DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 91
54’üncü Birleşim
27 Ocak 2011 Perşembe
(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, muhtarların sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Zonguldak ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, Tunceli ilinde yaşanan son olaylara ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, muhtarların sorunlarına ilişkin açıklaması
2.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, muhtarların sorunlarına ilişkin açıklaması
3.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakık’ın, muhtarların ve il genel meclisi üyelerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
4.- Zonguldak
Milletvekili Polat Türkmen’in, Zonguldak’ın sorunlarına ilişkin açıklaması
5.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, muhtarların ve il genel meclisi
üyelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
6.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Öğretmenevi inşaatına ilişkin açıklaması
7.- Manisa
Milletvekili Recai Berber’in, Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün konuşmasında
yanlış anlamalara sebep olacak ifadelerine ilişkin açıklaması
8.- Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın
diyabet çubuklarıyla ilgili konuşmasına ilişkin açıklaması
9.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
konuşmasında “yoksulluğun azaldığı” ifadesine ilişkin açıklaması
10.- Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın
yoksulluğun ölçümüyle ilgili konuşmasına ilişkin açıklaması
11.- Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin
konuşmasında geçen bir mahkeme kararının doğru olduğuna ve özür dilediğine
ilişkin açıklaması
12.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, kan şekeri ölçüm çubuklarına ilişkin açıklaması
13.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
yoksulluğun ölçümüyle ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, Kürt sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1000)
2.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin, askerî alanların çevresinde
yer alan patlayıcı maddeler nedeniyle meydana gelen olayların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1001)
3.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 24 milletvekilinin, kayıt dışı istihdam ve
işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1002)
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 22 milletvekilinin, narenciye üretimindeki ve
ihracatındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1003)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/942) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 27/1/2011 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)
2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin;
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin
İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın;
Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın;
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2 Milletvekilinin;
Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235,
2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363,
2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553,
2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698,
2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802,
2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, Manisa Milletvekili Recai Berber’in, isminden
bahsederek şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçer’in, CHP Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 2002-2010 yıllarında bir milyon ve üzeri
mevduat sahiplerine ve toplam mevduat miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/17487)
2.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin erişim şebekeleri yapım, bakım
ve onarım ihalesi ile küçük pay sahiplerinin haklarının korunmasına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/17488)
3.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkâri’deki sınır kapılarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/17543)
4.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, TÜBİTAK’ın yönetimine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/17658)
5.- Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asil’in, elektrikte ulusal tarife uygulamasına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17690)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’te açılarak sekiz oturum yaptı.
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, ülkemiz hayvancılığının güncel sorunlarına,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, narenciye üreticilerinin sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı konuşmalarına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap
verdi.
İstanbul
Milletvekili Hasan Macit, 24 Ocak ekonomik istikrar tedbirlerinin yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, süt üreticilerinin yaşadığı sorunlara ilişkin
açıklamasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, Çukurova’da narenciye üreticilerinin sorunlarına,
Malatya
Milletvekili Öznur Çalık, meyveciliğin sigorta kapsamına alınmasına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, İnternet üzerinden gerçekleştirilen
dolandırıcılık yöntemlerinin (10/997),
Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe ve 25 milletvekilinin, cezaevlerindeki yaşam
koşullarının ve sorunların (10/998),
Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, başta genç işsizliği olmak üzere işsizlik
sorununun (10/999),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına;
İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 28 milletvekilinin, trafik kazalarının nedenleri
ile alınması gereken önlemler konusunda bir genel görüşme açılmasına (8/16);
İlişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
TBMM Başkanı
Mehmet Ali Şahin’in, Letonya Parlamentosu Başkanı Solvita Aboltina’nın vaki
davetine icabetle, beraberindeki Parlamento heyetiyle Letonya’ya resmî bir
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler” kısmında yer alan
(10/723) esas numaralı, faili meçhul cinayetler konusunun araştırılmasıyla
ilgili Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin, Genel Kurulun 26/01/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporlarının
(1/883) (S. Sayısı: 568),
3’üncü sırasında
bulunan, Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve Alacaklarının
Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun
(1/877) (S. Sayısı: 535),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesi kabul edilen, İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun
Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/371,
1/101) (S. Sayısı: 477) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan sonra
kabul edildi ve kanunlaştı.
Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demir, Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın konuşmasında
adı geçen Cihan Gündüz’e ilişkin bir açıklamada bulundu.
4’üncü sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep
Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse’nin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüz ve 29 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25
Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar
Tüzün’ün; Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın; Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in;
Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2
Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın; Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu
Milletvekili Fatih Metin ve 2 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif
Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971,
2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259,
2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444,
2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681,
2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769,
2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810,
2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) birinci bölümünün 13’üncü maddesine kadar
kabul edildi, verilen aradan sonra komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin
konuşmasında belirttiği müsteşarların atanmasına ilişkin bir açıklamada
bulundu.
27 Ocak 2011
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
03.31’de son verildi.
|
|
Meral AKŞENER |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Harun TÜFEKCİ |
|
Yusuf COŞKUN |
|
Konya |
|
Bingöl |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 70
II.- GELEN KÂĞITLAR
27 Ocak 2011 Perşembe
Rapor
1.- Sayıştayda Boş Bulunan Üyeliklere 6085 Sayılı Sayıştay
Kanununun Geçici 3 üncü Maddesi Uyarınca (Mülga) 832 Sayılı Sayıştay Kanununun
6 ve Ek 8 inci Maddeleri Hükümlerine Göre Yapılacak Seçime Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ve Sayıştay Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu Raporu
(3/1373) (S. Sayısı: 607) (Dağıtma tarihi: 27.1.2011) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergesi
1.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, tarımsal ihraç ürünlerinin desteklenmesine
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan) sözlü soru önergesi (6/2327)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, özel bir dershanede çalışan öğretmenin Alevi
olduğu için işine son verildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17935) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/01/2011)
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in, üniversite öğrencilerine yönelik polis
müdahalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17936) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/01/2011)
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Hizbullah terör örgütü yöneticilerinin tahliye edilmesine
ve bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17937)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)
4.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Sarıkamış konuşmasında geçen şehit torunu olduğu
ifadesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17938) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/01/2011)
5.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Türk Telekom Arena Stadı’nın Galatasaray Spor
Kulübüne tahsisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17939)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)
6.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, CMK’nın 102. maddesinin yürürlüğe girmesi
nedeniyle tahliye edilen Hizbullah Davası sanıklarının yurt dışına kaçtığı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17940) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/01/2011)
7.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Wikileaks’in yayınladığı belgelerdeki bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17941) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/01/2011)
8.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı harcamalarının artmasına ve
Dışişleri Konutunun boşaltılmaması sebebiyle Dışişleri Bakanına kiralanan
binaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17942) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/01/2011)
9.- İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, Türk Telekom Arena Stadı’na ve Stadın
açılışında yaşanan protesto olayına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17943) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)
10.- Adana
Milletvekili Mustafa Vural’ın, Başbakanlık merkez binada görevli polis
memurlarının kıyafetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17944)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
11.- Adana
Milletvekili Mustafa Vural’ın, orman köylüsüyle Devlet arasındaki ihtilaflara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17945) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
12.- Adana
Milletvekili Mustafa Vural’ın, geri dönüşüm işi yapan firmalardan geri dönüşüm
tesisi lisansı almayanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17946)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
13.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, denizlerdeki kaçak avlanma ve denetime
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17947) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
14.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, TÜİK’in yoksulluk araştırması
kriterlerine ve bazı ekonomik göstergelere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17948) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
15.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, KPSS-B kadroları için yapılan
sınava ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17949) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/01/2011)
16.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, “Entegre Sınır Yönetimi” Projesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17950) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
17.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, terör örgütünün eylemsizlik kararına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17951) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
18.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, yurt içi ve yurt dışında yapılan açılışlara ve
komşu ülkelere yardım kapsamında yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17952) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
19.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, bir kadın hükümlüye ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17953) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/01/2011)
20.- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, 2007 yılından itibaren hâkim adaylarının
mülakat işlemleri için açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17954) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)
21.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, şeffaf plastik oy sandıklarının teminine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17955) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)
22.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, 2007-2010 yılları arasında ceza
ve tutukevlerinde hayatını kaybeden hükümlü ve tutuklu sayısı ile bu sebeple
açılan adli ve idari soruşturmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17956) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)
23.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, 1980-84 yıllarında Diyarbakır Cezaevindeki tutuklu
ve hükümlü sayısına ve ölenlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17957) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
24.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Alo 170 hattına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17958) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)
25.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, daha düşük ek göstergeli bir göreve atanan
memurların gösterge farkının maaşlarından kesilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17959) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
26.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, SGK İzmir İl Müdürlüğündeki bazı uygulamalara ve
iddialara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17960) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
27.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, SGK İzmir İl Müdürlüğünde eksik yemek
ücretlerinin memurlardan tahsil edilmek istendiği iddiasına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17961) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/01/2011)
28.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, 2005-2010 yılları arası Edirne’de işe başlayan
özürlü sayısına ve özürlülerin istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17962) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
29.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, şeker hastalığına yönelik araştırmalara ve kan
şekeri ölçüm çubuklarının bedellerinin ödenmesine yönelik uygulamaya ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17963)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
30.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17964)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
31.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, SGK’nın diyabet hastalarıyla ilgili yayımladığı
genelgeye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17965) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
32.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, GAP kapsamında Gaziantep’teki sulama kanalları
inşaatına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17966)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)
33.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir göletin tamamlanmasına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17967) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)
34.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin-Bozyazı Sazlıyokuş mevkisindeki Hazineye
ait bir taşınmazla ilgili iddialara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17968) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
35.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 2/B arazilerinin satışlarına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17969) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
36.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, İsrail ile Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin ekonomik
işbirliği antlaşması imzalamasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17970) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)
37.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, Danimarka’da bir hapishanede kötü muameleye
maruz kalan bir Türk vatandaşına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17971) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)
38.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, aday meslek memuru alımına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17972) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
39.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Danimarka’daki bir cezaevinde uğradığı kötü
muamele sonucu hayatını kaybeden Türk vatandaşına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17973) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
40.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Göksu EDAŞ’ın özelleştirme ihalesine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17974) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/01/2011)
41.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Kazdağı Milli Parkında ve Çanakkale-Biga’da
verilen maden arama ve işletme ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17975) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)
42.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Akkuyu Nükleer Santralinin yatırım maliyetine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17976)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
43.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, 2002-2010 yılları arasında TPAO’ya yapılan
atamalara ve atama yöntemlerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17977) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
44.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, 2002-2010 yılları arasında TKİ Kurumuna
yapılan atamalara ve atama yöntemlerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17978) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
45.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Göksu EDAŞ’ın özelleştirilmesine ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17979) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/01/2011)
46.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, mutlak koruma alanlarıyla ilgili hukuki
düzenlemelere ve meydana gelen mağduriyetlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17980) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/01/2011)
47.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, kullanılmayan bir köy okuluna korucuların
yerleştiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17981) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)
48.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Kahramanmaraş’ın bir ilçesinin
ismindeki yazım hatasının düzeltilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17982) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)
49.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, bir belediyenin büfe sahiplerine içki satışı
nedeniyle baskı yaptığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17983) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)
50.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, CMK’nın 102. maddesi kapsamında tahliye
edilen tutukluların kaçmasından sorumluluğu bulunanlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17984) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
51.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, kurulması planlanan Sınır Güvenlik
Birimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17985) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/01/2011)
52.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, Sapanca Belediye Başkanıyla ilgili bazı iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17986) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/01/2011)
53.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kamu yatırımlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17987) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
54.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17988) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/01/2011)
55.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, Yalova Valisinin basında yer alan bir ifadesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17989) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/01/2011)
56.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Ziraat Bankası, Tarım Kredi
Kooperatifleri ve özel bankalardan çiftçilerin kullandığı kredi miktarı ve
borçların yapılandırılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17990) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
57.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Tarımsal Kalkınma
Kooperatifleri, Toprak ve Su Kooperatifleri ve Sulama Birliklerinin takipteki
borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17991) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/01/2011)
58.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’a sefer düzenleyen uçaklara ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17992) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
59.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, Türkiye genelinde ve Antalya’daki Hazineye ait taşınmazların
satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17993) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/01/2011)
60.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17994) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/01/2011)
61.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş’ta bir okul
binası inşaatının tamamlanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17995) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
62.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, 2003-2011 yıllarında Denizli’deki Bakanlık
personeli ile ilgili işlemlere ve personelin üyesi olduğu sendikalara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17996) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/01/2011)
63.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, 2003-2010 yıllarında personelle ilgili
işlemlere ve personelin üyesi olduğu sendikalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17997) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
64.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan’ın, 2000-2011 yılları arasında Akdeniz
Üniversitesinde açılan soruşturmalara ve yargısal başvurulara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17998) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
65.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, vakıf yüksek öğretim kurumlarına yapılan devlet
yardımlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17999)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
66.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, sözleşmeli sağlık personelinin sorunlarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18000) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/01/2011)
67.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, 4924 sayılı Kanun kapsamında
çalışan sağlık personeli istihdamına ve tayin sorununa ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18001) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
68.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, İzmir’de bir devlet hastanesinin yaptığı göz
ameliyatlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18002)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
69.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bazı büyük besi işletmelerinin sektörden
çekilme kararına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18003) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)
70.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18004) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/01/2011)
71.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, zayıflama ve yardımcı tedavi amaçlı
ürünlerin satışına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18005) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
72.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Ankara Ticaret Odasının bir araştırmasına
ve et besiciliğinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18006) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
73.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Mersin’de bir beldede dolu afetinden zarar
gören çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18007) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
74.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, 2002-2010 yılları arası Et ve Balık Kurumuna
yapılan atamalara ve atama yöntemlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18008) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
75.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Bulgaristan’da ortaya çıkan bir hayvan
hastalığına karşı alınacak önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18009) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
76.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman-Kâhta ile Diyarbakır’ı birbirine
bağlayan yolun yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18010) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)
77.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, uluslararası taşımacılıktaki C2 belgesi
zorunluluğuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18011)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)
78.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, Trabzon Havalimanına yapılması planlanan
ikinci piste ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18012)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
79.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/18013) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
80.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/18014)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
81.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kamu yatırımlarına ilişkin Devlet Bakanından
(Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/18015) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19
Milletvekilinin, Kürt sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1000) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2010)
2.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 Milletvekilinin, askeri alanların çevresinde
yer alan patlayıcı maddeler nedeniyle meydana gelen olayların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1001) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
3.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 24 Milletvekilinin, kayıt dışı istihdam ve
işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1002)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 22 Milletvekilinin, narenciye üretimindeki ve
ihracatındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1003)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/11/2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Malazgirt Devlet Hastanesinde yaşanan sorunlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16763)
2.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir ilacın fiyatının artırılmasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16764)
3.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te ödenemeyen kredi ve senetler ile
odalardan kaydını sildiren esnaf sayısına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16766)
4.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya’da imalat sanayinin durumuna ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16767)
5.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Türk Patent Enstitüsü Başkanlığıyla ilgili bazı
iddialara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16768)
6.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın, yatırım yapılmayan OSB arazilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16769)
7.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve kurumdan ayrılan personele
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16770)
8.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da KOSGEB tarafından KOBİ’lere
kullandırılan kredilere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16771)
9.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bir hastanenin bilgisiyar
sistemindeki sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16840)
10.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’nın Manavgat ilçesine yapılması planlanan
“tekne imal ve çekek yeri” projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16849)
27 Ocak 2011 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç milletvekili arkadaşımıza gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, muhtarların sorunları hakkında söz isteyen
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’a aittir.
Bu arada, sayın konuşmacılara uyguladığımız sistemi hatırlatmak
isterim, süre uzatımı yok.
Sayın Özbolat, buyurun efendim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kahramanmaraş Milletvekili
Durdu Özbolat’ın, muhtarların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; muhtarlarımızın sorunları üzerine gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi en içten duygularımla selamlıyorum.
Ülkemizde ekonominin kötü gidişinden en olumsuz etkilenen
kesimlerin başında köy ve mahalle muhtarlarımız gelmektedir. Sayıları 53 bine
yaklaşan muhtarlarımızdan çok büyük bir kesimi icralık durumdadır. Başka bir
ifadeyle muhtarlarımız ekonomik krizi en derinden yaşamaktadırlar. Bundan da
anlaşılacağı gibi, muhtarlarımızın en temel sorunu ekonomiktir, ekonomik
sorunların yanında, diğer en önemli sorunları sosyal güvenlikle ilgili
olanıdır.
Bakınız değerli arkadaşlar, muhtarlarımıza 345 lira civarı maaş
verilmektedir. Bu maaş, zaten, Hükûmet için başlı başına bir utanç vesilesidir.
“Verilen maaşı nasıl harcıyorlar?” diye baktığımızda, gördüğümüz tablo üzücüdür
çünkü 345 liralık maaşın yaklaşık 300 lirası BAĞ-KUR prim ödemesine gitmektedir.
Başka bir ifadeyle muhtarlarımızın eline her ay 45 lira kalıyor. Bu,
muhtarlarımıza yapılan en büyük ayıptır. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi,
muhtarlarımızın yeşil kartları da iptal edilmektedir. Peki, bu durumda
muhtarlarımız nasıl tedavi olacaklardır? Seçimle gelen, demokrasinin
uygulanmasında en önemli bir birim olan köy ve mahallelerimizi yöneten
muhtarlarımıza yapılan büyük bir haksızlıktır. Muhtarlar, yaptıkları
işlemlerden aldıkları paraya muhtaç bırakılmamalıdır. Ayrıca, bu hizmetlerin parasını
alabilmek amacıyla kendisinden oy aldığı kişiyle yüz yüze getirilmemelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Köy Kanunu’muz,
cumhuriyetin kurulduğu yıllarda önemli bir görev üstlenmiştir. Ancak, hepimizin
bildiği gibi, bu Kanun’un günümüz koşullarına uyarlanması gerekmektedir. Aynı
sorun mahalle muhtarlarıyla ilgili kanunda da yaşanmaktadır. Bu kanunların
hükümleri derhâl günümüze uygulanmalıdır. Aksi takdirde, köy ve
mahallelerimizde yönetim sorunu ortaya çıkacaktır.
Özellikle mahalle muhtarlarımızın yaşadığı bir diğer sorun da
yetki sorunudur. Tüm muhtarlarımızın görev ve sorumluluklarına baktığımızda çok
sayıda madde ile karşılaşmaktayız, oysa muhtarlarımızın yetkilerine
baktığımızda kayda değer bir şey görememekteyiz. Muhtarlarımızın sorumluluğu
çok, yetkisi yoktur. Bu durum işleyişte sorunlara neden olmaktadır. Hem kaynağı
hem de yetkisi olmayan muhtarlarımıza bu kadar sorumluluk yüklemek
insafsızlıktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhtarlarımız bu denli
dertli iken Hükûmetten belki sorunlarına bir çözüm bulurlar diye beklenti
içindeler, ancak beklentilerine bugüne kadar cevap alamamışlardır. Burada bütün
partiler bir aradayız, muhtarlarımız da öyle, CHP’lisi, AKP’lisi, MHP’lisi,
BDP’lisi her görüşten muhtarlarımız var ama hepsinin sorunu aynı. Bu sorunlara
çözüm bulmalıyız. Eğer AK PARTİ Hükûmeti bu sorunlara çözüm bulamayacaksa -ki
şu ana kadar bulamadı- muhtarlarımız merak etmesin, haziran ayında yapılacak
olan seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında bu sorunlar bitecektir.
Cumhuriyet Halk Partisi Programı’na açıp baktığımızda bu sorunların çareleri
yazmaktadır. Özlük hakları üstlenecekleri yeni sorumlulukları parelinde
iyileştirilecek, gelirleri artırılacaktır. Muhtarlarımız 300 lira maaş
almayacak, aldığı maaşından da 380 lirasını BAĞ-KUR primi için ödemeyecektir.
Yerel yönetimlerin ihale, imar değişikliği veya rant
oluşumuna neden olacak işlem ve kararları, ancak meslek odaları, muhtarlar ve
yöre temsilcilerinin katılımıyla kamuoyunun gözetiminde yerel meclisler düzeyinde
ele alınabilecek, gerektiğinde referanduma başvurulacaktır. Belediye
meclislerinde muhtarların müzakere süreçlerine katılımı sağlanmalıdır. Mahalle
yönetimine yapısı, yetkileri ve sorumlulukları açısından yeni bir düzenleme
getirilmelidir. Muhtarlık sistemi en uçtaki kamu hizmet birimi olarak yeniden
yapılandırılmalıdır. Muhtarların çağın gereklerine göre hizmet verebilmesi için
gerekli altyapı oluşturulmalı, başta özlük hakları ve çalışma koşulları olmak
üzere durumlarının üstlenecekleri yeni sorumluluklar paralelinde
iyileştirilmesi için gereken yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Köy muhtarlığı ve
köy yönetimlerine yetkileri ve sorumlulukları açısından yeni ve yapıcı bir
düzenleme getirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken
sizlere ve bizleri televizyonları başında izleyen yurttaşlarımıza,
muhtarlarımıza sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özbolat.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun efendim.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – 60’a göre katkı vermek istiyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Vallahi bu katkılar hiç bitmiyor; maşallah, her konuda
herkes katkı veriyor.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse’nin, muhtarların sorunlarına ilişkin açıklaması
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Durdu Özbolat muhtarların
sorunlarına değindi. Gerçekten çok önemli bir konudur. Muhtarlar, mahallenin ya
da köyün içinden seçimle gelen ve bu nedenle özel öneme sahip olan kişilerdir.
Ancak aldıkları maaş, sosyal güvenlik primleri, yetki ve sorumluluk çalışması
gibi sorunları düzeltilmemiştir. Hükûmet bu konuda düzenleme yapmalı ve
muhtarlarımızı bu dertlerden kurtarmalıdır. Aksi takdirde, muhtarlık kurumu
ismi var ama işlevi yok bir biçime dönebilir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.
Sayın Aydoğan, buyurun.
2.- Balıkesir Milletvekili Ergün
Aydoğan’ın, muhtarların sorunlarına ilişkin açıklaması
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Muhtarlarımızın sorunları bize de aynen intikal etmekte.
Muhtarlarımız eylemlerinden devlet memuru olarak yargılanmakta ama yetkileri
olmamaktadır. Muhtarlık kurumu kaldırılmak isteniyorsa kaldırılmalı, eğer
kaldırılmayacaksa sorumluluk ve yetkileri yeniden düzenlenerek demokrasinin ilk
ayağı olan muhtarlık yeniden yapılandırılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Sakık, buyurun.
3.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, muhtarların ve il genel meclisi üyelerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aslında sadece muhtarlarımızın sorunları yok, il genel meclisi
üyelerimizin de sorunları var. Daha önce de birkaç kez önerge verdik ama eğer
gerçekten böyle bir düzenleme olacaksa muhtarlar ve il genel meclisi
üyelerimizin konumları yeniden gözden geçirilirse mutlu oluruz. Onlar da
seçilmiş halk temsilcileridir. Parlamenterler ne kadar bu konuda hak, hukuktan,
adaletten pay alıyorsa onlar da almalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz, Zonguldak ilinin sorunları hakkında söz
isteyen İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’ye aittir.
Sayın Sipahi, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
(Devam)
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal
Sipahi’nin, Zonguldak ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, size ve yüce Meclise
saygılar sunarım.
Maalesef son yıllarda Türkiye'nin en ihmal edilmiş illerinden
birisi hâline gelmiş olan ülkemizin güzel köşesi, kara elmas diyarı
Zonguldak’ın sorunlarını burada dile getirmekten büyük bir memnuniyet
duymaktayım.
Hükûmetin övündüğü tek konu olan bölünmüş yol yapımı hususunda
herhâlde Zonguldak ili unutulmuş. Ereğli-Alaplı arası hariç tamamlanamadığı
gibi eski hâlini aratır ve yer yer nereye gideceğinizi bilemediğiniz tehlikeler
yaratmış, yollar yarım, tünel inşaatları yarım. Saltukova Havaalanı yapılmış
ama faaliyet yok. Bakımsız demir yolu Zonguldak-Karabük arasında var ancak
Ankara bağlantısı yok. Zonguldak’ın kömürü ise Ereğli’deki Demir Çelik’e gitmek
için kömür dolu tren vagonlarının gemiyle taşındığı bir garabeti, bir komediyi
sergilemekte. Bu, dünyada benzeri yok
“gemiyle tren vagonu taşıma” şekline Zonguldaklı acı acı gülmekte çünkü taşıyan
gemi bir bakanımızın oğluna ait, yani gemi değil gemicik. Zaten yılların
ihmaline maruz Zonguldak Limanı’ndaki hemen tek deniz yolu faaliyeti de bu
gemicikten ibaret.
Zonguldak ve çevresi (Kozlu, Kilimli gibi) ve Ereğli’de hava
kirliliği solunan zehir hâline gelmiş, Ankara’nın 70’li yıllardaki hâli.
Anlayacağınız, Zonguldaklı yerin altında kömür tozu, yerin üstünde ise zehirli
hava solumakta. “Sizin kömürünüz var.” diye doğal gaz da getirilmemiş.
Dünyanın sayılı taş kömürü yataklarına rağmen kömürün yüzde 90’ı
yurt dışından ithal edilmekte, tabii, yandaş ithalatçıları zengin etmek üzere.
Türkiye Taşkömürü Kurumu ise taşeronlara peşkeş politikasının ihmaliyle baş
başa bırakılmış. Zamanında 40 binlere varan işçi sayısı 10 bine inmiş. Boğaz
tokluğuna mahkûm köleleşmiş işçilerle ucuz Çinli işçiler tercih edilmekte. İş
güvenliği ihlal edilir hâle gelmiş. 30 işçi kardeşimizin ardından sadece
“kader” veya “güzel güzel öldüler” şeklinde sözlerle Zonguldaklıya başsağlığı
mı dilenmiş, yoksa alay mı edilmiş, onu da idrak etmekte Zonguldaklı güçlük
çekmekte.
En az 10-15 bin işçinin daha istihdamı mümkünken, ithal kömür,
köle işçi politikalarıyla işsizlik had safhaya gelmiş. İşçi kenti Zonguldak, işsizler
ve aç insanlar kenti hâline dönmüş.
Zonguldak için hayati önem taşıyan Filyos Projesi ise, AKP’li
politikacıların her seçim öncesi “kırk yıllık Filyos rüyasını
gerçekleştiriyoruz” şeklinde nutukları dışında önemli bir gelişme gösterememiş.
Muhtemelen önümüzdeki seçimler öncesinde de aynı Filyos rüyası vaatleri
söylenecek. Burada kamulaştırma biteli yedi sekiz yıl olmuş ama yer tahsisi
yapılmamış.
Filyos ve Alaplı organize sanayi bölgeleri kâğıt üzerinde kalmış,
Çaycuma Organize Sanayi Bölgesi yüzde 50 seviyenin, yolu bile yapılmayan Ereğli
Organize Sanayi Bölgesi ise yüzde 30 seviyenin altında kapasiteyle çalışmakta.
Ereğli Demir Çelik Fabrikası, yani ERDEMİR, Türkiye’nin en önemli
sanayi tesislerinden birisi olarak özelleştirmenin kurbanı olmuş ve çalışan
sayısı 9 binlerin üzerinden 6 binlerin altına inmiş. ERDEMİR’in alım ve ihale
işleri İstanbul’a kaydırılmış, Ereğli ile ilişkisi sadece bulunduğu coğrafi
konumdan ibaret kalmış. Bin kadar Ereğli’deki demir sac ticareti yapan işletme
işsiz kalmış ve kapanmış.
Ereğli Bababurnu’ndaki tersanelerin çoğu kapanmış, kalanları da
kapanmanın eşiğinde. Tersanelerdeki 5 bin kişi - ki yan işlerle beraber 7 bin
kişi- işsiz kalmış durumda.
Bölgenin değil ülkenin en önemli istihdam alanlarından birisi
olması gereken sanayi bölgesi Karadeniz Ereğlisi, bırakın başkasının derdine
istihdam çaresi olmayı, kendi çocuklarının bile iş bulamadığı, başka yerlere
gittiği bir kadere mahkûm edilmiş. Esnaf ve sanatkâr il genelinde perişan,
siftah yapamaz hâle gelmiş.
Devrek, Çaycuma ve Gökçebey’de çoğu aile işletmesi olan tarım ve
hayvan besiciliği bitik durumda.
12 bin ton fındık rekoltesine sahip,
limanı yapılmayan, atık su işi halledilemeyen Alaplı ilçesi, fındık
üreticisiyle, esnafıyla fakirlik ızdırabı içerisinde.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milletvekilimiz olmayan
Zonguldak’ın sorunlarını oranın milletvekiliymiş gibi sözlü ve yazılı olarak
gündeme getirmeye, Zonguldak’ın ve Zonguldaklının Mecliste mücadelesini vermeye
devam edeceğiz. Onlara söz verdik, bu sözü yerine getirmekte kararlıyız.
Seçimlerden sonra ise…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sipahi, alınan karar gereğince süre uzatımına
gidemiyoruz. Onun için beni bağışlayınız.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Efendim, öyle bir karar yoktu
bildiğim kadarıyla.
BAŞKAN – Var efendim. Meral Hanım da uyguluyor. Genel Kurul karar
almıştı.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Müsaade ederseniz sadece teşekkür
edeyim.
BAŞKAN – Açmayayım mikrofonu Sayın Sipahi müsaade ederseniz. İhlal
etmiş olmayayım kuralı. Çok teşekkür ederim.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Efendim, buradan bütün
Zonguldaklılara en içten saygılarımı arz ediyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Türkmen, buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Zonguldak Milletvekili Polat
Türkmen’in, Zonguldak’ın sorunlarına ilişkin açıklaması
POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) – Efendim, ben de Zonguldak’ın
sorunlarını gündeme getiren sözcünün söylediklerine karşılık, bunların çoğunun
doğru olmadığını söylemek istiyorum, söz almak istiyorum müsaade ederseniz.
Sevgili Vekilime Zonguldak’a duyarlı olmasından dolayı teşekkür
ederim. Geçenlerde bir ziyarette bulundular MHP Grubu olarak. Evet,
eksiklerimiz yok değildir ama AK PARTİ döneminde bu eksiklerin çoğu
tamamlanmıştır. Bugün, bahsettiği Düzce-Ereğli, Ereğli-Zonguldak arasında olan duble yolun ihalesi yapılmış, yüzde 80’i tamamlanmıştır.
Zonguldak-Gerede arası duble yolu, eğer oradan
geçmişlerse görürler, orası da tamamlanmıştır. Zonguldak’ın altyapısı
tamamlanmış, tarif edildiği gibi değildir.
Filyos Projesi dediğin zaman, ilk defa bizim dönemimizde, bugün…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkmen.
Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.
5.- Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun, muhtarların ve il genel meclisi üyelerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, bir önce
muhtarlarla ilgili konuşma yapan Sayın Durdu Özbolat’a teşekkür ediyorum. Dokuz
yıldır benim bu Mecliste dilim hep gitti ama Hükûmet hep söz veriyor, şimdi
artık Köy Kanunu’nu şu Meclise tatil olmadan getirsin de muhtarlarımızın, il
genel meclisi üyelerimizin durumu belli olsun. Dokuz yıldır hep bunu
dinliyorum. Sayın Durdu Özbolat da dile getirdi. Artık bu son olsun, bir an
önce Köy Kanunu gelsin Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Gündem dışı üçüncü söz, Tunceli ilinde yaşanan son olaylarla
ilgili söz isteyen Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’e aittir.
Sayın Halis, buyurun efendim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
(Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halis’in, Tunceli ilinde yaşanan son olaylara ilişkin gündem dışı
konuşması
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tabii, her ne kadar olağanüstü hâl kaldırıldıysa da bugüne kadar
Tunceli’de yaşanan durum, hep olağanüstü hâl durumu oldu. AKP her ne kadar
ileri demokrasiden bahsediyorsa da yine yaşananlar, bırakın ileri
demokrasilerde, sıradan demokrasilerde bile görülmeyen olaylar. Düşünün ki
Tunceli’nin Pertek ilçesinde bir okulda bir öğretmen tarafından öğrencisine bir
taciz olayında bulunuluyor. Kaymakamın ve yerel yöneticilerin orada tacizci
öğretmeni korumaları ve kollamalarına karşılık, orada, KESK Şubeler Platformu,
sivil toplum örgütleri, veliler ve Belediye Başkanının içinde olduğu bir basın
açıklaması yapılıyor. Basın açıklaması sonrasında hemen Kaymakamlık adli ve
idari soruşturma açıyor, savcılık soruşturmayı başlatıyor ve Sağlık
Bakanlığından bölgeye müfettişler gidiyor. Bir bakın, sorulan sorular nedir?
Müfettiş aynen şunu soruyor: “Basın açıklamasına katıldınız mı?” İkinci bir
soru: ”Kamu idarecileri hakkında, aleyhinde ya da istifaları konusunda slogan
attınız mı?” Hani nerede demokrasi? Basın açıklamasının suç olduğu bir ülkede
hangi demokrasiden bahsedeceksiniz? Yöneticilere yönelik istifa sloganları
atmak ne zaman suç oldu? Hangi demokrasi bu? Buna, daha doğrusu, sultanlar ve
kullar iktidarı deseniz iyi olmaz mı? Sonuç ne oluyor: Bakanlık Teftiş
Kurulunun vermiş olduğu rapor dâhilinde üç sağlık personeli sürgün ediliyor.
Her şeyden önce, sürgün, çağımızın bir cezası değildir, ta eski
Roma’dan kalmış, Osmanlıdan cumhuriyete devrolmuş, büyük trajedilere, acılara
mal olmuş ve günümüzde de hâlâ vuku bulan bir ceza, yani çağdaş bir ceza değil.
Kim bu sürgün edilen arkadaşlarımız? Sendika iş yeri temsilcisi Şemsi Engin,
yine üye Nursen Berk Okçu, yine üye Gürsele Kurt. Sadece tacize ve tecavüze
karşı bir basın açıklamasına katılmış olmak… Şimdi, burada, haydi diyelim ki
basın açıklamasına katılmak suçtur, peki, tacize ve tecavüze karşı olmakta mı
suçtur? Şimdi, AKP, burada, ya tacize, tecavüze karşı olmadığını söyleyerek bu sürgünleri
geri almak zorundadır ya da bu sürgünlerin devamı hâlinde “tacizin ve tecavüzün
yanındayım” diye tacizci ve tecavüzcü politikasını tescil etmek durumundadır.
Tabii bu ilk sürgün değil, iki ay önce de bir sürgün daha yaşandı.
Tunceli PTT Müdiresi Sayın Fidan Şahin bölge başmüdürünün raporuna binaen
Erzurum’a sürgün edildi. Şimdi dikkat edin, bölgede çalışması istenmeyen
başmüdür AKP tarafından kollanıyor ve onun rapor ettiği, Tunceli halkı
tarafından sevilen Fidan Şahin sürgün ediliyor.
Sürgünler nereye yapılıyor, bakın: Erzurum, Amasya, Aksaray,
Yozgat, Gümüşhane. Sürgün etmek sürgün için ne kadar zorsa, sürgün illeri
olarak adlandırılan bu iller halkına da bu büyük bir hakarettir. Sürgün
diyorsunuz, eskiden Fizan’a sürerlerdi, Malta adalarına sürerlerdi, bir nedeni
vardı ve bir gerekçesi vardı, gerekçesi de negatifti söylemek gerekirse. Bugün
Malta sürgünlerini kınamak ne kadar yerindeyse, çağımızda, günümüzde yaşanan
sürgünleri kınamak da o kadar yerinde olacaktır.
Bir daha söylüyoruz: Bu arkadaşlarımızın sürgün nedeni tacize
karşı bir basın açıklamasına katılmış olmaları. Siyaseten bir şey yok ve
müfettiş soruyor, tekrar ediyorum: “Basın açıklamasına katıldınız mı?
Yöneticilerimiz hakkında istifa sloganı attınız mı?” Buradan, dediğim gibi, üç sonuç
çıkıyor:
1) Basın açıklaması suçtur.
2) Taciz ve tecavüz meşrudur, buna karşı çıkmak suçtur.
3) “Yöneticilerimizin dokunulmazlığı vardır. Biz, demokratik bir
ülkede değil, şahlık, sultanlık ve padişahlık ülkesinde yaşıyoruz.”un tam da
adıdır.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Güvel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvel’in, Adana Öğretmenevi inşaatına ilişkin açıklaması
HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli arkadaşlar, Adana ilimizin bir sorununu dile getirmek
istiyorum. Adana Öğretmenevi inşaatı ihalesi 2002 yılında yapılmış, ancak 2005
yılında temeli atılabilmiştir. Aradan beş buçuk yıl geçmiştir değerli
arkadaşlar; kaba inşaatı bitmiştir, tamamlanarak hizmete sunulmaması için
hiçbir neden yoktur. Ancak konu Adana olunca birdenbire ortaya ödenek sorunu
çıkmaktadır. Sayın Millî Eğitim Bakanına bu konuyu defalarca yazılı ve sözlü
olarak ilettim. Ne zaman öğretmenevini gündeme getirsem “Yeteri kadar ödenek göndereceğim,
bu sene tamamlanacaktır.” denilmekte, hemen ardından unutulmaktadır. Adana
Öğretmenevi Adana’nın kamu yatırımları konusundaki makûs talihinin bir
göstergesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güvel.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır.
Önergeleri ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulan ve 19 milletvekilinin, Kürt sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1000)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Kürt Sorununda, 30 yılı aşkındır devam eden askeri
yöntemlerin devre dışı bırakılarak, şiddetli bir savaş ortamına girilmesinin
önlenmesi, demokratik çözüm arayışının güçlendirilerek çözüm konusunda ulusal
mutabakata katkıda bulunulması için toplumdan gizlenen hakikatlerin ortaya
çıkarılarak kamuoyu ile paylaşılması amacıyla Anayasa'nın 98’inci, İç Tüzüğün
104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz
ve teklif ederiz.
1) Fatma Kurtulan (Van)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin
Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'de 30 yılı bulan bir çatışma ortamı sürmektedir.
Hükümetler, sorunun çözümünde toplumsal mutabakatı teşvik ederek, sorunu
demokratik kanallarla çözmeyi ve bu alanda cesur adımlar atmayı denemek yerine,
anadil talepleri de dahil olmak üzere Kürtlerin
Demokratik Hak Taleplerini bir bölücülük unsuru gibi göstererek, bu yönlü bütün
çağrıları toplumda infial yaratma yönünde kullanmıştır.
Toplum esasen Kürtlerin demokratik haklarının verilmesine taraf
durumda iken, hükümetler Kürtlerin ve farklı kesimlerin hak taleplerini bir
getirim alanı olarak kurgulamış, devlet içinde ve dışında bir pazarlık unsuru
haline getirmiştir. Kürtlerin hukuk, adalet, sağlık, eğitim ve daha birçok
alanda "Kürt" olarak yer alması ya da yararlanmasının engellenmesi ve
bu gerçeğin göz ardı edilmesi ise çatışma ortamının sürekliliğini getirmiştir.
Hükümetlerin Kürtlerin demokratik haklarına ilgisiz kalması ve çatışma ortamını
kendi çıkarı doğrultusunda devamına müsaade etmesi, Türkiye'de demokratik
siyasetin yaşam bulmasını da engellemiştir. Bu güne kadar hiç bir hükümet
tarafından bütün açıklığı ile kabul edilmeyen Kürt Sorunu, arka planı toplumdan
gizlenen ve antidemokratik yöntemlerin en fazla denendiği sorun olmuştur.
Tasfiye üzerine kurgulanan çözüm anlayışı, Türkiye'de adaletin işlemesini
engellemiştir.
Geldiğimiz aşamada da hükümet çözümde demokratik yöntemlerin
kullanılmasından gittikçe uzaklaşmaktadır. Denenen yöntemlerin çözüm
olmayacağı, yöntemlerin hazırlayıcısı, onaylayıcıları, uygulayıcıları
tarafından da bilinmesine rağmen aynı yöntemlerde ısrar edilmektedir. Bir
halkın asimile edilmesinden yok edilmesinin hedeflenmesine kadar uzanan süreçte
mevcut yöntemlerin aldatmaktan ve oyalamaktan öte bir sonuç vermeyeceği
anlaşılırdır.
Kürtlere karşı yürütülen inkâr ve imha politikaları sonucu,
kayıtlara göre çatışmalarda 50 bine yakın insan hayatını kaybetmiş, 5 bine
yakın köy boşaltılıp yakılmıştır. 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve dönemin
Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in de içinde bulunduğu birçok siyasetçi ve
askeri yetkili şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmiştir. Siyasetçi, aydın,
yazar, gazeteci, işadamı dahil 17 bine yakın insanımız
devlet içinde varlık bulan hukuksuz oluşumlarca katliamdan geçirilmiştir. Örgüt
üyesi olduğu şüphesi ile vatandaşlarımız zorla kaybettirilmiş ya da infaz
edilerek gizlice gömülmüştür. 3 milyona yakın insanımız yerinden edilmiş,
milyonlarca dolar savaş araçlarına harcanmıştır. Bölge sürekli bombalanarak
doğası tahrip edilmiş, ormanlar yakılmıştır. Sayısız suça bulaşan Koruculuk
Sistemi kurulmuş, askeri bölgeler ve yığınaklarla bölgede sürekli olağanüstü
hal durumu yaratılmıştır. Avrupa Birliği üyelik süreci Kürt Sorununda
demokratik çözüme varılamadığından uzamış, birçok uluslararası sözleşme
Kürtlerin demokratik taleplerine haklılık kazandıracağından rafa kaldırılmıştır.
Ortadoğu'da ve uluslar arası platformda PKK'nin askeri yöntemlerle yok edilmesi
üzerine sonuç vermeyen tehlikeli pazarlıklar yapılmış, istikrarsız devlet
görüntüsünden öteye gidilememiştir.
Oysa Türkiye ile benzer sorunları yaşayan ülkeler, sorunlarını
Hakikat Komisyonları kurmakla aşmayı başarabilmişlerdir. Tarafların işbirliği
içerisinde çalışmasının sağlanamaması, rejimi işleyemez duruma getirmiştir.
Kurulacak komisyon Kürt Sorununun arkasındaki hakikatlere dair temel noktaları
ortaya çıkarıp, bunların toplum arasında çatışma kaynağı olmasını engelleyerek,
mutabakata varılması yolunda aşama kaydedilmesini ve çözüme ulaşılmasını
kolaylaştırabilir.
Bu hakikatlerin ortaya çıkarılması için ise bir an önce mağdurlar,
bölge halkı, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, sorunun çözümü için çaba
sarf eden siyasetçiler, aydınlar, yazarlar, gazeteciler, uluslar arası
aktörlerle görüşmeler yapılmalı, bu çerçevede toplumsal mutabakat aranmalıdır.
Tarafların sorunun çözümünde alacağı rolün öneminden hareketle, PKK mensupları
ile de görüşmeler yapılması üzerinde durulan bir husus olmalıdır.
Benzer sorunun çözümünde Güney Afrika'daki Komisyon, çalışması
sonucu sosyal mutabakatın sağlanmasında başarı elde etmiş,
"Apartheid" politikası 1994'te son bulmuştur. Toplumsal mutabakat
yolunda ilerlenebilmesi için hakikatlerin bilinmesi gereklidir. Bu kapsamda
kurulacak komisyon Güney Afrika deneyiminde olduğu gibi bu sorunun
çözümsüzlüğünde ısrar eden tarafları da tespit edebilmelidir. Bu temelde
hakikatlerin ortaya çıkarılması için bir meclis araştırması açılması uygun
olacaktır.
2.- Hakkâri Milletvekili Hamit
Geylani ve 19 milletvekilinin, askerî alanların çevresinde yer alan patlayıcı
maddeler nedeniyle meydana gelen olayların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1001)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
“Askeri alanlara yakın yerlerde bulunan patlayıcı maddelerin
meydana getirdiği olayların” araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98. TBMM İçtüzüğü’nün
104 ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu’nun kurulmasını
saygılarımla arz ederim.
1) Hamit Geylani (Hakkâri)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan
(Şırnak)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'de 30 yıla yakındır devam eden şiddet ve çatışmalı ortam,
başta şiddetin yoğun olarak yaşandığı Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan halkı her
anlamda çok olumsuz etkilemiştir. 40 bin insanın yaşamına neden olan ve hala
devam eden bu savaş ortamı, kuşkusuz en çok çocukları etkilemektedir. Ne yazık
ki, bugüne kadar bölgede yaşayan ve savaşın içinde doğup büyüyen yüzlerce
çocuk, bu şiddet ve çatışmalı ortamda yaşamını yitirmiştir. Yüzlercesi de
yaralanmış ve sakat kalmıştır.
Bu çocukların birçoğu bizzat güvenlik güçleri personellerinin
silahından çıkan kurşunlarla yaşamını yitirirken, bir çoğu
da yine güvenlik güçlerinin kullandığı zırhlı araçların altında ezilerek
hayatlarını kaybetmişlerdir.
Yine bölgede çocuk ölümlerinin en çok yaşanmasının bir nedeni de
askeri alanlara yakın yerlerde buldukları cisimlerle oynamaları neticesinde
meydana gelen patlamalardır.
Sadece son 5-6 ay içinde bölgede askeri alanlara yakın yerlerde
buldukları patlayıcı cisimlerle oynarken meydana gelen olaylarda yaşamını
yitiren ve ağır yaralanan çok sayıda çocuk vardır. Neredeyse her sene bu tip
hadiselerle çok kez karşı karşıya gelmekteyiz. Yetkili organlar tarafından
hiçbir önlem alınmadığı gibi, bu tür olaylar da her geçen gün artmaktadır.
En son 24 Kasım 2010 tarihinde Hakkâri Yüksekova'da 21. Sınır
Tugay Komutanlığı tel örgülerinin yakınında keçilerini otlatan Nazif Yanar,
burada bulduğu cismin patlaması sonucunda ağır yaralanmıştır. Yine 11 Kasım
2010 tarihinde Şırnak İdil'de buldukları cismin patlaması sonucunda bir çocuk
yaşamını yitirmiş, bir çocuk ise ağır yaralanmıştır.
Yine Van Özalp'te 25 Mayıs 2010 tarihinde Mustafa Muğlalı Kışlası
yakınında buldukları patlayıcı madde ile oynayan çocuklardan biri yaşamını
yitirirken, 4 çocuk da yaralanmıştır. Bu olaylar sadece son aylarda yaşanan
birkaç örnektir. Oysaki bu tür olaylar çok daha sık yaşanmaktadır. Geçmiş
yıllarda da bunun çok acı örneğini yaşadık.
Bu tür olayların yaşanmaması için, başta askeri birliklerin
yerleşim merkezlerine uzak yerlere taşınması gerekir. Doğu ve Güney Doğu
Anadolu Bölgesi'nde askeri birlikler şehirlerin merkezlerinde yer almaktadır.
Hatta okulların ve hastanelerin bulunduğu yerlere metrelerce uzaklıkta
bulunmaktadır. Bu tür olayların yaşanmasının en büyük nedenlerinden bir tanesi,
askeri birliklerin yaşam yerlerine olan yakınlıklarıdır.
Yine bu konuda hiçbir denetim ve kontrolün yapılmamış olması, bu
acı olayların yaşanmasına olanak sağlamıştır. Ayrıca meydana gelen hiçbir
olayın yargı önüne çıkmamış olması da bu konuda önlem almaya gereksinim
duyulmamasına neden olmuştur.
Bu tür olayların yaşanmaması ve artık çocukların buldukları
patlayıcı cisimlerle yaşamlarını yitirmemeleri için, mutlak suretle önlem
alınması gerekmektedir. Bu bağlamda, bu konunun derhal araştırılıp, gerekli
önlemlerin tespiti için bir Meclis Araştırma Komisyonu'nun kurulması
gerekmektedir.
3.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek ve 24 milletvekilinin, kayıt dışı istihdam ve işsizlik sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1002)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin en büyük sorunu olan işsizlik her geçen gün artmaktadır.
DİSK-AR raporu, resmi rakamlara göre düştüğü iddia edilen işsizlik rakamlarını
açıklamıştır.
DİSK-AR 2010 Ağustos ayı dönemi (Temmuz, Ağustos, Eylül) istihdam
raporunda, TÜİK'in yüzde 10.6 olarak açıkladığı
işsizlik rakamının aksine, işe başlamaya hazır olup iş aramayanların dâhil
edildiği geniş tanımlı işsizlik rakamıyla bu oranın yüzde 17.3'e, eksik ve
yetersiz istihdam edilenlerle birlikte ise oranın yüzde 20.6'ya ulaştığını
açıklamıştır. Raporda işsizlik oranının hala kriz öncesi düzeyine inmediği,
kriz öncesinden bu yana işsizler ordusuna katılanların sayısının 469 bin kişi
olduğunu belirtilmiştir.
DİSK'in raporuna göre 3 aylık dönemde yaratılan 1 milyon 127 bin
kişilik istihdamın yüzde 34'ü kayıt dışı olarak sisteme dahil
olmuştur. Kayıt dışı çalışanların sayısı son dönemde 10 milyon 383 bine
çıkmıştır. Geçici bir işte çalışanların sayısı 77 bin, eksik ve yetersiz
istihdam edilen gizli işsizlerin sayısı 448 bin, iş aramayıp, çalışmaya
başlamaya hazır olduğu için işsiz sayılmayanların sayısı ise 180 bin artmıştır.
Krizin etkisi ile başlayan kırsala dönüş, Tarımsal istihdamda, 556 binlik
artışla 6 milyon 42 bin kişi olmuştur.
Resmi verilere göre işsiz sayısı 2 milyon 971 bin düzeyindedir.
İşsiz sayısı, kriz öncesiyle karşılaştırıldığında yüzde 19 fazladır.
İşsizlik ile mücadele ederken, kayıt dışı ile mücadelede
unutulmamalıdır. Rapora göre, ekonomisinin yaklaşık yarısının kayıt dışında
olduğu Türkiye, sosyal güvenlikten, gelirler politikasına kadar ciddi bir kriz
yaşamakta, bu krizin faturası da topluma yansımaktadır. 2010 ağustos ayı dönemi
için açıklanan istihdam verilerine göre, kayıt dışı istihdam edilenlerin
sayısının bir önceki yılın aynı dönemine göre 278 bin kişi, kriz öncesine göre
ise 384 bin kişi artarak, 10 milyon 383 bine çıkmıştır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer istihdam
stratejisinin başlıklılarını kamuoyu ile paylaşırken, temel amacın işsizlik
fonundan işverenlere verilen teşviklerin artırılması olduğunu ortaya koymuştur.
Yapılacak düzenlemeler, işsizliğe çare bulamayacağı gibi, işe yeni giren
işçilerin daha fazla sömürülmesine olanak tanıyan düzenlemeler içermektedir.
Çalışan nüfus da işsizlik korkusuyla işverenleri tarafından fazla
mesai ücretleri ödenmeden daha çok çalıştırılmakta, sendikasızlaştırılmakta,
hatta maaşları düşürülmektedir. Bu durum işsizlerin sorunlarının, çalışanları
da etkilediğinin bir kanıtıdır. İşsizlerin sorunlarının çözülmesi, çalışanların
sorunlarının da çözülmesi anlamına gelmektedir.
Bu nedenlerle, kayıt dışı işçi çalıştırılmasının önüne
geçirilmesi, işsizlerin yaşadıkları sorunların tespiti, ortaya çıkarılması ve
çözümlenmesi amacı ile Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104. ve 105.
maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Turgut Dibek (Kırklareli)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3) Akif Ekici (Gaziantep)
4) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
5) Hulusi Güvel (Adana)
6) Gürol Ergin (Muğla)
7) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
8) Selçuk Ayhan (İzmir)
9) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
10) Yaşar Tüzün (Bilecik)
11) Tekin Bingöl (Ankara)
12) Sacid Yıldız (İstanbul)
13) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
14) Ali Koçal (Zonguldak)
15) Tayfur Süner (Antalya)
16) Hüsnü Çöllü (Antalya)
17) Atila Emek (Antalya)
18) Şevket Köse (Adıyaman)
19) Kemal Demirel (Bursa)
20) Gökhan Durgun (Hatay)
21) Abdullah Özer (Bursa)
22) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
23) Ali Arslan (Muğla)
24) Engin Altay (Sinop)
25) Osman Kaptan (Antalya)
4.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 22 milletvekilinin, narenciye üretimindeki ve ihracatındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1003)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Yaş sebze ve meyve üretimi içinde yer alan narenciye üretimimiz,
kendi ihtiyacımızı karşıladığı gibi dış ticaretimiz açısından da önemli bir
ürün gurubumuzu oluşturmaktadır.
Ülkemizin sahip olduğu potansiyelin en iyi şekilde
değerlendirilmesi ve dış pazarlarda rekabet üstünlüğü sağlayarak, aldığı payı
yükseltmesi bakımından başta üretici ve ihracatçıların yaşadığı sorunlar olmak
üzere narenciye sektöründe yaşanan tüm sorunlarının tespit edilerek gerekli
tedbirlerin alınması amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Osman Çakır (Samsun)
3) Kadir Ural (Mersin)
4) Reşat Doğru (Tokat)
5) Hasan Özdemir (Gaziantep)
6) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
7) Mithat Melen (İstanbul)
8) Kürşat Atılgan (Adana)
9) Münir Kutluata (Sakarya)
10) Osman Ertuğrul (Aksaray)
11) Cemaleddin Uslu (Edirne)
12) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
13) Hasan Çalış (Karaman)
14) Yılmaz Tankut (Adana)
15) Recep Taner (Aydın)
16) Mustafa Enöz (Manisa)
17) Beytullah Asil (Eskişehir)
18) Erkan Akçay (Manisa)
19) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
20) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
21) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
22) Alim Işık (Kütahya)
23) Recai Yıldırım (Adana)
Gerekçe:
Başta üreticilerimiz olmak üzere, ürünlerin işlenmesi,
ambalajlanması, nakliyesi ve ihracatı gibi diğer unsurlar da dikkate
alındığında, narenciyenin ülkemiz ekonomisine ve istihdamına oldukça yüksek
miktarlarda katma değer sağlayan büyük bir sektör konumunda olduğu daha
sağlıklı değerlendirilecektir.
Toplam yaş sebze ve meyve ihracatımız içinde narenciye 2009
yılında miktar bazında %43, değer bazında %41 pay almıştır. 2009 yılı
itibarıyla narenciye ihracatımızdan elde edilen döviz gelirimiz yaklaşık 802
milyon dolar olmuştur. Dolayısıyla narenciye, ülkemiz yaş sebze ve meyve
ihracatının da öncüsü konumundadır.
Ancak, en az, 6-7 yıllık bir emek sonrası meyve vermesini sağlayan
ve ürünü 15-20 yıl değiştirme şansı bulamayan narenciye üreticisinin sorunları
AKP iktidarları döneminde artarak büyümektedir. Narenciye ürünlerinden
portakal, mandalina, limon, greyfurt ya maliyetinin altında fiyatla alıcı
bulmakta ya da dalında kalmaktadır. Emek verdiği ürünü maliyetini bile
karşılayacak fiyatta pazarlayamayan çiftçi, ürününü çaresiz şekilde yollara
dökmektedir.
Zararlılar ve hastalıklarla mücadelede kullanılan kimyasalları
içeren teknik talimatların yetersizliği ve ruhsatsız ilaçlar nedeniyle
narenciye ihracatı büyük ölçüde sekteye uğramıştır.
Narenciye sektörüne yönelik bir politika oluşturulamamasının yanı
sıra üretici ve ihracatçıya sağlanan destek ve teşviklerin yetersizliği, iç
pazardaki talebin gerilemesine ve dış pazar payının başka ülkelere kaymasına
sebep olmuştur.
İhracat iadeleri (primler) yetersiz olduğu gibi, ödeme şekli ve
ödeme zamanlamasındaki bilinçsiz yaklaşım üreticiye herhangi bir fayda
sağlamamaktadır.
Diğer taraftan, ürünün işlenmesini sağlayacak modern işleme
tekniklerinin kullanıldığı gerekli nicelik ve nitelikte tesislerin kurulmasının
teşvik edilmemesi, ürünün nakliyesinde karşılaşılan bürokratik engeller, bilinçli
bir üretim ve örgütlenme sağlanamaması, ar-ge çalışmalarına yeterli önemin
verilmemesi, fidan tedariki ve ürün çeşitlendirmesinde yaşanan sorunlar
nedeniyle sektör gelişememiştir.
Bu nedenle, gerek üreticinin hak ettiği geliri elde edebilmesi,
gerekse ihracatçının uluslararası pazarlardaki katı rekabet koşullarında
mücadele edebilmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması gerekmektedir.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- (10/942) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 27/1/2011
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
27.01.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun 27.01.2011 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ayla
Akat Ata
Batman
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 816 ıncı sırasında
yer alan 10/942 Turgut Özal’ın ölümü olmak üzere bazı şüpheli ölüm olaylarının
ve faili meçhul cinayetlerin, araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
görüşülmesinin Genel Kurulun 27.01.2011 Perşembe günlü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Batman Milletvekili Sayın Ayla
Akat Ata.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
AYLA AKAT ATA (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de kamuoyuna mal
olmuş birtakım faili meçhul cinayetlerin araştırılması noktasında, gerek biz
gerek CHP Grubunun defalarca kez vermiş olduğu araştırma önergeleri gündeme
taşındı ama AKP milletvekillerinin oylarıyla ne yazık ki gündeme alınamadı,
reddedildi.
Şimdi, Türkiye’de faili meçhul cinayetlerin araştırılması gibi bir
problem var mıdır, yok mudur? Niye reddedersiniz? Yok
olduğunu düşündüğünüz için reddedersiniz. Ama biz, Barış ve Demokrasi Partisi
olarak bunun geçmişe bir ayna tutmanın temel aracı olacağını düşünüyoruz. Faili
meçhuller bir çıkış noktası olabilir bizler açısından.
Şimdi, ülkemiz açısından bir farklılık var. Dünyanın birçok
ülkesinde, evet, yaşanan katliamlardan sonra, yaşanan faili meçhul
cinayetlerden sonra, yaşanan darbelerden sonra ve iç savaşlardan sonra ve hatta
savaşlardan sonra geçmişe ayna tutacak birtakım çalışmalar yapıldı. Özellikle
Latin Amerika ülkelerinde hakikatleri araştırma komisyonları kuruldu. Şimdi,
biz, ülkemiz gerçeğine baktığımızda, özellikle cumhuriyetin kurulduğu yıllardan
bugüne kadar bu kürsüden de defalarca kez ifade edildi, bizim dışımızdaki
siyasi partiler, hatta iktidar partisi tarafından da ifade edildi, ülkemizde
katliam olarak nitelendirebileceğimiz birtakım hak ihlalleri yaşandı. 5-6 Eylül
olaylarından yola çıkarsınız, Dersim’den, Ağrı’dan, Zilan’dan bihaber olmak
mümkün değildir. Bunların hepsi bu ülkede yaşanmıştır. Şimdi, bu katliamlar
hangi ortamda gerçekleşti? Bu katliamların arkasında yatan zihniyet neydi?
Bunları araştırmak bu Meclisin sorumluluğudur.
Yine, bu ülkede darbeler yaşandı. On yılda bir darbe yaşanan bir
ülke olduğumuzu söylüyoruz. Diğer ülkeler nasıl demokrasiye geçiş süreçlerini
tamamladılar? Darbe süreçleriyle yüzleştiler. “Darbe” dediğimiz şey binlerce,
10 binlerce insanın göz altına alınması demek. 100
binlerce insanın bire bir bundan etkilenmesi demek. Darbe dediğimiz şey ağır
insan hakları ihlalleri demek, belli coğrafyaların insansızlaştırılması demek,
cezaevlerindeki doluluk oranının artması demek. Şimdi, bunlarla da
yüzleşemedik.
Yine, bizim ülkemizde, evet, son otuz yıldır yaşanan bir iç savaş
durumu söz konusu. Peki, bu süreçte yaşanan ağır hak ihlallerini nasıl gözler
önüne sereceğiz? Bu süreçte, az önce ifade ettiğimiz, Sayın Turgut Özal’ın da,
merhum Turgut Özal’ın da ölümü gerçekleşti. Bunu hep beraber araştırırsak belki
hem o darbe yapan zihniyete hem o katliamları gerçekleştiren zihniyete hem de
bu ülkede otuz yıldır akan kana vesile olan ret ve inkâr politikalarına ışık
tutmuş olacağız.
Hakikatleri araştırma komisyonları, evet, geçmişle olan bağı ve
gerçeği açığa çıkarmayı hedefler, topluma bir arada yaşayabileceği bir süreci,
ortak, manevi duyguları da ön plana çıkararak, af değil, bağışlama kültüründen
hareketle bir ön bilgi verir.
Peki, bizim bu komisyonu kurma şansımız yok mudur? Vardır. Şimdi,
biz bir araştırma önergesi verdik. Faili meçhul cinayetlerle ilgili -tek tek de
olabilir, bir araya da getirebiliriz siyasi cinayetlere ilişkin- araştırma
komisyonları oluşturabiliriz. Buna izin verilmiyor. Bu kabul de edilmiyor.
Şimdi, bir noktada bunu anlayabiliriz. İktidar partisi der ki,
ülkenin o kadar ağır sorunları var ki tek tek bunlarla uğraşamayız çünkü bu
ülkede faili meçhul cinayetlerin sayısı ya da olayların sayısı devlet
belgelerine 17 bin küsurlarla girmiş. Tamam, bunu anlayabiliriz. O zaman bir yerde
çıkış noktası bulmamız gerekiyor. Nereden başlayacağız? Evet, yargılama bunun
bir aşaması olabilir. Bakıyoruz bu cinayetlerin yargı önüne taşınması gibi bir
pratik söz konusu olmuş mu? Hayır. Hâlâ bunlar faili meçhul cinayet olarak
durmuşlar.
Peki, bunun dışında, darbe, katliam ya da bu otuz yıllık savaş
sürecinde yaşananlar, ağır insan hakları ihlalleri yargı önüne çıkartılabilmiş
mi? Hayır.
Şimdi, bugün ülkede iki önemli yargılama var, biri Silivri’de
görülüyor, biri Diyarbakır’da JİTEM davasında görülüyor, Cemal Temizöz
yargılanıyor. Şimdi, bakıyoruz orada ne açığa çıktı? Silivri’dekinin
geldiği boyut ortada. Ülkenin yarısı orada yapılan yargılamanın haksız
olduğunu düşünüyor. Bu, bu pratiği sergileyenler için bir artı değildir, bir
eksidir. Peki, Diyarbakır’dakine bakıyoruz. Diyarbakır’da her şeyi göze alarak,
90’lı yıllarda yaşadıkları çok açıkken, yani gözleri önünde insanlar infaz
edilmişken, kardeşlerini, çocuklarını kaybetmişken, köyleri boşaltılmış, evleri
yakılmış, hayvanları diri diri yakılmışken terk edenler, her şeyi göze alarak
savcılıklara, yerel savcılıklara gidip başvurularda bulundular, suç duyurusunda
bulundular.
Peki, şu an gelen aşama nedir? Şu an o insanlar, o tanıklıkları
yapanlar, bu davanın açılmasına vesile olanlar ya da bu dava açıldığında bir
umut taşıyıp gidip savcılıklara başvuranlar tek tek gelip mahkemede
ifadelerinden vazgeçiyorlar, çünkü korunamıyorlar. Niye korunamıyorlar? Çünkü
bu insanların yapılan yargılama ve gözaltına alınan, tutuklanan insan sayısı ne
yazık ki bu yargılamanın sağlıklı yürüyebilmesi için yeterli değil. Bunların
uzantıları, çeteler dışarıda ve bu insan bu ailelerimiz üzerinde baskı
yapıyorlar ve Diyarbakır’daki duruşma, JİTEM davası da bir aklama duruşmasına
dönüşüyor.
Peki, araştırabiliriz. Başka ne olabilirdi? Bu ülke insanın son
otuz yılda neler yaşandığını bilme hakkı yok mudur? Vardır, hem de çok açık bir
şekilde bilme hakkı vardır. Televizyonu açtığında sadece yaşanan çatışmalar ve
verilen kayıplar eksenli bölgede neler yaşandığını bilen insan sayısı bu ülkede
çok fazladır. Sadece çatışma eksenli yansıyoruz haberlere. “Bölgede bir yürüyüş
oldu, çatışma yaşandı, şu kadar insan gözaltına alındı.” işte “Başbakan
protesto edildi, şu kadar insan gözaltına alındı.” Sadece gözaltı haberleriyle
yansıyoruz. Peki, bu insanlar ne yaşadılar, niye sokaktalar diye bir tek yayın
yapılmıyor.
Tabii şunun da hakkını vermemek lazım. İktidar, bunu dizilere havale etti, diziler aracılığıyla kamuoyunu
bilgilendirmeye çalışıyor. Bu da yanlış. O diziler o
coğrafyada yaşanan gerçekliğe de ışık tutmuyor, kenarından, köşesinden bile
geçemiyor. Şunu ifade edelim: Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananlarla ilgili, evet,
bir mesafe katedildi. İnsanlar bunu biliyorlar. Bir toplumsal kabul de var, bir
hoşgörü, bir öngörü de var. Evet, bu aydınlatılmalı, orada yaşananlar bu kadar
ağırsa aydınlatılmalı. Peki, orada yaşananlar başka cezaevlerinde yaşanmadı mı?
Yaşandı, Mamak’ta da yaşandı. Peki, ne oldu? Oradan ülkenin son otuz yılını
etkileyen bir süreç çıkmadı. Diyarbakır Cezaevi’nde, evet, çok ağır insan
hakları ihlalleri yaşandı ama çok büyük bir direniş de yaşandı. Onu
diğerlerinden farklı kılan buydu. Peki, geçmişe ayna tutacağız hep beraber,
buna hazır mıyız, böyle bir komisyon kurmaya hazır mıyız? Türkiye toplumu buna
hazır ama AKP İktidarı hazır değil. AKP İktidarı “değişim”, “dönüşüm” diyerek
Türkiye’de bu kadar kabul gördü. “Değişim”, “dönüşüm” dediği için otuz yıl
sonra insanlar Anayasa’nın değişebilme ihtimalini bu kadar derin bir şekilde
tartıştılar, konuşuyorlar. Evet, çözüm için toplumsal kabul, mutabakat ve çözüm
noktasında ortak irade kesindir, olması gerekendir. Peki, niye bunu doğru
kullanamıyoruz, niye doğru kanalize edemiyoruz, niye Türkiye halklarının
çıkarına kullanmıyoruz? Türkiye halkları zarar görüyorlar, çünkü orada neler
yaşandığını bilmiyorlar.
Bu ülkede 5233 sayılı Yasa’yla -Sayın Bakanım da bilir- birçok
insana para ödendi, süreçten zarar görenlere; hem mağdurlara tazminat ödendi
hem de bunun açığa çıkarmış olduğu tartışmalar da bir şekilde giderildi, çünkü
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde çok dava birikmişti. Yasa çıkarıldı, şimdi o
dosyalar yerellere geldi, komisyonlar kuruldu ama Türkiye kamuoyu hâlâ
bilmiyor, kaç insan evinden alınıp bir daha geri dönemedi, kaç aileye tazminat
ödedi Türkiye? Türkiye kamuoyu hâlâ bilmiyor, cezaevinde kaç insan katledildi,
kaç insana işkence gördüğü için tazminat ödendi? Bunu devlet ödedi. Bakın,
şikâyet dolayısıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurular dolayısıyla
Türkiye mahkûm edilip ceza ödemedi. Kendi iç hukukumuzda bir yasa çıkardık, bu
yasa dolayısıyla vatandaşlar gidip başvuru yaptılar, çok ağır sonuçlar çıktı.
En ağır sonuçlardan biri de bir insan yaşamı için 14 bin lira, 15 bin lira
verilmesiydi. İnsanlar başvuru yaptılar ama Türkiye kamuoyu bilmiyor. Türkiye
kaç insan için yaşamının bedeli karşılığında ailelere para ödedi? Bu insanlar
nerede yaşıyorlar, ülkenin neresinde yaşıyorlar? Madem tazminat ödeyecektiniz,
bu süreçler yüzleşmeden sonra olur. Yüzleşirsiniz, dersiniz ki: “Evet, otuz
yıldır orada bir çatışma ortamı var, şiddet var, iç savaş var, savaş var. Bu
süreçte insanlar zarar gördüler. Doğup büyüdükleri, rüyalarını gördükleri
mekânlardan uzaklaştılar. Çocuklarını, evlatlarını kaybettiler, her şeylerini
kaybettiler ama şimdi ortak vatanda eşit, özgür birliktelik için hâlâ samimi
bir irade ortaya koyuyorlar.” O zaman yapmamız gereken nedir? Türkiye’de
“değişim”, “dönüşüm” deniyorsa, siyasi iktidar bu noktada hâlâ iktidarını
koruyabiliyorsa… En son örneğini 12 Eylülde gördük, 12 Eylül referandumunda da siz
çıkıp “Yüzleşeceğiz.” dediniz, “Geçmişten hesap soracağız.” dediniz. Biz ifade
ettik, “Bütün darbeciler kendilerini korumuştur, o yüzdendir ki hakikat
komisyonları kurulduktan sonra çalışamazlar. Çünkü zaman aşımı vardır, çünkü
kendilerini affedecek yasal düzenlemeleri de yapmışlardır bunlar. Gelin,
bunları, bu uygulamaları da kaldırın.” dedik. “Hayır…” Peki, ortaya çıkan ne?
Sayın Bakan ifade ediyor, Adalet Bakanı: “Ama bakın Türkiye konuşuyor.” Tamam,
Türkiye konuşuyor, biz bunun farkındayız ve Türkiye’deki her kesim konuşuyor.
Madem her kesim konuşuyor, o zaman en önemli adımlardan biri, Parlamentoda
bulunan tüm siyasi temsiliyetlerin ortak kuracağı bir komisyonla geçmişe ayna
tutmak değil midir, siyasi cinayetleri araştırmak değil midir, katliamlara vesile
olan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ata.
AYLA AKAT ATA (Devamla) – Bir dakika vermeyecek misiniz?
BAŞKAN – Hayır, süreniz doldu. Karar aldık, süre bittiği anda
tamam.
AYLA AKAT ATA (Devamla) – Karara yetişememişim Sayın Başkan.
Sanırım anlaşılır olmuştur. Tüm arkadaşları saygıyla selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Grup önerisinin aleyhinde Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
8’inci Cumhurbaşkanımız Rahmetli Turgut Özal, eski Maliye Bakanımız Adnan
Kahveci ve Orgeneral Eşref Bitlis Paşa’mızın ölümleriyle ilgili BDP’nin vermiş
olduğu araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekillerim, Sayın Başkanım; öncelikle şunu söylemek
isterim ki bu araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunmakla birlikte
mutlaka araştırılması gerektiğini söyleyerek sözlerime başlamak istiyorum ama
Meclisin son çalışma dönemine geldiğimiz bugünlerde bu kadar kısa sürede bu
araştırma önergesinin anlamlı olmayacağını ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, rahmetli Turgut Özal, dünyaya yaymış olduğu
enerjisiyle ve birikimiyle “Türkiye’deki sorunları çözmek üzere neler
yapabiliriz?” diye düşündüğünde, rahmetli Maliye Bakanımız Adnan Kahveci’ye ve
Orgeneral Eşref Bitlis’e terör sorunuyla alakalı bir çalışma yapmak ve rapor
hazırlamak üzere talimat veriyor. Bu talimatların arkasından ayrı ayrı raporlar
aldıktan sonra rahmetli Özal, hem Eşref Bitlis’e hem de Maliye Bakanımız Adnan
Kahveci’ye “Bu defa beraber oturun ve birlikte bir rapor hazırlayın.” diyor. Bu
hazırlanacak olan raporun hemen akabinde, on iki gün arayla hem Adnan
Kahveci’yi hem de Orgeneral Eşref Bitlis’i kaybediyoruz. Bu kayıplar, 5 Şubat
1993’te eşiyle birlikte elim bir trafik kazası geçiren Adnan Kahveci ve bir
uçak kazasında kaybettiğimiz Orgeneral Eşref Bitlis ve ne hazindir ki 17 Nisan 1993’te de
Malatya’nın ve Türkiye’nin gururu rahmetli Turgut Özal.
Bu süreç çok manidardır ve mutlaka araştırılması gereken bir
süreçtir. Hiçbir şeyin gizli ve saklı kalmaması gerektiğini düşünüyoruz ama
bunu -tekraren söylemek istiyorum- sürecin darlığı dolayısıyla, Meclisteki
çalışma yoğunluğumuz dolayısıyla ileriki dönemlerde mutlaka araştırmamız
gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle rahmetli
Özal’dan ve yaptıklarından kısaca bahsetmek isterim:
Turgut Özal Türkiye’nin kaderini değiştiren ve “Çağ atlayan
Türkiye.” düşünü zihinlerimize inançla ve yeniden yerleştiren bir devlet
adamıdır, devletini ve milletini kucaklamayı başaran bir siyasetçidir, pek çok
önemli politik figürü bu topraklara kazandırmış, Malatya’mızın bağrından çıkıp
gelmiş ve bir Malatya Milletvekili olarak benim ve tüm Malatyalıların, tüm
Türkiye’nin gururu olmuştur. Berrak, çok
kapsamlı bir düşünür ve önemli bir hamle adamı olarak rahmetli Özal’ı bizler de
hâlâ ilk günkü gibi saygıyla ve minnetle anıyoruz.
Rahmetli Turgut Özal cumhuriyet tarihinde çığır açmış büyük bir
liderdi. Sevenleri elbette ölümü ona yakıştıramadılar.
Rahmetli Adnan Kahveci Türkiye'nin geleceğine büyük hizmetler
yapabilecek deha derecesinde zekâ ve ileri görüşe sahip bir insandı, eşiyle
birlikte feci bir trafik kazasında kaybettik, yakışan bir ölüm olmadı. Yine
rahmetli Eşref Bitlis de aynı şekilde. Sevilen insanlar hakkında böyle hisler
olmasının elbette insani bir tarafı vardır fakat ne mutlu ki biz bu
insanlarımıza öldükten sonra değil, yaşarken de sahip çıktık, binlerce kere
şükür olsun.
Turgut Özal’ın başta olmak üzere diğer şahsiyetlerin ölümlerinin
araştırılmasıyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız zaten bir soruşturma
başlatmış vaziyette ve bu başlatılan soruşturmayı da hep beraber yakinen takip
ediyoruz.
Özal ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, teşebbüs
özgürlüğünden yana oldu, felsefesi, temel dayanağı bu dört nokta oldu. Özal
bunları sağlamadan kalkınmanın da demokrasinin de güvenliğin de
sağlanamayacağına inanıyordu. Turgut Özal bu değişimi en iyi okuyan liderlerden
biri olarak Türkiye'yi yeni uluslararası sisteme hazırladı. Bu bağlamda da
kendini “çağdaş” diye nitelendiren statükocuların her
türlü direnişlerine ve saldırılarına rağmen siyasetten ekonomiye ve dış
politikaya uzanan geniş yelpazede değişimi ana dinamik olarak Türk siyasetinin
merkezine taşımıştır.
Bu bağlamda Turgut Özal değişimi üç özgürlük üzerine inşa
etmiştir: İfade hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti ve serbest teşebbüs olan bu
üç özgürlük aslında Türk demokrasisinin yeniden yapılanmasında ve uluslararası
standartlara ulaşmasında ana referans noktaları olmuştur. Gerçekte bu üç
özgürlük günümüzde çağdaş demokrasilerin yer çekimleri konumundadır. Bu üç
özgürlük bugün için biri diğerine asla feda edilemeyecek kadar kurucu öğeler
durumundadır.
Turgut Özal devlet -toplum- birey ilişkilerinin yeniden
tanımlanmasına aracılık etmiştir. Böylece Türkiye'de kamplaşma ve ideolojiler
geride kalmıştır. Bununla birlikte Türkiye dışa açıldı. Özal özgürlükçü
düşüncesinin temeline bireyin devlet için değil, devletin birey için var olduğu
anlayışını oturttu. Ona göre devlet, özgürlüklerin kurumsallaşması ve
yerleşmesi için araçsal bir mekanizmaydı. Devlet milleti için vardır, milletine
hizmet eder, adam etmez. Ayrıca, Özal’la birlikte değişim, artık, devletin belirli
bir ideolojiyi ve yaşam biçimini dayattığı bir süreç olmaktan çıktı, toplumun
tüm kesimlerini içine alan bir boyut kazandı. Bu bağlamda, Özal değişime direnç
gösteren tüm kesimlere rağmen “İcraatın İçinden” programlarıyla -hepiniz
hatırlayacaksınız, elindeki kalemiyle- bize değişen Türkiye’yi sabırla
anlatmaya devam etti.
Bir başka boyutuyla Özal, 1980 öncesi ideolojik olarak kutuplara
ayrılan düşüncelerin buluşmasına da öncülük etti. Özal, şahsında ve uyguladığı
politikalarda sağ, sol, liberal ve muhafazakâr kesimlerin buluşmasına hizmet
ederek toplumun kaynaşmasına da katkıda bulundu. Dolayısıyla, rahmetli Özal
bütün enerjisini Türkiye’nin dışa açılmasına, küresel dinamiklerle rekabet
edebilmesine, içeride ve dışarıda demokratik kredibilitesinin
yükseltilmesine harcamıştır. Bu bağlamda Özal dış politikada ideolojik değil,
pragmatist ve barışçıl bir yol izlemiştir. Özal, Amerika’da, Avrupa Birliği ve
bölge ülkeleriyle aktif ve çok taraflı dış politika izleyerek Türkiye’nin
ekonomik ve siyasi alanda rekabet gücünün artmasına vesile olmuştur.
Ancak o dönem maalesef Özal’ın vizyonunu
ve enerjisini anlayamadık, yaşarken hakkını teslim edemedik. Hepiniz
hatırlayacaksınız, demokrasiyle, Meclisin yapmış olduğu seçimle
Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne oturduğunda dışarıdan konuşanların hangi cümleleri
sarf ettiğini hepiniz biliyorsunuz. Oysa bugün için Özal’ı anlamanın en büyük
erdemi, kanımca, değişime seyirci kalmak yerine Türkiye’nin değişimine ve
açılımlarına katkıda bulunmaktan geçiyor. İşte, tam da bu
noktada biz AK PARTİ olarak bu değişime ve dönüşüme katkıda bulunacak herkese
sahip çıktığımız gibi, milletin adamlarına, Adnan Menderes’e, Turgut Özal’a,
Adnan Kahvecilere, Orgeneral Eşref Biltis’e de sahip çıkıyoruz ve dün nasıl
onlara sahip çıktıysak, bugün sahip çıkmanın memnuniyetini yaşıyoruz ve ben bu
duygu ve düşüncelerle, demokrasimizin çok önemli mihenk taşlarından biri olan
rahmetli Özal başta olmak üzere, Adnan Kahveci’ye, orgeneral Eşref Bitlis’e bir
kez daha Allah’tan rahmet diliyorum ve BDP’nin vermiş olduğu bu araştırma
önergesinin -bugün, Meclisin zamanının yetersizliğinden dolayı ötelenmesi-
aleyhinde söz almış bulunuyorum ve tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Olmadı, olmadı.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Tam bağlayamadınız, güzel bir konuşma
ama bağlayamadınız.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Grup önerisinin lehinde Muş Milletvekili Sırrı Sakık.
Sayın Sakık, buyurun efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biz de bu
önergeyle ilgili grubumuz adına buradayız. Hepinize saygılar ve sevgiler
sunuyorum.
Evet, yıl 1993, dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref
Bitlis 17 Ocak 1993’te bir uçak kazasında yaşamını kaybediyor. Yine, dönemin
İstanbul Milletvekili Adnan Kahveci, eşi ve çocuklarıyla 5 Şubat 1993’te bir
trafik kazasında yaşamını yitiriyor. Yine aynı yıl, 17 Nisan 1993, 8’inci
Cumhurbaşkanı Turgut Özal yaşamını yitiriyor ve yine aynı yıl içerisinde 33
asker Bingöl’de katlediliyor.
Şimdi, biraz önce burada konuşan Malatya Milletvekili Sevgili
Öznur Çalık rahmetli Özal’la ilgili çok önemli şeyler söyledi, rahmet diledi.
Rahmet yetmiyor, araştıracağız, bulacağız. Bu üç ölüm, kara yıl; ne oldu, nasıl
öldüler, nasıl öldürüldüler? Bu ülkenin geçmişi karanlık.
Sayın Başkan, sevgili parti büyüklerimiz eğer bizi dinlerlerse
mutlu oluruz yani önemli bir şeyi konuşuyoruz, Özal’ı konuşuyoruz. Siz de
onların döneminde bakanlık yaptınız, o partide bulundunuz ve kulak verirseniz
sevinirim.
Şimdi…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Dinliyorlar.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Size yakışmıyor onları savunmak.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Savunmuyorum, hiç kimseyi
savunmuyorum.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Burası bir kahve değil.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bakın, kimse konuşmuyor.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Sırtlarını bize dönmüşler, bir bütün
olarak oturuyorlar ve önemli bir şey konuşuyoruz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Sakık, kimse konuşmuyor,
herkes sizi dinliyor, kimse konuşmuyor.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, o dönemde, Özal… Yıl 1993 ve PKK
tek taraflı bir ateşkes süreci de yaşatıyor ve yeniden çatışma ortamı
olabileceğini… Rahmetli Özal bizi çağırdı, biz bir grup milletvekili olarak
gittik, Köşk’te oturduk, uzun uzun sohbet ettik, “Siz gitmelisiniz, risk
almalısınız. Gidip eğer süreci yani ateşkes sürecini uzatabilirsek bu süreci,
silahı ve çatışmayı gündemden düşürebiliriz ama risklidir, sizi hedef
alabilirler, beni de hedef alabilirler.” dedi. O günkü toplantıda bulunan
arkadaşlarımız, hepsi tanıktır, “Bizi öldürebilirler, sizi de öldürebilirler.
Yanınıza ANAP’tan, DYP’den milletvekillerini alın, Şam’a gidin.” dedi ve biz
bunu yaptık, geldik, ANAP’tan, DYP’den milletvekilleriyle görüştük ama hiçbiri
bizimle o süreci paylaşmadı. Biz, evet, rahmetli Özal’ın önerisi üzerine Şam’a
gittik. Ateşkes süreci başlamıştı ve bir gün sonra -Sayın Talabani de o süreç
içerisindeydi çünkü buradaki görüşmede Sayın Turgut Özal bize “Talabani de sizi
orada bekliyor.” dedi- biz yemekteydik, radyodan bir haber: “Özal öldü.” dedi.
Şimdi, bakın, bu kadar tesadüfler olamaz. Dönemin aktörlerinden
Jandarma Genel Komutanı bir rapor hazırlıyor, Özal’a bir rapor sunuyor, Adnan
Kahveci Özal’a bir rapor sunuyor ve diyorlar ki: “Artık, çatışma süreciyle bu
sorun çözülmez, Türkiye’de kangren olan bir Kürt sorunu var, bunun çözülmesi
gerekir.” ve Eşref Bitlis’in Özal’a sunduğu bir başka rapor var. Bu raporda,
orada görev yapan 28 komutanın buradan nemalandığını ve burada bir rant sağladığını Özal’a sunuyor ve sonrasında, Eşref Bitlis yaşamını
yitiriyor, Özal yaşamını yitiriyor ve Adnan Kahveci, 3 aktör yaşamını
yitiriyor.
Biz o haberi aldığımızda, evet, Sayın Öcalan aynen şunu söyledi:
“Öldürdüler. Göreceksiniz, size de yönelecekler; göreceksiniz, benimle de
ilgili suikast yapacaklar.” Evet, geldik, rahmetli Özal öldü, biz saldırıya
maruz kaldık, bir milletvekili arkadaşımız öldürüldü, buradan, bizim
dokunulmazlıklarımızı kaldırarak, bizi alıp götürdüler, cezaevlerinde uzun süre
kaldık ve yine aynı dönemde, Öcalan’a Şam’da suikast yapıldı. Suikast
yapılmadan önce, suikastı yapanlar, bunu örgütleyenler Çiller ve Güreş ekibiydi
ama aynı Parlamentodan bize haber geldi: “Öcalan’a karşı suikast olacak, aman
haberiniz olsun.” Haberi getiren de bir siyasi partinin önemli bir şahsiyeti ve
bakanlık yapmış bir arkadaşımızdı ve haberi gönderen de bir partinin genel
başkanıydı ve Öcalan oradan ayrıldıktan yarım saat sonra bombalar patladı. O
gün bugündür Kürt sorunu bir türlü çözülmedi ve yıllardır acı dolu yıllar
yaşıyoruz.
Bakın, Oral Çalışlar, Suudi Arabistan’dan döndükten sonra, 27 Mart
2007 tarihinde, Sayın Başbakana “Hrant Dink benim arkadaşım, Hrant Dink benim
meslektaşım. Bunun katillerini bulun.” diyor. Sayın Başbakan ne diyor biliyor
musunuz: “Beni de tehdit ediyorlar, beni de öldürecekler.” diyor ve dönemin
Sabah gazetesi genel yayın yönetmeni, dönüyor, soruyor “Kim sizi tehdit
ediyor?” Bu olay Genelkurmayın 27 Nisan muhtırasından sonra oluyor, diyor ki:
“Siz bunu çok iyi bilirsiniz.” Bakın, Sayın Başbakan bile
“Siz bunu çok iyi bilirsiniz.” diyor ve Sayın Başbakanın da hayatının tehlikede
olduğunu bizzat Sayın Başbakanın ağzından duyuyoruz ve son, önemli bir şey:
İmralı’dan gelen bir notta aynen şöyle söylüyor Öcalan, önemli bir siyasi
aktör, diyor ki: “Ben de burada öldürülebilirim, Başbakanı da öldürebilirler ve
ihtilal de olabilir.” ve Özal da böyle bir süreçte öldürüldü.
Şimdi, bunların hepsi
yılların deneyimi, bunları araştırmak hepimizin görevi ama biz bunları
araştırmak yerine, bunlara çıkıp rahmetler diliyoruz ama gerekeni yapmıyoruz.
Ben istedim ki sevgili arkadaşlarım dinlesin ama kızdılar,
sırtlarını dönüp gittiler. Onların tuzu kuru, onların böyle bir sorunu yok,
onlar bu sorunlarla ilgilenmiyor.
Bakın, Toplumsal Bellek Platformu geliyor, burada, bu faili meçhul
cinayetlerde yakınlarını kaybedenler çıkıp geliyorlar, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna dert yanıyorlar ve ne söylüyorlar?
Özge Mumcu anlatıyor, diyor ki: “Biz anlatırken en çok Zafer Üskül ağlamaya
başladı, o bizden daha çok ağladı.” Peki, ağlayacağınıza gelin, hep birlikte
bir komisyon oluşturalım, bunun gereğini yapalım ve ne diyor? Sonra diyor ki…
Yine Meclis araştırma önergelerini, bu faili meçhul cinayetlerle ilgili önerge
getirdiğimiz için -her zaman da getiriyoruz- Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup
Başkan Vekili Suat Kılıç kalkıp CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza’ya gidiyor,
“Aslında, sizin önergenizi destekleyebilirdik ama bakın, Sırrı Sakık neler
söylüyor, bunun ucu nereye gidebilir?” diyor. Şimdi, demokraside bu kadar çifte
standart olabilir mi? Sırrı Sakık, bu ülkede bütün faili meçhullerde yaşamını
yitiren herkesi kardeş olarak kabul ediyor ve bunların katillerinin bulunmasını
talep ediyor. Siz “3-5 aydının katillerini bulalım.” diyorsunuz ama geri kalan
17.500 kişinin faillerinin bulunmaması için de sürekli önergelerimizi
reddediyorsunuz.
Yine, bakın Öcalan ne diyor? Diyor ki: “Bizim soruşturmalarımızı
sürdüren askerler aynen şöyle söylüyorlardı: ‘Siz eylemsizlik kararı aldınız
–son kitapta bunlar yazılıyor- ama siz savaşı tırmandırmazsanız sizin gücünüz
ortaya çıkmaz, savaş talimatı verin.’ diyor.” Bunu söyleyen kim? Orada o dönem
soruşturmayı yapan yetkililer. İşte, böyle bir ülkede yaşıyoruz, faili
meçhullerin adresleri belli. Onun için, sizi anlamakta da gerçekten zorlanıyoruz
yani bu faili meçhul cinayetlerin mimarları belli, adresleri belli ama siz niye
tepki gösteriyorsunuz, niye reddediyorsunuz, onu anlamakta da zorlanıyorum.
Sizin heykele, içkiye ayırdığınız zamanı faili meçhul cinayetlere…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) - …Özal’ın, Eşref Bitlis’in, Adnan
Kahveci’nin ölümüne ayırsanız, eminim ki bu ülkeye çok büyük katkılarınız olur.
Hepinize teşekkür ediyorum. Önergemize, diliyorum ki olumlu oy
verirsiniz. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Evet Sayın Çalık.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, konuşmacımızın bir
sataşması var.
BAŞKAN – Ben Sayın Sakık’ı dinledim, sadece “Araştırma önergesine
destek verin, rahmet dilemekle yetindiniz.” dedi.
SIRRI SAKIK (Muş) – “Destek verin.” dedim.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Ama, sadece
rahmetle anmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Efendim?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sadece rahmetle anmıyoruz, araştırılmasını
da tabii ki istiyoruz ama seçime üç ay kala zamanda değil.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Desteğinizi bekliyoruz.
BAŞKAN – Sayın Çalık, burada bir sataşma falan yok yani genel
itibarıyla bir konuşma var burada.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan, bunu zamanında yapmış
olsalardı yani geçmiş dönemlerde. Bunca zaman, üç buçuk yıldan beri
Meclisteyiz, dördüncü yılımız geliyor ve…
BAŞKAN – Sayın Çalık, siyasette bu kadar ince konuşmalar falan
olur. Burada bir şey yok yani. O zaman devamlı kürsüye milletvekilleri inip
çıkacaklar.
Teşekkür ederim.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Hayır, biz rahmetle anıyoruz, onlar da
ansınlar rahmetle tabii ki.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – En azından siz destekleyin Öznur
Hanım.
BAŞKAN – Rahmetle anmak, evet, herkesin görevi. Millet rahmetle anıyor, problem yok.
Grup önerisinin aleyhinde, Van Milletvekili İkram Dinçer.
Sayın Dinçer, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İKRAM DİNÇER (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış
ve Demokrasi Partisinin grup önerisi aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu grup önerisinde, Türkiye’ye büyük emekleri
olan, başta rahmetli Turgut Özal’ın ismi geçiyor. Tabii ki ona rahmet dilemeden
geçmek mümkün değil. Ben huzurlarınızda Sayın Özal’a Allah’tan rahmet diliyorum.
Keza, demokrasi şehidi olarak bildiğimiz Adnan Menderes’e Allah’tan rahmet
diliyorum. Öneride ismi geçen merhum Adnan Kahveci’ye Allah’tan rahmet
diliyorum. Yine, Türk ordusunun değerli şahsiyetlerinden merhum Eşref Bitlis’e
Allah’tan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, benden önce Malatya Milletvekilimiz Sayın
Çalık da ifade ettiler, biz elbette ki bir araştırma komisyonunun kurulmasından
yanayız, karşı değiliz ama zaman itibarıyla, bunun bu saatten sonra çok uygun
olmayacağını yüce Meclisimiz çok iyi bilmektedir. Neden? Şurada iki ay
sonrasına kadar belki çalışırız, ondan sonra da 23’üncü Dönem Meclisimizin
görevi bitmiş olacak.
Değerli arkadaşlarım, AK PARTİ iktidarları döneminde Türkiye’de
hemen hemen faili meçhul olay kalmamıştır ve Hükûmetimiz, cesaretle bu
konuların üzerine giderek faillerini elbette ki adaletin önüne çıkarmıştır.
KADİR URAL (Mersin) – Atakent Belediye Başkanını öldürenlerin
hâlen faili bulunamadı Sayın Vekilim. “Faili meçhul cinayetleri çözdük.”
diyorsunuz da, gözünüzü seveyim, yani daha çözülemedi hepsi.
İKRAM DİNÇER (Devamla) - Hemen hemen çözülmeyen kalmadı Sayın
Vekilim.
KADİR URAL (Mersin) – Ha, yani “Çözülmeyen kalmadı hemen hemen.”
diyebilirsiniz de “Hepsini çözdük.” demeyin.
İKRAM DİNÇER (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, tabii ki bu konular
önemli konulardır. Yeri ve zamanı geldiği vakit bu konularla ilgili çalışmalar
da inşallah önümüzdeki dönem yapılacaktır. Şu anda toplumumuzun büyük
ekseriyeti, esnafımız, tüccarımız, mükelleflerimiz, iş adamlarımız, kurumlarımız,
gündemimizde olan torba yasanın bir an evvel yasalaşarak çıkmasını
beklemektedir. Dolayısıyla önümüzde, Meclisimizin gündeminde bu kadar önemli
bir yasa varken elbette ki Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak buna kilitlenmek
durumundayız çünkü toplumun bu konuda büyük bir beklentisi vardır.
Değerli arkadaşlarım, esnaf, tüccar, mükellef, bu borçların
yeniden yapılandırılmasını beklemektedir ve hakikaten bir kısım esnaf ve
tüccarımızın anaparanın çok daha ötesinde, onlarca kat üstünde tahakkuk eden
borçları ödeyemeyecek duruma gelmiş olmalarından dolayı bu kanunun bir an evvel
görüşülmesi ve sonuçta yasalaşması gerekmektedir.
Keza, malumlarınız olduğu üzere, sosyal güvenlikle ilgili konular
var bu torba yasanın içerisinde, askerlik konuları var, belediyelerimizin
alacakları var, organize sanayi bölgelerinin yönetim konuları var. Kısacası,
sulama birlikleri, tarım, turizm, kalkınma ajanslarının alacakları gibi hayati
konular vardır ki inşallah önümüzdeki on-on beş günlük süreçte bunu görüşeceğiz
ve aziz milletimizin istifadesine sunacağız değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, ben, Barış ve Demokrasi Partisinin önergesinin
aleyhinde söz aldım ve neden aleyhinde olduğumu da burada zamanlama açısından
ifade ettim.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm;
Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları
(1/883) (S. Sayısı: 568)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması
ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile benzer
mahiyetteki 59 kanun teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis
Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili
Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25
Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar
Tüzün’ün; Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın; Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in;
Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars Milletvekili Gürcan
Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili
Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın;
Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın; Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1
Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2
Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer
alan 12’nci maddesi kabul edilmişti.
Şimdi birinci bölümde yer alan diğer maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
13’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 13'üncü maddesinin (1) inci fıkrasında yer
alan "% 25'i" ibaresinin "%15'i" şeklinde, "75'i"
ibaresinin "85'i" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Şandır |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Mersin |
Konya |
|
Münir Kutluata |
Mehmet Günal |
Kadir Ural |
|
Sakarya |
Antalya |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 13'üncü Maddesinin 1'inci
fıkrasındaki "safhasından" ibaresinden sonra "kesinleşmiş
davalar dahil" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Sebahat Tuncel |
Nezir Karabaş |
Hasip Kaplan |
|
İstanbul |
Bitlis |
Şırnak |
|
Sırrı Sakık |
Hamit Geylani |
|
|
Muş |
Hakkâri |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan; Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 13'üncü
maddesinin 1'nci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
Harun Öztürk |
Bülent Baratalı |
|
İstanbul |
İzmir |
İzmir |
|
Şevket Köse |
Sacid Yıldız |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Adıyaman |
İstanbul |
Malatya |
(x) 606 S. Sayılı Basmayazı 26/01/2011
tarihli 53’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
"Sigortalı İşten Ayrılış Bildirgesi'ni sigortalılığın sona
ermesini takip eden on gün içinde vermeyen, ancak bu 10 günlük süre içerisinde
aylık prim ve hizmet bildirgesi vermiş olanların, 31.12.2010 tarihine kadar ki
bu eylemlerine idari para cezası uygulanmaz. Uygulanmış olanların takip ve
tahsilinden vazgeçilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Köse konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, dün sabah, açlığa mahkûm olmamak için
ekmek peşinde koşarken Beypazarı’nda ekmek uğruna şehit olan, ekmek şehidi
mevsimlik tarım işçilerini rahmetle anıyorum.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet “Kriz Türkiye’yi teğet geçti.”
demesine rağmen, gerçeğin tam tersi olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Esnaftan
emekliye, öğrenciden memura, ev hanımından çiftçiye kadar ülkemizdeki bir grup
hariç herkes krizden nasibini almıştır. Krizin bu denli derinden hissedildiği
ülkemizde, halkımızın borçlarını ödemesi konusunda sorun yaşaması elbette
normaldir. Şimdi size sormak istiyorum: Evine ekmek götüremeyen, siftahsız
kepenk indiren esnaf sosyal güvenlik ödemesini nasıl yapacaktır?
Değerli milletvekilleri, dün 12 yurttaşımız günlük 25 lira için
canından oldu, neden? Çünkü kriz onları teğet geçmedi de ondan. Çünkü onlar
topraklarını bırakıp, dükkânlarını kapatıp mevsimlik tarım işçisi oldular.
Bakınız, mazot 3 lirayı geçti, gübre ateş pahası. Peki, çiftçiye verilen
destek yeterli mi? Elbette hayır. Şimdi, sormak lazım: Bu durumda çiftçi
tarımsal sulamada kullandığı elektrik borcunu nasıl ödeyecek? Çiftçi borcunu
zaten ödeyemedi, hacizlik oldu, sonrasında da mevsimlik tarım işçisi konumuna
geldi.
Sayın milletvekilleri, bu konuda, bu kürsüde Adıyaman ilini hep
örnek veriyorum çünkü AKP İktidarı Adıyaman’da tütünü öldürdü, Tekeli kapattı,
Adıyaman’ı teşvikte geriye attı, esnafa ve çiftçiye yeterince destek vermedi ve
bunun sonucunda Adıyaman’ın çoğu mevsimlik tarım işçisi oldu. Hiç şüphesiz
Adıyaman gibi, ülkemizde çok sayıda başka illerimiz de vardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; işte, Hükûmet ülkemizin
ekonomisini ne yazık ki bu hâle getirdi, şimdi de iktidar “Ödemelerini
yapamayanları affediyorum.” diyor. Şunu da hemen belirtmek istiyorum: Biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak getirilen bu affa karşı değiliz, tam tersi,
destekçisiyiz. Halkın ödemelerinde sorun yaşaması söz konusu olduysa, böyle bir
affa ihtiyaç varsa elbette ki af çıkarılmalıdır, biz de Cumhuriyet Halk Partisi
olarak destekleriz ancak bu konuda iki temel sorun bulunmaktadır:
İlk sorun, düzenli ödemelerini yapan yurttaşlarımızın mağdur
konuma getirilmesidir. Yani zamanında ödemesini yapmış, kıt kanaat geçinmesine
rağmen borcunu ödemiş yurttaşlarımız bu yasayla cezalandırılmaktadır. Bu
yasayla, mesela indirimler, taksitlendirmeler ve oranların azaltılması gibi
çeşitli yöntemlerle ödemelerini zamanında yapmış yurttaşlarımıza kolaylık
sağlanmalıdır.
İkinci sorun ise afların gelenek hâline getirilmemesidir. Afların
gelenek ve alışkanlık hâline getirilmesi ekonominin dengesini bozar, bunun
içinse Hükûmetin iyi bir ekonomi politikası uygulaması gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP İktidarı döneminde
vergiler çok yüksek ve adaletsizdir, çiftçiye verilen destek yetersizdir, esnaf
ve sanayicinin ödediği primler haddinden fazla yüksektir; esnaf ve sanayici zor
durumda, ayakta duramıyor; emeklinin intibak yasası hâlâ çıkarılmadı ve maaşı
düşüktür, emekli geçinemiyor. Durum böyle olunca iktidar sürekli af çıkarıyor.
Sürekli af çıkarmamak için halkın lehinde genel düzenlemeler yapmak gerekiyor.
Bu anlamda biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Hükûmete sürekli uyarımızı
yaptık. Bu konuda bakınız neler söylemişiz:
1) Halk zor durumda. Vergi istisnaları ve muafiyetlerini
genişletin, dedik.
2) Vergiler adaletsiz, dolaylı vergilerin payını azaltıp doğrudan
vergi payını artırın, dedik.
3) Çiftçinin tarımsal sulamada ödediği elektrik tarifesini
düşürün, dedik.
4) Çiftçiye verdiğiniz destek oranlarını artırın, dedik.
5) Esnafa daha çok destek sunun, dedik.
6) Sanayiciyi dinleyerek teşvik paketi hazırlayın, dedik.
7) Taşeron işçiliğini kaldırın, dedik.
8) Sosyal güvenlik primleri çok yüksek, bunları indirin, dedik.
9) Emekliler için intibak yasası çıkarın ve aylıklarını yükseltin,
dedik.
Bunların hepsini Hükûmete söyledik ama Hükûmet bunlara kulaklarını
tıkadı, önerilerimizi görmezden geldi. Bu düzenlemeler yapılsaydı halkımız
ödemelerini belki de rahatça yapabilecekti. Ekonomik krize karşı önlem alınmış
olurdu belki bu konuda. Hükûmet sesimize kulak verseydi, belki de affa gerek
kalmazdı.
Verdiğimiz önergenin kabul edilmesini diler, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 13'üncü Maddesinin 1'inci
fıkrasındaki "safhasından" ibaresinden sonra "kesinleşmiş
davalar dahil" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Hamit
Geylani (Hakkâri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Geylani, buyurun.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
anılan önerge üzerine grubum adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, torba yasaları, sistemlerin ve hükûmetlerin
yumuşak karnıdır, bir oldubitti kültürüdür. Onun için, torba yasasından önce bu
sistemin ve onun son hamisi konumundaki AKP Hükûmetinin hukuksuzluklarla dolu
torbasına bakmak gerekir çünkü torba yasalarını görüştüğümüz bugün, sistemin
torbasında binlerce hukuksuzluklar, insan hakları ihlalleri, faili belli ama
yargılamasız kalan cinayetler ve çuvallar dolusu cinayet plan kanıtları
görülüyor.
Bakınız, dün Genel Kurulda Mutki’de sızlayan kemiklerin cinayet
kazılarını görüştük. Bakınız, bugün de Van özel yetkili Cumhuriyet Savcılığı
tarafından, 1994 tarihinde Şemdinli’nin Ormancık köyünde katledilen 12
yurttaşın Şemdinli Derecik Taburu’nun yerleşkesinde topluca gömülen
cesetlerinin tespiti için, olayı yaşayan o dönemin askerinin tanıklığında kazı
yapılmaktadır. Bu dramlar karşısında insan haklarından, demokrasiden, toplumsal
barıştan ve etik siyasetten yana olan tüm demokrasi güçlerini, domuz bağlarıyla
bağlı bu torbaların bağlarını çözmeye ve torbaların derinliğinde saklanan tüm
kirli işleri açığa çıkarmaya çağırıyoruz. Ayrıca, bu gerçekleri açığa çıkaracak
hakikat komisyonunun kurulmasına saçma gerekçelerle karşı koyanlar tarihe de
halka da hesap vereceklerdir. Çünkü doğrular herkesi bağlar. Muhaliflerin
doğruları üzerinde gerçekleri saklamak kimseye bir şey kazandırmaz ve kim
doğruları söylüyorsa o kişi, kurum ve kuruluşlar da saygındırlar, gerçekler de
ortadadır. Sistemin torbasını deştikçe yaşamın her alanına ilişkin kirlenmiş ve
kokuşmuş siyaset planları ve toprağın altından savaş aygıtları fışkırıyor.
Değerli milletvekilleri, birkaç çifte standarttan da söz etmek
gerekiyor. Bakınız, referandumda yüzde 95 oranında, Anayasa aldatmacasını
boykot eden 55 bin Yüksekovalı yurttaşa 1 milyon 211 TL ceza kesilmiştir; her
ne kadar görüştüğümüz bu torba yasasının 1’inci maddesinin (b) bendinde af
kapsamına giriyorsa da sistemin hak, hukuk ve eşitlik anlayışını değiştirmiyor.
Onun için burada altını çizerek vurgulama gereğini duydum çünkü tüm çağcıl
hukuk normlarından boşaltılmış, Türkiye’deki darbe kanuniliğinin özü, mantığı,
duruşu budur, Yüksekova örneğindedir. Yeni bir çifte standartla bu zorbalığı da
sadece Yüksekova halkına dayatmanın anlamı da çokça derinlerde saklıdır ama
Yüksekova halkı hiçbir zorbalığa bugüne değin boyun eğmedi ve bundan böyle de
eğmeyecektir.
Bir çifte standart daha da yargıdan: İdamla yargılanan Hizbullah
tutukluları yargının siyasallaştığı odakta mevcut yasaları bile arkadan, yandan
dolanarak tahliye edildiler. Ondan sonra da, tahliye et, bir hafta sonra da
müebbet cezaları onayla. Kimi kandıracaksınız? Kim buna “tarafsız hukuk”
diyebilir? Ama öte taraftan Barış ve Demokrasi Partisinden halkın özgür
iradesiyle seçilenler için sadece Kürt olduklarından dolayı bütün tahliye
talepleri reddediliyor. Bu yasalılık sendromu üzerine
Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu bir karar başta Yargıtaya, tüm
yargı birimlerine ve siyaset erkine bir hukuk ve insan hakları dersidir.
Kararın özeti şu: “Sanıklar Türkçe bildikleri hâlde ana dilleriyle ifade
vermelerinin önünde hiçbir yasal engel yoktur. Hiçbir mahkeme kararıyla da
ifadenin hangi dille verileceği konusunda bir karar verilemez.” diyor. Bu
kararın bütün yargı kurumları, siyaset erki tarafından demokratik bir anlayışla
algılanmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Geylani, teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, karar yeter
sayısı…
BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.34
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesi üzerinde
verilen Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
13'üncü maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan "%25'i" ibaresinin
"%15'i" şeklinde, "75'i" ibaresinin "85'i"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Yalçın konuşacak efendim.
BAŞKAN – Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçın.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
görüşülen tasarının 13’üncü maddesi üzerindeki önergemiz üzerine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, uzun zamandır kamuoyunda büyük
beklentiler oluşturan bir tasarıyı görüşüyoruz. Her şeyden evvel bu tasarının
hazırlanış biçimine ilişkin ciddi eleştirilerimiz olduğunu ifade etmeliyim.
Değerli milletvekilleri, önergemizle, kamu alacakları bakımından
idari para cezalarının yüzde 25’inin ödenmesi hâlinde kalan kısımlarının
fer’ileri ile beraber ödenmeyeceğine ilişkin bir önerge. Biz önergemizde bu
”yüzde 25” olan ibarenin yüzde 15’e indirilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Bu
önergeyle belki daha uygulanabilir hâle getirmek amaçlanmaktadır, fakat değerli
milletvekilleri…
Sayın Başkanım, salonda çok ciddi bir uğultu var. Bir ikaz etmeniz
mümkün müdür acaba?
BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen… Sayın milletvekilleri…
Buyurun.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Sayın Başkanım, siz oldukça tecrübeli de
bir Meclis Başkan Vekilimizsiniz. Öncelikle bir hususu sizlerle paylaşmak
istiyorum. Burada, zannediyorum, çok sayıda, belki 200’den daha çok kanunda
değişiklik getiren, birbiriyle alakasız konuları bir torbaya döndüren bir yasa
tasarısını görüşüyoruz ve bunu bir temel kanun olarak görüşüyoruz. Hepimizin uymakla mükellef olduğu, uyulup uyulmadığının kontrolüyle
de sizin mükellef olduğunuz bir husus temel kanun esprisi, İç Tüzük’ümüzün
91’inci maddesinde “Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı
olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri içermesi; kişisel veya toplumsal
yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendirmesi; kendi alanındaki özel kanunların
dayandığı temel kavramları göstermesi, özel kanunlar arasında uygulamada ahenk
sağlaması, düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların
korunması zorunluluğunun bulunması; önceki yasalaşma evrelerinde de özel
görüşme ve oylama usulüne bağlı tutulması gibi özellikleri taşıyan kanunları…”
Değerli Başkanım, bu görüştüğümüz kanun tasarısını, siz, burada
hepimizin uymakla mükellef olduğu İç Tüzük’ün temel kanunlarla ilgili
maddesinin neresine sığdırabiliyorsunuz? İç Tüzük’e aykırı, hukuk yapma
tekniğine aykırı böyle bir kanun tasarısının burada temel kanun olarak
görüşülmesine nasıl müsaade edebiliyorsunuz? Aynı espriyi daha önce de görevi
kötüye kullanma suçlarının cezalandırılmasının indirilmesinde yaşadık yani 10
küsur maddelik bir kanun teklifinin şuraya temel kanun olarak getirilmesine
müsaade ettiniz. Ben özellikle Meclis Başkanlığımızın bu hususta daha titiz
davranması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu Meclis… Her şeyden önce, devlet
dediğimiz organizasyon bir ritüeller topluluğudur
aslına bakarsanız. Biz bu Mecliste birtakım fason önergelerle
milletvekillerimizin konuşmasını engellersek, temel kanun mantığına, içeriğine,
maddesine hiçbir şekilde uymayan bir kanunun, bir maddeler topluluğunun burada
temel kanun olarak görüşülmesini sağlarsak milletimizden hangi hakla hukuka
uymasını bekleyeceğiz? Önce, Meclis kendi kanununa, kendi iç hukukuna uyup, bütün
milletimize iyi örnek olmalı değil midir?
Sayın Başkanım, bundan sonra, bundan sonraki süreçte özellikle
Meclis Başkanlığımızdan bu konuda daha hassas olmasını beklediğimizi ifade
etmek istiyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, elbette bu kanun ciddi bir
beklenti oluşturdu kamuoyunda. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
kanundan bir tek kişi bile faydalanacak olsa o sorumluluğu taşıyacak anlayış
içerisindeyiz. Fakat sesleri çok çıkmıyor diye, bir topluluk olamıyorlar, bir
sosyal birliktelik sağlayamıyorlar diye sürekli bu millete karşı, bu devlete
karşı, yasalara karşı sorumluluklarını yerine getiren insanları cezalandırma
anlayışında olmaya ne kadar daha devam edeceğiz? Bu anlayış, bu mantık doğru
değil. Her birkaç yılda bir farklı alanlarda çıkarılacak aflar Türk toplumunda
yasaya, Meclise, hukuka olan inancı azaltmakta ve insanlar nasılsa af çıkacak
düşüncesiyle yükümlülüklerini yerine getirmemektedir. Onun için, bu kanunları
çıkarırken çok daha titiz düşünme sorumluluğu içerisinde olmamız gerektiğini
ifade ediyorum.
Ayrıca, Sayın Bakana özellikle bir hususu ifade etmek istiyorum:
2004 yılından kalan Karadeniz Bölgesi’nin don hasar paraları…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yalçın, beni bağışlayın, çünkü gündem başladıktan
sonra hiç kimseye vermedim. Onun için… Teşekkür ederim.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Tamam efendim.
Sayın Bakan, 2004’ten kalan don hasar paraları ödenemez hâle
geldi. Ordu’da üreticiler bunu bekliyor. Şu kanun içerisine bunu da ilave
edelim. Bütün Karadeniz halkı bunu bekliyor. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalçın.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
14’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
14’üncü maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan “ikinci ayın” ibarelerinin “üçüncü
ayın” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Şandır |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Mersin |
Konya |
|
Münir Kutluata |
Mehmet Günal |
Kadir Ural |
|
Sakarya |
Antalya |
Mersin |
|
|
Alim Işık |
|
|
|
Kütahya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 14’üncü Maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Sebahat Tuncel |
M. Nezir Karabaş |
Hasip Kaplan |
|
İstanbul |
Bitlis |
Şırnak |
|
Hamit Geylani |
Sırrı Sakık |
|
|
Hakkâri |
Muş |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu madde ile inşaat şirketlerinin ödemekle yükümlü %20
inşaat işçilik priminin ödenmemesi konusunda teşvikte bulunulmuştur.
Dolayısıyla işçiler aleyhine, işveren lehine bir düzenleme yaparak adil olmayan
bir uygulamanın getirilmesi söz konusudur. Sermaye sahiplerinin işçi primlerine
yönelik vergi ödeme kolaylığının yapılması sadece bu yöndeki adaletsiz vergi
kaçırmalarının teşvik edilmesi anlamına gelecektir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
14’üncü maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan “ikinci ayın” ibarelerinin
“üçüncü ayın” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü
maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu
konudaki görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Tabii, kamuoyunda “torba yasa” olarak kabul gören ve bu ifadeyle
anılmaya başlayan bu tasarı, birçok kesimde beklentiler yaratırken bazı kesimlerin
de umutlarını maalesef suya düşürmüş bir yasa olarak tarihe geçecektir. Aslında
torba yasa olarak görüşülen bu yasanın -toplam yedi yüz altmış sekiz sayfalık
bir metinden oluşan- âdeta, bir “çuval yasası” olarak tanımlanması bence daha
doğru olacaktır.
KADİR URAL (Mersin) – Harar, harar…
ALİM IŞIK (Devamla) -
Çünkü, yirmi-yirmi beş maddelik bir tasarıyla gündeme gelip bugün karşımıza
toplam iki yüz yirmi dört birbiriyle ilişkisiz maddeden oluşan bu yasa,
herhâlde “çuval yasası” olarak tanımlanırsa daha doğru bir ifade olacaktır diye
düşünüyorum.
Tabii, maddelerde dün saygıdeğer milletvekilleri de bahsettiler. Kanun tekniği açısından kabul edilemeyecek birçok yanlışlıklar
olduğu gibi, bugün bu görüştüğümüz 14’üncü maddeye de baktığımızda, bir
paragrafın iki cümleden oluşan, cümlenin birisininse on satırlık bir cümle
olduğunu gördüğünüzde hakikaten alelacele, âdeta yangından mal kaçırırcasına,
yaklaşan seçim öncesinde kamuoyunun dikkatine getirilen bu yasanın herhâlde
unutulmayacak bir yasa olduğunu ifade etmeden geçemeyeceğim.
Tabii ki bu vesileyle birkaç konuyu da, maddeyle ilgili olan
birkaç konuyu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Özellikle
işveren ve işçi kesiminin temel yasası niteliğinde olan ve bu alanda temel
düzenlemeler getirilen 4857 sayılı İş Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu gibi temel
kanunlarda köklü değişiklikler getiren ve piyasayı etkileyecek bu
düzenlemelerde işveren ve işçi konfederasyonlarıyla ilgili sivil toplum
kuruluşlarının görüşleri alınmış mıdır? Bu örgütler sürece dâhil
edilmişler midir, edildiyse sürecin hangi aşamasında ne gibi katkıları
olmuştur? Yoksa bu yasal düzenleme Hükûmetin sayın bakanlarının ve Sayın
Başbakanın kendi görüşleriyle ve seçime yönelik olarak idare tarafından resen
öngörülmüş bir tasarı mıdır? Keşke birçok temel yasada düzenleme yapan bu
tasarı konularına göre ayrılıp birkaç ihtisas komisyonunda detaylı bir şekilde
tartışıldıktan sonra bu yüce Meclisin gündemine getirilmiş olsaydı, herhâlde
çok daha yerinde olacak bazı tartışmaları beraber yapabilirdik. Ancak maalesef
bu sorularımın hiçbirisinin yerine getirilmediğini ve cevabın sizler tarafından
da çok iyi bilindiğini hepiniz bilmektesiniz.
Değerli milletvekilleri, tasarının 14’üncü maddesinin
1’inci fıkrasında geçen iki aylık sürenin üç aylık bir süreye çıkartılmasını
öngören önergemiz, aslında tasarıyı içeriği itibarıyla olumlu bulmamızla
beraber, sürenin yetersizliği nedeniyle Genel Kurul tarafından makul bir teklif
olarak öngörülecek önerge olmasına rağmen, gerek Komisyon yetkilisinin gerekse
Sayın Bakanın “hayır” demesinden sonra, biliyorum ki sizler tarafından da kabul
edilmeyecek. Ancak, uygulamada çıkabilecek
birçok yanlışın önlenmesi açısından makul bir sürenin olması gerektiğini ve bu
sürenin de üç aydan az olmamasını düşünüyoruz.
Diğer taraftan, bu vesileyle, bu maddenin düzenlediği,
bitirilmiş özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin ön
değerlendirme, araştırma ve tespit aşamasında olan eksik işçilik prim
tutarlarının ilgili kurum tarafından resen tahakkuku aşamasında, piyasada büyük
aktörlerin yer aldığı ve canlı olan inşaat sektöründe düşük bütçeli
vatandaşlarımız ve özellikle de memurlarımız için konut sağlayan yapı
kooperatifleri bazı haksız muamelelere maruz kalmaktadırlar. İnşaatın kabasını topladığı aidatlarla bitirdikten sonra iç
dekorasyon ve ince inşaat aşamasında üyeler tarafından bitirilen inşaatların,
maalesef iskân alım aşamasında…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) –
…geriye dönük borçlarla karşılaşıldığını ve bunun da mutlaka bu kapsamda
düzenleme içine alınması gerektiğini de ifade ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
15’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "...dörtten fazla
olmayanların" ve "sekizden fazla olmayanların" ifadelerinin
"altıdan fazla olmayanların" ve "on ikiden fazla
olmayanların" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Sebahat Tuncel |
M. Nezir Karabaş |
Hasip Kaplan |
|
İstanbul |
Bitlis |
Şırnak |
|
Sırrı Sakık |
Hamit Geylani |
|
|
Muş |
Hakkâri |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 15'inci
maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan "yapılandırmaları oniki taksite
kadar yapılmış olanların, ödenmemiş taksit sayısı dörtten fazla olmayanların;
yapılandırmaları yirmidört taksite kadar yapılmış olanların, ödenmemiş taksit
sayısı sekizden fazla olmayanların" ibarelerinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Şandır |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Mersin |
Konya |
|
Kadir Ural |
Mehmet Günal |
Münir Kutluata |
|
Mersin |
Antalya |
Sakarya |
|
|
Cemaleddin Uslu |
|
|
|
Edirne |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 15 inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Mustafa Özyürek |
Şevket Köse |
|
İzmir |
İstanbul |
Adıyaman |
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Akif Ekici |
Bülent Baratalı |
|
Malatya |
Gaziantep |
İzmir |
|
Bayram Meral |
Ali Rıza Öztürk
|
|
|
İstanbul |
Mersin |
|
" (1) Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçları 5510
sayılı Kanunun geçici 24 üncü veya geçici 25 inci maddeleri uyarınca yeniden
yapılandırıldığı halde, taksit ödeme yükümlülüklerini yerine getirmemiş olmaları
nedeniyle yeniden yapılandırma haklarını kaybetmiş olanlar, bu Kanunun
yayımlandığı tarihi izleyen dördüncü ayın sonuna kadar yazılı olarak
başvurmaları halinde, bozulmuş olan yeniden yapılandırma anlaşmaları anılan
kanun hükümleri uyarınca yapılmış olan başvuru tarihi ve taksitlendirme süresi
dikkate alınarak ihya edilir."
"(3) İhya veya mahsup işlemleri sonucunda süresi
içinde ödenmediği veya eksik ödendiği anlaşılan taksit tutarlarının tamamının,
ödeme süresinin sona erdiği tarihten ödemenin yapılacağı tarihe kadar her ay
için TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarla
birlikte bu maddeye göre yapılan başvuru tarihini izleyen altıncı ayın sonuna
kadar ödenmesi halinde ilgili kanunda öngörülen yeniden yapılandırma
hükümlerinden yararlanılır. Bu fıkrada
belirtilen ödeme yükümlülüklerinin söz konusu altı aylık süre içinde tam olarak
yerine getirilmemesi halinde yeniden yapılandırma hakkı kaybedilir ve
yapılandırma işlemleri iptal edilir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Öztürk,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin çuval kanun tasarısı
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu çuval kanun tasarısı, aslında kamuoyunda, gerçekten kamuya
borçlu olanların, borçları yeniden yapılandırılacak olan kişilerin
beklentilerini karşılamaya yönelik olarak getirilmiş ancak burada herkesin
beklentisi ne yazık ki karşılanamamıştır. Örneğin, tarım kredi kooperatiflerine
borcu olan çiftçilerimiz vardır. Bu çiftçilerimizin tarım kredi kooperatifine
olan borçları, Cumhuriyet Halk Partili Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin
itirazlarına rağmen ve verdikleri önergelere rağmen iktidar partisi AKP
tarafından dikkate alınmamıştır.
Yine başka bir beklenti de kamuoyunda öteden beri bilindiği üzere,
kamuoyunda karşılıksız çek mağdurları olarak bilinen kişilerin uğradıkları
mağduriyetlerin giderilmesine yönelik bir beklentidir. Kamuoyunda aslında bu
konuda çok ciddi bir beklenti vardır, yıllardan beri bu beklenti devam
etmektedir. Bu beklentiyi karşılamak için 5941 sayılı Çek Kanunu çıkarılmış
ancak bu Çek Kanunu kamuoyundaki bu mağduriyeti giderememiştir, gideremeyeceği
zaten belliydi. Bu konuda da yine Cumhuriyet Halk Partili Plan ve Bütçe
Komisyonu üyeleri, adli para cezalarının idari para cezasına çevrilerek yeniden
yapılandırılmasını öngören önergeler vermişler ve bu önergeler reddedilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, daha geçen hafta burada Türk Ticaret
Kanunu’nu biz görüştük, yasalaştırdık. Türk Ticaret Kanunu’nun 780-823’üncü
maddeleri arasında çek kırk dört madde hâlinde düzenlenmiştir. Türk Ticaret
Kanunu’nda salt bir ödeme aracı olarak öngörülen ve salt bir özel hukuk argümanı olan çeke, 5941 sayılı Çek Kanunu’yla kendisinden
beklenmeyecek büyük yükler yüklenmiştir.
Değerli milletvekilleri, gerçekten kamuoyunda karşılıksız çek
keşide etme fiilinden hapse giren ve bu nedenle aileleri mağdur olan insanların
sorunu büyüktür. Aslında, karşılıksız çek keşide etme fiilinin suç olarak
düzenlenmesi ve bir ceza yaptırımına bağlanmasının en önemli sonucu karşılıksız
çek olgusunu azaltmamıştır, aksine daha da artırmıştır. Karşılıksız
çek olayının Türkiye’de artmasının temel nedeni, karşılıksız çek keşidesinin
suç olmadığı yönünde olduğu dönemlerde çek alelade bir ödeme aracı olarak kabul
edilmiş ve ödemelerin çekle yapılmasını kabul edip etmemekte çok özenli
davranan hamil, çekin bir ceza yaptırımıyla karşılandığı dönemde ceza
yaptırımının yarattığı yapay güven ortamına dayanarak çeki almakta yeterli
özeni göstermemiştir ve bu nedenle ceza yaptırımının yarattığı yapay ortam
nedeniyle gerçekten kötü niyetli keşideciler tarafından daha aldatılabilir hâle
gelmiştir. Bu da çekin işlevsel olarak bononun yerini almasını, bir
ödeme aracı değil kredi aracı olarak kullanılması sonucunu doğurmuştur.
5941 sayılı Çek Kanunu, çeki özellikle bononun yerine ikame eden
uygulamayı daha da pekiştirmiştir. Çünkü ceza yaptırımı, hamillerin çeki bono
ve poliçeye nazaran daha güvenilir bir senet olarak görmeye devam etmelerini
sağlamış, esasen yaptıkları vadeli alışverişlerde bono almaları gerekirken onun
yerine en azından ceza yaptırımı bulunduğu nedeniyle nispeten daha güvenli
gördükleri çeki almayı tercih etmişlerdir. Oysa uygulamada işlevsel bakımdan
ileri vadeli çekle senet arasında hiçbir farkın olmadığı, aynı fonksiyonu
gördükleri açıktır. İleri keşide tarihli çeki alan hamil de çeki aldığı tarihte
çekin karşılığının bulunmadığını bilmektedir, çekin üzerinde yazılı tarihte
keşidecinin borcunu ödeyeceği umudunu taşımaktadır dolayısıyla çeki bono
vasfında kabul ederek almıştır.
Bu durumda karşılıksız çek keşide etme suçundan dolayı mağdur
edilen binlerce ailenin, milyonlarca kişinin sorunlarının çözülmesi bu kanun
tasarısı içerisinde mümkünken, iktidar partisi Adalet ve Kalkınma Partisinin bu
sorunu görmezlikten gelerek bu sorunun çözümüne yönelik taleplerini
reddetmesini anlamak mümkün değildir. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu
konuda 17’nci madde üzerinde tekrar önerge vereceğiz.
Umut ediyorum ve diliyorum ki iktidar partisi Adalet ve Kalkınma
Partisi bu önergemize destek verir ve bu çekçilerin sorunları da çözülür diye
düşünüyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
15'inci maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan "yapılandırmaları oniki
taksite kadar yapılmış olanların, ödenmemiş taksit sayısı dörtten fazla
olmayanların; yapılandırmaları yirmidört taksite kadar yapılmış olanların,
ödenmemiş taksit sayısı sekizden fazla olmayanların" ibarelerinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Cemaleddin Bey, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesi üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu madde 5510 sayılı Kanun’un geçici 24
veya 25’inci maddelerine göre borçlarını yeniden yapılandıran ancak
yapılandırma koşullarına uymayanlara anılan maddelerden yeniden yararlanma
hakkı getirmektedir. Ancak bu hak, söz konusu maddelere göre, on iki taksitten
yararlananlardan en çok dört taksit aksatanlar ile yirmi dört taksitten
yararlananlardan en çok sekiz taksit aksatanlara tanınmaktadır, daha fazla
taksit aksatanların yeniden yapılandırmadan yararlandırılmamaları, bunların
sorunlarının ileriye taşınması anlamına gelmektedir. O nedenle, aksatılan
taksit sayısı dikkate alınmadan söz konusu borçluların tamamının anılan kanuna
göre yeniden yapılandırmalarının ihya edilmesi uygun olacaktır. Verdiğimiz
önerge bu anlamdadır. Dolayısıyla bunun kabul edilmesi önem teşkil etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir diğer husus, bu maddenin yazım
diliyle alakalıdır. Bakınız, 3’üncü fıkrasında: “İhya veya mahsup işlemleri
sonucunda süresi içinde ödenmediği veya eksik ödendiği anlaşılan taksit
tutarlarının tamamının, ödeme süresinin sona erdiği tarihten ödemenin
yapılacağı tarihe kadar her ay için Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak bir
önceki aya ait Türk Lirası cinsinden iskontolu ihraç edilen Devlet iç borçlanma
senetlerinin aylık ortalama faiz oranına bir puan eklenmek suretiyle bulunacak
faiz oranının bileşik bazda uygulanması sonucunda
hesaplanacak faiz tutarıyla birlikte bu maddeye göre yapılan başvuru tarihini
izleyen üçüncü ayın sonuna kadar ödenmesi hâlinde ilgili Kanunda öngörülen
yeniden yapılandırma hükümlerinden yararlanılır.” Gerçekten
çok ağdalı ve borçlu tarafından anlaşılması güç bir ifade. Dolayısıyla,
bunun herhangi bir borçlu tarafından kendi adına ne kadar borcum var diye
bilinmesi de mümkün değil bu şartlarda. Dolayısıyla anlatıma açıklık
kazandırılmalı ve uygulamada ortaya çıkacak tereddütlerin de giderilmesi
gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu tasarı 23 Ağustos
2010 tarihinde ilk defa Sayın Başbakan tarafından bir kurulu ziyareti esnasında
kamuoyuna duyurulmuş, açıklanmış ve cumhuriyet tarihinin en kapsamlı borç
yapılandırması olduğu ifade edilmiştir.
Tasarının genel gerekçesine baktığımızda “Uluslararası finans
piyasalarında başlayan ve tüm sektörleri etkisi altına alan küresel ekonomik
kriz, ülkemizde de dış talebin düşmesine bağlı olarak ekonomik daralmaya neden
olmuştur.” şeklinde ifade edilmektedir. Dolayısıyla, geçirilen ve etkileri hâlâ
devam eden ekonomik kriz geç de olsa itiraf edilmektedir.
23 Ağustos üzerinden beş ay geçmiştir. O günden bugüne güncel
vergilerin ödenmediği, biriktirildiği ve hatta ödeyenin âdeta cezalandırıldığı
bir süreç yaşanmıştır. Bunun Türk maliyesine ilave faturasının da hesabının
yapılması gerekmektedir.
Ayrıca, bu tasarının bir başka anlamı daha vardır. 12 Eylül
referandumu öncesi seçmene bir mesaj verilmiştir, şimdi de haziran genel
seçimleri için aynı mesaj verilmeye çalışılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu yasayla ilgili Edirne’de bir esnaf
kuruluşunun başkanına rica etmiştim ne düşünüyorsunuz diye. İfadelerini aynen
okumak istiyorum size. Değerli başkanımızın ifadeleri şöyle: “Esnaf ölüm
döşeğinde, siz pirzola, muz ikram ediyorsunuz. Önce serum
lazım. Herkes borcunu ödemek istiyor ama esnaf bitmiş, toplu para
veremez. Önce sicil affı lazım. Sermaye yok, kredi
alamaz, parasız adama bin taksit desen de ödeyemez. Elini kolunu bağlamış,
dövüş diyorsun. Ekmek almaya parası yok. Devletin üç bankası sicil affını
uygulasın özel bankalar yola gelir, rekabet meselesi. Esnaf kredi alamıyor,
sicili bozuk. Bugüne kadar olanı kapatıp temiz sayfa açmak lazım. Önce sicil affı, sonra kredi, sonra taksitlerin ödenmesi. Bu
da en az altmış ay.” Bir esnafımızın dileklerini dile getirdim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Uslu, teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.11
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesi üzerinde
verilen Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "...dörtten fazla
olmayanların" ve "sekizden fazla olmayanların" ifadelerinin
"altıdan fazla olmayanların" ve "on ikiden fazla
olmayanların" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sebahat
Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Birdal, buyurun.
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 15’inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “dörtten fazla olmayanların” ve “sekizden fazla
olmayanların” ifadelerinin “altıdan fazla olmayanların” ve “on ikiden fazla
olmayanların” şeklinde değiştirilmesi için grup adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Burada gerekçemiz, söz konusu maddenin birinci fıkrasında yapılan
değişiklikle “dört” ve “sekiz” olarak belirtilen ödenmemiş taksit sayısı
artırılarak daha fazla kişinin yararlandırılması amaçlanmaktadır. Yani bu
değişiklik önerisinin kabul edilmemesi hâlinde de fazla bir itirazımız yok,
sonuçta taksitlerle ödenecek. Bizim burada sözünü etmek istediğimiz şey,
devlete karşı yurttaşın haklarının esas olması, savunulmasıdır.
Şimdi, bakın, az önce bir haber aldık bir başvuru üzerine. Bugün
Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Adem Yavuz’a bugün bir
kutu gelmiş postadan. Kutuyu açmış bakmış, içinden Hrant Dink katilinin ya da
tetikçisinin, failinin beresinin bir benzeri ve 4 adet de kalaşnikof silah
mermisi çıkmış.
Şimdi, gerçekten Türkiye hukuk devleti mi yoksa devletin hukuku mu
burada yaratılıyor? Hukuk, yurttaşların haklarını ve özgürlüklerini devlete
karşı mı koruyacak, gözetecek ya da yurttaşları devlet karşısında tebaa mı
oluşturacak? Oysa 21’inci Yüzyılda Türkiye'nin de taraf olduğu sözleşmelerde
kişi güvenliği ve özgürlüğü herkes içindir ve bir de düşünce ve basın özgürlüğü
açısından, gerçekten gazetecilerin basın özgürlüğünün korunması, düşünce
özgürlüğünün gözetilmesi önce hukukun ve sonra da bu hukuku yerine getirmekle
yükümlü olanların görevidir.
Şimdi, örneğin bu ne demektir? Gerçekten, derhâl cumhuriyet
savcıları bunun üzerine gitmeli ve bu kutuyu gönderen failleri açığa
çıkarmalıdır. Çıkarmalıdır da nerede gerçekten üstü örtülen, kapatılan, maniple
edilen gerçekler açığa çıkarılıyor ki cumhuriyet savcıları da kendisi, yapılmış
olanlar için böyle bir itici güç oluştursun?
Bakın, şimdi, birkaç gündür dile getiriyoruz: Hakikatleri
araştırma komisyonu. Neden böyle bir araştırma komisyonuna gerek duyulmadığı
anlaşılmış değil. Latin Amerika ülkelerinde, Afrika ülkelerinde kendi tarihiyle
yüzleşmek isteyen ülkeler, demokratikleşmeye gitmek isteyen ülkeler, hukuk
devleti olmak isteyen ülkeler bu araştırma komisyonlarını oluşturmuşlardır,
gerçekleriyle yüzleşmişlerdir çünkü geçmişiyle yüzleşmeyen bir ülkede demokrasi
olmaz, gerçekleriyle yüzleşmeyen bir ülkede barış olmaz. E şimdi biz bunu
öneriyoruz.
Bakın, şimdi, eğer hakikatleri araştırma komisyonu olmuş
olsaydı -ki olacak bir gün çünkü ne
kadar direnilirse direnilsin demokrasi karşıtlığına, barış karşıtlığına,
üstünlerin hak ve özgürlüklerini koruma konusundaki ayrımcılığa ne kadar
direnilirse direnilsin elbette ki bu coğrafyaya da bir gün demokrasi, hukuk
gelecek- bir an önce eğer hakikatleri araştırma komisyonu oluşturulmuş olsaydı,
geçmişimizle yüzleşmiş olsaydık, örneğin bu kutuyu bugün hangi saikle göndermiş
olurlarsa olsunlar ve de kim göndermiş olursa olsun buna cesaret edemezlerdi.
Şimdi, bakın, örneğin, daha bugün yine bölgeden jandarmaların
gözetiminde yine iki yerden kazılarda insan kemikleri çıkıyor. Değerli
milletvekilleri, bu bizi ilgilendirmiyor mu? Şimdi bütün
Türkiye'nin, dünyanın gündeminde bu. Çünkü, daha önce birçok Latin
Amerika ülkesinde, Bosna’da, Hersek’te bu araştırma komisyonları oluşturulmuş
ve DNA testleriyle 18 bin kayıp olan kişinin izine rastlanmıştır. E şimdi,
bizde neden bu gerçekten araştırma komisyonu derhâl oluşturulup oraya bir heyet
gitmiyor ve bu kayıp insanların…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKIN BİRDAL (Devamla) -
…kemiklerinin kimlerin olduğu açığa çıkarılmıyor? Bu kimin görevidir?
Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinin değilse, bir hukuk devletin yükümlülüğü
altında değilse o zaman kimin görevi olacaktır? Bu da anlaşılır gibi değil.
Umut ediyorum ki bir an önce bu komisyonu Türkiye Büyük Millet Meclisi
oluşturur.
Teşekkürler. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz.
Evet, sayın milletvekilleri, önergenin oylamasından önce bir
yoklama talebi vardır. Yoklama talebinde bulunan milletvekili arkadaşlarımızın
isimlerini tespit edeceğim: Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özyürek,
Sayın Sürer, Sayın Pazarcı, Sayın Öztürk, Sayın Köse, Sayın Güvel, Sayın İçli,
Sayın Özkan, Sayın Coşkun, Sayın Ünsal, Sayın Dibek, Sayın Soysal, Sayın
Hacaloğlu, Sayın Aydoğan, Sayın Barış, Sayın Yazar, Sayın Kaptan, Sayın
Baratalı.
Sayın milletvekilleri, şimdi yoklama talebini yerine getireceğim
ve yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.28
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 54’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesi üzerinde verilen
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasından
önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağız.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101,
2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262,
2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462,
2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683,
2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779,
2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811,
2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN - Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
16’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 16 ncı
maddesinin 1 nci fıkrasının “izleyen” ibaresinden sonra “beşinci” ibaresinin
“on ikinci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Sırrı Sakık |
İbrahim Binici |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Şanlıurfa |
Şırnak |
|
Nuri Yaman |
Hamit Geylani |
Sebahat Tuncel |
|
Muş |
Hakkâri |
İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı” nın 16 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ikinci ayın
sonuna kadar” ibaresinin “dördüncü ayın sonuna kadar”; “beşinci ayın sonuna
kadar” ibaresinin “onuncu ayın sonuna kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Mustafa Özyürek |
Tayfur Süner |
|
İzmir |
İstanbul |
Antalya |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Şevket Köse |
Akif Ekici |
|
Malatya |
Adıyaman |
Gaziantep |
|
Bülent Baratalı |
Bayram Meral |
|
|
İzmir |
İstanbul |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 16 ncı
maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı
|
Erkan Akçay |
Mehmet Şandır |
|
Konya |
Manisa |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
Münir Kutluata |
|
|
Antalya |
Sakarya |
|
“Bu şekilde hesaplanan prim borç tutarının tamamı bu
Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen beşinci ayın sonuna kadar ödendiği takdirde
ya da, hesaplanan borç tutarının tamamının (1,05) katsayısı ile çarpımı sonucu
bulunan tutar bu madde ile belirlenen sürede yapılacak müracaat tarihini takip
eden aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde altı eşit taksitte
ödenmesi halinde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tasarının bu maddesinde, kendi adına ve hesabına bağımsız
çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, yani
kamuoyunda bilinen tabiriyle esnaf BAĞ-KUR’lu ve tarım BAĞ-KUR’lularından
kuruma tescilleri yapıldığı hâlde prim borçları nedeniyle sigortalılık süreleri
durdurulmuş olanların, durdurulan bu sigortalılık süreleri için ödeyecekleri
prim tutarının asılları ile bu alacaklara TEFE, ÜFE aylık değişim oranları esas
alınarak hesaplanacak tutarı beş ay içinde ödemesi hâlinde bu sürelerin
sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi öngörülmektedir. Dolayısıyla sigortalılık süreleri durdurulmuş olanların bu
süreleri durdurulmamış gibi değerlendirilecek, ödenecek prim tutarı TEFE, ÜFE
aylık değişim oranlarıyla güncellenecektir.
Esasen, durdurulmuş sigortalılık sürelerinin ihyası 5510 sayılı
Kanun’un mevcut hükümlerine göre de mümkün olup bu tasarıyla getirilen
düzenlemeyle arasındaki fark, ödenecek prim tutarının hesaplanmasındadır.
Mevcut durumda müracaat tarihindeki hükümlere göre prim borç tutarı
hesaplanmaktayken, bu tasarı ile sigortalılık tarihindeki hükümlere göre
hesaplanan prim borcu güncellenmektedir. Her iki şekilde hesaplanacak prim
tutarı arasında çok fazla fark olmayacağından esnaf ve çiftçimize bu maddeyle
çok önemli bir kolaylık getirildiğinden bahsedilemez.
Bu tasarıyla diğer alacaklar için uygulanması öngörülen
taksitlendirme bu madde kapsamındaki alacaklar için öngörülmemekte; bu kanunun
yayımlandığı tarihi izleyen 5’inci ayın sonuna kadar ödenmesi şartı
getirilmektedir. Bu itibarla yüksek tutara baliğ olacağı, esnaf ve çiftçinin bu
meblağı defaten ödeyemeyeceği açık olan bu alacaklar için de -bu tasarıda diğer
alacakların hepsine taksitlendirme imkânı verildiği hususu da dikkate alınarak-
hiç olmazsa ikişer aylık dönemler hâlinde altı eşit taksitte ödenmesi imkânı
verilmesini teklif ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, 5510 sayılı Kanun, hiç prim ödemediği
hâlde geçmişte bir şekilde sigortalılık tescili yapılmış esnaf ve çiftçilere,
hiç prim ödemedikleri sigortalılık sürelerini borçlanma imkânı vermektedir.
Buna karşın esnaf olduğuna ya da çiftçilik yaptığına dair resmî belgeleri
olmasına, vergi mükellefiyeti, oda kaydı bulunmasına rağmen, sigortalılık
tescili yapılmamış olanlara, resmî belgelere dayalı hizmet sürelerini borçlanıp
sigortalılık süresi olarak değerlendirme imkânı verilmemektedir.
Esasen esnaf ve çiftçi olarak çalışılan bu süreler, ilgili
kanunlara göre zorunlu sigortalılık kapsamındadır. Zorunlu sigortalıların
tescil kaydının yapılması Kurumun görevidir. Dolayısıyla, geçmişte zorunlu
sigortalılık kapsamında yapılan hizmetlerle ilgili sigortalılık tescilinin
yapılmamış olmasında en büyük sorumluluk Kurumdadır. Zira,
Kurum kanunla verilen görevi zamanında yapamamıştır. Bu itibarla, zorunlu
sigortalılık kapsamında fiilen çalıştığı hâlde, bu hizmetlerini sigortalılık
süresi olarak değerlendiremeyen esnaf ve çiftçimizin bu mağduriyetinin
giderilmesi için gerekli düzenleme mutlaka yapılmalıdır.
Yine, bu tasarı, çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatiflerinden, esnafımızın Halk Bankası ve esnaf kredi ve kefalet
kooperatiflerinden aldıkları kredilerden kaynaklanan borçlarını
kapsamamaktadır. Büyük sermaye gruplarının, patronların her istediğini harfiyen
bu tasarıya yerleştiren AKP Hükûmeti, zor durumda olan çiftçimizin,
besicimizin, üreticimizin, esnafımızın sorunlarına karşı duyarsız kalmış,
onlara icra ve haciz uygulamaktadır.
Burada Sayın Bakana soruyorum: Her türlü alacak bu tasarıya
alınmışken, neden çiftçimizin, besicimizin, üreticimizin, esnafımızın kredi
borçları bu tasarıya konulmamıştır? Makul bir sebep söyleyin Sayın Bakan, biz
de “haklısınız” diyebilelim. Ama gerek Komisyon görüşmelerinde gerekse Genel
Kurul görüşmelerinde, bunların kapsama alınmamasıyla ilgili ortaya koyduğunuz
hiçbir gerekçe yok.
İnşallah bizim önerimiz olacak, değerli milletvekilleri, bu konuda
desteklerinizi bekliyoruz. Ziraat Bankası ve tarım krediye borçları olan
çiftçilerimiz dört gözle bunu beklemektedir.
Ben tasarının hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 16 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ikinci ayın
sonuna kadar” ibaresinin “dördüncü ayın sonuna kadar”; “beşinci ayın sonuna
kadar” ibaresinin “onuncu ayın sonuna kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Akif
Ekici (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Süner, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarının 16’ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili konuşmak istiyorum.
Bu madde, tarımla uğraşan, tarımla geçinen insanların Sosyal
Sigortalar, BAĞ-KUR’la ilgili borçlarının beş ay durdurularak, beş aydan sonra
tekrar yapılandırılması ile ilgili bir madde. Allah aşkına, beş ay sonra hangi
imkânları tanıyacaksınız da tarım sektöründeki insanlara “Beş ay sonra,
ödemediğiniz borçları yapılandıracağız, ondan sonra ödemeye başlayın.”
diyorsunuz? Üretmeyen bir toplum yarattınız. İlk önce, üreten insanlara nefes
aldıracak birtakım teşvikler getireceksiniz ki ondan sonra bu insanlar prim
borçlarını ödeyecek duruma gelsin.
Bakın, iktidara geldiğiniz zaman ormanların kenarına tel örgü
çektiniz. Orman köylüleri hayvanlarını ormana sokamadı, otlatamadı. Ne oldu?
Köyünü terk etti, yüzde 80’i terk etti. “Kuş gribi” dediniz, insanların kazını,
ördeğini, tavuğunu katlettiniz. Köyde nüfus kalmadı. Şimdi bu insanlara
diyorsunuz ki: “Beş ay sonra borcunuzu yapılandıracağız, faiziyle birlikte
ödeyeceksiniz.”
Esnafa kepenk kapattırdınız, çiftçi üretmesin diye girdi
maliyetlerini artırdınız, sanayicileri bankacılara teslim ettiniz, sadece iş
yerlerine değil, evlerine, edindikleri arazilere bile ipotek koydurdunuz.
Üretmeyen bir toplum yarattınız. Üretmeyen toplumlar ilk önce
özgürlüklerini, sonra onurlarını, sonra da vatanlarını kaybeder. Bizi
vatanımızı kaybedecek duruma getirmek için elinizden geleni yapıyorsunuz ama
kaybettiremeyeceksiniz.
Torba kanunun asıl amacı nedir? Birkaç konuya göz atmak istiyorum.
Güvencesiz çalışma ve esnek çalışmanın yaygınlaşması
amaçlanmaktadır. Bu yasayla güvencesi olmayan çalışanlar topluluğu yaratacaksınız.
Bu torba yasada 4/C gibi uygulamaları tekrar gündeme taşıyorsunuz. 4/C’yi
uyguladınız, Tekel işçilerini açlığa mahkûm ettiniz, Ankara’da günlerce açlık
grevi yaptılar ama dinlemediniz. Bu gibi uygulamalar bu torba yasayla tekrar
gündeme gelecek.
Atamaları daha da siyasallaştıracaksınız. Parti-devlet
bütünleşmesi yaratıp devleti partinin malı hâline getireceksiniz. Çalışanları
sendikasız ya da yandaş sendikaya üye yapıp toplumu örgütsüz hâle
getireceksiniz. Sadakaya muhtaç işçiler yaratacaksınız, zaten yarattınız.
Varoşlara insanlar nasıl toplandı? Köyünü terk etti, kasabasını terk etti,
şimdi sadakaya muhtaç, asgari ücretli, açlığa mahkûm insanlar topluluğu
yarattınız.
Hakkını arayamayacak duruma getirdiniz toplumu. Çalışanlar
arasındaki rekabeti derinleştiriyorsunuz. Ücret adaletsizliğini
gideremiyorsunuz. Sosyal diyalog mekanizması yok sayılmıştır. Sizin için
diyalog arama, çalışana değer verme yok, geldiğiniz günden beri tepeden bakma
zaten her gün gündemde. Toplu görüşme sürecinde mutabakata varılan konular
tasarıya dâhil edilmemiştir çünkü sizin için, dediğiniz dedik, çaldığınız
düdük.
Kamuya özel sektörden üst düzey yönetici alacaksınız. Oradaki
atamadan kasıt, Hükûmet memuru uygulamasına devam edeceksiniz. Kadrosu
kaldırılan memurların sürgün edilebilmeleri için bu tasarıyı getirdiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Süner.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 16 ncı
maddesinin 1 nci fıkrasının “izleyen” ibaresinden sonra “beşinci” ibaresinin
“on ikinci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sebahat
Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tuncel. (BDP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
606 sıra sayılı kanunun 16’ncı maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik
önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten bu torba yasada çok ciddi eşitsizlikler ve
adaletsizlikler var. Kısmen daha olumlu sayabileceğimiz düzenlemelerle
işçilerin ve emekçilerin hak ve özgürlüğünü gasbeden düzenlemeler bir arada.
Dolayısıyla bu adaletsizliği gidermek Hükûmetin temel görevidir.
Sayın Bakana önerimiz, en azından işçilerin, emekçilerin,
çiftçilerin talep ettiği, yasaların yeniden düzenlenmesi konusunda bu torba
yasanın geri çekilip ayrıştırılmasıdır. Biz bazı kısmi düzenlemeler ile
toplumun geniş kesimlerine ciddi anlamda adaletsizliği sürdürecek bir yasayı
birlikte görüşmek ciddi anlamda problemdir. Bakın, KESK, DİSK, Türkiye Mimar ve
Mühendisler Odası, Türk Tabipler Birliği seksen bir ilden Ankara’ya
yürüyecekler bu torba yasadaki hak ihlallerine, işçilerin, emekçilerin hak
gasplarına dikkat çekmek, esnek çalışmaya yönelik sorunlara dikkat çekmek için
Ankara’ya yürüyecekler, 3 Şubatta burada olacaklar. Muhtemel ki, siz onu
gazınızla, devletin güvenlik güçleriyle karşılayacaksınız ama bizim önerimiz, Bakanımızın
gidip bu işçileri karşılaması ve bu işçi sendikalarının başkanlarıyla
toplanarak “Biz bu yasayı gerçekten demokrasiden yana, emekten yana bir
yaklaşımla düzenlemek istiyoruz, o zaman sizi dinleyelim ve yeniden
düzenleyelim.” demesini bekliyoruz. Tabii, bu ne kadar gerçekçi bilemiyorum ama
Türkiye’de toplumların beklentisi bu.
Diğer bir konu, bu maddede önemli bir değişiklik var ve gerçekten
toplumun geniş kesimleri bekliyor, ancak bize göre yeterli değil. Bu,
çiftçilerimizin sorunlarını sözde dikkate alıyormuş gibi, onların prim
borçlarını öderken yeniden yapılandırırken aslında pozitif bir şey yapılıyormuş
gibi ama Türkiye’de tarım işçilerinin sorunlarını hepimiz biliyoruz. Daha dün
Beypazarı’nda tarım işçileri kaza yaptı ve 11 yurttaşımız yaşamını yitirdi, 5’i
ağır yaralandı; biz buradan Allah’tan rahmet diyoruz, yaralı arkadaşlarımıza da
geçmiş olsun diyoruz ama ne kadar Hükûmetin gündeminde? Tabii, bu ilk değil,
umarız son olur, ancak son olmayacağını da biliyoruz. Ölenler, bu ülkenin
yoksul emekçi çocukları, yoksul emekçi insanları. Ta Mardin’den bir parça ekmek
bulabilmek için yollara düşüyorlar, Karadeniz’e gidiyorlar, İç Anadolu’ya
geliyorlar. Şimdi, bu ne kadar Hükûmetin gündeminde? Yani mevsimlik işçilerin
sorunlarını ne kadar çözecekler? Ya da insanca yaşama konusunda mevsimlik
işçilerin insanca yaşam koşullarını, insanca çalışma koşullarını yaratma
konusunda ne kadar hevesli? Üç buçuk yıldır buradayız, üç buçuk yıldır en
azından on defa kürsüyü bunun için kullandık ama herhangi bir gelişme yok. Hâlâ
mevsimlik işçiler kamyonetlerin arkasında taşınıyorlar, hâlâ trafik kazasına
kurban gidiyorlar, herhangi bir değişiklik yok.
Yine, çiftçiler açısından da öyle. AKP Hükûmeti neoliberal
politikaları her alanda olduğu gibi çiftçiler açısından da tarım sektöründe de
kullanmaktadır. Tarım sektöründekilerin durumu çok iyi değil, tarım sektörü
gerçekten artık kendi kendini geçindiremeyecek durumda. Şimdi, bunun için bir
düzenleme yapılıyor, “Evet, iyi, prim borçlarını yeniden düzenleyelim, işte
emekli olma hakkı tanıyalım.” Bunun için de beş ay gibi kısa bir süre
tanınıyor! Peki, bu beş ayda, zaten yoksul olan, zaten emeğinin karşılığını
alamayan, ürünlerini tarlada bırakan insanlar nasıl olacak da bu kadar parayı
toplayacak, bu para karşılığında kendi primini ödeyecek ve emekli olacak?
Şimdi, Türkiye'de buna gülerler. Bugüne kadar Sayın Başbakan “Ekonomik kriz
Türkiye’yi teğet geçti, bizi etkilemedi.” diye ifade ederken, neyse ki iki
gündür, iktidara mensup milletvekilleri aslında teğet geçmediğini ifade
ediyorlar, bu tasarının, torba yasanın şeyinde de bu var. Evet, ekonomik kriz
tam da çiftçileri, emekçileri, köylüleri vurdu. Siz gelip bunda diyorsunuz ki:
“Borçlandıralım, yeniden borcunu ödesin.” Bu mümkün değil. Madem bir düzenleme
yapıyorsunuz, o zaman, gelin, önergemizi dikkate alın, borçlanma süresini
artıralım yani insanlar daha rahat koşulda ödeyebilsinler.
Diğeri: Bu insanlar nereden para alıp ödeyecek? Zaten gelirleri
yok. O zaman, devlet bankaları bu insanlara kredi versin ve ödeme koşullarında
kolaylık sağlasın. Madem bir düzenleme yapıyoruz, çiftçimize, serbest
çalışanlara iyilik yapacağız, o zaman, gelin, bunları da beraber yapalım,
diyelim ki: “Bu seçim yatırımı değil, gerçekten işçiyi düşünüyor, esnafı
düşünüyor, gerçekten insanca yaşam koşullarını tanıyor.” Böyle olmadığı sürece
bu bir seçim yatırımı dışına çıkmayacaktır, anlaşılan da odur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
17’nci madde üzerinde altı adet önerge vardır, bu önergelerden
ikisi Hükûmete aittir.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarının 17 nci maddesinin birinci ve
yirmidördüncü fıkralarında yer alan “31/12/2010 tarihinden” ibarelerinden sonra
gelmek üzere “(bu tarih dahil)” ibarelerinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “ödenmemiş sigorta primlerinin, bu
Kanunun yayımlandığı ayın sonuna kadar olan” ibaresinin “ödenmemiş olan sigorta
primlerine ait bu Kanunun yayımlandığı ayın sonuna kadarki” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
Veysi Kaynak |
Yılmaz Tunç |
|
Kayseri |
Kahramanmaraş |
Bartın |
|
Öznur Çalık |
Ahmet Aydın |
|
|
Malatya |
Adıyaman |
|
BAŞKAN – Biraz önce okunan önergede, Kâtip Üyemiz, Sayın
Bakanımızın “Maliye Bakanı” olarak zikredilmesini unuttu, onu hatırlatıyorum,
düzeltiyorum.
Buyurun, devam ediniz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarının 17 nci maddesinin onuncu fıkrasının
(b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Demir
Bayındırlık
ve İskân Bakanı
"b) (a) bendinde sayılan kuruluşların tarımsal sulamada
kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan alacaklarından, vadesi 31/12/2010 tarihi itibarıyla geldiği halde bu Kanunun
yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olanların asıllarının tamamının, bu
Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen dördüncü ayın sonuna kadar abonesi
bulunulan dağıtım şirketine başvuruda bulunularak ilk taksit bu Kanunun yayımını
izleyen dokuzuncu aydan başlamak üzere ve her yıl ilk taksitin tekabül ettiği
ayda toplam beş eşit taksitte ödenmesi şartıyla bu alacakların ödenen kısmına
isabet eden fer'ilerin tahsilinden vazgeçilir. Tarımsal sulamada kullanılan
elektrik tüketiminden kaynaklanan alacakların bu Kanunda belirtilen taksit
ödeme zamanını alacakların bulunduğu bölgeler, iller, ürünlerin hasat dönemleri
dikkate alınarak değiştirmeye şirket yönetim kurulları yetkilidir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 17 nci
maddesinin sonuna aşağıdaki yeni fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(33) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih öncesi;
a) kaçak tütün emvali satanlara verilen cezalar tahsil edilmez.
b) elektrik cezaları tahsil edilmez.
c) çek cezaları tahsil edilmez.
b) telefon borçlarından gecikme zammı faiz alınmaz.
c) banka kredileri, teşvik ödemeleri ve kredi kartı borçlarında
gecikme zammı faiz alınmaz.
|
Sırrı Sakık |
İbrahim Binici |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Şanlıurfa |
Şırnak |
|
Hamit Geylani |
Nuri Yaman |
|
|
Hakkâri |
Muş |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17 nci
maddesinin;
- 10 uncu fıkrasının (a) bendinde geçen "ve 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu
Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile
Görevlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamında mevcut sözleşmeleri uyarınca
faaliyet göstermekte olan dağıtım şirketlerinin Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumundan lisans almadan önceki faaliyet dönemlerine ilişkin elektrik
tüketiminden kaynaklanan alacaklarından," ibaresi ile
- 14 üncü fıkrası ile 25 inci fıkrasının (a) (b) ve (e)
bentlerinin madde metninden çıkarılmasını,
- 25 inci fıkrasının (g) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
ve
- maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Münir Kutluata |
Erkan Akçay |
|
Konya |
Sakarya |
Manisa |
|
Mehmet Şandır |
Mehmet Günal |
|
|
Mersin |
Antalya |
|
"g) Vakıflar Genel Müdürlüğü ile mazbut vakıflara ve temsilen
yönetilen vakıflara ait taşınmazların kiralanması işlemlerinden kaynaklanan ve 31/12/2010 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu Kanunun
yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan kira bedelleri asıllarının tamamı
ile bu alacaklara ilişkin gecikme zammı, faiz gibi fer'ileri yerine bu Kanunun
yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak
hesaplanacak tutarın; bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü aydan
başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami onsekiz eşit taksitte
tamamen ödenmesi şartıyla, bu alacaklara hesaplanan gecikme zammı, faiz gibi
fer'i alacakların tahsilinden vazgeçilir. Bu takdirde mahkeme ve icra
masrafları ile vekalet ücreti ilk taksit tutarı ile
birlikte tahsil edilir. Bu bent hükümlerinden yararlanılabilmesi için dava
açılmaması ve açılmış davalardan vazgeçilmesi şarttır. Bu bendin uygulanmasına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkilidir."
"33- 5018 sayılı Kanunun 71 inci maddesi çerçevesinde
kamu alacağı olarak kesinleşmiş, fazla ve yersiz ödendiği tespit edilen ve
tahsil edilmesi gereken personelin aylık ve diğer ödemelerine ilişkin borç
asılları ile bu borçlara ilişkin gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'ileri
yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları
esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde
ödenmesi halinde bu borçlara uygulanan gecikme faizi, gecikme zammı gibi
fer'ilerin tahsilinden vazgeçilir.
34- T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin tarım ve
hayvancılıkla ilgili olarak üreticilere, Türkiye Halk Bankası ve Esnaf Kredi ve
Kefalet Kooperatiflerinin esnafa kullandırdığı kredilerden kaynaklanan ve 31/12/2010 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu Kanunun
yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan kredi asıllarının tamamı ile bu
kredilere ilişkin faiz, gecikme faizi gibi fer'ileri yerine bu Kanunun
yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak
hesaplanacak tutarın; bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü aydan
başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami onsekiz eşit taksitte
tamamen ödenmesi şartıyla, bu alacaklara hesaplanan faiz, gecikme faizi gibi
fer'i alacakların tahsilinden vazgeçilir. Bu takdirde mahkeme ve icra
masrafları ile vekalet ücreti ilk taksit tutarı ile
birlikte tahsil edilir. Bu bent hükümlerinden yararlanılabilmesi için dava
açılmaması ve açılmış davalardan vazgeçilmesi şarttır. Bu bendin uygulanmasına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye anılan bankalar ve kooperatifler yetkilidir.
Bu uygulama sonucunda oluşan gelir kayıpları talepleri üzerine Hazine
Müsteşarlığı tarafından karşılanır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606
sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 17
nci maddesinin on dördüncü fıkrası, on beşinci fıkrası ikinci cümlesi ve on
altıncı fıkrasının ile yirmi beşinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin madde
metninden çıkarılmasını; yirmi beşinci fıkrasının (g) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
Harun Öztürk |
Bülent Baratalı |
|
İstanbul |
İzmir |
İzmir |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Sacid Yıldız |
|
|
Malatya |
İstanbul |
|
"g) Vakıflar Genel Müdürlüğü ile mazbut vakıflara ve temsilen
yönetilen vakıflara ait taşınmazların kiralanması işlemlerinden kaynaklanan ve 31/12/2010 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu Kanunun
yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan kira bedelleri asılları ile bu
alacaklara ilişkin faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'ileri yerine, bu
Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak
hesaplanacak tutarının, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü ay sonuna
kadar başvuruda bulunularak bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen dört ay
içinde haklarında açılan dava ve icra takiplerine ilişkin yargılama masrafları
ile birlikte tamamen ödenmesi şartıyla, bu alacaklara ilişkin gecikme zammı,
faiz gibi fer'i alacakların tahsilinden vazgeçilir. Bu bent kapsamına giren
alacakların taksitle ödenmek istenmesi halinde en fazla on iki ay içinde ve
eşit taksitler halinde kanuni faizi ile birlikte ödenmek üzere taksitlendirme
yapılabilir. Bu takdirde dava ve icra takiplerine ilişkin yargılama masrafları
ilk taksit tutarı ile birlikte tahsil edilir. Bu bent hükümlerinden
yararlanılabilmesi için dava açılmaması ve açılmış davalardan vazgeçilmesi
şarttır. Bu kiracılardan, tahliye hakkı doğmuş ancak tahliye kararı
kesinleşmemiş olanlar ile yeniden sözleşme yapılabilir. Vakıflar Genel
Müdürlüğüne, mazbut vakıflar ile temsilen yönetilen vakıflara ait taşınmazlar
üzerinde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte işgalci durumda olanlar ile
işgalleri bu tarihten önce sonlandırılanlardan ecrimisil borcu bulunanların
talep etmeleri halinde birikmiş borçları bu bentte belirtilen şartlarla tahsil
edilir. Bu bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Vakıflar Genel
Müdürlüğü yetkilidir."
"33. (1) 3167 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde tanımlanan
suçtan dolayı 1.11.2009 tarihi itibarıyla haklarında soruşturma veya kovuşturma
başlatılmış ya da kesinleşmiş bir hükümle mahkum olan
kişilerin;
a) Adli para cezaları idari para cezasına çevrilir.
b) Şikayetçi ile belirledikleri miktarın
belirli vadelerde ödenmesi hususunda anlaşmaya varmaları ve anlaşmanın bir
nüshasının şikayetçi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına
veya mahkemeye verilmesi halinde, anlaşmada öngörülen süre kadar soruşturma
veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya
durdurulmasına karar verilir. Anlaşmaya varılmış olması, şikayetçi
bakımından şikayetin geri alınması sonucunu doğurmaz.
c) Bu kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarı
belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt etmesi ve taahhütnamenin, kendisi veya
yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi
halinde, anlaşma aranmaksızın, taahhütnamede belirtilen süre kadar, soruşturma
veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya
durdurulmasına karar verilir. Bu durumda, ödeme süresi, taahhütnamenin
yapıldığı tarihten itibaren bir yıl ödemesiz üç yılı geçemez. Taahhütnamede yer
alacak ikinci yıl taksiti, borcun üçte birinden az olamaz. Taahhütnamenin bir
örneği alacaklıya gönderilir.
(2) Birinci fıkrada yazılı anlaşma veya taahhütnamenin en geç 1/4/2010 tarihine kadar düzenlenmiş ve mercilerine verilmiş
olması şarttır. Birinci fıkranın (b) bendinden yararlanan kişi, taahhütnamede
belirttiği süre içinde şikayetçi ile anlaşmaya varması
ve bu anlaşmanın bir nüshasının şikayetçi veya yasal temsilcisi tarafından
mercilerine verilmiş olması halinde, aynı fıkranın (a) bendi hükmünden
yararlanır.
(3) Soruşturma veya kovuşturmanın durması halinde dava zaman
aşımı; hükmün infazının ertelenmesi veya durdurulması halinde ise ceza zaman
aşımı işlemez.
(4) Anlaşmanın gereği gibi ifa edilmiş veya bu Kanunun 6 ncı
maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarın ödenmiş olması halinde;
kovuşturmaya yer olmadığına, davanın düşmesine veya hükmün bütün sonuçlarıyla
ortadan kaldırılmasına karar verilir.
(5) Şikayetçinin başvurusu üzerine,
anlaşma veya taahhüde uyulmadığının tespiti halinde, soruşturmaya, kovuşturmaya
veya hükmün infazına devam edilir. Adli para cezaları, idari para cezasına
çevrilerek infaz olunur.
(6) Soruşturma veya kovuşturması durdurulan ya da hükmün infazı
ertelenen veya durdurulan kişi hakkında Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu
maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan adli kontrol tedbirine karar
verilmez."
“34. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna aykırı
faaliyetler sebebiyle, yapılan soruşturma sonucunda ilgili tüzel kişi veya
gerçek kişiler aleyhine 31.12.2010 tarihinden önce, Rekabeti Sınırlayıcı
Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar ile Hakim Durumun
Kötüye Kullanılması Halinde Verilecek Para Cezalarına İlişkin Yönetmelik
gereğince verilen ve bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce ödenmemiş olan
idari para cezalarının % 25’i, başvurunun yapıldığı tarihi izleyen 36 ay içinde
18 taksit halinde ödenebilecek, dava açılmaması veya açılmış olan davalardan
vazgeçilmiş olması şartıyla, kalan % 75’inin tahsilatından vazgeçilecektir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Mustafa Özyürek konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz torba yasa tasarısının 17’nci maddesi
hakkında verdiğimiz önerge için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu 17’nci madde -bu tasarıya çuval dersek, bu da torba- otuz iki
fıkradan oluşan bir madde. Yani zaten
kanun tekniği açısından bu torba yasaya bakmak mümkün değil, gerçekten hiçbir
kurala uyulmayan bir şey. Her şey bu 17’nci maddede düzenlenmiş bulunuyor ama
bazı konular var ki, burada olması gerekirken, düzenlenmemiş. Mesela, onlardan
biri, çek mağdurları için bir düzenleme burada yok. Biz isterdik ki 17’nci
maddede bu düzenlensin. Önergemizin noktalarından biri bu, çek mağdurları için
mutlaka bir düzenleme yapılması için bir öneride bulunuyoruz.
Bir diğer önemli nokta: Rekabet Kurulunun kestiği cezalarla ilgili
herhangi bir yeniden yapılanma düzenlemesi burada yok. Oysa RTÜK’ün kestiği
cezalarla ilgili bir
düzenlemeyi bu kanuna koyduk ama Rekabet Kurumuyla ilgili konu
burada yok. Bu önemli bir eksikliktir, mutlaka konulması, yer alması gereken
bir konudur.
Kaynak kullanımını destekleme primlerinin yeniden yapılandırılması
burada yok. Bütün vergileri, emlak vergileri dâhil, bu kanun kapsamında yeniden
yapılandırıyoruz ama kaynak kullanımını destekleme primiyle ilgili bir
düzenlemeye bu kanunda yer vermiyoruz. Bu da büyük eksikliktir.
Hatırlayacaksınız, özellikle tüketici kredilerinde, Bakanlar Kurulunun bir
kararıyla geriye dönük kaynak kullanımı destekleme primi uygulaması yapıldı ve
bundan kredi kullananlar çok mağdur oldu.
Değerli arkadaşlarım, bu 17’nci maddede bizim Komisyonda itiraz
ettiğimiz önemli bir düzenleme var. Bazı yatırımcılar, gemi ve yat inşa
etmişler, Hazineden aldıkları teşvik belgesine dayanarak gemi ve yat inşa etmişler
ve sonra da bu gemi ve yatları satmışlar. Şimdi, bunların inşası sırasında, bu
yatların ve gemilerin inşası sırasında kullanılan malzemelerle ilgili KDV
istisnası uygulanması gerektiğini yatırımcılar düşünmüş ama buna karşılık
Maliye Bakanlığınca “Hayır, bu bir üründür -yatlar, gemiler- siz burada KDV
istisnasından faydalanamazsınız.” denilmiş, vergiler salınmış, tahakkuk etmiş,
bir kısmı yargıya gitmiş, yargıda Maliye Bakanlığı kazanmış. Şimdi burada
yaptığımız bir düzenlemeyle geriye dönük olarak, salınan, tahakkuk ettirilen,
bir kısmı da yargıdan geçmiş olan bu vergilerin tamamını siliyoruz, terkin
ediyoruz.
Dikkat ederseniz, bu kanunda yaptığımız, daha çok, vergi aslını
almak ama cezaları ve faizleri düşürerek yeniden yapılandırmaktır. Oysa burada
vergi aslını, KDV aslını siliyoruz. Bu son derece yanlış bir uygulamadır ve
yargı kararlarını da burada aldığımız bir şeyle geçersiz kılıyoruz.
Biz, bu sektöre, gemi inşa sektörüne teşvik verilmesinden yanayız.
Bunların ürettikleri yat ve diğer gemilerden de vergi alınmayabilir ve nitekim
bu noktada bir düzenleme 88’inci maddede var. O düzenleme kanun yayınlandığı
tarihten itibaren uygulansın ama geriye doğru dönük olarak tahakkuk etmiş olan
KDV’lerin terkin edilmesinin son derece yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yoklama talebimiz var Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergenin oylamasından önce bir
yoklama talebi vardır.
Yoklama isteyen milletvekillerimizin isimlerini tespit
edeceğim: Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Okay, Sayın Öztürk, Sayın
Özyürek, Sayın Susam, Sayın Bingöl, Sayın Köse, Sayın Arıtman, Sayın Özkan,
Sayın Coşkun, Sayın Ünsal, Sayın İçli, Sayın Barış, Sayın Dibek, Sayın Arslan,
Sayın Hacaloğlu, Sayın Kaptan, Sayın Yazar, Sayın Aydoğan, Sayın Özdemir, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Paçarız, Sayın Çakır.
Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101,
2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262,
2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462,
2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683,
2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779,
2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812,
2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…. Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.22
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
17’nci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17 nci
maddesinin;
- 10 uncu fıkrasının (a) bendinde geçen "ve 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu
Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile
Görevlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamında mevcut sözleşmeleri uyarınca
faaliyet göstermekte olan dağıtım şirketlerinin Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumundan lisans almadan önceki faaliyet dönemlerine ilişkin elektrik
tüketiminden kaynaklanan alacaklarından," ibaresi ile
- 14 üncü fıkrası ile 25 inci fıkrasının (a) (b) ve (e)
bentlerinin madde metninden çıkarılmasını,
- 25 inci fıkrasının (g) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve
- maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
"g) Vakıflar Genel Müdürlüğü ile mazbut vakıflara ve temsilen
yönetilen vakıflara ait taşınmazların kiralanması işlemlerinden kaynaklanan ve 31/12/2010 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu Kanunun
yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan kira bedelleri asıllarının tamamı
ile bu alacaklara ilişkin gecikme zammı, faiz gibi fer'ileri yerine bu Kanunun
yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak
hesaplanacak tutarın; bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü aydan
başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami onsekiz eşit taksitte
tamamen ödenmesi şartıyla, bu alacaklara hesaplanan gecikme zammı, faiz gibi
fer'i alacakların tahsilinden vazgeçilir. Bu takdirde mahkeme ve icra
masrafları ile vekalet ücreti ilk taksit tutarı ile
birlikte tahsil edilir. Bu bent hükümlerinden yararlanılabilmesi için dava
açılmaması ve açılmış davalardan vazgeçilmesi şarttır. Bu bendin uygulanmasına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkilidir."
"33- 5018 sayılı Kanunun 71 inci maddesi çerçevesinde
kamu alacağı olarak kesinleşmiş, fazla ve yersiz ödendiği tespit edilen ve
tahsil edilmesi gereken personelin aylık ve diğer ödemelerine ilişkin borç
asılları ile bu borçlara ilişkin gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'ileri
yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları
esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde
ödenmesi halinde bu borçlara uygulanan gecikme faizi, gecikme zammı gibi
fer'ilerin tahsilinden vazgeçilir.
34- T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin tarım ve
hayvancılıkla ilgili olarak üreticilere, Türkiye Halk Bankası ve Esnaf Kredi ve
Kefalet Kooperatiflerinin esnafa kullandırdığı kredilerden kaynaklanan ve 31/12/2010 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu Kanunun
yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan kredi asıllarının tamamı ile bu
kredilere ilişkin faiz, gecikme faizi gibi fer'ileri yerine bu Kanunun
yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak
hesaplanacak tutarın; bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü aydan
başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami onsekiz eşit taksitte
tamamen ödenmesi şartıyla, bu alacaklara hesaplanan faiz, gecikme faizi gibi
fer'i alacakların tahsilinden vazgeçilir. Bu takdirde mahkeme ve icra
masrafları ile vekalet ücreti ilk taksit tutarı ile
birlikte tahsil edilir. Bu bent hükümlerinden yararlanılabilmesi için dava
açılmaması ve açılmış davalardan vazgeçilmesi şarttır. Bu bendin uygulanmasına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye anılan bankalar ve kooperatifler
yetkilidir. Bu uygulama sonucunda oluşan gelir kayıpları talepleri üzerine
Hazine Müsteşarlığı tarafından karşılanır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun lütfen. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu maddeyle ilgili verilen önergeyi desteklediğimizi belirtiyorum
ki bu tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan
alacakların gecikme faizi ve gecikme zammından vazgeçilmesi ve beş yılda eşit
taksitler hâlinde ödenmesi olumlu bir düzenlemedir. Milliyetçi Hareket Partisi
milletvekilleri olarak biz dokuz ay önce bununla ilgili kanun teklifi verdik
ama AKP Grubu bunun Komisyonda görüşmesini sağlamadı. Yine, bu tasarı
Komisyonda görüşülmekte iken gerek alt komisyonda gerekse Komisyon görüşmeleri
esnasında bu tasarıya şu anda getirilen önergeye benzer bir önergenin
eklenmesini biz teklif ettik ama yine reddedildi, şimdi, burada getiriliyor,
biz yine de olumlu buluyoruz, destekliyoruz.
Ayrıca bir konuyu daha belirteceğim. Tarımsal sulamada kullanılan
elektrikle ilgili katma değer vergisinin de düşürülmesi gerekmektedir. Şu anda
düşürülmesi, 1 olabilir ya da sıfır olabilir, hiç alınmayabilir. Bununla ilgili
de bu tasarıda yer vardır. O konuda da düzenleme yapılırsa gerçekten
çiftçilerimiz rahat edecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu madde torba tasarının torba maddesi. 12
sayfaya varıyor toplam uzunluğu ve 32 fıkradan oluşmaktadır. Her türlü konu bu maddeye
yerleştirilmiştir. AKP özel şirketleri bu tasarının kapsamına alırken, orman
arazileri tahsis edilenlere, vakıfların taşınmazlarını işgal edenlere özel
imkânlar sağlayarak ödüllendirirken, naylon fatura kullanıcılarının, vergi
kaçıranların borçlarını affederken, kara para sahiplerinin paralarını aklarken
çek mağdurlarını görmemekte, çiftçimizin, besicimizin tarım kredi
kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan kredi borçlarını yapılandırma
kapsamına almamaktadır. Onlar Türk vatandaşları değil mi değerli arkadaşlarım?
Niye bu zulmü, bu işkenceyi yapıyoruz? Bu tasarıya bunların da dâhil edilmesi
gerekmektedir.
Bu maddenin onuncu fıkrasının (a) bendinde 4/12/1984
tarihli ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik
Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun
kapsamında, mevcut sözleşmeleri uyarınca faaliyet göstermekte olan dağıtım şirketlerinin
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulundan lisans almadan önceki faaliyet dönemlerine
ilişkin elektrik tüketiminden kaynaklanan alacakları da tasarı kapsamına
alınmaktadır.
Bu hüküm, adrese teslim, bir şirketi tanımlayan özel bir
düzenlemedir. Zira, maddede yer alan tanımın kısa ve
açık ifadesi Kayseri ve Civarı Elektrik TAŞ’nin alacaklarının
yapılandırılmasıdır, çünkü maddedeki tanımlamaya uyan başka bir şirket
bulunmamaktadır. Kayseri ve Civarı Elektrik Anonim Şirketi, kamu sermayesi
ağırlıklı özel statüde bir şirkettir. Şirketin Yönetim Kurulu
Başkanı AKP’li Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı. Yönetim Kurulu Başkan
Vekili AKP’li Kayseri Kocasinan Belediye Başkanı. Yönetim Kurulu üyesi AKP’li
Kayseri Melikgazi Belediye Başkanı. Yönetim Kurulu üyesi Kayseri Kocasinan AKP
İlçe Başkanı. Yönetim Kurulu üyesi Kayseri eski İl Başkanı; yedi yıl, il
başkanı iken Yönetim Kurulu üyeliği yapmıştır. TETAŞ’a ait yüzde 20 hisseyi
temsilen bile AKP İlçe Başkanı şirketin Yönetim Kurulu üyesi yapılmış.
Partizanlığın bu kadarına da pes doğrusu! Kamu hissesini temsilen AKP’nin bir
ilçe başkanı Yönetim Kuruluna üye olarak atanabiliyor. Görüldüğü
üzere, şirket sanki AKP’nin teşkilat birimi, sanki AKP’nin bir şirketi. Bu
nedenle, bu hükmün tasarıdan çıkması gerekmektedir.
Ayrıca, 25’inci maddenin (a), (b), (e) ve (g) bentlerinin de
çıkması gerekmektedir çünkü fuzuli şagillere imkân verilmekte, tekrar sözleşme
imkânı verilmekte, özel şirketlere imkân getirmeye yönelik düzenlemeler
içermektedir.
Bunlar tasarıdan çıkarılmalıdır diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 17 nci
maddesinin sonuna aşağıdaki yeni fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(33) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih öncesi;
a) kaçak tütün emvali satanlara verilen cezalar tahsil edilmez.
b) elektrik cezaları tahsil edilmez.
c) çek cezaları tahsil edilmez.
b) telefon borçlarından gecikme zammı faiz alınmaz.
c) banka kredileri, teşvik ödemeleri ve kredi kartı borçlarında
gecikme zammı faiz alınmaz.
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
torba kanunun deyim yerindeyse en baba maddesi bu. Hükûmet tasarısında 21 fıkra
olarak geldi, Komisyonda bir ayda 32 fıkra oldu geldi, yetmedi, 2 bakan önerge
verdi, üstüne de Grup Başkan Vekili Elitaş verdi. Maşallah, üreten bir madde,
yani bir saat, on saat daha geçse 10 fıkra daha girer. Biz de birkaç önerge
verdik.
Evet, burada gerçekten birçok kalemde aflar, yapılandırmalar var.
Bir taraftan, devlet 50 lira, 100 lira ile uğraşmayayım, kırtasiye yapmayayım,
icra takibi yapmayayım, mahkemeye vermeyeyim diye kendini küçük alacaklarından
kurtarıyor, bir taraftan da farklı anlamlarda önemli sayılabilecek, işte,
tarımdan tutun farklı alanlara, sulamadan tutun birçok konuya kadar… Ancak, bir şey eksik bunda. Bu maddede her şey var, bu
maddede olmayan, eşitlik. Bu maddede olmayan, adalet ve siz isterseniz bunu 32,
artı bu önergelerle 35’e çıkarın, bir şey değişmiyor.
Arkadaşlar, siz çek mağdurlarının ekonomik krizden kaynaklı
borçlarını dikkate almazsanız, size çek mağdurları şunu sorar: “Çekle ilgili
olarak mahkemeye veriliyoruz. Çekteki tutarın 2 katı para cezasını mahkeme bize
veriyor. Zaten paramız olsa çeki ödeyeceğiz.” demez mi? Bu, bir yanı.
Çek mağdurlarıyla ilgili çok konuşuldu, dün de konuştuk. Yine
önergemizde “kaçak tütün emvali satanlara verilen ceza” dedik. Allah aşkına,
Philip Morris’e artık yeter, çalışmayın, yani biraz da kendi üreticinizi
düşünün.
Bakın, Türkiye’de Aydın’da, Bitlis’te, Diyarbakır’da, Manisa’da,
ülkede birçok yerde hâlâ 200 bin aile tütün üretiyor ve bu tütününü piyasada
satıyor. Bu tütününü -5 kilo, 10 kilo- satarken yakalanıyor ve her
yakalandığında 7.500 Türk lirası para cezası kesiliyor ve tütünlerine el
konuluyor. Yani vatandaşın geçim kaynağı olan kendi ürettiği tütününe el
koyuyor devlet, Philip Morris’e çalışıyor. Parliament sigarası var ya işte,
Parliament sigarası firması daha çok kazansın diye parlamenterlerimiz durmadan
çalışıyor. Allah aşkına, biraz da vatandaşa çalışın. Yani bizim söylediğimiz, biraz
vatandaşa çalışın.
Bakın, elektrik cezalarıyla ilgili, tahsille ilgili bir iki alanda
var maddeler. Peki, niye bunu eşitleyip genelleştirmiyorsunuz arkadaşlar? Yani,
bizim söylediğimiz eşitlik ya, biraz “73
milyon vatandaş eşittir.” demeniz; bizim söylediğimiz bu.
Bakın, telefon borçlarıyla ilgili gecikme zamları… Ya, onlar da
borç değil mi? Krizdendir, yani parası olsa ödemez mi? İster mi telefonu
kapansın, bu dönemde?
Yine, bakın, banka kredileri, teşvik kredileri, tüketici
kredileri… Kredi kartları borçları 276 milyarı aştı arkadaşlar. Siz, bu konuda
vicdani, ahlaki bir denetim ve düzenleme yapmazsanız, bu bankaların vahşi kâr
hırsına meydanı bırakırsanız, bu bankaların her gün reklam üstüne reklamına göz
yumarsanız, bu bankaların taksitle, beş yıllığına satışlarını denetlemezseniz,
bu fakir vatandaş, krizde, gider, kredi kartını kullanır, 276 milyar lira
borçlanır. Siz buna bir çözüm getirmezseniz, onları da kriz kurbanı olarak
görmezseniz, umarım ki onlar da bu, görmediğiniz, bu eşitsiz ve adaletsiz
yaklaşım karşısında sizi 12 Haziranda hatırlar. Bu böyledir, yani men dakka
dukka. Sayın Canikli, nasıl demişti Sayın Başbakan? Siz daha iyi telaffuz…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sen daha iyi bilirsin de…
HASİP KAPLAN (Devamla) - Seçmen de “Men dakka dukka.” der.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Beddua ettin, onu geri al!
HASİP KAPLAN (Devamla) – Men dakka dukka beddua değil. Men dakka
dukka, bak, seçmen der ki: Bu kadar af çıkarıyorsunuz, bana çıkarmıyorsanız
bunun hesabını sorarız.
Bu önergemiz eşitliktir. Eşitliği oylarınıza sunuyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, karar yeter
sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.52
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesi üzerinde verilen
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarının 17 nci maddesinin onuncu fıkrasının
(b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Demir
Bayındırlık
ve İskân Bakanı
"b) (a) bendinde sayılan kuruluşların tarımsal sulamada
kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan alacaklarından, vadesi 31/12/2010 tarihi itibarıyla geldiği halde bu Kanunun
yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olanların asıllarının tamamının, bu
Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen dördüncü ayın sonuna kadar abonesi
bulunulan dağıtım şirketine başvuruda bulunularak ilk taksit bu Kanunun
yayımını izleyen dokuzuncu aydan başlamak üzere ve her yıl ilk taksitin tekabül
ettiği ayda toplam beş eşit taksitte ödenmesi şartıyla bu alacakların ödenen
kısmına isabet eden fer'ilerin tahsilinden vazgeçilir. Tarımsal sulamada
kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan alacakların bu Kanunda belirtilen
taksit ödeme zamanını alacakların bulunduğu bölgeler, iller, ürünlerin hasat
dönemleri dikkate alınarak değiştirmeye şirket yönetim kurulları yetkilidir."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tarımsal sulamadan kaynaklanan borçların tasfiyesini
kolaylaştırmak amacıyla asıl alacak tutarının ödenmesi şartına bağlı olarak bu
alacaklara uygulanan fer’i alacakların tahsilinden vazgeçilmesi önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarının çerçeve 17 nci
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “ödenmemiş sigorta primlerinin, bu
Kanunun yayımlandığı ayın sonuna kadar olan” ibaresinin “ödenmemiş olan sigorta
primlerine ait bu Kanunun yayımlandığı ayın sonuna kadarki” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan düzenleme ile prim borç asıllarından vazgeçilmediğine,
dolayısıyla prim borç asıllarının tahsil edileceğine, bu düzenleme ile sadece
fıkrada belirtilen primlerin Kanunun yayımlandığı ayın sonuna kadarki gecikme
cezası ve gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçildiğine açıklık getirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarının 17 nci maddesinin birinci ve
yirmidördüncü fıkralarında yer alan “31/12/2010 tarihinden” ibarelerinden sonra
gelmek üzere “(bu tarih dahil)” ibarelerinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Gaziantep
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Verilen önerge ile maddenin uygulamasındaki tereddütleri gidermek
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Maddede geçen “lira” ibarelerinin “Türk lirası” olarak değiştirilmesini
takdirlerinize arz ediyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Redaksiyon şeklinde.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Redaksiyon yetkisi, evet.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, anlamadık.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Maddede geçen “lira” ifadesinin “Türk lirası” olarak değiştirilmesi için
redaksiyon talebimizi arz ediyoruz.
BAŞKAN – Evet, kabul edilen önergeler çerçevesinde 17’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 18’de dört adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarının 18 nci maddesinin üçüncü fıkrasının
(d) bendinde yer alan “Bu Kanunun 17 nci maddesinin;” ibaresinden sonra gelmek
üzere “onuncu fıkrasının (b) bendi,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Haydar Kemal Kurt |
Veysi Kaynak |
|
Giresun |
Isparta |
Kahramanmaraş |
|
Orhan Karasayar |
Rıtvan Köybaşı |
Ahmet Erdal Feralan |
|
Hatay |
Nevşehir |
Nevşehir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 18 nci
maddesinin 1 nci fıkrası “a” bendinin “izleyen” ibaresinden sonra “ikinci”
ibaresinin “on ikinci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Sırrı Sakık |
İbrahim Binici |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Şanlıurfa |
Şırnak |
|
Nuri Yaman |
Hamit Geylani |
|
|
Muş |
Hakkâri |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 18 inci
maddesinin 1 inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "ikişer aylık"
ibaresinin "üçer aylık" şeklinde, "onsekiz" ibaresinin
"yirmi" şeklinde değiştirilmesini, 3 üncü fıkrasının (c) bendinin
(1), (2), (3) ve (4) numaralı alt bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve (c) bendine aşağıdaki (5) numaralı alt bendin eklenmesini,
üçüncü fıkrasındaki "ikişer" ibaresinin "üçer" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Şandır |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Mersin |
Konya |
|
Kadir Ural |
Mehmet Günal |
Münir Kutluata |
|
Mersin |
Antalya |
Sakarya |
"c) Taksitle yapılacak ödemelerinde ilgili maddelere göre
belirlenen tutar;
1) Altı eşit taksit için (1.04)
2) Dokuz eşit taksit için (1.06)
3) Oniki eşit taksit için (1.09)
4) Onatlı eşit taksit için (1.13)
5) Yirmi eşit taksit için (1.18)
BAŞKAN - Şimdiki önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606
sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın 18
inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bendleri ile üçüncü fıkrasının
(b), (c), (ç) ve (d) bendlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Mustafa Özyürek |
Şevket Köse |
|
İzmir |
İstanbul |
Adıyaman |
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Akif Ekici |
Bayram Meral |
|
Malatya |
Gaziantep |
İstanbul |
|
|
Bülent Baratalı |
|
|
|
İzmir |
|
"(1) a) Bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü ayın
sonuna kadar ilgili idareye başvuruda bulunmaları,
b) Maliye Bakanlığına, Gümrük Müsteşarlığına, il özel idarelerine,
belediyelere, büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idarelerine bağlı
tahsil dairelerine ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ile Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığına, Hazine
Müsteşarlığına ve/veya Geliştirme Destekleme Fonu Gelir Hesabına aktarılmak
üzere Türkiye Halk Bankası A.Ş., T.Emlak Bankası A.Ş.
(Tasfiye Halinde T. Emlak Bankası A.Ş.), T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve tarım
kredi kooperatiflerine, Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinin (TEDAŞ) veya
bu Şirketin hissedarı olduğu elektrik dağıtım şirketleri ile 3096 sayılı Kanun
kapsamında mevcut sözleşmeleri uyarınca faaliyet göstermekte olan dağıtım
şirketlerine ve Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil dairelerine ödenecek
tutarların ilk taksiti bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen dördüncü aydan
başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami otuz eşit taksitte
ödemeleri,
şarttır."
b) Taksitle ödenmek istenmesi halinde, ilgili maddelerde yer alan
hükümler saklı kalmak şartıyla, borçluların başvuru sırasında altı, dokuz,
oniki, onsekiz, yirmidört veya otuz eşit taksitte ödeme seçeneklerinden birini
tercih etmeleri şarttır. Tercih edilen taksit süresinden daha uzun bir sürede
ödeme yapılamaz.
c) Taksitle yapılacak ödemelerinde ilgili maddelere göre
belirlenen tutar;
1) Altı eşit taksit için (1,03),
2) Dokuz eşit taksit için (1,05),
3) Oniki eşit taksit için (1,08),
4) Onsekiz eşit taksit için (1,12),
5) Yirmidört eşit taksit için (1.17),
6) Otuz eşit taksit için (1.23)
katsayısı ile çarpılır ve
bulunan tutar taksit sayısına bölünmek suretiyle ikişer aylık dönemler halinde
ödenecek taksit tutarı hesaplanır. Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere
başvuruda bulunan borçlulara tercih ettikleri taksit süresine uygun ödeme planı
verilir. Ancak, tercih edilen süreden daha kısa sürede ödeme yapılması halinde
ödenecek tutar ilgili katsayıya göre düzeltilir.
ç) Bu Kanun kapsamında ödenmesi gereken tutarlar; il özel
idareleri, belediyeler ve bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel
kişiliğini haiz kuruluşlarca ikişer aylık dönemler halinde azami otuzaltı eşit
taksitte, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye Futbol Federasyonu ve özerk
spor federasyonlarına tescil edilmiş olan ve Türkiye'de sportif alanda
faaliyette bulunan spor kulüplerince ikişer aylık dönemler halinde azami
kırkiki eşit taksitte ödenebilir. Bu takdirde bu
fıkra hükmüne göre hesaplanacak katsayı yirmidört eşit taksit için (1,17), otuz
eşit taksit için (1,23), otuzaltı eşit taksit için (1,28) ve kırkiki eşit
taksit için (1,33) olarak uygulanır.
d) Bu Kanunun 17 nci maddesinin; onsekizinci, yirmibirinci, yirmiikinci
ve yirmiüçüncü fıkraları hükümlerine göre ödenmesi gereken tutarların iki eşit
taksitte ödenmesi halinde (1,08), üç eşit taksitte ödenmesi halinde (1,12),
dört eşit taksitte ödenmesi halinde (1,17), beş eşit taksitte ödenmesi halinde
(1,23) katsayı uygulanır."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, Komisyon katılmadı, Hükûmet
katılmadı. Burada dediğimiz olay şu: Ödenebilir bir faiz. Sadece bunu
istiyorduk. Faizlerin birer çıt düşürülmesiydi. Başka bir şey istemiyorduk.
Aslı astarı buydu.
Değerli milletvekilleri, bir önceki maddede FİSKOBİRLİK maddesi
vardı. Ben soruyorum: Devlet insanların parasına el koyar mı? Devlet insanların
parasını gasbeder mi? Bu söz benim değil, bu söz Sayın Hamzaçebi’nin bütçe
konuşmasındaki sözüdür. Devlet insanların parasını gasbetmiştir. Aynı şekilde
Ordu Milletvekili Sayın Rahmi Güner ve Giresun Milletvekili Sayın Eşref
Karaibrahim’in de sözleridir. Siz 2004 yılında oluşan don olayı için insanlara
söz verdiniz mi vermediniz mi? Bir dakika… Verdiniz mi vermediniz mi?
“Vereceğiz” dediniz, parayı pul ettiniz. İnsanların 2005’te bir miktar, 2006’da
bir miktar, yüzde 3, yüzde 5, yüzde 6, en sonunda insanların 169 milyon
parasını gasbettiniz. Devlet alacağına şahin olabilir…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ödedik, ödeyeceğiz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ne zaman ödeyeceksiniz, ne
zaman? Gün istiyorum, gün, gün. Gasbettiniz Sayın Canikli, gasbettiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gasbetmedik, gasbetmedik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Devlet para gasbetmez, devlet
sözünü yerine getirir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ödüyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ne zaman ödeyeceksiniz? 2004-2010…
Altı sene geçmiş. Daha para pul oldu. O insanlar o sene gübreciye, o sene
işçiye verecek para bulamadılar. Yani altı sene sonra vereceğin parayı hiç… O
zaman, buraya bir şey koyun: Biz altı sene ödemedik. Bu insanların parasını
-aynı alacağınıza nasıl şahin oluyorsanız- TEFE/TÜFE oranıyla geri ödeyeceğiz
deyin bu insanlara. O zaman, Sayın Canikli, size söylüyorum…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ben dinliyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - “Ödeyeceğiz.” diyorsun,
“Ödeyeceğiz.” diyorsun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Biz ödüyoruz zaten.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - O zaman, koyun buraya,
TEFE/TÜFE oranıyla ödeyeceğiz deyin. Nasılsa insanlardan TEFE/TÜFE oranıyla
geçmişten gelen alacağınızı hesaplıyorsunuz…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 3 katrilyon ödedik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ben anlamam. 2004’te oldu mu bu
don? Söz verdiniz mi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 3 katrilyon ödedik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - İnsanların bu kadar alacağı var
dediniz mi, dediniz mi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 3 katrilyon ödedik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - 2004, 2006…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bakın, anlamıyor musunuz, 3 katrilyon
ödedik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ordu milletvekilleri, Trabzon
milletvekilleri, Giresun milletvekilleri, çıkın, çıkın… Altı yıl geçmiş aradan,
altı yıl, altı yıl!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 3 katrilyon ödedik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ben anlamam.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Anlamıyorsun işte!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – “Ödeyeceğiz” diyeceğiniz rakam…
Çiftçinin 169 milyonu var mı, yok mu? 169 milyon borç sözü verdiniz mi,
vermediniz mi? (AK PARTİ sıralarından “Vermedik.”
Sesleri)
Sayın Canikli, “Vermedik.” diyorlar, Sayın Canikli, “Vermedik.”
diyorlar, “Söz vermedik.” diyorlar, doğru mu?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Biz yarısını verdik, ayrıca 3
katrilyon ödeme yaptık.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Arkadaşlar, sene 2004, sene
2010; bu insanların parasını ödeyin, bu insanların parasını…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ödüyoruz, rahat olun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Buraya, bu torba yasaya bir şey
koyun. Gelin, devlet, ödemediği alacağı da TEFE/TÜFE oranıyla bir faiz
üzerinden öder diye bir madde koyalım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ferit Bey, biz ödüyoruz, canınızı sıkmayın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
“Ödüyoruz.” değil, ne zaman ödeyeceksiniz? Çıkın burada, ne zaman ödeyeceğinizi
söz verin, ben de diyeyim ki teşekkür ederim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 3 katrilyon ödedik, ödüyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Para pul olmuştur, para yok
olmuştur. Çiftçi altı yıldır parasını alamamıştır. Hiç değilse bu insanlara
TEFE/TÜFE oranıyla ödeyin.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP, MHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 18 inci
maddesinin 1 inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "ikişer aylık"
ibaresinin "üçer aylık" şeklinde, "onsekiz" ibaresinin
"yirmi" şeklinde değiştirilmesini, 3 üncü fıkrasının (c) bendinin
(1), (2), (3) ve (4) numaralı alt bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
ve (c) bendine aşağıdaki (5) numaralı alt bendin eklenmesini, üçüncü
fıkrasındaki "ikişer" ibaresinin "üçer" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 606 sıra sayılı Tasarı’nın 18’inci maddesi üzerine
verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP İktidarının yanlış ekonomi
uygulamaları sonucunda sanayici, çiftçi, esnaf, işçi, memur, kısaca herkes borç
altında ezilmekte, kazandığının büyük çoğunluğunu faiz olarak ödemektedir.
Sanayici yeni yatırımlar yapamamakta, kamuya olan borcunu ödeyememektedir. Bu
nedenle, borç yapılandırması geç kalan bir mecburiyet hâline gelmiştir.
Hükûmetin teklif ettiği bu metinde borçların on sekiz taksitte ve
otuz altı ayda ödenmesi öngörülmektedir ancak vatandaşın içinde bulunduğu borç
yükü çok fazladır. Biriken vergi borçlarının, sigorta primlerinin, cari ödemelerinin
hepsinin birden yapılması çok zordur. Dolayısıyla, vadenin on sekiz taksitte,
otuz altı ay süre yerine faiz oranı biraz daha düşük ancak kademeli olarak
artırılarak yirmi taksitte ve üç ayda bir altmış aylık ödeme imkânı olarak
düzenlenmesi, bu borçların tasfiyesi ve ödenmesinde vatandaşlara kolaylık
sağlayacaktır. Bu, otuz taksitte iki ay ödemeli, yine altmış aylık ödeme imkânı
şekline de getirilebilir. Faiz ve vade konusunda mümkün olan esneklik ve
kolaylığın sağlanması çok yerinde olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere vatandaşlarımızın
içinde bulunduğu ekonomik durumu ve içinde bulunduğu borçluluğu kısaca
özetlemek istiyorum.
Hane halkı borçlarının hane halkı geliri içindeki payı 2007
yılında yüzde 31 iken 2009’da yüzde 37,7’ye yükselmiştir. Yani kişilerin
sürekli borçları artmaktadır. Buna mukabil yurt içi tasarruf oranları yüzde
17’den 2009’da yüzde 14’e gerilemiştir, 2008’den 2009 yılına. Bankalara olan
kişi başı ortalama borç 6.750 liraya yükselmiştir. Vatandaşın bankalara olan
kredi borcu 2009 yılı sonuna göre 82 milyar lira, yüzde 21 nispetinde artarak
2010 yılı Eylül ayı itibarıyla 475 milyar liraya yükselmiştir. Kredi müşterisi
sayısı 2010 yılı Eylül sonu itibarıyla 40 milyon 980 bine ulaşmıştır. Buna göre
nüfusun yüzde 57’si bankalara borçludur. Tüketiciler 2010 yılını bankalara 165
milyar lira borçlu olarak kapatmıştır. Bu borcun 123 milyar lirasını kredi, 42
milyar lirasını ise kredi kartı borçları oluşturmaktadır. Takipteki kredi
miktarı Eylül 2010 itibarıyla 21 milyar lira seviyesine ulaşmıştır. 2007’de 0,7
milyar lira olan takipli tüketici kredilerinin de yüzde 580 oranında artarak 4
milyar liraya yükseldiğini de belirtmeliyiz.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının verilerine göre ülkemizde 1 milyon
935 bin esnaf bulunmaktadır. TESK verilerine göre her 100 esnaftan 70’inin
Sosyal Güvenlik Kurumuna prim borcu bulunmaktadır. Ayrıca, birikmiş vergi
borçları da 30 milyar liraya ulaşmıştır. Yüzde 24’e varan gecikme faizi ve
zammıyla beraber, bugüne kadar bu borçların 70 milyar lirayı aştığı tahmin
edilmektedir. Yine, esnaflarımızın Halk Bankasına olan kredi borcu da 3 milyar
600 milyon lira civarındadır. Sosyal Güvenlik Kurumunun verilerine göre 3
milyon 278 bin BAĞ-KUR’ludan 2 milyon 133 bininin prim borcu vardır. Buna göre her
3 BAĞ-KUR’ludan 2’si borçludur. SGK’nın bu kişilerden alacağı 19 milyar 400
milyon lirayı bulmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumunun işverenden alacağı ise 26
milyar liradır. Bu paranın 20 milyar lirası özel sektördeki firmalardan, 6
milyar lirası da kamu kurumlarındandır.
Ve tarımsal krediler de 3,2 kat artmıştır 2002’den 2010 yılı
itibarıyla ve çiftçinin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine 12
milyar lira borcu bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu düşüncelerle muhterem heyetinize
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 18 nci
maddesinin 1 nci fıkrası “a” bendinin “izleyen” ibaresinden sonra “ikinci”
ibaresinin “on ikinci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hamit
Geylani (Hakkâri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Görüştüğümüz torba yasa tasarısının en derinindeki temel amacı,
çok sayıda vergi borçlarının ceza ve faizlerinin yeniden yapılandırma olanağını
tanımaktır. Ne yazık ki Türkiye’de adaletli bir vergi sistemi yoktur. Çıkarılan
vergi af yasaları hadiseyi çözmüyor, aksine derinleştiriyor. Sistemin özünde
hata ve adaletsizlikler varsa bunu düzeltmek için sonuçlarından ziyade bizzat
nedenlerini ortadan kaldırmak gerekiyor. Meselenin özü değişmediği sürece
yurttaş yine vergisini ödemekte güçlük çekecek, borçlanacak ve faizi altında
ezilecektir. Dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan ağır vergi yükü hayatın her
alanında halkımıza yansıtılmaktadır. Bu da bir şekilde, yoksul ve emekçi
yurttaşa fatura edilmektedir.
Değerli arkadaşlar, vergiler devletlerin en önemli gelir
kaynaklarıdır. Vergiler, hükûmetler tarafından, yasaları ve kuralları
uygulamak, genel olarak halka hizmet noktasında yollar, okullar, hastaneler ve
diğer hizmetleri yapmak için, ayrıca ülke geneli ve yerel yönetimlerin kamusal
giderleri için yapılan harcamaları karşılamak üzere toplanır. Türkiye’de ise
hizmet amacıyla toplanan vergiler maalesef halka hizmet olarak geri
dönmemektedir. Şirketler ödedikleri kurumlar vergisine ek olarak bu verginin
belirli bir yüzdesini de Savunma Sanayi Destekleme Fonu’na aktarmaktadır.
Kamu maliyesinde aslında payı hep askerî harcamalara
ayrılmaktadır. Askerî harcamaların nerelere de yapıldığı, aktarıldığı hepimiz
tarafından bilinmektedir. Askerî harcamalar nedeniyle her yıl devasa kamu bütçe
açıkları oluşmaktadır. Bu açıkları iç ve dış borçlanmayla kısa sürede kapatmayı
amaçlayan devlet, halkın gelirlerinin üçte 1’ini faize aktarmaktadır. Yoksul
halkın ödediği vergilerle finanse edilen ordunun harcamaları halk denetiminden
de kaçırılmaktadır. Biliyorsunuz, daha yeni, Sayıştay Yasası Genel Kuruldan
geçti ancak Yasa görüşmelerinde tüm eleştiri ve önerilerimize rağmen askerî
harcamaların denetimi, AKP’nin direnci karşısında tasarılarda yer alamadı.
Resmî ağızların rakamlarına göre, şiddet ve çatışma kültüründen de kaynaklı
Kürt coğrafyasında 500 milyar dolar, top, tüfek, bomba ve mermilere
harcanmıştır. Bununla dağa, taşa mühimmat sıkılmış, halkın vergileri böylece
heba edilerek insanlık yok edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, bir başka adaletsizlik de Türkiye’de en yoksul
yüzde 5’lik kesimin vergi yükü, en zengin yüzde 5’lik kesimin vergi yükünün 2
katı daha fazladır. Bu durum, Türkiye’deki vergi sisteminin hukuksuzluğunu
belirgin bir şekilde açığa çıkarmaktadır.
Bir ilginç örnek de pırlanta, elmas, altın, inci gibi lüks
eşyalardan KDV alınmazken halkın temel yaşam kaynağını oluşturan ekmeğe, çaya,
şekere, tuza, una, yağa ve diğer zaruri ihtiyaçlara KDV uygulanmaktadır. Bir
işçi aldığı ücret oranında kuyumcudan ve birçok sektörde faaliyet gösteren
şirketlerden daha çok vergi ödemektedir çünkü kurum kazancı beyan esasına göre
verildiğinden vergi kaçırmanın biraz daha kolaylaştırılması sağlanmıştır,
ancak, işçinin vergisi ücretinden, yani kaynağından kesilmektedir.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin adaleti bu. Zengin-yoksul ayrımı
yapılmadan zengine de yoksula da aynı vergi oranları uygulanmaktadır.
Kısaca arz ettiğim bu nedenlerle, Genel Kurulu yeniden saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarının 18 nci maddesinin üçüncü fıkrasının
(d) bendinde yer alan “Bu Kanunun 17 nci maddesinin;” ibaresinden sonra gelmek
üzere “onuncu fıkrasının (b) bendi,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun:
Gerekçe: 17 inci maddenin onuncu fıkrasında yapılan değişikliğe
paralel olarak söz konusu değişiklik önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 18’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 19’da dört adet önerge vardır, sırasıyla okutacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarının 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinde yer alan "Bu Kanunun 17 nci maddesinin;" ibaresinden
sonra gelmek üzere "onuncu fıkrasının (b) bendi," ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
Veysi Kaynak |
Orhan Karasayar |
|
Giresun |
Kahramanmaraş |
Hatay |
|
Haydar Kemal
Kurt |
Ahmet Erdal
Feralan |
Rıtvan Köybaşı |
|
Isparta |
Nevşehir |
Nevşehir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı" nın 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan "iki veya daha az taksitin" ibaresinin "üç
veya daha fazla taksitin"; "ikiden fazla taksitin" ibaresinin de
"üçden fazla taksitin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Harun Öztürk |
Mustafa Özyürek |
R. Kerim Özkan |
|
İzmir |
İstanbul |
Burdur |
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Hulusi Güvel |
|
|
Malatya |
Adana |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
19'uncu maddesinin (1) inci fıkrasının (a) bendinde yer alan "bir takvim
yılında iki" ibaresinin "bir takvim yılında üç" şeklinde, (b)
bendinde yer alan "taksitlerden birinin" ibaresinin
"taksitlerden ikisinin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Şandır |
Hakan Coşkun |
|
Manisa |
Mersin |
Osmaniye |
|
Kadir Ural |
Mustafa Kalaycı |
Mehmet Günal |
|
Mersin |
Konya |
Antalya |
|
|
Münir Kutluata |
|
|
|
Sakarya |
|
BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 19 ncu
maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Sırrı Sakık |
İbrahim Binici |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Şanlıurfa |
Şırnak |
|
Nuri Yaman |
Hamit Geylani |
Mehmet Nezir
Karabaş |
|
Muş |
Hakkâri |
Bitlis |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, 606 sıra sayılı Tasarı’nın 19’uncu maddesi üzerinde verdiğimiz
önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu torba tasarının içinde esnaftan tutun,
iş adamına, diğer kesimlere kadar, kamuya borcu olan, borcunu zamanında
ödememiş olan, primi olan kesimlere kadar, hem mevcut yaşanan ekonomik koşullar
hem de yaşanan krizden kaynaklı iyileştirmeler var. Tabii, iş adamlarıyla,
esnaflarla ilgili iyileştirmeler toplumun beklediği iyileştirmeler ancak
Türkiye’de şöyle bir mantık var: İşte, vatandaşın ve devletin taraf olduğu
olaylarda devleti koruman gerekiyor çünkü devlet olacak ki vatandaş olsun. İş
adamı, işveren olduğu yerde de emekçiyi, çalışanı, köylüyü koruma genelde
yoktur, iş adamını korursun. İş adamının parası olacak ki karın tokluğuna da
işçiyi, emekçiyi, mevsimlik çalışanı çalıştırsın.
Ben bu önergemde ve bundan sonraki önergede mevsimlik tarım işçileriyle
ilgili bir sorunu dile getireceğim, daha önce burada dile getirilmişti; onunla
ilgili yanlış bilgileri, bu olaya Hükûmetin bakışını dile getirmeye
çalışacağım.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, dün de daha önceki yıllarda
olduğu gibi, yaşanan elim bir kazada 11 tane mevsimlik tarım işçisi yaşamını
yitirdi, diğerleri yaralandı. Yaşamını yitiren işçilerimize Allah’tan rahmet,
acılı ailelerine de başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, mevsimlik tarım işçilerinin sorunu
bugünün sorunu değil; yıllardır, on yıllardır, diğer hükûmetler döneminden
bugüne kadar, AKP hükûmetleri döneminde de devam eden, sürekli gündeme gelen
bir sorun. On binlerce, yüz binlerce kişiyi ilgilendiriyor. Çok kötü
koşullarda, birçok zaman büyük sıkıntılarla bu sorun gündeme geliyor ama bugüne
kadar bir çözüm bulunmuş değil.
Değerli milletvekilleri, geçen yaz Bursa’nın Yenişehir ilçesinde
çalışan mevsimlik tarım işçilerini ziyaret ettik. 300 ailenin olduğu,
2.000-2.500 civarında mevsimlik tarım işçisi ve çocuklarının olduğu bir
yerleşim yeri. Gittik, yerinde tespit ettik, buraya taşıdık. Tam o dönemde de
Başbakanlığın genelgesini Batman AKP Milletvekili Mehmet Emin Ekmen bu kürsüden
dile getirdi, Başbakanın genelgesini okudu övünerek. Biz de o genelgeyi aldık,
değerlendirdik. Gerçekten genelgede önemli şeyler var. Başbakanın
kendisinin yayınladığı bir genelge. Bu genelgede mevsimlik işçilerin
çalıştıkları, çalışmaya gittikleri ilden çıkışlarından tutun, gittikleri ile
kadar ulaşımından yerleşmesine, elektrik-su sorunundan tutun çadır sorununa
kadar her şeyi içeren, tümünün dile getirildiği ve mevsimlik göç veren illerin
de, mevsimlik göç alan illerin de izleme kurullarının oluşturulacağı
belirtiliyor. Yedi sekiz tane bakanlığın, sendikanın, ziraat odasının içinde
olması gereken izleme kurullarının oluşturulmasını ve bunun her yıl takip
edilmesinden bahsediyor. Bu dile getirildi.
Biz de Yenişehir’deki mevsimlik tarım işçilerinin durumunu dile
getirdik. Nitekim orada Sayın Mehmet Emin Ekmen kürsüye çıktı, Bursa milletvekilleri
de vardı “Bu sorunu dile getirdiniz, en kısa zamanda bu sorunu çözeceğiz.”
dediler. Biz ondan sonra takip ettik. O günden bu yana kadar Bursa Yenişehir’de
çalışan mevsimlik işçilerin ne su sorunu ne elektrik sorunu ne orada yerleşim
sorunu hiçbir şekilde çözümlenmedi. Biz de bunun üzerine İçişleri Bakanına bir
soru önergesi verdik. İçişleri Bakanına verdiğimiz soru önergesi 19/07/2010 tarihli. İçişleri Bakanı 18/08/2010
tarihinde bizim önergemize cevap vermiş. Bu soru önergesinin cevabını, verilen
bu cevabı bundan sonraki önergede dile getireceğim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
19'uncu maddesinin (1) inci fıkrasının (a) bendinde yer alan "bir takvim
yılında iki" ibaresinin "bir takvim yılında üç" şeklinde, (b)
bendinde yer alan "taksitlerden birinin" ibaresinin
"taksitlerden ikisinin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Coşkun. (MHP sıralarından alkışlar)
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 19’uncu maddesi
üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu madde ile bir takvim yılında iki
taksidini ödememesi veya eksik ödemesi hâlinde bu kanun hükümlerinden
yararlandırmama hükmü getirilmektedir. Yüce Meclis de takdir edecektir ki kamu
alacaklarının yapılandırılmasında zaten geç kalınmıştır. Bu geç kalınmayla
birlikte bu kanun tasarısının gündeme geldiği, kamuoyunda dillendirildiği
günden bu yana kamu alacaklarının tahsili noktasında zaaf oluşmuş, mükellefler
af ve yeniden yapılandırma beklentileriyle borçlarını ödemede tereddüt
etmektedirler. Bu kanun, mükelleflere borçlarını ödeme noktasında yeniden
yapılandırma, kolaylık sağlayan hükümler getirirken, diğer taraftan da
mükellefleri ödeyemeyecekleri yeni yükümlülüklerin altına girdirmektedir. Zira, mükellefler yapılandırılan borçlarını öderlerken
vergi, sigorta primi gibi borçlarını da aksatmadan ödemek zorunda olduklarını
da dikkate almak gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu madde orman ürünleri, tarımsal üretim
ve sulama birlikleriyle kooperatiflerinin kamu alacaklarını kapsamaktadır.
Ancak bu kapsam içerisinde yine orman köylüsünün, tarımsal ve hayvansal üretim
faaliyetinde bulunan çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatiflerine olan borçları görmezden gelinmiştir.
Övünerek anlatıyorsunuz 2002 ile 2011 arasını, iktidarınız
dönemini. Sizin sözlerinizle tekrarlamak istiyorum: 2002 yılında çiftçimizin
tarımsal kredi borcu 330 milyon TL civarında, 2010 yılı çiftçimizin Ziraat
Bankası, tarım kredi kooperatiflerine yüzde 90 olmak üzere diğer bankalara olan
toplam borcu 12 milyarı geçmiş durumda. Yani 2002 yılında bin TL borcu olan
çiftçimizin 2011 yılında 36 bin TL olmuş, 36 kat artmış ve ayrıca çiftçi
sayımız da azalmıştır. Kısaca, bu sekiz yıl boyunca çiftçimizin sıkıntısını
krediyle çözme yoluna giderek borcunu ötelemiş olduğu görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, sekiz yıllık iktidarınız döneminde girdilerin
kat kat artmış ancak ürünlerini zararına satan çiftçilerimizin umutları
sayenizde bir başka bahara kalmıştır.
Bu kamu alacaklarına Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatiflerine olan çiftçi borçlarının girmemesi demek, “Ey çiftçi, sen
motorunu, alet edevatını, evini sat; o da yetmez, hayvanını, tarlanı sat,
işsizlik ordusuna katıl. Biz yabancı sermayeye senin ürettiğini sattırıyor,
senin sırtından para kazandırıyoruz zaten. Üretimi de onlara yaptırırız, siz de
bu eziyetten kurtulursunuz.” demektir. Ne yazık ki çiftçimize uyguladığınız
muamele budur.
Değerli milletvekilleri, zaten borçlarını ödemeye karar vermiş,
ödemeyi kabul ve taahhüt etmiş, ödemeye başlamış olan mükellefleri
sıkıştırmamanın esas alınması gerektiğini gözlerden uzak tutmamak gerekir.
Onların hem devlete olan borçlarını ödemeleri hem de ödeme içerisindeki bütün
yükümlülüklerini yerine getirmeyi sağlamak noktasında uygulanabilir hükümler
olmasını sağlamak da kanun yapıcının düşünmesi gereken hususlardan bir
tanesidir.
Bu önergeyle, 19’uncu maddenin 1’inci fıkrasının (a) bendinde yer
alan “bir takvim yılında iki” ibaresinin, “bir takvim yılında üç” şeklinde
değiştirilmesi, (b) bendinde yer alan “taksitlerinden birinin” ibaresinin
yerine “taksitlerinden ikisinin” şeklinde değiştirilmesi öngörülmektedir.
Önergemizin hem uygulamanın amacına ulaşmasının sağlanması hem de
kanunun öngördüğü hedeflere ulaşması açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.
AKP’nin kendi yandaşlarını zengin etmeye yönelik, haramı, helali
ayırmayan ekonomik icraatlarından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının muzdarip
olduğunu her yerden görmek mümkündür. Hiç olmazsa bir kez olsun gerçekçi
teklifleri kulak vererek, vicdanlarınızı emir komuta zincirinden kurtarın,
Anadolu’nun gerçeklerine bir kez olsun kulak kabartın.
Önergemize destek vereceğiniz temennisiyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı" nın 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan "iki veya daha az taksitin" ibaresinin "üç
veya daha fazla taksitin"; "ikiden fazla taksitin" ibaresinin de
"üçden fazla taksitin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ramazan Kerim Özkan.
BAŞKAN – Burdur Milletvekili Sayın Özkan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Verdiğimiz önergeyle mükelleflere bir güzellik yapmak istiyoruz.
Bakanlarımızdan, Komisyon üyelerinden, siz değerli milletvekillerinden,
vereceğiniz oylarla bu güzelliğe sizleri de ortak etmek istiyoruz.
Ne istiyoruz? “İki veya daha fazla taksitin” yerine “üç veya daha
fazla taksitin”, “ikiden fazla taksitin” ibaresi yerine “üçten fazla taksitin”
olarak bir değişiklik istiyoruz. Sizlerden, Sayın Bakanlarımızdan, sayın
bankalarımızdan ve rakamlardan sekiz yıldır gerçekten pembe tablolar
dinliyoruz, hep beraber dinledik, dinlemeye devam ediyoruz ama bu pembe
tabloların gerçek olmadığını söylediğimiz zaman bizlere kızıyordunuz. Ama şimdi
bu ne? Roma hukuku gibi. Söylenenler dinlenilmedi,
üretimden kaçınıldı, çiftçiye sahip çıkılmadı, esnafa sahip çıkılmadı, tüccara
sahip çıkılmadı, iş adamlarımıza sahip çıkılmadı, şoförlerimize sahip
çıkılmadı, hayvancılığımıza sahip çıkılmadı, mermerciliğimize sahip çıkılmadı.
Geldiğimiz noktada şimdi mükellefler için işte bu kitabı hazırlamış
bulunuyoruz. İkinci bir kitap hazırlamama adına siz değerli arkadaşlarımı
uyarıyorum, lütfen, üretime ve ürüne sahip çıkınız.
Bu hafta sonu Samsun’daydık, Samsun’un Çarşamba’sı var, Bafra’sı
var, Türkiye’yi besler bu ovalar, bu ovalar Türkiye’yi besler. Bu ovalarda
fındık vardı, fasulye vardı, tütün vardı, pancar vardı ama şimdi, Samsun
pazarında Kazakistan’dan gelmiş fasulyeyi gördüğümde tüylerim diken diken oldu;
Şili’den gelmiş bademi, Kaliforniya’dan gelmiş cevizi gördüğümde tüylerim diken
diken oldu.
Değerli arkadaşlarım, bakın, fındığın rakibi cevizle bademdir ama
yerli ceviz, yerli badem değil. Fındığa Şili’nin, Kaliforniya’nın cevizini,
bademini rakip yaptınız. 8 milyon, Düzce’nin, Bolu’nun, Zonguldak’ın, Rize’nin,
Samsun’un, Giresun’un, Ordu’nun fındık üreticisine sahip çıkmadınız. Yine
ülkemin bütün topraklarında, bütün yaylalarında, bütün mezralarında üretim
yapılan hayvancılığımıza sahip çıkmadınız.
Bakın, yine süt yerlerde sürünüyor. Sütün litresi 70 kuruş, yemin
kilosu 70 kuruş. Süt 70, yem 70, bu iş bitmiş kardeşlerim, bu iş bitmiş,
bununla olmaz. Buna sahip çıkmak zorundayız. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu
söylediğimiz zaman bunlar sanki birer veciz söz gibi algılanıyor ama biz
diyoruz ki, üretime ve ürüne sahip çıkın.
Bakın, kurbanlığımızı yurt dışından kestik. Şimdi, süt fiyatları
düşüyor, yine o damızlık ineklerimiz ağlayarak kesime gidecek, mezbahaları
boylayacak ama değerinin altında. 8 lira canlı ağırlıktan dana verdik
çiftçimize Et ve Balık Kurumu aracılığıyla, yani çarptığınız zaman 16 liraya
gelir kilogramı etin, ama şu anda Et ve Balık Kurumunda dana 12 liradan
kesiliyor. Kendimiz verdik değerli arkadaşlarım.
Onun için, bir an önce çiftçimizi desteklememiz gerekiyor. Ziraat
Bankasında müjde verdiniz geçenlerde -çiftçilerimiz telefon ediyor. “Faizleri
yüzde 50 indirdik.” Çok güzel, tebrik ediyoruz ama vatandaş Ziraat Bankasına
varıyor, “Efendim, finansman yok.” Ee, niçin bunu konuşuyorsunuz? Vatandaş,
narenciye üreticisi gidiyor, hayvan üreticisi gidiyor… Daha geçenlerde sıfır faizli
kredi verdik vatandaşlarımıza. Niçin verdiniz bu kredileri? 36 bin aileye 4’er
kişi kefil oldu. Önümüzdeki günlerde en az 120 bin aile birbirine küsecek
değerli arkadaşlarım, 120 bin aile birbiriyle küsecek. Neden? Çünkü borçlarını
ödeyemeyecek. Bu süt fiyatıyla, bu et fiyatıyla, uyguladığınız ekonomik
politikayla vatandaşlar etini değerlendiremeyecek, sütünü değerlendiremeyecek
ve bankaların kıskacında paralar ödenemeyince kefil olanlara icra gidecek ve bu
vatandaşlar birbirine küsecek. Yine aynı şekilde, bu şekilde kalın bir materyal
hazırlamak zorundayız.
Onun için, Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği o veciz söze
hep beraber sahip çıkalım: “Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak
isteyen toplumlar önce haysiyetlerini, daha sonra istiklal ve istikballerini
kaybetmeye mahkûmdurlar.” Onun için, üretime ve üreticimize sahip çıkalım.
Tümünüze teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkanım, karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.47
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesi üzerinde
verilen Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan ve arkadaşlarının
önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarının 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinde yer alan "Bu Kanunun 17 nci maddesinin;" ibaresinden
sonra gelmek üzere "onuncu fıkrasının (b) bendi," ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 17nci maddenin onuncu fıkrasında yapılan değişikliğe
paralel olarak söz konusu değişiklik önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde madde 19’u oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 20’de üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
20’inci maddesinin (8)inci fıkrasında yer alan “oranın yarısı dikkate alınır”
ibaresinin “oranın üçte biri dikkate alınır” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Şandır |
Mustafa Kalaycı
|
|
Manisa |
Mersin |
Konya |
|
Kadir Ural |
Mehmet Günal |
Münir Kutluata |
|
Mersin |
Antalya |
Sakarya |
|
|
Şenol Bal |
|
|
|
İzmir |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı” nın 20 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek
|
Harun Öztürk |
Bülent Baratalı |
|
İstanbul |
İzmir |
İzmir |
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Orhan Ziya
Diren |
|
|
Malatya |
Tokat |
|
(10) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle vadesi geldiği
halde ödenmemiş gelir ve kurumlar vergileri (stopajlar dahil)
ile katma değer vergisi ve sosyal güvenlik prim borcu bulunmayan gerçek ve
tüzel kişilerin 2011 yılı içinde ödemeleri gereken yukarıda sayılan vergi ve sigorta
primlerinde % 10 indirim yapılır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
606 sıra sayılı kanun tasarısının 20’nci Maddesinin 9’uncu
fıkrasının tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Hamit Geylani |
Sebahat Tuncel |
Şerafettin
Halis |
|
Hakkâri |
İstanbul |
Tunceli |
|
M. Nezir
Karabaş |
Akın Birdal |
|
|
Bitlis |
Diyarbakır |
|
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Karabaş.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir önceki önerge üzerinde mevsimlik işçilerle ilgili açıklama
yapmıştım ve ona devam edeceğimi belirtmiştim.
Değerli milletvekilleri, Bursa Yenişehir’deki mevsimlik işçilerin
durumuyla ilgili İçişleri Bakanlığına verdiğimiz soru önergesini İçişleri
Bakanı Bursa Valisine gönderiyor, Bursa Valisinin verdiği cevap var. Yenişehir Kaymakamlığından soruyor, altında da Bursa Valisi Sayın
Şahabettin Harput’un imzası var ve verdiğimiz sorulara Sayın Valinin ve
Yenişehir Kaymakamının verdiği cevap ve İçişleri Bakanının bize sunumu; diyor
ki: “İşçilerin barındıkları çadırların proje kapsamında Bursa İl Özel İdaresinden
talep edildiği, işçilerin ve ailelerinin bulaşıcı hastalıklara karşı korunması
amacıyla belirli aralıklarla İlçe Toplum Sağlığı Merkezi tarafından sağlık
kontrollerinin yapıldığı, toplulaştırılmış çadır alanında tuvalet, banyo,
çamaşırhane, bulaşık yıkama yerleri ile gerektiğinde derslik olarak
kullanılabilecek tesislerin bulunduğu, toplulaştırılmış çadır alanında zorunlu
öğretim çağındaki çocukların sayısına ilişkin çalışma yapıldığı…” Bursa
milletvekilleri de var burada. Değerli milletvekilleri, burada Yenişehir
Kaymakamının ve Bursa Valisinin dediği her şey baştan sona kadar yalandır ve bu
yazı… Burada Başbakanın genelgesi var, Başbakan genelge yayımlıyor, burada yedi
sekiz tane bakanlık var taraf olması gereken, her ilde il izleme kurulu
kurulması gerekiyor ve burada bir milletvekilinin sorduğu soruya İçişleri
Bakanı cevap veriyor ve bu cevap, bir ilin valisinden İçişleri Bakanına
geliyor, Yenişehir Kaymakamının da bilgisi dâhilinde geliyor.
Peki, ben şimdi buradan soruyorum: Sayın İçişleri Bakanı, sizin
sorduğunuz, gönderdiğiniz yazıya bu cevap veriliyor. Sayın Başbakan, bir
genelge yayınlıyorsunuz ve bu genelge sonucunda bu işlem yapılıyor. Bu Valiyle
ve Kaymakamla ilgili ne yapacaksınız bu verdiği cevaplarla ilgili? İki şey var:
Vali ve Kaymakam çok rahat yalan atabiliyorsa, hem Sayın Başbakan hem bu
Hükûmetin İçişleri Bakanı hem Bursa milletvekilleri mevsimlik işçileri
önemsemiyor. Onların sorunları bu Hükûmet için, Sayın Başbakan için, Sayın
İçişleri Bakanı için ve Bursa milletvekilleri için önemli değil. Eğer önemli
olsaydı, eğer bunun hesabının sorulacağı bilinseydi, Vali, bu yazıyı, Yenişehir
Kaymakamıyla birlikte altına imzasını atıp göndermezdi.
Değerli milletvekilleri, orada üç dört metre kuyudan, foseptik
kuyularının yanından su çıkarılıyor, içiliyor ve Türk Tabipleri Birliği Bursa
Şubesinin yaptığı tahliller sonucu kesinlikle içilmeyecek raporu verilmiş.
Orada elektrik yok. Orada bırakın bulaşık, çamaşır yıkamak için olanakları,
eğitim yapmak için yeri, insanlar, kendi kurdukları, baraka değil, çadır değil,
naylonların altında soğukta kalıyor. Ve en son 13 Ekim 2010’da Bursa’da
şiddetli bir yağış oldu, bir sel felaketi yaşandı biliyorsunuz, Türkiye
gündemine oturdu. Bana, Yenişehir’den mevsimlik işçilerden telefon geldi “Sayın
Vekilim, biz bu suyun, bu çamurun içinde, yağmurun altındayız, hiç bize kimse
gelmedi…” Ben Sayın Şahabettin Harput’u aradım, Bursa Valisini, dedi ki: “Biz
oraya gitmedik.” “Peki, neden?” dedim. “Böyle bir yağış varken, belli tedbirler
alınıyorken, Hükûmet bu konuda açıklama yapıyorken, oraya bakan gönderiyorken…”
Dedi ki: “Sıra gelmedi.”
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz “değerli evrak” diye yazılır
ve “yangında, selde ilk kurtarılacaklar” denir. Demek mevsimlik işçiler de
kurtarılacaklar arasında değil maalesef, önce kurtarılması gerekenler var.
Mevsimlik işçiler yağmurun altında da olsa, selin altında da olsa yaşamlarını
sürdürebilir.
Şimdi, biz bu sorunu takip edeceğiz. Başbakanın genelgesi var. Her
ilin çalışma yapması gerekiyor. Valiler ve kaymakamlar yalan olan beyanları
bakanlığa gönderiyor, bakanlar da bize gönderiyor.
Ben, bunu, buradan Bakana da -Bakanın kendisi göndermiş- Bursa
milletvekilleri de istiyorsa sunabilirim diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı” nın 20 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
(10) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle vadesi geldiği
halde ödenmemiş gelir ve kurumlar vergileri (stopajlar dahil)
ile katma değer vergisi ve sosyal güvenlik prim borcu bulunmayan gerçek ve
tüzel kişilerin 2011 yılı içinde ödemeleri gereken yukarıda sayılan vergi ve
sigorta primlerinde % 10 indirim yapılır.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
20’nci maddeyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bakınız, AKP, kalkınma planında ve
Hükûmet programlarında ne demiş: “Kayıt dışı ekonomiyi ödüllendiren, kamuya
olan güveni sarsan ve kayıt dışılığı özendiren her türlü af ve borç
yapılandırması beklentisinin önüne geçilecektir.” Peki, geçebilmiş mi? Hayır. Hayır çünkü bu vergi ve prim affının nedenleri arasında af
beklentisi ilk sırada yer almaktadır yani AKP bu beklentiyi kıracak bir ortam
yaratamamıştır. Peki, bu tasarı kayıt dışılığı özendirmekte midir? Evet. Vergi
ve matrah artırımına ilişkin hükümler buna hizmet etmektedir. Kayıt dışı
çalışanlar “Maliye nasıl olsa incelemeden muaf olmamız için iki yılda bir kanun
çıkarıyor, biz de kayıt dışı faaliyetimizin bir kısmını beyan eder, Maliyenin
takibinden kurtuluruz.” anlayışı içine girmektedirler. Peki, AKP bu tür
düzenlemeyi ilk kez bu torba tasarıyla mı yapmaktadır? Hayır
çünkü 2003 vergi barışı, 2006 sigorta primlerinin yapılandırılması, 2008
uzlaşmayla tahsilatın artırılması ve yine 2008 varlık barışı düzenlemeleri ile
bunu daha önce de birçok kez yapmıştır. Bu tablo, ülkenin AKP tarafından
yönetilemediğinin resmidir.
Değerli milletvekilleri, gelelim torba tasarının içeriğine:
Öncelikle, tasarı Mevzuat Hazırlama Yönetmeliği’ne aykırıdır. Konu itibarıyla
aralarında bağlantı bulunmayan yetmiş altı ayrı kanunla ilgili değişiklikler
tek bir çerçeve tasarı içine sokuşturulmuş ve ilgili ihtisas komisyonlarından
kaçırılmıştır. Plan ve Bütçe Komisyonu, İç Tüzük’ün 35’inci
maddesine aykırı bir biçimde, kendisine havale edilen tasarı ve teklifleri
aynen veya değiştirerek kabul veya reddetmek yerine, havale edilen işler
dışında kalan işlerle de uğraşmış, yapmaması gerektiği hâlde yüz yirmi maddeden
ibaret tasarıya yüz on dört madde ilave ederek âdeta, tasarıyı oturup yeniden
yazmıştır.
Yapılan usulsüzlükler bunlarla da sınırlı kalmamıştır. İç Tüzük’ün
temel yasa tarifine uymadığı hâlde, temel yasa olarak görüşmekteyiz.
Parlamentonun hukukun dışında olduğuna dair anayasal bir ayrıcalığı
bulunmamaktadır. Biz hukuka uymaz isek yaptığımız yasalara vatandaşın uymasını
nasıl bekler ve hukuk devletini nasıl hayata geçirebiliriz? İlgili
komisyonlarda görüşülmeyen maddeler bir de Genel Kurulda okunmadan ve sadece
önergeler üzerinden görüşülmektedir. Peki, yasal süreci hızlandırmak amacıyla
başvurulan bu yöntem ile iyi yasa yaptığımızı düşünebiliyor musunuz? Bu
yöntemle iyi yasa yaptığımızı kimse söyleyemez ve bu yöntem Parlamentonun
itibarına zarar veren bir yöntemdir. Bu yasanın içinde yer alan ve sosyal
güvenliği ilgilendiren maddelerden on birinin, daha önce hızlandırılmış
yöntemlerle yasalaştırdığımız 5510 sayılı Kanun’a ait olduğunu ve bu maddelerin
sanki 1/10/2008’de yasalaştırılmış gibi bu tarihten
geçerli olmak üzere yürürlüğe sokulmak istendiğinin farkında mısınız? Peki, bu
tasarıda da daha yeni, 7/7/2010 tarihinde kabul
ettiğimiz Dışişleri Teşkilat Kanunu’nda yaptığımız yanlışlıkları düzelten dört
madde olduğunun farkında mısınız?
Değerli milletvekilleri, bu tasarının yapılandırmaya ilişkin
hükümleri arasında vatandaşların yeniden ödeme güçlüğü içine düşmelerini
önleyecek, ödeme alışkanlıklarını geliştirecek, af beklentilerini kıracak,
borcunu zamanında ödeyen mükellefleri gözetecek, onları da yükümlülüklerini
yerine getirmeyenler arasına itmeyecek ve yapısal bir dönüşüm hazırlayacak
herhangi bir hüküm bulunmamaktadır diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
20’inci maddesinin (8)inci fıkrasında yer alan “oranın yarısı dikkate alınır”
ibaresinin “oranın üçte biri dikkate alınır” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 20’nci maddesinde
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu kanunun ilgili maddelerinde, faiz,
gecikme zammı, gecikme faizi, gecikme cezası, cezai faiz gibi ferî alacaklar
yerine, TEFE-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanıyor. “TEFE-ÜFE
aylık değişim oranlarının belirlenmediği dönemler için alacağa ilgili dönemde
uygulanan ferî alacağın hesaplanmasına esas alınan oranın yarısı dikkate
alınır.” ibaresi yerine “…üçte biri dikkate alınır.” ifadesinin daha uygun
olduğu bir önerge hazırladık. Bu borç yapılandırılmasının amacına uygun
nispette bir oranın belirlenmesi amaçlanmıştır bu önergeyle.
Değerli milletvekilleri, 20’nci maddenin bazı fıkraları 5510
sayılı Kanun’a sigortalılık statüsünden kaynaklanan prim borç
yapılandırmalarıyla ilgili olduğu için önemli bir konuya değinmek istiyorum.
Biliyorsunuz, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden bu yana, doğum borçlanması,
yasanın en çok kafa karıştıran hükümlerinden biri oldu. Bunun sebebi, bizzat o
dönemin Bakanı ve Sosyal Güvenlik Kurumudur. Bu torba yasada, gönül isterdi ki
hem sigortalı hem de BAĞ-KUR’lu kadınların sigortalı ve BAĞ-KUR’lu olmadan önce
doğum borçlanması yapabilmelerinin önünün açılması olmalıydı. Bakınız,
hatırlayınız, 5510 sayılı Kanun’un 41’inci maddesinin (a) bendi, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde 17/4/2008 tarihinde değiştirilmiş,
bu değişiklikle kadınlara doğum borçlanması hakkı getirilmişti. O dönemin Çalışma
Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından, Meclis kürsüsünden, kadınlarımızın, aynen
erkeklere tanınan askerlik borçlanması gibi, iki çocuk için ikişer yıldan dört
yıla kadar, geriye dönük doğum borçlanması yapabileceği müjdesi verilmişti ama
Bakanlık, daha sonra, 2008 Eylül ayında bir tebliğ yayınladı. Bu tebliğde,
doğum yapan kadınların, doğum sebebiyle işlerinden ayrıldıklarını belgelemeleri
istendi. Daha sonra bir genelge yayınlandı 111 sayılı, bu genelgede belgeleme
şartı kaldırıldı, bunun yerine, yasada olmamasına rağmen, işten ayrıldıktan
sonra üç yüz gün şartı getirildi.
Sosyal Güvenlik Kurumunun tebliği ve genelgesi üzerine açılan
davalar neticesinde, mahkeme, kanunda öngörülmeyen şartların genelgede
olamayacağına ve annelerin, sigortalı olmadan önce yaptığı doğum nedeniyle de
borçlanma hakkı olduğuna hükmetti. Konu basına yansıdıktan sonra ve hemen
referandum öncesi, 1 Temmuz 2010’da yeni bir tebliğ yayınlandı. Bu tebliğ
kanuna ve mahkeme kararına uygun görünüyordu, gazeteler kadınlara müjdeler verdi.
11 Ağustosta Sosyal Güvenlik Kurumu Genel Müdürü televizyon kanalında çıktı ve
açıklama yaptı, yargı kararına vurgu yaparak, çalışmaya başlamadan önceki
doğumlar için de borçlanılabileceğini açıkladı ve binlerce kadın başvurdu.
Şimdi, 17 Eylül 2010’da Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yayınlanan 106 no.lu
Genelge’de ise son tebliğ ve yasada yer almayan doğum borçlanması için
sigortalılık şartı getirildi. Bu genelgede, farklı olarak, üç yüz gün içinde
doğum yapmış olmak şartı kaldırıldı.
Şimdi soruyorum değerli milletvekilleri: Erkeklere sigortalı olup
olmamasına bakılmaksızın askerlik borçlanması hakkı verilirken, kadınlar bu
haklarını mahkeme kararıyla almış olmalarına rağmen ve Anayasa’mızın eşitlik
ilkesi ve özellikle son değişiklikle Anayasa’daki pozitif ayrımcılık göz önüne
alınmış olmasına rağmen, bu karar değişikliğinin sebebi nedir, niçin
uygulanmamaktadır? Yine, bu genelge
yargı kararlarına ve yasaya ters düşmüyor mu? Mecliste kabul görmüş bir yasa
maddesinin uygulanması sürecinde, yasa maddesi ve aynı konuda birbiriyle
çelişen iki tebliğ ve genelgenin yayınlanmasının sorumluları kimlerdir?
İnşallah, daha sonraki maddelerde -30’uncu maddede- bu konuyla
ilgili bir önergemiz olacaktır. Bu konuyla ilgili desteklerinizi bekliyoruz hem
sigortalı kadınların hem de BAĞ-KUR’lu kadınların doğum borçlanması
yapabilmesinin önünün açılması için.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
21’inci maddede üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın 21 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Mustafa Özyürek
|
Ali Rıza Öztürk
|
|
İzmir |
İstanbul |
Mersin |
|
Bayram Meral |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
|
İstanbul |
Malatya |
|
"(1) Bu Kanun kapsamına giren alacaklara karşılık bu Kanunun
yayımlandığı tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarların bu Kanun hükümlerine
dayanılarak red ve iadesi yapılmaz.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı kanun tasarısının 21. maddesinin
madde başlığının "iade edilecek ve iade edilmeyecek tutarlar"
şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Serdaroğlu |
Mehmet Şandır |
|
Manisa |
Kastamonu |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
Mustafa Kalaycı |
Münir Kutluata |
|
Antalya |
Konya |
Sakarya |
|
|
Kadir Ural |
|
|
|
Mersin |
|
“(2) Beyana dayalı gelir, kurumlar ve emlak vergi
borçlarını zamanında veya gecikme faizi ve gecikme zammı ile birlikte 1.1.2008
tarihinden bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen dönemde ödeyen
mükelleflere, bu dönemde ödedikleri borçların yüzde 10'una ve en fazla 30.000
TL'ye kadar isabet eden tutarı, doğmakla birlikte henüz ödenmemiş veya bu
kanunun yürürlük tarihinden itibaren doğacak borçlarından mahsup edilir"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 21'inci Maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Hamit Geylani |
Sebahat Tuncel |
Şerafettin Halis |
|
Hakkâri |
İstanbul |
Tunceli |
|
Akın Birdal |
M. Nezir Karabaş |
|
|
Diyarbakır |
Bitlis |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak Sayın Ata?
AYLA AKAT ATA (Batman) – Gerekçesi okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu madde ile zamanında vergi ödemesini yapmış mükelleflere
yönelik geri ödemeleri ortadan kaldıracak bu düzenleme adalet duygusuna ve
vergi sisteminin sağlıklı işlemesine engel teşkil etmektedir. Bu değişik ile bu
olumsuzluklar giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı kanun tasarısının 21. maddesinin
madde başlığının "iade edilecek ve iade edilmeyecek tutarlar"
şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Serdaroğlu (Kastamonu) ve arkadaşları
“ (2) Beyana dayalı gelir, kurumlar ve emlak vergi
borçlarını zamanında veya gecikme faizi ve gecikme zammı ile birlikte 1.1.2008
tarihinden bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen dönemde ödeyen
mükelleflere, bu dönemde ödedikleri borçların yüzde 10'una ve en fazla 30.000
TL'ye kadar isabet eden tutarı, doğmakla birlikte henüz ödenmemiş veya bu
kanunun yürürlük tarihinden itibaren doğacak borçlarından mahsup edilir."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri, 21’inci maddede verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Sizleri
en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu torba yasada hemen hemen her şey
vardır ama çok önemli bir şey ise eksiktir. O da bugüne kadar gelir vergisini,
kurumlar vergisini, emlak vergisini ve primlerini, yani devlete olan borçlarını
ve yükümlülüklerini aksatmadan yerine getiren vatandaşlarımıza verilecek bir
ödülün olmamasıdır, yani borcunu zamanında ödeyenlere bir avantaj
sağlamamasıdır.
Değerli milletvekilleri, devlet, adil olmalıdır. Devlet,
vatandaşlarına karşı adil davranmalıdır. Devri iktidarınızın yarattığı
sorunlara çözüm bulmak amacıyla getirdiğiniz bu tasarı, maalesef borcunu
zamanında ödeyen, yükümlülüklerini zamanında yerine getiren vatandaşlarımız
için adalet getirmemektedir. Partinizin adında “adalet” var ama gördük ki
bugüne kadar yaptığınız uygulamalarda olduğu gibi bu tasarıda da adalet
ölçüsünü maalesef tutturamadınız.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi bu tasarının asıl amacı,
vatandaşlarımızın devlete olan çeşitli borçlarını yeniden yapılandırmaktır.
İktidarınız boyunca borçlu ve mağdur bir toplum oluşturdunuz. Şimdi ise seçim
öncesinde, mağdur ettiğiniz kesimlerin sorunlarına gecikmeli de olsa çözüm
bulmaya çalışıyorsunuz, millet iradesini etkilemenin peşindesiniz.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu sorunları çok daha
önceden tespit edip, çözüm önerilerimizi de kanun teklifleriyle Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunduk. Nihayet söylediğimiz noktaya seçimlerden önce
gelebildiniz değerli milletvekilleri, değerli iktidar. Şimdi de diyoruz ki:
Yine bir eksik var, onu da bu önergeyle aşalım.
Değerli milletvekilleri, madem borcunu ödeyemeyene kolaylık
tanıyoruz, ödeyene de bir avantaj sağlanmalı, onlara bir mükafat
vermeliyiz ve en önemlisi, vatandaşlarımız arasında adaleti sağlamalıyız.
Borcunu ödeyemeyenin hâli zaten ortadadır, borçlarını zamanında ödeyen
vatandaşlarımızın durumu da aslında iç açıcı değildir. Bu vergi veya prim
borçlarını, dolayısıyla devlete olan borçlarını nasıl ödediler, hangi zorluklar
altında ödediler? Ekonomik krizler altında inim inim inlerken, kimi evini,
arabasını sattı, kimi bankadan kredi çekti, kimi kredi kartına yüklendi, kimi
tefeciden borç aldı, kimi senedini ve çekini kırdırdı ama devlete olan borcunu
zamanında ödedi. Şimdi bizim yapmamız gereken şey, borcunu ödeyemeyene olması
gereken bir kolaylığı sağlarken, bin bir güçlükle borcunu ödeyene de bir
avantaj temin etmeliyiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz böyle
düşünmekteyiz. Umarım, adında “adalet” olan iktidar partisine mensup
arkadaşlarım da bizim gibi düşünür ve önergemize destek olurlar. Biz burada,
borcunu zamanında ödeyenlere bir avantaj sağlamaz, bir ödül vermezsek, bundan
sonra normal yollarla ne vergi ne de prim toplayamayız. Nasıl olsa af çıkar diye,
gidip de kimse borcunu ödemez, ödeyebilecek durumda olanlar da ödemez.
Değerli milletvekilleri, bu önergenin kabulü, aynı zamanda devlete
olan güveni de yeniden tesis ederken, devletin vatandaşlarına eşit davrandığı,
hakça davrandığı duygusunu da kuvvetlendirecektir.
Sayın iktidar mensupları, gelin bu sefer lütfen inat etmeyin, şu
işi tam yapalım. İstiyorsanız önergeyi birlikte yeniden yazalım, eksiği gediği
varsa birlikte tamamlayalım, birilerini güldürürken, birilerini küstürmeyelim
diyor, önergemize destek vermenizi bir kez daha temenni ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 21 inci
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
"(1) Bu Kanun kapsamına giren alacaklara karşılık bu Kanunun
yayımlandığı tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarların bu Kanun hükümlerine
dayanılarak ret ve iadesi yapılmaz."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, geçen salı günü saat 12.30-13.00
sıralarında Anamur Merkez Mahallesi ve Bozdoğan köyünde yine Bozyazı’nın tüm
mahallelerinde meydana gelen dolu nedeniyle köylülerin, çiftçilerin seralarının
yüzde 70-80’i zarar görmüştür, herkese geçmiş olsun diyoruz ve Tarım ve
Köyişleri Bakanımızı bu köylülerimizin, bu çiftçilerimizin yaralarını sarmaya
davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu çuval yasanın içerisinde gerçekten
iktidar partisi Adalet ve Kalkınma Partisinin yandaşı gözüken çevreleri tatmin
edecek, onların beklentilerini karşılayan çok çareler var fakat gerçekten,
işçilerin, köylülerin, emeğin sorunlarını çözen çareler yok.
Seçim bölgem Anamur’un Ormancık köyü, Sarıağaç köyü ve Akine
köyünü kapsayan Dragon Çayı üzerinde bir Alaköprü Barajı yapılması planlanmış
ve burada 1977 yılında tapu kadastro çalışmaları başlamış. Tapu Kadastro, o
tarihte, Orman İşletmesine yazı yazmış, “Gelin, ormanın bölgesini bize
gösterin.” demiş, ancak Ormandan ses seda çıkmamış. 1983 yılında burada tekrar
çalışmalar başlamış. Tabii, 1977 yılında tapular kesilmiş, köylülere Türkiye
Cumhuriyeti devletinin tapusu verilmiş. Ondan sonra, 1993 yılında bu bölgeye
orman kadastrosu gelmiş ve orman kadastrosu, daha önce kesilen tapuların iptal
edildiğini, onların geçersiz olduğunu ve bu bölgelerin 2/B kapsamında, yani orman
vasfını yitirmiş arazi kapsamında olduğunu şerh düşmüş tapuların üzerine. Bunu
köylüler ne zaman öğrenmiş? Şimdi oraya yapılması planlanan Alaköprü Barajı’nın
kamulaştırılması sırasında öğrenmiş çünkü bu araziler 2/B kapsamına alındığı
için kamulaştırma bedeli ödenmiyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, köylünün elinde Türkiye Cumhuriyeti
devletinin verdiği bir tapu var ve bu tapu 1977 yılında verilmiş, Türkiye
Cumhuriyeti’nin tapusu. Aradan zaman geçiyor, 1993 yılında orman kadastrosu
tarafından bu bölgelerin 2/B kapsamında olduğu değerlendiriliyor ve buradaki
köylülere hiçbir haber verilmiyor. Köylüler, bunu, 2011 yılına girdiğimiz bu
sırada, kamulaştırılan arazilerin bedellerinin ödenemeyeceğine yönelik olunca
anlıyorlar.
Şimdi, elimde Ormancık Köyünün muhtarının yazdığı bir mektup var.
Ben bu mektubu buradan paylaşmak istiyorum:
“Sayın Vekilim, bizler Mersin ili Anamur ilçesi Ormancık köyü
sakinleriyiz. Atalarımızdan kalan tarım arazilerimiz ile meskenlerimizin 1937
yılında bizim olduğuna dair arazi beyannamesi verilmiştir. Ancak, 1946 yılında
aynı arazi ve meskenler orman kadastrosu tarafından orman sınırı içerisinde
bırakılmış, ecdadımız cahilliğinden itiraz edememiştir. Köyümüzde tapulama,
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından programa alınmış olup 1977 yılında
tapulama çalışmaları tamamlandı. Bizlere tapularımız verildi. Tapulu
arazilerimizi o günden beri ekip dikmekteyiz. Bizler devletimizin vermiş olduğu
tapulara güvendik. Tapu senetlerine on yıl boyunca itiraz edilmediğinden tapu
senetlerimizin kesinlik kazandığını zannediyorduk. Ancak, köyümüzün büyük bir
bölümünü sular altında bırakacak Alaköprü Barajı ile ilgili kamulaştırma
çalışmaları sırasında 1993 yılında köyümüzde yapılan orman kadastro
çalışmasında arazilerimizin yeniden orman sınırı içine alındığını ve bu
araziler için bizlere kamulaştırma bedeli ödenmeyeceğini öğrendik. Anamur’daki
ilgili kurumlarda yaptığımız araştırmada tapu senetlerimizin iptali için Anamur
hazine avukatının Anamur Adliyesine dava açmaya hazırlandığını öğrendik. Mağduriyetimizin
giderilmesi adına bugüne kadar hiçbir devlet yetkilisi köyümüze gelmemiştir.
Sayın Vekilim, bu feryada kulak verin, yoksa,
kamulaştırmadan sonra tarih sayfasından silinecek bu köyde bir insanlık dramı
yaşanacak. Yüz yıldan fazla süredir bu toprakları eken, bu topraklarda 1 dönüm,
1,5 dönüm tarla ekerek geçimini sağlayan, çocuklarını buradan aldığı gelirle
okutan, evlendiren köylüler bir anda topraksız ve yurtsuz kalacaklar. Zaten şu
anda Alaköprü Barajı’yla ilgili müteahhit firma
tarafından çalışmalar başladığından köy içinde iş makinelerinin sesinden,
tozundan, ekili araziler zarar görmekte. Köylümüz ruhsal bunalıma girmiştir…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Evet, değerli milletvekilleri, bu,
Ormancık Köyü Muhtarının feryadıdır. Bu konuların da aslında çözülmesi
gerekiyor. Köylüler 2/B sorunlarının altında ezilmektedir ama İktidarda bu
konuda bir çaba görmemekteyiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Madde 21’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.33
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
22’nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 22'inci Maddesinde
"verilerek" ibaresinden sonra "kesinleşmiş olan kararlar dahil" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hamit Geylani |
Sebahat Tuncel |
Şerafettin Halis |
|
Hakkâri |
İstanbul |
Tunceli |
|
Akın Birdal |
M. Nezir Karabaş |
|
|
Diyarbakır |
Bitlis |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
22'inci maddesinde yer alan "30.03.2005 tarihli ve" ibaresinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Şandır |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Mersin |
Konya |
|
Kadir Ural |
Mehmet Günal |
Münir Kutluata |
|
Mersin |
Antalya |
Sakarya |
|
|
Reşat Doğru |
|
|
|
Tokat |
|
BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın 22 nci maddesi ile 5326 sayılı Kabahatler
Kanununun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenen cümlede yer alan
"idari para cezasını gerektiren fiilin işlendiği tarihi takip eden takvim
yılının son günü bitimine kadar idari para cezası verilerek tebliğ edilmediği
takdirde idari yaptırım kararı verilemez," ibarelerinin "idari para
cezasını gerektiren fiilin işlendiği tarihi takip eden ikinci takvim yılının
son günü bitimine kadar idari para cezası verilerek tebliğ edilmediği takdirde
idari yaptırım kararı verilemez," şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Harun Öztürk |
Mustafa Özyürek |
Bülent Baratalı |
|
İzmir |
İstanbul |
İzmir |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Orhan Ziya Diren |
Şahin Mengü |
|
Malatya |
Tokat |
Manisa |
|
|
Tekin Bingöl |
|
|
|
Ankara |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Mengü, buyurun lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
huzurlarınıza aslında, bu kanunun ismini okuyarak yedi buçuk dakika tutacağını
göstermeye gelmiştim fakat baktım, içinde daha enteresan, daha komik şeyler
var, yasa yapma tekniğine aykırı, anlaşılır gibi değil. Hemen şimdi üstünde
konuştuğum yasa tasarısına, yani ilgili değişiklik önergesi olan maddeye
baktığınız zaman çok komik bir durum ortaya çıkıyor. Tasarıda zaman aşımının
başlangıcının fiilin işlendiği tarihi takip eden yıl sonuyla
sınırlandırılması ve mağduriyetlerin önüne geçilmesi amacıyla da yine aynı
sürede muhatabına tebliğ edilemeyen idari para cezasına ilişkin yaptırım
kararının ortadan kalkması öngörülmektedir. Yani bu trafik suçu olabilir
-aklınıza gelen- yasada tek tek sayılan, tasarıdaki her türlü işlemden doğan
bir fiil olabilir. Fiili 28 Aralık günü işlediniz, onu takip eden yıl sonu ne gün? 31/12. Şimdi, yani, bazı fiillerde
insanların işlediği tarihe bağlı, bazısından on bir ay, on iki ay, bazısında
bir gün, iki gün. Böyle bir zaman aşımı mantığı olur mu? Yani zaman aşımı böyle
bir kaypak, karışık, ne dediği belli olmayan,
“başlangıç tarihi” ile “takvim yılı sonu” dediğiniz zaman belli bir süreye tabi
kılmazsanız bu adaletsizlik yaratır. Birisi için zaman aşımı süresi iki gündür,
öbürü için üç yüz altmış yedi gündür, böyle bir şey olması mümkün değil. Nasıl
yapmamız gerekiyor? Bir süre koyacaksınız, fiilin işlendiği tarihten itibaren
bir yıl, fiilin işlendiği tarihten itibaren altı yıl, altı ay, ne diyorsanız
deyin ama bir başlangıcı ve sonu belli olsun. Şimdi, burada öyle bir şey yok.
30 Aralıkta fiili işle, kurtardın. Yani ben herkese tavsiye ediyorum, 30 Aralık
günü sürat denemesi yapabilirsiniz kara yollarında, bastırın gidin çünkü
istediği kadar trafiği yazsınlar, gıyabında yazdıkları için size tebliğ
edilmesi mümkün değil, 31/12 itibarıyla düşecektir.
Değerli arkadaşlar, böyle bir yasa yapma tekniği olmaz. Bu,
sadece, dostlar alışverişte görsün diye… Hakikaten, baktığınız zaman maşallah
tuğla büyüklüğünde bir tasarı ama içinde bir hukuk mantığı yok. Böyle bir şey
olabilir mi? Eğer 31/12’den evvel herhangi bir zamanda fiil işleniyorsa, onu hangi
yıla göre… Anladığım kadarıyla kanun koyucu da bir yıllık bir süre tanımak
istiyor, bari “bir yıl” deyin. “Bir yıl” demezseniz, aynı fiili işleyen kişiler
arasında ayrımcılık yaparsınız. Senenin başında böyle bir suçu işleyen,
kabahati işleyen şahıs bir yıl müddetle bu müeyyideye muhatap olacaktır ama
senenin son günlerinde bu suçu işleyen, kabahati işleyenler bu fiillerden
herhangi bir müeyyideye tabi olmayacaklardır. Böyle bir kanun yapma tekniği
olmaz. Ne olur, bakın, bunu biz çok iyi niyetle belli bir süreye bağlıyoruz.
“İki yıl” diyoruz fiilin işlenmesinden. “Fiilin işlenmesinden bir yıl” deyin. Bunu kabul etmek lazım. Böyle bir kanun teklifi düzenlemesi
olamaz. Yanlış yapıyorsunuz. Yarın bunların sıkıntısını çekmeye başlayacak,
yarın bunu basın anlatacak, yarın basın espri konusu yapacak. Ondan sonra hep
beraber mağdur oluyoruz. Mağdur olan Parlamento, mağdur eden
İktidar. Siz yapıyorsunuz, bu kanun tasarılarını hazırlayıp
getiriyorsunuz. Nasıl böyle bir şey olur? Herhangi bir süresi olmayan zaman aşımı
olur mu? Bana birisi izah etsin. Nasıl olacak bu iş? Aynı suçu, aynı kabahati
işledik. Ben senenin son üç günü içinde işledim, tebligat yapmanız mümkün
değil, gıyabımda yapacağınız tutanağı. Öbürü garibim senenin başında işledi.
Aynı fiili işledik. Belki onunki biraz daha hafif. O
müeyyideye muhatap olacak, ben müeyyideye muhatap olmayacağım. Bu, hukuk
mantığıyla çelişiyor. Bu tasarıyı incelerseniz daha birçok yerinde Anayasa’ya
da aykırılık var, bırakın, hukuka aykırılıktan vazgeçtim. İleride arkadaşlarım
anlatacaklar. Orman Yasası’nda Anayasa’ya göre koymamanız gereken maddeyi
buraya koyuyorsunuz. Anayasa Mahkemesi artık iptal etmez diye düşünüyorsanız o
başka bir mantık. Ama burada, düpedüz şu tasarının içinde onlarca, hukuka
aykırı olduğu gibi, hukuk mantığına aykırı olduğu gibi Anayasa’ya aykırı
hükümler de var. Bizim önerimizin kabul edilmesi, bu yasa tasarısını, en
azından bu maddeyi bir hukuk mantığı içinde uygulanabilir bir hâle getirir.
Yoksa senenin son bir haftasına girdiği zaman insanların bu tip fiilleri
işlemesini engelleyemezsiniz. Avukatın da hukukçunun da bu konularla ilgili her
türlü meslektaşın görevi olayları kendi insanlarına doğru bir şekilde
anlatmaktır. Bana sorarlarsa derim, “Son bir ay ne yapıyorsanız yapın, sizi
kimse yakalayamaz.” derim. Gıyabında yapacağınız bir tebligat hiçbir sonuç
doğurmayacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Mengü.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Karar yeter sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.41
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 20.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesi üzerinde verilen
Manisa Milletvekili Sayın Şahin Mengü ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
22'inci maddesinde yer alan "30.03.2005 tarihli ve" ibaresinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanunun 22’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle
ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Torba kanununun bu maddesinde, 22’nci maddesiyle “Askerlik
Kanunu, Milletvekili Seçimi Kanunu, Trafik Kanunu, Mahalli İdareler ile Mahalle
Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun, Anayasa
Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun, Karayolu Taşıma Kanunu,
Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda
belirtilen ve idari para cezasını gerektiren fiilin işlendiği tarihi takip eden
takvim yılının son günü bitimine kadar idari para cezası verilerek tebliğ
edilmediği takdirde idari yaptırım kararı verilemez, verilmiş olanlar düşer.”
denmektedir.
Bu madde doğru bir maddedir, kanunlaşmasının da uygun olacağını
düşünüyoruz.
Tabii, burada, Maliyeye de bir sorumluluk yüklenmektedir. Verilmiş
olan idari para cezaları... Maliye bunu yakinen takip edecek ve önümüzdeki
takvim yılında da bunun mutlaka tebliğ edilmesi noktasındaki çalışmasını
tamamlamış olacaktır. Bu, tabii, tamamlanmadığı zaman da otomatikman düşeceği
için dolayısıyla da Maliye yetkililerine ve vergi dairesi yetkililerine de çok
önemli bir görev düşmektedir.
Sayın milletvekilleri, tabii, bu kanunla beraber bu torba
kanununun içerisine eğer adli ve idari para cezalarının daha geniş bir şekilde
alınmış olmasını biz beklerdik çünkü bu yönde olarak da çok büyük oranda
toplumda beklentiler vardır. Bilhassa idari para cezalarının kapsamının daha
fazla genişletilmiş olmasının birçok sorunu da beraberinde çözeceği
bekleniyordu ancak çok kısıtlı ve az bir şekilde tutulmuştur. Bundan dolayı da
beklentilere cevap vermiş olduğunu söyleyemeyiz.
Sayın milletvekilleri, ancak ülke insanımızın bunun dışında birçok
sorunu vardır. Bakınız, bu torba kanunla işte birçok sorunu ortadan kaldırmayı
düşünüyoruz ama torba kanunlar, şöyle bir bakıldığı zaman, geçmişte Adalet ve
Kalkınma Partisinin çok sıkça kullanmış olduğu bir yöntem olarak karşımıza
çıkmaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi, bir kanunu çok alt komisyonlarda veyahut
da yeterli olan esas komisyonlarda tam olarak görüşmesini tamamlamadan ve
beraberinde de Meclise getirildikten sonra acele olarak çıkarmakta, çıkardıktan
sonra da işte böyle torba kanunlarla beraber de onları getirerek eksiklikleri
tamamlamaya çalışmaktadır.
Tabii, bu torba kanunun bir özelliği de vardır. Yaklaşmakta olan
seçimle ilgili de bir kanundur. Seçimin yaklaşmasından dolayı da vatandaşlara
verilen sözlerin yerine getirilmemiş olduğu düşünülürse, bu kanunla bir nebze
de olsun bir rahatlatma hedeflenmektedir. Ancak şurası da bir gerçektir ki
insanlar, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarına güvenmişlerdir ve onlara,
birçok siyasi partinin seçim beyannamelerinin uygulanmasıyla ilgili olarak
hedeflemiş oldukları oy oranından büyük oy verilmiştir ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinde de çok büyük bir oy oranıyla temsil edilmektedirler. Ancak görülmüştür ki -özellikle söylemleri içerisindeki işte
yoksullukla mücadele edeceğiz, fakirlikle mücadele edeceğiz, insanların geçim
durumlarını düzelteceğiz şeklinde söylemler olmuş ve beraberinde de köylüsü
olsun, çiftçisi olsun, bu insanların rahatlatılması ve desteklenmesi noktasında
da çalışmalar yapılacağı ifade edilmiştir- özellikle esnafından tutun da
çiftçisine kadar herkes çok zor şartlar altında hayatını idame ettirmeyle
mücadele vermektedir.
Bakınız, İç Anadolu Bölgesi’ni son bir haftadan beri çok değerli
arkadaşlarımızla beraber geziyoruz. Çiftçi kardeşlerimiz, köylülerimiz
neredeyse üretimden vazgeçer konuma gelmişlerdir. Çiftçi tarlasını bırakıp
başka yerlere göç etmektedir. Özellikle İç Anadolu Bölgesi’ndeki şehirlerin
hepsinde çok ciddi manada göçler başlamıştır ve insanlar evini barkını,
tarlasını, doğduğu yerleri terk edip gidiyorlar. Bunların içerisinde esnafları
da saymak mümkündür. Esnaflarımız da işte bu kanunun, torba kanunun içerisinde
bulunan sosyal güvenlik primlerinden tutun da elektrik paralarına kadar veyahut
da yanlarında çalıştırmış olduğu işçilerin maaşlarının ödenmesine kadar çok
büyük zorluklarla karşı karşıyadır. Esnaflarımıza bakıyoruz, neredeyse
esnaflarımıza bir dokun, bin ah dinle durumuyla karşı karşıya olduğumuzu
görürsünüz. Esnaflar, dükkânımı acaba kapatayım mı, şeklinde düşünce
içerisindedirler ve de bu da bizleri üzmektedir.
Bakınız, işte bu kanun içerisinde sosyal güvenlik primleriyle
ilgili bir iyileştirme yapılmaya çalışılmaktadır. İşte Ziraat Bankasıyla ilgili
iyileştirmeler yapılmaktadır veya tarım kredi borçlarıyla ilgili bazı
iyileştirmeler içerisine girilmektedir. Ancak düşünülmesi gereken konu şudur ki
esnaflarımız, iyileştirmenin yanında işlerin açılmasını beklemektedirler.
Çiftçi kardeşlerimiz de reel manada desteklenmeyi beklemektedirler.
Bakınız, şu anda Türkiye’nin en önemli sorunu işsizlik sorunudur.
Gençlerimizin büyük bir çoğunluğunun, sorulduğu zaman insanlarımıza yüzde 75
oranında, işsizlikten dolayı sıkıntı içerisinde olduğunu ifade etmeye
çalışıyorlar. Yani ne yapıp yapıp işsizliği mutlaka önlememiz gerekmektedir.
Ancak gördüğümüz kadarıyla Adalet ve Kalkınma Partisinin gündeminde de bunun
olmadığını hep beraber görüyoruz.
Yüce Meclise en derim saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 22'inci Maddesinde
"verilerek" ibaresinden sonra "kesinleşmiş olan kararlar dahil" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hamit
Geylani (Hakkâri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Karabaş, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 22’nci maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 22’nci madde de Askerlik Kanunu,
Karayolları Taşıma Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ve diğer kanunlarla ilgili
idari para cezalarını kapsamaktadır ama burada en önemli kısım, Mahalli
İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Kanunu,
Milletvekili Seçimi Kanunu ve Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulmasıyla
İlgili Kanun.
Değerli milletvekilleri, daha önce bu konuda kanun teklifi de
verdik. Bu kanun, uluslararası yasalara ve mevcut Anayasa’mıza da aykırıdır.
Yani her insanın, her vatandaşın, seçmen yaşını doldurmuş, yasal kısıtlılığı
olmayan her vatandaşın oy kullanma hakkı var. Ama seçmen olan… Hem dünyada hem
de ülkemizde, demokrasinin olduğu -özgür seçimlerin yapıldığı her yerde bu
böyledir- her yerde seçmen olma hakkını kullanabileceği gibi kişilerin, seçime
gitmeme, seçimi boykot etme, oy kullanmama hakkı da var. Yani burada bu kanun
mutlaka değiştirilmeli, bu konudaki idari para cezaları da uygulanmamalı. Zaten
bu kanun çıktığı tarihten bu yana fiilî olarak bu yasa uygulanmamış. Ancak,
yeri geldiği zaman siyasiler veya bir yerdeki idari yapı ve yargı yapısı belli
bir karar alabiliyor. Nitekim basına yansıdı, hepiniz biliyorsunuz,
Yüksekova’da İl Seçim Kurulu, 55 bin kişiyle ilgili, referandumda oy
kullanmamaktan kaynaklı ceza verdi, tebliğ etti.
Şimdi, birincisi, bu maddede, verilen cezanın tebliğ edilmemesi,
tebliğ edilmediği takdirde uygulanmaması var, “işlenen yılın bitimine kadar”
diyor. Bu mevcut, verilen tasarıya göre, bugüne kadar, yani 31/12/2010
tarihine kadar bu tür idari para cezaları affediliyor, sadece tebliğ
edilmeyenler… Bizim verdiğimiz önergede de birincisi, bu tebliğ edilmeme
olayını kaldırıp madem bir af getiriliyor -bu en azından bir aftır, geçici bir
aftır, 31/12/2010 tarihine kadar tebliğ edilmeyenler-
bu konuda karar verilip tebliğ edilmiş olanların da bir defalığına affedilmesi…
Fakat, burada en önemsediğimiz olay da, yine
belirtiyoruz, Milletvekili Seçimi Kanunu, Mahalli İdareler ile Mahalle
Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun, Anayasa
Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun ile ilgili düzenlemedir.
Bu tümüyle insan haklarına aykırıdır, tümüyle insanların seçimlerde özgürce
iradesini belirtme ilkesine aykırıdır. Bir insan özgür iradesini belirleyip
sandığa gidebiliyor, bir partiye, bir adaya oy verebiliyorsa, bu en temel haksa
dünyada da Avrupa’da da Türkiye’de de o insanın sandığa gitmeme, hiçbir partiye
oy vermeme, hiçbir adaya oy atmama gibi bir hakkı da vardır. Yani
burada mademki 224 -ek maddelerle birlikte 234- maddelik bir torba kanun
getirilmiş, bu konuda daha önce verdiğimiz yasa teklifi de kanun teklifi de
var, bunun mutlaka değiştirilmesi, özellikle karar verilmiş olan ve tebliğ
edilmiş olan diğer tüm cezaların affedilmesi fakat kanun maddesinin, seçimlerle
ilgili, oy kullanmamayla ilgili kanun maddesinin mutlaka değişmesi gerekiyor
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
23’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Şandır |
Kadir Ural |
|
Manisa |
Mersin |
Mersin |
|
Münir Kutluata |
Mehmet Günal |
Mustafa Kalaycı |
|
Sakarya |
Antalya |
Konya |
Madde 23- 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 3 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (10) numaralı bendinde yer alan “Bu Kanunun 60 ıncı
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinin
dışında kalan genel sağlık sigortalısının,” ibaresi “5 inci maddenin birinci fıkrasının
(b) bendi ile 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1), (2) ve (7)
numaralı alt bentleri ile yedinci ve sekizinci fıkralarının dışında kalan genel
sağlık sigortalısının,” olarak, aynı bendin (b) alt bendi aşağıdaki şekilde,
(c) alt bendinde yer alan “sigortalı” ibaresi “genel sağlık sigortalısı” olarak
değiştirilmiştir.
"b) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim veya 5/6/1986
tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununda belirtilen aday çıraklık ve
çıraklık eğitimi ile işletmelerde meslekî eğitim görmesi halinde 20 yaşını,
yüksek öğrenim görmesi halinde 25 yaşını doldurmamış ve evli olmayan çocukları
ile yaşına bakılmaksızın bu Kanuna göre malûl olduğu tespit edilen evli olmayan
çocukları ve yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber
sonradan boşanan veya dul kalan kızları;"
BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayısı ile görüşülmekte olan "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın 23 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 23- 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 3 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (10) numaralı bendinde yer alan "Bu Kanunun 60 ıncı
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinin
dışında kalan genel sağlık sigortalısının," ibaresi "5 inci maddenin
birinci fıkrasının (b) bendi ile 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c)
bendinin (1), (2) ve (7) numaralı alt bentleri ile yedinci fıkrasının dışında
kalan genel sağlık sigortalısının," aynı maddenin birinci fıkrasının (10)
numaralı bendinin (b) alt aşağıdaki şekilde, (c) alt bendinde yer alan
"sigortalı" ibaresi "genel sağlık sigortalısı" olarak ve
(13) numaralı bendinde yer alan "16" ibaresi "18" olarak
değiştirilmiştir.
"b) 18 yaşını, lise ve dengi görmesi halinde 20
yaşını, yüksek öğrenim görmesi halinde 25 yaşını doldurmamış evli olmayan erkek
çocukları, yaşlarına bakılmasızın çalışmayan, gelir aylık almayan, evlenmemiş
olan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kız çocukları ile
yaşına bakılmaksızın bu Kanuna göre malûl olduğu tespit edilen evli olmayan
çocuklarını,”
|
Mustafa Özyürek |
Harun Öztürk |
Ahmet Ersin |
|
İstanbul |
İzmir |
İzmir |
|
Tekin Bingöl |
Bayram Meral |
|
|
Ankara |
İstanbul |
|
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Ülkemizde kadınların istihdama katılma oranı düşük,
işsizlik oranları çok yüksektir. Ayrıca günümüzde dahi bazı yörelerde okula
gönderilmeyen kız çocuklarının sayısı oldukça yüksektir. Ülkemizin toplumsal ve
çalışma hayatının koşulları dikkate alındığında kız çocuklarının ebeveynlerinin
sigortalarından yararlanma haklarının devam ettirilmesi zorunludur. Madde
metninde yapılan değişiklikle yaşlarına bakılmaksızın çalışmayan, evlenmemiş
olan, evlenip boşanan veya dul kalan kız çocukların ebeveynlerinin bakmakla
yükümlü aile bireyi olarak sağlık yardımlarından yararlanmaları amaçlanmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.03
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 21.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yaşar TÜZÜN(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesi üzerinde
verilen İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek ve arkadaşlarının
önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23’üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kadir
Ural (Mersin) ve arkadaşları
Madde 23- 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 3 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (10) numaralı bendinde yer alan "Bu Kanunun 60 ıncı
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinin
dışında kalan genel sağlık sigortalısının," ibaresi "5 inci maddenin
birinci fıkrasının (b) bendi ile 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c)
bendinin (1), (2) ve (7) numaralı alt bentleri ile yedinci ve sekizinci
fıkralarının dışında kalan genel sağlık sigortalısının," olarak, aynı
bendin (b) alt bendi aşağıdaki şekilde, (c) alt bendinde yer alan
"sigortalı" ibaresi "genel sağlık sigortalısı" olarak
değiştirilmiştir.
"b) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim veya 5/6/1986
tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununda belirtilen aday çıraklık ve
çıraklık eğitimi ile işletmelerde meslekî eğitim görmesi halinde 20 yaşını,
yüksek öğrenim görmesi halinde 25 yaşını doldurmamış ve evli olmayan çocukları
ile yaşına bakılmaksızın bu Kanuna göre malûl olduğu tespit edilen evli olmayan
çocukları ve yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber
sonradan boşanan veya dul kalan kızları;"
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkan, Türk milletinin değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü
maddesinin değiştirilmesi için vermiş olduğumuz önerge üzerinde partim ve
şahsımın görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Mersin ili Anamur ilçesinin Ormancık köylülerimizin
problemlerini dile getiren CHP milletvekili Ali Rıza Öztürk Bey’e teşekkür
ediyorum. Aslında konu dün Sayın Bayındırlık Bakanımıza iletildi, inşallah,
çözümü noktasında yapılacak olan çalışmalarda el birliği içerisinde, bu
Ormancık köylülerimizin problemlerinin çözümü noktasında bir uzlaşmaya veya bir
kanun teklifiyle bu değişikliğin yapılarak oradaki insanlarımızın 243
parselinin ellerinden alınmasının ve haklarının gasbının önlenmesine yönelik
olarak çalışacağımızı belirtmek istiyoruz. Bizler muhalefet milletvekilleri
olarak belki bu konuyu dile getiriyoruz ama bu konunun çözümü de iktidar olarak
siz değerli milletvekillerinin uhdesindedir. Anamur Ormancık köylülerinin bu
sıkıntısını size emanet ediyoruz, inşallah bunun çözümünde hep beraber el ele,
gönül gönle bunu çözeriz.
Aslında bu vermiş olduğumuz önergeyi iktidarın, yetkililerin
vermesi gerekiyordu. Neden? Çünkü 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda
propaganda malzemesi olarak kullandınız “Kadınlarımız, kızlarımız için pozitif
ayrımcılık yapacağız." dediniz ama maalesef şimdiye kadar ve bu getirilen
torba yasanın içerisinde de kesinlikle bu insanlarımızın, bu kızlarımızın
sorunlarını çözecek ve bu sorunlara… İnşallah, bu verdiğimiz önergeyi kabul
ederseniz, bu önergenin sonucunda, kadınlarımızın, kızlarımızın pozitif ayrımcılığına
hep beraber bir katkı sağlamış olacağız. Bu getirmiş olduğunuz 23’üncü
maddedeki eksikliğin bizim verdiğimiz önergeyle giderilmesi gerekiyor. Bu
önergede, gerçekten, kadınlarımızın, kızlarımızın gelecekleri noktasında
pozitif ayrımcılık olacağını da düşünüyoruz.
5510 sayılı Yasa’nın bu konuyla alakalı maddelerinin de
Türk aile yapısına uygun olmadığını düşünüyoruz; şöyle ki sayın
milletvekilleri: 5510 sayılı Kanun yürürlüğe girdiği tarihten önceki
uygulamada, on sekiz yaşını dolduran, okumayan, çalışmayan ve evlenmemiş olan
kız çocukları anne veya babasının sigortasına bağlı olarak sağlık
yardımlarından yararlanmakta iken, 5510 sayılı Yasa’yla sigortalının bakmakla
yükümlü olduğu kişiler kapsamından bunlar çıkartılmış ve bu durumda bulunanların
ne yapacağı konusunda herhangi bir önlem alınamamış, bu insanlarımız boşluğa
düşmüşlerdir. On sekiz yaşını dolduran,
okumayan, çalışmayan ve evlenmemiş olan kız çocuklarımızın,
sigortalılıklarının, bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri kapsamından çıkartılmış
olması önemli sıkıntılar ve huzursuzluklar yaratmış, kız çocuklarının, anne
veya babasının sigortasına bağlı olarak sağlık yardımlarından yararlanamamaları
mağduriyetlere neden olmaktadır. Yani şimdi on sekiz yaşını dolduran bir kız
çocuğu, ailesi eğer ki sigortalı ise ailesinin hiçbir ferdi sigortadan
faydalanamıyor. On sekiz yaşını doldurdun, e ne yapacaksın? “Genel sağlık
sigortasına geçeceksiniz.” diyorsunuz fakat genel sağlık sigortasına
geçebilmesi için de mutlaka gelir düzeyinin olmaması gerekiyor, genel sağlık
sigortasına da geçemiyor. Bu sefer, on sekiz yaşının üstündeki kız çocukları,
evlenip dul kalanlar veya kocasından ayrılmış olanlar da bundan
yararlanamıyorlar, ortada kalıyorlar. Bu ayrımcılığın mutlaka düzeltilmesi
gerekiyor. “49’uncu maddede düzelttik.” diyorsunuz ama 49’uncu maddede
düzeltilen bir şey yok. 49’uncu maddede düzeltilen başka bir konu, tarım
işçileriyle alakalı olan bir konu ama bu, tarım işçileriyle alakalı olan bir
konu değil. 49’uncu maddeyi ben inceledim ama bununla alakalı değil.
Hâlbuki 5510 sayılı Yasa’yı incelediğiniz zaman, 34’üncü maddesine
göre, yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan
boşanan veya dul kalan kadınlar, ölüm aylığı bağlanmasında hak sahibi konumunda
bulunmakta ve ölüm aylığı bağlandığında ise doğrudan sağlık yardımlarından
yararlanmakta. Yani sağlık yardımından yararlanabilmesi için sigortalının
ölmesi gerekiyor, babasının veya annesinin ölmesi gerekiyor, kız çocukları da
bundan yararlansın.
Verdiğimiz önergeyle ölüm aylığı bağlanmasında hak sahibi olarak
sayılan, yaşları ne olursa olsun evli olmayan, sonradan boşanan veya dul kalan
kızların genel sağlık sigortasının bakmakla yükümlü olduğu kişiler arasına da
ilave edilmesi öngörülmektedir.
Kadınlarımıza referandum süresince ifade ettiğiniz “pozitif
ayrımcılık” sözünü tutarak önergemizin kabulünü arz ediyorum. Aynı zamanda, bu
tasarıya siz “torba kanun” diyorsunuz, kimisi çıkıyor “çuval kanunu” diyor ama
bu, esas bir harar kanunudur, harar yasasıdır. Bu harar yasasında da
çiftçilerimizin problemlerinin olmamasını… Bir sonraki önergemizde de konuşmaya
çalışacağım.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ural.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
KADİR URAL (Mersin) – Hani “Pozitif ayrımcılık.” diyordunuz! Niye
kabul etmiyorsunuz?
BAŞKAN – Madde 23’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 24’te üç adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
24'üncü maddesinde yer alan (b) bendindeki "5/6/1986
tarihli ve" ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Şandır |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Mersin |
Konya |
|
Münir Kutluata |
Beytullah Asil |
Mehmet Günal |
|
Sakarya |
Eskişehir |
Antalya |
|
|
Kadir Ural |
|
|
|
Mersin |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 24 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
İstanbul |
İzmir |
Malatya |
|
Orhan Ziya
Diren |
Bülent Baratalı |
Selçuk Ayhan |
|
Tokat |
İzmir |
İzmir |
"Madde 24- 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci
fıkrasının (b) ve (e) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (g) bendine
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"b) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı
Meslekî Eğitim Kanununda belirtilen aday çırak, çırak ve işletmelerde meslekî
eğitim gören öğrencilerle meslek liselerinde okumakta iken veya yüksek
öğrenimleri sırasında staja tabi tutulan öğrenciler ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesine tabi olarak kısmi zamanlı çalıştırılan
öğrencilerden aylık prime esas kazanç tutarı, 82 nci maddeye göre belirlenen
günlük prime esas kazanç alt sınırının otuz katından fazla olmayanlar hakkında
iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası uygulanır. Bu bentte
sayılanlar, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı
sayılırlar ve bunlardan bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda olmayanlar
hakkında ayrıca genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır."
"e) Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek
edindirme, geliştirme ve değiştirme eğitimine katılan kursiyerler, 4 üncü
maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılırlar ve bunlar
hakkında iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası ve bunlardan
bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda olmayanlar hakkında ayrıca genel sağlık
sigortası hükümleri uygulanır."
"Bu bent kapsamında yurt dışındaki işyerlerinde çalışan
sigortalıların, bu sürede ödedikleri isteğe bağlı sigorta primleri 4 üncü
maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık sayılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 24 ncü
maddesinin madde tasarısından çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Sırrı Sakık |
İbrahim Binici |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Şanlıurfa |
Şırnak |
|
Nuri Yaman |
Hamit Geylani |
|
|
Muş |
Hakkâri |
|
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet Katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
AYLA AKAT ATA (Batman) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yeterli süre tanınmalı, düzenleme eşit ve adil olmalı.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı"nın 24 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
"Madde 24- 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci
fıkrasının (b) ve (e) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (g) bendine
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"b) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı
Meslekî Eğitim Kanununda belirtilen aday çırak, çırak ve işletmelerde meslekî
eğitim gören öğrencilerle meslek liselerinde okumakta iken veya yüksek
öğrenimleri sırasında staja tabi tutulan öğrenciler ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesine tabi olarak kısmi zamanlı çalıştırılan
öğrencilerden aylık prime esas kazanç tutarı, 82 nci maddeye göre belirlenen
günlük prime esas kazanç alt sınırının otuz katından fazla olmayanlar hakkında
iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası uygulanır. Bu bentte
sayılanlar, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı
sayılırlar ve bunlardan bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda olmayanlar
hakkında ayrıca genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır."
"e) Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek
edindirme, geliştirme ve değiştirme eğitimine katılan kursiyerler, 4 üncü
maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılırlar ve bunlar
hakkında iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası ve bunlardan
bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda olmayanlar hakkında ayrıca genel sağlık
sigortası hükümleri uygulanır."
"Bu bent kapsamında yurt dışındaki işyerlerinde çalışan
sigortalıların, bu sürede ödedikleri isteğe bağlı sigorta primleri 4 üncü
maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık sayılır."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan. (CHP sıralarından alkışlar)
SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
kamuoyunda “torba yasa” diye tanımlanan tasarının birinci bölümünün 24’üncü
maddesi üzerine CHP Grubu olarak verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gerek AKP Hükûmeti işbaşına geldiğinde yürürlükte olan Sekizinci
Beş Yıllık Kalkınma Planı gerek Hükûmet döneminde uygulamaya konulan Dokuzuncu
Kalkınma Planı gerekse Hükûmet Programında, vergi politikalarının temel amacı
olarak ekonomide kayıt dışılığın azaltılması, basit, adil ve geniş tabanlı bir
vergi sistemi oluşturulması temel hedef olarak öngörülmüştü. Dolayısıyla, ikide
birde af beklentileri oluşturacak ortam da ortadan kaldırılacaktı. Bu konuda
ciddi adımlar atılmadığı gibi, krizin teğet geçtiğinin söylendiği ülkemizde,
çok sayıda esnaf kepenk indirdi “Anadolu Kaplanları” sıkıntıya girdi, bazı iş
adamları intihar etti, birçok iş adamı çeklerini ödeyemedikleri için hapse
düştüler. Çiftçilerimiz, kendi arazilerinde, bankaların ve tefecilerin işçisi
konumuna düştüler.
Kriz sonrası borçların yeniden yapılandırılması gerektiğini
ısrarla muhalefet partileri söylediği hâlde, bu konu kulak arkası edildi. Ta ki
Anayasa paketinde, o Anayasa’yı referandumda geçirebilmek adına konulan birçok
maddenin içinde ilk kez buna değinildi. Referandum bitti, aradan bir altı ay
daha geçti ve karşımıza bu “torba tasarı” diye tanımladığımız tasarı geldi.
Tabii bu arada, bugüne değin verdiği hiçbir kanun teklifi gündeme alınmayan
bendenizin de iki tane kanun teklifi işleme alınmış oldu. Bu da benim gözlerimi
yaşarttı.
Şimdi, Demokrat Eğitimciler Sendikasının yaptığı bir alan
çalışmasından bazı verileri sizlerle paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlar.
Bu çalışmaya göre, Türkiye'nin en önemli sorunu işsizlik. 2’nci
sırada yolsuzluk karşımıza çıkıyor. Türkiye’de bürokrasiyi ve siyaseti
yolsuzluğun çürüttüğünü söyleyenlerin oranı yüzde 90. Yolsuzluğun vergi
düzenini yüzde 44, sosyal ve ahlaki yapıyı yüzde 56, hukuk ve asayiş düzenini
yüzde 61 oranında olumsuz etkilediği bu çalışmanın diğer verileri arasında.
Ayrıca, üzerine gidilmeyen bu çarpık yapı nedeniyle, hâlen çalışır konumdaki 23
milyon kişinin, Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu’nun açıklamalarına göre, 10
milyonu kayıt dışı istihdam edilir durumda. Hâl böyleyken, kara para sahipleri
ve naylon faturacılar da bu torba yasa kapsamına alınarak, kriz nedeniyle
sıkıntıya düşen yurttaşların derdine çare üretecek yapılanma ne yazık ki
kirletilmiş, borcunu zamanında ödeyen yurttaşlarımız da küstürülmüştür ya da kendilerini
enayi gibi hissetmektedirler. Tıpkı referanduma götürülen Anayasa paketinde
olduğu gibi, Şark kurnazlığı yapılarak “Nasıl olsa muhalefet de vatandaşın
borçlarının hafifletilmesine karşı çıkmıyor. Zaten krizden bu yana muhalefet
bunu sürekli dillendiriyor, arkasına ne takarsam geçer.” mantığıyla Hükûmetimiz
hareket etmiştir. Bu anlayış yanlıştır ve siyasi etiğe de uygun değildir
değerli arkadaşlar.
Meclise yüz yirmi madde olarak sevk edilen bu tasarı, her gün yeni
bir şeyler eklenerek, bugün, sevk edilen madde sayısının 2 katı olarak
karşımıza çıktı. Şimdi, buna arkadaşların kimisi “torba tasarı” diyor, kimisi
“çuval tasarı” diyor, ben de “çorba tasarı” diyeceğim, yani bir bu bir çorba
hâline döndü.
Şimdi, bu koşullarda, mümkün olduğunca aklıselim davranarak,
vatandaşın mağdur olmasına engel olarak daha sağlıklı bir değerlendirme yapmak
gerektiğine inanıyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyor ve iyi akşamlar diliyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz
efendim.
BAŞKAN - Önergeyi oylamaya sunmadan önce yoklama talebi vardır.
Şimdi yoklama talebinde bulunan milletvekillerini tespit
edeceğim: Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özyürek, Sayın Öztürk, Sayın
Meral, Sayın Susam, Sayın İçli, Sayın Emek, Sayın Köse, Sayın Çakır, Sayın
Ayhan, Sayın Arıtman, Sayın Soysal, Sayın Yıldız, Sayın Ağyüz, Sayın Coşkuner,
Sayın Hacaloğlu, Sayın Yazar, Sayın Dibek, Sayın Köktürk, Sayın Ünsal, Sayın
Ersin, Sayın Akıncı.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri
ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262,
2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462,
2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683,
2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779,
2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811,
2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
24'üncü maddesinde yer alan (b) bendindeki "5/6/1986
tarihli ve" ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Beytullah
Asil (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Asil, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 24’üncü
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Genç nüfusumuzun büyük, eğitim imkânlarımızın kısıtlı,
yükseköğretim kapısında yığılma meselesi, üniversite basamaklarında bir ölçüde
nitelik meselesine, mezuniyetle birlikte de önemli ölçüde işsizlik meselesine
dönüşmektedir. Mesleki ve teknik eğitim ise bu sorunlar yumağının dışında kalabilecek
en önemli çözüm olmasına karşın bugün maalesef kendisi bir sorun teşkil
etmekte. Bunun birçok sebepleri var. Bunlardan birisi de bu maddeyle düzeltmeye
çalıştığımız sağlık sigortası.
Değerli milletvekilleri, bugün günümüzde meslek yüksekokulları öğrencilerin
isteyerek girdiği okullar değil, üretimin içinde olmayan, her şeyden önemlisi
verimli olmayan birer okul hüviyetine dönüşmüş durumda, sanayi ve iş dünyasıyla
iç içe değil. Bugün mevcut duruma baktığımızda, eğitim sistemi sanayiciye diyor
ki, ben bu öğrenciyi yetiştirdim ve istihdama kazandırdım, sen de bunu
istihdama yönelt; sanayici de diyor ki, senin yetiştirdiğin öğrenci benim
istediğim yeterlikte değil. Dolayısıyla, ülkemizde genç işsizlik oranının yüzde
30’lara vardığı tabloya baktığımızda karşılaştığımız gerçek, Türkiye’de
işsizlik değil mesleksizlik sorununun olduğudur.
Ülkemizde, 15-24 yaş arası 14 milyona yakın genç yaşamakta. Bu
gençlerin yüzde 30’u okuyor, yüzde 30’u çalışıyor, yüzde 40’ı ise hiçbir şey
yapmıyor. Genç nüfusun çok büyük bir bölümünün iş aradığı ülkemizde sanayicimiz
de nitelikli iş gücü bulamamaktan yakınıyor. Nitelikli iş gücü ihtiyacını
eğitim kurumlarından karşılayamayan iş dünyası, kendi çözümünü kendi üretme
yolunu tercih etmektedir. Akademisini, eğitim merkezlerini kurup işe aldığı
personele yeniden eğitim vermekte, böylelikle ciddi bir maliyet ve zaman kaybı
yaşamaktadır. Bu gerçekten hareketle, mesleki ve teknik eğitimi, sektörlerin
ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünü yetiştirmek ve bugünün mesleki ve teknik
eğitim anlayışını sektör ihtiyaçlarına yönelik şekillendirmek, yeni meslek
tanımlarının yapılması için yönlendirici olmak ve mesleki ve teknik eğitimin
saygınlığını dünyadaki tüm değişim ve gelişmeleri takip ederek artırmak
zorundayız.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde, son derece yüksek potansiyel,
dört mevsimi aynı anda yaşayabildiğimiz topraklar, su
yollarına yakın coğrafyamız, öğrenme isteğiyle dolu mükemmel bir genç
nüfusumuz var. Uygulanan yanlış politikalar, gençliğin sorunlarını görmezden
gelen uygulamalar, bu genç potansiyeli küstürmeye, yıldırmaya başlamıştır.
Önemli olan, bu genç potansiyelin, küstürmeden, yıldırmadan hayata atılmalarını
sağlamaktır. Son zamanlarda sanayimizin ve üniversitelerimizin bu işin farkında
olmaya başladıklarını memnuniyetle görüyoruz ancak bu iş birliği derinleştikçe
de görüyoruz ki üniversitelerimizin altyapısı yeterli değil.
Üniversitelerimizde araştırma laboratuvarları ve atölyeler eksik. Sanayimizin
üniversitelerimize imkân sağlama çabaları, karşılarına çıkan kanuni engellerle
başarısızlıkla sonuçlanıyor. İlköğretimden mezun olan pek çok öğrenci devam
edecekleri lisenin türlerine ait kararları kendi iradeleriyle değil, içerisinde
yaşadıkları aile bireylerinin isteğiyle ya da mali durumuna göre zorunlu olarak
yine aile birliğinin kararlarıyla vermektedirler. Çünkü gençlerin kendilerini
keşfetmelerini sağlayacak imkânları sunamıyoruz.
Değerli milletvekilleri, böyle olunca da meslek eğitimini
mükemmele bir türlü ulaştıramıyoruz. O nedenle bunun bir bütün olarak ele
alınmasını, böyle yasa maddeleri içerisinde pansuman tedbirlere bırakılmamasını
diliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25’inci maddede üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
25’inci maddesinde yer alan “5510 Sayılı” ibaresinden sonra gelmek üzere
“Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası” ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Şandır |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Mersin |
Konya |
|
Süleyman Lâtif
Yunusoğlu |
Münir Kutluata |
Mehmet Günal |
|
Trabzon |
Sakarya |
Antalya |
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 25. maddesinin
sonunda yer alan “65 yaşını dolduranlardan talepte bulunanlar” ifadesi yerine
“65 yaşını dolduranlardan talepte bulunmuş olanlar” olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Hulusi Güvel |
Tekin Bingöl |
|
Malatya |
Adana |
Ankara |
|
Mevlüt Coşkuner |
Hüsnü Çöllü |
Ergün Aydoğan |
|
Isparta |
Antalya |
Balıkesir |
|
Turgut Dibek |
Şevket Köse |
|
|
Kırklareli |
Adıyaman |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 25 nci
maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
İbrahim Binici |
Hasip Kaplan |
Hamit Geylani |
|
Şanlıurfa |
Şırnak |
Hakkâri |
|
Nuri Yaman |
Sırrı Sakık |
|
|
Muş |
Muş |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yeterli süre tanınmalı, düzenleme eşit ve adil olmalı.
III.- Y O K L A M A
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yeter sayısının aranmasını
istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunmadan önce yoklama talebi vardır.
Sayın Yalçın, Sayın Vural, Sayın Akçay, Sayın Bukan, Sayın Durmuş,
Sayın Korkmaz, Sayın Kalaycı, Sayın Taner, Sayın Asil, Sayın Torlak, Sayın
Atılgan, Sayın Uslu, Sayın Akcan, Sayın Işık, Sayın Özdemir, Sayın Çalış, Sayın
Akkuş, Sayın Orhan, Sayın Paksoy, Sayın Ayhan.
Yoklama için iki dakika süre vereceğim ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262,
2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462,
2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683,
2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779,
2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811,
2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
60’ıncı maddeye göre kısa söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Berber.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Manisa Milletvekili Recai
Berber’in, Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün konuşmasında yanlış anlamalara
sebep olacak ifadelerine ilişkin açıklaması
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce 22’nci maddeyle ilgili olarak
bir önerge verilmişti. Önerge sahiplerinden Sayın Şahin Mengü’nün… Burada, hem
Komisyonumuzun ve Meclisimizin değerleri üyelerinin hem de izleyen bütün
vatandaşlarımızın çok yanlış anlamalarına yol açacak ve ısrarlı bir şekilde
tekrar edilen bir yanlışı düzeltmek için söz aldım. Her şeyden önce, Sayın
Mengü, burada, bu 22’nci maddede idari para cezalarının zaman aşımına uğraması
konusundaki ifadeyi herhâlde yanlış anladılar ya da okumadan kürsüye çıktılar,
öyle tahmin ediyorum, çünkü eğer önergedeki, kendi önergelerindeki teklife
baksalardı, orada bir yıldan iki yıla çıkarılması zaten isteniyor. Ancak burada
deniliyor ki, kendi ifadelerinde: “30 Aralıkta -bu çok önemli bir husus- fiili
işle, kurtardın. Yani ben herkese tavsiye ediyorum, 30 Aralık günü sürat
denemesi yapabilirsiniz. Kara yollarında bastırın gidin çünkü istediği kadar
ceza yazsınlar, tebligatı, tebliği mümkün değil, yapılsa da zaten düşecek
31/12’de.” deniyor burada.
Ayrıca, aynı şekilde, daha ilerleyen ifadelerinde “Bana biri izah
etsin, nasıl olacak bu iş? Aynı suçu, aynı kabahati işledik, ben senenin son üç
günü içinde işledim, tebligat yapmanız mümkün değil gıyabımda yapacağınız
tutanağı, öbürü, garibim senenin başında işledi, aynı fiili işledik.” diyerek
devam ediyor.
Buradaki yanlış anlaşılma şudur: Hem kendi önergelerinde de hem de
kanunun metninde de idari para cezasını gerektiren fiilin işlendiği takvim
yılını takip eden yılın son günü itibarıyla, yani eğer 31/12’de dahi işlenmiş
olsa bir yıl zaten süre var. Eğer 1 Ocakta işlenmişse izleyen yılın sonuna
kadar, yani aşağı yukarı bir yıl, üç yüz altmış dört günlük bir zaman aşımı
süresi var. Bu konuda Komisyonumuzun değerli üyelerine de sorulsaydı,
imzalayan, işte Harun Bey, Mustafa Bey’e, bunu zaten izah ederlerdi. Sayın
Erkan Akçay da Komisyonumuzda bununla ilgili bu sürenin önergeyle düzeltilmesi
konusunda da bizim bu şekilde düşündüğümüze katılacaktır.
Benim esas üzüldüğüm nokta, tabii Sayın Mengü aynı zamanda bir
hukukçu ve burada “Bana sorarlarsa derim.” diyor, yani avukatlara veya kendi
meslektaşlarına, “Son bir ay ne yaparsanız yapın kimse sizi yakalayamaz.”
Ayrıca, bu maddedeki bu düzenlemeye atıfta bulunarak diyor ki: “Bu kanunun
ilerleyen maddelerinde bunun gibi o kadar hatalar var ki Anayasa’ya bile
aykırılıklar var.” filan deniyor. Eğer bütün hataları bu şekilde tespit edip…
BAŞKAN – Sayın Berber, toparlarsanız; pek kısa söz talebi bir
dakika.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Komisyon Başkanı
olarak mı cevap veriyor, ne olarak cevap veriyor orada? Bu 60’la ilgili değil,
grup adına çıkar konuşur burada.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Komisyon olarak izah ediyorum ben.
BAŞKAN – 60’ıncı maddeye göre söz istedi, ona göre verdik, tamam.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Olmaz! Ama olur mu Sayın
Başkan, sataşma yapıyor.
BAŞKAN – O zaman sataşmaya göre söz isteyin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Grup adına çıkar, burada
konuşur. Komisyonla bunun ne ilgisi var?
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101,
2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262,
2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462,
2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683,
2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779,
2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811,
2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN - Evet, diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 25. maddesinin
sonunda yer alan “65 yaşını dolduranlardan talepte bulunanlar” ifadesi yerine
“65 yaşını dolduranlardan talepte bulunmuş olanlar” olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
Hulusi
Güvel (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Ben konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Aslında muhalefet milletvekillerinin büyük bir dikkatle
hazırladığı önergeler maalesef çok iyi irdelenmeden, vatandaşlarımızın
yararlarının gözetildiği dikkate alınmadan hemen reddedilmekte. İki gündür
muhalefet milletvekilleri bu bağlamda onlarca önerge vermiş olmalarına rağmen
bir tanesi dahi dikkate alınmamıştır. O nedenle, ben konuşmamın başında
önergemizin desteklenmesi doğrultusunda bir talepte bulunmayacağım, aslında,
dün yaşanan bir olaya dikkatlerinizi çekmek istiyorum değerli milletvekilleri.
Bildiğiniz gibi, dün Beypazarı’nda çok ciddi bir trafik kazası
sonucunda 11 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu olay Türkiye’de ne ilktir
ne de son olacaktır. Onlarca yıldır ülkemizde mevsimlik tarım işçileri her
dönem göç yollarında çok ciddi trafik kazalarına maruz kalıp hayatlarını
kaybetmekteler ya da ciddi yaralanmalar sonucunda sakat kalmaktadırlar.
Mevsimlik tarım işçilerinin bu sorunları maalesef iktidar tarafından hafife
alınmakta ve Hasat Döneminde Trafikte Alınacak Önlemler Genelgesi çerçevesinde
göz ardı edilmektedir. Oysa bu sorun çok ciddi boyutları olan bir sorundur.
Bakınız, sadece 2007 yılında, Türkiye’de, mevsimlik tarım işçilerinden sadece
trafik kazası neticesinde hayatını kaybedenlerin sayısı 50 civarındadır. Oysa
mevsimlik tarım işçilerinin bir tek sorunu trafik kazaları değildir, onun yanı
sıra, bulaşıcı hastalıklarla karşı karşıyadırlar, zehirlenmeler, kötü beslenme
ve sağlıksız barınma koşulları her dönem mevsimlik tarım işçilerinin temel
sorunlarıdır.
Değerli milletvekilleri, sadece Adıyaman ilimizden her yıl
ortalama 40 bin civarında yurttaşımız mevsimlik tarım işçisi olarak göç
yollarına düşmektedir. Yine, Adıyaman’ın yanında Mardin’den, Urfa’dan,
Diyarbakır’dan, Şırnak’tan, Batman’dan on binlerce yurttaşımız göç yollarında
bu trafik kazalarına maruz kalmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, aslında, mevsimlik tarım işçilerinin
çocukları doğdukları gün mesleklerini ellerine almışlardır âdeta. Zira, o çocukların sağlıksız eğitim olanakları nedeniyle bir
başka iş sahibi olma şansları yoktur. Zira, o mevsim
döneminde okul süreleri farklı olduğu için sağlıklı eğitim görememekte ve
anaları, babaları gibi tarım işçisi olmak zorundadırlar.
Onun için bu konuyu dikkatlerinize sunmak istedim ve maalesef,
iktidar, hiçbir kalıcı ve ciddi tedbir almamaktadır. Konuşmamın başında
belirttiğim gibi hasat döneminde trafik kazalarını önlemeye yönelik genelgeyle
bu sorun geçiştirilmektedir.
Bakınız, değerli milletvekilleri, Mayın Yasası görüşülürken biz
ısrarla “Bu mayınlı araziler temizlenip o bölgede yaşayan yurttaşlarımıza
dağıtılsın, hiç olmazsa, bir ölçüde orada yaşayan yurttaşlarımız kalıcı hâle
gelir ve mevsimlik işçi olma statüsünden kurtulur.” demiştik. Ama, maalesef, iktidar, bunu da göz ardı etti ve o bölgede
mayınlı arazilerin temizlenmesi, oradaki gerçek hak sahiplerine o arazilerin dağıtılmasını
da bir anlamda önledi ve mevsimlik tarım işçilerinin hayatı trafik kazalarında,
bulaşıcı hastalıklarda sönüp gitmeye yüz tuttu. O nedenle dünkü Beypazarı
kazasına dikkatinizi çekmek istedim. Bu kaza bu anlayış devam ettiği sürece
Türkiye’de her zaman vuku bulacaktır ve bu acılar, adı konulmayan, adı olmayan
o yurttaşlarımızın bir iki günlük küçük gazete haberlerinden sonra yitip
gidecektir.
Hepinizi en derin saygılarla selamlıyorum. (CHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bingöl.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
25’inci maddesinde yer alan “5510 Sayılı” ibaresinden sonra gelmek üzere
“Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası” ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Süleyman
Lâtif Yunusoğlu (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Yunusoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 25’inci maddesinde vermiş
olduğumuz önerge üzerinde görüşlerimizi belirtmek üzere huzurlarınızdayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Benden önce konuşan arkadaşlarımın da çeşitli şekillerde ifade
etmeye çalıştığı gibi, çok geç kalmış ve AKP tarafından sulandırılmış,
amacından saptırılmış bir tasarı üzerinde tartışıyoruz. Konuşmamın hemen
başında şunu belirtmek isterim ki, şu anda üzerinde konuştuğumuz hâliyle torba
yasa tasarısı esasen AKP İktidarının sekiz yıldır ülkeyi nasıl bir anlayışla
yönettiği konusunda milletimize önemli ipuçları veriyor. Milliyetçi Hareket
Partisi tarafından 2008 yılından bu yana ısrarla bu tasarının çıkarılması
yönünde telkinde bulunsak da ne yazık ki bu telkinlerimiz ve uyarılarımız
dikkate alınmadığından yüz binlerce vatandaşımız mağdur olmuş, nice aileler
yaşadıkları trajedilerle baş başa bırakılmışlardır. Ne hikmetse, iki yıldan bu
yana uyarılarımızı dikkate almayan AKP Hükûmeti, 2011 genel seçimleri
yaklaşırken bir anda, bunu tırnak içerisinde söylüyorum, mağdur
vatandaşlarımızın yanında olduğunu gösterme ihtiyacını hissetmiştir.
Bakınız, bazı tahminlere göre, torba yasa kapsamında yapılan
düzenlemelerle vatandaşın kamuya ait borçlarının 120 milyarı bulduğu tahmin
ediliyor. Şimdi soruyorum: Vatandaşımızın kamu karşısında elektrik faturasını,
harcadığı suyun faturasını, sosyal güvenlik primini ödeyemez duruma gelmesi
acaba Hükûmetin bir ayıbı değil midir? Vatandaşı bu duruma düşüren bir hükûmet
acaba neden ısrarla bugüne kadar mağduriyeti gidermek gibi bir gereklilik
duymamıştır? Sosyal devlet anlayışını vatandaşa dağıttığı kömürden ibaret sanan
Adalet ve Kalkınma Partisi neden vatandaşın bu mağduriyeti konusunda bu zamana
kadar herhangi bir adım atmamıştır?
Sayın milletvekilleri, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu 16 Haziran 2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sosyal
güvenlik reformu olarak takdim edilen bu Kanun’un yürürlüğe girmesinin
üzerinden beş yıl geçmeden, on iki defa, birçok maddesi değiştirilmiştir.
AKP’nin reformu beş yılı doldurmadan çökmüştür, durum bunu göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarının 25’inci maddesiyle 5510 sayılı
Kanun’un 6’ncı maddesinde değişiklik yapılarak, maddede sigortalı sayılmayan
geçici işlerde çalışan tarım işçileri için bu kanun tasarısının 51’inci
maddesinde sigortalı olmaları yönünde düzenleme yapıldığından, sigortalı
sayılmamaları yönündeki düzenleme madde metninden çıkartılmaktadır. 1 Ekim 2008
tarihinden beri kendilerinden emeklilik primi istenmeyen ama 1 Ocak 2012
tarihinden sonra mecburen genel sağlık sigortası primi ödeyecek olan ve emekli
olmaları mümkün gözükmeyen 10 milyonluk tarım kesimi gerek çiftçi gerekse
çiftçi yanında gündelikçi çalışanların arasına 65 yaşından büyük olanlar da
eklenmektedir. Zaten sıkıntılı olan tarım kesimi bu tür düzenlemelerle daha da
sıkıntılı hâle getirilmektedir. Kısa bir süre sonra daha büyük sıkıntıların
yaşanacağı ortadadır çünkü ileride tarım kesimi emekli aylığı gibi bir hakkı olmadığında
ve çalışma güçlerini kaybettiklerinde yaşayacak para bulamayacaklardır.
Değerli milletvekilleri, içinde bulunduğumuz küresel ekonomik kriz
dalgasında ne yazık ki, bırakın iyi bir ekonomi yönetimini mevcut AKP İktidarı
Türkiye’yi her alanda büyük bir bilinmezliğin ve yozlaşmanın içerisine
sokmuştur. Maalesef, önüne koyulan kâğıttaki sanal rakamları okuyarak ülke
ekonomisinin düzeleceğini sanan bir Başbakana sahibiz. Taşeronlaşmayı savunan,
büyük sermayenin kâr etmesi için vatandaşa yapılan her türlü işkenceyi, eziyeti
mübah gören bir zihniyet tarafından yönetiliyoruz. Ekonomide yaşanan
yozlaşmayı, maalesef, millî ve manevi değerlerimize bulaştırmak isteyen,
ülkemizin bütünlüğünü tartışmaya açan, dilimizi, dinimizi, bayrağımızı ve
vatanımızı bölücü unsurların kucağına atan bir hükûmet anlayışı bugün
Türkiye’yi karanlık senaryoların, hazin tuzakların pençesine düşürmüştür. İşte
bu torba yasa denilen fakat vatandaşın elindeki torbayı patlatan bu yasada da
açıkça bu zihniyetin emarelerini görmekteyiz.
Seçimler yaklaşırken, bir hükûmetin, oylarıyla göreve geldiği
vatandaşların mağduriyetlerinin nasıl siyasi istismar aracı hâline
getirildiğine bu yasa metninde açıkça şahit oluyoruz. Seçim ekonomisi denilen
şeyin ne demek olduğu konusunda bir kez daha AKP Hükûmetinin gösterime koyduğu
filmi izlemek durumunda kalıyoruz. Tabii ki takdir milletimizindir. Ancak,
inanıyorum ki Türk milleti AKP’nin ülkeyi daha fazla uçuruma sürüklemesine
müsaade etmeyecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılarımı sunuyor, teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yunusoğlu.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Madde 25’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 26’da üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
26’ıncı maddesinde yer alan “5510 Sayılı” ibaresinden sonra gelmek üzere
“Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası” ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Şandır |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Mersin |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Münir Kutluata |
Kadir Ural |
|
Antalya |
Sakarya |
Mersin |
|
|
Ahmet Orhan |
|
|
|
Manisa |
|
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Şimdi, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge
sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 26 ncı
maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Sırrı Sakık |
Nuri Yaman |
İbrahim Binici |
|
Muş |
Muş |
Şanlıurfa |
|
Hasip Kaplan |
Hamit Geylani |
|
|
Şırnak |
Hakkâri |
|
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 26. maddesinin
yasa metninden çıkartılmasını arz ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ergün Aydoğan |
F. Murat Sönmez |
|
Malatya |
Balıkesir |
Eskişehir |
|
Turgut Dibek |
Hulusi Güvel |
Şevket Köse |
|
Kırklareli |
Adana |
Adıyaman |
|
|
Mevlüt Coşkuner |
|
|
|
Isparta |
|
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yeterli süre tanınmalı, düzenleme eşit ve adil olmalı.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli
üyeleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Tasarı’nın 26’ncı maddesiyle ilgili
verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkeyi yönetenlerin,
Parlamentonun görevi, ülkenin, yurttaşın sorunlarını çözmektir; yurttaşlarımıza
ve ülkemize yeni sorunlar yaratmamaktır. Şu anda da, iki günden beri geç
saatlere kadar görüştüğümüz çorba yasanın amacı da yurttaşlarımızın yaşadığı
sorunların çözümünü sağlamaktır.
Değerli milletvekilleri, aldığı karar ve uygulamalar ile yurttaşı
mağdur etmek değildir ülkeyi yönetenlerin görevi. AKP İktidarının uygulamaları
yurttaşı yoksullaştırdığı gibi, çıkardığı yasalarla, Sosyal Güvenlik Kurumu ve
onun Başkanı tarafından hukuka, insanlığa aykırı genelgesiyle vatandaşı ve 8
milyon diyabet hastasını kaderine terk etmiş, ölüme mahkûm etmiştir. Sosyal
devlet anlayışına ve onun yöneticilerine yakışmayan, hukuka, insanlığa aykırı
bu genelgenin derhâl kaldırılmasını istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ailesinde 2 hastası olan
vatandaşımız Sosyal Güvenlik Kurumuna dava açıyor. Talebi şu: Kan şeker ölçüm
çubuklarına ödenmekte olan 0,55 kuruşun az olduğu, yükseltilmesi gerektiği ve
kan şeker ölçüm makinelerinin bedellerinin ödenmesini ve eczanelerde yaşanan
sorunun sona ermesini istiyor çünkü Sosyal Güvenlik Kurumu anlaşması gereği
eczaneler üzerinde ağır baskılar oluşturuyor.
Diyabet hastasının günde 4 çubuk kullanması gerekirken Sosyal
Güvenlik Kurumu yüzde 25 kesinti yapıyor, 3 adet ödüyor. Şeker ölçüm çubuğunun
tanesi 0,98 kuruş.
Sayın Bakan ve Sayın Zararsız, dinlerseniz çok memnun olurum.
Hasta “Zaten yüzde 25 kesiyorsunuz, verilen 0,55 kuruş yeterli
değil.” diyor. Danıştaya dava açıyor. Danıştay vatandaşı haklı buluyor,
“Anayasal hak olan tedavi hakkı engellenemez.” diyor, “İkinci bir kısıtlama
getiremezsiniz.” diyor. Diyor da, sen misin dava açan, sen misin hukuk
devletine inanarak dava açan ve Danıştayın davasını gerekçe göstererek, 10/01/2011 tarihinde, soyadı “Zararsız” olan ama
uygulamalarıyla 8 milyon yurttaşımızı zarara uğratan ve mağduriyet yaratan
hukuka aykırı bir genelgeyle 8 milyon yurttaşımızı kaderiyle baş başa
bırakıyor. Tabii bu genelge yetmiyor. Yine Sosyal Güvenlik Kurumu bununla
ilgili basın açıklaması yapıyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan ve Kurumun
Başkanı Sayın Zararsız dinlerlerse çok memnun oluruz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Dinliyoruz.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Bakın, Sayın Zararsız dinlemiyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – O
dinlemese de olur.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Sayın Bakanım, bununla ilgili
Balıkesir’de ve Türkiye’nin değişik yerlerinde sayısız yurttaşlarımız dava
açıyor.
Yine, Kütahya’dan Mustafa Köse diye vatandaşımız bu konuyla ilgili
AKP yetkililerini uyarıyor ve buradaki yazısında “Bu kararı veren, ya
hastalığın acısını bilmemekte ya da insan kıymeti bilmemektedir.” diyor. “Hasta
kendisi ödesin diyemez.” diyor Mustafa Köse.
Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; buradan
baktığımızda, gerçekten, anayasal bir hak olan tedavi giderlerinin Danıştay
kararları gerekçe gösterilerek vatandaşın kaderiyle baş başa bırakılması tam
bir AKP mantığı, tam AKP’nin vatandaşa, insana olan saygısı, AKP’nin hukuk ve
demokrasi anlayışı. Hak mağduru olan hasta vatandaşlarımız haklarını aramak
için yargıya başvuruyorlar, yargının verdiği haklı karara rağmen Kurumun
Başkanı 8 milyon diyabet hastasını mağdur edecek biçimde, bir genelgeyle, şeker
hastalarının kullandığı şeker ölçme çubuğunu vermekten imtina ediyor.
Değerli milletvekilleri, sizlere, buradan 8 milyon diyabet hastası
adına sesleniyorum. Sayın Bakan ve Kurumun Sayın Başkanı Sayın Zararsız,
hastalara verdiğiniz zararı bir an önce gidermenizi diliyor, 8 milyon diyabet
hastası yurttaşımıza sağlıklı günler diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
III.- Y O K L A M A
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeleri oylamadan evvel yoklama talebi vardır, şimdi
onu yerine getireceğim.
Sayın Yalçın, Sayın Vural, Sayın Akçay, Sayın Kalaycı, Sayın
Yıldız, Sayın Korkmaz, Sayın Uslu, Sayın Çobanoğlu, Sayın Atılgan, Sayın
Torlak, Sayın Asil, Sayın Taner, Sayın Akcan, Sayın Özdemir, Sayın Bukan, Sayın
Orhan, Sayın Durmuş, Sayın Özcan, Sayın Ayhan, Sayın Cengiz, Sayın Işık, Sayın
Paksoy, Sayın Özensoy.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum:
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101,
2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262,
2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462,
2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683,
2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779,
2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811,
2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 26’ncı
maddesinde yer alan “5510 Sayılı” ibaresinden sonra gelmek üzere “Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ahmet
Orhan (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Orhan. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi ile ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gene karşımızda bir dizi eksik ve yanlış düzenleme ihtiva eden
torba kanun tasarısı bulunmaktadır. Sosyal güvence, yaşamın birincil derecede
önemli olgusudur. Çalışan, yeterli ücret alan insanların yaşlılık, hastalık,
sakatlık, işsizlik gibi sebeplerle çalışamayacak duruma düştüklerinde sosyal
güvenlik haklarının tanınmış ve gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Sosyal
güvenlik hakkı Anayasa’mızın muhtelif maddelerinde yer almakta ve teminat
altına alınmaktadır. Maalesef, devletin sunmakla görevli olduğu hizmetlerin
iktidarınız döneminde deneme yanılma yöntemleriyle düzenlendiği görülmektedir.
Bunun böyle olmaması gerekmektedir. İnsanlarımız arasında ekonomik uçurumlar
giderek açılmaktadır. Gelir dağılımındaki adaletsizlik tahammül edilmez
boyutlara ulaşmıştır, makas açılmıştır. Bu açılan makas aralığı içinde Türk
milletinin içinde bulunduğu tren yanlış hatta girmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2926 sayılı tarımda
kendi adına ve hesabına çalışanlarla ilgili Kanun’un uygulama tebliğlerinde
değişiklikler yapılmış, bu değişikliklerin uygulanmasıyla ilgili olarak
çiftçilerimizin geçmiş yıllarda yatırmış oldukları primleri gösterir belgeleri,
müstahsil makbuzları, tarım BAĞ-KUR giriş bildirgeleri bulunmasına ve ilgili
kuruma bildirilmesine rağmen kayıtlarda bulunamamakta, arşivlerdeki tespitlerde
sorunlar yaşanmakta ve uygulanan emeklilik ve geriye dönük borçların
düzenlenmesi hususlarında büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Türk çiftçisinin ödeme ve emeklilik işlemlerinin bürokratik
işleyiş açısından azaltılması zorunluluktur.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle dikkatlerinizi yaşanmakta
olan bir hususa çekmek isterim. Son zamanlarda çiftçimize yönelik ekonomik
davranış ve yöntemler acımasız ve düşüncesiz bir hâl almıştır. Manisa yerel
basınında da yer alan bir haberin yorumunu sizlerle paylaşmak isterim.
Manisa’nın Saruhanlı ilçesi Gümülceli beldesinde yaşayan hemşehrim bir traktör
almak ister, bunun için de banka kredisi kullanır. Traktörünün taksitinin Ekim
2009 tarihinde ödenmesi gerekmektedir ancak ürün bedelini zamanında alamadığı
için taksiti ödeyemez, ödeme tarihinden üç ay sonra bankanın tebliğiyle karşı
karşıya gelir. Banka, alacağının tamamını 34.720 Türk lirası olarak tahsil
etmek istemektedir. Borçlu çiftçimiz alelacele ürün bedelinin alabildiğini ve
konu komşudan bulduklarını bankaya götürür, 10 bin lirayı borçtan düşerler,
24.720 Türk lirası alacak 23 Aralık 2010 tarihinde icraya konulur. Kat
tarihinden on bir ay sonra alacak aynen şöyledir: Asıl alacak 24.820 Türk lirası
olmasına rağmen harçları ve icra masraflarıyla miktar -dikkat buyurun- 60 bin
Türk lirasıdır. Satın alınan traktörün bedeli, bugün satılsa, 25 bin Türk
lirasıdır. Bu çiftçimizin traktörü elinden gittikten sonra bugüne kadar
ödediklerini de buna ilave ettiğimizde geriye kalan borcun 35 bin Türk lirası
olduğu görülmektedir.
Traktörsüz bir tarımın nasıl yapılabileceği, borcun nasıl
ödenebileceği ayrı bir konu olmakla beraber buna bir ticari konu olarak bakma
imkânımız yoktur. Merkez Bankasının 0,25 puanlık bir faiz indirimi piyasalarda
ne kadar heyecan yaratır bilmem ancak iktidar faizler yüzde 6’lara indi diye
sevinip kalkınma naraları atarken yüzde 99 temerrüt faizi altında çiftçimiz
ezilmektedir. AKP Hükûmetine soruyorum: Yüzde 6 faiz bu ülkeninse yüzde 99 faiz
hangi ülkenindir?
Banka “Ben müşteriyle kredi sözleşmesi imzaladım, imzası var, bu
parayı alırım.” demekte. İyi de zayıfı, kimsesizi koruması gereken devlet
nerede? Merkez Bankası faizlerinin 15 katı üstünde temerrüt faizi olur mu Allah
aşkına? Buna göz yumuyor veya serbest bırakıyorsanız halkınızı sömürtüyor,
ezdiriyorsunuz demektir. Acilen, vatandaşlarımıza uygulanan acımasız temerrüt
faizlerine çare bulunmalı, temerrüt faizinin adaletli bir orana indirilmesi
temin edilmelidir. Çözüm Milliyetçi Hareket Partisidir, inşallah Milliyetçi
Hareket Partisinin iktidarında çiftçilerimizin bu dertleri çözülecektir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Orhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Bakanın 60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talebi vardır,
kendisine iki dakika söz vereceğim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer’in, Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın diyabet
çubuklarıyla ilgili konuşmasına ilişkin açıklaması
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Çok
değerli arkadaşlar, az önce bir sayın milletvekilimiz bu diyabet hastalarının
çubuklarıyla alakalı bir konuşma yaptı. Ben kısaca bilgi sunmak istiyorum
sizlere.
Bu mesele hakikaten hastalarımızı mağdur eden bir durum. Biz herhangi bir diyabet çubuğunu yaklaşık 55 kuruşa satın
alıyoruz. Sizlerin de bildiği gibi Sağlık Uygulama Tebliği’nde alınacak
ürünlerle ilgili, sadece 1 ürün değil, 2 ürün değil, aylarca, yıllarca süren
araştırmalardan sonra yaklaşık 5 binden fazla ürün ve hizmetin fiyatı
belirlenmiştir ve bunlar üzerinden biz alım yaparız. Bu diyabet çubukları için
de piyasa araştırmalarından sonra, ortalama 55 kuruş fiyat belirlenmiştir.
Hâlbuki aynı ürünleri Sağlık Bakanlığı ihale yoluyla ve toptan 20 kuruşa
almaktadır.
Tedarikçilerden birisinin daha fazla kâr elde etmek amacıyla bizi
mahkemeye vermesi ve Danıştayın da yürütmeyi durdurması sebebiyle bu hastalara
yönelik sorun ortaya çıkmıştır. Şimdi ben sadece bir soru sormak istiyorum bu
meseleyi hastaların üzerinden kullanan arkadaşlarımıza: Biz kimin hakkını korumalıyız,
daha fazla kâr etmek isteyenlerin hakkını mı yoksa kamunun hakkını mı?
Burada biz kurum olarak kamunun kaynaklarını daha etkin kullanmak
için çaba sarf ettik, edeceğiz.
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Hasta mağdur olmadan düzenleme yapın.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Ve
herkes de şunu bilmeli: Biz diyabet hastalarımızı mağdur etmeyeceğiz. Çok
yakında, çok da uygun, hem de belki daha ucuz fiyatlarla, yeni yöntemlerle
satın alma gerçekleştireceğiz ve bu sorunu çözeceğiz endişe etmeyin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Fiyatını düşürün, fiyatı koyan siz değil
misiniz?
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Recai Berber ismimden
bahsederek…
BAŞKAN – Buyurun, üç dakika süre veriyorum size.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Şahin
Mengü’nün, Manisa Milletvekili Recai Berber’in, isminden bahsederek şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Değerli arkadaşlarım, Sayın Komisyon Başkan
Vekili arkadaşımız beni eleştirirken, yasayı okumadan kürsüye çıktığımı
söylemiş. Aynen okuyorum: “İdari para cezasını gerektiren fiilin işlendiği
tarihi takip eden takvim yılının son günü.” Ne anlıyorsunuz Türkçesinden bunun?
Yani fiilin işlendiği tarihi takip eden takvim yılının son
günü. Ya Türkçesi bozuk, Türkçesini düzeltin veya bu böyle anlaşılmıyor.
Benim yasayı okuyarak çıktığım ortada da, sizin Türkçeniz bozuk. Bir fiil ya
bir yıllık zaman aşımına tabidir ya iki yıllık zaman aşımına tabidir. Dünyanın
hiçbir yerinde şöyle bir zaman aşımı süresine ben rastlamadım. Burada bir sürü
avukat arkadaşım oturuyor, hukukçu arkadaşım oturuyor, hiç böyle bir zaman
aşımı tarifi görmüşler mi? Bu ya bir yıl olur ya iki yıl olur, altı ay olur.
Nedir takdiriniz onu yaparsınız ama böyle fiilin işlendiği o tarih, bu tarih,
böyle muğlak bir şey. Söylenen bu. Bu,
her türlü yoruma açık bir madde.
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Mengü.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101,
2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262,
2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462,
2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683,
2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779,
2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811,
2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – 27’nci maddede iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 27’nci maddesinde
yer alan “tekemmül ettirildiği” ibaresinin “tamamlandığı” şeklinde
değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Şandır |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Mersin |
Konya |
|
Kadir Ural |
Mehmet Günal |
Münir Kutluata |
|
Mersin |
Antalya |
Sakarya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 27’nci maddesinde yer alan “iki ayı geçmemek üzere”
ibaresinin “bir ayı geçmemek üzere” şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif
ederiz.
|
Harun Öztürk |
Mehmet Ali
Susam |
Tekin Bingöl |
|
İzmir |
İzmir |
Ankara |
|
Şevket Köse |
Rasim Çakır |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Adıyaman |
Edirne |
Malatya |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Çakır, buyurun (CHP sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk
Partisinin önergesi ile ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir torba yasa görüşüyoruz hep birlikte. Bu
torba kanun yedi yüz altmış sekiz sayfadan ibaret bir kanun ve bu kanun salı
günü milletvekillerine dağıtıldı yani milletvekillerine denildi ki: “Bu yedi
yüz altmış sekiz sayfayı salı günü, gecesi oturun, çalışın, öğrenin,okuyun
ve çarşamba günü gelin, burada bu kanunla ilgili iradenizi ortaya koyun.”
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Hem de maddelerini okumadan!
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Evet.
Yani bunun demokrasiyle, bunun insan haklarıyla, bunun
çağdaşlıkla, bunun hukukla ne kadar bağlantısı var, takdiri ben sizlere ve yüce
milletime bırakıyorum.
Bunun yanında, iki ay kadar önce…
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Komisyonlarda görüşüldü.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Komisyon değil. Ben milletvekiliyim, ben
milletin vekiliyim; bunu bilerek oy kullanmak zorundayım koyun gibi değil ama
birileri koyunsa, o da benim sorunum değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İki ay kadar önce, şurada yine, Trakyabirlik’in ayçiçeği
alımlarıyla ilgili bir Meclis araştırması istedim. Çok teşekkür ediyorum,
hepiniz oy verdiniz, destek verdiniz, çok mutlu oldum ama değerli arkadaşlarım,
aradan iki ay zaman geçti, AKP Grubu 8 tane milletvekili arkadaşın ismini yazıp
da Meclis Başkanlığına vermedi, hâlâ komisyon şu Parlamentoda kurulamıyor. Bunun
neresinde demokrasi var, neresinde hukuk var, neresinde insan hakları var? Bu
iki davranış biçimi neyle ölçülür, neyle tarif edilir değerli arkadaşlarım? İki
ay geçti. Artık seçim sathına giriyoruz. Hiçbiriniz çıkıp da “Ey grup başkan
vekilleri, biz millî iradeyiz, oy verdik bu komisyonunun kurulmasıyla ilgili.
Niye bu komisyonun kurulmasını geciktiriyoruz.” dediniz mi arkadaşlar? Ama
sevgili arkadaşlarım, başta Sayın Başbakanınız olmak üzere hepiniz şu seçimler
yaklaşırken bir hastalığa tutuldunuz, size faydası olmayan bir hastalığa
tutuldunuz, o hastalık da şu: Basında yayımlanan, televizyonlarda yayınlanan
birtakım anketler, birtakım düzmece kamuoyu anketleri, sizlerin siyasal olarak
gözlerinizin kör olmasına neden oldu ve sanki siyasi aklınız tutuldu. Bu, ciddi
bir siyasi hastalıktır.
Sizleri uyarıyorum sevgili arkadaşlarım, tek tek hepinizi, iyi
niyetle, kötülüğünüz için değil, çünkü göreceksiniz, 12 Haziranda sandıktan
sivil faşist diktatörlük çıkmayacak…
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Zaten çıkmayacak.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - …12 Haziranda sandıktan bu ülkede
demokrasi çıkacak…
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Doğru.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - …insan hakları çıkacak, hukuk çıkacak. (AK
PARTİ sıralarından “Doğru, doğru” sesleri, gürültüler) Emin olun ki bu ülkede
yaşayan insanlar 12 Haziranda sivil faşist diktatörlüğe izin vermeyecekler,
padişahlık rejimine izin vermeyecekler, bundan emin olun. (AK PARTİ
sıralarından “Doğru, doğru” sesleri, gürültüler) Ve emin olarak da bugünkü
siyasal davranışlarınızı…
EYÜP AYAR (Kocaeli) – O sizde var, o sizin geçmişinizde var, sen
kendinizi tarif ediyorsun.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - …bu Parlamentoda muhalefet
milletvekillerinin de var olduğunu kabul ederek düzenlemeye gayret edin. Bu,
bizden, muhalefet milletvekillerinden size dostça bir uyarıdır ama takdir tabii
ki sizindir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Milletin iradesi çıkacak, milletin
iradesi.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Göreceksiniz bakalım ne çıkacak.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çakır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 27’nci
maddesinde yer alan “tekemmül ettirildiği” ibaresinin “tamamlandığı” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kadir
Ural (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 606 sıra sayılı Tasarı’nın
birinci bölümünde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım, bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Esasen, görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
çerçeve 27’nci maddesinde yer alan “tekemmül ettirildiği” ibaresinin
“tamamlandığı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz. Gerekçemiz ise
önergemizle ibareye açıklık getirmek isteyişimizdir.
Konu, muhtarlar açısından olumlu addedilebilir. Mahallî idarelerin
demokrasinin gelişmesi ve yerleşmesi açısından çok önemli olduğu bir gerçektir,
bunun ilk ayağı ise mahalle muhtarlıklarıdır. Bizim demokrasi geleneğimizde
muhtarların toplumsal ve sosyolojik bir ifadesi ve karşılığı vardır: Çocukların
“Muhtar amcası” akranlarının “Ahmet, Mehmet muhtarı” büyüklerinin “Bizim
muhtar” ifadesi bu açıdan önemlidir. Onlara sahip çıkılmalıdır, sosyal hakları
daha da iyileştirilmelidir ancak AKP döneminde, muhtarlar, Başbakan o ili
ziyaret etmeden önce, ilçelere toplanılarak vatandaşın açılışlara ve miting
davetine katılımını sağlamakla görevlendirilmek istenmektedir. Dün söyledik, bu
illerde, Denizli’de hadise de böyledir maalesef.
Bahsettiğimiz ilde, aralık ayında, genel bütçe vergi gelirlerinin tahsilat tahakkuk oranı -sondan 10’uncu il- yüzde 65,83’tür,
biraz önce aldık. Şimdi, bu il bu durumdadır. AKP döneminde, icra dairesi
sayısı da, icraya uğrayan vatandaşların kolaylıkla karşılaşması için ikiden
dokuza çıkarılmıştır ama bu arada bu ilde Buldan, Babadağ ve Kızılcabölük gibi ilçelerimizde
ve beldelerimizde tezgâhlar maalesef ortadan kalkmış, satılmıştır.
Şimdi, insanları ne yapmaya çalışıyoruz? Karşılamak için bir yere
toplamaya çalışıyoruz. Daha önce de benzer şeyleri ne yaptık? Yaptık. Ne zaman
yaptık? Referandum öncesi yapıldı, fabrikalardan insanlar dolduruldu,
şirketlerden insanlar dolduruldu, miting alanlarına götürülmelerine rağmen,
orada toplanılan, baskıyla toplanılan insanların sayısı maalesef iktidarı
tatmin etmedi. Şimdi, yöntem farklılaştırılıyor ama bu yöntemin iyi olacağına
dair bir kanaat yok. Bu yöntem, zorlama yöntemi iyi olsaydı stattaki hadise
meydana gelmezdi.
Şimdi, mahallî idarelerle ilgili hususlarda mutlaka
gelişmelerin sağlanması lazım. Bakın, kamu
yatırımları ne yapıyor? Azalmasına rağmen 2011 yılında, mahallî idare sabit
sermaye yatırımlarında ne oluyor? Artış oluyor. Toplam sabit sermaye
yatırımlarındaki payı olarak baktığınız zaman mahallî idare sabit sermaye
yatırımlarının payı 2010 yılında yüzde 26’dan 2011’de yüzde 34,8’e yükseliyor.
Bu, tabii ki takdir edilecek güzel bir gelişme ancak bunun ne zaman olması
lazımdı? Her zaman gerçekleştirilmesi lazımdı. Biz ne zaman yapıyoruz? Seçim
öncesinde bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz ama buna rağmen olumlu addediyorum
fakat genel kamu sabit sermaye yatırımlarının, özellikle “Ekonomi iyileşiyor,
krizden çıkılıyor.” dendiği bir anda kamu sabit sermaye yatırımlarının reel
olarak gerilemesi, gerçekten ne yapıyor? Ülkeyi sıkıntıya sokuyor. Bu, nereden
bakarsanız bakın Hükûmetin “Kamu maliyesi alanında rahatladık.” derken dün
Sayın Bakanın da -üstü örtülü ifade ettiği gibi- sıkıntı olabileceğini açık ve
net bir şekilde gösterdi.
Diğer konuşmalarımda devam edeceğim. Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Evet, bakacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısını arayacağım:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati :
22.28
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesi üzerinde verilen
Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 28’de iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
28'inci maddesinde yer alan "iki ayı geçmemek üzere" ibaresinin
"üç ayı geçmemek üzere" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mehmet Şandır |
Erkan Akçay |
Mustafa Kalaycı |
|
Mersin |
Manisa |
Konya |
|
Münir Kutluata |
Mehmet Akif Paksoy |
Kadir Ural |
|
Sakarya |
Kahramanmaraş |
Mersin |
|
|
Mehmet Günal |
|
|
|
Antalya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın 28 inci
maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinin (5) numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
H. Tayfun İçli |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
İzmir |
Eskişehir |
Malatya |
|
Mehmet Ali Susam |
Rasim Çakır |
Kemal Demirel |
|
İzmir |
Edirne |
Bursa |
|
|
Tekin Bingöl |
|
|
|
Ankara |
|
"5) Tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için,
tarımsal faaliyetinin sona erdiği veya 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (ı)
bendi uyarınca muafiyet kapsamına girdiği tarihten,"
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizi şahsım ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa’mıza göre, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, çalışmalarını kendi yaptığı İç Tüzük hükümlerine göre yönetir.
Şimdi, arkadaşlar, elimde bir Anayasa Mahkemesi kararı var. Bazı
iddia sahipleri, İç Tüzük’te yapılan değişikliğin iptali için Anayasa
Mahkemesine götürmüş bu olayı, İç Tüzük değişikliğini. Bakın, iddia sahipleri
ne diyor: “Yasama organlarının iç tüzükleri pratikte anayasa kadar önemli ve
etkin metinlerdir. Yasama egemenliğinin kullanılma usullerini düzenleyen iç
tüzük hükümleri, gücü sınırlayan, Meclis içi dengeleri gözeten ve hukuka
dayanmak zorunda olan sessiz anayasalardır.” dedikten sonra devam ediyor -İddia
sahiplerinin bütün iddialarını size okuyacak değilim- ve diyorlar ki: “İç Tüzük
tarihimiz genellikle iki yöntemden birinin benimsendiğini göstermektedir. Biri
uzlaşmacı, diğeri de dayatmacı yöntem.” Ve dayatmacı yöntemden söz ederler
iddia sahibi milletvekili arkadaşlarımız: “Düşük yoğunluklu demokrasilerde
görülür. Çözümü son kural olan oy çokluğunda arayan bir yöntemdir. Uzlaşmanın
getireceği erdemleri bir çırpıda yok sayar. Uzlaşmayı, sayı gücünün verdiği
rehavet ve otorite içinde teslimiyet ve zaaf olarak görür. Oyunda uygulanacak
kuralı oyuncuların birlikte yapması yerine gücünün emriyle üretir. Dayatmacı
teklif oyuncuları gerer ve bazen öngörülemez gerilimlere, belirsizliklere ve
hatta toplumsal kutuplaşmalara zemin hazırlar.” dedikten sonra, en can alıcı
iddiaları ileri sürer. Bu iddialar belki sizi çok kızdıracak ama mutlaka okumak
istiyorum değerli arkadaşlarım özetini.
Diyor ki bu İç Tüzük değişikliği 91 ile ilgili: “Bir maddelik
kural yasama egemenliğini, yürütme ve bürokrasi egemenliğinin içinde
eritmektedir. Kuvvet birliğinden daha farklı olan bir tehlike önümüzdedir, iki
kuvvet tarafından yasama kuvvetinin yutulması tehlikesi. Demokrasiyi imha eden
sebepler daima topla, tüfekle gerçekleşmez, bazen adına hukuk denen ve Profesör
Aksoy’un tabiriyle ‘cibilliyetsiz olan kurallar’ da aynı sosyal felaketi
hazırlayabilir.” diyor iddia sahipleri.
Değerli arkadaşlarım, bu iddia sahiplerini merak etmişsinizdir. Bu
iddia sahipleri, birisi, şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığını
yapan Sayın Mehmet Ali Şahin, diğeri Adalet Komisyonu Başkanı Sayın İyimaya ve
AKP sıralarında oturan birçok milletvekili arkadaşımız 2001 yılında yapılan İç
Tüzük değişikliğini Anayasa Mahkemesine götürmüşler ve burada çok daha ciddi
iddialarda bulunmuşlardır. Yani “Sayısal gücünüzle burayı bloke ediyorsunuz, İç
Tüzük’ü ihlal ediyorsunuz; bu, hukuka karşı bir suikasttır.” diyorsunuz.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Siz de ihlal ediyorsunuz, bu
konunun görüştüğümüz kanunla ne ilgisi var? İç Tüzük’ü siz ihlal ediyorsunuz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Şimdi bakın, şurada elimde değerli
arkadaşlarım, elimde… Tabii, bu İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
sizler tarafından, AKP tarafından 2003, 2005, 2007’de olağanüstü bir şekilde
değiştirilmiş ve kendinizi çok daha güçlü hâle getirdiğiniz hâlde, bakın, İç
Tüzük’ün 91’inci maddesini hiçe sayarak, kimilerine göre torba, kimilerine göre
çuval, bana göre de -farklı bir şey söyleyeceğim- çorba bir yasa getiriyorsunuz
karşımıza.
Değerli arkadaşlarım, bu bir tasarı, elli dokuz teklifi iç içe
getiriyorsunuz ve bu karşımıza tasarı ve tekliflerden oluşan çorbayla bakın kaç
kanunu ve kanun hükmünde kararnameyi değiştiriyorsunuz? Yetmiş beş kanun ve
kanun hükmünde kararnameyi değiştiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, İç Tüzük’ümüze göre komisyonlar kanun teklif
edemez, fakat Plan ve Bütçe Komisyonu, daha teklif sahiplerinin olmayan yani
tekliflerde ve tasarıda olmayan tam elli bir maddeyi bu çorba yasanın içine
koyuyor. İç Tüzük’ümüze göre komisyonlar kanun yapamaz arkadaşlar, kendileri
gelen teklif ve tasarılar üzerinde çalışır. Bunu hiçe sayıyorsunuz.
Yine, 3 kez değiştirdiğiniz İç Tüzük’ümüzün 91’inci maddesini de
ihlal ediyorsunuz. Arkadaşlar, söyledim, yetmiş beş tane kanun, Avukatlık
Kanunu, birbiriyle bağlantısız, ilgisiz kanunları alıyorsunuz, buraya
getiriyorsunuz. Bakın, biraz evvel ifade ettiğim gibi, birisi Meclis Başkanlığı
yapan Sayın Şahin, birisi Adalet Komisyonu Başkanımız ve sizin çok değerli
yöneticileriniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Evet, süre tabii çok… Beş dakikaya
sığdırmak mümkün değil. Buna devam edeceğim ama değerli milletvekili
arkadaşlarım, lütfen bu konulara hassasiyet gösterin çünkü çıkaracağımız
kanunlar… Yarın öbür gün bu kanunlar yüzünden çok büyük veballer altında
kalırız.
Saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İçli.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
28'inci maddesinde yer alan "iki ayı geçmemek üzere" ibaresinin
"üç ayı geçmemek üzere" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Akif Paksoy (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlamadan önce yüce heyeti ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu kamuoyunda bilinen adıyla torba kanunun usul yönünden
Genel Kurula getirilemeyeceği konusunda diğer konuşmacılar yeterli izahlarda
bulundular ancak AKP Hükûmeti kendine demokrat olma huyundan bir türlü
vazgeçmedi, kısa zamanda da vazgeçecek gibi görünmüyor. Demokrasinin
uzlaşmasını atarak sadece sayısal çoğunluğa dayanarak bu gazi Meclise ve
nihayetinde vatandaşlarımıza dayatılan bu düzenlemeler bize bir sonun habercisi
gibi geliyor.
Bir iktidar veya bir siyasi parti düşünün ki adındaki “adalet”ten
bihaber olsun, sürekli olarak millete hukuk adı altında adaletsiz yasalar
dayatsın, yoksulluk sunsun, yoksulluğu ve yoksulluktan geçinmeyi kendine şiar
edinsin. Size tavsiyemiz, böyle aklınıza düşen, işinize gelen, birbiriyle
ilgisiz konuları bir torbaya doldurup yüce Meclise getireceğinize, Türkiye'nin
gerçek gündemini bu Meclise taşımanız.
Bakın, gerçek gündem hakkında size küçük bir anekdot
sunacağım. Geçtiğimiz günlerde Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde Ankara
Zootekni Derneğince süt ve et üretiminin sorunları hakkında bir toplantı
düzenlendi. Konu uzmanlarca tartışıldı. Duymayan kulaklarınız için bu
toplantıda dile getirilen konulardan kısaca bahsedeceğim. Türkiye'nin gerçek ve
gelecek gündemi hakkında biraz bilgi sahibi olmanızı istiyorum. Umulur ki
insafa gelir, dayatmacı anlayışınızdan vazgeçersiniz “ver kurtul, sat kurtul,
olmazsa kirala kurtul” anlayışınıza ilave ettiğiniz “ithal et, kurtul”
politikanız, süt ve et sektörünü fena hâlde korkutuyor.
İthalat, yerli üretimi tehdit etme boyutunu aşarak üretimi yok
etme aşamasına geldi. Besiciler üretimden çekiliyor. Siz de üretimden çekilen
bir özel firmaya 30 müfettiş gönderiyorsunuz; herhâlde, Ergenekon
operasyonlarının kapsamını genişlettiniz. Hukuksuz olarak el koyduğunuz Kayseri
Şekerden sonra sıra Banvit’e geldi. Unutmayın ki gönderdiğiniz müfettişler,
Türkiye'nin ne hayvancılık sorununu ne de et üretimini ne de süt üretimini
artırır.
Türkiye'nin kişi başına günlük 23 gram olan kırmızı et tüketimi
Avrupa ve Amerika’nın çok çok altında. Süt tüketiminde de benzer bir tablo var.
Süt ve et tüketimi çok yetersiz. Buna karşın, Tarım Bakanlığı, hayvancılık
konusunda üretimi desteklemek yerine ithalatı tercih etti. Avrupa Birliği ve
Dünya Ticaret Örgütü ile yapılan anlaşmalar ve bu kurumların dayatmaları
hayvancılık sektörünü bitirme noktasına getirdi.
Et fiyatındaki düşüş geçici, yakın bir gelecekte fiyatı yeniden
artacak. Et ithalatı bugünkü gibi sınırsız ve düşük gümrük vergisiyle devam
ederse devletin verdiği sıfır faizli kredi, sektörde büyük bir faciaya yol
açabilir.
Süt fiyatındaki düşüş, 2008-2009 dönemindeki gibi, damızlık süt
hayvanlarının kesime gitmesine ve hayvancılıkta çok daha büyük bir krizin
doğmasına neden olabilir. Bunun da vebali sizin olacaktır.
Peki, çözüm ne? Çözüm: İthalattan süratle vazgeçilmelidir. Başta
yem bitkileri olmak üzere, ette ve sütte yerli üretimi destekleyici önlemler
almamız gerekir. Et ve süt tüketiminin artırılmasına yönelik kampanyalar
yapmalıyız. Türkiye'nin gerçek gündemi bu işte. Getirin
bunlarla ilgili düzenlemeleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak koşulsuz
destek verelim ama sizin böyle bir düzenlemeyi yüce Meclise getirmenizi
beklemek, en hafifinden, safdillik olacağını düşünüyorum.
Siz, ülkemizi ziyaret eden Arjantin Devlet Başkanı ile ülkemize 20
bin ton kemikli et almanın pazarlığını yapıyorsunuz. Ne diyelim, bu cennet
vatanda, bu necip millete varlık içinde yokluk çektiriyorsunuz. Vatandaşı 1
gram ete, 1 litre süte muhtaç edeceksiniz. Biz biliyoruz ki, zulüm payidar
olmaz. İnşallah, önümüzdeki seçimde, bu millete reva gördüğünüz zulüm de son
bulacaktır diyorum.
Bu düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 28’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 51’inci maddeye bağlı ek 5 ve 6’ncı maddeler dâhil
olmak üzere 29 ila 51’inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Bayram Meral.
Buyurunuz Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 606 sayılı yasanın ikinci bölümüyle ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, sekiz buçuk yıldır birçok arkadaşla bu yüce
çatı altında birlikte çalışıyoruz. Görebildiğim kadarıyla, tespit edebildiğim
kadarıyla çalışanlarla ilgili, emeklilerle ilgili, esnafla ilgili, memurla
ilgili yani kısacası büyük halk kitlesinin geneliyle ilgili kayda değer bir
hükmün, bir yasanın buradan geçtiğini görmedim.
Bakınız değerli arkadaşlarım, 1963 yılında 274 ve 275 sayılı
yasalar Cumhuriyet Halk Partisi İktidarı döneminde çıkarken merhum Ecevit’in
Çalışma Bakanlığı döneminde çalışanlara büyük haklar verildi. 12 Eylül oldu, bu
haklardan son derece rahatsız olanlar oldu. 12 Eylül oldu, “Bir zamanlar
işçiler gülüyordu, şimdi biz güleceğiz.” diyen bazı işveren temsilcilerinin
sözlerine şahit olduk. Ama 12 Eylül topuyla geldi, tankıyla geldi; merhum
Ecevit döneminde verilen yasalarda büyük tahribatlar yapamadı değerli arkadaşlarım.
Ne acıdır ki 12 Eylülün yapamadığı tahribatları değerli arkadaşlarım, AK PARTİ
Hükûmeti yaptı.
Bakınız, 510 sayılı Yasa’yı çıkardı, genel sağlıkla ilgili onlara
göre birçok hak verildi ama insanların hâlen daha hastanelerde rehin
kaldıklarını yaşıyoruz.
4857 sayılı İş Kanunu’nda büyük tahribatlar yapıldı, yetmiyormuş
gibi değerli arkadaşlarım, yedi maddesinde yeniden bir daha değişiklik
yapılmaktadır.
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Fonu Kanunu, ki saygıdeğer
milletvekilleri bilir, bu fon sırf işinden atılan, işinden olan işçilere katkı
sağlanması anlamında kurulmasına rağmen buna da el uzatıldı, hatta bir
defasında, yanılmıyorsam Milliyetçi Hareket Partisi bu fondan yararlanan işten
atılan işçilere biraz daha fazla sürenin uzatılması için bir teklifte bulundu,
burada görebildiğim kadarıyla AK PARTİ tarafından reddedildi; arkasından
Cumhuriyet Halk Partisi getirdi, o da reddedildi değerli arkadaşlarım.
Ne oluyor şimdi? Muhterem arkadaşlarım, esnek çalışma, kısa süreli
çalışma, çağrı üzerine çalışma, evde çalışma ve uzaktan çalışma.
Muhterem arkadaşlarım, görebildiğim kadarıyla bu “evde çalışma”yı,
Sayın AK PARTİ’li milletvekilleri, bunu herhâlde Sayın Bakan sizin için
getirdi. Sayın Başbakan yüzde 50’nizi eve gönderecek, orada çalışacaksınız.
Görebildiğim kadarıyla bu madde sizin için geldi. Hayırlı olsun size. Neresinde
görülmüş evde çalışma? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Uzaktan çalışma…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sizde durum nasıl?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Muhterem arkadaşlarım, saygıdeğer
arkadaşlarım, çalışırsınız siz; hangi patronların yanında birçoğunuzun
çalıştığını ben çok iyi biliyorum, hiç merak etmeyin.
Şimdi, muhterem arkadaşlarım, bunlarla ne olabilir? Bakın, biraz
elinizi vicdanınıza koyun değerli arkadaşlarım. Sizin hakkınız elinizden
alınırsa ne yaparsınız? Birinin hakkını elinden almaya burada gücünüz yetiyor
ve alıyorsunuz.
Kısa süreli çalışma, nedir bu kısa süreli çalışma: Bir işveren
düşünün, işçiye, farzımuhal “İhtiyacım yok, git aslanım evine.” diyor, tam
aldığı ücretle bugünkü şartlarda geçinemeyen insana kısa süreli çalışma ücreti
veriliyor.
Çağrı üzerine çalışma nedir değerli arkadaşlarım: “Şu anda
ihtiyacım yok, git evine, seni istediğim zaman çağırırım, bir günlük mü işim
olur, iki günlük mü işim olur sana yaptırırım, bir günün, iki günün ücretini
veririm, sana güle güle derim.” Bu ne getirir biliyor musunuz değerli
arkadaşlarım? 4/C’de olduğu gibi, sendikal hakları ortadan kaldırır, bir;
işçinin kıdem tazminatını ortadan kaldırır, iki; yıllık ücretli izinleri ortadan
kaldırır, üç; bir şeyi daha getirir, emeklilik hakkını elinden alır.
Düşünün ki çıkardığınız 5510 sayılı Yasa’yla ilgili bir işçi
-sizin getirdiğiniz bugünkü bu yasalarla ilgili- her sene üç ay çalışırsa
seksen yıl çalışması lazım ki emekli olsun. Dört ay çalışan, ama her yıl dört
ay çalışan bir işçinin emekli olabilmesi için altmış yıl çalışması lazım ve
altı ay çalışan bir işçi -her sene- kırk yıl çalışması lazım. Bu nedir değerli
arkadaşlarım? Emekliliğin ortadan kaldırılması demektir. Bugün, bu getirilen
yasalarla, sayın arkadaşlarım, bunu daha da perçinleştiriyoruz.
Çağrı üzerine çalışma: “Getirdiğimiz teklifte ne var ona dair?”
diyeceksiniz herhâlde. Bütçeye getirecek tek kuruşluk bir şey yok, yük yok. Bu
kısa süreli çalışan işçinin -eğer imkân olursa- gelecekte sosyal haklardan
yararlanabilmesi için, emekli olabilmesi için, primini yatırabilmesi için
kendine bir şans tanınıyor. Buna da “yok…” Ya, el insaf değerli
arkadaşlarım! Hazineden para
istemiyoruz, Hükûmetten bir şey istemiyoruz. Ama siz ne yapıyorsunuz? Onun bir
hakkını, İşsizlik Fonu’ndaki bir hakkını birilerine yağmalattırıyorsunuz. Bunun
altında benim de imzam var bu fon kurulurken. Ne için kuruldu bu fon? İşten
atılan -her ne şeyle olursa olsun- işçinin aç kalmaması için, mağdur olmaması için
buna bir katkı sağlamaktır. Bunun süresi vardır, süre konmuştur değerli
arkadaşlarım. Ama, siz, bugün, buna el koydunuz. Ne
için el koyuyorsunuz? Belli kesimlerin sıkıntılarını ortadan kaldırmak için,
onlara katkı sağlamak için. Peki, burada fakir fukara ne olacak? Bunun sahibi
ne olacak saygıdeğer milletvekilleri, saygıdeğer arkadaşlarım, saygıdeğer
bakanlarım?
Daha ne getiriyorsunuz bu yasayla bakınız: Memura ne
getiriyorsunuz? Beğenmediyseniz bir memuru altı ay bir yerlere gönderiyorsunuz,
postalıyorsunuz. Ondan sonra Yemen askeri gibi, gelir mi gelmez mi onun
amirinin takdirine bağlı değerli arkadaşlarım.
Bir şey daha yapıyorsunuz. Kamu bir eğitim müessesesidir. Ben bir Karayolcuyum. Karayollarında, Köy Hizmetlerinde, Devlet Su
İşlerinde, kamunun birçok bölümünde bir memurun, bir mühendisin bir yere
gelebilmesi için onun bir kademesi vardır. Ben Karayollarında adam tanırım.
Genel Müdürü politik yönden tayin ettiler. “Benden daha kıdemli orada mühendis
vardır, genel müdürlük onun hakkıdır.” diye genel müdürlüğü kabul etmeyen
insanların içerisinde ben çalıştım ve yaşadım. Nerede şimdi o düzen, nerede o
sistem? Darmadağın ettiniz. Dokunmadığınız tek bir müessese var, Özelleştirme
İdaresi. Talanın, vurgunun, yağmanın olduğu bir müesseseye el uzatamadınız.
Niye el uzatamıyorsunuz? Her tarafın altını üstüne getirdiniz. Talana, vurguna
iyi zemin hazırladığı için mi? Orada ne insanlar tanıyorum ben, servet sahibi
oldu. Niye gidemiyorsunuz üzerine? Gidemezsiniz tabii, çünkü onların da dünya
kadar bildiği var, kucaklıyorsunuz onları. Ne olacak şimdi değerli
arkadaşlarım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bitti Sayın Meral, teşekkür ederim.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Efendim, yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Meral.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın
Mustafa Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; temel kanun olarak görüşülmekte olan tasarının 29 ile 51’inci
maddelerinden oluşan ikinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu tasarının önemli bir bölümü çalışma hayatıyla ilgili
düzenlemeleri içermektedir. Ülkemizin temel sorunu, ekonomik büyümeye rağmen
yeni ve yeterli istihdam imkânları sağlanmasında çekilen güçlüklerdir. AKP’nin
uyguladığı büyüme modeli istihdam dostu bir model olmadığından, Türkiye millî
kaynaklarını, ithalat yaptığı ülkelerin işsizlerini finanse etmekte
kullanmaktadır.
AKP hükûmetleri işsizliğe bir çözüm bulamadığı gibi, bunu da
pişkince itiraf edebilmektedir. AKP, işsizliği ve buna bağlı olarak da
yoksulluğu sistematik olarak destekleyen ve bundan da nemalanan bir modeli
ayakta tutmak suretiyle insanlarımızı yardıma muhtaç ve mecbur hâle
getirmiştir.
2005 yılı Ekim ayı itibarıyla 20,2 milyon kişi olan istihdam
sayısı 2010 Ekim ayı itibarıyla 22,9 milyon kişi olmuş, 2,7 milyon istihdam
oluşmuş; buna karşılık, yeşil kartlı sayısı 2005 yılında 6,8 milyon iken, 2,8
milyon kişi artarak 9,6 milyon kişiye yükselmiştir. Beş yılda istihdamdaki
artış yüzde 13 düzeyindeyken, yeşil kartlı sayısı yüzde 41 oranında artmıştır.
Her yıl ortalama 550 bin kişi yeşil kartlı sayısına ilave olmuştur.
Bu tasarıda çalışma hayatıyla ilgili birçok düzenleme bulunmakla
birlikte, Türkiye’nin en büyük sorunu hâline gelen işsizliğin çözümüne yönelik
olarak insan onuruna yaraşır, nitelikli ve güvenceli işler oluşturmanın hedef
alınmadığı, çalışan kesimin taleplerine sessiz ve duyarsız kalındığı
görülmektedir. Özellikle sermaye kesimleri tarafından başta esnekliğin
yaygınlaştırılması, deneme sürelerinin uzatılması olmak üzere dile getirilen
birçok öneriye tasarıda yer verilmiştir.
Bu tasarıyla yapılan düzenlemelerle gizli işsizlerin, eksik ve
yetersiz istihdam edilenlerin sayısı artacak, yarı zamanlı ve geçici çalışma
yaygınlaşacaktır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun “Üçlü Danışma Kurulu” başlığını taşıyan
114’üncü maddesine göre, çalışma barışının ve endüstri ilişkilerinin
geliştirilmesinde çalışma hayatıyla ilgili mevzuat çalışmalarının ve
uygulamalarının izlenmesi amacıyla hükûmet, işçi ve işveren konfederasyonları
arasında etkin danışmayı sağlamak üzere, üçlü temsile dayalı olarak Üçlü
Danışma Kurulu kurulmuştur. Büyük oranda çalışma hayatını ilgilendiren bu
tasarıda yapılan düzenlemelere ilişkin olarak Üçlü Danışma Kurulu hiç
bilgilendirilmemiş, ilgili işçi ve işveren sendikaları konfederasyonlarının
görüşleri bile alınmamıştır. Bu durum ülkemizin taraf olduğu üçlü danışmaya
ilişkin 144 sayılı ILO Sözleşmesi’ne ve sosyal diyaloğa aykırıdır. Aynı şekilde
memurlarla ilgili de bu tasarıda birçok düzenleme yapılmakta olup bu
düzenlemelerle ilgili de memur sendikalarının görüşleri alınmamıştır. Sonuç
itibarıyla, tasarı büyük oranda sermaye kesimlerinin beklentilerini yansıtan
bir öze sahiptir.
Toplumun büyük bir bölümünü yakından ilgilendiren bu tasarı
Ekonomik ve Sosyal Konseyin de gündemine getirilmemiştir. Son yapılan Anayasa
değişikliklerinde, bu tür konuların görüşüleceği yer olarak Ekonomik ve Sosyal
Konseyin anayasal bir kurum hâline getirilmesi propagandası yoğun bir şekilde
yapılmış ve bu konuda istismar aracı olarak kullanılmıştır. AKP referandum
sürecinde bu konuyu nasıl istismar malzemesi olarak kullandığını anayasal kurum
hâline getirdiği konseyi toplamamakla göstermektedir. Esasen AKP’nin sekiz yılı
aşan iktidar döneminde en başarılı olduğu husus istismar politikası olmuştur.
Her fırsatta her şeyi istismar etmeyi icraatının esası hâline getirmiştir.
Referandum sürecinde 12 Eylül mağdurlarının mağduriyetini insafsızca ve haksız
bir şekilde istismar eden “12 Eylül’ü yargılayacağız, hesap soracağız.” diyen
AKP, dört buçuk aydır bu yalanın ve istismarının üzerine yatmış ve bu sözünü
inkâr ve unutturma gayretine girmiştir.
Bu tasarının Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri sırasında
verdiğimiz, 12 Eylül 1980 askerî darbe yönetimi tarafından gözaltına alınarak
serbest bırakılan veya cezaevinde tutuklu kalıp beraat eden kişilerin
gözaltında ve tutuklu kaldıkları sürelerin sigortalılık sürelerine sayılmasına
ilişkin önergemiz Hükûmet ve AKP tarafından reddedilmiştir. Milliyetçi Hareket
Partisinin son derece samimi, iyi niyetli ve mütevazı önergesini AKP reddederek
bu konudaki gerçek yüzünü göstermiştir.
Sayın Bakan, Komisyonda, bu konuya ayaküstü karar verilemeyeceğini
söylemiştiniz. Gerçi, birtakım çevrelere çıkar sağlayan hükümler bu tasarıya
ayaküstü dâhil edilmiştir. 12 Eylül mağdurlarının hak kayıplarının kısmen
giderilebilmesine ilişkin önergemizi biraz sonra tekrar vereceğiz. Bakalım, bu
defa ne yapacaksınız, göreceğiz.
Yine, Anayasa’nın 10 ve 61’inci maddelerinde olduğu hâlde sanki
yeni bir imkân veriyormuşçasına referandum sürecinde “Özürlülere, yaşlılara, gazilere
ve şehit yakınlarına özel ayrımcılık yapacağız, pozitif ayrımcılık
getireceğiz.” iddiasıyla
propaganda yapan ve bu kesimleri insafsızca istismar eden AKP bu
tasarıda, söylemiş olduğu sözlerinin tam aksi yönde düzenlemeler yapmaya
çalışmıştır. AKP Hükûmeti engelliler için bırakın pozitif ayrımcılığı bu
tasarıyla negatif ayrımcılık yapma gayretine girmiş, engelli vatandaşlarımız
dışlanmaya, âdeta toplama kamplarına yönlendirilmeye çalışılmıştır. Daha sonra
tepkilerin artması üzerine Hükûmet bu maddeyi geri çekmek zorunda kalmıştır.
AKP altmış beş yaş aylığı alanlara 2011 Ocak ayında 4 lira maaş
artışı yapmış olup, yine muhtaç özürlülere, gazilere, vatani hizmet tertibinden
maaş alanlara verdiği zamlar 10-15 lira, muhtarlarımıza 14 lira düzeyindedir. Bu
kesimlerin maaşının iyileştirilmesi gerekmektedir çünkü aldıkları maaşlarla
geçimlerini sağlamaları mümkün değildir. Referandum sürecinde “Yaşlılara,
engellilere, gazilere özel ayrımcılık getireceğiz.” derken bu kesimlere daha az
ve böyle komik maaş zammı yapmayı mı kastetmiştiniz? Tasarının komisyon
görüşmeleri esnasında Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak muhtaç
durumdaki yaşlılarımızın, engellilerin, gazilerin maaşlarında makul artış
yapılması konusunda önergeler vermemize rağmen AKP tarafından reddedilmiştir.
AKP referandum sürecinde memurumuzu da istismar etmekten geri
kalmamıştır. Toplu sözleşme hakkı verildiği, maaş artışlarına Bakanlar
Kurulunun değil içinde memurların da bulunacağı hakem kurulunun belirleyeceği
söylenmiştir. Memurlar 2011 yılına ilişkin toplu görüşmeler sürecinde
ümitlerini Anayasa’da yapılacak değişikliğe bağlamışlardır ancak bu değişiklik
gerçekleştiği hâlde memurlar umduğunu bulamamışlar, AKP tarafından
aldatılmışlardır.
Bilindiği gibi, toplu görüşmelerde, Hükûmet, memurlara 2011 yılı
için altışar aylık dönemler için yüzde 4 maaş zammı önermiş, bu artışın yeterli
olmadığı gerekçesiyle Türkiye Kamu-Sen tarafından uzlaştırma kuruluna
başvurulmuştur. Uzlaştırma kurulu Hükûmetin önerisine ilave olarak taban aylığa
ilk altı aylık dönem için 16 lira, ikinci altı aylık dönem için ise 22 lira
artış yapılmasına karar vermiştir ancak AKP Hükûmeti yine bildiğini okumuştur.
Uzlaştırma kurulu kararını hiç dikkate almamış, verdiği sözleri unutma
alışkanlığını devam ettirmiştir.
AKP Hükûmetinin sürekli aldattığı kesim emeklilerimizdir. Emekli
maaşları arasındaki eşitsizlikleri gidereceğini, intibak yasasını çıkaracağını
söyleyen AKP Hükûmeti verdiği sözlerin üzerine yatmıştır. Referandum sürecinde
de emeklilerin toplu sözleşmeden yararlanacağı, maaşlarının artacağı söylenmiş
ancak günde sadece 2 liraya tekabül eden bir artış yapılmıştır. Emeklilerimizin
yıllarca hizmet verdikten sonra geçim kaygısı duymadan, onuruna yakışır bir
hayat sürmesini temin etmek devletin önemli ve öncelikli görevlerinden
birisidir. Her fırsatta kişi başına 10 bin dolar gelir düzeyine ulaşmış bir Türkiye tablosu
çizen Başbakanın, bu sanal hesabın içerisinde acaba kaç tane memur, kaç tane
işçi, kaç tane emekli bulunmaktadır, kaç tane çiftçi, kaç tane esnaf
bulunmaktadır?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın
Nezir Karabaş.
Buyurun Sayın Karabaş.(BDP sırasından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü
üzerine, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, torba kanun tasarısını görüşüyoruz. Bu kanun tasarısının
ikinci bölümü de Türkiye’deki emek kesimiyle, işçiyle, kamuda ve özelde
çalışanlarla ilgili düzenlemelerdir. Bunun bu şekilde getirilmesi, aslında emek
çevresini, sendikaları, konfederasyonları, işçiyi, memuru, böyle 230-240
maddelik bir tasarı içinde getirerek biraz tepkisini göstermekten alıkoymaktır.
Tabii ki bu tasarı Meclisin gündemindeyken, hem komisyonun hem alt
komisyonun hem de Plan Bütçe Komisyonunun gündemindeyken sonuçta sendikalar,
işçiler, kamu emekçileri tepkilerini dile getirdiler ancak bu tepkiler lokal kaldı. Tabii bunda, yıllardır, hem
geçmiş hükûmetler döneminde, özellikle de AKP İktidarıyla birlikte gittikçe hem
baskı altına alınan, mevcut uluslararası ve ulusal sözleşmeler ve yasalarla
etkileri gittikçe kırılan ve sendikaların yapısına, dokusuna müdahale ederek
kendi yandaşı bir yapılanmaya, yani sarı sendikaya gitmesinin de etkisi var ama
bu değişikliklerin, emekle ilgili değişiklik maddelerinin bu şekilde
getirilmesinin de önemli etkisi var. Eğer emekle, emekçiyle, işçiyle ilgili bu
değişiklikler, bu tür bir torba yasası içinde, toplumun değişik kesimlerinin
beklentisi olan, esnafın, KOBİ’lerin, diğer kesimlerin beklentisi olan,
toplumun önemli kesimini ilgilendiren af yasalarının da içinde olduğu bir
torbanın içinde olmasaydı, buna hem işçinin, emekçinin, sendikaların hem de
toplumun diğer kesimlerinin tepkisi farklı olacaktı. AKP geçmişten beri
bu tür uygulamalar yapıyor. Özellikle bir yasayı, bir tasarıyı, bir değişikliği
getirdiği zaman hangi yöntemle, nasıl ilgili kesimlerin buna karşı yönelimini
asgariye indirebilirim gibi bir çaba içindedir.
Değerli milletvekilleri, tabii ki mevcut taslak içinde, mevcut
tasarı, teklif içinde getirilen değişikliklerde… Türkiye’de geçmişte de
hükûmetler, iktidarlar, doksan yıllık süreç içinde, toplumun tümünü kastedip,
şimdi de Sayın Başbakanımız ve sayın yetkililer, devlet yetkilileri, Hükûmet
yetkilileri bahsettiği zaman “73 milyon” diyor, ama Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde gerçekten emek kesimlerinin, üreten kesimlerin, kamu emekçisinin,
köylünün çıkarını gözeten iktidarlar, emekten yana olan iktidarlar olmadı. 73
milyon diyoruz ama bu 73 milyonun içinde ağırlık emekçidir, işçidir, mevsimlik
işçisidir, inşaat işçisidir, kamu işçisidir, özel sektörde, KOBİ’de çalışan
işçidir. 73 milyon diyoruz ama yasalarda, Türkiye'nin mevcut gelirlerinin
bölüşümünde bu kesimleri hiçbir zaman dikkate almıyoruz. Devlet mantığı… Devlet
güçlü olacak, “güçlü devlet, güçlü ordu, güçlü Türkiye” diyoruz, kesimler
arasında da “güçlü sermaye, güçlü işveren, ekmek yiyebilecek işçi” diyoruz. Nitekim, Sayın Başbakan konuşmalarında özellikle reel
işsizliğin yüzde 50’leri bulduğu bölgelere, Doğu’ya, Güneydoğu’ya gittiği
zaman, “Bizden, geçmiş, devletçi mantıkla, komünist ülkelerin mantığıyla,
fabrika açmamızı istiyorlar. Biz fabrika açarsak, devlet fabrika açarsa işveren
nereden ekmek yiyecek, nasıl devletle rekabet edecek?” diyor. Evet, bu mantık
gerçekten Türkiye’de geçmiş iktidarların, özellikle de AKP’nin mantığıdır.
AKP’nin ikinci mantığı da şudur: Zaten yaşama, topluma, toplumun
tüm kesimlerine, özellikle emekçiye de sadaka mantığıyla bakar. Yani devlet,
devletli, geçmişteki padişahın yerini alan kurum, vatandaş ise tebaa. İşçi,
emekçi, köylü, tarımla uğraşan, genç, kadın eylem yapmayacak, uslu olacak,
devletin ve hükûmetin mevcut uygulamalarından çıkardığı yasalara sesini
çıkarmayacak, devlet de tabii ki onu yaptığı zaman da tebaasının, işçisinin
karnını doyuracak.
Bu değişikliklerde zaten, hem diğer konularda yasalar
çıkarılırken, diğer tartışmalarda, kamuoyuna yansıyan tartışmalarda hep şu dile
getirilir: Türkiye’de büyümeden bahsedildiği zaman, Türkiye’de ihracat-ithalat
rakamlarından bahsedildiği zaman, Türkiye'nin ekonomik büyüklüğü, dünya
ülkeleri içindeki yeri, sıralaması belirlendiği zaman, bu ülkenin ne kadar
refah yarattığı, yarattığı değerleri, üretimi ne kadar adaletli dağıttığı, tüm
kesimlere ne kadar eşit davrandığı, insanların eğitim düzeyi, sağlık düzeyi,
çalışabilme ve geçimini rahatça sağlayabilme düzeyi, eline geçen ücret ve bu
ücretin gelişmiş, demokratik ülkelerle kıyaslaması hiçbir zaman yapılmaz. Devletin büyüklüğünden, ekonominin büyüklüğünden bahsedildiği
zaman ihracat ve ithalat rakamlarından bahsedilir. İhracat ve ithalat da en
ucuz işçilikle, en ucuz maliyetle üretip daha fazla döviz çekme üzerinden
hesaplanır.
Nitekim daha önce de belirtmiştik, Türkiye’de 12 Eylül
darbesiyle birlikte rahatlıkla uygulanan neoliberal politikalardan bugüne kadar
son yirmi beş yılda Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü, ihracatı, ithalatı kat be
kat artıyorken ihracattan ve ithalattan, sanayiden kaynaklı üretimde yer alan
işçinin, emekçinin sayısında bir değişiklik olmuyor, yirmi sene önceki, yirmi
beş sene önceki rakamlara da baktığımız zaman, on beş sene önceki rakamlara da,
işçi sayısına da baktığımız zaman, bugünkü sanayide çalışan işçi sayısına da
baktığımız zaman rakamlarda bir değişiklik olmuyor. 1985 ile 1995 arasında bir değişiklik var ama 1995’te sanayide
çalışan işçi, emekçi sayısıyla 2010’da sanayide çalışan işçi sayısı eşittir.
Başbakan, Sayın Başbakanımız, sayın bakanlarımız, özellikle de ihracattan,
ithalattan, dış ticaretten sorumlu bakanlarımız konuştukları zaman bu
rakamların kaç kat arttığını hep dile getiriyorlar.
Biz, bu taslakta özellikle işçiyle, emekçiyle, kamu çalışanlarıyla
yani memurlarla ilgili düzenlemelerin birçoğunun haksız, işçinin, emekçinin,
kamu çalışanının aleyhine, kamuyu değil, daha çok özel sektörün kârını,
sermayenin kârını öne çıkaran bir mantığın olduğunu biliyoruz. AKP de, buradaki
son düzenlemelerle -hep dile getiriyorduk- özellikle bu torba yasasıyla kimin
temsilcisi olduğunu, uluslararası ve yerli en büyük sermayenin, işçi
çalıştıranın, en çok para kazananın temsilcisi olduğunu göstermiştir diyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.
İkinci bölüm üzerinde şahıslar adına ilk söz, Çorum Milletvekili
Sayın Cahit Bağcı’ya aittir.
Buyurun Sayın Bağcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CAHİT BAĞCI (Çorum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ve Sosyal Sigortalar Kanunu ve Bazı Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci
bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken
sizleri, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu bölüm ağırlıklı olarak sosyal güvenlik
mevzuatında gerek uygulamadan elde edilen bilgiler çerçevesinde ortaya çıkan
bazı sorunların, eksikliklerin ve aksaklıkların giderilmesi ya da yeni
düzenlemeler ve iyileştirmeler ile kapsamının genişletilmesi, sosyal sigorta ve
genel sağlık sigortası uygulamasının kolaylaştırılması ve ayrıca prim tahsilatının artırılması amacıyla 5510 sayılı Kanun’da bazı
düzenlemelere gidilmesini amaçlamaktadır ve bu bölümde yer alan maddeler
ağırlıklı olarak bu alana yönelik olarak düzenlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, dünyanın pek çok ülkesinde sosyal
güvenlik sistemlerinin ürettiği sorunlar nedeniyle sosyal patlamalar derecesinde
çeşitli olaylarla ülkelerin çalkalandığını görüyoruz. Ancak, ülkemizde sosyal
güvenlik sisteminin dinamizmini korumak ve mümkün olduğu ölçüde bütün
insanlarımızın, alın teri döken her bir vatandaşımızın sosyal güvenlik sistemi
ile bağının kurulması ve genel sağlık sigortası kapsamına alınması
hedeflenmiştir.
Bu çerçevede benden önceki konuşmacı arkadaşlarımızdan Sayın
Meral, Sayın Kalaycı ve Sayın Karabaş çalışma hayatına ilişkin görüşlerini,
partilerinin bu alandaki yaklaşımlarını ifade ettiler. Elbette ifadelerden,
yaklaşımlardan gerekli çıkarımlar ve dersler alınacaktır.
Bakınız, bu tasarıyla, ilk defa, çalışma hayatı içerisinde
yer alan yenilikler nelerdir, bunları sizlerle paylaşmak istiyorum: Çıraklık ve
mesleki eğitim gören öğrenciler ve Yükseköğretim Kanunu’na tabi olarak kısmi
zamanlı çalıştırılan öğrencilerden eş, anne ve babasından sağlık yardımı alma
hakkı olmayanlara primleri devlet tarafından ödenmek suretiyle genel sağlık
sigortasından yararlanma hakkı getirilmiştir. Gene, Türkiye iş Kurumu tarafından düzenlenen çeşitli
programlarımız var, eğitim programlarımız var, aktif işgücü faaliyetleri var.
Bu eğitimlere katılan kursiyerler için primleri Türkiye İş Kurumu tarafından
ödenmek suretiyle kendilerine, bağlılarına, eş, çocuk, anne ve babalarına genel
sağlık sigortasından yararlanma hakkı getirilmektedir.
Bir başka düzenleme, zorunlu olmaksızın okulları veya
üniversitelerince… Ki geçtiğimiz yıllarda, hatırlayınız,
yasama yılında, staj gören öğrencilere yönelik olarak, bunların çalışma saatlerine
yönelik olarak düzenlemeler yapılmıştı ancak bu öğrencilerin iş kazası ve
meslek hastalığı ile ve genel sağlık sigortasıyla ilişkileri kurulmamıştı, bu
düzenlemeyle genel sağlık sigortası ve meslek hastalığı ve iş kazasıyla
ilişkileri, staj gören öğrencilerin, kurulmuş olmaktadır.
Yurt dışı müteahhitlik hizmetleri
kapsamında, ülkemizle sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmayan ülkelere götürülen
Türk işçilerinin isteğe bağlı olarak ödedikleri primlerinin işçi statüsü
kapsamında sayılması imkânı getirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, kısmi süreli iş sözleşmesiyle çalışanlar ile
ay içinde otuz günden eksik süreyle ev hizmetlerinde sürekli olarak
çalışanların isteğe bağlı olarak ödeyecekleri primlerinin işçi statüsü
kapsamında değerlendirilmesi düzenlemesi getirilmektedir.
Bir başka düzenleme, eşi, anne ve babasından sağlık yardımı
alamayan stajyer avukatlara staj süreleri boyunca primleri Türkiye Barolar
Birliğince ödenmek üzere genel sağlık sigortalısı olmaları imkânı
getirilmektedir.
Bir başka düzenleme slikozis hastalarıyla ilgili. Meslekte kazanma
gücü kayıp oranlarına göre belli bir tutarda aylık bağlanması getirilmektedir.
Yeşil kartta askıya alma uygulaması ilk defa getirilmektedir,
iptal uygulamasından bu düzenlemeyle vazgeçilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAHİT BAĞCI (Devamla) – Buna benzer pek çok düzenleme ilk defa
çalışma hayatı içerisinde yer bulacaktır.
Düzenlemenin ülkemize, insanlarımıza hayırlı olmasını diliyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bağcı.
Şahsılar adına son söz İstanbul Milletvekili Sayın Algan
Hacaloğlu’na aittir.
Buyurun Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
görüşülmekte olan yasa tasarısının ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, son sekiz yılda ülkemizin sosyal yapısı,
toplumsal dokusu gerçekten çok ağır tahribata uğratıldı. Neoliberal rant ekonomisine tutsak kılınan politikalarla sosyal devlet
yıpratıldı, çökertildi âdeta. Sosyal devletin evrensel, genel kabul görmüş
değer ve kurumları geriletildi, yıpratıldı. Tekelci sermayenin güdümüne
girilerek esnek çalışma koşulları emekçilere dayatıldı. Yetmedi, 4857 sayılı İş
Kanunu ile esnek çalışma yaşamı genişletildi, yaygınlaştırıldı. Anayasa’mızın
güvencesi altında olması gereken çalışma ve sosyal güvenlik hakları
geriletildi. Bir taraftan, gerçek işsizlik yüzde 20’lerde demir atmışken,
toplumsal travmalara neden olurken, diğer yandan,
genel sağlık sigortasının kapsamı içine girebilme aslanın ağzından lokma almaya
dönüştürüldü.
Çerçeve madde 30 ile bu tasarının yürürlüğe girdiği tarihten
sonraki dönemler için çalışanlara genel sağlık sigortası borçlanma hakkı
getirilmektedir. Bu öneri, sürekli çalışmaya mahkûm edilen, tam gün sürekli
çalışma hakları kendilerinden esirgenen emekçilerin ağzına bir parmak bal
çalmak anlamına gelmektedir. Süreli çalışmak zorunda bırakılan emekçilerin
mağduriyetlerine yeni mağduriyetler eklenmemelidir; aksine, bu kişilerin uzun
vadeli sigorta kolu primleriyle genel sağlık sigortası primlerinin
borçlanılması sırasında işveren hissesinin hazinece karşılanması sağlanmalıdır.
Getirilmekte olan borçlanma imkânı 4857 sayılı İş Kanunu’nun
yürürlük tarihine, yani 10 Haziran 2003’e kadar geriye götürülmelidir. Hükûmet,
tasarının 30’uncu maddesi üzerinde bu değişiklikleri mutlaka
gerçekleştirmelidir. Keza, çerçeve 40’ıncı madde ile süreli çalışma
uygulamasına giren işverenin buna ilişkin gerekçesini kapsayan belge
düzenleyerek, bunu tüm çalışanların görebileceği şekilde askıya çıkartma
zorunluluğu kaldırılmak, son verilmek istenmektedir. Bu öneri, işletmeleri
süreli çalışmaya özendirecek ve emeklilerin mağduriyetlerini kat kat artıracaktır.
Benzeri şekilde, benden evvel konuşan arkadaşlarımın vurguladığı
gibi, çerçeve madde 53 hukuk nosyonundan yoksundur,
Anayasa’nın ruhuna ve hukuk devleti kurallarına aykırı bir düzenlemedir. Bu
nedenlerle madde 53 de yasa tasarısından çıkartılmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi olarak hedefimiz,
koruyucu sosyal refah devletini gerçekleştirmiş, yoksulluğu yenmiş bir
Türkiye’dir. Bu amaçla iktidarımızda öncelikli olarak herkesi kapsayan ve
koruyan ileri sosyal güvenlik sistemini kuracağız. (Parti Programımız sayfa
270-278)
Tüm yurttaşları yaşamları boyunca özürlülük, işsizlik, hastalık,
yaşlılık, maluliyet, ölüm, iş kazası ve meslek hastalığı bakımı ve korumaya
muhtaçlık gibi risklere karşı sosyal güvenliğe kavuşturacağız. Tüm işsizlere
sigorta prim desteği sağlayacağız. İşsiz kalanların işsizlik ödeneği aldıkları
sürece sigorta primlerinin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmasını
sağlayacağız. (Parti Programı sayfa 277)
İşsizlik Sigortası Fonu’nun kuruluş amacı doğrultusunda kullanılmasını
sağlayacağız, tabanını genişleterek uygulamasını yaygınlaştıracağız. İşsizlik
sigortası ödemelerini, hak kazanma koşullarını kolaylaştıracağız, ödeme taban
ve tavanını yükselteceğiz.
Özetle, bu tasarı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan birçok milletvekili
arkadaşımızın vermiş olduğu yasa tekliflerinin olumlu katkılarıyla mevcut
yasaların bazı eksikliklerini ve iç çelişkilerini gidermektedir, bu olumludur,
bunu destekliyoruz ancak tasarıyla yaptığınız ilavelerle kaş yapılırken göz
çıkartılmaktadır. Sorun, sizin dünya görüşünüzle ilgilidir. Sorun, İktidar
olarak sizin insana, onun emeği ve değerlerine, onun hukuku ve haklarına, onun
kimliği ve özgürlüklerine duyarsız olmanızdan kaynaklanmaktadır. Emekçiler,
emekliler, işsizler bunu, bu sorunları yaratan İktidarınıza gereken dersi
önümüzdeki seçimlerde verecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.
İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
İkinci Bölüm üzerindeki görüşmelerin İç Tüzük 72. maddeye
istinaden devam etmesini arz ederiz.
|
Oktay Vural |
Hasan Çalış |
M. Akif Paksoy |
|
İzmir |
Karaman |
Kahramanmaraş |
|
Recep Taner |
Beytullah Asil |
Ahmet Bukan |
|
Aydın |
Eskişehir |
Çankırı |
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sıkıntı içinde olan vatandaşlarımızın sorunlarını daha kapsamlı
dile getirerek çözümünü sağlamak amacıyla verilmiştir.
III. – YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama yapılmasını talep
ediyoruz.
BAŞKAN – Önerge oylamasından önce yoklama talebi vardır.
Şimdi yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini
tespit edeceğim: Sayın Kalaycı, Sayın Akçay, Sayın Vural, Sayın Yıldız, Sayın
Akkuş, Sayın Korkmaz, Sayın Paksoy, Sayın Özensoy, Sayın Çalış, Sayın Sipahi,
Sayın Taner, Sayın Asil, Sayın Bukan, Sayın Atılgan, Sayın Tankut, Sayın Işık,
Sayın Uslu, Sayın Kaya, Sayın Özcan, Sayın Ayhan, Sayın Özdemir, Sayın Ural.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 23.37
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş, görüşmelere
devam edilmesine ilişkin önergenin oylanmasından önce istem üzerine yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre vereceğim.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262,
2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462,
2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683,
2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779,
2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811,
2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…. Önerge reddedilmiştir.
Şimdi ikinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Soru sormak isteyen sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:
Sayın Tankut, Sayın Yıldız, Sayın Özdemir, Sayın Taner, Sayın Işık, Sayın
Çalış, Sayın Akkuş, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ağyüz.
Evet, Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 19 Aralık 2010 tarihli 27790 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Maliye Bakanlığı Taşınır Mal Yönetmeliği 3 no.lu Genel Tebliğ’in
6’ncı maddesine eklenen bir cümle demokrasi tarihimizde hiç görülmedik şekilde resmiyet
kazanarak siyasi istismara yol açacak ibret verici bir durumdur. Şöyle ki: Afet
ve acil durum, seferberlik ve savaş hâli durumlarına “seçim dönemlerinde”
ifadesi eklenmiştir.
Sayın Bakan, bu ifadeyle ne amaçlanmaktadır? Seçim dönemleri afet
ve olağanüstü dönemler midir, yoksa devletin vali ve kaymakamlarını seçim
atmosferine girdiğimiz bu zaman diliminde Hükûmetinizin lehine kamunun araç ve
taşınır mallarını daha etkin bir şekilde kullanabilmeleri için yasal bir kılıf
mı hazırlamak istiyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2000-2010 yılları arasında yıllar itibarıyla ayrı
ayrı sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı asgari ücretle çalışan sigorta
sayıları, asgari ücretin üzerinde ücretle çalışan sigorta sayıları nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana soruyorum: Ülkemizde ağır şekilde yaşanan ekonomik
krizin ve Hükûmetinizce uygulanan yanlış politikaların sonucunda birçok
vatandaşımız işini kaybetmiş ve icralık duruma düşmüştür. Hâlen ülkemizde
değişik nedenlerle icralık olmuş ve haklarında icra davası açılmış kaç
vatandaşımız bulunmaktadır? Bunlar hakkında açılan toplam dava sayısı nedir? Bu
torba yasa tasarısında bu durumdaki vatandaşlarımıza yardımcı olacak herhangi
bir düzenleme var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Taner…
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, verilecek olan bir önergeyle
çek mağdurlarının torba yasaya girerek mağduriyetlerinin giderilmesine nasıl
bakarsınız?
İki: Bankalar Birliğinin kara listesine girmiş olan ticaret
erbabının yeni bir başlangıç yapabilmeleri için bir düzenleme yapmayı düşünüyor
musunuz?
Üç: Mesleki Eğitim Kanunu kapsamında çırak ve stajyerlere,
avukatlara tanınan staj borçlanma hakkını tanımayı düşünüyor musunuz? Bu yönde
bir çalışma var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Işık...
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu tasarı kapsamında toplumun çok önemli bir kesimini
oluşturan esnaflarımızın bağlı bulundukları esnaf kefalet kooperatiflerine olan
kredi borçları ile çiftçilerimizin ziraat bankaları ve tarım kredi
kooperatiflerine olan kredi borçlarına ilişkin yapılandırmalara yer
verilmemesinin gerekçeleri nelerdir?
Bu kesimler için verilecek önergelerin işleme alınarak kanun
kapsamında bazı düzenlemelerin yapılması konusunda düşünceniz nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Çalış…
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın Bakan, torba tasarının içerisinde 4/C’lilerle ilgili bir
iyileştirme yapmayı düşünüyor musunuz?
Bir diğer sorum: Sosyal güvenlik destek primlerini düşürmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın Akkuş…
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, taşeron firmaların
çalıştırdığı geçici işçilerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu, beraberinde
yokluğu ve iş barışının bozulmasını getirmektedir. Hemen her gün konuşan Bakan
ve Başbakanımız ekonominin büyüdüğünü ilan etmekte ve kısa zamanda
23’üncülükten 16’ncılığa indiğimizi belirtmektedirler.
Ekonominin büyümesi yanında işsizlik artmakta, yeşil kartlı sayısı
artmakta, kâğıt toplayan ve çöp karıştıranların sayısı artmaktadır. Bu durum
büyüyen ekonominin birer ürünü müdür? Fakir fukarayı standart bir yaşantı tarzını
ne zaman getirebileceğinizi tahmin ediyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, köy ve mahalle
bekçilerini emniyet hizmeti sınıfına aldınız. Bunları süs olsun diye mi aldık?
Bunların hakkı olan yıpranma tazminatlarını neden vermiyoruz? Bunların hakkı
değil mi? Buradan yasa geçerken, bu köy ve mahalle bekçilerimiz emniyet
hizmetleri sınıfından yıpranma tazminatı alacaklardı ama hâlâ vermemekte
direniyoruz.
İki: Artık şu muhtarlarımızla ilgili 320,71 lira maaş veriyoruz,
267 lira BAĞ-KUR primi alıyoruz. Ben sizin yerinizde olsam o 100 lirayı da
vermem ve “Muhtarlara maaş vermiyoruz.” derim.
Muhtarların sorunlarını ne zaman çözeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Ağyüz…
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, seçim bölgem Gaziantep Sosyal Güvenlik İl
Müdürlüğüne yeterli yeni bir bina kazandırmayı düşünüyor musunuz?
Ayrıca, ülkemizde en büyük ekonomik sıkıntıyı, kredi kartları
ödemeleriyle, tüketici kredisi mağdurları çekmektedir, bunlar bu torba yasada
yok.
Emeklileri neden gene unuttunuz, sizin de sözünüz var? Gerçekten
çok düşük maaş alıyorlar. İntibak yasasını neden çıkarmıyorsunuz?
Ayrıca da muhtarlarımızın primlerini Sayın Aslanoğlu söyledi.
Muhtarlarımız çok sıkıntı içerisinde, bunlar için ayrı bir düzenleme mi
yapacaksınız, yoksa bu torba yasaya önergeyle koymayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan teşekkür ederim.
Sayın Bakan, ocak ayının başından beri Sosyal Güvenlik Kurumu
şeker ölçüm cihazlarına ödeme yapmamaktadır. Ülkemizde yaklaşık 6,5 milyon
şeker hastası bulunmaktadır. Şeker ölçüm cihazı paralarını ödemeyi düşünüyor
musunuz? Şeker hastaları, 6,5 milyon şeker hastasını Hükûmet gözden çıkardı mı diye
bizlere soruyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, öncelikle bu şeker ölçüm cihazıyla
ilgili biraz önce bilgi vermiştim ama süre çok kısa olduğu için Meclisin
zamanını almak istemedim. Şimdi, izin verirseniz biraz daha o meseleyi açmak
istiyorum.
Hakikaten vatandaşlarımızın mağdur olduğu bir durum söz konusu,
ama bu mağduriyetin ortaya çıkışıyla ilgili süreci de biraz ayrıntısıyla
bilmekte yarar var. Biz, biliyorsunuz, Sağlık Uygulama Tebliği’nde, yaklaşık 5
bin, hatta 5 binden de fazla ürün ve hizmet için fiyat belirliyoruz. Bu
fiyatları da öyle durup dururken belirlemiyoruz, yılların tecrübesi, uzun zaman
yapılan araştırmalar, sonra her bir sektörle ilgili yapılan, oluşturulan
ekiplerin yaptığı çalışmalar sonucunda ortaya çıkıyor. Tabii, aynı alanda
birden çok ürün de söz konusu. Bunu alırken de biz birtakım ortalama fiyatlar
belirliyoruz. Şimdiye kadarki uygulamamızda, SUT’ta fiyatı belirlenmiş bir ürün
neyse o fiyattan ödeme yapıyoruz ve bizim diyabet hastaları için şeker ölçüm
cihazının fiyatı 55 kuruş olarak gözüküyor. Maalesef bize tedarik sağlayan
firmalar kendi kârlarını artırmak için bu fiyatı yeterli görmemeleri sebebiyle
Danıştaya müracaat ettiler ve Danıştaydan bu fiyatların yürürlüğünün
durdurulması kararını verdiler. Bu kararı verdikten sonra aslında bizim
yapacağımız şey, zaten mutat olan diğer alanlarla ilgili bir uygulamayı
yapmaktı, yani vatandaş alacak, kaç paradan alıyorsa sonra onun parasını
ödeyeceğiz. Ama bu beraberinde büyük bir bürokrasiyi ve çok büyük bir bekleme
süresini getiriyor ve bu da vatandaşlarımız için sıkıntı yaratan bir durum.
Öncelikle şunu bilmelisiniz ki arkadaşlar, bu vatandaşlarımızın
mağduriyetini giderecek makul bir yöntem ve uygulamayı bulacağız. Bununla
ilgili çalışma yapıyoruz. Mümkünse biz kamu kaynaklarını da etkin kullanma
adına, verimli kullanma adına belki de daha düşük fiyatla alma yöntemi üzerinde
de çalışıyoruz. Çünkü bunu Sağlık Bakanlığı 20 kuruşa alıyor. Biz neredeyse
onun 2 katından daha fazla bir ücret ödüyoruz.
Bu açıdan, benim size söyleyeceğim şey şu: Vatandaşlarımızı mağdur
etmeyeceğiz, kamu kaynaklarını çarçur etmeyeceğiz ve makul bir yöntemle bu
sorunu çözeceğiz. Çok kısa zamanda da sizlerle paylaşırız bu sorunu, endişe
etmeyin.
Yani sondan başladığım için lütfen beni affedin. SGK Gaziantep İl
Müdürlüğü binasıyla ilgili olarak arazi arayışımız var. Biz, Antep’e çok güzel,
çok prestijli bir il müdürlüğü binası yapmak, o bina
içerisine de İŞKUR ve Çalışma Bakanlığının diğer birimlerini de yerleştirmek
istiyoruz. Vakıflar Genel Müdürlüğü ile yaptığımız çalışmada, eğer bir aksilik
çıkmayacak olursa, bir arazi üzerinde görüşmeler yapıyoruz, eğer tahsis gerçekleşebilirse
Antep’e de hakikaten güzel bir il binası yapacağız. Onu da buradan size ifade
edeyim.
SIRRI SAKIK (Muş) – Muş’a da bir şey yapın.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Şimdi,
arkadaşlar, tüm iller için plan yapıyoruz ama ilin özelliğine ve oradaki şu
anda hizmet veren binaların şartlarına göre bir planlama yaptık ama bütün
illere çok prestijli sosyal güvenlik il müdürlüğü
binası yapacağız, inşallah Muş’a da yaparız.
Bir başka husus, taşeron firmaların yaptığı uygulamalarla
alakalı. Bir kere şunun altını çizelim
arkadaşlar: Size çok hak verdiğim bir boyut var. Taşeron firmaları,
işçilerimizin hak ve güvenceleriyle ilgili gerekli hassasiyeti göstermiyorlar
ve biz de hem Hükûmet olarak hem de Bakanlık olarak işçilerimizin hak ve güvencelerini
teminat altına alacak çalışmayı yapmak zorundayız. Bu açıdan, ben, özel bir
ekip kurdum. Özellikle taşeron firmaların bu alanda yaptıkları varsa
istismarlar, o istismarları çözecek yeni bir model üzerinde hazırlık yapıyoruz.
Bu çalışmalarımız bittiği zaman sizinle paylaşacağız.
Her şeyden önemlisi, sizler de biliyorsunuz, bu istismarın ana
kaynaklarından birisi, taşeron firmasında çalışanların kıdem tazminatlarıyla
alakalı hususlardır. Bunu sıklıkla dile getirdiğimi son zamanlarda görüyor olmalısınız.
Çünkü, 2010 yılı rakamları henüz elimizde değil ama
2009 yılında 2,5 milyon insan işini değiştirdi, başka bir işe geçti veya
işinden oldu, çıkarıldı veya kendisini ayrıldı ama bunların sadece yüzde 8’i
kıdem tazminatı alabildi. Bu açıdan bakıldığında, bu sorunla ilgili daha
sağlam, daha kalıcı, işçilerimizin güvencelerini de teminat altına alacak bir
hazırlık yapıyoruz. Tamamlandığı zaman paylaşacağım sizlerle ve sizin
huzurunuza getireceğim.
Yoksulluğun arttığına dair bir iddia dile getirildi. Arkadaşlar,
bu, doğru bir bilgi değil. 2000 yılından 2010 yılına kadar geçen süre
içerisinde en düşük gelir dilimine sahip ilk yüzde 10’luk birimin millî
gelirden pay alma oranı yüzde 194 arttı, önceki duruma göre. İkinci en düşük
yüzde 10’luk dilimin payı ise yüzde 130 civarında arttı. Hâlbuki en yüksek
dilimin yer aldığı yüzde 10’luk gruptaki artış oranı yüzde 30 oldu. Bu, şu
anlama geliyor: Türkiye’de, aslında, gelir, daha dengeli ayrılışmaya başladı ve
yoksul kesimin millî gelirden aldığı pay arttı. Bu açıdan, bu bilgi, doğru bir
bilgi değil.
Bir başka husus…
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Çöp toplayanlar arttı!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – O,
sizin gözünüzle baktığınızda gördüğünüz bir husus olsa gerek.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yüzde 10’luktan geçinen kısım artmış
demektir.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - SGK
primleriyle ilgili bir soru oldu. SGK primlerini azaltmayı düşünmüyoruz
arkadaşlar. Özellikle 5 puanlık indirimden sonra sosyal güvenlik primlerinin
toplam maliyetler içerisindeki payı OECD ülkelerinin ortalamasına çok yakındır.
Dolayısıyla iş gücü maliyetleri üzerinde kamunun payı itibarıyla bakıldığında
sosyal güvenlik priminden başka faktörlere bakmak gerektiği kanaatindeyim. O
yüzden de biz sosyal güvenlik primlerinde herhangi bir indirimi en azından
şimdilik düşünmüyoruz.
2000 ila 2010 yılları arasındaki asgari ücretli sigortalı sayısına
dair rakamlar maalesef şu anda elimde yok. Size son rakamları vereceğim ama
sorunuzun cevabı olarak daha sonra tablo hâlinde yazılı olarak bildireceğim.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Bakan, gönderecek misiniz? Daha
önceki bakanlar da hep “göndereceğiz” dediler, hiçbirinden gelmedi de.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Ama
şimdiye kadar…
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Onların huyu Sayın Yıldız.
Yapacağız deyip yapmamak onların huyu.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Bir
dakika izin verin.
Bugüne kadar, acaba, özellikle sizin sorduğunuz sorulara cevap
verme konusunda benim kadar hem de yazılı bir şekilde cevap verme oranı olan
başka kimse var mı bilmiyorum. Hepinizin sorusunu, hem de geciktirmeden ve
oyalamadan mümkün olduğu kadar çabuk veriyorum arkadaşlar. Bunu bilmenizde
yarar var.
Şu anda mevcut sigortalı sayımız bizim, toplam… Daha doğrusu
sigortalı demeyeyim, Sosyal Güvenlik Kurumuna prim ödeyen insan sayısı çok
şükür 16 milyon 200 bin civarında ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bu
kadar rakama çıktık. Bunların içerisinde yaklaşık 9 milyon civarında zorunlu
4/A kapsamında sigortalımız var. Bunların arasında ise 4 milyon 191 bin 908
kişi asgari ücretten prim ödüyor. Bu da, toplam zorunlu sigortalılar içerisinde
yüzde 42’lik bir orana tekabül eder.
Çek Yasası’yla alakalı olarak… Çek Yasası’na aykırı davranışlar
nedeniyle uygulanan cezaları ortadan kaldırmak için çekin borçlusu veya
alacaklısının ortak bir karara vararak ödeme anlaşması yapmaları koşuluyla 2009
yılında bir düzenleme yapılmıştı zaten. Ancak, bu yasa, vatandaşlar arası
sorunu değil, vatandaş-kamu ilişkisini düzenlemektedir, bu nedenle, bu yasada,
torba kanunda çekle ilgili düzenlemelere yer verilmemiştir.
Yine, tasarıyla genel olarak kamu alacaklarını düzenlemiş, özel
alacaklar ve alacaklı kurumların talebi üzerine yasama, düzenleme yapmıştır. Dolayısıyla
esnaf kredi kooperatifleriyle, tarım kredi kooperatiflerinin borçlu olanlarıyla
ilgili olarak yine esnaf ve çiftçinin bankalara borcu özel hukuk alanına
girdiği için bu kanunda düzenlemesi yapılmamıştır.
BAŞKAN – Eğer toparlarsanız Sayın Bakan, süremiz doldu.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Peki
Sayın Başkan.
Sorularına cevap veremediğim arkadaşlarım için yazılı olarak cevap
vereceğim.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Madde 29 üzerinde üç adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılamasına Dair Kanun Tasarısı'nın 29.
maddesinin başına 5510 sayılı kanunun 18. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde
yer alan "doğumdan önceki 1 yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta
primi bildirmiş olması şartıyla, doğumdan önceki ve sonraki 8'er haftalık
sürede, çoğul gebelik halinde ise doğumdan önceki 8 haftalık süreye 2 haftalık
süre ilave edilerek çalışmadığı her gün için" ibaresi "doğumdan
önceki 1 yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta primi bildirmiş olması
şartıyla, doğumdan önce 8, doğumdan sonra 16 haftalık sürede, çoğul gebelik
halinde ise doğumdan önceki 8 haftalık süreye 2 haftalık süre ilave edilerek
çalışmadığı her gün için" şeklinde, ifadesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Şerafettin Halis |
Sırrı Sakık |
|
Batman |
Tunceli |
Muş |
|
Sebahat Tuncel |
M. Nezir Karabaş |
|
|
İstanbul |
Bitlis |
|
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 29. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Canan Arıtman |
|
İstanbul |
Malatya |
İzmir |
|
Harun Öztürk |
Orhan Ziya
Diren |
Mehmet Ali
Susam |
|
İzmir |
Tokat |
İzmir |
“Madde 29. 5510 sayılı Kanunun 18. maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendinde yer alan “sigortalı kadının isteği ve hekimin onayı ile
doğuma üç hafta kalıncaya kadar çalışması halinde”, ibaresi “sigortalı kadın,
erken doğum yapması halinde doğumdan önce kullanamadığı çalıştırılamayacak
süreler ile isteği ve hekimin onayı ile doğuma üç hafta kalıncaya kadar
çalışması halinde, ayrıca prematüre doğum yapmış kadınlara bebeğinin yaşaması
durumunda ilaveten bebeğin hastanede kaldığı süre kadar”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 29 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Necati Özensoy |
|
Konya |
Manisa |
Bursa |
|
Oktay Vural |
Recep Taner |
Nevzat Korkmaz |
|
İzmir |
Aydın |
Isparta |
|
Metin Ergun |
Kadir Ural |
Mehmet Günal |
|
Muğla |
Mersin |
Antalya |
"Madde 29 - 5510 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin
birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "sigortalı kadının isteği ve
hekimin onayı ile doğuma üç hafta kalıncaya kadar çalışması halinde,"
ibaresi "sigortalı kadının, erken doğum yapması halinde doğumdan önce
kullanamadığı çalıştırılamayacak süreler ile isteği ve hekimin onayıyla doğuma
üç hafta kalıncaya kadar çalışması halinde," şeklinde, üçüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve sigortalı kadının
analığı halinde verilecek geçici iş göremezlik ödeneği, 17 nci maddeye göre
hesaplanacak günlük kazancın üçte ikisidir."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ben konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesinin
değişikliğiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu önergede “İş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve sigortalı
kadının analığı halinde verilecek geçici iş göremezlik ödeneği, 17 nci maddeye
göre hesaplanacak günlük kazancın üçte ikisidir.” şeklinde ilave etmişiz.
Buradan maksat, geçici iş göremezlik ödeneğinin yatarak tedavide daha düşük
ödenmesi uygulamasını kaldırmaktır.
Ben, bu önergeden ziyade bir sonraki maddede vereceğimiz önergenin
(a) bendindeki konuyu öncelikle gündeme almak istiyorum, dikkatlerinizi çekmek
istiyorum.
Bakın, kadınların doğum yaptıkları bu kapsamla ilgili “2 defaya
mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla
hizmet akdine istinaden iş yerinde çalışmaması ve çocuğun yaşaması şartıyla
doğum zamanı sigortalılık sürecinin başlangıcıyla ilişkilendirilmeden talepte
bulunulma süreleri” şeklinde ifade ediyoruz.
Şimdi, Anayasa değişikliği yaptık, burada kadınlara, çocuklara,
şehit ailelerine, dul ve yetimlere pozitif ayrımcılığı koyduk ama bu ilgili
kanunun bu maddesinde, maalesef, kadınlara, pozitif ayrımcılığı bırakın negatif
ayrımcılık yapılıyor. Çünkü erkeklerin askerlikle ilgili borçlanma konusu
öncesinde sigortalılık şartı aranmazken, maalesef, kadınların doğumla ilgili
borçlanmasında bu kanunun biraz da aksine çıkan bir genelgeyle, kadınlarda
öncesinde sigortalılık şartı arıyoruz.
Bakın, Sayın Başbakan, her nikâh şahitliğinden sonra, nikâh
töreninden sonra genç çiftlere en az 3 tane çocuk yapmasını tavsiye ediyor ama
3 tane çocuk doğuracak kadının, maalesef, burada, özlük haklarını ortaya
koyabilecek bir değişiklik yapamıyoruz, onun haklarını burada ortaya
koyamıyoruz.
Yine, bakın, burada kanunlar ortada, bu değişiklikler, yaptığınız değişiklikler
de ortada. Yine, kanun yaptıktan sonra, maalesef, adaletsizce uygulanmaya
vesile olan, belki farkında olmadan uyguladığımız bazı kanunları da burada yine
gündeme getirmek istiyorum.
2008 yılında, yine, Sosyal Sigortalar Kanunu’yla ilgili bizim de
desteklediğimiz geçici 6’ncı madde bu yurt dışı borçlanmasıyla ilgili kanuna
ilave edildi. Burada, yine, “Zorunlu göçe tabi tutulan, Türk vatandaşı olup
Türkiye’de ikamet eden, 1/7/1976 tarihli ve 2022
sayılı Kanun dâhil olmak üzere sosyal güvenlik kuruluşlarından gelir ve aylık
almamak koşuluyla yurt dışında geçen belgelendirilen çalışma süreleri ve bu
Kanun’a göre borçlandırılmak suretiyle yaşlılık aylığı bağlanmasında sosyal
güvenlik bakımından değerlendirilir.” diyor. Şimdi, bakın, bu Kanun’dan
yaklaşık bu zorunlu göçe tabi tutulan 30 bin vatandaşımız istifade etti ancak
yine aynı şekilde Balkanlardan zorunlu göçe tabi tutulan ancak İçişleri
Bakanlığının genelgesinde bu zorunlu göç kapsamında vatandaşlığa geçmeyen
yaklaşık 15 bin vatandaşımız da bu Kanun’dan istifade edemedi. Dolayısıyla buraya kendisinden daha önce gelmiş o birleşen
ailelerin daha sonra gelmiş bireyleri veya buraya geldiğinde Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olup da erkek veya kadınların evlendirilme suretiyle
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçen, bu şekilde göç etmiş vatandaşlarımız
veya içlerinde millî sporcuların bile olduğu bazı farklı yollardan vatandaş
olan zorunlu göçe tabi tutulmuş, Bulgaristan’dan veya Balkan ülkelerinden gelen
bu vatandaşlarımız da bu Kanun’dan istifade edememektedir.
Dolayısıyla bunların da mağduriyetinin giderilmesi için torba
yasada, bir sürü lüzumsuz yasaların değişikliğe uğratıldığı bu torba yasada da
bu mağduriyetin giderilmesi için de önümüzdeki maddelerde bir değişiklik
yapılmasının zaruri olduğunu buradan ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır önergenin oylanmasından önce.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özyürek, Sayın Öztürk,
Sayın Öğüt, Sayın Arıtman, Sayın Soysal, Sayın Dibek, Sayın Ünsal, Sayın Meral,
Sayın Yıldız, Sayın Yazar, Sayın Ayhan, Sayın Özkan, Sayın Tan, Sayın İçli,
Sayın Bingöl, Sayın Sönmez, Sayın Yalçınkaya, Sayın Barış, Sayın Köse, Sayın
Çakır.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101,
2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262,
2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462,
2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683,
2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779,
2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811,
2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 29. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Canan
Arıtman (İzmir) ve arkadaşları
“Madde 29. 5510 sayılı Kanunun 18. maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendinde yer alan “sigortalı kadının isteği ve hekimin onayı ile
doğuma üç hafta kalıncaya kadar çalışması halinde”, ibaresi “sigortalı kadın,
erken doğum yapması halinde doğumdan önce kullanamadığı çalıştırılamayacak
süreler ile isteği ve hekimin onayı ile doğuma üç hafta kalıncaya kadar
çalışması halinde, ayrıca prematüre doğum yapmış kadınlara bebeğinin yaşaması
durumunda ilaveten bebeğin hastanede kaldığı süre kadar”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri; Meclisimizin yüzde 91’i erkek,
dolayısıyla da böyle bir Parlamentoya aslında “beyler” diye hitap etmek gerekir
diye düşünüyorum.
Evet beyler, ana
olmak ne demektir bilir misiniz? Bir kadının ana olabilmek için hayatını ortaya
koyduğunu biliyor musunuz? Ve sizler için, bir evlat için hayatını ortaya koyan
bu kadınlara, analara aslında helal edilmesi gereken birkaç haftalık bir süreyi
onlara nasıl ve neden çok görüyorsunuz?
Tıbbın öngörebildiği erken doğum riskleri vardır, hekimler gerekli
tedbirleri alır, tedavileri uygular ama tıpta öngörülemeyen erken doğumlar da
olur. Bunlar aniden ortaya çıkan bazı nedenlere bağlıdır. Erken doğumların
önemli bir kısmının öngörülemeyen nedeni, daha doğrusu failleri erkeklerdir.
Ülkemizde her 10 gebeden 1’inin aile içi şiddete maruz kaldığını sanırım
biliyorsunuzdur. Zaten ilgili bakanlığın yaptığı araştırma bu gerçeği
belgeledi. Ülkemizde yılda 1,5 milyon canlı doğum oluyor. Demek ki her yıl 150
bin gebe, aile içi şiddetin mağduru olmakta ve bunun en az, en iyimser
rakamlarla 50 ila 70 bini sadece bu nedenle erken doğum yapıyor ve o kadın çalışıyor.
Neden çalışıyor? Ailesi için, çocukları için, onların karnını doyurabilmek
için, onlara daha iyi bir yaşam verebilmek için. Yani beyler, kadınlar keyif
olsun diye çalışmıyor.
Erken doğumların en önemli nedenleri beslenme yetersizliği ve
fiziksel travmalardır. Bu travmaların
çoğunluğu da kadına yönelik şiddettir. Daha açık bir şekilde söylemek gerekirse
her 10 gebeden 1’i koca tekmesi nedeniyle erken doğurmaktadır. Zaten garibim, o
işi çok zor bulmuş, zaten hep işe en son alınan ve işten en önce çıkartılan
olmuş; o çok zor bulduğu işte kalmak
istiyor, bu şansını kaybetmemeye çalışıyor. Hem çalışıp çocuklarına bakmak hem
de yine analık görevi gereği yeni doğan bebeğine bakabilmek istiyor. Hele ki o
bebek erken doğmuşsa hayata tutunabilmek için anasına daha çok ihtiyacı var.
Evet, hem analık görevlerini yapmak hem de çalışmak, iş yaşamında
kalabilmek için didinen, her türlü mihnete katlanan bu kutsal analara azıcık
yardımcı olabilmek adına verdiğimiz bu önergemize niçin destek vermiyorsunuz?
Erken doğan bebeğine birazcık daha uzun süreyle bakabilmesine neden olanak
tanımıyorsunuz? Yazıktır, günahtır, acımasızlıktır. Hani bu son Anayasa
değişiklikleriyle kadınlara pozitif ayrımcılık yapılacaktı? Hani kadınlar,
çocuklar korunacaktı? Biz zaten AKP’nin bunları amaç olarak değil araç olarak
kullandığını söyledik, acı hapı yutturacak şekerler olduğunu söylemiştik. Ne
yazık ki yine haklı çıktık.
Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak talep ettiğimiz,
verdiğimiz önerge erken doğum yapmış annelerin erken doğmuş bebeklerine biraz
daha iyi, biraz daha uzun süreli bakabilmesini sağlamayı amaçlıyor. Onlara bu
imkânı verelim ki bebeğine bakmak için işinden ayrılmak zorunda kalmasın. Bu,
hukuki, tıbbi, vicdani ve insani bir taleptir. Bu önergemizi kabul etmenizi hem
bir hekim olarak hem de nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınlar ve analarımız
adına talep ediyorum.
Bakın, İktidarınızda kadın istihdam oranları çok düştü. AB
ülkeleri ortalaması yüzde 59 iken, bizde yüzde 22’lere düşmüş vaziyettedir ve
kadının işe girmesini sağlamak yeterli değildir. Önemli olan, kadının işte
kalabilmesini sağlayabilmektir. AKP olarak siz, kadının iş hayatında kalmasını
kolaylaştıracak hiçbir şey yapmıyorsunuz. Dilinizden düşürmediğiniz AB
ülkelerinde yapılanlara bir bakın… Yani keşke vakit olsaydı da sizlere
anlatabilseydim neler yaptıklarını, inanın mahcup olurdunuz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bizim bu önergemizi reddederseniz
inanın ki yurt içinde, yurt dışında, her platformda, herkese ve kadınlara bu
yaptığınızı anlatırım ve inanın kendi analarınız bile sizi affetmez, haklarını
da helal etmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN ARITMAN (Devamla) – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İnsanlık namına bu önergeye evet oyu vermenizi rica ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arıtman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Sayın Vural…
OKTAY VURAL (İzmir) – Kısa bir söz talebim var 60’a göre.
BAŞKAN – Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in konuşmasında
“yoksulluğun azaldığı” ifadesine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) - Biraz önce Sayın Bakan sorulara cevap
verirken yoksulluğun azaldığını ifade etti yüzde 20’lik gelir grubu itibarıyla.
Aslında öyle değil. Bakın, 2002 yılında çalışanların altıda 1’i en düşük gelir
grubunda iken, 2008 yılında -çünkü daha sonra yoksulluk araştırması yapılmadı-
her 4 çalışandan 1’i en düşük gelir diliminde. Dolayısıyla bugün AKP’nin
uyguladığı ekonomi politikasının nasıl vatandaşlarımızı asgari ücretle
taşerona, hatta kayıt dışı ücrete tabi kılıp onları yoksulluğa mahkûm ettiğini
göstermesi bakımından bu hususu Genel Kurulla paylaşmak istedim.
Arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101,
2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262,
2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462,
2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683,
2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779,
2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811,
2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılamasına Dair Kanun Tasarısı'nın 29.
maddesinin başına 5510 sayılı kanunun 18. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde
yer alan "doğumdan önceki 1 yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta
primi bildirmiş olması şartıyla, doğumdan önceki ve sonraki 8'er haftalık
sürede, çoğul gebelik halinde ise doğumdan önceki 8 haftalık süreye 2 haftalık
süre ilave edilerek çalışmadığı her gün için" ibaresi "doğumdan
önceki 1 yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta primi bildirmiş olması
şartıyla, doğumdan önce 8, doğumdan sonra 16 haftalık sürede, çoğul gebelik
halinde ise doğumdan önceki 8 haftalık süreye 2 haftalık süre ilave edilerek
çalışmadığı her gün için" şeklinde, ifadesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ata. (BDP sıralarından alkışlar)
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maddenin çok az bir kısmında kadının çalışma yaşamına katılımıyla
ilgili düzenlemeler yer alıyor. Bunlardan biri vesilesiyle biz de önergemizi
verdik. Diyeceksiniz ki toplumda kadınlar eşit mi? Hayır. Bu sorunun cevabını
hepimiz biliyoruz ama bu eşitsizliğin giderilmesi noktasında ne tür
politikaları hayata geçiriyoruz? Bu noktada belki kendimizi sorgulamamız
gerekir. Çünkü burada toplumsal düzenin inşa yasaları yapılıyor. Kadınlar
korumasız olabilir, eşit olmayabilir, hak talepleri olabilir, bu nedenle
meydanlarda olabilirler ama bunun asıl muhatapları bizleriz. Çünkü o koruma
mekanizması içerisine alacak olan da bizleriz. Bu mekânda yapılacak olan yasal
mevzuatlar ve toplumda da büyük bir desteği olan, kamusal desteği olacak yasal
düzenlemelerle bu çalışma yaşamı içerisindeki kadının statüsünün de
iyileştirilebileceğine inanıyoruz.
Toplumdaki tüm eşitsizliklerin kaynağını kadın-erkek
eşitsizliğinden aldığını düşünen ve bu ideolojiden beslenen bir eşitlik
yaklaşımımız söz konusu ve yine, kadını toplum içerisinde, toplumun yarısı
olarak, kendini ifade edebilen, ürettikleri, emeği ölçüsünde ve ürettiği
ölçüde, yetenekleri ölçüsünde bir araya gelerek toplumsal mekânlarda
sosyalleşebilmesini sağlayabilecek olanakları yaratabilmek bizim temel
sorumluluğumuz olabilmelidir. Kadının eşit
olmadığını söyleyerek, bunu, içinde bulunmuş oldukları sosyal koşullara,
feodalizmin ya da dinin etkisiyle şekillenen toplumsal değer yargılarına
bağlamak bizim için çok da kabul edici bir yaklaşım ve tutum olmayabilir.
Şimdi, biz kadını çalışma yaşamı içerisinde ne yazık ki
koruyamıyoruz. Beklentimiz… Kadının temel özelliği doğurganlık özelliği ama
doğuran kadının ne yazık ki çalışma yaşamı içerisinde bir yeri yok. Doğum
öncesinde sekiz hafta, doğum sonrasında sekiz hafta olarak verilen ücretli
izinden sonra, altı ayla sınırlı olmak üzere ücretsiz izinden
yararlandırılabilen bir profil ve yine bir yıl süreyle
emzirme izninden yararlanan bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Tabii bu arada
babanın bir doğum izni yok, çünkü bebeğin gelişiminden, çocuğun gelişiminden
birinci derecede sorumlu olarak da yine biz kadını görmekteyiz.
Evet, kadının nesiller arasında köprü olma rolü vardır. Bebeğinden
de, çocuğundan da birinci derecede sorumludur ama aynı sorumluluk babaya da
aittir.
Biz kadını doğurganlık özelliğinden dolayı eve hapsetme lüksüne
sahip değiliz. “Evet, kadın doğurursa evinin kadını olur.” diyemeyiz. Kaldı ki
“evinin kadını” kavramını da açabiliriz. Evde bir kadın, sabah uyandığında
öncelikle çocuğuna bakıyor, yemeğini pişiriyor, evini temizliyor, fırsat
bulunca el örgüsü işliyor. Sayın Bakanım, dört alan da bir iş kolu alanı. Eğer
kadının biz ev içindeki bu üretimine bir ayna tutmazsak ve bunu görünür
kılmazsak ne yazık ki sonunda, kadını özgürleşmeyen bir toplum olduğumuz için
kaybedeceğiz.
Kadın evde iş işleyeceğine dışarıda bunu üretime dönüştürse, evde
çocuk bakacağına dışarıda bunu üretime dönüştürse, evde yemek yapacağına
dışarıda bunu üretime dönüştürse, bunların her biri bir iş kolu, kendisi
kazanıp kendisi üretebilir. Bunu evin içinde yaptığı için onu o alanlar
içerisinde sınırlamak ve “Doğum yapacaksa evde olsun, evinin kadını olsun.”
demek doğru bir yaklaşım değil.
Bu nedenle, biz, gerek doğum öncesi izin koşullarının gerek doğum
sonrası izin koşullarının tekrardan ele alınmasından yanayız. Erken doğum
yaptığı süre içerisinde, doğum öncesi izin koşullarının doğum sonrasına
eklenmesini öneriyoruz. Yine doğum sonrasının da sekiz hafta değil, on altı
haftaya çıkarılmasını öneriyoruz.
Eğer çalışma yaşamında biz kadını koruyacaksak, esnek istihdam
politikalarının neredeyse tavan yaptığı bir süreçte bu koşullar karşısında
kadının kendi gerçekliğini görüp, toplumsal cinsiyet rolleri içerisinde
kendisine biçilen noktayı, alanı, sınırlı alanı görüp eğer bir parça koruma
altına alacaksak buna burada çıkaracağımız yasal düzenlemelerle başlayacağız.
Çok üzücü bir durumdur ama ne yazık ki bugün tüm insanların kullanmakta
özgür olduğu haklar, temel insan hakları bile kadınlar açısından bu kullanım
kendi tekellerinde değildir, birlikte yaşadıkları kimi zaman topluma ya da aile
bireylerinin iznine bağlıdır.
Peki, biz kadını, dışarıya çıkabilme özgürlüğünü yakalayabilmiş,
dışarıda bir üretim alanında kendini ifade edebilmiş kadını nasıl koruyacağız?
Bulunduğu yaşam koşullarını toplumsal cinsiyet eşitliği rollerini de göz önüne
alarak iyileştireceğiz. Bunu bu çatı altında yapacağız ama buna inanmak
gerekiyor, bunu istemek gerekiyor. Bu noktada da siyaset üstü bir politikayla
kadın yaklaşımı belirlememiz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ata.
AYLA AKAT ATA (Devamla) – Kadına duyarlı bir yasal düzenlemenin
mimarı olabileceğimize inanıyorum, teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Madde 29’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Sayın Bakanın 60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talebi vardır,
kendisine onu vereceğim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer’in, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın yoksulluğun ölçümüyle
ilgili konuşmasına ilişkin açıklaması
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çok değerli arkadaşlar, az önce yoksulluğun ölçümüyle alakalı bir
değerlendirme yapıldı. Bir kere, yoksulluğun ölçümü asgari ücretli sayısı
üzerinden yapılmaz, yani hiçbir uluslararası standartta ve ölçüm yönteminde bu
yok. 9 milyon zorunlu sigortalının içerisinde 4 milyon asgari ücretliden
bahsettiğinizde ulusal yoksulluğu ölçme imkânınız olmaz. Hâlbuki ben
uluslararası standartlara uygun ve bizim ülkemizde de yapılan tablolardan
bahisle yüzde 10’luk dilimler hâlinde ilk en düşük gelirli 7 milyon 200 bin
kişiden bahsettim. En düşük gelirli 7 milyon 200 bin kişinin geliri yüzde 194
artarken…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yeşil kartlı kaç kişi Sayın Bakan? Yeşil
kartlı sayısını söyle.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) …millî
gelirden aldığı pay olarak artarken en yüksek gelire sahip 7 milyon 200 bin
kişininki çok daha düşük oranda arttı, onu söyledim. Bu, Türkiye’deki gelir
dağılımı için daha dengeli bir ekonomik yapıya doğru gittiğimizi gösterir. Bu
açıdan, ölçümleri yaparken eğer birbirimizin anlayacağı ve uluslararası
mukayese edilebilir tablolar üzerinden yaparsak belki daha çok ikna edici
olabiliriz.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Avrupa’da yeşil kartlı var mı?
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101,
2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262,
2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462,
2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683,
2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779,
2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811,
2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Madde 30’da iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım…
Şimdi yeni bir önerge gelmiş, dağıtılamadı, herhâlde bir itiraz
yoktur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 30
uncu maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin beşinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Sebahat Tuncel |
Sırrı Sakık |
Şerafettin
Halis |
|
İstanbul |
Muş |
Tunceli |
|
M. Nezir
Karabaş |
Ayla Akat Ata |
|
|
Bitlis |
Batman |
|
“4857 sayılı İş Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren olmak üzere 4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile
çalışan sigortalıların ve mevsimlik işçilerin kısmi süreli çalıştıkları aylara
ait ve hizmet akitleri askıda oldukları ve eksik süreler için primlerin yüzde
60’ını ve birinci fıkranın (a) bendi kapsamına giren çalışanların eksik
primlerinin tamamı Hazine tarafından karşılanır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayısı ile görüşülmekte olan "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın 30 uncu maddesinin (i) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(i) 4857 sayılı kanuna göre kısmi süreli iş sözleşme ile çalışan
sigortalıların hizmet akitlerinin askıda olup çalışmadıkları eksik süreleri,
|
Mustafa Özyürek |
Harun Öztürk |
Bayram Meral |
|
İstanbul |
İzmir |
İstanbul |
|
Şevket Köse |
Sacid Yıldız |
Hulusi Güvel |
|
Adıyaman |
İstanbul |
Adana |
|
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
|
|
Malatya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 30 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı
|
Erkan Akçay |
Atila Kaya |
|
Konya |
Manisa |
İstanbul |
|
Oktay Vural |
Metin Ergun |
Kadir Ural |
|
İzmir |
Muğla |
Mersin |
|
Nevzat Korkmaz |
Recep Taner |
Mehmet Günal |
|
Isparta |
Aydın |
Antalya |
“Madde 30- 5510 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı fıkraya aşağıdaki
bent ile aşağıdaki cümle eklenmiş, birinci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiş ve dördüncü fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"a) Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da
analık izni süreleri ile bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak üzere doğum
tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden
işyerinde çalışmaması ve çocuğun yaşaması şartıyla doğumun zamanı sigortalılık
süresinin başlangıcı ile ilişkilendirilmeden talepte bulunulan süreleri,"
"i) Bu bendin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki sürelere
ilişkin olmak üzere, 4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile
çalışan sigortalıların, kısmi süreli çalıştıkları aylara ait eksik
süreleri,"
"(i) bendi kapsamında borçlanılacak sürelere ilişkin genel
sağlık sigortası primlerinin ödenmiş olması halinde, genel sağlık sigortası
primi ödenmiş bu sürelere ilişkin borçlanma tutarı % 20 oranı üzerinden
hesaplanır."
"12 Eylül 1980 askeri darbe yönetimi döneminde gözaltına
alınıp, cezaevinde tutuklu kaldıkları halde beraat eden kişilerin, o tarihlerde
sigortalı olmasalar dahi gözaltında geçen ve cezaevinde tutuklu kaldıkları
süreler, bu Kanun 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında
sigortalı olarak geçmiş sayılır. Beraat eden kişiler cezaevinde kaldıkları
süreler için dava açarak tazminat almış ise borçlanma primleri kendilerince
ödenir. Tazminat almamış olanların borçlanma primleri ise Hazinece
karşılanır."
"b) Birinci fıkranın (c) ve (ı) bentleri gereği borçlananlar,
4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendine, (i) bendine göre borçlananlar
ise 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendine göre,"
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kaya, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ATİLA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vermiş olduğumuz bu değişiklik önergesiyle ilgili olarak söz almış bunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu maddenin muhtevası,
biraz önce ifade edildiği gibi, 12 Eylül 1980 askerî cunta döneminde gözaltına
alınıp cezaevinde tutuklu bulunanlar ve daha sonra yargılama neticesinde beraat
eden insanların, şahısların bu süre içerisinde, yani gözaltında ve tutuklu
bulundukları süre içerisinde, kaldıkları süre dâhilince sigortalı sayılmalarını
öngörmektedir ve yine aynı şekilde bu gözaltında ve tutuklu bulunan şahısların
beraat ettikten sonra, eğer bir tazminat davası açıp bu tazminat davasını
kazanmış iseler borçlanma primlerinin kendileri tarafından ödenmesi ve bu
tazminat almayanların da borçlanma primlerinin devletçe karşılanmasını öngören
bir tekliftir.
Tabii, değerli arkadaşlar, bu teklifimizin gerekçesi,
özellikle adı geçen dönem, yani burada bahse konu olan dönem, yaklaşık 650 bin
insanın gözaltına alındığı, sadece gözaltı sürelerinin doksan günden başlayarak
yaklaşık üç yıl, dört yıl, beş yıl süren tutukluluk dönemlerinden sonra
beraatle sonuçlanan, onlarca insanı ilgilendiren bir husus, dolayısıyla bir hak
kaybının bu hak sahiplerine iadesini öngören bir tekliftir. Bugün daha televizyonda Erzurum’da Sayın Başbakanın üniversite
öğrencileriyle yapmış olduğu toplantıda 12 Eylül öncesinden bahisle ve
özellikle 12 Eylül sonrasında, o dönemdeki gençliğin hangi sıkıntıları
çektiklerini dile getiren tespitleri ve bir konuşması vardı. Dolayısıyla
hem Sayın Başbakanın bugün yapmış olduğu bu tespitlerde hem de özellikle bu
geçtiğimiz sene içerisinde gerçekleştirilen Anayasa değişikliği referandumu
sürecinde, bu 12 Eylül dönemi ve 12 Eylül’ün uygulamaları gerekçe gösterilerek
bütün meydanlarda, televizyonlarda yapmış olduğunuz propagandaları dikkate
aldığımızda, eğer bu hususlarda gerçekten bir samimiyet, darbe dönemlerinin
ülkemizde, toplumumuzda, siyasal hayatımızda, sosyal hayatımızda ve tek tek
bireysel olarak hayatlarımızda açmış oldukları tahribatları gidermeye yönelik
gerçekten bir onarım projeniz varsa, eğer bu konuda samimiyseniz bu teklife
“evet” demenizi bekliyoruz.
Bakınız, değerli arkadaşlar, 12 Eylül referandumuyla ilgili bu
Anayasa değişikliği görüşmeleri yapılırken bu kürsüden şöyle bir tespitimiz
olmuştu: Biliyorsunuz, o Anayasa değişiklik paketinin içerisinde, darbecilerin
yargılanmasını öngören geçici 15’inci maddeyle ilgili bir değişiklik de vardı.
Biz, o maddenin o pakette bulunmasının esbabımucibesinin, sadece darbecilere
karşı toplumda oluşmuş olan nefreti tahrik etmek suretiyle o paketin daha
kolayca geçmesini sağlamaya yönelik bir girişim olduğunu ve dolayısıyla,
samimiyetten uzak bir girişim olduğunu dile getirmiştik. Yine, bu geçici
15’inci madde vesilesiyle Anayasa değişikliği tartışmalarını bir 12 Eylül
tartışmasına indirgemek ve bunun neticesinde, bu değişikliğe karşı çıkanları da
darbeleri savunmak gibi birtakım ithamlarla suçlamak için, sırf o gerekçeyle bu
pakete konduğunu burada dile getirmiştik. Gerek Anayasa referandumu sürecinde
meydanlarda gerekse televizyonlarda yapılan konuşmalara baktığımızda, gerçekten
de bu söylemin çok sıkça dile getirildiğine şahit olduk ama aradan geçen zaman
bizim ne kadar haklı olduğumuzu gösterdi. Bu süre içerisinde, bırakınız darbecilerin
yargılanması, hatta 12 Eylül’ün -biraz önce ifade ettiğim gibi- toplumsal,
siyasal hayatımızda açmış olduğu tahribatları gidermeye yönelik hiçbir
girişiminiz olmadı. İşte, bizim vermiş olduğumuz bu önerge sizlere böyle bir
fırsat sunmaktadır. Eğer gerçekten o darbelerin hayatlarımızda açmış olduğu
tahribatları giderme noktasında samimi iseniz getirmiş olduğumuz bu teklife
“evet” demenizi bekliyor, bu vesileyle yüce heyetinizi bir kere daha saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayısı ile görüşülmekte olan "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın 30 uncu maddesinin (i) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(i) 4857 sayılı kanuna göre kısmi süreli iş sözleşme ile çalışan
sigortalıların hizmet akitlerinin askıda olup çalışmadıkları eksik süreleri,
Hulusi
Güvel (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Meral, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlar;
30’uncu madde üzerinde söz aldım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ya biz anlatamıyoruz ya siz anlamak
istemiyorsunuz. Şimdi, biliyorsunuz, İş Yasası’na göre -biraz önce belki birçok
arkadaşım burada yoktu, ikinci bölüm üzerinde de konuştum- kısa süreli çalışma,
artık, Türkiye’de bir usul hâline geldi. Kısa süreli çalışma yapan işçinin
emekli olma hakkı otomatikman ortadan kalkıyor çünkü yedi bin iki yüz iş gününü
doldurma şansı yok.
Biraz önce kısa süreli konuları ortaya attım. Ne getiriyoruz
burada? Bu, Türk-İş’in teklifi değerli arkadaşlarım. Diyor ki: “Ola ki işi
askıya alındı, çalışamadı bir insan. Bir iş buldu, çalışırsa o boşta kalan
süresini borçlansın, primini ödesin.” Bunun ne mahzuru var değerli
arkadaşlarım? “Hayır”ı siz alışkanlık hâline mi getirdiniz? Allah rızası için,
şunun mahzurunu bana bir anlatır mısınız? Bir taraftan borçlanma
getiriyorsunuz, birilerinin borcunu affediyorsunuz… Bir gariban, işi askıya
alınmış, tekrar iş bulmuş, çağrılmış, çalışmış, o boşta kalan süresini
parasıyla borçlanıyor. Bunun neresi “hayır” değerli arkadaşlarım?
Bakınız, kısa süreyle ne yapılıyor değerli arkadaşlarım?
Hükûmetiniz üzerinde bir baskı var, kıdem tazminatıyla ilgili bir baskı var.
Öyle güzel, planlı, programlı kıdemli tazminatını ortadan kaldırıyorsunuz ki
bunu vatandaş yutmuyor. Sizi bir kez daha şu millet kürsüsünden uyarıyorum:
Gözünüzün önüne bakarak yürüyün. Maazallah, temenni etmiyorum, gözünün önüne
bakmadan yürüyenlerin sonunu siz biliyorsunuz. Burada yapılan olayın birisi,
kibarca kıdem tazminatının ortadan kalkmasıdır. Kısa süreli çalışan, bir yılını
doldurmayan bir insanın kıdem tazminatına hak kazanma konusu var mı değerli
arkadaşlarım? Yıl içerisinde yüz yirmi gün prim ödemeyen bir işçinin sağlık
hizmetlerinden yararlanma ve emeklilik hakkına, hizmetten sayılması gibi bir
konu var mı? Şimdi siz ne yapıyorsunuz? Kısa süreli çalışma, çağrı üzerine
çalışma, evde iş verme, uzaktan çalışma… Helal olsun size! Yeni bir iş düzeni
kurdunuz, yeni bir sistem getirdiniz. Bunun içinden çıkamazsınız değerli
arkadaşlarım. O işçi de sizin vatandaşınız. Yarın sizin oğlunuz da işçi olur,
kardeşiniz de işçi olur ama burada el kaldırıyorsunuz. Bir gün gelecek, buradan
büyük bölümümüz gideceğiz. Elinizi dizinize vuracaksınız, “Bu insanlara bilerek
veya bilmeyerek bu kötülükleri yaptık.” diyeceksiniz. Onların karşısına
çıkamayacaksınız. Şimdi, burada “Hayır da hayır!”
Değerli arkadaşlarım, yani şurada zaman olsa da saysam,neler
budadınız biliyor musunuz emeklilerden, ne hakları ellerinden aldınız fakir
fukaranın. Asgari ücretle çalışan bir işçi emekli olduğu zaman 400 küsur lira
emekli aylığı alıyordu, bunu 190 liraya düşürdünüz. Şimdi çıkacak yasalarla bu
daha da aşağı çekilecek değerli arkadaşlarım, emekli olsa ne olmasa ne! Bunlar
bütün mevzuatta…
Şimdi, burada, Sayın Bakanım, Allah rızası için, bunu okuyor
musunuz okumuyor musunuz? İş akdi askıya alındı, tekrar işveren çağırdı, o
boşta kalan süreyi adam borçlanırsa, sigorta primine saydırırsa, emekliliğine
saydırırsa bunun mahzuru neresinde, bunu bana izah eder misiniz sayın bakanım?
Olay bu değerli arkadaşlarım, buna da “hayır” diyorsunuz. Lütfen,
bazı konulara müdahale edin arkadaşlar, her şeye elinizi kaldırmayın Allah
rızası için. Milleti temsil ediyorsunuz, işçiyi temsil ediyorsunuz, sizden şu
anda karar bekliyorum.
Saygılar sunarım hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Meral.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 30
uncu maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin beşinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Sebahat
Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları
“4857 sayılı İş Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren olmak üzere 4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile
çalışan sigortalıların ve mevsimlik işçilerin kısmi süreli çalıştıkları aylara
ait ve hizmet akitleri askıda oldukları ve eksik süreler için primlerin yüzde
60’ını ve birinci fıkranın (a) bendi kapsamına giren çalışanların eksik
primlerinin tamamı Hazine tarafından karşılanır.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tuncel. (BDP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
gecenin bu saatinde Türkiye'nin çok önemle beklediği bir yasa tasarısını
görüşüyoruz.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesi üzerine
verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, hem çalışma koşulu açısından hem sağlıklı tartışma
açısından, çok uygun çalışma saatleri değil. Aslında, sadece işçiler, emekçiler
açısından değil, AKP İktidarı, milletvekillerini de çalıştırırken ne yazık ki
bir iş etiğine uymamaktadır. Gece sabahlara kadar çalıştırıp buradan da
sağlıklı bir sonuç istemektedir.
Verdiğimiz değişiklik önergesine göre, çalışan sigortalı,
mevsimlik işçiler ve kısmi süreli çalışanların, kadınların, bu primlerinin
büyük bir kısmının devlet tarafından, yüzde 60 gibi bir kısmının devlet
tarafından üstlenilmesini önermekteyiz. Bunun gerekçesi de zaten zor koşullarda
çalışan işçiler, emekçiler, kendi primlerini ödeyememektedir. Yani bu koşulda,
Türkiye’de yaşama konusunda çok ciddi sorunlar yaşayan işçilerin, emekçilerin
tekrardan borçlanarak kendi primlerini ödemesi ve bunun üzerinden bir yaşam
kurması ne yazık ki sorun değil.
Bildiğiniz gibi, kapitalizmin yaşadığı ekonomik kriz bütün dünyayı
etkiledi ve dünya “bu ekonomik krizden nasıl çıkarız”ın tartışmasını yürütmeye
başladı. Doğal olarak “bu tartışma yürütülürken patronu korumak üzerinden,
sermayeyi korumak üzerinden bir politika geliştiriliyor, neoliberal
politikaların özünü de bu oluşturuyor. Dolayısıyla, nereden çıkarız bu krizden,
daha çok işçi ve emekçilerin üzerinden nasıl bir sömürüyü geliştirebiliriz
diye… Türkiye de bunu örnek alarak aslında yine kapitalizmin krizinin yükünü
işçilere ve emekçilere yüklemeye çalışıyor.
Sayın milletvekilleri, uzun süredir, bu krizin yaşandığı günden
bugüne, emekçiler “Krizin nedeni biz değiliz, krizin faturasını biz ödemek
istemiyoruz.” diye sokaklarda eylem ve etkinlikler yapıyor, hâlâ da bunu
yapmaya çalışıyor.
Şimdi, bu kanun tasarısıyla birlikte, AKP İktidarı, esnek
çalışmayı bir şekilde kanuni bir şeye getiriyor. Bunun birçok nedeni var. İşte,
esnek çalışma parçalı hâle geliyor. Dolayısıyla, aslında “İşsizlik ya da
yoksulluk oranı azaldı.” derken Sayın Bakan, parça parça, yani parçalı bir hâle
getiriyor iş alanını ve daha çok kişi üretime katılmış gibi görünse de,
aslında, daha çok işçi sigortasız olarak, sosyal güvenceden yoksun olarak
çalışmak durumunda kalıyor. Bu işten en çok da kadınlar zarar görüyor. Kadınlar
zaten istihdamda yok denecek kadar az, esnek çalışmayla birlikte de, aslında,
burada en çok zarar gören bir noktada.
Tabii, bu esnek çalışma, istikrarsız, kırılgan, geçici nitelikler
taşıyan, güvencesiz istihdam uygulamalarını beraberinde getiriyor, bununla
birlikte de, aslında, işçilerin ve emekçilerin örgütlenmesini engelliyor,
sendikalı olarak mücadele etmesini engelliyor ve diyelim ki, bu neoliberal
politikalar karşısında daha güçlü durmasını engelliyor. Dolayısıyla, iktidar,
bir taşla iki kuş vurmuş oluyor; bir yandan krizin yükünü emekçilerin sırtına yüklerken,
diğer yandan emekçilerin bu şey karşısında örgütlenmesini ve örgütlü mücadele
yürütmesini de engellemiş oluyor. Bu, tabii, çok ciddi bir sorun ve adaletin
tam da nasıl gerçekleştirildiğini, nasıl bir adaletsizlik olduğunu ortaya koyan
bir politika. AKP İktidarı bundan vazgeçecek mi? Görünen o ki vazgeçmiyor,
aksine, bu politikaları biraz daha derinleştiriyor.
Yine, sayın milletvekilleri, bu tasarı kapsamı içerisinde -biraz
önce sayın milletvekili de ifade etti- özellikle cezaevinde kalan ve beraat
edenlerin prim borçlarının ödenmesi yaklaşımı aslında bizim açımızdan da
önemli. Grup Başkan Vekilimiz Sayın Ayla Akat Ata’nın da kanun teklifi var ve
bunun üzerinden düzenlenmesi gerektiğini ifade etmişti. Gerçekten, 12 Eylül’le
yüzleşeceksek, 12 Eylül’den bugüne yeni bir başlangıç yapacaksak… Tabii,
öncelikle 12 Eylül’le yüzleşmeyi becermek lazım. Biz bunu
beceremediğimiz için, geçmişle yüzleşmeyi ve yeni bir toplumsal sözleşmeyi
beceremediğimiz için, sanırım, o dönem tutuklu olanları, işte, o dönem bu
sistemden zarar görenleri kurtarmayı ya da bu kapsam içerisine almayı da
düşünmüyoruz, görünen o. Ancak, bu konuda gerçekten bir düzenleme yapılacaksa,
iktidarın bunu da kapsam içerisine alması gerekir.
Torba sanırım büyüktür, her şeyi içine aldığına göre, bunu da
alır. En azından, emekçiden yana, halktan yana birkaç şey de bu torbaya
sığsaydı, sanırım, Türkiye emekçileri açısından, kadınlar açısından daha iyi
olurdu diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tuncel.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı arayın
Başkanım.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.53
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 01.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 30’uncu maddesi üzerinde verilen
İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 31’de üç adet önerge vardır; sırasıyla okutup, işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 31 inci
maddesinde geçen “%12” ibaresinden sonra gelmek üzere “oranında” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oktay Vural |
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
|
İzmir |
Konya |
Manisa |
|
Ahmet Duran
Bulut |
Metin Ergun |
Nevzat Korkmaz |
|
Balıkesir |
Muğla |
Isparta |
|
Mehmet Günal |
Kadir Ural |
Recep Taner |
|
Antalya |
Mersin |
Aydın |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
606 sıra sayılı kanun tasarısının 31’inci maddesinin tasarı “%12”
ibaresinin “%30” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Nezir
Karabaş |
Ayla Akat Ata |
Sırrı Sakık |
|
Bitlis |
Batman |
Muş |
|
Sebahat Tuncel |
Şerafettin
Halis |
Hasip Kaplan |
|
İstanbul |
Tunceli |
Şırnak |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 31 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 45 inci
maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “alt sınırının altında olmamak
kaydıyla” ibaresinin “alt sınırı ile üst sınırı arasında olmak kaydıyla”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Mustafa Özyürek |
Bülent Baratalı |
|
İzmir |
İstanbul |
İzmir |
|
Tayfur Süner |
Mehmet Akif
Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Antalya |
Trabzon |
Malatya |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önergemiz maddede çok küçük bir düzeltme öneriyor. Maddenin daha iyi
anlaşılmasını sağlamak amacıyla daha farklı bir yazımı öneriyor, ama her
nedense, gerek Komisyon gerekse Sayın Bakan buna katılmıyor. Bu vesileyle,
Sayın Bakanın biraz önce Genel Kurula yapmış olduğu bazı açıklamalarla ilgili
olarak Genel Kurulu doğru bilgilendirmeyi kendime görev sayıyorum.
Sayın Bakan, yoksulluk rakamlarıyla ilgili bazı bilgiler verdi,
ben de size Türkiye İstatistik Kurumu rakamlarından bazı bilgileri vermek
istiyorum. Durum nedir, bu bilgilere göre hep birlikte değerlendirelim.
Fert başına yoksulluk oranları; 2002-2009 yılları göreli yoksulluk
rakamlarını vereceğim. 2002’de yoksulluk oranı yüzde 14,74 iken, yani toplumun,
nüfusun yüzde 14,74’ü bu gruba, yoksul grubuna giriyorken, bu rakam 2009
yılında yüzde 15,12’ye çıkmıştır. TÜİK en son 2009 yılı rakamını yayınladığı
için sizlere 2009 yılı rakamını veriyorum.
Göreli yoksulluk rakamı deyip Sayın Bakan buna farklı açıklamalar
getirebilir. Ben, diğer yoksulluktan bir rakam vereceğim. 2009 yılından 2010
yılına Türkiye’de yoksul sayısı 818 bin kişi artmıştır. Bu da TÜİK’in
rakamıdır. Bir başka rakam vermek istiyorum. Köylerde durum nedir, köy nüfusu?
Köyde durum kötü, tarım kötü, çiftçi kötü, üretici perişan ve üretici
yoksullaşmış durumda. Kırdaki, yani köydeki yoksulluk Türkiye İstatistik
Kurumunun rakamlarına göre 2002 yılında nüfusun yüzde 34,48’i iken, 2009
yılında bu rakam yüzde 38,69’a çıkmış. Rakam budur, Türkiye İstatistik Kurumu
rakamları budur. Farklı rakamı varsa Hükûmetin veya iktidar partisi grubunun,
buraya çıkar anlatırlar, biz de çıkar gerekli değerlendirmeleri yaparız.
Sayın Bakan bir konuda daha Genel Kurulu yanlış bilgilendirdi.
Siyasette biliyorsunuz nezaket gereği başka kelimeleri kullanmıyoruz, yani
“yalan söylemek” gibi bir sıfatı, tanımlamayı kullanmak doğru değil, yakışık
almaz. Evet, Sayın Bakan doğru bilgi vermedi. Hangi konuda? Şeker ölçüm
çubuklarının hastalar tarafından temin edilmesi konusunda Sosyal Güvenlik
Kurumunun yarattığı ve 8 milyon şeker hastasını ilgilendiren sorun konusunda
Sayın Bakan Genel Kurulu doğru bilgilendirmemiştir. Çok yanlış bir yaklaşımı
var, yanlış bir varsayımı var, yanlış bir mantığı var. Konuşan arkadaşlarımıza
Sayın Bakan bir ithamda bulunuyor, diyor ki: “Bu mesele hakikaten hastalarımızı
mağdur eden bir durum.” Bir durum tespiti yapıyor. Yani mağdur olduğunu kabul
ediyor ama bu mağduriyeti kim yaratmış? Tedarikçilerden birisinin açtığı bir
dava sonucunda Danıştay iptal kararı vermiş.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ticaret meslek lisesi öğretmeni açmış.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Evet, bir öğretmen, davayı açan
bir öğretmen, şeker hastası. Bu uygulamadan mağdur olmuş. Danıştay
kararı burada. Sayın Bakan sizde yoksa vereyim. Bürokratlarınız size
yanlış bilgi verdiyse vereyim size, karar burada. Bir öğretmen mağdur olmuş,
çare arıyor, derdine çare arıyor. Bu kararı ne zaman veriyor Danıştay? 5 Kasım
tarihinde. Ne zaman tebliğ ediliyor Sosyal Güvenlik Kurumuna? Aralık ayında, aralık ayının başlarında. Sosyal Güvenlik
Kurumu, 10 Ocak tarihine kadar bekliyor, 10 Ocakta bir genelge yayınlıyor:
“Hastalar gitsin, eczanelerden bu ölçüm çubuklarını satın alsın, faturasını
bizim kuruma versin, biz de ona ödeyelim.” Ne zaman? Aylar sonra. Şeker hastası
eczaneye gidecek, parasını verecek, bu parayı birkaç ay sonra kurumdan tahsil
edecek, o esnada eziyet çekecek, banka hesabı açacak, bilmem vekâletnameler
verecek, sağlık kurulu raporunun onaylı örneğini verecek… Yazık, günahtır! 8
milyona yakın şeker hastasına Sosyal Güvenlik Kurumu eziyet ediyor; eziyet
ediyor, eziyet ediyor.
Ayrıca, Sayın Bakana, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin
Sağlık Bakanlığı koltuğunda oturan bir Sayın Bakana, “Tedarikçinin açtığı bir
dava sonucunda bu karar verilmiştir.” diyerek, âdeta, konuşan milletvekillerini,
tedarikçilerin açtığı bir davanın arkasından gidiyor şeklinde, bir itham
demeyeyim, itham etmiyor tabii ama bu izlenimi verecek şekilde bir konuşma
yaparak yanlış bir şey yapıyor, yakışmıyor. Sözlerimi burada bitiriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum…
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Sayın Bakan bu konuda lütfen milletvekillerinden
özür dilesin. Burada dile getirenler sanki şeker hastası olanların menfaatini
değil de sanki tedarikçilerin menfaatlerini koruyormuş gibi bir izlenim
oluşturdu. Milletten özür dilemenizi tavsiye ediyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın
Başkan, izin verirseniz, bu konuda çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakana 60’ıncı maddeye göre söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer’in, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin
konuşmasında geçen bir mahkeme kararının doğru olduğuna ve özür dilediğine
ilişkin açıklaması
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Evet,
arkadaşlar, Sayın Hamzaçebi doğru söylüyor. Benim yanlış kalmış hafızamda. Bir
vatandaşımızın açtığı bir davadan sonra bu mahkeme kararı değiştirilmiş. Ben
yanlış bildiğim için size yanlış aktardım, sizlerden özür diliyorum ama bu,
olayın mahiyetini değiştirmiyor. Biz, normal şartlarda, bu diyabet ölçüm çubuklarıyla
alakalı düzenlemeleri yaparken SUT fiyatları üzerinden satış yapıyoruz.
Piyasada onlarca değişik mamul varsa ve birbirinden farklı mamullerse bunlar ve
farklı fiyatları varsa, biz, orada ortalama bir fiyat üzerinden değerlendirme
yapıp ödeme yapıyoruz. Vatandaşımız kendi tercihi ile daha farklı ürünü almayı
düşünmüşse, gidip onun üzerini tamamlaması sebebiyle verdiği bir mahkeme için
bile biz kamu kaynaklarının hesabını yapmak durumundayız.
Az önce kendilerinin ifade ettiği, önce “6 milyon”, arkasından “8
milyon” diye telaffuz ettikleri hasta sayısının her birisinin kullandığı bu
ürünlerin kamuya maliyetinin ne olacağını ilgili kurumlar hesaplamak
durumundadırlar.
Ayrıca, bugün mahkeme kararı sebebiyle bu fiyatlar üzerinde
durdurma kararının alınmasından sonra ortaya çıkan uygulamayı da, hiç
unutmayalım ki, yıllar yılı, bu eleştiriye yapan muhalefet mensuplarının
yönettiği kurumlar yöntem olarak kullanmışlardı. Biz istisnai olarak
kullanıyoruz, geçici olarak kullanıyoruz ve mümkün olduğu kadar kısa zamanda da
vatandaşlarımızın bu mağduriyetini gidereceğiz. Sizlerin hiç endişesi olmasın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, Sayın Bakan
konuşmasında “Yıllarca muhalefet mensuplarının yönettiği kurumlar” diyerek
Sayın Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğü dönemini itham eden, bu vesileyle
Genel Başkanımızın ismini söylemek suretiyle, onu tarif etmek suretiyle
grubumuza sataşmıştır. Söz talep ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Genel bir ifade Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bir saniye.
Sayın Vural, sisteme girmişsiniz.
Sayın Hamzaçebi, kısa olarak Sayın Vural’a söz talebini vereyim.
12.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, kan şekeri ölçüm çubuklarına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bu konuda şimdi Danıştayın verdiği
karar şu: “Piyasada tıbbi açıdan yetersiz ve elverişsiz olmakla birlikte fiyatı
düşük malzemenin de bulunduğu anlaşıldığından, piyasada mevcut kan şekeri ölçüm
çubuklarının standartlara uygun olanlar arasından en düşük bedelle olanı
belirlenmek suretiyle…” Şimdi Sayın Bakan size soruyorum: 1 Aralık 2009
tarihinde 2007 tarihli aynı hüküm vardı, Danıştay iptal etmedi mi bunu? Yine
iptal etmişti ama siz 2010 yılında yine koydunuz bunu. Dolayısıyla piyasada
şeker ölçümüyle ilgili, emeklilerimiz, düşük kalitede olan birtakım ürünlerle
ilgili bir koruma yapmanızı da istiyor. Özellikle bu konuya da dikkatinizi
çekmek istedim.
Teşekkür ederim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – O
kararın devamını da okuyun lütfen.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, CHP Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, dokuzuncu yılındasınız, Adalet ve
Kalkınma Partisi dokuzuncu yılındadır iktidarda ve hâlâ Sosyal Güvenlik
Kurumunda herhangi bir sorun yaşandığında geri dönüp Sayın Kılıçdaroğlu’nun SSK
Genel Müdürlüğünü itham eden bir yaklaşımı ortaya koymaktan çekinmemektedir.
Ayıp oluyor! Dokuz yıldır sorunları çözememişsiniz, hâlâ Sayın Bakan, burada
yaptığınız açıklamayla, 6, 8, her neyse, milyonlarca şeker hastasını süründüren
bir yaklaşımı burada savunuyorsunuz ama sokağa gittiğinizde hekim seçme
özgürlüğü, eczane seçme özgürlüğü, ilaç alma özgürlüğü… Beş kuruş
vermeyeceksiniz, para vermeyeceksiniz, yaklaşımıyla vatandaştan oy
istiyorsunuz.
Sonuç şudur: Sizin yayınladığınız bu tebliğ gereği şeker hastaları
mağdurdur. Siz kendi konuşmanızda söylüyorsunuz, mağdur, mağdur edilmiştir. Siz
çözüm yerindesiniz. Danıştay diyor ki 55 kuruşluk bir fiyat belirlemişsiniz,
bir değerlendirme, standart koymamışsınız. En ucuzu almak zorunda
olabilirsiniz, en ucuz tarifi yapabilirsiniz ama bir kaliteyi tarif edeceksiniz,
standart koyacaksınız.
Şimdi Sayın Bakan diyor ki: “Biz özgürlük tanıyoruz, şeker hastası
isterse gidip daha fazla, daha pahalı bir şeker ölçüm çubuğunu alacak.” Bir
yandan burada emekliye 60 lira maaş zammını bu paketin içine koyuyorsunuz, bir
yandan da bu 60 lira maaş zammıyla git daha pahalı şeker çubuğu al diyorsunuz.
Evet, Sayın Bakanın emekliye yaklaşımı budur.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğüne tekrar dönmek
istiyorum. Yetki elinizde, Sayın Kılıçdaroğlu’nun o döneme mahsus bir kötü
yönetimi varsa soruşturma açarsınız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 1999’daki af kanunu engelliyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – 1999’daki af kanunu, Sayın
Canikli, onları iyi takip etmemişsiniz, bana cevap verirken lütfen o konuları biraz inceleyin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İyi takip ettim, biliyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Kılıçdaroğlu’nun o “af
kanunu” dediğiniz konuya giren düzenlemesi bir personele verdiği sicil raporunu
kendisi düzenlememiş de birisi düzenlemiş, o da imza atmış.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Görevi ihmalle soruşturma…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - İmza Sayın Kılıçdaroğlu’nun, ama
verdiği not…
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Öyle değil…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - …bir yönetici olarak işte
binlerce kişinin sicil raporunu dolduramamış, yardımcısından rica etmiş, o da
imzalamış. “Sen niye doldurmadın?” Suç budur.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, geriye yönelik…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bakın, Sayın Canikli, siz
dokunulmazlıkları kaldırmaktan niye kaçıyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Karıştırma şimdi, başka bir şey
söylüyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Niye kaçıyorsunuz? Ee, gelin
ama. Niye kaçıyorsunuz? Cesaretiniz yok. Siz, şu Karadeniz’deki fındık
üreticisinin 169 milyon lira alacağını gasbettiniz, ona cevap veremiyorsunuz
buraya çıkıp.
Sözlerimi bitiriyorum, size saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101,
2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262,
2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462,
2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683,
2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779,
2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811,
2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
606 sıra sayılı kanun tasarısının 31’inci maddesinin tasarı “%12”
ibaresinin “%30” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, siz mi konuşacaksınız?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gerçekten bugün meydanlara kim çıktı, işçiler niye yürüyor? Türk-İş de yürüyor,
DİSK de yürüyor, KESK de yürüyor, Türk Tabipler Birliği yürüyor, bütün
sendikalar, kamu sendikaları yürüyor. Bu karda, kışta işçi yürüyerek ısınıyor
herhâlde, siz de yoklama yapılınca koşturarak ısınıyorsunuz! Koşarak birisi,
yürüyerek birisi…
Peki, işçilerin bu soğukta derdi ne, niye dökülmüş, Türkiye'nin
bütün şehirlerinden niye gelip yürüyorlar? Çok açık konuşuyorlar işçiler,
Türk-İş’i de DİSK’i de kamu sendikaları da çok açık söylüyorlar; çalışma
hayatını daraltıyorsunuz, işçilerin haklarını kısıyorsunuz, sosyal güvenlik
haklarını kısıyorsunuz, yaşlarını yükseltiyorsunuz ve birçok haksızlık
sayıyorlar. Diyorlar ki öğrenciler, çıraklar, stajyerler: “Bütün bu yaşama
alanını mahvettiniz.” Şimdi, ben soruyorum, Allah aşkına:
Zaten 1 Ocak 2012’de GSS yürürlüğe girecek, herkes gelirinin yüzde 12,5’unu
prim ödemedikçe sağlık hizmetlerinden yararlanmayacak, öyle değil mi? Peki,
siz, izin süresinde aynı parayı işçiden alırsanız -izin süresinde- ve onu
işverenden almazsanız, sizin işçiye bakış açınız, yani gerçekten bir anlayış
olarak nasıl bir anlayış, izah edebilir misiniz? Bakın, izinli süresinde
dahi aldığınız rakam bu. “Bunu, işveren primini
-işçisinin- yükseltin.” diyoruz yani bunun Türkçesi bu; çalışırken
izinli olan işçinin primini ödeyin. Ha, “Kaynak yok.” diyeceksiniz, değil mi?
“Kaynak” deyince başka kaynaklar aklınıza geliyor, çünkü yüzde 5 işveren
primini indiren hükûmet değilsiniz. Her yıl ülkeye 5 milyar lira parayı kamu
fonundan, hazineden, o işçinin ödediği paradan kesip veriyorsunuz, teşvik
altında veriyorsunuz, bilmem ne adı altında veriyorsunuz.
Şimdi, biz, sizi biraz insafa ve adalete davet ediyoruz. Gecenin
sabahına doğru gidiyoruz. Biz de Başbakan gibi insanız, bizim de stresli ve
sinirli anlarımız olabilir, sizin de olabilir, değil mi? Bu angarya çalışma
bile, Sosyal Güvenlik Yasası ve çalışma hukuku açısından aldığınız zaman,
Meclisin bu tarz bir çalışmasının kendisi angarya ve insan hakları ihlali değil
mi?
Demin bir tartışma yaşandı. Ben bu tartışmayı size o kadar uzun
uzun konuşmayacağım.
Teknik gelişti, şurada konuşuyoruz, bizi, vatandaş, evinde,
odasında seyrediyor, dinliyor. Bir şeker hastası, bakın, bir şeker hastası
yaşlı, bir mağdur, bu mesajı üşenmeden göndermiş. Ben bunu olduğu gibi
okuyacağım ve vicdanınıza havale edeceğim ondan sonrasını: “Sayın Vekilim,
sürekli televizyonda izliyorum sizi ve sizleri. Şeker hastaları hakkında ölçme
çubuğu uzman hekim tarafından rapor edilmiş hastaya tanımlanmış, senelerdir
ödenen şeker ölçme çubuğu doktordan reçete ve raporu eczaneye verdik mi
alıyorduk. Bu kadar açık. Şimdi kendi paramızla
alıyoruz. ‘İleride SSK kurumundan paranızı alın.’ şekline döndü. Köyler il
kurumlarına 80-100 km uzakta. Gidip almak için üç kuruş yerine beş kuruş
harcayacağız ve gezinme imkânımız da yok. Bizi aldatma yoluyla mağdur eden
AKP’ye sesimizi duyuramıyoruz. Her ay 30 TL’yi vermek zorunda kalıyoruz. Paran
varsa tedavi ol, yoksa öl demektir. Hani hukuk, hani demokrasi? Soruyoruz. Bir
ben değil, binlerce hasta mağdur durumda benim gibi. Ülkenin
batısındaki, doğusundaki, kuzeyindeki, güneyindeki hasta da aynı durumda. Talep
ediyoruz. Sesimizi duyurunuz ve bizim şeker hastalarını da insan yerine
koysunlar. Vicdan yoksulluğu, hizmeti geri çekme, hastanın kendine ödetme
planı, ‘Ben hayatımdan bezdim.’ diyen hastalara daha da ters bakmak iktidarın
suçudur.” diyor. Şimdi arkadaşlar, bu üşenmeden bir yaşlı hastanın, mağdurun
mesajıydı; iki kelime daha vardı, bitiremedim. Sizin vicdanınıza, sabaha karşı,
bu mübarek cuma günü havale ediyorum. İster düzeltin, ister düzeltmeyin.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, işlem yapıldıktan sonra,
maddeden sonra… Çünkü Sayın Bakan benim yerimden yaptığım konuşmada verdiği
cevapta benim söylediklerimle alakalı olmayan son derece yanlış bir
değerlendirme yapmış. O konuda müsaade ederseniz sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)– İsim
zikretmedim.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 31 inci
maddesinde geçen “%12” ibaresinden sonra gelmek üzere “oranında” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)–
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Taner, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Torba Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesiyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu maddede, aylıksız
izinli olanların izinli oldukları süreler için prime esas kazancın alt sınırı
altında olmamak kaydıyla yüzde 12 genel sağlık sigortası işveren tarafından
ödenmesi şartı düzenlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, torba kanun tasarısı gündeme geldiği
günden bu yana, özellikle SGK düzenlemeleriyle ilgili birçok aksaklık
vatandaşlarımız tarafından gündeme getirilmektedir. İşte bunlardan bazıları:
BAĞ-KUR’lular dâhil birçok iş kolu için iş kazası ve meslek hastalığı sigortası
uygulanmakta iken, değişik kanunlarla emeklilik hakkını kazanan ancak ekonomik
şartlar gereğince tekrar çalışmaya başlayan emeklilerin aylıklarından yüzde 15
destek primi kesilmesine rağmen, bu kesilen destek primleri hiçbir işe
yaramamaktadır. Destek primi kesintisine tabi olanlar ileride iş kazası veya
meslek hastalıklarıyla karşılaştıklarında, ödemiş oldukları destek primlerinden
yararlanmak istemekteler.
Yine, 2926 sayılı Tarım BAĞ-KUR’lu kapsamında, 1994 yılından itibaren
satmış oldukları tarımsal ürünler için düzenledikleri müstahsil makbuzlarıyla
üreticilerden yüzde 1 kesinti yapılmış, bu BAĞ-KUR kesintileri kurum
hesaplarına girmediği veya kesinti yapılan üreticilerin listeleri kesinti
yapanlarca ilgili birimlere verilmediğinden mağdur durumdadırlar. Bu tür
sıkıntısı olanların, ellerindeki teşvik edici belgeleri olması hâlinde, 1994
yılı itibarıyla tescillerinin yapılabilmesi ve yine aynı kapsamda “22 yaşını
doldurmuş aile reisi olan kadın kayıt olabilir” şartından dolayı,
kadınlarımızın birçoğu bu haklarını ancak dava açarak kazanabilmekteler,
bunların da giderilmesi gerekir.
Değerli milletvekilleri, sizlerin de bu düzenlemeyle kabul
ettiğiniz kriz döneminin etkileri hâlâ devam etmektedir. İşsizlik oranları hâlâ
çok yüksek ve bir türlü de düşürülememektedir. Böylesine işsizliğin sorun
olduğu bir nokta Hükûmetin elini güçlendirecek bir öneri gündemdedir. Bu gerçekleştiği takdirde ortaya çıkacak olan on binlerce kadro da
iş ve aş bekleyenlerin umudu hâline gelecektir ve o talepte 1999 öncesinde
sosyal güvenlik kapsamına dâhil olmuş, prim ödemiş ve daha sonra da 2006’da
yapılan yaş şartı düzenlemesi ile emeklilik hakları gasbedilen ve şu anda
gerekli olan prim ödeme gün sayısını ve süresini yerine getirdikleri hâlde, getirilen
yaş haddi uygulaması ile müktesep hakları ellerinden alınarak emeklilikleri
verilmeyen on binlerce vatandaşımız, bir kereye mahsus verilecek hakla bu torba
düzenlemenin içinde kendilerinin mağduriyetinin giderilmesini, binlerce işsize
iş ortamı yaratacak önergenin sizlerin desteğiyle kabulünü beklemekteler. Ayrıca
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuyla ilgili kanun düzenlemesi de Meclis
Başkanlığına sunulmuştur.
Değerli milletvekilleri, özellikle esnafın BAĞ-KUR prim
borçlarının yeniden yapılandırılmasında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (b) bendine göre, altmış günden
fazla prim borcu olduğu gerekçesiyle esnaf kesimi sağlık hizmetlerinden
faydalanamadığı hâlde verilmeyen sağlık hizmetlerinin primi tahsil edilmek
istenmektedir. Daha önceki yapılandırmalarda da gündeme getirdiğimiz bu
düzenlemeyi bir kere daha dikkatinize sunuyoruz. BAĞ-KUR borcu olan
esnaflarımızın sizlerden talebi, vermediğiniz sağlık hizmetlerinin bedelini
tahsil etmeyin ve de bu yapılandırma ile borcunu ödeyemeyecek durumda olan
esnaflara talepleri hâlinde emeklilik sürelerine ilave edilmek suretiyle mevcut
prim borçlarının silinmesinin imkânının verilmesi.
Değerli milletvekilleri, bir de biraz önce gelen bir mesajı
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugün TRT Belgesel’de yayınlanan bir programda
Ankara’nın Güdül ilçesinde milattan önce 5000 yıllarına ait Türk izleri tespit
edilmiş ve kazı çalışmaları başlatılmış. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz.
Özellikle Sayın Halaçoğlu’na ve Servet Somuncuoğlu’na çalışmalarından dolayı
başarılar diliyor ve teşekkür ediyoruz. Hâlâ açılımdan bahsedenleri, memleketi
otuz altı etnik gruba bölmeye çalışanları da millete havale ediyoruz.
Gereğinin yapılmasını saygılarımla sizlere rica ediyorum.
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Az kaldı, sabret, beş ay sonra millet
gösterecek.
RECEP TANER (Devamla) – Göreceğiz hep beraber. İnşallah... (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taner.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Hükûmetin
katıldığı... Kabul etmeyenler…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hükûmet nerede katıldı yahu?
KADİR URAL (Mersin) – Hükûmet katıldı...
BAŞKAN – Hükûmet katıldığını söylemişti.
KADİR URAL (Mersin) – Hükûmetiniz katıldı, takdire bıraktı...
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Reddedildi... Reddedildi Sayın
Başkan. Kabul edilmedi Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ben sonuç ilan etmedim. Tekrar soruyorum: Kabul edenler…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, reddedildi. Bunun tekrarı
yok ki...
BAŞKAN – Hayır, hiçbir şey... Sadece “Kabul edenler...”
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, neye el kaldırdıklarını
bilmiyorlar ki. Her şeye el kaldırıyorlar.
BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın Vural, şimdi ben sizi dinleyeyim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, biliyorsunuz yoksullukla
ilgili ben bir ifadede bulunmuştum, Sayın Bakan da yerinden “Yoksulluğun ölçümü
asgari ücretli sayısı üzerinden yapılmaz.” dedi. Ben asgari ücretlinin
üzerinden yoksulluk tespiti yapmadım. Dolayısıyla, yanlış bir değerlendirmeyle
benim ileri sürdüğüm fikrin aleyhine bir fikri bana atfetmiştir. Sataşmadan
dolayı söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Orada bir sataşma yok ama düzeltmekle ilgili isterseniz ben
size 60’ıncı maddeye göre vereyim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, burada yoksulluğun ölçümünü asgari
ücretli sayısı üzerinden yaptığımı iddia ediyor. Böyle kim söyledi ona?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tutanaklarda öyle geçti.
OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle bir şey demedim ki ben.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in yoksulluğun
ölçümüyle ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim, bu yoksullukla ilgili söylediğim husus, en düşük
gelir diliminde çalışanların sayısının 2002’de yüzde 16,9 yani her 6 kişiden
1’inin en alt gelir grubu olan yüzde 20’de çalıştığını, 2008’de ise her 4
kişiden 1’inin çalışır hâle geldiğini; dolayısıyla, AKP’nin istihdam
politikasının alt gelir grubunda istihdam oluşturan bir politika olduğunu
söyledim. Bunun içerisinde asgari ücretlisi
vardır, kayıt dışı ücretlisi vardır, kim varsa vardır. Ben onun üzerinden
yoksulluk sayısı ifade etmedim ama Sayın Bakanın bu… Benim söylediklerim de
eksik.
Bakın, 2008 yılında yapılan yoksullukla ilgili çalışmada yüzde 10
ve yüzde 5’lik gelir dilimleri açıklamıyor TÜİK. Niye açıklamıyorsunuz? Çıkın
açıklayın.
Şimdi, Sayın Bakanın yaptığı bir itiraf var, diyor ki, en düşük
gelir yüzde 10’luk 7 milyon 200 bin. Ekim ayında istihdamın 22 milyon 972 bin
olduğunu dikkate aldığımızda Türkiye’de çalışan her 100 kişiden 31 kişisi en
düşük gelir grubunda çalışıyor. Böyle bir vahamet olur mu? Yani bir de ikinci
yüzde 10’a baktığınız zaman, Türkiye’de yüzde 60, yüzde 70 neredeyse istihdam
en düşük yüzde 20’lik gelir grubuna çıkmış demektir.
Sayın Bakan burada itiraf ediyor. Ben her 4 kişiden 1’i derken,
Sayın Bakanın yüzde 10’luk gelir dilimiyle ilgili verdiği bilgi, her 3 kişiden
1’inin en alt gelir grubunda istihdam edildiğini görüyoruz. Bunun refah
neresinde? Böyle bir refah olur mu? İnsanlarımızı en düşük gelir grubunda
istihdam eden bir politika, istihdam politikası, ekonomi politikalarının bir
neticesidir. Bu da kabul edilebilecek bir husus değildir. Kaldı ki, Sayın Bakan
bir itirafta daha bulunuyor. 9 milyon zorunlu sigortalının 4 milyonu asgari
ücretli yani neredeyse yarısı. Elimizi vicdanımıza koyalım. Bu çalışan 9 milyon
sigortalının 4 milyonunu asgari ücrete mahkûm eden bir politika nasıl refah
politikası olur?
İşte, bunlar, aslında AKP döneminde uygulanan ekonomi politikası
neticesinde istihdamın, fakirleştirici bir istihdam olarak uygulandığını ve
yoksulluğun giderek arttığını ortaya koymaktadır.
Harcanabilir gelire geldiğimiz zaman zaten iş fecaattir. İşte,
tablolar bunlar; TÜİK’in tablolarıdır, rakamlarıdır.
Ben yüce Meclise bunları arz etmek istedim. Hepinize saygılarımı
arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262,
2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462,
2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683,
2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779,
2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811,
2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Madde 32’de iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 32 nci
maddesinde geçen “üzere” ibaresinin “kaydıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Nevzat Korkmaz |
|
Konya |
Manisa |
Isparta |
|
Metin Ergun |
Kadir Ural |
Recep Taner |
|
Muğla |
Mersin |
Aydın |
|
Mehmet Günal |
Oktay Vural |
|
|
Antalya |
İzmir |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı” nın 32 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Tayfur Süner |
Ensar Öğüt |
Bülent Baratalı |
|
Antalya |
Ardahan |
İzmir |
“Madde 32- 5510 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan “(b) bendi” ibaresi “(a) bendi”, beşinci fıkrasında yer
alan “bu süreler” ibaresi “bu süreler, bu maddenin üçüncü fıkrası hükmü saklı olmak
üzere” şeklinde değiştirilmiştir.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Tasarı’nın 32’nci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sözlerime başlamadan önce, Sayın Bakanım
Binali Yıldırım Bey buradayken bir şey istirham edeceğim. Kars-Tiflis demir
yolu bizim Ardahan’dan geçiyor. Sayın Bakanım, o temel atıldığı zaman -teşekkür
ederim kendisine- söz vermişti. “Antrepoları, lojistik tesisleri Ardahan il
sınırına yani sınırdaki çıkışa kuracağız.” demişti. O sözünde duracağını umuyorum ve istirham
ediyorum çünkü Ardahanlılar hakikaten bu konuda çok hassas. Zaten kalkınmamış
bir bölgeyiz, bir de onu başka bir yere götürmelerini inanın insanlar tepkiyle
karşılıyorlar, Sayın Bakanıma arz ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Ziraat Bankasına ve tarım kredi
kooperatiflerine olan çiftçi borçları var. Bu borçlar maalesef bu torba yasaya
konmadı. Ben, Anadolu’nun her tarafından
gelen arkadaşları, çiftçileri hem bizim Grup Başkan Vekilimiz Akif Hamzaçebi
Bey’le hem de Nurettin Canikli Bey’le görüştürdüm. Akif Hamzaçebi Bey gayet
normal şekilde “Derhâl bunu koyalım torba yasaya.” dedi, iktidar partisi Grup
Başkan Vekili Nurettin Canikli’ye getirdiğimde, o da “Bakarız.” dedi ama
konmadı, şimdi sizden istirham ediyorum.
Türkiye’yi ete muhtaç ettiniz, dışarıdan et geliyor, 500 milyon
dolar civarında bir para ödendi. Çiftçi ve köylü hayvanını satamıyor, para da
etmiyor. Şimdi, dışarıdan getirilen et ucuz, adamın malı yüzde 50 azaldı bakın.
Bir de şimdi borcu var, borcun faizinde de kolaylık yapmıyorsunuz. Büyük
tüccarların, büyük zengin patronların, büyük fabrikatörlerin borçlarını
siliyorsunuz da, yüzde 30 civarında toplumu temsil eden garip çiftçinin malına
niye gözünüzü dikiyorsunuz? Yani hem ithal getiriyorsunuz, malı ucuzluyor…
Ben geçen hafta Ardahan’daydım, Kars’taydım, hayvan pazarına
gittim, inanın adam diyor ki: “2 milyarlık mal 1 milyara indi, ben ne
yapacağım?”
Hanımefendi’nin umurunda değil, nasıl olsa tuzu kuru!
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Biz 3 bin liraya alalım o inekleri.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bakın arkadaşlar, yani devletin kasasından
Çalık grubuna 750 milyon dolar verirseniz Hanımefendi kahkaha atar, burada
dinlemez bile. Olmaz böyle bir şey.
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Sayın Vekilim, sen al da biz senden 3
bin liraya alalım o inekleri.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Alırsan tabii, gel…
Şimdi, bir şey daha söyleyeyim: Şap hastalığı var. Sayın Tarım
Bakanı “Şap hastalığı Edirne’de, Trakya’da yok.” diyordu. Şimdi Edirne’de de
başlamış şap hastalığı, Kars’ta da var, Edirne’de de var.
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, şap hastalığının iğnesi var,
iğnesi, soğuk zincirle getirilen iğne, bozulmayacak. Ama soğuk zincirle
getirilmeyen, bozulan iğne hayvana ne kadar vurursanız vurun kâr etmiyor,
hastalığını durdurmuyor. Şimdi, tarım ve hayvancılık battı, gitti, dışarıdan
ithal ete muhtaç kaldı Türkiye, çiftçimiz zor durumda. Hiç olmazsa -lütfen,
rica ediyorum- şap hastalığını durduracak veteriner hekimleri hızlı bir şekilde
görevlendirelim.
Şimdi, şu anda, değerli arkadaşlar, bir örnek vereceğim. Artvin’in
Şavşat ilçesi Meydancık beldesinde 3 bin tane canlı hayvan vardı, büyükbaş; şu
anda 60 tane kalmış, gözünüz aydın! 60 tane kalmış, yemin ediyorum. Ardahan
öyle, Kars öyle, inanın, zaman zaman ben çok da üzülüyorum. Yani bu ithalata
2011’in sonuna kadar müsaade ettiniz. İthal et geliyor, ithal et -inanın, yemin
ediyorum- yenmiyor. Ben bir gün milletvekillerine ikram edeceğim. Donmuş et…
Türkiye’deki etle onu yan yana koyduğun zaman hiç lezzeti yok. Ya, yapmayın
yani bu topluma bunu yapmayın. Hiç olmazsa bu insanların borcuna bir kolaylık
tanıyalım. Ziraat Bankası, tarım krediye olan borçlarını -lütfen, rica
ediyorum- bunların hiç olmazsa faizlerini silelim, anaparayı da
taksitlendirelim, bu insanlara bir kolaylık tanıyalım.
Ben bunu arz ediyorum. İnşallah, umuyorum, Hükûmet sesimizi duyar
ve tutanaklardan bu konuşmaları alarak buna bir çare bulur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz
efendim.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunmadan önce yoklama talebi vardır,
yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Soysal, Sayın Öztürk,
Sayın Ünsal, Sayın Akıncı, Sayın Köse, Sayın Çakır, Sayın İçli, Sayın Tan,
Sayın Bingöl, Sayın Yazar, Sayın Yıldız, Sayın Yalçınkaya, Sayın Öğüt, Sayın
Sönmez, Sayın Tüzün, Sayın Ağyüz, Sayın Arslan, Sayın Coşkuner, Sayın Özkan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum:
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101,
2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262,
2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462,
2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683,
2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779,
2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811,
2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 32 nci
maddesinde geçen “üzere” ibaresinin “kaydıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
genel çalışma hayatıyla alakalı bir konuşma yapacaktım ama Çalışma Bakanımız
gittikten sonra şimdi Ulaştırma Bakanımıza genel çalışma hayatından falan
anlatmamıza gerek yok.
Ama, biraz önce 12
Eylül mağdurlarıyla alakalı olarak bir önerge verildi ve maalesef sizlerin vermiş
olduğu “ret” oylarıyla reddedildi. Hani bu 12 Eylül mağdurlarının
mağduriyetlerini giderecektiniz? Hani 12 Eylül mağdurlarının bu şekilde olan
mağduriyetlerinin hesabını darbecilerden soracaktınız? O Anayasa çalışmaları
esnasında buraya gelip, kürsüye gelip Ayşe Nur Hanım ne güzel anlatmıştı
Mustafa Pehlivanoğullarını, ne güzel anlatmıştı. Vicdanınız rahat mı?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Rahat.
KADİR URAL (Devamla) – Niye vermediniz o zaman, niye bu insanların
mağduriyetlerini düzeltmek için verilmiş olan bir önergeye destek vermediniz?
Yani “kullanılma” tabirini kullanmayacağım ama Sayın Başbakanın söylemiş olduğu
o bağımsız ülkücülerden birisi yolda karşınıza çıksa ve bu konuyu size söylese
ne cevap vereceksiniz? Ne diyeceksiniz? “Ya, o zaman öyleydi, şimdi de böyle.”
mi diyeceksiniz? Demirel’in söylediği gibi “Dün dündür, bugün bugündür.” mü
diyeceksiniz? Bunu mu söyleyeceksiniz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Günah çıkarmayın! Günah
çıkarmaya çalışmayın! O zaman orada “evet” diyecektiniz.
KADİR URAL (Devamla) – Niye yapmadınız? Niye çıkarmadınız? Siz
verseydiniz, o önergeyi siz verseydiniz; o önergeyi siz getirip verseydiniz biz
de size destek verseydik. O 12 Eylül mağdurlarının çekilmiş olan çilelerinin,
C-5’lerde, Mamaklarda çekilmiş olan çilelerin mağduriyetlerini en azından biraz
önlemiş olsaydınız iyi değil miydi? İyi olmaz mıydı bu? Ama maalesef sizin
insafınıza ve sizin hassasiyetinize ve sizin samimiyetinize bugün bu Meclis
tanık oldu.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Evet diyecektiniz, evet.
KADİR URAL (Devamla) - Bu samimiyetinizden dolayı hepinizi
kutluyorum, hepinize teşekkür ediyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bir yıl geçti aradan,
neredeydiniz?
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Laf atmayın da, cevap verin.
KADİR URAL (Devamla) - Bunun yanında Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce yoksulluk konusuna falan değinildi. Yoksul insan,
fakir insan demektir. Ben size biraz sonra söyleyeceğim. Temel tüketim
ihtiyaçlarını karşılayamayanlara yoksul insan, fakir insan denilir. Açlıktan
belki ölmeyen var diyorduk ama bundan iki üç gün önceki gazetelerde
okuduğunuzda bu ülkede açlıktan ölen bebekler var, bebekler. Açlıktan ölen
bebek! Bu, herhâlde sizin iktidarınıza yakıştıramıyorsunuz ama maalesef bu
iktidar döneminde oldu. Maalesef bu iktidar döneminde açlıktan bir bebek
hayatını kaybetti! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli milletvekilleri, yıllar itibarıyla şimdi Türkiye’deki
yoksullukların artışını okuyacağım size: 2006 yılında 12,1 milyonmuş, 2007’de
12,2 milyon olmuş, 2008’de 11,9 milyon olmuş, 2009’da 12,7 milyon; tam rakam 12
milyon 751 bin insanımız yoksul. Bu bizim rakamlarımız değil, öyle kafadan
falan da atmıyoruz, sizin hazırladığınız rakamlar.
MEHMET CEYLAN (Karabük) – Nereden aldın?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Önergenizi oylayacağız, biraz
açıklasanız.
KADİR URAL (Devamla) – Kafadan falan attığımız yok. Sayın
Başbakanın her fırsatta övündüğü ekonomi politikaları Türkiye’de 2009-2010
yılında 12 milyon 751 bin insanın bu memlekette yoksulluğa mahkûm edildiğini
gösteriyor. Şimdi soruyoruz: Hani kriz teğet geçtiydi? Evet, doğru krizi teğet
geçenler var. AKP iktidarı döneminin türettiği bazı zenginleri, müteahhitleri ve ithalatçıları teğet geçmiş olabilir,
rantçıları teğet geçmiş olabilir ama emekliyi, memuru, işçiyi, çiftçiyi,
esnafı, özellikle de işsiz insanlarımızı bu kriz teğet falan geçmedi, deldi
geçti, özellikle de çiftçiyi de deldi geçti. Bundan sonraki bir başka önerge
konuşmamda tarımı da söyleyeceğim, çiftçilerin durumunu da söyleyeceğim; o
zaman da oturacağız, Tarım Bakanımızın verecek olduğu cevabı bekleyeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum, iyi geceler diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ural.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 33’te iki adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33 üncü
maddesinin birinci fıkrasında geçen “üzere” ibaresinin “kaydıyla” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Nevzat Korkmaz |
|
Konya |
Manisa |
Isparta |
|
Oktay Vural |
Recep Taner |
Kadir Ural |
|
İzmir |
Aydın |
Mersin |
|
Metin Ergun |
Mehmet Günal |
|
|
Muğla |
Antalya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 33 üncü maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin
değiştirilen birinci fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Harun Öztürk |
Mustafa Özyürek |
Bülent Baratalı |
|
İzmir |
İstanbul |
İzmir |
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Tayfur Süner |
|
|
Malatya |
Antalya |
|
“Bu fıkra hükümleri bu Kanunun yayımı tarihinden önceki durumlar
için de uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, geçici işçiler var. Hani şu 228 bin kişiydi
de 200 bin kişisini kadroya alıp da 28 bin kişiyi dışarıda bıraktığınız, kamu
kurum ve kuruluşlarında çalışan geçici işçiler. Var ya onlar…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 200 bin kişiyi kim kadroya aldı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, bunlar geçici işçi.
Size, çalışan bir geçici işçinin emekli olması için, hani 5 ay 29 günü olanı
almadınız; 6 ay olan girdi ama 1 gün az çalışan alınmadı. Ben…
HASAN ANGI (Konya) - Onları da alacağız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Alın, alın…
Şimdi, bir işçinin emekli olması için, 6 ay kabul etsek, 6 ay
çalışıyor kabul etsek, 5 ay 29 gün çalışıyor kabul etsek, 9 bin iş gününü
doldurması için 50 yıl prim ödemesi lazım arkadaşlar, 50 yıl yani senede 180 gün
üzerinden prim ödeyecek bunlar. 6 ay üzerinden hesaplarsak, baktığınız zaman 50
yıl arkadaşlar, 1.800 gün, 10 yıl ve 50 yıl arkadaşlar. Yazık günahtır, bunlar
insandır!
Bunlardan birileri diyor ki: “Bize bir olanak tanısınlar. Biz
geldik 50 yaşımıza ama daha şu anda bizim primimiz 1.800 gün, 2 bin gün. Biz
altmış beş yaşına gelsek bile 9 bin günümüzü dolduramayız, bize borçlanma hakkı
versinler, biz borçlanalım. O geçmiş süreçteki yıllarımızı bize borçlanma
hakkı… Bugünden sonra isteğe bağlı -yani o çalışmadığı sürede isteğe bağlı
sigortalı olabiliyor kendi primini öderse eğer, ama bize bu olanağı değil- bize
geçmişteki hizmetlerimizden kaynaklanan, geçmişe yönelik bir borçlanma olanağı
sağlasınlar, bunların da primini biz ödeyelim. Biz yetmiş beş yaşına gelsek
daha emekli olamayız.” diyor bu insanlar. Bunlar mağdur, arkadaşlar.
Demin bir ses duydum: “Onları da alacağız.” Alın, sizi tebrik
edeyim; alın, sizi kutlayayım. Buyurun efendim…
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Biz yapacağız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Neyi yapacaksınız? Neyi
yaptınız? 28 bin kişinin günahı nedir? Niye yapmıyorsunuz Mehmet Bey? 28 bin
kişinin, bir gün az çalıştıysa günahı nedir? Bu, Türkiye
gerçeği. Bazı kamu kurumları 6 ay-6,5 ay çalıştırmış, bazı kamu
kurumları öyle çalıştırmış göstermiş. Yani bunların hepsi
Türkiye gerçeği. Bunları siz benden daha çok, iyi biliyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, tabii, öncelik bu insanların kadroya
alınmasıdır, öncelikle kalan 28 bin kişinin. Bunlar bizim insanımız. Bunlar
aynı masada, aynı makinede çalışan, yan yana çalışan insanlar, birbirlerinden
farkı yoktur ama tesadüfen birisi 6 ay 1 gün çalışmış, tesadüfen birisi
-diyelim hastalandı o yıl- 5 ay çalışmış yani mazeretli olanlar da var
içlerinde. Gelin, bu 28 bin kişiyi… Şu
anda tabii bunların… Hatta 28 bin kişi kalmadı, bir kısmı emekli, bir kısmı
artık ayrılmak zorunda kaldı yani kahretti, kahrediyorlar, “Bizi niye
ayırdınız? Biz öbüründen daha mı az çalıştık?” diyorlar. Aynı kurumda çalışıyor
bu insanlar. Lütfen, bu insanların feveranına kulak verelim. Tabii, öncelikle
bunları kadroya alalım ama olmuyorsa, yapamıyorsak, yapmıyorsanız, hiç değilse…
Bu insanların yarın altmış beş yaşına geldiği zaman eli ayağı tutmayacak,
ödediği 3 bin prim günüyle o zaman emekli olamayacak bu insanlar. Bu insanlara
yazıktır, günahtır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Hiç değilse, bu yasada örneğin
eksik çalışana, bir ay içinde eksik çalışana emeklilik hakkı tanıyorsunuz,
borçlanma hakkı tanıyorsunuz, gelin bir ay içinde çalışana tanıdığınız hakkı bu
insanlarada tanıyın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33 üncü
maddesinin birinci fıkrasında geçen “üzere” ibaresinin “kaydıyla” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Nevzat
Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Üretmeyen, istihdam yaratmayan ekonomilerin dışa bağımlı, kırılgan
olduklarını ve örneklerinin de ancak Güney Amerika’da bulunabileceğini
biliyoruz. Bu yüzden, her çeyrek yüzyılda bir ya da birkaç Güney Amerika ülkesi
asrın yıldızı gibi parlatılır, sonra bu ekonomiler çok geçmeden dip yaparlar, moratoryum ilan ederler. Aldıkları üç beş yıllık mesafeyi de
otuz kırk yıl geriye giderek ya da ekonomik kıymetleri yabancılara kaptırarak
öderler. Büyük medya karartmaları ve iktidar şakşakçılığına rağmen, özel
sektörleri çöker, sıcak para girişi artar, ihracatta küçük artışlar olur ama
ithalatı, dış borçları patlar, işsizlik zirve yapar, sosyal çöküntüler yaşanır.
Sonuçta sadece ülke ekonomisi, kitleler zarar görmekle kalmaz, demokrasisi de
inkıtaya uğrar.
Şu olan biten, sekiz yıldır ülkemizde yaşananlarla ne kadar
benzeşiyor değil mi? “Torba yasa” denen yamalı bohça aslında mevta olmuş,
selası verilmiş üreten sektörlerin yeniden hayata döndürülmesi gayretleri,
“Basra harap olmuş nasıl kurtarırız?” çabası, beyin ölümü gerçekleşmiş hastayı
oksijen çadırına sokarak nasıl yaşatırız arayışları.
Dış piyasalarda kazanılanın 10-15 katını Türkiye’deki faiz
sisteminden kazanan uluslararası sermayenin en tatlı kâr ettiği yıllardır
AKP’li yıllar. 57’nci Hükûmeti yerli yersiz ortaya getiren AKP “O zaman faizler
yüzde 29’du, biz bunu yüzde 8’lere indirdik.” diye milletin aklını
karıştırmakta ama şunu da gizlemekte: O zaman ABD’de faiz yüzde 6 yani
Türkiye’dekinin yaklaşık beşte 1’i. Bugün ABD’de yüzde yarım ama Türkiye’deki
faizler yüzde 8, ABD’dekinin tam 16 katı. Bu sıcak para neden Türkiye’ye
akmasın? Ahmet’in, Ali’nin alın teriyle ürettiğini bir çırpıda toplayıp neden
götürmesin?
İşsizlik rakamlarına bakalım. Üretilen hiçbir şey yok, işsizlik
patlamış. Isparta’daki işsizlerin yüzde 68’i yirmi ila otuz dört yaş
aralığında. 2005’te 5 bin civarında olan İŞKUR’a kayıtlı işsiz sayısı, 2010’da
10 bin küsuru bulmuş. İş bulmaktan ümidini kesenleri iktidar hesaba bile
katmıyor.
Ya kapatılan fabrikalar? Isparta’da, 2010 yılında 199 şirket
kurulurken 262 işletme de kapanmış. Diğer illerde de durum farklı değil.
Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı yüzde
43,5. Dün, bir yılda doksan gün prim ödemiş kişiler işsiz kaldıklarında doksan
artı on gün, toplam yüz gün sağlık sigortasından faydalanıyor iken AKP bunu on
güne indirmiştir. Geniş kitlelerin köleleştirilmesi, yok sayılması, işte böyle
olur. Yaşasın AKP’nin sosyal devlet anlayışı!
“İhracatı 116 milyar dolara çıkardım.” diye övünüyor. Peki
ithalat? İthalat 200 milyar dolar. Bu yıl, 65 milyar dolar dış borç paraya
ihtiyacımız var. Borcu borçla kapatıp günü kurtarmaya çalışan bir ekonomi.
Karanlık dehlizlerde duvara ha bugün ha yarın toslayacağız. İnşallah, ülke için
hayırlısı olur ama böyle bir belirsizlikle ülke yönetilir mi? Eğer “Ben
yönetirim.” derseniz kapalı salonlardan, Türk Telekom Arena’lardan ıslıklar,
protestolar yükselir. Savcıları da devreye soksanız, önünü alamazsınız.
Neden Orta Doğu’ya, Körfez şehirlerine bu kadar sık giderler
cümbür cemaat? Neden Lübnan’da seçim mitingi gibi mitingler yaparlar?
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Türkiye’de yapamadıkları için.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Neden yangını söndürmek yerine torba
yasa gibi palyatif tedbirlere kafa yorarlar diye
düşünürdüm. Anlaşılıyor ki beyzadelerin acelesi var, yolun sonu görünüyor. Bu
millete, tarihine, değerlerine laf söylemenin, milleti ayrıştırmanın, gücü
şahsi menfaatler ve zenginleşme için kullanmanın bir bedeli olsa gerek. Kaçış
yok, ruzi mahşerden önce milletin huzurunda kuracağı divanda, ondan sonra da
Yüce Divanda hesap verecekler.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Aferin sana, aferin!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Acele etmeleri bu yüzden.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Aferin!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Sorunları çözmek gibi bir dertleri
yok, cilalamak, parlatmak işleri güçleri.
Fazla söze gerek yok. İşte, torba yasanın tercümesi budur değerli
milletvekilleri.
Oradan laf atan arkadaşıma da şunu söylüyorum: Akşamdan beri laf
atıyorsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Söyleyecek lafın, yüreğin varsa,
buraya gelir konuşursun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mangal gibi yürek var onda, mangal
gibi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Gel buraya, konuş!
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:02.03
ON DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 02.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesi üzerinde
verilen Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
34’üncü maddede üç adet önerge vardır; sırasıyla okutup, işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 34 üncü
maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesine eklenen birinci fıkrada geçen
"olurlar" ibaresinin "sayılırlar" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Nevzat Korkmaz |
|
Konya |
Manisa |
Isparta |
|
Kadir Ural |
Akif Akkuş |
Mehmet Günal |
|
Mersin |
Mersin |
Antalya |
|
Recep Taner |
Metin Ergun |
Oktay Vural |
|
Aydın |
Muğla |
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı yasa tasarısının 34'üncü maddesindeki
"kendilerince" ibaresinin değiştirilerek "bağlı yükseköğretim
kurumunca" yapılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Nezir
Karabaş |
Ayla Akat Ata |
Sırrı Sakık |
|
Bitlis |
Batman |
Muş |
|
Sebahat Tuncel |
Şerafettin
Halis |
Hasip Kaplan |
|
İstanbul |
Tunceli |
Şırnak |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve
Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı" nın 34 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Tayfur Süner |
Bülent Baratalı |
|
|
Antalya |
İzmir |
|
"4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununa göre üniversitelerde yükseköğrenim gören yabancı uyruklu
öğrenciler, yükseköğrenimlerinin devam ettiği sürelerle sınırlı olarak birinci
fıkranın (d) bendindeki ve 52 nci maddenin ikinci fıkrasının ikinci
cümlesindeki şartlar aranmaksızın, 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas
günlük kazanç alt sınırının 30 günlük tutarı üzerinden kendilerince genel
sağlık sigortası primi ödenmek suretiyle genel sağlık sigortalısı olurlar. Şu
kadar ki, bunlardan kamu idareleri, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar, kamu
yararına faaliyet gösteren dernekler ile vergi muafiyeti tanınan vakıflar
tarafından tam burs sağlanan ve Yükseköğretim Kurulu tarafından ayrılan
kontenjanlar dâhilinde yükseköğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilerin genel
sağlık sigortası primleri kursu sağlayanlarca karşılanır."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; aslında konuşmayacaktım da, Sayın Erdoğan oradan bir laf attı
bana demin, “Biz yapıyoruz.” dedi.
Sayın Erdoğan, gel, şu Adıyaman’daki gariban tütüncünün sorununu
çöz.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Çözeceğiz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Onu ben yaparım, sen
yapamazsın. O konu bugüne kadar dokuz senedir… Onu ben yaparım. Gel beraber
yapalım, söz, o zaman elini sıkayım.
Teşekkür ederim, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı yasa tasarısının 34' üncü maddesindeki
"kendilerince" ibaresinin değiştirilerek "bağlı yükseköğretim
kurumunca" yapılmasını arz ve teklif ederiz.
M.
Nezir Karabaş (Bitlis) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Karabaş.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 34’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu maddede, yabancı öğrencilerin,
82’nci maddeye göre belirlenen prim esas günlük kazanç alt sınırından otuz
günlük primi yatırıp genel sağlık sigortalısı olması önerisi var ve burada,
kamu idareleri, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar, kamu yararına faaliyet
gösteren dernekler ve vergi muafiyeti tanınan vakıfların burs sağladığı
öğrenciler muaf tutuluyor.
Değerli milletvekilleri, Türkiye’de öğrenim yapan yükseköğretim
öğrencilerinin çoğunluğu, Türki cumhuriyetler, İran,
Suriye, diğer Arap ülkelerinden gelen öğrenciler. Burada, kamu idareleri,
vakıfların, derneklerin burs verdiği öğrencilerden prim istenmiyorken genel
sağlık sigortasından yararlanmak için, diğer tüm öğrencilerin de bu kapsama
alınıp… Hem zaten burs alan öğrenci belli olanaklarla geliyor, tam burs alıyor,
bursu karşılanıyor. Birçok öğrenci, özellikle Türki
cumhuriyetlerden, diğer ülkelerden gelen, Orta Doğu ülkelerinden gelen
öğrenciler zor durumlarda Türkiye’de okul okuyorlar. Sizler de biliyorsunuz,
bizler de öğrencilik yıllarımızda gördük. Burada tüm öğrencilerin, yabancı
üniversite öğrencilerinin tümünün prim ödemeden genel sağlık sigortasından
yararlanmasını talep etmişiz. Bu konuda bu düzenlemeye, sanırım AKP de mevcut
düzenlemenin dışında, yeni düzenlemeye onay verir.
Biz, her alanda ayrımcılık diyoruz, ayrımcılığı ortadan kaldırma,
herkese eşit şekilde davranma diyoruz. Kendi içimizde öğrencilerimize, farklı
kesimlere birçok zaman bunu talep ediyorken bile yerine getirmiyoruz, bari
yabancı öğrencilerle ilgili bu düzenlemede tüm üniversite öğrencilerinin.. Mademki yabancı öğrenciyi kabul ediyoruz, bazı
kurumlarımız yabancı öğrencilere burs veriyor, yabancı öğrencilerin Türkiye’de
hem eğitim görmesi hem de mevcut ülke kültürleriyle, gelenekleriyle zenginlik
katmasını istediğimiz bu kesime bu olanağı sağlamamız gerekiyor.
Tüm Genel Kuruldan bu önergeye destek vermelerini istiyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 34 üncü
maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesine eklenen birinci fıkrada geçen
“olurlar” ibaresinin “sayılırlar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Akif
Akkuş (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Teşekkür ederim efendim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torba kanun adı verilerek
birçok kanun birlikte görüşülmekte olan yasa tasarısının 34’üncü maddesiyle
ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yasanın bu maddesiyle 5510 sayılı
Kanun’un 60’ıncı maddesine birtakım fıkralar eklenmektedir. Buna göre, 2547
sayılı Kanun’un ilgili maddeleri gereğince ülkemiz üniversitelerinde yabancı
uyruklu öğrenciler bulunmaktadır ve bunların bugün sayıları 20 bin
civarındadır, yani 20 binden fazla değil bunlar.
Bu öğrencilerin büyük bir kısmı Orta Asya Türk cumhuriyetlerinden,
Balkanlardan ve komşu ülkelerden gelmiş soydaş öğrencilerdir. Bunun yanında,
Avrupa ve diğer ülkelerden gelmiş öğrenciler de bulunmaktadır ancak bunların
sayısı çok fazla değildir.
Bu öğrencilerin büyük bir kısmı, gelir seviyesi düşük ailelerden
ve yörelerden gelmektedir. Ayrıca, bunların büyük çoğunluğu da bir sosyal
güvenlik şemsiye altında bulunmamaktadır. Bu durumda olan öğrencilerin
yükseköğrenimlerinin devamı süresince prime esas günlük kazanç alt sınırının
otuz günlük tutarı üzerinden kendilerince genel sağlık sigortası primi ödenmek
suretiyle genel sağlık sigortalı sayılmaları söz konusu olmaktadır ancak bu,
mütekabiliyet esasına göre gerçekleşmektedir. Yani bizim ülkemizden de bu gelen
öğrencilerin ülkelerine gidenler varsa, orada da yine sigortalı
sayılabilecekler bu şekilde. Bu öğrenciler, burslu olanlar ve yükseköğrenim
kontenjanları ile yükseköğrenim gören yabancı uyruklu öğrenciler genel sağlık
sigortalısı sayılmamaktadır. Bu durumda olanların sağlık giderleri üniversite
bütçelerine konacak ödenekten karşılanacaktır. Yabancı uyruklu olan ama büyük
bir çoğunluğu soydaş olan bu öğrencilere tanınan bu fırsat, onların
eğitimlerini daha güvenli bir şekilde yapmalarını sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, üniversitelerimizde öğrenim görmekte olan
bu öğrenciler eğitimlerini tamamladıktan sonra yaşadıkları ülke ile ülkemiz
arasında kültür elçileri olacaklardır. Bu yüzden, bu öğrencilerin kendileri
tarafından herhangi bir ödeme söz konusu olmadan sigortalı sayılmaları daha
uygun olurdu çünkü ülkemizin tanıtımı için dışarıya ödenen ücretler bu
öğrencilerin sigortalı sayılmaları için ödenecek para miktarının onlarca katı
kadardır. Mesela, düşünün şimdi, bir futbol takımının göğsüne Türk Hava
Yollarını yazdırıyoruz ve böylece onlara büyük oranlarda euro ödüyoruz. Hâlbuki
bu çocuklara vereceğimiz, bu 20 bin kişiye vereceğimiz para, onlara verilen
paranın yanında –devede kulak değil belki ama- oldukça az. Bu yüzden bu kültür
elçilerini değerlendirelim diye düşünüyorum.
Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum değerli milletvekilleri: Bu
yabancı öğrencilere tanınan hakkın bizim kendi öğrencilerimize de tanınması
gerekir. Yani, bizim öğrencilerimiz de üniversiteye girdikten sonra on sekiz
yaşını bitirdiklerinde isteğe bağlı olarak, isterlerse, yine bu yabancı uyruklu
öğrencilere tanınan haklardan istifade ederek sigortalılık hakkı
kazanmalıdırlar diye düşünüyorum.
Bu maddenin ikinci fıkrasında avukatlık stajı yapmakta olanların
sigortalı sayılmaları gündeme getirilmektedir. Bunlar için ödenecek ücret
miktarı prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz günlük tutarının yüzde
6’sıdır. Bu primler baroları tarafından ödenecektir diye belirtiyoruz. Stajyer
avukatlık için ortaya konan bu imkân olumlu olmakla beraber bunun stajla
mesleğe başlayan bütün meslek gruplarına uygulanması gerekmektedir. Çünkü staj
dönemini sigortasız olarak geçiren birçok gencimiz iş kazasına maruz kaldığında
mağdur olmaktadır.
Garip gurebanın yanında olduğunu iddia edenler vatandaştan bunları
herhâlde esirgemezler diye düşünüyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkuş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Madde 34’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 35’te iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 35 inci
maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 61 inci maddesinin birinci
fıkrasının (f) bendinde geçen “olmadıkları” ibaresinin “sayılmadıkları”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Nevzat Korkmaz |
|
Konya |
Manisa |
Isparta |
|
Oktay Vural |
Recep Taner |
Hasan Çalış |
|
İzmir |
Aydın |
Karaman |
|
Metin Ergun |
Kadir Ural |
Mehmet Günal |
|
Muğla |
Mersin |
Antalya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması
ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 35
inci maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 61 inci maddesine eklenen fıkralarda yer
alan “bir ay içerisinde” ibarelerinin “iki ay içerisinde” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Mustafa Özyürek |
Bülent Baratalı |
|
İzmir |
İstanbul |
İzmir |
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Tayfur Süner |
Tayfun İçli |
|
Malatya |
Antalya |
Eskişehir |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın İçli, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla
selamlıyorum.
28’inci maddede verdiğim önergede bu yasa tasarısının aslında bir
torba değil bir çorba yasası olduğunu söylemiştim ve yetmiş beş kanun ve kanun
hükmünde kararnamenin hepinizin bildiği gibi şu kanun tasarısıyla değiştirilmek
istendiğini söylemiştim.
Değerli arkadaşlarım, tabii “çorba” deyince çorbanın içinde hem
acısı var hem tatlısı var yani ekşisi var, tuzlusu var, yararlısı var,
zararlısı var.
Evet, siz bunu –şunu- millete anlatırken bazı vatandaşlarımızın
yararına olan maddelerini ön plana çıkartmak suretiyle bu kanun tasarısının
milletin yararına olduğunu söylüyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bu kanunun bütün hükümleri, içindeki bazı
hükümler yararlı ama inanın, zehirli hükümler. Bunu vatandaşlarımız, yaşadığı
zaman, bu tasarı yasalaştığı zaman çok net olarak görecek. Bunun benzerini
Anayasa değişikliğinde de yaptınız. Vatandaşlarımız şimdi yavaş yavaş anlıyor,
algılıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu vatan hepimizin, bu millet bizim
milletimiz. Burada hepimiz aklı başında, aydın insanlarız. Bakın, söyledim
size, 28’inci maddede de bunları söyledim. Şimdi, İç Tüzük’ün 91’inci maddesini
tamamen ihlal ediyoruz. İç Tüzük, bir temel kanun… Değil bu
bir temel kanun. Yetmiş beş tane birbiriyle alakasız kanunları
değiştiriyorsunuz. Komisyonları baypas ediyorsunuz, uzmanlık komisyonlarını.
Burada İller Bankası var yani Adalet Komisyonunu ilgilendiren konular var,
başka başka komisyonları… Hiç mi kendi arkadaşlarınıza saygınız yok, hiç mi bu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin komisyonlarına saygınız yok değerli arkadaşlar?
Bakıyorsunuz, onları baypas ediyorsunuz, uzmanlık komisyonlarını
baypas ediyorsunuz, bölüm bölüm görüşüyoruz, bir bölümde otuz madde var,
önergelerle ancak konuşabiliyoruz, o da beş dakika. Neyi anlatacağız burada,
hangi hataları anlatacağız?
Bakın, burada Borçlar Kanunu’nun 220’nci maddesini
değiştiriyorsunuz. Hiç mi sıkılmıyorsunuz? Borçlar Kanunu’nu daha geçen hafta
çıkarttık burada. Alelacele yasa çıkarttığınız zaman hemen iki gün sonra bir
kanun değiştiriyorsunuz.
Başka? Değerli arkadaşlarım, bakın, Anayasa’nın 169’uncu maddesi…
Bu kanun tasarısıyla –zaman dar- 185’inci maddesiyle bir değişiklik
yapıyorsunuz. Yani bakın, cahil desem cahillik değil bu, bilgisizlik desem
bilgisizlik değil, bu, kötü niyet. Bakın, ne yapmışsınız burada? Bir düzenleme
getiriyorsunuz 185’inci maddesinde, bakın, Orman Kanunu’nda bir değişiklik
yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Ancak, kamu yararı gereklerine uygun olarak,
orman idaresince belirlenen orman alanlarında; orman idaresince tespit edilen
usul ve esaslar çerçevesinde hayvan otlatılmasına izin verilir.” Bunu
düzenliyorsunuz. Ama Anayasa’nın 169’uncu maddesini hiç mi açıp okumuyorsunuz?
Yani cahil olsanız cahil değilsiniz, e, bilgisiz olsanız bilgisiz değilsiniz.
EYÜP AYAR (Kocaeli) – Ne diyor? Oku o zaman?
AHMET YENİ (Samsun) – Hakaret edip durma ya, hakaret edip durma!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bakın, 169’uncu maddesi ne diyor:
“Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli
kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman
yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.” Ormanlık
alanda hayvan otlatmak nedir? Yani Anayasa’nın 169’uncu maddesi birinci
fıkrasında açıkça “Bu alanlarda, orman alanlarında başka çeşit tarım ve
hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi devlet…” Bakın, burada ne
diyorsunuz, “Hayvancılık yapılamaz.” diyor: “Hayvanların otlatılmasına izin
verilir.” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EYÜP AYAR (Kocaeli) – Orada hangisi var? Otlatma var mı?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Ya, değerli arkadaşım, “hayvancılık”
derken otlatma… Şimdi, hayvanı sokuyorsunuz ormana, hiç mi… Yani ben tarımcı
değilim ama ağaçların filizleri vardır, bilmem nesi vardır, keçi sokarsınız… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Yani, bakın, değerli arkadaşlarım, bunu ormancılar bilir, bu işin
uzmanları bilir. Ama siz bunu ihtisas komisyonundan kaçırırsanız böyle komik
durumlara düşersiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sadece bu değil, sadece bu değil…
Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye Cumhuriyetinin Başkenti Ankara;
ister seversiniz ister sevmezsiniz. Bu kanunla BDDK, SPK, ondan sonra Vakıfbank
gibi birçok kamu kuruluşunun merkezini İstanbul’a taşıyorsunuz. Bir
götürmediğiniz Merkez Bankası… Komisyonda Bakana soruluyor “Şimdilik
düşünmüyoruz…” Hiç düşünmeme değil.
Değerli arkadaşlarım, Anayasanın değişmez hükümleri… Ama yavaş
yavaş bunları aşındırıyorsunuz. Yazıktır, günahtır bu ülkeye ve millete de, bu
gece -sabaha karşı- bu saatlerde “Millet yararına bu kanunu çıkarttık.” diye
övünüyorsunuz. Ayıptır, yazıktır, bu millete günahtır. Yani bunları söylüyoruz,
bizi, tabii, kimse dinlemiyor, ancak acısı olan, hastanenin acil servislerinde
olan ve çok acı çeken insanlar televizyonda bizi izliyor. Ama sizler takım
hâlinde ısrarla bunları bildiğiniz hâlde kayıtsız kalıyorsunuz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İçli.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz, peki.
Önergeyi oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi vardır, onu
yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Arslan, Sayın Öztürk, Sayın Yıldız, Sayın
Köse, Sayın Ünsal, Sayın Sönmez, Sayın İçli, Sayın Soysal, Sayın Yazar, Sayın
Akıncı, Sayın Çakır, Sayın Ayhan, Sayın Yalçınkaya, Sayın Ramazan Özkan, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Çalış, Sayın Akkuş, Sayın Cengiz, Sayın Ağyüz, Sayın Coşkuner.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262,
2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462,
2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683,
2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779,
2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811,
2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 35 inci
maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 61 inci maddesinin birinci
fıkrasının (f) bendinde geçen “olmadıkları” ibaresinin “sayılmadıkları”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Çalış, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarının 35’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde görüşlerimizi açıklamak
üzere söz aldım. Bu vesileyle saygı ve selamlarımı arz ediyorum.
Kıymetli arkadaşlar, tasarının 35’inci maddesi, Sosyal Güvenlik
Kanunu’nun 61’inci maddesinin kapsamını genişletmektedir. Bu genişlemeyle
yükseköğrenim öğrencileri ve stajyer avukatlar sosyal güvenlik kapsamı
içerisine alınmaktadır. Nitekim 36’ncı maddeyle de trafik kazası nedeniyle
çalışamayanlar, ücretsiz izin kullanmak durumunda olanlar, yine sosyal güvenlik
kapsamı içerisine alınıyor. 37’nci maddeyle de meslek lisesi, çıraklık eğitimi
ve meslek yüksekokullarının staj dönemlerinde staj yapan öğrencilerin sosyal
güvenlik kapsamı içerisine alınmasıyla ilgili düzenlemeler yapılmıştır.
Kıymetli arkadaşlar, öğrencilerimizin, özellikle yükseköğrenim
gençliğimizin sosyal güvenlik kapsamı içerisinde değerlendirilmesi son derece
önemlidir çünkü öğrencilerimiz, gençliğimiz, geleceğimizi emanet ettiğimiz
gençlerimizdir.
Avukatlarla ilgili duruma gelince, tabii ki staj döneminde
avukatların sosyal güvenlik kapsamı içerisine alınmasına olumlu bakıyoruz.
Ancak değerli arkadaşlarım, üniversiteyi bitirdikten sonra belirli bir staj
döneminden sonra mesleğe atılabilen meslek grubu sadece avukatlık değildir.
Aynı durum mali müşavirler için söz konusudur, aynı durum tabipler için söz
konusudur, aynı durum mimarlar, mühendisler için söz konusudur.
Arkadaşlar, bu konuda yapmamız gereken, bu görüşmeler sırasında
belirli bir staj kapsamından sonra mesleğini icra etme imkânı bulan meslek
gruplarının staj dönemini de bu kapsama almaktır. Tabii ki ben avukat
arkadaşları tebrik ediyorum, kendi meslektaşlarını kapsamın içine almışlar ve
diğer meslek grubundaki arkadaşlarımı da birazcık daha duyarlı olmaya davet
ediyorum.
Kıymetli arkadaşlar, ayrıca master döneminde ve doktora döneminde
belli bir işi olmayan ve ailesinden aldığı destekle masterini ve doktorasını
sürdüren öğrencilerin de sosyal güvenlik kapsamına alınması, sosyal güvenlik
sisteminin içerisinde değerlendirilmesi yararlı olur diye düşünüyoruz.
Arkadaşlar, tabii ki 5510 sayılı Yasa’nın 60’ıncı ve 61’inci
maddeleri kapsamla ilgilidir. Bu kapsam içerisindeki yeşil kartlıların durumuna
dikkat çekmek istiyorum, bir de İşsizlik Sigortası Fonu’yla ilgili duruma
dikkat çekmek istiyorum. Yeşil kartlıların sayısındaki artış, yeşil kartlıların
aktif-pasif oranları, seçim dönemlerindeki aktif-pasif değişiklikleri ve yeşil
kart sayısındaki artış aslında ülkenin içine düştüğü sosyal yardımlara bağımlı,
sosyal yardımlara muhtaç insanların sayısındaki artış, ülkenin içine düştüğü
durumun bence en güzel, en önemli göstergelerinden birisidir.
Dikkat çekmek istediğim bir diğer konu ise değerli arkadaşlar,
işsizlerin yani çalışırken işsiz kalmış olan insanların sıkıntılarını gidermek
adına kurulmuş olan sosyal güvenlikle ilgili İşsizlik Sigortası Fonu’nun,
maalesef amacı dışına çıkartılmış olması üzerinde durmamız gereken bir
husustur.
Saygılarımı sunuyorum, hayırlı sabahlar diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.41
ON BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin On Beşinci Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesi üzerinde
verilen Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
36’ncı maddede dört adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 36 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ayşenur
Behçekapılı |
Ahmet Yeni |
Kadir
Tıngıroğlu |
|
İstanbul |
Samsun |
Sinop |
|
Gülşen Orhan |
Ahmet Ertürk |
|
|
Van |
Aydın |
|
"Madde 36- 5510 sayılı Kanunun 67 nci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "acil haller" ibaresinden önce gelmek
üzere "trafik kazası halleri," ibaresi ve fıkraya aşağıdaki bent
eklenmiş; dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "zorunlu
sigortalılıklarından sonraki genel sağlık sigortalılıklarından dolayı prim
borcu olup olmadığına bakılmaksızın" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve
aynı maddeye dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"d) 60 ıncı maddenin yedinci fıkrasına göre genel sağlık
sigortalısı sayılanlar, (c) bendinde sayılan şartlarla birlikte, bir öğretim
dönemine ilişkin genel sağlık sigortası primlerinin tamamını öğrenim gördükleri
üniversitenin öğrenim dönemi başından itibaren bir ay içinde ödemeleri,"
"4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki
sigortalıların 4857 sayılı İş Kanununun 56 ncı ve 74 üncü maddeleri ile diğer
iş kanunlarında ücretsiz izin sayılan süreler haricinde ayrıca bir takvim yılı
içerisinde toplam bir ayı aşmayan ve işverenlerince belgelendirilen ücretsiz
izin sürelerinde genel sağlık sigortalılıkları devam eder.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 36 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Oktay Vural |
|
Konya |
Manisa |
İzmir |
|
Kadir Ural |
Recep Taner |
Hüseyin Yıldız |
|
|
|
|
|
Mersin |
Aydın |
Antalya |
|
|
|
|
|
Metin Ergun |
Mehmet Günal |
Nevzat Korkmaz |
|
Muğla |
Antalya |
Isparta |
“Madde 36- 5510 sayılı Kanunun 67 nci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan “acil haller” ibaresinden önce gelmek üzere “trafik kazası halleri,”
ibaresi eklenmiş; dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “zorunlu
sigortalılıklarından sonraki genel sağlık sigortalılıklarından dolayı prim
borcu olup olmadığına bakılmaksızın” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge
sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 36’ıncı maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Nezir
Karabaş |
Ayla Akat Ata |
Sırrı Sakık |
|
Bitlis |
Batman |
Muş |
|
Sebahat Tuncel |
Şerafettin
Halis |
Hasip Kaplan |
|
İstanbul |
Tunceli |
Şırnak |
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 36. maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Harun Öztürk |
Tekin Bingöl |
|
Malatya |
İzmir |
Ankara |
|
Mehmet Ali
Susam |
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında kaliteli yasa yapamamanın en tipik örneklerinden birisi bu. Düşünün,
kanun tasarısı Hükûmetten geliyor, oturuyoruz alt komisyonda günlerce tartışıyoruz,
sonra üst komisyona geliyor, orada da günlerce tartışıyoruz, bir metin oluyor,
basılıyor, Meclise geliyor, şimdi Mecliste görüşüyoruz.
Bizim bir önergemiz vardı, bu değildi, bundan önceki önergemiz
daha farklıydı. Ana muhalefetin de önergesi daha farklıydı. Oysa bir de baktık
ki Hükûmetin tasarısı ama AK PARTİ grup başkan vekilleri bir önerge vermiş.
Şimdi, gerçekten arkadaşlar, gecenin değil artık, sabahın bu
vaktinde “günaydın” mı diyelim artık yani, “günaydın” mı diyelim? “…” (x)
Günaydın. Yani ne oluyor bu trafikte, bu istasyonlarda, bu kısa sürelerde,
Hükûmetin tasarısı değişiyor, komisyonun verdiği kararlar değişiyor, üst
komisyonun kararı değişiyor? Sonra da geliyor buraya, aradan iki gün geçmiş,
yine grubunuz iktidar olarak önerge veriyor, değiştiriyorsunuz. Bu kadar
değişiyorsa bir şeyler bir yanlışlık var, bir sistem yanlışlığı var, bir bakış
felsefesi yanlışlığı var. Bu bakış felsefesi yanlışlığı maalesef bizi yanlışa
götürüyor. İyilik yapalım derken, aslında çalışma yaşamına çok ciddi zararlar
veriyoruz, tahrip ediyoruz. Demokrasiyi, demokratik toplum modelini, sosyal
dayanışmayı, sosyal güvenliği, sosyal devlet olgusunu, işçi-işveren
ilişkilerini zehirliyoruz, çalışma barışını zehirliyoruz. Sendikalarla Hükûmet
karşı karşıya gelmiş durumda. Hükûmet öyle bir zor durumda ki Türk-İş yürüyor,
DİSK yürüyor, KESK yürüyor, öğrenciler yürüyor. E, ne yapayım? Kala kala
Hükûmetin elinde polis kalıyor. Polise bol bol biber gazı, ondan sonra polisi
nasıl teşvik edelim? Aman seçime kadar bu demokratik muhalefete dayansın diye
“Askerlik yaptırtmayacağız size.” diye kanun teklifi hazırlıyoruz, ondan sonra
da tekrar ayrımcılık tartışmaları gündeme geliyor. Arkadaşlar, inanın çok
detaya girmeye gerek yok. Bakın, istihdamı sermayenin çıkarlarına göre dizayn ettiğiniz zaman ve bunun ihtiyaçları da “…”(xx)
“Bırakın yapsınlar, bırakın gitsinler.” felsefesi olunca hiçbir hukuk güvencesi
kalmıyor, esnek istihdama geçiliyor. Bakın, bu yapılan düzenlemelerin hepsinde
böyle bir anlayış var, esnek istihdama geçiliyor. Emeği
üretim sürecinde örgütsüz kılmak, emeği işverenlerin ihtiyaçlarına, tamamen
insafına terk etmek ve göz göre göre onları öyle bir çalışma ortamında kendi
içinde sendikalarla rekabet eder hâle getirmek ki başını kaldırmasın, hem
işlevsel esneklik olsun yani aynı kişiyi farklı iş yerlerinde istediği gibi
çalıştırabilsinler; hem sayısal esneklik olsun, çalışma düzeninde farklılık
getirilsin; hem ücretsel esneklik olsun, işveren istediği gibi ücret politikası
uygulasın -zaten 20 milyona yakın işsiz var- istediği gibi uzaklaştırma
stratejisi uygulasın.
Şimdi, bu modeller bir araya geldiği zaman, işte bu torba kanunun
mantığı bu şekilde şekilleniyor. Yani sizlerin, hiçbirinizin, bu komisyonda yer
alan veya ilgili olan arkadaşlar dışında o torba kanunu okuma şansınız yok. Biz
aylarca içine girdik, ancak birkaç noktasını öğrenebildik arkadaşlar, samimi
söylüyorum.
İşçilerin sigortasını attırıyorsunuz, dikkat edin, Hükûmeti
uyarıyorum. İyi sabahlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Diğer önerge üzerinde kim konuşacak?
Buyurun Sayın Öztürk.
(x) Bu bölümlerde, Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
36’ncı maddenin tasarı metninden çıkarılması için vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisini kuranlar
yasama faaliyetinin ne şekilde yapılacağı konusunu aslında aksaksız bir şekilde
dizayn etmişler. On yedi adet ihtisas komisyonu
kurulmuş. İhtisas komisyonlarında uzman arkadaşların
incelediği metinler Genel Kurula gelecek ve Genel Kurulda da değişik konularda
uzmanlığı olan milletvekili arkadaşlarımız değişik bakış açılarından olaya
bakarak aksaklıkları tespit edecekler ve yasalar milletimizin hizmetine
eksiksiz, kusursuz olarak sunulacak ve tekrar tekrar, üzerinden aylar geçtikten
sonra yeniden görüşme mecburiyetinde kalmayacağız ve zamanı iyi kullanacağız, sağlıklı
çalışacağız.
Şimdi, bu olayı tekrar etmek zorundayız değerli arkadaşlar,
yaptığımız doğru bir iş değil yani bu tasarı çok değişik ihtisas komisyonlarını
ilgilendiren konuları içeriyor idi. Peki, uzman komisyonlar buna istedikleri
katkıları verebildiler mi? Hayır, buna izin vermedik. Peki, ihtisas komisyonu
aşamasını atladık, Genel Kurulda bizim birtakım aksaklıkları düzeltme konusunda
katkı verme imkânımız oldu mu?
Değerli arkadaşlar, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, başka bir
şeye benzetme yapmak istemiyorum. Burada hep birlikte bu tasarının
yasalaşmasını izliyoruz yani madde okunmuyor, milletvekillerinin uzmanlık
konusu ne olursa olsun herhangi bir katkı verme durumunda olamıyorlar,
isteseler de veremiyorlar ama görüyoruz ki oylamadan oylamaya arkadaşlarımız
sadece muhalefetin önergelerini reddetmek için içeriye koşuşuyor ve tekrar
dışarıya çıkıp sohbetlerine devam ediyorlar. Değerli milletvekilleri, milletin
bize verdiği vekâleti doğru kullanmıyoruz. Lütfen, iktidar olalım muhalefet
olalım kendimize bir çekidüzen vermek zorundayız.
Şimdi, bir örnek: Biraz önce tartışma konusu oldu, hukukçu olan
bir arkadaşımızla maliye kökenli olan bir arkadaşımız… Ben de maliye
kökenliyim, ben de iktidar grubundaki diğer arkadaşımız gibi düşündüm o zaman
aşımı konusunu. Vergide zaman aşımının mantığıyla olaya baktık çünkü bizim
konumuz değildi, ceza hukukunda zaman aşımının Adalet Komisyonunda görüşülmesi
gerekiyordu ama biz burada bir metin kabul ettik. Ceza mantığıyla değil, maliye
mantığıyla baktık çünkü Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştük bu metni ve “Zaman
aşımı fiilin işlendiği yılı izleyen yılın sonunda biter.” dedik. Biz bir yıl
diye düşündük onu ama 2011 yılının başında bir fiil işlendiğini düşünün,
2012’nin sonunda zaman aşımına uğrayacak yazdığımız metne göre. 2011’in Aralık
ayının sonunda aynı fiilin işlendiğini düşünün, yine 2012’nin Aralık ayı
sonunda zaman aşımına uğrayacak. Peki, fiil aynı, zaman aşımı aynı mı oldu?
Aynı olmadı. Niye aynı olmadı? İhtisas komisyonuna göndermedik, onun için
olmadı.
Değerli milletvekilleri, bu maddeyle ilgili olarak da
söyleyeceklerim var idi ama zamanım yetmediği için giremeyeceğim. Hepinize
tekrar hayırlı sabahlar diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 36 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
“Madde 36- 5510 sayılı Kanunun 67 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “acil haller” ibaresinden önce gelmek üzere “trafik kazası
halleri,” ibaresi eklenmiş; dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan
“zorunlu sigortalılıklarından sonraki genel sağlık sigortalıklarından dolayı
prim borcu olup olmadığına bakılmaksızın” ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Yıldız, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 36’ncı maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Öncelikle
yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarım, bu
ilk yapılandırmanız değil. Dokuz yıldır yüz binlerce sayfalık kanun tasarısı ve
tekliflerinizle ülkemizi hukuki anlamda yapılandırdınız.
Dokuz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleriyle de
ekonomiyi, ver-kurtul, sat-kurtul mantığınızla küresel sermayeye ve
yandaşlarınıza satarak yapılandırdınız.
Anayasa Mahkemesini, HSYK’yı, yargıyı zihniyetinize göre
yapılandırdınız.
Çiftçiyi yok ederek tarımı da yapılandırdınız.
Emniyet güçlerini de yapılandırdınız.
Bürokrasiyi kendi düşünce sistematiğinize göre yapılandırdınız.
İnançlarımızı da yapılandırmaya çalışıyorsunuz.
Yolsuzluğu rekorlar kırarak, yandaş yolsuzluklar yaparak
yapılandırdınız.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Ne dediğini kulakların duyuyor mu senin?
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Kulaklarını açarsan sen duyarsın!
Yoksulluğu geniş halk kitlelerine yayarak yapılandırdınız.
İşçiyi asgari ücrete mahkûm ederek yapılandırdınız.
Yerel yönetimleri de yapılandırdınız.
Ticareti yandaşlaştırarak yapılandırdınız.
Türk millî eğitimini de yapılandırdınız.
Vatandaşın itiraz, protesto ve istemlerini de yapılandırdınız.
Sağlık sistemini de yapılandırdınız.
Sizin yaşam şeklinize karışılmasını istemiyordunuz ama
vatandaşlarımızın yaşam şeklini de yapılandırdınız.
Yandaş Harunları Karunlaştırarak yapılandırdınız.
Hülasa, dokuz yıllık iktidarınızda ülkeyi ve ekonomiyi kendiniz
için, kendi düşüncenize göre yapılandırdınız.
Yaptığınız yapılandırmalarla da yetinmiyorsunuz. Yaptığınız
yapılandırmaları yeniden yapılandırmalarla gerçek amaçlarınıza ulaşmaya
çalışacaksınız. Şimdi Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Yasa
Tasarısı’yla vatandaşlarımızın lehine bir yapılandırma yapıyormuş gibi
görünerek yeniden iktidar olabilmek için yeni yapılandırmalar yapmaktasınız.
Değerli milletvekilleri, vatandaşlarımızın dikkatini de çekmek
istiyorum buradan: AKP 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla, tamamladığı
yapılandırmaları artık yeniden yapılandırmaya başlamıştır. Eğer AKP bir daha
iktidar olursa…
AHMET YENİ (Samsun) – Olacak.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - … anlaşılıyor
ki basından izlediğimize göre, dilimizi şimdilik iki dilli olarak yeniden
yapılandıracaktır.
Bayrağımızı, İstiklal Marşı’mızı, ilkokullardaki And’ımızı yeniden
yapılandıracaktır.
Tek milleti çok milletli olarak yeniden yapılandıracaktır.
Anayasa’yı yeniden yapılandıracaktır.
Velhasıl, tüm millî ve manevi değerlerimizi kendi ideoloji ve
hedefleri doğrultusunda yeniden yapılandıracaktır.
Değerli AKP milletvekilleri, AKP yani tek adam Sayın Başbakan 2007
seçimlerinde AKP Meclis Grubunda bir yapılandırma yaptı; 352 milletvekiline
sahip AKP’nin 161 milletvekiline listelerde yer vermedi, 17 milletvekili de
seçilemeyerek, 178 milletvekilini Meclis dışına çıkararak bir yapılandırmayı
sağladı. Korkarım ki bu yeniden yapılandırma furyasından siz de nasibinizi
alacaksınız.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sizi ne ilgilendiriyor?
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Şimdi, sıra yeniden yapılandırmaya
geldi. 2011 seçimlerinde yeniden yapılacak yapılandırmada, Sayın Başbakan, var
olan 334 milletvekilinden 2007’dekinden daha fazlasını, siz ne kadar biat
ederseniz edin Meclis dışında bırakacaktır çünkü bu bir yeniden yapılandırma
sürecidir, başlamıştır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Benden söylemesi,
demedi demeyin.
Değerli milletvekilleri…
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Önce Türkçeyi öğren, Türkçeyi,
“naasibini” denmez, “nasibini” denir.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Sana benim bildiğim Türkçenin zekâtını
versem senin gibi 40 tanesi geçinir Sayın Milletvekili.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – “Naasibini” denmez.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
Gerisi haftaya. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 36 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
"Madde 36- 5510 sayılı Kanunun 67 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "acil haller" ibaresinden önce gelmek üzere
"trafik kazası halleri," ibaresi ve fıkraya aşağıdaki bent eklenmiş;
dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "zorunlu
sigortalılıklarından sonraki genel sağlık sigortalılıklarından dolayı prim
borcu olup olmadığına bakılmaksızın" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve
aynı maddeye dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"d) 60 ıncı maddenin yedinci fıkrasına göre genel sağlık
sigortalısı sayılanlar, (c) bendinde sayılan şartlarla birlikte, bir öğretim
dönemine ilişkin genel sağlık sigortası primlerinin tamamını öğrenim gördükleri
üniversitenin öğrenim dönemi başından itibaren bir ay içinde ödemeleri,"
"4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların
4857 sayılı İş Kanununun 56 ncı ve 74 üncü maddeleri ile diğer iş kanunlarında
ücretsiz izin sayılan süreler haricinde ayrıca bir takvim yılı içerisinde
toplam bir ayı aşmayan ve işverenlerince belgelendirilen ücretsiz izin
sürelerinde genel sağlık sigortalıkları devam eder.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu tasarı ile genel sağlık sigortalısı olarak kapsama alınan
yabancı uyruklu yüksek öğrenim öğrencilerinin, genel sağlık sigortası prim
borcu birikimine yol açılmaması için sağlık yardımlarından yararlanmalarında
prim ve prime ilişkin borçlarının bulunmamasının düzenlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 36’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.16
ON ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 03.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin On Altıncı Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 28 Ocak 2011 Cuma
günü, bugün saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 03.19