DÖNEM: 23 CİLT: 91 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
59’uncu
Birleşim
4 Şubat 2011 Cuma
(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzurum
Milletvekili Muzaffer Gülyurt’un, 2011 Universiade Erzurum Kış Oyunları’na ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara OSTİM’de meydana
gelen patlamalara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, üniversite ve yüksekokullarda okuyan ve mezun
olan gençlerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Kavaz’ın, 2011 Universiade Erzurum Kış Oyunları’na ilişkin açıklaması
2.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, 2011 Universiade Erzurum Kış Oyunları’na ilişkin açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, MHP olarak OSTİM’de
meydana gelen kazanın sebeplerini araştırmak üzere bir araştırma komisyonu
kurulması için önerge hazırladıklarına ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Hatay
Milletvekili Fuat Çay’ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/255)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, yabancılara yönelik ayrımcı
uygulamaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1017)
2.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 24 milletvekilinin, Niğde-Ulukışla’nın ekonomik ve
sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1018)
3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 23 milletvekilinin, tarımda ve teknolojide
kullanılan kimyasalların doğal yaşam zinciri üzerine yaptığı etkilerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1019)
4.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 24 milletvekilinin, doğal tohumculuğun durumunun
tespit edilmesi ve sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1020)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (2/858) esas
numaralı Kanun Teklifi’nin havale edildiği komisyonlarda 48 saat geçmeden
görüşülebilmesi için tavsiyede bulunulmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
2.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
AK PARTİ Grubu önerisi
VII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Adalet
Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6
Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın;
Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin;
Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2
Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in;
Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural
ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Susam’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah
Özer’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun;
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Kocaeli
Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir
Karabaş’ın; Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun;
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin
ve 2 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 2
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258,
2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425,
2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677,
2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753,
2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808,
2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)
3.- Askerlik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/995) (S. Sayısı: 608)
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, intihar olduğu
belirtilen şüpheli asker ölümlerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.Vecdi Gönül’ün cevabı (7/17515)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yurt dışı seyahatlere,
bunlara katılanlara ve ödenen harcırahlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın cevabı (7/17577)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.04’te açılarak on bir oturum yaptı.
Birinci
Oturum
2 Şubat 2011
tarihli 57’nci Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özeti İç Tüzük’ün
71’inci maddesine göre okunmak üzere, kapalı oturuma geçildi.
Birleşime saat
14.05’te ara verildi.
İkinci
Oturum
(Kapalıdır)
Üçüncü,
Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Oturum
Üçüncü Oturuma
saat 14.17’de başlandı.
Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir, Sivas ilinin
sorunlarına,
Muğla
Milletvekili Metin Ergun, Bodrum’da meydana gelen sel
felaketine,
İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras,Tunus ve Mısır’daki son
siyasi gelişmelere,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Sivas
Milletvekili Selami Uzun, Sivas Milletvekili Malik Ecder
Özdemir’in, konuşmasında, Başbakanın Sivas’ta kırk bir fabrika temeli attığını
söylediğini, oysa bunun doğruları yansıtmadığı şeklindeki beyanlarına,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural,
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce,
İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam;
Ankara OSTİM’de vuku bulan kazaya,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Spor Kulüplerinin
Sorunları ile Sporda Şiddet Sorununun Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun yurt dışında
inceleme çalışması yapabilmesi, gidecek komisyon üyelerinin sayıları ve
inceleme süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesi
kaydıyla Genel Kurulun 13/01/2011 tarihli ve 51’inci
Birleşiminde kararlaştırıldığına; İngiltere ve İspanya’da inceleme ve
araştırmalarda bulunacak milletvekillerinin isimlerine ve yurt dışında
bulunacakları sürelere ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, Yeşilırmak Nehri’ndeki kirlilik
sorununun (10/1015),
Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve 20 milletvekilinin, madde bağımlılığı
sorununun (10/1016),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına;
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştay’ın “e-Devlete Geçişte
Kamu Kurumları İnternet Siteleri” adlı performans denetim raporu üzerinde
(8/18),
Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve 20 milletvekilinin, vakıf eserlerinin
korunması konusunda (8/19),
Bir genel görüşme
açılmasına;
İlişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan:
(10/653) esas
numaralı, hayvancılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına dair
önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 03/02/2011
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP,
(10/488) esas
numaralı, geçici köy korucularının sorunlarının araştırılarak daha sağlıklı çalışabilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına dair önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 03/02/2011
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
(10/606),
(10/515), (10/537) ile (10/689) esas numaralı, TRT ile ilgili Meclis
araştırması açılmasına dair önergelerin görüşmelerinin Genel Kurulun 03/02/2011 Perşembe günkü birleşiminde birleştirilerek
yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu’nun,
şahsına,
Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, konuşmasında Hükümete,
Sataşması
nedeniyle bir konuşma yaptı.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, bu milletin
bölünmez bütünlüğüne kurşun sıkanları özgürlük hareketi temsilcisi olarak
nitelemesini milletvekili sıfatına yakıştırmadığına,
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin saygınlığıyla ve buradaki kardeşlik bağlarıyla bağdaşmayan
cümleler sarf etmesine,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Türkiye
Cumhuriyetine “TC”; PKK’nın terör örgütü liderine “Kürt özgürlük hareketi
lideri Sayın Öcalan” demesine,
Batman
Milletvekili Bengi Yıldız, bu Parlamentodaki varlık nedenlerinden birinin
Parlamentoda bulunan diğer siyasi partilerden farklı düşünmeleri olduğuna ve
ülkede yaşanan sorunu Kürt sorunu olarak nitelediklerine,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, TRT’nin 2007 yılında siyasi partilere ne kadar yer
verildiği soruları ile TRT’nin verdiği cevaba,
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli:
Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçın’ın, ORGİ Havaalanı ile ilgili sözlerine,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, konuşmasındaki sorularına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporlarının (1/883) (S.
Sayısı: 568) görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında
bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün;
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun;
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara
Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un;
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin;
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili
Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6
Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün;
Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in;
Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10
Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın; Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Susam’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah
Özer’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun;
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Kocaeli
Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir
Karabaş’ın; Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2
Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 2
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258,
2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425,
2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677,
2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753,
2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808,
2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) dördüncü bölümün 85’inci
maddesine kadar kabul edildi; 85’inci maddesinin görüşmelerinin İç Tüzük’ün
70’inci maddesine göre kapalı oturumda yapılmasına ilişkin önerge üzerine,
kapalı oturuma geçildi.
Birleşime saat
01.57’de ara verildi.
Sekizinci
ve Dokuzuncu Oturum
(Kapalıdır)
Onuncu
ve On Birinci Oturum
Onuncu Oturuma
saat 03.08’de başlandı.
2’nci sırasında
bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Teklifleri (S. Sayısı: 606)
dördüncü bölümün 91’inci maddesine kadar (85’inci maddesi kapalı oturumda görüşüldü
ve sonucu açık oturumda ilan edilmedi) kabul edildi, verilen aradan sonra
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
Alınan karar
gereğince, 4 Şubat 2011 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
04.16’da son verildi.
Nevzat PAKDİL |
Başkan
Vekili |
|
Fatih
METİN Harun
TÜFEKCİ |
Bolu Konya |
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
|
Gülşen
ORHAN Yaşar TÜZÜN Yusuf COŞKUN |
Van Bilecik Bingöl |
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye |
No.: 76
II.- GELEN KÂĞITLAR
4 Şubat 2011 Cuma
Teklifler
1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi'nin;
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi (2/857) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.1.2011)
2.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 5
Milletvekilinin; 31/5/2006 Tarihli ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/858) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.2.2011)
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 17
Milletvekilinin; Afşinelbistan Adıyla Bir İl
Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/859) (İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2011)
Tezkere
1.- Türk Silahlı
Kuvvetleri Deniz Unsurlarının; Korsanlık/Deniz Haydutluğu ve Silahlı Soygun
Eylemleriyle Mücadele Amacıyla Yürütülen Uluslararası Çabalara Destek Vermek
Üzere, Gereği, Kapsamı, Zamanı ve Süresi Hükümetçe Belirlenecek Şekilde Aden
Körfezi, Somali Karasuları ve Açıkları, Arap Denizi ve Mücavir Bölgelerde
Görevlendirilmesi ve Bununla İlgili Gerekli Düzenlemelerin Hükümet Tarafından
Belirlenecek Esaslara Göre Yapılması İçin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 Tarihli ve
934 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen ve 2/2/2010 Tarihli ve 956 Sayılı
Kararıyla Bir Yıl Uzatılan İzin
Süresinin Anayasanın 92 nci Maddesi Uyarınca
10/2/2011 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair Başbakanlık
Tezkeresi (3/1407) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2011)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19
Milletvekilinin, yabancılara yönelik ayrımcı uygulamaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1017) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2010)
2.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 24 Milletvekilinin, Niğde-Ulukışla’nın ekonomik ve
sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1018)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2010)
3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 23 Milletvekilinin, tarımda ve teknolojide
kullanılan kimyasalların doğal yaşam zinciri üzerine yaptığı etkilerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1019) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2010)
4.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 24 Milletvekilinin, doğal tohumculuğun durumunun
tespit edilmesi ve sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1020) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Medula Provizyon
sistemindeki sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17000)
2.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in,
hastanelerdeki idari kadrolara yapılan atamalara ve standart fazlası
idarecilerin mağduriyetine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17001)
3.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, kapatılması planlanan
sağlık ocaklarının sağlık merkezine dönüştürülmesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17002)
4.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir beldenin sağlık
ocağının kapatılacağı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17003)
5.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir beldenin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17004)
6.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa Dörtçelik Akıl
ve Ruh Sağlığı Hastanesinin yapımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17005)
7.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, yapılması planlanan hastanenin yatak kapasitesinin
düşürülmesine ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17008)
8.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldız’ın, yüksek mahkemelerdeki iş yoğunluğuna ve bazı
istatistik bilgilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17046)
4
Şubat 2011 Cuma
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Üç arkadaşıma
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, 2011 Universiade Kış Oyunları hakkında söz
isteyen Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt’a
aittir.
Sayın Gülyurt, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt’un, 2011 Universiade Erzurum Kış Oyunları’na ilişkin gündem dışı
konuşması
MUZAFFER GÜLYURT
(Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011 Universiade
Kış Oyunları münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’de kayak sporunun ilk yapıldığı il Erzurum, yaklaşık
bir asır sonra uluslararası bir müsabakaya ev sahipliği yapıyor.
1915 yılında
Kâzım Karabekir ve Enver paşaların talimatlarıyla Rus ordularına karşı kayaklı
askerî birlikler oluşturulmuş ve ilk kayak eğitimi Palandöken’de yapılmıştır.
Daha sonra sivil vatandaşlar tarafından kayak sporu geliştirilmeye çalışılmış,
Palandöken ve Kiremitlik Tepe bu amaçla kullanılmıştır. 1948 yılında Kiremitlik
Tepe’de, bugünkü atlama kulelerinin olduğu yerde Türkiye’de ilk tramplen
tamamen tahta ve ağaçtan yapılmış, yerli ve yabancı ünlü kayakçıların
yetişmesine vesile olmuştur.
Uzun yıllardan
beri hayal edilen Universiade Oyunları rüyadan
gerçeğe dönüşmüş, tahta tramplenlerden modern olimpik atlama kulelerine
erişilmiştir. 2011 yılı 25. Dünya Üniversiteler Kış Olimpiyatları Erzurum'a,
Palandöken'e nasip olmuştur.
Universiade Kış Oyunları 27 Ocak 2011 Perşembe günü Sayın Cumhurbaşkanımız,
Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız ve Sayın Başbakanımızın
onurlandırdığı muhteşem bir törenle açılmıştır, 6 Şubat 2011 Pazar günü
yapılacak kapanış töreniyle de tamamlanmış olacaktır.
Günümüzde spor
oyunları, kendi sportif aktivitelerinin yanında, ilgili ülkenin tanıtımında da
çok önemli rol oynamaktadır. Spor aktivitesi olmadan, milyarlarca lira reklama
harcansa bile, çok geniş ölçüde bir tanıtım olması mümkün olamaz. İşte, 25. Universiade
Kış Oyunları, hem Türkiye hem de Erzurum ve Palandöken için önemli bir tanıtıma
sebep olmuştur.
Oyunlara 55
ülkeden gelen 1.810 sporcu, 60'ı yabancı, 960'ı yerli 1.020 basın mensubu,
binlerce katılımcı ve izleyici iştirak etmiş, bugüne kadar 200 binden fazla
bilet satılmıştır.
Ülkemizin
tanıtımına vesile olan bu Universiade Oyunları, aynı
zamanda tarih ve kültür kenti olan, dadaşlar diyarı ilimizin tanıtımına vesile
olmuş, gelen yerli ve yabancı turistler dadaşı tanımışlardır.
Dadaş, kendine
has özellikleri olan, mert, vatansever, karakter timsali Erzurumludur.
Özgürlüğün, cumhuriyetin ve demokrasinin en güçlü bekçisi, ülke bütünlüğünü
bozanlara karşı da en büyük engeldir. Örf, âdet, gelenek ve göreneklerine
bağlı, aynı zamanda değişime ve yeniliklere açık olan Erzurumludur. Dadaş,
haksızlığa, yolsuzluğa, bencilliğe ve çıkarcılığa karşıdır. Dadaş, zamana ve
ortama göre renk değiştirmeyen, inancından, ilkelerinden, şahsiyetinden taviz
vermeyen, karakter timsali kişidir. Dadaş, yabancıların, yoksulların,
kimsesizlerin hak ve hukukunu kendi hak ve hukukundan daha çok koruyan, insani
ve evrensel değerlerin bilincinde olan kişidir. Alvarlı
Efe Hazretlerinin dediği gibi mülki İslam'ın kilidi olan Erzurum'un öz
evladıdır.
Doğunun en büyük,
en canlı şehirlerinden biri olan Erzurum, maalesef 2003 yılına kadar ihmal
edilmiş, âdeta siyaseten fetret dönemi yaşatılmış bir şehir görüntüsü arz
ediyordu. AK PARTİ İktidarı, her alanda yaptığı yatırımlar ile özellikle de Universiade Oyunları için yapılan 650 milyonluk tesisleri
ile Erzurum'u uluslararası bir marka kent hâline getirmiştir.
Yapılan tesisler
arasında Türkiye'de ilk ve tek, dünyada da en modern, en güzel olimpik atlama
kuleleri, curling salonu, buz pateni, buz hokeyi
salonları, kayak tesisleri, 3 bin öğrenci kapasiteli olimpiyat köyü, stadyum, biatlon tesisleri gibi tesisler bulunmaktadır.
Bugüne kadar
ülkemizde bulunmayan bu ilk ve tek modern tesislerimiz, bundan böyle
çocuklarımıza ve gençlerimize hizmet verecek hem Erzurum’a hem de ülkemize dünya çapında şampiyon sporcular
yetiştirecektir.
İlimizi
uluslararası bir marka yapan 25. Universiade Kış
Oyunları’nın Erzurum'a kazandırılmasında başından beri desteğini esirgemeyen,
FISU nezdinde tesisleri zamanında yapma konusunda her türlü güvenceyi vererek…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) – …bu muhteşem oyunları
ilimize kazandıran Saygıdeğer Başbakanımıza tüm hemşehrilerimiz
adına, dadaşlar adına şükranlarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Devlet Bakanımız
Sayın Özak'a, gençlik ve spor genel müdürlerimize,
tüm ilgili kurum ve kuruluşlarımıza teşekkür ediyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) – Süre bitti…
BAŞKAN –
Kuralları ihlal edersek çok farklı şeyler oluyor biliyorsunuz.
Teşekkür ederim
efendim.
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) – Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Gülyurt, Erzurum’u anlatmaya saatler yetmez, çok mübarek
bir memlekettir, güzeldir.
Teşekkür ederiz.
Erzurum için ve
ülkemiz için bu oyunların hayırlar getirmesini diliyoruz. İnşallah daha
muhteşemlerini ileriki yıllarda yaparız.
Gündem dışı
ikinci söz, Ankara ilinde çok üzücü olaylar oldu biliyorsunuz, patlamalar
meydana geldi, bir kısım vatandaşlarımız rahmetli oldu, yaralılarımız var; bu
konularla ilgili olarak söz isteyen Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’e aittir.
Sayın Ateş,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
2.-
Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara OSTİM’de
meydana gelen patlamalara ilişkin gündem dışı konuşması
YILMAZ ATEŞ
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, dün Ankara ve Türkiye olarak çok acı bir gün yaşadık. 20’ye
yakın evladımızı, gencecik evladımızı iki üzüntü veren patlama sonunda kaybettik,
bir o kadar evladımız da şu anda yaralıdır. Hayatını kaybedenlere Allah’tan
rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu olay gerçekten Türkiye’de iş güvenliği konusunu bir kez daha
gündeme getirdi. Bu iş güvenliği sorunu, Türkiye'nin en
önemli sorunlarından biri.
OSTİM ve İvedik
organize sanayi bölgeleri, 150 bin çalışanıyla Türkiye'nin en büyük istihdam
yaratan organize sanayi bölgelerinin başında gelmektedirler. Bu iki organize
sanayi bölgesinde de çok ciddi firmalarımız var. Bu birinci patlamanın meydana
geldiği firma, üretiminin yüzde 80, yüzde 90’ını Avrupa Birliği, Amerika ve
Rusya’ya ihraç etmektedir ve burada, değerli arkadaşlar, üstelik dünyanın en
pahalı mazotunu, Avrupa’nın en pahalı elektriğini yakarak bu ihracatı
gerçekleştirmektedir.
Burada meydana
gelen kaza, patlama üzerine ve ikinci patlama üzerinde, devlet
yönetenlerimizin, devlet adamlarımızın iki farklı açıklamaları oldu. Birisi,
değerli arkadaşlar, ağırlıklı olarak çok sorumlu davranırken, yetkililer
sonucunun teknik heyetin belirlemeleri sonucu ortaya koyulması gerektiğini
ifade ederken, bazı yöneticiler de çevreye saçılmış olan o insan cesetleri daha
toparlanmadan, o cesetlerin üzerine basarak bir rant
kavgasının içine girdiler, bir rant kavgası tartışması başlattılar; onları da
huzurlarınızda kınıyorum.
Değerli
arkadaşlar, gece geç saatlere kadar olay bölgesindeydim. Özellikle ikinci
patlama tam bir savaş manzarası. Oradaki patlama gerçekten bir arabanın LPG
tankından mı meydana geldi, bir sabotaj sonucu mu meydana geldi yoksa bir başka
iş yerindeki patlamadan mı meydana geldi konusu tartışma konusu ama üzüntü
verici olan bir nokta şu: Kanıt oluşturacak o belgeler, o dokümanlar herhangi
bir koruma altına alınmamıştı. Herkes orada... Orada bir sabotaj olma ihtimalî
de ağır basmaktadır çünkü birinci patlamanın olduğu yer kendi alanında dünya
standartlarında rekabet eden bir kuruluş ve en son çok büyük firmaların elinde,
Dubai’de büyük işler aldığı biliniyor. İkinci firma yine tarım alanında üretim
yapan, tarım makineleri konusunda üretim yapan bir firmamız. O firmanın
deposunda mı meydana geldi yoksa oraya bırakılan arabada yapılan bir sabotaj
sonucu mu bu acı veren patlama meydana geldi belli değil. Yapılması gereken,
önlemlerin alınıp bu kanıt oluşturacak o dokümanların, olay yerinin ciddi bir
koruma altına alınması gerekiyordu. Maalesef bu da koruma altına alınmadı.
Şimdi, bu acımız
devam ederken -firma sahiplerinin aynı sözleri bunlar- daha acımız devam
ederken ve o firma sahiplerinin de hayatını kaybettiği ileri sürülürken bazı
sorumsuz yöneticilerin “Ben buradan daha fazla iş yeri açma ruhsatı alırım.”
gayretiyle bir suçlamaya girişmiş olmasını, hem bölge olarak hem Ankara olarak
hem de İvedik ve OSTİM Organize Sanayi Bölgesi esnafı
da kınamaktadır, ben de kınıyorum.
Yüce Meclisi
tekrar, bu duygularla saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ateş.
Tekrar,
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifa diliyoruz.
Sayın Kavaz, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Erzurum Milletvekili İbrahim Kavaz’ın, 2011 Universiade Erzurum Kış Oyunları’na ilişkin açıklaması
İBRAHİM KAVAZ
(Erzurum) – Sayın Başkanım, öncelikle OSTİM’deki
kazadan dolayı rahmete intikal eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet
diliyorum.
Asıl söz alma
düşüncem, Değerli Erzurum Milletvekilimizin, Erzurum Universiade
Kış Oyunları münasebetiyle aldığı sözde kendisine teşekkür etmek ve yine bu
yatırımları ülkemize ve Erzurum’umuza kazandırma hususunda, Erzurum’umuzun kış
turizminde tesisleriyle dünyada 18’inci sıraya gelmesi ve ülkemizi tanıtma
hususunda büyük yatırımlar yapan ve hiçbir yatırımı esirgemeyen Hükûmetimize ve Başbakanımıza, hemşehrilerim
dadaşlar adına teşekkür etmek için söz aldım.
Ben de Hükûmetimizin bu kadirşinas tavrından, yatırımından dolayı
teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Geçen dönem milletvekilleri de çok emek verdi Sayın
Ilıcalı başta olmak üzere.
BAŞKAN - Sayın Ertugay, buyurun.
2.-
Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, 2011 Universiade Erzurum Kış Oyunları’na ilişkin açıklaması
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de 2011 Kış
Oyunları’nın Erzurum’umuza, ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum,
kazasız belasız neticelenmesini yüce Allah’tan diliyorum.
Bu vesileyle bir
hususu daha ifade etmek istiyorum: Tabii, elbette ki Erzurum için, ülkemiz için
de tanıtım açısından önemli bir fırsattır, önemli bir imkândır. Bu konuda emeği
geçen herkese teşekkür ediyoruz. Ancak, bugün Erzurum’da bir altyapı varsa,
Üniversiteyi cumhuriyetin oraya kazandırdığını… Geçmiş siyasi iktidarların
verdiklerini bir kenara atmamak ve silmemek lazım. Her zaman yapıldığı gibi,
milat olarak 2002 alınırsa çok büyük bir hata yapılmış olur.
Ben,
Erzurum’umuzun, bu Kış Oyunları dolayısıyla halkın, insanların gereken ilgiyi,
alakayı, misafirperverliği gösterdiğinden zerre kadar tereddüdüm yok, eminim.
İnanıyorum ve diliyorum ki bu önemli bir ivme olur, bundan sonra Erzurum’umuz
kış oyunları açısından Türkiye’mizin sayılı merkezlerinden biri olarak
faaliyetine devam eder.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Erzurum’a emeği geçen bütün ecdadımıza teşekkür ediyoruz. Erzurumlulara,
Erzurum’a ne yapılsa azdır, hak ediyorlar.
Gündem dışı
üçüncü söz üniversite ve yüksekokullarda okuyan ve mezun olan gençlerin
sorunları hakkında söz isteyen Tokat milletvekili Reşat Doğru’ya aittir.
Sayın Doğru,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, üniversite ve yüksekokullarda okuyan ve
mezun olan gençlerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yükseköğretim öğrencileri ve
mezunlarının sorunlarıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin
başında Ankara ilimizdeki patlamalarda ölen insanlarımıza Allah’tan rahmet
diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Tabii, üniversite
öğrencilerimizin ve mezunlarının birçok sorunu vardır. Ben birkaç tane konuyu
dile getirmeye çalışacağım.
Yükseköğretim
öğrencileri, iaşe, yurt ve barınma sorunu yaşamaktadırlar. Büyük şehirlere
gelen gençler yurt ve benzeri gibi gelip kalacak yer bulamamakta, neredeyse
eğitimine de son vermeyi düşünmektedir. Gerek yeni açılan gerekse hâlihazırda
öğrenimine devam eden üniversitelerde geçmişten bugüne kadar yaşanan bir yurt
sorunu vardır, öğrencilerin üniversite sınavını kazandıktan sonra daha büyük
bir sorun karşılarına çıkmaktadır; bu da kalacak yer sorunudur. Büyük
şehirlerde kendilerine yurt çıkmayan gençlerimiz hiç bilmedikleri bu yerlerde
ya yüksek ücretle özel yurtlara kayıt yaptırmakta yahut da sağlıksız ev
koşullarında öğrenim görmek zorunda kalmaktadırlar. Bu durum gençlerimizi
sağlık sorunu başta olmak üzere birçok problemle de karşı karşıya
bırakmaktadır. Bu da öğretim maliyetini artırırken gençlerin başarısını da negatif
yönde etkilemektedir.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizde ekonominin ileri derecede bozuk olması aileleri çok
zor durumda bırakmaktadır, aileler çocuklarının eğitim masrafını
karşılayamayacak durumdadırlar. Devlet olarak verilen öğrenci kredileri ve
bursları maalesef yetersizdir. İhtiyaç sahibi ailelerin çocuklarının tamamı
devlet yurtlarında mutlaka ücretsiz olarak kalmalıdır, bu sağlanmalıdır. Hiçbir
öğrenci açıkta da bırakılmamalıdır. Fakir öğrencilere verilen kredi ve burslar
ise çok yetersizdir. Bu öğrencilerin, aldıkları kredi ve burstan başka hiçbir
gelirleri yoktur. Belirli bir geliri olan aile çocuğuna verilen kredi, burs
miktarı ile hiç geliri olmayan ailelerin çocuğuna verilen kredi arasında
mutlaka fark olmalıdır. Şu anda herkese eşit kredi ve burs veriliyor, bunda
mutlaka bir denge tutturulmalıdır ve ödemeler kademeli olarak da ihtiyaç sahibi
olanların lehinde artırılmalıdır. Bu amaçla yükseköğrenim öğrencilerine yurt ve
barınma desteği olarak mutlaka barınma kredisi de verilmelidir.
Öğrencilerin
kredileri geri ödemelerinde de sorunları vardır. Öğrencilerin kredileri geri
ödemesi, öğrencinin okulu bitirmesinden sonra değil, işe başladığı tarihten
sonra olmalı, hatta iki seneden sonra bu yapılmalıdır. İlk defa para kazanmaya
başlanınca bir anda başka ihtiyaçlarla karşılaşılmakta, başka masraflar
olmakta, geri ödeme yapılamamakta ve beraberinde de faizle karşı karşıya
kalınmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, öte yandan il merkezleri dışındaki fakülte ve yüksekokullarda,
gerek eğitim binası gerekse barınma yönünden de büyük sıkıntılar bulunmaktadır.
Birçok üniversitemiz bünyesinde yeni bölümler açılmış, ancak derslik olmadığı
için eğitim öğretime maalesef başlanamamıştır. Bazı yerlerde ise kurum ve
kuruluşlara ait yıllardır kullanılmayan binalar kiralanmış, zor şartlar altında
eğitim yapılmaktadır; bu da eğitimin kalitesini düşürmektedir.
Sayın
milletvekilleri, üniversite ve yüksekokulları başarıyla bitiren gençlerimizi ve
ailelerini bekleyen en önemli sorunların başında, tabii ki iş konusu
gelmektedir. Okulunu bitiren gençler haklı olarak derhâl işe başlamak, para
kazanmak ve de hayatlarını kurmak istemektedirler ancak karşılarına bir anda
ülkemizin en önemli sorunu olan işsizlik çıkmaktadır. Gençlerde işsizlik yüzde
25’lere kadar varmaktadır.
Tokat milletvekili
olarak ifade etmek isterim ki ilimizde neredeyse 3 gençten 1’i maalesef ve
maalesef işsizdir. Tokat ilinde, çocukları okulunu bitirmiş yüzlerce aile,
evladımı nasıl işe yerleştiririm diye kara kara
düşünmektedir. Genç işsizler ordusu, umutları kırılarak, psikolojileri
bozularak sayıları artmaya devam etmektedir. Ancak, gençler ülkemizin
geleceğidir, bugün okulunu bitiren gençlerin aileleri çok zor durumdadır,
çocuklarına iş ve aş istemektedirler; bu insanlara, çocuklarımıza destek
olalım, destek olalım, onların önünü açalım. Kendi işini kurmak isteyen
üniversite ve mesleki eğitim mezunu gençlere destek verelim. Devlet bankaları
ve özel bankalar gençlere açılsın, faizsiz kredi versinler. Böylece, gençleri
kazanalım, onların ticari hayata katılmalarını sağlayalım. Bunu yapmadığımız
zaman, ilerdeki dönemlerde çok büyük ağır sorumluluklarla karşı karşıya
bulunuruz.
Ülkemiz gençlerin
olduğu bir ülkedir. Gençlerimiz, tabii okullarını bitirdikleri zaman da hemen
aş ve iş istiyorlar. Onlara aş ve iş temini noktasında desteğin her türlüsü
mutlaka hükûmetler tarafından yapılmalıdır ancak şu
da bir gerçektir ki, ülkemizin en önemli sorunu olan işsizlik çığ gibi
büyümektedir ve büyümektedir.
Bu duygularla
yüce Meclisi tekrar selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Doğru, teşekkür ediyorum.
Sayın Vural,
buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, MHP olarak OSTİM’de
meydana gelen kazanın sebeplerini araştırmak üzere bir araştırma komisyonu
kurulması için önerge hazırladıklarına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün de ifade
etmiştim, tekrar, bu İvedik’te meydana gelen, OSTİM’de meydana gelen elim kaza sonucunda hayatını
kaybeden vatandaşlarımızın sayısı artmış. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Allah’tan rahmet diliyoruz. Bugün, Sayın Genel Başkanımız da OSTİM’i ziyaret ettiler. Gerçekten, önemli bir kaza.
Yalnız Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak bu kazanın sebepleri… Hangi sebeplerden dolayı
meydana gelmiştir? Kamuoyunda ve basında çeşitle spekülasyonlar
vardır. Bu bakımdan bu kazanın sebeplerini araştırmak üzere bir araştırma
komisyonu kurulmasına ilişkin bir araştırma önergesi hazırladık. İvedilikle bu
konudaki tartışmaların sonlandırılması açısından da Meclisin bir heyetle bu
kazaları araştırmasında fayda gördüğümüzü ifade etmek istiyorum.
Tekrar, kazada
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Biz de
temennilerinizi paylaşıyoruz. Allah rahmet eylesin, Allah acil şifa versin.
Sayın
milletvekilleri gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Komisyondan
istifa önergesi vardır, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/255)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
CHP Milletvekili
olarak üyesi bulunduğum Dilekçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 03.02.2011
Fuat
Çay
Hatay
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, önergeleri ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, yabancılara yönelik
ayrımcı uygulamaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1017)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Türkiye'de
yaşayan göçmen, sığınmacı, mülteci yabancılar ile ilgili olarak hem yasal
zeminde hem de uygulamada karşılaşılan ırksal ve sınıfsal ayrımın tespit
edilmesi ve önlenmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması hususunda
Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) M.Nuri Yaman (Muş)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin
Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Mülteci kelimesi
dar anlamıyla kullanıldığında yalnızca 1951 Cenevre Sözleşmesi'nde Sözleşmenin
hazırlandığı günün gerçekliğiyle yapılan tanıma uyanlar için kullanılabilir.
Ancak mülteciyi yasal değil hukuki bir tanım olarak ele aldığımızda ülkesinden
can güvenliğinin olmayışı tehlikesi ve zulüm korkusuyla kaçan ve geri
döndüğünde canı tehlikeye girecek, zulümle karşılaşacak, vatandaşı olduğu
ülkenin koruması altında olmayan bireyleri kapsadığını söyleyebiliriz. Kaçak,
mülteci, sığınmacı, göçmen, yabancı işçi gibi kategoriler birbirinden bağımsız
olmak bir yana birbirine zaman ve koşullar içinde evrilen
kategorilerdir.
Tüm diğer
yabancılar gibi mülteciler de Türkiye'de bir "güvenlik sorunu" olarak
algılanmakta, kontrol edilmeleri, gözaltında tutulmaları için bütün yaptırımlar
titizlikle uygulanırken hakların kullanımına gelindiğinde dolaylı ya da
doğrudan engellemeler söz konusu olmaktadır.
Yönetenlerin
gözünde Türkiye topraklarında yaşayan göçmen, sığınmacı, mülteci yabancılar
homojen bir grup teşkil etmemektedir. Bu, mevcut farklılıkların tanınmasından
ziyade, ırka ve sınıfa dayalı ayrımcı bir perspektifin varlığına işaret
etmektedir. Bu ayrımcılık, yabancıların bürokratik işlemlerinin sürdürüldüğü
birimlerde adı konmadan uygulanmakla kalmamakta, yasal düzenlemelerle de apaçık
kuvvetlendirilmektedir. Özellikle yabancıların iş iznini düzenleyen kanunlarda
bu ayrımcı perspektifin somut göstergelerini bulmak mümkündür.
Yabancıların iş
izni farklı kanunlar ve yönetmeliklerle düzenlenmektedir. Bu bağlamda
ayrımcılığın ilk örneğini iş kanunlarında soya bağlı olarak yapılan ayırımda
görmekteyiz. 4817 sayılı "Yabancıların Çalışma İzni Hakkında Kanun"
ve 2527 sayılı "Türk Soylu Yabancıların Türkiye'de Meslek ve Sanatlarını
Serbestçe Yapabilmelerine, Kamu, Özel Kuruluş veya İşyerlerinde
Çalıştırılabilmelerine İlişkin Kanun" bu durumun en güzel örneğini teşkil
etmektedir.
Son zamanlarda bu
düzenlemelere başka yeni düzenlemeler de katılmıştır: 23.02.2009 tarihli,
2009/14699 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan "Çalışma
İzninden Muaf Tutulacak Türk Soylu Yabancılara Dair Yönetmeliğe" göre Batı
Trakya Türkleri, Irak, Çin (Doğu Türkistan), Afganistan ve Bulgaristan'dan gelen
"Türk soylular" iş izninden muaf tutulacaklardır. Bu kanunlar ve
yönetmelikler yabancılara ırka dayalı bir ayrımcılığın uygulandığının
göstergeleridir.
Diğer ayırım ise
sınıf esasına dayanarak yapılan ayırımdır. Zira Türk soylu olmayan yabancıların
iş iznini düzenleyen diğer bir kanun da 4875 sayılı "Doğrudan Yabancı
Yatırımlar Kanunu"dur. 4875 sayılı kanuna bağlı yönetmelikle doğrudan
yabancı yatırımlarda çalışan "kilit personel" tanımı yapılmaktadır.
Bu tanıma göre kilit personel, özetle Türkiye'de kurulu bulunan ve tüzel
kişiliğe, belirli ihracat kapasitesine sahip, en az 250 Sigortalı personel
istihdam eden bir şirketin, üst yönetiminde ya da yürütme pozisyonunda çalışan,
şirketin ortağı olan ya da şirketin üretim sektörüne dair önemli teknik bilgiyi
haiz insanları kapsamaktadır.
Başka bir takım
farklı uygulamaların yanı sıra bu tanıma uygun olan "kilit
personellerin" iş izni talepleri on beş gün içinde cevaplanırken sıradan
yabancıların bir değerlendirme için ortalama 90 gün beklemeleri gerekmektedir.
Çünkü Türkiye'de
yabancı işçi meselesine yalnızca kaçak işçilik gözüyle bakılmakta, yabancı
işçiyle savaş vurgusunun yanı sıra "kilit personel"in işini
kolaylaştırma vurgusu yapılmaktadır. Dolayısıyla yönetenlerin perspektifiyle
yapılan "Hakiki Türk Soylu," "Türk Soylu" ve
"Yabancı" ayırımlarının yanına savaşılması gereken başka durum ise
böylesi bir sınıfsal ayrımcılıktır.
2.-
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 24 milletvekilinin, Niğde-Ulukışla’nın
ekonomik ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1018)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini ekte
sunduğumuz, Niğde İlimize bağlı Ulukışla İlçesi, Anadolu-Bağdat Demiryolu
hattının içinden geçtiği ve aynı zamanda Ankara'dan ve Konya'dan gelen
karayolların birleşerek, güneye giden kolun Adana ve Güney illerimize, kuzeye
giden kolun ise Niğde ve Kayseri istikametine devam ettiği çok önemli bir
kavşak noktasında olmasına rağmen, gerek kamu yatırımları, gerekse hükümetler
tarafından uygulanan tarım ve turizmi teşvik imkânlarından yeterince faydalandırılmamış
ve geri kalmıştır. Bugün ilçenin
genç nüfusu, sürekli çevre illere göç etmektedir. Bu ilçemizdeki tarım ve
turizm sektörünün canlandırılıp sorunlarının çözülmesi amacıyla. "Niğde
İlimizin Ulukışla İlçesinin Ekonomik ve Sosyal Sorunlarının Araştırılması,"
gereken tedbirlerin ve bunlara ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele
alınabilmesi için, Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince, Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mümin İnan (Niğde)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) D. Ali Torlak (İstanbul)
4) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
5) Mustafa
Kalaycı (Konya)
6) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
7) Behiç Çelik (Mersin)
8) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir)
9) Reşat Doğru (Tokat)
10) Ahmet Bukan (Çankırı)
11) Beytullah Asil (Eskişehir)
12) Recep Taner (Aydın)
13) Mehmet Günal (Antalya)
14) Hasan Özdemir (Gaziantep)
15) Osman Durmuş (Kırıkkale)
16) Kadir Ural (Mersin)
17) Necati Özensoy (Bursa)
18) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
19) Zeki Ertugay (Erzurum)
20) Hüseyin
Yıldız (Antalya)
21) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
22) Yılmaz Tankut (Adana)
23) Alim Işık (Kütahya)
24) Cemaleddin Uslu (Edirne)
25) Ahmet Orhan (Manisa)
Gerekçe:
Niğde İlimize
bağlı Ulukışla İlçesi, İç Anadolu Bölgesi'nin Orta Kızılırmak Bölümündeki Orta Toroslar kesiminin Medetsiz ve Bolkar
Dağları arasındaki geniş bölümün ağzında, Aydos
Dağlarının Kuzey eteklerinde kurulmuştur. İlçe topraklarını Doğuda Adana ilinin
Pozantı, Güneyde Mersin ilinin Tarsus, Batıda Konya ilinin Ereğli, Kuzeyde
Niğde ilinin Bor ve Çamardı ilçeleri çevirir. Bolkar dağları Konya ovası, Aladağ
ve Hasan dağı arasında kalan Kırkgeçit vadisi arasındaki platoda bulunan
İlçemiz, Anadolu-Bağdat demir yolu hattının içinden geçtiği ve aynı zamanda
Ankara'dan ve Konya'dan gelen karayollarının birleşerek, güneye giden kolun
Adana ve güney illerimize, kuzeye giden kolun ise Niğde ve Kayseri istikametine
devam ettiği çok önemli bir kavşak noktasında olmasına rağmen, gerek kamu
yatırımları gerekse hükûmetler tarafından uygulanan
tarım ve turizmi teşvik imkânlarından yeterince faydalandırılmamış ve geri
kalmıştır. Bugün ilçenin genç nüfusu, sürekli çevre illere göç
etmektedir. AKP iktidarları döneminde özellikle bazı bölge ve şehirler her
türlü devlet desteğine mazhar olurken, ülkemizdeki en yüksek seviyeli okuma
yazma oranına sahip ilçelerden biri olan, aydın ve medeni insanların yetiştiği
Ulukışla geçmişten bugüne kadar üvey evlat muamelesi görmüş ve görmeye de devam
etmektedir.
Ülkemiz son
yıllarda maalesef tüketici toplum olmaya özendirilmekte, üretim ise ihmal
edilmektedir. Bu bölgemizde turizm, tarım ve hayvancılık teşvik edilmeli ve
toplum üretime yönlendirilmelidir. Ulukışla ilçesine özgü bazı üretimler
(kiraz, lahana ve fasulye vb. gibi) desteklenmeli, yaş ve kuru sebze-meyve
işleme ve soğuk hava tesisleri kurularak, daha da geniş kesimlerin bundan
faydalanması sağlanmalıdır.
Ülkemizdeki en
değerli şifalı su kaynaklarından birine sahip olan Çiftehan
kaplıcaları yeterli tanıtım faaliyetiyle kaplıca turizminin önemli
tesislerinden biri hâline getirilmeli, Bolkar Dağları
doğa ve kış sporlarına açılmalı, dünyada sadece bu bölgede bulunan canlı
türleri dünyaya tanıtılmalıdır. Karagöl ve Çinili gölleriyle, dünyada sadece bu
göllerin kıyısında ve içinde yaşayan Toros
kurbağalarıyla, çiçekleri, buzul gölleri, yüksek zirveleriyle Bolkar Dağları Toroslar'ın orta
merkezinde yer alan Türkiye'nin en güzel sıradağlarıdır. Bu bölgede, doğa ve
kış sporları merkezleri açılması için gerekli yatırım ve teşvikler
sağlanmalıdır.
Ülkemizin çok
önemli kara yolu ulaşım ağlarının kavşağında olan, içinden demir yolu geçen ve
yine ülkemizin en önemli limanlarından Mersin Limanına 1-2 saat mesafede olan
bu ilçemiz, çok önemli doğal güzelliklere de sahip olmasına rağmen bir türlü
hak ettiği önemi görmemiş ve devletten yeterli desteği alamamıştır. Bu nedenle
Cumhuriyetin ilk yıllarından beri ilçe olmasına rağmen yeterince gelişmemiş,
işsizlik sebebiyle sürekli göç vermek zorunda kaldığı için nüfusu da uzun yıllar
boyu artmayıp aksine azalmıştır.
Yukarıda
açıklanan sorunların çözümü ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi için
"Niğde İlimizin Ulukışla İlçesinin Ekonomik ve Sosyal Sorunlarının
Araştırılması" amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.
3.-
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 23 milletvekilinin, tarımda ve teknolojide
kullanılan kimyasalların doğal yaşam zinciri üzerine yaptığı etkilerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1019)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini ekte
sunduğumuz, Çevre sorunları, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde toplum
gündeminde önemli ve öncelikli konular durumundadır. Ülkemizde nüfusun önemli
bir bölümü tarımla iştigal etmektedir. Dolayısıyla, çevrenin kirlenmesi, toprak
ve su gibi tarım için oldukça önemli olan doğal kaynakların bileşimlerinin
değişmesi, tarım ürünlerinin kalite ve miktarlarını olumsuz etkilemektedir.
Hayvansal ve bitkisel üretim organik bir bütün olduğundan, sonuçta insanların
en önemli protein veya besin kaynakları çevre kirliliğinden doğrudan veya
dolaylı olarak etkilenmektedir. Bu nedenle "Tarımda ve teknolojide
kullanılan kimyasalların doğal yaşam zinciri üzerine yaptığı etkilerin
araştırılması", alınması gereken tedbirlerin ve bunlara ilişkin yapılacak
düzenlemelerin ele alınabilmesi için, Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104
ve 105'inci maddeleri gereğince, Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz.
1) Mümin İnan (Niğde)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) D. Ali Torlak (İstanbul)
4) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
5) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
6) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir)
7) Behiç Çelik (Mersin)
8) Reşat Doğru (Tokat)
9) Ahmet Bukan (Çankırı)
10) Beytullah Asil (Eskişehir)
11) Recep Taner (Aydın)
12) Mehmet Günal (Antalya)
13) Osman Durmuş (Kırıkkale)
14) Kadir Ural (Mersin)
15) Necati Özensoy (Bursa)
16) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
17) Zeki Ertugay (Erzurum)
18) Hüseyin
Yıldız (Antalya)
19) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
20) Mustafa
Kalaycı (Konya)
21) Yılmaz Tankut (Adana)
22) Cemaleddin Uslu (Edirne)
23) Ahmet Orhan (Manisa)
24) Alim Işık (Kütahya)
Gerekçe:
Son yıllarda
uygulanan tarım politikaları sonucu, gıda sektöründe üretim, işleme ve
dağıtımın giderek, çokuluslu şirketlerin eline geçmesi, küçük çiftçinin
üretimde ve fiyatta söz sahibi olamamasına dolayısıyla milli gelir içinde
aldığı payın gittikçe azalmasına yol açmıştır. Üretim teşviklerinin daha çok
üreten büyük çiftliklere verilmesi de, küçük çiftçiyi zor şartlarda ve sosyal
çöküntüler içinde bırakmıştır. Küçük çiftçi içinde bulunduğu zor şartlardan
dolayı verimliliği arttırmak ve yüksek maliyetlerle baş edebilmek için, büyük
şirketler ise daha yüksek kâr amacıyla, modern tarım dediğimiz tarıma
yönelmiştir. Bu uygulamalar sonucu, tarım alanlarının kullanım biçimi ve yoğun
girdi kullanımı, verim potansiyelini arttırmış gibi görünse de, zararlı kimyasalların
birikimi ve yeraltı sularına karışımı, gibi olumsuzluklar, sürdürülebilir
toprak verimliliğini ve doğal dengeleri tehlikeye sokarak toprak ya-pısının bozulmasına yol açmaktadır. Modern tarımda
uygulanan kimyasal ilaç ve gübreler ile büyüme-gelişmeyi düzenleyiciler(hormonlar)
nedeniyle, son yıllarda gıda maddelerinde sağlığa zararlı kalıntılarla
karşılaşma riski olduğu, değişik kanallarla sık sık
bilim adamları tarafından dile getirilmektedir. Bu spekülasyonlardan
dolayı, Üreticiler, bazen ürünlerini pazarlama sıkıntısı yaşamakta ve ürünler
çürümeye mahkûm edilerek en başta çiftçilerimiz mağdur olmaktadır.
Hayvansal
ürünlerde antibiyotik ve hormon kalıntıları, bitkisel gıdada, işlenmiş
ürünlerde, sularda kimyasal gübre ve ilaçların kalıntıları, tüketiciyi
endişelendirmektedir. Sağlıklı bir çevrede yaşamak ve sağlıklı gıdaya ulaşmak,
sağlıklı beslenmek insanın en temel anayasal haklarından bir tanesidir.
Günümüzde
çokuluslu şirketlerin yönetimine giren dünyada, maalesef bir kısım siyasiler ve
onların medya ve toplumsal uzantıları, dünyanın piyasalarla ve para kurlarıyla
işlediğini düşünür olmuşlar ve bu düşüncelerini topluma da dayatmaya
çalışmaktadırlar. Gözünü bu şekilde karartanlar, doğal zenginliklerini ve
kırsal kültürünü kaybeden toplumların, başta ülke güvenliği ve gelecek
nesillerin güven içinde yaşama hakkı olmak üzere insanı var eden değerleri
farkına varmadan kaybettiklerini maalesef görememektedirler.
Bugün maalesef,
geçmişin çok verimli topraklarında yaşayan birçok ülke insanı, arazilerinin ve
doğal kaynaklarının bir kısım gelişmiş ülkeler tarafından geçmişte sömürülmesi
sonucu açlık çekmektedir. Gelecekte ülkemizin de bu durumlara düşmemesi için,
Üretimde toprak, su, hava, canlı arasında süregelen doğal işlevler göz önünde
bulundurulmalı ve toprağın verimlilik ve sürdürülebilirliğini esas alacak
yöntemler araştırılıp geliştirilmelidir.
Yukarıda
açıklanan sorunların çözümü ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi için
"Tarımda ve teknolojide kullanılan kimyasalların doğal yaşam zinciri
üzerine yaptığı etkilerin araştırılması" amacıyla bir Meclis Araştırması
açılması gerekmektedir.
4.-
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 24 milletvekilinin, doğal tohumculuğun durumunun
tespit edilmesi ve sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1020)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini ekte
sunduğumuz, ülkemizdeki en önemli sektörlerden bir tanesi olan tarımın temel
ana maddesi olan tohumun, gelecekte güvenli bir şekilde elde edilerek üretimin
kimseye bağlı kalmadan yapılabilmesi, "Ülkemizdeki doğal tohumculuğun
durumunun tespit edilmesi ve sorunlarının araştırılması" amacıyla alınması
gereken tedbirlerin ve bunlara ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele
alınabilmesi için, Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince, Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mümin İnan (Niğde)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) D. Ali Torlak (İstanbul)
4) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
5) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
6) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir)
7) Behiç Çelik (Mersin)
8) Reşat Doğru (Tokat)
9) Ahmet Bukan (Çankırı)
10) Beytullah Asil (Eskişehir)
11) Recep Taner (Aydın)
12) Mehmet Günal (Antalya)
13) Hasan Özdemir (Gaziantep)
14) Osman Durmuş (Kırıkkale)
15) Kadir Ural (Mersin)
16) Necati Özensoy (Bursa)
17) Hüseyin
Yıldız (Antalya)
18) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
19) Zeki Ertugay (Erzurum)
20) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
21) Mustafa
Kalaycı (Konya)
22) Yılmaz Tankut (Adana)
23) Cemaleddin Uslu (Edirne)
24) Ahmet Orhan (Manisa)
25) Alim Işık (Kütahya)
Gerekçe:
Konunun uzmanı
birçok bilim adamının yayınlarına göre ülkemizde, 2009 yılı sonu itibarıyla,
tarımının toprakla birlikte en temel belirleyici öğesi tohumculuğun % 90'dan
fazlasının yabancı firmaların eline geçtiği ifade edilmektedir. Uluslararası
Tohum Ticareti Federasyonu (FIS) tahminlerine göre,
ülkemiz tarımında planlı ve sistemli tohumculuk faaliyetleri ile, her yıl yerel
ticarete konu olan tohumluk ve dikim materyalinin parasal değeri yaklaşık 2,5-3
milyar doları bulmaktadır. Ülkemizde, seralarda yetiştirilen sebzeler için
kullanılan tohumluğun tamamına yakınının hibrit
olduğu ve birkaç ülkeden ithal edildiği bilinmektedir.
Konuya duyarlı
Bilim adamlarına göre; "Doğal şartlarda yetişen bir domatesin tohumundan,
fıtri kanunlara göre yeniden bir domates elde edilmesi gerekirken; "melez
azmanı" olarak genetik çalışmalar ve suni seleksiyonla fıtratın dışına
çıkarılan "hibrit tohumdan elde edilen ve normal
görüntü gösteren domates bitkisinin tohumu toprağa yeniden ekildiğinde ikinci
nesil bitki ve meyveler ilk nesille aynı özellikleri göstermemektedir. Sonraki nesiller de bir öncekiyle benzeşmemekte ve birkaç nesil
sonra domatesle uzaktan yakından alakası olmayan bir bitki ile
karşılaşılmaktadır." Dolayısıyla Hibrit
bitkilerden alınan tohumların ekilmesiyle aynı özellikler görülmediğinden, hibrit tohumlukların her yıl yenilenme mecburiyetleri
vardır. Son yıllarda, Hibrit tohumların yüksek verim
düzeyi nedeniyle yerli çeşitlere alternatif olarak gösterilmeye başlanması ve
teşvik edilmesi sonucu, geçmiş yıllardan bu güne kadar, Türkiye'de tohumundan
yeniden aynı bitkiyi elde edebileceğimiz yerli çeşitlerin neredeyse kalmadığı
ifade edilmektedir. Günümüzde, sera dışında açıkta yapılan üretimlerde de hibrit çeşitlerin kullanımının giderek arttığı göz önüne
alınırsa gelecekte ülkemiz tarımı tamamen birkaç ülkenin insafına terk edilmiş
olacaktır.
Son yıllarda
uygulanan tarım politikaları sonucu, Ülkemiz tarımı ve çiftçisi gittikçe
zayıflatılarak gıda güvenliğinde, zirai ilaçlarda, kimyasal gübrede ve bunların
girdilerinde, özellikle hibrit tohumlarda gittikçe
dışarı bağımlı kılınmış, doğal tohumları piyasadan kaybettirilerek, adeta biyoemperyalist kıskacına sokulmuştur.
Tohumlukların,
tarımsal verimlilik ile üretim miktarının artırılmasında ve üretim maliyetinin
düşürülmesinde en önemli faktörlerden bir tanesi olduğu bilinen bir gerçektir.
Ancak gelecekte tarımımızın korunması ve ülkemizin kimseye muhtaç kalmadan gıda
güvenliğimizin garanti altına alınması şarttır. Bu sebeple Devletin ilgili
kurumları, hiç zaman kaybetmeden Ülkemizdeki Ari çeşitlerin elde kalanlarının
tespitini yaparak, bunların zarar görmesini engelleyici koruma alanlarını
oluşturmalı ve bu tohumların çeşitliliğini arttıracak politikalar geliştirerek,
ülkemizde doğal tohumculuğun devamını sağlayacak gerekli tedbirleri almalıdır.
Yukarıda
açıklanan sorunların çözümü ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi için
"Ülkemizdeki doğal tohumculuğun durumunun tespit edilmesi ve sorunlarının
araştırılması" amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.
BAŞKAN –
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım:
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
(2/858) esas numaralı Kanun Teklifi’nin havale edildiği komisyonlarda 48 saat
geçmeden görüşülebilmesi için tavsiyede bulunulmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu’nun 04.02.2011 Cuma günü (bugün) yaptığı toplantısında, Siyasi Parti
Grupları arasında oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
2/858 Esas
numaralı “31.02.2006 Tarihli Ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin” 04 Şubat 2011
tarihinde havale edildiği komisyonlarda 48 saat geçmeden görüşülebilmesi için
tavsiyede bulunulması önerilmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Lehinde Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lehte
Sayın Oktay Vural.
Buyurun Sayın
Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim,
bilindiği gibi, bu torba yasanın -işte çorba yasa, ne denilirse bilmem, adını
nasıl koymak lazım, onu bilemiyorum gerçekten- görüşülmesi süreci hem
Komisyonda uzadı ve Komisyonda uzadıktan sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda da uzunca bir süre alıyor. Dün yapılan görüşmelerde, özellikle
emeklilerin maaşını almasında sıkıntılarla karşılaşıldı yani ocak ayı, mesela,
maaşlarını zamlı alamadılar. Şubat ayı maaşlarını, hiç olmazsa zamlı bir
şekilde, hem ocakla birlikte alabilmelerini temin etmek gerekir.
Milletvekillerimiz
“Ne zaman alacaklar?” diye sordu, Sayın Bakan da orada, “Emeklilere de yeni
yılda maaşlarının zamlı olarak verilebilmesi için bu kanunun çıkması lazım.”
dedi, “Eğer gerçekten anlayış gösterirseniz, bu kanunun çıkmasını
kolaylaştırırsanız, emeklilerimize, ocak ayındaki farklarla beraber olmak üzere
zamlı maaşlarını verme imkânına sahip olacağız.” diye ifade etti.
Biz de Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak, emeklilerimizin bir an önce maaşlarını alması
için, bu torba yasa konusundaki görüşmelere bağlı kalmaksızın bir kanun teklifi
verdik. Bu kanun teklifimiz de komisyonlara Sayın Başkan tarafından havale
edilmiştir. Bu kanun teklifiyle de doğrudan doğruya, AKP’nin yani Hükûmetin emeklilere öngördüğü aynı hükümlerin bir an önce
ayrılarak kanunlaşmasını temin etmek istiyoruz. Aslında Milliyetçi Hareket
Partisi olarak emeklilere verilen bu zammın yeterli olmadığını da düşünüyoruz
ama bütün buna rağmen Hükûmetin istediği şekilde,
emeklilerin bir an önce zamlı maaşlarına kavuşması için bir öneri getirdik,
kanun teklifi. Kanun teklifi doğrultusunda da bir an önce komisyonlarda
görüşülmesi için, kırk saat içerisinde görüşülmesini de temin etmek için hemen
bugün komisyonun bunu gündeme almasını istiyoruz ve gündeme aldığı takdirde de
biz de bu kanun teklifi üzerinde herhangi bir konuşma da yapmayacağız. Gruplar
arasında bir anlaşma olduğu zaman, komisyon başkanı olacak, komisyondaki
milletvekillerimiz de bununla ilgili teklifi hiç geciktirmeksizin, konuşmadan
geçireceğiz. Meclis Genel Kuruluna hemen, ivedilikle Danışma Kuruluna
getireceğiz. Bugün hemen bununla ilgili, kanunlaşmasını temin etmek,
emeklilerin de bir an önce maaşını almasını temin etmek amacıyla bu teklifi
yerine getiriyoruz. Ve Sayın Bakanın bu ifadesi karşısında da ben de Genel
Kurulda diyordum ki: “Kanun teklifini getiriyoruz, geçmeden komisyonda, kırk sekiz saati geçmeden
de Genel Kurulda kanunlaştıralım.” diye ifade ediyoruz. Bugün bu müjdeli haberi
emeklilerimize vermiş oluruz. Ne yaparız? Torba yasadan da bunu -madde
metninden- çıkartırız, bunu hemen bitiririz. Dolayısıyla, Sayın Bakanı da
“emeklilerin maaşını bu torba yasanın kanunlaşmasının sonuna ertelemesi” gibi
bir mazeretten de kurtarmış oluruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak arzumuz
ve isteğimiz, bu paket içerisinde emeklilere verilen imkânları hemen şimdi
kanunlaştıralım, ayrıştıralım ve bu yolla emeklilerin bir an önce bu zamlı
maaşlara kavuşmasını temin edelim, önerimizin amacı ve hedefi budur. Sayın
Bakan da, eğer, bu konuda gerçekten samimi ise, bu torba yasada yer aldığını
ifade edip buradaki görüşmelerden dolayı bu emeklilerin maaşlarını almasının
uzadığını iddia ediyorsa, biz de açık çek olarak diyoruz ki: “Gelin, bu kanun
teklifini hemen komisyonda bugün görüşelim. Genel Kurulda da kırk sekiz saat
geçmeden görüşülmesini temin etmek suretiyle emeklilerimize bir müjde verelim.”
Milliyetçi Hareket Partisinin Grup önerisi budur. Umarım, değerli
milletvekilleri, hemen bunu temin ederiz ve bu konuda tartışmalara girmeden,
birtakım spekülasyonlara girmeden bunu temin ederiz.
Bundan sonraki
çalışma dönemi içerisinde beşinci bölümün sonuna kadar tamamlanması, beşinci
bölümden sonra da, gerçekten, polislerimizin beklediği, bu, özellikle askerlik
yapmayla ilgili bir kanun kabul edildi, bunu da hemen bugün geçiririz. Burada
biz mutabakat içerisinde olduğumuzu ifade ediyoruz. Gerçekten, polislerimizin
askerlik hizmetini yapmış olma konusunda getirilen bu öneriyi, teklifi, biz de
kabul ediyoruz, destekliyoruz. Bugün, inşallah, bunu da hayırlı bir şekilde
temin ederiz. Hem emeklilerimizi hem de polislerimizi bu konuda müjdeli bir
haberle hafta sonunu geçirmeye davet ediyorum. Bu konuda AKP Grubunun da önerisi
vardır, bitimine kadar, polislerin askerlik mesleğinden muaf sayılmasına
ilişkin. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu öneriyi, açıkçası, hemen
geçirilmesi konusunda da destekleyeceğimizi ifade ediyorum.
Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum. Arzım bu kadardır efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Vural.
Sayın Elitaş, önerinin aleyhinde, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün akşam siyasi
parti grup başkan vekillerimizin Sayın Meclis Başkan Vekilimizin
başkanlığındaki yaptıkları mutabakat çerçevesinde bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisine tüm siyasi partilerimizin, AK PARTİ Grubu hariç olmak üzere, grup
önerisi vermemeleri konusunda bir uzlaşma hasıl oldu. Sadece Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi verecek, grup
önerisinde de pazartesi günü çalışma takvimi ortaya konulacak ve daha önceki
aldığımız karar gereğince, bugün şu bölümün bitimine kadar, salı günü öbür
bölümün bitimine kadar diye aldığımız karar gereğince aslında normal şartlar
altında cuma günü yedinci bölümün bitimine kadar gelmemiz gerekiyordu. Fakat
çalışmaların çeşitli şartlar altında ve muhalefet partisi milletvekili
arkadaşlarımızın her madde üzerinde verdikleri önergeler doğrultusunda sabah
saat üçe kadar, dörde kadar çalışmamıza rağmen maddeleri bitirme, programımızı
bitirme imkânımız bulunamamıştı.
Tekrar ediyorum,
değerli grup başkan vekillerimizin aldıkları centilmenlik anlaşması gereğince
bütün siyasi partilerimiz grup önerisi vermeyecekler, biz de bu çalışma
programını yapacaktık. Bugün Meclis Başkan Vekilimizin
başkanlığında yaptığımız Danışma Kurulunda Cumhuriyet Halk Partisi ile Barış ve
Demokrasi Partisi verdikleri grup önerilerini yaptığımız anlaşma gereğince geri
çektiler ama Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Grup Başkan Vekili “Dün Sayın
Bakana verdiğimiz soru, emeklilere verilecek maaşın bir an önce Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesinin sağlanması amacıyla dünkü
verdiğimiz ve tutanaklara geçen konunun hayata geçirilmesi amacıyla bu grup
önerisini vereceğiz.” dediler. Biz de birer ikişer dakika, bu konuyla
ilgili görüşlerimizi beyan etmek üzere, grup önerilerinde lehte ve aleyhte
konuşuyoruz.
Aslında
Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği grup önerisine itiraz etmemiz mümkün
değil çünkü torba yasa tasarısı içerisinde zaten bu madde mevcut. Kendileri de
ifade ettiler, torba yasa tasarısı içerisindeki mevcut maddeyi aynen kanun
teklifi olarak bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sundular. Meclis
Başkanlığı da -Meclis Başkan Vekilinden aldığımız bilgi çerçevesinde- bugün
havale etmiş.
Aslında, İç
Tüzük’ün 19’uncu maddesi ve 36’ncı maddesi gereğince bu Danışma Kurulu
önerisinin gündeme alınmaması gerekir. Bakınız, 36’ncı madde kırk sekiz saatlik
süreyi ifade ediyor. İkinci fıkrasında da “Danışma Kurulunun tavsiyesi veya bir
kanun tasarı veya teklifinin tümünün veya belli hükümlerinin komisyona geri
alınması veya geri verilmesi hâllerinde, yukarıdaki fıkrada yazılı süre kaydına
uyulmayabilir.” diyor. Birinci fıkrada kırk sekiz saatlik süreyi söylüyor.
Değerli
arkadaşlar, şu anda Milliyetçi Hareket Partisinin kanun teklifi gelen kâğıtlar
kısmında da yayınlanmadı, gelen kâğıtlar kısmında yayınlanmış olsa, bu teklif
Danışma Kurulunda oy birliğiyle alındığı takdirde bu gündeme gelebilir. Bugün Meclis Başkanlığının bu grup önerisini, tavsiyesini, Danışma
Kurulunun tavsiyesi olmadan bu grup önerisini gündeme alması, açıkçası, başka
bir siyasi partinin kırk sekiz saat geçmeden, Danışma Kurulunun ortak imzasına
ihtiyaç kalmadan, grup önerisi getirerek kırk sekiz saatlik süreyi aşmasına
fırsat vermek gibi bir düzenlemeyi, bir içtihadı oluşturma noktasında da
açıkçası bir ön açma durumu ortaya çıkıyor.
Biz Danışma
Kurulunda bunları izah etmeye çalıştık. Başkanlık Divanına bu konuyu intikal
ettirdik. “Bakınız, bir gelenek oluşturacaksınız, bir içtihat
oluşturacaksınız.” dedik. Danışma Kurulunun, 19’uncu maddede
sayılmayan, 36’ncı maddedeki hükmüne aykırı bir hareketle, “89’uncu maddedeki
tekriri müzakereyle ilgili kısım hariç olmak üzere” diye bize Başkanlık Divanı
oraya paralel bir şekilde söyledi ama açıkçası bundan sonra, kırk sekiz saat
geçmeden ve gündemde basılıp dağıtılmadan, yayınlanmadan, herhangi bir konuyu,
herhangi bir siyasi partinin buraya getirip grup önerisiyle oylama imkânını
verme noktasına geliyor diye düşünüyorum. Ümit ediyorum, diliyorum,
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini şu andan itibaren çeker, böyle bir
içtihadın oluşmasına fırsat vermemiş olur diye kendilerine ifade ediyorum.
Gelelim ikinci
kısma. Değerli arkadaşlar, bakınız, bizim geçen hafta aldığımız Danışma
Kurulunda bugün yedinci bölümün bitimine kadar çalışma kararını almıştık. Salı
günü sekizinci bölümün bitimi, çarşamba gün de dokuzuncu bölümün bitimi idi.
Yani dokuzuncu bölümün bitimi demek, torba yasa tasarısının tamamının Türkiye
Büyük Millet Meclisinin değerli milletvekilleri tarafından onaylanması anlamına
gelecekti. Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği
teklif gelen kâğıtlarda yayınlanacak ve İçişleri Komisyonu ya da Plan Bütçe
Komisyonu, hangi komisyonumuz, buna, Meclis Başkanlığı havale ederse gündem
oluşturacak, gündem oluştururken Plan Bütçe Komisyonu Başkanımız diğer siyasi
partilerle görüşecek, onlar da kabul edecekler ve ancak bunu salı ya da çarşamba
günü görüşme imkânımız olacak. Ben diyorum ki: Gelin, teklif ediyorum,
madem emeklilerle ilgili bu kadar hassas davranıyorsunuz, bir an önce bu yasa
tasarısının çıkıp emeklilerimizin 15’inden önce bu maaşlarını almasını
istiyorsunuz. Verdiğiniz önergelerde diyorsunuz ki: “50’inci maddede geçen
‘şart’ ifadesinin “koşul olarak değiştirilmesi” diye önergeler verip burada
konuşuyorsunuz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Çok ciddi önergeler veriyoruz, çok kapsamlı önergeler veriyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Gelin, bugünkü yaptığımız o anlaşma gibi, çok kapsamlı, tek
kelimelik önergeler vermek yerine, bugünkü yaptığımız anlaşma gibi gelin bu
tasarının tamamını bitirelim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Bizim önergelere hiç bakmadığınız anlaşılıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Salı gününü de kalmadan, biz, emeklilerimizin maaşını bir an önce
verme mutluluğunu, gururunu, huzurunu hep birlikte yaşamış olalım diye ifade
ediyorum.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Yani “Lokomotifte ısrar ediyoruz.” diyorsunuz Sayın Grup Başkan
Vekili, yani bonbona devam, bonbon şekerine devam.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Değerli arkadaşlar muhalefet partilerinin verdiği önergeler
içerisinde muhakkak ki dikkate alınacak önergeler de var ama özellikle ilk 60
maddeyle ilgili verilen önergeler hep tek kelimelik önergeler.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Hani iki dakika konuşacaktın Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, teklif ediyorum, muhalefet partisi grup başkan
vekillerimize söylüyorum, emeklilerle ilgili hepimiz hassasiyet içerisindeyiz.
Eğer öyle bir meselemiz varsa bugün bitirelim, olmazsa pazartesi günü bitirelim
bu kanun tasarısını. Zaten normal şartlar altında o kanun tasarısı basılıp...
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hodri meydan...
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Yani lokomotifte ısrar ediyorsunuz. Emekli maaşları lokomotif olsun!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - ...Sayın Cumhurbaşkanının
imzasıyla torba tasarının zamanı aynı olduğundan dolayı, biz bu önergeye karşı
olduğumuzu ifade ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun
efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Tabii, aslında, Sayın Elitaş biraz önce
şeyi söyledi, bu Danışma Kurulu kararı, 36 filan... Bunlarla ilgili konular hiç
Danışma Kurulunda görüşülmedi. Hiç bu konuda bir tane kelime etmedi Sayın Elitaş. Getirin tutanakları, getirin tutanakları... Bir
tane kelime etmedi. Diyor ki: “Bunlardan bahsettim.”
Bakın Sayın
Başkan “Bekleme süresi havale tarihinden itibaren kırk sekiz saat sonra
başlar.” diyor. Ben de diyorum ki kırk sekiz saat sonra başlamasın. Neresi İç
Tüzük’e aykırı?
İkincisi,
tavsiyesiyle ilgili, diyor ki: “Danışma Kurulunun tavsiyesi üzerine
azaltılabilir.” 19’uncu maddede diyor ki: “İç Tüzükte Danışma Kurulunun
tespitine, teklifine veya görüş bildirmesine bağlanmış olan konularda siyasi
partiler öneri verebilir.” Dolayısıyla, Başkanlığın bu konuda yaptığı uygulama
kırk sekiz saat geçmeden... Ki daha önce de yapıldı bunlar, grup önerisi
yapıldı. Ben diyorum ki açık ve samimi, Komisyon Başkanı burada, hemen yapalım,
bitirelim. Bugün bu bölümün bitiminde hemen bu kanun teklifini de bitiririz,
emeklilere de müjde veririz. Gelin, bu müjdeyi mahrum ettirmeyin
emeklilerimizden.
Bunu arz
ediyorum. Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, Genel Kurulun, Danışma Kurulunun tavsiyesiyle ilgili
hiçbir konu grup önerisi olarak bugüne kadar benim hatırladığım kadarıyla
gelmemiştir. Şu andaki gelen, gelen kâğıtlar kısmında yayınlanmayan bir konunun
görüşülmesi de ilk defa olmaktadır. Şu anda Başkanlık Divanı, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı bir içtihat oluşturmaktadır. Başka siyasi partilerin
bu konuyla ilgili gelen kâğıtlar kısmında yayınlanmamış bir kısmı da gündeme
almasına fırsat oluşturmaktadır. Ben bunu sadece tavsiye ediyorum. Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili eğer önergesini geri çekerse içtihat
oluşmasına fırsat vermemiştir diye ifade ediyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Önergeyi destekleyin. Boş verin, emeklilerin ızdırabından
zevk almayın. Ne lüzum var?
BAŞKAN – Grup
Başkan Vekillerimizin konuşmaları tutanaklara geçmiştir.
Grup önerisinin
lehinde Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce.
Buyurun Sayın
İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Başbakan söz verdi. O sözü bir an önce yerine getirsin diye
uğraşıyoruz.
RECEP KORAL
(İstanbul) – Teşekkür ediyoruz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii, mantık
aynı olunca Sayın Elitaş, pek bir şey değişmiyor,
tıpkı referandumda olduğu gibi. İçinde, referandumun düzgün maddeleri var mı?
Var.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Hepsi düzgün.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Zehir var mı? Var. Bu torba da aynı. Bu
torbada da bizim desteklediğimiz maddeler var ama karşı çıktıklarımız da var.
Şunu söyleyeyim:
Bu torbada ne yok, önce ona bakmak lazım. Bu torbada çek mağdurları yok, kredi
kartı mağdurları yok, çiftçinin Ziraat Bankasına olan borçları yok, esnafın
Halk Bankasına olan borçları yok. Bunlar yok, bunları koysaydınız, bunları da
destekleyecektik.
Şimdi,
emeklilerimizin maaşlarının ne zaman zamlı alınacağı… Tabii ki bir an önce
alsınlar, biz destekliyoruz ama bu desteğimiz şu anda partinin grup başkan
vekili olarak kürsüye çıkıp da şu anda bu desteğimizi belirtmiyorum ki ben.
Bizim arkadaşlarımız bütçe görüşmelerinde -bunun asıl çözüm yeri, asıl
başlangıcı bütçedir- bunun önergesini verdiler. AKP bunu reddetti. Daha sonra
yine Grup Başkan Vekilimiz Sayın Hamzaçebi’nin bu
konuda kanun teklifi var. Hemen getirin yapalım, artı, yine bu torba yasa
görüşülürken Komisyon üyesi arkadaşlarımızın “60 lirayı 100 lira, yüzde 4’ü
yüzde 10” teklifleri var, Komisyonda bunu reddettiniz. Genel Kurulda yine
önergelerimiz var. “Yüzde 4’ün yüzde 10, 60’ın 100 lira” olması şeklinde burada
da önergelerimiz var. Biz bunu çok çeşitli defalar dile getirmişiz. Biz hemen
ne gerekiyorsa, en acil nasıl yapmak gerekiyorsa, yirmidört
saat içinde, kırk sekiz saat içinde, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
emeklilerimizin bir an önce zamlı maaşlarına kavuşmalarına seviniriz. Bütün desteğimiz,
bütün grubumuzun desteği emeklilerimizle birliktedir.
Değerli
arkadaşlar, yine, bir başka konu, tabii ki, bugün, polislerin askerlikle ilgili
sorunlarının çözülmesi. Bu konuda desteğimizi belirttik ama şunu da söylemek
zorundayım burada: Bu yetmez. Doktorlar da bu ülkede kamu hizmeti yapıyorlar ve
mesleğini yapıyorlar. Öğretmenler için de bu geçerli, belki başka meslek
grupları için de geçerli. Bu düzenlemelerin devam etmesini, diğer meslek
grupları için de geldiğinde bu konuda desteğimizi vereceğimizi şimdiden
belirtmiş olayım.
Ve
emeklilerimizle ilgili durum şu sayın milletvekilleri: 10 milyon emekli var bu
ülkede. Bunların 8 milyon 300 bini 825 liranın altında maaş alıyor. Yani 6 Ocak
2011 tarihinde TÜİK’in açıkladığı rakamlara göre 825
lira yoksulluk sınırıdır. 10 milyon emeklinin 8 milyon 300 bini 825 liranın
altında alıyorsa bu konuda ciddi bir problem var demektir. Siz,
her ne kadar bu tasarının içerisinde, az önce de söylediğim gibi, çiftçiyi,
esnafı, çek mağdurlarını, kredi kartı mağdurlarını katmasanız da söz vermenize
rağmen, her iki bakanın da söz vermesine rağmen, sözleşmeli öğretmenlerin
kadroya geçmesini yapmasanız da, bu torbanın içine koymasanız da biz
emeklilerimize yapılacak olan iyileştirmelerin bir an önce, hiç beklemeden
yapılması için var gücümüzle yanınızdayız diyorum, hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Grup
önerisi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul
edilmemiştir.
Diğer öneriyi
okutuyorum:
2.-
Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun
04.02.2011 Cuma günü (bugün) yaptığı toplantıda, siyasi parti grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan ve Gelen Kağıtlar listesinde yayımlanan 610
ve 609 Sıra Sayılı Kanun Tasarılarının 48 saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 3 ve 5 inci
sıralarına, 608, 569, 570, 572, 573, 592, 593, 594, 595, 591, 596, 597, 598,
600, 601, 602, 603, 604 ve 605 sıra sayılı Kanun Tasarılarının ise bu kısmın 4,
6, 7, 8, 9, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23 ve 24 üncü
sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
Haftalık çalışma
günlerinin dışında 7 ve 14 Şubat 2011 Pazartesi günü de toplanarak gündemin
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi;
7, 9, 10, 11, 14,
16, 17, 18, 23, 24 ve 25 Şubat 2011 Pazartesi, Çarşamba, Perşembe, Cuma günlerinde saat
14.00'te toplanması,
15 ve 22 Şubat
2011 Salı günlerindeki birleşimlerde sözlü soruların görüşülmeyerek gündemin
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işlerin görüşülmesi,
04 Şubat 2011 Cuma
günü (bugün) 608 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar, 608 sıra sayılı tasarının görüşmelerinin bu birleşimde tamamlanamaması
halinde 05 Şubat 2011 Cumartesi günü saat 14:00'de
toplanarak bu tasarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
07 Şubat 2011
Pazartesi günü 569 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
08 Şubat 2011
Salı günü 570 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
09 Şubat 2011
Çarşamba günü 572 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
10 Şubat 2011
Perşembe günü 573 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
11 Şubat 2011
Cuma günü 535 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
14 Şubat 2011
Pazartesi günü 594 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
15 Şubat 2011
Salı günü 595 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
16 Şubat 2011
Çarşamba günü 591 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
17 Şubat 2011
Perşembe günü 596 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
18 Şubat 2011
Cuma günü 597 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
Çalışmalarına
devam etmesi, bu birleşimlerde gece 24.00'de günlük programların
tamamlanamaması halinde günlük programların tamamlanmasına kadar çalışmalara
devam edilmesi,
22, 23, 24 ve 25
Şubat 2011 Salı, Çarşamba, Perşembe ve Cuma günlerindeki birleşimlerde saat
23.00'e kadar çalışmalarını sürdürmesi,
610 ve 609 Sıra
Sayılı Kanun Tasarılarının, içtüzüğün 91 maddesine göre Temel Kanun olarak
görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması önerilmiştir.
609 Sıra Sayılı
Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı
ile Avrupa Birliği Uyum ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/991)
BÖLÜMLER BÖLÜM
MADDELERİ BÖLÜMDEKİ
MADDE
SAYISI
1. BÖLÜM 1
ila 16 ncı maddeler 16
2. BÖLÜM 17
ila 37 nci maddeler
(Geçici
Madde 1 Dâhil) 22
TOPLAM
MADDE SAYISI 38
610 Sıra Sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/994)
BÖLÜMLER BÖLÜM
MADDELERİ BÖLÜMDEKİ
MADDE
SAYISI
1. BÖLÜM 1
ila 10 uncu maddeler 10
2. BÖLÜM 11
ila 15 inci maddeler
(13 üncü Maddenin 1. Fıkrasının (a)
ve (b) bentleri ile 2. Fıkrası ve
Geçici
1,2 ve 3 üncü Maddeler Dâhil) 10
TOPLAM
MADDE SAYISI 20
BAŞKAN – Mustafa
Bey, AK PARTİ’nin grup önerisini okuttum, lehinde
konuşacak mısınız?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Hayır efendim, konuşmayacağız.
BAŞKAN – Aleyhte,
Sayın Oktay Vural…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Ara verelim Başkanım.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Başkanım, beş dakika ara verelim.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 16.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
AK PARTİ Grubunun grup önerisinde bir düzeltme
olmuştur, yeniden okutuyorum:
Öneri:
608, 569, 570,
572, 573, 592, 593, 594, 595, 591, 596, 597, 598, 600, 601, 602, 603, 604 ve
605 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 3, 6, 7, 8, 9, 11, 12, 13, 14,
15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23 ve 24 üncü sıralarına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
Haftalık çalışma
günlerinin dışında 7 ve 14 Şubat 2011 Pazartesi günleri de toplanarak gündemin
Kanun Tasarı Ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi;
4 Şubat 2011 Cuma
günü 606 Sıra Sayılı Tasarının 5. Bölümünün tamamlanmasını müteakip 608 Sıra
Sayılı Tasarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam
olunması, çalışmaların tamamlanamaması halinde 5 Şubat 2011 Cumartesi günü saat
14.00'te toplanarak 608 Sıra Sayılı Tasarının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalara devam edilmesi,
7 Şubat 2011
Pazartesi saat 14.00'te; 9 ve 10 Şubat Çarşamba ve Perşembe günleri saat
13.00'te toplanması,
7 Şubat 2011
Pazartesi günü 606 Sıra Sayılı Tasarının 6. Bölümünün; 8 Şubat 2011 Salı günü 606
Sıra Sayılı Tasarının 7. Bölümünün; 9 Şubat 2011 Çarşamba günü 606 Sıra Sayılı
Tasarının 8. Bölümünün; 10 Şubat 2011 Perşembe günü 606 Sıra Sayılı Tasarının
9. Bölümünün tamamlanmasına kadar çalışması, çalışmaların tamamlanmaması
halinde 11 Şubat 2011 Cuma günü Tasarının görüşmelerinin tamamlanmasından sonra
gündemin Kanun Tasarı Ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmelerine devam olunması,
Önerilmiştir.
Mustafa
Elitaş
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
BAŞKAN – Söz
talebi? Yok.
Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.
VII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN - Adalet
Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 5 üyelik için
Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay,
Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay, Eskişehir Milletvekili Hüseyin Tayfun
İçli, Hatay Milletvekili Fuat Çay ve İzmir Milletvekili Ahmet Ersin aday
gösterilmişlerdir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve
Anayasa komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile benzer mahiyetteki 59 kanun
teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili
Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un;
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin;
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin
İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün;
Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in;
Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10
Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın; Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın;
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in;
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural
ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun;
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Kocaeli
Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir
Karabaş’ın; Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2
Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 2
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258,
2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425,
2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677,
2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753,
2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808,
2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)(x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, geçen birleşimde İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülen tasarının dördüncü bölümünde yer alan 85'inci maddesi
kapalı oturumda kabul edilmişti. Kapalı oturumlardan sonraki görüşmelerde en
son 90’ıncı madde kabul edilmiştir.
Evet, şimdi
91’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi oktuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 91 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
Manisa Konya Antalya
Emin Haluk Ayhan Oktay
Vural
Denizli İzmir
"Madde 91-
4760 sayılı Kanunun 7/A maddesinde yer alan "2710.19.41.00.11,
2710.19.41.00.18, 2710.19.45.00.11, 2710.19.45.00.12 ve 2710.19.49.00.11 G.T.İ.P. numaralı" ibaresi, "2710.19.41.00.11,
2710.19.41.00.13 ve 2710.19.45.00.12 G.T.İ.P. numaralı" olarak ayrıca 12
maddesinin 2'inci fıkrasının a bendinde yer alan "her bir mal itibarıyla
en yüksek vergi tutarının yarısına kadar artırmaya" ibaresinin "her
bir mal itibarıyla yeniden değerleme oranı kadar arttırmaya" şeklinde
değiştirilmiştir."
(x) 606 S. Sayılı
Basmayazı 26/01/2011 tarihli
53’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Vural…
OKTAY VURAL (İzmir)
– Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Danıştay Dava
Daireleri Tüketici Dernekleri tarafından yeniden değerleme oranının % 2,2
olmasına karşın Bakanlar Kurulu Kararı ile Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli I
sayılı listede yer alan ürünlerden alınan maktu vergi tutarlarının % 10'un
üzerinde artmasının iptali için açılan davada vermiş olduğu 2010/52 esas sayılı
yürütmeyi durdurma kararında 2009 ve 2010 yılında haksız arttırılan ÖTV'lerin iptali ve haksız alınan ÖTV'lerin
iadesine karar vermiştir. Bu kanunda
yapılan düzenleme ile bu durum düzeltilmeye çalışmakta, Hükümet yargı
kararlarını by-pas etmek için ÖTV Kanununa ekli
listeleri bu tasarı ile yeniden düzenlemektedir.
Danıştay
kararının gerekçesinde yer alan "Anayasanın 73 üncü maddesinin 4 üncü
fıkrasının gerekçesinde, Bakanlar Kuruluna verilen yetkinin; vergi yükünün
muaflık ve istisnaların reel olarak zamanla düşmesini engellemek üzere
verildiği ve amaç kanunda gösterilen unsur içinde kalması gerektiğidir."
ibaresidir. Bu ibare ile hükümetin vergi oranlarını düzenlerken hukuk devleti
ilkelerini çiğnediği anlaşılmaktadır. Hükümet ÖTV'de
Danıştay'ın bu kararını bu Kanunla by-pas etmek
istemektedir. Ancak aynı kararın bir uzantısı olarak harçlar ve damga vergisi
başta olmak üzere Bakanlar Kurulu Kararı doğrultusunda arttırılan bütün
vergilerde benzer durum ortaya çıkacaktır.
Yapılan
düzenlemeyle Özel Tüketim Vergisi Kanunun 12 nci
maddesinin 1 inci Fıkrasının a bendi, Anayasanın 73 üncü maddesinin 4 üncü
fıkrasının gerekçesinde belirtilen Bakanlar Kuruluna verilen yetkinin; vergi
yükünün muaflık ve istisnaların reel olarak zamanla düşmesini engellemek üzere
verildiği ve amaç kanunda gösterilen unsur içinde kalması amaçlanmıştır ifadesi
ile paralel hale getirilmiştir.
BAŞKAN –
Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
92’nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı'nın 92 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Günal |
Manisa Konya Antalya |
Emin Haluk Ayhan Kamil Erdal Sipahi Oktay Vural |
Denizli İzmir İzmir |
Madde 92- 4760
sayılı Kanunun Geçici 5 inci maddesinde yer alan "2710.19.61.00.11,
2710.19.61.00.19, 2710.19.63.00.11, 2710.19.63.00.19, 2710.19.65.00.11,
2710.19.65.00.19, 2710.19.69.00.11 ve 2710.19.69.00.99 G.T.İ.P.
numaralı" ibaresi "2710.19.61.00.11, 2710.19.63.00.11,
2710.19.65.00.11 ve 2710.19.69.00.11 G.T.İ.P. numaralı" olarak; aynı
maddedeki "2710.19.41.00.11, 2710.19.41.00.18, 2710.19.45.00.11,
2710.19.45.00.12 ve 2710.19.49.00.11 G.T.İ.P. numaralı" ibaresi ise
"2710.19.41.00.11, 2710.19.41.00.13 ve 2710.19.45.00.12 G.T.İ.P.
numaralı" olarak ve 7 nci maddenin 2 nci fıkrasının a bendinde yer alan "malûl ve
engelliler" ibaresinin "malûl ve engelliler ile sakatlık derecesine
bakılmaksızın gaziler" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Sipahi, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, size ve yüce Meclisimize saygılar sunuyorum.
606 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi
hakkında söz aldım.
Değişiklik
önergemiz değerli gazilerimizle ilgilidir. Bizim Milliyetçi Hareket Partisi
olarak verdiğimiz bu değişiklik önergesi, malul ve engelliler ile sakatlık
derecesine bakılmaksızın tüm gazilerimizin binek otomobili alırken özel tüketim
vergisi (ÖTV)’den muaf tutulmaları yani ÖTV ödememeleri için verilmiş bir
önergedir.
Devletimiz ve
yüce milletimiz için, şanlı bayrağımız için canını ortaya koymuş muharip
gazilerimiz bu ve benzeri her hak ve imkâna layıktır. Bu vesileyle tüm
gazilerimize Milliyetçi Hareket Partisi adına en iyi dileklerimi sunuyorum,
hayatta olmayanlara rahmet diliyorum.
Şimdi de muharip
gazilerimizin diğer bazı önemli sorunlarına bu vesileyle değinmek istiyorum. Bu
konudaki bilgileri benimle paylaşan ve şimdi gündeme getireceğim konularda beni
bilgilendiren İzmirli gazilerimize, şube başkanı Kıbrıs gazisi Sayın Mehmet Gökmen
başta olmak üzere, selamlarımı sunuyorum.
Maalesef,
yasalarımızda şehit ve gazilik kavramlarının yeterli bir tanımı
yapılmadığından, İstiklal Savaşı, Kore, Kıbrıs şehit ve gazilerimiz ile
ülkemizin bölünmez bütünlüğü uğruna şehit ve gazi olanlar arasında yasal
birtakım farklılıklar vardır. Bu yasal farklılıklar maddi farklılıklar hâline
de dönüşmektedir.
Bana mektup
gönderen İzmirli muharip gaziler şöyle demişler: “Sayın milletvekilleri, 1968
tarihli 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet
Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun ile İstiklal Savaşı, Kore
Savaşı ve Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılan gazilere maaş bağlanmıştır. Sosyal
güvenlik kurumlarını ilgilendirmeyen yani bir kurumda çalışmayan gazilere 6/2/2007 tarih ve 5595 sayılı Kanun gereğince aylıklarının
on altı yaşından büyük işçilere uygulanan otuz günlük net asgari tutar esas
alınarak -ki dul eşler için bu tutarın yüzde 75’i esas alınmaktadır- ödeme
yapılmaktadır. Muharip gazilerimize verilen bu maaşın tutarı 1 Ocak 2011 tarihi
itibarıyla net olarak 629 lira 96 kuruştur, dul eşler için ise 472 lira 47
kuruştur. Sosyal güvencesi olan muharip gazilerin almış oldukları maaş ise gene
aynı tarih itibarıyla net olarak 371 lira 90 kuruştur, dul eşler için biraz önceki
örnekten gidersek bu tutarın yüzde 75’i esas alındığı için 278 lira 92
kuruştur. Anayasa’mızın 61’inci maddesine göre ‘Devlet, harp ve vazife
şehitlerinin dul, yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine
yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.’
Anayasa’mızın
10’uncu maddesine göre, devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde
‘Kanun önünde eşitlik’ ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır ancak
sosyal güvencesi olan gaziler ile sosyal güvencesi olmayan gaziler arasında bu
şeref aylığı bağlanmasından dolayı bir eşitsizlik meydana gelmiştir ki, sosyal
güvencesi olan, olmayan şekilde siz, muharip gazileri nasıl bir tasnife tabi
tutarsınız?” Bunu da ben yüce Meclisimizin
takdirlerine sunuyorum.
İşte bu haksız
tasniften dolayı ortaya çıkan fark tam 258 liradır yani sosyal güvencesi
olmayanlar 258 lira diğerlerine göre fazla para almaktadırlar. Şeref aylığında
bütün muharip gazilere eşit davranılması için mutlaka çalışma yapılmalıdır. Bu
konuda yardım beklemekteyiz.
Yine, İzmirli gazilerimiz
“Yazılı ve görsel medyada, sizlerin de malumatı olduğu üzere, muharip gazilerin
yaşam koşulları ve ekonomik durumları iyi olmadığı için bazı muharip gazilerin
intihar ettiği ve bazılarının da vefatlarından çok sonra cesetlerinin ücra
köşelerde bulunduğunu muhakkak duyuyorsunuz ve okuyorsunuz.” diye hitap
etmişler.
Muharip
gazilerimizin büyük kısmının yetişkin evlatları -diğer bir sorun olarak- işsiz
durumdadır. Bu husus da aile bütçesine yük getirmektedir. Kamu kurum ve
kuruluşlarında muharip gazilerin çocuklarına da işe alınmada öncelik verilmesi
hususunda yardım ve destek gerekmektedir.
Özet olarak,
muharip gazilerimizin istedikleri, şeref aylıklarının eşit şekilde -sosyal
güvencesi olan, olmayanlar arasında- verilerek bir haksızlığın ve ayırımın
giderilmesi ve gazi çocuklarının işe alınmasına öncelik verilmesidir.
Sözlerime son
verirken tüm gazilerimize en iyi dileklerimi iletiyor, yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Sipahi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
93’üncü madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın 93 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Abdullah Özer Harun Öztürk Nevingaye Erbatur |
Bursa İzmir Adana |
Ergün Aydoğan Mevlüt
Coşkuner Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Balıkesir Isparta Malatya |
Enis
Tütüncü |
Tekirdağ |
"Madde 93- 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun
5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin birinci paragrafının sonuna
aşağıdaki parantez içi hüküm eklenmiştir.
(Taşınmazların
kaynak kuruluşlarca kira sertifikası ihracı amacıyla varlık kiralama
şirketlerine satışı ile bu varlıkların varlık kiralama şirketlerince taşınmazın
devralındığı kuruma geri satışından doğan kazançlar için bu oran %100 olarak
uygulanır ve bu taşınmazlar için en az iki tam yıl süreyle aktifte bulunma
şartı aranmaz.)"
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 93 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Günal |
Manisa Konya Antalya |
Emin Haluk Ayhan Hüseyin Yıldız Oktay Vural |
Denizli Antalya İzmir |
“Madde 93- 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun
5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin birinci paragrafında yer alan
“% 75’lik” ibaresi “% 100’lük” olarak değiştirilmiştir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı’na
606 sıra sayılı
kanun tasarısının 93’üncü Maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Bengi Yıldız Nuri Yaman Akın Birdal |
Batman Muş Diyarbakır |
M. Nezir Karabaş Hamit Geylani Sebahat Tuncel |
Bitlis Hakkâri İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Nezir Bey, buyurun.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasa tasarısının 93’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önerge
üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, sürekli, hem iktidar partisi hem
muhalefet partileri toplumsal duyarlılıktan, hassasiyetten bahsediyorlar. Ben
de bugün, insanlıktan yana nasibini almış tüm insanların, kimliği ne olursa
olsun, inancı ne olursa olsun herkesin karşı çıkması gereken, hassasiyet
duyması gereken bir konudan bahsedeceğim, toplu mezarlardan.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar defalarca, bu Mecliste,
faili meçhullerle ilgili, hakikatlerin araştırılmasıyla ilgili, toplu
mezarlarla ilgili önergeler verildi ve birçoğu da iktidar partisi, adaletten
yana olduğunu iddia eden iktidar partisi tarafından reddedildi. İlki 1989
yılında Nevala Kasaban’da,
Kasaplar Deresi’nde, Siirt’te açığa çıkan, sonrasında Diyarbakır’da, Şırnak’ta,
Batman’da açığa çıkan toplu mezarlar bugüne kadar kazıldı. En son, 5 Ocakta
Mutki’de başlayan ve sonrasında diğer bir toplu mezarda da yapılan kazıyla 18
kişinin kemiği çıktı.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede, daha önce bölgede görev
yapmış komutanların, en son da Mutki’de de görev yapmış, “JİTEM’i
ben kurdum.” diyen, “Birçok insanın kellesini aldım.” diyen, insanlık düşmanı,
katil Arif Doğan’ın açıklamaları oldu ama maalesef, ne iktidar ne muhalefet ne
bu ülkede “İnsanlıktan yanayım.” diyen diğer kesimler, “Hassasiyetim var.”
diyen kesimler, bugüne kadar, bu kazılarla ilgili, toplu mezarlarla ilgili,
toplu mezarlardan sonra yapılan açıklamalarla ilgili hiçbir değerlendirme
yapmadı.
Sayın Başbakan Bosna-Hersek’e gitti,
orada geçmişte yaşanan çok canice, tüm dünyayı gerçekten acıya boğan olaylarla
ilgili değerlendirme yaptı ve oradaki vahşetle, oradaki ölümlerle, oradaki
faili meçhullerle ve onları yapanlarla ilgili “Unutmadık, unutturmayacağız.”
dedi. Biz de şunu söylüyoruz: Bu ülkenin Başbakanı, bu
ülkenin iktidar partisi, bu ülkenin savcısı, hâkimleri, bu ülkenin muhalefeti,
siyasetçileri, bölgede on yıllardır yaşanan ve sonrasında, yapan komutanlar
tarafından televizyonlarda, gazetelerde itiraf edilen, en son da Arif Doğan
tarafından Mutki’deki olayla ilgili “Bir
de kendilerine mezar mı yapacaktık?” diyen ve açıklamalarında, hem mahkemedeki
ifadelerinde hem de televizyonlarda, gazetelerdeki beyanlarında nasıl kelleler
aldığını, nasıl insanları öldürdüğünü söyleyen bir ülkede araştırma
komisyonlarının oluşturulmasıyla ilgili, hakikatleri araştırma komisyonlarının
oluşturulmasıyla ilgili, toplu mezarların açığa çıkarılması ve faillerinin
açığa çıkarılmasıyla ilgili hiç kimseden çıt çıkmıyor, AKP de verilen
önergeleri reddediyor.
Bitlis’te insanlar ayakta, insanlık onuru çöplüklerde. Mutki’de 18
insanın kemiği çöplükte çıktı. Bitlis’te çöplükte iki tane toplu mezar var.
Hizan’da çöplükte toplu mezarlar var. İnsanların öldürüldüğü, bu devletin
güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğü; valinin, emniyet müdürünün, belediye
başkanının denetiminde gömüldüğü, Bitlis halkı tarafından bilinen bu olaylar
siyaseti ilgilendirmiyor, Türkiye Büyük Millet Meclisini ilgilendirmiyor, Sayın
Başbakanı ilgilendirmiyor, “Adaletten yanayım.” diyen AKP’yi ilgilendirmiyor ve
bu konuda hiçbir açıklama yapılmıyor.
Toplumsal barıştan bahsediyoruz. Değerli milletvekilleri,
Bitlis’te, Diyarbakır’da, Şırnak’ta çocuklarımızın kemiği, bildiğimiz yerde,
ayaklarımızın altında, gezdiğimiz yerde yatıyorken biz bu ülkede adaleti nasıl
sağlayacağız? Mutki’yle ilgili bir açıklama yapılmadığı sürece, o gerçekler
açığa çıkarılmadığı sürece, suçu, kimliği, yaptığı ne olursa olsun, toplu
mezarlar nasıl kazıldı? Bunları kim yaptı? Bu araştırılmadığı sürece adaletten
nasıl bahsedebiliriz? İnsanların suçu ne olursa olsun insanı toplu mezara
gömmek Birleşmiş Milletler hukukunda ve Türkiye hukukunda insanlık suçu değil
mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Bunları ne zaman araştıracağız?
Ne zaman gündeme getireceğiz değerli arkadaşlarım? Bunlar açığa çıkmadığı sürece
bu Parlamentoda adaletten bahsetmek, Parlamentonun yüceliğinden ve her şeyi
açığa çıkarmasından bahsetmek mümkün değil.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 93
üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 93- 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun
5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin birinci paragrafında yer alan
“% 75’lik” ibaresi “% 100’lük” olarak değiştirilmiştir.”
Hüseyin
Yıldız (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Yıldız, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 93’üncü maddesinde verdiğimiz önerge
üzerine söz aldım. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Komisyon Başkanının ve Sayın Bakanın
katılmaması dolayısıyla o zaman önergeye destek vermeyeceğiniz anlaşıldığından
ben de kendi konuşmamı yapmak durumundayım. Adalet ve Kalkınma Partisinin
getirdiği Yeniden Yapılandırma Yasa Tasarısı, kamuya borçlu vatandaşlarımızın
borçlarını yapılandırırken Haziran 2011’de yapılacak seçim fırsatçılığından
yararlanma, yeniden iktidarınızı sağlama ve kamuda AKP zihniyetini tamamlama
tasarısıdır. Adalet ve Kalkınma Partisinin dokuz yıllık iktidarında bu ülkeyi
millet adına değil kendi zihniyetiniz adına yönetmektesiniz. Bu ülkeyi Amerika
Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve küresel sermayenin istekleri ve
çıkarları doğrultusunda yönetmektesiniz. Bu ülkeyi “Sen isteme, ben istediğim
kadar veririm, onunla yetineceksin, aksi hâlde karışmam.” diyerek yönetmektesiniz.
Toplumun tüm kesimlerini yoksullaştırıp yandaş sermayeyi zenginleştirerek
yönetiyorsunuz.
Değerli AKP milletvekilleri, yolsuzluk rekorlarının kırıldığı
iktidarınızda yandaşların yaptıkları yolsuzlukları görmemezlikten geliyor,
hatta teşvik ederek yönetiyorsunuz. Hak isteme, itiraz etme özgürlüğünü
engelleyip tüm bölücü faaliyetlerin önünü açarak, demokrasiyi ayaklar altına
alarak yönetiyorsunuz. Esnafın, çiftçinin, toplumun diğer kesimlerinin
sorunlarına çare üretmeden yönetiyorsunuz. Sağlığımızı antidepresyon
ilaçlarının kullanımını artırarak, 500 milyon litre alkol tüketimini 2 milyar
litreye çıkararak, cenazemizin yanına “Bir bebek cenazesi verelim, yetmedi, bir
de bacak verelim.” diyerek ve milleti hasta ederek sağlığımızı yönetiyorsunuz.
Ülkeyi gerilim boşaltma yöntemiyle yönetiyor, kendi geriliminizden kurtuluyor,
vatandaş nasıl gerilirse gerilsin diye ülkeyi yönetiyorsunuz.
Başta Sayın Başbakan ve diğer AKP yöneticileri, Şeyh Edebali’den, Mevlânâ’dan, Hacı Bektaş Veli’nin nasihatlerinden bahsediyor ama hiç ders
almadan ülkeyi yönetiyorsunuz. Devletler arası
ilişkilerde diplomatik dilden yoksun açıklamalar yaparak, ülkemizi zor
durumlara sokarak yönetiyorsunuz. Kendi ülkemizde yapılan demokratik talep ve
gösterileri engelliyor, yasaklıyor, başkalarına akıl veriyorsunuz yani ele
veriyorsunuz talkını, kendiniz yutuyorsunuz salkımı. Türk milletinin millî ve
manevi değerlerini, Türkiye Cumhuriyeti devletini alenen bölmek ve yıkmak
istediklerini söyleyenleri serbest bırakarak, ödüllendirerek yönetiyorsunuz
ülkemizi.
Sayın Başbakan İstanbul İl Başkanlığı yaptı, Büyükşehir Belediye
Başkanlığı yaptı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Hükûmet
Başkanlığını yapıyor, şimdi de Türkiye Cumhuriyeti Başkanı yapabilmek için
yönetiyorsunuz Türkiye’yi. Ülkeyi nereden nereye getirdiğinizle ilgili
konuşmalarınızı dinleyince kendimi UFO görmüş gibi hissediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk milletine söz verdik;
Adalet ve Kalkınma Partisini, 2002’de nasıl demokratik yollarla iktidara
geldiyse, 2011’de yapılacak olan seçimlerde de demokratik yollarla iktidardan
göndereceğimize dair bu millete söz verdik.
Değerli milletvekilleri, şimdiye kadar yaptığınız
yapılandırmaların ve yapmayı planladığınız yeniden yapılandırmaların karşısında
Türk milletinin ve Yüce Allah’ın bir hesabının olmadığını mı sanıyorsunuz?
Sanıyorsanız yanıldığınızı er geç anlayacaksınız. Elbette Türk milletinin
2011’de yapılacak genel seçimlerde sizin yaptığınız yapılandırmalardan dolayı
yapacağı yapılandırmayı da hesaba katmayı sakın ama sakın unutmayın diyor,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı" nın 93 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Abdullah Özer (Bursa) ve arkadaşları
"Madde 93- 13/6/2006 tarihli ve 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e)
bendinin birinci paragrafının sonuna aşağıdaki parantez içi hüküm eklenmiştir.
(Taşınmazların kaynak kuruluşlarca kira sertifikası ihracı
amacıyla varlık kiralama şirketlerine satışı ile bu varlıkların varlık kiralama
şirketlerince taşınmazın devralındığı kuruma geri satışından doğan kazançlar
için bu oran %100 olarak uygulanır ve bu taşınmazlar için en az iki tam yıl
süreyle aktifte bulunma şartı aranmaz.)"
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Muharrem Bey?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha düzgün hâle getirilmesi için işbu değişiklik
önergesi verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
94’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı" nın 94 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Abdullah Özer Gökhan Durgun |
İstanbul Bursa Hatay |
Harun Öztürk Nevingaye
Erbatur Enis
Tütüncü |
İzmir Adana Tekirdağ |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Malatya |
"Madde 94- 5520 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinde yer alan "ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan
menkul kıymetlerden" ibaresi "Özelleştirme İdaresince çıkarılan
menkul kıymetler ve varlık kiralama şirketlerince ihraç edilen kira
sertifikalarından" şeklinde değiştirilmiştir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 94
üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Günal |
Manisa Konya Antalya |
Emin Haluk Ayhan Oktay
Vural |
Denizli İzmir |
“Madde 94- 5520 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinde yer alan “ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul
kıymetlerden” ibaresi “Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetler ve
varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira sertifikaları ile diğer
menkul kıymetleri” şeklinde değiştirilmiştir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 94’üncü Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bengi Yıldız Nuri Yaman Akın Birdal |
Batman Muş Diyarbakır |
M. Nezir Karabaş Hamit Geylani Sebahat Tuncel |
Bitlis Hakkâri İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Geylani, buyurun efendim.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, AKP Hükûmeti,
emekçilerin haklarını gasbeden torba yasa tasarısını
“vergi affı” diye niteleyerek seçim öncesinde kamuoyunu kandırmaya yönelik bu
durumdan nemalanmaya çalışmaktadır.
Ne yazık ki Hükûmetin seçim oyunları ve
hesapları sadece bu torba yasayla sınırlı kalmıyor. Yüzde 10’luk seçim barajı
hukuksuzluğu zaten en büyük seçim hilesi ve adaletsizliği olarak ortada
durmaktadır. Bu da yetmiyormuş gibi, bölgede neredeyse hiç oy almadığı illerde
başka hesaplar üzerinden oy çalma senaryoları peşindedir. Bakınız, AKP, 12
Eylül referandumunda neredeyse yüzde 100’e yakın bir oranla “boykot” diyen
Hakkâri ve Şırnak halkına yeni oyunlar tezgâhlamaya devam ediyor.
Hatırlayacaksınız, referandumun hemen ardından, Sayın Başbakan, İstanbul’da
basın mensuplarıyla bir araya geldiği toplantıda “Hakkâri ve Şırnak’a ilişkin
özel politikalarımız vardır.” demişti. Ardından bu iki ilimize İçişleri Bakanı
jet hızıyla ziyaretler gerçekleştirmiştir. Daha sonra bu iki ilimizde, özellikle
de Hakkâri’de, hâlen aydınlatılmamış, karanlıkta kalan çok sayıda olay
gerçekleşti. Bu olaylarda çok sayıda yurttaşımız da ne yazık ki can verdi.
Senaryoların bir parçası olarak Hükûmete
yakın bazı gazetelerde tamamen gerçek dışı ve psikolojik baskı amaçlı haberler
yayınlandı. En maksatlısı da devamla sürdürülen ve tüm yerel yöneticilerin
yalanlamalarına rağmen Hakkâri’nin başka illere göç verdiği yönündeki gerçek
dışı haberlerdir. Daha sonra da Yüksekova ve Cizre’nin il yapılacağı yönünde Hükûmetin karar aldığı, bu karara Millî Güvenlik Kurulu ve
askerin de sıcak baktığı yönünde haberler ortaya çıktı.
Değerli arkadaşlar, biz bu oyunun da farkına vardık ve burada iyi
niyetin olmadığı, tamamen güvenlik amaçlı bir proje olduğunun altını çizerek
toplumsal barışa hizmet etmeyeceğini ifade ettik ve bunun üzerine bu projenin
ortadan kalktığı tekrar duyuruldu.
Değerli arkadaşlar, oynanan başka bir oyun ise Hakkâri ve
Şırnak’ın nüfusunda yapılan oynamalardır. Hakkâri nüfusunda bir yılda 6.439
kişi, Şırnak’ta ise 9.500 kişinin azaldığını, göç ettiğini bildiriyorlar.
Bakınız 2010 yılında Hakkâri’de hastanelerden alınan resmî kayıtlara, 1.800
kişi nüfus artışı olmuş, bu sayı -yine resmî rakamlara göre- Şırnak’ta 5.500
kişiyi bulmuştur. Tüm bu artışlara rağmen 2009 yılında 64.283 olan Hakkâri
nüfusu nasıl oluyor da bir yıl sonra yani 2010 yılında 57.844 kişiye düşüyor?
Doğrusu hayrete düşmemek elde değil. Nüfusun artması beklenirken, hastane
raporları ortadayken bir yıl içinde ciddi anlamda azalmaya kimi
inandırabilirler? Üstelik azalan 6.439 kişilik nüfusun tümü de erkeklerden
oluşmaktadır. Ayrıca bu iki ilimizin nüfusu düşük gösterilerek belediye kişi
başına ayrılan katkı payının düşürülmesi de amaçlanmaktadır. Kayıp olan nüfusla
birlikte belediye gelirlerinde Hakkâri için ayda 120 bin TL, Şırnak içinse 150
bin TL kesilmektedir. Belediyelerin gelirlerini kısarak halkımız
cezalandırılmak istenmektedir. Ayrıca kendilerine bir hileli
seçim hesabı yapılmakta. Ama eskiden bütün yanlış hesaplar Bağdat’tan
dönüyordu, şimdi Kahire’den, Tunus’tan ve başka başkentlerden dönüyor.
Türkiye’deki tüm yanlış hesapların da halkımızın özgür iradesinden döneceğini
bilmenizi istiyorum. Bu duygularla Genel Kurulu bir kez daha saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Geylani.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 94
üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 94- 5520 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının
(c) bendinde yer alan “ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul
kıymetlerden” ibaresi “Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetler ve
varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira sertifikaları ile diğer
menkul kıymetleri” şeklinde değiştirilmiştir.”
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Gerekçe efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan düzenleme varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç
edilen kira sertifikaları ile diğer menkul kıymetleri tevkifat
kapsamına alınmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 94 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
"Madde 94- 5520 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinde yer alan "ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan
menkul kıymetlerden" ibaresi "Özelleştirme İdaresince çıkarılan
menkul kıymetler ve varlık kiralama şirketlerince ihraç edilen kira
sertifikalarından" şeklinde değiştirilmiştir."
Abdullah
Özer (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Durgun konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Durgun, buyurun efendim.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 94’üncü maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz değişiklik önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Bu değişiklik önergesi, 94’üncü maddenin daha düzgün ve
anlaşılabilir bir hâle getirilmesi için verilmiştir. Bu kanun yürürlüğe
girdiğinde kadınlarımız, gençlerimiz, çocuklarımız daha çok sömürülecek, esnek
çalışma biçimlerinden en çok kadınlar etkilenecek, ev ve bakım işlerini yapmaya
zorlanan kadınlar ucuz iş gücü olarak kullanılacaktır. Sözleşmeli ve ücretli
gibi esnek ve güvencesiz istihdam tüm kamu alanında yaygınlaşacaktır. Kamu
emekçileri de başka kurumlara ödünç gönderilebilecektir. Norm kadro fazlası kamu
emekçileri, ihtiyaç fazlası personel olarak 4/C’ye,
yani kölelik çalışma durumuna geçirilecektir. Kamu emekçisi esnek
çalışabilecek, geçici görevlendirmeyle altı aya kadar sürgüne
gönderilebilecektir. Hak alma şartları zorlaşacaktır.
Bu yasayla gönüllü stajyerlik getirilmektedir. İşsizlikten
kurtulmaya çalışan yüz binlerce genç, iş yerlerinin dayatmasıyla ücretsiz,
kayıt dışı çalışmayı kabul etmek durumunda kalacaktır. Stajyerlik yapılabilecek
yerler için işçi sınırı 20’den 5’e çekilmekte, böylelikle denetimin en az
olduğu alanlar stajyerlerin sömürüsüne açılacaktır.
Yine, on altı-on sekiz yaş arasında çalışan 200 bine yakın gencin
aldığı asgari ücret, geçim indirimi hariç, şu andaki 576 liradan 486 liraya
düşecektir.
Değerli arkadaşlarım, işsizliğe, işçiye gelince kaynak yok çünkü
artık yardım da parası olana yapılacak. Bu yetmiyor, Hükûmet torba
kanunun içine yeni teşvikleri de ilave etmiş durumda. Bu teşvikten faydalanan
işveren aynı zamanda İşsizlik Fonu’ndan yeni aldığı işçi için teşvik alacak.
İşveren sosyal güvenlik sistemine katkı vermekten muaf tutulacak, kaynak ise
İşsizlik Fonu. Şirketlerden alınan vergilerde yapılan indirimlere aynı hızla
devam edilecek.
Bu yasa çıkarsa on binlerce belediye ve il özel idaresi işçisi
Millî Eğitim veya Emniyet teşkilatlarının taşra teşkilatına sürgüne gidecek,
atandığı yerde beş gün içinde işe başlamazsa işini de kaybedecek. İhtiyaç
fazlası bildirilen belediye beş yıl boyunca yeni işçi alamayacak, taşeronla
anlaşacak, taşeronlaşma yaygınlaşacak, şirketler artık daha az kadrolu
istihdamı tercih edecek. Esneklik artacak, uzaktan ve evden çağrı üzerine
çalışma yaygınlaşacak. Turizm sektöründe denkleştirme süresi dört aya inecek.
Bu uygulamayla çalışma saatleri artacak, fazla mesaiden kaynaklı haklar gasbedilecek. Engelliler çalışma yaşamından tecrit
edilecek, iş yerleri denetimleri bakanlık memurlarına devredilerek yandaşlar
için kuralsızlığa daha fazla göz yumulacak.
Hatırlarsanız, bu yasaya en çok karşı çıkan milletvekillerinden
bir tanesi de AKP’nin görme engelli İstanbul Milletvekili Lokman Ayva’ydı.
Hatta Ayva, bu kanunla ilgili Sayın Bakan Ömer Dinçer’in
partiden ihracını dahi istemişti.
Bakın, ihraç gerekçesinde neler istemişti Sayın Ayva: “İcra
ettiği Bakanlık vazifesini, etkileme imkânını kullanarak Türkiye
Cumhuriyeti’nin özürlü vatandaşlarını dışlayacak, ayrımcılığa uğratacak mevzuat
oluşturma teşebbüsünde bulunmak suretiyle partinin programına, insan hakları ve
hukukun evrensel temel kural ve normlarına aykırı faaliyetlere katılmış, bizzat
aykırı eylem ve işlemlerde bulunmuştur.” şekilde Sayın Bakan Dinçer hakkında ifadeler kullanmıştı. Bakan Dinçer ise bunları çok ciddiye
almamış “Lokman bizim kardeşimizdir, muhtemelen duygusal bazı şeyler olabilir,
bunların hepsi birbirimize nazlanmadan ibarettir.” şeklinde bu eleştirileri
geçiştirmişti.
Değerli arkadaşlarım, işsizlik sigortasından faydalanacaksınız ama
kendi cebinizden, emekli olacaksınız ama kendi cebinizden, primini de dışarıdan
ödeyeceksiniz. Hükûmete sesleniyorum: Bu yasadan emek
alanıyla ilgili düzeltmeleri çıkarın. Torba yasayı geri çekin. Sosyal
taraflarla birlikte yeni bir taslak hazırlayın ve bundan sonraki düzenlemeleri,
vatandaşlarımızı ve sendikalarımızı, sivil toplum örgütlerini dinleyerek,
onlarla uzlaşarak gerçekleştirin.
Bu duygu ve düşüncelerle saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Durgun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
95’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 95 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
“Madde 95- 5520 sayılı Kanunun 32/A maddesinin ikinci fıkrasının
(b) bendinde yer alan “%25’i” ve “%45’i” ibareleri sırasıyla “%60’ı” ve “%70’i”
şeklinde değiştirilmiştir.”
Mustafa Özyürek Harun
Öztürk Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul İzmir Malatya
Enis Tütüncü Abdullah Özer Nevingaye
Erbatur
Tekirdağ Bursa Adana
Ergün Aydoğan Ahmet Ersin
Balıkesir İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 95
inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 95- 5520 sayılı Kanunun 32/A maddesinin ikinci fıkrasının
(b) bendinde yer alan “%25’i” ve “%45’i” ibareleri sırasıyla “%100’ü” ve
“%100’ü” şeklinde değiştirilmiştir.”
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Günal |
Manisa Konya Antalya |
Emin Haluk Ayhan Oktay
Vural |
Denizli İzmir |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe :
Yapılan düzenleme yatırımların arttırılması amacıyla teşvikin
genişletilmesi hedeflenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 95 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
“Madde 95- 5520 sayılı Kanunun 32/A maddesinin ikinci fıkrasının
(b) bendinde yer alan “%25’i” ve “%45’i” ibareleri sırasıyla “%60’ı” ve “%70’i”
şeklinde değiştirilmiştir.”
Mustafa Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ersin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; sekiz
günden beri çeşitli kanun tekliflerini de içeren ve çeşitli kanunların çeşitli
maddelerinde değişiklik öneren torba yasa tasarısını görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu kitabı tarttırdım, 1.666 gram ve 768
sahifeden ibaret bir tasarıyı, bir kanun tasarısını, kapsamlı bir kanun
tasarısını görüşüyoruz ama ilgili komisyon üyelerinin dışında bu tasarıyı
baştan sonuna kadar okuyup inceleyen hiçbir arkadaşımın olduğunu sanmıyorum.
RECEP KORAL (İstanbul) – Var, var!
AHMET ERSİN (Devamla) – Sanmıyorum.
Dolayısıyla, zaman zaman kulise
çıkıyorsunuz, zaman zaman biz yoklama veya karar
yeter sayısı istediğimiz zaman koşa koşa Meclise,
Genel Kurula giriyorsunuz, oylarınızı verip tekrar çıkıyorsunuz. Dolayısıyla,
değerli arkadaşlarım, böylesine temel bir yasa tasarısının yani Türkiye'nin
geleceğinde önemli katkıları olacak olan bir tasarının görüşülmesini bu kadar
kısa süre içinde, hem de gece yarılarına kadar çalışarak bu Meclisten
geçirmenin çok da sağlıklı olmayacağı, olmadığı düşüncesindeyim.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, örneğin, kadın ve aileden sorumlu
Sayın Bakan verilen önergelerin hepsine “Kabul etmiyoruz Sayın Başkan.” diyor.
Yani sanki o önergeleri oturup okumuş gibi, sanki tasarıyı okumuş da, bu
önergelerde bir yanlışlık var, bir hata var, bunu tespit etmiş de ona göre bir
karar veriyor gibi, böyle bir tavır sergiliyor.
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Okumadığımı nereden
biliyorsunuz?
AHMET ERSİN (Devamla) – Ama şunu söyleyeyim ben: Mesela kadın ve
aileden sorumlu Sayın Bakan buradayken kendisine sormak isterim. Geçtiğimiz
günlerde Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü bir rapor yayınladı. Bu rapora göre 3
milyon 700 bin kadının okuryazar olmadığı tespit edilmiş yapılan araştırma
sonucunda. Sayın Bakanın bundan haberi var mı, yok mu, bilmiyorum. Yine,
istihdamın içinde olan 100 tane kadının 58’inin, yüzde 58’inin sosyal
güvenlikten yoksun olduğunu tespit etmiş devletin kurumu. Sayın Bakanın
bunlarla meşgul olduğunu ben sanmıyorum. Burada oturuyor işte gördüğünüz gibi
ve verilen önergeleri hiç okumadan, içeriğinin ne olduğunun bile farkına
varmadan, bilmeden “Kabul etmiyoruz Sayın Başkan” diye önergelere ret cevabını
veriyor.
SONER AKSOY (Kütahya) – Sen çok mu biliyorsun?
AHMET ERSİN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısının
95’inci maddesi yatırımların teşvikini içeriyor. Bir itirazımız yok aslında,
yani yatırımların teşvik edilmesine bir itirazımız yok ancak bizim de talebimiz
bu teşviklerin biraz daha artırılması. Yani istihdam sorununun yaşandığı,
işsizlik sorununun yaşandığı Türkiye’de, ülkemizde istihdamı genişletecek,
işsizlere iş temin edilmesine imkân sağlayacak yatırımların daha fazla teşvik
edilmesini istiyoruz. Yani verdiğiniz teşviklere bir itirazımız yok ama bunun
daha da artırılmasını istiyoruz. O nedenle bu önergeyi verdik ve tabii ki
sizlerden de destek bekliyoruz.
Ve Sayın Bakanın da, kadın ve aileden sorumlu Sayın Bakanın da
kendi sorumluluğuyla bundan sonra daha fazla ilgilenmesini, kendi sorumluluk
alanına giren hususlarla daha fazla ilgilenmesini…
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Söz istiyorum Sayın
Başkan.
AHMET ERSİN (Devamla) – Geçtiğimiz aylarda, sanıyorum aralık
ayında, biliyorsunuz bir kadın boşandığı eşi tarafından öldürüldü: Ayşe Paşalı.
Ve bu kadın öldürüleceğini bilerek ilgili kurumlardan, mahkemelerden, polisten
koruma istiyor. “Öldürecek beni eski eşim, beni koruyun.” diye defalarca başvurmasına
karşın koruma altına alınmadığı için, korunmadığı için sokak ortasında eski eşi
tarafından öldürüldü. Hatta daha öncesinde de öldüresiye dövüldüğü basına da
yansıdı fotoğraflarıyla beraber ama ne hikmetse bu kadının, Ayşe Paşalı’nın öldürülmesine, maalesef, devletin kurumları,
ilgili kişiler engel olamadılar. Sayın Bakan da seyretti olayı. Olaydan sonra,
Ayşe Paşalı’nın ölümünden sonra “Canım beni eteğimden
çekiştirmeyin.” diye şikâyet ediyor. Hem sorumluluğunun farkında değil hem
görevini yapmıyor hem de eleştirilere karşı “Bana dokunmayın.” diye itiraz
ediyor ve böyle bakanların elinde bu kadınların, Türkiye'de zaten eza, cefa
çeken kadınların böyle anlayışla bu eza, cefadan kurtulması mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
AHMET ERSİN (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
SONER AKSOY (Kütahya) – Hadi otur yerine!
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın Bakanın kısa bir açıklaması olacak.
Buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Değerli
milletvekilleri, biraz önce kürsüde konuşan Hatip, Bakanlığımın icraatlarıyla
ilgili bir dizi açıklamada bulundu. Şu anda konuşulmakta olan torba yasasındaki
çalışan kadınların özlük hakları ve kadının statüsüyle ilgili düzenlemelerden
haberimin olmadığından söz etti.
Anayasa’nın değiştirilen 10’uncu maddesi çerçevesinde, 10’uncu
maddeyle ilgili uyum yasaları Bakanlığım tarafından bürokratlarımızla birlikte
hazırlanmıştır. Bu çerçevede, her aşamasında, bu hazırlanan yasaların her
aşamasında, arkadaşlarımızla, milletvekili arkadaşlarımız ve sivil toplum
kuruluşlarının da bu konudaki görüşlerini almak suretiyle Meclise gelen şekli
verilmiştir tasarıların. Talihsizlik şu ki: Sayın Vekilimiz bunlarla ilgili
Bakanlığımın herhangi bir bürokratı veya benimle ilgili bir görüşme yapmadan
hakkımda fikir beyan etmesi, bunlarla ilgili herhangi bir dahlimin
olmadığı şeklinde fikir beyan etmesi kendisinin acziyetinin
bir ifadesidir diye düşünüyorum.
Yine, Kadının Statüsünün yayınlamış olduğu rapor Bakanlığımın her
yıl Hükûmetimizin kadın çalışmalarına yönelik yapmış
olduğu çalışmaların bir sonucudur. Bunu yine bütün sivil toplum kuruluşları ve
ilgili bakanlıkların çalışmalarıyla beraber yürütürüz.
Biz iktidara geldiğimizde Türkiye’de kadın nüfusunun yüzde 16’sı
okuma yazma bilmiyordu. Bizim düzenlemiş olduğumuz kampanyalar ve yapmış
olduğumuz çalışmalarla kadın okuryazarlığı yüzde 98’lere çıkartıldı. Kendileri
de, kendi partileri de bizden önce iktidardaydı, niye kadın okur- yazarlığının
artırılması ve okumaz yazmaz kadınların sayısının azaltılması için kendileri
bir çalışma yapmadılar, adım atmadılar? Ayrıca Türkiye’de şu anda okuryazar
olmayan 4 milyon kadın nüfusun; 3,5 milyon kadın nüfusun yüzde 50’sinden
fazlası, yani 2,5 milyonu altmış beş yaş üstündeki nüfustur. Yani artık öğrenme
motivasyonunu kaybetmiş, herhangi bir eğitim kurumuna
devam etme ihtimali olmayan nüfustur ama onun dışındaki 2,5 milyon olan nüfus
için hâlâ yoğun olarak “Haydi kızlar okula”, “Baba beni okula gönder.” gibi
kampanyalarla okuryazar olma oranını artırmaya yönelik çalışmalarımız devam
etmektedir.
Kendilerinin kadınların statüsünü iyileştirmek adına daha iyi
önerileri, icraatları, çalışmaları varsa buyursunlar getirsinler, biz hepsini
konuşmaya açığız.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
AHMET ERSİN (İzmir) – Türkiye'nin şanssızlığı sizin bakan
olmanızdır. Sizin, kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanı olmanız Türkiye'nin
şanssızlığıdır.
BAŞKAN – 96’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın 96. maddesinin 6 nolu
ikinci fıkrasının madde metninden çıkartılarak son fıkrasının son cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mehmet Günal Emin
Haluk Ayhan |
İzmir Antalya Denizli |
Erkan Akçay Alim
Işık Mustafa
Kalaycı |
Manisa Kütahya Konya |
"Ancak, ilgili teşebbüs veya kuruluş tarafından
yapılan talebin gerçek olmayan belge ve işlemlere ilişkin tutarları da
içerdiğinin tespiti halinde, gerçek olmayan belge ve işlemlere ilişkin olup
Hazine tarafından teşebbüs veya kuruluşa ödenmiş bulunan tutar Hazine
Müsteşarlığı tarafından, söz konusu ödemenin yapıldığı tarihten itibaren 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun çerçevesinde gecikme
zammı oranında faiz uygulanarak tahsil edilir ve gerçek olmayan belgeleri
hazırlayanlar ve işlemleri gerçekleştirenler hakkında kanuni takibat
yapılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 96 ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Enis Tütüncü Abdullah Özer Şevket Köse |
Tekirdağ Bursa Adıyaman |
"Madde 96- 8/6/1984 tarihli ve 233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci
maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
5. Kamu iktisadi teşebbüslerine bu madde uyarınca verilen görevlerden
doğan ve teşebbüs kayıtlarına göre gerçekleşen görev zararları, ilgili teşebbüs
tarafından yapılacak ödeme talebine istinaden, Hazine Müsteşarlığı bütçesinde
yer alan ilgili harcama tertiplerine gider kaydedilerek ödenir. Bu ödemeler,
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 35 inci maddesi hükümlerine
tabi değildir.
6. Bakanlar Kurulu Kararları kapsamında üretilen şekerin
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin özelleştirme
programına alındığı tarih itibarıyla sözleşmesi ve bağlantısı yapılmış olan
dâhilde işleme rejimi kapsamındaki satışlarıyla ihracatından doğan görev
zararları Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. tarafından yapılacak ödeme talebine
dayanılarak, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin
kayıtları esas alınarak, Hazine Müsteşarlığı bütçesinde yer alan ilgili harcama
tertiplerine gider kaydedilerek ödenir. Bu ödemeler de, 5018 sayılı Kanunun 35 inci maddesi hükümlerine
tabi değildir.
7. Hazine Müsteşarlığınca görev zararı kapsamında yapılan
ödemeler, bu maddede öngörülen usule uygun olarak incelenir. İnceleme sonucunda
hesaplanan tutar ile Hazine Müsteşarlığı bütçesinden yapılmış bulunan ödemeler
arasında fark bulunduğunun tespit edilmesi halinde karşılıklı yükümlülükler
faizsiz olarak yerine getirir. Ancak, ilgili teşebbüs veya
kuruluş tarafından yapılan talebin gerçek olmayan belge ve işlemlere ilişkin
tutarları da içerdiğinin tespiti halinde, gerçek olmayan belge ve işlemlere
ilişkin olup Hazine tarafından teşebbüs veya kuruluşa ödenmiş bulunan tutar
Hazine Müsteşarlığı tarafından, söz konusu ödemenin yapıldığı tarihten itibaren
6183 sayılı Kanun çerçevesinde gecikme zammı oranında faiz uygulanarak tahsil
edilir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bu önerge Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ
ile ilgili bir önerge. Tabii, ihracattan dolayı Şeker Fabrikaları AŞ’nin
uğradığı görev zararının hazine tarafından karşılanması gayet normal bir olay
ama ben dikkatinizi Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ’ye çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ eskiden Sanayi
Bakanlığının gözetiminde ve bir şekilde kendi içeriğinde çalışan bir kurumdu.
Daha sonra, bunu, Özelleştirme İdaresi kapsamına attınız, özelleştireceğiz
diye.
Değerli milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istiyorum, Türkiye
Şeker Fabrikaları AŞ’ye tek kuruşluk yatırım yapılmıyor. Bir fabrikada kırılan
bir makineye tek kuruşluk yatırım, ödenek verilmiyor. Türkiye Şeker Fabrikaları
yönetimi yıllardır çok başarılı bir şekilde yönetmesine rağmen Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı en küçük bir şekilde destek olmuyor. Ödeneği yok, yatırım
olanağı yok, artık, Türkiye’de, şeker fabrikaları yavaş yavaş
çöküyor arkadaşlar yani çalışamaz hâle getiriyorsunuz. Türkiye şeker
fabrikalarında yaklaşık dört yıldır hiçbir yenilik yapılmıyor, hiçbir şekilde
ilave yatırım yapılmıyor. Yaklaşık dört yıldır kendi kaderine terk etmişsiniz.
Özelleştirme kapsamına aldık diye hiçbir yatırım yapmıyorsunuz. Kaderine terk
ediyorsunuz ve bu fabrikaları çürümeye terk ediyorsunuz arkadaşlar, uyarıyorum.
Bırakın, Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ yönetimi ve bugüne kadar yıllardır cansiparane orada çalışan işçi arkadaşlarımız ve fabrikalar
yönetimi bu işi çok iyi başarır ama onların da elinden her türlü olanağı
aldınız, onların da hiçbir yetkisi yoktur.
Özelleştirme İdaresi üretmeyi bilmez, satmayı bilir. Özelleştirme
İdaresi şeker üretimini nereden bilir arkadaşlar? Sen, bilmediğin konuda ahkâm
keseceksin, Özelleştirme İdaresi, sen satmak üzere alacaksın, satamayacaksın…
Ya, bırakın bunu arkadaşlar ya! Satamıyorsan “Satamadım.” de
mahrecine iade edin bari be! Mahrecine iade edin. Hayır, özelleştirme kapsamına
verdiniz, orada çürütüyorsunuz. Fabrikalar çürüyor arkadaşlar. Hiçbir yatırım
yapılmıyor, tek çivi çakılmıyor, hiçbir
ödenekleri yok.
Ben sizi buradan uyarıyorum: Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ’nin
yapacağı özellikle etil alkol konusunda çok büyük yatırımlar olmasına rağmen
ama kimler bunu engelliyor? Özellikle petrol ürününün alternatifi olan etil
alkol konusunda ama birileri… Etil alkol üretmek için tesis
yapan Türkiye’de iki tane şeker
fabrikası olmasına rağmen -altını çiziyorum- Türkiye’de iki tane
şeker fabrikası etil alkol üretiminin iznini ve yatırımını yapmasına rağmen,
ama her ne hikmetse, bazı petrol baronları, yüzde 6 oranında rafineriler
kullanma olanağına sahipken ama bunları kullandırmıyor ve Türkiye’de etil alkol
üretimi yasaklanıyor arkadaşlar. Ben bunu da söylüyorum, birileri engelliyor.
Bu ülke birilerinin ülkesi değil, bu ülke hepimizin ülkesi. Özelleştirme İdaresi
artık şeker fabrikalarının yakasını bıraksın arkadaşlar. Kendi çalışanları,
kendi mühendisleri, kendi yöneticileri çok başarılı bir şekilde burayı idare
etti yıllarca ama her ne hikmetse Özelleştirme İdaresi yakasını bırakmıyor.
Yine, başka bir konu: Orada çalışan geçici işçiler var arkadaşlar,
otuz senedir çalışıyor, yirmi senedir çalışıyor, yirmi beş senedir çalışıyor.
Beş ay yirmi sekiz gün çalıştı diye bunları geçici işçi olarak almadınız. Bu
insanların hakkını lütfen verin. Bunların çoğu emekli oldu, hepsi kala kala, arkadaşlar, çok az kişi kaldılar. Etmeyin tutmayın en
azından bunların hakkını verin.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın 96. maddesinin 6 nolu
ikinci fıkrasının madde metninden çıkartılarak son fıkrasının son cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
"Ancak, ilgili teşebbüs veya kuruluş tarafından
yapılan talebin gerçek olmayan belge ve işlemlere ilişkin tutarları da
içerdiğinin tespiti halinde, gerçek olmayan belge ve işlemlere ilişkin olup
Hazine tarafından teşebbüs veya kuruluşa ödenmiş bulunan tutar Hazine
Müsteşarlığı tarafından, söz konusu ödemenin yapıldığı tarihten itibaren 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun çerçevesinde gecikme
zammı oranında faiz uygulanarak tahsil edilir ve gerçek olmayan belgeleri
hazırlayanlar ve işlemleri gerçekleştirenler hakkında kanuni takibat
yapılır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Akçay…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Işık konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Işık, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; dün yapılan tartışmalı görüşmeler
sonucunda içinde İngiliz şirketleri tarafından Türkiye’ye pazarlanan viski
pazarlanması sırasında yapılan usulsüzlüklerden kaynaklanan cezaların Türkiye
Cumhuriyeti devletine ödenmesine yönelik yapılandırmaların da yer aldığı “torba
yasa” isimli tasarının 96’ncı maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde de maalesef birçok tartışmayı gündeme getirecek çok
önemli maddelerden birisidir. Bu madde özetle Türkiye Şeker Fabrikalarının
özelleştirme programına alındığı tarih itibarıyla, yani 2001 yılından bu yana
ortaya çıkan görev zararlarının Hazine Müsteşarlığı tarafından ödenmesini
öngören bir fıkranın yer aldığı madde; ancak, yapılan usulsüzlüklerle ilgili,
usulsüzlüğü yapan kişilerle ilgili bir cezalandırmanın olmadığı fıkranın yer
aldığı madde. İşte bizim önergemiz, biraz önce bahsettiğim, hazine tarafından
ödenecek görev zararını içeren fıkranın çıkartılmasını, ayrıca “Bu işlemlere
sebep olanlar hakkında, gerçek olmayan belgeleri hazırlayanlar ve işlemleri
gerçekleştirenler hakkında kanuni takibat yapılır.” ibaresinin diğer fıkraya
eklenmesini öngörüyor. Umarım bunu, biraz sonra anlatacağım ve yaşanmış, somut
örnekler üzerinden vereceğim bilgiler sonucunda kabul edersiniz diyorum.
Bu vesileyle, Türkiye’de özelleştirildiği tarihten bu yana
değişik zamanlarda gerek Kütahya gerekse ulusal basın gündemine zaman zaman gelen Kütahya Şeker Fabrikasıyla ilgili bazı olayları
burada detaylıca açıklamayacağım, onunla ilgili bizzat kendimin Cumhuriyet
Başsavcılığına yaptığı müracaat sonucu başlayan yargı sürecinin sonucunu
bekleyeceğim ama size bu konuda, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun Şeker
Kurumu 2008 Yılı Raporu’ndan, bahsettiğim Kütahya Şeker Fabrikasıyla ilgili... Ki bu Fabrika, 2003 yılı Haziran ayında mahkeme kararıyla
oluşturulan bilirkişi raporları sonucunda, o günkü değeri yaklaşık 266 trilyon
lira olarak tespit edilmiş ancak 2004 yılında yapılan özelleştirmenin sonucunda
yaklaşık onda 1 fiyatına özelleştirilmiş bir fabrikadır.
Söz konusu komisyon raporunun 29 ve 30’uncu sayfalarında, Kütahya
Şeker Fabrikası AŞ’nin 6434 sayılı Şeker Kanunu ve Kurulun 136/1 sayılı
Kararı’na aykırı işlemlerle ilgili olarak -özetle söylüyorum- “Kendisi için
belirlenmiş pancar ekim alanları dışında pancar temin etmek üzere usulüne uygun
olmayan, gerçeği saklama ve üçüncü tarafları yanıltmak amacıyla sözleşme
düzenlemek, kurumu yanıltmak ve yanlış bilgi vermek nedeniyle 28/1/2008 gün ve 159 sayılı Karar’la 49.500 YTL, yine,
28/1/2009 gün ve 179 sayılı Karar’la 72.314 TL idari para cezası verilmiş,
ayrıca kurulun 2/6/2009 tarih ve 188 sayılı kararıyla da C şekerini yurt içinde
satması nedeniyle 24 milyon 288 bin 271,34 TL idari para cezası verilmiştir.”
şeklinde raporda yer alan ibarelerin arkasından konuya ilişkin 21/7/2010
tarihli önergeme Sayın Maliye Bakanının verdiği cevapta “Bu söz konusu
cezaların tahsil edilemediği, yargı süreci nedeniyle tahsilatının yapılamadığı,
ayrıca, 2009-2010 pazarlama yılında da kendi ekim alanları dışından 46.936 ton
pancar satın aldığının tespit edildiği ve bu nedenle de şirkete 10 milyon 488
bin 536,72 TL idari para cezası verildiği, yine bunun da yargı sürecinin devam
ettiği” ifadesi vardır.
İşte, o tarihten bu yana özelleştirilmiş ya da bundan sonra
özelleştirilmesi Danıştayın 13. Dairesince
yürütmesinin durdurulması kararı verilen diğer şeker fabrikalarındaki bu tür
ödemelerin de içine alınıp alınmayacağının belirli olmadığı bu düzenlemenin
mutlaka önergemiz doğrultusunda değiştirilmesini talep ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
97’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve
Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 97. maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"ve/veya" ibaresinin "ve" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Günal
Erkan Akçay Emin Haluk Ayhan |
Antalya Manisa Denizli |
Mustafa Kalaycı Oktay
Vural |
Konya İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 97 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir
Malatya |
Enis Tütüncü Abdullah Özer Şevket Köse |
Tekirdağ Bursa Adıyaman |
Yaşar
Ağyüz |
Gaziantep |
"Madde 97- 233 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 36 ncı maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
9. 28/7/1981 tarihli ve 2499 sayılı
Sermaye Piyasası Kanunu ve bu Kanuna istinaden çıkarılan ikincil mevzuat
uyarınca Merkezi Kayıt Kuruluşu nezdinde izlenmesi gereken Hazine
Müsteşarlığına ait hisseler ile ilgili işlemler; Merkezi Kayıt Kuruluşunca ve
aracı kuruluşlarca tahsil edilen her türlü ücret, komisyon, vergi, resim ve
harçtan istisnadır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha düzgün ve anlaşılır hale getirilmesi için işbu
değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve
Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı” nın 97. maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "ve/veya" ibaresinin "ve" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun metninde ve/veya şeklinde yer alması mutad
değildir, "ve" ibaresi yeterli olacaktır. Bu
durumda hangi seçenek olursa olsun kapsama alınmış olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
98’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 98 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 54 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına
aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Orhan Karasayar Ertekin
Çolak |
Yozgat Hatay Artvin |
Yılmaz Tunç Ahmet
Yeni |
Bartın Samsun |
"Maliye Bakanlığınca belirlenecek rayiç bedeli üzerinden
Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazların; kamu iktisadi teşebbüsleri,
müesseseler ve bağlı ortaklıklara sermaye olarak konulmasına, ödenmemiş sermayelerine
mahsup edilmesine veya sermaye artırımına ilişkin taahhütlerin karşılanmasında
kullanılmak üzere mülkiyetlerinin bunlara devrine, ilgili kamu iktisadi
teşebbüsünün talebi ve Hazine Müsteşarlığının görüşü üzerine Maliye Bakanı
yetkilidir. Maliye Bakanlığınca bu taşınmazların mülkiyetlerinin devrini
müteakip yapılması gereken diğer işlemler Hazine Müsteşarlığı tarafından yerine
getirilir. Ayrıca, Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar, talepleri
halinde, kuruluş amaçlarında kullanılmak üzere 2/7/1964
tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 63 üncü maddesinde yer alan harca esas
değer üzerinden ve satış amacı dışında kullanılamayacağına dair tapu kütüğüne
şerh konulmak kaydıyla bunlara doğrudan satılabilir veya bu taşınmazlar
üzerinde ilk yıl için emlak vergisine esas asgari metrekare birim değerinin
yüzde biri tutarındaki bedel üzerinden bunlar lehine pazarlık usulüyle sınırlı
ayni hak tesis edilebilir ya da tarımsal amaçlı kiralamalarda ilk yıl için
emlak vergisine esas asgari metrekare birim değerinin yüzde biri, diğer
amaçlarla yapılan kiralamalarda ise yüzde ikisi tutarındaki bedel üzerinden
pazarlık usulüyle bunlara kiralanabilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı kanun tasarısının 98'inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Kenan Tanrıkulu Nevzat Korkmaz Mehmet Günal |
İzmir Isparta Antalya |
Recep Taner Erkan
Akçay |
Aydın Manisa |
Madde 98- 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 54 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"3. Kamu iktisadi teşebbüslerine ait işletmelerin atıl
durumda bulunan varlıklarının genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ve
diğer kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerine rayiç bedelin
altında devri, teşebbüs yönetim kurulunun teklifi üzerine; devre konu
varlıkların rayiç bedelinin 1.000.000 TL'nin altında olması durumunda ilgili
Bakan'ın onayı, bu tutarın üzerinde olması durumunda ise ilgili Bakan'ın
teklifi üzerine Yüksek Planlama Kurulu'nca alınacak karar ile gerçekleştirilir.
1.000.000 TL'lik tutar her yıl yeniden
değerleme oranına göre artırılır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 98 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Abdullah Özer Harun Öztürk |
İstanbul Bursa İzmir |
Şevket Köse Yaşar Ağyüz Enis
Tütüncü |
Adıyaman Gaziantep Tekirdağ |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Malatya |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
98’inci maddeyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım, bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önce okunan önergeler arasında
iktidar grubuna mensup milletvekillerinin vermiş olduğu önergeyle ilgili usule
ilişkin bir değerlendirmeyi bilgilerinize sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidar grubuna mensup milletvekillerin
vermiş olduğu önerge 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de değişiklik yapan
54’üncü maddeye bir fıkra eklenmesini öngörüyor. Bunun usule uygun olmadığını,
İç Tüzük’e uygun olmadığını düşünüyorum çünkü mevcut 233 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin ilgili maddesi KİT’lerle ilgili bir düzenleme ve şunu öngörüyor:
KİT’lerin atıl durumda olan varlıklarının diğer kamu kurum ve kuruluşlarına
devrini düzenliyor ve buna ilişkin hükümler öngörüyor. Ancak, önergeyle buraya,
ilgisi olmayan kanun hükmünde kararnameye eklenmesi düşünülen fıkra ise
hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazların KİT’lere devriyle ilgili.
Değerli milletvekilleri, hazinenin mülkiyetindeki taşınmazların
değerlendirilmesine ilişkin olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul
ettiği, 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı bir kanun var
ve bu kanunun adı “Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma
Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”dur.
1’inci maddesi bu kanunun amacını hazineye ait taşınmaz malların
daha kısa sürede ekonomiye kazandırılması ve Bakanlar Kurulu kararıyla satış kapsamına
alınan hazineye ait taşınmaz malların satış işlemlerine ilişkin esas ve
usulleri düzenlemektedir.
2’nci maddesi bu kanunla ilgili kurul ve komisyonları ve taşınmaz
malların değerlerinin ne şekilde tespit edileceğine ilişkin hükümler
içermektedir.
Yine 4’üncü maddesi doğrudan satışı düzenlemekte, 5’inci maddesi
taksitle ödemeyi düzenlemektedir.
Söylediğim gibi, bu önergeyle 233 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 54’üncü maddesine bu fıkranın monte edilmesi doğru değildir, İç
Tüzük hükümlerine uygun değildir ve görüştüğümüz torba tasarıyla ilgili olarak
da yeni bir madde ilave edilmesi 4706 sayılı Kanun’a, Plan ve Bütçe
Komisyonunun çoğunluğunun burada bu madde ilavesini kabul etmesi gerekir. Bir
kere bu usule ilişkin eleştirilerimizi ve rezervlerimizi dikkatlerinize sunmak
istedik. Eğer kabul ederseniz İç Tüzük’e aykırı bir işlem yapmış olursunuz.
Bir diğer konu ise, bu iktidar grubuna mensup milletvekillerinin
önerisinde hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazların kamu iktisadi
teşebbüslerine devrini öngörüyor ve bedele ilişkin hükümler var, kiralamaya
ilişkin hükümler var, tarım arazisiyle ilgili olursa buna ilişkin hükümler var.
Değerli milletvekilleri, iktidar grubuna mensup milletvekilleri
buraya çıkıp, Sayın Canikli özellikle, 1986 yılından
bu yana özelleştirme politikasının bir devlet politikası olarak benimsendiğini
ve iktidarlarının da bu politikayı, devlet politikasını sürdürdüklerini ifade
etti ve bu çerçevede KİT’ler özelleştirme kapsamına alınıyor ve
özelleştiriliyor. Bir taraftan biz KİT’leri özelleştirirken,
bir taraftan hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlarının KİT’lere devrini öngören
bir maddeyi buraya monte etmeye çalışırsak, ister istemez muhalefet olarak
bizim de aklımıza şu soru gelir: Yani hazinenin ilgili kanun çerçevesinde
taşınmaz mallarının satışını oradaki usullere göre yapmak varken niçin KİT’lere
bunu aktararak iz kaybettirmeye çalışıyorsunuz? Çünkü burada
özelleştirme hükümlerinin devreye sokularak hazinenin özel mülkiyetindeki
arazilerinin daha kolay el değiştirmesi gibi bir niyet olabilir.
Buna katılmadığımızı da ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı kanun tasarısının 98'inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 98- 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 54 üncü
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"3. Kamu iktisadi teşebbüslerine ait işletmelerin atıl
durumda bulunan varlıklarının genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ve
diğer kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerine rayiç bedelin
altında devri, teşebbüs yönetim kurulunun teklifi üzerine; devre konu varlıkların
rayiç bedelinin 1.000.000 TL'nin altında olması durumunda ilgili Bakan'ın
onayı, bu tutarın üzerinde olması durumunda ise ilgili Bakan'ın teklifi üzerine
Yüksek Planlama Kurulu'nca alınacak karar ile gerçekleştirilir. 1.000.000 TL'lik tutar her yıl yeniden değerleme oranına göre
artırılır.
Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 98’inci maddesi üzerinde
verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum, öncelikle Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum.
Kamu iktisadi teşebbüslerine ait olan işletmelerin atıl durumdaki
varlıklarının genel yönetim kapsamında bulunan varlıklarının eğer diğer kamu
idarelerine bedelsiz veya rayiç bedelin altında devri söz konusu olursa bununla
ilgili bir düzenleme yapıyor ilgili madde. Bizim önergemiz, bu tasarıdaki
maddenin devirlerinin ekonomik ve mali disipline göre daha bir çerçeve
içerisine alınmasını düzenliyor ve bu durumun mevcut yasalar altında, mevcut
yasalar içerisinde gözetilmesine yol açıyor.
Değerli milletvekilleri, Hazine Müsteşarlığımıza ait KİT Genel
Müdürlüğünün en son 2009 yılındaki Kamu İşletmeleri Raporu’nda KİT’lerle ilgili
çok çarpıcı ama oldukça da olumsuz olan tespitler var. Bu rapora göre, 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereğince KİT yöneticilerinin tedbirli bir
tüccar gibi davranarak fiyatları serbest belirleme yetkisini haiz olmalarına
rağmen, söz konusu hükümlerin uygulanmasında zaman zaman
da bazı sorunların yaşanabildiğini ifade ediyor. Yine, bu raporda, işletmeler
açısından en önemli kararların yatırım olduğu fakat bu yatırım kararlarının KİT
yönetim kurullarında maalesef serbest olarak alınamadığı da vurgulanıyor.
Değerli milletvekilleri, öte yandan, KİT’lerin, görev zararı
uygulamasında tahakkuk bazında mali bir kayba uğramakla beraber nakit bazda alacaklarını zamanında tahsil edememelerinin de mali
sıkıntılarını arttıracağını yine bu raporda belirtiyor.
Şimdi, burada belki KİT’lerle ilgili birçok sorunu dile getirmek
mümkün olabilecek ancak biz, önergemizin mahiyetini ve önemini belirtecek olan
en önemli vurguyu, biraz önce de belirttiğim gibi, Hazine Müsteşarlığının
KİT’lerle ilgili olarak yaptığı, biraz önce atıf yaptığım rapordan gene alıntı
yaparak size getirmek istiyorum. “Nakit bazda
alacakların tahsil edilememesi” hükmü bu raporun en çarpıcı tespiti değerli
milletvekilleri. KİT’lerde böylesine sorunlar yaşanırken, varken, bizim, bu
kurumlarımızın atıl duran varlıklarını bedelsiz olarak devretmeyi hiçbir zaman
düşünmemiz gerekir diye belirtiyorum. Özellikle kamu iktisadi teşebbüsleri,
bizatihi kanun gereği kâr etmek üzere kurulmuş olan işletmelerdir ve
ellerindeki varlıkları bedelsiz olarak eğer devrederlerse kuruluş amaçlarına da
aykırı davranmış olacaklardır. Çünkü o kuruluşların aktiflerini ve kârlılığını
da bu durum olumsuz olarak etkileyecektir. Ayrıca, bu tip devirlerde, tasarıda
da belirtildiği üzere, bakanların 10 milyon liralık yetkisi de oldukça
yüksektir ve bu tutardaki bir imzaya bakanların geçmesi yanlış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, tabii bakanlar, bu tip uygulamalarda
gerekli kararları verebilmelidirler, böyle bir esnekliğin tanınması doğrudur.
Zaten biz de önergemizde 1 milyon TL’yi bunun için bir alt sınır olarak tespit
ettik. Zira, birçok varlık kâğıt üstünde, yerinde
görülmeden, atıl tespiti yapılarak uygunsuzca devredilebilecektir.
Öte yandan, Yüksek Planlama Kurulunun bu konuda eskiden olduğu
gibi karar mercisinde olması, devir olunacak varlığın değer tespitinde de daha
gerçekçi rakamların ortaya çıkmasına sebep olabilecektir.
Değerli milletvekilleri, bu anlamda, iktidar grubunun mevcut
tasarıdaki maddeyi daha da genişleten ve ekonomik, mali disiplini bozan
önergesini de huzurunuza getirmek istiyorum. Bu önerge de gerçekten, mevcut
durumu daha da çarpıcı hâle getirecektir ve karşısında olunması gereken bir
önergedir.
Değerli milletvekilleri, kamunun varlığı hepimizin varlığıdır. Bu
yüzden, verdiğimiz bu önergenin Genel Kurul tarafından destekleneceğini umut
ediyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 98 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 54 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına
aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
"Maliye Bakanlığınca belirlenecek rayiç bedeli üzerinden
Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazların; kamu iktisadi teşebbüsleri,
müesseseler ve bağlı ortaklıklara sermaye olarak konulmasına, ödenmemiş
sermayelerine mahsup edilmesine veya sermaye artırımına ilişkin taahhütlerin
karşılanmasında kullanılmak üzere mülkiyetlerinin bunlara devrine, ilgili kamu
iktisadi teşebbüsünün talebi ve Hazine Müsteşarlığının görüşü üzerine Maliye
Bakanı yetkilidir. Maliye Bakanlığınca bu taşınmazların mülkiyetlerinin devrini
müteakip yapılması gereken diğer işlemler Hazine Müsteşarlığı tarafından yerine
getirilir. Ayrıca, Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar, talepleri
halinde, kuruluş amaçlarında kullanılmak üzere 2/7/1964
tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 63 üncü maddesinde yer alan harca esas
değer üzerinden ve satış amacı dışında kullanılamayacağına dair tapu kütüğüne
şerh konulmak kaydıyla bunlara doğrudan satılabilir veya bu taşınmazlar
üzerinde ilk yıl için emlak vergisine esas asgari metrekare birim değerinin
yüzde biri tutarındaki bedel üzerinden bunlar lehine pazarlık usulüyle sınırlı
ayni hak tesis edilebilir ya da tarımsal amaçlı kiralamalarda ilk yıl için
emlak vergisine esas asgari metrekare birim değerinin yüzde biri, diğer
amaçlarla yapılan kiralamalarda ise yüzde ikisi tutarındaki bedeli üzerinden
pazarlık usulüyle bunlara kiralanabilir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Komisyon
çoğunluğunun olması gerekir, Komisyon çoğunluğu olmadan… Bu ayrı bir madde
ilavesidir, yeri de burası değil. Komisyon çoğunluğu olmadığı için bu maddeyi
İç Tüzük uyarınca işleme alamazsınız.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hayır Sayın Başkan, hiçbir aykırılık yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bekir Bey, bu da benim görüşüm.
Görüşümü açıklamakta haklıyım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben de kendi görüşümü açıklıyorum.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Kabul ediyoruz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile; Tasarının çerçeve 98 inci
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 54
üncü maddesinin üçüncü fıkrasına eklenmesi öngörülen cümleler ile; kamu
hizmetleri için gerekli olmayan ve atıl durumda bulunan Hazinenin özel
mülkiyetindeki taşınmazların Maliye Bakanlığınca belirlenecek rayiç bedeli
üzerinden kamu iktisadi teşebbüsleri, müesseseler ve bağlı ortaklıklara sermaye
olarak konulmasına, ödenmemiş sermayelerine mahsup edilmesine veya sermaye
artırımına ilişkin taahhütlerin karşılanmasında kullanılmasına; ilgili kamu
iktisadi teşebbüsünün talebi ve Hazine Müsteşarlığının görüşü üzerine Maliye
Bakanına yetki verilmek ve ayrıca bu taşınmazların, talepleri halinde, kuruluş
amaçlarında kullanılmak üzere 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun
63 üncü maddesinde yer alan harca esas değer üzerinden ve satış amacı dışında
kullanılamayacağına dair tapu kütüğüne şerh konulmak kaydıyla bunlara doğrudan
satılabilmesi veya bu taşınmazların üzerinde önergede belirtilen bedeller
karşılığında bunlar lehine pazarlık usulüyle sınırlı ayni hak tesis
edilebilmesi ya da bunlara kiralanabilmesine imkan tanınmak suretiyle, bu
taşınmazların ekonomiye kazandırılmaları ve değerlendirilmeleri
amaçlanmaktadır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz, tamam.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım:
Önergeyi kabul edenler…
Sayalım arkadaşlar…
Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla oylama yapacağım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Var Sayın Başkan, uzatmayın,
var var.
BAŞKAN – Arkadaşlar lütfen…
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
99’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 99.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mehmet Günal Erkan
Akçay |
İzmir Antalya Manisa |
E. Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı |
Denizli Konya
|
Madde 99- 11/1/1954 tarihli ve 6219
sayılı Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Kanununun 3 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 3- Bankanın merkezi Ana Sözleşmesinde yazılı olan
yerdir. Banka yurt içi ve yurt dışında lüzum gördüğü yerlerde, 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu hükümlerine göre şube açabilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı" nın 99 uncu maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek
Harun Öztürk Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Enis Tütüncü Abdullah Özer Şevket Köse |
Tekirdağ Bursa Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yaşar Ağyüz…
BAŞKAN – Sayın Ağyüz, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 606 sayılı Yasa’nın 99’uncu maddesindeki değişiklik önergesi
üzerinde söz al-dım. Bu madde, özellikle iktidar
partisinin “Yahu siz ne diyorsunuz, işte çok iyi niyetli maddeler var, bu
maddeleri biz toplumun yararına getirdik.” sözcüklerinin tam tersini ispat eden
bir madde. Nasıl ki, deminki, hazine arazilerinin KİT’ler üzerinden peşkeş
çekilmesini sağlayan bir madde idiyse bu da öyle. Vakıfları İstanbul’a
taşımakla elinize ne geçecek? Vakıflar zaten banka, bu işlevini yerine
getiriyor. Bir sürü aileyi perişan edeceksiniz, evinden, barkından, yuvasından
edeceksiniz ve bölünmüş aileler yaratacaksınız.
Onun için bu torba yasayla, ilişiksiz bir sürü yasayı değiştirmeyi
hedef-leyen AKP kendi sözleriyle çelişkiye düşmüştür.
Torba yasayla ülkeyi idare etme alışkanlığını dört yıldır sürdüren AKP, bu
yasayla tamamen duvara çarpmıştır. AKP, torba yasasıyla çalışma yaşamında
birtakım hak gasplarını yaptığı gibi, özellikle ilgisiz bazı konularda da “bu
fırsat bu fırsattır” diyerek değişiklik yap-maya yanaşmıştır. Bu, çok yanlış
bir olaydır. Özellikle ülkeyi torba yasalar bütünüyle ilişkili ilişkisiz
yasaları değiştirerek yönetme alışkanlığınız çok yanlış bir alışkanlıktır. Bu
yoldan dönmeniz lazım ama dört ay kaldı, inşallah bundan sizi iktidar olma
olanağından halkımız kurtarır ve siz de bu alışkanlığınızı tarihin çöplüğüne
gönderirsiniz.
Şimdi, bakın, bu yasada sorun çözme mantığı içerisinde baktığımız
zamanda, vatandaşın bankalara kredi kartı borcu, tüketici kredisi borcu var.
Bunlara çözüm getiriyor mu? Getirmiyor.
Usta öğreticilerin sorunlarına çözüm getiriyor mu? Getirmiyor.
Özürlü değerlendirmesi var mesela, çok yanlış bir mantıkla
yapılıyor. Bakın, siz “Özürlü maaşı verdik.” diye övünüyorsunuz. Engellilere
devlet parası yardımı, yüzde 40-70 arası engelli olanlara 200, 70 ve üzerinde
engelli olanlara 300 lira ancak bunun için aylık gelirinin 100 lirayı aşmaması
gerekir. Değerli arkadaşlar, bu komik maddeyi ortadan kaldırmayı
düşünmüyorsunuz. Siz, bugün, yoksulluk sınırının 850-900 lirayı bulduğu bir
günde 150-200 lira maaşı özürlülere çok gördüğünüz gibi, 100 TL geliri olma
şartına da bağlıyorsunuz.
Tabii bununla da bitmiyor sıkıntılarımız, sorunlarımız. Özellikle,
siz bu tür yasalarla toplumun önünü tıkarken, bazı yapılan yanlışları da
görmezlikten getirmeye çalışıyorsunuz. Mesela son günlerde ülkemizde neler
oldu? Yine, darbe ve suikast çığırtkanlıkları başladı. AKP’nin ne zaman başı
sıkışsa darbe ve suikast teorilerini toplumun önüne getirip toplumda mağdur
rolünü, mazlum rolünü oynamaya çalışıyor.
Üç yıl önce olan bir olayı -yine Sayın Başbakan da tekrar etti-
aydınlanmamış, doğrulanmamış olan bir olayı tekrar siz gündeme getiriyorsunuz.
Bunlar yanlış şeylerdir, bunlardan medet ummayın.
Gümrükler delik deşik oldu. Sayın Başbakanın talimatıyla,
soruşturma geçiren kişi Gümrükler Genel Müdürlüğüne getirildi. Gümrüklerin
hesabını veren kimse yok. Ne oldu? Bunlar soruşturma geçirdiler, bunlar tek
başına mı yaptılar bunları? Bunların arkasında kimler var? Niye bunlar
aydınlatılmıyor?
Elâzığ Belediyesinde büyük yolsuzluk meydana çıktı, Kayseri
Belediyesinde, Suvarlı Belediyesinde bugün, ama siz,
muhalif partilerin küçük belediyelerinin suç duyurularını kale alıyorsunuz,
dikkate alıyorsunuz, AKP’li belediyelerin bu tür yolsuzluklarını görmezlikten
geliyorsunuz; bu çok yanlıştır.
Ayrıca, yine, günümüzde -dün yapıldığı gibi- “ileri demokrasi”
adına insanların yürüyüş hakkını engelliyorsunuz, demokratik tepkilerini
önlemeye çalışıyorsunuz. Bakın, geçen gün, Sayın Başbakanın da bulunduğu bir
televizyon töreninde trompet sanatçısını, uluslararası ödül almış bir sanatçıyı
polis gözaltına alıyor beş saat. Nedir bunun suçu? “Sen, ileri gençlik
derneğinin üyesisin.” Gençler Erzurum’a yürümek istiyor, gitmek istiyor,
Erzincan’da yolları kesiliyor. Bu, demokratlık değildir; bu, demokrasi anlayışı
değildir. Siz bu bütünleşmiş yasaları çıkarırken esnafı her yerde ezen AVM,
büyük alışveriş merkezleri yasasını dört yıldır getiremediniz. Bu kadar zor mu
bu iş yani?
Emeklileri bahane ediyor Sayın Bakan. Emeklilerin yasasını -beş ay
oldu Sayın Başbakan zamları açıklayalı- niye getiremediniz? Bahane arıyorsunuz
ama bu bahaneler sizi kurtarmayacak.
Önergemize destek istiyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve
Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 99. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Günal
(Antalya) ve arkadaşları
Madde 99- 11/1/1954 tarihli ve 6219
sayılı Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Kanununun 3 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 3- Bankanın merkezi Ana Sözleşmesinde yazılı olan
yerdir. Banka yurt içi ve yurt dışında lüzum gördüğü yerlerde, 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu hükümlerine göre şube açabilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu maddede, Vakıfbank’ın taşınmasına ilişkin
düzenlemeye altyapı hazırlayan ana sözleşmede yerinin belirleneceği düzenlemesi
var, ona esas itibarıyla karşıyız. Ama asıl içinde daha garabet olan bir şey
var, ona banka karar verir diye düşündük. Burada, sonraki maddede,
çıkarılmasını istediğimiz sonraki cümlede bir taraftan Vakıfbank -bir sonraki
maddede de gelecek- kamu bankası olma niteliğinden çıkmak istiyor. Öyle değil
mi, öyle mi, bir garabet var senelerdir, böyle duruyor. Vakıfların bir bankası
ama başında yine bir kamu kurumunun genel müdürü olan Vakıflar Genel Müdürü
Vakıflar adına yöneticilik yapıyor. Bunların “Biz kamu bankası değiliz,
dolayısıyla şu şu yükümlülüklerden çıkalım.”
demelerinin farklı bir gerekçesi olabilir ama bir taraftan onu derken, öbür
taraftan da maddede “Bu bir kamu bankası şubesidir.” diyorsunuz. Yani kanun
gücüyle kamu bankası şubesi niteliği istiyorlar ve kamu kurumlarının mevduatları,
kamu mevduatları buraya yatırılabilir. Bu yanlış bir şey, bir çelişkidir Sayın
Bakanım. Yani bir taraftan “Yükümlülükten kurtulalım, KOSGEB’in kesintisini
vermeyelim.” güzel. “İhale Kanunu’na tabi olmayalım.” güzel. “Ama biz yine kamu
bankası olalım, bize para yatırın.” Öyle bir şey yok. Daha baştan rekabete açık
olmadığınızı kendiniz itiraf etmiş oluyorsunuz. Ya kamu bankası olun,
yükümlülüklerini yerine getirin, statüsü belirlensin veya özel bankaysanız da
burada böyle bir ayrıcalık istemeyin. Bu vesileyle dün biraz bahsetmiştim ama
bu bankaların taşınmasıyla ilgili size bir iki bilgi daha vermek istiyorum.
İstanbul’un neden böyle bir finans merkezi olamayacağını böylece sizlere de
anlatmaya çalışmış olacağım.
Değerli arkadaşlarım, Halk Bankası ile Ziraat Bankası daha önce
karar aldı. Kaç paraya arsa aldığını bilen var mı? 211,5 milyon TL Ziraat
Bankası; 223,5 milyon Halk Bankası, BDDK, diğer kurumlar ve Vakıfbank da
sırayla girdi. Yani burası finans merkezi olmadığı zaman, ben
size örnek veriyorum, Haziran 2011’den sonra Milliyetçi Hareket Partisi iktidar
olduğu zaman “Biz de burası zaten finans merkezi olmaz, yapmayalım.” dediğimiz
zaman, o bankanın yöneticileri o kadar paraya aldıkları binayı acaba
satabilecekler mi? Bildiğiniz gibi, bankalar gayrimenkul alım satımı yapamazlar
kendi ihtiyaçları dışında. Soruyorum şimdi: 223 milyona alınmış. Peki,
onu 210 milyon liranın altında 211 milyon liraya alan banka, satarsa ne olacak?
Zarar yazacak. Dolayısıyla, bunların hepsi zorlama kararlardır.
Daha önce sormuştum size, peki, bütün gerekçeleri geçtik bunların
taşınmasının ekonomik gerekçesi yok, kurumsal gerekçesi yok ama diyelim ki
“var” neden Ataşahir? Ataşahir’de
ne var yani kimin arsaları var? Ataşehir’de finans
merkezi nasıl olur? Dünyanın hiçbir yerinde coğrafi olarak kurulmuş, serbest
bölge gibi bir finans merkezi var mı, bilen arkadaşlarım söylesinler. Bir tekstilkent gibi, manifaturacılar çarşısı gibi bir yer var
mı? Yok. Hadi “Bunu yapıyoruz.” diyorsunuz, Ataşehir’de
niye yapıyorsunuz? Ataşehir’e ne ile ulaşacaksınız?
İstanbul’da havaalanı nerede, uluslararası uçuşlar nereye iniyor? Sabiha Gökçen’e hangi uçaklar inebiliyor veya oradan çıktığınız
zaman bu finans merkezine kaç saatte gideceksiniz?
Değerli arkadaşlarım, bütün bunları düşünmeden “Biz yaptık, oldu.”
mantığıyla giderseniz maalesef böyle sorunlarla karşılaşırız çünkü orada bir
finans merkezi olmaz. Bütün finans kuruluşlarının Levent-Maslak hattında yeri
var. Bakın, burada yapılmış çalışmalar var, komiteler oluşturulmuş, sizlerin
de, yine Başbakanlığın genelgesi var, bununla ilgili üst kurullar oluşturulmuş
ama bunun olabilirliğiyle ilgili etüt çalışmaları yapılmış, olabilecek yerlere
üç tane seçenek söylemişler, Ataşehir en sonda
kalıyor. Yani “Kartal bile ondan daha iyidir.” diyorlar ama bakıyorsunuz,
aşağıya doğru Haliç’te var, Levent-Maslak hattında var, bugün, bütün bankalar
orada, yani İMKB de orada.
Ben hâlâ anlayamıyorum bunda neden ısrar ediyorsunuz? Gece
yarılarına, sabahlara kadar tartışmamızın önemli nedenlerinden birisi, sizin,
bu bankaların ve kurumların taşınmasında ısrar etmeniz. Geçen sefer sordum
–Sayın Tüzmen yine orada- “Peki, niye Dış Ticaret
Müsteşarlığını taşımıyorsunuz?” diye. Sayın Çağlayan’a haksızlık etmiştim,
arkadaymış ama dün Sayın Çağlayan’ın sözlerini söyledim “Niye taşıyorsunuz
kardeşim? İstanbul’da tarım mı var ki Ziraat Bankasını taşıyorsunuz?” diyor.
Ben diyorum ki: Hazine ile Dış Ticareti de taşıyın, Başbakanlığı da taşıyın,
kurtulun. Başka türlü, İstanbul’u başkent yapmak mümkün değil. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.
Önergeyi olarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
100’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 100 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Abdullah Özer Harun Öztürk |
İstanbul Bursa İzmir |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Şevket
Köse Enis
Tütüncü |
Malatya Adıyaman Tekirdağ |
Muharrem
İnce |
Yalova |
"Madde 100-
6219 sayılı Kanunun 8 inci maddesi yürürlükten kaldırılmış ve 18 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 18- 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu,
4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 8/6/1984 tarihli ve 233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve
22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin
Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname Banka ve ortaklıkları
hakkında uygulanmaz."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın
100. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Kenan Tanrıkulu Oktay Vural Mehmet Günal |
İzmir İzmir Antalya |
Erkan Akçay E. Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı |
Manisa Denizli Konya |
Madde 100- 6219
sayılı Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Kanununun 8 inci maddesi
yürürlükten kaldırılmış 18 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 18- 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu,
4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 8/6/1984 tarihli ve 233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve
22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin
Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, 2/1/1961 tarihli ve
195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun Banka ve ortaklıkları
hakkında uygulanmaz."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET KENAN
TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının 100’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz, yaklaşık iki yıldır, oldukça hazırlıksız yakalandığı
bir ekonomik krize sürüklenmiştir ve bu krizin neticesinde de bundan en fazla
etkilenen kesim KOBİ’ler olmuştur. Türkiye bu kriz süreciyle baş etmeye
çalışırken, başta ekonomi yönetimi olmak üzere, iktidar tarafından Türkiye'nin
bu krizden etkilenmediği, hatta krizin teğet geçtiği şeklinde de söylemlerle
karşılaşılmıştır. Eğer Türkiye bu krizden etkilenmediyse ve söylendiği gibi
teğet geçtiyse şimdi görüşmekte olduğumuz bu tasarıda milyonlarca insanı
ilgilendiren borçların yeniden yapılandırılmasına niye ihtiyaç duyulmuştur?
Öyle ki bu tasarının birçok maddesinde, birçok kesimi ilgilendiren ve bu
borçların yeniden yapılandırılmasına hükmeden bazı düzenlemeler de var.
Değerli
milletvekilleri, krizi en ağır hisseden KOBİ’lerimizin KOSGEB’ten
dün olduğu gibi bugün de bazı destekler aldığı malumdur. Bu destekleri
alabilmesi için, KOBİ’lerin KOSGEB desteklerinden faydalanabilmesi için başta
vergi ve sosyal güvenlikle ilgili olan prim borçlarının olmaması gerekmektedir.
İşte, bütün mesele ve düğüm noktası da buradadır çünkü Türkiye’deki
KOBİ’lerimizin yaklaşık yüzde 90’ı vergi ve prim borçlarıyla baş etmeye
çalışmaktadırlar. Dolayısıyla, bu tip desteklerden faydalanma imkânı da
maalesef çok azdır.
Yine, hâl böyle
iken, borç ödemelerinde belediyelere altı yıl, bazı spor kulüplerine yedi yıl
gibi bazı imkânlar tanınırken KOBİ’lerimize üç yıl tanınması, zannediyorum,
işte bu bahsettiğim iç ve dış sorunlarla baş etmeye uğraşan KOBİ’lerimiz için
çok yetersiz kalacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu olumsuz durumun üstüne bir de Merkez Bankası, maalesef,
kanuni karşılık oranlarını artırmış ve böylece, KOBİ’lerimizin bankalardan
kullandıkları kredilerle ilgili olarak maliyetler çok yükselmiştir.
KOBİ’lerimizin
bir önemli eksikliği de şudur: Bu kredilerle ilgili maliyet artışlarını satışlarına,
üretimlerine ve dolayısıyla fiyatlarına yansıtamamaktadırlar, bu durum da
ekonomik açıdan açmaza düşmelerine yol açmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, bu yüzden, KOBİ’lerimize, hizmetlerinde, tarımda üreten, satan,
dağıtan KOBİ’lerimize, özellikle bu görüşmeler sırasında, borç ödeme sürelerini
uzatabilmeye yönelik imkânları getirmek zorundayız.
Bu görüştüğümüz
maddeye gelince, değerli milletvekilleri, bu maddede, kuruluş kanununa göre
Vakıflar Bankasının KOSGEB’e ödemesi gereken payların kaldırıldığı görülüyor.
Değerli
milletvekilleri, işte, en önemli mesele de budur. Bu maddede, üstelik, geriye doğru bir işletme yapılıyor ve 1/1/2004
tarihinden itibaren, hâlen yargıda görülen ve ilk derece mahkemesi de KOSGEB
lehine düzenlenmiş olan, bitmiş olan bir davayı da etkileyerek, KOSGEB’in
yaklaşık 210 milyon TL’lik bir alacaktan mahrum kalmasına yol açacak bir
düzenleme getiriliyor.
KOSGEB
kaynaklarından faydalanan ve yıllardır bu kaynakları KOBİ’lere kullandırmada
aracılık eden Vakıfbank’ın, diğer bankalarda da olduğu gibi, KOSGEB’e olan
ödemelerinden kaçınılması düşündürücü bir uygulama olarak karşımıza çıkıyor.
Dolayısıyla,
bizim önergemizde, bu maddenin, bu ibarenin metinden çıkarılarak yeniden
düzenlenmesi şekli getirilmektedir ve neticede de KOSGEB’in kasasına burada
bahsi geçen rakamların üstünde kalacak rakamlar girerek KOSGEB’in KOBİ’lere
büyük imkânlar ve finans kolaylıkları getirmesi sağlanacaktır.
Unutmayalım ki
-biliyorsunuz- KOBİ’ler Türkiye’de oluşturulan istihdamın da yaklaşık yüzde
81’ini meydana getirmektedir ve ekonomimizin de motor gücüdür, ekonominin
belkemiğidir.
Değerli
milletvekilleri, bu önergemizin destekleneceğini ümit ediyor, hepinize tekrar
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tanrıkulu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 100
üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem İnce (Yalova) ve arkadaşları
"Madde 100-
6219 sayılı Kanunun 8 inci maddesi yürürlükten kaldırılmış ve 18 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 18- 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu,
4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 8/6/1984 tarihli ve 233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve
22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin
Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname Banka ve ortaklıkları
hakkında uygulanmaz."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
İnce, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakınız değerli
arkadaşlarım, dün akşam size viski şirketlerinin olayını anlatmıştım, bugün
ikinci perdesini açıklıyorum ve sizi vicdanınızla baş başa bırakıyorum. Bakın,
belge açıklayacağım. Yeni geldi bunlar daha, taze, fırından sıcak sıcak.
7/6/2006 tarihinde, eski Başbakan Tony Blair’in Sayın Başbakana mektup yazdığını ve Danıştayı şikâyet ettiğini, İngiliz viski şirketleriyle
ilgili problemin çözülmesini istediğini söylemiştim. Şimdi yenisini
açıklıyorum. İngiltere’nin şimdiki Başbakanı David Cameron 26 Temmuz 2010 gününde özel bir uçakla Ankara’ya
geliyor, saat 17.55.
Şimdi, mektubu
okuyorum, Türkçe çevirisini: “Bu durumu çözüme kavuşturacak yasanın bu
sonbaharda çıkacağını anlıyorum ve bunu memnuniyetle karşılıyorum fakat
-şirketin adını geçiyorum- gelecek hafta Türkiye’deki geleceğiyle ilgili bir
karar verme durumunda olabilir. Yani duruma ya bir yasanın yürürlüğe
sokulmasıyla –yani diyor bu durumu ya bir yasanın yürürlüğe sokulmasıyla- ya da
Türk gümrüklerine bir talimat verilmesiyle hemen çözüm bulma ihtiyacı vardır.”
Yani diyor ki mektubunda, ya bir yasayı yürürlüğe sokun ya da gümrüklerinize
talimat verin. Bu konuda taahhüt veriliyor, deniyor ki: “Yasayı çıkaracağız ama
referandum süreci geçiyor arada.”
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Belgesi…
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Mektuplar elimde.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Hayır, hayır, öbür İngilizce belgesi…
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Şimdi oradan laf atıyor bana, diyor ki “İngilizcesini oku.” Ben
okuyacağım da Başbakanla aynı miktarda İngilizce bildiğimiz için yanlış olur
diye Türkçesini okudum.
Şimdi, bakın
değerli arkadaşlarım, 2006 yılı Mart başında mükelleflerin yargıya taşıdığı
ihtilaf, 2009 yılı içerisinde Danıştay tarafından kesin olarak hükme
bağlanıyor. 2009’da iş bitmiş.
Şimdi, Sayın Canikli, size geleceğim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Dinliyorum.
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Ben, dün akşam şunu dedim, 500 milyon dolar dedim. Siz de dediniz
ki: “Paranın aslı alınacak.” Sayın Bakan dedi, siz de dediniz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Doğru, doğru.
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Faizleriyle ilgili durumun söz konusu olduğunu söylediniz.
Şimdi, ben, size
açıklıyorum: Bakın, buradaki vergi alacağı yaklaşık, kamunun vergi alacağı 300
milyon, 500 milyon da vergi zıyaı cezaları yani 800 milyon toplam. Yani…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Biz “Aslını alacağız.” dedik.
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Bakınız, 500 milyon burada kıyak var.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Ne kıyağı?
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Hep soruyorsunuz ya bize “Kaynak nereden bulacaksınız?” İşte kaynak size, işte kaynak. 2009 yılı –tekrar sorularım
devam edecek- Mart ayı itibarıyla ilamın kesinleşmesi üzerine Gümrük
Müsteşarlığı Mersin Gümrük Başmüdürüne telefonla talimat vermiş midir? Bu
soruya cevap istiyorum, devam edecek bunlar: Bu doğru mudur? Bu telefonla sözlü
talimat doğru mudur?
İki: Bu talimat
üzerine işlemi on ay geciktirmeden sonra yazılı talimat istenmiş midir? Bu
yazılı talimatın verildiği doğru mudur? Gümrük Müsteşarı bu talimatı yazılı
hâle dönüştürmeyince Mersin Başmüdürü resen kararların icrasına başlamış mıdır?
Bakınız, yine okuyorum; Adnan Başağa, Büyükelçi, Avrupa Genel Müdürü diyor:
“Konu hakkında İngiltere Başbakanı Cameron tarafından
Sayın Başbakanımıza hitaben ahiren gönderilen bir mektupta sorun yaşayan
firmalar hakkında ayrıntılı bilgiler istenmiştir. Mektubun konuya ilişkin
kısmıyla Türkçe gayriresmî tercümesi ekte
sunulmaktadır.” diye bilgiler elimde.
Sizlerden
istediğim şu: Siz sadece eski Başbakan Tony Blair’in değil, şimdiki İngiltere Başbakanının da özel bir
uçakla Ankara’ya gelerek konuyu takip ettiği, bu konuda yasa çıkacağının
garantisinin verildiği, sonbaharda yasa çıkacak ama referandum nedeniyle
yasanın bugünlere gecikmiş olduğu, bu sürede de sözlü talimatlar vererek on ay
sonra sözlü talimattan korkan bürokratların yazılı talimat istemesi üzerine
yazılı talimat verildiği, iki yıldır bunu niye tahsil etmediğiniz…
Çok büyük bir
çıkar vardır burada. Çok büyük çıkarlardan, çok büyük çıkarların
affedilmesinden, çok büyük ortaklıklar da doğar.
Saygılar
sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapabilir miyim yerimden?
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu konuyu dünden
beri tartışıyoruz. Bugün, biraz önce Sayın İnce yeni bir belge bulduğunu ifade
ederek onu okudu. Bu ilave bir bilgi, belge değil. Dün yine buna benzer
açıklamaları, iddiaları kendisi yaptı; bu bir.
İkincisi, dün
söylediğimizi tekrar teyit ediyorum: Ana paranın
tamamı alınacak çünkü kesinleşmiştir, bütün diğer kesinleşmiş alacaklar gibi,
yüz binlerce borçlu mükellef gibi…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Ana para 300.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - 300… Neyse, ne kadar
bilemiyorum yani söylediğiniz rakam dün 500 demiştiniz, bugün 300 diyorsunuz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Hayır bakın, ana para 300, vergi zıyası
500.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Aslını diyorum, ana parayı diyorum. Ana parayı
diyorum bakın…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Tamam, kıyak 500 lira
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Tamam 300. Bakın eğer kıyaksa, şu anda…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Yani affedilmeyecek mi?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - İzin verin, izin verin Sayın
İnce, lütfen…
Bakın bu kıyaksa eğer bu düzenlemeden faydalanan yüz binlerce
mükellef için geçerli, yüz binlerce mükellef için. Yani biraz önce, dün yine…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – 3 kuruş 5 kuruş değil, 500 milyon.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - İzin verin, bakın, bakın lütfen, bakın… Sayın İnce, ben sizi
dinledim.
Dün yine bakın
sizin veya Sayın Özyürek’in bir ifadesi oldu, dediniz
k: “Bir medya grubu da faydalanacak.” Elbette faydalanacak. Yani, şimdi o işte
“2 katrilyon -eski rakamla- faydalanacak, 1,5 katrilyon faydalanacak, efendim o
şudur budur, bize muhaliftir.” diye onu dışarıda bırakabilir misiniz, böyle bir
şey olabilir mi? Dolayısıyla, bu kapsama giren ne kadar mükellef varsa, konumu
ne olursa olsun, siyasi düşüncesi ne olursa olsun, pozisyonu ne olursa olsun
hepsi faydalanır, hepsi aynı kriter ve kurallar
çerçevesinde faydalanır. Hiç kimseye en ufak bir ayrıcalık var mı? Söylediğiniz şirkete genel kuralların dışında
bir ayrıcalık sağlanıyor mu? Eğer o sağlanıyorsa esas sıkıntı o zaman vardır.
Böyle bir şey, böyle bir iddiada…
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Vergi zıyası cezası 500 milyon.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Ayrıca bakın bir şey daha…
Arkadaşlar şunu söyleyeyim: Eğer öyle olsaydı daha önce çıkartırdık. Yapmayın
arkadaşlar, her zaman çıkartılabilirdi.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Canikli, talimat var mı, yok mu ona
cevap verin.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Canikli.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, dördüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.19
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.32
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Şimdi, beşinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Beşinci bölüm,
122’nci maddeye bağlı ek madde 4 ve 8 dâhil olmak üzere 101 ila 126’ncı
maddeleri kapsamaktadır.
Beşinci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu.
Buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; dün gecenin geç saatinde yaptığım konuşmada, iktidar
milletvekili arkadaşlarımdan, muhalefetin bu kanun konusunda gösterdiği
direnişi anlamaya çalışmalarını ve muhalefetin işlediği konular üzerinde
düşünmeye gayret etmelerini rica etmiştim. Fakat akşam geç yattık, dolayısıyla
üzerinde düşünme fırsatı bulamamış olabilirsiniz diye, ben, münhasıran bu
tasarının beşinci bölümü üzerinde tespit ettiğim bazı gariplikleri ve bazı
rahatsız edici unsurları sizinle paylaşmak istiyorum:
Değerli
arkadaşlarım, çalışma, yani bir iş güç sahibi olabilme Anayasa’mızın 49’uncu
maddesine göre bir ödev ve aynı zamanda bir haktır fakat bu tasarıyı hazırlayan
kafaya göre çalışma iş verenin işlediği bir sevaptır.
Anayasa’mızın
55’inci maddesine göre ücret emeğin karşılığıdır ve dolayısıyla bir haktır; bu
tasarıyı hazırlayan kafaya göre ücret ianedir, ulufedir.
Anayasa’mıza göre
kadın pozitif ayrımcılığa layık bir değerdir; bu tasarıya göre kadın, çağrı
üzerine çalışma, evden çalışma ve uzaktan çalışma formülleri altında eve
kapatılan, sosyal yaşamın dışına itilen, “Senin asli görevin çocuk doğurup
çocuk bakmaktır.” denilen ikinci sınıf bir yaratıktır.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle AKP’nin hanım milletvekillerine hitap etmek istiyorum:
Çocuklarınız belki size sormayacak ama torunlarınız “Nasıl oldu da bu kanuna
lehte oy kaldırdınız?” diye size tarizde bulunacaklar. “O zaman farkında
değildik” diyemeyeceksiniz çünkü o dalda doktorasını yapan bir öğretim
görevlisi Şenol Hanım’ın dün yaptığı konuşmayla benim bugün yaptığım konuşmayı
sizin gözünüze sokacak ve torunlarınızın, kız torunlarınızın karşısında mahcup
olacaksınız.
Bakın, bu
tasarının beşinci bölümünde neler oluyor? İster özel kesimde ister kamu
kesiminde hizmette yükselmenin evrensel kuralı, ölçütü gayrettir, yüksek
performanstır, başarıdır fakat bu tasarıyı hazırlayan kafaya göre yükselmenin
şartı suya sabuna dokunmamaktır, suç ve kabahat işlememiş olmaktır.
Dolayısıyla, bu tasarı, kamu hizmetini sıradan kişilerin ekmek kapısı olarak
algılamaktadır. Artık vasıflı insanlar kamuda çalışmayacaktır,
çalıştırılmayacaktır, istenmemektedirler. Madde 64 -dikkatle okursanız- bunu
açıkça ortaya koymaktadır.
Bu tasarıya ve bu
tasarının 104’üncü maddesine göre kamu hizmeti o kadar sıradan ve harcıâlem bir
meşguliyettir ki bundan böyle sokaktan adam toplayıp kaymakam ve vali, genel
müdür, müsteşar yapabileceksiniz. Kamu hizmetini bu denli küçümsüyorsunuz, bu
denli hafife alıyorsunuz, devleti bu kadar hırpalıyorsunuz. Tarih bunu
kaydedecek ve kesinlikle affetmeyecektir.
Bu tasarı o kadar
alelacele, o denli dikkatsizce düzenlenmiştir ki bir bakanı Devlet Personel
Başkanının emir kuluna döndürebilmektedir çünkü herhangi bir kamu kurumunun
kapatılması hâlinde Devlet Personel Başkanı, bakana “Şu memuru al, araştırma
kurulunun başına tayin et. Ben böyle istiyorum.” demekte ve bu tasarı, bakanı
bu emre uymaya zorlamaktadır. Herhâlde bu salonda şu anda bakan arkadaşlar
vardır. Hayırlı olsun, bundan sonra amiriniz Personel Başkanıdır.
Bu tasarı o kadar
laubalice, o kadar acemice kaleme alınmıştır ki bir memura kendisinin ölümü
hâlinde hem de kendi isteği üzerine bir haftaya kadar izin verebilmektedir,
evet.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Beraber yaptık.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) – O kanun yapılmadı Beyefendi, O kanun -tamam mı- boyacı
küpüne sokup çıkarıldı. Bu tasarı ham hum şaralop
tasarısı. Nasıl yapıldığını biliyorsunuz, sabahlara kadar… Akşam burada yaşadık
olayı. Milleti yirmi üç saat burada çalıştırıp serseme çeviriyorsunuz, ondan
sonra “Onlarla beraber yaptık.” diyorsunuz.
Bu tasarı o kadar
bilinçsizce düzenlenmiştir ki bakın, bu tasarıda üç yaşından küçük bir çocuğu
evlat edinen ana babaya yirmidört aya kadar izin
veriyorsunuz ve bu yirmidört aylık sürenin anne ve
baba tarafından münavebeyle kullanılmasına imkân veriyorsunuz fakat biyolojik
olarak çocuk sahibi olmuş ana babadan bu hakkı esirgiyorsunuz biliyor musunuz
bu tasarıyla. Bu tasarının 108’inci maddesinin
(c) bendini açıp baktığınızda bu apaçık görülüyor. Niye? Çünkü
bu boyacı küpü kanunu. Aklınıza geldiği gibi yazıp birisi getirmiş,
ondan sonra da komisyonda konuşulmuş.
Bu tasarı o denli
adaletsizdir ki kamu görevlilerini devletin memuru ve hükûmetin,
dolayısıyla partinin memuru diye ikiye ayırmakta, hükûmetin
memurunu, partinin memurunu ihya ederken, devletin memurunu mağdur etmekte
sakınca görmemektedir. Madde 113.
Bu tasarı, Devlet
Personel Bilgi Sistemi formülü adı altında Devlet Personel Başkanlığı kanalıyla
tüm kamu personelini gözetleyen bir “…” (x) İngilizce tabiriyle veya “büyük
kardeş”, bir korku ve dehşet odağı yaratmayı hedeflemektedir. Madde 118.
Bu tasarı, hükûmetin, dolayısıyla hükûmetteki
siyasi partinin canı istediği zaman devlet memurlarını hallaç pamuğu gibi
dağıtmasına, oradan oraya sürmesine imkân vermektedir. Madde 119. Lütfen, o
yapmadığınız görevi yerine getirin ve bu kanunu dikkatlice okuyun. Bütün bu
maddelerde bu söylediğim zaaflar yer almaktadır.
Bu tasarı,
özelleştirme kisvesi altında kamu varlıklarını vatandaşına peşkeş çeken AKP Hükûmetinin, “teşebbüs ve bağlı ortaklıklar” adı altında,
yöneticilerin Başbakan müsteşarlarından ve dolayısıyla milletvekillerinden 3
misli maaş aldıkları yeni arpalıklar yaratmaktadır. Madde 125. Açın, okuyun,
görün.
Değerli
arkadaşlar, arada bir “Biz şöyle iyi işler başardık, böyle iyi işler başardık.”
diye övünüyorsunuz. Hoş, sizin, sekiz yıllık dönemde yaptığınız ve özel
teşebbüse yaptırdığınız tüm barajların arkasındaki havzalar, bırakın Atatürk
Barajı’nı, Keban Barajı’nın arkasını bile doldurmaz. Sizin yaptığınız hizmetin
ölçüsü budur. Ama buna rağmen, maşallah bazı işlerde çok beceriklisiniz.
Şu kanuna bakın,
değerli vatandaşlar da baksın. Cumhuriyet tarihinde değil Türk tarihinde ilk
defa ismi üç sayfa tutan bir kanun yapma becerisini siz gösterdiniz.
Şimdi, zaman zaman Sayın Başbakan öykünüyor. Amerika’ya öykünüyor.
Amerika’ya öykünüyor Sayın Başbakan. Bakın, Amerikalıların siyasette her zaman
kullandıkları bir ölçü
vardır. Bir siyasetçinin resmini koyarlar ve derler ki: “Bu
adamdan ikinci el araba alır mısınız?”
(x) Bu bölümde,
Hatip tarafından, Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
Şimdi, Sayın
Başbakan seçimlerden sonra Anayasa yapacak memlekette. Biraz önce söylediğim
zaafları taşıyan şu kanun olmayan kanunu, şu tasarı olmayan tasarıyı şu
Meclisten geçirmek için sizlere sabahlara kadar baskı kuran adama Anayasa
yaptırır mısınız? Bu adamdan ikinci el araba alır mısınız? Bu zata Anayasa
yaptırır mısınız? Bunun cevabının “Evet” olması mümkün değildir.
Değerli
arkadaşlar, zaman zaman bu kürsüden bu kanuna
nitelendirmeler yapıldı. Bu kanun torba kanun mu? Bu torba çorba kanun mu? Bu
kanun harar kanun mu? Bu tasarı bir mavi boncuk kanunudur, daha önce
söylemiştim. Bu tasarı bir yangından mal kaçırma tasarısıdır. Bu tasarı
“Tavşana kaç, tazıya tut.” diyen bir tasarıdır. Bu tasarı bir ham hum şaralop kanunu yapmayı amaçlayan bir tasarıdır.
AHMET YENİ
(Samsun) – Nasıl dersin öyle?
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) – Öyledir, öyledir. Fakat biraz önce bir milletvekili
arkadaşa söyledim: Bu tasarının Türk kamu yönetiminde, Türk iş düzeninde, Türk
sosyal yaşamında ortaya çıkaracağı tahribatı yıllarca temizlemekte
zorlanacağız. Ama ne yapalım? Kader bize bu görevi verirse bunu da yapacağız.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
MEHMET SEKMEN
(İstanbul) – Bekle… Bekle…
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Hayal bile edemezsin benim yaptığım görevleri.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş.
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının beşinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, günlerdir
bu tasarı üzerinde Genel Kurulda tartışıyoruz. Daha önce, uzun bir süre
Komisyonda ve Alt Komisyonda aynı tartışmalar yapıldı. Hükûmet
yetkilileri, AKP yetkilileri, bu tasarıyla ilgili sürekli şunu söylüyorlar,
diyorlar ki: “Esnaf, emekli, işçi, belli kesimler, bu tasarıdaki bazı
maddelerin çıkması için, dört gözle bekliyorlar. Gelin, muhalefet olarak bize
destek verin, bu tasarıyı geçirelim.” Peki, siz toplumun belli bir kesiminin
beklentisi olan, bir an önce çıkmasını istediği bir tasarıya toplumun diğer bir
kesiminin, diğer kesimlerinin “Bu tasarı kesinlikle çıkmamalı, Meclisten
onaylanmamalı, geri çekilmeli.” taleplerine neden cevap vermiyorsunuz?
Şimdi, dün, Sayın
Bakan, işte “Emeklilerimizin farklarını, ücretlerini ödememiz için, gelin
destek verin.” dedi. Peki, biz kamu emekçilerine ne söyleyeceğiz? KESK’e, bu konuda eylemin içinde olan TMMOB’a,
diğer, Türk Tabipler Birliğine ve diğer örgütlü kurumlara ne diyeceğiz?
Sonra, bir de
merak ettiğimiz şu: Bu tasarıyı hazırlarken toplumun belli kesimleriyle örneğin
kamu emekçileriyle ilgili KESK’le görüşmemişsiniz, KESK’in düşüncesini almamışsınız. Ama,
diğer sendikaların, size yakın olan sendikaların sesi de çıkmıyor. Yani, bu
tasarıyla ilgili, kamu emekçilerinin önemli bir kısmı, memnuniyetsizliğini dile
getirdi, illerde, günlerdir, haftalardır eylemler var, dün de Ankara’ya
geldiler; Ankara polisinin, Ankara Valisi ve İçişleri Bakanının talimatları
doğrultusunda, saldırısına maruz kaldılar fakat diğer konfederasyonlardan ses
çıkmadı. “Eğer birlikte, onlarla birlikte bunları hazırlamışsanız, neden bu
sendikalar, konfederasyonlar çıkıp işte KESK, ona yakın kesimler, bazı işçi
sendikaları, TMMOB, Türk Tabipler Birliği bu eylemleri neden yapıyorlar? Bu
düzenleme işçinin, emekçinin, kamu çalışanının yararınadır.“ demiyorlar. Eğer böyle
bir anlaşma varsa neden çıkıp bunları söylemiyorlar? Eğer bu konuda
uzlaşmamışsanız, işçinin, emekçinin örgütü olduğunu söyleyen, memurun, işçinin
aidat ödediği ve bu aidatlarla faaliyet yürüten sendikalar ve konfederasyonlar
bu konuda neden sessizdirler? Aslında bunu da bu kürsüden dile getirmek
istiyorum. Hem Hükûmetin buna bir cevap vermesi
gerekiyor hem de bu torba yasası tartışılıyorken sesini çıkarmayan
konfederasyonların da bir cevap vermesi gerekiyor. Yani bu
ülkede artık birilerinin sırtından, işçinin, emekçinin sırtından geçinip
geçmişte de hükûmetlerin, bugün de hükûmetlerin mevcut uygulamalarına ses çıkarmayan, onlarla
iş birliği içinde olan, işçinin, emekçinin çıkarına olmayan kanunlar çıktığı
zaman sesi çıkmayan sendikaların da artık bu konuda bu kadar rahat hareket
etmemesi gerekiyor, en azından bir cevaplarının olması gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, bu mevcut tasarıda, özellikle beşinci bölümde, memurlarla
ilgili yani kamu çalışanlarıyla ilgili ciddi düzenlemeler var. Buradaki
düzenlemelerle mevcut Hükûmetin veya AKP Hükûmetinden sonra iktidar olacak bir siyasi partinin yeri
geldiği zaman bugün bazı kıstaslara bağlı olan kadrolaşma konusunda önü
açılacak çünkü belli üst düzey kadrolara artık devlet memuru olan kişileri
almak, bunun için belli standartlar çizmek, bunun için sınav yapmak da
gerekmiyor. İşte belli bir konuda Hükûmetin istediği,
Başbakanın, bakanların istediği belli bir mevkiye
hiçbir görevde bulunmamış, devlet görevinde bulunmamış, memurluk yapmamış
herhangi birini atamanın da koşulları olacak. Yani, birileri, mevcut Anayasa ve
yasalar çerçevesinde çizilen çerçevenin dışında en üst kademede, devletin en
üst kademesinde görev yapabilecek.
Yine burada
getirilen bazı düzenlemelerle, aslında geçmiş hükûmetlerin,
ağırlıklı olarak da AKP’nin yaptığı, kendi istemleri, politikaları
doğrultusunda hareket etmeyen, kendisine yakın olmayan memuru sürgün etme
uygulaması istendiği zaman çok rahat bir şekilde gerçekleşebilecek. Çünkü
geçmişte bu tür sürgünlere çoğu zaman sürgün edilen memurun, sürgün edilen kamu
görevlisinin dava açma, idare mahkemesinde dava açma, bu hukuksuzluğu giderme
hakkı vardı. Mevcut düzenlemede bunlara da ihtiyaç duyulmayacak. Üstte yapılan
bir düzenlemeyle bazı kadrolar kaldırılacak ve sürgün edilmek istenen memura
“Bu kadro kaldırıldı, onun için sizi başka bir kuruma gönderiyoruz.” denilerek
onun istemi dışında mevcut kurumundan başka bir kuruma gönderilecek. Yani, bu,
sürgünün bir gerekçesi olacak.
Değerli
milletvekilleri, daha önceki dönemlerde, 1 Mayıslarda, grev dönemlerinde ve dün
bu tasarıyla ilgili işçiye, emekçiye tavırlarından sonra Hükûmetin
“Biz bu düzenlemeyle, bu torba tasarıyla işçiye, memura, çalışanlara bir sürü
yeni düzenleme yaptık, onların mevcut çalışma koşullarını iyileştirdik.”
söyleminin ne kadar havada kaldığı, aslında bu düzenlemelerin, işçi ve işçiyle
ilgili düzenlemelerde, tümüyle işverenin, kayıt dışı ekonominin önünü açan,
işverenlerin istedikleri şekilde aldıkları, istedikleri şekilde
çıkarabildikleri, tazminat verme zorunda kalmadığı, yasalarla bağlı olmadığı
bir düzen getiriliyor. Kamu
emekçilerinde, memurlarda da hükûmetlerin, istediği
zaman, kendisine bağlı olmayan, kendi istediğini yerine getirmeyen, farklı
düşünen kesimleri istediği yere sürgün edebilen ve istediği kişiyi, partilisi
olan, onun bir militanı gibi davranacak kişileri de istediği makama getirip
oturtan düzenlemeler yapılıyor.
Yine sürekli
çağdaşlıktan, demokrasiden, özgürlüklerden bahsediliyor. Bu tasarıyla
sözleşmeli personele grev yasağı getiriliyor. Peki, bugün çağdaş, gelişmiş
ülkelerde, Avrupa’da da, Avrupa Birliğinin birçok ülkesinde tüm kesimlerin
örgütlenme hakkı var, tüm kesimlerin sendika kurma hakkı var ve tüm
çalışanların grev yapma hakkı var. Zaten, sözleşmeli personelin, sözleşmeli
çalışanların birçok özlük haklarını, ücretini, maaşını zorlama yöntemlerle
mümkün olduğunca en alta çekmişsiniz. Belli konularda demokratik olarak hakkını
isteme, örgütlenme ve hakkı için de grev yapma silahını da elinden alıyorsunuz.
Ondan sonra da çıkıp toplumun karşısına “Biz bu torba yasa tasarısıyla işçiye
ve memura önemli gelişmeler getirdik.” diyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) – Bu kabul edilebilir gibi değil. Bu, işçi ve memur tarafından da anlaşıldığı
için, her anlamda, gaza rağmen, copa rağmen tepkisini koyuyor.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karabaş.
Sayın Osman
Kaptan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına.
CHP GRUBU ADINA
OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 606
sıra sayılı torba kanun tasarısının 101’inci ve 126’ncı maddelerini içeren
beşinci bölümü hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, kömür torbasını biliyorduk, un torbasını, un çuvalını
biliyorduk, buğday torbasını, şeker torbasını, şeker çuvalını biliyorduk, saman
çuvalını, saman torbasını, saman hararını biliyorduk ancak yasa torbasını,
kanun çuvalını, kanun hararını sizinle öğrendik.
OSMAN KILIÇ
(Sivas) – Tek çuval yok ki orada!
OSMAN KAPTAN
(Devamla) – Burada torba var da, aslında dinlerseniz, öğrenirsiniz.
AKP İktidarında
onu da öğrendik. Öyle bir yasa torbası gördük ki aynı torbaya keçiler de
konmuş, işçiler de, öğrenciler de, esnaf da, tüccar da, iş adamı da, hatta hatta yoksullara dağıtılan kömür bile konmuş. Sadece
yasanın adı, biraz önce arkadaşlarımın söylediği gibi, üç sayfa, 612 kelime.
Okunursa yedi sekiz dakikada ancak okunabiliyor. Yaklaşık 60 kanun teklifini
içine alan, 74 kanunda değişiklik yapan 224 madde, ek maddeleriyle birlikte 284
maddeyi buluyor. 768 sayfa. Bu kanun tasarısı, Allah korusun, insanın başına
düşse, insanın feleğini şaşırtır.
Sayın
arkadaşlarım, böyle torba olmaz, böyle çuval da olmaz. Manav bile sebze ve
meyveyi ayrı ayrı koyuyor. İnciri alta, üstüne de
elmayı koyarsanız incirler ezilir. Altına domatesi, üstüne salatalığı veya
kabağı, patlıcanı koyarsanız, domatesler de ezilir. Hepsini birlikte bir
torbaya kimler koyuyor, biliyor musunuz? Hırsızlar ve kapkaççılar. Çaldıklarını
aceleyle aynı torbaya dolduruyorlar. İktidar da her şeyi bir torbaya
dolduruyor, yani sap ile samanı karıştırıyor.
İlgili
komisyonlardan, en azından altı tane, sekiz tane komisyondan kaçırılıyor ve
Plan ve Bütçe Komisyonunda torbanın ağzı bağlanıyor, bir ucube torba ortaya
çıkıyor. Sayın Başbakan, Kars’taki heykelle uğraşacağına, asıl torba yasaya
baksın da, işçi ile keçinin otlanmasının aynı torbaya konduğunu görsün de esas
ucubeyi anlasın.
Dünyada böyle
torba yoktur. Türkiye Parlamento tarihinde, yasa yapma tekniğinde de böyle
torba yoktur ama şimdi var. Bu torba, AKP torbasıdır, milletimize verilen bir
göz boyama torbasıdır. Bir taraftan içkiyi, viskiyi yasaklayacaksınız, öbür
taraftan İngiliz viski şirketinin vergisine af getireceksiniz.
Sayın
milletvekilleri, bu torbada yer alan ilk yirmi bir madde, kamuya olan vergi ve
sigorta borçlarının yeniden yapılandırılmasını… Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, bunları ve geniş halk kitleleri yararına olan buna benzer afları zaten
destekliyoruz. Ayırın bunları, yılbaşından önce çıkaralım dedik, İktidar inatla
yanaşmadı.
Peki, Sayın
Başbakan, Temmuz 2010’da “Esnaf, tüccar ve iş adamlarına müjdemiz var.”
diyordunuz. Altı yedi ay geçti, hani müjde? Verilen sözler nerede kaldı? Bayram
öncesi, Sayın Babacan “Bayram müjdemiz var.” diyordu. Ne oldu? Bayram geçeli
iki buçuk ay oldu. Gerçi bizim İktidara her gün bayram ya!
Sayın
milletvekilleri, kamuya olan borçların yeniden yapılandırılması iyi de niye
zamanında yapılmadı? Bu tasarıda amaç insanlarımızı ekonomik krizden korumaksa,
peki hani “Ekonomik kriz teğet geçti.” diyordunuz? Sizin aklınız başınıza iki,
iki buçuk yıl sonra mı geliyor? O zaman biz bunu çok söyledik ama yapmadınız. İnsanların
canına tak etti, evi ocağı dağıldı, icralar geldi, hapse girdiler, iş yerleri
kapandı; tarlalarını, bahçelerini, evlerini sattılar; çiftçilerimiz rezil oldu,
battılar, tükendiler, bittiler. Turizm ve tarımın başkenti olan Antalya’da bile
icra dairesi sayısı yediden on dörde çıktı. Portakal para etmiyor, limon para
etmiyor, elma para etmiyor, sebze para etmiyor. Zeytinyağı fabrikada 5 lira.
Dört beş yıl önce de aynı paraydı, dört beş yıldır değişmiyor, masrafı
karşılamıyor.
Antalya’nın
ilçesi Elmalı’nın Düdenköy’ünde üç yüz hane var,
borcu olmayan 3 kişi var. Düdenköy köylüleri Antalya,
Kumluca, Finike, Elmalı’daki Denizbank, Şekerbank, Finansbank şubelerinden tarla alımı, sera yapımı için,
özellikle sera yapımı için kredi almışlar. 20 bin lira almışlar, 60 bin lira
olmuş. Köyün bütün topraklarına bankalar ipotek koymuş. Köy Muhtarı Musa Asma’nın muhtarlık maaşına bile el konmuş. Köy satılık,
alan yok.
Yine Elmalı’nın Bayralar köyü borç batağı içinde. Bayralar
köyü de sorunlarının çözümünü istiyor.
Şimdi Hükûmet borçları yeniden yapılandırıyor ama bu torbada
nedense bizim bu Düdenköy köylüleri, Bayra köylüleri ve Türkiye'nin buna benzer köylüleri yok.
Bu yapılandırma
niye şimdi yapılıyor? Sevgili arkadaşlarım niye şimdi yapılıyor biliyor
musunuz? Seçim var da ondan. Bunu siz de biliyorsunuz.
Sayın
milletvekilleri, bu ucube kanun tasarısının gerekçesi ekonomik krizdir. Bu
gerekçe de AKP İktidarının ülkeyi iyi yönetemediğinin bir kanıtıdır, bir
göstergesidir. Her şeyi bu torbaya dolduran Hükûmet,
çek mağdurlarını niye koymadı? Çek mağdurları iktidarın yanlış uygulamalarının,
ekonomik krizin mağdurları değil mi? “Elinizi, ayağınızı öpeyim, oğlum çekten
hapiste, ailemiz perişan oldu, bakan yok. Hapisteki oğlum borcunu nasıl
ödeyecek? Kurtarın bizi, çıksın dışarıya, çalışarak borcunu ödesin.” diye
yalvaran seksen beş yaşındaki Doğu Anadolu kökenli, İstanbul’da yaşayan
ninemizin, anamızın sesini niye duymuyoruz? “Babam hapiste, babamı hapisten
çıkarın.” diyen çocukların sesini niye duymuyoruz? Sayın arkadaşlarım, “Çek
mağdurlarını da bu torbaya koyalım.” dedik, o da olmadı. Bu adaletsizlik değil
mi?
Tüm Anadolu’da
olduğu gibi, Antalya Elmalı’nın bazı köylerindeki benzer konularda özel
bankalara borcu olan köylüler de çok zor durumdadır. Bu torbaya işsizler,
emeklilerin intibakı, narenciye üreticileri, sebze üreticileri, Meclisin önünde
diplomasını yırtan, atanamadığı için intihar eden öğretmenler, Antalya’da
çocuğuna mama çaldığı için hapse giren anne niye yok? Samsun’da iki buçuk aylık
çocuğu açlıktan ölen anne niye yok?
Mademki torbaya
her şeyi koyuyoruz, sayın arkadaşlarım, bir başka adaletsizlik de zamanında
vergisini ödeyeni niye enayi yerine koyuyorsunuz? Niye onların verdikleri
vergiden yüzde 10 indirim yapmıyorsunuz? Niye bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin
verdiği önergeyi desteklemiyorsunuz? Adalet ve Kalkınma Partisinin adalet
anlayışı bu mudur?
Sayın
milletvekilleri, bu bölümde kamu çalışanları yönünden, kamudaki personel
rejimini altüst eden, personeli daha güvencesiz bir konuma taşıyan düzenlemeler
bulunmaktadır. Kamu personel rejimindeki liyakat ve kariyer ilkeleri
katledilmektedir. Tali istihdam, ikinci istihdam biçimi olan sözleşmeli
personel istihdamı asıl istihdam biçimi hâline getirilmektedir.
Bu bölümün 657
sayılı Yasa’yla ilgili düzenlemelerini özetlersek;
1) Hükûmetin kadro kaldırma yetkisi sık ve yaygın
kullanılabilir bir hâle getiriliyor.
2) Devletin
çekirdek yönetiminde memuriyet kariyer sistemi tasfiye edilmekte, yerine
sözleşmeli kadro sistemi asıl kılınmaktadır.
3) Üst kademe yöneticilik
makamları özel sektöre ve serbest meslek mensuplarına açılmaktadır.
4) Değerlendirme
sistemi disiplin ile ödül uçları üzerinde yükselen performans sistemine
dönüştürülmektedir.
5) Sizin, izin
haklarında, kadın ve özürlü çalışma koşullarında yaptığınız iyileştirmeler, ilk
dört özellik ve sendikal mücadele karşısında verilen ödünler tasarının geri
kalma niteliğini örtme, kamufle etme amaçlı
hükümlerdir.
Değerli
milletvekilleri, “Bu torba yasayla, devlette bir gün çalışmış birini, bir
cemaat liderini veyahut bir başka kişiyi müsteşar yapmakta kamunun ne yararı
vardır? Hep kendi yararınızı mı düşünüyorsunuz? Yoksula dağıtılan kömürü neden
Kamu İhale Yasası dışına çıkarıyorsunuz? KİT'lerde çalışan sözleşmeli personele
neden grev hakkı vermiyorsunuz? Kamuda çalışanları istekleri dışında neden
sürgün ediyorsunuz? Sözleşmeli öğretmenlere bu tasarının içinde neden kadro
vermiyorsunuz?” diye bu türlü şeyler sayılabilir. Ben bu gidişin yanlış bir
gidiş olduğunu söylemek istiyorum.
Artık günümüzde
irtica odağı olmak suç değil, irtica ile mücadele etmek suç hâline gelmiştir.
İktidar “İleri
demokrasi” diye diye ileri diktaya doğru hızla
gitmektedir. Hükûmeti bu yanlış yoldan dönmeye davet
ediyoruz.
Sayın
milletvekilleri, Mısır’da, Tunus’ta olanları anlamak, ders almak gerekir.
Tarihte hep diktatörlerin sonu iyi olmuyor. İki üç hafta öncesine kadar Tunus
Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin ve karısının ülkesinden kaçacağını, Suudi Arabistan
Kralına sığınacağını kim bilebilirdi? Mısır’da Hüsnü Mübarek’in oğlunun ülkeden
kaçarken Mısır halkının “Babanı da al git.” diye meydanlarda bağıracağını kim
bilirdi?
Sayın
arkadaşlarım, Sayın Tayyip Erdoğan Mısır halkının sesine Hüsnü Mübarek’in kulak
vermesini istiyor ama kendisi sendikaların, işçilerin, işsizlerin, çiftçilerin,
emekçilerin, odaların, baroların, doktorların, mühendislerin, muhalefetin yani
Türk halkının sesini dinlemiyor. Dün “Grevli sendika isteriz.”, “Sigorta
isteriz.”, “Güvence isteriz.”, “Bizi köleliğe mahkûm edecek olan bu torba
yasanın geri çekilmesini isteriz.” diyen emekçiler Kızılay’a polis tarafından
sokulmadı, demokratik haklarını kullanmaları engellendi. İktidarın ileri
demokrasi anlayışı bu mu?
Sayın arkadaşlar,
Mısır’da halkın isteklerinden birisi de yargının bağımsız olması ve bağımsız
yargı denetiminde seçim yapılmasıdır. Türkiye'de yargıyı ise iktidar kendine
bağımlı bir hâle getiriyor, Anayasa Mahkemesi Başkanı bile iktidarın
sözcülüğüne soyunuyor. Mısır’da ve Tunus’ta Arap halkı reform isteyerek
diktatörlükten kurtulmaya çalışırken, Türkiye'de “Reform yapıyoruz.” diye diye, “ileri demokrasi” diye diye
lütfen diktatörlüğe doğru gitmeyelim.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaptan.
Şahsı adına Bursa
Milletvekili Sedat Kızılcıklı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun efendim.
SEDAT KIZILCIKLI
(Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 606 sıra sayılı
Yasa Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi
beşinci bölümün çok önemli bir kısmı kamu personeliyle ilgili düzenlemeler
getirmektedir. Biraz önce konuşan çok değerli muhalefet partisi sözcüleri de
bunlarla ilgili birçok eleştiriler getirdi. Ben vaktim yettiği kadar bunlara
cevap vermeye çalışayım, hem bu düzenlemelerin ne getirdiğini sizlerle
paylaşayım.
Arkadaşlar, bu
bölümde Anayasa değişikliğine uygun olarak disiplin cezalarının tümü yargı
denetimine açılacak, sicil sistemi kaldırılacak, sözleşmeli personelin aile
yardımından yararlandırılması sağlanacak, aile yardımı verilecek çocuk sayısı
sınırı kaldırılmakta, sendika üyesi kamu görevlisine üç ayda bir 45 lira toplu
görüşme primi ödenecek ve… Bir milletvekili arkadaşım, işte 125’inci maddeyle
ilgili -özellikle maddenin de ismini sayarak- dedi ki, “Kamu iktisadi
teşebbüslerinde görev yapan personelin ücretlerini artırıyorsunuz, onlara
arpalık hâline getiriyorsunuz.” dedi. Hâlbuki o madde, 125’inci madde şunu
getiriyor, demek ki arkadaşımız anlayamamış: Kamu iktisadi teşebbüslerinde
görev yapan yönetici personele verilmekte olan ek ödeme, yüzde 100’den Maliye
Bakanının onayıyla yüzde 200’e kadar çıkarılıyor.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Meclisin onayıyla Sedat Bey, bizim onayımızla.
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) – Çünkü burada görev yapan personel, kendi altında görev yapan
personelden daha düşük ücret alıyor şu anda. Dü-şünün, yani birisi genel müdür ya da birisi bir daire
başkanı ama başkan yardımcısından, genel müdür yardımcısından daha az ücret
alıyor ve bunlar ücret bordrolarını komisyonumuza getirdiler, bunu kanıtladılar
ve bu madde de onların bu durumunu düzeltmeyle ilgilidir.
Sözleşmeli
personelden kesilen pul parası kaldırılmaktadır. Yine şöyle söylendi:
“Sözleşmeli personele grev yasağı getiriyorsunuz.” Hâlbuki ben beklerdim ki
buna şöyle bir yaklaşım sergileyelim: Sözleşmeli personel, Anayasa ve özel
kanunlarla belirtilen hükümler uyarınca sendikalar ve üst kurullar kurabilecek
ve bunlara üye olabilecek. Yani burada ileri bir adım var, grev yasağı falan
değil. Grev yasağı kamuda devamlı var. Bu ayrı bir konu, tartışılması gereken
bir konu, konuşulabilir ama sözleşmeli personele bugün sendika kurma hakkı
verilmesinin neresi kötü, onu da anlamak mümkün değil.
Yine, ikamet
ettiği il sınırları dışına izinsiz çıkan memurun, yasaklanmış yayın bulundurma
fiilleri gibi, yine toplu müracaat ve şikâyet gibi fiillerden dolayı disiplin
suçu alması yasaklanıyor.
Yine, geçici
görev alındığında, bir yılda altı ayı geçmeyecek hâle getiriliyor.
Kadın memurlara
hamileliğin yirmi dördüncü haftasından itibaren ve doğum sonrası bir yıl
süreyle gece nöbeti ve gece vardiyası görevi verilmeyeceğini getiriyor.
Doğum yapan
memura, doğum sonrası verilen analık izin süresinin bitiminden, eşi doğum yapan
memura ise doğum tarihinden itibaren istekleri üzerine yirmidört
aya kadar aylıksız izin verilecek.
Burada, 110,
111’inci maddelerde de “Sıkıntılı maddeler varmış” diye söylendi. Hâlbuki
110’uncu maddeyle memura, kanser, verem ve akıl hastalığı gibi uzun süreli bir
tedaviye ihtiyaç gösteren hastalığı hâlinde on sekiz aya kadar, diğer hastalık
hâllerinde on iki aya kadar ücretli izin verilebilecek. Yani memura olumlu bir
madde, 110’uncu madde burada eleştirildi.
111’inci madde
eleştirildi. O maddede neler var? Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu evlat edinen
memurlar yirmidört aya kadar aylıksız izne
ayrılabilecekler.
Yine, muvazzaf
askerliğe ayrılan memurlar, askerlik süresince görev yeri saklı kalarak
aylıksız izinli sayılabilecekler.
Dolayısıyla,
baktığımız zaman, özürlü memurlara isteği dışında gece nöbeti ve vardiya
yaptırılmayacak. Özürlü memurların mesai saatleri farklı düzenlenebilecek, buna
üst yöneticiler karar verecek.
Son olarak şunu
ifade etmek istiyorum arkadaşlar. 15 Aralık 2010 tarihinde Plan ve Bütçe
Komisyonumuz bir yazıyla birçok sivil toplum örgütüne yazı yazmış ve demiş ki:
“Buyurun, bu kanun tasarısını görüşmeye başlıyoruz, siz de temsilci yollayın.”
Eğer gözlerden kaçırılmak istense, gizli saklı yapılacak bir şey olsaydı bu
yazılar yollanmaz, sivil toplum örgütlerine bilgi verilmez, onlar davet
edilmez, alt komisyonda, üst komisyonda ve değerli muhalefet partisi
milletvekillerimizle beraber bunların hepsi konuşulmazdı ama gördüğünüz gibi,
Mecliste de komisyonda da kimse kimsenin gözünden bir şey kaçırmıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) – Herkes, her şeyi açık ve aleni konuşuyor.
Teşekkür
ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kızılcıklı.
Saygıdeğer
milletvekilleri, beşinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, “TBMM İçtüzüğü’nün 72 nci maddesi
uyarınca, görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 5 inci Bölümünün
görüşmelerinin devamına karar verilmesini arz ve teklif ederiz.” hitaplı bir
dilekçe vardır.
Önerge
sahiplerinin isimlerini okuyorum:
M. Akif Hamzaçebi Harun Öztürk
Hüseyin
Pazarcı |
Trabzon İzmir Balıkesir |
Sacid
Yıldız Bülent
Baratalı Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Şimdi gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Hükümet, kriz
Türkiye'yi teğet geçecek demesine rağmen, gerekli tedbirler zamanında
alınmadığı için, artan işsizlik ve iflaslar nedeniyle dünyada krizden en çok
etkilenen ülke bizim ülkemiz olmuştur.
Hükümet
programlarında; kayıtdışı ekonomiyi ödüllendiren,
kamuya olan güveni sarsan ve kayıtdışılığı özendiren
her türlü af ve borç yapılandırılması beklentisinin önüne geçilecektir,
denilmesine rağmen, dokuz yıllık dönemde defalarca af tasarısı
yasalaştırılmıştır.
Sayın Başbakan,
dilediği tasarıyı dilediği komisyona havale ettirerek, toplumun değil kişilerin
özel çıkarlarını kollayan tasarıları ihtisas komisyonlarından ve kamuoyundan
kaçırmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı
ve Meclis Başkanlığı seçimleri ile anayasa değişikliklerinde ortaya konulan
dayatmacı tavır sürdürülmektedir.
Geçen hafta
Adalet Komisyonunda yüksek yargıyı ele geçirmeye yönelik tasarının görüşmeleri
sırasında yaşananlar hepimizi derin kaygılandırmıştır.
Hükümet, bu Torba
Tasarı ile, muhalefetin itiraz etmediği; yeniden
yapılandırma, SSK ve Bağ-Kur emekli maaş artışları, öğrenci affı gibi konuları
ile birlikte, adrese teslim bazı düzenlemeleri de yasalaştırmak istemektedir.
9 yıldır
beceriksiz yönetimi ile milleti borç batağına saplayan AKP, şimdi seçim öncesi
bir şey yapıyormuş gibi görünmeye çalışmaktadır.
Ekim 2010'da, SSK
ve Bağ-Kur emekli maaşlarına en az 60 lira artış yaptığını müjdeleyen sayın Başbakana, bu maaş artışını yapmak için niçin Torba
Tasarıyı beklediğini sormak gerekir.
Maaş artışlarının
2011 bütçe kanununa eklenmesi önerimizi niçin reddettiklerini sormak gerekir.
Bu konudaki bir
maddelik ayrı kanun teklifimizi niçin gündeme aldırmadıklarını sormak gerekir.
Bu soruların
cevabı, yetersiz maaş artışlarının Hükümet tarafından Torba Tasarıya lokomotif
olarak konulmasında aranmalıdır.
Bu Torba Tasarıda
da, bon bon şekerlerinin yanında zehirlileri de
vardır.
Gençlere ihbar ve
kıdem tazminatı ödememek için deneme süresi iki aydan dört aya çıkarılmaktadır.
Mevsimlik
işçilere, özellikle turizm sektöründe çalışanlara, fazla çalışma ücreti ödememek
için denkleştirme dönemi 2 aydan 4 aya çıkarılmaktadır.
Hazineden
karşılanması gereken istihdamın teşvikiyle ilgili giderler, tümüyle işsizlik
sigortasına yıkılmaktadır.
Sektörel ve bölgesel krizler bahane edilerek, işsizlik sigortası fonu kısa
çalışma ödeneği adı altında tümüyle işverenlerin hizmetine sunulmaktadır.
Kısmi çalışma,
evden ve uzaktan çalışma yöntemleri ile yaygınlaştırılarak çalışanların mali ve
sosyal hakları, iş güvenceleri ve örgütlenme hakları ellerinden alınmaktadır.
Kısmi çalışmanın
yaygınlaştırılmasıyla birlikte, emeklilik hayalleri suya düşen işçilere, eksik
çalıştığınız sürelerin primlerini kendiniz yatırırsanız, emeklilik ve genel
sağlık sigortasından yararlanabilirsiniz diyerek, işçilerle adeta alay
edilmektedir.
İl özel
idarelerine sürülen işçiler, yeni bir sürgüne tabi tutulmak, mali ve sosyal
hakları ile örgütlenme hakları ellerinden alınmak ve güvencesiz bırakılmak
istenmektedir.
Kadroların iptali
ve keyfi geçici görevlendirmeler yoluyla memurların siyasi sürgüne tabi
tutulmalarının hazırlıkları yapılmaktadır.
Bir gün bile
memuriyeti olmayanlar genel müdür ve müsteşar yapılmak istenmektedir.
Turizmde, verilen
izinlere aykırı olarak yapılan yapılaşmalarla ilgili cezalar, hem geçmişe hem
de geleceğe yönelik olarak azaltılmakta ve azaltılan cezaların ödenmesi
kaydıyla her türlü hukuksuzluk meşrulaştırılmaktadır.
AKP tarafından
2004 yılından itibaren teşvik amacıyla verilen arsa ve araziler, teşvikin
gereği yerine getirilmemiş olsa bile, yandaşlara yok pahasına satılmak
istenmektedir.
Yap-İşlet-Devret
modeliyle yapılan ihale sözleşmeleri YPK'nın
denetiminden kaçırılmak istenmektedir.
BDDK, SPK,
Türkiye Kalkınma Bankası ve Vakıflar Bankasının merkezleri İstanbul'a taşınarak
Ankara'nın içi boşaltılmak istenmektedir.
Yükseköğrenimde
okuldan atılma kaldırılıyor görüntüsü altında, paralı yüksek öğrenime adım
atılmak istenmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi beşinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
101’inci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 101 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay E. Haluk Ayhan |
Antalya Manisa Denizli |
Mustafa Kalaycı Beytullah Asil |
Konya Eskişehir |
Madde 101- 6219 sayılı Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim
Ortaklığı Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Geçici Madde 4 - 6219 sayılı Kanunun değişik 18 inci maddesi, 1/1/2004 tarihinden itibaren geçerlidir.”
BAŞKAN – İkinci ve üçüncü önerge aynı mahiyettedir, okutup beraber
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 101'inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Mustafa Özyürek Bülent
Baratalı |
İzmir İstanbul İzmir |
Enis Tütüncü Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Hüseyin
Ünsal |
Tekirdağ Malatya Amasya |
Halil
Ünlütepe |
Afyonkarahisar |
Diğer önergenin
sahipleri: |
Şerafettin Halis M. Nezir Karabaş Hamit Geylani |
Tunceli Bitlis Hakkâri |
Sebahat Tuncel Akın
Birdal |
İstanbul Diyarbakır |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge sahipleri adına Sayın Ünlütepe,
buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, görüştüğümüz bu yasa tasarısında yargı
kararlarını ve kesinleşen hükümleri “yok” hükmünde görüyoruz. Hukuka tam bir
uygunsuzluk var. 100’üncü madde ile Vakıflar Bankasının KOSGEB’e ödemesi
gereken pay kaldırılmaktadır. Kaldırılan pay nedir? 210 milyon TL. 6219 sayılı
Kanun Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı’dır. Geçici bir madde
ilavesi ile yargıyı devre dışı bırakmaya yönelik, yargı kararlarını ve icra
takiplerini etkisiz bir hâle dönüştürüyoruz.
Sevgili arkadaşlar, Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde
yasalar tarafları nasıl etkileyeceğini önceden belirler. Hukukta en önemli olay
öngörülebilirlik özelliğidir. Hukuki güvenlik, konusunu düzenleyen bu hükümle
ortadan kaldırılmaktadır. Şimdi, kanun koyucu kesinleşmiş yargı kararına
müdahale etmektedir. Buna yetkisi var mı? Yok ama
Sayın Başbakanın 2004 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi grup toplantısında
söylediği bir söz var: “Yasama organı her şeye muktedirdir.” Yani hem
yürütmenin hem yargının önündedir. Hâlbuki Anayasa’nın başlangıç dibacesinde,
kuvvetler ayrılığı sisteminde kuvvetlerin birbirine üstünlüğü yoktur. Yasama
organının, Anayasa’nın kesin teminat altına aldığı bir kesin hükmü yasama
organı yok farz edebilir mi? Bir davada taraflar yasanın güvenilirliğine
inanarak, bu yasanın sonucuna güvenerek ya davacı olur ya davalı olur. Siz,
daha sonradan, maçın yarısını geçtikten sonra “Ben, bu oyunun kurallarını
değiştiriyorum.” diyebilir misiniz? Mümkün değil, Anayasa’nın 138’inci maddesi.
Ama bugün burada, yargı kararlarını uygulamayacaksınız diyorsunuz, kesin hükmü
yok farz ediyorsunuz. Peki, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu torba yasa Anayasa
Komisyonuna gönderildi mi? Gönderilmez çünkü o kadar bir torba yasa yapmışsınız
ki eğer bunu Anayasa Komisyonu incelemiş olsa Anayasa Komisyonundan bunun
incelenerek Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmesi en az üç ay alacaktı. Amaç, hukuka da aykırı olsa istediğimi yapabilmek. Zaman zaman söylüyoruz, bu bir parti diktatörlüğüne yol açar,
hukuk dışılığa yol açar. Bunun bir örneğini Adalet Komisyonunda gördük.
Cumhuriyet Halk Partisinin Adalet Komisyonu üyelerinin tutum ve davranışlarıyla
buna kamuoyunun ilgisini, dikkatini çekmeye çalıştık. Elbette, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanının göndereceği yazı başka türlü olmayacaktı ama birtakım
hukuk bilginleri, bu konuda bizim düşüncemizin doğru olduğunu söylüyorlar.
Daha başka bir örnek size vereyim: Peki, biz Cumhuriyet Halk
Partisinin 5 milletvekili, o gün Cumhuriyet Halk Partisinden istifa etseydik, o
Komisyon çalışmalarına devam edecek miydi? 1961 Anayasası’ndaki gerekçe açık.
Bir ana muhalefet partisi grubunu yok farz ettiniz. Burada da bu uygulamayla,
açıkçası… Hukuk devletinde devlet hukuk kurallarına uygun olarak hareket eder,
hukuk devletinin temel özelliği budur.
Şimdi, Anayasa’mıza uygun bir kanun yürürlükte iken bu kanun
hükmüne göre verilen haklar sonradan çıkan kanunla ortadan kaldırılabilir mi?
Kaldırılabilir. Nasıl kaldırılabilir? Adalet ve Kalkınma Partisinin çoğunluk
diktatörlüğü döneminde... Bir hukuk devletinde bu mümkün değildir. Bu, yasama
organında dahi tartışılamayacak olan konulardan birisidir. Anayasa’nın 138’inci
maddesinin sonuncu fıkrası açık: Yasama ve yürütme organları, mahkeme
kararlarına uymak zorundadır. Yasama organı, yürütme organı mahkeme kararlarını
değiştiremez, kararların yerine getirilmesini geciktiremez.
Hukuk dışılık artık bu Mecliste olağan bir hâle gelmiştir. Bu
kanunun geçici 4’üncü maddesinin düzenlemesi hukuka tamamen aykırıdır,
Anayasa’ya aykırıdır. Bu yüce Mecliste bu konunun görüşülmesi olanaklı
değildir.
Bu duygu ve düşüncelerle, önergemizde de belirttiğimiz gibi,
geçici 4’üncü maddenin tasarı metninden çıkarılmasını diliyorum ve yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.
Sayın Birdal, buyurun.
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 101’inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasına ilişkin söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Gerekçemiz: 12/4/1990 tarihinde kabul
edilerek yürürlüğe giren 3624 sayılı KOSGEB Yasası’nın 14’üncü maddesi
Başkanlık gelirlerinin yer aldığı düzenlemeleri içermektedir. 14’üncü maddenin
(c) bendinde yer alan düzenlemeyle, sermayesinin yüzde 50’den fazlası kamu
kurum ve kuruluşlarına ait olan bankaların kurumlar vergisine matrah olan
yıllık kârının yüzde 2’si oranında KOSGEB’e aidat ödeyeceği hüküm altına
alınmıştır.
Tasarının 100’üncü maddesinde getirilen düzenleme ile Vakıfbank’ın
KOSGEB’e ödeyeceği aidat kaldırılmaktadır. Ancak, 101’inci maddesinde yapılmak
istenilen düzenleme ile bu aidatların kaldırılma tarihi 01/01/2004’e
çekilmek istenmektedir. Yargıya intikal etmiş olan 210 milyon TL tutarındaki
KOSGEB alacağının ortadan kaldırılmasına yönelik bu düzenlemenin tasarıdan
çıkarılmasını öneriyoruz çünkü burada daha önce kazanılmış birtakım hakların da
gasbedildiği kanısındayız.
Şimdi, dün, asayiş ve güvenliğin sağlanacağı gerekçesiyle kamu
çalışanları başkente alınmadı. Şimdi, aynı güvenlik gerekçesiyle sadece hak
arayanların önüne tankları, topları ve copları çıkararak mı güvenliği sağlanır
başkentin? Yoksa, gerçekten işçi sağlığı ve güvenliği
açısından her türlü önlem alınır ve bugün 18 yurttaşımızın yaşamının
yitirilmesine ve birçoğunun da yaralanmasına neden olunmazdı.
Şimdi, “Polisin gözü sanıklarda, doktorların gözü yaşlılarda
olur.” diye bir söz var. Şimdi, gerçekten, polislerin gözü hak arayanlarda,
sizin de gözünüz yaratılan kazanımlarda, sınırlı kullanılmakta olan hakların
yok edilmesinde.
Şimdi, burada biz her zaman konuşuyoruz, hak ve özgürlüklerin
gelişmesinden, ekonominin ilerlemesinden, ileri bir demokrasiden ama biz bunu
burada söylüyoruz. Bakın, geçtiğimiz hafta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Başkanı 2010 yılının raporunu yayınladı.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Konseyi üye ülkelerinde, insan
hakları ihlalleri açısından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûm olan
ülkeler arasında 1’inci sırayı alıyoruz. Bakın, iki yüz yetmiş sekiz davayla
1’inci sırayı almışız. Geçen yıl bu sırayı Rusya’ya kaptırmıştık ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde en çok mahkûm edilen ülkeler arasında 2’nci sırayı almıştık ama bu
yıl yeniden 1’inci sıraya geldik ve kaptırmadık.
Şimdi, nasıl ileri demokrasi bu? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
sizi mahkûm ediyor ve iki yüz yetmiş sekiz davayla tazminat ödemeye mahkûm
ediyor ve siz, kalkıyorsunuz, hâlâ ileri demokrasiden, hak ve özgürlüklere
bağlılıktan ve demokratik bir düzenden söz ediyorsunuz.
Arkadaşlar, yani hukuksuzluğun belki aldatması olur ama gerçekten
bu şekilde de olmaz. Bakın, hukuk devleti yerine kendi devletin hukukunu
yarattınız ve bu, hukuk devleti olmaktan çok polis devletidir. Yani dünkü
yaşanan tablo nedir? Yani şimdi insanlar hak arama mücadelesini nasıl
yürütecekler? Hak arama mücadelesinin kanallarını kapatarak ve olayları,
gerçekleri örterek, erteleyerek ve gizleyerek olmaz. Örneğin, dün İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunun toplantısı var. Hemen 2 kilometre uzakta,
toplantı ve gösteri hakkının gasbedildiğine tanık
oluyoruz, milletvekilleri biber gazı yiyor ve orada biz bir diyalog
kuramıyoruz. Geliyoruz buraya, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna 4 kişi
geliyor, çoğunluk sağlanamıyor. Böyle bir şey olur mu? Yani, örneğin -bizim
geçmişte, yine on gün önce verdiğimiz- Mutki’de insan kemikleri çıkıyor, on sekiz kişiye ait
çıkmış orada insan kemikleri ve insanlığa karşı işlenmiş suçların bulguları
orada çıkıyor “Gelin inceleyelim.” diyorum ve bir olağanüstü toplantı önerisi
de yapıyorum, bir araya gelinmediği gibi olağan toplantısında da çoğunluk
sağlanmıyor. Nedir bu? Bunun açıklaması nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKIN BİRDAL (Devamla) – O nedenle böyle bekleyerek, erteleyerek olmaz ve
bunun adı da demokrasi ve hukuk devleti değil.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.
Evet, önergeleri oylarınıza…
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Karar
yeter sayısı…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, benimki de vardı.
BAŞKAN – Sizinkini ayrı değerlendireceğiz Mehmet Bey. Bu ikisini
birlikte işleme alacağım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – “Beraber” dediniz ama…
BAŞKAN – Evet, birlikte işleme alıyorum, bu önergeleri…
Halil Bey, karar yeter sayısı mı istiyorsunuz?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Evet,
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati :
19.33
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 20.37
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve
arkadaşlarıyla Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal ve
arkadaşlarının birlikte işleme aldığımız önergelerinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi oylamayı
tekrarlayacağım ve karar yeter sayısını arayacağım:
Önergeyi kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
606 sıra sayılı
tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 101 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal
(Antalya) ve arkadaşları
Madde 101- 6219 sayılı Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim
Ortaklığı Kanununa Aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Geçici Madde 4- 6219 sayılı Kanunun değişik 18 inci maddesi, 1/1/2004 tarihinden itibaren geçerlidir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – …
BAŞKAN – Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz, katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kime bakıyor?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sana bakıyor, sana.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, gülümseyerek geldim çünkü Sayın Komisyon
Başkanımız katılıp katılmama konusunda şöyle bir bakındı, ben de bana bakıyor
zannettim, oturacaktım katılıyor diye ama katılmıyormuş mecburen… Katılsaydı
hemen oturacaktım.
Değerli arkadaşlar, burada az önce bahsettiğimiz bir konu yarım
kaldı. Dün ağır diye alamamıştım ama bu sefer elime de aldım yani bayağı bir…
Tarttırmadım, herhâlde bir kilodan fazla bir şeyi var gibi görünüyor. Kaçtı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 1.660.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hah, 1.660 grammış. Teşekkür ederiz. Bazı
açıklayıcı bilgiler hiç olmazsa geliyor iktidar kanadından.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yok, muhalefet söyledi, ben de
söyledim.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - İtimat ettiniz yani. Peki.
Değerli arkadaşlar, burada tabii bir karar verdik, bunu
uyguluyoruz. Neyi uyguluyorsunuz? Bizim çıkmasını istediğimiz kısmı “Banka ve
ortaklıkları hakkında yargı mercilerine açılmış davalar ve icra takipleri
hakkında da uygulanır.” diyor. Hukuki olarak, geriye yönelik olarak böyle bir
kararın alınması bazı soru işaretlerini kafalarda bırakıyor.
Şimdi bakın, bu neyle ilgili? Vakıfbank’ın
KOSGEB’e ödemeleriyle ilgili. Yani söylediğimiz kısmı bununla ilgili
değil mi? 2004’e niye götürüyorsunuz? Yani bugün itibarıyla koyuyorsunuz “Ben
bundan vazgeçtim.” diye. Hâlâ deminki önergemizi kabul etmediniz, kamu bankası
olmaya devam ediyorsunuz, iyi. Şimdi geçti. Eğer bu böyle gelir, Sayın
Cumhurbaşkanı da onaylarsa şu anda Vakıfbank’ın şubeleri kamu şubesi olarak
bizim önergemizi kabul etmediniz. Böyle bir şey olamaz. Yani kamu statüsünde
olmayacaksınız, böyle bir şey yok.
Bakın, arkadaşlar, buradan size okuyayım. Vakıfbank özel bir banka
mı? Evet, onun için taşıyorsunuz. Onun için diyorsunuz ki “Kendisi taşısın.”
Ortaklarına bakıyorum: Yani mazbut vakıflar, mülhak vakıflar, diğer mazbut ve
mülhak vakıflar, Vakıfbank’ın mensuplarının sandığı, diğer gerçek tüzel
kişiler, 0,007 tüzel kişilerin de oranı. Demek ki burada bir kamunun payı var
mı? Yok. Özel, tamam. Neden kamu şubesi niteliği veriyorsunuz? Onu verdiniz,
burada kaldırıyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bakın, ilk derece mahkemesinde Vakıfbankın kaybettiği 210 milyon TL’lik bir miktardan söz
ediyoruz. Ne olur bunu KOSGEB’e versen? Yani niye kaybedilmiş şeyi… Mahkeme,
neden acaba ilk derece mahkemesi Vakıfbankın lehine
karar verdi, buna baktınız mı? Yani bunun kaldırılması gerekiyor. Böyle bir
şey… Bu, aynen, İstanbul’a taşınmasındaki mantıksızlık gibi yine çelişkili bir
iş yapıyoruz. Hem Vakıfbank kamu bankası şubesi niteliğinde olacak hem “Kamunun
paraları buraya yatırılır.” diye kanuna hüküm konulur mu? Ya, para yatırmak
için kanuna emredici hüküm niye koyarsınız? Arkadaşlar, böyle bir şey olmaz.
Ziraat, Halk Bankası gitti. Ama ”Kamu bankası şubesiyim.” demiyor, varsa payı
“Kamunun orada payı olmasına rağmen…” demiyor. Burada kamunun payı yok, sıfır,
burada kamunun bir payı yok, mensup vakfının var, vakıfların var, sandığın payı
var. Burada işte duruyor, Vakıfbankın ortakları
burada, bakabilirsiniz. O zaman niye kamu şubesi? İstiyorsan, o zaman
mahkemeyle kazandığı adamın 210 milyonunu niye ödemiyorsun? Büyük bir para mı?
Vakıfbank kâr etmiyor mu? Ne var, bırakın, bütçeden vereceğinize KOSGEB’e
oradan geçsin. Anlamadığımız nokta bu.
Bir de geriye yönelik… Tamam, bundan sonra sayalım, kanun çıksın.
Kanun çıktıktan sonra da yayınlandıktan sonra da bir dahaki sene vermesin
Vakıfbank ama şimdiye kadarki kazandığı paraları niye vermiyorsunuz? Onun için…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Özel
banka…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Özel banka değil, hâlen daha kamu bankası
statüsü istiyor Vakıfbank. Bütün kamunun paralarını oraya yatırıyorsunuz, vakıfların
paralarını da oraya yatırıyorsunuz. Şimdi kaç para komisyon alıyor? Bir yere
verdiği zaman komisyon pazarlığı yapmıyor mu, memurlar, çalışanlar,
üniversiteler bankalarla? Demek ki o mevduatın bir getirisi var. Dolayısıyla
bunu çok doğru bulmuyorum.
Değerli arkadaşlarım, tekrar söylüyorum: Taşınması da yanlıştır,
hele hele bu yaptığımız külliyen yanlıştır. Sayın Tüzmen gidiyor, demin söylemiştim, o zaman onun eski
müsteşarlığını da taşıyın, Hazineyi de taşıyan, hepsini birden taşıyın, başka
türlü olmaz.
Öncelikle teklifimi söyledim, mademki taşıyorsunuz, gerekçe varsa…
Sayın Çağlayan diyordu ki: “İstanbul’da tarım mı var, niye Ziraat Bankasını
taşıyorlar?” Vakıfların gene bir sürü vakfı, o makul biraz vakıflar ortak
olduğu için. Ben diyorum ki: O zaman gelin, Ziraat Bankasını Urfa’ya taşıyalım,
GAP’a taşıyalım ya da Adana’ya taşıyalım. Halk Bankasını ya Kayseri’ye
taşıyalım ya Bursa’ya taşıyalım ya Konya’ya taşıyalım, bir şeyin olduğu yere
taşıyalım, yani KOBİ’lerin…
Bir de siz niye taşıyorsunuz? O kadar parayı niye verdiniz? Ben
onu söylüyorum, madem özelleştireceksiniz, alan adam istediği yere taşısın. Son
defa uyarmış olayım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Diğer maddelerde devam edeceğim.
Saygılar. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
102’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve
Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 102. maddesinde yer alan “% 3” ibarelerinin “% 5”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay E. Haluk Ayhan |
Antalya Manisa Denizli |
Mustafa Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Konya Isparta |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 102'nci
maddesi ile değiştirilen 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 53. maddesinin
birinci fıkrasında yer alan, % 3 ibarelerinin % 5 olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Şerafettin Halis M. Nezir Karabaş Hamit Geylani |
Tunceli Bitlis Hakkâri |
Sebahat Tuncel Akın
Birdal |
İstanbul Diyarbakır |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan; 606 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı'nın 102 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Tayfur Süner Harun
Öztürk |
İstanbul Antalya İzmir |
Atila
Emek Bülent
Baratalı Enis
Tütüncü |
Antalya İzmir Tekirdağ |
14/7/1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 50 nci maddesinin
üçüncü ve dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış, 53 üncü maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Özürlü personel çalıştırma yükümlülüğü:
Madde 53- Kurum ve kuruluşlar bu Kanuna göre çalıştırdıkları
personele ait kadrolarda en az % 3 oranında özürlü çalıştırmak zorundadır,
%3'ün hesaplanmasında ilgili kurum veya kuruluşun toplam dolu kadro sayısı
dikkate alınır.
Özürlüler için sınavlar ilk defa Devlet memuru olarak atanacaklar
için açılan sınavlardan ayrı zamanlı olarak, özürlü kontenjanı açığı bulunduğu
sürece özür grupları ve eğitim durumları itibarıyla sınav sorusu hazırlanmak ve
ulaşılabilirliklerini sağlamak suretiyle merkezi olarak yapılır veya
yaptırılır. Bu sınav, özürlülerin özürlü kontenjanı dışındaki kadrolara başvuru
hakkını engellemez ve kontenjan dışında istihdam edilen özürlü memur, özürlü
kontenjanından işe giren memurun tüm özlük haklarına sahiptir. Açık kadrolara
atamalar her iki sınav sonuçlarının açıklamasından sonra yapılır.
Özürlü personel çalıştırma yükümlülüğünün yerine getirilmesinin
takip ve denetimi ile özürlülerin Devlet memurluğuna yerleştirilmesinden Devlet
Personel Başkanlığı sorumludur. Başkanlık bu sorumluluğunu yerine getirirken
özürlü açığı bulunan kurum ve kuruluşların talebi üzerine özürlü
kontenjanlarına yerleştirme yapabilir veya yaptırabilir.
Özürlülerin memurluğa alınma şartlarına, merkezi sınav ve
yerleştirmenin yapılmasına, eğitim durumu ve özür grupları dikkate alınarak
kura usulü ile yapılacak yerleştirmelere, özürlülerin görevlerini
yürütmelerinde hangi yardımcı araç ve gereçlerin kurumlarınca temin
edileceğine, kamu kurum ve kuruluşlarınca özürlü personel istihdamı ile ilgili
istatistiksel verilerin bildirilmesine ilişkin usul ve esaslar ile diğer
hususlar Özürlüler İdaresi Başkanlığının görüşü alınarak Devlet Personel
Başkanlığınca hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 102’nci maddesindeki önergemiz
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, özürlülerle ilgili, bu torba yasada daha
önce çok olumsuz bir madde vardı. Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan
arkadaşlarımız hatırlayacaklardır. Özürlüler Federasyonunun temsilcileri ve
özellikle Sayın Milletvekilimiz Lokman Ayva’nın da direnişiyle, hep beraber o
maddeyi bu tasarıdan çıkardık. O madde kalmış olsaydı, özürlü kardeşlerimiz
fonksiyonsuz, sadece belli bir ünitede toplama kampında toplanmış gibi olacak
ve düşük bir ücretle çalışıyormuş gibi gösterileceklerdi. Oysa özürlü
yurttaşlarımız da çalışmak, üretmek ve emeğinin karşılığını almak istiyorlar. O
bakımdan o maddenin çıkarılması son derece yerinde olmuştur.
Şimdi, burada yeni bir düzenleme getiriliyor. Bu düzenlemeyle
ilgili bizim önergemizde önemli konular var. Değerli arkadaşlarım ve Komisyonumuz
dikkat ederse, Sayın Recai Berber de dikkat ederse, şimdi… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Ne oluyor orada?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, arkadaşlar…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Evet, böyle bir yaylacı grup var orada,
bol bol sohbet ediyorlar, Allah muhabbetlerini
artırsın, ben derdimi anlatmaya devam ediyorum.
Şimdi, şu anda yüzde 3 bir özürlü kontenjanı ayırıyorsunuz, ama bu
özürlü kontenjanında, kontenjanın hesaplandığı tabanda yurt dışında çalışanları
çıkarıyorsunuz. Niçin bunu yapıyorsunuz? Mesela Dışişleri Bakanlığı gibi,
mesela Dış Ticaret Müsteşarlığı gibi dış görevlerde de önemli personel
çalıştıran kuruluşlarda dışarıda çalışan kişileri o tabandan düştüğünüz zaman
yüzde 3 etkisiz hâle geliyor. Onun için, biz, burada “Toplam personel üzerinden
bu hesaplansın.” diyoruz, ama tasarıda “Dış görevdekiler hariç.” diyor. Bunun
bir haksızlık olduğunu düşünüyoruz ve bu düzeltmenin yapılmasını diliyoruz.
Bir diğer önemli nokta, özürlü yurttaşlarımız için bu tasarıyla
ayrı sınav açılması öngörülüyor. Peki, ayrı sınav açılsın, onların özel
koşulları dikkate alınsın, ancak diğer yurttaşlarımız için açılmış olan
sınavlara da özürlü yurttaşlarımız girebilsinler. Mesela, genellikle avukatlık
sınavı özürlüler için açılmıyor, özürlüler için avukat olma şansı bütünüyle
ortadan kalkıyor çünkü orada özürlü sınavına girmiş olanlar, girmemiş olanlar
diye bir kafa karışıklığı olabilir. Biz burada diyoruz ki özürlüler için
açılmış sınavlara girebilsinler ama ayrıca diğer yurttaşlarımız için açılmış
olan sınavlara da girebilsinler. Mesela avukatlık sınavı açılabilmişse herkes
gibi özürlü yurttaşlarımız da girebilsinler ki belli görevlere onlar da
gelebilsin. Bu yönde değişiklik taleplerimiz var.
Özürlü yurttaşlarımız açısından önemli olduğunu düşündüğüm bu
değişiklikleri yüce Meclisin takdirlerine sunuyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım iki önergeyi birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve
Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 102. maddesinde yer alan "% 3" ibarelerinin
"% 5" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları
Diğer önergenin imza sahipleri:
Şerafettin Halis (Tunceli) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Paksoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, dünya nüfusunun yüzde 10’u 650 milyon kişinin
çeşitli oranlarda özürlü olduğu, bu rakamın 200 milyonunu da çocukların
oluşturduğu düşünülmektedir. Ülkemizde özürlülerin sayısı ve hastalıklar
bazında dağılımı konusunda sağlıklı bir kayıt sistemi bulunmamakla birlikte,
TÜİK verilerine göre yaklaşık yüzde 12,28, yaklaşık 10 milyon kişinin çeşitli
oranlarda özürlü olduğu değerlendirilmektedir.
Mevzuatımızda, başta Anayasa’mız olmak üzere, özürlülere yönelik
çeşitli düzenlemeler bulunmaktadır. Düzenlemelerin yeterliliği bir yana,
koordinasyon bakımından tam bir kaos yaşanmaktadır.
Hizmet sunucusu olarak yer alan Maliye, Sosyal Güvenlik Kurumu, Millî Eğitim,
Sağlık, İçişleri, belediyeler, gümrük ve çok sayıda kurum ve kuruluş kendi
başına hareket etmektedir. Bu alanda yetkili kuruluş olan Özürlüler İdaresi
Başkanlığı koordinasyonu ve uygulama birliğini sağlamaktan çok uzak olup
personel, örgütlenme ve yaptırım konusunda yetersiz, yetkisiz, sadece tabela
bir teşkilat konumundadır. Özürlülerin, başta eğitim olmak üzere, istihdam,
kamu hizmetleri, ulaşım, iletişim, eğlenme, dinlenme olanakları, örgütlenme,
sağlık hizmetleri gibi alanlarda mağdur oldukları ve ayrımcılığa tabi
tutuldukları, bunun sonucu olarak da diğer insanların sahip olduğu fırsat ve
imkânlardan eşit düzeyde yararlanamadıkları bir vakıadır.
Sayın milletvekilleri, özürlülerin istihdamına yönelik yüzde 3’lük
hüküm zaten mevcut mevzuatta yer almaktadır. Üstelik,
bu kadroların kullanımında dolu kadroların esas alınması, bazı kurumların sudan
bahanelerle özürlü personel istihdamına yanaşmaması, bu duruma da Hükûmetin örtülü destek vermesi engelli vatandaşlarımızı
derinden üzmektedir.
Bu önergemizle, Hükûmetin her alanda
yaptığı bir cinliği önlemek, özellikle referandum süreci olmak üzere, çeşitli
defalar özürlü vatandaşlarımızı ihmal ve istismar etmesinin önüne geçilmek
istenmiştir. Ayrıca, önergemizle, yapıcı ve katkı sunucu muhalefet anlayışımızın,
engelli vatandaşlarımız başta olmak üzere, özürlü aileleri ve kamuoyunca
paylaşılması hedeflenmiştir.
Devlet Personel Başkanlığının verilerine göre 2 milyon 330 bin 990
toplam memur kadrosunun 1 milyon 769 bin 730’u dolu olup mevcut kadronun yüzde
75’i kullanılmaktadır. Ülkemizdeki istihdam ihtiyacı ve kamu hizmetlerinin
etkin, sürekli ve hızlı sunulabilmesi için öncelikle bu kadroların
doldurulması, devamında özürlü personel istihdamının yaygınlaştırılması büyük
önem arz etmektedir.
Önergemiz kabul edildiği takdirde 93.237 engelli vatandaşımıza
memur olma imkânı doğacaktır. Yine, Devlet Personel Başkanlığı verilerine göre
50 bin olması gereken özürlü istihdamı 2010 yılı sonu itibarıyla ancak 21.875’e
ulaşmıştır. Bu husus da Hükûmetin özürlülerin istihdamı
konusunda samimi ve gayretli olmadığını göstermektedir. Teklifimiz kabul
edildiği takdirde önümüzdeki dönemlerde kamuda 71.362 engelli vatandaşımız
istihdam edilebilecektir. Şayet parmak usulüyle bu önergemizi reddederseniz,
başta Sayın Lokman Ayva Bey olmak üzere, yaklaşık 10 milyonu bulan engelli
vatandaşlarımıza samimiyetinizi şikâyet ediyor...
Ben dilerdim ki İstanbul Milletvekili Sayın Lokman Ayva Bey bu
kanun maddesi çerçevesinde Hükûmetinizin özürlülere
yönelik icraatlarını değerlendirsin. Ancak siz sadece rakamlara takmış
durumdasınız, şu kadar bakım aylığı, bu kadar özürlü aylığı, o kadar özel
eğitim… Peki, Türkiye bundan ibaret mi? Her şey sayıdan ibaret mi? Öncelikle,
kamuda boş olan yaklaşık 30 bin özürlü kadrosunu doldurmanızı ve sorunları sayılarla
çözme konusundaki sakat anlayışınızdan vazgeçmenizi öneriyoruz. Bizim önerimize
kulak tıkadığınız takdirde, inşallah, engelli vatandaşlarımız da 12 Haziranda
size kırmızı kart gösterecek ve Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında
önergemiz doğrultusundaki değişiklikler kısa sürede hayata geçirilecektir.
Asıl engelliler vatandaşımız değil, onlara engel çıkartanlardır
diyor, bütün engelli kardeşlerimi sağlık ve mutluluk dileklerimle sevgi ve
saygıyla selamlıyor, bu duygularla önergemize desteğinizi bekliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 102. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 53.
maddesi yeniden düzenlenmektedir. Madde metninde özürlü olarak tanımlanan
engelli personel çalıştırma oranı %3 ile sınırlandırılmıştır. Engellilerin
karşı karşıya kaldıkları en büyük zorluklardan biriside istihdam sorunudur.
Yapılan araştırmalara göre, ülkemizde her beş özürlüden yalnızca biri iş gücü
piyasasında yer almaktadır. Ülkemizdeki mevcut engelli vatandaşların sayısı
dikkate alındığında bu oranın en az %5 olması gerekmektedir. Böylece sosyal
devletin engelli vatandaşlarını istihdam etme yükümlülüğü yerine getirilmiş
olacaktır.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
103’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan; 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın 103. maddesinde yer alan "Son sekiz yıl
içinde herhangi bir disiplin cezası almayan memurlara, aylık derecelerinin
yükseltilmesinde dikkate alınmak üzere bir kademe ilerlemesi uygulanır."
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay E.Haluk Ayhan |
Antalya Manisa Denizli |
Mustafa Kalaycı Nevzat Korkmaz Murat Özkan |
Konya Isparta Giresun |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan; 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 103 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun Öztürk Atilla Kart |
İstanbul İzmir Konya |
Enis Tütüncü Vahap
Seçer Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Tekirdağ Mersin Malatya |
Zekeriya Akıncı Şevket
Köse |
Ankara Adıyaman |
"Madde 103- 657 sayılı Kanununun 64 üncü maddesi başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Kademe ve kademe ilerlemesi:
'Madde 64- Kademe; derece içinde, görevin önemi veya sorumluluğu
artmadan, memurun aylığındaki ilerlemedir.
Memurun kademe ilerlemesinin yapılabilmesi için işgal ettiği
kademede en az bir yıl çalışmış olması ve bulunduğu derecede ilerleyebileceği
bir kademenin bulunması şarttır.
72 nci madde uyarınca belli bir süre
görev yapmak üzere, zorunlu olarak sürekli görevle atanan memurlardan
kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerde görev yapanlara, bu yörelerde
fiilen çalışmak suretiyle geçirilen her iki yıl için ilave bir kademe
ilerlemesi daha verilir. Yıllık izinde geçirilen süreler fiilen çalışılmış
sayılır. İki yıldan az süreler dikkate alınmaz.
Son altı yıl içinde herhangi bir disiplin cezası almayan
memurlara, aylık derecelerinin yükseltilmesinde dikkate alınmak üzere ilave bir
kademe ilerlemesi uygulanır.
Bu maddede belirtilen şartları yerine getiren her sınıf ve
derecedeki memurlar, hak kazandıkları tarihten geçerli olmak ve başkaca bir
işleme gerek kalmaksızın bir ileri kademeye ilerlemiş sayılırlar.
Kademe ilerlemesi ile ilgili onay mercii atamaya yetkili amirdir.
Onay mercileri kademe ilerlemeleri ile ilgili yetkilerini devredemezler.
Kademe ilerlemesine hak kazanamayan memurlar, kurumlarınca her ay
alınacak toplu onaylarla belirlenir. Kademe ilerlemesi yapmış
sayılanlardan ilerlemeye hak kazanamadıkları sonradan anlaşılanların
kademe ilerlemeleri, ilerlemiş sayıldıkları tarihten geçerli olmak üzere iptal
edilir. Yapılan fazla ödemeler geri alınmaz."
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut düzenlemeye göre 6 yılı sicil notu ortalaması doksanın
üzerinde olanlara ilave bir kademe verilmekteydi. Yeni düzenleme ile sicil notu
uygulaması kaldırıldığı için bu kademenin verilmesi sekiz yıl disiplin cezası
almama koşuluna bağlanmıştır. Önerimiz yeni düzenlemede de altı yıl disiplin
cezası almayanlara bu ilave kademenin verilmesi yönündedir.
Ayrıca maddenin daha düzgün ve anlaşılır hale getirilmesi için de
işbu değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın 103. maddesinde yer alan "Son sekiz yıl
içinde herhangi bir disiplin cezası almayan memurlara, aylık derecelerinin
yükseltilmesinde dikkate alınmak üzere bir kademe ilerlemesi uygulanır."
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Özkan (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Özkan,
buyurun.
MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 103’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
değişiklik teklifi konusunda söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, sözlerime başlamadan önce, 19 yurttaşımızın
hayatını kaybettiği kazadan dolayı yurttaşlarımızın yakınlarına başsağlığı,
yaralananlara da acil şifalar dilemek istiyorum. Tabii bu kazanın mutlaka
siyasal bir sorumluluğunun olması gerektiğini düşünüyorum.
Ayrıca dün yine, İran sınırımızda 2 çocuğumuz İran askerlerinin
açmış olduğu ateş sonucu hayatlarını kaybetti. Onlara da Tanrı’dan rahmet
diliyorum. Bu gibi hadiselerin Türkiye’deki özellikle akaryakıt fiyatlarının
çok yüksek olmasıyla ilintili olduğuna dair ciddi şüpheler vardır. Bu konuda
hem ekonomik hem de diğer yandan denetimle ilgili görevlerini ihmal edenler
hakkında ki özellikle siyasi sorumluların gereken siyasi tavrı göstermeleri,
sorumlu tavrı göstermeleri gerektiği kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan torba kanunun memurlara
ilişkin bölümünde bazı hususlara itirazlarım olacak. Bunun dışında, 103’üncü
maddenin toptan kaldırılması hususunu önergemizde gündeme getirdik.
Değerli arkadaşlar, bu kanunda özellikle memurlara ilişkin
bölümler hazırlanırken sosyal diyalog mekanizması yok sayılmıştır. Toplu
görüşme sürecinde mutabakata varılan konular tasarıya dâhil edilmemiştir
maalesef. Kamuya özel sektörden üst düzey yönetici atanması sağlanarak “hükûmet memuru” uygulamasına geçilmektedir. Kamunun
yeterince yetişmiş elemanı vardır. Hatta Türkiye’de büyük şirketlerin kamudan
insan transfer ettiğini hepimiz çok çok iyi
biliyoruz. Türkiye’de en yetişmiş, en yetkin insanların kamu kesiminde görev
aldıkları da Türk kamu yönetiminin bir gerçeğidir. Bunu içinizde birçok
arkadaşımız çok iyi bilmektedir. Onun için, kamuya dışarıdan personel alınması
ve atanması Türkiye’de memurun siyasallaşmasına, üst düzey kamu görevlilerinin
siyasallaşmasına neden olacaktır. Bugün belki iktidar partisinin lehine gibi
görünen bu olayın, yarın bir başka iktidar geldiğinde can yakacak, acıtacak bir
uygulamaya da sebebiyet vereceği açısından ben bu konunun da yanlış olduğu
kanaatindeyim.
Diğer yandan, kadrosu kaldırılan memurların sürgün edilebilmesinin
önü açılmaktadır. Çünkü kadrosu kaldırılan memurlar Devlet Personel
Başkanlığında bir havuzda toplanacaktır ve bunların içerisinde müfettişler de
vardır. Kariyer mesleğinden olan bu insanların da farklı yerlere atanmasına,
farklı unvanlarla atanmasına yol açılmakta ki ciddi bir haksızlık yapılacağını
düşünüyorum.
Kamuda kısmi zamanlı, çağrı usulüne göre güvencesiz ve düşük
ücretle eleman çalıştırmanın önü açılacaktır. Bu konuda zaten 4/C ve 4/B
uygulamalarının yanlışlığı herkesçe malumdur, aynı işi yapan insanlara farklı
ücretler uygulanarak adaletsiz bir sistem sürdürülmektedir. Ayrıca kamuya
hizmet alımı şeklinde insan müteahhitliği yaptırılarak
insan alımı, satımı yapılması da ayrı bir garabet teşkil etmektedir. İktidar
partisine ya da iktidardakilere önerim, insanlarımız arasındaki farklı
unvanları kaldırarak, aynı işi yapana aynı ücreti vermek, adaleti sağlamak gerekmektedir.
Yönetimin unutmayalım ki birinci ve temel şartı adalettir. Adalet üzerine inşa
edilmeyen hiçbir şeyi de ahlaki bulmadığımı belirtmek istiyorum.
Bunun dışında, kamu kurum ve kuruluşlarının devlet karşısında
görüşlerin yer aldığı yayınların barınağı hâline getirilmesi de mümkün
kılınmaktadır. Özellikle, değerli arkadaşlar, yasak yayınların bulundurulması
gibi başka bir garabet bu kanunla getirilmektedir, bu da yanlıştır.
Önergemizle ilgili olarak… Değerli arkadaşlar, sicil uygulaması
kaldırılmaktadır, son derece yanlıştır. Kurumsal performansın uygulamaya
geçtiği bir dönemde bireysel performansa geçilememesi bir yanlıştır. Sicil uygulaması kısmi bir performans ölçümü idi, keşke bunu daha
da ileri götürebilsek. Performans bazlı
bireysel değerlendirmeyi getirebilmemiz gerekiyordu. Bence bunun getirilmesini
herkes kabul edecek. Hiç olmazsa kurumsal bazlı
performansın yanında bireysel performansın ölçümü amacıyla sicil uygulamasının
kaldırılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu vesileyle bu tasarıdan bu maddenin
çıkartılması gerektiği kanaatindeyiz.
Hepinizi en derin saygılarımla selamlayarak sözlerime son
veriyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
104’üncü madde üzerinde üç önerge vardır, üçü de aynı
mahiyettedir, birini okutup diğerlerinin imza sahiplerini okutacağım ve
birlikte işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve
Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı”nın 104. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay E. Haluk Ayhan |
Antalya Manisa Denizli |
Mustafa Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Konya Isparta |
İkinci
önergenin imza sahipleri: |
Şerafettin Halis M. Nezir Karabaş Hamit Geylani |
Tunceli Bitlis Hakkâri
|
Sebahat Tuncel Akın
Birdal |
İstanbul Diyarbakır |
Üçüncü
önergenin imza sahipleri: |
Harun Öztürk Mustafa Özyürek Bülent
Baratalı |
İzmir İstanbul İzmir |
Enis Tütüncü Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Hüseyin
Ünsal |
Tekirdağ Malatya Amasya |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 104’üncü maddede verdiğimiz önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu torba tasarının en sakıncalı
düzenlemelerinden biri budur. Ne öngörülüyor? Burada
deniliyor ki, müsteşar olabilmek için, genel müdür olabilmek için, daire
başkanı ve müsteşar muavini olabilmek için kamuda belli süre hizmet etmek
gerekir şu andaki mevzuatımıza göre ama burada, artık, özel sektörde çalışma,
serbest olarak çalışma kamuda çalışılmış gibi sayılacak ve bu kişiler bir gün bile
devlet memuru olmasalar dahi müsteşar olacaklar, genel müdür olacaklar.
Değerli arkadaşlarım, bu çok sakıncalı bir düzenlemedir. Birinci
mesele şudur: Türkiye'de kamu hizmeti, devlet memurluğu bir kariyerdir.
Gençler, insanlar kademe kademe belli noktaya
yükselebilmek için memuriyeti seçerler ve genel müdür olurlar, müsteşar
olurlar. Siz dışarıdan, özel sektörden, piyasadan, devlet memurluğu yapmamış
insanları getirip, yıllarını devlet memurluğunda harcamış insanların önüne
geçirirseniz artık bürokraside, devlette o insanların şevki kalmaz. İnsanların
bir hedefi vardır. Ben de bürokraside bulundum. Kırk yaşında genel müdür
olmuştum ama benim bütün idealim bürokraside yükselmekti ama benim önüme siz,
özel sektörü seçmiş, orada gayet iyi ücret alarak belli noktada, belli para
düzeyinde olan birisini benim önüme geçirirseniz elbette benim şevkimi kırmış
olursunuz. Yani bunu somut örnek olduğu için söylüyorum.
Bir diğer önemli nokta değerli arkadaşlarım: Kamu belli kuralları
olan, belli disiplini olan bir hizmettir. Siz, müflis bir müteahhidi alıp
Karayolları Genel Müdürü yaparsanız kamudaki o ciddiyeti koruyamazsınız.
Bir diğer önemli nokta: Gelir İdaresi Başkanlığı… Şimdi, bağlı
kuruluş olduğu için dışarıdan, özel sektörden, herhangi bir holdingin finansman
müdürünü getirip Gelir İdaresi Başkanı yapabilirsiniz. O kişi görevi gereği o
holdingin de vergi sorunlarıyla ilgili karar verdiği zaman doğru karar da verse
“Aa, oradan gelmişti, onları himaye etmek için böyle
karar verdi.” denilecektir. Aksi karar verse başka yorumlar yapılacaktır. Bu
önemli bir sakıncadır.
Bir diğer önemli nokta değerli arkadaşlarım, bizim sistemimiz,
devlet sistemimiz Fransa’dan alınmıştır ve bir kariyer sistemdir ama siz
Amerikan sistemini tercih ederseniz, o başkanlık sistemidir, orada “ganimet
sistemi” derler, “spoil” sistemi tercih ederseniz,
dışarıdan yönetici getirebilirsiniz. Bu değişiklik bizim
mevcut düzenimizi, devlet bürokrasimizi altüst eden bir düzenlemedir ama Sayın
Başbakanın son zamanlarda “tartışalım” dediği başkanlık sistemine geçilecekse,
geçiş için bu düşünülüyorsa, herhâlde bu düşünülerek bu madde buraya
konulmuştur ama durun bakalım, daha Anayasa değişikliği yapılacak, Sayın
Başbakan da “Bir an önce başkanlık sistemine geçelim.” demedi, “Bunu bir
tartışalım.” dedi. Siz daha tartışması başlamadan böylesine somut
değişiklikler yapmaya yöneldiniz. Bu son derece sakıncalıdır. Onun için bu
maddenin tasarıdan çıkarılmasını teklif ediyoruz. Bu noktada desteğinizi
bekliyoruz, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
Sayın Vural, arkadaşlarınızdan birisi konuşacak mı, gerekçe mi
okutacağız?
OKTAY VURAL (İzmir) – Mustafa Kalaycı konuşacak.
BAŞKAN – Mustafa Bey...
Sayın Kalaycı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu tasarı, memurların bazı sosyal haklarında iyileştirme yapılması
bakımından olumlu düzenlemeler içermekle birlikte memurları güvencesiz hâle
getirme, baskı, yıldırma ve sürgüne altyapı hazırlama, kamu kaynaklarını rant çevrelerine aktarabilmek için bu çevrelerin
temsilcilerini kamu kurumlarının başına getirmeye dönük hususlar bakımından
kabul edilemeyecek düzenlemeler içermektedir. Memurlarla ilgili düzenlemelerden
özellikle bu madde, 106’ncı madde ve 119’uncu maddelerdeki hükümlere Milliyetçi
Hareket Partisi olarak karşı olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Bu maddeyle, bazı üst düzey kamu görevlerine, memur olmayanlar
arasından atama yapılması öngörülmektedir. Burada dikkat çeken, bu düzenlemenin
kimi üst düzey görevleri kapsamasıdır. Bu da “Kişiye dönük bir düzenleme mi
yapılıyor?” kuşkusunu yaratmaktadır. Zira, Başbakanlık
ve bakanlıkların merkezindeki üst düzey yöneticiler değil, bağlı ve ilgili
kuruluşların üst düzey yöneticilerini kapsamaktadır. Bu şekilde, dışarıdan
atananların görevden ayrılmaları hâlinde hangi kadrolara atanacağı, görevden
ayrıldıktan sonra devlet memuriyetinde kalmaları hâlinde haklarında adaylık ve
sınav şartlarının uygulanıp uygulanmayacağı hususlarına düzenlemede yer
verilmemiştir. Memur hukuku, kendi içinde liyakat ve kariyer temel ilkelerine
dayanan, başladığı görevde en üst makamlara kadar yükselme imkânı sağlayan bir
statüyü öngörmektedir. Düzenlemeyle, eşitlik ve hakkaniyet ilkesine de aykırı
olarak, asli ve sürekli kamu hizmetleri, memuriyet dışından transfer edilen
yöneticilere bırakılmaktadır.
Tasarının 106’ncı maddesiyle, kadrosu kaldırılan devlet
memurlarının en geç altı ay içerisinde, kendi istekleri dışında başka kurumlara
nakledilmesi, aynen özelleştirilen kuruluşlardaki memurlar gibi havuza
gönderilmesi öngörülmektedir. Kadrosu kaldırılan devlet memurlarından unvanları
müdür ve daha üst olanlar ile danışma işlevlerine ilişkin kadrolarda
çalışanların araştırmacı kadrolarına, diğerlerinin ise durumlara uygun
kadrolara atanmaları öngörülmektedir. Yapılmak istenilen bu değişiklikle, bazı
müşavir, müdür ve daha üstü görevde bulunan personelin Devlet Personel
Başkanlığı eliyle başka kurumlara sürgün edilebilmesinin önü açılmaktadır.
Bu madde, memurların güvencesiz hâle getirilmesi, sürgüne altyapı
hazırlaması, kamu yönetimi disiplininden uzaklaşması, tasfiye edilen memurların
yargıya gitmelerine engel olunmak istenmesi gibi kabul edilemeyecek hükümleri
içerisinde barındırmaktadır.
Bilindiği gibi, 657 sayılı Kanun’un siyasal kadrolaşmaya ve
siyasal baskıya karşı memurun haklarını koruyan ve kamu hizmetini esas alan bir
mantığı vardır. Buna göre, memurlar, istekleri dışında başka bir kuruma
nakledilemezler.
AKP, kamu çalışanlarının, özellikle de yönetici görevdekilerin
tasfiyesi amacıyla, bir idari tasarrufla görevden alma yerine kurumların
teşkilat kanunlarında düzenleme yapmayı ve bu şekilde memurların yargıdan dönme
ihtimalini ortadan kaldırmayı hedeflemiş ve bu yönde de birçok düzenleme
yapmıştır. Bu şekilde, her görev ve unvanda yüzlerce memur görevlerinden
alınmış, başka kurumlara ve yerlere nakledilmişlerdir. Bu defa ise teşkilat
kanunlarıyla ayrı ayrı yapılan düzenlemeler genel bir
düzenleme olarak Devlet Memurları Kanunu’na eklenmektedir. Buna göre, birçok
kadronun ve bu kadrolarda görevli memurların tasfiyesinin amaçlandığını anlamak
zor olmamaktadır. İdari işlemlerin yasama organı kullanılarak yapılması,
idarenin idari yargı yolu ile denetimini engellemekte ve memurların haklarını
arayamamalarına yol açmaktadır.
Tasarının 119’uncu maddesi ile de memurların kendi rızaları
dışında altı ay süre ile herhangi bir kurumda ve yerde geçici olarak
görevlendirilmesinin yolunu açmaktadır. Memurların sorgusuz sualsiz altı ay
geçici görevlendirilmesi taciz, tehdit, yıldırma ve sürgün çabasının bir
tezahürüdür.
Teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 104. maddesi ile 657 sayılı kanunun 68. maddesinin B
bendi yeniden düzenlenmektedir. Bu düzenleme ile özellikle özel sektörde ve
serbest olarak çalışılan sürelerinin hizmet süresinden sayılması öngörülerek
üst düzey yönetici atamalarının önü açılmaktadır. Bu durum 657 sayılı kanunun
liyakat ve kariyer ilkelerine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
105’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 105. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Zekeriya Akıncı Enis Tütüncü Ali Rıza Öztürk |
Ankara Tekirdağ Mersin |
Vahap
Seçer Şevket
Köse |
Mersin Adıyaman |
“Madde 105 - 657 sayılı Kanunun 77 nci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Yabancı memleketlerin resmî kurumları veya uluslararası
kuruluşlarda kurumlarının onayı ile görev alacak memurlara, ilgili Bakanın
onayı ile (her iki yılda bir Bakan onayı yenilenmek kaydıyla) memuriyeti
süresince yabancı memleketlerin resmî kurumlarında ve uluslararası kuruluşlarda
on yıla kadar aylıksız izin verilebilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 105. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay E. Haluk Ayhan |
Antalya Manisa Denizli |
Mustafa Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Konya Isparta |
Madde 105- 657 sayılı Kanunun 77 nci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yabancı ülkelerin resmî kurumlarında veya uluslararası
kuruluşlarda kurumlarının muvafakati ile görev alacak memurlara, ilgili Bakanın
onayı ile (her üç yılda bir Bakan onayı yenilenmek kaydıyla) memuriyeti
süresince on yıla kadar aylıksız izin verilebilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Vural, gerekçeyi mi okutayım?
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum?
Gerekçe:
Yabancı ülkelerin resmi kurumlarında ve uluslararası kuruluşlarda
çalışacaklar açısından eşitlik sağlanması ve izin süresinin makul bir süre ile
sınırlandırılması amaçlanmaktadır. Ayrıca 21 yıl afaki
bir süredir ve mantıklı bir izahı yoktur. Bu kadar süre uluslararası
kuruluşlarda çalışan bir kişi zaten maddi yönden bir çok
avantaj elde etmiş olacaktır. Bu durumda zaten devlet memurluğuyla da bir
alakası kalmayacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 105 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
"Madde 105- 657 sayılı Kanunun 77 nci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Yabancı memleketlerin resmî kurumları veya uluslararası
kuruluşlarda kurumlarının onayı ile görev alacak memurlara, ilgili Bakanın
onayı ile (her iki yılda bir Bakan onayı yenilenmek kaydıyla) memuriyeti
süresince yabancı memleketlerin resmî kurumlarında ve uluslararası kuruluşlarda
on yıla kadar aylıksız izin verilebilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye’de işçileri, memurları, alın teriyle geçinenleri, esnaf ve sanatkârları
sermayenin çıkarları altında ezmeyi, ekonomik ve siyasi tahakküm altında yeni
tahakkümlere tabi tutmayı amaçlayan çuval yasa tasarısı üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisinin verdiği önerge ile ilgili olarak söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kuzey Irak’ta Amerikan askerleri tarafından Türk askerlerinin ve
subaylarının kafasına çuval geçirilmesine sesini çıkartmayan AKP Hükûmeti, işçilerin, memurların, esnafın, köylünün,
çiftçinin, kısacası alın teriyle geçinenlerin başına çuval geçirerek ülkeyi
yönetme çabası içindedir. AKP Hükûmeti, toplumun
büyük bir kesimini ilgilendirmesine rağmen, toplumdan gizlediği, emek düşmanı,
alın teri düşmanı politikaları uygulamak için halktan gizli yasa yapma çabasını
hâlen sürdürmektedir. Millî iradenin temsil edildiğini her fırsatta söyleyen
AKP İktidarı, millî iradenin temsil edildiği bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde
milletin büyük çoğunluğunu ezen yasalar çıkarılırken milletin verdiği
vergilerle maaşını alan polisleri milletin üstüne saldırtmaktan ve tepkilerin
halktan izlenilmesinden kaçınılmamaktadır.
Esnafın vergi affı olarak ilan edilen bu torba yasaya, esnafın
vergi borcuna af getirileceği gerekçesinin arkasına sığınılarak ilgili ilgisiz,
emek düşmanı pek çok düzenlemeler bu çuval yasanın içerisine doldurulmuştur.
Aslında, torba yasa, hem yasa yapma tekniği bakımından hem de yöntem bakımından
hem de adap bakımından hem de ahlak bakımından çok uygun bir yöntem değildir
değerli arkadaşlarım. Bugüne kadar iktidarın çıkartamadığı tüm düzenlemeleri bu
çuval yasanın içerisinde çıkartarak, torba yasa olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine sokulmasının, yasa yapma tekniğiyle uzaktan yakından
alakası yoktur.
Şimdi, bu torba yasa denilen yasanın geneli üzerinde burada
konuşma yapılıyor. Hangi konunun geneli üzerinde konuşma yapılıyor? Torba
yasanın içerisinde olmayan yok ki, aşureye dönmüş mübarek! Bölümler üzerinde
konuşma yapılıyor, hangi bölüm üzerinde konuşma yapılacak? Bunu anlatmak mümkün
değil. Millî iradeyi her fırsatta dilinden düşürmeyenlerin, hatta,
yasama ve yürütmenin eylem ve işlemlerinin yargı tarafından denetlenmesini,
demokratik hukuk devletinin en büyük ilkesi olan bu ilkeyi millî iradenin
vesayet altına alınması olarak görenlerin, bütün istekleri, bütün talepleri bir
çuvalın içerisine doldurarak millî iradenin temsilcilerinin önüne
dayatmalarındaki yanlışlığı ve çelişkiyi Meclisin önüne sermek istiyorum
değerli arkadaşlarım.
Bu yasa görüşülürken Mısır’daki olaylarla ilgili Hüsnü Mübarek’e
akıl verenler, ama bu yasaya karşı olan tepkilerini Anayasa’dan ve Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Yasası’ndan doğan haklarını kullanmak isteyenlere polisle
saldırılmasının çelişkisini burada açıklamak durumundadırlar. Anayasa’nın
34’üncü maddesine göre, herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Yine, Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nın 3’üncü maddesi bunu amirdir. Ama burada milleti
ilgilendiren bir yasa görüşülüyor, bunu protesto etme hakkını kullanan milletin
üzerine polis saldırtılıyor. Yani başkasına talkın
veriliyor, salkımı kendimiz yutuyoruz değerli arkadaşlarım. Bu samimi bir
davranış değildir.
Demokrasi, özgürlük ve hukuk söylemekle korunmuyor. Siz bu ülkede
hukuku azaltarak, insanları korkutarak güvenliği sağlayamazsınız. Demokrasiyi,
özgürlükleri ve güvenliği; demokrasiyi artırarak, hukuku savunarak ve
özgürlükleri çoğaltarak savunabilirsiniz. Kendi ülkenizdeki halkınıza hoş
gördüğünüz saldırıları Mısır halkına görmüyorsunuz. Mısır halkına gösterdiğiniz
hoşgörüyü kendi halkınıza da göstermeniz gerekli. Elbette ki ülke yönetmek
kolay değildir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 106’ncı madde üzerinde üç adet önerge
vardır, önergeleri okutacağım ve son iki önerge aynı mahiyette olduğu için
birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın 106. maddesinin son fıkrasında yer alan
"Bunlardan unvanları müdür ve daha üst olanlar ile danışma işlevlerine
ilişkin kadrolarda çalışanlar Araştırmacı kadrolarına, diğerleri ise
durumlarına uygun kadrolara atanırlar." ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay E. Haluk Ayhan |
Antalya Manisa Denizli |
Mustafa Kalaycı Nevzat
Korkmaz |
Konya Isparta |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 106'ıncı maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Şerafettin Halis M. Nezir Karabaş Hamit Geylani |
Tunceli Bitlis Hakkâri |
Sebahat Tuncel Akın
Birdal |
İstanbul Diyarbakır |
Diğer önergenin
imza sahipleri: |
Harun Öztürk Mustafa Özyürek Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
İzmir İstanbul Malatya |
Hüseyin Ünsal Bülent Baratalı Enis Tütüncü |
Amasya İzmir Tekirdağ |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan çuval yasanın 106’ncı maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önceki konuşmamda, bu çuval yasanın içerisinde çalışanların
aleyhine bir sürü düzenlemenin olduğunu söylemiştim ve iktidar partisinin halka
fark ettirmeden çıkarmak istediği düzenlemeleri bu çuvalın içine doldurduğunu,
bu çuvalın da halk tarafından taşınamayacak ağırlıkta ve yükte olduğunu
söylemiştim.
Değerli arkadaşlarım, tasarıda, “asgari ücret” tanımında yer alan
on altı yaş, on sekiz yaşa çekilmektedir. Böylece, asgari ücrete tabi olan on
altı-on sekiz yaş arasındaki genç işçilerin ücreti, net 599 liralık asgari
ücret 518 liraya düşmektedir.
Yine, meslek liselerinde staj yapan öğrencilere ödenecek miktarın,
asgari ücretin net ücret üzerinden hesaplanması yasalaşmaktadır. Buna göre,
meslek liselerinde staj yapan öğrencilerin aldıkları asgari ücretler 229 TL’den
178 TL’ye düşmektedir.
Yine, tekstil sektöründe taşeronlaşma sonucu doğan bir hastalık
olan silikozisin meslek hastalığı olarak kabul
edilmediğini görüyoruz.
Yine, burada, on sekiz-yirmi dokuz yaş arası işçilere ödenmesi
gereken sigorta primi İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanabilecek. Bunun
anlamı, zaten işçilerden kesilen fonların işverenlere bir vergi indirimi
olacağıdır.
Yine, bu kanuna öteden beri çıkarılmak istenilen esnek istihdam
politikaları sokulmaktadır, kısa süreli çalışma yasalaştırılmaktadır, iş
hukukunun ve İş Kanunu’nun temel ilkeleri altüst edilmektedir. Çağrı üzerine
çalışma, evde çalışma, uzaktan çalışma, yan gelip yatma çalışma gibi
tanımlamalar bu madde içerisinde bir istihdam politikası ve tarzı gibi
sunulmaktadır. Aslında burada yapılmak istenilen şey şudur: Çalışma süresi
artık işverenin keyfine terk edilmektedir. Yani burada gerçekten işçi-işveren
dengesi arasında sosyal hukuk devleti ilkesini yok eden bir anlayış egemendir.
Çünkü sosyal hukuk devleti ilkesinin egemen olduğu yerlerde iş hukuku, İş
Kanunu aslında iktisaden çok güçlü olan işverenlerin karşısında güçsüz olan
işçiyi korumaya yönelik bir hukuktur. Dolayısıyla burada bu çuval yasanın
içerisindeki esnek istihdam politikalarının işverenin lehine, işverenin inisiyatifine ve keyfine bırakılacak şekilde düzenlenmiş
olması, iş hukukunun işçiyi koruyucu temel ilkesini altüst etmektedir.
Yine, yirmi beş yaş altı genç işçilerin deneme süresi iki aydan
dört aya çıkartılmaktadır. Bu düzenleme, gençleri dört ay çalıştırıldıktan
sonra işten çıkarmayı kolaylaştırmakta ve meşrulaştırmaktadır. Zaten Türkiye’de
işsizliğin fiilî olarak yüzde 20’lerde gezdiği ve kayıt dışı istihdamın yüzde
45 olduğu bir ülkede bu, işverenlere, işçileri daha kolay ve daha hızlı bir
şekilde iş akitlerini feshedip işten çıkarma yolunu açmaktadır.
Yine, turizm işletme ve iş yerleri için denkleştirme süresinin
dört aya çıkarılması öngörülmüştür. Buna göre turizm sektöründe dönemlik yani
mevsimlik çalışan işçilerin kalıcı bir istihdama ulaşmadan dört ay gibi kısa
bir süre için çalıştırılmasının yolu açılmıştır. Bu, mevsimlik işçi
çalıştırmanın belgeli ve ruhsatlı bir biçimidir.
Hepimiz biliyoruz ki, İş Kanunu’na göre otuz günden az
süren işler süreksiz iştir ya da iş yerinin ve iş yerinde görülen işin niteliği
bir kampanyayla sınırlıysa ya da bir mevsimle sınırlıysa bu mevsimlik iştir ama
bu kanunun içerisinde iş yerinin ve iş yerinde görülen işin niteliğine
bakılmaksızın mevsimlik işçi ve mevsimlik iş tanımları daha geniş boyutlara
ulaştırılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, işçilerin iş ile ilgili sözleşmeden doğan
şikâyetlerinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bölge müdürlüklerindeki
görevli memurlar eliyle yapılmasının ve soruşturmanın bu memurlar eliyle
yürütülmesinin önü açılmaktadır. Bu da yine İş Kanunu’ndaki bu iş güvenliği
müfettişleri ya da iş müfettişleri aracılığıyla yapılacak soruşturmanın
memurlara verilmesine indirgenmektedir. Bu da çok doğru bir düzenleme değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 106. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
91. maddesi yeniden düzenlenmektedir. Yeni düzenleme ile kadrosu kaldırılan
memurların kendi istekleri dışında başka kurumlara nakledilmesinin önü
açılmaktadır. Memurların özlük haklarında mevcut düzenlemeye göre geriye
gidilmektedir. Memurların haklarında iyileştirme yerine kötüleştirme getiren
düzenlemenin kaldırılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın 106. maddesinin son fıkrasında yer alan
"Bunlardan unvanları müdür ve daha üst olanlar ile danışma işlevlerine
ilişkin kadrolarda çalışanlar Araştırmacı kadrolarına, diğerleri ise
durumlarına uygun kadrolara atanırlar." ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenleme bütün üst yönetimin araştırmacı kadrosuna atanmasını
kolaylaştırmak ve bu suretle mahkemeye başvurmayı önlemek amacıyla
yapılmaktadır. Herkes kadrosu kaldırılsa da başka bir kamu kurumunda eski
kadrosuna uygun bir kadroya atanmalıdır. Aksi takdirde memurun hakkı gasp
edilecek ve haksız uygulamalara yol açılacak, ancak yasal düzenleme yapıldığı
için de yasal olarak hak arama imkanı ortadan
kaldırılmış olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
107’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarının 107 nci maddesi ile değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun
100 üncü maddesine ekli sondan ikinci fıkradaki "...üst yönetici..."
ibaresinin "...atamaya yetkili amir..." şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Oktay Vural Erkan Akçay Ertuğrul Kumcuoğlu |
İzmir Manisa Aydın |
Emin Haluk Ayhan Mehmet Günal Mustafa Kalaycı |
Denizli Antalya Konya |
Alim Işık |
Kütahya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın 107 nci maddesi ile 657
sayılı Kanunun 100 üncü maddesinin sonuna eklenen ikinci fıkranın Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Mustafa Özyürek Bülent
Baratalı |
İzmir İstanbul İzmir |
Enis Tütüncü Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Hüseyin
Ünsal |
Tekirdağ Malatya Amasya |
Muharrem İnce Tekin
Bingöl |
Yalova Ankara |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 107'nci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Şerafettin Halis M. Nezir Karabaş Hamit Geylani |
Tunceli Bitlis Hakkâri
|
Sebahat Tuncel Akın
Birdal |
İstanbul Diyarbakır |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 107. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
100. maddesi yeniden düzenlenmektedir. Yeni düzenleme ile engellilerin çalışma
sürelerinin başlama ve bitiş saatleri ile öğle dinlenme süreleri farklı
belirlenebilecektir. Esasen bunun için kanun değişikliğine gerek yoktur. Pekâlâ yönetmelikle düzelebilecek bir husustur. Tasarının
asıl amacı yeni düzenlemedeki ikinci fıkra ile memurların esnek çalışmalarını
sağlamaktır. Düzenleme ile memurların görev yerlerine bağlı olmaksızın
çalıştırılmaları hedeflenmektedir. Tıpkı iş yasasında olduğu gibi evde ya da
uzaktan çalışma biçimi memurlara da getirilmek istenmektedir. Esnek çalışmayı
düzenlediği için bu maddenin tasarı metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı" nın 107 nci
maddesi ile 657 sayılı Kanunun 100 üncü maddesinin sonuna eklenen ikinci
fıkranın Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Muharrem
İnce (Yalova) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Katılmıyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin ikinci fıkrası ile; memurların
yürüttükleri hizmetin özelliklerine göre, 100 üncü madde uyarınca tespit edilen
çalışma saat ve süreleri ile görev yerlerine bağlı olmaksızın
çalıştırılabilmelerinin yolu açılmak istenmektedir. Yani, memurlara da evden ve
uzaktan çalışma yaptırmanın alt yapısı hazırlanmaktadır.
Memurları iş yeri dışında kısmi zamanlı çalışmaya zorlayacak olan
bu yolun açılması uygun görülmediğinden ikinci fıkra madde metninden
çıkarılmalıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 107 nci maddesi ile değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun
100 üncü maddesine ekli sondan ikinci fıkradaki "...üst yönetici ..."
ibaresinin "... atamaya yetkili amir ..."
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
AKP İktidarının ekonomideki ve üreten sektörlerdeki sekiz
yıllık tahribatın sonuçlarını bir nebze de olsa gidermek, işsiz güçsüz, son
derece adaletsiz uygulamalara maruz kalmış sosyal kesimlerin sokaklara
dökülmesini engellemek, millî ve üniter yapıya ve
üreten ekonomiye son darbeyi de vurup sözcülüğüne soyunduğu uluslararası
sermaye ve odaklara borcunu ifa etmek, seçmene selam göndermek için gündeme
getirdiği torba mı, çorba mı olduğu pek de anlaşılmayan, şekil ve içerik
bakımından hakikaten bir ucube olan kanun taslağını görüşmeye devam ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, 107’nci maddeyle 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’nun 100’üncü maddesinde değişiklik yapılmakta, mesai
saatlerinin başlama ve bitiş zamanları ile öğle tatillerinin, engelli
kardeşlerimizin özür durumu, hizmet gerekleri, iklim ve ulaşım şartları göz
önünde bulundurularak merkezde üst yönetici, illerde de valilerce diğer
memurlardan farklı belirlenebileceği hükmü getirilmektedir. Ayrıca, yine
hizmetin özelliğine göre görev yerine bağlı olmaksızın çalışabilmesine de imkân
sağlanmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, çağdaş devletin görevinin
sadece onların hukukunu geliştirmek ve denetlemek olmadığı, bunun yanında
engelli kardeşlerimizin yeteneklerini ve potansiyellerini dikkate alarak
kişisel gelişme ortamını hazırlaması, ekonomik ve sosyal refahlarını temin
etmesi olduğunu söylüyoruz.
Elbette, bu görevlerin yerine getirilmesi ve engelliler için
gerekli kaynakların tahsis edilmesi için devletin engellilik ile ilgili sosyal
araştırmalarını tamamlayıp, gerçek sayısal verilere uygun çözümlere ulaşmış
olması gerekiyor. Ancak bu verilere sahip olması gereken TÜİK’in
web sayfasına girdiğiniz zaman, en son araştırmanın 2002 yılında yapıldığını,
verilerin de bu araştırma sonuçlarına dayandığını görüyoruz. Yani AKP Hükûmeti döneminde yapılan bir araştırma yok, hâlâ daha
2002 verileri kullanılıyor. İstismar ve bu kesimin oylarının alınması söz
konusu ise AKP derhal ön alıyor, “Benim engelli vatandaşlarım.” diye söze
başlıyor. En son Anayasa değişikliğini konu alan referandumda da aynı şeyi
yaptı, sonra altı ay unuttu. Şimdi sandık göründü ya, yeniden engelli
kardeşlerimiz siyasi kıymete bindi.
Sekiz yıllık iktidarları döneminde, kesin bir Meclis çoğunluğuna
sahip olmasına rağmen, engelli kardeşlerimizin sorunları aynı vahametle devam
ediyor. 107’nci madde gibi onlar için faydalı şeyler yok mu? Tabii ki var.
Ancak boşa geçen yıllar ve dünyanın bu konuda aldığı mesafeyi görünce doğrusu
hayıflanıyoruz, üzülüyoruz.
2002 yılındaki verilere göre ülkemizdeki engellilik oranı genel
nüfusa göre yüzde 12,5; okuma yazma bilmeyen engelli oranı ise yüzde 36,5.
Yüksekokula devam eden engelli nüfus ise sadece, kıymetli arkadaşlar, yüzde
2,5. Engellilerin yüzde 78’i iş gücüne dâhil değil. Özürlü olanların sadece
yüzde 47’sinin sosyal güvenliği var. Özürlü grubun ortalama yaşı da maalesef
otuz dört.
Kamu kurum ve kuruluşlarında 48 bin özürlü kadrosundan 10.507’si
dolu. İktidar 38.192’lik istihdam açığının kapatılmasına, sekiz yıl bekledikten
sonra, henüz karar vermiş. Bu gecikmenin Hükûmet
tarafından bir izahı olmalıdır. Bu kadrolar sekiz yıldır neden
doldurulmamıştır? Engelli kardeşlerimizin istihdamı sorunlarına neden ilgisiz
kalınmıştır? Sekiz yıldır işsiz olmasından dolayı engelli vatandaşlarımızın
kayıpları nasıl telafi edilecektir ve bunun vebali kime ait olacaktır?
Milliyetçi Hareket Partisi olarak tüm insanlarımızı Yaradan’ın
emaneti ve eşrefi mahlukat olarak gördüğümüz için,
iktidarımız döneminde engelli kardeşlerimizi öncelikle işe yerleştirmek ve
hayatlarını kolaylaştırmak için tüm imkânları seferber edeceğimizi, boş bir tek
kadro dahi tutulmayacağını ifade ediyoruz. Ayrıca engelli çocuğu olan muhtaç
durumdaki ailelere sosyal destek ödemesine devam edeceğimizi, başkasının
yardımına muhtaç engellilerimize ödenen 315 liralık aylığı da 450 liraya, diğer
aylıkları da 210 liradan 300 liraya çıkaracağımızı, evde bakım ücretlerini brüt
asgari ücret tutarına yükselteceğimizi de kamuoyu önünde taahhüt ediyoruz.
Engelli kardeşlerimizin çalışma saatleri ile şartlarını düzenleyen
bu maddeyi desteklediğimizi beyan ediyor, tüm engelli kardeşlerimizi ve yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
108’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 108 inci
maddesi ile değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun 101 inci maddesindeki
"...bir yıl süreyle..."
ibaresinin "...onsekiz ay süreyle..." şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Oktay Vural Emin Haluk Ayhan Alim
Işık |
İzmir Denizli Kütahya |
Erkan Akçay Mehmet Günal Ertuğrul
Kumcuoğlu |
Manisa Antalya Aydın |
Mustafa
Kalaycı |
Konya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı”nın 108'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Madde 108- 657 sayılı Kanunun 101 inci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Ancak kadın memurlara; tabip raporunda belirtilmesi hâlinde
hamileliğinin yirmidördüncü haftasından önce ve her
hâlde hamileliğinin yirmidördüncü haftasından
itibaren ve doğumdan sonraki iki yıl süre ile gece nöbeti, gece vardiyası ve
icap nöbeti görevi verilemez. Özürlü memurlara da isteği dışında gece nöbeti ve
gece vardiyası görevi verilemez"
Şerafettin Halis Sebahat Tuncel M.
Nezir Karabaş |
Tunceli İstanbul Bitlis |
Akın Birdal Hamit
Geylani |
Diyarbakır Hakkâri
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 108 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Zekeriya Akıncı Harun Öztürk |
İstanbul Ankara İzmir |
Vahap
Seçer Ferit Mevlüt Aslanoğlu Şevket Köse |
Mersin Malatya Adıyaman |
"Madde 108- 657 sayılı Kanunun 101 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 101- Günün yirmidört saatinde
devamlılık gösteren hizmetlerde çalışan Devlet memurlarının çalışma saat ve
şekilleri kurumlarınca düzenlenir.
Ancak, kadın memurlara; tabip raporunda belirtilmesi hâlinde
hamileliğin yirmidördüncü haftasından önce ve her
hâlde hamileliğin yirmidördüncü haftasından itibaren ve
doğumdan sonraki iki yıl süreyle gece nöbeti ve gece vardiyası görevi
verilemez. Özürlü memurlara ise gece nöbeti ve gece vardiyası görevi
verilemez."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, maddeyle tam gün devamlılık gösteren
hizmetlerde çalışan memurların çalışma saat ve şekilleri düzenleniyor. Yine,
hamileler ile özürlü personel için yeni bir düzenleme getiriliyor. Burada
çalışma saat ve şekillerinin belirlenmesinde kurumlar tek belirleyici hâle
getiriliyor. Devlet Personel Başkanlığı baypas ediliyor.
Acaba bu değişikliğe neden ihtiyaç duyulmuştur, mevcut mevzuat ne
gibi sorunlar çıkarmıştır ki böyle bir adım atılıyor, ben şahsen anlamakta
zorlanıyorum. Pek tabii ki kurumlar kendi çalışma şekillerini belirlemeli, ama
bu tamamen keyfî yöntemlerle de olmamalıdır. Bunun için bir standart
oluşturulmalıdır. Ancak bu standart çerçevesinde memurların çalışması
düzenlenebilir. Yani, bir genel müdürün ya da bir bakanın insafına terk
edilmemesi gerekir.
Bu düzenlemeyle, kadın memurlara hamilelik döneminde ve doğumdan
bir yıl sonra gece nöbeti ve vardiyası verilmemesi hüküm altına alınıyor.
Önergemizle, bu sürenin doğumdan sonra iki yıl olarak düzenlenmesini
öneriyoruz, çünkü genelde çocukların anneye geceleri daha fazla ihtiyacı olur.
Onun için Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu sürenin iki yıl olmasının daha
makul olacağını düşünüyoruz. Ayrıca, önergemizle, özürlülere de gece nöbeti ve
gece vardiyasında çalışma yükümlülüğünün kendi isteklerine bırakılmaksızın
kaldırılmasını öneriyoruz.
Sayın milletvekilleri, bu torba yasayla işçiler, sözleşmeli
personel ve memurlar açısından ciddi hak kayıpları içeren hükümler geliyor.
Bundan dolayı bazı meslek örgütleri ile sendikalar buna karşı bayrak açtı ve
eyleme geçtiler. Sendikaların çoğu genelde bu maddelerin sakıncalarını gündeme
getiriyorlar, ama eylem konusunda farklı bir yaklaşım var.
İsim vermeden örnek vermek istiyorum. Bir grup var, mücadele
kararı almış, eylemini yapıyor. Bir sendika “Biz eylemin içinde değiliz, ama
destekliyoruz.” diyor. Diğer bir sendika “Maddelerle ilgili çekincelerimiz
var.” diyor. Bir başka sendika ise düzenlemelere itiraz ediyor, ama eyleme de
karşı çıkıyor. Yine bir sendika daha var, düzenlemelere ses çıkarmıyor, ama
eyleme de karşı çıkıyor. Ve bir başka sendika ise bu eylemlerin seçim öncesi Hükûmete karşı provokasyon
olduğunu söyleyip, eylem yapanları olağan şüpheli olarak yaftalamaya çalışıyor.
Sayın milletvekilleri, işte, AKP ileri demokrasisinin sendikaları
getirdiği nokta budur. Yandaşlaştırılmış sendikalarla emek sınıfının hakkını
savunması mümkün değildir. Yandaşlaştırılmış sendikalarla demokrasinin
gelişmesi hiç mümkün değildir.
Peki, sendikalar üyelerinin hakkını korumak için sokağa çıkmayacak
da ne yapacak? Dün gördünüz, işçilere, memurlara Ankara yasak edildi. “Ben
istediğimi yaparım, kimse de buna ses çıkaramaz.” deniliyor. Böyle ileri
demokrasi mi olur? Ses çıkaran ya olağan şüpheli oluyor, Silivri’ye gidiyor ya
da biber gazı ve cop yiyor. Bizim vatandaşlarımız, işçilerimiz, memurlarımız
sesini nasıl duyuracak? Yani seslerini duyurmak için Mısır’a, Tunus’a mı
gitmeleri gerekiyor? Haklı protestoları yasa dışı ilan eden, vatandaşına
Ankara’yı yasaklayan, biber gazı ve coptan başka bir çözüm düşünmeyen Hükûmetin Tunus’tan, Mısır’dan ders almasını diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, halkın sesine kulak vermek
gerekiyorsa bu sese kulak verin. Her şeyi komploya bağlayarak, her tepkiyi Hükûmete karşı provokasyon olarak
görerek bir yere varamazsınız. Bu kafayla varacağınız yer baskıdır, şiddettir,
kesinlikle ileri demokrasi değildir.
Değerli arkadaşlar, bu düşüncelerle emekçilerin, memurların,
köylülerin, esnafın yani vatandaşımızın sesine kulak verilmesini ve haklı
taleplerinin dikkate alınmasını bekliyor, verdiğimiz önergeye olumlu oy
vermenizi diliyor, yüce Meclisi tekrar en derin sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 108'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Madde 108- 657 sayılı Kanunun 101 inci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Ancak kadın memurlara; tabip raporunda belirtilmesi hâlinde
hamileliğinin yirmidördüncü haftasından önce ve her
hâlde hamileliğinin yirmidördüncü haftasından
itibaren ve doğumdan sonraki iki yıl süre ile gece nöbeti, gece vardiyası ve
icap nöbeti görevi verilemez. Özürlü memurlara da isteği dışında gece nöbeti ve
gece vardiyası görevi verilemez."
Şerafettin Halis (Tunceli) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 108. maddesi ile 657 sayılı kanunun 101. maddesi yeniden
düzenlenmektedir. Düzenlemenin birinci fıkrası ile günün 24 saatinde devamlılık
gösteren hizmetlerde çalışan memurların çalışma saat ve şekillerinin
belirlenmesinde Devlet Personel Başkanlığı’nın muvafakati kaldırılmak
istenmektedir. Böylece 81 il ve 950 ilçede farklı mesaiye başlayış ve bitiş
saatleri düzensiz biçimde belirlenebilecektir. Ayrıca bu düzenleme ile kurum
amirlerine oldukça fazla yetki verilmektedir. Bu durum suistimallere
açık olacağından maddenin birinci fıkrasının kaldırılması uygun olacaktır.
Düzenlemenin ikinci fıkrasında doğumdan sonraki bir yıl süre ile kadın
memurlara gece nöbeti ve gece vardiyası verilemeyeceği belirtilerek eksik
düzenleme yapılmıştır. Düzenlemeye icap nöbetinin dâhil edilmesi
amaçlanmaktadır. Ayrıca kreş hizmetleri iki yaşını bitiren çocuklar için
verildiğinden bir yıllık sürenin iki yıla çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarının 108 inci maddesi
ile değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun 101 inci maddesindeki "... bir yıl süreyle ..."
ibaresinin "... onsekiz ay süreyle..." şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Beytullah Asil…
BAŞKAN – Sayın Asil, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 108’inci maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak verdiğimiz değişiklik önergesinin
gerekçesini sizlere izah etmek ve önergemize desteklerinizi sağlamak gayesiyle
söz aldım. Bu vesileyle sizleri ve sizlerin şahsında milletimi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, aile, her yönden etkileşim içinde olan,
yaşayan bir organizmadır. Nasıl ki bedenimizdeki bir sorun diğer organların
ritmini, işleyişini ve fonksiyonelliğini etkiliyorsa ailede de durum aynıdır.
Takdir edersiniz ki ailenin de direği kadındır. Bedenen ve ruhen sağlıklı bir
kadın, bir anne olmadan sağlıklı bir yuva oluşturmak, sağlıklı çocuklar
yetiştirmek de mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, malumlarınızdır, hamilelikte yaş, özel
bir dikkat gerektiriyor. Günümüzde, birçok kadın, gençliğinde kariyer yapmayı
birinci plana alıyor, üniversite, yüksek lisans, doktora derken hamileliğini
otuzlu, hatta kırklı yaşlara erteliyor. Otuz beş yaşından büyük kadınlarda hamileliğin
sıkıntılı geçmesine neden olan şeker, yüksek tansiyon, genç kadınlara göre daha
sık ortaya çıkmaktadır. Çağın hastalığı olan stres de buna eklenince bütün
sorunlardan doğum sonrası hemen kurtulmaları da maalesef mümkün olmamaktadır.
Doğum sonrası kadınların hamileliğin getirdiği sıkıntılardan kurtulmalarına
imkân sağlamak, bütün uzmanların üzerinde uzlaştıkları, çocuğun annesini emme
süresini uzatmak, çocuğun annesine en çok ihtiyaç duyduğu dönemde geceleri
annelerin çocukların yanında olmalarını sağlamak gayesi ile yasa tasarısında “…
doğumdan sonraki bir yıl süreyle gece nöbeti ve gece
vardiyası verilemez.” ifadesindeki bir yıl olan süreyi, on sekiz ay yani bir
buçuk yıl olarak değiştirmeyi amaçladığımız bu önergeyle bebeklerin geceleri
annesiz uyumalarına izin vermeyeceğinizi umarak destek olmanızı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, dün dördüncü bölüm görüşülürken Sosyal
Güvenlik Kurumunda kadınlara ayrımcılık yapılan, erkeklere tanınan bir hakkın
kadınlara tanınmadığına değinerek bu durumun Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki
“Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.” ibaresini de hatırlatarak “Niçin
kadınlara karşı ayrımcılık içindesiniz?” diye Sayın Bakana bir soru yönelttim.
Sayın Bakan, verdiği cevapta özetle diyor ki: “Yaptığınız eleştiriyi çok haklı
buluyorum ama eğer bu ayrımcılığı yapmazsak, yani kadınlara da erkeklere
tanınan hakkı tanırsak sosyal güvenlik sistemi bundan zarar görür.” Böyle bir
mantık olabilir mi değerli arkadaşlarım? “Anayasa’yı çiğniyorum çünkü
haklıyım.” Hiçbir mazeret Anayasa’yı çiğneme hakkını size vermez Sayın Bakan.
Buradan kadın haklarını savunan sivil toplum örgütlerine de Sosyal
Güvenlik Kurumunun kadınlara ayrımcılık yapan, erkeklere tanınan bir hakkı
kadınlara tanımayan genelgesine ve kadınların anayasal haklarının
korunmamasına, kısıtlanmasına karşı çıkmaya çağırıyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
109’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 109 uncu
maddesi ile değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun 104 üncü maddesinin (B)
bendindeki “…kendisinin ve eşinin…” ibaresinin “…eşinin veya kendi…” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Ertuğrul Kumcuoğlu Erkan
Akçay |
İzmir Aydın Manisa |
Emin Haluk Ayhan Mehmet Günal Mustafa Kalaycı |
Denizli Antalya Konya |
Alim Işık |
Kütahya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 109. maddesi
ile değiştirilen 657 sayılı Kanunun 104. maddesinin (A) fıkrasının ikinci
cümlesinde yer alan “iki hafta eklenir” ibaresinin “her bebek için iki hafta
eklenir.” Şeklinde değiştirilmesini; sondan ikinci cümleden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Enis Tütüncü Canan Arıtman |
İstanbul Tekirdağ İzmir |
Harun Öztürk Orhan Ziya Diren Mehmet Ali Susam |
İzmir Tokat İzmir |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Malatya |
“Ayrıca, bebeğin yaşaması hâlinde bebeğin hastanede kaldığı süre
kadar ek süre doğum sonrası iznine ilave edilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
109’uncu maddesi ile değiştirilen 657 sayılı Kanunun 104’üncü maddesinin (A)
bendinde yer alan, “sekiz” ve “sekiz hafta” ibarelerinin “on hafta” olarak, “onaltı hafta” ibaresinin “yirmi hafta” olarak
değiştirilmesini ve bendin sonundaki cümleden önce “Yukarıda öngörülen süreler
memurun sağlık durumuna göre tabip raporunda belirlenecek miktarda
uzatılabilir.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Şerafettin Halis M. Nezir Karabaş Hamit Geylani |
Tunceli Bitlis Hakkâri |
Sebahat Tuncel Akın
Birdal |
İstanbul Diyarbakır |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 109. maddesi ile 657 sayılı kanunun 104. maddesi yeniden
düzenlenmektedir. Esasen olumlu yönde yapılan bu düzenlemede kadın memura
verilen analık izin süresi mevcut yasa hükmünde var olan şekliyle korunmuştur.
Avrupa Parlamentosunun aldığı kararla analık izin süreleri yirmi hafta olarak
kabul edilmiştir. Öneri ile analık izin süresinin AB ülkelerindeki seviyeye
çekilmek istenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 109 uncu
maddesi ile değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun 104 üncü maddesinin (B)
bendindeki “…kendisinin ve eşinin…” ibaresinin “…eşinin veya kendi…” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural
(İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut metin memurun kendi ölümü halinde de yedi gün süreyle
izinli sayılacağı şeklinde anlaşılabilmektedir. Madde dilinin düzeltilmesi
açısından önerilen değişiklik gerekliliktir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 109. maddesi
ile değiştirilen 657 sayılı Kanunun 104. maddesinin (A) fıkrasının ikinci
cümlesinde yer alan “iki hafta eklenir” ibaresinin “her bebek için iki hafta
eklenir.” Şeklinde değiştirilmesini; sondan ikinci cümleden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Ayrıca, bebeğin yaşaması
hâlinde bebeğin hastanede kaldığı süre kadar ek süre doğum sonrası iznine ilave
edilir.”
Mustafa Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Arıtman, buyurun.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarının bu maddesine verdiğimiz önergenin gerekçesi ana
ve bebek hayatını korumaktır yani hayat kurtarmak için verilmiş bir önergedir.
Yürürlükteki yasada ve bu tasarıda doğum öncesi izne çoğul gebelik
durumunda iki hafta ilave edilmektedir. Bu madde ilk kez düzenlendiğinde, yani
2003 yılında da yanlış ve eksik yapılmıştı. Yanlış olduğunu bu kürsüden yine o
zaman söylemiştik. Doğru olanı, çoğul gebeliklerde doğum öncesi analık izni
süresine çocuk başına iki hafta eklenmesidir. Tüm Avrupa ülkelerindeki uygulama
bu şekildedir, çünkü bu bilimsel ve tıbbi bir gerekliliktir.
Çoğul gebeliklerde yüzde 90’ların üzerinde erken doğum olur ve
bebek sayısıyla doğru orantılı olarak da erken doğum riski artar. Bebek sayısı
arttıkça erken doğumun olması kaçınılmaz hâle gelir ve erken doğumun
gerçekleşme zamanı da yine bebek sayısıyla doğru orantılı olarak daha erkene
gelir. Yani çoğunlukla dördüz bebekler üçüz bebeklerden, üçüz bebekler de ikiz
bebeklerden daha erken doğarlar. Bunların hepsi de çoğul gebeliklerdir ama hem
erken doğum riskleri hem de erken doğumun haftası bebek sayısıyla doğru
orantılı olarak katlanarak artar. Dolayısıyla, tüm çoğul gebelikleri aynı
riskte görüp hepsine iki hafta izin vermek çok yanlış ve yetersizdir. Bu
uygulama bizim önergemizde de talep ettiğimiz şekilde ve tüm AB ülkelerinde
uygulandığı gibi, bebek başına iki hafta olarak düzenlenmelidir.
Çoğul gebeliklerde erken doğum riskinin mümkün mertebe
geciktirilebilmesinin ilk şartı, ilaç tedavisinden de etkin olanı, gebenin
kesin ve mutlak istirahatıdır. Erken doğum riskindeki bir gebe, bırakın
çalışmayı, kendi kişisel işlerini, bakımını bile yapmamalıdır. Bir erken doğumu
bir iki hafta geciktirebilmek bile çok sayıda bebeğin hayatını kurtarır.
Değerli vekiller, çoğul gebeliklerde erken doğum oranlarının
yüksek olması yeni doğan bebekte de ölüm oranlarını ve sakatlanmalarını artıran
bir faktördür. Ülkemizdeki bebek ölüm hızı oranları ne yazık ki hâlâ çok
yüksektir. Tüm OECD ülkeleri içerisinde bebek ölüm hızı en yüksek olan ülke
biziz. Eğer ülkemizdeki bebek, çocuk ve ana ölüm hızlarını düşüremez isek,
gelişmiş ülkeler arasına giremeyiz. Çünkü bu sağlık göstergeleri tüm dünyada
gelişmişliğin en önemli ölçütleridir. Bebek ölüm hızını artıran en önemli neden
erken doğumlardır ve yüzde 26 oranında da etkendir. Dolayısıyla bebek ölüm
hızını düşürebilmemiz için erken doğumları azaltmamız gerekiyor. İşte
önergemizdeki bebek başına iki hafta erken izin talebinin bir gerekçesi de
budur.
Ayrıca erken doğum ve buna bağlı komplikasyonlar
bebek sakatlanmalarını da artırmaktadır. Çevrenizde gördüğünüz zihinsel özürlü,
beyin özürlü, spastik, bedensel özürlü çocukların ne yazık ki çoğu erken doğmuş
bebeklerdir. Erken doğan bebeklerin akciğerleri yeterince gelişmemiş olduğu
için yeterli oksijen alamamaktadırlar, beyinlerine yeterli oksijen gitmediği
için beyin hasarı oluşmaktadır ve o da ne yazık ki o çocukların özürlü olmasına
neden olmakta, giderek özürlü çocuk sayımız da artmaktadır.
Çoğul gebelikler aynı zamanda komplikasyonlu
gebelikler olduğu için ana sağlığını da tehdit eder ve atoni,
hemoraji gibi nedenlerle de ana ölümlerine neden
olur.
Değerli milletvekilleri, çoğul gebeliklerdeki ana ve bebek
ölümlerini, sakatlanmaları azaltmayı hedefleyen hayat kurtarıcı bu önergemizin
kabulünü sizlerden bir hekim olarak da rica ediyorum.
Ayrıca biliyorsunuz ülkemiz analığın ve çocukların korunması ile
ilgili çok sayıda uluslararası sözleşmeye de taraf olmuştur. Bakın, Avrupa
Parlamentosu 2010’da tüm üye ülkelere analık iznini yirmi hafta olarak
öngörmüştür.
Bunları bilginize sunuyorum. Vatandaşlarımızı, ülkemizi Avrupa
standartlarına yükseltmek lafla olmuyor, icraatla, o imkânları vermekle, o
imkânları yaşama geçirmekle oluyor. Lütfen insan yaşamının korunmasından ve
bilimden yana olalım, ülkemizi uluslararası platformlarda mahcup etmeyelim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arıtman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
110’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarının 110 uncu maddesi
ile değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun 105 inci maddesinin son
fıkrasındaki "...bir katına kadar..." ibaresinin "...bir yıla
kadar…” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Ertuğrul Kumcuoğlu Erkan
Akçay |
İzmir Aydın Manisa |
Emin Haluk Ayhan Mehmet Günal Mustafa Kalaycı |
Denizli Antalya Konya |
Alim Işık |
Kütahya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 110'uncu
maddesi ile değiştirilen 657 sayılı Kanunun 105'inci maddesinin altıncı
fıkrasında yer alan, "Sağlık, Maliye ve Dışişleri Bakanlıkları"
ibaresinin "Sağlık Bakanlığı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Şerafettin Halis M. Nezir Karabaş Hamit Geylani |
Tunceli Bitlis Hakkâri
|
Sebahat Tuncel Akın
Birdal |
İstanbul Diyarbakır |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 110 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Enis Tütüncü Zekeriya Akıncı Vahap
Seçer |
Tekirdağ Ankara Mersin |
Şerafettin
Halis |
Adıyaman |
Madde 110- 657 sayılı Kanunun 105 inci maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Hastalık ve refakat izni:
Madde 105- Memura, aylık ve özlük haklarına dokunulmaksızın, verilecek
raporda gösterilecek lüzum üzerine, kanser, verem ve akıl hastalığı gibi uzun
süreli bir tedaviye ihtiyaç gösteren hastalığı hâlinde yirmidört
aya kadar, diğer hastalık hâllerinde ise onsekiz aya
kadar izin verilir.
Memurun, hastalığı sebebiyle yataklı tedavi kurumunda yatarak
gördüğü tedavi süreleri, hastalık iznine ait sürenin hesabında dikkate alınır.
Bu maddede yazılı azamî süreler kadar izin verilen memurun, bu
iznin sonunda işe başlayabilmesi için, iyileştiğine dair raporu (yurt dışındaki
memurlar için mahallî usûle göre verilecek raporu)
ibraz etmesi gereklidir. İzin süresinin sonunda, hastalığının devam ettiği
resmî sağlık kurulu raporu ile tespit edilen memurun izni, birinci fıkrada
belirtilen süreler kadar uzatılır, bu sürenin sonunda da iyileşemeyen memur
hakkında emeklilik hükümleri uygulanır.
Bunlardan gerekli sağlık şartlarını yeniden kazandıkları resmî
sağlık kurallarınca tespit edilmiş olup da emeklilik hakkını elde etmemiş
olanlar, yeniden memuriyete dönmek istemeleri hâlinde, niteliklerine uygun
kadrolara öncelikle atanırlar.
Görevi sırasında veya görevinden dolayı bir kazaya veya saldırıya
uğrayan ya da bir meslek hastalığına tutulan memur, iyileşinceye kadar izinli
sayılır.
Hastalık raporlarının hangi hallerde, hangi hekimler veya sağlık
kurulları tarafından verileceği ve sürelerinin ne olacağı ile bu konuya ilişkin
diğer hususlar, Sağlık, Maliye ve Dışişleri Bakanlıkları ile Sosyal Güvenlik
Kurumunun görüşleri alınarak Devlet Personel Başkanlığınca hazırlanacak bir
yönetmelikle belirlenir.
Ayrıca, memurun bakmakla yükümlü olduğu veya memur refakat
etmediği takdirde hayatı tehlikeye girecek ana, baba, eş ve çocukları ile
kardeşlerinden birinin ağır bir kaza geçirmesi veya tedavisi uzun süren bir
hastalığının bulunması hâllerinde, bu hâllerin sağlık kurulu raporuyla
belgelendirilmesi şartıyla, aylık ve özlük haklarına dokunulmaksızın, altı aya
kadar izin verilir. Gerektiğinde bu
süre bir katına kadar uzatılır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Uzun süreli tedavi gerektiren hastalıklar için verilen süreler
biraz daha artırılmakta ve maddenin daha düzgün ve anlaşılır hale getirilmesi
için önerilerde bulunulmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 110'uncu
maddesi ile değiştirilen 657 sayılı Kanunun 105'inci maddesinin altıncı
fıkrasında yer alan, "Sağlık, Maliye ve Dışişleri Bakanlıkları"
ibaresinin "Sağlık Bakanlığı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Şerafettin
Halis (Tunceli) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Tasarının 110. maddesi ile 657 sayılı kanunun 105. maddesi yeniden
düzenlenmektedir. Genel olarak olumlu yönde yapılan bu düzenlemede hastalık
raporlarının hangi hallerde, hangi hekimler veya sağlık kurulları tarafından
verileceğine dair hazırlanacak yönetmelik için Sağlık Bakanlığı ve SGK
görüşleri yeterli olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 110 uncu
maddesi ile değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun 105 inci maddesinin son
fıkrasındaki "... bir katına kadar ..."
ibaresinin "... bir yıla kadar ..." şeklinde
değiştirilmelini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Metinde atıfta bulunulan zor durumlardaki izin süresinin bir yıl
olmasının daha uygun olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
111’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 111 inci
maddesiyle değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun 108 inci maddesinin (C)
bendinin son cümlesinin "Çocuk sahibi olan her iki eşin..."
ifadesiyle (B) bendinin sonuna da eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Emin Haluk Ayhan Alim
Işık |
İzmir Denizli Kütahya |
Erkan Akçay Mehmet Günal Mustafa
Kalaycı |
Manisa Antalya Konya |
Ertuğrul
Kumcuoğlu |
Aydın |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 111'inci
maddesi ile değiştirilen 657 sayılı Kanununun 108'inci maddesinin (B) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"B) Doğum yapan memura, 104 üncü madde uyarınca verilen doğum
sonrası analık izni süresinin bitiminden itibaren isteği üzerine yirmidört aya kadar aylığının 1/4'ü bağlanarak izin
verilir. Eşi doğum yapan memura, doğum tarihinden itibaren isteği üzerine yirmidört aya kadar aylıksız izin verilir."
Şerafettin Halis Sebahat Tuncel Hamit
Geylani |
Tunceli İstanbul Hakkâri |
Akın Birdal M.
Nezir Karabaş |
Diyarbakır Bitlis |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 111 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun Öztürk Zekeriya Akıncı |
İstanbul İzmir Ankara |
Vahap
Seçer Ferit Mevlüt Aslanoğlu Enis Tütüncü |
Mersin Malatya Tekirdağ |
Şevket
Köse |
Adıyaman |
Madde 111- 657 sayılı Kanunun 108 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 108- A) Memura, 105 inci
maddenin son fıkrası gereğince verilen iznin bitiminden itibaren, sağlık kurulu
raporuyla belgelendirilmesi şartıyla, istekleri üzerine yirmidört
aya kadar aylıksız izin verilebilir.
B) Doğum yapan memura, 104 üncü madde uyarınca verilen doğum
sonrası analık izni süresinin bitiminden; eşi doğum yapan memura ise, doğum
tarihinden itibaren istekleri üzerine otuzaltı aya
kadar aylıksız izin verilir.
C) Üç yaşını doldurmamış bir
çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak evlat edinen memurlar ile memur
olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi hâlinde memur olan eşlerine,
çocuğun ana ve babasının rızasının kesinleştiği tarihten veya vesayet
dairelerinin izin verme tarihinden itibaren, istekleri üzerine otuzaltı aya kadar aylıksız izin verilir. Evlat edinen her
iki eşin memur olması durumunda bu süre, eşlerin talebi üzerine otuzaltı aylık süreyi geçmeyecek şekilde, birbirini izleyen
iki bölüm hâlinde eşlere kullandırılabilir.
D) Her ne suretle
olursa olsun burslu olarak ya da bütçe imkânlarıyla yetiştirilmek üzere yurtdışına
gönderilen veya sürekli görevle yurtiçine ya da yurtdışına atanan veya en az üç
ay süreyle yurtdışında geçici olarak görevlendirilen memurlar veya diğer
personel kanunlarına tâbi olanlar ile yurtdışına kamu kurumlarınca gönderilmiş
olan öğrencilerin memur olan eşleri ile 77 nci
maddeye göre izin verilenlerin memur olan eşlerine görev veya öğrenim süresi
içinde aylıksız izin verilebilir.
E) Memura, yıllık izinde esas alınan süreler itibarıyla üç hizmet
yılını tamamlamış olması ve isteği hâlinde memuriyeti boyunca ve en fazla üç
defada kullanılmak üzere, toplam iki yıla kadar aylıksız izin verilebilir.
Ancak, sıkıyönetim, olağanüstü hâl veya genel hayata müessir afet hâli ilan
edilen bölgelere 72 nci madde gereğince belli bir
süre görev yapmak üzere zorunlu olarak sürekli görevle atananlar hakkında bu
bölgelerdeki görev süreleri içinde bu fıkra hükmü uygulanmaz.
F) Aylıksız izin süresinin bitiminden önce izin verilmesini
gerektiren sebebin ortadan kalkması hâlinde, on gün içinde göreve dönülmesi
zorunludur. Aylıksız izin süresinin bitiminde veya izin verilmesini gerektiren
sebebinin kalkmasını izleyen on gün içinde görevine dönmeyenler, memuriyetten
çekilmiş sayılır.
G) Muvazzaf askerliğe ayrılan memurlar askerlik süresince görev
yeri saklı kalarak aylıksız izinli sayılır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Nevingaye Erbatur.
Buyurun Sayın Erbatur.
NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 111’inci maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi çalışanların izin
sürelerini ilgilendiren bu maddede önergemizle bir değişiklik talebimiz var.
Doğum yapan memurun analık iznini otuz altı aya kadar uzatmayı istiyoruz. Aynı
şekilde, belli şartları yerine getiren ebeveynlerin evlat edindikleri takdirde
de onlarla duygusal ve fiziksel bağ kurabilmeleri için gene aynı şekilde bu
iznin otuz altı ay olmasını talep ediyoruz.
Bizim bu tür izinlerin uzatılmasını istememizin sebebi, gerçekten,
çalışan annelerin hem çocuklarıyla iletişim kurmaları hem de daha sonra
işlerini kaybetmemeleri için önemli bir husustur, ancak, tabii, bu torba
kanunun bu tür maddelerinde tamamen cinsiyetçi iş bölümünü pekiştiren
düzenlemeler de olmaya devam etmektedir. Bunlar da kadının ezilmesine, sosyal
dışlanmışlığına ve kadını ilgilendiren toplumsal sorunların devamına sebep
olmaktadır.
Yapılan araştırmalar üniversite mezunu kadınların emek piyasasına
daha kolay girdiklerini ve bu piyasada kalmalarının daha kolay olduğunu bize
gösteriyor ancak evlilik ve doğum sonucu sahip olunan çocuk nedeniyle kadınlar
emek piyasasından uzaklaşıyorlar. Aynı şekilde, emek piyasasındaki toplumsal
cinsiyet rolleriyle paralel olarak kadınların ev içi sorumlulukları, bunları
ihmal etmemeleri adına yaptıkları meslek seçimleri ya da belli meslekleri
seçmeye zorlanmaları gene onların iş yaşamında da bu cinsiyetçi rollerini
sürdürmelerine sebep olmaktadır. Bu da kadınların mesleklerinde yükselmesine
engel olmakta, yani bizim “cam tavan” dediğimiz sendrom
kadınların karşısına çıkmaktadır. Dolayısıyla burada yapmamız gereken şey, kız
çocukların ve kadınların eğitim hakkına erişmelerini sağlamak, kalifiye
kadınların emek piyasasında yer almalarına çalışmaktır. Bir başka önemli husus
da, zorunlu eğitim yaşının okul öncesi eğitime kadar indirilmesi gerekmektedir.
Yani biz şunu istiyoruz: Ülkemizde eğer okula başlama yaşı üç yaşına
indirilirse bu ebeveynler için bir rahatlık olacaktır, aynı şekilde çalışan
kadın için rahatlık olacaktır çünkü üç yaşına kadar çocuğuna evde bakabilen
kadın, üç yaşında çocuğunu okula gönderdikten sonra işine geri dönebilecektir.
Onun için, bu konuda mutlaka bir çalışma başlatılmasını istiyoruz.
Ayrıca, çocukların bakımlarının anne-baba arasında eşit olarak
dağıtılmasını istiyoruz. Yani anne de baba da çocuklarına eşit olarak bakmalı.
Bu maddede var olan doğum izninin, çocukla ilgili, çocuk doğduktan sonra babaya
da verilebilecek olan iznin isteğe bağlı olması biraz sakıncalı bir durum,
bunun zorunlu hâle getirilmesini istiyorum ben. Böylece, hem anne hem baba bu
ebeveyn iznini kullanarak çocuklarına bakabilecek ve çocuklarıyla daha uzun bir
zaman geçirebilecektir, bu da kadınların üzerindeki çift iş yükünü
azaltacaktır. Burada isteğe bağlı durum kaldırılmalı ve mutlaka bu izni
babaların da kullanması sağlanmalıdır. Avrupa Birliğinde yapılan yeni
mevzuatlar da tamamen bu durumla bağlantılıdır. Bunu önemli bir olay olarak
görüyorum çünkü babanın çocuğuyla fiziksel ve duygusal iletişime geçmesi ancak
bu tür ebeveyn izinlerinin babalar tarafından kullanılmasıyla mümkün olacaktır.
Bu sıralarda oturan bütün erkek arkadaşlarımın çocuklarıyla daha çok vakit
geçirmelerini ne kadar çok istediklerini biliyorum. O nedenle, bu iznin mutlaka
sağlanmasını ve zorunlu olmasını -Ali Arkadaşım başını sallıyor “doğru” diyor-
çok önemsiyorum, bunu zorunlu hâle getirelim ve bütün babalarımız anneler gibi
çocuklarına bakabilsinler, zaman geçirsinler ve bunun ne kadar güzel bir duygu
olduğunu onlar da öğrensinler istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erbatur.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 111'inci
maddesi ile değiştirilen 657 sayılı Kanununun 108'inci maddesinin (B) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"B) Doğum yapan memura, 104 üncü madde uyarınca verilen doğum
sonrası analık izni süresinin bitiminden itibaren isteği üzerine yirmidört aya kadar aylığının 1/4'ü bağlanarak izin
verilir. Eşi doğum yapan memura, doğum tarihinden itibaren isteği üzerine yirmidört aya kadar aylıksız izin verilir.”
Şerafettin
Halis (Tunceli) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 111'inci maddesi ile 657 sayılı Kanunun 108'inci maddesi
yeniden düzenlenmektedir. Memurların aylıksız izin kullanabilecekleri durumları
genişletmesi, aynı zamanda izin sürelerini arttırması bakımından
iyileştirilmeler yapılmıştır. Ancak memurun anne olması durumunda belirli bir
süreyle sınırlandırılan iznin tamamen ücretsiz olarak düzenlenmesi eksikliktir.
Anne ve çocuk arasındaki direkt ilişki doğal olarak belli bir süreyi
gerektirmektedir. Kreş hizmetlerinin iki yaşını bitiren çocuklar için verildiği
ve bu yaşa kadar çocuğun bakımının genellikle annenin sorumluluğunda olduğu
dikkate alınmalıdır. Önerge ile doğal olarak belli bir dönemi kapsayan
anne-çocuk ilişkinin zorunluluktan kaynaklandığı, bu nedenle de memurun anne
olması durumunda aylığının hiç değilse bir kısmını alarak izinli sayılması
hedeflenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 111 inci
maddesiyle değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun 108 inci maddesinin (C)
bendinin son cümlesinin "Çocuk sahibi olan her iki eşin..."
ifadesiyle (B) bendinin sonuna da eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bir bebeği evlat edinen her ikisi de memur bir çifte tanınan bir
hakkın biyolojik olarak ana baba olan çiftlere de tanınması açısından bu
değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
112’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 112 inci
maddesi ile değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun 109 uncu maddesinin
ikinci fıkrasındaki "...denetim raporları..." ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Erkan Akçay Ertuğrul Kumcuoğlu |
İzmir Manisa Aydın |
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Emin
Haluk Ayhan |
Konya Antalya Denizli |
Alim Işık |
Kütahya |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu yönetiminde dönemsel ve olağan denetimler yaygındır. Bazı
hâllerde bir denetim raporunda pek çok memurun görevine ilişkin notlar
olabilir. Bu hüküm yoğun bir kırtasiye israfına ve gereksiz işlemlere yol
açacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
113’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 113 üncü
maddesi ile değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun 122 nci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan kuruluşlara “Maliye Bakanlığı"nın da
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Ertuğrul Kumcuoğlu Erkan
Akçay |
İzmir Aydın Manisa |
Mehmet Günal
Emin Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı |
Antalya Denizli Konya |
Alim Işık |
Kütahya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 113 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Enis Tütüncü Harun Öztürk |
İstanbul Tekirdağ İzmir |
Zekeriya Akıncı Vahap
Seçer Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ankara Mersin Malatya |
Şevket
Köse |
Adıyaman |
“Görevli oldukları kurumlarda olağanüstü gayret ve
çalışmaları ile emsallerine göre başarılı görev yapmak suretiyle; kamu
kaynağında önemli ölçüde tasarruf sağlanmasında, kamu zararının oluşmasının
önlenmesinde ve önlenemez kamu zararlarının önemli ölçüde azaltılmasında,
kamusal fayda ve gelirlerin beklenenin üzerinde artırılmasında veya sunulan
hizmetlerin etkinlik ve kalitesinin yükseltilmesinde somut olaylara ve verilere
dayalı olarak katkı sağladıkları tespit edilen memurlara, merkezde bağlı veya
ilgili bakan, illerde valiler, ilçelerde kaymakamlar tarafından başarı belgesi
verilebilir. İki defa başarı belgesi alanlara
üstün başarı belgesi verilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 113 maddesinin
kanun tasarısından çıkarılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.
Ayşe
Jale Ağırbaş
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
113. Maddede 'Başarı, üstün başarı değerlendirmesi ve ödül'
başlığı altında getirilmesi öngörülen düzenleme ile performans kriterleri gündeme getirilmekte böylelikle çalışanlar
arasında rekabeti arttırılması, çalışma barışının bozulması, dayanışma ve ortak
çalışma kültürünün ortadan kaldırılması kolaylaştırılacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 113 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
“Görevli oldukları kurumlarda olağanüstü gayret ve
çalışmaları ile emsallerine göre başarılı görev yapmak suretiyle; kamu
kaynağında önemli ölçüde tasarruf sağlanmasında, kamu zararının oluşmasının
önlenmesinde ve önlenemez kamu zararlarının önemli ölçüde azaltılmasında,
kamusal fayda ve gelirlerin beklenenin üzerinde artırılmasında veya sunulan
hizmetlerin etkinlik ve kalitesinin yükseltilmesinde somut olaylara ve verilere
dayalı olarak katkı sağladıkları tespit edilen memurlara, merkezde bağlı veya
ilgili bakan, illerde valiler, ilçelerde kaymakamlar tarafından başarı belgesi
verilebilir. İki defa başarı belgesi alanlara
üstün başarı belgesi verilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, önerge sahibi
arkadaşımızın bir teklifi var.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Şimdi, Sayın Başkanım, önergemizde “iki”
rakamı var. Orijinal metinde, Komisyonun kabul ettiği “üç” olarak… Uygun
görülen şekliyle takdirlerinize sunuyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Komisyon katılıyor efendim.
BAŞKAN – Bir dakika… Bir dakika…
Komisyonun bu önergeye katkısı ne?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Bir düzeltmeyle takdire bıraktık efendim biz bunu.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Düzeltiyoruz efendim.
BAŞKAN – Düzeltmeniz nedir?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – “İki defa başarı belgesi” ifadesinin “üç defa” olarak düzeltilmesi.
BAŞKAN – Tamam.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ödül verilmesinde, önlenemez zararların azaltılmasına katkıda
bulunmak da bir kriter olarak önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 113 üncü
maddesi ile değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun 122 nci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan kuruluşlara “Maliye Bakanlığı"nın da
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metni incelendiğinde sayılan dört ödül gerekçesinden üçünün
mali performansıyla ilgili olduğu göz önüne alındığında böyle bir düzenlemenin
daha adil ve muhik olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Biraz önce kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
114’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 114 üncü
maddesi ile değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun 124 üncü maddesinde yer
alan (Gelir İdaresi Başkanlığı hariç) ifadesinin (Gelir İdaresi Başkanlığında
görevli memurlar hariç) şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Erkan Akçay Ertuğrul Kumcuoğlu |
İzmir Manisa Aydın |
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Emin Haluk Ayhan |
Konya Antalya Denizli |
Alim Işık |
Kütahya
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 114 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Enis Tütüncü Şevket Köse Zekeriya Akıncı |
Tekirdağ Adıyaman Ankara |
Vahap Seçer |
Mersin |
Madde 114- 657 sayılı Kanunun 124 üncü maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Disiplin cezası vermeye yetkili disiplin amirleri; yürütülen
hizmetin özellikleri ve çalışma şartları dikkate alınarak genel yönetmelikte
belirtilen esas ve usuller çerçevesinde, kurumlarınca tayin ve tespit edilen
amirlerdir. Aksi Bakanlar Kurulunca belirlenmedikçe, Valiler il, kaymakamlar
ilçe sınırları dâhilindeki kamu kurum ve kuruluşlarının taşra teşkilatında
görev yapan her düzey personelin üst disiplin amiridir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 114
üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mustafa
Elitaş Ahmet
Yeni |
Giresun Kayseri Samsun |
Özlem P. Türköne Nusret Bayraktar |
İstanbul İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
657 sayılı Kanunun mevcut halinde disiplin amirleri; kurumların
kuruluş ve görev özellikleri dikkate alınarak Devlet Personel Başkanlığı'nın
görüşüne dayanılarak özel yönetmeliklerle tayin ve tespit edilmektedir.
Yürürlükteki Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelikte
merkez ve taşrada disiplin amirleri konusunda düzenleme bulunmaktadır.
Valilerin illerde, kaymakamların ise ilçelerde üst disiplin amiri olarak
Kanunla belirleme yapılmasının uygulamada sorunlara yol açacağı düşünüldüğünden
buna ilişkin düzenlemenin Tasarıdan çıkarılması gerekli görülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiş, madde metinden çıkarılmıştır.
Maddelerin teselsülü daha sonra yapılacaktır.
Diğer iki önergeyi, böylece madde metinden çıktığı için işlemden
kaldırıyorum.
115’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 115. maddesinin
kanun tasarısından çıkarılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.
Ayşe
Jale Ağırbaş
İstanbul
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı kanun tasarı ve teklifleri
metninde yer alan 115. maddenin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Reşat Doğru Erkan Akçay Oktay Vural |
Tokat Manisa İzmir |
Nevzat Korkmaz Mehmet Günal Alim Işık |
Isparta Antalya Kütahya |
Yılmaz Tankut Mustafa
Enöz |
Adana Manisa |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 115’inci madde, Devlet Memurları
Kanunu’nun 125’inci maddesinde düzenlenen aylıktan kesme ve devlet
memurluğundan çıkarma cezalarında anlayış değişiklikleri getiriyor, hatta
önemli boşluklar ortaya çıkarıyor. Aylıktan kesme cezasını gerektiren ikamet
ettiği ilin hudutlarını izinsiz terk etmek, toplu müracaat veya şikâyette
bulunmak ya da yasaklanmış her türlü yayını görev mahallînde bulundurmak
fiilleri Devlet Memurları Kanunu’ndan çıkartılıyor. Bir kimsenin çalıştığı ilde
ikamet etmesi mecburiyetinin kaldırılması belki ülkenin sorunsuz yerlerinde bir
sıkıntı yaratmayabilir, hele hele büyük şehirlerde bu
mecburiyetin bir anlamı da kalmamış olabilir ancak seksen bir vilayetimizi de
aynı şartları haiz iller olarak görmek doğru değildir. Sürekli terör tehdidi
altında yaşayan, salgın hastalık tehlikesiyle karşı karşı
kalmış ya da turizm bölgelerinde yoğunluk yaşanan yerlerde cumartesi, pazar veya
mesai saatlerinin dışında hizmetine acil ihtiyaç duyulan görevlilerin izinsiz
ili terk ettiği durumlarda halkımız ciddi problemlerle yüz yüze gelebilecektir.
Bu durumda, aranacak görevliler bulunamayacak, insan hayatının sonlanmasına
kadar ciddi sorunlarla karşılaşılabilecektir. Bunun vebali kime ait olacaktır?
Bu düzenlemeler el yordamıyla değil, önemli tecrübelerin ışığında yapılmış,
hafife alınmayacak kayıtlardır.
Değerli milletvekilleri, yasaklanmış yayından kasıt, mahkeme
kararıyla bulundurulması ve dağıtılmasına müsaade verilmeyen yayınlardır. Türk
milleti adına karar veren mahkemelerin kararına herkes uymalıdır ama öncelikle
ve özellikle kamu gücünü kullanan, kamu hizmetini ifa eden memurlar uymalıdır.
Meselelere tedbirli yaklaşmak zarureti vardır. Bu kaydı kaldırırsanız terör
örgütünün insanlarımıza baskı yaptığı vatan köşelerinde, devlet dairelerinde
örgüt yayınlarından geçilmez.
Arkadaşlar, bu yaptığınız, özgürlük alanını genişletmek filan
değildir. Bu, düpedüz millî ve üniter yapısına yönelik
tehditlere karşı devletimizi savunmasız bırakmaktır, savunma reflekslerini
zayıflatmaktır. Yakında bu yayınlara memurlarınızı abone yaparlarsa da
şaşırmayın.
115’inci madde, devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren
(f) bendinde de değişiklikler öngörüyor, memurun fiilî saldırıda bulunmaması
gereken kimseler arasına iş sahiplerini de dâhil ediyor. Bu kelimeden maksadın
vatandaşlarımız olduğunu düşünmek istiyorum. Eğer böyle ise “Niyet iyi ama kötü
bir kanun yazımı.” der geçeriz. Ancak şöyle bir sorgulamayı da yapmamız
gerekiyor: Devlet dairelerine gelen herkesin iş sahibi olma zorunluluğu yok,
bir bilgi alma talebiyle gelmiş olabilir ya da ziyaret maksadıyla gelmiş
olabilir. Böyle bir durumda bu şahıs (f) bendindeki tanım kapsamına girer mi,
girmez mi?
(E) bendinin üçüncü fıkrasındaki değişiklik de ilginç. Memurluktan
çıkarma cezasını gerektiren bir fiilden dolayı tahkikat geçiren bir memurun bir
derece hafif ceza ile cezalandırılması için iyi veya çok iyi derecede sicil
almak yerine ödül veya başarı belgesi alma hususu getiriliyor. Arkadaşlar, siz
de çok iyi biliyorsunuz ki bu maddeyle bazı kimselerin memuriyeti
kaybetmelerinin önüne geçiliyor; hatta şahısların lehine olacağı için, geçmişe
yürümesi, atılmış kimselerin de bundan istifadesinin önü açılıyor. Açıkçası
bazı şahıslar koruma altına alınıyor. Dileriz, kimse işini, aşını kaybetmesin
ancak çıkarma cezası o kadar istisnadır ve süreci o kadar zordur ki önemli
isnatları gerektirir ve idarenin bu nevi kararları da yargı denetimine tabidir.
Sicil, bir memurun geçmişten bugüne davranış ve hizmet becerisiyle
alakalı bir süreci ifade eder ve dönem sonunda verilir. Ödül ya da başarı
belgesi almak ise bir ana, bir olaya ilişkin olabilir ve her zaman verilebilir.
Bir kimseye böyle bir ödül ya da belge vererek bu şahsı, devlet memurluğundan
çıkarma cezasını hak etmiş bile olsa, her zaman cezadan kurtarabilir ve devlet
bürokrasisinin içerisinde bir ur gibi kalmasını sağlayabilirsiniz. Bu
değişiklik bile adaletsizlik, yolsuzluk, partizanlık yapmış bazı kimseleri
güvence altına almak düşüncenizi ortaya çıkarıyor ki siyasi ömrünüzün sonuna
geldiğinize, sanıyorum siz de kanaat getirmiş bulunmaktasınız.
Tedbirli olmak iyidir fakat keşke bu tedbirleri yanlış kişiler
için değil de devlet ve millet bekası için üretseydiniz diyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
657 sayılı devlet memurları kanununun 125. maddesinde tanımlanan
ve sendikal hak eylemlerinin işten atma nedeni olarak belirlendiği hükümlere
ayrıca grev vb. yasaklar arasında sayılan “engelleme” ibaresi ‘kamu
hizmetlerinin yürütülmesini engelleme’ şeklinde değiştirilerek kamu
emekçilerinin sendikal hak arama yollarına getirilen sınırlandırma
genişletilmektedir.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
116’ncı madde üzerinde aynı mahiyetteki iki tane önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 116’ncı maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Harun Öztürk Enis Tütüncü Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İzmir Tekirdağ Malatya |
Mustafa Özyürek Hüseyin Ünsal R. Kerim Özkan |
İstanbul Amasya Burdur |
Bülent
Baratalı |
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 116 ncı maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Oktay Vural Ertuğrul Kumcuoğlu Erkan Akçay |
İzmir Aydın Manisa |
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Emin
Haluk Ayhan |
Konya Antalya Denizli |
Alim Işık |
Kütahya |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alan
devlet memurunun Genel Müdürlük, müsteşarlık, valilik ve büyükelçilik gibi
görevlere atanmasını doğru bulmuyoruz.
BAŞKAN – Diğer önerge…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Ben konuşacağım Sayın Başkan,
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Verdiğimiz önergeyle
116’ncı maddenin tasarı metninden çıkarılmasını talep ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, yapılan düzenlemeyle aylıktan kesme ve kadro
ilerlemesinin durdurulması cezası alan memurların beş ve on yıl süreyle üst görevlere atanmaları
engellenmektedir. Bu madde iktidarın yarattığı korku imparatorluğunun küçük
örneklerinden bir tanesidir. Bu maddeyle iktidar, devlet memurları üzerine Demokles’in kılıcı olmak istemektedir. Bundan sonra kademe ilerlemesinin
durdurulması ve aylıktan kesme cezası tehdidi amirler tarafından büyük bir
tehdit unsuru olarak kullanılacaktır. Onun için, önergemizle, bu maddenin de
çalışanların haklarını kısıtlayan diğer maddeler gibi kanun metninden
çıkarılmasını talep ediyoruz.
AKP, torba tasarıyı çalışanların haklarını kısıtlayan bir araç
olarak görmekte, kadınlara karşı ayrımcılıktan devlet memurlarının haklarının
kısıtlanmasına kadar pek çok düzenlemeyi hayata geçirmeye çalışmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, referandum öncesinde özgürlükleri
artıracağını, devlet memurlarına ve çalışanlara yeni haklar getirileceğini
iddia eden AKP’nin gerçek yüzü bu torba tasarı içinde yer alan düzenlemelerle
ortaya çıkmıştır. Bırakın çalışanlara yeni haklar verilmesini, bu tasarıyla
çalışanlar zapturapt altına alınarak korku imparatorluğu genişletilmektedir. Bu
tasarının geri çekilmesi için işçi örgütleri ayağa kalkmış, Anadolu’dan
otobüslerle Ankara’ya gelmişlerdir. İktidar, sivil toplum örgütlerinin
Ankara’ya gelişini engellemeye çalışmış, gelenleri de biber gazıyla, tazyikli
suyla dağıtmıştır. Biz, Tekel işçilerinin yanında olduğumuz gibi, hakkını
arayan, baskıya karşı çıkan, köleleştirmeye karşı çıkan emekçilerin yanında
olmaya devam edeceğiz, biz onlarla omuz omuza mücadele etmeyi de sürdüreceğiz.
Değerli arkadaşlarım, iktidar toplum kesimleri üzerinde büyük
baskılar kurmuştur, insanları canından bezdirmiştir, sabırları taşırmıştır.
İktidarınız, sekiz yıllık döneminde, kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman
ilan etmiştir âdeta. Yarattığı gerilimle toplumu parçalara bölmüş, AKP’nin
azabı işçilerden sonra memurlar üzerine yağmaya başlamıştır. Bu süreçte hak
arama eylemleri en büyük suç hâline gelmiştir, hak arayanlara çifte standartlar
uygulanmıştır. Başbakana sorunları iletmeye hazırlanan gruplara, kişilere, daha
eylem yerlerine gitmeden gözaltına almalar şekillenmiştir. Ağızları kapatılarak
susturulmaya çalışılan…
ŞEVKET GÜRSOY (Adıyaman) – Ramazan, dinine imanına doğru söyle.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Şevket Bey, çalışanları görmediniz
herhâlde. Çalışanları hep beraber gördük ve görmeye devam ediyoruz. Bunlar
yanlış oluyor. Konuşanlardan korkmayınız. Toplum konuşsun, toplum dertlerini yüksek
sesle anlatsın, bunları değerlendirmek sizlerin görevi. Darbe dönemlerinde bile
eleştiriye bu kadar tahammülsüz bir iktidar görülmemiştir. AKP’nin
baskılarından bunalan vatandaşları, bu maddede olduğu gibi, tehdit ederek,
korkutarak, ağzı var dili yok bir toplum yaratmaya çalışmaktasınız ancak bu
ters tepecektir.
Değerli milletvekilleri, insanları iş güvencesiyle, fakirlikle,
borçla tehdit eden iktidarın bu despot tavrı en fazla seçimlere kadar
sürecektir.
Sevgili vatandaşlarım, korkmayın, borç yiğidin kamçısıdır.
Biliyoruz, borçlandınız, az kaldı, bu borçlardan sizleri biz kurtaracağız.
Haziran ayında bu millet AKP’yi ve baskıcı rejimi sandığa gömecektir,
Cumhuriyet Halk Partisi halkın iktidarını kuracaktır.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Saçmalama…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Halkın iktidarıyla birlikte
baskıların da, öfkenin de -Bayram Bey’in biraz önce öfkelendiği gibi-
partizanlığın da, keyfî yönetimin de, işsizliğin de, yoksulluğun da,
yolsuzluğun da sonu gelecek, korku imparatorluğu yıkılacaktır.
Tümünüze saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
117’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 117 nci maddesi ile değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun
135 inci maddesinin 4 üncü fıkrasındaki "...kararı gözden
geçirerek..." ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Erkan Akçay Behiç Çelik |
İzmir Manisa Mersin |
Mehmet Günal Alim
Işık Ertuğrul Kumcuoğlu |
Antalya Kütahya Aydın |
Mustafa Kalaycı Emin
Haluk Ayhan |
Konya Denizli |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce hepinize saygılar sunuyorum.
Söz konusu 117’nci madde 657 sayılı Kanun’un değişik 135’inci
maddesinde bir değişiklik öngörmektedir. Bu madde disiplin hükümlerini
içermektedir. Bilindiği üzere devlet memurlarının uyarma, kınama, aylıktan
kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve nihayet memurluktan çıkarma
cezaları bu maddeyle tanzim edilmektedir. Burada torba yasa tasarısıyla bir
değişiklik öngörülüyor. Aslında, mevcut torba tasarıda 657’yle ilgili
değişikliklerin tek bir 657 değişikliği olarak Meclise getirilmesi çok daha
uygun olurdu ancak bu yol tercih edilmemiş, tam tersi torba tasarının
içerisinde 657 değişiklikleri karma hâlde düzenlenmiştir.
Bu itibarla burada geleceğe dönük olarak uyumsuzlukların olacağı
da muhakkaktır hukuk tekniği açısından. Uyarma ve kınama cezaları 1982
Anayasası’nda idari yargıya dahi başvurulamayacak disiplin cezaları olarak
öngörülmüşken bunlar değiştirilmiştir. Artık, disiplin cezalarına karşı memur
veya kamu çalışanı itiraz olarak idari yargıya gidebilmektedir, tüm cezalar
için gidebilmektedir. Ancak bu düzenlemede itiraz uyarma, kınama ve aylıktan
kesme cezalarına karşı disiplin kurullarına yapılmakta yedi gün içerisinde,
oranın vereceği karar doğrultusunda, ancak ondan sonra idari yargıya gitmek
mümkün hâle getirilmiştir. Kademe ilerlemesinin durdurulmasıyla ilgili
itirazlarda ise yüksek disiplin kurulu öngörülmüştür. Yalnız burada poliste
Yüksek Disiplin Kurulu var, bir de İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu
var. Burada bir eksiklik var. O polis açısından düzeltilirse “Yüksek Disiplin
Kurulu” olarak, sayın milletvekilleri, çok daha uygun olur.
Değerli arkadaşlar, Anayasa’mızın 128’inci maddesi “Devletin, kamu
iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına
göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve
sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.” hükmünü
amirdir. Ancak iktidar partisi, 2004 yılında, 22’nci Dönemde Kamu Yönetimi
Reformu Yasası yaparak, Anayasa’ya aykırı sözde reform çalışması yapmıştır. Bu,
aslında dünyada küreselleşme patronlarının Türkiye'deki mümessili sıfatıyla AKP
İktidarının yapmış olduğu bir çalışmadır. Türkiye'de personel rejimini
bütünüyle, kökten değiştirerek ve dönüştürerek emperyalizmin âdeta kollarına
atan bir devlet yapılanması, personel yapılanması arzu edilmişti. Yine, o
dönemde veto yiyen bu yasa, Anayasa’ya aykırılıktan veto yedi, ulus devlet
ilkelerine aykırılıktan veto yedi, üniter yapıyı
zedelemekten veto yedi, dış piyasacı ve küreselci olmaktan ayrıca ciddi şekilde
veto metninde eleştirildi.
Değerli milletvekilleri, iktidar partisinin kamu çalışanlarına
dönük mali, sosyal, kültürel kapsayıcı hiçbir iyileştirme yapmadığını da bu
vesileyle hatırlatmak isterim.
Bu itibarla, Milliyetçi Hareket Partisi 12 Hazirandan sonra bütün
ücretlileri enflasyona ezdirmeyecek ve ayrıca ekonomik büyümeden pay verecek,
gelir vergisi oranlarını yüzde 10’a indirecek ve denge tazminatını artıracak,
istihdam türlerinin bütününü kadrolu hâle getirecek…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) …ve öğretmenlere ve diğer ilgililere destek
verecek ve ARGE tazminatı verecek, sözleşmeli ve geçici öğretmenleri kadroya
geçirecektir.
Önergemizi kabul etmenizi diler, yüce heyetinizi tekrar
saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
118’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 118 inci
maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Erkan Akçay Ertuğrul Kumcuoğlu
İzmir Manisa Aydın
Emin Haluk Ayhan Mehmet Günal Mustafa Kalaycı
Denizli Antalya Konya
Alim Işık
Kütahya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Vural, gerekçeyi mi okutayım?
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerilen bu düzenleme ile kamu görevlileri ile ilgili olarak
Devletin belli bir kurumunda bazı üst düzey görevlilerin bile ulaşamadığı bazı
kişisel bilgilere Devlet Personel Başkanlığında sıradan bir memurun vâkıf
olmasının önü açılmaktadır. Bu hüküm, çağdaş, demokratik bir devlet anlayışı ve
köklü devlet geleneklerimizle bağdaşmamaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
119’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 119 uncu
maddesi ile değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun Ek 8 inci maddesinin son
fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Erkan Akçay Ertuğrul Kumcuoğlu |
İzmir Manisa Aydın |
Emin Haluk Ayhan Mehmet Günal Mustafa Kalaycı |
Denizli Antalya Konya |
Alim Işık |
Kütahya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 119 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Zekeriya Akıncı Enis Tütüncü Vahap Seçer |
Ankara Tekirdağ Mersin |
Madde 119- 657 sayılı Kanunun ek 8 inci maddesi başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Kurumlar arası geçici süreli görevlendirme:
Ek madde 8- İlk dört derecede görev yapan memurlar, önceden
rızaları alınmak ve yapmakta oldukları görevle ilgili olmak kaydıyla, geçici
görevlendirme yapmak isteyen kurumun talebi ve çalıştıkları kurumun izni ile bu
Kanuna tabi kurum ve kuruluşlarda aşağıda belirtilen şartlarla geçici süreli
olarak görevlendirilebilir:
a) Yurtdışında görevlendirilen güvenlik görevlileri hariç, memurun
görevlendirileceği kurumda göreve ilişkin 4 üncü ve daha yukarı bir dereceden
boş bir kadronun bulunması şarttır.
b) Bu madde uyarınca geçici süreli görevlendirilenler,
görevlendirildikleri kurumların mevzuatına uymakla yükümlüdür.
c) Yurtdışında görevlendirilen güvenlik görevlileri hariç, bu
madde uyarınca görevlendirilenler, aylıkları ile diğer malî ve sosyal haklarını
kurumlarından alırlar ve bunların kadroları ile ilişkileri, kendi sınıf ve
derecelerindeki terfi ve emeklilik hakları devam eder.
d) Geçici süreli görevlendirme süresi hiçbir surette bir yılda
altı ayı geçemez. Şu kadar ki yurtdışında görevlendirilen güvenlik görevlileri
için geçici görevlendirme süresi en çok iki yıl olup, gerektiğinde bu süre bir
katma kadar uzatılabilir.
"Birinci fıkrada belirtilen hâller dışında memurlar, afet ve
olağanüstü hallere münhasır olmak üzere ihtiyaç duyulması hâlinde kurumlarınca,
Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşü alınarak diğer kamu kurum ve
kuruluşlarında altı aya kadar geçici süreli olarak görevlendirilebilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 119’uncu maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun bu değiştirilen
maddesindeki kurumlar arası geçici görevlendirme yapılması, bir ihtiyaçtan,
kamu hizmetinin gerektirdiği bir ihtiyaçtan doğan bir düzenleme. Dolayısıyla,
birinci fıkrayla ilgili olarak yapılan düzenleme, memurun rızası çerçevesinde
yapılmakta ve göreviyle ilgili, görevlendirileceği kurumda da hâlen yapmakta
olduğu, göreviyle ilgili bir görevde geçici süreli görev verilebilmesine olanak
tanımaktadır. Buna bir şey demiyoruz. Ancak, ikinci fıkrada “Birinci fıkrada
belirtilen hâller dışında memurlar, kamu yararı ve hizmet gerekleri sebebiyle
ihtiyaç duyulması hâlinde geçici görevle diğer kurumlarda görevlendirilebilir.”
diyor. Yani maddenin esas getirdiği bir kural var, memurun rızasıyla yapılan
bir görevlendirme ama son fıkrada öyle bir hüküm getiriyoruz ki, değerli
arkadaşlar, yani her olayda o şeye, “kamu yararı ve hizmetin gerekleri”
ifadesine sığınarak memuru rızası dışında görevlendirebiliyorsunuz. O zaman,
getirdiğiniz bu maddenin anlamı kalmamış oluyor yani esas istisna, istisna da
kural hâline gelmiş oluyor. Bizim önerimiz son fıkradaki bu “kamu yararı ve
hizmetin gerekleri” ibaresinin… Olabilir ki memurun rızası olmadan da kamunun
görevlendirme yapmasına ihtiyaç duyulabilir ama “Hangi hâllerde duyulabilir?”
diyoruz, “Afet ve olağanüstü hâllere münhasır olmak üzere, memurun rızasını
almadan bir başka kamu kurumunda görevlendirebilelim.” diyoruz.
Bu şekilde bir önerimiz vardı. Takdirlerinize sunuyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 119 uncu
maddesi ile değiştirilmesi önerilen 657 Sayılı Kanunun Ek 8 inci maddesinin son fıkrasının metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerilen bu fıkra söz konusu maddenin temel amacına ve felsefesine
bütünüyle aykırıdır. Bu maddenin geri kalan bölümü doğru ise bu fıkra
yanlıştır; bu fıkranın kanunlaşması illa isteniyorsa maddenin geri kalan
kısmına gerek yoktur.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
120’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 120 nci maddesi ile 657 Sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen
Geçici 36 ncı maddenin (A) bendindeki 5 yıllık
sürenin 7 yıl olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Ertuğrul Kumcuoğlu Erkan
Akçay |
İzmir Aydın Manisa |
Emin Haluk Ayhan Mehmet Günal Mustafa Kalaycı |
Denizli Antalya Konya |
Alim Işık |
Kütahya |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle maddenin (A) bendi ile (B) bendinde yer alan
hükümler arasında tutarlılık sağlanmış olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
121’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 121 inci
maddesinin 1 numaralı fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini ve fıkradaki bent
numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Emin Haluk Ayhan Oktay Vural |
Konya Denizli İzmir |
Erkan Akçay Behiç
Çelik |
Manisa Mersin |
a) 36 ncı maddesinin Ortak Hükümler
başlıklı bölümünün (B) fıkrasının 3 numaralı bendi "Emniyet Hizmetleri
Sınıfı mensupları öğrenim durumlarına göre yükselebilecek derece ve kademeler
de dikkate alınarak, 1 inci derecenin son kademesine kadar yükselebilirler."
şeklinde değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 121 inci maddesinin aşağıdaki şeklide değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Zekeriya Akıncı Vahap
Seçer Enis
Tütüncü |
Ankara Mersin Tekirdağ |
Madde 121-
1) 657 sayılı Kanunun;
a) 56 ncı maddesinde yer alan
"sicil" ibaresi "disiplin" olarak değiştirilmiştir.
b) 57 nci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "Adaylardan en geç iki yıl içinde Devlet memuru olabilmeleri için
olumlu sicil alamayanların sicil amirlerinin teklifi" ibaresi
"Adaylık süresi içinde disiplin cezası almış olanların disiplin
amirlerinin teklifi" olarak değiştirilmiştir.
c) 58 inci maddesinde yer alan "ve olumlu sicil alan adaylar
sicil amirlerinin teklifi" ibaresi "adaylar disiplin amirlerinin
teklifi" olarak değiştirilmiştir.
ç) "Hizmet Şartları ve Şekilleri" başlıklı (IV) numaralı
kısmının 6 ncı bölümünün başlığı "Özlük
Dosyası" olarak değiştirilmiştir.
d) 129 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sicil
dosyasını" ibaresi "özlük dosyasını" olarak değiştirilmiştir.
e) 133 üncü maddesinin madde başlığında yer alan
"sicilden" ibaresi "özlük dosyasından", birinci fıkrasında
yer alan "siciline" ibaresi "özlük dosyasına", "sicil
dosyasından" ibaresi "özlük dosyasından", ikinci fıkrasında yer
alan "sicil dosyasına" ibaresi "özlük dosyasına", üçüncü
fıkrasında yer alan "sicilden silinmesinde" ibaresi "özlük
dosyasından çıkarılmasında" olarak değiştirilmiştir."
(2) 657 sayılı Kanunun;
a) 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesi,
b) 26 ncı maddesinin birinci fıkrası,
c) 98 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan
"ve sicil" ibaresi,
d) 129 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "sicil
dosyası hariç," ibaresi,
e) 160 ıncı maddesinin ikinci fıkrası,
f) 202 nci maddesinin ikinci fıkrasının
ikinci cümlesi,
g) 208 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "ikiden
fazla dahi olsa" ibaresi ile
h) 38 inci, 65 inci, 66 ncı, 106 ncı, 110 uncu, 111 inci, 112 nci,
113 üncü, 115 inci, 117 nci, 118 inci, 119 uncu, 120 nci, 121 inci, 123 üncü, 136 ncı,
226 ncı ve 227 nci
maddeleri
yürürlükten
kaldırılmıştır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
121’inci maddeyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde gerekçelerimizi
açıklamak üzere söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu maddeyle ilgili olarak meramımızı ne
yazık ki Komisyonda anlatabilmiş değiliz. Ancak yine, meramımızı burada
anlatmaya çalışacağım ama anlayabilseniz bile pratik olarak İç Tüzük gereği fazla
bir şey yapamayacağımızı da arkadaşlarımız bize ifade ettiler. Ama ben yapılan
yanlışlığı, bundan sonraki çalışmalarımıza esas olabileceği düşüncesiyle ifade
etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu madde, 1’inci fıkrasında 657 sayılı
Kanun’un belli maddelerindeki ibare değişikliklerini düzenliyor, 1’inci
fıkranın (g) bendine baktığımızda da burada da 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nun yürürlükten kaldırılan hükümlerini düzenliyor. Yani bizim yapmamız
gereken bu maddeyi ikiye bölmemiz, ibare değişikliklerini bir çerçeve madde
hâlinde düzenlememiz, bütün tasarıdaki yürürlükten kaldırılan maddeleri de
-aslında bütün tasarıda var bu yanlışlık- bunlarla birlikte bir çerçeve maddede
toplamamız gerekiyordu. Bunu yapmadık, yapamadık, anlatamadık. Şimdi burada da
söylediğim şekilde, ikiye ayırma imkânının İç Tüzük gereği mümkün olmadığını
ifade etti arkadaşlarımız.
Değerli arkadaşlar, burada yapılan bir başka, bize göre yanlış gördüğümüz
bir eksikliği de dikkatlerinize getirmek istiyorum. 657 sayılı Kanun’un bazı
maddelerinde düzenleme yapıyoruz, bunları yürürlükten kaldırmamız gerekli,
zorunlu, onları yapmak durumundaydık. Ancak 657 sayılı Kanun’un bazı ek
maddelerini, geçici maddelerini ve ek geçici maddelerini… 657 sayılı Kanun’a
ekli çok sayıda geçici madde, ek madde ve ek geçici madde var. Şimdi “Bu
maddeler artık hükmünü tamamladı, Kanun’u sadeleştirelim.” anlayışıyla bu
maddelerin 657 sayılı Kanun’dan ayıklanması amacıyla yürürlükten
kaldırılmasının doğru olmadığı düşüncesindeyiz. Çünkü bu maddeler gelecekte,
yasa yapıcılara, içeriğindeki düzenlemiş olduğu konular itibarıyla ışık
tutabileceği gibi, 657 sayılı Kanun’un bağlantısı olan Sosyal Güvenlik Kurumu
ve emeklilik mevzuatı gereği nesilleri de ilgilendirebilecek şekilde, uzun
yıllar gündeme gelebilecek nitelikte maddelerdir.
Bunların da burada yürürlükten kaldırılmış olmasının doğru
olmadığını ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 121 inci
maddesinin 1 numaralı fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini ve fıkradaki bent
numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları
“a) 36 ncı maddesinin Ortak Hükümler
başlıklı bölümünün (B) fıkrasının 3 numaralı bendi “Emniyet Hizmetleri Sınıfı
mensupları öğrenim durumlarına göre yükselebilecek derece ve kademeler de
dikkate alınarak, 1 inci derecenin son kademesine kadar yükselebilirler.”
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz önergenin
görüşmelerinde Sayın İçişleri Bakanının ve Sayın Maliye Bakanının burada olması
büyük şans.
Değerli arkadaşlarım, 657 sayılı Kanun’un değiştirilmesi için
önerge verdiğimiz ilgili hükümlerinde emniyet hizmetleri sınıfı mensuplarından
emniyet müdürleri ve bu sıfatı taşımakta olan emniyet teşkilatı mensuplarının
1’inci derecenin son kademesine, başkomiser ve
emniyet amirlerinin 2’nci derecenin son kademesine, diğerlerinin ise 3’üncü
derecenin son kademesine kadar yükselebilmeleri öngörülmektedir. Polis
memurları ister üniversite bitirsin ister meslek yüksekokulu bitirsin 1’inci
dereceye yükselememektedir. Hâlbuki yine 657 sayılı Kanun’un ilgili hükümlerine
göre meslek yüksekokulu ve üniversite mezunu olan diğer memurlar 1’inci
dereceye yükselebilmektedir. Dolayısıyla polis memurları için bir eşitsizlik
söz konusudur. Polis memurları çalışırken 1’inci derecede kadroda
çalışabilmekte ancak 1’inci derecenin gösterge ve tazminatlarına mükteseben hak kazanamamaktadırlar. Bu nedenle, emekli
olurken de 3’üncü dereceden emekli edilmektedirler.
Polis memurlarının yaşadığı bu mağduriyetin giderilmesi, diğer
memurlar ile polisler arasında var olan bu eşitsizliğin ortadan kaldırılması
için önerge vermiş bulunuyoruz. Böylelikle üniversite mezunu, yüksekokul mezunu
olan emniyet hizmetleri sınıfı mensuplarının diğer memurlarda olduğu gibi mükteseben 1’inci derecenin son kademesine kadar
yükselebilmesi sağlanmaktadır.
Ülkemizde her türlü zor şart içerisinde özveriyle görev yapan Türk
polisinin birçok sorunu bulunmaktadır. Sorunlarının var olduğu yetkili yetkisiz
herkes tarafından kabul edilmekte ve dile getirilmektedir ama maalesef
sorunları çözme yolunda adım atılmamaktadır. Her 10 Nisan’da sorunlar
hatırlanır, sözler verilir, 11, 12, 13 Nisan gibi de unutulur.
Nihayet, polislerimizin beklediği, emniyet teşkilatında on yıllık
hizmet süresini tamamlayanları askerlik hizmetini yerine getirmiş sayan
tasarıyı biraz sonra görüşeceğiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak polislerin
askerlikle ilgili sorunlarına çözüm getirecek bu düzenlemeyi başından beri
destekliyoruz, bu görüşmelerde de destek vereceğiz.
Tabii, polislerimizin sorunları sadece bununla sınırlı değil.
Polisler 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında kamu görevi yapan
memurlardır, kendilerine özgü ayrı bir kanunlarının mutlaka düzenlenmesi
gerekmektedir. Diğer kamu görevlilerinin belli mesai saatleri vardır, genelde
sekiz saattir ama polislerin çalışma saatleri çoğunlukla bu sürenin 2 katına
çıkmaktadır, en az çalıştığı gün on iki saat görev yapmaktadır. Diğer kamu
görevlileri hafta sonu, dinî ve resmî bayramlar, yılbaşı, diğer özel günlerde
istirahat ederken polis teşkilatı bugünlerde, aksine, güvenliği sağlamak için
çok daha fazla çalışmakta dolayısıyla sosyal faaliyetler ve aile ilişkileri
sürekli sekteye uğmaktadır. Polisin fazla çalışması
karşılığında maaşının içerisinde aldığı sabit, cüzi miktardaki fazla çalışma
ücreti, çalıştığı süreye mukayese edilince çok düşük kalmaktadır. Diğer kamu
görevlileri emekli olduklarında aldıkları maaşlarda bu kadar çok düşüklük
yaşamazken polis memurlarının emekli maaşlarında gerçekten azalma çok olmaktadır.
Diğer kamu görevlileri asli görevleri haricinde verilen başka görevlerden ek
ödeme alırlarken polisler aynı yerde görevli olmasına karşın hiçbir zaman ek
ödeme alamamaktadır. Mesela bütün sınavlarda, gerek üniversite sınavları
gerekse KPDS, KPSS sınavlarında, yine seçimlerde sandık başında, yine
sayımlarda polis memurları da görev alıyor ama diğer memurlara bir ek ödeme
yapılmasına rağmen polislerimiz bu ek ödemeden yararlanamıyor.
Ben teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
122’nci maddeye bağlı ek madde 4 üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 122 nci maddesiyle 27/06/1989 tarihli
ve 375 Sayılı KHK’ye eklenmesi önerilen Ek 4 üncü maddede yer alan “…kırkbeş Türk Lirası…” ibaresinin “…elli Türk Lirası…”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Behiç Çelik Ertuğrul Kumcuoğlu |
Manisa Mersin Aydın |
Hüseyin Yıldız Mustafa Enöz Reşat
Doğru |
Antalya Manisa Tokat |
Beytullah Asil |
Eskişehir |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Vural, gerekçeyi mi okutayım?
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kamu görevlilerinin geçim zorlukları gözönünde
tutulduğunda metindeki miktarın yetersiz olduğu düşünülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Madde 122’ye bağlı ek madde 8 üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 122 nci maddesi ile 27/06/1989 tarihli ve 375 Sayılı
KHK’ye eklenmesi önerilen Ek 8 inci maddede yer alan “döner sermaye
işletmelerinde sözleşmeli personel” ibaresinden sonra gelmek üzere “geçici personel”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Oktay Vural Ertuğrul Kumcuoğlu |
Manisa İzmir Aydın |
Hüseyin Yıldız Mustafa Enöz Reşat
Doğru |
Antalya Manisa Tokat |
Behiç
Çelik |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın 122 nci maddesi matlabı ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen
ek madde 8'in aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Zekeriya Akıncı Vahap Seçer |
Ankara Mersin |
Madde 122- 27/6/1989 tarihli ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci maddesinin (D) bendinde yer alan
"beşyüz milyon lira" ibaresi "bin Türk
Lirası" şeklinde, ek 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş
ve Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"Ek Madde 8- Ayın veya haftanın bazı günleri ya da
günün belirli saatleri gibi kısmi zamanlı çalışan sözleşmeli personel hariç
olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatları ile döner
sermaye işletmelerinde sözleşmeli personel pozisyonlarında istihdam
edilenlerden (657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (c) bendine göre istihdam
edilenler dâhil) aile yardımı ödeneğinden veya başka bir ad altında da olsa
aynı amaçla yapılan herhangi bir ödemeden yararlanamayanlara, Devlet
memurlarına verilen aile yardımı ödeneği, herhangi bir vergi ve kesintiye tabi
tutulmaksızın aynı usul ve esaslar çerçevesinde ödenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, gerekçeyi mi
okutayım?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci maddesinin (D)
bendinde öngörülen beşyüz milyon TL (eski para ile)
tutarındaki tazminatın bin liraya çıkarılması önerilmektedir.
Tasarının bu maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye eklenen Ek Madde 8'de, ayın veya haftanın bazı günleri ya da günün
belirli saatleri gibi kısmi zamanlı çalışan sözleşmeli personel hariç olmak
üzere kamu kurum ve kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatları ile döner
sermaye işletmelerinde sözleşmeli personel pozisyonlarında istihdam
edilenlerden aile yardımı ödeneğinden veya başka bir ad altında da olsa aynı
amaçla yapılan herhangi bir ödemeden yararlanamayanlara, Devlet memurlarına
verilen aile yardımı ödeneğinin herhangi bir vergi ve kesintiye tabi
tutulmaksızın aynı usul ve esaslar çerçevesinde ödenmesi öngörülmektedir.
CHP olarak bu ödemeyi biz de destekliyoruz. Ancak, her fırsatta
657 sayılı Kanunun 4/c maddesine göre çalıştırılan geçici personele diğer
sözleşmeli personele tanınan hakların tanındığını söyleyen Hükümetin, 4/c
kapsamındakilere de aile yardımı ödeneği verilmesini öngören bu değişiklik
önergemizi desteklenmesini bekliyoruz. Aksi takdirde bu oylama AKP iktidarı
için bir samimiyet testi olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 122 nci maddesi ile 27/6/1989 tarihli
ve 375 Sayılı KHK’ye eklenmesi önerilen Ek 8 inci maddede yer alan “döner
sermaye işletmelerinde sözleşmeli personel” ibaresinden sonra gelmek üzere
“geçici personel” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Erkan Bey…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Gerekçe efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Oylandı madde Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ek madde 8, 122’ye bağlı.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
4/C statüsünde çalışan personele de aile yardımı ödeneği verilmesi
öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 122’nci maddeyi bağlı maddeleriyle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Sayın Başkan, bir önerge daha vardı.
BAŞKAN – Burada mı?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, önergeleri baştan okuttunuz.
BAŞKAN – Başka bir önerge yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, 122 bitti.
BAŞKAN – 122’de iki tane önerge var.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Tekriri müzakere yaparsınız, oyladınız
maddeyi.
BAŞKAN – “Çerçeve 122’nci maddeyi bağlı maddeleriyle birlikte
oylarınıza sunuyorum…” demiştim. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 123 üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 123 üncü
maddesiyle 22/01/1990 tarihli ve 399 Sayılı KHK’ye
eklenmesi önerilen 13/A maddesinde yer alan “özel kanununda” ibaresinin “özel
kanunlarında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Erkan Akçay Ertuğrul Kumcuoğlu |
İzmir Manisa Aydın |
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Mustafa Enöz |
Konya Antalya Manisa |
Emin Haluk Ayhan Alim Işık |
Denizli Kütahya |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Enöz, buyurun efendim.
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 123’üncü maddesi ile ilgili
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 123’üncü madde ile 399 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’nin 13’üncü maddesinden sonra gelmek üzere 13/A maddesi
ihdas edilerek, sözleşmeli personele Anayasa ve özel kanunlarda belirtilen
hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlara üye olma hakkı tanınmaktadır.
İlk bakıldığında bu düzenlemenin yerinde ve gerekli olduğu görülmektedir ancak
sözleşmeli personelin çalışma şartlarına baktığımızda bu çalışanlarımızın
verilen bu hakkı kullanabileceklerini söylemek çok da doğru olmasa gerektir.
Sayın milletvekilleri, kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam
edilen personelin değişik mevzuatlara tabi olması nedeniyle çalışanlar arasında
farklı mali, sosyal ve özlük hakları meydana gelmektedir yani aynı iş yerinde
çalışan personel çok değişik özlük haklarına sahiptir.
Kısaca, sözleşmeli personelin durumunu tekrar belirtmek gerekirse,
sözleşmeli çalışanlardan her sözleşme döneminde sözleşme bedeli veya başka
adlar altında kesinti yapılmaktadır. Sözleşmeli çalışanların yönetici
olabilmeleri neredeyse imkânsızdır. Sözleşmeli çalışanların yer değiştirme
hakları -kadrolularda olduğu gibi- maalesef yoktur. Sözleşmeli çalışanlar çoğu
sosyal yardımlardan faydalanamamaktadırlar. Sözleşmeli personelce kullanılmayan
yıllık izinlerin bir sonraki yıla devredilmesi de mümkün değildir. Kısaca,
sözleşmeli statüde çalışanların özlük hakları kadrolu çalışanlar gibi asla
değildir.
Sözleşmeli çalışanların özlük haklarıyla ilgili sorunların bir
kısmına değinmeye çalıştım. Bu sorunların içerisinde, çalışanlarımızın sendika üyeliklerinin
kendilerine bu kanunlar çerçevesinde bir şey getireceğine inanmıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak iktidara geldiğimizde, sözleşmeli personelin
bütün özlük haklarının kendilerine iade edileceğini buradan bir kez daha
belirtmek isterim.
Sayın milletvekilleri, AKP hükûmetleri
döneminde kamu hizmetine alınanlar genelde 657 sayılı Kanun’un 4/B ve 4/C
maddelerine göre olurken AKP’nin kamuda personel çalıştırma uygulamaları
bunlarla sınırlı değildir. Bilindiği üzere, AKP hükûmetleri
döneminde bir de taşeron şirketlerle kamuda hizmet verilmeye başlanmıştır.
Özellikle kamu hastanelerinde uygulanan bu yöntemle şirket elemanlarına memur
görevi yaptırılmaktadır. Ayrıca 4/C’li personele aile
yardımı ödeneği verilmesini öngören teklifimizi de bir önceki maddede
reddettiniz ve bu yardımı da onlara çok gördünüz.
Sayın milletvekilleri, kamusal hizmetler, tanımı gereği kamu
çıkarını temel almalıdır. Bu hizmetin ana unsuru, tüm yurttaşların kamusal
kanallara eşit ve ücretsiz bir biçimde ulaşmalarını sağlamaya yönelik
olmalıdır. Oysa kamu açıklarını kapatmak için kamu hizmetlerine bütçeden
ayrılan payın azaltılması, kamu birimlerinin hizmetlerini ücretlendirmeleri ve
bu yolla sağlanan döner sermayenin başlıca finansman aracı hâline getirilmesi
bu amacın bir kenara bırakılması anlamına gelmektedir. Bu uygulamayla,
özellikle sağlık hizmetlerinin gelir beklentisine göre verilmesine neden
olmasına yol açılmakta, kamu yararı ikinci plana düşmektedir. Anayasa’da ve
yasalarda belirlenen temel insan haklarının uygulanmasından, işçilerin maddi ve
manevi gelişimini sağlayacak koşulların yaratılmasından elde edilen kamu
yararı, kamu kurumunun gelir-gider açığının üzerinde bir değer taşımaktadır.
Kamu kurumlarında personel istihdamı politikasını sadece maliyete indirgeyen
yaklaşım, kayıt dışı ekonominin, vergi kaçaklarının, rüşvet ve benzeri yasa
dışı gelir sağlama yollarının gelişmesine neden olarak devlete ve topluma çok
daha ağır maddi ve manevi maliyetler getirmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle önergemizin kabulünü diler, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Enöz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
124’üncü madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, okutup
birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 124 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Mustafa Özyürek Bülent
Baratalı |
İzmir İstanbul İzmir |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Hüseyin
Ünsal Tekin
Bingöl |
Malatya Amasya Ankara |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 124 üncü
maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Erkan Akçay Ertuğrul Kumcuoğlu |
İzmir Manisa Aydın |
Emin Haluk Ayhan Mehmet Günal Mustafa Kalaycı |
Denizli Antalya Konya |
Alim
Işık Behiç
Çelik |
Kütahya Mersin
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606
sıra sayılı Tasarı’nın 124’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergemiz
hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 14’üncü maddesi
başlığıyla birlikte kaldırılarak grev yasağını içeren bir hüküm içeriyor
sözleşmeli personelle ilgili ve bundan önceki maddede de ifade edildiği üzere,
sendikaya üyelik, sendika kurma hakkı veriliyor ve böylece, KPS sınavı dışında
sözleşmeli personel olarak istihdam edilmek üzere alınan kişilerin herhangi bir
kamu çalışanı sendikasına üyeliği düzenlenmekle birlikte, grev hakkı, 124’üncü
madde bağlamında verilmiyor.
Değerli milletvekilleri, 1982 Anayasası’nın 52’nci maddesiyle
ilgili 12 Eylül 2010 yılına gidilen süreçte yapılan 5982 sayılı Anayasa
değişikliği hakkında Kanun’la 53’üncü maddenin bazı hükümleri kaldırılmış ve
yeni bir düzenleme yapılmıştır. Burada “Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme
hakkı” başlığıyla yapılan bu düzenlemede “Memurlar ve diğer kamu görevlileri,
toplu sözleşme yapma hakkına sahiptir.” hükmü getirilmiştir. Bu madde
değişikliği yapılmadan önce, burada toplu görüşme hükmü vardı yani “toplu
sözleşme” şekline dönüştürülen “toplu görüşme” kelimeleri ile âdeta,
çalışanlara yeni haklar verilmiş gibi, sendikal haklar ve sosyal haklar
verilmiş gibi bir izlenim yaratıldı kamuoyunda. Bu yanlıştı. AKP’nin klasiği
hâline gelmiştir, her zaman, bütün yapılan yasama faaliyetlerinde kamuoyuna
pompalanan şey, saklanan gizli gündemin önemli bir parçası olarak karşımıza
çıkıyor ve maalesef, yine burada da aynı şey yapılmıştır. Diyor ki: “Toplu
sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması hâlinde taraflar Kamu
Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu
kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.” O zaman, toplu sözleşmenin
anlamı nedir? Türkiye, ILO şartlarına uygun olarak Türkiye’de çalışanların
haklarını nasıl güvence altına alacak? Bunun cevabı da yoktur.
Bu itibarla, Anayasa değişikliğine gidilen süreçte AKP, 12 Eylül
tuzağında olduğu gibi, yine burada önemli bir tuzağı Türk ulusuna ve Türk
çalışanına kurmuştur. Bu tuzağı burada kamuoyuyla paylaşmak istiyorum ve
özellikle, kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkı verilirken grev hakkının
53’üncü maddede niçin esirgenmiş olduğunu da çalışanların, kamu çalışanlarının
sorması gerekiyor.
Bazı kamu çalışanları sendikalarının güçlendirilmesi adına,
özellikle sözleşmeli personel alımında yapılan partizanlık yüzünden, onların kayırılması
ve o sendikalara alınan her sözleşmelinin üye ya da yönetici olabilmesinin
önünün açılması da ayrı bir handikaptır. Burada
iktidar partisinin tarafgir, partizan, ayrımcı ve karanlık emellerini ve
amaçlarını çok netlikle görebiliyoruz. İktidar partisi bu yönüyle çalışanın
yanında değil, belirli mihrakların yanında olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Bu itibarla, önergemizin dikkate alınmasını yüce heyetinize
hatırlatır, bu vesileyle tekrar saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
Diğer önerge de aynı mahiyettedir.
Harun Bey, gerekçesini mi okutalım?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasamızın 90. maddesi uluslararası sözleşmelerin kanun hükmünde
olduğunu ve anayasaya aykırılığının ileri sürülemeyeceğini hükme bağlamaktadır.
Usulüne uygun olarak onayladığımız ILO sözleşmelerinin çalışanlara
vermiş olduğu grev hakkının anayasanın bir başka hükmüne dayanılarak yasa ile
yasaklanması doğru değildir.
Demokratikleşmeden söz eden hükümetin anayasamızda yer alan grev
yasağını onayladığımız uluslararası sözleşmelere uygun hale getirmesi gerekir.
Son Anayasa değişikliklerinde birçok kez hatırlatılmış olmasına
rağmen söz konusu çarpıklığın giderilmemiş olması, hükümetin bu konudaki
samimiyetsizliğinin ortaya konulması açısından önemlidir.
Açıklanan nedenlerle bu maddenin Tasarı metninden çıkarılması
uygun olur.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 125 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 125 inci
maddesiyle değiştirilmesi önerilen 22/01/1990 tarihli
ve 399 Sayılı KHK’nın 25 inci maddesinin (B)
bendindeki % 200 ibaresinin % 150 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Ertuğrul Kumcuoğlu Erkan
Akçay |
İzmir Aydın Manisa |
Mustafa Kalaycı Hüseyin Yıldız Mehmet Günal |
Konya Antalya Antalya |
Emin Haluk Ayhan Alim Işık |
Denizli Kütahya |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Yıldız, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 125’inci maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde
söz aldım. Öncelikle, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin hazırladığı
bu tasarı, işletmelerin ve vatandaşlarımızın ekonomik ve sosyal sıkıntılarına
çözüm üretmek amacıyla hazırlanan bir tasarı değildir maalesef. Dokuz yıllık
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı döneminde uyguladığınız yanlış ekonomik
politikalar sonucu derinleşen ekonomik sorunlar nedeniyle vatandaşlarımızın
kamuya olan ödeyemedikleri borçlarını tahsil edebilmek amaçlarınızın birisidir.
Milliyetçi Hareket Partili milletvekillerimizin verdikleri kanun
teklif ve önerileri eğer dikkate almış olsaydınız bu günlere elbette
gelmeyecektik.
Değerli milletvekilleri, her şeye rağmen, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu kanun tasarısındaki vatandaşlarımıza kolaylık sağlayan
maddelere destek vermekteyiz. Adalet ve Kalkınma Partisinin bazı kamu
alacaklarının yeniden yapılandırılması adıyla getirdiği kanun tasarısı Adalet
ve Kalkınma Partisinin beklentilerine cevap verecek bir tasarıdır. Adalet ve
Kalkınma Partisinin samimiyetsiz ve yaklaşan seçim fırsatçılığından yararlanma
hesaplarının bir göstergesidir. AKP’nin sorunları zamanında çözmeyip
kronikleştirme ve sonra da istismar etme alışkanlığının bir başka örneğidir. Bu
tasarı, Adalet ve Kalkınma Partisinin dokuz yıllık iktidarlarının
başarısızlıklarının bir belgesidir. Bu tasarı, Adalet ve Kalkınma Partisinin
bütçe denetim dışı seçim ekonomisine kaynak yaratma tasarısıdır.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı, yaklaşan seçim öncesinde
kamuya borçlu vatandaşlarımızdan oy avcılığı yapma tasarısıdır. Bu tasarı,
İşsizlik Fonu’nun amacı dışında kullanılmasının sağlanmasının tasarısıdır. Bu
tasarı, Hükûmetinizin yönetmeliklerle yapmak
istediğiniz ama yargı engeline takılan değişiklikleri yasa yoluyla çözümleme
tasarısıdır. Bu tasarı, uzmanlık isteyen denetim ve inceleme işlerinin düz
memurlar eliyle yaptırılabilmesinin tasarısıdır. Bu tasarı, çalışanları, kâr
odaklı, esnek, güvencesiz özel sektör anlayışına teslim etme tasarısıdır. Bu
tasarı, siyasetin kamu hizmetlerini ele geçirme ve kamu hizmetlerini siyasi
parti hizmeti hâline getirme tasarısıdır. Bu tasarı, Adalet ve Kalkınma
Partisinin kamuya özel sektörden yandaş, üst düzey yönetici transfer
edebilmesinin önünü açma tasarısıdır. Bu tasarı, kamu yönetiminde liyakat ve
kariyer ilkelerinin yerine yandaşlık kriterlerini öne
çıkarma tasarısıdır. Bu tasarı, kamuda teftiş kurullarının kaldırılarak
denetimsiz bir kamu yapılandırılmasının önünün açılmasının tasarısıdır. Bu
tasarı, kamudaki siyasal kadrolaşmanın tamamlanması tasarısıdır. Bu tasarı,
Devlet Personel Dairesi Başkanlığı eliyle kamu personelinin başka kurumlara
sürgün edilebilmesinin önünü açma tasarısıdır. Bu tasarı, devlet memurlarını hükûmet memuru yapma uygulamasının tasarısıdır.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı, Adalet ve Kalkınma Partisi
tarafından toplumda memur düşmanı bir kesim yaratma tasarısıdır. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Türk milletini Adalet ve Kalkınma Partisinin amaçları
doğrultusunda yeniden yapılandırma çalışmalarınıza karşı çıktık, bundan sonra da
çıkmaya devam edeceğiz.
2011 yılı Haziran ayında yapılacak seçimlerde de inşallah
demokratik bir yolla sandıkta Adalet ve Kalkınma Partisinin sonuna imza
atacağız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 126 üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 126.
Maddesinde geçen “Yediyüzelli Türk Lirasını”
ibaresinin “12105 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu
bulunacak tutarı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Oktay Vural Harun Öztürk |
Manisa İzmir İzmir
|
Nevzat Korkmaz Nurettin
Canikli |
Isparta Giresun
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Müşterek önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Maktu olarak yapılan ödemenin katsayıya bağlanarak her yıl
arttırılması öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde madde 126’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, böylece beşinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, birleşimin başında Genel Kurulca almış
olduğumuz karar gereğince 3’üncü sıraya alınan Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/995) (S.
Sayısı: 608) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 608 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vural. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
(x) 608 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Tabii, gerçekten, bugün, polislerin özellikle askerlikten
kaynaklanan sıkıntılarını çözmek amacıyla bir kanun tasarısı geldi. Bizim de
komisyonda bulunan değerli milletvekillerimiz Kamil Erdal Sipahi, Hamit Homriş ve Yıldırım Tuğrul Türkeş de polislerin askerlikten
muaf kılınmasına ilişkin bu öneriyi doğru bulduklarını ifade ettiler. İç
güvenlik konusunda önemli bir görev addeden polislerin bu sorununun çözülmesi
önemli. Tabii gönül isterdi ki biraz önce verdiğimiz önerge çerçevesinde polis
memurlarının hiç olmazsa birinci dereceye yükselmesini temin edebilecek, diğer
devlet memurlarıyla eşitlik ilkesini bozan bu ayrımcı düşüncenin de elimine
edilmesini istedik. Gönül isterdi ki polis memurlarının da bu sıkıntısı
çözülmüş olsun. Aslında on yıllık bir süre. Takdir edersiniz ki bu on yıllık
süre neye göre tespit edildi bilemiyoruz ama belki de bu süreyi biraz daha
fazla, biraz daha aşağıya çekmek suretiyle askerlik mesleğinden, askerlikten
muaf kılmak gibi bir yöntem de seçilebilirdi. Bunlar tabii muhakkak Hükûmetin bu özellikle savunma açısından yaptığı
değerlendirmelerin neticesinde gelmiştir ama bunun da çok fazla tatmin edici
olduğunu ifade etmemiz mümkün değil.
Burada özellikle komisyon raporunda son iki paragrafta yer alan
gerekçenin doğru olduğunu düşünüyoruz ama burada bizim yaptığımız iş “Efendim,
polisler askere alınıyor, alındığı zaman iç güvenlik zafiyeti doğar, onun için
askere almayalım.” mantığının komisyon raporunda, daha doğrusu genel gerekçede
bahsedilmesi doğru olmamıştır. Polisler eğer iç güvenlikle ilgili bir hizmet
yürütüyorsa bununla ilgili bir kriter kâfidir. “Yok efendim, işte askere gittikleri zaman personel azlığı
olacak.” filan gerekçeleriyle askerlikten muaf kılmak için bir gerekçe
uydurursanız, bu durumda başka mesleklerde olanların da, mesela doktorlarla
ilgili, onların da bu tür arzla ilgili sıkıntıları olabilir, onların da
çözülmesi gerekir gibi bir mantık oluşur. O bakımdan Hükûmetin
getirdiği bu genel gerekçede polis teşkilatında askerlik yapanların çok
olmasının ve bunların askerlik sebebiyle ayrılmasından dolayı değil bizatihi
yürüttükleri iç güvenlik hizmeti münasebetiyle askerlikten muaf kılınmasına
ilişkin bir düzenleme yapılması gerekçesiyle getirilseydi daha iyi olurdu.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak özellikle bu askerlik konusunda yapılan kısmi
bir iyileştirmeyi uygun bulduğumuzu ifade etmek istiyorum, darısı bütün diğer
sorunların çözülmesine. Tabii, güvenliği bir bütün olarak
almak lazım. Yine, bugün, geçici köy korucularının bu sıkıntılarının da
çözülmesi gerekmektedir, astsubayların da sıkıntıları vardır. Dolayısıyla
meseleye bütünlük açısından bakmak lazım, güvenlik sektörü olarak meseleye
bakacaksınız. Sorun güvenlik sektöründeyse polis, geçici köy korucusu ve
astsubaylar olmak üzere bütün bunların sorunlarını çözecek kapsamlı adımlar
atmak lazım. Böyle pansuman tedbirlerle palyatif
çözümler, maalesef bütüncül yaklaşımı ortadan kaldırmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak hiç olmazsa bu vesileyle de
sadece askerlik münasebetiyle kısmi bir iyileştirme yapılarak on yıl görev
yapmış polislerin askerlik yapmış sayılmasıyla ilgili bu düzenlemeyi
desteklediğimizi ifade etmek istiyorum. Huzurlarınızda, bu Komisyon
çalışmalarına katkı sağlayan bütün Komisyon üyelerine de teşekkür ediyorum.
Saygılarımı arz ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın
Tayfun İçli.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, kanun yapma tekniğinden hep söz ediyorum.
“Çorba yasa” dediğim yasa bırakıldı, şimdi “ara sıcak” girdi araya. Ondan
sonra, tabii, önümüzdeki günlerde de “sıcak yemek” gelecek, hukukla ilgili,
yargıyla ilgili konular gelecek.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bütün siyasi partiler, anlaşılan o ki
polislerimizle ilgili mağduriyetin giderilmesi konusunda herhangi bir muhalefet
sergilemiyorlar, Komisyonda görüşlerini dile getirmişler. Ben, tutanaklara
geçmesi açısından ve bundan sonra yapılacak herhangi bir kanun değişikliğinde
dikkate alınması gereken hususları belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa’nın 72’nci maddesine göre “Vatan
hizmeti, her Türk’ün hakkı ve ödevidir.” Sadece ödevi değil, bir hak “Bu
hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği
veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.” şeklinde amir hüküm var.
Değerli arkadaşlarım, burada, polis arkadaşlarımızın bir kısmı… Hükûmet tasarısında 36.213 kişinin askerliğini yapmadığı,
şu anda da 2.202 polis arkadaşımızın askerlik yaptığını söyleyerek bir
düzenleme getiriyorlar.
Değerli arkadaşlarım, silah kullanmak büyük bir meziyettir. Selam
vermek, sağa dönmek, sola dönmek askerde öğretilir. Doğru, emniyet mensuplarına
bunu öğretmeye gerek yoktur. Kişisel kanaatim, keşke kısa da olsa bu arkadaşlarımıza
bir askerlik hizmeti -beş gün, on gün, on beş gün, ne kadar takdir edilirse
edilsin- konmasında bence çok büyük bir yarar var. Neden? Anayasa’nın
10’uncu maddesi gereğince eşitlik ilkesi gereği.
Nedenlerini şöyle sıralayabilirim:
Hükûmet tasarısında işte
silah kullandıkları için, güvenlik gücü olduğu için bu arkadaşları muaf tutmaya
çalışıyoruz. Peki, ben buradan Sayın Millî Savunma Bakanına sormak isterim,
buradan İçişleri Bakanına, Başbakana sormak isterim: Peki, Millî İstihbarat
Teşkilatı mensupları güvenlik hizmeti yapmıyor da ne hizmeti yapıyor? Niye
MİT’te görevli insanları emniyetten ayırıyorsunuz? Köy koruyucuları… Köy
koruyucuları da Güneydoğu Anadolu’da yasalardan kaynaklanan bir güvenlik
hizmetini yerine getiriyor. Peki, onların ne günahı var bu işte?
Polisler kimin emrinde ilçelerde? Kaymakamın emrinde. Kaymakamlar
nereyi bitiriyor? Siyasal bilgiler fakültesini, hukuk fakültesini bitiriyor.
Şimdi, oradaki polis arkadaşa tezkere vereceksiniz, orada kaymakam olarak
vatani görevini yapan kaymakam arkadaşın astı tezkere olmuşken gidecek… Bir de
hepimiz askerlik yaptık. Şöyle bir ruh hâlini düşünün: Hepimiz askerlik
yapıyoruz, ben hukukçuyum, arkadaş polis, orada doktor… Polis arkadaş “Allaha
ısmarladık.” diyor, bavulunu topluyor, gidiyor, orada diğer kamu görevi yapan
birçok kişi, hâkimi, doktoru, diş hekimi, mühendisi, mimarı askerliğini
yapıyor.
Değerli arkadaşlarım, bir devlette üniversiteyi bitirmiş, uzman
olmuş insanlar mı ödüllendirilir? Bir mukayese anlamında söylüyorum, polis
arkadaşlarımızı eleştirmek için söylemiyorum. Bunların bir devlet olarak…
Devlet evlatlarına öz evlat, üvey evlat muamelesi yapamaz. Yapmaması gerektiği
için Anayasa’nın 10’uncu maddesinde eşitlik ilkesi konulmuş. Hadi yaptık. Şöyle
bir hüküm koysaydık. Sayın Millî Savunma Bakanım eğer beni dinlerse…
Sayın Millî Savunma Bakanım, keşke şunu yapsaydınız: Şimdi,
emniyet teşkilatında 213.959 polis olduğunu söylüyorsunuz. Bunlardan 175.544 polis arkadaşımız
askerlik hizmetini yapmış. Şöyle bir geçici madde koysaydınız: Askerliğini
yapmayacaklar bu kanuna göre arkadaşlarımız şarkta hizmetlerini yapsınlar. Hiç
olmazsa şarkta görevlerini yapan emniyet mensuplarının şark sürelerini, o
mağduriyet bölgelerindeki sürelerini kısaltın ya da şunu yapın: Askerlik
hizmetini yapmış arkadaşlara bir geçici madde koymak suretiyle, seyyanen, bir
kereye mahsus olmak üzere bir ödemede bulunun. Yani bir gün önce askerden
tezkere almış arkadaş ile şimdi askere gitmiş bir arkadaş arasındaki ayrımı
nasıl gidereceksiniz? Bir
tertip önce giden ile bir tertip sonrası arasında bir eşitsizlik
var.
Doğru, yapalım, yapalım, polis arkadaşlarımıza bu tür hakları
verelim. Buna karşı çıkmıyorum, hiçbir arkadaşımız çıkmamış ama lütfen aceleye
getirmeseydiniz de… Bu şark hizmetini kısaltın, polis arkadaşlarımızın şark
hizmetini kısaltın. Bu arkadaşların mecburi hizmet olarak doğuda ve mahrumiyet
bölgelerinde bir müddet daha askerlik yapmalarına ilişkin bir geçici madde
koyun. Şimdi polisler arasında da eşitsizliği sağladınız. Sadece kaymakamlar,
hukuk fakültesi mezunları, siyasal bilgiler fakültesi mezunlarıyla arasında
eşitsizlik değil emniyet teşkilatı içindeki arkadaşlar arasında da bir
eşitsizlik yaratmış oldunuz. Bana göre bu Anayasa’ya aykırı ama bir mutabakat
var. Tamam, mağduriyetleri giderelim.
Bir de şunu ifade etmek istiyorum: Sayın Başbakanın Erzurum’da
yaptığı konuşma basına intikal etti. Bir polis ailesi geliyor, “Sayın
Başbakanım, talebimiz var.” diyor. “Ne?” diyor. İşte,
“Polislerin askerlikten muaf tutulması.” “Hadi yırttınız.” diyor ve
bakın, kanunun Bakanlar Kurulundan sevk tarihi 21 Ocak 2011. Burada Genel
Kurulda görüşüyoruz, ara sıcak olarak görüşüyoruz; çorba yasayı bıraktık, şimdi
ara sıcak olarak bu yasayı soktuk.
Şimdi, Değerli Bakanım, Türkiye'nin çok önemli sorunları vardır,
emniyet mensuplarının da sorunları vardır ama emniyet mensuplarının askerliğin
ötesinde özlük haklarıyla ilgili, parasal, geçim dertleriyle ilgili sorunları
vardır.
Bakın, Sayın Başbakanın Taha Akyol’un
programında polis mensuplarına sözü var. Eski Sayın İçişleri Bakanının da bu
konuda bir görüşmesi var özlük haklarıyla ilgili. Seçim öncesi seyyanen özlük
haklarının emniyet mensuplarının artırılacağına dair Sayın Başbakan söz veriyor
ve bu söz 2007 seçimleri öncesi. Yıl 2011, yine bir seçime giriyoruz ve emniyet
mensuplarının tazminatları ve parasal konuları konusunda Hükûmetin
herhangi bir girişimi yok.
30 tane vatan evladını, polis olan vatan evladını koruyoruz ama
200 bin vatan evladını güneydoğuda, ülkenin değişik yerlerinde cansiparane görev yapan emniyet mensuplarının parasal
durumlarını, özlük haklarını korumuyoruz. Bunlara, hiç olmazsa iki maddelik
getireceğinize, bir geçici madde, bir önerge verin ve askerliğini yapmış
emniyet mensuplarına bir kereye mahsus olmak üzere seyyanen, hiç olmazsa
gönüllerini almak için, 200 lira bir tazminat koyun. Devlet bütçemiz oldukça
şey, koyalım.
Yani şunu söylüyorum: Şimdi öğretmenler. Geçmişte Anadolu’da
eğitim düzeyi düşük olduğu için, öğretmenlerimizin mahrumiyet bölgelerinde
görev yapmaları kaydıyla askerlik hizmetinden sayılıyordu o hizmetleri ama
-tüfek omza, tüfek eğitimi, selam- kısa bir dönem askerlik yaptırılıyordu. E,
şimdi, Türkiye'de binlerce köy okulunda, mahrumiyet bölgelerinde gencecik
çocuklarımız öğretmen açığından dolayı eğitimlerini sürdüremiyor. E, o zaman
öğretmenlerimize, üniversitelerimiz… Bir sürü eğitim fakültesi var. Üniversite
açmakla övünüyoruz. Üniversitelerde binlerce öğretmenimiz var. E, peki, bu
hakkı niye öğretmenlerimize vermiyoruz? Öğretmenlerimiz Anayasa’da tanımlanan
kamu kesimi mensubu değil mi, kamu görevi yapmıyorlar mı, kamu hizmeti
yapmıyorlar mı? Diğer mesleklerimiz, hâkim, savcı…
Bakın, Adalet Komisyonu, Anayasa Komisyonunda konuşuluyor. Çok
saygıdeğer Adalet Bakanımız diyor ki: “Bölge adliye mahkemelerini kuramıyoruz.”
Neden? “Hâkim, savcı açığımız var.”
Türkiye’de birçok köyde, birçok hastanede doktorumuz yok, doktor
açığımız var. Doktorlara askerlik yaptırıyoruz. Hâkimler sınava giriyor hâkim
oluyor, kürsüyü bırakıyor “Haydi Allahaısmarladık, ben askere gidiyorum.” diyor
ve ordunun ihtiyacı olduğu için doktorlar gibi hâkim sınıfında olanlara kısa
dönem askerlik yaptırmıyoruz, uzun dönem askerlik yaptırıyoruz, hem ordunun
ihtiyacı var hem milletin ihtiyacı var. Peki, bu çelişkiyi nasıl gidereceğiz?
Bu işi düşünmeniz Hükûmet olarak sizin göreviniz
değil mi? Bunları mutlaka düşünmemiz lazım.
Şimdi bölge adliye mahkemelerini kuramıyoruz. Hâkim, savcı açığı
için sürekli sınav yapıyoruz ama avucumuzdaki gencecik, delikanlı hâkim, savcı
arkadaşlarımızı askere gönderiyoruz. Bu çelişkilerin mutlaka
giderilmesi lazım.
Seçim öncesi sanki… Birçok vatandaşım beni arıyor, sanki seçim
rüşveti gibi vatandaşlarımız tarafından algılanacak böyle yasa tasarılarının
ara sıcak olarak görüşülmekte olan torba kanunun arasına sıkıştırılmasını
doğrusu ben doğru bulmuyorum. Bunu ifade etmek istiyorum ama madem bütün
gruplar bu konuda mutabık ama bunların tutanaklara geçmesi önemli, bundan sonra
yapılacak bu tür rüşvet diye algılanabilecek yasa tasarılarının Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirilmemesi konusunda Hükûmetinizin
özen göstermesini diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
AK PARTİ Grubu adına Karabük Milletvekili Sayın Mehmet Ceylan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET CEYLAN (Karabük) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi, kısaca bu kanun
tasarısı, emniyet teşkilatımızda görev yapan polislerimizin, vazife başında,
görevlerini yapmaları sırasında askerlik görevlerini de yapmış sayılmalarıyla
ilgili bir düzenlemeyi içermektedir. Bilindiği üzere, bu konu uzun zamandır
ülkemizin gündeminde yer almakta ve yıllardır böyle bir ihtiyaç konuşulmakta ve
çeşitli hükûmetler zamanında da buna benzer düzenleme
girişimlerinde bulunulmuş bulunmaktır. Ancak, geldiğimiz nokta itibarıyla,
böyle bir ihtiyaç AK PARTİ İktidarı tarafından yeniden ele alınmış ve Sayın
Başbakanımızın talimatı çerçevesinde, böyle bir düzenleme girişimiyle birlikte,
bütün partilerimizin mutabakatı çerçevesinde, böyle bir ihtiyaç, bu kanun
tasarısıyla giderilmiş bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere, polislik mesleği gerçekten
onurlu ve şerefli bir meslektir. Biz, bütün iç güvenliğimizi, onurumuzu,
namusumuzu, güvenliğimizi polisimize teslim etmekteyiz. Polisimiz, emniyet
mensuplarımız, gece gündüz demeden, yirmidört saat
boyunca bu kutsal vazifelerini, onurlu vazifelerini yapmakta ve bizim
emniyetimizi sağlamaktadırlar. İç güvenliğimizin en önemli unsurudur emniyet
teşkilatımız. O açıdan, gerçekten bu düzenleme, onların yıllardır hak etmiş
olduğu bir düzenlemedir, gecikmiş bir düzenlemedir. Aslında, onlara verilen bir
imtiyaz, bir ayrıcalık değil, hak etmiş oldukları bir ihtiyacın giderilmesine
yönelik bir düzenlemeyi içermektedir böylesi bir düzenleme. O açıdan, bu
düzenlemenin, elbette ki çeşitli yönleriyle ihtiyacı da karşılamaya yönelik
yönleri bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, arkadaşlarım da ifade etmeye çalıştı, bugün
ülkemizde 215 bin civarında polisimizin yaklaşık yüzde 18’i, yüzde 20’si
maalesef askerlik görevini henüz yapamamış bulunmaktadır. Tabii ki nüfusumuz
giderek artıyor, polis vazife alanındaki şehir nüfusları giderek artmakta ve
dolayısıyla bu alandaki ihtiyaç giderek artmaktadır. Bakın, en son nüfus
sayımına göre nüfusumuz 74 milyona yaklaşmış ve her yıl nüfusumuz 1,6 oranında
artmaktadır. 2000 yılında 68 milyon olan nüfusumuz, bugün 74 milyonu aşmış
bulunmaktadır. Yani 2000 yılından 2011 yılına gelirken, 2010 yılına gelirken
nüfusumuz yüzde 8,8 oranında artarken polis bölgesi nüfusunda çok daha fazla
miktarda, yüzde 25’lik oranda bir artış gözlemlemekteyiz. Dolayısıyla polis
ihtiyacımız her gün geçtikçe her yıl daha büyük ölçekte artmış bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, tabii, bunun ötesinde, ülkemizde yaşanan
terör hadisesi nedeniyle büyük kentlerde, özellikle şehirlerimizde terör
nedeniyle de iç güvenlik zafiyetleri polisimizin almış olduğu tedbirlerle
giderilmeye çalışılmaktadır. O açıdan, her geçen yıl güvenliğimizin daha
güvenilir hâle gelmesi için polis arkadaşlarımızın askerlik vazifelerini polis
mesleğini icra ederken yapmış olmalarını son derece önemli ve olumlu bir
düzenleme olarak değerlendirmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, gecenin bu saatinde daha fazla sözleri
uzatıp sizleri de sıkmak istemiyorum. Özetle, bu düzenleme gecikmiş bir
düzenlemedir. Özetle ifade etmeye çalıştığım gibi, gecesini gündüzüne katarak
silahıyla bizim namusumuzu, güvenliğimizi sağlamaya çalışan polis
kardeşlerimize bu düzenleme bir ayrıcalık değil, onların bir ihtiyacını ortadan
kaldırmaya yönelik bir düzenlemedir. O açıdan bütün polis teşkilatımıza,
ülkemize bu düzenlemenin hayırlı olmasını diliyorum.
Bu vesileyle, güvenlik görevi sırasında şehit olan polislerimize
Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı dilerken bu yasanın
tekrar ülkemize, milletimize ve bütün emniyet teşkilatımıza hayırlı olmasını
diliyor, bütün gruplara da destekleri dolayısıyla teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Korkmaz…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, aracılığınızla her iki
bakanımıza da soru yönetmek istiyorum. Şayet Hükûmet
adına konuşma yapmış olsalardı daha önceki konuşmacıların kendilerine
yönelttiği sualleri cevaplama imkânı bulacaklardı ama konuşmayınca bu imkânı da
kendilerine sağlamak üzere ben bu sualleri tekrar kendilerine sormak istiyorum.
Biliyorsunuz il ve ilçelerde birinci derecede asayiş ve
güvenlikten sorumlu makamlar mülki idare amirleri, kaymakamlar. Ayrıca
polislerin adli kolluk amirleri de savcılar. Bu düzenlemede neden kaymakamlar
ve savcılar bu tasarıya dâhil edilmemiştir?
Ayrıca, özellikle gelişmekte olan bölgelerimizde hakikaten hayati
ihtiyaç duyulan bazı meslekler vardır. Bunların da o bölgelerde hizmet
vermesini sağlamak üzere neden askerliklerini mesleklerini icra ederek yapma
imkânı getirilmemiştir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Sayın Vural…
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, benim birkaç sorum olacak. Özellikle biliyorsunuz tek tip
askerlik, askerlik süresinin kısaltılması konusunda brifingler
alındı. Yani sonuç ne oldu? Askerlik süresinin kısaltılması ya da tek tip hâle
getirme konusunda, bununla ilgili bir düzenlemeyi ne zaman Meclise getirmeyi
düşünüyorsunuz? Çünkü bu getirdiğiniz sadece polislerle ilgili bir düzenleme.
Bununla ilgili bir düzenlemeyi ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz?
Bir de bu maddelerin içerisinde özellikle “Bu fıkra hükümlerinden
yararlanan yükümlüler hakkında, saklı, yoklama kaçağı ve bakaya suçlarından
adli takibat yapılamaz.” diye bir ifade var. Acaba saklı yani nüfus kütüğüne
yazılmamış polis var mı acaba ya da “bakaya” dediğimiz askerlikten kaçan bir
polis var mı? Yani bu suçlarla ilgili bir sorun var mı? Yoksa bunu sadece
yoklamayla ilgili mi yapmak lazım? Ben düşünemiyorum polislik mesleğinde, nüfus
kütüğüne yazılmamış birisinin polis olması da mümkün değil. O zaman böyle bir
takibat nasıl yapılabiliyor polis hakkında? Bu konuda bir açıklama yaparsanız
çok memnun olurum. Özellikle saklı ve bakaya konusunda polisimiz var mı, yok
mu? Buna neden ihtiyaç duyuldu? Onu sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Vural.
Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum.
İçişleri Bakanına sormak istiyorum: Sayın Bakan, bu tasarıyla,
görevde on yılını dolduran polis memurlarımız askerlikten muaf olacak ve askere
gitmeyecekler. Bu durumda, mesleğe yeni başlayan veya on yılını doldurmayan
polis memuru olan arkadaşlarımızın askere gitmemeleri teşvik edilmiş olunmuyor
mu? Yani kısacası bütün polislere “On yıl dişinizi sıkın, askere
gitmeyeceksiniz.” denmiş olmuyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Efendim, İçişleri Bakanıma
soruyorum: Sayın Bakanım, burada “emniyet hizmetleri sınıfı” diye bir şey
görüyorum. Tabii, mahalle bekçilerini ve gece bekçilerini de emniyet hizmetleri
sınıfına almıştınız. Ama onların hiçbir özlük haklarını vermediniz. Onun için,
acaba, mahalle bekçilerimizi de askerlik hizmetinden muaf tutacak mısınız,
askere gitmeyen varsa? Ama artık onlar inanmıyor çünkü onların hiçbir hakkını
vermediniz Sayın Bakanım. Önce onların yıpranma tazminatını, emniyet
tazminatlarını verin Sayın Bakan. Yani, buradan dilerseniz çıkaralım, onlar
razı değil. Onlar askere gitmek istiyor Sayın Bakanım. Burada “mahalle
bekçileri hariç” diyelim Sayın Bakan dilerseniz.
BAŞKAN – Sayın Çakır…
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben Hükûmetten öğrenmek istiyorum, bu
yasa az sonra Parlamentoda onaylandıktan sonra, bedelli askerlik talep eden
gençlere Hükûmetimizin cevabı ne olacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sorularımız tamamlandı.
Sayın Bakanlarım, hanginiz cevaplandırmak isterse, buyurun
efendim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Sayın Başkanım,
ben bizi ilgilendiren hususları arz edeyim.
Sayın Başkanım, bildiğiniz gibi, aslında polis teşkilatı İçişleri
Bakanlığının elemanı. Ancak konu askerlik olunca 1111 sayılı Kanun’dan dolayı
bizi ilgilendiriyor.
Sayın Korkmaz’ın diğer meslekleri
sayması elbette gündeme gelebilir. Neden? Çünkü, zaten
72’nci madde buna imkân veriyor. Ne diyor? “Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde
veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı
kanunla düzenlenir.” diyor. Bugün bu konu düzenleniyor, yarın o konular da
düzenlenebilir. Bunun düzenlenmesi onların düzenlenmeyeceği manasına gelmez.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Özellikle kaymakamlar ve savcılar
cevap bekliyorlar.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – İçişleri
Bakanımız da zannediyorum şey yapacaktır.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Bedelli askerlik Sayın Bakanım…
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Tek tip askerlik
konusu herhangi bir Bakanlar Kurulu tasarısı hâline ulaşamadı, çalışmalar devam
ediyor. Sizlerin de bildiği gibi, polislerle ilgili konu da son şeklini
alıncaya kadar bir hayli değişik safhalardan geçti. Bu da olgunlaştığı zaman
huzurunuza gelir ve biz de onu arz ederiz size.
Saklı, yoklama kaçağı, bakaya bütün kanunlarda aynı şekilde yer
aldığı için burada da yer aldı. Ama şunda çok haklısınız: Saklı bir polisin olması
elbette mümkün değil yahut da biz mümkün görmüyoruz ama kanunlardaki
paralelliği… Belki on yerde, belki yirmi yerde bu şekilde üçü beraber geçtiği
için buraya da nakledildi. Bu konu Komisyonda da konuşuldu ve Komisyon sizin
ikaz ettiğiniz hususu dikkate alarak sonunda gene buna karar verdi, biz de buna
saygı gösteriyoruz.
On yıl meselesi belki yanlış anlaşıldı. Burada on yıl, askerlik
için polislik mesleğinde geçmesi şart olan bir husus olarak zikredildi. Bunun
örneği var, mesleği subay olan bir kişinin mecburi hizmetini bitirmeden evvel
ayrılması hâlinde, subaylıkta geçirdiği hizmeti dikkate alınmaksızın, er olarak
veyahut da tahsiline göre yedek subay olarak askerlik yapmak mecburiyeti var.
Burada getirilen husus bu uygulamanın ve bu düzenlemenin emniyet hizmetleri
sınıfına yansımasıdır.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Yok böyle bir şey Bakanım. Ayrılan subay er
olarak askerlik ne zaman yaptı Sayın Bakanım?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Her zaman
yapıyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Beni teğmenken attılar, ben askerlik
yapmadım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Hayır efendim,
on beş sene hizmetini bitirmeden ayrılan…
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Ben üç seneliktim, atıldım, askerlik de
yapmadım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Sizin durumunuz
farklı.
Neyse şimdi konumuz o değil efendim, konumuz şu: Konumuz, askerlik
hizmetinin emniyete sağladığı bu imkân, daha doğrusu emniyet hizmetleri
sınıfının silahlı bir sınıf olması sebebiyle, iki sene de silahlı eğitim alması
sebebiyle önünüze gelen kanunda askerlik hizmetinin bağdaştırılması konusudur.
Yani bir polis memuru veya emniyet hizmetleri sınıfında olan bir kişi on sene
hizmet etmeden ayrılırsa askerlik hizmetiyle başbaşa
kalacaktır, bunu anlatmak istedik.
Bedelli askerlikle bu konunun herhangi bir alakası yoktur ve şu
anda gündemimizde bedelli askerlik de yoktur.
Sayın Bakana takdim ediyorum, teşekkür ederim.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum ve polislerimizle ilgili, emniyet teşkilatımızla ilgili bu
tasarımıza verdiğiniz destek için hepinize, bütün gruplara çok teşekkür
ediyorum. Sorulan sorularla ilgili ben de kısa bazı açıklamalar yapmak
istiyorum:
Tabii, birinci soru olarak -bunu Millî Savunma Bakanımız ifade
etti- diğer meslek dalları, kaymakamlar ve savcılar özellikle zikredilerek
“Onlar niye yok?” diye soruldu.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, bu tasarıda bizim
temel gerekçemiz şu: Polis zaten uzun bir güvenlik eğitimi alıyor. Polisimiz
bugün üç grupta eğitim alır:
1) Dört yıllık akademi eğitimi alır.
2) İki yıllık polis meslek yüksekokulu eğitimi alır.
3) Üniversite mezunları dört yıllık fakülteden mezun olur, gelir
ve ayrıca altı aylık çok yoğun bir “POMEM” dediğimiz polis eğitim
merkezlerimizde polis eğitimi alır. Bunlar silah eğitimi de dâhil güvenlikle
ilgili her tür eğitimi alırlar. Bunlar ömür boyu güvenlik hizmeti yaparlar,
üniformalı ve silahlı çalışırlar, dolayısıyla zaten askerlik görevine benzer
bir görevi ömür boyu icra ederler, hem bunun eğitimini alırlar hem bu görevi
icra ederler.
İç güvenlik hizmeti… Diyelim ki jandarmamız kırsal kesimde iç
güvenlik hizmetini görür, polisimiz ise kentlerde aynı görevi görür; birisi
askerdir, birisi polistir yani benzer görevi görürler. Bu yasa tasarımızın
temel gerekçesi budur.
Hiçbir Avrupa ülkesinde ve dünyanın hemen hemen
pek çok ülkesinde polis ayrıca askerlik yapmaz çünkü polis zaten benzer bir
güvenlik hizmeti görüyor, dolayısıyla ne kaymakamlık ne savcılık ne diğer
meslek alanlarıyla burada mukayese edemeyiz. Bazen şöyle deniliyor: “E, polise
bu verilirse yarın doktorlar da ister veya başka meslek grubu da ister.” Tabii,
neticede düzenlemeler yapılabilir daima. Biraz önce Millî Savunma Bakanımız ilgili
maddeyi okudular yani hangi grubun veya vatandaşlarımızın nasıl askerlik
yapacağı kanunla düzenlenir, bu da Parlamentomuzun yetkisindedir ama bizim
getirdiğimiz tasarıda çok haklı bir gerekçemiz var ve diğer meslek gruplarıyla
mukayese edilemeyecek şekilde bir haklılık var, sizler de onun için zaten
destek veriyorsunuz. Bunu öncelikle arz etmek isterim.
Burada Sayın Tankut’un on yılla ilgili
sorusuna tekrar ben de değinmek istiyorum. Tabii, bu on yılı koymamızın sebebi
şu: Bir anlamda, istismar edilmesin yani askerlikten kurtulmak için falan bir
meslek tercihi gibi bir şey olmasın. Bu tabii daha kısaltılabilirdi ama biz
burada bayağı ciddi bir süreyi, on yılı koyduk. Ama uygulamada da genelde
polislik mesleğine girenler, çok istisnai durumlar olabilir ama genelde
emeklilik yaşına kadar bu mesleğin içinde kalırlar ama biz zaten onları
kastediyoruz yani bu mesleğin eğitimini alan ve bu mesleği icra eden kişiler
askerlik yapmasın, o şekilde bu tasarıyı getirmiş oluyoruz.
Sayın Aslanoğlu’nun bekçilerle ilgili
haklı talebine ben de katılıyorum. Tabii, onlar da emniyet hizmeti
sınıfındandır ama bana arkadaşlarımın verdiği bilgiye göre de şu anda
askerliğini yapmayan konumda bekçimiz zaten yok bizim.
Bir de önceden askerliğini yapmış olanlarla ilgili, bir değerli
milletvekilimiz “Onların hakları ne olacak?” gibi bir konuya değindiler. Belki
bir kısmının telafisi olarak şunu ifade edeyim: Önceden askerlik hizmeti yapan
personelin askerlik süresi, rütbe terfisinde değerlendirilmektedir. Yani polis
rütbesinde o askerlik süresi de katılmaktadır. Dolayısıyla, belli bir şekilde
o, ücretlerine de yansımaktadır.
Genel olarak değineceğim konular bunlar ama izninizle bu vesileyle
yeniden sizlerin vaktinizi de almamak için ben şunu ifade ediyorum: Bu daha
önce de değişik dönemlerde gündeme gelmiş bir konu. İnanın, emniyet
teşkilatımıza, polis teşkilatımıza çok ciddi bir destek veriyor bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisi. Bütün gruplarımız tam bir mutabakat hâlinde ve bu,
emniyet teşkilatımızın, Türk polis teşkilatının tarihine ciddi bir damgadır,
ciddi bir hizmettir, ciddi bir karardır. Bu seçim rüşveti falan değil, inanın
yıllardır üzerinde, ben kendim bakanlığa geldiğimden beri üzerinde zaman zaman çalıştığımız ama son bir yılda çok yoğunlaştığımız
bir konudur.
Burada bir konuyu da teşekkürü de ifa edeyim: Bu konuda, tabii,
Sayın Başbakanımızın özel ilgisi olmuştur ve Genelkurmay Başkanımızın özel
katkısı olmuştur. İkisine de ayrıca burada teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın Bakan, bize artık biber gazı
sıkmazlar, değil mi?
BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, Millî Savunma Bakanımız bir
açıklama yapacaklar.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Sayın Başkan,
bir konuşmamı düzeltmek istiyorum: Sizler de ikaz ettiniz onun üzerine tekrar
baktım, yanlış ifade etmişim. Mecburi hizmetten değil, Harp Okulundan ve
Gülhane hizmetinden atılanlar içinmiş. Özür diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Şunu anlıyoruz artık: Şu anda
on yılını doldurmamış polis, daha bir yıllık polis; on yıl süreyle bunlar
bakaya duruma düşmeyecek, bunlar aranmayacak, öyle mi efendim, öyle mi
anlıyoruz? Bir yıllık polis, dokuz yıl askere gitmeyecek bu insanlar, değil mi,
öyle mi anlıyoruz? Peki, bir yıl sonra polis olacak arkadaşlar da birinci ay
diyelim polis oldular, aranacaklar -demin dediği gibi Sayın Vural’ın- bakaya
durumuna düşecekler, askere gidecekler ama on yıl… Bari kanuna “Bugün polis
olanlar on yıl süreyle askere çağrılmayacak.” diye bir madde koyun. Yoksa
burada böyle bir madde yok, insanları zor durumda bırakıyorsunuz. Şimdi polis
oldu, bir yıllık polis…
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Tecilli sayılacaklar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tecilli sayılmıyor arkadaşlar,
hayır.
İki: Tüm öğrencilerin askerlikle ilgili işlemleri ertelenir. Neden
acaba polislerle ilgili şeyi buraya koydunuz? Bunu merak ediyorum. Sadece
polislerle ilgili öğrencileri buraya koydunuz. Tüm öğrencilerin askerlikleri
ertelenir. Özellikle bu maddeye “Polislerin askerlikleri ertelenir.” cümlesini
niye koydunuz?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Şimdi, polis
olmakla asker kayıtlarından düşmüş olmuyor, ta ki on yıl polislik yaptıktan
sonra asker kayıtlarından düşecek ama gene yedekliği de devam edecek çünkü
seferberlik hâlinde, polis de olsa askerî üniforma giyecek ve seferberliğe
katılacak. Binaenaleyh kayıtların selameti için o konulmuştur.
Arz ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır: Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
ASKERLİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- 21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı
Askerlik Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“EK MADDE 6- Emniyet Teşkilatı kadrolarında kadro ve/veya
rütbeleri ile ilişkisi devam eden Emniyet Hizmetleri Sınıfına mensup personel
ile polis eğitim ve öğretim kurumlarında öğrenim görenler veya bu kurumların
giriş sınavlarını kazananlardan askerlik hizmetini yapmamış olanların her türlü
askerlik işlemleri ertelenir.
Birinci fıkra kapsamındakilerden, Emniyet Teşkilatında on yıllık
hizmet süresini, memuriyetten sayılmayacak haller hariç olmak üzere
tamamlayanlar, askerliklerine karar alınmasını müteakip askerlik hizmetini
yerine getirmiş sayılır. Geçici süreli görevlendirmeler, yurt dışı misyon koruma, yurt dışında eğitim ve diğer görevler
sebebiyle geçirilen süreler de on yıllık hizmet süresinin hesabında dikkate
alınır. Bu yükümlüler ile ilgili bilgiler, İçişleri Bakanlığınca Milli Savunma
Bakanlığına bildirilir.
On yıllık süre, polis eğitim ve öğretim kurumlarından mezun olarak
fiilen göreve başlanılan tarihte başlar. On yıllık süreyi tamamlamadan herhangi
bir nedenle Emniyet Teşkilatından ayrılan, başka kuruma nakledilen veya bu süre
içinde meslekten ilişiği kesilen personel, ilgili kanun hükümlerine göre
askerlik hizmetini yerine getirir.
Seferberlik ve savaş hallerinde bu maddenin birinci ve ikinci
fıkra hükümleri uygulanmaz.”
BAŞKAN – Madde üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 608 sıra sayılı Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde grubum adına konuşmak için söz
aldım. Bu vesileyle hepinize saygılarımı sunuyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, öncelikle, Sayın Bakanın bize
desteklerimizden dolayı teşekkür etmesine ben teşekkür ediyorum çünkü
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz böyle bir tasarının gelmesini içtenlikle
ve iştiyakla, arzu ederek görüşlerimizi her ortamda ifade etmiştik. İktidar
partisinin çok değerli bakanlarının böyle bir noktaya gelmiş olmasından dolayı
ben grubum adına kendilerine teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, söz konusu tasarının on yıllık hizmet
süresi şartı aslında beş yıla ya da yedi yıla indirilebilirdi. Buna mukabil,
yine bizim Anayasa’mızın 72’nci maddesinde ifadesini bulan askerî
mükellefiyetle ilgili hüküm çerçevesinde, her polis memuruna da veya emniyet
hizmetleri sınıfına dâhil olanlara on beş-yirmi günlük bir askerlik yapma
süresi de getirilebilirdi ama bu maalesef gerçekleşmedi. Böyle bir uygulamanın
Türkiye’de anayasal eşitlik çerçevesinde uygun olacağı düşünülmektedir.
Biz mesleğe yeni başladığımızda, daha tecrübesiz, emniyetin,
jandarmanın emrimizde olduğu, mesai arkadaşımız olduğu bir yapı içerisinde,
bize büyüklerimiz hep şunu öğretirdi, Millî Savunma Bakanımız iyi bilir: “Bir
konuyu bilmezseniz mutlaka polise havale edin.” derlerdi. Polis, sanıldığı
gibi, sadece suçlunun peşinde koşan veya trafik hizmetlerini düzenleyen bir
görevi ifa etmiyor. Polis, toplumun bütün kesimlerine nüfuz edebilen, devletin
gözü, kulağı, her şeyi olan ve bizim rahatımız, huzurumuz, güvenimiz,
namusumuz, şerefimiz, mal ve can emniyetimiz açısından oldukça önemli, devletin
en önemli kurumudur jandarmayla birlikte. Bu itibarla, böyle bir düzenlemeyle
polislerimizin askerlik meselesinin çözülmeye çalışılmasını biz grup olarak,
MHP Grubu olarak çok uygun görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türk Ceza Kanunu çıkarıldı, Ceza
Muhakemesi Kanunu çıkarıldı ve her iki yasayla polisin müdahale gücü ve
caydırıcılığı kısıtlandı. Burada, eksiklerin bir bir
tespit edilerek İçişleri Bakanlığı tarafından, polisin müdahale gücünü ve
caydırıcılığını, önleyici kolluk yetkisinin istenilen düzeye çıkartılmasını çok
önemli görüyoruz çünkü hukuk devletinin yaşaması için, demokrasimizin daha iyi
yaşaması için, toplumsal nizamın iyi olması için bu zorunluluk olarak
gözükmektedir.
Bugün, işsizlik nedeniyle, açlık nedeniyle, genel ahlakta çürüme
nedeniyle Türkiye âdeta bir toplumsal cinnetin içerisine düşürüldü. Polisin
buradaki çaresizliğini, zorluklarını gidermek durumundayız ama bunun yanında
bir öz eleştiri yapmak gerekirse teşkilatımızın içerisinde disiplinsizlik ve
keyfî polisi gidermenin özellikle eğitime önem vermekle mümkün olacağını
biliyoruz. Bu itibarla, Emniyet Genel Müdürlüğümüz bünyesinde gerek Polis
Akademisinde gerek yüksekokullarında gerekse Eğitim Dairesi Başkanlığı bünyesinde
polisin yasalara, hukuka en saygılı şekilde, en medeni şekilde yetişmesini
sağlayacak gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Bugün, polisin diğer bir sıkıntısı maaş yetersizliğidir ama
burada “Polisin mali haklarında bir iyileştirme yapalım.” dediğimiz zaman hemen
karşımıza diğer meslek grupları da doğal olarak çıkabilir ancak bazı meslek
grupları var ki -polislik mesleği gibi- bu meslekler risk mesleğidir, çok
zorluklar içerisinde yapılır ve her an göreve hazır olmak zorundalar. Bazen, inanınız, on altı saat, on sekiz saat görev yapmaktalar.
Böylesine büyük baskı ve stres altında çalışan polis arkadaşlarımızın maaş
yetersizliğinin, riski de göze alarak, risk mesleği olduğunu dikkate alarak
maaşlarında iyileştirme yapma zorunluluğunu da bu vesileyle hatırlatmak
isterim.
Emniyet teşkilatı içerisinde belirli grupların kilit görevleri ele
geçirdiği iddiası var. Bunu yapmamak lazım Sayın Bakanım, kariyeri, liyakati,
mutlaka emniyet teşkilatı içerisinde oturtmak gerekir, böyle iddiaların
kamuoyuyla paylaşılması ve çürütülmesi gerekir. Terfi etmek isteyen ancak terfi
ettirilmeyen, oradan oraya sürülen, özellikle polis memurları ve amirleri var.
Bunların mümkün olduğunca sıfıra yaklaştırılması ve haksız ve yasa dışı
uygulamaların bu konuda ortadan kaldırılması, sanırım, en önemli
görevlerimizden biridir. Onun için, toplum nezdinde polisin itibarının
yükseltilmesi hepimizin görevidir. Polisin itibarı ne kadar yüksek olursa bu
durumda toplumsal düzen de o kadar rahat sağlanır ve herkes yarınından daha
emin olur.
Değerli arkadaşlar, bu tek tip askerlikle ilgili söylemler o kadar
fazlalaştı ki bunun sonucunda bazı kesimlerde düş kırıklığı ortaya çıktı. Bunun
açığa çıkarılması, bunun konuşulması gerekir. Bir de biraz önce görüşmüş
olduğumuz 606 sıra sayılı Tasarı içerisinde, polislerin 1’inci dereceye
yükselip 1’inci dereceden emekli olabilmesini içeren önergemiz reddedildi.
Bunun bir şekilde ele alınıp kabul edilmesini özellikle burada vurgulamak
istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; köy korucuları üzerinde
şunu ifade etmek isterim: Üç hafta önce Doğu’ya gittiğim zaman, köy
korucularıyla konuştum. Köy korucularının sağlık güvencesine kavuşturulması
gerekir, maaşlarının iyileştirilmesi gerekir, emekli aylıklarının
iyileştirilmesi gerekir. Bunlara lütfen sahip çıkalım. Teröre karşı Doğu ve
Güneydoğu’da bizim devletimizin yanında olan önemli bir birim olarak, 60 bin
civarında köy korucusu var; bunlara lütfen sahip çıkalım diyorum.
Bu tasarıyla, özellikle emniyet hizmetleri sınıfından olan
arkadaşlarımızın düzenlemeyle askerlikten ayrı tutulacak olmaları bizi grup
olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak sevindirmiştir. Hayırlı olsun diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Akcan, siz soru sormak için mi girdiniz efendim?
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Evet.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın İçişleri Bakanımıza sormak istiyorum: Pek çok alanda,
illerde -büyük ilçeler de dâhil olmak üzere- emniyet teşkilatı bulunmasına
karşılık, jandarmanın ilçe merkezlerinin sınırları içerisinde trafik memuru
görevi yaptığına şahit oluyoruz. Bu normal midir? Bu durumun, özellikle emniyet
teşkilatında, olaylara müdahale bakımından bir ikilem yarattığı şikâyetleri
geliyor. Bunu telafi etmenin yolu yok mudur? Böyle alanlarda emniyet
teşkilatını sorumlu kılmak doğru değil midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, üniversite
mezunu bir polis bugün 2200 ek göstergeden maaş alıyor ama bu insanlar emekli
olduğu zaman bunları damdan aşağı atıyorsunuz, emekli maaşları çok düşük.
Çalışırken belli tazminatları emekliliğin dışında tuttuğunuz için üniversite
mezunu polisleri emekliliğinde damdan aşağı atıyorsunuz. Bu insanları damdan
aşağı atmayın Sayın Bakanım.
BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, dilerseniz bir
daha sorayım.
BAŞKAN – Efendim, Sayın Aslanoğlu’nun
bir damdan atma hikâyesi var.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Tamam, dinledim ben.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Damdan aşağı atıyorlar.
BAŞKAN – Atmasınlar efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Atmasınlar tabii.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, Değerli Milletvekilimizin bu polis, jandarma görev
alanıyla ilgili sorusu konusunda -özellikle Bolvadin’le ilgili, örnek olarak da
veriliyor- şimdi, burada, ben, bu vesileyle tekrar yüce heyetinizi de
bilgilendirmek istiyorum.
Bizim hem polis teşkilatıyla ilgili kuruluş kanununda hem
jandarmayla ilgili kanunda il ve ilçe belediye sınırlarının içindeki bütün
görevler, güvenlikle ilgili görevler polisin alanıdır, il ve ilçe belediye
sınırları dışı, yani belde ve köyler -“kırsal kesim” ifadesini kullanıyoruz-
jandarmanın görev alanıdır.
Burada yeni de bir düzenleme yaptık iki yıl önce, yönetmeliği
tekrar düzenledik -daha önce farklı bir yönetmelik vardı, yönetmeliği tekrar
düzenledik- ve bu alandaki bütün yetkileri de valilere verdik, yani valilerimiz
il jandarma komutanı ve il emniyet müdürünü yanına alacak, görüşecek bu
konuları. Şayet bu kuralın dışında bir uygulama yapacaksa, yani belediye sınırı
içi olduğu hâlde eğer jandarmanın imkânlarından faydalanmak istiyorsa vali
karar verecek veya belediye sınırı dışı olduğu hâlde -bir beldedir, bir
üniversite kampüsüdür veya bir organize sanayi
bölgesidir- “Burada polis görev yapsın.” diye bir karar verebilir. Valinin
kararı, yani yereli onlar biliyorlar, valilerimiz orada bu kararları verecektir.
Trafikle ilgili de yine aynı oradaki düzenlemedir. Ana yollar
polisin görev alanıdır. Diğer ara, kırsal kesim yolları jandarmanındır ama bir
yetersizlik olursa ilde yine valiler güvenlik görevlileriyle, güvenlik
yöneticileriyle toplanarak istisnai karar verirler. Bu dediğiniz Bolvadin
muhtemelen böyle bir şeydir, ben onu özel olarak da bir inceleyip size yine
bilgi sunacağım.
Sayın Aslanoğlu’nun sorusuyla ilgili:
Bizim tabii pek çok alanda olduğu gibi polislerimizin de özlük haklarıyla
ilgili yeni taleplerimiz var, benim de taleplerimdir o. Onlara bu dönem doğrusu
bazı imkânlar sağlandı. Şunu ifade edeyim, çalışma şartları daha iyi. Eskiden
olduğu gibi polis eski araçlarla çalışmıyor. Bütün araçlarını yeniledik. Aracı
olsa bile benzin parası bulamıyordu, şimdi o tür sorunlar yok. En son
teknolojiyi kullanıyoruz. Bugün polisimiz gerçekten daha rahat imkânlarda.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, emekli olunca,
emekli olunca…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ama,
emekli olduktan sonra öyle bir sorunları var, bunlar çözülecek. Sadece emekli
olunca değil öncesiyle ilgili de, bizim diğer özlük haklarıyla ilgili yine
orada taleplerimiz var. Ama şunu ifade edeyim tekrar müsaadenizle: Bugünkü
düzenleme, askerlikle ilgili düzenleme yüce Meclisimizin polis teşkilatımıza en
önemli hediyesidir. Diğer özlük haklarıyla ilgili konular, zaman zaman fırsatlar düşer düzenlenir ama bu çok köklü bir
düzenlemedir, köklü bir karardır; onu tekrar ifade edeyim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
1’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 608 sıra sayılı yasa tasarısının 1. maddesinin
Ek 6 maddesinin 3. paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederim.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
a) Kaymakamlık görevi yapan kaymakamlarımız 10 yıl süreyle
çalışmak kaydıyla
b) Doktorluk mesleği yapanların 1 yıl süreyle Sağlık Bakanlığınca
görevlendirilecek yerlerde fiilen mesleklerini yapmaları
c) Hâkim ve savcılık görevi yapanlar
d) Öğretmenlik görevi yapanların Millî Eğitim Bakanlığınca
verilecek görev yerlerinde en az 1 yıl görev yapması
koşulu ile askerlik
hizmetini yerine getirmiş sayılır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu konularda oluşan
sorunların öncelik.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 2’ye bağlı geçici 43’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 1111 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 43- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle,
ek 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamına giren
personelden halen askerlik hizmetini yerine getirmekte olanlar, askerlik
hizmetleri durdurularak terhis edilir ve görevlerine iade edilir. Bu madde ile
ek 6 ncı maddenin birinci ve ikinci fıkra
hükümlerinden yararlanan yükümlüler hakkında; saklı, yoklama kaçağı ve bakaya
suçlarından adli takibat yapılmaz ve bu suçları işlediklerinden dolayı adli
tahkikata başlanılmış olanların işlemleri ile bu suçlara ilişkin kesinleşmiş
kararların infazı durdurulur.
BAŞKAN – Madde 2’ye bağlı geçici madde 43’ü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 2’ye bağlı geçici madde 44’ü okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 44- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce,
Emniyet Teşkilatı kadrolarında Emniyet Hizmetleri Sınıfına mensup olarak on yıl
ve daha fazla süre ile görev yaptıktan sonra herhangi bir nedenle Emniyet
Teşkilatından ayrılan, başka kuruma nakledilen veya meslekten ilişiği kesilen
personel, ek 6 ncı maddenin ikinci fıkra
hükümlerinden yararlandırılmaz.”
BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır efendim, madde üzerinde
konuşmak istiyorum.
BAŞKAN – Efendim?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Şahsım adına madde üzerinde,
önergede değil efendim.
BAŞKAN – Önergede konuşmayacak mısın ayrıca?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır efendim, önerge değil.
İkaz edeyim, daha sonra gerekirse önerge üzerinde konuşurum.
BAŞKAN – Önerge üzerinde konuş bence, ikisini birden hallet.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Madde üzerinde konuşacağım.
BAŞKAN – Peki, buyurun.
Evet, madde üzerinde Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Arkadaşlar, hepinize saygılar
sunuyorum.
Burada bir haksızlık var. Demin Sayın Bakanım dedi ki: “Bir polis
on yıl polislik yaptıysa askerlik hizmetini en iyi şekilde algılar.” Saygı
duyuyorum.
Şimdi, dün bu meslekte görevli birisinin tayini çıktı başka bir
kuruma. Emniyet hizmetleri sınıfından, diyelim, İçişleri Bakanlığına bir
arkadaşımızın tayini çıktı. O arkadaşım on yıllık polis -hatta- olmasına rağmen
yararlanamıyor ama iki gün sonra, aynı masada oturan bir arkadaşının tayini
çıkıyor, o askerlik yapmıyor.
Burada bir geçiş hükmü olması lazım arkadaşlar yani burada bir
geçiş hükmü olması lazım. Aynı masada iki görev yapıyoruz, benim tayinim
İçişleri Bakanlığına çıkıyor, ben çıktı diye gidip askerlik yapacağım, dün
çıktı diye tayinim ama on gün sonra tayini çıkan insan askerlik yapmayacak.
Burada bir geçiş hükmü uygulanması lazım arkadaşlar. Burada bir haksızlık var,
haksızlık yapıyoruz. Eğer bir kanun adil olacaksa herkese eşit olması lazım.
Sayın Bakan eğer şunu dediyse, “On yıl görev yapan bir polisimiz
askerliği en iyi şekilde öğrenmiş.” diyorsa, eğer bu kamunun bir başka kurumuna
dün gittiyse, tekrar “Yarın gel sen askere.” demek haksızlıktır arkadaşlar.
Gelin, ara verin, burada bir geçiş hükmü uygulayalım. Tüm insanlar eğer kamunun
başka bir kurumuna geçtiyse burada bir köprü uygulayalım arkadaşlar. Ben
hepinizi uyarmak istiyorum. Takdir sizindir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 608 Sıra Sayılı yasa tasarısının Geçici 44.
maddesinde yer alan “başka kuruma nakledilen” ifadesinin madde metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. YILMAZ HELVACIOĞLU
(Siirt) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
10 yıl ve daha fazla emniyet hizmetlerinde çalışanların başka bir
kamu kurumuna gitse de sorun olmaması gerekir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 2’nci maddeyi kendisine bağlı 43 ve 44’üncü geçici
maddelerle birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünün oylamasından önce oyunun rengini belirtmek üzere
Tokat Milletvekili Sayın Hüseyin Gülsün, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında çok önemli bir düzenlemede söyleyeceğim birkaç şey vardı ama sabrınızı
çok fazla zorlamak istemiyorum.
Bu düzenlemenin ülkemize, özellikle polis teşkilatımıza hayırlı
olmasını temenni ediyorum, hayırlı geceler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gülsün.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Emniyet camiamız, İçişleri Bakanlığımız ve bütün milletimiz için
hayırlı olmasını, hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çok başarılı bir gün
geçirdik, güzel kararlar aldık.
Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden Körfezi,
Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
görevlendirilmesi ile ilgili olarak Hükûmete verilen
izin süresinin, Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca 10 Şubat 2011 tarihinden
itibaren bir yıl süreyle uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi ile alınan
karar gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 7 Şubat
2011 Pazartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı geceler
diliyorum.
Kapanma
Saati: 00.51