DÖNEM: 23 CİLT: 91 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
57’nci
Birleşim
2 Şubat 2011 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Artvin
Milletvekili Ertekin Çolak’ın, Artvin iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Türk tekstil sektörü ve ithal kumaşa
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta Eğirdir Gölü Havza Koruma Planı’na
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 23 milletvekilinin, Haydarpaşa Tren Garı’nın
çatısında çıkan yangın ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1011)
2.- Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın, gıda denetiminde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1012)
3.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve 19 milletvekilinin, çocuk evlilikleri sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1013)
4.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal ve 19 milletvekilinin, F tipi cezaevi uygulaması ve
tecrit politikası nedeniyle yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1014)
B) Önergeler
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un (6/2295) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/254)
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, bugünkü birleşimde Eğirdir Gölü’yle ilgili
yaptığı gündem dışı konuşmasına Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun, bu
konudaki çalışmaların son noktasına gelindiğini bildirdiğine ilişkin açıklaması
2.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, İstanbul’da DİSK’in dört otobüsüne el
konulduğuna ilişkin açıklaması
3.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin
özelleştirmeyle ilgili sözlerine ilişkin açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin,
konuşmasında olayları çarpıttığına ilişkin açıklaması
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/524) esas
numaralı, Hakkâri’nin Ormancık köyünde 12 kişinin öldürülmesi olayıyla ilgili
iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına dair önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 02/02/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi
2.- (10/769) esas
numaralı, su ürünleri sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair önergenin
görüşmelerinin Genel Kurulun 02/02/2011 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- (10/339),
(10/375), (10/537) ile (10/763) esas numaralı, engellilerin sorunlarıyla ilgili
Meclis araştırması açılmasına dair önergelerin görüşmelerinin Genel Kurulun 02/02/2011 Çarşamba günkü birleşiminde birleştirilerek
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17
Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili
Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin;
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili
Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6
Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın;
Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve
10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural
ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars Milletvekili
Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın;
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2
Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356,
2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540,
2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691,
2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801,
2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)
IX.-
KAPALI OTURUMLAR
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, EPDK tarafından verilen elektrik enerjisi üretim
lisanslarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/17756)
2.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir ve ilçelerindeki elektrik
kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/17757)
3.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, nükleer santral kurulması için yapılan
görüşmelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/17758)
4.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, ülkemizdeki bor madeni rezervine ve
kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/17825)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.04’te açılarak iki oturum yaptı.
Malatya
Milletvekili Ömer Faruk Öz, TOKİ’nin Malatya ilinde yapmış olduğu yatırımlara,
Çankırı
Milletvekili Nurettin Akman, Çankırı ilinde yapılan yatırımlara,
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Gazeteci Yazar Abdi İpekçi’nin 32’nci ölüm yıl
dönümüne,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 28 milletvekilinin, zihinsel engelli çocukların
eğitiminde yaşanan sorunların (10/1007),
Antalya
Milletvekili Tayfur Süner ve 30 milletvekilinin, Akdeniz Bölgesi’ndeki
hidroelektrik santrallerinin çevreye zararlarının ve ÇED raporlarının ne kadar
sağlıklı olduğunun (10/1008),
Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan ve 26 milletvekilinin, sulama birliklerinin elektrik
borçları nedeniyle yaşanan sorunların (10/1009),
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin, biyolojik çeşitliliğin
korunmasında yaşanan sorunların (10/1010),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in,
Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe’nin,
Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün,
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün,
Ordu Milletvekili
Rahmi Güner’in,
Adalet Komisyonu
üyeliğinden çekildiklerine ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
TBMM Başkanı
Mehmet Ali Şahin’in, Tanzanya Temsilciler Meclisi Başkanı Anne Makinda’nın vaki
davetine icabetle, beraberindeki Parlamento heyetiyle Tanzanya’ya resmî bir
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan:
(10/830) esas
numaralı, PTT Genel Müdürlüğünde çalışan taşeron işçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına dair önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 01/02/2011 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP,
(10/426) esas
numaralı, Türkiye’de yerel basın ve medya kuruluşlarının ve çalışanlarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına dair önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 01/02/2011 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
(10/133) ile
(10/381) esas numaralı, muhtarların sorunlarıyla ilgili Meclis araştırması
açılmasına dair önergelerin görüşmelerinin Genel Kurulun 01/02/2011
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının 4’üncü sırasında yer alan 590 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin bu kısmın 3’üncü sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun 1 Şubat 2011 günkü (bugün)
Birleşiminde 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümünde yer alan
maddelerin oylamalarının tamamlanmasından sonra 590 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
Görüşmeleri izlemek
üzere Genel Kurulu teşrif eden;
Suriye-Türkiye
Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı İsmet Mahli ve beraberindeki
Parlamento heyetine,
AGİT Parlamenter
Asamblesi Başkanı Petros Efthymiou’ya,
Başkanlıkça “Hoş
geldiniz” denildi.
Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın; 5442 Sayılı İl İdaresi Kanununun 2’nci Maddesi (D) Fıkrasına (3) Numaralı
Bendin Eklenerek Değiştirilen Adların Kullanılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
(2/233) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Sayıştayda boş
bulunan 6 üyelik için yapılan seçim sonucunda;
Sayıştay meslek
mensupları kontenjan grubundan Nükrettin Parlak, Rasim Doğan, Zekeriya Tüysüz
ve Nejla Eroğlu’nun,
Maliye Bakanlığı
meslek mensupları kontenjan grubundan Gazi Kapan’ın,
Diğer meslek
mensupları kontenjan grubundan Fikri Özkök’ün,
Sayıştay
üyeliklerine seçildikleri açıklandı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporlarının
(1/883) (S. Sayısı: 568),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin;
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin
İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın;
Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın;
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in;
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman
Kaptan’ın; Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın;
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2
Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) üçüncü bölümüne kadar kabul edildi.
3’üncü sırasına alınan, Siirt Milletvekili Memet Yılmaz
Helvacıoğlu ve 2 Milletvekilinin; Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İzmir Milletvekili Kamil Erdal
Sipahi ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kilis Milletvekili Hasan Kara ve 2 Milletvekilinin Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (2/831, 2/778,
2/824) (S. Sayısı: 590) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan sonra
kabul edildi ve kanunlaştı.
2 Şubat 2011
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
23.59’da son verildi.
|
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Fatih
METİN |
Harun
TÜFEKCİ |
Yaşar
TÜZÜN |
|
Bolu |
Konya |
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No.: 74
II.- GELEN KÂĞITLAR
2 Şubat 2011 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 23 Milletvekilinin, Haydarpaşa Tren Garının
çatısında çıkan yangın ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1011) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2010)
2.- Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın, gıda denetiminde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/1012) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/12/2010)
3.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve 19 Milletvekilinin, çocuk evlilikleri sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1013) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/12/2010)
4.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal ve 19 Milletvekilinin, F tipi cezaevi uygulaması ve
tecrit politikası nedeniyle yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/1014) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/12/2010)
2 Şubat 2011 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
57’nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Üç arkadaşıma gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Artvin iline yapılan yatırımlar hakkında söz
isteyen Artvin Milletvekili Ertekin Çolak’a aittir.
Sayın Çolak, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Artvin Milletvekili Ertekin
Çolak’ın, Artvin iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye genelinde olduğu gibi ilimiz Artvin
de hızla değişiyor ve gelişiyor.
Artvin, coğrafi olarak zor bir bölgede, zor bir coğrafya. Artvin, barajlar ve enerji şehri oluyor. Bilindiği gibi, Çoruh
Nehri ülkemizin en hızlı ve en önemli nehirlerinden birisidir. Çoruh Nehri
üzerinde irili ufaklı yaklaşık yirmi yedi adet baraj planlanmış durumdadır. Bu
barajlardan Muratlı ve Borçka barajları tamamlanmış, üretim yapmakta, Deriner
Barajı bu yıl içerisinde bitecektir, Artvin Barajı’nın inşaatı başladı,
Yusufeli Barajı’yla ilgili de -yollarıyla ilgili- iki gün sonra ihalesi
yapılacaktır yolların, inşallah bu yıl içerisinde Yusufeli Barajı’nın da
ihalesi yapılmış olacaktır.
Çoruh Vadisi üzerindeki barajlar tamamlandığı zaman ülkemizdeki
hidroelektrik enerjisinin yüzde 27’si Artvin sınırları içerisinde üretilmiş
olacaktır. Bu, ülkemiz açısından gerçekten de önemli bir yatırımdır. Bu
nedenle, Artvin ili barajlar ve enerji şehri olmaktadır.
Diğer taraftan, değerli arkadaşlarım, Artvin ili, tüneller,
köprüler ve viyadükler şehri olmaktadır. Artvin
sınırları içerisindeki bütün kara yolları yeniden yapılmaktadır. Yolların bir
bölümü tamamlanmıştır, bir kısmınınsa inşaatları devam etmektedir. Bu yol
çalışmaları içerisinde, arkadaşlar, onlarca büyük köprü, onlarca viyadük ve elli beş adet tünel yapılmaktadır. Burası çok
önemlidir değerli arkadaşlarım.
İlimizde yapımına başlanan elli beş adet tünelden yirmi beş adedi
yapılmıştır arkadaşlar. Yapılacak demiyoruz, yirmi beş adet tünel yapılmıştır.
Bu tünellerin içerisinde bir tanesi var ki arkadaşlar, elli altmış yıldan beri
Cankurtaran Tüneli’nin yapılması Artvin halkı tarafından beklenmektedir.
Geçtiğimiz 29 Ekim tarihinde bu tünelin temeli atıldı ve altmış yıllık bu
hasret artık bitmiştir, inşaatı hızlı bir şekilde devam etmektedir.
Değerli arkadaşlar, şimdi bir resim göstereceğim sizlere. Hani
şimdi bazıları diyor ki, “Yani, ne yapılıyor bölgede?” Şurada bir köprü resmi
var, hemen altında da aynı bölgeye daha önce yapılmış olan küçük bir köprü var,
görünmüyor. Bu köprünün uzunluğu 350 metre ve ayaklarının yüksekliği 135 metre
değerli arkadaşlarım. Dengeli konsol köprü deniliyor buna, yeni bir
teknolojiyle yapılmış ve ilimizde bunlardan onlarca yapılan köprü var ve her
biri, dünya standartlarında yapılan viyadükler ve
köprüler değerli arkadaşlarım.
Diğer taraftan, Artvin eğitim şehri oluyor. Bütün illerde olduğu
gibi, biliyorsunuz ki, bizim ilimizde de Çoruh Üniversitesi kuruldu ve bu
üniversite kurulduktan sonra âdeta kaderine terk edilmiş olan eğitim
çalışmaları, ciddi bir manada altyapı çalışmaları tamamlanıyor. Fakülteler,
yüksekokullar, yurtlar, fen liseleri, Anadolu öğretmen liseleri; gerçekten de
ülkemizin son teknolojiyle yapılan en modern okulları, spor salonları, statları
bölgede… Âdeta bölge şantiye hâline geldi, yatırımlar hızlı bir şekilde devam
ediyor.
Diğer taraftan adliye sarayları, cezaevleri ve ilimizde hangi alanda
yatırım yapılması gerekiyorsa bu yatırmalara devam ediliyor.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – HES’ler ne oldu? HES’lere gel, HES’lere!
ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) – Sizin onlara aklınız ermez!
Ülkemizde yılda 45 milyar dolar enerjiye biz para ödüyoruz değerli
arkadaşlarım. Geçmişte “Çoruh Nehri akar, Türkler bakar.” deniliyordu ama bugün
artık o denilmiyor. Çoruh Nehri’nin üzerinde barajlar yapılıyor, millî
kaynaklar seferber edilmiş durumda.
Değerli arkadaşlarım, enerjimizi kendimiz üretiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Meydancık’a gidemiyorsun Meydancık’a!
BAŞKAN – Sayın Çolak, teşekkür ederim.
ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) – Ben de teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Türk tekstil sektörü ve ithal
kumaş hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na
aittir.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun, Türk tekstil sektörü ve ithal kumaşa ilişkin gündem dışı
konuşması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; bize malı satıyorlar. Bugüne kadar yaklaşık tekstil sektörüne
100 milyar dolarlık makine satmış Avrupa’daki üreticiler. Mal satarken hiçbir
şey söylemiyorlar ama malı sattıktan sonra Avrupa Birliği, gümrük birliği, hiç
bunlara bakmaksızın… Ben her zaman söylüyorum, bana faydası olmayan bir gümrük
birliğini ben ne yapayım! Biz, biliyorsunuz, bir gümrük birliği… Bir de Meclisten
bu sene bir yasa çıkardık, “devlet yardımları” diye, yani devletin teşvik
edeceği sektörlerde elimizi ayağımızı bağladık. Maalesef, bugüne kadar 10
milyon metrekare kumaş gelmiş Çin’den. Biz kendi değerlerimizi, kendi
üretimimizi, kendi katma değer yaratan mallarımızı koruyamayacaksak yazıklar
olsun bize!
Antidamping soruşturması… Ama bu sadece Dış Ticaret
Müsteşarlığının görevi değil. Ben, Dış Ticaret Müsteşarlığının bu konuda
ülkenin çıkarlarını, ülkenin menfaatlerini çok iyi koruyacağına inanıyorum ama
sadece Dış Ticaret Müsteşarlığı değil, hepimizin buna elvermesi lazım.
Değerli arkadaşlarım, antidamping soruşturması iki yıldır devam
ediyor ama ürünler girmeye çalışıyor, ürünler giriyor. Altını çiziyorum, iplik
fiyatının altında kumaş giriyor, dünyadaki iplik fiyatlarının altında.
Dikkatlerinizi çekiyorum. Şimdi, biz, tabii, kendi kaynaklarımızı, kendi katma
değer yaratan kaynaklarımızı korumak zorundayız, bu bizim görevimiz ama
sektörleri de korumak lazım. Bir kere, hazır giyim gelmesin bu ülkeye arkadaşlar.
Yani biz kumaş ithalatının bu kadar metrekare olduğunu söylüyoruz, bir de hazır
giyim geliyor.
Tabii, Türkiye’de üretilmeyen mallar var. Örneğin, sentetik kumaş;
bunlar için biz bir şey söyleyemeyiz. Türkiye’de üretilmeyen bir mal varsa,
buyursun gelsin, üretelim ama katma değer yaratalım.
Yine, Laleli, Osmanbey, bu civarda, özellikle Rusya’yla çok yoğun
ticaret yapan sektörlerimiz var. Burada, örneğin, dahilde
işleme belgesini bir türlü yaşama geçiremiyoruz.
Yine, yurt dışında üretip, Türkiye’ye ithal edip, Türkiye’den de
yurt dışı mağazalarına ihracat yapan firmalarımız var. Yani dışarıda üretiyor,
örneğin Mısır’da üretiyor, buraya getiriyor ama bunlara da her türlü kolaylığı
sağlamak zorundayız. Yani Türkiye bir makine mezarlığı oldu.
Yine söylüyorum, biz, eğer bu gümrük birliği ve devlet
yardımlarıyla ilgili Avrupa Birliğiyle oturup… Üçüncü dünya ülkeleriyle olan
ticarette aynı duyarlılık bu şekilde devam ederse arkadaşlar, Türkiye’de bugün
kumaş, yarın Türk sanayisi kalmaz. Aşırı bir rekabetçilikle ve değişik yollarla
vergilerini vermeden antidamping soruşturmasını yaklaşık iki yıldır
bitiremedik. Bizim bu ürünlere sahip çıkmamız lazım ama maalesef sadece Dış
Ticaret Müsteşarlığının görevi değildir bu. Dış Ticaret Müsteşarlığının, yine
söylüyorum, Türkiye'nin hak ve hukukunu koruyacağına ben yürekten inanıyorum
ama orası da bir yerde gelip tıkanıyor. Mesele Avrupa Birliği Genel
Sekreterliği, mesele üçüncü ülkelerle yani Dünya Ticaret Örgütüyle oturup bu
konuyu çözmemiz lazım. Yani Türkiye makine mezarlığı oluyor, Türkiye’de katma
değer yaratan ürünler yok oluyor; ürünlerimize sahip çıkalım, üretimimize sahip
çıkalım.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz, Isparta Eğirdir Gölü Havza Koruma Planı
hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’a aittir.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmaz’ın, Isparta Eğirdir Gölü Havza Koruma Planı’na ilişkin gündem dışı konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Eğirdir Gölü Havza Koruma Planı ve göl etrafındaki yerleşim
yerleri için öngörülen özel hükümlerden bahsedeceğim. Kaş yapalım derken nasıl
göz çıkartılır, insanlar nasıl bir umutsuzluk ve çaresizlik girdabına itilir,
insanlar yüzlerce yıldır barış ve gönül huzuru içerisinde çevresel değerlerle
iç içe yaşarken nasıl bu değerlere düşman edilir, bunlardan bahsedeceğim.
Eğirdir Gölü, aynı zamanda içme ve kullanma suyu olarak da
kullanılan ülkemizin en güzel göllerinden birisidir. Yüzlerce yıldır
Anadolu’ya, insanlarımıza sayısız faydalar sunmuş ve hâlâ daha güzellikler ve
imkânlar sunmaya devam ediyor. Elbette ki korunması lazım. Ancak,
üreteceğimiz bu çözümler verimli, etkili ve insancıl olmalı. Yaratılan her şey
insan için olduğuna göre, bulduğunuz çözümlerin de insan odaklı olması,
insanlara eziyet vermemesi gerekiyor. Aksi takdirde, insanları, korumaya
çalıştığınız değerlere husumet besler hâle getirirsiniz.
Aynı zamanda hemşehrimiz bildiğimiz Sayın Çevre Bakanımıza
seslenmek istiyorum: Elbette göl havzasının korunması için özel tedbirler
gerekiyor. Ancak, yaptığınız düzenleme mevcut problemleri çözmek için emek,
alın terine dayalı uzun soluklu çalışmalar içermiyor. Yasak getirmek, men etmek
gibi kolaycı bir üslubu benimsemiş gözüküyor. Bu yönetmelik, göl kenarındaki
yerleşim alanı içerisindeki köyler için tarım, hayvancılık, turizm ve
yerleşimde kısıtlamalar, hatta köy yerleşim alanına yapılan ve imara uymayan
yapıların yıktırılması hükmü getirmektedir. Kendi köyünde, evinde yirmi beş
yıldır oturan köylümüzün evini plansız yapı olarak değerlendirmekte, sanki tüm
köylerimiz bundan farklıymış gibi yıkılması istenmektedir. Sayın Bakan, siz de biliyorsunuz
ki, göl kenarında bulunan evlerin yüzde 75’inin -ki, 2 bin haneye ve yaklaşık
100 bin kişiye tekabül etmektedir- inşaat izni yoktur. Bu işler bu kadar kolay
mı arkadaşlar? İnsanların kırk yıllık ocaklarını yıkacaksınız ya da yıkma
tehdidiyle korku içinde yaşamalarını isteyeceksiniz. Bu insanlar çoluğunu
çocuğunu evlendirecek, köyüne ev yapacak, “Yapma!” diyeceksiniz. Bulduğunuz
çözüm bu mudur Sayın Bakan? Bu alanlar içerisinde insanlara “4 büyükbaş, 10
küçükbaş hayvandan fazla beslemeyin.” diyeceksiniz, balık ve deniz ürünlerinin
işlenmesini yasaklayacaksınız. Hayvancılık politikalarınız yüzünden şirketler
bile zor duruma düşerken, elinin emeğiyle geçinen bu insanların da üç kuruşla
ayakta kalmalarını çok göreceksiniz.
Göl yükselme kodu 920 metre baz alınarak
hesaplanmış, 100 metre de koruma bandı ilave edilmiş. Yani yaklaşık 1
kilometrelik bir mesafede ne herhangi bir binaya ne de hayvancılık ve tarımsal
faaliyetlere müsaade var. Peki, Türkiye'nin elma üretiminin yüzde 25’ini
karşılayan, çekirdekli meyve üretiminin başkenti sayılan Eğirdir Gölü
kenarındaki Senirkent, Gelendost, Yalvaç ve Eğirdir ovalarındaki meyveciliği ne
yapacağız? Burada tarımsal ilaçlama var, yağmurla birlikte göle ulaşan tarım
ilaçlı içerikli yağmur suları var. Buradaki zirai faaliyetleri de mi
yasaklayacağız? Eğirdir ve çevresinin turizme açılması çalışmalarına ara mı
vereceğiz? Biliyorsunuz ki turizm, aslında bir bakıma da tüketimdir. Bu kısır
ve kolaycı yaklaşımı görünce insanın aklından şu soruyu sormak gerekiyor: “Oldu
olacak Eğirdir Gölü’nü çerçeveletip duvara asalım, Ispartalı olarak o bize, biz
ona baksın dursun.”
Beyler, bu ilkel korumacılık anlayışı geçen yüzyıllarda kaldı.
Şimdi çağdaş olan, bu değerlerin korunması ama hayatın içinde korunmasıdır,
çevresindeki insanlarla barışık bir hâlde korunmasıdır. Yıkmanın, yasaklamanın
mümkün olmadığını siz de biliyorsunuz. Basiretli yönetici uygulamayacağı
kararları almaz, dolayısıyla insanları da “Yarın ne olacağız?” stresine sokmaz.
Yapılacaklar bellidir. Evet, bu havza korunmalıdır ancak bu koruma eski
yapıları göle zarar vermeyecek şekilde ıslah edip yeni yapılaşmaya sınırlar,
standartlar getirilmesi şeklinde olmalıdır. Gerek bina atıklarının gerek
hayvancılık ve tarımsal faaliyetlerin göle zarar vermesini önlemek üzere arıtma
tesislerinin ve kanalizasyon sistemlerinin kurulmasına derhâl başlanmalıdır.
İnsanlarımızı Eğirdir Gölü’ne küstürmeden, bu millî ve bölgesel değerlerimiz
hakkında da bilinçlendirme çalışmalarına bir an önce başlanmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak yıkma ve yasaklamanın çözüm
olmadığını, üretilecek diğer tedbirlerin ise onların lehine ve onlarla birlikte
karar alınması gerektiğini söylüyor, yanlış gidişten dönüleceği temennisiyle,
aynı zamanda bir hemşehrimiz olan Sayın Çevre Bakanını göreve davet ediyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı
ayrı okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldız ve 23 milletvekilinin, Haydarpaşa Tren Garı’nın çatısında çıkan yangın
ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1011)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İstanbul'un en önemli tarihi mekânlarından biri olan ve dünyada
sayılı yapılar arasında gösterilen 104 yıllık Haydarpaşa Tren Garı, çatısında
çıkan yangın nedeniyle büyük bir tehlike atlatmıştır. Tarihi binanın çatısında
yapılan izolasyon çalışmaları nedeniyle çıkan yangın
sonucu gar büyük hasar görmüş, çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış ve
yolcuların ulaşımında yaşanan sorun nedeniyle yolcular başka garlara
yönlendirilmiştir.
Yangının ardından basının karşısına çıkan yetkililer, olayın kısa
sürede kontrol altına alındığına dair naif açıklamalar yapmışlardır. Fakat
yangının asıl çıkış nedeniyle ilgili herhangi bir açıklamada bulunmamışlardır.
Bu da kafalarda soru işaretlerinin belirmesine neden olmuştur. Çünkü böylesine
tarihi bir yapıda tadilat yapılmadan önce yapılacak onarım için öncelikle bir
proje çizilerek belediyeye müracaat edilmesi, daha sonra Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan alınacak tadilat ve onarım izni ile tekrar
belediyeye başvurarak ruhsat alınması gerekmektedir. Tarihi garın çatısında
gerçekleştirilen izolasyon çalışmaları için Kadıköy
Belediyesi'ne başvurulmuş fakat Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu'ndan onay alındıktan sonra tekrar belediyeye bir başvuru yapılarak
ruhsat alınmamıştır. Bu da yapılan çalışmanın kaçak yürütüldüğünü ortaya
koymaktadır.
Ayrıca 2004 yılında Haydarpaşa ve çevresi "Haydarpaşa
Manhattan" projesi olarak gündeme gelmiş, İstanbul Mimarlar Odası bu
bölgenin gökdelenlerle doldurulup yağmalanmasına karşı büyük mücadele
vermiştir. Yeri ve konumu nedeniyle büyük bir rant
bölgesi olarak görülen Haydarpaşa Tren Garının, bu özelliğinden dolayı
kundaklanmış olabileceği ihtimali de kamuoyunda tartışılmaktadır. Çünkü bu gibi
tarihi eserler otel ya da otopark yapılmak istendiğinde öncelikle yakılmakta ve
kaderlerine terk edilmektedirler.
Yangından hemen sonra itfaiyenin zamanında müdahale
etmediği, geciken müdahalede ise önce 30 metrelik merdivenin getirildiği; ancak
yetmediği, bunun üzerine 50 metrelik bir merdivenin olay yerine taşındığı ve
bunun da yeterli uzunlukta olmadığı gibi trajikomik ve açıklaması olanaksız
tablonun ortaya çıkması ise Haydarpaşa Tren Garı'nın gözden çıkarıldığı üzerine
yorumlara neden olmuştur. İstanbul'un hem
bir kültür başkenti oluşu hem de dünyanın sayılı metropollerinden
sayılması, yaşanan olayın ayıbını engellememektedir.
Yukarıda belirtilen hususlar doğrultusunda Haydarpaşa Tren
Garı'nın çatısının yanmasına neden olan izolasyon
çalışmasının ne şekilde, kimlerin talimatıyla başlatıldığının araştırılması
gerekmektedir. Yangının Haydarpaşa Tren Garı'nın yeri ve konumundan dolayı bir rant uğruna kasıtlı olarak yakılıp yakılmadığının ortaya
çıkarılması ise siyasi iktidarın ve İstanbul'daki yöneticilerin en önemli görevlerinden
biri olmalıdır. Yangında ihmali olan kişi ve kişiler hakkında derhal gerekli
işlemin yapılması kültür başkentinin olduğu bir ülke için mecburidir.
Bu nedenlerden dolayı Haydarpaşa Tren Garı’nda çıkan yangının ve
müdahale esnasında yaşanan trajikomik durumların nedenlerinin araştırılması
amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104. ve
105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Sacid Yıldız (İstanbul)
2) Hulusi Güvel (Adana)
3) Tansel Barış (Kırklareli)
4) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
5) Tekin Bingöl (Ankara)
6) Çetin Soysal (İstanbul)
7) Hüseyin Ünsal (Amasya)
8) Ali Oksal (Mersin)
9) Hüsnü Çöllü (Antalya)
10 Ahmet Küçük (Çanakkale)
11) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
12) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
13) Şevket Köse (Adıyaman)
14) Atila Emek (Antalya)
15) Gökhan Durgun (Hatay)
16) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
17) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
18) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
19) Ensar Öğüt (Ardahan)
20) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
21) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
22) Rahmi Güner (Ordu)
23) Bilgin Paçarız (Edirne)
24) Nevingaye Erbatur (Adana)
2.- Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, gıda
denetiminde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1012)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gıda üretim, tüketim ve satış yerlerinin denetiminde yaşanan
eksikliklerin nedenlerinin belirlenmesi ve insan sağlığı üzerindeki etkilerinin
tespit edilerek gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Anayasa'nın 98, İç
Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz.
Ayla
Akat Ata
BDP
Grup Başkanvekili
Gerekçe:
Gıda güvenliği ve güvenli gıda üretimi ve tüketimi insanın en
temel haklarından biri kabul edilmektedir. Bu nedenledir ki, gelişmiş ülkeler
kendi gıda güvenliği sistemlerini insan sağlığını dikkate alarak sürekli
geliştirme ihtiyacı içerisindedirler.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de, gıda ile ilgili sorunlar,
gıda güvencesi ve gıda güvenliği olmak üzere iki açıdan ele alınmaktadır. Gıda
güvencesi; Birleşmiş Milletler'in kabul ettiği ve sosyal devlet anlayışı
çerçevesinde yer alan, herkesin yeterli ve dengeli beslenmesi için gerekli
gıdaya ulaşma hakkının güvence altına alınmasıdır.
Gıda güvenliği ise, salt az gelişmiş ülkelerin sorunu olarak
görülmemekte neredeyse dünya ülkelerinin tümünde yaşanan bir sorun olarak kabul
görmektedir. Özellikle, günümüzdeki bilimsel ve teknik gelişmelerle birlikte
çevresel kirlilik ve endüstriyel atıklar, insanların güvenli gıdaya
ulaşmalarına büyük ölçüde engel teşkil etmektedir. Bunun yanı sıra, üretilen ve
satışa sunulan gıda maddelerinin denetiminin yapılması da büyük önem
taşımaktadır. Gıdaların üretimi, işlenmesi, taşınması, depolanması ve
tüketiciye ulaştırılması aşamalarında asgari teknik ve hijyenik
koşulların sağlanması, halk sağlığı açısından önemlidir. Türkiye'de de gıda
denetimi alanında Tarım ve Köyişleri Bakanlığının dört binin üzerinde
personelinin bulunmakta olduğu, yine bu personelin denetimden geçirmekle
sorumlu olduğu ruhsatlı elli binin üzerinde gıda üretim ve üç yüz binin
üzerinde ise gıda satış ve tüketim yerinin bulunduğu bilinmektedir. Ancak
ruhsatlı yerlerin dışında sayıları binlerle ifade edilen ruhsatsız gıda üretim,
satış ve tüketim yerleri bulunduğu gerçeği de bilinmektedir. Özellikle merdiven
altı diye tanımlanan kayıt dışı üretimin yüksek düzeyde olması, gıda maddeleri
üretiminin büyük bir çoğunluğunun uygun olmayan koşullarda gerçekleştirilmesi,
üretimde teknik personelin çalıştırılmaması, yeterli ve istenen düzeyde
denetimlerin yapılmaması gibi sorunlar, yaşanan sıkıntıların büyük bir kısmını
oluşturmaktadır.
Yine gıda maddeleri, sadece ülke içinden temin edilen hammaddeler
ile değil aynı zamanda ithal edilen hammaddeler de kullanarak çok değişik
bileşimlerde, çok farklı şekillerde üretilmekte çok farklı yerlere, şehirlere
hatta ülkelere gönderilmekte ve çok farklı tüketiciler tarafından
tüketilmektedir.
Bu kapsamda gıda denetim programlarına ilişkin 2009 yılı sonuçları
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından açıklanmıştır. Bakanlıkça, içerik ve
etiket denetimi olarak iki ayrı kategoride denetim programının yürütüldüğü,
etiket denetimlerindeki olumsuz örneklerin oranının düşük kaldığı, içerik
denetimlerinde ise olumsuz örneklerin yoğun olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Süt
ve süt ürünleri, kırmızı et ve unlu mamuller denetiminde olumsuz örnek oranının
ortalamanın altında kaldığı, kanatlı eti, pekmez, bal, kuru meyveler, bitkisel
yağlar, şekerli mamullerdeki denetim sonuçlarındaki olumsuz sonuç oranının ise
oldukça yüksek olduğu görülmüştür.
Gıda denetimi alanında gerekli tedbirlerin alınmaması ve
denetimlerin yapılmaması beraberinde halk sağlığını da tehlike altına
sokmaktadır. İnsanların beslenmesi için yeterli ve güvenli gıdaya ulaşma
sorumluluğuna göre adım atılması gereği, sadece Türkiye'de değil tüm dünyada
yaşamsal öneme sahip bulunmaktadır.
Bu nedenle, gıda üretim, tüketim ve satış yerlerinin denetiminde
yaşanan eksikliklerin nedenlerinin belirlenmesi ve insan sağlığı üzerindeki
etkilerinin tespit edilerek gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Anayasa'nın
98, İç Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını
arz ederiz.
3.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan ve 19 milletvekilinin, çocuk evlilikleri sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1013)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde yüksek oranlarda gerçekleşen kız çocuğu evliliklerinin
araştırılarak çocuk istismarına olanak sağlayan bu evliliklerin gerçekleşmesini
önlemek üzere alınabilecek acil tedbirlerin araştırılarak tespit edilmesi
amacıyla Anayasanın 98’inci İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz.03.12.2010
1) Pervin Buldan (Iğdır)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Çocukların iradesi baskı altına alınarak gerçekleştirilen erken
yaşta evlilikler çok ciddi bir sorun odağını oluşturmaktadır. Birçok karmaşık
nedenden kaynaklanan bu sorun hayati sonuçlar ortaya koymaktadır. Kız çocuğu
evlilikleri meydana getirdiği yıkımlar nedeni ile günümüzde hem çocuk istismarı
hem de kadına yönelik şiddet olarak kabul edilmektedir. Bu evlilik türü
ülkemizin yaklaşık olarak bütün bölgelerinde yaygın olarak
gerçekleştirilmektedir. Ataerkil yapı tarafından normalleştirilerek meşru hale
getirilen kız çocuğu evlilikleri her üç evlilikten birini kapsayacak derecede
yüksek bir orana tekabül etmektedir. Erken yaşta evlilikler yıkım
getirmektedir. Bu kapsamda çocuk gelinlerin öncelikle eğitim hayatı son
bulmaktadır. Erken yaşta evlendirilen kız çocukları okuldan alınmaktadır ve bu
nedenle okuldan ayrılmak zorunda kalan kız çocuğu sayısı çok ciddi rakamlarla
ifade edilmektedir. Bunun yanı sıra çocuk gelinler ruhsal ve bedensel çöküntü
içerisine girmektedirler. Erken yaşta evlendirilen kız çocukları birçok ruhsal
sorun yaşadıkları gibi bedensel olarak da ciddi sağlık sorunlarının etkisine
açık hale gelmektedirler. Kız çocukları, bedensel gelişimini tamamlamadan çocuk
yaşta anne olmanın beraberinde getirdiği risklerin mağduru olmaktadırlar.
Toplumsal ve ruhsal gelişimini tamamlayamadan evlendirilen kız çocukları
evlilik sonrasında, arkadaşlarından kopma, özgüven eksikliği, toplumsal
faaliyetlere katılımdan uzaklaşma gibi problemler yaşamaktadırlar. Ve bütün
bunların yanı sıra çocuk olmaları nedeniyle yetişkin istismarına karşı
savunmasız olan kız çocukları eşleri tarafından fiziksel, duygusal, sözel ve
hatta cinsel şiddete maruz kalabilmektedirler. Bütün bu şiddet sarmalının bir
sonucu olarak erken yaşta evlendirilen kız çocukları ya kaybolmakta ya da
özkıyım yolunu seçerek yaşamlarına son vermektedirler. Nitekim kaybolan ve
intihar girişiminde bulunan çocukların önemli bir kısmının erken yaşta
evlendirilen kız çocukları olduğu görülmektedir. Türkiye basınında hemen her
gün bu nitelikte gerçekleşen acı olaylar sıklıkla yer almaktadır. Oysa
Türkiye'nin 1949 yılında imzaladığı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ne göre
"Yetişkin her erkeğin ve kadının, ırk, yurttaşlık veya din bakımlarından
herhangi bir kısıtlamaya uğramaksızın evlenme ve aile kurmaya hakkı vardır.
Evlenme sözleşmesi, ancak evleneceklerin özgür ve tam iradeleriyle yapılır..."
Ancak çocuk gelinler gerçeği bu ilke ile bağdaşmamaktadır. Kadına Karşı Her
Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne taraf olan Türkiye "Çocuğun
erken yaşta nişanlanması veya evlenmesi hiçbir şekilde yasal sayılmayacak ve
evlenme asgari yaşının belirlenmesi ve evlenmelerin resmi sicile kaydının
mecburi olması için, yasama dâhil gerekli tüm önlemler alınacaktır."
hükmünü kabul etmiştir. Yine Türkiye'nin taraf olduğu Çocuk Hakları
Sözleşmesi'nin 36. maddesinde "Taraf devletler, esenliğine herhangi bir
biçimde zarar verebilecek başka her türlü sömürüye karşı çocuğu korurlar."
denilmektedir. Ancak, Türkiye yasalarında kısmi düzenlemeler yapılmış olsa da
bugün itibari ile kız çocuğu evliliklerinin çok yüksek oranlarda gerçekleşmesi
devletin üzerine aldığı sorumlulukları yeterince icra edemediğini
göstermektedir. Bu nedenle, Çocuk istismarının bir tezahürü olan kız çocuğu
evliliklerinin gerçekleşmesini önlemek üzere alınabilecek acil tedbirlerin
araştırılarak tespit edilmesi amacıyla bir meclis araştırma komisyonunun
kurulması aciliyet arz etmekle beraber ülkemiz açısından fayda sağlayacaktır.
4.- Diyarbakır Milletvekili Akın
Birdal ve 19 milletvekilinin, F tipi cezaevi uygulaması ve tecrit politikası
nedeniyle yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1014)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
F Tipi cezaevleri ve tecritin yarattığı sorunlar, bu durumdan mahkumların nasıl olumsuz etkilendiği, sürdürülen tredman
politikasının yarar sağlayıp sağlamadığı, cezaların infazında yasalardaki
adaletsizliklerin saptanması konularında araştırma yapmak amacıyla Anayasanın
98'nci, İçtüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılmasını dilerim. 03.12.2010
1) Akın Birdal (Diyarbakır)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10 İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'de çeşitli tiplerde 368 cezaevi bulunmaktadır. Bunlardan
birisi de F Tipi cezaevleridir. 4966 kişi kapasiteli 13 F Tipi cezaevi
bulunmaktadır.
F Tipi cezaevleri koğuş sisteminin uygun olmadığı gerekçesi ile
gündeme gelmiştir. Ancak kullanılmaya başlanıldığı 2001 yılından bu yana
sürekli sorun oluşturmuştur. Sorun F Tipinin tecride ve yalnızlaştırmaya dayalı
bir ceza infaz sistemine dayanıyor olmasından kaynaklanmaktadır.
F Tipi hapishaneler 1 ve 3 kişilik hücrelerden oluşmaktadır. Tek
kişilik hücrelerde kalan mahkumlar hiç kimseyle fiziki
ve sosyal ilişki kuramamaktadırlar. Üç kişilik hücrede kalanlar ise aynı
hücreyi paylaştıkları kişilerde başkasını görememektedir. Böylelikle mahkumlar diğer mahkumlardan ve dış dünyadan
yalıtılmaktadır.
F Tipi cezaevlerindeki tecrit uygulamasının temel amacı tredman
yani "iyileştirmedir". Mahkumlar cezalarını
çekmenin yanı sıra bir de iyileştirme programına tabi tutulmaktadırlar. 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın 26/2 maddesi
"hükümlü ceza infaz kurumunun güvenlik ve iyileştirme programlarına tam
bir uyum göstermekle yükümlüdür" demektedir. Böylelikle çekilen cezaya bir
başka ceza daha eklenmektedir.
Devlet eliyle sürdürülen bu uygulama insan hak ve özgürlüklerine
aykırı bir durumdur. İnsanlık dışı uygulamalar 10 yıldan beri mahkumların tek ses duyurabildikleri açlık grevi, ölüm orucu
gibi etkinliklerle protesto edilmiş, bu eylemlerde 130'dan fazla mahkum
yaşamını yitirmiştir. Ancak sorunlar bitmemiş aksine ağırlaşarak bu güne
gelmiştir. Keyfi uygulamalar, tecrit koşullarını daha da ağırlaştırmaktadır.
Süren hak ihlalleri ile yalnızlaştırma ve tecrit uygulamalarına
ilişkin basına yansıyan, mahkumların ve yakınlarının
bildirdiği kimi örnekler şunlardır:
Ceza dışında "iyileştirme koşullarına" uyum göstermeyen mahkumlar cezaları dışında disiplin cezalarına
çarptırılmaktadır. Bu durum tecridin koşullarını ağırlaştırmakta hatta
tahliyeleri bile engellemektedir. Sincan F Tipinde, Ali Okuyucu adlı mahkumun tahliyesi disiplin cezası gerekçesi ile
ertelenmiştir.
Benzer uygulamalar ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmış mahkumlarda da görülmektedir. Örneğin,
Muzaffer Öztürk'e 32 ay ziyaret, 33 ay iletişim, Ali Gülmez'e 34 ay ziyaret, 20
ay iletişim, Ali Baba Arı'ya 34 ay ziyaret, 33 ay iletişim, Kemal Ayhan'a 32 ay
ziyaret, 33 ay iletişim, Cihat Kaplan'a 25 ay ziyaret, 25 ay iletişim, Emin
Alakuş'a 9 ay ziyaret, 8 ay iletişim yoksunluğu cezası verilmiştir.
Ali Öztürk adlı Van’dan tedavi için gelen mahkum
ise "sevkin Sincan’a çıktı" denerek geri gönderilmemektedir.
Sincan F Tipinde kalan Abdülsamet Çelik için "dışarıda tedavi
edilmesi gerekir" diye hastanelerin verdiği raporlar Adli Tıp Kurumunca
kabul edilmemektedir.
İzmir Kırıklar F Tipinde kalan Memduh Kılıç verem hastası olmasına
karşın tedavisi engellenmektedir.
Sincan F Tipinde yeni atanan 1. müdür İsmail Gül'ün gelmesiyle
birlikte işkence ve kötü muamele artmıştır. Tekirdağ ve Edirne F Tipi
cezaevlerinde de yöneticilerin değişmesi ile birlikte dayak, işkence ve kötü
muamele artmıştır.
5 kitap dışında kitap verilmemektedir.
Görüş süreleri çok kısadır. Açık görüşlerde yakınlarla kucaklaşma
engellenmektedir. Görüş günlerinin "ayda 4 sefer" diye
belirlenmesinden dolayı 5. haftaya denk gelen günde görüş yaptırılmamaktadır.
Hücre kapıları günde en fazla 1-2 saat açılmaktadır.
Gelen mektuplar haftada 1 gün verilmektedir. Giden mektuplar da
haftada 2 gün toplanmaktadır.
Hapishaneye gidiş-gelişler son derece kötü koşullarda
yapılmaktadır. Sağlığı yerinde olmayan mahkumlar için
hastaneye gidiş ayrı bir eziyete dönüşmektedir.
Cezaevlerindeki sağlık hizmetleri ve doktor yetersizdir. Var olan
doktorlar da mahkumlara hasta gibi yaklaşmamaktadır.
Örneğin Sincan F Tipindeki doktor, hastaya hangi ilacın verilmesi gerektiğini
eczacıya sormaktadır.
Kimi doktorlar mahkumları izinsiz tıbbi
denek olarak kullanmaktadır.
Sohbet hakkı için 45/1 sayılı genelge çıkarılmasına karşın
uygulanmamaktadır.
Cam bardak, metal kaşık, çatal, cımbız verilmemektedir. Bunların
yerine plastik verilmektedir.
F Tipi cezaevleri insan sesine karşı da tecrit edilmiştir.
Metrelerce öteden musluktan akan suyun sesi duyulmakta ancak yan hücredeki mahkumun sesi ulaşmamaktadır.
Mahkumların aile ve
yakınlarından uzak cezaevlerine konması nedeniyle görüşlerde zorluklar
yaşanmaktadır.
Sevk isteyen mahkumlardan, üyesi olduğu
örgütten ayrıldığına ilişkin bir belge vermeleri istenmektedir.
Çatıya tırmanabilecekleri gerekçesi ile kışın eldiven
kullanılmasına izin verilmemektedir.
Kapalı cezaevleri dışında açık cezaevlerinde de baskı ve hak
ihlalleri yaşanmaktadır. Örneğin Karaman Açık Cezaevinde üniversitede okumak
isteyen mahkumların okula, sınavlara geliş gidişleri
çeşitli gerekçelerle engellenmektedir. 2. Müdür Musa Kuraç ve Başmemur Hacı Nuh
Erbaş mahkumlar üstünde baskı kurmakta, keyfi
davranmaktadırlar.
Bu örnekler, Türkiye'nin taraf olduğu mahkumlara
uygulanması gereken en az standart kuralları belirleyen uluslararası
sözleşmelere, ayrıca Adalet Bakanlığınca yayınlanan 45/1 sayılı genelgeye de
aykırılık oluşturmaktadır. Bu tutum ve uygulamaların cezaevlerinde yeni
sorunların yaşanmasına yol açacağı kesindir. Erzurum H tipi cezaevinde
yaşananlar bunun habercisidir.
Bu nedenle F Tipi cezaevleri ve tecridin yarattığı sorunlar, bu
durumdan mahkumların nasıl olumsuz etkilendiği,
sürdürülen tredman politikasının yarar sağlayıp sağlamadığı, cezaların
infazında yasalardaki adaletsizliklerin saptanması konularında araştırma yapmak
üzere bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sözlü sorunun geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
B)
Önergeler
1.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un (6/2295) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/254)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü Sorular Kısmının 421’inci sırasında yer alan 6/2295
esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Sayın Korkmaz, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmaz’ın, bugünkü birleşimde Eğirdir Gölü’yle ilgili yaptığı gündem dışı
konuşmasına Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun, bu konudaki çalışmaların
son noktasına gelindiğini bildirdiğine ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, önce teşekkür ediyorum
efendim.
Ben biraz önce Eğirdir Gölü’yle ilgili
bir konuşma yapmıştım. Konuşma bittikten sonra Sayın Çevre Bakanımızdan bir
cevabi faks geldi. Bu faksı da hem yüce Meclisle hem de Ispartalı
hemşehrilerimle paylaşmayı şeffaf siyaset, dürüst siyaset açısından bir görev
addediyorum.
Sayın Bakan şunu söylüyor efendim: “Bu konudaki çalışmalarımız son
noktasına gelmiştir. Bu çalışmalarla ilgili ortaya çıkacak taslak ilgili kurum
ve kuruluşların görüşlerine sunulacak ve halk bilgilendirilecektir. Halkın da
talepleri alındıktan sonra kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda son
şekli verilecektir ve ondan sonra da askıya çıkarılacaktır. Daha sonra Bakanlık
onayıyla yerel gazetelerde yayımlandıktan sonra yürürlüğe girecektir.” diyor.
Sayın Bakan bu sıkıntıların mevcudiyeti ile ilgili olarak
sanıyorum hemfikirdir bizimle ve inşallah da yanlıştan dönülecektir.
Konuşma üzerine böyle bir cevabı gerçekten önemsiyorum. Söylediğim
gibi, şeffaf ve dürüst siyaset açısından da Meclisimizle paylaşmak istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Sayın milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç
Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- (10/524) esas numaralı,
Hakkâri’nin Ormancık köyünde 12 kişinin öldürülmesi olayıyla ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına dair önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 02/02/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun 02.02.2011 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Bengi
Yıldız
Batman
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 423 üncü sırasında
yer alan 10/524 Hakkâri’nin Ormancık köyünde 12 kişinin öldürülmesi olayıyla
ilgili iddiaların, araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergenin öngörüşmesinin
Genel Kurulun 02.02.2011 Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde, Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit
Geylani.
Buyurun Sayın Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
araştırma önergemiz üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye’de sadece 1990 yılından
başlayarak bugüne kadar binlerce faili meçhul cinayet işlenmiştir. Bu
cinayetlerin neredeyse tamamının Kürt coğrafyasında, devletin bir kurumu olan
JİTEM tarafından gerçekleştirildiği de bilinmektedir. Öldürülen kişilerin
cesetleri salt Kürt halkını rencide etmek ve korku salmak amacıyla çoğu zaman
şehir merkezlerinde, köy meydanlarında panzerlerin üzerinde ya da sürüklenerek
halka teşhir edilmiştir.
Bölgede yıllardır yapılan kazı çalışmalarında birçok yerde toplu
mezarlar bulundu, bu mezarlardan yüzlerce insanın kemikleri çıkarıldı. Son
olarak Bitlis ve Tunceli’de yapılan kazılar da hukuksuzluğun yeni kanıtlarını
ortaya sermiştir. Mutki’de karakola çok yakın bir mesafede, karakolun ve kentin
çöpünün döküldüğü yerde yapılan kazılarda 20 yurttaşın kemiklerine
ulaşılmıştır. Yine aynı bölgede beş altı yerde daha toplu mezar olduğu herkesçe
bilinmektedir.
Değerli arkadaşlar, kutsal topraklarımızda kazmayı vurduğumuz her
yerden insan kemikleri fışkırıyor ancak Hükûmetin sızlayan kemiklerin sesine
ses vermeye niyeti hiç de yoktur. Sayın Başbakan Bosna Hersek’te ortaya çıkan
toplu mezarlar için gözyaşı döküyor ancak ülkesinde yaşananlar karşısında
suskun ve samimiyetsizdir. Bu vurdumduymazlıklar karşısında domino etkisinin
bir gün Türkiye'ye de sıçrama endişesini duyuyoruz, hem de halk olarak
duyuyoruz. Dünyada hiçbir zulüm, kötülük ve hukuk dışılık cezasız kalmıyor.
Bundan kimsenin kuşkusu da yoktur, komşularımızda yaşananlar bunun somut
ifadesidir.
Onun için tek çıkış yolu, devletin geçmişiyle yüzleşip Kürt
halkından ve bir bütün olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından özür
dilemesi gerekiyor. Aksi takdirde insanlık suçlarına karşı sesini
duyuramayanlar bu suçun ortağı olurlar, hatta devlet ise bizzat suçun faili
olacaktır. Yaşananlar 21’inci yüzyıl Türkiyesi’nin insanlık ayıbıdır, Türkiye
devleti bu ayıp ve utançtan bir an önce arınmalıdır.
Değerli arkadaşlar, sabıkalı ve facialı süreci emekli Koramiral
Atilla Kıyat tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Peki ne
diyor Sayın Kıyat? 93-97 yılları arasında işlenen faili meçhul cinayetlerin
devletin politikası olduğunu, o dönemin yüzbaşı, üsteğmeni olan kişilerin
aldıkları emir üzerine bu cinayetleri işlediklerini açıkça itiraf ediyor.
Kıyat, dönemin cumhurbaşkanlarının, başbakanlarının ve genelkurmay
başkanlarının da hesap vermesi gerektiğinin de altını çiziyor. Bilindiği gibi
devlette devamlılık esastır. Bu nedenle, şu anda görevde bulunan devlet
yetkilileri hesap vermek zorundadırlar, çünkü onlar da devletin işleyişinden
sorumludurlar.
Değerli milletvekilleri, 24 Temmuz 1994 yılında Şemdinli Derecik’e
bağlı Ormancık Köyü’nü basan jandarma ekipleri, 12’si köy korucusu olmak üzere
14 kişiyi gözaltına aldıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamamıştır.
Yakınlarının ve insan hakları örgütlerinin tüm çabalarına rağmen 14 kişinin
cesetlerine dahi bugüne değin ulaşılamamıştır. Olay, dönemin Meclis İnsan Hakları
Komisyonu Başkanı Sayın Sema Pişkinsüt tarafından Türkiye Büyük Millet
Meclisine taşınmışsa da dosya sumen altı edilerek şu anki AKP’nin tutumunda
olduğu gibi kapatılmaya çalışılmaktadır. Şimdi vereceğimiz
araştırma önergesinin de aynı akıbete uğrayacağını AK PARTİ grubunun
parmaklarıyla ortaya çıkacağını şimdiden söylemek için kâhin olmaya gerek
yoktur ama Derecik İç Güvenlik Taburunda o dönem askerlik yapan ve olayın görgü
tanığı Afyonlu bir yurttaşın vicdan muhasebesi sonucunda Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığına göndermiş olduğu ihbar mektubu, Türkiye’nin acı bir gerçeğini
daha ortaya çıkarmıştır. O askerin şahsında tüm Afyon halkına burada
huzurunuzda saygı sunuyorum. Bu Afyonlu yurttaşımız mektubunda “14 korucunun
JİTEM tarafından öldürülmesini içime sindiremiyorum.” diyor. “Bu vahşetin
herkes tarafından bilinmesini istiyorum.” diyerek olayın sorumlularını ve nasıl
gerçekleştiğini açıklamaktadır. Yine, bu tanık, PKK’ye yardım ettikleri
gerekçesiyle tabura getirilen bu kişilere her tür işkence yapıldıktan sonra
kurşuna dizilip taburda bulunan büyük bir çukura gömüldüğünü de itiraf
etmektedir.
Vicdan sahibi askerin anlattığı olayı doğrulayan ve birebir
yaşadıklarını da anlatan kayıp yakınları da olay günü Yarbay Ali Çamurcu’nun
başında bulunduğu jandarma ekibinin köye geldiğini, tüm köy halkını meydanda
topladığını ve kendilerine en ağır işkenceleri uyguladıklarını açık seçik ifade
ediyorlar.
Kayıplardan ve hâlen kemiklerine ulaşılamayan Yusuf Çelik’in eşi
Emine Çelik’in beyanları vahşeti tüm boyutlarıyla gözler önüne sermektedir.
Bakınız, “insanım” diyen herkesi inleten bu kadın yurttaşımızın iki cümlesini
sadece aktarıyorum, şöyle diyor, tırnak içinde: “O vahşet gününü ömrüm boyunca
unutmayacağım. Karnımdaki bebeğimi ve eşimi aldılar benden.” Evet, altını
çizerek tekrar ediyorum: “Karnımdaki bebeğimi ve eşimi benden aldılar.”
İnsanlık ve hukuk adına bu sese herkesin kulak vermesi gerekiyor. Eğer ağlamak
gerekiyorsa işte Sayın Başbakan tam bu feryat karşısında ağlamalı ve gereğini
de yapmalıdır.
Değerli milletvekilleri, görgü tanığı askerin ihbar mektubunun
gazetelerde yayımlanmasından sonra insan hakları örgütlerinin de desteğiyle
kayıp yakınları suç duyurusunda bulunarak olayın araştırılmasını istediler.
Askerin çizdiği krokiye göre, 21 Temmuz 2009 tarihinde taburda yapılan
kazılarda cesetlere ulaşılamamış, olayın üstü bir kez daha kapatılmak
istenmiştir. Son olarak, Van Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla, olay
tarihinde askerlik yapan gizli tanıkla, 27 Ocak 2011 tarihinde yapılan ikinci
kazı çalışmasında da cesetlere ulaşılamadı. Ulaşılamadı, çünkü hani derler ya
“Minareyi çalan kılıfını da hazırlar.” ve kılıf hazırlanmış. Cesetlerin nereye
taşındığı, olaya karışanlar ve olaydan bilgisi olanlar da devlet tarafından
bilinmektedir. Onun için, devlet, o cesetler nereye taşınmışsa ve hâlâ nerede
gömülüyse bulmak zorundadır. Gelinen aşamada, tanıkların ifadeleri
doğrultusunda olayın sorumluları tespit edilmiş, soruşturma devam etmektedir
ancak diğer faili meçhul cinayetlerin sorumluları yargılanmadığı gibi bu olayın
da örtbas edileceğinden kuşku duyuyoruz. Bu kuşkuyu ancak dönemin Derecik Tabur
Komutanı Ali Çamurcu olmak üzere tüm sorumluların yargı önüne çıkarılması
ortadan kaldıracaktır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklar karşısında
onarıcı, adalet sürecinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 1989 yılında
kabul ettiği yasa dışı, keyfî ve toplu infazların önlenmesi için ilkeler
uyarınca mutlaka sorumlular hakkında hukuki süreçlerin başlaması gerektiğini
belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Grup önerisinin aleyhinde Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün sabah saatlerinde İstanbul’dan Bartın’a giden
yolcu otobüsünün Mengen, Devrek yakınlarında kaza yapması sonucunda ilk
belirlememelere göre 7 hemşehrimiz hayatını kaybetmiş, 30’a yakın hemşehrimiz
de yaralanmıştır. Yaralılar, Zonguldak’ta, Bartın’da ve Devrek’te hastanelerde
tedavi altına alınmışlardır. Ben buradan hayatını kaybeden hemşehrilerimize
Cenabıallah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Hastanelerde yaralılarla ilgili
olarak yetkililerimiz gerekli tedbirleri almışlardır. Allah’tan böyle bu acı
kazalar bir daha göstermemesini temenni ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1994 yılında, Hakkâri
Şemdinli Derecik İç Güvenlik Taburu Jandarma ekipleri tarafından Ormancık
köyünde 12 kişinin öldürülmesi iddialarının aydınlatılması amacıyla Anayasa’nın
98, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasına dair önergenin bugünkü gündeme alınması BDP grup önerisiyle talep
edilmektedir.
Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde, 1994 yılında 12 köylünün
öldürülerek Derecik Taburuna gömüldüğü iddiaları üzerine Van Özel Yetkili
Cumhuriyet Savcılığı tarafından soruşturma başlatılmış, 21 Temmuz 2009
tarihinde Derecik Taburunda kazı çalışması yapılmış, yapılan kazılarda herhangi
bir bulguya rastlanmamıştır. Hakkâri Barosu avukatlarının Van
Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığına yaptığı ikinci başvurusu üzerine, ilk
kazının gizli tanığın işaret ettiği yerden farklı bir yerde yapıldığı
gerekçesiyle yeni bir kazının tanığın katılımıyla yapılmasına karar verilmiş;
geçen hafta, Van Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığınca gizli tanık, Hakkâri
Barosu avukatlarından 3 avukat, adli tıp uzmanları ve iş makineleri ile Derecik
Taburunda gizli tanığın yer göstermesiyle, kayıp yakınlarının nezaretinde kazı
çalışmaları yapılmıştır ancak bu kazılarda da bir bulguya rastlanmamıştır. Gizli
tanıkların beyanları doğrultusunda şüphelilerle ilgili soruşturma devam
etmektedir. Özel Yetkili Savcılığın soruşturmasının neticesine göre şüpheliler
hakkında yasal işlem yapılacak ve haklarında dava açılacaktır. Araştırma
önergesine konu olayla ilgili olarak adli makamlar gerekli soruşturmaları
başlatmıştır. Bu durumda, adli soruşturmaların sonucunu beklemek gerekir.
Anayasa’mızın 138’inci maddesine göre de devam eden davalarla ilgili olarak
yasama Meclisinde görüşme yapılamayacağı hükmü vardır. İddia edilen olayın 1994
yılında meydana geldiği belirtilmektedir. O dönemden bu yana on yedi yıl
geçmiştir. Geçen bu süre içerisinde çok sayıda hükûmetler gelmiş, geçmiş ancak
olayla ilgili ciddi araştırma ve soruşturma bu dönemde yapılmıştır. Hâl
böyleyken konu üzerinden AK PARTİ İktidarını eleştirmek doğru değildir. On yedi
yıl önce gerçekleştiği iddia edilen olaylardan AK PARTİ İktidarını sorumlu imiş
gibi göstermek, bu konu üzerinden siyaset yapmak iyi niyetli bir davranış
değildir.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Devletin sorumluluğundan söz ediyoruz Sayın
Konuşmacı.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bugün ülkemiz, faili meçhullerle, yargısız
infazlarla, işkence ve kötü muamelelerle anılmayan bir ülke hâline geldiyse
bunda AK PARTİ hükûmetlerinin kararlı ve ısrarlı mücadelesi belirleyici
olmuştur. Bu konuda teşekkür edecekken sürekli eleştiri yapılması haksızlıktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; araştırma önergesinde ifade
edilen olaylara benzer konularda geçmiş yıllarda Türkiye Büyük Millet
Meclisinde araştırma komisyonlarının kurulduğunu biliyoruz. 2002 yılından önce
her bir faili meçhul cinayet için kurulan bu komisyonlar neticesinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nden kaynaklanan sebeplerle de başarıya
ulaşılamamıştır. Geçmiş komisyon raporlarını incelediğimizde biz bunları
görüyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde ve yeni anayasada
yapılacak düzenlemelerle bu konularda Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha
aktif bir rol üstlenmesinin önü açılarak geçmişteki karanlık noktaların
aydınlatılması son derece önemlidir. Çetelerle, hukuk dışı yapılanmalarla,
mafyayla, suç örgütleriyle kararlı bir şekilde mücadele eden, ülkemizin
huzurunu bozmak isteyen şebekelerin yargı önünde hesap vermeleri için güvenlik
güçlerimize, soruşturma makamlarına gereken her türlü desteği veren AK PARTİ
Hükûmeti bundan sonra da ülkemizde karanlıkta hiçbir şey bırakmamaya
kararlıdır. Demokratikleşme ve insan hakları alanında, hukukun üstünlüğünün
tesisinde gerek mevzuat açısından gerekse uygulama açısından Türkiye çok önemli
mesafeler almıştır. Araştırma önergesine konu iddia edilen olay 1994 yılında
gerçekleşmiş, bugün, bu Hükûmet döneminde, iddia edilen yerlerde kazılar
yapılmakta, soruşturma devam etmektedir. Bu soruşturmaların neticesini beklemek
gerekir. Araştırma önergesinin bugünkü gündeme alınmasını
istemenin, konunun aydınlatılmasına yönelik bir tutum olmadığı kanaatindeyim
çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma gündeminde görüşülecek yasa
tasarı ve tekliflerine baktığımızda, seçim öncesi iki aylık bir çalışma süresi
kaldığını da düşündüğümüzde, bu kısa süre içerisinde komisyonun kurulup
araştırma yapması ve raporunu hazırlaması için yeterli bir süre zaten yoktur.
Konu, adli makamlarımız, özel yetkili Van Cumhuriyet Savcılığımız
tarafından soruşturulmaktadır. Bu nedenle, grup önerisinin aleyhinde olduğumu
belirtiyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Grup önerisinin lehinde, Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın
Birdal.
Buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisinin, faili meçhul cinayetleri araştırma komisyonu
oluşturulmasına ilişkin önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Şimdi, az önceki, AKP adına konuşan Sayın Hatip, bu işlerin
araştırıldığını, hatta teşekkür edilmesi gerektiğini falan söylüyor. Yani,
biraz insan…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Araştırılması gerektiğini söyledim.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Araştırılmalıdır evet. Son on-on beş
gündür de “Evet, gereklidir, araştırılmalıdır ama önümüzdeki günlerde
yapılacaktır.” denilmektedir. Artık reddedilemiyor da; çünkü,
geçtiğimiz aylarda biliyorsunuz, faili meçhul cinayetlerde yakınlarını yitiren
aileler bir platform oluşturdular, “Toplumsal Bellek Platformu”, Türkiye Büyük
Millet Meclisine geldiler, bütün siyasi partilerin grup başkan vekilleriyle,
yetkilileriyle ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ile görüştüler. Herkes
ortak bir söz verdi, “Tamam, bu faili meçhul cinayetleri araştırmak üzere bir
komisyon oluşturulacak ve faillerin bulunması konusunda bir siyasi irade
oluşturulacaktır.” denildi.
Peki, o günden bugüne ne yapıldı? Örneğin, dün, yine faili meçhul
cinayetlere kurban giden diyelim… Çünkü tetikçiler önemli değil, önemli olan
İttihat Terakkiden günümüze değin suikastçı, alçakça cinayetlerdir, siyasi
cinayetler ve Sabahattin Ali’den başlayıp Hrant Dink’e değin gelen siyasi
cinayetlerin arkasındaki otoriter, militer, hukuk dışı yapıyı açığa çıkarıp
çıkarmama konusunda bir iradedir. Yapıldı mı şimdiye kadar?
Örneğin, dün katledilişinin otuz ikinci yılı nedeniyle anıldı Abdi
İpekçi -saygıyla anıyoruz- ve anma toplantısında, Toplumsal Bellek Platformu
adına, yine kardeşini “faili meçhul” diye adlandırılan bir cinayette yitiren
-ki Metin Göktepe, gazeteci- Metin Göktepe’nin ablası şunu söyledi: “Acıların
zaman aşımı olmaz.” Gerçekten, işte, bugün, örneğin, gazetelere baktığınız
zaman, o acının zaman aşımının olmadığını Abdi İpekçi’nin karısının mezarı
başındaki fotoğrafında görürsünüz. Eğer bakmışsanız, insan olup da... Gerçekten,
bu failleri açığa çıkaracak ve siyasi cinayetleri durduracak bir iradenin
ortaya konulmasında hukuksal, yasal düzenlemeler yapacak yer burasıyken bunu
geçiştirmek, ne akla ne hukuka ne vicdana sığar.
Şimdi, elbette ki, örneğin, Uluslararası Ceza Mahkemesi böyle bir
şey getirmiştir, “İnsanlığa karşı işlenen suçlarda, savaş suçlarında ve
soykırım suçlarında zaman aşımı olmaz.” demiştir ve nitekim işte Pinochet,
faşist Pinochet -gerçekten gereği yapılmıştır- yakalanmıştır ve yargılanmıştır.
Sonra, şimdi, Uluslararası Ceza Mahkemesince mahkûm edilmiş soykırım suçu
nedeniyle, insanlığa karşı işlenen suçlar nedeniyle, örneğin Sudan Devlet
Başkanı bütün dünyada aranırken Türkiye’de devlet protokolüyle karşılanmıştır
ve 1998 yılında da bugün, dün tavsiyede bulunan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
ve Türkiye Cumhuriyeti devleti hizmet madalyası ödülü vermiştir Mübarek’e, otuz
yıllık diktatöre. Şimdi, bunları belleğimizde yok mu sayacağız? Bunlar hep
yazılıyor. İnsanlığa karşı işlenmiş suçların faillerinin devlet protokolüyle
karşılanması, 1998 yılında gerçekten halkına zulmetmiş bir diktatörün hizmete
layık ödülüyle burada ödüllendirilmesi ve şimdi de kalkıp, akşam “Ülkeyi terk
et.” diyoruz. İşte, terk etmiyor bakın, bugün Kahire’de Mübarek yanlılarıyla
halk çatışıyor ve orada yine insanlığa karşı bir suç işleniyor. Bu suçluları
bugüne değin cesaretlendirenlerin de burada payının olduğunu unutmamak
gerektiğini düşünüyorum ve şimdi, çoğulcu sistem sanki oluşturduk, demokratik
sivil bir anayasa oluşturuldu ve buna bağlı insan haklarına dayalı özgürlükçü
yasalar oluşturuldu, işler iyi gitmiyor ve şimdi başkanlık sistemini
öneriyorlar. İki parti. Yani bunun anlamı nedir? İki devlet partisi… Farklı
olanların, ötekilerin, Kürtlerin, sosyalistlerin, emekçilerin -Parlamentoda
zaten temsilde bir adaletsizlik var- tamamen önünü kapatmak isteyen bir
yaklaşım var. Bu, başkanlık sisteminin geleceğinin, tehlikesinin işaretidir. O
nedenle bu konuda da gerçekten Parlamentonun ve siyasilerin tavrı önemli
olacaktır. Çünkü bu sorunların, örneğin faili meçhul cinayetlere, kayıplara,
işkencelere, yargısız infazlara neden olan durum, Türkiye’de bir demokrasinin
tam inşa edilmemiş, bir hukuk devleti oluşturulmamış olmasından ve insan hak ve
özgürlüklerine dayalı demokratik bir sivil anayasanın oluşturulmamasından
kaynaklanmaktadır. İşte, o nedenle Kürt sorununun çözümsüzlüğünün sonuçlarıdır.
Bakın, daha dün geldi, 2004 yılına kadar Diyarbakır İnsan Hakları
Derneğimizin ad, yer, tarih ve kayıtlarıyla kayıplar ve faili meçhul cinayetler
raporu. Bir utanç belgesi. Gelin diyoruz biz, şimdi bu
belgeyi ortaya koyalım ve bu utançtan bu toplumu kurtaralım diyoruz ve
hakikatleri araştırma komisyonu oluşturalım. Bakın, 1980/10 Ocakta başlamış
günümüze değin süren kayıpların ve cinayetlerin faillerini açığa çıkaralım
diyoruz.
Bakın, sayın milletvekilleri, bir konuya daha dikkatinizi çekmek
istiyorum. Bugün Mısır, Tunus, Yemen, bakın bütün Orta Doğu ve Kuzey Afrika
ülkelerinde dipten gelen dalgalar var diktatörlüğe karşı, totaliter rejimlere
karşı. Burada sadece bir ülkede şu anda sükûnet var. Neresi orası? Fas. Neden
Fas’ta şu anda gerçekten bir yarılma yok ya da isyan yok? Çünkü beş yıl önce
hakikatleri araştırma komisyonu oluşturuldu ve Kral Hasan’ın kırk yıllık dönemi
şu anda masaya yatırıldı sorgulanıyor ve buna II. Kral Hasan’ın oğlu önce izin
verdi böyle bir hakikatleri araştırma komisyonuna. Hukukçular, yargıçlar, insan
hakları savunucuları, akademisyenler bir araya geldiler ve Fas’ın gerçekten
kırk yıllık tarihini sorguluyorlar ve yüzleşiyorlar ve toplumun vicdanı, şu
anda acıları diniyor. O nedenle isyan orada yok.
Şimdi, eğer böyle sürerse, hele bir de teşekkür etmek gibi ret ve
inkârcı siyasi kültür konusunda direnilirse bakın kapımızın önündedir. Yarın
emekçiler yürüyor. Hak ve özgürlükleri yok eden, zaten sınırlı olan
çalışanların hak ve özgürlüklerini yok eden bir anlayış. Yaklaşık iki yıldır
KCK davası adı altında Kürt siyasetçilerinin savunma hakkını, adil yargılanma
hakkını reddederek, ana dil hakkını reddederek demokrasi olmaz. Hangi demokratikleşmeden
söz ediyorsunuz siz? Bir defa, kabul ettiğiniz uluslararası hukukun gereklerine
uyun ki bu Anayasa’nın 90’ıncı maddesi de buna cevaz veriyor. Buna bile
uymuyorsunuz; bizim darbe anayasası olarak ayrımcı, ırkçı, militarist, otoriter
bir anayasa olduğunu düşündüğümüz ve baştan aşağı değiştirilmesini istediğimiz
Anayasa’nın 90’ıncı maddesine bile uymuyorsunuz.
Şimdi, 19 Nisana kadar ertelendi KCK davası. Şimdi, bunun anlamı
nedir, biliyor musunuz sayın milletvekilleri? Bakın, yaklaşık beş aydır süren
eylemsizlik kararının mart ayında yeniden gözden geçirilecek olması ve haziran
ayına kadar verilen sürenin nasıl gelişeceğine dair bir tavırdır bu. Yani bu,
yargının siyasallaşmasının ve devletin Kürt halkına, onların siyasi iradesine
bir savaş ilanıdır. Bu savaşı elbette ki Kürt halkı görecektir çünkü onlar
demokratik siyaset konusunda kararlılar ve halkın iradesini de buralara
taşımaya, alanlara, yargıya taşıma konusunda da kararlılar.
O nedenle, demokratikleşeceksek gelin, hakikatleri araştırma komisyonunu
oluşturalım, yüzleşelim, demokrasiye, adalete ve hukuka bağlı demokratik bir
Türkiye yaratalım. Yoksa, gerisi lafügüzaftır.
Saygılar sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Grup önerisinin aleyhinde Ali Öztürk, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZTÜRK (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış
ve Demokrasi Partisinin Hakkâri Şemdinli ilçesi Ormancık köyünde 12 korucunun
öldürülmesinin aydınlatılması amacıyla araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili
önergesinin aleyhinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, hiçbir gerekçeyle insanın hakları elinden
alınamaz. Özellikle insanın yaşam hakkı her şeyin üzerindedir. Devletin de
bizatihi varlığı kendi çatısı altında olan insanların, yurttaşların varlığına
bağlıdır. Demokrasiyi savunan, demokrasiye sığınan her yönetimin asayiş,
güvenlik, devletin bekası, rejimin korunması adı altında da olsa kimsenin yaşam
hakkını elinden alamaz, aksi hâlde bu yönetim biçiminin adı demokrasi olamaz.
Ülkemizde de zaman içinde demokrasiyi askıya alan, demokrasinin
askıya alındığı bir bölgemizde terörle mücadele içinde olağanüstü hâlle
birlikte temel hak ve hürriyetlerin kısıtlandığı dönemler olmuştur. Bu
dönemlerde faili meçhul cinayetlerin olduğu iddiaları yapılmaktadır. Şunun
özellikle bilinmesini istiyorum ki: AK PARTİ döneminde kişi hak ve hürriyetleri
önündeki her türlü fiilî ve hukuki engeller kaldırılmış, bizatihi insanımız
demokrasiyle daha güçlendirilmiştir. Geçmişte hiçbir çetenin, faili meçhul
olayların üzerine gidilemezken AK PARTİ döneminde ucu nereye kadar giderse
gitsin üzerine gidilmektedir. İşte Ergenekon davası bunun bilinen en güzel
örneğidir. Bu dava içinde faili meçhul çok olay yargı tarafından araştırılmaktadır.
BDP’nin önergesi tabii ki önemlidir, bir insanlık suçundan
bahsedilmektedir ancak önergede bahsedildiği gibi bu konu zaten Diyarbakır
Cumhuriyet Savcılığına iletilmiş, hukuki süreç başlatılmıştır. Şimdi hepimizin
üstüne düşen, bu yargı sürecine katkı sağlamaktır.
Seçim sürecine gidilirken Meclis araştırma komisyonlarının
oluşumu, çalışması için gereken süreç göz önüne alındığında hemen hukuki fayda
sağlamayacağı kanaatindeyim. Halbuki Türkiye’de her
kesim kamuda borç yapılandırmasıyla ilgili kanun tasarısına kilitlenmiş ve bir
an önce sonuçlanmasını beklerken gündem değiştirmek milletimiz adına doğru
olmayacaktır.
Bu nedenle, BDP’nin araştırma önergesinin aleyhinde olduğumu
bildirir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
M. NURİ YAMAN (Muş) – Sana yakışan da o zaten!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim, yoklama mı istiyorsunuz Muharrem Bey?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Evet Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Evet, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi
vardır.
Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımı tespit edeyim: Sayın İnce,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Özyürek, Sayın Harun Öztürk, Sayın Ali Rıza Öztürk,
Sayın Özdemir, Sayın Topuz, Sayın Susam, Sayın Koçal, Sayın Güner, Sayın
Özbolat, Sayın Hacaloğlu, Sayın Pazarcı, Sayın Sevigen, Sayın Korkmaz, Sayın
Baytok, Sayın Ünsal, Sayın Akıncı, Sayın Köse, Sayın Ersin.
Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- (10/524) esas numaralı, Hakkâri’nin
Ormancık köyünde 12 kişinin öldürülmesi olayıyla ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına dair önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 02/02/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- (10/769) esas numaralı, su
ürünleri sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair önergenin
görüşmelerinin Genel Kurulun 02/02/2011 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 02.02.2011 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında Siyasi Parti Grupları arasında oybirliği sağlanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/769
esas numaralı, "Su ürünleri sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla" Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104
ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergemizin öngörüşmesinin Genel
Kurulun 02.02.2011 Çarşamba tarihli bugünkü 57. Birleşimde yapılmasını Genel
Kurulun görüşlerine arz ederim.
BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın
Durmuşali Torlak, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizdeki balıkçılık ve su ürünleri sektöründe yaşanan sorunların
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılması için verdiğimiz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, farklı ekolojik
özelliklere ve 8.333 kilometrelik bir kıyı şeridine sahip olan ülkemiz 24,6
milyon hektar deniz üretim alanına, 1,55 milyon hektar ve 1.392 adet göl, baraj
gölü, gölet ve nehir alanına sahiptir. Balıkçı ve balıkçı teknelerine hizmet
vermek üzere inşa edilmiş olan kıyı yapılarımızın toplam sayısı ise 277’dir.
Denizlerimizde ve iç sularımızda ruhsatlandırılmış 20.903 adet balıkçı teknesi
vardır; bunların 17.732 adedi denizlerimizde, 3.171 adedi iç sulardadır. Bu
teknelerde asgari 50 bin kişi çalışmakta ve ülke ekonomisine katkıları yaklaşık
2 milyar 300 milyon TL’dir. Yıllık tahmin olunan katma değer tutarı ise 430
milyon TL’dir.
Ülke ekonomisine bu kadar katkıda bulunan balıkçılık ve su
ürünleri sektörü farklı bakanlık, müsteşarlık ve genel müdürlüklerle yönetilen,
çok başlılığın hâkim olduğu, sektörle ilgili kalıcı herhangi bir planlamanın
yapılmadığı ve birçok sorunlarla uğraşan bir sektör hâline getirilmiştir.
Yanlış planlama, haksız rekabet, destekleme ve teşviklerin yetersizliği ve
doğru kullanılamamasıyla ilgili eğitim eksikliği balıkçılık sektörünün en
önemli sorunları arasında yer almaktadır. Ayrıca bilinçsiz yapılan avlanma,
denetim ve plansızlık ile kültür balıkçılığında yaşanan sorunlar kaynakların
hızla tükenmesine yol açmaktadır. Bununla birlikte açık denizlerde yapılan
avlanmalarda da komşu ülkelerle birçok sorunlar yaşanmaktadır. Küçük teknelerle
genellikle amatör balıkçılık kapsamında yan uğraş olarak balıkçılık yapılmakta,
bu durum, zaman zaman sektörün anlaşılmasında sıkıntı doğurmaktadır.
Dolayısıyla dünyanın her tarafında olduğu gibi Türkiye’de de kıyı
alanının en yoğun ve en eski kullanıcılarının balıkçılar olmasına rağmen
kendilerinden beklenen başta deniz balıkçılığı ve yetiştiriciliği olmak üzere
dünya kooperatifçilik hareketindeki ivmeyi maalesef gösterememiştir. Var olan
birçok su ürünleri kooperatifi de kuruluş amaçlarına yönelik faaliyetlerini tam
manasıyla gerçekleştirememişlerdir. Kooperatiflerin çoğu genel kurullarda bir
araya gelmekte, bu özellikleriyle âdeta birer tabela kooperatifi görüntüsü
vermektedirler.
Bununla birlikte dünyada balıkçılık ve su ürünleri sektörü devamlı
ve hızla gelişirken sektörde oluşan olumsuz durumlara karşılık Avrupa Birliği
müzakere süreciyle birlikte yapılan mevzuat değişiklikleri dışında ulusal bir
politika üretilememiştir. Dolayısıyla, su ürünleri ve balıkçılıkta etkin bir
organizasyona acil ihtiyaç duyulduğu açıktır.
Değerli milletvekilleri, denizlerle çevrili olan ülkemiz
coğrafyasında büyük önem arz eden balıkçılık sektörü, balığın avlanmasından
başlayıp soframıza gelene kadar geçen süre içerisinde birçok merhaleden ve
evreden oluşmaktadır. Bu evrelerde sektörün en büyük hedefi, avlanmanın doğru
zamanda ve doğru türleriyle yapılması, ekolojik
sistemi ve dengeyi bozmadan gerçekleştirilmesi olmalıdır çünkü su ürünleri,
büyük boyutlarda olumsuz müdahaleler olmadığı sürece, devamlı surette kendini
yenileyebilme özelliğine sahiptir. Ancak, nüfus artışı, teknolojik gelişmeler
ve çevresel faktörler nedeniyle canlı deniz kaynaklarının yaşam ortamları
daralmakta, kontrolsüz ve aşırı avcılık sonucunda balık stokları hızla yok
olmaktadır.
Stokların ne kadar zarar gördüğünü anlamak için, öncelikle stok
tespiti yapılmalıdır. Avlanabilirliğin sürekliliği açısından, ilgili bakanlık,
balıkçı örgütleri ve üniversitelerin iş birliğiyle avlanabilir stoklar tespit
edilmeli, izlenmeli ve avcılık, avlanma planları bu sonuçlara göre düzenlenmelidir.
Bu kapsamda, Tarım Bakanlığı kanun, yönetmelik ve tebliğler çıkararak hem kayıt
altına almaya çalışmakta hem de koruma ve kontrol yapmaya çalışmaktadır. Ancak,
bu konuda bugüne kadar çıkan kanunlar, yönetmelikler ve tebliğlerde bulunan maddeler
uygulanmamış, denizler sahipsiz kalmıştır. Kontrolsüz büyüyen filomuz stoklar
üzerinde baskı uygulamaya başlamış, dolayısıyla, stoklarda azalma baş göstermiş
ve sürdürülebilirlik tehlikeye girmiştir. Dolayısıyla, zamanı gelmeden avlanan
bir deniz ürünü nasıl ki balık türlerinin geleceğini tehdit ediyorsa, zamanı
geldiği hâlde avlanmayan bir deniz ürünü de aynı tehlikeyi taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, Karadeniz’de 247, Marmara’da 200, Ege’de
300, Akdeniz’de 500 balık türü yaşamakta olup Türkiye, dünya su ürünleri
üretiminin binde 7’sini karşılamaktadır. Ülkemizdeki su ürünlerinin yüzde 71’i
deniz, yüzde 7’si iç su ve yüzde 18’i de yetiştiricilikten karşılanmaktadır.
Balık üretiminin yüzde 81’i avcılık yapılarak elde edilmekte olup dünyadaki
balık üretiminin yüzde 40’ı ise kültür balıkçılığından karşılanmaktadır. Bu
nedenle, Uluslararası Atlantik Orkinoslarını Koruma Komisyonu nezdinde ülkemize
tahsis edilen orkinos avlama kotasını artırmaya yönelik girişimlerde
bulunulması önemli ve gereklidir.
Su ürünleri sektöründe ileri derecede işlem görmüş, fileto edilmiş
ve tütsülenmiş balık ihracatının özendirilmesi ve markalaşmanın teşvik edilerek
sektörün bir meslek grubu olarak tanımlanmasına yönelik adımlar mutlaka
atılmalıdır.
Kültür balıkçılığımızda soğuk zincirin bozulmaması ve ileriye
yönelik bir sorunla karşılaşılmaması için birtakım önleyici kararların
uygulanmasını teminen Avrupa Birliğinde olduğu gibi tahta kasalarda satışına ve
soğutma tesisatı olmayan araçlarla nakliyesine izin verilmemesi gibi bazı
tedbir ve önlemlerin alınması da bir zorunluluk hâline gelmiştir. Ülkemizde
hâlihazırda kurulu bulunan veya kurulacak olan balık çiftliklerinin Avrupa
Birliği normlarına uygun olarak tesis ettirilmesi ve denetlenmesi, balık
yağından alınan KDV’nin yüzde 1’e düşürülmesi, konserve edilmiş su ürünlerine
verilen ihracat desteğinin taze ve dondurulmuş ürünler dâhil tüm su ürünlerini
kapsayacak biçimde genişletilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, su ürünleri sektörünün birçok sorunu
bulunmaktadır; üretimde, yetiştirmede, kalite ve pazarlamada önemli sorunlar
yaşanmaktadır. Denizlerimizde avcılık yapan 20.903 gemi ve teknelerin çoğunda
soğutma ve dondurucu sistemi bulunmamaktadır. Dünyada avlanan balıklar
gemilerde anında işlenerek satılırken ülkemizde bu düzeyde gemi, maalesef,
bulunmamaktadır. Balık fiyatlarındaki istikrarsızlıklar balık toptancı
hallerinin Avrupa Birliği standartlarında olmaması, balık ve diğer su
ürünleriyle ilgili üretim ve satış istatistiklerinin tutulmaması, ülkemizde
balıkçı barınaklarının oldukça fazla olan altyapı eksiklikleri, denizlerimiz ve
diğer su kaynaklarımızın verimli kullanılmaması gibi nedenlerle su ürünleri
üretimi ve tüketiminde birçok sorunlar yaşanmaktadır. Bu nedenle, ülkemizde
balıkçılık konusunda idari ve işletim açısından yeni ve çağdaş bir üretim
modeline şiddetle gereksinim duyulmaktadır. Bu yönetim modelinde tüm uygulama
alanlarının çerçevesi çok net bir şekilde belirlenmelidir. Ayrıca, su ürünleri,
bilgi ve teknoloji üreten kurumlar hâline getirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bitirilen, maalesef üzülerek söylüyoruz
ki bitirdiğiniz et ve hayvancılığımız, tarım gibi balıkçılığımızın da
bitirilmemesi adına verdiğimiz bu önergeye desteklerinizi bekliyor, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Torlak.
Grup önerisinin aleyhinde İzmir Milletvekili Sayın Tuğrul Yemişci.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin aleyhinde AK PARTİ Grubu adına
söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde balıkçılık ve su
ürünleri sektörü çok önemli bir sektördür. Tabii ki sorunları olabilir, her
zaman da olacaktır. Ancak şimdi izaha çalışacağım konularda çalışmalar
yapılmış, kanunlar ve yönetmelikler Meclisimizce, geçtiğimiz aylarda, 2010
yılında çıkarılmıştır.
Su ürünleri üretimi konusunda: Dünyadan bilgi vermek gerekirse,
91,2 milyon ton avcılık suretiyle, ayrıca 75,2 milyon ton da yetiştiricilik
suretiyle, toplam, dünyada 156,4 milyon ton balık üretilmektedir, su ürünleri
üretilmektedir. Avrupa Birliğinde, ülkemiz, avcılıkta 3’üncü, yetiştiricilikte
de 5’incidir.
Türkiye üretimine baktığımızda, avcılıkta 425 bin ton,
yetiştiricilikte ise 159 bin ton olarak toplam 624 bin ton su ürünleri
üretimimiz vardır. Tüketime baktığımızda, ülkemizde kişi başına düşen tüketim 7
ile 8 kilo arasında. Avrupa Birliğinde bu rakam 22 kilogram, dünyada ise 15
kilogramdır.
Ülkemizde 117.424 adet balıkçılıkla uğraşan, balık avcılığı yapan
tekne ve gemi vardır. Bu gemilerde çalışanların miktarı, iç sularda 7.800 kişi,
denizlerde ise yuvarlak olarak 145 bin kişi, balıkçılıkla uğraşmaktadır.
Av yasakları ile ilgili 2002 yılında -bunların takibiyle ilgili-
29.766 takip yapılmış, 2009 yılında 52.860 kontrol yapılmıştır. 1380 sayılı
Kanun’a göre, bu takipler neticesinde idari para cezaları kesilmiştir. Bunların
tutarı da 1 milyon 348 bin 560 TL’dir. Ayrıca, av araçları zaptı ve ürün
müsaderesi de yapılmaktadır. Bu işleri yapmak için iç sularda ve denizlerimizde
Bakanlığın 82 adet kontrol teknesi vardır.
Bir de su ürünlerinde ve balıkçılıkta ithalat ve ihracata göz
atmak icap ederse, elimizdeki istatistiklere göre -ki istatistiklerimiz var-
2002 yılında 22.500 ton su ürünü ithalatı yaparken bu rakam yükselmiş,
geçtiğimiz 2009 yılında 72.705 ton, bunun tutarı da rakam olarak, lira olarak
165 milyon TL ithalat yapmışız.
İhracatımıza baktığımızdaysa, 2002 yılında 26 bin ton ihracatımız
varken, 2009 yılında 56 bin tona çıkmış, fakat değer olarak da 165 milyon
TL’lik ithalatımıza karşılık 524 milyon TL’lik ihracatımız görülmektedir.
16/2/2010 tarihinde -balıkçı gemilerini ilgilendiren bu
yönetmelikte- su ürünlerinde faaliyet gösteren gemilere ilişkin hijyen şartlarını ve diğer uygulanacak şartları içeren
yönetmelik çıkarılmış ve bunların içerisinde dondurucu sistem ve buz
makinelerinin olması istenmiş, belirli bir süre verilmiştir. Ancak,
görülmektedir ki kontrollerde, yüzde 80’e yakın bu şartlara uyulduğu tespit
edilmiştir. Ayrıca, tahta kasayla balık ve su ürünleri korunması önlenmiş
yönetmelikte, strafor ve plastik kasa şartı getirilmiştir.
Bir de, 2004 yılında AK PARTİ Hükûmetinin başlattığı balıkçılara
ÖTV’siz yakıtla ilgili bilgileri vermek istiyorum. 2004 yılında başlayan
uygulamayla 2.356 balıkçı gemisi 53 milyon 200 bin TL destek almış, 2009 yılına
baktığımızdaysa artmış rakam, 4.121 balıkçı gemisi 105 milyon 367 bin TL destek
almıştır.
5596 sayılı Kanun 2010’da yürürlüğe girmiştir; bu Yasa, Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu başlıklı yasadır. Bu Kanun
gerekçesi, Avrupa Birliği üyeliğini hedef alan ülkemizin veteriner hizmetleri,
bitki sağlığı hizmetleri, veteriner sağlık ürünleri, bitki koruma ürünleri,
gıda ve yem konularında ulusal mevzuatımızı Avrupa Birliği mevzuatıyla
uyumlaştırmak için çıkarılmıştır.
Değerli milletvekilleri, bir de Tarım Bakanlığımız balıkçılıkla
ilgili dairenin genel müdürlük hâline gelmesi için yapılan, Meclisimize
gönderilen ve sırada bekleyen yasanın içine bir madde koymuştur.
Tabii ki araştırma komisyonu kurulması için getirilen Milliyetçi
Hareket Partisi önerisine 23’üncü Dönemin sonuna yaklaştığımız şu günlerde,
sürenin de kısalığını dikkate alarak, AK PARTİ Grubu olarak olumsuz yönde oy
kullanacağımızı belirtir, yüce heyeti şahsım ve AK PARTİ Grubu adına
saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Grup önerisinin lehinde İzmir Milletvekili Ahmet Ersin…
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin su ürünleri üreticilerinin sorunlarıyla ilgili
vermiş olduğu Meclis araştırma önergesini desteklemek üzere Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, su ürünleri üreticilerinin elbette sorunları
var; üretimden başlayıp depolama ve pazarlamayla ilgili ciddi sorunları var ve
bu sorunlar zaman zaman bu kürsüden dile getiriliyor. Hatta,
daha önce bu konuyla ilgili Meclis araştırma önergesi de kabul edilmişti.
Komisyon kuruldu, bir çalışma yaptı ve bu çalışmanın sonucunda bir rapor ortaya
konuldu ama aradan geçen süre içinde bu raporda tespit edilen eksiklikler,
yanlışlıklar, hatalar bir türlü giderilemedi. Dolayısıyla, sorunlar, o
araştırma önergesinin kabulünden ve oluşturulan komisyonun çalışmaları
sonucunda hazırladığı rapordan önce ne idiyse o raporun hazırlanmasından ve
Mecliste okunup görüşülmesinden sonra da aynı şekilde devam ediyor. Yani sorun
aynen ortada ama çözüm yok.
Değerli arkadaşlarım, kuşkusuz su ürünlerinden söz ederken elbette
yaklaşık yirmi yıldan beri devam eden bir sorunu da gündeme getirmek lazım,
bunu da konuşmak lazım. Kültür balıkçılığı, değerli arkadaşlarım, yaklaşık
yirmi yıldan beri Türkiye'nin gündemindedir. Zaman zaman ciddi eylemlere de yol
açan, gerek balık çiftliklerinin kurulduğu, konuşlandırıldığı yerlerin
çevresinde yaşayan vatandaşlarımız gerek turistler gerek turizm sektörüyle
iştigal edenler, zaman zaman, bu balık çiftliklerinin konuşlandırıldıkları
yerlerde yarattıkları kirlilikten şikâyet ederek eylem yapıyorlar ve bu
sektörün bir an önce disiplin altına alınması için taleplerde bulunuyorlar. Ne
yazık ki bu konuda da bu zamana kadar olumlu bir gelişme olmadı.
Değerli arkadaşlarım, şimdi bakın, kendi seçim çevremden,
İzmir’den de örnek vereyim. İzmir’in Seferihisar, Urla,
Çeşme, Karaburun bölgesinde yani iç ve dış turizmin çok yoğun olduğu bu
bölgelerimizde bütün koylar ve körfezler, hemen hemen bütün koylar ve körfezler
bugün balık çiftliklerinin işgali altındadır ve yıllardan beri bu güzelim
beldelerimizdeki bu sorunun giderilmesi için gerek ben gerekse İzmir
milletvekili diğer arkadaşlarımızın gündeme getirdiği sıkıntıların giderilmesi
için yaptığımız bütün çabalar maalesef boşa gitti ve öyle bir izlenim var ki
bizlerde, İzmirlilerde, sanki İzmir’in koyları, körfezleri balık
çiftliklerinin, kültür balıkçılarının insafına terk edilmiş gibi görünüyor. Dahası,
daha da ileri giderek şunu da söyleyebiliriz: İzmirliler, âdeta, bu yolla da
cezalandırılıyorlar.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, bu kültür
balıkçılığının, balık çiftliklerinin bir disiplin altına alınması, üretimden
başlayarak pazarlamasına kadar geçen süreç içinde gelişmeler -bu kültür balıkçılığıyla
ilgili gelişmeler- bir disiplin altına alınsa, sanıyorum şikâyetler de sona
erer, bunların yarattığı çevre kirliliği de sona erer ve bu balıkçılık sektörü
de, bu kültür balıkçılığı sektörü de rahatlar.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, konu sadece bu balık çiftliklerinin
yarattığı çevre sorunlarıyla sınırlı değil. Bu sorunun, bu sektörün bir de
kayıt dışı ekonomiyle ilgili olan sorunu var yani kayıt dışılığı körükleyen bir
sorun olarak da karşımızda duruyor.
Değerli arkadaşlarım, balık çiftliği kurmak için ruhsat
aşamasında kapasitesini ne kadar belirlemiş olursa olsun -özellikle de çoğu
zaman ÇED engelinden kurtulmak için düşük kapasitede göstererek faaliyetlerini
ruhsatı alıyorlar- çiftliği kuruyorlar ama geçen zaman içinde o kapasitenin 2 misline
kadar artırsa bile kapasitesini kimse arayıp sormuyor ve devlet “kayıt dışını
önleyeceğim” diye işportacının, simitçinin peşinde koşan devlet, devletin
kurumları, ilgililer, buradaki büyük kayıt dışılığını maalesef göremiyorlar.
Değerli arkadaşlarım, yapılan, bu ruhsat aşamasında özellikle de
ÇED toplantıları yapılıyor. Yani o çevrede yaşayan vatandaşlarımızın o bölgede
bir balık çiftliği konuşlandırılmasıyla ilgili görüşlerin ne olduğunu, olumlu
mu, olumsuz mu bakıyorlar diye sözüm ona bir ÇED toplantısı yapılıyor ama bu
ÇED toplantılarından birkaçına katıldım İzmir’de, hiçbirisinde bu bölgede
yaşayan vatandaşlarımız olumlu görüş belirtmemelerine karşın hep olumlu sonuçla
olumlu ÇED çıkıyor. Hatta bir tanesinin peşine düştüm neden böyle oluyor diye,
Sayın Çevre Bakanlığındaki ilgililer dediler ki: “Efendim, orada toplantıya
katılan herkes olumlu görüş belirtmiş.” “Yahu ben oradaydım, ben de konuştum,
ben de olumsuzluğunu söyledim.” dedim ama nasıl oluyorsa mahallinde insanlar
hangi görüşü ileri sürmüş olurlarsa olsunlar, bütün olumsuz görüşleri ne
hikmetse Bakanlığa gelirken olumlu hâle dönüşüveriyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi bakın, bir örnek vereyim: Şimdi,
Seferihisar’ın Sığacık Körfezi -İzmir milletvekili arkadaşlarımız bilirler-
dünya çapında tanınan, bilinen bir yer yani İzmir’in hatta Türkiye’nin göz
bebeği olacak olan, olması gereken bir yer ve burada yat limanı var, tarihî
eserler var. Şimdi, bu Sığacık Körfezi’ne bir orkinos tesisi kurma çalışmaları
var. Değerli arkadaşlarım, Türk-Japon ortaklığı olan bir orkinos tesisi Antalya
Gazipaşa’da beş yıldan beri süren faaliyetini artık orada sonlandırdı. Neden?
Çünkü artık o koşullarda beş yıldan beri bulunduğu yerde orkinos balıklarını
yetiştirme şansı kalmadı yarattığı kirlilik nedeniyle. Bu balıklar yavru
hâldeyken doğadan yakalanıyor ve kafeslerde donmuş balıklarla beslenerek
400-500 kiloya kadar ulaşıyor ve ondan sonra da Japonlara satılıyor. Bulunduğu
yerde hasat döneminde bu balıklar kesilerek kanları, iç organları denize
bırakıldığı için yarattığı bir çevre felaketi var. Bu yetmezmiş gibi, tabii
bunların, bu 400-500 kilogram ağırlığındaki bu dev
balıkların dışkıları bile ciddi bir kirliliğe neden oluyor ve bu hasat
döneminde ayrıca bunları yakalayabilmek için denize karbondioksit veriliyor. O karbondioksit
etkisiyle balık su yüzeyine çıktığında tüfekle vurularak o balıklar daha sonra
gemide, bulunduğu mahalde kesilerek satılıyor.
Şimdi, bu Seferihisar Sığacık Körfezi, dediğim gibi, dünyanın en
güzel yerlerinden birisi. Üstelik Seferihisar Sakin Kentler
Birliğinin üyesi tek ilçemiz yani bu yönüyle de önemli bir ilçemiz ama bu
Uluslararası Sakin Kentler Birliğinin en güzel körfezine, dünyanın en güzel
körfezine, şimdi bir orkinos tesisi kurulmak isteniyor ve bu tesis maalesef
bütün çabalarımıza rağmen -ki konuyu biz Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın
Mehmet Ali Şahin’e de ilettik ve Sayın Şahin haritadan baktığı zaman “Ya
yazıktır bu bölgeye.” diye bir beyanda bulundu- ne yaptıysak bunların buraya
kurulmasını engelleyemiyoruz. Bu orkinos tesisi Gazipaşa’da son beş
yılda nasıl kirlettiyse orayı ve artık orayı yaşanmaz hâle getirdiyse balıklar
için, orkinoslar için, şimdi aynı sonucu, aynı akıbeti Seferihisar Sığacık
Körfezi’nde de yaşayacağız.
Dolayısıyla değerli arkadaşlarım, bu önemli bir sorundur. Yani biz
kültür balıkçılığına karşı insan değiliz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ersin.
AHMET ERSİN (Devamla) – Elbette kültür balıkçılığı da gelişsin.
İnsanlar ucuz balık yesinler ama çevre sorunlarını giderecek biçimde ve bu
sektörü disiplin altına alacak şekilde bir yaklaşım gerekiyor. Bunu da şimdiye
kadar sayın bakanlarımızdan, Çevre Bakanımızdan göremedik. İnşallah bundan
sonra görürüz.
Çok teşekkür ediyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Grup önerisinin aleyhinde İstanbul Milletvekili Sayın
Mustafa Özyürek.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisinin hakkında söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, torba yasayı görüşüyoruz, görüşmeye de devam
ediyoruz. Bir aydan fazla Plan ve Bütçe Komisyonunda bunu görüştük. Orada bu
yasanın özellikle çalışma hayatımız açısından ne gibi sakıncalar doğurduğunu
ayrıntılarıyla anlatmaya çalıştık. Burada tümü üzerindeki görüşmelerde de aynı
görüşlerimizi paylaştık ama ne yazık ki iktidar partisi, dayatmacı bir
anlayışla, sendikalarla iş birliği yapmadan, onların görüşlerini almadan, hatta
işveren sendikalarının bile görüşlerini almadan bu torba yasayı getirdi,
Meclisin önüne koydu.
Şimdi, bizim, muhalefetin ortaya koyduğu gerekçeler toplumda da
makes bulmaya başladı ve işçi sendikaları, sivil toplum örgütleri, yarın
Ankara’da büyük bir eylem gerçekleştirecekler. Yani burada kaybettikleri
hakları almak için tavırlarını ortaya koyacaklar, yürüyüş yapacaklar. Yani
demokratik haklarını kullanacaklar fakat Ankara Valiliğinden hemen bir açıklama
geldi, diyor ki: “Meydana gelebilecek her türlü olaylardan ve zararlardan bu
toplantıları organize eden kuruluşlar ile yöneticileri ve söz konusu eyleme
katılanların sorumlu olacağı şüphesizdir. Kanunsuz eylemin güvenlik güçleri
tarafından mutlaka engellenmesi için talimat verdim.”
Değerli arkadaşlarım, Mısır’da bir büyük direnişi, milyonların
katıldığı bir direnişi yaşıyoruz ve o direniş bir dikta anlayışına karşı ortaya
konan bir direnişti. Bu direnişe karşı Sayın Başbakan gecikerek de olsa olumlu
bir yaklaşım gösterdi, tavrını olumlu buluyoruz, doğru buluyoruz ama Sayın
Başbakan Mısır’da eylem yapanlara karşı her türlü anlayışı gösterirken
Türkiye’de eylem yapan işçilere, sivil toplum örgütlerine karşı bir baskıcı
anlayışı gündeme getirmektedir. Bu, kesinlikle kabul edilemez değerli
arkadaşlarım. Öğrenciler yürüdü, hakkını aradı, hemen polis tekme tokat; hatta
İstanbul’da Dolmabahçe’de olduğu gibi bir hamile kadınımızın çocuğunu
düşürmesine varan bir işkence, eziyet ve hak arayan işçilere karşı da aynı
tekme tokat ama Mısır’daki eylemcilere karşı şefkat. Bu ne biçim çifte
standarttır değerli arkadaşlarım? Elbette, Mısır’da eylem yapanlar büyük bir iş
yapıyorlar, bir diktatöre karşı direniyorlar. Onları, buradan, Cumhuriyet Halk
Partisi adına biz de selamlıyoruz ve mutlaka başaracaklarına ve Mübarek’i uygun
bir yere göndereceklerine biz de inanıyoruz ama istiyoruz ki ülkemizde de
demokrasi olsun, ülkemizde de hak ve özgürlük mücadelesi yapan insanlara karşı
anlayışlı davranalım, onlara tekme tokatla girişmeyelim.
Değerli arkadaşlarım, bu torba yasa tasarısında özellikle çalışanların
aleyhine pek çok düzenleme var, bunları hep dile getirdik. Evden çalışma
yöntemi getiriliyor, uzaktan çalışma yöntemi getiriliyor. Yani esnek çalışma
yöntemi düzenli, kadrolu, işçi çalışmasının yerini alıyor ve bu insanlar, bu
yanlış, bu kısa süreli çalışmalarla hem kıdem tazminatından mahrum kalıyorlar
hem fazla mesailerini alamıyorlar. Gene bu çerçevede, denkleştirme dönemi,
özellikle turizmde iki aydan dört aya çıkarılmak suretiyle turizm sektöründe
çalışanların fazla mesai hakları elinden alınıyor. Deneme süresi iki aydan dört
aya çıkarılmak suretiyle kıdem tazminatından genç işçiler mahrum bırakılıyor.
Gene bir önemli düzenleme var ki bu tasarıda, biliyorsunuz, geçmiş
dönemde AKP, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü ortadan kaldırdı. Burada çalışan
insanları özel idarelere aktardı, nakletti, onların, işçilerin isteği dışında.
Şimdi yeni bir düzenleme yapıyor, diyor ki: “Özel idarede çalışan işçiler
Karayolları teşkilatına gönderilecekler, belediyelerde çalışan kadro fazlası
işçiler Millî Eğitim Bakanlığına ve Emniyet Genel Müdürlüğüne nakledilecekler.”
Değerli arkadaşlarım, şu kış kıyamette, siz, özel idarede çalışan
bir işçiyi Mersin’den alıp Van’a naklettiğiniz zaman o insana iyilik mi yapmış
olacaksınız? Belediyede çalışan bir insanı Emniyet Genel Müdürlüğünün herhangi
bir ünitesine naklettiğiniz zaman elbette o insanı mağdur edeceksiniz. Bu
antidemokratik, bu çalışanların aleyhine, işçilerin aleyhine düzenlemelere
karşı çalışanların haklarını aramalarından, demokratik gösteri haklarını kullanmalarından
daha doğal ne olabilir?
Yarın saat on birde, DİSK’in, KESK’in, Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliğinin, Türk Tabipleri Birliğinin ve diğer sivil toplum
örgütlerinin temsilcileri, emekçileri Kızılay’da toplanacaklar, eski SSK
binasının önünde; oradan Türkiye Büyük Millet Meclisine yürüyecekler ve
dertlerini Meclise anlatmaya çalışacaklar değerli arkadaşlarım.
Şimdi siz diyorsunuz ki Valilik olarak: “Kesinlikle ben sizleri
Meclisin önüne yürütmem.” Peki, Meclis millî iradenin temsilcisi değil mi? Meclis
halkın temsilcilerinin olduğu bir yer değil mi? Halk, halkın temsilcilerine
şikâyetlerini anlatmak üzere buraya gelirse bunda ne gibi bir sakınca olabilir?
Siz eğer sürekli, çalışanları, hak arayanları baskı altında tutarsanız bir gün
patlar, toplum patlar, o zaman yönetemezsiniz, yönetilemez hâle getirirsiniz.
Bırakın herkes demokratik hakkını özgürce kullansın. Sürekli Türkiye’de ileri
demokrasiden bahsediyorsunuz, Türkiye'nin çağ atladığından bahsediyorsunuz ama
hak arayanlara karşı insafsız bir baskı, bir yıldırma siyaseti uyguluyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan dünkü konuşmasında
Türkiye'nin demokratik bir ülke olduğunu ve 1950’den itibaren de demokrasiye
geçtiğini söylerken Rahmetli Menderes’i de rahmetle andığını ifade etti. Peki,
Sayın Başbakanın aklına gelmedi mi acaba, 1946’da çok partili siyasal düzeni
getiren, 1950 yılında seçimi kaybettiği zaman da şapkasını alıp Çankaya’dan
inen, büyük bir erdemlilik gösteren Rahmetli İsmet İnönü’nün adını ağzına
almaktan niçin Sayın Başbakan kaçınıyor? Türkiye bugün pek çok ülkeye model
hâline gelmişse Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet sayesinde model
hâline gelmiştir ve Türkiye bugün model hâlindeyse Mustafa Kemal Atatürk’ün
koyduğu laiklik ilkesi sayesinde bu hâle gelmiştir. Bunları toplum olarak
unutturamayacaksınız, bunları biz sürekli topluma hatırlatacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
57’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, öneriyi okutup işleme alacağım.
3.- (10/339), (10/375), (10/537)
ile (10/763) esas numaralı, engellilerin sorunlarıyla ilgili Meclis araştırması
açılmasına dair önergelerin görüşmelerinin Genel Kurulun 02/02/2011
Çarşamba günkü birleşiminde birleştirilerek yapılmasına ilişkin CHP Grubu
önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun, 02.02.2011 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (Engellilerin
Sorunları); (10/339), (10/375), (10/537) ile (10/763) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergelerinin öngörüşmelerinin, Genel Kurul’un, 02.02.2011 Çarşamba
günlü birleşiminde birleştirilerek birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Ankara Milletvekili Sayın Tekin
Bingöl.
Sayın Bingöl, buyurun.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Bildiğiniz gibi her yıl 10-16 Mayıs tarihleri arasında Engelliler
Haftası ile 3 Aralık Dünya Engelliler Günü etkinlikleri yapılır. O günlerde
sivil toplum örgütleri, yetkililer günün anlamına binaen toplantılar düzenler,
sorunlar tartışılır ve çözüm önerileri üretilir ama maalesef daha sonraki
günlerde bunların tamamı unutulur ta ki bir yıl sonraki günlere kadar. Bu,
yıllarca hep böyle olmuştur ve maalesef engellilerin sorunu her geçen gün
katlanarak günümüze kadar gelmiştir. Türkiye’de engelliler âdeta yok
sayılmıştır. Nihayet 1996 yılında başlatılan bazı çalışmaların sonrasında 2005
yılında 5378 sayılı Engelliler Yasası çıkarılmış, bu, engellileri ciddi anlamda
umutlandırmıştır ama aradan geçen beş altı yıllık süre zarfında engellilerin
sorunları azalacağına âdeta artarak devam etmiştir. Tabii, bu yasa çerçevesinde
bazı palyatif iyileştirmeler olmuştur ama sorunun
tamamını çözecek nitelikli bir çalışma ortaya konamamıştır. Bugün engellileri
ilgilendiren birçok yasa vardır: 5378 sayılı Yasa, 2022 sayılı Yasa, 269 sayılı
Yasa gibi. Bu yasalar arasındaki kavram kargaşası ve zaman zaman çatışan
maddeler, engellilerin sorunlarını içinden çıkılmaz bir hâle dönüştürmüştür. O
nedenle, engellilerin bütün bu yasaların dışında, geniş kapsamlı, tüm
sorunlarını içeren ve çözümleri üreten bir yeni engelliler yasasına acilen
ihtiyaç vardır.
Değerli milletvekilleri, sık sık vurgu yapılır, Türkiye’de 8,5
milyon civarında -yaklaşık olarak- engelli vardır. Bu da Türkiye nüfusunun
yüzde 12,5’una tekabül eder ama bu rakamlar, en son 2002 yılında TÜİK’in yapmış
olduğu çalışmaların ortaya koyduğu çalışmalardır ama bunun dışında engellilerle
ilgili çokça yapılması gereken araştırma ve istatistik çalışmalar olmalıdır.
Engellilerin eğitim durumu, istihdam durumu, sayıları, engelli gruplarının
ortaya çıkarılması için ciddi çalışmalara ihtiyaç varken, maalesef bunların
hiçbirisi yapılmamaktadır ve bahsedilen rakamlar, sadece afaki
olmaktan öteye gidememektedir.
Engellilerin birçok sorunu vardır demiştik, bunların bir kısmından
bahsetmek istiyorum: Bunlardan bir tanesi, Türkiye’nin genel sorunları
içerisinde önceliği olan işsizliktir. Türkiye’de TÜİK’in açıkladığı rakamlara
göre engelli işsiz sayısı yüzde 11-12 civarındayken, engelliler arasındaki
işsizlik oranı yüzde 17’ler düzeyindedir. Bu çok ciddi bir rakamdır değerli
milletvekilleri. Bugün, İŞKUR’a başvuran engelli işsiz sayısı 110 bin
civarındadır ama iş aramaktan bıkıp artık umudunu yitirenler ise bu sayıya
dâhil edilmemektedir. Hâl böyleyken, yasanın elverdiği, yasal zorunluluk
nedeniyle var olan kadrolar ise maalesef engelliler için kullandırılmamaktadır.
Bugün, resmî sektörde 53 bin civarında, yasal zorunluluk nedeniyle var olan boş
engelli kadrosu vardır; yine, 20 bin civarında, özel sektörde engelli kadrosu
boşken, gerekli denetlemeler ve düzenlemeler yapılmadığı için 75 bin
civarındaki bu kadrolar maalesef boş ve atıl vaziyette durmaktadır. Oysa bu
kadrolar kullandırılsa idi 110 bin civarındaki engelli işsiz başvurusunun çok
önemli bir kısmının sorunu çözülmüş olacaktı.
Değerli milletvekilleri, bugün, yasalarla birlikte yasaların önüne
geçen birtakım genelgeler maalesef engelli kardeşlerimizi âdeta canından
bezdirmiştir, son çıkarılan Sağlık Kurulu Genelgesi, işi içinden çıkılmaz bir
hâle dönüştürmüştür. Engelliler sağlık kuruluşlarına başvurup yeni raporlarını
almaktan imtina etmektedirler, korkar hâle gelmektedirler. O nedenle, 2022
sayılı Yasa’daki “muhtaçlık” tanımı mutlaka yeniden düzenlenmelidir. Bu tanım
düzenlenmezse, bu raporlarla, bu genelgelerle engelliler çok daha ciddi anlamda
mağduriyet yaşayacaklardır.
Bugün, yasanın öngördüğü şekilde, on sekiz yaşındaki engelliler
yaklaşık 180 TL civarında bir maaş alıyorken, on sekiz yaşın üzerindeki ve
yüzde 40’ın üzerinde engelli yurttaşlarımız ise 250 TL civarında bir maaş
alabilmektedirler. Değerli milletvekilleri, özel bakıma ihtiyaç duyan
engellilerin 100 liralık, 200 liralık maaşlarla hayatlarını idame ettirmeleri
mümkün müdür sizce? Ve bu paraları almak için de birtakım kriterler
gerekmektedir. Örneğin -çok komiktir- 100 liradan fazla gelirinin olmaması
lazım, gecekondu dahi olsa herhangi bir evin ev sahibi olmaması gerekmektedir
bu komik ücretleri almaları için.
Bugün, engellilerin eğitim sorunları da çok ciddi anlamda pik
yapmıştır. Bildiğiniz gibi, 269 sayılı Yasa ile özel özel eğitim kurumlarında
engelliler için on bir aylık bir eğitim öngörülüyorken geçtiğimiz yıl İktidar
tarafından bu süre üç aylık bir dilime çekilmiştir.
Düşünün değerli milletvekilleri, zihinsel engelli bir
çocuğumuzun, görme, işitme engelli bir çocuğumuzun üç aylık bir eğitimle
kendini hayata kabul ettirebilecek ya da günlük yaşamını idame ettirebilecek
eğitim alması mümkün olabilir mi? Ama nedense bu, çok anlamsız gerekçelerle üç
aya indirgenmiş ve sanırım kısa bir süre sonra da özel özel eğitim
kurumlarındaki bu engelli eğitimi tümüyle ortadan kaldırılacaktır. Burada gerekçe tasarruftur, burada gerekçe özel eğitim
kurumlarındaki usulsüzlükler ve suistimallerdir. Evet, bu kurumlarda
usulsüzlükler olabilir, bu kurumlarda suistimaller olabilir ama bunun çözümü
engellinin eğitimini ortadan kaldırmak olmamalıdır; çözüm, devletin denetim
organlarının bu kuruluşları denetlemelerinden geçmektedir ama maalesef İktidar
bunu fırsat bilerek özel eğitim kurumlarındaki bu engelli eğitimini ortadan
kaldırmanın yolunu seçmiştir.
Değerli milletvekilleri, engellilerin -az önce bahsettiğim gibi-
eğitimle ilgili sorunları sadece özel eğitim kurumlarından kaynaklanmamaktadır.
Bugün, Türkiye’de hâlâ engelli eğitimi iptidai yöntemlerle yapılmaktadır.
Maalesef, devletin resmî kurumlarındaki engelli sınıflarında eğitim, izbe, loş
koridorlarda ya da merdiven altlarındaki sınıflarda yapılmaktadır. Keza,
Avrupa’da son derece çağdaş binalarda, yeni araç ve gereçlerle eğitim
sunuluyorken ülkemizde hâlâ görme engellilerin, işitme engellilerin, zihinsel
engellilerin, bedensel engellilerin eğitim düzeyleri Avrupa’daki standartlardan
son derece uzak bir noktadadır.
Bugün, engellilerle ilgili az önce bahsettiğim “muhtaçlık” tanımı,
artık, son derece önemli bir noktaya gelmiştir çünkü “muhtaçlık” tanımının
yeniden gözden geçirilmemesi hâlinde sağlık kurulu raporlarının son şekliyle,
son genelgeyle dizayn edilmesi durumunda vergi
muafiyetlerinin çok önemli bir kısmı ortadan kalkacaktır. Bu vergi
muafiyetlerinin ortadan kaldırılması engellileri de ciddi anlamda sıkıntıya
sokacaktır.
Bugün, yasadan kaynaklanan bir düzenleme söz konusudur. Merkezî
otoriteye ve yerel yönetimlere engelli vatandaşlarımızın hayata tutunmaları,
hayata adapte olmaları, sosyal yaşama entegre olmaları
için mutlaka düzenlemeleri yapmaları zorunluluğu getirilmiştir ama maalesef,
hem merkezî otorite hem de yerel yönetimler bu yasadan kaynaklanan
düzenlemeleri yapmaktan imtina etmektedirler. Yerel yönetimlerin tamamı -hiçbir
parti ayrımı gözetmeksizin ifade etmek istiyorum ki- sadece kaldırımlarda
küçücük, tekerlekli sandalyelerin hareketini kolaylaştıracak düzenlemelerle
engelli hayatını kolaylaştırdıklarını zannetmektedirler ama bu, en ucuzcu
yoldur değerli milletvekilleri. Oysa bütün yaşam alanlarında,
sosyal donatı alanlarında, kültür merkezlerinde, alışveriş merkezlerine
varıncaya kadar her caddede, her sokakta engelli kardeşlerimizin de kendi
kendilerine yetebilecek, başkalarına ihtiyaç duymayacak ölçüde düzenlemelerin
mutlaka ve mutlaka yapılma zorunluluğu vardır fakat ne acıdır ki yasada yer
almasına rağmen, herkes buna kulağını tıkamakta, engelli kardeşlerimiz bu
düzenlemelerden vareste tutulmaktadır.
Bugün, Türkiye, Avrupa Sosyal Şartı ile Birleşmiş Milletler
Engelli Hakları Sözleşmesi’ni imzalayan ülkedir. Bu son derece olumlu
yaklaşımdır ama maalesef, bu sözleşmelere imza atan Türkiye kendi yasalarında
ve genelgelerinde bu sözleşmeye paralel düzenlemeleri yapmadığı için, bu
sözleşmelerden engelliler layıkıyla yararlanamamaktadır diyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Grup önerisinin aleyhinde Orhan Erdem, Konya Milletvekili.
Sayın Erdem, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ORHAN ERDEM (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli Milletvekilimiz özürlülere dönük eksikleri dile getirdi. Ama, evet, hayat devam ediyor, bu alanda da yapacağımız çok
şey var ama AK PARTİ döneminde yapılanların ben şimdi bir kısmını sayacağım,
belki beşte 1’ini sayma imkânım olacak.
Özürlülerin istihdamından başlarsak konuşmaya, bir kere,
dönemimizde özürlülerin istihdamına dönük, özel sektörde 50 işçinin üzerinde
çalıştırmak kaydıyla yüzde 3, kamuda ise yüzde 4 kota getirildi ve daha sonra
bir kanunla, engelli çalıştıran kota kapsamındaki iş yerlerinin primlerini,
işveren primlerini hazinece karşılama kararı aldık. Kotanın üzerinde
çalıştıracak olan iş yerlerinin de priminin yüzde 50’sini karşılama kararını
aldık. Daha sonra, bu şarta uymayan iş yerlerine 2005 yılında Değerli Lokman
Ayva’nın çok büyük katkılarıyla, o zamanki bakanlarımızın katkılarıyla çıkan
yasada asgari ücretin 2,5 katına varacak şekilde ceza şartları getirdik. Bu
toplanan cezaların İŞKUR’ca mesleki eğitimde kullanılmasını sağladık. Yine 2009
yılında Sayın Başbakanımızın, özürlü personel atamalarıyla ilgili istisnadan
çıkarılmasıyla, bu atamaların istisna kapsamı dışına alınmasıyla da hızlı bir
şekilde özürlülerin istihdam edilme imkânları arttı. Örnek verelim: 2002
yılında kamuda sadece 6.103 kişi istihdam edilmiş, özel sektörle birlikte
toplam 10.883 kişi istihdam edilmiş iken 2009’da bu sayı kamuda 10.357’ye,
toplamda 26.428’e çıkmıştır, 2010 yılında da kamuda 21.875’e toplamda, özel
sektörle birlikte ise 32.257’ye çıkmıştır. Burada da görülüyor ki AK PARTİ’nin
her alanda olduğu hizmet anlayışı gibi özürlülere dönük istihdam ve diğer
alanlarda da çok büyük gelişmelerin olduğunu gösteriyor. Bir kere, AK PARTİ,
2001 yılında Özürlüler Koordinasyon Merkezi gibi bir kurum kurarak kendi
partisi içinde, bugüne kadar hiçbir partinin yapmadığı bir şeyi yaptı. Yine, 3
Kasım 2002 seçimlerinde, engelli 2 milletvekilimizle, bu sorunların hızlı
çözülme imkânını verdi -ve tekrar ediyorum, her zaman, grubumuz adına da tüm
bakanlarımıza, bu konuda öncülük eden Lokman kardeşimize, Vekilimize de- birçok
sorun çözüldü.
5378 sayılı Yasa, engellilere dönük o kadar büyük gelişmeler
yarattı ki bir kere, bu anlayış, hükûmetlerin elinden alındı ve bir devlet
anlayışı hâline getirildi. 2022 maaşları vardı -demin Vekilim bahsediyor da- 24
liraydı. Kendileri de gerçi çok oldu iktidar olmayalı ama bugün, o dönemlerde
iktidar olan partilerimiz de var. 2002 yılında, engelli kardeşlerimizin aldığı
maaş 24 liraydı. Bugün, bu iki gruba ayrıldı 2005 yılından sonra, yaklaşık 4-5
katı en az artırılarak yüzde 40 ile 69 arası 201 liraya -4-5 katı yanlış bir
ifade, 10 katına yakın- yüzde 70 üzeri özürlülere de 302 TL aylık bağlandı.
Yeter mi? Yetmez. Ama, nereden geliyor? 10 kat
artırılmış oranlardan bahsediyoruz. On sekiz yaş altı engellilere maaş bağlandı
AK PARTİ döneminde. Vergi muafiyetleri getirildi. Yaşlılarımızın ve yüzde 70’in
üzerindeki engellilerimizin, 240 bin kişinin, hani bu televizyonlarda
kuyruklarda ölen yaşlılarımızı, engellilerimizi görüyorduk ya artık görmüyoruz
çünkü maaşları evlerine gitti, evlerine verilmeye başlandı. Emeklilik hakları
üç aşamalı düzeltildi. Yüzde 40 ve 60 oranındaki özürlülerin yirmi yılda, 60 ve
80 oranındaki engellilerin on sekiz, 80 üzerindeki engeli olan kardeşlerimizin
de on beş yılda emekli olma imkânı getirildi. Yine, 2008 yılında, o gün için
büyük bir sorun olan, 81 bin kişiyi ilgilendiren, yersiz ödemelerle ilgili,
“Faizlerini mi alalım? Anaparanın ne kadarını alalım?” diye düşünülen bir
sorunda, bir önergemizle tamamı silindi, yaklaşık 81 bin kişinin sorunu
çözüldü.
Malullük oranları yüzde 66,6’dan 60’a çekildi. 2004’ten bu yana,
özel eğitim okullarına giden öğrencilerin servis hizmetleri Sosyal Yardımlaşma
yoluyla karşılanıyor. Görme engelli kardeşlerimizin kitapları basıldı.
Taşımacılıkta -hava, kara- indirimler getirildi seyahat için. Tek gözü görmeyen
engellilerimize ehliyet imkânı getirildi.
En önemli icraatlarımızdan biri: Bakıma muhtaç özürlü aylığı
alanların sayısı 284 bin kişiye çıktı -bu, AK PARTİ dönemindedir- ve ailelere
aylık 570 lira yardım verilmekte.
Hani, Vekilimiz diyor ya “Eğitimi bitirdi.” Yine, AK PARTİ
geldiğinde 16-17 bin engelli kardeşimiz eğitim alırken, bugün 216 bin
engellimiz eğitim almakta ve bunun bedelleri devletçe kurumlara ödenmektedir.
Kurum sayısı da 400-500’den 1.686’ya çıkmıştır -hani, eğitimi nasıl
bitirdiysek, anlayamıyoruz- ve eğitim saatleri de artırılmıştır.
Özel özel eğitim kurumlarında da bu gelişmeler olmuştur. 17 bin
öğrenciye hizmet edilirken, bugün 50 bine yakın öğrenciye hizmet edilmekte.
“Evde eğitim” diye bir şey getirdik. Bütün bu imkânlara rağmen
özel rehabilitasyona veya özel özel eğitim kurumuna
gidemeyen çocuklarımıza evinde eğitim veriyoruz ve şu anda bine yakın
öğrencimiz bu şekilde eğitim almakta.
314.424 engelli kardeşimiz vergi indirimlerinden faydalanmış.
Maaşlarda gelinen noktayı söyledim. Yine, sayı olarak da, 2002 yılında 262 bin
engelli kardeşimiz maaş alırken, 2010 yılında 504 bin engelli kardeşimiz bu
kurumlara bağlanmış ve maaş almaya başlamış. En son Anayasa değişikliğiyle…
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Lokman Ayva niye tepki gösterdi, Lokman
Ayva?
ORHAN ERDEM (Devamla) – Vekilim, siz bağırsanız da millet görüyor.
Engelli kardeşlerimiz AK PARTİ’nin yaptıklarını çok iyi biliyor.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – 50 bin kişi oldu, 50 bin. Böyle olmuyor
bu iş.
ORHAN ERDEM (Devamla) – 2003 yılında yatılı hizmet talebi olan -bu
sizlerin de yakınları olabilir- 3.729 kişi kapılarda, yollarda, evlerin
ahırlarında yaşarken, yerleştirilecek yer yokken, bugün ağır özürlü, engelli,
yatılı hizmet bekleyen kimse kalmadı. Bunlar AK PARTİ İktidarının bereketidir.
Biz şuna inanıyoruz: Asıl özürlü olan, sorunlu insanlara duyarsız kalandır. AK
PARTİ sorunlu konulara hiçbir şeyde duyarsız kalmamıştır ve bu alanda
cumhuriyet tarihinin hizmetlerini bir yana koyun, AK PARTİ dönemini koyun, her
yerde tartışmaya açığız. Cumhuriyet Halk Partisi yine baltayı taşa vurmuş, yine
yanlış yerden konuyu açmıştır.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Lokman Ayva’yla konuş, Lokman Ayva’yla.
ORHAN ERDEM (Devamla) – Evet, bu alanda yapacağımız şeyler vardır.
En çok yapmamız gereken alanlardır ama şu saydığımız hizmetler benim
çıkarabildiğim, bu dakika içinde konuşabileceğim işlerin onda 1’idir, daha
birçok şey var.
Biz, sorunları çözdük, çözüyoruz, hep birlikte çözelim diye
uğraşıyoruz. Bunun da devamını AK PARTİ olarak sağlayacağız. Bu konuda bir
araştırma önergesine, çalışılmasına, vakit harcanmasına gerek yoktur. Bu
sorunları birlikte zaten tartışıyoruz. Bu alandaki iyileştirmeleri inşallah bu
Meclis daha iyi noktalara getirecektir diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Grup önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili Mithat Melen.
Buyurun.
MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir ülkede bir devletin, bir
ülkenin, bir ülkeyi yönetenlerin en önemli görevi, insanların yaşam
kalitelerini yükseltmekle ilgili. Gerçekten biz bu
konuyu pek düşünemedik -Anayasa’mızda var, birçok yasamızda var- ama yaşam
kalitesini her konuda yükseltmek zorundayız, zaten mecburuz. Belki devletin
varlığı bu nedenle var, ülkeler bu nedenle ayakta kalıyor: Yaşayan insanların
yaşam kalitesini ve niteliğini yükseltmek. Hatta hep söylenir, ekonomistler
hükûmetlere genelde bilgi verirler, danışmanlık yaparlar ama işler iyi oldu mu,
iyi gitti mi hükûmetler, yöneticiler başarılıdır, kötü gitti mi ekonomistler
hata yapmıştır.
E şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bazı şeyleri niye
konuşmaktan korkuyoruz? Yani böyle bir araştırma önergesini niye “Biz bunları
yaptık.” diye karşılıyorsunuz? Tabii yapacaksanız yani Hükûmetin de görevi
yapmak. Ayrıca yapılan birçok şeyi de ben takdir ediyorum gerçekten, önemli
işler yapıldı. Hatta geçen hafta bu diyabet çubuklarının ödenmesi konusunda ben
bir konuşma yapmıştım. Gerçekten hem Cumhuriyet Halk Partisi Grubu hem Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu çok müspet yaklaştı ve bunun çözülmesi için büyük
gayret sarf ettik hep birlikte ve çözülür gibi oldu. Bu çok
önemli bir şey. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin asli görevlerinden
bir tanesi de bunları çözmek, uyarmak ve bazı konularda da gerçekten
derinliğine araştırma yapmak ama bu araştırmaların da ne olacağı konusunda hep
birlikte oturup bir karar vermemiz lazım. Doktora tezi gibi araştırmalar
yapıyoruz burada. Sonra onları takip etmekten -yine İç Tüzük gereği- belki
âciziz, takip etmiyoruz. Çok güzel araştırmalar var bakın arşivlerde ama o
araştırmaların sonucu ne olmuş? Çünkü araştırmalarda herkese görev düşüyor,
hükûmetlere, Meclise ama o takip edilmiyor. Yani böyle bir araştırma istemek
kötü değil, araştırmayı yapmak da önemli, görevlerimiz arasında ama takibi ne
olacak bu işlerin, onlar önemli. Onu bir çözmemiz lazım. Şu İç Tüzük
meselesinde gerçekten bazı şeyleri yeni baştan düzenlememiz lazım. Araştırma
önergeleri önemli, araştırma yapmak, Meclis araştırması çok önemli ama bunun
takibi çok daha ciddi bir şey. Meclis kendi yaptığı araştırmalarını takip
etmiyor. O da hakikaten denetleme mekanizmasının da iyi çalışmamasına neden
oluyor çünkü orada önemli şeyler var.
Mesela şunları niye takip etmiyoruz? Gelişmiş ülke, gelişmemiş
ülke… Ama Türkiye’de maalesef engelli sayısı yüzde 12 civarında. Kaldı ki biz
1993 yılında Birleşmiş Milletlerin Sakatlar İçin Fırsat Eşitliği
Anlaşması’ndaki standart kurallara imzamızı da atmışız. Bu da önemli, kabul
ediyoruz bunu, bunun varlığını da kabul ediyoruz ama hâlâ yüzde 12 çok yüksek
bir rakam yani toplumun yüzde 12’si bu civarda. Tabii, bunu çok
geliştirirseniz… Mesela diyabetliler engelli mi, değil mi? Bunu oturup
tartışırsak orada da önemli şeyler çıkıyor ortaya. Yani
toplumdaki hasta sayısı veya engelli sayısının artması bir parça da toplumun
nasıl yaklaştığıyla ilgili. Yani engelliler illa fiziki değil, diğer
engelliler de bunun içinde, hastalıklar da engelli sayılabilir. Mesela bu araştırmalarda bunları da ortaya koymak lazım.
Tabii, çok bilimsel şeyler bunlar. Bu konular -hep öyle bakıyoruz-
sadece ve sadece doktorların, hekimlerin işi değil. Aslında, belki
ekonomistlerin işi çünkü kaybettiğiniz iş gücü, kaybettiğiniz kaynak,
verimlilik, etkinlik. Bununla hiç ilgilenmedik. Yani “Türkiye’de şu kadar sakat
var.” veya “Şu kadar engelli var.” deyip bunun bir kısmıyla, devletten çıkan
parayla, ilaç sektörleriyle mesela hep ilgilendik veya okullarla ilgilendik.
Bunun ekonomiye gerçek kaybı nedir? Hasta çocuklar, doğuştan hastalıklı
çocuklar veya sakat doğan çocuklar, ekonomiyle ilgili kaybı nedir? Mesela
bununla ilgili hiçbir araştırmamız yok. Bu araştırmalar bile, çok ilginçtir, şu
yüzde 12 rakamı bile tesadüfen bulunmuş bir rakam, ciddi bir araştırma yok bu
konuda.
Şimdi fiziki altyapı, mesela başta kentlerde engellilerle ilgili
fiziki altyapı çok zor, yok. Bir kentte engelli olduğunuzu kanıtladığınız zaman
öbür kentte bundan yararlanamıyorsunuz. Çok basit gibi görünüyor ama öyle. Yani
burada bir yerde paso alıyorsunuz öbür tarafta kullanamıyorsunuz. Fiziki
altyapılar mesela okullarda yok. Evet bu arada okul
sorunundan bahsetmeyeceğiz değil mi yani Türkiye’de sistem sadece bu mu, burada
mı sıkıntılar var? Ama yoksa da araştırıp çözmemiz, bulmamız lazım. Eğitim
kurumları yeterli değil tabii yani engellileri eğitecek, düzeltecek eğitim
kurumları yeterli değil.
Türkiye’nin başka ciddi bir sorunu var. Devamlı olarak bunu
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsülerinden ben şahsen dile getirmeye
çalışıyorum. O da nitelikli öğretmen. Hiç uğraşmıyoruz. Biz nitelikli
öğreticiyle uğraşmıyoruz, uğraşmak istemiyoruz. Her gün yeni bir üniversite
açmak, her üniversitede yeni bölümler açmak çok önemli değil ki. Nereden oraya nitelikli
öğretmen bulacaksınız? Siz nasıl dünyayla rekabet edeceksiniz her şeyden önce?
Dünyayla rekabet etmeniz lazım engelli konusunda da. E diyelim engellilere iş
için belirli imkânlar hazırlıyorsunuz. Evet, işte var, yazıyor, kanunlarda da
yazıyor ama orada hemen bir KPSS engeli çıkıyor önüne. O bir imtihan meselesi
var ki çok önemli bir imtihan, onu da oturup çözmemiz lazım bakın. Bu
üniversite sistemiyle, bu imtihan sistemiyle bunlar olmaz. Artık Türkiye eğitim
veren değil de kurslarla işi götüren bir ülke hâline geldi, her şeyin kursu
var. O zaman kapatalım bu dükkânı, eğitim dükkânını, vermeyelim. Onun için
bunlar çok ciddi.
Sağlık hizmeti. Esas sorun sağlık. Yani yine belirli yasalar
çıkarırken yine burada bunları, yine birbirimizle kavga ederek, yine işin
derinine inmeden belirli yasalar çıkarırken, belirli uygulamalar yaparken bir
şeyi unutuyoruz: İnsanın tekrar yaşam kalitesini unutuyoruz, insanın çektiği
sıkıntıları unutuyoruz, onları ihmal ediyoruz. Her şey
kâğıtta gibi. Bugün Türkiye’de en torpilli hasta bile olsanız -ki
bizleriz onlar- gidip bir yerden tedavi almak o kadar zor ki. Öyle zor ki
işler, sıralara girmek, kuyruklara girmek. Yani bunu kâğıt üzerinde buradan
çözdüğümüzü zannediyoruz. Öyle değil işin şeyi. Ama bunu oy için yapmamak gerekiyor
-bu araştırmayı da öyle- sırf politika için yapmamak gerekiyor, bu topluma
hizmet etmek için yapmak gerekiyor.
Mesela, yeni teknoloji sadece sağlık alanında değil, her alanda.
Yeni teknolojiyi şu engellilerin hizmetine verebiliyor muyuz? Yok, veremedik.
Niye? Orada fiyat var, bir meşhur fiyat meselesi var. İşte, fiyat her zaman… En
ucuz fiyat en doğru fiyat mı acaba? Etkinlik burada önemli değil mi, verimlilik
önemli değil mi? En önemlisi insani yaklaşım değil mi?
Mesela, özel eğitim kurumlarının hâlâ bu konuyla ilgili,
engellilerle ilgili o meşhur fiyatları, ücretleri tespit edilmemiş. Bugün kaçı
ayın? Biraz devlet geriden işliyor, sistem zor çalışıyor. Ayın bugün kaçı? Ama
onlar sıkıntıda. Hem o az -o kurumlar- hem o kurumlara verdiğiniz ücretler az
hem o kurumlarda görevlendireceğiniz insanların sayısı çok az. Bunlarla
uğraşmamız lazım. Ayrıca bunlardan korkmayalım, bu araştırma önergesini
yapalım, ne var! Tabii, herkes seçim sıkıntısı içerisinde, belki “Bunları
yapmam.” diye geliyor ama olmaz. Bizim bunlarla uğraşmamız lazım, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin uğraşması lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplumun
önünde yol göstermesi lazım, her konuda ve bunları da açık ve rahat biçimde
burada dile getirmemiz lazım. Yani demokrasinin erdemlerinden bir tanesi de
belki bu. Yani herkes demokrasi havarisi geçiniyor da iş konuşmaya ve bunları
söylemeye, iş yapmaya gelince kimse yanaşmak istemiyor. Bu
konu ciddi bir konu. Bu konuda hepimizin duyarlı olması gerekiyor.
Araştırma önergesinin lehindeyiz ve mutlaka bu konuda ciddi bir
araştırma yapılması ve bu araştırmaların takip edilmesini talep ediyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Grup önerisinin aleyhinde Lokman Ayva, İstanbul
Milletvekili.
Sayın Ayva, buyurun efendim.
LOKMAN AYVA (İstanbul) – Sayın Başkanım, aziz milletimin kıymetli
vekilleri; şu ana kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak, parti
grupları olarak veya bağımsız milletvekilleri olarak özellikle özürlü
vatandaşlarımıza hizmetlerinizden dolayı şükranlarımı sunuyor, yüksek
heyetinizi yüreğimden gelerek sevgi ve saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Efendim, sağ olsun sayın vekillerimiz katkıda bulunuyor
ama şu anda ben cevap veremiyorum.
Şimdi, bir aslanla boğanın hikâyesini arz etmek istiyorum. Aslanla
boğa ormanda karşılaşmışlar. Sohbet ederken hava kararmış. Aslan demiş ki:
“Efendim, benim eve gitmem lazım, geç kalıyorum.” Boğa da şaşırmış “Siz ki
ormanlar kralı, haşmetmeap, azamet, muazzam, ihtişam, eşinizden nasıl
korkarsınız?” Aslan çok manidar bir cevap veriyor: “Evet, seni bekleyen belli,
beni bekleyen belli. Beni seninki gibi evde bir inek beklemiyor, dişi aslan
bekliyor.” diyor.
Efendim, tabii Cumhuriyet Halk Partimizin bu önergesi bizim bu
konuşma fırsatımız için çok iyi oldu, çok teşekkür ediyorum, hem gündeme
gelmesi anlamında, hem de bu kaygıların paylaşılması anlamında çok teşekkür
ediyoruz.
Bizim bu konudaki dişi aslanın ne olduğuyla ilgili birkaç konuyu
paylaşmak istiyorum, arz etmek istiyorum efendim: Şimdi, Türkiye’de özürlülerle
ilgili gerçekten çok büyük işler yapıldı. Şu anda -pek çok- rahatlıkla, iddialı
olarak söyleyebilirim ki Avrupa standartlarında hukuk anlamında, yani zatı
heyetinizin çıkardığı, zevatınızın çıkardığı kanunlar anlamında, hukuk
anlamında, Anayasa’dan kanuna, temel kanunlara kadar Avrupa hukukundan çok daha
iyi bir noktadayız çünkü biz ayrımcılığı suç ilan ettik Türkiye’de. Yine,
sosyal, eğitim, istihdam bakımından çok büyük başarılar elde edildi. Sekiz
senede işe yerleştirilen özürlü vatandaş sayısı 178.577. Tabii bunlar çok güzel
gelişmeler. Bunlar -şu demek değil- problemler bitti, artık araştırmayalım,
artık konuşmayalım, soruşturmayalım anlamına asla gelmez. Hatta bir kademe daha
ileri giderek şunu söylemek istiyorum: Türkiye’de sorunlar boyut değiştirdi,
şekil, içerik, kimya ve fizik bakımından boyut değiştirdi. Mesela 2005 yılından
önce Türkiye’deki ailelerin çocuklarına bakım parasını bankadan mı, postaneden
mi almak gibi bir sorunu yoktu çünkü böyle bir para yoktu. Şimdi artık yeni bir
sorunumuz var, artık yeni alanlarımız var. Mesela artık özürlüler turizm
bekliyor, talep ediyor, turizm sahasından istifade etmek istiyor, turizmin
imkânlarından yararlanmak istiyor çünkü sadece geçen yıl 10 binden fazla özürlü
memur oldu. Bu ne demek? Aylık ortalama 1.500 lira gelir elde ettiğini
varsayalım, sırf geçen yıl girenlerin aylık geliri 1.500x10.000, 15 milyon,
senelik 180 trilyon kaynak aktarılıyor demektir. Bu çok
önemli bir şey, çok güzel bir şey. Tabii, her gelişme potansiyel olarak
sorununu da içinde getiriyor.
Şimdi gelelim dişi aslan meselesine: Kıymetli milletimin aziz
vekilleri, şu anda ülkemizde iki tane temel aslan var. Birisi, uygulamadaki
sorunların sözle iyileştirilmeme gibi bir durumu var. Bunun için bütün
partilerimize çağrıda bulunmak istiyorum. Gelin hep beraber uygulamaya yönelik
şunu yapalım: Tabanlarımıza, parti tabanlarımıza, Adalet ve Kalkınma Partimiz
kendi tabanına, sempatizanlarına, sevenlerine,
Cumhuriyet Halk Partimiz kendi tabanına, Milliyetçi Hareket Partimiz kendi
tabanına, Barış ve Demokrasi Partimiz kendi tabanına sadece şunu tavsiye
etsinler: Özürlüler eğitim görebilirler. Lütfen herkes çocuğunu eğitime
yönlendirsin. Yaşı kaç olursa olsun eğitimden faydalansınlar. İmkân yoksa onun
yeniden imkânı meydana getirilir ama şu anda çoğu okulda imkânlar var. Okulların bir kısmı boş. O yüzden bunları gelin
yönlendirelim. Bu çok önemli bir şey, çok hayırlı bir iş.
İkincisi arkadaşlar, belediyelerimize diyelim ki: “Gelin,
şehirleri özürlülerin de yaşayabileceği bir hâle getirelim.” Açık ve net olarak
bekleyen sorunlar. Bunların komisyon sonuçlarını falan beklemesine gerek yok.
Hepimizin, biraz önceki konuşmacı milletvekillerimizin de söyledikleri gibi
bunlar belli, bilinen sorunlar. Sonra, etkileyebildiğimiz kişiler istihdamla
ilgili olarak iş adamlarımız, belediyelerimiz, lütfen açıklarını kapatsınlar.
Şimdi, birinci dişi aslanımız buydu. Yani
uygulamadaki sorunların bilinç değiştirilerek çözülmesi meselesi. Şu
anda bu sorunlar da bellidir, çözümler de bellidir. Sadece parti liderlerimizin
tavsiyeleri bekleniyor, vatandaşlarımızı etkilemeleri bekleniyor. Bu çok
hayırlı bir iş olur. Bu, şu ana kadar partilerin kullanmadığı güçlerini
milletin yararına kullanmak şeklinde olacaktır. Biz de her zaman olduğu gibi,
şu ana kadar yaptığınız bütün hizmetlerde olduğu gibi nasıl minnet ve şükran
hisleri besleyeceksek bundan sonra da beslemeye devam edeceğiz. Yapılsa da,
besleyeceğiz, yapılmasa da çünkü çok hayırlı işler yapıldı burada.
İkincisi, ikinci dişi aslan bizi evde bekleyen: Değerli
milletvekillerim, seçimler yaklaşıyor. Evet, seçimler yaklaşıyor. Soru şu:
Bizler vatandaşımıza ne taahhüt edeceğiz? Parlamentoya özürlü getirecek miyiz
getirmeyecek miyiz? Dolayısıyla, bence en önemli konulardan birisi de budur.
Ben, Adalet ve Kalkınma Partisi gibi, gerek CHP’nin gerek MHP’nin
gerek BDP’nin de özürlü arkadaşları Meclisimize taşımalarını talep ediyorum.
Çünkü size gönül veren arkadaşlarım da var, onlar da temsil edilmek istiyor, lütfen
boyunlarını bükük bırakmayalım.
Dolayısıyla, Türkiye'de gelinen nokta şudur: Siyasetin çok güzel
bir birikimi var. Gerek bizimki gibi muhafazakâr demokrasinin gerek sosyal
demokrasinin gerekse muhafazakârlığın, milliyetçiliğin gerekse sol tandansın,
bütün bu siyasi birikimlerin özürlüler alanında yeni alternatifler oluşturması
gerekiyor. Bunun da en güzel yolu, siz değerli milletvekillerimizin, parti
yöneticilerimizin, buraya partilerinizle aynı ideolojiyi paylaşan
arkadaşlarımızı getirmesi, taşımasıyla mümkün olacaktır.
Türkiye artık son noktada şuna geldi: Temel ihtiyaçları çözülmüş
bir özürlü kitlesi var. Yani eğitimle ilgili, 216 bin kişi okuyor, bakımdan
yaklaşık 300 bin kişi faydalanıyor, özürlü maaşından yaklaşık 500 bin kişi
faydalanıyor, istihdamdan, yine bu sene, inşallah oylarınızla arzu ettiğimiz
bir merkezî sınav sistemi gelirse, yaklaşık 26 bin kişi…
BAŞKAN – Sayın Ayva, bir dakika kala ikaz edilmesini istirham
etmişsiniz, bir dakikanız var.
LOKMAN AYVA (Devamla) – Çok teşekkür ederim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Efendim, Sayın Ayva’ya bir
dakika daha verin.
LOKMAN AYVA (Devamla) – Dolayısıyla bütün bunların hayata
geçirilmesi gerekiyor, bundan sonra daha iyi noktalara gelinmesi için farklı
alternatiflerin siyasi birikimlerle üretilmesi gerekiyor.
Bu noktada ben, bütün partilerimizin üzerlerine düşeni
yapacaklarını, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da yapacaklarına
inanıyorum. Ben, hem şahsım adına hem de her türlü siyasi görüşten arkadaşım
adına, eğer kabul ederlerse şükranlarımı ve saygılarımı tekrar sunmak
istiyorum.
Şu ana kadar, mesela MHP İstanbul’da bir fuarda stant açmıştı
özürlülerle ilgili, orayı ziyaret ettim hem tebrik ettim arkadaşları hem
Cumhuriyet Halk Partisinde parti meclisine bir arkadaşımızın seçilmesinden son
derece mutlu oldum. İnşallah, diğer partilerimiz de aynı şeyleri yapacaktır.
Hepinize tekrar sevgi ve saygılarımı minnet ve şükranla sunuyorum
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayva.
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
Birinci sırada yen alan Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm;
Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları
(1/883) (S. Sayısı: 568)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
İkinci sırada yer alan Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile benzer mahiyetteki 59 kanun teklifi ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe komisyonları
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun;
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara
Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin;
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar
Tüzün’ün; Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın; Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in;
Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın;
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2
Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı:
606) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen tasarının ikinci bölümünde yer alan maddelerinin oylamaları
tamamlanmıştı. Şimdi üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm 52’nci maddeye bağlı geçici 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, ve 35’nci maddeler dâhil 52 ila 72’nci maddeleri
kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’a aittir.
Sayın Susam, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üçüncü bölüm hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına
görüşlerimi belirtmek üzere söz aldım.
(x) 606 S. Sayılı Basmayazı 26/01/2011 tarihli 53’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Bu bölüm, çoğunlukla işçi hakları ve sosyal güvenlikle
ilgili konularda bazı düzenlemeleri içeren bir bölüm. Bu bölümle ilgili görüşlerime geçmeden önce, sizlerle pazartesi
günü, 31/12/2011 tarihinde, İzmir’de, oturduğum bir
yerde, orada olduğumu bilen vatandaşlarla görüşmelerimden bazı pasajlar sunmak
istiyorum: Ziyaret eden, mobilya cilacısından emekli, BAĞ-KUR’lu, 670 milyon
lira maaş alan bir büyüğümüz, altmış üç yaşında. Oğlu geçici işlerde çalışıyor,
sigortasız. Damadı işsiz. Damadı evini kapatmış, bu kayınpederiyle beraber,
aynı evde oturuyor. Benden talebi: İşsiz damadı ile oğluna bir iş bulmak.
Kendisi altmış üç yaşında, Karabağlar’da iş olursa mobilyacıların yanında gidip
cila yapıyor.
İkincisi yine bir esnaf. İnşaat malzemeleri satıyor. 20 bin liraya kefil olmuş. Kefil
olduğu kişi ödememiş borcu, 20 bin lirayı kendisi ödemek zorunda kalmış.
Dükkânındaki bazı şeyleri satmış ve işsiz kalan çocuğuna, taşı sıksa su
çıkarabilecek, dozer ve kepçe kullanan oğluna “Belediyede bir iş bulur musun?”
diye bana yalvarıyor ve diyor ki: “İşim açıkken SRC belgesi almak için
yatırdığım 350 lirayı geri alıp bu ay onunla geçineceğim.”
Bir muhtar, bakkal dükkânı işletiyor, kriz döneminde 2 kere
iflasla karşı karşıya kalmış, 2 oğlu işsiz, büyükşehir belediye başkanına
yalvarmış, benden de rica ediyor 2 oğluna iş bulması için.
Elime sıkıştırılmış bir not: “Mehmet Ali Ağabey, borcumu
ödeyemediğim için hapse girdim çıktım. Çok zor durumdayım. Beni telefonla
ararsanız size derdimi anlatacağım. Filanca partinin belediye başkan adayıyım.”
İşten çıkarılan 2 genç… Buca Hastanesinin Başhekimini arıyorum,
“Hiç işçi almıyoruz, kusura bakma Sayın Vekilim, olursa size haber veririz…”
Türkiye Büyük Millet Meclisine bir mail gelmiş. Geçmişte komşuluk
yaptığım biri. “Oğlum otuz iki yaşında, elektrik mühendisi, işsiz. Sen ne biçim
komşusun, senin çocuğun olsaydı biz sahip çıkardık, bizim oğlumuza neden iş
bulmuyorsun?” Çok ağır, komşuluk hakkını helal etmeyen bir
söz.
29 Ocak Sakarya’dayım. Sanayi Ticaret Odası Başkanı taşeron
işçilerden kendilerinin de şikâyet ettiğini söylüyor, Hak-İş’e bağlı Çelik-İş
Sendikası Başkanı da aynı konuda talebini yeniliyor.
Bunları niye anlattım biliyor musunuz? Bugün iş kanunlarındaki bu
yeniden yapılandırmayla ilgili, daha güzel, daha iyi işçilerin hak ve
menfaatleriyle ilgili düzenlemeler beklerken işsiz sayısının giderek arttığını
görüyoruz ama aynı gün ben, pazartesi günü, NTV’nin akan yazılarında şunu görüyorum:
Bornova’da bir yapı marketin inşaatında kaynaktan alev alan malzeme sonucunda 2
işçi öldü. “2 işçi Kütahya’nın ilçesinden İzmir’e gelmişti, sigortasız
çalışıyorlardı. Bugün bu kaza olunca sabahtan girişleri yapılmış.” diye isyan
eden onlarla beraber Kütahya’dan gelmiş bir akrabaları.
Değerli dostlar, Türkiye’de bu insanların dertlerini dinleyip iş
kanunlarında çözüm bulması gereken, işsiz insanlara çözüm bulup daha iyi
noktaya taşıması gereken bu Meclise bu konuları söyleyerek dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bu saydığım esnafları dört yıl önce de tanıyordum, bunların hepsinin işi vardı,
yanlarında bu çocukları çalışıyordu ve bunlar kendi işlerinde
en azından mutluydular. Bugün bu esnafların çocukları işsiz,
iş arayışında.
Peki, çevrenize baktığınızda bu konuları konuştuğumuz bugünlerde
ne oluyor? Bu yasa çıkarken DİSK, Türkiye Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği, KESK, Türk Tabipler Birliği bu yasalarda kendi haklarının yok
sayıldığını, Türk-İş bize gönderdiği yazılarla bu kanunda işçilerin haklarının
geriye götürüldüğünü söylüyor ve insanlar, yarın yurdun her tarafından
Ankara’ya gelip Meclisin çevresinde eylem zinciri oluşturmak için, haklarını
arayabilmek için mücadele içerisinde, bu soğukta yola çıktılar, buraya gelmeye
çalışıyorlar. Sizin hepinizin vicdanına sesleniyorum: Bu insanlar
işlerini bırakıp Ankara’nın bu soğuğunda buraya geliyorlarsa bu yaptığınız
kanunda yanlışlık var beyler! Onun için, dikkatinizi çekiyorum buna.
Diyebilirsiniz ki: “Bunlar bize karşı, bunlar bizi istemiyorlar, bunlar bizi
sevmiyorlar.” Sorunları böyle çözemezsiniz. Eylem yapan öğrencilere diyorsunuz
ki: “Bunlar gizli örgütçü.” Eylem yapan sendikacılar… “Bunlar bizden değil.”
Gazetelere ilan veren barolar… “Bunlar zaten hep muhalif.”
Değerli beyler, bunlar, bugün için sizin belki çok dikkatinizi
çekmeyebilir ama inanın, bir süre sonra, kafanızı kaldırdığınızda… Bu
uyguladığınız susturma ve baskıyla, sesini çıkarabilenler veya çıkarmak
isteyenleri ezmenizle, bir gün gelir, kafanızı kaldırdığınızda, hiç arzu
etmeyiz ki Kuzey Afrika’da oluşan olaylar Türkiye'de olabilir.
AHMET YENİ (Samsun) – Ayıp! Ayıp!
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Lütfen… Lütfen, dikkatinizi
çekiyorum…
AHMET YENİ (Samsun) – Milleti tahrik ediyorsunuz.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Dikkatinizi çekiyorum…
Kimseyi tahrik etmek için söylemiyorum.
ASIM AYKAN (Trabzon) – Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin
ya? Ne biçim konuşuyorsun ya?
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Söylediğim şey şu: Bir toplumu, haklı
taleplerini dile getirmek için seslerini çıkardığı zaman onları susturursanız…
ASIM AYKAN (Trabzon) – Kim kimi susturuyor kardeşim ya?
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – … onları
ezerseniz, onlara baskı uygularsanız, bu baskı kimseye fayda getirmez, size de
bu ülkeye de gelecek nesillere de.
ASIM AYKAN (Trabzon) – Sizin kafanız değişmez. Aradan yüz sene de
geçse CHP aynı CHP’dir, değişmez.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Onun için, size bir uyarım var: Bu
insanları kucaklayın, bu insanların hak ve menfaatlerini bu Parlamentoda çözmek
için ellerinizi olumlu maddelere kaldırın.
Türkiye'de bugün işçi hakları giderek geriye gidiyor.
Taşeronlaşma, sendikalaşma… Türkiye'de giderek sendikalaşmanın azaldığını,
taşeronlaşmanın objektif, sanki gerekli bir çalışmaymış gibi Türkiye'nin
gündemine oturduğunu görüyoruz. Bunlar doğru şeyler değil.
Türkiye'de hem işsizliği çözmemiz lazım hem çalışanların, özgür,
sendikalı, haklarını alabilen, Uluslararası Çalışma Örgütü normlarında
çalışabileceği koşulları sağlamamız lazım. Bunlar hepimizin üzerinde durması
gereken konular. Biz bu yasalara bu anlayışla bakıyoruz ve bu yasalarda bu
demokratik tepkisini gösteren tüm işçi kesiminin, emekçi kesiminin hak ve
menfaatinin bu Parlamentoda bulunan tüm Meclis milletvekilleri tarafından böyle
değerlendirilmesinin Türkiye’nin demokrasisinin katkı göreceğe inanıyor, bu
duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili
Sayın Osman Durmuş; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Devlet, kamu hizmetlerini meslek mensubu memurlarının kariyer,
ehliyet ve liyakatlerine göre ilerleme ve yükseltilmelerini eşit imkânlarla
sağlamakla görevlidir. AKP İktidarında, kariyerin, ehliyetin, liyakatin yerini,
AKP döneminde idari görev yapmış olmak, iktidarı destekleyen sarı sendikaya üye
olmak, belirli gruplara müntesip olmak şartları almıştır.
Daha müşahhas bir örnek vermek istiyorum; güncel olan Yıldırım
Beyazıt Üniversitesinin öğretim üyesi ilanına bakmanız yeterlidir. YÖK Başkanı
ne iş yapar? Cumhurbaşkanı bu partizanlığı görmemekte midir? Partizanlığın bu
kadar yaygın kullanıldığı, öğretim üyesi alımlarında her bir birey için adres
tarifi yapıldığı ikinci bir dönem görülmemiştir. Yandaş sendikalara üyelik
konusunda baskıların zirve yaptığı bu dönemde paket yasada memurlara getirilen
geçici görevlendirmelerde yılda altı ay süreyle görevlendirme teklifi, zulmün
alametidir. On yılda ceza almamış memura bir kademe ilerlemesi isteği çok makul
gibi görünse de AKP’ye sempatisi olmayan memurlara sudan bahanelerle görevden
alma, sürgün, kıyım ve disiplin cezasının ne kadar kolay uygulandığı hepimizin
malumudur. Ayrımsız herkese bir seçim ödülü olarak bir kademe verebilirsiniz.
Bu, AKP yandaşı memurları ödüllendirme olarak kullanılırken, yandaş olmayan
memurların cezasını artırabilecek bir maddedir. Sırf kademe ilerlemesin diye
ceza alacak memurların sayısının artacağından endişe ediyoruz. Biat edeni ödüllendirme,
etmeyeni sindirme aracı olarak kullanılmak istenen bu maddeyle Anayasa’nın
eşitlik ilkesi ihlal edilmektedir.
Bazı üst düzey kamu görevlerine özel sektörde çalışan
yakınlarınızı atamak istiyorsunuz. Özel sektördeki geçen sürelerinin, üst
görevlere atanmak için kamu hizmeti süresi gibi sayılması karmaşaya sebep
olacaktır. Daha önce sigortalı çalışan birçok memurumuz da bu hakkı
isteyecektir ve istemekte de hakkıdır.
Görevde yükseltme sınavına almadan bazı yandaşlarınızı önce daire
başkanı olarak atıyorsunuz, sonra da müktesebinin düşük olduğunu düşünerek şef
kadrosu veriyorsunuz. Böylece görevde yükseltme sınavını baypas ediyorsunuz.
Dışarıdan getireceğiniz özel sektör elemanının kamuda on yıl
çalışma süresini aramıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, işçinin kıdem tazminatının fona devrini
düşünmek işçiyi yok saymaktır.
İşsizlik Sigortası Kanunu, benim de içinde bulunduğum 57’nci
Hükûmet zamanında çıkarılmıştı. Amacı, işini kaybeden kamu çalışanlarının,
işsiz kaldıklarında fondan nemalanmalarını sağlamak, namerde muhtaçlıklarını
gidermektir.
Bütçe görüşmelerinde İşsizlik Sigorta Fonu’nun 47 milyar TL’yi
aştığı bakanlar tarafından ifade edildi. İşsizin, yoksulun fonu olarak
kurduğumuz bu sigorta, işçiden kesilen bu primleri işverenleri sübvanse etmekte
kullanamazsınız.
2007 yılında 8,5 milyar TL’sini GAP’a destek olarak aldınız.
GAP’ta bu paranın bir emaresi görülmüyor. O paraları kaymakamlara, valilere mi
gönderdiniz? Muhtarları yönlendirip baskı altına alan Hükûmetin kaymakamları bu
sefer halktan tokat yerlerse devlet otoritesini nasıl sağlayacaksınız?
Yoksulun cep harçlığının yüzde 30’unu Kanun’un amacı dışında
kullandınız. Şimdi de yüzde 50’sini kullanmak istiyorsunuz. Bir kez olsun
57’nci Hükûmete bu Kanun’dan dolayı teşekkür ettiniz mi? Bu paralar sayesinde
IMF’ye muhtaçlıktan kurtuldunuz. Yine de bu ülkeyi 500 milyar TL’nin üzerinde
borçlandırdınız.
TÜRK-İŞ, DİSK, bu İşsizlik Sigortası Fonu’nun amacı dışında
kullanılmasıyla ilgili ne yapıyorlar? HAK-İŞ’ten zaten bir şey beklemiyoruz.
Yoksulun parasını işverenin çalışan primi olarak öderken işçi
sendikalarının görüşünü ve onayını aldınız mı? Yoksa sizin ileri demokrasi
anlayışınız, yüz binlerce üyesi olan sendikalar yerine, AB fonlarından beslenen
30 üyeli NGO’larla çalışmak mıdır? Doğrusu, bu tavır size çok yakışıyor!
Değerli milletvekilleri, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu
torba yasayı destekliyoruz. Neden? Yanlış ekonomik politikalarınız yüzünden
küçük esnaf battı, icralık oldu. İktidar, batırdığı ve sağlığını bozduğu esnafa
bir yardım yapacakken torbanın içine memuru ve işçiyi sömüren maddeler
atmaktadır; esnafı, işvereni işçi ve memurla karşı karşıya getiriyor.
Yoksullaştırdığı esnafın evdeki televizyonunu icra memuru götürmesin diye
destek veriyoruz.
İş batmışsa, esnaf işini ve düzenli gelirini kaybetmişse, değil 36
ay, 100 ay da taksit yapsanız, o esnaf yine de vergisini, sosyal güvenlik
primini ödeyemeyecektir.
Faiz indirimiyle, eşeğini kaybetmiş köylüye semerini iade
ediyorsunuz. Buna da büyük bir iş yapıyor havası veriyorsunuz. Esnafın azıcık
nefes alması karşısında işçinin kıdem tazminatını, işsizin fonunu elinden
alıyorsunuz. Bu tür düzenlemeleri de seçim rantına
dönüştürmek için seçim zamanına rastlatıyorsunuz.
Haksızlıklarınıza biz de karşı çıkıyoruz ancak mal varlığını
kaybetmiş esnafın icra yoluyla hürriyetini kaybetmesini ve sağlığını
kaybetmesini göze alamıyoruz. Borçların yeniden yapılanması ve esnafımızın
sağlığını korumak için destek veriyoruz. İşi bozulan işverene, iş vermeye devam
etsin diye, yaşasın diye destek veriyoruz. Dahası, 12 Haziran seçiminden sonra
iktidarı teslim alabilirsek Allah’ın izniyle, seçim beyannamesinde
belirttiğimiz gibi, 73 milyar liralık bir onarım bütçesiyle destek vereceğiz.
Değerli milletvekilleri, ancak, AKP, muhtaç duruma düşürdüğü vatandaşımızın,
bu paketin karşılığında oylarını, söz hakkını, sendikalarını rehin almaktadır.
Bunu her zaman böyle yapıyor, bir parmak balın yanına zehir ve zıkkımı katıyor.
İtiraz etsek bir parmak bala muhtaç hâle düşürülmüş şeker hastası gibi esnaf
ölecek. İtiraz etmezsek soygun, haksızlık ve adaletsizliğe destek vermiş
oluyoruz. İtirazımızı önergelerle dile getiriyoruz, oylarınızla önergelerimizi
reddediyorsunuz. Lafa gelince “katılımcı demokrasi” diyorsunuz, teklif ve öneri
muhalefetten gelince zinhar kabul etmiyorsunuz.
Referandumda da aynısını yaptınız. PKK’yı siyasallaştıracak
adımlar, iki dilli eğitim herzeleri, demokratik özerklik palavraları “evet”
diyenler sayesinde dile gelme cesareti buldu. Elma şekeri olarak sunulan 12
Eylül darbecileri ve Kenan Evren’i yargılayabiliyor musunuz? Ne gezer. 28
Şubatın, 27 Nisanın hesabını soramayanlar ülkücülerin sırtından kabadayılık
yapmaya kalktılar. Şimdi de sözlerini yaladılar
Habur’da şov yaptıran Beşir Atalay, Hizbullah’ı da serbest
bıraktığı gibi, günlük imzalarını almakta da acze düştü ya da “Takip etmeyin.”
demiş olmalı ki atı alan Üsküdar’ı geçti, ara ki bulasın.
Değerli milletvekilleri, seçim masrafları çok, rüşvetleri de çok,
çok para lazım. Kıbrıs’ta milletvekili transferi yapan genel başkan yardımcısı
1 milyon rüşvet aldığı için görevden alınmıştı. O, Kıbrıs’ta çalıştı,
transferleri sağladı. Avrupa Birliği fonları ile referandumda “Yes be annem”
diyen Kıbrıslılar bunları ve Talat’ı silkeleyip attı. Kıbrıslı ne de olsa Batı
kültürü almış insanlar. Anadolu’dan önce uyandılar ve “Git be annem” dediler, o
günler Anadolu’da da yakın.
Değerli milletvekilleri, MHP’nin yükselişinden rahatsızlar, belde
ve ilçe belediye başkanları borsası kurdular. Hatırlayın, bir milletvekili
çıktı, Hacılar beldesinin rantını kaybetmemek için
“Belediyeyi biz kazanamazsak projeler Ankara’dan geçer, taş üstüne taş
koydurmayız.” dedi. Kırıkkaleli Beşir Bey “Olur mu öyle şey? Demokrasilerde,
yerel yönetimler arasında yatırım ayrımı olamaz.” demedi.
Rahmetli Memduh Bey’in akıbetini biliyorsunuz. Önce 2 kiralık
katil tuttular. Memduh Bey savcılığa ihbar etti. Dosyasını ve delillerini
içeren dosyayı sabaha kadar okudum. Bu dosya örtbas edildi. Can güvenliği için
tedbir istedi. Beşir Bey ve atadığı vali koruma vermedi, cevap dahi vermedi.
İkinci katil güpegündüz Kırıkkale’nin göbeğinde Memduh Bey’i öldürdü. Doğrusu,
taş üstüne taş koydurmadıkları gibi gövde üstünde baş da koymadılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Ben teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın üçüncü bölümü üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu torba yasa görüşülmeye başlandığı günden bugüne aslında,
biz, bu torba yasanın Türkiye'nin geleceği açısından çok iyi bir kanun tasarısı
olmadığını, burada hem işçilerin, emekçilerin hak gasbının yer aldığını hem de
bazı olumlu da denilebilecek düzenlemelerin olduğunu, dolayısıyla bunun sosyal
adaletsizliği artıracağını, yaşanan eşitsizlikleri, yoksulluğu, işsizliği
gölgede bırakacağını, bunun da başka sorunlara neden olacağını ifade ettik. O yüzden bu tasarının çekilmesini ve yeniden düzenlenmesini, böyle
torba yasa olarak değil, yeniden düzenlenmesini ifade ettik. Ama ne yazık ki
AKP İktidarının derdi bu ülke sosyal adaleti sağlamak değil, bu ülkede
yoksulları, işçileri, emekçileri hak ettiği noktaya taşımak değil, sadece belli
çıkar gruplarının haklarını korumak. Ancak hem dünyada göstermiştir hem Türkiye’de,
bu politikalar önümüzdeki dönem sosyal sorunların yaşanmasını beraberinde
getirecektir. AKP Hükûmetini biz bu konuda uyarıyoruz. Yoksulluğun,
adaletsizliğin olduğu yerde doğal olarak, sosyal olarak insanlar da bunun
karşısında tepkisini gösterme, bunun mücadelesini yürütmeyi de kendisine
demokrasi mücadelesi olarak görev bilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bölümde daha çok
İşsizlik Fonu üzerinde, yine emeklilerin maaşının düzenlenmesi konusunda bazı
düzenlemeler var. Gerçekten Türkiye’de işsizlik rakamları her geçen gün
büyüyor. TÜİK’in verilerine göre bile sadece iş bulamayanlar, yani işsiz
olanlar yüzde 17,3. Bunlara eksik ve yetersiz istihdam koşullarını da eklersek
Türkiye’de yüzde 21,6’ya ulaşıyor. DİSK’in verilerine göre işsizlik 10 milyona
yaklaşmış durumda neredeyse. Esnek çalışmayı da ifade ederseniz, geçici
işçiliği ifade ederseniz, aslında bu Türkiye’deki tabloyu çok net olarak
gösteriyor. AKP Hükûmeti bu konuda işsizliği yapısal bir sorun olarak görüyor
ancak bunun çözümü konusunda, “Nasıl çözebiliriz, işsizliği nasıl
giderebiliriz?” konusunda daha çok geçici yöntemler bularak istihdamı
esnekleştirerek, tarım alanında yapılan çalışmaları, istihdam alanında yeni
alanlar açılıyormuş gibi göstererek aslında işsizliğin azaldığı gibi bir
yaklaşım içerisinde. Oysa Türkiye’de işsizlik çok ciddi bir sorun ve bu Hükûmet
bu sorunu çözmekten ziyade yeni işsizlerin oluşmasına neden oluyor.
Diğer bir konu, gerçekten esnek çalışma meselesi -bu kürsüde çok
ifade ettik- çok ciddi bir sorundur. Hele hele kadınlar açısından bu esnek
çalışma politikası ciddi bir problem ve aslında aynı zamanda işçilerin
örgütlenmesini, emekçilerin örgütlenmesini, örgütlü olarak bu noktada tavır
göstermesini de engelleyen bir noktadır. Aslında AKP’nin tam da istediği budur.
Çünkü iktidara geldiği günden bugüne işçilerin, emekçilerin örgütlü
mücadelesini hep bastırmıştır. Kendi yandaşı olan işçilerle ya da sendikalarla
diyalog kurarak aslında daha çok demokrasiden yana, özgürlükten yana, emekten
yana olan sendikaların hak ve özgürlük mücadelesini de bastırmıştır. Bu konuda
oldukça da başarılıdır doğrusu. Bugüne kadar yaptığı şeyler açısından,
politikalar açısından bu böyle. Sanırız o açıdan bu defa da Türkiye’de seksen
bir ilden yürüyen emekçiler yarın burada olacak, Meclisin etrafında olacaklar. Burada da AKP İktidarı acaba KESK’in, DİSK’in içerisinde olduğu bu
emekçilere gerçekten “Sizin sorunlarınızı çözeceğiz, birlikte adil, demokratik
bir Türkiye yaratmak için emekten yana, çalışandan yana bazı düzenlemeler yapmak
istiyoruz, o yüzden bu torba yasayı, gelin sizin aleyhinize olan düzenlemeleri
çekelim, yeniden düzenleyelim.” diyecek mi? Bizim beklentimiz bu ama hiç
zannetmiyoruz. Muhtemelen yarın yine güvenlik güçleri karşılayacak
işçileri, emekçileri, aslında güvenlik güçleri ile işçileri, emekçileri karşı
karşıya getirecekler. Bu da ayrı bir konu ve Türkiye’de aslında bu bir Hükûmet
politikası olmasına rağmen iki farklı güç bir araya geliyor, bunun
değiştirilmesi lazım. Bu noktada gerçekten AKP Hükûmetinin özellikle seçim
öncesi yaptığı bu düzenlemeler toplumda çok ciddi sorunları beraberinde
getiriyor.
Sayın milletvekilleri, bu yasa tasarısında İşsizlik Fonu’yla
ilgili bir düzenleme var. Tabii bu İşsizlik Fonu’yla ilgili düzenlemeler de ne
yazık ki olumlu bir düzenleme değil. Bu İşsizlik Fonu’nda devlet istediğinde
yüzde 30, hatta yüzde 50’ye varana kadar üzerinde tasarruf kullanabilecek.
Zaten bugüne kadar uygulanan İşsizlik Fonu ne yazık ki işçi ve emekçilerin
lehine kullanılmadı, orada birçok para birikti ama bunun nasıl kullanıldığı,
daha çok ekonomik krizin giderilmesi üzerinde kullanıldığı da biliniyor.
Biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak bu konuda bir kanun teklifi
verdik. Tabii ki kanun teklifimiz gündeme alınmadı, dikkate de alınmadı,
nedenleri de ortada. Bu kanun teklifimizin gerekçesi olarak: Küresel ekonomik
krizle birlikte işsizlik önlenemez boyutlara ulaşmıştır. Türkiye'nin en büyük
sorunu olan işsizliğe çözüm bulmak öncelikli hâle gelmiştir. Avrupa ülkelerinde
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra uygulanmaya başlanan işsizlik sigortası
Türkiye’de 2000 yılında kabul edilen bir kanunla yürürlüğe girmiştir ve 2009
yılında işsizlik ödeneği verilmeye başlanmıştır. İşsizlik sigortası, bir ülkede
sadece ekonomik büyümenin yeterli olmadığı, aynı zamanda sosyal refahın ve
gelişmenin sağlanması gerekliliğine dayanan bir yaklaşımla gelirin toplumda
adil ve dengeli bir biçimde paylaşılmasını amaçlayan bir sosyal devlet
uygulaması olmalıdır. Dolayısıyla, İşsizlik Fonu kâr amacı güdülmeden kamusal
bir yarar önceliğiyle kullanılması gereken bir fondur. Ancak, bu, ne kadar,
Türkiye’de böyle kullanılıyor, doğrusu tartışma konusudur.
TÜİK verilerine göre Türkiye’de Ekim 2010 işsiz sayısı 2 milyon
901’dir. Bu, işçi ve emekçilerin araştırmalarına göre -biraz önce de söyledim-
rakam çok daha büyük bir noktadadır, tarım dışı işsizlik yüzde 14,1 -işsizlik
oranı- genç nüfusta daha da kötü bir tablo söz konusudur, her 5 gençten 1’i
işsizdir. Bu resmî rakamlara bir de kayıt altına alınamayanlar eklendiğinde,
aslında, Türkiye’deki işsizlik rakamlarının ne kadar büyük olduğunu hepiniz,
sanıyorum, biliyorsunuz.
İşsizlik Fonu’ndan ise yararlanan kişi sayısı 2009 Şubat ayında
281.882, bu rakam mayıs ayına kadar artarak 313.860’a ulaşmıştır. Mayıs
2009’dan sonra ise işsizlik ödeneği alan işçi sayısı azalarak 2010’un Şubat
ayında 231.536’ya gerilemiştir. Dolayısıyla, İşsizlik Fonu’ndan yararlananlar
ilk aylarda yararlananlardan daha düşük hâle gelmiştir. Bu gerilemenin işsiz
kişi sayısının azalmasından kaynaklanması ya da biriken fonun yetersiz
olmasıyla alakası yoktur. Çünkü bu süre içerisinde işsizlik artarken fonda
biriken bütçe de giderek artmıştır. İşçi ve işverenden belli yüzdelerde kesilen
fonda yaklaşık 53 milyar TL var iken bunun sadece yüzde 20’si işsizlik ödeneği
için kullanılmaktadır ve toplam işsizlerin sadece yüzde 6’sı
faydalanabilmektedir. Bunun en büyük nedeni ise işsizlik sigortasına
başvurmadaki ağır koşullardır. Sigortalı işsizin işsizlik ödeneğinden
yararlanabilmesi için iş güvencesinin sona ermesinden önceki son yüz yirmi gün
prim ödeyerek sürekli çalışmış olması son üç yıl içerisinde de en az altı yüz
gün prim ödemiş olması gerekmektedir. Kendi istek ve kusuru dışında işini
kaybetmiş olması gerekmektedir aynı zamanda. Uygulamada ise bu şartların
hepsini taşımanın zorluğundan dolayı çok az kişi fondan faydalanabilmektedir.
Sayın milletvekilleri, buradaki rakamlar bile aslında Türkiye’deki
İşsizlik Fonu’ndan, 10 milyona yakın işsiz varken İşsizlik Fonu’ndan ne kadar
kişinin faydalandığını ve bunun hangi amaçla kullanıldığını çok net olarak
göstermektedir. Bugün yapılan düzenlemede de aslında bu fonda birikmiş paranın
başka alanlarda kullanılmasının önü açılmaktadır. İşte burada sosyal adaletten
bahsetmek mümkün müdür? Burada gerçekten işçinin, emekçinin hakkının
korunduğundan bahsetmek mümkün müdür? Burada işsizlikten dolayı bunalıma giren
ya da sorunlar yaşayanlara çözüm bulmak, en azından bir iş bulana kadar
toplumda refah içerisinde yaşamasını öngörmek mümkün müdür? Yani burada sosyal
devlet olgusu denilen bir durum yoktur. Aksine “Biz her alanda nasıl rant elde edelim, İşsizlik Fonu’nu nasıl ranta dönüştürelim,
bunun üzerinden nasıl bir kâr elde edelim?” yaklaşımı vardır. Bu yaklaşım
Türkiye’de ne yazık ki asıl problemlerin de kaynağıdır. AKP İktidarının
zihniyeti budur. Zihniyet budur ki uygulama da bu noktada oluyor. Farklı bir
uygulama beklemek zaten mümkün değildir diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şahsı adına Kütahya milletvekili Hasan Fehmi Kinay, buyurun.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; 606 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına
İlişkin Tasarı hakkında üçüncü bölüm üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, gerçekten Türkiye’de gerek ekonomik birimleri
gerekse çalışma hayatını oldukça yakından ilgilendiren çok önemli bir yasayı
müzakere etmekteyiz. Tabii ki üçüncü bölüm belki de istihdam paketi olarak
ifade edebileceğimiz bir değer taşımaktadır. Türkiye’de ekonomik birimlerin
borçlarının yapılandırılmasına ihtiyaç duyulduğu kadar işsizlikle mücadeleye de
belki de çok daha fazla etkin bir şekilde mücadele vermemiz gerektiği bir
dönemdeyiz. Ben bu noktada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız ve bağlı
birimler tarafından olgunlaştırılan bu üçüncü bölüme ilişkin gerekli
düzenlemeler, yasal düzenlemeler nedeniyle Bakanlığımız ve yetkililerine
teşekkürlerimi arz ediyorum.
Bu üçüncü bölümde neler öngörülmüş? Şimdi, ana hatlarıyla, temel
başlıklarıyla bunlara değinmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi, Hükûmetimiz döneminde çok sayıda istihdam paketi
açıklandı. Özellikle 2009 yılı kriz şartlarını hafifletmek üzere, ekonomik
birimlere, istihdam açısından daha fazla bu kapasiteyi artırmak amacıyla
birtakım teşvikler getirildi. Genç ve kadın işsiz olarak nitelendirdiğimiz
önemli bir işsiz kesimin, Türkiye’nin yapısal sorununun giderilmesi için de bir
teşvik düzenlemesi yapmıştık. Tabii ki buna benzer teşviklerin daha kalıcı hâle
getirilmesi ve etkin olarak kullanılması için, işte bu yasal düzenlemede,
üçüncü bölümde bunlara ilişkin birtakım düzenlemeler getiriliyor.
Türkiye’de, staj imkânı, istihdamın sağlanabilmesi için belki de
en çok önem vermemiz gereken konulardan biri. Bundan önce hâlen yürürlükte olan
mevzuat kapsamında, işyerlerinde çalıştırılan işçi sayısı 20 ve üstü olmak
kaydıyla staj yapmasına imkân verilirken, artık biz bu rakamı 10’a düşürüyoruz.
Böylece çok daha fazla küçük ve orta boy işletmede de öğrencilerimiz staj yapma
imkânı elde etmiş olacaklar. Çalışma hayatına, iş hayatına belki de en önemli
basamak da böylece bu zeminde güçlendirilmiş oluyor.
Bir diğer düzenleme: Kısmi süreli çalışan sigortalılar artık eksik
kalan günlerini tamamlayabilecekler. Daha önce değerli muhalefete mensup milletvekili
arkadaşlarımızın burada, özellikle kısmi süreli çalışmalarda ortaya çıkan
kayıpların -birçok vurgu yapılmıştı- emekliliği imkânsız hâle getirdiği yönünde
birtakım tepkiler ortaya koymuşlardı. İşte, bu sizin pek de desteklemeye
gönüllü olmadığınız yasayla biz, gerçek anlamda, o kısmi süreli çalışan
arkadaşlarımıza sigortalı sürelerini 30 güne tamamlamalarına imkân getiriyoruz.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Kendileri öderse…
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Aslında burada bütün sendikaların bu
tür düzenlemeye destek vermeleri lazım.
Şimdi, kısa çalışma ödeneğiyle ilgili, daha evvel, uluslararası
bir kriz ortaya çıkacak, Türkiye bu krizden etkilenecek ve böylece kısmi
süreli, kısmi çalışma ödeneği uygulaması söz konusu olacaktı, artık sektörel ve
bölgesel birtakım krizler de bu ödenekten yararlanmayı imkân hâline getiriyor.
Biraz evvel değerli konuşmacı arkadaşımız, işsizlik sigortasından,
işsizlikle mücadelede Hükûmetin çok daha fazla kaynak kullanacağına ilişkin
konuyu eleştiri malzemesi yaptı, ben de hayretle izledim. Şimdi, Türkiye’de
eğer işsizlik sorunu Türkiye’nin en önemli maddelerinden biriyse, burada
işsizlik sigortasında birikmiş fonlardan, Hükûmet, işsizlikle mücadelede bundan
daha fazla yararlanmak istiyorsa buna destek vermemiz gerekmez mi değerli arkadaşlarım?
İşçi şikâyetleri aylarca sürüyordu, çalışma bölge müdürlüklerine yapılan
itirazlar bakanlığa intikal ediyordu, altı ay süren, çok haklı sebeplerle,
işçilerimizin haklı gerekçelerle öne sürdükleri talepler yerine
getirilemiyordu, görüşülemiyordu. Bunlar artık on beş gün içerisinde
cevaplanacak.
Esnek çalışma türlerine geçiyoruz. Belki de dünyada çoktan beri,
özellikle, gelişmiş ekonomilerde uygulanmakta olan bu esnek çalışma türlerini
biz çok çok daha önce yasalarımıza getirmeliydik, bu esnek çalışma anlayışını
Türkiye’de de çalışma hayatına uygulamaya geçirmeliydik.
Evet, bu yasa tasarısıyla ilgili, beş dakikalık süre içerisinde,
ancak bunları ifade edebildim ama çok daha etkin, diğer yasalarla ilgili,
maddelerle ilgili elbette ki arkadaşlarımız katkı sağlayacaklar.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şahsı adına İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sayılı Yasa Tasarısı’nın üçüncü bölümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sosyal Güvenlik Kurumunu, Karayolları
Trafik Kanunu ve çalışma hayatını ilgilendiren bu bölümde, diğer bölümlerde
olduğu gibi birbirinden kopuk, bütünlüğü olmayan, kalıcı düzenlemeleri
içermeyen hükümler yer almaktadır. Getirilen hükümler, genelde, emeğe, adil
demokratik çalışma düzenine, hepsinden öte ise sosyal devlete duyarsız AKP
zihniyetini yansıtan sakat düzenlemelerdir. Bu kapsamda, İşsizlik Sigortası
Fonu ile ilgili maddeler işsiz işçiye destek olmak yerine, bütçeyi fonlamak
anlayışı üzerine oturtulmuştur. Bu anlayışla, madde 69 ile fon gelirlerinin
yüzde 50’ye kadar olan bölümünün işsizlere doğrudan nakdi destek yerine bütçeye
aktarılabilmesinin yasal zemini oluşturulmaktadır.
Tasarıda yer alan kısa çalışma yaptırma kararına yönelik hususlar
da emekçilerin hak kaybına uğramalarına neden olacak tuzak düzenlemelerdir.
Tekelci sermayenin güdümüne girerek esnek çalışma koşullarını emekçilere
dayatmanızı kabul etmiyoruz, reddediyoruz.
Çerçeve madde 53 ile getirilmek istenen düzenleme ise yasama
organının yargıya açık müdahalesi niteliğindedir. Bu nedenle, Anayasa’nın
138’inci maddesine aykırılık içermektedir. Çerçeve madde 56 ve 57 ile trafiğe
tescil ile ilgili işlemlerde gerçek ve tüzel kişilerin de yetkili kılınmak
istenmesi, kamu görevinin açıkça devri niteliğindedir. Bu, kabul edilemez.
Değerli milletvekilleri, AKP İktidarı altında ülkemiz yoksulluk ve
işsizlikten kırılıyor, toplumsal barışımız çatırdıyor. Sayın Başbakanın
iddialarının aksine, son sekiz yılda ülkemizde yoksulluk artmıştır. Türkiye
İstatistik Kurumunun harcama esaslı göreli yoksulluk oranları rakamları bunun
resmî kanıtıdır. Sosyal devleti âdeta çökertmiş olmanız sonucu günümüzde sadece
alt gelir grupları, kimsesizler, işsizler, işçiler, memur ve emekliler değil,
“orta sınıf” dediğimiz, normalde istikrarımızın omurgasını oluşturması gereken
kesim de yoksullaşmaktadır. Siz ise, kendi eseriniz olan bu toplumsal çöküntüyü
görmezlikten gelerek emeği daha da ezen, sosyal devleti daha da gerileten
yasalar çıkarmaya devam etmektesiniz. Tutsak olduğunuz neoliberal rant ekonomisi, sizi, yoksullaşan, işsiz kalan, geçinemeyen
yurttaşlarımızın rüyasından, gerçeklerinden ne yazık ki koparmış durumdadır.
Bunun bedelini sandıkta ağır ödeyeceksiniz.
Değerli arkadaşlar, iktidarda öncelikli hedefimiz, koruyucu sosyal
refah devletini gerçekleştirmek, işsizliği, açlığı ve yoksulluğu yenmek
olacaktır. Hedefimiz, işsizliği istikrarlı bir şekilde yüzde 5’in altına
indirmek, giderek tam istihdamı sağlamak olacaktır. Sömürüye set çeken, emeğe
saygılı bir düzen kurmak, asgari ILO standartlarında yapılanmış çağdaş bir
çalışma düzeni kurmak olacaktır. Örgütlenme haklarını çiğneyen güvencesiz
taşeron işçiliğine, 4/B ve 4/C gibi emekçiyi mağdur eden uygulamalara son veren
bir kamu çalışma düzenini yaratmak olacaktır. İş güvencesi ve akdin feshine
yargı denetimi önündeki tüm engellerin kaldırılmış olduğu bir ileri kamu
çalışma ortamını sağlamak olacaktır.
Değerli milletvekilleri, CHP iktidarında, bu yasayla geriletmekte
olduğunuz işsizlik sigortası uygulamasını emekçiler lehine geliştireceğiz,
kurumsal yapısını güçlendireceğiz. Bu çerçevede, işsiz kalanların işsizlik
ödeneği aldıkları sürece sosyal sigorta primleri İşsizlik Sigortası Fonu’ndan
karşılanacaktır. İşsizlik sigortası ödemelerine hak kazanmak kolaylaştırılacak,
ödeme tavan ve tabanı yükseltilecek, ödemelerin daha uzun süreyle devam etmesi
sağlanacaktır. İşsizlik sigortası ödemelerinden artacak kaynak ise, fonun
kuruluş amacının dışına çıkmamak kaydıyla, işsizlikle mücadeleye dönük DPT
tarafından onaylı projelerde kullanılacaktır.
Ülkemizin emekçileri, üreticileri ve işsizleri, hak hukuk
dinlemeyen baskıcı yönetiminizin mağdurları, oyununuzu bozmaya, yarattığınız
sömürü düzenini sandıkta ters yüz etmeye kararlıdır.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, üçüncü bölümün görüşmelerinin devamına
ilişkin İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır.
Önergeyi gerekçesiyle birlikte okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
TBMM İçtüzüğü'nün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan 606
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü Bölümünün görüşmelerinin devamına karar
verilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzaçebi |
|
Harun Öztürk |
Hüseyin Pazarcı |
|
Trabzon |
|
İzmir |
Balıkesir |
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
|
Sacid Yıldız |
|
Malatya |
|
|
İstanbul |
Gerekçe:
Hükümet, kriz Türkiye'yi teğet geçecek demesine rağmen, gerekli
tedbirler zamanında alınmadığı için, artan işsizlik ve iflaslar nedeniyle
dünyada krizden en çok etkilenen ülke bizim ülkemiz olmuştur.
Hükümet programlarında; kayıtdışı ekonomiyi ödüllendiren, kamuya
olan güveni sarsan ve kayıtdışılığı özendiren her türlü af ve borç
yapılandırılması beklentisinin önüne geçilecektir, denilmesine rağmen, dokuz
yıllık dönemde defalarca af tasarısı yasalaştırılmıştır.
Sayın Başbakan, dilediği tasarıyı dilediği komisyona havale
ettirerek, toplumun değil kişilerin özel çıkarlarını kollayan tasarıları
ihtisas komisyonlarından ve kamuoyundan kaçırmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Başkanlığı seçimleri ile anayasa
değişikliklerinde ortaya konulan dayatmacı tavır sürdürülmektedir.
Geçen hafta Adalet Komisyonunda yüksek yargıyı ele geçirmeye
yönelik tasarının görüşmeleri sırasında yaşananlar hepimizi derin
kaygılandırmıştır.
Hükümet, bu Torba Tasarı ile, muhalefetin
itiraz etmediği; yeniden yapılandırma, SSK ve Bağ-Kur emekli maaş artışları,
öğrenci affı gibi konuları ile birlikte, adrese teslim bazı düzenlemeleri de
yasalaştırmak istemektedir.
9 yıldır beceriksiz yönetimi ile milleti borç batağına saplayan
AKP, şimdi seçim öncesi bir şey yapıyormuş gibi görünmeye çalışmaktadır.
Ekim 2010'da, SSK ve Bağ-Kur emekli maaşlarına en az 60 lira artış
yaptığını müjdeleyen sayın Başbakana, bu maaş artışını
yapmak için niçin Torba Tasarıyı beklediğini sormak gerekir.
Maaş artışlarının 2011 bütçe kanununa eklenmesi önerimizi niçin
reddettiklerini sormak gerekir.
Bu konudaki bir maddelik ayrı kanun teklifimizi niçin gündeme
aldırmadıklarını sormak gerekir.
Bu soruların cevabı, yetersiz maaş artışlarının Hükümet tarafından
Torba Tasarıya lokomotif olarak konulmasında aranmalıdır.
Bu Torba Tasarıda da, bon bon şekerlerinin yanında zehirlileri de
vardır.
Gençlere ihbar ve kıdem tazminatı ödememek için deneme süresi iki
aydan dört aya çıkarılmaktadır.
Mevsimlik işçilere, özellikle turizm sektöründe çalışanlara, fazla
çalışma ücreti ödememek için denkleştirme dönemi 2 aydan 4 aya çıkarılmaktadır.
Hazineden karşılanması gereken istihdamın teşvikiyle ilgili
giderler, tümüyle işsizlik sigortasına yıkılmaktadır.
Sektörel ve bölgesel krizler bahane edilerek, işsizlik sigortası
fonu kısa çalışma ödeneği adı altında tümüyle işverenlerin hizmetine
sunulmaktadır.
Kısmi çalışma, evden ve uzaktan çalışma yöntemleri ile
yaygınlaştırılarak çalışanların mali ve sosyal hakları, iş güvenceleri ve
örgütlenme hakları ellerinden alınmaktadır.
Kısmi çalışmanın yaygınlaştırılmasıyla birlikte, emeklilik
hayalleri suya düşen işçilere, eksik çalıştığınız sürelerin primlerini kendiniz
yatırırsanız, emeklilik ve genel sağlık sigortasından yararlanabilirsiniz
diyerek, işçilerle adeta alay edilmektedir.
İl özel idarelerine sürülen işçiler, yeni bir sürgüne tabi
tutulmak, mali ve sosyal hakları ile örgütlenme hakları ellerinden alınmak ve
güvencesiz bırakılmak istenmektedir.
Kadroların iptali ve keyfi geçici görevlendirmeler yoluyla
memurların siyasi sürgüne tabi tutulmalarının hazırlıkları yapılmaktadır.
Bir gün bile memuriyeti olmayanlar genel müdür ve müsteşar
yapılmak istenmektedir.
Turizmde, verilen izinlere aykırı olarak yapılan yapılaşmalarla
ilgili cezalar, hem geçmişe hem de geleceğe yönelik olarak azaltılmakta ve
azaltılan cezaların ödenmesi kaydıyla her türlü hukuksuzluk
meşrulaştırılmaktadır.
AKP tarafından 2004 yılından itibaren teşvik amacıyla verilen arsa
ve araziler, teşvikin gereği yerine getirilmemiş olsa bile, yandaşlara yok
pahasına satılmak istenmektedir.
Yap-İşlet-Devret modeliyle yapılan ihale sözleşmeleri YPK'nın
denetiminden kaçırılmak istenmektedir.
BDDK, SPK, Türkiye Kalkınma Bankası ve Vakıflar Bankasının
merkezleri İstanbul'a taşınarak Ankara'nın içi boşaltılmak istenmektedir.
Yükseköğrenimde okuldan atılma kaldırılıyor görüntüsü atında,
paralı yüksek öğrenime adım atılmak istenmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, on beş dakika süreyle soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz.
Sayın Ağyüz, buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, torba yasayı protesto etmek için Ankara’ya yürüyen
sendikacılara, sendika üyelerine Ankara Valisinin verdiği şehre sokmama kararına
katılıyor musunuz? Bu kararın geçerliliği veya uygulaması doğruysa, bu, ileri
demokrasiyle ne derece bağdaşır?
Emeklilerin intibak yasasına sözünüz var “çıkaracağız” dediniz. Ne
zaman Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek?
Kamu görevlisi sayılan muhtarlarımızın maaşlarının artırılıp
sosyal güvenlik primlerini devletin ödemesini sağlayacak düzenlemeyi bu torba
yasa içine neden sokmadınız? Sizin demeçlerinizde asgari
ücret, emeklilerin aldığı maaş açlık sınırının altında. Bunları
düzenlemek için neden adım atmıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sosyal Güvenlik Kanunu’nun 50’nci maddesinin ikinci
fıkrası uygulamadayken kısmi süreli çalışanlar da işsizlik ödeneğinden
gerçekten yararlanabilecekler midir?
Üçüncü bölümün 52’nci ve 72’nci maddeleriyle yapılacak yeniden
yapılandırma ile devletin ne kadar kaynak ayırması gerektiğini öngörüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Uslu…
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana kısa bir sorum olacak. İşsizlik Sigortası Fonu’nda
bugüne kadar biriken para ne kadardır? Bunun kullanımına ilişkin esaslar nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Öztürk…
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tarımsal faaliyette bulunması nedeniyle sattığı ürün bedellerinden
BAĞ-KUR primi kesintisi yapılanların BAĞ-KUR sigortalısı olarak tescillerinin
yapılmadığı ve iş mahkemelerinde hizmetlerini tespit ettirmeye zorlandıkları
ifade edilmektedir. Bu doğru mudur? Doğru ise bu durumu idari bir düzenlemeyle
düzeltmeyi düşünür müsünüz, yoksa bütün vatandaşları yargıya mı göndermeyi
tercih edersiniz? Eğer idari tasarruf yeterli değilse bu konuda yasal bir düzenleme
yapmayı öngörüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakan, yasada herkese mavi
boncuk dağıtmışsınız ama çiftçiye, köylüye bu yasada bir şey yok. Zeytin
üreticisi çok zor durumdadır. Komşu ve yabancı ülkelerde verilen desteklerden
vazgeçtik. Zeytin üreticisine, yağın litresine 1 lira bir prim vermeyi düşünür
müsünüz? Sizden artık umudunu yitirmiş zeytinciye bir ışık yakar mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olalım.
Sayın Taner…
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, Maliye Bakanlığının Hesap
Uzmanlar Kurulu verilerine göre 2010 yılı vergi incelemeleri neticesinde her
100 liralık kazancın 82,5 lirasının vergisinin ödenmediği ve kaçırıldığı beyan
edilmektedir. Torba kanunlarla yeni aflar getireceğinize vergi kayıp ve
kaçaklarını önleyici tedbirleri alsanız vatandaşın üzerindeki ÖTV ve KDV gibi
dolaylı vergi yükünü düşürmüş olmaz mısınız? Böyle bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bilindiği gibi Kütahya ili Emet ilçesinde bulunan
Emet Bor İşletmesinde alt işveren tarafından tiraj
yani bor madeni ayıklama işinde çalıştırılan 160 işçinin ilgili yönetmelik
hükümlerine aykırı çalıştırıldığı gerekçesiyle Bakanlığınızca Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı aleyhine dava açılmıştı ve bu dava sonucunda Bakanlığınız
müfettişlerinin raporu doğru bulundu. Bu rapor doğrultusunda ve sizin açtığınız
dava sonucunda şimdi orada çalışan 160 işçinin son durumu nedir? Bunların
sorunu nasıl çözülecektir? Bu torba kanun içerisinde bunların sorununu çözmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Paksoy…
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sosyal Sigortalar Kanunu 2008 yılında yürürlüğe
girerken, kamuoyunda, siyasiler ve üst düzey görev yapan bürokratlar tarafından
yaşı küçük çocuklarının sigortalı yaptırıldığı sık sık gündeme gelmişti, hatta
Sayın Cumhurbaşkanı ve bazı bakanların çocuklarını sigortalattığı söylenmişti. Lakin, sizin Bakanlığınızda çocuklarını sigorta yaptıran
müdür ve görevlilere uyarı cezası verildiği söylenmektedir.
Sayın Bakanım, siz çalışanlarınıza uyarı cezası verdiniz,
siyasiler ve üst düzey bürokratlara ceza verildi mi? Verilmediyse ceza
alanların günahı nedir? Bu konuda adaletin tecelli ettiğine inanıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Esnaf kefalet kooperatifinden kredi
kullanan esnafımız borçlarını ödeyemedikleri için çok zor durumda kalmışlardır.
Almış oldukları kredinin faiz oranı yüzde 6 iken, ödeyemeyince temerrüt ile
beraber bu oran yüzde 44’lere çıkmıştır. Torba kanun içerisine bu mağdur olan
insanların sorunlarını koymayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Yaman…
M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 160 bin kişiyi aşacak bir ordu gibi çalışan özel
güvenlik birimlerinde çalışan insanların sizlerden bu torba yasasında büyük
beklentileri vardı. Hep, telefonlarım kaç gündür çalıyor ve “Bu konuda bizimle
ilgili bir düzenleme var mı?” diye soruyorlar. Ben de bu Meclisten sürekli
bunların sorunlarını dile getirdim. Herhâlde gelecek bahara kaldı ancak bu
çalışmalar sırasında vereceğimiz bir önerge ile asgari ücretle çalışan, açlık
sınırı altında çalışan bu 160 bini aşkın özel güvenlik birimlerindeki kişilerin
durumlarıyla ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Bunların
maaşlarının açlık sınırının üzerine çıkarılması, en azından asgari ücretin 2
misline çıkarılması bir zorunluluk hâline gelmiştir ve hepsi de bu torba
yasadan büyük umutlarla bekliyorlar. Bu konuda bir düzenleme yapacak mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, tek soru
soruyorum. Mahalle ve köy bekçilerinin emniyet hizmeti tazminatını verecek
misiniz? Muhtarların maaşında herhangi bir iyileştirme yapacak mısınız?
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Çok
değerli arkadaşlar, yine notlarıma göre sondan başlayacağım, beni affedin
lütfen.
Sayın Aslanoğlu’nun söylediği mesele, bu, özellikle mahalle
bekçilerinin, köy bekçilerinin tazminatıyla ilgili mesele… Çok sıklıkla dile
getiriyorsunuz ama orada bu bekçilerin emniyet sınıfı hizmetine alınmalarının
çok yeni olduğunu biliyorsunuz. Ondan önce emniyet sınıfı alanında değildiler
ve düz memur görünüyorlardı veya işçi görünüyorlardı. Şimdi ben size bir soru
sorayım, bu kadar sıklıkla ve ısrarla söylediğinize göre: Benzer durumda memur
gözüken milyonlara yakın insanlar varken, onlardan farklı bir şekilde yeni sisteme
girmiş ve emniyet sınıfına kabul edilmiş insanlara ilave tazminat verilse,
adalet sağlanmış olur mu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kanunu o şekilde kabul ettiniz
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Şimdi,
mevcut emniyet hizmetlerine girdikten sonra herkes primini ona göre yatıracak.
Sosyal güvenliğin mantığı, yatırdığınız prim ve aldığınız maaşla irtibatlı bir
mantıktır. Herkes emniyet sınıfına girdikten sonra primini yatırır ve maaşını
da ona göre alır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kanun geçerken bakın
tutanaklara.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Dolayısıyla o konuda bence ölçüyü kaçırmadan o konularda talepte bulunmakta
yarar var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tutanaklara bakın Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Muhtarlarla alakalı hususa gelince: Muhtarlarla ilgili ben İçişleri
Bakanlığımızın bir çalışma yaptığını biliyorum. O çalışma yapılıp
tamamlandıktan sonra sizlerle paylaşılır zaten.
Sayın Yaman’ın özel güvenlik elemanı olarak çalışanlarla ilgili
söylediği husus… Doğrusu, tam olarak anlayamadım soruyu, ancak eğer özel
güvenlikten bahsediyorsak ve bunlar özel sektörde çalışıyorlarsa onların ücret
ve maaşlarını belirlemek, devlet tarafından belirlenmesi hukuken doğru bir şey
değildir. Bunlar serbest piyasa şartlarında belirleniyor, arz ve talebe göre
yürütülüyor, Hükûmet olarak biz asgari ücreti zaten belirleyip ilan ediyoruz,
onun altında çalıştırılması mümkün değil, bununla ilgili eğer bir şikâyet ve
sorun varsa onu bilelim, takibini yapalım. Dolayısıyla, idari anlamda çözelim.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Bu torba yasayla asgari ücrette bir düzeltme
yapabilirsiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Nasıl
yapabileceğiz?
M. NURİ YAMAN (Muş) – Asgari ücretin en azından, ilgili yasasında
bir değişiklik yaparak…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Maaşını
artırın mı diyeceğiz?
M. NURİ YAMAN (Muş) – …asgari ücretin 2 misli diyebilirsiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Özel
sektör için böyle bir şey mümkün mü?
M. NURİ YAMAN (Muş) – Özel bir yasası vardır, özel güvenlik
birimlerinin yasasında bu düzeltmeyi yapabilirsiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Evet,
arkadaşlar, pekâlâ.
Esnaf kredi kooperatiflerinden kredi alanlarla ilgili olarak…
Arkadaşlar, bu kanunda kamu alacaklarıyla alakalı hususlar düzenlendi, kamunun
dışındaki alacaklar için ilgili kurumun talebi göz önünde bulunduruldu. Esnaf ve
kredi kooperatiflerinin bu alacakların yapılandırılmasıyla ilgili bir talebi
olmadığı için maalesef bu kanunda yer alamadılar.
Onun dışında, tarım sigortalılarından yapılan tevkifatla ilgili
olarak… 1994 yılından itibaren bu tevkifat yapılıyor biliyorsunuz, yapılan
tevkifatlara göre sigortalılık kaydı oluşturulmaması nedeniyle 2007 yılına
kadar 45 bin dolayında dava olduğu dikkate alınarak 2007 yılında çıkarılan
tebliğle tevkifat yapılmışsa ve ilgili birlik tarafından kuruma kesintiler
aktarılmışsa, tescilleri yapılmış ve hâlen de yapılmaktadır. Birliklerce
yapılan bu kesintiler kuruma aktarıldıktan sonraki tarım faaliyetleri süresince
sigortalılık süresi oluşturulmaktadır.
Sayın Paksoy’un yaşı küçük çocukların sigorta yaptırılmalarıyla
ilgili olarak sorduğu soru. Çok açık ve net bunu ifade etmeliyim: Kendi
kurumumda, konuyla ilgili olarak, eğer kendi çocuğunu kurumun yöneticisi olarak
sigortalı hâle getirmişse hak etmediği hâlde, tek tek her birisinin tespitini
yaptım, sadece kınama cezasıyla da bırakmadım. Alt düzeydeki memurlarda belki
kınama ve uyarı türü cezalar verdim ama yönetici seviyesinde olanları da
görevden aldım, hatta bu maksatla bir kurum başkan yardımcısını, birçok il
müdürü veya il müdür yardımcısını görevinden aldım. O konuda, kurumsal olarak,
yapılmış hatanın karşılığı ne ise o verilmiştir ama onun dışındakileri takdir
edersiniz ki takip etmesi gereken ben değilim. Sadece kurumsal olarak, yine bu
tip haksız sigortalılar varsa onların sigortalılıkları iptal edilmiş,
haklarında ilgili yerlere bilgi verilmiştir, gereğini onlar yaparlar diye
bekliyorum.
Kısmi süreli çalışanlarla ilgili olarak da biliyorsunuz yine 5510
sayılı Kanun’un 50’nci maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde, isteğe bağlı
sigortalılık priminin ödenmesinde işsizlik sigortası priminin ödenmesine engel
teşkil eden bir durum yok. Biz konuyla ilgili çalışmalarımızı da yürütüyoruz,
gerektiğinde bunlar da işsizlik sigortasından yararlanabilecekler, onunla
ilgili herhangi bir hukuki engel kalmıyor.
Kütahya Emet’te alt işveren tarafından çıkarılan 160 işçiyle
ilgili olay hakkında, doğrusu, hukuki sürecin tamamlandığına dair bir bilgim
yok, tamamlanmışsa bir daha gözden geçireceğim. Bu sebeple, olayı inceledikten
sonra size bilgi arz ederim.
Evet, arkadaşlar, onun dışında ana hatlarıyla sorularınızı
cevaplandırdım. Şayet unuttuklarım varsa bunları da notlarımın arasına alıp…
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Ankara Valisinin kararı ne oldu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Arkadaşlar, idari olarak, herhangi bir ilin valisinin verdiği bir kararla
ilgili benim bir değerlendirme yapmam söz konusu değil, ben sadece genel bir
şey söyleyebilirim.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Ama Hükûmetsin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
İşçilerimiz kendileri bir sorun gördüklerinde veya bir haksızlığa muhatap
olduklarında veya bir beklentilerini dile getirmek istediklerinde özgürce
gösteri yapabilirler. Bu dileklerini kamuoyunun nezdinde dile getirebilirler,
gösteri de yapabilirler. Bunları hukuka uygun olarak yapmak şartıyla onların
yapacağı her türlü gösteride ve ortaya koydukları tepkide yanlarındayım ve
onları desteklerim ama şu anda torba kanun olarak dile getirilen ve bu maksatla
yapılan gösterilerde, esasında torba kanundan çok sendikal hak ve özgürlüklerle
ilgili meseleler dile getirilmekte ancak torba kanun bahane edilmektedir.
Burada da ben bir çelişki görüyor, bunu açıklamayı da vazife biliyorum.
Hakikaten, işçilerimizin dile getirdiği taleplere baktığınızda,
daha çok sendikal hak ve özgürlük talebinde bulunmaktadırlar. Bu talepler çok
doğru taleplerdir ve biz de zaten özellikle Avrupa Birliğinin ve ILO’nun
standartlarına uygun Türkiye’de her türlü işçi hak ve özgürlüğünü sağlamaya
hazır olduğumuzu ifade ediyoruz. Ne yazık ki bazı işçi gruplarımız veya sendikalarımızsa
buna itiraz ediyorlar. Bu açıdan bakıldığında, normal şartlarda, bugün, işçi
hak ve özgürlükleriyle ilgili konuda gösteri yapan sendikalarımızla biz beraber
aynı şeyi düşünüyor olmakla birlikte, sendikalarımızın tepkilerini bize
gösteriyor olmalarını da çok doğru bir yaklaşım olarak değerlendirmiyorum.
Hakikaten, bu sorunda Hükûmet olarak hiçbir karşı çıkışımız yok.
İşçilerimiz bugün sendikal hak ve özgürlük olarak neyi istiyorlarsa bir
fazlasını yapmaya biz hazırız yeter ki işçi sendikaları bu konuda bize destek
versinler ve bu maksatla yapılacak gösterilerin de muhatabının biz değil -çok
doğruca, dürüst bir şekilde- diğer bu işe karşı çıkan sendikalar olması
gerektiğini ifade etmem lazım.
Onun dışında, bugün, torba kanunla ilgili dile getirilen ve torba
kanunun adına yapılan tepkilere baktığınızda, torba kanunun içeriğiyle alakalı
olmadığını siz de göreceksiniz ve ben bu konuda birazcık haksızlığa uğradığımız
kanaatini taşıyorum.
İntibakla ilgili de bir açıklama yapmak isterim. Bugüne kadar,
intibak meselesiyle ilgili benim sözlerim maalesef çok istismar edilmiştir.
Ben, her zaman ve biraz da ihtiyatlı bir şekilde, intibak konusunu
çalışacağımızı, işin içinden çıkılıp çıkılamayacağına dair bir model
geliştirirsek ancak o zaman meseleyi kamuoyuyla paylaşacağımızı söyledim.
İntibak meselesini biz inceledik. İntibak meselesi, bugün
teknik olarak bile çözülmesi imkânsız bir sorun olarak gözüküyor; getireceği
ilave maliyetlere de bakıldığı zaman, kamu sosyal güvenlik sisteminde aktüeryal
dengeleri altüst edecek gibi de bir sonuç ortaya çıkarıyor; yaklaşık olarak her
yıl 8 milyar liralık ek bir maliyet ve beraberinde yine adaletsizliği daha da
teşvik eden bir sonuç doğuracak gibi görünüyor.
BAŞKAN – Sayın Bakanım, son cümlenizi alabilir miyim. Süremiz tamamlandı.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Pekâlâ.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Eğer cevap veremediğim sorular
olmuşsa onları da yazılı olarak bildireceğim. Arz ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde 52’ye bağlı geçici madde 28 üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 nci
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 28 inci maddenin birinci
fıkrasının birinci cümlesinde geçen “2008 yılı Ekim, Kasım ve Aralık aylarına”
ibaresinin, “bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihe kadar geçen aylara” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Erkan Akçay |
Oktay Vural |
|
Konya |
|
Manisa |
İzmir |
|
Mehmet Günal |
|
E. Haluk Ayhan |
Kadir Ural |
|
Antalya |
|
Denizli |
Mersin |
|
|
|
Ahmet Bukan |
|
|
|
|
Çankırı |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 52 nci maddesi ile 5510 sayılı kanuna eklenen Geçici Madde
28’in aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
İstanbul |
|
İzmir |
Malatya |
|
Yılmaz Ateş |
|
Abdullah Özer |
Kemal Demirel |
|
Ankara |
|
Bursa |
Bursa |
Geçici Madde 28- Geçici 11 inci maddenin altıncı fıkrasında
öngörülen yükümlülükler ile 2008 yılı Ekim, Kasım ve Aralık aylarına ilişkin
olmak üzere 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındaki
sigortalılara ilişkin asıl veya ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerine
ilişkin yükümlülüklerin yasal süresi içinde yerine getirilmemiş olması halinde,
102 nci maddede öngörülen idari para cezaları yerine, işyeri bildirgesi ile
belgenin asıl veya ek olma durumuna göre belgede kayıtlı sigortalı başına
uygulanabilecek oran da dikkate alınarak her bir aya ait aylık prim ve hizmet
belgesi için ayrı ayrı olmak üzere asgari ücret tutarında idari para cezası
uygulanır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirel.
KEMAL DEMİREL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın 52’nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun’a eklenen geçici madde
28 ile ilgili söz almış bulunuyorum.
Verdiğimiz önergenin amacı, bu madde ile kamu kurumlarının Sosyal
Güvenlik Kurumuna ödemeleri gereken cezaları hafifleten bir düzenlemedir.
Önergemiz, madde ile ilgili kısıtlamanın kaldırılmasına ilişkindir.
Değerli milletvekilleri, bu kanunla, ekonomik krizden etkilenen ve
zamanında ödenemeyen kamu borçlarının tahsili noktasında kişilere ve
işletmelere kolaylık getirilmesi amaçlandığı söylenirken ve ifade edilirken
onunla birlikte işçilerin ve emekçilerin haklarının yok edilmesinin de önünü
açan bir kanunla karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, bu kanunla ilgili konuşurken, yine
geçen yıllarda trafik müşavirliği yapan ve ellerinde bu belgeleri bulunan
yaklaşık 600 bin kişiyi ilgilendiren ve iki yıldan beri görüş ve önerilerinin
dikkate alınmasını bekleyen ama bir türlü görüş ve önerileri dikkate alınmadığı
için ekmekleriyle oynanan kişilerin de burada istek ve dileklerini dile
getirmek istiyorum. Bu insanlar,
trafik müşavirlikleri belgeleri elinden alındıkları için şu anda mağdur
durumdalar ve bu işleri yapanlar bir başka kurumlar ama bu işleri başka
kurumlar yaparken şu anda o mağdur edilen insanların ekmek paralarını nasıl
kazandığını, çoluk çocuklarının nafakalarını nasıl kazandığını acaba araştırdınız
mı? Trafik müşavirlerine giderek onların bu dertlerini ve sıkıntılarını
dinlediniz mi? Onların bu sıkıntılarını aşmak noktasında onlara nasıl destek
oldunuz? Kaldı ki onlar her konuda yardımcı olacaklarını belirtmelerine rağmen,
her kapıyı çalıp dertlerine çare olmasını istemelerine rağmen, maalesef, onlara
gereken destek sağlanmamış ve o trafik müşavirleri de ekmek dertlerine
düşmüşlerdir. Hem burada kanun teklifleri getireceğiz, kamu borçlarının tahsili
noktasında kolaylıklar sağlayacağız ama öte yandan, bazı esnaf kardeşlerimizin
de dükkânlarını kapatmanın yollarını açmış olacağız. Buradaki çelişkiyi
özellikle bir kez daha vurgulamak istiyorum. Kaldı ki bu insanlar, aynı zamanda
yanlarında insanlar çalıştırdıkları için istihdama da katkı sağlıyorlardı.
Yine geçenlerde, 25/11/2010 tarihinde
kabul edilen ve 10/12/2010 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 6083 sayılı
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun yürürlüğe
girdi. Bu Kanun’un 2’nci maddesinin (g) bendinde, emlakçılarla ilgili bir buçuk
satırlık bir yer ayrıldı, herhangi bir net açıklama da yok. Türkiye
Tüm Emlak Müşavirleri Federasyonu ile Bakanlık yetkilileri, yapılan ortak
toplantıda, bu Yasa’yla ilgili yönetmelik hazırlanırken bunlarla bir araya
geleceklerini, görüş alışverişinde bulunacaklarını ve yönetmeliği bu şekilde
çıkaracaklarını belirtmelerine rağmen, İnternet sitelerinde, bu Emlak
Müşavirleri Federasyonu ve yöneticilerin görüşlerini almadan, onları
dinlemeden, onlarla bir araya gelmeden böyle bir taslak hazırlamışlar ve
İnternet sitesine sunmuşlar ve bunun üzerine, bu taslakta, ne yazık ki mevcut
yönetmelikte bu işi yapan emlakçıların sorunlarıyla ilgili en ufak bir açıklama
ve görüş yer almamış ve daha sonra, ne olduysa, bu taslak tekrar siteden
kaldırılmış.
Burada, şimdi, ben özellikle soruyorum: Evini geçindiren, birçok
kişiye istihdam sağlayan, vergi, stopaj, KDV, SGK primi, peşin vergi ödeyen,
ülke genelinde 200 bine yakın emlakçı arkadaşımız, esnafımız ne olacak? Bu 200
bin kişinin, yanında çalışanlarla, eş ve çocuklarıyla 1 milyon kişiyi bulan
insanlarımızın hâli ne olacak? Esnaflık yapan, emlakçılık yapan kardeşlerimizin
kazanılmış, müktesep haklarının kaldırılmamasını ve o haklarının devam etmesini
istiyoruz.
Bu arkadaşlarımız, bu yasa teklifi hazırlanırken bu yasaya destek
olmuşlardır ama bu yasanın sonucunda, ellerinden alınmaması gereken müktesep
hakları var. Biz de bu müktesep haklarının devamını istiyor, bu emlakçı
kardeşlerimizin hazırlanacak olan yasa ve yönetmelikte sözlerinin dinlenmesini ve
beraber hazırlanmasını istiyoruz.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 nci
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 28 inci maddenin birinci
fıkrasının birinci cümlesinde geçen “2008 yılı Ekim, Kasım ve Aralık aylarına”
ibaresinin, “bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihe kadar geçen aylara” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Bukan, buyurun.
AHMET BUKAN (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606
sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın geçici 28’inci
maddesinde verilen önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Partim ve şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetin 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na eklemeyi düşündüğü
hüküm şu: “2008 yılı Ekim, Kasım, Aralık aylarına ilişkin asıl veya ek
nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerine ilişkin yükümlülüklerin yasal
süresi içinde yerine getirilmemiş olması halinde, bu maddede sayılan
yükümlülüklerle sınırlı olarak 102’nci maddede öngörülen idari para cezası
yerine işyeri bildirgesi ile belgenin asıl veya ek olma durumuna göre belgede
kayıtlı sigortalı başına uygulanabilecek oran da dikkate alınarak her bir aya
ait aylık prim ve hizmet belgesi için ayrı ayrı olmak üzere asgari ücret
tutarında para cezası uygulanır.”
Bizim teklifimiz de, bu madde yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen
aylara ilişkin yükümlülüklerin de içerilmesini istemektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarı görüşmelerinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğü hükümleri dikkate alınmamıştır. Tasarının içerdiği
konular itibarıyla sekiz ayrı ihtisas komisyonunda ayrı ayrı görüşülmesi
gereken maddeler vardır. Başka komisyonların görev ve uzmanlık alanlarına giren
düzenlemeler ilgili komisyonlarda görüşülmeyerek İç Tüzük hükümleri ihlal
edilmiştir. Bu düzenlemeyle AKP esasen sekiz yıldır Türkiye’yi iyi
yönetmediğini ikrar etmektedir. Vatandaşlarımızın borcunu ödeyemez hâle
gelmesinin sorumlusu sekiz yıldır gerekli önlemleri almayarak ekonomiyi ve
vatandaşlarımızı kaderine terk eden AKP Hükûmetidir. İnsanlarımız mutsuz ve
geleceğinden umutsuzdur. Türk insanı kaderine terk edilmiştir. Önce borcunu
ödeyemez duruma düşürdüğü vatandaşlarımıza tam da seçim öncesine kolaylık
getirmeyi vadetmesi AKP’nin samimiyetsiz ve fırsatçı siyasetinin yeni bir
göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum AKP’nin sorunları çözmeyip
kronikleştirme ve sonra da istismar etme alışkanlığının bir başka örneğidir.
12 Eylül Anayasa reformu öncesi “12 Eylül’ü yargılayacağız ve
hesap soracağız.” diyerek halktan ve 12 Eylül mağdurlarından sahte gözyaşları
dökerek “evet” oyu isteyen AKP, dört aydır istismarın üstüne yatmış ve bu
sözünü inkâr ve unutturma gayretine girmiştir. Dört aydır bu konuda en küçük
bir gayret dahi gösterilmemiştir. 12 Eylül mağdurlarını insafsızca ve haksız
bir şekilde istismar eden AKP, bu konudaki gerçek yüzünü Plan ve Bütçe
Komisyonunda ve Mecliste Milliyetçi Hareket Partisinin son derece samimi ve iyi
niyetli ve mütevazı önerisini reddederek göstermiştir. AKP’nin 12 Eylül hakkında
Kenan Evren gibi düşündüğü anlaşılmaktadır.
AKP, seçime dönük popülist bir yatırım
çabası içerisindedir. Kapsamlı bir şekilde alacakların yeniden yapılandırılması
ile bir taraftan seçim ekonomisine kaynak yaratırken diğer taraftan da seçim
öncesinde devlete borçlu kesimlerin oylarının devşirilmesi hedef alınmaktadır.
Bu bizce etik bir davranış değildir.
AKP’nin seçim yatırımları yerine öncelikli olarak yapması gereken
şey, vatandaşlarımızın gelir düzeyini yükseltecek ve istihdamı artıracak
yapısal önlemleri almaktır, vatandaşlarımızı borçlarından yaşanabilir hâle
getirmektir. Türkiye ekonomisinin üretmeyen, ithal eden, tüketime dayalı
yapısını ve dolayısıyla sıcak paraya ve ithalata dayalı ekonomi anlayışını
kökten değiştirmelidir.
Seçim bölgemiz olan Çankırı’dan örnek verecek olursak: AKP’nin
sekiz yılı aşkın Hükûmeti döneminde ekonomik zorluklar içerisine düşenler
rızıklarını başka yerlerde aramış ve Çankırı’mızın nüfusu 274 binden 185 bine
düşmüş, milletvekili sayısı da 3’ten 2’ye düşmüştür. Bu noktada vebali olanları
Çankırı halkı zihinlerine yazmıştır ve hesaplaşmayı dört gözle beklemektedir.
Çankırı’mızda esnafımızın, emeklimizin, çiftçimizin, sanayicimizin, işçimizin,
memurumuzun borçları artmıştır.
Teşekkür ediyorum. Hayırlı olsun.
BAŞKAN – Sayın Bukan, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 52’ye bağlı geçici madde 28’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 52’ye bağlı geçici madde 29 üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı" nın 52 nci maddesi ile 5510 sayılı kanuna eklenen Geçici
Madde 29’un aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
İstanbul |
|
İzmir |
Malatya |
|
Yılmaz Ateş |
|
|
Abdullah Özer |
|
Ankara |
|
|
Bursa |
“Geçici Madde 29- Bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren
ek 5 inci ve ek 6 ncı maddeleri kapsamındaki sigortalılardan, bu maddenin
yürürlüğe girdiği yıl için 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük
kazanç alt sınırının on beş katı üzerinden başlanılarak, takip eden her yıl
için bir puan artırılmak suretiyle otuz katını geçmemek üzere prim alınır.
1/5/2008 ila 30/9/2008
tarihleri arasında 2925 sayılı Kanuna tabi sigortalı olanlar hakkında da bu
maddenin yürürlük tarihinden itibaren birinci fıkra ile ek 5 inci madde
hükümleri uygulanır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 nci maddesi
ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 29 uncu maddenin birinci fıkrasında geçen
"on sekiz katı" ibaresinin, "on beş katı" şeklinde,
"bir puan" ibaresinin "yarım puan" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Erkan Akçay |
Oktay Vural |
|
Konya |
|
Manisa |
İzmir |
|
Kadir Ural |
|
Mehmet Günal |
Emin Haluk
Ayhan |
|
Mersin |
|
Antalya |
Denizli |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Ural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanun Tasarısı 52’nci maddeye bağlı geçici madde 29’a verilen önerge
üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Gerçi vermiş olduğumuz önergelere pek destek verdiğiniz yok ama
yine de bu önerge üzerinde de konuşmak istiyoruz. Fakat bu önergenin bir
kısmında bu önerge hakkında konuşacağız, çalışma hayatı hakkında konuşacağız,
bir kısmında da, geçmiş konuşmalarımda belirttiğim gibi, tarım konusunu,
çiftçilerimizin konusunu gündeme getirmeye çalışacağım.
Değerli milletvekilleri, çalışma hayatı toplumun tamamını doğrudan
ilgilendiren bir alandır. Çalışanlar, işverenler, sivil toplum kuruluşları,
sendikalar, hane halkları ve devlet kurumları bu alanda hem etki eden hem
etkilenen pozisyonuyla yer alırlar. Sağlıklı işleyen bir çalışma hayatı huzurlu
ve refah seviyesi yüksek bir toplumu ifade eder. Bu durum aynı zamanda
istikrarlı ve gelişmiş bir ekonominin de göstergesidir. Çalışma hayatındaki
göstergeleri makro ekonomik ögeleri dışlayarak ifade etmek mümkün değildir.
Bugün Türkiye’de yaşanan işsizlik, çalışanların ve emeklilerin yaşadıkları
sıkıntılar, sendikalaşma oranlarındaki negatif durum, işverenlerin ekonomik
problemleri, vasıfsız işçi sayısının çokluğu, kapanan iş yerlerinin çoğalması
gibi çalışma hayatının içindeki problemlerin hepsini Çalışma Bakanlığına
yüklemek de doğru değildir. Kabul etmek gerekir ki Hükûmetçe izlenen ekonomik
politikalardaki yanlışlıklar, beceriksizlikler ve istikrarsızlık, eğitim alanında
sağlanamayan kalite ve yaşanan olumsuzluklar, dış ticaret verileri ve bütün
bunların yansımasını çalışma hayatında bulmakta ve bütün konuştuğumuz
problemler bu alanda toplanıp bir araya gelmektedir.
Aralıksız sekiz yıldır iktidar olan bu Hükûmet milletten siyasi ve
ekonomik istikrar adına oy istemiş, almıştır. Bu Hükûmetin bu saatten sonra
günübirlik dönemsel iyileşmelerle ülke ve milleti oyalama hakkı yoktur ve
kalmamıştır. AKP İktidarı bir kere idari anlamda istikrarı sağlayamamıştır,
nereden tutarsak elimizde kalan bir bakanlık vardır. Mesela 59 milyar lira
İşsizlik Fonu’nda para toplanmış, 3,5 milyar lirası gerçek anlamda işsiz
işçilere kullanılmış, 11 milyar lirası GAP’a aktarılmış, geriye kalan 44,5
milyar liranın ne olduğu bilinmiyor. Çıkartılan kanunları vatandaşın hayrına
çıkartıyoruz deyip başka yerlerde kendi çıkarlarınıza mı kullanıyorsunuz yoksa
cevap olarak tarıma mı aktardığınızı söyleyeceksiniz?
Değerli milletvekillerimiz, bu tasarı -geçen gün de söyledim-
“torba tasarı” diye geldi, kimi milletvekillerimiz “çuval tasarısı” dedi. Bizim
Akdeniz Bölgesi’nde çuvalın bir büyüğüne de “harar” derler, çiftçilerimiz böyle
kullanırlar. Bunun adı “harar tasarısı.” Ama bu harar kanun tasarısının
içerisinde maalesef çiftçilerimizi ilgilendiren konuların olmadığını görüyoruz.
Unuttuğunuz bir kesim var: Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 25’ine
tekabül eden çiftçilerimizin Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine
olan borçları tasarı kapsamında bulunmamakta, gerçek ve geniş bir
yapılandırmanın çiftçi borçlarını da kapsaması gerekiyor. Çiftçimizin, Ziraat
Bankası ve kooperatiflere 12 milyarı geçen bir borcu var. Borcu borçla kapatan
bir çiftçilik sistemi maalesef bu Hükûmet zamanında olmuştur.
Değerli milletvekilleri, geçenlerde kendi bölgem olan Mersin’e
gittiğimde, seçim bölgem olan Mersin’e gittiğimde köyleri geziyoruz. Bu sene,
biliyorsunuz, domates üretiminde, işte “Domatesçiler çok iyi kazandı.” falan
diyorsunuz ya, evet, doğrudur, bir kısım üretebilen domatesçilerimiz biraz para
kazandılar. Silifke’nin Ovacık köyünden bir vatandaşımız “Başkanım, 38 milyar
para aldım, 13 milyar bankaya borçlu çıktım.” diyor. “Nasıl oldu bu?” dedim.
“2006 yılında 13 milyar borç aldım, 2006’da bunu ödeyemedim, 2007’de
ödeyemedim, 2008’de ödeyemedim, 2009’da ödeyemedim, 2010’a geldiğimde borç
52-53 milyar oldu. 38 milyarı yatırdım, 13 milyar borç kaldı.” “Ne zamandan?”
“2006’dan.” “Ne yapacaksın şimdi bu sene?” dedim. “Bu sene de yapacağım şu
olacak: Yine, gideceğim, Ziraat Bankasından 13 milyarı ödeyecek şekilde bir
kredi alacağım, o 13 milyarı ödeyeceğim. Yatırım yapmak için bir 13 milyar daha
çekeceğim, borcum 26 milyar olacak. Gelecek sene de 26 milyarı ödemek için
uğraşacağım.” dedi. İşte, Türkiye’de çiftçiyi getirdiğiniz hâl bu maalesef.
Borcu borçla kapatan bir çiftçilik sistemini AKP Hükûmeti dönemlerinde
çiftçiler yaşamıştır. İnşallah, çiftçiler de gereken dersi AKP Hükûmetine
verecektir diyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 52 nci maddesi ile 5510 sayılı kanuna eklenen Geçici
Madde 29’un aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
“Geçici Madde 29- Bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren
ek 5 inci ve ek 6 ncı maddeleri kapsamındaki sigortalılardan, bu maddenin
yürürlüğe girdiği yıl için 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük
kazanç alt sınırının on beş katı üzerinden başlanılarak, takip eden her yıl
için bir puan artırılmak suretiyle otuz katını geçmemek üzere prim alınır.
1/5/2008 ila 30/9/2008
tarihleri arasında 2925 sayılı Kanuna tabi sigortalı olanlar hakkında da bu
maddenin yürürlük tarihinden itibaren birinci fıkra ile ek 5 inci madde
hükümleri uygulanır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 52’nci maddesiyle değiştirilen
29’uncu madde hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, birkaç gündür görüşmekte olduğumuz bu
tasarıda, 5510 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler önemli bir yer tutuyor.
5510 sayılı Kanun’u yüce Meclis ne zaman kabul etmişti? Daha iki yıl önce. İki
yıl önce çıkan bir kanunda o kadar kapsamlı değişiklikler yapıyoruz ki,
günlerdir görüşüyoruz, görüşüyoruz, bir türlü tamamlanamıyor. Peki, 5510 sayılı
Kanun AKP Hükûmeti döneminde hazırlanıp yüce Meclisten geçmedi mi? Geçti. Peki,
bu kadar kısa sürede ne değişti ki önemli değişiklikler yapıyoruz? Ya o zaman
olup biteni öngöremedik, tahmin edemedik veya şimdi başka bir şey yapmaya
çalışıyoruz.
Bu 52’nci madde, içinde sekiz ayrı geçici maddede değişiklik
yapıyor. Yani bu yasa tasarısına “çuval” derseniz bu çuvalın içinde torbalar
var. Bu torbalardan biri de bu 52’nci madde. 52’nci madde tek madde gibi
görünüyor ama o kadar çok konuyu düzenliyoruz ki sekiz tane ayrı düzenleme
yapıyoruz. Bu, kanun tekniği açısından da yanlıştır, meselenin özünü çözmek
açısından da yanlıştır ama ne yazık ki önümüze getirilmiştir. İktidar gece
gündüz çalışarak bu tasarıyı çıkarmak istemektedir. Oysa bu tasarının esas
geliş amacı, daha önce görüşüp kabul ettiğimiz 21 maddeden ibarettir. Yani,
sosyal güvenlik prim borçlarının yeniden yapılandırılması ve vergi borçlarının
yeniden yapılandırılması ve ona bağlı olarak da matrah artırımı gibi
düzenlemelerin yapılmasıydı. Ama şimdi hazır bir torba var. Meclis de artık
döneminin sonuna geldi. Başka kapsamlı kanun çıkarmakta güçlük var. Öyleyse bu
torbaya “Ne varsa koyalım, ne varsa koyalım.” dedik ve böylesine kapsamlı bir
tasarıyla karşı karşıya geldik.
Değerli arkadaşlarım, bu 52’yle değiştirilen 29’uncu maddede biz
diyoruz ki, on sekiz gün olarak belirlenen başlangıç döneminin on beşten başlamasını
istiyoruz. Şimdi, siz bazı haklar veriyormuş gibi görünüyorsunuz ama insanlar
emekli olabilmek için kendi primlerini kendileri ödeyecekler. Bunu yüksek bir
mertebeden başlatarak adım adım giderseniz, insanlar böyle bir parayı
ödeyemezler. Onun için biz diyoruz ki on sekiz günü on beşe düşürelim, ondan
sonra birer puan birer puan artsın. Bu, ödeme gücü olmayan kesimlere bir
kolaylık sağlamak için getirdiğimiz yöntemdir. Bu önergemizin, bu yöntemimizin
kabul edileceğini umuyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 52’ye bağlı geçici madde 30 üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 nci maddesi
ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 30 uncu maddenin birinci fıkrasında geçen
"1/10/2008 ila bu maddenin yayımı tarihine
kadarki sürede" ibaresinin, "1/10/2008 tarihinden bu maddenin yayımı
tarihine kadar geçen sürede," şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Erkan Akçay |
Mehmet Günal |
|
Konya |
|
Manisa |
Antalya |
|
Emin Haluk
Ayhan |
|
Cemaleddin Uslu |
Oktay Vural |
|
Denizli |
|
Edirne |
İzmir |
|
|
|
Kadir Ural |
|
|
|
|
Mersin |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 52 nci maddesi ile 5510 sayılı kanuna eklenen Geçici
Madde 30’un aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Geçici Madde 30- Bu maddenin yayımı tarihine kadarki sürede
geçici 12 nci maddenin beşinci fıkrası uyarınca 18 yaşını doldurmamış
çocuklarından dolayı tescil süreci başlatılanların kendileri ile 18 yaşını
doldurmamış çocukları hariç bakmakla yükümlü oldukları kişilerin, tescil
tarihine kadarki genel sağlık giderlerine ilişkin fatura tutarları Kurumca
ödenir.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçici 12 nci maddenin
beşinci fıkrası uyarınca tescili yapılanların sağlık hizmet sunucusuna başvuru
tarihinden Kurumca tescil edildikleri tarihe kadarki sürede 18 yaşını
doldurmamış çocukları adına düzenlenen genel sağlık giderlerine ilişkin fatura
tutarları Hazineden karşılanmak üzere Kurumca ödenir."
|
Mustafa Özyürek |
|
Yılmaz Ateş |
Harun Öztürk |
|
İstanbul |
|
Ankara |
İzmir |
|
Gökhan Durgun |
|
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Hatay |
|
|
Malatya |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Durgun, buyurun.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı kanunun 52’nci maddesiyle 5510 sayılı Kanun’a
eklenen geçici 30’uncu madde üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu değişiklik önergesini vermemizin nedeni, bu maddenin amacına
uygun bir biçimde yeniden düzenlenmesini sağlamaktır. Vergi ve prim borçlarını
yeniden yapılandıran, vergi cezaları, idari para cezaları, gecikme zammı,
gecikme faizi ve gecikme cezalarına af niteliğinde indirimler getiren, kira ve
irtifak hakkı bedellerinde yeniden yapılandırmaya giden bu tasarı kamu
alacaklarının yapılandırılması konusunda oluşan en kapsamlı düzenlemedir. Bu
kamu alacakları Türkiye’yi teğet geçtiği öne sürülen ekonomik krize karşı
gerekli önlemler bu Hükûmet tarafından alınmadığı için ortaya çıkmıştır. Bu
nedenle, kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasına destek olduğumuzu ifade
etmek istiyorum.
Bu torbanın içinde kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasının
dışında başka neler var? Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı vergi, borç ve prim
affı olarak gündeme getirilen, “Devlete borcu olanlara müjde.” haberleriyle
reklamı yapılan torba yasa içinde özellikle istihdam yapısını yakından
ilgilendiren kapsamlı düzenlemeler de var. Esnek çalışmayı yaygınlaştıran
düzenlemelerden 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılması düşünülen
değişikliklere, Özelleştirme Kanunu’ndan İşsizlik Sigortası Fonu’ndan
işverenlerin daha fazla yararlanmasına kadar çalışanları çok yakından
ilgilendiren düzenlemelerin var olduğu da görülüyor.
AKP İktidarının çalışanları mağdur eden politikalarının son
uzantısı olan bu torba yasaya karşı toplumsal muhalefet de her geçen gün
büyüyor. Torba yasanın gündeme gelmesiyle beraber başlayan bu muhalefet, emek
meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütleri arasında
gelişen güç birlikleriyle yeni bir sürece giriyor. 3 Şubat 2011 Perşembe günü,
yani yarın, DİSK, KESK, TMMOB, TTB, seksen bir ilden gelen çalışanlarla bu
torba yasanın geriye çekilmesi taleplerini Ankara’da ifade edecekler. Bu sese
kulak vermeniz gerekiyor ve bu tasarıyı geriye çekmeniz gerekiyor.
Gerçi, Sayın Başbakan protesto edilmeyi sevmiyor, eleştirileri
dikkate almıyor ve herkese rağmen, ısrarcı bir biçimde davranmaya devam ediyor.
Bir stadyum açılışında protesto edildiği için spor kulüplerini tehdit ediyor.
Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısı için Orta Doğu Teknik
Üniversitesine giden Başbakan, öğrenciler tarafından protesto ediliyor,
protesto eden öğrenciler gözaltına alınıyor. Başbakanın gideceği yerlerde,
muhtemel, protesto edecekleri iddiasıyla birçok vatandaş Başbakan gelmeden önce
gözaltına alınıyor, Başbakan gittikten sonra serbest bırakılıyor. Başbakan
rektörlerle toplantı yaparken dışarıda protesto eden öğrenciler güç kullanarak
dağıtılıyor. Geçen sene, kışın ortasında, eksi derece soğukta, çoluk çocuk
Ankara’nın ortasında çadır kurup 4/C kölelik yasasını protesto eden işçilere
tazyikli su ve biber gazıyla müdahale edilmesine izin veriyor. Zonguldak’ta,
maden ocağında mahsur kalan, sinir krizleri geçiren ve Başbakanı protesto eden
işçi yakınları dövülerek gözaltına alınıyor. Değerli arkadaşlarım, halkın
sesine kulak vermeyip inatla davrananların sonunun ne olduğunu Orta Doğu
coğrafyasına baktığınızda göreceksiniz.
Ayrıca, bu yasa tasarısı, son referandumda yapılan Anayasa
değişikliklerinde bu tür konuların görüşüleceği yer olarak anayasal bir kurum
hâline getirilen Ekonomik ve Sosyal Konseyin de gündemine getirilmemiştir. Bu
yönüyle de bu torba yasa Anayasa’ya aykırıdır. Bu torba yasanın amacı,
güvensizleştirmenin, esnek çalışmanın ve 4/C statüsü benzeri çalışma biçimini
daha da yaygınlaştırmak, atamaları daha da siyasallaştırmak, parti-devlet
bütünleşmesine giden yolun önünü açmak, suskun, itiraz etmeyen, itaatkâr işçi
ya da memur profili ya da sendikasız, yandaş sendikaya
üye yeni iş gücü profili oluşturmak, çalışanlar arasındaki rekabeti
derinleştirmek. Bu yasanın temel amacı budur.
Ben, önergemize destek vereceğinizi umarak sizleri sevgi ve
saygıyla tekrar selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Durgun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 inci
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 30 uncu maddenin birinci
fıkrasında geçen "1/10/2008 ila bu maddenin
yayımı tarihine kadarki sürede" ibaresinin, "1/10/2008 tarihinden bu
maddenin yayımı tarihine kadar geçen sürede," şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Uslu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 52’nci maddesine bağlı geçici 30’uncu
maddesi üzerine verilen değişiklik önergesi üzerine söz aldım, sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, büyük oranda çalışma hayatını
ilgilendiren bu tasarıda yapılan düzenlemelere bakıldığında Üçlü Danışma
Kurulunun hiç bilgilendirilmemesi, taslakların konfederasyonlara gönderilip
görüşlerinin bile alınmaması manidar olduğu kadar ülkemizin taraf olduğu üçlü
danışmaya ilişkin 144 sayılı ILO Sözleşmesi’ne ve sosyal diyaloğa aykırıdır.
Toplumun büyük bir bölümünü yakından ilgilendiren bu değişiklik tasarısı
Anayasa değişikliklerinde bu tür konuların görüşüleceği yer olarak büyük bir
iddiayla anayasal bir kurum hâline getirilen Ekonomik ve Sosyal Konseyin de
gündemine getirilmemiştir. Bu durum katılımcılık, sosyal diyalog konusunda dile
getirilen iddialarla çelişmektedir. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan taslak
büyük oranda sermaye kesimlerinin de beklentilerini yansıtan bir özelliğe
sahiptir.
Bu tasarıda konu itibarıyla aralarında hiçbir bağlantı bulunmayan
birçok mevzuatta değişiklik içeren hükümlere yer verilmiştir. Bu tasarı, sekiz
yıllık AKP İktidarının uyguladıkları yanlış politikalar sonucu milletimizi ne
hâle getirdiğinin açık göstergesidir. Önce borcunu ödeyemez duruma düşürdüğü
vatandaşlarımıza tam da seçim öncesinde kolaylık getirmeyi vadetmesi Adalet ve
Kalkınma Partisinin samimiyetsiz ve fırsatçı siyasetinin yeni bir göstergesi
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, Adalet ve Kalkınma Partisinin sorunları
çözmeyip kronikleştirme ve sonra da istismar etme alışkanlığının bir başka
örneğidir. Sekiz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının yanlış ekonomi
uygulamaları ve sonucunda derinleşen ekonomik krizin etkisiyle, vatandaşlar
kamuya olan borçlarını ödeyemez hâle getirilmişlerdir. Tasarının genel
gerekçesinde de bahsedildiği üzere, yaşanan bu süreçten olumsuz etkilenen
işletmelerin kamuya olan borçlarına uygulanan ek mali müeyyideler borç
tutarlarını artırmış, icra takibine maruz kalan borçlulara mevcut yasal
düzenlemeler ile sağlanmaya çalışılan ödeme imkânları da bu borçların
tasfiyesinde yeterli olmamıştır. Bu durumu dikkate alan Milliyetçi Hareket
Partisi vatandaşın borçluluğu konusunda defalarca Hükûmetin dikkatini çekmiş,
MHP milletvekilleri tarafından çok sayıda kanun teklifi verilmiş, Milliyetçi
Hareket Partisinin teklif ve uyarıları maalesef dikkate alınmamış, bugüne
gelinmiştir.
Bu tasarı, ilk defa Sayın Başbakan tarafından dile getirilmiş,
referandum sürecinde siyasi malzeme olarak kullanılarak 15 Kasım 2010 tarihinde
Başbakan Yardımcısı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından Kurban
Bayramı’nda bayram müjdesi olarak kamuoyuna açıklanmış ve kamuoyunda büyük
beklenti oluşturulmuştur. Borçlu vatandaşlarımız ve kurumlarımız bu tasarının
uygulamaya geçmesini bir an önce beklemektedirler. Ancak, tasarı, birçok
insanımızda hayal kırıklığına yol açmıştır. Bu hayal kırıklığını yaşayan bir
kesim de intibakları yaptırılmayan 25 bin kişi ve ailesini ilgilendiren uzman
jandarmalardır. Bununla ilgili düzeltmenin torba yasada yer alması beklenirken
maalesef hiç bahsedilmemiştir. Özel kanunlarla 3466 sayılı
Yasa ile Türk Silahlı Kuvvetlerine katılan ve Jandarma Genel Komutanlığı
bünyesinde istihdam edilen uzman jandarmaların okula alımlarındaki eğitim
seviyesi, 2003 yılında çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle uzman jandarma
adaylarının alımında eğitim seviyesi lise ve dengi olarak değiştirildiği hâlde
ve hâlen çalışmakta olan 25 bin uzman jandarmanın 20 binden fazlası yüksekokul
ve fakülte mezunu olduğu hâlde, bunlara hâlâ ortaokul seviyesindeki kademe ve
dereceye denk gelen göstergeden maaş ödenmektedir. 25 bin uzman jandarma
ve ailesi Uzman Jandarma Kanunu’nda gerekli düzeltmenin yapılarak
mağduriyetlerinin giderilmesini Türkiye Büyük Millet Meclisinden beklemektedir.
Değerli milletvekilleri, bugüne de yürütülen ekonomi politikaları
neticesinde vatandaşlarımızın ve kurumların kamuya olan borçlarının enflasyon
oranında endekslenmek suretiyle ödenmesi ilk bakışta çözüm gibi görünmekte ise
de asıl sorun ekonominin temel göstergelerindedir, işsizliktir,
üretimsizliktir. İthalat kaynaklı ihracat artışı ileride tekrar bizleri çözüm
aramak durumunda bırakacaktır.
Sözlerime son verirken sizleri saygılarımla bir kez daha
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, yoklama talebi…
BAŞKAN – Yoklama talep ediyorsunuz.
Önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır,
yoklama talebini yerine getireceğim: Sayın İnce, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Özyürek, Sayın Öztürk, Sayın Çakır, Sayın Atay, Sayın Köse, Sayın Ekici, Sayın
Güner, Sayın Ateş, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Barış, Sayın Pazarcı, Sayın İçli,
Sayın Özkan, Sayın Hacaloğlu, Sayın Öztürk, Sayın Akıncı, Sayın Sönmez, Sayın
Serter, Sayın Ünlütepe, Sayın Oyan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…. Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Geçici Madde 31 üzerinde iki adet önerge vardır; önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı" nın 52 nci maddesi ile 5510 sayılı kanuna eklenen Geçici
Madde 31'in aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
İstanbul |
|
İzmir |
Malatya |
|
Rahmi Güner |
|
|
Yılmaz Ateş |
|
Ordu |
|
|
Ankara |
Geçici Madde 31- Millî Eğitim Bakanlığına bağlı her derece
ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ek ders ücreti karşılığında
ilgili mevzuatı çerçevesinde uzman ve usta öğretici olarak çalıştırılanlar, bu
durumlarını millî eğitim il veya ilçe müdürlüklerince belgelendirmeleri
kaydıyla, bu maddenin yürürlük tarihinden önceki bu çalışmalarından dolayı ay
içinde 30 günden eksik kalan sürelerini 41 inci madde esaslarına göre kendileri
veya hak sahipleri tarafından borçlanabilirler. Şu kadar ki işveren primleri Hazine tarafından karşılanır.
Borçlanılan bu süreler 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında
sigortalılık süresi sayılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 inci
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 31 inci maddenin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Ahmet Duran
Bulut |
Erkan Akçay |
|
Konya |
|
Balıkesir |
Manisa |
|
Emin Haluk
Ayhan |
|
Oktay Vural |
Mehmet Günal |
|
Denizli |
|
İzmir |
Antalya |
|
|
|
Kadir Ural |
|
|
|
|
Mersin |
|
"Geçici Madde 31- Millî Eğitim Bakanlığına bağlı her
derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ek ders ücreti
karşılığında ilgili mevzuatı çerçevesinde uzman ve usta öğretici olarak
çalıştırılanların, bu durumlarını millî eğitim il veya ilçe müdürlüklerince
belgelendirmeleri kaydıyla, bu maddenin yürürlük tarihinden önceki bu
çalışmalarından dolayı ay içinde 30 günden eksik kalan sürelerinin bulunduğu
her bir aya ilişkin prim ödeme gün sayısı, bu Kanunun 80 inci maddesinin
birinci fıkrasının (j) bendi hükümleri esas alınarak yeniden belirlenir ve buna
göre Kurum kayıtlarında gerekli düzeltmeler yapılır. Bu hesaplama sonucunda ay içinde 30 günden eksik kalan süreler 41
inci madde esaslarına göre kendileri veya hak sahipleri tarafından
borçlanılabilir. Borçlanılan bu süreler 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a)
bendi kapsamında sigortalılık süresi sayılır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ahmet Duran Bulut…
Sayın Bulut, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ilgili yasanın 31’inci maddesinde, değişiklik maddesinde
verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sayıları yaklaşık 50 bin civarında
bulunan, Millî Eğitim Bakanlığının değişik birimlerinde görev yapan, “usta
öğretici” ve “uzman” sıfatıyla adlandırılan kişiler var. Bu insanlar, bu
personel, 80’li yıllarda, Bakanlık tarafından sigortaları ödenmeden, büyük
çoğunluğunun sigortaları ödenmeden çalıştırıldı. Bugün emekli olabilecek yaşa
geldikleri hâlde, o gün ödenmeyen sigortalarından dolayı emekli
olamamaktadırlar. Bu durumda olan kişiler, Millî Eğitim Bakanlığını mahkemeye
verdikleri takdirde, o gün çalıştığı tarihleri belgeledikleri takdirde bu
haklarını elde edebileceklerdir. Ancak, sigortalı olarak çalışan, çalışırken de
bu usta öğreticilerin aldığı brüt ücret asgari ücretin üstünde veya seviyesinde
ise primleri otuz gün üzerinden yatırılmakta bunların ancak aldığı brüt ücret
asgari ücretin altında ise yedi buçuk saatlik çalışmanın bir gün baz alınması ile sigortası ödenmektedir. Ortalama sekiz ay
bunların çalıştığını düşünürsek, tatiller, bayramlar çıkartıldığında asgari
ücretin üstüne çıkmadığını, dolayısıyla sosyal güvenlik primlerinin her ay otuz
günün altında olduğu görülmektedir.
Şimdi, bu personel, Millî Eğitim Bakanlığına hizmet vermektedir.
Bunlara, eksik olan günlerini, geriye dönük belgeledikleri takdirde
çalışmalarını, ödeme hakkını getiriyor bu madde. Bu ödemenin Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından ödenmesi gerekmektedir. Devlet, çalıştırdığı insanlara
hakkını vermesi gerekmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı zaten çalışanını ucuza
getirme anlamında bir tüccar zihniyetiyle eğitime baktığı için, yaygın
eğitimde, örgün eğitimde de aynı anlayışı sürdürmektedir. Ülkenin ihtiyacı olan
öğretmenleri, “Ücretli öğretmen”, “Sözleşmeli öğretmen” adları altında
mağduriyetleri sürerken, işte bu sayıları 50 binin üzerinde olan usta öğretici
ve uzman olarak çalışan insanların mağduriyetleri de sürmektedir. Bunlar
öğretmen değildir, öğretmen olarak kabul edilmemektedir. Bunların iş
güvenceleri yoktur. Sekiz ay çalışırlar, sekiz ay sonra işe girme gibi bir
şansları idarenin iradesine bağlıdır. Bu kişiler, eylül ayında halk eğitim
müdürlükleri alan taraması yaparlar, alan taraması yaptıktan sonra talep olduğu
takdirde, işte, dikiş, nakış, konserve, ağaç oyumu, değişik mesleklerdeki
kursları açmak için talep olduğu takdirde kurs açarlar. Peki, talep nasıl
gelecek? “Alan taraması” denen bir çalışma vardır. Elinde personel olmadığı zaman
Millî Eğitim yöneticilerinin, çağırırlar birkaç kişiyi “Git şu bölgede alan
taraması yap” derler, o gider, oralarda, o köyde, o mahallede, o beldede o
kursu tanıtır, o konuda insanları bilgilendirir ve talepler alır. Bu süreçte
kişiler bu çalışma karşılığında bir ücret alamazlar. Nihayetinde, getirdikten
sonra, yine de iş garantisi yoktur bunların. Değerli milletvekillerim, sizlere
de aynı şekil geliyorlardır “Bizim kız şu kursta görev alsın.”, “Şurada buna iş
bağlansın.” şeklinde. Bu anlamda bu insanların güvencelerini sağlamak adına,
bir defaya mahsus, bu birikmiş insanları Millî Eğitim Bakanlığının kadrosuna
almaktan başka çare yoktur. Bu insanlara bu kadro hakkının tanınmasıyla kadın
eğitimi konusunda ülkemizin eksiğinin tamamlanması, kadınların eğitimi
konusunda bunların hizmet içi eğitim alması da sağlanacaktır.
Önergemin kabulünü arz eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 52 nci maddesi ile 5510 sayılı kanuna eklenen Geçici
Madde 31'in aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
Geçici Madde 31- Millî Eğitim Bakanlığına bağlı her derece
ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ek ders ücreti karşılığında
ilgili mevzuatı çerçevesinde uzman ve usta öğretici olarak çalıştırılanlar, bu
durumlarını millî eğitim il veya ilçe müdürlüklerince belgelendirmeleri
kaydıyla, bu maddenin yürürlük tarihinden önceki bu çalışmalarından dolayı ay
içinde 30 günden eksik kalan sürelerini 41 inci madde esaslarına göre kendileri
veya hak sahipleri tarafından borçlanabilirler. Şu kadar ki işveren primleri Hazine tarafından karşılanır.
Borçlanılan bu süreler 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında
sigortalılık süresi sayılır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Güner, buyurun efendim.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 52’nci maddesiyle 5510
sayılı Kanun’a eklenen geçici madde 31’e bir eklenti yapmak durumundayız.
Geçici maddenin şu şekilde değiştirilmesini talep ediyoruz: “Şu kadar ki
işveren primleri Hazine tarafından karşılanır.” ibaresinin konulmasını talep
ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu madde üzerinde zaten bütün gerekli
konuşmalar yapıldı. Ben daha değişik konulara girme durumundayım. Bu,
kanunlarda tanınan hakların hepsinin belli bir kesim tarafından kazanılmış bir
hak olarak her zaman talep edilir bir durumudur.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye şu anda çok değişik aşamalardan
geçmektedir, dünya değişik aşamalardan geçmektedir. Bugün Kuzey Afrika’da olan
olayları hepimiz takip ediyoruz, Türkiye Parlamentosu da bunu takip ediyor.
Fakat öyle enteresan durumlar var ki, dünyada bütün güçleri elinde toplayan,
dünyada yargıyı, yasamayı, yürütmeyi tek elinde bulunduran liderlerin teker
teker halkın direnişiyle o görevden uzaklaştıklarını da görüyoruz değerli
arkadaşlarım. İşte bunun örneklerini, şu anda Kahire’de o halkın, ezilmiş
halkın, yoksullaşmış halkın ve aç bırakılmış halkın direnişini görüyoruz. Bu,
bütün güçlerin nasıl tek elde toplandığının kanıtıdır. Bu bunun gibi dünyada
birçok diktatörün ve bu şekilde tek lider olarak o ülkeyi yönetmek isteyenlerin
nasıl gittiklerine bir örnek teşkil edecektir.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan dün bir konuşma yaptı. Bu
konuşmasında dedi ki: “Sayın Mübarek, siz de bırakın, halkın isteklerini kabul
edin ve oradan gidin.” şeklinde bir konuşma yaptı. Değerli arkadaşlarım,
Türkiye’de olan olaylara karşı, uygulamalara karşı, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz de aynı uyarıları yapıyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Nasıl ki bir liderin yasama organını, nasıl ki bir liderin yürütme organını,
nasıl ki bir liderin yargı organını tekeline alma mücadelesi varsa, Türkiye’de
oynanan oyun da budur. Bugün Başbakan hem yasama organına hükmetmekte hem
yürütme organına hükmetmekte. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ve mücadele
yargı organıdır. Bugün Adalet Komisyonunda oynanan oyunların en önemli olgusu
da budur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, önemli bir kanun görüşülüyor; yargı kanunu
görüşülüyor, Danıştay Kanunu görüşülüyor ve muhalefetin sesi kısılmak
isteniyor. Dünyada nerede gözüküyor? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
RAHMİ GÜNER (Devamla) – İşçiler 1 Mayıs’ta dövülüyor; öğrenciler
dövülüyor, çocuklar dövülüyor ve bir kadın, hamile bir hanım dövülerek çocuğunu
düşürüyor. (AK PARTİ sıralarından “Hadi be!” sesleri)
Siz Türkiye’de yasalar çerçevesinde, Anayasa’nın verdiği hak
çerçevesinde o halkın yürümesini, halkın isteklerini belirtmesine tahammül
edemiyorsunuz ama diyorsunuz ki: “Sayın Mübarek, gidin.” Sizin bugünkü
oluşturmakta olduğunuz yönetim biçiminin Sayın Mübarek’in oluşturduğu yönetim
biçiminden farkı var mı değerli arkadaşlarım? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Hangi farkı var? Bir farkı var mı? Siz de yürütmeyi tahakküm altına
aldınız, yasamayı aldınız, yargıyı aldınız, almak istiyorsunuz. Ne farkınız
var, o Devlet Başkanının devlet yönetmesiyle ne farkınız var?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Milletin isteklerini yerine getirerek
oluyor.
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Ses çıkaranları Silivri’ye
gönderiyorsunuz, Ergenekon’da uyduruk davaların peşine götürüyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, bu dünyada olayları örnek alın; örnek alın
dünyada olayları ve Türkiye’yi, Allah esirgesin, böyle bir maceraya
sürüklemeyin.
AHMET YENİ (Samsun) – Ergenekoncuları savunmaya devam edin.
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Türk halkı böyle bir macera yaşamak
istemiyor. Üretici hakkını arayamıyor, işçi hakkını arayamıyor…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Senin Mübarek’ten bir farkın var mı?
RAHMİ GÜNER (Devamla) – …memur hakkını arayamıyor; bugün emekli
hakkını arayamıyor, esnaf hakkını arayamıyor.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Sokağa dökülse, hemen “darbeci” diye
yakalayıp mahkemeye gönderiyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bitti, bitti…
BAŞKAN – Sayın Güner, teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar, lütfen…
RAHMİ GÜNER (Devamla) – …halka korku saldınız, halkı sindirdiniz…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bitti, bitti konuşması…
RAHMİ GÜNER (Devamla) – …halkın hak arayacağı yargıyı da baskı
altına aldınız. Bir yıpratamadığınız demokrasi… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Güner, teşekkür ederim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bitti, bitti; kendine gel.
BAŞKAN – Arkadaşlar, ne oluyorsunuz?
RAHMİ GÜNER (Devamla) – …ama yok edemeyeceksiniz. Halk bunun
hesabını size soracak… (AK PARTİ sıralarından alkışlar [!])
BAŞKAN – Sayın Güner, süreniz doldu efendim. Sayın Güner…
RAHMİ GÜNER (Devamla) – …millet, Türkiye Cumhuriyeti’nin eğer…
BAŞKAN – Sayın Güner, süreniz doldu efendim, mikrofon kesik,
lütfen.
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Burası Atatürk’ün cumhuriyetidir…
AHMET YENİ (Samsun) – Fren tutmuyor, fren…
BAŞKAN – Sayın Güner, mikrofon kesik efendim, lütfen…
Teşekkür ederim.
Arkadaşlar, susalım.
AHMET YENİ (Samsun) – Fren patladı, fren! (Gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Arkadaşlar, susalım.
RAHMİ GÜNER (Devamla) – …yargının bağımsız olmadığı yerde,
hâkimlik teminatının olmadığı yerde…
BAŞKAN – Rahmi Bey… Sayın Güner, lütfen efendim…
RAHMİ GÜNER (Devamla) – …demokrasi olmaz.
BAŞKAN – Sayın Güner…Sayın Güner… Sayın
Güner, istirham ediyorum, lütfen efendim. Efendim süreniz…
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) – Freni patladı, freni patladı!
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyen…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Pardon efendim.
Komisyonun bir düzeltme talebi vardır, buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Sayın Başkanım, burada “kendileri veya hak sahipleri tarafından
borçlanabilirler” ifadesinde “tarafından” ifadesinin çıkarılmasını istiyoruz.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Duyamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Mikrofonu yaklaştırın, duymuyoruz…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Efendim, “kendileri veya hak sahipleri tarafından borçlanabilirler”
denilmektedir, bu “tarafından” kelimesinin çıkarılması gerekiyor.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Düzeltmeyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 32 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 nci maddesi
ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 32 nci maddenin başına “Bu” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Erkan Akçay |
Oktay Vural |
|
Konya |
|
Manisa |
İzmir |
|
Mehmet Günal |
|
Emin Haluk
Ayhan |
Kadir Ural |
|
Antalya |
|
Denizli |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 52 nci maddesi ile 5510 sayılı kanuna eklenen Geçici Madde
32’nin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
İstanbul |
|
İzmir |
Malatya |
|
Tayfun İçli |
|
Abdullah Özer |
Yılmaz Ateş |
|
Eskişehir |
|
Bursa |
Ankara |
“Geçici Madde 32- Kanunun 60 ıncı maddesinin yedinci
fıkrası uyarınca genel sağlık sigortalısı sayılan yabancı uyruklu öğrencilerden
yükseköğrenimleri, aynı maddenin sekizinci fıkrası uyarınca avukatlık stajına
başlayanlardan stajyerlikleri anılan fıkraların yürürlüğe girdiği tarihten önce
başlamış olanların genel sağlık sigortalılıkları söz konusu fıkraların
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar ve yabancı uyruklu öğrenciler ilgili
üniversitelerce, stajyerler Türkiye Barolar Birliğince bu tarihten itibaren iki
ay içerisinde genel sağlık sigortası giriş bildirgesiyle Kuruma bildirilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın İçli, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla
selamlıyorum.
606 sayılı Tasarı’nın 52’nci maddesinin geçici 32’nci maddesiyle
ilgili önergede söz aldım. Değerli arkadaşlarım, hepiniz fark etmişsinizdir. Anlatırken
“neyi”, “neyi” böyle uzayarak gidiyor. Bu kanun tasarısı ve eklenen teklifler
ne yazık ki böyle. Geçtiğimiz maddede yaptığım görüşmede bunun bir temel kanun
olarak görüşülmesinin sakıncalarını belirtmiştim.
Değerli arkadaşlar, bu 52’nci maddede 8 tane geçici madde
var ve bunların hepsine baktığınız zaman içerik olarak yaklaşık şu elimdeki
metinde üç sayfayı tamamlıyor ve kanun yapma tekniğine aykırı olarak bu
görüşmede ne yazık ki bu maddelerin içeriği hakkında da görüşemiyoruz ancak
önerge verip bu önergede de beş dakikada konuşmak durumunda kalıyoruz. Bu önergede arkadaşlarımızla birlikte bir aylık sürenin iki aylık
süre olarak uzatılmasını öneriyoruz. Madde aslında içerik olarak önemli ve
yararlı bir madde ama değerli arkadaşlarım, bu torba kanunda böyle yararlı
maddeler olduğu gibi gerçekten de çok zararlı olan, vatandaşlarımızı sokağa
döken, demokratik bir hak olarak gösteri şeklinde sokağa döken düzenlemeler de
var.
Değerli milletvekilleri, şimdi hepimiz burada yaşıyoruz,
vatandaşlarımız da bizi izliyorlar. Böyle bir kanun yapma tekniği ne yazık ki
demokratik değil. Genel Kurulda 247 maddeyi düzenleyen 68 kanun ve 8 kanun
hükmünde kararnameyi “Kabul edenler… Etmeyenler…” şeklinde bir oylamayla
buradan geçiriyoruz. Ne yazık ki, kanunun içeriği hakkında hiçbirimiz doğru
dürüst bilgi sahibi değiliz ve önümüzdeki bu kanun tasarısıyla, daha geçen
hafta, ondan önceki hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen ve büyük
övgülerle kabul edilen kanunlar hakkında da değişiklikler yapıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun yapma tekniği hukukun üstünlüğünü
ifade etmiyor. Hep hukukun üstünlüğü, hukukun üstünlüğü diyoruz. Aslında,
buradaki uygulama üstünlerin hukukunu temsil ediyor. AKP sayısal olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinde güçlü ve bu gücünü bir dayatma suretiyle Türkiye Büyük
Millet Meclisi sayın üyelerine dayatıyor ve diyorlar ki bu uygulamaya: “İç
Tüzüğümüzün 91’inci maddesinde böyle bir düzenleme var. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda detaylar görüşülmez, burada ancak belirli konularda
görüşülür. Biz bunu sınırlamak suretiyle bu yetkimizi kullanıyoruz.” diyorlar.
Değerli arkadaşlar, geçen hafta, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
bence hukuk tarihine, uygulamasında kara bir leke sürüldü. Adalet
Komisyonundaki görüşmeler…
Değerli arkadaşlar, Adalet Komisyonundaki görüşmelerde
milletvekillerinin konuşma süresi ve önerge sayısı kısıtlandı ve bunu da “Ne
yapalım, yeterince, on saat görüşüldü, daha fazla görüşülmeye gerek yok.”
şeklindeki gerekçeyle bağdaştırdılar ve İç Tüzüğümüzün Genel Kurulu düzenleyen
87’nci maddesine gönderme yaparak, 87’nci madde hükümlerinin komisyon
çalışmalarında uygulanmasını ifade ettiler.
Değerli arkadaşlar, bu tür yöntemler, biraz evvel ifade ettiğim
gibi, hukukun üstün olduğu ülkelerde değil, üstünlerin hukukunun uygulandığı
ülkelerde bunlara tanık oluyorsunuz. Şimdi, bunu ben komisyonda da ifade ettim.
Bakın, böyle bir uygulama…
Değerli arkadaşlarım, demokrasiyi imha eden sebepler daima topla
tüfekle gerçekleşmez; bazen, adına hukuk denen cibilliyetsiz olan kurallarla da
aynı sosyal felaketi hazırlayabilir. Güzel ve büyük Türkiye’nin yaşadığı gerçek
budur. Bu girişim gücün hukuk yuvasından fırlaması ve yasama egemenliğinin yok
edilmesi olayıdır. Geçen sefer de söyledim, geçen konuşmamda da söyledim, bu
ifadeler, değerli arkadaşlarım, bana ait değil. Bu ifadeler, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin şu andaki Başkanlığını yapan Sayın Mehmet Ali Şahin’e, Adalet
Komisyonu Başkanı Sayın İyimaya’ya, Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’a,
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’e ait. Anayasa Mahkemesine verdikleri dilekçede
ve 2001 yılı Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan konuşmalarda bu ifadelerde
bulunmuşlardır.
Değerli arkadaşlarım, ne değişmiştir de AKP’nin sayısal gücüyle
böylesine “cibilliyetsiz” diye ifade edilen kanunlar Türkiye Büyük Millet
Meclisinden geçirilmektedir.
Devam edeceğim bir sonraki önergemde.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İçli. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum, buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 nci maddesi
ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 32 nci maddenin başına “Bu” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddi hata giderilmektedir.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
57’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Madde 52’ye bağlı geçici madde 33 üzerinde iki önerge vardır.
Şimdi önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 nci maddesi
ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 33 üncü maddede geçen "bu
Kanunun" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Erkan Akçay |
Oktay Vural |
|
Konya |
|
Manisa |
İzmir |
|
Kadir Ural |
|
Emin Haluk
Ayhan |
Mehmet Günal |
|
Mersin |
|
Denizli |
Antalya |
|
|
|
Hakan Coşkun |
|
|
|
|
Osmaniye |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı" nın 52 nci maddesi ile 5510 sayılı kanuna eklenen Geçici
Madde 33'ün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
İstanbul |
|
İzmir |
Malatya |
|
Oğuz Oyan |
|
Abdullah Özer |
Yılmaz Ateş |
|
İzmir |
|
Bursa |
Ankara |
"Geçici Madde 33- Kanunun 53 üncü maddesinin birinci
fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişiklikler, bu
değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için de uygulanır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Oyan.
OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
efendim, burada yaptığımız iş herhâlde günün birinde Guinness Rekorlar
Kitabı’na girecektir. Yani düşünün ki yedi yüz elli sayfalık bir tasarı metni
görüşüyoruz, 224 madde, geçiciler, ekler hariç; üstelik de maddeler arasında
uyum yok. Yani “torba” demek doğru değil herhâlde “çorba” demek lazım. Böyle
bir yasayı görüşüyoruz ve bu, herhâlde, gerçekten parlamenter demokrasi
tarihinin en büyük yüz karası olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girebilir. Bu
konuda bir başvuru yapmak için fırsatı değerlendirmek gerekir. Yani hazırlanış
biçimi, burada görüşülme biçimi…
Nasıl olur da böylesine bir çorba tasarı temel yasa olarak
görüşülür? Bu, Anayasa’ya aykırı, İç Tüzük’e aykırı, yani parlamenter
demokratik tartışma usullerine aykırı. Toplumun belli kesimlerine gecikmiş
-emekliler için vesaire- birtakım haklar getirirken, birtakım aflar getirirken
-ki, bekleniyor da bunlar. Bunlara biz de destek verelim dedik bazı af
hükümlerine- ama öbür taraftan da toplumun önemli bir kesimi için ellerindeki
hakları geri alan, örgütlenme haklarını, çalışma haklarını, sosyal güvenlik
haklarını elinden alan düzenlemeler. Yani toplumun bir kesimi bu tasarı çıksın
diye beklerken, bir kesimi de- ki, yarın büyük bir şey de olacak- bu tasarının
bu hükümleri ayıklansın, bu tasarı çıkmasın diye uğraşıyor. Yani toplumun
çeşitli kesimlerini karşı karşıya getirmek için dâhiyane bir buluş. Yani
böylece böl ve yönet, böl ve yönet. Yani toplumun bir bölümü tepki gösterirken,
bir bölümü de aman çıksın diyecek.
Değerli arkadaşlarım, böyle ülke yönetilmez, böyle ülke
yönetilmez, böyle Parlamento yönetilmez, yasama organı böyle çalıştırılmaz.
Bakın, şimdi, burada bir de ciddi eksiklikler var. Bir tanesi,
çeşitli aflar getiriyorsunuz. Peki, 2000 yılı sonrasında çalışan bir
mekanizmayla Destekleme Fiyat İstikrar Fonu’ndan tarım satış kooperatifleri
birliklerinin aldığı, anaparası 230 milyon olan ama şimdi 1 milyar 25 milyona
çıkmış olan DFİF borçları için niçin bu tasarıda herhangi bir düzenleme yok?
173’üncü maddede DFİF’le ilgili bir düzenleme var. Yeri gelecek, orada da
konuşacağız. Ama bu Destekleme Fiyat İstikrar Fonu’yla ilgili o düzenleme bunu düzenlemiyor.
O, sadece bir geçiş hükmü olarak daha çok Dış Ticaret Müsteşarlığına bu fon
yönetimini veren bir düzenleme.
Ben şimdi, burada kendisi yok ama Sanayi ve Ticaret Bakanına bir
çağırıda bulunayım. Henüz vakit var, 173’üncü maddeye gelene kadar vaktiniz
var. Gelin, bu tarım satış kooperatifleri birliklerinin bu 230 milyon lira
anaparalı olan borcu, 4 katına çıkmış olan bu borcu burada faizlerini silerek
af kapsamına alın. Tarım satış kooperatifleri birlikleri, yılın iki ayında ürün
alıp bunu on iki ay boyunca pazarlarlar. Yani bir stok kurumu olarak
çalışırlar, dolayısıyla stok maliyetleri vardır. Bu stok maliyetlerini
karşılamak ancak faizsiz kredi mekanizmasıyla mümkün olabilir ya da sembolik
yüzde 1 gibi faizlerle. Bu mekanizmayı kurmadığınız zaman bu sorun karşınıza
sürekli çıkar ya da Türkiye’deki kooperatif örgütlenmenin tamamen ölmesine yol
açarsınız, tasfiye edersiniz. Gerçi tarımdaki tasfiye programının bir önceliği
de budur, Dünya Bankası, IMF’nin getirdiği; AKP döneminde de bu büyük ölçüde uygulandı.
Şimdi, en azından burada bu yasa vesilesiyle iktidarı, özellikle Sanayi ve
Ticaret Bakanını, tabii Hazineden sorumlu Bakanı bir adım atmaya çağırmak bizim
öncelikli taleplerimizden biri.
Son olarak, yarınki demokratik direnmeye gerçekten çifte standartla
yaklaşılmaması; bunu, her türlü demokratik direnmeyi bir eşkıyalık olarak gören
antidemokratik anlayışlara son verilmesi dilekleriyle sözlerimi tamamlamak
istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Oyan.
Önergeyi oylarınıza sunacağım. Sunmadan önce, herhâlde bir yoklama
talebi var Muharrem Bey ayağa kalktığına göre.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN – Yoklama isteyen arkadaşlarımı tespit edeceğim: Sayın
İnce, Sayın Öztürk, Sayın Köse, Sayın Atay, Sayın Keleş, Sayın Kaptan, Sayın
Güner, Sayın Serter, Sayın Oksal, Sayın Süner, Sayın Korkmaz, Sayın Baratalı,
Sayın Özbolat, Sayın Erbatur, Sayın Köktürk, Sayın Pazarcı, Sayın Hacaloğlu,
Sayın Ersin, Sayın Emek, Sayın Seçer, Sayın Çakır.
Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175,
2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356,
2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540,
2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691,
2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801,
2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)
(Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 nci maddesi
ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 33 üncü maddede geçen "bu
Kanunun" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Coşkun, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 52’nci maddesine bağlı
geçici 33’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi, televizyonları başlarında bizleri izleyen
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı ile belediyelerimizin
kamu alacakları yapılandırılmaktadır. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumu ve vergi
alacakları için uygulanan hacizlerin de kaldırılması gerekmektedir. Bu
hacizlerin kaldırılması, belediyelerin gayrimenkullerini değerlendirerek
yapılandırmaya giren borçlarını ödemesinde kolaylık sağlayacaktır. Ancak görüşülmekte
olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümünde belediyelerimizin bu
sıkıntısı çözülmedi. Bu konunun tekrar değerlendirilmesi ve gereğinin
yapılmasını takdirlerinize arz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Osmaniye ilimizin Düziçi Belediyesi,
Düziçi halkının yaşam standartlarını daha uygun hâle getirebilmek için altyapı,
kanalizasyon gereksiniminin yüzde 43’ünü tamamlamıştır, kalan yüzde 57’lik
bölüm için projesini hazırlayarak İller Bankasına müracaatta bulunmuştur.
Kredibilitesi de müsait bulunmaktadır. Düziçili hemşehrilerimin sağlıklı ve
insanca yaşayabilmesi için bu olumsuz şartların ortadan kaldırılması
gerekmektedir. Yetkilileri, bu konuda Sayın Bakanımızı da göreve davet
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, yine Osmaniye ilimizin Kadirli ilçesini
Osmaniye iline bağlayan yolun uygun koşullarda olmaması dolayısıyla, 2002
seçimlerinden önce ilgili kurumlar tarafından gerekli çalışmalar yapılarak bu
yolun yapılması için gerekli ödenek Osmaniye İl Özel İdaresine aktarılmıştı.
Ancak bu yolun tamamlanması için gönderilen ödenek, hani o şaibeli, hukuksal
farklı görüşlere sebep olan Sayın Başbakanımızın milletvekili seçildiği seçimler
öncesi Osmaniye İl Özel İdaresinden alınarak Siirt İl Özel İdaresine
aktarılmıştır. Ayrıca, bu geçen sekiz yıllık süreç içerisinde Osmaniye-Kadirli
yolu henüz bitirilmemiş, tamamlanmamış, ancak seçim dönemleri başlatılıp seçim
sonrası durdurulmuştur. AKP İktidarı döneminde içerisinden en çok övündüğünüz
konu, çeşitli rakamlarla “Biz şu kadar kilometre yol yaptık” demektesiniz.
Değerli milletvekilleri, Nasrettin Hoca’ya sormuşlar: “Dünyanın
merkezi, ortası neresi?” diye. Hoca cevaplamış: “İşte, tam burası.” Ahali “Olur
mu Hoca?” diye söylenmiş. Hoca da “İnanmıyorsanız ölçün.” demiş. Bizim bu
yolları, duble yolları ölçemeye şu an imkânımız yok
ama Osmaniye-Kadirli yolu 40 kilometre, bunu yapmadığınızı biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, yine Kadirli ilçemizin merkezinde
bulunan, halkımızın eşi ve çocuklarıyla gittiği, çocuk parkı, yeşil alan, spor
tesisleri, semaverle çay içebileceği, kültürel faaliyetlerini yapabileceği
güzel bir Kabasakal Parkı’mız bulunmaktadır. Ancak bu güzel alan, görüntüsünü
ve gelişmesini engelleyen, daha önce belediyemiz tarafından karar alınarak
diğer bir arsa ile takas yapmak şartıyla Kültür Bakanlığımıza kültür merkezi
yapılması için tahsis edilmiş, ancak Kültür Bakanlığı temelini atmış, uzun
yıllardan bu yana başka bir işlem yapmamıştır. Ruhsat bile alamamış ve hatta
alınan karar gereği diğer takas edilecek arsa da verilmemiştir. Sayın Kültür
Bakanımızdan ricam bu binanın Kadirli Belediyesine devri için gerekli
işlemlerin ivedilikle yapılarak, mazeret üretilmeden çözümü üretileceği
temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, geçici 34’üncü maddenin
kapalı oturumda görüşülmesine dair İç Tüzük’ün 70’nci maddesine göre verilmiş
bir önerge vardır.
Kapalı oturum istemine dair önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının Madde 52’ye
bağlı Geçici 34. maddesinin İçtüzük 70’e göre kapalı oturumda yapılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
Muharrem İnce |
|
Şevket Köse |
Harun Öztürk |
|
Yalova |
|
Adıyaman |
İzmir |
|
Birgen Keleş |
|
Hüseyin Pazarcı |
Nevingaye
Erbatur |
|
İstanbul |
|
Balıkesir |
Adana |
|
Ali Oksal |
|
Rahmi Güner |
R. Kerim Özkan |
|
Mersin |
|
Ordu |
Burdur |
|
Tansel Barış |
|
Metin
Arifağaoğlu |
Atila Emek |
|
Kırklareli |
|
Artvin |
Antalya |
|
Gökhan Durgun |
|
Akif Ekici |
Tayfun İçli |
|
Hatay |
|
Gaziantep |
Eskişehir |
|
Canan Arıtman |
|
Hüsnü Çöllü |
Oğuz Oyan |
|
İzmir |
|
Antalya |
İzmir |
|
Algan Hacaloğlu |
|
|
Ali Koçal |
|
İstanbul |
|
|
Zonguldak |
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kapalı oturumda Genel Kurul
salonunda bulunabilecek sayın üyeler dışındaki dinleyicilerin ve görevlilerin
dışarıya çıkmaları gerekmektedir.
İdare amirlerimiz buradadır umarım. Sayın idare amirlerinden
salonun boşaltılmasını temin etmelerini rica ediyorum.
Yeminli stenografların ve yeminli görevlilerin salonda kalmalarını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kapalı oturuma geçiyoruz.
Kapanma Saati: 20.26
IX.- KAPALI OTURUMLAR
Dördüncü Oturum
(Kapalıdır)
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 57’nci Birleşiminin kapalı oturumdan sonraki Beşinci Oturumunu
açıyorum.
606 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801,
2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)
(Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, madde 52’ye bağlı geçici madde 34 üzerinde üç önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 52'inci maddesinin
geçici madde 34'ün a bendinin 1'inci alt bendinde yer alan "60 TL"
ibaresi yerine "400 TL", aynı bendin 1'inci ve 2'inci alt bendinde
yer alan "% 4" olan ibarenin "% 80" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Bengi Yıldız |
|
Sebahat Tuncel |
Şerafettin
Halis |
|
Batman |
|
İstanbul |
Tunceli |
|
Hamit Geylani |
|
Akın Birdal |
Ufuk Uras |
|
Hakkâri |
|
Diyarbakır |
İstanbul |
|
|
|
Nuri Yaman |
|
|
|
|
Muş |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 inci
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 34 üncü maddenin birinci
fıkrasının (a) bendinin 1 numaralı alt bendinde geçen "60 TL"
ibaresinin, "200 Türk Lirası" şeklinde değiştirilmesini ve aynı
fıkraya aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Oktay
Vural |
Konya Manisa İzmir |
Mehmet
Serdaroğlu Kadir
Ural Kemalettin
Nalcı |
Kastamonu Mersin Tekirdağ |
Mehmet
Günal Emin
Haluk Ayhan |
Antalya Denizli |
"(f) Bu maddede belirtilen gelir ve aylık tutarları, dosya
bazında ödenmesi gereken miktar esas alınmak kaydıyla; Türkiye İstatistik
Kurumu tarafından 2010 yılına ilişkin hesaplanan gayri safi yurtiçi hasıla değerinin bir önceki yıla göre sabit fiyatlarla artış
oranı kadar, bu oranın Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklandığı tarihi
takip eden ay ödeme döneminden geçerli olmak üzere ayrıca artırılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı" nın 52 nci maddesi ile 5510 sayılı kanuna eklenen
geçici madde 34 maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Harun
Öztürk Mustafa
Özyürek Bülent
Baratalı |
İzmir İstanbul İzmir |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Tekin Bingöl Oğuz Oyan |
Malatya Ankara İzmir |
"Geçici Madde 34- 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve
(b) bentleri kapsamındaki sigortalı ve hak sahiplerine;
a) 2011 yılı başından önce bağlanmış gelir ve aylık tutarları,
dosya bazında ödenmesi gereken miktar esas alınmak kaydıyla;
1) 2011 yılı Ocak ödeme döneminden geçerli olmak üzere 100 TL
tutarında artırılır. Ancak bu artış tutarının, gelir ve aylıkların % 10
oranında artırılması halinde gerçekleşecek artış tutarından az olması halinde %
10 oranında artırılarak ödenir.
2) 2011 yılı Temmuz ödeme döneminden geçerli olmak üzere, % 10
oranında artırılarak ödenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Oyan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
efendim, biraz önce, bu yüzde 4 artış gibi sınırlı bir artış yapılmasının acaba
Maliye açısından belirli sorunlara mı karşılık geldiğini sormak için bir kapalı
oturum yapılmıştı. Bu kapalı oturum reddedildiğine göre, demek ki, öyle
anlaşılıyor ki, hazinenin eli sıkışık değil. O hâlde, şimdiki bu önerimizi,
yani yüzde 10’a çıkarma önerimizi kabul etmek için sizin de destek vereceğiniz
anlaşılıyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın, burada bu maddeyle, sigortalı
sayılanlardan iki kesim için, yani hizmet akdiyle bir veya birden fazla işveren
tarafından çalıştırılanlar ile köy ve mahalle muhtarları, hizmet akdine bağlı
olmaksızın kendi adına veya hesabına çalışanlar için bunların aylıkları -gelir
ve aylık tutarları bunların- 60 lira sizin önerinize göre artırılacak ama yüzde
4’e tamamlanması da bunun içinde olacak. Bizim önerimiz, 100 lira bir artış sağlanması, bunun yüzde 10’dan
aşağı kalmasında ise yüzde 10’a tamamlanması biçiminde. Niçin böyle bir öneri?
Bir kere, refah payı artışından mahrum bırakılmış emeklilerden bahsediyoruz.
5510 sayılı Yasa’nın 55’inci maddesi aynen şunu söylüyor: “Türkiye İstatistik
Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllık tüketici fiyatları genel endeksindeki
değişim oranı kadar artırılarak belirlenir.” diyor. Dolayısıyla, millî gelir
artışı kadar bir refah payı verilmesi engellenmiş durumda. O nedenle, birinci
neden, bu refah payından yoksunluğun telafisidir.
İkincisi, Türkiye bir kriz döneminden geçti ve geçiyor.
Dolayısıyla, enflasyonist baskılar ve reel satın alma gücü kayıplarını telafi
etmek açısından da bu artışın daha yüksek tutulması gerekir.
Üçüncüsü, geçmiş dönem hakları, alacakları bakımından emeklilerin
böyle bir artış gerekir.
Tabii, kuşkusuz, 4/C kapsamında, yani kamu idarelerinde çalışmış
olup da emekli olanlarla aradaki farkın azaltılması açısından da böyle bir
intibak düzenlemesine gerek vardır diye düşünüyoruz. Bu vesileyle bu önergeyi
verdik ve sizin oylarınıza bunu sunuyoruz, umarım destekleyeceksiniz.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce kaldığımız konuya da bir iki şey
ekleyeyim. Bakınız, Adalet ve Anayasa Komisyonundan başlamak üzere müthiş bir
gerilim tırmanması ve şimdi bu torba yasayla ilgili olarak da gene toplumda bir
gerilim yükselmesi var. İktidarın öncelikli görevi gerilimleri azaltmaktır.
İktidarlar gerilim siyaseti gütmezler. İktidarlar toplumdaki tansiyonu,
gerilimi düşürmek üzere siyaset yaparlar, birinci görev budur. Ama öyle bir
gidişat var ki sözün bittiği noktaya geliyoruz. Muhalefetin, muhalefet görevini
yapması engelleniyor. Muhalefetin, şu an bir çorba yasa örneğinde olduğu gibi,
temel yasaya dönüştürülmüş bir metinle Anayasal ve İç Tüzük’ten gelen hakları
engelleniyor. Yani böyle bir yasama anlayışı olmaz. Bu, sözün bittiği nokta
değerli arkadaşlarım. Yani oraya doğru gidiyoruz. Bu, aslında demokrasiden
kaçıştır. Bu, otokrasi arayışıdır. Yani Türkiye hızla bir otokratik rejime
doğru gidiyor. Dolayısıyla burada bunu dile getiren değerli arkadaşlarıma hak
vermek gerekiyor, yani bir taraftan Mübarek rejimine karşı çıkanları
destekleyeceksiniz, bir taraftan Türkiye’de demokratik haklarını, direnme
haklarını, taleplerini dile getirmek isteyen kitleleri “eşkıya” diye
aşağılayacaksınız! Böyle bir hakkı kim veriyor, kim veriyor size?
Tabii, ben eminim, yarınki yürüyüş -ki epey önceden planlanmış bir
yürüyüş- vesilesiyle yarın eğer olaylar çıkarsa bunu şimdiden ben büyük bir demagojiyle muhalefet üstüne atmaya hazırlandığınıza da
eminim.
Değerli arkadaşlarım, işte bu antidemokratik olmanın başlangıç
koşullarıdır ve direnme hakkına böyle direnmek demokrasiden uzaklaşmak
demektir.
Hepinizi bu vesileyle hem uyarıyor hem saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 inci
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 34 üncü maddenin birinci fıkrasının
(a) bendinin 1 numaralı alt bendinde geçen "60 TL" ibaresinin,
"200 Türk Lirası" şeklinde değiştirilmesini ve aynı fıkraya aşağıdaki
bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
"(f) Bu maddede belirtilen gelir ve aylık tutarları, dosya
bazında ödenmesi gereken miktar esas alınmak kaydıyla; Türkiye İstatistik
Kurumu tarafından 2010 yılına ilişkin hesaplanan gayri safı yurtiçi hasıla değerinin bir önceki yıla göre sabit fiyatlarla artış
oranı kadar, bu oranın Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklandığı tarihi
takip eden ay ödeme döneminden geçerli olmak üzere ayrıca artırılır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önergemiz üzerinde söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle
selamlıyorum.
Görüştüğümüz bu madde, emeklilere cüzi bir maaş artışını
içermektedir. AKP İktidarı yıllardır milyonlarca emekliye çeşitli sözler vermiş
ancak sözünü tutmamış ve emeklilerimizi hayal kırıklığına uğratmıştır. 2004’ten
bugüne emeklilerin intibak sorununun çözümü konusunda verdiği sözün arkasında
durmayan sayın iktidar, altı yıldır bu sorunu çözememiş, bizim çözüm
önerilerimizi de şiddetle reddetmiştir.
“İntibak” diye adlandırılan düzenleme, emekliler arasında maaş farklarının
giderilmesiyle ilgilidir. 2004’ten bu yana çalışma bakanları ve birçok AKP
yetkilisi intibak konusunda müjde üstüne müjde vermişlerdir. İşte, 15 Ekim 2009
yılında, Sayın Bakanın, -az evvel buradaydı- Sayın Kavaf’ın bakınız nasıl bir
müjdesi var: “En kısa sürede emeklilerin bu mağduriyeti ortadan
kaldırılacaktır.” diyor ama her zamanki gibi sözlerinin arkasında maalesef
durulamamıştır.
Değerli milletvekilleri, iktidar yüzde 2 ile 4 arasında artışlarla
ya da 60 TL zam vererek emeklilerin beklentilerini boşa çıkarmış, intibak
meselesini her seferinde rafa kaldırmıştır. Önergemizde 60’ın hiç olmazsa 200
TL olmasını istemekteyiz.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin üzerinde
durduğu diğer bir konu da yaşlı ve özürlü maaşlarının artırılması konusudur. Bu
konudaki kanun teklifim de uzun süredir komisyonda beklemektedir. Teklifimizle
devletten aldığı yaşlılık veya özürlü maaşından başka bir geliri olmayan bu
insanlara daha iyi yaşam sağlayabilecek bir maaş verilmesini amaçlamıştık ama her
zaman olduğu gibi yine AKP’yi ikna edemedik.
Değerli milletvekilleri, emeklilerimiz açısından diğer önemli bir
konu da maaş promosyonudur. Bankalar devlet
memurlarına promosyon öderken, 9,5 milyon emekli,
yaşlılık ve özürlü aylığı alanlarla birlikte 10 milyonun üzerindeki kişinin
maaşlarının yattığı bankalar maalesef bu kişilere promosyon ödemeye
yanaşmamaktadırlar. Sayın Hükûmetin ve ilgili bakanlığın bankalarla yaptığı
pazarlıkta elini rahatlatmak için bizzat tarafımdan bu konuda bir kanun teklifi
hazırlanmıştır. Teklifim ile Sosyal Güvenlik Kurumuna yetki verilerek emekli,
yaşlı ve özürlülerimizin maaş promosyonu almasını
kanuni güvence altına almak istedik.
Devlet kurumları, hatta 50-100 kişinin çalıştığı özel kurumlar
personel maaşlarını yatırdığı bankalarla pazarlık yapıp maaş promosyonu
alırken, 10 milyon emeklinin maaşını ödeyen Sosyal Güvenlik Kurumunun
bankalardan emekliler adına promosyon alamaması
aslında beceriksizliktir veya başka bir ifadeyle emekliyi umursamaz tavrının
tam bir göstergesidir değerli milletvekilleri.
Kredi kartı, tüketici kredisi, kart faizi ve kart aidatı gibi
kalemlerden trilyonlarca lira kâr eden bankaların emekliye hiç olmazsa senede
bir defa promosyon vererek bu insanlara az da olsa bir
katkıda bulunması hakkaniyete uygun olacaktır. Ancak bu teklifimiz de AKP
tarafından dikkate alınmamıştır. İktidar, önce müjde üstüne müjdelerle sözler
vermekte, sonra maalesef sözünü tutmamaktadır; tıpkı kredi kartı aidat
ücretlerinde ve emeklilere promosyon verilmesinde
olduğu gibi, vatandaşın lehine, bankaların aleyhine olan her durumda vatandaşı
bir kenara bırakıp bankaların yanında yer almaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında devlet her zaman milletinin
yanında olacaktır. Sayın İktidar, kısaca, altmışı matmışı bırakın, gelin, şu
emeklileri açlıktan, sefaletten kurtarıp intibakı, promosyonu
çözüp delikanlıca bir iş yapalım diyor, hepinizi bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.
III.- Y O K L A M A
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Evet, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi
vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın Vural, Sayın Akçay, Sayın Uzunırmak, Sayın Serdaroğlu, Sayın
Yalçın, Sayın Işık, Sayın Yıldız, Sayın Torlak, Sayın Taner, Sayın Kalaycı,
Sayın İnan, Sayın Paksoy, Sayın Asil, Sayın Doğru, Sayın Çelik, Sayın Nalcı,
Sayın Tankut, Sayın Akcan, Sayın Özcan, Sayın Ergun.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…. Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 52'inci maddesinin
geçici madde 34'ün a bendinin 1'inci alt bendinde yer alan "60 TL"
ibaresi yerine "400 TL", aynı bendin 1'inci ve 2'inci alt bendinde
yer alan "% 4" olan ibarenin "% 80" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Tuncel, buyurun.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
madde üzerine verdiğimiz değişiklikle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeye ilişkin yaptığımız önergeyle birlikte, en
azından her zaman için İktidarın “Emeklilere müjde veriyoruz.” diye toplumu,
özellikle emeklileri beklentiye soktuğu bir dönemde gerçekten emeklilere müjde
değerinde bir düzenlemenin yapılmasını, en azından bu torba yasa içerisinde
emekliler lehine bir düzenleme yapılmasını önerdik çünkü Türkiye’de gerçekten
emeklilerin durumu da en az işçilerin durumu kadar vahim bir durumda. Özellikle hem emekliler arasındaki maaş farkının çok olması hem de
aynı zamanda emeklilerin yaşam standartlarının altında, özellikle açlık
sınırından daha düşük maaş alması ciddi bir problem. Yani TÜRK-İŞ’in açıkladığı
verilere göre bugün Türkiye’de yoksulluk sınırı 2.835 TL, açlık sınırı 870 TL.
Böyle bir durumda, düşünün… Yani Türkiye’de, gerçekten emeklilerin hak ettiği
yaşam standardını, toplumda var olabilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılması
önemli. O açıdan, biz, 400 TL önerdik, en azından bunun üzerinden bir düzenleme
yapılırsa, bunun üzerinden yapılacak bir zammın, Türkiye’de, emeklilerin
-diyelim ki- daha adil, daha eşit yaşaması konusunda önemli olacak.
Yine, öngörülen yüzde 4 zammın -diyelim ki- bu emekçilerin,
emeklilerin haklarını doğru değerlendirmediğini… O açıdan da bunu yüzde 80 gibi
önerdik. Şimdi burada çokmuş gibi, yüzde 80 büyük bir değermiş gibi görünüyor
ama bugüne kadarki adaletsizlikleri, bugüne kadar emeklilerin yaşam mücadelesini
en azından belli bir noktaya taşımak ve yaşam refahını, sosyal adaleti sağlamak
açısından bu önergeyi sunuyoruz.
Bu önerge dikkate alınacak mı? Tabii alınmayacak. Şimdi, bakıyorum
iktidar milletvekillerine, hepsi ya kendi arasında konuşuyor ya telefonla
konuşuyor ya da zaten bu işle ilgilenmiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yani “torba yasa” gibi bir yasayla biz burada tartışırken, bari,
bu kadar -diyelim ki- Türkiye kamuoyunun gündemini alan, emekçileri sokağa
döken, Türkiye’de çok ciddi tartışmalara neden olan şeyleri sadece karar yeter
sayısı ya da toplantı yeter sayısı için değil, bu sorunu tartışmak için burada
olsanız daha anlamlı olur diye düşünüyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Aksi takdirde, sadece planlanmış şeylere “Evet.” ya da “Hayır.” demek çok
gerçekçi bir durum değil.
Diğer bir konu sayın milletvekilleri: Tabii, Parlamento dönemini
bitirmek üzere, oysa Türkiye'nin çok daha ciddi sorunları var. Yani bu ülkenin
“barış” gibi bir sorunu var, bu ülkenin “demokrasi” gibi bir sorunu var. Evet,
seçime gidiyor olabiliriz. Seçim -diyelim ki- dört beş ay sonra sandıklar
kurulacak, burada, muhtemelen yeni yüzler gelecek ya da eski denge
bozulmayacak. Buna, tabii ki halkımız karar verecek. Ancak, bu ülkede
değişmeyen şeyler olacak yani. Bu ülkede hâlâ yoksullar yoksul, işsizler işsiz,
bu ülkede hâlâ bir barış problemi, bir demokrasi problemi olacak.
Biz yaklaşık -diyelim ki- bu Parlamentoya geldiğimiz günden beri
bu kürsüde yeni demokratik bir Anayasa tartışmasını hep yürüttük. Bu ülkenin
demokratik bir Anayasa’ya ihtiyacı var. Dolayısıyla bu Anayasa yapma konusunda
mesaimizi buna harcasaydık aslında, bugüne kadar yaptığımız, eğer sabahlara
kadar çalışıyorsak Türkiye’nin geleceği için çalışsaydık, diyelim ki Türkiye’de
bütün bu yasal düzenlemeleri de demokratik, sivil, çağdaş bir Anayasa’ya göre
yapsaydık daha hayırlı olacaktı. Şimdi Türkiye’nin bu temel ihtiyaçlarını,
temel problem alanlarını görmezden gelen, sadece seçim öncesi bir torbaya bütün
maddeleri biriktiren ve bu maddelerde sosyal adaletsizliği derinleştiren;
kadınlar lehine, işçiler, emekçiler lehine hiçbir düzenlemesi olmayan
tartışmalar için burada mesai sarf ediyoruz. Tabii ki Parlamentoya gelmişsek
bunun mesaisini sarf edeceğiz ama bu halklarımız lehine, emekçiler lehine, Türkiye
demokrasisi lehine ne geliştirecek bu önemli bir nokta. Burada bunun şeyi var
mı bilmiyoruz ama demokrasinin olmadığı yerde, adaletsizliklerin,
eşitsizliklerin derinleştiği yerde işte yanı başımızda Mısır’da yaşananlar var,
Tunus’ta yaşananlar var. Bunlar bize örnek olmalıdır. Biz Türkiye’de
demokrasiyi eğer inşa edemezsek Türkiye açısından da kriz ve kaosun,
çatışmaların yaşanması hiç de öyle uzak bir ihtimal değildir. O açıdan da AKP
İktidarının yapması gereken şey aslında burada demokratik Anayasa’yı
tartışmaktır ama ne yazık ki bize torbayı tartıştırıyorsunuz.
İyi akşamlar. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 35 üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 inci
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 35 inci maddede geçen “yürürlük
tarihine kadar” ibaresinin “yürürlük tarihini takip eden ikinci ayın sonuna
kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Abdülkadir
Akcan |
Konya Manisa Afyonkarahisar |
Oktay
Vural Mehmet
Günal Emin Haluk
Ayhan |
İzmir Antalya Denizli |
Kadir
Ural |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 52’nci maddesi ile 5510 sayılı kanuna eklenen Geçici Madde
35’in aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun Öztürk Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Yılmaz
Ateş Abdullah
Özer Tayfun
İçli |
Ankara Bursa Eskişehir |
“Geçici Madde 35- Bu Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü
fıkrasında ve 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilenler
için aynı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen yükümlülükler ile 11 inci
maddesinin altıncı fıkrasında belirtilen yükümlülüklerden bu maddenin yürürlük
tarihine kadar yerine getirilmiş olanları, yasal süresinde yerine getirilmiş
sayılır ve idari para cezası uygulanmaz. Bu yükümlülükler için daha önce uygulanan idari para cezaları,
kesinleşip kesinleşmediğine bakılmaksızın terkin edilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya)–
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)–
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın İçli, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Yine bu maddenin bir başka geçici maddesinde, kanun yapma usulünü
ve tekniğini eleştirmiştim.
Değerli arkadaşlarım, demokratik ülkelerde böyle bir kanun yapma
tekniğini göremezsiniz. Söyledik; parmak çoğunluğuyla hukuka, Anayasa’ya aykırı
kural koyuyorsunuz ve diyorsunuz ki: “Arkadaşlar, bu 247 maddelik kanun
tasarısının maddelerinde konuşamazsınız.” Ne yaparız? 30 maddeyi bir bölüm
hâline getiririz, bölümlerde sadece on dakika konuşursunuz. Başka
türlü davranırsanız yasak. Peki… İhtisas komisyonlarında konuşamazsınız.
Ne kadar konuşuruz? Beş dakika. Altıncı dakika konuşur muyuz? Yasak. Bir
maddeden fazla önerge veremezsiniz, yasak.
Değerli arkadaşlarım, artık yasaklar sokaktan Parlamentoya
gelmiştir. Yumurta atan çocuklar yargılanıyor, yasak. Islık çalanlar
suçlanıyor, yasak. Toplantı ve gösteri hakkını kullanmak isteyenlere valiler
yasak koyuyor. Artık, belirli eylemler yasak olmaktan çıktı, ihtimaller yasak
kavramına girdi. Başbakanı protestoya gitmek isteyen emekçiler, öğrenciler o
ilin sınırlarına sokulmuyor, komşu ilde gözaltına alınıyor ya da o ilde gösteri
yapacaksa, protestoda bulunacaksa bir bakıyorsunuz ihtimale dayalı gözaltılar
ve Sayın Başbakan o ili terk ettikten sonra gözaltılar bitiyor.
Değerli arkadaşlarım, toplantı ve gösteri hakkı Anayasa’mızın
34’üncü maddesinde yer almıştır. Bu hak, 2001 yılında yapılan “Avrupa Birliği”
denilen o demokratik açılımda yapılıyor. Bakın, ne diyor, o zaman gerçekleşti:
“Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” Bu anayasal haktır. Şimdi duyuyoruz ki
Sayın Ankara Valisi birtakım yasaklar koymak istiyor, birtakım engellemelerde
bulunmak istiyor. Değerli arkadaşlarım, bu demokratik ülkelerde böyle yasaklar
olmaz. Böyle yasakların nerede olduğu yakın tarihimizde hep görüldü. İşte,
Saddam Irak’ında olduğu gibi şimdi Büyük Orta Doğu Projesi’nin bir ayağı olan
Kuzey Afrika ülkelerinde, Tunus’ta, Mısır’da yaşıyoruz. Yasaklara karşı halkın
demokratik tepkisi demokratik ülkelerde -demokratik tepkisi, altını çiziyorum-
takdirle karşılanıyor.
Değerli arkadaşlarım, hem “ileri demokrasi” diyorsunuz hem de
yasaklar koyuyorsunuz. Sevsinler sizin ileri demokrasinizi, eğer ileri
demokrasiniz buysa. Parlamenterlerin, milletvekillerinin, milletin
temsilcisinin sesini kısmak ileri demokrasi değildir. Böyle davranışlar,
parlamentoda, totaliter rejimlerde bunlar olur, totaliter rejimlerde. Bakın,
”Bu anlayış, benmerkezci, bencil ve totaliter bir anlayıştır.” diyor Sayın
Bülent Arınç, Sayın Mehmet Ali Şahin, Sayın İyimaya. Dilekçeleri de bunu
söylüyor ve çok ufak, 91’inci maddeyle ilgili bir İç Tüzük değişikliği için
bunları söylüyor. “Hukuka değil, doğal bariyerleri zorlayan parmaklara ve
dengeleri bozan antidemokratik kurnazlıklara güvenmektir.” diyor Sayın Arınç.
“Muhalefeti oyun süsü zanneden bu talihsiz zihniyetin çarpıp parçalanacağı
uygarlık duvarları vardır.” diyor ve devam ediyorlar: “Bu duvarların en başında
Anayasa’mız ve millet gelmektedir. Konuşmayan, suskun, iktidarın siyaseti,
millete ait Mecliste sesi kesilmiş muhalefete doğru yol almak istiyor.” diyor
2001 yılında.
Değerli arkadaşlarım, bunlar güzel, veciz sözler ama
sayısal çoğunluğunuzu, bırakın üç partili koalisyon hükûmeti dönemindeki
Parlamentoya, sayısal çoğunluğunuzu eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinde
muhalefet milletvekillerinin sesini kısmak için kullanırsanız, sokaktaki
vatandaşı yasaklarla boğarsanız, tehditlerle, şantajlarla, küfürlerle onları
susturmaya kalkarsanız, değerli arkadaşlarım, bir dost olarak söylüyorum, bu
başınıza hiç iyi şeyler gelmez. Bunları bir dost
olarak söylüyorum.
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Aynaya bak,
aynaya.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Laf atarak susturabileceğinizi
sanmayın.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Darbe mi yaptıracaksın?
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Beş ay sonra...
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Göreceğiz… Bu baskıcı, bu totaliter
anlayışla bir yere gidemeyeceğinizi sizler de göreceksiniz. Bunlar demokratik
davranışlar değildir, bunlar ileri demokrasi örneği değildir.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Siz darbeleri çok iyi bilirsiniz.
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Sen kendine bak.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Biraz evvel Grup Başkan Vekilimizin
söylediği gibi “Devletin malını hortumlayanlar suçlu değil ama ıslık çalanlar
suçlu.”
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İçli.
Önergeyi oylarınıza...
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın İnce, Sayın Özyürek, Sayın Köse, Sayın Öztürk, Sayın Keleş,
Sayın Koçal, Sayın Ekici, Sayın Karaibrahim, Sayın Çakır, Sayın Özkan, Sayın
Serter, Sayın Korkmaz, Sayın Güner, Sayın Pazarcı, Sayın Ağyüz, Sayın Öğüt,
Sayın Kaptan, Sayın Aydoğan, Sayın Özbolat, Sayın Hacaloğlu, Sayın Arıtman.
Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52 inci
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 35 inci maddede geçen “yürürlük
tarihine kadar” ibaresinin “yürürlük tarihini takip eden ikinci ayın sonuna
kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Akcan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 52’nci maddesiyle ilişkili olarak
vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, önergeyle biz, ilgili maddede “yürürlük
tarihine kadar olan” ifadesinin “yürürlük tarihini takip eden ikinci ayın
sonuna kadar” şeklinde değiştirilmesini talep ediyoruz.
Maddede ifade edilen yükümlülüklerin, maddenin yürürlük tarihine
kadar yerine getirmiş olanların yasal süresinde yerine getirmiş sayılarak idari
para cezası uygulanmaması, uygulananların da terkin edilmesi hükmü hukuki bir
hatayı içermektedir. Zira yükümlülüklerin böyle bir hükümden haberdar
olabilmesi, maddenin yürürlüğe girmesiyle mümkündür. Verilen sürenin maddenin
yürürlüğe girdiği gün sona ermesi anlamsız ve dikkat çekicidir. Bu durum, bu
maddenin hazırlanması ve görüşmelerinde bulunan başta Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı ve Bakanlık personeli olmak üzere, bürokratları, Bakanlar
Kurulu üyelerini ve milletvekillerini zan altında bırakabilecektir. Böylesi bir
düzenlemenin yapılabilmesi için, hiç olmazsa gündeme geldiği ilk günden
itibaren, kanun yürürlüğe girinceye kadar bu imkândan yararlanılacağı kamuoyuna
duyurulması ve yoğun bir biçimde bilgilendirilmesi gerekirdi. Oysa, her ne kadar 2010 Haziranından bu yana böyle bir torba
yasadan bahsediliyorsa da gerek ihtisas komisyonlarından kaçırıldığı ve gerekse
gelen tasarıdaki madde miktarı Plan Bütçe Komisyonunda verilen önergelerle 10
katına çıkarak torba olmaktan çıkıp çuval ve hatta harar tasarıya dönüştüğü
için hiç kimse öyle özüyle ve detayıyla bu tasarının içeriğine vâkıf değildir.
Bu itibarla, maddeyle getirilen imkânlardan, maddenin yürürlük tarihini takip
eden ikinci ayın sonuna kadar yararlanması önergeyle teklif edilmektedir.
Böylece amaca ulaşmada daha iyi sonuç alınır diye düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı ile Hükûmet, daha önceki
yıllara ait devlete karşı olan mali yükümlülüklerini yerine getirememiş, bu
nedenle ceza ve gecikme faizine muhatap olmuş mükelleflerin borçlarının
tahsilini amaçlıyordu. Yani, bizde bir söz vardır “Müflis tüccar eski
defterleri karıştırır.” diye. İşte, müflis tüccar mantığıyla eski defterleri
karıştırarak bir şeyler toparlayabilirim diye hareket ediliyor. Ne pahasına?
Devleti yönetenlerin yanlış yönetim anlayışından dolayı işi bozulmuş olduğundan
ödeyemeyip “Ben gerekirse bankadan faizli kredi alarak devlete olan
yükümlülüğümü yerine getiririm.” diyen vatandaşlarımızın aleyhine bir gelişmeye
sebep olma pahasına, bu gecikme ve ödenmemenin getirdiği yükten insanları, bazı
kişileri kurtarmaya dönük bir icraat yapıyoruz.
Dün devlete olan yükümlülüğünü, iyi niyetine rağmen, vatandaş
bugün yerine getirebilecek mi acaba? Yerine getirebilmesi için önce konu
hakkında haberinin olması gerekir ve sonra derinlemesine bilgisinin olması
gerekir. Biz bu önergeyle kişilerin tasarı kanunlaştıktan sonra haberdar ve
bilgi sahibi olarak yükümlülüklerini daha iyi anlama ve yerine getirme şansını
ortaya koyuyoruz. Aksi takdirde bu tasarının bir sürü maddesiyle varılmak
istenen sonuca ve amaca varılamaz.
Nitekim bugün sabahleyin televizyonu açtığımızda, ekonomi kritiği
yapan konu uzmanlarının kamuoyuna sunduğu, Sayın Maliye Bakanının
ifadelerinden, Hazineden sorumlu siyasilerin ifadelerinden hareketle Türkiye
Cumhuriyeti devletinin toplaması gereken verginin sadece yüzde 17,5’unu
toplayabildiğini, iyimser bir rakamla yüzde 70’inin toparlanmadığını ifade
ediyordu. Yine, maliyenin açıklamalarına göre Türkiye’de kurumlar vergisi
mükelleflerinin ödemesi gereken bedelin yüzde 70’ini ilk 100 sırada üretim
yapan kurumlar vergisi mükelleflerinin ödediği, gerisinin toparlanamadığı yani
kayıt dışılığın arttığı ifade edilmektedir. Bu önergenin kabul edilerek daha
iyi uygulama şansı yaratılacağını düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akcan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni geçici madde ihdasına dair dört adet
önerge vardır, önergeleri okutup arkasından sırasıyla işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 52 nci maddesine bağlı
olarak 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
R. Kerim
Özkan Yaşar
Ağyüz Yaşar
Tüzün |
Burdur Gaziantep Bilecik |
Mevlüt
Coşkuner Selçuk
Ayhan |
Isparta İzmir |
"Geçici Madde 36- 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a)
bendi kapsamındaki sigortalılardan; 1/10/2007 ile
1/10/2009 tarihleri arasında iş akdi işveren tarafından feshedilenlerden aylık
bağlanması için gerekli prim gün sayısını doldurmalarına rağmen, 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 81 inci maddesindeki yaş haddinden dolayı
aylık bağlanamayanlara, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay
içerisinde Kuruma başvurmaları halinde, aylık bağlanır. Bağlanan aylıklar,
aylık bağlanması için gereken yaş şartının sağlandığı tarihe kadar, Hazine
tarafından karşılanır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 52’nci maddesinin çerçeve
36’ncı ek maddesi için söz almış bulunuyorum Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Bu
geçici madde önergesi sadece önerge lehinde konuşabilme adına değil,
formaliteyi yerine getirebilme adına değil, Türkiye’de, ülkemizde yaklaşık 2
milyon vatandaşımızı kapsayacak bir önerge. Bu önergenin içeriği, gerçekten
insanlarımız için, toplumumuz için, 2 milyona yakın vatandaşımız için çok
önemli. Özellikle iktidar partisine mensup milletvekili arkadaşlarımın, en
azından bir dakika ayırıp bu önergenin lehinde konuşmamdan dolayı beni
dinlemelerini talep ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu önergenin içeriği, insan yaşamında, iş
bulan arkadaşlarımız, kardeşlerimiz iş hayatına atıldıklarında en önemli
hesaplarından bir tanesi “Ben ne zaman emekli olacağım?” düşüncesidir. İş
hayatına başlayan kişi, kuşkusuz, görevini yerine getirirken de ne zaman emekli
olacağını hesaplayıp kendi yaşam seviyesini ve ailevi düzenini ona göre
oluşturuyor.
Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarından önce çıkan bu
sosyal güvenlik yasalarında prim ve gün esastı. Örnek veriyorum: 1990 yılında
işe başlayan bir arkadaşımız, prim ve gün esasına göre hesap yaptığında “2010
yılında emekli olacağım, 2010 yılından sonraki yaşam tarzım bu şekilde olacak.”
diyerek bir hazırlık yaptı. Peki, yüce Meclis ve kuşkusuz AKP İktidarı ne
yaptı? 2006 yılının 31 Mayısında -bir Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı- bizim tüm
karşı çıkmamıza rağmen bu Mecliste bir tasarı kabul etti ve o tasarıda dedi ki:
“Sizin prim ve gün sayınız hiç önemli değil. Siz yaş haddinden emekli
olacaksınız.” Böylece prim ve gün sayısını doldurup da yaş haddine takılan ülkemizde
2 milyona yakın vatandaşımız var. Şimdi, bu vatandaşlarımız ne yapıyorlar?
Özellikle, yine, 2008 yılında ülkemizde yaşanan ekonomik krizle birlikte iş
akitleri feshedildi. Dolayısıyla 2 milyona yakın vatandaşımız şu anda prim ve
gün sayısını doldurduğu hâlde -bakınız, bu çok önemli, prim ve gün sayısını
doldurduğu hâlde- hiçbir iş yerinde çalışamıyorlar, emekli olamıyorlar, sosyal
güvencesi ve sağlık güvencesi yok. 2006 yılında AKP İktidarı döneminde maalesef
böyle bir kanun çıkardınız.
Şimdi, bu önergeyle ilgili başta Sosyal Güvenlik Genel Müdürüyle,
yine Sayın Bakanla, iktidar partisinin grup başkan vekiliyle bizzat görüşme
yapıp ricada bulundum. Erken emekliliği söz konusu etmiyorsanız bile en azından
bu 2 milyon vatandaşımıza emekli yaşına kadar bir maaş bağlansın ve hazineden
karşılansın diye bir ek madde önergesi verdik.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten bu önerge formalite, konuşma
yapabilme adına verilmiş bir önerge değil. İktidar partisi milletvekillerine
tekrar sesleniyorum: Bu kanunu 31 Mayıs 2006’da siz çıkardınız, 2 milyona yakın
vatandaşımızı siz mağdur ettiniz. Bu mağduriyeti giderebilecek, bu mağduriyeti
önleyecek bir ek madde önergesidir. Bunun lehinde söz aldım. Bu önergeyi
destekleyeceğinize yürekten inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Tüzün, teşekkür ediyorum.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama talebi...
BAŞKAN – Yoklama talebinde bulunuyorsunuz.
Sayın İnce, Sayın Tüzün, Sayın Özyürek, Sayın Köse, Sayın Öztürk,
Sayın Keleş, Sayın Atay, Sayın Koçal, Sayın Ekici, Sayın Sevigen, Sayın
Korkmaz, Sayın Sertel, Sayın Oksal, Sayın Özkan, Sayın Çakır, Sayın Özbolat,
Sayın Hacaloğlu, Sayın Arıtman, Sayın Dibek, Sayın Pazarcı, Sayın Öğüt, Sayın
Ağyüz.
Sayın milletvekilleri, yoklama için bir dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, İç Tüzük’e göre komisyonlarda
temsil edilmeyle ilgili, o konuyla ilgili seçilmiş özel sözcülerin temsil
edebileceğini ifade ediyor. Komisyon raporunda Sayın Milletvekilinin özel sözcü
olarak seçildiğine ilişkin bir kayda rastlamadım. Sadece en sondaki imza
bölümünde var. Komisyonun böyle bir kararı var mı? Eğer böyle bir seçim
yapılmışsa neden raporda yok, göremedim? Varsa kaçıncı sayfada? Onu
görebilirsek… O bakımdan, onu öğrenmek için…
BAŞKAN – Sayın Vural, 387’nci sayfada.
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Tabii, 800 sayfada bulmak zorlaşıyor Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim. Efendim, 387’nci sayfada
isimler var, altında yazılmış. Dolayısıyla bir seçimin yapılmış olması
gerekiyor. Komisyon raporunda “Bu raporun özel sözcüleri olarak şu, şunlar
seçilmişlerdir.” diyerek komisyon iradesi gerekiyor. Dolayısıyla bu irade
olmadan özel sözcü tarafından temsil edilmesi mümkün değil efendim.
AHMET YENİ (Samsun) – Komisyon tutanaklarında var. Okuryazar
olanlar baksın.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bazıları da cahilce cühelaca
konuşmasın.
BAŞKAN – Sayın Vural, burada imza atılan kısımda, yapılan şeyde,
bu raporun sözcüsü olarak Sayın Sadık Badak’ın ismi var, belirtilmiş.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, kaçıncı sayfada?
BAŞKAN – 387’nci sayfada, imza kısmında “Bu raporun…
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, altına yazılmış…
BAŞKAN – …sözcüsü” ifadesi var.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, seçilmiş olup olmadığına ilişkin,
seçilmiş olmaları gerekiyor. Ben de diyorum ki: Komisyon Başkanı bu konuda
seçim yaptı mı? Neye göre yaptı?
BAŞKAN – Sayın Vural, şimdi arkadaşlarımız da aynı şeyi söylüyor,
sizin orada görevli olan arkadaşlarınız da vardır. Burada bu arkadaşımızın
sözcü olduğunun aksine dair bir şerh vesaire diğer şeyler yoktur. Burada Plan
ve Bütçe Komisyonunda üye olan arkadaşlar var, şu anda onlar da vardır. Yani
burada kayıt altına alınmış. Dolayısıyla biz bunu böylece kabul edeceğiz.
Uygulama da bu şekildedir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yani burada komisyon başkanı olarak sayın
milletvekilinin ismi yazılırsa onu komisyon başkanı mı sayacağız? Yani böyle
bir şey olur mu? Seçilmiş olması gerekiyor.
BAŞKAN – Oktay Bey, öyle bir şeyin olması mümkün değil, yani
komisyon başkanı diyemez. Sadece komisyon sözcülerinin ifadesi vardır ve burada
var.
OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla Komisyon böyle bir seçim yaptı
mı yapmadı mı?
BAŞKAN – Efendim, Komisyon yapmış ve bakınız, burada imza altına
almış.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, siz Komisyonun adına lütfen şey
yapmayın.
BAŞKAN – Hayır, arkadaşlarımızla şimdi konuştuk, uygulama aynen bu
şekilde devam etmiştir, daha önceden de bu şekilde olmuş Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Komisyon bir seçim yapmışsa metinde yer
alması lazım, karar yok. Karar yok efendim, karar yok!
BAŞKAN – Efendim, işte devamlı yapılan bir şeydir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, bugüne kadar bütün
uygulamalar böyle oldu. Hiçbir zaman özel hüküm dercedilmedi.
BAŞKAN – Bakınız, sürekli uygulanan husus bu.
OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl? Hangi? Ne zaman olmuş?
Yani rapora yazılmayan bir hususu seçilmiş gibi matbaa yazmışsa
onu komisyon sözcüsü mü yazacağız?
BAŞKAN – Sayın Vural, böyle bir şeyi matbaanın yazması söz konusu
olabilir mi? İstirham ediyorum yani, böyle bir şey söz konusu olamaz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Olamaz mı?
BAŞKAN – Hayır, böyle bir şeyin aksi bir durumda zaten Plan ve
Bütçe Komisyonuna üye olan arkadaşlar itiraz edebilirler, komisyon tutanağında
da var.
OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle bir seçim yapılmamış.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Yapıldı efendim, yapıldı
Komisyonda.
BAŞKAN – Yapılan işlem doğrudur Sayın Vural.
Evet, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 s. sayılı yasa tasarısının 52 nci maddesine
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Geçici Madde 36- 12 Eylül darbesi mağduru olarak gözaltında,
tutuklulukta, hükümlülükte geçirilen süre borçlanma suretiyle emekliliğe esas
alınır.
Hasip
Kaplan Sebahat
Tuncel Ayla Akat
Ata |
Şırnak İstanbul Batman |
M. Nezir
Karabaş Sırrı
Sakık Nuri
Yaman |
Bitlis Muş Muş |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Tuncel, gerekçeyi mi okutayım?
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
12 Eylül darbe mağdurlarına hem özür borcumuzu yerine getirmek hem
de mağduriyetlerini gidermek esas alınmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 52 nci
maddesine aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Geçici Madde 36 - 13/5/1971 tarihli ve
1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu uyarınca kurulan sıkıyönetim mahkemelerinin
görev alanına giren suçlar nedeniyle yakalanan veya tutuklananlardan, Türk
Silâhlı Kuvvetlerinin yönetime elkoyduğu 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren
haklarında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilenler, hakkında mahkûmiyet
kararı verilmeyenler veya tutukluluk süresi mahkûmiyet süresini aşanların fazla
yattıkları süreler veya beraatlerine karar verilenlerin, gözaltında veya
tutuklulukta geçen süreleri için kendilerinin ya da hak sahiplerinin bu
durumlarını belgeleyerek bu maddenin yayımı tarihinden itibaren altı ay
içerisinde talepte bulunması kaydıyla, gözaltında veya tutuklulukta geçen
süreleri, talep tarihinde 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük
kazanç alt sınırının % 32'si üzerinden hesaplanacak primlerinin; bu
durumlarından dolayı dava açıp tazminat alanların borcun tebliğ tarihinden
itibaren altı ay içerisinde kendilerince veya hak sahiplerince, tazminat
almamış olanların ise Hazinece ödenmesi suretiyle borçlandırılır. Bu şekilde
borçlanılan süreler Kanunun dördüncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamında prim ödeme gün sayısı olarak değerlendirilir. Ancak, sigortalılık
başlangıç tarihinden önceki borçlanılan süreler sigortalılık başlangıç tarihini
geriye götürmez.
5434 sayılı Kanuna tabi çalışmakta iken 1402 sayılı
Sıkıyönetim Kanunu uyarınca kurulan sıkıyönetim mahkemelerinin görev alanına
giren suçlar nedeniyle yakalanan veya tutuklananlardan, Türk Silâhlı
Kuvvetlerinin yönetime elkoyduğu 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren haklarında
kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilenlerin, herhangi bir
nedenle hizmet sayılmayan gözaltında veya tutuklulukta geçen süreleri,
kendileri veya hak sahiplerinin bu durumlarını belgeleyerek bu maddenin yayımı
tarihinden itibaren altı ay içerisinde talepte bulunması kaydıyla, gözaltına
alındığı veya tutuklandığı tarihteki emeklilik keseneğine esas aylık derece ve
kademesinin talep tarihindeki katsayılar ve emeklilik keseneğine esas aylığın
hesabına ait diğer unsurlar ile kesenek ve karşılık oranları esas alınmak
suretiyle hesaplanacak borçlanma tutarının altı ay içerisinde kendilerince veya
hak sahiplerince ödenmesi hâlinde hizmet sürelerine eklenir. Borçlanılan süreler 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun
geçici 205 inci maddesine göre yaş tespitinde dikkate alınmaz.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar, kendi
sigortalılıklarından dolayı sosyal güvenlik kanunlarına göre gelir veya aylık
bağlanmış olanlar ile birinci ve ikinci fıkra kapsamında sayılan söz konusu
süreleri herhangi bir şekilde sigortalılık hizmeti olarak değerlendirilmiş
olanlar bu madde uyarınca borçlanamazlar. Sosyal güvenlik kanunlarına göre
gelir veya aylık bağlanmayan ya da toptan ödeme yapılmak suretiyle hizmetleri
tasfiye edilenlerden borçlanacakları bu süreler ile birlikte emekli veya
yaşlılık aylığına veya gelire hak kazanacak olanlara, geçmişe yönelik aylık ve
farkı ödenmez. Bu maddenin birinci ve ikinci fıkrası kapsamında borçlandırılan
süreler emekli ikramiyesi hesabında dikkate alınmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye
Kurum yetkilidir."
E. Haluk
Ayhan Mehmet
Şandır Erkan
Akçay |
Denizli
Mersin
Manisa |
Oktay
Vural Ali
Uzunırmak Mustafa
Kalaycı |
İzmir
Aydın
Konya |
Mehmet
Günal Atila
Kaya |
Antalya
İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Kabul
ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım? Ali Bey, konuşacak mısınız?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür konuşması yapacağım.
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii ki güzel konuşan insan, söylediğiyle yaptığı birbirine uyan insandır,
aslında güzel söz söyleyen insan değildir ve söylediklerimizle yaptıklarımızın
hayat süreci içerisinde tenakuza düşmemesi gerekir. Dolayısıyla, darbeye karşı
olmak ama darbe hukukuna karşı olmamak gibi bir çelişki, hayatımızda ve siyasi
hayatımızda devam etmemelidir. 12 Eylül 1980 askerî darbesinin neticesinde,
Türkiye’de 650 bin kişinin üzerinde insan tutuklanmıştır ve o zamanki gözaltı
süresi doksan gündür. “Ananın adı, babanın adı” deyinceye kadar, insanların
kendi kimliklerini açıklayıncaya kadar bu süre geçmemiştir ve işkencehanelerde,
zulümhanelerde yalan yanlış ifadelerle birçok insan mahkûm edilmiştir darbe
hukuku anlayışı içerisinde. Dolayısıyla o günkü mağduriyetlerin giderilmesi
için, o günkü haksızlıkların giderilmesi için bu önergeye yönelik olarak bir
teklif hazırlığım oldu 2008 yılında ve 2008 yılındaki bu teklif hazırlığımla
ilgili olarak iktidar partisi tabii ki çoğunluğunun “Evet” demediği bir
teklifin burada yasalaşması mümkün değildi. Dolayısıyla arkadaşlarımızla
görüştük. Şimdiki Sayın CHP Genel Başkanı o zaman CHP Grup Başkan Vekiliydi.
Sayın Kılıçdaroğlu’yla görüştük ve arkadaşlarımız o zaman da uygun olabileceği
görüşünde birleştiler ve ben partime her şeyden önce çok teşekkür ediyorum
öncelikli olarak. Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi, milliyetçi, ülkücü camia
Türkiye’deki en büyük sosyal maliyeti -bilhassa 12 Eylül 1980 askerî rejiminde-
ödemiş bir kitleye sahiptir ve bu insanlar çok büyük haksızlıklara muhatap
olmuşlardır. Bizim dışımızdaki insanlar da vardır bu haksızlıklara muhatap
olmuş. Dolayısıyla buradaki bizim muradımız bu haksızlıkların ortadan
kaldırılması, bu haksızlıkların bir nebze olsun yaralarının sarılabilmesidir.
Belki çok kapsamlı bir şeyi yerine getiremedik. Buradaki muradımız o günlerde
tutukluluk süresinde haklarında beraat kararı verilenler veya haklarında
tutukluluk süresinin mahkûmiyet süresinden uzun olduğu zaman içerisinde, o
mahkûmiyet süresinin tutukluluk süresinden kısa olması neticesinde mağduriyete
uğramış insanların ve haklarında beraat kararı verilmiş insanların o günlük
sürelerinin sigortalılığa sayılmasını… Çünkü on sekiz, on dokuz, yirmi yaşında
üniversiteyi bitirmiş veya okula giden bir genç, düşünün ki hayata atılacak,
belki sigortalı olacak ve yükseltilen sigortalılık yaş hadlerinden belki daha
kısa sürede yararlanabilecekti. İşte bütün bu mağduriyetlerin ortadan
kaldırılması için, bu teklifi artık bu torba yasa imkânında bulabildik ve
burada bunu dercetmeyi uygun gördük.
Ben, burada Sayın Komisyonun katılmasına, Hükûmetin katılmasına
teşekkür ediyorum. Siz çoğunluk grubu olan arkadaşlarımızın mutlaka ki
muhalefetle beraber katılarak bu mağduriyeti ortadan gidermelerini bilhassa
istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bizim davranışlarımızı her zaman burada… Belli
birikimleri olan bir toplum olarak, eğer bilim birtakım verileri bizlere temin
edemiyorsa deneme yanılmayla toplumun yaşadığı sosyal vetirelerin örneklemeler
yapılarak bizlere ders çıkarması gerektiği kanaatini taşıyorum. Bugün
Türkiye’de geçmişte yaşananlar, dünyada yaşananlar, biz siyaset insanlarına
âdeta bir laboratuvar deneyimlerinin neticesini vermeli ve davranışlarımızı,
yönelmelerimizi hep buna göre temin etmeliyiz. Hukuk yaparken kanun çıkarmak
demek, mutlaka hukukun üstünlüğünü temin etmek anlamına gelmediğini idrak
etmeliyiz. Kanun hukukun üstünlüğünden kaynağını almalı. Dolayısıyla, eğer
birtakım teminatlara bireysel olarak “benim teminatımda” dersek, hukukun
teminatına bırakmazsak orada hukukun üstünlüğünden söz edemeyiz, orada
kişilerin üstünlüğünden söz edebiliriz çünkü haklar onların teminatları altında
olursa kişilerin hukuku meydana gelir.
Ben, bu düşüncelerle kabullerinizi bekliyor, hepinize sonsuz
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uzunırmak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkürümü geri alıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 52 nci
maddesine aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“GEÇİCİ MADDE 36 - 13/5/1971 tarihli ve
1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu uyarınca kurulan sıkıyönetim mahkemelerinin
görev alanına giren suçlar nedeniyle yakalanan veya tutuklananlardan, Türk
Silâhlı Kuvvetlerinin yönetime elkoyduğu 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren
haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilenlerin,
gözaltında veya tutuklulukta geçen süreleri için kendilerinin ya da hak
sahiplerinin bu durumlarını belgeleyerek bu maddenin yayımı tarihinden itibaren
altı ay içerisinde talepte bulunması kaydıyla, gözaltında veya tutuklulukta
geçen süreleri, talep tarihinde 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas
günlük kazanç alt sınırının % 32'si üzerinden hesaplanacak primlerinin; bu
durumlarından dolayı dava açıp tazminat alanların borcun tebliğ tarihinden
itibaren altı ay içerisinde kendilerince veya hak sahiplerince, tazminat
almamış olanların ise Hazinece ödenmesi suretiyle borçlandırılır. Bu şekilde
borçlanılan süreler Kanunun dördüncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamında prim ödeme gün sayısı olarak değerlendirilir. Ancak, sigortalılık
başlangıç tarihinden önceki borçlanılan süreler sigortalılık başlangıç tarihini
geriye götürmez.
5434 sayılı Kanuna tabi çalışmakta iken 1402 sayılı
Sıkıyönetim Kanunu uyarınca kurulan sıkıyönetim mahkemelerinin görev alanına
giren suçlar nedeniyle yakalanan veya tutuklananlardan, Türk Silâhlı
Kuvvetlerinin yönetime elkoyduğu 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren haklarında
kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilenlerin, herhangi bir
nedenle hizmet sayılmayan gözaltında veya tutuklulukta geçen süreleri,
kendileri veya hak sahiplerinin bu durumlarını belgeleyerek bu maddenin yayımı
tarihinden itibaren altı ay içerisinde talepte bulunması kaydıyla, gözaltına
alındığı veya tutuklandığı tarihteki emeklilik keseneğine esas aylık derece ve
kademesinin talep tarihindeki katsayılar ve emeklilik keseneğine esas aylığın
hesabına ait diğer unsurlar ile kesenek ve karşılık oranları esas alınmak
suretiyle hesaplanacak borçlanma tutarının altı ay içerisinde kendilerince veya
hak sahiplerince ödenmesi hâlinde hizmet sürelerine eklenir. Borçlanılan süreler 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun
geçici 205 inci maddesine göre yaş tespitinde dikkate alınmaz.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar, kendi
sigortalıklarından dolayı sosyal güvenlik kanunlarına göre gelir veya aylık
bağlanmış olanlar ile birinci ve ikinci fıkra kapsamında sayılan söz konusu
süreleri herhangi bir şekilde sigortalılık hizmeti olarak değerlendirilmiş
olanlar bu madde uyarınca borçlanamazlar. Sosyal güvenlik kanunlarına göre
gelir veya aylık bağlanmayan ya da toptan ödeme yapılmak suretiyle hizmetleri
tasfiye edilenlerden borçlanacakları bu süreler ile birlikte emekli veya
yaşlılık aylığına veya gelire hak kazanacak olanlara, geçmişe yönelik aylık ve
farkı ödenmez. Bu maddenin birinci ve ikinci fıkrası kapsamında borçlandırılan
süreler emekli ikramiyesi hesabında dikkate alınmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye
Kurum yetkilidir."
Nurettin
Canikli Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Kayhan Türkmenoğlu |
Giresun Malatya Van |
Hayrettin
Çakmak Ahmet Yeni Rasim Çakır |
Bursa Samsun Edirne |
Mehmet
Ceylan |
Karabük |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Kabul
ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Çakır, buyurun efendim.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; geçici madde 36’yla ilgili söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, gayet iyi hatırlıyorsunuz, 12 Eylül
referandumu öncesi Sayın Başbakan ve sizler halkın huzuruna çıktınız ve bu
referandumun bir demokratikleşme olduğunu, referandumun bir 12 Eylülle
hesaplaşma olduğunu, 12 Eylülden hesap sorma olduğunu, bu anlamda da halkın bu
Anayasa oylamasına “evet” oyu vermesinin gerekli olduğunu uzun uzun anlattınız.
Fakat, referandumdan sonra, 1997 yılında Yüksek Askeri
Şûra kararlarıyla 28 Şubat döneminde silahlı kuvvetlerden atılan subay,
astsubay ve personel Askeri Yüksek İdare Mahkemesine müracaat etti, dediler ki:
“Arkadaş olmaz, çünkü Anayasa değişikliği geriye doğru uygulanmaz.”
Aynı şekilde, 12 Eylül 80’de üçlü kararnameyle silahlı
kuvvetlerden atılan personel müracaat etti. Onlara da dediler ki: “Olmaz, çünkü
zaman aşımı, otuz yıl geçti.” Dolayısıyla bu Anayasa değişikliği, 12 Eylülde,
yani sadece 12 Eylül değil, darbe dönemlerinde yargıya gitme hakkı olmayan,
yargısız infaz edilen insanların özlük haklarına yeniden kavuşabilmesi adına
herhangi bir açılım getirmedi, bir fayda getirmedi. Bunun üzerine ben de tuttum
bir kanun teklifi verdim, 1971 12 Mart dönemi, 12 Eylül 1980 dönemi ve Yüksek
Askerî Şûra kararlarıyla yargısız infaz edilerek silahlı kuvvetlerden resen
emekli edilen subay, astsubay, sivil memur ve askerî öğrencilerin özlük
haklarını yeniden düzenleyen bir teklif verdim. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
dimdik ayakta, arkamda durdu, Milliyetçi Hareket Partisi destek verdi, Barış ve
Demokrasi Partisi destek verdi, sizler hepiniz canıgönülden destek verdiniz.
Tek tek konuştuğumuzda “Rasim bravo, aferin, çok iyi yaptınız.” diye destek
verdiniz. Adalet Bakanı destek verdi. Ama sevgili arkadaşlarım, şu ana kadar ne
benim teklifimden bir şey geldi ne de sizden herhangi bir teklif geldi bu
anlamda.
Şimdi bir önerge var, geçici 36’ncı madde. Sakın ha anlaşılmasın
ki bu 12 Eylülle bir hesaplaşmadır. Çünkü baktığımız zaman, biz buna
katılıyoruz, “evet” diyeceğiz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, canıgönülden
katılıyoruz ama baktığımız zaman, emeklilik hakkını kazanmış olanlar bundan
yararlanamıyorlar. Artı Emekli Sandığı Kanunu’nun geçici 205’inci maddesine
göre yaş tespitinde dikkate alınmıyor. Yani bu arkadaşlarımız, cezaevinde yatan
ama daha sonra beraat eden arkadaşlarımız cezaevinde yattığı süre emekliliğine
sayılıyor ama emeklilik başlangıç tarihi olarak sayılmıyor. Yani kapsamı o
kadar daraltılmış ki. Hâlbuki Milliyetçi Hareket Partisinin önergesinde en
azından ceza aldığı süre çıkarılarak… Hatta ondan önce bizim Kahramanmaraş
Milletvekilimiz Durdu Özbolat’ın bir kanun teklifi var aynı kapsamda.
Biliyorsunuz 12 Eylül sıkıyönetim mahkemelerinde insanların kemik yaşı
büyültülerek idam edildi arkadaşlar. Erdal Eren bir çocuktu ve 12 Eylül
tarafından idam edildi. Bu ülke bunları yaşadı. Dolayısıyla o dönemin
sıkıyönetim mahkemelerinin vermiş olduğu kararların bugünkü demokraside ne
kadar geçerli olabileceği tartışılır durumda. O bakımdan, 12 Eylül döneminde
cezaevinde yatıp ceza almış olsalar bile, bu vatandaşlarımızın bu kanun
kapsamına girmeleri gerekirdi. Benim gönlüm bunu arzu ederdi. Yani hep beraber bir iş yapıyorsak bu yaptığımız işin kamuoyu
vicdanını tatmin etmesi, milletimizi rahatlatması ve yaptığımız işi öncelikle
kendimiz beğenmemiz gerekirdi ama maalesef, maalesef, yaptığımız işi doğru
bulmakla beraber, o dönemde suçsuz yere, günahsız yere cezaevinde yatmış olan insanlarımızın
bugün en azından emekliliğine yönelik birtakım hakları elde etmesi noktasında
doğru bulmakla beraber, yeterli bulmamız mümkün değildir değerli arkadaşlarım. Kaldı
ki bu yaptığımız işte arkadaşlar, bu süreler emekli ikramiyesinin ve emekli
maaşının tespitinde geçerli olmuyor. Yani bu da bu teklifin
bir başka eksikliği.
Bu vesileyle Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu teklife olumlu oy
kullanacağımızı bildiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çakır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir. Böylece yeni geçici madde 36 ilave edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, madde 52’yi geçici madde 28, 29, 30, 31,
32, 33, 34, 35, 36’yla birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 53 üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 53’üncü maddesinin 2’nci
fıkrasında yer alan “Bu hüküm, yürürlüğe girdiği tarihten önceki artışlarda ve
görülmekte olan davalar hakkında da uygulanır.” ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız Sebahat
Tuncel Şerafettin
Halis |
Batman İstanbul Tunceli |
Ufuk
Uras Akın
Birdal Hamit
Geylani |
İstanbul Diyarbakır Hakkâri |
Nuri
Yaman |
Muş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı kanun tasarısının çerçeve 53. Madde
başlığının “MADDE 53- 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiş, ayrıca bu kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Recep
Taner Erkan
Akçay Akif
Akkuş |
Aydın Manisa Mersin |
Kemalettin
Nalcı Ahmet Duran
Bulut Reşat Doğru |
Tekirdağ Balıkesir Tokat |
Metin
Ergun Kadir
Ural |
Muğla Mersin
|
GEÇİCİ MADDE 36- 506, 2925, 1479, 2926 ve 5434 sayılı
Kanunlara tabi olarak 08.09.1999 tarih ve öncesinde çalışmaya başlamış
olanlara, bir defaya mahsus olmak üzere prim ödeme gün sayısı ile sigortalılık
sürelerini tamamlamış olmak kaydıyla, 4447 ve 4759 sayılı Kanunlarda geçen yaş
şartı aranmaksızın ilgili Kanunlardaki 08.09.1999 öncesi hükümlere göre bu
kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde kuruma başvurmaları halinde
yaşlılık ve emeklilik aylıkları bağlanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 53 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Harun
Öztürk Mustafa
Özyürek Bülent
Baratalı |
İzmir İstanbul İzmir |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Tekin Bingöl Durdu Özbolat |
Malatya Ankara Kahramanmaraş |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özbolat, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 606 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 53’üncü maddesi hakkında
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz yasa tasarısının AKP
hükûmetlerinin uygulamalarının ve ekonomi politikalarının bir sonucu olduğunu
belirtmek isterim.
Bakınız, 2002 yılından bu yana kadar yapılan en az 5 yasanın
gerekçesinde yeniden yapılandırma olduğunu görmekteyiz. Buradan iki sonuç
çıkarmak olanaklıdır. İlki, AKP hükûmetleri Türkiye’yi çok iyi yönetti,
işsizlik azaldı, üretim arttı, halkımızın ekonomisi ve refah düzeyi gelişti ama
kimse borcunu ödemedi. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını hepimiz bilmekteyiz.
İkinci ve gerçek olan, doğru olan sonuç ise AKP hükûmetlerinin
ekonomide yarattığı tıkanmanın sahte rakamlarla, süslü sözlerle iyi şeyler
oluyormuş gibi göstermesi sonucu evine ekmek götüremeyecek kadar zor durumda
olan halkımızın, açlıktan bir bebeğin öldüğü ülkemizde, borçlarını ödeyemeyecek
duruma gelmesidir.
Bakınız değerli arkadaşlar, AKP tarafından bu duruma gelmiş
ülkemizde böyle bir affın çıkmasına karşı değiliz ancak af ya da yeniden yapılandırma
bahanesiyle aynı yasa tasarısının içine ilgili, ilgisiz her şeyin katılmasına
karşıyız. Görüştüğümüz tasarıda yeniden yapılandırma ya da af
niteliğinde olan yirmi bir madde var, bunları ayrıca ele alabilirdik; görüş
birliği içinde, düzenli ödeme yapan vatandaşlarımızı da mağdur etmeden bir yasa
hazırlanması olanaksız değildi ama Hükûmet, Meclis iradesini devre dışı
bırakmak ve tartışmaya, farklı görüşe, eleştiriye yer vermeden yapmak istediği
çok sayıda değişikliği bu kapsama almıştır. Hükûmet, gelecekte hesabını
veremeyeceği işlere kalkışmaktadır. Hükûmetin bu oyunlarına yabancı değiliz. 12
Eylül tarihli halk oylamasında da aynısını yaptı. Süslü ve güzel sözlerin
arkasına ele geçirmeye çalıştıkları yargıya ilişkin düzenlemeler yaptılar.
Sonuç ne oldu hepimiz görmekteyiz. Adalet Komisyonunda yaşananlar Hükûmetin
nasıl tehlikeli işlere kalkıştığının bir göstergesi ve sonucudur. Yalnız, ana
muhalefet olarak uyarmadan geçmeyelim: Dikkat ediniz, yaptıklarınız sizi
gelecekte sıkıntıya sokmasın.
Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 53’üncü madde, aslında
tam bir AKP klasiğidir, AKP Hükûmetinin hukuk tanımaz tutumunun bir
göstergesidir. Bunun önüne geçmek için 53’üncü madde tasarı metninden
çıkarılmalıdır. Tasarının bu maddesiyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu’nun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki bazı personelin emekli maaş
artışları konusunda yargıya taşıdıkları bir ihtilaf, henüz yargı kesin kararını
vermeden yasa çıkarılmak suretiyle ortadan kaldırılmaktadır. Bu durum yasama
organının yargıya açık müdahalesi niteliğini taşımakta olup Anayasa’mızın
138’inci maddesinin dördüncü fıkrasına aykırıdır, mahkemelerin bağımsızlığına
gölge düşürecek bir düzenlemedir. Getirilen değişikliğin yürürlüğe girdiği
tarihten önceki artışlara ve görülmekte olan davalara da uygulanacağının
belirtilmesi ise parlamenter demokrasimiz açısından yeni bir talihsizliktir.
Sayın milletvekilleri, değişiklik önergesi verdiğimiz 53’üncü
madde 506 sayılı Yasa’yla ilgili olunca söylenecek o kadar çok söz var ki, beş
dakikada bunu bitiremeyiz. Hükûmet, oldubittiye getirip 5510 ve 506 gibi genel
sağlık sigortasını, sosyal güvenliği doğrudan ilgilendiren düzenlemeler
yapmıştır. Peki, bu düzenlemeler ilgili komisyonda görüşülmüş müdür? Hayır.
Çalışma yaşamını ilgilendiren düzenlemelerde işçi ve işverenlerin görüşleri
alınmış mıdır? Yine hayır. Sorarım şimdi sizlere: Yasadan doğrudan etkilenecek
tarafların görüşlerinin alınmadığı yasa ne kadar doğru olabilir? Demokrasi
denildiği zaman herkesten önce laf üreten Hükûmet, icraata geldiğinde
demokrasiyi rafa kaldırmaktan hiç çekinmemektedir. Demokrasiyi savunuyorsanız,
oturursunuz sendikalarla karşılıklı, ne gibi düzenlemeler istiyorsanız bunu
öğrenirsiniz, sonra da ona göre düzenlemeler yaparsınız. Bu iş kalkıp “Babalar
burada araba üretin.” demeye benzemez. Çalışma barışını, tarafların karşılıklı
huzur ve güvenini tesis edecek düzenlemelerin uzağındayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken,
verdiğimiz önergenin kabul edilmesini diler, hepinize saygı ve sevgilerimi
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özbolat.
Önergeyi…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkanım, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz.
Sayın İnce, Sayın Küçük, Sayın Özyürek, Sayın Köse, Sayın Öztürk,
Sayın Soysal, Sayın Koçal, Sayın Serter, Sayın Oksal, Sayın Özkan, Sayın Ekici,
Sayın Çakır, Sayın Aydoğan, Sayın Dibek, Sayın Hacaloğlu, Sayın Özbolat, Sayın
Özer, Sayın Emek, Sayın Karaibrahim, Sayın Atay, Sayın Pazarcı, Sayın Öztürk,
Sayın Oyan.
Sayın milletvekilleri, yoklama için bir dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175,
2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356,
2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540,
2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691,
2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801,
2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)
(Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…. Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sayılı kanun tasarısının çerçeve 52. Madde
başlığının “Madde 53 - 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiş, ayrıca bu Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Recep
Taner (Aydın) ve arkadaşları
Geçici Madde 36 - 506, 2925, 1479, 2926 ve 5434 sayılı
Kanunlara tabi olarak 08.09.1999 tarih ve öncesinde çalışmaya başlamış
olanlara, bir defaya mahsus olmak üzere prim ödeme gün sayısı ile sigortalılık
sürelerini tamamlamış olmak kaydıyla, 4447 ve 4759 sayılı Kanunlarda geçen yaş
şartı aranmaksızın ilgili Kanunlardaki 08.09.1999 öncesi hükümlere göre bu
kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde kuruma başvurmaları
halinde yaşlılık ve emeklilik aylıkları bağlanır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Taner, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı torba kanun tasarısının 53’üncü maddesine
bağlı -geçici madde eklenmesiyle ilgili- vermiş olduğumuz önerge hakkında söz
aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu maddeye
ilave edeceğimiz bir geçici madde 506, 2925, 2926, 1479 ve 5434 sayılı kanunlara
tabi olarak 8 Eylül 1999 tarihi öncesi sigortalılıkları başlamış ve devam
edenlere, bir kereye mahsus olmak üzere prim ödeme gün sayısı ile sigortalılık
sürelerini tamamlamış olmak şartıyla 4447 ve 4759 sayılı kanunlarda geçen yaş
şartı aranmaksızın, ilgili kanunlardaki 1999 öncesi hükümlere göre, bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde ilgili kurumlara başvurmaları
hâlinde yaşlılık ve emeklilik aylıklarının bağlanabilmesini talep etmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, ekonomik kriz ve neticesinde oluşan -had
safhaya çıkan- bir süreç, bugünlere getirmiştir. İşsizlik oranları artmış ve
genç nüfus da işsizlik oranlarının en yüksek olduğu kesim hâline gelmiştir. On
binlerce genç iş bulmak için sıra beklerken yürürlükteki kanunlar gereği
çalışmaya başladıkları andaki emeklilik şartları değiştiğinden müktesep
haklarını kaybeden çalışanlar zor durumda kalmışlardır. “Yaş haddi yüzünden
emekli olamayan fakat yaşlandığı için de işe alınamayan, SGK kapsamında
çalışmadığından sağlık güvencelerinden mahrum kalan veya emekliliği beklediği
için ihbar ve kıdem tazminatlarını alamadığından borç içinde yaşayan
vatandaşlarımızın beklentilerine çare olabilir miyiz?”in arayışındayız. Torba
kanun tasarısı gündeme geldiği andan itibaren binlerce vatandaşımız “Acaba, bu
düzenlemede bizim mağduriyetimizle ilgili bir madde var mı?” arayışına
girişmişler ve hepimize de postalarla, telefonlarla taleplerini iletmişlerdir.
Bu vermiş olduğumuz geçici madde önergesiyle bir kereye mahsus olmak üzere
emeklilik şartlarını kazanıp yaş haddini bekleyenlerin mağduriyetleri
giderilmeye çalışılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, AKP olarak bugüne kadar birçok af kanunu
çıkardınız. Şöyle geriye dönüp baktığımızda iktidara gelir gelmez 2003 yılından
itibaren hemen hemen her yıl yeni bir af yasa tasarısı gündeme geldi. SSK affı,
SGK affı, vergi barışı, stok affı, kamu alacaklarının uzlaşma usulüyle tahsili,
spor kulüplerinin borçlarının affı, bazı varlıkların millî ekonomiye
kazandırılması gibi çeşitli düzenlemelerle ekonomik sıkıntıya düşmüş
vatandaşlarımızı ön plana çıkardınız ama yanına ilave ettiğiniz ek maddelerle
naylon faturacıları da kara para sahiplerini de sahtekârları da affettiniz.
Şimdi AKP’li milletvekili arkadaşlarımızdan beklentimiz, dün eleştirdiğiniz,
daha sonra da 2006 yılında daha da zorlaştırdığınız emeklilik işlemlerinde bu
torba kanun düzenlemesiyle bir rahatlık getirmektir. Dün yaş haddiyle ilgili
düzenleme yapıldığında “Emeklilik yaşının artırılmasıyla ilgili tasarı Türkiye
gerçeklerine aykırı bir tasarıdır. Bu tasarı bilimsel analizin ürünü değildir.
Bu tasarı kâr ve zarar mantığına göre hazırlanmış bir tasarıdır, sosyal
kaygıları dikkate almamaktadır. Sosyal güvenlik hakkını ve sosyal devlet olma
özelliğini dikkate almayan bir tasarıdır.” demiştiniz. Bugün
bu dediklerinizi düzeltmenin şansı önümüzde. Önümüzde seçimler var. İşte size bir fırsat, gelin, iktidarıyla, muhalefetiyle bu önergeyi
kabul ederek vatandaşlarımıza bir müjde verelim ve 1999 öncesinde sosyal
güvenlik kapsamına dâhil olmuş, prim ödemiş ve daha sonra yapılan yaş şartı
düzenlemesiyle emeklilik haklarını kaybedenlerden şu anda gerekli prim ödeme
gün sayısını ve süresini yerine getirenlere bir kereye mahsus olmak üzere
emeklilik haklarını verecek olan bu önergeye destek verelim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergeye desteklerinizi
bekliyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taner.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 53’üncü maddesinin 2’nci
fıkrasında yer alan “Bu hüküm, yürürlüğe girdiği tarihten önceki artışlarda ve
görülmekte olan davalar hakkında da uygulanır.” ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)–
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle yargıya taşınmış personel maaş artışlarıyla ilgili
davalarda henüz yargı kesin kararını vermeden, söz konusu kanundaki ibareye
dayanarak yargıya müdahalenin gerçekleşmesinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 54 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 54
üncü maddesindeki “birinci fıkrasının (b) bendinin son üç paragrafı” ibaresinin
“ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan
Akçay Oktay
Vural Mehmet
Günal |
Manisa İzmir Antalya |
Mustafa
Kalaycı E. Haluk
Ayhan Kadir
Ural |
Konya Denizli Mersin |
M.
Akif Paksoy |
Kahramanmaraş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 54 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Abdullah
Özer Kemal
Demirel Algan
Hacaloğlu |
Bursa Bursa İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)–
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın, kısa
adıyla torba yasasının 54’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu hükûmet tasarısıyla, yasa yapma
tekniği, kuralları ve gelenekleri bugüne kadar görülmemiş boyutlarda
çiğnenmekte, yasama erki ilk kez böylesine çarpıtılmaktadır. Toplumsal hayatı
düzenleyen, milyonların refahı ve yaşamını yakından ilgilendiren önemli
konular, sap ile samanı karıştıran bir mantık ve yöntemle bu torba yasa
tasarısının içine serpiştirilerek emekçilere ve topluma dayatılmaktadır.
Bu tür yasama ve kanun yapma anlayışı ancak demokrasi dışı
rejimlerde olur. Sorun, sadece sizin demokrasi anlayışınızla sınırlı değildir.
Asıl sorun, sizin İktidar olarak insana, onun emeği ve değerlerine, onun hukuku
ve haklarına duyarsız tavrınızdan kaynaklanmaktadır. Sorunun
temelinde, İktidar olarak sizin emek-sermaye ilişkilerine çarpık bakışınız
vardır, ülke olarak taraf olduğumuz ILO sözleşmesi hükümlerine içinize
sindirememeniz vardır, çağdaş sosyal devlet kural ve kurumlarının ülkemizde de
sağlam ilke ve kurumlar üzerinde köklü bir şekilde hayata geçirebilmesinin
önünde İktidarınızın çarpık bakış ve uygulamalarının en büyük engelleri
oluşturması vardır.
Siz, bu yasa tasarısı ile işçinin, emekçinin haklarını
gasbediyorsunuz, iş yaşamının kuralsızlaştırılmasına yeni boyutlar kazandırıyorsunuz,
sosyal güvenlik sistemini geniş kesimler için sosyal olmaktan ve güvenlik
sağlamaktan uzaklaştırıyorsunuz, iş güvencesiz çalışmayı, çalıştırmayı yasal
hâle getiriyorsunuz. Bu düzenlemelerinizle ülkemizde emek sömürüsü
derinleşecek, sendikasızlaştırma yaygınlaşacak, sosyal devlet daha da
geriletilecektir.
Değerli milletvekilleri, 54’üncü madde ile,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 8’inci maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin son üç paragrafının yürürlükten kaldırılması öngörülmektedir.
Trafik kazası geçirmiş kişilere yönelik tedavi giderlerinin bütün yükümlü
sigorta şirketlerine rücu edilmesini, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nın
geçerli teminat limitleri ve şartları dâhilinde ödemekle yükümlü bulundukları
tutarı aşan kısmı için ise sigorta şirketlerinin Karayolu Trafik Garanti
Sigortası Hesabı’na başvurmasını öngören mevcut uygulama bu maddeyle
kaldırılmaktadır. Bunun yerine, madde 59 ile bu konuda kazazedeye sunulan
sağlık hizmetlerine ait bedellerin kişinin sosyal güvencesi olmasına
bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması öngörülmektedir.
Düzenlemenin bu boyutu doğrudur ancak yetersizdir. Bir yandan, bu
amaçla Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılacak tutar sigorta şirketlerince
belirlenen primlerin ve güvence hesabınca tahsil edilen katkı paylarının yüzde
15’i olarak öngörülürken, diğer yandan bu oranın Bakanlar Kurulu kararıyla
yüzde 15’ten yüzde 50’ye kadar artırılabilmesi sağlanmak istenmektedir. Bu
düzenleme, AKP İktidarına hâkim olan keyfîlik, kuralsızlık olgusunun tam
anlamıyla bir yansımasıdır; kamu idaresi ciddiyetiyle bağdaşmayan bir
düzenlemedir. Hukuk devletinde yasamanın iradesini böylesine hiçe sayan bir
yürütme yetkisi olamaz.
CHP olarak, halkı, emekçileri sömürmeye hizmet eden, çalışma
yaşamında sosyal barışı kanatan, kamu yönetiminde keyfîliği ve kuralsızlığı
yaygınlaştıran hak ve hukuka saygıdan yoksun yasa tasarılarınızın sorumluluğunu
paylaşmayacağız. Kamu yönetiminde ortaya koymakta olduğunuz sorumsuz tavrınıza
hiçbir şekilde omuz vermeyeceğiz. Mecliste yapmakta olduğumuz önerilerimizi
reddetmeyi âdeta otomatiğe bağlanmış bir reflekse dönüştürdünüz. Umarım, Ankara
meydanlarında yarın emekçilerin bu torba yasa tasarınız aleyhine koyacakları
tepkileri de benzeri hoşgörüsüzlükle karşılamazsınız; hep yapageldiğiniz gibi
“Kulaklarım duymaz, gözlerim görmez, vicdanım sızlamaz.” tavrı sergilemezsiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talep ediyorsunuz.
Sayın İnce, Sayın Özyürek, Sayın Öztürk, Sayın Soysal,
Sayın Ekici, Sayın Koçal, Sayın Köse, Sayın Küçük, Sayın Özkan, Sayın Oksal,
Sayın Serter, Sayın Korkmaz, Sayın Sevigen, Sayın Baratalı, Sayın Keleş, Sayın
Pazarcı, Sayın Dibek, Sayın Aydoğan, Sayın Hacaloğlu, Sayın Öğüt, Sayın Topuz,
Sayın Atay, Sayın Seçer, Sayın Öztürk, Sayın Ağyüz, Sayın Karaibrahim, Sayın
Arifağaoğlu.
Arkadaşlar, yoklama için bir dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 54
üncü maddesindeki “birinci fıkrasının (b) bendinin son üç paragrafı” ibaresinin
“ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –Sayın Paksoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 54’üncü
maddesi için vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 54’üncü maddesi için vermiş olduğumuz önergeyle madde
metninin daha anlaşılır bir hâl alması, madde metninin yazımından kaynaklanan
anlaşılmazlığın giderilmesi amaçlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakanın vergi ve amme alacakları
hususunda düzenlemeler yapılacağına dair 23 Ağustos 2010 tarihli konuşmasının
ardından kamuoyunun gözü Türkiye Büyük Millet Meclisine dikkat kesilmiştir. Söz
konusu alanlardaki borçları nedeniyle büyük mağduriyetler yaşayan
vatandaşlarımızın beklentileri de büyük olmuştur. Hükûmet, vatandaşlarımızı bir
taraftan borç altına sokarken diğer taraftan da âdeta sadaka zihniyetiyle bu
borçlara dair yeni düzenlemeler yapmaktadır. Kamuoyunun bu beklentisi ve
ilgisi, Hükûmetin kötü niyetlerini de ortaya çıkarmıştır. Nitekim,
tasarı, Başbakanın o ilk açıklamasının çok ötesinde amaçlar içerecek şekilde,
bugün, kamuoyunda “torba yasa” adı altında adlandırılır hâle gelmiştir.
Görüşmekte olduğumuz 54’üncü maddede bu tür bir girişimin izlerini görmek
mümkündür.
Tasarının 54’üncü maddesinde konu edilen 2918 sayılı Karayolları Trafik
Kanunu, ülkemizin en önemli sorun alanlarından birini düzenlemektedir. Kara
yollarındaki trafik kazalarında yaşanan acılar, âdeta, her gün onlarca ailenin
evine ateş düşürmektedir. Ülkemizde yaşanan acı tecrübeler, hâlen gerekli
hukuki düzenlemelerin alınmasına yetmemektedir. Bilinmelidir ki trafik
kazalarının önemli bir kısmı öngörülebilir ve dolayısıyla önlenebilirdir.
Yüksek gelir seviyesindeki ülkelerde, son dönemlerde yol güvenliğine yönelik
bir anlayış ile gerçekleştirilen düzenlemeler ile trafik kazalarının can ve mal
kayıplarında önemli bir azalma ortaya çıkartmıştır.
Değerli milletvekilleri, AKP yönetimindeki Türkiye'nin sekiz yılı,
popülist politikalar mezarlığının bir görünümü
olmuştur. AKP’nin sekiz yıl içerisinde dört seçimde oy devşirme çabası
içerisinde popülist yaklaşımlarla politikalar
geliştirdiği görülmüştür. Beş ay sonra yeni bir milletvekili genel seçimi
yaşayacağız. Sandığa beş ay kala Hükûmet yeniden sadaka ekonomisinin bir
yansımasını göstermektedir. Vatandaşlarımıza Hükûmet, zorlaştırdığı hayat
şartları içerisinde önce havucu veriyor, sonra sopayı gösteriyor. İyi niyetten
yoksun bu tablo, AKP’nin sekiz yıllık devlet yönetimindeki başarısızlığının
itirafıdır.
Bugün tartışılması gereken konu, vatandaşlarımızın borçlarını
ödeyemez hâle düşürülmesidir. Vatandaş önce borcunu ödeyemez hâle getirilmekte,
sonra da sözüm ona borçlarını ödemelerinde kolaylıklar sağlanmaktadır. Bu tablo
AKP’nin, milletimizin sorunlarını çözmeyip bu sorunları istismar ile siyasi
beslenme gayretinin önemli bir göstergesidir.
Netice itibarıyla Türk milletinin içerisinde bulunduğu karanlık
ekonomi tablosuna bu tasarı da çözüm getirmemektedir. Vatandaşlarımızın
beklentileri yeniden karşılanmayacaktır ve AKP kendi anlayışıyla yeni bir
istismar alanında oy avcılığı yapacaktır.
Yine, çiftçilerimizin tarım kredi borçlarına ve Ziraat Bankası
borçlarına bu yasa tasarısında hiçbir yer verilmemiştir. Vatandaşlarımız
ısrarla Ziraat Bankası ve tarım kredi borçlarının da yeniden yapılandırılmasını
talep etmektedirler.
Ben konuşmama burada son verirken yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyor, önergemize desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
55’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 55 inci
maddesinde yer alan " üç ay" ibaresinin " dört ay"
şeklinde, " bir ay " ibaresinin " iki ay" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Oktay
Vural Mehmet
Günal |
Manisa
İzmir Antalya |
Mustafa
Kalaycı E. Haluk
Ayhan Kadir
Ural |
Konya Denizli Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı" nın 55 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Abdullah
Özer Harun
Öztürk |
İstanbul Bursa İzmir |
Kemal
Demirel Ali
Oksal Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Bursa Mersin Malatya |
"MADDE 55- 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20 nci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"1. Tescil zorunluluğu olan araçlardan ilk defa
tescili yapılacak olanların satın alma veya gümrükten çekme tarihinden itibaren
üç ay içinde tescili için; bunların hurda durumuna gelmesi hâlinde ise bir ay
içinde tescilin silinmesi için ilgili trafik tescil kuruluşuna veya Emniyet
Genel Müdürlüğünün belirleyeceği kamu kurum veya kuruluşları ile gerektiğinde
gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine başvurmak,"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 55'inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız Sebahat
Tuncel Şerafettin
Halis |
Batman İstanbul Tunceli |
Ufuk
Uras Akın
Birdal Hamit
Geylani |
İstanbul Diyarbakır Hakkâri |
Nuri
Yaman |
Muş |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklik ile kamu yetkisinde dahilinde
olan işlemlerin özel sektöre devredilmesinin engellenmesi amaçlanmıştır. Esas
olarak trafik denetimin özel sektöre havale edilmesinin önünü açacak
girişimlerin başında gelen bu düzenleme kabul edilebilir değildir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı" nın 55 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
"Madde 55- 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20 nci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“1. Tescil zorunluluğu olan araçlardan ilk defa tescili
yapılacak olanların satın alma veya gümrükten çekme tarihinden itibaren üç ay
içinde tescili için; bunların hurda durumuna gelmesi hâlinde ise bir ay içinde
tescilin silinmesi için ilgili trafik tescil kuruluşuna veya Emniyet Genel
Müdürlüğünün belirleyeceği kamu kurum veya kuruluşları ile gerektiğinde gerçek
veya özel hukuk tüzel kişilerine başvurmak,"
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşacak kimse var mı, gerekçeyi mi
okutayım?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Ali Oksal…
BAŞKAN – Sayın Oksal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ OKSAL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 55’inci maddesine ilişkin
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kamuoyunda af tasarısı olarak bilinen, vergi ve prim borçlarına
yeniden yapılandırma hakkı veren tasarı, Hükûmetin ilgili ilgisiz çok sayıdaki
düzenlemeyi aynı yasa tasarısına yığması nedeniyle, insanın aklına, eskilerin
deyimiyle “taşra kurnazlığı”nı getiriyor. Siyasi partilerimizin önümüzdeki
genel seçimlere hazırlıklarına hız vermeye başladığı bu süreçte, Hükûmetin,
üzerinde öncelikle çalışılması gereken 234 maddelik bir kanun tasarısıyla alelacele
karşımıza çıkması ve bizlerden de bu olumsuzluklara onay beklemesi elbette
düşünülemez. Geçen yıl da Anayasa değişikliği paketinde aynı mantık ve aynı
zihniyet mevcuttu.
Değerli milletvekilleri, vergi adaleti, vergilendirmenin hakça
olması demektir. Demokrasinin en önemli unsuru vergidir. Gelişmiş
demokrasilerde devlet bir taraftan kayıt dışı ekonomiyle mücadele etmekte,
diğer taraftan da vergi sistemini inşa ederken geniş halk kitleleri arasındaki
gelir dengelerini sağlamaya çalışmaktadır. Gelişmiş toplumlarda herkes, güçlü
bir devletin ve sağlam bir demokrasinin ancak istikrarlı ve adaletli bir vergi
sistemiyle olabileceğinin bilincindedir. Bu açıdan bakıldığında, bu tasarıda
vergi adaleti yoktur. Biz, borç altında ezilen vatandaşlarımız için vergi affının
arkasında durduk ancak bugün vatandaşı affeden Hükûmet, yarın yine adaletsiz
vergi politikaları ve popülist uygulamalarıyla
vatandaşın belini bükecek ve vergi affını bir istismar aracı olarak
kullanacaktır.
Burada önemli olan, vatandaşımızın sırtındaki bu adaletsiz yükü
yük olmaktan çıkarıp bir görev bilincine dönüştürebilmektir. Bunun yolu da
vergi adaletinden geçmektedir. Aksi takdirde borç-af döngüsü sürekli tekrar
edecek, vatandaşın devlete olan güvenini ve vergi bilincini kökünden
sarsacaktır.
AKP İktidarı istikrarlı bir vergi politikası yapmak yerine, çareyi
sık sık vergi affı yapmakta bulmuştur. Bu da kayıt dışı ekonominin daha da
büyümesine sebep olmuş ve zamanında vergisini ödeyen vatandaşlarımız âdeta
cezalandırılmıştır.
Değerli milletvekilleri, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü
(OECD) 2010 Türkiye Raporu’nda Türkiye'nin kayıt dışı ekonomiye bağımlılıktan
kurtulması gerektiğinin altı çiziliyor ve kayıt dışılığın azaltılmasının kamu
finansmanı ve vergilerin daha adil dağıtılmasında önemli rol oynadığı ifade
ediliyor. Kayıt dışılığın yüksekliği bu kesimde faaliyet gösterenleri
zenginleştirirken vergi verenleri de mağdur etmektedir. Bu nedenle Hükûmet
halkı af afyonuyla kandırmamalıdır, avutmamalıdır.
Bu tasarı vatandaşlarımıza af getiren yirmi bir madde dışında
bizlerin ve sivil toplum kuruluşlarının şiddetle eleştirdiği can alıcı
düzenlemelerden oluşmaktadır.
Değerli milletvekilleri, olayların detayına inmeden yüzeysel
gözlemlerle yetinmek hastalıklı bir alışkanlıktır. Bu tasarı
ile genç işçi ve çırak sömürüsü yaygınlaştırılmakta, silikozis hastası
işçilerin sorunları devam ettirilmekte, Hükûmetin İşsizlik Fonu’ndan
kullanacağı oran artırılmakta, işverenlerin sigorta prim ödemelerinin gecikme
zammı kaldırılmakta, ilk defa işe girenlerin deneme süresi dört aya
çıkarılmakta, kısmi süreli iş sözleşmesiyle çalışlara dahi prim ödeme
yükümlülüğü getirilmekte, işçi şikâyetlerinde iş mahkemelerini ilgilendiren
müfettişlik, uzmanlık kurumu dışlanmakta, kamuda görev yerine bağlı olmaksızın
çalışma getirilmekte, kamuda geçici görevlendirme uygulaması ile sürgün
politikalarının önü açılmakta ve yine kamuda çalışan kadınların doğum öncesi ve
sonrası ücretli aylık izinleri analık iznine dönüştürülmekte ve böylece doğum
öncesi ve sonrası izinler ücretli izin olmaktan çıkarılmaktadır.
Tasarıda yer alan bir diğer önemli değişiklik de özelleştirmeyle
ilgili yasaların mahkemece iptal edilse dahi uygulanmayacağı düzenlemesinin
getirilmek istenmesidir.
Değerli milletvekilleri, adalet önce devletten başlar. İktidarı
seçime yönelik popülist girişimler yerine gerçek
çözümler üretmeye ve yüce milletimize hak ettiği değeri sunmaya çağırıyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza…
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz, tamam.
Sayın İnce, Sayın Özyürek, Sayın Öztürk, Sayın Soysal, Sayın
Koçal, Sayın Atay, Sayın Köse, Sayın Ekici, Sayın Küçük, Sayın Topuz, Sayın
Oksal, Sayın Serter, Sayın Korkmaz, Sayın Sevigen, Sayın Baratalı, Sayın
Pazarcı, Sayın Dibek, Sayın Aydoğan, Sayın Özer, Sayın Seçer, Sayın Keleş,
Sayın Karaibrahim, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Ağyüz.
Evet, yoklama için bir dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama Sayın Başkan, yoklamayla ilgili
milletvekillerini uyarmadınız. Yoklamaya giremeyenlerin şu şekilde yapması,
pusula verilmesi… Yoklamaya giremeyenlerle ilgili uyarıyı yapmadınız.
Bakanların vekâletinin nasıl olduğu, bu uyarıyı yapmadınız.
Sayın Başkan, yoklamaya giremeyenler ne yapacak? Uyarı yapmadınız.
Arkadaşlarımız giremiyor. Ne yapacak?
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 55
inci maddesinde yer alan " üç ay" ibaresinin " dört ay"
şeklinde, "bir ay" ibaresinin " iki ay" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Bulut, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; yasada tescili zorunlu ve ilk tescili yapılacak olan araçların
satın alma veya gümrüklerden çekme tarihinden itibaren üç ay içinde tescili
için, bunların hurda durumuna gelmesi hâlinde ise bir ay içinde tescilin
silinmesi için ilgili trafik tescil kuruluşuna veya Emniyet Genel Müdürlüğünün
belirleyeceği kamu kurum veya kuruluşları ile gerçek veya özel hukuk tüzel
kişiliklerine başvurmak şeklinde değiştirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, araçların, ikinci el araçların satımında
devir teslim işlerinin noterler tarafından yapılmasına ilişkin kanun
yasalaştıktan sonra, tescil edilmiş araçların her türlü satış ve devirleri,
araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas
alınarak noterler tarafından yapılmaya başlanmıştır.
Şimdi, bir ev alırken, bir arsa alırken noterden mi bu işlemi
yapıyoruz? Hayır, bu arsanın ve evin kayıtlı olduğu yer tapu dairesidir, tapu
dairesinde bu işlemleri yaparız. Araç alırken, aracın nerede kayıtlıdır
bilgileri, belgeleri? Trafikte kayıtlıdır, emniyette kayıtlıdır, ancak bunun
alım satım işlerini noterden yapmak zorunda kalıyoruz, yani elimizi dolaştırıp
ters taraftan kulağımızı tutuyoruz. Noterler araçla ilgili sorgulamayı online olarak yapmaktadırlar. Ancak başlangıç tarihinde, online işlemlerine geçilmesiyle birlikte altyapının tam
kurulmamasından, sistemdeki aksaklıklar ve noterler ile Emniyet Genel Müdürlüğü
arasındaki veri alışverişinde yaşanan sistem uyuşmazlığı sebebiyle devir işlemi
yaptırmak isteyen vatandaşlar noterlerde uzun süre beklemek zorunda bırakılmış
ve mağdur olmuşlardır. Araç devirleri için notere giden vatandaşlarımız ruhsat
bilgileri ile online bilgilerinin tutmaması ve
Emniyetin sistemi kesmesi sebebiyle mağdur durumda bırakılmışlardır. Mesela,
pazartesi günleri yapılacak işlemler büyük ölçüde aksamakta ve yapılamamaktadır.
Bu uygulamaya geçilecekse önce altyapının tam olarak hazırlanması ve buna göre
yapılması gerekmekteydi.
Diğer bir konu ise araçların muayenesi konusudur. Araç
muayenesinin özelleştirilmesi Meclis tarafından başlı başına incelenmesi,
soruşturulması gereken bir konudur. Motorlu taşıtların muayenesini yapan
istasyonlar özelleştirildi. Araç trafiğe çıktıktan üç yaş sonunda her iki yılda
bir muayene yaptırılması gerekmektedir. Tabii ki, ceza bilgi aktarılışının
zamanında yapılamaması veya Maliye Bakanlığının bu verileri online
sistemine geçmemesi sebebiyle birtakım aksamalar olmaktadır. Yine Avrupa’da
araçların plakaları şahsa verilmektedir. Bu sisteme de geçilmesi ülke adına
faydalı olacaktır.
Ülkemizde ikinci el araç satışları genelde galeriler tarafından
yapılmakta. Türkiye’de bu galerici esnafı, bu işi yapan, vergi kaydı olan 35
bin galerici bulunmaktadır. Bu esnafın dışında kayıtsız, 200 bin civarında aynı
işi yapan, oto alım satımı yapan insan vardır. Bu esnafın, bu sektörün bir
kimlik, bir kriter, bir standart sorunu vardır.
Bunların adı yoktur. Ticaret odalarında kendi adlarına temsil edilemiyorlar,
40’ıncı meslek grubu oto yedek parçacıları grubunda giriyorlar. Yani, bunların
meslekleri “oto yedek parçacıları” olarak tanımlanıyor. Bu esnaflar,
Türkiye’de, Türkiye Motorlu Araç Satıcıları Federasyonunu yeni kurdu. Şimdi,
sıfır araç satan firmalar ikinci el araç satmaya da başladılar. Ankara’da altı
yüz civarında, vergi dairesine kayıtlı, galerici bulunduğu hâlde, Büyükşehir
Belediyesi, bunları şehir dışına çıkarmaya çalışmaktadır. Bunun için, cezai
müeyyideler uygulamaktadır. Ancak, birinci el araç satan firmalar ikinci el
araç satışlarını sürdürmektedirler. Bu, haksız bir rekabete yol açmaktadır.
Bunun da düzeltilmesi gerekmektedir.
Önerime destek vermenizi diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama talep ediyoruz.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Ayıp ya!
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ne demek ayıp? Otur lan
yerine! Terbiyesiz herif! Ne demek lan ayıp! Şu terbiyesizi susturur musunuz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Muharrem tamam… Tamam Muharrem…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Böyle bir şey olabilir mi? Yaptığım şey
İç Tüzük’e uygun bir şey. “Ayıp ya!” diyor. Dışarıda oturup çay mı içeceksin?
Terbiyesiz herif! Ayıp mı benim yaptığım?
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – İyi yapıyorsun! Sana yakışıyor!
MUHARREM İNCE (Yalova) – Kulaklığını çıkar önce! Dışarıda
oturacaksın, öyle mi? Bu, benim İç Tüzük’ten gelen hakkım, sana mı soracağım?
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ya ne bağırıp duruyorsun!
BAŞKAN – Sayın İnce, Sayın Özyürek, Sayın Öztürk, Sayın Öztürk,
Sayın Sevigen, Sayın Soysal, Sayın Baratalı, Sayın Serter, Sayın Ekici, Sayın
Köse, Sayın Dibek, Sayın Oksal, Sayın Koçal, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Dibek,
Sayın Keleş, Sayın Atay, Sayın Ağyüz, Sayın Karaibrahim, Sayın Seçer.
Sayın milletvekilleri, yoklama için bir dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Al bilgisayarını orada okey oyna!
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Sayın milletvekilleri…
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
56’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 56 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Abdullah
Özer Kemal
Demirel Mehmet
Sevigen |
Bursa Bursa İstanbul |
“Madde 56- 2918 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci
fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Şu kadar ki, ilk tescili yapılan araçlar için düzenlenen tescile
ilişkin geçici belgelerin geçerlilik süresi içinde, trafik belgesi alma
zorunluluğu aranmaz.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 56 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Oktay
Vural Mehmet
Günal |
Manisa İzmir Antalya |
Mustafa
Kalaycı E. Haluk
Ayhan Kadir
Ural |
Konya Denizli Mersin |
“Madde 56- 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 21 inci
maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiş, ikinci
fıkrasındaki “14 400 000 lira” ibaresi “5 000 lira” olarak değiştirilmiştir.
“Ancak, ilk tescili yapılan araçlar için düzenlenen tescile
ilişkin geçici belgelerin geçerlilik süresi içinde, trafik belgesi zorunluluğu aranmaz.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Torba tasarıyı görüşmeye devam ediyoruz. “Her şerde bir hayır
var.” derler ya, ekonomik sorunlar ve sıkıntıları kamuoyunun ve Meclisin
gündeminden kaçıran AKP, bu taslak ile muhalefetin ekonomik sıkıntılar ve
sosyal kesimlerin sorunlarını Meclise taşımasına engel olamamıştır. AKP alın
teriyle üreten herkese, millî, yerli olan her şeye karşıdır. Uluslararası partnerleri vardır, onların istekleri doğrultusunda emek
yoğun sektörleri bitirmiş, milyonlarca kişinin işsiz kalmasına sebep olmuş;
esnaf, çalışanın iş yerlerini kapatmasına herhangi bir vicdan azabı duymadan
seyirci kalmış, ülkeyi yönetme sorumluluğunu unutarak pembe tablolar çizmeye
devam etmiştir. Borç içinde işini gücünü kaybetmiş insanları muhtaç hâle
getirerek ıslah etmenin daha kolay olacağına inanmıştır. Muhtaç bıraktığı
kesimlere bir şey dağıtmak, onları bu yardımları bekler hâle getirmek en iyi
yaptığı şeydir AKP’nin.
Bu kesimlerden birisi de halkımız içerisinde “trafik müşavirleri”
olarak bilinen, vatandaşın trafik muayene işlemlerini takip eden insanlardır.
Hafta sonu yaptığım Isparta ziyareti esnasında Trafik Müşavirleri Derneği
Başkan ve üyelerinden aldığım bilgileri, onların mağduriyetlerini ve Ulaştırma
Bakanlığınca 13 Ekimde çıkarılan genelgeyi yüce Meclisimizle paylaşmak
istiyorum. Ulaştırma Bakanlığı, bu genelgeyle trafik araçlarının muayenesini
vatandaşlar adına takip eden ve karşılığında 20-25 lira gibi son derece cüzi
ücretler alan trafik müşavirleri mesleğinin köküne kibrit suyu ekmiştir.
Bilirsiniz bu bürolara herkesin işi düşmüştür. Örneğin köyden kente gelmiş bir
kardeşimiz muayene istasyonlarında aracını muayeneye sokacak, yol bilmez iz
bilmez, eksik ya da yanlış evrak dolayısıyla zaman kaybına tahammülü yok, köye
dönmesi gerekiyor ya da bu istasyonlarda vaktini geçirmekten, sıraya girmekten
daha önemli işleri var. Birkaç kuruş karşılığında trafik müşavirliği yapan
insanlar, bu işlemleri takip etmek üzere devreye giriyor, hayatımızı
kolaylaştırıyorlar. Üstelik her bir büro en az 5-6 kişi istihdam ediyor. Gayrikanuni bir şey yok. Yasalar imkân tanımış ki ülke
genelinde binlerce mensubu ile böyle bir iş kolu türemiş, hepsi kayıtlı ve
hepsi esnaf odaları üyesi. Trafik muayene işlemleri, bu büroları ayakta tutan
işlemlerin yüzde 60’ını oluşturuyor. Vatandaşların işine sahip çıkması, işini
geliştirmesine imkân tanıması ve çalışan insanın emeğine saygı duyması gereken
Hükûmet peki ne yapıyor? 13 Ekim tarihli genelgesiyle bu insanların ekmeğine
tasallut oluyor ve çalışma şartlarını zorlaştırıyor. 15’inci maddede yaptığı
düzenleme ile bir kişi bir ayda sadece 1 kez başka bir şahsa ait aracı
muayeneye getirebiliyor. Birden fazla aracı muayeneye getirebilmesini de her
araç için noterden ayrı ayrı vekâletname alınması şartına bağlıyor yani 20 lira
kazanmak için 40 lira noter ücreti ödemek zorunda. Zaten, ikinci el araçların
işleri Mayıs 2010’da noterlere verilmiş, sıfır araç işlemleri de bayilere
bırakılıyor. Peki, bu insanlar hayatlarını nasıl idame ettirecek? Ekonomik
durumları daha iyi olan noterlerin bu ücretlerde gözü olduğuna da inanmıyorum.
Maksadınız bu sektördeki işlemleri kayıt altına almak mı? Öyleyse trafik
müşavirlerinin teklifi daha makul ve idarenin de kaygılarını ortadan kaldıracak
cinsten. “Noterden vekâletname yerine ticaret ya da esnaf odalarından trafik iş
takip sözleşmesi şeklinde bir form alınmak suretiyle yapılan işlemler zapturapt
altına alınabilir. Bu formu ibraz edemeyen kimse de TÜV ya da emniyet
müdürlüklerinde işlem yapamasın. Böylece hem sektör kayıt altına alınır,
vergilendirilir hem de emeğiyle geçinen bizler ayakta kalırız.” diyorlar.
Ülkemizde bu sektörde çalışan binlerce insan var. Bu işi yapan firma sayısı 6.347,
çalışan sayısı 210 bin. Onları işsizliğe mahkûm edip sokaklara atamazsınız.
Niyetiniz üzüm yemek ise işsizliğin zirve yaptığı ortamda bunlara sahip çıkmak
durumundasınız.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kardeşlerimizin dertleriyle
yakından ilgileniyoruz ve izlenecek yolu da işaret ederek Meclise getiriyoruz.
Bir an önce Bakanlık bu yanlış uygulamadan vazgeçmelidir. Hem insanlara yeni iş
alanı açmayacaksın hem de işi olanları işsiz bırakacaksın, işte AKP’nin
samimiyet sınavı. Fakirin fukaranın, emeğiyle geçinenin mi yoksa güçlünün mü
hükûmeti olacaksın? Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunun takipçisi olacağız
diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, yoklama talebi…
BAŞKAN – Sayın İnce, Sayın Öztürk, Sayın Özyürek, Sayın Öztürk,
Sayın Soysal, Sayın Sevigen, Sayın Baratalı, Sayın Korkmaz, Sayın Koçal, Sayın
Serter, Sayın Köse, Sayın Oksal, Sayın Ekici, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Küçük,
Sayın Dibek, Sayın Keleş, Sayın Seçer, Sayın Atay, Sayın Ağyüz ve Sayın
Hacaloğlu.
Yoklama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691,
2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801,
2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)
(Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 56 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Sevigen (İstanbul) ve arkadaşları
“Madde 56- 2918 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci
fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Şu kadar ki, ilk tescili yapılan araçlar için düzenlenen tescile
ilişkin geçici belgelerin geçerlilik süresi içinde, trafik belgesi alma
zorunluluğu aranmaz.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)–
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Sevigen, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
gecenin bu ilerleyen saatinde sinirler oldukça gergin gözüküyor ama biz burada
Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımın gerçekten ne kadar
çalışkan olduklarını görüyoruz. Ben buradan Sayın Başbakanın Muharrem Bey’e çok
teşekkür edeceğine inanıyorum bugün. İnanıyorum ki Sayın Başbakan, eğer
izliyorsa kendi yapamadığı birliği, beraberliği CHP Grubu yaptığı için
Muharrem’e bir teşekkür edecek diye düşünüyorum.
Yani, dünyanın, gerçekten söylüyorum, maddelerini konuşuyoruz. Bir
torba yasası getirdik, iki yüz yetmiş tane yasayı eklerle beraber dokuz günde
çıkarmaya çalışıyoruz. Ben buradan soruyorum size: Ne anlıyorsunuz Allah
aşkına? Anlamadığınız şeyi millete nasıl anlatacağız? Anladınız mı? Anlayan
birisi var mı? Allah aşkına, sabahtan beri konuşuyoruz.
Ben, buradan, koca koca milletvekili arkadaşlarımın, pırıl pırıl
insanların, sayın bakanların nasıl koşup girdiğini, koşup girdiğini görüyorum.
Böyle bir ilkellik var mı? Allah aşkına, dünyanın hangi tarafında, dünyanın
neresinde, hangi parlamentoda böyle bir çalışma şekli var? Var mı? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Hangi parlamentoda dakika başına
yoklama var?
MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Bu kadar dünyayı geziyorsunuz, bu kadar
dolaşıyoruz, hiçbir parlamentoda böyle sabahlara kadar… Sanki gece böyle mal
kaçırır gibi, puslu havayı severmiş kurtlar derler gibi, alıp kaçıyorsunuz. Ne
var bunlarda anlayamadım. Toplumu ilgilendirecek, milleti ilgilendirecek,
millete anlatacağınız ne var?
Sevgili arkadaşlarım, bu bakımdan, gerçekten söylüyorum, çok ilkel
şartlarda çalışıyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HASAN ANGI (Konya) – Yoklama istemekten ne anlıyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Günah, hem size günah hem bu millete
günah! Bu saatlerde bizi bekleyip bizden bir şey, medet uman, buradaki
konuşmalarımızdan bir feyiz alacak, bilgi alacak, bilgi edinecek insanlara
günah.
İnsanlar sokaklarda, çıkmış geliyorlar sevgili arkadaşlarım. Bu
yasanın yanlış olduğunu anlatmak için otobüsler geliyor; işçiler geliyor,
memurlar geliyor. Yollarda yolları kesiliyor. Mahkeme kararları çıkarmışlar,
her ilde durduruyorlar, arıyorlar.
Her tarafa zam yapılıyor, zam, zulüm yapılıyor. Tescili olsa ne
olur, olmasa ne olur? Tescili kendi otomobil satıcılarına verseniz ne olur,
vermeseniz ne olur? O muameleci insanların elinden ekmeğini alsanız ne olur,
almasanız ne olur? Arkadaşımın söylediği gibi, 210 bin tane insanı aç
bıraksanız ne olur, bırakmasanız ne olur? Zaten yapıyorsunuz, bu sizin ilk
yaptığınız iş değil ki. Bunu, yıllardır, hükûmete geldikten beri bu uygulamayı
yapıyorsunuz. Size karşı olanı, sizden olmayanı, meydan okuyanı, başkaldıranı
yok ediyorsunuz.
Günah yani, şuradaki bir arkadaşıma bağrışları görüyorum,
haykırışları görüyorum. Bu, İç Tüzük’ün verdiği bir uygulama. İç Tüzük’ten
gelen bu uygulama… Eğer gerçekten Cumhuriyet Halk Partisi yoklama istemeseydi
çoğu arkadaşım burada olmayacaktı. Belki de bugün yevmiyenizi
kazanamayacaktınız, bir yevmiye kazanıyorsunuz, devlet size para veriyor.
Devlet size dışarıda oturun diye para vermiyor ki, bize dışarıda oturalım diye
para vermiyor ki. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Siz kaç kişisiniz?
MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Niye veriyor? Herkes görevini yapsın
diye para veriyor. Biz hepimiz gerçekten Muharrem’e teşekkür ediyoruz. Çünkü
Muharrem’e teşekkür… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sizinkiler nerede?
MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Burada arkadaşlarım.
İktidar çalıştırır, iktidar. Siz çıkartıyorsunuz yasaları.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Nerede CHP grubu?
MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Gelin insanca koyalım ortaya, bir
düzenli tarih koyalım, gündemi belirleyelim, çalışma saatlerini düzenleyelim…
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Palavra atma Mehmet.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Oturalım hep beraber çalışalım ama
böyle bir uygulama olur mu arkadaşlarım? Gece yarılarına kadar, çoğu arkadaşım
uykulu, ne olduğunu bilmeden, ne söylediğini anlamayan, ne söylediğini
bilmeyen, gözleri kapalı içeri doğru, dışarı doğru koşan arkadaşlarımın
çıkardığı kanundan ülkeye ne fayda gelir Allah aşkına. Rica ediyorum… Sakın
ola… Sizden rica ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Ayda kaç defa Meclise geliyorsun?
MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Ben gelirim, gelmem… Sen iktidarsın.
Siz yapacaksınız bunu. Sizin göreviniz sevgili arkadaşlarım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sen de aynı parayı alıyorsun.
BAŞKAN –Sayın milletvekilleri, lütfen… Arkadaşlar…
MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Bu düzeni kurmak, bu kanunları çıkarmak
sizin göreviniz ama çıkarırken de milletin menfaatini düşünerek yapacaksınız,
fakir fukarayı düşünerek yapacaksınız. Böyle Ali kıran, baş kesen gibi,
yangından mal kaçırır gibi yapmanın ne size faydası var ne bu kanundan
yararlanacak insanlarımıza faydası var ne de bu Meclise faydası var diye
düşünüyorum.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Önce Meclise gel Meclise.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) – İnanıyorum ki, önümüzdeki günlerde bu
yaptığınız yanlışlıktan geri dönersiniz, bu yasaları tekrar gözden geçirerek
düzenleriz diye düşünüyorum.
Hepinize, beni dinlediğiniz için… Bir de gerçekten söylüyorum,
Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığı uygulamaya teşekkür etmeniz gerekir diye
düşünüyorum, sizleri bir arada tutuyor. Bu yasa -inanıyorum ki sizin yaptığınız
bu çalışmadan sizler de bir şey anlamadınız ama olsun- hepinize hayırlı olsun.
Görüşürüz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Boşuna yalakalık
yapıyorsun, işe yaramayacak. Önce Meclise gel Meclise. Bir dahaki sefer
gelemeyeceksin.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Yalaka
sensin. Utanmıyor musun! Milletvekilisin, utanmıyor musun!
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Arkadaşlar, madde 57 üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte Olan Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasıyla
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 57’nci
maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“yetkilendirilen bu gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri,
yapacakları işlemleri aralarında düzenleyecekleri protokol çerçevesinde başka
gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine de yaptırabilirler.”
Ahmet Gökhan
Sarıçam Nurettin Canikli Fatma Şahin |
Kırklareli Giresun Gaziantep |
Nusret
Bayraktar Öznur
Çalık |
İstanbul Malatya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 57
inci maddesinin 3 üncü fıkrasındaki "bir ay" ibaresinin "iki
ay" şeklinde değiştirilmesini, dördüncü fıkrasındaki "Genel
hükümlerden kaynaklanan sorumlulukları saklı kalmak üzere" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını, dördüncü fıkradaki "on bin" ibaresinin
"beş bin" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Oktay
Vural Mehmet
Günal |
Manisa İzmir Antalya |
Mustafa
Kalaycı E. Haluk
Ayhan Kadir
Ural |
Konya Denizli Mersin |
Behiç
Çelik |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 57 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmelini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Abdullah
Özer Kemal
Demirel Ahmet
Küçük |
Bursa Bursa Çanakkale |
"Madde 57- 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 22 nci
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi yürürlükten kaldırılmış ve maddenin
sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Birinci fıkrada sayılanlar hariç bütün araçların tescilleri,
araca ait belgelerin düzenlenmesi, kişiselleştirilmesi, kişiselleştirilen
belgelerin basımı ve ilgililerine elden veya posta aracılığı ile teslimi
işlemleri Emniyet Genel Müdürlüğü veya bağlı trafik tescil kuruluşlarınca
yapılır. Emniyet Genel Müdürlüğü; ilk tescili yapılacak
araçların tesciline esas teşkil edecek işlemleri elektronik ortamda bilgi
paylaşımı yoluyla yapmak üzere, elektronik ortamda oluşturduğu bir ay süre ile
geçerli tescile ilişkin geçici belgeyi basmak ve araç sahibine vermek üzere
kamu kurum veya kuruluşları ile gerektiğinde gerçek veya özel hukuk tüzel
kişilerini yetkilendirebilir. Araca ait kişiselleştirilen belgelerin
basımı ve ilgililerine elden veya posta yoluyla teslimi, Emniyet Genel
Müdürlüğü tarafından belirlenen kamu kurum veya kuruluşları ile gerektiğinde özel
hukuk tüzel kişilerine de yaptırılabilir. Bu işlemlerin yapılmasına dair usûl
ve esaslar yönetmelikte belirlenir."
"Tescil belgesinin bir ay içinde teslim edilememesi hâlinde,
buna ilişkin olarak araç sahibine sorumluluk yüklenemez."
"Genel hükümlerden kaynaklanan sorumlulukları saklı
kalmak kaydıyla, gerektiğinde ikinci fıkra hükmüne göre yetkilendirilmiş gerçek
veya özel hukuk tüzel kişilerine, belirlenen usûl ve esaslara aykırı hareket
etmeleri hâlinde tespitin yapıldığı yerin mülki amiri veya bu konu ile ilgili
olarak yetkilendireceği trafik tescil birim amiri tarafından onbin Türk Lirası
idarî para cezası verilir."
"Tescile ilişkin geçici belge, 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun uygulanmasında resmî belge sayılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 57’nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız Sebahat
Tuncel Şerafettin
Halis |
Batman İstanbul Tunceli |
Ufuk
Uras Akın
Birdal Hamit
Geylani |
İstanbul Diyarbakır Hakkâri |
Nuri
Yaman |
Muş |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklik ile kamu yetkisinde dâhilinde olan işlemlerin özel
sektöre devredilmesinin engellenmesi amaçlanmıştır. Esas olarak trafik
denetiminin özel sektöre havale edilmesinin önünü açacak girişimlerin başında
gelen bu düzenleme kabul edilebilir değildir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 57 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmelini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
"Madde 57- 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 22 nci
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi yürürlükten kaldırılmış ve maddenin
sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Birinci fıkrada sayılanlar hariç bütün araçların tescilleri,
araca ait belgelerin düzenlenmesi, kişiselleştirilmesi, kişiselleştirilen
belgelerin basımı ve ilgililerine elden veya posta aracılığı ile teslimi
işlemleri Emniyet Genel Müdürlüğü veya bağlı trafik tescil kuruluşlarınca
yapılır. Emniyet Genel Müdürlüğü; ilk tescili yapılacak
araçların tesciline esas teşkil edecek işlemleri elektronik ortamda bilgi
paylaşımı yoluyla yapmak üzere, elektronik ortamda oluşturduğu bir ay süre ile
geçerli tescile ilişkin geçici belgeyi basmak ve araç sahibine vermek üzere
kamu kurum veya kuruluşları ile gerektiğinde gerçek veya özel hukuk tüzel
kişilerini yetkilendirebilir. Araca ait kişiselleştirilen belgelerin
basımı ve ilgililerine elden veya posta yoluyla teslimi, Emniyet Genel
Müdürlüğü tarafından belirlenen kamu kurum veya kuruluşları ile gerektiğinde
özel hukuk tüzel kişilerine de yaptırılabilir. Bu işlemlerin yapılmasına dair
usûl ve esaslar yönetmelikte belirlenir."
"Tescil belgesinin bir ay içinde teslim edilememesi hâlinde,
buna ilişkin olarak araç sahibine sorumluluk yüklenemez."
"Genel hükümlerden kaynaklanan sorumlulukları saklı
kalmak kaydıyla, gerektiğinde ikinci fıkra hükmüne göre yetkilendirilmiş gerçek
veya özel hukuk tüzel kişilerine, belirlenen usûl ve esaslara aykırı hareket
etmeleri halinde tespitin yapıldığı yerin mülki amiri veya bu konu ile ilgili
olarak yetkilendireceği trafik tescil birim amiri tarafından onbin Türk Lirası
idarî para cezası verilir."
"Tescile ilişkin geçici belge, 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun uygulanmasında resmî belge sayılır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Küçük, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
torba yasanın 57’nci maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan
arkadaşlarımla verdiğimiz önergenin kabul edilmesi doğrultusunda söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, AKP sekiz yıllık iktidarını bitirdi, dokuz
yılın içinde, ikinci dönemi bitiriyor. Türkiye tarihinde art
arda bu kadar süre hizmet eden, hizmet etme olanağı bulan, üstelik böyle tek
başına iktidar olarak hizmet etme olanağı bulup sorumluluğu üstlenebilecek
şekilde hükûmet etme görevi yapan hükûmet çok az ve Türkiye’de kendi anlayışı
doğrultusunda birçok düzenlemeyi yapabilme, çekip çevirebilme ve iddialarını
ortaya koyabilme şansını yakalamış bir iktidar AKP İktidarı. 2002’den
beri ülkeyi yönetiyor ama maalesef birçok defa yaptığı af düzenlemelerini sekiz
buçuk yıl sonra, sekiz yıl sonra, dokuzuncu yılın içinde tekrar yapıyoruz.
Bu, şu demek: Bu yaptığı işleri ya iyi yapamamış olmasından ya
yaptığı tespitlerin doğru olmamasından ya da iyi niyetli davranıyor
olmamasından kaynaklanıyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye, dünyayla birlikte önemli bir krizin
içinden geçti. Böyle krizlerin ardından da yaralar oluşur ülkelerde, doğaldır.
Her ne kadar AKP bu krizin Türkiye’yi teğet geçeceğini, çok fazla
etkilemeyeceğini söylemişse de önemli yaralara yol açtığı getirilen tekliften
de anlaşılmaktadır.
Teğet geçen kriz toplumun her kesiminde önemli yaralar
açmış ve bu yaraları tamir etmek adına bazen haksız, hukuksuz, yanlış bir sürü
maddenin içine doldurulduğu, adına “torba yasa” denilen ama birçok
arkadaşımızın bir sürü isim taktığı, ama bu akşam söylenenlerin içinde adı en
çok hoşuma giden “çorba yasa” hâline gelmiş bir metinle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, bu, tam bir beceriksizliktir bir defa ve
burada bazı kesimlerin yaraları sarılırken de bazı kesimlere önemli zararlar
verilmektedir. Tabii, böyle ekonomik sıkıntıların ardından
özellikle sermaye kesiminde, üretim kesiminde bazı sıkıntılar olabilir,
bunların vergi borçları, sigorta borçları olabilir, bunların elektrik borçları
olabilir ve bunların düzenlenmesi gerekebilir ama bu fırsattan istifade edip bu
arada emeğin sömürüsünü artıran düzenlemeler yapmak, işçi sınıfını sokağa
dökmek ve onların daha azgın bir şekilde sömürülmesinin önünü açacak
düzenlemelerin aracı hâline bu yasayı getirmek bence tam bir fırsatçılıktır ve
bu fırsatçılığın hesabını da, AKP, inşallah, bu yıl içinde yapılacak seçimlerde
verecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu madde esas olarak, gene, araç
tescilleriyle ilgili bugüne kadar trafik müşavirleri aracılığıyla götürülen
hizmetlerin, şimdi bu hizmeti veren aracı satan firmalara bu görevin devriyle
ilgili bir düzenlemeyi kapsıyor. Burada “trafik müşavirleri” diye
belirlediğimiz ve 70 bin kişiye iş veren, ekmek veren
çok geniş bir kesimi, hem ekonomik bir faaliyet olarak hem de emek olarak çok
yoğun bir kesimi içine alan bir kesimi dışlayan, hor gören, yok sayan, onları
devre dışına itmeyi amaçlayan bir düzenleme karşımızda duruyor. Hâlbuki, böyle önemli bir birikimi, bilgi birikimini,
toplumun sorunlarını halleden bilgi birikimini kayıt içine alarak, varsa kayıt
dışılıkları önleyerek onların birikimlerinden yararlanan, varsa eksiklikleri
gideren bir düzenleme yapılması lazım. Bu da, önergede de belirtildiği üzere,
bunlarla yapılacak sözleşmelerle çok açık bir şekilde trafik müşavirlerinin
mağdur edilmeden konuyu halledebilecek bir önergeyle düzenlenebilir bu ve bu
önergemizin kabulü hâlinde önemli bir sıkıntıyı gidermiş olacağız.
Bu doğrultuda, ben, yüce Meclisin önergemize desteğini bekliyor,
bu vesileyle de yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Küçük.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 57
inci maddesinin 3 üncü fıkrasındaki "bir ay" ibaresinin "iki
ay" şeklinde değiştirilmesini, dördüncü fıkrasındaki "Genel
hükümlerden kaynaklanan sorumlulukları saklı kalmak üzere" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını, dördüncü fıkradaki "on bin" ibaresinin
"beş bin" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606
sıra sayılı görüşmekte olduğumuz Tasarı’nın 57’nci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bahse konu madde hükmü 2918 sayılı Karayolları
Trafik Kanunu’nun 22’nci maddesiyle ilgili düzenlemeler getirmektedir.
Karayolları Trafik Kanunu yaklaşık yirmi sekiz yıldır uygulanmaktadır. Hatasıyla,
sevabıyla ülkemizde kara yolu trafik güvenliği ile ulaşım hizmetlerinin
düzenlenmesinde önemli bir boşluğu doldurmuştur. Belirtmek isterim ki,
günümüzün kanun koyucuları, özellikle Hükûmet, komisyonlar devlet mekanizmasını
tanımlama ve hukuki terimleri seçmede bazen bariz aksaklıklara yol
açmaktadırlar. Bu maddede de Emniyet Genel Müdürlüğü öznesinden hareketle bir
yazım yanlışlığı mevcuttur. Bunun düzeltilmesi ahenk ve kurumların fonksiyonu
yönünden şarttır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; trafiğe çıkan her araç
altın yumurtlayan tavuk gibidir vergilendirme açısından. Örneğin, 1600 cc bir
motor hacmine sahip bir otomobil için müşteri, 4760 sayılı Kanun uyarınca yüzde
60 oranında ÖTV, 3065 sayılı Kanun uyarınca otomobilin ÖTV’li tutarı üzerinden
yüzde 18 KDV ödemektedir. Ayrıca müşteri yine 197 sayılı Kanun uyarınca 697 TL
motorlu taşıtlar vergisi ödemektedir. Araç tescil belgesi kıymetli evrak
olduğundan, 210 sayılı Kanun’a göre her bir yaprak için 67 TL kıymetli evrak
bedeli ödemektedir. Müşteri araç sahibi olduktan sonra, iki yılda bir araç
muayenesi için 2918 sayılı Kanun’un 35’inci maddesi uyarınca ücret
alınmaktadır. Bu da yetmiyor, 4 liradan başlayan -litresi- benzin almakta ve bu
4 Türk lirasının yüzde 65’i, yani 2,6 Türk lirası ÖTV ve KDV’den oluşmaktadır.
Değerli arkadaşlar, sürücü olabilmek için B sınıfı sürücü belgesi
almak gerekiyor. Ehliyet için yine 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre 252 lira
harç ve 210 sayılı Değerli Kâğıtlar Kanunu’na göre de 67 TL değerli kâğıt
bedeli alınmaktadır.
Bu kadar mali yükümler karşısında araç sahipliğinin ne kadar
zorluklar içerdiğini, büyük ve acımasız vergileme yapıldığını sizlere
sunuyorum.
Yük ve yolcu taşımacılığı yapan küçük esnafın perişanlığı,
çiftçinin traktör satın alırken ve almışsa çalışırken mazot fiyatlarından
dolayı perişanlığı, izaha bile gerek yoktur.
Trafik para cezaları taşımacılık sektöründe vatandaşlarımızı
bezdirmektedir. Bir söz var “vergi cenneti” diye, bazı küçük ülkeler için.
Türkiye bu anlamda âdeta bir vergi cehennemine döndürülmüştür.
Türkiye’de yaklaşık 13 milyon 906 bin araç var. On yaştan büyük
araç sayısı bu rakamın yüzde 55’ine tekabül ediyor. Yani, 750 binin üzerinde on
yaşı aşkın araç var. Demek ki bu iktidar döneminde göreceli olarak halkımız
fakirleşmiştir ki yeni araç alamamakta, on yaşından büyük araçlar çoğunluğu
teşkil etmektedir ve Türkiye âdeta bir taşıt hurdalığına dönmüş durumdadır. Bu
sebeple, Türkiye’de trafik kazaları çok daha fazla olabilmekte, altyapı
yetersizliğinden dolayı vatandaşlarımız yollarda yaralanmakta ya da kaza
nedeniyle hayatlarını kaybetmektedir.
Değerli milletvekilleri, en son, sürem tamamlanmadan, K belgesi,
navlun bedelleri rekabetten dolayı çok düşük, kaçak akaryakıt ve bir kamyon
üzerinde yirmi sekiz çeşit verginin olduğunu ve araç yenileme imkânının
sağlanmadığını da belirterek sözüme son veriyor, önergemize destek vermenizi
diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir.
Sayın İnce, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, İstanbul’da DİSK’in dört otobüsüne el konulduğuna ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, şu anda İstanbul’da DİSK’in dört tane otobüsüne
polis el koymuş durumda. DİSK Başkanıyla görüştüm şimdi. Bunu, bu Meclisin
tutanaklarına geçmesi için burada konuştum. 2 tane Sayın Bakan buradalar,
Başbakan Yardımcısı burada. Böyle bir şey olamaz. İnsanların demokratik
tepkilerinin önünü polis zoruyla kesemezsiniz. Ben, buradan İçişleri Bakanına
telefon açmak istemiyorum. Bakanlar burada, Başbakan Yardımcısı burada.
Meclisin tutanaklarına geçmiştir bu. Bu ülkenin bakanları İstanbul’dan
Ankara’ya gelecek olan DİSK’e ait o otobüsleri saldıramıyorlarsa emri kendileri
vermiş demektir. Böyle bir tepkiyi engellemek için… Mübarek’e akıl vermek
kolay. “Halkın tepkisini anla.” diyeceksiniz ama kendi halkınızın tepkisini
polis zoruyla durdurmaya çalışacaksınız. Bunu kınıyoruz ve sayın bakanlardan
İçişleri Bakanıyla konuşup o otobüslerin salıverilmesini istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergenin birisi geri çekilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
58’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 58'inci
maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Yabancı plakalı taşıtların Türkiye'de geçerli sigortaları
yoksa Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkça belirlenecek usul ve
esaslara göre Türkiye sınırına girişleri sırasında zorunlu mali sorumluluk
sigortası yapılır."
Erkan
Akçay Oktay
Vural Mehmet
Günal |
Manisa İzmir Antalya |
Mustafa
Kalaycı E. Haluk
Ayhan Kadir
Ural |
Konya Denizli Mersin |
M. Akif
Paksoy Mümin
İnan |
Kahramanmaraş Niğde |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 58 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Abdullah
Özer Kemal
Demirel R. Kerim
Özkan |
Bursa Bursa Burdur |
"Madde 58- 2918 sayılı Kanunun 91 nci maddesinin dördüncü
fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Türkiye'de geçerli sigortası bulunmayan yabancı plakalı taşıtların
zorunlu mali sorumluluk sigortası, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakanlıkça belirlenecek usul ve esaslara göre Türkiye sınırlarına girişleri
sırasında yapılır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Verdiğimiz önergeyle maddedeki ifade bozukluğunu düzeltmek
istiyoruz, desteklerinizi de bekliyoruz.
Konu taşıt olunca taksici esnafımızın ve kamyoncularımızın
sorunlarını sizlerle paylaşmak istiyorum: Biz, bu kış kıyamette soğuktan sokağa
dahi çıkmaya korkarken onlar bir dilim ekmek için dört teker üstünde ömür
tüketiyorlar. Bu esnaflarımız yasal zeminde dünyanın en pahalı mazotunu, en
pahalı likit petrol gazını, en pahalı benzinini
kullanmaktadırlar. Taksicilerimizin can güvenlikleri yoktur. Gasp adına
canlarından olmaktadırlar. Sosyal güvence primlerini ödeyememektedirler. İş
artık âdeta aslanın midesindedir. İşini, elini kaptırmadan başarmak
zorlaşmıştır. Korsan çalışmalar devri iktidarınızda engellenememiştir. Korsan
çalışmayı engelleme yasası hâlâ çıkarılamamıştır.
Hele hele şunu anlayabilmiş değiliz: Kocaeli ilinde üretilip başka
ülkelerde kullanılan kabinli araçlardan benim taksicim niçin yararlanamaz?
Bakın, uyarıyorum, hemen düşük faizli kredilerle taksicilerimiz kabinli
araçlarla buluşturulmalıdır. Zor bir iş değil. Bunu yapmalısınız. Durak
sorunları hemen çözülmelidir. İkide bir “Avrupa Birliği” diyoruz ama
Avrupa’daki uygulamalara bir türlü geçemiyoruz. Ülkemizde taksicilerin gasp edilmelerine
son verilmelidir.
Bu taksicilerimiz kimseye taş atmazlar. İçleri kan ağlarken bile
müşterilerine gülücük saçarlar. Bu gülücüklere Hükûmet olarak bir cevap vermek
sizin sorumluluğunuzdur. Lütfen gereğini yapınız.
Ekmek, emek ve yaşam mücadelesi veren, 10 numara yağla ömür
tüketen kamyoncularımıza gelince: Onlar doğuda batıda, kuzeyde güneyde,
Burdur’da Mersin’de, Erzurum’da Edirne’de her gün kontak kapatılıyorlar. Her
gün binlercesi mesleğini terk etmek zorunda kalıyor. Devlet, kamyoncu esnafına
üvey evlat muamelesi yapıyor. K1, K2, L, M, R, SRC belgeleri paralarını hâlâ
anlayabilmiş değiller.
Geçen gün Burdur Bucak Susuz köyünden bir vatandaşımızla konuştum.
“İki kamyonum vardı, filo adına zenginleştirmek istedim, üçüncü kamyonu aldım
ama üçüncü aldığım kamyon diğer iki kamyonumu da yedi, annemin mülkünü de
satmak zorunda kaldım.” diyor.
Bu kamyoncularımızın sorunlarına hep beraber eğilmek zorundayız
değerli arkadaşlarım. Binlercesi bireysel olarak çalışmak zorunda bırakılıyor.
Bunların yurt içi taşımacılık yapanları var, yurt dışı taşımacılık işlemleri
yapanları var, deniz yoluyla kamyonlarıyla nakil yapanları var ancak bunlar
arasında uygulamalar çok farklı. Eşitleme bekliyorlar. Kamyon kiralarında yüke
ve kilometreye göre bir düzenleme isteniyor. Kaçak mazotu, hem kamyona hem
devlete zarar vermesine rağmen engelleyebilmiş değilsiniz, aksine teşvik
ediyorsunuz. Kamyoncu iş bulamıyor, iş yok. Vatandaş iş yaratamaz. Devlet iş
yaratmalıdır. Taşıma da taşımacıların işi olmalıdır.
Karayolları fazla yüke ceza kesiyor. Gücü garip gurebaya yetiyor.
Kamyoncu keyfinden mi fazla yük alıyor? O, mazot parasını çıkarmak için,
kamyonuna yük olmasına rağmen fazla yük taşımak zorunda kalıyor. Bir an önce,
Hükûmet, kaplama lastikle ve 10 numara yağla nakliye yapan kamyoncuların
sesine, feryadına kulak vermelidir diyor, tümünüze saygılar sunuyorum. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 58’inci
maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
“Yabancı plakalı taşıtların Türkiye’de geçerli sigortaları yoksa
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkça belirlenecek usul ve esaslara
göre Türkiye sınırına girişleri sırasında zorunlu mali sorumluluk sigortası
yapılır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın İnan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 606 sayılı Kanun Tasarısı’nın 58’inci maddesi
için vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Tasarının 58’inci maddesi için vermiş olduğumuz önergeyle madde
metninin daha anlaşılır bir hâl alması, madde metninin yazımından kaynaklanan
anlaşmazlığın giderilmesi amaçlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, tasarı, kamuoyu gündemine geldiği
günlerde vergi ve sosyal güvenlik gibi amme alacaklarının yeniden
yapılandırılmasına ilişkin hükümler taşımaktaydı. Ancak tasarının bu faydalı ve
masum görünen ilk hâli, Hükûmetin, kamuoyu baskısı neticesinde yıllardır
çıkaramadığı bazı dayatmacı hükümlerin de tasarının içerisine eklenmesi sonucu
ortaya çıkmıştır. Buna göre, tasarı başlangıçta yüz yirmi dokuz madde ve geçici
yedi maddeden oluşurken ek ve geçici maddeler ile iki yüz kırk yedi maddeye
kadar çıkarılmıştır.
Tasarı bu hâliyle Türkiye Cumhuriyeti yasama sürecinin örneğine az
rastlanacak şekilde otuz ayrı bakanlık ve kuruluşun çalışma alanını
ilgilendirmektedir. Daha açık bir ifadeyle belirtmek gerekirse,
vatandaşlarımızın vergi ve sosyal güvenlik primi aflarına dair beklentileri
Hükûmet tarafından kullanılmıştır. Tasarı bu hâliyle üst üste yığılmış
tuğlalara benzemektedir. Tasarının içerisinde ve ilgilendirdiği kanunlar
içerisinde hiçbir sıkı bağ bulunmamaktadır.
Tasarının gündeme geldiği günden beri önemli olanın,
vatandaşlarımızın gelir düzeyini yükseltecek, istihdamı artıracak yapısal
önlemlerin alınması, diğer bir ifadeyle vatandaşlarımızın borçlarını düzenli
ödeyebilir hâle getirilmesi olduğunu defalarca gündeme getirdik. Birçok kanun
teklifi vermemize rağmen hiçbir zaman iktidar partisinden bunlara destek bulamadık.
Hükûmetin sekiz yıllık uygulamaları vatandaşlarımızın kazançlarını düşürmüş ve
onları borçlanmış bir hâle getirmiştir, borçlarını ödeyemez hâle getirmiştir.
Görüşmekte olduğumuz tasarının masum tarafı da borçlu
vatandaşlarımıza borçlarını ödeme noktasında kolaylık vadetmesidir. Tam da
genel seçim sürecinde gerçekleştirilmek istenen bu düzenleme, AKP’nin sorunları
çözme değil de istismar etme alışkanlığının bir yansımasıdır. Ekonomiyi adam
gibi bir sisteme kavuşturamazsanız bu çalışmaların hepsi yeniden boşa
gidecektir diye ifade etmek istiyorum.
Hükûmetin ekonomi politikaları vatandaşlarımızı büyük bir borç
batağının içine sürüklerken, rakamlarla çizilen sanal cennetler tek tek
kararmaktadır. Bakınız, 25 Kasım 2010 tarihli Resmî Gazete’de parite hesabında gerçekleştirilen bir değişiklik ile kişi
başına millî gelir bir gecede 2.350 dolar artmıştır. Kâğıt üzerinde yapılan bu
artışların vatandaşın cebine bir lira bile yansımadığı apaçık bir gerçektir.
Türkiye’nin hangi yöresinde kişi başına 10.500 dolar gibi bir millî gelir
safsatası vatandaşların cebine yansımaktadır? Her gittiğimiz yerlerde bunları
sormaktayız ancak aldığımız cevap da “hayır” olmaktadır. Ancak masum
düzenlemelerin arkasına sığınarak zihnin arka, karanlık planlarından gelen
düzenlemelere de karşıyız ve milletimiz adına karşı olmaya devam edeceğiz.
Bu kanun hazırlanırken vatandaşların önemli bir kısmının
beklentisi olan “Ziraat Bankası, tarım kredi, Halkbank ve esnaf kefalet neden
bu tasarıdan çıkarıldı ya da neden bunun içinde yoktur?” diye sosyal kesimlerce
bu soru sorulmaktadır.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; şu anda
Türkiye ekonomisi zordadır ve sıkıntılar yansımaktadır. Aslında, baktığımızda,
AKP hükûmetleri hayali rakamlarla milletin algılamalarını değiştirmeye
çalışmaktadır. Türkiye borç batağında çırpınırken Türkiye üretimden düşmüştür
ve sorunların kaynağı da tam da burada yatmaktadır. AKP’nin yanlış ekonomik
politikaları sonucunda Türkiye üretemediği için işsizlik cumhuriyet tarihinin
zirvesindedir, esnaf perişan olmuştur, çiftçi toprağını terk etmiş, sanayici
ithalatın karşısında çaresiz bir biçimde rekabetten düşmüştür, çalışanlar
tedirgin hâle gelmiştir.
Sonuç olarak, ne düzenlemeler yaparsanız yapın üretmeden olmaz.
Üretmek için de kurallarını doğru koymak ve bu kurallara da Hükûmet tarafından
gerekli uygulamaların yapılması gerektiğini söylemek istiyorum.
Bu vesileyle çıkacak yasanın hayırlı ve uğurlu olmasını temenni
ederken önergemize de destek vermenizi temenni ediyor, hayırlı akşamlar
diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
59’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
59'uncu maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay Oktay
Vural Mehmet
Günal |
Manisa İzmir Antalya |
Mustafa
Kalaycı Reşat
Doğru Kadir
Ural |
Konya Tokat Mersin |
E.
Haluk Ayhan |
Denizli |
"Trafik kazaları sebebiyle bütün resmi ve özel sağlık kurum
ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmetleri bedelleri, kazazedenin sosyal
güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından
karşılanır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 59 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Abdullah
Özer Mevlüt
Coşkuner |
Bursa Isparta |
"Madde 59- 2918 sayılı Kanunun 98 inci maddesi başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Trafik kazasından kaynaklanan sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi
Madde 98- Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı
hastaneler ile diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının
sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin genel sağlık sigortası
yükümlüsü olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır.
Trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda;
sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen
katkı paylarının % 12'sini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı
olarak, Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya
nispi olarak belirlenen tutarın tamamı, sigorta şirketleri ve 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14
üncü maddesinde düzenlenen durumlar için Güvence Hesabı tarafından prim
tahsilatını izleyen 30 gün içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır. Söz
konusu tutar, ilgili sigorta şirketleri için sigortacılık ilkelerine göre ayrı
ayrı belirlenebilir. Aktarım ile sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının bu
teminat kapsamındaki yükümlülükleri sona erer ve aktarımın yapıldığı yıl içinde
Sosyal Güvenlik Kurumunun bu madde kapsamında yaptığı harcamalar yapılan
aktarımlarla karşılaştırılarak karşılıklı mahsuplaşma ve tahsilâta konu edilir.
Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar
Kurulu söz konusu tutarı % 50'sine kadar artırmaya veya azaltmaya ya da yasal
oranına çekmeye yetkilidir.
Bu madde çerçevesinde sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı
tarafından ödenecek meblağın süresinde ödenmemesi halinde 5510 sayılı Kanunun 89
uncu maddesinin ikinci fıkrası hükmü uygulanır.
Sigorta şirketleri ve Güvence Hesabından Sosyal Güvenlik
Kurumuna aktarılacak meblağın belirlenmesi ve ödenmesi ile sağlık hizmetleri
için teminat sağlanan sigortaların tespiti ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin
diğer usul ve esaslar Maliye ve Sağlık Bakanlıkları ile Sosyal Güvenlik
Kurumunun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığınca; trafik kazası sebebiyle
Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurumlarınca gerçekleştirilen tedavi
giderlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından Sağlık Bakanlığına yapılacak
ödemeye ilişkin usul ve esaslar ise Sosyal Güvenlik Kurumu ve Sağlık Bakanlığı
tarafından müştereken belirlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
59’uncu maddeyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu madde trafik kazalarından kaynaklanan
ve kusur durumuna göre sigorta şirketi veya kamunun bu tedavi giderlerini
karşılamada vatandaşların içine düştüğü sıkıntıyı giderme açısından önemli
düzenlemelerden biri, dolayısıyla, genel sağlık sigortasını da kabul ettiğimize
göre, bu tedavilerin karşılanmasındaki sıkıntıları giderme de bizlerin görevi
olsa diye düşünüyoruz. Ancak, burada zorunlu sigorta poliçesi karşılığındaki
yüzde 15 oranının yüksek olduğunu ve yüzde 12’ye düşürülmesini öneriyoruz.
Sigorta şirketlerinin prim tahsilatlarını
ne kadar süre içerisinde kuruma aktaracakları konusunda maddede bir açıklık
yoktu. Tahsilatı izleyen otuz gün içerisinde bunu
aktarmalarını öngörüyoruz.
Bir diğer konu ise bu aktarılan paralardan Sosyal Güvenlik
Kurumunun yıl içinde yaptığı tedavi giderlerinin toplamı tahsil etmiş olduğu
yüzde 12’den farklı olması durumunda, az veya çok durumuna göre, ilgili yılı
izleyen yılda tahsilata ve mahsuplaşmaya konu
edilmesinin doğru olacağını ve yüzde 50 artırım yetkisi verirken bunu azaltma
ve yasal orana çekme konusundan da yine Bakanlar Kuruluna yetki verilmesinin
doğru olacağını düşündük. Son fıkrada da öngörülen esas ve usullerin
belirlenmesi sırasında Maliye Bakanlığının görüşünün alınmasının da yerinde
olacağını değerlendirdik ve bu yönde bir önerge verdik.
Değerli milletvekilleri, şimdi, ilerleyen maddelerde, 61’inci
madde ve izleyen maddelerde çalışma yaşamını düzenleyen konular yer almaktadır.
Bu konuyla ilgili olarak komisyon aşamasında da çalışma yaşamıyla ilgili
yapılan düzenlemelerin gerek Üçlü Danışma Kurulunda gerekse sosyal taraflar
arasında görüşülmeden ve bu mutabakata varılmadan getirilmesinin doğru
olmadığını ifade ettik. Doğru olmayan bir şeyi daha ifade ettik: O da Plan ve
Bütçe Komisyonunda değil Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda bu
konuların değerlendirilmesinin doğru olacağını ifade ettik. Sayın Bakan,
komisyon aşamasında bu konuların sosyal taraflarla istihdam stratejilerinin
belirlenmesi için yaptıkları toplantılarda geniş ölçüde değerlendirildiğini ve
orada sosyal tarafların görüşlerini ifade ettiklerini belirtti. Bu doğru
olabilir. Sosyal taraflar bu toplantılarda görüşlerini ifade ediyor olabilirler
ancak bu tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisine sevkinden önce yine de sosyal
taraflarla görüşüp onların mutabakatının alınması uygun olurdu. Nitekim
yaşadığımız olaylar bu söylediklerimizin doğruluğunu bize bir kez daha
kanıtlamış oldu.
Bizim önerimiz -61’inci maddeye gelmek üzereyiz ve çalışma
yaşamını ilgilendiren maddeler- uygun görülürse, bu madde görüşülmeden önce,
61’den önce bu toplantının bu gece sonlandırılması ve torba tasarının selameti,
çalışma barışının selameti ve milletin selameti için çalışma hayatına ilişkin
maddelerin geri çekilmesi, sosyal taraflarla görüşülüp ilgili komisyona havale
edilmesinin uygun olacağı düşüncemizi tekrar ifade ediyor, bu vesileyle tekrar
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talep ediyorsunuz Sayın İnce.
Evet, yoklama talep eden arkadaşlarımı yazayım: Sayın İnce, Sayın
Öztürk, Sayın Özyürek, Sayın Öztürk, Sayın Durgun, Sayın Korkmaz, Sayın Köse,
Sayın Ekici, Sayın Baratalı, Sayın Pazarcı, Sayın Oksal, Sayın Arifağaoğlu,
Sayın Aydoğan, Sayın Dibek, Sayın Özkan, Sayın Topuz, Sayın Arıtman, Sayın
Özer, Sayın Karaibrahim, Sayın Ağyüz, Sayın Hacaloğlu.
Sayın milletvekilleri, yoklama için bir dakika süre vereceğim.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve
59’uncu maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
“Trafik kazaları sebebiyle bütün resmi ve özel sağlık kurum ve
kuruluşlarının sundukları sağlık hizmetleri bedelleri, kazazedenin sosyal
güvencesi olup olmadığına bakılmazsızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından
karşılanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Doğru, buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 606
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 59’uncu maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizle “Trafik kazaları sebebiyle bütün resmî ve özel sağlık
kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmetleri bedelleri kazazedelerin
sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu
tarafından karşılanır.” denilmektedir.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde trafik kazaları sonucu hayatını
kaybeden insanlarımızın sayısı maalesef giderek artmaktadır. Devlet İstatistik
Enstitüsü söylemlerine, araştırmalarına göre yılda yaklaşık olarak 12 bin
insanımız canını kaybetmekte, on binlerce insan da maalesef yaralanarak sakat
kalmaktadır.
Kazalarla terörden ve savaşlardan daha fazla insanımızı
kaybediyoruz. Çok büyük mal varlığı da beraberinde kaybediliyor. Ülke olarak bu
konuya mutlaka ama mutlaka çözüm bulmak mecburiyetindeyiz. Bu durum, öncelikli
olarak bütün kurumlarımızın ve bütün insanlarımızın hepsinin asli görevi olarak
değerlendirilmelidir. Torba kanun içerisine konulan bu maddeyle uzun zamandır
mağduriyet yaşayan insanlarımızın sorunu, geç kalınarak, bir nebze çözülüyor.
Trafik kazası geçiren insanı insanlığın gereği en yakın sağlık
kuruluşuna bir an önce ulaştırmamız gereklidir. Yaralanan insan da bir an önce
kendisine tıbbi müdahale yapılmasını, tedavisinin de beraberinde olmasını
ister. Kaza geçiren insanın yanında yakınları da panik içerisinde oldukları için,
bu insanlar “Sosyal güvenliği nedir”, “Masrafları nasıl karşılayacaksınız?”
sözlerinden şiddetli bir şekilde rahatsız olurlar. Kaza hâlinde, acil servisler
hastaya derhâl müdahale etmeli ve görevini yapmalıdır. Ortaya çıkan bütün
masrafların da, trafik sigortasını yapan şirketlerden beklenilmeden, Sosyal
Güvenlik Kurumu tarafından ödenmesi doğru olacaktır. Kesilen paralar Sosyal
Güvenlik Kurumunda toplanmalı, özel, kamu, sağlık kuruluşlarına olan masraflar
da ödenmelidir. Kaza geçiren insana da para sorulmamalı, insanımıza değer
verilmelidir.
Önergemizle biz, trafik kazaları sebebiyle yaralanan insanların
herhangi bir kuruluşa bağlı olduğuna bakılmadan masraflarının ödenmesinin
gerekli olduğuna inanıyoruz. Ancak, tabii, bunun yanında, özellikle bir konu da
önemlidir ki -AKP İktidarı zamanında çıkarılmıştır- insanlarımız, fakir
insanlar mağdur olmaktadırlar, hasta insanlarımızdan sağlık katkı payları
alınmaktadır. Sağlık katkı paylarının verilemediği durumlar da vardır. Bakınız,
yeşil kartlılar da dâhil olmak üzere, bu insanların hepsinden sağlık katkı
payları alınıyor. Ancak, şu da bir gerçektir ki, emeklilerimiz, hatta
emeklilerimizin dışında fakir insanlarımız, yeşil kartlı olan insanlar,
sağlıkla ilgili olarak katkı paylarının alınmasından dolayı bazen hastaneye
gitmekten imtina ediyorlar. İşte, AKP İktidarında konulmuş olan bu yanlışın
mutlaka düzeltilmesi gerekiyor.
İşte, daha önceki zamanlarda trafik kazası geçiren insanlar
hastanelere gittikleri zaman herhangi bir sağlık kuruluşuna bağlı olmaksızın onlar
tedavi edilir ve de onların faturaları Sosyal Güvenlik Kurumuna gönderilir,
ödenirdi ama Sosyal Güvenlik Kanunu çıkarılırken bu maddeler konulmuş ve ondan
sonrasında da şu ana kadar bir mağduriyet yaşanmış ve bir karışıklık ortaya
konulmuştur. Ancak geç de olsa çıkarılması
uygun olan bu kanunun acaba bu zamana kadar neden bekletilmiş olduğunu da hep
beraber düşünmek mecburiyetindeyiz.
Sayın milletvekilleri, insanlarımız trafik kanunlarını tam olarak
bilmiyorlar. “Kaza tutanağı nasıl tutulur?”, “Kaza sigortası neleri kapsar?”,
“Trafik cezaları nedir?”, “Nasıl itiraz edilir?” bunları bilmiyoruz. İçişleri
Bakanlığı olarak TV kanalları vasıtasıyla yeni Trafik Yönetmeliği kamuoyuna
mutlaka anlatılmalıdır. Trafik kazası sonucu yaralanan ve hastaneye kaldırılarak
tedavi altına alınan kazazedelerin, kanuna göre, tedavi için ücret ödememesi
gerekmektedir. Ancak, bazı hastaneler “Yapılacak müdahale ve tedavi ücretlerini
ödeyeceğinize dair şu belgeyi imzalayın.” teklifi yapıyorlardı. Hasta da zaten
panik içinde “Beni tedavi etmeyecekler.” korkusu ile belgeyi derhâl imzalamak
durumunda kalıyor. Hâlbuki vatandaş haklarını bilse kendisini savunacak ve bu
durumla da karşılaşmayacaktır. Bunun gibi birçok konuları da beraberinde
bilmiyoruz.
Yine örnek olarak arabanıza bir araç çarptı, maddi hasar var,
çarpan arabanın da sigortası yok, sürücünün de ehliyeti yok yahut da kazaya
sebep olan aracın sigortası bilinmiyor, faili meçhul. Kaza geçiren sigortasız
yurttaşların ve faili meçhul kazaların oluşturduğu hasarların masraflarını
Garanti Sigorta Fonu karşılıyor, hâlbuki biz bunları bilmiyoruz. Bunun gibi
birçok konunun İçişleri Bakanlığı tarafından anlatılması gereklidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Doğru, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
60’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 60'ıncı maddesinin ek madde
16'da geçen “% 30'u" ibaresinin "% 35" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız Sehahat
Tuncel Şerafettin
Halis |
Batman İstanbul Tunceli |
Ufuk
Uras Akın
Birdal Hamit
Geylani |
İstanbul Diyarbakır Hakkâri |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 60 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Metin
Arifağaoğlu Vahap
Seçer Mevlüt
Coşkuner |
Artvin Mersin Isparta |
"Madde 60- 2918 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Ek Madde 16- Belediyeler tarafından karayollarında can ve
mal güvenliğini sağlamak, düzenli ve güvenli trafik akışını temin etmek
amaçlarına hizmet etmek üzere kurulmuş veya kurulacak elektronik sistemlerin
Emniyet Genel Müdürlüğünce trafik ihlallerinin tespiti amacıyla kullanılması
durumunda, aylık dönemler hâlinde yapılan tespitlere dayanılarak düzenlenen
trafik idari yaptırım karar tutanaklarında yer alan trafik idari para cezasının
% 40'ı oranındaki tutar, izleyen ayın sonuna kadar Emniyet Genel Müdürlüğü
bütçesinden ilgili belediyelere sistem kullanımı hizmet bedeli olarak ödenir.
Bu madde kapsamında hizmetinden yararlanılacak elektronik
sistemlerin taşıması gereken teknik özellikler, kurulması gereken yerler ve
belediyelerle yapılacak protokollere ilişkin diğer şartlar ile maddenin
uygulamasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ve Emniyet Genel
Müdürlüğünce müştereken belirlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 60 ıncı
maddesinin çerçeve cümlesinin “2918 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde ve geçici
madde eklenmiştir” şeklinde değiştirilerek 60 ıncı maddesinde yer alan “trafik”
ibaresinden sonra gelen “idari para cezasının % 30’u oranındaki tutar”
ibaresinin “tahsil edilen idari para cezasının % 40’ı oranındaki tutar” olarak
değiştirilmesini ve aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Atila
Kaya Mustafa
Kalaycı Metin
Ergun |
İstanbul Konya Muğla |
E. Haluk
Ayhan M. Akif
Paksoy Oktay
Vural |
Denizli Kahramanmaraş İzmir |
D. Ali
Torlak Erkan
Akçay |
İstanbul Manisa |
Geçici Madde- Araç tescil ve trafik belgesinde hususi yolcu
taşımacılığında kullanım amacıyla tescil edilmiş araçların, 31/12/2014
tarihine kadar ticari yolcu taşımacılığında kullanıldığının tespiti halinde,
araç sahibi 10.000 Türk Lirası para cezası ile cezalandırılır, aracı kullananın
sürücü belgesine 90 puan ceza verilir. İkinci defa tespiti halinde; araç sahibi
20.00 Türk Lirası para cezası ile cezalandırılır, sürücü belgeleri bir yıl
süreyle geri alınır. Üçüncü defa tespiti halinde, araç sahibi 30.00 Türk Lirası
para cezası ile cezalandırılır ve araç bir yıl süreyle trafikten men edilir,
sürücü ise üç aydan altı aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Kaya, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ATİLA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 60’ıncı maddesiyle ilgili
olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, vermiş olduğumuz bu önergeyle korsan
taksi kullanımının önlenmesi ya da bunun caydırılması amaçlanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bugün ülkemizde 75 bin ticari taksi
bulunmaktadır. Özellikle İstanbul’u dikkate aldığımızda, yaklaşık 18 bin ticari
taksi İstanbul’da faaliyetlerini devam ettirmektedir ve bu ticari taksilerde de
yaklaşık 35 bin şoför esnafımız bu vesileyle ailesinin ve kendisinin geçimini temin
etmektedir.
Değerli arkadaşlar, daha önce bizim bu konuyla ilgili olarak bir
kanun teklifimiz vardı, maalesef reddedildi bu kanun teklifimiz. Bugün şöyle
bir tablo vardır: Bir tarafta, herhangi bir ticari yükümlülüğü olmayan,
herhangi bir vergiye bağlı bulunmayan ve korsan olarak faaliyetini devam
ettiren ve baktığımız zaman da sayıları her geçen gün biraz daha artan bir
kesim vardır. Diğer tarafta ise her türlü ticari yükümlülük altında olan,
vergilerini düzenli bir şekilde ödeyen ya da ödeme gayreti içerisinde olan
taksici esnafımız vardır ve bir haksız rekabet durumu söz konusudur.
Eğer herhangi bir korsan taksi bu faaliyetinden dolayı gözaltına
alındığında ya da yakalandığında, mevcut kanunlarımıza göre buna verilecek ceza
yaklaşık 537 Türk lirası cezayla beş gün trafikten men cezasıdır ve dolayısıyla
bu ceza gereken caydırıcılığı ortaya koyamamaktadır. Onun için biz, bu kanun
teklifini vermek suretiyle, hiç olmazsa, çok zor şartlar altında, bazen
hayatları pahasına bir kamu, amme hizmeti gören bu taksici esnafımızın bir
anlamda bu sıkıntılarını gidermek istedik. Bunun için bu önergemizi
desteklemenizi istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, özellikle bu konuyla ilgili olarak Sayın
Bakanın, Avrupa Birliği ilişkilerinden sorumlu Devlet Bakanının, taksici esnafıyla
yapmış olduğu bir toplantıda şöyle bir tespiti var, Sayın Bakan: “AB yolundaki
bir ülkede korsan taksicilik olmaz. Demokrasiyi ve dünya etik standartlarını
benimsemiş bir hükûmetin korsan taksiye göz yumması abesle iştigaldir.”
demiştir.
Şimdi, bunu dikkate aldığımızda, gerçekten de biraz önce
ifade ettiğim gibi hem bir haksız rekabet olan hem de zor şartlarda hayatlarını
devam ettirmek mecburiyetinde kalan taksici esnafımızın durumunu dikkate
aldığımızda, yüce Meclisin, Sayın Bakanın da dile getirmiş olduğu bu abesle
iştigal durumuna bir son vermesi ve korsan taksilerle ilgili vermiş olduğumuz
bu önergeyi kabul etmek suretiyle bu durum konusunda bir caydırıcılık ortaya
koymasını bekliyoruz.
Yine bu vesileyle bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum
değerli milletvekili arkadaşlarım. Bu maddeyle ilgili
konuşmadan önce arayan taksici esnaflarımızdan şöyle bir şikâyet bize iletilmiş
bulunmaktadır: Özellikle bu kanun tasarısının daha önce kabul edilen 51’inci
madde, ona bağlı ek 6’ncı maddesinde bu taksici esnaflarımızın sigortalılık
durumu düzenlenmişti ama henüz yürürlüğe girmediği için bu madde -yani çok kısa
bir zaman içerisinde muhtemelen yürürlüğe girecek ama- bu arada taksici
esnafımıza yönelik çok sıkı kontrollerle 3 bin lira, 6 bin liraya varan
birtakım cezaların kesildiği bu esnaflarımız tarafından dile getirilmişti ve
var olan mağduriyetlerin üzerine ilave mağduriyetler oluşturulduğu hususu dile
getirildi. Dolayısıyla biraz önce yine ifade edildiği gibi bu esnaflarımızın,
özellikle dar gelirli ve geçimini alın teriyle devam ettirmek durumunda olan
sosyal kesimler açısından her geçen gün biraz daha ağırlaşan hayat şartlarını
dikkate aldığımızda bu esnaflarımızın, taksici esnaflarımızın bu mağduriyetinin
giderilmesi noktasında getirmiş olduğumuz bu önergenin kabulünü diliyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kaya, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 60 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
"Madde 60- 2918 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Ek Madde 16- Belediyeler tarafından karayollarında can ve
mal güvenliğini sağlamak, düzenli ve güvenli trafik akışını temin etmek
amaçlarına hizmet etmek üzere kurulmuş veya kurulacak elektronik sistemlerin
Emniyet Genel Müdürlüğünce trafik ihlallerinin tespiti amacıyla kullanılması
durumunda, aylık dönemler hâlinde yapılan tespitlere dayanılarak düzenlenen
trafik idari yaptırım karar tutanaklarında yer alan trafik idari para cezasının
% 40'ı oranındaki tutar, izleyen ayın sonuna kadar Emniyet Genel Müdürlüğü
bütçesinden ilgili belediyelere sistem kullanımı hizmet bedeli olarak ödenir.
Bu madde kapsamında hizmetinden yararlanılacak elektronik
sistemlerin taşıması gereken teknik özellikler, kurulması gereken yerler ve
belediyelerle yapılacak protokollere ilişkin diğer şartlar ile maddenin
uygulamasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ve Emniyet Genel
Müdürlüğünce müştereken belirlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Arifağaoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
medyamızın “torba yasa” olarak isimlendirdiği 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 60’ıncı maddesi için verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kara yollarında trafik akışını güvenlik
altına almak için, biliyorsunuz, kameralı sistemler kullanılmaktadır. Belediye
hudutları içinde belediyelerin bütçesi tarafından kameralı sistem yapıldığı
takdirde, sistem kullanımı hizmet bedeli olarak belediyelere, kesilen cezaların
yüzde 30’u reva görülmüş 60’ıncı maddeyle. Oysa biz, değişiklik önergemizle,
belediyelere verilecek payı yüzde 30 olarak uygun bulmuyoruz ve yüzde 40
olmasını arzu ediyoruz ve bu konuda da yüce heyetinizden destek istiyoruz.
Ancak, ben, daha önemli bir konuyu dikkatlerinize sunmak istiyorum, özellikle
grup başkan vekillerinin dikkatine sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, çeşitli borçları, vergi borçlarını
kolaylaştıran bir yasa tasarısı üzerinde duruyoruz günlerdir ancak Kamulaştırma
Yasası’ndan kaynaklanan mağduriyetler vardır. Bu mağduriyetler neler derseniz,
süremizin içinde bunu size aktarmaya çalışacağım.
Biliyorsunuz, ülkemizde depolamalı barajlar yapılıyor. Bu
depolamalı barajlardan dolayı büyük kamulaştırmalar yapılmıştır. Örneğin,
Artvin’de de üç adet baraj için büyük kamulaştırmalar yapılmıştır. Muratlı
Barajı üretime 2005’te geçmiştir. Muratlı Baraj gölü 16 kilometre
uzunluğundadır. Bu 16 kilometre içindeki köyler, mahalleler kamulaştırılmıştır.
Yine, Borçka Barajı… Baraj gölü uzunluğu 25 kilometredir. Bu 25
kilometre içinde bu havzada köyler, mahalleler ve Çoruh Vadisi’nde bulunan
araziler kamulaştırılmıştır.
Yine, Deriner Barajı… Baraj gölü yaklaşık 40 kilometre olacak,
burada da birçok köy, mahalle kamulaştırılmıştır. Bu kamulaştırmalardan dolayı
mağduriyet vardır. Mağduriyet nedir? Bunları size izah etmeye çalışayım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biliyorsunuz yeni Kamulaştırma
Yasası’na göre, kamulaştırmayı yapacak idare -ki burada Devlet Su İşleri-
gidiyor, vatandaşa “Senin yerini şu değerden almak istiyorum.” diyor. Vatandaş
“Ben bu değeri kabul edemiyorum.” diyor ve ilgili kuruluş, Devlet Su İşleri
yerel mahkemeye gidiyor ve vatandaşın yerinin değerinin tespitini istiyor.
Mahkeme bu yerin tespitini bilirkişi vasıtasıyla, mahkeme kararıyla tespit
ediyor. Örneğin, diyelim 50 lira. Mahkemenin 50 lira olarak tespit ettiği
bedeli Devlet Su İşleri ödüyor ve ayrıca da diyor ki, bu bedel fazladır ve
temyiz ediyor, Yargıtaya geliyor. Aradan iki, üç sene geçiyor, Yargıtay bu
değeri yüksek buluyor, bozuyor. Dosya tekrar yerel mahkemeye gidiyor, yerel
mahkemeden tekrar bilirkişi değişti, hâkim değişti, savcı değişti, tekrar
duruşmalar başlıyor ve aradan dört, beş sene geçtikten sonra örneğin 40 liraya
indiriyor bunu. Burada 10 liralık bir azalma var. Vatandaşın da 3 bin metrekare
yeri varsa 30 bin lira borçlu çıkıyor. Tekrar Yargıtaya geliyor, Yargıtay bu
defa onaylıyor ve vatandaşa ödeme emri çıkıyor.
Şimdi burada vatandaşın kusuru nedir? Kim tespit etti yerin
değerini? Mahkeme. İkinci defa kim tespit etti? Yine aynı
mahkeme. İkinci defa değer düştü. Şimdi Artvin’de birçok vatandaş borçlu
durumdadır, icralık durumdadır.
Talep edilen durum nedir? Bize diyorlar ki: “Milletvekilim, biz
anaparayı ödeyelim ama bunun faizlerinden bizi kurtarın.” Niye faizlerinden
kurtulmak istiyor? Anapara 30-35 bin, faiz 55-60 bin. Niçin öyle oluyor?
Geçmişte, biliyorsunuz, 2002, 2003, 2004 yıllarında faizler yüksekti, o zamanın
faizleriyle çarpılıyor ve vatandaşlar mağdur oluyor.
Ben, Sayın Canikli, özellikle size bu durumu aktarmıştım, diğer
grup başkan vekillerinden de istirham ediyorum, bunu bu yasa tasarına
dercedelim ve mutlaka bu mağduriyeti önlememiz lazım. Bu, yüce Meclise düşen
bir görevdir, bunu özellikle hatırlatmak istedim. Bana ayrılan zaman içinde de
bunları bu kadar size aktarmakla yetiniyorum.
Değerli milletvekilleri, bize gelen haberlere göre, Devrimci İşçi
Sendikaları veya diğer Türk-İş İstanbul’dan hareket ediyor, buraya geliyor,
yollarda durduruluyor. Bunun adı demokrasi değildir, dikkatinizi çekiyorum.
İlgili bakanlar, lütfen bunu önleyin, bu durumun önüne geçin.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sadece İstanbul değil, Türkiye'nin her
yerinde yapıyorlar bunu.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arifağaoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 60'ıncı maddesinin ek madde
16'da geçen “% 30'u" ibaresinin "% 35" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklik ile hâlihazırda büyük oranda belediyeler tarafından
yürütülen ve sağlanan elektrik sistemlerle ilgili Trafik Emniyet Müdürlüğü’nden
aktarılması öngörülen bütçenin artırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.02
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
57’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, tasarının 61’inci maddesi üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 61 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Abdullah
Özer Mevlüt
Coşkuner Şevket
Köse |
Bursa Isparta Adıyaman |
"Madde 61 - 5/6/1986 tarihli ve 3308
sayılı Meslekî Eğitim Kanununun 3 üncü maddesinin (j) bendine "orta
öğretim kurumları" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve mesleki ve
teknik eğitim yapan fakülte ve yüksek okullar" ibaresi eklenmiştir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
61'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Oktay
Vural Mehmet
Günal |
Manisa İzmir Antalya |
Ahmet Duran
Bulut E. Haluk Ayhan Kadir Ural |
Balıkesir Denizli Mersin |
Mustafa
Kalaycı |
Konya |
"Madde 61- 5.6.1986 tarihli ve 3308 Sayılı Mesleki Eğitim
Kanununun 3'üncü maddesinin (j) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"j) "Mesleki ve Teknik Eğitim Okul ve Kurumları"
mesleki ve teknik eğitim alanında, diplomaya götüren orta öğretim kurumları ve
mesleki ve teknik eğitim yapan yükseköğretim kurumları ile belge ve sertifika programlarının
uygulandığı her tür ve derecedeki örgün ve yaygın eğitim-öğretim
kurumlarını;"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 61'inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız Sebahat Tuncel Şerafettin Halis |
Batman İstanbul Tunceli |
Ufuk
Uras Akın
Birdal Hamit
Geylani |
İstanbul Diyarbakır Hakkâri |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişikli ile kamu yetkisinde dâhilinde olan işlemlerin özel
sektöre devredilmesinin engellenmesi amaçlanmıştır. Esas olarak trafik
denetimin özel sektöre havale edilmesinin önünü açacak girişimlerin başında
gelen bu düzenleme kabul edilebilir değildir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
61'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 61- 5.6.1986 tarihli ve 3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanununun
3'üncü maddesinin (j) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"j) "Mesleki ve Teknik Eğitim Okul ve Kurumları"
mesleki ve teknik eğitim alanında, diplomaya götüren orta öğretim kurumları ve
mesleki ve teknik eğitim yapan yükseköğretim kurumları ile belge ve sertifika
programlarının uygulandığı her tür ve derecedeki örgün ve yaygın eğitim-öğretim
kurumlarını;"
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Bulut, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ilgili yasanın ilgili maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde,
sanayinin ihtiyacı olan ara insan gücünü yetiştirmek adına mesleki ve teknik
eğitime mutlaka önem verilmesi gerekmektedir. Türkiye, eğitim sistemini yeniden
gözden geçirmelidir. Bugün, 100 binleri aşan üniversite mezunlarının genelde
sosyal branşlarda üniversiteyi bitirip daha sonra
istihdam imkânı bulamama değerlendirmesini göz önünde bulundurarak,
ortaöğretimden başlamak üzere mesleki eğitime, çıraklık eğitimine büyük ağırlık
vermek gerekmektedir. Torba yasa, meslek liselerinin stajyer maaşlarını
düşürmektedir. Oysa, gençler, çoğu zaman, günde on bir
saat sağlıksız şartlarda ve güvencesiz bir çalışma ortamı içerisindedirler.
3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nun “Meslek eğitimi gören öğrenci aday, çırak
ve çırağa yaşına uygun asgari ücretin yüzde 30’undan aşağı ücret ödenmez.”
ifadesi yerine “Asgari ücretin net tutarının yüzde 30’undan aşağı ücret
ödenmez.” ifadesi getiriliyor. 2011 yılı asgari ücretine göre öğrenciler 238
lira yerine artık 188 lira maaş alacaklar. Liselerin staj yaptıkları iş
yerlerindeki ağır çalışma şartları da yeniden gözden geçirilerek maaş
düzenlemesinin yeniden yapılması gerekmektedir. Meslek liselerinde öğrenciler
son sınıfta iki gün okula, üç gün ise alanlarında işletmede staj görüyorlar.
Ucuz iş gücü olarak görülen gençler işçilerin yerine kendi alanları olmayan
konularda uzun saatler çalıştırılıyorlar.
Eğitim sistemi üzerinde yıllardır sürdürülen kısır çekişmeler
mesleki ve teknik eğitime büyük darbe vurmaktadır. Bu durum da en çok ihtiyaç
duyulan eğitimli iş gücünü iş dünyasına sunma fırsatının kaçırılmasına ve
sonuçta işletmelerde nitelikli iş gücü açığının had safhaya ulaşmasına sebep
olmaktadır. Mesleki ve teknik eğitime devam edenlerin oranı gelişmiş ülkelerde
yüzde 65 iken Türkiye’de yüzde 40’lar civarındadır. Katsayı değişikliği
yapılmadan önce bu oran ülkemizde de aynı şekildeydi. Fakat insanların elinden
üniversiteye girme hayali alınınca o zaman gençlerimiz daha sonra üniversiteye
girebilmek için düz liseleri tercih ettiler ve bu oran tersine döndü.
Üniversitelerimizin de kapasiteleri sınırlı olduğu için her isteyen istediği
yere giremedi ve sonuçta elimizde milyonlarca düz lise diplomalı işsiz stoku
oluştu. Elbette bu oranın tekrar düzeltilmesi ve gelişmiş ülkelerdeki şekle
getirilmesi, meslek eğitiminin kalite kazanması için belli bir süre ve uygun
stajyerlere ihtiyaç vardır.
Ülkemizin ihtiyaçları göz önünde tutularak eğitim ve istihdam
şuuru acilen benimsenmelidir. Teknolojik gelişmelerin yeni meslek alanlarında
ortaya çıkardığı ihtiyaç dikkate alınarak eğitimde yeni branşlara
yer verilmelidir. İşletmelerin en önemli sıkıntıları arasındadır ara eleman
bulmak ancak çırakların sağlık yardımının kaldırılmış olmasından dolayı da
büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Çıraklık eğitim merkezleri ile meslek liseleri
en önemli ara eleman kaynağıdır. Her açıdan bu kesimleri desteklemek
gerekirken, sosyal güvenlik maalesef dar ve mesnetsiz yorumlarla çırakları ve
meslek liselileri mağdur etmektedir. Çıraklık eğitim merkezlerinde elektrik,
elektronik, torna tesviye bölümlerindeki öğrencilerin teorik eğitimleri
verilip… Yani birçok sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunların düzenlenmesi için
gayret gösterilmeli.
“Genel sağlık sigortası” yazsaydı bu yasada, sağlık hizmeti
verilebileceğini, ancak “hastalık” yazdığı için SGK’nın bu yardımı yapmadığını
belirtmektedirler. Sosyal Güvenlik Yasasının bunlarla ilgili bölümlerinin
yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN – Yoklama mı istiyorsunuz Sayın İnce?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Evet.
BAŞKAN – Sayın İnce, Sayın Özyürek, Sayın Köse, Sayın Öztürk,
Sayın Atay, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Baratalı, Sayın Soysal, Sayın Arıtman,
Sayın Ekici, Sayın Dibek, Sayın Karaibrahim, Sayın Ali Rıza Öztürk, Sayın
Hacaloğlu, Sayın Seçer, Sayın Aydoğan, Sayın Ağyüz, Sayın Korkmaz, Sayın Özkan,
Sayın Oyan, Sayın Oksal, Sayın Pazarcı, Sayın Sönmez.
Sayın milletvekilleri, yoklama için bir dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 61 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
"Madde 61 - 5/6/1986 tarihli ve 3308
sayılı Meslekî Eğitim Kanununun 3 üncü maddesinin (j) bendine "orta
öğretim kurumları" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve mesleki ve
teknik eğitim yapan fakülte ve yüksek okullar" ibaresi eklenmiştir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinize saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, verdiğimiz önergeyle düzenlenen madde 3308
sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda düzenleme yapmaktadır. Burada “orta öğretim
kurumları” diye bir ibare geçmektedir. Ancak maddenin netlik kazanabilmesi için
“mesleki ve teknik eğitim yapan fakülte ve yüksekokullar” diye maddeye ekleme
yapılmalıdır.
Değerli arkadaşlar, her şeyden önce bu yasanın yapılışı konusunda
Cumhuriyet Halk Partisi olarak itirazlarımız vardır, şöyle ki: İlgili ilgisiz
birçok konuda değişiklikler getiren düzenlemeleri aynı torbaya tıkıştırarak
kanun yapmak sağlıksız bir yöntemdir. Öte yandan, bu yöntemin bu denli sık
uygulanması yüce Meclisin iradesini hiçe saymak anlamı taşımaktadır. Yani bu
yöntem yüce Meclisi bir oy verme makinesi ve Hükûmet tasarılarını onaylama
mercisi hâline getirmektedir. Ayrıca, Meclisimizin ilgili komisyonlarına havale
edilmeden, komisyonun görüşleri alınmadan pek çok madde tasarıya eklenmiştir.
Bu torba kanunu birçok bakanlık ve kuruluşu ilgilendiren
düzenlemeler içermektedir. İçinde ceza affı vardır, üniversite affı vardır,
oluşturulan kadrolar vardır, iş yaşamını ilgilendiren hükümler vardır, Hükûmete
yetki veren düzenlemeler vardır. Yine, Kabahatler Kanunu’ndan tutun, Yeraltı
Suları Hakkında Kanun’a kadar daha sayamadığımız birbirleriyle ilgisiz pek çok
konuda düzenlemeler vardır. Anlayacağımız Hükûmet torbayı bir çorbaya
çevirmiştir.
Sayın milletvekilleri, bundan beş ay önce Hükûmet, ayrıca, aynı
böylesi bir anlayışla birbiriyle ilgisiz pek çok konuyu içeren bir torbayla
halkımızın önüne gelmişti. Peki, bir bakalım, ne vardı bu torbanın içinde? Bu
torbanın içinde 12 Eylülle hesaplaşma vardı. Şimdi soruyorum sizlere: Aradan bu
kadar zaman geçti, kiminle hesaplaştınız? Hükûmetin aslında yasayı bu hâle
getirmesinin nedeni ülkeyi kötü yönetmesidir. Ülkemizin her yerinde kötü
şartlarda yurttaşlarımızın yaşadığını televizyonlarda ve gazetelerde
görmekteyiz. Bakınız, geçenlerde açlıktan bir bebek öldü, hem de herkesin gözü
önünde. Sorarım size, bebeğin açlıktan ölmesini nasıl açıklayacaksınız?
Aslında, bu olayın tek sorumlusu AKP Hükûmetidir.
Sayın milletvekilleri, başka bir konu ise AKP İktidarı döneminde,
hem tutuklu hem de hükümlü sayısında ciddi bir artış dikkat çekmektedir.
2005’te 56 bin civarında olan tutuklu ve hükümlü sayısı 2010 yılında 120 bini
aşmıştır. Yine, benzer bir biçimde, hacze uğrayanların, kredi kartı
kullananların, işsizlerin ve yoksulların sayısı artmıştır. Tüm bu çarpıcı
artışların sebebi hiç şüphesiz dokuz yıllık AKP İktidarının yanlış
politikalarıdır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’de 46,1 milyon kredi kartı kullanıcısı
bulunmaktadır ve kredi kartına uygulanan faizler artık sosyal bir patlamaya
neden olacak boyutlara ulaşmıştır. Aslında bu sorunun temelinde ise ekonominin
kötü gidişinin olduğunu unutmamalıyız.
Sayın milletvekilleri, yine, AKP İktidarı sayesinde yirmi beş
yıldır ilk kez ve ne yazık ki donmuş et ithalatı yapmaya başladık. Besicilikte
yaprak dökümü yaşanıyor ve besicilik bitme noktasına doğru gidiyor. Bakınız,
2003’te 42 milyon küçük ve büyükbaş hayvanımız var iken, bugün bu sayı 37
milyona düşmüştür.
Peki, soruyorum tekrar sizlere: Bu durumu nasıl izah edeceksiniz?
Bu sizin vicdanlarınızı rahatsız etmiyor mu?
Şimdi, siz et ithal edeceksiniz, kendi insanına dünyanın en pahalı
etini yedireceksiniz, en pahalı benzini kullandıracaksınız ve bir de kalkıp bu
tabloda Türkiye’nin kalkınmışlığından bahsedeceksiniz.
Değerli arkadaşlarım, Başbakan “Tıksırıncaya kadar içiyorlar.”
sözü için, sinirli olduğunu ve o nedenle bunu söylediğini belirtmişti. Şimdi
Sayın Başbakana sormak istiyorum: Siz hiç sarrafın bağırdığını duydunuz mu
Sayın Başbakan? Kıymetli malı olanlar bağırmaz çünkü insan bağırırken düşünemez,
düşünemeyenler hep kavga hâli içindedirler.
Sayın milletvekilleri, şu anda Türkiye’nin her tarafında haklı
taleplerini dile getirmek için yola çıkan işçi, emekli kardeşlerimizin yolları
kesilmektedir ve bu yanlış uygulamayı yaptıran faşizan, antidemokratik
uygulamaları protesto ediyor. Önergemizin kabul edilmesini diliyor, yüce
Meclisi yine en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
62’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Son iki önerge aynı mahiyette olduğu için birlikte işleme
alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 62’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Harun
Öztürk Mustafa
Özyürek Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İzmir
İstanbul Malatya |
Hulusi
Güvel Bülent
Baratalı Şevket
Köse |
Adana İzmir Adıyaman |
“Madde 62- 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununun 18 inci maddesinin
birinci ve beşinci fıkraları ile 23 üncü ve 24 üncü maddelerinde yer alan
“Yirmi” ibaresi “onbeş” şeklinde, 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
“yirmiden” ibaresi “onbeşten” şeklinde değiştirilmiş ve 18 inci maddesinin
sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Bu maddede belirtilen onbeş personel sayısını on personele kadar
indirmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 62
inci maddesinin ikinci fıkrasının Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Erkan
Akçay E. Haluk
Ayhan Oktay
Vural |
Manisa Denizli İzmir |
Kadir
Ural Mehmet
Günal Mustafa
Kalaycı |
Mersin
Antalya Konya |
Alim Işık |
Kütahya |
Diğer önergenin imza sahipleri:
Bengi
Yıldız Sebahat
Tuncel Şerafettin
Halis |
Batman İstanbul Tunceli |
Ufuk
Uras Akın
Birdal Hamit
Geylani |
İstanbul Diyarbakır Hakkâri |
BAŞKAN – Son iki önergeyi birlikte işleme alıyorum.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; gecenin bu vaktinde hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Önergeyle ilgili konuşmama geçmeden önce, seçim bölgem Kütahya’nın
Dumlupınar ilçesi Ağaçköy’de yaşayan, yetmiş üç yaşındaki şeker hastası Mustafa
Köse isimli vatandaşımızın Sayın Bakanımıza iletmemi söylediği mesajını
sizlerle paylaşmak istiyorum. Kendisi, 25 Ocak tarihinde, normalde 300-350
sınırlarında olan şekerinin 57’ye düştüğünü ve bu şekerini ölçmek için
kullanılan şeker ölçme çubuğunu parasıyla almak zorunda kaldığını, verdiği
paradan çok daha fazlasını… 100 kilometre uzakta bulunan Kütahya il
merkezindeki Sosyal Güvenlik Kurumundan almak için gitmeye mecalinin
olmadığını, bunun bir insanlık ayıbı olduğunu ve lütfen buna bir an önce Sayın
Bakanın çözüm bulmasını talep ettiğini iletmek istiyorum. Bu hastayı yakından
tanıyan bir kişi olarak, son derece samimi olduğuna ve şu anda da bizleri
dikkatle izlediğine inanıyorum. Dolayısıyla, bu konu geçen hafta da dile geldi,
Sayın Bakan çözüleceği sözünü verdi ama ne yazık ki bu hastamız maalesef, kendi
ilçesi de küçük olduğu için, bu çubuğu bulamamış, ta Tavşanlı’da tanıdığı bir
eczacı arkadaşından ödünç çubuk getirtmiştir. Bu önemli konuyu sizlerle
paylaşmak istedim.
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün Türkiye gündeminin en önemli
problemini oluşturan işsizlik sorununa karşılık geçmişte kalan altmış bir
maddenin nasıl bir çözüm getirdiğini vicdanlarınızda tartmanızı istiyorum. Şu
ana kadar oylanıp geçen altmış bir maddenin hiçbirisi Türkiye’deki işsizlik
sorunun çözümünü amaçlayan ve istihdamı artıran bir düzenleme getirmiyor.
Üzülerek ifade ediyorum, bugün esnaf kefalet kooperatiflerinden kredi almış
esnaflarımızın kredilerinin düzenlenmesiyle ilgili bir değişiklik maalesef bu
tasarıda yer almamakta ama acıdır, esnaf kefalet kooperatiflerine aidat borcu
olan vatandaşlarımızın borçlarının yapılandırılması var ama kredilerinin
yapılandırılması ne yazık ki yok.
Şimdi, bir taraftan işsizlik had safhaya gelmiş, insanlar
feryat ediyor ve inanıyorum ki hepimize günde en az 100 telefon geliyorsa bunun
90’ının işsizlikle ilgili olduğu bir dönemde siz işsizlik sorununun çözümüne
katkı sağlayacak düzenlemeleri almayacaksınız ama bunun dışında, benden önceki
değerli konuşmacıların da dile getirdiği gibi, birçok kesime borcunu ödememiş,
vakti olduğu, gücü olduğu hâlde devlete olan vergisini ödememiş kesime kolaylık
sağlarken, beklenti içerisinde olanlara bir çözüm getirmemiş olacaksınız.
Peki, bu verdiğimiz önerge neyi kapsıyor? Özetle, tasarının 62’nci
maddesi 3308 sayılı Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kanunu’nun 18’inci maddesinde,
23’üncü maddesinde ve 24’üncü maddesinde geçen “en az 20 ve daha fazla işçi
çalıştıran işletmeler, mesleki ve teknik eğitim okullarındaki öğrencilere
çıraklık eğitimi yaptırır.” ibaresindeki 20’nin 10’a düşürülmesini öngörüyor.
Bu demektir ki artık küçük ve orta ölçekli işletmeler de, eğer Bakanlar Kurulu
da uygun görürse, istediği zaman bu sayıyı 5’e çekebiliyor. “Bunun yüzde 5’iyle
10’u arasında kalan sayıda bu beceri eğitimini yaptırırlar.” şekline dönüşüyor.
Bunun anlamı şudur değerli milletvekilleri: Küçük ve orta ölçekli bir çok işletmeye ekstra yük getiriyorsunuz. Bu
çalıştıracakları öğrenciler için 20 sayısına kadar asgari ücretin üçte 1’i, 20
ve üzerindekiler için de üçte 2’si ödeme yapacak olan bu işletmeler yeni bir
yükle karşı karşıyadır. Bir tarafta istihdam sorunu var, bir tarafta siz bu
işletmeleri yeniden yük altına koyuyorsunuz. Dolayısıyla, bu düzenlemenin
önergemiz doğrultusunda tasarı metninden çıkartılması yerinde olacaktır diyor,
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklik ile küçük işletmelerin zor durumda bırakılması ve
kayıt dışılığa yönlenmelerinin engellenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 62 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
“Madde 62- 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununun 18 inci maddesinin
birinci ve beşinci fıkraları ile 23 üncü ve 24 üncü maddelerinde yer alan
“Yirmi” ibaresi “onbeş” şeklinde, 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
“yirmiden” ibaresi “onbeşten” şeklinde değiştirilmiş ve 18 inci maddesinin
sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Bu maddede belirtilen onbeş personel sayısını on personele kadar
indirmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Atay, buyurun.
M. FATİH ATAY (Aydın) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 606 sıra
sayılı torba yasası olarak bilinen yasanın 62’nci maddesindeki değişiklik
önergesi üzerine söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.
Bu değişiklik önergesiyle 3308 sayılı Yasa’nın 18, 23 ve 24’üncü
maddelerindeki 20 personel çalıştıran iş yerlerinde bu sayı “…yüzde beşinden
az, yüzde onundan fazla olmamak üzere mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumu
öğrencilerine beceri eğitim yaptırır. Öğrenci sayısının tespitinde kesirler
tama iblağ olunur.” maddesi vardır. Biz, bu değişiklikle -bu yasayla 10’a indirildi-
15’e çıkartılmasını talep ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, burada, maddenin sonunda, “Bu maddede
belirtilen on personel sayısını beş personele kadar indirmeye Bakanlar Kurulu
yetkilidir.” ibaresi var. Öncelikle bu çok yanlış bir şey, Anayasa’ya aykırıdır.
Çünkü yasalar çıkar, 10 olarak önerilmiştir, 10 olarak çıkar. Ancak bu sayının
5’e indirilmesine, Bakanlar Kuruluna, kanunun sonuna bir cümle ekleyerek yetki
verilmesi söz konusu değildir çünkü yasama yetkisi Parlamentonundur, Bakanlar
Kurulunun değildir. Burada 5’e indirebilirsiniz, 15’e de çıkarabilirsiniz ama
burada 10 olarak çıkardığınız bir yasanın 5’e indirilme yetkisini Hükûmete
veremezsiniz, Bakanlar Kuruluna veremezsiniz. Bu Anayasa’ya aykırıdır. Bu,
yetkimizin yürütmeye devri anlamına gelir, çok sakıncalı bir şeydir, çok yanlış
bir şeydir, Anayasa’ya da aykırıdır. Bu nedenle bu maddenin bir daha ele
alınmasında yarar olduğu düşüncesindeyim.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca bu öğrencilerin 238 lira olan
harçlıkları -maaş olarak geçmez, harçlık olarak değerlendirilmesi gerekir- 188
liraya inmiştir. 50 liralık bir tasarruf sağlanmıştır. 17’nci büyük ekonomiye
sahip olduğu iddiasında olan bu Hükûmetin, bula bula tasarruf edecek,
öğrencilerin, staj yapan öğrencilerin 50 lirasına göz dikmesini doğrusu
hayretle karşıladım, yani çok şaşırdım. Başka bir yerden para bulamadınız da mı
bu çocukların 50 lirasını tasarruf olarak görüyorsunuz? Çok üzüldük buna.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca, sizinle elbette insanların, siyasi
partilerin demokrasi anlayışları farklı olabilir. Bizim de sizinle demokrasi
anlayışımız farklı. Bakınız, yarın bir yasa çıkıyor, bu yasayla ilgili olarak
birilerinin yaşantısı daha zor duruma düşecek, daha az gelire sahip olacaklar.
Bu nedenle bu yasanın kendi yaşamlarının, kendi yaşam tarzlarının daha az, daha
zor durumda olmasını engellemek için bir demokratik haklarını, anayasal
haklarını kullanmak için tavır koymak istiyorlar, eylem yapmak istiyorlar ve
tepkilerini göstermek istiyorlar. Bunun için, tepkilerini ortaya koymak için
ülkenin birçok yerinden otobüsle buraya gelmek istiyorlar ama siz 12 Eylülde
“Demokrasinin standartlarını yükselteceğiz.” diye iddiada bulunan bir siyasi
anlayış olarak onları daha bu gece, daha hareket etmeden durdurma eylemini
gerçekleştirdiniz. Onun için izinler alındı, şimdi 20 kilometrede bir bütün
otobüsleri durduruyorsunuz, insanları indiriyorsunuz, T.C. kimlikleriyle onları
sorguluyorsunuz, fişliyorsunuz. Böyle bir demokrasi olabilir mi arkadaşlar ya?
Böyle bir şey olabilir mi ya?
İnsanların yaşamlarını kısıtlayacak bir tarzda yasa
çıkarıyorsunuz. Onu ilgilendiren insanların tepki göstermesini engelliyorsunuz.
Nasıl demokrasi bu? Böyle bir demokrasi anlayışının… Siz Mısır halkına reva
gördüğünüz demokrasi anlayışını ülkenizde yaşayan insanlara da reva görün.
Bakın, değerli arkadaşlarım, bu kürsüden bütün arkadaşlarım
çıkıyor, yolsuzluklarla ilgili iddiada bulunuyor. Yolsuzluk yapılmadıysa neden
korkuyorsunuz ya? Neden korkuyorsunuz? “Buyurun, inceleyin.” diyelim.
Pakistan’daki yapılan yatırımları, bir sürü arkadaşlarım örnekler verdi, neden
korkuyorsunuz? Neden araştırma, soruşturma komisyonlarına izin vermiyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım, ben bu önergeme “Kabul” oyu verileceği
umuduyla hepinize saygılar sunuyorum. Çok teşekkür ederim, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
63’üncü madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 63'üncü maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız Sebahat
Tuncel Şerafettin
Halis |
Batman İstanbul Tunceli |
Ufuk
Uras Akın
Birdal Hamit
Geylani |
İstanbul Diyarbakır Hakkâri |
İkinci önergenin imza sahibi:
Ayşe Jale Ağırbaş
İstanbul
Üçüncü önergenin imza sahipleri:
Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Mustafa Özyürek |
İzmir Malatya İstanbul |
Hulusi
Güvel Bülent
Baratalı Şevket
Köse |
Adana İzmir Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ekici, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarının 63’üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri ve ekranları
başında -gerçi ekran başında kimse kalmadı bu saatte- izleyen vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nun 24’üncü maddesinde
değişiklik öneren torba yasanın 63’üncü maddesi, Anayasa’nın eşitlik ilkesine
aykırı bir düzenleme getirmektedir. 3308 sayılı Yasa’nın mevcut maddesine göre
staj yaptırma yükümlülüğü olan işletmelerde, bu yükümlülüklerini yerine
getirmemesi durumunda, on sekiz yaşından büyükler için ödenen asgari ücretin üçte
2’si oranında ceza öngörülmekteydi. Oysa torba yasaya konulan 63’üncü maddeyle,
işletmeler 20’den az veya fazla personel çalıştırmasına göre bir ayrıma tabi
tutulmaktadır. 20’den az personel çalıştıran işletmelere daha az, fazla
personel çalıştıran işletmelere daha çok para cezası belirlenmektedir. Bu,
Anayasa’nın eşitlik ilkesini çiğneyen bir düzenlemedir. Bu nedenle tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim öncesi oy telaşıyla
hazırlanan ve birbirinden alakasız onlarca düzenlemeyi içeren bu tasarının
geneline baktığımızda tek eksikliğinin bu noktada olmadığını görüyoruz.
Özellikle çalışanların, emekçilerin hakları önemli ölçüde gasbedilmektedir.
Emek düşmanı, işçi karşıtı AKP, emekçilerimizi kuralsız, güvencesiz, kısa
süreli, düşük ücretle çalışmaya zorlamakta, sendikasızlaştırmaya çalışmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu çeşit, buna benzer maddelere “Evet” demek
için insanın Allah korkusunun olmaması gerekmektedir…
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Hadi oradan!
AKİF EKİCİ (Devamla) – …ama görüyoruz ki Recep Bey korkusu bu
korkuyu da bastırmıştır değerli arkadaşlar.
Bugün -biraz önce arkadaşlarımız da söyledi- Türkiye'nin
değişik yerlerinden hak aramak için, daha iyi bir yaşam hakkı kazanabilmek
için, hatta hatta mevcut durumlarını koruyabilmek için, Ankara’ya Türkiye'nin
değişik yerlerinden otobüslerle gelen emekçilerimiz var ama emek düşmanı bu
zihniyet, işçi düşmanı bu zihniyet verdiği talimatlarla bu işçi gruplarının
yollarda, 20’şer kilometre mesafelerde yollarını kestirerek bunların
kimliklerini kaydetmektedir, bunları kayıt altına almaktadır. Bu mudur ileri demokrasi anlayışınız değerli arkadaşlarım?
Bu işçilerimiz, bu emekçilerimiz, bu emeğiyle geçinen, bu üreterek
geçinen insanlarımız Ankara’ya geldiklerinde ne yapacaklar? Sizlerin yaptığı
gibi, seksen beş yıllık cumhuriyet kazanımlarını mı satacaklar değerli
arkadaşlar? Sizlerin yaptığı gibi seksen beş yıllık cumhuriyet kazanımlarını
peşkeş mi çekecekler yandaşlarına değerli arkadaşlar?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – İspat et.
AKİF EKİCİ (Devamla) – Yoksa mayınlı arazileri, sınırımızı
İsrail’e teslim etmek için mi geliyor bu işçi arkadaşlarımız? Bunlar emeğiyle
kazanan insanlar değerli arkadaşlarım.
Üzülerek şunu da söylemek durumundayım: Şimdi yollarını
kesiyorsunuz, şimdi Ankara’ya doğru gelmelerini engelliyorsunuz. Yarın,
Ankara’ya geldiklerinde de alanlara sokmamaya çalış…
RECEP KORAL (İstanbul) – Ne kadar ayıp bir şey, hiç yakışıyor mu?
AKİF EKİCİ (Devamla) – Sus, otur yerine!
RECEP KORAL (İstanbul) – Ne susacağım be!
AKİF EKİCİ (Devamla) – Sus otur yerine, saygısız adam.
RECEP KORAL (İstanbul) – Kimin saygısız olduğu belli.
AKİF EKİCİ (Devamla) – Sus, otur yerine saygısız adam!
RECEP KORAL (İstanbul) – Sokak ağzıyla konuşuyorsun.
AKİF EKİCİ (Devamla) – Ankara’ya geldiklerinde de alanlara
sokmayacaksınız değerli arkadaşlarım. Korkarım ve üzülerek söylüyorum ki, yarın
sizler de o alanlara giremeyeceksiniz. Bunu iyi görmeniz gerekiyor.
Ben bir şeyi daha merak ediyorum değerli arkadaşlar. Çok az bir
zaman kaldı, yarın memleketlerinize gideceksiniz, seçim propagandaları
yapacaksınız. Bu emekçiye, bu işçiye, bu öğrenciye reva gördüğünüz haksızlığı,
sizlerin talimatıyla, sizleri yönlendirenlerin talimatıyla bu işçilerimize, bu
öğrencilerimize reva görülen hareketleri, reva görülen tavırları, biber
gazlarını, vurulan copları memleketinizde nasıl anlatacaksınız? Bunun hesabını
seçmenlerinize nasıl vereceksiniz değerli arkadaşlarım? Çok zor. Çok
zorlanacaksınız. Ama ülkeyi bu hâle getiren, ülkenin varlıklarını peşkeş çeken
ve peşkeş çekilirken de göz yuman sizler, tahmin ederim, buna da bir kılıf
bulacaksınız değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKİF EKİCİ (Devamla) – Ben madde üzerinde fazla bir şey söylemedim
çünkü talimat alınmıştır. Talimat dışında oy kullanamayacağınıza göre önergeye
“Evet” oyu vermenizi beklemiyorum.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sağ olun.
Diğer önergelerin gerekçelerini okutuyorum:
Gerekçe:
Madde ile Asgari ücret 16-18 yaş arası için 599 TL’den 518 TL’ye
düşürülerek, gençler ciddi bir hak kaybına uğratılmaktadır.
Diğer önergenin gerekçesi:
Gerekçe:
Bu değişiklik ile mevcutta çok düşük ücretlere çalıştırılan
öğrencilere ödenen ücretin düşürülmesinin engellenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
64’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve
64’üncü maddesinin ikinci fıkrasının Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay Oktay
Vural Mehmet
Günal |
Manisa
İzmir
Antalya |
Mustafa
Kalaycı Emin Haluk
Ayhan Kadir Ural |
Konya
Denizli
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 64 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Harun
Öztürk Mustafa
Özyürek Bülent
Baratalı |
İzmir
İstanbul
İzmir |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Hulusi Güvel
Şevket Köse |
Malatya Adana Adıyaman |
Vahap
Seçer |
Mersin
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın İnce, gerekçeyi mi okutayım?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Vahap Seçer…
BAŞKAN – Sayın Seçer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 64’üncü maddesinde verdiğimiz
değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlarım, 64’üncü madde, Mesleki Eğitim Kanunu’nun
25’inci maddesindeki değişiklikleri içeriyor. Bu maddenin kanun metninden
çıkarılmasını amaçlıyoruz. Bilindiği gibi, meslek liselerinde okuyan
gençlerimiz bazı işletmelerde mesleki eğitim yapmak durumunda kalıyorlar ya da
çıraklık eğitimi, çırak adayları eğitimi. Bu işletmelerde mesleki eğitim
alıyorlar ve bu eğitimlerinin karşılığında oraya da bir emek veriyorlar,
çalışıyorlar, bunlardan da bir ücret alıyorlar. Eski
düzenlemede yani Mesleki Eğitim Kanunu’nun 25’inci maddesinde öngörülen,
ödenmesi gereken ücret brüt asgari ücretin en az yüzde 30’u kadar, ancak bu
yeni torba yasada 64’üncü maddede öngörülen değişiklikte bu oranlarda 20’den az
personel çalıştıran işletmelerde net asgari ücretin yüzde 15’i, 20’den fazla
personel çalıştıran işletmelerde ise net asgari ücretin en az yüzde 30’u kadar
ücret ödenmesini şart koşuyor. Siz de takdir edersiniz ki meslek
liselerinde okuyan çocuklar ya da çıraklık eğitimi alan çocuklar genelde gelir
düzeyi düşük ailelerin çocukları. Zaten bu çocuklarımızın, meslek liselerine
giderken ya da çıraklık eğitimi alırken asıl amaçları hayata bir an önce
atılmak, bir an önce para kazanmak, bir an önce ailelerinin geçimine katkı
sunmak. Dolayısıyla, bu tip düzenleme bu çocuklarımızın aldıkları ücretlerde
bir kısıtlama öngörüyor. Bunu biz yanlış buluyoruz. Neticede bu çocuklara bu
düzenlemeyle vereceğimiz 30 lira, 40 lira aylık eksik ücret o işletme sahibini
zengin ya da fakir etmez. Eğer küçük işletmelerde bir tasarruf yapmak
istiyorsak, küçük işletmeler bu bedelleri bu meslek liselerinde okuyan çocuklarımıza
ya da çıraklarımıza öderken zorlanıyorsa o zaman devlet bütçesinden küçük
işletmelerimize katkı sunabiliriz. Dolayısıyla, bu önergemizin sizlerin de
desteğiyle kabul göreceğini umut ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısı toplumda yakinen takip
edilen, izlenen bir yasa tasarısı. Nihayetinde, aslında bu yasa tasarısı
çalışmaları başlarken, yola çıkılırken daha çok kamuya olan borçların yeniden
yapılandırılması, toplumun değişik kesimlerinin, özellikle 2008 krizinden sonra
ortaya çıkan birtakım sonuçları bertaraf etme adına yapılan birtakım
değişikliklerdi. Ancak bu çalışmalardan sonra toplumun değişik kesimlerinden
birtakım talepler geldi ve Hükûmetin de bugüne kadar çıkartmakta zorlandıkları
bazı kanun değişiklikleri de bu yasanın içerisine girince hâl bu noktaya geldi.
Tabii, gecenin bu saatinde de -geçen hafta başladı bu çalışmalar- bunları
tartışıyoruz. Öyle görülüyor ki belki de bu çalışmalar önümüzdeki birkaç hafta
sürecek. Tabii kamuoyunda vatandaşlarımızın bu anlamda beklentileri var: Bu
yasa tasarısı bir an önce geçsin, borçlar var, bunlar yeniden yapılansın.
Hükûmet yetkilileri de tabii ki bu yasa tasarısıyla ilgili kendilerinin arzu
ettiği ama daha önceki çalışmalarda Türkiye Büyük Millet Meclisinden
geçiremediği birtakım değişiklikleri de bu vesileyle geçirmek istiyor.
Burada toplumu yanıltmayalım. Cumhuriyet Halk Partisinin bu yasa
tasarısında toplumun faydasına olan, toplumun beklentilerini içeren birtakım
değişikliklere karşı bir duruşu yok. Bu yasa tasarısıyla ilgili buradaki direnişimiz
bundan kaynaklanmıyor. Bunu öne sürerek, yani halkı aldatarak -tırnak
içerisinde söylüyorum- halkın, toplumun faydasına olan birtakım düzenlemeleri
yapıyormuş gibi gösterip, diğer taraftan da özellikle emek sınıfının birtakım
örgütlenme haklarını gasbediyoruz, daha önce kazanılmış haklarını gasbediyoruz.
Biz, bunların yanlışlığına işaret etmek istiyoruz ve bunların yasa tasarısından
çıkartılmasını istiyoruz. Bakınız, diyoruz ki: Toplumun taleplerine kulak
verelim. İşte, işçiler İstanbul’dan, İzmir’den, Adana’dan, Mersin’den gelmek
istiyor ama özgürlükleri kısıtlanıyor. Burası demokratik bir ülkeyse hepimiz
bunlara müsamaha göstermek durumundayız. Nihayetinde bu yasaları toplum için
yapıyoruz, onlar için yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VAHAP SEÇER (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu tasarının
64’üncü maddesiyle ilgili verdiğimiz değişiklik önergesine destek olacağınızı
diliyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Seçer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve
64’üncü maddesinin ikinci fıkrasının Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606
sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı 64’üncü maddeye bağlı 3308 sayılı Mesleki
Eğitim Kanunu’nun 25’inci maddesi üzerine verilen önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bu önerge üzerinde falan konuşmayacağım ben, onu açık açık
söyleyelim çünkü ne Sayın Bakan dinliyor ne milletvekilleri dinliyor ne
verdiğimiz önergelerin kabulü noktasında herhangi bir hareket var. Onun için,
ben, biraz önceki önerge üzerinde konuştuğum ve bitiremediğim yerden devam
ediyorum. Neyi devam ediyorum? Bu “harar kanunu” dediğimiz ve bu harar
kanununda çiftçilerimizin sorunlarının olmadığını ve bu sorunların çözümünü
nereye getirdiğinizi anlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, çiftçinin Türkiye'deki borcu 12 milyar
lirayı buldu, 12 milyar lira çiftçi borcu. Sizin bu dönemdeki, 2011’de çiftçiye
vereceğiniz destek 6-6,5 milyar civarında. Kanun çıkardınız, gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’ini çiftçiye vereceğiz diye. Yine sizin
söyleminize göre gayrisafi millî hasılamız 1 trilyon.
Yüzde 1’i ne yapar? 10 milyar. Niye vermiyorsunuz bu 10 milyarı? Çiftçinin
parasını niye vermiyorsunuz? Çiftçi bunu soruyor: “Bizim paramızı niye
vermiyorsunuz?” Ayrıca “10 bin dolar gelirimiz var.” diyorsunuz, bir çiftçi
ailesinde 4 kişi var ise onun da 40 bin dolar geliri olması lazım. Çiftçiler
soruyorlar: “Nerede bizim bu 40 bin dolar? Nerede bu para?” diye soruyorlar. Ya
birileri yiyor bu parayı ya da 10 bin dolar geliri yok vatandaşın. Siz
çıkıyorsunuz burada, bunun var olduğunu söylüyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, TÜİK’in nisan rakamlarını söylüyorum:
2010 tarihinde açıkladığı bitkisel ürün denge verilerine göre Türkiye
ihtiyacının ayçiçeğinde yüzde 46’sını, kırmızı mercimekte yüzde 45, yeşil
mercimekte yüzde 65, incirde yüzde 75, mısırda yüzde 79, kuru fasulyede yüz
83’ünü üretiyoruz. Gerisini ne yapıyoruz? Gerisini ithal ediyoruz. Yani
dışarıdan alıyoruz. Eskiden kitaplarda yazardı biliyor musunuz, sosyal bilgiler
kitabında, vatandaşlık kitabında falan, “Türkiye, dünyada kendi kendine yetebilen
7 ülkeden 1’i.” diye. Şimdi var mı hâlâ, Türkiye…
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Nüfusumuz 30 milyondu o zaman.
KADİR URAL (Devamla) – Bu ihtiyaçları niye o zaman ithal
ediyorsunuz? Buğdayı ithal ediyorsunuz buğdayı. Buğday ithal oluyor. Limon
dalında kalıyor. Limon dalında, Mersin halinde Arjantin limonu satılıyor.
Mersin halinde Arjantin limonu satılıyor.
Değerli milletvekilleri, 20 kuruşa limon satılmıyor, siz
Arjantin’den limon ithal ediyorsunuz. Nasıl bir sistem bu? Nasıl yaptığınız bir
iş?
Değerli hemşehrilerime buradan sesleniyorum: Bu AKP Hükûmetinin
yapmış olduklarına mutlaka bir cevap vereceğinizi zannediyorum.
2009 yılında 112 milyon dolar açık veren tarım ürünleri dış
ticaretimiz 2010 yılının ilk beş ayında 646 milyon dolar açık verdi. 646 milyon
dolar… Sizin verileriniz bunlar, bizim söylediğimiz veya bir yerden
çıkardığımız, kafamızdan uydurduğumuz şeyler değil.
Değerli milletvekilleri, ATO’nun tarım ithalatı raporu bu
sıkıntılı gidişata dikkat çekiyor. 2002 dâhil, 2010 Haziran… Bu yıllar arasında
AKP’nin tek başına iktidarda olduğu dönemde TÜFE enflasyon artışı toplam yüzde
108 olurken sulama ücretleri yüzde 231 artmış, gübre fiyatları yüzde 196
artmış, mazot fiyatları yüzde 136 artmış.
Sayın Başbakanın “Ananı da al git!” dediği çiftçinin annesi vefat
etti, Allah rahmet eylesin. İnşallah hakkını helal etmiştir. Eğer helal
etmediyse o Sayın Başbakanın öbür tarafta göreceği var. İnşallah bu millet bu
dünyada onun cezasını verecek ama eğer öbür tarafa da kalır ise, o çiftçinin de
hakkı var ise ben buradan, Meclisten söylüyorum, o hakları helal değildir,
haram olsun, zehir zıkkım olsun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
65’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 65 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Yılmaz
Ateş Abdullah
Özer Yaşar
Ağyüz |
Ankara Bursa Gaziantep |
"Madde 65- 18/6/1992 tarihli ve 3816
sayılı Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart
Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
d) 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanuna göre aylık bağlanmış olanlar hariç olmak üzere,
yeşil kart verilen kişilerden 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) veya (b) bentlerine tabi sigortalı olarak çalışan ve bu
çalışmalarından dolayı genel sağlık sigortası kapsamında olanlar ile bunların
bakmakla yükümlü oldukları kişilerin, 5510 sayılı Kanuna göre genel sağlık
sigortası kapsamında sağlık hizmetlerinden yararlanmaya hak kazanma tarihinden
sağlık hizmetlerinden yararlanma şartlarının sona erdiği tarihe kadar bu
çalışmalardan dolayı elde edecekleri gelirlerine bakılmaksızın yeşil kartları
askıya alınır. Bu kişilerin yeşil kartları 5510 sayılı Kanuna göre genel sağlık
sigortası sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkının sona erdiği tarihten
itibaren başvuru veya başka bir işleme gerek kalmaksızın aktif hale getirilir.
Aynı hanede bulunmakla birlikte bakmakla yükümlü olunan kişiler dışında kalan
kişilerin yeşil kart hak sahipliği devam eder ve bu hak sahipliğinin
sürdürülmesinde bu bent kapsamındaki çalışmalardan elde edilecek gelirler dikkate
alınmaz. Yeşil kartları askıya alınanlardan 5510 sayılı Kanuna göre bakmakla
yükümlü olunan kişi sıfatını yitirenlerin de bu bent kapsamındaki çalışmalardan
elde edilecek gelirler dikkate alınmaksızın yeşil kartları aktif hale
getirilir. 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi
kapsamında sayılanlar ile kamu kaynaklı meslek edindirme kurslarına
katılanların da kurs sürelerince yeşil kartları devam eder."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ağyüz, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
606 sıra sayılı yasanın 65’inci maddesine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım.
Bu madde, yeşil kartlı iken genel sağlık sigortasına bağlanan
kişilerin yeşil kartının devamına çözüm getiriyor.
Güzel bir yasa, eksik bir yasa. Biz bunun eksikliğini gidermek
için önerge verdik, bu önergemizin kabulünü bekliyoruz.
Tabii, yeşil kartlı deyince, bunların çok daha değişik sorunları
var. Mesela, bakın, bugün yeşil kartlı sayısı 9 milyon 449 bin 734. 33 ilde
yeşil kartlı sayısı çok fazla, yüzde 50’nin üzerinde. Bizim, SGK’ya aktif prim
ödeyenlerin sayısı 14 milyon 987 bin.
Şimdi bir rakam daha okuyacağım, sizin bildirgenizden. Şunu
tanıdınız mı? Tanımışsınızdır herhâlde. Diyor ki: “Sevdamız millet -vay vay vay
vay vay- işimiz hizmet. 2003 yılında 649 bin ton kömür yardımı yapılırken
-Sayın Bakan da burada- 2009 yılında 2 milyon 256 bin kişiye 1 milyon 910 bin
ton kömür yardımı.” Yani, 1 milyon 261 bin ton kömür artmış. Peki, bu neyi
gösteriyor? Yeşil kartlı artıyor, kömür yardımı artıyor, gıda yardımı atıyor.
Siz de diyorsunuz ki, bakanlar, Bakanlar Kurulu, Başbakan “Ekonomi büyüyor.”
Kardeşim, ekonomi büyüyorsa bu vatandaş niye fakirleşiyor? Niye zenginleşmiyor
ya? Ya hortumculuk var ya yolsuzluk var ya cepçilik var? Bunun başka adı olmaz.
Onun için…
NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Millet zenginleşiyor.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Zenginleşme yok, kendini aldatma sen.
Belki sen zenginleşiyorsun yavrum!
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Ne biçim konuşuyorsun?
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Onun için, bakın, CHP ne demiş: “Ücretler
üzerindeki vergi ve sigorta primleri en az 10 puan düşürülmeli.” Bunları
dinlememişsiniz…
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sayın Başkan, bu ne böyle ya! Sayın
Başkan, çayhanede mi konuşuyor?
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Yahu, çıkar konuşursun kardeşim, cevap
verirsin.
Bunları dinlememişsiniz, “Ekonomi teğet geçti.” demişsiniz. Büyük
sözü dinleseydiniz bunlar başınıza gelmezdi sizin. Şimdi, onun için bu tür
yasal düzenlemelerle uğraşıyorsunuz.
Sayın Başbakan bugünlerde yine asıp kesiyor, hiç yok yok kesede.
Şimdi, bakın, size bir deyiş anlatayım: Bilgeye sormuşlar: En iyi
neyi bilirsin? “Haddimi bilirim.” demiş.
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – İşte, sen onu bilmiyorsun!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Sayın Başbakan çok konuşuyor da, her şeyi biliyor
da bir tek haddini bilmiyor, haddini.
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – İşte senin bilemediğin şey o!
SONER AKSOY (Kütahya) – Sen bilmiyorsun, sen!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Haddini de 12 Hazirandaki sandıkta
vatandaş bildirecek.
Şimdi, Sayın Çalışma Bakanı diyor ki: “Yarın gelecek olan
sendikacıların hiçbir sorunu yok.” Nasıl sorunu yok? İşsizlik Fonunu peşkeş
çekeceksin; bilmem süreli çalışma, esnek çalışma, eve kapama, bunları
yapacaksın; on altı yaş sınırını on sekiz yaşa çıkaracaksın; belediye işçilerini
sürgüne tabi tutacaksın, ondan sonra “Sorunu yok…” Bu adamlar da ağzı bağlı
size teslim olacak. Ne güzel iş be! Bu akşam yürüyorlar Ankara’ya, gelecekler
inşallah hayırlısıyla ve Meclise de gelecekler, onları karşılayın, sakın
unutmayın. Sayın Bakan, seni de bekleriz.
Şimdi, bakın, niye bunu söylüyorum? Bakın, niye bunu söylüyorum?
Bu resmi tanıdınız mı? Ne diyor? “Halkın haykırışına kulak ver Mübarek.” diyor.
Biz de diyoruz ki: “Ey Tayyip, ey Tayyip’in partisinin üyeleri, saygın üyeler…”
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Biraz saygılı ol!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – “…Bakanlar Kurulu üyeleri, siz de başta
Sayın Başbakan olmak üzere bu örgütlerin sesine kulak verin, kulak.”
BURHAN KAYATÜRK (Ankara) – Terbiyeli ol!
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Terbiyeli ol, terbiyeli ol!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Ben saygıyı senden iyi bilirim.
Onun için bu sese kulak verin. İşsizlik artmış, yoksulluk artmış,
yolsuzluk artmış, bu insanları yollarda durdurarak siz bu tepkiyi
önleyemezsiniz. Gelin, ileri demokrasi hayranları, ileri demokrasi sözcüleri,
yolları kesmeyin; yol kesmek demokratik iktidara yakışmaz, yol kesme ta
milattan öncelerde kaldı, gelin, bundan vazgeçin. İnsanların demokratik hakkına
saygılı olun, gelsinler, sözlerini söylesinler. “Örgütlü toplum” diyorsunuz
hani, “İleri demokrasi” diyorsunuz hani, Mübarek’e akıl veriyorsunuz hani! O
aklı vereceğinize biraz düşünün, “Ne yapmamız lazım?” diye biraz düşünün ve
yarın o gelenlere saygılı olun; alanlarda saygılı olun, yolda saygılı olun.
Eğer o insanların başına demokratik haklarını kullanırken bir şey gelirse var
ya, bu gök kubbeyi iktidarın başına yıkarız.
Hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler,
“Hadi oradan!” sesleri)
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Hadi be! Yürü!
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Yürü! Yürü!
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
66’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 66 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İzmir Malatya |
Abdullah
Özer Mevlüt
Coşkuner Esfender
Korkmaz |
Bursa Isparta İstanbul |
“Madde 66- 1/7/1976 tarihli ve 2022
sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunun 5 inci maddesinde yer alan “ödenen aylıklar % 50
fazlasıyla geri alındığı gibi,” ibaresi “ödenen aylıklar, % 50 fazlasını
geçmemek üzere, ödeme tarihinden tahsil tarihine kadar Türkiye İstatistik
Kurumunca her ay için belirlenen Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) aylık
değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarıyla birlikte geri alınır ve”
olarak değiştirilmiştir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 66 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Oktay
Vural |
Konya Manisa İzmir |
Mehmet
Günal E. Haluk
Ayhan Kadir Ural |
Antalya Denizli Mersin |
Reşat
Doğru |
Tokat |
“Madde 66- 1/7/1976 tarihli ve 2022
sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunun 5 inci maddesinde yer alan “ödenen aylıklar % 50
fazlasıyla geri alındığı gibi,” ibaresi “ödenen aylıklar ödendiği aydan tahsil
edildiği aya kadar Türkiye İstatistik Kurumunca her ay için belirlenen Tüketici
Fiyatları Endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak
tutarıyla birlikte geri alınır ve” olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Doğru, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanunun 66’ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle
ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
66’ncı maddeyle, “2022 sayılı Kanun’la ödeme yapılan insanlardan
aylık bağlanmasına ilişkin kanunun 5’inci maddesi gereğince ödenen aylıklar %
50 fazlasıyla alınır.” ibaresini kaldırıp “yıllık enflasyon oranına göre
alınır.” yazılıyor. Bu da doğru değildir. Bu insanların zaten gelirleri çok
azdır, bu parayı da nasıl ödeyecekler, merak ediyoruz.
Yaşamlarının büyük bir kısmını topluma ve ülkeye hizmetle geçirmiş
insanların, yaşlandıkları ve bakıma muhtaç oldukları dönemde ömürlerinin sonuna
kadar insan onuruna yakışır bir şekilde bakım talep etme hakları vardır.
Bizleri bugünlere ve geleceğe hazırlayan yaşlılarımız için hayatı
kolaylaştırmak ve kimseye muhtaç olmadan yaşamalarını sağlamak hem bizlerin hem
de devletimizin öncelikli görevleri arasındadır. Unutmamalıyız ki bir gün
herkes yaşlanacaktır. Büyük Atatürk ne demiştir: “Bir milletin yaşlı
vatandaşlarına karşı tutumu o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır.
Geçmişte çok güçlüyken tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan
bir milletin geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur.”
Bugün altmış beş yaş üstü muhtaç maaşı üç aylık 315 liradır. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak beyannamemizde, üç aylık maaşın 750 lira
olarak yapılmasını istiyoruz.
AKP Hükûmetinde ülkemizdeki ekonomik kriz toplumun bütün
kesimlerini etkilediği gibi bu ülkeye bir şekilde hizmet etmiş, emek vermiş
yaşlı insanlarımızı daha da fazla etkilemiştir.
Sayın milletvekilleri, bugün AKP İktidarında ekmeğin fiyatı 60
kuruş, simit 50 kuruş olmuştur, tüp gaz 60 lira civarındadır. Bu verilen
paralarla, fakir, kimsesiz insanımız ekmek alamaz, çay içemez, simit de yiyemez
durumdadır. Üç ayda altmış beş yaş üstü 315 Türk lirası maaş alan vatandaşımız
bu parayla ne yiyip, ne içecektir? Bu insanlarımızı fazla üzmeyelim.
Kendilerine bakacak kimsesi olmayan bu insanların hayatlarını idame ettirmeleri
için gerekli olan maddi güçleri ne yazık ki çok düşüktür. Bunlar, ihtiyaçları
olmasa zaten bu parayı almazlar. Hayatın gittikçe pahalılaşan durumu karşısında
yaşlılarımızın aldıkları ücret kendilerine maalesef yetmemektedir çünkü
aldıkları devlet yardımı, elektrik, su ve ısınma giderlerini ancak
karşılamaktadır. Gerek altmış beş yaş üstü gerekse özürlü vatandaşlarımızın
gelirlerini yükselttiğimiz takdirde, diğer kuruluşlardan, yani özel
bakımevleri, özel hastanelerden alacakları hizmet çeşitliliği de artmış
olacaktır çünkü devlet kurumlarımız bu konuda sayısal olarak yetersiz
kalmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında yoksullardan, yaşlı, muhtaç
insanlardan elektrik, doğal gaz, su ve telefon hizmetlerine özel tarife
uygulanacak ve bedeli devlet tarafından karşılanacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında, yaşlılık, yaşam kalitesini
düşüren hastalık ve bakıma muhtaçlık problemlerine yönelik çözümler getirilecek,
yaşlıların sağlık hizmetlerine kolay erişmesi sağlanacaktır. Yaşlılara, günlük
yaşamını sürdürebilmesi için çağdaş standartlarda bakım ve yardım hizmetleri
sunulacaktır. Belli nüfusun üzerindeki yerleşim birimlerine yaşlı bakımevleri
yapılması sağlanacaktır. Yalnız yaşayan yaşlılara, günlük ihtiyaçlarının
karşılanabilmesine yönelik destek hizmetleri yapılacaktır, temizlik, günlük
bakım, alışveriş gibi konularda destek verilecek, bakıcı refakatçi sistemi
getirilecektir.
Sayın milletvekilleri, AKP hükûmetleri zamanında -2002
seçimlerinde- yoksullukla mücadele edileceği söylenmişti. Ülkemizde bu iktidar
zamanında yoksulluk almış başını gitmektedir. İnsanlarımız her gün
fakirleşmekte, her gün daha da fazla yoksullaşmaktadır. AKP İktidarı insanları
fakirleştirmiş, günlük ihtiyaçlarını bile karışlayamaz hâle getirmiştir.
Bugünlerde çeşitli kamuoyu yoklamaları yapılıyor ancak halkın esas gündemi
yokluk, açlık, fakirlik ve karın doyurmadır, bunlar neden göz önüne alınmıyor?
Sayın milletvekilleri, zaten vatandaşlarımız büyük bir ekonomik
sıkıntı içerisindedirler. Bağlanmış bulunan aylık zaten altmış beş yaş ve
üzerindeki muhtaç, güçsüz ve kimsesizlere verilmektedir. Bu insanların doğru
dürüst bir geliri yoktur. Mademki halkımızın rahat nefes alması sağlanmaya çalışılıyor.
Öyleyse bu insanlardan bırakın paraları geri almayı, yeni başka imkânlar da
sunulmalıdır diyor, yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 66 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
“Madde 66- 1/7/1976 tarihli ve 2022
sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunun 5 inci maddesinde yer alan “ödenen aylıklar % 50
fazlasıyla geri alındığı gibi,” ibaresi “ödenen aylıklar, % 50 fazlasını
geçmemek üzere, ödeme tarihinden tahsil tarihine kadar Türkiye İstatistik
Kurumunca her ay için belirlenen Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) aylık
değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarıyla birlikte geri alınır ve”
olarak değiştirilmiştir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasanın 66’ncı maddesi hakkında verdiğimiz
önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, teklifimiz altmış beş yaş üstü muhtaç ve
güçsüz olan vatandaşlarımıza yersiz ödenen aylıkların geri ödenmesinde yüzde 50
fazla şartının kaldırılmasıyla ilgilidir.
Değerli arkadaşlar, 2010 yılında altmış beş yaş üzeri nüfus sayısı
5 milyon 360 bin kişidir. 65 yaş üzeri nüfus için bugüne kadar Türkiye’de belli
başlı bir proje olarak ele alınan ve sonuçlandırılan bir proje yoktur. Bunların
çoğu emeklidir. Bugüne kadar Emekli Sandığı, BAĞ-KUR ve SSK emeklileri
arasındaki maaş farkı henüz düzeltilmemiştir. Örneğin, hâlen en düşük emekli
maaşı 865 lira, en düşük BAĞ-KUR emekli maaşı 371 liradır. Özellikle Emekli
Sandığına bağlı olanları çıkarırsak, SSK’da ve BAĞ-KUR’da, aynı işi yapıp, aynı
süre çalışan iki emekli arasında yüzde 100’e varan farklar vardır. Aynı işi
yapan, aynı süre çalışan iki emekli birbirinden yüzde 100 farklı maaşlar
almaktadır.
Değerli arkadaşlar, BAĞ-KUR emeklisi tarım sektöründe çalışmış
birisi ocak ayı itibarıyla 371 lira maaş almaktadır, 172 euro eder.
Bakın, değerli arkadaşlar, 371 lira emekli maaşını kimse kalkıp
tartışamaz. 371 lira emekli maaşı için söyleyeceğimiz tek söz var: Bu maaş
Türkiye’ye, Türk milletine yakışmaz ve layık değil.
Yeni asgari ücrete göre, evli ve 2 çocuklu bir ailenin eline geçen
net asgari ücret 659 lira 83 kuruştur. Bakın, SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin, en
düşük, emekli olarak aldıkları maaşlar asgari ücretin de altındadır arkadaşlar.
Şimdi, TÜİK, 2009 yılı için 4 kişilik bir ailenin aylık yoksulluk sınırını 825
lira olarak ilan etmiştir. Bakın, arkadaşlar, memur maaşları dâhil BAĞ-KUR’lu,
SSK’lı emeklilerin tamamı en düşük maaş olarak iki yıl önce TÜİK’in tayin
ettiği 825 liranın altında maaş almaktadır.
Değerli arkadaşlar, bugüne getirirsek bu 825 lira yani yoksulluk
sınırını bugüne getirirsek emekliler yoksulluk sınırının çok altında maaş
almaktadır. Bu durumu önümüzdeki haziran seçimlerinde, genel seçimlerde
milletvekili adayı olacak arkadaşlar acaba nasıl izah edecekler?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÇETİN (Uşak) – Ya, sen düşünme onları.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Ben aday olmuyorum ama senin nasıl
izah edeceğini çok merak ediyorum. Ama istersen gel, sana taktik vereyim.
BAŞKAN –Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
67’nci madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının 67' inci maddesinde geçen "3
aylık süre içerisinde" ibaresinin "herhangi bir süre kısıtı
olmaksızın" olarak değiştirilmesini, "en az % 40" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını, 3'üncü fıkranın a)
bendinde yer alan "% 40 ila % 59 arasında" ibaresinin "% 59' a
kadar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız Akın
Birdal Sebahat
Tuncel |
Batman Diyarbakır İstanbul |
Hamit
Geylani Şerafettin
Halis |
Hakkâri Tunceli |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun tasarısının çerçeve 67 nci
maddesi ile 2022 sayılı Kanuna eklenen geçici 2 nci maddenin birinci ve ikinci
fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Ayşe Nur
Bahçekapılı Ahmet
Aydın |
Giresun İstanbul Adıyaman |
Mehmet Zafer
Üskül Mehmet Domaç M. Emin Ekmen |
Mersin İstanbul Batman |
Yusuf
Coşkun |
Bingöl |
"Bu maddenin yayımı tarihinden itibaren 3 aylık süre
içerisinde talepte bulunan ve sosyal güvenlik mevzuatına tabi olarak çalışmayan,
sosyal güvenlik kurumlarından ya da yabancı bir ülke sosyal güvenlik kurumundan
her ne ad altında olursa olsun herhangi bir gelir veya aylık almayan ve
silikozis hastalığı nedeniyle meslekte kazanma gücünü en az % 15 kaybettiğine
Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Kurulunca meslek hastalıkları tespit hükümleri
çerçevesinde karar verilen kişilere, bu maddede belirtilen şartları sağlamaları
halinde aşağıda belirtilen esaslara göre Sosyal Güvenlik Kurumunca aylık
bağlanır.
Meslekte kazanma gücünü;
a) % 15 ila % 34 arasında kaybedenlere 7000,
b) % 35 ila % 54 arasında kaybedenlere 8000,
c) % 55 ve üzerinde kaybedenlere 9000,
gösterge rakamının her
yıl bütçe kanunu ile tespit edilecek aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda
bulunan tutarda aylık bağlanır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 67 nci
maddesinin çerçeve cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddeye
aşağıdaki geçici madde eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Recep Taner
Oktay Vural |
Konya Aydın İzmir |
Erkan
Akçay Ahmet
Bukan |
Manisa Çankırı
|
"Madde 67- 2022 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler
eklenmiştir."
"Geçici Madde 3- Bu Kanunun 1 inci maddesinde yer alan 300
gösterge rakamı, 1/1/2011-31/12/2015 tarihleri
arasındaki aylık ödeme dönemlerinde 4000 olarak uygulanır. Bu konuda 26/12/2010 tarihli ve 6091 sayılı 2011 Yılı Merkezi Yönetim
Kanununun K Cetvelinin XI. SOSYAL YARDIM ÖDEMELERİ başlığı altında yer alan
hükümler uygulanmaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı" nın 67 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Abdullah
Özer Harun
Öztürk |
İstanbul
Bursa
İzmir |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Çetin Sosyal
Mevlüt Coşkuner |
Malatya
İstanbul
Isparta |
“Madde 67- 1/7/1976 tarihli ve 2022
sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Ek Madde 3- Bu maddenin yayımı tarihinden itibaren talepte
bulunan ve sosyal güvenlik mevzuatına tabi olarak çalışmayan, sosyal güvenlik
kurumlarından ya da yabancı bir ülke sosyal güvenlik kurumundan her ne ad
altında olursa olsun herhangi bir gelir veya aylık almayan ve silikozis
hastalığı nedeniyle meslekte kazanma gücünü en az % 10 kaybettiğine Sosyal
Güvenlik Kurumu Sağlık Kurulunca karar verilen kişilere, bu maddede belirtilen
şartları sağlamaları halinde aşağıda belirtilen esaslara göre Sosyal Güvenlik
Kurumunca aylık bağlanır.
Meslekte kazanma gücünü;
a)% 10 ila %39 arasında kaybedenlere 7000,
b) % 40 ila % 59 arasında kaybedenlere 8000,
c) % 60 ila % 79 arasında kaybedenlere 9000,
d) % 80 ve üzerinde kaybedenlere 10.000,
gösterge rakamının her
yıl bütçe kanunu ile tespit edilecek aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda
bulunan tutarda aylık bağlanır.
Yukarıda belirtilen şartlara göre aylık almakta iken ölen
silikozis hastasının; 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının;
(a), (b) ve (e) bentleri hariç olmak üzere, 5510 sayılı Kanun veya yabancı bir
ülke mevzuatı kapsamında çalışmayan veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir
veya aylık almayan;
a) Dul eşine % 60'ı, bu madde kapsamında aylık alan çocuğu
bulunmayan dul eşine % 85'i,
b) Çocuklarından;
1) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını,
yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayan ve evli olmayan veya,
2) Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü
en az % 40 oranında yitirip malul olduğu anlaşılanların veya,
3) Yaşları ne olursa olsan evli olmayan, evli olmakla beraber
sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının,
her birine % 25'i,
oranında aylığın tamamı
dağıtılacak şekilde aylık bağlanır. Eş ve çocuklara bağlanacak aylıkların
toplamı silikozis hastasına bağlanan aylığın tutarını geçemez. Bu sınırın
aşılmaması için gerekirse eş ve çocukların aylıklarından orantılı olarak
indirimler yapılır.
Eş ve çocukların aylıkları yukarıda belirtilen koşulların ortadan
kalkması hâlinde kesilir.
Bu maddeye göre kendisine aylık bağlanan silikozis hastası ile eş
ve çocuklarının tedavi giderleri, 18/6/1992 tarihli ve
3816 sayılı Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart
Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanun hükümlerine göre,
Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen aile içindeki kişi başına düşen gelir
payına bakılmaksızın yeşil kart verilerek karşılanır.
Bu maddeye göre aylık alanların 5510 sayılı Kanuna göre çalışmaya
veya sosyal güvenlik kurumlarından ya da yabancı bir ülke sosyal güvenlik
kurumundan her ne ad altında olursa olsun gelir veya aylık almaya başlamaları
halinde aylıkları kesilir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Soysal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
606 sayılı Tasarı’nın 67’nci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu tasarının en önemli maddesi olarak gördüğümü ifade
etmek istiyorum 67’nci maddeyi çünkü insan sağlığı ve insanı ilgilendiren,
insanın insanca yaşayabileceği bir sosyal devletin yaratılması açısından önem
taşıyan bir madde. Bu maddede kot kumlama işçileri var,
silikozis hastalığına yakalanan kot kumlama işçileri, ne yazık ki çok uzun bir
süredir seslerini duyurmak için çok önemli çaba sarf ettiler ve seslerini
duyurmak için, birçok aydınımız, sanatçımız, gazeteci arkadaşlarımız kamuoyu
oluşturmak için katkı sundular, dayanışma geceleri düzenlediler ve bugün de siz
değerli milletvekillerinin aynı duyarlılığı göstereceğine inanıyorum.
Kot kumlama, bir silikozis hastalığına neden oluyor. Silikozis
hastalığı da bir meslek hastalığıdır. Bu meslek hastalığı da ne yazık ki kayıt dışı
çalıştırılmanın sonucu olarak ortaya çıkmıştır ve bugün, daha 18 Ocak 2011’de
silikozis hastası olan kırk beş yaşındaki İsmail Şahin hayatını yitirmişti.
Yine, daha önce de yirmi üç yaşındaki Adem Abay
yaşamını yitirmiş idi. Yine Bingöl’ün Karlıova ilçesinin Taşlıçay ve Toklular
köylerinde her evde ne yazık ki silikozis hastası var.
Bu bir meslek hastalığıdır ve bu hastalığın da belgesi silikozis
olması yeterlidir. Bu açıdan bu çok insani bir olaydır ve buna sahip çıkmak da
elbette ki başta Parlamentomuzun en önemli görevi diye düşünüyorum. Tabii ki
burada Çalışma Bakanlığımız da bakanlığın gereği olarak, yasalarca düzenlenmiş
olan bakanlığın gereği olarak buradaki işçilerimize, buradaki silikozis
hastalığına yakalananlara sahip çıkmak durumunda çünkü bugüne kadar kayıt dışı
çalıştırılmışlar, göz yumulmuş. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın
gerekli denetimleri zamanında yerine getirememesinin sonucu olarak bu insanlar
uzun süre kayıt dışı çalıştırılarak ölüme mahkûm edilmişler.
Şimdi, ölüme mahkûm edilmiş bu insanlarımız, bizim insanlarımız. Bunlara sahip çıkmak, hepimizin en temel, en biricik görevi. O
açıdan, en az yüzde 10 ve üzeri silikozis hastalığına yakalanan kim var ise
sosyal devletin sahip çıkması gerekmektedir. Yine, üç aylık geçici bir süreyle
bunu kısıtlayamayız. Ya ileri zamanlarda yine bir denetimsizliğin sonucu olarak
silikozis hastalığına yakalanan insanlar ortaya çıkar ise yeniden burada
bunları görüşüyor mu olmamız lazım? Bunlar günümüz koşullarında ilkel, çağ dışı
bir anlayışın sonucu ortaya çıkan hastalıklar. Gelişmiş, çağdaş hiçbir ülkede
silikozis hastalığı olmaz, olamaz, olmamalıdır. Şimdi G-20 diyeceğiz, o
G-20’nin içerisinde o ilkel bir hastalık olarak ağır ve tehlikeli çalışma
koşullarının ve kayıt dışı çalışma koşullarının getirdiği bu hastalığa çözüm
bulmayı bir geçici süreye bağlayacağız. Bu haklı bir gerekçeye dayanmamaktadır.
Burada hepimiz elimizi vicdanımıza koyacağız. Gecenin bir buçuğunda bana göre
tasarının en önemli maddesini, insanı ilgilendiren, sağlığı ilgilendiren,
insanın insanca yaşamını ilgilendiren, onların geleceğini ilgilendiren bu yasa
tasarısına önerdiğimiz şekilde sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunu üç
ayda kısıtlamayalım. İleri yıllarda silikozisle ilgili bir denetimsizliğin
sonucunda çıkacak hastalığın getireceği olumsuzluğu şimdiden görmemiz
gerekiyor. Aslında halihazırda kayıt dışı çalıştırılan
silikozis hastalığına yakalanabilme şansına neden olabilecek kot kumlama
atölyeleri merdiven altında devam etmektedir.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 67 nci
maddesinin çerçeve cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddeye
aşağıdaki geçici madde eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
"Madde 67- 2022 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler
eklenmiştir."
"Geçici Madde 3- Bu Kanunun 1 inci maddesinde yer alan 300
gösterge rakamı, 1/1/2011-31/12/2015 tarihleri
arasındaki aylık ödeme dönemlerinde 4000 olarak uygulanır. Bu konuda 26/12/2010 tarihli ve 6091 sayılı 2011 Yılı Merkezi Yönetim
Kanununun K Cetvelinin XI. SOSYAL YARDIM ÖDEMELERİ başlığı altında yer alan
hükümler uygulanmaz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, gecenin bu saatine kadar çalışmamıza değecek
çok önemli bir düzenlemeyi görüşüyoruz. Bu düzenlemeyle silikozis hastalarına
sahip çıkılmakta, onlara aylık bağlanması öngörülmektedir. Gerçekten, çok
hayırlı bir düzenleme yaptığımıza inanıyorum. Ben, Komisyonda da açık
yüreklilikle ve samimiyetle Sayın Bakana teşekkür ettim. Yine burada da bu
düzenlemenin yapılmasında emeği geçen, katkısı bulunan, desteği olan herkesten
Allah razı olsun diyorum.
İki konuyu belirteceğim burada. Yani bir eksiklik diyeyim, şu
anlamda: Birisi -biraz önce arkadaşım da söyledi- bu üç aylık süreyi
kısıtlamayalım, daimî tutalım çünkü sadece bu üç aylık sürede başvurabilenler
yararlanacak. Bir de tabii, tespiti zannedersem mümkün olur, ölüm nedeninden…
Sayın Bakanım, bu maaş bağlananlar öldüğü zaman, dul eşine ve
çocuklarına da maaş bağlanmasını öngörüyoruz ama bu zamana kadar, hatta bugün,
dün ölmüş silikozis hastalarının dul eşlerine ve çocuklarına bir maaş
öngörmüyoruz. Herhâlde ölüm nedeninde, hastane raporunda silikozis
hastalığından öldüğü yazıyorsa bunu bu madde kapsamına alabiliriz diyorum, bu
şekilde de bu eksikliklerini tamamlamış oluruz diyorum.
Bu arada, bu hayırlı düzenlemenin üzerine bir hayırlı düzenleme
daha yapalım diyorum. Bizim teklifimizde getirdiğimiz hususları kısaca
belirtmek istiyorum: Birincisi, altmış beş yaş aylığı ve yine muhtaç durumdaki
engellilerimizin aylığı. Bunlarda da bir artış yapalım.
Şimdi, kısaca bilgi vereyim: Şu anda 850 bin civarında altmış beş
yaşını doldurmuş muhtaç durumdaki insanımız yaşlılık aylığı alıyor ama aylığı
ne kadar? 105 lira. Yani 105 lira aylık olur mu değerli arkadaşlarım? Yani bunu
şu kadar artırdık, bu kadar artırdık diye bir mazeret sunmak da doğru değil.
Topu topu 105 lira maaş, yani üç ayda 315 lira alıyor yaşlılarımız. Bunların
aylık artışları memur maaş katsayısına bağlı olduğu için, maalesef, geçen yıl 6
lira, bu yıl da 4 liralık bir zam yapılabildi.
Yine, engellilerimiz, muhtaç durumdaki engellilerimiz yaklaşık 500
bin kişi civarında. Bunlara verdiğimiz aylıklarda -ki, burada bir de asgari
gelir kısıtlaması var- 105 liranın altında aylık geliri olanlara üç kademeli
bir aylık bağlıyoruz. Birincisi, başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam
ettiremeyecek şekilde engelli olduklarını kanıtlayan, on sekiz yaşını dolduran
ve kanunen bakmakla mükellef kimsesi bulunmayan engellilere 314 lira veriyoruz.
Yani, nasıl silikozis hastalarında bunu 550-560 lira öngördüysek, bunlarınkini
de aynı seviyeye getirelim diyorum. Neticede bunlar da başkasının yardımına
muhtaç olarak yaşayan engelli kardeşlerimiz. Yine, on sekiz yaşını dolduran
diğer engelli kardeşlerimize 209 lira aylık veriyoruz. Kanunen bakmakla yükümlü
olduğu on sekiz yaşını tamamlamamış engelli yakını bulunanlara da 209 lira
aylık veriyoruz. Yani, görüleceği üzere bu aylıklar da yetersiz, bunları da
artıralım diyoruz.
Verdiğimiz önergede altmış beş yaş aylığı 250 liraya çıkmakta,
başkasının yardımına muhtaç olan özürlü aylığı da bunun 3 katı olan 750 liraya
çıkmakta, diğer engellilerimizin aylığı 500 lira düzeyine yükselmektedir. Bu
konuda da Sayın Bakan Komisyonda aslında hak vermişti. Niye hak vermişti? Geçen
yıl ve bu yıl, biliyorsunuz, düşük emekli aylığı alan emeklilerimize 60 lira
bir zam öngördük, alt limit. Bu 60 lirayı bu kesim için de, muhtaç durumdaki
yaşlılar ve engelliler için de öngörebilirdik ama öngörülmediği için gerçekten
çok komik zamlar yapıldı. Yani, yaşlımıza, engellimize özel ayrımcılık
getireceğiz dedik ama 4 lira olmamalı değil mi değerli arkadaşlarım?
Ben önergemize destek bekliyorum. Teşekkür ediyor, hayırlı olsun
diyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun tasarısının çerçeve 67 nci
maddesi ile 2022 sayılı Kanuna eklenen geçici 2 nci maddenin birinci ve ikinci
fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"Bu maddenin yayımı tarihinden itibaren 3 aylık süre
içerisinde talepte bulunan ve sosyal güvenlik mevzuatına tabi olarak
çalışmayan, sosyal güvenlik kurumlarından ya da yabancı bir ülke sosyal
güvenlik kurumundan her ne ad altında olursa olsun herhangi bir gelir veya
aylık almayan ve silikozis hastalığı nedeniyle meslekte kazanma gücünü en az %
15 kaybettiğine Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Kurulunca meslek hastalıkları
tespit hükümleri çerçevesinde karar verilen kişilere, bu maddede belirtilen
şartları sağlamaları hâlinde aşağıda belirtilen esaslara göre Sosyal Güvenlik
Kurumunca aylık bağlanır.
Meslekte kazanma gücünü;
a) % 15 ila % 34 arasında kaybedenlere 7000,
b) % 35 ila % 54 arasında kaybedenlere 8000,
c) % 55 ve üzerinde kaybedenlere 9000,
gösterge rakamının her
yıl bütçe kanunu ile tespit edilecek aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda
bulunan tutarda aylık bağlanır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Canikli, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten şu andaki madde son derece -arkadaşlarımızın ifade
ettiği gibi- önemli bir düzenleme, önem içeriyor ve önemli bir sorunu ortadan
kaldırıyor. Silikozis hastalarının bugüne kadar çözülemeyen problemlerine büyük
oranda çözüm getiren bir düzenleme. Pakette var. Bu önergeyle daha da
iyileştiriyoruz, daha da iyi bir konuma gelmelerini sağlıyoruz. Bu vesileyle
ben başta Sayın Bakanımıza ve Hükûmetimize çok teşekkür ediyorum, elbette katkı
sağlayan tüm arkadaşlara…
Tabii, bu sorun yeni sorun değil yani uzun yıllardan beri gelen
bir sorun, devrolan bir sorun AK PARTİ hükûmetlerinden önce de olan bir sorun
ama çözümü birçok alanda, birçok benzer sorunlarda olduğu gibi yine AK PARTİ
hükûmetleri tarafından yerine getirilmektedir, çözülmektedir. Bu da önemle
altının çizilmesi gereken bir husustur.
Değerli arkadaşlar, tabii, biraz önce birçok konuşmacı arkadaşımız
çok farklı konulara değindiler. Bunlarla ilgili, önemli gördüğüm birkaç
tanesiyle ilgili görüşlerimizi, kanaatlerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bunlardan bir tanesi şu: Çok sık ifade ediliyor, cumhuriyetin
kazanımlarının satıldığı, peşkeş çekildiği şeklinde. Özelleştirme
kastediliyorsa 1986 yılında bir devlet politikası olarak başladı özelleştirme
ve 1986 yılından sonra iktidara gelen tüm yönetimler tarafından, siyasi
partiler tarafından bu işlem gerçekleştirilmiştir, istisnasız, sağdan, soldan,
hangi parti olursa olsun. Dolayısıyla, bu ifade, suçlama -tırnak içerisinde
söylüyorum- 1986’dan beri iktidara gelen tüm yönetimleri içermektedir,
kavramaktadır. Yani bu tür konuşmalar yapılırken bu gerçeğin göz önünde
bulundurulması gerekir. Böyle mesnetsiz, dayanağı olmayan ifadelerle suçlamada
bulunmak doğru değil.
Bir de özellikle son günlerde yakın bölgemizde yaşanan olaylarla
ilgili bazı değerlendirmeler yapıldı. Ben bu değerlendirmeleri yapan bazı
arkadaşların, gerçekten acaba Türkiye'de mi, bu dünyada mı yaşıyorlar, yoksa
başka bir gezegende mi yaşıyorlar, şaşırıyorum, hayret ediyorum.
Bakın, değerli arkadaşlar, bugün Mısır ve Tunus’ta sallanan
baskıcı yönetimler, tek parti yönetimi döneminin uygulamalarını örnek
almaktadırlar. Bu gerçek değerli arkadaşlar. Türkiye'deki tek parti dönem ve
zihniyetinin uygulamalarına baktığınız zaman, bugün sallanan Mısır’daki ve
Tunus’taki yönetimlerle birebir örtüştüğünü görürsünüz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu bir gerçek, bu bir realite. Zulme baş kaldıran oradaki halkın
örnek aldığı da AK PARTİ ve onun Genel Başkanı Sayın Başbakanımız değerli
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Talkımı Mübarek’e veriyorsunuz, salkımı
kendiniz yutuyorsunuz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Öyle ki Mısır’da o meydanda toplanan
milyonlarca insan, Sayın Başbakanımızın konuşmasını canlı olarak izliyor
değerli arkadaşlar. Bu önemli bir olay. Bu gurur
sadece bizim değil, sizlerin de. Yurt dışına çıktığınızda MHP’li, CHP’li diye
bakılmıyor, Türk milletinin bir evladı, bir kişisi ve Sayın Başbakanımızın
Başbakan olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olarak görülüyor, bu
şekilde değerlendiriliyor.
Dolayısıyla, bütün dünya, bütün belli başlı ajanslar Sayın
Başbakanımızın konuşmasını flaş haber olarak geçiyor, istinasız değerli
arkadaşlar.
Bugüne kadar, hangi Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına ve bir parti
liderine nasip oldu böyle bir onur? Bir tane örnek verebilir misiniz? Nasıl
gerçekler bu kadar ters yüz edilebilir? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Milyonlarca, yüz milyonlarca insan Sayın Başbakanımızın ağzından
çıkan kelimeyi dinlemek için televizyonlara akın ediyor ve merak ediyor.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Yapma ya!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Elbette, bunu bütün dünya söylüyor.
Gazete okumuyor musunuz değerli arkadaşlar? Bunları görün, bu gerçekleri görün.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Ne komiksin ya! Komiklik yapma Sayın
Canikli.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Çok istiyorlarsa verelim, çok
istiyorlarsa gönderelim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın, birileri belki tek parti
döneminin özlemi içerisinde olabilir, tek partili baskıcı, zulüm dönemlerinin
özlemi içerisinde olabilir ama artık bunlar geçti. Milletimiz özgürlüğün,
bağımsızlığın, hizmetin tadına vardı AK PARTİ hükûmetleriyle. Daha önceki
siyasi partilerle artık boşuna uğraşmayın. Suyu geriye akıtamazsınız, yukarıya
akıtamazsınız. Bu iş bitmiştir.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Allah ıslah etsin sizi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu millet, bu toplum, bu halk artık
her zaman ileriye, daha ileri demokrasinin, daha özgürlüğün, daha çok
özgürlüğün tadını almıştır ve bu şekilde de devam edecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Özgürlüğe bak, özgürlüğe!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Defalarca bu millet bunu ispat etti.
İnşallah, 12 Haziranda bir kez daha hep birlikte göreceğiz. O zaman, herkesin
boyunun ölçüsünü alacak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Muharrem Bey, oturun da şu önergeyi oylayayım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir.
Bu kabul edilen önerge nedeniyle bir sonraki önergeyi işlemden
kaldırma zarureti hasıl olmuştur. Onun için o önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
Sayın İnce, buyurun efendim.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, Sayın Canikli konuları
çarpıtmıştır. İzninizle, çok kısa söz istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne alakası var!
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Kimin hakkını savunuyorsun Muharrem
Bey?
AHMET YENİ (Samsun) – Rahatsız olmayın!
BAŞKAN – Arkadaşlar, bir dakika… Sayın milletvekilleri… Sayın
milletvekilleri… Saygıdeğer arkadaşlarım, bir dakika müsaade buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkanım, özelleştirmeden söz
ederken “1986’dan itibaren, bütün partilerin yaptığı gibi…” Oradaki rakamları
söylememiştir, doğru bilgi değildir. Tek parti dönemiyle ilgili söyledikleriyle
ilgili çelişkiler vardır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bunun sataşmayla ne ilgisi var Sayın
Başkan?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Kuzey Afrika’yla ilgili söylediklerinde
çelişkiler vardır. Yüce Meclisi ve kamuoyunu yanıltmıştır, doğru bilgi
vermemiştir. İzninizle, kısaca düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi, Sayın İnce…
AHMET YENİ (Samsun) – Mübarek’i savunmak size mi düştü?
BAŞKAN – Sayın İnce, şimdi, şöyle: Yerinizden kısa bir söz talebiniz
varsa ben size söz vereyim ama burada, direkt olarak bir sataşma yok, genel
ifadeler kullanıldı.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, bırakın da Mübarek’i savunsun!
BAŞKAN – Hayır, 60’a göre vereyim, kısa bir söz talebini yapayım
ama burada direkt bir sataşma yok.
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, Mübarek’i savunsun müsaade
edin de!
BAŞKAN – Buyurun efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin özelleştirmeyle ilgili
sözlerine ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye'nin özgürleşmesinden söz etti Sayın Canikli. Şu anda,
Türkiye'nin bütün vilayetlerinde polis yolları kesmiş, insanlar seyahat
özgürlüğünü kullanamıyorlar. Ne özgürlüğünden söz ediyor! Birincisi bu.
İkincisi, 1930’larla 2011’in Türkiye’sini kıyaslamak doğru olmaz.
1930’da Fransa neydi, Türkiye neydi? İngiltere neydi, Türkiye neydi; İngiltere
nereye geldi, Türkiye nereye geldi? Kıyaslama böyle yapılır. 1930’da bütün
dünyada tek partiler vardı. Önemli olan, 2011’de tek parti dönemini yeniden
yaratmaktır, bu mantığı yeniden egemen kılmaktır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Özelleştirmede ise 1986’dan 2002’ye kadar yapılan özelleştirme 3,5
milyar dolardır ama sadece AKP döneminde, 2002’den 2011’e kadar yapılan
özelleştirme 33 milyar dolardır ve sadece ocak ayı içinde yapılan 30 milyon
dolardır, daha yılbaşından hemen sonra.
Bu bilgileri düzeltmek istedim. Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Arkadaşlar, tabii, Sayın İnce de konuştu. Yani ben söz
kısıtlanması yapmak istemem ama denilen husus şuydu: Yani filan dönemde az
yapıldı, filan dönemde çok yapıldı. O ayrıntılara girilmedi ama bu hükûmet
politikası olarak o günden bugüne devam ettiğini söyledi, siz de onu teyit
ettiniz ama tabii ki ifade edilen rakamlar farklı olabilir.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Çelik, sizin konunuz ne efendim?
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, ben de aynı konuda birkaç söz
sarf etmek istiyorum. Aynı dönemi kapsıyor çünkü.
BAŞKAN – Arkadaşlar, şimdi bugünü tatlıya bağlayalım anlamında bu
akşam söz veriyorum da böyle bir ifadeler olursa hiç kimsenin burada
konuşmaması lazım, o zaman direkt oylayacağız “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edenler… Etmeyenler…” ona dönecek.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, ortada yanlış bilgilendirme
var.
BAŞKAN – Bakınız, Sayın Çelik, şunu söylüyorum: Bakınız, biraz
önce çıkan arkadaşlarımız ahirete müteallik olan sözler de söylediler: Hakkı
helal etmemek, zehir zıkkım, bilmem ne, ne vesaire, falan filan. Bu konularla
ilgili olarak iktidar partisinden bir şey gelmedi ama ben son söz olarak bugün
sizinkini de alayım, kapatayım bu konuyu.
Buyurun.
4.- Mersin Milletvekili Behiç
Çelik’in, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, konuşmasında olayları
çarpıttığına ilişkin açıklaması
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Canikli’nin konuşması tamamen partizan ve siyasi mülahazayla
yaptığı bir konuşma olarak gözükmekte. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, efendim, bakın, demokrasinin alabildiğine ülkemizde
yaygınlaşması çok önemli. Bu konuya dikkat çekmesi gerekirken iktidar
partisinin grup başkan vekili olarak, olayları çarpıtarak, tarihî ters yüz ederek
âdeta tek parti otokrasisini Türkiye’de oturtmak için bir felsefi, fikrî zemin
ifade etmeye çalıştı. Bu, tamamen sakat bir düşüncedir. Dolayısıyla Mısır’daki
olaylar Türkiye’ye benzerse… Şu anda Türkiye’de yaşamakta olduğumuz süreç Mısır
sürecini biraz andırıyor. Bundan kurtulsunlar, kendilerinin hayrına olur
diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540,
2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691,
2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801,
2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)
(Devam)
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.00
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KATİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl) , Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
57’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Komisyonun bundan sonra da bulunmayacağı ve gruplar arasındaki
mutabakat da dikkate alınarak, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 3 Şubat 2011 Perşembe günü, alınan
karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Sizlere
ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 02.03