DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 92
60’ıncı Birleşim
7 Şubat 2011 Pazartesi
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan va kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 27 milletvekilinin, üniversite öğrencilerine
yönelik orantısız güç kullanımının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1021)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal ve 19 milletvekilinin, 27 Mayıs 1960 darbesinden
bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin uğradığı hak kayıplarının
araştırılarak yapılması gereken düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1022)
3.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin, Hakkâri’deki hava kirliliği
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1023)
4.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici ve 19 milletvekilinin, öğrencilere karşı orantısız
güç kullanılmasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1024)
B) Gensoru Önergeleri
1.- Cumhuriyet Halk Partisi adına Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi, Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, uyguladığı tarımsal politikalarla çiftçileri
işsizliğe ve yoksulluğa ittiği, kırmızı et fiyatlarında yükselişe neden olduğu,
tarımsal üretimi ve üreticileri desteklemek yerine ithalatı teşvik ederek
görevinin gereklerine aykırı davrandığı iddiasıyla Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/13)
C) Tezkereler
1.- Türk Silahlı
Kuvvetleri Deniz Unsurlarının; Korsanlık/Deniz Haydutluğu ve Silahlı Soygun
Eylemleriyle Mücadele Amacıyla Yürütülen Uluslararası Çabalara Destek Vermek
Üzere, Gereği, Kapsamı, Zamanı ve Süresi Hükûmetçe Belirlenecek Şekilde Aden
Körfezi, Somali Karasuları ve Açıkları, Arap Denizi ve Mücavir Bölgelerde
Görevlendirilmesi ve Bununla İlgili Gerekli Düzenlemelerin Hükûmet Tarafından
Belirlenecek Esaslara Göre Yapılması İçin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 Tarihli ve 934 Sayılı Kararıyla Hükûmete Verilen
ve 2/2/2010 Tarihli ve 956 Sayılı Kararıyla, Bir Yıl Uzatılan İzin Süresinin
Anayasanın 92’nci Maddesi Uyarınca 10/2/2011 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha
Uzatılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi (3/1407)
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol’un, OSTİM ve İvedik’te meydana gelen müessif
kazayla ilgili Hükûmet yetkililerinin beyanlarına ilişkin açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, OSTİM ve İvedik’te meydana gelen kazaların
herkese ders olmasına ilişkin açıklaması
3.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, iş kazalarına karşı iş yerlerinde alınacak
tedbirlere ilişkin açıklaması
4.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, 133 ve
134’üncü maddelerin gerekçelerinin yazılmamasında bir şeylerin saklandığı
şeklindeki ifadesine ilişkin açıklaması
5.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in
konuşmasında geçen “Faili meçhul olaylara iktidar da muhalefet de seyirci
kalıyor.” ifadeleriyle faili meçhul olayların araştırılması için iktidar ve
muhalefeti göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)
2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin;
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin
İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın;
Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın;
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın;
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in;
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman
Kaptan’ın; Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2
Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın; Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu
Milletvekili Fatih Metin ve 2 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif
Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971,
2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259,
2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444,
2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681,
2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760,
2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809,
2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikası A.Ş.’nin mülkiyetindeki bir
taşınmazın tescil işlemine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat
Ergün’ün cevabı (7/17516)
2.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’nin programlarına ve dışarıda yaptırılan
programlar için yapılan ödeme miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/17517)
3.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, TRT 6’da yayınlanacağı iddia edilen
Kürtçe türkü yarışmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın cevabı (7/17522)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bir şirketle ilgili bazı iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/17530)
5.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Vakıfbank Yönetim Kurulu Üyeliğine yapılan bir
atamaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/17606)
6.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, alışveriş merkezleriyle ilgili yasal düzenlemeye
ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/17640)
7.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak’taki işsizlik rakamlarına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/17679)
8.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, EPDK üyeleri ve üst düzey yöneticilerine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17824)
9.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, elektrik abonmanlığı bulunmayan kamu kurum ve
kuruluşlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/17826)
10.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, mobbingle mücadeleye ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17882)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’te açılarak dört oturum yaptı.
Erzurum Milletvekili
Muzaffer Gülyurt, 2011 Universiade Erzurum Kış Oyunları’na,
Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş, Ankara OSTİM’de meydana gelen patlamalara,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, üniversite ve yüksekokullarda okuyan ve mezun olan
gençlerin sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Erzurum
Milletvekili İbrahim Kavaz,
Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay,
2011 Universiade
Erzurum Kış Oyunları’na;
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, MHP olarak OSTİM’de meydana gelen kazanın sebeplerini
araştırmak üzere bir araştırma komisyonu kurulması için önerge
hazırladıklarına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Hatay
Milletvekili Fuat Çay’ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, yabancılara yönelik ayrımcı uygulamaların
(10/1017),
Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 24 milletvekilinin, Niğde-Ulukışla’nın ekonomik ve
sosyal sorunlarının (10/1018),
Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 23 milletvekilinin, tarımda ve teknolojide
kullanılan kimyasalların doğal yaşam zinciri üzerine yaptığı etkilerin
(10/1019),
Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 24 milletvekilinin, doğal tohumculuğun durumunun
tespit edilmesi ve sorunların (10/1020),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
2/858 esas
numaralı 31.02.2006 Tarihli ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 04 Şubat 2011
tarihinde havale edildiği komisyonlarda 48 saat geçmeden görüşülebilmesi için
tavsiyede bulunulmasına ilişkin MHP Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra
kabul edilmedi.
608, 569, 570, 572, 573, 592, 593, 594, 595, 591, 596, 597, 598,
600, 601, 602, 603, 604 ve 605 sıra sayılı kanun tasarılarının gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 3, 6, 7, 8,
9, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23 ve 24 üncü sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
Genel Kurulun, haftalık çalışma günlerinin dışında 7 ve 14 Şubat
2011 Pazartesi günleri de toplanarak gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 4
Şubat 2011 Cuma günü 606 sıra sayılı Tasarı’nın 5’inci bölümünün tamamlanmasını
müteakip 608 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam olunmasına; çalışmaların tamamlanamaması hâlinde 5 Şubat 2011
Cumartesi günü saat 14.00'te toplanarak 608 sıra sayılı Tasarı’nın
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesine; 7 Şubat 2011
Pazartesi saat 14.00'te; 9 ve 10 Şubat Çarşamba ve Perşembe günleri saat
13.00'te toplanmasına; 7 Şubat 2011 Pazartesi günü 606 sıra sayılı Tasarı’nın
6’ncı bölümünün, 8 Şubat 2011 Salı günü 606 sıra sayılı Tasarı’nın 7’nci
bölümünün, 9 Şubat 2011 Çarşamba günü 606 sıra sayılı Tasarı’nın 8’inci
bölümünün, 10 Şubat 2011 Perşembe günü 606 sıra sayılı Tasarı’nın 9’uncu
bölümünün tamamlanmasına kadar çalışmasına; çalışmaların tamamlanmaması hâlinde
11 Şubat 2011 Cuma günü tasarının görüşmelerinin tamamlanmasından sonra gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer
alan işlerin görüşmelerine devam olunmasına ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
kabul edildi.
Adalet
Komisyonunda açık bulunan 5 üyeliğe, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunca aday
gösterilen Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, Aydın Milletvekili M. Fatih
Atay, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli, Hatay Milletvekili Fuat Çay ve
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin seçildiler.
3 Şubat 2011
Perşembe günlü 58’inci Birleşimin 8 ve 9’uncu kapalı oturumlarında görüşmeleri
yapılan 606 sıra sayılı Tasarı’nın 85’inci maddesinin kabul edildiği
Başkanlıkça açıklandı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları Raporlarının (1/883) (S. Sayısı: 568) görüşmeleri komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin;
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin
İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın;
Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın;
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2
Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) altıncı bölümüne kadar kabul edildi.
3’üncü sırasına
alınan, Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/995) (S. Sayısı: 608) görüşmeleri tamamlanarak
kabul edildi ve kanunlaştı.
Alınan karar
gereğince, 7 Şubat 2011 Pazartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
00.51’de son verildi.
Nevzat
PAKDİL |
Başkan
Vekili |
|
Fatih
METİN Harun TÜFEKCİ Yusuf COŞKUN |
Bolu Konya Bingöl |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 77
II.- GELEN KÂĞITLAR
7 Şubat 2011 Pazartesi
Teklif
1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/860) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.1.2011)
Rapor
1.- Türkiye İnsan
Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/804) (S. Sayısı:
611) (Dağıtma tarihi: 7.2.2011) (GÜNDEME)
Gensoru Önergesi
1- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Kemal Anadol,
Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin,
uyguladığı tarımsal politikalarla çiftçileri işsizliğe ve yoksulluğa ittiği,
kırmızı et fiyatlarında yükselişe neden olduğu, tarımsal üretimi ve üreticileri
desteklemek yerine ithalatı teşvik ederek görevinin gereklerine aykırı
davrandığı iddiasıyla Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında
Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/13) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2011) (Dağıtma tarihi: 07/02/2011)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki Kura nehri havzasına sulama kanalları
yapılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2330)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın ilçelerinin kapalı spor salonu ve futbol
sahası ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) sözlü soru
önergesi (6/2331) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2332) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köylerin su sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2333) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da okuma-yazma kursu açılmasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2334) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18075) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
2.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, makam araçlarına ve yurt dışı seyahat
harcırahlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18076) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/01/2011)
3.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir üniversite arazisinin TOKİ’ye devredilmesine
ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18077)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
4.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Hac başvurularında ayrımcılık yapıldığı iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18078) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
5.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Muş
Alparslan Tarım İşletmesinin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18079) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
6.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Ermenistan’daki Metsamor Nükleer
Santralindeki sızıntı ile ilgili basında çıkan haberlere ve alınan önlemlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18080) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
7.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük’ün, bazı illerde toplu açılışı yapılan tesislere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18081) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
8.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’daki Kentsel Dönüşüm ve Gelişim projelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18082) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
9.- İstanbul
Milletvekili Meral Akşener’in, İstanbul’da bazı köylerin nazım imar planlarından
kaynaklanan mağduriyetleri ile tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylülerin
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18083) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/01/2011)
10.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Ankara’da devlet görevlilerinin konaklama
giderlerine ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18084) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
11.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğündeki atama ve
görevden almalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18085)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yazılı ve görsel basına
karşı açılan davalara ve sonuçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18086) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, karşılıksız çek düzenleme
suçu nedeniyle açılan davaların sayıları, verilen para cezaları ve
cezalandırılan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18087) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
14.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, karşılıksız çek düzenleme
suçundan dolayı dava açılmış kişilere ve cezaevinden kurtulmaya yönelik kanuni
düzenlemeye ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18088)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
15.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, bir kitabın yasaklanmasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18089) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
16.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, diyabet hastalarının kan ölçüm çubuklarının SGK
tarafından karşılanmasının iptaline ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18090) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
17.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, 5620 sayılı Kanuna bağlı çalışan geçici
işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18091) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
18.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, 2002-2010 yılları arasında SGK’ya kayıtlı
ücretli çalışanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18092) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
19.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, mahkeme kararıyla görevine dönen personele ve
sendika seçimi konusunda personele baskı yapıldığı iddiasına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18093) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/01/2011)
20.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Anamur Ormancık Köyü kamulaştırma çalışmalarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/18094) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/01/2011)
21.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, mahkeme kararıyla görevine dönen personele ve
sendika seçimi konusunda personele baskı yapıldığı iddiasına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/18095) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
22.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kuş türlerinin azalışına ve rafting
sporuna ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/18096)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
23.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, mahkeme kararıyla görevine dönen personele ve
sendika seçimi konusunda personele baskı yapıldığı iddiasına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/18097) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/01/2011)
24.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bazı TRT personelinin il dışına atanmasına ve
açılan davalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/18098) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
25.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, RTÜK tarafından uygulanan
idari para cezalarına, tahsiline ve muhataplarına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18099)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
26.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki mazbut ve mülhak vakıflara ait
taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile restorasyonlarına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18100)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
27.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Adana İncirlik Hava Üssü’nün ABD gizli servisi
tarafından kullanıldığı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18101) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
28.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Tacikistan’da gözaltına alınıp Çin’e iade
edildiği iddia edilen üç vatandaşımıza ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18102) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
29.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, mahkeme kararıyla görevine dönen personele ve
sendika seçimi konusunda personele baskı yapıldığı iddiasına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18103) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/01/2011)
30.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Garp Linyitleri İşletmesi
Müessesesine işçi alımı yapılması konusunda bir toplantı yapıldığı iddiasına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18104)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
31.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Erzurum-Tekman Belediyesince yapılan ihalelere
ve yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18105) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/01/2011)
32.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Erzurum-Tekman Kaymakamlığınca yapılan
yardımlara, ihalelere ve yeşil kart iptalleri ile ilgili iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18106) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
33.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir sanıkla ilgili sahte delil üretildiği
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18107)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
34.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Ankara Büyükşehir Belediyesince bazı tüzel
kişilere yapılan yardımlara ve denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18108) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
35.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, bir köyün su, yol ve elektrik sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18109) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
36.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Van-Saray’ın kanalizasyon sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18110) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
37.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, köy korucularının özlük haklarına ve sosyal
güvencelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18111)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
38.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkâri-Van karayolu üzerinde yapılan kimlik
kontrollerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18112)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
39.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Yalova Valisinin bir ifadesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18113) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
40.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bir sanıkla ilgili sahte delil üretildiği
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18114)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
41.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı
Payı hesabının kullanılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18115) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
42.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman İl Halk Kütüphanesi binasının
yenilenmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18116) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
43.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da kültür ve tabiat varlıklarının korunması
amacıyla gerçekleştirilen faaliyetlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18117) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
44.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya’da turizme elverişli alanların
geliştirilmesine yönelik teşvike ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18118) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
45.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, mahkeme kararıyla görevine dönen personele ve
sendika seçimi konusunda personele baskı yapıldığı iddiasına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18119) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
46.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, şeker pancarı üretimine, şeker ithalatına ve
pancar üreticilerinin sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18120) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
47.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, vergi incelemesi yapmaya yetkili denetim
elemanlarının il bazında görevlendirilmesine ve yapılan denetimlere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18121) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
48.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, mahkeme kararıyla görevine dönen personele ve
sendika seçimi konusunda personele baskı yapıldığı iddiasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18122) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
49.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa ve ilçelerinde taşımalı eğitime ve bu
sebeple kapatılan okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18123) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
50.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, mahkeme kararıyla görevine dönen personele ve
sendika seçimi konusunda personele baskı yapıldığı iddiasına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18124) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
51.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, bir öğretmenin kadrolu öğretmenliğe
müracaatının engellenmesine ve bu durumdaki diğer kişilerin mağduriyetine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18125) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/01/2011)
52.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa-Demirci ilçesinin orta öğretim yurt
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18126)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
53.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da 2009-2011 yılları arasında öğretmenlerin
atama taleplerine ve sonuçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18127) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
54.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Dörtçelik Çocuk Hastalıkları Hastanesinin
depreme karşı güçlendirme çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18128) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
55.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, mahkeme kararıyla görevine dönen personele ve
sendika seçimi konusunda personele baskı yapıldığı iddiasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18129) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
56.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bulunan
illerde yaşanan sağlık sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18130) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
57.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, diyabet hastalarının tedavisine ve SGK’nın bir
genelgesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18131)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
58.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ortalama yaşam
süresinin artırılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18132) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
59.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, kamu görevlileri hakkındaki ihbar ve şikâyetlere
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18133) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/01/2011)
60.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin
yeniden düzenlenmesine yönelik tasarı çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18134) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
61.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, bazı şirketlerin merkezlerini Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki bazı illere naklettikleri iddialarına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18135) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/01/2011)
62.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, mahkeme kararıyla görevine dönen personele ve
sendika seçimi konusunda personele baskı yapıldığı iddiasına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18136) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
63.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, GDO’lu ürünlerin ithalatı ve denetimine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18137) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/01/2011)
64.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, mahkeme kararıyla görevine dönen personele ve
sendika seçimi konusunda personele baskı yapıldığı iddiasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18138) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
65.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, tarım kredi borçları
ertelenen çiftçilerin ürün desteklerinin ödenmediği iddiasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18139) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/01/2011)
66.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, süt teşvik priminin yükseltilmesine ve süt
işleyen firmaların desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18140) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
67.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı şehirlerdeki hayvan pazarlarının yenilenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18141)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
68.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, sütteki üretim fazlasına ve süt tüketiminin
arttırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18142) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
69.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Mersin’in bazı ilçelerinde meydana gelen dolu
yağışından dolayı üreticilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18143) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
70.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, 2009-2010 yıllarında meydana gelen tren kazaları
ve sonuçlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18144)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
71.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, mahkeme kararıyla görevine dönen personele ve
sendika seçimi konusunda personele baskı yapıldığı iddiasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18145) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
72.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Organize Sanayi Bölgesindeki
Mecidiye-Kayalıoğlu arasındaki kara yolunun yapılmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18146) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
73.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, İzmir-İstanbul yolu üzerinde yer alan
Kapaklı-Mecidiye arasındaki kara yolunun yapılmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18147) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
74.- Kırşehir Milletvekili
Metin Çobanoğlu’nun, Kırşehir’e demir yolu yapımı için bir proje olup
olmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18148)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
75.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa Hızlı Tren Projesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18149) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/01/2011)
76.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu
yurtlarından ilişiği kesilen öğrencilere ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız
Özak) yazılı soru önergesi (7/18150) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
77.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Nilüfer Spor Kompleksinin tamamlanmasına
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/18151)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2011)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, yüzde sıfır oranında gümrük vergisiyle ithal
edilen bazı tarım ürünlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16758)
2.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir
bakanın Ergenekon davasıyla ilgili bir açıklamasına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17057)
3.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, tutukluluk sürelerine ve AİHM’de açılan
davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17058)
4.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17059)
5.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Van’da antidepresan ve antipsikotik ilaç
kullanım miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17243)
6.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Şanlıurfa’da antidepresan ve antipsikotik ilaç
kullanım miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17244)
7.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Karaman’da antidepresan ve antipsikotik ilaç
kullanım miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17245)
8.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Niğde’de antidepresan ve antipsikotik ilaç
kullanım miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17246)
9.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Çankırı’da antidepresan ve antipsikotik ilaç
kullanım miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17247)
10.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, Erzurum’da antidepresan ve antipsikotik ilaç tüketim
miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17289)
11.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Trabzon’da antidepresan ve antipsikotik ilaç
tüketim miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17290)
12.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Elazığ’da antidepresan ve antipsikotik ilaç
tüketim miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17291)
13.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kütahya’da antidepresan ve antipsikotik ilaç
tüketim miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17292)
14.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Rize’de antidepresan ve antipsikotik ilaç
kullanım miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17364)
15.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da antidepresan ve antipsikotik ilaç
kullanım miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17365)
16.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Karabük’de antidepresan ve antipsikotik ilaç
kullanım miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17366)
17.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bitlis’de antidepresan ve antipsikotik ilaç
kullanım miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17367)
18.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin’de antidepresan ve antipsikotik ilaç
kullanım miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17368)
19.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Yüksekova’da yeni yönetim modeli uygulandığı iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17477)
20.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, şeker fabrikalarının
özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17478)
21.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2010 ÖSYS Kılavuzundaki hatalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17479)
22.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikası
arazisinin imar değişikliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17480)
23.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, özelleştirme gelirlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17481)
24.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin erişim şebekeleri
yapım, bakım ve onarım ihalesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/17486)
25.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, kadına yönelik şiddete ilişkin Devlet
Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/17489)
26.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki yatırım ve projelere ilişkin Devlet
Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/17490)
27.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Yüksekova-Van karayolu üzerinde yaşanan bir olayla
ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17493)
28.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, Kırklareli Valisinin merkeze alınmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17494)
29.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur-Yeşilova’da sosyal bilimler lisesi
açılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17495)
30.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, eğitim planlamasına ve sözleşmeli
öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17496)
31.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman-Çelikhan’da bir ilköğretim okulunun 6, 7
ve 8. sınıflarının taşınacağı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17497)
32.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün anaokulu ihtiyacına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17498)
33.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yurt dışı seyahatlere, bunlara katılanlara ve
ödenen harcırahlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17499)
34.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, TUS’da hatalı soru sorulduğu iddialarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17500)
35.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, ALES’de dağıtılan kırtasiye malzemesinin teminine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17501)
36.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, kruvaziyer gemi ve yolcu sayısına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17508)
37.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur-Yeşilova’yı diğer ilçelere bağlayan
yolların bölünmüş yol yapılıp yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17509)
38.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Ankara-İzmir Yüksek Hızlı Tren Projesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17510)
39.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, dış ticarette denizyolu taşımacılığının
kullanımına ve İzmir’in limanlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17511)
40.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, etik davranış ilkelerini ihlal eden personele
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17512)
41.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin erişim şebekeleri
yapım bakım ve onarım ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17513)
42.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yurt dışı seyahatlere, bunlara katılanlara ve
ödenen harcırahlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17514)
43.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, etik davranış ilkelerini ihlal eden personele
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17518)
44.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Tasarrufu Teşvik Fonu ve Konut Edindirme
Yardımı ödemelerini yapmayan işverenlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17521)
45.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, özelleştirme işlemlerindeki danışmanlık
hizmetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17523)
46.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, özelleştirme kapsamında bulunan
kuruluşların yönetim kurulu üyelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17524)
47.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, yargılanan, açığa alınan ve vekaleten görev yapan bürokratlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17525)
48.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Milli Emlak Genel Müdürlüğüne ait
taşınmazlara ve bunlardan Özelleştirme İdaresi Başkanlığına devredilenlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17526)
49.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Yatırımlarda Devlet
Yardımları Hakkında Karara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17527)
50.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye Şeker Fabrikaları
A.Ş.’ye ait bir taşınmazın özelleştirilen Kütahya Şeker Fabrikası adına yolsuz
tescil edildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17528)
51.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, İHH İnsani Yardım Vakfına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17529)
52.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Devlet üniversitelerine bağlı bazı birimlere
yapılacak yardımla ilgili Bakanlar Kurulu Kararına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17531)
53.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, belediyelerin sosyal amaçlı yardımlarına ve
yeşil kartlı sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17533)
54.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan’ın, Dünya Özürlüler Günü nedeniyle düzenlenen bir gezi
programının iptal edilmesine ve engellilerin istihdamına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17541)
55.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, öğrenci eylemlerine ve bir konuşmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17546)
56.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, sınır ihlali iddiasıyla İran sınırında
öldürülen vatandaşlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17547)
57.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, bazı işçilerin sendikaya üye olduğu gerekçesiyle
işten atıldığı iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17548)
58.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Akdeniz’de münhasır ekonomik bölge ilan etmiş
devletlerle ilgili açıklamaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17556)
59.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, Hrant Dink davasına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17557)
60.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Emniyet Genel Müdürlüğü
bünyesinde yapılan komiser yardımcılığı sınavıyla ilgili iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17561)
61.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, baş polislik ile komiser yardımcılığına
yükselmede aranan sicil notu şartına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17562)
62.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları ve
Köylere Hizmet Götürme Birliklerinin kaynakları ile alınan araçlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17563)
63.- Mersin
Milletvekili Ali Oksal’ın, bir lokantada yapılan polis denetimine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17564)
64.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, bazı lokantalarda yapılan polis denetimine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17565)
65.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in, Güney Kıbrıs Rum Kesimindeki bir basketbol
maçında yaşanan olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17566)
66.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Kahramanmaraş olaylarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17567)
67.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, AİHM’nin Hrank Dink davası kararı
doğrultusunda sorumlular hakkında işlem yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17568)
68.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, gıda bankacılığı yapan sivil toplum kuruluşlarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17569)
69.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının
özelleştirme sürecindeki bir işleme ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17570)
70.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya Büyükşehir Belediyesinin kullandığı bazı
taşınmazların geri alındığı iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17571)
71.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Güzelyayla’daki hizmetiçi eğitim
programının sonlandırıldığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17572)
72.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, yürürlükten kaldırılan Yurt Dışında Sürekli
Görevlendirilecek Personel Hakkındaki Yönetmeliğe ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17573)
73.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkâri’de okul servisi konusunda yaşanan
sıkıntılara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17574)
74.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan’ın, Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle yapıldığı iddia
edilen anlaşmalara ve Irak’ın kuzeyinde yaşayan Türkmenlerin sorunlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17575)
75.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, sözleşmeli öğretmenlerin özlük haklarına ve
eş durumu atamasında yaşanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17576)
76.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Muğla-Dalaman-Tersakan Çayındaki balık ölümlerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17580)
77.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, sulama alanlarına ve kullanılan sulama
sistemlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17581)
78.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Ankara-İzmir Hızlı Tren Projesine ve K-1 belgesi
uygulamasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17582)
79.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, çocukların internet bağımlılığı konusunda yapılan
çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi
(7/17583)
80.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Vakıflar Bankası Genel Müdür Yardımcılığına
yapılan bir atamaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/17585)
81.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, engellilerin kamu kurum ve kuruluşlarında
istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17588)
82.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Ankara-Kahramanmaraş uçak
seferlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17589)
83.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, Diyanet Vakfı Kadın Merkezi Müdürlüğü Yönetim
Kurulu Başkanının görevden alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17595)
84.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, işçilere yönelik vergi
düzenlemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17605)
85.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, ekonomik krizin etkilerine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/17607)
86.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu’nun ilçe ve köylerinde yaşanan yol, su ve
elektrik sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17608)
87.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu’nun ilçe ve köylerindeki karla mücadele
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17609)
88.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu’da yeni bir hal binası yapılıp yapılmayacağına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17610)
89.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinin hizmet
alımları tertibinin uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17611)
90.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesindeki ödül ve
ikramiye ödemeleri kaleminin kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17612)
91.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Emniyet Genel Müdürlüğündeki sözleşmeli personel
istihdamına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17613)
92.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, taşra emniyet teşkilatının bütçeden adil olarak
yararlandırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17614)
93.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Emniyet Genel Müdürlüğünde geçici görev
yolluklarının kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17615)
94.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, hakkında soruşturma açılan
yerel yöneticilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17616)
95.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, köy korucularının özlük
haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17617)
96.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, uyuşturucu kaçakçılığıyla
mücadeleye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17618)
97.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Ankara’daki kent içi ulaşım
projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17619)
98.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, DİSK’in gerçekleştirdiği bir gösteriye yapılan
polis müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17620)
99.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Seğmen alayı yürüyüşünün engellenmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17621)
100.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya’ya tahsis edilen KÖYDES ödeneklerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17622)
101.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, indirimli kurumlar vergisi uygulamasına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17625)
102.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, çalışma hayatındaki vergi oranlarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17626)
103.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Simav Gölü arazisinin
kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17627)
104.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, kaçak elektrik kullanımına ve çiftçilerin
elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17628)
105.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, muhasebe uzmanlığı sınavına ve
kariyer uzmanlıkları kadrolarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17629)
106.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan’ın, okulların emniyetinin sağlanmasına yönelik
çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17630)
107.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Abant İzzet Baysal Üniversitesinin öğretim
görevlisi ve öğrenci yurdu ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17631)
108.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu’daki okulların kitap ihtiyacına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17632)
109.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Celal Bayar Üniversitesi Rektörünün bir
uygulamasına ve hakkında disiplin işlemi yapılan öğrencilere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17633)
110.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2010 KPSS ile ilgili
iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17634)
111.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, okul müdürlerine uygulanan rotasyona
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17635)
112.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu ve ilçelerindeki karla mücadele için ödenek
verilip verilmeyeceğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17645)
113.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, sivil havacılık alanındaki çalışmalara ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17646)
114.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, bilişim alanının Bakanlığın çalışma alanından
çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17647)
115.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş-Türkoğlu’da
kurulması planlanan lojistik merkeze ve bir taş ocağına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17648)
116.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana-Karaisalı arasındaki yol yapımına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17649)
117.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, engellilere yönelik Gökkuşağı Projesine ilişkin
Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/17652)
118.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Devlet kurumlarındaki bakım ve onarım işlerinin
gördürülme usulüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17653)
119.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, İsrail’in Mavi Marmara
Gemisine yaptığı saldırıya ve takip edilen dış politikaya ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17655)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 27 Milletvekilinin, üniversite öğrencilerine yönelik orantısız
güç kullanımının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1021) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2010)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal ve 19 Milletvekilinin,
27 Mayıs 1960 Darbesinden bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetleri
personelinin uğradığı hak kayıplarının araştırılarak yapılması gereken
düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/1022) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2010)
3.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 Milletvekilinin, Hakkari’deki hava kirliliği sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1023) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2010)
4.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici ve 19 Milletvekilinin, öğrencilere karşı orantısız güç
kullanılmasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1024) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)
7 Şubat 2011 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60’ıncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız ve 27
milletvekilinin, üniversite öğrencilerine yönelik orantısız güç kullanımının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1021)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İleri
demokrasinin en önemli göstergelerinden biri, çoğunluğun görüşlerinin iktidarda
olması, geriye kalan kesimlerin temsil edilmesi ve taleplerini türlü yollardan
dile getirebilmesidir. Taleplerin dile getirilmesinde sıkça başvurulan ve
etkili bir yöntem olan şiddet içeriği olmayan protestolar, bu anlamda
demokrasinin de bir parçasıdır.
Bilindiği gibi
Sayın Başbakan Dolmabahçe'deki Çalışma Ofisinde rektörlere üniversiteleri nasıl
özgürleştirdiklerinden bahsederken dışarıda öğrenciler yerlerde sürünmekte,
öldüresiye dövülmekteydiler. Tek dertleri ellerindeki öğrenci taleplerini
Başbakan'a iletmek olan öğrencilere polis her zaman olduğu gibi orantısız güç
uygulamıştır. Halbuki bu öğrenciler ne devletin
parasını hortumlamış ne babalarının siyasi güçleriyle orman arazisi, gemicik
sahibi olmuş ne de yetim hakkına el uzatmışlardır. Sadece en temel hak olan
protesto haklarını kullanmaya çalışmışlardır. Kaldı ki bu hak Anayasa ile
güvence altına alınmıştır. Bu öğrenciler de bu haklarını kullanmak
istemişlerdir. Yaptıkları eylemle yalnızca üniversitelerdeki sorunları dile
getirmeye ve Sayın Başbakan'a taleplerini iletmeye çalışmışlardır.
Yaşanan olaylar
da göstermiştir ki öğrenciler ne sorunlarını dile getirebilmiş ne de
taleplerini iletebilmişlerdir. Hatta şehre girmelerine dahi izin verilmeyerek
öldüresiye dövülmüşlerdir. Ertesi gün bütün öğrencilerimizin yüzlerinin,
kollarının, gözlerinin polisin cop darbeleriyle hem de sözde demokrasinin
gereği mosmor olduğunu, sapasağlam gözaltına alınan bir öğrencinin ne yazık ki
tanınmaz halde serbest bırakıldığını hepimiz gördük. Ellerinde herhangi bir
şiddete yol açacak bir araç olmayan insanlara karşı neden bu derece sert
müdahale edildiğinin araştırılması hem bir insanlık hem de sorumluluk gereği
şarttır. Şiddet içermeyen bir eylem karşısında bu denli vahşi bir müdahale,
özellikle insan hakları ve demokrasi açısından oldukça düşündürücü bir tablo
yaratmıştır. Çünkü; öldüresiye dövülen gençlerimiz ne
silah taşımış ne de birine saldırmışlardır. O nedenle kendilerine uygulanan bu
insanlık dışı saldırıyı kesinlikle hak etmemişlerdir. Bu koşullar altında,
öğrencilere uygulanan şiddetin, güvenlik güçlerine bir yerden emredildiği
konusunda kamuoyu görüş birliği içindedir.
Öğrenci eylemleri
Avrupa'da en masum eylemler arasında yer almaktadır. Ülkemizde ise bu masum
eylemler oldukça tahammülsüzce karşılanmaktadır. Eğer üniversite öğrencileri
taleplerini dile getiremiyorlarsa, kendilerini hükûmet yetkililerine ifade
etmek istediklerinde tekme tokat dövülüyorlarsa o ülkede özgür
üniversitelerden, demokrasiden ve insan haklarından bahsetmek mümkün değildir.
Oysaki bu
çocuklar bizim çocuklarımızdır. Üniversite öğrencileri bizim geleceğimiz,
yarınımızdır. Onlara bu denli sert yaklaşırsak, onlara şiddeti ve kan dökmeyi
öğretirsek, gençlerimizin o tertemiz yüreklerini kirletmekten başka hiçbir şey
başaramamış oluruz. Çünkü insanlar bu yaşlarda neye maruz kalırlarsa ileride
karşısındakine aynı şeyi uygularlar. O nedenle üniversite öğrencilerimizin daha
sağlıklı bireyler olarak eğitimlerini sürdürmelerine yardımcı olmalıyız. Onlara
burs vermeli, yurt yapmalı, iş olanakları sağlamalı ve yaşama hazırlayacak
üniversal eğitim kurumları oluşturmalıyız. Taleplerini özgürce dile getiren,
yanlışın karşısında dimdik durmayı bilen eğitimli gençler bir ülkenin
gelişimindeki en önemli faktörlerden biridir.
Bu nedenlerden dolayı en ufak bir protestoda üniversite
öğrencilerine orantısız güç kullanılmasının önüne geçmek ve uygulanan şiddetin
altında yatan nedenlerin araştırılması, uygulanan orantısız gücün önüne
geçebilmek için çözüm önerilerinin bulunması amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Sacid Yıldız (İstanbul)
2) Kemal Demirel (Bursa)
3) Erol Tınastepe (Erzincan)
4) Gürol Ergin (Muğla)
5) Hulusi Güvel (Adana)
6) Tekin Bingöl (Ankara)
7) Rahmi Güner (Ordu)
8) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
9) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
10) Bilgin Paçarız (Edirne)
11) Nevingaye Erbatur (Adana)
12) Ahmet Ersin (İzmir)
13) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
14) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
15) Ahmet Küçük (Çanakkale)
16) Tansel Barış (Kırklareli)
17) Ensar Öğüt (Ardahan)
18) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
19) Rasim Çakır (Edirne)
20) Abdulaziz Yazar (Hatay)
21) Birgen Keleş (İstanbul)
22) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
23) Osman Kaptan (Antalya)
24) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
25) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
26) Atila Emek (Antalya)
27) Hüsnü Çöllü (Antalya)
28) Tayfur Süner (Antalya)
2.- Diyarbakır Milletvekili Akın
Birdal ve 19 milletvekilinin, 27 Mayıs 1960 darbesinden bugüne kadar Türk
Silahlı Kuvvetleri personelinin uğradığı hak kayıplarının araştırılarak
yapılması gereken düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1022)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
27 Mayıs 1960 darbesinden bu yana, kaç kişinin ordudan atıldığı,
kaçının geri döndüğü, kaçının haklarını geri alabildiği ve kaç kişinin
haklarını alamadığının saptanması, hangi düzenlemelerle hak kayıplarının
giderileceğinin belirlenmesi konularında araştırma yapmak üzere Anayasanın
98'nci, Içtüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılmasını dileriz. 09.12.2010
1) Akın Birdal (Diyarbakır)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Emine Ayna (Mardin)
7)Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'de
ordunun yönetime el koyması 1960 27 Mayıs darbesiyle başlamıştır. Aralardaki
başarısız darbe girişimlerini saymazsak, ülkenin demokratik gelişimini
engelleyen, duraklatan 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat
1997 darbeleri şekilleri değişik olsa da aynı sonucu doğurmuştur. Muhalifler
sindirilmiş, sivil yönetim üstünde askeri vesayet oluşturulmuş, baskılar
artmıştır. Bunların dışında kamu kurumlarından yüzlerce, binlerce kişi işten
atılmış, hakları gasbedilmiştir. Bu kurumlardan birisi de Türk Silahlı
Kuvvetleridir. Ordudaki bu tasfiyeler sonucu, binlerce kişi haklarında hiçbir mahkumiyet kararı olmadan ordudan çıkartılarak zulme ve
haksızlığa uğratılmıştır. Salt “yasadışı görüş ve inanç” edinmekle suçlanıp
açlığa ve işsizliğe mahkum edilmişlerdir. Kamu
kurumlarında yeniden görev almaları engellenirken, ordudan atılmış olmaları
özel sektörde işe girmelerinin önünde bile aşılmaz engel oluşturmuştur.
Adaleti
Savunanlar Derneği ve Eylül Emeklileri Derneği'nin saptamalarına göre bu
tasfiyelerin sayısal değerleri şöyledir:
27 Mayıs 1960
darbesinde 235 general ve 4.171 subay ordudan uzaklaştırıldı.
1963 yılında
Talat Aydemir ve Fethi Gürcan önderliğindeki başarısız darbe girişimi gerekçe
gösterilerek 200 dolayında subay, 1459 Harp Okulu öğrencisi atıldı. Mahkemenin
akladığı 1293 kişinin okula dönmesine izin verilmedi.
12 Mart 1971
darbesinde 600 dolayında subay meslektaşlarınca işkenceli sorgudan geçirildi ve
re'sen emekli edildi.
12 Eylül 1980
darbesinde 397 subay, 176 astsubay, 447 askeri öğrenci “yasadışı görüşe” sahip
oldukları savıyla ordudan atıldı. Mahkeme yalnızca 3'ü hakkında mahkumiyet kararı verdi.
28 Şubat 1997
darbesinde, resmi inanç dışına çıktıkları gerekçesi ile 1996 ile 2003 yılı
arasında 900'ün üzerinde subay ve astsubay ordudan atıldı.
Bu atılan
binlerce kişi, mağdur olmuş, toplumsal yaşamdan dışlanmış, geçim sıkıntısı
çekmiştir. Emeklilik haklarını yitirenler olduğu gibi iş bulmaları da
güçleştirilmiştir.
Bu durum açıkça
bir insan hakkı ihlalidir.
Bu noktada
devlet, parlamento ve siyasi iktidarlar mağdurlar arasında ayrımcılık
yapmıştır.
27 Mayıs 1960
darbesi ile ordudan atılanlar için daha sonraki dönemlerde 4 ayrı yasa
çıkarılmış ve mağduriyetleri gecikmeli de olsa giderilmiştir. Askeri personel
dışında kalan sivil kamu personeli için de çeşitli yasal düzenlemeler yapılmış
ve bu durumda olanlar mahkeme kararları ile gasbedilen haklarına
kavuşabilmişlerdir.
Ancak 12 Mart
1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 darbesinin mağdurları için hiçbir yasal
düzenleme yapılmamıştır. Verilen teklifler, değişiklik önerileri ise ya geri
çekilmiş ya da reddedilmiştir. 27 Mayıs darbesi mağdurları için gösterilen
duyarlılık daha sonraki darbelerin mağdurları için gösterilmemiştir. Böylelikle
mağdur askeri personel arasında ayrımcılık yapılmış ve anayasanın eşitlik
ilkesi ihlal edilerek hak ve adalet duygusu zedelenmiştir.
Bu nedenle 27
Mayıs 1960 darbesinden bu yana, kaç kişinin ordudan atıldığı, kaçının geri
döndüğü, kaçının haklarını geri alabildiği ve kaç kişinin haklarını
alamadığının saptanması ile hangi düzenlemelerle hak kayıplarının
giderileceğinin belirlenmesi konularında araştırma yapmak üzere bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
3.-Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani ve 19
milletvekilinin, Hakkâri’deki hava kirliliği sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/1023)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Hakkâri ve
ilçelerinde kış aylarında meydana gelen ve insan sağlığını ciddi anlamda tehdit
eden yoğun hava kirliliğinin araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98, TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu’nun
kurulmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Hamit Geylani (Hakkâri)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Hakkâri coğrafik
konum ve iklim koşulları nedeniyle, kışın en çetin geçtiği yerleşim
alanlarından bir tanesidir. Bu coğrafyada kış, hem çok sert hem de çok uzun
sürmektedir. Köylerin de zorunlu boşaltılmasıyla, şehir merkezlerine yapılan
göçün de etkisiyle yurttaş; kent merkezlerinde yoğun bir nüfus artış meydana
getirmiş, bununla beraber, kış aylarında da yoksulluk nedeniyle ısınmak
amacıyla ucuz ve kalitesiz kömür yakmaktadır.
Özellikle,
Hakkâri Valiliği'ne bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu (SYDV)
tarafından halka dağıtılan kömür, yöre halkının sağlığını ciddi bir şekilde
olumsuz etkilemektedir. Çoğunluğu Şırnak'tan getirilen ve denetimlere tabi
tutulmadan dağıtılan bu ucuz ve kalitesiz kömür, hava kirliliğine neden
olmaktadır.
Özelikle akşam
saatlerinde kentin üzerinde toz bulutları oluşarak, başta yaşlı ve çocuklar
olmak üzere yurttaşlar evinden çıkamamaktadır. Hakkâri Çevre ve Orman Müdürlüğü
yetkilileri, oluşan hava kirliliğinin en büyük etkisinin kalitesiz kömürden
kaynaklandığının altını çizerken, belediye yetkilileri ise, kirliğin önlenmesi
için kente giren kömürün kalite açısında denetlenmesinin kaçınılmaz olduğuna
dikkat çekmektedirler.
Türkiye
istatistiklerine göre nüfus yoğunluğuna bakıldığında hava kirliğinin en yoğun
olduğu yerlerden biri de Hakkâri ve ilçeleridir. Tek bir fabrikanın dahi
olmadığı Hakkâri ve ilçelerinde, yüzlerce fabrika çalışıyormuş gibi bir görüntü
oluşmaktadır.
Özellikle son
yıllarda, Hakkâri ve ilçelerinde meydana gelen başta kanser olmak üzere diğer
hastalıklarda yaşanan artışın, yaşanan hava kirliliği ile bağlantısı olduğu
muhakkaktır.
Hakkâri'de kış
aylarında meydana gelen hava kirliliğinin önlenmesi amacıyla mutlaka alternatif
çözümler bulunmalıdır. Doğal gaz gibi çevreyi ve insan sağlığını fazla olumsuz
etkilemeyen yakıtların bir an önce halkın hizmetine sokulması bir zorunluluk
olmuştur.
Bu nedenle,
Hakkâri ve ilçelerinde meydana gelen hava kirliliğinin nedenleri ve çözümleri
mutlaka araştırılması gerekmekte, ayrıca yaşanan yoğun hava kirliğinin halkın
sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılması gerekmektedir.
Bu amaçla bir an
önce bir meclis araştırma komisyonunun kurulmasını saygılarımızla arz ederiz.
4.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve 19
milletvekilinin, öğrencilere karşı orantısız güç kullanılmasının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1024)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
Türkiye'nin temel
sorunlarından olan toplu yürüyüş ve gösterilerle ilgili öğrencilere yapılan
müdahalenin bütün boyutlarıyla araştırılarak gerekli çalışmaların yapılması
için Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir
Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz. 13.12.2010
1) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Öğrenci
Kolektifleri'nin çağrısıyla düzenlenen Büyük Öğrenci Forumu'na katılmak üzere
Türkiye'nin çeşitli illerinden İstanbul'a gelen öğrenciler sabah saat 7
sularında Çamlıca gişelerinde durduruldu. Öğrenciler engellemenin keyfî
olduğunu belirterek duruma itiraz edince polisin saldırısına maruz kaldı.
Öğrencileri
taşıyan 3 otobüs Kurtköy Mehmetçik Vakfı Tesisleri'nde verdikleri mola
sırasında saldırıya uğradı. Öğrencilerin bekletildiği yere giden avukatlara da
engellemeyle ilgili hiçbir gerekçe gösterilmedi.
Polis 7-8 saatlik
yollardan gelen öğrencilerin ihtiyaçlarını gidermek için bile otobüsten
inmelerine izin vermedi.
Daha sonra, keyfî
engellemeye karşı çıkarak otobüsten inen öğrenciler çevik kuvvetin saldırısına
maruz kaldı. Düşünce özgürlüklerinin yanında ulaşım özgürlüklerinin de
engellenmeye çalışıldığını belirten öğrenciler, otobüslerden inerek forumun
yapılacağı Beşiktaş'a kadar yürüyeceklerini açıkladılar. Yürüyüşe geçen
öğrencilere çevik kuvvet polisleri cop ve biber gazıyla saldırdı. Saldırıda 30
öğrenci gazdan etkilendi.
9 öğrenci polis
tarafından gözaltına alınırken, öğrencilerin büyük bölümü zorla Ankara'ya geri
götürüldü.
Polisin orantısız
güç kullandığı görüntülerle sabittir. Polisin bu keyfî tutumuna karşı TBMM
kayıtsız kalmamalıdır.
Bu ve benzeri
olayların faillerin bulunması için bir Meclis araştırması açılmasında yarar
bulunmaktadır.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Buyurun Sayın
Anadol.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, OSTİM ve
İvedik’te meydana gelen müessif kazayla ilgili Hükûmet yetkililerinin
beyanlarına ilişkin açıklaması
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz
günlerde OSTİM’de ve İvedik’te meydana gelen müessif iki kaza sonucunda, Ankara
Valiliğinin resmî açıklamasına göre, can kaybı sayısı 20, yaralı sayısı da 53’e
yükselmiştir. Ölen yurttaşlarımızın acısını Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak paylaşıyoruz, Allah’tan rahmet diliyoruz, yakınlarına başsağlığı
diliyoruz. Ancak, bu münasebetle, Parlamento dışında meydana gelen üç olayı ve
demeci Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak kısaca vurgulamak istiyoruz.
Bir sayın
başbakan yardımcısı “Bu bize ders olsun.” dedi. Sekiz senedir iktidarda bulunan
bir partinin başbakan yardımcısına bu yakışmıyor, ders olsun diye değil, önlem
alsın diye yaklaşmaları lazım.
Sayın Çalışma
Bakanı ise güzel bir demeç verdi, “Bundan sonra bütün iş yerlerinin ruhsat ve
mevzuat durumunu inceleyeceğiz.” dedi. Acaba, 20 işçimizin aramızdan ayrılması
mı gerekiyordu bunu yapmak için?
Bir diğer sayın
bakan ise “Hırsızın hiç mi kabahati yok.” diyerek ölen işçilerin sigortaya
ihbarda bulunmamasını kusur olarak gösterdi. Bunu da kınıyoruz ve Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bu tür demeçler yerine, iş kazalarını bir kader olarak
gören, görmek isteyen zihniyetin yerine ILO standartları içinde iş kazalarını
önleyici, kalıcı önlemler beklediğimizi ifade ediyoruz; tekrar, aramızdan
ayrılan, can kaybeden yurttaşlarımız için Allah’tan rahmet diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Buyurun Sayın
Şandır.
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, OSTİM ve
İvedik’te meydana gelen kazaların herkese ders olmasına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak biz de geçen hafta sonu itibarıyla Ankara OSTİM ve
İvedik Organize Sanayi bölgelerinde meydana gelen müessif olayda hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza ayrı ayrı Allah’tan rahmet diliyoruz ve yaralananlara acil
şifalar, yakınlarına da başsağlığı ve sabırlar diliyoruz. Gerçekten, bu olaylar
herkese ders olmalı, yetkililer, görevliler, sorumlular ne gerekiyorsa onu
yapmalı -bir tek insanımızın bir tek damla kanı bile önemlidir- gereken
tedbirler alınmalı. Allah bu ülkeyi bu türlü afetlerden, felaketlerden korusun
diyor; tekrar, ölenlere rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum
efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim efendim.
Sayın Elitaş...
3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, iş kazalarına
karşı iş yerlerinde alınacak tedbirlere ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de aynı
konuyla ilgili Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun duygularını paylaşmak
istiyorum.
Geçen hafta OSTİM
ve İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde birbirine yakın zamanda ortaya çıkan iş
kazalarında, ilk etapta 17, daha sonra da hastanede gözetim altına alınan
kardeşlerimizden 3’ünün ilavesiyle birlikte 20 kardeşimizin hayatını
kaybettiğini görüyoruz. Bizim daha önceki süreçte
çıkardığımız iş güvencesi yasasında yaptırımların fazlalaşmasına, yaptırımların
ciddi bir şekilde devam etmesine rağmen, teftişlerin tam olarak yeterli
olmadığı; bunun yanında da hem çalışanların hem de bu konuyla ilgili meslek
odaları temsilcilerinin, iş güvencesiyle ilgili ortaya çıkan problemleri veya
savsaklayan işletmeleri, derhâl, herhangi bir şekilde ispiyon olarak
değerlendirmeyip ilgili kurumlara iletmesi; dolayısıyla, bu konunun üzerine hep
birlikte gittiğimiz takdirde çözümlerin olması ve çözümlere daha yakın bir
şekilde sonuçların alınması konusunda herkesin yardımcı olması gerektiği
kanaatindeyim.
Hayatını kaybeden
kardeşlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı dilerken
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Bütün milletimize geçmiş olsun
dileklerimi arz ediyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Bizler de grup
başkan vekili arkadaşlarımızın dileklerine katılıyor, vefat edenlere Allah’tan
rahmet, yaralılara acil şifalar, ailelerine başsağlığı dileklerimizi sunuyoruz.
Sayın
milletvekilleri, bir gensoru önergesi vardır; önerge bastırılıp bugün sayın
üyelere dağıtılmıştır.
Şimdi önergeyi
okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Gensoru Önergeleri
1.- Cumhuriyet Halk Partisi adına
Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Trabzon Milletvekili
M. Akif Hamzaçebi, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, uyguladığı tarımsal
politikalarla çiftçileri işsizliğe ve yoksulluğa ittiği, kırmızı et
fiyatlarında yükselişe neden olduğu, tarımsal üretimi ve üreticileri
desteklemek yerine ithalatı teşvik ederek görevinin gereklerine aykırı
davrandığı iddiasıyla Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/13)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
AKP'nin 9 yıllık
iktidar döneminde uyguladığı tarım politikaları artan girdi maliyetleri ve
düşük ürün fiyatları ile sonuçlanmış; tarım sektörü ve üreticilerimiz büyük
sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.
AKP döneminde 3
milyon hububat üreticisi perişan olmuştur. 2002'de 375.605 bin dolar olan
hububat ithalatı, 2009'da 1.202.124 bin dolara çıkmıştır.
2002'de
13.063.500 dekar olan kuru bakliyat üretim alanı 2009 yılı sonunda 8.009.592
dekara düşerken; 2002'de 1.510.100 ton olan kuru bakliyat üretimi de her geçen
yıl azalarak 2009 yılında 1.101.348 tona gerilemiştir. Hububat ithalatı 2002
yılında 35 milyon ABD dolarından 2010 yılında % 632 artışla 256 milyon dolara
çıkmıştır.
2002'de 2 milyon
542 bin ton olan kütlü pamuk üretimi 2009'da 1 milyon 725 bin tona düşmüştür.
Süt üretiminde
yem fiyatları neredeyse süt fiyatlarıyla eşitlenmiş, üretici darboğaza
girmiştir.
Son yıllarda
zeytinyağı fiyatı hemen hiç artmamış; zeytinyağına yeterli prim verilmemiştir.
Doğu Karadeniz
Bölgesinde 5 Nisan 2004 gecesi don afeti yaşanmıştır. Hükûmet fındıktaki
zararın 2090 sayılı Kanuna göre 297.565.418 TL'lik kısmının
karşılanabileceğinin tespitini yaptığı halde, zararın 169 milyon TL'lik kısmı
hâlâ ödenmemiş, fındık üreticisi 135.236 ailenin 169 milyon TL alacağı âdeta
gasp edilmiştir.
Türkiye'de yılda
3 milyon ton narenciye üretilmesine rağmen, girdi ve nakliye maliyetinin
yüksekliği, TL'nin aşırı değerlenmesi nedenleriyle yeterli ihracat
yapılamamakta, narenciye dalında kalmaktadır.
2002-2009 yılları arasında büyükbaş hayvan
varlığında nüfus artışı dikkate alındığında anlamlı bir iyileşme sağlanamazken;
2002'de 25.173.706 baş olan koyun varlığı 2009'da 21.749.508 başa; yine aynı
dönemde 6.780.094 baş olan keçi varlığı da 5.128.285 başa gerilemiştir.
Kırmızı et
üretimi 2002'de 434 bin tondan 2009'da 412 bin tona inmiştir.
AB ve ABD'de kırmızı et fiyatları, 4-6 dolar/kg seviyelerinde
iken, ülkemizde 17 dolar/kg seviyelerinde seyretmektedir. Sorunu çözmek
amacıyla AKP Hükûmeti 2010/623 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile EBK Genel
Müdürlüğü'ne 31.12.2010 tarihine kadar geçerli olmak üzere “0” gümrük vergisi
ile 100.000 ton canlı sığır ithali tarife kontenjanı tanımış; 2010/1157 sayılı
BKK ile süreyi 31.12.2011 tarihine kadar uzatmıştır. Bu çerçevede canlı hayvan
ve karkas et ithalinde % 135 ile % 225 arasındaki gümrük vergisi oranları,
2010/822 ve 2010/973 sayılı BK Kararıyla “0” ile % 40'a çekilerek ithalatta
özel sektörün önü açılmıştır. Bunlara karşın, et fiyatlarında önemsenebilecek
bir düşüş sağlanamazken, ithalat özendirilmiş bazı üretici firmalar besicilik
faaliyetinden çekilip karkas et ithaline yönelmişlerdir.
2010 yılında Kurban Bayramında kesilecek kurbanlık hayvanlar da
ancak ithalatla sağlanabilmiştir.
Hayvan hastalıklarıyla mücadele ve gıda denetimleri yetersiz
kalmış, değişik bölgelerde kimi hayvan pazarları şap nedeniyle kapatılmış,
Tüberküloz ve Brucella yaygınlaşmıştır.
AKP'nin üretici dostu olmayan politikaları sonucunda Türkiye temel
tarımsal ürünlerde net ithalatçı durumuna gelmiştir. Öte yandan Tarım Kanununun
tarımsal desteklemelere bütçeden ayrılacak kaynağın gayrisafi yurtiçi hâsılanın
yüzde birinden az olamayacağı hükmü hiç uygulanmamıştır. 2011 yılı Bütçesinde
tarımsal destekleme ödeneği GSYH'nın % 0,50'lik oranıyla 2002 yılının gerisinde
kalmıştır.
Türkiye'de kırsal alanda yoksulluk oranı 2002'de % 34,48 iken
2009'da % 38,69'a yükselmiştir.
Yanlış politikalarıyla ülkemiz çiftçilerini işsizliğe ve
yoksulluğa iten, kırmızı et fiyatını pahalılaştıran, çözümü yerli üretim ve
üreticiyi desteklemek yerine ithalatta bulan ve bu suretle yabancı ülkelerin
çiftçilerinin desteklenmesine yol açarak görevinin gereklerine aykırı davranan
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker hakkında Anayasa'nın 99'uncu ve İçtüzüğün
106'ncı maddeleri uyarınca gensoru açılmasını .saygılarımızla
arz ve teklif ederiz.
Kemal
Anadol M. Akif
Hamzaçebi Muharrem
İnce |
İzmir
Trabzon
Yalova
|
CHP Grup
Başkanvekili CHP Grup
Başkanvekili CHP Grup
Başkanvekili |
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Gensorunun gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşme günü
Danışma Kurulunca daha sonra belirlenerek oylarınıza sunulacaktır.
Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 92’nci maddesine göre verilmiş
Başbakanlığın bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
C)
Tezkereler
1.- Türk Silahlı Kuvvetleri Deniz
Unsurlarının; Korsanlık/Deniz Haydutluğu ve Silahlı Soygun Eylemleriyle
Mücadele Amacıyla Yürütülen Uluslararası Çabalara Destek Vermek Üzere, Gereği,
Kapsamı, Zamanı ve Süresi Hükûmetçe Belirlenecek Şekilde Aden Körfezi, Somali
Karasuları ve Açıkları, Arap Denizi ve Mücavir Bölgelerde Görevlendirilmesi ve
Bununla İlgili Gerekli Düzenlemelerin Hükûmet Tarafından Belirlenecek Esaslara
Göre Yapılması İçin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009
Tarihli ve 934 Sayılı Kararıyla Hükûmete Verilen ve 2/2/2010 Tarihli ve 956
Sayılı Kararıyla, Bir Yıl Uzatılan İzin Süresinin Anayasanın 92’nci Maddesi
Uyarınca 10/2/2011 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair
Başbakanlık Tezkeresi (3/1407)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve
mücavir bölgelerde vuku bulan korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun
eylemleri hakkında 2008 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi kararları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 10/2/2009
tarihli ve 934 sayılı Kararıyla bir yıl için verdiği izin çerçevesinde, Türk
Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının söz konusu bölgelerde konuşlandırılması
suretiyle, bölgede seyreden Türk Bayraklı ve Türkiye bağlantılı ticarî
gemilerin emniyetinin etkin şekilde muhafazası ve uluslararası toplumca
yürütülen korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle müşterek
mücadele harekatına aktif katılımda bulunulması sağlanarak, bu alanda Birleşmiş
Milletler sistemi içinde ve bölgesel ölçekte oynadığımız rolün ve
görünürlüğümüzün pekiştirilmesi temin edilmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının bölgede görev icra
etmesine izin veren 934 sayılı TBMM Kararının süresi, 2/2/2010
tarihli ve 956 sayılı Kararla bir yıl uzatılmış olup 10/2/2011 tarihinde sona
erecektir. Diğer yandan, anılan bölgelerde ve Hint Okyanusu'nda meydana gelmeye
devam eden deniz haydutluğu/korsanlık ve silahlı soygun eylemleriyle
uluslararası toplumca mücadele edilebilmesine cevaz veren Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi’nin ilgili Kararlarının süresi son olarak 23/11/2010
tarihli ve 1950 sayılı Kararla bir yıl daha uzatılmıştır.
Bu kapsamda, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden
Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
görevlendirilmesi için Hükûmete verilen bir yıllık izin süresinin, 10/2/2009 tarihli ve 934 sayılı TBMM Kararında belirlenen
ilke ve esaslar dâhilinde, 10/2/2011 tarihinden itibaren bir yıl daha
uzatılmasını Anayasanın 92 nci maddesi uyarınca arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Başbakanlık tezkeresi üzerinde İç
Tüzük’ün 72’nci maddesine göre görüşme açacağım.
Gruplara, Hükûmete ve şahsı adına iki üyeye söz vereceğim.
Konuşma süreleri gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakika, şahıslar
için onar dakikadır.
Tezkere üzerinde ilk söz Hükûmet adına Millî Savunma Bakanı Mehmet
Vecdi Gönül’e aittir.
Sayın Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; deniz haydutluğu ve korsanlık eylemleriyle
mücadele kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının yurt dışında
görevlendirilmesine ilişkin yüce Meclisimizin 2 Şubat 2010 tarihli ve 956
sayılı Kararı’yla Hükûmete verilen bir yıllık izin süresinin uzatılması
maksadıyla verilen tezkerenin gerekçelerini açıklamak üzere huzurunuzda
bulunuyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime öncelikle deniz haydutluğu, korsanlık meselesiyle ilgili
kısa bir değerlendirmeyle başlamak istiyorum. Dünya deniz ticareti için büyük
bir öneme sahip olan Süveyş Kanalı, Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nden yıllık
ortalama 33 bin adet ticari gemi geçiş yapmaktadır. Söz konusu gemi
geçişleriyle dünya ticaret hacminin yaklaşık yüzde 14’ü ve dünya petrol
ihracatının ise yüzde 26’sı karşılanmaktadır.
Ülkemiz açısından istatistiklere bakıldığında ise Aden
Körfezi’nden yıllık ortalama 360-380 adet Türk Bayraklı, Türkiye bağlantılı
ticaret gemisi geçiş yapmakta ve toplam 33 ülkeyle ithalat ve ihracatımız bu
ulaştırma güzergâhı üzerinden sağlanmaktadır.
Türkiye'nin 2009 yılı itibarıyla yıllık yaklaşık 243 milyar
Amerikan doları olan dış ticaretinin 40 milyar Amerikan doları tutarının
üzerindeki bölümü bu deniz ulaştırma yoluyla yapılmaktadır.
Aden Körfezi’nde, Somali kara sularında ve açıklarında seyreden
ticari gemilere yönelik deniz haydutluğu, korsanlık ve silahlı soygun eylemleri
bir uluslararası güvenlik meselesi olarak uluslararası gündemin ön sıralarında
hâlen yer almaya devam etmektedir.
Fırkateynlerimizin bölgede görev yapmaya başladığı 2008 yılından
bugüne kadar Türk personel tarafından icra edilen 15 ayrı operasyonda toplam 94
deniz haydudu ve 2 adet haydut teknesi etkisiz hâle getirilmiştir.
Ülkemiz 2 kere Birleşik Milletler Birleşik Görev Kuvveti
Komutanlığını deruhte etmiştir. Birleşik Görev Kuvveti
Komutasını 3 Mayıs 2009, 13 Ağustos 2009 tarihleri arasında üstlenen ve böylece
NATO’daki görevleri dışında bir Birleşmiş Milletler görevi olarak ilk defa denizde
çok uluslu bir koalisyon gücünün komutanlığını yürüten ülkemiz, 1 Eylül 2010
tarihinde söz konusu komuta görevini ikinci kere üstlenmiş ve bir tümamiralimiz
tarafından deruhte edilen bu görevi 29 Kasım 2010 tarihinde Pakistan Deniz
Kuvvetleri Komutanlığına devretmiştir. Birinci dönemde Tuğamiral Erdem
Caner Bener komuta etmiş, ikinci dönemde de Tümamiral Sinan Ertuğrul bu görevi
yerine getirmiştir.
Bölgede görev icra eden fırkateynlerimiz Türk Bayraklı ve Türkiye
bağlantılı ticaret gemilerinin emniyetli geçişlerinin sağlanması için her türlü
tedbiri almakta ve gerekli koordinasyonu sağlamaktadır.
Deniz haydutları ve korsanlar tarafından bugüne kadar toplam 5
Türk Bayraklı, Türkiye bağlantılı gemi kaçırılmıştır. Son kaçırma eylemi 23
Mart 2010’da gerçekleşmiş olup, kaçırılan tüm gemilerimiz kurtarılmıştır.
Bölgede sürdürülen askerî faaliyetlerimiz neticesinde 24 Mart 2010
tarihinden bugüne kadar saldırıya uğrayan 158 adet yabancı bayraklı ticaret
gemisinden 56 adedi deniz haydutları tarafından kaçırılmış olmasına rağmen,
uygulanan tedbirler sayesinde aynı dönemde Türk ve Türkiye bağlantılı hiçbir
ticaret gemisi kaçırılmamıştır.
Deniz kuvvetlerimizin bu alanda yürüttüğü başarılı faaliyetlere
son örnek 27 Kasım 2010 tarihinde yaşanmıştır. “26 Ağustos” isimli Türk
Bayraklı ticaret gemisi, deniz haydutlarının saldırısına uğradığını Deniz
Kuvvetleri Harekât Merkezine bildirmiş, gemiyle kurulan telefon irtibatı
neticesinde gemi personelinin kendilerini emniyetli bölümde emniyete aldıkları
öğrenilmiştir. Olay derhâl o tarihte bir Türk amiralimiz tarafından komuta
edilmekte olan Görev Kuvveti 151’e iletilmiş ve alınan tertip ve tedbir sonucu
gemi 28 Kasım 2010 günü yani kaçırıldığının ertesi günü kurtarılmıştır. Benzer
bir vaka Danimarka bayraklı “Leopard” isimli ticaret gemisinin 12 Ocak 2011
tarihinde deniz haydutlarının saldırısına uğramasıyla yaşanmış, bu defa anılan
gemiye en yakın mevkide bulunan Görev Kuvveti 151 unsuru olan Türk fırkateyni
Gaziantep, Türk deniz komandolarını gemiye çıkarmıştır. Adı geçen fırkateynimiz
elli altı saat süresince refakat ederek geminin emniyetini sağlamıştır.
Arz ettiğim bu iki örnekten de yola çıkılarak bölgede seyreden
bazı ticaret gemilerimizin benzer vakalarla karşılaşması riski hâlen devam
etmektedir. İcra edilmekte olan bu güvenlik faaliyetlerinin uluslararası
meşruiyeti Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2008 ve 2009 yıllarında
aldığı kararla tesis edilmiştir. Bu mücadelenin temel hukuki
dayanağını oluşturan ve 2 Aralık 2008 tarihinde kabul edilerek 2 Aralık 2009 tarihinde
geçerliliği sona eren 1846 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
Kararı’nın süresi önce 30 Kasım 2009 tarihli ve 1897 sayılı Karar, son olarak
da 23 Kasım 2010 tarihli ve 1950 sayılı Karar’la bir yıl daha uzatılmıştır.
Ülkemiz geçtiğimiz süre zarfında deniz haydutluğuyla mücadele
görevi icra eden NATO Daimi Deniz Kuvvetlerine ve Meclisimizin Hükûmete verdiği
izin çerçevesinde Görev Kuvveti 151’e dönüşümlü olarak toplam 10 fırkateynle
aktif olarak katkı sağlamıştır. Hâlihazırda “Giresun” isimli firkateynimiz
bölgede görev yapmaktadır.
Görev yapan fırkateynlere ilaveten Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı tarafından bölgeden geçiş yapan Türk/Türkiye bağlantılı ticaret
gemilerinin faaliyetleri yakından takip edilmekte, geçiş yapan ticaret gemileri
yürürlükteki koruyucu tedbirleri uygulayarak emniyetli seyir yapmaları
konusunda bilinçlendirilmekte, bölgede harekât icra eden yabancı harp
gemileriyle yakın iş birliği içerisinde bulunarak Türk/Türkiye bağlantılı
ticaret gemilerinin korunması ve desteklenmesi için tavsiyelerde bulunulmakta
ve bölgedeki askerî faaliyetler, deniz haydutluğu tehdit durumu, alınması
gereken tedbirler ile güncel gelişmeler hakkında Denizcilik Müsteşarlığımız
aracılığıyla denizcilik sektörümüz bilgilendirilmekte ve uyarılar yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; geçtiğimiz süre zarfında Aden
Körfezi’nde ve Somali açıklarında seyredecek ülkemizle bağlantılı ticaret
gemilerinin emniyetinin sağlanması maksadıyla az önce sözünü ettiğim askerî
önlemlerin yanı sıra sivil planda da müşahhas ve bütünleyici adımlar
atılmıştır. Denizcilik Müsteşarlığımızca Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın
katkılarıyla, bölgede seyredecek Türkiye Bayraklı veya bağlantılı ticari
gemilerle ilgili bilgilerin bir veri tabanının toplanabileceği deniz haydutluğu
bilgi sistemi kurulmuş, böylece, sahada konuşlu Deniz Kuvvetleri unsurlarımızla
ticari gemilerimiz arasında bir elektronik eş güdüm ve bilgi paylaşımı
platformu oluşturulmuştur.
Deniz haydutluğu/korsanlık ve silahlı soygun ile mücadelede
uluslararası iş birliğinin geliştirilmesine özel bir önem atfeden ülkemiz, bu
alandaki çabaları desteklemiş, Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği ve
Uluslararası Denizcilik Örgütü bünyesinde yürütülen çalışmaları aktif olarak
izlemiş ve katkıda bulunmuştur. Bu yaklaşımla ülkemiz, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin 1851 sayılı Kararı çerçevesinde oluşturulan temas grubunda
da kurucu üye olarak yer almıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu gerekçelerle,
Anayasa’nın 92’nci maddesi gereğince Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarını,
10 Şubat 2009 tarihli ve 934 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla
belirlenen ilke ve esaslar dâhilinde başlatılan ve 2 Şubat 2010 tarihli ve 956
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla 10 Şubat 2011 tarihine kadar
uzatılan korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygunla mücadele görevinin Aden
Körfezi, Somali kara suları ve açıkları ve mücavir bölgelerde 10 Şubat 2011
tarihinden itibaren bir yıl süreyle bir kez daha uzatılması ve bununla ilgili
gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için hazırlanan Hükûmet
Tezkeresi’ni yüce Meclisimizin takdirlerine saygılarla sunuyor ve teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Gruplar adına ilk konuşma Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Mustafa Elekdağ, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun
eylemleriyle mücadele için Birleşmiş Milletler kararları uyarınca Aden Körfezi, Somali kara suları ve
mücavir bölgelere Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurları gönderilmesine dair
Hükûmet tarafından onayınıza sunulan tezkere hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
adına görüşlerimi açıklamak amacıyla söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, daha önceki iki tezkere uyarınca bu
bölgelere gönderilen Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurları görevlerini
Birleşmiş Milletler sistemi içinde başarıyla yerine getirmişlerdir. Şimdi yüce
Meclise sunulan tezkereyle Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının görev
süresi bir yıl daha uzatılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, dünyamız gerçekten küresel köy durumuna
dönüşmüş durumda. Bu ortamda ülkeler arasında giderek genişleyen ortak çıkar
alanları, artan bir iş birliğini gerektiriyor. Aynı şekilde ortak tehditlere
karşı da uluslararası dayanışmanın ön plana çıktığını görüyoruz. Deniz haydutluğu ve korsanlık da bu alanlardan biri. Türkiye
hem ulusal çıkarlarını ilgilendirmesi hem de uluslararası sorumluluklarını
ciddiyetle yerine getiren bir devlet olarak bu iş birliği alanına bigâne
kalamamakta ve Birleşmiş Milletler sistemi içinde aktif bir şekilde bu alandaki
faaliyetlere katılmaktadır. Önümüzdeki tezkere de bu amaca yöneliktir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye’yi bölge güvenliği açısından
yakından ilgilendiren bir gelişme de Arap ülkelerini vuran isyan fırtınasıdır.
“Yasemin Devrimi” olarak adlandırılan Tunus’taki halk isyanının etkisi bölge
ülkelerine süratle yayılmış ve özellikle Mısır’ı, Cezayir’i, Yemen ve Ürdün’ü
etkisine almıştır. Son gelen haberler Suudi Arabistan’ın da bu fırtınadan masun
kalamayacağına işaret etmektedir.
İsyan fırtınasından en şiddetli şekilde etkilenen Mısır olmuştur.
Mısır’ı otuz yıldır olağanüstü hâl ile yöneten Hüsnü Mübarek’e karşı ayaklanan
halk iki haftadır kanlı bir özgürlük mücadelesi veriyor. İsyan hareketinin
nedenlerinden başında işsizlik, hayat pahalılığı, yoksulluk, temel gıda
maddelerinin fiyatlarının artması, aşırı sosyal adaletsizlik, özgürlüklere ve
temel insan haklarına getirilen kısıtlamalar gelmektedir. Bu bağlamda, iletişim
teknolojilerinin, ayaklanmayı hem tetikleyen hem de devamını kolaylaştıran bir
unsur olduğunun da altı çizilmelidir.
Belirttiğimiz tüm bu unsurlar, siyasi değişim, özgürlük ve
demokratik yönetim taleplerine yol açmıştır. Ayaklanmanın ikinci haftasının
sonunda, meydanları dolduran halk ile Mübarek arasında tam bir restleşmenin
ortaya çıktığını, Mübarek’in eylüle kadar iktidarda kalarak bu tarihte
düzenlenecek seçimlerin kendi kontrolünde yapılmasını istediği, buna mukabil
direnişçilerin ise Mübarek çekilinceye kadar meydanları terk etmeyecekleri ve
hükûmetle hiçbir diyaloğa girmeyeceklerini açıkladıkları bilinmektedir.
Değerli arkadaşlarım, ben bu gelişmelerle ilgili detaylara
girmeyeceğim. Ancak, direnişin başlamasından kısa süre sonra, Mübarek’in, Sivil Havacılık Bakanı Ahmet
Şefik’i Başbakanlığa atayarak yeni bir hükûmet oluşturduğunu, otuz yıl süreyle
boş bırakılan Devlet Başkanlığı Yardımcılığına da Millî İstihbarat Başkanı
Korgeneral Ömer Süleyman’ı atamış olduğuna dikkatinizi çekeceğim.
Mısır Anayasası’na göre, Devlet Başkanının herhangi bir şekilde
yokluğu durumunda, bu makam Devlet Başkan Yardımcısı olan kişinin denetimine
geçer. Yani direnişçilerin talepleri doğrultusunda Mübarek istifa ettiği
takdirde, iktidar otomatik olarak Ömer Süleyman’a geçecektir.
Burada altı çizilmesi gereken bir nokta, Ömer Süleyman’ın bu
makama ne için atandığıdır. Ömer Süleyman, direnişçilerin gözünde pek öyle
beğenilen bir şahsiyet değildir. Bu itibarla, yeni makamına direnişçilerin
taleplerini karşılamak için getirilmemiştir.
Süleyman’ın atanmasının nedeni, Mübarek’in çok sadık ve güvenilir
bir adamı olması ve Amerika ve İsrail’le gayet iyi ilişkileri bulunmasıdır.
Ayrıca, uzun süre istihbarat başkanlığı görevini yapmış olması nedeniyle, Mısır
siyasetindeki sivil ve asker herkesin cemaziyelevvelini de bilmektedir.
Obama yönetimi, Mübarek’in artık önlenemez görünen istifasıyla
Orta Doğu’da yeri doldurulamayacak bir müttefikini kaybedeceğinin telaşı
içinde, Mısır’daki olaylardan göreceği zararı asgariye indirmek amacıyla,
gelişmeleri çıkarları doğrultusunda etkilemek istemektedir.
Gerçekte, Amerika’yı derinden endişelendiren husus, Mısır’daki
durumun bir kaos ortamına dönüşmesinden yararlanacak
olan Müslüman Kardeşler örgütünün ülkenin siyasi denkleminde ağırlık kazanması
ve gelişmeleri kontrol edecek bir duruma gelmesidir.
Böyle bir gelişmeyi önlemek amacıyla, Washington’un Kahire’de taraflarla
temas hâlinde olduğu ve Başkan Yardımcısı Ömer Süleyman’ın başkanlığında
muhalif grupların da belirli şartlarla iş birliğini sağlayacak bir geçiş
hükûmeti kurulması için girişimler sürdürdüğü biliniyor.
Ancak, geçiş hükûmetinin teşkili için Mübarek’in görevini terk
etmesi veya yetkilerini devretmesi gerekmektedir ki, bu konuda Obama
yönetiminin henüz bir karara varamadığını görüyoruz.
Nitekim Washington’un bu husustaki kafa karışıklığı, Münih
Güvenlik Konferansı’na dahi yansımış ve Obama yönetimi için son derece rahatsız
edici bir durum yaratmıştır.
Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Konferans’ta yaptığı
konuşmada “Başkan Yardımcısı Ömer Süleyman’ın bir an önce direniş liderleriyle
müzakerelere başlayarak anayasal değişikliklerden özgür ve adil seçimlere kadar
her şeyi görüşebilmesi gerekmektedir. Ancak, bunun için Mübarek’in istifa
etmesi zorunludur.” demek suretiyle, Mübarek’e koltuğuna yapışmaktan vazgeçmesi
hususunda sert bir mesaj göndermiştir.
Buna mukabil, aynı konferansta konuşan ve Başkan Obama tarafından
Mısır’a özel temsilci olarak tayin olunan Amerika’nın eski Kahire Büyükelçisi
Frank Wisner “Amerika, Mübarek’i kapı dışarı etmekte acele etmemeli, zira
Mübarek’in eylülde başkanlık süresi doluncaya kadar oynayacağı çok kritik bir
rol vardır.” diyerek aksi görüşü savunmuştur.
Her ne kadar, açıklama, bilahare, Dışişleri Bakanlığı
tarafından tekzip edilmiş ve “Wisner’in ifadeleri kendi özel görüşleridir,
Amerika’yı bağlamaz” denilmişse de, Münih Güvenlik Konferansı’nda Batılı
liderlerin, Mısır’da sağlıklı siyasi parti sistemi kurulmadan acele şekilde
seçime gidilmesinin hatalı olacağı yolunda görüşler ileri sürmeleri, Wisner’in
yaklaşımının hiç de yabana atılır nitelikte olmadığını ortaya koymuştur.
Ancak, Mısır’daki olayların seyrinin, Mübarek’in kaderi hakkındaki
bu kararsızlığın uzunca bir süre devam etmesine tahammülü yoktur. Bunun önde
gelen bir nedeni de, Müslüman Kardeşler’in Mısır’daki direniş hareketini
manipüle ederek iktidarı ele geçirip ülkeyi İran’a çevirecekleri hususunda Obama
yönetiminin çok ciddi endişeleri olmasıdır.
Mısır’da değerli arkadaşlarım, bundan sonraki gelişmelerin seyri
hakkında şu anda belirtilecek görüşlerin spekülasyon
olmaktan ileri gitmeyeceği açıktır. Ancak Mısır’da çoğulcu demokrasi kurulması
için atılacak adımların başarılı olması varsayımından hareketle, böyle bir
gelişmenin Mısır’ın dış politikasını ve Orta Doğu’yu nasıl etkileyeceği
hakkında bir değerlendirme yapabiliriz.
Mısır seçimlerinin,
Müslüman Kardeşler de dâhil olmak üzere, toplumdaki tüm siyasi akımları
kapsayacak şekilde ve demokratik standartlara uygun bir şekilde yapıldığını ve
bunun sonucunda hukuka, bağımsız yargıya ve özgür basına saygılı bir parlamento
ve hükûmet ortaya çıktığını varsayalım. Bu durumda, yeni Hükûmetin İsrail’e ve
Amerika’ya yönelik politikaları nasıl olacaktır? Bu soruyu şöyle
yanıtlayabiliriz:
Yeni hükûmet Amerika’dan sağladığı bağış şeklindeki önemli mali
yardımın ve Mısır ordusuna askeri yardımın devamını sağlamak için, Amerika ve İsrail ile ilişkilerini aksatmadan
yürütmeye çalışsa dahi, bu ilişkiler
Mübarek dönemindeki stratejik ortaklık niteliğini ve yakın dostluk ve
sıcaklığını kaybedecektir.
Bu bağlamda, Mısır’daki değişimin bölge ve Türkiye üzerindeki
etkileri hususunda şu öngörülerde bulunabiliriz:
1) Mübarek’in yönetimindeki Mısır, Amerika’nın Orta Doğu
stratejisinin en önemli ayağıydı. Amerika’nın bölgede Mısır’ın yerine koyacağı
bu önemde başka bir unsur yoktur. Bu itibarla, Amerika’nın bölgedeki eli
zayıflayacak ve kendine yeni bir Orta Doğu stratejisi çizme ihtiyacını
duyacaktır.
2) Yeni Mısır hükûmeti, büyük bir olasılıkla Mısır-İsrail Barış
Antlaşması’nı muhafaza edecektir.
3) Buna mukabil, yeni Mısır hükûmeti’nin Gazze’ye yönelik
politikasının değişmesi ve İsrail’in Gazze’ye abluka ve ambargo uygulayan
politikasına destek vermemesi beklenmelidir.
4) Hamas olmadan Filistin görüşmeleri yapılmasının anlamsızlığı
Amerika tarafından anlaşılarak, Filistin sorunun hâlli için Hamas’ın devreye
sokulmasının yolları aranacaktır.
5) Orta Doğu’da türbülans artacak, taşlar
yerinden oynayacaktır.
6) Türkiye’nin Amerika’nın stratejik skalasındaki
yeri güçlenecek, doğan jeopolitik boşluğun Türkiye tarafından doldurulması
düşüncesi Washington’da filizlenmeye başlayacaktır ve nihayet, tüm çevresi
düşmanları tarafından kuşatılmış konumdaki İsrail de Türkiye ile uzlaşma
ihtiyacını giderek daha fazla ölçülerde duyacaktır.
Değerli arkadaşlarım, Orta Doğu’da demokrasi, insan hakları ve
sosyal adalet arayışları yoğunlaştıkça Türkiye’ye ilginin arttığını ve
Türkiye’nin profilinin yükseldiğini görüyoruz. Avrupa
ve Amerikan gazetelerinde, hemen her gün, Arap ülkelerinin siyasi yapılanma
çalışmalarında Türkiye’den ders alabilecekleri hususunda makaleler
yayımlanıyor. Gerçekten de hem Batı’nın hem de Doğu’nun bir
parçası olan Türkiye, sahibi olduğu tarihsel ve kültürel miras ve bugünkü
“laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” kimliğine ulaşmak için modernleşme ve
demokratikleşme yolunda kazandığı deneyim nedeniyle İslam dünyası için bir
referans noktası, bir ilham kaynağı olabilir çünkü Türkiye, bugünkü dünyada,
İslami değerleri çok partili bir demokratik sistemle ve laik bir devlet
yapısıyla uzlaştırıp yaşatan yegâne ülkedir ve bu niteliğiyle Müslümanlığın
çoğulcu bir demokratik toplumla başarılı şekilde bağdaştığını çarpıcı biçimde kanıtlayan
örnektir.
Vurgulanması gereken bir husus da Türkiye örneğinin, Max Weber ve
Samuel Huntington gibi Batılı ünlü bilim adamlarının, İslami toplumların
demokrasi idealini, modernizasyonu ve laikliği benimseme ve uygulama
kabiliyetlerinin olmadığı yolundaki görüşlerini çürütmüş olduğudur. Diğer
taraftan, dünyanın bugün içinde bulunduğu çatışma ortamı perspektifinden
bakılırsa, Türkiye örneğinin, İslam ile Batı’nın ahenk ve barış içinde
yaşamasının reçetesini içerdiği ve İslam radikalizmine dayanan ve dünyanın
başına bela olan Bin Ladin’in siyaset anlayışına bir alternatif oluşturduğu da
anlaşılır.
Ancak, değerli arkadaşlarım, Türkiye örneğinin şu andaki
eksiklikleriyle sadece potansiyel bir niteliğe sahip olduğu unutulmamalıdır.
Fiilî ve etkin bir örnek haline gelebilmesi için Türkiye’nin,
demokrasisini Avrupa Birliği standartlarına çıkartmakta göstereceği başarıya
koşut olarak, ekonomik alanda da sıçrama yapması ve vatandaşlarının yaşam
kalitesini çok daha yükseltmesi şarttır.
Bu hedeflere ulaşan bir Türkiye, Avrupa Birliği ve tüm Batı âlemi
tarafından, Müslüman dünyasına, laikliğe dayanan demokratik bir devlet
sisteminin İslam’la bağdaştırılabileceğinin ve vatandaşlarına adalet, güven,
özgürlük ve refah sağlayabileceğinin somut ve yaşayan bir kanıtı olarak
gösterilebilecektir.
Değerli arkadaşlarım, burada altı önemle çizilmesi gereken bir
nokta var. Bu da, Türkiye’nin İslam âleminde tek demokratik ülke olmasının
sırrının laiklik ilkesini benimsemiş olmasında yattığıdır. Nüfusunun çoğunluğu
Müslüman olan ve İslam dininin güçlü bir potansiyel siyasi faktör haline
dönüşebildiği ülkelerde, laikliğe dayanmayan bir yönetim sistemi şu nedenlerle
demokratik olamaz:
1) Evrensel nitelik kazanmış insan haklarını benimseyip koruyamaz.
2) Kadın-erkek eşitliğini uygulayamaz.
3) Çağdaş standartlara uygun bir hukuk sistemini kabul edip hayata
geçiremez.
4) Pozitivist bir eğitim sistemini uygulamaya koyamaz.
Bu nedenlerle değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik
yapısı zayıflarsa sadece demokrasisi tehlikeye düşmekle kalmaz, aynı zamanda,
Türkiye, örnek olma vasfını da kaybeder.
Tabii bu noktada “ılımlı İslam” kavramı hakkında birkaç söz
söylememiz gerekiyor.
“Ilımlı İslam” denilen kavram, Orta Doğu’daki enerji coğrafyasına
göre politikasını belirleyen Amerika’nın, bu bölgedeki sömürüsünü
meşrulaştırmak amacıyla üretmiş olduğu dinsel-siyasal bir araçtır. Ilımlı
İslam, Müslüman toplumların siyasi elitine ve iktidarlarına yönelik siyasi bir
projedir. Amerika’nın amacı, Amerika’nın Orta Doğu’daki çıkarlarına ters
düşmeyen, Batı karşıtı olmayan, global kapitalizme
karşı tutum almayan bir İslam yaratmaktır. Amerika, tüm Müslüman ülkeler için
uygulanabilir bir modeli, bir ortak paydayı oluşturmak istiyor, tercih ediyor.
Amerika’ya göre
yaratmak istediği modele radikal İslam’ın kaynağı olan katı sert
şeriat anlayışı (Selefilik) ne kadar ters düşüyorsa, laiklik de o kadar ters
düşüyor. Çünkü Türk laisizminin diğer Müslüman ülkeler tarafından
uygulanmayacağını ve laikliğin bu ülkelerin sosyal dokusuyla bağdaşmayacağını
düşünüyor Washington. Yani Türkiye’nin, standart ılımlı İslam modeline uyması
için -Amerika’nın görüşünce- laiklik ilkesini esnetmesi budaması ve içini
boşaltması gerekiyor.
Ilımlı İslam uygulaması bir başka deyimle şeriat temelli veya buna
yakın bir sistemin devlet modeli olarak savunulmasıdır. Böyle olunca
demokrasiyle yönetilen ılımlı İslam modelinden söz etmek büyük bir saçmalıktır
değerli arkadaşlarım.
Sözlerime son verirken bir noktanın daha altını çizmek istiyorum.
Bu da, Türkiye’nin yükselen bu profili,
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarına tutarlı olmayı ve “Başkasına verir
talkını, kendi yutar salkımı.” konumuna düşmeme yükümlülüğünü de getirmektedir.
Yani Sayın Başbakan Mısır’da Tahrir Meydanı’nda toplanarak iktidara karşı
direnç gösterenleri “Meşru direniş haklarını kullanıyorlar.” diyerek
desteklerken, Ankara’da demokratik haklarını kullanan işçileri copla, gazla ve
panzerle dağıttırırsa o zaman Hükûmet tutarlılığını yitirmiş olur ve o zaman
Sayın Başbakana Kahire’de hak olanın, neden Ankara’da yasak olduğunun sorulması
da meşruiyet kazanır.
Değerli arkadaşlarım, bu görüşlerle Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları ve Arap Denizi ile mücavir
bölgelere gönderilmesine ilişkin tezkereye olumlu oy vereceğimizi belirtir,
yüce Meclise saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elekdağ.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Kamil Erdal Sipahi.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, sizi ve
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10 Şubat 2009 tarihindeki
55’inci Birleşiminde 934 sayılı Karar’la yürürlüğe giren Aden Körfezi, Somali
kara suları ve açıkları, Babülmendeb Denizi ve mücavir alanlardaki korsanlık,
deniz haydutluğu ve de silahlı soyma eylemleri hakkında Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde Türk Deniz Kuvvetleri unsurlarının
görevlendirilmesi uygulamasının bir yıl daha uzatılması hususunda Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Geçen yıl olduğu gibi, “Arap Denizi” tanımlaması ve “Hint
Okyanusu” tabirindeki rahatsızlık ve endişelerimi burada tekrar dile
getiriyorum. Anlaşıldığı kadarıyla arşiv bilgilerinin dışına çıkartılıp bazı
doğru şeylerin yazılmasında hâlâ noksanlığımız var.
Sayın milletvekilleri, korsanlık ve deniz haydutluğu suçu
işlendiği alana veya bu suçu işleyenlerin milliyetlerine bakılmadan herhangi
bir devletin yargılama yetkisinin var olduğu kabul edilmiş uluslararası bir
suçtur, dolayısıyla evrensel yargı kapsamına girmektedir. Bunun nedeni,
uluslararası düzen için oluşturduğu tehdidin büyüklüğünden kaynaklanmaktadır.
Belirtilen alan yıllık küresel ticaretin yaklaşık yüzde 20’sinin cereyan ettiği
ve yılda yirmi beş bin civarında ticari geminin geçiş yaptığı, bu nedenle de
uluslararası ticaret güvenliği için çok önemli ve öncelikli bir alandır. Bu
alan Türk deniz ticaretini de ilgilendiren, yakın geçmişte Türk ticaret gemilerinin
de doğrudan etkilendiği, son yıllarda beş yüzden fazla geminin korsanlık ve
deniz haydutluğu eylemlerine maruz kaldığı bir bölgedir. Geçmişte bölgede bazı
ülkelerin münferit operasyonları icra edilmiştir, sınırlı NATO operasyonları
yapılmıştır. Bunlardan “SNMG-2” isimli NATO operasyonuna Türkiye daha önce
Gökova Fırkateyni ile iştirak etmiştir ancak bu münferit operasyonlar 12 Aralık
2008’de sona ermiştir.
2008 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde bu konuyla
ilgili olarak 1816, 1838, 1844 ve 1846 sayılı dört karar alınmıştır. Ocak
2009’da da 1851 sayılı Karar’la bu konuya uluslararası meşruiyet
kazandırılmıştır. 1851 sayılı Karar’la CTF-151 isimli bir müşterek görev
gücünün kurulmasına imkân sağlanmıştır. Bu Karar çerçevesinde Türkiye uluslararası
bir temas grubunun üyesi olmuştur. Bu grupta yirmi dört ülke yer almaktadır.
NATO, Avrupa Birliği, Afrika Birliği, Uluslararası Denizcilik Örgütü ve
Birleşmiş Milletler Sekreteryası da gözlemci statüsü taşımaktadır. İşte, 10
Şubat 2009’da yüce Meclisimizin onayıyla yürürlüğe giren bu uygulamayla Türk
Deniz Kuvvetlerinden bir fırkateyn bölgede sürekli olarak görev almaya
başlamıştır. Yeni uygulamayla bölgedeki eylemler belki durmamıştır ancak çok
azalmıştır.
Hukuki anlamdaki bir gelişme ise şudur: Dünyanın önemli güçlerinin
deniz ticaretinin güvenliğini sağlamak için Hint Okyanusu’na savaş gemisi
göndermesine rağmen, yakalanan korsanların nerede yargılanacağı geçmişte
tartışma konusu olmuştur. Geçen yılın başlarında Kenya Hükûmeti saldırılardan
etkilenen diğer devletlerin taşın altına ellerini koymaması durumunda korsan
davalarına bakmayacağını açıklamıştı. Kenya’nın çağrısı üzerine Mombasa’nın
Shimo La Tewa Hapishanesinde kurulan özel korsan mahkemesi Birleşmiş Milletler,
Avrupa Birliği, Avustralya ve Kanada’nın yardımlarıyla görev yapmaktadır.
Bu alanda dönüşümlü olarak görev yapan SAS ve SAT unsurlarıyla
takviyeli fırkateynimiz yaklaşık iki yıldır cesur ve başarılı operasyonlarıyla
her zamanki gibi yüz akımız ve gururumuz olmuştur. 26 Ocak 2011’den itibaren
TCG Giresun Fırkateyni’miz görevi TCG Gaziantep’ten devralmıştır. Zaten barış
zamanı eğitim ve tatbikatlarında sık sık icra ettiği kontrol, kontrobant ve
müsadere uygulamalarıyla bu tip görevlerin altyapısına sahip olan şanlı
donanmamızın Barbaros’un hafidi leventlerine Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
teşekkürlerimizi, başarı dileklerimizi tekrarlamayı bir borç biliyorum.
Ordumuz, gerek şanlı tarihimizde gerekse cumhuriyet döneminde
dünya coğrafyasının birçok alanında bulunmuş, görev almış, sancak göstermiş bir
ordudur. Ne Aden Körfezi ve Somali kıyıları ne bir zamanların Türk gölü olan
Akdeniz’in her kıyısı ve ne de Türk Bayrağı’na bakıp da çırpınan Karadeniz’in
her köşesi, Türk donanmasının ve gururla toka ettiği ay yıldızlı şanlı
bayrağımızın yabancısı değildir.Hayasızca yürütülen
bir asimetrik psikolojik harekâtın hedeflerinden birisi olan Türk donanmasının,
asil Türk milletinin namus ve şerefini korumak için yalnız kendi denizlerimizde
değil, dünyanın her yanındaki sularda yüce milletimizi onurla, gururla temsil
ettiğinden ve edeceğinden, deniz alaka ve menfaatlerimizi koruyacağından
eminiz.
Geçmişte Türk bahriyesi uluslararası alanda, Arnavutluk’ta,
Adriyatik’te, Akdeniz Görev Grubu içinde görev almış ve her birinde üstün
başarıların sahibi ve uygulayıcısı olmuştur. Ben bu vesileyle Türkiye’nin
barışı destekleme faaliyetleri kapsamında görev alan Türk Silahlı Kuvvetlerinin
geçmiş dönemlerde yapmış olduğu görevlerle hâlen devam eden uluslararası
faaliyetleri sizlere kısaca hatırlatmakta fayda görmekteyim: Bu görevlerin bir
kısmı Birleşmiş Milletler kapsamı, bir kısmı NATO görevi çerçevesinde veya
Avrupa Birliği çerçevesinde icra edilmiştir ve edilmektedir. Türkiye’nin
barışı destekleme harekâtlarına geçmişte yapmış olduğu katkıların sadece isimleri
söz konusu edilirse Kore Savaşı, Birleşmiş Milletler Somali Ümit Operasyonu,
Bosna-Hersek’te Birleşmiş Milletler Koruma Görevi, NATO Uygulaması İstikrar
Kuvveti gene Bosna’da, Adriyatik’te 1993-1996 yılları arasında Scharp- Guard
Deniz Harekâtı, Baltık ülkelerinde “Üç Kod” ismiyle daha önce icra edilmiş olan
muhtelif harekât tipleri, Arnavutluk’ta Alba Operasyonu, Makedonya’da icra
edilen Mecburi Hasat ve Kurnaz Tilki Operasyonları, Birleşmiş Milletler Kongo
Demokratik Cumhuriyeti Misyonlarıdır.
Geçmiş dönemde Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel
gönderdiği askerî gözlemci görevleri ise, kısaca sadece isimleri zikredilmek
suretiyle, Birleşmiş Milletler Irak-İran Askerî Gözlemci Grubu UNIMOG,
Birleşmiş Milletler Irak- Kuveyt Askerî gözlemci Grubu UNIKOM, Birleşmiş
Milletler Doğu Timor Destek Misyonu UNMISET, AGİT Kosova Doğrulama Misyonu,
AGİT Gürcistan Sınır Gözlem Misyonu, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde Avrupa
Birliği Polis Misyonu, Birleşmiş Milletler Bosna-Hersek Misyonu ve Filistin El
Halil’deki Uluslararası Geçici Mevcudiyet Misyonu olarak sıralanabilir.
Uluslararası güvenliğe hâlihazırda yaptığımız katkılara geçmeden
önce, askerî alanda yaptığımız ikili ilişkilere de kısaca değinmek istiyorum:
Bugüne kadar 58 ülke ile askerî alanda eğitim, teknik ve bilimsel iş birliği
anlaşması yapılmış. 42 ülkeyle savunma sanayi iş birliği anlaşması, 46 ülkeyle
de askerî eğitim iş birliği anlaşması imzalamış bulunmaktayız. Hâlen, bunların
dışında, 12 ülkeyle savunma sanayisi iş birliği anlaşması, 35 ülkeyle de askerî
anlamda eğitim, teknik ve bilimsel iş birliği anlaşması için çalışmalar devam
etmektedir.
Kore Harekâtı’yla başlayan uluslararası operasyonlarda aktif rol
alma geleneği hâlen Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında Doğu Akdeniz’de,
Lübnan ve Sudan’da; NATO kapsamında ise Kosova’da, Afganistan’da ve Akdeniz’de;
Avrupa Birliği şemsiyesi altında ise Bosna-Hersek’te yürütülen barışı
destekleme görevlerine katılım şeklinde devam etmektedir.
Konumuz olan Aden Körfezi ve Somali açıklarındaki deniz operasyonlarına
katkımız da sürmektedir. Bu tezkere ile bir yıl daha, tasvipleriniz hâlinde
devam edecektir.
Şimdi, kısaca, devam eden uluslararası güvenlik katkılarımıza
bölüm bölüm değinmek istiyorum.
Lübnan: Türkiye, Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücünün
Deniz Görev Birliğine yaklaşık 250 personeli olan bir helikopterli fırkateynle
katılmaktadır. Diğer yandan, Sur şehrinin yakınındaki Eş Şatiye kasabasında 261
personeliyle bir İstihkâm İnşaat Birliğimiz konuşlandırılmıştır. Lübnan’daki
UNIFIL Karargâhında 4 subayımız görev yapmaktadır. Ayrıca, Mersin Limanı, 1701
sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı’nda öngörülen amaçlar
doğrultusunda, dost ve müttefik ülkelerin istifadesine açılmış, Birleşmiş
Milletler tarafından da Lübnan Geçici Görev Gücüne katılan ülkelerin kullanımı
için Mersin Limanımız tayin edilmiş liman olarak açıklanmıştır. Bunun yanı
sıra, Lübnan Geçici Görev Gücü Harekâtı kapsamında İskenderun Limanımız da 2008
Ağustos ayı sonundan itibaren lojistik maksatla kullanılmaya başlanmıştır.
Sudan: Birleşmiş Milletler kapsamında Sudan’daki UNAMID Darfur
Misyonunda 1, UNMIS Misyonunda ise 3 personelimiz görev yapmaktadır.
Afganistan: Türkiye, Afganistan’da görev yapan Uluslararası
Güvenlik Yardım Kuvveti ISAF’ın komutasını 2002 ve 2005 yıllarında 2 kez
deruhte etmiş, buna ilaveten aynı yıllarda Kâbil Uluslararası Havaalanı’nın
askerî kısmının işletilmesiyle tüm havaalanının hava kontrol görevini
üstlenmiştir.
Türkiye, Ağustos 2006’da, Fransa ve İtalya’nın da iştirakiyle
teşkil edilen Kâbil Bölge Komutanlığının komutanlık görevini sekiz ay süreyle
yürütmüştür. Liderlik döneminde toplam personel sayımız 1.150 seviyesine
çıkarılmıştır. Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvvetine hâlihazırdaki toplam
personel katkımız 1.828 kişidir. Türkiye, Kâbil Bölge Komutanlığı Liderliğini
Fransa’dan sonra 1 Kasım 2009’dan itibaren üstlenmiş ve bir yıl süreli olan
görevimiz 1 Kasım 2010 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmıştır.
Türkiye tarafından Afganistan’da teşkil edilen Vardak Bölgesel
İmar Ekibi 20 Kasım 2006 tarihinde faaliyete başlamış olup 28 sivil ve 77
askerî personelden oluşmaktadır. Vardak Bölgesel İmar Ekibi bugüne kadar birçok
eğitim tesisi ve sosyal tesis inşaatını yüz akıyla tamamlamıştır ve yeni
projelerin inşasına başlamıştır.
Afganistan’ın Kuzey Bölge Komutanlığı sorumluluk sahasında bulunan
Cevizcan ve Sari-Pul vilayetlerinde faaliyet göstermek
üzere Shibirgan’da İkinci Bölgesel İmar Ekibimiz 21 Temmuz 2010 tarihinde
çekirdek personelle faaliyetlerine başlamıştır. Bu, geçici olarak Mezarışerif’te
bulunmaktadır.
Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti yani ISAF Harekâtı kapsamında
toplam 63 personelden oluşan 5 harekât yönlendirme ve irtibat timimiz
Afganistan’da ayrıca görev yapmaktadır. İki helikopterimiz de hâlen Kâbil Bölge
Komutanlığı bünyesinde görev yapmaktadır.
Ayrıca, ISAF Karargâhında 14 personel, ISAF Müşterek Komutanlık
Karargâhında 4 personel, Kâbil Uluslararası Havaalanı Karargâhında ise 7
personel görev yapmaktadır. Ekim 2010 ayı içinde ilave 1 generalimiz ISAF
Karargâhında görevlendirilmiştir. Diğer yandan, Kâbil Bölge Komutanlığında
bulunan Gazi Kışlasında, Afgan Ulusal Ordusu personelini eğitmek üzere 2
Şubat 2010 tarihinde faaliyetlerine başlayan Gazi Askerî Eğitim Merkezinde 27
eğitmenimiz görev yapmaktadır. Ayrıca, Afganistan’ın çeşitli eğitim
kurumlarında ilave 16 eğitimci ve danışman personelimiz de görevlerine devam
etmektedir. Bu suretle, Afganistan’daki toplam eğitmen sayımız 70’e
yaklaşmıştır.
Şu ana kadar, askerî eğitim ve iş birliği kapsamında yaklaşık 10
bin Afgan personeline Afganistan’da, 1.543 personele ise Türkiye’de eğitim
verilmiştir. Hâlihazırda 182 Afgan personelin Türkiye’deki eğitimi devam
etmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Afganistan’a yapılan yardımların
Ekim 2010 ayı itibarıyla genel toplamı 75 milyon Amerikan dolarına ulaşmıştır.
Kosova: Benzer şekilde, Türkiye Kosova’da yürütülen ve KFOR olarak
adlandırılan NATO Kosova Harekâtı’nda Almanya, Avusturya ve İsviçre’yle
birlikte oluşturduğu Güney Bölge Çok Uluslu Görev Kuvvetine takviyeli bir
manevra taburu ve destek birlikleriyle katkıda bulunmaktadır. Güney Görev
Kuvvetinin Komutanlığı Mayıs 2007-Mayıs 2008 ayları arasında Türkiye tarafından
bir yıl süreyle yürütülmüştür.
Ülkemiz, liderlik döneminde 723 personel ile Kosova Harekâtı’na
katkı sağlayarak harekâta katılan NATO ülkeleri arasında beşinci sırada yer
almıştır. Liderliğin devredilmesinin ardından, bu harekâta hâlihazırda 504
personelle katkı sağlamaya devam edilmektedir.
Bosna-Hersek: Türkiye, Avrupa Birliğinin Bosna-Hersek’te 2004
yılında NATO’dan devraldığı ve NATO imkân ve yeteneklerini kullanarak
başlattığı EUROFOR ALTHEA Harekâtı’na 276 personel ile katkı sağlamaya devam
etmektedir.
Bunların dışındaki diğer faaliyetlerimize de kısaca değinecek
olursak: Irak’ta, NATO’nun Irak Eğitim Misyonunda Irak güvenlik güçlerine
verilen eğitim desteğine ülkemiz de gereken yardım ve desteği sağlamaktadır.
Hâlihazırda 2 subayımız bu maksatla Irak’tadır. Ayrıca, Irak’a yönelik eğitim
desteği kapsamında Iraklı güvenlik güçlerine, özellikle lider personeline
ülkemizde de eğitim verilmektedir. Bugüne kadar toplam 362 Iraklı personel
ülkemizdeki askerî eğitim kurumlarında eğitim görmüştür. 2010 yılı içerisinde
altı farklı alanda kurs ve eğitimlerine devam edilmiştir.
Transformasyon Komutanlığı ve mükemmeliyet merkezleriyle ilgili
faaliyetlerimiz: 28 Haziran 2005 tarihinde açılan ve 14 Ağustos 2006 tarihinde NATO Konseyi tarafından
akredite edilen Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezimizde –ki bu, Ankara’da
görev yapmaktadır- bugüne kadar 71 faaliyet gerçekleştirilmiş olup söz konusu
faaliyetlere 97 ülkeden 4.998 personel kursiyer olarak, 47 ülkeden 915 personel
ise eğitmen amaçlı olarak iştirak etmişlerdir.
Barış İçin Ortaklık faaliyetleri: Yine Ankara’da bulunan Barış
İçin Ortaklık Eğitim Merkezinde ise 1998 yılındaki açılışından bu yana 88
ülkeden toplam 10.321 personele eğitim verilmiştir, verilmeye devam etmektedir.
Barış İçin Ortaklık ülkelerine ve NATO müttefiklerine açık olan bu merkez,
ortak ülkeler ve NATO üyeleri arasında bir köprü görevi sürdürmektedir.
Karadeniz Deniz Gücü: Türkiye'nin liderliğinde 2 Nisan 2001
tarihinde Ukrayna, Rusya Federasyonu, Bulgaristan, Gürcistan ve Romanya deniz
kuvvetlerinin katılımıyla oluşturulmuştur. Her yıl nisan ve ağustos aylarında
her ülkeden bir savaş gemisinin katılımıyla faaliyetler sürdürülmektedir.
Türkiye, Ağustos 2007-2008 arasında bu görev grubuna komuta etmiştir, hâlen
emir komuta sırası Romanya’dadır.
Akdeniz’deki faaliyetler: Bilindiği üzere Bakû-Tiflis-Ceyhan Boru
Hattının 2006 yılından itibaren resmen hizmete girmesiyle Mersin ve İskenderun
bölgeleri bölgesel ve küresel enerji güvenliği açısından büyük bir önem
kazanmıştır. Buna ilaveten gelecekte inşa edilecek yeni boru hatları da bu
bölgenin güvenlik açısından daha büyük bir önem taşıyacağının göstergesidir. Bu
nedenle, 2006 yılında başlatılan Akdeniz Kalkanı Harekâtı, Deniz Kuvvetleri
Komutanlığımız tarafından bölgede bulunan diğer unsurlarla koordineli olarak
başarıyla sürdürülmekte ve elde edilen deniz trafik bilgileri Karadeniz Uyumu
Harekâtında olduğu gibi, NATO makamlarıyla düzenli olarak paylaşılmaktadır.
Diğer taraftan, Akdeniz Kalkanı Planı dışında, NATO’nun Etkin Çaba
Harekâtı, terörizme desteğin önlenmesi amacıyla Akdeniz’de ülkelerin yüzer,
dalar, uçar unsurla katkıları ve NATO daimî deniz görev gruplarının akın
harekâtları desteğiyle, 2001 yılından bu yana icra edilmeye devam edilmektedir.
Bütün bu anlattığım hususlar, tarihi şan ve şerefle dolu
ordumuzun, aziz vatanımızı korumak yanında uluslararası güvenlik ortamında
birçok coğrafyada ülkemizi, milletimizi ve bayrağımızı, hepimizin gurur
duyacağı şekilde yıllardır temsil etmesinin örnekleridir.
Atatürk’ün tanımıyla “Türk ordusunun vazifesi, Türk vatanını ve
Türklük camiasının şan ve şerefini, dâhilî ve haricî her türlü tehlikeye karşı
korumaktır.” Türk ordusu, Türk tarihinin mirası ve Ata’sının bu vasiyetini
yerine getirirken dışarıdan ve içeriden kendisine yöneltilen maksatlı bir
iftira ve suçlama kampanyasının, ahlaksız ve hayâsız saldırılarının maalesef
hedefi yapılmaktadır. Peygamber ocağı bu ordu bunu hak etmemektedir.
Kafalarının arkasında alternatif ordu kurma gayretindekiler bunu bilmelidir.
Diğer yandan, kendi çapsızlıklarını, ordumuza yönelik “Kâğıttan
kaplan” sözlerine yansıtanlar, kendilerinin hangi kâğıttan yapıldıklarını ve
kendi içlerinin oyukluğunu ve tabii ki hadlerini bilmek zorundadır. Yüce Türk
milleti de ordumuza yönelik bu kirli oyunları ve taraflarını tanımak ve anlamak
zorundadır.
Donanmamızın toka ettiği şerefli bayrağımızla uluslararası sularda
ülkemizi temsil etme konusundaki tezkereye, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
“Evet.” diyoruz ve leventlerimize en iyi dileklerimizi sunuyoruz.
Sözlerime son veriyorum, yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sipahi.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan.
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu üçüncü tezkere Somali’yle ilgili, önümüze gelen. Biz çekincelerimizi, itirazlarımızı, gerekçelerini daha önceki
görüşmelerde ortaya koymuştuk. Evet, Mecliste bulunan üç parti grubunun
görüşlerinin dışında, buna ret oyu veren, buna karşı çıkan, gerekçelerini
açıklayan tek parti biziz.
Bunu bugünün gelişmeleriyle beraber değerlendirdiğimizde, niye bu
kararımızın Türkiye halkının çıkarına olduğunu bazı veriler ortaya koyarak
açıklamak istiyorum. Somali’deki korsan olayları nedeniyle, ticaret gemilerinin
güvenliğini sağlamak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinin Aden Körfezi’nde,
özellikle de Somali kara suları ve açıklarında, Arap Denizi ve mücavir
bölgelerde görevlendirilmesi için verilen tezkereye baktığımız zaman, oraya bir
Giresun gemisinin daha önce görevlendirildiğini biliyoruz. Ancak, oradaki
stratejik coğrafi durum ve komşu ülkelerin güçlerinin dengelerini bir göz önüne
almakta büyük yarar var.
Neden oraya gemimizi, askerimizi gönderiyoruz? Daha önce de
onlarca ülkeye hep Türk Silahlı Kuvvetlerinin gönderilmesi için tezkereler
çıktı. Burada Somali kaynak olarak gösteriliyor. Evet, Somali’de 1991 yılında
Siad Barre dikta yönetimi devrildikten sonra ilginç bir durum oluştu. Onun
yerine, tam on yedi yıl hükûmetsiz kalıyor Somali. On yedi yıl hükûmetsiz kalan
Somali’de Birleşmiş Milletler ne yaptı, ne tür etkin bir önlem aldı da, nasıl
oldu da orada, Somali devletinde asgari düzeyde bir istikrar ve yönetim
sağlayabildi? Birleşmiş Milletler bir görev üstlendi de yapabildi mi? Maalesef,
orada başarısızlıktır sonuç. Bütün, oraya gönderilen yabancı güçler dahi,
Somali’de belli bir istikrarı sağlayamadı.
Yine, 3.700 kilometre uzunluktaki Somali sahilinin, kendi
hükûmetini kuramayan Somali halkının, 10 milyon nüfusla, kalkıp güvenliğini
korumasını beklemek Birleşmiş Milletlerin veya dünyanın sorunu olsa gerek,
Somali halkının değil çünkü yüzde 70’i tarım ve hayvancılıkla zar zor geçinen,
açlığın, yoksulluğun, sefaletin hüküm sürdüğü bir ülke. Bir yanda o ülkenin
bulunduğu coğrafyada, Aden Körfezi’nden, Kızıldeniz’den, Süveyş Kanalı’ndan
binlerce petrol tankerinin geçtiği, ticaret gemilerinin geçtiği, Çin’in,
Hindistan’ın, Japonya’nın, başta ABD olmak üzere, Rusya’nın, Avrupa Birliği
ülkelerinin dünya ticaretinin deniz üzerindeki nakliyesinin yüzde 90’ını yaptığı
bir alan orası. Hani, bütün Amerika… Filmlerde gösteriyorlar, dizilerde de
gösteriyorlar ve bu dizilerde, filmlerde, NATO’nun ne kadar güçlü olduğunu,
işte, orduların ne kadar teknik geliştirdiğini, uzaydan, uydudan nasıl
tespitler yapıldığını, o tespitler üzerinden nasıl nokta vuruşları yaptıklarını
falan filan, hikâyelerini hep dinledik. Oysa Somali’de iki tane korsan gemisi
var ve o korsan gemilerini kullananların da ellerinde gelişmiş lap-top’lar var,
gelişmiş silahlar var ve bu gelişmiş silahların, telsizinden tutun saldırı
silahlarına kadar, hepsini de bu gelişmiş ülkelerden almışlar, bu iki gemi
üzerinde üs yapıyorlar. Yakın zamanda da Türkiye’den Horizon gemisi gibi bazı
gemilerin bu saldırılara maruz kaldığını bizim basınımız kamuoyuna yansıttı.
Şimdi, burada Birleşmiş Milletler bir karar alıyor, devreye NATO
giriyor, NATO kendine blok bir düşman bulamadığı için bula bula Somalili birkaç
korsanı kendisine yeni düşman olarak ilan ediyor. Bu enteresan bir durum yani
şunu ifade etmekte büyük yarar var: Şimdi, bir siber saldırı modasını
çıkardılar. Siber saldırılarda -biliyorsunuz- Estonya’nın işte Rusya’ya karşı
2007’de “meçhul asker” anıtını kaldırması nedeniyle Rusya’nın siber saldırısı
olmuştu. Arkasından, Çin Silahlı Kuvvetlerinin Almanya’ya özelikle yazılım
alanında bilgisayar sisteminde siber saldırısı kamuoyunu meşgul etmişti.
Yine, 2007’de ABD Savunma Bakanlığında bilgisayar sistemlerinin
hedef alındığı, yine bunun Çin Silahlı Kuvvetleri üzerinden yapıldığı yönünde,
sızma bulunduğu yönünde, işte o dönemin Savunma Bakanı Robert Gates’in
açıklamaları var.
Yine, “Siber soğuk savaş dönemine giriliyor mu?” denilirken
gariptir küresel bir olay olarak en son NATO’nun, diplomatik kanalların
WikiLeaks belgelerinde ortaya çıkan kirli çarşafların ortaya saçılması söz
konusu oldu. Bunları bir bütün olarak görmedikten sonra
sadece Somali’deki korsanların Burum Ocean ve Athena isimli iki gemi üzerinden
-ki iki gemi de biliniyor- saldırılarını yönlendirerek, işte ticaret
gemilerine, oradan geçen tüm gemilere saldırıp rehin ve milyonlarca dolar para
aldıkları yönündeki iddialara gelince şunu söylemek gerekiyor: Bu tanımlamayı
dahi “Korsan-terörist karışımı insanların yaptığı saldırı.” olarak niteliyorsa
Birleşmiş Milletler yani bunun adını koyamıyorsa zaten o koskoca Birleşmiş
Milletlerin bile bir şey ifade etmediği, NATO’nun bir şey ifade etmediği ortaya
çıkıyor.
Düşünün ki Somali’de diktatörlük rejimi yıkılıyor, on yedi yıl
hükûmet kurulamıyor. Hükûmet kurulamayan yerde siyasi parti yok, siyasi
partinin olmadığı yerde yargı yok, hukuk yok, mahkeme yok ve orada yakalanan
korsanı da uluslararası hukuka göre, aradan geçen bunca zamana rağmen,
yargılayacak makam yok. Hadi buyurun, buyurun işte, Birleşmiş Milletler, NATO,
bütün dünya…
Garip bir durumdur arkadaşlar bu, garip bir durum. Uluslararası
hukukta korsanlarını bile yargılayamayan bir Birleşmiş Milletler ve NATO’nun
küresel krizden sonra çöküşü başlamıştır. Bunu anlamak lazım.
Bunu şöyle de anlamak, okumak lazım: Eğer sizler Somali’nin bire bir Mısır’ın güvenliğini
ilgilendirdiğini düşünmezseniz, Süveyş Kanalı’nı anlamazsanız, oradan geçen
ticareti anlamazsanız ve Mübarek’e karşı çıkan milyonların dikta rejimlerinin
karşısında demokrasi ve hukuku istemesini anlayamazsınız, Somali’deki üç beş
korsanın yol kesmesine, üç beş eşkıyanın yol kesmesine, isterseniz dünya kadar
kahramanlık nutukları bu kürsüden atın, bizim kahraman askerlerimiz gidecek,
gemilerimiz gidecek üç tane korsanı yakalayacak, dünya ticaretinin yolunu
açacak…
Kardeşim, dünya ticaretinden sen ne kazanıyorsun o Körfez’den?
Aden Körfezi’nden senin kaç gemin geçiyor? Kimin kaç gemisi geçiyor? Bu
Mecliste kimin gemileri var, ticaret gemileri var? Denizcilik Müsteşarlığının
bir verisi var mı bizim kaç tane gemimizin oradan geçtiğine dair? Bizim oradan
petrol taşımacılığı yapan kaç tane gemimiz var? Söyler misiniz Allah aşkına,
Uzak Doğu’dan ithalat, ihracat yapıp da Türkiye’ye gelen, oradaki deniz
ulaşımının bütün navlununu üstlenen, Hindistan’ın, Malezya’nın, Endonezya’nın,
Çin’in, Japonya’nın gemileri dışında size gelen ithal malları taşıyan gemi var
mı? Siz denizcilik alanında, deniz ticareti alanında, deniz taşımacılığı
alanında kaçıncı sıradasınız bir ülke olarak? Kendi gerçeğinizi bir ortaya
koyabilir misiniz? Eğer sizin yüzde yüz ticareti yapılan Aden Körfezi’nde binde
1 kadar bir hisseniz varsa oraya niye asker ve gemi gönderiyorsunuz arkadaşlar,
niye? Koskoca NATO’ya bu hazineden verilen bütçeler yetmiyor mu? Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyine ayrılan paralar nereye gidiyor? Bu vatandaşın
verdiği vergilerle devletin yükümlü olduğu aidatların hesabını eğer bu ülke
onurlu bir dış politika güderek soramıyorsa, 3 tane korsanın, iki tane geminin,
dört tane filikanın enterne edilmesini sağlayamıyorsa başka bir hesap var
ortada arkadaşlar. Bu hesap tehlikeli bir hesaptır. Bu hesap öyle bir hesap ki
Amerika’yla NATO’nun karşıtı olan Rusya’yı birleştirmiştir. Ama Rusya’nın
savunma bakanları, komutanları “Somali bahane.” diyor, “Somali’ye üs kurma
girişimleri vardır.” diyor. ABD veya Rusya’nın oraya üs kurma, kalıcılaşma...
Çin’in, düşünsenize, açık denizlerde donanması yok ama Çin, ticaretinde büyük
payı olduğu için gemilerini gönderiyor buraya, Japonya gönderiyor buraya.
Şimdi sormak istiyorum: Tarihten hiç mi ders almayacaksınız
arkadaşlar? Bu tezkerelere hiç düşünmeden, zerre kadar düşünmeden oy verirken
tarihten size bir
sayfayla hatırlatma yapmak istiyorum.
Yemen’de yedinci kolordu. Yakında gittik ziyarete. Abdülhamit zamanında yapılan kışla orada
duruyor. Yakında gittik oraya. Biliyor musunuz 1918 Birinci
Dünya Savaşı’nda İngiliz’lerin Aden Körfezi’ne kurduğu bir üs üzerinden orada
Zeydilerle anlaşarak, Zeydiler halifeliğe karşı olduğu için Zeydi kabilelerini
örgütleyerek, arkasından imamları örgütleyerek Türkiye’deki o son noktanın
olduğu yerde işte kutsal topraklar için o topraklarda bulunan orduya birlikte
organizasyonu ve saldırıyı yapılıp 1918’de yedinci kolordunun oradan çıkıp da
Diyarbakır’a kadar gelmesini sağlayan bir proje, plan değil miydi? Duruyor
orada İngiliz üsleri. Şimdi de orada İngiliz üslerinin heyecanı sarmış durumda
Rusları, Çinlileri, Japonları. Şimdi biz durmadan asker gönderiyoruz. “E, biz
kahramanız.” Böyle değil arkadaşlar. Dünya bu kahraman nutukları üzerinde artık
dönmeyecek.
Gerçeklerle hepimizin yüzleşmesi lazım. Küresel kriz dünyada siyasi krizi tetiklemiştir. Güvenlik denklemi
ile yoksulluk denklemi karşı karşıya gelmiştir. Yoksul ülkelerin başkaldırısı
şu veya bu şekilde her yerde böyle korsanvari değil, milyonlarla meydana
dökülmeyle zincirleme gelişiyor. Bakın, Tunus’taki yaşanan olaylar. Evet,
mağripte bunlar yaşandı, şarka yansıdı, Mısır’a yansıdı. Mısır’da milyonlar
Tahrir meydanlarına yürüdü. Milyonlar Tahrir meydanlarına yürürken Yemen’in
başkentinde otuz yıllık başkana karşı halk direnişleri, gösterileri başlıyor.
Çok uzak değil bu coğrafya arkadaşlar. Kıbrıs hemen onun yanı başındadır. Siz
Kıbrıs’ı, Mısır’ı, Suudi Arabistan’ı, Yemen’i, Somali’yi, Sudan’ı bir bütün
olarak ele almadığınız zaman, oraya bir gemi göndererek zevahiri
kurtaramazsınız. Kıbrıs’ta bile halk çıkıyorsa, meydanlarda protesto ediyorsa,
o halk birtakım taleplerde bulunuyorsa düşüneceksiniz. Hemen, yekten, efendim
“Siz, bunca yardım ediyoruz, beslemesiniz.” deyip aşağılama hakkı yoktur hiçbir
hükûmetin, üstelik kendi insanlarını, kendi vatandaşlarını. Bakın arkadaşlar,
gerçekler acıdır. Oraya giden bir bakanı bir gün protesto etmiş sendikalar:
“Vay yavru vatandı, biz bilmiyorduk, gâvur vatan
olmuş.” İzmir gâvur, Kıbrıs gâvur. Bu nasıl bir
anlayış arkadaşlar? Kıbrıs halkı taleplerini dile getiriyor. Orada da yoksulluk
var, işsizlik var. Kıbrıs’ta kumar var, kayıt dışılık var, fuhuş var. Şimdi,
işsizlikle beraber, kayıtsızlıkla beraber oralarda Karpaz bölgesine TOKİ’nin
projeleri konuşuluyor, yeni yollar yapılıyor buna. Şimdi, bunu alın, Mısır’a
getirin. Mısır’daki yeni yönetim biçimi eğer demokratik bir düzeni ve asgari
düzeyde hukuku sağlayamadığı zaman, sizin oraya gönderdiğiniz “Giresun”
gemisindeki askerlerimizin hepsinin hayatı tehlikededir arkadaşlar. Bu kadar
karmaşa içinde bir ortama, gemilerimizi ve askerlerimizi göndermenin
rahatlığını nasıl gösterebiliyorsunuz? Bu ciddi bir sorumluluktur. Yemen
kaynıyor, Sudan’ın güneyi plebisite gitti, Sudan’ın güneyinde petrol vardı,
kopuyor. Somali, zaten yüzde 75’i göçebe aşiretlerden oluşan,
hayvancılıkla geçinen ve kıyılarında da üç beş korsanı olan bir ülke. Mısır’sa
karmakarışık. Alın size Aden Körfezi’nin etrafındaki ülkelerdeki
istikrarsızlığı. Bu istikrarsızlık ortamına biz ne yapıyoruz? Asker göndermeye
çalışıyoruz.
Kore’de, ilk asker gönderdiğimizde Amerika, “Bir Türk askerinin
maliyeti 23 senttir.” demişti. Soruyorum Sayın Bakana: Oraya gönderdiğiniz,
Sudan’a gönderdiğiniz bir askerin maliyeti kaç senttir, kaç dolardır?
Bu elbette ki bu Meclisin, bu halkın, bu vatandaşın verdiği vergi ve
hazineden çıkan paralarla gidiyor ama kimin için gidiyor? Ne diyordu Nazım o
dönem için? “Mister Dallas,/ sizden saklamak olmaz,/ hayat pahalı biraz bizim
memlekette./ Mesela iki yüz gram et alabilirsiniz,/ koyun eti,/ Ankara’da 23
sente,” demişti.
Şimdi, bu kadar enteresan bir durumda yaşarken bu gönül
rahatlığıyla, bu olayları sorgulamadan, Türkiye, Orta Doğu’da eğer büyük bir
devlet olmanın, hukuk ve demokrasinin kalesi olmanın kaygısını yaşamıyorsa önce
kendi içinden bir düzelmeye başlayacak arkadaşlar.
Bakın, bugün darbe tartışmaları vardı, Türk Silahlı Kuvvetleri de
beyanat veriyor iki büyük partiye, ikinize. Birisi “Darbecilere karşıyım.”
diyor, birisi farklı bir şekilde konuşuyor. Bakın, buna hiç gerek yok. İstikrar
arıyorsanız, yarın 12 Eylül askeri darbesinin yapılma nedeni olan İç Hizmet
Kanunu’nun 35’inci maddesiyle ilgili kanun teklifim görüşülecek. Buyurun, ana
muhalefet, iktidar, göreceğiz. Samimiyet testleri… Öyle dışarıda yok kâğıttan
kaplan, yok bu böyle, yok… Böyle olmuyor arkadaşlar, somut adım atmayı
gerektiriyor ve böyle koşullarda benim ülkemin o istikrarsız bölgesine
göndereceği ne bir tek kuruşu ne bir tek askeri ne bir tek gemisi vardır. Biz
burada “ret” diyoruz, buna “ret” diyoruz, bütün halkımız adına “ret” diyoruz.
Bu kahramanlık nidalarıyla hiç kimse bizi kandırmasın. “Evet”
diyor şair “Batmak üzere olan /bir gemide /panik içindeyken herkes /ne de çok
sevinir /ipleri çözülen /filika.” demiş. Biz de bütün halka, halkımıza ve bütün
bu ülkelere barış ve istikrar gelmesini temenni ediyoruz ve ret oyu
kullanacağımızı ifade ediyoruz.
Saygılarımızla. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
AK PARTİ Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Erol Aslan Cebeci,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EROL ASLAN CEBECİ (Sakarya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının
Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
görevlendirilmek için önce 10 Şubat 2009 tarih ve 934 sayılı, daha sonra 2
Şubat 2010 tarih ve 956 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla
Hükûmetimize verilen bir yıllık izin süresinin anılan kararda belirtilen ilke
ve esaslar dâhilinde 10 Şubat 2011 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılması
hususunda Hükûmet tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2006 yılından bu yana dünya denizlerinde,
özellikle Kızıldeniz, Aden Körfezi, Arap Denizi, Basra Körfezi ve Somali açıklarında
ticaret gemilerine ve Dünya Gıda Programı gemilerine yönelik olarak haydutluk
faaliyetlerinde bir artış görülmektedir. Hâlihazırda deniz haydutluğu
faaliyetleri bölgesel bir boyutta gerçekleşiyor gibi gözükse de ticaret
gemilerinin milliyet ve bayrağı aranmadan, ayırım yapılmadan uluslararası deniz
ulaştırma yolları üzerinde gerçekleştirilmesi bu saldırıların, bu mesele
küresel bir nitelik kazanmıştır. Dünya deniz ticareti için büyük önemi haiz
olan Süveyş Kanalı, Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nde yılda yaklaşık 30 binden
fazla ticari gemi geçiş yapmaktadır. Söz konusu gemi geçişleriyle dünya ticaret
hacminin yaklaşık yedide 1’i ve dünya petrol ticaretinin ise dörtte 1’i
karşılanmaktadır. Aden Körfezi’nden yıllık 400’e yakın Türk Bayraklı, Türkiye bağlantılı
ticaret gemisi geçiş yapmaktadır ve aslında toplam 33 ülkeyle ithalat,
ihracatımız bizim bu deniz ticareti yoluyla gerçekleşmektedir. Ülkemizin yıllık
yaklaşık 250 milyar doları bulan dış ticaretinin yüzde 17’si, 18’i hemen hemen
bu bölgedeki deniz ulaştırma yolları kullanılarak yapılmaktadır.
Görüldüğü üzere söz konusu korsanlık eylemlerinin vuku bulduğu
deniz alanları uluslararası deniz ticaretinin başlıca güzergâhlarından biri
olup Türk ticaret gemileri ve Türk mürettebatlı yabancı uyruklu gemiler
tarafından da yoğun bir şekilde kullanılmaktadır.
Aden Körfezi’nde, Somali kara sularında ve açıklarında, Hint
Okyanusu’nda seyreden ticaret gemilerine yönelik deniz haydutluğu, korsanlık ve
silahlı soygun eylemleri bir uluslararası güvenlik meselesi olarak uluslararası
gündemin ön sıralarında yer almaya maalesef hâlâ devam etmektedir. Bu yasa dışı
eylemler sadece can ve mal emniyetini tehdit etmekle kalmayıp seyahat
özgürlüğünü kesintiye uğratmakta, uluslararası ticareti ve deniz taşımacılığını
da olumsuz biçimde etkilemektedir. Bu eylemler ne yazık ki ayrıca Somali ile
diğer Afrika ülkelerine yapılan insani yardımların deniz yoluyla
ulaştırılmasını da engellemektedir.
Geçtiğimiz dönemde daha da artan bu eylemler tabiatıyla ülkemizi
de yakından ilgilendirmektedir. Bölgede bugüne kadar 500’den fazla korsanlık,
deniz haydutluğu ve silahlı soygun vakası yaşanmış ve 2008 yılı sonundan bu
yana Türkiye bağlantılı 5 ticaret gemisi mürettebatıyla birlikte rehin alınmış,
bunlar daha sonra serbest bırakılmıştır. Aslında en son “Frigia” isimli bir Türk gemisi 29
Temmuz 2010 tarihinde serbest kalmıştır. Bununla birlikte 2008 yılından bu yana
Türk Bayraklı, Türkiye bağlantılı 10 adet ticaret gemisi deniz haydutlarının
saldırısından son anda kurtarılmıştır. Bunlardan ülkemizin bayrağı altındaki 3
gemi, 2010 yılı içerisinde bu saldırıların hedefi olmuştur. Söz konusu bölgede
benzer vakalarla karşılaşılması riski hâlen devam etmektedir. Ayrıca, ticari
gemilerimize ve bunlarda görev yapan vatandaşlarımıza yönelik tehdit, diğer
yandan ülkemizin ticari ve ekonomik menfaatlerini olumsuz etkileyen bir boyut
da taşımaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri, Somali’de kamu
düzeninin sağlanamamış olması, korsan deniz haydutlarının ve silahlı soygun
icra eden kişilerin çok geniş bir deniz alanında faaliyet göstermeleri,
bunların tutuklanıp yargılanmaları konusunda karşılaşılan problemler, bu
meseleyle etkin bir mücadele yapılmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, ülkemiz
sorunun vahameti ve karmaşıklığı karşısında, uluslararası toplumun kapsayıcı
bir yaklaşımla müşterek hareket etmesini ve uluslararası etkin tedbirlerin
alınmasını ve uygulanmasını savunmaktadır. Hepimizin takdir edeceği gibi,
hiçbir ülke tek başına bu problemle baş edebilecek imkân ve yeteneğe sahip
değildir. Deniz haydutluğu ve korsanlık meselesine kalıcı çözümün anahtarı,
asıl olarak karadadır. Somali’nin içinde bulunduğu güç duruma uluslararası
toplum olarak siyasi, ekonomik ve güvenlik alanlarını da içerecek kapsayıcı bir
yaklaşım ve strateji geliştirilmesi ve bunların etkin bir şekilde hayata
geçirilmesi gerekmektedir. İnancımız odur ki böyle geniş bir bakış açısıyla
deniz haydutluğu, korsanlık problemine ancak makul bir çözüm bulunabilecektir.
Son dönemdeki saldırıların Aden Körfezi ve Somali açıklarıyla
sınırlı kalmadığı, Hint Okyanusu’nun bir bölümünü de kapsayan daha geniş bir
alana yayıldığı müşahede edilmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
2008, 2009 ve 2010 yılında aldığı kararlarla, söz konusu eylemlerle ortak
mücadeleye yönelik olarak uluslararası toplumun yakın iş birliği ve eş güdüm
yapmasını kolaylaştıracak meşruiyet zemini güçlendirilmiştir.
Uluslararası toplumun Somali açıklarındaki korsanlık, deniz
haydutluğuyla bu ülkenin kara sularını da kapsayacak şekilde yürüttüğü
mücadelenin temel hukuki dayanağını oluşturan Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin ilgili kararlarının süresi son olarak 23 Kasım 2010 tarihli ve 1950
sayılı Karar’la bir yıl daha uzatılmıştır.
Bu çerçevede, bölgede ülkemizin de bilfiil iştirak ettiği Müşterek
Görev Gücü 151 ve NATO ile Avrupa Birliğinin Atalanta gibi koalisyon deniz
güçleri münhasıran deniz haydutluğuyla mücadele etmektedir. Aslında Avrupa
Birliği 8 Aralık 2008 tarihinde bölgede Avrupa Birliği “Now For Atalanta” adlı
bir deniz operasyonu başlatmayı kararlaştırmış ve bu operasyona İngiltere,
Fransa, Yunanistan, Hollanda, Almanya, İtalya, Belçika, İsveç ve İspanya
iştirak etmektedir.
Bölgede ayrıca Amerika Birleşik Devletleri, Rusya Federasyonu, Çin
Halk Cumhuriyeti, Hindistan, Japonya, Malezya, Güney Kore ve Avustralya’ya ait
askerî gemiler bulunmakta, ticari gemilere refakat etmekte ve deniz alanı güvenliğinin tesisi operasyonlarını icra
etmektedirler.
Bu derece geniş kapsamlı ve yoğun bir askerî konuşlandırmanın
deniz haydutları üzerindeki caydırıcılığının devamının ve bunun
güçlendirilmesinin ise tabiatıyla icra edilen operasyonlarda ele geçirilen
zanlıların adalete teslim edilerek yargılanmalarının sağlanmasıyla mümkün
olabileceği göz ardı edilmemelidir. Ülkemiz, bu maksatla, ele geçirilecek
faillerin bölge ülkelerinde yargılanmalarını kolaylaştıracak bölgesel temelde
bir iş birliği ve eş güdüm mekanizması kurulması yönünde Birleşmiş Milletler
uhdesinde yürütülen bütün çalışmaları desteklemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, geçtiğimiz
süre zarfında Dünya Gıda Programı tarafından kiralanmış ve Afrika’ya insani
yardım taşıyan gemilere koruma sağlamayı amaçlayan NATO daimi deniz görev
güçlerine yüce Meclisimizin Hükûmetimize verdiği izin çerçevesinde, Müşterek Görev
Gücü 151’e dönüşümlü olarak toplam 10 fırkateynle aktif katkı sağlamıştır,
bunlardan 5’i de 2010 yılı içinde görevlendirilmiştir.
Bölgedeki deniz kuvvetleri unsurlarımızca deniz haydutlarına karşı
bugüne kadar 15 operasyon icra edilmiş olup bunlardan 10’u geçtiğimiz 2010 yılı
içerisinde gerçekleşmiştir.
Bölgede görev icra eden fırkateynlerimiz, Türk Bayraklı ve Türkiye
bağlantılı ticaret gemilerinin emniyetli geçişlerinin sağlanması için her türlü
tedbiri almakta ve gerekli koordinasyonu sağlamaktadır.
Bu çerçevede, bölgede görev yapan fırkateynlerimiz ile geçiş yapan
ticaret gemilerimiz arasında koordinasyon amacıyla kesintisiz iletişim tesis
edilmiştir. Bölgeden geçiş yapan ticaret gemileri yürürlükteki koruyucu
tedbirleri uygulayarak emniyetli seyir yapmaları konusunda bilinçlendirilmekte
ve diğer ülke deniz kuvvetlerine ait askeri konvoylara dâhil olmalarına
yardımcı olunmaktadır.
Ayrıca, bölgede operasyona katılan diğer ülkelerin savaş
gemileriyle yakın iş birliği yapılarak Türk Bayraklı, Türkiye bağlantılı
ticaret gemilerinin korunması ve desteklenmesi maksadıyla yönlendirmelerde ve
tavsiyelerde bulunulmaktadır.
Geçtiğimiz süre zarfında, Aden Körfezi’nde ve Somali açıklarında
seyredecek ülkemizle bağlantılı ticari gemilerin güvenliğinin sağlanması
amacıyla askeri önlemlerin yanı sıra sivil planda da birtakım önlemler
alınmıştır.
Denizcilik Müsteşarlığı tarafından mümkün olan korsanlık
saldırılarından kaçınmak veya bunların olmaları hâlinde bunlardan imkânlar
nispetinde kaçınmak maksadıyla Uluslararası Denizcilik Teşkilatı önderliğinde
hazırlanan en iyi uygulama kuralları, Türk denizcilik sektörüne en geniş
şekilde duyurulmaktadır.
Ülkemiz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1851 sayılı
Kararı çerçevesinde oluşturulan Temas Grubu’na kurucu üye olarak katılmıştır. Korsanlık, deniz haydutluğu ve silahlı soygun ile mücadele
kapsamında istihbarat paylaşımı ve bölgedeki askerî, sivil faaliyetlerin
koordinasyonu konularında kapsamlı çalışmalar yürüten bu Temas Grubu, ilk
toplantısını, Ocak 2009’da New York’ta yapmış ve bu toplantıda kabul edilen
kararlar ve ilkeler doğrultusunda oluşturulan çalışma grupları da bugüne kadar
aktif bir şekilde çalışmıştır ve ülkemiz de bu çalışma grupları içerisinde
aktif olarak yer almıştır. Ülkemizin soruna yönelik olarak sergilediği
kararlı ve aktif tutumu ve somut katkıları, hem Türk Bayraklı ve Türkiye
bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin muhafazasını sağlamış hem de Birleşmiş
Milletler sistemi içinde ve bölgesel ölçekte oynadığımız rolün ve görünürlüğün
pekiştirilmesini temin etmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; izninizle, Türkiye'nin
sınır ötesi uluslararası operasyonlara katılımıyla ilgili şunu da söylemek
isterim: Konunun uzmanı olan hemen herkes hemfikir ki son yıllarda Türkiye'nin
uluslararası alanda etkinliği gözle görülür bir biçimde arttı ve uluslararası
danışma ve karar alma süreçlerindeki yeri de sağlamlaştı. Bu konuda birçok
somut örnekler verebilirim. Bu artan etkinlik, aynı zamanda, Türkiye’ye,
uluslararası problemlerin çözümünde katılımcı olma ve katkı sağlama sorumluluğu
da getirmektedir. Şurası kesin ki Türkiye, deniz haydutluğu ve korsanlık
nedeniyle kendi ekonomimize gelebilecek muhtemel zararları mutlaka
engellemelidir. Ama en az bununki kadar önemli olan, cumhuriyetimizin 100’üncü
kuruluş yıl dönümünde yani 2023’te dünyanın siyasi, ekonomik ve kültürel
alanlarda en etkin ilk on ülkesi arasına girme iddiası olan bir ülkedir bizim
ülkemiz ve bu iddia bize belli sorumluluklar yüklemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kapsamda Türk
Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerinde görevlendirilmesi için
Hükûmetimize verilen bir yıllık izin süresinin 10 Şubat 2009 tarihli ve 934
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’nda belirlenen ilke ve esaslar
dâhilinde 10 Şubat 2011 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılması talebini
yukarıda açıkladığım gerekçelerle AK PARTİ Grubu olarak gerekli bulmaktayız ve
destekleyeceğiz.
Yine AK PARTİ Grubu adına bu amaçla üstün bir başarıyla görev
yapan tüm deniz kuvvetleri personelimize teşekkür ediyor ve başarılarının
devamını diliyorum. Yüce Meclisi bu vesileyle tekrar ve en derin saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şahsı adına Aksaray Milletvekili Sayın Ruhi Açıkgöz, buyurun.
RUHİ AÇIKGÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesine dair 2009
yılında alınan 934 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’nın bir yıl daha
uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, son yıllarda artan itibarı ve gücü paralelinde dünyada
birçok uluslararası kurumun gerektirdiği görevleri ifa etmektedir. Türkiye,
1950’li yıllarda Kore’de başlayan uluslararası sorunlara asker katkısıyla çok
önemli başarılar elde etmiş, bu başarıları çerçevesinde NATO üyeliği ve onun
akabinde gelen uluslararası birçok kurumda temsil kabiliyeti kazanmıştır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, son yıllarda artan ticaret
hacmiyle, 250 milyar doları aşan ticaret hacmiyle artık sınırlarının ötesinde
ticari çıkarları olan, hem güvenliği hem ticari güvenliği sınırlarının ötesinde
başlayan bir ülke hâline gelmiştir. Türkiye olarak bizim dışımızda meydana
gelen olaylara duyarsız kalamayız. Eğer Türkiye olarak iddia içinde olacaksak,
benden önce konuşan Sayın Cebeci’nin de belirttiği gibi ilk on ülke arasında
yer alacaksak tabii ki dünya sorunlarına bigâne kalamayız. Türkiye'nin dünya
sorunlarının çözümünde muhakkak hem eli olacaktır hem gözü olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu tür görevler, Türkiye'nin bu tür
görevleri sadece uluslararası bir görevin yerine getirilmesi olarak da
algılanmamalı. Özellikle Bosna’da ve Kosova’da Türkiye'nin sağlamış olduğu
destek, bu tür uluslararası görevlerdeki katkısı nedeniyledir. Bunu da bir
taraftan düşünmemiz lazım. Bundan sonra bu tür görevler tabii ki çıkacaktır. Bu
tür görevleri şahsım adına destekliyorum. Silahlı kuvvetlerimiz, deniz
kuvvetlerimiz verilen görevi hakkıyla ve başarıyla yerine getiriyor. Ben,
kendilerini de tebrik ediyorum.
Tezkerenin lehinde olduğumu belirtir, hepinize saygılar sunarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Açıkgöz.
Şahsı adına Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara
suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görev süresinin
Anayasa’nın 92 nci maddesi uyarınca 10/2/2011
tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına dair Başbakanlık tezkeresi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda dünya güvenlik yapısı çok değişiklik
göstermektedir. Küçük, belirsiz ve değişken tehditlerin giderek yoğunlaştığı
bir yüzyılda bulunuyoruz. Zamanla küresel karakter kazanan bu tehditlere karşı
mücadele de yeni savunma kavramının ve mücadele tarzının geliştirilmesini
zorunlu bir hâle getirmiştir. Klasik alan savunması yanında alan dışı
savunmalar gittikçe önem kazanmaya başlamıştır. Zira,
çok uzakta denilen bir tehdit, şu veya bu şekilde, o tehdidi kendinden uzak
gören herhangi bir ülkeyi de bir gün tehdit eder hâle gelmektedir.
Bugün üzerinde konuştuğumuz ve terörizmin bir başka şekli olan
deniz korsanlığı da bu mahiyette ve pek çok ülkeyi ilgilendiren bir tehdit
olarak yoğunluk kazanmıştır. Son yıllarda korsanlık ve deniz haydutluğu
gittikçe büyüyen bölgesel ve küresel tehdit oluşturmaya başlamıştır. Tarih
boyunca bilinen korsanlık olayı çağımızda daha teçhizatlı ve organize bir
yapıyla, saldırılarla uluslararası deniz taşımacılığını ve ticaretini tehdit
eder hâle gelmiştir.
2008’de meydana gelen iki yüz doksan korsan saldırısının çoğu
Somali açıklarında gerçekleşmiştir. Bu saldırılar insani yardım malzemesi dâhil
tüm gemi ve süper tankerlere yöneliktir. Başlangıçta bölgesel kabul edilen
saldırılar gittikçe küresel bir mahiyet kazanmıştır.
Uluslararası Denizcilik Bürosunun verilerine göre korsanlık olayı
2006’dan itibaren her yıl artarak devam etmektedir. Korsanlık ve deniz
haydutluğu olaylarının Aden Körfezi ve Somali açıklarında bu derece
yoğunlaşması ve artmasının nedenlerinin başında Somali’nin devlet olarak
çöküntüye uğraması gelmektedir. Emrivaki otonom bölge oluşumu, silahlı gruplar
ve diğer grupların ortaya çıkması ülkede yönetim bütünlüğünü yok etmiştir. Bu
durum, ülkede organize suç örgütlerinin artmasına ve korsanlık ağının
oluşmasına yol açmıştır.
Ayrıca, Somali dâhil, bölge ülkelerinde fakirlik, açlık, sefalet,
yolsuzluk bu suç örgütlerine zemin hazırlamaktadır.
Aden Körfezi’nin coğrafi konumu nedeniyle bu bölgedeki saldırılar,
dünyanın diğer bölgelerine nazaran dünya ticaretine daha tahrip edici etki
yapmaktadır. Yıllık küresel ticaretin yüzde 20’sinin cereyan ettiği ve yirmi
beş bin civarında ticari geminin geçtiği bu alan, uluslararası ticaret
güvenliğinin sağlanması açısından öncelikli bir durum arz etmektedir. Bu durum
karşısında ulusal ve uluslararası deniz güvenliği güçlerinin bölgede güvenliği
sağlayabilmeleri için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ilave hukuki bir
çerçeve oluşturmak üzere birtakım kararlar almıştır. Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin oluşturduğu bu hukuki çerçeveye dayanarak çeşitli ülkeler
ve uluslararası kurumlar, bölgeye 2008’den itibaren müdahale etmeye
başlamışlardır. Müdahale eden uluslararası kurumların başında Avrupa Birliği ve
NATO gelmektedir. Bölgede askerî gemi bulunduran ülkeler ise Amerika Birleşik
Devletleri, Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan, Japonya, Güney
Kore ve Avustralya gibi ülkelerdir.
Bu gelişmeler çerçevesinde, devlet olarak uluslararası güvenliğe
katkımızı sağlamak ve söz konusu bölgede Türk Bayraklı veya Türkiye’ye ait yük
taşıyan gemileri korumak üzere Hükûmetimiz, bölgeye, Türk deniz unsurlarını
sevk etmek amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinden 10 Şubat 2009 tarihinde
izin almıştır. Bu iznin gereği olarak bölgeye fırkateyn göndererek bu alanda
güvenliğe katkı sağlanmaktadır. Türk fırkateynleri verilen görevleri başarıyla
yerine getirmektedirler. Bölgede deniz korsanlarının tehdidi devam etmektedir,
dolayısıyla Türkiye’nin uluslararası kurum ve devletlerle birlikte tehdit
alanında varlığını sürdürmesi tabii karşılanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, otuz yıla yakın terörizmle
mücadelenin içindedir ve yeteri kadar uluslararası iş birliğinin sağlanamamasının
da acısını çekmektedir. Türkiye, bu yaşadığı tecrübeyle uluslararası iş
birliğinin önemine en çok inanan ülkedir. Bu sebeple Sovyetler Birliği’nin
dağılmasından sonra ortaya çıkan bölgesel kriz ve çatışmalarda ve terörizmle
mücadelede hep uluslararası camiayla birlikte hareket etmiştir. Balkanlardaki
operasyonlarda, Afganistan operasyonunda ve Akdeniz’de devam eden NATO’nun
aktif davranış operasyonunda Türkiye önemli katkılar sağlamış ve sağlamaya
devam etmektedir. Türkiye'nin, Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları ile
Arap Denizi bölgesindeki korsanlık ve deniz haydutluğu olaylarına karşı deniz
unsurlarıyla katkılarının devamı bu anlayış çerçevesinde sürdürülecektir.
Türkiye'nin, uluslararası bu operasyonlara katılması kendi güvenliği ve uluslararası
saygınlığının da bir gereğidir.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, Hükûmetimizin 10 Şubat 2009
tarihli ve 934 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’nın bir yıl daha
uzatılması talebini yukarıda açıkladığım gerekçelerle uygun bulduğumu belirtir,
yüce heyeti saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arıcı.
SIRRI SAKIK (Muş) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz. Yerine getireyim de…
Önce bir tezkereyi okutacağım, ondan sonra…
Sayın milletvekilleri, Başbakanlık tezkeresi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Şimdi tezkereyi tekrar okutup oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve
mücavir bölgelerde vuku bulan korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun
eylemleri hakkında 2008 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi kararları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 10/2/2009
tarihli ve 934 sayılı Kararıyla bir yıl için verdiği izin çerçevesinde, Türk
Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının söz konusu bölgelerde konuşlandırılması
suretiyle, bölgede seyreden Türk Bayraklı ve Türkiye bağlantılı ticarî
gemilerin emniyetinin etkin şekilde muhafazası ve uluslararası toplumca
yürütülen korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle müşterek
mücadele harekatına aktif katılımda bulunulması sağlanarak, bu alanda Birleşmiş
Milletler sistemi içinde ve bölgesel ölçekte oynadığımız rolün ve
görünürlüğümüzün pekiştirilmesi temin edilmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının bölgede görev icra
etmesine izin veren 934 sayılı TBMM Kararının süresi, 2/2/2010
tarihli ve 956 sayılı Kararla bir yıl uzatılmış olup 10/2/2011 tarihinde sona
erecektir. Diğer yandan, anılan bölgelerde ve Hint Okyanusu'nda meydana gelmeye
devam eden deniz haydutluğu/korsanlık ve silahlı soygun eylemleriyle
uluslararası toplumca mücadele edilebilmesine cevaz veren Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi’nin ilgili Kararlarının süresi son olarak 23/11/2010
tarihli ve 1950 sayılı Kararla bir yıl daha uzatılmıştır.
Bu kapsamda, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden
Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
görevlendirilmesi için Hükûmete verilen bir yıllık izin süresinin, 10/2/2009 tarihli ve 934 sayılı TBMM Kararında belirlenen
ilke ve esaslar dâhilinde, 10/2/2011 tarihinden itibaren bir yıl daha
uzatılmasını Anayasanın 92 nci maddesi uyarınca arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN – Evet, tezkereyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım.
Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Tezkere kabul edilmiştir, karar yetersayısı vardır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60’ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm;
Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları
(1/883) (S. Sayısı: 568)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile benzer mahiyetteki 59 kanun teklifi ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe komisyonları
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17
Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili
Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin;
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili
Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6
Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın;
Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve
10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2
Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın;
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2
Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen tasarının beşinci bölümünde yer alan maddelerinin oylamaları
tamamlanmıştı.
(x) 606 S. Sayılı Basmayazı 26/01/2011 tarihli 53’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Şimdi altıncı bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Altıncı bölüm, 128’inci maddeye dâhil ek 2 ve geçici 7’nci
maddeler ile 131’inci maddeye bağlı geçici 2 ve 3’üncü maddeler dâhil olmak
üzere, 127 ila 152’nci maddeleri kapsamaktadır.
Altıncı bölüm üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’ya aittir.
Sayın Baratalı, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 127
ila 152’nci maddelerini içeren altıncı bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini dile getirmek için söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi grubum ve şahsım adına saygıyla selamlarken, geçen hafta OSTİM
ve İvedik sanayi sitelerindeki patlamalarda yaşamlarını yitiren işçi kardeşlerimize
rahmet, yaralılara da sağlık ve şifa diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu
tasarıyla ilgili olarak öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Bu tasarı bir
dayatma tasarısıdır, “Ben yaptım, oldu bitti!”
tasarısıdır. Sekiz yıl boyunca AKP’nin her sıkıştığında başvurduğu ve
alışkanlık hâline getirdiği yöntemle Meclise dayatılan bu düzenleme torba veya
çuval değil, âdeta bir harar düzenlemesi hâlini almıştır. Hararın içinde de
torbacıklar ve yamalı bohçalar vardır. Aynı zamanda antidemokratik bir
düzenlemedir; ne demokrasi ne milletin iradesi ne de kanun yapma tekniğiyle
bağdaşmaktadır. Çünkü AKP bu düzenlemeyi yaparken toplumun ilgili kesimlerine
kulaklarını tıkamış, taleplerini karşılamamış veya bunlardan işine geleni almış,
gelmeyeni de duymazlıktan gelmiştir oysa tam tersi olabilirdi. Bunu
komisyonlarda da -alt ve üst komisyonlarda- söyledik: “Bir uzlaşma içinde, bir
uzlaşı içinde bir düzenleme yapalım.” dedik ama bu da olmadı. Oysa bir uzlaşı
içinde yaptığımız düzenlemeler çok güzel sonuçlara varabiliyor. Ticaret ve
Borçlar kanunlarında olduğu gibi, İller Bankası Kanunu’nda olduğu gibi,
herkesin hoşlandığı, işine geldiği, desteklediği güzel düzenlemeler yaptık. Örneğin İller Bankasında yeni kanunla emekli olmak isteyenlere
yüzde 30 gibi bir ek primin verilmesi Türkiye'nin her tarafında, doğusunda,
batısında, kuzeyinde ve güneyinde çok güzel sonuçlar doğurdu, oradaki
çalışanlar bizlere de ulaşarak teşekkürlerini ve minnet duygularını ifade
ettiler ancak bu yasa, yukarıda saydığım yaklaşımları dile getirmemiştir;
karda, kışta aylarca hak arayan Tekel işçilerinden, ücretsiz eğitim ve özerk
üniversite isteyen öğrencilerden, iş güvencesi ve asgari ücret yaşı nedeniyle
torba kanuna karşı çıkan çalışanlardan esirgenmiştir ve bir çifte standart
yansımasıdır.
Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz torba yasa tasarısı
genel anlamda bir mali af yasa tasarısıdır. Bunun içinde
bizim katıldığımız -grup olarak- hususlar da vardır ama katılmadığımız konular
daha da fazladır çünkü gerek alt komisyonda veya Komisyonda, üst komisyonda
tasarı ekleme ve çıkarmalarla tamamen amacından uzaklaşmış ve 21 madde olarak
hazırlanan, genellikle mali affı içeren bu tasarı eklemelerle önce 120 maddeye
sonra da 234 maddeye çıkarılmıştır.
Altıncı bölümle ilgili 127 ile 152’nci maddelere baktığımızda da
bunu açıkça görüyoruz. Devlet Su İşleri Kanunu’ndan Gümrük Kanunu’na, İçişleri
Bakanlığını ilgilendiren düzenlemelerden kalkınma ajanslarına, Konut Edindirme
Yardımından Bankacılık Kanuna ne ararsanız bu altıncı bölüm içinde görülebilir.
Bu çerçevede 135, 136, 137 ve 139’uncu maddeler yap-işlet-devret
modeliyle, Kamu İhale Kurumu ve Yüksek Planlama Kuruluyla ilgili düzenlemeleri
içermektedir. Bu düzenlemelerle, yap-işlet-devret modeliyle yapılan ihalelerde görevli
şirketçe üretilen mal ve hizmetler için idare tarafından talep garantisi
verilmekte, ön yapılabilirlilik etüdüyle de yapılan iş ve proje hem Yüksek
Planlama Kurulundan hem de siyasi sorumluluktan kaçırılmaktadır, Yüksek
Planlama Kurulunu uygulama sözleşmelerini değerlendirmeden alıkoyacak. Bu
düzenlemeler tasarı metninden bu nedenle çıkarılmaktadır.
Ayrıca, yap-işlet-devret projelerini yürüten şirketlere kamu
kaynaklarının tahsisi, KİT’lerin atıl kapasite ve varlıklarının bedelsiz ve
rayiç bedel altında devri, özelleştirme
sürecindeki kamu kaynaklarının ve kamu bankalarının gayrimenkul yatırım
ortakları ile, enerji, su, ulaştırma ve
telekomünikasyon sektörlerinde faaliyet gösteren teşebbüs ve işletme şirketleri
ile Türkiye Kömür İşletmelerinin özel sektöre devredilmiş kömür sahalarından
yapacağı alımları Kamu İhale Yasası kapsamı dışında tutması kamu çıkarlarına
aykırılık teşkil etmektedir.
145, 151, 154 ve 156’ncı maddelerde ise Vakıflar Bankası, Türkiye
Kalkınma Bankası, BDDK ve SPK’nın İstanbul’a taşınması vardır, bunu
içermektedir. İstanbul’un finans merkezi olduğu ve olacağı gerekçe gösterilerek
yapılan bu taşınmaların inandırıcı yönü yoktur çünkü iletişim teknolojileri
sayesinde bankaların Ankara’da veya İstanbul’da olmasının, burada kalmasının
işlevleri yapılabilmeleri de mümkündür. Bu düzenleme Ankara’nın içinin
boşaltılması düzenlemesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı sekiz buçuk
yıldır tek başına iktidarda olan AKP’nin hiçbir problemi çözemediğinin bir
başka kanıtıdır. Sorunlar birike birike bir dağ yığını hâline gelmiştir ama
Sayın Başbakan sözde açılışlar ve açılımlarla böbürlenmeye devam ediyor. En çok
övündüğü konu da duble yollardır. Değerli arkadaşlar,
ben geçen hafta Şırnak’taydım. Merak ettim, inceledim. Duble değil, tek yönlü
yollar bile ortadan kalkmış durumda. Kasrik Boğazı’ndan geçerken kontrol
noktasında durduğumuzda “Sayın Başbakan buralardan nasıl geçti?” diye sordum.
İlginç cevaplar aldım. Sayın Başbakanın geçiş güzergâhını sizlerle paylaşmak
istiyorum, şöyle: Ankara-Mardin özel uçak, Mardin-Şırnak helikopter, iniş yeri
askerî birlik, askerî birlikten kongre salonuna geçiş. “Halkla neler konuştu?”
dedim. Halkla hiç konuşmamış ve halka dokunmamış. O zaman
anladım ki Sayın Başbakanın Şırnak-Van yolundan, Şırnak Havalimanından,
taşımalı eğitimde yaşanan sorunlardan, Şırnak’ta kömürde oynanan oyunlardan,
kömür diye halka dağıtılan taşlardan, Şırnak Devlet Hastanesinin neden
yapılamadığından, Habur Gümrük Kapısındaki sorunlardan, orada 10 veya 15 lira
para kazanabilmek için koşuşan çocuklardan, üniversite harcını yatırabilmek
için orada çalışan üniversite öğrencilerinden, onların sorunlarından, özel
idarenin işlettiği kır parkının perişan durumundan, kamyon başına alınan 10-15
veya 20 liralık kantar payıyla beraber alınan paraların nerede kullanıldığından
pek haberi yok ama Sayın Başbakan bunları söylemeye devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı hiçbir soruna çare
olmayacaktır; tersine, yeni sorunlar doğuracaktır, genç işçi ve çırak
sömürüsünü yaygınlaştıracaktır.
İşsizlik Fonu’nda biriken paraları sermayeye peşkeş çeken bu
düzenleme, fonla ilgili yasadaki tanım ve kapsamı ihlal edecek düzeydedir.
İşverenlerin ödemediği primlerden, evde çalışma ve uzaktan çalışma
biçimlerinden, süreli sözleşmelerden, sözleşmesiz çalışma ve
yasallaştırılmasından, kuralsızlık ve örgütsüzlükten, yaygınlaştırılmasından
sorumlu bir yasa hâline gelmiştir. Turizm sektöründeki denkleştirmeler, görev
yerine bağlı olmaksızın çalıştırma, sürgüne gönderilen memurlar ve buna benzer
değerlendirmelerden sorumlu bir yasa olarak önümüze gelecektir, yaşayıp
göreceğiz.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı uygulanan ekonomi
politikalarının başarısızlığının açık bir itirafıdır. AKP tarafından daha önce
çıkarılmış olan 4811, 5458, 5736 ve 5811 sayılı Kanun ve düzenlemelerin bir
başka versiyonudur. Onlar çünkü pek işe yaramamıştır
ki, bu da gelmektedir. Kayıt dışı ekonomiyi cesaretlendirmektedir. Af
beklentilerini sürekli hâle getirmektedir. Vergi ve ödemelerini düzenli
yapanları cezalandırmaktadır. Kuralsızlığı ve örgütsüzlüğü
yaygınlaştırmaktadır. Sürgünlerin ve geçici görevlendirmelerle siyasi
istismarın önünü açmaktadır. Tekel işçilerinin yaşadığı travmaların
benzerini, önümüzde tekrar bu yasanın yürürlüğe girmesiyle görebiliriz.
CHP’li üyeler olarak bizlerin hem alt komisyonda hem üst
komisyonda, tasarının eksiksiz ve hukuka uygun biçimde düzenlenmesi konusunda
her türlü çabayı gösterdiğimiz inkâr edilemez ancak bütün bu itirazlarımız
kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, bu düşüncelerle tasarının yeniden
yapılandırma ve mali af ile ilgili hükümleri dışındaki çoğu maddelerine
katılmadığımızı belirtir, geri çekilmesi talebimizi takdirlerinize sunar, yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baratalı.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın
Emin Haluk Ayhan.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın altıncı bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini arz etmek için söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Altıncı bölüme ilişkin maddelerdeki hususların muhtevası
farklılık göstermiş olsa bile genel olarak, kadro, Devlet Su İşleri Umum
Müdürlüğü Teşkilatı ve Vazifeleri Hakkında Kanun, 3996 sayılı bazı yatırım ve
hizmetlerin yap-işlet-devret modeline ilişkin Kanun, hükûmet konağı yapımı,
Emlak Gayrimenkul, gümrük, uzlaşma, banka merkezlerinin İstanbul’a taşınması,
bağımsız denetim kurumları, BDDK’ya ilişkin hususlar… Sadece bu saydığım dokuz mevzu hatırladıklarım. En az bunun yarısı
kadar daha mevzu çıkar bu bölümde.
Böyle bir yasa tasarısı hatırlıyor musunuz? Birbirine benzemez
yüzlerce mevzu ve madde, vatandaşı umutlandıran, aylardır bekletilen
demeçleriniz, onları her zaman istismara yönelik beyanlarınız… Vatandaş neler
düşünüyor? Her şeyi “cumhuriyet dönemi” ve “bizim dönem” diye ifade ettiğiniz
AKP dönemi. Cumhuriyet döneminde bu kadar problem yaratılmadı maalesef. Sizin dönemdeki kadar borçlanılmadı, sizin döneminizdeki kadar cari
açık verilmedi, sizin dönemdeki kadar ithalat yapılmadı, sizin dönemdeki kadar
dış ticaret açığı verilmedi, sizin dönemdeki kadar yatırım dışarı gitmedi,
sizin dönemdeki kadar kâr transferi yurt dışına çıkmadı, sizin dönemdeki kadar
devlet malı satılmadı, sizin dönemdeki kadar hane halkı gelirlerinin borçlarına
oranı artmadı.
Gerçekten, bu tasarı, AKP’nin ülkeyi soktuğu girdabın bir ürünüdür.
Bunun içinde AKP yönetiminin yarattığı problemlerin sözde çözüm önerileri de
vardır. Daha, yakın geçmişte, Kanun Yapım Süreci Sempozyumu’nda konuştuk,
problemleri konuştuk. Böyle bir tasarıyı yüce Meclisin huzuruna getirmekten
AKP’nin hiç de mutlu olmadığını biliyorum. Bunu sayın bakanlardan bazıları
ifade etmekten de kaçınmıyorlar ancak yarattıkları problemin altında da
eziliyorlar. Kanun yapma tekniğiyle ilgili bir kısmı bir tarafa bırakalım çünkü
ona hiç uymuyor. AKP İktidarının bu kadar problemi yaratmayı nasıl becerdiğini
merak ediyorum. Plan ve Bütçe Komisyonunda bu tasarının Alt Komisyon Başkanı
Sayın Recai Berber nasıl olup da bu kadar maddeyi iki yüz elli maddeye
-yaklaşık- çıkardı? Bu, çok özel bir yetenek gerektirir. Kendisine de bunu nasıl
becerdiğini, bunun özel bir yetenek gerektirdiğini söylediğimizde, bize, her
yıl buna benzer bir tasarının mutlaka gelmesi gerektiğini ifade etti. Hâlbuki,
Kanun Yapım Süreci Sempozyumu’nda AKP’yi temsilen Sayın Grup Başkan Vekili Bozdağ böyle bir şeyin
iyi olacağına dair en ufak bir şey söylemedi, söylememesi de doğaldı zaten.
Sayın Grup Başkan Vekili de bu işin olmaması gerektiğini iyi biliyor.
Bakın, ben o sempozyumda konuşmacıydım.
Ben “Olmasın.” demedim, “Minimum düzeye indirilsin, öyle kullanılsın.” dedim
ama önümüzde görüşmekte olduğumuz facia gibi bir şeyden kaçınılması gerektiğini
de ima ettik, aynı zamanda söyledik. Böyle bir şeyin her sene olması
gerektiğini düşünebilmek bile akla ziyan. Nasıl teklif edilebiliyor? Anlamakta
sıkıntı çektiğimi huzurlarınızda bir kere daha ifade etmek istiyorum. Bu kadar
problemi yaratmak için nasıl bu kadar beceriksiz ve kabiliyetsiz bir Hükûmet
olunur? Ülke nasıl bu kadar sıkıntının içine sokulabilir? Geçen bu kürsüde de
söyledim, bugün de söylüyorum: Bu tasarıya göre esnaf dertli, işçi dertli,
çiftçi dertli, köylü dertli, öğrenci dertli, memur dertli, emekli dertli,
sanayici dertli, ihracatçı dertli, ithalatçı dertli, bakanlar dertli, Hükûmet
dertli diyorum. Dertli olmayan toplum kesimi yok.
Kamu kurumlarında Devlet Su İşleri dertli, Maliye Bakanlığı
dertli, İçişleri Bakanlığı dertli, Çalışma Bakanlığı dertli, Çevre Bakanlığı
dertli, Ulaştırma, DPT, Hazine, hemen hemen derdi olmayan hiçbir kurum da
kalmamış AKP sayesinde.
Şimdi, diyebilir misiniz esnaf dertsiz, işçi dertsiz, çiftçi
dertsiz, köylü dertsiz, öğrenci dertsiz, memur dertsiz, emekli dertsiz,
sanayici dertsiz, ihracatçı dertsiz, ithalatçı dertsiz, bakanlar dertsiz,
Hükûmet dertsiz? Mümkün mü böyle bir şey söylemek? Öyle değil mi Sayın Bakan?
Dertli olmayan toplum kesimi yok. Bunu söylemediğimize göre bu
kadar problemi siz yarattınız. Bu kadar toplum kesimi arasındakini bir tarafa
bırakın aynı gruplar arasında da bu tasarıyla ayrımcılık yapıyorsunuz.
Koridorlarda hayvancılıkla uğraşanlar da doluydu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Denizli’de dert yok mu?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Çiftçilere de eşit davranmıyorsunuz.
Haksızlık çok.
Denizli’yi biraz sonra gündeme getireceğiz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Dert yok galiba.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Bu tasarının hesabı yok. Bu tasarının
kitabı da yok. Bu tasarının ne getireceği ne götüreceği belli değil. Tasarının
ne hesabı var ne kitabı. Yani bu tasarı, hesabı ve kitabı yok, hesapsız ve
kitapsız.
Bundan memnuniyet mi duyuyorsunuz? Bu tasarı hilkat garibesi gibi
yapılandırıldı. Yaklaşık 25’ten fazla kurumun problemi,
50’den fazla kanun tasarısı ve teklifi bu tasarıda.
Bakın, bu tasarının genel gerekçesinin baştan ikinci paragrafı,
işletmelerin nakit dengelerinin bozulduğunu, işletmelerin kamuya yönelik
yükümlülüklerin yerine getirilmesinde gecikmeler olduğunu söylüyor. Yani
vatandaşın sıkıntısını gerekçesi zaten söylüyor. Daha ne olmuş? Bu süreçten
olumsuz etkilenen işletmelerin kamuya olan borçlarına uygulanan ek mali
müeyyideler borçları ve yükümlülükleri artırmış, icra takibine uğrayanlara
mevcut yasal düzenlemeler kâfi gelmemiş, onu söylüyor. Onun için bu geliyor.
Sağlanmaya çalışılan ödeme imkânları da bu borçların tasfiyesinde yeterli
olmamış. Bak, bak! daha önce kaç kere yaptınız bu tür
tasarıları böyle? Onun için hâlâ bitmemiş. Demek ki sorunu çözememişsiniz,
sorun çözülmüyor. Her benzeri tasarı yasalaştıkça arkadan daha büyüğü gelmeye
başladı, şimdi de bakın bu büyüklükte… Millete derman olacak mı? Zor.
Genel gerekçenin dördüncü paragrafında ne söylüyorsunuz, bir
bakalım: “Yatırım ortamının iyileştirilmesi” ha! Dokuz senedir yapamadınız.
“Özel sektörün kamuya ilişkin borç yükünü azaltmak.” diyorsunuz. Onların borç
yükü -hem dış borcu- 40 milyar dolardan 180 milyar dolara çıktı. Bunu dokuz senede
yaptınız, becerdiniz, özel sektörün borcunu bu hâle getirdiniz. “Maliye ve para
politikalarının daha etkin kullanımının sağlanması için tasarının
hazırlanması.” Burası önemli. Siz hiç kamu maliyesine ilişkin tedbir
almıyorsunuz, Merkez Bankasının üstüne işi yıktınız, onun takatini de yok
etmeye çalışıyorsunuz.
Bakın, dış ticaret açığı 70 milyar dolar, cari işlemler açığı 50
milyar dolar, bütçe açığı 40 milyar TL. Bütçe açığı 2009 yılına göre yüzde 25
azalmış 2010 yılında, 2008’de sadece 17 milyar dolar, 2 katından fazla. 2010’da
40 milyar TL. Cari açık ile bütçe açığı toplamı, kabaca toplam tasarruf açığı
yurt içi hasılanın yüzde 10’unu aşıyor. Bu ne
zamankinin benzeri? 2001’dekinin benzeri. Bu ikisinin toplamının yurt içi hasılaya oranı 2001 yılı düzeyinde. Şimdi şunu söyleyelim:
Bu tasarı AKP Hükûmetinin beceriksizliğidir.
Bakın, Denizlili bir vatandaş şunu söylüyor: “AKP Hükûmeti sosyal
güvenlik ve vergi borçları için Temmuz 2010’dan beri mükellefleri, taksit
yapılacak, gecikme zamları düşecek diye hâlâ oyalamakta olup, bir yandan
Denizli SGK İl Müdürü ve Vergi Dairesi Başkanı çıkmayan yasanın reklamını
yapmakta, toplantılar düzenlemektedirler. SGK İl Müdürü ve Denizli Vergi
Dairesi Başkanı, yaptığı uygulamalar ile esnafın borçlarını kanun çıkmadan
ödemesi için her türlü yolu denemektedirler. Denizli’de bu müdürlükler borçları
bildirim yapmak yerine tüm borçlu mükellefleri icraya vermekte, araba ve
gayrimenkullerine haciz konmakta, borcun üzerine bir de haciz masrafları
eklenmektedir. Vatandaş malına ve arabasına konulan haciz yazısını kaldırmak
istediğinde yeterli teminat göstermesine rağmen malındaki ve aracındaki haczi
kaldırmamakta, borcun ödenmesi istenmektedir.” Şu hâlde bunlar milleti ne hâle
düşürdüğünüzün Denizli’de bir kısım örneği. Bunu bize vatandaşlar gönderdi,
ileriki konuşmalarda bunları anlatmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkanım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın
Nezir Karabaş.
Buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Tasarı’nın altıncı bölümü üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, uzun bir süredir bu tasarıyı tartışıyoruz. Tabii bu tasarıda
toplumun değişik kesimlerinin beklentisi olan maddelerin yanında, daha önce de
belirttik, birçok kesimi olumsuz etkileyen, işçilerin, memurların, kamu
çalışanlarının, toplumun önemli kesimlerinin karşı çıktığı maddeler de var.
Tabii burada en önemli şeylerden biri, Türkiye’de maalesef mesele
Kürtler olunca sendikaların da, kamu emekçilerinin de, aydınların da dile
getirmediği bir şey var.
Tabii bu bölümde şuna değinebiliriz kısaca: İşte, bununla aslında
geçmiş dönemlerden daha yoğun bir şekilde AKP’nin her attığı adımda denetime,
kendi, devletin kurumlarının denetimine tabi olmadan istediğine ihale verme,
istediği gibi verme gibi bir tavrı var, bunda da bunu sürdürüyor. Daha rahat,
denetimsiz belli işleri yapabilme, yaptırabilmeyle ilgili maddeler var ama bu
yasada gerçekten birçok olumsuzluk yanında hiç kimsenin sesini çıkarmadığı bir
madde var. Burada bir af var herkesin kabul ettiği, öğrenci affı ama bu afta
bir madde var: “Terör suçlarından hüküm giyenler hariç.”
Üniversite öğrencisi olup terör suçundan hüküm giyenler kimlerdir:
Bu ülkede anadilde eğitim isteyenler terör suçundan ceza alıyor, hüküm alıyor.
Bu ülkede kan dursun, ölüm olmasın diyenler ceza alıyor. Bu ülkede Şerzan Kurt
öldürülmesin diye bunu protesto edenler ceza alıyor. Aydın Erdem Diyarbakır’ın
göbeğinde öldürüldü, bunu protesto edenler hüküm giyiyor. Sayın Ahmet Türk
saldırıya uğramış, Sayın Ahmet Türk’ün saldırısını kınayanlar veya protesto
edenler terör suçlarından ceza alıyor.
Hırsızlar, çapulcular, tecavüz edenler, katiller, herkes
yararlanıyor, hiçbir istisnası yoktur, tek istisnası var, bu yasanın içinde
Kürtler yoktur. Herkes affedilmiştir, herkes öğrenimini tekrar yapabilir,
Kürtler yapamaz; bunun başka bir izahı yoktur.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Ne alakası var? Tam
saptırıyorsun.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) - Bunun başka bir izahı yoktur.
İddia ediyorum, bu, Türkiye’de -hiç kabul edilmeyecek ama-
herkesin kabul ettiği, tüm muhalefet partilerinin, iktidarın, sendikaların,
odaların kabul ettiği bir olaydır. Bu değişmediği sürece, bu zihniyet
değişmediği sürece sonuç alınabilir mi? Böyle bir afta Kürtler dışarıda
tutulmasaydı kıyamet kopmazdı bu ülkede.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Teröristlerin yararlanmaması
doğal.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) - Evet, teröristler çünkü
birilerine göre bizler de öyleyiz, yazıyorlar dergilerinde. Dava açıyoruz,
mahkemeler “Hayır, siz zaten hak etmişsiniz.” diyorlar. Birilerine göre
teröristler… Eğer birilerine göre olsaydı biz de burada olmayacaktık.
Öğrenciler, üniversite öğrencileri, bugün ceza alanların, örgüt üyeliğinden
ceza alanların, haklarında okuldan uzaklaştırma cezası alanların hepsi böyle
almış. Al, burada gönderilen evraklar var Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinden,
geçen sene öğrenciler eylem yapmış. Ne yapmış? Şerzan Kurt’un öldürülmesiyle
ilgili açıklama ve eylem yapmışlar. Aydın Erdem’in öldürülmesiyle ilgili eylem
yapmışlar. Sayın Ahmet Türk’ün Samsun’da saldırıya uğramasıyla ilgili eylem
yapmışlar. Okul idaresi -çünkü her açıklama bir de izne bağlanmış, yasalarda o
olmamasına rağmen- Şerzan Kurt’la ilgili açıklamaya izin veriyor ama Sayın
Ahmet Türk’ün saldırıya uğraması ve Aydın Erdem’in öldürülmesiyle ilgili
izinsiz eylem yapıldığı için 40 öğrenci hakkında bir dönemle iki dönem okuldan
uzaklaştırma veriyor. Öğrenciler -daha önce de belirttik, bir
defa dile getirdiğimizde Sayın Başkan da itiraz etmişti- binlerce, on binlerce
öğrenci sıradan gerekçelerle bir basın açıklaması yaptığı için, bir eylem
yaptığı için, birçok zaman hiçbir olay yaşanmamışken, birçok zaman
üniversitenin dışında yapılmışken ve birçok zaman, hakkında dava açılmamışken
okul idareleri okulun dışında yapılan eylemlerde bile bir gerekçeyle dava açıp,
soruşturma açıp öğrencileri bir dönem, iki dönem okuldan uzaklaştırıyor.
Yani buradaki öğrenciyle ilgili affı biz kabul etmeyeceğiz,
partimiz kabul etmeyecek, Kürtler kabul etmeyecek, vicdanı olan hiç kimse bunu
kabul etmeyecek. Bu af değil ve buna sessiz kalan herkes de bir gün bu halka
veya en azından kendi vicdanına bunun hesabını verecektir arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bu yasayı tartışıldığı dönemden bu yana
tartıştık. Bu ülkede birçok zaman, bugüne kadarki hükûmetler ve mevcut AKP
nasıl bakıyor, işçiye, memura, emekçiye, Kürt’e, Alevi’ye nasıl bakıyor;
bunları anlattık da. Şimdi, en son, Sayın Başbakanın Kıbrıs’la ilgili
açıklamalarında bu gözüküyor: Farklı olana nasıl bakıyor? Bu “Onlar için biz
ölüme gideriz, şehit veririz, gazi oluruz.” denilen kesimler olsa bile, bunlar
Türk olsa bile, yeri geldiği zaman biat etmeyene nasıl bakıldığının
göstergesidir. Sayın Başbakanın birkaç gün önce yaptığı açıklaması, Kıbrıs’ta
infiale neden olan ama nedense Türkiye’de çok tartışılmayan, basının da Kıbrıs’tan
geçtiği birkaç haber dışında vermediği, muhalefetin de, diğer siyasetçilerin de
üzerinde durmadığı. Sayın Başbakan ne diyor: “Kuzey Kıbrıs’ta son günlerde
provokatif eylemler var. Güneyle beraber yapıyorlar. Türkiye'ye karşı böyle bir
eyleme hakları yoktur. En düşük memurları 10 bin liraya yakın para alıyor.
Beyefendi 10 bin lira alıyor, bir de bu eylemi yapıyor utanmadan. Üstelik 13
maaş alıyorlar. 'Türkiye buradan çek git' diyor. Sen kimsin be adam! Şehidim
var, gazim var, stratejik olarak oradayım.”
Şimdi, bu söylemlere tek tek bakalım. Birincisi, Türkiye yıllardır
birçok şehit vererek, gazi vererek 1974 yılında Kıbrıs’a gitti ve oraya
gitmesinin gerekçesi oradaki Kıbrıslı Türklerin Rumlar tarafından oluşturulan
çeteler tarafından öldürülmesi, baskı görmesi ve işkence görmesiydi, onları
kurtarmak adına gidildi ve yıllardır Türkiye’nin geçmiş hükûmetlerinin de,
bugün AKP’nin de politikası “Onlar Kıbrıslı kardeşlerimizdir. Biz onlar için
her türlü politikayı belirleriz.” adı altında aslında oradaki Hükûmet, oradaki
yapı Türkiye’nin vesayeti altında tutuluyor. Fakat bu mantığa baktığımız zaman
Kıbrıs Türkü’ne “Ben sana para veriyorum, sen sesini çıkaramazsın. Benim
politikalarıma veya benim desteklediğim, orada ayakta tuttuğum hükûmetlerin
politikasına karşı çıkmazsınız.” diyor ve kabul edilemeyecek, hiçbir insana
yönelik kullanılamayacak sözcükler var: “Sen kimsin be adam!” Ha oradaki
Türkler, Türkiye’ye yönelik, Hükûmete yönelik, Türkiye devletine yönelik farklı
şeyler diyebilirler, bazen yanlış şeyler de söyleyebilirler fakat bir ülkenin
Başbakanı, oradaki Kıbrıs halkına, oranın halkı olan insana “Sen kimsin?”
diyor. Neye göre “Sen kimsin?” diyorsun? Yani “Kimsin?” Kıbrıslıdır, Kıbrıs
halkıdır, ülkesinde yaşıyor. Sen, oraya, ona destek verme, onu koruma adına
gitmişsin. “Sen stratejik çıkarım var.” demedin. Türk halkına dedin ki: “Biz
yüksek değerler adına Kıbrıs’a gidiyoruz.” Dedin ki: “Biz oradaki insanlarımızı
koruma adına gidiyoruz.” Ama şimdi diyorsun ki: “Benim stratejik çıkarlarım
var.” Orada sesini çıkaran herkesi burada ya bölücü ya da -eğer diğer
çevredense Ergenekoncu ilan ettiğin gibi- kim protestosunu veya karşı çıkışını
dile getirirse, “Güneyden yana, Rum” ilan ediyorsun. Böyle bir mantık, böyle
bir bakış olabilir mi? Bu mantık sakattır arkadaşlar. Bu mantık ne Türkiye’deki
sorunları çözer ne Kıbrıs sorununu çözer…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – …ne de Türkiye’yi dünyada
kamuoyunun gözünde hak ettiği yere getirir.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şahsı adına Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç.
Buyurun Sayın Bilgiç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; altıncı bölüm üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum ve
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, toplumumuzun bütün kesimlerini, milyonlarca
insanımızı ilgilendiren torba yasa üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Gençlerimize, kadınlarımıza, engellilerimize, emeklilerimize, memurlarımıza,
esnafımıza, sanayicimize, tüccarımıza, çiftçimize, köylümüze, öğrencimize,
taksicimize, tarım çalışanımıza, kooperatiflerimize, sulama birliklerimize -bunu çoğaltabiliriz- yani toplumun bütün
kesimlerine yönelik, burada, onlarla bir barış sürecini oluşturacak bir
düzenleme zincirinin üzerinde çalışıyoruz. Tabii, bazı arkadaşlarımızın buraya
çıkıp kendilerinin yahut da belli bir grubun, ülkemizde belli bir etnik grubun
bu tasarının içerisinde yer almadığını ifade etmesini açıkçası ben bir
talihsizlik olarak nitelendiriyorum.
Değerli arkadaşlarım, aslında bölüm üzerinde konuşacaktım ancak şu
ana kadar geçen görüşmelerin hiçbir tanesi bölüm üzerinde olmadığı için ben de
tasarının genel mantığı üzerine bazı şeyler söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, buradaki eleştirilere baktığımızda,
eleştirilerin Türkiye’deki genel ekonomik konjonktür
üzerinde yoğunlaştığını görüyoruz. Burada bir konuşmacı arkadaşımız çıkıyor,
şunu söylüyor, diyor ki: “Tasarının gerekçesine bakıldığında, burada işte ifade
edilen şey ülkede belli bir krizin olduğu.” Arkadaşlar, biz bunu söylüyoruz,
diyoruz ki dünyadaki yaşanan global kriz Türkiye’de de
belli manada daralmaya sebep olmuştur, biz bunu ifade ediyoruz, bundan daha net
bir şey yoktur ve şu an yapılmak istenen de toplumun bütün kesimlerini
rahatlatacak yeniden bir amme alacaklarının yapılandırılması, bunun yanında da
çalışma hayatından ekonomiye, sosyal güvenliğe, genel sağlık sistemine kadar
giden pek çok noktada vatandaşımızın lehine olacak düzenlemelerin burada hayata
geçirilmesidir.
Burada işçiler sokağa dökülüyor, bazıları bunları teşvik
ediyor, tahrik ediyor, sokağa çağırıyor, hatta hatta bir gaflet içerisinde
Mısır, Tunus örneğiyle Türkiye’yi mukayese etme gafleti içerisine düşüyorlar ama
arkadaşlar, hem alt komisyonda hem üst komisyonda komisyondaki arkadaşlarımız
biliyorlar, bütün sendikalar, bütün sivil toplum kuruluşları oraya davet
edilmişlerdir ama bu arkadaşlarımız gelip orada işçinin lehine düşüncelerini
ortaya koymamış, hiçbir şekilde fikir ortaya koymamışlardır, bunu sokakta
yapmayı kendilerine göre tercih etmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım, bir başka arkadaşımız çıkıyor, Sayın
Başbakanın Şırnak seyahatini dile getiriyor, işte “Başbakan neden haberdar?” Ya
bırakın haberdar olmayı, biz halkın içerisinde halkla beraber yaşıyoruz. Biz
seksen bir ilin seksen birinde de varız, Türkiye'nin her tarafında varız.
Başkaları gibi biz “Orada bir köy var uzakta, o köy bizimdir görmesek de
yaşamasak da ayak basamasak da.” demiyoruz. Biz Türkiye'nin seksen bir ilinde
her bir karış toprağında o toprağa ayak basıyoruz, suyunu içiyoruz, ekmeğini
yiyoruz ve o yörelere hizmet götürüyoruz. Şimdi, yani eleştirilerimizi belli
insaf ölçüleri içerisinde mutlak surette yapmamız gerekiyor.
Türkiye’deki genel ekonomik durumu eleştirenler global
krize baksınlar. Biz başkaları gibi kendi krizimizi yaratmadık. Yani bugün, bu
ülkede yirmi bir bankayı hortumlatanların çıkıp ekonomik global
bir buhran üzerinden burada politika yapmaya çalışmalarını da anlayabilmek
gerçekten mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım, burada kadınlarımızla ilgili çok
ciddi düzenlemeler var, göz ardı ediliyor; öğrenci affımız var, bir şekilde bu
sulandırılmaya çalışılıyor; bütün amme alacakları, sulama birlikleri, tarım
kesimi, kooperatifler yani ne bileyim, toplumun bütün kesimlerine yönelik son
derece ciddi düzenlemeler yapılıyor ama bunların hepsi göz ardı ediliyor, bunu
anlamak mümkün değil. Burada, gümrük
vergilerinde de bir uzlaşma getiriliyor, buna karşı çıkılıyor. Sanki belli
şahıslar için, belli zümreler için, insanları ayırarak toplumun belli
kesimlerini ayırarak, ayrıştırarak burada düzenleme yapılması gibi bir beklenti
var. Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Eğer siz, devlet olarak, Meclis olarak
bir düzenleme yapıyorsanız, yapmış olduğunuz düzenlemenin toplumun bütün
kesimlerini kapsamasından ve kucaklamasından daha tabii hiçbir şeyin olması
mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisinizi
tekrar selamlıyor, torba yasanın milletimize ve vatandaşımıza hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyorum. Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bilgiç.
Şahsı adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, torbada Çevre Bakanıyla ilgili konular var.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Çorbada tuzu olsun!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Tabii torbanın içine o da girdi
ama demin, kardeşim sulama birliklerinden bahsetti Sayın Bakan. Yani her şeyi
bitmiş, şak şakı gitmiş sulama birliklerini affetsen ne olur, affetmesen ne
olur Süreyya Bey! Sulama birlikleri mi kaldı? Sulama birliği kaldı mı artık bu
ülkede? Sulama birliklerini dokuz yıldır bağırıyoruz. Hâlâ İçişleri Bakanlığına
bağlı sulama birliklerinde trafik polisleri suya yön mü verecek acaba! Ben bunu
anlıyorum. Acaba, İçişleri Bakanlığına bağlı bir sulama birliğinin bu ülkenin
tarımına, bu ülkenin özellikle sebzesine, meyvesine faydası ne kadar olur?
Zaten, sulama birliğinin şak şakı gitmiş, bir şeyi kalmamış. Kanalların bir
başından suyu bıraktığın zaman artık öbür başına gitmiyor, hepsi mahvolmuş,
çünkü bakımı yok, sahibi yok. Sayın Bakan geçen dönem yoktu, bu dönem diyor ki:
“Getirdik, getireceğiz.”
Sayın Bakan, ya bir kanun gelir, ya görüşülür, buraya gelir, bir
günde buradan çıkar. Artık lütfen “Meclise sevk ettik…”
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Komisyonda.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Bakan, inanmıyorum, bir daha
bunu ne olursunuz söylemeyin “Komisyonda.” demeyin. Eğer sulama birliği konusu
Türkiye'nin önemli bir konusuysa, buna inanıyorsanız, getirirsiniz bir günde bu
Mecliste burada görüşülür ve Türk tarımına, Türk ziraatına faydası olur.
Arkadaşlar, sulama birliğinin şak şakı gitmiş diyorum, bir şeyi
kalmamış, suyu baştan bırakıyorsunuz, dibine gitmiyor artık, yok olmuş
kanallar. Bunun DSİ’nin gözetiminde, DSİ’nin gözetimi altında olması lazım ama
maşallah dokuz yıldır “Geldi, gelecek kanun.” Bana birisi söylesin, sulama
birlikleriyle İçişleri Bakanlığının ne ilgisi var? Ya, bana Allah’ın bir kulu
çıksın, desin ki: “Bunun İçişleri Bakanlığına bağlı olmasının sulama
birliklerine şundan, şundan, şundan dolayı yararı var.” Arkadaşlar, yani
hakikaten birbirimizi kandırmayalım.
Sayın Bakan, bu bahar da geçti, yine kanun gelmedi, dönemimiz
bitti, inşallah başka bahara. Bir daha “Mecliste.” falan demeyin, ya çıkın
deyin ki bana: “Arkadaş, yarın sabah getiriyoruz, torba yasa bittiği gün
getiriyoruz.” Yok, bu da yok. Onun için, bir daha “Mecliste.” falan demeyin. O
kanun kadük olacak. Gelecek dönem plak, tekrar sil
baştan yeni bir plak. Artık şak şak olan, her şeyi çıkan sulama birlikleri
artık ne olur bilmiyorum arkadaşlar. Lütfen, hepinizi ciddiyete davet ediyorum.
Ya bu kanun gelir ya gelir arkadaşlar!
Sayın Komisyon Başkanım, yarın bir madde gelecek, 179’uncu madde,
tütünle ilgili. Ben buradan Bitlis milletvekillerine, Adıyaman
milletvekillerine, Malatya milletvekillerine sesleniyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) – Muş’u da unutma!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Muş…
Bizim millî ürünümüz, bizim ekmeğimiz, altını çiziyorum,
ekmeğimiz… Yaklaşık iki aydır, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanı
bizimle dalga geçiyor; bağırıyorum, dalga geçiyor!..
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Bir kilo tütün için 5,5-6 milyar ceza
ödüyorlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – “Hazırladım, hazırlayacağım ve
yönetmelikle yapacağım...”
Arkadaş, daha gündeme getirdiğimden bu yana iki ay geçti. Eğer bir
insan ekmeğimize bu kadar sahip çıkmayacaksa, Sayın Başkan, bugünden
söylüyorum, yarın ben burada kıyameti koparırım ve ben, bu illerin
milletvekillerini ekmek için, yarın hepinizi büyük bir sorumluluğa davet
ediyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Düzenlemeyi kim yapacak?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Oradan bağırma, buraya gel,
burada bağır!
BAŞKAN - Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Ağyüz, buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gel, buraya gel! Gel, buradan
bağır!
BAŞKAN - Mevlüt Bey, Yaşar Bey soru soracak.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gel, burada konuş, burada!
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu…
Buyurun Sayın Ağyüz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, siz HES’lerle ilgili platformu ve mühendis
odalarını, Çalışma Bakanı sendikaları ve emeklileri, Sağlık Bakanı eczacıları
ve tabip odalarını, Başbakansa hiçbirini muhatap almıyor. İleri demokrasi bu
mudur acaba?
Bu yasa hazırlanırken sendikaları ve emeklilerin örgütlerini neden
çağırmadınız, neden muhatap almadınız?
Müşavirlik hizmet alımı neden KİK kapsamı dışına çıkarılıyor?
Dilediğiniz firmalara vermek için önünüzde bir engel mi var?
Ayrıca, seçim bölgem Gaziantep’in –orada oturduğunuz için soruyorum-
çevre koruma planı ne oldu? Siz “Bitti, bitecek.” diyordunuz. Doğanpınar Barajı
var, Kilis’in Elbeyli ilçesinde yedi köyün sulama kanalları var. Bu konularda
bilgi verirseniz seviniriz.
Ayrıca, bu torba yasaya her türlü şey girmiş de bu özelleştirilen
TEDAŞ’ta çalışan işçilerin gelecek güvencesi niye girmemiş, onu da merak
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Efendim, ben söyledim
söyleyeceğimi.
BAŞKAN – Peki.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri, önce Sayın Ferit Aslanoğlu’nun sulama
birlikleriyle alakalı bir konuşması vardı. Şimdi, efendim, bu konuda sulama
birlikleri kanunu hazırlandı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sevk
edildi, oradan komisyona ve alt komisyona sevk edildi. Alt komisyondaki
çalışmalar bitti, bu hafta içinde ana komisyona gelecek ve neticede Genel
Kurula intikal edecektir. Tabii, Sayın Ferit Aslanoğlu Beyefendi aynı
komisyonda olmadığı için belki fark etmemiş olabilir ama şu anda komisyonlarda
görüşülüyor.
Sayın Ağyüz’ün sorusuyla alakalı olarak da efendim, tabii,
Gaziantep’le ilgili çevre düzeni planları devam ediyor. Esasen, Gaziantep’e
hakikaten biz tabiat parkları, ağaçlandırma konusunda büyük destek verdik.
Hatta hangi belediye olursa olsun, ağaçlandırma veya fidan talebi olduğu zaman
tamamını karşıladığımızı ifade ediyorum.
Ayrıca, Gaziantep’le ilgili, bu sene çok büyük yatırımlar
başlayacak. Mesela şu anda Ardıl Barajı’yla ilgili çalışmalar devam ediyor,
sulamalar devam ediyor. Kayacık Barajı sulaması hemen hemen bitti. Doğanpınar
Barajı’nın da inşaatına başlayacağız. Yani Gaziantep’le ilgili çalışmalar devam
ediyor. Herhangi bir talep olduğu zaman, vekillerimizin bir talebi olduğu zaman
arkadaşlarımız anında cevap veriyor. Hatta bana talep geldiği zaman ben de
bizzat kendim dönüyorum.
Bu konuları da özellikle bilgilerinize sunuyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Evet, sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Altıncı bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi altıncı bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önerge işlemleri yapacağız efendim.
127’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 127 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Zekeriya
Akıncı R. Kerim Özkan |
Ankara Burdur |
Madde 127- Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas
edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro
ve Usûlü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Sosyal
Güvenlik Kurumuna ait bölümüne eklenmiştir.
(1) SAYILI LİSTE
KURUMU : SOSYAL GÜVENLİK
KURUMU
TEŞKİLATI : TAŞRA
İHDAS EDİLEN KADROLAR
SERBEST
KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmeni 1 250
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmeni 2 250
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmeni 3 250
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmeni 4 250
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmeni 5 250
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmeni 6 250
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmen Yardımcısı 7 1250
TOPLAM 2750
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 127. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Mehmet Şandır |
Denizli Antalya Mersin |
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Metin Çobanoğlu |
Konya Manisa Kırşehir |
Ahmet
Bukan M. Akif
Paksoy Abdülkadir
Akcan |
Çankırı Kahramanmaraş Afyonkarahisar |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Paksoy konuşacak efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Paksoy.
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, tasarının bu maddesiyle, Sosyal Güvenlik
Kurumunda denetmen ve denetmen yardımcısı kadroları ihdas ediliyor.
İki ay önce bütçe kanunu kabul edildi. Bu düzenleme bütçe
kanununda yer alabilirdi. Demek ki aklınız şimdi yerine geldi. Yarın aklınıza
ne gibi garipliklerin geleceğini, bunları da hangi torbaya dolduracağınızı
doğrusu merak ediyoruz.
Hâlbuki, milletin derdi,
yolsuzluğun ve buna bağlı olarak yoksulluğun önlenmesidir. Yapılan
araştırmalar, Türkiye'deki sosyal yardımların yoksulluk oranını düşürmede
etkili olmadığını göstermektedir. Avrupa Birliğine üye yirmi yedi ülkenin
sosyal koruma harcamalarının 2005'te gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 25,2 iken aynı yıl
Türkiye'nin sosyal koruma harcamasının gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde
11'de kalmıştır. Bu da gösteriyor ki Türkiye'nin, yoksullukla mücadelede oy
sömürüsüne dayalı mevcut yöntemler yerine yeni politikalara ihtiyacı var.
Bu politikaların esası, yardımların yeterli düzeyde ve sosyal bir
hak düzleminde ele alınması olmalıdır. Diğer taraftan yardımlardan yararlanmak
için kişilerin muhtaç olduklarını kanıtlamak zorunda bırakılması
damgalanmalarına ve onurlarının kırılmasına neden olmaktadır. Bu durum insanlık
onurunu kırıcı bir yöntem olup sonuç itibarıyla insanlık hakkı ihlalidir.
İnsanların damgalanmadan, vatandaş olmaktan kaynaklı, düzenli temel gelir
desteğinin geliştirilmesi, yoksulluk ve sosyal dışlanmayla mücadelede önem arz
etmektedir.
Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak hakça ve insan onuruna
yakışır düzenlemeleri kısa sürede hayata geçirmeye söz veriyoruz. Genel
Başkanımız, seçim beyannamemizi açıkladığı 28 Ocak tarihinde kamuoyuna önemli
müjdeler vermiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak öncelikle temiz toplum, temiz
siyaset anlayışını hâkim kılarak yolsuzluk ve yozlaşmanın kökü kurutulacaktır.
Milliyetçe Hareket Partisi iktidarında vatandaşlarımızın kimseye muhtaç
olmayacağı, insanca yaşayacağı sosyal bir refah düzeni kısa zamanda tesis
edilecektir. Bu kapsamda gelir dağılımındaki adaletsizlik giderilerek sosyal
güvenlik ve sosyal adalet sağlanacak, ekonominin yıllık ortalama yüzde 7
büyümesi sağlanarak yıllık 700 bin kişiye iş imkânı sağlanmak suretiyle
işsizlik ve yoksulluk zaman içerisinde ortadan kaldırılacaktır.
Öncelikle muhtaç durumdaki ailelerin en az bir ferdine iş imkânı
sağlanacak, iş sağlanana kadar asgari ücretin yarısı kadar -yaklaşık 320 TL-
aile sigortası yardımı yapılacaktır. Bu ödemenin öncelikle ev hanımlarına
yapılması esas alınacaktır.
Bizim iktidarımızda ilk olarak asgari ücret yükseltilecek, 2011
yılı itibarıyla net asgari ücret 825 lira olacaktır. 65 yaşını doldurmuş,
muhtaç durumdaki kişilere ödenen aylık 105 liradan 250 liraya yükseltilecektir.
Yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine devlet tarafından her ne ad
altında olursa olsun yapılan yardımlar arttırılarak tek çatı altında
sürdürülecektir. Bu kapsamda muhtaç ailelere aylık temel ihtiyaçlarını
karşılayacakları “hilalkart” verilecek, yardım bedelleri bu kartlara yüklenerek
küçük esnafın desteklenmesi amacıyla bu kartların ikamet edilen yerde geçerli
olması sağlanacaktır.
Her yoksul vatandaşın genel sağlık sigortasına ait primleri
devletçe ödenecek, kamuya ait atıl arazilerden kullanılabilir olanları tarımsal
üretim ve istihdam amaçlı olarak işsiz ve yoksul vatandaşlara verilecektir.
Belli nüfusun üzerindeki yerleşim birimlerinde yaşlı bakım evleri yapılması sağlanacaktır.
Yaşlısına bakmakla yükümlü olan muhtaç durumdaki ailelere, yaşlısını koruyup
kollaması ve onun her türlü fiziki, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını
karşılaması için “sosyal bakım yardımı” ödemesi yapılacaktır.
Bütün bunlar oy avcılığı için değil, sadece insan olmak, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olmak esasına binaen sosyal hak olarak
gerçekleştirilecektir. Davul zurnayla yardım dağıtımı son bulacak, ihtiyacı
olan devleti değil, devlet gerçek ihtiyaç sahibini bulacaktır.
Sözlerimi tamamlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz… Tamam.
Önergenin oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır, onu yerine
getireceğim.
Sayın Okay, Sayın Anadol, Sayın Özyürek, Sayın Öztürk, Sayın
Diren, Sayın Susam, Sayın Köse, Sayın Barış, Sayın Güner, Sayın Süner, Sayın
Koçal, Sayın Karaibrahim, Sayın Tütüncü, Sayın Paçarız, Sayın Ünsal, Sayın Arslan,
Sayın Ağyüz, Sayın Günday, Sayın Emek, Sayın Özkan, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Coşkuner, Sayın Seyhan.
Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakika süre veriyorum,
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 127 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
R.
Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları
Madde 127- Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas
edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro
ve Usûlü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Sosyal
Güvenlik Kurumuna ait bölümüne eklenmiştir.
(1) SAYILI LİSTE |
KURUMU : SOSYAL
GÜVENLİK KURUMU |
TEŞKİLATI : TAŞRA |
İHDAS EDİLEN KADROLAR |
SERBEST |
KADRO
|
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ |
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmeni 1 250 |
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmeni 2 250 |
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmeni 3 250 |
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmeni 4 250 |
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmeni 5 250 |
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmeni 6 250 |
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmen Yardımcısı 7 1250 |
TOPLAM
2750 |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İhdas edilen kadro sayısında değişiklik öngörülmezken dereceler
itibariyle her dereceye yeniden dağılımı yapılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 128’e bağlı ek madde 2 üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı kanun tasarısının 128.
maddesindeki Ek Madde 2 nin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
“Ancak 1053 sayılı kanunun geri ödeme süresi ile ilgili 4 üncü
maddesinin 4 üncü fıkrasında öngörülen 30 yıllık süre 50 yıl olarak uygulanır.”
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Abdülkadir
Akcan Süleyman Nevzat
Korkmaz |
Afyonkarahisar Isparta |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı” nın 128 inci maddesi ile 6200 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde
2’nin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
R. Kerim
Özkan Zekeriya
Akıncı Mehmet Ali
Susam |
Burdur Ankara İzmir |
“Ek Madde 2- Bu Kanuna göre inşa edilen baraj ve tesislerin içme
suyuna isabet eden yatırım bedellerinin, kendilerine içme suyu tahsisi
yapılanlarca geri ödenmesi ve ödeme süreleri için 3/7/1968
tarihli ve 1053 sayılı Belediye Teşkilatı Olan Yerleşim Yerlerine İçme,
Kullanma ve Endüstri Suyu Temini Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Susam, buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bazı alacakların yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kanunun 128’inci maddesinin
ikinci bendinde değişiklikle ilgili verdiğimiz önerge hakkında konuşmak üzere
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada, değişiklik önergemizde kastettiğimiz konu, bu borçlarla
ilgili kurumlar arası ilişkide, eğer sunulan belgelerde eksiklikler varsa,
bunun gecikme zammıyla birlikte alınması konusunda bir netlik sağlanması için
bu önergeyi verdik. Bu verdiğimiz önerge kanunun değişikliğine katkı koymak
için ve daha açık, net bir anlatımla konunun anlaşılmasına katkı koymak
içindir. Bu vesileyle de bazı konularda da görüşlerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Bu kanunla ilgili, borçların yeniden yapılandırılması, başta
vergi, sigorta borçları olmak üzere tarım kesiminde elektrik borçlarının,
sulama birlikleri borçlarının yeniden yapılandırılması konusunda uzun dönemdir
bir talebimiz var. Kriz döneminde yaşanan bu sıkıntıların Hükûmet tarafından
hızla değerlendirilerek, vatandaşların içinde bulundukları durumların bir an
önce önüne geçilip, içinde bulundukları koşulların faizsiz bir şekilde yeniden
yapılandırılmasıyla vatandaşların işlerinin görülmesi gerekiyordu. Maalesef
Hükûmet bu konudaki tüm bu önergelerimizi, tüm bu tekliflerimizi bir yılı aşkın
süredir göz ardı edip, seçim süreci öncesinde buraya gündeme getirdi.
Bu iki yüz yirmi dört maddelik kanunda, tüm bu gecikmelere rağmen
desteklediğimiz birçok madde var ama burada şunun altını çizmek istiyorum:
Özellikle tarım kesiminde sulama birliklerinin borçlarının yapılandırılmasıyla
ilgili -başta elektrik borçları olmak üzere- çok ciddi gecikmeler yaşanmıştır.
Şimdi bu borçlandırmada yaptığımız olay şudur: Gene borçlandırmanın faizlerinin
TEFE, TÜFE oranıyla vatandaşın üzerine bindirilip ve borçlandırma süresinin de
kısa tutulmasıdır.
Tarım kesiminde bu borçlandırmaları ödeyebilecek bir güç, bir
takat maalesef yoktur. Tarımda köylünün durumu içler acısı bir noktadadır. Bu
kanunda bazı yapılandırmaları, borçları ertelerken, seksen dört aya kadar varan
borçlara erteleme yaparken, tarım kesiminde bu borçların ertelenmesini, esnaf
kesiminde borçların yeniden yapılandırılmasını gerçekten çok ciddi bir şekilde
on sekiz ay taksite düşürmek çok mantıklı ve akıllı değildir. Spor kulüplerini,
belediyeleri uzun vadede taksitlendirdiğimiz bu kanunda, tarım kesimini de,
esnaf kesimini de uzun vadeye yaymak gereken bir konum içerisindeyiz. Çünkü
burada şunu bilmelisiniz ki, vatandaş bu borçları öderken, aynı zamanda mevcut
kanunda üzerine düşen borçlanmaları da, önüne çıkan yeni ödemeleri de yerine
getirecektir. Daha önceki konuşmamda da söyledim, bu borçların tutarı 100
milyar Türk lirasını geçen borçlardır. Bu borçları bir de önümüzdeki dönemde
gelecek borçlanmalarla birlikte düşündüğünüz zaman, tarım kesiminin, esnafın,
tüccarın bu borçları ödemede zorlanacağı açıktır. Bu vadelerin uzatılması, on
sekiz taksit yerine otuz altı taksite ve spor kulüplerinde olduğu gibi daha
uzun taksitlere yayılması, bu işten sonuç alma açısından önemlidir. Bu
anlamıyla biz bu konuda tarım kesiminin borçlarının da daha uzun vadeye
yayılarak, köylünün içinde bulunduğu sıkıntılarda, borç ödemede, onların
örgütlü gücü olan sulama birliklerinin borçlarını ödemede daha uygun bir
taksitlendirme yapılmasının gerekli olduğuna inanıyoruz.
Bu vesileyle de özellikle su olayının da ülkemiz açısından giderek
en önemli maddelerden biri olduğunun altını çizmek istiyorum. Bir dahaki
konuşmamda da bu madde çerçevesi içerisinde, özellikle DSİ ve sulama
konusundaki görüşlerimizi belirteceğim.
Bu duygularla önergemizin kabul edilmesini diliyorum ve
huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı kanun tasarısının 128.
maddesindeki Ek Madde 2 nin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
“Ancak 1053 sayılı kanunun geri ödeme süresi ile ilgili 4 üncü
maddesinin 4 üncü fıkrasında öngörülen 30 yıllık süre 50 yıl olarak uygulanır.”
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Akcan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 128’inci
maddesinin Ek 2’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, söz konusu Ek Madde 2 nüfusu belli
bir sayının üstünde olan, özellikle büyükşehir niteliğinde olan illerin
belediyelerinin temin etmesi ve insanlarımızın tüketimine sunması gereken suyu
kısmen veya tamamen Devlet Su İşleri tarafından yapılmış barajlardan temin
etmesi hâlinde o barajın yapımıyla ilgili olarak yapılmış yatırımın, o
yatırımda kullanılan ödeneğin, harcamanın bir kısmına ortak edilmesi borca ve
bundan dolayı şekillenen borcun geri ödenmesi söz konusu.
Belediyelerimiz bu borçları ödeyemiyor. Eğer ödeyebilmiş olsalardı
şimdi “çuval yasa” dediğimiz bu yasanın içerisinde onlara ödeme kolaylığı olsun
diye bir hüküm getirilmezdi. Madem cezalarından, gecikme zamlarından,
faizlerinden vazgeçiyorsunuz, bu ödeme kolaylığı olsun diye vazgeçiyorsunuz, “Ana parayı ödeyelim, otuz yıla da yayarak ödeyelim.”
diyorsunuz. Bize göre bu otuz yıl yetersiz bir süre. Bunu elli yıl yaparsak
zaten milletin verdiği vergilerle yapılmış olan barajlardan temin edilen suyun
bir kısmının o vergiyi verenler tarafından içme suyu veya kullanma suyu olarak
kullanılması hâlinde, belediyenin tahakkuk ettireceği para geri ödemeyi
sağlayabilecek miktarda, yani metreküpü aşırı fiyatlarla kullanıcıya sunmak
üzere fiyatlandırılıyor. Eğer burada ödeme kolaylığı olursa, belediyelerimiz
bunun geri ödenmesinde kullanacakları parayı kullanıcıdan, suyu kullanandan
tahsil ederken, düşük miktarlarda tahsil eder ve böylece kullanıcı kolay öder,
kullanıcıdan parayı alan belediye de bunu geri kolay ödeyebilir mantığını ön
planda tutuyoruz.
Anayasa’mız bir yandan insanlarımızın sağlıklı yaşamından devleti
sorumlu tutuyor, sağlıklı yaşamın bir parçası da düzenli kullanma ve içme suyu
teminine bağlı. Dolayısıyla, bunu temin etmede zorlanırsa belediyelerimiz,
kendinden yüksek miktarlarda geri tahsil bedeli istenirse, kullanıcıya sunulan
rakamlar da büyür. Oysa devletin bu sorumluluğunu, anayasal sorumluğunu yerine
getirmede belediyeyi aracı olarak kullanıyorsak, belediyelere de bunda kolaylık
sağlamamız gerekir düşüncesiyle biz bu önergeyi verdik, ancak önerge okunurken
Sayın Bakan arkada başkalarıyla konuşuyordu. Ben saygı duyarım. İktidar partisi
milletvekillerimiz de dâhil bakanlarımızı yerinde bulup dertlerini anlatamıyor
ki. Hiç kimse bakan görme meraklısı falan değil, iktidar milletvekillerimiz de
dâhil, yakalarsa konuşuyor, o da burada yakalıyor, burada önerge dinlemek
yerine Sayın Bakan, başkalarıyla konuşuyor, konuşurken önerge okunuyor, “Kabul
ediyor musunuz?”, “Hayır, etmiyoruz.” diyor ondan sonra. Niye kabul etmediniz
Sayın Bakan? Neyi kabul etmediğini bilmiyor Sayın Bakan, çünkü meşgul.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Biz daha
önce okuduk önergenizi.
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Dolayısıyla, neyi, niçin
getirdiğimizi, burada neyi niçin tartıştığımızı bilerek bu işi yaparsak, çok
mantıklı, çok anlamlı kanunlar çıkarırız ve hangi amaçla çıkarıldığı, boyutu,
eni boyu belli olan kanunlar çıkarınca da değişen hükûmetlerle dahi değişmeyecek,
değişen zaman dilimiyle değişmeyecek, değişen şartlarla değişmeyecek, uzun
yıllar geçerliliği, hükmü olan kanunlar çıkarma şansına sahip oluruz böylece,
ama neyin, niçin verildiği mantığını bilmek suretiyle. Biz bu mantıkla, bu düşünceyle önerge vermiş durumdayız. Bilmem
meramımı anlatabildim mi?
Anlattığım kapsam çerçevesinde, bu önergeyle ilgili desteklerinizi
bekler, yüce heyeti saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akcan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 128’e bağlı geçici madde 7 üzerinde bir adet önerge vardır,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 128 inci maddesi ile 6200 sayılı Kanuna eklenen Geçici Madde
7'nin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
R. Kerim
Özkan Zekeriya
Akıncı Şahin
Mengü |
Burdur Ankara Manisa |
“Geçici madde 7- Bu Kanun ile 1053 sayılı Kanun hükümlerine göre
inşa edilen baraj ve tesislerden kendilerine içme suyu tahsisi yapılanların, bu
yatırımda içme suyuna isabet eden yatırım bedellerinin, geri ödemeleri ile
süreleri protokole bağlanmış olanlarından, 31/12/2010
tarihi itibarıyla vadesi geçtiği hâlde bu maddenin yayımlandığı tarih
itibarıyla ödenmemiş olanlar için, bu maddenin yayımlandığı tarihi izleyen
üçüncü ayın sonuna kadar Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne başvuruda
bulunulması ve bu başvurular üzerine bu maddenin yayımlandığı tarihi izleyen
'dokuzuncu ayın sonuna' kadar durumları Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce
tespit edilen borçlulara yapılan bildirim üzerine alacak asıllarının, bildirimi
takip eden aydan başlamak ve ikişer aylık dönemler hâlinde azami onsekiz
taksitte ödenmesi şartıyla ödenen kısma ilişkin fer'i alacakların tamamının
tahsilinden vazgeçilir. Protokole bağlanmış yatırım bedeli geri ödemesinden
kalan alacaklar, toplam süre otuz yılı geçmemek üzere, 1053 sayılı Kanuna göre
ek protokol yapılmak ve fer'i alacak hesaplanmamak suretiyle revize edilir.
Bu maddenin yayımlandığı tarihten önce dava konusu edilmiş ve/veya
icra takibi başlatılmış alacaklar için, borçlunun bu madde hükümlerinden
yararlanmak üzere başvuruda bulunması halinde, davalar sonlandırılır ve icra
takipleri durdurulur. Bu durumda, borçluların mahkeme ve icra masrafları ile vekalet ücretini ilk taksit tutarı ile birlikte ödemeleri
gerekir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutalım?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Başvuru süresi ve vade konusunda iyileştirmeler yapılması ve
maddenin daha iyi anlaşılabilmesi için işbu değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, çerçeve madde 128’i bağlı ek madde 2 ve
bağlı geçici madde 7 ile birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 129 üzerinde üç adet önerge vardır; önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
606 sıra sayılı kanun tasarısının 129'uncu Maddesine bağlı Ek Maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“Ek Madde 1 - Barajlarda ve/veya tesislerde bu Kanunun 4 üncü
maddesine göre veya diğer kanunlara istinaden belirlenen maksat oranı veya
oranları Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenir.”
M. Nezir
Karabaş Nuri
Yaman Sırrı
Sakık |
Bitlis Muş Muş |
Hasip
Kaplan Fatma
Kurtulan |
Şırnak Van |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 129 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Zekeriya
Akıncı R. Kerim
Özkan Mevlüt
Coşkuner |
Ankara Burdur Isparta |
Madde 129- 1053 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“Ek Madde 1- Baraj ve tesislerde bu Kanunun 4 üncü maddesine veya
diğer kanunlara göre belirlenen maksat oranı veya oranları Devlet Su işleri
Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakanın teklifi ve Başbakanın onayı ile
değiştirilebilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 129. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli
Antalya
Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Manisa
Konya
Mersin |
Ahmet
Bukan Metin
Çobanoğlu |
Çankırı
Kırşehir |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Cengiz. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 129’uncu
maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergemiz doğrultusunda söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu önergemiz ile 129’uncu madde
ve buna bağlı olarak ek
madde 1’in tasarıdan çıkarılmasını talep ettik. Özellikle bu
tasarıda, belediyelerimizle ilgili, su taksimatıyla ilgili ve belediyelerimizin
Devlet Su İşlerinden alacağı içme suyu, kullanma suyu ve/veya endüstriyel
sularla ilgili çalışmalara baktığımızda, zaten bu düzenleme, 1053 sayılı
Belediye Teşkilatı Olan Yerleşim Yerlerine İçme, Kullanma ve Endüstri Suyu
Temini Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesinde yer almıştır. Dolayısıyla Kanun’un
4’üncü maddesinde bu maksat oranları açıkça ifade edilmiştir. Bu maksat
oranlarının ve ödemeyle ilgili, Devlet Su İşlerinin bu konudaki yapılanması ve
oranların belirlenmesi hâlinde… Bu ek maddeyle, bu oranların tespiti, onayı,
ilgili, Devlet Su İşlerinin bağlı olduğu Bakanın teklifi ve Başbakanın onayına
sunulmaktadır ve buna bağlanmak istenmektedir. Dolayısıyla, hem belediyeler
arasındaki adalet zeminini ortadan kaldıracak hem de siyasallaşacak hem de içme
ve kullanma suyu gibi zaruri bu iş ve işlemlerin tamamen siyasallaşmasına
vesile olacaktır. Biz, özellikle bunun bu maddeyle, bu torba kanun tasarısıyla
daha dar bir alanda konuşulmasının doğru olmadığını, daha bir kanun
düzenlemesiyle geniş bir tabanda mütalaa edilerek, Meclis çatısı altında
değerlendirilerek bunun ayrı bir yasayla ve geniş çaplı bir müzakere
noktasından sonra ele alınıp değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Zaten yasada mevcut olmasına rağmen bunun niçin, neden eklendiğini
ve bunun bakanın teklifine ve Başbakanın onayına bırakıldığını ve Başbakanın
bütün işini, gücünü bırakıp da bu su işlerini takip etmesi noktasında da bir
zaman kaybını da bir Başbakana bağlamak ve bunu daha da siyasal bir zemine
çekmek hiç doğru değildir, bu tamamen yanlıştır, bunun bu tasarıdan çekilmesi
lazım ve bizim önergemiz de bu doğrultudadır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, özellikle son zamanlarda yerel
yönetimlere baktığımızda yerel yöntemlerde -eski bir belediye başkanı olarak
da- haksız uygulamaları, iktidarın belediyeler üzerindeki tasarruflarını,
baskılarını görmekteyiz. Özellikle son zamanlardaki belediyeler üzerindeki
soruşturma, kovuşturma, açığa alma ve baskılar noktasındaki iktidar işlemleri
tamamen siyasal, yanlı, baskıcı ve baskı altına alan, özellikle muhalefet
belediye başkanlarını daha da zorlayıcı, onları etkileyici bir duruma gelmiştir.
Gerçekten, belediye başkanlarımız, özellikle yapmış olduğu
işlemlerde, ihalelerde muhalefet sıkı sıkıya denetim altına alınırken iktidar
belediye başkanlarının yapmış olduğu ve bu kürsüden de dile getirmiş olduğumuz
birçok belediyeyle ilgili, özellikle de benim önergelerim bulunduğu noktada,
İçişleri Bakanlığınca işlem yapılmamış, İçişleri Bakanlığının uygulamaları
Adana’da, Kayseri’de, Elâzığ’da ve başka ilçelerimizde farklı tezahür etmiştir.
Özellikle bu uygulamaların İçişleri Bakanlığının belediye başkanları
üzerindeki baskıcı ve belediye başkanlarımızın iş ve işlemlerini ürkek ve
korkak bir zemine çekmesi, özellikle muhalefet belediye başkanlarımızın
çalışmalarını da psikolojik olarak etkilemektedir.
Özellikle buna bağlı olan yerel yönetimlerde sulama birlikleriyle
ilgili… Bu kanunda, sulama birliklerinin kadrolarında bulunan işçilerimizin ve
memurlarımızın norm kadro fazlası olanlarının başka kurumlara geçirilip
geçirilemeyeceği konusunda da bir fluluk vardır. Bunun da ortaya çıkarılması,
bunun da buradan açıklanması gerekmektedir. Gerçekten bunun cevabı
verilememektedir.
Özellikle muhtarlarımızın da beklentileri çok fazladır yerel
yönetimlerde ve muhtarlarımızın özellikle özlük hakları konusunda da ciddi
iyileştirmeler olması gerektiğine inanıyoruz.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengiz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 129 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
Madde 129- 1053 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“Ek Madde 1- Baraj ve tesislerde bu Kanunun 4 üncü maddesine veya
diğer kanunlara göre belirlenen maksat oranı veya oranları Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakanın teklifi ve Başbakanın onayı ile
değiştirilebilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Bakan teşekkür ederim. Demin… Ben o komisyonda değilsem
de o komisyonda saat saat, dakika dakika her şeyi biliyorum: Alt komisyona ne
zaman gitti, ne zaman geldi… Ama dokuz seneden sonra Sayın Bakanım, dokuz
senedir ben bunu söylüyorum. Siz bana… Daha komisyona bundan altı ay önce geldi,
bekledi, sonra alt komisyona gitti; dakika dakika, saat saat biliyorum. Çünkü
sulama birlikleri bu ülkenin her şeyidir, tarımın her şeyidir. Bu nedenle
dakika dakika biliyorum Sayın Bakanım ama siz şunu yapın: Komisyondan çıktı,
Genel Kurula gelsin, Genel Kurula. Bu kanun, Meclis bitmeden gelsin Sayın
Bakan, gidin kalıbınızı koyun, kellenizi koyun “Bu kanunu getirin.” deyin.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce bir telefon aldım. 2005 ve 2006
yılları arasında Türkiye'de acaba satılan minibüs sayısı kaç tane? Ne oluyormuş
biliyor musunuz? “ABS freni yoktur” diye… Bunları sattılar. 2005-2006, satılan
tüm minibüslerin hiçbiri ABS’li değilmiş! Haa, şimdi diyorlarmış ki: “Arkadaş,
biz bunları muayene etmiyoruz, ABS’siz minibüsler muayene edilmeyecek.” Çöpe mi
atalım arkadaşlar bunları? Başka bir formülü yok mu bunların? Özellikle
illerden ilçelere giden bu minibüslerin şoförleri, sahipleri… 30 bin liraymış
bunların tanesi, fiyat düşmüş 10 bin liraya. Birileri bir oyun oynuyor,
birileri bir oyun oynuyor. Eğer bunun çözümü “Arkadaş, biz bu minibüsleri
muayene etmiyoruz.” Ne yapacak, çöpe mi atacaklar? Daha beş yaşındalar.
Efendim, müsaade etmiyormuş, yani “ABS takalım.” diyorlarmış, ona da müsaade
etmiyorlarmış. Bir çözümsüzlük var, dikkatlerinize sunuyorum. Bu insanlar
perişan, dikkatlerinize sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bir başka konu, tabii, burada
belediyelerle ilgili bir konu bu ama belediyelerin… Acaba, Sayın Bakan, her
belediyeye eşit parayla mı bunu yapacaksınız? Çünkü sizin belediyeler arasında
bir adaletiniz yok. Belediye payları ve özel idare payları Türkiye'de adaletsiz
dağıtılıyor.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Nüfusa
göre…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır efendim, nüfusa göre de
değil. Büyükşehir olacaksın, malı götüreceksin. Bir dakika, ben size örnekler
vereyim: Büyükşehir olursan 1 kişiden 5,5 lira alacaksın, hem belediye payı hem
özel idare payı. Afyon’da kaymak vardı Sayın Bakan, ballı kaymak. Bir tane köyü
yok, hem özel idare payı hem belediye payı; haksızlık. Bir kere, bu maddede
şöyle bir şey koyun Sayın Bakan: Büyükşehirlere ayrı tarife uygulayın, çünkü
parayı onlara veriyorsunuz. Hak eden 600 bin nüfuslu Şanlıurfa’ya yazık etmiyor
musunuz? “Büyükşehir” dediğiniz –isim vermek istemiyorum, daha fazlasını verin,
ama hakkaniyetle verin- bazı illerin iki kat nüfusuna sahip olan bir
Şanlıurfa’nın hakkını acaba ne zaman daha yemeyeceksiniz. Geldi, gelecekti… Ama, bana öyle sesler geliyor ki, bu bahar da geçiyor.
Bakın, buradan uyarıyorum -Denizli milletvekilim nerede?- bahar geçiyor, bu
baharda da yine bir şarkı dinleyeceğiz; gelecek bahara. Hepinizi uyarıyorum.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
606 sıra sayılı kanun tasarısının 129'uncu Maddesine bağlı Ek
Maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Ek Madde 1 - Barajlarda ve/veya tesislerde bu Kanunun 4 üncü
maddesine göre veya diğer kanunlara istinaden belirlenen maksat oranı veya
oranları Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenir.”
Nuri
Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Sakık buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
önergemiz üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi bu torba yasası görüşülmeye başlanırken herkes buna bir ad
koydu. Ben de merak ettim, ya ne kadardır ağırlığı? Tarttım, 1 kilo 200 gram.
Ama dönüp baktığımızda gerçekten içinde adalet yok, hakkaniyet yok.
Şimdi belediyelerle ilgili yasalar görüşülüyor. Peki, Sayın
Bakanım, gerçekten siz bütün belediyelerde adil misiniz? Hakkaniyet duygunuz
var mıdır? Bütün bakanlıklardan belediyelere nasıl kanallar açıldığını biliyoruz.
Mesela Diyarbakır Belediyesiyle İzmir Belediyesi, Ankara Belediyesiyle,
İstanbul Belediyesiyle eş değerde midir? Bunu söyleyemezsiniz veyahut da
beldeler, Barış ve Demokrasi Partisine ait olan, Milliyetçi Hareket Partisine,
Cumhuriyet Halk Partisine ait olan beldelerle size ait olan belde belediye
başkanlıkları aynı oranda buradan pay alıyor mu? Almıyorlar. Siz bu konuda
hakkaniyet duygusu içinde değilsiniz. Bu torba yasasında
böyle.
Hele siz emek cephesine gerçekten düşmansınız. Bakın, Tekelde çalışan
işçileri aldınız. Ne yaptınız? Perişan bir hâldeler şu an ve bu işçilerin büyük
bir çoğunluğu değişik kurumlarda çalışıyorlar, kendi illerinden başka illere
gidiyorlar. Bu işçilerin büyük bir çoğunluğu çoluk çocuğunu terk edip gitti.
Şimdi bu torba yasasında yeniden belediyelerde çalışan işçileri başka alanlara
göndereceksiniz.
Bakın, bunlardan biri 4/C’li. Tekelden 4/C’li olarak Danıştaya
gönderdiniz. Danıştaya başvuruda bulunuyor ve bu arkadaşımızın adı Ferit Demir.
Danıştaya başvuruyor. Danıştay toplanıyor. Özürlü bir kardeşimiz. Danıştay “Biz
seni alamayız.” diyor. Çünkü Danıştaya manken lazım! “Özürlü olduğu için kabul
edemeyiz.”
Bakın, hukukun ve adaletin olduğu alanlarda bile özürlüye
uygulanan muameleyi hep birlikte gördük. Elimizde belgeler. Bu arkadaşımız
Danıştaya başvuruyor, alınmıyor; yetkili kurumlara başvuruyor, bu yine
gerçekleşmiyor. Kime başvurması gerekir? Siz bu torba yasasında yeni
mağduriyetler yaratıyorsunuz. Peki, bu insanların sığınabileceği bir liman
neresi olabilmeli? Limandan vazgeçtik, bir saçak arıyoruz, o bile yok. Yani bu
ülkede adalet ve hukuk dağıtan kurum bile, özürlü olan Ferit Demir’i işe
almıyor. Ferit Demir her gün bütün grupların kapısını çalıyor, “Elinde
belgelerim var ve ben 4/C’li olarak bu noktada mağdurum.” diyor ama buna
rağmen, işçiler bu noktada perişan.
Siz, bu torba yasasına 55 bin civarında köy muhtarını dâhil
etmediniz, yine 3.200 dolayında il genel meclisi üyelerini dâhil etmediniz.
Yani bunlar o kadar cüzi bir maaş alıyor ki yol paralarını karşılamıyor.
“Halkın iradesi” diyorsunuz, halkın milletvekilleri hangi iradeyse il genel
meclisi üyeleri de o irade olmalı ve bu yasadan pay almalıdırlar, muhtarlar
aynı şekilde. Siz bunlara da bu uygulamayı yapmadınız.
Bakın, basın emekçileri cezaevinde. Kimi yüz altmış altı yıl ceza
almış. Azadiya Velat gazetesi yazı işleri müdürü yaklaşık dört yüz yıl ceza
aldılar. Buraya koyabilirdiniz. Yani düşüncesini ifade ettikleri için bunlara
hayat hakkı tanımadınız ama diğer taraftan, holdingleri, şirketleri büyük bir oranda
kollayan, koruyan bir anlayışınız var. Yani onun için diyoruz ki ülkenin her
tarafında hakkaniyet ve adalet olmalıdır. Ama bir taraftan, düşüncelerini ifade
eden gazeteciler, yüz elli altı yıla mahkûm olanlar cezaevinde, 56 gazeteci şu
anda cezaevinde kalıyor ama kimsenin kılı kıpırdamıyor ve burada torba yasası…
Aklınıza gelen her şeyi bu torba yasasına dâhil ettiniz ama bu torba yasası
belki seçimlerde sizlere bir miktar katkıda bulunabilir ama iç barışımıza bu
torba yasası gerçekten bir katkıda bulunmuyor çünkü torba yasasında adalet yok,
hakkaniyet yok, eşitlik yok, kardeşlik yok.
Kardeşlik dolu yıllar diliyorum. Başka söyleyecek laf yok.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 130 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 130. maddesi ile
16.12.1960 tarih ve 167 sayılı kanunun 10. maddesine eklenen fıkraya
“Yönetmelik en geç bir ay içinde yürürlüğe konulur.” ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli Antalya Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Ahmet
Bukan Yılmaz
Tankut |
Çankırı Adana |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 130 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
R. Kerim
Özkan Mevlüt
Coşkuner Rasim
Çakır |
Burdur Isparta Edirne |
Enis
Tütüncü |
Tekirdağ |
Madde 130- 16/12/1960 tarihli ve 167
sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanunun 10 uncu maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
“Kuyu, galeri, tünel ve benzerleri üzerine buralardan çekilecek
yeraltı suyu miktarının tespitini sağlayacak ölçüm sistemleri kurulmadan,
kullanma belgesi verilemez. Bu ölçüm sisteminin özellikleri Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Tütüncü, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının
130’uncu maddesinin değiştirilmesi konusunda bir önerge vermiş bulunuyoruz.
Önergemizin amacı maddenin daha iyi anlaşılmasına dönüktür ve önergemizin amacı
maddede yazılı yönetmeliğin kimin tarafından çıkarılacağına açıklık getirilmesi
açısından önemlidir. Öyle sanıyorum ki bu önergemize kabul oyu vereceksiniz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle ben, Sayın
Bakanımızın bulunduğu bu oturumda Tekirdağ’ımızla ilgili düşünülenin ötesinde
önemli bir sıkıntımızı dile getirmek istiyorum.
Konu şudur: Tekirdağ özeli, Trakya geneli, hepimizin bildiği gibi
yer altı ve yer üstü su kaynakları açısından son derece fakir bir yöremizdir
Türkiye’de. Yer altı su kaynakları hızla tükeniyor, yer üstü su kaynakları
zaten kullanılabilecek durumda değil. Hepimiz biliyoruz ki Çorlu Deresi, Ergene
Deresi zehir akıyor; ağır metallerle birlikte canlı yaşaması mümkün değil,
kullanılması kesinlikle mümkün değil, yer altı su seviyesi de her geçen gün
düşüyor.
On-on beş sene öncesine kadar değerli milletvekilleri, 50
metreden, 60 metreden son derece güçlü ve temiz artezyen suyu elde ediliyordu;
şimdi 300 metre, 400 metre, 450 metreye düşmüştür yer altı su seviyesi ve son
derece yetersiz, güçsüz çıkmaktadır, aynı zamanda temiz de değildir.
Şimdi, buradan şuraya gelmek istiyorum: Tekirdağ, özellikle son
yıllarda, ekonomik krizin de etkisiyle, Türkiye coğrafyasının dört bir yanında
işini yitirmiş olan insanların öbek öbek, akın akın gelmiş oldukları bir il.
Zaten hızlı nüfus artışı ve iç göç baskısı açısından önde gelen illerden
biriydi ama şimdi Türkiye ikincisi. Hızlı göç baskısı ve net nüfus artış hızı
bakımından Türkiye ikinciliği konumu Tekirdağ’ın geleneksel sorunlarının
ötesinde ve yanında su kıtlığı sorununun da eskisiyle kıyaslanamayacak şekilde
önem kazanmasına neden olmuştur.
Değerli milletvekilleri, bakınız, Türkiye’de potansiyel
kullanılabilir su miktarı kişi başına yıllık 1.600 metreküp/yıl bilebildiğimiz
kadarıyla; Trakya’da 500 metreküp/yıl, Tekirdağ’da daha da düşük, ama Trakya
geneli olarak söyleyeyim: Trakya’da Türkiye ortalamasından çok düşük seviyedeki
bu potansiyel su kaynaklarının yüzde 60’ına yakını kullanılmış durumdadır.
Türkiye ortalaması 1.600 metreküptür. Dikkatinizi çekiyorum, Tekirdağ, Trakya
500 metreküp. Türkiye ortalamasının üçte 1’inden daha az bir su potansiyeline
sahibiz. Türkiye’de ortalama su potansiyelinin yüzde 25’i kullanılıyor,
Tekirdağ yüzde 60’ını kullanmaya başlamış. Alarm zilleri çalmaktadır. Bir an
önce bu yer altı su kaynaklarının takviye edilmesi açısından ne yapılması
gerekmektedir: Bize göre, Trakya’da toprak göletler yapma seferberliğine bir an
önce gidilmesi gerekiyor. Bir zamanlar Devlet Planlama Teşkilatındayken…
Tekirdağ’da iki yüz dolayında toprak gölet yapılacak bir potansiyel olduğu
ortaya çıkmıştır.
Sayın Bakan, lütfen, Tekirdağ’da ve Trakya’da hızla yaklaşan bu su
kıtlığı sorununun bir an önce çözümüne yardımcı olunuz.
Teşekkür ederim.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tamam Sayın Hamzaçebi.
Evet, önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım:
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60’ıncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 130’uncu maddesi üzerinde
verilen Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 130. maddesi ile
16.12.1960 tarih ve 167 sayılı kanunun 10. maddesine eklenen fıkraya
“Yönetmelik en geç bir ay içinde yürürlüğe konulur.” ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Tankut, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TANKUT (Adana) - Sayın Başkan değerli milletvekilleri; 606
sıra sayılı kanun tasarısının 130’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge
hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bize göre Türkiye, başta terörle mücadele
olmak üzere yargı, adalet, siyaset, eğitim, tarım, sağlık, sosyal, ekonomi ve daha pek çok alanda, belki de
siyasi tarihinin en kötü şekilde yönetildiği ibretlik bir dönemi yaşamaktadır.
Ancak biz bunları söylerken, sözlerimiz siyasi taassupla değerlendirilip
ikazlarımızın kulak arkası edildiğini, bazen de aşırı tepki ve alınganlıkla
karşılandığını biliyoruz. Oysa bu tür bir anlayışın ne ülkeye ne de iktidara
hiçbir faydası yoktur. Hiç umudumuz
olmasa da, muhalefet olarak yaptığımız uyarılara karşı AKP iktidarından daha
hoşgörülü, daha anlayışlı olmalarını bekliyoruz ve haziran ayında yapılacak
seçimlere kadar sabırla beklemeye de devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, yer altı sularıyla ilgili olan bu maddeyle doğrudan
ilgili olan kurum, hiç şüphesiz ülkemizin en köklü kuruluşlarından birisi olan
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve ona bağlı bölge ve şube müdürlükleridir.
167 sayılı Yer Altı Suları Hakkında Kanun gereğince 10 metreden
daha derin açılacak her türlü su temin amaçlı sondaj kuyusu için Devlet Su
İşlerinden yer altı suları kullanma belgesi almak gerekmektedir. Bu belgede,
kuyudan çekilecek suyun hangi amaçla ve ne kadar kullanılabileceği özellikle
yazılmaktadır. Belge sahibinin de kendisine tahsis edilen bu su miktarını
kullanması esastır.
Bu madde bu gerekçe ile hazırlanmış olup, doğru olarak kabul
edilebilir çünkü günümüzde Devlet Su İşleri, İller Bankası, il özel idareleri
haricinde, çiftçiler tarafından açılmış çok sayıda belgeli-belgesiz sondaj kuyusu
mevcuttur. Sadece Konya kapalı havzasında 2009 yılı sonu itibarıyla 100 bin
adetten fazla kaçak kuyu açılmıştır. Bu kuyularla ne kadar su çekildiği
bilinmemektedir, dolayısıyla rezervden ne kadar suyun eksildiği de
belirlenememektedir. Sağlıklı bir su yönetimi için ise bu bilgiler elbette
fevkalade önemlidir. Ancak bu maddeyle, yine Devlet Su İşlerine yurttaşlık
görevi gereği başvuran ve başvurmuş olanlara saat sisteminin kurulmasının şart
koşulması başvuru yapan çiftçilerimizi maddi yönden cezalandıracakken, kaçak
açılan kuyulara hiçbir şey yapılmamış olacaktır. Saat sistemi faydalı olmakla
beraber çiftçilerimize ek bir yük getirecektir. Zaten uygulanan beceriksiz
tarım politikaları ile âdeta yok edilen çiftçilerimize ilave olarak böyle bir
yükü yüklemek ise bize göre hiç doğru değildir ve bu yükü devletin karşılaması
icap etmektedir.
Diğer taraftan, sondaj kuyularıyla çekilen yer altı suyu için
şüphesiz enerji gerekmektedir. Enerji bedeli ise günümüzde fevkalade pahalıdır
ve hiçbir çiftçi bu pahalılıktan dolayı kuyudan lüzumsuz suyu çekmeyecektir.
Ancak günümüzde çiftçiler hâlen salma sulama yöntemlerini kullanmaktadır ki, bu
da fazladan su sarfiyatı demektir. Amaç sudan tasarruf sağlamak ise devlet
sübvanse etmek suretiyle özellikle damla sulama sistemlerini mutlaka teşvik
etmelidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bu sistemin tamamı devlet
tarafından karşılanmış ve Güzelyurt akiferinde azami tasarruf bu sayede
sağlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, Devlet Su İşleri’nin görev ve sorumluluk
alanlarından birisi de vatandaşımızın can ve mal güvenliğini tehlikeye
düşürecek taşkınlara karşı önlem almak ve bu noktada gereken çalışmaları
yapmaktır. Ancak ne hazindir ki, ülkemizin birçok bölgesinde nice verimli
tarımsal alanlar hatta yerleşim alanları ani su baskınlarına maruz kalmakta,
ciddi zarar ve ziyana hatta can kayıplarına yol açmaktadır. Dolayısıyla Çevre
ve Orman Bakanlığının bu alanlarda ifa etmesi gereken pek çok görevini de tam
manasıyla yapmadığı gözükmektedir. Örneğin iki yıl önce Adana’da Seyhan ve
Çatalan baraj kapaklarının çiftçilerimize, köylülerimize ikaz dahi yapılmadan
açılması sonucu binlerce dönüm ekili alanda meydana gelen ziyanlar hâlen
unutulmuş değildir ve hâlen o ziyanların mağduriyetini yaşayan çiftçilerimiz
mevcuttur. Daha geçtiğimiz aylarda ekim mevsiminde suyun en çok lazım olduğu
bir dönemde tarım alanlarının susuz bırakılması sonucu yine binlerce üretici
mağdur olmuştur. Çevre ve Orman Bakanlığından bu konudaki soru önergemize
verilen ibretlik cevapta ise Çukurova’da susuzluk çekilmediği ifade edilmiştir.
Yani Adana ile Mersin’in Tarsus ilçesi sınırlarında üretim yapan çiftçilerimiz
yalancıktan feryat etmişler, yine bu cevaba göre kaba bir tabirle numara
yapmışlardır.
Dolayısıyla, AKP Hükûmetinin hiç olmazsa seçim atmosferine girdiğimiz
bu zaman dilimi içerisinde her şeyi tozpembe göstermekten artık vazgeçerek
vatandaşlarımızı daha fazla mağdur etmemesi gerektiğini hatırlatıyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 131’e bağlı geçici madde 2 üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 131. maddesinde yer
alan “GEÇİCİ MADDE 2 deki “üç ay içinde” ibaresinin “bir ay içinde” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli Antalya Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Metin
Çobanoğlu Yılmaz
Tankut Ahmet
Bukan |
Kırşehir Adana Çankırı |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 131 inci maddesi ile 167 sayılı Kanuna eklenen Geçici Madde
2’nin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
R. Kerim
Özkan Abdullah
Özer Ahmet
Ersin |
Burdur Bursa İzmir |
“Geçici Madde 2- 10 uncu maddenin ikinci fıkrasında çıkarılması
öngörülen yönetmelik, altı ay içinde hazırlanarak Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakanlık tarafından yürürlüğe konulur.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılıyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ahmet Ersin konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ersin. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yüksek
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, daha önceki konuşmamda da söyledim, 1.666
gram ağırlığındaki ve yedi yüz altmış sekiz sahifeden ibaret bu kanun
tasarısını, torba kanun tasarısını çok fazla incelediğinizi sanmıyorum çünkü
zaman itibarıyla da belki buna fırsat bulamadınız ama verdiğimiz önergelere de
hiç dikkat etmiyorsunuz, önergelerin ne içerdiğini bile araştırmadan
reddediyorsunuz. Dolayısıyla, bunu da reddedeceksiniz, bundan çok eminim. Ancak
Sayın Millî Savunma Bakanı buradayken bir sıkıntımı sizlerle paylaşmak isterim,
Sayın Bakana da iletmek isterim.
Değerli arkadaşlarım,Türk Silahlı
Kuvvetleri, ordumuz, Orta Doğu’nun ve Balkanların çok güçlü bir ordusudur.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Bakan dinlemiyor.
AHMET ERSİN (Devamla) – Sayın Bakanım, Sayın Millî Savunma
Bakanı, size hitap ediyorum, dinler misiniz.
AHMET YENİ (Samsun) – Genel Kurula hitap edin, Genel Kurula…
AHMET ERSİN (Devamla) – Genel Kurula hitap ediyorum ama Sayın
Bakanın da ilgisini çeker diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türk Silahlı Kuvvetleri, ordumuz, Orta Doğu
ve Balkanların en güçlü ordusu, iftihar ediyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş) – Dün de “kartondan kabadayı” dediniz.
AHMET ERSİN (Devamla) – …ve bu silahlı kuvvetlerde, bu orduda
hepimiz şerefle askerlik yaptık. Bizden sonra gelen çocuklarımız da, aynı
şekilde, şerefle bu orduda askerlik yapacaklar.
Cuma günü gece yarısı, on yıllık polislerin askerlikten muaf
olmasına ilişkin bir kanun tasarısı görüşüldü ve kabul edildi ama ondan sonraki
gelişmeler bana göre son derece can sıkıcı.
Değerli arkadaşlarım, askerlikten muaf olan polislerin eşleriyle
çocuklarıyla birlikte İstanbul ve Ankara’da Sayın Başbakanı alkışlamaları,
teşekkürlerini iletmeleri, abartılı bir şekilde memnuniyetlerini iletmeleri ve
Sayın Başbakanın da aynı şekilde onlara “Askerlikten yırttınız.” diye cevap
vermesi ve onları alkışlaması, üzülerek belirteyim ki, son derece can
sıkıcıdır.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, askerlik, asker ocağı bir çilehane
değil. Bütün çocuklarımız, gençlerimiz severek asker oluyorlar ve bu en kutsal
vatan görevini coşku içinde tamamlıyorlar. Ancak gerek askerlikten muaf olan on
yıllık polis memurlarının coşkulu bir şekilde askerlikten kurtulmuş olmalarını
ifade etmeleri ve gerekse Sayın Başbakanın “Yırttınız askerlikten.” diye cevap
vermesi, böyle bir söylemde bulunması, sanıyorum, şu an silah
altında olan gençlerimizde ve bundan sonra askere gidecek olan
gençlerimizde bir duygu kırılmasına sebep olabilir.
Değerli arkadaşlarım, bir Başbakanın, askerlik görevini, bu kutsal
görevi yapmak isteyenlere ya da bu kutsal görevden bir şekilde kendisini
kurtarmış olanlara “Hadi bakalım, askerlikten yırttınız.” diye cevap vermesi,
bu şekilde karşılaması, böyle bir tanımlama yapması son derece de ayıptır. Bir
Başbakana yakışan söylem değildir. Hem Türkiye Cumhuriyeti’nin Silahlı
Kuvvetlerinin Orta Doğu’nun ve Balkanların en güçlü ordusu, hatta dünyanın
sayılı ordularından olduğunu söyleyeceğiz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Süheyl Batum “Kâğıttan kaplan” diyor!
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – “Kâğıttan kaplan” demediniz
mi?
AHMET ERSİN (Devamla) – …hem orada askerlik görevini, vatan
görevini yapmanın kutsal bir görev olduğunu söyleyeceğiz, diğer taraftan da
Başbakan, bu ülkenin en güçlü insanı Başbakan askerden kurtulmanın yolu yöntemi
olarak “Hadi bakalım, yırttınız.” diye bir söylemde bulunacak! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Vekilim, Süheyl Batum’a ne diyeceksin,
Süheyl Batum’a?
AHMET ERSİN (Devamla) – Bu yakışmıyor, Başbakana yakışmıyor
değerli arkadaşlarım.
AHMET YENİ (Samsun) – Sen Süheyl Batum’a ne dedin?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
AHMET ERSİN (Devamla) – Sanıyorum şu an askerde olan gençlerimizde
ve askerlik için sıra bekleyen gençlerimizde bir duygu kırılmasına sebep
olmuştur. Bir ayrıcalık yapıldığına ilişkin bir duygu kırılmasına sebep
olabilir. O nedenle bunu belirtmek istedim.
Sayın Millî Savunma Bakanının bu söylemlere, bu davranışlara
karşı, bu abartılı davranışlara karşı bir tavır göstermesini beklerdim ama
maalesef seyretmekle yetindi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Süheyl Batum’a ne dedin, Süheyl Batum’a?
AHMET ERSİN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ordumuza kimse bir
şey söyleyemez.
AHMET YENİ (Samsun) – Diyebildin mi, onu söyle, onu.
AHMET ERSİN (Devamla) – Söylediğim gibi, hepimizin iftihar ettiği
ordumuza kimse yanlış bir yaklaşım içinde bulunamaz, kimse ordudan, vatani
görevinden bir şekilde uzaklaşmış olanlara “yırttınız” diye cevap veremez.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ersin.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır önergenin oylamasından önce, onu
yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Diren, Sayın Öztürk, Sayın
Yazar, Sayın Susam, Sayın Tütüncü, Sayın Ersin, Sayın Köse, Sayın Süner, Sayın
Güner, Sayın Dibek, Sayın Emek, Sayın Özer, Sayın Baratalı, Sayın Ünsal, Sayın
Karaibrahim, Sayın Küçük, Sayın Koçal, Sayın Mengü, Sayın Seyhan, Sayın
Özyürek.
Sayın milletvekilleri, yoklama için bir dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Efendim, kabul edildi mi
önerge, edilmedi mi?
BAŞKAN – Kabul edilmedi efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, kabulü için kaldırdık
ama biz.
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Kabul için kaldırdılar efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz ne diyorsanız odur ama kabul için
kaldırdık Sayın Başkanım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, hayır, reddettiniz, ret!
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Neyse, bir daha oylayalım!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, reddettiler Sayın
Başkanım, ret!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hükûmet kabul etti, Komisyon takdire
bıraktı.
BAŞKAN – Hayır, Hükûmetin katıldığı doğru ama ben “Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…” dedim ve kabul edilmedi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Her şey çorbaya döndü zaten, bu da
karışsın!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tamam Sayın Başkan tamam,
reddettiler.
BAŞKAN – Bir yanlışlık oldu, yoklama istenince karıştı işler.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Muhalefet kendi önergesinde yoklama
istediği için şaşırdık doğrusu.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 131. maddesinde yer
alan “GEÇİCİ MADDE 2 deki “üç ay içinde” ibaresinin “bir ay içinde” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Tankut, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülen kanun tasarısının 131’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yağışlardan dolayı oluşan taşkınların erkenden
öğrenilmesi, gereken önlemlerin alınması ve oluşabilecek can ve mal kayıplarının
en aza indirgenmesi için özellikle kamunun bu konuda gerekli yatırımları
yapması artık kaçınılmaz bir hâl almıştır.
Suyun aktığı doğal yataklarında beklenmedik ve kontrol edilemeyen
su akışlarına hepinizin bildiği gibi sel denilmektedir. Ülkemizde görülen doğal
afetler içinde sel, depremden sonra en büyük can ve mal kayıplarının görüldüğü
hadiselerdir. Her yıl, can kayıplarımız bir yana, bu afetlerden kaynaklanan
ekonomik kaybın ortalama 160 milyon Türk lirası olduğu hesaplanmıştır.
Dünyada son yirmi yılda doğal afetler nedeniyle 1,5 milyon kişi
hayatını kaybetmiştir. Dünyada afet riski altında bulunan nüfusun yüzde 15’i
gelişmiş ülkelerde olmasına karşılık can kayıplarının sadece yüzde 1,8’i
gelişmiş ülkelerde meydana gelmiştir. Kalkınmakta olan ülkelerin afetler sonucu
ekonomik kayıpları ise gelişmiş ülkelerin 20 mislidir. Bu durum doğal afetlerin
mücadele edilebilir olaylar olduğunu, gelişmiş ülkelerde başarılı müdahaleler
nedeniyle ziyanın en az düzeyde yaşandığını göstermektedir. Devlet Su İşlerinin
verilerine göre son yirmi yılda tüm Türkiye’de üç yüzü aşkın taşkın meydana
gelmiş, bu taşkınlarda yaklaşık 500 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Seller elbette ki doğal ve meteorolojik olaylardır ancak afete
dönüşmesinin nedeni ise yönetememe durumudur ve bu durumdan da elbette
hükûmetler ve yerel yönetimler sorumludur. 8-9 Eylül 2009 tarihinde İstanbul ve
Trakya bölgesinde yaşanan sel felaketi yerel yönetimler ve kamu kurum ve
kuruluşları açısından ders çıkarılması gereken vahim olaylardır. Bu
felaketlerde 33 kişi ölmüş ve ciddi maddi ziyanlar meydana gelmiştir. Yerel
yönetimler ve İktidar temsilcileri ise bu acı durumu maalesef o günlerde “Takdiriilahi” şeklindeki açıklamalarda geçiştirmişlerdir.
Bu son sel felaketi de göstermiştir ki Türkiye’de afet yönetimi
gerçekleştirilememektedir. “Afet yönetimi” kavramı her türlü tehlikeye karşı
hazırlıklı olma, olası zararları azaltma, imkânları optimum
kullanma, planlama, karar alma ve değerlendirme çalışmalarının tümünü içine
almaktadır. Başka bir ifadeyle afet yönetimi, afet öncesi ve sonrası yapılacak
işleri kapsamaktadır. Afet sonrası müdahaleler genel olarak “kriz masası
yönetimi” olarak adlandırılmaktadır. Ancak önemli olan, afet olmadan önce
afetleri önlemeye yönelik tedbirleri alabilmektir. Afeti önlemeye yönelik
olarak yapılan çalışmalar ise kabaca “risk yönetimi” olarak adlandırılmaktadır.
Yaşanan son sel felaketleri Türkiye'de risk yönetimi olgusunun
olmadığını, bunun yerine felaket meydana geldikten sonra kriz masası yönetimi
yapılmaya çalışıldığını, bunda da başarılı olunamadığını göstermiştir. Örneğin
selin olduğu bölgeye girişler engellenememiş, arama ve kurtarma çalışmaları
yetersiz kalmış, insanlar kendi imkânlarıyla bilinçsizce selle mücadele
etmişlerdir.
Taşkın gibi doğal olaylara doğru zamanda ve olay gerçekleşmeden
önce müdahale edilmelidir. Afet yönetimi bunu gerektirir ve öncelikle sellerin
afete dönüşmesine engel olabilmek için erken uyarı sistemleri kurulmalıdır.
Erken uyarı sistemleri birtakım olası senaryolarla birlikte çalıştırılmalı ve
yerleşimlerin düzenlenmesi başta olmak üzere tüm tedbirler sel olmadan önce
alınmalıdır. Sel taşkınlarının olduğu havzalarda sel taşkınları önceden tespit
edilebilmektedir, önceden haber alınabilmektedir ve bu amaçla kurulması şart
olan taşkın önleme sistemleri sayesinde şu söyleyeceğim işlemler
gerçekleşmektedir: Havzada bilinmeyen bir zamanda taşkın meydana getirecek
aşırı bir yağış olduğunda sistem ilgili yerlere otomatik olarak bilgi
göndermektedir. Kar erimesinin ne zaman başladığı ve kar erimeye başladığında
ne kadar su oluştuğu, aşırı kar erimesinden dolayı ne zaman ve nerede taşkın
olacağı sistem ile anında bilinmektedir. Bu projeleri Türkiye'de yapan yerli
firmalarımız da mevcuttur. Sel ve taşkınların Türkiye'de can ve mal kaybına
sebep olmaması için “taşkın erken uyarı sistemi” olarak adlandırılan bu
sistemlerin mutlaka bütün havzalarda kurulması gerekmektedir. Böylece taşkın
erken uyarı merkezine gelecek olan alarm mesajlar ile olabilecek sel ve taşkın
hadiseleri il valiliği, belediye başkanlığı ve sivil savunma müdürlükleri ile
ilgili kamu kurumlarının Ankara’daki genel merkezleri tarafından anında takip
edilerek gereken önlemler alınabilecektir.
Ancak değerli arkadaşlar, maalesef AKP’nin bu konularda ne kadar
duyarsız ve vizyonsuz olduğunu dokuz yıllık
icraatlarından anlamaktayız ve artık bu saatten sonra da bu anlayışlarının
değişeceğine inanmıyoruz diyor ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkemizin
yaşadığı bu sorunların çözümüne katkı sağlamaya devam edeceğimizi belirterek,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 131’e bağlı geçici madde 3 üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 131. maddesi ile
167 sayılı kanuna eklenen GEÇİCİ MADDE 3'de yer alan “kuramayanların”
ibaresinin “kurmayanların” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Erkan Akçay Doç. Dr. Mehmet Günal |
Denizli Manisa Antalya |
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır Metin
Ergun |
Konya Mersin Muğla |
Metin
Çobanoğlu Yılmaz
Tankut Ahmet
Bukan |
Kırşehir Adana Çankırı |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 131 inci maddesi ile 167 sayılı Kanuna eklenen Geçici madde
3'ün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Tacidar
Seyhan |
İstanbul İzmir Adana |
Abdullah
Özer Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Ramazan Kerim Özkan |
Bursa Malatya Burdur |
“Geçici Madde 3- Bu maddenin Resmî Gazetede yayımı tarihinden önce
yeraltı suyu temini maksadıyla kuyu, galeri, tünel ve benzerleri için kullanma
belgesi almış olanlar, iki yıl içerisinde 10 uncu maddenin ikinci fıkrasında
öngörülen ölçüm sistemini kurarlar. Bu süre içerisinde ölçüm sistemi
kurmayanların kullanma belgeleri Devlet Su işleri Genel Müdürlüğü tarafından
iptal edilir ve belgeye konu yer kapatma masrafları sahibinden alınarak
kapatılır “
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Seyhan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
TACİDAR SEYHAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında bu maddeyle bir tür denetim sağlanıyor. Yer altı sularının kuyu, galeri
ve tünellere alınmasında bir ölçüm sağlanıyor. Bu gayet güzel bir uygulama.
Eğer amacınız yer altı sularını kontrol altına almak ve planlamaksa amenna ama
burada çok önemli bir nokta var. Peki, bunu kim denetliyor? Devlet
Su işleri. Aynı Devlet Su İşlerinin yer altı sularını denetlerken bu
tesisleri denetleme yetkisi var mı? Tesisi kim denetliyor? Yok, denetleme
yetkisi yok çünkü denetleme kanunu yok. Peki, yer altı suları üzerinde böyle
bir planlama girişimi var mı Devlet Su İşlerinin? Ruhsatlandırma, gerektiğinde
kapatma yetkisi var mı? Çevreyi ilgilendiriyorsa Çevre Bakanlığının var ama
Devlet Su İşleri kullanım iznini verdi mi iş bitiyor çünkü denetim yetkisi yok.
Değerli arkadaşlarım, bu, çifte standart.
Bakın, Türkiye'de yıllardır doğru dürüst bir havza planlaması
yapılmıyor. Yıllar önce yapılan havza planlamasına göre, yer altı sularında,
dereler üzerine onlarca yenilenebilir enerji adı altında hidrolik santral
ruhsatı verildi. Devlet Su İşleri bunun neresinde? “Bizim yetkimiz yok.” Bunu
kim verir? EPDK verir. E, siz niye varsınız? Kim denetleyecek? O bölgedeki
suyun yeterliliğini kim denetleyecek? Bir dere üzerine on üç tane, on beş tane
santral ruhsatı verilecek ama Devlet Su İşleri bu işin içinde olmayacak.
Değerli arkadaşlar, bunun dışında ne yapıyor biliyor musunuz? O
bölgede can suyu diye, oradaki tarımsal alanın, floranın,
doğal dengenin yaşamasını sağlayan bir can suyu bırakılır. Bu can suyu tespiti
bile Devlet Su İşlerinin yetkisinde değil, orada bir denetimle yapılmıyor,
Ankara’dan belirleniyor, yıllar önce yapılmış ölçümlere göre belirleniyor.
Türkiye'de eğer biz doğayı koruyacaksak ilk yapmanız gereken bir havza
planlaması yapmaktır. Sayın Bakan Çevre Bakanı olunca, önceden de hazırlığı
vardı, hemen Devlet Su İşleri onun bünyesine alındı, sanki,
çevreyi, Devlet Su İşlerini oraya alarak korumaya yetecekmiş gibi.
Peki, değerli arkadaşlar, niye koruyamıyoruz? Çevre Bakanlığı
bünyesine aldınız, planlama yaparken Tarım Bakanlığıyla ilgili, Enerji
Bakanlığıyla ilgili yetkiyi niye siz EPDK’ya verdiniz? Sadece, DSİ şu anda,
para alınacak noktada var arkadaşlar. Ölçümlerini yapar, eğer tahakkuk
çıkarırsa su kullanım iznine para alır, şimdi de ölçüm koyuyor, ölçüme para
alır. Peki, “genel denetleme” hayır, “tesis denetlemesi” hayır,
“ruhsatlandırma” hayır. Oralarda yoksun, nerelerde varsın? Kullanım hakları
çerçevesinde varsın. Oradaki yasa dışılık aletle ve suyun akışıyla ölçülüdür,
onun dışında yok. Bakın arkadaşlar, bu mantık Türkiye’yi gecekondu barajlar
çöplüğüne doğru götürür, götürüyor da.
Dikkat ederseniz, kısa bir süre önce, hatırlarsınız, Başbakan dedi
ki “Bu koruma kurullarını merkeze bağlamak lazım çünkü her şeye durdurma kararı
veriyorlar.” Nerede verdi? Karadeniz’de bir hidrolik santrale durdurma kararı
verdi. Peki, size soruyorum: Sayın Başbakan, geçen günlerde bir anıt için şunu
söyledi: “Koruma kurulu kararı var. Kimse bunun üzerine bir şey söyleyemez.”
Aynı Başbakanın diğer tarafta söylediği nedir? “Koruma kurulları haksız yere
bir hidrolik santrali kapattılar. Bunları derleyip toplayıp
düzenlemek lazım.”
Arkadaşlar, siyasette çifte standart olmaz. Eğer düzenleyecekseniz
yer altı sularını düzenleyin, destek verelim. Kontrol edin kullanılıp
kullanılmadığını ve enjeksiyonu, yeniden verilmesi
gerekenlerin verilip verilmediğini kontrol edin, su planlamanızı doğru yapın
ama yer üstü sularında da havza planlamasını ve santrallerin planlamasını
Enerji Bakanlığıyla birlikte yapın. Bunu yapmadığınız sürece bu çöplükleri yol
üzerinde çok görürüz. Türkiye buna müsaade etmez.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Seyhan, önerge sahibi arkadaşlar, önerge üzerinde
Komisyonun bir düzeltme talebi var, sizlerin de katıldığı söyleniyor, bir şey
çıkacakmış. Doğru mu efendim?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Bir
açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN – Evet, buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Sayın Başkan, önergedeki “Resmî Gazetede” ibaresinin çıkarılması hâlinde,
takdire bırakıyoruz Komisyon olarak. Çıkarılması kabul ediliyor herhâlde?
BAŞKAN – Dinlediniz. Komisyon “Resmî Gazetede” ibaresinin
çıkarılmasıyla olumlu yaklaştığını ifade etti.
Önerge sahipleri de –benim anladığım- onayladılar.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Evet, önergeyi düzeltilen şekliyle oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Önerge bu şekliyle kabul edilip metin değiştiği için diğer
önergeyi işlemden kaldırma zarureti hasıl olmuştur,
onu kaldırıyoruz.
Önergeyle değiştirilen metni oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve madde 131’i bağlı geçici madde 2 ve geçici madde 3’le
birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, bir önerge daha var.
BAŞKAN – Efendim, işte biraz önce onu izah ettim. Arkadaşlar bu
önerge kabul edilince diğer önergenin değişikliğinin kabul edilmesinin mümkün
olmadığını ifade ettiler, o bakımdan kaldırdık. Kemalettin Bey’e bir dahaki
sefere sıra gelecek.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.47
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60’ıncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, biraz önce oylamasını yaptığım 131’inci
madde üzerinde arkadaşlar tutanağı getirdi, oylamaya sunduktan sonra “Kabul
edilmiştir.” ifadesi geçmemiş yani “Kabul edilmiştir.” ifadesini ekliyoruz
oraya.
132’nci madde üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı” nın 132 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Nil
Hıdır Ahmet Yeni Nusret Bayraktar |
Muğla Samsun İstanbul |
İsmail
Bilen Ali
Bayramoğlu |
Manisa Rize |
“Madde 132- 10/5/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunun geçici 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.”
“4628 sayılı Kanun kapsamında kurulmuş ve kurulacak olan
hidroelektrik santrallar için imzalanan su kullanım hakkı anlaşması hükümleri
çerçevesinde DSİ'ye ödenecek olan enerji hissesi katılım payının hesabında esas
alınacak tesis bedeli, tek veya çok maksatlı tesislerde tesisin ihaleye esas
ilk keşfi;
a) Enerji tesisini ihtiva ediyorsa tesisin DSİ tarafından yapılan
kısmın ilk keşif bedeli,
b) Enerji tesisini ihtiva etmiyorsa ortak tesise ait ilk keşif
bedeli,
TEFE/ÜFE ile su kullanım anlaşmasının yapıldığı tarihe getirilmiş
olan bedelin % 30'undan fazlasını geçemez ve (b) bendi kapsamına giren
tesislerde, DSİ tarafından enerji tesisine harcanan miktar var ise TEFE/ÜFE ile
hesaplanarak ayrıca enerji hissesi katılım payına ilave edilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı” nın 132 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
R.Kerim
Özkan Abdullah
Özer |
Burdur Bursa |
Madde 132- 10/5/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunun geçici 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“4628 sayılı Kanun kapsamında kurulmuş ve kurulacak olan
hidroelektrik santrallar için imzalanan su kullanım hakkı anlaşması hükümleri
çerçevesinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne ödenecek olan enerji hissesi
katılım payının hesabında esas alınacak tesis bedeli, tek veya çok maksatlı
tesislerde tesisin ihaleye esas ilk keşfi;
a) Enerji tesisini ihtiva
ediyorsa, tesisin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan kısmın
ilk keşif bedeli,
b) Enerji tesisini ihtiva etmiyorsa, ortak tesise ait ilk keşif
bedeli,
TEFE/ÜFE ile su kullanım anlaşmasının yapıldığı tarihe getirilmiş
olan bedelin % 30’undan fazlasını geçemez ve (b) bendi kapsamına giren
tesislerde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından enerji tesisine
harcanan miktar var ise TEFE/ÜFE ile hesaplanarak ayrıca enerji hissesi katılım
payına ilave edilir.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir, okutup birlikte işleme alacağım, eğer talepler olursa kişilere,
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 132. maddesinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Erkan Akçay Doç. Dr. Mehmet Günal |
Denizli Manisa Antalya |
Mustafa
Kalaycı Metin
Ergun Mehmet
Şandır |
Konya Muğla Mersin |
Necati
Özensoy Ahmet
Bukan Metin
Çobanoğlu |
Bursa Çankırı Kırşehir |
Diğer önerge sahipleri:
M. Nezir
Karabaş Nuri
Yaman Sırrı
Sakık |
Bitlis Muş Muş |
Hasip
Kaplan Fatma
Kurtulan |
Şırnak Van |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Son iki önergeye katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Son iki
önergeye katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, siz mi konuşacaksınız?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
torbanın içine ha bire madde ve önerge atılınca şaşıyor insan, maddi hata
yapıyor, maddeyi yanlış yazıyor, tekniği yanlış yazıyor, yasa kalitesini
çürütüyor. Ondan sonra da önergelerle düzeltmeye çalışıyoruz.
Bakın, şimdi bu maddede deniliyor ki: “(b) bendi kapsamına giren…”
(b) bendi yok bunun içinde, (b) bendi olmayan bir madde yazılmış. Şimdi, bu
maddenin çıkarılmasını istiyoruz biz. Bu kadar teknik hata, bu kadar maddi
hata, bu kadar yanlış, bu kadar özensizlik, bu kadar dikkatsizlik… Bu kadar
aceleye getirmenin anlamı ne?
Allianoi’ya bakın. Mutlu musunuz Allianoi’nın sular altında
kalmasından? Karadeniz’in derelerine bakın, yapılan HES’lere bakın. Oralarda
her gün mahkemeler karar veriyor, çevre örgütleri Karadeniz’de ayakta. Onu
bırakın, Hasankeyf’i sular altında bırakacaksınız. Hasankeyf’le
ilgili bütün Türkiye, bütün dünya ayakta. Munzur Vadisi’ne HES’leri
kurmaya çalışıyorsunuz. Munzur Vadisi’yle ilgili her gün Dersimliler yürüyor,
bütün Dersim ayakta. Yani sizler ne yapmak istiyorsunuz gerçekten?
Hem bu maddeye son dakika önergeleri yetiştiriyorsunuz hem yanlışı
düzelteceksiniz hem de bu şirketlere kıyak
çekeceksiniz, onlara gayet güzel ödeme kolaylıkları getireceksiniz. Allah’tan
korkun! Yani gerçekten bunun bir ölçüsü, bir izanı olması lazım.
DSİ’ye su kullanım bedeli veriliyor. DSİ hangi suların tapusunu
üzerinde taşıyor, söyler misiniz? Malatya’nın, Adıyaman’ın,
Şanlıurfa’nın, Diyarbakır’ın, Elâzığ’ın, Tunceli’nin toprakları üzerinde
kurduğunuz barajlar, Keban, Atatürk Barajı ve diğer barajlar söz konusu
olduğunda, bu topraklardan kaynağını alan bir baraj söz konusu olduğunda
buradan kazanıyorsanız en az yüzde 15’ini o bölgeye vermeniz bütün dünyada
adalet gereği uygulanır ama o bölgeye yüzde 15 verilmiyor, bir kuruş
verilmiyor; yüzde 48 elektriği alınıyor, götürülüyor, başka yerde kullanılıyor.
Bu adaletsizlik ayrı bir konu.
Rüzgârın sesini kesiyorsunuz. Güneşin ışınları eskisi gibi
parlatmıyor. Buğularını, sularını, karlarını değiştirdiniz, iklimini
değiştirdiniz ve bu ülkenin tabiatını, doğasını, çehresini değiştiriyorsunuz.
Böylesi bir olayda çevreye sormuyorsunuz, yaşayan insana sormuyorsunuz, bir
referandum yapmıyorsunuz, bir ÇED raporu yapmıyorsunuz, almıyorsunuz, sonra da
buraya yalan yanlış kanun tekliflerini koyup, madde başlıklarını unutup, ondan
sonra da burada uyarmasa muhalefet… Niye uyardınız kardeşim? Uyarmayın da
kaldırsınlar ellerini, maddesi olmayan yasa nasıl geçmiş Türkiye de görsün.
Yapmayın arkadaşlar, suyun kullanım bedeli DSİ’nin olmaz, o su
nereden çıkıyorsa -kaynak- oranın halkının, orada yaşayan insanların, oradaki
şehrin hakkı olabilir. Burada birileri yiyor, birileri kazanıyor. Bir
atasözümüz var, ne diyor? “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.” der.
Evet, birileri bu enerji olayında fazla yemeye başladı, çok fazla kâr hırsıyla
doğayı tahrip etmeye başladı ve doğayı tahrip ederken o bölgeyi ihmal etmeye
başladı. O bölgedeki bütün kaynakları kuruturken, bütün halkın yararlanacağı
yöntemler yerine 1-2 kişinin, bir şirketin, 5 kişilik ortaklıkların orayı
sömürmesine izin veriliyor. Çevre kirletiliyor, hava kirletiliyor, doğa tahrip
ediliyor, ekolojik denge bozuluyor, su kaynakları
kurutuluyor.
Hiçbir yere bakmayın, Meke Gölü niye kuruyor, bir sorun kendi
kendinize. En güzel doğal varlıkları Konya’nın, Karaman’ın, diğer yerlerin. Tek
tek bir inceleyin bakın, su dengesi niye değişiyor bu ülkede. Ya, Karadeniz’in
türkülerini de mi kurutacaksınız, Şevval Sam’ın türkülerini de mi ve
Koyuncu’nun türkülerindeki dereleri de mi çıkaracaksınız? Arkadaşlar, yapmayın.
Bu konuda biraz vicdan, biraz izan diyoruz. Bu yanlış maddenin çıkarılmasını
istedik. Takdir sizindir.
Teşekkürler. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Şandır, sizin gruptan konuşacak var mı?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Var efendim, Necati Özensoy.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Hayır, önergeler aynı mahiyette olduğu için onlar
konuştu, Necati Bey de konuşsun.
Sayın Özensoy, buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, aslında bu tanzim şekli
yanlış. Gerekçeyle kanun metnine anlam kazandıramazsınız. Kanun yapma tekniği
açısından bu düzenleme şekli yanlış. Bunun düzeltilmesi lazım, eğer burada
ifade edilemeyen bir gerekçe varsa onun da anlatılması lazım. Böyle kanun
olmaz. Kanunun metninden farklı bir anlam çıkıyor. Onu anlatabilmek için
gerekçeye izahat konuluyor komisyon tarafından. Böyle bir şey olmaz. Bu usul
tartışılmalıdır yani arkadaşımız konuşsun ama aslında bu maddenin oylamasından
önce bir usul tartışması yapılması gerekir. Bu düzenleme yanlış bir düzenleme.
Komisyonun ve Sayın Bakanın takdirine. Buradan çıkan uygulama uygulayıcıları
çok zor durumda bırakır.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Çok net
anlaşılıyor, öyle uygulanıyor zaten.
BAŞKAN – Sayın Özensoy, buyurun efendim.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
606 sıra sayılı kanunun 132’nci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde
söz aldım.
İşte, biraz önce Grup Başkan Vekilimizin de ifade ettiği gibi,
maalesef bu maddedeki değişiklikten doğru bir murat algılanmayınca gerekçesinde
sanki kanunu düzeltme yapılıyormuş gibi yani kanun tekniğine hiç de uygun
olmayan bir değişikliği tartışıyoruz burada. Biz aslında sizi kurtarmak için bu
maddenin metinden çıkarılmasını talep ettik. Yani bu maddenin metninden
çıkarılmasını gerçekleştirirseniz belki siz de kurtulmuş olursunuz.
Tabii, bugüne kadar yapılan kanunlara baktığımızda, yenilenebilir
enerji kaynaklarıyla alakalı 2005’te bir kanun yapmışız, 2010’da yapmışız.
İşte, onlar da yetmedi, burada yine yanlış üzerine bir yanlış daha yapıyoruz
maalesef. Ama konu yenilenebilir enerji kaynakları olduğuna göre, ben biraz
HES’lerden de ve HES’lerin elektrik projeksiyonuna
nasıl yansıyacağından biraz bahsetmek istiyorum.
Mevcut EÜAŞ’a ait HES’lerin bu geçiş döneminde özelleştirilip özel
sektörün eline geçmesiyle birlikte, önümüzdeki yıllarda ciddi anlamda
sıkıntılar oluşacak elektrik fiyatları açısından. 2002’den 2007’ye kadar
elektriğe zam yapılmamasıyla birlikte KİT’ler arasında oluşan o yaklaşık 12-13
milyarlık görev zararı hâlen katlanarak devam etmekte ve daha sonra, 2007’den
sonra maliyet bazlı fiyatlandırmaya geçince de EÜAŞ’ın
sattığı elektrikle, işte, TETAŞ’ın ikili anlaşmalarla aldığı elektrikler bir
şekilde paçal yapılıp TEDAŞ’a veriliyor ve TEDAŞ da bu paçal fiyatla, işte
kayıp, kaçakları vesaireyi koyup üzerinden, vatandaşa, son tüketiciye
gönderiyor.
Bakın, bugüne kadar EÜAŞ’ın elinde bulunan hidroelektrik
santrallerinden bu paçal maliyetin içerisine koyduğu fiyat ne kadar biliyor
musunuz? Yani yaklaşık 12 bin megavatlık bir hidroelektrik
santral yılda 5 milyar kilovatsaat elektrik üretir, bunun üzerine şu anda bu
özelleştirmeden dolayı, özel sektöre geçtiğinden dolayı, EÜAŞ bugüne kadar o
paçal maliyetlerin içerisine 1 kuruş maliyetle elektrik fiyatlarını koyuyordu,
şimdi 10 kuruşluk bir fark gelecek, dolayısıyla, o toplam TEDAŞ’ın 2009 yılında
aldığı yaklaşık 18 milyarlık elektrik fiyatlarının üzerine tam 5 milyar lira
fark binerek, yani yüzde 20’den yüzde 30’a varan bir fiyat farkı oluşacak
sadece hidroelektrik santrallerin özel sektöre devriyle. Yani özel
sektörün, işte, yine 2005’te ve 2010’da yapılan kanunla ilgili, satış fiyatları
da ortadadır. 1 kuruş nerede 10 kuruş nerede, 11 kuruş nerede? Bunun acısını
önümüzdeki yıllarda zaten kaos içerisinde olan bu
elektrik projeksiyonunda, elektrik üretimiyle alakalı konularda hep birlikte
yaşayacağız.
Bakın, ben bütçe konuşmamda bir konuya temas etmiştim. “TEDAŞ’ın
yaptığı bu fiyatlandırma, tarife bileşenlerinin içerisinde perakende satış
fiyatının içerisine, 14,54 kuruş olan fiyatın içerisine kayıp kaçaklar
konduktan sonra TRT payı niye kesiliyor, kayıp kaçaklardan da niye TRT payı
alınıyor?” diye sormuştum. Sağ olsun, EPDK buna kulak
vermiş. Şu anda, EPDK şu andaki fiyatlarda TRT payını kayıp,
kaçaklardan almama kararı almış ama bunun için de aslında EPDK’nın bu kayıp,
kaçaklarla yaklaşık yüzde 16 olan yani 23 milyar kilovatsaat, 25 milyar
kilovatsaate tekabül eden bu kayıp kaçaklardan, faturalarını ödeyen
vatandaşların ödediği bu kayıp kaçaklardan da maalesef ÖTV’si de KDV’si de
vesaire… Yani yaklaşık yüzde 60’a varan vergisini de maalesef yine
vatandaş bu kayıp kaçakların ödüyor. Böyle bir duyarlılık göstermiş EPDK, kayıp
kaçakların dışına çıkarmış TRT payını. Doğru bir yaklaşım bu.
Ben de bu ifadeyi kullanmıştım zaten ama EPDK bu konuşmama da kulak
versin. Bu kayıp kaçaklarla ilgili… Gerçekten, zaten bu HES’lerin devriyle de
yarınlarda ciddi anlamda fiyat farklılıkları oluşacak, zamlar oluşacak, bu
elektrik fiyatlarının da önüne geçmek adına hiç olmazsa kayıp kaçakların da
ayrı bir konuma getirilmesini ben burada talep ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Önergelerin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ersin, Sayın Öztürk, Sayın
Baratalı, Sayın Diren, Sayın Köse, Sayın Karaibrahim, Sayın Oksal, Sayın Güner,
Sayın Süner, Sayın Özkan, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Yazar, Sayın Günday, Sayın
Çakır, Sayın Dibek, Sayın Küçük, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Emek, Sayın Mengü,
Sayın Ünsal, Sayın Meral.
Sayın milletvekilleri, yoklama talebini yerine getireceğim.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235,
2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363,
2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553,
2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698,
2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802,
2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)
(Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım iki önerge de aynı mahiyettedir, birisini okutup
diğerlerinin imza sahiplerini okutacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 132 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 132- 10/5/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunun geçici 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“4628 sayılı Kanun kapsamında kurulmuş ve kurulacak olan
hidroelektrik santrallar için imzalanan su kullanım hakkı anlaşması hükümleri
çerçevesinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne ödenecek olan enerji hissesi
katılım payının hesabında esas alınacak tesis bedeli, tek veya çok maksatlı
tesislerde tesisin ihaleye esas ilk keşfi;
a) Enerji tesisini ihtiva ediyorsa, tesisin Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından yapılan kısmın ilk keşif bedeli,
b) Enerji tesisini ihtiva etmiyorsa, ortak tesise ait ilk keşif
bedeli,
TEFE/ÜFE ile su kullanım anlaşmasının yapıldığı tarihe getirilmiş
olan bedelin %30’undan fazlasını geçemez ve (b) bendi kapsamına giren
tesislerde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından enerji tesisine
harcanan miktar var ise TEFE/ÜFE ile hesaplanarak ayrıca enerji hissesi katılım
payına ilave edilir.”
Diğer önerge sahipleri:
Mehmet Nil Hıdır (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Orada ilave edeceğiniz bir husus mu vardı? Maddelerde “b”
falan diye bir şey söylediniz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Sayın Başkan, izninizle, bu maddeyle ilgili olarak şu açıklamayı yapmak
istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 132’nci
maddesinde düzenlenen 5346 sayılı Kanun’un geçici 4’üncü maddesinde (a) ve (b)
bentlerini ifade eden harfler Komisyon metninde bulunmasına rağmen, sıra sayısı
basımında sehven yer almamıştır ve bu bentler şu anda bu iki önergeyle yerine
gelmektedir.
Anlam karışıklığına meydan vermemesi açısından şunu ifade etmek
istiyorum: Burada ilk keşif bedelleri TEFE/TÜFE’yle su kullanım anlaşmasının
yapıldığı tarihe getirilmekte ve bunun yüzde 30’undan fazlasını geçmemektedir.
Bu madde, meri kanundaki maddeyle aynıdır. Gerekçede, bunun nasıl
hesaplanacağına ilişkin açıklama getirilmiştir. Anlam karışıklığı bakımından
şunu izah etmek isterim: Bu yüzde 30, “bedelin yüzde 30’unu geçmez.”
denmemekte, “yüzde 30’undan fazlasını geçmez.” denmektedir.
Bu hususu da bilgilerinize arz ediyorum.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyorum
efendim.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
132’nci maddeyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önce de Sayın Komisyon
Başkanının ifade ettiği gibi bu madde komisyondan Kanunlara gönderildiğinde (a)
ve (b) bentleri olarak işaret edilmiş olmasına rağmen baskıda bu (a) ve (b)
bentleri düşmüştü ve biz de bunu incelediğimiz sırada mevcut maddede (b)
bendine bir atıf görünüyor, fakat yukarıya bakıyoruz (b) bendi diye bir bent
yok, dolayısıyla baktığımızda böyle bir hata yapıldığını gördük. Tabii, bu Parlamentonun bu şekilde hızlandırılmış bir takvimle
çalıştırılmasının da bu tür teknik hatalarda etkili olduğunu kabul etmek
durumundayız.
Değerli milletvekilleri, bu 5346 sayılı Kanun’un geçici 4’üncü
maddesinin ikinci fıkrasında bir değişiklik yapılıyor. İkinci
fıkrası iki cümleden ibaret. Değişiklik yaptığımız bölüm birinci
cümleyle ilgili. Bu nedenle, biraz önce ifade edilen “…yüzde 30’undan fazlasını
geçemez.” de mevcut hükümde, Yasa’da yer alan bir hüküm, dolayısıyla bugüne
kadar uygulamada da bir yanlış anlaşılmaya yok açmamış görünüyor. Ancak biz de
tekrar, bunun nasıl anlaşıldığını bir kez daha bizim açımızdan tutanaklara
geçirtmek istiyoruz. Yani ilk keşif bedeli, DSİ’nin bu enerji yatırımlarıyla
ilgili olarak ilk keşif bedeli esas alınacak, o bedel Su Kullanım Anlaşması’nın
yapıldığı tarihe kadar TEFE ve ÜFE endekslerine göre eskale edilecek ve yeni
bir bedel bulunacak. Dolayısıyla, eskale edilmiş bedel üzerinden yapılan bu su
anlaşmaları çerçevesinde vatandaşlardan yüzde 30’dan daha fazla bir katılım
bedeli almamamız gerektiği şeklinde anlıyoruz. Bu anladığımızı da bu şekilde
ifade etmek istiyorum.
Hükûmet grubu da bizim önergemizi gördükten sonra önergemizle aynı
mahiyette bir önerge hazırladılar. Burada aramızdaki fark: Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü adını bizim açık olarak yazmamız, Hükûmet grubunun ise kısaltma
olarak “DSİ” şeklinde yazması şeklinde bir farklılık var. Bu farklılık da…
Tasarıdaki önceki maddelere baktığımızda, tamamında Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün adının açılmış hâliyle yer aldığını görüyoruz. Ancak bu 5346
sayılı yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili Kanun’un “Tanımlar” maddesine
baktığımızda “DSİ”nin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünü anlattığı yönünde bir
tanım olduğu için, bu şekilde kısaltılmış bir hâlde de metinde yer alabileceği
düşüncesindeyiz. Özetle önergeler aynı mahiyettedir. Takdirlerinize
sunulacaktır.
Biraz önce görüşülen 131’inci maddenin ekindeki geçici madde 2’de
bir yönetmelik çıkarılması öngörülüyor. Burada kuyu, galeri, tünel ve
benzerlerinden çekilecek yer altı suyu miktarının tespitini sağlayacak ölçüm
sisteminin kurulmasıyla ilgili bir yönetmelik düzenlenmesi öngörülüyordu ve
maddede üç aylık süre verilmişti. Biz, bu bir önceki maddeyi de dikkate alarak,
bugüne kadarki uygulamaların yaygınlığını da göz önünde bulundurarak, bu üç
aylık sürenin yetmeyebileceğini, seçim nedeniyle de birtakım sıkıntılar
yaşanabileceğini ve altı aylık olması gerektiğini söyledik ve bu yönde bir
önerge verdik ancak önergemizle ilgili olarak yoklama talep etmiş olmamız… Bu,
özüne katılmış olmakla birlikte önergemize iktidar grubu katılmadı.
Dolayısıyla, bunu sizlerin ve milletimizin dikkatlerine sunmak istedim.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 132 nci maddesiyle değiştirilen 10/5/2005 tarihli ve
5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun geçici 4 üncü
maddesinin geçici ikinci fıkrasının ilk cümlesindeki değişiklik Plan ve Bütçe
Komisyonunda (a) ve (b) harfli bendleriyle kabul edilmiş olup, cümlenin
devamında da (b) bendine atıflı düzenleme yer almıştır. Ancak, Genel Kurul'da
görüşülmekte olan metinde ise (a) ve (b) harfleri yer almamış olup, cümlenin
devamındaki (b) bendine yapılan atıf bendi belli olmamaktadır.
Önerge ile; Komisyondan Genel Kurula
gönderilme safhasında oluşan basım hatasının düzeltilmesi sağlanmaktadır.
Ayrıca (a) ve (b) bendlerindeki ilk keşif bedelinin TEFE/ÜFE ile
artırılmış olan tutara % 30 ilave ile birlikte ulaşılan bedeli aşamayacağı
hususuna açıklık getirilmiştir.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkanım, o anlamı vermiyor
yalnız metin.
BAŞKAN - Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – O anlamı vermiyor metin.
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saat 20.00’de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.29
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60’ıncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
133’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 133. maddesi ile değiştirilmek
istenen 13/12/1983 tarihli ve 178 sayılı Maliye
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
“j) Bakanlık hizmet binalarının yapımını programlamak, satın alma
işlemlerini yürütmek ve İmar planı ve mimari projeye uygun olarak bunların
onarımlarını yapmak,”
M. Nezir
Karabaş Nuri
Yaman Sırrı
Sakık |
Bitlis Muş Muş |
Hasip
Kaplan Fatma
Kurtulan |
Şırnak Van |
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri birlikte okutup işleme alacağım. Önerge
sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum, buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 133 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ramazan Kerim
Özkan |
İstanbul İzmir Burdur |
Abdullah
Özer Tayfur
Süner Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Bursa Antalya Malatya |
Diğer önergenin imza sahipleri:
Emin Haluk
Ayhan Erkan Akçay Doç. Dr. Mehmet Günal |
Denizli Manisa Antalya |
Mustafa
Kalaycı Ahmet
Bukan Metin
Ergun |
Konya Çankırı Muğla |
Mehmet
Şandır Metin
Çobanoğlu |
Mersin Kırşehir |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Süner, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
torba yasasının 133’üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge konusunda söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
133’üncü maddenin yasadan çıkarılmasını talep ediyoruz ama ondan
önce birtakım söyleyeceğim sözler var.
Konyaaltı’nda, akaryakıt tankının üzerinde, gaz sıkışmasından
dolayı 2 vatandaşımız hayatını kaybetti. Onlara Allah’tan rahmet, ailesine
başsağlığı diliyorum. Aynı konuda, 2009 senesinde de yine gaz sıkışmasından
dolayı 4 kişi hayatını kaybetmişti. Maalesef, akaryakıt tanklarıyla, yer üstü
akaryakıt tanklarıyla ilgili, Türkiye'nin genelinde, halkın sağlığını düşünen
politikaları üretemiyoruz.
On beş-yirmi gün önce bir basın açıklamam vardı. Bu da yine
akaryakıt tanklarıyla ilgiliydi. Ayamama Deresi’nin kenarında, havaalanının
dibinde yedi tane 5 bin tonluk tanklardan oluşan bir akaryakıt silsilesini
oraya yerleştirdiniz, tam Ayamama Deresi’nin kenarı. Ayamama Deresi’nde ve
İkitelli’de doğan sel felaketinden dolayı 31 kişi hayatını kaybedince Sayın
Başbakan demişti ki: “Artık İkitelli’de, Ayamama Deresi’nin kenarında insanlar
ölmeyecek. Orada yapılaşmaya müsaade etmeyeceğiz.” Ama bakıyorum,
Konyaaltı’nda, Antalya’da akaryakıt tanklarını koyacağımız yeri tespit
edemediğimiz gibi, maalesef havaalanının kenarında da vatandaşlarımızı
düşünecek, hayatını tehlikeye sokacak yerlerin konumunu tayin etmekte güçlük
çekiyoruz. Yapılaşma bir tarafa, akaryakıt tanklarını oraya yerleştirdiniz ve
yapılaşma hâlâ devam ediyor, “Mevcutları da yıkacağız.” dediği hâlde Sayın
Başbakan, hâlâ gereği yerine getirilmedi.
Aynı Ayamama Deresi’nin kenarında bir tabela gördüm bir ay önce,
kadın sığınma evi. Ya Allah aşkına, kadınları koruyacaksanız… Anayasa
oylamasında, Türkiye'nin her tarafında “Kadınlara ayrıcalık tanıyacağız,
kadınları koruyacağız.” diye bas bas bağırdınız, hakikaten kadınları
koruyorsunuz! Ayamama Deresi’nin kenarına, farelerin, sivrisineklerin,
karasineklerin uçuştuğu, insanın bile geçmeyi arzu etmediği bir yere kadın
sığınma evi yapıyorsunuz.
İnşallah torba yasasında söz verdikleriniz de yerine getirilir ama
ben zannetmiyorum. Sabahleyin tv8’i açtığım zaman AKP Grup Başkan Vekili “Artık
torba yasasında kıdem tazminatıyla ilgili bir sorun yaşamayacağız.” dedi. Demek
ki yaşayacağız. “Kıdem tazminatının bir kısmını devlet ödeyecek, bir kısmını da
işveren ödeyecek” diyor. Şimdiye kadar verilen sözlerin hiçbiri tutulmadığına
göre, demek ki kıdem tazminatıyla ilgili işçilere yönelik bir tedbir
alınacağını zannetmiyorum.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Devlet ödeyecekse İşsizlik Sigortası
Fonu’na ödeteceklerdir.
TAYFUR SÜNER (Devamla) – Tabii ki, yani işverene yönelik alacaklar
ama işçinin hakkını alıp almayacağı belli değil.
Şimdi bu madde niçin yasadan çıkarılsın diyoruz, 133’üncü madde.
Daha önce Maliye Bakanlığının yapmış olduğu hükûmet konağı, akaryakıt
giderleri, kiralama, kamu kurum ve kuruluşlarının yurt dışı ve yurt içindeki
kiralama olayları… “Efendim, Maliye Bakanlığı yapmasın, İçişleri Bakanlığı
yapsın…” Şimdi ben düşünmeye başladım bu madde önüme gelince. Acaba, İçişleri
Bakanlığının, bu kanun çıkmadan önce, akaryakıt giderleriyle ilgili,
kiralamayla ilgili ve binaların yapımıyla ilgili usulsüz birtakım işlemleri var
da onu yasal hâle mi getiriyoruz diye bir düşünceye sahip oldum. Çünkü bu
yasayla artık Bayındırlık Bakanlığının işi yok, Hazine ve Millî Emlak Genel
Müdürlüğü de devre dışı bırakılıyor, onun da işi yok. Demek ki bir art niyet
var.
Önergemize destek vermenizi rica ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Konuşmaktan vaz mı geçtiniz Haluk Bey?
Diğer önerge sahipleri konuşmuyor.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı metninde yer alan metnin hangi ihtiyaçtan doğduğu
anlaşılamamıştır. Mevcut yasal prosedürdeki
aksamaların ne olduğu anlaşılamamıştır. Bakanlık hizmet binalarının yapımının
programlanmasından sadece Maliye Bakanlığının mı binaları olduğunun da
açıklanması gerekir.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.16
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60’ıncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 133’üncü maddesi üzerinde
verilen aynı mahiyetteki iki önergenin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeleri yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeleri kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 133. maddesi ile değiştirilmek
istenen 13/12/1983 tarihli ve 178 sayılı Maliye
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
“j) Bakanlık hizmet binalarının yapımını programlamak, satın alma
işlemlerini yürütmek ve İmar planı ve mimari projeye uygun olarak bunların
onarımlarını yapmak,”
Nuri
Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 133’üncü maddesiyle ilgili verdiğimiz değişiklik
önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu nedenle hepinizi en içten duygularla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, tabii, bir yasal çalışma kendi süreci
içinde ve normal bir çalışma temposuyla yürütülmezse, biraz önce 132’nci
maddesinde yaptığımız düzeltmede görüldüğü gibi, bir sürü yanlışlıklarla da
karşı karşıya kalırız. Hani halk arasında çok güzel bir deyim vardır: “Şaşkın
ördek göle tersten dalarmış.” Bugün bu maddeyi görüşürken gördük ki artık bu
çalışmalarda gerekçelere dayalı olarak yasal eksiklikleri ve yasal birtakım
yetmezlikleri dolduruyoruz. Bunlar aslında, böyle, yüce
Meclisin aceleye getirmeden komisyonlarından geçirerek yapacağı düzenlemelerde
rastlanılacak durumlar değil ama buna rağmen, AKP’nin mutlak çoğunluğuna dayalı
olan yönetimi, aldığı talimat doğrultusunda, bütün bundan önceki
değişikliklerle ilgili verdiğimiz önergelerde olduğu gibi bu verdiğimiz
önergeleri de yine oy çokluğuyla reddedecek ama ben yine de dilimin döndüğü
kadar, belki arkadaşlarımız bu sohbetlerinde zaman ayırırlarsa, değineceğim
önemli bir konuyu da dile getirmek istiyorum.
Bu yasal düzenlemeyle bizim önergemizin değişikliğinin temel
amacı… Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğünün
görevleri arasında zaten 83’ten beri bulunan bu yasal düzenleme, bir sonraki
maddesinde -134’üncü maddesinde- hükûmet konaklarının İçişleri Bakanlığının
programı ve yönetimi dâhilinde yürütülmesinden kaynaklı olarak tekrar
düzenlenme ihtiyacı duyuyor ancak bakanlıkların bu konudaki hizmet binalarının
yapımı, bunların programlanması, satın alma işlemleri, yürütme ve imar planları
ve mimari planlar çerçevesinde yapılmasını istememizin nedeni şudur: Bugün
Anadolu’nun çok sayıdaki yerlerinde hepiniz gibi ben de kamuya ait,
bakanlıklara ait binaları gezdim, gördüm ve bunların büyük bir çoğunluğunda ne
kadar mimari ve estetik zevksizliklerin olduğunu, o binaların hem bulundukları
yerlerin coğrafi ve iklim koşullarına hem de o coğrafi ve çevresindeki
binalarla ne kadar uyumsuz, ne kadar uygunsuz düştüğünü hep beraber gördük.
Şimdi, bu nedenle bu değişiklik önerimizle diyoruz ki: “Lütfen bu
kadar zevksiz binalar yapmayın.” Bakın, diğer yabancı ülkelerde biz kamuya ait,
devlete ait binalara baktığımız zaman belki sizler de benim gibi saatlerce bu
binaların mimari ve estetik güzelliklerini seyrediyorsunuz ve bizdeki binalarla
hemen karşılaştırma gibi bir durumla karşılaşıyorsunuz. Yalnız Maliye Bakanlığı
bu yetkisini kullanarak, öyle sanıyorum, süregelen bir TOKİ furyası içinde çok
sayıda kamu hizmetlerine ait binaları yine TOKİ’ye yaptıracak gibi görünüyor.
Zaten Anadolu’nun neresine giderseniz gidin TOKİ’nin konutlarla ilgili yaptığı
binaları ve o bazılarına göre rant getiren ve şehrin
önemli birtakım yerlerinde belli gelir düzeyindeki insanlara yapılan o
villaların dışındaki binaların şekilsizliğini, fiziki yetmezliğini, bunların
yapımındaki eksikliklerini, altyapı yetmezliklerini her gün gazetelerde ve o
törenlerde dağıttığınız binalardaki insanların haykırışlarında görüyoruz. Biz
şimdi bu önergemizi bakanlık hizmet binalarının bundan sonra en azından imar
planlarını her ne kadar TOKİ’ye verirseniz, o yetkilerini kullanacaksa da
yapılacak olan diğer birtakım şeylerin hem imar planlarına hem de mimari
projelere uygun yapılmasını amaçladığımız için verdik.
Ben bundan sonraki maddeyle ilgili olarak da hükûmet konaklarımızın
içinde bulunduğu konuya değineceğimiz için burada bu konuyu bitiriyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
134’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 134. maddesi ile değiştirilmek
istenen 14/2/1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 23 üncü maddesinin birinci
fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere eklenen (c) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“c) Hükûmet konaklarının yapımını programlamak, satın alma ile
kiralanması işlemlerini yürütmek ve bunların imar planı ve mimari projeye uygun
olarak onarımlarını yapmak,”
M. Nezir
Karabaş Nuri
Yaman Sırrı
Sakık |
Bitlis Muş Muş |
Fatma
Kurtulan Hasip
Kaplan |
Van Şırnak |
BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir; okutup,
beraber işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı”nın 134 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
R. Kerim
Özkan Abdullah
Özer Şahin
Mengü |
Burdur Bursa Manisa |
Diğer önergenin imza sahipleri:
Emin Haluk
Ayhan Doç.Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli Antalya Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan |
Kırşehir Çankırı |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Mengü, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3152
sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 23’üncü
maddesinin birinci fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere (c) bendi
eklenmek isteniyor. Bu “Hükûmet konaklarının yapımını programlamak, satın alma
ve kiralanması işlemlerini yürütmek ve bunların onarımlarını yapmak…” şeklinde
bir madde. Bu “duyan gelmiş” denebilecek olan tasarıda gerekçesi yok.
Niye böyle bir işlem yapılıyor? Bunu anlamak mümkün değil.
Efendim, Bütçe Plana gidecekmişiz, Bütçe Planda öneriyi veren arkadaşların
gerekçesine bakacakmışız, çok enteresan bir kanun tekniği. Yani bir gerekçesi
olmayan bir kanunu burada hep beraber tartışıyoruz. Gerekçesinin olmamasının
sebebi bir mantığının da olmamasından kaynaklanıyor çünkü aynı işi 178 sayılı
Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de
Maliye Bakanlığının Millî Emlak Genel Müdürlüğüne verilen görevler var. Millî
Emlak Genel Müdürlüğü bugüne kadar bunları hep yapagelmiş. Bugüne kadar Millî
Emlak Genel Müdürlüğünün yaptığı işlemlerden ötürü de herhangi bir şikâyet de
yok ve çok ihtisaslaşmış bir genel müdürlük. Maliye Bakanlığı, hakikaten, her
şeye rağmen bu ülkenin, çok ciddi, ağırlıklı bakanlıklarından biridir. Biz onları zaman zaman eleştiririz, özellikle maliyecilerin
tutumundan ötürü ama hakikaten ağırlığı olan bir teşkilattır ve onların
davranışlarında da bugüne kadar hiç öyle, bu konuyla ilgili nedir sorunun
gerekçesi anlayamadık ama benim bildiğim kadarıyla, burada hepimizin bildiği
gibi aslında bu onarımlar, bakımlar, hepimiz biliyoruz ki bunlar, kaymakamlık,
valilik, elindeki diğer fonlardan bu işleri yaparlar. Bu işleri bu
fonlardan yaptıkları için bugüne kadar bir anlamda kanunsuz yapılmış
işlemlerine hukuki bir kılıf hazırlamak mahiyetinde gözüküyor. Çünkü bakıyorum Maliye Bakanlığının yasasına: “Hazinenin özel
mülkiyetinde ve Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmaz malların
yönetimine ilişkin hizmetleri, gerektiğinde diğer kamu kurum ve kuruluşları ile
işbirliği yaparak yürütmek, Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazların satışı,
kiralanması, trampası ve üzerinde sınırlı aynî hak tesisi, Devletin hüküm ve
tasarrufu altındaki yerlerin kiralanması ve bu yerler için gerekli görülen
hallerde kullanma izni verilmesi işlemlerini yapmak…” ve sayıyor birçok
maddeyi. Şimdi, bütün bu kadar teknik işi rahatlıkla yapabilen bir
teşkilattan bir anda gelip neyi alıyorsunuz? Hükûmet konaklarının yapımını
programlamak, satın alma ve kiralanması işlemlerini yürütmek. Bir şeyi
saklıyoruz arkadaşlar. Gerekçeye de yazmadığımıza göre bir şey var. Şunu açıkça
söyleyeyim: “Biz bunu bu gayeyle yapıyoruz…”
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Yapılan işi temizliyor.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – “…bugüne kadar şöyle şöyle bir
hukuksuzluklar oldu, kanunsuzluklar oldu, bunu örtmeye çalışıyoruz, bunu hep
beraber düzeltelim.” denebilir ama böyle bir kanun…
Siz bir şey mi söylediniz Sayın Başkan?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
MHP sırasındaki arkadaşlar söyledi.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Beni gördü o. Beş dakika önceydi.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – Olabilir.
Nedir gerekçe? Gerekçeyi bilmiyorum. Hakikaten bilenleriniz varsa…
Bakın, iktidar sıralarında bir sürü milletvekili arkadaşım oturuyor. Ne olur,
bunun gerekçesini bilen birisi varsa bir izah etsin. Bu, bir,
izaha muhtaç bir şey. Neyi saklıyoruz arkadaşlar? Bir
şeyin saklandığı açık. Gerekçesi olmayan kanun maddesi olmaz. Hiçbir
mantığı olmayan, Millî Emlak gibi çok ihtisaslaşmış bir Genel Müdürlükten bir
şeyi alıyorsun; kaymakamlığa, valiliğe veriyorsun. Niye? Millî Emlak bugüne
kadar Türkiye’deki devletin ihtiyacı olan gayrimenkulleri kiralarken yanlış mı
yapıyordu? Yoo...
Bir şey var, saklanan bir şey var, bunu öğrenmek istiyoruz. Bunu
öğrenmek istemek de bizim milletvekili olarak hakkımız. Biz, burada görev
yapıyoruz, hepiniz görev yapıyorsunuz. Bunu, sizin de bilmek hakkınız. Buradaki
arkadaşların birçoğunun bunun gerekçesini bilmediğini biliyorum, yok çünkü
gerekçesi. Hepiniz gerekçeye bakıyorsunuz. “Acaba ben mi yanılıyorum, gerekçeyi
ben mi bulamadım?” dedim. Olabilir, kabiliyetimiz müsait değildir, gerekçeyi
bulamayabiliriz. Gerekçe yok.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Gerekçeye gerek yok!
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – “Gerekçeye gerek yok.” diyor arkadaşım.
Doğru çünkü yapılmak istenen eğer başka bir şey varsa, saklanmak istenen bir
şey varsa o
zaman gerekçeye lüzum olmaz, hatta gerekçe yazılmaz. Hukuksuzluğu itiraf edecek
hâliniz yok. O zaman sükûtla geçersiniz, bütün bu işler yürür.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Diğer önerge sahiplerinden Sayın Emin Haluk Ayhan, Denizli
Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Denizli’de belediye konağı var
mı?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 134’üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz bu önergeyle. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyoruz.
Gerekçemiz, tasarı metninde yer alan metnin hangi ihtiyaçtan
doğduğunun bilinmemesi. Hükûmet öneriyi getiriyor veya milletvekilleri
getiriyor; sebebi, sonucu belli değil. İçişleri Bakanlığının önünde koca bir
terör hadisesi var. İçişleri Bakanlığının en önemli önceliği bu mu? Maliye
Bakanlığının hiç beceremediği husus bu mu? Değil. Sizin verdiğiniz 60 lira
emeklilere söz hâlâ bu yüzden bekliyor. Onun için kanun tasarısı verdik
öncelikli olarak, onu da yapmadınız. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli
meselesi hükûmet konağının kimin tarafından yapılacağı mı? Yüz binlerce emekli
bekliyor. Onların işlerini geciktiriyorsunuz.
Bakın, Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu madde bir önceki
düzenlemeyle ilgili bir madde. Bir tarafta birini alıyorsunuz, diğer tarafta
diğerine veriyorsunuz.
Hükûmet konaklarının yapımını programlamak. Hükûmet konağı ne
olacak? Bunun demokratik bir şekilde yapılması hâlinde bile Hükûmet tarafları bu
işe uymuyor. Denizli bunun en güzel örneği. Ne yaptık? Demokratik bir sempozyum yapılmış. Hükûmet konağının nereye yapılacağı
söylenmiş. Herkes toplanmış. Bunun sonucunda bir yarışma açılmış. Bir önceki
maddede yetişip konuşabilseydim biraz daha uzatacaktım ama şimdi uzatamıyorum.
2009 Haziran tarihinde Denizli Valiliği imzaya koyuyor bir protokol, yarışma
açıyor, açılan yarışma tüm Türkiye’de ilgiyle karşılanıyor, yüksek bir katılım
var. Konusunda değerli uzmanlar geliyor katılıyor. Mimar Yavuz Selim Sepin’in
projesi birinci seçiliyor. Yarışma sonuçlanıyor. Projenin aynen uygulanacağına
dair yetkililer açıklama yapıyor. Atılan imzalara rağmen Haziran 2010’da
projede hiç yıkılmaması gereken Kız Meslek Lisesi binası yıkılıyor.
Şimdi, burada ne var? Arada birtakım problemler oluyor. Bu aşamada
Mimarlar Odası yetkilileriyle Denizli Valisi görüşme yapıyor. Binanın yıkımının
söz konusu olmadığını söylüyor. Sadece toplantı salonu olan kısım yıkılarak
yolun genişletileceği, ana binada tamirat yapılacağı, bakım çalışmalarının
yapıldığı ifade ediliyor, yıkım ve moloz atım işlemleri ise bir belediye
tarafından üstleniliyor.
Şimdi, bütün bunlara bakıyoruz. Bunun belediyeye devrinden sonra
öteden beri binanın yıkımını savunan yetkililer tavır sebebiyle şüphe uyandırmış,
Valinin açıklamalarına rağmen yapı 19 Haziran 2010 günü tamamen yıkılmış. Bu
süreçte, hukuki süreçler, odaların ve koruma kurulunun yıkan ve yıktıranlar
hakkında suç duyurularıyla sürüyor. Ancak devlet kurumları-meslek odaları
arasında ciddi bir güven problemi oluşmuş. Devlet kurumları atılan imza ve
verilen sözlere, resmî ve ulusal ölçekli yarışma sonuçlarına aykırı bir işlem
yürütüyor, tamir olunmaz bir yara açıyor. Hadise kurumlar arasında sadece bu
konuda değil, başka alanlara da kayıyor. İçişleri Bakanlığıyla Maliye ve
Bayındırlık Bakanlığı birlikte birer müfettiş göndersinler. Literatüre geçecek
bir “…”(x) bu. Anlaşsınlar, bu bakanlıkların arşivlerine girsin. Girerken de
bundan sonra herkes ne yapılacağını, neyi düzenleyeceğini ona göre yapsın.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından
Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
Gerçekten, konuşmamın başında söylediğim bir şey var: Terör bir
tarafta duruyor, memleketin problemleri bir tarafta duruyor. Emeklilere söz
verdiğiniz 60 lira sözü sırf bunlar yüzünden duruyor. Temmuzda söz verdiğiniz
hadise hâlen duruyor, yavaş yavaş ilerletiyorsunuz seçime yakın çıksın diye.
Nedir o? Verginin yeniden yapılandırılması, sosyal güvenlikle ilgili
hadiselerin yeniden yapılandırılması. Her şeyi ne yapıyorsunuz? Darmadağın
ediyorsunuz, olmayacak işleri bunun içine koyuyorsunuz. Bunun ne anlamı var? Bu tasarıda yeri mi yurdu mu…
İçişleri Bakanlığı büyükşehir sözü verdi. Sayın Başbakan 2014’e
attı. Yani bunun neresi güvenilir bir söz? Yaptığınız işin bir evini evceri var
mı?
Saygılar sunuyorum Sayın Başkanım, teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Önergeleri oylarınıza…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama
yapmama izin verir misiniz?
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Niye? Böyle bir usul var mı?
Yani önerge yok, bir şey yok Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, 133 ve 134’üncü maddelerin
gerekçelerinin yazılmamasında bir şeylerin saklandığı şeklindeki ifadesine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, biraz önce konuşan bir
arkadaşımız bu maddelerle ilgili gerekçenin olmadığını ifade etti, 133’üncü
madde ve 134’üncü maddeyle ilgili. Herhâlde biraz tasarının
kapsamlı olmasından kaynaklanan bir durum.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Dağınık, dağınık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 133’üncü madde, tasarıda 95’inci madde
olarak yer bulmuş. Onunla ilgili bir de 96’ncı madde var. Şu anda konuştuğumuz
134’üncü madde de tasarının 96’ncı maddesiyle ilgili. Her ikisinin de gerekçesi
olduğunu ifade etmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Bunu söyleyen benim Sayın Başkan. Cevap
hakkım doğdu müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Aman efendim…
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Benim söylediğime cevap veriyor. Sataşma
var.
BAŞKAN – Evet buyurun. Otuz saniyede bir açıklama yaptı, bir
dakika da size vereyim, açıklayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçesinde olmadığını söyledi.
BAŞKAN – Açıklasın bakalım, ne diyecek, Sayın Elitaş.
Buyurun efendim.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Şahin
Mengü’nün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Bunun 54 ve 55’inci sayfalarına bakarsanız
“Anayasa Mahkemesine uyduk.” diyor. Bu gerekçe mi? Buradaki arkadaşlarımın
hangisi Anayasa’ya…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – Bir dakika müsaade buyur. Sen konuşurken
ben müdahale etmedim Sayın Elitaş.
Gerekçe bu: “Anayasa Mahkemesinin kararına uyduk.” Hangi arkadaşım
biliyor hangi Anayasa Mahkemesi kararı olduğunu? Bu gerekçe mi? Böyle bir
gerekçe mi var dünyada?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Gerekçe yok”la “gerekçe” farklı. Şimdi
siz önergenizdeki gerekçeye bakabilirsiniz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 134. maddesi ile değiştirilmek
istenen 14/2/1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 23 üncü maddesinin birinci
fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere eklenen (c) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“c) Hükûmet konaklarının yapımını programlamak, satın alma ile
kiralanması işlemlerini yürütmek ve bunların imar planı ve mimari projeye uygun
olarak onarımlarını yapmak,”
Nuri
Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 134’üncü maddesiyle ilgili verdiğimiz değişiklik
önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kürsüden bir sürü yapılan konuşmalarda değerli hatiplerin hepsi
tuğla şeklindeki yasanın, torba yasanın gerekli nitelendirmelerini yaptılar.
Ben yasanın maddelerinin tamamını şöyle bir hesapladım, iki yüz yirmi dört
maddesi var. Bu iki yüz yirmi dört maddenin yaklaşık iki yüz maddesi bu
düzenlemelerde beklenen ihtiyacı karşılamadığı ve kamuoyunun da karşı çıktığı
bir sürü maddeyi içeriyor. Ancak yaklaşık yirmi iki-yirmi üç maddeden ibaret
olan, dişe dokunur maddelerden biri de -bana göre- yapılan bu değişiklik
maddesi.
Bu değişiklikle, hükûmet konaklarının, bundan önce, yıllardan beri
Maliye Bakanlığı tarafından yürütülmesinde, inşallah, öngörülen eksiklikleri
giderecek şekilde, doğrudan doğruya hizmetin sahibi olan İçişleri Bakanlığı
tarafından tam ve isabetli olarak yerine getirileceğini umuyorum. Nedeni,
Anadolu’nun hemen hemen her köşesindeki hükûmet konaklarında çeşitli görevlerde
bulunan ve inceleyen bir kişi olarak, proje yarışmasıyla da kazanılan bir sürü
binanın ne kadar çapraşık ne kadar ihtiyaçtan uzak olduğunu gören bir kişiyim.
Yine bir sürü ilçede yapılan hükûmet konaklarının ne kadar anlamsız, ne kadar
ihtiyacın çok çok üzerinde olduğunu da gördüm.
Ben, sayın Kütahya milletvekillerinin ve
sayın Zonguldak milletvekillerinin, bir an için bu iki ilimizdeki hükûmet
konaklarını gözlerinin önüne getirmesini rica ediyorum. Bu hükûmet
konaklarında, yaklaşık her ikisinde de uzun süre görev yapan bir kişiyim ve
üzülerek belirtiyorum, bu iki hükûmet konağı da yarışmayla, birincilikle, proje
yarışmasıyla yapılan binalar. İnanının ki hiçbir şekilde ne hizmetin ne görev
yapan kişilerin çalışma ortamı ve ne de oranın jeolojik ve jeoteknik şartlarına
uygun olarak yapılmış, izbe bir sürü koridorlardan, bodrumlardan ve ihtiyacın
üzerinde bırakılan boş alanlardan ibaret. Demek ki Maliye Bakanlığı döneminde,
bu projelerin, işte birtakım kişilere -proje yarışması yaptırarak- birtakım
ödüller, birtakım paralar verilirken, hizmete ve bu konudaki gereklere uygun
olarak yapılmadığı anlaşılıyor. Umuyorum ve diliyorum ki bundan sonra, örneğin,
Erzincan’ın Otlukbeli ilçesindeki hükûmet konağı gibi bütün Otlukbeli’ni içine
alsa dahi boş kalacak bölümlerinin olmadığı ve ihtiyaca cevap verecek birtakım
hükûmet konaklarının yapılması sağlanır.
Ben öyle umuyorum ki -bu değişikliğin amacı- hizmetin temel
uygulayıcısı olan İçişleri Bakanlığı, hizmet gereklerine uygun bu binaların
yapılmasını sağlamak amacıyla, Maliye Bakanlığı buna müdahale etmeden, kendi inisiyatifiyle böyle bir düzenleme yapmıştır. İşte o iki yüz
yirmi dört madde içinde dişe dokunur maddelerden biri olarak da ben bunu
görüyorum.
Yine, bu hükûmet konaklarının İçişleri Bakanlığına verilmesinin
isabetli bir yanı da Millî Emlak Genel Müdürlüğü kanalıyla gelen ödenekler,
yıllarca bu binaların onarımı ve diğer ihtiyaçlarının giderilmesi için
yazışmalara rağmen gelemiyordu. Ancak, İçişleri Bakanlığı, öyle sanıyorum ki
valilerin ve kaymakamların çeşitli olanaklarını da kullanarak belki ufak tefek
ihtiyaçları bu şekilde kendi yaptığı binada yapacak. Ancak o yarışmayla
kazanılan hükûmet konaklarındaki tadilatlarla ilgili imar planı ve kendi
planlarına uygun olarak müelliflerine de bir ödeme yapmak koşuluyla, o “ucube”
denen birtakım binalarda da düzenlemeler yapacağını umuyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
135’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır. Kâtip Üye
arkadaşımızın sonradan okuyacağı iki önerge aynı mahiyette olduğu için onları
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 135. maddesi ile değiştirilmek
istenen 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım
ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında
Kanunun 4 üncü maddesine eklenen fıkranın son cümlesinden “veya yabancı şirket”
ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Nezir
Karabaş Fatma
Kurtulan Hasip
Kaplan |
Bitlis Van Şırnak |
M.
Nuri Yaman Sırrı
Sakık |
Muş Muş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 135 inci
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Mustafa Özyürek |
İzmir Malatya İstanbul |
Hüseyin
Ünsal Bülent
Baratalı Tekin
Bingöl |
Amasya İzmir Ankara |
Diğer önergenin imza sahipleri:
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Erkan Akçay |
Denizli Antalya Manisa |
Mustafa
Kalaycı Metin
Ergun Mehmet
Şandır |
Konya Muğla Mersin |
Ahmet
Bukan Metin
Çobanoğlu |
Çankırı Kırşehir |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ünsal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz yasanın 135’inci maddesi üzerinde verilen önergeyle ilgili
konuşuyorum.
Değerli arkadaşlarım, 670 sayfa, sıra sayısı verilmiş bir kâğıt
var elimizde. Kanun görüşüyoruz.
Ben de Sayın Elitaş için bir şey söyleyeyim: Uygunsa 135’inci
maddenin de bir gerekçesini bulun bana. Ben o 676 sayfanın içerisinde bu
gerekçeyi bulamadım ama bu gerekçeyi araştırmak için AKP’li arkadaşlara sordum.
Zamandan tasarruf için böyle bir önerge verdiklerini söylediler. Böyle bir yasa
olmaz. Dokuz tane bölüm var, 676 sayfa, gramlarını arkadaşlarımız söylediler.
Burada olmayacak bir yasa görüşüyoruz. Şu anda belki bizi milletvekilleri fazla
dinlemiyor ama halkımız bunu dinliyor. Halk yararına burada bir tane madde
geçiremediniz ve burada Meclis meşgul ediliyor.
Değerli arkadaşlarım, 135’inci maddeyle ilgili olarak yapılmak
istenen değişiklik, Yüksek Planlama Kuruluna müracaat edildikten sonra, bundan
sonra yapılacak bütün işlemlerin ilgili bakan veya bürokrat tarafından
yönetilmesiyle ilgili kanuna bir madde ekleniyor. Kanunun
maddesini okuduğumuzda şunu görüyoruz: Madde esasında Yüksek Planlama Kurulunu
amir kılıyor, bunun da çok mantıklı yanı var, çünkü Yüksek Planlama Kurulu
Bakanlar Kurulundan teşkil ediyor, ama bir klasiktir bu, AKP klasiğidir, yine
yap-işlet-devret modellerinde yüksek Planlama Kuruluna giren bakanlardan dahi
bir şeyler kaçırılması anlamında artık YPK’ya uygulama projeleri gitmeyecek.
Sebep: Zamandan tasarruf. Zamandan böyle bir tasarruf olmaz, çünkü
yap-işlet-devret projeleri basit projeler değildir, çok boyutlu projelerdir.
Bunun sosyal boyutu vardır, ekonomik boyutu vardır ve yap-işlet-devret
projelerinin uluslararası boyutu vardır. Dolayısıyla, bu boyutları da göz ardı
ederek bu kanun maddesini ekleyerek YPK’yı devre dışı bırakmak, birtakım işleri
bakanlardan, bürokratlardan kaçırmak anlamına geliyor. Bu
anlamda karşı olduğumuzu, o yüzden de bu önergeyi verdiğimizi sizlere belirtmek
istiyorum, çünkü önümüzdeki dönemde yap-işlet-devret modeliyle muhtemelen
üçüncü köprü gelecek, Galataport Projesi gelecek, Haydarpaşa Garı Projesi
gelecek, Gebze-İzmir Otoyolu Projesi, daha doğrusu körfez geçişi gelecek ve bu
geçişler geldiğinde de yap-işlet-devret projesi ihalesini alanlar artık Yüksek
Planlama Kurulunda değil, o uygulamayı yapan bürokratlarla muhatap olma
durumuna gelecek. Dolayısıyla, böyle büyük önemi olan projelerin Yüksek
Planlama Kurulunda tekrardan gözden geçirilmesi ve oradaki bakanların da
dikkatini çekmesinde fayda vardır, çünkü yine AKP İktidarında YPK içerisinde
çekince koyduğu için Yüksek Planlama Kurulundan çekilen bakanlarımız olmuştur,
bu yap-işlet-devret’lerde de aynı şeyler söz konusu olacaktır diye düşünüyoruz.
Üçüncü köprüyle alakalı diyorum, üçüncü köprüyle alakalı olarak
yap-işlet-devrete getireceksiniz ama, çok önemli bir
proje, İstanbul hepimiz için, dünya için önemli. İstanbul için de bu önemli
olan proje hatlarında, şu anda, Poyrazköy-Garipçe hattında artık arsalar
kapatılmış, paravan şirketler hazırlanmış, böyle önemli bir projede de
Karayollarının bir tespiti var: 17’nci Bölge Müdürlüğü, güzergâhın uzunluğu,
uzun bağlantı yollarının ihtiyacı, trafik yükünün azalmaması nedeniyle bu
projenin verimli olmadığını söylüyor. Dolayısıyla, işletmeyi üstlenecek
firmalara da bu geçiş ücretleri üzerinden devlet garantisi verilecek mi
verilmeyecek mi? İstanbul için, üçüncü köprü için en büyük merakımız burada.
İşte yap-işlet-devret’te bunlar kaçırılma noktasına geliyor. Hepimiz, bu konuda
şüphe uyandırdığı için bunun tekrar ve tekrar Yüksek Planlama Kurulunda, yani o
siyasilerin ortak olduğu kurulda bu sorumluluğun tekrar ve tekrar
üstlenilmesini talep ediyoruz.
Haydarpaşa Limanı ve çevresinde de yapılmak istenen konular, zaten
devri iktidarınızda hep torba yasalarla getirildi. 2004 yılında çıkardığınız
yasayla ilk önce Haydarpaşa Limanı’nı Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına
verdiniz, 21/4/2005’te 5335 sayılı Yasa’yla da Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına bu limanları satma yetkisini verdiniz. Şimdi,
bu torba yasayla da bu limanları yap-işlet-devret modeliyle satma noktasına
geliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) - Dolayısıyla, yap-işlet-devret modeliyle
yapılacak olan çalışmaların YPK tarafından tekrar gözden geçirilmesini talep
ediyor, önergemize destek bekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Diğer önerge sahipleri adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet
Günal.
Buyurun Mehmet Bey. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu maddede YPK’nın yetkisi elinden alınarak
ilgili bakanın onayıyla sonra bir daha da karışmamak üzere kurum
yetkilendiriliyor.
Bakın, arkadaşlarımız kanun maddesini aynen şöyle yazmışlar:
“İkinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.” Yeni bir fıkra eklenmiş.
Bakıyorsunuz, kaldırılan bir şey yok, eski şeyde sadece “YPK’ya yetki verilir.”
deniliyormuş, şimdi sadece kaldırılmış, yeni bir fıkra eklenmiş gibi yaparak
böylece yetkinin gizlenmesi söz konusu. Yüksek Planlama Kurulu önemli görevler
ifa ediyor. Bir tanesinde diyor ki: “Ülkenin yurt içi ve yurt dışı ekonomik
hayatıyla ilgili konularda yüksek düzeyde kararlar almak.” Şimdi, bunu
kaldırınca yüksek düzeyden alt seviyelere doğru kararı indirmiş oluyoruz. Yani
alçak düzeyde kararlar artık alacağız, yüksek düzeyde kararlar alamayacağız
demektir.
Değerli arkadaşlar, bunların hepsi, yap-işlet-devret böyle küçük
projeler değil biliyorsunuz. YPK’nın içinde de hem DPT’nin görüşü var.
Tabii, Sayın Bakanım gülüyor. Bir ara siz, DPT’yi de kapatmayı
düşünmüştünüz “Bize engel oluyor. Bizim yatırımlara para vermiyor. Uzmanlar
bizi engelliyor. Onlar da kim oluyor?” gibi. Ben bunu normal karşılıyorum.
Maliye baypas, ekonomi bakanlığı baypas, DPT Müsteşarı, DPT
Müsteşarlığı baypas. Bakın, aynen ne
diyorsunuz: “Yetkili idarelerin…” Bağlı yetkili idarelerin, ekonominin falan
değil. Diyelim ki Ulaştırma Bakanlığı, Bayındırlık Bakanlığı veya Enerji
Bakanlığı. Onun dışında ne DPT’nin haberi olacak, ne Ekonomiden Sorumlu
Başbakan Yardımcısının haberi olacak, ne Maliye Bakanının haberi olacak. Böylece
bunların gelmesi gerekir…
Peki neden? Neden? Ben yine sizden bir örnekle durumu açıklayayım.
Daha önce bu tip konular olmuştu. Hani hatırlarsınız, ilk döneminizde
Ekonomiden sorumlu Sayın Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in imzalamadığı
Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları vardı kendisinin Bakanlığına ve sonra
milletvekilliğine mal olan.
Kısa bir şeyi oradan sizinle paylaşmak istiyorum değerli
arkadaşlar. Diyorlar ki bununla ilgili, özelleştirmedeki sıkıntılarla ilgili
söylüyor ve imzalamadığını da söylüyor. Bir ÖYK kararı geliyor. Öncelikle sayın
sorumlu bakanın imzası olması gerekirken Sayın Başbakanın imza atıp
gönderdiğini söylüyor. O da “imzalamadım.” diyor.
“Sadece bununla mı ilgili?” diyor. “Hayır” diyor. “O dosyaya imza
atmadım; onu da Sayın Maliye Bakanına devrettiler.” “Başka özelleştirmeyle
ilgili rahatsızlığınız neydi?” “Hayır… Galataport’ta da ‘imzala’ dedi
imzalamadım. Avea ve Aycell birleşmesine itiraz ettim ve ‘Bu da benden geçmez.’
dedim. Onlar da kanun çıkardılar.” diyor.
Şimdi, yine yaptığımız, belli şeyleri baypas edebilmek üzere bir
kanun tasarısını çıkarmak ve böylece bir değişiklik ortaya koymak. Yani ne
oluyor? YPK’dan geçse ne olur? Niye bunu değiştiriyorsunuz? Neden
kaçırıyorsunuz? Yani DPT’den geçsin, ilgili bakanımız baksın. Yani şimdi,
sadece Sayın Eroğlu burada. DSİ’nin bir şeyi var, sadece o imzalayınca geçecek.
Diğer arkadaşlarımız da Bakanlar Kurulunun üyesi, onlar da görsün. En azından,
ekonomiyle ilgili yapılacak yatırımlarla ilgili koordinasyon sağlansın.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – İşler uzuyormuş!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlarım, bu çok
önemli bir şey. Neden? Neden bunu yapıyoruz? Yani, işlerlik açısından mı? Diğer
arkadaşlarımız bunu anlamıyorlar mı? DPT’dekiler anlamıyor mu? Şimdiye kadar
YPK’ya… Peki, sekiz yıldır aklınız neredeydi? İşler iyi mi gidiyordu? Neden bu
torbaya bu kanun maddesi sokuldu, ben hâlâ anlayamıyorum.
Yine, geliyor ki arkadaşlarımız, aynı şeyde… Neden öyle
söylüyorum? Çünkü, Sayın Abdüllatif Şener, DPT
kendisine bağlı olduğu için, diyor ki: “Arkadaşlarımız bana getirdiler, bir
hesap yapmışlar, hem taksitlendirme anlamında hem de risk anlamında, projenin
gerçekleştirilmesi anlamında sıkıntı vardı.” Şimdi, bu tür mahzurları götürecek
kimse kalmayacak. Bunun önüne taş koyacak kimse de kalmayacak. Maalesef böyle
bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.
Yine, o mülakatta Sayın Şener bir şey söylemiş, yani gazetede
çıkan haberin altında. Kendisine de sormuşlar, doğrulamış. O günlerde, Sayın
Şener, “Sürekli olarak İsra Suresi’nin 80’inci Ayeti’ni ben okuyup
tekrarladım.” diyor, gazeteciler de onu yazmışlar.
Ben de size konuşmamın sonunda bununla veda etmek istiyorum.
Allahuteala 80’inci Ayet’te şöyle buyuruyor: “Rabbim, girdiğim yere doğrulukla
girmemi, çıktığım yerden doğrulukla çıkmamı nasip et. Bana, tarafından
destekleyici bir kuvvet ver.” diye dua ediyormuş. Ben hepimiz için Allah’ın bu
duayı kabul etmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz.
Evet, önergeleri oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeleri kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Elektronik cihazla oylama yapacağım ve bir dakikalık süre vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 135. maddesi ile değiştirilmek
istenen 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım
ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında
Kanunun 4 üncü maddesine eklenen fıkranın son cümlesinden “veya yabancı şirket”
ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Sakık, buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
önergemiz üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinize saygılar ve sevgiler.
Yap-işlet-devret, ne dersek bizim burada bu yasaları değiştirme ne
şansımız var ne de böyle bir konsensüsümüz var.
İkincisi, çok da fazla bir derdimiz de yok. Yani bu ülkenin temel
sorunlarıyla eğer bir Parlamento ilgilenmiyorsa burada büyük bir yanlışlık var.
Bakın, Türkiye'nin dört bir tarafında… Ben yeni geliyorum, Bitlis’in Mutki
ilçesinden geliyorum, orada insanlığa karşı suç işleniyor, iktidar partisi ve
muhalefet partisinden çıt yok, ses yok. Ve bir alçak çıkıp “Ben JİTEM’i
kurdum.” diyor, “Ben yüzlerce cinayet işledim.” diyor, “Ben o cinayetleri
işlerken bir de mezar taşı mı yapsaydım?” diyor ve kanal kanal dolaşıyor. Ve
bir ülkede, bir alçak eğer devlet adına burada cinayet işlediğini söylüyorsa ve
elini kolunu sallayarak dolaşıyorsa, burada iktidardan ve muhalefetten ses
çıkmıyorsa bu yasalar bizi çok ilgilendirmez. Ve bu adam çıkıp “Ben kurdum.”
diyor, “Eğer ben görev başında olmuş olsaydım Habur’dan gelenler… O gün 20 bin
insanı öldürürdüm.” diyor. İşte bunlar katil sürüsü, bunlar cinayet işliyor. Ve
biz bunların araştırılması için sizleri göreve davet ediyoruz, sesiniz
çıkmıyor. Ve biz feryat ettik, Cumhuriyet Halk Partisi de birkaç kez bu konuda
Meclis araştırma önergeleri getirdi, yine sesiniz çıkmadı. Ama seçimler
yaklaştı, iki gün önce, 305 kezdir Galatasaray Lisesi önünde eylem yapan
anneleri Sayın Başbakan kabul ediyor ve diyor ki: “Acınızı anlıyorum ama bu
Meclis araştırma önergelerini kabul etmeye bizim tek başımıza gücümüz yetmez.”
Ee, peki, yetmiyorsa buyurun, ana muhalefet partisi destek veriyor, biz destek
veriyoruz, siz veriyorsunuz; peki, diğer güç ne? Siz acaba bilinmeyen güçlerden
mi talimat alıyorsunuz? Şimdi, bu konuda çok açık, net kamuoyunu bilgilendirmelisiniz. Anneler feryat
ediyor “Ben otuz bir yıldır kapıma kilit vurmadım. Bir gün geri dönebilir
umudunu taşıyorum. Benim çocuklarım kayıp, onun için sizi göreve davet
ediyorum.” diyor ama ne yazık ki hâlen bu konuda Parlamento görev başında
değil.
Sevgili arkadaşlar, kendi iktidarınızı, kendi saadetinizi bizim
sefaletimizde aramayın. Eğer sadece seçim için bu işlere yaklaşıyorsanız bunun
vebali çok ağırdır, bunun vebali çok büyüktür. Onun için, bu yasalardan daha
çok önemli olan bu vicdan yasasını geçirmektir. Bu gece, ne olur, gidin uyuyun
ve başınıza yastığa koyduğunuzda o 305 haftadır Galatasaray Lisesi önünde her
cumartesi günü bekleyen annelerin ruh hâlini düşünün, kendi annelerinizi
onların yerine koyun. Eğer böyle düşünebilirsek bu sorunu çözebiliriz.
Adalet dolu bir dünya istiyoruz, merhamet dolu bir dünya değil.
Yani bunlara karşı bir merhamet duygusuyla yaklaşmamalıyız. Adaletin ve
hukukun, gerçekten, normlarını uygulayarak bu sorunlarımızı çözebiliriz. Burada
hepimize görevler düşüyor, hepimize. Her seferinde söylüyoruz, ortak
vatanımızda bir arada yaşamak zorundaysak, mecbursak, mahkûmsak, evet, adalet
dolu bir dünya…
Bu noktada Cumhuriyet Halk Partisine, Milliyetçi Hareket Partisine
ve başta Adalet ve Kalkınma Partisine önemli görevler düşüyor ve sizden, bu
konuda, kardeşlik adına, barış adına, bu ülkenin geleceği adına birlik
istiyoruz. Bu, ülkemizin üzerinden eksik olmayan savaş bulutlarının bir an önce
barış meltemlerine dönüşmesi için bu konulara değinmeniz gerektiğini ve
bunlarla ilgili daha hassas olmanız gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
136’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 136. maddesi ile değiştirilmek
istenen 3996 sayılı Kanunun 8 inci maddesine eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Görevli şirketçe üretilen mal ve hizmetler için idare tarafından
hiçbir şekilde talep garantisi verilmez.”
M. Nezir
Karabaş Nuri
Yaman Sırrı
Sakık |
Bitlis Muş Muş |
Fatma
Kurtulan Hasip
Kaplan |
Van Şırnak
|
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi Sayın Özçelik’in okuyacağı
iki önerge aynı mahiyettedir, okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı” nın 136 ncı maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Harun
Öztürk Mustafa
Özyürek Bülent
Baratalı |
İzmir İstanbul İzmir |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Hüseyin Ünsal Tekin Bingöl |
Malatya Amasya Ankara |
Tacidar
Seyhan |
Adana |
Diğer önergenin imza sahipleri:
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli Antalya Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan |
Kırşehir Çankırı |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Tacidar Seyhan konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Seyhan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
TACİDAR SEYHAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde alım garantisiyle ilgili.
Değerli arkadaşlarım, her dönemde her hükûmetçe bu alım
garantisini yaşıyoruz ve olumsuzluklarını da yaşıyoruz. Sadece şimdinin sorunu
değil. 90’lı yıllarda Türkiye, çok yüksek “al ya da öde” kapsamında alım
garantileri verdi. Hatta, öyle elektrik santralleri
kuruldu ki yap-işlet-devret kapsamında, o kadar ciddi alım garantileri verildi
ki, Türkiye’de bugün elektrik fiyatlarını yeterince düşüremiyorsak, o günlerde
verilen yüksek alım garantilerinin büyük etkileri vardır.
İkinci büyük etki, bu Hükûmet döneminde de devam eden ve bir türlü
düşürülemeyen “al ya da öde” sözleşmeleri ve alım garantileridir. Dikkatle bir
göz atalım bunlara:
Değerli arkadaşlar, bakın, 2008 yılında İran’dan alamadığımız
gazın parasını ödemişiz, 705 milyon dolar, İran’a. 2009 yılında İran’a
alamadığımız gazın parasını ödemişiz, 650 milyon dolar. Yani 1 milyar 355
milyon dolar parayı götürdük biz İran’a ödedik “al ya da öde” kapsamında.
Bakın, biz bu gazı kullanamadık ama iyi sözleşmeler yapmış bu
ülke, yeterli arz talep dengesi kuramadığı için iyi sözleşmeden doğan haklarını
da kullanmıyor.
Bakın, şu da Azerbaycan’la yapılan sözleşmenin onaylı aslı. Diyor
ki “6 milyar metreküp bizden gaz aldığınız zaman 120 dolara alacaksınız, bunun
üzerinde 1,5 milyar metreküp gaz aldığınız zaman onu da 45 dolara alacaksınız.”
Bu ülke, Rusya’dan 400 dolara 1.000 metreküpü gaz aldı ama altı yıldır 45
dolarlık 1,4 milyar metreküp alacağı gazı Azerbaycan’dan alamıyor. Yazık değil
mi bu ülkeye!
Değerli arkadaşlar, böyle alım garantisi, böyle talep garantisi
olur mu? Bunu yapan, planlayan insanlar Türkiye’de ne kadar doğal gaz
kullanacağını hesap edemiyorlar mı? Mutlaka bunun bir ölçüsü olması lazım.
Yine bir alım garantisi rezaleti de Rusya’dan geliyor. 2008,
2009’u koydum sözleşmede, 2010 yılında Türkiye -2010, yeni bu- bu dönemki, bu
yılki, ölçüyü de göreceksiniz, 2010 yılında Rusya’ya 4 milyar metreküp ödemek
zorunda kaldı. Bu da yeni alım garantisinden çıkan başımıza bela!
Şimdi, bunlar ödenebilir mi? Alınabilir mi?
Değerli arkadaşlar, bunlar alınabilir. Ne zaman biliyor musunuz?
Beş yıl sonra. Hangi fiyattan? O günkü fiyattan. O günkü fiyattan ödeyeceğimiz
ceza nedir? Ödeyeceğiniz toplam paranın yüzde 25’ini ödersiniz. 2 milyar
tutuyorsa, 500 milyon doları gitti bu milletin. Yazık değil mi! Yazık değil mi!
Ben buradan bu hesapları yapan arkadaşlara sesleniyorum: Bu ülkeyi böyle bu
hâle getirmeye hakkınız var mı?
Bakın, yine sözleşmenin aslı elimde, aslından onaylı fotokopisi.
Aynı sözleşmede deniliyor ki Rusya için: “Alım garantisi 5-6 milyar
metreküptür.” Türkiye, sürekli para öderken 5 milyar metreküpü değil de 6
milyar metreküpü baz almış. Sözleşme açık: “5-6 milyar
metreküp” ve aynı sözleşmenin 2.4’üncü maddesinde
diyor ki: “İstenildiğinde, o yıl içinde bildirilmek koşuluyla, buradaki miktar
yüzde 25 oranında düşürülebilir.” Sözleşme elimde ama Türkiye bu düşürmeyi
hiçbir zaman yapmamış ve yine diyor ki: “Türkiye, alması gereken gaz miktarının
sadece “al ya da öde” garantisi çerçevesinde yüzde 75’ini öder.” Tamamını öder
demiyor. Yani 6 milyar metreküp üzerinden hesaplarsanız bunu, Türkiye'nin
ödeyeceği miktar 2,8 milyar metreküp.
Değerli arkadaşlar, bu sözleşmeden doğan haklarını Türkiye
kullanmıyor. Birinin çıkıp bunun hesabını vermesi lazım. Hem neden yüksek
fiyattan hesaplandığını…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum. Bir sonraki
maddede devam edeceğim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Ayhan, buyurun.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
136’ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir önceki maddeyle tasarıda yapılmak istenen değişikliğe ilişkin
verdiğimiz önergenin gerekçesinde, “Tek başına Türkiye Büyük Millet Meclisinde
büyük bir çoğunlukla iktidar olan bir siyasi partinin Yüksek Planlama Kurulu
onayından kaçınmaya çalışması maalesef anlaşılamamıştır. İktidarda bulunulan
dokuz yıl boyunca böyle bir lüzum hissedilmemesi, ancak seçime çok az bir süre
kalması, böyle bir düzenlemeye gidilmek istenmesi, seçim öncesi bazı işlerin
diğer kurul üyelerinden de kaçırılarak yapılmak istenmesi düşüncesinin
oluşmasına neden olmaktadır.” ifadesini kullanmıştık.
Tasarının bu maddesinde ise “Bu fıkrada belirtilen oranlar ile uygulanmasına
ilişkin esas ve usuller yılı programının uygulanması, koordinasyonu ve
izlenmesine dair kararda belirlenir.” ibaresi değiştirilmektedir. Değişiklik
ile “bu fıkranın uygulamasına ilişkin usul ve esasların Bakanlar Kurulunca
belirlenmesi” hükmü yer almaktadır. İkisi arasındaki farkı Hükûmet kamuoyuna
açıklayamamaktadır.
Şimdi burada ifade etmek istediğim bir husus var. Bir önceki
maddede “Yüksek Planlama Kurulu tarafından ilgili idarenin
yetkilendirilebileceği” ifade ediliyor. Daha önce benzer maddelerde problemli
maddeler geçirdik, burada da aynı. Peki, yetkilendirilmezse ne oluyor? Devam
ediyor, yetkilendirilmezse “Bu kanun kapsamında ilgili bakan veya ilişkili
olduğu bakanın onayı alınarak sermaye şirketi veya yabancı şirket ile
imzalanır.” diyor. Şimdi bunun bir mantığının olması lazım. Yaptığınız işin
evini evceri olması lazım. Ne yapmak istediğini Hükûmet kendi de bilmiyor.
Kafasında yapmak istediği bir madde var, madde dizaynını
ona göre şekillendirmekte zorluk çekiyorlar.
Elbette, ben de biliyorum, Yüksek Planlama Kurulu Hazineden görüş
alırken, Planlamadan görüş alırken oradaki uzmanların direndiği, görüşlerinde
Hükûmetle farklı olduğu hususların çıkması doğal ama netice itibarıyla bunu
yapacak olan Hükûmet, dinlersiniz, dinlemezsiniz. “Oradaki bir uzmanın veya bir
kurumun görüşü sonradan bize sıkıntı olur, bizim bunu aşmamız lazım.”
diyorsanız, o zaman, bu sayıyla Hükûmet olan bir iktidarın hiç de görevini
yerine getirebildiği kanaatimiz de yok. Kendisinden korkar bir hâlde.
Şimdi, bu maddeyle “Bu fıkrada belirtilen oranlar ile
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, yılı programının uygulanması,
koordinasyonu ve izlenmesine dair kararda belirlenir.” ibaresi yürürlükten
kaldırılıyor. Daha doğrusu değiştiriliyor. Peki, bu karar kimin tarafından
yayınlanır? Bakanlar Kurulu tarafından yayınlanmaz mı o kaldırdığınız karar?
Evet, onun tarafından. Evet, o zaman bu ibarenin kalkmasıyla yerine kim
geliyor? Bakanlar Kurulu geliyor. Nasıl geliyor? “Bu fıkranın uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar Bakanlar Kurulunca belirlenir.” şeklini alıyor,
ikisinde de Bakanlar Kurulu oluyor. “Ne var burada?” diyebilirsiniz, haklısınız
da ama değiştirilmesine ne gerek var? Orada küçük bir nüans
farkı var. “Nedir o nüans farkı?” diyeceksiniz, bu da
normal, bu soru da normal. “İncelik nerede?” diyeceksiniz… Mevcut hâlinde esas
ve usullerin, bizim planlamacıların deyimiyle, program kararnamesinde yer
alması, genel esaslara tabi olmasına bile gerek yok. Bu hususu ayırıp
yazabilirsiniz hatta program kararnamesinde de Bakanlar Kuruluna yetki
verebilirsiniz. Ancak bu Hükûmetin ya acelesi var ya milletin bilmediği bir
şeyi atlatmaya çalışıyor. Peki, aceleniz olsun, ya, şurada beş ay var, beş ay
sonra yeni gelen hükûmet istediği şekilde düzenlesin. Bu acele niye, niye bunu yapmaya
çalışıyorsunuz?
Bazen kamu kuruluşları görüş yazıyor, biraz önce ifade ettim, bu
kamu kuruluşlarının görüş yazması ileride sizin yargılanmanızda baz teşkil edecek, delil teşkil edecek yazılar olduğu için,
deliller olduğu için mi bundan kaçıyorsunuz? Bir de bunu düşünmek lazım.
İleriki maddelerde ben de devam edeceğim.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet, önergenin oylamasından önce yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özyürek, Sayın Öztürk,
Sayın Baratalı, Sayın Yazar, Sayın Susam, Sayın Köse, Sayın Güner, Sayın
Tütüncü, Sayın Ünsal, Sayın Ağyüz, Sayın Dibek, Sayın Emek, Sayın Ersin, Sayın
Arifağaoğlu, Sayın Seyhan, Sayın Seçer, Sayın Bingöl, Sayın Mengü.
Sayın milletvekilleri, yoklama için bir dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 136. maddesi ile değiştirilmek
istenen 3996 sayılı Kanunun 8 inci maddesine eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Görevli şirketçe üretilen mal ve hizmetler için idare tarafından
hiçbir şekilde talep garantisi verilmez.”
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurun efendim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sanıyorum torba kanunun en önemli üç dört maddesini şu an görüştüğümüzün
farkında olmanız lazım. Bu konuda sorularımıza cevap veren Sayın Bakan Babacan
sadece bu torba kanundaki “yap-işlet-devret”le ilgili en asgari 65 milyar dolar
bir hedef olduğunu söyledi. Tabii Sayın Bakanın öngördüğü asgari had bu. 100
milyar doları da aşabilir, çünkü çok ciddi projeler var. Bu
projelerin direkt Bakanlığın, üstelik de YPK’nın izni aranmadan ihale süreçleri
atlanarak, mali denetim atlanarak, hatta onun ötesinde, daha hızlı, daha acil,
daha acele kararlar alabilmek üzere ve de daha önemlisi -takip eden maddelerde
var- “Hazine arazilerinin terkin ve tesciline kadar, limanlarına kadar,
dağlarına kadar, ovalarına kadar, kara sularına kadar, kıyılarına kadar,
denizlerindeki petrol aramalarına kadar her alanda nasılsa mali kural da yok,
istediğimi yapayım.” maddeleri bunlar.
Şimdi, arkadaşlar, zaten anketlerde birinci parti çıkıyorsunuz,
tek başınıza iktidarsınız, bu aceleniz ne? Gerçekten şaşırıyoruz. Bu aceleniz,
bu koşturmacanın anlamı ne?
Şimdi düşünsenize, demin arkadaşlar açıkladı, neyin garantisini
veriyorsunuz? Lütfen, kamuoyuna çıkın açıklayın, Sinop’taki nükleer santralin,
Mersin Akkuyu’daki nükleer santralin kaç sent üzerinden, kaç yıllığına
garantisini verdiniz? Lütfen, bu termik santrallerin, özelleştirmeyle sonradan
yapılan santrallerin hepsinin kaç sent üzerinden elektriğinin garantisini, alım
garantisini kaç yıllığına verdiniz? Bu ülkeyi zaten on yıllığına, on beş
yıllığına ipoteklemişsiniz. Doğal gaz ithalatında yaptıklarınız, hatalar ayrı
bir konu. Zaten doğal gaz konusunda İran’a verilen paralar, Rusya’yla olan
bağlantılar ayrı bir sıkıntı. Yani burada sabahlıyoruz, konuşuyoruz; gelin,
ülkenin gerçek sorunlarını konuşalım, enerjiyi konuşalım, sabahlara kadar
tartışalım arkadaşlar. Gelin, işsizliği konuşalım, sabahlara
kadar tartışalım; yoksulluğu konuşalım, sabahlara kadar tartışalım; Kürt
sorununu konuşalım, demokrasiyi konuşalım, yeni Anayasa’yı konuşalım, yeni bir
Siyasi Partiler Yasası’nı, yeni bir Seçim Yasası’nı, barajsız, sıkıntısız,
özgür bir geleceğini konuşalım Türkiye’nin ama varsa yoksa bu torba kanuna
doldurduğunuz, kendinizi, herkesi, kendince bütününüzün çıkarlarını
karşılayacak şeyler koyuyorsunuz.
Bakın, öyle bir hata yapıyorsunuz ki, arada bazı güzel şeyler de
yapmaya çalıştık. Alt komisyonda konuştuk, üst komisyonda konuştuk. Allah
aşkına, 12 Eylül darbesi sonrası üniversite öğrencilerinin, geç de olsa, otuz
yıl geçse de aradan, bir afla tekrar okula kazandırılması, okullarının devam
ettirilmesini her dört grupla birlikte uzlaşmadık mı? Uzlaştık. Sonra bir
günlüğüne bir yere gittik, geldik, baktık, komisyondaki, üniversite
öğrencilerine af tasarısı aynen şöyle geçmiş: “Terör suçlarından mahkûm olanlar
hariç.” 12 Eylül’de yargılanan, sağcısı da solcusu da terörist diye mahkûm
olmadı mı? Sıkıyönetim askerî mahkemelerinde bunların kararları verilmedi mi?
Kitap yazan, makale yazan gazeteci, düşünen bütün ülkenin insanları terörist
diye yargılanmadı mı? Şu anda yargılanmıyor mu? Şu an 47 tane gazeteci içeride
değil mi? İlla ki güzel bir şey yaparken bir güzel güvecin içine bir sinek
atmanın ne âlemi var? Ne bu ayrımcılık, ne bu korku, ne bu mide bulandırma?
Niye biraz adil olamıyoruz? Arkadaşlar, yanlış; bu yanlış ayağınıza dolanır,
önünüze çıkar; bunu uyarmak bizden.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
137’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 137. maddesi ile değiştirilmek
istenen 3996 sayılı
Kanunun 12 nci maddesine eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
“Yap-işlet-devret modeli ile yapılacak projelerde ilgili
idaresince 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununa tabi olunmak suretiyle yapım ve işletme sürelerinde müşavirlik hizmet
alımı yapılabilir. Söz konusu hizmet alımına ilişkin esas ve usuller ilgili
bakanlıklar tarafından belirlenir.”
M. Nezir
Karabaş Nuri
Yaman Sırrı
Sakık |
Bitlis Muş Muş |
Fatma
Kurtulan Hasip
Kaplan |
Van Şırnak |
BAŞKAN – Bu iki önerge aynı mahiyettedir; okutup, birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 137 nci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Hüseyin
Ünsal Tekin
Bingöl Rasim
Çakır |
Amasya Ankara Edirne |
Tacidar
Seyhan Bülent
Baratalı |
Adana İzmir |
Diğer önergenin imza sahipleri:
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli Antalya Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan |
Kırşehir Çankırı |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Seyhan, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
TACİDAR SEYHAN (Adana) – Değerli arkadaşlar, çok geç bir saat
değil ama Türkiye Büyük Millet Meclisindeki, özellikle şu sıralardaki tabloyu
izah etmenin hiçbir yolu yok. Çok ciddi bir kanun görüşüyoruz; bir, konuyla
ilgili Bakan yok; iki, sıralara bir bakar mısınız, bir tane bürokrat yok
değerli arkadaşlar, bir tane bürokrat yok! Bir şey sormak isteseniz, birlikte
bir şey kararlaştırmaya çalışsanız bir tane bürokrat yok. Gören de Meclis
Başkanlığının izniyle buraya bürokrat alınmıyor zanneder.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – O arkadaş Plan ve Bütçe
Komisyonundan.
TACİDAR SEYHAN (Adana) – Böyle…
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Vekiller var.
TACİDAR SEYHAN (Adana) – Değerli arkadaşlar, vekilin işi başkadır,
bürokratın işi başkadır. O zaman buraya hiç bürokrat almayın. Yani bilerek
konuşalım, söylediğimiz şeyin bir anlamı olsun. Devlet yönetimi ciddiyet ister
değerli arkadaşlar. Bir gün öyle, bir gün böyle denilmez. Orada olmanın da,
orada bulunmanın da bir ciddiyeti vardır, yasanın da bir ciddiyeti vardır. O
çerçevede bir disiplin istiyoruz, bunu da istemek milletvekili olarak hakkımız
bizim.
Değerli arkadaşlar, bu önerge konusunda da birkaç şey söyleyeceğim
ama söylediklerim yarım kalmıştı. Değerli arkadaşlar, yine sözleşme elimde. Bu
sözleşmeye göre “al ya da öde” kapsamı içerisinde dağıtamadığımız gazı bakın
neler yapmışız: Bir gazı alıyorsunuz ve o gazı kullanamıyorsanız ne yaparsınız?
Satarsınız. Azerbaycan’dan gazı 120 dolara alıyoruz, Rusya’dan bunun tam 2,5
katına alıyoruz. Hangi gazı satarsınız doğal olarak? Rusya’dan aldığınız gazı.
Peki, ilgili bakanlık ve ilgili genel müdürlük hangisini satmayı tercih etmiş?
120 doları. Bir şirkete satıyor ve bu şirkete sattığı miktar 1,2 milyar
metreküp. Bu 1,2 milyar TURCAS&SOCAR’a devretmiş, bunun niçin devredildiği
açıklanmak zorundadır. Bu çok büyük vebal. İkincisi,
yine aynı şirkete 2 milyar metreküplük kısmı yurt dışına satılmak üzere
devredilmiş. Değerli arkadaşlar ve bunu yaparken ne yapmışız biliyor musunuz?
Bir yandan 2,5 katı fiyata Rusya’dan gaz alırken, diğer yandan Azerbaycan’a 2
milyar metreküplük kısmını, 120 dolardan olan 2 milyar metreküplük kısmını
“Almak istemiyorum.” diye başvurmuşuz ve o gazı almamışız.
Değerli arkadaşlar, bu yönetim zafiyeti değil de nedir? Yani üç
yıl içerisinde siz 3 milyar dolar “al ya da öde”den ödeyeceksiniz bir yere, bir
de 2,5 kat fiyatla aldığınız gazı satacağınız yere 120 dolarlık gazı
satacaksınız, bir şirkete devredeceksiniz, şirketin cebini parayla
dolduracaksınız. Faturasını kim ödeyecek? Vatandaş ödeyecek. Bunun adil
yönetimle, adaletle, yönetim disipliniyle, iyi yönetimle bağdaşır bir yanı
olabilir mi? Bir yıla sâri şey değil bu. 2008’den beri bu ödenme devam ediyor.
Peki, hiç planlayamadınız mı? Bu planlayamama ülkenin başına daha çok işler
getirecek. Önce “Kontrat devri yapalım şirketlere, bununla kurtulalım.”
dediler. Üç dört tane şirket bulundu -yandaş olup olmadığını herkes biliyor,
onu kamuoyu değerlendirsin- hâlâ o kontrat devirleri tamamlanmadı. 2011
anlaşmanın bittiği yıl. Peki, bu kontrat devirlerini o şirketler yapamazsa, 6
milyar metreküplük bölüm tehlikeye düşerse, Türkiye o zaman ne yapacak? Yoksa, bunu “al ya da öde” kapsamında alamadığınız gazın
açığını kapatmak için mi kullanacaksınız?
Arkadaşlar, bunu yapacağınıza, siz Türkiye’yi doğru planlayın.
Nabucco’nun daha nereden alınacağı belli değil. Önce, Nabucco’ya Türkiye’deki
gazınızı kaynak hâline getirin, boşu boşuna para ödemeyin. Fazla gazınız varsa,
dış satım anlaşmaları yaparak onu kaynak hâline getirin. Güçlü hükûmet budur.
Bu maddeyle ilgili de bir şey söylemek istiyorum değerli
arkadaşlar: Bu maddede, maalesef, özellikle hizmet alımına ilişkin, müşavirlik
hizmeti alımına ilişkin tüm işlemlerin ihalesiz yapılması öngörülüyor. Değerli
arkadaşlar, bu, daha önce ihalesiz müşavirlik hizmeti alan ve şu anda
yargılanan insanlara af anlamına gelir. O kadar fazla bu konuyla ilgili
yargılanan belediye başkanı var ki, böyle bir şeyi yapamayız, böyle bir şeye
hakkımız yok. Bunun bedeli ne kadardır? Biz, bir sürü aklama modelinin
müşavirlik anlaşmalarının üstünden geçtiğini biliyoruz. Lütfen buna izin
vermeyin.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seyhan.
Sayın Ayhan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önergemizde görüşülmekte olan
tasarının 137’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ediyoruz. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizdeki amaç, tasarının 135 ve 136’ncı maddelerinde yapılan
düzenlemeler ile Hükûmetin giderayak neler yapmak istediğini açıkça
göstermektedir. Tasarının bu maddesiyle yapılmak istenen düzenlemeyle tamamen
kural tanımaz bir tutum takınmaya çalıştığını ortaya koymaktadır. Hükûmet bu
düzenlemeyle yine Kamu İhale Yasası’ndan kaçmaktadır. Bu ilk değildir,
defalarca yapmıştır, bir defa daha yapmaktadır. Ama yaptığının doğru olmadığını
biz bir kere daha ifade etmek istiyoruz. Hükûmet ihalelerde zorlandığı her
hususta ne yapmaya çalışıyor? İhale Yasası’ndan kaçmaya çalışıyor. Bu da
Hükûmetin çalışma yöntemi. Buna da diyecek bir şeyimiz yok. Hukuken buraya
getiriyorlar ama millet de bunu izliyor.
Şimdi, emeklinin söz verdiğiniz, daha önce de söyledim, 60 lirası
bekliyor, kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması, vergiyle, sosyal
güvenlik primleriyle ilgili hususlar bekliyor, Hükûmet başka şeylerle
uğraşıyor, başka konulara daha çok kendini adapte ediyor.
Şimdi, burada, 3996 sayılı bazı yatırım ve işletmelerin yap-işlet-devret
modeline ilişkin Kanun’un 12’nci maddesine bir fıkra ekleniyor. Ne ekleniyor?
Öncelikle 12’nci maddede ne var? 3996 sayılı bazı yatırım ve hizmetlerin
yap-işlet-devret modeline ilişkin Kanun’un 12’nci maddesinde, “Yap-işlet-devret
ile iş yapan yerli ve yabancı şirket damga vergisi ve harçlardan muaftır.”
diyor. Şimdi de bu maddeyle alakası olmayan bir husus bu maddeye konulmaya
çalışılıyor, diğer bir ifadeyle, ilave edilmeye çalışılıyor. Ne kadar
birbiriyle ilgisi vardır, o da anlaşılamamıştır. Ancak hukuken buraya konulma
hususu, şeklî olarak buraya konulma zarureti olduğu kanaati bizde hasıl olmuştur.
Peki, “Nedir buraya konulmak istenen husus, onu anlat.”
diyeceksiniz. Yap-işlet modeliyle yapılacak işlerde Kamu İhale Kanunu dışında
yani ona tabi olmadan yapım ve işletme sürelerinde müşavirlik hizmeti
alınabilir. Usul ve esaslar da Bakanlar Kurulunca belirlenir. Şimdi o usul ve
esasları koyun kanuna madem, ileride sık sık değiştirmek isteyeceksiniz. Size
engel olan ne varsa tarumar etmeye çalışıyorsunuz.
Birincisi, ilgili hususun 12’nci maddesiyle alakası yok. Yeri
burası değil. “Olursa ne olur?” diyeceksiniz. Daha iki hafta önce kanun yapma
süreciyle ilgili sempozyum yapıldı. Bütün katılan
siyasi partiler bu tür bir yaklaşımdan uzak durulmasına yakın görüş beyan
ettiler. O zaman böyle bir husus teknik açıdan uygun değil.
İkincisi, AKP İktidarı bu Kamu İhale Kanunu’na düşman. Kaçıncı defadır değiştiriyor, artık unutuldu. Orasını oynadınız
olmadı, burasını oynadınız olmadı, altını oynadınız olmadı, üstünü oynadınız
olmadı. Şimdi de burada kanuna uymamak için yeni bir hukuki düzenlemeyle kanun
yapmaya çalışıyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Denizli de oynasın, Denizli…
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Denizli’yi unuttular zaten. Verdiği
bütün sözler gitti.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hangi sözler?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Büyükşehir belediyesi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Olacaksınız, olacaksınız.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Malatya da aynı şekilde.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Tekirdağ’ı unutma.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Doğru, tamam.
Şunu tamamen kaldırsanız, deseniz ki: “Bizim aklımızdan geçen her
şey bu Kamu İhale Kanunu hükümleri dışındadır.” veya “Bizim yapacağımız işlerde
bu kanun hükümleri uygulanmaz.” Siz de rahatlayın, Meclis de rahatlasın, millet
de rahatlasın, yerli ve yabancı firmalar da rahatlasın.
Peki bu hüküm
lüzumsuz bir şekilde, lüzumsuz bir zamanda niye Meclisin gündemine geliyor? Ne
aceleniz var? Seçim öncesi hangi projeler için -bu hükümleri uygulamak için-
uygulamayı düşünüyorsunuz? Bunu millete anlatın, açıklayın. Seçim öncesi çok mu
acil?
Belki gelen hükûmet farklı bir yöntem uygulayacak. Bu iş demokratik temayüllere daha uygun. Yoksa siz
imzaladığınız bir yap-işlet-devretle ilgili projenin uygulanmasında mı sıkıntı
çekmeye başladınız veya başlarken problem çıkmasın diye mi uğraşıyorsunuz?
Bu maddeye ilişkin yaptığımız çalışmalara ilişkin DPT’nin,
Hazinenin, Kamu İhale Kurumunun ve diğer kurumların görüşleri nerede? Onlar ne
düşünüyor? Onların bağlı olduğu bakanları sormuyorum, sormak da istemiyorum
çünkü onların bir şey deme şansı yok -onu tahmin edebiliyorum- olsa da onların
görüşlerinin hükmü yok zaten.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 137. maddesi ile değiştirilmek
istenen 3996 sayılı
Kanunun 12 nci maddesine eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
“Yap-işlet-devret modeli ile yapılacak projelerde ilgili
idaresince 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununa tabi olunmak suretiyle yapım ve işletme sürelerinde müşavirlik hizmet
alımı yapılabilir. Söz konusu hizmet alımına ilişkin esas ve usuller ilgili
bakanlıklar tarafından belirlenir.”
Nezir
Karabaş (Bitlis) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Karabaş, buyurun.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 137’nci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’de en çok, en hızlı değişen kanun
Devlet İhale Kanunu’dur. On yıllardır Türkiye’de diğer iktidarlar
zamanında, daha sonra son sekiz yıldır
AKP İktidarı döneminde de bu yasa en çok oynanan yasa. Hem Avrupa Birliği uyum
yasaları çerçevesinde birçok zaman belli baskılarla bu yasada değişiklikler
yapılmaya çalışılıyor diğer taraftan da Devlet İhale Kanunu’nun iktidarın
istediği şekilde, istediği kişiye çıkar sağlama ve istediği kişiye ihale verme
şeklinde nasıl yapılabilir? Her seferinde de mutlaka bazı eksiklikler,
aksaklıklar çıkar. Daha önce yapılıp düzenlenip hazırlanan
uygulama artık geçersiz olur ve başka ihalelerde yeni şeyleri yapmak gerekir,
yeniden bu İhale Kanunu getirilir ve her seferinde de topluma, kamuoyuna hatta
Avrupa’ya daha şeffaf, tarafsız, devletin çıkarlarını, kamunun çıkarlarını
koruyan bir iddia olur fakat her seferinde de maalesef bu doğru değil “Daha
fazla nasıl devlet malını çalabiliriz veya çaldırabiliriz.” üzerine kurulur. İki
madde var bu tasarıda üst üste gelen 136, 137. Bu her iki maddede de daha önce
yap-işlet-devret modeliyle ilgili yasa geldiği zaman o dönem üzerinde konuştuk,
o yasanın sakıncalarını belirttik. Yap-işlet-devret modeliyle birçok kamu
kaynağını belli kesimlere dağıtma, peşkeş çekme gayreti var dedik. Şimdi, bu
iki maddeyle de yap-işlet-devret modeliyle iş yapmış olanlar veya yeni
yapacaklara yeniden kaynak aktarma, yeniden çalma, devlet malını, hazine malını
bu kesimlere aktarmayla ilgilidir. 136’ncı maddede, üretilen mal ve hizmetler
için idare tarafından talep garantisi veriliyor. Yani diyor ki “Siz -peşinen-
bu işi, bu yatırımı gelin yapın, ben size veriyorum. Bu kadar da mal üretin,
peşin parasını da size vereceğim, bunu sizden almayı garanti ediyorum.” Bunun
örnekleri var, arkadaşlar zaten konuşmalarında -diğer vekiller- belirttiler.
Burada bir madde ve ondan sonrasında da 137’nci maddede
yap-işlet-devret modeliyle yapılacak müşavirlik ihaleleri de Kamu İhale
Kanunu’nun dışında tutuluyor. Değerli milletvekilleri, bu Kamu İhale Kanunu’na
tabiyken, bu ihaleler yapılıyorken hangi sıkıntılar yaşandı, hangi ihtiyaçtan
kaynaklı? Mevcut, şimdiye kadar yapılan bir iş, müşavirlik hizmetleri alımı
Kamu İhale Kanunu’nun dışına çıkarılıyor. Yani bu olduğu zaman, hangi belli
kesimlere çıkar sağlama, devlet malını çalma, kamu malını birilerine aktarmanın
dışında ihtiyaç nedir? Bu konuda belli bazı gerekçeler yazılmış tasarıya.
Muhalefet burada konuşuyor. İktidar da çıkıp -sayın bakanlar dâhil, iktidar
milletvekilleri, grup başkan vekilleri dâhil- sırf şu gerekçeyle “Uzamasın, bu
yasayı bir an önce çıkaralım.” gerekçesiyle, burada muhalefet
milletvekillerinin dile getirdikleri çekincelere, dile getirdikleri
eleştirilere hiç kimse çıkıp cevap vermiyor. Yani, bu iki maddeyle ilgili, 136
ve 137’nci maddelerle ilgili, muhalefet milletvekillerinin dile getirdikleri,
iddia ettikleri şeylere birilerinin cevap vermesi gerekiyor. Deniliyor ki: “Siz
hırsızlık yapmak için bunu yapıyorsunuz.” Kimse cevap vermiyor, Sayın Bakan
cevap vermiyor, bakanlar cevap vermiyor, iktidar milletvekilleri cevap
vermiyor. Nasıl iştir, yani bu iddialar var, bu iddialar burada dile
getiriliyor fakat kimse de cevap vermiyor. Nedir, ileri sürülen gerekçe ne? Bu
yasa herkesin beklentisidir bir an önce çıksın. Peki, belli kesimlerin veya
sokaktaki insanların bu tasarıyla ilgili birçok çekinceleri var, itirazları
var, bunları anlatmıyorsunuz da yasa çıkarıyorsunuz.
Hepinize saygılara sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
138’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 138. maddesi ile
3996 sayılı kanuna eklenen “EK MADDE 1” de yer alan “(kamu iktisadi
teşebbüsleri dahil)” ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Erkan Akçay |
Denizli Antalya Manisa |
Mustafa
Kalaycı Metin
Ergun Mehmet
Şandır |
Konya Muğla Mersin |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan |
Kırşehir Çankırı |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 138 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
R.
Kerim Özkan Vahap
Seçer |
Burdur Mersin |
Madde 138- 3996 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“Ek Madde 1- Bu Kanun kapsamında gerçekleştirilecek yatırım ve
hizmetlerle ilgili olmak üzere görevli şirketin kullanımına bırakılacak olan
mülkiyeti kamu kurum veya kuruluşlarına ve Hazineye ait taşınmazlar ile bedeli
idare tarafından ödenmek suretiyle kamulaştırılarak tapuda idare veya Hazine
adına tescil ya da tapudan terkin edilen taşınmazlar ve Devletin hüküm ve
tasarrufu altında bulunan diğer yerler için kullanım bedeli ve hasılat payı yüzde elli oranında alınır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 138. maddesi ile değiştirilmek
istenen 3996 sayılı Kanuna eklenen ek maddenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Ek Madde 1- Bu Kanun kapsamında gerçekleştirilecek yatırım ve
hizmetlerle ilgili olmak üzere görevli şirketin kullanımına bırakılacak olan
mülkiyeti kamu kurum veya kuruluşlarına (kamu iktisadi teşebbüsleri dâhil) ve
Hazineye ait taşınmazlar ile bedeli idare tarafından ödenmek suretiyle
kamulaştırılarak tapuda idare veya Hazine adına tescil ya da tapudan terkin
edilen taşınmazlar ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan diğer yerler
için kullanım bedeli ve hasılat payı alınır.”
M. Nezir
Karabaş Fatma
Kurtulan M. Nuri
Yaman |
Bitlis Van Muş |
Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan |
Muş Şırnak |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Sakık, buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tekrar
hepinize merhaba.
Şimdi, bu torba yasası görüşülürken yani sözüm ona mağdurları
kollamak, korumak adına böyle bir torba yasası hazırlanıyor. İçinde işte,
geçmişten bugüne kadar krizden mağdur olan insanların korunması gibi… Peki,
size soruyorum: Yani 1993, devletin güvenlik güçleri gitmiş Kürt coğrafyasında,
Bolu’dan, Kayseri’den tugay komutanlarıyla birlikte gitmişler, orada köyleri
ateşe vermişler. 1993 ve bugün 2011, arada on sekiz yıl bir zaman dilimi ve bu
mağdurların hiçbirinin mağduriyeti giderilmemiş büyük oranda. Bu mağdurlardan
biriyim de. Gidip köyümü yakmışlar, evimi yakmışlar ve yakanlar da üzerinde
üniforma ve apoletle gidip yakmış, devlet adına yakmış.
Peki, siz krizden mağdur olanları beslediniz de bunlarla ilgili
yasal düzenleme yapıyorsunuz ve sizin vatandaşınız olan insanların
mağduriyetini niye dikkate almıyorsunuz? Üç buçuk yıldır burada her gün kürsüye
çıkıyoruz ve bunları size söylüyoruz, söylüyoruz ama Sayın İçişleri Bakanımız
çıkıp burada ayetlerle “İnşallah olacak, maşallah olacak…” ama bu işler
inşallah, maşallahla olmuyor! Yani felakete karşı bu iyi niyet veyahut da bu
mistik inançlar sigorta oluşturmuyor sevgili arkadaşlar.
Bakın, bölgede görev yapan sizin valileriniz çünkü sizin il
başkanınız gibi davranıyor. Ben üç gün önce Bitlis’teydim. Bitlis Valisi bir
militan gibi davranıyor. Gidip kapalı spor salonunda toplantı yapıyoruz,
mahkemeden karar çıkarıyor, bizi kamerayla tespit edecek, efendim, üst baş
aranacak, öylece salona girilecek. Valinin görevi bu mu? Acaba sizler
gittiğinizde size karşı nasıl bir davranış içerisinde? İşte, o valilerden
adalet bekleniyor. O valiler, gidip on sekiz yıl önce evi barkı yanan insanları
alıyor, götürüyor, ikna odaları var, vali muavinleri… Hep ikna odalarından
şikâyet edersiniz ya! Şimdi ikna odaları orada, mağdurları alıp götürüyor, ikna
odasında ikna ediyor. Nasıl? Efendim, 20 milyar alacağınız varsa, ver elini
sevgili kardeşim, biz bir pazarlık yapalım, 7 milyar, 8 milyar liraya. Bir
sosyal devlete bunlar yakışır mı? Gerçekten sizin bu ülkede bütün vatandaşların
sorunlarını çözmek gibi bir derdiniz olmalıdır, ama burada görüyoruz, böyle bir
dert yok. Bunları, mağdurları da buraya dâhil etmiş olsaydınız, dönüp hiç
olmazsa söylerdik “Evet, şu boyutta eleştirilerimiz var, ama hiç olmazsa şu
mağduriyetleri giderecek bir adım da atılıyor.” Ama ne yazık ki bugüne kadar bu
bile olmadı.
Bakın, Muş’ta, bizim Muş Rekabet Kurulu Lisemiz var. Bu lisemiz
2008 ve 2010 yılında dünya şampiyonu oldu atletizmde. Bu insanları çağırıp
bunlarla bir diyalog kurmak, sahiplenmek gerekirken, bir 5 bin TL bunlara
yardım yapıldı, ama diğer taraftan mesela basketbolda dünya 2’ncisi olduk,
Sayın Başbakan onları çağırdı, çünkü onlar beyaz Türkler. Çağırdı, hatta
Hidayet’in elini okşuyordu, Hidayet de “para” diyordu, 1,5 trilyon para ödendi
onlara ve sonra bu yetmiyor, 500 altın; yetmiyor, bir daire… Ama yoksul Kürt
çocukları dünyada 1’inci olmuşlar, bunları büyütmeniz gerekirken bunlarla
görüşmüyorsunuz. Hidayet’in elini okşayacaksınız, hiçbirinin ne paraya ne pula
ihtiyacı yok, ama burada 2008 ve 2010 yılında dünya 1’incisi olmuş bu
çocuklarımızı büyütmeniz gerekirken ne yazık ki, sizin adaletiniz bu kadar,
sizin adaletiniz hep varlıktan yana olmak, adaletiniz hep güçlüden yana olmak.
Güçsüzlerin sesi olacağız.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 138 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ye teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 138- 3996 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“Ek madde 1- Bu Kanun kapsamında gerçekleştirilecek yatırım ve
hizmetlerle ilgili olmak üzere görevli şirketin kullanımına bırakılacak olan
mülkiyeti kamu kurum veya kuruluşlarına ve Hazineye ait taşınmazlar ile bedeli
idare tarafından ödenmek suretiyle kamulaştırılarak tapuda idare veya Hazine
adına tescil ya da tapudan terkin edilen taşınmazlar ve Devletin hüküm ve
tasarrufu altında bulunan diğer yerler için kullanım bedeli ve hasılat payı yüzde elli oranında alınır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Değerli arkadaşlarım, görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısının 138’inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, epey bir süredir yap-işlet-devret modeliyle
ilgili torba yasada yer alan değişiklikleri değerlendiriyoruz, tartışıyoruz.
Bu değişikliklerden sonra Türkiye’de temel yatırım yapma yöntemi
yap-işlet-devret modeli olacak çünkü kamu yatırımlarının millî gelire oranı her
geçen gün düşüyor, her geçen yıl düşüyor. Geriye ne kalıyor? Büyük olanaklar
tanıdığımız, büyük imtiyazlar tanıdığımız özellikle yabancı kuruluşların,
şirketlerin yap-işlet-devret modeliyle yapacakları yatırımlar.
Şimdi, Sayın Babacan bir konuşmasında demişti ki: “Bizim
bütçemizde yatırımlar için yeterli ödenekler yok. Ayrıca, olsa bile ödenekten
pay veremiyoruz. Öyleyse yap-işlet-devret modelini esas alıyoruz.” Oysa
bütçeden yap-işlet-devret modeliyle çalışanlara önemli katkı payı sağlıyoruz.
Ayrıca, garanti, talep garantisi veriyoruz.
Ayrıca, görüşmekte olduğumuz bu 138’inci maddeyle devletin
gayrimenkullerini bedelsiz, hiçbir hasılat payı
almadan, hiçbir bedel almadan yap-işlet-devret modeliyle çalışacak firmalara
tahsis ediyoruz. Yani çok büyük olanaklar tanıyoruz.
İstisnai olarak, yani Türk müteşebbisinin yapamadığı, kamu
sektörünün yapamadığı çok özelliği olan bazı işleri yap-işlet-devret modeliyle
yaptırabilirsiniz. Ama artık her işinizi yap-işlet-devret modeliyle
yaptırırsanız, o zaman yabancılara ülkeyi, ülkenin kaynaklarını teslim etmiş
olursunuz. Çünkü bunlar, bu yatırımları yapacaklar, çok kârlı alanlarda yapılan
bu yatırımlarla sürekli dışarıya kâr transfer etmek suretiyle ülkenin
kaynaklarını aktaracaklardır. Oysa bütçeden pay ayırarak, vergilerden pay
ayırarak yapacağınız yatırımlar sonucu elde edeceğiniz kazançlar, kârlar bu
ülkede kalacaktır, Türkiye’de kalacaktır. Yani, istisnai olarak başvurulacak
bir yöntemi, yap-işlet-devret yöntemini temel sistem hâline getiriyoruz;
kamuyu, âdeta, yatırım yapmayan, altyapı yatırımları bile yapmayan bir konuma
düşürüyoruz. Bu, yanlış bir anlayıştır. Bu, doğru bir anlayış değildir.
Değerli arkadaşlarım, Sırrı Sakık –ayrıldı- konuşurken “Arif
Doğan” diye, bana göre bir meczup… İşte “70 kişi öldürdüm, 80 kişi öldürdüm.
JİTEM’i ben kurdum.” diye konuşuyor. Mahkeme bunu ciddiye alıyor, günlerce
ifadesini alıyor, televizyon kanalları ciddiye alıyor, kanal kanal
dolaştırılıyor, konuşuluyor. Sayın Sakık dedi ki: “İktidar da muhalefette buna
seyirci kalıyor.” Bu kişi, mahkemenin önünde söylüyor bunları. Mahkeme bir
tedbir almıyorsa, yazanı çizeni üç senedir, dört senedir hapiste tutuklu olarak
çürütüp bu kişiyi seyrediyorsa, muhalefet partisi olarak bizim yapacağımız bir
şey yok. İktidar partisine yönelik eleştirilerinizi anlarım ama Cumhuriyet Halk
Partisine dönük eleştirilerinizi anlamakta güçlük çekiyorum. Ama,
Türkiye’de, hem medyanın hem mahkemelerin içine düştüğü acıklı durumu Arif
Doğan’ın ifadeleri çok net gösteriyor.
Bu konuda alınması gereken önlemleri mahkemenin alması gerektiğini
düşünüyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) – Benim bahsettiğim şu…
BAŞKAN – Efendim Sırrı Bey? Bir şey söylenmedi, sadece o
bahsettiğiniz kişiyle ilgili…
SIRRI SAKIK (Muş) – Benim bahsettiğim şu: Ben, iktidar ve
muhalefet partisini göreve davet ediyorum. Sadece onun televizyonlardaki
açıklamaları… Bununla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Tutanaklara geçti zaten söylediklerin.
SIRRI SAKIK (Muş) – Ben de dostça bir öneride bulunmuştum sadece.
BAŞKAN – Tamam…
SIRRI SAKIK (Muş) - Tabii ki eleştireceğiz.
BAŞKAN – Hayır… Burada bir şey yok, bir sataşma yok ki burada.
Ama, oraya kadar
gelmişken bir dakika bir şey söyle, buyur.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in konuşmasında geçen “Faili
meçhul olaylara iktidar da muhalefet de seyirci kalıyor.” ifadeleriyle faili
meçhul olayların araştırılması için iktidar ve muhalefeti göreve davet ettiğine
ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ben tabii ki olayı açıklarken
çok net ortaya koydum, “Bakın, Türkiye'nin dört bir tarafında kazılar
yapılıyor, cesetler çıkıyor, bir tarafında da silahlar çıkıyor ve bu ülke bu
hâliyle yaşayamaz.” dedim. Burada iktidar ve muhalefete görevler düşüyor. Bizim
elimizde krokiler var, bu krokiler… Nerede, hangi çatışmalarda veyahut da faili
meçhul cinayetlerde kimleri, nasıl aldılar, nasıl götürdüler? Bunların hepsi bizde hazır.
Şimdi, Mutki’de, evet, suçüstü yakalandı. Teşekkür ediyoruz, bu
konuda katkısı kimin varsa, hangi savcının, hangi yargıcın. Ama siyaset dünyası
bu olup bitenlere seyirci kalamaz. Cumhuriyet Halk Partisini göreve davet
ettik, bu konuda sorumluluk almaya davet ediyoruz ve gerçekten siz bugünden bir
heyet oluşturmalısınız, siz de bizim gibi gidip orada araştırabilmelisiniz. Bu
eleştirilerimizi size de ve iktidar partisine de yaptık. Yani ben yoksa Arif
Doğan’la ilgili değil, Arif Doğan’ın dışındaki noktada…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Muş) – Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 138. maddesi ile
3996 sayılı kanuna eklenen “EK MADDE 1” de yer alan “(kamu iktisadi
teşebbüsleri dahil)” ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemalettin
Nalcı (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Nalcı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın altıncı bölümünün 138’nci
maddesinin ek 1 maddesinde verilen önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yap-işlet-devret modeline şöyle
bir bakacak olursak: Devletin kamunun yapması gereken veya kamunun sorumluluk
alanına giren işleri özel sektör iş birliğiyle yapılmasına, belli bir müddet
bunun girdilerinin özel sektör tarafından alınması ve zamanı geldiğinde de bu
yatırımın ilgili kurumlara devredilmesine vermiş olduğumuz ad “yap-işlet-devret
modeli”dir. Lakin, bir önceki
maddede de gördüğümüz gibi, 138’nci maddede yap-işlet-devret modeliyle çıkacak
olan işlerin müşavirlik ihaleleri 4734 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun da dışına
çıkartılıyor. Ki, bu Mecliste yap-işlet-devret modeliyle çok kanunlar
geçirilmeye çalışıldı. Hafızamızı azıcık zorlarsak burada mayın yasası, yap-işlet-devretle
geçti. Arkasından bir kanun daha geçirdik, ki Meclis
bunu anlayamadı, yap-işlet-devret katkı payı. Bu da neden çıkartıldı? Rantabl olarak gözükmeyen projelerin devlet tarafından finanse
edilmesi.
Bugün geldiğimiz noktaya baktığımız zaman, bugün Türkiye’de her
nehrimizin üzerinde -burada Sayın Çevre ve Orman Bakanımız olduğu için onun
üzerinden konuşmalarımı götürmeye çalışacağım- yap-işlet-devret modeliyle HES’ler
verildi, bizim “regülatör” dediğimiz ufak su yapıları üzerinde enerji
kaynakları verildi. Yap-işlet-devret modelleriyle katı atık tesisleri verildi.
Fakat bunun bir yönetmeliği tam anlamıyla oturtturulamadı.
Bugün DSİ’ye geldiğimiz zaman: DSİ, Türkiye’deki suyun tek hâkimi.
Yer altındaki, yer üstündeki, hatta bulutlardaki suyun bile hâkimi DSİ. Nedir?
Yağan suyu toplama havzaları yapılıyor.
Bununla ilgili, ben, şimdi burada Sayın Bakanıma soruyorum:
Çorlu’da bir proje vardı. Bu neydi? Yap-işlet-devretle bu suyun getirilmesi.
Yaklaşık olarak beş sene bu proje rafta kaldı ve daha sonra bu proje iptal
edildi. Ama bir önceki, 132’de de, 128’de de, 131’de de su kanunları
konuşulurken DSİ’nin görevleri arasında 100 bini geçen nüfuslarda suyu getirmek
var Sayın Bakanım. Bunları yap-işlet-devret modelleriyle neden düşünmüyoruz?
Arıtmaları… Bugün Ergene’nin gelmiş olduğu noktayı biz burada kaç kere
konuştuk. Daha bu Meclis başladığı günde biz burada küresel ısınmayla ilgili
komisyon kurduk, akabinde Çevre Komisyonu kuruldu, bir ton raporlar yapıldı.
Sayın Bakanım burada kaç kere söz verdiniz Ergene’yle ilgili. Ben bir daha
burada sizin huzurlarınızda yine soruyorum Sayın Bakanıma: Ergene ne oldu Sayın
Bakanım? Ergene yine unutuldu. Aynı zamanda Konya unutuldu, Urfa unutuldu.
Oraya komisyonlar gitti. Ben şahsen 3 kere gittim. Bu dönem de bitti, ki 22’nci Dönemde de hazırlanmıştı, onlar da bitti.
Geldiğimiz her nokta fos.
Şimdi, bu kanunda 138’inci maddede de getirmiş olduğunuz
önergedeki eklenen ek maddede ilk bakışta proje maliyetlerinin düşürüleceği
öngörülüyor. Belki bu kabul edilebilir bir şey ama anlaşılır bir şey değil.
Nedir? Burada “kamu kurum ve kuruluşları…” Parantez içi ise hükme “Kamu
İktisadi Teşebbüsleri” konmuş. Gelgelelim burada özelleştirme kapsamındaki KİT’ler
unutulmuş. Peki, bunlar ne olacak, kanunlar? Burada yapmış olduğumuz tüm
icraatların sonucunu bir türlü burada çıkaramıyoruz değerli milletvekilleri.
Tamam, burada toplanıyoruz, konuşuyoruz, kararlar alıyoruz ama hepsini burada
bırakıp çıkıyoruz.
Ben bu duygu ve düşüncelerle önergemizin kabulü tarafında oy
kullanmanızı temenni ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Cevap
verebilir miyim müsaade ederseniz?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, özellikle şunu belirteyim: Az önce, Bitlis Milletvekili
Sayın Nezir Bey, müşavirlik hizmetlerinin özellikle Kamu İhale Kanunu
dışarısına çıkarılmasını tenkit etti, hatta bu konuda ağır sözler de söyledi.
Ben şunu ifade edeyim: Bizim her yaptığımız iş şeffaftır, alnımız açıktır
bakın. Ben, İSKİ’de, DSİ’de ve Çevre ve Orman Bakanlığında, belki Türkiye’de en
çok ihale yapan birimlerin başında bulundum. Dolayısıyla, her işimiz son derece
şeffaftır. Bu bir.
Müşavirlik hizmet alımlarının mutlaka 3996’ya göre bu Kamu İhale
Kanunu dışarısına çıkılması bir teknik zarurettir bakın, çünkü bunu ihaleyi
yapan bilir. Bakın, ben o zaman izah edeyim niçin çıkması lazım: Bir kere, 3996
Kamu İhale Kanunu’na tabi mi? Değil. O zaman, 3996’yla yapılacak işleri kontrol
edecek olan mühendislik ve müşavirlik hizmetlerinin gerek yapım gerek hizmet
süresinde mutlak surette İhale Kanunu’na tabi olmaması lazım. Aksi takdirde,
Kamu İhale Kanunu’na tabi olduğu zaman paralellik sağlamak mümkün değil.
Dolayısıyla da, belli sürede müşavirlik hizmetleri, çeşitli itirazlar oluyor ve
idare mahkemelerine gidiyor. Dolayısıyla, işler aksayabilir, çok büyük bir
işteki küçük bir müşavirlik hizmetleri dolayısıyla teknik açıdan birtakım
problemler ortaya çıkabilir. Dolayısıyla, bu teknik bir zaruretten
kaynaklanmıştır. Yoksa, büyük bir ihale içinde
müşavirlik, mühendislik hizmetlerinin oranı çok daha düşüktür. Bu bir.
İkinci husus: Bir de Sayın Tekirdağ Milletvekilinin ifade ettiği
Ergene. Efendim, Ergene’yle alakalı, daha önce biz Ergene Nehri’nin, DSİ Genel
Müdürüyken -hatta yıllarca 3 kilometre ıslahı yapılmış- biz 150 kilometre
ıslahını bitirdik. Ancak burada problem şu: Biz bu konuda master planı hazırladık,
fakat biz, Çevre ve Orman Bakanlığı olarak atık su arıtma tesislerini yapan
birim değiliz, kontrol eden birimiz ama buna rağmen biz, belediye
başkanlıklarıyla toplantı yaptık. Sayın Başbakanımızın talimatıyla, Çevre ve
Orman Bakanlığının yatırım fonlarından, biz, belediyelere belli oranda hibe
olarak destek vereceğimizi ifade ettik. Ama, lütfen, o
bölgedeki belediye başkanlarına söyleyin de, toplantılara iştirak etsinler,
kendi vazifelerini yerine getirsinler.
Ama şunu ifade edeyim: Ergene ile ilgili çalışmalar başladı,
master plan bitti. Bizzat Sayın Başbakanımızın talimatıyla, ben kendim kontrol
ediyorum, projeler tamamlandığı zaman bu sene bununla ilgili belediyelerdeki
atık su arıtma tesislerinin temelini atacağız, Ergene Nehri’ni de belli bir
sürede kontrol altına alacağız.
Ben bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Bakan, belediyelere yaptırım
kanunu çıkartalım.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
139’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır; okutuyorum,
buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 139. maddesi ile değiştirilmek
istenen 3996 sayılı Kanuna eklenen geçici maddenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Geçici Madde 2- 8 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen esas
ve usuller, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Kamu İhale Kurumu ve Hazine
Müsteşarlığı tarafından hazırlanarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir ay içinde Bakanlar Kuruluna sunulur.”
Nezir
Karabaş Nuri
Yaman Sırrı
Sakık |
Bitlis Muş Muş |
Hasip
Kaplan Fatma
Kurtulan |
Şırnak Van |
BAŞKAN – Şimdi bu okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir.
Birisini okutup diğerinin imza sahiplerini okutacağım, birlikte işleme
alacağım.
Buyurun efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 139. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Erkan Akçay Metin Çobanoğlu |
Denizli Manisa Kırşehir |
Ahmet
Bukan Mustafa
Kalaycı Doç. Dr. Mehmet
Günal |
Çankırı Konya Antalya |
Metin
Ergun Mehmet
Şandır |
Muğla Mersin |
Diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa
Özyürek Enis
Tütüncü Vahap
Seçer |
İstanbul Tekirdağ Mersin |
Harun
Öztürk Ramazan Kerim
Özkan Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
İzmir Burdur Malatya |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önergeyle görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısı’nın 139’uncu
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Gerekçemiz: AKP Hükûmeti, Bakanlar Kurulu kararlarının yıllık
olarak düzenlenmesine dahi tahammül edemez hâle gelmiştir. İktidardan dokuz yıl
sonra seçim öncesi böyle bir düzenlemeye gidilmesi AKP Hükûmetinin durumunu
yeterince ortaya koymaktadır. Bu düzenleme kamuoyunu tatmin etmemiştir. Bu
nedenle bu önerge verilmiştir.
Gerçekten, ifade ettiğim gibi daha önceki konuşmalarımda,
emeklilerin parasını vermiyorsunuz, bunlarla burada vakit geçiriyorsunuz. Söz
verdiniz. Aynı şekilde, kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
verdiğiniz sözleri yerine getirmiyorsunuz, geciktiriyorsunuz, başka şeylerle
uğraşıyorsunuz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3996 sayılı yap-işlet-devret
mevzuatına ilişkin Kanun’da yapılan değişiklik ve ilaveleri konuşmaya devam
ediyoruz bu maddeyle. Ne yapılıyor bu maddede? 3996 sayılı Kanun’a geçici madde
ekleniyor. Niye geçici olduğunu birinin açıklaması lazım. Ne
diyor eklenen geçici madde: “Bu kanunun 8’inci maddesinin ikinci fıkrasında
belirtilen usul ve esaslar Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanacak,
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren de bir ay içinde Bakanlar
Kuruluna sunulacak.” Biz mi bir şey atlıyoruz? Maddede, bir kere, bir defalık
demiyor. İkincisi, ne diyor? “Bu iş geçici olarak yapılmayacak.” Değişecekse
zaten kim yetkili? Bakanlar Kurulu yetkili değil mi? Bundan sonra bu oranlar
değişmeyecek mi?
Yaptığınız her iş alelacele, karmakarışık. Daha baştan iyice
düşünüp kamuoyuyla tartışsanız ne olacak sanki? Komisyonda herkesin ayağını bir
pabuca sokmaya çalışıyorsunuz. Bu tasarının günahı zaten Alt Komisyon Başkanına
yeter. Bu kadar milletvekili beş dakikada bir içeriye zorla girip çıkmaya
mecbur kalıyor. Bunu bu millet televizyonlardan seyrediyor.
Keçi otlatma ile emekli maaşının ne ilgisi var?
“Yap-işlet-devret”in ne ilgisi var bunlarla? Komisyon Başkanını da zora
sokuyorsunuz. Arzu etmediği hâlde ilgili ilgisiz her şeyin bu işe girmesinden
rahatsız. AKP Hükûmeti komisyon başkanlarını da zorluyor. Bütçenin arkasından
torba yasa… Bütün Komisyon üyeleri burada canhıraş bir şeyler düzgün çıksın
diye uğraşıyor, bazı bakanlar da “Seyahate çıkacağım” diye, bazı bakanlıkların
karşı çıktığı tasarıları kaşla göz arasında komisyondan geçirmek için baskı
yapıyor. Bu, Hükûmetin üyelerine de, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine de
yakışmıyor demeyeceğim ama uygun düşen bir davranış biçimi değil. Buradaki
milletvekilleri de kimsenin zorlayarak iş yaptıracağı insanlar değil.
Bize ulaştığı kadar vatandaşın sorunlarını sizlere ulaştırıyoruz.
Bu kadar birikmiş sorun varken niye böyle olur olmaz mevzular olur olmadık
zamanda gündemi işgal ediyor?
Burada personel rejimine ilişkin hususlar var. Kuruluşların
teşkilat yasaları da geçiyor. İçinde birbirine benzemeyen birçok husus var.
Aynı kurum içinde de yanlış ve haksızlıklar yapıyorsunuz. Bir ay sonra, yeni
çıkan yasaların neresine bir ilinti yapıp da koyabiliriz diye bakıyorsunuz.
Kamu personel rejimini allak bullak ettiniz, rezil rüsva oldu. Kurumları
birbirine düşürdünüz. Aynı kurumda çalışanları birbirine düşürdünüz. Kurumun
taşra teşkilatı ile merkez teşkilatı çalışanlarını birbirine düşürdünüz. Böyle
bir personel rejimi düzenlemesi olur mu?
Niye personel meselesini burada yap-işlet-önergesinde dile
getiriyorsunuz derseniz… Bakın, hangi kurumla bu işi yapacaksanız, her birinde
bu işleri uygulayacak ve aynı işi yapacak personelin statüleri farklı olmasın.
İlerideki uygulamalarda çıkacak aksaklıkları gördüğünüzde “Haklıymış bu
söylenenler” diyeceksiniz çünkü benzer problemler başka hususlar için başka
maddelerde de mevcut, onun için söylüyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkanım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Sayın Tütüncü, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının
139’uncu maddesiyle ilgili önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgilidir.
Aslında değerli milletvekilleri, bu madde tasarının 136’ncı
maddesiyle ilgilidir. Sayın Bakanımız, Komisyonda yap-işlet-devret modelinin ne
kadar yararlı olduğunu ve bütçe ödeneği gerektirmeksizin kamu yatırımlarını en
kısa sürede devreye sokulmada çok büyük yararlar sağladığını, ayrıca kamu borç
stokunda da bir artış sağlanmadığını, gerektirmediğini dile getirmiştir. Ancak
yap-işlet-devret modeliyle ilgili tüm yatırımlar için kazın ayağı öyle
değildir. Neden? Çünkü yap-işlet-devret modeliyle ilgili 2008 yılında bir
değişiklik yapıldı. Buna göre bir ücret karşılığı sunulmayan yatırımlar için
bütçeden girişimciye yıllarca “katkı payı” adı altında ödeme yapılması kabul
edildi ve bu ödemenin ilgili kuruluşların bütçelerindeki yatırım ödeneklerinden
karşılanması öngörüldü.
Öyle değil mi Sayın Bakanım?
Bu nedenle bu model bütçe gelirlerinin ve kamu yatırımlarının uzun
sürelerle, belki yirmi yıl, otuz yıl, kırk yıl gibi uzun sürelerle bloke
edilmesi ve kamunun borçlanma ihtiyacının artması sonucunu da doğurabilir. Bu
gerçeği neden dikkate almıyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, işte bu nedenledir ki biz
yap-işlet-devret uygulamalarında Yüksek Planlama Kurulunun ön izin verdiği
projelerin ihale sonrası Yüksek Planlama Kurulu tarafından yeniden
değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Böylece, ileriki yıllardaki kaynak
tahsisi projeksiyonlarında da buna göre düzeltme
olanağı da sağlanmış olacaktır. Uzatmıyorum fazla. Bu nedenle önergemizin
kabulünün son derece yararlı olacağını dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Ayrıca, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben 130’uncu madde
üzerinde konuşurken Tekirdağ’daki su sıkıntısının çok kısa zamanda Tekirdağ’da
çok büyük bir su problemine dönüşeceğini dile getirmiştim ve toprak göletler
yapılma seferberliğine gidilmesini önermiştim. Biraz daha açıklık getirmek
istiyorum. Neden? Çünkü Sayın Bakan arada dedi ki: “Biz Trakya’da, Tekirdağ’da
büyük yatırımları gidiyoruz.” Bakınız, Tekirdağ’da toprak göletler yapılması
seferberliği bir taşla en az üç kuş vurulması anlamına gelecektir. Birincisi,
hızla seviyesi düşmekte olan yer altı su kaynaklarını güçlendirecektir.
İkincisi, ayçiçeğinin sulu tarıma geçilerek sulanmasına yardımcı olacaktır.
Çünkü Tekirdağ ayçiçeği açısından son derece stratejik önemde bir ildir. Eğer
ayçiçeğini sulayabilir isek yıllardır dışarıya, ithalata vermiş olduğumuz
milyarlarca dolarlık kaynaklar yurt içinde kalacaktır.
Üçüncüsü ise yörede hayvancılık açısından, büyükbaş hayvancılığı
açısından bir atak yapılmasına ihtiyaç vardır. Göletlerin bir bölümü hayvan
içme suyu göleti olarak yapılmalıdır ve hayvan yemi, sulu yem bitkilerinin
yetiştirilmesi için de bu göletlerin bir bölümü sulamaya, hayvan yemi sulama
ihtiyacı olarak kullanılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Evet, Sayın Başkan, Sayın Bakan, öyle
zannediyorum bu dileklerimizi dikkate alacaksınız ve bu çerçevede lütfen
talimat veriniz. Bu çerçevede bir fizibilitenin bir an önce yapılmasının
yararlı olacağına inanıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 139. maddesi ile değiştirilmek
istenen 3996 sayılı Kanuna eklenen geçici maddenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Geçici Madde 2 - 8 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen
esas ve usuller, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Kamu İhale Kurumu ve
Hazine Müsteşarlığı tarafından hazırlanarak bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bir ay içinde Bakanlar Kuruluna sunulur.”
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vergi ve sigorta yapılandırmasından beklenen rakam 50 milyar,
yap-işlet-devret’ten beklenen 80 milyar, etti 130 milyar. Zaten bütçe açığı,
öngörülen, 39,6 milyar.
Ya, ne yapmak istiyorsunuz arkadaşlar, yani bu torba kanunla bu
aceleniz ne? Yani bununla uğraşmayın yani bu kadar kanun, bu kadar madde… Gerek
yok. Chavez gibi bir kanun çıkarın “AKP ömür boyu iktidardır.” diye, bir defada
geçirin, bütün istediklerinizi yaparsınız, olur biter; Meclisi de oyalamayın,
uğraştırmayın. Bakın, kestirme yolu gösteriyorum size, böyle boşu boşuna
uğraşmayın.
Size şunu söyleyeceğim ama hep söyleyeceğim: Burada üniversite
öğrencilerine bir af maddesi geçti. Onun içine üniversiteden şu veya bu şekilde
12 Eylül darbesiyle ayrılan bugüne kadar öğrencilere yeni bir kapı açılıyor.
Bir madde yerleştirdiniz ve dediniz ki: “Üniversiteden herkes yararlanır,
sadece terör suçundan mahkûm olanlar hariç.” Yani kimler yararlanır? 17 bin
faili meçhul cinayet işleyenler yararlanabilir bu maddeden. Darbe yapan Kenan
Evren dahi bu maddeden yararlanabilir. Bu ülkeyi soyup soğana çevirenler
yararlanabilir. Irza tasaddide bulunanlar, bakın dikkat edin,
ırza tasaddi değil, tecavüz suçunu işleyenler, bütün yüz kızartıcı suçları
işleyenler, hırsızlık yapanlar, rüşvet alanlar, dolandırıcılık yapanların hepsi
bu maddeden yararlanabilir ama kazara bir üniversite öğrencisi ana dilde eğitim
istiyorum diye okuldan atılmışsa, bir “Nevroz”da bir genç bir halay çekmişse,
bir belediye başkanı bir basın açıklaması okumuşsa, bir siyasetçi düşüncesini
açıklamışsa yani bunların hepsi terörist; bunlar bir üniversiteyi okumayacak,
okumasınlar ama bu ülkede hırsızı, darbecisi, çetecisi hepsi okusun, onlara yol
açık! Bu nasıl bir mantık, sizin vicdanınıza siniyor mu? Yani biraz
tahayyül edin. Burada yirmi saat oturuyorsunuz yani bunu biraz düşünmeniz
gerekmiyor mu, yani bu mu adalet teraziniz? Yani bir şeyler yaparken niye bunu
yapıyorsunuz diye sormak vicdani olarak… Yani şimdi Sayın Bülent Arınç Köln’de
Şivan’la konuşuyor, fotoğraf veriyor, çok güzel. Şivan da gelip Türkiye’de bir
senfoni yapmak istiyor Sezen Aksu’yla, Sertab’la, Tarkan’la. TRT Şeş’ten kim
sorumlu? Sayın Arınç. Peki, TRT Şeş’te Şivan’ın imzalayıp Sayın Arınç’a verdiği
otuz CD’nin yirmi tanesinin sansürlü ve yasaklı olduğunu ve terörist olduğunu
biliyor musunuz? Kürtçe stranların, şarkıların terörist olduğunu ve TRT’de
yasaklı olduğunu biliyor musunuz?
Arkadaşlar, aymazlığa gerek yok. Bu Terörle Mücadele Kanunu var
olduğu sürece, Şivan’ın Türkiye’ye girdiğinde, her seferinde başının belaya
gireceğini biliyor musunuz? Biliyorsunuz herhâlde, yani bu kadar hukukçu var
içinizde herhâlde.
Ne yapmak istiyorsunuz arkadaşlar? İnsanlar kendi kimliğini, kendi
dilini, kendi kültürünü, kendi folklorunu, kendi türküsünü yaşadı diye terörist
ilan ediliyor. Türkiye’de 12 Eylülden bu yana otuz defa, yasalarda terörizmin
tanımı değişti; Birleşmiş Milletlerde 169 tane, terörizmin tanımı var. Bu
torbanın içine bunu da katmanın, illa ki bir aşın içine bir sinek atmanın ne anlamı
var? Yani hiç mi düşünce yok? Neyin kaygısını taşıyorsunuz? Ayıptır yani. Eğer
Abdullah Öcalan gelip üniversiteye devam edecek diye bu maddeyi koyuyorsanız
yazıklar olsun size! Yazıklar olsun! Böyle bir anlayışla, 100 bin, 200 bin tane
gencimizin önünü tıkama hakkınız var mı? Her şeye bir bahane, her şeye bir
bahane… Olmaz arkadaşlar. Biraz izan, biraz düzen lazım.
Bu torbanın içinde, inanın, sizleri çok sarsacak, çok şey çıkar.
Bunlarda, biz sizi ancak uyarabiliriz bu beş dakikalarda. Takdir sizindir,
bildiğinizi –çoğunluğunuz var- okuyabilirsiniz.
Saygılarımla…
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 140 üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 140. maddesi ile değiştirilmek
istenen 14/5/1964 tarihli ve 474 sayılı Gümrük Giriş
Tarife Cetveli Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
“açmaya ve değiştirmeye” ibaresi “açmaya, değiştirmeye ve bunlara ilişkin usul
ile kural ve esasları belirlemeye” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M. Nezir
Karabaş Nuri
Yaman Sırrı
Sakık |
Bitlis Muş Muş |
Fatma
Kurtulan Hasip
Kaplan |
Van Şırnak |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 140 ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Vahap
Seçer R. Kerim
Özkan Enis
Tütüncü |
Mersin Burdur Tekirdağ |
Madde 140- 14/5/1964 tarihli ve 474
sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bu cetvelde yer alan eşyaların pozisyonlarını, alt tarife
pozisyonlarını ve bunlara ait sayısal kodları, bölüm, fasıl ve alt tarife
pozisyon notlarını ve Armonize Sistemin yorumuna ait genel kuralları
genişletmeye, açmaya ve değiştirmeye ilişkin esas ve usulleri belirlemeye
Bakanlar Kurulu yetkilidir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 140. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli Antalya Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan Necati
Özensoy |
Kırşehir Çankırı Bursa |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özensoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 140’ıncı maddesiyle ilgili
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu “torba” denilen tasarı görüşüldüğü günden bugüne kadar, işte,
bakanlarımız orada Hükûmeti temsilen oturuyorlar. Enerji konuşuluyor, Çevre ve
Orman Bakanımız orada oturuyor. İşte, gümrükleri konuşacağız, Bayındırlık
Bakanımız orada oturuyor.
Tabii, bu önergeleri verince elbette gümrüklerde sıkıntılar varsa
bunları burada ifade edeceğiz. Ben, her ne kadar Bayındırlık Bakanı Hükûmeti
temsilen oturuyorsa da gümrüklerden sorumlu Sayın Bakana hitaben burada
birtakım şeyleri söyleyeceğim çünkü bugünlerde gümrüklerde yangın var. Yani
gümrük idarelerinin merkezî işlem bilgisayarlarında meydana gelen arıza
nedeniyle ithalat ve ihracatla ilgili sorunlar düzelmeden şimdi de gümrük idarelerinde
denetimle ilgili gönderilen müfettişler nedeniyle cari işlemler durma noktasına
gelmiş. Gümrük Müsteşarlığındaki merkezî bilgi işlem sisteminin veri tabanında
oluşan arıza nedeniyle -günde 400 milyon dolarlık ihracat, 600 milyon dolarlık
ithalatın gerçekleştiği dikkate alındığında- iki gündür 2 milyar dolarlık, dış
ticarette aksama olduğunu gazetelerde de aynı şekilde okuyoruz. Hafta sonu
-İstanbul başta- birçok ilde, bu kez de denetimler nedeniyle cari işlemlerde
sıkıntı yaşandığını, yine mükellefin ve gümrük müşavirlerinin protesto etmeleri
nedeniyle öğrendik. Bugün birçok ilde yaptığımız araştırmada cari işlemlerde
sanki arıza giderilmemişçesine sıkıntının devam ettiğini, birçok iş adamımız ve
sanayicimizden öğrendik. Bunun nedenini ise gümrük idarelerinde Sayın Bakan
talimatıyla başlatılan denetimlerde cari işlemlerin satır satır işlem bazında
denetlemeye alınması yatmaktadır. Sayın Bakan, denetime kimsenin bir diyeceği
olmaz ama “görev yapıyoruz” gerekçesiyle hiçbir olumsuzluğa kavuşmamış sanayicinin,
iş adamının işlerinin aksamasını nasıl doğru buluyor, onu da anlamak mümkün
değil.
Neden denetimlerinizi öncelikle gümrük operasyonlarının yapıldığı
illerde değil de Bursa ve diğer illere kaydırarak sıkıntı yaratıyorsunuz? Bunu
da Sayın Bakandan sormak istiyorum. Öncelikle bilgi işlemin çökmesinden
kaynaklanan gecikmeleri ortadan kaldırıp, ondan sonra denetime geçmiş
olsaydınız daha iyi olmaz mıydı?
Yine, önemli konulardan bir tanesi, gümrük müşavirleri ve gümrük
müşavir yardımcılarıyla ilgili çıkartılacak kanunun bugüne kadar 3 defa kadük duruma geçmesi ve hâlen bu kanunun da bir türlü
yürürlüğe girmemiş olmasıdır. Yani gümrük müşavirleri ve yardımcıları ne zaman
oda hâline geleceklerini merak ediyorlar, bunları da soruyorlar.
Yine, sanayicimizin gümrüklerde karşılaştığı en önemli konulardan
biri de yatırım konusu. Makine ve teçhizatının ithalini natamam yapmışsa,
yatırımlarınızı eğer teşvik belgesi kapsamında yapıyorsanız sorun yok. Bu
konuda düzenlenmiş Gümrük Genel Tebliği imdadınıza yetişiyor ama aynı yatırımı
teşvik kapsamı dışında yapıyorsanız sorun başlıyor. Örneğin finansal kiralama
veya kendi kaynaklarınızı kullanarak yatırım yapacaksanız, bu büyük üretim
hattı sipariş ettiyseniz, makineniz yurt dışından birden fazla tırla gelmeye
başladıysa, ilk tırla gelen eşyanızın son tırı beklemesi gerekiyor. Eğer kendi
paranızla yatırım yapmak, bu anlamda gümrüklerde eziyet çekmenin bir sebebi
oluyorsa, bunu bir an önce düzeltmeli, böyle torba yasada, çorba yasada böyle
lüzumsuz vakitler geçireceğimize, işte önemli olan ihracatı, üretimi artırmak
için tedbirleri bir an önce almalıyız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 140 ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Enis
Tütüncü (Tekirdağ) ve arkadaşları
Madde 140- 14/5/1964 tarihli ve 474
sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bu cetvelde yer alan eşyaların pozisyonlarını, alt tarife
pozisyonlarını ve bunlara ait sayısal kodları, bölüm, fasıl ve alt tarife
pozisyon notlarını ve Armonize Sistemin yorumuna ait genel kuralları
genişletmeye, açmaya ve değiştirmeye ilişkin esas ve usulleri belirlemeye
Bakanlar Kurulu yetkilidir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının
140’ıncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge hakkında konuşuyorum. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz, ilgili fıkrayı yeniden düzenleyerek fıkrayı daha sade
ve daha anlaşılabilir bir hâle dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca, bizim Gümrük
Tarife Cetveli uygulamalarımız ile Avrupa Birliği uygulamaları arasında uyum
sağlanmasını amaçlamaktadır, öngörmektedir. Bu nedenle önergemizin
değerlendirileceğini ve kabul edileceğini umut ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torbaya benim de bir yasa
teklifimi koymuşlar. Bu bana, bizim, Rumeli’deki yaygın bir halk deyişini -halk
söylemini- anımsatıyor. Birisine bir tatlı sürpriz, bir tatlı söz ya da bir
iyilik yapıldığı zaman o kişi şaşkın bir mutlulukla şöyle söyler, der ki:
“Hangi dağda kurt öldü?” Bu torba yasasında benim teklifime yer verilmesi
gerçekten bana bu söylemi burada da dile getirme ihtiyacını doğurttu.
Değerli milletvekilleri, son derece önemli, geçen dönem vermiş
olduğumuz bir teklif idi. Anımsayacaksınız geçen dönem KOBİ’lere “can suyu”
adıyla büyük iddialarla AKP bir yasa çıkarmış idi ancak kâğıt üzerinde kaldı,
uygulanamadı fakat bu yasa çıkarılırken büyük bir mağduriyet yaratılmıştı. Şu
şekilde: Yasa sadece ve sadece mali kesime, bankalara borcunu ödememiş olan
KOBİ işletmelerini kapsıyordu ama elindekini avucundakini satarak bankalara
borcunu kapatmış olan işletmeleri kapsamıyordu, onların SSK borcunun, vergi
borcunun, doğalgaz, telefon, elektrik gibi borçlarının yeniden
yapılandırılmasına imkân vermiyordu. Yani deniyordu ki bazı KOBİ’lere: “Kusura
bakmayın, sizler bu yasadan yararlanamazsınız, can suyu yasasından
yararlanamazsınız.” Neden? “Çünkü sizler elinizdekini avucunuzdakini satarak
bankaya borcunuzu kapatmışsınız, kapatmamanız gerekirdi.” Böylesine acayip bir
mağduriyet yaratılmıştı. İşte bunun için biz bir yasa teklifi vermiştik ancak
AKP uzattığımız eli o zaman reddetti ve bu kadük oldu.
Yeni dönemde ekonomik krizin ayak sesleri duyulmaya başladığında biz bunu
tekrar hukuk deyimiyle “ihya” ettik. Şu ana kadar bekledi yani geçen dönemde,
geçen Parlamento döneminde mağduriyete uğratılmış olan o kişilerin önemli
bölümü krizde iflas ettiler ve şimdi, bizim bu teklifimiz buraya alınmış ama iş
işten geçmiş. Neden alınmış? Neden alınmış acaba? Çünkü seçim yaklaşıyor, KOBİ’lere
sözüm ona göstermelik de olsa ağızlarına bir parmak bal. “Hangi dağda kurt
öldü?” lafı ne kadar geçerli değil mi? Keşke, bizim o önerimizdeki, yasa
teklifimizdeki şekilde bir kapsama yapılmış olsaydı, o da olmadı. Bizim, ne
yazık ki, o vermiş olduğumuz yasa teklifinde elektrik borçları, doğal gaz,
telefon borçları da var idi, bunlar buraya alınmamış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Ayrıca icra takipleri de alınmamış. Buna
da şükür diyelim, hayırlı olsun.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 140. maddesi ile değiştirilmek
istenen 14/5/1964 tarihli ve 474 sayılı Gümrük Giriş
Tarife Cetveli Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
“açmaya ve değiştirmeye” ibaresi “açmaya, değiştirmeye ve bunlara ilişkin usul ile
kural ve esasları belirlemeye” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nuri
Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle metnin anlaşılabilirliği sağlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 141 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 141 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun Öztürk Vahap Seçer |
İstanbul İzmir Mersin |
R.
Kerim Özkan Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Burdur Malatya |
Madde 141- 27/10/1999 tarihli ve 4458
sayılı Gümrük Kanununun mülga 244 üncü maddesi aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir.
“Madde 244- 1. Beyan ile gümrük idaresince yapılan tespit
arasında ortaya çıkan farklılıklara ilişkin tebliğ edilen gümrük vergileri
alacakları ile bu Kanunda ve ilgili diğer kanunlarda öngörülen cezalar
hakkında; yükümlü veya ceza muhatabı tarafından, söz konusu eksiklik veya aykırılıkların
kanun hükümlerini yanlış yorumlamaktan kaynaklandığının veya yargı kararları
ile idarenin ihtilaf konusu olayda görüş farklılığının olduğunun ileri
sürülmesi durumunda, idare bu maddede yer alan hükümler çerçevesinde yükümlüler
veya cezanın muhatabı ile uzlaşabilir. Uzlaşma talebi, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde, henüz
itiraz başvurusu yapılmamış gümrük vergileri ve cezalar için yapılır. Uzlaşma
talebinde bulunulması halinde, itiraz veya dava açma süresi durur, uzlaşmanın
vaki olmaması veya temin edilememesi halinde süre kaldığı yerden işlemeye
başlar, ancak sürenin bitimine üç günden az kalmış olması halinde süre üç gün
uzar. Uzlaşma talebi otuz gün içinde sonuçlandırılır. Uzlaşmanın vaki olmaması
veya temin edilememesi halinde yeniden uzlaşma talebinde bulunulamaz.
2. Gümrük vergileri ile ceza alacaklarının, 5607 sayılı Kanunun 3
üncü maddesinde yer alan kaçakçılık suçlarına ve kabahatlerine ilişkin olması
halinde bu madde hükmü uygulanmaz.
3. Bu madde kapsamında yapılan uzlaşma talepleri, gümrük uzlaşma
komisyonları tarafından değerlendirilir. Gümrük uzlaşma komisyonlarının
kurulması, çalışması ile bu madde kapsamında yapılacak başvurulara ilişkin usul
ve esaslar Dış Ticaret Müsteşarlığının görüşü üzerine yönetmelikle düzenlenir.
4. Gümrük uzlaşma komisyonlarınca düzenlenen uzlaşma tutanakları
kesin olup idarece derhal yerine getirilir. Yükümlü veya ceza muhatabı;
üzerinde uzlaşılan ve tutanakla tespit olunan hususlar hakkında dava açamaz.
5. Uzlaşma konusu yapılan ve uzlaşılan gümrük vergileri ve
cezalar, uzlaşma tutanağının tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir.
Uzlaşılan vergilerin ödenmesi gerektiği tarihten uzlaşma tutanağının
imzalandığı tarihe kadar geçen süre için 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre
belirlenen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanır. Uzlaşmanın temin
edilememesi halinde, genel hükümlere göre işlem yapılır.
6. Bu madde uyarınca üzerinde uzlaşılan cezalar hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 17 nci
maddesi uyarınca ayrıca peşin ödeme indirimi uygulanmaz.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 141. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Mustafa Kalaycı |
Denizli Antalya Konya |
Erkan
Akçay Mehmet
Şandır Metin
Ergun |
Manisa Mersin Muğla |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan |
Kırşehir Çankırı |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu, birkaç gündür tartıştığımız bir konu,
siz de biliyorsunuz. Daha önce ilga edilmiş olan bir maddeyi ihya ediyoruz.
Burada kısmen kapalı oturumda da tartıştık. Yine sonra tekrar gündeme geldi.
Sayın Bakan, -şu anda Bayındırlık Bakanımız varmış- ilgili bakan var mı diye bakıyorum.
Dolayısıyla bu maddenin muhatabı olan ne gümrüklerden sorumlu Bakanımız ne de
bize gece bilgi veren Sayın Şimşek burada yok.
Ben kısaca hafızanızı tazelemek istiyorum bununla ilgili. Neden
böyle bir şeyin ihyasına gerek duyuldu? Daha önce kaldırılan
bir madde. Arkadaşlarımız, iktidar mensubu milletvekillerimiz, Komisyon
Başkanımız, grup başkan vekilleri çok doğal olarak diyorlar ki: “Herkese aynı
muameleyi yapıyoruz yani bir firmayı ayrı tutamayız.” Peki, bu daha önce de
görüşüldü. Yine vergiyle ilgili af kanunu çıktığında yine muhalefete mensup
milletvekilleri itiraz edince geri çekilmişti. Şimdi aceleden ne gelirse bunun
hepsine giriyor. Ben gerçekten merak ediyorum. Bu tarzda yapılan işlemlerle
ilgili devam eden davalar da var. Arkadaşlarımız bize not verdiler görüşmeler
sırasında Gümrük Müsteşarlığının… Yani uzlaşma, idareye, yükümlüden istenilen
gümrük vergileri ve cezalarının bir kısmından vazgeçilmesi karşılığında vergi
alacağının hemen tahsil edilmesi imkânını sağlamakta, bu sayede de yargı
sürecinin uzaması nedeniyle doğacak sıkıntılar önlenmekte ve çok sayıda davanın
takip külfeti de ortadan kalkmaktaymış. Bütün mesele davalarda ciddi bir külfet
varmış.
Arkadaşlarımızın söylediği miktarlara baktık arkada, ilama bağlı
borç ödemelerine ilişkin olarak Müsteşarlığın ayırdığı bütçe 2008’de 2,5 iken,
2009’da bir anda 5,8’e, 2010’da 5,4’e çıkmış. Yani bütün mesele… Milyon bu
söylediğim.
Şimdi, öbür taraftan müfettişlerin açıkladığı, kamuoyuna yansıyan,
basında da tartışılan rakamı size söylüyorum: “Alkollü içki ithalatında büyük
vurgun. Yurt dışından düşük fiyat ve az vergiyle ithal edilen içkiler 3-7 kat
fiyatla free shop’larda satıldı. Bu yolla son beş yıl içerisinde 3,8 katrilyon
liralık vergi kaçırıldı.” Ve bu kamuoyuna yansımış bir şey.
Şimdi, affettiğiniz miktar, “Efendim, herkese aynı standardı
uyguluyoruz.” deyip, birisinin 10 bin lirasını affetmek, öbür tarafta
milyonlarca, yüz milyonlarca parayı affetmek. Sayın Bakan, bize olayı
doğruladı, biliyorsunuz, ama miktarlarıyla ilgili bilgisi olmadığını söyledi.
Biz hâlâ Hükûmetin üyelerinden, herhangi birinden… Sayın Demir burada ama, onun muhatabı değil, çünkü Maliye Bakanımız bile
öğrenemediğine göre “Bu maddenin görüşülmesi sırasında tekrar soracağız.”
dedik, şu anda bu konudan sorumlu Bakanımız maalesef yok.
Şimdi, bu nasıl oluyor da bu kadar tartışmalı, şaibeli bir
konu, araya başbakanlar giriyor, mektuplar yazılıyor, yeni başbakan geliyor
aynı ülkenin firmasının çıkarını korumak üzere, o da mektup yazıyor, Avrupa
Birliğinin yetkilileri giriyor, onlar da mektup yazıyor ve sonuç olarak böyle
bir kanunu koyarken siz de şunu diyebiliyorsunuz: “Efendim, biz bir uzlaşma,
öbür tarafta, getirmiştik, gümrükte de bu uzlaşmayı getirelim, adaletsizlik
olmasın.”
Peki, başka konularda biz size sürekli önerge veriyoruz. Diyoruz
ki: “Bakın, bunlara getiriyorsunuz, iyi, çiftçilere niye getirmiyorsunuz?
Sosyal güvenlik primleriyle ilgili bir hak niye tanımıyorsunuz? BAĞ-KUR’lu
olmaları için niye bir hak tanımıyorsunuz? Bu adaletsizlik değil mi?”
Öbür taraftan milyarlarca lirayı bulduğu söylenen ve rakamını
kimsenin bilmediği, 500 milyon olarak söyleniyor ama toplam rakam… Burada,
sadece arkada yetkili arkadaşlarımız var, onlar verir mi bilmiyorum. Yeni genel
müdürümüzü gördüm. Hayırlı olsun diyeyim bir taraftan. Belki onlarda bilgi
vardır, geçen sefer daire başkanımız “Var.” demişti.
Değerli arkadaşlar, bakın bu ciddi bir konu. Bu gibi tartışmalı
konularda ya gelip ilgili bakan adam gibi burada bilgi verir bize ya bu
konuşulmaya devam eder.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – “Adam gibi.” ne demek ya?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bize tam bilgi verir. Bilgi,
adam gibi bilgi.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – “Adam gibi.” lafını geri al.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – İlgili bakan değil, bilgi, bilgi. Adam
gibi bilgi ne demek? Efradını cami ağyarını mâni, gelir… Yoksa,
o zaman bu resimlerin üzerinden, gelen mektuplardan tartışma yapılır. Nerede?
Ne oldu? O gün bir sürü tartıştık. Herhangi bir bilgi geldi mi? Gelmedi.
Lütfen… Bu konular çok su kaldıran konulardır. Ya tam olarak, neyse, bu işin
aslını arkadaşlarımız bize anlatsın, aksi takdirde bu tartışmalar devam eder.
Doğru mudur yalan mıdır, kamuoyu o zaman takdir eder.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP Sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Önergenin oylamasından önce yoklama talebi vardır, onu
tespit edeceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özyürek, Sayın Öztürk, Sayın
Ünsal, Sayın Öğüt, Sayın Susam, Sayın Yazar, Sayın Köse, Sayın Özkan, Sayın
Güner, Sayın Coşkuner, Sayın Barış, Sayın Emek, Sayın Çöllü, Sayın Seyhan,
Sayın Mengü, Sayın Ağyüz, Sayın Seçer, Sayın Yıldız. (AK PARTİ sıralarından
“Bravo” sesleri)
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, lütfen… 20 tane
milletvekilinin yoklama talebi olabilir. Bunun için parti ayrımı falan yok,
biliyorsunuz.
Yoklama için bir dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 141 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
R.
Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları
Madde 141- 27/10/1999 tarihli ve 4458
sayılı Gümrük Kanununun mülga 244 üncü maddesi aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir.
“Madde 244- 1. Beyan ile gümrük idaresince yapılan tespit
arasında ortaya çıkan farklılıklara ilişkin tebliğ edilen gümrük vergileri
alacakları ile bu Kanunda ve ilgili diğer kanunlarda öngörülen cezalar
hakkında; yükümlü veya ceza muhatabı tarafından, söz konusu eksiklik veya
aykırılıkların kanun hükümlerini yanlış yorumlamaktan kaynaklandığının veya
yargı kararları ile idarenin ihtilaf konusu olayda görüş farklılığının
olduğunun ileri sürülmesi durumunda, idare bu maddede yer alan hükümler
çerçevesinde yükümlüler veya cezanın muhatabı ile uzlaşabilir. Uzlaşma talebi, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde,
henüz itiraz başvurusu yapılmamış gümrük vergileri ve cezalar için yapılır.
Uzlaşma talebinde bulunulması halinde, itiraz veya dava açma süresi durur,
uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi halinde süre kaldığı yerden
işlemeye başlar, ancak sürenin bitimine üç günden az kalmış olması halinde süre
üç gün uzar. Uzlaşma talebi otuz gün içinde sonuçlandırılır. Uzlaşmanın vaki
olmaması veya temin edilememesi halinde yeniden uzlaşma talebinde bulunulamaz.
2. Gümrük vergileri ile ceza alacaklarının, 5607 sayılı Kanunun 3
üncü maddesinde yer alan kaçakçılık suçlarına ve kabahatlerine ilişkin olması
halinde bu madde hükmü uygulanmaz.
3. Bu madde kapsamında yapılan uzlaşma talepleri, gümrük uzlaşma
komisyonları tarafından değerlendirilir. Gümrük uzlaşma komisyonlarının
kurulması, çalışması ile bu madde kapsamında yapılacak başvurulara ilişkin usul
ve esaslar Dış Ticaret Müsteşarlığının görüşü üzerine yönetmelikle düzenlenir.
4. Gümrük uzlaşma komisyonlarınca düzenlenen uzlaşma tutanakları
kesin olup idarece derhal yerine getirilir. Yükümlü veya ceza muhatabı;
üzerinde uzlaşılan ve tutanakla tespit olunan hususlar hakkında dava açamaz.
5. Uzlaşma konusu yapılan ve uzlaşılan gümrük vergileri ve
cezalar, uzlaşma tutanağının tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir.
Uzlaşılan vergilerin ödenmesi gerektiği tarihten uzlaşma tutanağının imzalandığı
tarihe kadar geçen süre için 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre belirlenen
gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanır. Uzlaşmanın temin edilememesi
halinde, genel hükümlere göre işlem yapılır.
6. Bu madde uyarınca üzerinde uzlaşılan cezalar hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 17 nci
maddesi uyarınca ayrıca peşin ödeme indirimi uygulanmaz.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Özyürek…
BAŞKAN – Sayın Özyürek… (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 141’inci maddesiyle ilgili
verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu 141’inci maddeyle Vergi Usul Kanunu’nda uzun zamandır
uygulanmakta olan uzlaşma müessesesi, bundan böyle, gümrük vergileri için de
uygulanacaktır. Bu, doğru bir tercihtir, doğru bir yaklaşımdır. Bunun en iyi
şekilde çalıştırılması gerektiğini ifade ediyorum. Tabii, müesseseler tek
başına sorunları çözmezler. O müesseseleri nasıl kullandığınız, nasıl
işlettiğiniz son derece önemlidir.
Değerli arkadaşlarım, gümrükten sorumlu Sayın Devlet Bakanımız
burada olsaydı, çok daha yararlı bir görüşme yapma fırsatı bulabilirdik. Çünkü
gümrüklerle ilgili pek çok konuyu burada da tartıştık, Komisyonda da tartıştık
ama yeterli bilgiyi alamadık. Sayın Bakan, bundan kısa bir süre önce üst düzey
bürokratlar arasında kendi deyimiyle veya basına yansıyan şekliyle büyük bir
operasyon gerçekleştirdi yani yöneticilerin yerlerini değiştirdi. Şimdi, bundan
önce de yine Sayın Bakanın imzasıyla görevde olan bürokratlarla ilgili çok
ciddi bir yolsuzluk ortaya çıktı ve o nedenle, Sayın Bakanın göreve getirdiği
kişileri yine kendisi görevden almak durumunda kaldı. Şimdi, göreve yeni gelen
arkadaşlarla ilgili olarak da -doğru yanlış, ben onu bilmem ama- geçmişte
kendileri hakkında da bazı yolsuzluk iddiaları nedeniyle soruşturmalar
yapıldığı yazıldı, çizildi, söylendi. Daha önce bu yolsuzluğa karışan ve Sayın
Bakanın görevden almak durumunda kaldığı bürokratların da daha önce bazı
yolsuzluklara karıştığına dair iddialar vardı. Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın
Bakana bunları sorduğumuzda “Yani öyle bir soruşturma geçirmişler ama bunların
önemi yoktu.” dedi. O emareler, o ortaya çıkan belgeler gösteriyor ki huylu
huyundan vazgeçmiyor, bir süre sonra önemli yolsuzluklara neden oluyorlar. O
bakımdan, özellikle gümrüklerle ilgili tasarruflarda çok ince eleyip sık
dokumak gerekiyor. Her seferinde “Yanılmışız.” diyerek bu işin içinden
sıyrılmak, kurtulmak mümkün değildir. O nedenle, özellikle gümrükte etkin noktalara
getirdiğiniz kimselerle ilgili çok dikkatli incelemeler yapmanız lazım ve o
arkadaşlarımızın geçmişte hiçbir şaibeye bulaşmamış olmaları son derece
önemlidir. Çünkü gümrükteki yolsuzluk, sadece suç olmaktan, toplum vicdanını
yaralamaktan öte Türkiye'nin ekonomi politikaları açısından çok önemlidir. Siz,
ekonomi gerektirdiği için bazı mallarla ilgili vergileri artırıyorsunuz,
vergileri eksiltiyorsunuz ama bir de bakıyorsunuz ki uygulamada sizin
çıkardığınız kanunlar, kararnameler yok sayılmış, oradaki yetkili ve görevliler
istedikleri gibi gümrüklerden ithalata veya ihracata fırsat tanımışlar. Öyle
olunca gümrük meselesi, gerçekten bu ülkenin en önemli meselesidir. Bunu
mutlaka ve mutlaka en iyi şekilde yönetmek ve hiçbir şaibeye bulaşmamış
kimseleri göreve, yöneticiliğe getirmek son derece önemlidir. Mesela akaryakıt
kaçakçılığı öylesine yaygındır ki ne yazık ki bu işe karışan insanlar
“Soruşturmada bir şey çıkmadı.” filan bahaneleriyle tekrar göreve
getiriliyorlar ve aynı işleri tekrarlıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.07
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60’ıncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
142’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı” nın 142 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Ramazan
Kerim Özkan Abdullah
Özer |
Burdur Bursa |
Madde 142 – 25/1/2006 tarihli ve 5449
sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Geçici Madde 5- Bu Kanunun 20 nci maddesinin son fıkrası hükmü
2011 yılı için uygulanmaz.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 142. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli Antalya Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan |
Kırşehir Çankırı |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANI MUSTAFA DEMİR
(Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ayhan buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önergemiz ile görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısı’nın
142’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Gerekçemiz ise tasarının bu maddesiyle Hükûmetin konuları ciddiyetle ele
almadığının ortaya çıktığını ifade ediyoruz. 2010 yılı sonunda 2011 yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi görüşmeleri sırasında bu husus dile getirilmemiştir.
Ayrıca, tasarının bu maddesiyle yapılmak istenen değişiklikle
önümüzdeki yılın bütçesine de ipotek konulmak istenmektedir. Uygulanması
ertelenmek istenen hükümler de mevcut iktidar tarafından talep edilen bir metin
olarak, yasa olarak buradan çıkmıştır. Hükûmet, çıkardığı yasaya uymak
istememektedir, ertelemek istemektedir. Ertelemek istemesinden öte ne yapmak
istemektedir? Gelecek senenin bütçesine de ipotek koymak istemektedir. Peki, bu
Hükûmet niye yaptığı işi doğru düzgün bir iş olarak önümüze getirip çıktığı
zaman problemsiz olarak ortaya koymuyor, bu yapılamıyor?
Devlet Planlama Teşkilatına hesap kitap yaptırıyorsunuz, ilgili
ajansa hesap kitap yaptırıyorsunuz, bütçe de geçiyor, sonra diyorsunuz ki bu
uygulanmasın. Uygulanmasın da “Bunu biz tahmin edemedik, öngöremedik…” Böyle
bir şey söyleseniz algılama daha kolay.
Siz, adaletsizliğe de devam ediyorsunuz. Adınızda “adalet” var ama
adil değilsiniz. Gelin yükümlülüklerini yerine getiren mükelleflere bu kanunla
ödül verelim diyoruz, onlar da aldatılmışlık duygusu içine girmesinler, onu
hissetmesinler istiyoruz. Ona da “Hayır.” diyorsunuz, onlara haksızlık
ediyorsunuz. Onların vergilerini taksitlendirelim diyoruz, “Hayır.” diyorsunuz.
Onların AKP tarafından aldatılmışlıklarını ortadan kaldıralım, zararı yok
önergeyi siz verin, adı sizin olsun, şanı şerefi de sizin olsun, yeter ki bu
vatandaşlar istifade etsin diyoruz, doğru dürüst iş yapan, edimini,
yükümlülüklerini yerine getiren mükelleflere bu kolaylıkları sağlayalım
diyoruz, siz ona da karşı çıkıyorsunuz. Vergiler iyi gidiyor diyorsunuz. İyi
gidiyor demenize rağmen zaten bu tasarıdaki gelir gider hesabı bütçede yok ama
buna rağmen ne yapıyorsunuz? Bütün bu önerilerimizi kabul etmiyorsunuz. Madem
kamu maliyesinde imkân var, madem bütçede imkân var, gelin edimlerini,
yükümlülüklerini yerine getiren mükelleflere de bir güzellik yapalım, onları da
rahatlatalım.
Perişan ettiğiniz vatandaşlar arasında ayrım yapıyorsunuz. Bu madde
bunun bir örneği, burası bunun bir örneği. Bu tür benzer yasalar getirdiniz,
problemi çözmedi. Vatandaşın durumu, vergi ödeyemedikçe… Kişi başına millî
geliri artırıyorsunuz. Kitaba koydunuz, üç gün sonra Devlet Planlama
Teşkilatının şu sayılı yazısı üzerine programda düzeltme yapıyorsunuz. O orada
yanlışlıkla konulmuş bir şey değil ki. Daha önce koyduğunuz kriterler
belli. Siz ne yapıyorsunuz? O kriterlerin dışına
taşıyorsunuz, başka kriterler koyuyorsunuz. Koyduğunuz kriterlerde
kişi başına millî gelir bir gecede, bir saniyede 2.500 dolar birden artıyor.
Bunun hiç iler tutar tarafı yok.
Şimdi, gelin, bu tasarıya başka bir şey ilave edelim. Nasıl olsa
vatandaş bu sefer de ödeyemeyecek. Bundan sonraki birkaç yıl içinde kamusal
mali yükümlülükleri yerine getirmeyenlere de, yani getirmeyeceklere,
getiremeyeceklere de şimdiden bir imkân tanıyalım, kolaylık olsun. Bunu buraya
getirmemiş olun, tekrar tekrar getirecek durumda olmayın, bu sıkışıklıklar
olmasın; biz bu kadar Hükûmeti tenkit etmeyelim, vatandaşlarımız bu problemi
yaşamasınlar, bize temmuzda Sayın Başbakan söz verdi ama şubat ayına geldik,
neredeyse temmuza geliyoruz, daha hâlâ tasarı üzerinde çıkacak mı, çıkmayacak
mı endişesini yaşamasın onlar. Gelin, önümüzdeki yıllarda da bu işi
ödeyemeyeceklere şimdiden bir esneklik sağlayalım, bir güzellik yapalım. Yani
bunu ne yapmak lazım? Bakmak lazım. Böyle olur mu diyeceksiniz, olur. Yukarıda,
Komisyonda, af kanununda öğrencilere, haziranda atılacaklara da af getirdi
arkadaşlar önergelerle, sonradan çıktı. Yani nasıl olsa atılacak, atılacağına
göre onlara kolaylık sağlayalım. Burada da nasıl olsa vergiyi ödemeyecek,
onlara da bir kolaylık sağlayalım, ne olacak. Hükûmetin mantığıyla bir problemi
yok.
Ben çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkanım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 142 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
Madde 142 – 25/1/2006 tarihli ve 5449
sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Geçici Madde 5- Bu Kanunun 20 nci maddesinin son fıkrası hükmü
2011 yılı için uygulanmaz.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Eklenen geçici madde 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu,
Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanunun 20’nci maddesinin son fıkrası
hükmünün 2013 bütçe yılına kadar uygulanmayacağını öngörmektedir.
20’nci maddenin son fıkrası ise Ajansın yıllık personel giderleri
toplamının gerçekleşen en son yıl bütçe gelirlerinin yüzde on beşini
aşamayacağına dairdir.
Ajans, 2006 yılının Ocak ayında kurulmuş olmasına rağmen bugüne
kadar yasada öngörülen gelirleri toplamakta başarılı olamamış, buna karşılık
sabit personel harcamalarını yapmak zorunda kalması nedeniyle bu giderlerin
toplam gelirler içindeki payını kanunun emrettiği yüzde 15'in altında tutmayı
başaramamıştır.
Şimdi yasa ile bu oranı 2013 yılı bütçesine kadar tutturamama
yetkisi verilmektedir.
Ajansın toplamakta başarılı olamadığı gelirleri yasanın 19’uncu
maddesinde şu şekilde sayılmıştır:
a) Bir önceki yıl gerçekleşen genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından, vergi iadeleri ile mahallî idarelere ve
fonlara aktarılan paylar düşüldükten sonra kalan tutar üzerinden, binde beş
oranında her yıl ayrılacak transfer ödeneğinden, Yüksek Planlama Kurulunca her
bir ajans için nüfus, gelişmişlik düzeyi ve performans ölçütlerine göre
belirlenecek pay.
b) Avrupa Birliği ve diğer uluslararası fonlardan sağlanacak
kaynaklar.
c) Faaliyet gelirleri.
d) Bir önceki yıl
gerçekleşen bütçe gelirleri üzerinden, bölgedeki il özel idareleri için;
borçlanma, tahsisi mahiyetteki gelirler ile genel, katma ve özel bütçeli kuruluşlardan
alınan yardım kalemleri hariç tutulmak üzere yüzde bir, belediyeler için;
borçlanma ve tahsisi mahiyetteki gelir kalemleri hariç tutulmak üzere yüzde bir
oranında, cari yıl bütçesinden aktarılacak pay.
e) Bölgedeki sanayi ve ticaret odalarının, bir önceki yıl
kesinleşmiş bütçe gelirlerinin yüzde biri oranında, cari yıl bütçesinden
aktarılacak pay.
f) Ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarca yapılan bağış ve
yardımlar.
g) Bir önceki yıldan devreden gelirler.
Bakanlar Kurulu, il özel idareleri için belirlenen oranı yüzde
beşe kadar yükseltmeye ya da bu Kanunda belirlenen oranına kadar indirmeye,
belediyeler için belirlenen oranı ise; yarısına kadar indirmeye ya da bu
Kanunda belirlenen oranına kadar yükseltmeye yetkilidir.
Birinci fıkranın (d) ve (e) bentlerinde belirtilen paylar, ilgili
idare ve kuruluşlar tarafından haziran ayının sonuna kadar ajans hesabına
aktarılır, (d) bendinde belirtilen paylar, süresi içerisinde aktarılmadığı
takdirde, bu idarelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilat
toplamı üzerinden ayrılan paydan ilgisine göre Maliye Bakanlığı ve/veya İller
Bankasınca kesilerek ilgili ajans hesabına aktarılır. Diğer alacakların
tahsilinde, genel hükümlere göre işlem yapılır.
Bugüne kadar maddede sayılan gelirlerin tahsil edilememesi bundan
sonra da tahsilinde sıkıntı çekileceği anlamına gelmektedir.
Bu nedenle, soruna 2011 yılı sonuna kadar bir çözümde bulunulması
için geçici maddedeki tarih 2011 yılı sonuna çekilmektedir.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.31
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60’ıncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 142’nci maddesi üzerinde
verilen İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
142’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
143’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 143. maddesi ile
5664 sayılı Kanunun 3 üncü fıkrasının sonuna eklenen cümledeki “müteakip”
ibaresinin “takiben” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli Antalya Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan |
Kırşehir Çankırı |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması
ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
143 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
R.
Kerim Özkan Abdullah
Özer |
Burdur Bursa |
Madde 143 - 22/5/2007 tarihli ve 5664
sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunun 4
üncü maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Bu fıkrada tanımlanan hak sahiplerine EGYO tarafından ödenen kâr
paylarının EGYO'nun yükümlülüğünü aşan kısmı, Hazine Müsteşarlığınca
incelenmesini müteakip düzenlenecek rapora istinaden Hazine tarafından EGYO'ya
ödenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Konunun daha iyi anlaşılması için işbu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sayın Şandır, bu önergeyle madde tümden değiştiği için maddenin
üzerindeki değişiklik önergesini işleme alma imkânı kalmamıştır.
Haluk Bey, senin konuşma şansın kalmadı, madde…
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Benim değildi zaten.
BAŞKAN – Evet.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
144’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 144. maddesi ile
5570 sayılı kanunun 1 maddesine eklenen 3 fıkranın son cümlesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli Antalya Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan Mithat
Melen |
Kırşehir Çankırı İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı” nın 144 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
R. Kerim
Özkan Mehmet Ali Susam Abdullah Özer |
Burdur İzmir Bursa |
Madde 144- 27/12/2006 tarihli ve 5570
sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi
Kullandırılmasına Dair Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
“avans olarak” ibaresi madde metninden çıkartılmış ve maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
“(3) 15/11/2000 tarihli ve 4603 sayılı
Kanun ile bu Kanuna istinaden T.C. Ziraat Bankası A.Ş.'ye, ödemeleri T.C.
Ziraat Bankası A.Ş. kanalıyla yapılmak üzere tarım kredi kooperatiflerine ve
Türkiye Halk Bankası A.Ş.'ye Bakanlar Kurulu kararları uyarınca verilen
görevler nedeniyle doğan ve bankalar ile tarım kredi kooperatifleri kayıtlarına
göre gerçekleşen gelir kayıpları ve görev zararları, bankalar ve tarım kredi
kooperatifleri tarafından yapılacak ödeme talebine istinaden, ilgili
mevzuatında belirlenen usul ve esaslar kapsamında Hazine Müsteşarlığı
bütçesinde yer alan ilgili harcama tertiplerine gider kaydedilerek ödenir. Bu
ödemeler, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanununun 35 inci maddesi hükümlerine tabi değildir.
(4) Yapılan ödemeler yıllık olarak Hazine Kontrolörlerince
incelenir. İncelemeler sonucunda düzenlenen raporlarda; hesaplanan tutar ile
Hazine Müsteşarlığı bütçesinden yapılmış bulunan ödemeler arasında fark
bulunduğunun tespiti halinde taraflar yükümlülüklerini faizsiz olarak yerine
getirir. Ancak, ilgili teşebbüs veya kuruluş tarafından
yapılan talebin gerçek olmayan belge ve işlemlere ilişkin tutarları da içerdiğinin
tespiti halinde, gerçek olmayan belge ve işlemlere ilişkin olup Hazine
tarafından teşebbüs veya kuruluşa ödenmiş bulunan tutar Hazine Müsteşarlığı
tarafından, söz konusu ödemenin yapıldığı tarihten itibaren 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun çerçevesinde gecikme zammı oranında
faiz uygulanarak tahsil edilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Susam, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında Bakanlığın ve Komisyonun önergemize katılmaması için hiçbir gerekçe yok.
Bizim ilave ettiğimiz olay şudur: Eğer yapılan incelemede
usulsüzlük nedeniyle kontrolörlerce kurum arasında farklılık varsa usulsüzlük
nedeniyle yapılanlara faiz uygulanması. Bu, kamuyu koruyan bir anlayıştır.
Aslında bunun yapılması gerekir ama maalesef arkadaşlarımız katılmadılar.
Şimdi, bu konuştuğumuz madde aslında kamuoyunda görev zararları
olarak bilinen, Ziraat Bankası ve Halk Bankası vasıtasıyla esnaf sanatkâra veya
tarım kredi kooperatifleri vasıtasıyla köylüye, çiftçiye kullandırılan
kredilerle ilgili, Hükûmetin aradaki faiz farkını ödeyerek oluşan görev
zararını değerlendirdiğimiz bir madde.
Bu maddeyi değerlendirirken bir şeyi hep beraber bir kez daha
konuşalım. Şu kriz öncesi, Halk Bankası ve Ziraat Bankasını Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmeti özelleştirme sürecine girmişti. Diyordu ki: “Görev zararları
nedeniyle bizden önce bu bankalar çok zarar etti. Bu bankaları biz
özelleştirerek görev zararlarını ortadan kaldıralım ve kamu bankaları mümkün
oldukça özelleştirilerek, kamu, bankacılık kesiminden elini ayağını çeksin.”
şeklinde bir anlayış vardı. Bunun karşısında bizler de diyorduk ki: Finansmana
ulaşmada tarım kesiminin, köylünün, esnafın, sanatkârın çok ciddi, finansmana
ulaşma zorlukları var. Bunun için kamunun, bu alanda, finansman alanında,
bankacılık alanında bulunması lazım. Hatta Avrupa’da bu konuda çok ciddi
şekilde kamu ağırlığı hissedilir, bankalar dışında kooperatifler aracılığıyla
da finansmana ulaşmada bu kesimlere destek verilir. Bizim Anayasa’mız da bu
kesimlerin korunması ve kollanmasını emrettiği için onların finansman
ihtiyacını karşılamada daha çok kamu bankalarına ihtiyaç vardır. Maalesef, bu
söylediklerimize rağmen, özelleştirme sürecine gitmek üzereyken dünyada bir
kriz patladı ve bankacılık sektörü krediler konusunda, özellikle yabancı banka
ve özel sektör bankacılığı ayak direme noktasına girdiğinde kamu bankalarının
önemi anlaşıldı ve o zaman Ziraat Bankası ve Halk Bankasının özelleştirme
süreci hemen durduruldu, unutuldu ve o bankalar aracılığıyla… Hatta Başbakan çıkıp
özel sektör bankacılığına ihtarlar vermeye başladı. Bu bankaları devreye sokup
kriz döneminde finansman konusunda çıkan zorlukları aşmak için bu iki bankayı
Hükûmet istediği gibi kullanma noktasına geldi. Demek ki bizim söylediklerimiz
doğruymuş. O gün sizin bizi dinlemediğiniz şeyler… Kriz döneminde Cumhuriyet
Halk Partisinin, finansman konusunda, bankacılık konusunda ne kadar doğru
söylediğini hayat bir kez daha hepimize gösterdi.
Değerli arkadaşlar, aslında bu iki bankanın varlığı da yeterli
değildir. Özellikle tarım kesiminin ve esnaf sanatkârın kamu tarafından finanse
edilmesinde kamu bankalarının ve kooperatiflerin önemi çok fazladır. Bugün
bakın, İnternet sitelerinde ve bazı gazetelerde satılık köy görürsünüz. Bir köy
bankalardan aldığı kredi nedeniyle borçlarını ödeyemeyince “Satılık Köy” diye
ilan asmış. Gerekçeleri de şu: “Bize gelip çok uygun faizli krediler ve kredi
kartları dağıtan bankalara aldandık, hepimiz borçlandık ve bugün bu borçları
ödeyemeyince köyümüzü satma noktasına geldik.”
Demek ki arkadaşlar, bugün Türkiye’de, finansmana ulaşmada ve
ucuz, uygun, zamanında finansman almada, özellikle esnafın, sanatkârın, köylü
kesiminin ciddi zorlukları var. Bu zorlukları aşabilmek için de işte, Ziraat
Bankasına, Halk Bankasına, tarım satış kooperatiflerine, tarım kredi
kooperatiflerine ve esnaf kefalet kooperatiflerine ihtiyaç var. Daha
onlarcasının olması bu kesimler için önemlidir.
Biz, bu anlamıyla buralardaki görev zararlarının önemli
olmadığını, bu kesimlere verilecek her türlü desteğin ekonomiye verilmiş destek
olduğunu düşünüyor, bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 144. maddesi ile
5570 sayılı kanunun 1 maddesine eklenen 3 fıkranın son cümlesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mithat
Melen (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Melen, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 144’üncü maddesi ile 5570
sayılı Kanun’un 1’inci maddesine eklenen üçüncü fıkranın son cümlesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, aslında, hemen bu maddeyi çıkarmak kolay
bir şey gibi görünüyor önergelerde, belki de kolay; çok basit yazılıyor, bunu
yazması kolay, üzerinde çalışılmamış gibi görünüyor ama burası öyle değil.
Bakın, niye öyle değil? Çünkü bu maddenin içerisinde çok önemli bir şey var, o
da şudur: Mesela, madde 1’in ikinci fıkrasında “avans olarak” metinden
çıkarılmasıyla paralel bir yapısı var bunun yani onu oraya getirdiğiniz zaman,
o zaman 5018 sayılı Kanun’da Hükûmet kendi çıkardığı kanuna uymak istemiyor
demektir. Bu çok ilginç bir şey. Yani bunu bilerek
tabii yapıyor mutlaka bunu yapanlar, bu kanunu hazırlayanlar ama o zaman niye
yanlış hukuki düzenleme yapılıyor, sonra niye düzeltilmeye çalışılıyor? İşte esas mesele her zaman olduğu gibi birinci kareye gelmemizle
ilgili. O birinci kare de şu: Bütün çıkarılan kanunlar, bütün burada
yapılan tartışmalar, üzerinde çok çalışılmadan, düşünülmeden ezbere yapılmış
işler, sonra da onları düzeltmek için ettiğimiz gayretler. Yine bu kanunun
değişmesi için yakında yine başka türlü önergeler verilecek.
Şimdi, belki bunlarla tebrik etmek lazım sizleri. Kamuoyunu bunlarla meşgul edip gerçek ekonomiyi, ekonomide neler
olduğunu pek anlatmak, göstermek de istemiyorsunuz çünkü bunlar anlaşıldığı gün
zaten işler o kadar gecikmiş olacak ki… Türkiye’de ekonomi hakikaten sıkıntı
içerisinde, öyle çok göründüğü gibi değil, çok parlak gitmiyor işler. Ha bundan
da çok memnun olduğumu falan zannetmeyin. Çünkü bu sene
sıkıntılı bir sene. Bu sene zor bir sene. Bir de seçim senesi. Bu sene
alınacak bütün bu seçimle ilgili kararlardan sonra bütün muslukları
gevşeteceğimiz için altı ay sonra bunları tekrar kısmak zorunda kalıp hep
birlikte sıkıntısını çekeceğiz. Niye? Bir türlü altyapıyla ilgili meselelere
giremediğimiz için. Bu da aynı. Bu da altyapıyla
ilgili bir meseleydi. Bununla hiç uğraşmadık. Şimdi birdenbire bunu getirip
çözmeye çalışıyoruz. Ama bundan ne fayda edineceğiz, onu da bilemiyorum, onu da
herhâlde kanunu getirenler…
Mesela o 5570 sayılı Kanun’un tümünde aslında sıkıntılar var. O
zaman 5018 sayılı Kanun niye ortaya, gündeme tekrar geliyor? Eğer bundaki
maksat Sayıştay denetiminin dışına çıkmaksa, o da çok doğru değil. Yani niye
doğru değil? Zorunlu olarak Sayıştay, kendi kendimizi denetlemek için
seçtiğimiz bir kurum. E, Sayıştayın denetiminden niye böyle karamsar olup veya
işte dolambaçlı yollarla kaçmaya çalışıyoruz, onu da çözemiyorum ben. Yani o
zaman Sayıştayın varlığı hakkında da tereddütlerinizin olması lazım. Niye bu,
Sayıştay denetiminden çıkarılıyor? O zaman 5018 sayılı Kanun niye var? Hep
bunları kendi kendimize sormamız lazım. Zaten ben dâhil -bunu çok samimi
söylüyorum- bu torba kanundan hiçbir şey anlamıyorum. Türkiye’de de çok
anlaşıldığını zannetmiyorum birkaç uzmanın dışında. Ama hep beraber bunun
fiyatını ödeyeceğimiz de kesin anlaşıldığı zaman.
İşte, bilmem, üniversitelerden tutun da 50 bin kişiyi sokağa
çıkarmaya kadar bir sürü madde var. Üniversitelerde kredi meselesini bile bu
kanunla çözüyoruz. Ne kadar acı. Hep bir sistemden, hep bir intizamdan,
dünyayla bütünleşmekten bahsederken, söz ederken, hiç dünyayla ilgimiz yok
sanki. El yordamıyla işleri çözmeye çalışan bir Türkiye Büyük Millet Meclisi. Esas bence üzücü olan bu. Ama her şeye rağmen, en azından bu
maddeyi çıkarırsak belki bir yanlıştan da döneriz.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Melen.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
145’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeler aynı
mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı” nın 145 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
R. Kerim
Özkan Abdullah
Özer Hüseyin
Ünsal |
Burdur Bursa Amasya |
Diğer önergenin imza sahipleri:
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli Antalya Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan |
Kırşehir Çankırı |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ünsal, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 145’inci maddeyle ilgili verilen
değişiklik önergesi üzerine söz aldım, saygıyla selamlıyorum.
Bizler aynı zamanda Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun
üyesiyiz. Kalkınma Bankası da Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun inceleme
kapsamı içerisinde yani KİT’tir. Biz bu bankanın incelemesinde çok üzerinde
durmamıza rağmen Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda bir sorumuzun cevabını
alamadık. Sayın Bakan buradayken ve kanun da geçerken Hükûmetten bu konuyla
ilgili neler yapıldı? Bu konudaki merakımızın cevabını almak için söz aldım.
Değerli milletvekilleri, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu
bildiğiniz gibi Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetlenmekte, Yüksek
Denetleme Kurulunun geçmiş yıllardaki raporları da bizlere intikal etmektedir.
YDK raporları bizlere intikal ettikten sonra alt komisyonda görüşmeler yapılır
ve üst komisyona gelir. Üst komisyonda yapılan görüşmelerde de o gelen KİT’in
bütün hesapları, faaliyetleri incelenir. Bu inceleme esnasında karşılaştığımız
çok özel bir durum oldu. Bu konuyu özellikle burada belirtmek istiyorum ve bu
özel durumun Türkiye Büyük Millet Meclisinin kayıtlarına geçmesini istiyorum.
Yüksek Denetleme Kurulu üyesi Kalkınma Bankasının
hesaplarını incelerken Kalkınma Bankasında birtakım usulsüzlüklerin, kanuna
aykırılıkların olduğunu tespit ediyor ve bu tespiti yaptığında, bu konunun da
farkına varıldığında Kalkınma Bankasının yöneticileri Yüksek Denetleme Kurulu
Başkanına gidiyor ve böyle bir tespit yapıldığını, bu tespitin düzeltilmesini,
bu tespitin, bu usulsüzlüklerin YDK raporlarına geçmemesini istiyor ve bunun
üzerine de Yüksek Denetleme Kurulu Başkanı, o tespiti yapan Yüksek Denetleme
Kurulu üyesini aynı gün görevden alıyor ve bir başkasını görevlendiriyor ama o
gün başka bir iş daha oluyor değerli arkadaşlarım. Yüksek Denetleme Kurulu Başkanının oğlu, bu olaylar görülürken,
aynı günler içerisinde, hiç hak etmediği hâlde, eğitimi yetersiz olduğu hâlde,
çalışma süresi yetersiz olduğu hâlde Kalkınma Bankasında görevli olarak
başlıyor. Şimdi, böyle bir al gülüm ver gülüm. Kalkınma Bankasındaki
usulsüzlükleri ortaya çıkaran denetçiyi bir kenara atıp, onun yerine başka bir
denetçi koyup, Yüksek Denetleme Kurulu Başkanının oğlunun Kalkınma Bankasında
görev alması ve tespit edilen usulsüzlüklerin de YDK raporlarından çıkarılması
bir AKP klasiğidir. Uzun zaman, uzun süre bu konuyu hem Mecliste hem Komisyonda
dile getirdiğimiz hâlde, Adalet ve Kalkınma Partisinin ne yöneticilerinden ne
de Hükûmetten herhangi bir cevap alamadık.
Bu konuyu burada söz etmek için söz aldım. Önergemiz lehinde oy
kullanmanızı talep ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünsal.
Diğer önerge de aynı mahiyette olduğu için…
Sayın Günal, siz mi konuşacaksınız?
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yine geldik başka bir taşınma maddesine.
Ben, her seferinde size bunları hatırlatacağım. Şimdi rakamları tekrar
söyleyeyim, kaç para o bankalar oraya vermişti, ilaveleriyle beraber: 223,5
milyon Halk Bankası, 211,5 milyon Ziraat Bankası, Vakıfbank yine KDV’si dâhil
söylüyorum -bilgiler yanlış değil, hepsi doğru- net verilen para… TOKİ’ye
teslim etmişler. Sayın Bayraktar “Ben bu paraları onlardan aldım, 600 milyon.
Bana para akıyor.” dedi. Onun da itirafı var, ne kadar verdiklerini duyduk.
BDDK yine 168 milyon, SPK 80 milyonluk ödeyecek yer almış. O maddelere
geleceğiz de ben şimdiden size yine ne kadar para oraya aktarıldığını
söyleyeyim.
Değerli arkadaşlarım, 2008 yılında Sayın Başbakan “Kanunsa,
gerekirse kanun çıkarırız.” diyerek bunların sinyalini vermişti. Bir anda
baktık, burada, İstanbul’a böyle bir haber geldikten sonra, hemen emlak
fiyatlarında, çevredeki arsaların fiyatlarında ciddi anlamda bir artış olmuş.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben hâlâ cevabını bulamadım, sormaya
devam edeceğim, eğer Hükûmet üyelerinden birisi beni muhatap alır, söylerlerse
-Sayın Demir yine burada nöbetçi olarak, onun fazla maddesi yok ama- neden
Ataşehir’e taşınmak istendiğinin cevabını istiyorum. Hadi İstanbul’a
taşındınız, İstanbul’a taşınmasının da bir gerekçesi yok, hepsini anlatıyoruz
ama hâlen merak ediyorum ne var Ataşehir’de? Kimin yatırımları var? Ataşehir’in
neresine finans merkezi kuracaksınız? Defalarca sordum, bir tane örnek getirin
bana, dünyanın hiçbir yerinde bir bölgesel finans merkezi var mı? Hepsinin bir
araya toplandığı bir site var mı? Bunları bana bir anlatın. Adamları nasıl
taşıyacaksınız, orada bir uluslararası finans toplantısı yaptığınız zaman hangi
havaalanından, kaç dakikada gelecekler? O bina yoğunluğunu artırdığınız zaman…
Hani iptal ettiğimiz büyükşehire alma yetkisi istemiştiniz Komisyona
geldiğinizde, İFM kanunu geldiğinde 5’inci madde vardı, ilçe belediyeleriyle
çözememiştiniz ve büyükşehire yetki istemiştiniz, vermemiştik, tepkiler üzerine
de geri çekmiştiniz. Şimdi, o yoğunlukların içerisinde bu trafik sorununu nasıl
çözeceğiz Allah rızası için? Yani “Bir anda banka rüzgârı gelince Ataşehir’de
ev fiyatları üçe katlandı.” diyor. Evdekiler ayrı ama o arsalar kimin? Yanında
kimler proje yapıyor? Bu TOKİ bu projeleri kime veriyor? Başka kimler geldi,
uluslararası hangi projeler var? Birisi çıksın, muhatap alıp bize bir bilgi
versin. Neden Ataşehir?
Şimdi yeni bir şey duyduk, herhâlde yeni rant
yaratma projeniz var. Sayın Başbakan geçenlerde bir inci daha döktürmüş: “Yeni
İstanbul Projesi” Yukarı doğru… Merak ediyorum, henüz daha bulamadım, fırsat
bulursam, bu torba bitsin araştıracağım oralarda kimler arsa kapatmış, ne olmuş
yukarıya doğru? Hani şu arkasından getireceğiniz 2B’lerle ilgili yasayla
alakası var mı vallahi merak ediyorum şimdi.
Ben hâlâ istiyorum, Ataşehir’e neden finans merkezi yapıyorsunuz?
İstanbul’u hadi anladık. Yapılan komisyonların buradaki raporlarını sizlere
okudum. Raporların hepsi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkilileri de var.
Vali Yardımcısının başkanlığında gelen, tespit edilen yerlerin içerisinde en
kötü olan, ulaşım olarak, altyapı olarak en kötü olan yer Ataşehir. Yani burada
bir, varsa Levent ile Maslak arasında zaten var. Bir de finansal olarak ne
yapmaya çalışıyorsunuz, ben gerçekten merak ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bu bankaların taşınması hiçbir ekonomik
gerekçeye dayanmıyor hele Türkiye Kalkınma Bankasının. Ne yapacak yani? Türkiye
Kalkınma Bankası ne yapıyor İstanbul’da? Siz zaten sanayiyi bırakmıyorsunuz,
sadece hizmetler kalıyor, İstanbul’un dışına çıkıyor… Ne yapacak, Türkiye Kalkınma
Bankası İstanbul’da kime ne kredisi verecek? Yani onun dışındaki Türkiye’ye
kredi verilmeyecek mi? Niye taşıyorsunuz, ben merak ediyorum. Eğer gerekçeye
dayanırsa daha önce de söylemiştim. Bazı arkadaşlar “Bizim illeri niye
söylemedin?” diye iktidar
kanadından da söylediler. Ben sadece faaliyet alanına göre
söylemiştim. “Ziraat Bankası Urfa’ya ya da Konya’ya gitsin.” derken ziraatla
uğraşan iller olarak söyledim veya “Halk Bankası Kayseri’ye gitsin.” dedim.
Öbür arkadaşlarımız alınmış. Bursa’ya da gidebilir, Antep’e de gidebilir,
Denizli’ye de gidebilir. Ferit Bey alınır belki. Malatya’ya da gidebilir Sayın
Aslanoğlu. Yani o yönden sıkıntımız yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yok, bizim hakkımız değil.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ama bunlar gerçekten gerçek bir gerekçeye
dayanmıyor, hepsi birtakım siyasi hesaplara, İstanbul’u başkent yapma hesabına
ve arsa, arazi rantına dayanıyor diyorum. Cevap
gelirse öbür maddelerde özür dileyeceğim. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
146’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 146 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek R. Kerim
Özkan Harun
Öztürk |
İstanbul Burdur İzmir |
Abdullah
Özer Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Bursa Malatya |
Madde 146- 19/10/2005 tarihli ve 5411
sayılı Bankacılık Kanununun 3 üncü maddesinde yer alan “Destek hizmeti
kuruluşu” tanımı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Destek hizmeti kuruluşu: Bankaların, mevduat veya katılım fonu
kabulü, nakdî, gayrinakdî her cins ve surette kredi verme ve bu Kanunun uygulamasında
kredi olarak sayılan işlemler dışında kalan faaliyetlerini banka adına
gerçekleştiren; ya da mevduat veya katılım fonu kabulü dışındaki
faaliyetlerinden herhangi birinin pazarlanması da dahil
gerçekleştirilmesinde bankaya yardımcı nitelikte hizmet veren kuruluşları,”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 146. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Erkan Akçay Doç.Dr. Mehmet Günal |
Denizli Manisa Antalya |
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır Metin
Ergun |
Konya Mersin Muğla |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan |
Kırşehir Çankırı |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Yalçın, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
146’ncı madde üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüyorum ki önergeler üzerinde konuşmak
çok anlamlı da değil, nasılsa dinlemeden bir refleks hâlinde reddediyorsunuz.
Bu fırsatı bulmuşken, aslında geçen hafta da üzerinde konuştuğum bir konuyu, o
kadar beni sarstı ki gerçekten, tekrar gündeme getirmek istiyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, elbette insanlar bir siyasi
partide siyaset yaparlar, oradan aday olurlar. Süreç içerisinde belki siyaset
yaptıkları parti kendi arzu ettikleri çizgiden çıkabilir ya da kendisinin
siyasi fikirleri değişebilir ve olabilir, kopmalar, ayrışmalar yaşanabilir, bu
Mecliste de birçok arkadaşımız geçmişte başka partilerde siyaset yapmış
olabilir, ben bunu çok yadırgamıyorum, fakat Beypazarı Belediye Başkanının bir
istifa süreci yaşandı.
Şimdi, arkadaşlar, burada daha önce Belediye Başkanlığı yapan
Sayın Mansur Yavaş, Büyükşehir Belediye Başkan adayımız olmuştu. Öylesine
siyasi zarafet örnekleri sergiledi ki orada, eğer Hükûmet içerisinde, Kabineden
destek aldığı bir hizmet olmuşsa, o hizmetin kenarına, bu hizmet şu bakanın
sayesinde yapılmıştır tabelaları asacak kadar siyasi zarafet içerisinde hareket
eden bir insandı. Onun başarılarıyla tekrar seçim kazanan Cengiz Özalp,
birdenbire, partimizle hiçbir ideolojik ayrışma, çatışma, tartışma yaşamadan,
bir sabah bir baktık ki, Sayın Melih Gökçek’in kolunda partinize katıldı.
Arkadaşlar, eğer şu olsaydı, bu arkadaşımız “Benim artık
Milliyetçi Hareket Partisiyle fikirlerim örtüşmüyor, Adalet ve Kalkınma
Partisinin fikirlerini benimsiyorum ve buraya katıyorum.” deseydi, inanın, bu
da beni sarsmazdı ama “Ben seçmenlerime ihanet ettim, hizmet almak için buraya
katılıyorum.” cümlesini kullanmış bir insanı partinize kabul etmiş olmanızı
siyasi ahlak bakımından sorgulanmaya muhtaç görüyorum. Böyle bir şey olamaz. Şimdi bakın…(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Bir dakika sayın milletvekilleri, bir dinleyiverin, bakın.
Bugün, bu arkadaşımız yeni bir beyanatta bulunmuş, basında yer
aldı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek Beypazarı Belediyesine
hoş geldin hediyesi olarak iki çöp toplama kamyonu, bir cenaze aracı, bir de iş
makinesi hibe etmiş. Belediye Başkanı da
“Bir de süpürge kamyonu hibe edilecek. Ayrıca, Ankara Büyükşehir Belediyesi
parklarımızda yeni düzenlemeler yapacak. Bir de turistler için şehir terası
yapılacak. Evet, seçmenlerimi üzdüm, MHP’den seçildim, ihanet ettiğim doğrudur.
Ben siyaset adamı değilim, hizmet için geldim.” ifadesini kullanıyor.
Arkadaşlar, çok sayıda milletvekilisiniz. Bu cümleye birinizin en
azından siyasi etik adına, bir ilke adına itiraz etmesi gerekir yani siz
aslında bu cümleyi ifade eden bir insanı aranıza katarak diyorsunuz ki Türk
Halkına: Biz belediyeler arasında ayrım yapan, kendi partimizden olana birtakım
kamu imkânlarını sevk eden bir Hükûmetiz.
Ben, bunu kabul edemiyorum. Bu yaklaşımı, bu anlayışı makul
bulamıyorum. İstiyorum ki, buna içinizden birisi ya da Sayın Bakan bir itiraz
etsin, böyle bir gerekçenin haklı olmadığını, ahlaki olmadığını ifade etsin.
Böyle bir şey olamaz.
Değerli milletvekilleri, bu itirazı yapmayacaksanız eğer ben bu
tabloyu, bu resmi Türk filmlerindeki bir sahneye benzetiyorum. Çok yaşanmıştır
Türk filmlerinde; bir mazbut aile kızı bir gariban biriyle sevgilidirler,
evlenme hayali kurarken, bir zengin aktör çıkar film içerisinde ve o mazbut
kızımız, o ana kadar filmin iyi aile kızı, hanım kızı o zengin adamın peşine
takılır ve bir zaman sonra da bakarsınız ki o zenginin pahalı arabalarıyla caka satmaya başlar.
Bu işin özeti budur. Bu Belediye Başkanının resmi benim gözümde o
Türk filminin sahnesi şeklindedir. Belediye Başkanınızın, büyükşehrin
gönderdiği araçların önünde, bu arkadaşımız mazbut yaşamı terk edip, zengin
araç peşine takılmış bir genç kız durumuna düşmüştür.
Bunu da takdirinize sunuyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 146 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
Madde 146- 19/10/2005 tarihli ve 5411
sayılı Bankacılık Kanununun 3 üncü maddesinde yer alan “Destek hizmeti
kuruluşu” tanımı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Destek hizmeti kuruluşu: Bankaların, mevduat veya katılım fonu
kabulü, nakdî, gayrinakdî her cins ve surette kredi verme ve bu Kanunun
uygulamasında kredi olarak sayılan işlemler dışında kalan faaliyetlerini banka
adına gerçekleştiren; ya da mevduat veya katılım fonu kabulü dışındaki
faaliyetlerinden herhangi birinin pazarlanması da dahil
gerçekleştirilmesinde bankaya yardımcı nitelikte hizmet veren kuruluşları,”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Aslanoğlu konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri, tabii, burada bugün her nedense bürokratları getirmiyorsunuz.
Burada bu mektubu vereceğim bir bürokrat göremiyorum. Aslında bu mektubu…
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Var, var…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Nerede, nerede? Yoktur işte.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Var, var…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Niye yalan söylüyorsunuz?
Nerede bürokratlar burada?
AHMET YENİ (Samsun) – Mevlüt Bey, orada oturuyor arkadaşlar!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Oradaki bürokratların kim
olduğunu biliyor musunuz?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sadece, Kalkınma Bankası Genel
Müdürünün dışında başka kimse yok burada.
AHMET YENİ (Samsun) – Kalkınma Bankası yok şu anda, gitti, başkası
geldi.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
BDDK…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yeni geldi, yeni geldi. Şimdi,
Sayın Başkan, hoş geldiniz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Arkadaki Mustafa bizim bürokratımız,
Bütçe Müdür Yardımcısı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Şimdi benim muhatabım BDDK.
Size bir mektup okuyacağım. Hani “Faizler yüzde 3, yüzde 5, işte yüzde… TÜFE,
ÜFE, TEFE.” diyordunuz ya. Bakın, size bir mektup okuyacağım.
HASAN ANGI (Konya) – Reel faiz, reel…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - 3 bin lira anapara, yüzde 87
faiz oranıyla…
RECAİ BERBER (Manisa) – Nasıl oluyor o?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Buyurun.
RECAİ BERBER (Manisa) - Hangi dönem bu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yeni yeni… Tarih, 22 Aralık
2010. 3 bin lira anapara…
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Uydurma, uydurma o…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Anlamadım…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Beyefendi, uyduran sizsiniz!
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Başkası uydurmuş, başkası…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ya edebinle orada otur ya laf
konuşmayın! Ne demek? Kim uydurur? Kim uydurur? Yalancı insan uydurur. Ne demek
“Uydurma.”?
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, Mevlüt Bey, Genel Kurula hitap edin
efendim, lütfen…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ya edebinle otur, ya gel konuş.
Ayıp ya!
Bak, belgeli, bilgili konuşuyorum.
RECAİ BERBER (Manisa) – Mevlüt Bey, sen bankacısın, yüzde 87 faiz
olmaz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – İhtarname tarihi, 22/10/2010.
RECAİ BERBER (Manisa) – Sen bankacısın, yüzde 87 faiz olmaz yani.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Buyurun… Ben “Vereceğim,
yetkiliye vereceğim.” diyorum ya. Adam, borcunu ödeyecek makam bulamamış.
RECAİ BERBER (Manisa) – Hangi banka?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Birleşik Fon Bankası… Buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) – Bulur, bulur Mevlüt Bey. Sen bu işi
bilirsin. Nasıl bulamaz yani? Bankacılık yaptın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Beyefendi, mektup da burada,
mektup da burada… Ben adamı tanımam, bilmem. Adamı ne tanırım ne bilirim, ne
tanırım ne bilirim. Mektup da burada, ihtarname de burada. Faiz oranı yüzde 87.
Böyle bir faiz oranı var mı? Soruyorum, var mı?
RECAİ BERBER (Manisa) - Olmaması lazım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Recai Bey, bakar mısın şuna
rica ediyorum. Rica ediyorum Recai Bey.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Oraya gelemez.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Recai Bey…
BAŞKAN – Sonra… Sonra...
AHMET YENİ (Samsun) –Bak yine sahibine vermedin Mevlüt Bey.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Vereceğim, vereceğim. Ben de
çok numune var, veririm. Daha başka da var, başka da var Ahmet Bey.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Belgeyi verdin, ne anlatacaksın bize?
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, vaktiniz doluyor, konuşunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Mektup da burada, ihtarname de
burada. Eğer bir taraftan yüzde 87 faiz oranını ve Birleşik Fon Bankası,
TMSF’nin bankası… Eğer vicdanınıza…
RECAİ BERBER (Manisa) – Allah’ını seversen tarih 1999.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Beyefendi, faiz oranına bakın.
Faiz oranına bakın, faiz oranına.
AHMET YENİ (Samsun) – 99’daki faiz o.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır efendim, son, son, son...
3 bin lira anapara, 51 bin lira olmuş. Her şey burada.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hangi tarihte başlamış?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ben şunu söylüyorum: 87’lik
faiz oranı var mı, yok mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 99 buradaki.
AHMET YENİ (Samsun) – Ya, doğrudur senin dediğin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – 99’da başlamış.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Beyefendi, 87, son ortalama
faiz oranı, hesapladığı faiz oranı 87.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 99’da zaten yüzde 7.500’dü. Niye
7.500’dü 99’da?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Beyefendi, hesapladığı faiz.
Son dokuz yılda, son on yılda, son yirmi yılda var mı böyle bir faiz? Takdir
sizin, böyle bir faizi ben sizin vicdanınıza bırakıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama 99 yazıyor burada.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ben tanımam bilmem. Beyefendi,
tanımam bilmem. Vicdanınızda…
AHMET YENİ (Samsun) – 98.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 98’miş bak doğrusu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – BDDK’ya vereceğim şimdi.
Onların vicdanında, böyle bir borç 3 bin lira.
AHMET YENİ (Samsun) – İşte o sizin dönemden kalma işler.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hiç arayıp sormayacaksın,
ihtarname göndermeyeceksin…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama 98 yılı o.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Borcumu ödüyorum, muhatap
bulamıyorum beyefendi.
AHMET YENİ (Samsun) – Muhatabı ben söylerim sana Mevlüt Bey.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Takdir sizin yani her ne
hikmetse rakam buna ulaşmıştır. Bilgilerinize sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Arkadaşlar… Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri, lütfen…
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, bir açıklama yapayım.
BAŞKAN – Arkadaşlar, burada çok maliyeci var, çok bankacı var,
diğer arkadaşlar var.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
147’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 147. maddesinin son
cümlelerindeki “Kurulca” ibaresinden sonra gelmek üzere “çıkarılacak
yönetmelikle” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli Antalya Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan |
Kırşehir Çankırı |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 147 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
R.Kerim
Özkan Abdullah
Özer Rahmi
Güner |
Burdur Bursa Ordu |
Madde 147- 5411 sayılı Kanunun 15 inci maddesi başlığı ile
birlikte aşağıdaki şeklide değiştirilmiştir.
“Bağımsız denetim, değerleme ve derecelendirme kuruluşlarının
yetkilendirme izni
Madde 15- Kurul tarafından zorunlu tutulması halinde, bankaların
varlıklarının, hak ve yükümlülüklerinin ya da kredi müşterilerinden alınacak
teminatların değerlemesi ve kendilerinin ya da kredi müşterilerinin
derecelendirilmesi faaliyetleri ile Bankaların bağımsız denetim faaliyetlerini
gerçekleştirecek olan kuruluşların yetkilendirilmesine, yetkilerinin geçici
veya sürekli olarak kaldırılmasına Kurulca karar verilir. Bu maddenin
uygulamasına ilişkin usûl ve esaslar ilgili meslek birliklerinin görüşü
alınarak Kurulca belirlenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Güner, buyurun efendim.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 147’nci maddesinde “5411 sayılı
Kanun’un 15’inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.” diyerek bu 15’inci maddeye “kredi müşterilerinin
derecelendirilmesi faaliyetleri ile bankaların bağımsız denetim faaliyetlerini”
ibaresinin ilavesini talep ediyoruz. Bu konuda talebimizin kabulünü yüce
Meclisten ayrıca talep ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu madde yine bankalarla ilgili bir
maddedir. Dikkat ederseniz bankalar, bilhassa Halk Bankası -Çok Değerli
Arkadaşım biraz önce anlattı- esnaflarla ilgili kredi vermekte, esnaf kredi kooperatifleri vasıtasıyla
değerlendirilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, yine Türkiye'de tarım sektörünün kalkınması,
tarım sektöründe ürünün daha verimli bir şekilde elde edilmesi için tarım kredi
kooperatifleri vasıtasıyla Ziraat Bankası tarafından kredi verilmekte idi.
Başka yöreleri bilmiyorum ama benim yöremde tarım kredi kooperatifleri tamamen
kapanmıştır. Onun için, dikkat ederseniz, Türkiye'de ürün, tarım kredi
kooperatiflerinin kapanmasıyla tamamen düşmüştür. Benim ilimde üretici, verim
gübresini kasım ayında bu kredi kooperatiflerinden almakta idi. Mahsulü iyi
alması için azot gübresini de mart, nisan aylarında yine tarım kredi
kooperatiflerinden almaktaydı. Yine, haziran ayında yapılan ilaçlamada da aynı
şekilde, bu ürünün ilaçlanması için ilaçları da yine tarım kredi
kooperatiflerinden almaktaydı.
Ne oldu şimdi değerli arkadaşlarım? Bu tarım kredi kooperatifleri
neden kapandı, neden ortadan kaldırıldı da bu duruma geldik biz? Şimdi
Türkiye'de, ben şunu örnek vermek istiyorum, kendi ürünümüzden: Her sene
Karadeniz’de ve batıda Akçakoca yöresinde 650 bin, 700 bin ton fındık üretiliyordu,
ama şimdi, dikkat ederseniz, 2009, 2010 yıllarında 350 bin ton, 400 bin ton
fındık üretimine başlandı. Bunun en önemli nedenlerinden birisi, bu fındık
üretiminin gelişmesi için üreticinin gübre parası, ilaç parası gibi ürünün daha
fazla olması için verecek olduğu ve harcayacak olduğu parayı bulamamasından
kaynaklanmaktadır. O bakımdan, değerli arkadaşlarım, ürün fiyatları tamamen
düşmüş ve dikkat ederseniz, tekelleşme de olduğu için, Avrupa’da iki alıcı,
Türkiye’de üç beş satıcı tamamen tekelleşmiş. FİSKOBİRLİK bu görevi yapıyordu o
da ortadan kaldırılmış, maşallah TMO’yu getirdiniz, fındıktan hiç anlamayan
şeyi, o da zarar etti.
Geçen burada çok değerli bir arkadaşım dedi ki; “Fındıkta biz
4,700; 5 liraya çıktı” şeklinde bir beyanda bulundu. Ben, o arkadaşımın
ilçesine gittim, ilçesinde sordum, yakınlarına da sordum, biliyor yakınlarını.
Fındığı 3 liraya sattığını söylüyor değerli arkadaşlarım. İşte, o 3 liraya
satılan fındık kârcının eline geçiyor. Şu anda 4,700 lira fındık ve bu kârcı
bundan kâr etmektedir.
Yine, değerli arkadaşlarım, çok önemli bir konu var; bu ara, alan bazlı destek parası verilmektedir. Buna da şiddetle karşıyız
biz. Ürüne para verilir, alan bazı şeklinde bir kredi verilmez ve bu para da,
dikkat ederseniz, şerh olmadığı için her zaman haciz edilmekte, alan bazında
para alacak olan kişiler maalesef para alamamakta, büyük bir sıkıntı
içindedirler. Bu konuda kanun teklifi verdim bir sene önce, maalesef gündeme
gelmedi, şerh verilmesi için, haczedilmemesi için alan bazlı
verilen paraların.
Çok değerli arkadaşlarım, işte üreticinin korunması, daha iyi
verim alması, Türkiye’ye daha fazla para girdisi sağlanması için maalesef
hiçbir tedbir alınmamakta, 2 milyar dolar gelir sağlanan bir fındıktan şu anda
1 milyar 300-1 milyar 200 milyon dolar sağlanmaktadır. Bu da Türkiye'nin büyük
bir kaybıdır, üreticinin kaybıdır.
Tüm arkadaşlarımı ve bütün milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 147. maddesinin son
cümlelerindeki “Kurulca” ibaresinden sonra gelmek üzere “çıkarılacak
yönetmelikle” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Yıldız, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 147’nci maddesinde vermiş olduğumuz önerge
üzerinde söz aldım. Öncelikle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu torba yasasıdır. Ne torbası demeyin,
yasa torbasıdır. Bir bakalım yasa torbasında neler varmış:
Bu yasa torbası, “Ben derim, olur.” torbasıdır.
Bu yasa torbası, AKP’nin kandırmacalı demokrasi torbasıdır.
Bu yasa torbası, “O kadar yasayla tek tek uğraşamam, hepsini bir
tek yasada hallederim.” torbasıdır.
Bu yasa torbası, adalette deprem torbasıdır.
Bu yasa torbası, demokraside felaket torbasıdır.
Bu yasa torbası, yasamada rezalet torbasıdır.
Bu yasa torbası, acelesi olan gözü kara AKP’lilerin yangından mal
kaçırma torbasıdır.
Bu yasa torbası, sihirli, kerametli, el çabukluğu torbasıdır.
Bu yasa torbası, ayvayı yedik torbasıdır.
Bu yasa torbası, devlet memurlarının parti memurları hâline
getirilmesi torbasıdır.
Bu yasa torbası, devlet memurlarının esnek çalışabilmesinin
sağlanabilmesi adı altında işten atılabilmesinin sopasıdır.
Bu yasa torbası, devlet memurlarının geçici görevlendirmelerle işten
atılabilmesinin sağlanmasının sopasıdır.
Bu yasa torbası, devlet hizmetlerinin parti hizmetine
dönüştürülmesinin torbasıdır.
Bu yasa torbası, Adalet ve Kalkınma Partisinin demokrasiyi amaç
değil araç yapmasının torbasıdır.
Bu yasa torbası, Adalet ve Kalkınma Partisinin kendisine karşı
olanları susturma sopasıdır.
Bu yasa torbası, muhalefet yapılmasını önleme torbasıdır.
Bu yasa torbası, AKP’nin yüksek yargıyı ele geçirme torbasıdır.
AHMET YENİ (Samsun) – İnternet’ten mi aldın onları?
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Bu yasa torbası, Hükûmetin denetimsiz
bir iktidar istemesinin torbasıdır.
Bu yasa torbası, yandaş sermayeyi zenginleştirme pastasıdır.
Bu yasa torbası, Avrupa Birliğine, Amerika Birleşik Devletleri’ne,
küresel sermayeye teslim bayrağınızdır.
Bu yasa torbası, yandaşların yolsuzluklarını görmezlikten gelme
torbasıdır.
Bu yasa torbası, esnafın, çiftçinin, işçinin sorunlarına çözüm
getirmeyen torbadır.
Bu yasa torbası, 2011’de yapılacak seçimlerde oy avcılığı
torbasıdır.
Bu yasa torbası, işçilerin iş güvenliğini yok etme torbasıdır.
Bu yasa torbası, işçiyi işverenin insafına terk etme torbasıdır.
Bu yasa torbası, AKP’nin kronikleştirdiği sorunları istismar etme
torbasıdır.
Bu yasa torbası, Adalet ve Kalkınma Partisinin bütçe denetim dışı
seçim ekonomisine kaynak yaratma torbasıdır.
Bu yasa torbası, İşsizlik Fonu’nun amacı dışında kullanılmasının
sağlanması torbasıdır.
Bu yasa torbası, yargı engeline takılan isteklerinizin yasa
yoluyla çözülmesi torbasıdır.
Bu yasa torbası, denetim ve inceleme işlerinin düz memurlar eliyle
yaptırılabilmesinin torbasıdır.
AHMET YENİ (Samsun) – Millet bu torbaya sokacak sizi, torbaya!
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Bu yasa torbası, AKP’nin özel sektörden
yandaş üst düzey yönetici transfer edebilmesinin torbasıdır.
Bu yasa torbası, AKP’nin siyasal kadrolaşmasının tamamlanması
torbasıdır.
Bu yasa torbası, elveda demokrasi, elveda hukuk devleti
torbasıdır.
Umuyorum 2011 Haziranında Türk milleti AKP zihniyetini toptan bir seçim torbasına
doldurarak gereken cevabı verecek diyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 148 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 148. maddesinin 1.
fıkrasının “5411 sayılı Kanunun 35 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli Antalya Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan |
Kırşehir Çankırı |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 148 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
R.
Kerim Özkan Abdullah
Özer |
Burdur Bursa |
Madde 148- 5411 sayılı Kanunun 35 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Madde 35- Bankalar destek hizmeti almadan önce, alacakları destek
hizmetinden doğabilecek riskler ile bunların yönetilmesine, beklenen fayda ve
maliyetin değerlendirilmesine ilişkin, Kuruma ibraz edilmek üzere, yazılı bir
rapor hazırlar. Münhasıran bankaların yönetim kurullarınca veya iç
sistemlerinde yer alan birimlerce yapılması gereken faaliyetler ile
işlemlerinin muhasebeleştirilmesi ve finansal raporlarının düzenlenmesi
faaliyetleri destek hizmetine konu edilemez. Alınacak destek hizmeti, bankaların
yasal yükümlülüklerini yerine getirmelerini, ilgili düzenlemelere uymalarını ve
etkin biçimde denetlenmelerini engelleyici nitelikte olamaz. Kurul, bankaların
destek hizmeti alabilecekleri konuları belirlemeye veya banka ya da banka
grupları itibarıyla destek hizmeti alınabilecek konuları sınırlandırmaya,
yasaklamaya ya da sorumluluk sigortası yaptırılmasını zorunlu tutmaya veya
destek hizmetinin niteliğine göre bu hizmetlerin alınmasını izin koşuluna
bağlamaya yetkilidir.
Merkez Bankası tarafından kurulmuş ve Merkez Bankası bünyesinde
faaliyet gösterenler ile Sermaye Piyasası Kurulunun denetiminde bulunan takas,
saklama ve merkezi kayıt hizmeti kuruluşları bu Kanunun uygulamasında destek
hizmeti kuruluşu olarak değerlendirilmez.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı 5411 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin altıncı fıkrasını
yürürlükten kaldırmak suretiyle banka genel müdür ve genel müdür
yardımcılarının konsolide denetime tâbi ortaklıkların
yanı sıra başka bir ticari kuruluşta tam veya yarı zamanlı olarak görev
almalarına imkân sağlanmaktadır. Genel müdür ve yardımcılarının bu şekilde
ilave görev almaları uygun görülmediğinden söz konusu değişikliğin madde
metninden çıkarılması önerilmektedir.
Ayrıca 35 inci maddede yapılan değişiklik, bankaların destek
hizmeti almadan önce, alacakları destek hizmetinden doğabilecek riskler ile
bunların yönetilmesine, beklenen fayda ve maliyetin değerlendirilmesine
ilişkin, gerektiğinde Kuruma ibraz edilmek üzere, yazılı bir rapor
hazırlayacaklarını öngörmektedir. Bu raporun gerektiğinde değil mutlaka
hazırlanıp Kurula verilmesi için “gerektiğinde” ibaresinin madde metninden
çıkarılması teklif edilmektedir.
Yine 35 inci maddenin birinci fıkrasında, Kurulun, gerektiğinde
bankaların destek hizmeti alabilecekleri konuları belirlemeye veya banka ya da
banka grupları itibarıyla destek hizmeti alınabilecek konuları sınırlandırmaya,
yasaklamaya ya da sorumluluk sigortası yaptırılmasını zorunlu tutmaya veya
destek hizmetinin niteliğine göre bu hizmetlerin alınmasını izin koşuluna
bağlamaya yetkili oldukları hükme bağlanmaktadır. Kurulun sayılan bu hususları
mutlaka belirlemesi yararlı olacağından burada da “gerektiğinde” ibaresinin
metinden çıkarılması gerekmektedir.
Değişiklik önergesi işbu amaçları gerçekleştirmek üzere
verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 148. maddesinin 1.
fıkrasının “5411 sayılı Kanunun 35 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 5411 sayılı kanunun 25 inci maddesinin altıncı fıkrası
yürürlükten kalkar ise “Genel müdür ve genel müdür yardımcıları, konsolide denetime tabi ortaklıklar hariç başka bir ticari
kuruluşta tam veya yarı zamanlı olarak görev alamaz.” Hükmü kalkmış olmaktadır.
Tasarının 148 inci maddesi ile yapılmak istenen de budur. Bu değişiklik
yapıldığı takdirde banka genel müdür ve yardımcıları bankadaki görevini ikinci
görev gibi yapacaklardır. Bu duruma karşı olduğumuz için değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 149 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 149. maddesinin son
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli Antalya Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan Hüseyin
Yıldız |
Kırşehir Çankırı Antalya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 149 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
R. Kerim
Özkan Abdullah Özer Tekin Bingöl |
Burdur Bursa Ankara |
Madde 149- 5411 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Madde 36- Bağımsız denetim kuruluşları, verdikleri hizmetlerden
doğabilecek zararları karşılamak amacıyla yurtiçinde veya yurtdışında kurulu
sigorta şirketlerine, Hazine Müsteşarlığı tarafından genel şartları
belirlenecek ve bu şartlara uygunluğu teyit edilecek sorumluluk sigortası
yaptırmakla yükümlüdürler. Değerleme, derecelendirme ve destek hizmeti
kuruluşları da verdikleri hizmetlerden doğabilecek zararları karşılamak
amacıyla sorumluluk sigortası yaptırmak zorundadırlar. Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Tekin Bingöl konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Bingöl, buyurun.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum.
Önceki maddelerde tek tek, Vakıfbank gibi, Kalkınma Bankası gibi,
nihayet BDDK gibi bankalar ve finans kuruluşlarının Ankara’dan taşınmasının önü
açılıyor. Ana sözleşmelerde yapılan değişikliklerle resmî bankalar ve finans
kuruluşları tek tek Ankara’dan taşıttırılıyor.
Değerli milletvekilleri, başkentler o ülkelerin en önemli
simgeleridir ve ülkelerin başkentleri duygusal bir anlayışla, sıradanlıkla
oluşturulmazlar, başkentler tarihî bir sürecin sonucunda başkent yapılırlar,
coğrafik koşulları çok önemlidir, demografik yapısına bakılır, bütün bu
özellikler alt alta sıralanarak, stratejik önemi de dikkate alınarak başkent
yapılır ve cumhuriyetin kuruluşunda bozkırın ortasında bir Anadolu kasabasından
bugün müthiş bir değer yaratılmıştır. Türkiye'nin
ikinci büyük kentidir ve uluslararası saygınlığı olan başkentler arasında
önemli bir yer teşkil eder ama gelin görün ki son yıllarda “başkentlilik”
bilinci, Ankara’da var olan “başkentlilik” bilinci bilinçli olarak ortadan
kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Niçin finans kuruluşları ve bankalar Başkent’in dışına taşınır?
Dünyada bunun hemen hemen hiç örneği yoktur. Birkaç ülkede merkez bankaları
diğer illerde olabilir ama başkentlerinde şubeleri vardır ve asıl olan merkezî
yönetimle iç içe olan o finans kuruluşlarıyla merkez bankasının birlikteliğini
ve merkezî yönetimle birlikte iş birliğinin somutlaşmasını sağlar. Ama gelin
görün ki Ankara’da özellikle finans kuruluşlarının, resmî bankaların
taşıttırılmasının temelinde başka bir anlayış yatıyor. O anlayış, Türkiye
Cumhuriyeti’nin başkentinin farklı bir anlayışla Ankara dışına taşıttırılmasını
beraberinde getiriyor ve üzülerek şunu ifade etmek istiyorum ki, birkaç yıldır
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri ve milletvekilleri ısrarla bu konuyu
kamuoyunun dikkatine çekmekle ve bunu ısrarla gündemde tutmasına rağmen,
maalesef hiçbir AKP’li Ankara milletvekili bu konuda görüş belirtmemektedir.
Değerli milletvekilleri, siz Ankara’da adayken, Ankara’nın
ilçelerinde, sokaklarında, caddelerinde siyaset yaparken, oy isterken
seçmenleriniz ve halkınıza ne anlamda siyaset yaparak öneriler götürdünüz?
Ankara’nın başkent olmasını ortadan kaldıracağınızın garantisini mi
vermiştiniz? O anlayışla mı siyaset yaptınız, oy istediniz? Şimdi hiçbir AKP
milletvekili ve AKP sözcüsü bu konuda tek bir yerde görüş dahi
belirtmemektedirler. Suskunlukları mahcubiyetlerinin önüne geçmiştir ama
seçmen, özellikle Ankara seçmeni Ankara’da başkent olmanın bilincini ortadan
kaldıran bu anlayışı mutlaka önümüzdeki seçimde mahkûm edecektir diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 149. maddesinin son
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değerleme, derecelendirme ve destek hizmeti kuruluşlarının zorunlu
sigorta yaptırma yükümlülükleri ortadan kalkmaktadır. Bu nedenle değişiklik
önergesi verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 150 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 150. maddesinin son
iki fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli Antalya Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan |
Kırşehir Çankırı |
“Sıfat ve görevleri dolayısıyla bankalara veya müşterilerine ait
sırları öğrenenler, söz konusu sırları bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan
mercilerden başkasına açıklayamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrıldıktan sonra
da devam eder. 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar
Kanunu, 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla
Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun, 20/4/1967
tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu ile 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş
Kanunu kapsamında çalıştırılan işçi, gemi adamı ve gazetecinin ücret, prim,
ikramiye ve bu nitelikte her çeşit istihkak ödemelerinin özel olarak açılan
banka hesabına yapılması halinde, bu hesaplara ilişkin bilgi ve belgelerin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı
ile bunlara bağlı ve ilgili kurum ve kuruluşlara verilmesi ile 31/5/2006
tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 8
inci ve 100 üncü maddelerinin uygulanması ile genel sağlık sigortalılığında
gelir testinin yapılmasına ilişkin bilgi ve belgelerin Sosyal Güvenlik Kurumuna
verilmesi sırrın ifşası sayılmaz. Bu bilgi ve belgelerin verilmesine ilişkin
usûl ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlık ile Kurulca belirlenir.
Kurumun gözetim ve denetimine tabi kuruluşların, bunların
ortaklarına, bağlı ortaklık, iştirak, birlikte kontrol edilen ortaklıklarının
faaliyetlerine veya müşterilerine ilişkin yabancı ülke kanunlarına göre
denetime yetkili ve Kurum muadili mercilerin taleplerinin Kurumca karşılanması
sırasında banka ya da müşteri sırrı niteliğindeki bilgilerin öğrenilmesi sır
saklama yükümlülüğü dışındadır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 150 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Nevingaye
Erbatur R. Kerim
Özkan |
Adana Burdur |
Madde 150- 5411 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinin ikinci
fıkrasının dördüncü cümlesi ile üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Kurumun bu fıkra kapsamında elde edeceği sır niteliğindeki bilgi
ve belgeler, ceza soruşturması ve kovuşturması kapsamında savcılıklar ile ceza
mahkemeleri, görevden ayrılmış olsalar dahi, görevleriyle bağlantılı olarak
işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı başlatılan soruşturma ve
kovuşturmalar ile bağlantılı olarak talepte bulunacak soruşturmacılar dışında
hiçbir kişi, kurum ve kuruluşa verilemez.”
“Sıfat ve görevleri dolayısıyla bankalara veya müşterilerine ait sırları
öğrenenler, söz konusu sırları bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan
mercilerden başkasına açıklayamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrıldıktan sonra
da devam eder. 22/04/1926 tarihli ve 818 sayılı
Borçlar Kanunu, 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla
Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun, 20/4/1967
tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu ile 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş
Kanunu kapsamında çalıştırılan işçi, gemi adamı ve gazetecinin ücret, prim,
ikramiye ve bu nitelikte her çeşit istihkak ödemelerinin özel olarak açılan
banka hesabına yapılması halinde, bu hesaplara ilişkin bilgi ve belgelerin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı
ile bunlara bağlı ve ilgili kurum ve kuruluşların denetim birimlerine verilmesi
ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununun 8 inci ve 100 üncü maddelerinin uygulanması ile genel
sağlık sigortalılığında gelir testinin yapılmasına ilişkin bilgi ve belgelerin
Sosyal Güvenlik Kurumu denetim birimlerine verilmesi sırrın ifşası sayılmaz. Bu
bilgi ve belgelerin verilmesine ilişkin usûl ve esaslar Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlık
ile Kurulca belirlenir.
Kurumun gözetim ve denetimine tabi kuruluşlarla bunların
ortaklarına, bağlı ortaklık, iştirak, birlikte kontrol edilen ortaklıklarının
faaliyetlerine veya müşterilerine ilişkin yabancı ülke kanunlarına göre
denetime yetkili ve Kurum muadili mercilerin taleplerinin Kurumca karşılanması,
gizlilik sözleşmesi yapılması ve sadece belirtilen amaçlar ile sınırlı
kılınması koşuluyla bankaların ve finansal kuruluşların, kendi aralarında
doğrudan doğruya ya da risk merkezi veya en az beş banka ya da finansal kuruluş
tarafından kurulacak şirketler vasıtasıyla yapacakları her türlü bilgi ve belge
alışverişinin yanı sıra doğrudan veya dolaylı pay sahipliği yoluyla
sermayelerinin yüzde onunu ve daha fazlasını temsil eden paylarının satışı amacıyla
muhtemel alıcıların yapacakları değerleme çalışmalarında ya da sermayelerinin
yüzde on veya daha fazlasına sahip olan yurtiçinde veya yurt dışında yerleşik
kredi kuruluşu ile finansal kuruluşlar da dahil ana ortaklıkların konsolide finansal tablo hazırlama çalışmalarında, risk
yönetimi ve iç denetim uygulamalarında veya kredileri de dahil varlıklarının ya
da bunlara dayalı menkul kıymetlerin satışı amacıyla yapılacak değerleme
çalışmalarında ya da değerleme, derecelendirme veya destek hizmeti alınması ile
bağımsız denetim faaliyetlerinde ve hizmet alımlarına yönelik işlemlerde
kullanılmak üzere bilgi ve belge taleplerinin karşılanması sırasında banka ya
da müşteri sırrı niteliğindeki bilgilerin öğrenilmesi sır saklama yükümlülüğü
dışındadır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde bankacılıkla ilgili sırların paylaşılmasına ilişkin
düzenlemeler içermektedir.
73 üncü maddenin ikinci fıkrasının dördüncü cümlesine yapılan
değişiklikte, görevden ayrılmış olsalar dahi, görevleriyle bağlantılı olarak
işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı başlatılan soruşturma ve
kovuşturmalar ile bağlantılı olarak talepte bulunacak Kurul Başkanı ve üyeleri
ile Kurum personeli ile sırların paylaşılmasına izin verilmektedir. Burada kurul
başkanı ve üyeleri ile kurum personeline değil soruşturmacılara bu sırrın
verilmesi uygun olacağından, maddenin giriş kısmında bu yönde bir değişiklik
önerilmektedir.
73 üncü maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik kayıtdışı
ile mücadele amacıyla söz konusu sırlara çok sayıda kişinin ulaşmasına imkan tanıyacak niteliktedir. Bu haliyle yasalaşması
durumunda bankacılık sırlarından söz etmek mümkün olmayabilir. Bu nedenle
kurumların bilgiye ulaşmaları yerine görevlendirilecek denetim birimlerinin söz
konusu bilgilere ulaşmasının daha doğru olacağı düşüncesi ile bir değişiklik
teklifinde bulunulmaktadır.
73 üncü maddenin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklikte de
hizmet alımları ile ilgili olarak “gerekli tedbirlerin alınması kaydıyla”
şeklinde içeriğinin nasıl doldurulacağı belli olmayan bazı ifadeler
kullanılmıştır. Bu ifadelerin de metinden çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 150. maddesinin son
iki fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
“Sıfat ve görevleri dolayısıyla bankalara veya müşterilerine ait
sırları öğrenenler, söz konusu sırları bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan
mercilerden başkasına açıklayamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrıldıktan sonra
da devam eder. 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar
Kanunu, 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla
Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun, 20/4/1967
tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu ile 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş
Kanunu kapsamında çalıştırılan işçi, gemi adamı ve gazetecinin ücret, prim,
ikramiye ve bu nitelikte her çeşit istihkak ödemelerinin özel olarak açılan
banka hesabına yapılması halinde, bu hesaplara ilişkin bilgi ve belgelerin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı
ile bunlara bağlı ve ilgili kurum ve kuruluşlara verilmesi ile 31/5/2006
tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 8
inci ve 100 üncü maddelerinin uygulanması ile genel sağlık sigortalılığında
gelir testinin yapılmasına ilişkin bilgi ve belgelerin Sosyal Güvenlik Kurumuna
verilmesi sırrın ifşası sayılmaz. Bu bilgi ve belgelerin verilmesine ilişkin
usûl ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlık ile Kurulca belirlenir.
Kurumun gözetim ve denetimine tabi kuruluşların, bunların
ortaklarına, bağlı ortaklık, iştirak, birlikte kontrol edilen ortaklıklarının
faaliyetlerine veya müşterilerine ilişkin yabancı ülke kanunlarına göre
denetime yetkili Kurum ve muadili mercilerin taleplerinin Kurumca karşılanması
sırasında banka ya da müşteri sırrı niteliğindeki bilgilerin öğrenilmesi sır
saklama yükümlülüğü dışındadır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bankalar ve kuracakları şirketler vasıtasıyla yapacakları
faaliyetler sırasında öğrenecekleri banka ya da müşteri sırrı niteliğindeki
bilgilerle ilgili çok geniş yetki tanınmaktadır. Yabancı ülke kanunlarına göre
denetime yetkili ve kurum muadili mercilerin dışındaki kuruluşlara verilen
yetkinin suiistimalinin önlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
151’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeler aynı
mahiyettedir, okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 151. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Doç. Dr. Mehmet Günal Metin Ergun |
Denizli Antalya Muğla |
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Manisa Konya Mersin |
Metin
Çobanoğlu Ahmet
Bukan |
Kırşehir Çankırı |
Diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Şevket
Köse |
İstanbul İzmir Adıyaman |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Akif Ekici Enis Tütüncü |
Malatya Gaziantep Tekirdağ |
Mehmet
Akif Hamzaçebi |
Trabzon |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarı, İstanbul’u finans merkezi yapma iddiasıyla kamu
bankalarını, şimdi görüştüğümüz maddeyle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunu ve birkaç madde sonra gelecek olan bir düzenlemeyle de Sermaye
Piyasası Kurumunu İstanbul’a taşımak istemektedir.
Kamu bankalarıyla ilgili, Hükûmet birtakım gerekçeler ortaya
koyabilir, “Bankacılığın merkezi İstanbul’dur.” diyebilir ama Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumuyla ilgili olarak Hükûmetin ortaya koyabileceği
bir ikna edici gerekçe yoktur. Bir gerekçe var tabii görünüşte: “Bankalar
İstanbul’dadır, dolayısıyla bankaları, bankacılık piyasasını denetleyecek olan
kurum da İstanbul’da olmalıdır.” Tek başına bu gerekçe BDDK’yı İstanbul’a
taşımak için yeterli bir gerekçe değildir. BDDK, bankacılık piyasasını
denetleyen bir kurumdur ancak aynı zamanda bu piyasanın çerçevesini çizen, buna
ilişkin kuralları koyan, bu kuralları koyarken hükûmetle yakın iş birliği
içerisinde olan bir kurumdur. Bir kentin finans merkezi olabilmesi için o
kentin bulunduğu ülkenin finans kurumlarının İstanbul’da veya o kentte olması gibi
bir gerekçe makul, makbul bir gerekçe değildir. İstanbul’un finans merkezi
olabilmesi için birçok özelliği, birçok potansiyeli vardır ancak Türkiye
uluslararası sermayeyi çekebilecek bir özelliğe sahip ise, Türkiye’nin de en
büyük kenti olan, finansın merkezi olan İstanbul gerçekten dünya finans merkezi
olabilir. Bunun için uygun bir yatırım ikliminin olması gerekir, bu şarttır.
Uygun yatırım iklimi ekonomide istikrar demektir, finansal istikrar demektir.
Fiskal yani kamu maliyesinde istikrar demektir. Fiyat istikrarı demektir. Bu,
birinci şarttır yani bu “üç f” olarak ifade edebileceğimiz unsurlar bir kentin,
bir ülkenin finans merkezi olabilmesinin birinci şartıdır.
Yine uygun yatırım ortamına sahip olmanın bir diğer şartı da
uluslararası yatırımcıların güvenle o ülkeye gelebilmesi için o ülkenin kamu
makamlarıyla olan ilişkilerinde bir sıkıntı yaşamaması gerekir. Uluslararası
Saydamlık Örgütü ülkeleri bu açıdan denetliyor, puan veriyor, sıralıyor. Hangi
ülke kamu makamlarıyla iş adamı ilişkisinde saydam bir yapıya sahiptir ve iş
adamları, yatırımcılar kamu makamlarıyla gayet açık, net bir şekilde görüşmeler
yaparlar, herhangi bir başka yol arama, tanıdık bulma ihtiyacına girmeksizin,
böyle bir ihtiyacı duymaksızın işlerini yürütürler?
Uluslararası Saydamlık Örgütünün birkaç gün önce yayınladığı bir
rapor var. Türkiye için bu rapor hiç iyi şeyler söylemiyor. Raporun
sonuçlarıyla ilgili birkaç rakamı, bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Seksen altı ülkeyi incelemiş durumda Uluslararası Saydamlık
Örgütü. Tam 91.500 kişiyle anket yapmış. Anketin sonuçları “Küresel Yolsuzluk
Raporu” olarak yayınlanmış durumda. Bu rapora göre, son üç yılda Türkiye’de
yolsuzlukların azaldığını düşünenlerin oranı yüzde 26. Türkiye’de anket yapılan
kişilerin yüzde 26’sı Türkiye’de yolsuzlukların azaldığını düşünüyor. Ancak
yine Türkiye’de yolsuzlukların arttığını düşünenlerin sayısı yüzde 57’dir. Son
üç yılın oranı bu. Bu oran, Asya-Pasifik ülkelerinde yüzde 47 -onlardan daha
yüksek bir orana sahibiz- Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yüzde 57, Latin
Amerika ülkeleri, Rusya ve Rusya’dan ayrılan ülkelerde, bunlarda yüzde 45 ile
51 arasında değişiyor. Bu ülkelerin gerisinde kalmış Türkiye. Uluslararası
Saydamlık Örgütünün raporları, Küresel Yolsuzluk Raporu; açıp bakarsınız, bir
yanlışlık varsa siz düzeltirsiniz.
Peki, dünyada nasıl? Dünyada finans merkezi olan kentlerde mi
toplanmış bankacılık düzenleme ve denetleme gibi kurumlar? Hayır. Amerika’nın
finans merkezi New York’tur, Amerika’nın BDDK muadili kurumu “Ulusal Bankalar Denetim
Ofisi” Washington’dadır, Kanada’da aynı şekildedir, başkenttedir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – …Almanya’da aynı şekildedir.
Dolayısıyla BDDK’nın İstanbul’a taşınmasının hiçbir makul, mantıklı gerekçesi
bulunmamaktadır.
Sözlerimi bitiriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Sayın Şandır, gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Mehmet Günal konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu saatinde sabırsızlanan arkadaşlarım var, sadece bir
sonraki önergede gerekçe okutacağım, ondan sonra sizi serbest bırakacağız.
Şimdi “İstanbul finans merkezi olmaz.” dedik, az önce Sayın
Hamzaçebi de onu söylerken mikrofon kesildi. Ben size az önce kısaca
bahsettiğim raporun, Sayın Başbakanın talimatıyla İstanbul Finans Merkezi
Projesi Raporu’nu hazırlayan kısa bir değerlendirmeyi bilginize sunacağım.
Diyor ki: “Maslak seçeneğinde olanakların zaten büyük ölçüde hem mevcut olduğu
hem de gelişme kabiliyetine sahip olduğu söylenebilir.” Ataşehir’le ilgili
değerlendirmelerde İFM için 300 bin metrekare alan tahsis edildiği, bu alanın
ancak finans sektörünün kamu bölümüne ayrılabileceği belirtildi. İMKB ve
Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği gibi kuruluşların
Maslak-Büyükdere ekseninde gelişerek yer aldığı anlatılan raporda Ataşehir’in
finans merkezi olması durumunda Ataşehir ve Maslak olmak üzere çift lokasyonlu
bir tablonun ortaya çıkacağı ve başta ulaşım olmak üzere ciddi sorunlar
yaratacağı vurgulanıyor. Şimdi, bakın, arkasından İMKB Başkan Yardımcısının da
“Burası finans merkezi olmaz” diye açıklaması aynı şekilde devam ediyor.
Değerli arkadaşlarım, peki, siz hep böyle yabancı kaynaklara
bakıyorsunuz, “Uluslararası Küresel Finans Merkezleri Endeksi” diye bir endeks
var, “Dünya Ticaret Merkezleri Endeksi” diye bir endeks var. Şimdi, bakıyorum,
Master Card tarafından hazırlanan -her yıl araştırma yaptırıyor- “Dünya Ticaret
Merkezleri Endeksi” adı verilen ve yedi ayrı kritere
göre yapılan sıralamada -siz başlattığınızda 2008 yılı çalışmasına bakıyorum-
İstanbul 64’üncü sırada yer alıyor. Yani, burada bir sürü kriter
var, yedi tane ayrı kritere göre yapmışlar. En zayıf
yönlerinden birisi İstanbul’un bilgi üretimi ve enformasyon akımı. Burada
bir sürü, veri hızı, bilgi işlem altyapısı gibi unsurlar yer alıyor.
Şimdi, yine başka bir şey: Londra’da yayınlanan Küresel Finansal
Merkezleri Endeksi’nde ise yine İstanbul yer almıyor. İlk 50 ülke arasında,
finans merkezi olabilme potansiyeli içinde, endekste yer almıyor.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Ne var?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – “Ne var?” diyor. Şunu söylemeye
çalışıyorum Sayın Aydoğan: Bunun ekonomik, finansal, ticari açıdan hiçbir makul
gerekçesi yok.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Bize göre var.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ha, size göre var; hah oraya geliyorum.
Şimdi, size göre var çünkü size göre Ankara’nın misyonu
bitti, size göre Ankara’nın başkent olma fonksiyonu bitti. Size göre
İstanbul’un yeni Osmanlı federal devletinin başkenti olması için altyapı
hazırlıyorsunuz. O zaman onu soruyorsan…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Hayır, o size göre.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben bütün uluslararası kriterlere
göre bir finans merkezinin neleri taşıması gerektiğini anlatıyorum.
Şimdi, hiçbirisinde yok. O zaman gelin, söyleyin. Ankara’nın misyonu bittiyse cumhuriyetin kuruluşuyla, temel ilkeleriyle
sorununuz varsa bunu ayrıca tartışalım. Yoksa o zaman bana bir makul gerekçe
gösterin. Bakın, ben size bütün raporları okuyorum, bilgiler veriyorum,
rakamlar veriyorum. Siz de kalkın deyin ki, götürün Sayın Bakana ya da Sayın
Komisyon Başkanına veya burada söz alın, açıklayın değerli arkadaşlar. Deyin
ki: “Sayın Günal, senin şu, şu konuda söylediklerin yanlış ya da eksik bilgiye
dayanıyor. Biz de sana bunu sunuyoruz.” Ben, bakın, neyi söylüyorum: Sayın
Başbakanın talimatıyla kurulan Finans Merkezi Araştırma Komisyonunun raporundan
bölüm okuyorum, bu kadar basit. Yani varsa bir şey gelin söyleyin. Ben de
diyeyim ki: “Benimki eksik bilgiymiş, sizden özür dilerim.” diyeyim. Her
seferinde söylüyorum. Bilgiye açık bir insanız. Doğrusu gelirse, yenisi
açıklanıncaya kadar benim söylediğim bilgiler doğru demektir. Ben de
toparlıyorum.
Dolayısıyla değerli arkadaşlarım, burada ben bütün Ankara’yla
ilgili kaygısı olanları, başta, daha önce söylemiştim, Sayın Zafer Çağlayan ASO
Başkanıyken “Bu kurumların İstanbul’da ne işi var?” diyordu. O artık bakan, o
bir şey yapamaz. Mecburen burada Bakanlar Kurulunun içerisinde, bir şey
söyleyemez de ama onun yerine geçen başta ASO Başkanını, daha önce Ankara
Platformu’nu toplayan ATO Başkanı Sayın Sinan Aygün’ü,
-ki onu da sıkıntıya düşürmeyelim, daha önce başına gelenleri sizler
biliyorsunuz; çünkü Sayın Başbakan kızınca “Bunu yazanları nerede
biliyorsunuz.” diye söylüyor- Esnaf Odaları Birliği Başkanını, tüm Ankara’yla
ilgili, Ankara’nın ticari, sosyal hayatıyla ilgili üyeleri adına kaygı
duyanları ve özellikle de bu kurumlarda çalışan, 10 bine yaklaşacak olan
çalışanlar adına -sadece Merkez Bankasının idare merkezinde 3 bine yakın insan
vardır- bunların haklarını savunmak üzere kamu çalışanları sendikalarını göreve
çağırıyorum, yeni bir Ankara platformu oluşturmak ve Ankara’dan bu kurumların
taşınmasını önlemek üzere.
Saygılar. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
152’nci madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısının 152. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Erkan Akçay Metin Çobanoğlu |
Denizli Manisa Kırşehir |
Doç. Dr. Mehmet
Günal Mustafa Kalaycı Mehmet Şandır |
Antalya Konya Mersin |
Ahmet
Bukan |
Çankırı |
Diğer önerge imza sahipleri:
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Akif
Ekici |
İstanbul İzmir Gaziantep |
Enis
Tütüncü Şevket
Köse Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Tekirdağ Adıyaman Malatya |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Şandır, Sayın Hamzaçebi gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının bir önceki maddesi ile yapılmak istenen değişiklikle
Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumuna ilişkin yetkili mahkemeler Ankara
ilinden İstanbul İli’ne taşınmak istenmekteydi. Bu hususun doğru olmadığı
düşünüldüğünden personelin yemin edeceği mahkeme ve ilinin değiştirilmesinin
uygun olmayacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN – Evet, diğer gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde de BDDK’nın İstanbul’a taşınması hâlinde ilgililerin
Ankara Asliye Ticaret mahkemesi yerine İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinde
yemin edeceklerini düzenlemektedir.
BDDK kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip bir
kuruluştur.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi Kurumun kararlarını etkilemek
amacıyla emir ve talimat veremez.
Üyeler Bakanlar Kurulunca atanırlar.
Kurul Başkan ve üyelerinin görev süresi altı yıldır.
Kurum, 5411 sayılı Kanun ve ilgili diğer mevzuatın verdiği
yetkiler çerçevesinde finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanması,
kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışması, mali sektörün gelişmesi, tasarruf
sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması için;
a) Bankalar ve finansal holding şirketleri ile diğer kanunlarda ve
ilgili mevzuatta yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla finansal kiralama,
faktoring ve finansman şirketlerinin; kuruluş ve faaliyetlerini, yönetim ve
teşkilat yapısını, birleşme, bölünme, hisse değişimini ve tasfiyelerini
düzenlemek, uygulamak, uygulanmasını sağlamak, uygulamayı izlemek ve
denetlemek,
b) Yurt içi ve yurt dışı muadil kurumların katıldığı uluslararası
mali, iktisadi ve mesleki teşekküllere üye olmak, görev alanına giren
hususlarda yabancı ülkelerin yetkili mercileri ile mutabakat zaptı imzalamak,
ile görevli ve
yetkilidir.
Kurum, tasarruf sahiplerinin haklarını ve bankaların düzenli ve
emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye sokabilecek ve ekonomide önemli zararlar
doğurabilecek her türlü işlem ve uygulamaları önlemek, kredi sisteminin etkin
bir şekilde çalışmasını sağlamak üzere gerekli karar ve tedbirleri almak ve
uygulamakla yükümlü ve yetkilidir.
Kurum; her türlü faaliyetinde, kuruluş kanununda verilen yetkiler
saklı kalmak kaydıyla kalkınma planı, programlar ve hükûmet programında yer
alan ilke, strateji ve politikalara uyar.
Kurum, 5411 sayılı Kanun ve ilgili diğer mevzuat hükümleri
çerçevesinde kendisine verilen yetkilerini, Kurulca tesis edilecek düzenleyici
işlemler veya alınacak özel nitelikli kararlar ile kullanır.
Kurum, iç düzenlemeleri dışındaki düzenleyici işlemlerini
yürürlüğe koymadan önce sektör stratejisi ve politikaları ile ilişkisinin
kurulması bakımından ilişkili Bakanlığın, kalkınma planı ve yıllık programla
ilişkisinin kurulması açısından Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının ve
diğer ilgili kurum ve kuruluşların görüşünü alır. İlişkili Bakanlık ve Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı en geç yedi gün içinde cevap vermezse olumlu
görüş verilmiş sayılır.
Kurumun sayılan bu görevleri yerine getirmek için İstanbul’a
gitmesi gerekmemekte, aksine Ankara’da kalması gerekmektedir.
BDDK’nın İstanbul’a taşınması ile ilgili olan bu maddenin de
Tasarı metninden çıkarılması gerekir.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, altıncı bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 8 Şubat 2011 Salı gün
saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Siz sayın milletvekillerine ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza
hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 01.11