ve Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu
değişikliğinden sonra bu tasarıyla Yargıtaydaki üye sayısını 137 artırarak
387’ye çıkartma suretiyle yüksek yargıyı da kendi arzu ve istekleri
doğrultusunda yeniden biçimlendirme çabalarını ibretle izliyoruz, görüyoruz.
(x) 610 S.
Sayılı Basmayazı 08/02/2011 tarihli 61’inci Birleşim
Tutanağı’na eklidir.
Yine, müsteşarı kanalıyla
yüksek yargıya üye seçimlerini kilitleyerek 10’uncu üyenin boşalmasından
itibaren iki ay içerisinde gerçekleştirilmesi gereken üye seçimlerini 33 ve
34’üncü üyelerin boşalmasına kadar yapmayan siyasal iktidarın bu somut örneklerle
de görünen yüksek yargıyı kilitlemeye yönelik bu çelişkili tavrının aslında
bugün de gerçekte yargıyı hızlandırmaya yönelik olmadığını biliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bütün bunlardan yola çıkarak öncelikle Sayın Bakan bugün iş yükü gerekçesiyle
normalin çok üzerinde artırmaya çalıştığı yüksek yargıdaki üye sayısını Hâkim
ve Savcılar Yüksek Kurulu değişikliğinden önce niye 150’nin altına düşürmeye
çalıştığını bu çatı altında açıklamalıdır.
Sayın Bakan bahsettiği
Yargıtaydaki iş yükünün ağırlığına rağmen bir süre önce Yargıtaydaki üye
seçimini engelleyerek yüksek yargıyı niye kilitlemeye çalıştıkları konusunda
bizi bu çatı altında aydınlatmalıdır.
Yargıtaydaki ceza daire
sayısını 7’ye, hukuk daire sayısını 13’e düşüren Sayın Recep Tayyip Erdoğan
imzalı tasarı Adalet Komisyonu gündeminde iken ceza daire sayısını 15’e, hukuk
daire sayısını 23’e çıkaran bu tasarıyla yapılmak isteneni ve bu çelişkiyi bize
burada anlatmalıdır, halkımızı buradan aydınlatmalıdır.
Yine,
Sayın Bakan şayet bugünkü gerekçelerinde samimi olduğunu iddia ediyorsa, önceki
işlem, eylem ve söylemlerinden ötürü Türk halkından, bağımsız yargıdan ve
komisyonlardaki üye sayısının düşürülmesi tavrının yanlış olduğunu ifade eden
ancak reform karşıtı olmakla suçlanan muhalefet partisi milletvekillerinden,
muhalefet partisinden bu çatı altında özür dilemelidir ancak, değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan böyle bir tavırdan uzaktır. Adalet ve
Kalkınma Partisi yargı konusunda dün samimi olmadığı gibi bugün de samimi
değildir.
Değerli milletvekilleri, ayrıca
bu tasarıyla, Yargıtay dairelerinin görevlerinin yasa ile belirlenmesi
uygulamasından vazgeçilerek Yargıtay dairelerinin görevlerinin karara
bağlanması hususu Büyük Genel Kurula bırakılmaktadır. Oysaki mahkemelerin
görevlerinin yasayla düzenlenmesi gerektiği Anayasa’mızın 37, 154 ve 155’inci
maddelerinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin de 6’ncı maddesinde
düzenlenen adil yargılama ilkesinin ve doğal hâkim ilkesinin zorunlu sonucudur.
Dolayısıyla getirilen bu düzenleme, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne hem
Anayasa’mızın emredici hükümlerine aykırılık oluşturan, belli davaların
değişken bir şekilde belli dairelerde görülmesini sağlamaya yönelik, yüksek
yargıda da belli davalar için özel daireler yaratmaya dönük, hukukla
bağdaşmayan amaçlar içeren, son derece tehlikeli bir düzenlemedir.
Değerli milletvekilleri,
tasarının 11 ve geçici 2’nci maddesiyle, hâkim ve savcılar üzerinde iktidarın
Adalet Bakanlığının kılıcı hâline gelen hukuksuz telefon dinlenmelerinde önemli
bir rol üstlenen adalet müfettişleri ve savcılar âdeta korumaya alınmaktadır. Yargıç ve savcılarla ilgili kişisel kusur durumunda bile doğrudan
dava açılamaması, devlete karşı açılacak davaların ağır şartlara bağlanması,
yeni açılan yasa yolunun geçmiş olaylar için de geçerli kılınması, yargıç,
savcı ve müfettişler karşısında hakkını arayan kişilerin hak arama
özgürlüklerini etkin kullanmalarını engelleyici nitelikte olduğu gibi, siyasal
iktidarın bilinen mevcut davalara müdahale iradesini açıkça ortaya koymakta,
iktidar baskısı altındaki yargıdaki açık hukuksuzluklar himaye edilerek
meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Yine tasarıda, Yargıtaya üye
seçiminin yapılmasından itibaren on beş gün içerisinde Yargıtay Birinci
Başkanlık Kurulunun yeni baştan belirleneceği ifade edilmektedir. Yargıtay
Birinci Başkanlık Kurulunda yeni seçilen ve mevcut üye ayrımı yapılmadan
Yargıtayda üyelerin hangi dairelerde görev yapacaklarını belirleyeceği
öngörülmüştür. Bu şekilde, yargının yapısı tamamen değiştirilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
yargı bağımsızlığı ve yargıçlık güvencesi esaslarına göre iki yıllık süre için
seçilen Kurulun görevinin yasa ile sona erdirilerek, yeniden seçim yapılmasının
öngörülmesi hukuk devletinde, Anayasa’nın açık hükümleri karşısında kabul
edilemez.
Sonuç olarak, değerli
milletvekilleri, tasarı, yüksek mahkemelerimizin bağımsızlık esasına göre
oluşan yapısını kökten değiştirmektedir, yüksek yargıyı siyasallaştırmaktadır.
Siyasal iktidarın iradesi doğrultusunda yüksek mahkemelerde özel daireler oluşturmakta,
görevlerini kötüye kullanan hâkim, savcı ve adalet müfettişlerini iktidarın
özel koruması altına almaktadır.
Sonuç olarak tasarı, “hukuk
devleti” ve “kuvvetler ayrılığı” ilkeleriyle örtüşmeyen, hukuk devletimizi
parti devletine dönüştüren kabul edilemez bir düzenlemedir ve böyle bir
düzenlemeye Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek olmamız mümkün değildir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Köktürk.
İkinci
bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Metin
Çobanoğlu, Kırşehir Milletvekili.
Buyurun Sayın Çobanoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA METİN
ÇOBANOĞLU (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 610 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümüyle
ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün üzerinde konuşmakta olduğumuz tasarı, ağırlıklı olarak, yüksek yargıda
değişiklikler yapan, yüksek yargının içinde bulunduğu şartları değiştiren bir
tasarı. Her zaman olduğu gibi, Adalet ve Kalkınma Partisinin
bundan önceki birçok kanun tasarısında yaptığı gibi, çok aceleye getirilmiş,
yeteri kadar tartışılmamış, Komisyon görüşmeleri sırasında Komisyon üyesi
milletvekillerinin konuşmaları belli sürelerde engellenmiş, kısıtlanmış,
özellikle üzerinde ciddi değişiklikler yapılan Yargıtayın, Danıştayın bu
konudaki görüşleri alınmadan, çok hızlı bir şekilde Komisyondan geçirilmiş,
yine acele bir şekilde dünden beri de Genel Kurulun gündeminde.
Değerli milletvekilleri,
tabii, yargının iş yoğunluğu noktasında, yargının problemleri noktasında bu
Mecliste bulunan hiç kimsenin en ufak bir endişesi yok. Bunların düzeltilmesi
konusunda da hepimiz hemfikiriz. Dün şikâyet ettiğiniz yüksek yargıyla ilgili
bugün yapılan değişikliklere baktığımızda, yargının problemlerini çözmekten
uzak ama Adalet ve Kalkınma Partisinin, iktidarın yargıyı bir kuşatma projesi
olarak yine karşımıza getirildiğine üzülerek şahit oluyoruz. Ülkemizin
vazgeçilmez dinamiklerinden olan kuvvetler ayrılığı prensibi, hukuk devleti
ilkemiz de bu vesileyle zedelenmiş oluyor. Bu bir proje, bu
bir süreç. Bu süreç ne zaman başladı? Bu süreç Anayasa değişikliğiyle
başladı. Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili
Anayasa değişiklikleri referandumla gerçekleştirildikten sonra, sanki
fethedilecek bir kale gibi görünen Yargıtay ve Danıştayda da bu değişiklikler,
bu ele geçirme operasyonları bu kanunla, bu tasarıyla yapılmak istenmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Anayasa Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Yargıtay, Danıştay bu
ülkenin anayasal kurumlarıdır, yüksek yargımızdır. Bu konuda hepimizin
titizlikle objektif davranması gerekirken, üzülerek söylüyorum, mevcut iktidar
sanki hiçbir zaman iktidardan gitmeyecek, “Bunlar benim inisiyatifimde
olsun, benim dediğim gibi şekillensin.” gayreti içerisinde.
Anayasa Mahkemesinden
yakınıyordunuz, şikâyet ediyordunuz. Bizim de şikâyetlerimiz vardı ama
referandumla yapılan değişiklikten sonra istediğiniz gibi atamalar yapıldı,
şimdi ne Anayasa Mahkemesinden yakınıyorsunuz ne Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun aldığı kararlardan yakınıyorsunuz. Niye? Oradaki operasyonu
tamamladınız, istediğiniz şekilde atamalar yapılıyor, istediğiniz şekilde
kararlar çıkıyor. Yargıtayda, Danıştayda bu değişiklikleri yaptıktan sonra,
bugüne kadar şikâyet ettiğiniz Yargıtaydan, Danıştaydan şikâyetleriniz ortadan
kalkacak, yine, alınan her türlü kararla ilgili hiçbir eleştiriniz olmayacak.
Değerli milletvekilleri,
komisyon toplantıları sırasında Sayın Bakan Danıştayla ilgili öyle bir
serzenişte bulundu ki, Danıştayın özellikle hâkim alımı, savcı alımı
noktasındaki imtihanlarla ilgili verdiği kararları uzun uzun bizlere anlattı.
Bunu komisyonda da ifade ettim, “Sayın Bakan bu kuruma bu kadar ön yargılı
yaklaşıyorsa, bu kadar ön yargıyla yaklaşılan bir kurumla ilgili çıkarılacak,
hazırlanacak bir kanun tasarısında objektif olması mümkün değil, mutlaka
subjektif bir kanun tasarısıyla karşımıza gelecektir.” dedim. Bugün burada
yapılan değişikliklere baktığımızda bu subjektiflik görülüyor.
Buradaki bütün mesele, birkaç
yıl önce Adalet Komisyonuna Hükûmet tarafından getirilmiş Yargıtayın üye
sayısını düşüren bir kanun tasarısı Komisyonda beklerken, yine aynı Hükûmet
tarafından Yargıtayın, Danıştayın hem daire sayılarını artıran hem üye sayılarını
artıran bir kanun tasarısıyla karşı karşıya olmamızdır. Acaba iki yıl
içerisinde ne değişti de böyle bir tasarı hazırlamayla, yani bir önceki
tasarının tam 180 derece tersine bir tasarı hazırlamayla karşılaştık? Buna
baktığımızda tabii ki bunun da cevabını görüyoruz. Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulundaki gerekli değişiklik yapıldıktan sonra böyle bir artışın yapılmasını
Yargıtayda ve Danıştayda iktidarın yargıyı siyasallaştırması operasyonunun bir
parçası olarak görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, tabii
ki, bu tasarıyla ilgili Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 102’nci maddesinde yapılan
değişiklikten sonra, ki biliyorsunuz birkaç kere
yürürlüğü ertelenmiş ama son defa yürürlüğü ertelenmedikten sonra, Yargıtayın
verdiği Hizbullah örgütüyle ilgili, bu davadan yargılanan ama tutukluluk
süreleri on yılı aşan birtakım tutuklular serbest bırakıldıktan sonra Hükûmet
derhâl Yargıtayı suçlamaya başladı. Oysaki bu tasarıyı
getiren, bu kanunu çıkaran yine de Hükûmetti, Hükûmet tasarısı olarak gelmişti
ama kamuoyunda Yargıtaya karşı ciddi bir saldırı başladı ve kamuoyunda da
canilerin, birçok cinayeti işleyen insanların serbest bırakılmasından doğan
infial de uygun bir zemin olarak görülerek işte bu tasarı böyle bir ortamda
kamuoyunu da hazırladıktan sonra Meclise getirilmiştir. Üzülerek
söylüyorum, bu kanunlaştığı takdirde, bu tasarı kanunlaştığı takdirde iktidarın
yargıyı kuşatması, siyasallaştırması projesinin de nihai sonucuna ulaşılmış
olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
yargı, adalet bir gün hepimize mutlaka lazım olacaktır. “Senin yargıcın-benim
yargıcım” olmaz, “senin mahkemen-benim mahkemem” olmaz; biz mahkemelerden adil
yargılanma isteriz, adaletin tecelli ettirilmesini isteriz ama üzülerek
söylüyorum, bu değişiklikler yapıldıktan sonra mahkemelerin verecekleri
kararlar adaletli de olsa, hukuka, hakka uygun da olsa mutlaka kamuoyunda bir
şüpheyle karşılaşılacaktır. Ne olurdu objektif bir tasarı hazırlansaydı?
Hâkimler Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili olarak da Anayasa Mahkemesiyle ilgili
olarak da Yargıtayla ilgili olarak da Danıştayla ilgili olarak da objektif,
herkesin kabul edeceği, hiç kimsenin istismar edemeyeceği bir zemin üzerine
oturtturabilseydik de bu ülkede bu tartışmaları kesebilseydik ne kadar güzel
olurdu ama üzülerek söylüyorum, burada yapılan, dün yakındığınız, dün
eleştirdiğiniz konularda yapılan değişikliklerle kendi inisiyatifiniz
çerçevesine, kendi inisiyatifiniz altına alma gayreti gözükmektedir. Bu da hiç
kimseye fayda sağlamayacaktır.
Şunu da buradan ifade etmek
istiyorum: Bugün iktidarsınız ama yapılacak ilk seçimlerden sonra iktidardan
gitmeniz mukadder. İşte o zaman göreceksiniz, şimdi “bizim” dediğimiz
insanların birçoğunun size selam vermeyeceğine de şahit olacaksınız. Gelin vakit
varken bu tasarıyı geri çekelim, hepimizin uzlaşabileceği, kamuoyunda
tartışılmış, sivil toplum örgütlerinde tartışılmış, hepimizin uzlaşabileceği
objektif bir kanun tasarısı getirelim, bu tartışmalara son verelim ve hukukun
üstünlüğünü, kuvvetler ayrılığı prensibini yeniden tesis edelim. Fakat bunu
üzülerek görüyorum, Adalet ve Kalkınma Partisi bu konuda son derece kararlı
gözüküyor ve bu tasarı kanunlaştığı takdirde de, ülkemizde her verilen kararla
ilgili kamuoyunda vatandaşımızın zihninde bir endişe taşınacaktır. Bu endişenin
bertaraf edilmesi gerektiğine inanıyorum.
Biz Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak sonuna kadar bu tasarının karşısındayız. Aleyhte oy
kullanacağımızı ifade ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Çobanoğlu.
Bölüm üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Sırrı Sakık, Muş milletvekili.
Buyurun Sayın Sakık. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK
(Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de grubum adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Amerikalıların bir sözü var: “Eğer arıza yoksa tamirata gerek
yok” ama bu yasalarda, bu Anayasa’da arıza var, tamirata da gerek var.
Şimdi sizlere eleştirilerimiz
var, yani gerçekten geçmişten bugüne kadar birçok siyasi parti, mevcut yargıyı
bir arka bahçesi gibi kullandı ve kullanmaya da devam etti. Eğer gerçekten
yargıyı arka bahçe olmaktan çıkaracaksınız, yani herkesin sığınabileceği bir
liman olarak yargıyı inşa edecekseniz yolunuz açık olsun, sizi destekleriz ama
yok, bunu bir arka bahçeye dönüştürürseniz de hep karşınızda oluruz.
Şimdi, bu ülkede çok acılar
yaşandı. Yani biz hep buraya çıktığımızda arkadaşlarımız zaman zaman tepki
gösteriyor ama ne yazık ki bir türlü bir diyalog oluşturamıyoruz. Bakın,
2000’li yıllarda Hayata Dönüş Operasyonuyla ilgili cezaevlerinde neler yapıldı:
O dönem, Zülfü Livaneli’nin bir yazısından alıntılar yaparak hafızalarımızı
biraz yenileyelim. Bakın “Erbakan ve Ecevit için vicdan farkı” diyor. “Genç
insanların yaşamı üzerinde çok pis oyunlar oynandı bu ülkede.” “Erbakan, Ecevit
ve ölüm oruçlarının arka planı” diye bir yazısı. Genç insanların yaşamı ve
oynanan oyunlar… “Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyon raporuna göre 17 bin
faili meçhul cinayet işlenmiş olan bu ülkede, adaletten, haktan, hukuktan,
demokrasiden ne kadar söz edebiliriz?” İşte, biraz önce de faili meçhul
cinayetleri konuşuyorduk. O faili meçhul cinayetlerde 30’un üzerinde insanı,
sözüm ona Hayata Dönüş Operasyonundan yola çıkarak cezaevlerinde, lav silahlarıyla,
eli kolu bağlı olan insanları katlettik. O dönem görevde bulunanlar,
başbakanlar vardı. Bir dönem Erbakan’ın başbakanlık ettiği dönemdi ve o dönem,
Parlamento içi ve Parlamento dışından birkaç aktör cezaevinde olup bitenlerin
önünü kesmek için cezaevine gidip diyalog kuruyorlar. Erbakan döneminde olan
diyalogda, akşamleyin, Zülfü Livaneli şöyle anlatıyor: “Gittim, gördüm, perişan
bir hâldeydiler ve ölmek üzereydiler. Sayın Hoca’yı aradık. Hoca uçaktaydı.
Uçaktan indikten sonra kendisiyle diyalog kurduk, dedik ki: ‘Bu insanlar
ölecek.’ Hemen talimat verdi ve bunların talebi yerine getirildi, ölüm
oruçlarının önü kesildi. Aynı dönem Ecevit’te böyle bir süreç yaşanıyor ve
“Gittik.” diyor, “Biri dinci, biri sosyal demokrat bir lider. Dinci lider ölüm
oruçlarına karşı barikat oluşturdu ama ne yazık ki sol gelenekten gelen Ecevit,
ölüm oruçlarına karşı tam tersine bir duruş sergiledi ve bu insanlar o gece
ölümle yüzleştiler.” Bunu anlatan Zülfü Livaneli, bizzat o süreci yaşayan
aktörlerden biri.
Ben bu kürsüde bu olup
bitenleri gündeme getirdiğim için ve o dönemde genel müdür olan bir zat,
buradan “Hâlâ bu konuda toplumun vicdanı yaralıdır.” dediğim için hakkımızda
davalar açtılar. Çok kısa bir süre içerisinde 15 milyara yakın para cezasıyla
bir mahkûmiyet oldu, oysaki o insanların büyük bir bölümünün davası ilk kez
görülmeye başlandı; bu ülkede yargı bu.
Şimdi, bu ülkede yargı,
kimliklere göre, kişiliklere göre her gün şekil değiştiriyor ve biz gerçekten
bu işin mağdurlarıyız. Sadece yargı Kürt siyasetçilerine karşı düşmanca bir
tavır içerisinde değil. Yani, Kürt kimliğine karşı düşmanca bir tavır
içerisindedir. Beş gün içerisinde ismimden dolayı mahkûmiyet kararı
çıkabiliyor. Bazı davalar çok kısa süre içerisinde, bir yıllık bir süre
içerisinde Yargıtaydan onaylanıp gidebiliyor ve sözüm ona Terörle Mücadele
Yasası… İnsanlar düşüncelerini ifade ettikleri için, şimdi, üniversite
öğrencileri parasız eğitim istedikleri için Terörle Mücadele Yasası’ndan mahkûm
oluyor ve anında cezaları tasdik oluyor ve gidip cezaevine… Siyasetçilere aynı
yöntem uygulanıyor. Bu yetmiyor, Kürt kadınına, Kürt erkeğine… Yani yargı bu
ülkede Kürtlere karşı yargıyı askıya alıp intikam duygularıyla hareket ediyor.
Gerçekten birlikte yaşamanın yolu, yargının adil ve tarafsız olmasıdır. Onun
için, Sayın Bakanım, sizin bu konudaki çabalarınızı biliyoruz. Gerçekten, eğer
bu ülkede hukukun ve huzurun ülkesini yaratmak üzere bu çabalarınızı
sürdürüyorsanız, başta da belirttiğim gibi, bunun pratikte bir an önce
yansıması gerekir çünkü bu ülkede yargının herkese eşit koşullarda, adil bir
şekilde davranması gerekir. Cumhuriyetin şerefi adaletidir. Eğer adalet yoksa
burada hiçbirimizin can güvenliği de yoktur. Onun için, hepimize gerekli olan
bu adaletin inşa edilmesi gerekir. İşte, biraz önce o Hayata Dönüş
Operasyonunda nasıl davranıldığını hep birlikte paylaştık. Saidi Nursi ne diyor
biliyor musunuz? “Zalimlere karşı yaşasın cehennem ateşi.” Haksız da değil.
Eğer siz bir ülkede hukuku ve adaleti oluşturamazsanız insanların sığınabileceği
tek adalet o olur ve biz de zalimlere karşı “Yaşasın cehennem ateşi.” diyoruz
ve bu ülkede adalet istiyoruz, bu ülkede demokrasi istiyoruz. Demokrasinin ve
adaletin oluşması için biz çaba sarf ediyoruz. Bu çabaların oturması için de
sizin bütün kesimlerle diyalog oluşturmanız gerekir. Salt sayısal
çoğunluğunuzla buralardan yasaları geçirerek bir tarafı mutlu edebilirsiniz ama
bu ülkede mutlu olmayan ve bu ülkede ellerinde çocuklarının fotoğraflarıyla her
gün alanlarda olan insanların adalete ihtiyacı vardır. İşte, kavgamızın nedeni
de budur. Size biraz önce o kürsüden söyledim. Türkiye Büyük Millet Meclisi
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun raporu var. O raporda 1993 yılında bölgeye
gidenlerin nasıl cinayet işlediğine dair raporlar var. “Gelin, onları araştıralım.”
diyoruz ama buna da siz “hayır” diyorsunuz. O insanların yakınlarının
İstanbul’da Galatasaray Lisesi önüne gidip eylem yapma şansları da yok. Evet “Cumartesi Anneleri” var orada, kimileri seslerini
yüksek bir şekilde, üç yüzü aşkın haftadır seslendiriyor ama kimi insanın da
Kulp’da böyle bir olanağı yoktur. Onun için, sığınabileceği tek liman yargıdır,
gidip başvuracağı tek liman yargıdır ve buraya başvuruyorlar. İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun bu konuda raporları olmasına rağmen ve bir generalin bu
cinayetleri işlediğine dair… Arada -2004-2011 yılı- koca bir zaman dilimi var
ve burada hâlen bu insanla ilgili bir tek işlem yapılmadı ve Cumartesi Anneleri
“Bizim katillerimiz Ergenekon’dur.” diyor. Buradan, Ergenekon’a gidip avukatlık
edenler de oturup kendilerine dönüp sualler sormalıdır çünkü Veli Küçük’ün
yüzlerce insanı katleden insanlardan biri olduğu söyleniyor ve bu iddialar var.
Onun için, hepimizin yargıya
ihtiyacı var ve biz size söylüyoruz, bu antidemokratik uygulamaları, bu
hukuksuzluğu eğer ortadan kaldıracaksınız Allah yardımcınız olsun ama yok eğer
bu hukuksuzlukları ortadan kaldırmayıp sadece bir arka bahçe yaratmaya çalışıyorsanız
sizi de Cenabı Allah’a havale ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
İkinci bölüm üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz isteyen Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Aydın.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının ikinci bölümü üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, mülkün
temelinin adalet olduğu anlayışıyla hareket eden AK PARTİ, gecikmiş adaletin
adalet olmadığını şiddetle savunan bir parti ve bu manada, tam da bu anlamda
adaletin zamanında ve gerçek manada tesisi için çalışıyoruz ve şu andaki
tasarıdaki görüşmelerin temel dayanağı da bu.
Değerli arkadaşlar, tasarıyla
yargıdaki iş yükünün hafiflemesi, yüksek yargı organlarının önünde bekleyen
dosyaların bir an önce bitirilmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde,
makul süre aşıldığı gerekçesiyle ülkemizin mahkûm olmasının önüne geçilmesi
hedeflenmektedir. Şu anda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde aleyhine dava
açılan 2’nci ülke konumundayız. Yine aynı şeklide, en çok ihlal kararı çıkan
1’inci ülke konumundayız. İşte bu manada, bir nebze de olsa, en azından
ülkemizin bu anlamda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine şikâyet edilmesinin de
önüne geçilecektir. Böylece, toplumda da kaybolmakta olan yargıya güvenin
yeniden tesisiyle, adalet duygusunun temini ve toplumsal huzurun sağlanması amaçlanmaktadır.
Toplumun yargı organlarına olan güveninin korunabilmesi, hakkın gerçek sahibine
bir an önce tesliminin sağlanması ve uyuşmazlığın taraflarının en kısa süre
içinde tatmin edilebilmesi açısından, yargılamanın bu bahsettiğimiz makul süre
çerçevesinde bitirilmesi son derece önemlidir.
Değerli milletvekilleri, ilk
derece mahkemelerince verilen aşağı yukarı tüm kararlar için, temyiz talebi
üzerine, Yargıtaya veya Danıştaya temyiz incelemesi üzerine gidiliyor. Bu iki
yüksek mahkemenin son yıllarda aşırı iş yüküyle uğraşmak zorunda olduğu herkes
tarafından biliniyor. 2010 yılına baktığınızda, Yargıtayda bekleyen dosya
sayısının 1 milyon 100 bin civarında, yine Danıştayda bekleyen dosya sayısının
da 200 binlerin çok üzerinde, 270 bin civarında olduğu çok net bir şekilde
açığa çıkıyor. Diğer taraftan, Yargıtay ve Danıştay başkanları da uzun
yıllardan bu yana, adli yıl açılış konuşmalarında, iş yoğunluğunu gündeme
getirmekte ve böylece, hata yapmanın kaçınılmaz bir hâl aldığını da ifade
etmektedirler. Bu iş yükü sebebiyle dosyaların yeterince incelenmeden
sonuçlandırıldığı gibi bir anlayış toplumda da hâkim olmaya başladı ki bu da
adalet duygusunu son derece sarsmaya başladı.
Yine, değerli arkadaşlar,
üniversite çevrelerinde, hocalarda, daha önceki hükûmetler döneminde, hatta, 57’nci Hükûmete dahi baktığınızda, bir önceki
hükûmetin, AK PARTİ hükûmetlerinden bir önceki hükûmetin hükûmet programında
dahi, 4 Haziran 1999 tarihinde TBMM Genel Kurulunda Başbakan Bülent Ecevit
tarafından, rahmetli Ecevit tarafından sunulan hükûmet programında dahi yargı
sisteminin hızlandırılmasından bahsediliyor. Yine, orada “İdari yargı yeniden
düzenlenecek, bölge idare mahkemelerinin görev alanları genişletilecek ve
Danıştayın daire sayısı artırılacaktır.” diyor.
Yine, 57’nci Hükûmetin Adalet
Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk de aynı şekilde “Yargıtaydaki iş yükü sadece
istinaf mahkemeleriyle çözülemez, yani yeni daireler derhâl faaliyete
geçirilmelidir çünkü geciken adalet, adalet değildir.” diyor.
Şimdi, bütün bunlara
baktığımız zaman, bütün çevrelerin ifadeleri bir vakıayı ortaya koyuyor. Evet,
yargıda çok ciddi manada bir iş yükü var ve bu iş yükü altında, Yargıtayda
bulunan işin ehli üyeler, tetkik hâkimleri ezilmekte ve çıkan sonuçlar da “Ne
derece doğru?” diye tartışılmaktadır.
Resmî verilere ve yüksek
yargı organlarının başkanları tarafından yapılan açıklamalar sonucu ortaya
çıkan sayılara göre, bugün itibarıyla, yani şu an itibarıyla Yargıtaya yeni
dosya gitmese dahi mevcut dosyaları Yargıtayın bitirebilmesi için en az dört ya
da beş yıllık bir zamana ihtiyacı var. Düşünün bu süreyi: Hiç yeni dosya
gitmeyecek beş yıl içerisinde, ellerindeki mevcut dosyaları ancak beş yıl
içerisinde Yargıtay eritebilecek.
2009 yılı verilerine
baktığınız zaman, dosyaların Yargıtayda ortalama görülme süresine bakınca, ceza
dosyalarında bu süre, başsavcılıkta geçen süre, akabinde dairede ve Genel
Kurulda geçen süreleri dâhil ettiğiniz zaman, bir ceza dosyasının karara
bağlanması neredeyse 1.042
günü bulmaktadır. Yine, aynı şekilde, bir hukuk dosyasının karara bağlanması
232 günü bulabilmektedir.
Değerli arkadaşlar,
Yargıtayda beş yıl önce esasa kaydedilmiş olup hâlen temyiz incelemesi
tamamlanmamış dosyalar bulunmaktadır. Beş yıl önce esasa kaydediyorsunuz ve bu
beş yıl süre zarfında daha dosyanın kapağı açılmamış durumda. Hatta bugün
itibarıyla, Yargıtaya gelmiş olup henüz zarfı açılmamış 50 bin dosyanın
bulunduğu ve bu sayının giderek arttığı da ifade edilmektedir.
Bu verilere bakıldığı zaman,
Yargıtayda temyiz inceleme süresi oldukça uzun sürmektedir. Tutuklu dosyaları
karara bağlanamadığı için tahliyeler de gecikmekte ve bu, kamu vicdanını aynı
zamanda yaralamaktadır. Çok sayıda dosya da bu sebeple zaman aşımına
uğramaktadır.
Sonuç olarak, değerli
arkadaşlar, yüksek yargının daire ve üye sayısının artırılmasını öngören bu tasarıyla biz ne
yapmayı amaçlıyoruz? Yüksek mahkemelerin bu dosyalara daha fazla zaman
ayırabilmesine imkân sağlıyoruz. Getirilen düzenlemeyle yüksek mahkemelerde
dosyaların zaman aşımına uğraması önlenmiş olacaktır. 2010 rakamlarına
baktığınız zaman -tabii yıldan yıla bir artış var- sadece bir yıl içerisinde
18.586 dosya, değerli arkadaşlar, zaman aşımına uğruyor incelenemediği için.
Çok acı bir gerçek bu. Tahsis edilen yeni üye kadrosuyla da dairelerin heyetler
hâlinde çalışması öngörülüyor.
Yine, Yargıtay ve Danıştayın
daha hızlı karar verebilmesi ve bir sonraki yıla daha az dosyanın devredilmesi
amaçlanmaktadır.
Yine, geçmiş yılların
rakamlarına baktığınız zaman değerli arkadaşlar, Yargıtay ellerindeki
dosyaların yüzde 50 civarını neredeyse bir sonraki yıla incelenemediği için
devrediyor. Danıştay, yine, yüzde 60 civarında dosyayı inceleyemediği için bir
sonraki yıla devrediyor ve bu katlanarak gidiyor, artıyor, artık çıkılmaz hâle
geliyor.
Yine, değerli arkadaşlar, Yargıtayda
her üye başına şu anda ortalama olarak 4.393 dosya bulunuyor. Danıştayda ise
her üye başına şu anda 2.880 dosya düşmektedir. Tasarıyla yüksek mahkemelerin
daire ve üye sayısı artırılmak suretiyle bunlara düşen iş yükünün azaltılması
ve her dosyaya daha fazla inceleme süresi sağlanması amaçlanmaktadır. İnceleme
sürelerine baktığınız zaman da örnekler çok acı, dakikalara varan sürelerde,
1,7 ya da 2,4 dakikada bir dosya tamamlanıyor.
Değerli arkadaşlar, Yargıtaya
giden dosyalar öyle ince dosyalar da değil, üç beş sayfadan ibaret dosyalar
değil. Kabarık dosyalar, çuvallarla giden dosyalar var ve orada zaman darlığı
nedeniyle, iş yükü nedeniyle, o dosyaları, o çuvallar dolusu dosyaları bir
buçuk-iki dakikada eritmek zorundalar. Peki, bu şekilde eritilen bir dosyadan
ne derece sağlıklı bir karar bekleyebilirsiniz? Bu da cabası.
Yine,
değerli arkadaşlar, tabii, biz, bu tasarıyla, hem Danıştayda üye sayısını
artırmak hem Yargıtayda üye sayısını artırmak ve daire sayısını artırmak
suretiyle iş yükünün hafifletilmesi, yine adli tıpta, eğer Tam Gün Yasası da
faaliyete geçecekse –ki geçecek- orada çalıştıracak uzman bulamıyoruz, yine bu
tasarı kapsamında onların özlük haklarında da bir iyileştirme sağlanıyor, hâkim
ve savcılar için açılan tazminat davalarının devlete karşı açılması
öngörülüyor.
Değerli arkadaşlar, tabii ki
birçok konudan bahsedildi, yargının kuşatılması, bir şekilde kadrolaşma veya
farklı farklı burada eleştiriler oldu ama eleştiri yapanların önce kendi
geçmişlerine bakması lazım diye düşünüyorum ben. Burada Yargıtayın ya da
Danıştayın arka bahçe ya da ön bahçe olması değil, az önce Sayın Sakık’ın da
ifade ettiği gibi, diğer konuşmacıların da ifade ettiği gibi, herkesin
sığınabileceği bir liman konumuna getirme. İşte tam o anlamda da bu tasarı olmak
durumunda ve burada, bizler, Yargıtay bir şekilde birilerinin arka bahçesi
olmasın istiyoruz ama birileri de ön bahçesi yapmasın istiyoruz. Burada olsa
olsa Türk milleti adına karar veren yargının milletin yargısı hâline gelmesi
için çalışıyoruz. Bu çalışma son derece önemli bir çalışmadır diye
düşünüyorum. Kadrolaşma kesinlikle bir
önceki hükûmetler döneminde, o zamanın adalet bakanlarının söylediği şekliyle
olmuyor artık, her şey hak ve nasafet ölçüleri çerçevesinde oluyor, ehliyet ve
liyakat çerçevesi içerisinde oluyor.
Burada bizim tesis etmek
istediğimiz amaç, adaletin tam ve zamanında tesisi diyor, bu tasarının
kanunlaşması dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Aydın.
Şimdi, bölüm üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısıyla
ilgili şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Benden önce konuşan AKP
milletvekili arkadaşım Sayın Ahmet Aydın geçmişine bakmalarını önerdi. Ben de
Sayın Aydın’ın geçmişine dönüp bakmasını diliyorum. Sayın Aydın -çok uzağa
gitmesine gerek yok- 2008’in 6 ve 8 Şubat günleri Adalet Komisyonunda ne demiş,
bu kürsüde neler söylüyor, bunlara bir baksın ve Sayın Ahmet Aydın o zaman
söylediklerinden mi utanıyor, şimdi söylediklerinden mi utanıyor, bunları bir
söylesin.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – O
zaman söylediklerim de doğru, şimdikiler de doğru.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı daha önce geldi. Hangi gerekçeyle
geldi? Yargıtayın yükünün azaltılması gerekçesiyle getirildi. Ne denildi? Daire
sayılarını azaltalım yani 32’den 20’ye düşürelim, üye sayısını da 250’den
150’ye düşürelim. Gerekçede Yargıtayın iş yükü fazlalığından bahsedildi ve o
tarihteki Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin dedi ki: “Bölge adliye
mahkemelerinin yani istinaf mahkemelerinin bir an önce faaliyete geçirilmesi
için bu kanun tasarısının…” Yani hangi kanun tasarısının? Yargıtayın üye
sayısını, daire sayısını azaltan kanun tasarısının çıkarılmasını istedi. Sayın
Ahmet İyimaya da dedi ki: “Bu yasanın arka planında ciddi bir emek var. Ben
yakından biliyorum. Yıllardır Yargıtay reformuyla ilgili...” Hangi kanunun
arkasında ciddi emek var? Bu kanun tasarısının arkasında ciddi emek var. Yani
ne yapıyor bu kanun tasarısı? Yargıtay daire sayısını azaltıyor, üye sayısını
azaltıyor.
Yine, değerli arkadaşlarım,
Ali Öztürk isimli AKP milletvekili arkadaşımız “Yargıtay gerçekten zorlanıyor
iş yükü altında. Bu bölge adliye mahkemelerinin kurulacak olması nedeniyle de
Yargıtay Yasası’nın bir an önce elden geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Derhâl
çıkarılmalıdır.” diyor.
Ben ne demişim, değerli
arkadaşlarım, o tarihte? Bugün Ahmet Aydın’ın bu kürsüde söylediklerini ben
Komisyonda söylemişim, “Evet, bir dairede 30-40 bin dosya var. Bunların aşılması lazım, geciken adaletin hızlandırılması lazım. Bunlar
Türkiye’deki adalette olan sıkıntılar. Sokaktaki vatandaşımızın yargıdan
gerçekten sıkıntısı vardır. Davaların bu kadar uzamasından sıkıntısı vardır.
Bunların aşılması gerekir. Şimdi bölge adliye mahkemeleri kurulmadan ve onların
nasıl işlediği görülmeden, gerçekten yargının önündeki tıkanıklıkları aşıp
aşamayacağı belli olmadan Yargıtayın yapısını değiştirerek bunları dikkate
almadan Yargıtayın yapısında değişiklik yapmanın bizim beklediğimiz faydadan
çok, zarar getireceğini düşünüyorum.” demişim.
Değerli arkadaşlarım, yani
şimdi bizim o tarihte söylediklerimizi hiçbir şey yokmuş gibi gelip burada
AKP’nin temsilcileri söylüyor. Ya bunları söylerken insanın bir suratı kızarır
ya. Ben bakıyorum orada suratları kızaracak mı diye, surat murat kızardığı yok.
(CHP sıralarından alkışlar) Mehmet Ali Şahin söylüyor, diyor ki Mehmet Ali
Şahin: “Ya kardeşim, bu Yargıtay daire sayısını azaltan yasayı bir an önce
çıkartın, biz de istinaf mahkemelerini faaliyete geçirelim.” Yine bir
arkadaşımız, Ali Öztürk arkadaşımız diyor ki: “Şu anda bölge adliye mahkemeleri
için, istinaf mahkemeleri için hem hâkim ve savcı eğitimi hem de personel
eğitimi tamamlanmış durumda, hazır kıta gibi bekliyorlar o konuda arkadaşların
endişesini gidermek için söyledim. Bölge adliye mahkemeleri gerçekten
Yargıtayın iş yükünü
azaltacaktır.”
Değerli arkadaşlarım şimdi, o
tarihte Yargıtayın iş yükünü azaltmak için Yargıtay daire sayısını ve üye
sayısını düşürmeye çalışan anlayış, şimdi aradan üç sene sonra geliyor aynı
gerekçeyle Yargıtayın iş yükünü düşürmek için daire sayısını ve üye sayısını
artırma gerekçesiyle bu kürsüye geliyor. Bu aradaki çelişkiyi açıklamak
durumundasınız. “Dün bunları söyledik onlar komisyon tutanaklarında kaldı,
bugün biz bu kürsüye geliriz farklı şeyler söyleriz, halkı kandırırız.” Çünkü
halkı kandırmak AKP’nin artık kural hâline getirdiği bir uygulama oldu. Halkı
kandıramazsınız, halkı kandıramayacaksınız değerli milletvekilleri. Sizin dün
komisyonlarda ne söylediğinizi sizin suratınıza çarpacağız, suratınıza
çarpacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
- Biz burada afaki
konuşmuyoruz. İşte komisyon belgeleri burada.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, Sayın
Öztürk…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
- Siz bu komisyon belgelerini bir kenara
bırakarak…
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
…halkı kandırmaya yönelik, Meclisi kandırmaya yönelik, milletvekillerini
kandırmaya yönelik söylemler söylüyorsunuz, suratınız da kızarmıyor!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) –
Niye bağırıyorsun? Bağırma!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
İnsanın suratı kızarır ya!
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) –
Ayıp! Aynaya bak, aynaya!
ORHAN KARASAYAR (Hatay) –
Aynaya bak aynaya, senin suratın…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hatip
konuşurken, grubumuzu halkı kandırmakla itham etmiştir. 69’a göre söz talep
ediyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Burada, burada… Tutanaklardan okudum Sayın Başkan. Ezber konuşmadım,
tutanaklarda ne söyledikleri belli.
BAŞKAN – Lütfen Sayın
Öztürk...
İki dakika süre veriyorum.
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizim bugüne kadar parti
olarak milletimizden aldığımız desteğin en önemli nedeni, her zaman
milletimizin huzurunda ne söylediysek onları yapmak ve milletimizle beraber
yürümek. Biz, bugüne kadar milletimizi aldatıcı hiçbir işin içerisine girmedik.
Biz, Yargıtayın iş yükünü
azaltmak için önemli düzenlemeler yaptık. Bölge adliye mahkemelerini de biz
kurduk. Tabii, bunu kurduktan sonra, bölge adliye mahkemeleri kurulunca
Yargıtayın iş yükü de azalacağı için Yargıtay tasarısını da biz getirdik, üye
sayısını 150’ye
indiren yaklaşımı da getirdik. Niçin? Bölge adliye mahkemeleri
kuruluyor, dolayısıyla buna ihtiyaç yok diye. O zaman Yargıtay buna karşı
çıktı, o zaman “Biz istemiyoruz.” dedi ve talepte bulundular, “Efendim yeni
daireler ilave edilsin.” diye. O arada da bölge adliye mahkemelerinin kurulması
için altyapı çalışmaları var, bölge adliye mahkemelerinin kurulmasına da
Yargıtay karşı çıktı ve bölge adliye mahkemelerini kuramadık. Öte yandan,
Yargıtay kanunu da çıkmadı ama iş yükü artmış gidiyor, sıkıntı devam ediyor.
Öyle olunca biz ne yaptık? Şimdi bu sıkıntıyı çözecek adımı attık. Yargıtayın
istediğini yaptık ama şimdi Yargıtay… O zaman Cumhuriyet Halk Partisi
–tutanaklar elimde, ben burada tek tek okumak istemem- bölge adliye
mahkemelerine nasıl karşı olduklarını iki sayfa yazıyorlar.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Şimdi gene karşıyım, bölge adliye mahkemelerine karşıyım, var mı itirazın?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Şimdi, bakın, Yargıtay diyor ki: “Biz bugün bölge adliye mahkemelerinin
kurulmasını istiyoruz ama daire arttırmayın.” Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
diyor ki: “Bölge adliye mahkemeleri niye hayata geçmedi? Bunu artırmayın.”
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Yahu! Demiyoruz kardeşim, siz diyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Şimdi, bakın, biz siyasi partileriz, bir siyasi duruş ortaya koyabiliriz ama
Yargıtay siyasi duruş ortaya koyamaz, dün öyle, bugün böyle davranış ortaya
koyamaz. Biz koyabiliriz çünkü biz siyasi partiyiz. Biz dün ne söylediysek
bugün de aynısını söylüyoruz. Sözlerimizde yanlışlık yoktur.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bozdağ.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan, söz istiyorum.
Bölge adliye mahkemeleriyle
ilgili, bizim bugün savunduğumuzu, dün karşı çıktığımızı söylüyor. Ben
tutanaktan düşüncelerimi aktardım. Bölge adliye mahkemeleri kurulmadan,
işlemeden, işleyişi görülmeden Yargıtayın yapısının değiştirilmesinin doğru
olmadığını söylemişim. Ayrıca da bölge adliye mahkemelerinin doğruluğu veya
yanlışlığı tartışmasını bir kenara bırakmışım.
Benim şahsi düşüncemi
soruyorsa Sayın Bekir Bozdağ, bölge adliye mahkemelerinin kurulmuş olması
Yargıtayın yükünü azaltmayacaktır, bunu söylüyorum ben. Dün ne söylediysem
bugün de onu söylüyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Öztürk. Sözleriniz tutanaklara geçti.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Lütfen Sayın Aydın,
bu karşılıklı devam edecek değil.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Sayın Başkanım ama bir sürü hakaret etti bize.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Hiç hakaret etmedim, tutanaklardan okudum.
BAŞKAN – Karşılıklı ne zamana
kadar devam edeceğiz Sayın Aydın, lütfen.
Grup Başkan Vekili Sayın
Bozdağ çıktı, cevap verdi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ama
ismimi de zikrederek söyledi.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Aydın…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sen ne söylemişsen onları söyledim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ben
de ne söylediysem onları söyleyeceğim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Komisyonda söylediklerini söyle, benim söylediklerimi söyleme. Benim o
Komisyonda söylediklerimi söylüyorsun değil mi?
BAŞKAN – Sayın Öztürk,
lütfen…
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/994) (S. Sayısı: 610) (Devam)
BAŞKAN – Bölüm üzerinde
Komisyon adına söz isteyen Ahmet İyimaya, Ankara Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek Parlamentonun değerli üyelerini saygıyla
selamlıyorum.
Çok aziz arkadaşlarım, dün
tasarının geneli üzerindeki müzakerelerde, planıma göre, son Adalet Komisyonu
toplantısı ekseninde muhalefet hakları, tasarının reform kapasitesi var mı ve
bu vesileyle siyaset kurumunun ortak günahı olarak yasamanın boğuşmakta olduğu
krizi konularında konuşacaktım. Dünkü pozitif müzakere süreci içerisinde
konuşmama yönünde takdir hakkımı kullandım, ancak bugün -tabii önemli- çok
değerli muhalefetin saygın ve etkin şekilde karşı muhalefeti, iktidarın farklı
yaklaşımları içerisinde Komisyon Başkanı olarak, sadece toplumumu, Parlamentoyu
değil, gelecekteki nesilleri zabıtlar yoluyla aydınlatmak için ben de
görüşlerimi sizlerle paylaşmayı bir sorumluluk gereği saydım.
Değerli arkadaşlar, uzun
konuşmayacağım.
Bir: Bu yasa paketinin reform
karakteri yoktur. Mevcut olan, geçici, birikmiş ama adil yargılanma talebini
karşılayacak, zamana boğdurmayacak bir geçici çözüm. İçine girmeyeceğim,
usulleri var biliyorum. Tek reform karakteri var, o da yargılama
faaliyetlerinden kaynaklanan sorumluluk davasının devlete açılması ve hâkime,
sorumluya rücu sistemi, bütün dünyada bu var.
Ben, şahsen, 2008 yılında
Hükûmetimizce verilen, dönemin Yargıtayınca hazırlanan projenin bir reform
projesi olduğunu ama şarta bağlı bulunduğunu, istinaf sistemini devreye
sokmadıkça onun işlemiyor olacağını biliyorum, gerekçesiyle vesaireyle. Bir tez
ortaya konulur iken o süreçteki sözcülerin sözlerine argüman
olarak dayanmak bir tarzdır ama akademik derinliği olmayan bir tarzdır. Ben “O
günde doğru söyledim.” derim, bugün de doğru söyleyeceğim çünkü bağlam farklı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) -
Çünkü sen “Dün, dündür; bugün, bugündür.” ekolünden geliyorsunuz.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Değil.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen
dinleme nezaketini gösterin.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bugün, bakın, ben, şahsen,
pozitif muhalefetten sözlere atıflı muhalefet değil, bir projeli muhalefet
isterdim. Yargıtay reformu şöyle olmalıdır, şu böyle olmalıdır...
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Senin projen çok belli. AKP Grup Başkan Vekili ne dediyse onu yapıyorsun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) - …bunu göremedim.
Arkadaşlar, Türkiye’de bir defa reformda iki şeyi
birbirinden ayırmamız lazım. Gerçekten gecesini gündüzüne katan, o dosyanın
ağır yükü içerisinde sağlığını kaybeden hâkim veya yüksek hâkim gerçeğini
reddeden bir anlayış düşünülemez.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
– Sayın Başkanım, 150’ye düşürülürken neredeydiniz? 150’ye düşürülürken o hâkim
çalışmıyor muydu?
AHMET İYİMAYA (Devamla) –
Reformlar… Reformların konusu sistemdir, kurumdur, kuraldır ve reformların
konusu kişileri gündeme almaz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Dün, dündür; bugün, bugündür.
AHMET İYİMAYA (Devamla) –
Hukuk fakültesinden mezun olan her öğrenciyi, hâkim olduğunda her hâkimi,
siyasal düşüncesi ne olursa olsun, ara mensubiyetleri ne olursa olsun bir Türk
vatandaşı hâkimi olarak selamlarım ve kişiliğe yönelmemek lazım.
Bugün Yargıtay sorunu vardır,
Danıştay sorunu vardır. Keşke dün yirmi dakika konuşabilseydim bunları ortaya
koyabilirdim. Ama bir tane… Geçen sene Türk-İngiliz hukuku ödülünü almak için
davet edildiğimde Yargıtayın kütüphanesine gittim, İngiliz Yüksek Mahkemesinin
kütüphanesine gittim, ilk kararından bu yana devlet armalarıyla ciltli
kitaplarını gördüm. Dün Yargıtayı aradım, kütüphaneyi, 7 bin cilt ve bakın,
Ahmet Cevdet Paşa Divanı Ahkâmı Adliyeyi kurarken Ceride-i Adalet dergisini
yayınlamış, Yargıtayda yok, İyimaya’nın kütüphanesinde var! Enver Paşa ikinci
dönüşümü yaparken Mecmua-i Mukarrerat-ı Temyiziye dergisini, hem de ceylan
derisiyle kaplatmış, Yargıtay kütüphanesinde yok!
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Sayın İyimaya, uygulamaya bak, uygulamaya! Beş dakikayla sınırlıyorsun
konuşmayı.
AHMET İYİMAYA (Devamla) –
Evet, buradaki bütün mesele şu: Yargıtay reforma muhtaçtır, Danıştay reforma
muhtaçtır ama bu büyük çalışmayı gerektirir, kritiği, otokritiği gerektirir.
Ben bir de buraya özetle
değindikten sonra, Komisyon yönetimimle ilgili… Bakın arkadaşlar, Komisyon
çalışmalarını bitirdi, ertesi günü çok değerli arkadaşlar basın toplantısını
yaptı ve çıkıp herhangi bir televizyonda konuşmadım iki televizyon dışında. Çağırıldım,
hiç konuşmadım.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Konuşacak suratın yok ki! Konuşacak yüzün yok, yüzün! Ben de konuşacaktım,
şimdi duy!
AHMET İYİMAYA (Devamla) –
İki: Sadece yazılı bildirimi ortaya koydum ama şu anda konuşma hakkım doğdu.
Komisyon Başkanı olarak Ahmet İyimaya demokrasiye, hukuka sadıktır…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ne
hukuku ne demokrasisi? Bekir Bozdağ’a sadık kaldın, Bekir Bozdağ’a! AKP Grup
Başkan Vekilinin talimatlarına sadık kaldın sen!
AHMET İYİMAYA (Devamla) – …ve
bakın, modern parlamentolarda maddeli değil komisyonlarda, konulu müzakere
vardır. Bir: Yargıtay daire sayısı artsın mı, artmasın mı; üye sayısı artsın
mı, artmasın mı? Dairelerin iş bölümü normla mı belirlensin, kararla mı
belirlensin? Yargılama faaliyetinden doğan sorumluluk davası kime açılsın?
Bunun için yirmi saat yetmez mi arkadaşlar?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sana göre yetebilir, sana göre yetebilir.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Yetmez mi? Yeter ama şöyle söyleyelim bakın, bakın…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sen mi belirleyeceksin? Sen mi belirliyorsun?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Dört yüz sayfalık müzakere…(CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Komisyon senin çiftliğin mi? Sen mi belirleyeceksin? İç Tüzük var, İç Tüzük.
Sen uygulamanın hangi usule uyduğunu söyle.
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
Sayın İnce, lütfen yani…
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Evet, değerli arkadaşlar, dört yüz sayfalık müzakere,
Komisyon Başkanının konuştuğu sayfa sayısı 17…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sen bu uygulamanda hangi İç Tüzük maddesine dayanıyorsun? Hangi maddeye
dayanıyorsun? Hangi maddeye dayandın?
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) – …Adalet Bakanının konuştuğu sayfa sayısı 15, Adalet
ve Kalkınma Partisi üyelerinin konuştuğu sayfa sayısı 18…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Konuşturmuyorsun ki. Konuştursaydın, konuştursaydın. Biz mi engelledik?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) – …Milliyetçi Hareket Partisi Komisyon mensubu
üyelerinin sayfa sayısı 63, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımın konuşma
sayfa sayısı 200.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
AKP’lilerin konuşmasını biz mi engelledik? Kendin istemiyorsun konuşturmayı.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Bakın, beş dakika diyelim. Beş dakika değil,
çarpıtma, yirmi saat artı beş dakika.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Konuşsalardı, sabaha kadar konuşsaydı onlar da.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Bütçe Komisyonu konuşmalarını sözcüler arasında
paylaştırıyoruz, “füzyon” diyoruz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Çünkü konuşturmadan yasayı geçirmek istiyorsun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Bunu tersine birleştirme yoluyla Cumhuriyet Halk
Partili arkadaşlarımız üye beş çarpı beş yirmi beş dakika bir maddede
konuşurdu…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Hangi maddeye göre yaptın bunu Sayın Başkan?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) – 1 üye -17
madde- 2 defa konuşurdu, ayrıca 2 üye daha söz alabilirdi. Müzakere imkânı…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – İç
Tüzük’ün hangi maddesine dayandın?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Deniyor ki…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Süphanallah ya, Allah’ım, Ya Rabbim Ya Resûlullah ya! Sen bana sabır ver ya!
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Bakın, Sayın Öztürk’ün şiddetle dillendirdiği usulü
uygulasaydım 1 maddeye beş saat düşüyordu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Yahu, hangi maddeye dayandın Başkan? Hangi maddesine dayandın ya? Bir söyle,
ben de öğreneyim ya! Özür dileyeyim senden.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) – 17 maddenin müzakere sayısı yüz bir saattir.
Önergelerin, 130 önergenin okunmasıyla beraber yüz bir saate varıyor.
Arkadaşlar, evet, modern
parlamentolarda elbette ki engelleme vardır ama engellemeyi engelleme de
haktır. “Nereden çıkarıyorsunuz Sayın İyimaya?” İç Tüzük’ü sallayarak
Komisyonda.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Nereden çıkarttın, nereden?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Sayın İyimaya adalet ve hukuk temelini ortaya
koymadan hiçbir zaman bir hüküm veya ara hukuk kurmaz. Bir: Pozitif muhalefet
kuralından çıkardım. İki: Milletlerarası Adalet Divanının 38’inci maddesindeki,
hiçbir hakkın kötüye kullanılma yasağını düzenleyen temel normdan çıkardım,
komisyonların gündeme hâkimiyet yolunu normdan çıkardım ve nihayet tecrübemden
çıkardım, vicdanımdan çıkardım, insafımdan çıkardım.
Ben şahsen kitap, insan,
orman ve hukuk sevgimi kimseye kaptırmam, (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
derin sabrımın temelleri de kökleri de bu sevgiden güç alıyor.
Bana karşı çıkan, saldıran,
beni dinleyen bütün arkadaşları saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın İyimaya.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Siyasi geleceğin uğruna hukuku çiğnersin! Listeye girmek için hukuku çiğnersin!
Siyasi geçmişine bakınca senin ne olduğunu görürüz! Siyasi geçmişine bak!
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN –
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Mustafa Hamarat, Ordu Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Hamarat.
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Sayın Başkanım, insan, kitap sevgisinin yanında bir de koltuk sevgisi var mı
acaba!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Var var!
MUSTAFA HAMARAT (Ordu) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sen siyasi çıkarları uğruna geçmişini inkâr etmiş adamsın!
BAŞKAN – Sayın Öztürk,
lütfen…
Buyurun Sayın Hamarat.
MUSTAFA HAMARAT (Devamla) –
…görüşülmekte olan yasa tasarısının ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu bölüm yargıyla ilgili
birtakım düzenlemeler içermektedir. Yargıtay daire sayısı artırılmakta, 32’den
38’e çıkarılmaktadır, daire sayısıyla birlikte üye sayısında da birtakım
artışlar yapılmaktadır.
Bu kanunun diğer bir isabetli
düzenlemesinden de bahsetmek gerekirse, o da ticaret mahkemesindeki 3 hâkimli
sistemin tek hâkime indirilerek hâkim sayısında tasarrufa gidilmesi, yani daha
çok hâkimin davaların incelenmesinde ilk derece mahkemelerinde devreye alınması
sayılabilir.
Burada, bu kürsüde ileri
sürülen birçok itirazın hukuki temelden yoksun olduğunu herkes az çok biliyor,
siyasi kaygılarla ileri sürülüyor. Örneğin biraz önce cereyan eden bir tanesine
değinmek istiyorum, böylece Sayın Aydın’ın da söz isteyip de alamadığı durumda
bir telafi yapmış olayım.
İki sene önce bir şey
söylediğini iddia eden bir milletvekilimiz “Gelip, iki sene sonra, benim
söylediğimi burada tekrar ediyorsunuz. Yüzünüz kızarmıyor mu?” diyor. Sizin
fikirleriniz yüz kızartıcı fikir de mi sizin fikirlerinizi burada tekrar etmek
bir insanın yüzünü kızartacak?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Öz
eleştiri yapın o zaman. “Hata yaptık.” deyin, demiyorsunuz ki.
MUSTAFA HAMARAT (Devamla) -
Yani siz bir fikri yirmi saat, kırk saat, üç gün anlattıktan sonra, buna
birtakım katılmalar olursa bu katılmalar yüz kızartıcı bir şey değildir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Beyefendi, “yanıldık” deyin, olay bitsin.
MUSTAFA HAMARAT (Devamla) -
Bu yanlış bir yaklaşımdır. Ona da değinmiş olayım.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
“Yanıldık.” deyin, bize bir teşekkür edin o zaman.
MUSTAFA HAMARAT (Devamla) -
Durum hepimizin gözü önünde cereyan ediyor. Hâkim sayısı az dava sayısı çok, iş
yükü ağır. Davalar uzun sürmekte, adalet gecikmektedir. Vatandaşlarımız adalet
beklemekte, hem de çok acil hızlı adalet beklemektedir. Hâl böyleyken,
siyasetin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuya duyarsız kalması, çözüm
üretmemesi düşünülemez. Bu düzenlemelerle hâkimler dosyalara daha fazla zaman
ayıracaklar. Böylece, daha teferruatlı inceleme imkânına kavuşacaklardır.
Adalet hızlanacaktır, insanlarımız haklarına daha kısa sürede kavuşacaklar hem
de belki de daha isabetli yargı kararlarıyla kavuşacaklardır.
Bu düzenlemeler, bu bağlamda
düşünüldüğü zaman, adalete büyük bir hizmettir. Bu düzenlemeler, vatandaşa
büyük bir hizmettir, adalet bekleyen vatandaşa büyük bir hizmettir. Bu, aynı
zamanda vatana da büyük bir hizmettir.
Vatanımıza, milletimize hayırlı
olsun diyor, emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Hamarat.
Sayın İnce, bir söz talebiniz
var, buyurun.
Bir dakika süre veriyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Ankara Milletvekili Ahmet
İyimaya’nın muhalefet milletvekiliyken yaptığı konuşmaları unutmaması
gerektiğine, seçimler yaklaşınca gelecek seçimlerin gelecek nesillerin önüne
geçmesi davranışına ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) – Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın İyimaya, her konuşmaya
çıktığında Meclise “Yüksek Parlamento.” diye hitap ediyor. Kendisinin
entelektüel birikiminden, kitap sayısının çok fazla olduğundan hiç kuşkum yok,
bunların hepsi doğru ama ben kendisinden şunu beklerdim: Bir ağabeyimiz olarak,
gelecek nesiller-gelecek seçimler tartışmasında gelecek nesillerden yana tavır
koymasını isterdim. bize örnek olmasını isterdim. Yani
“Yüksek Parlamento.” deyip daha sonra da insan bu Mecliste, o kürsüde
konuştuklarını unutmamalı diye düşünüyorum yani geçmişte muhalefet milletvekili
iken konuştuklarınız –tutanaklar elimizde Sayın İyimaya- “Parmakların akılları
olsaydı demokrasiyi yutan ejderhalar türemezdi. Tamamen bir oy makinesi ve
imalathane hâline getirecek bir İç Tüzük’tür.” diye.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Doğru, aynen kabul ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Geçmişte söylediklerinizi bir anda unutup, seçimler yaklaşınca gelecek
seçimlerin, gelecek nesillerin önüne geçmesi davranışınız… Kitap sayınız onu
kapatamaz efendim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sayın Başkan, sevgili kardeşime cevap vermek
istiyorum; önemli…
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Sayın Başkan, ben de söz istiyorum Sayın İyimaya’nın konuşması üzerine.
6.- Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin konuşmasında ifade ettiği gibi hiçbir zaman gelecek seçimlere dayalı
olarak söylem ve tavır geliştirmediğine ilişkin açıklaması
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, değerli üyeler, siyasete hiçbir
zaman taleple gelmedim. İstemkâr olarak gelmedim. 1993 yılında rahmetli Özal’ın
teklifine “Milletvekili olmak için iktisadi tamamiyet şarttır, ilmi tamamiyet
yetmez.” demiştim. Ben hiçbir zaman için gelecek seçimlere dayalı olarak
söylem, tavır geliştirmem.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Düşünceni değiştirerek geldin!
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Benim için o kadar da önemli değil.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın İyimaya.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/994) (S. Sayısı: 610) (Devam)
BAŞKAN – İç Tüzük’ün 72’nci
maddesine göre verilmiş görüşmelerin devam etmesine dair bir önerge vardır;
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçtüzüğünün 72. maddesi
uyarınca, görüşülmekte olan 610 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2. Bölümü üzerindeki görüşmelerin devam
ettirilmesini arz ve talep ederiz.
Ali Rıza Öztürk Turgut
Dibek M. Rıza
Yalçınkaya |
Mersin Kırklareli Bartın |
M. Ali Özpolat Rasim
Çakır Rahmi
Güner |
İstanbul Edirne Ordu |
Malik Özdemir Şevket
Köse Ali
İhsan Köktürk |
Sivas Adıyaman Zonguldak |
Hakkı Suha Okay Şahin
Mengü Atila
Emek |
Ankara Manisa Antalya
|
Gerekçe:
Tasarı siyasi iktidarın
yargıyı şekillendirmeye yönelik girişimlerinin son halkalarından biri
niteliğindedir. Tasarının güdümlü bir yargı yaratarak, kuvvetler ayrılığı
ilkesinin tasfiyesini amaçladığına kuşku yoktur.
Siyasi iktidar yine
kendisinin yarattığı ve Hizbullah gibi suç örgütü üyelerinin serbest kalmasına
neden olan bir yasal düzenlemeyi gerekçe göstererek Danıştay ve Yargıtay
üzerinde oyun oynanmak istenmektedir.
Tasarı siyasi iktidarın
dayatması niteliğindedir. Siyasi iktidar Tasarıyı hazırlarken Danıştay ve
Yargıtay yetkililerinin görüşüne başvurmadığı gibi Barolar, YARSAV, Yargıçlar
ve Savcılar Sendikası gibi konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının da
görüşlerini almamıştır. Dolayısıyla toplum kesimlerinin, konunun taraflarının
görüşlerini içermemesi salt Parlamento çoğunluğu ile geçirilmek istenmesi
açısından darbe süreçlerini aratmayacak yöntemlerle dayatıldığını ortaya
koymaktadır.
Tasarı, zamanlaması, içeriği
ve daha önce TBMM'ye sevk edilen tasarılarla çelişkileri açısından siyasi
iktidarın bugüne kadar yargı üzerinde oynadığı oyunların suçüstü belgesi
niteliğindedir. Bugün Yargıtay ve Danıştay'ın iş yükünü gerekçe göstererek üye
sayısını artırmaya çalışan siyasi iktidar, 2006 yılında TBMM'ye sevk ettiği ve
2007 yılında Başbakanın imzası ile yenilediği hâlâ Adalet Komisyonunda
görüşülmeyi bekleyen Tasarıda Yargıtay'ın üye sayısının 250'den 150'ye
düşürülmesini öngörmektedir. Niçin 2007 yılında Yargıtay'ın üye sayısı
düşürülmek istenirken, bugün Yargıtay'ın üye sayısı artırılmak istenmektedir?
Bu sorunun yanıtı yargı üzerinde oynanmak istenen oyunları gözler önüne
sermektedir. Anayasa değişikliğinin ardından gerçekleştirilen Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üye seçimlerinde Adalet Bakanlığının listesinin
tamamının seçildiği düşünüldüğünde siyasi iktidarın niçin Yargıtay ve
Danıştay'ın üye sayısını artırmak istediği ortaya çıkmaktadır. Siyasi iktidarın
amacı yargı sürecini hızlandırmak değil, yargıyı kendine bağımlı kılmaktır.
Söz konusu Tasarı öncesinde
de siyasi iktidarın Yargıtay üye seçimlerine müdahale etmiştir. 2007 yılının
Mart ayında boş bulunan 23 Yargıtay üyeliği ile 6 Danıştay üyeliği için HSYK'da
seçim yapılması Bakan Sayın Cemil Çiçek ile dönemin müsteşarının toplantılara
katılmamaları ile engellendi. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu toplantıların
sabote edilmesi üzerine, müsteşar hakkında suç duyurusunda bulundu. Yani bu
yaşananlar geçmişteki girişimlerin son ve nihai halkasıdır.
Yargıtay ve Danıştay'ın üye
yapısı değiştirilirken, Geçici 1. madde ile Yargıtay'da ihdas edilen üye
kadrolarına seçim yapılmasından itibaren on beş gün içinde Birinci Başkanlık
Kurulunun yeniden belirlenmesi ve üyelerin hangi dairelerde görev yapacağını,
dairelerin iş durumunu ve ihtiyaçlarını göz önünde tutarak, oluşturulan yeni
Başkanlık Kurulunun belirlemesi öngörülmüştür. Söz konusu düzenleme yargının
kurgulanmasına zemin oluşturacaktır. Siyasi iktidarın niyetlerini ortaya
koymaktadır. Uzmanlaşmayı da ortadan kaldıracak bu durum, özel yargı düzenine
geçişi amaçlamaktadır.
Hiçbir yargısal görevleri
olmayan Bakanlık müfettişlerinin de koruma altına alınması, müfettişler
üzerinden yürütülen baskılara zemin oluşturacaktır.
Son derece önemli olan bu
yasa tasarısının TBMM Adalet Komisyonunda yeterince görüşülmesinin
engellenmesi, çoğulcu değil çoğunlukçu anlayışın, bir tezahürüdür. Siyasi
iktidarın yasama organı üzerindeki tahakküm kurma ve yargıyı dönüştürme
girişimlerinin Anayasaya aykırı olduğuna ve Türkiye'yi daha otoriter bir rejime
sürüklediğine kuşku yoktur.
Yargıyı siyasi iktidarın
güdümüne sokmayı amaçlayan, erkler ayrılığını ortadan kaldıracak düzenlemenin
görüşmelerine devam edilmesi demokrasimizin geleceği açısından son derece önem
taşımaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi bölüm üzerinde on beş
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Taner, Sayın Kaplan,
Sayın Köse, Sayın İçli, Sayın Işık, Sayın Sakık ve Sayın Özdemir sisteme
girmişlerdir.
Sayın Taner, buyurun.
RECEP TANER (Aydın) – Sayın
Bakan, yayınladığınız kitaba göre adli tıpta görev yapan personel sayısını
yüzde 31 artırdığınızdan bahsediyorsunuz. Bu yüzde 31 oranı, Bakanlığınıza
bağlı diğer birimler veya diğer bakanlıklarla kıyaslandığında yeterli olduğunu
düşünüyor musunuz?
İki: Asistan tabip, pratisyen
tabip, diş tabipleri ile kimyager, biyolog, psikolog, fizikçi, mühendis,
pedagog gibi aynı işlemleri yapanlar arasındaki yüzde 500, yüzde 300 döner
sermaye oranları çalışma barışını bozmaz mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Terörle Mücadele
Kanunu’ndan, Türk Ceza Kanunu 215, 216, 220 ve 301, 314’üncü maddelerinden
bugüne kadar kaç dava, soruşturma açıldı, kaç tanesinde karar verildi?
Bir de yargının
siyasallaştığı konusunda bir kanı yaygın. Yani yargıçların, hangi düşüncede
olursa olsun, belli siyasi düşüncede veya etnisitede veya din ve mezhepte
olanlara karşı ön yargılı davrandığı yönünde bir inanç var. Bu konuda bir kaygı
var mı; bir araştırmanız, bir çalışmanız var mı? Onu sormak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Köse…
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, referandumla
Anayasa değişikliği öncesi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Yargıtaya üye
atamalarına engel olmanızın Yargıtay iş yükünün artmasına neden olduğunu
düşünüyor musunuz?
Yine önceki Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunda sürmekte olan davaların hâkim ve savcılarının yer
değişikliğine karşı çıkarken yeni Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna tam
tersini yapıp “AKP yandaşı” denilen hâkim ve savcıları atamanızı nasıl izah
edeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın İçli…
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Sayın Bakanım, askerliğini yapmamış stajyer dâhil kaç hâkim ve savcımız var?
Adalet teşkilatında hâkim ve savcı açığı olduğunu Komisyonda da ısrarla
belirttiniz. Polislerin askerlikten muaf tutulmasına ilişkin yasa çıktığı
hâlde, Bakanlığınızın hâkim, savcı ve avukatların askerlikten muafiyetiyle
ilgili bir çalışması var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dün de sordum,
cevap alamadım. Özetle, Diyarbakır İstinaf Mahkemesinin yeni binası iki üç
yıldan bu yana süren çalışmalar sonucunda tamamlanmak üzere. Buraya yüzde 75
oranında AB fonlarından kaynak aktarıldığı iddiaları doğru mudur? AB
fonlarından bu amaçla gelen paraların önemli bir bölümünün de PKK terör
örgütüne aktarıldığı iddiaları doğru mudur? Doğruysa bu kanalla ne kadar para
terör örgütüne gitmiş, ne kadar para da binanın yapımında kullanılmıştır?
İkincisi de: Üç yıl önce
Mehmet Ali Şahin Bey bakan iken Kütahya’ya vergi ve idare mahkemelerinin
kurulabileceği yönünde verilen söz ne olmuştur? Kütahya unutulmuş mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Sakık…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, biz sürekli
cezaevlerini dolaşmaktayız. Gittiğimiz her cezaevinde -daha önce de
paylaşmıştık- bir sürü tutuklu ve hükümlülerle ve ağır hastalarla her gün yüz
yüze geliyoruz. Bu konuda daha önce bir girişimimiz olmuştu, Abdullah Soysal şu
anda serbest ve sağlık sorunları dışarıda tedavi ediliyor. Acaba diğer
arkadaşlarımızla ilgili çalışmanız hâlen ne noktada? Bu bir.
İkincisi: Gittiğimiz her
cezaevinde, hemen hemen her tutuklu ve hükümlünün iaşeyle ilgili ciddi
sıkıntıları var; 4 TL ile günde üç öğün yemek ve… Bu 4 TL’nin arttırılmasıyla
ilgili ne yapılabilinir? İnfaz koruma memurlarının da ekonomik koşullarının iyi
olmadığını siz de biliyorsunuz. Bu konuda çalışmanız var mı?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana soruyorum:
Hizbullahçı katilleri, PKK’cıları ve kanlı katilleri güvenlik kuvvetleri canı
pahasına, şehitler vererek yakaladılar. Bir günde, bunlarla ilgili hiçbir
araştırma yapılmadan, hiçbir tedbir alınmadan ve yerel mahkemelerde bunlarla
ilgili hükümler verilmesine rağmen serbest bırakıldı. Bunların serbest
bırakılmasıyla ilgili sizin vicdanınız sızlamadı mı ve istifa etmeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU (Tokat) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Cezaevlerinde yatan mahkûm
sayısı nedir? Bu mahkûmların ne kadarı terör suçlarından, ne kadarı da
uyuşturucu suçlarından yatmaktadır?
İkinci sorum da, ilçelerin
bazılarında adliye sarayları kapatılmıştır. Bu, nüfusu artan ilçelerde
adliyeleri tekrar açmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan buyurun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
En son soru Sayın Doğru’dan
geldi, cezaevlerinde yatan mahkûm, tutuklu sayısını sordu Sayın Doğru. 121 bin
civarında şu anda hükümlü ve tutuklu toplamı var, ama bunların ne kadarı terör
örgütü veya uyuşturucudan, bunu ayrıca yazılı olarak kendilerine bilgi vereyim.
M. FATİH ATAY (Aydın) –
Kapasite ne kadar?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Onun dışında, kapanan adliye binalarının yeniden kuruluşlarının
açılması… Bu, tamamen bilimsel bir çalışmaya dayalı olarak belirleniyor. Bir
adliyedeki iş yükü, oradaki istihdam edilen hâkim, savcı sayısının optimum istifade edilebilmesini sağlayacak düzeydeyse
devamına karar veriliyor. HSYK’nın belirlemiş olduğu rakamlar var, bu sayıyı
tutturan ilçelerimizde adliye binaları kurulmaktadır, tutturamayanlardaysa
maalesef kapatmak durumunda kalıyoruz.
Sayın Özdemir, değişik terör
örgütü mensuplarının, güvenlik güçlerimizin canı pahasına yakalandığını,
yargılandığını, cezaevlerine konulduğunu, ancak bunların sorumsuz bir şekilde
salıverildiğini ifade ettiler ve bundan bir vicdan azabı duyup duymadığımı,
istifa edip etmemeyi düşünüp düşünmediğimi sordu.
Ben şunu ifade ediyorum:
Elbette ki bu son tahliyeler hepimizi rahatsız etmiştir. Bu tahliyelerin
altında yatan neden, Türk yargısının yıllardır biriktirmiş olduğu sorunlar
olduğunu açıkça ifade ettik.
Şu anda tutuklu
yargılanılabilecek süre CMK 102’nci maddeye göre on yıl, özellikle bu tip
suçlarda. Bu sürenin az olduğunu ifade ediyorsanız, bunun on beş yıl, yirmi yıl
olmasını öngören teklifleri getirebilirsiniz ama bu sürelerin çok fazla
olduğunu biliyoruz ve bu sürelerin dahi uluslararası hukuka göre kabul
edilebilmesi mümkün değil. Bugün çalıştığımız yasa tasarısı da bu ızdırapları
sona erdirebilmek için bu tür, toplumun vicdanını kanatan, yaralayan
uygulamalar olmasın diyedir.
Biz bu tasarıyı gündeme
getirdiğimizde Yargıtay Başkanlar Kurulu bir açıklama yaptı. “Efendim, yeni
dairelere ve üyelere ihtiyaç yok; istinafları devreye alın, biz de fedakârlık
yaparız, bir sene sıkı çalışırız ve bu iş yükünü eritiriz.” anlamına gelen bir
açıklama yapıldı. 2 milyona yakın dosyayı böyle bir yılda eritebileceğini
düşünen bir kurum var karşımızda. Aslında bu 2 milyon dosyayı eritmek yerine
bütün kamuoyunun vicdanını yaralayan yirmi otuz tane dosyayı öne alıp sadece
yirmi üç gün önce karara bağlayabilseydik belki bugün bu serzeniş olmayacaktı.
OKTAY VURAL (İzmir) – Keşke
siz de o adamları takip etseydiniz, yakalasaydınız.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) - Değerli arkadaşlar, bugün yapmış olduğumuz çalışmalar elbette ki bu
serzenişleri önleyebilmek için yapılan çalışmalardır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Üç defa
ertelediniz, niye şimdi de ertelemiyorsunuz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Sayın Sakık’ın sorusuna gelince, cezaevinde bulunan tutuklu ve
hükümlülerden hasta olanlarla ilgili olarak yakın bir takip içerisindeyiz ancak
burada ne Adalet Bakanı ne Sayın Başbakan ne de Sayın Cumhurbaşkanı şunu şöyle
yapın demekle o işlemler öyle yapılamıyor. Yasaların emrettiği prosedürler var, bunların işleyişinde aksayan yönleri
gidermeye çalışıyoruz. Süreci hızlandırıp hak sahibi olanlar varsa, bunları,
hak sahiplerini haklarıyla buluşturabilmek için yoğun bir gayret içerisindeyiz.
İaşe sıkıntısına ilişkin eleştiriyi dikkate alıp değerlendireceğiz.
İnfaz koruma memurlarının
durumuna ilişkin şu an için bir çalışmamız yok ancak cezaevlerinde dış
güvenliğin de Adalet Bakanlığına bağlı güvenlik birimlerinde toplanması ve
jandarmanın buradan ayrılmasını öngören bir tasarı komisyonda görüşülüyor, o
tasarı gündeme geldiğinde inşallah hep beraber bunları değerlendirme imkânı
olacak.
Sayın Işık’ın bir sorusu var.
Diyarbakır İstinaf Mahkemesi binasının yapımıyla ilgili olarak AB fonlarından
kaynak temin edildiği ve bu kaynakların da terör örgütüne müzahir unsurlarca
kullanıldığıyla ilgili birtakım duyumlar alındığına dair… Yanlış anlamadıysam,
bu yönde bir soru.
Sayın Işık, sadece
Diyarbakır’da istinaf mahkemesi kurulmasına dönük özel bir fon alınmamıştır.
İstinaf mahkemelerinin hayata geçirilebilmesi için, Ankara, Diyarbakır, Erzurum
istinaf mahkemelerinin tamamı için, ortak bir proje kapsamında, AB fonlarından
kaynak kullanılmıştır. Kullanılan kaynakların tamamı 22 milyon euro
civarındadır ve tamamen o hizmet binalarının yapımına dönük kullanılmış bir
kaynaktır. Onun dışındaki haberler gerçekleri yansıtmamaktadır.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Bakan, 59 tane ticari firma terör örgütüne para aktardı. Bu,
Sanayi Bakanlığı raporunda var.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Benim bilgim dâhilinde yok ama inceleriz, böyle bir şey varsa da
sorumlular hakkında gereği yapılır.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Köse’nin sorduğu bir soru ki önemli bir soru: Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu seçimleri öncesinde Yargıtaya seçilmesi gereken üyelerin seçimini
engellemek suretiyle Yargıtaydaki işleyişi ağırlaştırdığınız ve bundan dolayı
da bir vicdan azabı duyup duymadığımı sordu Sayın Köse.
Değerli arkadaşlar, buradan
bir gerçeğin altını daha çizmek istiyorum: Vaktiyle, 2009 yılında biz bunu, bir
kamuoyu açıklamasıyla, Bakanlığımız tarafından kamuoyuna ilan etmiş idik.
Özellikle Yargıtayda boşalan otuz üç üyelikle ilgili seçim sürecini, Adalet
Bakanlığının, Kurul gündemine getirmek istemesine karşın, o günkü Kurul
üyelerimizin şu cevabıyla karşılaşmıştır: “Biz, dosya incelemelerini devam
ettiriyoruz. İncelemelerimiz bittiğinde, seçimlere geçme düzeyine geldiğimizde
sizi haberdar edeceğiz. Onun için şimdi bunu gündeme almayalım.” demiştir.
Kurulun yüksek yargı kökenli üyelerinin talebidir bu. Biz bunu daha önce basın
açıklamasıyla kamuoyuna yayınladık
M. FATİH ATAY (Aydın) – Sayın
Bakan, gazete manşetlerine çıktı, çok rica ederim yani…
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Müsaade edin…
Hiçbir kurul üyemiz de bizim
bu açıklamamıza itiraz etmemiştir. Bugün de o kurul üyelerimizle bu konuyu
vicahi, yüzleşme noktasında da ne zaman istenirse buna hazır olduğumuzu da
ifade ediyorum. Ta ki 27 Aralık 2009 gününe kadar… 27 Aralık 2009 günü dönemin
Kurul Başkan Vekili beni aramıştır ve “Biz incelemelerimizi tamamladık.
Seçimlere geçebiliriz.” diye bilgi vermiştir. Günlerden pazar
günüdür, günlerden pazar günü olmasına rağmen, ben, Müsteşarımıza da haber
vermek suretiyle Kurulu toplantıya çağırdım ve pazar günü toplantıyı başlattım,
27 Aralık 2009. Ancak, bu görüşmeler başladıktan birkaç gün sonra, bir Kurul
üyemiz, daha önceden belirlenmiş bir program çerçevesinde Güney Amerika
gezisine çıktı ve diğer üyelerimiz ise bu kurul üyemizin yurt dışından dönüşünü
bekleyelim diye ısrar ettiler. Biz de “Kamuoyunda bir beklenti var, Yargıtay Başkanımız
toplantılarda ‘yangın var’ diye feryat ediyor, bu üyeleri bir an önce seçelim,
yedek üyelerden bir tanesini takviye edelim, şu seçimleri bitirelim.” diye
teklif ettik. Ancak, o günkü üye arkadaşlarımız aynen şunu ifade ettiler: “Ayıp
olur. Arkadaşımız on beş gün içinde dönecek, döndüğünde bu seçimleri yapalım.”
dediler. Buradan ilan ediyorum ve nitekim o arkadaşımız 15 Ocak 2010 ya da 16
Ocak 2010 günü dönmüştür yurt dışından, iki veya üç gün içerisinde de seçimler
yapılmıştır; Ocağın 18 ya da 19’unda 2010 yılının Yargıtay üyeleri seçimleri
yapılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, ikide
bir “Adalet Bakanlığı bu seçimleri engelledi” diye –kendi dönemim için
söylüyorum- dile getiriliyor. Ben bu keyfiyeti Yargıtay Başkanımız Sayın Hasan
Gerçeker’e de ifade etmişimdir. Bu konuyla ilgili kendisini ziyaret ettim, durumu
aktardım, seçimlerin yapılmamasının Bakanlıkla alakalı olmadığını, Kurulun
Yargıtay ve Danıştay kökenli üyelerinin süre istediğini ifade ettim, Sayın
Gerçeker de bana aynen şunu söyledi: “Ben durumu biliyorum Sayın Bakanım, merak
etmeyin.” Sayın Gerçeker’in ifadesidir.
Genel Kurula arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) -
Sayın Başkan, benim soruma yanıt vermedi Sayın Bakan. Sayın Bakan benim
sorularıma cevap vermemeyi âdet hâline getirdi.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Süre yetmedi, Sayın Başkan
süre verirse…
BAŞKAN – Süre tamamlandı
Sayın Bakan.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
O zaman süreyi ayarlayın, bir soruya on dakika cevap veriyorsunuz, olacak şey
mi ya!
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, biraz önce milletvekilimiz Hasan Özdemir Bey bu birtakım tahliyelerle
ilgili vicdanının sızlayıp sızlamadığına ilişkin bir soru sordu, Sayın Bakan da
bununla ilgili CMK 102’nin tutukluluk süresini kısıtladığını, “Eğer çok arzu
ediyorsanız on beş yıla, yirmi yıla çıkarmak için önerge verin.” diye ifade
etti. Ama Sayın Bakan, 2004 yılında o hüküm varken 3 defa erteleyen de
sizsiniz, son olarak ertelemeyi getirmeyip bu tahliyelerin önünü açan da
sizsiniz. İçişleri Bakanlığı da… Bu tahliye edilenleri takip etmeyip
yakalamayan da yine sizin Hükûmetinizdir.
Bunu, tutanaklara girmesi
açısından arz ediyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Vural, tutanaklara girdi.
İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
7’nci madde üzerinde iki adet
önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 7. Maddesi ile düzenlenen Yargıtay Kanununun 5. Maddesinde yer alan “yirmiüç” ve
“onbeş” kelimelerinin metinden çıkarılmasını, yerine “yirmibir” ve “onbir”
kelimelerinin yazılmasını ve maddeye “Yargıtay’da mürettep daire kurulur.
Mürettep dairelerin görev süresi 3 yıldır” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk Bal Metin Çobanoğlu Muharrem Varlı |
Konya Kırşehir Adana |
K. Erdal Sipahi Recep Taner Hakan Coşkun |
İzmir Aydın Osmaniye |
Yılmaz
Tankut Rıdvan
Yalçın |
Adana Ordu |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 610 sıra sayılı Kanun
Tasarısının (7) inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Ali Rıza Öztürk Ali İhsan Köktürk Atilla Kart |
Mersin Zonguldak Konya |
Turgut Dibek Rahmi Güner Şahin Mengü |
Kırklareli Ordu Manisa |
M.
Fatih Atay |
Aydın |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen
Fatih Atay, Aydın Milletvekili.
Buyurun Sayın Atay.
M. FATİH ATAY (Aydın) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce ikinci bölümle ilgili yapılmış olan
tartışmaların siyasette de bize bir şeyleri öğrettiğini sanıyorum. Demek ki
siyasette ne söylediğini iyi düşüneceksin. Üç yıl önce söylediğin üç yıl sonra
başka türlü kamuoyunun önüne geldiği zaman bunu hatırlatanların yüzünün
kızarmadığını söylemesinden çekinmeyeceksin.
Değerli milletvekilleri, üç
yıl önce Komisyona aynı konuyla ilgili, Yargıtayla ilgili bir yasa tasarısı
getiriyorsunuz. O yasa tasarısında bu mahkemelerin çok fazla olduğunu, bu
dairelerin çok fazla olduğunu, bu nedenle azaltılmasını iddia ediyorsunuz. Üç
yıl sonra aklınız başınıza geliyor, “Bunlar azmış, daha önceki önerimiz
yanlışmış, şimdi daha fazlalaştıralım.” diyerek toplumu kandırmaya
çalışıyorsunuz. Bir tek amacınız var: Yüksek yargıyı ele geçirmek, Danıştayı
ele geçirmek, Yargıtayı ele geçirmek. Ele geçirmek için yapıyorsunuz bunu. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Sekiz yıldır iktidardasınız
sekiz yıldır. Sekiz yıldır bu reformlarla ilgili olarak kılınızı
kıpırdatmadınız. Şimdi çıkmış adaletin gerçekleşmesi için ne kadar
uğraştığınızı topluma anlatmaya çalışıyorsunuz. Değerli milletvekilleri,
adaletin gerçekleşmesi için vicdanınız kanıyorsa, o “Hıı!” diyen arkadaşım,
daha bugün gazetelerde testereyle sevgilisini kesen kişinin çıkmasından vicdan
azabı çekmiyor musunuz ha, çekmiyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Tasarıyı onun için getirdik.
M. FATİH ATAY (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, böylesine bir anlayış içerisinde Yargıtayı dizayn etmek istiyorsunuz, Yargıtaydaki üye sayılarını
artırıp mayısta yapılacak olan Başkanlık seçiminde kendinize yakın, yandaş olan
bir kişinin Yargıtay Başkanı olması için alelacele bu yasayı getirdiniz,
alelacele. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Ne oldu, torba yasa toplum
için çok önemliydi. Neden yarıda kestiniz ha, neden? Neden kestiniz? Toplum
bunu yuttu mu? Yutuyor mu zannediyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
M. FATİH ATAY (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, bir şeyi daha var; ben, Sayın İyimaya’yla ilgili olarak bir
şey söylemek istiyorum.
Sayın İyimaya, Sayın Başkan,
20’nci Dönemde sizinle birlikte görev yaptık. Siz o zaman sekiz yıllık zorunlu
eğitimi engellemek için çaba gösteren bir siyasal partide görev yapıyordunuz.
Komisyonda günlerce, günlerce, hiç kimsenin konuşma hakkına sınır getirilmeden,
Komisyonda herkes özgürce, bütün milletvekilleri konuşabildi. Buraya gelip de
“Canım, biz iktidar partisi on üç sayfa, Bakan on yedi sayfa, muhalefet partisi
iki yüz sayfa...” diyerek insanların konuşma hakkını, ana muhalefetin,
muhalefetin konuşma hakkını kısıtlama konusunda vicdanınız sızlamıyor mu?
O zaman, sekiz yıllık
kesintisiz eğitimde bu Parlamento -bazı arkadaşlarım da vardı- günlerce çalıştı
ara vermeden, günlerce çalıştı. Kimsenin özgürlük hakkına, muhalefet hakkına…
Düşüncelerini söyleme özgürlüğü sona erdirilmedi, kısıtlanmadı. Bütün
Parlamentodaki milletvekilleri, gruplar anlaştılar, herkesin özgürce
düşüncelerini söyleyebilmesi için ortam yarattılar ama Sayın İyimaya, geçmişte
uygulamalardaki düşüncelerinizin farklı oluşu, bugünkü düşüncelerinizin farklı
oluşunu dile getirdiğimiz zaman da rahatsızlık duymayacaksınız.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Duymayız.
M. FATİH ATAY (Devamla) –
Geçmişte söyledikleriniz farklı, şimdiki farklıysa o zaman siyasetçiler
söylediği, ağzından çıkan sözleri iyi tartacaklar. Öyle bir siyasi anlayıştan
geliyorsunuz ki arkadaşlar, açıkça söyleyeyim, özelleştirme sizin zamanınızda…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Atay, teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 7. Maddesi ile düzenlenen Yargıtay Kanununun 5. Maddesinde yer alan “yirmiüç” ve
“onbeş” kelimelerinin metinden çıkarılmasını, yerine “yirmibir” ve “onbir”
kelimelerinin yazılmasını ve maddeye “Yargıtay’da mürettep daire kurulur.
Mürettep dairelerin görev süresi 3 yıldır” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Rıdvan
Yalçın (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Rıdvan Yalçın, Ordu Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; tasarının 7’nci maddesi üzerindeki
önergemiz hakkında söz aldım. Konuşmamın başında yüce Meclisin değerli
üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dün bu
kürsüde birinci bölümle ilgili yaptığım konuşma bazı yayın organlarında 2
milyon Yargıtayda bekleyen dosya olduğunu ifade etmiş olmam hasebiyle bu
tasarıya destek gibi takdim edildi. Sözlerimi çarpıtanları Allah’a havale
ediyorum. Bir kez daha söylüyorum: Ben bu Parlamento çatısı altında olan hiçbir
milletvekilinin Yargıtaydaki 2 milyona yakın dosya devam etsin, insanlar
hakkına hukukuna ulaşamasın arzusu içerisinde olduğunu zannetmiyorum,
düşünmüyorum, buna inanmıyorum. Aslında bu Parlamentoda, bu çatı altında,
kamuoyunda, bütün hukuk çevrelerinde Yargıtayda bir dosya yığılması olduğu ve
bunun eritilmesi gerektiği hususu bir ortak kanaate dönüşmüştür arkadaşlar.
Problem burada değildir, bu bir ortak objektif tespittir. Bütün problem bu
yığılmanın ne şekilde eritileceği, bunun çözüm yolunun ne olacağı noktasında
ortaya çıkmaktadır. Orada siz, biraz ideolojik bir kavganın geçmişe dönük bir
intikam aracı olarak bu meseleyi kullanma arzusu içerisinde, dün düşüncenizin
tam tersi olarak bir üye artırımı peşinde koşuyorsunuz. Yani aslında burada
iktidar ve ana muhalefetin bir mevzi yarışına sahne oluyor bu Meclis ne yazık
ki. Oysa biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak çok net, açık, samimi bir
öneride bulunuyoruz. Biraz önce Komisyon Başkanımız burada geldi, bu tasarının
bir reform olmadığını, bir geçici soruna geçici çözüm ürettiğini söyledi.
Aslında tam da bu bizim tezimizi doğrulayan bir şey. Evet, doğrudur, bu bir
reform değildir. Ortada bir geçici yığılma vardır; o hâlde, bu geçici
yığılmanın çözümü de bir geçici yöntemle olabilmelidir.
Sayın İyimaya, Sayın Bakan;
tam da burada, biz bir öneride bulunuyoruz: Gelin, yargının, yüksek yargının
yapısını değiştirmeden, bu meseleyi yeni bir ideolojik kavganın içerisine
yargıyı atmadan çözelim. Bunun yolu geçici daire kurulmasıyla olabilir, geçici
görevlendirmeyle olabilir. Bunun yolunu, yöntemini konuşabiliriz değerli
milletvekilleri ama bu dayatmadan ortaya çıkacak sonuç hayırlı olmayacaktır.
Şimdi, Sayın Bakan, değerli
arkadaşlar; buradaki esas problem, ana problemi sizlerle daha belki
vatandaşımızın anlayabileceği çerçevede paylaşmak istiyorum. Bakın, bir kanun
vesilesiyle Sayın Adalet Bakanı Adalet Komisyonunda aynen şu cümleyi ya da bu
anlama gelecek bir cümleyi kullandı: Anayasa paketinin Anayasa Mahkemesinde kısmen
iptalinden sonra, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun seçim usulünün
değişmesi sebebiyle, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundaki yapının tek sesli
olduğunu ifade etti Sayın Bakan. Bu tek sesliliğin sorumluluğunun da
kendilerinde olmadığını ifade etti.
Şimdi, aslında Sayın Bakan,
ortada böyle bir itiraf varken, yani siz bizatihi Adalet Bakanı olarak,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun tek sesli… Aslında o tek ses de kimin
sesi diye baktığımızda, elbette ki o Kurulun oluşumunda ana rol oynayan iktidarın
sesi olarak bunu kabul ettiğimizde, işte, bütün problemin ana kaynağının burası
olduğunu anlıyoruz. Bu tek sesli yapının seçeceği, oluşturacağı bir yeni üyelik
sisteminin yargıda huzur getirmeyeceği kanaatindeyiz.
Değerli milletvekilleri, bu
kanun geçsin, hayata geçsin uygulanmaya başlansın, göreceksiniz, yeni seçilecek
arkadaşlar, hiç hak etmedikleri hâlde gidip göreve başlayacakları kurum
içerisinde daha baştan “iktidarın adamları”, “iktidarın hâkimleri” diye bir
töhmet altında göreve başlayacaklar. Siz, nasıl geçmişte yargının birtakım
siyasi refleksle kararlar verdiği iddiasında iseniz, bu sebeple yargıya olan
güvencenizde bir eksilme olmuşsa bugün Türk toplumunun öteki yarısı benzer
kaygılar taşıyacak, hiç siyasi yönü olmayan davalarda bile insanlar, bu
kaygıyı, adil yargılanmadığı kaygısını taşıyacak.
Arkadaşlar, bu toplumda
insanlar adalete olan inancını kaybederse, işte, herkes o gün kendi hakkını
kendi arama peşine düşer ki bunun sonu kaostur, bunun
sonu kamu otoritesinin bozulmasıdır. Onun için, bir kez daha samimiyetle
söylüyorum, gelin, Türk toplumunun önemli bir kısmı tarafından paylaşılan bu
endişelere karşı bir ortak çözüm üretelim, ortak model üretelim. Toplumumuzda
yeni bir ayrışma çalışmalarını oluşturmayalım diyor yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza…
III.-YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Sayın Başkan, yoklama talep ediyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunacağım ancak yoklama talebi var.
Sayın ince, Sayın Mengü,
Sayın Öztürk, Sayın Köktürk, Sayın Atay, Sayın Aslanoğlu, Sayın Köse, Sayın
Güner, Sayın İçli, Sayın Baratalı, Sayın Keleş, Sayın Tan, Sayın Kaptan, Sayın
Süner, Sayın Emek,Sayın Seyhan, Sayın Küçük, Sayın
Günday, Sayın Okay, Sayın Seçer.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/994) (S. Sayısı: 610) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
7’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
8’inci madde üzerinde aynı
mahiyette iki önerge vardır. Şimdi, bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde de kendilerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 8. Maddesinin metinden çıkarılmasını ve madde numaralandırmalarının
bu düzenlemeye göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Metin Çobanoğlu Muharrem Varlı |
Konya Kırşehir Adana |
Yılmaz Tankut K. Erdal Sipahi Recep Taner |
Adana İzmir Aydın |
Hakan
Coşkun Rıdvan
Yalçın |
Osmaniye Ordu |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 610 sıra sayılı Kanun
Tasarısının (8) inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Ali İhsan Köktürk Atilla Kart |
Mersin Zonguldak Konya |
Turgut Dibek Rahmi Güner Şahin Mengü |
Kırklareli Ordu Manisa |
M.
Fatih Atay |
Aydın |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Fatih Atay, Aydın Milletvekili.
Buyurun
Sayın Atay.
M. FATİH
ATAY (Aydın) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu tasarı
maddesiyle, Yargıtay dairelerinin görevlerinin yasayla belirlenmesi uygulaması
terk edilerek hangi dairenin hangi işe bakacağı konusunun karara bağlanma
görevi Yargıtay Büyük Genel Kuruluna verilmektedir. Bu çerçevede, Yargıtay
Yasası’ndaki dairelerin görevlerini de tek tek düzenleyen madde bu şekilde
değiştirilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Yargıtay dairelerinin görevlerinin mutlaka yasayla
belirlenmesi gerekmektedir. Temyiz incelemesi sırasında daireler arasındaki
ilişki teknik anlamda görev değil iş bölümü ilişkisi olduğundan bahisle böyle
bir düzenlemeye gidilmektedir, ki, bu gerekçe yapılan düzenlemeyi
haklı göstermemektedir. Mahkemelerin görevinin yasayla düzenlenmesi gerektiği
Anayasa’nın 37’nci maddesinin zorunlu unsurlarıdır. Bu konu giriş bölümünde de
belirtilmiştir yasanın. Yargıtay ilk derece olarak da yargılama yapmakta
olduğundan, ilk derece yargılamasında görevli dairelerin, dolayısıyla görevli
mahkemenin mutlaka bir yasa hükmüyle düzenlenmesi zorunludur. Bu zorunluluk
aynı zamanda yasal yargıç ilkesinden de kaynaklanmaktadır. Bu durum bile anılan
düzenlemenin hukuka aykırılığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, getirilen bu
düzenleme Anayasa’nın 37’nci maddesine açıkça aykırıdır.
Ayrıca, temyiz incelemesi yönünden teknik anlamda görev değil iş bölümü
nitelemesi yapılsa bile, bu durumda da Anayasa’nın 154’üncü son maddesi hükmü
uyarınca Yargıtayın işleyişine yönelik düzenlemelerin yasayla yapılması
gerektiği yolundaki hükme aykırılık oluşturmaktadır çünkü Anayasa’daki bu
düzenleme uyarınca Yargıtayın işleyişine ve çalışmalarına yönelik hükümlerin
açık ve kural olarak da bir başka işlem veya karara gerek bırakmayacak bir
biçimde yasa ile yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Yasayla
ve de daha açık ve uygulanabilir şekilde düzenlenmesini gerektirmektedir. Bu
nedenle, Yargıtay dairelerinin görevlerinin yasayla belirlenmesi yolundaki
düzenlemeden vazgeçilerek, bu tasarı hükmünün tamamen metinden çıkarılmasını
önermekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, bu kanundaki değişiklik ile sizlerle ilgili olarak söylemek
istediğimiz, baştan beri Yargıtayı ele geçirme taktiklerinizdi. Evet, Yargıtayı
ele geçirmek istiyorsunuz, gerçekten. Türkiye’de sistemi değiştirmek
istiyorsunuz, başkanlık sistemine geçmek istiyorsunuz. Bununla ilgili, Sayın
Başbakan, Partinizin Genel Başkanı, açıkça, böyle olması konusundaki dileğini
dile getirdi. Partinizin bazı komisyon başkanları, üyeleri, böyle düşünülmemesi
gerektiğini, böyle düşünmenin yanlış olduğunu da belirttiler.
Ortada
bir şey var. Sayın Bakan, Yüksek Seçim Kuruluna üyeler Danıştaydan ve
Yargıtaydan seçiliyorlar. Şimdi, Yüksek Seçim Kurulunu da -yüksek yargıdır orası da- orayı da
ele geçirmek için bu Danıştaydaki ve Yargıtaydaki üye sayılarının artırılması
yönündeki bu aceleci tavrınız da ortaya koymaktadır.
Sizlere
bir şey söylemek istiyorum sayın milletvekilleri. Biraz önce konuşmamda da
söyledim, sizlerin daha önce söylemiş olduğunuz sözler, bu aynı konularla
ilgili olarak farklı düşüncelerinizin, bugün, iktidarda olduğunuz zaman
değişmesi, elbette öyle hayra alamet gibi düşünülmemesi gerekiyor. Sizler,
özelleştirmeyle ilgili geçmiş hükûmetinizdeki bakanların bir tanesi, birçoğu,
bu kürsüde, Meclis kürsüsünde, özelleştirmenin bir ailenin yatak odasına girmek
kadar bir düşünce olduğunu söyleyebilecek kadar ileri gitti. Bu anlayıştaki bir
arkadaşımız bakan olduğu zaman da özelleştirmeyle ilgili tasarılara, işlemlere imza
atmaktan da çekinmedi. Bunu söylediğimiz zaman niye rahatsız oluyorsunuz
arkadaşlar ya? Neden rahatsız oluyorsunuz?
MEHMET
CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Rahatsız olmuyoruz.
M. FATİH
ATAY (Devamla) – Geçmişte “Özelleştirme
yapmak bir kişinin mahremiyetine girmektir, yatak odasına girmektir.”
diyenleri, daha sonra Türkiye'nin en büyük özelleştirmesini yaptı diye
eleştirince niye kızıyorsunuz arkadaşlar ha, neden kızıyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Atay.
M. FATİH
ATAY (Devamla) – Peki, öbür maddede konuşurum.
Saygılar
sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge
üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 8’inci maddesinin
değiştirilmesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, insanlığın geliştirmiş olduğu evrensel değerler vardır.
İnsanlığın barış, kardeşlik, huzur, refah gibi geliştirdiği bu evrensel
değerlerin içerisinde en önemlilerinden bir tanesi de adalet duygusudur.
İnsanlığın geliştirdiği bu adalet duygusunun altyapısında evrensel değer olarak
karşımıza çıkan ikinci husus ise, herkesin, bir suç işlediğinde, bir hukuki
ihtilafla karşı karşıya kaldığında başvuracağı yargı mercisini önceden
bilmesidir. Başvuracağı yargı mercisinin önceden bilinmesi bir evrensel değer
olduğu gibi, hangi mahkemeye başvuracağını da bilmesi evrensel değerdir. O
mahkemedeki hâkimlerin atanmasının, görev yapmasının ve özlük işlemleriyle
ilgili usul ve esasların da önceden belli olması gerekmektedir. İşte biz
buna “tabii hâkimlik” ilkesi diyoruz ve “mahkemelerin görevlerinin kanunla
belirlenmesi” ilkesi diyoruz. Bu, sadece Milliyetçi Hareket Partisinin tespit
ettiği bir durum değildir. Bu, biraz önce ifade ettiğim gibi evrensel değerdir.
Yargıtay da evrensel değerlere uygun olarak kanunla belirlenen görevlerini
daireler şeklinde yerine getirir. Kanunla belirli olan dairelerde kimin önceden
ne şekilde yargılanacağı belli olmuştur. Bu bir evrensel değer olmakla beraber,
aynı zamanda insan hakkıdır yani adil yargılanma hakkı içerisinde bulunan
“hukuki belirginlik” ve “hukuki güvenlik” dediğimiz kavramların içerisindedir.
Şimdi
vaziyet böyle iken, tasarı Yargıtayın hangi dairesinin hangi işe bakacağına
dair kanunla belirli olan statüsünü alıyor, değiştiriyor, yok ediyor, onun
yerine “Başkanlık Kurulu” adı altında bir heyetin hangi dairenin hangi işe
bakacağını yani daireler arasında görev taksimi yapacağını hükme bağlıyor. Yani
Yargıtay Genel Kurulunda daireler arasındaki görev bölümü oraya seçilmiş olan
üyelerin çoğunluğuna terk ediliyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu, biraz önce ifade ettiğim evrensel değerleri, adil yargılanma
hakkını, tabii hâkimlik ilkesini, hukuki güvenilirlik ilkesini yok ettiği gibi,
karşımıza bambaşka bir soru da getiriyor. AKP’nin başından beri “arka bahçe”
olarak şikâyet ettiği yargıyı kendi “ön bahçesi” hâline getirme çabalarının bir
ürünüdür bu görüştüğümüz madde. Seçilecek 137 tane yeni Yargıtay üyesiyle
birlikte orada Yargıtaydaki çoğunluğu ele geçirip, Yargıtaydaki çoğunluğu ele
geçirdikten sonra da daireler arasındaki işi zülfüyâre dokunacak daireden alıp
kendi düşüncesine uygun bir başka daireye verme gibi bir riski ortaya
koymaktadır. Bu böyle olmayabilir ama böyle olma ihtimali vardır. Şimdiden
kamuoyunda yargının AKP’lileştirilme süreci içerisinde böyle olacağına dair bir
algılama var. Dolayısıyla oraya seçilecek olan yüksek Yargıtayın 137 tane yeni
üyesinin elbette ki tarafsız ve bağımsız bir yargı görevi yerine getireceğine
inanmak isteriz ama Yargıtaydaki algılanışı böyle olmayacaktır, Yargıtayda
AKP’nin seçtirdiği üyeler olarak algılanacaktır ve kutuplaşma olacaktır,
zıtlaşma olacaktır, yargının içinde siyasal tartışmalar başlayacaktır. İşte bu
siyasal tartışmalar içerisinde sizin düşüncenizin üstün olduğu bir Genel
Kurulun daireler arasındaki iş bölümünü etkileyecek bir noktaya gelmesi, sizin
sekiz yıllık iktidarınızı yargılayacak olan…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL
(Devamla) -…gerek ilk derece mahkemesi gerekse yüksek mahkeme olarak
yargılayacak olan Yargıtayı da…
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
FARUK BAL
(Devamla) - İşte bu önergeye…
BAŞKAN –
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Efendim, hiç olmazsa milletvekilinin kürsüden ayrılmasını
bekleseniz, nezaket gösterseniz…
BAŞKAN –
Ben teşekkür ettiğini zannettim Sayın Vural.
FARUK BAL
(Devamla) – Su içme nezaketini gösterseniz.
BAŞKAN –
Hayır, teşekkür ettiğini düşünerek oylamaya sundum, onu çok samimi bir şekilde
ifade edeyim.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati: 17.42
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 17.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
610 sıra
sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
9’uncu
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 610 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 9 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 2797 sayılı Yargıtay
Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Bekir Bozdağ Mehmet
Erdoğan Orhan
KArasayar |
Yozgat Hatay Adıyaman |
Nuri Uslu Yaşar
Karayel |
Uşak Kayseri |
"Üye
sayısının yeterli olması halinde birden fazla heyet oluşturulabilir. Bu
durumda, oluşturulan diğer heyetlere, heyette yer alan en kıdemli üye başkanlık
eder."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 9. Maddesi ile düzenlenen Yargıtay Kanununun 40.
Maddesinin birinci fıkrasında yer alan "daire başkanının görevlendireceği
üye" ibaresinin "dairede görevli en kıdemli üye" şeklinde
değiştirilmesini, birinci fıkranın 4. cümlesinde bulunan "salt"
kelimesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal K.
Erdal Sipahi Metin
Çobanoğlu |
Konya İzmir Kırşehir |
Recep Taner Muharrem
Varlı Hakan
Coşkun |
Aydın Adana Osmaniye |
Yılmaz
Tankut |
Adana |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 610 sıra sayılı Kanun
Tasarısının (9) uncu maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Ali Rıza Öztürk Ali İhsan Köktürk Atilla Kart |
Mersin Zonguldak Konya |
Şahin Mengü Rahmi
Güner Turgut
Dibek |
Manisa Ordu Kırklareli |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Evet Sayın Vural, buyurun.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Önergenin görüşülmesinden sonra…
BAŞKAN –
Tamam.
Önerge
üzerinde söz isteyen Şahin Mengü, Manisa milletvekili.
Buyurun
Sayın Mengü. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülen
tasarının 9’uncu maddesinde üye sayısı artırılarak dairelerin iki heyet
oluşturması hüküm altına alınıyor. Şimdi, bunun hukuk tekniği açısından çok
büyük sakıncaları olduğu gibi, eğer iyi niyet taşısa yani bu söylediğimiz,
Yargıtayı, Danıştayı ele geçirme mantığı olmasa, dosyaların bitirilmesi,
tüketilmesi hadisesi olsa -biraz
evvel burada konuşan Milliyetçi Hareket Partili arkadaşımın da söylediği gibi-
geçici görevlendirmeyle belli bir süre için Yargıtaya hâkim tayin edersiniz.
Bu, dünyada, Batı’da örnekleri olan bir yöntemdir, ilk defa Türkiye'de biz
yapacak değiliz. Aslında bir şeyin doğrusunu biz de yaparız, illa bir şeyi
Batı’da aramaya da lüzum yok. Türkiye en az seksen yedi yıldır kıta Avrupa’sı
hukukunu uygulayarak geliyor, biz bu işi Avrupalılar kadar biliriz ama sizi
rahatlatsın diye söylüyorum, bu örnekler de var. O zaman, bir basit Anayasa
değişikliğiyle Yargıtaya ve Danıştaya geçici görevlendirme yapılabileceğini
hüküm altına alırsınız ve Yargıtayı, sizin tabirinizle, bundan evvel, daire
sayılarını azaltmak istediğiniz zamanki gibi bir şişmeyi önleyerek geçici
görevle, bu dosyaların kaç yılda tüketileceğini, sıfırlanacağını tespit
edersiniz, o kadar süreyle görevlendirme yaparsınız. Böylelikle iki şeyin önüne
geçersiniz… Bir, bu yaptığınız düzenlemeyle Türkiye'de içtihat aykırılıkları
yaratırsınız. Düşünebiliyor musunuz, aynı dairenin içinde birden farklı iki
heyet çalışacak, biri “A” diyecek, öbürü “B” diyecek. Türkiye'de avukatlık
yapan arkadaşlarımın hemen hemen hepsi bilir, böyle, zaman zaman, iş yoğunluğu
olan bazı dairelerdeki üye sayısı ikiye bölünerek yapılan uygulamalarda, aynı
dosya tek numara, çift numara olarak iki ayrı heyete gider ve farklı karar
çıkar. Asıl işte kamuoyunun indinde yargıyı zedeleyen oyalar bunlardır. Örnek:
İki işçinin aynı şekilde işlerine son verilir, işleriyle ilgili açtıkları
davalarda, peş peşe Yargıtaya giden dosyalarda biri farklı, biri farklı
kararlar alırlar. Bu durum çok tehlikeli bir durum. Bu
durum yargıyı zedeleyeceği gibi, Yargıtayda şişme yaratır. Eğer hakikaten iyi
niyetli olsaydınız bu yöntemi getirirdiniz, Yargıtaydaki dosya sayısı
tüketildiği zaman o insanların da görev süreleri otomatikman biterdi. Ne
yapardınız? Altmış yaşını doldurmuş üyelerden böyle bir ekip seçerdiniz. Bunlar
zaten yaş haddinden, altmış yaşını doldurduğu zaman evlerine giderler, emekli
olurlardı. Hem Yargıtayı şişirmemiş olurdunuz hem de bir grup dosyaların
tüketilmesine yardımcı olurdunuz. Ama yapılan sistem bu değil; yapılan sistem,
önümüzdeki üç dört ay içinde yapılacak olan, mayıs ayında yapılacak olan Yargıtay başkanlık
seçiminde dilediğiniz kişileri veya size yakın olduğuna inandığınız kişileri o
makama taşımak için yapılan bir operasyondur, bu getirdiğiniz çift heyet
mantığı da odur. Yargıtayın sayısını artırsanız, artırdığınız daire sayısına
yeterli sayıda üye tayin etseniz gene Yargıtayda istediğiniz bu operasyonu
yapamıyorsunuz. O zaman ne yapacaksınız? Sabit olan, şu anda var olan dairelere
de ek 4’er, 5’er üye tayin edeceksiniz, yeni kurulan dairelere de tayin
edeceksiniz ve böylece dengeleri her yerde lehinize bozacaksınız.
Bakın,
dünyanın hiçbir yerinde, yargıyla uğraşan hiçbir siyasi iktidar bundan hayır
görmemiştir. Yargı, bugün sizin lehinize çalıştığını zannettiğiniz yargı… Yarın
o yargının altında kalırsınız. En sonunda, bu insanların hepsi hukuk okumuş
insanlardır. Bir yere kadar sizin etkiniz altında kalırlar. İlk etapta
kalırlar, hoşlarına da gidebilir. “Bizi, bu kadar insanı, başka hiçbir dönemde
bir anda Yargıtay üyesi yapmadılar.” diye size sempatiyle de bakabilirler. Ama
unutmayın ki bir gün bunun altında hep beraber kalırız çünkü yargı hiçbirimizin
değildir, hepimizindir. Hepimiz o yargıya ihtiyaç duyarız, hepimizin sığınacağı
son noktadır. Yani eğer “Ankara’da hâkimler var.” diyemiyorsak bu ülkede ne
demokrasiden bahsedebilirsiniz ne hukuk devletinden bahsedebilirsiniz. Eğer
“Ankara’da hâkimler vardır.” mesajını topluma veremiyorsanız hiçbir şeyle
uğraşmayın. Açık açık söyleyin, deyin ki: “Bizim yapmak istediğimiz tamamıyla
Yargıtayı ve Danıştayı ele geçirme operasyonudur.” Çünkü bu getirdiğiniz çözüm
bir çözüm değildir, bir operasyondur.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Mengü.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 9. Maddesi ile düzenlenen Yargıtay Kanununun 40.
Maddesinin birinci fıkrasında yer alan "daire başkanının görevlendireceği
üye" ibaresinin "dairede görevli en kıdemli üye" şeklinde
değiştirilmesini, birinci fıkranın 4. cümlesinde bulunan "salt"
kelimesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Metin Çobanoğlu, Kırşehir
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Çobanoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
METİN
ÇOBANOĞLU (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 9’uncu
maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugün burada yaptığımız görüşmelerde, komisyon görüşmeleri
sırasında yapılan konuşmalarda, biraz önce de Sayın Komisyon Başkanı Ahmet
İyimaya’nın ifade ettiği gibi, bu tasarının bir hukuk reformu olmadığı, geçici
bir çözüm için getirildiği ifade edilmiştir. Komisyon görüşmeleri sırasında da
buna benzer görüşlerin Adalet ve Kalkınma Partisine mensup milletvekilleri
tarafından da ifade edildiğine şahit olduk, bunlar tutanaklarda da vardır. Yani
bugün burada bu tasarıyla getireceğimiz kanun yargının iş yükünü
hafifletmeyecektir, bir çözüm getirmeyecektir. Bu, birçok konuşmacının da ifade
ettiği gibi, yürütmenin yargıyı kuşatma operasyonunun, Hükûmetin yargıyı kendi inisiyatifi altına alması operasyonunun bir parçasıdır. Bunu
üzülerek ifade ediyorum. Bundan bu ülkeye de, bu devlete de, milletimize de
hiçbir yarar sağlanmayacaktır. Yargıyla oynamak, adaletle oynamak hiç kimsenin
işine yaramayacaktır. Bir gün, burada yapılan bu değişiklikler yarın sizin
ayağınıza da dolanabilir ki bu da mukadder bir kaderdir.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiği günden beri
ülkemizdeki insanları ötekileştiren, “yandaş” ve “öteki” şekliyle
memurlarımızı, sivil toplum örgütlerimizi böyle algılayan bir siyaset
izlemiştir. Bu doğru değildir. Birçok konuda ayrımcılık yapmaktadır, eleştiriye
tahammülü yoktur, hiç kimseden farklı bir ses çıkarılmasına razı olmamaktadır.
Bu çok ciddi bir problem yaratmaktadır. İşte bugün burada yapılan düzenlemeyle
de yargının kendileri açısından son kale olarak gördükleri Yargıtayı ve
Danıştayı da istedikleri gibi biçimlendirme operasyonundan ibarettir.
Bugün
yapılan değişikliklerle, özellikle üzerinde önerge verdiğimiz 9’uncu maddede de
bu keyfîlikler çok açık, net gözükmektedir. Bu maddede deniyor ki: “Yeteri
kadar üye olması hâlinde bu daireler iki heyet hâlinde toplanır.”
Değerli
milletvekilleri, ben buradan soruyorum: “yeteri kadar üye”den ne
kastediyorsunuz? Bu her başkana göre farklı algılanabilecek bir şey. Oysaki
biz, hukuk normlarını ortaya koyarken çok daha keskin, herkes tarafından doğru
anlaşılabilecek birtakım ifadeleri ortaya koymamız… Burada da sayısal bir
ifadenin ortaya konulması gerektiği kanaatindeyim.
Yine
özellikle ikinci heyetin başkanının tespiti noktasında daire başkanına keyfî
bir atama belirleniyor, bu önergemiz de bunun için verilmiştir. Niye daire
başkanı istediğini atayabilsin? Gelin, bizim önergemizde olduğu gibi birlikte
“en kıdemli üye atanabilir” diyelim, bu keyfîliği önleyelim. Bana göre, hukukta
da idarede de bu ülkeyi yönetirken de yapılması gereken en önemli şey,
kişilerin inisiyatifini ortadan kaldırmak, keyfîliği
ortadan kaldırmak. Eğer biz bu keyfîliği ortadan kaldırabilirsek bu sefer
adalet duygusunu da toplumda yerleştirebiliriz.
Değerli
milletvekilleri, öyle şeylerle karşılaşıyoruz ki, öyle hukuksuzluklarla
karşılaşıyoruz ki gerçekten Türkiye'nin geleceğiyle ilgili endişe duyuyoruz.
Bakın, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı, aylardır İçişleri Bakanı tarafından
açığa alındı. 56 tane müfettiş gitti, hiçbir suç unsuru yok, hiçbir mahkemeye
ulaşmış bir şey yok ama Adana Büyükşehir Belediye Başkanı açıkta. Konya Ereğli Belediye
Başkanının evi, sabah beşte, 100 emniyet görevlisi tarafından basılıyor, bütün
evrakları alınıyor, belediye başkanlığı binası basılıyor. Dört ay geçmiş, hâlâ
açılmış bir soruşturma yok.
Değerli
arkadaşlarım, bu keyfîliği önlememiz lazım. Sonuç itibarıyla, Adana Büyükşehir
Belediye Başkanı da seçilmiş bir insandır, Konya Ereğli Belediye Başkanı da
seçilmiş bir insandır. Hukuku kendimizden olanlara farklı, diğerlerine farklı
bir şekilde kullanmak bu ülkeyi sıkıntıya sokar, bu ülkede adalet duygusunu zedeler.
Gelin, bundan vazgeçelim.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Çobanoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 610 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 9 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 2797 sayılı
Yargıtay Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının ikinci ve üçüncü
cümlelerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
"Üye
sayısının yeterli olması halinde birden fazla heyet oluşturulabilir. Bu
durumda, oluşturulan diğer heyetlere, heyette yer alan en kıdemli üye başkanlık
eder."
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yargıtayın
mevcut iş durumu göz önüne alınmak suretiyle, işi yoğun olan dairelerde birden
fazla heyet hâlinde çalışma imkânı getirilmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
Dairede birden fazla heyet oluşturulması hâlinde, oluşturulan bu heyetlere,
heyette yer alan en kıdemli üyenin başkanlık etmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumları olduğu
üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde
bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre de yeni bir madde
olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde
görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir.
Bu
nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt
çoğunlukla, 13 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 610 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısına çerçeve 9 uncu maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin
eklenmesi ve devamındaki maddelerin buna göre teselsül ettirilmesi arz ve
teklif olunur.
Bekir Bozdağ Mehmet Erdoğan Orhan Karasayar |
Yozgat Gaziantep Hatay |
Nuri
Uslu Yaşar
Karayel |
Uşak Kayseri |
"Madde
10- 2797 sayılı Kanuna 53 üncü maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki 53/A
maddesi eklenmiştir.
Bilgi
İşlem Merkezi Müdürlüğü ve görevleri
Madde
53/A- Bilgi İşlem Merkezi, Yargıtay Birinci Başkanlığına bağlı olarak görev
yapar ve bir müdür yönetiminde yeteri kadar şef, mühendis, programcı,
çözümleyici, bilgisayar işletmeni, veri hazırlama ve kontrol işletmeni ile
teknisyenden oluşur.
Bilgi
İşlem Merkezi Müdürlüğünün görevleri şunlardır:
a)
Yargıtay Başkanlığında bilgi işlem sistemini ilk derece ve bölge adliye
mahkemeleri bilişim sistemiyle koordineli olarak kurmak, işletmek, bakım ve
onarımlarını yapmak veya yaptırmak, bilgi işlem sistemleri ile ilgili
teknolojileri ve gelişmeleri takip ederek ihtiyaçlara göre gerekli
güncellemeleri yapmak, Yargıtay Başkanlığının ihtiyaçlarına göre projeler
üreterek yazılım geliştirmek ve güncellemek,
b)
Gerektiğinde, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının geliştirmiş olduğu
yazılımlarla uyumunu sağlamak, uluslararası kapsamda, sistemler arası çevrim
içi ve çevrim dışı veri akışını ve koordinasyonu sağlamak, bilişim
teknolojileri ile ilgili ulusal ve uluslararası faaliyetlerde Yargıtay Birinci
Başkanlığınca verilen görevleri yerine getirmek,
c)
Yargıtayın faaliyet alanına ilişkin olarak hazırlanan karar, mevzuat, genelge,
görüş, metin ve belgelerin, Türkiye’nin üyesi olduğu ve yargı yetkisi tanınan
uluslararası mahkeme kararlarının, kullanıcıların hizmetine sunulması için
gerekli desteği sağlamak,
d)
Yargıtay Başkanlığı bilgi sistemlerinde güvenlik politikalarının usul ve
esaslarının belirlenmesi, uygulanması ve güncellenerek denetlenmesini sağlamak,
e)
Bilgisayar ve bilgi sistemlerinin kullanılmasında Yargıtay Başkanlığınca
çıkartılacak esasları hazırlamak, Yargıtayın tüm birimlerinde görev yapan
bilgisayar kullanıcılarının talepleri de dikkate alınarak gerekli eğitimlerini
sağlamak,
f)
Yargıtay Başkanlığı tarafından verilen benzeri görevleri yapmak."
BAŞKAN –
Sayın Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, yüksek Yargıtayın
talebidir, e-devlet uyarlamasının Yargıtayda gerçekleşmesi amaçlanmaktadır.
Komisyon yeter nisabıyla katılmaktadır.
BAŞKAN –
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Faruk Bal, Konya
Milletvekili.
Sayın
Bal, süreniz on dakikadır.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Komisyonun
katıldığı, Sayın Bakanın katıldığı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunca verilen
ve görüşülmekte olan tasarıya bir madde eklenmesine ilişkin önergeyi, yetmez ama, olumlu olarak değerlendiriyoruz ve dolayısıyla,
Yargıtayda bir bilgi işlem dairesi kurulmasına ilişkin bu önergeye Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak destek vereceğimizi sözlerimle ifade ediyorum.
“Yetmez
ama evet.” dedik. Yetmez çünkü Türk yargısı sadece Yargıtaydan müteşekkil değildir.
Yargının sorunu sadece Yargıtayın sorununu halletmekle bitecek bir sorun
değildir. Yargının sorunu, suçun işlendiği andan başlamak
suretiyle kolluk kuvvetlerinden soruşturması,
cumhuriyet savcılığının soruşturması, mahkemelerdeki yargılama, Yargıtaydaki
temyiz aşaması, mahkûm olanlar için ceza ve tevkif evlerindeki suçluların
cezalarının çektirilmesi, ceza ve tevkif evlerinde bunların eğitilerek topluma
iade edilmesi, adli sicil ve adli sicil uygulaması ile bir mahkûmun rehabilite
edilmiş olarak topluma iadesi sürecini kapsamaktadır. Dolayısıyla bu
perspektiften baktığımızda sadece Yargıtayda bilgi işlem dairesinin kurulması
ve bu bilgi işlem dairesinin Yargıtayın işlevlerinden bir kısmına sınırlı bir
şekilde teknolojik destek sağlaması yargının sorunlarını halletmez, bu açıdan
yetmez.
Biz,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak 21’inci yüzyılın tüm evrensel değerlerini
milletimizin hizmetine sunabilmenin azmi ile bir Millî Yargı Projesi
hazırladık. Bu Millî Yargı Projesi ile insanlığın geliştirmiş olduğu tüm
evrensel değerlerden, uluslararası hukukun geliştirmiş olduğu tüm değerlerden
milletimizin her ferdinin istifadesine imkân sağlayacak bir demokratik hukuk
düzenini hedefliyoruz. Dolayısıyla bu demokratik hukuk düzeni içerisinde
insanlarımızın adil yargılanma hakkını gözeten, makul sürede yargılanma hakkını
gözeten, yargının da kendi içindeki sorunlarını topyekûn halledebilecek bir
projeyi hazırlamış bulunuyoruz.
Bu proje
kapsamında yargının motivasyon bozukluğunu giderecek
ve motivasyonundaki eksiklikleri giderecek program, motivasyon düzeltme
ilkeleri çerçevesi içerisinde yerine getirilecektir. Otomasyonla ilgili
sorunlar o teknik birim içerisinde gereği yerine getirilecektir.
Standardizasyon, dokümantasyon ihtiyaçları da o kapsam içerisinde, o
disiplinler içerisinde değerlendirilecektir.
Bütün
bunların içerisinde “teknolojik yargı reformu” adını verdiğimiz iki önemli
ayaktan sizlere söz etmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi…
Sayın
Başkan, lütfen, benim konuşmamı engelleyecek şekildeki sohbetleri kesebilir
misiniz efendim.
BAŞKAN –
Herhangi bir şey yok Sayın Bal.
FARUK BAL
(Devamla) – Efendim, çok yoğun bir biçimde ben gürültü alıyorum ve insicamım
bozuluyor, lütfen üyeleri uyarın.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, uğultu var Genel Kurulda, lütfen sessiz olalım.
Buyurun.
FARUK BAL
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, belki dinlerseniz, memleketimiz adına güzel
bir hizmetten bahsediyoruz, nasiplenebilirsiniz.
Teknolojik
yargı desteği, Türk yargısının temel sorunu olan iş yükünü teknik destekle
çözecek bir projedir. Teknolojik yargı desteği, yargının kendi içerisinde
uğramış olduğu üç tane temel sıkıntıya çözüm getiren bir destektir. Bu üç temel
sorun: Birincisi, usul hatalarının yapılması ki vahim bir tabloyla karşı
karşıyadır Türk yargısı usul hataları açısından. Yargıtaya giden dosyaların –ki
1 milyon 900 bin tane olduğu ifade ediliyor- yarısı usul hatası nedeniyle
bozularak mahkemesine gönderilecektir. Demek ki usul hatasını minimize edecek
bir teknik desteğe ihtiyacı var yargının. İşte “millî yargı” dediğimiz
teknolojik destek bu kapsamda kendisini gösteriyor. Yapay zekâ modellemesiyle
her dava tipine uygun bir şekilde, eğer usuli bir hata yargılama sürecinde
yapılır ise bu takdirde yapay zekâ tekniği yargılama yapan makamı uyararak bu
usuli hatayı gündeme getirecek ve dolayısıyla bu usuli hata henüz yargı
bitmeden telafi edilebilecek noktaya gelecektir. Sadece bundan dolayı
Yargıtaydaki yaklaşık 700-800 bin tane dava dosyasının daha ilk derece
mahkemesinde bozulmaması için, yanlış bir yargıya ulaşılmaması için bir destek
olarak gündeme gelecektir.
Değerli
arkadaşlarım, yargının maruz kaldığı ikinci temel sorun ise maddi hatadır.
Maddi hata ile yani herhangi bir kasıttan, ihmalden kaynaklanmayan, sadece
uygulama sırasında ortaya çıkan maddi hataların tespit edilmesi ve bu maddi
hataların teknolojik yargı desteğiyle giderilmesi mümkündür. İşte, millî
yargının içerisindeki teknolojik yargı reformu, yargılama süreci içerisindeki
maddi hataları anında uyararak, yargılamayı yapan makama bunun giderilmesi için
imkân tanımaktadır.
Yargıda
üçüncü hata ise insan hatasıdır. Hâkim de insandır, hâkim de hata yapar. İnsan
zihni elbette ki unutmakla maluldür. Elbette ki insan zihni, insan beyni
unuttuğu içindir ki yeni bilgileri öğrenebilecek şekilde Cenabı Allah
tarafından tanzim edilmiştir. İşte bu unutkanlık uzun süren yargının en önemli
problemidir ve hâkimin unutkanlığı, hâkimin hatası netice itibarıyla yanlış bir
yargı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Unutmayan
bir tek alet vardır, o da -doğru programlandığı takdirde- bilgisayarın hafızasıdır.
On yıl, yirmi yıl, elli yıl, yüz yıl sonra, ne yazdıysanız onu karşınıza
çıkarabilecek bir kabiliyete ve kapasiteye sahiptir. İşte, bilgisayar
teknolojisinin bu özelliğinden yararlanarak maddi hata kapsamı içerisindeki
insan hatalarının yani hâkim hatalarının, unutkanlıktan veya yanlış
hatırlamaktan kaynaklanan hataların giderilebilmesi için yapay zekâ modellemesi
ile Türk yargısına yeni bir perspektif, yeni bir vizyon
çiziyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu yürürlüğe girdiği takdirde, Türk yargısı güvenli, Türk yargısı
adil yargılama hakkını kendisine teslim eden ve makul sürede yargılamayı
bitirebilecek bir ehliyete, liyakate, kaliteye ve kapasiteye ulaşmış olacaktır.
Bu mümkün müdür? Evet, bu çok mümkündür ve çok kolaydır.
Aziz dava
arkadaşlarım, sadece çok basit bir çocuk oyununun kurgulandığı bilgisayar
programının usul hatası ve maddi ve insani hatalar boyutunda dizayn
edilmesi ile bu mümkün hâle gelebilecektir ve Milliyetçi Hareket Partisi
bunun mümkün hâle gelebilirliğini prototipiyle üretmiştir. Cenabı Allah’ın
izni, milletimizin takdiriyle bunu büyük milletimize büyük bir adalet reformu
olarak sunuyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, ikinci olarak, mahkemelerdeki davalar toplumun nabzını, toplumun
tansiyonunu, toplumun her türlü kan değerini ölçen ve oralarda ortaya çıkan
sorunları belirleyen verileri içermektedir yani Türkiye’deki kuzeyinden
güneyine, doğusundan batısına her mahkemede ortaya çıkan adli bir sorun
Türkiye’nin gerçek toplumsal sorunlarının değeridir, gerçek toplumsal
sorunlarının verisidir. Dolayısıyla Türkiye bu verilerden şimdiye kadar
yararlanamamaktadır. Milliyetçi Hareket Partisinin hazırlamış
olduğu ve adını da “Veri sayar teknolojisi” olarak ortaya koymuş olduğu bu
sistemle her yargı organındaki toplanan uyuşmazlığa neden olan, suç işlenmesine
neden olan olaylar, o olayların failleri veya ilişkili bulunduğu kişilerin
kişilik hakları, devlet sırrı, asker sırrı, ticari sır gibi kavramlardan
arındırıldıktan sonra bir veri toplama merkezinde birikmekte ve böylece
toplumsal bir sorun olan adliyedeki bu verilere gerekiyorsa yasal, gerekiyorsa
idari, gerekiyorsa sosyal, gerekiyorsa ekonomik tedbirlerle topyekûn çare bulma
yolu açılmış oluyor. İşte bu veri sayar teknolojisi Türkiye’de sekiz
yılda AKP’nin genellikle tercüme kanun olarak Meclise getirdiği…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL
(Devamla) – Tamam mı?
BAŞKAN –
Tamam Sayın Bal.
FARUK BAL
(Devamla) – Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
Yeni madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
Muharrem İnce, Yalova Milletvekili.
Buyurun
Sayın İnce.
CHP GRUBU
ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakınız,
ben size bugün çok ilginç bir belge göstereceğim. Gerçekten belki de dokuz
yılda bu Mecliste ilk kez bu kadar hoşuma giden bir belge buldum. Bu kürsüden
bize, Cumhuriyet Halk Partisine “darbeci” dediniz, “statükocu”
dediniz, “Ergenekoncu” dediniz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen…
MUHARREM
İNCE (Devamla) – …devam edeyim, “postal yalayıcısı” dediniz, bunların hepsini
dediniz. Şimdi kimmiş postal yalayıcısı, ben onu göstereceğim, acele etmeyin.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) – Hepsini ince ince diyor!
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Şimdi, biz burada, Anayasa’nın geçici 15’inci maddesinde zaman
aşımının durdurulmasını istediğimizde reddettiniz. “İç Hizmet Kanunu’nun
35’inci maddesini değiştirelim.” dedik, reddettiniz. Kenan Evren’le açılışlara
gittiniz, Kenan Evren’le Çankaya Köşkü’nde birlikte yemek yediniz, sonra
maaşına zam yaptınız. Bütün bunlar yetmedi.
Şimdi,
bakın: YÖK 12 Eylül kurumlarından birisidir, temel kurumlarından birisidir,
Sayın Vecdi Gönül de YÖK’ün kurucu üyesidir. Sayın Abdülkadir Aksu da 12
Eylülün görevden alıp Rize Belediye Başkanı yaptığı kişidir. Ben bunlarla
sınırlı biliyordum ama öyle değilmiş.
Şimdi,
bakın, siz yalnızca darbe tüccarı olmakla kalmayıp darbecilerin
avukatıymışsınız da haberimiz yokmuş. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Evet,
bakın…
AHMET
YENİ (Samsun) – Ergenekon mu?
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Okuyorum bak… Kim Ergenekoncu, oku.
BAŞKAN –
Sayın Yeni, lütfen…
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Bak, Ahmet Yeni, sana yeni bir şey söylüyorum: “Yargıtay 4.
Hukuk Dairesi, mahkemesi Ankara Asliye 15. Hukuk Hâkimliği -okuyorum- Kenan
Evren adına avukatı Ahmet İyimaya.” (CHP sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar) Duyduk duymadık demeyin! Ey ahali! Ey aziz halkım! Ey sevgili
milletvekilleri! Bu ülkede, Kenan Evren bu ülkede darbe yaptığında Cumhuriyet
Halk Partisini kapattı, bu partinin yöneticilerini zorunlu ikamete tabi tuttu,
arkadaşlarımız işkence gördü. Bak, işkence gören birini orada görüyorum: Rasim
Çakır, birisi. Daha, Mevlüt Coşkuner, Çetin Soysal, Hikmet Ağabey, hepsi, bütün
arkadaşlarımız… Bizim arkadaşlarımız 12 Eylül sonrasında işkence görürken Ahmet
İyimaya Kenan Evren’in avukatıymış da haberimiz yokmuş!
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) – O gün mesleğini yaptı.
BAŞKAN –
Lütfen sayın milletvekilleri, Sayın Aydın…
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Tabii canım… Tabii canım, Kenan Evren’in avukatlığını yapmak
meslek, ne olacak.
Sizi gidi
darbe şakşakçıları sizi, sizi gidi darbeciler sizi, sizi gidi Ergenekoncular
sizi, sizi gidi darbe tüccarları sizi. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Şimdi, geç bunları, bunları geçeceksin. Siz
çelişkilerinize bir yenisini daha eklediniz.
Şimdi,
bakın, Allah aşkınına, ikisinde de Başbakanın imzası var: 10/1/2007,
azaltılıyor daire sayısı; 21/1/2011, artırılıyor. Bu bir çelişki değil mi? Bunu
bir Allah’ın kulu çıkıp burada açıkladı mı? Yok.
Şimdi
çelişkilerinize devam edelim: Yani, Sayın İyimaya bu kürsüye gelip “Ekmek
parası, ne yapayım? Kenan Evreni savundum.” mu diyecek? Yoksa “12 Eylül oldu,
darbe oldu, Türkiye’de siyasetin önü tıkandı. Türkiye’de belki de biz darbe
ürünüyüz. Türkiye’de siyaset rayına oturmadı. Bak bugün iktidar olduk, bizim
önümüzü açtı, yani Kenan Ağabeyimizi savunmayacak mıydım?” mı diyecek, ne
diyecek? Ne diyecek yani? Ya, bu kadar olur! Bu artık… Buna insan utanır.
Şimdiden
sonra bir taneniz Cumhuriyet Halk Partisine böyle laf etmeyeceksiniz. Avukatı
Komisyon Başkanı yapmışsınız, daha ne yapacaksınız? Sizi gidi darbeciler sizi…
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bak, bak…
Geçin bunları. Ben olsam… Cumhuriyet Halk Partisinde de pek çok avukat
arkadaşım var milletvekili, eğer burada benim avukat arkadaşlarımdan birisi
Kenan Evren’in avukatlığını yapmış olsaydı, Genel Başkana müracaat ederdim,
derdim ki: “Bu milletvekiliyle ben aynı partide olmam.” (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) “Kusura bakmayın, ben olmam.” derdim. Kenan Evren... (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bu darbecinin avukatlığını da yapmaya devam ediyorsunuz, siz
onların avukatlığını yapmaya devam ediyorsunuz.
Bakın,
devam edeyim, çelişki içindesiniz, çelişki. İngiltere Başbakanının isteği
üzerine kanun çıkartmaya çalışıyorsunuz Türkiye Büyük Millet Meclisinde. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Viski tüccarlarını affetmek istiyorsunuz. Torba
kanun gelsin, yeni belgelerimi de açıklayacağım hiç merak etmeyin.
Bakın,
toplum tartışıyor, bir içki yönetmeliğini tartışıyor. Anladık, Anayasa’nın
58’inci maddesinde “alkol düşkünlüğü” diyor. Orada “cehalet” de diyor, “kumar”
da diyor, kumar. Türkiye’de kumarı 3 katına çıkaran siz değil misiniz? Şans
topunu kim buldu? Yani şans topunu sizin...
NURİ USLU
(Uşak) – Güldürme milleti!
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Güldürmüyorum. Bak, bir soru soruyorum: Şans topu AKP iktidara gelene kadar
Türkiye’de var mıydı, yok muydu? At yarışı 2 gündü, şimdi 7 gün.
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) – Siz oynuyorsunuz.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Ben bilmem onları, gerçekten bilmem ama oynayanlar vardır, onu
bilemem ama şans topunu siz icat ettiniz.
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) – Biz icat ettik de siz oynuyorsunuz.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Bu ülkede at yarışını her gün siz yaptınız. İddaayı kim icat
etti? Yani 2002 yılına kadar Türkiye’de “İddaa” diye bir kumar var mıydı? Kim
yaptı bunu? Siz yapmadınız mı? Kim? (AK PARTİ sıralarından “siz” sesleri)
Yalancıyı kurt yesin mi?
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen...
Sayın İnce, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz. Karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – İddaa bu İktidar döneminde olmuştur, şans topu bu İktidar
döneminde olmuştur, at yarışı yedi güne bu İktidar döneminde çıkmıştır, kumar 3
kat artmıştır.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Milli Piyangoyu siz yapmadınız mı?
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Yani üç sene önce azaltacak, sonra artıracak. Kenan Evren’in
avukatlığını yapacak, sonra bize “darbeci” diyecek. Alkolle mücadele ediyormuş
gibi görünüp kumarı 3 katına çıkaracak. “Gel, Geçici 15’i değiştirelim.”
gelmeyecek. “İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesini değiştirelim.” yan çizecek.
Bütün bunlar sizin gerçek yüzünüzü ortaya koyuyor. “Faili meçhul cinayetler”
dedik, bugün yine getirdik grup önerisini. Niye kabul etmediniz? Hani siz
Türkiye’de her şeyin şeffaf olmasını istiyordunuz? Hani siz Türkiye’de gizli
bir şey kalmasın istiyordunuz?
MEHMET
YÜKSEL (Denizli) – Millet biliyor, millet.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Biz Sabahattin Ali’den Hrant Dink’e kadar bütün cinayetlerin,
faili meçhullerin araştırılmasını istiyoruz. Niye kabul etmiyorsunuz? Şimdiden
sonra size bir tek şunu söyleyeceğim.
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) – Süheyl Batum’a sor, Süheyl Batum’a.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Siz darbecilerle iç içesiniz, darbecileri koruyorsunuz,
darbecilerin avukatısınız.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Komisyon
adına Komisyon Başkanı Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın İyimaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Çok Değerli Başkanım, yüce
Parlamentonun çok değerli üyeleri; hepinizi sözlerimin başında saygıyla
selamlıyorum.
RASİM
ÇAKIR (Edirne) – İstersen bir yudum daha su iç Hocam.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) – İlkokulu okuma fırsatım olmadı,
köyümüzde okul yoktu. On iki yaşıma kadar kara lastik dahi giymedim.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) – Duygu sömürüsü yapma!
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) – Alnımın teriyle, tırnaklarımla,
babası general olmayan, annesi profesör olmayan vasat bir köylünün evladıyım.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Benim anam profesördü, babam generaldi be!
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) – Yükseldiğim veya yürüdüğüm her
makama hem alnımın teriyle ve hem kaderin ikramıyla geldim.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) – Bizler de Vehbi Koç’un torunlarıyız!
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) – Ankara Barosunda yapayalnız
avukatlığa başladım ve sorumluluk hukukunda derinleştim. 12 Eylülde avukattım,
birkaç senelik avukat. Bildiri yayınlandığı zaman beni en fazla üzen şey,
avukatların ve doktorların çok kazandığı ve vergi vermedikleriydi. Bilincimin
derinine saplanan bir kılıç gibi ruh dünyamdaki gerçeklik olarak yerini aldı.
Tarih
bana bir fırsat verdi. Tarihini bilmiyorum, 1993’tür, 94’tür. 12 Eylül rejimi
sona ermiş, normalleşme dönemine geçilmişti. Aziz Nesin, değerli meslektaşım
Emin Değer’in dilekçesiyle Kenan Paşa’ya bir dava açmıştı. Kenan Paşa’yı
darbeci sıfatının dışında, ne tanırdım ne bilirdim ne görürdüm.
Bir
sabah, çok saygı duyduğum ve iki üç hafta evvel geçirdiğimiz medeni hukuk
projelerinin büyük başı Turgut Akıntürk bana bir telefon açtı. “Ahmet Bey,
Kenan Paşa’ya bir dava açıldı, böyle böyle. Yargıtaydan, hukuk bilim
dünyasından sorduk, bu konuda en kaliteli isim sensin. Davayı kabul eder
misin?” dedi.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) – Bravo!
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) – Evet, “Davayı kabul eder misin?”
Tefekkür ettim, vicdani sorgumdan geçirdim. Cumhurbaşkanlığı Hukuk Müşavirliği,
rahmetli Özal’ın da, Kemalettin Alikaşifoğlu da -tanırım Yargıtaydan, o da-
geldi ve bir darbe yapmış insanın…
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Derin devletin tüm adamlarıyla konuştunuz yani!
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) – …hukuktan yardım isteme talebine,
aynen 1960 darbesinden sonra kimi baroların “Ben bunların avukatlığını alamam.”
diye karar verip Ankara Barosunun bir savunma yıldızı gibi yükselip “Sakıt
insanların savunmasını yaparım.” dedikleri gibi, ben davayı aldım ama avukatlık
yaptım.
MEVLÜT
COŞKUNER (Isparta) – Hayırlı olsun!
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) – Bir zarf içerisinde Çankaya’dan
para geldi. Bunu hatıralarımda yazacaktım. “Nedir bu?” dedim. 500 lira para.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Nereden bileceğiz?
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Fatura kestin mi, fatura!
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) – Dedim ki: “Darbenin ilk demeci
avukatlık ücreti konusunda olan bir zatın parasını almıyorum ve iade ediyorum.”
dedim. [CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar (!)
AK PARTİ sıralarından alkışlar] Bu, benim vicdanımda,
benim ahlakımda, benim savunma mesleğimin kutsallığında, rahmetli Faruk Erem’in
“Arkadaşlar, avukatlar olarak istemediğiniz kişiler olabilir, kazıyınız ama her
insanın derininde bir insan cevheri çıkabilir.” arifesini kendime ilke
edinmiştim. Bu bilinmiyor değildi, saydam bir toplumdaydık.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Savunma metnini çoğalt
da dağıt, okuyalım.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) - O tarihte, Fehmi Koru kıvançla
yazdı, merhum Esat Coşan bir şerefli olay olarak kitabında yazdı. Gizlim yok,
saklım yok ama siyaseti şahsiyet yamyamlığına dökmek isteyenler bilsinler ki
İyimaya’nın böyle yamyamların hayal sofralarına pirzola olamayacak kadar
şeffaf, ahlaklı, adil bir hayatı vardır.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Siyaset yapacak adam aynaya bakacak Başkan.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın İyimaya.
Yeni
madde üzerinde AK PARTİ Grubu adına…
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Kenan Evren’i nasıl savundun? Savunmayı nasıl yaptın?
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Başkan… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Bir saniye sayın milletvekilleri, lütfen…
Buyurun
Sayın İnce.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın İyimaya siyaset yamyamlığından neyi kast ediyor? Benim
anladığım siyaset yamyamlığı, bugün savunduğun bir şeyin yarın tersini savunmaktır.
Ben siyaset yamyamlığını böyle anlarım. Böyle anladığım için de hayatımın
hiçbir döneminde siyaset yamyamı olmadım. Açıklık getirmesini istiyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Yalnız
benim de dinlediğim kadarıyla şahsınıza herhangi bir sözü olmadı.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katiyen.
BAŞKAN –
Yeni madde üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Bekir Bozdağ, Yozgat
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Bozdağ.
AK PARTİ
GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ Grubu adına 10’uncu madde üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii,
10’uncu madde önemli bir madde, esasında yargıda Hükûmetimizin başlattığı UYAP
sisteminin bir devamı.
UYAP
dediğiniz zaman, yargıyı hızlandırmak için avukatların yerinden dava
açabildiği, harç yatırabildiği, duruşmasını takip edebildiği, hatta duruşmaları
olan vatandaşların da istemleri hâlinde kendi dosyalarının akıbetleri hakkında
bilgi sahibi olduğu bir sistem kuruluyor ve bu sistemi yakinen vatandaş da
takip ediyor. Avukatın verdiği bilgiye göre davanın hangi aşamasında olduğunu
değil, bizzat vatandaş kendisi ne yapıyor? Davasını takip ediyor, bir nevi
avukatını da kontrol etme imkânı elde etmiş oluyor.
Şimdi,
Yargıtayda kurulacak olan bilgi işlem merkezi ile Yargıtayda bulunan kararların
ve Yargıtayla ilgili diğer bazı konuların buradan İnternet aracılığıyla
kamuoyuna ve kamuya açılması, kamuoyunun da buradan istifade etmesinin yolu
açılıyor. Bugüne kadar hepimiz sorduk, hepimiz dedik ki: “Yargıtaydaki
içtihatları biz öğrenelim.” Ama Yargıtay dergisinde yayınlanan içtihatlar veya
bir şekilde ulaşılan içtihatlara ancak vakıf olabiliyoruz ama bu Yargıtayla
ilgili konunun, bütün kararlarının detayına inme imkânı maalesef olmadı.
İşte, bu
düzenlemeden sonra Yargıtayla ilgili bütün kararlara avukatlar dâhil herkesin
erişme, ulaşma ve Yargıtayı takip etme, bir noktada da vatandaşın bu kararları
okuyarak, orada olan gelişmeleri takip ederek Yargıtayı denetleme imkânı da
getiriliyor. Önemli bir düzenleme. Ben isterdim ki bu düzenleme üzerinde
konuşmalar olsun ama burada başka başka şeyler konuşuldu. Ben eminim, buradan
AK PARTİ Grubunu veya AK PARTİ’lileri “darbeci” diye nitelendirdiğinde
-zannedersem yeni nüfus sayımına göre 74’e yaklaştık- 74 milyon insan emin olun
gülüyordur hem de çok keyifle gülüyordur. Hele bunu bir de CHP söyleyince, emin
olun keyfinin dozajı daha da artıyordur.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Doğru ya, 12 Eylül’den sonra sen gittin hapishaneye!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Ben milletimizin bunu çok yakın bildiğini düşünüyorum.
Şöyle
geriye doğru biraz yolculuk yapıp bugüne doğru gelelim, orada da
kalmayalım. Bu ülkede 27 Mayıs 1960
darbesi oldu. O zaman, bu darbe olsun diye sokak sokak, cadde cadde, kimler
neler yaptı ve bu darbe olduğu zaman…
RAHMİ
GÜNER (Ordu) – Peki, sen neredeydin o zaman?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - …ve bu ülkenin 1
Başbakanı, 2 tane Saygıdeğer Bakanı idam sehpasında, uyduruk yargılamalarla,
hukuk cinayetleriyle yargılanırken kimlerin nasıl bayram yaptığını bu millet
bilir.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Ya Bekir, bırak onları! Sen şimdi Komisyon Başkanına bak!
Komisyon Başkanına cevap ver. 60’ı bırak sen!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Bakın, ben daha, sadece evde, sohbet ederken “Oh iyi oldu.”
diye bayramdan bahsetmiyorum ama daha önemli bir şey söylüyorum.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Bak, adam yok orada!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Bu Parlamentodan, 1963 senesinde, rahmetli İsmet İnönü’nün
Başbakan sıfatıyla imzalığı bir kanun tasarısıyla, bu Parlamentodan bir kanun
geçti ve bu Kanun, 1982 Anayasası yürürlüğe girene kadar da uygulamada kaldı.
Neydi biliyor musunuz bu Kanun’un özü? 27 Mayıs 1960 darbesinin yapıldığı günü
“Hürriyet ve Anayasa Bayramı” ilan eden kanundu. Darbeyi bayram ilan eden
kanunu buradan geçirdiler. Neymiş? Hürriyet ve Anayasa
Bayramı. Daha ilginç yanı, bir de bu bayramı nerede kutlatıyorlar
biliyor musunuz? Anayasa Mahkemesinde kutlatıyorlar.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Bekir Bey, sen bugüne gel, bugüne! Bugüne gel, bugüne!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Anayasa Mahkemesinin önünde, Sayın Anayasa Mahkemesi duruyor, devlet
erkânı ve davetliler gelip Başkanı tebrik ediyorlar. Düşünün! Anayasa’yı rafa
kaldırıyorlar, hürriyeti rafa kaldırıyorlar, millî iradeyi temsil edenleri ipe
gönderiyorlar, ondan sonra bu haltı yiyenlerin yaptığı
işin yapıldığı günü de bayram ilan edip bir de çiğnedikleri Anayasa
Mahkemesinde bayram kutlatıyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Darbecilik
budur! Budur darbe severlik! Öyle yok! Biz öyle, havadan şeylerle, bir avukatın
vaktiyle yaptığı bir vekâlet göreviyle değil…
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Ne bir avukatı ya! Adalet Komisyonu
Başkanı.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Benim söylediğim, bu
çatının altında olmuş ve Kanun, Meclisin tutanaklarında var, Resmî Gazete’de
var, hepsi var. Darbeyi bayram biz ilan etmedik. Anayasa Mahkemesinde,
Anayasa’nın katili olanları oraya götürüp bir de Anayasa Mahkemesinin önünde
hürriyet ve Anayasa bayramı yaptırmadık.
Bir başka
şey: Daha fazla geriye gitmeye gerek yok. 12 Mart 1971, Parlamento çalışıyor ve
o zaman generaller muhtıra veriyor.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) – Utan be! İsmet Paşa’yı ağzına alma! Utan!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – 12 Mart muhtırasını veriyor.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) – Vatanı kurtaran, milleti kurtaran insan!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, bunlar tarihî bilgiler ve kayıtlı. Muhtırada ne
oluyor? Hükûmet istifa ediyor. Burada pek çok parti var, hepsini de katıyorum.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) – Hâlâ İsmet Paşa’yla uğraşıyorsun, hâlâ Atatürk’le uğraşıyorsun!
Ayıp!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – İstifa ediyor, Başbakan da çekiliyor. Başbakan CHP’nin
içerisinden saygıdeğer bir isim, Başbakan oluyor. Bakanları da darbeciler tayin
ediyor, Hükûmet kuruluyor ve bu Parlamento muhtıracıların talimatıyla şakır
şakır kanun çıkardı, şakır şakır Anayasa değiştirdi. O zaman, “Biz, muhtıra
verenlerle Hükûmetin istifa ettiği muhtıra verenlerin akredite ettiği kişinin
Başbakan veya Bakan olduğu bir Hükûmete güvenoyu veremeyiz, onların talimatıyla
Anayasa değiştiremeyiz.” diye millî iradeye neden sahip çıkılmadı, demokrasiye
niye sahip çıkılmadı? Şimdi darbeden bahsediliyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Çıkıldı, çıkıldı! Sen okumamışsın. Bülent Ecevit ne yaptı o
zaman?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Yıl 1997, 28 Şubat ve o zaman da emin olun bu ülkede yine
aynı şeyler oldu.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sen tarihi bile bilmiyorsun Bekir!
RAHMİ
GÜNER (Ordu) - Bekir, bilmediğin şeyleri anlatma!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Hukuk rafa kalktı. 28 Şubatı alkışlayanlar, “bin yıl
sürecek” diye davasını güdenler, “Hayatıma mal olsa bile gereğini yaparım.”
diyenler nerede? Yok. (Gürültüler)
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) – Siz hâlâ İsmet Paşa’yla uğraşıyorsunuz!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Peki, başka bir şey söyleyeceğim.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) – Bundan dolayı utan, utan!
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri… Sayın Paçarız…
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Bir başka şey: Yıl 2007. O zaman 28 Nisanda bir muhtıra daha
verildi. İşte buna bakacaksınız.
RAHMİ
GÜNER (Ordu) – Sen nereden biliyorsun onu? Sen dünyada yoktun! Biz o yılları
yaşadık!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – O muhtırada da Hükûmete, o muhtırada da
Parlamentoya, özellikle AK PARTİ Grubuna karşı “Her zaman biz düdüğü çalınca
nasıl olsa Meclis hiza, istikamet yapar, bizim dediğimiz olur, düdük bizimdir,
her yerde öter.” diyenler düdüğü çaldılar ama o düdüğü duyar duymaz alkışa
geçip televizyonlara bağlanıp “gayet iyi” diyenler var ama ayağa kalkıp “Herkes
yerini hududunu bilecek.”
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sen öyle demiştin değil mi Bekir? 60 ihtilalinde sen öyle
demiştin.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – “Biz millî iradeyi temsil ediyoruz, herkes görevini, haddini
bilecek.” diye millî iradeye sahip çıkıp milletin dediğini cumhurbaşkanı yapan
ve muhtıraya meydan vermeyen bu kadrodur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ama bakın
ne oldu?
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) – Yazıklar olsun sana!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Şimdi, birdenbire CHP’de bir değişiklik oldu. Yıllardır
alkış tutanlar darbe karşıtı oldu, birden bir kanun teklifi getirdiler. Bakın
Sayın Okay’ın, Sayın İnce’nin de imzası var. Nedir? Darbeleri kaldıralım.
Tamam, kaldıralım. Ne gerekçesi var? Askerî İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci
maddesi. Orada ne var, burada ne var? Bakın, diyor ki…
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) – Yatıyorsunuz İsmet Paşa, kalkıyorsunuz İsmet Paşa!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Bakın okuyorum, tekliften okuyorum, millet dinlesin:
“Silahlı kuvvetlerin vazifesi Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan
Türkiye Cumhuriyeti’ni parlamenter demokratik sistemin işlerliği çerçevesinde
ve Anayasa’ya bağlı olarak korumaktır.” Bu ne demek biliyor musunuz? Bakın,
“Silahlı kuvvetlerin vazifesi Türk yurdunu…” Tamam. “Anayasa ile tayin edilmiş
olan Türkiye Cumhuriyeti’ni…” O da tamam. Ama neye göre? Demokratik
sistemin işlerliği ve Anayasa’ya bağlılık çerçevesinde korumak görevi. Anayasa
Mahkemesi Parlamentoyu denetliyor. Parlamenter sistemin işlerliğini ve
Anayasa’ya uygunluk denetimini Türk Silahlı Kuvvetlerine veren ve bu çerçevede
de darbe yapması için, İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesini darbeye engel
olacak hâlde değil, darbe yapmak isteyenlerin elini güçlendirecek şekilde
değiştiren bir teklif, takviye teklifi.
En son
Sayın Süheyl Batum konuştu. Ne dedi? “Kâğıttan kaplanmış” dedi. Amerika içini
oymuş, oymuş, oymuş… Nedir? Efendim, rahat çıkılmış, darbe yapmayan askeri kâğıttan
kaplana, Amerika tarafından içi oyulmuş orduya benzetiyorsunuz. Bunu ben
benzetmiyorum, sizin Sayın Genel Başkanınız benzetiyor. Kim darbeci, kim
darbesever, millet biliyor.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Bozdağ.
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Okay.
(AK PARTİ
ve CHP sıralarından gürültüler)
Bir
saniye sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın
Okay, buyurun.
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) - Sayın Başkan, biraz
evvel Sayın Bozdağ, benim de soyadımdan bahsederek, vermiş olduğum bir kanun
teklifine ilişkin çarpıtarak bir açıklamada bulundu.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Ben çarpıtmadım.
BAŞKAN
- Ne diye çarpıttı? Ne söyledi de
çarpıttı Sayın Okay?
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) – “Parlamenter sistemin işleyişi anlamında ve bunun Türk
Silahlı Kuvvetlerinin darbeyi koruması ve darbeciliğe yol açar anlamında bir
kanun teklifi verdi.” diye çarpıtarak kamuoyunu yanıltan ve ismimi de
kullanarak bu açıklamayı yapmıştır.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) - Çarpıtma değil o, benim yorumum.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Okay. (CHP sıralarından
alkışlar)
İki
dakika süre veriyorum. Yeni bir sataşmaya mahal vermeden…
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın,
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın konuşmasında, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel Sayın
Bozdağ, benim Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci
maddesine ilişkin Sayın Muharrem İnce ile vermiş olduğum bir kanun teklifine
ilişkin olarak hem kamuoyunu hem yüce Meclisi yanıltıcı bir şekilde bir
açıklamada bulundu. Bunun tashih edilmesi için söz talebinde bulundum.
İç Hizmet
Kanunu’nun 35’inci maddesi Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev tanımını belirliyor
ve o 35’inci madde, bu tanım içerisinde, önceki hâlinde sadece “cumhuriyeti” derken, biz, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin görev tanımına “demokratik parlamenter sistemin işleyişi
içerisinde” ilavesini yaptık.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – 12 Mart gibi, 12 Mart gibi.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Onu kim tayin edecek?
BAŞKAN
- Sayın Bozdağ, lütfen…
HAKKI
SUHA OKAY (Devamla) – Onu Anayasa tayin edecek Bekir.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) - Asker tayin edecek, asker.
HAKKI
SUHA OKAY (Devamla) – Onu Anayasa tayin edecek, Anayasa’ya tabi olacak. Sadece
cumhuriyeti değil, demokrasiyi de savunacak.
Şimdi
bırakın laf atmayı da dinleyin!
Dün bu
Parlamentoda 35’inci maddenin öncelikle görüşülmesi talebini sizler oylarınızla
reddettiniz. Neredeydi o yüreğiniz? Gelseydi, gündeme alsaydınız.
Ayrıca
bir iki hususu daha belirtmek istiyorum. Bu, darbecilikle ilgili 28 Şubat
sürecinde o imzayı atan sizin ağa babanızdı. O zaman bir
çoğunuz o partide siyaset yapıyordunuz. 28 Şubatı siz kabul ettiniz, siz
imzaladınız. Zamanın Başbakanı da Necmettin Erbakan’dı. 27 Nisana geldiğimizde,
27 Nisan muhtırasından sonra 4 Mayısta Dolmabahçe’de zamanın Genelkurmay Başkanıyla
bir araya gelip hâlâ kendi içinizde tuttuğunuz…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI
SUHA OKAY (Devamla) - …ve bir türlü açıklayamadığınız özel mutabakatınız var.
Herkes haddini bilsin, kendi geçmişine baksın diyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Okay.
AHMET
ERSİN (İzmir) – Adama madalya verdiniz!
BAŞKAN –
Bir saniye sayın milletvekilleri…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Vural.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ’ın konuşması içinde talihsiz ifadeler olduğuna,
hiçbir darbenin meşruiyeti olamayacağına, darbelere meşruiyet kazandırıldığına
ilişkin bir kanaatin Mecliste ifade edilmesini doğru bulmadığına ilişkin
açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, biraz önce gerçekten Sayın Bozdağ’ın ifadeleri
içerisinde talihsiz olduğunu düşündüğüm bir tartışma vardı. Efendim hiçbir
darbenin hukuki meşruiyeti olamaz. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Eğer
bu konuda, darbelere hukuki meşruiyet kazandırma konusunda adım atılıyorsa
bundan önceki darbelerin de hukuki meşruiyeti olduğu iddia edilir. Bu doğru bir
şey değildir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, darbelerin hukuki
meşruiyeti olmadığını düşünüyoruz ve Atatürk’ün 29 Ekim 1938’de ölüm döşeğinde
yazdığı, daha sonra Celal Bayar’ın da okuduğu Cumhuriyet Bayramı’ndaki şu
ifadesini okumak istiyorum: “Türk ordusunun vazifesi, Türk vatanını ve Türklük
camiasının şan ve şerefini her türlü tehlikeye karşı korumaktan ibarettir.” O
bakımdan, burada, darbelere meşruiyet kazandırıldığına ilişkin bir kanaatin
Mecliste ifade edilmesini doğru bulmadığımı belirtmek istiyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Vural, kayıtlara geçti sözleriniz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994) (S. Sayısı: 610) (Devam)
BAŞKAN –
Yeni madde üzerinde, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip
Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuştuğumuz konu bağımsız yargı olunca, adalet olunca ve
hukuk devletlerinde yurttaşların sığınacağı son liman ve iktidar
çoğunluklarına, totaliter rejimlere, diktalara ve darbelere karşı tek güvence
hukuk, hukuk devleti ve bağımsız yargı olunca herkesin, her partinin, özellikle
de iktidar partisinin yasa tekliflerinde, tasarılarında son derece özenli
olması gerekiyor.
Biz
Avrupa Birliği müzakere sürecinde olan bir ülkeyiz. Bir Ulusal Program burada
kabul edildi AK PARTİ iktidar olmazdan önce. Bu Ulusal Program, Mecliste kabul
edildi ve bağımsız yargıyla ilgili eksikliklerin neler olduğu orada teker teker
yazıldı. Arkasından Katılım Ortaklığı Belgesi’nde yargıyla ilgili kriterler, Kopenhag kriterleri getirildi. Yine arkasından
ilerleme raporunda bağımsız yargıya ilişkin eleştiriler yer aldı.
Şimdi
doğruyu konuşalım. Birbirimizi başka konular üzerinden ve gerçek konunun dışına
çıkarak, bağımsız yargıyı da konuşmayarak… Kaldı ki bu konuşulan konularda
darbe, olağanüstü yargı, olağanüstü yönetimler söz konusu olduğu zaman, böylesi
hassasiyetlerde biraz daha Meclisin birbirini anlaması ve ortaklaşması
gerekiyor.
Şimdi,
size şunu sormak istiyorum: Anayasanın 90’ıncı maddesiyle yapılan değişiklikle
uluslararası sözleşmelerin, Türkiye iç hukukunda, iç hukukun, ulusal hukukun,
kanunların üzerinde olduğu kabul edilmedi mi? Anayasa’da bu hüküm var. Peki,
kabul edildi ve sonradan Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi de kabul edildi, adil
yargılanma hakkı. Adil yargılanma hakkı, kişisel haklar, kişi ve güvenliği,
özgürlüğü… Bütün bu konular bağımsız yargının güvencesi altında. Peki, düşünce
ve örgütlenme özgürlüğü, gösteri yürüyüşleri hakkı… İşte, bu konular da aynı
şekilde sözleşmelerin güvencesinde ve yargının güvencesinde.
Şimdi
burada konuştuğumuz değişiklikler bunlara çözüm olabilecek mi? Gerçekten,
burada bir madde önergesi var, yeni madde ihdas ediliyor hep böyle son
dakikada, AKP alışkanlık hâline getirdi. Bu tür madde önermeleri var. Zaten
e-yargı sistemi, bir düzen olarak yargılama sisteminde var. Biliyorsunuz,
davaların açılması, UYAP sistemi, Avrupa Birliğinde de takdir gören projelerden
birisi.
Ama bilgi
işlem merkezi söz konusu olduğu zaman, buradaki unvanlara bakıyorum -önergenin,
AK PARTİ’nin- ve Anayasa’yla karşılaştıracağım, sonra uygulamayla
karşılaştıracağım ve sonra da vicdanınıza havale edeceğim. Bakın, burada, yazı
işleri müdürü, şef, programcı, çözümleyici, bilgisayar işletmeni, zabıt kâtibi
beş altı tane, üç tane sekreter, iki tane teknisyen, dört tane hizmetli…
Arkadaşlar, bu bilgi işlem merkezi ise Türkiye’de adalet yanmıştır. Eğer bilgi
işlem merkezini dijital adalet durumuna indirirseniz, sizin anladığınız bilgi
işlem merkezi bu ise siz sınıfta çakmışsınız arkadaşlar. Bilgi işlem merkezi,
zabıt kâtibi, mübaşir, sekreter, hizmetli işi değildir. Bunu anlayın artık.
Hukuk, dünyada evrensel hukuk değerler yaratıyor. 21’inci yüzyılın hukukunu
konuşuyoruz; insancıl hukuk, soykırım, insanlık suçu, uluslararası ceza mahkemesini
konuşuyoruz. Bu bilişim hukukunda bu işin uzmanı, teknokratı, bunun
akademisyeni, bilirkişisi, dil bileni, bunun en az eğitim düzeyiyle, en az bir
fakültenin üstünde en az bir on yıllık birikimi, uluslararası hukuk tecrübesi
olması gereken bir konu söz konusu.
Arkadaşlar,
siz burada tarım ofisi kurmuyorsunuz. Farkında mısınız yaptığınızın? Siz
bununla kimi kandırıyorsunuz, kiminle dalga geçiyorsunuz? Bunun farkında
mısınız?
Bakın,
Anayasa’nın 138’inci maddesi ne diyor? Çok açık: “Hiçbir makam, organ tavsiye
ve telkinde bulunamaz.” Bu bilişim merkezini kurup başına da yürütmeyi,
Hükûmeti koyuyorsunuz. Onu onlar kuracak, Adalet Bakanlığı denetleyecek. Hani
yürütme, yasama, yargı bağımsızdı bu ülkede, demokrasinin teminatıydı?
Arkadaşlar,
siz bağımsız yargıyı, sadece birkaç daire kurarak, hâkimlerin sayılarını
artırarak çözeceğinize inanıyorsanız çok çok çok gerisindesiniz bağımsız
yargının, adaletin. Böyle değil bu sistem. Bu sistem bir bütündür arkadaşlar.
Bu sistem karakola düştüğünüz andan başlar. Adalet karakolda başlar, nezarette
başlar, poliste başlar, ifadede başlar. Sonra savcı denetimindeki soruşturmayla
sürer, yargı aşamasına gelir, mahkemelere gelir ve sonra Yargıtaya gelir. Siz
bütün bu işlemleri, bu sıralamaları atlayarak gelirseniz ne olur biliyor
musunuz? İşte, İçişleri Bakanımız burada. Bütün mahkeme arama kararları matbu
olarak çıkıyor kalemlerden. Polisin elinde altı aylığına, Diyarbakır’da,
süresiz, sınırsız arama kararları var. Bunun arşivini tutup bize bilgisini
verebiliyor musunuz?
Bizim
siyaset yapan arkadaşlarımız, Şırnak Belediye Başkanı bir basın açıklaması
yaptı diye -bir basın açıklamasından- yedi yıl iki ay hapis cezası aldı. 10
tane il başkanımız on yıl ceza aldı. Siz bu oransız cezaların, adaletsizliğin
kaynağında siyasallaşmış bir yargının olduğunun farkında mısınız? İçişleri
Bakanlığının polisleri, ellerinde kamera, bizim bütün parti etkinliklerimizde
kamerayı vatandaşın gözüne soka soka, GBT yaptıra yaptıra araç konvoylarımızı
engelliyor, toplantılarımızı engelliyor; “Toplantıya katılanların GBT’sini
araştırıyorum.” diyor. Böyle bir adalette demokrasi arayışı olur mu arkadaşlar?
Arkadaşlar,
ayakları yere basan bir adalet anlayışı, bağımsız yargı için, bu bütçenin,
savaşa ayrılan, güvenliğe ayrılan, orduya ayrılan, polise ayrılan, jandarmaya
ayrılan, güvenlik devletine ayrılan bütçenin sadece yüzde 1’ini ayırırsanız
adalete, bu ülkede adalet olmaz.
Şimdi
burada hikâye tartışmalar yapıyorsunuz. Faili meçhul cinayetlere ret… “Darbeler
araştırılsın, 35’inci madde kalksın…” Ret. Söyleminiz, teoriniz, pratiğiniz
birbirini tutmuyor, ondan sonra getiriyorsunuz, burada sinir harbine
döndürüyorsunuz, ondan sonra da çıkıyor ortaya üzücü durumlar.
Arkadaşlar,
bu böyle olmaz. Yargıç teminatı olmadan, Türk yargıçlar… Bakın, açık
söylüyorum, KCK davalarında Türk yargıçlar Kürt sanıklara acımasızca ceza
verdiği sürece, isterse namaz kılsın isterse yargıç rakı içsin, bu ülkede hepsi
aynı şekilde siyasallaşıp acımasızca ceza veriyorsa, hepsi de siyasallaşmışsa
bu adaletten yargı ve adalet kararı çıkmaz. Bu eşitlik bütün yurttaşlar
karşısında aynı adalet duygusuyla kurulmadığı sürece boştur, boş!
HALUK
İPEK (Ankara) – KCK’nın suç işleme özgürlüğü var mı?
HASİP
KAPLAN (Devamla) – “Siz biraz kendinize gelin.” diyoruz, “Bu yanlışlıklardan
biraz cayın.” diyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Sayın
milletvekilleri, birleşime saat 20.00’ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.06
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat
ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
610 sıra
sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Yeni
10’uncu madde üzerinde şimdi söz sırası, şahsı adına söz isteyen Ahmet Aydın,
Adıyaman Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aydın.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; ilave edilecek olan 10’uncu madde üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu madde Yargıtayın kurumsal bir talebidir ve burada bizim yapmak
istediğimiz, e-devlet uyarlamasının Yargıtayda gerçekleştirilmesinden başka bir
şey değildir. Malumunuz, AK PARTİ’nin iktidarıyla birlikte yargının hem fiziki
mekân hem altyapı sorununu gidermek için çok ciddi gayretler sarf ettik ve
fiziki mekân olarak baktığınızda 2002’den sonra mevcut mekânın 5 katı
büyüklüğünde bir mekân elde ettik. Personel eksikliği noktasında ciddi
gelişmeler sağlanmaya çalışılıyor. Mevzuat çalışmaları, her geçen gün yoğun bir
şekilde çaba sarf ediliyor, neredeyse temel kanunların tamamını bu dönemde
tekrardan geçirdik.
Değerli
arkadaşlar, tabii bu maddede öngörülen, işte yine bu altyapıyla alakalı. Özellikle, bilgi çağında yaşıyoruz, teknolojik gelişmeler son
derece hızlı bir şekilde ilerliyor ve istiyoruz ki, Yargıtayımız da gelişen,
büyüyen, kurumsallaşan Yargıtayımız da bu teknolojik gelişmelerden had safhada
istifade etsin ve bu manada da bilgi işlem merkezi müdürlüğünün kurulmasını
öngören bir önerge bu ve burada bu maddede bilgi işlem merkezi müdürlüğünün
görevleri zaten az önce de okundu, kanun metninde açıkça sıralanmış durumda. İnşallah,
bu bilgi işlem merkezinin kurulmasıyla birilikte Yargıtayımız da teknolojiden
en iyi şekilde istifade etmiş olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, tabii daha önceki oturumlarda da özellikle çokça konuşuldu,
tartışıldı, hele ki, muhalefetten arkadaşlarımız, özellikle de “2008 yılında
Adalet Komisyonuna gelen ve daire ve üye sayısını azaltmayı öngören tasarı ile
bugünkü tasarı arasında ne fark var? Öyle dediniz de bugün böyle diyorsunuz,
hangisi doğru?” diye sıkça sorular yönelttiler. Aslında değerli arkadaşlarımız
zannediyorum anlıyorlar da anlamak istemiyorlar ya da anlamadıklarını ifade
ediyorlar ama biz bunları komisyonda da ifade ettik. Şimdi,
tekrar yeri gelmişken, özellikle, değerli arkadaşlarım, mesela benim 2008
tarihinde komisyon tutanağında yer alan ifadem şöyledir: “Şimdi, burada bir
defa biz her zaman Yargıtayın iş yoğunluğundan bahsederiz ve gerçek manada da
Yargıtayın bir temyiz yeri ve incelemesi yapmasını istiyoruz ve aynı zamanda da
Yargıtayın içtihatlardaki sıkıntılarının giderilmesini, bir içtihat birliğinin
oluşmasını istiyoruz ve bu manada gerçekten böyle bir düzenlemeye ihtiyaç
vardır diyoruz. Zira, zaten istinaf mahkemeleri uygulamaya başlayacak.”
Yani 2008 yılında gelen düzenleme aslında o gün Yargıtayın kurumsal bir
talebiydi, onun teklifiydi. Şimdi, Yargıtayın, Danıştayın, diğer muhatap
kurumların tekliflerini, önerilerini dikkate alınca suçlu oluyoruz. Hakikaten
eğer böyle bir şey varsa ve istinaf mahkemelerinin uygulanmaya geçmesi şartıyla
o gün için o söylediğimiz doğru. Bugün yine söylüyorum, eğer istinaf
mahkemeleri faaliyete geçmiş olsa idi ve bu manada da Yargıtaya giden dosya
sayısında ciddi manada bir azalma olmuş olsaydı, bugün bu tasarıyı belki
görüşmeye gerek yoktu. O gün o söylediğimiz gerçekten doğru bir işti. Bu işin
ertelenmesi yine neden kaynaklandı, bu tasarı niye geri bırakıldı? Yine, bu
tasarı, istinaf mahkemelerinin ertelenmesini isteyen ve dolayısıyla bu tasarıyı
da ertelemek isteyen, yine o günkü şartlarda oluşan HSYK. Bakın, o günkü
şartlardaki HSYK’nın talebiydi: “İstinaf mahkemelerini bir süre daha erteleyin,
uygulamayın.” dedi. İstinaf mahkemeleri uygulanmayınca, hâliyle dosya sayısı da
her geçen gün şişti, kabardı, arttı, artık, bunda daire sayısıyla üye sayısını
artırmaktan başka bir çare de yoktu.
Yani
demek istediğimiz şu değerli arkadaşlar: Sizler söylüyorsunuz “Muhatapları
dinlemiyorsunuz.” Biz, ilgili muhatapları dinliyoruz, ilgili muhataplar
çerçevesinde, günün şartlarına uygun bir şekilde düzenlemeler yapmaya
çalışıyoruz ve o günkü düşüncemiz yine aynen o gün itibarıyla doğru bir
düşünceydi. Bunun ertelenmesini isteyen de Yargıtayın ve HSYK’nın kendisiydi.
Peki,
şimdi ben size sormak istiyorum: Siz, bir taraftan, istinaf mahkemeleri
çıkartılırken “Türkiye bölünüyor, eyaletlere bölünüyor, Yargıtay
güçsüzleştiriliyor.” dediniz, ona karşı çıktınız. “Azaltalım” derken yine karşı
çıktınız, bu sefer “İstinafları uygulayalım.” dediniz. Şimdi “Artıralım”
diyoruz, ona da karşı çıkıyorsunuz. Arkadaş siz ne istiyorsunuz? “Azaltalım”
diyoruz karşı çıkıyorsunuz, “Artıralım” diyoruz karşı çıkıyorsunuz. İstinaf
mahkemelerini kurarken ciddi manada karşı direnç gösterdiniz. Daha sonra
azaltılırken “Yok, istinaf mahkemelerini uygulayalım.” dediniz. Emin olun,
burada sizde ciddi bir düşünce, kafa karışıklığı var. Siz önce bir kendinizi
netleştiriniz. Hakikaten siz burada ne istiyorsunuz? Yargıtaydaki, Danıştaydaki
bu dosya yükünü, iş yükünü çok iyi bilmenize rağmen bunun çözümü noktasında
başka ne yapabiliriz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen Veysi Kaynak, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaynak.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Meclisimizin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan 610 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın ek 10’uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu madde
ile kurumsal olarak yapısı daha da güçlendirilen, daha da zengin hâle getirilen
Yargıtayımızın, görevini yaparken, görevini yerine getirirken teknolojinin
imkânlarından yararlanması amaçlanmaktadır. Bu madde ile Yargıtayda bir bilgi
işlem merkezi müdürlüğü kurulmakta ve bu müdürlük yeteri kadar teknik kadroya
kavuşturulmaktadır. Bu müdürlük, bir sayın hatibin söylediği gibi yürütme
organına değil, doğrudan Yargıtay Birinci Başkanlığına bağlı olarak görev
yapacaktır. Bu hususun düzeltilerek bu şekilde tutanaklara geçmesini arzu
ettiğim için söz aldım. Daha sonra, yasanın tümü üzerinde şahsım adına da
görüşümü belirteceğim için şimdilik bununla iktifa ediyorum.
Yasamızın
Türk yargısı için, milletimiz için hayırlı olacağına inanıyorum, hayırlar
getireceğine inanıyorum ve hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Kaynak.
Soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın
İçli, buyurun.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, bir önceki bölümde soru yöneltmiştim, öncelikle onun yanıtını
istiyorum.
Bir de
halk arasında bir laf vardır: “Dakika bir, gol bir.” Daha bu kanun görüşülürken
bu kanuna bir madde eklenmesi Hükûmetinizin bu konuda tasarı hazırlarken
acemiliğini gösteriyor mu, göstermiyor mu?
BAŞKAN –
Sayın Bakan, buyurun.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, bu
son dakikada gelen madde ilavesine ilişkin eleştiriniz, Adalet Komisyonu
Başkanlığımıza komisyon görüşmelerinden sonra ulaştırılmış bir talep, rapor
yazıldıktan sonra ulaştırılmış bir talep. Bu talep daha önce de Yargıtay
Başkanlığı tarafından gündeme getirilip tarafımıza iletilmiş talepler arasında
yok Sayın İçli ancak talebin içeriği olumlu ve sürece katkı sağlayacak bir
düzenleme olduğu için, muhalefet partilerimizde olduğu gibi bizde de olumlu
karşılandı ve ilavesi öngörüldü. Bu maddenin ilavesinin
maksadı bu.
Bir önceki
turda yöneltmiş olduğunuz soru da hâkim, savcı sayısı ve bunların askerlik
yapmamış olanlarına ilişkin. Şu anda hâkim, savcı sayımız toplam 12 bin küsur
civarında ancak erkek hâkim, savcı sayısı ve bunların içerisinde askerliğini
yapmamış olanları ifade edeyim: 841 askerliğini yapmamış hâkimimiz var. Hâlen
askerde olan 144 hâkimimiz var.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) – Savcı dâhil mi hâkimlere?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Evet, aday olanlar içerisinde. Şu anda 794
adayımız var, bu adayların askerliğini yapmamış olanlarının sayısı 501, askerde
olanların sayısı 42. Yaklaşık 1.500 civarında askerlik görevini yapmakta olan
ve yapmamış olan hâkim, savcı ve aday toplamı var. Elbette ki
bunlar bir şekilde askerlik görevinden muaf tutulabilir ise şu anda hâkim,
savcı sıkıntımızı aşma noktasında önemli bir katkı sağlar ancak şimdi
polislerle ilgili yasa geçtikten sonra hâkim, savcılara ilişkin bu yönde bir
ihtiyacın dile getirilmesi beraberinde hemen diğer meslek gruplarının da benzer
taleplerini getireceğinden, aynı sıfatta, aynı derecede eğitim almış, farklı
görevler yapan doktor, mühendis, eczacı vesair bunların da ihtiyaçları söz
konusu olabilecektir. Genelkurmay Başkanlığının kendi ihtiyaçları da
değerlendirilmek suretiyle bunlar ancak karşılanabilmektedir.
Nitekim, polislerimize ilişkin
değerlendirme, Genelkurmay Başkanlığımız, İçişleri Bakanlığı ve Hükûmet
nezdinde yapılan uzun çalışmalar sonrasında bu noktaya gelebilmiş bir
çalışmadır. Bu, şu anda gündemde olan bir husus değil sorduğunuz soru ama ileride
zaman ne getirir, ne götürür, şimdiden bağlayıcı bir şey söylemek istemiyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Yeni
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
böylece, tasarıya yeni 10’uncu madde eklenmiştir. Madde numaraları kanun yazımı
esnasında teselsül ettirilecektir.
Şimdi,
tasarının mevcut madde numaraları üzerinden devam edeceğiz.
10’uncu
madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup
aykırılıklarına göre işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 610 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10 uncu maddesi ile 13/12/1983 tarihli ve
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki
cetvellere eklenmesi öngörülen (3) sayılı listenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Bekir Bozdağ Mehmet Erdoğan Orhan Karasayar |
Yozgat Gaziantep Hatay |
Yaşar
Karayel Nuri
Uslu |
Kayseri Uşak |
(3)
SAYILI LİSTE
KURUMU : YARGITAY BAŞKANLIĞI
TEŞKİLATI : MERKEZ
İHDAS
EDİLEN KADROLARIN
Sınıfı Unvanı Kadro Derecesi Kadro Adedi Toplam
GİH Yazı İşleri Müdürü 1 3 3 |
GİH Yazı İşleri Müdürü 2 3 3 |
GİH Şef 4 14 14 |
GİH Programcı 2 3 3 |
GİH Programcı 6 3 3 |
GİH Programcı 7 3 3 |
GİH Programcı 8 3 3 |
GİH Çözümleyici 4 4 4 |
GİH Çözümleyici 5 3 3 |
GİH Çözümleyici 6 3 3 |
GİH Çözümleyici 7 3 3 |
GİH Çözümleyici 8 2 2 |
GİH Bilgisayar İşletmeni 6 3 3 |
GİH Bilgisayar İşletmeni 7 2 2 |
GİH Bilgisayar İşletmeni 8 1 1 |
GİH Bilgisayar İşletmeni 9 1 1 |
GİH Bilgisayar İşletmeni 10 2 2 |
GİH Zabıt kâtibi 8 20 20 |
GİH Zabıt kâtibi 9 20 20 |
GİH Zabıt kâtibi 10 20 20 |
GİH Zabıt kâtibi 11 20 20 |
GİH Zabıt kâtibi 12 20 20 |
Sınıfı Unvanı Kadro Derecesi Kadro Adedi Toplam |
GİH Zabıt kâtibi 13 28 28 |
GİH Sekreter 12 24 24 |
GİH Sekreter 13 24 24 |
GİH Sekreter 8 1 1 |
GİH Koruma ve Güvenlik 10 70 70 |
Görevlisi |
GİH Şoför 13 6 6 |
TH Mühendis 10 10 10 |
TH Teknisyen 6 1 1 |
TH Teknisyen 7 1 1 |
YH Mübaşir 10 6 6 |
YH Hizmetli 13 50 50 |
YH Hizmetli 14 50 50 |
YH Hizmetli 11 3 3 |
YH Garson 12 16 16 |
TOPLAM 446 446 |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 10. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Madde 10-
Bu Kanuna ekli (1), (3) ve (5) sayılı listelerde yer alan kadrolar ihdas
edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Danıştay, Yargıtay ve Adli Tıp
Kurumu Başkanlığına ait bölümüne, (2) ve (4) sayılı listelerde yer alan hakim ve savcı sınıfı kadrolar ise aynı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (II) sayılı cetvelin Danıştay ve Yargıtay Başkanlıklarına ait
bölümüne eklenmiştir.
Faruk Bal Metin Çobanoğlu Muharrem Varlı |
Konya Kırşehir Adana |
Hakan Coşkun Yılmaz Tankut Recep Taner |
Osmaniye Adana Aydın |
Rıdvan
Yalçın K. Erdal
Sipahi |
Ordu İzmir |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 610 sıra sayılı Kanun
Tasarısının (10) uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Ali Rıza Öztürk Ali İhsan Köktürk Atilla Kart |
Mersin Zonguldak Konya |
Şahin Mengü Rahmi Güner Turgut Dibek |
Manisa Ordu Kırklareli |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Turgut Dibek, Kırklareli
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Dibek.
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, önerge üzerindeki düşüncelerimi paylaşmadan önce, aradan evvel
burada bir tartışma konusu yapılıyordu, bir avukatlık konusu vardı, işte, kim,
hangi davalarda avukatlık yapıyor, hangi davaları kimler takip ediyor? Bununla
ilgili Sayın Bozdağ da iki tane dava isminden bahsetmişti, Umut davası ve
Sivas’taki, Madımak’taki davadan. Ben birkaç şeyi söylemeden edemeyeceğim çünkü
burada Sayın Bozdağ, tabii, çok farklı anlatımlara da konuyu çekti.
Değerli
arkadaşlar, Umut davası, hepimiz biliyoruz, bu ülkenin yetiştirmiş olduğu
gerçekten çok değerli gazeteciler, öğretim üyeleri öldürülmüştü, katledilmişti,
onların sanıklarının yargılandığı dava. Biliyorsunuz, bir de Sivas’ta,
Madımak’ta yine 35 kişi yakılmıştı, bir de o insanları yakanların yargılandığı
bir dava vardı. Bu iki davaya baktığımızda, değerli arkadaşlar, burada, gerek
Umut davasında gerekse Sivas’taki Madımak davasında müdahil olan, yani
öldürülen, yakılan insanların haklarını savunan 2 tane Cumhuriyet Halk Partisi
sıralarında oturan milletvekili var: Bir tanesi Ankara Milletvekili Sayın Önder
Sav, bir tanesi de Hakkı Suha Okay. Şu anda ikisi de burada milletvekili olarak
görevlerini yapıyorlar.
Ama, değerli arkadaşlar, şu Sivas davasını, yani
Madımak davasını hatırladığımızda, bu aslında bir utanç davasıdır. O davada…
Arkadaşlar konuşurken ben, tabii, orada yerimden şunu düşündüm: Biliyorsunuz,
bir Adalet Bakanımız vardı eskiden -ki geçmişte beraber siyaset yaptığınız,
ağababalarınızdan bir tanesi de diyebilirim- Sayın Şevket Kazan. O davaya
milletvekili olarak katılmıştı. Duruşma salonundan çıkarıldı. O davada, o
yakan, yani 35 kişiyi yakan insanları savunmak üzere yer almıştı.
Değerli
arkadaşlar, biri daha var, şu anda sizin Bakanlar Kurulu listenizde yani
Bakanlar Kurulu sıralarında oturuyor, Sayın Hayati Yazıcı. O da, o davada
sanıklar avukatı olarak yer almıştı. Yani değerli arkadaşlar, bunları da
unutmadan, bunları da bilerek konuşmanız gerekir. Öncelikle bu konuyu dile
getirmek istedim.
Bir konu
daha var: Şu Hizbullah meselesi. Sayın Bakan, sorulara cevap verirken ikinci
bölümün içerisinde bu konuyu yani sütte leke var, kendilerinde leke yok, sütten
çıkmış ak kaşık gibi öyle bir anlatıyor ki değerli arkadaşlar.
Şimdi
Hizbullah dosyası ne zaman Yargıtaya gelmiş? Bu insanlar ne zaman salınmış? Bu
davanın seyri nedir? Yani bu Hükûmetin hiçbir kusuru yok, hiçbir kabahati yok
Hizbullah sanıklarının tahliye edilmesinde!
Değerli
arkadaşlar, o dava görülürken, görülmeden önce de basına yansıyan haberler
vardı. Çok iyi hatırlıyorum, bir olayda, Adana’dan Ankara’ya bir kamyonette
buzdolabı içerisinde domuz bağıyla elleri bağlanmış, vücudu bağlanmış olan
birisi getiriliyor. Getiren diyor ki, baba oğul -sizler de okumuşsunuzdur
aslında- anlatıyorlar: “Biz öldüğünü varsaydık. Fakat Ankara’ya getirdiğimiz
zaman hâlâ yaşıyor.” Öldürmek için bin tane yol denemişler, sonra baba oğul,
ikisi, neyse başarmışlar. Bu kişi anlatıyor, her şeyi ikrar ediyor, kabul
ediyor ve bu kişiler serbest şu anda biliyor musunuz?
Yani
hepimizin vicdanı sızlıyor ama işin özü şu: Bakın, bu dava on yıl Diyarbakır’da
kaldı. Yargıtaya geliş tarihi, savcılığa 21 Eylül. 21 Eylül 2010 tarihinde
başsavcılığa geliyor, tebliğname hazırlanıyor. Yargıtayın 9. Ceza Dairesine
gelişi, değerli arkadaşlar, 26 Ekim. 28 klasör var, 25 tane sanık var, 26
Ekimde geliyor ve buna duruşma günü veriliyor. Sayın Bakan burada. Duruşma
gününün ocak ayına verildiğini biliyor ve her yerde söylüyorum, Sayın Bakan
kendi itiraf etti, -Komisyonda da söylemiştim- “UYAP’tan görüyoruz, UYAP’tan
takip ediyoruz.” dedi. “Kim tahliye olacak görüyoruz.”
Yani,
Sayın Bakan verilen duruşma gününe göre bu kişilerin tahliye edileceğini
görüyor. Yani bile bile lades. Yani, şimdi şunu hep beraber düşüneceğiz:
Arkadaşlar, hukuki sorumluluk var, siyasi sorumluk var ama bir de vicdani
sorumluluğumuz var. O 180 kişi katledildi, öldürüldü. Orada kalkıp da Yargıtaya
“Efendim işte yirmi gün evvel bu dosyayı inceleselerdi...” Ya Sayın Bakan, siz
yıllarca avukatlık yaptınız, Yargıtaya dosyalar geldikten sonra bunların
sürecini, tebliğnamenin hazırlanmasını, gönderilmesini, duruşma günü
verilmesini bilmiyor musunuz? O davanın ocak ayının ortalarına, duruşma gününün
20’sinden sonra verildiğini görmüyor musunuz? Görüyorsunuz. Niye burada o
maddenin uygulamasını 2011’in sonuna bırakmadık, niçin getirmediniz bu
düzenlemeyi? Bunun da bir hesabı var. Bunun hesabını da zaten arkadaşlarımız,
ziyaret eden arkadaşlarımız, Hizbullah’a yakın dernekleri zaten bu hesabı az
çok ortaya koyuyorlar değerli arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT
DİBEK (Devamla) - Sürem bitti. Bir sonraki önergede bunu açıklamak istiyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Dibek.
Sayın
Bakanın kısa bir açıklama talebi var.
Buyurun
Sayın Bakan.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Dibek’in ifade ettiği, daha önce de birkaç kez dile getirmişti. Adalet
Bakanlığı, Yargıtayda devam eden dosyalarda hangi sanığın durumunun ne olduğunu
görebilecek durumda değil. Bizde sadece cezaevlerinde bulunan hükümlü ve
tutukluların cezaevine giriş tarihleri söz konusu. Buralarda dosyalardaki durum
nedir, ne değildir, detaylı bilgi bizde yok Yargıtaydaki. Yargıtay bir de kendi
bilgisayar sisteminden ilk derece mahkeme hâkimlerine bilgi açarken Bakanlığa
bunu açmış değil. Bunu da buradan doğrultmak ihtiyacı duydum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) – Ocak ayındaki duruşmayı bilmiyor musunuz Sayın Bakanım,
Yargıtayın verdiği ocak ayındaki duruşmayı bilmiyor musunuz?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Cezaevlerindeki
durum var bizde.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 10. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Madde 10-
Bu Kanuna ekli (1), (3) ve (5) sayılı listelerde yer alan kadrolar ihdas
edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Danıştay, Yargıtay ve Adli Tıp
Kurumu Başkanlığına ait bölümüne, (2) ve (4) sayılı listelerde yer alan hakim ve savcı sınıfı kadrolar ise aynı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (II) sayılı cetvelin Danıştay ve Yargıtay Başkanlıklarına ait
bölümüne eklenmiştir.
Rıdvan
Yalçın (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bal.
FARUK BAL
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergeyle 657 sayılı Kanun
gereği memur statüsünde olan personelin bir arada ifade edilmesi ve hâkim ve
savcıların da kendi sınıfları içerisinde bahsedilen cetvellere yazılması
suretiyle kanun tekniğine uygun bir madde yapalım düşüncesiyle bu önerge
verilmişti. Ancak Sayın Bakan ve Sayın Komisyon katılmadı. Büyük bir ihtimalle
Adalet ve Kalkınma Partisinin Grubu da katılmayacaktır. Dolayısıyla biraz önce
geçen, 10’uncu madde olarak eklenen ve Yargıtayda “Bilgi İşlem Dairesi”nin
kurulmasına ilişkin olarak Milliyetçi Hareket Partisi evet oyu vermişti, “Evet
ama yetmez.” diyerek evet oyu vermişti. Niçin yetmediğine ilişkin görüşlerimizi
izah etmeye zamanımız yetmediği için şimdi o görüşleri tamamlamak üzere
huzurunuzdayım.
Değerli
arkadaşlarım, sadece Yargıtayda Bilgi İşlem Dairesinin kurulmuş olmasıyla, bir
zincir olarak değerlendirdiğimiz suçun işlendiği veya hukuki ihtilafın çıktığı
andan itibaren başlayan yargı sürecinde sadece bir halkaya cevap vermiş oluruz.
Oysa bu, adli görev yapan kolluk kuvvetlerini, jandarması, polisi, efendim,
sair güvenlik güçleri, cumhuriyet savcıları, mahkemeler ve Yargıtay, ondan
sonra da ceza infaz kurumu, icra daireleri ve adli sicil gibi bir halkayı
taşımaktadır.
Dolayısıyla
bu halka içerisinde bir bütünlüğü teşkil eden teknolojik bir destek vermek
lazım gelir yargıya. Bu, bütünü kapsayan bir katkı değildir. Bütünü kapsayan
katkıyı Milliyetçi Hareket Partisinin “2023 Yükselen Güç Türkiye Projesi”
kapsamı içerisinde Millî Yargı Projesi vermektedir. Dolayısıyla
şu anda Türkiye'nin sadece klavye farklılığı nedeniyle üç ayrı dil kullanan
bilgisayar sistemi ve bu kapsam içerisinde değerlendirildiğinde bilgisayar
mezarlığına dönmüş olan devlet daireleri, bilgisayar teknolojisi mezarlığına
dönmüş olan devlet dairelerine bir yenisinin eklenmemesini ümit etmekteyiz
çünkü Yargıtaya kurulacak olan bilgi işlem dairesi temenni etmekteyiz ki
Yargıtayın iş yükünü teknolojik destek ile halletmeye katkıda bulunsun yoksa
bilgisayar mezarlığına ya da bilgisayar teknolojisi mezarlığına yeni bir tanesi
eklenmemiş olsun.
Değerli
arkadaşlarım, bu kapsam içerisinde UYAP’la ilgili sözler söylenildi. “UYAP’ı
bizim Hükûmetimiz kurdu.” filan gibi sözler de ifade edildi. Sayın Bakan Adalet
Bakanlığındaki -kalmışsa- eski bilenleri eğer dinlerse UYAP’ın fikir sahibinin
kim olduğunu çok kolay teslim edebilir. Uygulamasının da -Sayın Bozdağ’ın
sözüydü sanıyorum- 57’nci Hükûmet döneminde başlatıldığını elbette bilecektir.
Lakin bu demek değildir ki UYAP çok güzel hizmetler yapıyor, yargının
sorunlarını çözüyor. Hayır. UYAP’ın sizin Hükûmetiniz zamanında perspektifi
daraltılmıştır, faaliyet alanı daraltılmıştır, UYAP yargıyı frenleyen bir
teknolojik destek hâline gelmiştir, yargıya yol veren, yargıyı açan,
sorunlarını halleden bir teknolojik destek olmaktan uzaklaşmıştır. Bugün eğer
önemli bir konu ile ilgili bu UYAP’a girmeye çalışırsanız derhâl sistem kilitlenmekte,
cevap vermemektedir. UYAP ile bizim hedeflediğimiz teknolojik yargının birinci
ayağını teşkil eden yapay zekâ teknolojisinden yardım alınamamaktadır. İkinci
ayağını teşkil eden veri sayar teknolojisi eksiktir. Dolayısıyla UYAP bu
hâliyle sadece daktilo devrinden bilgisayar devrine geçmeyi kolaylaştırmış bir
hizmet olmuştur ve sadece daktilo, bir de geçmişe yönelik duruşma zabıtlarının
kolaylıkla tetkik edilebildiği, incelenebildiği bir imkânı sağlamaktadır. UYAP
çare değildir. UYAP’ın yerine, UYAP’ın geliştirilerek, UYAP’ın büyütülerek,
perspektifi genişletilerek, yapay zekâ ve veri sayar teknolojisiyle donatılması
ve tüm yargıyı kapsayacak şekilde, güvenlik güçlerinden başlamak, cumhuriyet
savcılığı, mahkemeler, Yargıtay, Danıştay, icra daireleri, ceza infaz kurumları
ve adli sicille sona erecek bir zinciri tamamlamak gerekir diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Yoklama talebimiz var Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın
İnce, Sayın Öztürk, Sayın Dibek, Sayın Köktürk, Sayın Kart, Sayın Karaibrahim,
Sayın Güner, Sayın Özdemir, Sayın Soysal, Sayın Tüzün, Sayın Tütüncü, Sayın
Koçal, Sayın Emek, Sayın Keleş, Sayın Aslanoğlu, Sayın İçli, Sayın Ağyüz, Sayın
Seçer, Sayın Diren, Sayın Özkan.
İki
dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994) (S. Sayısı: 610) (Devam)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 610 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10 uncu maddesi ile 13/12/1983 tarihli ve
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellere
eklenmesi öngörülen (3) sayılı listenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve
teklif olunur.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
(3)
SAYILI LİSTE
KURUMU : YARGITAY BAŞKANLIĞI
TEŞKİLATI : MERKEZ
İHDAS
EDİLEN KADROLARIN
Sınıfı Unvanı Kadro Derecesi Kadro Adedi Toplam |
GİH Yazı İşleri Müdürü 1 3 3 |
GİH Yazı İşleri Müdürü 2 3 3 |
GİH Şef 4 14 14 |
GİH Programcı 2 3 3 |
GİH Programcı 6 3 3 |
GİH Programcı 7 3 3 |
GİH Programcı 8 3 3 |
GİH Çözümleyici 4 4 4 |
GİH Çözümleyici 5 3 3 |
GİH Çözümleyici 6 3 3 |
GİH Çözümleyici 7 3 3 |
GİH Çözümleyici 8 2 2 |
GİH Bilgisayar İşletmeni 6 3 3 |
GİH Bilgisayar İşletmeni 7 2 2 |
GİH Bilgisayar İşletmeni 8 1 1 |
GİH Bilgisayar İşletmeni 9 1 1 |
GİH Bilgisayar İşletmeni 10 2 2 |
GİH Zabıt kâtibi 8 20 20 |
GİH Zabıt kâtibi 9 20 20 |
GİH Zabıt kâtibi 10 20 20 |
GİH Zabıt kâtibi 11 20 20 |
GİH Zabıt kâtibi 12 20 20 |
GİH Zabıt kâtibi 13 28 28 |
GİH Sekreter 12 24 24 |
GİH Sekreter 13 24 24 |
Sınıfı Unvanı Kadro Derecesi Kadro Adedi Toplam |
GİH Sekreter 8 1 1 |
GİH Koruma ve Güvenlik 10 70 70 |
Görevlisi |
GİH Şoför 13 6 6 |
TH Mühendis 10 10 10 |
TH Teknisyen 6 1 1 |
TH Teknisyen 7 1 1 |
YH Mübaşir 10 6 6 |
YH Hizmetli 13 50 50 |
YH Hizmetli 14 50 50 |
YH Hizmetli 11 3 3 |
YH Garson 12 16 16 |
TOPLAM 446 446 |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Komisyon takdire tevdi eder efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yargıtayda
Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü kurulması öngörüldüğünden, bu Merkezin
görevlerini gereği gibi yerine getirebilmesi için gereken personelin tahsisi
amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11’inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır. Aynı mahiyette önergeler olduğu için bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 11. Maddesinin metinden çıkarılmasını ve madde
numaralandırmalarının bu düzenlemeye göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk Bal Metin
Çobanoğlu Muharrem
Varlı |
Konya Kırşehir Adana |
Yılmaz Tankut Recep
Taner
Hakan Coşkun |
Adana Aydın Osmaniye |
Rıdvan Yalçın Erdal Sipahi |
Ordu İzmir
|
Diğer
önergenin imza sahipleri:
Ali Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Atilla
Kart |
Mersin Zonguldak Konya |
Turgut Dibek Rahmi
Güner Şahin
Mengü |
Kırklareli Ordu Manisa |
Muharrem
İnce |
Yalova |
BAŞKAN -
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun tasarısının 11’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Belki de
bu kanun tasarısının en tehlikeli yönlerinden birisi bu madde. Bu maddede,
yargıçların yaptıkları kamu hizmeti ve yargılama faaliyetleriyle ilgili bile
olmasa, kişisel kusur ve kastına bile davransa yargıçlar aleyhine dava
açılamayacak. Dolayısıyla bu, yargılama sürecinde hâkimlere daha da fazla bir
keyfîlik getirecek, dolayısıyla hâkimlerin görevlerini yaparken suç
işlemelerinin önü daha da açılmış olacak. Yani hâkimleri Ali
kıran baş kesen yapacak ama bundan daha da tehlikelisi, hiçbir yargısal
faaliyeti bulunmayan, tamamen idari bir görevi ifa eden ve sadece ve sadece
yargıçlar ile savcılar hakkında işlem yapma tekel ve gücüne sahip olan Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Adalet Bakanlığı müfettişlerinin, yargıçlar ve
savcıların yargısal faaliyetlerine münhasıran getirilen tazminatla doğrudan
sorumlu tutulmama düzenlemesinden yararlandırılmasıdır. Bu düzenleme
yargıyı idarenin baskısı, egemenliği, şiddeti altına alma istek ve iradesinin
son adımlarından birisidir.
Değerli
milletvekilleri, bu görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı çok açık bir anlatımla,
Adalet Komisyonunun değil, keyfî biçimde bir araya gelmiş milletvekillerinin
kabul ettiği bir tasarı durumundadır. Hepimiz biliyoruz ki,
bu kanun tasarısı görüşülürken Komisyon Başkanının Meclis İç Tüzük ve
Anayasa’da öngörülen kuralları bir kenara bırakarak tümüyle antidemokratik bir
şekilde Komisyon çalışmalarını yürütmesi ve Komisyonda muhalefetin muhalefet
etme hakkını engelleyerek elinden alması ve “hiç konuşmasanız da olur”
anlayışına indirgemesi, “ben yaptım, oldu” tavrını göstermesi karşısında
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri bu Komisyondan çekilmişlerdir, istifa
etmişlerdir. Buradaki bu tartışmadan sonra meseleyi hukuksal olarak
açıklamak gerekirken Sayın Komisyon Başkanı bu uygulamanın tüm siyasal
sorumluluğunu üstlendiğini açıklamıştır. Yani, bu açıklamayı doğrusu ben
anlamadım. Sayın Komisyon Başkanı “Bu uygulamanın siyasal sorumluluğunu ben
aldım.” demekle neyi kastetmektedir? Böyle bir davranışın siyasal sorumluğu
olmaz, böyle bir davranışın hukuksal sorumluluğu olur. Acaba, Adalet Komisyonu
Başkanı “Bunun siyasal sorumluluğu bana aittir.” demekle yeniden seçilememeyi
mi kastetmiştir, yoksa tek seçicinin milletvekili aday listesine girmeyi
garantilemeyi mi kastetmiştir?
Komisyon
Başkanı “Hükûmetten gelen yasa tasarıları üzerine görüş bildiremezsiniz,
değişiklik yapamazsınız, geciktiremezsiniz.” talimatını daha en başından
almıştır.
1’inci
madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin beş önergesi var, 2’nci madde
üzerinde beş önergesi var komisyon sırasında ve diğer maddelerde ve 7’nci
maddeye kadar hiçbir önergesi yok.
Değerli
milletvekilleri, daha bunlar gelmeden Komisyon Başkanı, Başkan “Önergemiz
olacaktır deniyor, önergelerimiz değil.” Yani bu işin daha, önergelerin olup
olmayacağı belli değilken, bir milletvekili arkadaşımız “Önergelerimiz var.”
deyince “Önergemiz olacaktır deniyor, önergelerimiz değil.” diyor. “Madde
konusunda gerçekten Ali Rıza Bey’e katılmayabiliriz, ama maddenin içeriği
hakkında hukuk ve yerindelik ekseninde veciz şekilde ortaya koydu.” diyor. Yani
demek ki biz Sayın Başkanın söylediği gibi boşuna konuşmamışız. Kaldı ki
“engelleme hakkının engellenmesi” diye bir tabir sadece İyimaya’nın hukukunda
var. Objektif hukukta böyle bir şey yoktur.
Hakkın
suistimali kapsamında açıklamak ise doğru değildir. Hakkın suistimali var ise,
böylesine on beş maddeden ibaret bir kanun tasarısını temel kanun olarak
komisyonlarda görüştürüp tartıştırmadan, kimsenin görüşünü almadan buraya
getirmektir.
Sayın
Başkan şimdi söyledi, Sayın Adalet Bakanı söyledi, az önce ihdas ettiğimiz
madde hakkında Yargıtayın komisyon görüşmeleri sırasında bir talebinin
olmadığını söyledi. Tabii ki talebi yoktur, çünkü görüşlerini almamışlardır.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Öztürk.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Önerge üzerinde başka söz talebi?
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN –
Yoklama talebi…
Sayın
İnce, Sayan Öztürk, Sayın Köktürk, Sayın Dibek, Sayın Kart, Sayın İçli, Sayın
Soysal, Sayın Keleş, Sayın Tütüncü, Sayın Ersin, Sayın Yıldız, Sayın Emek,
Sayın Koçal, Sayın Aslanoğlu, Sayın Seçer, Sayın Küçük, Sayın Karaibrahim,
Sayın Öztürk, Sayın Sönmez, Sayın Özer, Sayın Güner.
Yoklama
için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994) (S. Sayısı: 610) (Devam)
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
11’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
12’nci
madde üzerinde bir adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 610 sıra sayılı Kanun
Tasarısının (12) inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Ali Rıza Öztürk Turgut Dibek Tayfun İçli |
Mersin Kırklareli Eskişehir |
Ali İhsan Köktürk Rahmi Güner Şahin Mengü |
Zonguldak Ordu Manisa |
Atilla
Kart |
Konya
|
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.
FARUK BAL
(Konya) – Sayın Başkan, MHP’nin önergesi vardı madde 11’de…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Yani bir önceki maddede MHP’nin önergesi vardı, işleme
koymadınız.
BAŞKAN –
Hayır, işleme koymadım değil. Ben, tutanakları incelerseniz “Önerge üzerinde
söz talebi var mı?” diye 2 defa sordum.
Tutanakları istetebilirsiniz, 2 defa sordum.
Önerge
üzerinde söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz evvel bir olaya tanıklık ettiniz. Bir madde, daha doğrusu
önerge getirildi, Hükûmet ve Komisyon iştirak etti.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunmadı.
FARUK BAL
(Konya) – Gerekçeyi okutacaksınız o zaman.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Bir temel kanuna, sanki bir bölüm gibi bir madde eklendi.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Okuttunuz mu gerekçeyi?
FARUK BAL
(Konya) – Nasıl olacak o zaman?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - İşte onları söyledik.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunmadı, oylama yapılmadı.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) – Sayın Başkan, süremi durdurursanız… Problem çözülsün, ondan
sonra…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, bizim önergemiz işleme konulmadı, gerekçe
okutulmadı, oylatılmadı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayser) – Hayır… Sayın Başkan sordu.
BAŞKAN –
Ben “Önerge üzerinde konuşma var mı?” diye 2 defa sordum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sordunuz… Evet…
BAŞKAN -
Tutanaklar istenip incelenebilir, ayrı bir konu, ama gerekçe okunmadı, doğru
yani, evet.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunmadı, oylama yapılmadı, dolayısıyla o madde
tamamlanmadı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Aynı mahiyette olduğundan gerekçeyi…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Aynı mahiyette değil ki…
BAŞKAN –
Aynı mahiyette Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Aynı mahiyette mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Aynı mahiyette.
BAŞKAN – Aynı mahiyette, evet.
SUAT
KILIÇ (Samsun) – Birlikte oya sundu önergeleri, aynı mahiyetteki önergeleri
birlikte oya sundu.
BAŞKAN – Aynı mahiyette önerge.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Tamam.
BAŞKAN –
Buyurun.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) – Sayın Başkanım, süremi yeniden başlatırsanız.
BAŞKAN –
Yeniden başlattım.
Buyurun.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) – Biraz evvel ifade ettiğim gibi, bu torba kanuna bir madde
eklendi, bir bölüm gibi. Biz demiştik ki: Arkadaşlarımız sıklıkla vurguladı,
“Böyle bir kanun torba kanun olarak görüşülemez.” Komisyondan süratle bu kanun
geçirildi ve bizlerin söz hakkı kısıtlandığı için ve Anayasa’ya aykırılık
önergelerimiz Komisyon tarafından oylanmadan buraya getirildiği için,
Anayasa’ya aykırılık iddiası dâhil olmak üzere, birçok iddiamızı ileri sürdük.
Düşünün, bir Hükûmet tasarısı, gece yarısı, sabahlara kadar bunu görüşüyoruz ve
acemilik, daha hemen, biraz evvel burada yaşandı.
Değerli
arkadaşlarım, gece gündüz, sabahlara kadar çalışıyoruz. Her kanunu torba kanun
olarak görüşüyoruz. Torba kanunu yarım bırakıyoruz, araya bir torba kanun
sokuyoruz. O yetmiyor, dün AKP grup önerisinin kabulüyle torba kanun arasına,
sanki bir sandviçin arasına bir şey konulur gibi, uluslararası sözleşmeleri
koyuyoruz. Değerli arkadaşlarım, Allah rızası için bana şunun yanıtını verin:
Bu geceli gündüzlü, sabaha kadar çalışmada, milletin yararına, halkın yararına
ne getiriyoruz? Hiçbir şey getirmiyoruz.
Bakın,
işçiler, memurlar, herkes sokakta, gösteri yapıyor, siz Hükûmetin gücüyle biber
gazı sıkıyorsunuz, kış gününde tazyikli soğuk su sıkıyorsunuz. Onları
susturamıyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerini susturmak
için konuşmalarını Komisyonda, ihtisas komisyonunda beş dakikayla
sınırlıyorsunuz. Yargıtayın, Danıştayın temsilcileri Komisyonda “Bizim
görüşlerimiz alınmadı, bize süre verin, bu konuda çalışalım.” dedikleri hâlde
bir… Doğru mu Başkanım, öyle dediler mi, demediler mi? “Süre istiyoruz.”
dediler, verilmedi, burada apar topar geldi.
Şimdi,
bakın, burada temel kanun görüşüyoruz. Tabii, yazık ediyoruz, AKP’li
arkadaşlarımız millî maç arasında buraya koşarak gelip koşarak gidiyorlar,
hangi kanunun hangi maddesinin görüşüldüğüne dahi vâkıf değiller.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten, bakın, çok acele olsa, uluslararası sözleşme, on tane
uluslararası sözleşme… Uluslararası sözleşmenin bizlerin sabaha kadar geceli
gündüzlü çalışmamız için ne gibi önemli aciliyeti var? Getiririz bunu, cumartesi
günü çalışırız, pazar günü çalışırız, bunları görüşürüz.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, bunları bir tarafa bırakıyoruz. Geçen gün polislerle
ilgili askerlikten muafiyet getiren bir yasayı burada kabul ettik. Sayın Bakana
biraz evvel sordum, dedim ki: “Hâkimler ve savcılar açığınız var. Mahkemelerde
işlerin tıkanması nedeniyle istinaf mahkemelerinin kurulamamasını siz hâkim,
savcı açığına bağlıyosunuz.” Diyor ki Sayın Bakan: “E, ne yapalım, işte, başka
meslek grupları da var, buna Genelkurmay karar verecek.” Bu Meclis Anayasa’nın
145’inci maddesini değiştirdi, Askerî Ceza Kanunu’yla ilgili düzenlemeler
yaptı, birçok yargılamayı sivil yargıya bıraktı. E, Genelkurmayın savcıya,
yargıca ihtiyacı varmış. Sayın Bakanım, İçişleri Bakanı kadar olamıyorsunuz. Siz
adalet teşkilatının bakanısınız. Ya, hâkim ve savcıların, kendi emirlerinde
olan polisler askerlikten muaf tutulurken hâkim ve savcıların hakkını, hukukunu
korumak, bu yüce Mecliste korumak sizin göreviniz ama ne yazık ki biz bunları
yapamıyoruz. Bakın, bu yasada ayrıcalıklı birtakım insanlar yaratıyoruz ve
bunun arkasında, ne yapıyoruz? İşte, polislere ayrıcalıklı bir hak getirdik.
Tamam; iyidir kötüdür, tartışılır. Başka? Başka ne yapıyoruz? Hâkim ve
savcıların kişisel kusurlarından dolayı haklarında tazminat davası
açılamayacağına dair bir maddeyi geçirdik. Ee, kaymakam hakkında açılıyor, vali
hakkında açılıyor, herkes hakkında kişisel kusurlarından dolayı dava açılıyor
ama hâkim ve savcılar hakkında açılamıyor.
Başka
ayrıcalık? Önümüzdeki günlerde gelecek. 17 Anayasa Mahkemesi üyesine kırmızı
plaka, 12 milyar maaş, bireysel başvuruda ayrı takviye… Ayrı ayrı ayrıcalıklı
sınıflar yaratıyoruz. Devlet içerisinde farklı maaş… Siz, adliye teşkilatının
bakanısınız. Anayasa Mahkemesinin üyesi 15 milyar para alacak da Yargıtayın,
Danıştayın üyeleri niye onlardan eksik para alacaklar ya da birinci sınıf
hâkimlerin ne gibi kabahati var? Adalet Bakanı olarak adliye teşkilatının
hakkını, hukukunu korumak sizin göreviniz. Sadece hâkim ve savcılar değil, kamu
avukatları var, adalet teşkilatında çalışan bir sürü görevliler var.
Türkiye'nin bunca sorunu varken “Yok, biz bunlara herhangi bir şekilde el
atamayız ama işte biz burada Adalet Bakanlığı yaparız.”
Değerli
arkadaşlarım, doğru dürüst kanun yapmıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) – Yaptığımız iş kanun yapmak değildir, diyorum ve hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın İçli.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Yoklama talep ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunacağım, ancak önce bir yoklama talebi var.
Yoklama
talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın İnce,
Sayın Öztürk, Sayın Dibek, Sayın Küçük, Sayın Kart, Sayın İçli, Sayın Güner,
Sayın Köse, Sayın Keleş, Sayın Tütüncü, Sayın Diren, Sayın Yıldız, Sayın Emek,
Sayın Koçal, Sayın Soysal, Sayın Aslanoğlu, Sayın Karaibrahim, Sayın Özkan, Sayın
Seçer, Sayın Ağyüz.
Bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994) (S. Sayısı: 610) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
12’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 12’nci madde
kabul edilmiştir.
Madde
13’ün 1’inci fıkrasının (a) bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 610 sıra sayılı Kanun
Tasarısının (13) üncü maddesinin (1) inci fıkrasının (a) bendinin madde
metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Ali Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek |
Mersin Zonguldak Kırklareli |
Rahmi Güner Hulusi
Güvel Tayfun
İçli |
Ordu Adana Eskişehir |
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Önerge üzerinde söz isteyen, Rahmi Güner, Ordu Milletvekili.
Buyurun
Sayın Güner.
RAHMİ
GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 610 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrası (a) bendinin madde
metninden çıkarılmasını talep ediyoruz. Bu önergemiz bu hususta verilmiştir.
Öncelikle önergemizin kabul edilmesini talep ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, kuran, bugün Türkiye’ye
demokrasiyi getiren, çok partili dönemi başlatan Cumhuriyet Halk Partisine
“darbeci” damgası vurmak isteyen, bu konuda kültürü ve bilgisi olmayan bazı
kişilerin konuşmasını izledim değerli arkadaşlarım. Türkiye’ye hâlen kaldırmak
isteyen, Türkiye’de hâlen böyle bir bağımsız yargının olmasından rahatsız olan
sizler, yürütme organına bağlı olan bir yargı sistemini getirmek istiyorsunuz.
Hedefiniz tamamen bağımsız yargı erkidir.
İşte
değerli arkadaşlarım, o bağımsız yargı erkinin kuvvetler ayrılığı sistemini
Türkiye’ye getiren Cumhuriyet Halk Partisidir. İşte bakın, 1959 senesinde
yayımlanan İlk Hedefler Beyannamesi’nde, Yüksek Hâkimler Kurulunun, Yüksek
Savcılar Kurulunun ve bağımsız Radyo ve Televizyon Kurumunun, ayrıca yasama
organından çıkan kararnameleri ve yasaları denetleyen en yüksek yargı olan
Anayasa Mahkemesinin kurulması talep edilmiştir. İşte 1961 Anayasası’na giren o
kurumlar Cumhuriyet Halk Partisinin 1959 senesindeki İlk Hedefler
Beyannamesi’nde de vardır. Bu şekilde Türkiye’ye demokrasiyi getiren bir siyasi
parti nasıl darbeci olur? Bu akla, mantığa sığar mı değerli arkadaşlarım?
Şunu da
söylüyorum: Bakın, siz iktidardasınız. O zaman Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı, Başbakan… Amerika’nın, Türkiye'nin Kıbrıs konusundaki menfaatlerine
karşı Johnson Mektubu vardır. Johnson Mektubu’na karşı Türkiye'nin
menfaatlerini, Türkiye'nin onurunu en iyi şekilde savunan, cevap veren, işte
Türkiye’de ikinci adam, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı İsmet İnönü’dür.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlarım, bakın, 1973 senesinde Amerika’nın Türkiye’de neyin ekileceğine
neyin ekilmeyeceğine karar vermesine karşı direnen Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Bülent Ecevit’tir. Kıbrıs Harekâtı’nda emperyalist güçlerin
baskısına rağmen Kıbrıs’a Barış Harekâtı’nı başlatan Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı, Başbakan Bülent Ecevit’tir.
Değerli
arkadaşlarım, siz ne yaptınız? Kuzey Irak Harekâtı’nı yapmamak için Dubai’de 1
milyar dolar anlaşma yapmadınız mı Amerika’yla? Türkiye'nin onurunu,
Türkiye'nin şerefini, Türkiye'nin menfaatlerini siz mi iyi korudunuz,
Cumhuriyet Halk Partisi mi iyi korudu? Değerli arkadaşlarım, bunu düşündünüz mü
hiç?
Bakın,
bir konuya daha değinmek istiyorum. Kenan Evren ihtilal yaptıktan sonra
başkanlık sistemi ve iki siyasi partinin seçime girmesini istedi. Siz neyi
istiyorsunuz? Türkiye’ye başkanlık sistemini getirip, Amerika’da heyetleri
dolaştırıyorsunuz, Türkiye’de iki parti olacağını söylemiyor musunuz değerli
arkadaşlarım. Ne farkınız var? Kenan Evren’in diktasıyla sizin diktanız
arasında ne fark var değerli arkadaşlarım?
Doğumunuz
12 Eylül 1980, erginlik çağınız 28 Şubat 1997’dir. Siz öyle bir siyasi
partisiniz. İşte onun için, bütün güçleri elinizde toplamak için elinizden
geleni yapıyorsunuz. Gidişiniz gidiş değil, yolunuz iyi yol değildir. Aklınızı
başınıza almanız lazım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Güner.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde
13’ün 1’inci fıkrasının (a) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde
13’ün 1’inci fıkrasının (b) bendi üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 13. Maddesinin 1. fıkrasının b)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
b) 2797
Sayılı Kanunun 31. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “salt çoğunluk”
ibaresi “çoğunluk” şeklinde değiştirilmiştir.
Faruk Bal Metin Çobanoğlu Rıdvan Yalçın |
Konya Kırşehir Ordu |
K. Erdal Sipahi Recep Taner Hakan Coşkun |
İzmir Aydın Osmaniye |
Muharrem
Varlı Yılmaz
Tankut |
Adana Adana |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 610 sıra sayılı Kanun
Tasarısının (13) üncü maddesinin (1) inci fıkrasının (b) bendinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Ali Rıza Öztürk Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek
Mersin Zonguldak Kırklareli |
Rahmi Güner Hulusi
Güvel Tayfun
İçli |
Ordu Adana Eskişehir |
Atilla
Kart |
Konya |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Atilla Kart, Konya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA
KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan madde
üzerinde tarafımızdan verilen önergeyle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, daha evvelki konuşmalarımızda da vurguladığımız gibi, bu
tasarı, daha etkin, daha adil, daha seri yargılama yapılmasını sağlamaya
yönelik bir tasarı olarak Hükûmet tarafından Genel Kurul gündemine getirilmiş
durumda. Tabii, daha seri, daha etkin, daha adil bir yargılama yapılabilmesi
için yargılama aşamasından evvel hazırlık soruşturması ve diğer aşamalarda
yapılması gereken çalışmalar konusunu önemle, ısrarla hep dile getiriyoruz. Bu
çerçevede de adli tıp yapılanması, bilirkişilik, bilirkişilik kurumu
yapılanması, adli kolluk yapılanması, bunları önemle hep dile getirdik.
Yine bu
çerçevede şunu ısrarla ifade ettik: Kemal Türkler olayında olduğu gibi dosyanın
zaman aşımına uğraması noktasında yürütme organının üstüne düşen görevleri
neden yapamadığını, bunların da sorgulanması gereğini yine dile getirdik.
Hükûmetin bütün bu konulara cevap vermek yerine yine karartma yapmaya devam
ettiğini, bilgi kirliliği yaratmaya devam ettiğini görüyoruz. Burada, bu biraz
evvel başlıklar altında söylediğim konuları arkadaşlarım birkaç kez anlattılar.
Ben bütün bunların yanında bir diğer önemli konuya dikkatinizi çekmek
istiyorum.
Sayın
Başkan, ısrarla takip ediyorum, hâlen konuşmaya devam ediliyor. Şurayı lütfen
uyarın.
BAŞKAN –
İkaz edeceğim.
Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Buyurun
Sayın Kart.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Talebe miyiz biz yahu!
ATİLLA
KART (Devamla) – Konuşmayı ya dışarıda yapın ya da gidin geride yapın; şurada,
birinci sırada yapmayın olur mu değerli arkadaşlarım.
BAŞKAN – Sayın Kart, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz. Her parti
grubu yapıyor aynı şeyi Sayın Kart, lütfen.
ATİLLA KART (Devamla) – Çünkü konuşmacının
insicamını bozuyorsunuz.
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) – Siz orada bozuyorsunuz ya!
ATİLLA
KART (Devamla) – Yani ne yapalım? Siz konuşmaya devam mı edeceksiniz?
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) – Siz orada dinleyin, biz devamlı dinleriz burada.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen…
ATİLLA
KART (Devamla) – Şimdi, bakın değerli arkadaşlarım, grubumuz bir çalışma yaptı.
Türk Ceza Kanunu’nda 2005 yılından bu yana kaç maddede değişiklik yapılmış
biliyor musunuz? Kırk dört maddede değişiklik yapılmış değerli milletvekilleri.
Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı “yargılama mercileri, mahkemeler her
değişiklik yapıldığında özellikle Yargıtay aşamasında ise mutlaka dosyanın
mahalline iade edilmesi” demektir çünkü yapılan değişiklikler genellikle
sanıklar lehine olduğu için, sanıklar lehine sonuçlar doğurabileceği için bunun
yargılama aşamasında mahallî mahkeme tarafından değerlendirilmesi gerekiyor.
Bir değişikliğin, bir dosyanın mahalline gidiş gelişi neresinden bakarsanız
sekiz aydır, bir yıldır değerli milletvekilleri.
Bütün
bunların üstüne ne yapıyoruz, bu kırk dört maddeyle ilgili değişikliğin dışında
ne yapıyoruz değerli milletvekilleri? Türk Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesinde
de değişiklik yaptı bu Hükûmet, görevi kötüye kullanma maddesini değiştirdi.
“Görevi kötüye kullanma” maddesi, Anayasa Komisyonu Sayın Başkanının ifade
ettiği gibi bir “maydanoz madde” değildir değerli milletvekilleri, çok önemli
bir maddedir. Kamu yönetiminde, devlet yönetiminde o kamu yönetiminin
verimliliğini, etkinliğini, ciddiyetini sağlayan en temel maddelerden
birisidir. Niye o madde önemlidir? Çünkü, öyle suçlar
vardır ki, o suçlar aslında zimmet niteliğindedir, aslında ihaleye fesat
karıştırma niteliğindedir, aslında nitelikli dolandırıcılık niteliğindedir ama
tipiklik unsuru sebebiyle o maddelerin uygulanması çoğu zaman mümkün olmaz.
Fakat maddi vakıa, yani suç bulguları çok net olarak ortadadır, bunun yanında
da sanığın suç işleme kastı net olarak ortadadır. Onun içindir ki, o noktada
kanun koyucu -doktrinde bu, hep istikrar kazanan bir uygulamadır- bu gibi
suçlarda yine sanığın lehine olacak şekilde görevi kötüye kullanma maddesini düzenlemiştir ama ne
yapıyoruz Hükûmet olarak? Bu maddeyi bile etkisiz hâle getiriyoruz. Bu madde
yüzünden belki de on binlerce dosya yine mahalline iade edilecek ve sadece bu
uygulamadan dolayı zamanaşımı durumları doğacak. Bunları artık sorgulamanız
gerekiyor, bunları değerlendirmeniz gerekiyor. Sorumluluk duygunuzun gereği
olarak, milletvekili sorumluluğunun gereği olarak bunları değerlendirmek gerekiyor.
Bu
düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 13. Maddesinin 1. fıkrasının b)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
b) 2797
Sayılı Kanunun 31. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “salt çoğunluk”
ibaresi “çoğunluk” şeklinde değiştirilmiştir.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya milletvekili.
Buyurun
Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhtemeldir ki verdiğimiz
önerge biraz sonra AKP’nin değerli milletvekillerinin oylarıyla reddedilecektir
ve böylece ortaya çıkan sonuç Meclisin kararı gibi değerlendirilecektir ancak
bu, Meclisin külli kararı artık değildir, parmakların ortaya koymuş olduğu bir
çoğunluk kararıdır, bu karar da AKP’nin iradesini teşkil etmektedir. İşte
burada, Sayın İyimaya’nın, çok defa, tam yerine oturan çok güzel söylemleri
vardır, kendisini bu özelliği nedeniyle takdir ettiğimi yakinen bilmesini
isterim. İşte bunlardan bir tanesi de bugün öğrendim, teyit ettim, Sayın İyimaya
diyor ki: “Parmakların aklı olsaydı demokrasiyi yutan canavarlar ortaya
çıkmazdı.” Tam bugüne göre söylenmiş bir laf, kendisini tebrik ediyorum.
ATİLLA
KART (Konya) – Gerçekten takdir edilecek bir tespit.
FARUK BAL
(Devamla) – Ben de bu durumu ortaya koymak için “demokratik değerler” yerine
“parmakmatik değerler” diye tanımlamaya çalışıyordum, benimki biraz galat
kaçıyordu, Sayın İyimaya çok güzel ortaya koymuş.
Şimdi,
11’inci maddeyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önergeyi
reddettiniz. Reddetmekle ne yapıldı? Reddetmekle ortaya çıkan durum şu: Maddeyi
kül olarak değerlendirdiğimiz takdirde, AKP’nin kabul ettiği maddeyi kül olarak
değerlendirdiğimizde, yargı, yargıçlara karşı işlemez, bunun Türkçe anlamı
budur. Niçin? Çünkü bu maddeyle yargılama sürecinde suç işlemiş olan bir
hâkimin yargılanabilmesi için önemli barajlar getiriliyor. 1927 yılından beri,
gerek Ceza Muhakemesi Kanunu’nda gerek Hukuk Muhakemesi Kanunu’nda suç işleyen
hâkimler ile ilgili yapılacak iş ve işlemler Türk hukukunda vardı ve herhangi
bir sorun olmadan bu sistem çalışıyordu. Şimdi, sizin getirdiğiniz sisteme
göre, hâkim hakkında tabii ki ceza davası ayrı bir prosedüre
tabi olacaktır ama hukuk davası açılabilmesi için hâkimin suç işlemesiyle
ilgili işlemin, adli işlemin kesinleşmiş olması gerekir. Bugünkü süreçte
değerlendirdiğimizde, hâkimin görevini suistimal ederek ve yapmış olduğu bir
hatanın ya da işlediği suçun dâhil olduğu dosya kesinleşecek ki ondan sonra
devlet aleyhine dava açılabilecek. Devlet aleyhine açılan dava kaç yıl sürerse
o da bittikten sonra rücu edilebilecektir. Bunun adına “Ölme eşeğim ölme, yaz
gelince yonca biçeyim.” derler. Oysa bir suçtan mutazarrır olmuş olan mağdur
kişi bir taraftan ceza davası ile hakkını adalet önünde ararken, diğer taraftan
da tazminat davasıyla adaletin önüne gider. Dolayısıyla siz, suç mağdurlarının
tazminat davasıyla adalet önüne gitmesini mesele hâkimler olduğu takdirde
engelliyorsunuz. Bu engelleme yargının yargılanamaması anlamını taşır ki
hukukun en ince noktasından ve adaletin en püf noktasından yargıya karşı en
büyük darbeyi vurmuş oluyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, yargının yargıca karşı işlememesinin sebebi hikmeti nedir?
Şimdiye kadar yargı yargıca karşı işliyordu ve herhangi bir sorun yoktu. Ortaya
bir dava çıktı. Bu dava nedeniyle, Sayın Haberal’ın gerekçesiz tahliye
taleplerinin reddedilmiş olmasından dolayı, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin vermiş
olduğu dava nedeniyle bu prosedürü geliştiriyorsunuz.
Kişiye göre hukuk yaparsanız günü geldiğinde, siz de o hukuka muhtaç hâle
geldiğinizde sizin hakkınızda da kişisel hükümler verilebilir.
Yolunuz
yanlıştır. Bir an önce dönmenizi temenni ederim. Lakin,
sizin bu yoldan döneceğinize dair herhangi bir işaret yoktur. Olan olacaktır.
Olan, bu memleketin, bu milletin adalete, hukuka, hakkaniyete olan saygısı,
hürmeti ve muhabbeti sayenizde hâk ile yeksan olacaktır.
Hepinize
saygı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Madde
13’ün ikinci fıkrası üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 610 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 13 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Bekir Bozdağ Kadir Tıngıroğlu Mehmet Yüksel |
Yozgat Sinop Denizli |
Ali
İhsan Merdanoğlu Tuğrul
Yemişçi |
Diyarbakır İzmir |
“b) 2575
sayılı Danıştay Kanununun 8 inci maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan “,
yukarıda sayılan görevlerde toplam olarak en az üç yıl” ibaresi, 10 uncu
maddesinin (8) numaralı fıkrası, 26/A, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 34/A, 34/B,
34/C ve 37 nci maddeleri,”
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülen
tasarının 13. maddesinin 2. fıkrası c bendinde yer alan “ve 33 üncü maddesinin
birinci fıkrası” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Mustafa Enöz Recep Taner |
Konya Manisa Aydın |
Akif
Akkuş Rıdvan
Yalçın |
Mersin Ordu |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 610 sıra sayılı Kanun
Tasarısının (13) üncü maddesinin (2) nci fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Ali Rıza Öztürk Ali İhsan Köktürk Rahmi Güner |
Mersin Zonguldak Ordu |
Tayfun İçli Turgut Dibek Hulusi Güvel |
Eskişehir Kırklareli Adana |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun tasarısıyla ilgili verdiğimiz önergede Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısının görüşülmesi sırasında, bir kanun
yapılırken uyulması gereken prosedüre uyulmadığını,
daha önceki konuşmalarımda söylemiştim. Adalet Komisyonundaki görüşmeler
sırasında da milletvekillerinin sözlerinin kesildiğini, önerge verme haklarının
engellendiğini belirtmiştim ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin
kurumsal olarak istifasından sonra, Adalet Komisyonunun faaliyetini devam
ettirmemesi gerektiğini belirtmiştim çünkü komisyonun varlığı, siyasi
partilerin varlığıyla bağlıdır.
Anayasa’mızda,
yasa tasarı ve tekliflerinin nasıl görüşüleceği açıkça belirtilmiştir. Madde
88’de, bunun İç Tüzük’le belirleneceği belirtilmiş ancak bu yetki devri
sınırlandırılmış. 1982 Anayasası’nın 88’inci maddesinin gerekçesi, 1961
Anayasası’nın 85’inci maddesinin gerekçesine atıfta bulunmuş ve siyasi
grupların Meclis çalışmalarının temel unsurları olarak çalışmalara katılmaları
gerektiği vurgulanmıştır.
Anayasa
koyucunun amacı, siyasal parti gruplarının her birinin, komisyonlar da dâhil,
tüm Meclis çalışmalarına temel öge olarak katılmalarını sağlamaktır.
İktidar-muhalefet ayrımı yapılmadan, her siyasal parti grubunun komisyon ve
Meclis çalışmalarına katılması, komisyonların varlık koşuludur. Bir siyasal
parti grubunun komisyondan çekilmesi komisyonun oluşumunu sona erdirir ve
komisyon Genel Kurulda yeni bir seçimle siyasal parti grup eksiği giderilip
yeniden varlık kazanmadan çalışamaz, görev yapamaz. Nitekim,
Anayasa Mahkemesi, 1970/26 esas sayılı Karar’ında Meclisin tüm çalışmalarına
mutlaka tüm siyasal partilerin katılması gerektiğini vurgulamıştır. Böyle bir
katılma olmazsa komisyonun kuruluşunun Anayasa’nın 85’inci maddesindeki ilkeye
aykırı düşeceği açıkça belirtilmiştir. Yüksek mahkeme kararına göre, bir
siyasal parti grubunun komisyondan istifa ederek çekilmesi, kendi kontenjanını
boşaltması komisyonu hukuksal dayanaktan yoksun kılacak, çalışamaz duruma
getirecektir. Çağdaş demokrasiler yönünden baktığımızda da işlevsel anlam
yönünden, anayasalar devlet iktidarını sınırlandıran en üst düzeydeki
normlardır.
Değerli
milletvekilleri, yürütmenin içerisindeki siyasal gücün denetlenmesi ve
frenlenmesi amacıyla, Parlamentoda iktidarı ve muhalefetiyle siyasal parti
gruplarının tümünün yasama organının tüm çalışmalarına katılması zorunlu
kılınmıştır. Çünkü çağdaş demokrasilerde çoğulculuk ilkesi iktidar gücünün
sınırlandırılması için muhalefeti önemli kılmış, iktidara da muhalefetin
haklarına saygı gösterme, onları koruyup kollama görevi vermiştir.
Muhalefetin
elindeki, konuşarak aydınlatma ve uyarma ile, önerge
verme araçları, gerek Meclis Genel Kurulunda gerekse komisyonlarda güce dayalı
Anayasa aykırılıklarını, toplumu ve siyasal rejimi dönüştürme çabalarını
önlemenin en masum ve hukuksal yollarıdır. Komisyonda alınan kararlarla
milletvekillerinin konuşma hakkının sınırlandırılmasının, önerge verme hakkının
sınırlandırılmasının hiçbir yasal ve hukuksal dayanağı yoktur. Komisyondaki ve
Parlamentodaki çoğunluğa dayanılarak kararlar ihdas edilmiş olması Meclis İç
Tüzüğü’nün yeni madde ihdası anlamına gelmektedir.
Aslında,
Genel Kurul çalışmalarında sınırlandırmanın önlemi çok daha önceden alınmış,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Nurettin Canikli 27 Aralık
2005’te yaptığı konuşmada “Burada kanunları Hükûmet çıkarır, kanunları AKP
parti grubu çıkarır. Kanunların çıkarılmasında muhalefetin hiçbir şekilde
etkisi olamaz.” demiştir. Bu düşünce bile bu yasama sürecinin nasıl
yürütüldüğünün en açık ve somut kanıtıdır değerli milletvekilleri. Burada,
komisyonlarda milletvekillerinin konuşma hakkı kısıtlandığı için Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) – …Komisyondan istifa etmek zorunda kalmamız sonucunda
Komisyonun hazırladığı bir metin yoktur, yok hükmündedir, Anayasa’ya aykırıdır.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülen
tasarının 13. maddesinin 2. fıkrası c bendinde yer alan “ve 33 üncü maddesinin
birinci fıkrası” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Rıdvan Yalçın konuşacak efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Rıdvan Yalçın, Ordu Milletvekili.
Buyurun
Sayın Yalçın. (MHP sıralarından alkışlar)
RIDVAN
YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 13’üncü maddesinin ikinci fıkrası üzerindeki
önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum. Konuşmamın başında yüce Meclisin
değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Komisyon aşamasından bu yana, Genel Kurulda
da, Komisyonda da Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ortadaki ciddi bir
problemin -Yargıtayda birikmiş 2 milyona yakın dosyanın- toplumu germeden,
yargıda daha büyük sorunlar açmadan çözülmesi için olumlu katkılar vermeye
çalıştıysak da anlıyorum ki bir dolu bardağa tekrar su ilave etme durumunda
gibi bir resme sanki konuşuyoruz. Maalesef, ne kadar haklı
şeyler söylesek de çok bunları dinlemek, anlamak istemiyorsunuz.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, konunun çok da ifade edilmeyen, başka bir boyutunu sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Şimdi, 2
milyon dosya diyoruz, sadece Yargıtayda 2 milyon dosya. Bu dosyaların sadece
1’er tarafı olduğunu düşünürsek, 4 milyon insandan bahsediyoruz, 4 milyon
taraftan. Eğer 2’şer, 3’er kişi -tarafı- olduğunu düşündüğümüzde 6-7 milyon.
Taşra adliyelerindeki sayılarla bu rakamı birleştirdiğimizde, Türkiye’de belki
15-20 milyon, 25 milyon insanın adliye kapılarında hak aradığı gibi bir
gerçekle yüzleşiyoruz, karşı karşıya geliyoruz.
Şimdi
çıkıp, bu Hükûmet, arkadaşlar, bu Hükûmetin adalet mekanizması, Adalet Bakanı,
kurumları yalnızca bu meseleye bir istatistik olarak bakabilir mi? Bakmalı mı? 50’den başlatırsak çok
partili hayatımızı, altmış iki yılın sürdüğünü düşündüğümüzde sizler çok
partili demokrasimizin yüzde 15’ini tek başına kullanmış bir iktidarsınız.
Çıkıp 15-20 milyon insan adliye kapılarında hangi sebeple bulunmaktadır? Neyin
uğraşısı içerisindedir diye düşünmeyecek misiniz? Bu davaların kaçının tarafı
kamudur? Kaçı belediyelerledir? Kaçı iş mevzuatından kaynaklanmaktadır? Kaçı
aslında kayıt dışı sebebiyle adliye önüne gelmiştir? Bunlara kafa yormayacak
mısınız sayın milletvekilleri? Yalnızca
bu meseleyi… Dosyalar
birikmiş birikmiş, efendim ne yapalım? Gelip buna bir çözüm
bulmalıyız gibi bir kısır anlayış içerisinde bakmak sizi kurtaracak mıdır sorumluluktan?
Bu
kürsüye gelen iktidar milletvekillerini hayretler içerisinde dinliyorum.
Efendim oluşmuş bu tıkanıklığın sorumlusu asla iktidar değilmiş, bu Hükûmet
değilmiş, Hükûmetin politikalarıyla alakası yokmuş gibi daha çok yüksek yargı
organlarını suçlar bir tarz içerisinde bir açıklama getiriyorsunuz. Arkadaşlar,
bu ülkede neden acaba mala karşı suçlar bu kadar artmıştır hiç düşündünüz mü? Ya da şöyle bir soru yönelteyim size: Bugün Türkiye’deki gerçekten
bütün petrol kaçakçılıkları adliyeye yansımış olsa, bütün hırsızlıklar bir
şekilde adliyeye intikal etmiş olsa, bütün vergi kaçıranlar bir şekilde
adliyeye intikal etmiş olsa, kaçak işçi çalıştıranlar bir şekilde adli makamlar
önünde hesap veriyor olsa acaba bu sayı kaç olacaktır değerli milletvekilleri? Hiç
böyle bir kaygınız var mı? Böyle bir düşünceniz var mı?
Bir soru
önergeme Adalet Bakanının verdiği cevap: Son beş yılda 2011 rakamları hariç 1
milyon çiftin boşandığını gösteriyor arkadaşlar. Son beş yılda 1 milyon aile
bozulmuş, 1 milyon yuva dağılmış! Sadece boşanma davaları bakımından
baktığımızda, hem Türk aile yapısı bakımından ürkütücü bir rakam hem
birbirinden ayrılmış 2 milyon insanın acaba kaç mağdur ettiği çocuk var, ortada
bıraktığı kaç çocuk var? Hiç bu yönüyle bakmayacak mısınız? Sizler için adalet
sadece bir istatistik midir? Yargıtayda şu kadar dosya var, şu dairede bu kadar
dosya var, efendim, savcılıktan şu kadar dosya geldi gitti. Bütün
hassasiyetiniz, bütün ilginiz bu mudur? Türk toplumunun çözülen yapısını,
çürüyen yapısını, Türk toplumunun yaşanan ekonomik krizde karşılaştığı
sorunları hiç düşünmeyecek misiniz, bunlarla ilgilenmeyecek misiniz? Bu konuyu
yalnızca rakamsal boyutuyla ele almak ve bu şişen rakamları yargıya bir gol
atmak, yargıdan bir intikam almak, bir kinci yaklaşım içerisinde ele almak bu
gerçekleri değiştirmiyor değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar.
Onun
için, artık bu iktidarın zamanı kalmadı ama bu dokuz yıl içerisinde birçok
ihtilafın adli makamlara intikal etmeden çözümlerini ortaya koyabilecek
projeler hayata geçirilmeliydi fakat maalesef yapılamadı. Bu zamanların hepsi
bir kayıkçı kavgasıyla, bir bilek güreşiyle geçildi, harcandı ve bugün de
birtakım tahliyeler bahane edilerek bu düzenleme yapılıyor.
Ben, bu
yasanın hayırlı olmayacağı düşüncesi içerisindeyim. Bu düşüncelerle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Yalçın.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 610 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 13 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
“b) 2575
sayılı Danıştay Kanununun 8 inci maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan “,
yukarıda sayılan görevlerde toplam olarak en az üç yıl” ibaresi, 10 uncu
maddesinin (8) numaralı fıkrası, 26/A, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 34/A, 34/B,
34/C ve 37 nci maddeleri,”
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İdari
görevlerde bulunanların Danıştay üyeliğine seçilebilmeleri için Devlet
hizmetlerinde yirmi yıl, maddede sayılan görevlerde ise en az üç yıl çalışmış
bulunmaları şarta bağlanmıştır. Buna karşın, Anayasa Mahkemesi üyeliğine
atanacak üst kademe yöneticileri bakımından, belli görevlerde belirli bir
süreyle çalışmış olma şartı aranmamaktadır. Bu itibarla yüksek mahkemelere üye
olarak seçilebilmek için aranan şartlarda birliğin sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda madde 13’ün (2)’nci fıkrasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çerçeve
13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici
madde 1 üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır, okutup birlikte işleme
alacağım; önerge sahiplerinin istemi hâlinde de kendilerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının Geçici 1. Maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Şandır Faruk
Bal Metin
Çobanoğlu |
Mersin Konya Kırşehir |
Muharrem Varlı K.
Erdal Sipahi Recep
Taner |
Adana İzmir Aydın |
Hakan Coşkun Yılmaz
Tankut Rıdvan
Yalçın |
Osmaniye Adana Ordu |
Diğer
önergenin imza sahipleri:
Ali Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Tayfun
İçli |
Mersin Zonguldak Eskişehir |
Turgut Dibek Rahmi
Güner Hulusi
Güvel |
Kırklareli Ordu Adana |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurunuz.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz
kanunun geçici 1’inci maddesinde verdiğimiz önergede bize göre çok önemli bir
iddia ortaya koyuyoruz, diyoruz ki: Bu geçici 1’inci maddede getirdiğiniz husus
Anayasa’nın 37’nci ve 142’nci maddesine aykırıdır.
Değerli
milletvekilleri, bu iddiayı Komisyonda da ifade ettik, gerekçelerini de anlattık
ama maalesef, üzülerek, yalnız bunun için değil, genel yapı açısından tekraren
ifade ediyorum. Maalesef burada müzakere yapmıyoruz, bir şekil şartını yerine
getiriyoruz. İç Tüzük’ün gereği el kaldır, el indir, kanunlar geçiyor. Neden
Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunduğumuzu maalesef ne komisyonda ne Genel
Kurulda -zaten böyle bir imkân yok- iktidar partisine anlatabilmek mümkün
olmuyor.
Değerli
milletvekilleri, yargı reformu yapılmasın diyen bu ülkede hiç kimse yok, yargı
mensupları dahil. Özellikle,
kurumsal olarak, her siyasi parti, Milliyetçi Hareket Partisi bunların başında,
toplumun en önemli ortak paydası olan yargı sisteminde yıllara dayalı
eskimişlik, birtakım uygulama yanlışlıkları, zamana uyarlanma mecburiyetleri
doğrultusunda bir yargı reformu yapılması hem beyannamelerimizde,
programlarımızda ifade edilerek topluma karşı verdiğimiz taahhüttür ama bu
ülkeyi sekiz yıldan bu yana Türk milleti adına, Türk milletinden alınan
yetkiyle yöneten AKP İktidarı ne hikmetse, maalesef yargı reformunu dönemin
sonuna, bu sıkışıklık ortamına, Anayasa’ya aykırılık iddialarını dahi görmezden
gelerek geçirmeye çalışmasını, gerçekten bu konuda bu millete karşı bir
haksızlık olarak görüyorum.
Değerli
milletvekilleri, bakınız dün Sayın Bakana burada birkaç soru sordum, çok iyi
niyetle. “Bu Kanun’un gerekçesi olarak ortaya koyduğunuz Yargıtayda ve
Danıştaydaki yığılmanın, dosya yığılmasının sebeplerini sorguladınız mı?”
dedim. Türk Ceza Kanunu’nu 2004 yılının Eylül ayında bir acelecilikle hatta
Meclisi olağanüstü toplantıya çağırarak geçirdiniz. Yeni bir
Türk Ceza Kanunu. Aslında hukukçular bilirler bazı kanunlarla bu kadar
sık oynamamak gerekiyor çünkü dengeyi bozuyor. Bunun birisi Türk Ceza Kanunu.
Dolayısıyla, getirdiğiniz Türk Ceza Kanunu’yla sistemi öyle kökünden
değiştirdiniz ki dilini değiştirdiniz, madde sıralamasını değiştirdiniz ve
sanık lehine getirdiğiniz düzenlemelerle, demin bir sayın milletvekilinin ifade
ettiği gibi, özellikle Yargıtay aşamasında olan tüm dosyaların yeniden birinci
derece mahkemelere intikaline, geri gönderilmesine sebep oldunuz. Sonuçta
-yargının yükü ağır- yargının yükünün hafifletilmesi için gereken tedbirleri
almayan siyasi iktidar böyle bir müdahaleyle de ilave bir yükü getirdi.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, Komisyonda bize göre çok önemli bir teklif getirdik,
dedik ki: “Şu dönemin sıkışık ortamında -böyle köklü ve parçalı, yarım yani
buna yargı reformu diyemezsiniz- gelin, geçici bir çözüm üretelim.” “Geçici
görevlendirme” diye bugün Türk yönetim sisteminde, hemen her kurumda işleyen
bir müessese var. Gelin, Yargıtayın bu geçici yükünü ortadan kaldırmak için
geçici bir tedbir geliştirelim ve yargı reformunu başlı sonlu yapalım. Sistemin
temellerinden biri olan yargıyı, böyle ikide bir el yordamıyla, deneme yanılma
metoduyla düzeltemezsiniz. Türk Ceza Kanunu’nu getirdiniz. Getirdiğiniz Türk
Ceza Kanunu’nun neredeyse üçte 1’ini yeniden değiştirdiniz.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bir sonuç olarak söylüyorum. Bu ülkenin yıllarca
uyguluya uyguluya oluşmuş kurallarını, teamüllerini böyle değiştirerek,
oynayarak bozamazsınız. Türkiye’nin çivisini çıkarttınız, farkında mısınız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) – Dolayısıyla, çok önemli bir konuda Anayasa’ya aykırılık
iddiamız -şimdi Sayın Bakan yerinden yok, Sayın Komisyon Başkanı yerinde yok-
ret edilerek buradan geçti.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, grup başkan vekillerine bir dakika ek süre
veriniz efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) – İstemiyoruz.
Dolayısıyla,
önergemizi dikkate almanızı huzurlarınıza sunuyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Önergeler
üzerinde söz isteyen Ali İhsan Köktürk, Zonguldak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Köktürk.
ALİ İHSAN
KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının geçici
1’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılması için söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu madde Danıştay Başkanlık Kurulu ile
Yargıtay Başkanlar Kurulunun bu kanunla ihdas edilen üye kadrolarına seçim
yapılmasından ve dairelerde çalışacak üyelerin belirlenmesinden itibaren bir ay
içerisinde toplanarak daireler arasında iş bölümüne ilişkin karar tasarısını
hazırlayacağını, bu karar tasarısını genel kurula sunacağını, daha önce başka
dairelerde görülmekte olan ancak daireleri değişen dosyaların ilgili
dairelerine gönderileceğini ve Yargıtayda ihdas edilen üye kadrolarına seçim
yapılmasından itibaren on beş gün içerisinde Yargıtay Birinci Başkanlık
Kurulunun yeniden belirleneceği düzenlemektedir. Ayrıca,
yeni seçilen ve mevcut üye ayrımı yapılmadan Yargıtay üyelerinin hangi
dairelerde görev yapacaklarının yeni oluşturulan Başkanlık Kurulu tarafından
belirleneceğini öngörmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı -az önce Sayın Şandır’ın da ifade ettiği gibi-
Anayasa’mızın 37’nci maddesine, 142’nci maddesine, Yargıtay ve Danıştayın
çalışma şartlarını düzenleyen 154 ve 155’inci maddeleriyle, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6’ncı maddesine açıkça
aykırılık oluşturmaktadır.
Yine bu
düzenleme, hukuk devletinin temeli olan “tabii hâkim” ilkesini açıkça bertaraf
etmektedir. Çünkü, değerli arkadaşlar, Yargıtay ve
Danıştay daireleri sadece temyiz mercisi olmayıp birinci derece yargılamaları
da, ilk derece yargılamaları da yapmaktadır. İlk derece yargılamalarında hangi
mahkemelerin hangi işlere bakacağının belirlenmesi Anayasa’mızın 37’nci
maddesinin açık hükmü gereğince yasa ile yapılmalıdır.
Yine bu
düzenleme, dairelerin her yıl değişen şartlara göre görevlerinin yeniden
belirlenmesi niteliğinde yeni düzenlemeler getirdiği için Yargıtayın temyiz
mercisi olma niteliği ve uzmanlık gerektirmesi karşısında bu niteliğiyle hiçbir
şekilde bağdaşmamaktadır.
Ayrıca,
değerli milletvekilleri, bu düzenlemeyle Yargıtay ve Danıştay dairelerinin
bakacakları işler, somut ölçüt öngörülmeden yeni baştan düzenlenmektedir.
Değerli
arkadaşlar, iki yıl için seçilen Birinci Başkanlık Kurulunun kazanılmış müktesep
hakları ortadan kaldırılarak Yargıtaya tahsis edilen kadroların seçilmesinden
itibaren on beş gün içerisinde yeniden belirleneceğinin öngörülmesi Adalet ve
Kalkınma Partisi tarafından Yargıtayın yeniden biçimlendirilmesinin açık bir
örneğini oluşturmaktadır.
Bu
gerekçeler karşısında Sayın Bakana sormak istiyorum: Sayın Bakan, bu kadar açık
ve hukuksuz düzenlemeler karşısında dairelerinde bekleyen bir kısım dosyalara
özel müdahale edilme amacı güdülmediğini bize nasıl izah edebilirsiniz?
Sayın
Bakan, yine, bu düzenlemeler karşısında tıpkı özel yetkili birinci derece
mahkemeleri gibi, yüksek yargıda da değişen şart ve durumlara göre, özel
yetkili daireler yaratma amacında olmadığınızı hukuk ve yargı çevrelerine nasıl
anlatabilirsiniz?
Yine,
Sayın Bakan, kazanılmış hakları ortadan kaldırarak Birinci Başkanlık Kurulunun
yeniden seçilmesinin ve dairelerdeki üye sayısının yeniden belirlenmesinin
yargıyı hızlandırma amacına yönelik olduğu, yargının hızlanmasıyla Birinci
Başkanlık Kurulunun yeniden belirlenmesi arasında bir bağ bulunduğu konusunda
bizleri, halkımızı ve yüksek yargı organlarının üyelerini nasıl ikna
edebilirsiniz?
Sayın
Bakan, Birinci Başkanlık Kurulunun değişmesiyle Yargıtayın iş yükünün
hafiflemesi ve Yargıtayın çalışmalarının hızlanması arasında nasıl bir bağ
olabilir, bunu açıklayabilir misiniz? Ancak herhangi bir bağ bulunmadığını siz
de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Asıl amacın, Yargıtayı, yüksek yargıyı
yeniden biçimlendirmek ve yürütmenin kuyruğuna takmak olduğunu sizler de,
bizler de çok açık bir şekilde görüyoruz ancak bu kadar hukuksuzluğun, bu kadar
yanlış hesabın Bağdat’tan değil ama önümüzdeki seçimlerde Türk halkından
döneceğine yürekten inanıyorum.
Bu duygu
ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Köktürk.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Geçici
madde 2 üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 610 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının geçici 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi, üçüncü fıkrasının madde metninden çıkartılması, diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesi arz ve teklif olunur.
Bekir Bozdağ Mehmet
Erdoğan Orhan
Karasayar |
Yozgat Gaziantep
Hatay |
Nuri Uslu Yaşar Karayel |
Uşak Kayseri |
"c)
Miktar veya değeri itibarıyla temyiz veya karar düzeltme yoluna gidilemediği
için kesinleşen hükümler,"
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım; önerge sahiplerinin istemi hâlinde
de ayrı ayrı söz vereceğim.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının Geçici 2. Maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Faruk Bal K.
Erdal Sipahi Metin
Çobanoğlu |
Konya İzmir Kırşehir |
Hakan Coşkun Recep
Taner Muharrem
Varlı |
Osmaniye Aydın Adana |
Rıdvan Yalçın Yılmaz
Tankut |
Ordu Adana |
Diğer
önergenin imza sahipleri:
Ali Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Tayfun
İçli |
Mersin Zonguldak Eskişehir |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rahmi
Güner Turgut
Dibek |
Malatya Ordu Kırklareli |
Hulusi
Güvel |
Adana |
BAŞKAN –
Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının sonlarına doğru geliyoruz.
AKP’nin
yol ayrımına geldiğini görüyoruz, AKP’nin yargıyı siyasallaştırmak için her
çareye başvurduğunu ve kendi kusurlu iktidarı sayesinde yargının iş yükünün
artmasını bahane ederek yandaş bir yargı kurumu yaratma noktasındaki
pervasızlığını görüyoruz. Parmakların keşke aklı olsaydı, Sayın İyimaya’nın
dediği gibi, siyasallaşmış bir yargının, yasamanın ve yürütmenin, denge ve
denetim mekanizması olan yargının demokrasiye verebileceği zararı engellemiş
olabilirdik, ancak parmakların maalesef aklı yok, maalesef demokratik değerler
parmakmatik bir değere mahkûm edilmiş durumda.
Şimdi,
bununla neler yaptığınızın farkında mısınız, ben Sayın Bakana ve değerli
milletvekillerine sormak isterim. Bir hâkim, özellikle Yargıtay üyesi, Yargıtay
Başkanı olan bir hâkim görevini suistimal ettiği takdirde, tazminat davası kaç
kişilik bir heyet huzurunda yapılacaktır, bilen var mı? 320 hâkimlik bir
mahkeme kuruyorsunuz bu tasarıyla. 320 hâkim bir araya gelecek, bir Yargıtay
Başkanının veya üyesinin vazifeyi suistimal suçundan onu yargılayacak. Dünyanın
neresinde 320 üyeli bir mahkeme vardır? Farz edelim ki bu 320 civarında, belki
daha da artabilir, rakamı bilmiyoruz, çünkü tamamen takdire bırakılı bir organ
hâline getirilmiştir yargı.
Eğer
taraflardan birisi temyiz ederse, bu temyiz talebini inceleyecek olan Yargıtay
Büyük Genel Kurulunun kaç üyeden müteşekkil olduğunu biliyor musunuz? Ben size
söyleyeyim, 387. 387 tane yüksek hâkim bir araya gelecek ve 387 tane yüksek
hâkim, bir Yargıtay Başkanının veya daire başkanının vazifesini suistimal edip
etmediğine karar verecek. Bu garip durumun bir tek izahı vardır, o da yargı
obeziteye mahkûm edilmiştir. Obez bir yargı yaratıyorsunuz, hareketsiz, cansız,
hantal bir yargı yaratıyorsunuz. Bu, hantallık. Zannediyorsunuz ki siz yargıya
düştüğünüz zaman yargının kılıcı sizi kesmeyecek, adaletin kılıcı sizi
kesmeyecek. Lakin siz oraya düştüğünüzde, elbette ki adalete inanan insanlar
bunun ne anlama geldiğini size hatırlatacak bir uygulamayı yapacaklardır.
Değerli
arkadaşlarım, Guinness Rekorlar Kitabı’na şimdiden müracaat edin. Nasıl bir
mantık oyunuyla dünyanın en obez mahkemesi yaratılabilir? Birinci noktada bunu
başarırsınız, Guinness Rekorlar Kitabı’na girersiniz. İkinci noktada ise nasıl
bir mantık yanıltmasıyla kendi yarattığınız iş yüküyle boğduğunuz yargıyı nasıl
yandaş hâle getirebilirsiniz? Bu mantık silsilesinde de Guinness Rekorlar
Kitabı’na gireceğinize eminim. Ama olan halka olacaktır, olan “Gene tehir etme
üç ay öteye.” diye adaletten ümidini kesmeyen, hâkime sitem eden vatandaşa
olacaktır.
Eldeki
verilere göre, Türkiye’de ortalama 2 milyon civarında Yargıtaydaki dosya var, 4
milyon civarında da yerel mahkemelerde dosya var; toplam 6 milyon.
Değerli
milletvekilleri, 6 milyon dosyanın 1’er tane tarafı olsa 12 milyon insan eder.
Bunlar 4’er kişilik aileden oluşsa rakam nüfusumuzun yarısını teşkil eder. Pek
çok davada birden fazla taraf vardır, bunun şahidi vardır, müdahili vardır,
müştekisi vardır. Bu itibarla, yargı artık Türkiye'nin tamamını ilgilendiren
bir kurum olarak, tamamının evinde yanan bir ateş olarak, bir sızı olarak günümüzdedir.
Siz, buna dokuz yılda çare bulmadınız, dokuz yılın neticesinde, giderayak
yargıyı yandaş hâle getirip, bundan sonra yargılanacak yere işimiz düşerse
paçayı kolay kurtaralım diye düşünüyorsunuz. Bu, elbette böyle olmayacak.
Verdiğiniz karar yol ayrımıdır, gittiğiniz yol antidemokratik dikta yoludur. Bu
yolda artık…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL
(Devamla) – Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
Önerge
üzerinde başka söz sahibi?
Mevlüt
Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben bir hukukçu değilim. İki gündür de sadece gelip, yardım
etmeye çalışıyorum. Bilmediğim konuda ahkam kesmek
istemiyorum. Benim yapım budur ama vicdanımdaki bir şeyi de söylemek
zorundayım.
Tabii,
yargı ve cezalar, önce yürekleri tatmin etmelidir. Yüreği tatmin etmeyen bir
cezanın hiçbir anlamı yoktur bana göre. Eğer toplumun yüreğini bir ceza tatmin
etmiyorsa, ben bu verilen cezanın hiçbir anlamı olduğunu ifade etmiyorum,
ifadesi olduğuna inanmıyorum.
Kucağımda
ölen kızcağız yirmi yaşında, Galatasaray Üniversitesinde okuyordu. Bir düğünde,
bir köyde uzaktan ateş edilerek öldürülüyor. Ama o gün ben tesadüfen
Malatya’daydım, kucağımda öldü. Yirmi yaşında bir kız ama onun katili serbest
bugün. Ben vicdanımda bir milletvekili olarak çok rahatsız oluyorum. Bunu hangi
vicdan kabul eder? Düşünün o aileyi, aileleri düşünün, o kızlarını bir daha
mezara koydular. Eğer bir ceza vicdanları rahatsız ediyorsa, salıveriliyorsa
ben, benim vicdanım… Türkiye’de bir hukuk devletinin olduğunu inanmıyorum,
vicdanım buna elvermiyor. Bir katili eğer salıveriyorsak cezası kesinleşmemiş
diye, ben böyle bir… Özür diliyorum hukukçulardan, hukukçu değilim ama
işlemeyen bir hukuk, yerine gelmeyen bir ceza toplumun yüreğini rahatsız
ediyorsa, ben hukuk devletinden şüphe ederim.
Değerli
arkadaşlarım, mesele bu. Vicdanımda çok rahatsızım. Şu anda o gün kucağımda
ölen kızın o hâlini… Ben vicdanımda… Nefret ediyorum bir daha… Bir hukuk
devletinde bunların olmasından üzüntü duyuyorum. Bir hukuk devletinde, bir daha o kızı… Şu anda, ben mezara elimle koyduğum
insanın ailesinin infialine, bir milletvekili olarak ailesinin infialine cevap
veremiyorum, cevap veremiyorum ve yanlarına gidemiyorum, evlerine gidemiyorum.
Takdir hepinizin.
Bir başka
konu: İki gündür konuşuluyor yasa ama sadece, burada olaylara, bir yargıç ve
savcılar, bu gözle… Tabii, bu Yargıtay ve Danıştay ama Türkiye’de bir de Türk
hukukunun, Türk adliyesinin, adliye personelinin büyük sorunları var. Bunlar
hiç dile getirilmiyor. Ceza infaz kurumlarında çalışan arkadaşlarımın büyük
sorunu var. Bunlar hiç dile getirilmiyor. Arkadaşlar, Türk adliyesinin çok,
sabahlara kadar çalışan o personelin, adli personelin, her kademedeki insanın
ve ceza ve tevkif evlerindeki her kademedeki insanın büyük sorunları var.
Arkadaşlar, bu sorunları çözmezsek “Biz, Türkiye’de adli yargının mutlaka bugün
bir tarafını yapalım.” dediğiniz… Yapamazsınız. Mutlaka, adli personelin, ceza
ve infaz kurumlarındaki insanların konumlarını, sorunlarını mutlaka
gidermeliyiz, yok etmeliyiz. Ben, bir kez daha -hukukçu değilim ama- toplumun
bir parçası olarak bunları da dile getirmek zorundayım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, söz talebim var. 60’a göre kısa bir söz
talebim var.
BAŞKAN –
Ne diye söz talebiniz var?
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) – 60’a göre kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Sayın
Aslanoğlu’nun Malatya’yla ilgili…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Çalık.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın,
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun konuşmasında bahsettiği, bir
köyde ateş edilerek öldürülen kızın katilinin serbest bırakılmasına ilişkin
açıklaması
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilimizin bahsetmiş olduğu
konu Malatya’da vuku bulmuş ve bütün Malatya’yı ve Türkiye’yi de yasa
boğmuştur. Bu kızımızın vefatından sonra tutuklanma işlemi tamamlanmış ve beş
yıl, maalesef, mahkeme süreci devam etmiş ve bu yaşanılan hadisenin Malatya’yı,
Türkiye’yi üzdüğü gibi yargı sistemini de üzmesi gerektiğini düşünüyorum. Şu
anda karara bağlanamadığı için, maalesef, tutukluluk süresi nedeniyle tahliye
olmuş vaziyette, beş yıllık tutukluluk süresi bitmediği için.
Tam da bu
nedenle bu kanun tasarısına destek vermemiz gerekiyor ki yargılanma, tutukluluk
süreçleri bu kadar uzun tutulmasın, hemen mahkeme sonuçlansın, Yüksek Mahkeme
de bu kararları hemen uygulasın istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Bir kez daha aileye Allah’tan
rahmet diliyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994) (S. Sayısı: 610) (Devam)
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Aynı
mahiyetteki iki önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 610 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının geçici 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi, üçüncü fıkrasının madde metninden çıkartılması, diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesi arz ve teklif olunur.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
"c)
Miktar veya değeri itibarıyla temyiz veya karar düzeltme yoluna gidilemediği
için kesinleşen hükümler,"
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde
metninin daha açık ve anlaşılır olması için iş bu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda geçici madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici
madde 3 üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 610 sıra sayılı Kanun
Tasarısının Geçici (3) üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ederiz.
Ali Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek |
Mersin Zonguldak Kırklareli |
Rahmi Güner Hulusi
Güvel Tayfun
İçli |
Ordu Adana Eskişehir |
Ahmet
Ersin |
İzmir |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Ahmet Ersin, İzmir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ersin.
AHMET
ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; iki günden beri gece
yarılarına kadar çalışarak kanunlaştırmaya çalıştığımız bu yasa tasarısı,
Yargıtay ve Danıştayda önemli değişiklikler içeren bu tasarı anlaşıldığı
kadarıyla Meclisten geçecek, kanunlaşacak. Daha sonra da Sayın Cumhurbaşkanı
imzalayacak ve yürürlüğe konulacak.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısı toplumun bazı kesimlerinde destekleniyor, yani
sizin niyetinizi bilen çevreler, kendi talepleriyle sizin niyetleriniz aynı
olduğu için bu kanun tasarısını destekliyorlar. Ama toplumun önemli bir kesimi
de yine sizin niyetinizi bildikleri için ve sekiz buçuk yıllık iktidarınızı da
göz önüne aldıklarında ciddi bir endişe ve tepki duyuyorlar. Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısı, maalesef, toplumda ciddi bir duygu kırılmasına
neden olmuştur. Yüksek yargıda yapılmak istenen bu operasyon, maalesef,
toplumun önemli bir kesiminde ciddi endişelere ve tepkilere neden olmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, bir hukuk devletinde Adalet Bakanı bir başsavcıyı telefonla
arayarak göz altındaki şüphelilerin serbest
bırakılmasını ve yürümekte olan soruşturmanın durdurulmasını isteyebilir mi,
böyle bir şey olabilir mi? Ama devri iktidarınızda, maalesef böyle bir sorunla,
olayla karşı karşıya kaldık.
Yine, değerli arkadaşlarım, bir hukuk devletinde davaya bakan yargıçla
o davanın sanığı arasında ağır bir husumet, derin bir husumet varsa o yargıcın
o sanığın dosyasından el çektirilmesi gerekmez mi? Bakın Profesör Mehmet
Haberal kendisinin tahliye taleplerinin haksız yere ve gerekçesiz bir şekilde
reddedildiği nedeniyle 9 yargıç hakkında açtığı tazminat davasını kazandı. Yargıçlar
tazminata mahkûm oldular ve bu mahkûmiyet kararları Yargıtay Genel Kurulu tarafından
onaylandı yani kesinleşti.
HASAN
KARA (Kilis) – Jet hızıyla!
AHMET
ERSİN (Devamla) – Dolayısıyla, şimdi, bir hukuk devletinde yargı etiği ve
yargıç etiği gereği bu yargıçların, Mehmet Haberal’la aralarında bu derin
husumete rağmen -karşılıklı icra takipleri de var- bu derin ve ağır husumete
rağmen, o davayı, o kişinin, o sanığın, Mehmet Haberal’ın dosyasını
değerlendirmeye ne hakları var? Yargı etiği, yargıç etiği bunu mu gerektiriyor?
Bakın,
elimde aralık ayında verilen kararlar var, tahliye taleplerinin reddine ilişkin
kararlar, reddi hâkim taleplerinin reddine ilişkin kararlar. Altındaki imzalara
bakıyoruz, Mehmet Haberal’ın tazminata mahkûm ettirdiği, haksız yere tahliye
taleplerinin reddedildiği nedeniyle, gerekçesiz bir şekilde reddedildiği
nedeniyle tazminata mahkûm ettirdiği yargıçlar hâlâ Mehmet Haberal’ın dosyasına
bakmaya devam ediyorlar. Komik bir durum. Dünyanın
hiçbir yerinde böyle bir olayla karşılaşamazsınız.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Mahkemeyi buraya kurdunuz Sayın Ersin.
AHMET ERSİN
(Devamla) – Demokratik bir ülkede, hukuk devletinin egemen olduğu, hukuk
anlayışının egemen olduğu bir ülkede, hukuk devletinde, bir yargıçla o davanın
sanığı arasında böylesine derin bir husumet, ağır bir husumet varsa o yargıç,
yargıç etiği gereği, ahlak gereği, yargıçlık ahlakı gereği o dosyaya bakmaktan
sarfınazar eder. Ama maalesef, eğer o dosyaya bakmaya devam ediyorsa Adalet
Bakanının devreye girmesi lazım, Adalet Bakanının müfettişleri görevlendirmesi
lazım, bir kasıt olduğu nedeniyle, o yargılamada bir kasıt olduğu nedeniyle,
yargıçların o davranışında bir kasıt olduğu nedeniyle devreye girip
“Bu sorun nedir?” diye araştırması lazım ama yapmıyor ve maalesef, işte bunları
görerek insanlar, vatandaşlarımız, sekiz buçuk yıllık iktidarınızda hayra dokunacak
bir şey yapmadığınızı da görerek, özellikle de hukuk alanında, yüksek yargıda
yapmak istediğiniz bu büyük operasyonu şüphe ve endişeyle karşılıyorlar ve
sizin bu operasyonunuzdan tedirginlik duyuyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
ERSİN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ne desek boş, siz gene bildiğinizi
yapacaksınız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Ersin.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge
kabul edilmemiştir.
Geçici
madde 3’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.03
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat
ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
610 sıra
sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet? Yerinde.
Sayın
milletvekilleri, Başkanlığımıza yeni geçici madde ihdas edilmesi ile ilgili
olarak çok sayıda önerge intikal etmiş bulunmaktadır. Ancak İç Tüzük
hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
hükümlerine göre, görüşülmekte olan temel kanunlar üzerinde sadece iki geçici
madde önergesi verilebildiği görülmektedir. Nitekim Başkanlığımızın bugün kadar
uygulaması da bu yönde olmuştur. Örneğin, daha bir hafta önce
2 Şubat 2011 tarihli 57’nci Birleşimde temel kanun olarak görüşülen ve hâlen de
gündemimizde olan 606 sıra sayılı Tasarı’nın çerçeve 52’nci maddesine bağlı
olarak 5510 sayılı Kanun’a yeni geçici madde ihdasına dair her parti grubuna
ait bir önerge olmak üzere toplam dört yeni geçici madde önergesi işleme
alınmıştır.
İç Tüzük’ün
değişiklik önergeleriyle ilgili 87’nci maddesine göre “…kanun tasarısı veya
teklifinde bir maddenin reddi, tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi, bir
maddenin değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında,
milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet, değişiklik önergeleri verebilir.
Bu esaslar dairesinde milletvekilleri tarafından Anayasaya aykırılık önergeleri
dahil her madde için yedi önerge verilebilir.”
Dolayısıyla bu madde hükmünden açıkça çıkan sonuca göre geçici madde eklenmesine
ilişkin önergenin sınırı yedidir.
İç
Tüzük’ün 91’inci maddesi ise milletvekilleri, esas komisyon ve hükûmet
tarafından değişiklik önergesi verilebileceğini öngörmekte ancak değişiklik
önergelerinin hangi amaçlarla verilebileceği hususunda hüküm içermemektedir.
Maddenin beşinci fıkrasında ise diğer hükümlerin saklı olduğu belirtilmektedir.
Dolayısıyla burada da önergelerin bir maddenin reddi, tümünün veya bir maddenin
komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi metne ek veya geçici madde
eklenmesi hakkında verilebilmesi gerekir. Bu durumda, 87’nci maddede olduğu
gibi geçici madde sayısına ilişkin sınırlamanın burada da geçerli olması
gerekir.
91’inci maddede her madde üzerinde iki önerge verilebildiğinden, tasarı
üzerinde ancak iki geçici madde ihdasına ilişkin önerge verilebileceğini kabul
etmek gerekir ancak bu durumda da her siyasi parti grubunun bir önerge verme
hakkı saklıdır yani geçici madde önergesi sayısı grup sayısıyla orantılı olarak
dörde ve ilk iki önerge, grubu olmayan partiler ile bağımsızlar tarafından
kullanılmışsa altıya çıkabilir. Başkanlığımızın bugüne
kadarki uygulaması da bu yöndedir.
Diğer
taraftan, Anayasa Mahkemesinin temel kanunlarla ilgili olarak verdiği 2001/129
esas ve 2002/24 karar no.lu Kararı’nda “Yasama etkinliklerinde asıl olan,
kamusal yararı gerçekleştirmek amacıyla yapılan görüşmeler sonucunda Meclis'in
gerçek iradesinin oluşmasıdır. Bu iradenin oluşmasında, yapılan görüşmeler
kadar verilen önergelerin de büyük katkısı olduğu bir gerçektir. Ancak,
milletvekillerine sınırsız sayıda önerge verme olanağının tanınmasının da
yasama çalışmalarını olumsuz yönde etkileyerek gereksinim duyulan yasaların
çıkarılmasını engelleyeceği açıktır.” dendikten sonra metne ek veya geçici
madde eklenmesinin bu kapsamda değerlendirilmesinin zorunlu olduğu
belirtilmiştir. Bu nedenlerle ikiden fazla önergeyi işleme alma imkânı
bulunmamaktadır.
Bu
nedenle iki önergeyi okutuyorum…
ATİLLA
KART (Konya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA
KART (Konya) – Usul 63’e göre, görüşünüze katılmadığımız için bu konuda
tartışma açılmasını istiyorum.
BAŞKAN –
Lehte mi aleyhte mi istiyorsunuz Sayın Kart?
ATİLLA
KART (Konya) – Aleyhte istiyorum.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, lehte…
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Aleyhte…
BAŞKAN –
Sizinki lehte mi aleyhte mi Sayın Şandır?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Aleyhte veya lehte fark etmez Sayın Başkan; lehte olsun.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Kart.
Sekiz
dakika süre veriyorum Sayın Kart.
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 610 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmeleri
sırasında; İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen tasarıya geçici madde ihdas
edilmesiyle ilgili verilen önergelerden, en fazla iki adedinin işleme
alınabileceğine ilişkin Oturum Başkanının tutumu hakkında
ATİLLA
KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geçici madde ihdas edilmesi
yönünde vermiş olduğumuz önergeler üzerine Başkanlık makamının bu önergelerin
işleme konulmaması yolundaki görüşüne katılmadığımız için uygulamanız hakkında
aleyhte söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu
konudaki İç Tüzük hükümlerini değerlendirmeden evvel Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 22’nci Yasama Dönemindeki bir uygulamayı hemen sizlerle
paylaşmak istiyorum. 22’nci Yasama Dönemi Üçüncü Yasama Yılı 63’üncü Birleşim
24 Şubat 2005 tarihli oturum:
“Başkan-Sayın
milletvekilleri, tasarıya yeni geçici madde eklenmesine dair iki adet önerge
vardır.
Kemal
Anadol-Efendim, çoğunluk var mı Komisyonda? Ek madde için çoğunluğun olması
lazım.
Başkan-
Sayın Anadol, geçici madde olduğu için çoğunluk aranmıyor, ayrıca önerge işlemi
yapıyoruz.”
Komisyonda
bir çoğunluğun oluşmasına gerek kalmadan geçici madde hakkında önerge işlemi
yapılmasına karar veriyor Sayın Başkan ve uygulamayı başlatıyor, geçici 6’ncı
maddeyi okutuyor, normal madde uygulamasına dair prosedürü
uyguluyor, “Kabul edenler… Etmeyenler…” diye maddeyi sonlandırıyor.
Devam
ediyor:
“Başkan-Yeni
geçici madde 6 eklenmesine dair önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.” diyor.
“Sayın
Fatsa, yeni geçici madde 7 eklenmesine dair bir önergeniz var, bu önerge bu
yasayla ilgili midir, değil midir?”
“Eyüp
Fatsa-İlgilidir.
Başkan-
Önergeyi okutuyorum.” diyor ve geçici madde ihdasına ilişkin önerge hakkında da
madde uygulamasını yaparak görüşmeyi açıyor. Bu uygulamayı yapan Sayın Meclis
Başkanı, şu anda birleşimi yöneten Sayın Sadık Yakut, bunu hemen bilgilerinize
sunayım değerli arkadaşlarım. Bakıyoruz,
benzeri bir uygulamayı yine 22’nci Yasama Döneminde 131’inci Birleşimde 28
Eylül 2006 tarihinde Sayın Nevzat Pakdil yapmış.
Tekrar
ifade ediyorum: Geçici madde ihdasını ayrıca önerge olarak kabul edip buna göre
görüşme yapılmasını gerek şu anda oturumu yöneten Sayın Meclis Başkan Vekilimiz
gerekse Sayın Nevzat Pakdil bir uygulama hâline getirmiş. Yani Meclisin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konudaki uygulamaları istikrar kazanmış
değerli arkadaşlarım.
Sayın
Başkan, bu sebeple, biraz evvel dile getirdiğiniz gerekçelerin hiçbirisinin
dayanağı yok. Burada sunduğumuz geçici madde ihdasına dair önergeler geçici
maddenin tüm unsurlarını içeriyor. Yani o geçici maddeyle düzenlemesi yapılan
maddeler, belli bir süre sonra ya uygulanıyor ya da uygulanamaz hâle geliyor,
süreklilik kazanmıyor.
Sunduğumuz
geçici madde ihdasları, kanunun 10’uncu maddesiyle doğrudan ilgili değerli
arkadaşlarım. Bakın, 10’uncu maddedeki “190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili cetvele ilişkin olarak doğrudan
hükümler içeren bir geçici madde ihdası talebimiz var. Bu sebeple, burada, İç
Tüzük’ün temel kanunları düzenleyen 91’inci maddesinde geçici maddeyle ilgili
olarak düzenleme yapılmadığı için, kural olarak, doğal olarak 87’nci maddedeki
hükümler uygulanacak. Zaten Sayın Başkan siz de bunu bir şekilde ifade ettiniz.
Burada, 91’inci maddedeki kısıtlamaların söz konusu olmadığını, 87’nci
maddedeki değişiklik önergeleriyle ilgili düzenlemelerin esas olduğunu,
uygulanması gerektiğini siz de bir anlamda ifade ettiniz. Burada şu noktaya
takılmamak gerekiyor, 87’nci maddede şunu ifade ediyor, aynen okuyorum:
“Kanunlarda veya İçtüzükte aksine bir hüküm yoksa,
kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi, tümünün veya bir maddenin
komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde
eklenmesi hakkında…” Şimdi, mevcut bir madde olmadığı için, mevcut maddeye
ilişkin önerge kısıtlamaları burada söz konusu olmayacak.
Geçici
madde ihdası: Geçici madde ihdasına ilişkin olarak da Başkanlık makamının
önerge uygulamasına yönelik bir kabulü ve uygulaması söz konusu olduğuna göre,
önerge uygulamasındaki hükümler neyse bunun uygulanması gerekir Sayın Başkan.
Bu sebeple, görüşünüz İç Tüzük’e açıkça aykırı ve daha da ötesi, bu
uygulamanızla, siz aslında kendi uygulamalarınızı inkâr etmiş oluyorsunuz Sayın
Başkan, tutanakları ve uygulamaları görmezden geliyorsunuz. Siz -samimi
kanaatimi ifade ediyorum- saygınlığı olan bir başkan vekilisiniz. Böylesine
mutlak anlamda çelişkiye düşmemeniz gerekir, buna mutlaka bir açıklama
getirmeniz gerekir, buna mutlaka bir gerekçe getirmeniz gerekir. İnanıyorum ki
bu açıklamalarınızdan sonra görüşünüzü yeniden gözden geçirmek durumundasınız.
Bu noktada, en azından, diğer konuşmacılara söz vermeden, bu söylediklerimize,
Meclisin saygınlığı adına, Meclisin tutarlılığı adına, Meclisin etkinliği ve
ciddiyeti adına ve Başkanlık makamının saygınlığı adına açıklama getirmeniz
gerekir diye düşünüyorum.
Genel
Kurulu bu düşüncelerle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Lehte söz
isteyen Bekir Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlık Divanının
tutumu lehinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün bir
temel yasayı görüşüyoruz. Tabii, temel yasanın görüşülmesi nasıl olacak, bunu
bizim İç Tüzük’ümüz düzenliyor. İç Tüzük’ümüzün 91’inci maddesine baktığımızda
bununla ilgili düzenleme var. İkinci fıkrasını okuyorum, diyor ki:
“Milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik önergeleri verebilir.”
Burada değişiklik önergesi verilebilir. “Milletvekilleri tarafından Anayasaya
aykırılık önergeleri dahil madde üzerinde iki önerge
verilebilir. Ancak, her siyasî parti grubuna mensup milletvekillerinin birer
önerge verme hakkı saklıdır.” Ne diyor? Temel yasa görüşülürken en fazla iki
önerge verilebilir. Siyasi parti gruplarının önerge verme hakkı saklıdır.
Gruplar önerge verdiği zaman bu iki önergeyi milletvekilleri veremez, grupların
önergesiyle doldurulur; bu, özel bir düzenleme. Özel hüküm olan yerde genel
hükmün uygulanma imkânı bulma şansı yoktur ama burada bir husus daha var, diyor
ki beşinci fıkrada: “Diğer hükümler saklıdır.” Yani burada olmayan konu olunca
-başka hükümler- o ilgili maddelerine bakın anlamına geliyor. O zaman, bu bizi
87’nci maddeye gönderiyor. 87’nci maddeyi açtığımızda birinci fıkrasını
sizlerle paylaşmak istiyorum: “Kanunlarda veya İçtüzükte aksine bir hüküm yoksa, kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi,
tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi, metne
ek veya geçici madde eklenmesi hakkında, milletvekilleri, esas komisyon veya
Hükümet değişiklik önergeleri verebilir.” Bunların hepsini sayıyor, bu
konularda hükûmet ve komisyon değişiklik önergeleri verebilir ama dikkat
ederseniz, hepsi de değişiklik önergeleri olarak sonunda vasıflandırılıyor ve
bir kategori içerisinde sayıyor. Devamına baktığımızda: “Bu esaslar dairesinde milletvekilleri
tarafından Anayasaya aykırılık önergeleri dahil her
madde için yedi önerge verilebilir. Her siyasî parti grubuna mensup
milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklıdır. Ancak, bu hak; ilgili
siyasî parti grubuna mensup milletvekillerince kullanılmaması halinde, diğer
siyasî parti grubuna mensup olanlarla bağımsız sayılan milletvekillerince
kullanılabilir.” Ne getiriyor? Geçici madde eklenmesine ilişkin önerge
verilebilir. Burada bizim bir ihtilafımız yok, doğru, arkadaşlarımız verebilir
ama ne diyor? Bütün önergeler, ne olursa olsun, Anayasa’ya aykırılık dâhil,
tamamı yedi tane olur. Efendim “Bu geçici madde, bu değişiklik önergesi.”
diyemezsiniz çünkü devamına baktığınızda bunları sayıyor sayıyor “…eklenmesi
hakkında, milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik önergeleri
verebilir.” derken bunlarla ilgili hepsini de bu kapsamda aldığını açıkça ifade
ediyor. O nedenle “Ben geçici madde koyuyorum, bu geçici madde değişiklik
önergesi olarak algılanamaz.” denemez. Şimdi, bunu ikisiyle beraber
birleştirdiğinizde, biz temel yasada görüşürken önergeyi ikiyle sınırlıyor,
gruplar kullandığı zaman grup sayısı kadar önerge verilebiliyorsa o zaman,
geçici madde ilavesine dair bir önerge verildiği zaman, aynı usulün burada da
uygulanması lazım, aynı şekilde bunun da değerlendirilmesi lazım.
Şimdi,
Sayın Kart burada iki tane Meclis Genel Kurulunda yapılan usul tartışmasını
gündeme getirdi. Benim hatırladığım, bu usul tartışmaları yapıldı, doğrudur ama
usul tartışmalarında ne tartışıldı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Usul tartışması değil, uygulama.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Uygulamayı söylüyorum. Bu uygulamada ne oldu? Şu oldu:
Komisyon bulunsun mu, bulunmasın mı konuları geçmişte görüşüldü. Esasında, ek
madde ile geçici madde aynı şeyde görüşülüyor. Ek madde koyduğunuz zaman
komisyonu koyuyorsunuz, çoğunluk var mı, yok mu diye onu arıyorsunuz ama ek
veya geçici madde hakkında diyor. Siz geçici madde koyarken komisyon
aramıyorsunuz. Bana göre, burada bir yanlışlık var, Meclisin uygulamasında.
Esasında, geçici madde koyulurken de komisyonun oturması, yeni madde gibi bunun
komisyon salt çoğunluğuyla katılırsa görüşme açılması lazım ama Meclis böyle
bir uygulama yapmamış.
ATİLLA
KART (Konya) - Tutanaklar onu göstermiyor Sayın Bozdağ,
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Sayın Kart’ın verdiği her iki örnekte de ne yapılıyor?
Bunlar önerge olarak kabul ediliyor ve Mecliste bugüne kadar tasarı veya
tekliflere geçici madde eklenmesi uygulamasında iki tane önerge örneği var,
üçüncü geçici madde eklenmesine ilişkin -benim hatırladığım kadarıyla- bir
önerge, bu Genel Kurulda görüşülmemiş. Eğer görüşüldüyse, buradan açıklanırsa,
biz de bilgi sahibi oluruz.
Şu anda,
Cumhuriyet Halk Partisi, haricen Divan arkasında verilen bilgiye göre, beş yüz
tane geçici madde eklenmesine ilişkin önerge vermiş durumda. Peki
şimdi, beş yüz tane geçici madde eklenmesine ilişkin önergeyi…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Yasanın tamamı kaç madde?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – …Divan işleme koyduğu zaman, her kanunun arkasına, her
teklifin arkasına, yürütme maddesinden önce, efendim, biz, beş yüz tane… Bunu
beş yüz niye yaptılar, onu da anlamıyorum, on milyon, beş milyon, bin, iki bin,
beş bin, yüz bin de yapabilirlerdi.
ABDULLAH
ÖZER (Bursa) – Sana mı soracağız kaç tane olacağını!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Eğer bu mantıkla giderseniz, o zaman, bizim
Parlamentoyu kilitleyip gitmemiz lazım çünkü bu kadar önerge hakkının
verildiğini kabul ettiğiniz zaman, isteyen kişi, Genel Kurulun çalışmasını tek
bir kişi de bloke edebilir çünkü bir kişinin iki tane önerge verme hakkını
sınırlayamaz, bir milletvekili binlerce önerge verip bu Genel Kurulu
çalıştırmayabilir. Hâlbuki, Genel Kurulun çalışması
lazım, çalışmaların sağlıklı yürümesi lazım. O nedenle 87’de sınırlama
getirilmiş, ihtiyaç duyulduğu için sınırlama getirilmiş, 91’de ihtiyaç
duyulduğu için getirilmiş konulmuş ve burada, muhalefet partileri veyahut da
milletvekilleri, herhangi bir kanun tasarı veya teklifi görüşülürken elbette
engelleme hakkını kullanacaktır. Bu da demokrasinin içinde
var, kimse bu hakkı kullanıyor diye eleştirilemez, doğrusu, kullanmaları lazım
ama bu hakkın kullanımının sınırlarını aştığı zaman, işte orada, Divan veya bu
hakkın kullanımına izin verenler, bu hakkın kullanımını, hakkın kullanımının
sınırları çerçevesinde tutmak için gerekli müdahaleyi yapabilir ve Divan,
geçmiş uygulamalarına da baktığınızda, İç Tüzük’te boşluk olan konularda kendi
oluşturduğu gelenekler, teamüller çerçevesinde uygulama ortaya koymuştur. Burada
da bir boşluk var. Bu çerçevede bugüne kadarki uygulamaya baktığınızda, iki
tane, geçici madde eklenmesine ilişkin önerge gündeme alınmıştır.
Biz bu
uygulamanın doğru olduğunu, şu an için Başkanlık Divanı uygulamasının doğru
olduğunu kabul ediyoruz çünkü geçmiş geleneklere de uygun. Ama benim şahsi
görüşüm -onu da ifade etmek istiyorum- geçici madde olsun, ek madde olsun,
bunlar ayrı ayrı maddelerdir; bunlarla ilgili, Divanın görüşme yaparken
komisyonun salt çoğunluğunu araması lazım, aksi takdirde önergeyi işleme
koymaması lazım. Ek madde için komisyon arıyor ama geçici madde için aramıyor.
Ben
Meclisin uygulamalarına uygun olduğu için Başkanlık Divanının tutumunu
destekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Bozdağ.
Aleyhte
söz isteyen, Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlık Divanının
tutumu aleyhinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi komisyonlarında ve Genel Kurulunda öngörülen çalışma usul
ve esasları Anayasa’nın 88’inci maddesinde açıkça öngörülmüştür. Burada,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun çalışmalarının usul ve esaslarının
İç Tüzük’le belirleneceği hükmü öngörülmüştür. Ancak bu yetki devri 95’inci
maddede sınırlanmıştır. Meclis İç Tüzüğü’nün 81’inci maddesinden itibaren kanun
tasarı ve tekliflerinin Genel Kurulda görüşülmesinin usul ve esasları
belirlenmiştir.
Şimdi,
87’nci maddede “Kanunlarda veya İçtüzükte aksine bir hüküm yoksa,
kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi, tümünün veya bir maddenin
komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde
eklenmesi hakkında, milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik
önergeleri verebilir.” denilmektedir. Yani 87’nci maddesinin bu ilk cümlesinde,
kimlerin, ne hakkında, hangi önergeleri verebileceği belirtilmiştir. Buna göre,
hükûmet, komisyon ya da milletvekilleri madde üzerinde değişiklik önergesi
verebiliyor, metne ek madde önergesi verebiliyor, geçici madde önergesi
verebiliyor ve burada, bu esaslar dairesinde, milletvekilleri tarafından,
Anayasa’ya aykırılık önergeleri dâhil, her madde için yedi önerge verilebilir.
Her madde için, altını kırmızıyla çiziyorum. Yani buradaki yedi önergeyle
sınırlama her madde için değişiklik önergesine ilişkindir.
Dolayısıyla,
burada geçici maddenin hukuki mahiyetine baktığımız zaman, geçici madde bir
değişiklik önergesi değildir, bir ek madde de değildir, yeni bir madde de
değildir, dolayısıyla hukuki mahiyeti itibarıyla bunlardan çok farklıdır. Bir
maddeye bağlı değişiklik önergesi ile hiçbir maddeye bağlı olmayan, tamamen
bağımsız olan geçici maddeye ilişkin önergeler hukuksal olarak tamamen
birbirinden farklı kavramlardır. Zaten, İç Tüzük’ün 87’nci maddesinde, çok açık
bir şekilde “her madde için” diyor. E, bizim verdiğimiz geçici madde ihdasına
ilişkin önergeler bir maddeye bağlı olarak verilen önergeler değil ki, her maddeye
ilişkin. Yani “Bir kanun tasarısına ya da teklifine bağlı olarak bu kadar
önerge verilir.” demiyor.
Yine,
dayanılan 91’inci madde temel kanunlara ilişkin bir düzenleme. Dolayısıyla,
burada da yine her madde üzerinde değişiklik önergeleriyle ilgili olarak iki
önerge verilebileceği sınırlaması getirilmiştir. Her cümlede “her madde
üzerinde” deniliyor. Dolayısıyla burada İç Tüzük’ün 91’inci maddesine ve 87’nci
maddesine dayanılarak geçici madde ihdasına ilişkin önerge verme hakkımızın
sınırlanması açık bir İç Tüzük ihlalidir ve bu, yasanın bütününü sakatlayan,
yasanın bütününü de tamamen Anayasa’ya aykırı hâle getiren bir durumdur.
Maddelerin üstünde, maddelere bağlı olarak önerge verme sınırlarını, siz,
geçici madde ihdasına ilişkin önerge verme sınırlaması olarak kabul
edemezsiniz. Çünkü, bu İç Tüzük’te geçici maddenin
ihdasını sınırlayan, önergelerini sınırlayan hiçbir hüküm yoktur. O zaman bunu,
muhalefetin engelleme hakkını kötüye kullanması çerçevesinde
değerlendirebilirsiniz, bu, tartışılabilecek bir konudur ama muhalefetin
engelleme hakkının kötüye kullanıldığının tayin ve tespitini kim yapacaktır?
Neye göre yapacaktır? Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde on beş maddelik bir
kanunu temel kanun olarak getiren ve bu konuda yasanın, İç Tüzük’ün kendisine
tanıdığı hakkın da üstünde yer alan objektif iyi niyet kurallarına aykırı
davranmaktan çekinmeyen siyasi iktidarın, muhalefetin engelleme hakkını, hakkın
kötüye kullanılması çerçevesine dayandırması samimi değildir değerli
arkadaşlarım.
Sayın
Başkan Sadık Yakut’un geçmişte yaptığı uygulamada çok açık bir şekilde “Yeni
geçici madde eklenmesine dair iki adet önerge vardır.” diyor. Yani burada
önergelerin sayısını tartışmıyor.
Şimdi,
biz beş yüz önerge değil de üç önerge verseydik, dört önerge verseydik, beş önerge
verseydik Sayın Başkan aynı tartışmayı açacak mıydı? Neye göre? Burada önemli olan konu şudur: Geçici madde ihdasına ilişkin
önerge verilir mi verilmez mi? Bu konuda hiçbir tartışma yok, herkes
verilebileceğini kabul ediliyor. O zaman, ne kadar önerge verilebilir yani
verilecek önerge sayısı nedir? Bu konuda İç Tüzük’e bakıyoruz, İç Tüzük’te
madde üzerindeki değişiklik önergeleri, Anayasa’ya aykırılık önergeleri
konusunda sınırlama var ama geçici maddenin ihdası konusunda sınırlama yok. Bir
hak sınırlanmamışsa o hakkın kullanılması engellenemez. Deminden de söylediğim
gibi, o hakkın kötüye kullanılmasının sınırı nedir?
HALUK
İPEK (Ankara) – Sonsuz mudur? Kaç önerge oldu?
AHMET
YENİ (Samsun) – Kaç tanedir, onu söyle, kaç tane?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, “Ben rejimi
değiştireceğim, hukuki engelleri de mahkemeleri, yüksek mahkemeleri ele geçirip
önlerim, tüm muhalifleri zulümhanelerde süründürüp sustururum, muhalefetin
sesini de Meclisteki çoğunluğa dayanarak aldığım kararlarla keserim.” anlayışı,
çağdaş demokrasilerde olmayan ve gerçekten diktatör, otoriter ve totaliter
rejimlerde görülebilen “Ben yaptım oldu.” mantığının tipik bir yansımasıdır.
Lütfen,
Sayın Başkan, bu uygulamanızdan vazgeçin. Buradaki tutum ve davranışınızla çok
ağır bir İç Tüzük ihlaline sebep olmayın ve kanunun zaten sakat olan bütününü
yeniden sakatlamayın. Bu kanun komisyon metni olmadan geldi görüşüldü, bunu
anlattık; o yönüyle zaten sakat. Şimdi de siz Meclisteki AKP çoğunluğuna
oylattırarak, Sayın İyimaya’nın söylediği gibi, demokrasiyi AKP’nin
çoğunluğunun parmaklarının ucuna indirgeyerek böyle bir karar alırsanız bu,
demokratik hukuk devletindeki bir Parlamentonun alması gereken karar olmaz. O
nedenle tutumunuzdan geri dönmenizi istiyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Şimdi,
lehte söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu konuda, bu tartışılan konuda Başkanlık Divanının lehinde veya
aleyhinde olmaktan çok, olayı tartışmak bence daha doğru, gerçekten doğru. İç
Tüzük’te sarahaten geçici madde talebinde bir sınırlama, bir tanımlama
bulunmamaktadır. Değişiklik önergelerinde, Anayasa’ya aykırılık dâhil, her
maddede ne kadar önerge verileceği, 87’nci maddede, 91’inci maddede
belirtilmiştir ama geçici madde talebinin bir değişiklik önergesi olup olmadığı
konusunda İç Tüzük’ümüzde maalesef böyle bir tanım bulunmamaktadır. Bu noktada
bir açık olduğu kesindir.
Tabii,
muhalefetin engelleme metodu, yolu, imkânı olarak İç Tüzük’ün bu açığından
faydalanmak hakkı mıdır, bu hak hangi düzeye kadar kullanılırsa istismardır,
değildir, bu bir tartışma alanıdır. Bunu takdirinize bırakıyorum ama değerli
milletvekilleri, ben, muhalefet partisi sözcüsü olarak, Başkanlık Divanının
tutumunun lehinde söz almakla bir yükümlülüğüm oluşmuş olmakla beraber, bir
sonucu burada sizin takdirlerinize sunuyorum.
Bakınız,
dört yıldır birlikte çalışılıyor. Sekiz yıldır bu Meclistesiniz.
Bu İç Tüzük’le ülkenin ihtiyaçlarının, toplumun beklentilerinin sağlıklı bir
şekilde karşılanmasının mümkün olmadığı sürekli konuşulmuş olmasına rağmen
sekiz yılın sonunda gelinen nokta budur. Gelinen noktada bir çözümsüzlükle
karşı karşıyasınız. Başkanlık Divanını bir usul tartışmasının içine hapsederek
şimdi burada oylarınızla sorumluluğu siz kendi üzerinize alıyorsunuz. Başkanlık
Divanı tavrının usule uygun olup olmadığını oylatarak meşrulaştırmaya çalışacak
ama bu tartışma bitmeyecek değerli milletvekilleri. Bunu sürekli konuşuyoruz. Bu İç Tüzük’le Türkiye'nin ihtiyaçları veya toplumun beklentilerini
karşılayacak kanun düzenlemelerinin -doğru kanun düzenlemelerinin- yapılmasının
imkânının kalmadığını her defasında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
veya bu işlerden rahatsızlık duyan bir milletvekili olarak ısrarla ifade
etmemize rağmen maalesef iktidar partisi, bu kadar uzun süre tek başına
iktidarı, bu kadar sayısal çoğunluğuna rağmen sorumluluğunu yerine getirmemiş
ve bugün gelinen noktada hangi türde karar verirseniz veriniz sonuçta bir
hukuki boşluk ve bir sonuç, meşruiyet tartışmasının içine Türkiye Büyük Millet
Meclisini atmış olacaksınız. Bunun sorumluluğu size ait değerli
milletvekilleri. Değerli iktidar partisi grubunun değerli yöneticileri bu
sorumluluğu yüklenmek mecburiyetindedir. İç Tüzük’ümüzün 13’üncü maddesinde bu
noktada bir imkân var. O da: Burada anlaşılamayan, uzlaşılamayan konularda
Başkanlık Divanına yeniden değerlendirme ve bu konuda bir usul ihdas etme hakkı
vermiş ama bunu birçok defa birçok konuda talep etmemize rağmen Meclis
Başkanlık Divanı iktidar partisinin taleplerinin engellenmesi anlamında bunu
bir nakisa görmüş ve uygulamamıştır. Şimdi geldiğimiz noktada, gerçekten benim
de kanaatim budur, İç Tüzük’te geçici madde talebini tanımlayan, sınırlayan bir
husus net değildir, açık değildir, yorumla -Sayın Bekir Bozdağ’ın ve Sayın
Meclis Başkanının ifadesiyle- böyle bir değerlendirme yapılmaktadır ama geçici
madde talebi bir değişiklik önergesi değildir ve bunda da bir sınırlama yoktur.
Ancak,
değerli milletvekilleri, sağduyuyla hareket etmek gerekirse, sorumluluk
anlayışıyla hareket etmek gerekirse bunun bir de ruhuna -lafzı böyle ama- bu
işin bir de ruhuna bakmak lazım yani ne kadar geçici madde talebi meşru olur?
Nereye kadar ulaşacak hadise?
ALİ İHSAN
KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Şandır, on beş maddelik tasarıyı temel kanun olarak
görüşürken meşru oluyor mu?
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Meclis tarihinde var mı on beş maddelik bir kanunun temel kanun
olması?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Tabii, tabii, yani şu, Sayın Köktürk, mesele şu: Deve misali
“Nerem doğru?” demiş, nerem doğru? Yani yapılan her şeyde hukuku çiğneyerek, İç
Tüzük’ü çiğneyerek hatta varılan uzlaşmaları çiğneyerek bu Meclisi çalıştırmayı
bir usul hâline getirirseniz şimdi gerekli olduğu noktada çaresiz kalırsınız.Tekrar ediyorum: Yani bir tenkit, suçlama
anlamında değil, bir tespit anlamında söylüyorum. Maalesef, tüm bu sonuçların
sorumlusu iktidar partisi grubudur.
Değerli
milletvekilleri, burası, bu kürsü çözüm üretme makamıdır. Topluma karşı
sorumluluklarımız vardır. Bu sorumlulukları yerine getirme noktasında ne İç
Tüzük’ün boşluklarına ne de hukukun imkânlarına sığınarak görevden kaçamayız.
Değerli
Başkanım, bu yasa uzlaşılarak getirilmesi gereken bir temel yasa. Madde sayısı
olarak temel yasa olmayı karşılamamakla beraber, sistemin temeli anlamında
gerçekten bir temel yasa. Yargının çok önemli bir kurumunu yeniden yapılandıran
bir yasa. Bu yasanın tanziminde, bu yasanın görüşülmesinde ve bu yasanın kabul
edilmesinde azami düzeyde bir uzlaşmaya ihtiyaç bulunmaktadır. Şimdi, yaşanan
sonuçlardan yargıyı suçlayarak, alelacele, bir mutabakata varmadan bu düzeyde
bir düzenleme yapmak, bir kanun yapmak, bence meseleyi zaten baştan sakatlamış
durumdadır.
Dolayısıyla,
ben Başkanlık Divanının lehinde, aleyhinde olmak değil… Zaten usul tartışması
açarak Başkanlık Divanına Cumhuriyet Halk Partisi bir imkân verdi, şimdi
oylatarak meseleyi bağlayacaklar. Dolayısıyla, bu konu bizim İç Tüzük
boşluğundan sonuçlanan ve maalesef, iktidar partisi grubunun sorumluluğunu
bugüne kadar yerine getirmemiş olmasından kaynaklanan ve hukuku meşruiyet
noktasında tartışmaya çeken bir sonuçtur. Tekrar ediyorum: Bunun sorumlusu
siyasi iktidardır. Başkanlık Divanının yapabileceği şey, İç Tüzük 13’e göre
bunu Başkanlık Divanında tartışmak ve bu konuda bir usul ittihaz etmek için
ertelemek olabilirdi ama bunu yapmayıp doğrudan oylatarak sizin sorumluluğunuza
tevdi etmesi bana göre bir yanlış olmuştur, eksik olmuştur.
AHMET
YENİ (Samsun) – Biz sorumluluğu üstleniriz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) – Netice itibarıyla parmakların ucundaki bir demokrasi bazen
de faydayı hasıl etmediğini birçok defa görmüş
bulunmaktayız.
AHMET
YENİ (Samsun) – Milletin parmakları bunlar.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) – Bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Sayın Atilla Kart tarafından verilen örnekler az önce
belirttiğim uygulamayı destekler niteliktedir. Örneğin, Sayın Kart’ın sözünü
ettiği 24 Şubat 2005 tarihli 63’üncü Birleşimde 723 sıra sayılı kanuna Sayın
Eyüp Fatsa ve arkadaşları tarafından iki yeni geçici madde ilave edilmesine
ilişkin önerge verilmiş ve önergeler işleme alınmıştır. Başka bir grubun
önerisi de bulunmamaktadır. Burada sadece geçici madde ihdasında komisyon aranıp
aranmayacağına ilişkin itiraz yapılmıştır.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Önerge sayısı tartışılmamış ama.
BAŞKAN –
Yine, 28 Eylül 2006 tarihli 131’inci Birleşimde de verilen geçici önerge
sayısıyla ilgili bir tartışma yaşanmamıştır, bunda da iki önerge verilmiştir.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – İki tane almışsınız, orada niye hemen iki tane aldınız?
BAŞKAN –
Tutumumda herhangi bir değişiklik olmamıştır.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Biliyorduk zaten Başkanım.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994) (S. Sayısı: 610) (Devam)
BAŞKAN –
Tasarıya yeni geçici madde eklenmesine ilişkin ilk önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 610 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Tayfun İçli Turgut
Dibek Atilla
Kart |
Eskişehir Kırklareli Konya |
Ali Rıza Öztürk Osman
Kaptan Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Antalya Zonguldak |
“Geçici
Madde 4: Bu Kanuna ekli (1) sayılı listede yer alan ve Kanunun 10. maddesi ile
ihdas edilen kadrolar 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (1) sayılı cetvelin Danıştay Başkanlığına ait bölümüne Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten 3 gün sonra eklenir. Söz konusu kadrolar 3
gün içinde kullanılmadığı takdirde iptal edilir.“
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, artık öyle anlaşılıyor ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde İç Tüzük’ü,
Anayasa kurallarını bir kenara bırakarak, tümüyle çoğunluk partisinin oylarına
dayalı alınan kararlarla yürütülmesi kuralı kabul edilmiş oluyor.
Burada,
biz, iktidarıyla muhalefetiyle birbirimizle konuşarak, birbirimizle tartışarak
olayları aydınlatma, yasa yapma geleneğinden ayrılmış oluyoruz. Bu, aslında çok
acıdır. Ülkeyi yöneten siyasi parti olarak iktidar partisidir. Parlamentoyu da
siyasi partinin hukuk kurallarına göre yönetmesi gerekmektedir.
Demin
verdiğimiz önergelerimiz yine, bu Genel Kurulda AKP’nin çoğunluğuna dayalı
olarak reddedilmiştir. Komisyonlardaki konuşmalarımız yine, çoğunlukla
reddedilmiştir. Peki, İç Tüzük kuralları ne olmuştur? Bir kenara itilmiştir.
Komisyonlarda milletvekillerinin maddeler üzerinde ya da geneli üzerinde
konuşmasını sınırlayan, önerge vermesini sınırlayan hiçbir İç Tüzük ya da
Anayasa hükmü olmadığı hâlde Genel Kurulun çalışma usulleri oraya uygulanmak
suretiyle muhalefet partisi milletvekillerinin sözleri kesilmiştir değerli
arkadaşlarım.
Çağdaş
demokrasilerde, demokrasiye zarar vermemesi için devlet gücünü ellerinde
bulunduran siyasal kadronun sınırlandırılabilmesinin en etkin yolu da erkler
ayrılığı ilkesinin benimsenmiş olmasıdır çünkü erkler ayrılığında iktidar gücü
çeşitli devlet organları arasında paylaştırılır. Devlet iktidarının bir
parçasını kullanan her organ sahip olduğu yetki sayesinde diğerlerini
denetleyip frenler ve dengeler. Gücün dengelenmesinde işte, yürütme bölümünde
yer alan siyasal gücün denetlenmesi ve frenlenebilmesi için Parlamentoda
muhalefetin muhalefet etme hakkının kullanılması gerekir. Muhalefetin muhalefet
etme hakkı engellenmemelidir. Muhalefetin elindeki konuşarak aydınlatma ve
uyarma ile önerge verme araçları Türkiye Büyük Millet Meclisindeki çoğunluğun
gücüne dayalı anayasal aykırılıkları, toplumu ve siyasal rejimi dönüştürme
girişimlerini önlemenin en masum ve en etkin hukuksal yollarıdır. İktidar
partisinin çoğunluğu elinde bulundurduğu nedenle muhalefetin bu hakkını -saygı
duyması yetmez- koruması ve kollaması gerekir çünkü demokratik hukuk devleti
anlayışı bunu gerektirir. Demin de söyledim, “Ben rejimi değiştireceğim.”
diyerek ısrarla ve inatla Meclisteki, komisyonlardaki çoğunluğa dayanarak
alınan kararları İç Tüzük hükümleri ya da anayasal kurallar hâline getirerek
Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetmeye kalkmak açık bir İç Tüzük ihlalidir.
Ben
burada büyük hukukçu Ahmet İyimaya’dan yine bir alıntı yapmak zorundayım. Sayın
İyimaya “Bugün parmaklar yasama iktidarı için yetebilir. Buna güvenilmemelidir.
Uzlaşmanın çimlendiği, çözümlerin oluşturulacağı mekân o mekândır. Görüşülmekte
olan Anayasa değişikliğinin bir uyum komisyonundan geçmemesini bu güzel geleneğin
ihmali ve ihlali olarak görüyorum. Tekerrürünü ve parmaklara sığınmayı ise
yasama demokrasimizin geleceği adına kaygıyla izliyorum.” diyor ve o tarihte, 15/6/1999 tarihinde Doğru Yol Partisi Grubu adına yaptığı
bir konuşma. Refah Partisi sıralarından da alkışlar geliyor.
Değerli
arkadaşlarım, muhalefette olduğunuz zaman hukuka aykırılıklara karşı çıkmayı
alkışlamak, iktidarda olduğunuz zaman hukuka aykırılıkları, hukuksuzluğu ve
keyfîliği kural hâline getirmek doğru bir yöntem değildir, bundan vazgeçilmesi
gerekir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 610 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Tayfun İçli Turgut Dibek Atilla Kart |
Eskişehir Kırklareli Konya |
Ali İhsan Köktürk Osman Kaptan Ali Rıza Öztürk |
Zonguldak Antalya Mersin |
"Geçici
Madde 5: Bu Kanuna ekli (1) sayılı listede yer alan ve Kanunun 10. maddesi ile
ihdas edilen kadrolar 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Danıştay Başkanlığına ait bölümüne Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten 3 gün sonra eklenir. Söz konusu kadrolar 4
gün içinde kullanılmadığı takdirde iptal edilir."
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
8 yılı
aşan bir süreden bu yana devam eden AKP iktidarıyla birlikte, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti içinde artık AKP'nin Derin Devleti inşa edilmiş durumdadır.
Türkiye
Cumhuriyeti'nin Valileri’nin önemli bir bölümü Devlet'in Valisi olmaktan çıkmış
durumdadır. AKP'nin İl Başkanlıklarıyla eşgüdüm içinde görev yapan ve Siyasi
İktidarın Ajanı durumunda olan görevliler hâline gelmişlerdir.
Türkiye
Cumhuriyeti, Türkiye'den yönetilmemektedir. Bu süreçte Başbakanlık, Adalet ve
İçişleri Bakanlıkları kilit rol üstlenmişlerdir.
Türkiye
Cumhuriyeti İçişleri Bakanı, sayılarının 500'e ulaştığı ifade ve iddia edilen
yabancı istihbaratçının varlığıyla ilgili olarak ısrarla sorulan sorulara,
"Ben de bilmiyorum" diyebilmektedir.
Türkiye
Cumhuriyeti’nde TİB yoluyla, yasa dışı telefon dinlemeleri yoluyla,
Telekomünikasyon yoluyla, gizli tanık terörü yoluyla; Başbakanlık, İçişleri ve
Adalet Bakanlığı bünyesinde oluşturulan "illegal karargâhın"
varlığını doğrulayan gelişmeler yaşanmaktadır.
Türkiye
Cumhuriyeti’nde 4 Mayıs 2007 tarihli Dolmabahçe görüşmesiyle birlikte,
"sivil-asker işbirliğiyle" post-modern bir darbe
gerçekleştirilmiştir. Bu darbe üzerine 22 Temmuz 2007 seçimleri şekillenmiştir.
Siyasi
iktidar, kamu yönetimi içinde kendi devletini yarattığı gibi; sivil toplumu
sindirmiş, birkaç istisna dışında sivil toplum ve meslek kuruluşları muhalefet
edemez hâle gelmiştir. Anayasal çerçevede muhalefet görevini yapmak isteyen ve
sayıları son derece sınırlı olan meslek odaları ve kuruluşlar ise, medya
yapılanmasındaki kuşatma ve çıkar ilişkileri sebebiyle sesini duyuramaz hâle
gelmiştir.
Türkiye
Cumhuriyeti; demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinin tüm direnme
unsurlarını ve hayatiyetini yok eden rejimi faşist bir yapıya dönüştüren
sürecin nihai aşamasıyla karşı karşıyadır.
Bugün görüşülmekte
olan tasarılar yargı engelini tümüyle bertaraf etmenin ve rejimi dönüştürmenin
nihai aracı hâline gelmiştir.
Türkiye,
cumhuriyet ve demokrasinin kazanımlarını kaybetme noktasına gelmiştir.
Bu
sürecin kaçınılmaz sonucu ise, devlet olarak dikta yapılanması, toplumsal
olarak da bölünmedir, ayrışmadır.
Karartma,
bilgi kirliliği ve takiye konularında yakın tarihin en büyük demagoglarından
olan Başbakan; Göbels propagandası ve Makyavel yöntemleriyle; Türkiye'yi hem
ekonomik olarak hem siyaseten ve hem de kültürel olarak müstemleke bir ülke
hâline getirme misyonunu büyük ölçüde başarmış durumdadır.
1919'larda
başarılı olamayan, amacına ulaşamayan emperyalizm, AKP'nin
"işbirlikçi" anlayışıyla bugün önemli bir mesafe almıştır.
Özetle,
tüm yargı mekanizması ve kazanımları; yeni oluşturulan ve birçoğunda yargıçlık misyonu bulunmayan Anayasa Mahkemesine boğdurulmak ve
hegemonyasına sokulmak istenilmektedir.
Bugün
için Yargıtay ve Danıştaya egemen olamayan siyasi iktidar, Yargıtay ve
Danıştayı Anayasa Mahkemesi aracılığıyla ezmek ve etkisiz kılmak istemektedir.
Anayasa
Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay gibi kurumlar faşizmi hedefleyen iktidarlar
için başlangıçta alt edilmesi gereken, üzerlerinden atlanması gereken
kurumlardır. Ancak iktidar devleti ele geçirdikten sonra artık bu kurumlar,
faşizmin demir pençesini oluşturan faşist yargı kurumlarına dönüşürler.
Naziler,
yüksek mahkeme yargıçlarının kendi kontrolleri altındaki kurumlardan
seçilmesini sağlıyorlar. AKP bunu daha da ileri götürüyor. Sadece Yüksek Mahkemeleri
değil, İlk Derece Mahkemelerinde de bunu başarıyor.
Bu önerge
ile kadroların kullanımının verimli hale getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, şimdi, bu gerekçede partimize ve grubumuza
dönük ağır hakaretler bulunmaktadır. O yüzden İç Tüzük 69’a göre söz talep
ediyorum.
BAŞKAN –
Sayın Bozdağ lütfen… Zaten son iki madde kaldı.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, Sayın Başkan, burada bizim grubumuzun asla kabul
edemeyeceği, baştan aşağıya bir iftira destanı yazılmıştır.
BAŞKAN –
Ne var? Ne söylediler? Ne yazmışlar ki Sayın Bozdağ?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, baştan aşağıya dikta, faşizm, Nazizm, demagog, emperyalizm işbirlikçisi…
BAŞKAN –
Sayın Bozdağ, iki dakika süre veriyorum.
Yeni bir
sataşmaya mahal vermeden, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın,
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli ve arkadaşlarının önergesinin
gerekçesinde AK PARTİ Grubuna dönük hakaretler bulunması nedeniyle partisine
sataşıldığı iddiasıyla konuşması
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii
burada görüşmeleri yaparken meramını anlatmakta aciz olursanız veyahut da
derdinizi anlatamazsanız, o zaman insanlara iftira etmek bir kolaycılık.
Yazarsınız yukarıdan aşağıya “şöyledir böyledir, şudur budur” diye, bunları alt
ata dizersiniz, buna fikir dersiniz. Bu fikir olmaz. İftiraların manzumesini
bir fikir olarak ortaya koyup, AK PARTİ’ye bunu gerçekmiş gibi yamamak son
derece büyük bir haksızlıktır ve bu iftiradır. Huzurunuzda biz bunu
reddediyoruz.
AK PARTİ
hükûmetleri ve Sayın Başbakanımız Türkiye’nin içeride ve dışarıda itibarını
artırmış, bölgesinde ve dünyada artık kale alınmayan bir ülke değil, olan bütün
olaylara yön veren ülke konumuna gelmiştir. Mısır’da yürüyen de Tunus’ta
yürüyen de “Artık, Türkiye gibi bir ülke, Türkiye gibi bir demokrasi, Tayyip
Erdoğan gibi bir Başbakan istiyoruz.” diye yürüyorlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bütün dikta rejimlerinden bunalanların örneği Türkiye olmuştur.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Bozdağ.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/994) (S. Sayısı: 610) (Devam)
BAŞKAN –
14’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 610 sıra sayılı Kanun
Tasarısının (14) maddesinin, “Madde 14- Bu kanun yayımı tarihinden itibaren 3
yıl sonra yürürlüğe girer.” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ali Rıza Öztürk Ali İhsan Köktürk Atilla Kart |
Mersin Zonguldak Konya |
Turgut Dibek Rahmi Güner Şahin Mengü |
Kırklareli Ordu Manisa |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Turgut Dibek, Kırklareli
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Dibek.
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, 14’üncü madde üzerindeki önergemiz hakkında söz aldım.
Tabii,
artık, tasarının sonuna geldik. Kanunla ilgili söylenenler söylendi. Ben, bu
beş dakikalık süre içerisinde genel olarak aslında ülkenin bugün içinde
bulunduğu… Az önce alkışlardan -aslında konuşmamın bir kısmını farklı yapmayı
düşünmüştüm ama- alkışları görünce, yani çok bir şeyin de değişmediğini
görüyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün, Türkiye'nin içine girdiği veya sokulduğu tabloyu aslında
şöyle, kısaca bir özetlediğimizde, Sayın Bozdağ’ın söylediği, işte, “Demokrasi,
efendim, özgürlükler, her ülkeye örnek olan bir anlayışa büründü Türkiye.”
gibi, bunların hiçbirinin geçerliliği yok. Bugün, Türkiye, dibine kadar, bir
tek adam yönetiminin içerisine girmiştir. Bakın, bu tasarı kanunlaştıktan sonra
bu daha da kuvvetlenecektir.
Şimdi,
Anayasa’mızı açın, bakın, orada göreceksiniz. Anayasa’mızda hukuk devletinden
bahsediyor. Anayasa’mızda kuvvetler ayrılığı rejiminden bahsediyor. Anayasa’da,
işte, bu kuvvetler ayrımının birbirinin denetlemesinden bahsediyor. Bugün
içinde bulunduğumuz süreç, yaşadıklarımız, işte, sizlerin “Çok fazla özgürlük
getirdik, birçok yasada düzenlemeler yaptık…” Biçimsel anlamda, aslında ülkede,
gerçekten, baktığımız zaman maddelere, birtakım iyileştirmelerin yapıldığını,
kâğıt üzerinde, görüyoruz. Bunları, çıkıp burada söylüyorsunuz. Mesele o değil.
Mesele, yaşamsal açıdan bakıldığında hangi noktadayız?
Şimdi,
özgürlüklerden bahsediyorsunuz ama bu ülkede -şeylere hiç girmeyeceğim, bu,
efendim, dinlemeler, şunlar, bunlar- vatandaşlarımız, artık seyahat özgürlüğünü
kullanamıyorlar, bakın, seyahat özgürlüğünü. İşçiler araçlarla bir yere
giderken artık polis tarafından durduruluyor, “gidemezsiniz” deniyor.
Öğrenciler, efendim, bir yere gidemiyorlar. Sayın Başbakanın açılış için veya
işte gittiği yerlerde insanlar bir gün, iki gün önceden gözaltına alınıyor.
Şimdi, bu mantığı, aslında bu anlayışı… Yani kâğıt üzerinde var olduğunu
söylediğiniz özgürlüklerin bu ülkede olmadığını hepimiz görüyoruz, sizler de
görüyorsunuz.
Bu kanuna
belki biraz sonra değerli arkadaşlarımız işte oylarıyla “kabul” oyu vererek bu
kanunu yasalaştıracaklar. Birileri ellerini ovuşturacak, “Evet, istediğimiz
oluyor.” diyecek. Ben burada iyi niyetle, her şeye rağmen iyi niyetle yine bu
kanunun ülke için yararlı olduğunu düşünerek oy verecek olan milletvekilleri
olduğunu da düşünüyorum.
Ama
değerli arkadaşlar, bakın, Alman Weimar Anayasası var -arkadaşlarımız bilirler- dönemin en
demokratik anayasası, o dönemin. Şimdi, o Anayasa’nın içerisinden bir Hitler
çıktı, bir diktatör çıktı. Şöyle bir yanılgı içerisindesiniz gibi geliyor bana:
“Demokrasi ve çok parti her şeye yeter.” Arkadaşlar, yetmiyor. Geçen gün YSK
açıklamış, yirmi dört tane siyasi parti önümüzdeki seçimlerde yelpazede yer
alacak yani yirmi dört tane siyasi partiye oy kullanacak vatandaşlarımız. Yani
çok parti var diye, bu ülkede, efendim, kâğıt üzerinde temsilî demokrasi var
diye eğer sizler “her şey güzel” diyorsanız, yanılıyorsunuz. Bakın,
diktatörlerin bir anlayışı var, tarihten gelen o mantık. Ne diyorlar? Seçimle
geldik, halk bizi seçti, biz her şeyi yaparız, bize kimse engel olamaz,
muhalefet de engel olamaz, kurumlar da engel olamaz. Bunu yaparken bize kimse
müdahale etmeyecek ve bunu yaparken biz bu süreçte -sizin yaptığınız gibi-
hukuku da hiçe sayabiliriz, gerekirse zaman zaman –bunu Sayın Başbakan ve diğer
sözcüler yapıyorlar- hukuku hedef de gösterebiliriz. Diktatörler bunu zamanında
yapmışlar. Şimdi, ben bu mantığı tarihte görüyorum, bakıyorum, bugün de sizin
aslında uygulamalarınızda bunu görüyorum değerli arkadaşlar.
Şimdi,
bakın, Sayın Başbakan -sürem de bittiği için bunu da okumak istiyorum- aslında
kafasında bir, tek adam rejimi var. 2004’te bir televizyon programında, Kanal
D’de Teke Tek programında Fatih Altaylı’nın bir programına katılmış. O
programda Başbakan şunu söylemiş, Başkanlık rejiminden bahsetmiş. Bugün yine
dikkat ederseniz onu temcit pilavı gibi tekrar ortaya çıkardı, “Vatandaşlarımız
bunu tartışsın.” diyor. Şimdi, o programda başkanlık sistemini övüyor Sayın
Başbakan ve bunun gerekçesini de şöyle söylüyor: “Bu, bürokrasiyi ortadan
kaldırır.” diyor, yani başkanlık sistemi gelirse. Fatih Altaylı da bunun
üzerine şöyle bir şey sormuş kendisine: “Sayın Başbakan, bunun uygulanabilmesi
için eyalet sisteminin olması gerekmiyor mu?” demiş. Sayın Başbakanın yanıtı
değerli arkadaşlar: “Eh, tabii. O zaman ona uygun bir yapılanma da olmalı, altı
kaval üstü şişhane olmaz.” Sayın Başbakan 2004’te aslında niyetini açıklamış.
Bu gelen yasaların hepsi, değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanın tek adamlığı
için.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT
DİBEK (Devamla) – Hayırlı olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Dibek.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
15’inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 610 sıra sayılı Kanun
Tasarısının (15) inci maddesinin, “Madde 15- Bu kanun hükümlerini Adalet
Bakanlığı yürütür.” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ali Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Atilla
Kart |
Mersin Zonguldak Konya |
Turgut Dibek Rahmi
Güner Şahin
Mengü |
Kırklareli Ordu Manisa |
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öztürk.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk halkının hukuki
güvenliğini yok eden, yarınlarını karartan, siyasi iktidarın yüksek Yargıtay ve
yüksek Danıştayı ele geçirme projelerinin sonuna getiren bir kanun tasarısının
sonuna gelmiş oluyoruz. Bu kanun tasarısının, insanları yarınlarında derin
kaygılara sevk edeceği herkesçe açıktır. Bugün siyasi iktidarda olanlar, bu
kanun tasarısının kendilerine yönelik yaratacağı hukuki güvenlikten
yararlanabilirler ama yarın muhalefete düştüklerinde kendileri de sığınacak
güvenli bir liman ararlar.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilişinden
itibaren, komisyonlarda görüşülmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülmesi süreci tümüyle hukuka aykırı yürütülmüştür, Parlamento teamüllerine
aykırı yürütülmüştür, İç Tüzük hükümleri ihlal edilmiştir.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, Adalet Komisyonu Başkanının
antidemokratik tavır ve tutumları nedeniyle, muhalefet etme haklarının
kısıtlanmış olması nedeniyle grupsal olarak Adalet Komisyonundan çekildiler.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun grupsal olarak Komisyondan çekilmesi, artık, o
Komisyonun çalışmalarını durdurmasını gerektiriyor idi. Ancak bu konuda
Komisyon Başkanı “Komisyonun toplantı yeter sayısı vardır.” savıyla çalışmaları
devam ettirdi. O zaman, komisyonlar başta kurulurken de toplantı yeter sayısı
var çünkü AKP’nin 25 kişilik komisyonda 15 kişisi var. O zaman diğer gruplardan
komisyona üye almanın ne anlamı var? Siyasi partilerin komisyonlarda temsil
edilmesi bir haktır, aynı
zamanda bir görevdir. Bu hiçbir tarzda engellenemez. Siyasi
partiler temsil haklarını da milletvekilleri eliyle kullanırlar.
Şimdi şöyle bir soru soruyorum sizlere: Biz Cumhuriyet Halk Partisinin
5 milletvekili olarak parti grubunun, parti yetkili organlarının aleyhine
aykırı bir şekilde komisyonlardan istifa etseydik ve bundan parti grubunun haberi
olmasaydı Sayın Başkan ne gibi işlem yapacaktı veya biz Adalet Komisyonunun 5
üyesi olarak Cumhuriyet Halk Partisinden istifa etseydik Komisyon üyeliğimiz o
noktada düşecek miydi? Bizim istifa dilekçelerimizi
partiye bildirme zorunluluğumuz yok. Partiden istifa dilekçemizi Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına ve Komisyon Başkanlığına verdiğimiz anda otomatik
olarak bizim Komisyon üyeliğimiz de düşüyor çünkü komisyonlarda bağımsız
milletvekili var mı? O zaman Komisyon Başkanı çalışmalarını devam mı
ettirecekti? O siyasi partiye yani Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna “Sizin
Komisyondaki milletvekilleriniz istifa etti, partiden istifa etti, haberiniz
var mı, yeni üye verecek misiniz?” diye sormayacak mıydı? Eğer komisyon üyesi
verilmesi zorunlu değilse Meclis Başkanı daha sonra gruba neden yazı yazdı
“Komisyona üye verin.” diye? Biz istifa etmiştik, devam ettirebilirdi. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı CHP Grubuna yazı yazıyor “Komisyona üye verin.”
diye.
Değerli
arkadaşlarım, deminden beri anlatmaya çalıştım. Komisyonların varlık nedeni
siyasi partilerin gruplarının komisyonlarda temsiliyle mümkündür. Bu anayasal
bir haktır. Dolayısıyla komisyonlardan grupsal olarak çekilme o komisyonun
varlığını sona erdirir. Komisyon, yeniden üyeler seçilip tamamlanana kadar
devam ettirir çalışmalarını. Öyle olmamış olsaydı, başta da söyledim, başında
da salt çoğunluğu sağlayan -zaten
sayısı var- AKP’nin hiç muhalefet partisi gruplarından adam almasına gerek
yoktu.
Dolayısıyla,
burada görüştüğümüz bu kanun tasarısı Adalet Komisyonunun kanun tasarısı
değildir, keyfî olarak bir araya gelmiş milletvekillerinin keyfî olarak aldığı
bir metindir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
15’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
İkinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri de tamamlanmıştır.
İç
Tüzük’ün 86’ncı maddesi gereğince, oylarının rengini belirtmek üzere 2 sayın
milletvekili söz istemişlerdir.
Lehinde
söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.
Buyurun
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün çok
önemli bir yasanın sonuna geldik. Yaklaşık yirmi maddelik, ek maddeyle birlikte
yirmi bir maddelik bir yasal düzenlemeyi bitirdik. Biraz sonra inşallah
tamamını oylayacağız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce yaptığımız Başkanlık Divanının usul
tartışması çerçevesinde ana muhalefet partisinin son maddede, geçici 3’üncü
maddeden itibaren beş yüz tane önerge verdiğini gördük. İç Tüzük’ü zorlayarak,
İç Tüzük’ün kendilerine verdiği bir hakkın istismarını devam ettirerek
yaptırdıkları bir önerge. Bu çerçevede Sayın Meclis Başkanı bizi içeriye davet
ettiğinde bu önergelerin nasıl olacağı konusunda tartıştık, anlaşamadık ve usul
tartışması açılmasına karar verdik. Fakat iki önergeyi Meclis Başkanlığı işleme
aldı. İşleme alınan önergelerin bu hengâme içerisinde gerekçelerinin bizim
tarafımızdan ve Başkanlık Divanı tarafından incelenmediğini gördük.
Şimdi,
önergeler İç Tüzük 87’nci maddeye göre verilir. Temel yasa ise 91’inci maddeye
göre verilir. İç Tüzük’te önergeler gerekçesi olmadığı takdirde kabul edilmez
87’nci maddeye göre. Gerekçesiz önergeler Başkanlık Divanı tarafından kabul
edilmez. Niye? Çünkü kanun koyucunun niyeti… Kanunun gerekçesiyle beraber bir
bütün olmasından dolayı gerekçenin ne anlama geldiğini ifade etmek gerekir ama
şimdi bu beş yüz tane önergenin gerekçesine bakıyoruz, hepsi matbu. Burada
Başkanlık Divanı gerekçeyi okutuyor, herhangi bir milletvekili konuyla ilgili
görüşme yapmıyor, önergeyle ilgili, gerekçeyi okutuyor ama gerekçeye bir
bakıyorsunuz, Allah göstermesin, hakaretin bini bir para. Başından
sonuna hakaret, başından sonuna iftira. İllegal bir karargâh kurulmuş,
faşist bir yapıya dönülmüş, dikta yapılanması olmuş, müstemleke hâline
getirilmiş bir ülke şeklinde yalan ve iftirayla dolu bir gerekçe. (CHP
sıralarından gürültüler)
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) – Sana göre öyle, sana göre öyle!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, bakınız, bizim İç Tüzük’ümüzün 66’ncı
maddesine göre eğer burada bir milletvekili kaba ve yaralayıcı bir söz
kullanırsa Başkanlık Divanının, Meclis Başkan Vekilinin o milletvekili
konuşurken sözünü kesme hakkı vardır.
Yine
konuşma üslubunu içeren 67’nci maddeye göre eğer Genel Kurulda kaba ve
yaralayıcı sözler söylenirse Başkanlığa gelen yazı ve önergelerde kaba ve
yaralayıcı sözler varsa Başkan gereken düzeltmelerin yapılması için o yazı ve
önergeyi sahibine geri verir. Şu anda Başkanlık Divanı bunu yapmamıştır.
Öte yandan,
bu kaba ve yaralayıcı sözler İç Tüzük’ün 160’ıncı maddesine girmektedir. İç
Tüzük’ün 160’ıncı maddesi ne diyor? Kınama cezasını gerektiren fiil şu anda
işlenmiştir. İç Tüzük’ün 160’ıncı maddesinin üçüncü bendine göre kaba ve
yaralayıcı sözler sarf etmek ve hareketler yapmak kınama cezasını gerektirecek
fiillerdir.
Başkanlık
Divanının, açıkçası, gelen önergelerle ilgili incelemesini tam olarak yapması
gerekir, hakaret içeren önergeleri, yasa metniyle zerre kadar alakası olmayan
önergeleri işleme almaması gerekir.
Bakın,
önergeyi okuyorum size:
“Geçici
Madde 4: Bu Kanuna ekli (1) sayılı listede yer alan ve Kanunun 10. maddesi ile
ihdas edilen kadrolar 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (1) sayılı cetvelin Danıştay Başkanlığına ait bölümüne bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten 3 gün sonra eklenir. Söz konusu kadrolar 3
gün içinde kullanılmadığı takdirde iptal edilir.”
Bir
sonraki önergede buradaki “3” rakamı “4” olmuş, “4” rakamı “5” olmuş.
Allah
aşkına, yani milletvekilliğinin itibarı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
Parlamentonun itibarı bu kadar düşürülmemiştir! Yani “3” rakamını “4”
yapacaksın, “4” rakamını “5” yapacaksın ve burada da beş yüz tane önerge
vereceksin, “Vaktim olsaydı 5 milyon önerge verecektim. Bana mı sordun?”
diyeceksin.
Millet
böylesine Parlamentonun itibarını düşürenler kimse 12 Haziran tarihinde
sandıkta bunun hesabını soracaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Aleyhte söz isteyen Muharrem İnce, Yalova Milletvekili.
Buyurun
Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben Sayın
Bülent Arınç’ın yerine olsaydım Sayın Elitaş’a şimdi kızardım çünkü “Sen bu
konuşmayı yapmasaydın Muharrem İnce de benim eski tutanakları okumazdı.”
derdim.
Şimdi
tutanaklardan okuyorum. Sayın Bülent Arınç -o zaman muhalefet milletvekili-
“Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir uygulamayla saatler boyunca konuşmak
bile mümkündür ama hiçbir Temsilciler Meclisi üyesi veya senatörün aklından, bu
hakkın, çok fazla zaman harcadığı, bunun milletvekillerine bir lüks olduğu
düşüncesi geçmemiştir. Orada saatler boyunca konuşur insanlar.” diyor. Bülent
Arınç söylüyor bunu, Sayın Arınç.
AHMET
YENİ (Samsun) – Ama iftira atmaz, yalan konuşmaz!
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Yine diyor ki Sayın Arınç: “Sayısal çoğunluk aynı zamanda
siyasi ağırlık değildir. Meclis görüşmelerinde müzakere usulü terk
edilmektedir, otomasyona gidilmektedir. Affedersiniz, bir halk tabiridir: Ham
hum şorolop. Al, gönder, getir, kabul et. Arkasında ne olacak? Beş dakikada Beşiktaş. Böyle şey olur mu?”
Yine
Sayın Suat Kılıç 20/12/2005 tarihli köşe yazısında
“Türkiye mahkemeleri bağımsızdır. Türkiye yargı bağımsızlığıyla yeni
tanışmıyor. Bu ülkede bakanlık, Başbakanlık koltuğunda bulunmuş isimler bugün
Yüce Divanda yargılanıyor. Onlar da mahkemelerin bağımsızlığına, hukuka,
hâkimlerin vicdanına emanet edilmiştir.” diyor, 2005’te. Sonra da diyor ki:
“Yargı bağımsız değildir.”
SUAT KILIÇ (Samsun) – Aynen doğru.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, siz, evet, faşizan bir
uygulamayla muhalefetin sesini kesmek istiyorsunuz.
1)
Komisyonda önerge sayısını sınırlandırıyorsunuz.
2)
Konuşma süresini beş dakikaya indiriyorsunuz.
3) Genel
Kurula geliyoruz. Meclis tarihinde on beş maddelik bir kanunun temel kanun
olarak görüşüldüğü bir başka görüşme olmuş mudur? Bunu defalardır soruyorum.
Hiçbirinde olmamıştır. Bakınız, 21’inci Dönem Parlamentosunda, bu Büyük Millet
Meclisi temel kanunla 7 kez karşılaşmıştır, 22’nci Dönemde 29 kez, 23’üncü
Dönem Parlamentosunda bu 41’inci temel kanun. Siz istisnai bir durumu genel bir
durum hâline getirdiniz.
Bu akşam
itibarıyla farklı bir Türkiye var. Artık, yürütme yasamayı da yargıyı da teslim
almış durumda. Yani, burada, ben biliyorum, bakanların önünde düğme ilikleyen
milletvekillerini biliyorum, kendisinin yasamanın üyesi olduğunu farkında
değil, o yürütmeyi denetlemekle görevli olduğunun farkında değil. Orada düğme
ilikleyen milletvekilleri vardı, artık bakanların önünde, AKP’li milletvekillerinin
önünde düğme ilikleyen hâkimler de olacak! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Artık tek şansımız şu olacak: “AKP’li hâkimlerin de vicdanı vardır inşallah.”
demekten başka bir şansımız kalmadı. Türkiye’de hiç kimsenin hukuk güvenliği kalmamıştır.
Türkiye’de tuz kokmuştur.
Anayasa’nın
7’nci maddesi “Yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” diyor. Siz bu yetkiyi zaten
devretmiştiniz Genel Başkanınıza. 9’uncu maddesi de “Yargı yetkisi, Türk
milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” diyordu, ne yazık ki yargı
yetkisini de devrettiniz. Bakın, yürütme yetkisi için “Türk milleti adına
kullanılır.” demiyor, “Yürütme yetkisi, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak
kullanılır.” diyor ama siz yasama yetkisini de yargı yetkisini de ne yazık ki
devrettiniz.
AHMET
YENİ (Samsun) – Bittiniz, bittiniz… Tükendiniz…
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Bir Yargıtay Başkanı, yargıçları vicdanla cüzdan arasına
sıkıştırmaktan söz etmişti. Sanırım siz artık vicdanı bıraktınız, cüzdanla
ilgileniyorsunuz. Şimdi, Anayasa Mahkemesi üyelerinin maaşlarını iki üç katına
artırma, onlara kırmızı plaka verme sevdasına düştünüz.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) – Zaten yok muydu?
İSMAİL
BİLEN (Manisa) – Yok öyle bir şey.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Evet evet, bunların…
Şimdi,
YÖK üyelerini maaşla kandırdınız ama bu ülkede namuslu yargıçlar vardır, bu
ülkede siz iktidar da olsanız Ankara’da hâkimler de vardır, o maaş zammına, o
kırmızı plakaya, o vereceğiniz birtakım haklarla boyun eğmeyeceklerdir diye
düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Türkiye’de yargıçların
vicdanlarının olduğunu düşünüyorum ve bu konuda da size hesap soracaklarını
düşünüyorum ve şunu unutmayınız ki o getireceğiniz bazı düzenlemelerle YÖK
üyelerini maaşlarıyla, makam arabalarıyla YÖK üyelerini teslim almış
olabilirsiniz ama yüksek yargıçları teslim alamayacaksınız diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunacağım ancak sayın milletvekilleri, tasarının tümünün
oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi
okutup imza sahiplerini arayacağım.
TBMM
Başkanlığı’na
610 s.
sayılı kanun tasarısının tümünün oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını
arz ve talep ederiz.
Bekir
Bozdağ? Burada.
Veysi
Kaynak? Burada.
Cevdet
Erdöl? Burada.
Yılmaz
Tunç? Bartın.
Kayhan
Türkmenoğlu? Burada.
Cüneyt
Yüksel? Burada.
Özlem
Piltanoğlu Türköne? Burada.
Azize
Sibel Gönül? Burada.
Mehmet
Nil Hıdır? Burada.
Mehmet
Ceylan? Burada.
Ahmet
Yeni? Burada.
Cemal
Yılmaz Demir? Burada.
Kadir
Tıngıroğlu? Burada.
Güldal
Akşit? Burada.
Haluk
Özdalga? Burada.
Yahya
Doğan? Burada.
İhsan
Koca? Burada.
Mehmet
Şahin? Burada.
Ali
Öztürk? Burada.
Mehmet
Emin Tutan? Burada.
Yılmaz
Helvacıoğlu? Burada.
Sayın
milletvekilleri, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, 610 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:
“Kullanılan
oy sayısı : 307 |
Kabul : 279 |
Ret : 27 |
Çekimser :
1 (x) |
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Bayram Özçelik Yusuf
Coşkun |
Burdur Bingöl” |
BAŞKAN –
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Adalet
Bakanı Sayın Sadullah Ergin teşekkür konuşması yapacaklardır.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün,
burada, madde sayısı az ama özgül ağırlığı itibarıyla çok önemli bir tasarıyı
yasalaştırdık. Bu tasarının hazırlık aşamasından komisyon aşamasına, Genel
Kurul aşamasına kadar, iktidarıyla muhalefetiyle her türlü olgunlaşmasına katkı
veren arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Bu
kürsüde birçok değerlendirme yapıldı. Hakaret, iftira ve gerçek dışı beyan
içermemek kaydıyla, bütün değerlendirmelere demokratik sabır çerçevesinde saygı
duymak görevimiz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’de yargının problemlerine ilişkin genel tespitleri
yapmış idik. Bunların çözümü için, 2008 yılında başlayan bir çalışma, 2009
yılında Yargı Reformu Strateji Belgesi ve Eylem Planı’na dönüşen bir plan
deklare edildi. Bu plan, hem iç kamuoyunda hem Avrupa Birliği nezdinde,
Türkiye'nin olumlu yönde attığı bir adım olarak tespit edildi. Arkasından,
Adalet Bakanlığının 2010-2014 dönemlerini kapsayan Beş Yıllık Stratejik Plan’ı
açıklandı.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
Bugüne
kadar bu Parlamentoda yapmış olduğumuz çalışmalar da gerek Anayasa
değişikliğiyle yapılan düzenlemeler gerek ondan sonra getirmiş olduğumuz
düzenlemeler, bu Stratejik Plan çerçevesinde öngörülmüş olan adımların hayata
geçirilmesine dönüktür, günlük sorunlara dönük olarak düzenlemeler getirmedik.
Bugün itibarıyla gelmiş olduğumuz noktayı sizlerle paylaşan bir “Yargı
reformunun neresindeyiz?” broşürünü de milletvekili arkadaşlarıma, Parlamentoda
çalışan değerli, saygıdeğer parlamenterlere saygımızdan dolayı hazırlayıp
sizlere sunmuştuk, dağıtmıştık bu tasarının görüşmeleri başlar iken. Burada, şu
anda bulunduğumuz noktayı işaret buyurduk, işaret ettik ve bugüne kadar
yapılmış olan çalışmaları, bu Stratejik Plan çerçevesinde atılmış olan adımları
anlattık ve bugün itibarıyla, yüksek yargımızda yapılan güçlendirme ile beraber
Türkiye’de uzun yargılamaları önleyecek önemli bir adım atmış olduk. Bundan
sonra atacağımız adımlar da bellidir, belirgindir, öngörülebilir adımlardır ve
bu öngörülebilir adımlarımız, Avrupa Birliği yetkililerince de, Venedik
Komisyonunca da Avrupa Konseyince de Avrupa Parlamentosu tarafından da
Türkiye’deki akademisyenler tarafından da önemli ölçüde refere edilmektedir.
Bundan
sonra, ceza yargılamasında uzlaşma müessesesinin daha etkin hâle getirilmesi
önümüzde bir çalışma olarak bulunuyor. Hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuk
müessesesi ki yasa tasarısı Adalet Komisyonundadır, bunu devreye alacağız.
İstinaf mahkemelerinin devreye alınmasıyla beraber yüksek yargıda iş yükünü
azaltan önemli bir mesafe kat etmiş olacağız. Dün itibarıyla kamuoyuyla
paylaştığımız, yaklaşık yirmi dört maddelik, ilk derece mahkemeleriyle yüksek
yargıya gelen işin azaltılması noktasında bir tedbirler paketimizi görüşe
sunduk. On gün içerisinde görüşleri aldıktan sonra olgunlaştırıp Parlamentoya,
sizlerin huzuruna getirmeyi düşünüyoruz. Onun dışında, insan kaynaklarını
güçlendirecek çalışmalarımız, adımlarımız peşinden geliyor. Adli Tıbbın reforme
edilmesine ilişkin büyük çalışma taslağımız hazırlık aşamasındadır ve en son,
icra iflas sisteminin yeniden gözden geçirilmesine ilişkin mevzuat düzenlemesi
var. Bu süreç içerisinde gerek altyapı konusunda gerek Türk hukuk mevzuatının
tepeden tırnağa yenilenmesi noktasında çok önemli adımlar attı bu Parlamento,
önemli reformlara imza koydu.
Ben
iktidarıyla muhalefetiyle, bugün geldiğimiz noktada bu çalışmalara katkı sunan
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Temenni ediyorum ki bu düzenlemeler
kronikleşmiş olan Türk yargısının sorunlarını küçültsün ve milletimizin acil
bekleyen adalet duygusunu tatmin noktasında önemli hizmetler versin bu
değişiklikler.
Hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.54
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin
Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
Kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 10 Şubat 2011 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 13.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.02