Normal 26011 2 18 2011-02-22T09:52:00Z 2011-02-22T09:52:00Z 149 84178 479815 TBMM 3998 1125 562868 12.00 Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                                                                                                                 YASAMA YILI: 5

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 91

54’üncü Birleşim

27 Ocak 2011 Perşembe

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile

konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak

yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

 III.- YOKLAMALAR

 

  IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, muhtarların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Zonguldak ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, Tunceli ilinde yaşanan son olaylara ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

 

1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, muhtarların sorunlarına ilişkin açıklaması

2.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, muhtarların sorunlarına ilişkin açıklaması

3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, muhtarların ve il genel meclisi üyelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

4.- Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen’in, Zonguldak’ın sorunlarına ilişkin açıklaması

5.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, muhtarların ve il genel meclisi üyelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

6.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Öğretmenevi inşaatına ilişkin açıklaması

7.- Manisa Milletvekili Recai Berber’in, Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün konuşmasında yanlış anlamalara sebep olacak ifadelerine ilişkin açıklaması

8.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın diyabet çubuklarıyla ilgili konuşmasına ilişkin açıklaması

9.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in konuşmasında “yoksulluğun azaldığı” ifadesine ilişkin açıklaması

10.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın yoksulluğun ölçümüyle ilgili konuşmasına ilişkin açıklaması

11.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin konuşmasında geçen bir mahkeme kararının doğru olduğuna ve özür dilediğine ilişkin açıklaması

12.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, kan şekeri ölçüm çubuklarına ilişkin açıklaması

13.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in yoksulluğun ölçümüyle ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, Kürt sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1000)

2.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin, askerî alanların çevresinde yer alan patlayıcı maddeler nedeniyle meydana gelen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1001)

3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 24 milletvekilinin, kayıt dışı istihdam ve işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1002)

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 22 milletvekilinin, narenciye üretimindeki ve ihracatındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1003)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/942) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 27/1/2011 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

 

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

 

 

 

1.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın; Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)

 

 

 

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Manisa Milletvekili Recai Berber’in, isminden bahsederek şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, CHP Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 2002-2010 yıllarında bir milyon ve üzeri mevduat sahiplerine ve toplam mevduat miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/17487)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin erişim şebekeleri yapım, bakım ve onarım ihalesi ile küçük pay sahiplerinin haklarının korunmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/17488)

3.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkâri’deki sınır kapılarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/17543)

4.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, TÜBİTAK’ın yönetimine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/17658)

5.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil’in, elektrikte ulusal tarife uygulamasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17690)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak sekiz oturum yaptı.

 

Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, ülkemiz hayvancılığının güncel sorunlarına,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, narenciye üreticilerinin sorunlarına,

İlişkin gündem dışı konuşmalarına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi. 

 

İstanbul Milletvekili Hasan Macit, 24 Ocak ekonomik istikrar tedbirlerinin yıl dönümüne ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

 

Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, süt üreticilerinin yaşadığı sorunlara ilişkin açıklamasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.

 

Adana Milletvekili Hulusi Güvel, Çukurova’da narenciye üreticilerinin sorunlarına,

Malatya Milletvekili Öznur Çalık, meyveciliğin sigorta kapsamına alınmasına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, İnternet üzerinden gerçekleştirilen dolandırıcılık yöntemlerinin (10/997),

Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 25 milletvekilinin, cezaevlerindeki yaşam koşullarının ve sorunların (10/998),

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, başta genç işsizliği olmak üzere işsizlik sorununun (10/999),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına;

İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 28 milletvekilinin, trafik kazalarının nedenleri ile alınması gereken önlemler konusunda bir genel görüşme açılmasına (8/16);

İlişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Letonya Parlamentosu Başkanı Solvita Aboltina’nın vaki davetine icabetle, beraberindeki Parlamento heyetiyle Letonya’ya resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

 

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler” kısmında yer alan (10/723) esas numaralı, faili meçhul cinayetler konusunun araştırılmasıyla ilgili Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin, Genel Kurulun 26/01/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporlarının (1/883) (S. Sayısı: 568),

3’üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/877) (S. Sayısı: 535),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

2’nci sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.

 

Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir, Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın konuşmasında adı geçen Cihan Gündüz’e ilişkin bir açıklamada bulundu.

 

4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve  Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın; Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) birinci bölümünün 13’üncü maddesine kadar kabul edildi, verilen aradan sonra komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin konuşmasında belirttiği müsteşarların atanmasına ilişkin bir açıklamada bulundu.

 

27 Ocak 2011 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 03.31’de son verildi.

 

 

Meral AKŞENER

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

Yusuf COŞKUN

 

Konya

 

Bingöl

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

                                                                                                                                                 No.:  70

II.- GELEN KÂĞITLAR

27 Ocak 2011 Perşembe

Rapor

1.- Sayıştayda Boş Bulunan Üyeliklere 6085 Sayılı Sayıştay Kanununun Geçici 3 üncü Maddesi Uyarınca (Mülga) 832 Sayılı Sayıştay Kanununun 6 ve Ek 8 inci Maddeleri Hükümlerine Göre Yapılacak Seçime Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ve Sayıştay Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu Raporu (3/1373) (S. Sayısı: 607) (Dağıtma tarihi: 27.1.2011) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergesi

1.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, tarımsal ihraç ürünlerinin desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan) sözlü soru önergesi (6/2327) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, özel bir dershanede çalışan öğretmenin Alevi olduğu için işine son verildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17935) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/01/2011)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, üniversite öğrencilerine yönelik polis müdahalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17936) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/01/2011)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Hizbullah terör örgütü yöneticilerinin tahliye edilmesine ve bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17937) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)

4.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Sarıkamış konuşmasında geçen şehit torunu olduğu ifadesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17938) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)

5.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Türk Telekom Arena Stadı’nın Galatasaray Spor Kulübüne tahsisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17939) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)

6.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, CMK’nın 102. maddesinin yürürlüğe girmesi nedeniyle tahliye edilen Hizbullah Davası sanıklarının yurt dışına kaçtığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17940) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)

7.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Wikileaks’in yayınladığı belgelerdeki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17941) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)

8.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı harcamalarının artmasına ve Dışişleri Konutunun boşaltılmaması sebebiyle Dışişleri Bakanına kiralanan binaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17942) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)

9.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, Türk Telekom Arena Stadı’na ve Stadın açılışında yaşanan protesto olayına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17943) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)

10.- Adana Milletvekili Mustafa Vural’ın, Başbakanlık merkez binada görevli polis memurlarının kıyafetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17944) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

11.- Adana Milletvekili Mustafa Vural’ın, orman köylüsüyle Devlet arasındaki ihtilaflara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17945) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

12.- Adana Milletvekili Mustafa Vural’ın, geri dönüşüm işi yapan firmalardan geri dönüşüm tesisi lisansı almayanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17946) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

13.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, denizlerdeki kaçak avlanma ve denetime ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17947) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

14.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, TÜİK’in yoksulluk araştırması kriterlerine ve bazı ekonomik göstergelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17948) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

15.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, KPSS-B kadroları için yapılan sınava ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17949) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

16.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, “Entegre Sınır Yönetimi” Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17950) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

17.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, terör örgütünün eylemsizlik kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17951) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

18.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, yurt içi ve yurt dışında yapılan açılışlara ve komşu ülkelere yardım kapsamında yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17952) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

19.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, bir kadın hükümlüye ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17953) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/01/2011)

20.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, 2007 yılından itibaren hâkim adaylarının mülakat işlemleri için açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17954) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)

21.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, şeffaf plastik oy sandıklarının teminine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17955) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)

22.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, 2007-2010 yılları arasında ceza ve tutukevlerinde hayatını kaybeden hükümlü ve tutuklu sayısı ile bu sebeple açılan adli ve idari soruşturmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17956) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)

23.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, 1980-84 yıllarında Diyarbakır Cezaevindeki tutuklu ve hükümlü sayısına ve ölenlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17957) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

24.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Alo 170 hattına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17958) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)

25.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, daha düşük ek göstergeli bir göreve atanan memurların gösterge farkının maaşlarından kesilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17959) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

26.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, SGK İzmir İl Müdürlüğündeki bazı uygulamalara ve iddialara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17960) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

27.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, SGK İzmir İl Müdürlüğünde eksik yemek ücretlerinin memurlardan tahsil edilmek istendiği iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17961) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

28.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, 2005-2010 yılları arası Edirne’de işe başlayan özürlü sayısına ve özürlülerin istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17962) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

29.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, şeker hastalığına yönelik araştırmalara ve kan şekeri ölçüm çubuklarının bedellerinin ödenmesine yönelik uygulamaya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17963) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

30.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17964) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

31.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, SGK’nın diyabet hastalarıyla ilgili yayımladığı genelgeye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17965) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

32.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, GAP kapsamında Gaziantep’teki sulama kanalları inşaatına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17966) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)

33.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir göletin tamamlanmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17967) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)

34.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin-Bozyazı Sazlıyokuş mevkisindeki Hazineye ait bir taşınmazla ilgili iddialara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17968) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

35.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 2/B arazilerinin satışlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17969) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

36.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, İsrail ile Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin ekonomik işbirliği antlaşması imzalamasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17970) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)

37.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, Danimarka’da bir hapishanede kötü muameleye maruz kalan bir Türk vatandaşına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17971) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)

38.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, aday meslek memuru alımına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17972) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

39.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Danimarka’daki bir cezaevinde uğradığı kötü muamele sonucu hayatını kaybeden Türk vatandaşına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17973) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

40.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Göksu EDAŞ’ın özelleştirme ihalesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17974) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)

41.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Kazdağı Milli Parkında ve Çanakkale-Biga’da verilen maden arama ve işletme ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17975) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)

42.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Akkuyu Nükleer Santralinin yatırım maliyetine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17976) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

43.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, 2002-2010 yılları arasında TPAO’ya yapılan atamalara ve atama yöntemlerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17977) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

44.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, 2002-2010 yılları arasında TKİ Kurumuna yapılan atamalara ve atama yöntemlerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17978) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

45.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Göksu EDAŞ’ın özelleştirilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17979) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

46.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, mutlak koruma alanlarıyla ilgili hukuki düzenlemelere ve meydana gelen mağduriyetlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17980) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/01/2011)

47.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, kullanılmayan bir köy okuluna korucuların yerleştiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17981) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)

48.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Kahramanmaraş’ın bir ilçesinin ismindeki yazım hatasının düzeltilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17982) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)

49.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, bir belediyenin büfe sahiplerine içki satışı nedeniyle baskı yaptığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17983) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)

50.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, CMK’nın 102. maddesi kapsamında tahliye edilen tutukluların kaçmasından sorumluluğu bulunanlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17984) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

51.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, kurulması planlanan Sınır Güvenlik Birimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17985) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

52.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Sapanca Belediye Başkanıyla ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17986) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

53.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kamu yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17987) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

54.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17988) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

55.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Yalova Valisinin basında yer alan bir ifadesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17989) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

56.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel bankalardan çiftçilerin kullandığı kredi miktarı ve borçların yapılandırılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17990) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

57.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri, Toprak ve Su Kooperatifleri ve Sulama Birliklerinin takipteki borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17991) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

58.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’a sefer düzenleyen uçaklara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17992) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

59.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Türkiye genelinde ve Antalya’daki Hazineye ait taşınmazların satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17993) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

60.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17994) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

61.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş’ta bir okul binası inşaatının tamamlanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17995) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

62.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, 2003-2011 yıllarında Denizli’deki Bakanlık personeli ile ilgili işlemlere ve personelin üyesi olduğu sendikalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17996) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

63.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, 2003-2010 yıllarında personelle ilgili işlemlere ve personelin üyesi olduğu sendikalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17997) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

64.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, 2000-2011 yılları arasında Akdeniz Üniversitesinde açılan soruşturmalara ve yargısal başvurulara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17998) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

65.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, vakıf yüksek öğretim kurumlarına yapılan devlet yardımlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17999) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

66.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, sözleşmeli sağlık personelinin sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18000) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/01/2011)

67.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, 4924 sayılı Kanun kapsamında çalışan sağlık personeli istihdamına ve tayin sorununa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18001) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

68.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, İzmir’de bir devlet hastanesinin yaptığı göz ameliyatlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18002) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

69.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bazı büyük besi işletmelerinin sektörden çekilme kararına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18003) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)

70.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18004) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/01/2011)

71.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, zayıflama ve yardımcı tedavi amaçlı ürünlerin satışına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18005) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

72.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Ankara Ticaret Odasının bir araştırmasına ve et besiciliğinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18006) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

73.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Mersin’de bir beldede dolu afetinden zarar gören çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18007) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

74.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, 2002-2010 yılları arası Et ve Balık Kurumuna yapılan atamalara ve atama yöntemlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18008) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

75.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Bulgaristan’da ortaya çıkan bir hayvan hastalığına karşı alınacak önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18009) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

76.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman-Kâhta ile Diyarbakır’ı birbirine bağlayan yolun yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18010) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2011)

77.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, uluslararası taşımacılıktaki C2 belgesi zorunluluğuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18011) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/01/2011)

78.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, Trabzon Havalimanına yapılması planlanan ikinci piste ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18012) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

79.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/18013) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

80.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/18014) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

81.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kamu yatırımlarına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/18015) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2011)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.-  Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, Kürt sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1000) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2010)

2.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani ve 19 Milletvekilinin, askeri alanların çevresinde yer alan patlayıcı maddeler nedeniyle meydana gelen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1001) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)

3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 24 Milletvekilinin, kayıt dışı istihdam ve işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1002) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 22 Milletvekilinin, narenciye üretimindeki ve ihracatındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1003) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/11/2010)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Malazgirt Devlet Hastanesinde yaşanan sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16763)

2.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir ilacın fiyatının artırılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16764)

3.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te ödenemeyen kredi ve senetler ile odalardan kaydını sildiren esnaf sayısına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16766)

4.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya’da imalat sanayinin durumuna ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16767)

5.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Türk Patent Enstitüsü Başkanlığıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16768)

6.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, yatırım yapılmayan OSB arazilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16769)

7.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve kurumdan ayrılan personele ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16770)

8.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da KOSGEB tarafından KOBİ’lere kullandırılan kredilere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16771)

9.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki bir hastanenin bilgisiyar sistemindeki sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16840)

10.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’nın Manavgat ilçesine yapılması planlanan “tekne imal ve çekek yeri” projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16849)

 

27 Ocak 2011 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç milletvekili arkadaşımıza gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, muhtarların sorunları hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’a aittir.

Bu arada, sayın konuşmacılara uyguladığımız sistemi hatırlatmak isterim, süre uzatımı yok.

Sayın Özbolat, buyurun efendim.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, muhtarların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhtarlarımızın sorunları üzerine gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi en içten duygularımla selamlıyorum.

Ülkemizde ekonominin kötü gidişinden en olumsuz etkilenen kesimlerin başında köy ve mahalle muhtarlarımız gelmektedir. Sayıları 53 bine yaklaşan muhtarlarımızdan çok büyük bir kesimi icralık durumdadır. Başka bir ifadeyle muhtarlarımız ekonomik krizi en derinden yaşamaktadırlar. Bundan da anlaşılacağı gibi, muhtarlarımızın en temel sorunu ekonomiktir, ekonomik sorunların yanında, diğer en önemli sorunları sosyal güvenlikle ilgili olanıdır.

Bakınız değerli arkadaşlar, muhtarlarımıza 345 lira civarı maaş verilmektedir. Bu maaş, zaten, Hükûmet için başlı başına bir utanç vesilesidir. “Verilen maaşı nasıl harcıyorlar?” diye baktığımızda, gördüğümüz tablo üzücüdür çünkü 345 liralık maaşın yaklaşık 300 lirası BAĞ-KUR prim ödemesine gitmektedir. Başka bir ifadeyle muhtarlarımızın eline her ay 45 lira kalıyor. Bu, muhtarlarımıza yapılan en büyük ayıptır. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, muhtarlarımızın yeşil kartları da iptal edilmektedir. Peki, bu durumda muhtarlarımız nasıl tedavi olacaklardır? Seçimle gelen, demokrasinin uygulanmasında en önemli bir birim olan köy ve mahallelerimizi yöneten muhtarlarımıza yapılan büyük bir haksızlıktır. Muhtarlar, yaptıkları işlemlerden aldıkları paraya muhtaç bırakılmamalıdır. Ayrıca, bu hizmetlerin parasını alabilmek amacıyla kendisinden oy aldığı kişiyle yüz yüze getirilmemelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Köy Kanunu’muz, cumhuriyetin kurulduğu yıllarda önemli bir görev üstlenmiştir. Ancak, hepimizin bildiği gibi, bu Kanun’un günümüz koşullarına uyarlanması gerekmektedir. Aynı sorun mahalle muhtarlarıyla ilgili kanunda da yaşanmaktadır. Bu kanunların hükümleri derhâl günümüze uygulanmalıdır. Aksi takdirde, köy ve mahallelerimizde yönetim sorunu ortaya çıkacaktır.

Özellikle mahalle muhtarlarımızın yaşadığı bir diğer sorun da yetki sorunudur. Tüm muhtarlarımızın görev ve sorumluluklarına baktığımızda çok sayıda madde ile karşılaşmaktayız, oysa muhtarlarımızın yetkilerine baktığımızda kayda değer bir şey görememekteyiz. Muhtarlarımızın sorumluluğu çok, yetkisi yoktur. Bu durum işleyişte sorunlara neden olmaktadır. Hem kaynağı hem de yetkisi olmayan muhtarlarımıza bu kadar sorumluluk yüklemek insafsızlıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhtarlarımız bu denli dertli iken Hükûmetten belki sorunlarına bir çözüm bulurlar diye beklenti içindeler, ancak beklentilerine bugüne kadar cevap alamamışlardır. Burada bütün partiler bir aradayız, muhtarlarımız da öyle, CHP’lisi, AKP’lisi, MHP’lisi, BDP’lisi her görüşten muhtarlarımız var ama hepsinin sorunu aynı. Bu sorunlara çözüm bulmalıyız. Eğer AK PARTİ Hükûmeti bu sorunlara çözüm bulamayacaksa -ki şu ana kadar bulamadı- muhtarlarımız merak etmesin, haziran ayında yapılacak olan seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında bu sorunlar bitecektir. Cumhuriyet Halk Partisi Programı’na açıp baktığımızda bu sorunların çareleri yazmaktadır. Özlük hakları üstlenecekleri yeni sorumlulukları parelinde iyileştirilecek, gelirleri artırılacaktır. Muhtarlarımız 300 lira maaş almayacak, aldığı maaşından da 380 lirasını BAĞ-KUR primi için ödemeyecektir. Yerel yönetimlerin ihale, imar değişikliği veya rant oluşumuna neden olacak işlem ve kararları, ancak meslek odaları, muhtarlar ve yöre temsilcilerinin katılımıyla kamuoyunun gözetiminde yerel meclisler düzeyinde ele alınabilecek, gerektiğinde referanduma başvurulacaktır. Belediye meclislerinde muhtarların müzakere süreçlerine katılımı sağlanmalıdır. Mahalle yönetimine yapısı, yetkileri ve sorumlulukları açısından yeni bir düzenleme getirilmelidir. Muhtarlık sistemi en uçtaki kamu hizmet birimi olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Muhtarların çağın gereklerine göre hizmet verebilmesi için gerekli altyapı oluşturulmalı, başta özlük hakları ve çalışma koşulları olmak üzere durumlarının üstlenecekleri yeni sorumluluklar paralelinde iyileştirilmesi için gereken yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Köy muhtarlığı ve köy yönetimlerine yetkileri ve sorumlulukları açısından yeni ve yapıcı bir düzenleme getirilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken sizlere ve bizleri televizyonları başında izleyen yurttaşlarımıza, muhtarlarımıza sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özbolat.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun efendim.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – 60’a göre katkı vermek istiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Vallahi bu katkılar hiç bitmiyor; maşallah, her konuda herkes katkı veriyor.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, muhtarların sorunlarına ilişkin açıklaması

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Durdu Özbolat muhtarların sorunlarına değindi. Gerçekten çok önemli bir konudur. Muhtarlar, mahallenin ya da köyün içinden seçimle gelen ve bu nedenle özel öneme sahip olan kişilerdir. Ancak aldıkları maaş, sosyal güvenlik primleri, yetki ve sorumluluk çalışması gibi sorunları düzeltilmemiştir. Hükûmet bu konuda düzenleme yapmalı ve muhtarlarımızı bu dertlerden kurtarmalıdır. Aksi takdirde, muhtarlık kurumu ismi var ama işlevi yok bir biçime dönebilir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

Sayın Aydoğan, buyurun.

2.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, muhtarların sorunlarına ilişkin açıklaması

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Muhtarlarımızın sorunları bize de aynen intikal etmekte. Muhtarlarımız eylemlerinden devlet memuru olarak yargılanmakta ama yetkileri olmamaktadır. Muhtarlık kurumu kaldırılmak isteniyorsa kaldırılmalı, eğer kaldırılmayacaksa sorumluluk ve yetkileri yeniden düzenlenerek demokrasinin ilk ayağı olan muhtarlık yeniden yapılandırılmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Sakık, buyurun.

3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, muhtarların ve il genel meclisi üyelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Aslında sadece muhtarlarımızın sorunları yok, il genel meclisi üyelerimizin de sorunları var. Daha önce de birkaç kez önerge verdik ama eğer gerçekten böyle bir düzenleme olacaksa muhtarlar ve il genel meclisi üyelerimizin konumları yeniden gözden geçirilirse mutlu oluruz. Onlar da seçilmiş halk temsilcileridir. Parlamenterler ne kadar bu konuda hak, hukuktan, adaletten pay alıyorsa onlar da almalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı ikinci söz, Zonguldak ilinin sorunları hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’ye aittir.

Sayın Sipahi, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Zonguldak ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunarım.

Maalesef son yıllarda Türkiye'nin en ihmal edilmiş illerinden birisi hâline gelmiş olan ülkemizin güzel köşesi, kara elmas diyarı Zonguldak’ın sorunlarını burada dile getirmekten büyük bir memnuniyet duymaktayım.

Hükûmetin övündüğü tek konu olan bölünmüş yol yapımı hususunda herhâlde Zonguldak ili unutulmuş. Ereğli-Alaplı arası hariç tamamlanamadığı gibi eski hâlini aratır ve yer yer nereye gideceğinizi bilemediğiniz tehlikeler yaratmış, yollar yarım, tünel inşaatları yarım. Saltukova Havaalanı yapılmış ama faaliyet yok. Bakımsız demir yolu Zonguldak-Karabük arasında var ancak Ankara bağlantısı yok. Zonguldak’ın kömürü ise Ereğli’deki Demir Çelik’e gitmek için kömür dolu tren vagonlarının gemiyle taşındığı bir garabeti, bir komediyi sergilemekte. Bu,  dünyada benzeri yok “gemiyle tren vagonu taşıma” şekline Zonguldaklı acı acı gülmekte çünkü taşıyan gemi bir bakanımızın oğluna ait, yani gemi değil gemicik. Zaten yılların ihmaline maruz Zonguldak Limanı’ndaki hemen tek deniz yolu faaliyeti de bu gemicikten ibaret.

Zonguldak ve çevresi (Kozlu, Kilimli gibi) ve Ereğli’de hava kirliliği solunan zehir hâline gelmiş, Ankara’nın 70’li yıllardaki hâli. Anlayacağınız, Zonguldaklı yerin altında kömür tozu, yerin üstünde ise zehirli hava solumakta. “Sizin kömürünüz var.” diye doğal gaz da getirilmemiş.

Dünyanın sayılı taş kömürü yataklarına rağmen kömürün yüzde 90’ı yurt dışından ithal edilmekte, tabii, yandaş ithalatçıları zengin etmek üzere. Türkiye Taşkömürü Kurumu ise taşeronlara peşkeş politikasının ihmaliyle baş başa bırakılmış. Zamanında 40 binlere varan işçi sayısı 10 bine inmiş. Boğaz tokluğuna mahkûm köleleşmiş işçilerle ucuz Çinli işçiler tercih edilmekte. İş güvenliği ihlal edilir hâle gelmiş. 30 işçi kardeşimizin ardından sadece “kader” veya “güzel güzel öldüler” şeklinde sözlerle Zonguldaklıya başsağlığı mı dilenmiş, yoksa alay mı edilmiş, onu da idrak etmekte Zonguldaklı güçlük çekmekte.

En az 10-15 bin işçinin daha istihdamı mümkünken, ithal kömür, köle işçi politikalarıyla işsizlik had safhaya gelmiş. İşçi kenti Zonguldak, işsizler ve aç insanlar kenti hâline dönmüş.

Zonguldak için hayati önem taşıyan Filyos Projesi ise, AKP’li politikacıların her seçim öncesi “kırk yıllık Filyos rüyasını gerçekleştiriyoruz” şeklinde nutukları dışında önemli bir gelişme gösterememiş. Muhtemelen önümüzdeki seçimler öncesinde de aynı Filyos rüyası vaatleri söylenecek. Burada kamulaştırma biteli yedi sekiz yıl olmuş ama yer tahsisi yapılmamış.

Filyos ve Alaplı organize sanayi bölgeleri kâğıt üzerinde kalmış, Çaycuma Organize Sanayi Bölgesi yüzde 50 seviyenin, yolu bile yapılmayan Ereğli Organize Sanayi Bölgesi ise yüzde 30 seviyenin altında kapasiteyle çalışmakta.

Ereğli Demir Çelik Fabrikası, yani ERDEMİR, Türkiye’nin en önemli sanayi tesislerinden birisi olarak özelleştirmenin kurbanı olmuş ve çalışan sayısı 9 binlerin üzerinden 6 binlerin altına inmiş. ERDEMİR’in alım ve ihale işleri İstanbul’a kaydırılmış, Ereğli ile ilişkisi sadece bulunduğu coğrafi konumdan ibaret kalmış. Bin kadar Ereğli’deki demir sac ticareti yapan işletme işsiz kalmış ve kapanmış.

Ereğli Bababurnu’ndaki tersanelerin çoğu kapanmış, kalanları da kapanmanın eşiğinde. Tersanelerdeki 5 bin kişi - ki yan işlerle beraber 7 bin kişi- işsiz kalmış durumda.

Bölgenin değil ülkenin en önemli istihdam alanlarından birisi olması gereken sanayi bölgesi Karadeniz Ereğlisi, bırakın başkasının derdine istihdam çaresi olmayı, kendi çocuklarının bile iş bulamadığı, başka yerlere gittiği bir kadere mahkûm edilmiş. Esnaf ve sanatkâr il genelinde perişan, siftah yapamaz hâle gelmiş.

Devrek, Çaycuma ve Gökçebey’de çoğu aile işletmesi olan tarım ve hayvan besiciliği bitik durumda.

12 bin ton fındık rekoltesine sahip, limanı yapılmayan, atık su işi halledilemeyen Alaplı ilçesi, fındık üreticisiyle, esnafıyla fakirlik ızdırabı içerisinde.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milletvekilimiz olmayan Zonguldak’ın sorunlarını oranın milletvekiliymiş gibi sözlü ve yazılı olarak gündeme getirmeye, Zonguldak’ın ve Zonguldaklının Mecliste mücadelesini vermeye devam edeceğiz. Onlara söz verdik, bu sözü yerine getirmekte kararlıyız.

Seçimlerden sonra ise…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sipahi, alınan karar gereğince süre uzatımına gidemiyoruz. Onun için beni bağışlayınız.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Efendim, öyle bir karar yoktu bildiğim kadarıyla.

BAŞKAN – Var efendim. Meral Hanım da uyguluyor. Genel Kurul karar almıştı.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Müsaade ederseniz sadece teşekkür edeyim.

BAŞKAN – Açmayayım mikrofonu Sayın Sipahi müsaade ederseniz. İhlal etmiş olmayayım kuralı. Çok teşekkür ederim.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Efendim, buradan bütün Zonguldaklılara en içten saygılarımı arz ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Türkmen, buyurun efendim.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen’in, Zonguldak’ın sorunlarına ilişkin açıklaması

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) – Efendim, ben de Zonguldak’ın sorunlarını gündeme getiren sözcünün söylediklerine karşılık, bunların çoğunun doğru olmadığını söylemek istiyorum, söz almak istiyorum müsaade ederseniz.

Sevgili Vekilime Zonguldak’a duyarlı olmasından dolayı teşekkür ederim. Geçenlerde bir ziyarette bulundular MHP Grubu olarak. Evet, eksiklerimiz yok değildir ama AK PARTİ döneminde bu eksiklerin çoğu tamamlanmıştır. Bugün, bahsettiği Düzce-Ereğli, Ereğli-Zonguldak arasında olan duble yolun ihalesi yapılmış, yüzde 80’i tamamlanmıştır. Zonguldak-Gerede arası duble yolu, eğer oradan geçmişlerse görürler, orası da tamamlanmıştır. Zonguldak’ın altyapısı tamamlanmış, tarif edildiği gibi değildir.

Filyos Projesi dediğin zaman, ilk defa bizim dönemimizde, bugün…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkmen.

Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.

5.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, muhtarların ve il genel meclisi üyelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, bir önce muhtarlarla ilgili konuşma yapan Sayın Durdu Özbolat’a teşekkür ediyorum. Dokuz yıldır benim bu Mecliste dilim hep gitti ama Hükûmet hep söz veriyor, şimdi artık Köy Kanunu’nu şu Meclise tatil olmadan getirsin de muhtarlarımızın, il genel meclisi üyelerimizin durumu belli olsun. Dokuz yıldır hep bunu dinliyorum. Sayın Durdu Özbolat da dile getirdi. Artık bu son olsun, bir an önce Köy Kanunu gelsin Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Gündem dışı üçüncü söz, Tunceli ilinde yaşanan son olaylarla ilgili söz isteyen Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’e aittir.

Sayın Halis, buyurun efendim.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, Tunceli ilinde yaşanan son olaylara ilişkin gündem dışı konuşması

ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sizleri saygıyla selamlıyorum.

Tabii, her ne kadar olağanüstü hâl kaldırıldıysa da bugüne kadar Tunceli’de yaşanan durum, hep olağanüstü hâl durumu oldu. AKP her ne kadar ileri demokrasiden bahsediyorsa da yine yaşananlar, bırakın ileri demokrasilerde, sıradan demokrasilerde bile görülmeyen olaylar. Düşünün ki Tunceli’nin Pertek ilçesinde bir okulda bir öğretmen tarafından öğrencisine bir taciz olayında bulunuluyor. Kaymakamın ve yerel yöneticilerin orada tacizci öğretmeni korumaları ve kollamalarına karşılık, orada, KESK Şubeler Platformu, sivil toplum örgütleri, veliler ve Belediye Başkanının içinde olduğu bir basın açıklaması yapılıyor. Basın açıklaması sonrasında hemen Kaymakamlık adli ve idari soruşturma açıyor, savcılık soruşturmayı başlatıyor ve Sağlık Bakanlığından bölgeye müfettişler gidiyor. Bir bakın, sorulan sorular nedir? Müfettiş aynen şunu soruyor: “Basın açıklamasına katıldınız mı?” İkinci bir soru: ”Kamu idarecileri hakkında, aleyhinde ya da istifaları konusunda slogan attınız mı?” Hani nerede demokrasi? Basın açıklamasının suç olduğu bir ülkede hangi demokrasiden bahsedeceksiniz? Yöneticilere yönelik istifa sloganları atmak ne zaman suç oldu? Hangi demokrasi bu? Buna, daha doğrusu, sultanlar ve kullar iktidarı deseniz iyi olmaz mı? Sonuç ne oluyor: Bakanlık Teftiş Kurulunun vermiş olduğu rapor dâhilinde üç sağlık personeli sürgün ediliyor.

Her şeyden önce, sürgün, çağımızın bir cezası değildir, ta eski Roma’dan kalmış, Osmanlıdan cumhuriyete devrolmuş, büyük trajedilere, acılara mal olmuş ve günümüzde de hâlâ vuku bulan bir ceza, yani çağdaş bir ceza değil. Kim bu sürgün edilen arkadaşlarımız? Sendika iş yeri temsilcisi Şemsi Engin, yine üye Nursen Berk Okçu, yine üye Gürsele Kurt. Sadece tacize ve tecavüze karşı bir basın açıklamasına katılmış olmak… Şimdi, burada, haydi diyelim ki basın açıklamasına katılmak suçtur, peki, tacize ve tecavüze karşı olmakta mı suçtur? Şimdi, AKP, burada, ya tacize, tecavüze karşı olmadığını söyleyerek bu sürgünleri geri almak zorundadır ya da bu sürgünlerin devamı hâlinde “tacizin ve tecavüzün yanındayım” diye tacizci ve tecavüzcü politikasını tescil etmek durumundadır.

Tabii bu ilk sürgün değil, iki ay önce de bir sürgün daha yaşandı. Tunceli PTT Müdiresi Sayın Fidan Şahin bölge başmüdürünün raporuna binaen Erzurum’a sürgün edildi. Şimdi dikkat edin, bölgede çalışması istenmeyen başmüdür AKP tarafından kollanıyor ve onun rapor ettiği, Tunceli halkı tarafından sevilen Fidan Şahin sürgün ediliyor.

Sürgünler nereye yapılıyor, bakın: Erzurum, Amasya, Aksaray, Yozgat, Gümüşhane. Sürgün etmek sürgün için ne kadar zorsa, sürgün illeri olarak adlandırılan bu iller halkına da bu büyük bir hakarettir. Sürgün diyorsunuz, eskiden Fizan’a sürerlerdi, Malta adalarına sürerlerdi, bir nedeni vardı ve bir gerekçesi vardı, gerekçesi de negatifti söylemek gerekirse. Bugün Malta sürgünlerini kınamak ne kadar yerindeyse, çağımızda, günümüzde yaşanan sürgünleri kınamak da o kadar yerinde olacaktır.

Bir daha söylüyoruz: Bu arkadaşlarımızın sürgün nedeni tacize karşı bir basın açıklamasına katılmış olmaları. Siyaseten bir şey yok ve müfettiş soruyor, tekrar ediyorum: “Basın açıklamasına katıldınız mı? Yöneticilerimiz hakkında istifa sloganı attınız mı?” Buradan, dediğim gibi, üç sonuç çıkıyor:

1) Basın açıklaması suçtur.

2) Taciz ve tecavüz meşrudur, buna karşı çıkmak suçtur.

3) “Yöneticilerimizin dokunulmazlığı vardır. Biz, demokratik bir ülkede değil, şahlık, sultanlık ve padişahlık ülkesinde yaşıyoruz.”un tam da adıdır.

Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Güvel.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

6.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Öğretmenevi inşaatına ilişkin açıklaması

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Değerli arkadaşlar, Adana ilimizin bir sorununu dile getirmek istiyorum. Adana Öğretmenevi inşaatı ihalesi 2002 yılında yapılmış, ancak 2005 yılında temeli atılabilmiştir. Aradan beş buçuk yıl geçmiştir değerli arkadaşlar; kaba inşaatı bitmiştir, tamamlanarak hizmete sunulmaması için hiçbir neden yoktur. Ancak konu Adana olunca birdenbire ortaya ödenek sorunu çıkmaktadır. Sayın Millî Eğitim Bakanına bu konuyu defalarca yazılı ve sözlü olarak ilettim. Ne zaman öğretmenevini gündeme getirsem “Yeteri kadar ödenek göndereceğim, bu sene tamamlanacaktır.” denilmekte, hemen ardından unutulmaktadır. Adana Öğretmenevi Adana’nın kamu yatırımları konusundaki makûs talihinin bir göstergesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güvel.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, Kürt sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1000)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Kürt Sorununda, 30 yılı aşkındır devam eden askeri yöntemlerin devre dışı bırakılarak, şiddetli bir savaş ortamına girilmesinin önlenmesi, demokratik çözüm arayışının güçlendirilerek çözüm konusunda ulusal mutabakata katkıda bulunulması için toplumdan gizlenen hakikatlerin ortaya çıkarılarak kamuoyu ile paylaşılması amacıyla Anayasa'nın 98’inci, İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

1) Fatma Kurtulan                                  (Van)

2) Selahattin Demirtaş                            (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                                  (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                                    (Batman)

5) Bengi Yıldız                                       (Batman)

6) Akın Birdal                                        (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                                       (Mardin)

8) Hasip Kaplan                                     (Şırnak)

9) Hamit Geylani                                    (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                                  (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                               (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş                    (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                          (İstanbul)

14) Osman Özçelik                                (Siirt)

15) Özdal Üçer                                       (Van)

16) Pervin Buldan                                  (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                                 (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                              (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                        (Muş)

20) Şerafettin Halis                                (Tunceli)

Gerekçe:

Türkiye'de 30 yılı bulan bir çatışma ortamı sürmektedir. Hükümetler, sorunun çözümünde toplumsal mutabakatı teşvik ederek, sorunu demokratik kanallarla çözmeyi ve bu alanda cesur adımlar atmayı denemek yerine, anadil talepleri de dahil olmak üzere Kürtlerin Demokratik Hak Taleplerini bir bölücülük unsuru gibi göstererek, bu yönlü bütün çağrıları toplumda infial yaratma yönünde kullanmıştır.

Toplum esasen Kürtlerin demokratik haklarının verilmesine taraf durumda iken, hükümetler Kürtlerin ve farklı kesimlerin hak taleplerini bir getirim alanı olarak kurgulamış, devlet içinde ve dışında bir pazarlık unsuru haline getirmiştir. Kürtlerin hukuk, adalet, sağlık, eğitim ve daha birçok alanda "Kürt" olarak yer alması ya da yararlanmasının engellenmesi ve bu gerçeğin göz ardı edilmesi ise çatışma ortamının sürekliliğini getirmiştir. Hükümetlerin Kürtlerin demokratik haklarına ilgisiz kalması ve çatışma ortamını kendi çıkarı doğrultusunda devamına müsaade etmesi, Türkiye'de demokratik siyasetin yaşam bulmasını da engellemiştir. Bu güne kadar hiç bir hükümet tarafından bütün açıklığı ile kabul edilmeyen Kürt Sorunu, arka planı toplumdan gizlenen ve antidemokratik yöntemlerin en fazla denendiği sorun olmuştur. Tasfiye üzerine kurgulanan çözüm anlayışı, Türkiye'de adaletin işlemesini engellemiştir.

Geldiğimiz aşamada da hükümet çözümde demokratik yöntemlerin kullanılmasından gittikçe uzaklaşmaktadır. Denenen yöntemlerin çözüm olmayacağı, yöntemlerin hazırlayıcısı, onaylayıcıları, uygulayıcıları tarafından da bilinmesine rağmen aynı yöntemlerde ısrar edilmektedir. Bir halkın asimile edilmesinden yok edilmesinin hedeflenmesine kadar uzanan süreçte mevcut yöntemlerin aldatmaktan ve oyalamaktan öte bir sonuç vermeyeceği anlaşılırdır.

Kürtlere karşı yürütülen inkâr ve imha politikaları sonucu, kayıtlara göre çatışmalarda 50 bine yakın insan hayatını kaybetmiş, 5 bine yakın köy boşaltılıp yakılmıştır. 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve dönemin Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in de içinde bulunduğu birçok siyasetçi ve askeri yetkili şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmiştir. Siyasetçi, aydın, yazar, gazeteci, işadamı dahil 17 bine yakın insanımız devlet içinde varlık bulan hukuksuz oluşumlarca katliamdan geçirilmiştir. Örgüt üyesi olduğu şüphesi ile vatandaşlarımız zorla kaybettirilmiş ya da infaz edilerek gizlice gömülmüştür. 3 milyona yakın insanımız yerinden edilmiş, milyonlarca dolar savaş araçlarına harcanmıştır. Bölge sürekli bombalanarak doğası tahrip edilmiş, ormanlar yakılmıştır. Sayısız suça bulaşan Koruculuk Sistemi kurulmuş, askeri bölgeler ve yığınaklarla bölgede sürekli olağanüstü hal durumu yaratılmıştır. Avrupa Birliği üyelik süreci Kürt Sorununda demokratik çözüme varılamadığından uzamış, birçok uluslararası sözleşme Kürtlerin demokratik taleplerine haklılık kazandıracağından rafa kaldırılmıştır. Ortadoğu'da ve uluslar arası platformda PKK'nin askeri yöntemlerle yok edilmesi üzerine sonuç vermeyen tehlikeli pazarlıklar yapılmış, istikrarsız devlet görüntüsünden öteye gidilememiştir.

Oysa Türkiye ile benzer sorunları yaşayan ülkeler, sorunlarını Hakikat Komisyonları kurmakla aşmayı başarabilmişlerdir. Tarafların işbirliği içerisinde çalışmasının sağlanamaması, rejimi işleyemez duruma getirmiştir. Kurulacak komisyon Kürt Sorununun arkasındaki hakikatlere dair temel noktaları ortaya çıkarıp, bunların toplum arasında çatışma kaynağı olmasını engelleyerek, mutabakata varılması yolunda aşama kaydedilmesini ve çözüme ulaşılmasını kolaylaştırabilir.

Bu hakikatlerin ortaya çıkarılması için ise bir an önce mağdurlar, bölge halkı, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, sorunun çözümü için çaba sarf eden siyasetçiler, aydınlar, yazarlar, gazeteciler, uluslar arası aktörlerle görüşmeler yapılmalı, bu çerçevede toplumsal mutabakat aranmalıdır. Tarafların sorunun çözümünde alacağı rolün öneminden hareketle, PKK mensupları ile de görüşmeler yapılması üzerinde durulan bir husus olmalıdır.

Benzer sorunun çözümünde Güney Afrika'daki Komisyon, çalışması sonucu sosyal mutabakatın sağlanmasında başarı elde etmiş, "Apartheid" politikası 1994'te son bulmuştur. Toplumsal mutabakat yolunda ilerlenebilmesi için hakikatlerin bilinmesi gereklidir. Bu kapsamda kurulacak komisyon Güney Afrika deneyiminde olduğu gibi bu sorunun çözümsüzlüğünde ısrar eden tarafları da tespit edebilmelidir. Bu temelde hakikatlerin ortaya çıkarılması için bir meclis araştırması açılması uygun olacaktır.

2.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin, askerî alanların çevresinde yer alan patlayıcı maddeler nedeniyle meydana gelen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1001)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

“Askeri alanlara yakın yerlerde bulunan patlayıcı maddelerin meydana getirdiği olayların” araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98. TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu’nun kurulmasını saygılarımla arz ederim.

1) Hamit Geylani                                     (Hakkâri)

2) Selahattin Demirtaş                             (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                                   (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                                     (Batman)

5) Bengi Yıldız                                        (Batman)

6) Akın Birdal                                         (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                                        (Mardin)

8) Fatma Kurtulan                                   (Van)

9) Hasip Kaplan                                      (Şırnak)

10) İbrahim Binici                                   (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                                (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş                     (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                           (İstanbul)

14) Osman Özçelik                                 (Siirt)

15) Özdal Üçer                                        (Van)

16) Pervin Buldan                                   (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                                  (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                               (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                         (Muş)

20) Şerafettin Halis                                 (Tunceli)

Gerekçe:

Türkiye'de 30 yıla yakındır devam eden şiddet ve çatışmalı ortam, başta şiddetin yoğun olarak yaşandığı Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan halkı her anlamda çok olumsuz etkilemiştir. 40 bin insanın yaşamına neden olan ve hala devam eden bu savaş ortamı, kuşkusuz en çok çocukları etkilemektedir. Ne yazık ki, bugüne kadar bölgede yaşayan ve savaşın içinde doğup büyüyen yüzlerce çocuk, bu şiddet ve çatışmalı ortamda yaşamını yitirmiştir. Yüzlercesi de yaralanmış ve sakat kalmıştır.

Bu çocukların birçoğu bizzat güvenlik güçleri personellerinin silahından çıkan kurşunlarla yaşamını yitirirken, bir çoğu da yine güvenlik güçlerinin kullandığı zırhlı araçların altında ezilerek hayatlarını kaybetmişlerdir.

Yine bölgede çocuk ölümlerinin en çok yaşanmasının bir nedeni de askeri alanlara yakın yerlerde buldukları cisimlerle oynamaları neticesinde meydana gelen patlamalardır.

Sadece son 5-6 ay içinde bölgede askeri alanlara yakın yerlerde buldukları patlayıcı cisimlerle oynarken meydana gelen olaylarda yaşamını yitiren ve ağır yaralanan çok sayıda çocuk vardır. Neredeyse her sene bu tip hadiselerle çok kez karşı karşıya gelmekteyiz. Yetkili organlar tarafından hiçbir önlem alınmadığı gibi, bu tür olaylar da her geçen gün artmaktadır.

En son 24 Kasım 2010 tarihinde Hakkâri Yüksekova'da 21. Sınır Tugay Komutanlığı tel örgülerinin yakınında keçilerini otlatan Nazif Yanar, burada bulduğu cismin patlaması sonucunda ağır yaralanmıştır. Yine 11 Kasım 2010 tarihinde Şırnak İdil'de buldukları cismin patlaması sonucunda bir çocuk yaşamını yitirmiş, bir çocuk ise ağır yaralanmıştır.

Yine Van Özalp'te 25 Mayıs 2010 tarihinde Mustafa Muğlalı Kışlası yakınında buldukları patlayıcı madde ile oynayan çocuklardan biri yaşamını yitirirken, 4 çocuk da yaralanmıştır. Bu olaylar sadece son aylarda yaşanan birkaç örnektir. Oysaki bu tür olaylar çok daha sık yaşanmaktadır. Geçmiş yıllarda da bunun çok acı örneğini yaşadık.

Bu tür olayların yaşanmaması için, başta askeri birliklerin yerleşim merkezlerine uzak yerlere taşınması gerekir. Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi'nde askeri birlikler şehirlerin merkezlerinde yer almaktadır. Hatta okulların ve hastanelerin bulunduğu yerlere metrelerce uzaklıkta bulunmaktadır. Bu tür olayların yaşanmasının en büyük nedenlerinden bir tanesi, askeri birliklerin yaşam yerlerine olan yakınlıklarıdır.

Yine bu konuda hiçbir denetim ve kontrolün yapılmamış olması, bu acı olayların yaşanmasına olanak sağlamıştır. Ayrıca meydana gelen hiçbir olayın yargı önüne çıkmamış olması da bu konuda önlem almaya gereksinim duyulmamasına neden olmuştur.

Bu tür olayların yaşanmaması ve artık çocukların buldukları patlayıcı cisimlerle yaşamlarını yitirmemeleri için, mutlak suretle önlem alınması gerekmektedir. Bu bağlamda, bu konunun derhal araştırılıp, gerekli önlemlerin tespiti için bir Meclis Araştırma Komisyonu'nun kurulması gerekmektedir.

3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 24 milletvekilinin, kayıt dışı istihdam ve işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1002)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin en büyük sorunu olan işsizlik her geçen gün artmaktadır. DİSK-AR raporu, resmi rakamlara göre düştüğü iddia edilen işsizlik rakamlarını açıklamıştır.

DİSK-AR 2010 Ağustos ayı dönemi (Temmuz, Ağustos, Eylül) istihdam raporunda, TÜİK'in yüzde 10.6 olarak açıkladığı işsizlik rakamının aksine, işe başlamaya hazır olup iş aramayanların dâhil edildiği geniş tanımlı işsizlik rakamıyla bu oranın yüzde 17.3'e, eksik ve yetersiz istihdam edilenlerle birlikte ise oranın yüzde 20.6'ya ulaştığını açıklamıştır. Raporda işsizlik oranının hala kriz öncesi düzeyine inmediği, kriz öncesinden bu yana işsizler ordusuna katılanların sayısının 469 bin kişi olduğunu belirtilmiştir.

DİSK'in raporuna göre 3 aylık dönemde yaratılan 1 milyon 127 bin kişilik istihdamın yüzde 34'ü kayıt dışı olarak sisteme dahil olmuştur. Kayıt dışı çalışanların sayısı son dönemde 10 milyon 383 bine çıkmıştır. Geçici bir işte çalışanların sayısı 77 bin, eksik ve yetersiz istihdam edilen gizli işsizlerin sayısı 448 bin, iş aramayıp, çalışmaya başlamaya hazır olduğu için işsiz sayılmayanların sayısı ise 180 bin artmıştır. Krizin etkisi ile başlayan kırsala dönüş, Tarımsal istihdamda, 556 binlik artışla 6 milyon 42 bin kişi olmuştur.

Resmi verilere göre işsiz sayısı 2 milyon 971 bin düzeyindedir. İşsiz sayısı, kriz öncesiyle karşılaştırıldığında yüzde 19 fazladır.

İşsizlik ile mücadele ederken, kayıt dışı ile mücadelede unutulmamalıdır. Rapora göre, ekonomisinin yaklaşık yarısının kayıt dışında olduğu Türkiye, sosyal güvenlikten, gelirler politikasına kadar ciddi bir kriz yaşamakta, bu krizin faturası da topluma yansımaktadır. 2010 ağustos ayı dönemi için açıklanan istihdam verilerine göre, kayıt dışı istihdam edilenlerin sayısının bir önceki yılın aynı dönemine göre 278 bin kişi, kriz öncesine göre ise 384 bin kişi artarak, 10 milyon 383 bine çıkmıştır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer istihdam stratejisinin başlıklılarını kamuoyu ile paylaşırken, temel amacın işsizlik fonundan işverenlere verilen teşviklerin artırılması olduğunu ortaya koymuştur. Yapılacak düzenlemeler, işsizliğe çare bulamayacağı gibi, işe yeni giren işçilerin daha fazla sömürülmesine olanak tanıyan düzenlemeler içermektedir.

Çalışan nüfus da işsizlik korkusuyla işverenleri tarafından fazla mesai ücretleri ödenmeden daha çok çalıştırılmakta, sendikasızlaştırılmakta, hatta maaşları düşürülmektedir. Bu durum işsizlerin sorunlarının, çalışanları da etkilediğinin bir kanıtıdır. İşsizlerin sorunlarının çözülmesi, çalışanların sorunlarının da çözülmesi anlamına gelmektedir.

Bu nedenlerle, kayıt dışı işçi çalıştırılmasının önüne geçirilmesi, işsizlerin yaşadıkları sorunların tespiti, ortaya çıkarılması ve çözümlenmesi amacı ile Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Turgut Dibek                                (Kırklareli)

2) Ali Rıza Öztürk                             (Mersin)

3) Akif Ekici                                     (Gaziantep)

4) Durdu Özbolat                              (Kahramanmaraş)

5) Hulusi Güvel                                (Adana)

6) Gürol Ergin                                   (Muğla)

7) Ramazan Kerim Özkan                 (Burdur)

8) Selçuk Ayhan                               (İzmir)

9) Yaşar Ağyüz                                 (Gaziantep)

10) Yaşar Tüzün                               (Bilecik)

11) Tekin Bingöl                               (Ankara)

12) Sacid Yıldız                                (İstanbul)

13) Malik Ecder Özdemir                  (Sivas)

14) Ali Koçal                                    (Zonguldak)

15) Tayfur Süner                               (Antalya)

16) Hüsnü Çöllü                               (Antalya)

17) Atila Emek                                  (Antalya)

18) Şevket Köse                                (Adıyaman)

19) Kemal Demirel                            (Bursa)

20) Gökhan Durgun                          (Hatay)

21) Abdullah Özer                            (Bursa)

22) Ergün Aydoğan                          (Balıkesir)

23) Ali Arslan                                   (Muğla)

24) Engin Altay                                 (Sinop)

25) Osman Kaptan                            (Antalya)

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 22 milletvekilinin, narenciye üretimindeki ve ihracatındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1003)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yaş sebze ve meyve üretimi içinde yer alan narenciye üretimimiz, kendi ihtiyacımızı karşıladığı gibi dış ticaretimiz açısından da önemli bir ürün gurubumuzu oluşturmaktadır.

Ülkemizin sahip olduğu potansiyelin en iyi şekilde değerlendirilmesi ve dış pazarlarda rekabet üstünlüğü sağlayarak, aldığı payı yükseltmesi bakımından başta üretici ve ihracatçıların yaşadığı sorunlar olmak üzere narenciye sektöründe yaşanan tüm sorunlarının tespit edilerek gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Mehmet Şandır                                       (Mersin)

2) Osman Çakır                                           (Samsun)

3) Kadir Ural                                               (Mersin)

4) Reşat Doğru                                            (Tokat)

5) Hasan Özdemir                                       (Gaziantep)

6) Ahmet Duran Bulut                                (Balıkesir)

7) Mithat Melen                                          (İstanbul)

8) Kürşat Atılgan                                        (Adana)

9) Münir Kutluata                                       (Sakarya)

10) Osman Ertuğrul                                    (Aksaray)

11) Cemaleddin Uslu                                  (Edirne)

12) Kamil Erdal Sipahi                                (İzmir)

13) Hasan Çalış                                           (Karaman)

14) Yılmaz Tankut                                      (Adana)

15) Recep Taner                                          (Aydın)

16) Mustafa Enöz                                        (Manisa)

17) Beytullah Asil                                       (Eskişehir)

18) Erkan Akçay                                         (Manisa)

19) Süleyman Nevzat Korkmaz                  (Isparta)

20) Mehmet Zekai Özcan                            (Ankara)

21) Ahmet Deniz Bölükbaşı                        (Ankara)

22) Alim Işık                                               (Kütahya)

23) Recai Yıldırım                                       (Adana)

Gerekçe:

Başta üreticilerimiz olmak üzere, ürünlerin işlenmesi, ambalajlanması, nakliyesi ve ihracatı gibi diğer unsurlar da dikkate alındığında, narenciyenin ülkemiz ekonomisine ve istihdamına oldukça yüksek miktarlarda katma değer sağlayan büyük bir sektör konumunda olduğu daha sağlıklı değerlendirilecektir.

Toplam yaş sebze ve meyve ihracatımız içinde narenciye 2009 yılında miktar bazında %43, değer bazında %41 pay almıştır. 2009 yılı itibarıyla narenciye ihracatımızdan elde edilen döviz gelirimiz yaklaşık 802 milyon dolar olmuştur. Dolayısıyla narenciye, ülkemiz yaş sebze ve meyve ihracatının da öncüsü konumundadır.

Ancak, en az, 6-7 yıllık bir emek sonrası meyve vermesini sağlayan ve ürünü 15-20 yıl değiştirme şansı bulamayan narenciye üreticisinin sorunları AKP iktidarları döneminde artarak büyümektedir. Narenciye ürünlerinden portakal, mandalina, limon, greyfurt ya maliyetinin altında fiyatla alıcı bulmakta ya da dalında kalmaktadır. Emek verdiği ürünü maliyetini bile karşılayacak fiyatta pazarlayamayan çiftçi, ürününü çaresiz şekilde yollara dökmektedir.

Zararlılar ve hastalıklarla mücadelede kullanılan kimyasalları içeren teknik talimatların yetersizliği ve ruhsatsız ilaçlar nedeniyle narenciye ihracatı büyük ölçüde sekteye uğramıştır.

Narenciye sektörüne yönelik bir politika oluşturulamamasının yanı sıra üretici ve ihracatçıya sağlanan destek ve teşviklerin yetersizliği, iç pazardaki talebin gerilemesine ve dış pazar payının başka ülkelere kaymasına sebep olmuştur.

İhracat iadeleri (primler) yetersiz olduğu gibi, ödeme şekli ve ödeme zamanlamasındaki bilinçsiz yaklaşım üreticiye herhangi bir fayda sağlamamaktadır.

Diğer taraftan, ürünün işlenmesini sağlayacak modern işleme tekniklerinin kullanıldığı gerekli nicelik ve nitelikte tesislerin kurulmasının teşvik edilmemesi, ürünün nakliyesinde karşılaşılan bürokratik engeller, bilinçli bir üretim ve örgütlenme sağlanamaması, ar-ge çalışmalarına yeterli önemin verilmemesi, fidan tedariki ve ürün çeşitlendirmesinde yaşanan sorunlar nedeniyle sektör gelişememiştir.

Bu nedenle, gerek üreticinin hak ettiği geliri elde edebilmesi, gerekse ihracatçının uluslararası pazarlardaki katı rekabet koşullarında mücadele edebilmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması gerekmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş  bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/942) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 27/1/2011 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi

                                                                                                              27.01.2011

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun 27.01.2011 Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Ayla Akat Ata

                                                                                                                 Batman

                                                                                                         Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 816 ıncı sırasında yer alan 10/942 Turgut Özal’ın ölümü olmak üzere bazı şüpheli ölüm olaylarının ve faili meçhul cinayetlerin, araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesinin Genel Kurulun 27.01.2011 Perşembe günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Batman Milletvekili Sayın Ayla Akat Ata.

Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

AYLA AKAT ATA (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de kamuoyuna mal olmuş birtakım faili meçhul cinayetlerin araştırılması noktasında, gerek biz gerek CHP Grubunun defalarca kez vermiş olduğu araştırma önergeleri gündeme taşındı ama AKP milletvekillerinin oylarıyla ne yazık ki gündeme alınamadı, reddedildi.

Şimdi, Türkiye’de faili meçhul cinayetlerin araştırılması gibi bir problem var mıdır, yok mudur? Niye reddedersiniz? Yok olduğunu düşündüğünüz için reddedersiniz. Ama biz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak bunun geçmişe bir ayna tutmanın temel aracı olacağını düşünüyoruz. Faili meçhuller bir çıkış noktası olabilir bizler açısından.

Şimdi, ülkemiz açısından bir farklılık var. Dünyanın birçok ülkesinde, evet, yaşanan katliamlardan sonra, yaşanan faili meçhul cinayetlerden sonra, yaşanan darbelerden sonra ve iç savaşlardan sonra ve hatta savaşlardan sonra geçmişe ayna tutacak birtakım çalışmalar yapıldı. Özellikle Latin Amerika ülkelerinde hakikatleri araştırma komisyonları kuruldu. Şimdi, biz, ülkemiz gerçeğine baktığımızda, özellikle cumhuriyetin kurulduğu yıllardan bugüne kadar bu kürsüden de defalarca kez ifade edildi, bizim dışımızdaki siyasi partiler, hatta iktidar partisi tarafından da ifade edildi, ülkemizde katliam olarak nitelendirebileceğimiz birtakım hak ihlalleri yaşandı. 5-6 Eylül olaylarından yola çıkarsınız, Dersim’den, Ağrı’dan, Zilan’dan bihaber olmak mümkün değildir. Bunların hepsi bu ülkede yaşanmıştır. Şimdi, bu katliamlar hangi ortamda gerçekleşti? Bu katliamların arkasında yatan zihniyet neydi? Bunları araştırmak bu Meclisin sorumluluğudur.

Yine, bu ülkede darbeler yaşandı. On yılda bir darbe yaşanan bir ülke olduğumuzu söylüyoruz. Diğer ülkeler nasıl demokrasiye geçiş süreçlerini tamamladılar? Darbe süreçleriyle yüzleştiler. “Darbe” dediğimiz şey binlerce, 10 binlerce insanın göz altına alınması demek. 100 binlerce insanın bire bir bundan etkilenmesi demek. Darbe dediğimiz şey ağır insan hakları ihlalleri demek, belli coğrafyaların insansızlaştırılması demek, cezaevlerindeki doluluk oranının artması demek. Şimdi, bunlarla da yüzleşemedik.

Yine, bizim ülkemizde, evet, son otuz yıldır yaşanan bir iç savaş durumu söz konusu. Peki, bu süreçte yaşanan ağır hak ihlallerini nasıl gözler önüne sereceğiz? Bu süreçte, az önce ifade ettiğimiz, Sayın Turgut Özal’ın da, merhum Turgut Özal’ın da ölümü gerçekleşti. Bunu hep beraber araştırırsak belki hem o darbe yapan zihniyete hem o katliamları gerçekleştiren zihniyete hem de bu ülkede otuz yıldır akan kana vesile olan ret ve inkâr politikalarına ışık tutmuş olacağız.

Hakikatleri araştırma komisyonları, evet, geçmişle olan bağı ve gerçeği açığa çıkarmayı hedefler, topluma bir arada yaşayabileceği bir süreci, ortak, manevi duyguları da ön plana çıkararak, af değil, bağışlama kültüründen hareketle bir ön bilgi verir.

Peki, bizim bu komisyonu kurma şansımız yok mudur? Vardır. Şimdi, biz bir araştırma önergesi verdik. Faili meçhul cinayetlerle ilgili -tek tek de olabilir, bir araya da getirebiliriz siyasi cinayetlere ilişkin- araştırma komisyonları oluşturabiliriz. Buna izin verilmiyor. Bu kabul de edilmiyor.

Şimdi, bir noktada bunu anlayabiliriz. İktidar partisi der ki, ülkenin o kadar ağır sorunları var ki tek tek bunlarla uğraşamayız çünkü bu ülkede faili meçhul cinayetlerin sayısı ya da olayların sayısı devlet belgelerine 17 bin küsurlarla girmiş. Tamam, bunu anlayabiliriz. O zaman bir yerde çıkış noktası bulmamız gerekiyor. Nereden başlayacağız? Evet, yargılama bunun bir aşaması olabilir. Bakıyoruz bu cinayetlerin yargı önüne taşınması gibi bir pratik söz konusu olmuş mu? Hayır. Hâlâ bunlar faili meçhul cinayet olarak durmuşlar.

Peki, bunun dışında, darbe, katliam ya da bu otuz yıllık savaş sürecinde yaşananlar, ağır insan hakları ihlalleri yargı önüne çıkartılabilmiş mi? Hayır.

Şimdi, bugün ülkede iki önemli yargılama var, biri Silivri’de görülüyor, biri Diyarbakır’da JİTEM davasında görülüyor, Cemal Temizöz yargılanıyor. Şimdi, bakıyoruz orada ne açığa çıktı? Silivri’dekinin geldiği boyut ortada. Ülkenin yarısı orada yapılan yargılamanın haksız olduğunu düşünüyor. Bu, bu pratiği sergileyenler için bir artı değildir, bir eksidir. Peki, Diyarbakır’dakine bakıyoruz. Diyarbakır’da her şeyi göze alarak, 90’lı yıllarda yaşadıkları çok açıkken, yani gözleri önünde insanlar infaz edilmişken, kardeşlerini, çocuklarını kaybetmişken, köyleri boşaltılmış, evleri yakılmış, hayvanları diri diri yakılmışken terk edenler, her şeyi göze alarak savcılıklara, yerel savcılıklara gidip başvurularda bulundular, suç duyurusunda bulundular.

Peki, şu an gelen aşama nedir? Şu an o insanlar, o tanıklıkları yapanlar, bu davanın açılmasına vesile olanlar ya da bu dava açıldığında bir umut taşıyıp gidip savcılıklara başvuranlar tek tek gelip mahkemede ifadelerinden vazgeçiyorlar, çünkü korunamıyorlar. Niye korunamıyorlar? Çünkü bu insanların yapılan yargılama ve gözaltına alınan, tutuklanan insan sayısı ne yazık ki bu yargılamanın sağlıklı yürüyebilmesi için yeterli değil. Bunların uzantıları, çeteler dışarıda ve bu insan bu ailelerimiz üzerinde baskı yapıyorlar ve Diyarbakır’daki duruşma, JİTEM davası da bir aklama duruşmasına dönüşüyor.

Peki, araştırabiliriz. Başka ne olabilirdi? Bu ülke insanın son otuz yılda neler yaşandığını bilme hakkı yok mudur? Vardır, hem de çok açık bir şekilde bilme hakkı vardır. Televizyonu açtığında sadece yaşanan çatışmalar ve verilen kayıplar eksenli bölgede neler yaşandığını bilen insan sayısı bu ülkede çok fazladır. Sadece çatışma eksenli yansıyoruz haberlere. “Bölgede bir yürüyüş oldu, çatışma yaşandı, şu kadar insan gözaltına alındı.” işte “Başbakan protesto edildi, şu kadar insan gözaltına alındı.” Sadece gözaltı haberleriyle yansıyoruz. Peki, bu insanlar ne yaşadılar, niye sokaktalar diye bir tek yayın yapılmıyor.

Tabii şunun da hakkını vermemek lazım. İktidar, bunu dizilere havale etti, diziler aracılığıyla kamuoyunu bilgilendirmeye çalışıyor. Bu da yanlış. O diziler o coğrafyada yaşanan gerçekliğe de ışık tutmuyor, kenarından, köşesinden bile geçemiyor. Şunu ifade edelim: Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananlarla ilgili, evet, bir mesafe katedildi. İnsanlar bunu biliyorlar. Bir toplumsal kabul de var, bir hoşgörü, bir öngörü de var. Evet, bu aydınlatılmalı, orada yaşananlar bu kadar ağırsa aydınlatılmalı. Peki, orada yaşananlar başka cezaevlerinde yaşanmadı mı? Yaşandı, Mamak’ta da yaşandı. Peki, ne oldu? Oradan ülkenin son otuz yılını etkileyen bir süreç çıkmadı. Diyarbakır Cezaevi’nde, evet, çok ağır insan hakları ihlalleri yaşandı ama çok büyük bir direniş de yaşandı. Onu diğerlerinden farklı kılan buydu. Peki, geçmişe ayna tutacağız hep beraber, buna hazır mıyız, böyle bir komisyon kurmaya hazır mıyız? Türkiye toplumu buna hazır ama AKP İktidarı hazır değil. AKP İktidarı “değişim”, “dönüşüm” diyerek Türkiye’de bu kadar kabul gördü. “Değişim”, “dönüşüm” dediği için otuz yıl sonra insanlar Anayasa’nın değişebilme ihtimalini bu kadar derin bir şekilde tartıştılar, konuşuyorlar. Evet, çözüm için toplumsal kabul, mutabakat ve çözüm noktasında ortak irade kesindir, olması gerekendir. Peki, niye bunu doğru kullanamıyoruz, niye doğru kanalize edemiyoruz, niye Türkiye halklarının çıkarına kullanmıyoruz? Türkiye halkları zarar görüyorlar, çünkü orada neler yaşandığını bilmiyorlar.

Bu ülkede 5233 sayılı Yasa’yla -Sayın Bakanım da bilir- birçok insana para ödendi, süreçten zarar görenlere; hem mağdurlara tazminat ödendi hem de bunun açığa çıkarmış olduğu tartışmalar da bir şekilde giderildi, çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde çok dava birikmişti. Yasa çıkarıldı, şimdi o dosyalar yerellere geldi, komisyonlar kuruldu ama Türkiye kamuoyu hâlâ bilmiyor, kaç insan evinden alınıp bir daha geri dönemedi, kaç aileye tazminat ödedi Türkiye? Türkiye kamuoyu hâlâ bilmiyor, cezaevinde kaç insan katledildi, kaç insana işkence gördüğü için tazminat ödendi? Bunu devlet ödedi. Bakın, şikâyet dolayısıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurular dolayısıyla Türkiye mahkûm edilip ceza ödemedi. Kendi iç hukukumuzda bir yasa çıkardık, bu yasa dolayısıyla vatandaşlar gidip başvuru yaptılar, çok ağır sonuçlar çıktı. En ağır sonuçlardan biri de bir insan yaşamı için 14 bin lira, 15 bin lira verilmesiydi. İnsanlar başvuru yaptılar ama Türkiye kamuoyu bilmiyor. Türkiye kaç insan için yaşamının bedeli karşılığında ailelere para ödedi? Bu insanlar nerede yaşıyorlar, ülkenin neresinde yaşıyorlar? Madem tazminat ödeyecektiniz, bu süreçler yüzleşmeden sonra olur. Yüzleşirsiniz, dersiniz ki: “Evet, otuz yıldır orada bir çatışma ortamı var, şiddet var, iç savaş var, savaş var. Bu süreçte insanlar zarar gördüler. Doğup büyüdükleri, rüyalarını gördükleri mekânlardan uzaklaştılar. Çocuklarını, evlatlarını kaybettiler, her şeylerini kaybettiler ama şimdi ortak vatanda eşit, özgür birliktelik için hâlâ samimi bir irade ortaya koyuyorlar.” O zaman yapmamız gereken nedir? Türkiye’de “değişim”, “dönüşüm” deniyorsa, siyasi iktidar bu noktada hâlâ iktidarını koruyabiliyorsa… En son örneğini 12 Eylülde gördük, 12 Eylül referandumunda da siz çıkıp “Yüzleşeceğiz.” dediniz, “Geçmişten hesap soracağız.” dediniz. Biz ifade ettik, “Bütün darbeciler kendilerini korumuştur, o yüzdendir ki hakikat komisyonları kurulduktan sonra çalışamazlar. Çünkü zaman aşımı vardır, çünkü kendilerini affedecek yasal düzenlemeleri de yapmışlardır bunlar. Gelin, bunları, bu uygulamaları da kaldırın.” dedik. “Hayır…” Peki, ortaya çıkan ne? Sayın Bakan ifade ediyor, Adalet Bakanı: “Ama bakın Türkiye konuşuyor.” Tamam, Türkiye konuşuyor, biz bunun farkındayız ve Türkiye’deki her kesim konuşuyor. Madem her kesim konuşuyor, o zaman en önemli adımlardan biri, Parlamentoda bulunan tüm siyasi temsiliyetlerin ortak kuracağı bir komisyonla geçmişe ayna tutmak değil midir, siyasi cinayetleri araştırmak değil midir, katliamlara vesile olan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ata.

AYLA AKAT ATA (Devamla) – Bir dakika vermeyecek misiniz?

BAŞKAN – Hayır, süreniz doldu. Karar aldık, süre bittiği anda tamam.

AYLA AKAT ATA (Devamla) – Karara yetişememişim Sayın Başkan.

Sanırım anlaşılır olmuştur. Tüm arkadaşları saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Grup önerisinin aleyhinde Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 8’inci Cumhurbaşkanımız Rahmetli Turgut Özal, eski Maliye Bakanımız Adnan Kahveci ve Orgeneral Eşref Bitlis Paşa’mızın ölümleriyle ilgili BDP’nin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekillerim, Sayın Başkanım; öncelikle şunu söylemek isterim ki bu araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunmakla birlikte mutlaka araştırılması gerektiğini söyleyerek sözlerime başlamak istiyorum ama Meclisin son çalışma dönemine geldiğimiz bugünlerde bu kadar kısa sürede bu araştırma önergesinin anlamlı olmayacağını ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, rahmetli Turgut Özal, dünyaya yaymış olduğu enerjisiyle ve birikimiyle “Türkiye’deki sorunları çözmek üzere neler yapabiliriz?” diye düşündüğünde, rahmetli Maliye Bakanımız Adnan Kahveci’ye ve Orgeneral Eşref Bitlis’e terör sorunuyla alakalı bir çalışma yapmak ve rapor hazırlamak üzere talimat veriyor. Bu talimatların arkasından ayrı ayrı raporlar aldıktan sonra rahmetli Özal, hem Eşref Bitlis’e hem de Maliye Bakanımız Adnan Kahveci’ye “Bu defa beraber oturun ve birlikte bir rapor hazırlayın.” diyor. Bu hazırlanacak olan raporun hemen akabinde, on iki gün arayla hem Adnan Kahveci’yi hem de Orgeneral Eşref Bitlis’i kaybediyoruz. Bu kayıplar, 5 Şubat 1993’te eşiyle birlikte elim bir trafik kazası geçiren Adnan Kahveci ve bir uçak kazasında kaybettiğimiz Orgeneral Eşref Bitlis ve  ne hazindir ki 17 Nisan 1993’te de Malatya’nın ve Türkiye’nin gururu rahmetli Turgut Özal.

Bu süreç çok manidardır ve mutlaka araştırılması gereken bir süreçtir. Hiçbir şeyin gizli ve saklı kalmaması gerektiğini düşünüyoruz ama bunu -tekraren söylemek istiyorum- sürecin darlığı dolayısıyla, Meclisteki çalışma yoğunluğumuz dolayısıyla ileriki dönemlerde mutlaka araştırmamız gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle rahmetli Özal’dan ve yaptıklarından kısaca bahsetmek isterim:

Turgut Özal Türkiye’nin kaderini değiştiren ve “Çağ atlayan Türkiye.” düşünü zihinlerimize inançla ve yeniden yerleştiren bir devlet adamıdır, devletini ve milletini kucaklamayı başaran bir siyasetçidir, pek çok önemli politik figürü bu topraklara kazandırmış, Malatya’mızın bağrından çıkıp gelmiş ve bir Malatya Milletvekili olarak benim ve tüm Malatyalıların, tüm Türkiye’nin gururu olmuştur. Berrak, çok kapsamlı bir düşünür ve önemli bir hamle adamı olarak rahmetli Özal’ı bizler de hâlâ ilk günkü gibi saygıyla ve minnetle anıyoruz.

Rahmetli Turgut Özal cumhuriyet tarihinde çığır açmış büyük bir liderdi. Sevenleri elbette ölümü ona yakıştıramadılar.

Rahmetli Adnan Kahveci Türkiye'nin geleceğine büyük hizmetler yapabilecek deha derecesinde zekâ ve ileri görüşe sahip bir insandı, eşiyle birlikte feci bir trafik kazasında kaybettik, yakışan bir ölüm olmadı. Yine rahmetli Eşref Bitlis de aynı şekilde. Sevilen insanlar hakkında böyle hisler olmasının elbette insani bir tarafı vardır fakat ne mutlu ki biz bu insanlarımıza öldükten sonra değil, yaşarken de sahip çıktık, binlerce kere şükür olsun.

Turgut Özal’ın başta olmak üzere diğer şahsiyetlerin ölümlerinin araştırılmasıyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız zaten bir soruşturma başlatmış vaziyette ve bu başlatılan soruşturmayı da hep beraber yakinen takip ediyoruz.

Özal ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, teşebbüs özgürlüğünden yana oldu, felsefesi, temel dayanağı bu dört nokta oldu. Özal bunları sağlamadan kalkınmanın da demokrasinin de güvenliğin de sağlanamayacağına inanıyordu. Turgut Özal bu değişimi en iyi okuyan liderlerden biri olarak Türkiye'yi yeni uluslararası sisteme hazırladı. Bu bağlamda da kendini “çağdaş” diye nitelendiren statükocuların her türlü direnişlerine ve saldırılarına rağmen siyasetten ekonomiye ve dış politikaya uzanan geniş yelpazede değişimi ana dinamik olarak Türk siyasetinin merkezine taşımıştır.

Bu bağlamda Turgut Özal değişimi üç özgürlük üzerine inşa etmiştir: İfade hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti ve serbest teşebbüs olan bu üç özgürlük aslında Türk demokrasisinin yeniden yapılanmasında ve uluslararası standartlara ulaşmasında ana referans noktaları olmuştur. Gerçekte bu üç özgürlük günümüzde çağdaş demokrasilerin yer çekimleri konumundadır. Bu üç özgürlük bugün için biri diğerine asla feda edilemeyecek kadar kurucu öğeler durumundadır.

Turgut Özal devlet -toplum- birey ilişkilerinin yeniden tanımlanmasına aracılık etmiştir. Böylece Türkiye'de kamplaşma ve ideolojiler geride kalmıştır. Bununla birlikte Türkiye dışa açıldı. Özal özgürlükçü düşüncesinin temeline bireyin devlet için değil, devletin birey için var olduğu anlayışını oturttu. Ona göre devlet, özgürlüklerin kurumsallaşması ve yerleşmesi için araçsal bir mekanizmaydı. Devlet milleti için vardır, milletine hizmet eder, adam etmez. Ayrıca, Özal’la birlikte değişim, artık, devletin belirli bir ideolojiyi ve yaşam biçimini dayattığı bir süreç olmaktan çıktı, toplumun tüm kesimlerini içine alan bir boyut kazandı. Bu bağlamda, Özal değişime direnç gösteren tüm kesimlere rağmen “İcraatın İçinden” programlarıyla -hepiniz hatırlayacaksınız, elindeki kalemiyle- bize değişen Türkiye’yi sabırla anlatmaya devam etti.

Bir başka boyutuyla Özal, 1980 öncesi ideolojik olarak kutuplara ayrılan düşüncelerin buluşmasına da öncülük etti. Özal, şahsında ve uyguladığı politikalarda sağ, sol, liberal ve muhafazakâr kesimlerin buluşmasına hizmet ederek toplumun kaynaşmasına da katkıda bulundu. Dolayısıyla, rahmetli Özal bütün enerjisini Türkiye’nin dışa açılmasına, küresel dinamiklerle rekabet edebilmesine, içeride ve dışarıda demokratik kredibilitesinin yükseltilmesine harcamıştır. Bu bağlamda Özal dış politikada ideolojik değil, pragmatist ve barışçıl bir yol izlemiştir. Özal, Amerika’da, Avrupa Birliği ve bölge ülkeleriyle aktif ve çok taraflı dış politika izleyerek Türkiye’nin ekonomik ve siyasi alanda rekabet gücünün artmasına vesile olmuştur.

Ancak o dönem maalesef Özal’ın vizyonunu ve enerjisini anlayamadık, yaşarken hakkını teslim edemedik. Hepiniz hatırlayacaksınız, demokrasiyle, Meclisin yapmış olduğu seçimle Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne oturduğunda dışarıdan konuşanların hangi cümleleri sarf ettiğini hepiniz biliyorsunuz. Oysa bugün için Özal’ı anlamanın en büyük erdemi, kanımca, değişime seyirci kalmak yerine Türkiye’nin değişimine ve açılımlarına katkıda bulunmaktan geçiyor. İşte, tam da bu noktada biz AK PARTİ olarak bu değişime ve dönüşüme katkıda bulunacak herkese sahip çıktığımız gibi, milletin adamlarına, Adnan Menderes’e, Turgut Özal’a, Adnan Kahvecilere, Orgeneral Eşref Biltis’e de sahip çıkıyoruz ve dün nasıl onlara sahip çıktıysak, bugün sahip çıkmanın memnuniyetini yaşıyoruz ve ben bu duygu ve düşüncelerle, demokrasimizin çok önemli mihenk taşlarından biri olan rahmetli Özal başta olmak üzere, Adnan Kahveci’ye, orgeneral Eşref Bitlis’e bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum ve BDP’nin vermiş olduğu bu araştırma önergesinin -bugün, Meclisin zamanının yetersizliğinden dolayı ötelenmesi- aleyhinde söz almış bulunuyorum ve tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Olmadı, olmadı.

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Tam bağlayamadınız, güzel bir konuşma ama bağlayamadınız.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Grup önerisinin lehinde Muş Milletvekili Sırrı Sakık.

Sayın Sakık, buyurun efendim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biz de bu önergeyle ilgili grubumuz adına buradayız. Hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum.

Evet, yıl 1993, dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis 17 Ocak 1993’te bir uçak kazasında yaşamını kaybediyor. Yine, dönemin İstanbul Milletvekili Adnan Kahveci, eşi ve çocuklarıyla 5 Şubat 1993’te bir trafik kazasında yaşamını yitiriyor. Yine aynı yıl, 17 Nisan 1993, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal yaşamını yitiriyor ve yine aynı yıl içerisinde 33 asker Bingöl’de katlediliyor.

Şimdi, biraz önce burada konuşan Malatya Milletvekili Sevgili Öznur Çalık rahmetli Özal’la ilgili çok önemli şeyler söyledi, rahmet diledi. Rahmet yetmiyor, araştıracağız, bulacağız. Bu üç ölüm, kara yıl; ne oldu, nasıl öldüler, nasıl öldürüldüler? Bu ülkenin geçmişi karanlık.

Sayın Başkan, sevgili parti büyüklerimiz eğer bizi dinlerlerse mutlu oluruz yani önemli bir şeyi konuşuyoruz, Özal’ı konuşuyoruz. Siz de onların döneminde bakanlık yaptınız, o partide bulundunuz ve kulak verirseniz sevinirim.

Şimdi…

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Dinliyorlar.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Size yakışmıyor onları savunmak.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Savunmuyorum, hiç kimseyi savunmuyorum.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Burası bir kahve değil.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bakın, kimse konuşmuyor.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Sırtlarını bize dönmüşler, bir bütün olarak oturuyorlar ve önemli bir şey konuşuyoruz.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Sakık, kimse konuşmuyor, herkes sizi dinliyor, kimse konuşmuyor.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, o dönemde, Özal… Yıl 1993 ve PKK tek taraflı bir ateşkes süreci de yaşatıyor ve yeniden çatışma ortamı olabileceğini… Rahmetli Özal bizi çağırdı, biz bir grup milletvekili olarak gittik, Köşk’te oturduk, uzun uzun sohbet ettik, “Siz gitmelisiniz, risk almalısınız. Gidip eğer süreci yani ateşkes sürecini uzatabilirsek bu süreci, silahı ve çatışmayı gündemden düşürebiliriz ama risklidir, sizi hedef alabilirler, beni de hedef alabilirler.” dedi. O günkü toplantıda bulunan arkadaşlarımız, hepsi tanıktır, “Bizi öldürebilirler, sizi de öldürebilirler. Yanınıza ANAP’tan, DYP’den milletvekillerini alın, Şam’a gidin.” dedi ve biz bunu yaptık, geldik, ANAP’tan, DYP’den milletvekilleriyle görüştük ama hiçbiri bizimle o süreci paylaşmadı. Biz, evet, rahmetli Özal’ın önerisi üzerine Şam’a gittik. Ateşkes süreci başlamıştı ve bir gün sonra -Sayın Talabani de o süreç içerisindeydi çünkü buradaki görüşmede Sayın Turgut Özal bize “Talabani de sizi orada bekliyor.” dedi- biz yemekteydik, radyodan bir haber: “Özal öldü.” dedi.

Şimdi, bakın, bu kadar tesadüfler olamaz. Dönemin aktörlerinden Jandarma Genel Komutanı bir rapor hazırlıyor, Özal’a bir rapor sunuyor, Adnan Kahveci Özal’a bir rapor sunuyor ve diyorlar ki: “Artık, çatışma süreciyle bu sorun çözülmez, Türkiye’de kangren olan bir Kürt sorunu var, bunun çözülmesi gerekir.” ve Eşref Bitlis’in Özal’a sunduğu bir başka rapor var. Bu raporda, orada görev yapan 28 komutanın buradan nemalandığını ve burada bir rant sağladığını Özal’a sunuyor ve sonrasında, Eşref Bitlis yaşamını yitiriyor, Özal yaşamını yitiriyor ve Adnan Kahveci, 3 aktör yaşamını yitiriyor.

Biz o haberi aldığımızda, evet, Sayın Öcalan aynen şunu söyledi: “Öldürdüler. Göreceksiniz, size de yönelecekler; göreceksiniz, benimle de ilgili suikast yapacaklar.” Evet, geldik, rahmetli Özal öldü, biz saldırıya maruz kaldık, bir milletvekili arkadaşımız öldürüldü, buradan, bizim dokunulmazlıklarımızı kaldırarak, bizi alıp götürdüler, cezaevlerinde uzun süre kaldık ve yine aynı dönemde, Öcalan’a Şam’da suikast yapıldı. Suikast yapılmadan önce, suikastı yapanlar, bunu örgütleyenler Çiller ve Güreş ekibiydi ama aynı Parlamentodan bize haber geldi: “Öcalan’a karşı suikast olacak, aman haberiniz olsun.” Haberi getiren de bir siyasi partinin önemli bir şahsiyeti ve bakanlık yapmış bir arkadaşımızdı ve haberi gönderen de bir partinin genel başkanıydı ve Öcalan oradan ayrıldıktan yarım saat sonra bombalar patladı. O gün bugündür Kürt sorunu bir türlü çözülmedi ve yıllardır acı dolu yıllar yaşıyoruz.

Bakın, Oral Çalışlar, Suudi Arabistan’dan döndükten sonra, 27 Mart 2007 tarihinde, Sayın Başbakana “Hrant Dink benim arkadaşım, Hrant Dink benim meslektaşım. Bunun katillerini bulun.” diyor. Sayın Başbakan ne diyor biliyor musunuz: “Beni de tehdit ediyorlar, beni de öldürecekler.” diyor ve dönemin Sabah gazetesi genel yayın yönetmeni, dönüyor, soruyor “Kim sizi tehdit ediyor?” Bu olay Genelkurmayın 27 Nisan muhtırasından sonra oluyor, diyor ki: “Siz bunu çok iyi bilirsiniz.” Bakın, Sayın Başbakan bile “Siz bunu çok iyi bilirsiniz.” diyor ve Sayın Başbakanın da hayatının tehlikede olduğunu bizzat Sayın Başbakanın ağzından duyuyoruz ve son, önemli bir şey: İmralı’dan gelen bir notta aynen şöyle söylüyor Öcalan, önemli bir siyasi aktör, diyor ki: “Ben de burada öldürülebilirim, Başbakanı da öldürebilirler ve ihtilal de olabilir.” ve Özal da böyle bir süreçte öldürüldü.

 Şimdi, bunların hepsi yılların deneyimi, bunları araştırmak hepimizin görevi ama biz bunları araştırmak yerine, bunlara çıkıp rahmetler diliyoruz ama gerekeni yapmıyoruz.

Ben istedim ki sevgili arkadaşlarım dinlesin ama kızdılar, sırtlarını dönüp gittiler. Onların tuzu kuru, onların böyle bir sorunu yok, onlar bu sorunlarla ilgilenmiyor.

Bakın, Toplumsal Bellek Platformu geliyor, burada, bu faili meçhul cinayetlerde yakınlarını kaybedenler çıkıp geliyorlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna dert yanıyorlar ve ne söylüyorlar? Özge Mumcu anlatıyor, diyor ki: “Biz anlatırken en çok Zafer Üskül ağlamaya başladı, o bizden daha çok ağladı.” Peki, ağlayacağınıza gelin, hep birlikte bir komisyon oluşturalım, bunun gereğini yapalım ve ne diyor? Sonra diyor ki… Yine Meclis araştırma önergelerini, bu faili meçhul cinayetlerle ilgili önerge getirdiğimiz için -her zaman da getiriyoruz- Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili Suat Kılıç kalkıp CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza’ya gidiyor, “Aslında, sizin önergenizi destekleyebilirdik ama bakın, Sırrı Sakık neler söylüyor, bunun ucu nereye gidebilir?” diyor. Şimdi, demokraside bu kadar çifte standart olabilir mi? Sırrı Sakık, bu ülkede bütün faili meçhullerde yaşamını yitiren herkesi kardeş olarak kabul ediyor ve bunların katillerinin bulunmasını talep ediyor. Siz “3-5 aydının katillerini bulalım.” diyorsunuz ama geri kalan 17.500 kişinin faillerinin bulunmaması için de sürekli önergelerimizi reddediyorsunuz.

Yine, bakın Öcalan ne diyor? Diyor ki: “Bizim soruşturmalarımızı sürdüren askerler aynen şöyle söylüyorlardı: ‘Siz eylemsizlik kararı aldınız –son kitapta bunlar yazılıyor- ama siz savaşı tırmandırmazsanız sizin gücünüz ortaya çıkmaz, savaş talimatı verin.’ diyor.” Bunu söyleyen kim? Orada o dönem soruşturmayı yapan yetkililer. İşte, böyle bir ülkede yaşıyoruz, faili meçhullerin adresleri belli. Onun için, sizi anlamakta da gerçekten zorlanıyoruz yani bu faili meçhul cinayetlerin mimarları belli, adresleri belli ama siz niye tepki gösteriyorsunuz, niye reddediyorsunuz, onu anlamakta da zorlanıyorum.

Sizin heykele, içkiye ayırdığınız zamanı faili meçhul cinayetlere…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SAKIK (Devamla) - …Özal’ın, Eşref Bitlis’in, Adnan Kahveci’nin ölümüne ayırsanız, eminim ki bu ülkeye çok büyük katkılarınız olur.

Hepinize teşekkür ediyorum. Önergemize, diliyorum ki olumlu oy verirsiniz. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Evet Sayın Çalık.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, konuşmacımızın bir sataşması var.

BAŞKAN – Ben Sayın Sakık’ı dinledim, sadece “Araştırma önergesine destek verin, rahmet dilemekle yetindiniz.” dedi.

SIRRI SAKIK (Muş) – “Destek verin.” dedim.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Ama, sadece rahmetle anmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Efendim?

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sadece rahmetle anmıyoruz, araştırılmasını da tabii ki istiyoruz ama seçime üç ay kala zamanda değil.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Desteğinizi bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Çalık, burada bir sataşma falan yok yani genel itibarıyla bir konuşma var burada.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan, bunu zamanında yapmış olsalardı yani geçmiş dönemlerde. Bunca zaman, üç buçuk yıldan beri Meclisteyiz, dördüncü yılımız geliyor ve…

BAŞKAN – Sayın Çalık, siyasette bu kadar ince konuşmalar falan olur. Burada bir şey yok yani. O zaman devamlı kürsüye milletvekilleri inip çıkacaklar.

Teşekkür ederim.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Hayır, biz rahmetle anıyoruz, onlar da ansınlar rahmetle tabii ki.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – En azından siz destekleyin Öznur Hanım.

BAŞKAN – Rahmetle anmak, evet, herkesin görevi. Millet rahmetle anıyor, problem yok.

Grup önerisinin aleyhinde, Van Milletvekili İkram Dinçer.

Sayın Dinçer, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İKRAM DİNÇER (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisi aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu grup önerisinde, Türkiye’ye büyük emekleri olan, başta rahmetli Turgut Özal’ın ismi geçiyor. Tabii ki ona rahmet dilemeden geçmek mümkün değil. Ben huzurlarınızda Sayın Özal’a Allah’tan rahmet diliyorum. Keza, demokrasi şehidi olarak bildiğimiz Adnan Menderes’e Allah’tan rahmet diliyorum. Öneride ismi geçen merhum Adnan Kahveci’ye Allah’tan rahmet diliyorum. Yine, Türk ordusunun değerli şahsiyetlerinden merhum Eşref Bitlis’e Allah’tan rahmet diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, benden önce Malatya Milletvekilimiz Sayın Çalık da ifade ettiler, biz elbette ki bir araştırma komisyonunun kurulmasından yanayız, karşı değiliz ama zaman itibarıyla, bunun bu saatten sonra çok uygun olmayacağını yüce Meclisimiz çok iyi bilmektedir. Neden? Şurada iki ay sonrasına kadar belki çalışırız, ondan sonra da 23’üncü Dönem Meclisimizin görevi bitmiş olacak.

Değerli arkadaşlarım, AK PARTİ iktidarları döneminde Türkiye’de hemen hemen faili meçhul olay kalmamıştır ve Hükûmetimiz, cesaretle bu konuların üzerine giderek faillerini elbette ki adaletin önüne çıkarmıştır.

KADİR URAL (Mersin) – Atakent Belediye Başkanını öldürenlerin hâlen faili bulunamadı Sayın Vekilim. “Faili meçhul cinayetleri çözdük.” diyorsunuz da, gözünüzü seveyim, yani daha çözülemedi hepsi.

İKRAM DİNÇER (Devamla) - Hemen hemen çözülmeyen kalmadı Sayın Vekilim.

KADİR URAL (Mersin) – Ha, yani “Çözülmeyen kalmadı hemen hemen.” diyebilirsiniz de “Hepsini çözdük.” demeyin.

İKRAM DİNÇER (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, tabii ki bu konular önemli konulardır. Yeri ve zamanı geldiği vakit bu konularla ilgili çalışmalar da inşallah önümüzdeki dönem yapılacaktır. Şu anda toplumumuzun büyük ekseriyeti, esnafımız, tüccarımız, mükelleflerimiz, iş adamlarımız, kurumlarımız, gündemimizde olan torba yasanın bir an evvel yasalaşarak çıkmasını beklemektedir. Dolayısıyla önümüzde, Meclisimizin gündeminde bu kadar önemli bir yasa varken elbette ki Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak buna kilitlenmek durumundayız çünkü toplumun bu konuda büyük bir beklentisi vardır.

Değerli arkadaşlarım, esnaf, tüccar, mükellef, bu borçların yeniden yapılandırılmasını beklemektedir ve hakikaten bir kısım esnaf ve tüccarımızın anaparanın çok daha ötesinde, onlarca kat üstünde tahakkuk eden borçları ödeyemeyecek duruma gelmiş olmalarından dolayı bu kanunun bir an evvel görüşülmesi ve sonuçta yasalaşması gerekmektedir.

Keza, malumlarınız olduğu üzere, sosyal güvenlikle ilgili konular var bu torba yasanın içerisinde, askerlik konuları var, belediyelerimizin alacakları var, organize sanayi bölgelerinin yönetim konuları var. Kısacası, sulama birlikleri, tarım, turizm, kalkınma ajanslarının alacakları gibi hayati konular vardır ki inşallah önümüzdeki on-on beş günlük süreçte bunu görüşeceğiz ve aziz milletimizin istifadesine sunacağız değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlar, ben, Barış ve Demokrasi Partisinin önergesinin aleyhinde söz aldım ve neden aleyhinde olduğumu da burada zamanlama açısından ifade ettim.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile  benzer mahiyetteki 59 kanun teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve  Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın; Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Sayın milletvekilleri, dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan 12’nci maddesi kabul edilmişti.

Şimdi birinci bölümde yer alan diğer maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

13’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 13'üncü maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan "% 25'i" ibaresinin "%15'i" şeklinde, "75'i" ibaresinin "85'i" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mehmet Şandır

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

Mersin

Konya

 

Münir Kutluata

Mehmet Günal

Kadir Ural

 

Sakarya

Antalya

Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 13'üncü Maddesinin 1'inci fıkrasındaki "safhasından" ibaresinden sonra "kesinleşmiş davalar dahil" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sebahat Tuncel

Nezir Karabaş

Hasip Kaplan

 

İstanbul

Bitlis

Şırnak

 

Sırrı Sakık

Hamit Geylani

 

 

Muş

Hakkâri

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan; Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 13'üncü maddesinin 1'nci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Özyürek

Harun Öztürk

Bülent Baratalı

 

İstanbul

İzmir

İzmir

 

Şevket Köse

Sacid Yıldız

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Adıyaman

İstanbul

Malatya

                                  

(x) 606 S. Sayılı Basmayazı 26/01/2011 tarihli 53’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

"Sigortalı İşten Ayrılış Bildirgesi'ni sigortalılığın sona ermesini takip eden on gün içinde vermeyen, ancak bu 10 günlük süre içerisinde aylık prim ve hizmet bildirgesi vermiş olanların, 31.12.2010 tarihine kadar ki bu eylemlerine idari para cezası uygulanmaz. Uygulanmış olanların takip ve tahsilinden vazgeçilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Köse konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, dün sabah, açlığa mahkûm olmamak için ekmek peşinde koşarken Beypazarı’nda ekmek uğruna şehit olan, ekmek şehidi mevsimlik tarım işçilerini rahmetle anıyorum.

Değerli arkadaşlar, Hükûmet “Kriz Türkiye’yi teğet geçti.” demesine rağmen, gerçeğin tam tersi olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Esnaftan emekliye, öğrenciden memura, ev hanımından çiftçiye kadar ülkemizdeki bir grup hariç herkes krizden nasibini almıştır. Krizin bu denli derinden hissedildiği ülkemizde, halkımızın borçlarını ödemesi konusunda sorun yaşaması elbette normaldir. Şimdi size sormak istiyorum: Evine ekmek götüremeyen, siftahsız kepenk indiren esnaf sosyal güvenlik ödemesini nasıl yapacaktır?

Değerli milletvekilleri, dün 12 yurttaşımız günlük 25 lira için canından oldu, neden? Çünkü kriz onları teğet geçmedi de ondan. Çünkü onlar topraklarını bırakıp, dükkânlarını kapatıp mevsimlik tarım işçisi oldular.

Bakınız, mazot 3 lirayı geçti, gübre ateş pahası. Peki, çiftçiye verilen destek yeterli mi? Elbette hayır. Şimdi, sormak lazım: Bu durumda çiftçi tarımsal sulamada kullandığı elektrik borcunu nasıl ödeyecek? Çiftçi borcunu zaten ödeyemedi, hacizlik oldu, sonrasında da mevsimlik tarım işçisi konumuna geldi.

Sayın milletvekilleri, bu konuda, bu kürsüde Adıyaman ilini hep örnek veriyorum çünkü AKP İktidarı Adıyaman’da tütünü öldürdü, Tekeli kapattı, Adıyaman’ı teşvikte geriye attı, esnafa ve çiftçiye yeterince destek vermedi ve bunun sonucunda Adıyaman’ın çoğu mevsimlik tarım işçisi oldu. Hiç şüphesiz Adıyaman gibi, ülkemizde çok sayıda başka illerimiz de vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; işte, Hükûmet ülkemizin ekonomisini ne yazık ki bu hâle getirdi, şimdi de iktidar “Ödemelerini yapamayanları affediyorum.” diyor. Şunu da hemen belirtmek istiyorum: Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak getirilen bu affa karşı değiliz, tam tersi, destekçisiyiz. Halkın ödemelerinde sorun yaşaması söz konusu olduysa, böyle bir affa ihtiyaç varsa elbette ki af çıkarılmalıdır, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekleriz ancak bu konuda iki temel sorun bulunmaktadır:

İlk sorun, düzenli ödemelerini yapan yurttaşlarımızın mağdur konuma getirilmesidir. Yani zamanında ödemesini yapmış, kıt kanaat geçinmesine rağmen borcunu ödemiş yurttaşlarımız bu yasayla cezalandırılmaktadır. Bu yasayla, mesela indirimler, taksitlendirmeler ve oranların azaltılması gibi çeşitli yöntemlerle ödemelerini zamanında yapmış yurttaşlarımıza kolaylık sağlanmalıdır.

İkinci sorun ise afların gelenek hâline getirilmemesidir. Afların gelenek ve alışkanlık hâline getirilmesi ekonominin dengesini bozar, bunun içinse Hükûmetin iyi bir ekonomi politikası uygulaması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP İktidarı döneminde vergiler çok yüksek ve adaletsizdir, çiftçiye verilen destek yetersizdir, esnaf ve sanayicinin ödediği primler haddinden fazla yüksektir; esnaf ve sanayici zor durumda, ayakta duramıyor; emeklinin intibak yasası hâlâ çıkarılmadı ve maaşı düşüktür, emekli geçinemiyor. Durum böyle olunca iktidar sürekli af çıkarıyor. Sürekli af çıkarmamak için halkın lehinde genel düzenlemeler yapmak gerekiyor. Bu anlamda biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Hükûmete sürekli uyarımızı yaptık. Bu konuda bakınız neler söylemişiz:

1) Halk zor durumda. Vergi istisnaları ve muafiyetlerini genişletin, dedik.

2) Vergiler adaletsiz, dolaylı vergilerin payını azaltıp doğrudan vergi payını artırın, dedik.

3) Çiftçinin tarımsal sulamada ödediği elektrik tarifesini düşürün, dedik.

4) Çiftçiye verdiğiniz destek oranlarını artırın, dedik.

5) Esnafa daha çok destek sunun, dedik.

6) Sanayiciyi dinleyerek teşvik paketi hazırlayın, dedik.

7) Taşeron işçiliğini kaldırın, dedik.

8) Sosyal güvenlik primleri çok yüksek, bunları indirin, dedik.

9) Emekliler için intibak yasası çıkarın ve aylıklarını yükseltin, dedik.

Bunların hepsini Hükûmete söyledik ama Hükûmet bunlara kulaklarını tıkadı, önerilerimizi görmezden geldi. Bu düzenlemeler yapılsaydı halkımız ödemelerini belki de rahatça yapabilecekti. Ekonomik krize karşı önlem alınmış olurdu belki bu konuda. Hükûmet sesimize kulak verseydi, belki de affa gerek kalmazdı.

Verdiğimiz önergenin kabul edilmesini diler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 13'üncü Maddesinin 1'inci fıkrasındaki "safhasından" ibaresinden sonra "kesinleşmiş davalar dahil" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                Hamit Geylani (Hakkâri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Geylani, buyurun.

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anılan önerge üzerine grubum adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, torba yasaları, sistemlerin ve hükûmetlerin yumuşak karnıdır, bir oldubitti kültürüdür. Onun için, torba yasasından önce bu sistemin ve onun son hamisi konumundaki AKP Hükûmetinin hukuksuzluklarla dolu torbasına bakmak gerekir çünkü torba yasalarını görüştüğümüz bugün, sistemin torbasında binlerce hukuksuzluklar, insan hakları ihlalleri, faili belli ama yargılamasız kalan cinayetler ve çuvallar dolusu cinayet plan kanıtları görülüyor.

Bakınız, dün Genel Kurulda Mutki’de sızlayan kemiklerin cinayet kazılarını görüştük. Bakınız, bugün de Van özel yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından, 1994 tarihinde Şemdinli’nin Ormancık köyünde katledilen 12 yurttaşın Şemdinli Derecik Taburu’nun yerleşkesinde topluca gömülen cesetlerinin tespiti için, olayı yaşayan o dönemin askerinin tanıklığında kazı yapılmaktadır. Bu dramlar karşısında insan haklarından, demokrasiden, toplumsal barıştan ve etik siyasetten yana olan tüm demokrasi güçlerini, domuz bağlarıyla bağlı bu torbaların bağlarını çözmeye ve torbaların derinliğinde saklanan tüm kirli işleri açığa çıkarmaya çağırıyoruz. Ayrıca, bu gerçekleri açığa çıkaracak hakikat komisyonunun kurulmasına saçma gerekçelerle karşı koyanlar tarihe de halka da hesap vereceklerdir. Çünkü doğrular herkesi bağlar. Muhaliflerin doğruları üzerinde gerçekleri saklamak kimseye bir şey kazandırmaz ve kim doğruları söylüyorsa o kişi, kurum ve kuruluşlar da saygındırlar, gerçekler de ortadadır. Sistemin torbasını deştikçe yaşamın her alanına ilişkin kirlenmiş ve kokuşmuş siyaset planları ve toprağın altından savaş aygıtları fışkırıyor.

Değerli milletvekilleri, birkaç çifte standarttan da söz etmek gerekiyor. Bakınız, referandumda yüzde 95 oranında, Anayasa aldatmacasını boykot eden 55 bin Yüksekovalı yurttaşa 1 milyon 211 TL ceza kesilmiştir; her ne kadar görüştüğümüz bu torba yasasının 1’inci maddesinin (b) bendinde af kapsamına giriyorsa da sistemin hak, hukuk ve eşitlik anlayışını değiştirmiyor. Onun için burada altını çizerek vurgulama gereğini duydum çünkü tüm çağcıl hukuk normlarından boşaltılmış, Türkiye’deki darbe kanuniliğinin özü, mantığı, duruşu budur, Yüksekova örneğindedir. Yeni bir çifte standartla bu zorbalığı da sadece Yüksekova halkına dayatmanın anlamı da çokça derinlerde saklıdır ama Yüksekova halkı hiçbir zorbalığa bugüne değin boyun eğmedi ve bundan böyle de eğmeyecektir.

Bir çifte standart daha da yargıdan: İdamla yargılanan Hizbullah tutukluları yargının siyasallaştığı odakta mevcut yasaları bile arkadan, yandan dolanarak tahliye edildiler. Ondan sonra da, tahliye et, bir hafta sonra da müebbet cezaları onayla. Kimi kandıracaksınız? Kim buna “tarafsız hukuk” diyebilir? Ama öte taraftan Barış ve Demokrasi Partisinden halkın özgür iradesiyle seçilenler için sadece Kürt olduklarından dolayı bütün tahliye talepleri reddediliyor. Bu yasalılık sendromu üzerine Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu bir karar başta Yargıtaya, tüm yargı birimlerine ve siyaset erkine bir hukuk ve insan hakları dersidir. Kararın özeti şu: “Sanıklar Türkçe bildikleri hâlde ana dilleriyle ifade vermelerinin önünde hiçbir yasal engel yoktur. Hiçbir mahkeme kararıyla da ifadenin hangi dille verileceği konusunda bir karar verilemez.” diyor. Bu kararın bütün yargı kurumları, siyaset erki tarafından demokratik bir anlayışla algılanmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Geylani, teşekkür ederim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.34

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesi üzerinde verilen Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 13'üncü maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan "%25'i" ibaresinin "%15'i" şeklinde, "75'i" ibaresinin "85'i" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                     Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Yalçın konuşacak efendim.

BAŞKAN – Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçın.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülen tasarının 13’üncü maddesi üzerindeki önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, uzun zamandır kamuoyunda büyük beklentiler oluşturan bir tasarıyı görüşüyoruz. Her şeyden evvel bu tasarının hazırlanış biçimine ilişkin ciddi eleştirilerimiz olduğunu ifade etmeliyim.

Değerli milletvekilleri, önergemizle, kamu alacakları bakımından idari para cezalarının yüzde 25’inin ödenmesi hâlinde kalan kısımlarının fer’ileri ile beraber ödenmeyeceğine ilişkin bir önerge. Biz önergemizde bu ”yüzde 25” olan ibarenin yüzde 15’e indirilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Bu önergeyle belki daha uygulanabilir hâle getirmek amaçlanmaktadır, fakat değerli milletvekilleri…

Sayın Başkanım, salonda çok ciddi bir uğultu var. Bir ikaz etmeniz mümkün müdür acaba?

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen… Sayın milletvekilleri…

Buyurun.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Sayın Başkanım, siz oldukça tecrübeli de bir Meclis Başkan Vekilimizsiniz. Öncelikle bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Burada, zannediyorum, çok sayıda, belki 200’den daha çok kanunda değişiklik getiren, birbiriyle alakasız konuları bir torbaya döndüren bir yasa tasarısını görüşüyoruz ve bunu bir temel kanun olarak görüşüyoruz. Hepimizin uymakla mükellef olduğu, uyulup uyulmadığının kontrolüyle de sizin mükellef olduğunuz bir husus temel kanun esprisi, İç Tüzük’ümüzün 91’inci maddesinde “Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri içermesi; kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendirmesi; kendi alanındaki özel kanunların dayandığı temel kavramları göstermesi, özel kanunlar arasında uygulamada ahenk sağlaması, düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların korunması zorunluluğunun bulunması; önceki yasalaşma evrelerinde de özel görüşme ve oylama usulüne bağlı tutulması gibi özellikleri taşıyan kanunları…”

Değerli Başkanım, bu görüştüğümüz kanun tasarısını, siz, burada hepimizin uymakla mükellef olduğu İç Tüzük’ün temel kanunlarla ilgili maddesinin neresine sığdırabiliyorsunuz? İç Tüzük’e aykırı, hukuk yapma tekniğine aykırı böyle bir kanun tasarısının burada temel kanun olarak görüşülmesine nasıl müsaade edebiliyorsunuz? Aynı espriyi daha önce de görevi kötüye kullanma suçlarının cezalandırılmasının indirilmesinde yaşadık yani 10 küsur maddelik bir kanun teklifinin şuraya temel kanun olarak getirilmesine müsaade ettiniz. Ben özellikle Meclis Başkanlığımızın bu hususta daha titiz davranması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu Meclis… Her şeyden önce, devlet dediğimiz organizasyon bir ritüeller topluluğudur aslına bakarsanız. Biz bu Mecliste birtakım fason önergelerle milletvekillerimizin konuşmasını engellersek, temel kanun mantığına, içeriğine, maddesine hiçbir şekilde uymayan bir kanunun, bir maddeler topluluğunun burada temel kanun olarak görüşülmesini sağlarsak milletimizden hangi hakla hukuka uymasını bekleyeceğiz? Önce, Meclis kendi kanununa, kendi iç hukukuna uyup, bütün milletimize iyi örnek olmalı değil midir?

Sayın Başkanım, bundan sonra, bundan sonraki süreçte özellikle Meclis Başkanlığımızdan bu konuda daha hassas olmasını beklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, elbette bu kanun ciddi bir beklenti oluşturdu kamuoyunda. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanundan bir tek kişi bile faydalanacak olsa o sorumluluğu taşıyacak anlayış içerisindeyiz. Fakat sesleri çok çıkmıyor diye, bir topluluk olamıyorlar, bir sosyal birliktelik sağlayamıyorlar diye sürekli bu millete karşı, bu devlete karşı, yasalara karşı sorumluluklarını yerine getiren insanları cezalandırma anlayışında olmaya ne kadar daha devam edeceğiz? Bu anlayış, bu mantık doğru değil. Her birkaç yılda bir farklı alanlarda çıkarılacak aflar Türk toplumunda yasaya, Meclise, hukuka olan inancı azaltmakta ve insanlar nasılsa af çıkacak düşüncesiyle yükümlülüklerini yerine getirmemektedir. Onun için, bu kanunları çıkarırken çok daha titiz düşünme sorumluluğu içerisinde olmamız gerektiğini ifade ediyorum.

Ayrıca, Sayın Bakana özellikle bir hususu ifade etmek istiyorum: 2004 yılından kalan Karadeniz Bölgesi’nin don hasar paraları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yalçın, beni bağışlayın, çünkü gündem başladıktan sonra hiç kimseye vermedim. Onun için… Teşekkür ederim.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Tamam efendim.

Sayın Bakan, 2004’ten kalan don hasar paraları ödenemez hâle geldi. Ordu’da üreticiler bunu bekliyor. Şu kanun içerisine bunu da ilave edelim. Bütün Karadeniz halkı bunu bekliyor. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalçın.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 14’üncü maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan “ikinci ayın” ibarelerinin “üçüncü ayın” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mehmet Şandır

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

Mersin

Konya

 

Münir Kutluata

Mehmet Günal

Kadir Ural

 

Sakarya

Antalya

Mersin

 

 

Alim Işık

 

 

 

Kütahya

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 14’üncü Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Sebahat Tuncel

M. Nezir Karabaş

Hasip Kaplan

 

İstanbul

Bitlis

Şırnak

 

Hamit Geylani

Sırrı Sakık

 

 

Hakkâri

Muş

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu madde ile inşaat şirketlerinin ödemekle yükümlü %20 inşaat işçilik priminin ödenmemesi konusunda teşvikte bulunulmuştur. Dolayısıyla işçiler aleyhine, işveren lehine bir düzenleme yaparak adil olmayan bir uygulamanın getirilmesi söz konusudur. Sermaye sahiplerinin işçi primlerine yönelik vergi ödeme kolaylığının yapılması sadece bu yöndeki adaletsiz vergi kaçırmalarının teşvik edilmesi anlamına gelecektir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 14’üncü maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan “ikinci ayın” ibarelerinin “üçüncü ayın” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                   Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu konudaki görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Tabii, kamuoyunda “torba yasa” olarak kabul gören ve bu ifadeyle anılmaya başlayan bu tasarı, birçok kesimde beklentiler yaratırken bazı kesimlerin de umutlarını maalesef suya düşürmüş bir yasa olarak tarihe geçecektir. Aslında torba yasa olarak görüşülen bu yasanın -toplam yedi yüz altmış sekiz sayfalık bir metinden oluşan- âdeta, bir “çuval yasası” olarak tanımlanması bence daha doğru olacaktır.

KADİR URAL (Mersin) – Harar, harar…

ALİM IŞIK (Devamla) - Çünkü, yirmi-yirmi beş maddelik bir tasarıyla gündeme gelip bugün karşımıza toplam iki yüz yirmi dört birbiriyle ilişkisiz maddeden oluşan bu yasa, herhâlde “çuval yasası” olarak tanımlanırsa daha doğru bir ifade olacaktır diye düşünüyorum.

Tabii, maddelerde dün saygıdeğer milletvekilleri de bahsettiler. Kanun tekniği açısından kabul edilemeyecek birçok yanlışlıklar olduğu gibi, bugün bu görüştüğümüz 14’üncü maddeye de baktığımızda, bir paragrafın iki cümleden oluşan, cümlenin birisininse on satırlık bir cümle olduğunu gördüğünüzde hakikaten alelacele, âdeta yangından mal kaçırırcasına, yaklaşan seçim öncesinde kamuoyunun dikkatine getirilen bu yasanın herhâlde unutulmayacak bir yasa olduğunu ifade etmeden geçemeyeceğim.

Tabii ki bu vesileyle birkaç konuyu da, maddeyle ilgili olan birkaç konuyu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Özellikle işveren ve işçi kesiminin temel yasası niteliğinde olan ve bu alanda temel düzenlemeler getirilen 4857 sayılı İş Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu gibi temel kanunlarda köklü değişiklikler getiren ve piyasayı etkileyecek bu düzenlemelerde işveren ve işçi konfederasyonlarıyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alınmış mıdır? Bu örgütler sürece dâhil edilmişler midir, edildiyse sürecin hangi aşamasında ne gibi katkıları olmuştur? Yoksa bu yasal düzenleme Hükûmetin sayın bakanlarının ve Sayın Başbakanın kendi görüşleriyle ve seçime yönelik olarak idare tarafından resen öngörülmüş bir tasarı mıdır? Keşke birçok temel yasada düzenleme yapan bu tasarı konularına göre ayrılıp birkaç ihtisas komisyonunda detaylı bir şekilde tartışıldıktan sonra bu yüce Meclisin gündemine getirilmiş olsaydı, herhâlde çok daha yerinde olacak bazı tartışmaları beraber yapabilirdik. Ancak maalesef bu sorularımın hiçbirisinin yerine getirilmediğini ve cevabın sizler tarafından da çok iyi bilindiğini hepiniz bilmektesiniz.

Değerli milletvekilleri, tasarının 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında geçen iki aylık sürenin üç aylık bir süreye çıkartılmasını öngören önergemiz, aslında tasarıyı içeriği itibarıyla olumlu bulmamızla beraber, sürenin yetersizliği nedeniyle Genel Kurul tarafından makul bir teklif olarak öngörülecek önerge olmasına rağmen, gerek Komisyon yetkilisinin gerekse Sayın Bakanın “hayır” demesinden sonra, biliyorum ki sizler tarafından da kabul edilmeyecek. Ancak, uygulamada çıkabilecek birçok yanlışın önlenmesi açısından makul bir sürenin olması gerektiğini ve bu sürenin de üç aydan az olmamasını düşünüyoruz.

Diğer taraftan, bu vesileyle, bu maddenin düzenlediği, bitirilmiş özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin ön değerlendirme, araştırma ve tespit aşamasında olan eksik işçilik prim tutarlarının ilgili kurum tarafından resen tahakkuku aşamasında, piyasada büyük aktörlerin yer aldığı ve canlı olan inşaat sektöründe düşük bütçeli vatandaşlarımız ve özellikle de memurlarımız için konut sağlayan yapı kooperatifleri bazı haksız muamelelere maruz kalmaktadırlar. İnşaatın kabasını topladığı aidatlarla bitirdikten sonra iç dekorasyon ve ince inşaat aşamasında üyeler tarafından bitirilen inşaatların, maalesef iskân alım aşamasında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Devamla) – …geriye dönük borçlarla karşılaşıldığını ve bunun da mutlaka bu kapsamda düzenleme içine alınması gerektiğini de ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "...dörtten fazla olmayanların" ve "sekizden fazla olmayanların" ifadelerinin "altıdan fazla olmayanların" ve "on ikiden fazla olmayanların" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sebahat Tuncel

M. Nezir Karabaş

Hasip Kaplan

 

İstanbul

Bitlis

Şırnak

 

Sırrı Sakık

Hamit Geylani

 

 

Muş

Hakkâri

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 15'inci maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan "yapılandırmaları oniki taksite kadar yapılmış olanların, ödenmemiş taksit sayısı dörtten fazla olmayanların; yapılandırmaları yirmidört taksite kadar yapılmış olanların, ödenmemiş taksit sayısı sekizden fazla olmayanların" ibarelerinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mehmet Şandır

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

Mersin

Konya

 

Kadir Ural

Mehmet Günal

Münir Kutluata

 

Mersin

Antalya

Sakarya

 

 

Cemaleddin Uslu

 

 

 

Edirne

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 15 inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Mustafa Özyürek

Şevket Köse

 

İzmir

İstanbul

Adıyaman

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Akif Ekici

Bülent Baratalı

 

Malatya

Gaziantep

İzmir

 

Bayram Meral

Ali Rıza Öztürk

 

 

İstanbul

Mersin

 

" (1) Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçları 5510 sayılı Kanunun geçici 24 üncü veya geçici 25 inci maddeleri uyarınca yeniden yapılandırıldığı halde, taksit ödeme yükümlülüklerini yerine getirmemiş olmaları nedeniyle yeniden yapılandırma haklarını kaybetmiş olanlar, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen dördüncü ayın sonuna kadar yazılı olarak başvurmaları halinde, bozulmuş olan yeniden yapılandırma anlaşmaları anılan kanun hükümleri uyarınca yapılmış olan başvuru tarihi ve taksitlendirme süresi dikkate alınarak ihya edilir."

"(3) İhya veya mahsup işlemleri sonucunda süresi içinde ödenmediği veya eksik ödendiği anlaşılan taksit tutarlarının tamamının, ödeme süresinin sona erdiği tarihten ödemenin yapılacağı tarihe kadar her ay için TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarla birlikte bu maddeye göre yapılan başvuru tarihini izleyen altıncı ayın sonuna kadar ödenmesi halinde ilgili kanunda öngörülen yeniden yapılandırma hükümlerinden yararlanılır. Bu fıkrada belirtilen ödeme yükümlülüklerinin söz konusu altı aylık süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi halinde yeniden yapılandırma hakkı kaybedilir ve yapılandırma işlemleri iptal edilir."

BAŞKAN -  Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin çuval kanun tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu çuval kanun tasarısı, aslında kamuoyunda, gerçekten kamuya borçlu olanların, borçları yeniden yapılandırılacak olan kişilerin beklentilerini karşılamaya yönelik olarak getirilmiş ancak burada herkesin beklentisi ne yazık ki karşılanamamıştır. Örneğin, tarım kredi kooperatiflerine borcu olan çiftçilerimiz vardır. Bu çiftçilerimizin tarım kredi kooperatifine olan borçları, Cumhuriyet Halk Partili Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin itirazlarına rağmen ve verdikleri önergelere rağmen iktidar partisi AKP tarafından dikkate alınmamıştır.

Yine başka bir beklenti de kamuoyunda öteden beri bilindiği üzere, kamuoyunda karşılıksız çek mağdurları olarak bilinen kişilerin uğradıkları mağduriyetlerin giderilmesine yönelik bir beklentidir. Kamuoyunda aslında bu konuda çok ciddi bir beklenti vardır, yıllardan beri bu beklenti devam etmektedir. Bu beklentiyi karşılamak için 5941 sayılı Çek Kanunu çıkarılmış ancak bu Çek Kanunu kamuoyundaki bu mağduriyeti giderememiştir, gideremeyeceği zaten belliydi. Bu konuda da yine Cumhuriyet Halk Partili Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri, adli para cezalarının idari para cezasına çevrilerek yeniden yapılandırılmasını öngören önergeler vermişler ve bu önergeler reddedilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, daha geçen hafta burada Türk Ticaret Kanunu’nu biz görüştük, yasalaştırdık. Türk Ticaret Kanunu’nun 780-823’üncü maddeleri arasında çek kırk dört madde hâlinde düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanunu’nda salt bir ödeme aracı olarak öngörülen ve salt bir özel hukuk argümanı olan çeke, 5941 sayılı Çek Kanunu’yla kendisinden beklenmeyecek büyük yükler yüklenmiştir.

Değerli milletvekilleri, gerçekten kamuoyunda karşılıksız çek keşide etme fiilinden hapse giren ve bu nedenle aileleri mağdur olan insanların sorunu büyüktür. Aslında, karşılıksız çek keşide etme fiilinin suç olarak düzenlenmesi ve bir ceza yaptırımına bağlanmasının en önemli sonucu karşılıksız çek olgusunu azaltmamıştır, aksine daha da artırmıştır. Karşılıksız çek olayının Türkiye’de artmasının temel nedeni, karşılıksız çek keşidesinin suç olmadığı yönünde olduğu dönemlerde çek alelade bir ödeme aracı olarak kabul edilmiş ve ödemelerin çekle yapılmasını kabul edip etmemekte çok özenli davranan hamil, çekin bir ceza yaptırımıyla karşılandığı dönemde ceza yaptırımının yarattığı yapay güven ortamına dayanarak çeki almakta yeterli özeni göstermemiştir ve bu nedenle ceza yaptırımının yarattığı yapay ortam nedeniyle gerçekten kötü niyetli keşideciler tarafından daha aldatılabilir hâle gelmiştir. Bu da çekin işlevsel olarak bononun yerini almasını, bir ödeme aracı değil kredi aracı olarak kullanılması sonucunu doğurmuştur.

5941 sayılı Çek Kanunu, çeki özellikle bononun yerine ikame eden uygulamayı daha da pekiştirmiştir. Çünkü ceza yaptırımı, hamillerin çeki bono ve poliçeye nazaran daha güvenilir bir senet olarak görmeye devam etmelerini sağlamış, esasen yaptıkları vadeli alışverişlerde bono almaları gerekirken onun yerine en azından ceza yaptırımı bulunduğu nedeniyle nispeten daha güvenli gördükleri çeki almayı tercih etmişlerdir. Oysa uygulamada işlevsel bakımdan ileri vadeli çekle senet arasında hiçbir farkın olmadığı, aynı fonksiyonu gördükleri açıktır. İleri keşide tarihli çeki alan hamil de çeki aldığı tarihte çekin karşılığının bulunmadığını bilmektedir, çekin üzerinde yazılı tarihte keşidecinin borcunu ödeyeceği umudunu taşımaktadır dolayısıyla çeki bono vasfında kabul ederek almıştır.

Bu durumda karşılıksız çek keşide etme suçundan dolayı mağdur edilen binlerce ailenin, milyonlarca kişinin sorunlarının çözülmesi bu kanun tasarısı içerisinde mümkünken, iktidar partisi Adalet ve Kalkınma Partisinin bu sorunu görmezlikten gelerek bu sorunun çözümüne yönelik taleplerini reddetmesini anlamak mümkün değildir. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu konuda 17’nci madde üzerinde tekrar önerge vereceğiz.

Umut ediyorum ve diliyorum ki iktidar partisi Adalet ve Kalkınma Partisi bu önergemize destek verir ve bu çekçilerin sorunları da çözülür diye düşünüyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 15'inci maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan "yapılandırmaları oniki taksite kadar yapılmış olanların, ödenmemiş taksit sayısı dörtten fazla olmayanların; yapılandırmaları yirmidört taksite kadar yapılmış olanların, ödenmemiş taksit sayısı sekizden fazla olmayanların" ibarelerinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                    Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Cemaleddin Bey, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu madde 5510 sayılı Kanun’un geçici 24 veya 25’inci maddelerine göre borçlarını yeniden yapılandıran ancak yapılandırma koşullarına uymayanlara anılan maddelerden yeniden yararlanma hakkı getirmektedir. Ancak bu hak, söz konusu maddelere göre, on iki taksitten yararlananlardan en çok dört taksit aksatanlar ile yirmi dört taksitten yararlananlardan en çok sekiz taksit aksatanlara tanınmaktadır, daha fazla taksit aksatanların yeniden yapılandırmadan yararlandırılmamaları, bunların sorunlarının ileriye taşınması anlamına gelmektedir. O nedenle, aksatılan taksit sayısı dikkate alınmadan söz konusu borçluların tamamının anılan kanuna göre yeniden yapılandırmalarının ihya edilmesi uygun olacaktır. Verdiğimiz önerge bu anlamdadır. Dolayısıyla bunun kabul edilmesi önem teşkil etmektedir.

Değerli milletvekilleri, bir diğer husus, bu maddenin yazım diliyle alakalıdır. Bakınız, 3’üncü fıkrasında: “İhya veya mahsup işlemleri sonucunda süresi içinde ödenmediği veya eksik ödendiği anlaşılan taksit tutarlarının tamamının, ödeme süresinin sona erdiği tarihten ödemenin yapılacağı tarihe kadar her ay için Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak bir önceki aya ait Türk Lirası cinsinden iskontolu ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin aylık ortalama faiz oranına bir puan eklenmek suretiyle bulunacak faiz oranının bileşik bazda uygulanması sonucunda hesaplanacak faiz tutarıyla birlikte bu maddeye göre yapılan başvuru tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar ödenmesi hâlinde ilgili Kanunda öngörülen yeniden yapılandırma hükümlerinden yararlanılır.” Gerçekten çok ağdalı ve borçlu tarafından anlaşılması güç bir ifade. Dolayısıyla, bunun herhangi bir borçlu tarafından kendi adına ne kadar borcum var diye bilinmesi de mümkün değil bu şartlarda. Dolayısıyla anlatıma açıklık kazandırılmalı ve uygulamada ortaya çıkacak tereddütlerin de giderilmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu tasarı 23 Ağustos 2010 tarihinde ilk defa Sayın Başbakan tarafından bir kurulu ziyareti esnasında kamuoyuna duyurulmuş, açıklanmış ve cumhuriyet tarihinin en kapsamlı borç yapılandırması olduğu ifade edilmiştir.

Tasarının genel gerekçesine baktığımızda “Uluslararası finans piyasalarında başlayan ve tüm sektörleri etkisi altına alan küresel ekonomik kriz, ülkemizde de dış talebin düşmesine bağlı olarak ekonomik daralmaya neden olmuştur.” şeklinde ifade edilmektedir. Dolayısıyla, geçirilen ve etkileri hâlâ devam eden ekonomik kriz geç de olsa itiraf edilmektedir.

23 Ağustos üzerinden beş ay geçmiştir. O günden bugüne güncel vergilerin ödenmediği, biriktirildiği ve hatta ödeyenin âdeta cezalandırıldığı bir süreç yaşanmıştır. Bunun Türk maliyesine ilave faturasının da hesabının yapılması gerekmektedir.

Ayrıca, bu tasarının bir başka anlamı daha vardır. 12 Eylül referandumu öncesi seçmene bir mesaj verilmiştir, şimdi de haziran genel seçimleri için aynı mesaj verilmeye çalışılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu yasayla ilgili Edirne’de bir esnaf kuruluşunun başkanına rica etmiştim ne düşünüyorsunuz diye. İfadelerini aynen okumak istiyorum size. Değerli başkanımızın ifadeleri şöyle: “Esnaf ölüm döşeğinde, siz pirzola, muz ikram ediyorsunuz. Önce serum lazım. Herkes borcunu ödemek istiyor ama esnaf bitmiş, toplu para veremez. Önce sicil affı lazım. Sermaye yok, kredi alamaz, parasız adama bin taksit desen de ödeyemez. Elini kolunu bağlamış, dövüş diyorsun. Ekmek almaya parası yok. Devletin üç bankası sicil affını uygulasın özel bankalar yola gelir, rekabet meselesi. Esnaf kredi alamıyor, sicili bozuk. Bugüne kadar olanı kapatıp temiz sayfa açmak lazım. Önce sicil affı, sonra kredi, sonra taksitlerin ödenmesi. Bu da en az altmış ay.” Bir esnafımızın dileklerini dile getirdim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Uslu, teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.11

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesi üzerinde verilen Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "...dörtten fazla olmayanların" ve "sekizden fazla olmayanların" ifadelerinin "altıdan fazla olmayanların" ve "on ikiden fazla olmayanların" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Sebahat Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Birdal, buyurun.

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 15’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “dörtten fazla olmayanların” ve “sekizden fazla olmayanların” ifadelerinin “altıdan fazla olmayanların” ve “on ikiden fazla olmayanların” şeklinde değiştirilmesi için grup adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Burada gerekçemiz, söz konusu maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle “dört” ve “sekiz” olarak belirtilen ödenmemiş taksit sayısı artırılarak daha fazla kişinin yararlandırılması amaçlanmaktadır. Yani bu değişiklik önerisinin kabul edilmemesi hâlinde de fazla bir itirazımız yok, sonuçta taksitlerle ödenecek. Bizim burada sözünü etmek istediğimiz şey, devlete karşı yurttaşın haklarının esas olması, savunulmasıdır.

Şimdi, bakın, az önce bir haber aldık bir başvuru üzerine. Bugün Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Adem Yavuz’a bugün bir kutu gelmiş postadan. Kutuyu açmış bakmış, içinden Hrant Dink katilinin ya da tetikçisinin, failinin beresinin bir benzeri ve 4 adet de kalaşnikof silah mermisi çıkmış.

Şimdi, gerçekten Türkiye hukuk devleti mi yoksa devletin hukuku mu burada yaratılıyor? Hukuk, yurttaşların haklarını ve özgürlüklerini devlete karşı mı koruyacak, gözetecek ya da yurttaşları devlet karşısında tebaa mı oluşturacak? Oysa 21’inci Yüzyılda Türkiye'nin de taraf olduğu sözleşmelerde kişi güvenliği ve özgürlüğü herkes içindir ve bir de düşünce ve basın özgürlüğü açısından, gerçekten gazetecilerin basın özgürlüğünün korunması, düşünce özgürlüğünün gözetilmesi önce hukukun ve sonra da bu hukuku yerine getirmekle yükümlü olanların görevidir.

Şimdi, örneğin bu ne demektir? Gerçekten, derhâl cumhuriyet savcıları bunun üzerine gitmeli ve bu kutuyu gönderen failleri açığa çıkarmalıdır. Çıkarmalıdır da nerede gerçekten üstü örtülen, kapatılan, maniple edilen gerçekler açığa çıkarılıyor ki cumhuriyet savcıları da kendisi, yapılmış olanlar için böyle bir itici güç oluştursun?

Bakın, şimdi, birkaç gündür dile getiriyoruz: Hakikatleri araştırma komisyonu. Neden böyle bir araştırma komisyonuna gerek duyulmadığı anlaşılmış değil. Latin Amerika ülkelerinde, Afrika ülkelerinde kendi tarihiyle yüzleşmek isteyen ülkeler, demokratikleşmeye gitmek isteyen ülkeler, hukuk devleti olmak isteyen ülkeler bu araştırma komisyonlarını oluşturmuşlardır, gerçekleriyle yüzleşmişlerdir çünkü geçmişiyle yüzleşmeyen bir ülkede demokrasi olmaz, gerçekleriyle yüzleşmeyen bir ülkede barış olmaz. E şimdi biz bunu öneriyoruz.

Bakın, şimdi, eğer hakikatleri araştırma komisyonu olmuş olsaydı  -ki olacak bir gün çünkü ne kadar direnilirse direnilsin demokrasi karşıtlığına, barış karşıtlığına, üstünlerin hak ve özgürlüklerini koruma konusundaki ayrımcılığa ne kadar direnilirse direnilsin elbette ki bu coğrafyaya da bir gün demokrasi, hukuk gelecek- bir an önce eğer hakikatleri araştırma komisyonu oluşturulmuş olsaydı, geçmişimizle yüzleşmiş olsaydık, örneğin bu kutuyu bugün hangi saikle göndermiş olurlarsa olsunlar ve de kim göndermiş olursa olsun buna cesaret edemezlerdi.

Şimdi, bakın, örneğin, daha bugün yine bölgeden jandarmaların gözetiminde yine iki yerden kazılarda insan kemikleri çıkıyor. Değerli milletvekilleri, bu bizi ilgilendirmiyor mu? Şimdi bütün Türkiye'nin, dünyanın gündeminde bu. Çünkü, daha önce birçok Latin Amerika ülkesinde, Bosna’da, Hersek’te bu araştırma komisyonları oluşturulmuş ve DNA testleriyle 18 bin kayıp olan kişinin izine rastlanmıştır. E şimdi, bizde neden bu gerçekten araştırma komisyonu derhâl oluşturulup oraya bir heyet gitmiyor ve bu kayıp insanların…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AKIN BİRDAL (Devamla) -  …kemiklerinin kimlerin olduğu açığa çıkarılmıyor? Bu kimin görevidir? Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinin değilse, bir hukuk devletin yükümlülüğü altında değilse o zaman kimin görevi olacaktır? Bu da anlaşılır gibi değil. Umut ediyorum ki bir an önce bu komisyonu Türkiye Büyük Millet Meclisi oluşturur.

Teşekkürler. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

III.- YOKLAMA

 (CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz.

Evet, sayın milletvekilleri, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır. Yoklama talebinde bulunan milletvekili arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özyürek, Sayın Sürer, Sayın Pazarcı, Sayın Öztürk, Sayın Köse, Sayın Güvel, Sayın İçli, Sayın Özkan, Sayın Coşkun, Sayın Ünsal, Sayın Dibek, Sayın Soysal, Sayın Hacaloğlu, Sayın Aydoğan, Sayın Barış, Sayın Yazar, Sayın Kaptan, Sayın Baratalı.

Sayın milletvekilleri, şimdi yoklama talebini yerine getireceğim ve yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.28

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesi üzerinde verilen Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağız.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111,  2/134, 2/175, 2/235,  2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN - Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 16 ncı maddesinin 1 nci fıkrasının “izleyen” ibaresinden sonra “beşinci” ibaresinin “on ikinci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sırrı Sakık

İbrahim Binici

Hasip Kaplan

 

Muş

Şanlıurfa

Şırnak

 

Nuri Yaman

Hamit Geylani

Sebahat Tuncel

 

Muş

Hakkâri

İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nın 16 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ikinci ayın sonuna kadar” ibaresinin “dördüncü ayın sonuna kadar”; “beşinci ayın sonuna kadar” ibaresinin “onuncu ayın sonuna kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Mustafa Özyürek

Tayfur Süner

 

İzmir

İstanbul

Antalya

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Şevket Köse

Akif Ekici

 

Malatya

Adıyaman

Gaziantep

 

Bülent Baratalı

Bayram Meral

 

 

İzmir

İstanbul

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Mehmet Şandır

 

Konya

Manisa

Mersin

 

Mehmet Günal

Münir Kutluata

 

 

Antalya

Sakarya

 

“Bu şekilde hesaplanan prim borç tutarının tamamı bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen beşinci ayın sonuna kadar ödendiği takdirde ya da, hesaplanan borç tutarının tamamının (1,05) katsayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutar bu madde ile belirlenen sürede yapılacak müracaat tarihini takip eden aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde altı eşit taksitte ödenmesi halinde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tasarının bu maddesinde, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, yani kamuoyunda bilinen tabiriyle esnaf BAĞ-KUR’lu ve tarım BAĞ-KUR’lularından kuruma tescilleri yapıldığı hâlde prim borçları nedeniyle sigortalılık süreleri durdurulmuş olanların, durdurulan bu sigortalılık süreleri için ödeyecekleri prim tutarının asılları ile bu alacaklara TEFE, ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarı beş ay içinde ödemesi hâlinde bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi öngörülmektedir. Dolayısıyla sigortalılık süreleri durdurulmuş olanların bu süreleri durdurulmamış gibi değerlendirilecek, ödenecek prim tutarı TEFE, ÜFE aylık değişim oranlarıyla güncellenecektir.

Esasen, durdurulmuş sigortalılık sürelerinin ihyası 5510 sayılı Kanun’un mevcut hükümlerine göre de mümkün olup bu tasarıyla getirilen düzenlemeyle arasındaki fark, ödenecek prim tutarının hesaplanmasındadır. Mevcut durumda müracaat tarihindeki hükümlere göre prim borç tutarı hesaplanmaktayken, bu tasarı ile sigortalılık tarihindeki hükümlere göre hesaplanan prim borcu güncellenmektedir. Her iki şekilde hesaplanacak prim tutarı arasında çok fazla fark olmayacağından esnaf ve çiftçimize bu maddeyle çok önemli bir kolaylık getirildiğinden bahsedilemez.

Bu tasarıyla diğer alacaklar için uygulanması öngörülen taksitlendirme bu madde kapsamındaki alacaklar için öngörülmemekte; bu kanunun yayımlandığı tarihi izleyen 5’inci ayın sonuna kadar ödenmesi şartı getirilmektedir. Bu itibarla yüksek tutara baliğ olacağı, esnaf ve çiftçinin bu meblağı defaten ödeyemeyeceği açık olan bu alacaklar için de -bu tasarıda diğer alacakların hepsine taksitlendirme imkânı verildiği hususu da dikkate alınarak- hiç olmazsa ikişer aylık dönemler hâlinde altı eşit taksitte ödenmesi imkânı verilmesini teklif ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, 5510 sayılı Kanun, hiç prim ödemediği hâlde geçmişte bir şekilde sigortalılık tescili yapılmış esnaf ve çiftçilere, hiç prim ödemedikleri sigortalılık sürelerini borçlanma imkânı vermektedir. Buna karşın esnaf olduğuna ya da çiftçilik yaptığına dair resmî belgeleri olmasına, vergi mükellefiyeti, oda kaydı bulunmasına rağmen, sigortalılık tescili yapılmamış olanlara, resmî belgelere dayalı hizmet sürelerini borçlanıp sigortalılık süresi olarak değerlendirme imkânı verilmemektedir.

Esasen esnaf ve çiftçi olarak çalışılan bu süreler, ilgili kanunlara göre zorunlu sigortalılık kapsamındadır. Zorunlu sigortalıların tescil kaydının yapılması Kurumun görevidir. Dolayısıyla, geçmişte zorunlu sigortalılık kapsamında yapılan hizmetlerle ilgili sigortalılık tescilinin yapılmamış olmasında en büyük sorumluluk Kurumdadır. Zira, Kurum kanunla verilen görevi zamanında yapamamıştır. Bu itibarla, zorunlu sigortalılık kapsamında fiilen çalıştığı hâlde, bu hizmetlerini sigortalılık süresi olarak değerlendiremeyen esnaf ve çiftçimizin bu mağduriyetinin giderilmesi için gerekli düzenleme mutlaka yapılmalıdır.

Yine, bu tasarı, çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerinden, esnafımızın Halk Bankası ve esnaf kredi ve kefalet kooperatiflerinden aldıkları kredilerden kaynaklanan borçlarını kapsamamaktadır. Büyük sermaye gruplarının, patronların her istediğini harfiyen bu tasarıya yerleştiren AKP Hükûmeti, zor durumda olan çiftçimizin, besicimizin, üreticimizin, esnafımızın sorunlarına karşı duyarsız kalmış, onlara icra ve haciz uygulamaktadır.

Burada Sayın Bakana soruyorum: Her türlü alacak bu tasarıya alınmışken, neden çiftçimizin, besicimizin, üreticimizin, esnafımızın kredi borçları bu tasarıya konulmamıştır? Makul bir sebep söyleyin Sayın Bakan, biz de “haklısınız” diyebilelim. Ama gerek Komisyon görüşmelerinde gerekse Genel Kurul görüşmelerinde, bunların kapsama alınmamasıyla ilgili ortaya koyduğunuz hiçbir gerekçe yok.

İnşallah bizim önerimiz olacak, değerli milletvekilleri, bu konuda desteklerinizi bekliyoruz. Ziraat Bankası ve tarım krediye borçları olan çiftçilerimiz dört gözle bunu beklemektedir.

Ben tasarının hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 16 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ikinci ayın sonuna kadar” ibaresinin “dördüncü ayın sonuna kadar”; “beşinci ayın sonuna kadar” ibaresinin “onuncu ayın sonuna kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Akif Ekici (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Süner, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 16’ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili konuşmak istiyorum.

Bu madde, tarımla uğraşan, tarımla geçinen insanların Sosyal Sigortalar, BAĞ-KUR’la ilgili borçlarının beş ay durdurularak, beş aydan sonra tekrar yapılandırılması ile ilgili bir madde. Allah aşkına, beş ay sonra hangi imkânları tanıyacaksınız da tarım sektöründeki insanlara “Beş ay sonra, ödemediğiniz borçları yapılandıracağız, ondan sonra ödemeye başlayın.” diyorsunuz? Üretmeyen bir toplum yarattınız. İlk önce, üreten insanlara nefes aldıracak birtakım teşvikler getireceksiniz ki ondan sonra bu insanlar prim borçlarını ödeyecek duruma gelsin.

Bakın, iktidara geldiğiniz zaman ormanların kenarına tel örgü çektiniz. Orman köylüleri hayvanlarını ormana sokamadı, otlatamadı. Ne oldu? Köyünü terk etti, yüzde 80’i terk etti. “Kuş gribi” dediniz, insanların kazını, ördeğini, tavuğunu katlettiniz. Köyde nüfus kalmadı. Şimdi bu insanlara diyorsunuz ki: “Beş ay sonra borcunuzu yapılandıracağız, faiziyle birlikte ödeyeceksiniz.”

Esnafa kepenk kapattırdınız, çiftçi üretmesin diye girdi maliyetlerini artırdınız, sanayicileri bankacılara teslim ettiniz, sadece iş yerlerine değil, evlerine, edindikleri arazilere bile ipotek koydurdunuz.

Üretmeyen bir toplum yarattınız. Üretmeyen toplumlar ilk önce özgürlüklerini, sonra onurlarını, sonra da vatanlarını kaybeder. Bizi vatanımızı kaybedecek duruma getirmek için elinizden geleni yapıyorsunuz ama kaybettiremeyeceksiniz.

Torba kanunun asıl amacı nedir? Birkaç konuya göz atmak istiyorum.

Güvencesiz çalışma ve esnek çalışmanın yaygınlaşması amaçlanmaktadır. Bu yasayla güvencesi olmayan çalışanlar topluluğu yaratacaksınız. Bu torba yasada 4/C gibi uygulamaları tekrar gündeme taşıyorsunuz. 4/C’yi uyguladınız, Tekel işçilerini açlığa mahkûm ettiniz, Ankara’da günlerce açlık grevi yaptılar ama dinlemediniz. Bu gibi uygulamalar bu torba yasayla tekrar gündeme gelecek.

Atamaları daha da siyasallaştıracaksınız. Parti-devlet bütünleşmesi yaratıp devleti partinin malı hâline getireceksiniz. Çalışanları sendikasız ya da yandaş sendikaya üye yapıp toplumu örgütsüz hâle getireceksiniz. Sadakaya muhtaç işçiler yaratacaksınız, zaten yarattınız. Varoşlara insanlar nasıl toplandı? Köyünü terk etti, kasabasını terk etti, şimdi sadakaya muhtaç, asgari ücretli, açlığa mahkûm insanlar topluluğu yarattınız.

Hakkını arayamayacak duruma getirdiniz toplumu. Çalışanlar arasındaki rekabeti derinleştiriyorsunuz. Ücret adaletsizliğini gideremiyorsunuz. Sosyal diyalog mekanizması yok sayılmıştır. Sizin için diyalog arama, çalışana değer verme yok, geldiğiniz günden beri tepeden bakma zaten her gün gündemde. Toplu görüşme sürecinde mutabakata varılan konular tasarıya dâhil edilmemiştir çünkü sizin için, dediğiniz dedik, çaldığınız düdük.

Kamuya özel sektörden üst düzey yönetici alacaksınız. Oradaki atamadan kasıt, Hükûmet memuru uygulamasına devam edeceksiniz. Kadrosu kaldırılan memurların sürgün edilebilmeleri için bu tasarıyı getirdiniz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Süner.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 16 ncı maddesinin 1 nci fıkrasının “izleyen” ibaresinden sonra “beşinci” ibaresinin “on ikinci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Sebahat Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tuncel. (BDP sıralarından alkışlar)

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 606 sıra sayılı kanunun 16’ncı maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten bu torba yasada çok ciddi eşitsizlikler ve adaletsizlikler var. Kısmen daha olumlu sayabileceğimiz düzenlemelerle işçilerin ve emekçilerin hak ve özgürlüğünü gasbeden düzenlemeler bir arada. Dolayısıyla bu adaletsizliği gidermek Hükûmetin temel görevidir.

Sayın Bakana önerimiz, en azından işçilerin, emekçilerin, çiftçilerin talep ettiği, yasaların yeniden düzenlenmesi konusunda bu torba yasanın geri çekilip ayrıştırılmasıdır. Biz bazı kısmi düzenlemeler ile toplumun geniş kesimlerine ciddi anlamda adaletsizliği sürdürecek bir yasayı birlikte görüşmek ciddi anlamda problemdir. Bakın, KESK, DİSK, Türkiye Mimar ve Mühendisler Odası, Türk Tabipler Birliği seksen bir ilden Ankara’ya yürüyecekler bu torba yasadaki hak ihlallerine, işçilerin, emekçilerin hak gasplarına dikkat çekmek, esnek çalışmaya yönelik sorunlara dikkat çekmek için Ankara’ya yürüyecekler, 3 Şubatta burada olacaklar. Muhtemel ki, siz onu gazınızla, devletin güvenlik güçleriyle karşılayacaksınız ama bizim önerimiz, Bakanımızın gidip bu işçileri karşılaması ve bu işçi sendikalarının başkanlarıyla toplanarak “Biz bu yasayı gerçekten demokrasiden yana, emekten yana bir yaklaşımla düzenlemek istiyoruz, o zaman sizi dinleyelim ve yeniden düzenleyelim.” demesini bekliyoruz. Tabii, bu ne kadar gerçekçi bilemiyorum ama Türkiye’de toplumların beklentisi bu.

Diğer bir konu, bu maddede önemli bir değişiklik var ve gerçekten toplumun geniş kesimleri bekliyor, ancak bize göre yeterli değil. Bu, çiftçilerimizin sorunlarını sözde dikkate alıyormuş gibi, onların prim borçlarını öderken yeniden yapılandırırken aslında pozitif bir şey yapılıyormuş gibi ama Türkiye’de tarım işçilerinin sorunlarını hepimiz biliyoruz. Daha dün Beypazarı’nda tarım işçileri kaza yaptı ve 11 yurttaşımız yaşamını yitirdi, 5’i ağır yaralandı; biz buradan Allah’tan rahmet diyoruz, yaralı arkadaşlarımıza da geçmiş olsun diyoruz ama ne kadar Hükûmetin gündeminde? Tabii, bu ilk değil, umarız son olur, ancak son olmayacağını da biliyoruz. Ölenler, bu ülkenin yoksul emekçi çocukları, yoksul emekçi insanları. Ta Mardin’den bir parça ekmek bulabilmek için yollara düşüyorlar, Karadeniz’e gidiyorlar, İç Anadolu’ya geliyorlar. Şimdi, bu ne kadar Hükûmetin gündeminde? Yani mevsimlik işçilerin sorunlarını ne kadar çözecekler? Ya da insanca yaşama konusunda mevsimlik işçilerin insanca yaşam koşullarını, insanca çalışma koşullarını yaratma konusunda ne kadar hevesli? Üç buçuk yıldır buradayız, üç buçuk yıldır en azından on defa kürsüyü bunun için kullandık ama herhangi bir gelişme yok. Hâlâ mevsimlik işçiler kamyonetlerin arkasında taşınıyorlar, hâlâ trafik kazasına kurban gidiyorlar, herhangi bir değişiklik yok.

Yine, çiftçiler açısından da öyle. AKP Hükûmeti neoliberal politikaları her alanda olduğu gibi çiftçiler açısından da tarım sektöründe de kullanmaktadır. Tarım sektöründekilerin durumu çok iyi değil, tarım sektörü gerçekten artık kendi kendini geçindiremeyecek durumda. Şimdi, bunun için bir düzenleme yapılıyor, “Evet, iyi, prim borçlarını yeniden düzenleyelim, işte emekli olma hakkı tanıyalım.” Bunun için de beş ay gibi kısa bir süre tanınıyor! Peki, bu beş ayda, zaten yoksul olan, zaten emeğinin karşılığını alamayan, ürünlerini tarlada bırakan insanlar nasıl olacak da bu kadar parayı toplayacak, bu para karşılığında kendi primini ödeyecek ve emekli olacak? Şimdi, Türkiye'de buna gülerler. Bugüne kadar Sayın Başbakan “Ekonomik kriz Türkiye’yi teğet geçti, bizi etkilemedi.” diye ifade ederken, neyse ki iki gündür, iktidara mensup milletvekilleri aslında teğet geçmediğini ifade ediyorlar, bu tasarının, torba yasanın şeyinde de bu var. Evet, ekonomik kriz tam da çiftçileri, emekçileri, köylüleri vurdu. Siz gelip bunda diyorsunuz ki: “Borçlandıralım, yeniden borcunu ödesin.” Bu mümkün değil. Madem bir düzenleme yapıyorsunuz, o zaman, gelin, önergemizi dikkate alın, borçlanma süresini artıralım yani insanlar daha rahat koşulda ödeyebilsinler.

Diğeri: Bu insanlar nereden para alıp ödeyecek? Zaten gelirleri yok. O zaman, devlet bankaları bu insanlara kredi versin ve ödeme koşullarında kolaylık sağlasın. Madem bir düzenleme yapıyoruz, çiftçimize, serbest çalışanlara iyilik yapacağız, o zaman, gelin, bunları da beraber yapalım, diyelim ki: “Bu seçim yatırımı değil, gerçekten işçiyi düşünüyor, esnafı düşünüyor, gerçekten insanca yaşam koşullarını tanıyor.” Böyle olmadığı sürece bu bir seçim yatırımı dışına çıkmayacaktır, anlaşılan da odur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde altı adet önerge vardır, bu önergelerden ikisi Hükûmete aittir.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 17 nci maddesinin birinci ve yirmidördüncü fıkralarında yer alan “31/12/2010 tarihinden” ibarelerinden sonra gelmek üzere “(bu tarih dahil)” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                           Mehmet Şimşek

                                                                                                                Gaziantep

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “ödenmemiş sigorta primlerinin, bu Kanunun yayımlandığı ayın sonuna kadar olan” ibaresinin “ödenmemiş olan sigorta primlerine ait bu Kanunun yayımlandığı ayın sonuna kadarki” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Veysi Kaynak

Yılmaz Tunç

 

Kayseri

Kahramanmaraş

Bartın

 

Öznur Çalık

Ahmet Aydın

 

 

Malatya

Adıyaman

 

BAŞKAN – Biraz önce okunan önergede, Kâtip Üyemiz, Sayın Bakanımızın “Maliye Bakanı” olarak zikredilmesini unuttu, onu hatırlatıyorum, düzeltiyorum.

Buyurun, devam ediniz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 17 nci maddesinin onuncu fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                           Mustafa Demir

                                                                                                 Bayındırlık ve İskân Bakanı

"b) (a) bendinde sayılan kuruluşların tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan alacaklarından, vadesi 31/12/2010 tarihi itibarıyla geldiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olanların asıllarının tamamının, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen dördüncü ayın sonuna kadar abonesi bulunulan dağıtım şirketine başvuruda bulunularak ilk taksit bu Kanunun yayımını izleyen dokuzuncu aydan başlamak üzere ve her yıl ilk taksitin tekabül ettiği ayda toplam beş eşit taksitte ödenmesi şartıyla bu alacakların ödenen kısmına isabet eden fer'ilerin tahsilinden vazgeçilir. Tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan alacakların bu Kanunda belirtilen taksit ödeme zamanını alacakların bulunduğu bölgeler, iller, ürünlerin hasat dönemleri dikkate alınarak değiştirmeye şirket yönetim kurulları yetkilidir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 17 nci maddesinin sonuna aşağıdaki yeni fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

(33) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih öncesi;

a) kaçak tütün emvali satanlara verilen cezalar tahsil edilmez.

b) elektrik cezaları tahsil edilmez.

c) çek cezaları tahsil edilmez.

b) telefon borçlarından gecikme zammı faiz alınmaz.

c) banka kredileri, teşvik ödemeleri ve kredi kartı borçlarında gecikme zammı faiz alınmaz.

 

Sırrı Sakık

İbrahim Binici

Hasip Kaplan

 

Muş

Şanlıurfa

Şırnak

 

Hamit Geylani

Nuri Yaman

 

 

Hakkâri

Muş

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17 nci maddesinin;

- 10 uncu fıkrasının (a) bendinde geçen "ve 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamında mevcut sözleşmeleri uyarınca faaliyet göstermekte olan dağıtım şirketlerinin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan lisans almadan önceki faaliyet dönemlerine ilişkin elektrik tüketiminden kaynaklanan alacaklarından," ibaresi ile

- 14 üncü fıkrası ile 25 inci fıkrasının (a) (b) ve (e) bentlerinin madde metninden çıkarılmasını,

- 25 inci fıkrasının (g) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve

- maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Münir Kutluata

Erkan Akçay

 

Konya

Sakarya

Manisa

 

Mehmet Şandır

Mehmet Günal

 

 

Mersin

Antalya

 

"g) Vakıflar Genel Müdürlüğü ile mazbut vakıflara ve temsilen yönetilen vakıflara ait taşınmazların kiralanması işlemlerinden kaynaklanan ve 31/12/2010 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan kira bedelleri asıllarının tamamı ile bu alacaklara ilişkin gecikme zammı, faiz gibi fer'ileri yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami onsekiz eşit taksitte tamamen ödenmesi şartıyla, bu alacaklara hesaplanan gecikme zammı, faiz gibi fer'i alacakların tahsilinden vazgeçilir. Bu takdirde mahkeme ve icra masrafları ile vekalet ücreti ilk taksit tutarı ile birlikte tahsil edilir. Bu bent hükümlerinden yararlanılabilmesi için dava açılmaması ve açılmış davalardan vazgeçilmesi şarttır. Bu bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkilidir."

"33- 5018 sayılı Kanunun 71 inci maddesi çerçevesinde kamu alacağı olarak kesinleşmiş, fazla ve yersiz ödendiği tespit edilen ve tahsil edilmesi gereken personelin aylık ve diğer ödemelerine ilişkin borç asılları ile bu borçlara ilişkin gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'ileri yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi halinde bu borçlara uygulanan gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'ilerin tahsilinden vazgeçilir.

34- T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin tarım ve hayvancılıkla ilgili olarak üreticilere, Türkiye Halk Bankası ve Esnaf Kredi ve Kefalet Kooperatiflerinin esnafa kullandırdığı kredilerden kaynaklanan ve 31/12/2010 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan kredi asıllarının tamamı ile bu kredilere ilişkin faiz, gecikme faizi gibi fer'ileri yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami onsekiz eşit taksitte tamamen ödenmesi şartıyla, bu alacaklara hesaplanan faiz, gecikme faizi gibi fer'i alacakların tahsilinden vazgeçilir. Bu takdirde mahkeme ve icra masrafları ile vekalet ücreti ilk taksit tutarı ile birlikte tahsil edilir. Bu bent hükümlerinden yararlanılabilmesi için dava açılmaması ve açılmış davalardan vazgeçilmesi şarttır. Bu bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye anılan bankalar ve kooperatifler yetkilidir. Bu uygulama sonucunda oluşan gelir kayıpları talepleri üzerine Hazine Müsteşarlığı tarafından karşılanır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 17 nci maddesinin on dördüncü fıkrası, on beşinci fıkrası ikinci cümlesi ve on altıncı fıkrasının ile yirmi beşinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin madde metninden çıkarılmasını; yirmi beşinci fıkrasının (g) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Özyürek

Harun Öztürk

Bülent Baratalı

 

İstanbul

İzmir

İzmir

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Sacid Yıldız

 

 

Malatya

İstanbul

 

"g) Vakıflar Genel Müdürlüğü ile mazbut vakıflara ve temsilen yönetilen vakıflara ait taşınmazların kiralanması işlemlerinden kaynaklanan ve 31/12/2010 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan kira bedelleri asılları ile bu alacaklara ilişkin faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'ileri yerine, bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarının, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü ay sonuna kadar başvuruda bulunularak bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen dört ay içinde haklarında açılan dava ve icra takiplerine ilişkin yargılama masrafları ile birlikte tamamen ödenmesi şartıyla, bu alacaklara ilişkin gecikme zammı, faiz gibi fer'i alacakların tahsilinden vazgeçilir. Bu bent kapsamına giren alacakların taksitle ödenmek istenmesi halinde en fazla on iki ay içinde ve eşit taksitler halinde kanuni faizi ile birlikte ödenmek üzere taksitlendirme yapılabilir. Bu takdirde dava ve icra takiplerine ilişkin yargılama masrafları ilk taksit tutarı ile birlikte tahsil edilir. Bu bent hükümlerinden yararlanılabilmesi için dava açılmaması ve açılmış davalardan vazgeçilmesi şarttır. Bu kiracılardan, tahliye hakkı doğmuş ancak tahliye kararı kesinleşmemiş olanlar ile yeniden sözleşme yapılabilir. Vakıflar Genel Müdürlüğüne, mazbut vakıflar ile temsilen yönetilen vakıflara ait taşınmazlar üzerinde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte işgalci durumda olanlar ile işgalleri bu tarihten önce sonlandırılanlardan ecrimisil borcu bulunanların talep etmeleri halinde birikmiş borçları bu bentte belirtilen şartlarla tahsil edilir. Bu bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkilidir."

"33. (1) 3167 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde tanımlanan suçtan dolayı 1.11.2009 tarihi itibarıyla haklarında soruşturma veya kovuşturma başlatılmış ya da kesinleşmiş bir hükümle mahkum olan kişilerin;

a) Adli para cezaları idari para cezasına çevrilir.

b) Şikayetçi ile belirledikleri miktarın belirli vadelerde ödenmesi hususunda anlaşmaya varmaları ve anlaşmanın bir nüshasının şikayetçi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi halinde, anlaşmada öngörülen süre kadar soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir. Anlaşmaya varılmış olması, şikayetçi bakımından şikayetin geri alınması sonucunu doğurmaz.

c) Bu kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarı belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt etmesi ve taahhütnamenin, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi halinde, anlaşma aranmaksızın, taahhütnamede belirtilen süre kadar, soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir. Bu durumda, ödeme süresi, taahhütnamenin yapıldığı tarihten itibaren bir yıl ödemesiz üç yılı geçemez. Taahhütnamede yer alacak ikinci yıl taksiti, borcun üçte birinden az olamaz. Taahhütnamenin bir örneği alacaklıya gönderilir.

(2) Birinci fıkrada yazılı anlaşma veya taahhütnamenin en geç 1/4/2010 tarihine kadar düzenlenmiş ve mercilerine verilmiş olması şarttır. Birinci fıkranın (b) bendinden yararlanan kişi, taahhütnamede belirttiği süre içinde şikayetçi ile anlaşmaya varması ve bu anlaşmanın bir nüshasının şikayetçi veya yasal temsilcisi tarafından mercilerine verilmiş olması halinde, aynı fıkranın (a) bendi hükmünden yararlanır.

(3) Soruşturma veya kovuşturmanın durması halinde dava zaman aşımı; hükmün infazının ertelenmesi veya durdurulması halinde ise ceza zaman aşımı işlemez.

(4) Anlaşmanın gereği gibi ifa edilmiş veya bu Kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarın ödenmiş olması halinde; kovuşturmaya yer olmadığına, davanın düşmesine veya hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir.

(5) Şikayetçinin başvurusu üzerine, anlaşma veya taahhüde uyulmadığının tespiti halinde, soruşturmaya, kovuşturmaya veya hükmün infazına devam edilir. Adli para cezaları, idari para cezasına çevrilerek infaz olunur.

(6) Soruşturma veya kovuşturması durdurulan ya da hükmün infazı ertelenen veya durdurulan kişi hakkında Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan adli kontrol tedbirine karar verilmez."

“34. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna aykırı faaliyetler sebebiyle, yapılan soruşturma sonucunda ilgili tüzel kişi veya gerçek kişiler aleyhine 31.12.2010 tarihinden önce, Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar ile Hakim Durumun Kötüye Kullanılması Halinde Verilecek Para Cezalarına İlişkin Yönetmelik gereğince verilen ve bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce ödenmemiş olan idari para cezalarının % 25’i, başvurunun yapıldığı tarihi izleyen 36 ay içinde 18 taksit halinde ödenebilecek, dava açılmaması veya açılmış olan davalardan vazgeçilmiş olması şartıyla, kalan % 75’inin tahsilatından vazgeçilecektir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Mustafa Özyürek konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz torba yasa tasarısının 17’nci maddesi hakkında verdiğimiz önerge için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu 17’nci madde -bu tasarıya çuval dersek, bu da torba- otuz iki fıkradan oluşan bir madde.  Yani zaten kanun tekniği açısından bu torba yasaya bakmak mümkün değil, gerçekten hiçbir kurala uyulmayan bir şey. Her şey bu 17’nci maddede düzenlenmiş bulunuyor ama bazı konular var ki, burada olması gerekirken, düzenlenmemiş. Mesela, onlardan biri, çek mağdurları için bir düzenleme burada yok. Biz isterdik ki 17’nci maddede bu düzenlensin. Önergemizin noktalarından biri bu, çek mağdurları için mutlaka bir düzenleme yapılması için bir öneride bulunuyoruz.

Bir diğer önemli nokta: Rekabet Kurulunun kestiği cezalarla ilgili herhangi bir yeniden yapılanma düzenlemesi burada yok. Oysa RTÜK’ün kestiği cezalarla ilgili bir  düzenlemeyi bu kanuna koyduk ama Rekabet Kurumuyla ilgili konu burada yok. Bu önemli bir eksikliktir, mutlaka konulması, yer alması gereken bir konudur.

Kaynak kullanımını destekleme primlerinin yeniden yapılandırılması burada yok. Bütün vergileri, emlak vergileri dâhil, bu kanun kapsamında yeniden yapılandırıyoruz ama kaynak kullanımını destekleme primiyle ilgili bir düzenlemeye bu kanunda yer vermiyoruz. Bu da büyük eksikliktir. Hatırlayacaksınız, özellikle tüketici kredilerinde, Bakanlar Kurulunun bir kararıyla geriye dönük kaynak kullanımı destekleme primi uygulaması yapıldı ve bundan kredi kullananlar çok mağdur oldu.

Değerli arkadaşlarım, bu 17’nci maddede bizim Komisyonda itiraz ettiğimiz önemli bir düzenleme var. Bazı yatırımcılar, gemi ve yat inşa etmişler, Hazineden aldıkları teşvik belgesine dayanarak gemi ve yat inşa etmişler ve sonra da bu gemi ve yatları satmışlar. Şimdi, bunların inşası sırasında, bu yatların ve gemilerin inşası sırasında kullanılan malzemelerle ilgili KDV istisnası uygulanması gerektiğini yatırımcılar düşünmüş ama buna karşılık Maliye Bakanlığınca “Hayır, bu bir üründür -yatlar, gemiler- siz burada KDV istisnasından faydalanamazsınız.” denilmiş, vergiler salınmış, tahakkuk etmiş, bir kısmı yargıya gitmiş, yargıda Maliye Bakanlığı kazanmış. Şimdi burada yaptığımız bir düzenlemeyle geriye dönük olarak, salınan, tahakkuk ettirilen, bir kısmı da yargıdan geçmiş olan bu vergilerin tamamını siliyoruz, terkin ediyoruz.

Dikkat ederseniz, bu kanunda yaptığımız, daha çok, vergi aslını almak ama cezaları ve faizleri düşürerek yeniden yapılandırmaktır. Oysa burada vergi aslını, KDV aslını siliyoruz. Bu son derece yanlış bir uygulamadır ve yargı kararlarını da burada aldığımız bir şeyle geçersiz kılıyoruz.

Biz, bu sektöre, gemi inşa sektörüne teşvik verilmesinden yanayız. Bunların ürettikleri yat ve diğer gemilerden de vergi alınmayabilir ve nitekim bu noktada bir düzenleme 88’inci maddede var. O düzenleme kanun yayınlandığı tarihten itibaren uygulansın ama geriye doğru dönük olarak tahakkuk etmiş olan KDV’lerin terkin edilmesinin son derece yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yoklama talebimiz var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.

Yoklama isteyen milletvekillerimizin isimlerini tespit edeceğim: Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Okay, Sayın Öztürk, Sayın Özyürek, Sayın Susam, Sayın Bingöl, Sayın Köse, Sayın Arıtman, Sayın Özkan, Sayın Coşkun, Sayın Ünsal, Sayın İçli, Sayın Barış, Sayın Dibek, Sayın Arslan, Sayın Hacaloğlu, Sayın Kaptan, Sayın Yazar, Sayın Aydoğan, Sayın Özdemir, Sayın Yalçınkaya, Sayın Paçarız, Sayın Çakır.

Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

 (Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111,  2/134, 2/175, 2/235,  2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…. Önerge kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.22

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

17’nci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17 nci maddesinin;

- 10 uncu fıkrasının (a) bendinde geçen "ve 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamında mevcut sözleşmeleri uyarınca faaliyet göstermekte olan dağıtım şirketlerinin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan lisans almadan önceki faaliyet dönemlerine ilişkin elektrik tüketiminden kaynaklanan alacaklarından," ibaresi ile

- 14 üncü fıkrası ile 25 inci fıkrasının (a) (b) ve (e) bentlerinin madde metninden çıkarılmasını,

- 25 inci fıkrasının (g) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve

- maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

"g) Vakıflar Genel Müdürlüğü ile mazbut vakıflara ve temsilen yönetilen vakıflara ait taşınmazların kiralanması işlemlerinden kaynaklanan ve 31/12/2010 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan kira bedelleri asıllarının tamamı ile bu alacaklara ilişkin gecikme zammı, faiz gibi fer'ileri yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami onsekiz eşit taksitte tamamen ödenmesi şartıyla, bu alacaklara hesaplanan gecikme zammı, faiz gibi fer'i alacakların tahsilinden vazgeçilir. Bu takdirde mahkeme ve icra masrafları ile vekalet ücreti ilk taksit tutarı ile birlikte tahsil edilir. Bu bent hükümlerinden yararlanılabilmesi için dava açılmaması ve açılmış davalardan vazgeçilmesi şarttır. Bu bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkilidir."

"33- 5018 sayılı Kanunun 71 inci maddesi çerçevesinde kamu alacağı olarak kesinleşmiş, fazla ve yersiz ödendiği tespit edilen ve tahsil edilmesi gereken personelin aylık ve diğer ödemelerine ilişkin borç asılları ile bu borçlara ilişkin gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'ileri yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi halinde bu borçlara uygulanan gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'ilerin tahsilinden vazgeçilir.

34- T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin tarım ve hayvancılıkla ilgili olarak üreticilere, Türkiye Halk Bankası ve Esnaf Kredi ve Kefalet Kooperatiflerinin esnafa kullandırdığı kredilerden kaynaklanan ve 31/12/2010 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan kredi asıllarının tamamı ile bu kredilere ilişkin faiz, gecikme faizi gibi fer'ileri yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami onsekiz eşit taksitte tamamen ödenmesi şartıyla, bu alacaklara hesaplanan faiz, gecikme faizi gibi fer'i alacakların tahsilinden vazgeçilir. Bu takdirde mahkeme ve icra masrafları ile vekalet ücreti ilk taksit tutarı ile birlikte tahsil edilir. Bu bent hükümlerinden yararlanılabilmesi için dava açılmaması ve açılmış davalardan vazgeçilmesi şarttır. Bu bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye anılan bankalar ve kooperatifler yetkilidir. Bu uygulama sonucunda oluşan gelir kayıpları talepleri üzerine Hazine Müsteşarlığı tarafından karşılanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun lütfen. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu maddeyle ilgili verilen önergeyi desteklediğimizi belirtiyorum ki bu tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan alacakların gecikme faizi ve gecikme zammından vazgeçilmesi ve beş yılda eşit taksitler hâlinde ödenmesi olumlu bir düzenlemedir. Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak biz dokuz ay önce bununla ilgili kanun teklifi verdik ama AKP Grubu bunun Komisyonda görüşmesini sağlamadı. Yine, bu tasarı Komisyonda görüşülmekte iken gerek alt komisyonda gerekse Komisyon görüşmeleri esnasında bu tasarıya şu anda getirilen önergeye benzer bir önergenin eklenmesini biz teklif ettik ama yine reddedildi, şimdi, burada getiriliyor, biz yine de olumlu buluyoruz, destekliyoruz.

Ayrıca bir konuyu daha belirteceğim. Tarımsal sulamada kullanılan elektrikle ilgili katma değer vergisinin de düşürülmesi gerekmektedir. Şu anda düşürülmesi, 1 olabilir ya da sıfır olabilir, hiç alınmayabilir. Bununla ilgili de bu tasarıda yer vardır. O konuda da düzenleme yapılırsa gerçekten çiftçilerimiz rahat edecektir.

Değerli arkadaşlarım, bu madde torba tasarının torba maddesi. 12 sayfaya varıyor toplam uzunluğu ve 32 fıkradan oluşmaktadır. Her türlü konu  bu maddeye yerleştirilmiştir. AKP özel şirketleri bu tasarının kapsamına alırken, orman arazileri tahsis edilenlere, vakıfların taşınmazlarını işgal edenlere özel imkânlar sağlayarak ödüllendirirken, naylon fatura kullanıcılarının, vergi kaçıranların borçlarını affederken, kara para sahiplerinin paralarını aklarken çek mağdurlarını görmemekte, çiftçimizin, besicimizin tarım kredi kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan kredi borçlarını yapılandırma kapsamına almamaktadır. Onlar Türk vatandaşları değil mi değerli arkadaşlarım? Niye bu zulmü, bu işkenceyi yapıyoruz? Bu tasarıya bunların da dâhil edilmesi gerekmektedir.

Bu maddenin onuncu fıkrasının (a) bendinde 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamında, mevcut sözleşmeleri uyarınca faaliyet göstermekte olan dağıtım şirketlerinin Enerji Piyasası Düzenleme Kurulundan lisans almadan önceki faaliyet dönemlerine ilişkin elektrik tüketiminden kaynaklanan alacakları da tasarı kapsamına alınmaktadır.

Bu hüküm, adrese teslim, bir şirketi tanımlayan özel bir düzenlemedir. Zira, maddede yer alan tanımın kısa ve açık ifadesi Kayseri ve Civarı Elektrik TAŞ’nin alacaklarının yapılandırılmasıdır, çünkü maddedeki tanımlamaya uyan başka bir şirket bulunmamaktadır. Kayseri ve Civarı Elektrik Anonim Şirketi, kamu sermayesi ağırlıklı özel statüde bir şirkettir. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı AKP’li Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı. Yönetim Kurulu Başkan Vekili AKP’li Kayseri Kocasinan Belediye Başkanı. Yönetim Kurulu üyesi AKP’li Kayseri Melikgazi Belediye Başkanı. Yönetim Kurulu üyesi Kayseri Kocasinan AKP İlçe Başkanı. Yönetim Kurulu üyesi Kayseri eski İl Başkanı; yedi yıl, il başkanı iken Yönetim Kurulu üyeliği yapmıştır. TETAŞ’a ait yüzde 20 hisseyi temsilen bile AKP İlçe Başkanı şirketin Yönetim Kurulu üyesi yapılmış. Partizanlığın bu kadarına da pes doğrusu! Kamu hissesini temsilen AKP’nin bir ilçe başkanı Yönetim Kuruluna üye olarak atanabiliyor. Görüldüğü üzere, şirket sanki AKP’nin teşkilat birimi, sanki AKP’nin bir şirketi. Bu nedenle, bu hükmün tasarıdan çıkması gerekmektedir.

Ayrıca, 25’inci maddenin (a), (b), (e) ve (g) bentlerinin de çıkması gerekmektedir çünkü fuzuli şagillere imkân verilmekte, tekrar sözleşme imkânı verilmekte, özel şirketlere imkân getirmeye yönelik düzenlemeler içermektedir.

Bunlar tasarıdan çıkarılmalıdır diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 17 nci maddesinin sonuna aşağıdaki yeni fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

(33) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih öncesi;

a) kaçak tütün emvali satanlara verilen cezalar tahsil edilmez.

b) elektrik cezaları tahsil edilmez.

c) çek cezaları tahsil edilmez.

b) telefon borçlarından gecikme zammı faiz alınmaz.

c) banka kredileri, teşvik ödemeleri ve kredi kartı borçlarında gecikme zammı faiz alınmaz.

                                                                                              Sırrı Sakık (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torba kanunun deyim yerindeyse en baba maddesi bu. Hükûmet tasarısında 21 fıkra olarak geldi, Komisyonda bir ayda 32 fıkra oldu geldi, yetmedi, 2 bakan önerge verdi, üstüne de Grup Başkan Vekili Elitaş verdi. Maşallah, üreten bir madde, yani bir saat, on saat daha geçse 10 fıkra daha girer. Biz de birkaç önerge verdik.

Evet, burada gerçekten birçok kalemde aflar, yapılandırmalar var. Bir taraftan, devlet 50 lira, 100 lira ile uğraşmayayım, kırtasiye yapmayayım, icra takibi yapmayayım, mahkemeye vermeyeyim diye kendini küçük alacaklarından kurtarıyor, bir taraftan da farklı anlamlarda önemli sayılabilecek, işte, tarımdan tutun farklı alanlara, sulamadan tutun birçok konuya kadar… Ancak, bir şey eksik bunda. Bu maddede her şey var, bu maddede olmayan, eşitlik. Bu maddede olmayan, adalet ve siz isterseniz bunu 32, artı bu önergelerle 35’e çıkarın, bir şey değişmiyor.

Arkadaşlar, siz çek mağdurlarının ekonomik krizden kaynaklı borçlarını dikkate almazsanız, size çek mağdurları şunu sorar: “Çekle ilgili olarak mahkemeye veriliyoruz. Çekteki tutarın 2 katı para cezasını mahkeme bize veriyor. Zaten paramız olsa çeki ödeyeceğiz.” demez mi? Bu, bir yanı.

Çek mağdurlarıyla ilgili çok konuşuldu, dün de konuştuk. Yine önergemizde “kaçak tütün emvali satanlara verilen ceza” dedik. Allah aşkına, Philip Morris’e artık yeter, çalışmayın, yani biraz da kendi üreticinizi düşünün.

Bakın, Türkiye’de Aydın’da, Bitlis’te, Diyarbakır’da, Manisa’da, ülkede birçok yerde hâlâ 200 bin aile tütün üretiyor ve bu tütününü piyasada satıyor. Bu tütününü -5 kilo, 10 kilo- satarken yakalanıyor ve her yakalandığında 7.500 Türk lirası para cezası kesiliyor ve tütünlerine el konuluyor. Yani vatandaşın geçim kaynağı olan kendi ürettiği tütününe el koyuyor devlet, Philip Morris’e çalışıyor. Parliament sigarası var ya işte, Parliament sigarası firması daha çok kazansın diye parlamenterlerimiz durmadan çalışıyor. Allah aşkına, biraz da vatandaşa çalışın. Yani bizim söylediğimiz, biraz vatandaşa çalışın.

Bakın, elektrik cezalarıyla ilgili, tahsille ilgili bir iki alanda var maddeler. Peki, niye bunu eşitleyip genelleştirmiyorsunuz arkadaşlar? Yani, bizim söylediğimiz eşitlik ya, biraz  “73 milyon vatandaş eşittir.” demeniz; bizim söylediğimiz bu.

Bakın, telefon borçlarıyla ilgili gecikme zamları… Ya, onlar da borç değil mi? Krizdendir, yani parası olsa ödemez mi? İster mi telefonu kapansın, bu dönemde?

Yine, bakın, banka kredileri, teşvik kredileri, tüketici kredileri… Kredi kartları borçları 276 milyarı aştı arkadaşlar. Siz, bu konuda vicdani, ahlaki bir denetim ve düzenleme yapmazsanız, bu bankaların vahşi kâr hırsına meydanı bırakırsanız, bu bankaların her gün reklam üstüne reklamına göz yumarsanız, bu bankaların taksitle, beş yıllığına satışlarını denetlemezseniz, bu fakir vatandaş, krizde, gider, kredi kartını kullanır, 276 milyar lira borçlanır. Siz buna bir çözüm getirmezseniz, onları da kriz kurbanı olarak görmezseniz, umarım ki onlar da bu, görmediğiniz, bu eşitsiz ve adaletsiz yaklaşım karşısında sizi 12 Haziranda hatırlar. Bu böyledir, yani men dakka dukka. Sayın Canikli, nasıl demişti Sayın Başbakan? Siz daha iyi telaffuz…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sen daha iyi bilirsin de…

HASİP KAPLAN (Devamla) - Seçmen de “Men dakka dukka.” der.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Beddua ettin, onu geri al!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Men dakka dukka beddua değil. Men dakka dukka, bak, seçmen der ki: Bu kadar af çıkarıyorsunuz, bana çıkarmıyorsanız bunun hesabını sorarız.

Bu önergemiz eşitliktir. Eşitliği oylarınıza sunuyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.52

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesi üzerinde verilen Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 17 nci maddesinin onuncu fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                           Mustafa Demir

                                                                                                 Bayındırlık ve İskân Bakanı

"b) (a) bendinde sayılan kuruluşların tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan alacaklarından, vadesi 31/12/2010 tarihi itibarıyla geldiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olanların asıllarının tamamının, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen dördüncü ayın sonuna kadar abonesi bulunulan dağıtım şirketine başvuruda bulunularak ilk taksit bu Kanunun yayımını izleyen dokuzuncu aydan başlamak üzere ve her yıl ilk taksitin tekabül ettiği ayda toplam beş eşit taksitte ödenmesi şartıyla bu alacakların ödenen kısmına isabet eden fer'ilerin tahsilinden vazgeçilir. Tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan alacakların bu Kanunda belirtilen taksit ödeme zamanını alacakların bulunduğu bölgeler, iller, ürünlerin hasat dönemleri dikkate alınarak değiştirmeye şirket yönetim kurulları yetkilidir."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tarımsal sulamadan kaynaklanan borçların tasfiyesini kolaylaştırmak amacıyla asıl alacak tutarının ödenmesi şartına bağlı olarak bu alacaklara uygulanan fer’i alacakların tahsilinden vazgeçilmesi önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarının çerçeve 17 nci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “ödenmemiş sigorta primlerinin, bu Kanunun yayımlandığı ayın sonuna kadar olan” ibaresinin “ödenmemiş olan sigorta primlerine ait bu Kanunun yayımlandığı ayın sonuna kadarki” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan düzenleme ile prim borç asıllarından vazgeçilmediğine, dolayısıyla prim borç asıllarının tahsil edileceğine, bu düzenleme ile sadece fıkrada belirtilen primlerin Kanunun yayımlandığı ayın sonuna kadarki gecikme cezası ve gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçildiğine açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 17 nci maddesinin birinci ve yirmidördüncü fıkralarında yer alan “31/12/2010 tarihinden” ibarelerinden sonra gelmek üzere “(bu tarih dahil)” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                           Mehmet Şimşek

                                                                                                                Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Verilen önerge ile maddenin uygulamasındaki tereddütleri gidermek amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.

Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Maddede geçen “lira” ibarelerinin “Türk lirası” olarak değiştirilmesini takdirlerinize arz ediyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Redaksiyon şeklinde.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Redaksiyon yetkisi, evet.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, anlamadık.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Maddede geçen “lira” ifadesinin “Türk lirası” olarak değiştirilmesi için redaksiyon talebimizi arz ediyoruz.

BAŞKAN – Evet, kabul edilen önergeler çerçevesinde 17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 18’de dört adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 18 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (d) bendinde yer alan “Bu Kanunun 17 nci maddesinin;” ibaresinden sonra gelmek üzere “onuncu fıkrasının (b) bendi,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Haydar Kemal Kurt

Veysi Kaynak

 

Giresun

Isparta

Kahramanmaraş

 

Orhan Karasayar

Rıtvan Köybaşı

Ahmet Erdal Feralan

 

Hatay

Nevşehir

Nevşehir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 18 nci maddesinin 1 nci fıkrası “a” bendinin “izleyen” ibaresinden sonra “ikinci” ibaresinin “on ikinci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sırrı Sakık

İbrahim Binici

Hasip Kaplan

 

Muş

Şanlıurfa

Şırnak

 

Nuri Yaman

Hamit Geylani

 

 

Muş

Hakkâri

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 18 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "ikişer aylık" ibaresinin "üçer aylık" şeklinde, "onsekiz" ibaresinin "yirmi" şeklinde değiştirilmesini, 3 üncü fıkrasının (c) bendinin (1), (2), (3) ve (4) numaralı alt bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (c) bendine aşağıdaki (5) numaralı alt bendin eklenmesini, üçüncü fıkrasındaki "ikişer" ibaresinin "üçer" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mehmet Şandır

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

Mersin

Konya

 

Kadir Ural

Mehmet Günal

Münir Kutluata

 

Mersin

Antalya

Sakarya

"c) Taksitle yapılacak ödemelerinde ilgili maddelere göre belirlenen tutar;

1) Altı eşit taksit için (1.04)

2) Dokuz eşit taksit için (1.06)

3) Oniki eşit taksit için (1.09)

4) Onatlı eşit taksit için (1.13)

5) Yirmi eşit taksit için (1.18)

BAŞKAN -  Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın 18 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bendleri ile üçüncü fıkrasının (b), (c), (ç) ve (d) bendlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Mustafa Özyürek

Şevket Köse

 

İzmir

İstanbul

Adıyaman

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Akif Ekici

Bayram Meral

 

Malatya

Gaziantep

İstanbul

 

 

Bülent Baratalı

 

 

 

İzmir

 

"(1) a) Bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü ayın sonuna kadar ilgili idareye başvuruda bulunmaları,

b) Maliye Bakanlığına, Gümrük Müsteşarlığına, il özel idarelerine, belediyelere, büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idarelerine bağlı tahsil dairelerine ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ile Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığına, Hazine Müsteşarlığına ve/veya Geliştirme Destekleme Fonu Gelir Hesabına aktarılmak üzere Türkiye Halk Bankası A.Ş., T.Emlak Bankası A.Ş. (Tasfiye Halinde T. Emlak Bankası A.Ş.), T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve tarım kredi kooperatiflerine, Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinin (TEDAŞ) veya bu Şirketin hissedarı olduğu elektrik dağıtım şirketleri ile 3096 sayılı Kanun kapsamında mevcut sözleşmeleri uyarınca faaliyet göstermekte olan dağıtım şirketlerine ve Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil dairelerine ödenecek tutarların ilk taksiti bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen dördüncü aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami otuz eşit taksitte ödemeleri,

şarttır."

b) Taksitle ödenmek istenmesi halinde, ilgili maddelerde yer alan hükümler saklı kalmak şartıyla, borçluların başvuru sırasında altı, dokuz, oniki, onsekiz, yirmidört veya otuz eşit taksitte ödeme seçeneklerinden birini tercih etmeleri şarttır. Tercih edilen taksit süresinden daha uzun bir sürede ödeme yapılamaz.

c) Taksitle yapılacak ödemelerinde ilgili maddelere göre belirlenen tutar;

1) Altı eşit taksit için (1,03),

2) Dokuz eşit taksit için (1,05),

3) Oniki eşit taksit için (1,08),

4) Onsekiz eşit taksit için (1,12),

5) Yirmidört eşit taksit için (1.17),

6) Otuz eşit taksit için (1.23)

katsayısı ile çarpılır ve bulunan tutar taksit sayısına bölünmek suretiyle ikişer aylık dönemler halinde ödenecek taksit tutarı hesaplanır. Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan borçlulara tercih ettikleri taksit süresine uygun ödeme planı verilir. Ancak, tercih edilen süreden daha kısa sürede ödeme yapılması halinde ödenecek tutar ilgili katsayıya göre düzeltilir.

ç) Bu Kanun kapsamında ödenmesi gereken tutarlar; il özel idareleri, belediyeler ve bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlarca ikişer aylık dönemler halinde azami otuzaltı eşit taksitte, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye Futbol Federasyonu ve özerk spor federasyonlarına tescil edilmiş olan ve Türkiye'de sportif alanda faaliyette bulunan spor kulüplerince ikişer aylık dönemler halinde azami kırkiki eşit taksitte ödenebilir. Bu takdirde bu fıkra hükmüne göre hesaplanacak katsayı yirmidört eşit taksit için (1,17), otuz eşit taksit için (1,23), otuzaltı eşit taksit için (1,28) ve kırkiki eşit taksit için (1,33) olarak uygulanır.

d) Bu Kanunun 17 nci maddesinin; onsekizinci, yirmibirinci, yirmiikinci ve yirmiüçüncü fıkraları hükümlerine göre ödenmesi gereken tutarların iki eşit taksitte ödenmesi halinde (1,08), üç eşit taksitte ödenmesi halinde (1,12), dört eşit taksitte ödenmesi halinde (1,17), beş eşit taksitte ödenmesi halinde (1,23) katsayı uygulanır."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, Komisyon katılmadı, Hükûmet katılmadı. Burada dediğimiz olay şu: Ödenebilir bir faiz. Sadece bunu istiyorduk. Faizlerin birer çıt düşürülmesiydi. Başka bir şey istemiyorduk. Aslı astarı buydu.

Değerli milletvekilleri, bir önceki maddede FİSKOBİRLİK maddesi vardı. Ben soruyorum: Devlet insanların parasına el koyar mı? Devlet insanların parasını gasbeder mi? Bu söz benim değil, bu söz Sayın Hamzaçebi’nin bütçe konuşmasındaki sözüdür. Devlet insanların parasını gasbetmiştir. Aynı şekilde Ordu Milletvekili Sayın Rahmi Güner ve Giresun Milletvekili Sayın Eşref Karaibrahim’in de sözleridir. Siz 2004 yılında oluşan don olayı için insanlara söz verdiniz mi vermediniz mi? Bir dakika… Verdiniz mi vermediniz mi? “Vereceğiz” dediniz, parayı pul ettiniz. İnsanların 2005’te bir miktar, 2006’da bir miktar, yüzde 3, yüzde 5, yüzde 6, en sonunda insanların 169 milyon parasını gasbettiniz. Devlet alacağına şahin olabilir…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ödedik, ödeyeceğiz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ne zaman ödeyeceksiniz, ne zaman? Gün istiyorum, gün, gün. Gasbettiniz Sayın Canikli, gasbettiniz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gasbetmedik, gasbetmedik.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Devlet para gasbetmez, devlet sözünü yerine getirir.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ödüyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ne zaman ödeyeceksiniz? 2004-2010… Altı sene geçmiş. Daha para pul oldu. O insanlar o sene gübreciye, o sene işçiye verecek para bulamadılar. Yani altı sene sonra vereceğin parayı hiç… O zaman, buraya bir şey koyun: Biz altı sene ödemedik. Bu insanların parasını -aynı alacağınıza nasıl şahin oluyorsanız- TEFE/TÜFE oranıyla geri ödeyeceğiz deyin bu insanlara. O zaman, Sayın Canikli, size söylüyorum…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ben dinliyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - “Ödeyeceğiz.” diyorsun, “Ödeyeceğiz.” diyorsun.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Biz ödüyoruz zaten.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - O zaman, koyun buraya, TEFE/TÜFE oranıyla ödeyeceğiz deyin. Nasılsa insanlardan TEFE/TÜFE oranıyla geçmişten gelen alacağınızı hesaplıyorsunuz…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 3 katrilyon ödedik.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ben anlamam. 2004’te oldu mu bu don? Söz verdiniz mi?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 3 katrilyon ödedik.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - İnsanların bu kadar alacağı var dediniz mi, dediniz mi?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 3 katrilyon ödedik.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - 2004, 2006…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bakın, anlamıyor musunuz, 3 katrilyon ödedik.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ordu milletvekilleri, Trabzon milletvekilleri, Giresun milletvekilleri, çıkın, çıkın… Altı yıl geçmiş aradan, altı yıl, altı yıl!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 3 katrilyon ödedik.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ben anlamam.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Anlamıyorsun işte!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – “Ödeyeceğiz” diyeceğiniz rakam… Çiftçinin 169 milyonu var mı, yok mu? 169 milyon borç sözü verdiniz mi, vermediniz mi? (AK PARTİ sıralarından “Vermedik.” Sesleri)

Sayın Canikli, “Vermedik.” diyorlar, Sayın Canikli, “Vermedik.” diyorlar, “Söz vermedik.” diyorlar, doğru mu?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Biz yarısını verdik, ayrıca 3 katrilyon ödeme yaptık.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Arkadaşlar, sene 2004, sene 2010; bu insanların parasını ödeyin, bu insanların parasını…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ödüyoruz, rahat olun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Buraya, bu torba yasaya bir şey koyun. Gelin, devlet, ödemediği alacağı da TEFE/TÜFE oranıyla bir faiz üzerinden öder diye bir madde koyalım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ferit Bey, biz ödüyoruz, canınızı sıkmayın.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, “Ödüyoruz.” değil, ne zaman ödeyeceksiniz? Çıkın burada, ne zaman ödeyeceğinizi söz verin, ben de diyeyim ki teşekkür ederim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 3 katrilyon ödedik, ödüyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Para pul olmuştur, para yok olmuştur. Çiftçi altı yıldır parasını alamamıştır. Hiç değilse bu insanlara TEFE/TÜFE oranıyla ödeyin.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP, MHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 18 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "ikişer aylık" ibaresinin "üçer aylık" şeklinde, "onsekiz" ibaresinin "yirmi" şeklinde değiştirilmesini, 3 üncü fıkrasının (c) bendinin (1), (2), (3) ve (4) numaralı alt bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (c) bendine aşağıdaki (5) numaralı alt bendin eklenmesini, üçüncü fıkrasındaki "ikişer" ibaresinin "üçer" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 606 sıra sayılı Tasarı’nın 18’inci maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, AKP İktidarının yanlış ekonomi uygulamaları sonucunda sanayici, çiftçi, esnaf, işçi, memur, kısaca herkes borç altında ezilmekte, kazandığının büyük çoğunluğunu faiz olarak ödemektedir. Sanayici yeni yatırımlar yapamamakta, kamuya olan borcunu ödeyememektedir. Bu nedenle, borç yapılandırması geç kalan bir mecburiyet hâline gelmiştir.

Hükûmetin teklif ettiği bu metinde borçların on sekiz taksitte ve otuz altı ayda ödenmesi öngörülmektedir ancak vatandaşın içinde bulunduğu borç yükü çok fazladır. Biriken vergi borçlarının, sigorta primlerinin, cari ödemelerinin hepsinin birden yapılması çok zordur. Dolayısıyla, vadenin on sekiz taksitte, otuz altı ay süre yerine faiz oranı biraz daha düşük ancak kademeli olarak artırılarak yirmi taksitte ve üç ayda bir altmış aylık ödeme imkânı olarak düzenlenmesi, bu borçların tasfiyesi ve ödenmesinde vatandaşlara kolaylık sağlayacaktır. Bu, otuz taksitte iki ay ödemeli, yine altmış aylık ödeme imkânı şekline de getirilebilir. Faiz ve vade konusunda mümkün olan esneklik ve kolaylığın sağlanması çok yerinde olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere vatandaşlarımızın içinde bulunduğu ekonomik durumu ve içinde bulunduğu borçluluğu kısaca özetlemek istiyorum.

Hane halkı borçlarının hane halkı geliri içindeki payı 2007 yılında yüzde 31 iken 2009’da yüzde 37,7’ye yükselmiştir. Yani kişilerin sürekli borçları artmaktadır. Buna mukabil yurt içi tasarruf oranları yüzde 17’den 2009’da yüzde 14’e gerilemiştir, 2008’den 2009 yılına. Bankalara olan kişi başı ortalama borç 6.750 liraya yükselmiştir. Vatandaşın bankalara olan kredi borcu 2009 yılı sonuna göre 82 milyar lira, yüzde 21 nispetinde artarak 2010 yılı Eylül ayı itibarıyla 475 milyar liraya yükselmiştir. Kredi müşterisi sayısı 2010 yılı Eylül sonu itibarıyla 40 milyon 980 bine ulaşmıştır. Buna göre nüfusun yüzde 57’si bankalara borçludur. Tüketiciler 2010 yılını bankalara 165 milyar lira borçlu olarak kapatmıştır. Bu borcun 123 milyar lirasını kredi, 42 milyar lirasını ise kredi kartı borçları oluşturmaktadır. Takipteki kredi miktarı Eylül 2010 itibarıyla 21 milyar lira seviyesine ulaşmıştır. 2007’de 0,7 milyar lira olan takipli tüketici kredilerinin de yüzde 580 oranında artarak 4 milyar liraya yükseldiğini de belirtmeliyiz.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığının verilerine göre ülkemizde 1 milyon 935 bin esnaf bulunmaktadır. TESK verilerine göre her 100 esnaftan 70’inin Sosyal Güvenlik Kurumuna prim borcu bulunmaktadır. Ayrıca, birikmiş vergi borçları da 30 milyar liraya ulaşmıştır. Yüzde 24’e varan gecikme faizi ve zammıyla beraber, bugüne kadar bu borçların 70 milyar lirayı aştığı tahmin edilmektedir. Yine, esnaflarımızın Halk Bankasına olan kredi borcu da 3 milyar 600 milyon lira civarındadır. Sosyal Güvenlik Kurumunun verilerine göre 3 milyon 278 bin BAĞ-KUR’ludan 2 milyon 133 bininin prim borcu vardır. Buna göre her 3 BAĞ-KUR’ludan 2’si borçludur. SGK’nın bu kişilerden alacağı 19 milyar 400 milyon lirayı bulmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumunun işverenden alacağı ise 26 milyar liradır. Bu paranın 20 milyar lirası özel sektördeki firmalardan, 6 milyar lirası da kamu kurumlarındandır.

Ve tarımsal krediler de 3,2 kat artmıştır 2002’den 2010 yılı itibarıyla ve çiftçinin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine 12 milyar lira borcu bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu düşüncelerle muhterem heyetinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 18 nci maddesinin 1 nci fıkrası “a” bendinin “izleyen” ibaresinden sonra “ikinci” ibaresinin “on ikinci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hamit Geylani (Hakkâri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz torba yasa tasarısının en derinindeki temel amacı, çok sayıda vergi borçlarının ceza ve faizlerinin yeniden yapılandırma olanağını tanımaktır. Ne yazık ki Türkiye’de adaletli bir vergi sistemi yoktur. Çıkarılan vergi af yasaları hadiseyi çözmüyor, aksine derinleştiriyor. Sistemin özünde hata ve adaletsizlikler varsa bunu düzeltmek için sonuçlarından ziyade bizzat nedenlerini ortadan kaldırmak gerekiyor. Meselenin özü değişmediği sürece yurttaş yine vergisini ödemekte güçlük çekecek, borçlanacak ve faizi altında ezilecektir. Dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan ağır vergi yükü hayatın her alanında halkımıza yansıtılmaktadır. Bu da bir şekilde, yoksul ve emekçi yurttaşa fatura edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, vergiler devletlerin en önemli gelir kaynaklarıdır. Vergiler, hükûmetler tarafından, yasaları ve kuralları uygulamak, genel olarak halka hizmet noktasında yollar, okullar, hastaneler ve diğer hizmetleri yapmak için, ayrıca ülke geneli ve yerel yönetimlerin kamusal giderleri için yapılan harcamaları karşılamak üzere toplanır. Türkiye’de ise hizmet amacıyla toplanan vergiler maalesef halka hizmet olarak geri dönmemektedir. Şirketler ödedikleri kurumlar vergisine ek olarak bu verginin belirli bir yüzdesini de Savunma Sanayi Destekleme Fonu’na aktarmaktadır.

Kamu maliyesinde aslında payı hep askerî harcamalara ayrılmaktadır. Askerî harcamaların nerelere de yapıldığı, aktarıldığı hepimiz tarafından bilinmektedir. Askerî harcamalar nedeniyle her yıl devasa kamu bütçe açıkları oluşmaktadır. Bu açıkları iç ve dış borçlanmayla kısa sürede kapatmayı amaçlayan devlet, halkın gelirlerinin üçte 1’ini faize aktarmaktadır. Yoksul halkın ödediği vergilerle finanse edilen ordunun harcamaları halk denetiminden de kaçırılmaktadır. Biliyorsunuz, daha yeni, Sayıştay Yasası Genel Kuruldan geçti ancak Yasa görüşmelerinde tüm eleştiri ve önerilerimize rağmen askerî harcamaların denetimi, AKP’nin direnci karşısında tasarılarda yer alamadı. Resmî ağızların rakamlarına göre, şiddet ve çatışma kültüründen de kaynaklı Kürt coğrafyasında 500 milyar dolar, top, tüfek, bomba ve mermilere harcanmıştır. Bununla dağa, taşa mühimmat sıkılmış, halkın vergileri böylece heba edilerek insanlık yok edilmiştir.

Değerli arkadaşlar, bir başka adaletsizlik de Türkiye’de en yoksul yüzde 5’lik kesimin vergi yükü, en zengin yüzde 5’lik kesimin vergi yükünün 2 katı daha fazladır. Bu durum, Türkiye’deki vergi sisteminin hukuksuzluğunu belirgin bir şekilde açığa çıkarmaktadır.

Bir ilginç örnek de pırlanta, elmas, altın, inci gibi lüks eşyalardan KDV alınmazken halkın temel yaşam kaynağını oluşturan ekmeğe, çaya, şekere, tuza, una, yağa ve diğer zaruri ihtiyaçlara KDV uygulanmaktadır. Bir işçi aldığı ücret oranında kuyumcudan ve birçok sektörde faaliyet gösteren şirketlerden daha çok vergi ödemektedir çünkü kurum kazancı beyan esasına göre verildiğinden vergi kaçırmanın biraz daha kolaylaştırılması sağlanmıştır, ancak, işçinin vergisi ücretinden, yani kaynağından kesilmektedir.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin adaleti bu. Zengin-yoksul ayrımı yapılmadan zengine de yoksula da aynı vergi oranları uygulanmaktadır.

Kısaca arz ettiğim bu nedenlerle, Genel Kurulu yeniden saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 18 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (d) bendinde yer alan “Bu Kanunun 17 nci maddesinin;” ibaresinden sonra gelmek üzere “onuncu fıkrasının (b) bendi,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun:

Gerekçe: 17 inci maddenin onuncu fıkrasında yapılan değişikliğe paralel olarak söz konusu değişiklik önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 18’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 19’da dört adet önerge vardır, sırasıyla okutacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "Bu Kanunun 17 nci maddesinin;" ibaresinden sonra gelmek üzere "onuncu fıkrasının (b) bendi," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Veysi Kaynak

Orhan Karasayar

 

Giresun

Kahramanmaraş

Hatay

 

Haydar Kemal Kurt

Ahmet Erdal Feralan

Rıtvan Köybaşı

 

Isparta

Nevşehir

Nevşehir

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "iki veya daha az taksitin" ibaresinin "üç veya daha fazla taksitin"; "ikiden fazla taksitin" ibaresinin de "üçden fazla taksitin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Mustafa Özyürek

R. Kerim Özkan

 

İzmir

İstanbul

Burdur

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Hulusi Güvel

 

 

Malatya

Adana

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 19'uncu maddesinin (1) inci fıkrasının (a) bendinde yer alan "bir takvim yılında iki" ibaresinin "bir takvim yılında üç" şeklinde, (b) bendinde yer alan "taksitlerden birinin" ibaresinin "taksitlerden ikisinin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mehmet Şandır

Hakan Coşkun

 

Manisa

Mersin

Osmaniye

 

Kadir Ural

Mustafa Kalaycı

Mehmet Günal

 

Mersin

Konya

Antalya

 

 

Münir Kutluata

 

 

 

Sakarya

 

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 19 ncu maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Sırrı Sakık

İbrahim Binici

Hasip Kaplan

 

Muş

Şanlıurfa

Şırnak

 

Nuri Yaman

Hamit Geylani

Mehmet Nezir Karabaş

 

Muş

Hakkâri

Bitlis

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 606 sıra sayılı Tasarı’nın 19’uncu maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu torba tasarının içinde esnaftan tutun, iş adamına, diğer kesimlere kadar, kamuya borcu olan, borcunu zamanında ödememiş olan, primi olan kesimlere kadar, hem mevcut yaşanan ekonomik koşullar hem de yaşanan krizden kaynaklı iyileştirmeler var. Tabii, iş adamlarıyla, esnaflarla ilgili iyileştirmeler toplumun beklediği iyileştirmeler ancak Türkiye’de şöyle bir mantık var: İşte, vatandaşın ve devletin taraf olduğu olaylarda devleti koruman gerekiyor çünkü devlet olacak ki vatandaş olsun. İş adamı, işveren olduğu yerde de emekçiyi, çalışanı, köylüyü koruma genelde yoktur, iş adamını korursun. İş adamının parası olacak ki karın tokluğuna da işçiyi, emekçiyi, mevsimlik çalışanı çalıştırsın.

Ben bu önergemde ve bundan sonraki önergede mevsimlik tarım işçileriyle ilgili bir sorunu dile getireceğim, daha önce burada dile getirilmişti; onunla ilgili yanlış bilgileri, bu olaya Hükûmetin bakışını dile getirmeye çalışacağım.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, dün de daha önceki yıllarda olduğu gibi, yaşanan elim bir kazada 11 tane mevsimlik tarım işçisi yaşamını yitirdi, diğerleri yaralandı. Yaşamını yitiren işçilerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine de başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, mevsimlik tarım işçilerinin sorunu bugünün sorunu değil; yıllardır, on yıllardır, diğer hükûmetler döneminden bugüne kadar, AKP hükûmetleri döneminde de devam eden, sürekli gündeme gelen bir sorun. On binlerce, yüz binlerce kişiyi ilgilendiriyor. Çok kötü koşullarda, birçok zaman büyük sıkıntılarla bu sorun gündeme geliyor ama bugüne kadar bir çözüm bulunmuş değil.

Değerli milletvekilleri, geçen yaz Bursa’nın Yenişehir ilçesinde çalışan mevsimlik tarım işçilerini ziyaret ettik. 300 ailenin olduğu, 2.000-2.500 civarında mevsimlik tarım işçisi ve çocuklarının olduğu bir yerleşim yeri. Gittik, yerinde tespit ettik, buraya taşıdık. Tam o dönemde de Başbakanlığın genelgesini Batman AKP Milletvekili Mehmet Emin Ekmen bu kürsüden dile getirdi, Başbakanın genelgesini okudu övünerek. Biz de o genelgeyi aldık, değerlendirdik. Gerçekten genelgede önemli şeyler var. Başbakanın kendisinin yayınladığı bir genelge. Bu genelgede mevsimlik işçilerin çalıştıkları, çalışmaya gittikleri ilden çıkışlarından tutun, gittikleri ile kadar ulaşımından yerleşmesine, elektrik-su sorunundan tutun çadır sorununa kadar her şeyi içeren, tümünün dile getirildiği ve mevsimlik göç veren illerin de, mevsimlik göç alan illerin de izleme kurullarının oluşturulacağı belirtiliyor. Yedi sekiz tane bakanlığın, sendikanın, ziraat odasının içinde olması gereken izleme kurullarının oluşturulmasını ve bunun her yıl takip edilmesinden bahsediyor. Bu dile getirildi.

Biz de Yenişehir’deki mevsimlik tarım işçilerinin durumunu dile getirdik. Nitekim orada Sayın Mehmet Emin Ekmen kürsüye çıktı, Bursa milletvekilleri de vardı “Bu sorunu dile getirdiniz, en kısa zamanda bu sorunu çözeceğiz.” dediler. Biz ondan sonra takip ettik. O günden bu yana kadar Bursa Yenişehir’de çalışan mevsimlik işçilerin ne su sorunu ne elektrik sorunu ne orada yerleşim sorunu hiçbir şekilde çözümlenmedi. Biz de bunun üzerine İçişleri Bakanına bir soru önergesi verdik. İçişleri Bakanına verdiğimiz soru önergesi 19/07/2010 tarihli. İçişleri Bakanı 18/08/2010 tarihinde bizim önergemize cevap vermiş. Bu soru önergesinin cevabını, verilen bu cevabı bundan sonraki önergede dile getireceğim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 19'uncu maddesinin (1) inci fıkrasının (a) bendinde yer alan "bir takvim yılında iki" ibaresinin "bir takvim yılında üç" şeklinde, (b) bendinde yer alan "taksitlerden birinin" ibaresinin "taksitlerden ikisinin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Coşkun. (MHP sıralarından alkışlar)

HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 19’uncu maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu madde ile bir takvim yılında iki taksidini ödememesi veya eksik ödemesi hâlinde bu kanun hükümlerinden yararlandırmama hükmü getirilmektedir. Yüce Meclis de takdir edecektir ki kamu alacaklarının yapılandırılmasında zaten geç kalınmıştır. Bu geç kalınmayla birlikte bu kanun tasarısının gündeme geldiği, kamuoyunda dillendirildiği günden bu yana kamu alacaklarının tahsili noktasında zaaf oluşmuş, mükellefler af ve yeniden yapılandırma beklentileriyle borçlarını ödemede tereddüt etmektedirler. Bu kanun, mükelleflere borçlarını ödeme noktasında yeniden yapılandırma, kolaylık sağlayan hükümler getirirken, diğer taraftan da mükellefleri ödeyemeyecekleri yeni yükümlülüklerin altına girdirmektedir. Zira, mükellefler yapılandırılan borçlarını öderlerken vergi, sigorta primi gibi borçlarını da aksatmadan ödemek zorunda olduklarını da dikkate almak gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu madde orman ürünleri, tarımsal üretim ve sulama birlikleriyle kooperatiflerinin kamu alacaklarını kapsamaktadır. Ancak bu kapsam içerisinde yine orman köylüsünün, tarımsal ve hayvansal üretim faaliyetinde bulunan çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları görmezden gelinmiştir.

Övünerek anlatıyorsunuz 2002 ile 2011 arasını, iktidarınız dönemini. Sizin sözlerinizle tekrarlamak istiyorum: 2002 yılında çiftçimizin tarımsal kredi borcu 330 milyon TL civarında, 2010 yılı çiftçimizin Ziraat Bankası, tarım kredi kooperatiflerine yüzde 90 olmak üzere diğer bankalara olan toplam borcu 12 milyarı geçmiş durumda. Yani 2002 yılında bin TL borcu olan çiftçimizin 2011 yılında 36 bin TL olmuş, 36 kat artmış ve ayrıca çiftçi sayımız da azalmıştır. Kısaca, bu sekiz yıl boyunca çiftçimizin sıkıntısını krediyle çözme yoluna giderek borcunu ötelemiş olduğu görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, sekiz yıllık iktidarınız döneminde girdilerin kat kat artmış ancak ürünlerini zararına satan çiftçilerimizin umutları sayenizde bir başka bahara kalmıştır.

Bu kamu alacaklarına Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan çiftçi borçlarının girmemesi demek, “Ey çiftçi, sen motorunu, alet edevatını, evini sat; o da yetmez, hayvanını, tarlanı sat, işsizlik ordusuna katıl. Biz yabancı sermayeye senin ürettiğini sattırıyor, senin sırtından para kazandırıyoruz zaten. Üretimi de onlara yaptırırız, siz de bu eziyetten kurtulursunuz.” demektir. Ne yazık ki çiftçimize uyguladığınız muamele budur.

Değerli milletvekilleri, zaten borçlarını ödemeye karar vermiş, ödemeyi kabul ve taahhüt etmiş, ödemeye başlamış olan mükellefleri sıkıştırmamanın esas alınması gerektiğini gözlerden uzak tutmamak gerekir. Onların hem devlete olan borçlarını ödemeleri hem de ödeme içerisindeki bütün yükümlülüklerini yerine getirmeyi sağlamak noktasında uygulanabilir hükümler olmasını sağlamak da kanun yapıcının düşünmesi gereken hususlardan bir tanesidir.

Bu önergeyle, 19’uncu maddenin 1’inci fıkrasının (a) bendinde yer alan “bir takvim yılında iki” ibaresinin, “bir takvim yılında üç” şeklinde değiştirilmesi, (b) bendinde yer alan “taksitlerinden birinin” ibaresinin yerine “taksitlerinden ikisinin” şeklinde değiştirilmesi öngörülmektedir.

Önergemizin hem uygulamanın amacına ulaşmasının sağlanması hem de kanunun öngördüğü hedeflere ulaşması açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.

AKP’nin kendi yandaşlarını zengin etmeye yönelik, haramı, helali ayırmayan ekonomik icraatlarından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının muzdarip olduğunu her yerden görmek mümkündür. Hiç olmazsa bir kez olsun gerçekçi teklifleri kulak vererek, vicdanlarınızı emir komuta zincirinden kurtarın, Anadolu’nun gerçeklerine bir kez olsun kulak kabartın.

Önergemize destek vereceğiniz temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkun.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "iki veya daha az taksitin" ibaresinin "üç veya daha fazla taksitin"; "ikiden fazla taksitin" ibaresinin de "üçden fazla taksitin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ramazan Kerim Özkan.

BAŞKAN – Burdur Milletvekili Sayın Özkan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Verdiğimiz önergeyle mükelleflere bir güzellik yapmak istiyoruz. Bakanlarımızdan, Komisyon üyelerinden, siz değerli milletvekillerinden, vereceğiniz oylarla bu güzelliğe sizleri de ortak etmek istiyoruz.

Ne istiyoruz? “İki veya daha fazla taksitin” yerine “üç veya daha fazla taksitin”, “ikiden fazla taksitin” ibaresi yerine “üçten fazla taksitin” olarak bir değişiklik istiyoruz. Sizlerden, Sayın Bakanlarımızdan, sayın bankalarımızdan ve rakamlardan sekiz yıldır gerçekten pembe tablolar dinliyoruz, hep beraber dinledik, dinlemeye devam ediyoruz ama bu pembe tabloların gerçek olmadığını söylediğimiz zaman bizlere kızıyordunuz. Ama şimdi bu ne? Roma hukuku gibi. Söylenenler dinlenilmedi, üretimden kaçınıldı, çiftçiye sahip çıkılmadı, esnafa sahip çıkılmadı, tüccara sahip çıkılmadı, iş adamlarımıza sahip çıkılmadı, şoförlerimize sahip çıkılmadı, hayvancılığımıza sahip çıkılmadı, mermerciliğimize sahip çıkılmadı. Geldiğimiz noktada şimdi mükellefler için işte bu kitabı hazırlamış bulunuyoruz. İkinci bir kitap hazırlamama adına siz değerli arkadaşlarımı uyarıyorum, lütfen, üretime ve ürüne sahip çıkınız.

Bu hafta sonu Samsun’daydık, Samsun’un Çarşamba’sı var, Bafra’sı var, Türkiye’yi besler bu ovalar, bu ovalar Türkiye’yi besler. Bu ovalarda fındık vardı, fasulye vardı, tütün vardı, pancar vardı ama şimdi, Samsun pazarında Kazakistan’dan gelmiş fasulyeyi gördüğümde tüylerim diken diken oldu; Şili’den gelmiş bademi, Kaliforniya’dan gelmiş cevizi gördüğümde tüylerim diken diken oldu.

Değerli arkadaşlarım, bakın, fındığın rakibi cevizle bademdir ama yerli ceviz, yerli badem değil. Fındığa Şili’nin, Kaliforniya’nın cevizini, bademini rakip yaptınız. 8 milyon, Düzce’nin, Bolu’nun, Zonguldak’ın, Rize’nin, Samsun’un, Giresun’un, Ordu’nun fındık üreticisine sahip çıkmadınız. Yine ülkemin bütün topraklarında, bütün yaylalarında, bütün mezralarında üretim yapılan hayvancılığımıza sahip çıkmadınız.

Bakın, yine süt yerlerde sürünüyor. Sütün litresi 70 kuruş, yemin kilosu 70 kuruş. Süt 70, yem 70, bu iş bitmiş kardeşlerim, bu iş bitmiş, bununla olmaz. Buna sahip çıkmak zorundayız. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu söylediğimiz zaman bunlar sanki birer veciz söz gibi algılanıyor ama biz diyoruz ki, üretime ve ürüne sahip çıkın.

Bakın, kurbanlığımızı yurt dışından kestik. Şimdi, süt fiyatları düşüyor, yine o damızlık ineklerimiz ağlayarak kesime gidecek, mezbahaları boylayacak ama değerinin altında. 8 lira canlı ağırlıktan dana verdik çiftçimize Et ve Balık Kurumu aracılığıyla, yani çarptığınız zaman 16 liraya gelir kilogramı etin, ama şu anda Et ve Balık Kurumunda dana 12 liradan kesiliyor. Kendimiz verdik değerli arkadaşlarım.

Onun için, bir an önce çiftçimizi desteklememiz gerekiyor. Ziraat Bankasında müjde verdiniz geçenlerde -çiftçilerimiz telefon ediyor. “Faizleri yüzde 50 indirdik.” Çok güzel, tebrik ediyoruz ama vatandaş Ziraat Bankasına varıyor, “Efendim, finansman yok.” Ee, niçin bunu konuşuyorsunuz? Vatandaş, narenciye üreticisi gidiyor, hayvan üreticisi gidiyor… Daha geçenlerde sıfır faizli kredi verdik vatandaşlarımıza. Niçin verdiniz bu kredileri? 36 bin aileye 4’er kişi kefil oldu. Önümüzdeki günlerde en az 120 bin aile birbirine küsecek değerli arkadaşlarım, 120 bin aile birbiriyle küsecek. Neden? Çünkü borçlarını ödeyemeyecek. Bu süt fiyatıyla, bu et fiyatıyla, uyguladığınız ekonomik politikayla vatandaşlar etini değerlendiremeyecek, sütünü değerlendiremeyecek ve bankaların kıskacında paralar ödenemeyince kefil olanlara icra gidecek ve bu vatandaşlar birbirine küsecek. Yine aynı şekilde, bu şekilde kalın bir materyal hazırlamak zorundayız.

Onun için, Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği o veciz söze hep beraber sahip çıkalım: “Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar önce haysiyetlerini, daha sonra istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.” Onun için, üretime ve üreticimize sahip çıkalım.

Tümünüze teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkanım, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.47

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.57

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesi üzerinde verilen Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "Bu Kanunun 17 nci maddesinin;" ibaresinden sonra gelmek üzere "onuncu fıkrasının (b) bendi," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 17nci maddenin onuncu fıkrasında yapılan değişikliğe paralel olarak söz konusu değişiklik önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Kabul edilen önerge çerçevesi içinde madde 19’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Madde 20’de üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 20’inci maddesinin (8)inci fıkrasında yer alan “oranın yarısı dikkate alınır” ibaresinin “oranın üçte biri dikkate alınır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mehmet Şandır

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

Mersin

Konya

 

Kadir Ural

Mehmet Günal

Münir Kutluata

 

Mersin

Antalya

Sakarya

 

 

Şenol Bal

 

 

 

İzmir

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nın 20 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Özyürek

Harun Öztürk

Bülent Baratalı

 

İstanbul

İzmir

İzmir

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Orhan Ziya Diren

 

 

Malatya

Tokat

 

(10) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle vadesi geldiği halde ödenmemiş gelir ve kurumlar vergileri (stopajlar dahil) ile katma değer vergisi ve sosyal güvenlik prim borcu bulunmayan gerçek ve tüzel kişilerin 2011 yılı içinde ödemeleri gereken yukarıda sayılan vergi ve sigorta primlerinde % 10 indirim yapılır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

606 sıra sayılı kanun tasarısının 20’nci Maddesinin 9’uncu fıkrasının tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hamit Geylani

Sebahat Tuncel

Şerafettin Halis

 

Hakkâri

İstanbul

Tunceli

 

M. Nezir Karabaş

Akın Birdal

 

 

Bitlis

Diyarbakır

 

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Karabaş.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir önceki önerge üzerinde mevsimlik işçilerle ilgili açıklama yapmıştım ve ona devam edeceğimi belirtmiştim.

Değerli milletvekilleri, Bursa Yenişehir’deki mevsimlik işçilerin durumuyla ilgili İçişleri Bakanlığına verdiğimiz soru önergesini İçişleri Bakanı Bursa Valisine gönderiyor, Bursa Valisinin verdiği cevap var. Yenişehir Kaymakamlığından soruyor, altında da Bursa Valisi Sayın Şahabettin Harput’un imzası var ve verdiğimiz sorulara Sayın Valinin ve Yenişehir Kaymakamının verdiği cevap ve İçişleri Bakanının bize sunumu; diyor ki: “İşçilerin barındıkları çadırların proje kapsamında Bursa İl Özel İdaresinden talep edildiği, işçilerin ve ailelerinin bulaşıcı hastalıklara karşı korunması amacıyla belirli aralıklarla İlçe Toplum Sağlığı Merkezi tarafından sağlık kontrollerinin yapıldığı, toplulaştırılmış çadır alanında tuvalet, banyo, çamaşırhane, bulaşık yıkama yerleri ile gerektiğinde derslik olarak kullanılabilecek tesislerin bulunduğu, toplulaştırılmış çadır alanında zorunlu öğretim çağındaki çocukların sayısına ilişkin çalışma yapıldığı…” Bursa milletvekilleri de var burada. Değerli milletvekilleri, burada Yenişehir Kaymakamının ve Bursa Valisinin dediği her şey baştan sona kadar yalandır ve bu yazı… Burada Başbakanın genelgesi var, Başbakan genelge yayımlıyor, burada yedi sekiz tane bakanlık var taraf olması gereken, her ilde il izleme kurulu kurulması gerekiyor ve burada bir milletvekilinin sorduğu soruya İçişleri Bakanı cevap veriyor ve bu cevap, bir ilin valisinden İçişleri Bakanına geliyor, Yenişehir Kaymakamının da bilgisi dâhilinde geliyor.

Peki, ben şimdi buradan soruyorum: Sayın İçişleri Bakanı, sizin sorduğunuz, gönderdiğiniz yazıya bu cevap veriliyor. Sayın Başbakan, bir genelge yayınlıyorsunuz ve bu genelge sonucunda bu işlem yapılıyor. Bu Valiyle ve Kaymakamla ilgili ne yapacaksınız bu verdiği cevaplarla ilgili? İki şey var: Vali ve Kaymakam çok rahat yalan atabiliyorsa, hem Sayın Başbakan hem bu Hükûmetin İçişleri Bakanı hem Bursa milletvekilleri mevsimlik işçileri önemsemiyor. Onların sorunları bu Hükûmet için, Sayın Başbakan için, Sayın İçişleri Bakanı için ve Bursa milletvekilleri için önemli değil. Eğer önemli olsaydı, eğer bunun hesabının sorulacağı bilinseydi, Vali, bu yazıyı, Yenişehir Kaymakamıyla birlikte altına imzasını atıp göndermezdi.

Değerli milletvekilleri, orada üç dört metre kuyudan, foseptik kuyularının yanından su çıkarılıyor, içiliyor ve Türk Tabipleri Birliği Bursa Şubesinin yaptığı tahliller sonucu kesinlikle içilmeyecek raporu verilmiş. Orada elektrik yok. Orada bırakın bulaşık, çamaşır yıkamak için olanakları, eğitim yapmak için yeri, insanlar, kendi kurdukları, baraka değil, çadır değil, naylonların altında soğukta kalıyor. Ve en son 13 Ekim 2010’da Bursa’da şiddetli bir yağış oldu, bir sel felaketi yaşandı biliyorsunuz, Türkiye gündemine oturdu. Bana, Yenişehir’den mevsimlik işçilerden telefon geldi “Sayın Vekilim, biz bu suyun, bu çamurun içinde, yağmurun altındayız, hiç bize kimse gelmedi…” Ben Sayın Şahabettin Harput’u aradım, Bursa Valisini, dedi ki: “Biz oraya gitmedik.” “Peki, neden?” dedim. “Böyle bir yağış varken, belli tedbirler alınıyorken, Hükûmet bu konuda açıklama yapıyorken, oraya bakan gönderiyorken…” Dedi ki: “Sıra gelmedi.”

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz “değerli evrak” diye yazılır ve “yangında, selde ilk kurtarılacaklar” denir. Demek mevsimlik işçiler de kurtarılacaklar arasında değil maalesef, önce kurtarılması gerekenler var. Mevsimlik işçiler yağmurun altında da olsa, selin altında da olsa yaşamlarını sürdürebilir.

Şimdi, biz bu sorunu takip edeceğiz. Başbakanın genelgesi var. Her ilin çalışma yapması gerekiyor. Valiler ve kaymakamlar yalan olan beyanları bakanlığa gönderiyor, bakanlar da bize gönderiyor.

Ben, bunu, buradan Bakana da -Bakanın kendisi göndermiş- Bursa milletvekilleri de istiyorsa sunabilirim diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nın 20 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                         Mustafa Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları

(10) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle vadesi geldiği halde ödenmemiş gelir ve kurumlar vergileri (stopajlar dahil) ile katma değer vergisi ve sosyal güvenlik prim borcu bulunmayan gerçek ve tüzel kişilerin 2011 yılı içinde ödemeleri gereken yukarıda sayılan vergi ve sigorta primlerinde % 10 indirim yapılır.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20’nci maddeyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bakınız, AKP, kalkınma planında ve Hükûmet programlarında ne demiş: “Kayıt dışı ekonomiyi ödüllendiren, kamuya olan güveni sarsan ve kayıt dışılığı özendiren her türlü af ve borç yapılandırması beklentisinin önüne geçilecektir.” Peki, geçebilmiş mi? Hayır. Hayır çünkü bu vergi ve prim affının nedenleri arasında af beklentisi ilk sırada yer almaktadır yani AKP bu beklentiyi kıracak bir ortam yaratamamıştır. Peki, bu tasarı kayıt dışılığı özendirmekte midir? Evet. Vergi ve matrah artırımına ilişkin hükümler buna hizmet etmektedir. Kayıt dışı çalışanlar “Maliye nasıl olsa incelemeden muaf olmamız için iki yılda bir kanun çıkarıyor, biz de kayıt dışı faaliyetimizin bir kısmını beyan eder, Maliyenin takibinden kurtuluruz.” anlayışı içine girmektedirler. Peki, AKP bu tür düzenlemeyi ilk kez bu torba tasarıyla mı yapmaktadır? Hayır çünkü 2003 vergi barışı, 2006 sigorta primlerinin yapılandırılması, 2008 uzlaşmayla tahsilatın artırılması ve yine 2008 varlık barışı düzenlemeleri ile bunu daha önce de birçok kez yapmıştır. Bu tablo, ülkenin AKP tarafından yönetilemediğinin resmidir.

Değerli milletvekilleri, gelelim torba tasarının içeriğine: Öncelikle, tasarı Mevzuat Hazırlama Yönetmeliği’ne aykırıdır. Konu itibarıyla aralarında bağlantı bulunmayan yetmiş altı ayrı kanunla ilgili değişiklikler tek bir çerçeve tasarı içine sokuşturulmuş ve ilgili ihtisas komisyonlarından kaçırılmıştır. Plan ve Bütçe Komisyonu, İç Tüzük’ün 35’inci maddesine aykırı bir biçimde, kendisine havale edilen tasarı ve teklifleri aynen veya değiştirerek kabul veya reddetmek yerine, havale edilen işler dışında kalan işlerle de uğraşmış, yapmaması gerektiği hâlde yüz yirmi maddeden ibaret tasarıya yüz on dört madde ilave ederek âdeta, tasarıyı oturup yeniden yazmıştır.

Yapılan usulsüzlükler bunlarla da sınırlı kalmamıştır. İç Tüzük’ün temel yasa tarifine uymadığı hâlde, temel yasa olarak görüşmekteyiz. Parlamentonun hukukun dışında olduğuna dair anayasal bir ayrıcalığı bulunmamaktadır. Biz hukuka uymaz isek yaptığımız yasalara vatandaşın uymasını nasıl bekler ve hukuk devletini nasıl hayata geçirebiliriz? İlgili komisyonlarda görüşülmeyen maddeler bir de Genel Kurulda okunmadan ve sadece önergeler üzerinden görüşülmektedir. Peki, yasal süreci hızlandırmak amacıyla başvurulan bu yöntem ile iyi yasa yaptığımızı düşünebiliyor musunuz? Bu yöntemle iyi yasa yaptığımızı kimse söyleyemez ve bu yöntem Parlamentonun itibarına zarar veren bir yöntemdir. Bu yasanın içinde yer alan ve sosyal güvenliği ilgilendiren maddelerden on birinin, daha önce hızlandırılmış yöntemlerle yasalaştırdığımız 5510 sayılı Kanun’a ait olduğunu ve bu maddelerin sanki 1/10/2008’de yasalaştırılmış gibi bu tarihten geçerli olmak üzere yürürlüğe sokulmak istendiğinin farkında mısınız? Peki, bu tasarıda da daha yeni, 7/7/2010 tarihinde kabul ettiğimiz Dışişleri Teşkilat Kanunu’nda yaptığımız yanlışlıkları düzelten dört madde olduğunun farkında mısınız?

Değerli milletvekilleri, bu tasarının yapılandırmaya ilişkin hükümleri arasında vatandaşların yeniden ödeme güçlüğü içine düşmelerini önleyecek, ödeme alışkanlıklarını geliştirecek, af beklentilerini kıracak, borcunu zamanında ödeyen mükellefleri gözetecek, onları da yükümlülüklerini yerine getirmeyenler arasına itmeyecek ve yapısal bir dönüşüm hazırlayacak herhangi bir hüküm bulunmamaktadır diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 20’inci maddesinin (8)inci fıkrasında yer alan “oranın yarısı dikkate alınır” ibaresinin “oranın üçte biri dikkate alınır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK  (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 20’nci maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bu kanunun ilgili maddelerinde, faiz, gecikme zammı, gecikme faizi, gecikme cezası, cezai faiz gibi ferî alacaklar yerine, TEFE-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanıyor. “TEFE-ÜFE aylık değişim oranlarının belirlenmediği dönemler için alacağa ilgili dönemde uygulanan ferî alacağın hesaplanmasına esas alınan oranın yarısı dikkate alınır.” ibaresi yerine “…üçte biri dikkate alınır.” ifadesinin daha uygun olduğu bir önerge hazırladık. Bu borç yapılandırılmasının amacına uygun nispette bir oranın belirlenmesi amaçlanmıştır bu önergeyle.

Değerli milletvekilleri, 20’nci maddenin bazı fıkraları 5510 sayılı Kanun’a sigortalılık statüsünden kaynaklanan prim borç yapılandırmalarıyla ilgili olduğu için önemli bir konuya değinmek istiyorum. Biliyorsunuz, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden bu yana, doğum borçlanması, yasanın en çok kafa karıştıran hükümlerinden biri oldu. Bunun sebebi, bizzat o dönemin Bakanı ve Sosyal Güvenlik Kurumudur. Bu torba yasada, gönül isterdi ki hem sigortalı hem de BAĞ-KUR’lu kadınların sigortalı ve BAĞ-KUR’lu olmadan önce doğum borçlanması yapabilmelerinin önünün açılması olmalıydı. Bakınız, hatırlayınız, 5510 sayılı Kanun’un 41’inci maddesinin (a) bendi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 17/4/2008 tarihinde değiştirilmiş, bu değişiklikle kadınlara doğum borçlanması hakkı getirilmişti. O dönemin Çalışma Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından, Meclis kürsüsünden, kadınlarımızın, aynen erkeklere tanınan askerlik borçlanması gibi, iki çocuk için ikişer yıldan dört yıla kadar, geriye dönük doğum borçlanması yapabileceği müjdesi verilmişti ama Bakanlık, daha sonra, 2008 Eylül ayında bir tebliğ yayınladı. Bu tebliğde, doğum yapan kadınların, doğum sebebiyle işlerinden ayrıldıklarını belgelemeleri istendi. Daha sonra bir genelge yayınlandı 111 sayılı, bu genelgede belgeleme şartı kaldırıldı, bunun yerine, yasada olmamasına rağmen, işten ayrıldıktan sonra üç yüz gün şartı getirildi.

Sosyal Güvenlik Kurumunun tebliği ve genelgesi üzerine açılan davalar neticesinde, mahkeme, kanunda öngörülmeyen şartların genelgede olamayacağına ve annelerin, sigortalı olmadan önce yaptığı doğum nedeniyle de borçlanma hakkı olduğuna hükmetti. Konu basına yansıdıktan sonra ve hemen referandum öncesi, 1 Temmuz 2010’da yeni bir tebliğ yayınlandı. Bu tebliğ kanuna ve mahkeme kararına uygun görünüyordu, gazeteler kadınlara müjdeler verdi. 11 Ağustosta Sosyal Güvenlik Kurumu Genel Müdürü televizyon kanalında çıktı ve açıklama yaptı, yargı kararına vurgu yaparak, çalışmaya başlamadan önceki doğumlar için de borçlanılabileceğini açıkladı ve binlerce kadın başvurdu. Şimdi, 17 Eylül 2010’da Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yayınlanan 106 no.lu Genelge’de ise son tebliğ ve yasada yer almayan doğum borçlanması için sigortalılık şartı getirildi. Bu genelgede, farklı olarak, üç yüz gün içinde doğum yapmış olmak şartı kaldırıldı.

Şimdi soruyorum değerli milletvekilleri: Erkeklere sigortalı olup olmamasına bakılmaksızın askerlik borçlanması hakkı verilirken, kadınlar bu haklarını mahkeme kararıyla almış olmalarına rağmen ve Anayasa’mızın eşitlik ilkesi ve özellikle son değişiklikle Anayasa’daki pozitif ayrımcılık göz önüne alınmış olmasına rağmen, bu karar değişikliğinin sebebi nedir, niçin uygulanmamaktadır?  Yine, bu genelge yargı kararlarına ve yasaya ters düşmüyor mu? Mecliste kabul görmüş bir yasa maddesinin uygulanması sürecinde, yasa maddesi ve aynı konuda birbiriyle çelişen iki tebliğ ve genelgenin yayınlanmasının sorumluları kimlerdir?

İnşallah, daha sonraki maddelerde -30’uncu maddede- bu konuyla ilgili bir önergemiz olacaktır. Bu konuyla ilgili desteklerinizi bekliyoruz hem sigortalı kadınların hem de BAĞ-KUR’lu kadınların doğum borçlanması yapabilmesinin önünün açılması için.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci maddede üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan   606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 21 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.                                            

 

Harun Öztürk

Mustafa Özyürek

Ali Rıza Öztürk

 

İzmir

İstanbul

Mersin

 

Bayram Meral

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

İstanbul

Malatya

 

"(1) Bu Kanun kapsamına giren alacaklara karşılık bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarların bu Kanun hükümlerine dayanılarak red ve iadesi yapılmaz.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı kanun tasarısının 21. maddesinin madde başlığının "iade edilecek ve iade edilmeyecek tutarlar" şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mehmet Serdaroğlu

Mehmet Şandır

 

Manisa

Kastamonu

Mersin

 

Mehmet Günal

Mustafa Kalaycı

Münir Kutluata

 

Antalya

Konya

Sakarya

 

 

Kadir Ural

 

 

 

Mersin

 

“(2) Beyana dayalı gelir, kurumlar ve emlak vergi borçlarını zamanında veya gecikme faizi ve gecikme zammı ile birlikte 1.1.2008 tarihinden bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen dönemde ödeyen mükelleflere, bu dönemde ödedikleri borçların yüzde 10'una ve en fazla 30.000 TL'ye kadar isabet eden tutarı, doğmakla birlikte henüz ödenmemiş veya bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren doğacak borçlarından mahsup edilir"

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 21'inci Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hamit Geylani

Sebahat Tuncel

Şerafettin Halis

 

Hakkâri

İstanbul

Tunceli

 

Akın Birdal

M. Nezir Karabaş

 

 

Diyarbakır

Bitlis

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak Sayın Ata?

AYLA AKAT ATA (Batman) – Gerekçesi okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu madde ile zamanında vergi ödemesini yapmış mükelleflere yönelik geri ödemeleri ortadan kaldıracak bu düzenleme adalet duygusuna ve vergi sisteminin sağlıklı işlemesine engel teşkil etmektedir. Bu değişik ile bu olumsuzluklar giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı kanun tasarısının 21. maddesinin madde başlığının "iade edilecek ve iade edilmeyecek tutarlar" şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                   Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) ve arkadaşları

“ (2) Beyana dayalı gelir, kurumlar ve emlak vergi borçlarını zamanında veya gecikme faizi ve gecikme zammı ile birlikte 1.1.2008 tarihinden bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen dönemde ödeyen mükelleflere, bu dönemde ödedikleri borçların yüzde 10'una ve en fazla 30.000 TL'ye kadar isabet eden tutarı, doğmakla birlikte henüz ödenmemiş veya bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren doğacak borçlarından mahsup edilir."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri, 21’inci maddede verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu torba yasada hemen hemen her şey vardır ama çok önemli bir şey ise eksiktir. O da bugüne kadar gelir vergisini, kurumlar vergisini, emlak vergisini ve primlerini, yani devlete olan borçlarını ve yükümlülüklerini aksatmadan yerine getiren vatandaşlarımıza verilecek bir ödülün olmamasıdır, yani borcunu zamanında ödeyenlere bir avantaj sağlamamasıdır.

Değerli milletvekilleri, devlet, adil olmalıdır. Devlet, vatandaşlarına karşı adil davranmalıdır. Devri iktidarınızın yarattığı sorunlara çözüm bulmak amacıyla getirdiğiniz bu tasarı, maalesef borcunu zamanında ödeyen, yükümlülüklerini zamanında yerine getiren vatandaşlarımız için adalet getirmemektedir. Partinizin adında “adalet” var ama gördük ki bugüne kadar yaptığınız uygulamalarda olduğu gibi bu tasarıda da adalet ölçüsünü maalesef tutturamadınız.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi bu tasarının asıl amacı, vatandaşlarımızın devlete olan çeşitli borçlarını yeniden yapılandırmaktır. İktidarınız boyunca borçlu ve mağdur bir toplum oluşturdunuz. Şimdi ise seçim öncesinde, mağdur ettiğiniz kesimlerin sorunlarına gecikmeli de olsa çözüm bulmaya çalışıyorsunuz, millet iradesini etkilemenin peşindesiniz.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu sorunları çok daha önceden tespit edip, çözüm önerilerimizi de kanun teklifleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduk. Nihayet söylediğimiz noktaya seçimlerden önce gelebildiniz değerli milletvekilleri, değerli iktidar. Şimdi de diyoruz ki: Yine bir eksik var, onu da bu önergeyle aşalım.

Değerli milletvekilleri, madem borcunu ödeyemeyene kolaylık tanıyoruz, ödeyene de bir avantaj sağlanmalı, onlara bir mükafat vermeliyiz ve en önemlisi, vatandaşlarımız arasında adaleti sağlamalıyız. Borcunu ödeyemeyenin hâli zaten ortadadır, borçlarını zamanında ödeyen vatandaşlarımızın durumu da aslında iç açıcı değildir. Bu vergi veya prim borçlarını, dolayısıyla devlete olan borçlarını nasıl ödediler, hangi zorluklar altında ödediler? Ekonomik krizler altında inim inim inlerken, kimi evini, arabasını sattı, kimi bankadan kredi çekti, kimi kredi kartına yüklendi, kimi tefeciden borç aldı, kimi senedini ve çekini kırdırdı ama devlete olan borcunu zamanında ödedi. Şimdi bizim yapmamız gereken şey, borcunu ödeyemeyene olması gereken bir kolaylığı sağlarken, bin bir güçlükle borcunu ödeyene de bir avantaj temin etmeliyiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz böyle düşünmekteyiz. Umarım, adında “adalet” olan iktidar partisine mensup arkadaşlarım da bizim gibi düşünür ve önergemize destek olurlar. Biz burada, borcunu zamanında ödeyenlere bir avantaj sağlamaz, bir ödül vermezsek, bundan sonra normal yollarla ne vergi ne de prim toplayamayız. Nasıl olsa af çıkar diye, gidip de kimse borcunu ödemez, ödeyebilecek durumda olanlar da ödemez.

Değerli milletvekilleri, bu önergenin kabulü, aynı zamanda devlete olan güveni de yeniden tesis ederken, devletin vatandaşlarına eşit davrandığı, hakça davrandığı duygusunu da kuvvetlendirecektir.

Sayın iktidar mensupları, gelin bu sefer lütfen inat etmeyin, şu işi tam yapalım. İstiyorsanız önergeyi birlikte yeniden yazalım, eksiği gediği varsa birlikte tamamlayalım, birilerini güldürürken, birilerini küstürmeyelim diyor, önergemize destek vermenizi bir kez daha temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 21 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

"(1) Bu Kanun kapsamına giren alacaklara karşılık bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarların bu Kanun hükümlerine dayanılarak ret ve iadesi yapılmaz."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, geçen salı günü saat 12.30-13.00 sıralarında Anamur Merkez Mahallesi ve Bozdoğan köyünde yine Bozyazı’nın tüm mahallelerinde meydana gelen dolu nedeniyle köylülerin, çiftçilerin seralarının yüzde 70-80’i zarar görmüştür, herkese geçmiş olsun diyoruz ve Tarım ve Köyişleri Bakanımızı bu köylülerimizin, bu çiftçilerimizin yaralarını sarmaya davet ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu çuval yasanın içerisinde gerçekten iktidar partisi Adalet ve Kalkınma Partisinin yandaşı gözüken çevreleri tatmin edecek, onların beklentilerini karşılayan çok çareler var fakat gerçekten, işçilerin, köylülerin, emeğin sorunlarını çözen çareler yok.

Seçim bölgem Anamur’un Ormancık köyü, Sarıağaç köyü ve Akine köyünü kapsayan Dragon Çayı üzerinde bir Alaköprü Barajı yapılması planlanmış ve burada 1977 yılında tapu kadastro çalışmaları başlamış. Tapu Kadastro, o tarihte, Orman İşletmesine yazı yazmış, “Gelin, ormanın bölgesini bize gösterin.” demiş, ancak Ormandan ses seda çıkmamış. 1983 yılında burada tekrar çalışmalar başlamış. Tabii, 1977 yılında tapular kesilmiş, köylülere Türkiye Cumhuriyeti devletinin tapusu verilmiş. Ondan sonra, 1993 yılında bu bölgeye orman kadastrosu gelmiş ve orman kadastrosu, daha önce kesilen tapuların iptal edildiğini, onların geçersiz olduğunu ve bu bölgelerin 2/B kapsamında, yani orman vasfını yitirmiş arazi kapsamında olduğunu şerh düşmüş tapuların üzerine. Bunu köylüler ne zaman öğrenmiş? Şimdi oraya yapılması planlanan Alaköprü Barajı’nın kamulaştırılması sırasında öğrenmiş çünkü bu araziler 2/B kapsamına alındığı için kamulaştırma bedeli ödenmiyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, köylünün elinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin verdiği bir tapu var ve bu tapu 1977 yılında verilmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu. Aradan zaman geçiyor, 1993 yılında orman kadastrosu tarafından bu bölgelerin 2/B kapsamında olduğu değerlendiriliyor ve buradaki köylülere hiçbir haber verilmiyor. Köylüler, bunu, 2011 yılına girdiğimiz bu sırada, kamulaştırılan arazilerin bedellerinin ödenemeyeceğine yönelik olunca anlıyorlar.

Şimdi, elimde Ormancık Köyünün muhtarının yazdığı bir mektup var. Ben bu mektubu buradan paylaşmak istiyorum:

“Sayın Vekilim, bizler Mersin ili Anamur ilçesi Ormancık köyü sakinleriyiz. Atalarımızdan kalan tarım arazilerimiz ile meskenlerimizin 1937 yılında bizim olduğuna dair arazi beyannamesi verilmiştir. Ancak, 1946 yılında aynı arazi ve meskenler orman kadastrosu tarafından orman sınırı içerisinde bırakılmış, ecdadımız cahilliğinden itiraz edememiştir. Köyümüzde tapulama, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından programa alınmış olup 1977 yılında tapulama çalışmaları tamamlandı. Bizlere tapularımız verildi. Tapulu arazilerimizi o günden beri ekip dikmekteyiz. Bizler devletimizin vermiş olduğu tapulara güvendik. Tapu senetlerine on yıl boyunca itiraz edilmediğinden tapu senetlerimizin kesinlik kazandığını zannediyorduk. Ancak, köyümüzün büyük bir bölümünü sular altında bırakacak Alaköprü Barajı ile ilgili kamulaştırma çalışmaları sırasında 1993 yılında köyümüzde yapılan orman kadastro çalışmasında arazilerimizin yeniden orman sınırı içine alındığını ve bu araziler için bizlere kamulaştırma bedeli ödenmeyeceğini öğrendik. Anamur’daki ilgili kurumlarda yaptığımız araştırmada tapu senetlerimizin iptali için Anamur hazine avukatının Anamur Adliyesine dava açmaya hazırlandığını öğrendik. Mağduriyetimizin giderilmesi adına bugüne kadar hiçbir devlet yetkilisi köyümüze gelmemiştir. Sayın Vekilim, bu feryada kulak verin, yoksa, kamulaştırmadan sonra tarih sayfasından silinecek bu köyde bir insanlık dramı yaşanacak. Yüz yıldan fazla süredir bu toprakları eken, bu topraklarda 1 dönüm, 1,5 dönüm tarla ekerek geçimini sağlayan, çocuklarını buradan aldığı gelirle okutan, evlendiren köylüler bir anda topraksız ve yurtsuz kalacaklar. Zaten şu anda Alaköprü Barajı’yla ilgili müteahhit firma tarafından çalışmalar başladığından köy içinde iş makinelerinin sesinden, tozundan, ekili araziler zarar görmekte. Köylümüz ruhsal bunalıma girmiştir…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Evet, değerli milletvekilleri, bu, Ormancık Köyü Muhtarının feryadıdır. Bu konuların da aslında çözülmesi gerekiyor. Köylüler 2/B sorunlarının altında ezilmektedir ama İktidarda bu konuda bir çaba görmemekteyiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Madde 21’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime bir saat ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.33

 

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

22’nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 22'inci Maddesinde "verilerek" ibaresinden sonra "kesinleşmiş olan kararlar dahil" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hamit Geylani

Sebahat Tuncel

Şerafettin Halis

 

Hakkâri

İstanbul

Tunceli

 

Akın Birdal

M. Nezir Karabaş

 

 

Diyarbakır

Bitlis

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 22'inci maddesinde yer alan "30.03.2005 tarihli ve" ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mehmet Şandır

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

Mersin

Konya

 

Kadir Ural

Mehmet Günal

Münir Kutluata

 

Mersin

Antalya

Sakarya

 

 

Reşat Doğru

 

 

 

Tokat

 

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 22 nci maddesi ile 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenen cümlede yer alan "idari para cezasını gerektiren fiilin işlendiği tarihi takip eden takvim yılının son günü bitimine kadar idari para cezası verilerek tebliğ edilmediği takdirde idari yaptırım kararı verilemez," ibarelerinin "idari para cezasını gerektiren fiilin işlendiği tarihi takip eden ikinci takvim yılının son günü bitimine kadar idari para cezası verilerek tebliğ edilmediği takdirde idari yaptırım kararı verilemez," şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Mustafa Özyürek

Bülent Baratalı

 

İzmir

İstanbul

İzmir

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Orhan Ziya Diren

Şahin Mengü

 

Malatya

Tokat

Manisa

 

 

Tekin Bingöl

 

 

 

Ankara

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Mengü, buyurun lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben huzurlarınıza aslında, bu kanunun ismini okuyarak yedi buçuk dakika tutacağını göstermeye gelmiştim fakat baktım, içinde daha enteresan, daha komik şeyler var, yasa yapma tekniğine aykırı, anlaşılır gibi değil. Hemen şimdi üstünde konuştuğum yasa tasarısına, yani ilgili değişiklik önergesi olan maddeye baktığınız zaman çok komik bir durum ortaya çıkıyor. Tasarıda zaman aşımının başlangıcının fiilin işlendiği tarihi takip eden yıl sonuyla sınırlandırılması ve mağduriyetlerin önüne geçilmesi amacıyla da yine aynı sürede muhatabına tebliğ edilemeyen idari para cezasına ilişkin yaptırım kararının ortadan kalkması öngörülmektedir. Yani bu trafik suçu olabilir -aklınıza gelen- yasada tek tek sayılan, tasarıdaki her türlü işlemden doğan bir fiil olabilir. Fiili 28 Aralık günü işlediniz, onu takip eden yıl sonu ne gün? 31/12. Şimdi, yani, bazı fiillerde insanların işlediği tarihe bağlı, bazısından on bir ay, on iki ay, bazısında bir gün, iki gün. Böyle bir zaman aşımı mantığı olur mu? Yani zaman aşımı böyle bir kaypak, karışık, ne dediği belli olmayan, “başlangıç tarihi” ile “takvim yılı sonu” dediğiniz zaman belli bir süreye tabi kılmazsanız bu adaletsizlik yaratır. Birisi için zaman aşımı süresi iki gündür, öbürü için üç yüz altmış yedi gündür, böyle bir şey olması mümkün değil. Nasıl yapmamız gerekiyor? Bir süre koyacaksınız, fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl, fiilin işlendiği tarihten itibaren altı yıl, altı ay, ne diyorsanız deyin ama bir başlangıcı ve sonu belli olsun. Şimdi, burada öyle bir şey yok. 30 Aralıkta fiili işle, kurtardın. Yani ben herkese tavsiye ediyorum, 30 Aralık günü sürat denemesi yapabilirsiniz kara yollarında, bastırın gidin çünkü istediği kadar trafiği yazsınlar, gıyabında yazdıkları için size tebliğ edilmesi mümkün değil, 31/12 itibarıyla düşecektir.

Değerli arkadaşlar, böyle bir yasa yapma tekniği olmaz. Bu, sadece, dostlar alışverişte görsün diye… Hakikaten, baktığınız zaman maşallah tuğla büyüklüğünde bir tasarı ama içinde bir hukuk mantığı yok. Böyle bir şey olabilir mi? Eğer 31/12’den evvel herhangi bir zamanda fiil işleniyorsa, onu hangi yıla göre… Anladığım kadarıyla kanun koyucu da bir yıllık bir süre tanımak istiyor, bari “bir yıl” deyin. “Bir yıl” demezseniz, aynı fiili işleyen kişiler arasında ayrımcılık yaparsınız. Senenin başında böyle bir suçu işleyen, kabahati işleyen şahıs bir yıl müddetle bu müeyyideye muhatap olacaktır ama senenin son günlerinde bu suçu işleyen, kabahati işleyenler bu fiillerden herhangi bir müeyyideye tabi olmayacaklardır. Böyle bir kanun yapma tekniği olmaz. Ne olur, bakın, bunu biz çok iyi niyetle belli bir süreye bağlıyoruz. “İki yıl” diyoruz fiilin işlenmesinden. “Fiilin işlenmesinden bir yıl” deyin. Bunu kabul etmek lazım. Böyle bir kanun teklifi düzenlemesi olamaz. Yanlış yapıyorsunuz. Yarın bunların sıkıntısını çekmeye başlayacak, yarın bunu basın anlatacak, yarın basın espri konusu yapacak. Ondan sonra hep beraber mağdur oluyoruz. Mağdur olan Parlamento, mağdur eden İktidar. Siz yapıyorsunuz, bu kanun tasarılarını hazırlayıp getiriyorsunuz. Nasıl böyle bir şey olur? Herhangi bir süresi olmayan zaman aşımı olur mu? Bana birisi izah etsin. Nasıl olacak bu iş? Aynı suçu, aynı kabahati işledik. Ben senenin son üç günü içinde işledim, tebligat yapmanız mümkün değil, gıyabımda yapacağınız tutanağı. Öbürü garibim senenin başında işledi. Aynı fiili işledik. Belki onunki biraz daha hafif. O müeyyideye muhatap olacak, ben müeyyideye muhatap olmayacağım. Bu, hukuk mantığıyla çelişiyor. Bu tasarıyı incelerseniz daha birçok yerinde Anayasa’ya da aykırılık var, bırakın, hukuka aykırılıktan vazgeçtim. İleride arkadaşlarım anlatacaklar. Orman Yasası’nda Anayasa’ya göre koymamanız gereken maddeyi buraya koyuyorsunuz. Anayasa Mahkemesi artık iptal etmez diye düşünüyorsanız o başka bir mantık. Ama burada, düpedüz şu tasarının içinde onlarca, hukuka aykırı olduğu gibi, hukuk mantığına aykırı olduğu gibi Anayasa’ya aykırı hükümler de var. Bizim önerimizin kabul edilmesi, bu yasa tasarısını, en azından bu maddeyi bir hukuk mantığı içinde uygulanabilir bir hâle getirir. Yoksa senenin son bir haftasına girdiği zaman insanların bu tip fiilleri işlemesini engelleyemezsiniz. Avukatın da hukukçunun da bu konularla ilgili her türlü meslektaşın görevi olayları kendi insanlarına doğru bir şekilde anlatmaktır. Bana sorarlarsa derim, “Son bir ay ne yapıyorsanız yapın, sizi kimse yakalayamaz.” derim. Gıyabında yapacağınız bir tebligat hiçbir sonuç doğurmayacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Mengü.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Karar yeter sayısı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım:

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 20.41

 

 

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 20.47

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesi üzerinde verilen Manisa Milletvekili Sayın Şahin Mengü ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 22'inci maddesinde yer alan "30.03.2005 tarihli ve" ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanunun 22’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Torba kanununun bu maddesinde, 22’nci maddesiyle “Askerlik Kanunu, Milletvekili Seçimi Kanunu, Trafik Kanunu, Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun, Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun, Karayolu Taşıma Kanunu, Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda belirtilen ve idari para cezasını gerektiren fiilin işlendiği tarihi takip eden takvim yılının son günü bitimine kadar idari para cezası verilerek tebliğ edilmediği takdirde idari yaptırım kararı verilemez, verilmiş olanlar düşer.” denmektedir.

Bu madde doğru bir maddedir, kanunlaşmasının da uygun olacağını düşünüyoruz.

Tabii, burada, Maliyeye de bir sorumluluk yüklenmektedir. Verilmiş olan idari para cezaları... Maliye bunu yakinen takip edecek ve önümüzdeki takvim yılında da bunun mutlaka tebliğ edilmesi noktasındaki çalışmasını tamamlamış olacaktır. Bu, tabii, tamamlanmadığı zaman da otomatikman düşeceği için dolayısıyla da Maliye yetkililerine ve vergi dairesi yetkililerine de çok önemli bir görev düşmektedir.

Sayın milletvekilleri, tabii, bu kanunla beraber bu torba kanununun içerisine eğer adli ve idari para cezalarının daha geniş bir şekilde alınmış olmasını biz beklerdik çünkü bu yönde olarak da çok büyük oranda toplumda beklentiler vardır. Bilhassa idari para cezalarının kapsamının daha fazla genişletilmiş olmasının birçok sorunu da beraberinde çözeceği bekleniyordu ancak çok kısıtlı ve az bir şekilde tutulmuştur. Bundan dolayı da beklentilere cevap vermiş olduğunu söyleyemeyiz.

Sayın milletvekilleri, ancak ülke insanımızın bunun dışında birçok sorunu vardır. Bakınız, bu torba kanunla işte birçok sorunu ortadan kaldırmayı düşünüyoruz ama torba kanunlar, şöyle bir bakıldığı zaman, geçmişte Adalet ve Kalkınma Partisinin çok sıkça kullanmış olduğu bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi, bir kanunu çok alt komisyonlarda veyahut da yeterli olan esas komisyonlarda tam olarak görüşmesini tamamlamadan ve beraberinde de Meclise getirildikten sonra acele olarak çıkarmakta, çıkardıktan sonra da işte böyle torba kanunlarla beraber de onları getirerek eksiklikleri tamamlamaya çalışmaktadır.

Tabii, bu torba kanunun bir özelliği de vardır. Yaklaşmakta olan seçimle ilgili de bir kanundur. Seçimin yaklaşmasından dolayı da vatandaşlara verilen sözlerin yerine getirilmemiş olduğu düşünülürse, bu kanunla bir nebze de olsun bir rahatlatma hedeflenmektedir. Ancak şurası da bir gerçektir ki insanlar, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarına güvenmişlerdir ve onlara, birçok siyasi partinin seçim beyannamelerinin uygulanmasıyla ilgili olarak hedeflemiş oldukları oy oranından büyük oy verilmiştir ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde de çok büyük bir oy oranıyla temsil edilmektedirler. Ancak görülmüştür ki -özellikle söylemleri içerisindeki işte yoksullukla mücadele edeceğiz, fakirlikle mücadele edeceğiz, insanların geçim durumlarını düzelteceğiz şeklinde söylemler olmuş ve beraberinde de köylüsü olsun, çiftçisi olsun, bu insanların rahatlatılması ve desteklenmesi noktasında da çalışmalar yapılacağı ifade edilmiştir- özellikle esnafından tutun da çiftçisine kadar herkes çok zor şartlar altında hayatını idame ettirmeyle mücadele vermektedir.

Bakınız, İç Anadolu Bölgesi’ni son bir haftadan beri çok değerli arkadaşlarımızla beraber geziyoruz. Çiftçi kardeşlerimiz, köylülerimiz neredeyse üretimden vazgeçer konuma gelmişlerdir. Çiftçi tarlasını bırakıp başka yerlere göç etmektedir. Özellikle İç Anadolu Bölgesi’ndeki şehirlerin hepsinde çok ciddi manada göçler başlamıştır ve insanlar evini barkını, tarlasını, doğduğu yerleri terk edip gidiyorlar. Bunların içerisinde esnafları da saymak mümkündür. Esnaflarımız da işte bu kanunun, torba kanunun içerisinde bulunan sosyal güvenlik primlerinden tutun da elektrik paralarına kadar veyahut da yanlarında çalıştırmış olduğu işçilerin maaşlarının ödenmesine kadar çok büyük zorluklarla karşı karşıyadır. Esnaflarımıza bakıyoruz, neredeyse esnaflarımıza bir dokun, bin ah dinle durumuyla karşı karşıya olduğumuzu görürsünüz. Esnaflar, dükkânımı acaba kapatayım mı, şeklinde düşünce içerisindedirler ve de bu da bizleri üzmektedir.

Bakınız, işte bu kanun içerisinde sosyal güvenlik primleriyle ilgili bir iyileştirme yapılmaya çalışılmaktadır. İşte Ziraat Bankasıyla ilgili iyileştirmeler yapılmaktadır veya tarım kredi borçlarıyla ilgili bazı iyileştirmeler içerisine girilmektedir. Ancak düşünülmesi gereken konu şudur ki esnaflarımız, iyileştirmenin yanında işlerin açılmasını beklemektedirler. Çiftçi kardeşlerimiz de reel manada desteklenmeyi beklemektedirler.

Bakınız, şu anda Türkiye’nin en önemli sorunu işsizlik sorunudur. Gençlerimizin büyük bir çoğunluğunun, sorulduğu zaman insanlarımıza yüzde 75 oranında, işsizlikten dolayı sıkıntı içerisinde olduğunu ifade etmeye çalışıyorlar. Yani ne yapıp yapıp işsizliği mutlaka önlememiz gerekmektedir. Ancak gördüğümüz kadarıyla Adalet ve Kalkınma Partisinin gündeminde de bunun olmadığını hep beraber görüyoruz.

Yüce Meclise en derim saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 22'inci Maddesinde "verilerek" ibaresinden sonra "kesinleşmiş olan kararlar dahil" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hamit Geylani (Hakkâri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Karabaş, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 22’nci maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 22’nci madde de Askerlik Kanunu, Karayolları Taşıma Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ve diğer kanunlarla ilgili idari para cezalarını kapsamaktadır ama burada en önemli kısım, Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Kanunu, Milletvekili Seçimi Kanunu ve Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulmasıyla İlgili Kanun.

Değerli milletvekilleri, daha önce bu konuda kanun teklifi de verdik. Bu kanun, uluslararası yasalara ve mevcut Anayasa’mıza da aykırıdır. Yani her insanın, her vatandaşın, seçmen yaşını doldurmuş, yasal kısıtlılığı olmayan her vatandaşın oy kullanma hakkı var. Ama seçmen olan… Hem dünyada hem de ülkemizde, demokrasinin olduğu -özgür seçimlerin yapıldığı her yerde bu böyledir- her yerde seçmen olma hakkını kullanabileceği gibi kişilerin, seçime gitmeme, seçimi boykot etme, oy kullanmama hakkı da var. Yani burada bu kanun mutlaka değiştirilmeli, bu konudaki idari para cezaları da uygulanmamalı. Zaten bu kanun çıktığı tarihten bu yana fiilî olarak bu yasa uygulanmamış. Ancak, yeri geldiği zaman siyasiler veya bir yerdeki idari yapı ve yargı yapısı belli bir karar alabiliyor. Nitekim basına yansıdı, hepiniz biliyorsunuz, Yüksekova’da İl Seçim Kurulu, 55 bin kişiyle ilgili, referandumda oy kullanmamaktan kaynaklı ceza verdi, tebliğ etti.

Şimdi, birincisi, bu maddede, verilen cezanın tebliğ edilmemesi, tebliğ edilmediği takdirde uygulanmaması var, “işlenen yılın bitimine kadar” diyor. Bu mevcut, verilen tasarıya göre, bugüne kadar, yani 31/12/2010 tarihine kadar bu tür idari para cezaları affediliyor, sadece tebliğ edilmeyenler… Bizim verdiğimiz önergede de birincisi, bu tebliğ edilmeme olayını kaldırıp madem bir af getiriliyor -bu en azından bir aftır, geçici bir aftır, 31/12/2010 tarihine kadar tebliğ edilmeyenler- bu konuda karar verilip tebliğ edilmiş olanların da bir defalığına affedilmesi… Fakat, burada en önemsediğimiz olay da, yine belirtiyoruz, Milletvekili Seçimi Kanunu, Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun, Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun ile ilgili düzenlemedir. Bu tümüyle insan haklarına aykırıdır, tümüyle insanların seçimlerde özgürce iradesini belirtme ilkesine aykırıdır. Bir insan özgür iradesini belirleyip sandığa gidebiliyor, bir partiye, bir adaya oy verebiliyorsa, bu en temel haksa dünyada da Avrupa’da da Türkiye’de de o insanın sandığa gitmeme, hiçbir partiye oy vermeme, hiçbir adaya oy atmama gibi bir hakkı da vardır. Yani burada mademki 224 -ek maddelerle birlikte 234- maddelik bir torba kanun getirilmiş, bu konuda daha önce verdiğimiz yasa teklifi de kanun teklifi de var, bunun mutlaka değiştirilmesi, özellikle karar verilmiş olan ve tebliğ edilmiş olan diğer tüm cezaların affedilmesi fakat kanun maddesinin, seçimlerle ilgili, oy kullanmamayla ilgili kanun maddesinin mutlaka değişmesi gerekiyor diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mehmet Şandır

Kadir Ural

 

Manisa

Mersin

Mersin

 

Münir Kutluata

Mehmet Günal

Mustafa Kalaycı

 

Sakarya

Antalya

Konya

Madde 23- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (10) numaralı bendinde yer alan “Bu Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinin dışında kalan genel sağlık sigortalısının,” ibaresi “5 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi ile 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1), (2) ve (7) numaralı alt bentleri ile yedinci ve sekizinci fıkralarının dışında kalan genel sağlık sigortalısının,” olarak, aynı bendin (b) alt bendi aşağıdaki şekilde, (c) alt bendinde yer alan “sigortalı” ibaresi “genel sağlık sigortalısı” olarak değiştirilmiştir.

"b) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim veya 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununda belirtilen aday çıraklık ve çıraklık eğitimi ile işletmelerde meslekî eğitim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim görmesi halinde 25 yaşını doldurmamış ve evli olmayan çocukları ile yaşına bakılmaksızın bu Kanuna göre malûl olduğu tespit edilen evli olmayan çocukları ve yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızları;"

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayısı ile görüşülmekte olan "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 23 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 23- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (10) numaralı bendinde yer alan "Bu Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinin dışında kalan genel sağlık sigortalısının," ibaresi "5 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi ile 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1), (2) ve (7) numaralı alt bentleri ile yedinci fıkrasının dışında kalan genel sağlık sigortalısının," aynı maddenin birinci fıkrasının (10) numaralı bendinin (b) alt aşağıdaki şekilde, (c) alt bendinde yer alan "sigortalı" ibaresi "genel sağlık sigortalısı" olarak ve (13) numaralı bendinde yer alan "16" ibaresi "18" olarak değiştirilmiştir.

"b) 18 yaşını, lise ve dengi görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim görmesi halinde 25 yaşını doldurmamış evli olmayan erkek çocukları, yaşlarına bakılmasızın çalışmayan, gelir aylık almayan, evlenmemiş olan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kız çocukları ile yaşına bakılmaksızın bu Kanuna göre malûl olduğu tespit edilen evli olmayan çocuklarını,”

 

Mustafa Özyürek

Harun Öztürk

Ahmet Ersin

 

İstanbul

İzmir

İzmir

 

Tekin Bingöl

Bayram Meral

 

 

Ankara

İstanbul

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Ülkemizde kadınların istihdama katılma oranı düşük, işsizlik oranları çok yüksektir. Ayrıca günümüzde dahi bazı yörelerde okula gönderilmeyen kız çocuklarının sayısı oldukça yüksektir. Ülkemizin toplumsal ve çalışma hayatının koşulları dikkate alındığında kız çocuklarının ebeveynlerinin sigortalarından yararlanma haklarının devam ettirilmesi zorunludur. Madde metninde yapılan değişiklikle yaşlarına bakılmaksızın çalışmayan, evlenmemiş olan, evlenip boşanan veya dul kalan kız çocukların ebeveynlerinin bakmakla yükümlü aile bireyi olarak sağlık yardımlarından yararlanmaları amaçlanmıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.03

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 21.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN(Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesi üzerinde verilen İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Kadir Ural (Mersin) ve arkadaşları

Madde 23- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (10) numaralı bendinde yer alan "Bu Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinin dışında kalan genel sağlık sigortalısının," ibaresi "5 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi ile 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1), (2) ve (7) numaralı alt bentleri ile yedinci ve sekizinci fıkralarının dışında kalan genel sağlık sigortalısının," olarak, aynı bendin (b) alt bendi aşağıdaki şekilde, (c) alt bendinde yer alan "sigortalı" ibaresi "genel sağlık sigortalısı" olarak değiştirilmiştir.

"b) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim veya 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununda belirtilen aday çıraklık ve çıraklık eğitimi ile işletmelerde meslekî eğitim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim görmesi halinde 25 yaşını doldurmamış ve evli olmayan çocukları ile yaşına bakılmaksızın bu Kanuna göre malûl olduğu tespit edilen evli olmayan çocukları ve yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızları;"

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkan, Türk milletinin değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesinin değiştirilmesi için vermiş olduğumuz önerge üzerinde partim ve şahsımın görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Mersin ili Anamur ilçesinin Ormancık köylülerimizin problemlerini dile getiren CHP milletvekili Ali Rıza Öztürk Bey’e teşekkür ediyorum. Aslında konu dün Sayın Bayındırlık Bakanımıza iletildi, inşallah, çözümü noktasında yapılacak olan çalışmalarda el birliği içerisinde, bu Ormancık köylülerimizin problemlerinin çözümü noktasında bir uzlaşmaya veya bir kanun teklifiyle bu değişikliğin yapılarak oradaki insanlarımızın 243 parselinin ellerinden alınmasının ve haklarının gasbının önlenmesine yönelik olarak çalışacağımızı belirtmek istiyoruz. Bizler muhalefet milletvekilleri olarak belki bu konuyu dile getiriyoruz ama bu konunun çözümü de iktidar olarak siz değerli milletvekillerinin uhdesindedir. Anamur Ormancık köylülerinin bu sıkıntısını size emanet ediyoruz, inşallah bunun çözümünde hep beraber el ele, gönül gönle bunu çözeriz.

Aslında bu vermiş olduğumuz önergeyi iktidarın, yetkililerin vermesi gerekiyordu. Neden? Çünkü 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda propaganda malzemesi olarak kullandınız “Kadınlarımız, kızlarımız için pozitif ayrımcılık yapacağız." dediniz ama maalesef şimdiye kadar ve bu getirilen torba yasanın içerisinde de kesinlikle bu insanlarımızın, bu kızlarımızın sorunlarını çözecek ve bu sorunlara… İnşallah, bu verdiğimiz önergeyi kabul ederseniz, bu önergenin sonucunda, kadınlarımızın, kızlarımızın pozitif ayrımcılığına hep beraber bir katkı sağlamış olacağız. Bu getirmiş olduğunuz 23’üncü maddedeki eksikliğin bizim verdiğimiz önergeyle giderilmesi gerekiyor. Bu önergede, gerçekten, kadınlarımızın, kızlarımızın gelecekleri noktasında pozitif ayrımcılık olacağını da düşünüyoruz.

5510 sayılı Yasa’nın bu konuyla alakalı maddelerinin de Türk aile yapısına uygun olmadığını düşünüyoruz; şöyle ki sayın milletvekilleri: 5510 sayılı Kanun yürürlüğe girdiği tarihten önceki uygulamada, on sekiz yaşını dolduran, okumayan, çalışmayan ve evlenmemiş olan kız çocukları anne veya babasının sigortasına bağlı olarak sağlık yardımlarından yararlanmakta iken, 5510 sayılı Yasa’yla sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişiler kapsamından bunlar çıkartılmış ve bu durumda bulunanların ne yapacağı konusunda herhangi bir önlem alınamamış, bu insanlarımız boşluğa düşmüşlerdir. On sekiz yaşını dolduran, okumayan, çalışmayan ve evlenmemiş olan kız çocuklarımızın, sigortalılıklarının, bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri kapsamından çıkartılmış olması önemli sıkıntılar ve huzursuzluklar yaratmış, kız çocuklarının, anne veya babasının sigortasına bağlı olarak sağlık yardımlarından yararlanamamaları mağduriyetlere neden olmaktadır. Yani şimdi on sekiz yaşını dolduran bir kız çocuğu, ailesi eğer ki sigortalı ise ailesinin hiçbir ferdi sigortadan faydalanamıyor. On sekiz yaşını doldurdun, e ne yapacaksın? “Genel sağlık sigortasına geçeceksiniz.” diyorsunuz fakat genel sağlık sigortasına geçebilmesi için de mutlaka gelir düzeyinin olmaması gerekiyor, genel sağlık sigortasına da geçemiyor. Bu sefer, on sekiz yaşının üstündeki kız çocukları, evlenip dul kalanlar veya kocasından ayrılmış olanlar da bundan yararlanamıyorlar, ortada kalıyorlar. Bu ayrımcılığın mutlaka düzeltilmesi gerekiyor. “49’uncu maddede düzelttik.” diyorsunuz ama 49’uncu maddede düzeltilen bir şey yok. 49’uncu maddede düzeltilen başka bir konu, tarım işçileriyle alakalı olan bir konu ama bu, tarım işçileriyle alakalı olan bir konu değil. 49’uncu maddeyi ben inceledim ama bununla alakalı değil.

Hâlbuki 5510 sayılı Yasa’yı incelediğiniz zaman, 34’üncü maddesine göre, yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kadınlar, ölüm aylığı bağlanmasında hak sahibi konumunda bulunmakta ve ölüm aylığı bağlandığında ise doğrudan sağlık yardımlarından yararlanmakta. Yani sağlık yardımından yararlanabilmesi için sigortalının ölmesi gerekiyor, babasının veya annesinin ölmesi gerekiyor, kız çocukları da bundan yararlansın.

Verdiğimiz önergeyle ölüm aylığı bağlanmasında hak sahibi olarak sayılan, yaşları ne olursa olsun evli olmayan, sonradan boşanan veya dul kalan kızların genel sağlık sigortasının bakmakla yükümlü olduğu kişiler arasına da ilave edilmesi öngörülmektedir.

Kadınlarımıza referandum süresince ifade ettiğiniz “pozitif ayrımcılık” sözünü tutarak önergemizin kabulünü arz ediyorum. Aynı zamanda, bu tasarıya siz “torba kanun” diyorsunuz, kimisi çıkıyor “çuval kanunu” diyor ama bu, esas bir harar kanunudur, harar yasasıdır. Bu harar yasasında da çiftçilerimizin problemlerinin olmamasını… Bir sonraki önergemizde de konuşmaya çalışacağım.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ural.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

KADİR URAL (Mersin) – Hani “Pozitif ayrımcılık.” diyordunuz! Niye kabul etmiyorsunuz?

BAŞKAN – Madde 23’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 24’te üç adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 24'üncü maddesinde yer alan (b) bendindeki "5/6/1986 tarihli ve" ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

 Erkan Akçay

Mehmet Şandır

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

Mersin

Konya

 

Münir Kutluata

Beytullah Asil

Mehmet Günal

 

Sakarya

Eskişehir

Antalya

 

 

Kadir Ural

 

 

 

Mersin

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 24 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Özyürek

Harun Öztürk

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

İstanbul

İzmir

Malatya

 

Orhan Ziya Diren

Bülent Baratalı

Selçuk Ayhan

 

Tokat

İzmir

İzmir

"Madde 24- 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (e) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (g) bendine aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"b) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununda belirtilen aday çırak, çırak ve işletmelerde meslekî eğitim gören öğrencilerle meslek liselerinde okumakta iken veya yüksek öğrenimleri sırasında staja tabi tutulan öğrenciler ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesine tabi olarak kısmi zamanlı çalıştırılan öğrencilerden aylık prime esas kazanç tutarı, 82 nci maddeye göre belirlenen günlük prime esas kazanç alt sınırının otuz katından fazla olmayanlar hakkında iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası uygulanır. Bu bentte sayılanlar, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılırlar ve bunlardan bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda olmayanlar hakkında ayrıca genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır."

"e) Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek edindirme, geliştirme ve değiştirme eğitimine katılan kursiyerler, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılırlar ve bunlar hakkında iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası ve bunlardan bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda olmayanlar hakkında ayrıca genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır."

"Bu bent kapsamında yurt dışındaki işyerlerinde çalışan sigortalıların, bu sürede ödedikleri isteğe bağlı sigorta primleri 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık sayılır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 24 ncü maddesinin madde tasarısından çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Sırrı Sakık

İbrahim Binici

Hasip Kaplan

 

Muş

Şanlıurfa

Şırnak

 

Nuri Yaman

Hamit Geylani

 

 

Muş

Hakkâri

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU  (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet Katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) -  Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

AYLA AKAT ATA (Batman) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yeterli süre tanınmalı, düzenleme eşit ve adil olmalı.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 24 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

"Madde 24- 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (e) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (g) bendine aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"b) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununda belirtilen aday çırak, çırak ve işletmelerde meslekî eğitim gören öğrencilerle meslek liselerinde okumakta iken veya yüksek öğrenimleri sırasında staja tabi tutulan öğrenciler ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesine tabi olarak kısmi zamanlı çalıştırılan öğrencilerden aylık prime esas kazanç tutarı, 82 nci maddeye göre belirlenen günlük prime esas kazanç alt sınırının otuz katından fazla olmayanlar hakkında iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası uygulanır. Bu bentte sayılanlar, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılırlar ve bunlardan bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda olmayanlar hakkında ayrıca genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır."

"e) Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek edindirme, geliştirme ve değiştirme eğitimine katılan kursiyerler, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılırlar ve bunlar hakkında iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası ve bunlardan bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda olmayanlar hakkında ayrıca genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır."

"Bu bent kapsamında yurt dışındaki işyerlerinde çalışan sigortalıların, bu sürede ödedikleri isteğe bağlı sigorta primleri 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık sayılır."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan. (CHP sıralarından alkışlar)

SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; kamuoyunda “torba yasa” diye tanımlanan tasarının birinci bölümünün 24’üncü maddesi üzerine CHP Grubu olarak verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerek AKP Hükûmeti işbaşına geldiğinde yürürlükte olan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı gerek Hükûmet döneminde uygulamaya konulan Dokuzuncu Kalkınma Planı gerekse Hükûmet Programında, vergi politikalarının temel amacı olarak ekonomide kayıt dışılığın azaltılması, basit, adil ve geniş tabanlı bir vergi sistemi oluşturulması temel hedef olarak öngörülmüştü. Dolayısıyla, ikide birde af beklentileri oluşturacak ortam da ortadan kaldırılacaktı. Bu konuda ciddi adımlar atılmadığı gibi, krizin teğet geçtiğinin söylendiği ülkemizde, çok sayıda esnaf kepenk indirdi “Anadolu Kaplanları” sıkıntıya girdi, bazı iş adamları intihar etti, birçok iş adamı çeklerini ödeyemedikleri için hapse düştüler. Çiftçilerimiz, kendi arazilerinde, bankaların ve tefecilerin işçisi konumuna düştüler.

Kriz sonrası borçların yeniden yapılandırılması gerektiğini ısrarla muhalefet partileri söylediği hâlde, bu konu kulak arkası edildi. Ta ki Anayasa paketinde, o Anayasa’yı referandumda geçirebilmek adına konulan birçok maddenin içinde ilk kez buna değinildi. Referandum bitti, aradan bir altı ay daha geçti ve karşımıza bu “torba tasarı” diye tanımladığımız tasarı geldi. Tabii bu arada, bugüne değin verdiği hiçbir kanun teklifi gündeme alınmayan bendenizin de iki tane kanun teklifi işleme alınmış oldu. Bu da benim gözlerimi yaşarttı.

Şimdi, Demokrat Eğitimciler Sendikasının yaptığı bir alan çalışmasından bazı verileri sizlerle paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlar.

Bu çalışmaya göre, Türkiye'nin en önemli sorunu işsizlik. 2’nci sırada yolsuzluk karşımıza çıkıyor. Türkiye’de bürokrasiyi ve siyaseti yolsuzluğun çürüttüğünü söyleyenlerin oranı yüzde 90. Yolsuzluğun vergi düzenini yüzde 44, sosyal ve ahlaki yapıyı yüzde 56, hukuk ve asayiş düzenini yüzde 61 oranında olumsuz etkilediği bu çalışmanın diğer verileri arasında. Ayrıca, üzerine gidilmeyen bu çarpık yapı nedeniyle, hâlen çalışır konumdaki 23 milyon kişinin, Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu’nun açıklamalarına göre, 10 milyonu kayıt dışı istihdam edilir durumda. Hâl böyleyken, kara para sahipleri ve naylon faturacılar da bu torba yasa kapsamına alınarak, kriz nedeniyle sıkıntıya düşen yurttaşların derdine çare üretecek yapılanma ne yazık ki kirletilmiş, borcunu zamanında ödeyen yurttaşlarımız da küstürülmüştür ya da kendilerini enayi gibi hissetmektedirler. Tıpkı referanduma götürülen Anayasa paketinde olduğu gibi, Şark kurnazlığı yapılarak “Nasıl olsa muhalefet de vatandaşın borçlarının hafifletilmesine karşı çıkmıyor. Zaten krizden bu yana muhalefet bunu sürekli dillendiriyor, arkasına ne takarsam geçer.” mantığıyla Hükûmetimiz hareket etmiştir. Bu anlayış yanlıştır ve siyasi etiğe de uygun değildir değerli arkadaşlar.

Meclise yüz yirmi madde olarak sevk edilen bu tasarı, her gün yeni bir şeyler eklenerek, bugün, sevk edilen madde sayısının 2 katı olarak karşımıza çıktı. Şimdi, buna arkadaşların kimisi “torba tasarı” diyor, kimisi “çuval tasarı” diyor, ben de “çorba tasarı” diyeceğim, yani bir bu bir çorba hâline döndü.

Şimdi, bu koşullarda, mümkün olduğunca aklıselim davranarak, vatandaşın mağdur olmasına engel olarak daha sağlıklı bir değerlendirme yapmak gerektiğine inanıyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyor ve iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN - Önergeyi oylamaya sunmadan önce yoklama talebi vardır.

Şimdi yoklama talebinde bulunan milletvekillerini tespit edeceğim: Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özyürek, Sayın Öztürk, Sayın Meral, Sayın Susam, Sayın İçli, Sayın Emek, Sayın Köse, Sayın Çakır, Sayın Ayhan, Sayın Arıtman, Sayın Soysal, Sayın Yıldız, Sayın Ağyüz, Sayın Coşkuner, Sayın Hacaloğlu, Sayın Yazar, Sayın Dibek, Sayın Köktürk, Sayın Ünsal, Sayın Ersin, Sayın Akıncı.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111,  2/134, 2/175, 2/235,  2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 24'üncü maddesinde yer alan (b) bendindeki "5/6/1986 tarihli ve" ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Beytullah Asil (Eskişehir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Asil, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 24’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Genç nüfusumuzun büyük, eğitim imkânlarımızın kısıtlı, yükseköğretim kapısında yığılma meselesi, üniversite basamaklarında bir ölçüde nitelik meselesine, mezuniyetle birlikte de önemli ölçüde işsizlik meselesine dönüşmektedir. Mesleki ve teknik eğitim ise bu sorunlar yumağının dışında kalabilecek en önemli çözüm olmasına karşın bugün maalesef kendisi bir sorun teşkil etmekte. Bunun birçok sebepleri var. Bunlardan birisi de bu maddeyle düzeltmeye çalıştığımız sağlık sigortası.

Değerli milletvekilleri, bugün günümüzde meslek yüksekokulları öğrencilerin isteyerek girdiği okullar değil, üretimin içinde olmayan, her şeyden önemlisi verimli olmayan birer okul hüviyetine dönüşmüş durumda, sanayi ve iş dünyasıyla iç içe değil. Bugün mevcut duruma baktığımızda, eğitim sistemi sanayiciye diyor ki, ben bu öğrenciyi yetiştirdim ve istihdama kazandırdım, sen de bunu istihdama yönelt; sanayici de diyor ki, senin yetiştirdiğin öğrenci benim istediğim yeterlikte değil. Dolayısıyla, ülkemizde genç işsizlik oranının yüzde 30’lara vardığı tabloya baktığımızda karşılaştığımız gerçek, Türkiye’de işsizlik değil mesleksizlik sorununun olduğudur.

Ülkemizde, 15-24 yaş arası 14 milyona yakın genç yaşamakta. Bu gençlerin yüzde 30’u okuyor, yüzde 30’u çalışıyor, yüzde 40’ı ise hiçbir şey yapmıyor. Genç nüfusun çok büyük bir bölümünün iş aradığı ülkemizde sanayicimiz de nitelikli iş gücü bulamamaktan yakınıyor. Nitelikli iş gücü ihtiyacını eğitim kurumlarından karşılayamayan iş dünyası, kendi çözümünü kendi üretme yolunu tercih etmektedir. Akademisini, eğitim merkezlerini kurup işe aldığı personele yeniden eğitim vermekte, böylelikle ciddi bir maliyet ve zaman kaybı yaşamaktadır. Bu gerçekten hareketle, mesleki ve teknik eğitimi, sektörlerin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünü yetiştirmek ve bugünün mesleki ve teknik eğitim anlayışını sektör ihtiyaçlarına yönelik şekillendirmek, yeni meslek tanımlarının yapılması için yönlendirici olmak ve mesleki ve teknik eğitimin saygınlığını dünyadaki tüm değişim ve gelişmeleri takip ederek artırmak zorundayız.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, son derece yüksek potansiyel, dört mevsimi aynı anda yaşayabildiğimiz topraklar, su yollarına yakın coğrafyamız, öğrenme isteğiyle dolu mükemmel bir genç nüfusumuz var. Uygulanan yanlış politikalar, gençliğin sorunlarını görmezden gelen uygulamalar, bu genç potansiyeli küstürmeye, yıldırmaya başlamıştır. Önemli olan, bu genç potansiyelin, küstürmeden, yıldırmadan hayata atılmalarını sağlamaktır. Son zamanlarda sanayimizin ve üniversitelerimizin bu işin farkında olmaya başladıklarını memnuniyetle görüyoruz ancak bu iş birliği derinleştikçe de görüyoruz ki üniversitelerimizin altyapısı yeterli değil. Üniversitelerimizde araştırma laboratuvarları ve atölyeler eksik. Sanayimizin üniversitelerimize imkân sağlama çabaları, karşılarına çıkan kanuni engellerle başarısızlıkla sonuçlanıyor. İlköğretimden mezun olan pek çok öğrenci devam edecekleri lisenin türlerine ait kararları kendi iradeleriyle değil, içerisinde yaşadıkları aile bireylerinin isteğiyle ya da mali durumuna göre zorunlu olarak yine aile birliğinin kararlarıyla vermektedirler. Çünkü gençlerin kendilerini keşfetmelerini sağlayacak imkânları sunamıyoruz.

Değerli milletvekilleri, böyle olunca da meslek eğitimini mükemmele bir türlü ulaştıramıyoruz. O nedenle bunun bir bütün olarak ele alınmasını, böyle yasa maddeleri içerisinde pansuman tedbirlere bırakılmamasını diliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25’inci maddede üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 25’inci maddesinde yer alan “5510 Sayılı” ibaresinden sonra gelmek üzere “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mehmet Şandır

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

Mersin

Konya

 

Süleyman Lâtif Yunusoğlu

Münir Kutluata

Mehmet Günal

 

Trabzon

Sakarya

Antalya

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 25. maddesinin sonunda yer alan “65 yaşını dolduranlardan talepte bulunanlar” ifadesi yerine “65 yaşını dolduranlardan talepte bulunmuş olanlar” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Hulusi Güvel

Tekin Bingöl

 

Malatya

Adana

Ankara

 

Mevlüt Coşkuner

Hüsnü Çöllü

Ergün Aydoğan

 

Isparta

Antalya

Balıkesir

 

Turgut Dibek

Şevket Köse

 

 

Kırklareli

Adıyaman

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 25 nci maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

İbrahim Binici

Hasip Kaplan

Hamit Geylani

 

Şanlıurfa

Şırnak

Hakkâri

 

Nuri Yaman

Sırrı Sakık

 

 

Muş

Muş

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yeterli süre tanınmalı, düzenleme eşit ve adil olmalı.

III.- Y O K L A M A

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yeter sayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunmadan önce yoklama talebi vardır.

Sayın Yalçın, Sayın Vural, Sayın Akçay, Sayın Bukan, Sayın Durmuş, Sayın Korkmaz, Sayın Kalaycı, Sayın Taner, Sayın Asil, Sayın Torlak, Sayın Atılgan, Sayın Uslu, Sayın Akcan, Sayın Işık, Sayın Özdemir, Sayın Çalış, Sayın Akkuş, Sayın Orhan, Sayın Paksoy, Sayın Ayhan.

Yoklama için iki dakika süre vereceğim ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111,  2/134, 2/175, 2/235,  2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

60’ıncı maddeye göre kısa söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Berber.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

7.- Manisa Milletvekili Recai Berber’in, Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün konuşmasında yanlış anlamalara sebep olacak ifadelerine ilişkin açıklaması

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce 22’nci maddeyle ilgili olarak bir önerge verilmişti. Önerge sahiplerinden Sayın Şahin Mengü’nün… Burada, hem Komisyonumuzun ve Meclisimizin değerleri üyelerinin hem de izleyen bütün vatandaşlarımızın çok yanlış anlamalarına yol açacak ve ısrarlı bir şekilde tekrar edilen bir yanlışı düzeltmek için söz aldım. Her şeyden önce, Sayın Mengü, burada, bu 22’nci maddede idari para cezalarının zaman aşımına uğraması konusundaki ifadeyi herhâlde yanlış anladılar ya da okumadan kürsüye çıktılar, öyle tahmin ediyorum, çünkü eğer önergedeki, kendi önergelerindeki teklife baksalardı, orada bir yıldan iki yıla çıkarılması zaten isteniyor. Ancak burada deniliyor ki, kendi ifadelerinde: “30 Aralıkta -bu çok önemli bir husus- fiili işle, kurtardın. Yani ben herkese tavsiye ediyorum, 30 Aralık günü sürat denemesi yapabilirsiniz. Kara yollarında bastırın gidin çünkü istediği kadar ceza yazsınlar, tebligatı, tebliği mümkün değil, yapılsa da zaten düşecek 31/12’de.” deniyor burada.

Ayrıca, aynı şekilde, daha ilerleyen ifadelerinde “Bana biri izah etsin, nasıl olacak bu iş? Aynı suçu, aynı kabahati işledik, ben senenin son üç günü içinde işledim, tebligat yapmanız mümkün değil gıyabımda yapacağınız tutanağı, öbürü, garibim senenin başında işledi, aynı fiili işledik.” diyerek devam ediyor.

Buradaki yanlış anlaşılma şudur: Hem kendi önergelerinde de hem de kanunun metninde de idari para cezasını gerektiren fiilin işlendiği takvim yılını takip eden yılın son günü itibarıyla, yani eğer 31/12’de dahi işlenmiş olsa bir yıl zaten süre var. Eğer 1 Ocakta işlenmişse izleyen yılın sonuna kadar, yani aşağı yukarı bir yıl, üç yüz altmış dört günlük bir zaman aşımı süresi var. Bu konuda Komisyonumuzun değerli üyelerine de sorulsaydı, imzalayan, işte Harun Bey, Mustafa Bey’e, bunu zaten izah ederlerdi. Sayın Erkan Akçay da Komisyonumuzda bununla ilgili bu sürenin önergeyle düzeltilmesi konusunda da bizim bu şekilde düşündüğümüze katılacaktır.

Benim esas üzüldüğüm nokta, tabii Sayın Mengü aynı zamanda bir hukukçu ve burada “Bana sorarlarsa derim.” diyor, yani avukatlara veya kendi meslektaşlarına, “Son bir ay ne yaparsanız yapın kimse sizi yakalayamaz.” Ayrıca, bu maddedeki bu düzenlemeye atıfta bulunarak diyor ki: “Bu kanunun ilerleyen maddelerinde bunun gibi o kadar hatalar var ki Anayasa’ya bile aykırılıklar var.” filan deniyor. Eğer bütün hataları bu şekilde tespit edip…

BAŞKAN – Sayın Berber, toparlarsanız; pek kısa söz talebi bir dakika.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Komisyon Başkanı olarak mı cevap veriyor, ne olarak cevap veriyor orada? Bu 60’la ilgili değil, grup adına çıkar konuşur burada.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Komisyon olarak izah ediyorum ben.

BAŞKAN – 60’ıncı maddeye göre söz istedi, ona göre verdik, tamam.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Olmaz! Ama olur mu Sayın Başkan, sataşma yapıyor.

BAŞKAN – O zaman sataşmaya göre söz isteyin.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Grup adına çıkar, burada konuşur. Komisyonla bunun ne ilgisi var?

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111,  2/134, 2/175, 2/235,  2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN - Evet, diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 25. maddesinin sonunda yer alan “65 yaşını dolduranlardan talepte bulunanlar” ifadesi yerine “65 yaşını dolduranlardan talepte bulunmuş olanlar” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                                          Hulusi Güvel (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Aslında muhalefet milletvekillerinin büyük bir dikkatle hazırladığı önergeler maalesef çok iyi irdelenmeden, vatandaşlarımızın yararlarının gözetildiği dikkate alınmadan hemen reddedilmekte. İki gündür muhalefet milletvekilleri bu bağlamda onlarca önerge vermiş olmalarına rağmen bir tanesi dahi dikkate alınmamıştır. O nedenle, ben konuşmamın başında önergemizin desteklenmesi doğrultusunda bir talepte bulunmayacağım, aslında, dün yaşanan bir olaya dikkatlerinizi çekmek istiyorum değerli milletvekilleri.

Bildiğiniz gibi, dün Beypazarı’nda çok ciddi bir trafik kazası sonucunda 11 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu olay Türkiye’de ne ilktir ne de son olacaktır. Onlarca yıldır ülkemizde mevsimlik tarım işçileri her dönem göç yollarında çok ciddi trafik kazalarına maruz kalıp hayatlarını kaybetmekteler ya da ciddi yaralanmalar sonucunda sakat kalmaktadırlar. Mevsimlik tarım işçilerinin bu sorunları maalesef iktidar tarafından hafife alınmakta ve Hasat Döneminde Trafikte Alınacak Önlemler Genelgesi çerçevesinde göz ardı edilmektedir. Oysa bu sorun çok ciddi boyutları olan bir sorundur. Bakınız, sadece 2007 yılında, Türkiye’de, mevsimlik tarım işçilerinden sadece trafik kazası neticesinde hayatını kaybedenlerin sayısı 50 civarındadır. Oysa mevsimlik tarım işçilerinin bir tek sorunu trafik kazaları değildir, onun yanı sıra, bulaşıcı hastalıklarla karşı karşıyadırlar, zehirlenmeler, kötü beslenme ve sağlıksız barınma koşulları her dönem mevsimlik tarım işçilerinin temel sorunlarıdır.

Değerli milletvekilleri, sadece Adıyaman ilimizden her yıl ortalama 40 bin civarında yurttaşımız mevsimlik tarım işçisi olarak göç yollarına düşmektedir. Yine, Adıyaman’ın yanında Mardin’den, Urfa’dan, Diyarbakır’dan, Şırnak’tan, Batman’dan on binlerce yurttaşımız göç yollarında bu trafik kazalarına maruz kalmaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, aslında, mevsimlik tarım işçilerinin çocukları doğdukları gün mesleklerini ellerine almışlardır âdeta. Zira, o çocukların sağlıksız eğitim olanakları nedeniyle bir başka iş sahibi olma şansları yoktur. Zira, o mevsim döneminde okul süreleri farklı olduğu için sağlıklı eğitim görememekte ve anaları, babaları gibi tarım işçisi olmak zorundadırlar.

Onun için bu konuyu dikkatlerinize sunmak istedim ve maalesef, iktidar, hiçbir kalıcı ve ciddi tedbir almamaktadır. Konuşmamın başında belirttiğim gibi hasat döneminde trafik kazalarını önlemeye yönelik genelgeyle bu sorun geçiştirilmektedir.

Bakınız, değerli milletvekilleri, Mayın Yasası görüşülürken biz ısrarla “Bu mayınlı araziler temizlenip o bölgede yaşayan yurttaşlarımıza dağıtılsın, hiç olmazsa, bir ölçüde orada yaşayan yurttaşlarımız kalıcı hâle gelir ve mevsimlik işçi olma statüsünden kurtulur.” demiştik. Ama, maalesef, iktidar, bunu da göz ardı etti ve o bölgede mayınlı arazilerin temizlenmesi, oradaki gerçek hak sahiplerine o arazilerin dağıtılmasını da bir anlamda önledi ve mevsimlik tarım işçilerinin hayatı trafik kazalarında, bulaşıcı hastalıklarda sönüp gitmeye yüz tuttu. O nedenle dünkü Beypazarı kazasına dikkatinizi çekmek istedim. Bu kaza bu anlayış devam ettiği sürece Türkiye’de her zaman vuku bulacaktır ve bu acılar, adı konulmayan, adı olmayan o yurttaşlarımızın bir iki günlük küçük gazete haberlerinden sonra yitip gidecektir.

Hepinizi en derin saygılarla selamlıyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bingöl.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 25’inci maddesinde yer alan “5510 Sayılı” ibaresinden sonra gelmek üzere “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                      Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon) ve arkadaşları               

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yunusoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 25’inci maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde görüşlerimizi belirtmek üzere huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Benden önce konuşan arkadaşlarımın da çeşitli şekillerde ifade etmeye çalıştığı gibi, çok geç kalmış ve AKP tarafından sulandırılmış, amacından saptırılmış bir tasarı üzerinde tartışıyoruz. Konuşmamın hemen başında şunu belirtmek isterim ki, şu anda üzerinde konuştuğumuz hâliyle torba yasa tasarısı esasen AKP İktidarının sekiz yıldır ülkeyi nasıl bir anlayışla yönettiği konusunda milletimize önemli ipuçları veriyor. Milliyetçi Hareket Partisi tarafından 2008 yılından bu yana ısrarla bu tasarının çıkarılması yönünde telkinde bulunsak da ne yazık ki bu telkinlerimiz ve uyarılarımız dikkate alınmadığından yüz binlerce vatandaşımız mağdur olmuş, nice aileler yaşadıkları trajedilerle baş başa bırakılmışlardır. Ne hikmetse, iki yıldan bu yana uyarılarımızı dikkate almayan AKP Hükûmeti, 2011 genel seçimleri yaklaşırken bir anda, bunu tırnak içerisinde söylüyorum, mağdur vatandaşlarımızın yanında olduğunu gösterme ihtiyacını hissetmiştir.

Bakınız, bazı tahminlere göre, torba yasa kapsamında yapılan düzenlemelerle vatandaşın kamuya ait borçlarının 120 milyarı bulduğu tahmin ediliyor. Şimdi soruyorum: Vatandaşımızın kamu karşısında elektrik faturasını, harcadığı suyun faturasını, sosyal güvenlik primini ödeyemez duruma gelmesi acaba Hükûmetin bir ayıbı değil midir? Vatandaşı bu duruma düşüren bir hükûmet acaba neden ısrarla bugüne kadar mağduriyeti gidermek gibi bir gereklilik duymamıştır? Sosyal devlet anlayışını vatandaşa dağıttığı kömürden ibaret sanan Adalet ve Kalkınma Partisi neden vatandaşın bu mağduriyeti konusunda bu zamana kadar herhangi bir adım atmamıştır?

Sayın milletvekilleri, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 16 Haziran 2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sosyal güvenlik reformu olarak takdim edilen bu Kanun’un yürürlüğe girmesinin üzerinden beş yıl geçmeden, on iki defa, birçok maddesi değiştirilmiştir. AKP’nin reformu beş yılı doldurmadan çökmüştür, durum bunu göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, tasarının 25’inci maddesiyle 5510 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesinde değişiklik yapılarak, maddede sigortalı sayılmayan geçici işlerde çalışan tarım işçileri için bu kanun tasarısının 51’inci maddesinde sigortalı olmaları yönünde düzenleme yapıldığından, sigortalı sayılmamaları yönündeki düzenleme madde metninden çıkartılmaktadır. 1 Ekim 2008 tarihinden beri kendilerinden emeklilik primi istenmeyen ama 1 Ocak 2012 tarihinden sonra mecburen genel sağlık sigortası primi ödeyecek olan ve emekli olmaları mümkün gözükmeyen 10 milyonluk  tarım kesimi gerek çiftçi gerekse çiftçi yanında gündelikçi çalışanların arasına 65 yaşından büyük olanlar da eklenmektedir. Zaten sıkıntılı olan tarım kesimi bu tür düzenlemelerle daha da sıkıntılı hâle getirilmektedir. Kısa bir süre sonra daha büyük sıkıntıların yaşanacağı ortadadır çünkü ileride tarım kesimi emekli aylığı gibi bir hakkı olmadığında ve çalışma güçlerini kaybettiklerinde yaşayacak para bulamayacaklardır.

Değerli milletvekilleri, içinde bulunduğumuz küresel ekonomik kriz dalgasında ne yazık ki, bırakın iyi bir ekonomi yönetimini mevcut AKP İktidarı Türkiye’yi her alanda büyük bir bilinmezliğin ve yozlaşmanın içerisine sokmuştur. Maalesef, önüne koyulan kâğıttaki sanal rakamları okuyarak ülke ekonomisinin düzeleceğini sanan bir Başbakana sahibiz. Taşeronlaşmayı savunan, büyük sermayenin kâr etmesi için vatandaşa yapılan her türlü işkenceyi, eziyeti mübah gören bir zihniyet tarafından yönetiliyoruz. Ekonomide yaşanan yozlaşmayı, maalesef, millî ve manevi değerlerimize bulaştırmak isteyen, ülkemizin bütünlüğünü tartışmaya açan, dilimizi, dinimizi, bayrağımızı ve vatanımızı bölücü unsurların kucağına atan bir hükûmet anlayışı bugün Türkiye’yi karanlık senaryoların, hazin tuzakların pençesine düşürmüştür. İşte bu torba yasa denilen fakat vatandaşın elindeki torbayı patlatan bu yasada da açıkça bu zihniyetin emarelerini görmekteyiz.

Seçimler yaklaşırken, bir hükûmetin, oylarıyla göreve geldiği vatandaşların mağduriyetlerinin nasıl siyasi istismar aracı hâline getirildiğine bu yasa metninde açıkça şahit oluyoruz. Seçim ekonomisi denilen şeyin ne demek olduğu konusunda bir kez daha AKP Hükûmetinin gösterime koyduğu filmi izlemek durumunda kalıyoruz. Tabii ki takdir milletimizindir. Ancak, inanıyorum ki Türk milleti AKP’nin ülkeyi daha fazla uçuruma sürüklemesine müsaade etmeyecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yunusoğlu.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

Madde 25’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 26’da üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 26’ıncı maddesinde yer alan “5510 Sayılı” ibaresinden sonra gelmek üzere “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mehmet Şandır

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

Mersin

Konya

 

Mehmet Günal

Münir Kutluata

Kadir Ural

 

Antalya

Sakarya

Mersin

 

 

Ahmet Orhan

 

 

 

Manisa

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Şimdi, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 26 ncı maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Sırrı Sakık

Nuri Yaman

İbrahim Binici

 

Muş

Muş

Şanlıurfa

 

Hasip Kaplan

Hamit Geylani

 

 

Şırnak

Hakkâri

 

T.B.M.M.  Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 26. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ergün Aydoğan

F. Murat Sönmez

 

Malatya

Balıkesir

Eskişehir

 

Turgut Dibek

Hulusi Güvel

Şevket Köse

 

Kırklareli

Adana

Adıyaman

 

 

Mevlüt Coşkuner

 

 

 

Isparta

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yeterli süre tanınmalı, düzenleme eşit ve adil olmalı.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Tasarı’nın 26’ncı maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkeyi yönetenlerin, Parlamentonun görevi, ülkenin, yurttaşın sorunlarını çözmektir; yurttaşlarımıza ve ülkemize yeni sorunlar yaratmamaktır. Şu anda da, iki günden beri geç saatlere kadar görüştüğümüz çorba yasanın amacı da yurttaşlarımızın yaşadığı sorunların çözümünü sağlamaktır.

Değerli milletvekilleri, aldığı karar ve uygulamalar ile yurttaşı mağdur etmek değildir ülkeyi yönetenlerin görevi. AKP İktidarının uygulamaları yurttaşı yoksullaştırdığı gibi, çıkardığı yasalarla, Sosyal Güvenlik Kurumu ve onun Başkanı tarafından hukuka, insanlığa aykırı genelgesiyle vatandaşı ve 8 milyon diyabet hastasını kaderine terk etmiş, ölüme mahkûm etmiştir. Sosyal devlet anlayışına ve onun yöneticilerine yakışmayan, hukuka, insanlığa aykırı bu genelgenin derhâl kaldırılmasını istiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ailesinde 2 hastası olan vatandaşımız Sosyal Güvenlik Kurumuna dava açıyor. Talebi şu: Kan şeker ölçüm çubuklarına ödenmekte olan 0,55 kuruşun az olduğu, yükseltilmesi gerektiği ve kan şeker ölçüm makinelerinin bedellerinin ödenmesini ve eczanelerde yaşanan sorunun sona ermesini istiyor çünkü Sosyal Güvenlik Kurumu anlaşması gereği eczaneler üzerinde ağır baskılar oluşturuyor.

Diyabet hastasının günde 4 çubuk kullanması gerekirken Sosyal Güvenlik Kurumu yüzde 25 kesinti yapıyor, 3 adet ödüyor. Şeker ölçüm çubuğunun tanesi 0,98 kuruş.

Sayın Bakan ve Sayın Zararsız, dinlerseniz çok memnun olurum.

Hasta “Zaten yüzde 25 kesiyorsunuz, verilen 0,55 kuruş yeterli değil.” diyor. Danıştaya dava açıyor. Danıştay vatandaşı haklı buluyor, “Anayasal hak olan tedavi hakkı engellenemez.” diyor, “İkinci bir kısıtlama getiremezsiniz.” diyor. Diyor da, sen misin dava açan, sen misin hukuk devletine inanarak dava açan ve Danıştayın davasını gerekçe göstererek, 10/01/2011 tarihinde, soyadı “Zararsız” olan ama uygulamalarıyla 8 milyon yurttaşımızı zarara uğratan ve mağduriyet yaratan hukuka aykırı bir genelgeyle 8 milyon yurttaşımızı kaderiyle baş başa bırakıyor. Tabii bu genelge yetmiyor. Yine Sosyal Güvenlik Kurumu bununla ilgili basın açıklaması yapıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan ve Kurumun Başkanı Sayın Zararsız dinlerlerse çok memnun oluruz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Dinliyoruz.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Bakın, Sayın Zararsız dinlemiyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – O dinlemese de olur.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Sayın Bakanım, bununla ilgili Balıkesir’de ve Türkiye’nin değişik yerlerinde sayısız yurttaşlarımız dava açıyor.

Yine, Kütahya’dan Mustafa Köse diye vatandaşımız bu konuyla ilgili AKP yetkililerini uyarıyor ve buradaki yazısında “Bu kararı veren, ya hastalığın acısını bilmemekte ya da insan kıymeti bilmemektedir.” diyor. “Hasta kendisi ödesin diyemez.” diyor Mustafa Köse.

Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; buradan baktığımızda, gerçekten, anayasal bir hak olan tedavi giderlerinin Danıştay kararları gerekçe gösterilerek vatandaşın kaderiyle baş başa bırakılması tam bir AKP mantığı, tam AKP’nin vatandaşa, insana olan saygısı, AKP’nin hukuk ve demokrasi anlayışı. Hak mağduru olan hasta vatandaşlarımız haklarını aramak için yargıya başvuruyorlar, yargının verdiği haklı karara rağmen Kurumun Başkanı 8 milyon diyabet hastasını mağdur edecek biçimde, bir genelgeyle, şeker hastalarının kullandığı şeker ölçme çubuğunu vermekten imtina ediyor.

Değerli milletvekilleri, sizlere, buradan 8 milyon diyabet hastası adına sesleniyorum. Sayın Bakan ve Kurumun Sayın Başkanı Sayın Zararsız, hastalara verdiğiniz zararı bir an önce gidermenizi diliyor, 8 milyon diyabet hastası yurttaşımıza sağlıklı günler diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.

III.- Y O K L A M A

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeleri oylamadan evvel yoklama talebi vardır, şimdi onu yerine getireceğim.

Sayın Yalçın, Sayın Vural, Sayın Akçay, Sayın Kalaycı, Sayın Yıldız, Sayın Korkmaz, Sayın Uslu, Sayın Çobanoğlu, Sayın Atılgan, Sayın Torlak, Sayın Asil, Sayın Taner, Sayın Akcan, Sayın Özdemir, Sayın Bukan, Sayın Orhan, Sayın Durmuş, Sayın Özcan, Sayın Ayhan, Sayın Cengiz, Sayın Işık, Sayın Paksoy, Sayın Özensoy.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum:

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111,  2/134, 2/175, 2/235,  2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 26’ncı maddesinde yer alan “5510 Sayılı” ibaresinden sonra gelmek üzere “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Ahmet Orhan (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Orhan. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi ile ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gene karşımızda bir dizi eksik ve yanlış düzenleme ihtiva eden torba kanun tasarısı bulunmaktadır. Sosyal güvence, yaşamın birincil derecede önemli olgusudur. Çalışan, yeterli ücret alan insanların yaşlılık, hastalık, sakatlık, işsizlik gibi sebeplerle çalışamayacak duruma düştüklerinde sosyal güvenlik haklarının tanınmış ve gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Sosyal güvenlik hakkı Anayasa’mızın muhtelif maddelerinde yer almakta ve teminat altına alınmaktadır. Maalesef, devletin sunmakla görevli olduğu hizmetlerin iktidarınız döneminde deneme yanılma yöntemleriyle düzenlendiği görülmektedir. Bunun böyle olmaması gerekmektedir. İnsanlarımız arasında ekonomik uçurumlar giderek açılmaktadır. Gelir dağılımındaki adaletsizlik tahammül edilmez boyutlara ulaşmıştır, makas açılmıştır. Bu açılan makas aralığı içinde Türk milletinin içinde bulunduğu tren yanlış hatta girmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlarla ilgili Kanun’un uygulama tebliğlerinde değişiklikler yapılmış, bu değişikliklerin uygulanmasıyla ilgili olarak çiftçilerimizin geçmiş yıllarda yatırmış oldukları primleri gösterir belgeleri, müstahsil makbuzları, tarım BAĞ-KUR giriş bildirgeleri bulunmasına ve ilgili kuruma bildirilmesine rağmen kayıtlarda bulunamamakta, arşivlerdeki tespitlerde sorunlar yaşanmakta ve uygulanan emeklilik ve geriye dönük borçların düzenlenmesi hususlarında büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Türk çiftçisinin ödeme ve emeklilik işlemlerinin bürokratik işleyiş açısından azaltılması zorunluluktur.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle dikkatlerinizi yaşanmakta olan bir hususa çekmek isterim. Son zamanlarda çiftçimize yönelik ekonomik davranış ve yöntemler acımasız ve düşüncesiz bir hâl almıştır. Manisa yerel basınında da yer alan bir haberin yorumunu sizlerle paylaşmak isterim. Manisa’nın Saruhanlı ilçesi Gümülceli beldesinde yaşayan hemşehrim bir traktör almak ister, bunun için de banka kredisi kullanır. Traktörünün taksitinin Ekim 2009 tarihinde ödenmesi gerekmektedir ancak ürün bedelini zamanında alamadığı için taksiti ödeyemez, ödeme tarihinden üç ay sonra bankanın tebliğiyle karşı karşıya gelir. Banka, alacağının tamamını 34.720 Türk lirası olarak tahsil etmek istemektedir. Borçlu çiftçimiz alelacele ürün bedelinin alabildiğini ve konu komşudan bulduklarını bankaya götürür, 10 bin lirayı borçtan düşerler, 24.720 Türk lirası alacak 23 Aralık 2010 tarihinde icraya konulur. Kat tarihinden on bir ay sonra alacak aynen şöyledir: Asıl alacak 24.820 Türk lirası olmasına rağmen harçları ve icra masraflarıyla miktar -dikkat buyurun- 60 bin Türk lirasıdır. Satın alınan traktörün bedeli, bugün satılsa, 25 bin Türk lirasıdır. Bu çiftçimizin traktörü elinden gittikten sonra bugüne kadar ödediklerini de buna ilave ettiğimizde geriye kalan borcun 35 bin Türk lirası olduğu görülmektedir.

Traktörsüz bir tarımın nasıl yapılabileceği, borcun nasıl ödenebileceği ayrı bir konu olmakla beraber buna bir ticari konu olarak bakma imkânımız yoktur. Merkez Bankasının 0,25 puanlık bir faiz indirimi piyasalarda ne kadar heyecan yaratır bilmem ancak iktidar faizler yüzde 6’lara indi diye sevinip kalkınma naraları atarken yüzde 99 temerrüt faizi altında çiftçimiz ezilmektedir. AKP Hükûmetine soruyorum: Yüzde 6 faiz bu ülkeninse yüzde 99 faiz hangi ülkenindir?

Banka “Ben müşteriyle kredi sözleşmesi imzaladım, imzası var, bu parayı alırım.” demekte. İyi de zayıfı, kimsesizi koruması gereken devlet nerede? Merkez Bankası faizlerinin 15 katı üstünde temerrüt faizi olur mu Allah aşkına? Buna göz yumuyor veya serbest bırakıyorsanız halkınızı sömürtüyor, ezdiriyorsunuz demektir. Acilen, vatandaşlarımıza uygulanan acımasız temerrüt faizlerine çare bulunmalı, temerrüt faizinin adaletli bir orana indirilmesi temin edilmelidir. Çözüm Milliyetçi Hareket Partisidir, inşallah Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarında çiftçilerimizin bu dertleri çözülecektir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Orhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Sayın Bakanın 60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talebi vardır, kendisine iki dakika söz vereceğim.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

8.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın diyabet çubuklarıyla ilgili konuşmasına ilişkin açıklaması

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Çok değerli arkadaşlar, az önce bir sayın milletvekilimiz bu diyabet hastalarının çubuklarıyla alakalı bir konuşma yaptı. Ben kısaca bilgi sunmak istiyorum sizlere.

Bu mesele hakikaten hastalarımızı mağdur eden bir durum. Biz herhangi bir diyabet çubuğunu yaklaşık 55 kuruşa satın alıyoruz. Sizlerin de bildiği gibi Sağlık Uygulama Tebliği’nde alınacak ürünlerle ilgili, sadece 1 ürün değil, 2 ürün değil, aylarca, yıllarca süren araştırmalardan sonra yaklaşık 5 binden fazla ürün ve hizmetin fiyatı belirlenmiştir ve bunlar üzerinden biz alım yaparız. Bu diyabet çubukları için de piyasa araştırmalarından sonra, ortalama 55 kuruş fiyat belirlenmiştir. Hâlbuki aynı ürünleri Sağlık Bakanlığı ihale yoluyla ve toptan 20 kuruşa almaktadır.

Tedarikçilerden birisinin daha fazla kâr elde etmek amacıyla bizi mahkemeye vermesi ve Danıştayın da yürütmeyi durdurması sebebiyle bu hastalara yönelik sorun ortaya çıkmıştır. Şimdi ben sadece bir soru sormak istiyorum bu meseleyi hastaların üzerinden kullanan arkadaşlarımıza: Biz kimin hakkını korumalıyız, daha fazla kâr etmek isteyenlerin hakkını mı yoksa kamunun hakkını mı?

Burada biz kurum olarak kamunun kaynaklarını daha etkin kullanmak için çaba sarf ettik, edeceğiz.

SACİD YILDIZ (İstanbul) – Hasta mağdur olmadan düzenleme yapın.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Ve herkes de şunu bilmeli: Biz diyabet hastalarımızı mağdur etmeyeceğiz. Çok yakında, çok da uygun, hem de belki daha ucuz fiyatlarla, yeni yöntemlerle satın alma gerçekleştireceğiz ve bu sorunu çözeceğiz endişe etmeyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Fiyatını düşürün, fiyatı koyan siz değil misiniz?

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Recai Berber ismimden bahsederek…

BAŞKAN – Buyurun, üç dakika süre veriyorum size.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Manisa Milletvekili Recai Berber’in, isminden bahsederek şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Değerli arkadaşlarım, Sayın Komisyon Başkan Vekili arkadaşımız beni eleştirirken, yasayı okumadan kürsüye çıktığımı söylemiş. Aynen okuyorum: “İdari para cezasını gerektiren fiilin işlendiği tarihi takip eden takvim yılının son günü.” Ne anlıyorsunuz Türkçesinden bunun? Yani fiilin işlendiği tarihi takip eden takvim yılının son günü. Ya Türkçesi bozuk, Türkçesini düzeltin veya bu böyle anlaşılmıyor. Benim yasayı okuyarak çıktığım ortada da, sizin Türkçeniz bozuk. Bir fiil ya bir yıllık zaman aşımına tabidir ya iki yıllık zaman aşımına tabidir. Dünyanın hiçbir yerinde şöyle bir zaman aşımı süresine ben rastlamadım. Burada bir sürü avukat arkadaşım oturuyor, hukukçu arkadaşım oturuyor, hiç böyle bir zaman aşımı tarifi görmüşler mi? Bu ya bir yıl olur ya iki yıl olur, altı ay olur. Nedir takdiriniz onu yaparsınız ama böyle fiilin işlendiği o tarih, bu tarih, böyle muğlak bir şey. Söylenen bu. Bu, her türlü yoruma açık bir madde.

Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Mengü.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111,  2/134, 2/175, 2/235,  2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN – 27’nci maddede iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı  Kanun Tasarısının çerçeve 27’nci maddesinde yer alan “tekemmül ettirildiği” ibaresinin “tamamlandığı” şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mehmet Şandır

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

Mersin

Konya

 

Kadir Ural

Mehmet Günal

Münir Kutluata

 

Mersin

Antalya

Sakarya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 27’nci maddesinde yer alan “iki ayı geçmemek üzere” ibaresinin “bir ayı geçmemek üzere” şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Mehmet Ali Susam

Tekin Bingöl

 

İzmir

İzmir

Ankara

 

Şevket Köse

Rasim Çakır

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Adıyaman

Edirne

Malatya

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Çakır, buyurun (CHP sıralarından alkışlar)

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi ile ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir torba yasa görüşüyoruz hep birlikte. Bu torba kanun yedi yüz altmış sekiz sayfadan ibaret bir kanun ve bu kanun salı günü milletvekillerine dağıtıldı yani milletvekillerine denildi ki: “Bu yedi yüz altmış sekiz sayfayı salı günü, gecesi oturun, çalışın, öğrenin,okuyun ve çarşamba günü gelin, burada bu kanunla ilgili iradenizi ortaya koyun.”

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Hem de maddelerini okumadan!

RASİM ÇAKIR (Devamla) – Evet.

Yani bunun demokrasiyle, bunun insan haklarıyla, bunun çağdaşlıkla, bunun hukukla ne kadar bağlantısı var, takdiri ben sizlere ve yüce milletime bırakıyorum.

Bunun yanında, iki ay kadar önce…

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Komisyonlarda görüşüldü.

RASİM ÇAKIR (Devamla) – Komisyon değil. Ben milletvekiliyim, ben milletin vekiliyim; bunu bilerek oy kullanmak zorundayım koyun gibi değil ama birileri koyunsa, o da benim sorunum değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İki ay kadar önce, şurada yine, Trakyabirlik’in ayçiçeği alımlarıyla ilgili bir Meclis araştırması istedim. Çok teşekkür ediyorum, hepiniz oy verdiniz, destek verdiniz, çok mutlu oldum ama değerli arkadaşlarım, aradan iki ay zaman geçti, AKP Grubu 8 tane milletvekili arkadaşın ismini yazıp da Meclis Başkanlığına vermedi, hâlâ komisyon şu Parlamentoda kurulamıyor. Bunun neresinde demokrasi var, neresinde hukuk var, neresinde insan hakları var? Bu iki davranış biçimi neyle ölçülür, neyle tarif edilir değerli arkadaşlarım? İki ay geçti. Artık seçim sathına giriyoruz. Hiçbiriniz çıkıp da “Ey grup başkan vekilleri, biz millî iradeyiz, oy verdik bu komisyonunun kurulmasıyla ilgili. Niye bu komisyonun kurulmasını geciktiriyoruz.” dediniz mi arkadaşlar? Ama sevgili arkadaşlarım, başta Sayın Başbakanınız olmak üzere hepiniz şu seçimler yaklaşırken bir hastalığa tutuldunuz, size faydası olmayan bir hastalığa tutuldunuz, o hastalık da şu: Basında yayımlanan, televizyonlarda yayınlanan birtakım anketler, birtakım düzmece kamuoyu anketleri, sizlerin siyasal olarak gözlerinizin kör olmasına neden oldu ve sanki siyasi aklınız tutuldu. Bu, ciddi bir siyasi hastalıktır.

Sizleri uyarıyorum sevgili arkadaşlarım, tek tek hepinizi, iyi niyetle, kötülüğünüz için değil, çünkü göreceksiniz, 12 Haziranda sandıktan sivil faşist diktatörlük çıkmayacak…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Zaten çıkmayacak.

RASİM ÇAKIR (Devamla) - …12 Haziranda sandıktan bu ülkede demokrasi çıkacak…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Doğru.

RASİM ÇAKIR (Devamla) - …insan hakları çıkacak, hukuk çıkacak. (AK PARTİ sıralarından “Doğru, doğru” sesleri, gürültüler) Emin olun ki bu ülkede yaşayan insanlar 12 Haziranda sivil faşist diktatörlüğe izin vermeyecekler, padişahlık rejimine izin vermeyecekler, bundan emin olun. (AK PARTİ sıralarından “Doğru, doğru” sesleri, gürültüler) Ve emin olarak da bugünkü siyasal davranışlarınızı…

EYÜP AYAR (Kocaeli) – O sizde var, o sizin geçmişinizde var, sen kendinizi tarif ediyorsun.

RASİM ÇAKIR (Devamla) - …bu Parlamentoda muhalefet milletvekillerinin de var olduğunu kabul ederek düzenlemeye gayret edin. Bu, bizden, muhalefet milletvekillerinden size dostça bir uyarıdır ama takdir tabii ki sizindir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Milletin iradesi çıkacak, milletin iradesi.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Göreceksiniz bakalım ne çıkacak.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çakır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 27’nci maddesinde yer alan “tekemmül ettirildiği” ibaresinin “tamamlandığı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Kadir Ural (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan. (MHP  sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 606 sıra sayılı Tasarı’nın birinci bölümünde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım, bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Esasen, görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 27’nci maddesinde yer alan “tekemmül ettirildiği” ibaresinin “tamamlandığı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz. Gerekçemiz ise önergemizle ibareye açıklık getirmek isteyişimizdir.

Konu, muhtarlar açısından olumlu addedilebilir. Mahallî idarelerin demokrasinin gelişmesi ve yerleşmesi açısından çok önemli olduğu bir gerçektir, bunun ilk ayağı ise mahalle muhtarlıklarıdır. Bizim demokrasi geleneğimizde muhtarların toplumsal ve sosyolojik bir ifadesi ve karşılığı vardır: Çocukların “Muhtar amcası” akranlarının “Ahmet, Mehmet muhtarı” büyüklerinin “Bizim muhtar” ifadesi bu açıdan önemlidir. Onlara sahip çıkılmalıdır, sosyal hakları daha da iyileştirilmelidir ancak AKP döneminde, muhtarlar, Başbakan o ili ziyaret etmeden önce, ilçelere toplanılarak vatandaşın açılışlara ve miting davetine katılımını sağlamakla görevlendirilmek istenmektedir. Dün söyledik, bu illerde, Denizli’de hadise de böyledir maalesef.

Bahsettiğimiz ilde, aralık ayında, genel bütçe vergi gelirlerinin tahsilat tahakkuk oranı -sondan 10’uncu il- yüzde 65,83’tür, biraz önce aldık. Şimdi, bu il bu durumdadır. AKP döneminde, icra dairesi sayısı da, icraya uğrayan vatandaşların kolaylıkla karşılaşması için ikiden dokuza çıkarılmıştır ama bu arada bu ilde Buldan, Babadağ ve Kızılcabölük gibi ilçelerimizde ve beldelerimizde tezgâhlar maalesef ortadan kalkmış, satılmıştır.

Şimdi, insanları ne yapmaya çalışıyoruz? Karşılamak için bir yere toplamaya çalışıyoruz. Daha önce de benzer şeyleri ne yaptık? Yaptık. Ne zaman yaptık? Referandum öncesi yapıldı, fabrikalardan insanlar dolduruldu, şirketlerden insanlar dolduruldu, miting alanlarına götürülmelerine rağmen, orada toplanılan, baskıyla toplanılan insanların sayısı maalesef iktidarı tatmin etmedi. Şimdi, yöntem farklılaştırılıyor ama bu yöntemin iyi olacağına dair bir kanaat yok. Bu yöntem, zorlama yöntemi iyi olsaydı stattaki hadise meydana gelmezdi.

Şimdi, mahallî idarelerle ilgili hususlarda mutlaka gelişmelerin sağlanması lazım. Bakın, kamu yatırımları ne yapıyor? Azalmasına rağmen 2011 yılında, mahallî idare sabit sermaye yatırımlarında ne oluyor? Artış oluyor. Toplam sabit sermaye yatırımlarındaki payı olarak baktığınız zaman mahallî idare sabit sermaye yatırımlarının payı 2010 yılında yüzde 26’dan 2011’de yüzde 34,8’e yükseliyor. Bu, tabii ki takdir edilecek güzel bir gelişme ancak bunun ne zaman olması lazımdı? Her zaman gerçekleştirilmesi lazımdı. Biz ne zaman yapıyoruz? Seçim öncesinde bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz ama buna rağmen olumlu addediyorum fakat genel kamu sabit sermaye yatırımlarının, özellikle “Ekonomi iyileşiyor, krizden çıkılıyor.” dendiği bir anda kamu sabit sermaye yatırımlarının reel olarak gerilemesi, gerçekten ne yapıyor? Ülkeyi sıkıntıya sokuyor. Bu, nereden bakarsanız bakın Hükûmetin “Kamu maliyesi alanında rahatladık.” derken dün Sayın Bakanın da -üstü örtülü ifade ettiği gibi- sıkıntı olabileceğini açık ve net bir şekilde gösterdi.

Diğer konuşmalarımda devam edeceğim. Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Evet, bakacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 22.28

 

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesi üzerinde verilen Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 28’de iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 28'inci maddesinde yer alan "iki ayı geçmemek üzere" ibaresinin "üç ayı geçmemek üzere" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Şandır

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı 

 

Mersin

Manisa

Konya

 

Münir Kutluata

Mehmet Akif Paksoy

Kadir Ural

 

Sakarya

Kahramanmaraş

Mersin

 

 

Mehmet Günal

 

 

 

Antalya

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın 28 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (5) numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk 

H. Tayfun İçli

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

İzmir

Eskişehir

Malatya

 

Mehmet Ali Susam

Rasim Çakır

Kemal Demirel

 

İzmir

Edirne

Bursa

 

 

Tekin Bingöl

 

 

 

Ankara

 

"5) Tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için, tarımsal faaliyetinin sona erdiği veya 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (ı) bendi uyarınca muafiyet kapsamına girdiği tarihten,"

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İçli.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizi şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa’mıza göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi, çalışmalarını kendi yaptığı İç Tüzük hükümlerine göre yönetir.

Şimdi, arkadaşlar, elimde bir Anayasa Mahkemesi kararı var. Bazı iddia sahipleri, İç Tüzük’te yapılan değişikliğin iptali için Anayasa Mahkemesine götürmüş bu olayı, İç Tüzük değişikliğini. Bakın, iddia sahipleri ne diyor: “Yasama organlarının iç tüzükleri pratikte anayasa kadar önemli ve etkin metinlerdir. Yasama egemenliğinin kullanılma usullerini düzenleyen iç tüzük hükümleri, gücü sınırlayan, Meclis içi dengeleri gözeten ve hukuka dayanmak zorunda olan sessiz anayasalardır.” dedikten sonra devam ediyor -İddia sahiplerinin bütün iddialarını size okuyacak değilim- ve diyorlar ki: “İç Tüzük tarihimiz genellikle iki yöntemden birinin benimsendiğini göstermektedir. Biri uzlaşmacı, diğeri de dayatmacı yöntem.” Ve dayatmacı yöntemden söz ederler iddia sahibi milletvekili arkadaşlarımız: “Düşük yoğunluklu demokrasilerde görülür. Çözümü son kural olan oy çokluğunda arayan bir yöntemdir. Uzlaşmanın getireceği erdemleri bir çırpıda yok sayar. Uzlaşmayı, sayı gücünün verdiği rehavet ve otorite içinde teslimiyet ve zaaf olarak görür. Oyunda uygulanacak kuralı oyuncuların birlikte yapması yerine gücünün emriyle üretir. Dayatmacı teklif oyuncuları gerer ve bazen öngörülemez gerilimlere, belirsizliklere ve hatta toplumsal kutuplaşmalara zemin hazırlar.” dedikten sonra, en can alıcı iddiaları ileri sürer. Bu iddialar belki sizi çok kızdıracak ama mutlaka okumak istiyorum değerli arkadaşlarım özetini.

Diyor ki bu İç Tüzük değişikliği 91 ile ilgili: “Bir maddelik kural yasama egemenliğini, yürütme ve bürokrasi egemenliğinin içinde eritmektedir. Kuvvet birliğinden daha farklı olan bir tehlike önümüzdedir, iki kuvvet tarafından yasama kuvvetinin yutulması tehlikesi. Demokrasiyi imha eden sebepler daima topla, tüfekle gerçekleşmez, bazen adına hukuk denen ve Profesör Aksoy’un tabiriyle ‘cibilliyetsiz olan kurallar’ da aynı sosyal felaketi hazırlayabilir.” diyor iddia sahipleri.

Değerli arkadaşlarım, bu iddia sahiplerini merak etmişsinizdir. Bu iddia sahipleri, birisi, şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığını yapan Sayın Mehmet Ali Şahin, diğeri Adalet Komisyonu Başkanı Sayın İyimaya ve AKP sıralarında oturan birçok milletvekili arkadaşımız 2001 yılında yapılan İç Tüzük değişikliğini Anayasa Mahkemesine götürmüşler ve burada çok daha ciddi iddialarda bulunmuşlardır. Yani “Sayısal gücünüzle burayı bloke ediyorsunuz, İç Tüzük’ü ihlal ediyorsunuz; bu, hukuka karşı bir suikasttır.” diyorsunuz.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Siz de ihlal ediyorsunuz, bu konunun görüştüğümüz kanunla ne ilgisi var? İç Tüzük’ü siz ihlal ediyorsunuz.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Şimdi bakın, şurada elimde değerli arkadaşlarım, elimde… Tabii, bu İç Tüzük’ün 91’inci maddesi sizler tarafından, AKP tarafından 2003, 2005, 2007’de olağanüstü bir şekilde değiştirilmiş ve kendinizi çok daha güçlü hâle getirdiğiniz hâlde, bakın, İç Tüzük’ün 91’inci maddesini hiçe sayarak, kimilerine göre torba, kimilerine göre çuval, bana göre de -farklı bir şey söyleyeceğim- çorba bir yasa getiriyorsunuz karşımıza.

Değerli arkadaşlarım, bu bir tasarı, elli dokuz teklifi iç içe getiriyorsunuz ve bu karşımıza tasarı ve tekliflerden oluşan çorbayla bakın kaç kanunu ve kanun hükmünde kararnameyi değiştiriyorsunuz? Yetmiş beş kanun ve kanun hükmünde kararnameyi değiştiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, İç Tüzük’ümüze göre komisyonlar kanun teklif edemez, fakat Plan ve Bütçe Komisyonu, daha teklif sahiplerinin olmayan yani tekliflerde ve tasarıda olmayan tam elli bir maddeyi bu çorba yasanın içine koyuyor. İç Tüzük’ümüze göre komisyonlar kanun yapamaz arkadaşlar, kendileri gelen teklif ve tasarılar üzerinde çalışır. Bunu hiçe sayıyorsunuz.

Yine, 3 kez değiştirdiğiniz İç Tüzük’ümüzün 91’inci maddesini de ihlal ediyorsunuz. Arkadaşlar, söyledim, yetmiş beş tane kanun, Avukatlık Kanunu, birbiriyle bağlantısız, ilgisiz kanunları alıyorsunuz, buraya getiriyorsunuz. Bakın, biraz evvel ifade ettiğim gibi, birisi Meclis Başkanlığı yapan Sayın Şahin, birisi Adalet Komisyonu Başkanımız ve sizin çok değerli yöneticileriniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Evet, süre tabii çok… Beş dakikaya sığdırmak mümkün değil. Buna devam edeceğim ama değerli milletvekili arkadaşlarım, lütfen bu konulara hassasiyet gösterin çünkü çıkaracağımız kanunlar… Yarın öbür gün bu kanunlar yüzünden çok büyük veballer altında kalırız.

Saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İçli.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 28'inci maddesinde yer alan "iki ayı geçmemek üzere" ibaresinin "üç ayı geçmemek üzere" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                          Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce heyeti ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu kamuoyunda bilinen adıyla torba kanunun usul yönünden Genel Kurula getirilemeyeceği konusunda diğer konuşmacılar yeterli izahlarda bulundular ancak AKP Hükûmeti kendine demokrat olma huyundan bir türlü vazgeçmedi, kısa zamanda da vazgeçecek gibi görünmüyor. Demokrasinin uzlaşmasını atarak sadece sayısal çoğunluğa dayanarak bu gazi Meclise ve nihayetinde vatandaşlarımıza dayatılan bu düzenlemeler bize bir sonun habercisi gibi geliyor.

Bir iktidar veya bir siyasi parti düşünün ki adındaki “adalet”ten bihaber olsun, sürekli olarak millete hukuk adı altında adaletsiz yasalar dayatsın, yoksulluk sunsun, yoksulluğu ve yoksulluktan geçinmeyi kendine şiar edinsin. Size tavsiyemiz, böyle aklınıza düşen, işinize gelen, birbiriyle ilgisiz konuları bir torbaya doldurup yüce Meclise getireceğinize, Türkiye'nin gerçek gündemini bu Meclise taşımanız.

Bakın, gerçek gündem hakkında size küçük bir anekdot sunacağım. Geçtiğimiz günlerde Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde Ankara Zootekni Derneğince süt ve et üretiminin sorunları hakkında bir toplantı düzenlendi. Konu uzmanlarca tartışıldı. Duymayan kulaklarınız için bu toplantıda dile getirilen konulardan kısaca bahsedeceğim. Türkiye'nin gerçek ve gelecek gündemi hakkında biraz bilgi sahibi olmanızı istiyorum. Umulur ki insafa gelir, dayatmacı anlayışınızdan vazgeçersiniz “ver kurtul, sat kurtul, olmazsa kirala kurtul” anlayışınıza ilave ettiğiniz “ithal et, kurtul” politikanız, süt ve et sektörünü fena hâlde korkutuyor.

İthalat, yerli üretimi tehdit etme boyutunu aşarak üretimi yok etme aşamasına geldi. Besiciler üretimden çekiliyor. Siz de üretimden çekilen bir özel firmaya 30 müfettiş gönderiyorsunuz; herhâlde, Ergenekon operasyonlarının kapsamını genişlettiniz. Hukuksuz olarak el koyduğunuz Kayseri Şekerden sonra sıra Banvit’e geldi. Unutmayın ki gönderdiğiniz müfettişler, Türkiye'nin ne hayvancılık sorununu ne de et üretimini ne de süt üretimini artırır.

Türkiye'nin kişi başına günlük 23 gram olan kırmızı et tüketimi Avrupa ve Amerika’nın çok çok altında. Süt tüketiminde de benzer bir tablo var. Süt ve et tüketimi çok yetersiz. Buna karşın, Tarım Bakanlığı, hayvancılık konusunda üretimi desteklemek yerine ithalatı tercih etti. Avrupa Birliği ve Dünya Ticaret Örgütü ile yapılan anlaşmalar ve bu kurumların dayatmaları hayvancılık sektörünü bitirme noktasına getirdi.

Et fiyatındaki düşüş geçici, yakın bir gelecekte fiyatı yeniden artacak. Et ithalatı bugünkü gibi sınırsız ve düşük gümrük vergisiyle devam ederse devletin verdiği sıfır faizli kredi, sektörde büyük bir faciaya yol açabilir.

Süt fiyatındaki düşüş, 2008-2009 dönemindeki gibi, damızlık süt hayvanlarının kesime gitmesine ve hayvancılıkta çok daha büyük bir krizin doğmasına neden olabilir. Bunun da vebali sizin olacaktır.

Peki, çözüm ne? Çözüm: İthalattan süratle vazgeçilmelidir. Başta yem bitkileri olmak üzere, ette ve sütte yerli üretimi destekleyici önlemler almamız gerekir. Et ve süt tüketiminin artırılmasına yönelik kampanyalar yapmalıyız. Türkiye'nin gerçek gündemi bu işte. Getirin bunlarla ilgili düzenlemeleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak koşulsuz destek verelim ama sizin böyle bir düzenlemeyi yüce Meclise getirmenizi beklemek, en hafifinden, safdillik olacağını düşünüyorum.

Siz, ülkemizi ziyaret eden Arjantin Devlet Başkanı ile ülkemize 20 bin ton kemikli et almanın pazarlığını yapıyorsunuz. Ne diyelim, bu cennet vatanda, bu necip millete varlık içinde yokluk çektiriyorsunuz. Vatandaşı 1 gram ete, 1 litre süte muhtaç edeceksiniz. Biz biliyoruz ki, zulüm payidar olmaz. İnşallah, önümüzdeki seçimde, bu millete reva gördüğünüz zulüm de son bulacaktır diyorum.

Bu düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 28’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 51’inci maddeye bağlı ek 5 ve 6’ncı maddeler dâhil olmak üzere 29 ila 51’inci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Bayram Meral.

Buyurunuz Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 606 sayılı yasanın ikinci bölümüyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, sekiz buçuk yıldır birçok arkadaşla bu yüce çatı altında birlikte çalışıyoruz. Görebildiğim kadarıyla, tespit edebildiğim kadarıyla çalışanlarla ilgili, emeklilerle ilgili, esnafla ilgili, memurla ilgili yani kısacası büyük halk kitlesinin geneliyle ilgili kayda değer bir hükmün, bir yasanın buradan geçtiğini görmedim.

Bakınız değerli arkadaşlarım, 1963 yılında 274 ve 275 sayılı yasalar Cumhuriyet Halk Partisi İktidarı döneminde çıkarken merhum Ecevit’in Çalışma Bakanlığı döneminde çalışanlara büyük haklar verildi. 12 Eylül oldu, bu haklardan son derece rahatsız olanlar oldu. 12 Eylül oldu, “Bir zamanlar işçiler gülüyordu, şimdi biz güleceğiz.” diyen bazı işveren temsilcilerinin sözlerine şahit olduk. Ama 12 Eylül topuyla geldi, tankıyla geldi; merhum Ecevit döneminde verilen yasalarda büyük tahribatlar yapamadı değerli arkadaşlarım. Ne acıdır ki 12 Eylülün yapamadığı tahribatları değerli arkadaşlarım, AK PARTİ Hükûmeti yaptı.

Bakınız, 510 sayılı Yasa’yı çıkardı, genel sağlıkla ilgili onlara göre birçok hak verildi ama insanların hâlen daha hastanelerde rehin kaldıklarını yaşıyoruz.

4857 sayılı İş Kanunu’nda büyük tahribatlar yapıldı, yetmiyormuş gibi değerli arkadaşlarım, yedi maddesinde yeniden bir daha değişiklik yapılmaktadır.

4447 sayılı İşsizlik Sigortası Fonu Kanunu, ki saygıdeğer milletvekilleri bilir, bu fon sırf işinden atılan, işinden olan işçilere katkı sağlanması anlamında kurulmasına rağmen buna da el uzatıldı, hatta bir defasında, yanılmıyorsam Milliyetçi Hareket Partisi bu fondan yararlanan  işten atılan işçilere biraz daha fazla sürenin uzatılması için bir teklifte bulundu, burada görebildiğim kadarıyla AK PARTİ tarafından reddedildi; arkasından Cumhuriyet Halk Partisi getirdi, o da reddedildi değerli arkadaşlarım.

Ne oluyor şimdi? Muhterem arkadaşlarım, esnek çalışma, kısa süreli çalışma, çağrı üzerine çalışma, evde çalışma ve uzaktan çalışma.

Muhterem arkadaşlarım, görebildiğim kadarıyla bu “evde çalışma”yı, Sayın AK PARTİ’li milletvekilleri, bunu herhâlde Sayın Bakan sizin için getirdi. Sayın Başbakan yüzde 50’nizi eve gönderecek, orada çalışacaksınız. Görebildiğim kadarıyla bu madde sizin için geldi. Hayırlı olsun size. Neresinde görülmüş evde çalışma? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Uzaktan çalışma…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sizde durum nasıl?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Muhterem arkadaşlarım, saygıdeğer arkadaşlarım, çalışırsınız siz; hangi patronların yanında birçoğunuzun çalıştığını ben çok iyi biliyorum, hiç merak etmeyin.

Şimdi, muhterem arkadaşlarım, bunlarla ne olabilir? Bakın, biraz elinizi vicdanınıza koyun değerli arkadaşlarım. Sizin hakkınız elinizden alınırsa ne yaparsınız? Birinin hakkını elinden almaya burada gücünüz yetiyor ve alıyorsunuz.

Kısa süreli çalışma, nedir bu kısa süreli çalışma: Bir işveren düşünün, işçiye, farzımuhal “İhtiyacım yok, git aslanım evine.” diyor, tam aldığı ücretle bugünkü şartlarda geçinemeyen insana kısa süreli çalışma ücreti veriliyor.

Çağrı üzerine çalışma nedir değerli arkadaşlarım: “Şu anda ihtiyacım yok, git evine, seni istediğim zaman çağırırım, bir günlük mü işim olur, iki günlük mü işim olur sana yaptırırım, bir günün, iki günün ücretini veririm, sana güle güle derim.” Bu ne getirir biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? 4/C’de olduğu gibi, sendikal hakları ortadan kaldırır, bir; işçinin kıdem tazminatını ortadan kaldırır, iki; yıllık ücretli izinleri ortadan kaldırır, üç; bir şeyi daha getirir, emeklilik hakkını elinden alır.

Düşünün ki çıkardığınız 5510 sayılı Yasa’yla ilgili bir işçi -sizin getirdiğiniz bugünkü bu yasalarla ilgili- her sene üç ay çalışırsa seksen yıl çalışması lazım ki emekli olsun. Dört ay çalışan, ama her yıl dört ay çalışan bir işçinin emekli olabilmesi için altmış yıl çalışması lazım ve altı ay çalışan bir işçi -her sene- kırk yıl çalışması lazım. Bu nedir değerli arkadaşlarım? Emekliliğin ortadan kaldırılması demektir. Bugün, bu getirilen yasalarla, sayın arkadaşlarım, bunu daha da perçinleştiriyoruz.

Çağrı üzerine çalışma: “Getirdiğimiz teklifte ne var ona dair?” diyeceksiniz herhâlde. Bütçeye getirecek tek kuruşluk bir şey yok, yük yok. Bu kısa süreli çalışan işçinin -eğer imkân olursa- gelecekte sosyal haklardan yararlanabilmesi için, emekli olabilmesi için, primini yatırabilmesi için kendine bir şans tanınıyor. Buna da “yok…” Ya, el insaf değerli arkadaşlarım!  Hazineden para istemiyoruz, Hükûmetten bir şey istemiyoruz. Ama siz ne yapıyorsunuz? Onun bir hakkını, İşsizlik Fonu’ndaki bir hakkını birilerine yağmalattırıyorsunuz. Bunun altında benim de imzam var bu fon kurulurken. Ne için kuruldu bu fon? İşten atılan -her ne şeyle olursa olsun- işçinin aç kalmaması için, mağdur olmaması için buna bir katkı sağlamaktır. Bunun süresi vardır, süre konmuştur değerli arkadaşlarım. Ama, siz, bugün, buna el koydunuz. Ne için el koyuyorsunuz? Belli kesimlerin sıkıntılarını ortadan kaldırmak için, onlara katkı sağlamak için. Peki, burada fakir fukara ne olacak? Bunun sahibi ne olacak saygıdeğer milletvekilleri, saygıdeğer arkadaşlarım, saygıdeğer bakanlarım?

Daha ne getiriyorsunuz bu yasayla bakınız: Memura ne getiriyorsunuz? Beğenmediyseniz bir memuru altı ay bir yerlere gönderiyorsunuz, postalıyorsunuz. Ondan sonra Yemen askeri gibi, gelir mi gelmez mi onun amirinin takdirine bağlı değerli arkadaşlarım.

Bir şey daha yapıyorsunuz. Kamu bir eğitim müessesesidir. Ben bir Karayolcuyum. Karayollarında, Köy Hizmetlerinde, Devlet Su İşlerinde, kamunun birçok bölümünde bir memurun, bir mühendisin bir yere gelebilmesi için onun bir kademesi vardır. Ben Karayollarında adam tanırım. Genel Müdürü politik yönden tayin ettiler. “Benden daha kıdemli orada mühendis vardır, genel müdürlük onun hakkıdır.” diye genel müdürlüğü kabul etmeyen insanların içerisinde ben çalıştım ve yaşadım. Nerede şimdi o düzen, nerede o sistem? Darmadağın ettiniz. Dokunmadığınız tek bir müessese var, Özelleştirme İdaresi. Talanın, vurgunun, yağmanın olduğu bir müesseseye el uzatamadınız. Niye el uzatamıyorsunuz? Her tarafın altını üstüne getirdiniz. Talana, vurguna iyi zemin hazırladığı için mi? Orada ne insanlar tanıyorum ben, servet sahibi oldu. Niye gidemiyorsunuz üzerine? Gidemezsiniz tabii, çünkü onların da dünya kadar bildiği var, kucaklıyorsunuz onları. Ne olacak şimdi değerli arkadaşlarım?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bitti Sayın Meral, teşekkür ederim.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Efendim, yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Meral.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temel kanun olarak görüşülmekte olan tasarının 29 ile 51’inci maddelerinden oluşan ikinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu tasarının önemli bir bölümü çalışma hayatıyla ilgili düzenlemeleri içermektedir. Ülkemizin temel sorunu, ekonomik büyümeye rağmen yeni ve yeterli istihdam imkânları sağlanmasında çekilen güçlüklerdir. AKP’nin uyguladığı büyüme modeli istihdam dostu bir model olmadığından, Türkiye millî kaynaklarını, ithalat yaptığı ülkelerin işsizlerini finanse etmekte kullanmaktadır.

AKP hükûmetleri işsizliğe bir çözüm bulamadığı gibi, bunu da pişkince itiraf edebilmektedir. AKP, işsizliği ve buna bağlı olarak da yoksulluğu sistematik olarak destekleyen ve bundan da nemalanan bir modeli ayakta tutmak suretiyle insanlarımızı yardıma muhtaç ve mecbur hâle getirmiştir.

2005 yılı Ekim ayı itibarıyla 20,2 milyon kişi olan istihdam sayısı 2010 Ekim ayı itibarıyla 22,9 milyon kişi olmuş, 2,7 milyon istihdam oluşmuş; buna karşılık, yeşil kartlı sayısı 2005 yılında 6,8 milyon iken, 2,8 milyon kişi artarak 9,6 milyon kişiye yükselmiştir. Beş yılda istihdamdaki artış yüzde 13 düzeyindeyken, yeşil kartlı sayısı yüzde 41 oranında artmıştır. Her yıl ortalama 550 bin kişi yeşil kartlı sayısına ilave olmuştur.

Bu tasarıda çalışma hayatıyla ilgili birçok düzenleme bulunmakla birlikte, Türkiye’nin en büyük sorunu hâline gelen işsizliğin çözümüne yönelik olarak insan onuruna yaraşır, nitelikli ve güvenceli işler oluşturmanın hedef alınmadığı, çalışan kesimin taleplerine sessiz ve duyarsız kalındığı görülmektedir. Özellikle sermaye kesimleri tarafından başta esnekliğin yaygınlaştırılması, deneme sürelerinin uzatılması olmak üzere dile getirilen birçok öneriye tasarıda yer verilmiştir.

Bu tasarıyla yapılan düzenlemelerle gizli işsizlerin, eksik ve yetersiz istihdam edilenlerin sayısı artacak, yarı zamanlı ve geçici çalışma yaygınlaşacaktır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun “Üçlü Danışma Kurulu” başlığını taşıyan 114’üncü maddesine göre, çalışma barışının ve endüstri ilişkilerinin geliştirilmesinde çalışma hayatıyla ilgili mevzuat çalışmalarının ve uygulamalarının izlenmesi amacıyla hükûmet, işçi ve işveren konfederasyonları arasında etkin danışmayı sağlamak üzere, üçlü temsile dayalı olarak Üçlü Danışma Kurulu kurulmuştur. Büyük oranda çalışma hayatını ilgilendiren bu tasarıda yapılan düzenlemelere ilişkin olarak Üçlü Danışma Kurulu hiç bilgilendirilmemiş, ilgili işçi ve işveren sendikaları konfederasyonlarının görüşleri bile alınmamıştır. Bu durum ülkemizin taraf olduğu üçlü danışmaya ilişkin 144 sayılı ILO Sözleşmesi’ne ve sosyal diyaloğa aykırıdır. Aynı şekilde memurlarla ilgili de bu tasarıda birçok düzenleme yapılmakta olup bu düzenlemelerle ilgili de memur sendikalarının görüşleri alınmamıştır. Sonuç itibarıyla, tasarı büyük oranda sermaye kesimlerinin beklentilerini yansıtan bir öze sahiptir.

Toplumun büyük bir bölümünü yakından ilgilendiren bu tasarı Ekonomik ve Sosyal Konseyin de gündemine getirilmemiştir. Son yapılan Anayasa değişikliklerinde, bu tür konuların görüşüleceği yer olarak Ekonomik ve Sosyal Konseyin anayasal bir kurum hâline getirilmesi propagandası yoğun bir şekilde yapılmış ve bu konuda istismar aracı olarak kullanılmıştır. AKP referandum sürecinde bu konuyu nasıl istismar malzemesi olarak kullandığını anayasal kurum hâline getirdiği konseyi toplamamakla göstermektedir. Esasen AKP’nin sekiz yılı aşan iktidar döneminde en başarılı olduğu husus istismar politikası olmuştur. Her fırsatta her şeyi istismar etmeyi icraatının esası hâline getirmiştir. Referandum sürecinde 12 Eylül mağdurlarının mağduriyetini insafsızca ve haksız bir şekilde istismar eden “12 Eylül’ü yargılayacağız, hesap soracağız.” diyen AKP, dört buçuk aydır bu yalanın ve istismarının üzerine yatmış ve bu sözünü inkâr ve unutturma gayretine girmiştir.

Bu tasarının Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri sırasında verdiğimiz, 12 Eylül 1980 askerî darbe yönetimi tarafından gözaltına alınarak serbest bırakılan veya cezaevinde tutuklu kalıp beraat eden kişilerin gözaltında ve tutuklu kaldıkları sürelerin sigortalılık sürelerine sayılmasına ilişkin önergemiz Hükûmet ve AKP tarafından reddedilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisinin son derece samimi, iyi niyetli ve mütevazı önergesini AKP reddederek bu konudaki gerçek yüzünü göstermiştir.

Sayın Bakan, Komisyonda, bu konuya ayaküstü karar verilemeyeceğini söylemiştiniz. Gerçi, birtakım çevrelere çıkar sağlayan hükümler bu tasarıya ayaküstü dâhil edilmiştir. 12 Eylül mağdurlarının hak kayıplarının kısmen giderilebilmesine ilişkin önergemizi biraz sonra tekrar vereceğiz. Bakalım, bu defa ne yapacaksınız, göreceğiz.

Yine, Anayasa’nın 10 ve 61’inci maddelerinde olduğu hâlde sanki yeni bir imkân veriyormuşçasına referandum sürecinde “Özürlülere, yaşlılara, gazilere ve şehit yakınlarına özel ayrımcılık yapacağız, pozitif ayrımcılık getireceğiz.” iddiasıyla  propaganda yapan ve bu kesimleri insafsızca istismar eden AKP bu tasarıda, söylemiş olduğu sözlerinin tam aksi yönde düzenlemeler yapmaya çalışmıştır. AKP Hükûmeti engelliler için bırakın pozitif ayrımcılığı bu tasarıyla negatif ayrımcılık yapma gayretine girmiş, engelli vatandaşlarımız dışlanmaya, âdeta toplama kamplarına yönlendirilmeye çalışılmıştır. Daha sonra tepkilerin artması üzerine Hükûmet bu maddeyi geri çekmek zorunda kalmıştır.

AKP altmış beş yaş aylığı alanlara 2011 Ocak ayında 4 lira maaş artışı yapmış olup, yine muhtaç özürlülere, gazilere, vatani hizmet tertibinden maaş alanlara verdiği zamlar 10-15 lira, muhtarlarımıza 14 lira düzeyindedir. Bu kesimlerin maaşının iyileştirilmesi gerekmektedir çünkü aldıkları maaşlarla geçimlerini sağlamaları mümkün değildir. Referandum sürecinde “Yaşlılara, engellilere, gazilere özel ayrımcılık getireceğiz.” derken bu kesimlere daha az ve böyle komik maaş zammı yapmayı mı kastetmiştiniz? Tasarının komisyon görüşmeleri esnasında Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak muhtaç durumdaki yaşlılarımızın, engellilerin, gazilerin maaşlarında makul artış yapılması konusunda önergeler vermemize rağmen AKP tarafından reddedilmiştir.

AKP referandum sürecinde memurumuzu da istismar etmekten geri kalmamıştır. Toplu sözleşme hakkı verildiği, maaş artışlarına Bakanlar Kurulunun değil içinde memurların da bulunacağı hakem kurulunun belirleyeceği söylenmiştir. Memurlar 2011 yılına ilişkin toplu görüşmeler sürecinde ümitlerini Anayasa’da yapılacak değişikliğe bağlamışlardır ancak bu değişiklik gerçekleştiği hâlde memurlar umduğunu bulamamışlar, AKP tarafından aldatılmışlardır.

Bilindiği gibi, toplu görüşmelerde, Hükûmet, memurlara 2011 yılı için altışar aylık dönemler için yüzde 4 maaş zammı önermiş, bu artışın yeterli olmadığı gerekçesiyle Türkiye Kamu-Sen tarafından uzlaştırma kuruluna başvurulmuştur. Uzlaştırma kurulu Hükûmetin önerisine ilave olarak taban aylığa ilk altı aylık dönem için 16 lira, ikinci altı aylık dönem için ise 22 lira artış yapılmasına karar vermiştir ancak AKP Hükûmeti yine bildiğini okumuştur. Uzlaştırma kurulu kararını hiç dikkate almamış, verdiği sözleri unutma alışkanlığını devam ettirmiştir.

AKP Hükûmetinin sürekli aldattığı kesim emeklilerimizdir. Emekli maaşları arasındaki eşitsizlikleri gidereceğini, intibak yasasını çıkaracağını söyleyen AKP Hükûmeti verdiği sözlerin üzerine yatmıştır. Referandum sürecinde de emeklilerin toplu sözleşmeden yararlanacağı, maaşlarının artacağı söylenmiş ancak günde sadece 2 liraya tekabül eden bir artış yapılmıştır. Emeklilerimizin yıllarca hizmet verdikten sonra geçim kaygısı duymadan, onuruna yakışır bir hayat sürmesini temin etmek devletin önemli ve öncelikli görevlerinden birisidir. Her fırsatta kişi başına 10 bin dolar gelir  düzeyine ulaşmış bir Türkiye tablosu çizen Başbakanın, bu sanal hesabın içerisinde acaba kaç tane memur, kaç tane işçi, kaç tane emekli bulunmaktadır, kaç tane çiftçi, kaç tane esnaf bulunmaktadır?

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaş.

Buyurun Sayın Karabaş.(BDP sırasından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, torba kanun tasarısını görüşüyoruz. Bu kanun tasarısının ikinci bölümü de Türkiye’deki emek kesimiyle, işçiyle, kamuda ve özelde çalışanlarla ilgili düzenlemelerdir. Bunun bu şekilde getirilmesi, aslında emek çevresini, sendikaları, konfederasyonları, işçiyi, memuru, böyle 230-240 maddelik bir tasarı içinde getirerek biraz tepkisini göstermekten alıkoymaktır.

Tabii ki bu tasarı Meclisin gündemindeyken, hem komisyonun hem alt komisyonun hem de Plan Bütçe Komisyonunun gündemindeyken sonuçta sendikalar, işçiler, kamu emekçileri tepkilerini dile getirdiler ancak bu tepkiler lokal kaldı. Tabii bunda, yıllardır, hem geçmiş hükûmetler döneminde, özellikle de AKP İktidarıyla birlikte gittikçe hem baskı altına alınan, mevcut uluslararası ve ulusal sözleşmeler ve yasalarla etkileri gittikçe kırılan ve sendikaların yapısına, dokusuna müdahale ederek kendi yandaşı bir yapılanmaya, yani sarı sendikaya gitmesinin de etkisi var ama bu değişikliklerin, emekle ilgili değişiklik maddelerinin bu şekilde getirilmesinin de önemli etkisi var. Eğer emekle, emekçiyle, işçiyle ilgili bu değişiklikler, bu tür bir torba yasası içinde, toplumun değişik kesimlerinin beklentisi olan, esnafın, KOBİ’lerin, diğer kesimlerin beklentisi olan, toplumun önemli kesimini ilgilendiren af yasalarının da içinde olduğu bir torbanın içinde olmasaydı, buna hem işçinin, emekçinin, sendikaların hem de toplumun diğer kesimlerinin tepkisi farklı olacaktı. AKP geçmişten beri bu tür uygulamalar yapıyor. Özellikle bir yasayı, bir tasarıyı, bir değişikliği getirdiği zaman hangi yöntemle, nasıl ilgili kesimlerin buna karşı yönelimini asgariye indirebilirim gibi bir çaba içindedir.

Değerli milletvekilleri, tabii ki mevcut taslak içinde, mevcut tasarı, teklif içinde getirilen değişikliklerde… Türkiye’de geçmişte de hükûmetler, iktidarlar, doksan yıllık süreç içinde, toplumun tümünü kastedip, şimdi de Sayın Başbakanımız ve sayın yetkililer, devlet yetkilileri, Hükûmet yetkilileri bahsettiği zaman “73 milyon” diyor, ama Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekten emek kesimlerinin, üreten kesimlerin, kamu emekçisinin, köylünün çıkarını gözeten iktidarlar, emekten yana olan iktidarlar olmadı. 73 milyon diyoruz ama bu 73 milyonun içinde ağırlık emekçidir, işçidir, mevsimlik işçisidir, inşaat işçisidir, kamu işçisidir, özel sektörde, KOBİ’de çalışan işçidir. 73 milyon diyoruz ama yasalarda, Türkiye'nin mevcut gelirlerinin bölüşümünde bu kesimleri hiçbir zaman dikkate almıyoruz. Devlet mantığı… Devlet güçlü olacak, “güçlü devlet, güçlü ordu, güçlü Türkiye” diyoruz, kesimler arasında da “güçlü sermaye, güçlü işveren, ekmek yiyebilecek işçi” diyoruz. Nitekim, Sayın Başbakan konuşmalarında özellikle reel işsizliğin yüzde 50’leri bulduğu bölgelere, Doğu’ya, Güneydoğu’ya gittiği zaman, “Bizden, geçmiş, devletçi mantıkla, komünist ülkelerin mantığıyla, fabrika açmamızı istiyorlar. Biz fabrika açarsak, devlet fabrika açarsa işveren nereden ekmek yiyecek, nasıl devletle rekabet edecek?” diyor. Evet, bu mantık gerçekten Türkiye’de geçmiş iktidarların, özellikle de AKP’nin mantığıdır.

AKP’nin ikinci mantığı da şudur: Zaten yaşama, topluma, toplumun tüm kesimlerine, özellikle emekçiye de sadaka mantığıyla bakar. Yani devlet, devletli, geçmişteki padişahın yerini alan kurum, vatandaş ise tebaa. İşçi, emekçi, köylü, tarımla uğraşan, genç, kadın eylem yapmayacak, uslu olacak, devletin ve hükûmetin mevcut uygulamalarından çıkardığı yasalara sesini çıkarmayacak, devlet de tabii ki onu yaptığı zaman da tebaasının, işçisinin karnını doyuracak.

Bu değişikliklerde zaten, hem diğer konularda yasalar çıkarılırken, diğer tartışmalarda, kamuoyuna yansıyan tartışmalarda hep şu dile getirilir: Türkiye’de büyümeden bahsedildiği zaman, Türkiye’de ihracat-ithalat rakamlarından bahsedildiği zaman, Türkiye'nin ekonomik büyüklüğü, dünya ülkeleri içindeki yeri, sıralaması belirlendiği zaman, bu ülkenin ne kadar refah yarattığı, yarattığı değerleri, üretimi ne kadar adaletli dağıttığı, tüm kesimlere ne kadar eşit davrandığı, insanların eğitim düzeyi, sağlık düzeyi, çalışabilme ve geçimini rahatça sağlayabilme düzeyi, eline geçen ücret ve bu ücretin gelişmiş, demokratik ülkelerle kıyaslaması hiçbir zaman yapılmaz. Devletin büyüklüğünden, ekonominin büyüklüğünden bahsedildiği zaman ihracat ve ithalat rakamlarından bahsedilir. İhracat ve ithalat da en ucuz işçilikle, en ucuz maliyetle üretip daha fazla döviz çekme üzerinden hesaplanır.

Nitekim daha önce de belirtmiştik, Türkiye’de 12 Eylül darbesiyle birlikte rahatlıkla uygulanan neoliberal politikalardan bugüne kadar son yirmi beş yılda Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü, ihracatı, ithalatı kat be kat artıyorken ihracattan ve ithalattan, sanayiden kaynaklı üretimde yer alan işçinin, emekçinin sayısında bir değişiklik olmuyor, yirmi sene önceki, yirmi beş sene önceki rakamlara da baktığımız zaman, on beş sene önceki rakamlara da, işçi sayısına da baktığımız zaman, bugünkü sanayide çalışan işçi sayısına da baktığımız zaman rakamlarda bir değişiklik olmuyor. 1985 ile 1995 arasında bir değişiklik var ama 1995’te sanayide çalışan işçi, emekçi sayısıyla 2010’da sanayide çalışan işçi sayısı eşittir. Başbakan, Sayın Başbakanımız, sayın bakanlarımız, özellikle de ihracattan, ithalattan, dış ticaretten sorumlu bakanlarımız konuştukları zaman bu rakamların kaç kat arttığını hep dile getiriyorlar.

Biz, bu taslakta özellikle işçiyle, emekçiyle, kamu çalışanlarıyla yani memurlarla ilgili düzenlemelerin birçoğunun haksız, işçinin, emekçinin, kamu çalışanının aleyhine, kamuyu değil, daha çok özel sektörün kârını, sermayenin kârını öne çıkaran bir mantığın olduğunu biliyoruz. AKP de, buradaki son düzenlemelerle -hep dile getiriyorduk- özellikle bu torba yasasıyla kimin temsilcisi olduğunu, uluslararası ve yerli en büyük sermayenin, işçi çalıştıranın, en çok para kazananın temsilcisi olduğunu göstermiştir diyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.

İkinci bölüm üzerinde şahıslar adına ilk söz, Çorum Milletvekili Sayın Cahit Bağcı’ya aittir.

Buyurun Sayın Bağcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CAHİT BAĞCI (Çorum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ve Sosyal Sigortalar Kanunu ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken sizleri, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu bölüm ağırlıklı olarak sosyal güvenlik mevzuatında gerek uygulamadan elde edilen bilgiler çerçevesinde ortaya çıkan bazı sorunların, eksikliklerin ve aksaklıkların giderilmesi ya da yeni düzenlemeler ve iyileştirmeler ile kapsamının genişletilmesi, sosyal sigorta ve genel sağlık sigortası uygulamasının kolaylaştırılması ve ayrıca prim tahsilatının artırılması amacıyla 5510 sayılı Kanun’da bazı düzenlemelere gidilmesini amaçlamaktadır ve bu bölümde yer alan maddeler ağırlıklı olarak bu alana yönelik olarak düzenlenmiştir.

Değerli milletvekilleri, dünyanın pek çok ülkesinde sosyal güvenlik sistemlerinin ürettiği sorunlar nedeniyle sosyal patlamalar derecesinde çeşitli olaylarla ülkelerin çalkalandığını görüyoruz. Ancak, ülkemizde sosyal güvenlik sisteminin dinamizmini korumak ve mümkün olduğu ölçüde bütün insanlarımızın, alın teri döken her bir vatandaşımızın sosyal güvenlik sistemi ile bağının kurulması ve genel sağlık sigortası kapsamına alınması hedeflenmiştir.

Bu çerçevede benden önceki konuşmacı arkadaşlarımızdan Sayın Meral, Sayın Kalaycı ve Sayın Karabaş çalışma hayatına ilişkin görüşlerini, partilerinin bu alandaki yaklaşımlarını ifade ettiler. Elbette ifadelerden, yaklaşımlardan gerekli çıkarımlar ve dersler alınacaktır.

Bakınız, bu tasarıyla, ilk defa, çalışma hayatı içerisinde yer alan yenilikler nelerdir, bunları sizlerle paylaşmak istiyorum: Çıraklık ve mesleki eğitim gören öğrenciler ve Yükseköğretim Kanunu’na tabi olarak kısmi zamanlı çalıştırılan öğrencilerden eş, anne ve babasından sağlık yardımı alma hakkı olmayanlara primleri devlet tarafından ödenmek suretiyle genel sağlık sigortasından yararlanma hakkı getirilmiştir. Gene, Türkiye iş Kurumu tarafından düzenlenen çeşitli programlarımız var, eğitim programlarımız var, aktif işgücü faaliyetleri var. Bu eğitimlere katılan kursiyerler için primleri Türkiye İş Kurumu tarafından ödenmek suretiyle kendilerine, bağlılarına, eş, çocuk, anne ve babalarına genel sağlık sigortasından yararlanma hakkı getirilmektedir.

Bir başka düzenleme, zorunlu olmaksızın okulları veya üniversitelerince… Ki geçtiğimiz yıllarda, hatırlayınız, yasama yılında, staj gören öğrencilere yönelik olarak, bunların çalışma saatlerine yönelik olarak düzenlemeler yapılmıştı ancak bu öğrencilerin iş kazası ve meslek hastalığı ile ve genel sağlık sigortasıyla ilişkileri kurulmamıştı, bu düzenlemeyle genel sağlık sigortası ve meslek hastalığı ve iş kazasıyla ilişkileri, staj gören öğrencilerin, kurulmuş olmaktadır.

Yurt dışı müteahhitlik hizmetleri kapsamında, ülkemizle sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmayan ülkelere götürülen Türk işçilerinin isteğe bağlı olarak ödedikleri primlerinin işçi statüsü kapsamında sayılması imkânı getirilmektedir.

Değerli arkadaşlar, kısmi süreli iş sözleşmesiyle çalışanlar ile ay içinde otuz günden eksik süreyle ev hizmetlerinde sürekli olarak çalışanların isteğe bağlı olarak ödeyecekleri primlerinin işçi statüsü kapsamında değerlendirilmesi düzenlemesi getirilmektedir.

Bir başka düzenleme, eşi, anne ve babasından sağlık yardımı alamayan stajyer avukatlara staj süreleri boyunca primleri Türkiye Barolar Birliğince ödenmek üzere genel sağlık sigortalısı olmaları imkânı getirilmektedir.

Bir başka düzenleme slikozis hastalarıyla ilgili. Meslekte kazanma gücü kayıp oranlarına göre belli bir tutarda aylık bağlanması getirilmektedir.

Yeşil kartta askıya alma uygulaması ilk defa getirilmektedir, iptal uygulamasından bu düzenlemeyle vazgeçilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT BAĞCI (Devamla) – Buna benzer pek çok düzenleme ilk defa çalışma hayatı içerisinde yer bulacaktır.

Düzenlemenin ülkemize, insanlarımıza hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bağcı.

Şahsılar adına son söz İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan yasa tasarısının ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, son sekiz yılda ülkemizin sosyal yapısı, toplumsal dokusu gerçekten çok ağır tahribata uğratıldı. Neoliberal rant ekonomisine tutsak kılınan politikalarla sosyal devlet yıpratıldı, çökertildi âdeta. Sosyal devletin evrensel, genel kabul görmüş değer ve kurumları geriletildi, yıpratıldı. Tekelci sermayenin güdümüne girilerek esnek çalışma koşulları emekçilere dayatıldı. Yetmedi, 4857 sayılı İş Kanunu ile esnek çalışma yaşamı genişletildi, yaygınlaştırıldı. Anayasa’mızın güvencesi altında olması gereken çalışma ve sosyal güvenlik hakları geriletildi. Bir taraftan, gerçek işsizlik yüzde 20’lerde demir atmışken, toplumsal travmalara neden olurken, diğer yandan, genel sağlık sigortasının kapsamı içine girebilme aslanın ağzından lokma almaya dönüştürüldü.

Çerçeve madde 30 ile bu tasarının yürürlüğe girdiği tarihten sonraki dönemler için çalışanlara genel sağlık sigortası borçlanma hakkı getirilmektedir. Bu öneri, sürekli çalışmaya mahkûm edilen, tam gün sürekli çalışma hakları kendilerinden esirgenen emekçilerin ağzına bir parmak bal çalmak anlamına gelmektedir. Süreli çalışmak zorunda bırakılan emekçilerin mağduriyetlerine yeni mağduriyetler eklenmemelidir; aksine, bu kişilerin uzun vadeli sigorta kolu primleriyle genel sağlık sigortası primlerinin borçlanılması sırasında işveren hissesinin hazinece karşılanması sağlanmalıdır.

Getirilmekte olan borçlanma imkânı 4857 sayılı İş Kanunu’nun yürürlük tarihine, yani 10 Haziran 2003’e kadar geriye götürülmelidir. Hükûmet, tasarının 30’uncu maddesi üzerinde bu değişiklikleri mutlaka gerçekleştirmelidir. Keza, çerçeve 40’ıncı madde ile süreli çalışma uygulamasına giren işverenin buna ilişkin gerekçesini kapsayan belge düzenleyerek, bunu tüm çalışanların görebileceği şekilde askıya çıkartma zorunluluğu kaldırılmak, son verilmek istenmektedir. Bu öneri, işletmeleri süreli çalışmaya özendirecek ve emeklilerin mağduriyetlerini kat kat artıracaktır.

Benzeri şekilde, benden evvel konuşan arkadaşlarımın vurguladığı gibi, çerçeve madde 53 hukuk nosyonundan yoksundur, Anayasa’nın ruhuna ve hukuk devleti kurallarına aykırı bir düzenlemedir. Bu nedenlerle madde 53 de yasa tasarısından çıkartılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi olarak hedefimiz, koruyucu sosyal refah devletini gerçekleştirmiş, yoksulluğu yenmiş bir Türkiye’dir. Bu amaçla iktidarımızda öncelikli olarak herkesi kapsayan ve koruyan ileri sosyal güvenlik sistemini kuracağız. (Parti Programımız sayfa 270-278)

Tüm yurttaşları yaşamları boyunca özürlülük, işsizlik, hastalık, yaşlılık, maluliyet, ölüm, iş kazası ve meslek hastalığı bakımı ve korumaya muhtaçlık gibi risklere karşı sosyal güvenliğe kavuşturacağız. Tüm işsizlere sigorta prim desteği sağlayacağız. İşsiz kalanların işsizlik ödeneği aldıkları sürece sigorta primlerinin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmasını sağlayacağız. (Parti Programı sayfa 277)

İşsizlik Sigortası Fonu’nun kuruluş amacı doğrultusunda kullanılmasını sağlayacağız, tabanını genişleterek uygulamasını yaygınlaştıracağız. İşsizlik sigortası ödemelerini, hak kazanma koşullarını kolaylaştıracağız, ödeme taban ve tavanını yükselteceğiz.

Özetle, bu tasarı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan birçok milletvekili arkadaşımızın vermiş olduğu yasa tekliflerinin olumlu katkılarıyla mevcut yasaların bazı eksikliklerini ve iç çelişkilerini gidermektedir, bu olumludur, bunu destekliyoruz ancak tasarıyla yaptığınız ilavelerle kaş yapılırken göz çıkartılmaktadır. Sorun, sizin dünya görüşünüzle ilgilidir. Sorun, İktidar olarak sizin insana, onun emeği ve değerlerine, onun hukuku ve haklarına, onun kimliği ve özgürlüklerine duyarsız olmanızdan kaynaklanmaktadır. Emekçiler, emekliler, işsizler bunu, bu sorunları yaratan İktidarınıza gereken dersi önümüzdeki seçimlerde verecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.

İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

TBMM Başkanlığına

İkinci Bölüm üzerindeki görüşmelerin İç Tüzük 72. maddeye istinaden devam etmesini arz ederiz.

 

Oktay Vural

Hasan Çalış

M. Akif Paksoy

 

İzmir

Karaman

Kahramanmaraş

 

Recep Taner

Beytullah Asil

Ahmet Bukan

 

Aydın

Eskişehir

Çankırı

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sıkıntı içinde olan vatandaşlarımızın sorunlarını daha kapsamlı dile getirerek çözümünü sağlamak amacıyla verilmiştir.

III. – YOKLAMA

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama yapılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Önerge oylamasından önce yoklama talebi vardır.

Şimdi yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Kalaycı, Sayın Akçay, Sayın Vural, Sayın Yıldız, Sayın Akkuş, Sayın Korkmaz, Sayın Paksoy, Sayın Özensoy, Sayın Çalış, Sayın Sipahi, Sayın Taner, Sayın Asil, Sayın Bukan, Sayın Atılgan, Sayın Tankut, Sayın Işık, Sayın Uslu, Sayın Kaya, Sayın Özcan, Sayın Ayhan, Sayın Özdemir, Sayın Ural.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma saati: 23.37

 

 

ON İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş, görüşmelere devam edilmesine ilişkin önergenin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre vereceğim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111,  2/134, 2/175, 2/235,  2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN – Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…. Önerge reddedilmiştir.

Şimdi ikinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Soru sormak isteyen sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Tankut, Sayın Yıldız, Sayın Özdemir, Sayın Taner, Sayın Işık, Sayın Çalış, Sayın Akkuş, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ağyüz.

Evet, Sayın Tankut…

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 19 Aralık 2010 tarihli 27790 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Maliye Bakanlığı Taşınır Mal Yönetmeliği 3 no.lu Genel Tebliğ’in 6’ncı maddesine eklenen bir cümle demokrasi tarihimizde hiç görülmedik şekilde resmiyet kazanarak siyasi istismara yol açacak ibret verici bir durumdur. Şöyle ki: Afet ve acil durum, seferberlik ve savaş hâli durumlarına “seçim dönemlerinde” ifadesi eklenmiştir.

Sayın Bakan, bu ifadeyle ne amaçlanmaktadır? Seçim dönemleri afet ve olağanüstü dönemler midir, yoksa devletin vali ve kaymakamlarını seçim atmosferine girdiğimiz bu zaman diliminde Hükûmetinizin lehine kamunun araç ve taşınır mallarını daha etkin bir şekilde kullanabilmeleri için yasal bir kılıf mı hazırlamak istiyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 2000-2010 yılları arasında yıllar itibarıyla ayrı ayrı sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı asgari ücretle çalışan sigorta sayıları, asgari ücretin üzerinde ücretle çalışan sigorta sayıları nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakana soruyorum: Ülkemizde ağır şekilde yaşanan ekonomik krizin ve Hükûmetinizce uygulanan yanlış politikaların sonucunda birçok vatandaşımız işini kaybetmiş ve icralık duruma düşmüştür. Hâlen ülkemizde değişik nedenlerle icralık olmuş ve haklarında icra davası açılmış kaç vatandaşımız bulunmaktadır? Bunlar hakkında açılan toplam dava sayısı nedir? Bu torba yasa tasarısında bu durumdaki vatandaşlarımıza yardımcı olacak herhangi bir düzenleme var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, verilecek olan bir önergeyle çek mağdurlarının torba yasaya girerek mağduriyetlerinin giderilmesine nasıl bakarsınız?

İki: Bankalar Birliğinin kara listesine girmiş olan ticaret erbabının yeni bir başlangıç yapabilmeleri için bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

Üç: Mesleki Eğitim Kanunu kapsamında çırak ve stajyerlere, avukatlara tanınan staj borçlanma hakkını tanımayı düşünüyor musunuz? Bu yönde bir çalışma var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Işık...

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu tasarı kapsamında toplumun çok önemli bir kesimini oluşturan esnaflarımızın bağlı bulundukları esnaf kefalet kooperatiflerine olan kredi borçları ile çiftçilerimizin ziraat bankaları ve tarım kredi kooperatiflerine olan kredi borçlarına ilişkin yapılandırmalara yer verilmemesinin gerekçeleri nelerdir?

Bu kesimler için verilecek önergelerin işleme alınarak kanun kapsamında bazı düzenlemelerin yapılması konusunda düşünceniz nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Sayın Bakan, torba tasarının içerisinde 4/C’lilerle ilgili bir iyileştirme yapmayı düşünüyor musunuz?

Bir diğer sorum: Sosyal güvenlik destek primlerini düşürmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, taşeron firmaların çalıştırdığı geçici işçilerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu, beraberinde yokluğu ve iş barışının bozulmasını getirmektedir. Hemen her gün konuşan Bakan ve Başbakanımız ekonominin büyüdüğünü ilan etmekte ve kısa zamanda 23’üncülükten 16’ncılığa indiğimizi belirtmektedirler.

Ekonominin büyümesi yanında işsizlik artmakta, yeşil kartlı sayısı artmakta, kâğıt toplayan ve çöp karıştıranların sayısı artmaktadır. Bu durum büyüyen ekonominin birer ürünü müdür? Fakir fukarayı standart bir yaşantı tarzını ne zaman getirebileceğinizi tahmin ediyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, köy ve mahalle bekçilerini emniyet hizmeti sınıfına aldınız. Bunları süs olsun diye mi aldık? Bunların hakkı olan yıpranma tazminatlarını neden vermiyoruz? Bunların hakkı değil mi? Buradan yasa geçerken, bu köy ve mahalle bekçilerimiz emniyet hizmetleri sınıfından yıpranma tazminatı alacaklardı ama hâlâ vermemekte direniyoruz.

İki: Artık şu muhtarlarımızla ilgili 320,71 lira maaş veriyoruz, 267 lira BAĞ-KUR primi alıyoruz. Ben sizin yerinizde olsam o 100 lirayı da vermem ve “Muhtarlara maaş vermiyoruz.” derim.

Muhtarların sorunlarını ne zaman çözeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ağyüz…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, seçim bölgem Gaziantep Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne yeterli yeni bir bina kazandırmayı düşünüyor musunuz?

Ayrıca, ülkemizde en büyük ekonomik sıkıntıyı, kredi kartları ödemeleriyle, tüketici kredisi mağdurları çekmektedir, bunlar bu torba yasada yok.

Emeklileri neden gene unuttunuz, sizin de sözünüz var? Gerçekten çok düşük maaş alıyorlar. İntibak yasasını neden çıkarmıyorsunuz?

Ayrıca da muhtarlarımızın primlerini Sayın Aslanoğlu söyledi. Muhtarlarımız çok sıkıntı içerisinde, bunlar için ayrı bir düzenleme mi yapacaksınız, yoksa bu torba yasaya önergeyle koymayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan teşekkür ederim.

Sayın Bakan, ocak ayının başından beri Sosyal Güvenlik Kurumu şeker ölçüm cihazlarına ödeme yapmamaktadır. Ülkemizde yaklaşık 6,5 milyon şeker hastası bulunmaktadır. Şeker ölçüm cihazı paralarını ödemeyi düşünüyor musunuz? Şeker hastaları, 6,5 milyon şeker hastasını Hükûmet gözden çıkardı mı diye bizlere soruyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekilleri, öncelikle bu şeker ölçüm cihazıyla ilgili biraz önce bilgi vermiştim ama süre çok kısa olduğu için Meclisin zamanını almak istemedim. Şimdi, izin verirseniz biraz daha o meseleyi açmak istiyorum.

Hakikaten vatandaşlarımızın mağdur olduğu bir durum söz konusu, ama bu mağduriyetin ortaya çıkışıyla ilgili süreci de biraz ayrıntısıyla bilmekte yarar var. Biz, biliyorsunuz, Sağlık Uygulama Tebliği’nde, yaklaşık 5 bin, hatta 5 binden de fazla ürün ve hizmet için fiyat belirliyoruz. Bu fiyatları da öyle durup dururken belirlemiyoruz, yılların tecrübesi, uzun zaman yapılan araştırmalar, sonra her bir sektörle ilgili yapılan, oluşturulan ekiplerin yaptığı çalışmalar sonucunda ortaya çıkıyor. Tabii, aynı alanda birden çok ürün de söz konusu. Bunu alırken de biz birtakım ortalama fiyatlar belirliyoruz. Şimdiye kadarki uygulamamızda, SUT’ta fiyatı belirlenmiş bir ürün neyse o fiyattan ödeme yapıyoruz ve bizim diyabet hastaları için şeker ölçüm cihazının fiyatı 55 kuruş olarak gözüküyor. Maalesef bize tedarik sağlayan firmalar kendi kârlarını artırmak için bu fiyatı yeterli görmemeleri sebebiyle Danıştaya müracaat ettiler ve Danıştaydan bu fiyatların yürürlüğünün durdurulması kararını verdiler. Bu kararı verdikten sonra aslında bizim yapacağımız şey, zaten mutat olan diğer alanlarla ilgili bir uygulamayı yapmaktı, yani vatandaş alacak, kaç paradan alıyorsa sonra onun parasını ödeyeceğiz. Ama bu beraberinde büyük bir bürokrasiyi ve çok büyük bir bekleme süresini getiriyor ve bu da vatandaşlarımız için sıkıntı yaratan bir durum.

Öncelikle şunu bilmelisiniz ki arkadaşlar, bu vatandaşlarımızın mağduriyetini giderecek makul bir yöntem ve uygulamayı bulacağız. Bununla ilgili çalışma yapıyoruz. Mümkünse biz kamu kaynaklarını da etkin kullanma adına, verimli kullanma adına belki de daha düşük fiyatla alma yöntemi üzerinde de çalışıyoruz. Çünkü bunu Sağlık Bakanlığı 20 kuruşa alıyor. Biz neredeyse onun 2 katından daha fazla bir ücret ödüyoruz.

Bu açıdan, benim size söyleyeceğim şey şu: Vatandaşlarımızı mağdur etmeyeceğiz, kamu kaynaklarını çarçur etmeyeceğiz ve makul bir yöntemle bu sorunu çözeceğiz. Çok kısa zamanda da sizlerle paylaşırız bu sorunu, endişe etmeyin.

Yani sondan başladığım için lütfen beni affedin. SGK Gaziantep İl Müdürlüğü binasıyla ilgili olarak arazi arayışımız var. Biz, Antep’e çok güzel, çok prestijli bir il müdürlüğü binası yapmak, o bina içerisine de İŞKUR ve Çalışma Bakanlığının diğer birimlerini de yerleştirmek istiyoruz. Vakıflar Genel Müdürlüğü ile yaptığımız çalışmada, eğer bir aksilik çıkmayacak olursa, bir arazi üzerinde görüşmeler yapıyoruz, eğer tahsis gerçekleşebilirse Antep’e de hakikaten güzel bir il binası yapacağız. Onu da buradan size ifade edeyim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Muş’a da bir şey yapın.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Şimdi, arkadaşlar, tüm iller için plan yapıyoruz ama ilin özelliğine ve oradaki şu anda hizmet veren binaların şartlarına göre bir planlama yaptık ama bütün illere çok prestijli sosyal güvenlik il müdürlüğü binası yapacağız, inşallah Muş’a da yaparız.

Bir başka husus, taşeron firmaların yaptığı uygulamalarla alakalı. Bir kere şunun altını çizelim arkadaşlar: Size çok hak verdiğim bir boyut var. Taşeron firmaları, işçilerimizin hak ve güvenceleriyle ilgili gerekli hassasiyeti göstermiyorlar ve biz de hem Hükûmet olarak hem de Bakanlık olarak işçilerimizin hak ve güvencelerini teminat altına alacak çalışmayı yapmak zorundayız. Bu açıdan, ben, özel bir ekip kurdum. Özellikle taşeron firmaların bu alanda yaptıkları varsa istismarlar, o istismarları çözecek yeni bir model üzerinde hazırlık yapıyoruz. Bu çalışmalarımız bittiği zaman sizinle paylaşacağız.

Her şeyden önemlisi, sizler de biliyorsunuz, bu istismarın ana kaynaklarından birisi, taşeron firmasında çalışanların kıdem tazminatlarıyla alakalı hususlardır. Bunu sıklıkla dile getirdiğimi son zamanlarda görüyor olmalısınız. Çünkü, 2010 yılı rakamları henüz elimizde değil ama 2009 yılında 2,5 milyon insan işini değiştirdi, başka bir işe geçti veya işinden oldu, çıkarıldı veya kendisini ayrıldı ama bunların sadece yüzde 8’i kıdem tazminatı alabildi. Bu açıdan bakıldığında, bu sorunla ilgili daha sağlam, daha kalıcı, işçilerimizin güvencelerini de teminat altına alacak bir hazırlık yapıyoruz. Tamamlandığı zaman paylaşacağım sizlerle ve sizin huzurunuza getireceğim.

Yoksulluğun arttığına dair bir iddia dile getirildi. Arkadaşlar, bu, doğru bir bilgi değil. 2000 yılından 2010 yılına kadar geçen süre içerisinde en düşük gelir dilimine sahip ilk yüzde 10’luk birimin millî gelirden pay alma oranı yüzde 194 arttı, önceki duruma göre. İkinci en düşük yüzde 10’luk dilimin payı ise yüzde 130 civarında arttı. Hâlbuki en yüksek dilimin yer aldığı yüzde 10’luk gruptaki artış oranı yüzde 30 oldu. Bu, şu anlama geliyor: Türkiye’de, aslında, gelir, daha dengeli ayrılışmaya başladı ve yoksul kesimin millî gelirden aldığı pay arttı. Bu açıdan, bu bilgi, doğru bir bilgi değil.

Bir başka husus…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Çöp toplayanlar arttı!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – O, sizin gözünüzle baktığınızda gördüğünüz bir husus olsa gerek.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yüzde 10’luktan geçinen kısım artmış demektir.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - SGK primleriyle ilgili bir soru oldu. SGK primlerini azaltmayı düşünmüyoruz arkadaşlar. Özellikle 5 puanlık indirimden sonra sosyal güvenlik primlerinin toplam maliyetler içerisindeki payı OECD ülkelerinin ortalamasına çok yakındır. Dolayısıyla iş gücü maliyetleri üzerinde kamunun payı itibarıyla bakıldığında sosyal güvenlik priminden başka faktörlere bakmak gerektiği kanaatindeyim. O yüzden de biz sosyal güvenlik primlerinde herhangi bir indirimi en azından şimdilik düşünmüyoruz.

2000 ila 2010 yılları arasındaki asgari ücretli sigortalı sayısına dair rakamlar maalesef şu anda elimde yok. Size son rakamları vereceğim ama sorunuzun cevabı olarak daha sonra tablo hâlinde yazılı olarak bildireceğim.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Bakan, gönderecek misiniz? Daha önceki bakanlar da hep “göndereceğiz” dediler, hiçbirinden gelmedi de.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Ama şimdiye kadar…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Onların huyu Sayın Yıldız. Yapacağız deyip yapmamak onların huyu.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Bir dakika izin verin.

Bugüne kadar, acaba, özellikle sizin sorduğunuz sorulara cevap verme konusunda benim kadar hem de yazılı bir şekilde cevap verme oranı olan başka kimse var mı bilmiyorum. Hepinizin sorusunu, hem de geciktirmeden ve oyalamadan mümkün olduğu kadar çabuk veriyorum arkadaşlar. Bunu bilmenizde yarar var.

Şu anda mevcut sigortalı sayımız bizim, toplam… Daha doğrusu sigortalı demeyeyim, Sosyal Güvenlik Kurumuna prim ödeyen insan sayısı çok şükür 16 milyon 200 bin civarında ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bu kadar rakama çıktık. Bunların içerisinde yaklaşık 9 milyon civarında zorunlu 4/A kapsamında sigortalımız var. Bunların arasında ise 4 milyon 191 bin 908 kişi asgari ücretten prim ödüyor. Bu da, toplam zorunlu sigortalılar içerisinde yüzde 42’lik bir orana tekabül eder.

Çek Yasası’yla alakalı olarak… Çek Yasası’na aykırı davranışlar nedeniyle uygulanan cezaları ortadan kaldırmak için çekin borçlusu veya alacaklısının ortak bir karara vararak ödeme anlaşması yapmaları koşuluyla 2009 yılında bir düzenleme yapılmıştı zaten. Ancak, bu yasa, vatandaşlar arası sorunu değil, vatandaş-kamu ilişkisini düzenlemektedir, bu nedenle, bu yasada, torba kanunda çekle ilgili düzenlemelere yer verilmemiştir.

Yine, tasarıyla genel olarak kamu alacaklarını düzenlemiş, özel alacaklar ve alacaklı kurumların talebi üzerine yasama, düzenleme yapmıştır. Dolayısıyla esnaf kredi kooperatifleriyle, tarım kredi kooperatiflerinin borçlu olanlarıyla ilgili olarak yine esnaf ve çiftçinin bankalara borcu özel hukuk alanına girdiği için bu kanunda düzenlemesi yapılmamıştır.

BAŞKAN – Eğer toparlarsanız Sayın Bakan, süremiz doldu.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Peki Sayın Başkan.

Sorularına cevap veremediğim arkadaşlarım için yazılı olarak cevap vereceğim.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Madde 29 üzerinde üç adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılamasına Dair Kanun Tasarısı'nın 29. maddesinin başına 5510 sayılı kanunun 18. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan "doğumdan önceki 1 yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta primi bildirmiş olması şartıyla, doğumdan önceki ve sonraki 8'er haftalık sürede, çoğul gebelik halinde ise doğumdan önceki 8 haftalık süreye 2 haftalık süre ilave edilerek çalışmadığı her gün için" ibaresi "doğumdan önceki 1 yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta primi bildirmiş olması şartıyla, doğumdan önce 8, doğumdan sonra 16 haftalık sürede, çoğul gebelik halinde ise doğumdan önceki 8 haftalık süreye 2 haftalık süre ilave edilerek çalışmadığı her gün için" şeklinde, ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Şerafettin Halis

Sırrı Sakık

 

Batman

Tunceli

Muş

 

Sebahat Tuncel

M. Nezir Karabaş

 

 

İstanbul

Bitlis

 

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 29. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Özyürek

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Canan Arıtman

 

İstanbul

Malatya

İzmir

 

Harun Öztürk

Orhan Ziya Diren

Mehmet Ali Susam

 

İzmir

Tokat

İzmir

“Madde 29. 5510 sayılı Kanunun 18. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “sigortalı kadının isteği ve hekimin onayı ile doğuma üç hafta kalıncaya kadar çalışması halinde”, ibaresi “sigortalı kadın, erken doğum yapması halinde doğumdan önce kullanamadığı çalıştırılamayacak süreler ile isteği ve hekimin onayı ile doğuma üç hafta kalıncaya kadar çalışması halinde, ayrıca prematüre doğum yapmış kadınlara bebeğinin yaşaması durumunda ilaveten bebeğin hastanede kaldığı süre kadar”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 29 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Necati Özensoy

 

Konya

Manisa

Bursa

 

Oktay Vural

Recep Taner

Nevzat Korkmaz

 

İzmir

Aydın

Isparta

 

Metin Ergun

Kadir Ural

Mehmet Günal

 

Muğla

Mersin

Antalya

"Madde 29 - 5510 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "sigortalı kadının isteği ve hekimin onayı ile doğuma üç hafta kalıncaya kadar çalışması halinde," ibaresi "sigortalı kadının, erken doğum yapması halinde doğumdan önce kullanamadığı çalıştırılamayacak süreler ile isteği ve hekimin onayıyla doğuma üç hafta kalıncaya kadar çalışması halinde," şeklinde, üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve sigortalı kadının analığı halinde verilecek geçici iş göremezlik ödeneği, 17 nci maddeye göre hesaplanacak günlük kazancın üçte ikisidir."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesinin değişikliğiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu önergede “İş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve sigortalı kadının analığı halinde verilecek geçici iş göremezlik ödeneği, 17 nci maddeye göre hesaplanacak günlük kazancın üçte ikisidir.” şeklinde ilave etmişiz. Buradan maksat, geçici iş göremezlik ödeneğinin yatarak tedavide daha düşük ödenmesi uygulamasını kaldırmaktır.

Ben, bu önergeden ziyade bir sonraki maddede vereceğimiz önergenin (a) bendindeki konuyu öncelikle gündeme almak istiyorum, dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Bakın, kadınların doğum yaptıkları bu kapsamla ilgili “2 defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden iş yerinde çalışmaması ve çocuğun yaşaması şartıyla doğum zamanı sigortalılık sürecinin başlangıcıyla ilişkilendirilmeden talepte bulunulma süreleri” şeklinde ifade ediyoruz.

Şimdi, Anayasa değişikliği yaptık, burada kadınlara, çocuklara, şehit ailelerine, dul ve yetimlere pozitif ayrımcılığı koyduk ama bu ilgili kanunun bu maddesinde, maalesef, kadınlara, pozitif ayrımcılığı bırakın negatif ayrımcılık yapılıyor. Çünkü erkeklerin askerlikle ilgili borçlanma konusu öncesinde sigortalılık şartı aranmazken, maalesef, kadınların doğumla ilgili borçlanmasında bu kanunun biraz da aksine çıkan bir genelgeyle, kadınlarda öncesinde sigortalılık şartı arıyoruz.

Bakın, Sayın Başbakan, her nikâh şahitliğinden sonra, nikâh töreninden sonra genç çiftlere en az 3 tane çocuk yapmasını tavsiye ediyor ama 3 tane çocuk doğuracak kadının, maalesef, burada, özlük haklarını ortaya koyabilecek bir değişiklik yapamıyoruz, onun haklarını burada ortaya koyamıyoruz.

Yine, bakın, burada kanunlar ortada, bu değişiklikler, yaptığınız  değişiklikler de ortada. Yine, kanun yaptıktan sonra, maalesef, adaletsizce uygulanmaya vesile olan, belki farkında olmadan uyguladığımız bazı kanunları da burada yine gündeme getirmek istiyorum.

2008 yılında, yine, Sosyal Sigortalar Kanunu’yla ilgili bizim de desteklediğimiz geçici 6’ncı madde bu yurt dışı borçlanmasıyla ilgili kanuna ilave edildi. Burada, yine, “Zorunlu göçe tabi tutulan, Türk vatandaşı olup Türkiye’de ikamet eden, 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı Kanun dâhil olmak üzere sosyal güvenlik kuruluşlarından gelir ve aylık almamak koşuluyla yurt dışında geçen belgelendirilen çalışma süreleri ve bu Kanun’a göre borçlandırılmak suretiyle yaşlılık aylığı bağlanmasında sosyal güvenlik bakımından değerlendirilir.” diyor. Şimdi, bakın, bu Kanun’dan yaklaşık bu zorunlu göçe tabi tutulan 30 bin vatandaşımız istifade etti ancak yine aynı şekilde Balkanlardan zorunlu göçe tabi tutulan ancak İçişleri Bakanlığının genelgesinde bu zorunlu göç kapsamında vatandaşlığa geçmeyen yaklaşık 15 bin vatandaşımız da bu Kanun’dan istifade edemedi. Dolayısıyla buraya kendisinden daha önce gelmiş o birleşen ailelerin daha sonra gelmiş bireyleri veya buraya geldiğinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup da erkek veya kadınların evlendirilme suretiyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçen, bu şekilde göç etmiş vatandaşlarımız veya içlerinde millî sporcuların bile olduğu bazı farklı yollardan vatandaş olan zorunlu göçe tabi tutulmuş, Bulgaristan’dan veya Balkan ülkelerinden gelen bu vatandaşlarımız da bu Kanun’dan istifade edememektedir.

Dolayısıyla bunların da mağduriyetinin giderilmesi için torba yasada, bir sürü lüzumsuz yasaların değişikliğe uğratıldığı bu torba yasada da bu mağduriyetin giderilmesi için de önümüzdeki maddelerde bir değişiklik yapılmasının zaruri olduğunu buradan ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır önergenin oylanmasından önce.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özyürek, Sayın Öztürk, Sayın Öğüt, Sayın Arıtman, Sayın Soysal, Sayın Dibek, Sayın Ünsal, Sayın Meral, Sayın Yıldız, Sayın Yazar, Sayın Ayhan, Sayın Özkan, Sayın Tan, Sayın İçli, Sayın Bingöl, Sayın Sönmez, Sayın Yalçınkaya, Sayın Barış, Sayın Köse, Sayın Çakır.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111,  2/134, 2/175, 2/235,  2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 29. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Canan Arıtman (İzmir) ve arkadaşları

“Madde 29. 5510 sayılı Kanunun 18. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “sigortalı kadının isteği ve hekimin onayı ile doğuma üç hafta kalıncaya kadar çalışması halinde”, ibaresi “sigortalı kadın, erken doğum yapması halinde doğumdan önce kullanamadığı çalıştırılamayacak süreler ile isteği ve hekimin onayı ile doğuma üç hafta kalıncaya kadar çalışması halinde, ayrıca prematüre doğum yapmış kadınlara bebeğinin yaşaması durumunda ilaveten bebeğin hastanede kaldığı süre kadar”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)

CANAN ARITMAN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri; Meclisimizin yüzde 91’i erkek, dolayısıyla da böyle bir Parlamentoya aslında “beyler” diye hitap etmek gerekir diye düşünüyorum.

Evet beyler, ana olmak ne demektir bilir misiniz? Bir kadının ana olabilmek için hayatını ortaya koyduğunu biliyor musunuz? Ve sizler için, bir evlat için hayatını ortaya koyan bu kadınlara, analara aslında helal edilmesi gereken birkaç haftalık bir süreyi onlara nasıl ve neden çok görüyorsunuz?

Tıbbın öngörebildiği erken doğum riskleri vardır, hekimler gerekli tedbirleri alır, tedavileri uygular ama tıpta öngörülemeyen erken doğumlar da olur. Bunlar aniden ortaya çıkan bazı nedenlere bağlıdır. Erken doğumların önemli bir kısmının öngörülemeyen nedeni, daha doğrusu failleri erkeklerdir. Ülkemizde her 10 gebeden 1’inin aile içi şiddete maruz kaldığını sanırım biliyorsunuzdur. Zaten ilgili bakanlığın yaptığı araştırma bu gerçeği belgeledi. Ülkemizde yılda 1,5 milyon canlı doğum oluyor. Demek ki her yıl 150 bin gebe, aile içi şiddetin mağduru olmakta ve bunun en az, en iyimser rakamlarla 50 ila 70 bini sadece bu nedenle erken doğum yapıyor ve o kadın çalışıyor. Neden çalışıyor? Ailesi için, çocukları için, onların karnını doyurabilmek için, onlara daha iyi bir yaşam verebilmek için. Yani beyler, kadınlar keyif olsun diye çalışmıyor.

Erken doğumların en önemli nedenleri beslenme yetersizliği ve fiziksel travmalardır. Bu travmaların çoğunluğu da kadına yönelik şiddettir. Daha açık bir şekilde söylemek gerekirse her 10 gebeden 1’i koca tekmesi nedeniyle erken doğurmaktadır. Zaten garibim, o işi çok zor bulmuş, zaten hep işe en son alınan ve işten en önce çıkartılan olmuş;  o çok zor bulduğu işte kalmak istiyor, bu şansını kaybetmemeye çalışıyor. Hem çalışıp çocuklarına bakmak hem de yine analık görevi gereği yeni doğan bebeğine bakabilmek istiyor. Hele ki o bebek erken doğmuşsa hayata tutunabilmek için anasına daha çok ihtiyacı var.

Evet, hem analık görevlerini yapmak hem de çalışmak, iş yaşamında kalabilmek için didinen, her türlü mihnete katlanan bu kutsal analara azıcık yardımcı olabilmek adına verdiğimiz bu önergemize niçin destek vermiyorsunuz? Erken doğan bebeğine birazcık daha uzun süreyle bakabilmesine neden olanak tanımıyorsunuz? Yazıktır, günahtır, acımasızlıktır. Hani bu son Anayasa değişiklikleriyle kadınlara pozitif ayrımcılık yapılacaktı? Hani kadınlar, çocuklar korunacaktı? Biz zaten AKP’nin bunları amaç olarak değil araç olarak kullandığını söyledik, acı hapı yutturacak şekerler olduğunu söylemiştik. Ne yazık ki yine haklı çıktık.

Bizim Cumhuriyet Halk  Partisi olarak talep ettiğimiz, verdiğimiz önerge erken doğum yapmış annelerin erken doğmuş bebeklerine biraz daha iyi, biraz daha uzun süreli bakabilmesini sağlamayı amaçlıyor. Onlara bu imkânı verelim ki bebeğine bakmak için işinden ayrılmak zorunda kalmasın. Bu, hukuki, tıbbi, vicdani ve insani bir taleptir. Bu önergemizi kabul etmenizi hem bir hekim olarak hem de nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınlar ve analarımız adına talep ediyorum.

Bakın, İktidarınızda kadın istihdam oranları çok düştü. AB ülkeleri ortalaması yüzde 59 iken, bizde yüzde 22’lere düşmüş vaziyettedir ve kadının işe girmesini sağlamak yeterli değildir. Önemli olan, kadının işte kalabilmesini sağlayabilmektir. AKP olarak siz, kadının iş hayatında kalmasını kolaylaştıracak hiçbir şey yapmıyorsunuz. Dilinizden düşürmediğiniz AB ülkelerinde yapılanlara bir bakın… Yani keşke vakit olsaydı da sizlere anlatabilseydim neler yaptıklarını, inanın mahcup olurdunuz.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bizim bu önergemizi reddederseniz inanın ki yurt içinde, yurt dışında, her platformda, herkese ve kadınlara bu yaptığınızı anlatırım ve inanın kendi analarınız bile sizi affetmez, haklarını da helal etmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CANAN ARITMAN (Devamla) – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İnsanlık namına bu önergeye evet oyu vermenizi rica ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arıtman.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Kısa bir söz talebim var 60’a göre.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

9.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in konuşmasında “yoksulluğun azaldığı” ifadesine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) - Biraz önce Sayın Bakan sorulara cevap verirken yoksulluğun azaldığını ifade etti yüzde 20’lik gelir grubu itibarıyla. Aslında öyle değil. Bakın, 2002 yılında çalışanların altıda 1’i en düşük gelir grubunda iken, 2008 yılında -çünkü daha sonra yoksulluk araştırması yapılmadı- her 4 çalışandan 1’i en düşük gelir diliminde. Dolayısıyla bugün AKP’nin uyguladığı ekonomi politikasının nasıl vatandaşlarımızı asgari ücretle taşerona, hatta kayıt dışı ücrete tabi kılıp onları yoksulluğa mahkûm ettiğini göstermesi bakımından bu hususu Genel Kurulla paylaşmak istedim.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111,  2/134, 2/175, 2/235,  2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılamasına Dair Kanun Tasarısı'nın 29. maddesinin başına 5510 sayılı kanunun 18. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan "doğumdan önceki 1 yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta primi bildirmiş olması şartıyla, doğumdan önceki ve sonraki 8'er haftalık sürede, çoğul gebelik halinde ise doğumdan önceki 8 haftalık süreye 2 haftalık süre ilave edilerek çalışmadığı her gün için" ibaresi "doğumdan önceki 1 yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta primi bildirmiş olması şartıyla, doğumdan önce 8, doğumdan sonra 16 haftalık sürede, çoğul gebelik halinde ise doğumdan önceki 8 haftalık süreye 2 haftalık süre ilave edilerek çalışmadığı her gün için" şeklinde, ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ata. (BDP sıralarından alkışlar)

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maddenin çok az bir kısmında kadının çalışma yaşamına katılımıyla ilgili düzenlemeler yer alıyor. Bunlardan biri vesilesiyle biz de önergemizi verdik. Diyeceksiniz ki toplumda kadınlar eşit mi? Hayır. Bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz ama bu eşitsizliğin giderilmesi noktasında ne tür politikaları hayata geçiriyoruz? Bu noktada belki kendimizi sorgulamamız gerekir. Çünkü burada toplumsal düzenin inşa yasaları yapılıyor. Kadınlar korumasız olabilir, eşit olmayabilir, hak talepleri olabilir, bu nedenle meydanlarda olabilirler ama bunun asıl muhatapları bizleriz. Çünkü o koruma mekanizması içerisine alacak olan da bizleriz. Bu mekânda yapılacak olan yasal mevzuatlar ve toplumda da büyük bir desteği olan, kamusal desteği olacak yasal düzenlemelerle bu çalışma yaşamı içerisindeki kadının statüsünün de iyileştirilebileceğine inanıyoruz.

Toplumdaki tüm eşitsizliklerin kaynağını kadın-erkek eşitsizliğinden aldığını düşünen ve bu ideolojiden beslenen bir eşitlik yaklaşımımız söz konusu ve yine, kadını toplum içerisinde, toplumun yarısı olarak, kendini ifade edebilen, ürettikleri, emeği ölçüsünde ve ürettiği ölçüde, yetenekleri ölçüsünde bir araya gelerek toplumsal mekânlarda sosyalleşebilmesini sağlayabilecek olanakları yaratabilmek bizim temel sorumluluğumuz olabilmelidir. Kadının eşit olmadığını söyleyerek, bunu, içinde bulunmuş oldukları sosyal koşullara, feodalizmin ya da dinin etkisiyle şekillenen toplumsal değer yargılarına bağlamak bizim için çok da kabul edici bir yaklaşım ve tutum olmayabilir.

Şimdi, biz kadını çalışma yaşamı içerisinde ne yazık ki koruyamıyoruz. Beklentimiz… Kadının temel özelliği doğurganlık özelliği ama doğuran kadının ne yazık ki çalışma yaşamı içerisinde bir yeri yok. Doğum öncesinde sekiz hafta, doğum sonrasında sekiz hafta olarak verilen ücretli izinden sonra, altı ayla sınırlı olmak üzere ücretsiz izinden yararlandırılabilen bir profil ve yine bir yıl süreyle emzirme izninden yararlanan bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Tabii bu arada babanın bir doğum izni yok, çünkü bebeğin gelişiminden, çocuğun gelişiminden birinci derecede sorumlu olarak da yine biz kadını görmekteyiz.

Evet, kadının nesiller arasında köprü olma rolü vardır. Bebeğinden de, çocuğundan da birinci derecede sorumludur ama aynı sorumluluk babaya da aittir.

Biz kadını doğurganlık özelliğinden dolayı eve hapsetme lüksüne sahip değiliz. “Evet, kadın doğurursa evinin kadını olur.” diyemeyiz. Kaldı ki “evinin kadını” kavramını da açabiliriz. Evde bir kadın, sabah uyandığında öncelikle çocuğuna bakıyor, yemeğini pişiriyor, evini temizliyor, fırsat bulunca el örgüsü işliyor. Sayın Bakanım, dört alan da bir iş kolu alanı. Eğer kadının biz ev içindeki bu üretimine bir ayna tutmazsak ve bunu görünür kılmazsak ne yazık ki sonunda, kadını özgürleşmeyen bir toplum olduğumuz için kaybedeceğiz.

Kadın evde iş işleyeceğine dışarıda bunu üretime dönüştürse, evde çocuk bakacağına dışarıda bunu üretime dönüştürse, evde yemek yapacağına dışarıda bunu üretime dönüştürse, bunların her biri bir iş kolu, kendisi kazanıp kendisi üretebilir. Bunu evin içinde yaptığı için onu o alanlar içerisinde sınırlamak ve “Doğum yapacaksa evde olsun, evinin kadını olsun.” demek doğru bir yaklaşım değil.

Bu nedenle, biz, gerek doğum öncesi izin koşullarının gerek doğum sonrası izin koşullarının tekrardan ele alınmasından yanayız. Erken doğum yaptığı süre içerisinde, doğum öncesi izin koşullarının doğum sonrasına eklenmesini öneriyoruz. Yine doğum sonrasının da sekiz hafta değil, on altı haftaya çıkarılmasını öneriyoruz.

Eğer çalışma yaşamında biz kadını koruyacaksak, esnek istihdam politikalarının neredeyse tavan yaptığı bir süreçte bu koşullar karşısında kadının kendi gerçekliğini görüp, toplumsal cinsiyet rolleri içerisinde kendisine biçilen noktayı, alanı, sınırlı alanı görüp eğer bir parça koruma altına alacaksak buna burada çıkaracağımız yasal düzenlemelerle başlayacağız.

Çok üzücü bir durumdur ama ne yazık ki bugün tüm insanların kullanmakta özgür olduğu haklar, temel insan hakları bile kadınlar açısından bu kullanım kendi tekellerinde değildir, birlikte yaşadıkları kimi zaman topluma ya da aile bireylerinin iznine bağlıdır.

Peki, biz kadını, dışarıya çıkabilme özgürlüğünü yakalayabilmiş, dışarıda bir üretim alanında kendini ifade edebilmiş kadını nasıl koruyacağız? Bulunduğu yaşam koşullarını toplumsal cinsiyet eşitliği rollerini de göz önüne alarak iyileştireceğiz. Bunu bu çatı altında yapacağız ama buna inanmak gerekiyor, bunu istemek gerekiyor. Bu noktada da siyaset üstü bir politikayla kadın yaklaşımı belirlememiz gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ata.

AYLA AKAT ATA (Devamla) – Kadına duyarlı bir yasal düzenlemenin mimarı olabileceğimize inanıyorum, teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Madde 29’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Bakanın 60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talebi vardır, kendisine onu vereceğim.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

10.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın yoksulluğun ölçümüyle ilgili konuşmasına ilişkin açıklaması

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çok değerli arkadaşlar, az önce yoksulluğun ölçümüyle alakalı bir değerlendirme yapıldı. Bir kere, yoksulluğun ölçümü asgari ücretli sayısı üzerinden yapılmaz, yani hiçbir uluslararası standartta ve ölçüm yönteminde bu yok. 9 milyon zorunlu sigortalının içerisinde 4 milyon asgari ücretliden bahsettiğinizde ulusal yoksulluğu ölçme imkânınız olmaz. Hâlbuki ben uluslararası standartlara uygun ve bizim ülkemizde de yapılan tablolardan bahisle yüzde 10’luk dilimler hâlinde ilk en düşük gelirli 7 milyon 200 bin kişiden bahsettim. En düşük gelirli 7 milyon 200 bin kişinin geliri yüzde 194 artarken…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yeşil kartlı kaç kişi Sayın Bakan? Yeşil kartlı sayısını söyle.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) …millî gelirden aldığı pay olarak artarken en yüksek gelire sahip 7 milyon 200 bin kişininki çok daha düşük oranda arttı, onu söyledim. Bu, Türkiye’deki gelir dağılımı için daha dengeli bir ekonomik yapıya doğru gittiğimizi gösterir. Bu açıdan, ölçümleri yaparken eğer birbirimizin anlayacağı ve uluslararası mukayese edilebilir tablolar üzerinden yaparsak belki daha çok ikna edici olabiliriz.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Avrupa’da yeşil kartlı var mı?

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111,  2/134, 2/175, 2/235,  2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN – Madde 30’da iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım…

Şimdi yeni bir önerge gelmiş, dağıtılamadı, herhâlde bir itiraz yoktur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 30 uncu maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sebahat Tuncel

Sırrı Sakık

Şerafettin Halis

 

İstanbul

Muş

Tunceli

 

M. Nezir Karabaş

Ayla Akat Ata

 

 

Bitlis

Batman

 

“4857 sayılı İş Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren olmak üzere 4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan sigortalıların ve mevsimlik işçilerin kısmi süreli çalıştıkları aylara ait ve hizmet akitleri askıda oldukları ve eksik süreler için primlerin yüzde 60’ını ve birinci fıkranın (a) bendi kapsamına giren çalışanların eksik primlerinin tamamı Hazine tarafından karşılanır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayısı ile görüşülmekte olan "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 30 uncu maddesinin (i) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

(i) 4857 sayılı kanuna göre kısmi süreli iş sözleşme ile çalışan sigortalıların hizmet akitlerinin askıda olup çalışmadıkları eksik süreleri,

 

Mustafa Özyürek

Harun Öztürk

Bayram Meral

 

İstanbul

İzmir

İstanbul

 

Şevket Köse

Sacid Yıldız

Hulusi Güvel

 

Adıyaman

İstanbul

Adana

 

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

 

Malatya

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 30 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Atila Kaya

 

Konya

Manisa

İstanbul

 

Oktay Vural

Metin Ergun

Kadir Ural

 

İzmir

Muğla

Mersin

 

Nevzat Korkmaz

Recep Taner

Mehmet Günal

 

Isparta

Aydın

Antalya

“Madde 30- 5510 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı fıkraya aşağıdaki bent ile aşağıdaki cümle eklenmiş, birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve dördüncü fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"a) Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğun yaşaması şartıyla doğumun zamanı sigortalılık süresinin başlangıcı ile ilişkilendirilmeden talepte bulunulan süreleri,"

"i) Bu bendin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki sürelere ilişkin olmak üzere, 4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan sigortalıların, kısmi süreli çalıştıkları aylara ait eksik süreleri,"

"(i) bendi kapsamında borçlanılacak sürelere ilişkin genel sağlık sigortası primlerinin ödenmiş olması halinde, genel sağlık sigortası primi ödenmiş bu sürelere ilişkin borçlanma tutarı % 20 oranı üzerinden hesaplanır."

"12 Eylül 1980 askeri darbe yönetimi döneminde gözaltına alınıp, cezaevinde tutuklu kaldıkları halde beraat eden kişilerin, o tarihlerde sigortalı olmasalar dahi gözaltında geçen ve cezaevinde tutuklu kaldıkları süreler, bu Kanun 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olarak geçmiş sayılır. Beraat eden kişiler cezaevinde kaldıkları süreler için dava açarak tazminat almış ise borçlanma primleri kendilerince ödenir. Tazminat almamış olanların borçlanma primleri ise Hazinece karşılanır."

"b) Birinci fıkranın (c) ve (ı) bentleri gereği borçlananlar, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendine, (i) bendine göre borçlananlar ise 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendine göre,"

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaya, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ATİLA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz bu değişiklik önergesiyle ilgili olarak söz almış bunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu maddenin muhtevası, biraz önce ifade edildiği gibi, 12 Eylül 1980 askerî cunta döneminde gözaltına alınıp cezaevinde tutuklu bulunanlar ve daha sonra yargılama neticesinde beraat eden insanların, şahısların bu süre içerisinde, yani gözaltında ve tutuklu bulundukları süre içerisinde, kaldıkları süre dâhilince sigortalı sayılmalarını öngörmektedir ve yine aynı şekilde bu gözaltında ve tutuklu bulunan şahısların beraat ettikten sonra, eğer bir tazminat davası açıp bu tazminat davasını kazanmış iseler borçlanma primlerinin kendileri tarafından ödenmesi ve bu tazminat almayanların da borçlanma primlerinin devletçe karşılanmasını öngören bir tekliftir.

Tabii, değerli arkadaşlar, bu teklifimizin gerekçesi, özellikle adı geçen dönem, yani burada bahse konu olan dönem, yaklaşık 650 bin insanın gözaltına alındığı, sadece gözaltı sürelerinin doksan günden başlayarak yaklaşık üç yıl, dört yıl, beş yıl süren tutukluluk dönemlerinden sonra beraatle sonuçlanan, onlarca insanı ilgilendiren bir husus, dolayısıyla bir hak kaybının bu hak sahiplerine iadesini öngören bir tekliftir. Bugün daha televizyonda Erzurum’da Sayın Başbakanın üniversite öğrencileriyle yapmış olduğu toplantıda 12 Eylül öncesinden bahisle ve özellikle 12 Eylül sonrasında, o dönemdeki gençliğin hangi sıkıntıları çektiklerini dile getiren tespitleri ve bir konuşması vardı. Dolayısıyla hem Sayın Başbakanın bugün yapmış olduğu bu tespitlerde hem de özellikle bu geçtiğimiz sene içerisinde gerçekleştirilen Anayasa değişikliği referandumu sürecinde, bu 12 Eylül dönemi ve 12 Eylül’ün uygulamaları gerekçe gösterilerek bütün meydanlarda, televizyonlarda yapmış olduğunuz propagandaları dikkate aldığımızda, eğer bu hususlarda gerçekten bir samimiyet, darbe dönemlerinin ülkemizde, toplumumuzda, siyasal hayatımızda, sosyal hayatımızda ve tek tek bireysel olarak hayatlarımızda açmış oldukları tahribatları gidermeye yönelik gerçekten bir onarım projeniz varsa, eğer bu konuda samimiyseniz bu teklife “evet” demenizi bekliyoruz.

Bakınız, değerli arkadaşlar, 12 Eylül referandumuyla ilgili bu Anayasa değişikliği görüşmeleri yapılırken bu kürsüden şöyle bir tespitimiz olmuştu: Biliyorsunuz, o Anayasa değişiklik paketinin içerisinde, darbecilerin yargılanmasını öngören geçici 15’inci maddeyle ilgili bir değişiklik de vardı. Biz, o maddenin o pakette bulunmasının esbabımucibesinin, sadece darbecilere karşı toplumda oluşmuş olan nefreti tahrik etmek suretiyle o paketin daha kolayca geçmesini sağlamaya yönelik bir girişim olduğunu ve dolayısıyla, samimiyetten uzak bir girişim olduğunu dile getirmiştik. Yine, bu geçici 15’inci madde vesilesiyle Anayasa değişikliği tartışmalarını bir 12 Eylül tartışmasına indirgemek ve bunun neticesinde, bu değişikliğe karşı çıkanları da darbeleri savunmak gibi birtakım ithamlarla suçlamak için, sırf o gerekçeyle bu pakete konduğunu burada dile getirmiştik. Gerek Anayasa referandumu sürecinde meydanlarda gerekse televizyonlarda yapılan konuşmalara baktığımızda, gerçekten de bu söylemin çok sıkça dile getirildiğine şahit olduk ama aradan geçen zaman bizim ne kadar haklı olduğumuzu gösterdi. Bu süre içerisinde, bırakınız darbecilerin yargılanması, hatta 12 Eylül’ün -biraz önce ifade ettiğim gibi- toplumsal, siyasal hayatımızda açmış olduğu tahribatları gidermeye yönelik hiçbir girişiminiz olmadı. İşte, bizim vermiş olduğumuz bu önerge sizlere böyle bir fırsat sunmaktadır. Eğer gerçekten o darbelerin hayatlarımızda açmış olduğu tahribatları giderme noktasında samimi iseniz getirmiş olduğumuz bu teklife “evet” demenizi bekliyor, bu vesileyle yüce heyetinizi bir kere daha saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaya.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayısı ile görüşülmekte olan "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 30 uncu maddesinin (i) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

(i) 4857 sayılı kanuna göre kısmi süreli iş sözleşme ile çalışan sigortalıların hizmet akitlerinin askıda olup çalışmadıkları eksik süreleri,

                                                                                          Hulusi Güvel (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Meral, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlar; 30’uncu madde üzerinde söz aldım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ya biz anlatamıyoruz ya siz anlamak istemiyorsunuz. Şimdi, biliyorsunuz, İş Yasası’na göre -biraz önce belki birçok arkadaşım burada yoktu, ikinci bölüm üzerinde de konuştum- kısa süreli çalışma, artık, Türkiye’de bir usul hâline geldi. Kısa süreli çalışma yapan işçinin emekli olma hakkı otomatikman ortadan kalkıyor çünkü yedi bin iki yüz iş gününü doldurma şansı yok.

Biraz önce kısa süreli konuları ortaya attım. Ne getiriyoruz burada? Bu, Türk-İş’in teklifi değerli arkadaşlarım. Diyor ki: “Ola ki işi askıya alındı, çalışamadı bir insan. Bir iş buldu, çalışırsa o boşta kalan süresini borçlansın, primini ödesin.” Bunun ne mahzuru var değerli arkadaşlarım? “Hayır”ı siz alışkanlık hâline mi getirdiniz? Allah rızası için, şunun mahzurunu bana bir anlatır mısınız? Bir taraftan borçlanma getiriyorsunuz, birilerinin borcunu affediyorsunuz… Bir gariban, işi askıya alınmış, tekrar iş bulmuş, çağrılmış, çalışmış, o boşta kalan süresini parasıyla borçlanıyor. Bunun neresi “hayır” değerli arkadaşlarım?

Bakınız, kısa süreyle ne yapılıyor değerli arkadaşlarım? Hükûmetiniz üzerinde bir baskı var, kıdem tazminatıyla ilgili bir baskı var. Öyle güzel, planlı, programlı kıdemli tazminatını ortadan kaldırıyorsunuz ki bunu vatandaş yutmuyor. Sizi bir kez daha şu millet kürsüsünden uyarıyorum: Gözünüzün önüne bakarak yürüyün. Maazallah, temenni etmiyorum, gözünün önüne bakmadan yürüyenlerin sonunu siz biliyorsunuz. Burada yapılan olayın birisi, kibarca kıdem tazminatının ortadan kalkmasıdır. Kısa süreli çalışan, bir yılını doldurmayan bir insanın kıdem tazminatına hak kazanma konusu var mı değerli arkadaşlarım? Yıl içerisinde yüz yirmi gün prim ödemeyen bir işçinin sağlık hizmetlerinden yararlanma ve emeklilik hakkına, hizmetten sayılması gibi bir konu var mı? Şimdi siz ne yapıyorsunuz? Kısa süreli çalışma, çağrı üzerine çalışma, evde iş verme, uzaktan çalışma… Helal olsun size! Yeni bir iş düzeni kurdunuz, yeni bir sistem getirdiniz. Bunun içinden çıkamazsınız değerli arkadaşlarım. O işçi de sizin vatandaşınız. Yarın sizin oğlunuz da işçi olur, kardeşiniz de işçi olur ama burada el kaldırıyorsunuz. Bir gün gelecek, buradan büyük bölümümüz gideceğiz. Elinizi dizinize vuracaksınız, “Bu insanlara bilerek veya bilmeyerek bu kötülükleri yaptık.” diyeceksiniz. Onların karşısına çıkamayacaksınız. Şimdi, burada “Hayır da hayır!”

Değerli arkadaşlarım, yani şurada zaman olsa da saysam,neler budadınız biliyor musunuz emeklilerden, ne hakları ellerinden aldınız fakir fukaranın. Asgari ücretle çalışan bir işçi emekli olduğu zaman 400 küsur lira emekli aylığı alıyordu, bunu 190 liraya düşürdünüz. Şimdi çıkacak yasalarla bu daha da aşağı çekilecek değerli arkadaşlarım, emekli olsa ne olmasa ne! Bunlar bütün mevzuatta…

Şimdi, burada, Sayın Bakanım, Allah rızası için, bunu okuyor musunuz okumuyor musunuz? İş akdi askıya alındı, tekrar işveren çağırdı, o boşta kalan süreyi adam borçlanırsa, sigorta primine saydırırsa, emekliliğine saydırırsa bunun mahzuru neresinde, bunu bana izah eder misiniz sayın bakanım?

Olay bu değerli arkadaşlarım, buna da “hayır” diyorsunuz. Lütfen, bazı konulara müdahale edin arkadaşlar, her şeye elinizi kaldırmayın Allah rızası için. Milleti temsil ediyorsunuz, işçiyi temsil ediyorsunuz, sizden şu anda karar bekliyorum.

Saygılar sunarım hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Meral.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 30 uncu maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Sebahat Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları

“4857 sayılı İş Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren olmak üzere 4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan sigortalıların ve mevsimlik işçilerin kısmi süreli çalıştıkları aylara ait ve hizmet akitleri askıda oldukları ve eksik süreler için primlerin yüzde 60’ını ve birinci fıkranın (a) bendi kapsamına giren çalışanların eksik primlerinin tamamı Hazine tarafından karşılanır.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN  (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) -  Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tuncel. (BDP sıralarından alkışlar)

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gecenin bu saatinde Türkiye'nin çok önemle beklediği bir yasa tasarısını görüşüyoruz.

606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, hem çalışma koşulu açısından hem sağlıklı tartışma açısından, çok uygun çalışma saatleri değil. Aslında, sadece işçiler, emekçiler açısından değil, AKP İktidarı, milletvekillerini de çalıştırırken ne yazık ki bir iş etiğine uymamaktadır. Gece sabahlara kadar çalıştırıp buradan da sağlıklı bir sonuç istemektedir.

Verdiğimiz değişiklik önergesine göre, çalışan sigortalı, mevsimlik işçiler ve kısmi süreli çalışanların, kadınların, bu primlerinin büyük bir kısmının devlet tarafından, yüzde 60 gibi bir kısmının devlet tarafından üstlenilmesini önermekteyiz. Bunun gerekçesi de zaten zor koşullarda çalışan işçiler, emekçiler, kendi primlerini ödeyememektedir. Yani bu koşulda, Türkiye’de yaşama konusunda çok ciddi sorunlar yaşayan işçilerin, emekçilerin tekrardan borçlanarak kendi primlerini ödemesi ve bunun üzerinden bir yaşam kurması ne yazık ki sorun değil.

Bildiğiniz gibi, kapitalizmin yaşadığı ekonomik kriz bütün dünyayı etkiledi ve dünya “bu ekonomik krizden nasıl çıkarız”ın tartışmasını yürütmeye başladı. Doğal olarak “bu tartışma yürütülürken patronu korumak üzerinden, sermayeyi korumak üzerinden bir politika geliştiriliyor, neoliberal politikaların özünü de bu oluşturuyor. Dolayısıyla, nereden çıkarız bu krizden, daha çok işçi ve emekçilerin üzerinden nasıl bir sömürüyü geliştirebiliriz diye… Türkiye de bunu örnek alarak aslında yine kapitalizmin krizinin yükünü işçilere ve emekçilere yüklemeye çalışıyor.

Sayın milletvekilleri, uzun süredir, bu krizin yaşandığı günden bugüne, emekçiler “Krizin nedeni biz değiliz, krizin faturasını biz ödemek istemiyoruz.” diye sokaklarda eylem ve etkinlikler yapıyor, hâlâ da bunu yapmaya çalışıyor.

Şimdi, bu kanun tasarısıyla birlikte, AKP İktidarı, esnek çalışmayı bir şekilde kanuni bir şeye getiriyor. Bunun birçok nedeni var. İşte, esnek çalışma parçalı hâle geliyor. Dolayısıyla, aslında “İşsizlik ya da yoksulluk oranı azaldı.” derken Sayın Bakan, parça parça, yani parçalı bir hâle getiriyor iş alanını ve daha çok kişi üretime katılmış gibi görünse de, aslında, daha çok işçi sigortasız olarak, sosyal güvenceden yoksun olarak çalışmak durumunda kalıyor. Bu işten en çok da kadınlar zarar görüyor. Kadınlar zaten istihdamda yok denecek kadar az, esnek çalışmayla birlikte de, aslında, burada en çok zarar gören bir noktada.

Tabii, bu esnek çalışma, istikrarsız, kırılgan, geçici nitelikler taşıyan, güvencesiz istihdam uygulamalarını beraberinde getiriyor, bununla birlikte de, aslında, işçilerin ve emekçilerin örgütlenmesini engelliyor, sendikalı olarak mücadele etmesini engelliyor ve diyelim ki, bu neoliberal politikalar karşısında daha güçlü durmasını engelliyor. Dolayısıyla, iktidar, bir taşla iki kuş vurmuş oluyor; bir yandan krizin yükünü emekçilerin sırtına yüklerken, diğer yandan emekçilerin bu şey karşısında örgütlenmesini ve örgütlü mücadele yürütmesini de engellemiş oluyor. Bu, tabii, çok ciddi bir sorun ve adaletin tam da nasıl gerçekleştirildiğini, nasıl bir adaletsizlik olduğunu ortaya koyan bir politika. AKP İktidarı bundan vazgeçecek mi? Görünen o ki vazgeçmiyor, aksine, bu politikaları biraz daha derinleştiriyor.

Yine, sayın milletvekilleri, bu tasarı kapsamı içerisinde -biraz önce sayın milletvekili de ifade etti- özellikle cezaevinde kalan ve beraat edenlerin prim borçlarının ödenmesi yaklaşımı aslında bizim açımızdan da önemli. Grup Başkan Vekilimiz Sayın Ayla Akat Ata’nın da kanun teklifi var ve bunun üzerinden düzenlenmesi gerektiğini ifade etmişti. Gerçekten, 12 Eylül’le yüzleşeceksek, 12 Eylül’den bugüne yeni bir başlangıç yapacaksak… Tabii, öncelikle 12 Eylül’le yüzleşmeyi becermek lazım. Biz bunu beceremediğimiz için, geçmişle yüzleşmeyi ve yeni bir toplumsal sözleşmeyi beceremediğimiz için, sanırım, o dönem tutuklu olanları, işte, o dönem bu sistemden zarar görenleri kurtarmayı ya da bu kapsam içerisine almayı da düşünmüyoruz, görünen o. Ancak, bu konuda gerçekten bir düzenleme yapılacaksa, iktidarın bunu da kapsam içerisine alması gerekir.

Torba sanırım büyüktür, her şeyi içine aldığına göre, bunu da alır. En azından, emekçiden yana, halktan yana birkaç şey de bu torbaya sığsaydı, sanırım, Türkiye emekçileri açısından, kadınlar açısından daha iyi olurdu diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tuncel.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı arayın Başkanım.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 00.53

 

ON ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 01.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 30’uncu maddesi üzerinde verilen İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Tasarının  görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 31’de üç adet önerge vardır; sırasıyla okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 31 inci maddesinde geçen “%12” ibaresinden sonra gelmek üzere “oranında” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

 

İzmir

Konya

Manisa

 

Ahmet Duran Bulut

Metin Ergun

Nevzat Korkmaz

 

Balıkesir

Muğla

Isparta

 

Mehmet Günal

Kadir Ural

Recep Taner

 

Antalya

Mersin

Aydın

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

606 sıra sayılı kanun tasarısının 31’inci maddesinin tasarı “%12” ibaresinin “%30” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Nezir Karabaş

Ayla Akat Ata

Sırrı Sakık

 

Bitlis

Batman

Muş

 

Sebahat Tuncel

Şerafettin Halis

Hasip Kaplan

 

İstanbul

Tunceli

Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 31 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 45 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “alt sınırının altında olmamak kaydıyla” ibaresinin “alt sınırı ile üst sınırı arasında olmak kaydıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Mustafa Özyürek

Bülent Baratalı

 

İzmir

İstanbul

İzmir

 

Tayfur Süner

Mehmet Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Antalya

Trabzon

Malatya

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz maddede çok küçük bir düzeltme öneriyor. Maddenin daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla daha farklı bir yazımı öneriyor, ama her nedense, gerek Komisyon gerekse Sayın Bakan buna katılmıyor. Bu vesileyle, Sayın Bakanın biraz önce Genel Kurula yapmış olduğu bazı açıklamalarla ilgili olarak Genel Kurulu doğru bilgilendirmeyi kendime görev sayıyorum.

Sayın Bakan, yoksulluk rakamlarıyla ilgili bazı bilgiler verdi, ben de size Türkiye İstatistik Kurumu rakamlarından bazı bilgileri vermek istiyorum. Durum nedir, bu bilgilere göre hep birlikte değerlendirelim.

Fert başına yoksulluk oranları; 2002-2009 yılları göreli yoksulluk rakamlarını vereceğim. 2002’de yoksulluk oranı yüzde 14,74 iken, yani toplumun, nüfusun yüzde 14,74’ü bu gruba, yoksul grubuna giriyorken, bu rakam 2009 yılında yüzde 15,12’ye çıkmıştır. TÜİK en son 2009 yılı rakamını yayınladığı için sizlere 2009 yılı rakamını veriyorum.

Göreli yoksulluk rakamı deyip Sayın Bakan buna farklı açıklamalar getirebilir. Ben, diğer yoksulluktan bir rakam vereceğim. 2009 yılından 2010 yılına Türkiye’de yoksul sayısı 818 bin kişi artmıştır. Bu da TÜİK’in rakamıdır. Bir başka rakam vermek istiyorum. Köylerde durum nedir, köy nüfusu? Köyde durum kötü, tarım kötü, çiftçi kötü, üretici perişan ve üretici yoksullaşmış durumda. Kırdaki, yani köydeki yoksulluk Türkiye İstatistik Kurumunun rakamlarına göre 2002 yılında nüfusun yüzde 34,48’i iken, 2009 yılında bu rakam yüzde 38,69’a çıkmış. Rakam budur, Türkiye İstatistik Kurumu rakamları budur. Farklı rakamı varsa Hükûmetin veya iktidar partisi grubunun, buraya çıkar anlatırlar, biz de çıkar gerekli değerlendirmeleri yaparız.

Sayın Bakan bir konuda daha Genel Kurulu yanlış bilgilendirdi. Siyasette biliyorsunuz nezaket gereği başka kelimeleri kullanmıyoruz, yani “yalan söylemek” gibi bir sıfatı, tanımlamayı kullanmak doğru değil, yakışık almaz. Evet, Sayın Bakan doğru bilgi vermedi. Hangi konuda? Şeker ölçüm çubuklarının hastalar tarafından temin edilmesi konusunda Sosyal Güvenlik Kurumunun yarattığı ve 8 milyon şeker hastasını ilgilendiren sorun konusunda Sayın Bakan Genel Kurulu doğru bilgilendirmemiştir. Çok yanlış bir yaklaşımı var, yanlış bir varsayımı var, yanlış bir mantığı var. Konuşan arkadaşlarımıza Sayın Bakan bir ithamda bulunuyor, diyor ki: “Bu mesele hakikaten hastalarımızı mağdur eden bir durum.” Bir durum tespiti yapıyor. Yani mağdur olduğunu kabul ediyor ama bu mağduriyeti kim yaratmış? Tedarikçilerden birisinin açtığı bir dava sonucunda Danıştay iptal kararı vermiş.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ticaret meslek lisesi öğretmeni açmış.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Evet, bir öğretmen, davayı açan bir öğretmen, şeker hastası. Bu uygulamadan mağdur olmuş. Danıştay kararı burada. Sayın Bakan sizde yoksa vereyim. Bürokratlarınız size yanlış bilgi verdiyse vereyim size, karar burada. Bir öğretmen mağdur olmuş, çare arıyor, derdine çare arıyor. Bu kararı ne zaman veriyor Danıştay? 5 Kasım tarihinde. Ne zaman tebliğ ediliyor Sosyal Güvenlik Kurumuna? Aralık ayında, aralık ayının başlarında. Sosyal Güvenlik Kurumu, 10 Ocak tarihine kadar bekliyor, 10 Ocakta bir genelge yayınlıyor: “Hastalar gitsin, eczanelerden bu ölçüm çubuklarını satın alsın, faturasını bizim kuruma versin, biz de ona ödeyelim.” Ne zaman? Aylar sonra. Şeker hastası eczaneye gidecek, parasını verecek, bu parayı birkaç ay sonra kurumdan tahsil edecek, o esnada eziyet çekecek, banka hesabı açacak, bilmem vekâletnameler verecek, sağlık kurulu raporunun onaylı örneğini verecek… Yazık, günahtır! 8 milyona yakın şeker hastasına Sosyal Güvenlik Kurumu eziyet ediyor; eziyet ediyor, eziyet ediyor.

Ayrıca, Sayın Bakana, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin Sağlık Bakanlığı koltuğunda oturan bir Sayın Bakana, “Tedarikçinin açtığı bir dava sonucunda bu karar verilmiştir.” diyerek, âdeta, konuşan milletvekillerini, tedarikçilerin açtığı bir davanın arkasından gidiyor şeklinde, bir itham demeyeyim, itham etmiyor tabii ama bu izlenimi verecek şekilde bir konuşma yaparak yanlış bir şey yapıyor, yakışmıyor. Sözlerimi burada bitiriyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Sayın Bakan bu konuda lütfen milletvekillerinden özür dilesin. Burada dile getirenler sanki şeker hastası olanların menfaatini değil de sanki tedarikçilerin menfaatlerini koruyormuş gibi bir izlenim oluşturdu. Milletten özür dilemenizi tavsiye ediyorum.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan, izin verirseniz, bu konuda çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakana 60’ıncı maddeye göre söz veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

11.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin konuşmasında geçen bir mahkeme kararının doğru olduğuna ve özür dilediğine ilişkin açıklaması

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Evet, arkadaşlar, Sayın Hamzaçebi doğru söylüyor. Benim yanlış kalmış hafızamda. Bir vatandaşımızın açtığı bir davadan sonra bu mahkeme kararı değiştirilmiş. Ben yanlış bildiğim için size yanlış aktardım, sizlerden özür diliyorum ama bu, olayın mahiyetini değiştirmiyor. Biz, normal şartlarda, bu diyabet ölçüm çubuklarıyla alakalı düzenlemeleri yaparken SUT fiyatları üzerinden satış yapıyoruz. Piyasada onlarca değişik mamul varsa ve birbirinden farklı mamullerse bunlar ve farklı fiyatları varsa, biz, orada ortalama bir fiyat üzerinden değerlendirme yapıp ödeme yapıyoruz. Vatandaşımız kendi tercihi ile daha farklı ürünü almayı düşünmüşse, gidip onun üzerini tamamlaması sebebiyle verdiği bir mahkeme için bile biz kamu kaynaklarının hesabını yapmak durumundayız.

Az önce kendilerinin ifade ettiği, önce “6 milyon”, arkasından “8 milyon” diye telaffuz ettikleri hasta sayısının her birisinin kullandığı bu ürünlerin kamuya maliyetinin ne olacağını ilgili kurumlar hesaplamak durumundadırlar.

Ayrıca, bugün mahkeme kararı sebebiyle bu fiyatlar üzerinde durdurma kararının alınmasından sonra ortaya çıkan uygulamayı da, hiç unutmayalım ki, yıllar yılı, bu eleştiriye yapan muhalefet mensuplarının yönettiği kurumlar yöntem olarak kullanmışlardı. Biz istisnai olarak kullanıyoruz, geçici olarak kullanıyoruz ve mümkün olduğu kadar kısa zamanda da vatandaşlarımızın bu mağduriyetini gidereceğiz. Sizlerin hiç endişesi olmasın.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşmasında “Yıllarca muhalefet mensuplarının yönettiği kurumlar” diyerek Sayın Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğü dönemini itham eden, bu vesileyle Genel Başkanımızın ismini söylemek suretiyle, onu tarif etmek suretiyle grubumuza sataşmıştır. Söz talep ediyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Genel bir ifade Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir saniye.

Sayın Vural, sisteme girmişsiniz.

Sayın Hamzaçebi, kısa olarak Sayın Vural’a söz talebini vereyim.

12.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, kan şekeri ölçüm çubuklarına ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bu konuda şimdi Danıştayın verdiği karar şu: “Piyasada tıbbi açıdan yetersiz ve elverişsiz olmakla birlikte fiyatı düşük malzemenin de bulunduğu anlaşıldığından, piyasada mevcut kan şekeri ölçüm çubuklarının standartlara uygun olanlar arasından en düşük bedelle olanı belirlenmek suretiyle…” Şimdi Sayın Bakan size soruyorum: 1 Aralık 2009 tarihinde 2007 tarihli aynı hüküm vardı, Danıştay iptal etmedi mi bunu? Yine iptal etmişti ama siz 2010 yılında yine koydunuz bunu. Dolayısıyla piyasada şeker ölçümüyle ilgili, emeklilerimiz, düşük kalitede olan birtakım ürünlerle ilgili bir koruma yapmanızı da istiyor. Özellikle bu konuya da dikkatinizi çekmek istedim.

Teşekkür ederim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – O kararın devamını da okuyun lütfen.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, CHP Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, dokuzuncu yılındasınız, Adalet ve Kalkınma Partisi dokuzuncu yılındadır iktidarda ve hâlâ Sosyal Güvenlik Kurumunda herhangi bir sorun yaşandığında geri dönüp Sayın Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğünü itham eden bir yaklaşımı ortaya koymaktan çekinmemektedir. Ayıp oluyor! Dokuz yıldır sorunları çözememişsiniz, hâlâ Sayın Bakan, burada yaptığınız açıklamayla, 6, 8, her neyse, milyonlarca şeker hastasını süründüren bir yaklaşımı burada savunuyorsunuz ama sokağa gittiğinizde hekim seçme özgürlüğü, eczane seçme özgürlüğü, ilaç alma özgürlüğü… Beş kuruş vermeyeceksiniz, para vermeyeceksiniz, yaklaşımıyla vatandaştan oy istiyorsunuz.

Sonuç şudur: Sizin yayınladığınız bu tebliğ gereği şeker hastaları mağdurdur. Siz kendi konuşmanızda söylüyorsunuz, mağdur, mağdur edilmiştir. Siz çözüm yerindesiniz. Danıştay diyor ki 55 kuruşluk bir fiyat belirlemişsiniz, bir değerlendirme, standart koymamışsınız. En ucuzu almak zorunda olabilirsiniz, en ucuz tarifi yapabilirsiniz ama bir kaliteyi tarif edeceksiniz, standart koyacaksınız.

Şimdi Sayın Bakan diyor ki: “Biz özgürlük tanıyoruz, şeker hastası isterse gidip daha fazla, daha pahalı bir şeker ölçüm çubuğunu alacak.” Bir yandan burada emekliye 60 lira maaş zammını bu paketin içine koyuyorsunuz, bir yandan da bu 60 lira maaş zammıyla git daha pahalı şeker çubuğu al diyorsunuz. Evet, Sayın Bakanın emekliye yaklaşımı budur.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğüne tekrar dönmek istiyorum. Yetki elinizde, Sayın Kılıçdaroğlu’nun o döneme mahsus bir kötü yönetimi varsa soruşturma açarsınız.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 1999’daki af kanunu engelliyor.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – 1999’daki af kanunu, Sayın Canikli, onları iyi takip etmemişsiniz, bana cevap verirken  lütfen o konuları biraz inceleyin.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İyi takip ettim, biliyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Kılıçdaroğlu’nun o “af kanunu” dediğiniz konuya giren düzenlemesi bir personele verdiği sicil raporunu kendisi düzenlememiş de birisi düzenlemiş, o da imza atmış.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Görevi ihmalle soruşturma…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - İmza Sayın Kılıçdaroğlu’nun, ama verdiği not…

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Öyle değil…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - …bir yönetici olarak işte binlerce kişinin sicil raporunu dolduramamış, yardımcısından rica etmiş, o da imzalamış. “Sen niye doldurmadın?” Suç budur.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, geriye yönelik…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bakın, Sayın Canikli, siz dokunulmazlıkları kaldırmaktan niye kaçıyorsunuz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Karıştırma şimdi, başka bir şey söylüyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Niye kaçıyorsunuz? Ee, gelin ama. Niye kaçıyorsunuz? Cesaretiniz yok. Siz, şu Karadeniz’deki fındık üreticisinin 169 milyon lira alacağını gasbettiniz, ona cevap veremiyorsunuz buraya çıkıp.

Sözlerimi bitiriyorum, size saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111,  2/134, 2/175, 2/235,  2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

606 sıra sayılı kanun tasarısının 31’inci maddesinin tasarı “%12” ibaresinin “%30” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, siz mi konuşacaksınız?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten bugün meydanlara kim çıktı, işçiler niye yürüyor? Türk-İş de yürüyor, DİSK de yürüyor, KESK de yürüyor, Türk Tabipler Birliği yürüyor, bütün sendikalar, kamu sendikaları yürüyor. Bu karda, kışta işçi yürüyerek ısınıyor herhâlde, siz de yoklama yapılınca koşturarak ısınıyorsunuz! Koşarak birisi, yürüyerek birisi…

Peki, işçilerin bu soğukta derdi ne, niye dökülmüş, Türkiye'nin bütün şehirlerinden niye gelip yürüyorlar? Çok açık konuşuyorlar işçiler, Türk-İş’i de DİSK’i de kamu sendikaları da çok açık söylüyorlar; çalışma hayatını daraltıyorsunuz, işçilerin haklarını kısıyorsunuz, sosyal güvenlik haklarını kısıyorsunuz, yaşlarını yükseltiyorsunuz ve birçok haksızlık sayıyorlar. Diyorlar ki öğrenciler, çıraklar, stajyerler: “Bütün bu yaşama alanını mahvettiniz.” Şimdi, ben soruyorum, Allah aşkına: Zaten 1 Ocak 2012’de GSS yürürlüğe girecek, herkes gelirinin yüzde 12,5’unu prim ödemedikçe sağlık hizmetlerinden yararlanmayacak, öyle değil mi? Peki, siz, izin süresinde aynı parayı işçiden alırsanız -izin süresinde- ve onu işverenden almazsanız, sizin işçiye bakış açınız, yani gerçekten bir anlayış olarak nasıl bir anlayış, izah edebilir misiniz? Bakın, izinli süresinde dahi aldığınız rakam bu. “Bunu, işveren primini  -işçisinin- yükseltin.” diyoruz yani bunun Türkçesi bu; çalışırken izinli olan işçinin primini ödeyin. Ha, “Kaynak yok.” diyeceksiniz, değil mi? “Kaynak” deyince başka kaynaklar aklınıza geliyor, çünkü yüzde 5 işveren primini indiren hükûmet değilsiniz. Her yıl ülkeye 5 milyar lira parayı kamu fonundan, hazineden, o işçinin ödediği paradan kesip veriyorsunuz, teşvik altında veriyorsunuz, bilmem ne adı altında veriyorsunuz.

Şimdi, biz, sizi biraz insafa ve adalete davet ediyoruz. Gecenin sabahına doğru gidiyoruz. Biz de Başbakan gibi insanız, bizim de stresli ve sinirli anlarımız olabilir, sizin de olabilir, değil mi? Bu angarya çalışma bile, Sosyal Güvenlik Yasası ve çalışma hukuku açısından aldığınız zaman, Meclisin bu tarz bir çalışmasının kendisi angarya ve insan hakları ihlali değil mi?

Demin bir tartışma yaşandı. Ben bu tartışmayı size o kadar uzun uzun konuşmayacağım.

Teknik gelişti, şurada konuşuyoruz, bizi, vatandaş, evinde, odasında seyrediyor, dinliyor. Bir şeker hastası, bakın, bir şeker hastası yaşlı, bir mağdur, bu mesajı üşenmeden göndermiş. Ben bunu olduğu gibi okuyacağım ve vicdanınıza havale edeceğim ondan sonrasını: “Sayın Vekilim, sürekli televizyonda izliyorum sizi ve sizleri. Şeker hastaları hakkında ölçme çubuğu uzman hekim tarafından rapor edilmiş hastaya tanımlanmış, senelerdir ödenen şeker ölçme çubuğu doktordan reçete ve raporu eczaneye verdik mi alıyorduk. Bu kadar açık. Şimdi kendi paramızla alıyoruz. ‘İleride SSK kurumundan paranızı alın.’ şekline döndü. Köyler il kurumlarına 80-100 km uzakta. Gidip almak için üç kuruş yerine beş kuruş harcayacağız ve gezinme imkânımız da yok. Bizi aldatma yoluyla mağdur eden AKP’ye sesimizi duyuramıyoruz. Her ay 30 TL’yi vermek zorunda kalıyoruz. Paran varsa tedavi ol, yoksa öl demektir. Hani hukuk, hani demokrasi? Soruyoruz. Bir ben değil, binlerce hasta mağdur durumda benim gibi. Ülkenin batısındaki, doğusundaki, kuzeyindeki, güneyindeki hasta da aynı durumda. Talep ediyoruz. Sesimizi duyurunuz ve bizim şeker hastalarını da insan yerine koysunlar. Vicdan yoksulluğu, hizmeti geri çekme, hastanın kendine ödetme planı, ‘Ben hayatımdan bezdim.’ diyen hastalara daha da ters bakmak iktidarın suçudur.” diyor. Şimdi arkadaşlar, bu üşenmeden bir yaşlı hastanın, mağdurun mesajıydı; iki kelime daha vardı, bitiremedim. Sizin vicdanınıza, sabaha karşı, bu mübarek cuma günü havale ediyorum. İster düzeltin, ister düzeltmeyin.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, işlem yapıldıktan sonra, maddeden sonra… Çünkü Sayın Bakan benim yerimden yaptığım konuşmada verdiği cevapta benim söylediklerimle alakalı olmayan son derece yanlış bir değerlendirme yapmış. O konuda müsaade ederseniz sataşmadan dolayı söz istiyorum.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)– İsim zikretmedim.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 31 inci maddesinde geçen “%12” ibaresinden sonra gelmek üzere “oranında” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)– Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Taner, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Torba Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu maddede, aylıksız izinli olanların izinli oldukları süreler için prime esas kazancın alt sınırı altında olmamak kaydıyla yüzde 12 genel sağlık sigortası işveren tarafından ödenmesi şartı düzenlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, torba kanun tasarısı gündeme geldiği günden bu yana, özellikle SGK düzenlemeleriyle ilgili birçok aksaklık vatandaşlarımız tarafından gündeme getirilmektedir. İşte bunlardan bazıları: BAĞ-KUR’lular dâhil birçok iş kolu için iş kazası ve meslek hastalığı sigortası uygulanmakta iken, değişik kanunlarla emeklilik hakkını kazanan ancak ekonomik şartlar gereğince tekrar çalışmaya başlayan emeklilerin aylıklarından yüzde 15 destek primi kesilmesine rağmen, bu kesilen destek primleri hiçbir işe yaramamaktadır. Destek primi kesintisine tabi olanlar ileride iş kazası veya meslek hastalıklarıyla karşılaştıklarında, ödemiş oldukları destek primlerinden yararlanmak istemekteler.

Yine, 2926 sayılı Tarım BAĞ-KUR’lu kapsamında, 1994 yılından itibaren satmış oldukları tarımsal ürünler için düzenledikleri müstahsil makbuzlarıyla üreticilerden yüzde 1 kesinti yapılmış, bu BAĞ-KUR kesintileri kurum hesaplarına girmediği veya kesinti yapılan üreticilerin listeleri kesinti yapanlarca ilgili birimlere verilmediğinden mağdur durumdadırlar. Bu tür sıkıntısı olanların, ellerindeki teşvik edici belgeleri olması hâlinde, 1994 yılı itibarıyla tescillerinin yapılabilmesi ve yine aynı kapsamda “22 yaşını doldurmuş aile reisi olan kadın kayıt olabilir” şartından dolayı, kadınlarımızın birçoğu bu haklarını ancak dava açarak kazanabilmekteler, bunların da giderilmesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, sizlerin de bu düzenlemeyle kabul ettiğiniz kriz döneminin etkileri hâlâ devam etmektedir. İşsizlik oranları hâlâ çok yüksek ve bir türlü de düşürülememektedir. Böylesine işsizliğin sorun olduğu bir nokta Hükûmetin elini güçlendirecek bir öneri gündemdedir. Bu gerçekleştiği takdirde ortaya çıkacak olan on binlerce kadro da iş ve aş bekleyenlerin umudu hâline gelecektir ve o talepte 1999 öncesinde sosyal güvenlik kapsamına dâhil olmuş, prim ödemiş ve daha sonra da 2006’da yapılan yaş şartı düzenlemesi ile emeklilik hakları gasbedilen ve şu anda gerekli olan prim ödeme gün sayısını ve süresini yerine getirdikleri hâlde, getirilen yaş haddi uygulaması ile müktesep hakları ellerinden alınarak emeklilikleri verilmeyen on binlerce vatandaşımız, bir kereye mahsus verilecek hakla bu torba düzenlemenin içinde kendilerinin mağduriyetinin giderilmesini, binlerce işsize iş ortamı yaratacak önergenin sizlerin desteğiyle kabulünü beklemekteler. Ayrıca Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuyla ilgili kanun düzenlemesi de Meclis Başkanlığına sunulmuştur.

Değerli milletvekilleri, özellikle esnafın BAĞ-KUR prim borçlarının yeniden yapılandırılmasında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (b) bendine göre, altmış günden fazla prim borcu olduğu gerekçesiyle esnaf kesimi sağlık hizmetlerinden faydalanamadığı hâlde verilmeyen sağlık hizmetlerinin primi tahsil edilmek istenmektedir. Daha önceki yapılandırmalarda da gündeme getirdiğimiz bu düzenlemeyi bir kere daha dikkatinize sunuyoruz. BAĞ-KUR borcu olan esnaflarımızın sizlerden talebi, vermediğiniz sağlık hizmetlerinin bedelini tahsil etmeyin ve de bu yapılandırma ile borcunu ödeyemeyecek durumda olan esnaflara talepleri hâlinde emeklilik sürelerine ilave edilmek suretiyle mevcut prim borçlarının silinmesinin imkânının verilmesi.

Değerli milletvekilleri, bir de biraz önce gelen bir mesajı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugün TRT Belgesel’de yayınlanan bir programda Ankara’nın Güdül ilçesinde milattan önce 5000 yıllarına ait Türk izleri tespit edilmiş ve kazı çalışmaları başlatılmış. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Özellikle Sayın Halaçoğlu’na ve Servet Somuncuoğlu’na çalışmalarından dolayı başarılar diliyor ve teşekkür ediyoruz. Hâlâ açılımdan bahsedenleri, memleketi otuz altı etnik gruba bölmeye çalışanları da millete havale ediyoruz.

Gereğinin yapılmasını saygılarımla sizlere rica ediyorum.

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Az kaldı, sabret, beş ay sonra millet gösterecek.

RECEP TANER (Devamla) – Göreceğiz hep beraber. İnşallah... (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taner.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Hükûmetin katıldığı... Kabul etmeyenler…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hükûmet nerede katıldı yahu?

KADİR URAL (Mersin) – Hükûmet katıldı...

BAŞKAN – Hükûmet katıldığını söylemişti.

KADİR URAL (Mersin) – Hükûmetiniz katıldı, takdire bıraktı...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Reddedildi... Reddedildi Sayın Başkan. Kabul edilmedi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben sonuç ilan etmedim. Tekrar soruyorum: Kabul edenler…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, reddedildi. Bunun tekrarı yok ki...

BAŞKAN – Hayır, hiçbir şey... Sadece “Kabul edenler...”

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, neye el kaldırdıklarını bilmiyorlar ki. Her şeye el kaldırıyorlar.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Vural, şimdi ben sizi dinleyeyim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, biliyorsunuz yoksullukla ilgili ben bir ifadede bulunmuştum, Sayın Bakan da yerinden “Yoksulluğun ölçümü asgari ücretli sayısı üzerinden yapılmaz.” dedi. Ben asgari ücretlinin üzerinden yoksulluk tespiti yapmadım. Dolayısıyla, yanlış bir değerlendirmeyle benim ileri sürdüğüm fikrin aleyhine bir fikri bana atfetmiştir. Sataşmadan dolayı söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Orada bir sataşma yok ama düzeltmekle ilgili isterseniz ben size 60’ıncı maddeye göre vereyim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, burada yoksulluğun ölçümünü asgari ücretli sayısı üzerinden yaptığımı iddia ediyor. Böyle kim söyledi ona?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tutanaklarda öyle geçti.

OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle bir şey demedim ki ben.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

13.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in yoksulluğun ölçümüyle ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Benim, bu yoksullukla ilgili söylediğim husus, en düşük gelir diliminde çalışanların sayısının 2002’de yüzde 16,9 yani her 6 kişiden 1’inin en alt gelir grubu olan yüzde 20’de çalıştığını, 2008’de ise her 4 kişiden 1’inin çalışır hâle geldiğini; dolayısıyla, AKP’nin istihdam politikasının alt gelir grubunda istihdam oluşturan bir politika olduğunu söyledim. Bunun içerisinde asgari ücretlisi vardır, kayıt dışı ücretlisi vardır, kim varsa vardır. Ben onun üzerinden yoksulluk sayısı ifade etmedim ama Sayın Bakanın bu… Benim söylediklerim de eksik.

Bakın, 2008 yılında yapılan yoksullukla ilgili çalışmada yüzde 10 ve yüzde 5’lik gelir dilimleri açıklamıyor TÜİK. Niye açıklamıyorsunuz? Çıkın açıklayın.

Şimdi, Sayın Bakanın yaptığı bir itiraf var, diyor ki, en düşük gelir yüzde 10’luk 7 milyon 200 bin. Ekim ayında istihdamın 22 milyon 972 bin olduğunu dikkate aldığımızda Türkiye’de çalışan her 100 kişiden 31 kişisi en düşük gelir grubunda çalışıyor. Böyle bir vahamet olur mu? Yani bir de ikinci yüzde 10’a baktığınız zaman, Türkiye’de yüzde 60, yüzde 70 neredeyse istihdam en düşük yüzde 20’lik gelir grubuna çıkmış demektir.

Sayın Bakan burada itiraf ediyor. Ben her 4 kişiden 1’i derken, Sayın Bakanın yüzde 10’luk gelir dilimiyle ilgili verdiği bilgi, her 3 kişiden 1’inin en alt gelir grubunda istihdam edildiğini görüyoruz. Bunun refah neresinde? Böyle bir refah olur mu? İnsanlarımızı en düşük gelir grubunda istihdam eden bir politika, istihdam politikası, ekonomi politikalarının bir neticesidir. Bu da kabul edilebilecek bir husus değildir. Kaldı ki, Sayın Bakan bir itirafta daha bulunuyor. 9 milyon zorunlu sigortalının 4 milyonu asgari ücretli yani neredeyse yarısı. Elimizi vicdanımıza koyalım. Bu çalışan 9 milyon sigortalının 4 milyonunu asgari ücrete mahkûm eden bir politika nasıl refah politikası olur?

İşte, bunlar, aslında AKP döneminde uygulanan ekonomi politikası neticesinde istihdamın, fakirleştirici bir istihdam olarak uygulandığını ve yoksulluğun giderek arttığını ortaya koymaktadır.

Harcanabilir gelire geldiğimiz zaman zaten iş fecaattir. İşte, tablolar bunlar; TÜİK’in tablolarıdır, rakamlarıdır.

Ben yüce Meclise bunları arz etmek istedim. Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111,  2/134, 2/175, 2/235,  2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN – Madde 32’de iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 32 nci maddesinde geçen “üzere” ibaresinin “kaydıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Nevzat Korkmaz

 

Konya

Manisa

Isparta

 

Metin Ergun

Kadir Ural

Recep Taner

 

Muğla

Mersin

Aydın

 

Mehmet Günal

Oktay Vural

 

 

Antalya

İzmir

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nın 32 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mustafa Özyürek

 

İzmir

Malatya

İstanbul

 

Tayfur Süner

Ensar Öğüt

Bülent Baratalı

 

Antalya

Ardahan

İzmir

“Madde 32- 5510 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “(b) bendi” ibaresi “(a) bendi”, beşinci fıkrasında yer alan “bu süreler” ibaresi “bu süreler, bu maddenin üçüncü fıkrası hükmü saklı olmak üzere” şeklinde değiştirilmiştir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Tasarı’nın 32’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, sözlerime başlamadan önce, Sayın Bakanım Binali Yıldırım Bey buradayken bir şey istirham edeceğim. Kars-Tiflis demir yolu bizim Ardahan’dan geçiyor. Sayın Bakanım, o temel atıldığı zaman -teşekkür ederim kendisine- söz vermişti. “Antrepoları, lojistik tesisleri Ardahan il sınırına yani sınırdaki çıkışa kuracağız.” demişti.  O sözünde duracağını umuyorum ve istirham ediyorum çünkü Ardahanlılar hakikaten bu konuda çok hassas. Zaten kalkınmamış bir bölgeyiz, bir de onu başka bir yere götürmelerini inanın insanlar tepkiyle karşılıyorlar, Sayın Bakanıma arz ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan çiftçi borçları var. Bu borçlar maalesef bu torba yasaya konmadı.  Ben, Anadolu’nun her tarafından gelen arkadaşları, çiftçileri hem bizim Grup Başkan Vekilimiz Akif Hamzaçebi Bey’le hem de Nurettin Canikli Bey’le görüştürdüm. Akif Hamzaçebi Bey gayet normal şekilde “Derhâl bunu koyalım torba yasaya.” dedi, iktidar partisi Grup Başkan Vekili Nurettin Canikli’ye getirdiğimde, o da “Bakarız.” dedi ama konmadı, şimdi sizden istirham ediyorum.

Türkiye’yi ete muhtaç ettiniz, dışarıdan et geliyor, 500 milyon dolar civarında bir para ödendi. Çiftçi ve köylü hayvanını satamıyor, para da etmiyor. Şimdi, dışarıdan getirilen et ucuz, adamın malı yüzde 50 azaldı bakın. Bir de şimdi borcu var, borcun faizinde de kolaylık yapmıyorsunuz. Büyük tüccarların, büyük zengin patronların, büyük fabrikatörlerin borçlarını siliyorsunuz da, yüzde 30 civarında toplumu temsil eden garip çiftçinin malına niye gözünüzü dikiyorsunuz? Yani hem ithal getiriyorsunuz, malı ucuzluyor…

Ben geçen hafta Ardahan’daydım, Kars’taydım, hayvan pazarına gittim, inanın adam diyor ki: “2 milyarlık mal 1 milyara indi, ben ne yapacağım?”

Hanımefendi’nin umurunda değil, nasıl olsa tuzu kuru!

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Biz 3 bin liraya alalım o inekleri.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bakın arkadaşlar, yani devletin kasasından Çalık grubuna 750 milyon dolar verirseniz Hanımefendi kahkaha atar, burada dinlemez bile. Olmaz böyle bir şey.

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Sayın Vekilim, sen al da biz senden 3 bin liraya alalım o inekleri.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Alırsan tabii, gel…

Şimdi, bir şey daha söyleyeyim: Şap hastalığı var. Sayın Tarım Bakanı “Şap hastalığı Edirne’de, Trakya’da yok.” diyordu. Şimdi Edirne’de de başlamış şap hastalığı, Kars’ta da var, Edirne’de de var.

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, şap hastalığının iğnesi var, iğnesi, soğuk zincirle getirilen iğne, bozulmayacak. Ama soğuk zincirle getirilmeyen, bozulan iğne hayvana ne kadar vurursanız vurun kâr etmiyor, hastalığını durdurmuyor. Şimdi, tarım ve hayvancılık battı, gitti, dışarıdan ithal ete muhtaç kaldı Türkiye, çiftçimiz zor durumda. Hiç olmazsa -lütfen, rica ediyorum- şap hastalığını durduracak veteriner hekimleri hızlı bir şekilde görevlendirelim.

Şimdi, şu anda, değerli arkadaşlar, bir örnek vereceğim. Artvin’in Şavşat ilçesi Meydancık beldesinde 3 bin tane canlı hayvan vardı, büyükbaş; şu anda 60 tane kalmış, gözünüz aydın! 60 tane kalmış, yemin ediyorum. Ardahan öyle, Kars öyle, inanın, zaman zaman ben çok da üzülüyorum. Yani bu ithalata 2011’in sonuna kadar müsaade ettiniz. İthal et geliyor, ithal et -inanın, yemin ediyorum- yenmiyor. Ben bir gün milletvekillerine ikram edeceğim. Donmuş et… Türkiye’deki etle onu yan yana koyduğun zaman hiç lezzeti yok. Ya, yapmayın yani bu topluma bunu yapmayın. Hiç olmazsa bu insanların borcuna bir kolaylık tanıyalım. Ziraat Bankası, tarım krediye olan borçlarını -lütfen, rica ediyorum- bunların hiç olmazsa faizlerini silelim, anaparayı da taksitlendirelim, bu insanlara bir kolaylık tanıyalım.

Ben bunu arz ediyorum. İnşallah, umuyorum, Hükûmet sesimizi duyar ve tutanaklardan bu konuşmaları alarak buna bir çare bulur.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunmadan önce yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Soysal, Sayın Öztürk, Sayın Ünsal, Sayın Akıncı, Sayın Köse, Sayın Çakır, Sayın İçli, Sayın Tan, Sayın Bingöl, Sayın Yazar, Sayın Yıldız, Sayın Yalçınkaya, Sayın Öğüt, Sayın Sönmez, Sayın Tüzün, Sayın Ağyüz, Sayın Arslan, Sayın Coşkuner, Sayın Özkan.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum:

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111,  2/134, 2/175, 2/235,  2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 32 nci maddesinde geçen “üzere” ibaresinin “kaydıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; genel çalışma hayatıyla alakalı bir konuşma yapacaktım ama Çalışma Bakanımız gittikten sonra şimdi Ulaştırma Bakanımıza genel çalışma hayatından falan anlatmamıza gerek yok.

Ama, biraz önce 12 Eylül mağdurlarıyla alakalı olarak bir önerge verildi ve maalesef sizlerin vermiş olduğu “ret” oylarıyla reddedildi. Hani bu 12 Eylül mağdurlarının mağduriyetlerini giderecektiniz? Hani 12 Eylül mağdurlarının bu şekilde olan mağduriyetlerinin hesabını darbecilerden soracaktınız? O Anayasa çalışmaları esnasında buraya gelip, kürsüye gelip Ayşe Nur Hanım ne güzel anlatmıştı Mustafa Pehlivanoğullarını, ne güzel anlatmıştı. Vicdanınız rahat mı?

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Rahat.

KADİR URAL (Devamla) – Niye vermediniz o zaman, niye bu insanların mağduriyetlerini düzeltmek için verilmiş olan bir önergeye destek vermediniz? Yani “kullanılma” tabirini kullanmayacağım ama Sayın Başbakanın söylemiş olduğu o bağımsız ülkücülerden birisi yolda karşınıza çıksa ve bu konuyu size söylese ne cevap vereceksiniz? Ne diyeceksiniz? “Ya, o zaman öyleydi, şimdi de böyle.” mi diyeceksiniz? Demirel’in söylediği gibi “Dün dündür, bugün bugündür.” mü diyeceksiniz? Bunu mu söyleyeceksiniz?

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Günah çıkarmayın! Günah çıkarmaya çalışmayın! O zaman orada “evet” diyecektiniz.

KADİR URAL (Devamla) – Niye yapmadınız? Niye çıkarmadınız? Siz verseydiniz, o önergeyi siz verseydiniz; o önergeyi siz getirip verseydiniz biz de size destek verseydik. O 12 Eylül mağdurlarının çekilmiş olan çilelerinin, C-5’lerde, Mamaklarda çekilmiş olan çilelerin mağduriyetlerini en azından biraz önlemiş olsaydınız iyi değil miydi? İyi olmaz mıydı bu? Ama maalesef sizin insafınıza ve sizin hassasiyetinize ve sizin samimiyetinize bugün bu Meclis tanık oldu.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Evet diyecektiniz, evet.

KADİR URAL (Devamla) - Bu samimiyetinizden dolayı hepinizi kutluyorum, hepinize teşekkür ediyorum.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bir yıl geçti aradan, neredeydiniz?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Laf atmayın da, cevap verin.

KADİR URAL (Devamla) - Bunun yanında Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce yoksulluk konusuna falan değinildi. Yoksul insan, fakir insan demektir. Ben size biraz sonra söyleyeceğim. Temel tüketim ihtiyaçlarını karşılayamayanlara yoksul insan, fakir insan denilir. Açlıktan belki ölmeyen var diyorduk ama bundan iki üç gün önceki gazetelerde okuduğunuzda bu ülkede açlıktan ölen bebekler var, bebekler. Açlıktan ölen bebek! Bu, herhâlde sizin iktidarınıza yakıştıramıyorsunuz ama maalesef bu iktidar döneminde oldu. Maalesef bu iktidar döneminde açlıktan bir bebek hayatını kaybetti! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Değerli milletvekilleri, yıllar itibarıyla şimdi Türkiye’deki yoksullukların artışını okuyacağım size: 2006 yılında 12,1 milyonmuş, 2007’de 12,2 milyon olmuş, 2008’de 11,9 milyon olmuş, 2009’da 12,7 milyon; tam rakam 12 milyon 751 bin insanımız yoksul. Bu bizim rakamlarımız değil, öyle kafadan falan da atmıyoruz, sizin hazırladığınız rakamlar.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Nereden aldın?

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Önergenizi oylayacağız, biraz açıklasanız.

KADİR URAL (Devamla) – Kafadan falan attığımız yok. Sayın Başbakanın her fırsatta övündüğü ekonomi politikaları Türkiye’de 2009-2010 yılında 12 milyon 751 bin insanın bu memlekette yoksulluğa mahkûm edildiğini gösteriyor. Şimdi soruyoruz: Hani kriz teğet geçtiydi? Evet, doğru krizi teğet geçenler var. AKP iktidarı döneminin türettiği bazı zenginleri, müteahhitleri ve ithalatçıları teğet geçmiş olabilir, rantçıları teğet geçmiş olabilir ama emekliyi, memuru, işçiyi, çiftçiyi, esnafı, özellikle de işsiz insanlarımızı bu kriz teğet falan geçmedi, deldi geçti, özellikle de çiftçiyi de deldi geçti. Bundan sonraki bir başka önerge konuşmamda tarımı da söyleyeceğim, çiftçilerin durumunu da söyleyeceğim; o zaman da oturacağız, Tarım Bakanımızın verecek olduğu cevabı bekleyeceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum, iyi geceler diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ural.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 33’te iki adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen “üzere” ibaresinin “kaydıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Nevzat Korkmaz

 

Konya

Manisa

Isparta

 

Oktay Vural

Recep Taner

Kadir Ural

 

İzmir

Aydın

Mersin

 

Metin Ergun

Mehmet Günal

 

 

Muğla

Antalya

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 33 üncü maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin değiştirilen birinci fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Mustafa Özyürek

Bülent Baratalı

 

İzmir

İstanbul

İzmir

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Tayfur Süner

 

 

Malatya

Antalya

 

“Bu fıkra hükümleri bu Kanunun yayımı tarihinden önceki durumlar için de uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, geçici işçiler var. Hani şu 228 bin kişiydi de 200 bin kişisini kadroya alıp da 28 bin kişiyi dışarıda bıraktığınız, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan geçici işçiler. Var ya onlar…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 200 bin kişiyi kim kadroya aldı?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, bunlar geçici işçi. Size, çalışan bir geçici işçinin emekli olması için, hani 5 ay 29 günü olanı almadınız; 6 ay olan girdi ama 1 gün az çalışan alınmadı. Ben…

HASAN ANGI (Konya) - Onları da alacağız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Alın, alın…

Şimdi, bir işçinin emekli olması için, 6 ay kabul etsek, 6 ay çalışıyor kabul etsek, 5 ay 29 gün çalışıyor kabul etsek, 9 bin iş gününü doldurması için 50 yıl prim ödemesi lazım arkadaşlar, 50 yıl yani senede 180 gün üzerinden prim ödeyecek bunlar. 6 ay üzerinden hesaplarsak, baktığınız zaman 50 yıl arkadaşlar, 1.800 gün, 10 yıl ve 50 yıl arkadaşlar. Yazık günahtır, bunlar insandır!

Bunlardan birileri diyor ki: “Bize bir olanak tanısınlar. Biz geldik 50 yaşımıza ama daha şu anda bizim primimiz 1.800 gün, 2 bin gün. Biz altmış beş yaşına gelsek bile 9 bin günümüzü dolduramayız, bize borçlanma hakkı versinler, biz borçlanalım. O geçmiş süreçteki yıllarımızı bize borçlanma hakkı… Bugünden sonra isteğe bağlı -yani o çalışmadığı sürede isteğe bağlı sigortalı olabiliyor kendi primini öderse eğer, ama bize bu olanağı değil- bize geçmişteki hizmetlerimizden kaynaklanan, geçmişe yönelik bir borçlanma olanağı sağlasınlar, bunların da primini biz ödeyelim. Biz yetmiş beş yaşına gelsek daha emekli olamayız.” diyor bu insanlar. Bunlar mağdur, arkadaşlar.

Demin bir ses duydum: “Onları da alacağız.” Alın, sizi tebrik edeyim; alın, sizi kutlayayım. Buyurun efendim…

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Biz yapacağız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Neyi yapacaksınız? Neyi yaptınız? 28 bin kişinin günahı nedir? Niye yapmıyorsunuz Mehmet Bey? 28 bin kişinin, bir gün az çalıştıysa günahı nedir? Bu, Türkiye gerçeği. Bazı kamu kurumları 6 ay-6,5 ay çalıştırmış, bazı kamu kurumları öyle çalıştırmış göstermiş. Yani bunların hepsi Türkiye gerçeği. Bunları siz benden daha çok, iyi biliyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, tabii, öncelik bu insanların kadroya alınmasıdır, öncelikle kalan 28 bin kişinin. Bunlar bizim insanımız. Bunlar aynı masada, aynı makinede çalışan, yan yana çalışan insanlar, birbirlerinden farkı yoktur ama tesadüfen birisi 6 ay 1 gün çalışmış, tesadüfen birisi -diyelim hastalandı o yıl- 5 ay çalışmış yani mazeretli olanlar da var içlerinde. Gelin, bu 28 bin kişiyi…  Şu anda tabii bunların… Hatta 28 bin kişi kalmadı, bir kısmı emekli, bir kısmı artık ayrılmak zorunda kaldı yani kahretti, kahrediyorlar, “Bizi niye ayırdınız? Biz öbüründen daha mı az çalıştık?” diyorlar. Aynı kurumda çalışıyor bu insanlar. Lütfen, bu insanların feveranına kulak verelim. Tabii, öncelikle bunları kadroya alalım ama olmuyorsa, yapamıyorsak, yapmıyorsanız, hiç değilse… Bu insanların yarın altmış beş yaşına geldiği zaman eli ayağı tutmayacak, ödediği 3 bin prim günüyle o zaman emekli olamayacak bu insanlar. Bu insanlara yazıktır, günahtır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Hiç değilse, bu yasada örneğin eksik çalışana, bir ay içinde eksik çalışana emeklilik hakkı tanıyorsunuz, borçlanma hakkı tanıyorsunuz, gelin bir ay içinde çalışana tanıdığınız hakkı bu insanlarada tanıyın.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen “üzere” ibaresinin “kaydıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                        Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Üretmeyen, istihdam yaratmayan ekonomilerin dışa bağımlı, kırılgan olduklarını ve örneklerinin de ancak Güney Amerika’da bulunabileceğini biliyoruz. Bu yüzden, her çeyrek yüzyılda bir ya da birkaç Güney Amerika ülkesi asrın yıldızı gibi parlatılır, sonra bu ekonomiler çok geçmeden dip yaparlar, moratoryum ilan ederler. Aldıkları üç beş yıllık mesafeyi de otuz kırk yıl geriye giderek ya da ekonomik kıymetleri yabancılara kaptırarak öderler. Büyük medya karartmaları ve iktidar şakşakçılığına rağmen, özel sektörleri çöker, sıcak para girişi artar, ihracatta küçük artışlar olur ama ithalatı, dış borçları patlar, işsizlik zirve yapar, sosyal çöküntüler yaşanır. Sonuçta sadece ülke ekonomisi, kitleler zarar görmekle kalmaz, demokrasisi de inkıtaya uğrar.

Şu olan biten, sekiz yıldır ülkemizde yaşananlarla ne kadar benzeşiyor değil mi? “Torba yasa” denen yamalı bohça aslında mevta olmuş, selası verilmiş üreten sektörlerin yeniden hayata döndürülmesi gayretleri, “Basra harap olmuş nasıl kurtarırız?” çabası, beyin ölümü gerçekleşmiş hastayı oksijen çadırına sokarak nasıl yaşatırız arayışları.

Dış piyasalarda kazanılanın 10-15 katını Türkiye’deki faiz sisteminden kazanan uluslararası sermayenin en tatlı kâr ettiği yıllardır AKP’li yıllar. 57’nci Hükûmeti yerli yersiz ortaya getiren AKP “O zaman faizler yüzde 29’du, biz bunu yüzde 8’lere indirdik.” diye milletin aklını karıştırmakta ama şunu da gizlemekte: O zaman ABD’de faiz yüzde 6 yani Türkiye’dekinin yaklaşık beşte 1’i. Bugün ABD’de yüzde yarım ama Türkiye’deki faizler yüzde 8, ABD’dekinin tam 16 katı. Bu sıcak para neden Türkiye’ye akmasın? Ahmet’in, Ali’nin alın teriyle ürettiğini bir çırpıda toplayıp neden götürmesin?

İşsizlik rakamlarına bakalım. Üretilen hiçbir şey yok, işsizlik patlamış. Isparta’daki işsizlerin yüzde 68’i yirmi ila otuz dört yaş aralığında. 2005’te 5 bin civarında olan İŞKUR’a kayıtlı işsiz sayısı, 2010’da 10 bin küsuru bulmuş. İş bulmaktan ümidini kesenleri iktidar hesaba bile katmıyor.

Ya kapatılan fabrikalar? Isparta’da, 2010 yılında 199 şirket kurulurken 262 işletme de kapanmış. Diğer illerde de durum farklı değil. Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı yüzde 43,5. Dün, bir yılda doksan gün prim ödemiş kişiler işsiz kaldıklarında doksan artı on gün, toplam yüz gün sağlık sigortasından faydalanıyor iken AKP bunu on güne indirmiştir. Geniş kitlelerin köleleştirilmesi, yok sayılması, işte böyle olur. Yaşasın AKP’nin sosyal devlet anlayışı!

“İhracatı 116 milyar dolara çıkardım.” diye övünüyor. Peki ithalat? İthalat 200 milyar dolar. Bu yıl, 65 milyar dolar dış borç paraya ihtiyacımız var. Borcu borçla kapatıp günü kurtarmaya çalışan bir ekonomi. Karanlık dehlizlerde duvara ha bugün ha yarın toslayacağız. İnşallah, ülke için hayırlısı olur ama böyle bir belirsizlikle ülke yönetilir mi? Eğer “Ben yönetirim.” derseniz kapalı salonlardan, Türk Telekom Arena’lardan ıslıklar, protestolar yükselir. Savcıları da devreye soksanız, önünü alamazsınız.

Neden Orta Doğu’ya, Körfez şehirlerine bu kadar sık giderler cümbür cemaat? Neden Lübnan’da seçim mitingi gibi mitingler yaparlar?

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Türkiye’de yapamadıkları için.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Neden yangını söndürmek yerine torba yasa gibi palyatif tedbirlere kafa yorarlar diye düşünürdüm. Anlaşılıyor ki beyzadelerin acelesi var, yolun sonu görünüyor. Bu millete, tarihine, değerlerine laf söylemenin, milleti ayrıştırmanın, gücü şahsi menfaatler ve zenginleşme için kullanmanın bir bedeli olsa gerek. Kaçış yok, ruzi mahşerden önce milletin huzurunda kuracağı divanda, ondan sonra da Yüce Divanda hesap verecekler.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Aferin sana, aferin!

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Acele etmeleri bu yüzden.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Aferin!

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Sorunları çözmek gibi bir dertleri yok, cilalamak, parlatmak işleri güçleri.

Fazla söze gerek yok. İşte, torba yasanın tercümesi budur değerli milletvekilleri.

Oradan laf atan arkadaşıma da şunu söylüyorum: Akşamdan beri laf atıyorsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Söyleyecek lafın, yüreğin varsa, buraya gelir konuşursun!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mangal gibi yürek var onda, mangal gibi.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Gel buraya, konuş!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati:02.03

 

ON DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 02.12

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesi üzerinde verilen Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34’üncü maddede üç adet önerge vardır; sırasıyla okutup, işleme alacağım.

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 34 üncü maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesine eklenen birinci fıkrada geçen "olurlar" ibaresinin "sayılırlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Nevzat Korkmaz

 

Konya

Manisa

Isparta

 

Kadir Ural

Akif Akkuş

Mehmet Günal

 

Mersin

Mersin

Antalya

 

Recep Taner

Metin Ergun

Oktay Vural

 

      Aydın

Muğla

İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı yasa tasarısının 34'üncü maddesindeki "kendilerince" ibaresinin değiştirilerek "bağlı yükseköğretim kurumunca" yapılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Nezir Karabaş

Ayla Akat Ata

Sırrı Sakık

 

Bitlis

Batman

Muş

 

Sebahat Tuncel

Şerafettin Halis

Hasip Kaplan

 

İstanbul

Tunceli

Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın 34 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz  ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mustafa Özyürek

 

İzmir

Malatya

İstanbul

 

Tayfur Süner

Bülent Baratalı

 

 

Antalya

İzmir

 

"4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa göre üniversitelerde yükseköğrenim gören yabancı uyruklu öğrenciler, yükseköğrenimlerinin devam ettiği sürelerle sınırlı olarak birinci fıkranın (d) bendindeki ve 52 nci maddenin ikinci fıkrasının ikinci cümlesindeki şartlar aranmaksızın, 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının 30 günlük tutarı üzerinden kendilerince genel sağlık sigortası primi ödenmek suretiyle genel sağlık sigortalısı olurlar. Şu kadar ki, bunlardan kamu idareleri, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar, kamu yararına faaliyet gösteren dernekler ile vergi muafiyeti tanınan vakıflar tarafından tam burs sağlanan ve Yükseköğretim Kurulu tarafından ayrılan kontenjanlar dâhilinde yükseköğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilerin genel sağlık sigortası primleri kursu sağlayanlarca karşılanır."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; aslında konuşmayacaktım da, Sayın Erdoğan oradan bir laf attı bana demin, “Biz yapıyoruz.” dedi.

Sayın Erdoğan, gel, şu Adıyaman’daki gariban tütüncünün sorununu çöz.

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Çözeceğiz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Onu ben yaparım, sen yapamazsın. O konu bugüne kadar dokuz senedir… Onu ben yaparım. Gel beraber yapalım, söz, o zaman elini sıkayım.

Teşekkür ederim, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı yasa tasarısının 34' üncü maddesindeki "kendilerince" ibaresinin değiştirilerek "bağlı yükseköğretim kurumunca" yapılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                        M. Nezir Karabaş (Bitlis) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Karabaş.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 34’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddede, yabancı öğrencilerin, 82’nci maddeye göre belirlenen prim esas günlük kazanç alt sınırından otuz günlük primi yatırıp genel sağlık sigortalısı olması önerisi var ve burada, kamu idareleri, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar, kamu yararına faaliyet gösteren dernekler ve vergi muafiyeti tanınan vakıfların burs sağladığı öğrenciler muaf tutuluyor.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de öğrenim yapan yükseköğretim öğrencilerinin çoğunluğu, Türki cumhuriyetler, İran, Suriye, diğer Arap ülkelerinden gelen öğrenciler. Burada, kamu idareleri, vakıfların, derneklerin burs verdiği öğrencilerden prim istenmiyorken genel sağlık sigortasından yararlanmak için, diğer tüm öğrencilerin de bu kapsama alınıp… Hem zaten burs alan öğrenci belli olanaklarla geliyor, tam burs alıyor, bursu karşılanıyor. Birçok öğrenci, özellikle Türki cumhuriyetlerden, diğer ülkelerden gelen, Orta Doğu ülkelerinden gelen öğrenciler zor durumlarda Türkiye’de okul okuyorlar. Sizler de biliyorsunuz, bizler de öğrencilik yıllarımızda gördük. Burada tüm öğrencilerin, yabancı üniversite öğrencilerinin tümünün prim ödemeden genel sağlık sigortasından yararlanmasını talep etmişiz. Bu konuda bu düzenlemeye, sanırım AKP de mevcut düzenlemenin dışında, yeni düzenlemeye onay verir.

Biz, her alanda ayrımcılık diyoruz, ayrımcılığı ortadan kaldırma, herkese eşit şekilde davranma diyoruz. Kendi içimizde öğrencilerimize, farklı kesimlere birçok zaman bunu talep ediyorken bile yerine getirmiyoruz, bari yabancı öğrencilerle ilgili bu düzenlemede tüm üniversite öğrencilerinin.. Mademki yabancı öğrenciyi kabul ediyoruz, bazı kurumlarımız yabancı öğrencilere burs veriyor, yabancı öğrencilerin Türkiye’de hem eğitim görmesi hem de mevcut ülke kültürleriyle, gelenekleriyle zenginlik katmasını istediğimiz bu kesime bu olanağı sağlamamız gerekiyor.

Tüm Genel Kuruldan bu önergeye destek vermelerini istiyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 34 üncü maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesine eklenen birinci fıkrada geçen “olurlar” ibaresinin “sayılırlar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Akif Akkuş (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Teşekkür ederim efendim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torba kanun adı verilerek birçok kanun birlikte görüşülmekte olan yasa tasarısının 34’üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yasanın bu maddesiyle 5510 sayılı Kanun’un 60’ıncı maddesine birtakım fıkralar eklenmektedir. Buna göre, 2547 sayılı Kanun’un ilgili maddeleri gereğince ülkemiz üniversitelerinde yabancı uyruklu öğrenciler bulunmaktadır ve bunların bugün sayıları 20 bin civarındadır, yani 20 binden fazla değil bunlar.

Bu öğrencilerin büyük bir kısmı Orta Asya Türk cumhuriyetlerinden, Balkanlardan ve komşu ülkelerden gelmiş soydaş öğrencilerdir. Bunun yanında, Avrupa ve diğer ülkelerden gelmiş öğrenciler de bulunmaktadır ancak bunların sayısı çok fazla değildir.

Bu öğrencilerin büyük bir kısmı, gelir seviyesi düşük ailelerden ve yörelerden gelmektedir. Ayrıca, bunların büyük çoğunluğu da bir sosyal güvenlik şemsiye altında bulunmamaktadır. Bu durumda olan öğrencilerin yükseköğrenimlerinin devamı süresince prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz günlük tutarı üzerinden kendilerince genel sağlık sigortası primi ödenmek suretiyle genel sağlık sigortalı sayılmaları söz konusu olmaktadır ancak bu, mütekabiliyet esasına göre gerçekleşmektedir. Yani bizim ülkemizden de bu gelen öğrencilerin ülkelerine gidenler varsa, orada da yine sigortalı sayılabilecekler bu şekilde. Bu öğrenciler, burslu olanlar ve yükseköğrenim kontenjanları ile yükseköğrenim gören yabancı uyruklu öğrenciler genel sağlık sigortalısı sayılmamaktadır. Bu durumda olanların sağlık giderleri üniversite bütçelerine konacak ödenekten karşılanacaktır. Yabancı uyruklu olan ama büyük bir çoğunluğu soydaş olan bu öğrencilere tanınan bu fırsat, onların eğitimlerini daha güvenli bir şekilde yapmalarını sağlayacaktır.

Değerli milletvekilleri, üniversitelerimizde öğrenim görmekte olan bu öğrenciler eğitimlerini tamamladıktan sonra yaşadıkları ülke ile ülkemiz arasında kültür elçileri olacaklardır. Bu yüzden, bu öğrencilerin kendileri tarafından herhangi bir ödeme söz konusu olmadan sigortalı sayılmaları daha uygun olurdu çünkü ülkemizin tanıtımı için dışarıya ödenen ücretler bu öğrencilerin sigortalı sayılmaları için ödenecek para miktarının onlarca katı kadardır. Mesela, düşünün şimdi, bir futbol takımının göğsüne Türk Hava Yollarını yazdırıyoruz ve böylece onlara büyük oranlarda euro ödüyoruz. Hâlbuki bu çocuklara vereceğimiz, bu 20 bin kişiye vereceğimiz para, onlara verilen paranın yanında –devede kulak değil belki ama- oldukça az. Bu yüzden bu kültür elçilerini değerlendirelim diye düşünüyorum.

Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum değerli milletvekilleri: Bu yabancı öğrencilere tanınan hakkın bizim kendi öğrencilerimize de tanınması gerekir. Yani, bizim öğrencilerimiz de üniversiteye girdikten sonra on sekiz yaşını bitirdiklerinde isteğe bağlı olarak, isterlerse, yine bu yabancı uyruklu öğrencilere tanınan haklardan istifade ederek sigortalılık hakkı kazanmalıdırlar diye düşünüyorum.

Bu maddenin ikinci fıkrasında avukatlık stajı yapmakta olanların sigortalı sayılmaları gündeme getirilmektedir. Bunlar için ödenecek ücret miktarı prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz günlük tutarının yüzde 6’sıdır. Bu primler baroları tarafından ödenecektir diye belirtiyoruz. Stajyer avukatlık için ortaya konan bu imkân olumlu olmakla beraber bunun stajla mesleğe başlayan bütün meslek gruplarına uygulanması gerekmektedir. Çünkü staj dönemini sigortasız olarak geçiren birçok gencimiz iş kazasına maruz kaldığında mağdur olmaktadır.

Garip gurebanın yanında olduğunu iddia edenler vatandaştan bunları herhâlde esirgemezler diye düşünüyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkuş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Madde 34’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 35’te iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 35 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 61 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde geçen “olmadıkları” ibaresinin “sayılmadıkları” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Nevzat Korkmaz

 

Konya

Manisa

Isparta

 

Oktay Vural

Recep Taner

Hasan Çalış

 

İzmir

Aydın

Karaman

 

Metin Ergun

Kadir Ural

Mehmet Günal

 

Muğla

Mersin

Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı  “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 35 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 61 inci maddesine eklenen fıkralarda yer alan “bir ay içerisinde” ibarelerinin “iki ay içerisinde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Mustafa Özyürek

Bülent Baratalı

 

İzmir

İstanbul

İzmir

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Tayfur Süner

Tayfun İçli

 

Malatya

Antalya

Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın İçli, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.

28’inci maddede verdiğim önergede bu yasa tasarısının aslında bir torba değil bir çorba yasası olduğunu söylemiştim ve yetmiş beş kanun ve kanun hükmünde kararnamenin hepinizin bildiği gibi şu kanun tasarısıyla değiştirilmek istendiğini söylemiştim.

Değerli arkadaşlarım, tabii “çorba” deyince çorbanın içinde hem acısı var hem tatlısı var yani ekşisi var, tuzlusu var, yararlısı var, zararlısı var.

Evet, siz bunu –şunu- millete anlatırken bazı vatandaşlarımızın yararına olan maddelerini ön plana çıkartmak suretiyle bu kanun tasarısının milletin yararına olduğunu söylüyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bu kanunun bütün hükümleri, içindeki bazı hükümler yararlı ama inanın, zehirli hükümler. Bunu vatandaşlarımız, yaşadığı zaman, bu tasarı yasalaştığı zaman çok net olarak görecek. Bunun benzerini Anayasa değişikliğinde de yaptınız. Vatandaşlarımız şimdi yavaş yavaş anlıyor, algılıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu vatan hepimizin, bu millet bizim milletimiz. Burada hepimiz aklı başında, aydın insanlarız. Bakın, söyledim size, 28’inci maddede de bunları söyledim. Şimdi, İç Tüzük’ün 91’inci maddesini tamamen ihlal ediyoruz. İç Tüzük, bir temel kanun… Değil bu bir temel kanun. Yetmiş beş tane birbiriyle alakasız kanunları değiştiriyorsunuz. Komisyonları baypas ediyorsunuz, uzmanlık komisyonlarını. Burada İller Bankası var yani Adalet Komisyonunu ilgilendiren konular var, başka başka komisyonları… Hiç mi kendi arkadaşlarınıza saygınız yok, hiç mi bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin komisyonlarına saygınız yok değerli arkadaşlar?

Bakıyorsunuz, onları baypas ediyorsunuz, uzmanlık komisyonlarını baypas ediyorsunuz, bölüm bölüm görüşüyoruz, bir bölümde otuz madde var, önergelerle ancak konuşabiliyoruz, o da beş dakika. Neyi anlatacağız burada, hangi hataları anlatacağız?

Bakın, burada Borçlar Kanunu’nun 220’nci maddesini değiştiriyorsunuz. Hiç mi sıkılmıyorsunuz? Borçlar Kanunu’nu daha geçen hafta çıkarttık burada. Alelacele yasa çıkarttığınız zaman hemen iki gün sonra bir kanun değiştiriyorsunuz.

Başka? Değerli arkadaşlarım, bakın, Anayasa’nın 169’uncu maddesi… Bu kanun tasarısıyla –zaman dar- 185’inci maddesiyle bir değişiklik yapıyorsunuz. Yani bakın, cahil desem cahillik değil bu, bilgisizlik desem bilgisizlik değil, bu, kötü niyet. Bakın, ne yapmışsınız burada? Bir düzenleme getiriyorsunuz 185’inci maddesinde, bakın, Orman Kanunu’nda bir değişiklik yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Ancak, kamu yararı gereklerine uygun olarak, orman idaresince belirlenen orman alanlarında; orman idaresince tespit edilen usul ve esaslar çerçevesinde hayvan otlatılmasına izin verilir.” Bunu düzenliyorsunuz. Ama Anayasa’nın 169’uncu maddesini hiç mi açıp okumuyorsunuz? Yani cahil olsanız cahil değilsiniz, e, bilgisiz olsanız bilgisiz değilsiniz.

EYÜP AYAR (Kocaeli) – Ne diyor? Oku o zaman?

AHMET YENİ (Samsun) – Hakaret edip durma ya, hakaret edip durma!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bakın, 169’uncu maddesi ne diyor: “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.” Ormanlık alanda hayvan otlatmak nedir? Yani Anayasa’nın 169’uncu maddesi birinci fıkrasında açıkça “Bu alanlarda, orman alanlarında başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi devlet…” Bakın, burada ne diyorsunuz, “Hayvancılık yapılamaz.” diyor: “Hayvanların otlatılmasına izin verilir.” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

EYÜP AYAR (Kocaeli) – Orada hangisi var? Otlatma var mı?  

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Ya, değerli arkadaşım, “hayvancılık” derken otlatma… Şimdi, hayvanı sokuyorsunuz ormana, hiç mi… Yani ben tarımcı değilim ama ağaçların filizleri vardır, bilmem nesi vardır,  keçi sokarsınız… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yani, bakın, değerli arkadaşlarım, bunu ormancılar bilir, bu işin uzmanları bilir. Ama siz bunu ihtisas komisyonundan kaçırırsanız böyle komik durumlara düşersiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sadece bu değil, sadece bu değil…

Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye Cumhuriyetinin Başkenti Ankara; ister seversiniz ister sevmezsiniz. Bu kanunla BDDK, SPK, ondan sonra Vakıfbank gibi birçok kamu kuruluşunun merkezini İstanbul’a taşıyorsunuz. Bir götürmediğiniz Merkez Bankası… Komisyonda Bakana soruluyor “Şimdilik düşünmüyoruz…” Hiç düşünmeme değil.

Değerli arkadaşlarım, Anayasanın değişmez hükümleri… Ama yavaş yavaş bunları aşındırıyorsunuz. Yazıktır, günahtır bu ülkeye ve millete de, bu gece -sabaha karşı- bu saatlerde “Millet yararına bu kanunu çıkarttık.” diye övünüyorsunuz. Ayıptır, yazıktır, bu millete günahtır. Yani bunları söylüyoruz, bizi, tabii, kimse dinlemiyor, ancak acısı olan, hastanenin acil servislerinde olan ve çok acı çeken insanlar televizyonda bizi izliyor. Ama sizler takım hâlinde ısrarla bunları bildiğiniz hâlde kayıtsız kalıyorsunuz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İçli.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz, peki.

Önergeyi oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Arslan, Sayın Öztürk, Sayın Yıldız, Sayın Köse, Sayın Ünsal, Sayın Sönmez, Sayın İçli, Sayın Soysal, Sayın Yazar, Sayın Akıncı, Sayın Çakır, Sayın Ayhan, Sayın Yalçınkaya, Sayın Ramazan Özkan, Sayın Aslanoğlu, Sayın Çalış, Sayın Akkuş, Sayın Cengiz, Sayın Ağyüz, Sayın Coşkuner.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111,  2/134, 2/175, 2/235,  2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 35 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 61 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde geçen “olmadıkları” ibaresinin “sayılmadıkları” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Çalış, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 35’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle saygı ve selamlarımı arz ediyorum.

Kıymetli arkadaşlar, tasarının 35’inci maddesi, Sosyal Güvenlik Kanunu’nun 61’inci maddesinin kapsamını genişletmektedir. Bu genişlemeyle yükseköğrenim öğrencileri ve stajyer avukatlar sosyal güvenlik kapsamı içerisine alınmaktadır. Nitekim 36’ncı maddeyle de trafik kazası nedeniyle çalışamayanlar, ücretsiz izin kullanmak durumunda olanlar, yine sosyal güvenlik kapsamı içerisine alınıyor. 37’nci maddeyle de meslek lisesi, çıraklık eğitimi ve meslek yüksekokullarının staj dönemlerinde staj yapan öğrencilerin sosyal güvenlik kapsamı içerisine alınmasıyla ilgili düzenlemeler yapılmıştır.

Kıymetli arkadaşlar, öğrencilerimizin, özellikle yükseköğrenim gençliğimizin sosyal güvenlik kapsamı içerisinde değerlendirilmesi son derece önemlidir çünkü öğrencilerimiz, gençliğimiz, geleceğimizi emanet ettiğimiz gençlerimizdir.

Avukatlarla ilgili duruma gelince, tabii ki staj döneminde avukatların sosyal güvenlik kapsamı içerisine alınmasına olumlu bakıyoruz. Ancak değerli arkadaşlarım, üniversiteyi bitirdikten sonra belirli bir staj döneminden sonra mesleğe atılabilen meslek grubu sadece avukatlık değildir. Aynı durum mali müşavirler için söz konusudur, aynı durum tabipler için söz konusudur, aynı durum mimarlar, mühendisler için söz konusudur.

Arkadaşlar, bu konuda yapmamız gereken, bu görüşmeler sırasında belirli bir staj kapsamından sonra mesleğini icra etme imkânı bulan meslek gruplarının staj dönemini de bu kapsama almaktır. Tabii ki ben avukat arkadaşları tebrik ediyorum, kendi meslektaşlarını kapsamın içine almışlar ve diğer meslek grubundaki arkadaşlarımı da birazcık daha duyarlı olmaya davet ediyorum.

Kıymetli arkadaşlar, ayrıca master döneminde ve doktora döneminde belli bir işi olmayan ve ailesinden aldığı destekle masterini ve doktorasını sürdüren öğrencilerin de sosyal güvenlik kapsamına alınması, sosyal güvenlik sisteminin içerisinde değerlendirilmesi yararlı olur diye düşünüyoruz.

Arkadaşlar, tabii ki 5510 sayılı Yasa’nın 60’ıncı ve 61’inci maddeleri kapsamla ilgilidir. Bu kapsam içerisindeki yeşil kartlıların durumuna dikkat çekmek istiyorum, bir de İşsizlik Sigortası Fonu’yla ilgili duruma dikkat çekmek istiyorum. Yeşil kartlıların sayısındaki artış, yeşil kartlıların aktif-pasif oranları, seçim dönemlerindeki aktif-pasif değişiklikleri ve yeşil kart sayısındaki artış aslında ülkenin içine düştüğü sosyal yardımlara bağımlı, sosyal yardımlara muhtaç insanların sayısındaki artış, ülkenin içine düştüğü durumun bence en güzel, en önemli göstergelerinden birisidir.

Dikkat çekmek istediğim bir diğer konu ise değerli arkadaşlar, işsizlerin yani çalışırken işsiz kalmış olan insanların sıkıntılarını gidermek adına kurulmuş olan sosyal güvenlikle ilgili İşsizlik Sigortası Fonu’nun, maalesef amacı dışına çıkartılmış olması üzerinde durmamız gereken bir husustur.

Saygılarımı sunuyorum, hayırlı sabahlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 02.41

 

ON BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 02.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşiminin On Beşinci Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesi üzerinde verilen Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı maddede dört adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 36 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayşenur Behçekapılı

Ahmet Yeni

Kadir Tıngıroğlu

 

İstanbul

Samsun

Sinop

 

Gülşen Orhan

Ahmet Ertürk

 

 

Van

Aydın

 

"Madde 36- 5510 sayılı Kanunun 67 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "acil haller" ibaresinden önce gelmek üzere "trafik kazası halleri," ibaresi ve fıkraya aşağıdaki bent eklenmiş; dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "zorunlu sigortalılıklarından sonraki genel sağlık sigortalılıklarından dolayı prim borcu olup olmadığına bakılmaksızın" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı maddeye dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"d) 60 ıncı maddenin yedinci fıkrasına göre genel sağlık sigortalısı sayılanlar, (c) bendinde sayılan şartlarla birlikte, bir öğretim dönemine ilişkin genel sağlık sigortası primlerinin tamamını öğrenim gördükleri üniversitenin öğrenim dönemi başından itibaren bir ay içinde ödemeleri,"

"4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların 4857 sayılı İş Kanununun 56 ncı ve 74 üncü maddeleri ile diğer iş kanunlarında ücretsiz izin sayılan süreler haricinde ayrıca bir takvim yılı içerisinde toplam bir ayı aşmayan ve işverenlerince belgelendirilen ücretsiz izin sürelerinde genel sağlık sigortalılıkları devam eder.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 36 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Oktay Vural

 

Konya

Manisa

İzmir

 

Kadir Ural

Recep Taner

Hüseyin Yıldız

 

 

 

 

 

Mersin

Aydın

Antalya

 

 

 

 

 

Metin Ergun

Mehmet Günal

Nevzat Korkmaz

 

Muğla

Antalya

Isparta

“Madde 36- 5510 sayılı Kanunun 67 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “acil haller” ibaresinden önce gelmek üzere “trafik kazası halleri,” ibaresi eklenmiş; dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “zorunlu sigortalılıklarından sonraki genel sağlık sigortalılıklarından dolayı prim borcu olup olmadığına bakılmaksızın” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 36’ıncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Nezir Karabaş

Ayla Akat Ata

Sırrı Sakık

 

Bitlis

Batman

Muş

 

Sebahat Tuncel

Şerafettin Halis

Hasip Kaplan

 

İstanbul

Tunceli

Şırnak

T.B.M.M Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 36. maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Harun Öztürk

Tekin Bingöl

 

Malatya

İzmir

Ankara

 

Mehmet Ali Susam

Şevket Köse

 

 

İzmir

Adıyaman

 

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurun.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında kaliteli yasa yapamamanın en tipik örneklerinden birisi bu. Düşünün, kanun tasarısı Hükûmetten geliyor, oturuyoruz alt komisyonda günlerce tartışıyoruz, sonra üst komisyona geliyor, orada da günlerce tartışıyoruz, bir metin oluyor, basılıyor, Meclise geliyor, şimdi Mecliste görüşüyoruz.

Bizim bir önergemiz vardı, bu değildi, bundan önceki önergemiz daha farklıydı. Ana muhalefetin de önergesi daha farklıydı. Oysa bir de baktık ki Hükûmetin tasarısı ama AK PARTİ grup başkan vekilleri bir önerge vermiş.

Şimdi, gerçekten arkadaşlar, gecenin değil artık, sabahın bu vaktinde “günaydın” mı diyelim artık yani, “günaydın” mı diyelim? “…” (x) Günaydın. Yani ne oluyor bu trafikte, bu istasyonlarda, bu kısa sürelerde, Hükûmetin tasarısı değişiyor, komisyonun verdiği kararlar değişiyor, üst komisyonun kararı değişiyor? Sonra da geliyor buraya, aradan iki gün geçmiş, yine grubunuz iktidar olarak önerge veriyor, değiştiriyorsunuz. Bu kadar değişiyorsa bir şeyler bir yanlışlık var, bir sistem yanlışlığı var, bir bakış felsefesi yanlışlığı var. Bu bakış felsefesi yanlışlığı maalesef bizi yanlışa götürüyor. İyilik yapalım derken, aslında çalışma yaşamına çok ciddi zararlar veriyoruz, tahrip ediyoruz. Demokrasiyi, demokratik toplum modelini, sosyal dayanışmayı, sosyal güvenliği, sosyal devlet olgusunu, işçi-işveren ilişkilerini zehirliyoruz, çalışma barışını zehirliyoruz. Sendikalarla Hükûmet karşı karşıya gelmiş durumda. Hükûmet öyle bir zor durumda ki Türk-İş yürüyor, DİSK yürüyor, KESK yürüyor, öğrenciler yürüyor. E, ne yapayım? Kala kala Hükûmetin elinde polis kalıyor. Polise bol bol biber gazı, ondan sonra polisi nasıl teşvik edelim? Aman seçime kadar bu demokratik muhalefete dayansın diye “Askerlik yaptırtmayacağız size.” diye kanun teklifi hazırlıyoruz, ondan sonra da tekrar ayrımcılık tartışmaları gündeme geliyor. Arkadaşlar, inanın çok detaya girmeye gerek yok. Bakın, istihdamı sermayenin çıkarlarına göre dizayn ettiğiniz zaman ve bunun ihtiyaçları da “…”(xx) “Bırakın yapsınlar, bırakın gitsinler.” felsefesi olunca hiçbir hukuk güvencesi kalmıyor, esnek istihdama geçiliyor. Bakın, bu yapılan düzenlemelerin hepsinde böyle bir anlayış var, esnek istihdama geçiliyor. Emeği üretim sürecinde örgütsüz kılmak, emeği işverenlerin ihtiyaçlarına, tamamen insafına terk etmek ve göz göre göre onları öyle bir çalışma ortamında kendi içinde sendikalarla rekabet eder hâle getirmek ki başını kaldırmasın, hem işlevsel esneklik olsun yani aynı kişiyi farklı iş yerlerinde istediği gibi çalıştırabilsinler; hem sayısal esneklik olsun, çalışma düzeninde farklılık getirilsin; hem ücretsel esneklik olsun, işveren istediği gibi ücret politikası uygulasın -zaten 20 milyona yakın işsiz var- istediği gibi uzaklaştırma stratejisi uygulasın.

Şimdi, bu modeller bir araya geldiği zaman, işte bu torba kanunun mantığı bu şekilde şekilleniyor. Yani sizlerin, hiçbirinizin, bu komisyonda yer alan veya ilgili olan arkadaşlar dışında o torba kanunu okuma şansınız yok. Biz aylarca içine girdik, ancak birkaç noktasını öğrenebildik arkadaşlar, samimi söylüyorum.

İşçilerin sigortasını attırıyorsunuz, dikkat edin, Hükûmeti uyarıyorum. İyi sabahlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Diğer önerge üzerinde kim konuşacak?

Buyurun Sayın Öztürk.

                        

(x) Bu bölümlerde, Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 36’ncı maddenin tasarı metninden çıkarılması için vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisini kuranlar yasama faaliyetinin ne şekilde yapılacağı konusunu aslında aksaksız bir şekilde dizayn etmişler. On yedi adet ihtisas komisyonu kurulmuş. İhtisas komisyonlarında uzman arkadaşların incelediği metinler Genel Kurula gelecek ve Genel Kurulda da değişik konularda uzmanlığı olan milletvekili arkadaşlarımız değişik bakış açılarından olaya bakarak aksaklıkları tespit edecekler ve yasalar milletimizin hizmetine eksiksiz, kusursuz olarak sunulacak ve tekrar tekrar, üzerinden aylar geçtikten sonra yeniden görüşme mecburiyetinde kalmayacağız ve zamanı iyi kullanacağız, sağlıklı çalışacağız.

Şimdi, bu olayı tekrar etmek zorundayız değerli arkadaşlar, yaptığımız doğru bir iş değil yani bu tasarı çok değişik ihtisas komisyonlarını ilgilendiren konuları içeriyor idi. Peki, uzman komisyonlar buna istedikleri katkıları verebildiler mi? Hayır, buna izin vermedik. Peki, ihtisas komisyonu aşamasını atladık, Genel Kurulda bizim birtakım aksaklıkları düzeltme konusunda katkı verme imkânımız oldu mu?

Değerli arkadaşlar, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, başka bir şeye benzetme yapmak istemiyorum. Burada hep birlikte bu tasarının yasalaşmasını izliyoruz yani madde okunmuyor, milletvekillerinin uzmanlık konusu ne olursa olsun herhangi bir katkı verme durumunda olamıyorlar, isteseler de veremiyorlar ama görüyoruz ki oylamadan oylamaya arkadaşlarımız sadece muhalefetin önergelerini reddetmek için içeriye koşuşuyor ve tekrar dışarıya çıkıp sohbetlerine devam ediyorlar. Değerli milletvekilleri, milletin bize verdiği vekâleti doğru kullanmıyoruz. Lütfen, iktidar olalım muhalefet olalım kendimize bir çekidüzen vermek zorundayız.

Şimdi, bir örnek: Biraz önce tartışma konusu oldu, hukukçu olan bir arkadaşımızla maliye kökenli olan bir arkadaşımız… Ben de maliye kökenliyim, ben de iktidar grubundaki diğer arkadaşımız gibi düşündüm o zaman aşımı konusunu. Vergide zaman aşımının mantığıyla olaya baktık çünkü bizim konumuz değildi, ceza hukukunda zaman aşımının Adalet Komisyonunda görüşülmesi gerekiyordu ama biz burada bir metin kabul ettik. Ceza mantığıyla değil, maliye mantığıyla baktık çünkü Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştük bu metni ve “Zaman aşımı fiilin işlendiği yılı izleyen yılın sonunda biter.” dedik. Biz bir yıl diye düşündük onu ama 2011 yılının başında bir fiil işlendiğini düşünün, 2012’nin sonunda zaman aşımına uğrayacak yazdığımız metne göre. 2011’in Aralık ayının sonunda aynı fiilin işlendiğini düşünün, yine 2012’nin Aralık ayı sonunda zaman aşımına uğrayacak. Peki, fiil aynı, zaman aşımı aynı mı oldu? Aynı olmadı. Niye aynı olmadı? İhtisas komisyonuna göndermedik, onun için olmadı.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle ilgili olarak da söyleyeceklerim var idi ama zamanım yetmediği için giremeyeceğim. Hepinize tekrar hayırlı sabahlar diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. 

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 36 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

“Madde 36- 5510 sayılı Kanunun 67 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “acil haller” ibaresinden önce gelmek üzere “trafik kazası halleri,” ibaresi eklenmiş; dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “zorunlu sigortalılıklarından sonraki genel sağlık sigortalıklarından dolayı prim borcu olup olmadığına bakılmaksızın” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Yıldız, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 36’ncı maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Öncelikle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarım, bu ilk yapılandırmanız değil. Dokuz yıldır yüz binlerce sayfalık kanun tasarısı ve tekliflerinizle ülkemizi hukuki anlamda yapılandırdınız.

Dokuz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleriyle de ekonomiyi, ver-kurtul, sat-kurtul mantığınızla küresel sermayeye ve yandaşlarınıza satarak yapılandırdınız.

Anayasa Mahkemesini, HSYK’yı, yargıyı zihniyetinize göre yapılandırdınız.

Çiftçiyi yok ederek tarımı da yapılandırdınız.

Emniyet güçlerini de yapılandırdınız.

Bürokrasiyi kendi düşünce sistematiğinize göre yapılandırdınız.

İnançlarımızı da yapılandırmaya çalışıyorsunuz.

Yolsuzluğu rekorlar kırarak, yandaş yolsuzluklar yaparak yapılandırdınız.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Ne dediğini kulakların duyuyor mu senin?

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Kulaklarını açarsan sen duyarsın!

Yoksulluğu geniş halk kitlelerine yayarak yapılandırdınız.

İşçiyi asgari ücrete mahkûm ederek yapılandırdınız.

Yerel yönetimleri de yapılandırdınız.

Ticareti yandaşlaştırarak yapılandırdınız.

Türk millî eğitimini de yapılandırdınız.

Vatandaşın itiraz, protesto ve istemlerini de yapılandırdınız.

Sağlık sistemini de yapılandırdınız.

Sizin yaşam şeklinize karışılmasını istemiyordunuz ama vatandaşlarımızın yaşam şeklini de yapılandırdınız.

Yandaş Harunları Karunlaştırarak yapılandırdınız.

Hülasa, dokuz yıllık iktidarınızda ülkeyi ve ekonomiyi kendiniz için, kendi düşüncenize göre yapılandırdınız.

Yaptığınız yapılandırmalarla da yetinmiyorsunuz. Yaptığınız yapılandırmaları yeniden yapılandırmalarla gerçek amaçlarınıza ulaşmaya çalışacaksınız. Şimdi Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Yasa Tasarısı’yla vatandaşlarımızın lehine bir yapılandırma yapıyormuş gibi görünerek yeniden iktidar olabilmek için yeni yapılandırmalar yapmaktasınız.

Değerli milletvekilleri, vatandaşlarımızın dikkatini de çekmek istiyorum buradan: AKP 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla, tamamladığı yapılandırmaları artık yeniden yapılandırmaya başlamıştır. Eğer AKP bir daha iktidar olursa…

AHMET YENİ (Samsun) – Olacak.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - … anlaşılıyor ki basından izlediğimize göre, dilimizi şimdilik iki dilli olarak yeniden yapılandıracaktır.

Bayrağımızı, İstiklal Marşı’mızı, ilkokullardaki And’ımızı yeniden yapılandıracaktır.

Tek milleti çok milletli olarak yeniden yapılandıracaktır.

Anayasa’yı yeniden yapılandıracaktır.

Velhasıl, tüm millî ve manevi değerlerimizi kendi ideoloji ve hedefleri doğrultusunda yeniden yapılandıracaktır.

Değerli AKP milletvekilleri, AKP yani tek adam Sayın Başbakan 2007 seçimlerinde AKP Meclis Grubunda bir yapılandırma yaptı; 352 milletvekiline sahip AKP’nin 161 milletvekiline listelerde yer vermedi, 17 milletvekili de seçilemeyerek, 178 milletvekilini Meclis dışına çıkararak bir yapılandırmayı sağladı. Korkarım ki bu yeniden yapılandırma furyasından siz de nasibinizi alacaksınız.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sizi ne ilgilendiriyor?

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Şimdi, sıra yeniden yapılandırmaya geldi. 2011 seçimlerinde yeniden yapılacak yapılandırmada, Sayın Başbakan, var olan 334 milletvekilinden 2007’dekinden daha fazlasını, siz ne kadar biat ederseniz edin Meclis dışında bırakacaktır çünkü bu bir yeniden yapılandırma sürecidir, başlamıştır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Benden söylemesi, demedi demeyin.

Değerli milletvekilleri…

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Önce Türkçeyi öğren, Türkçeyi, “naasibini” denmez, “nasibini” denir.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Sana benim bildiğim Türkçenin zekâtını versem senin gibi 40 tanesi geçinir Sayın Milletvekili.

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – “Naasibini” denmez.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

Gerisi haftaya. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 36 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                            Ayşe Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları

"Madde 36- 5510 sayılı Kanunun 67 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "acil haller" ibaresinden önce gelmek üzere "trafik kazası halleri," ibaresi ve fıkraya aşağıdaki bent eklenmiş; dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "zorunlu sigortalılıklarından sonraki genel sağlık sigortalılıklarından dolayı prim borcu olup olmadığına bakılmaksızın" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı maddeye dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"d) 60 ıncı maddenin yedinci fıkrasına göre genel sağlık sigortalısı sayılanlar, (c) bendinde sayılan şartlarla birlikte, bir öğretim dönemine ilişkin genel sağlık sigortası primlerinin tamamını öğrenim gördükleri üniversitenin öğrenim dönemi başından itibaren bir ay içinde ödemeleri,"

"4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların 4857 sayılı İş Kanununun 56 ncı ve 74 üncü maddeleri ile diğer iş kanunlarında ücretsiz izin sayılan süreler haricinde ayrıca bir takvim yılı içerisinde toplam bir ayı aşmayan ve işverenlerince belgelendirilen ücretsiz izin sürelerinde genel sağlık sigortalıkları devam eder.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu tasarı ile genel sağlık sigortalısı olarak kapsama alınan yabancı uyruklu yüksek öğrenim öğrencilerinin, genel sağlık sigortası prim borcu birikimine yol açılmaması için sağlık yardımlarından yararlanmalarında prim ve prime ilişkin borçlarının bulunmamasının düzenlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 36’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 03.16

 

ON ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 03.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşiminin On Altıncı Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 28 Ocak 2011 Cuma günü, bugün saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 03.19