Normal 17612 2 0 2011-02-23T15:51:00Z 2011-02-23T15:51:00Z 148 87212 497115 TBMM 4142 1166 583161 12.00 false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 90                    YASAMA YILI: 5

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

53’üncü Birleşim

26 Ocak 2011 Çarşamba

 

 

(Bu  Tutanak  Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, ülkemiz hayvancılığının güncel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

3.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, 24 Ocak ekonomik istikrar tedbirlerinin yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, süt üreticilerinin yaşadığı sorunlara ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova’da narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

3.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, meyveciliğin sigorta kapsamına alınmasına ilişkin açıklaması

4.- Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in, Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın konuşmasında adı geçen Cihan Gündüz’e ilişkin açıklaması

5.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin konuşmasında belirttiği müsteşarların atanmasına ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, İnternet üzerinden gerçekleştirilen dolandırıcılık yöntemlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/997)

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 25 milletvekilinin, cezaevlerindeki yaşam koşullarının ve sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/998)

3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, başta genç işsizliği olmak üzere işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/999)

B) GENEL GÖRÜŞME ÖNERGELERİ

1.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 28 milletvekilinin, trafik kazalarının nedenleri ile alınması gereken önlemler konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/16)

C) TEZKERELER

1.- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Letonya Parlamentosu Başkanı Solvita Aboltina’nın vaki davetine icabetle, beraberindeki Parlamento heyetiyle Letonya’ya resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1380)

VII.- ÖNERİLER

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- (10/723) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 26/01/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

 

1.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)

2.- İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477)

3.- Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/877) (S. Sayısı: 535)

4.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın; Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)

IX.- OYLAMALAR

1.- İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Bakanlığın desteklediği yardım projelerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/17006)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu’da turizmin geliştirilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/17623)

3.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki turizm sektörüne yönelik projelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/17624)

4.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, dengeleme uzlaştırma sistemine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17651)

5.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, TPAO’daki fazla mesai ücreti ödemelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17688)

6.- Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, elektrik dağıtımının özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17692)

7.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, akaryakıt fiyatlarının yükselmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17693)

8.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Muş-Malazgirt Kalesi ile Kültür Merkezinin bakım ve onarımına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/17710)

9.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Filyos Serbest Bölgesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/17729)

 

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Uğur Mumcu’nun ölüm yıl dönümü ile Adalet ve Demokrasi Haftası’na,

Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu, Gümrük Müsteşarlığının faaliyetleri ve Avrupa Birliği gümrük mevzuatına uyumuna,

İstanbul Milletvekili Mithat Melen, diyabete ve diyabet çubuklarının hastalara veriliş şekline,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, Uğur Mumcu, Gaffar Okkan ve Hrant Dink’in ölümleri ve faili meçhul cinayetlerin aydınlatılamamasına,

Adana Milletvekili Hulusi Güvel, Uğur Mumcu’nun ölüm yıl dönümüne,

Muş Milletvekili Sırrı Sakık, faili meçhul cinayetlerin bir an önce aydınlatılmasına,

İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız, diyabet hastalarının diyabet çubuklarını eczanelerden alamamalarına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Kanada Senato Başkanı Noel Kınsella ve beraberindeki  parlamento heyetinin,

Ukrayna Parlamentosu Başkanı Volodimir Litvin ve beraberindeki parlamento heyetinin,

Lüksemburg Parlamentosu Dış ve Avrupa İşleri, Savunma, İşbirliği ve Göç Komisyonu Başkanı Ben Fayot ve beraberindeki parlamento heyetinin,

Ülkemizi ziyaretlerine ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 75’inci maddesine göre geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Adalet Komisyonunda bulunan tasarının Hükûmete geri verildiği açıklandı.

BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, emeklilerin sorunlarının (10/993),

Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, milletvekillerinin İnternet ve telefon güvenlikleri ile ortam dinlemesi konusunun (10/994),

Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, köyleri ve ekilebilir arazileri sular altında kalan köylülerin Sarımehmet Barajı’ndan kaynaklanan mağduriyetlerinin (10/995),

Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 25 milletvekilinin, yük taşımacılığı sektörünün ve taşıma kooperatiflerinin sorunlarının (10/996),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

“Karşılıksız çek sorununun nedenlerinin ortaya konulması, ekonomiye verdiği zararın tespiti, çek borçlarını ödeyemeyen ve çek alacaklarını tahsil edemeyenlerin içine düştükleri mağduriyetlerin araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla” 05 Ocak 2011 tarih ve 58821 sayı ile verilen Meclis Araştırması Önergesi’nin 25/01/2011 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak, görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Bastırılarak dağıtılan ve gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 4’üncü sırasına, 590 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ise bu kısmın 5’inci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;

Genel Kurulun 25 ve 26 Ocak ile 1, 2, 8, 9, 16 ve 23 Şubat 2011 salı ve çarşamba günlerindeki birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının, 15 ve 22 Şubat 2011 salı günlerindeki birleşimlerinde ise bir saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek bu birleşimlerde gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; haftalık çalışma günlerinin dışında 28 Ocak ile 4, 11, 18 ve 25 Şubat 2011 cuma günlerinde de saat 14.00'te toplanarak gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 26 ve 27 Ocak ile 2, 3, 9, 10, 16, 17, 23 ve 24 Şubat 2011 çarşamba ve perşembe günleri saat 14.00'te toplanmasına;

25 Ocak 2011 Salı günü (bugün) 477 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 26 Ocak 2011 Çarşamba günü 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci bölümünün bitimine kadar, 27 Ocak 2011 Perşembe günü 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci bölümünün bitimine kadar, 28 Ocak 2011 Cuma günü 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü bölümünün bitimine kadar, 1 Şubat 2011 Salı günü 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü bölümünün bitimine kadar, 2 Şubat 2011 Çarşamba günü 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci bölümünün bitimine kadar, 3 Şubat 2011 Perşembe günü 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı bölümünün bitimine kadar, 4 Şubat 2011 Cuma günü 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci bölümünün bitimine kadar, 8 Şubat 2011 Salı günü 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci bölümünün bitimine kadar, 9 Şubat 2011 Çarşamba günü 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesine, bu birleşimlerde gece 24.00'te, günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesine;

Genel Kurulun 10, 11, 15, 16, 17, 18, 22, 23, 24 ve 25 Şubat 2011 salı, çarşamba, perşembe ve cuma günlerindeki birleşimlerde saat 23.00'e kadar çalışmalarını sürdürmesine; 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Muş Milletvekili Sırrı Sakık, “bu ay içerisinde kaç tane faili meçhullerin yıl dönümünü birlikte kutluyoruz” ifadesindeki “kutluyoruz” sözünü “anma” olarak düzelttiğine ilişkin bir açıklamada bulundu.

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yargıç Üye Seçilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/25) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporlarının (1/883) (S. Sayısı: 568),

2’nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/877) (S. Sayısı: 535),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi, verilen aradan sonra Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

26 Ocak 2011 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 19.00’da son verildi.

                                                          Meral AKŞENER

                                                             Başkan Vekili                                    

 

      Yusuf COŞKUN                                                                          Harun TÜFEKCİ

             Bingöl                                                                                          Konya

           Kâtip Üye                                                                                     Kâtip Üye

 

 

                                                                                                                                        No.: 69

II. - GELEN KÂĞITLAR

26 Ocak 2011 Çarşamba

Genel Görüşme Önergesi

1.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak ve 28 Milletvekilinin, trafik kazalarının nedenleri ile alınması gereken önlemler konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/16) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 Milletvekilinin, İnternet üzerinden gerçekleştirilen dolandırıcılık yöntemlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/997) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)

2. Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 25 Milletvekilinin, cezaevlerindeki yaşam koşullarının ve sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/998) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)

3. Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22 Milletvekilinin, başta genç işsizliği olmak üzere işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/999) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)

26 Ocak 2011 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, ülkemizde hayvancılığın güncel sorunları hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin’e aittir.

Buyurun Sayın Ergin.

Sayın milletvekilleri, arkadaşımızı sükûnetle dinleyebilirsek…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Bilhassa sayın bakanların dinlemelerini rica ediyorum.

BAŞKAN – Rica ediyorum, uğultuyu hafifletirsek…

Buyurun Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, ülkemiz hayvancılığının güncel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz hayvancılığının güncel sorunları üzerinde sözlerime başlarken sizleri ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bu sabah 07.30 sularında Beypazarı yakınlarında trafik kazasında yitirdiğimiz çilekeş geçici tarım işçilerine Allah’tan rahmet ve Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık bir yıl önce, 24 Şubat 2010’da bu kürsüden, hayvancılıkta yaşanan sorunları, sorunların nedenlerini ve çözümü için neler yapılması, neler yapılmaması gerektiğini ifade eden gündem dışı bir konuşma yapmıştım. O konuşmamda özetle, çözümün üretim artışında ve üretimin sürdürülebilir olmasında olduğunu, ithalatın çözüm olmadığını, bu nedenle de canlı hayvan ve hele de et ithalatına kesinlikle gidilmemesi gerektiğini belirtmiştim. Eğer yanlış bir yol olarak ithalata gidilirse fiyatların bir süre için terbiye edilebileceğini ancak bu durumda içerideki üretimin daha da olumsuz etkilenip azalacağını ve bir süre sonra hem fiyatların yükseleceğini hem de böyle bir girişimin işletmelerin kapanmasını hızlandıracağını, sürekli ithalata bağımlı bir yapı ortaya çıkacağını söylemiştim.

Üzülerek ifade edeyim ki Nisan 2010’da başlayan canlı hayvan ve et ithalatı bugün küçük işletmeler bir yana Türkiye'nin en büyük işletmelerinin de besiciliği bırakmasına neden olmuş, Türkiye tamamen ithalata bağımlı hâle gelmiştir. Başlangıçta Et ve Balık Kurumuna 31 Aralık 2010 tarihine kadar sıfır gümrük vergisiyle 100 bin ton canlı sığır ithali tarife kontenjanı tanıdınız. Yeterli olmadığını gördünüz, söz konusu tarife kontenjanını bir yıl daha uzattınız. Canlı hayvan ve karkas et ithalinde yüzde 135 ve 225 olan gümrük vergisi oranlarını sıfır ve yüzde 40’a indirip özel sektör ithalatını başlattınız. Türk milletinin Kurban Bayramı’nda keseceği hayvanları ancak ithalatla sağlayabildiniz.

Sayın Bakanın son beyanatından et fiyatlarının yüzde 20 dolayında ucuzladığını öğreniyoruz. Sayın Bakan “Bizim işimiz Türkiye'de vatandaşlarımızın ucuz ete ulaşmasını sağlamaktır.” diyerek fiyatı düşürmekle övünüyor. Bu nasıl bir övünmedir? Elbette ki hangi ürünü ucuz fiyatla ithal ederseniz o ürünün ülkedeki fiyatı düşer. Sayın Bakan, sürekli ithalata mahkûm ettiği ülkemizde ithalattan dolayı fiyatı düşürdüğüyle mi övünmeliydi, yoksa doğru politikalar uygulayarak ve bu milletin parasını çarçur etmeyerek üretimi artırdığı için fiyatların düşmüş olması ile mi övünmeliydi? Üretimi artırmak mı, yoksa üretimin azalmasına neden olarak ithalat yapmaya kalkışmak mıdır bir tarım bakanının görevi?

Bakınız, bugün, ülkeye kilosu 10 liradan ithal karkas et giriyor. Et Balık Kurumu, ithal ettiği karkas eti 12 liradan marketlere veriyor; ayrıca, getirdiği 15 bin besi hayvanını canlı olarak kilosu 8 liradan besiciye dağıtıyor. Üreticinin et maliyeti 13-14 lira iken, 10 liraya et ithal etmek besicilere “Bu işi siz yapmayın.” demektir. Banvit ve Koç Holdingin besiciliği bırakması, Saray’ın direnme kararını aldığını belirtmesi durumun vahametini gösteriyor. Banvit ve Koç gibi büyük gruplar bu işten para kazanamıyorsa küçük işletmelerin ayakta kalabilmesi mümkün müdür?

Sıfır faizli kredi uygulaması da çeşitli sorunların kaynağı olacak hatta olmaya başladı bile. Sıfır faizli krediyi alan girişimci, yurt dışından veya içinden hayvan bulup yatırım yapacak; ithal edeceği canlı besi hayvanının kilosu ortalama 8 lira -iç piyasada biraz daha yüksek- aldığı hayvanları sekiz ay besledikten sonra piyasada satmaya çalışacak. İthal karkas etin kilosu 10 liradan satılırken, bu girişimde 13-14 liraya mal edeceği karkas eti kime ve nasıl satacak? Sayın Bakan övünüyor: “Et fiyatı düştü.” İyi de düşünün, bu düşüşün faturası ne olacak, kime kesilecek? Milyonlarca dolar ödediniz, canlı hayvan ve et ithal ettiniz ama besiciliği çökerttiniz. Süt hayvancılığında yeni bir kriz kapıya geldi, Bakanlık âciz durumda.

Sayın Bakana birkaç sorum var:

Hayvancılıkta yarattığınız sorunlar, hayvancılıkla ilgili hiçbir deneyimi olmayanlara faizsiz kredi dağıtmakla çözümlenebilir mi? Varlık sahiplerine sıfır faizle kredi verirken konunun asli sahipleri olan kooperatifler ne için yüzde 4 faizle hayvancılık yapmaya zorlanıyor?

Ne için damızlık hayvan ithalatını Macaristan gibi, Avusturya gibi ülkelere tek tek açtınız da bu ülkelerde hayvan fiyatlarının fırlamasına neden oldunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

GÜROL ERGİN (Devamla) – Sağ olun.

Ne için bir kısım kooperatifler, ahır inşaatları biteli üç yıl olduğu hâlde hâlâ hayvan alabilmiş değiller?

Şaptan ari bölge hâline getirmekle övündüğünüz Trakya’da mı şap var, yoksa Bulgaristan’da mı? Biz mi sınırları kapadık yoksa Bulgaristan mı?

Görevi, çiftçi için damızlık hayvan yetiştirmek olan TİGEM işletmeleri niçin bu görevlerini yapamaz hâle geldiler de özel sektör ve kooperatiflere verecekleri damızlık hayvanlar için ithalat yapıyorlar? TİGEM’e hayvan ithalatı yakışıyor mu?

Geçen hafta, merkez teşkilatındaki üst düzey görevlileri, alelacele yurt çapında görevlendirmenizin nedeni nedir? Bu görevlendirmenin Ziraat Bankasının verdiği sıfır faizli krediyle hayvan alımlarında yaşanan kimi durumlar ile veri kayıt sistemindeki hayvanlara ait sayıların doğruluğunun araştırılmasıyla ilgisi var mı?

Sayın Bakan, hayvancılıkta uyguladığınız politikalarla saplandığınız bataktan çıkmanızı diliyor, yukarıdaki sorularıma yanıtlarınızı bekliyorum ama gerçek yanıtları.

Sözlerime son verirken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜROL ERGİN (Devamla) – Sayın Başkan, bir tek…

BAŞKAN – Onu hiç yapmıyorum Hocam, ne olur, yapmıyorum.

GÜROL ERGİN (Devamla) – Yapmayın, tamam.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim. Siz devam edin.

GÜROL ERGİN (Devamla) – Sayın Başkan, sizi, sayın milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu tekrar selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergin.

Gündem dışı ikinci söz, narenciye üreticisinin sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’a aittir.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve sayın bakanlar; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir sonuç olarak, bugün, bu kürsüden, Mersin, Erdemli, Silifke, Tarsus, Anamur’daki limon üreticilerinin, narenciye üreticilerinin çığlığını sizinle paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bir sonuç olarak söylüyorum: Bugün Erdemli’de limon dalında kaldı. Ocak ayının sonuna ulaşılmış olmasına rağmen henüz daha limonun yüzde 60’ı kesilmedi. Limonun kilosu 30 kuruş, alan da yok, soran da yok. Parası olan, sandık almaya parası olan, işçi çalıştırmaya parası olan, depo tutmaya parası olan vatandaş ancak limonunu kestirebiliyor, yoksa tüccar yok piyasada ve bu sorun her sene yaşanıyor. Bu, siyasetin ötesinde. Tüm Erdemli halkı bugün, şu saatte bizi dinliyor. Erdemli’nin siyasetçileri olarak, iktidarıyla muhalefetiyle, yoğun bir gayret içerisinde, vatandaşımızın, üreticimizin, tüccarımızın sorunlarını her defasında Sayın Hükûmete, Sayın Bakana ulaştırmaya çalışıyoruz ve diyoruz ki “Bir tedbir alınız, bu çiftçiye zulmetmeyiniz, haksızlık yapmayınız.”

Değerli milletvekilleri, Erdemli insanı ekmeğini taştan çıkartan, taşı düzeltip sera kuran ve dişiyle tırnağıyla, çoluk çocuğuyla o toprakta yaşamaya çalışan mübarek insanlar ama her sene narenciyede zarar ediyorlar. Buna hakkımız yok. Buna bir çözüm üretmenin sorumlusu öncelikle Hükûmet ve bu Meclis. Bu dış ticaretin sorunlarını aşabilmenin bir yolu bulunmalı ama her sene dış ticarette yaşanan sorunlar maalesef çiftçimizi canından bezdirdi, hasat mevsimi ıstırap mevsimine dönüştü. Erdemli insanı, haklı olarak, tüm siyasete, siyasetçilere tepki içerisinde, öfke içerisinde, kendi kaderiyle baş başa, ıstırap içerisinde kıvranmaktadır. 125 dolar ton başı verilen destek hem zamanlaması itibarıyla derde deva olmamakta hem de peşin ödenmemesi sonucunda tüccara cesaret vermemektedir. Kaldı ki bu sene ton başı 896 dolar veya 892 dolara ihracat yapmak şartına bağlı olarak 125 dolar teşvik verileceği gibi bir uygulama da konuşuluyor. Dünyanın neresinde tonu 892 dolara limon satılıyor ki Erdemli, Mersin, Türkiye narenciye tüccarı, satıcısı limonu bu fiyata satabilsin de 125 dolar teşvik alabilsin? Kaldı ki bu teşvik de nakit ödenmediği için, mahsuplaşmayla geri dönüşü yüzde 15’ler düzeyinde kaldığı için verdiğiniz teşvikin çiftçiye de tüccara da hiçbir faydası olmamaktadır.

Sayın Bakanın burada olmasına teşekkür ediyorum, bu çiftçiye bir şey söylemesi gerekir. Ne yapacağız? Felaketse felaket bu, afetse afet bu. Adamın evini sel basıyor, malı gidiyor ama şimdi malı dalında kaldı.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzda narenciye sezonu açılır. 15 Temmuzda doğru politikalar uygulanabilse eylül-ekim ayına geldiğinde narenciye pazarlanmış olur, artık çiftçi parasını alır, bahçeden çıkar, tüccar bahçeye girer ama şimdi ocağın sonuna geldik tüccar yok. Yanlış yönlendirmelerle, tüccar da yanlış yönlendirmelerle sezonun başında 80-90 kuruşa limon aldı, şimdi onu da satamıyor, depolar dolu. Tekrar ediyorum: Çiftçinin, Erdemli çiftçisinin hasat mevsimi ıstırap mevsimine döndü, borcunu ödeyemiyor, bankaya borcunu ödeyemiyor, zehirciye borcunu ödeyemiyor. Bu zulme yeter etmemiz lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sağ ol.

Sayın Hükûmet, Sayın Bakan; Türkiye Büyük Millet Meclisi bu çiftçiye çözüm üretmek mecburiyetinde, bunu her defasında burada konuşuyoruz. Bu, siyasi parti siyaseti veya muhalefet siyaseti değil. Gözümüzün önünde insanların emeği zayi oluyor. On-on beş gün süresi kaldı, bu on beş gün içerisinde bu limonu kesmediği takdirde artık limon, limon olmaktan çıkacak. O sebeple Sayın Bakandan istirham ediyorum, bu bir afet, Erdemli çiftçisine, limon üreticisine, narenciye üreticisine devletin ilgili fonlarından bir hasar tespiti yaparak bir bedel ödenmelidir. Bu çiftçiyi, bu üreticiyi kendi derdiyle baş başa bırakmaya hakkınız yok. Onun için, Sayın Bakan, burada, dünle bugünü kıyaslayarak, birtakım mazeretler ortaya koyarak konuşmak değil, çiftçiye bir şey söylemeli, çiftçinin zararını karşılayacak bir tedbir ifade etmelidir.

Erdemli halkının çığlığını sizlere sundum. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Sayın Bakana söz vereceğim ama ben, 60’ıncı maddeye göre pek kısa söz taleplerini genellikle en son veriyorum. Şimdi, Sayın Bakanın konuşmasına uygunsa ikinize söz vereceğim.

Buyurun Sayın Aydoğan.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, süt üreticilerinin yaşadığı sorunlara ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, iki yıl önce sütte ve süt üreticisinin yaşadığı sorun bugün tekrar ediyor. Şu anda, süt üreticisi, ürettiği sütleri verecek yer bulamıyor, ürettiği sütlerin alıcılarına yalvarmak durumunda. İki yıl önce yaşanan bu sorunu iki yıl içerisinde dikkate almadınız mı? Yoksa, aldığınız tedbirler yeterli gelmediği için mi bugün süt üreticisi bu noktada? Bu yaşanan sorunda, aldığınız yanlış kararların, yanlış uygulamaların bir etkisi var mıdır? Hayvansal ithalatın bu yaşanan sorunda etkisi var mıdır? İki yıl içerisinde almadığınız bu tedbirleri bundan sonraki süreçte almayı düşünüyor musunuz veya ne gibi tedbirler, önlemler almalısınız ki, alacaksınız ki, bugün yaşanan, süt üreticisinin yaşadığı sorunları önümüzdeki günlerde tekrar yaşamasın ve şu anda süt üreticileri ürettiği sütleri nasıl değerlendirecek?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Güvel…

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova’da narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Çukurova’da binlerce üretici, maliyeti kurtarmadığı için narenciyeyi toplayamamıştır. Birçok tarım ürününde olduğu gibi narenciyede de girdi fiyatları olağanüstü yükselmiştir. Bahçecilik zaten kurulum maliyeti yüksek bir alandır. Buna bir de gübre, mazot, sulama, işçilik fiyatı eklendiğinde, astarı yüzünden pahalıya mal olmaktadır. Narenciyenin üretiminde artış vardır ancak pazarlama sıkıntıları ciddi olarak yaşanmaktadır. Dalında 20 kuruş etmeyen narenciye, tüketiciye gelene kadar 5-6 kat fiyat artışı göstermektedir. Üretici birliklerinin iç piyasada tüketimin artması için narenciye ürünlerinin Hal Yasası kapsamı dışına çıkarılması yönündeki istekleri görmezlikten gelinmektedir. Bakanlığın, narenciye üretiminin artırılması için, fındıkta olduğu gibi, tanıtım grubu oluşturulmasına önayak olması gerekmektedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Çalık…

3.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, meyveciliğin sigorta kapsamına alınmasına ilişkin açıklaması

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, ben, Tarım Bakanıma, özellikle yıllardan beri yaşanılan bir sıkıntıyı çözdükleri için teşekkür etmek istiyorum. Meyvecilikte, üretim esnasında, açık havada yapılan üretimlerde zarar gören çiçeklerimiz sigorta kapsamına alınmamıştı. İlk kez bu dönemde, TARSİM’le sigorta…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Uygulayan da bu Bakan.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Evet.

Geçmiş dönemlerde -hiçbir dönem- yoktu ve ilk kez 2011 yılında, artık çiçeklerimiz sigorta altına alındı. Ben, bu vesileyle, tüm Türkiye’deki üreticiler adına Sayın Bakanıma teşekkürlerimi iletiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Şimdi söz sırası Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker’de.

Buyurun Sayın Eker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI (Devam)

1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, ülkemiz hayvancılığının güncel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam) 

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gündem dışı konuşmalara cevap vermek için huzurlarınızdayım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim, Hükûmet olarak, Türkiye’de, gerek hayvansal üretimde gerek bitkisel üretimde tüm tarım sektöründe verimli bir üretim düzeyini sürdürülebilir kılmak, çiftçilerimizin bu vesileyle gelirinin artırılmasına yardımcı olmak, kırsal alanda yaşayan vatandaşlarımızın gerek tarımla ilgili gerekse tarım dışı faaliyetlerine destek olmak maksadıyla bir dizi proje uyguladığımız malumlarınızdır. Bu çerçevede… Tabii, hayvansal üretim de, bitkisel üretim de, tabiatı ve tarifi gereği, zaman zaman, tabiattan kaynaklanan, tabiat şartlarından kaynaklanan risklerle, bazı sorunlarla karşı karşıya kalır ama biz, bu sorunlarla karşı karşıya kalınmaması için alınabilecek olan, kontrol edilebilecek olan tedbirleri zaten alıyoruz. Bunun dışında karşı karşıya kaldığımız yani bizim dışımızda gelişen olaylarla ilgili olarak da olaya vuku bulduğu andan itibaren de müdahale ediyoruz ve bugüne kadar da aldığımız tedbirlerle de Türkiye’de tarım sektörü, sizin de bildiğiniz gibi, milletimizin de bildiği gibi, Türk tarım sektörü sürekli büyüyen, gelişen bir sektör olma özelliğini kazandı.

Tabii, bu faaliyetleri yaparken gerek bitkisel üretimde gerek hayvansal üretimde, biz, Türkiye’de sürekli bir şekilde bütçeden alabildiğimiz imkânları artırmaya, bunu geliştirmeye baktık ve sürekli de bunu gerek bitkisel üretimde gerek hayvansal üretimde en iyi şekilde, en verimli şekilde kullanabilmek için bunları projelendirdik. Örneğin hayvancılıkla ilgili olarak 2010 yılında yem bitkileri üretim  desteği için -ki biliyorsunuz yem bitkileri üretimi hayvansal üretimin maliyetini düşürmeye dönük en önemli faktörlerden bir tanesidir- 2010 yılı içerisinde Türkiye’de çiftçiye yem bitkisi üretmesi için 232 milyon lira ödemede bulunduk, sadece yem bitkileri desteği için. 42 milyon lira buzağı desteği ödedik, 117 milyon lira su ürünleri desteği ödedik, küçükbaş hayvancılık için 137 milyon ödedik, 9 milyon lira hayvanlara yapılan aşılar için -sağlıkla ilgili- ödedik, 24 milyon lira hastalıklardan ari hayvan tazminatı ödedik, 334 milyon lira süt desteği, süt prim desteği ödedik, 246 milyon lira büyükbaş hayvan desteği ödedik ve 12,5 milyon lira civarında da çiğ sütün değerlendirilmesiyle ilgili yani piyasadan daha fazla süt çekmek suretiyle, taze süt çekmek suretiyle fiyatın düşmesini engellemeye dönük bir destek ödedik. Toplam 1 milyar 200 milyon liranın üzerinde Türk çiftçisine sadece hayvancılık faaliyetlerini daha verimli yapması, maliyetlerini düşürmesi ve piyasa regülasyonu için bir ödemede bulunduk: 1 milyar 200 milyon lira. Tabii, bu…

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Yüzde kaç? Rakam söylemeyin, oran söyleyin, oran.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Rakamı bu işte, bunu bileceğiz.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Bakan, rakam değil, oranını söyleyin siz. Onu da söyler misiniz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ne aldığımızı, nereden aldığımızı, nereye alacağımızı… Ondan rahatsız olmayacaksınız, onları dinleyeceksiniz, öğreneceksiniz.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Siz öğreneceksiniz. Oranını söyler misiniz, oranını. Destekleri verdiğiniz süt üreticisinin hâline bakın.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, bugün de tabii, gerek hayvansal ürünlerle ilgili gerek bitkisel ürünlerle ilgili hem piyasa regülasyonunu temin etmeye, tesis etmeye dönük olarak, yani tüketicilerimizin daha ucuz, daha kaliteli ürüne ulaşmasını temin etmek maksadıyla, biliyorsunuz, aldığımız kısa, orta ve uzun vadeli tedbirler vardır. Hayvancılıkla ilgili söylüyorum bunları. Bunlardan bir tanesi Türkiye’de faizsiz kredi uygulamasıdır hayvancılıkla ilgili ve ağustos ayından aralık ayına kadar faizsiz krediden istifade ederek hayvancılık faaliyeti için kredi kullanan çiftçi sayısı yaklaşık 50 bin. 50 bin tane çiftçimiz 3 milyar 630 milyon lira faizsiz kredi aldı.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Türkiye’de çiftçi sayısı ne?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunun yaklaşık 8 bini ilk defa olarak hayvancılık faaliyetine başvuruyor.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Bakan, onun için mi ithalat yapıyorsunuz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, bunu Türkiye’de orta ve uzun vadede…

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sorun çözüldüğü için mi ithalat yapıyorsunuz?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Hatibi dinleyemiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, lütfen…

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Niye ithalat yapıyoruz?

BAŞKAN – Anladım da, cevap veriyor. Size de ben konuşma hakkı verdim.

Buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Orta ve uzun vadede Türkiye’de hayvansal yatırımın gerçekleşmesini temin etmek maksadıyla biz bu krediyi verdik, bundan sonra da bu devam edecek.

Bakın, bununla kim ne kadar kredi almış? 24.122 üretici besicilik yapmak için, yani altı ila sekiz aylık bir süre içerisinde bunu alıp, besleyip ete dönüştürmek için yaklaşık 1,5 milyar lira kredi kullanmış. 5.300 kişi 825 milyon lira damızlık süt sığırcılığı için almış, 10.558 kişi 822 milyon lirayı büyükbaş hayvan yetiştiriciliği için almış –bunlar orta ve uzun vadeli yatırımlardır- 8.620 kişi küçükbaş hayvan yetiştiriciliği için 474 milyon lira kredi almış ve 54  kişi de 30 milyon 400 bin lira civarında  damızlık  etçi  sığır  yetiştiriciliği  yapmak üzere kredi almış, kullanmış. Şimdi yaklaşık 50 bin kişi bu kredilerden almış, istifade etmiş ve şu anda Türkiye’de hayvancılıkla ilgili yatırım yapıyor. Bunun sonuçlarını biz orta ve uzun vadede alacağız ama bunun dışında  kısa vadede de aldığımız tedbirlerle piyasada özellikle tüketicilerimizin sağlıklı ve ucuz ete ulaşması için de tedbirler aldık.

Şimdi, bakın, bugüne kadar getirdiğimiz, ithalatı, özel sektör ve Et ve Balık Kurumu aracılığıyla getirilen etin miktarını da size söyleyeyim yani bu, Türkiye’nin toplam üretiminde tüketiminde çok fazla bir rakam tutmuyor ama piyasayı düzenlemeye, piyasayı regüle etmeye ve şimdi söyleyeceğim fiyat seviyelerindeki düşüşlere yetecek kadar oldu. Bakın 64 bin ton et geldi Türkiye’ye, tamamı bu, 64 bin ton. Türkiye’de yılda 1 milyon 200 bin ton civarında et tüketilir, gelen 64 bin ton, etin tamamı bu karkas etin, bu da karkas. Bunun dışında besilik sığır yani besi faaliyetinde kullanılmak üzere ki besicilerimizin de aslında arzu ettiği şey budur. Onlar diyorlar ki: “Dünyanın değişik bölgelerinden daha düşük maliyetli besi materyali temin edin ki biz bunları düşük fiyata alalım ve maliyetimiz düşük bir şekilde üretimi artıralım.” 69 bin tane besilik dana ithalatı yapıldı, 223 bin baş da kasaplık sığır ithalatı gerçekleştirildi canlı sığır olarak, gelen ithalat esasen bu.

Şimdi bunun dışında, tabii, biz Türkiye’de süt fiyatlarının düşmemesi için 2009 yılında ve 2010 yılında tedbirler aldık. Mesela Türkiye’de sanayiciler ile süt sanayicileri ile üreticiler muhtelif bölgelerde ihaleler yaparlar. Avrupa’da da Amerika Birleşik Devletleri’nde de 2009 ve 2010 yılında süt fiyatları çok çok düşük olmasına rağmen, Türkiye’de bizim aldığımız tedbirler sayesinde süt fiyatları düşmedi. 80 kuruşlar seviyesinde süt fiyatları gördü Türkiye’nin üreticisi. Bu 40 euro sent yapar ve biz bunu sağladığımız tarihlerde Avrupa’da sütün fiyatı 18 euro sentti, Amerika Birleşik Devletleri’nde de 20-25 dolar sent cinsinden fiyatlarla üreticiler satıyordu. Ama Türkiye’de bizim aldığımız tedbirlerle, verdiğimiz desteklerle, dolayısıyla da yaptığımız müdahalelerle biz bu sonucu aldık. Peki, ne yaptık? Mesela aldığımız tedbirlerden bir tanesi şuydu: Türkiye’de sanayinin ihtiyaç hissettiği süt tozunun yerli sütten temin edilmesine dönük olarak aldığımız tedbirdi ve biz, dünya piyasa fiyatıyla yerli üretim arasındaki fiyat farkını ödemek suretiyle piyasadan taze süt alınıp süt tozuna çevrilmesi yönünde destek uygulaması başlattık.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Niye ithalat yaptınız o zaman?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - 2009 yılında 14 milyon…

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - İthalatı niye yaptınız?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Arkadaşım, bakın, sizin ufkunuz bu mu? Yani dünyada böyle “Ben hiçbir şekilde hiçbir yerden ithalat yapmayacağım.” diyebilecek bir ülke var mı?

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Anladım da Sayın Bakan, sizin ufkunuz geniş olduğu için mi ithalat yapıyorsunuz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Eğer bir ülke gelişecekse dünyada ticaret yapacak. Siz de başkası da her zaman da… Türkiye’de süt tozu daha önceden de geldi, şu anda biz içeriye gelmemesi için tedbir aldık.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – O zaman tedbirler var mıydı da…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yani bunları, rakamları çarpıtıp konuşmayın.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Siz çarpıtıyorsunuz rakamları!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yani bununla, inanın bu tarz muhalefet tarzı ile bir yere varılmaz.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Siz çarpıtıyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, rica ediyorum, lütfen…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Rakamları şurada oturduğunuzda başka, burada oturduğunuzda başka konuşmayın. Millet bunları görüyor.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Siz çok başarılıydınız da onun için mi ithalat yapıyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, lütfen…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yapmayın, etmeyin, eylemeyin!

Değerli arkadaşlar, şimdi, 14 milyon lira biz süt tozu yapılması için ödeme yaptık, piyasadan süt çekildi.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Siz çok bildiğiniz için mi ithalat yapıyorsunuz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 2010 yılında 12,3 milyon lira yine biz süt tozu için, süt tozu yapılmak üzere üreticiye, sanayiciye para verdik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011 yılında yeni bir karar aldık, o yeni karar da şuydu: Biz bu defa Türkiye’de sanayinin ihtiyaç hissettiği 18 bin ton süt tozunun tamamının Türkiye’de içeriden karşılanmasını destekleme kararı aldık ve bu 18 bin ton, 180 bin ton süt demektir.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – 20 bin ton süt tozu ithalatı yaptınız, neden? Niye bunu ithal ediyorsunuz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunun piyasadan çekilmesi demek, süt fiyatlarının muhafaza edilmesine dönük olarak atılmış olan önemli bir adımdır.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Hayvancılığı çökerttiniz, batırdınız, batırdınız…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz attığımız doğru adımları bundan sonra da atmaya devam edeceğiz. Bundan tabii sizin rahatsız olmanızı anlıyoruz, normaldir.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Biz rahatsız değiliz. Havyacılığı siz batırdınız, şu an ithalatla ihtiyaçları karşılamaya çalışıyorsunuz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sizin rahatsız olmanız son derecede normaldir çünkü siz sürekli negatif üzerinden, negatifler üzerinden siyaset yapmaya alıştınız da onun için.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Ne alakası var? Üreticiler sokakta!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, Türkiye’de hayvancılığın korunmasıyla ilgili kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi kapsamında da attığımız adımlar var.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Koruduğunuz için mi ithalat yapıyorsunuz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bakın, 728 tane projeye yüzde 50 hibe destek verdik. Ne yapıyor bunlar? Bunların her birisi hayvansal ürün işleyen tesisler, yani süt, süt ürünleri işliyor, ham sütü alıyor, peynir yapıyor, yoğurt yapıyor, ayran yapıyor, tereyağı yapıyor…

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Tereyağı ithalatı yapıyorsunuz!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …veya hayvansal ürünler alıyor, işliyor, et ürünü hâline getiriyor.

728 tane proje tamamladık bu arada. Bunların her birinin limiti asgari 500 bin lira -eski parayla 500 milyar lira- ve biz her birinin yüzde 50 hibe yoluyla desteklenmesini sağladık. Buraya ödediğimiz hibe miktarı yaklaşık 130 milyon lira. Yani bunları biz başlattık, bizden önce böyle bir ne proje vardı ne de bu tür projeleri kimse desteklemiyordu.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Süt tozu ithal ediyorsunuz, et ithal ediyorsunuz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bundan sonraki süreç içerisinde de Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, hayvancılıkla ilgili olarak attığımız bu adımları sürdüreceğiz, doğru adımları atmaya devam edeceğiz.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Bakan, bana cevap için çıktınız. Altı tane sorum var, bu altı soruya cevap istiyorum.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Nitekim bu yıl, 2011 yılı içerisinde de...

GÜROL ERGİN (Muğla) – Bırakın hikâyeyi, o altı sorunun cevabını verin. Niye apar topar üst düzey yöneticileri Anadolu’ya göndermek zorunda kaldığınızı söyle.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - ...biz, yine 1 milyar 300 milyon liraya yakın Türkiye’de hayvancılıkla ilgili destek ödemesi gerçekleştireceğiz.

Şimdi, sütle ilgili olarak alınacak tedbirleri biz aldık.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Şapı söyle, şapı.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -Süt tozu üretiminin Türkiye’den temin edilmesiyle ilgili olarak kararı aldık. Bunun dışında da alınması gereken tedbirleri, üreticimizin daha düşük bir fiyatla karşılaşmaması için alınabilecek olan bütün tedbirleri aldık, bundan sonra da almaya devam edeceğiz.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Geç bu kısmı geç, geç...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, biz, tarımsal üretim faaliyetinin tabiat şartlarıyla bire bir ilişkili olduğunu, bu nedenle de riskler taşıdığını biliyoruz ve bu sene bizim başlattığımız devlet destekli tarım sigortası uygulamasına yeni bir boyut kazandırdık. Daha önceden, özellikle meyvelerdeki sigorta sisteminde çiçeklenme dönemi dâhil değilken bu sene çiçeklenme dönemini de dâhil ettik ve devletin ödediği, Bakanlığın ödeyeceği destek miktarını üçte 2’ye çıkardık, artık yüzde 50 değil, üçte 2. Niye? Çünkü bunun riski yüksek, dolayısıyla maliyeti de yüksek, çiftçiyi yüksek maliyetle karşı karşıya bırakmamak için böyle bir karar aldık ve uyguladık.

Bu sene, 2011 yılı içerisinde biz, 530 milyon lirayı dün hesaplara aktardık, bankaya gönderdik, yarın sabahtan itibaren çiftçilerimiz alabilecekler, bir kısmı bu gece yarısından, bir kısmı yarın sabahtan itibaren alacak. 530 milyon lirayla 2011 yılının aylık desteklemeleri başladı. Şubat ayı içerisinde 1 milyar 900 milyon liranın üzerinde Türk çiftçisine ödeme yapacağız, mart ayı içerisinde yine 1 milyar 900 milyon liranın üzerinde ödeme yapacağız, haziran ayına kadar 5,5 milyar lira nakit destek ödeyeceğiz Türk çiftçisine. Ne demektir bu? 6 milyar liralık desteğin yüzde 91’inin yılın ilk altı ayında ödenmesi demektir.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Ekim-kasım döneminde verilecekti bunlar. Seçim yatırımı mı yapıyorsunuz? 2010 yılında niye yapmadınız? Tabii, seçime üç ay kaldı, doğaldır.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Biz geçen sene de bunu yaptık, önceki sene de bunu yaptık, bu sene de bunu yaptık.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Bunlar 2010 yılında verilecekti!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Artık bunu biz teamül hâline getirdik, gelenekselleştirdik. (CHP sıralarından gürültüler)

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Bakan, bunlar 2010 yılında verilecekti!

GÜROL ERGİN (Muğla) – Destek paraları 2010’un!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Her sene biz bunu yapıyoruz. Geçen sene de yaptık, önceki sene de yaptık. Şimdi, bizden öncekilerde olduğu gibi seçim yılında 1 milyar 860 milyon verip seçimden bir önceki yılda 580 milyon lira ödemede bulunmadık.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Devamlı ithalat yapıyorsunuz, ithalat! Bırakın sizden önceki dönemleri, kendi döneminize bakın! Hayvancılığı batırdınız!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Biz normal programımızı… Çiftçiye seçim olsa da ödüyoruz, seçim olmasa da aynı ödemeyi yapıyoruz.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Bakan, hayvancılığı batırdınız!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Nitekim 2010 yılı içerisinde seçim yoktu, 5 milyar 800 milyon lira ödeme yaptık, 2011 yılında 6 milyar lira ödüyoruz, 2009 yılında da keza 5,5 milyar lira ödemede bulunduk.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, turunçgille ilgili olarak da…(CHP sıralarından gürültüler)

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Bakan, iftihar edin, iftihar!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – …turunçgil olarak da… (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Ne dinleyelim? Palavra atıyor, neyi dinleyecekmişiz? Neyi dinleyeceğiz? Söylediklerinde bir tane doğru var mı? Neyi dinleyeceğiz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir arkadaşınızın uğultu içinde konuşmasına ben müsaade etsem nasıl karşılarsınız?

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkanım, halkı yanıltıyor!

BAŞKAN – Olabilir, olabilir, cevap veriyor. Peki, ne anlaşıldı şimdi?

AHMET YENİ (Samsun) – Doğruları öğrenmeye tahammül edemiyorlar.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sorularımın cevabını söylesin. Altı tane sorum var. Gerisi hikâye. Soruların cevabı… Şap durumu ne? Niye Anadolu’ya o yöneticileri gönderdin?

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen devam edin siz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; turunçgille ilgili olarak da, tabii, karşılaşılan bazı sorunlar var. Ancak şunu size söylemek istiyorum: Türkiye'nin…

AHMET YENİ (Samsun) – Limonu…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Limon da onun bir parçasıdır. Türkiye’de 2,5 milyon tondan, 3,5 milyon tona çıktı Türkiye’de turunçgil üretimi.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Tabiatıyla siz çok başarılısınız!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Sekiz yıl içerisinde yüzde 40’lık artış oldu. Yani, bu üretim arttı.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani üreten suçlu Sayın Bakan!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – 1 milyon ton 2002-2010 arasında turunçgilde üretim artışı oldu. Limon üretimi 525 bin tondan, 782 bin tona çıktı, yüzde 50’ye yakın artış oldu. Peki, eğer ihracat artmasaydı üretim bu şekilde artar mıydı? Gelir olmasaydı üretim bu şekilde artar mıydı?

KADİR URAL (Mersin) – Üretmeyecek mi Sayın Bakanım, ne yapsın adam? Üretmeyip de ne yapsın?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Bu nasıl oldu? Ben size söyleyeyim, ben ne yaptığımı size söyleyeyim: Bakın, benim Hükûmetim döneminde Türkiye’de turunçgil ihracatı 907 bin tona çıktı en son. 2009 yılında 1 milyon 200 bin tona çıktı. Bu daha önce ne kadardı? 2002’de, devraldığımızda 800 bin tondu. 800 bin ton ihracat, turunçgil ihracatı 1,2 milyon tona çıktı.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani üreten suçludur öyle mi Sayın Bakan?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bir dakika.

2002 yılında 239 bin ton limon ihracatı vardı. 2010 yılında 353 bin ton, 2009’da 407 bin ton. Artışına bakın bunun. Yani bu kadar yüksek miktarda bir ihracat artışı olmuş turunçgilde ve limonda, ikisinde de. Üretim artmış. Dünya üretimi artmış, hava şartlarından etkileniyor. Zaman zaman bu tür, yani bizim dışımızdaki ihraç ettiğimiz bir üründür. Bunların zaman zaman karşı karşıya kalınan problemi var.

Aslolan şey şudur…

KADİR URAL (Mersin) – İthal etmeyin Sayın Bakanım, limonu ithal etmezseniz sıkıntı yok!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslolan şey şudur…

KADİR URAL (Mersin) – Limonu ithal etmezseniz sıkıntı yok! İthal ediyorsunuz limonu!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, onunla hiçbir alakası yok, hiç alakası yok. Yani yapmayın. Onu çıkarırım şimdi size, o rakamları, mahcup olursunuz.

KADİR URAL (Mersin) – Limonu ithal ediyorsunuz, sıkıntı oradan kaynaklanıyor Sayın Bakanım!

BAŞKAN – Sayın Ural…

KADİR URAL (Mersin) – Üretici suçlu değil.

BAŞKAN – Sayın Ural…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Türkiye’de her sene cüzi bir miktar, ticaret gereği 3 bin ton, 2 bin ton, bin ton, neyse, bir şey ithal edilebiliyor. Bu ticarettir. Dünyanın her yerinde ülkelerle ticaret yaparsanız, bunları yaparsanız… Siz iktidarda olduğunuz dönemde de bunlar oldu. Bir daha iktidara gelirseniz düzeltirsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİR URAL (Mersin) – Ya, bizim dönemde olduysa, yanlış olduysa siz düzeltin Sayın Bakan, siz düzeltin!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

KADİR URAL (Mersin) – Sizin işiniz ne!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen!..

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Ne bağırıyorsunuz Başkan?

KADİR URAL (Mersin) – Sayın Bakana da söyleyin efendim.

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, turunçgil üretimiyle ilgili üreticilerin sertifikalı fidan desteği, mazot desteği, gübre desteği, toprak analiz desteği, iyi tarım uygulamaları ve organik tarım desteği başta olmak üzere burada söyleyebildiğimiz, söyleyemediğimiz… Türkiye'nin menfaatleri gereği her şeyi, biz yaptığımız her desteği her şekilde, açık bir şekilde söyleyemiyoruz. O arkadaşlarımızla biz özel görüşmelerimizde de bunları söylüyoruz. Kendileri de biliyorlar, milletvekilleri ama gerekli her türlü, yapılabilecek olan her türlü destek verildi şu ana kadar, bundan sonra da verilmeye devam edilecek.

En son yine bir kıpırdanma oldu, bir hareketlenme oldu. Bu hafta sonu itibarıyla ben Antalya’daydım. Ben Antalya’daydım hafta sonu. Geçen hafta içerisinde dış ticaretten sorumlu Bakanımız, Tarım Bakanlığının ve Dış Ticaretin temsilcileri ve bütün sektör temsilcileriyle de görüşme yaptı geçen hafta içerisinde Hatay’da. Bu hafta sonu ben Antalya’daydım, yine görüşmeler yaptım ve sorunlar çözülüyor, aşılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Dolayısıyla, bundan sonraki süreçte de bu devam edecek.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

KADİR URAL (Mersin) – Bravo Sayın Bakanım! Çok güzel bilgi verdiniz, teşekkür ediyoruz, alkışlıyoruz!

GÜROL ERGİN (Muğla) – Bizim sorular güme gitti! Ne oldu benim sorularım? Nerede yanıtı?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan benim konuşmama cevap verdi, eksik bilgi verdi. Yani Sayın Bakandan çiftçiye dönük ümitlendirici bir beyan bekledik. Müsaade ederseniz bir dakika…

BAŞKAN – Şimdi veremem Sayın Şandır, sizin söylediğiniz kayıtlara geçti. Dolayısıyla, bu işleme, biliyorsunuz… Şimdi Sayın Hasan Macit’e vereceğim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, söyleyeceklerim var, lütfen, kayıtlara geçmesini yeterli buluyorsanız…

Sayın Bakan, bugün limon 30 kuruş. Bu gerçek sizin eseriniz! Çiftçiyi üretmekten dolayı suçlayamazsınız. Niye çok üretiyor diye çiftçiyi suçlamak çok yakışıksız bir beyan olmuştur.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ben suçlamadım, siz suçladınız, çok ayıp! Bunu siz söylüyorsunuz, çok ayıp!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Niye satamıyorsunuz diye kendinizi suçlayın Sayın Bakan! (MHP sıralarından alkışlar) Burada yaptığınız konuşmayı cumartesi günü Erdemli Meydanı’nda okuyacağım. Bu millet…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok, ya söz verin konuşsun veya burada ayakta olmaz o iş. Neye göre konuşuyor Sayın Başkan?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet, söz istiyorum. Öyle değil, doğru bilgileri verin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, neye göre konuşuyor Sayın Grup Başkan Vekili?

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Bu ses milletin sesi Elitaş! Bu ses Erdemli’nin sesi!

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, 24 Ocak kararları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit’e aittir.

Buyurun Sayın Macit.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Zamanında bitiremiyorsa az çalışmış dersine!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yok ya, öyle değil, temennide bulundum, güzel şeylerden bahsettim. Yani “Bu afeti karşılayacağız.” deseydi, “Çiftçinin zararını ödeyeceğiz.” deseydi alkışlayacaktım, Allah’ı var…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Muhalefetin gerçekleri alkışlaması zor.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – …ama çiftçiyi üretmekle suçlamak bir bakana…

BAŞKAN – Müsaade ederseniz Sayın Hasan Macit’in mikrofonunu açabilir miyim?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Buyurun efendim, ama olmamıştır.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Macit.

3.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, 24 Ocak ekonomik istikrar tedbirlerinin yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 24 Ocak ekonomik istikrar tedbirlerinin yıl dönümü üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi şahsım ve Demokratik Sol Parti adına saygılarımla selamlıyorum.

24 Ocak kararlarının alınmasının üzerinden otuz bir yıl geçti. 24 Ocak 1980 tarihinde “Ekonomik İstikrar Tedbirleri” adı altında alınan kararların uygulamaya sokulması ülkemizin yaşadığı en büyük dönemeçlerden biridir. Liberal ekonomiye geçişi ve ihracata dönük sanayileşme modelini esas alan bu programla Türkiye dünya ekseninden kaydırıldı ve farklı bir yola sokuldu. 24 Ocak kararları ekonomik bir model olmanın yanı sıra siyasal ve toplumsal boyutları da olan kapsamlı bir projedir.

24 Ocak kararlarının ekonomik boyutu, esas olarak ekonomiyi dünya sermayesine açmayı, sermaye birikimini artırmayı ve çalışanların üretimden aldıkları payı küçültmeyi hedefliyordu.

24 Ocak kararlarının siyasi ifadesi 12 Eylül darbesidir. 12 Eylül darbesi yapılmasaydı bu kararların uygulamaya konulması mümkün olmayacaktı. Darbenin getirdiği yeni siyasal sistemin hedefi, aydınlanmacı geleneği ve sol düşünceyi ortadan kaldırarak siyaset alanını liberalizme ve yeşil kuşak teorisinin gereklerine uygun bir yapıya dönüştürmekti. Bu nedenle 1982 Anayasası yürürlüğe konuldu.

24 Ocak’ın en büyük tahribatlarından biri de mevcut toplumsal dokunun değiştirilmesidir. Doğruluk, dürüstlük ve erdem gibi değerler yok edildi. Bireycilik ve çıkarcılık temel davranış kalıbı hâline getirildi, toplum arabesk ve kaderci bir öze büründürüldü.

Değerli milletvekilleri, herkesin bildiği gibi, 24 Ocak kararlarının mimarı merhum Turgut Özal’dı. Hedefi, ülkemizi, zenginlerin sevilip el üstünde tutulduğu, fakirlerin ise hor görüldüğü küçük Amerika yapmaktı. Merhum Özal, şimdiki devlet yöneticilerimizin birçoğunun olduğu gibi Millî Türk Talebi Birliği kökenlidir, 12 Eylül’ün ideolog grubu olan Aydınlar Ocağı üyesidir. Merhum Özal, aynı zamanda ekonomik liberalizmin ülkemizdeki en öndeki savunucusuydu. Bu özellikleriyle de muhafazakârlıkla liberalizmi şahsında birleştirmişti.

Sayın milletvekilleri, merhum Özal’ın planladığı ve uygulamaya koyduğu ekonomik, siyasal ve toplumsal uygulamalar bugünkü iktidarın da felsefi ve ideolojik zeminini oluşturmaktadır. AKP, bunu kabul etmektedir. 24 Ocak kararlarının güncel adımları ve 12 Eylül darbesinin despotluğu AKP eliyle uygulamaya devam ediliyor.

24 Ocak’ın en büyük hedeflerinden biri olan sosyal devleti tasfiye etmek bugün AKP Hükûmetine nasip olmuştur. AKP’nin yaptığı özelleştirmeler 24 Ocak’tan sonra gelen hükûmetlerin yaptığının toplamından fazladır. Kayıt dışı ekonomi, sigortasız çalıştırma ve taşeronlaştırma bu Hükûmet döneminde normal bir yaşam tarzı hâline geldi. Emeğin millî gelir pastasından aldığı pay azaltıldı. Sendikaların gücü yok edildi ve işsizlik tavan yaptı. Gelir dağılımı adaletsizliği 12 Eylül’ün bile başaramadığı bir noktaya ulaştı. Tarım ve hayvancılık da 24 Ocak kararlarının ruhuna uygun şekilde dış pazarlara açılmak suretiyle başarıyla tasfiye edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, AKP, demokratik görünme çabalarına karşın özünde 24 Ocak’ın siyasal boyutunun da uygulayıcısıdır. AKP, demokrasiyi seçimden seçime sandığa giderek oy vermeye indirgedi. Yasama, yürütmenin bir kolu gibi çalıştırılırken, yargı da Hükûmetin emrine alınmaktadır. Silivri ve KCK davaları, Tekel işçilerine yapılanlar ve öğrencilere uygulanan şiddet 12 Eylül anlayışının birer tezahürüdür.

Hükûmet ve yandaşları her fırsatta demokrasiden bahsediyor. Demokrasi, yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden ayrı olduğu kurumlar ve kurallar sistemidir.

Yürütme elinde olan, yasamayı emrinde tutan ve yargıyı da ele geçiren AKP, ne kadar halka demokrasiden bahsedebilir?

Demokrasi, sadece siyasal bir kurum değil; açlığın, yokluğun ve adaletsizliğin olduğu yerde demokrasiden söz edilemez. Adaletli bir gelir dağılımı olmadan, toplumsal dengeler kurulmadan, sosyal devlet olmadan demokrasi işlemez. Bugün, 24 Ocak kararlarının sonuçlarını halkımız çekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

HASAN MACİT (Devamla) – Samsun’un Tekkeköy ilçesinde, iki buçuk aylık bir bebek, açlık nedeniyle yaşamını yitirdi. Bir bebeğin açlıktan dolayı hayatını kaybetmesi 2011 yılının Türkiye’sinde yaşanmaktadır. 5 milyon kişi işsiz…

AHMET YENİ (Samsun) – O bilgiler yanlış.

HASAN MACİT (Devamla) – Yanlışsa burada söylersiniz Sayın Milletvekili.

5 milyon kişi işsiz. Yine, açlık sınırı ve yoksulluk sınırı altında yaşayanların sayısı her geçen gün artıyor. Asgari ücret 630 lira. Bütün bunlar yapılırken din istismarı da hiç durmadan devam ediyor. Baskı, yoksulluk ve din istismarı. Bunlar, 12 Eylül’de de ANAP döneminde de temel unsurlardı, şimdi de aynı. Halkımız, bu politikalardan artık “illallah” demiştir ve AKP’ye gereken cevabı seçimlerde verecektir.

Hepinize saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Macit.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, İnternet üzerinden gerçekleştirilen dolandırıcılık yöntemlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/997)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde gün geçtikçe artan internet üzerinden sosyalleşme faaliyetleri, e-devlet uygulamaları ve internet üzerinden ödeme ve bankacılık hizmetlerinin kullanılması bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Başta kişisel e-posta hesaplarının ele geçirilmesi, telefon konuşmalarının dinlenmesi olmak üzere, sahte profil ya da e-posta hesabı ile kimlik bilgilerinin çalınması sonucu oluşan sorunların tespit edilmesi ve olumsuz etkilerini önlemek amacıyla Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Yılmaz Tankut                       (Adana)

2) Hasan Çalış                            (Karaman)

3) Mehmet Şandır                      (Mersin)

4) Behiç Çelik                            (Mersin)

5) Mümin İnan                           (Niğde)

6) Ahmet Orhan                         (Manisa)

7) Murat Özkan                          (Giresun)

8) Abdülkadir Akcan                 (Afyonkarahisar)

9) Ahmet Deniz Bölükbaşı         (Ankara)

10) Metin Çobanoğlu                 (Kırşehir)

11) Mehmet Akif Paksoy           (Kahramanmaraş)

12) Ali Uzunırmak                     (Aydın)

13) Rıdvan Yalçın                      (Ordu)

14) Mustafa Enöz                       (Manisa)

15) Mehmet Serdaroğlu             (Kastamonu)

16) Hasan Özdemir                    (Gaziantep)

17) Akif Akkuş                          (Mersin)

18) Münir Kutluata                    (Sakarya)

19) Şenol Bal                             (İzmir)

20) Hamza Hamit Homriş          (Bursa)

21) Kamil Erdal Sipahi               (İzmir)

Gerekçe:

Dünya'da ve Ülkemizde gün geçtikçe artan internet üzerinden sosyalleşme arzusu sonucu oluşan faaliyetler, e-devlet uygulamaları ve internet üzerinden ödeme ve bankacılık hizmetlerinin kullanılması bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Son zamanlarda çok sık yaşanan olaylardan biri de sosyal paylaşım sitelerinde oluşturulan gruplar ve e-posta hesaplarında oluşturulan sahte hesaplar ile kimlik avı sahtekârlığının artmasıdır.

Kimlik avı, değişik amaçlar için kullanmak amacıyla, yasadışı olarak, kötü niyetli insanlar tarafından kimlik bilgilerinizi ve önemli şifrelerinizi çalmaya yönelik kullanılan bir sahtekârlık yöntemidir. Kimlik avı, kişilerin paralarını çalmak ve kimlik hırsızlığı yapmak için kullanılan çevrimiçi suç yöntemleri arasında en hızlı gelişen yöntemdir.

Kimlik avcıları, insanları kandırmak için iyi tanınan, güvenilir markaları taklit eden internet siteleri ve e-posta da içinde olmak üzere birçok farklı yöntem kullanmaktadırlar. Bunlar alıcılara tanınmış bir web sitesinin ya da kredi kartı şirketi, banka, yardım kuruluşu veya e-ticaret mağaza sitesi gibi güvenilebilecek kurumların geçerli e-postalarına benzeyen sahte e-postalar gönderilmesine dayanan önemsiz posta (spam) uygulamasıdır. Sahte e-postaların amacı insanları kandırarak kişisel bilgilerinin ve şifrelerinin vermelerini sağlayarak:

• Kimlik bilgileri ile kredi başvurusunda bulunabilmekte ve kredi alabilmektedirler.

• Banka hesaplarını boşaltmakta ve kredi kartlarının limitine kadar kullanmaktadırlar.

• E-posta şifresini kullanarak, istenmeyen ve onaylamadığınız yazışmalar yapılmakta, belge ve bilgi gönderilmektedir. Bu bilgiler daha sonra insanların aleyhlerinde kullanılabilmektedir.

• Şahsi ve özel e-postalara ulaşılarak kişilerin özel hayatını ve mahrem bilgileri afişe edilip, şantaj aracı olarak kullanılabilmektedir.

Bu tür istenmeyen ve insanları zor duruma düşürebilecek örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Bu saldırılarda e-postaların sahte olduğunun anlaşılması çok zorlaşmakta olup, büyük dikkat istemektedir. Dikkatli olmayan ve internet altyapısı gelişmiş olmayan kişilerin bu bağlantıların sahte olup olmadığını anlaması imkânsızdır.

Sahte profil ya da e-posta hesabı oluşturmak ile ilgili Türk Ceza Kanununda tanımlanan bir suç tipi henüz bulunmamakta olup, Türk Ceza Kanununun genel hükümleri kapsamında, ortaya çıkarabileceği sonuçlara göre birtakım cezai yaptırım ile karşı karşıya kalınabilmekte ama bu yeterli olmamaktadır.

Oluşturulan bu sahte profillerde, kişinin özel hayatına ilişkin birtakım bilgiler, fotoğraflar veya videolar da yer alabilmektedir. Bu tür sahte gruplarda, şirket veya kurum yetkilisinin haberi olmadan yalan yanlış o şirket veya kurum, ürün yada mal hakkında bilgiler verilmekte ve kullanıcılar yorum yapmaktadır. Şayet sahte grup hesabı oluşturulan şirket, halka açık bir şirket, bir başka deyişle Menkul Kıymetler Borsasında işlem görmekte ise, kısa zamanda kitlelere ulaşan bu yalan bilgiler yüzünden şirket değerinde zarar meydana gelebilmektedir. Şirketin hisseleri, yayılan bu haberler sonucunda değer kaybedebilmekte ve ortaklarını zarara uğratabilmektedir. Veya TBMM gibi çok saygın bir kurum ise milletvekillerinin bile e-posta ve kimlik bilgilerine ulaşıldığı iddiaları ile kurumun saygınlığı ve milletvekillerinin özel hayatları ve haysiyetleri zedelenebilmektedir.

Netice olarak;

Yukarıda anlatılmaya çalışılan gerçekler çerçevesinde; sahte profil, grup ya da e-posta hesabı ile insanların kimlik bilgileri ve şifreleri yasa dışı elde etmek suretiyle verdikleri zararların tespit edilmesi ve bu yasa dışı faaliyetlerin engellenmesi amacıyla Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ederiz.

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 25 milletvekilinin, cezaevlerindeki yaşam koşullarının ve sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/998)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Cezaevlerindeki yaşam koşullarının ve sorunların araştırılarak, bu sorunların çözülmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98, içtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1)    Halil Ünlütepe                    (Afyonkarahisar)

2)    Ali Rıza Öztürk                  (Mersin)

3)    Osman Kaptan                    (Antalya)

4)    Tayfur Süner                      (Antalya)

5)    Şevket Köse                       (Adıyaman)

6)    Enis Tütüncü                      (Tekirdağ)

7)    Çetin Soysal                       (İstanbul)

8)    Sacid Yıldız                        (İstanbul)

9)    Hulusi Güvel                      (Adana)

10) Kemal Demirel                   (Bursa)

11) Ergün Aydoğan                  (Balıkesir)

12) Ramazan Kerim Özkan       (Burdur)

13) Akif Ekici                           (Gaziantep)

14) Durdu Özbolat                    (Kahramanmaraş)

15) Gürol Ergin                        (Muğla)

16) Yaşar Ağyüz                      (Gaziantep)

17) Yaşar Tüzün                       (Bilecik)

18) Tekin Bingöl                       (Ankara)

19) Malik Ecder Özdemir         (Sivas)

20) Ali Koçal                            (Zonguldak)

21) Atila Emek                          (Antalya)

22) Hüsnü Çöllü                       (Antalya)

23) Gökhan Durgun                 (Hatay)

24) Abdullah Özer                    (Bursa)

25) Ali Arslan                           (Muğla)

26) Engin Altay                        (Sinop)

Gerekçe:

İnsan hakları arasında en temel hak yaşama hakkıdır. Bu hak diğer hakların kullanılabilmesinin ön şartıdır. Yaşama hakkının olmadığı bir ortamda insan hakları hiçbir anlam ifade edemez. Bu hak, Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde, Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nde, Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde ve Anayasamızda güvence altına alınmıştır.

Bu konuda Anayasamızla uyumlu olarak, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda; "zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamayacağı" infazda temel ilke başlığıyla hükme bağlanmıştır. Yine aynı kanunda "hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir" denilmektedir. Ancak günümüzde Yasanın bu unsurlarının ihlal edildiği yönünde, tutuklu-hükümlülerden ve onların ailelerinden yoğun yakınmalar olmaktadır. Konuyla ilgili araştırma ve inceleme yapan bazı sivil toplum kuruluşları da bu yakınmaları doğrular nitelikte raporlar sunmaktadırlar.

Son 10 yılda 1600'ün üzerinde tutuklu ve hükümlü çeşitli gerekçelerle yaşamını yitirmiştir. Son 1 yıl içerisinde hayatını kaybedenlerin sayısı 150'nin üzerindedir. Sadece bu rakamlar bile cezaevlerinde yaşam hakkının ne kadar tehlike altında olduğunu göstermektedir. Yaşam hakkının bu derece tehlike altında olduğu bir ortamda diğer temel hakların yeterli derecede güvence altında olduğunu söylemek inandırıcı değildir. Mevcut veriler cezaevlerinde yaşam koşulları açısından temel şartların sağlanamadığını açıkça ortaya koymaktadır. Genel olarak cezaevlerinde yaşanan sorunlar; fiziki ve insani şartların yetersiz olması, mahkûmlara yönelik bazı hak ihlalleri, tüzük ve yönetmeliklerin keyfî bir şekilde uygulanması veya uygulanmaması, haksız verilen disiplin cezaları, işkence boyutuna varan kötü muamele şeklinde uzayıp gitmektedir.

Ülkemizdeki ceza infaz kurumlarında kapasitelerinin çok üzerinde tutuklu-hükümlü barındırılmaktadır. Toplam kapasitesi 114.220 olan 384 ceza infaz kurumunda yaklaşık 121.275 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. 2002 Yılında 59.429 olan tutuklu-hükümlü sayısı 2010 Kasım ayı itibariyle yaklaşık % 100 artarak 121.275'e yükselmiştir. Cezaevlerindeki yoğunluk, mahkûmların temel haklarını kullanmalarına engel olan en önemli hususlulardan biri olarak dikkat çekmektedir. Bazı cezaevlerinde aynı ranzada ikişer hatta üçer kişi yatmak zorunda kalındığı, hatta yer yokluğundan bazı mahkûmların soğuk beton zeminde yatmak zorunda kaldıkları söylenmektedir. Hücre ve koğuşlarda fiziksel şartların mahkûmların sağlığını olumsuz etkilediği, temizlik için gerekli sağlıklı ortamın sağlanamadığı, günlük yaşam içerisinde kullanılan eşya ve malzemelerin hijyeninde çeşitli sıkıntılar yaşandığı yönünde pek çok şikâyet kamuoyuna yansımaktadır.

Hak ihlalleri, cezaevlerinde bulunan mahkûmlar arasında en çok şikâyet konusu olarak öne çıkmaktadır. Cezaevlerinde kimi zaman mevzuatta yorum gerektirmeyecek kadar açık bir hak, keyfî kısıtlanabilmektedir. Bu uygulamaya karşı yapılan suç duyuruları sonrası mahkûmlara disiplin cezaları verilmektedir. F tipi cezaevlerinde uygulanmakta olan tecrit modeli bazı hakların kullanımını sıkıntıya sokması bakımından eleştirilmektedir. Adalet Bakanlığı tarafından tutuklu ve hükümlülere genelgeyle tanınmış olan sohbet hakkının mahkûmlara fiilî olarak kullandırılmadığı konusunda yakınmalar had safhaya ulaşmıştır. Sağlık hizmetlerinden yararlanması gereken mahkûmlar bu haklarını kullanırken çeşitli sorunlarla karşılaşmaktadırlar.

Cezaevlerinde insan onuruna yakışmayan, zaman zaman işkence boyutuna varan kötü muamele de süregelen olumsuzluklardandır. Cezaevi personelinin görevlerini daha iyi yapmalarının önünde bulunan engellerin, cezaevlerinde araştırılmasını istediğimiz sorunlarla birlikte bir bütün olarak incelenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Cezaevi personelinin çalışma koşulları, özlük hakları, genel ve mesleki eğitim düzeyleri ile görev motivasyonları cezaevlerinde varılmak istenen çağdaş, modern ve kabul gören uluslararası standartlara ulaşılması için dikkat edilmesi gereken unsurlardandır.

İşlenen suçun yaptırımının insani koşullar altında, insan onuruna yakışır bir ortamda çekilmesi için uygun şartların oluşturulması devletin görevidir. Bunun için öncelikle mevcut durumun incelenerek sorunların tespit edilmesi ve bu sorunların çözüm yollarının araştırılması gerekmektedir.

3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, başta genç işsizliği olmak üzere işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/999)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dünyada yaşanan ekonomik kriz, ülkemizi derinden etkilemiş ve her ne kadar kimi rakamlar iyileşme göstergesi olarak yorumlansa da bu durumun halka yansımadığı kamuoyunca kabul edilir olmuştur. Yaşanan kriz, her sektörü ve herkesi olumsuz etkilemiştir. İşçiden memura, öğrenciden ev hanımına, emekliden geçici çalışana kadar her yerde krizin en az bir olumsuz etkisine rastlamak olanaklıdır.

Geçtiğimiz günlerde Ankara Ticaret Odası'nın (ATO), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) istatistiklerinden yararlanarak hazırladığı rapor bu durumun göstergesidir. Rapora göre; çalışma çağındaki 11 milyon 574 bin gencin 3 milyon 732 bini çalışma hayatında, 3 milyon 911 bini ise öğrenimini sürdürmektedir. 3 milyon 904 bin genç ise ne okumakta ne de çalışmaktadır. Başka bir ifadeyle her 100 gençten 34'ü atıl durumdadır.

Raporda kullanılan rakamların resmi bir kurumun kaynakları baz alınarak hazırlanması, gerçek oranların daha da yüksek olduğu anlamına gelmektedir. Nitekim, çalışan 3 milyon 732 bin gencin dörtte birinden fazlası (961 bin kişi) "ücretsiz aile işçisi" durumundadır. Bir gelir elde etmeden ve sosyal güvenceye sahip olmadan çalışır gözüken bu gençler, atıllık oranını perdelemektedir. Ücretsiz aile işçisi olan gençler istihdam içinde değerlendirilmediğinde atıllık oranı yüzde 34'den yüzde 42'ye çıkmaktadır.

Hazırlanan raporda bir başka yürek burkan rakam ise atıllık oranının yüksekokul okuyan gençlerde daha yüksek oranda olmasıdır. Yalnızca üniversite açan, özellikle ekonomik anlamda planlamasız bir ülke görüntüsü bu rakamlarla ortaya çıkmaktadır.

Raporun bir Türkiye klasiği dedirten kısmı ise atıllık durumunun illere ve bölgelere göre dağılımıdır. En çok atıllığı Gaziantep ilini peşi sıra Adıyaman ilimiz izlemektedir. Diğer Güneydoğu Anadolu illerimiz de bu durumdan nasibini almış ve Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt'te gençlerin atıllığı had safhaya ulaşmıştır.

Sosyal ve ekonomik olarak hemen hemen her konuda üvey evlat muamelesi gören Adıyaman ilimiz, gençlerin atıllığı ile de kötü gidişini yenememiştir. Adıyaman ilimizde gençlerimiz mevsimlik tarım işçisi olmakta, karın tokluğuna çalışmakta ya da kahvehane köşelerinde gazetelerde iş aramaktadır. Oysa Adıyaman gibi GAP'a büyük fedakârlık yapan bir ilin tütün gibi stratejik ürünü bulunmaktadır. Hem sanayiye dönük hem dünyanın en kaliteli ürünü elinde olan bir ilin, bu kadar olumsuz tabloyu yaşaması adaletle bağdaşmamaktadır. Yine Güneydoğu Anadolu Bölgesi, GAP'a entegre bir proje gözüyle bakılmayıp yalnızca enerji alanına indirgenmesi ve devlet eliyle ekonomik yatırımlar yapılmaması nedeniyle büyük sıkıntılar yaşamaktadır.

Ortaya konulan rakamlar her ne kadar ekonomik olarak yorumlansa da konunun psikolojik ve toplum psikolojisi yanı bulunmaktadır. Bu derece olumsuz ekonomik tablonun sonucunda yurttaşlarımız bunalıma girmekte ve toplumsal olarak bir patlamanın eşiğine gelinmektedir. Bölgesel adaletsizlikler, kardeşlik ve sosyal barışı da tehdit etmektedir.

Bu nedenlerden dolayı, işsizliğin ve özellikle genç işsizliğinin nedenlerinin araştırılması, önemli oranlarda olan atıl kapasitenin değerlendirilmesi için çözüm önerilerinin tespiti amacıyla Anayasa’nın 98. ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Şevket Köse                                                (Adıyaman)

2) Ali Rıza Öztürk                           (Mersin)

3) Hulusi Güvel                               (Adana)

4) Ergün Aydoğan                           (Balıkesir)

5) Engin Altay                                 (Sinop)

6) Halil Ünlütepe                             (Afyonkarahisar)

7) Durdu Özbolat                            (Kahramanmaraş)

8) Akif Ekici                                    (Gaziantep)

9) Tayfur Süner                               (Antalya)

10) Ramazan Kerim Özkan             (Burdur)

11) Gürol Ergin                               (Muğla)

12) Yaşar Ağyüz                             (Gaziantep)

13) Tekin Bingöl                             (Ankara)

14) Sacid Yıldız                               (İstanbul)

15) Malik Ecder Özdemir                (Sivas)

16) Ali Koçal                                   (Zonguldak)

17) Atila Emek                                (Antalya)

18) Hüsnü Çöllü                              (Antalya)

19) Kemal Demirel                          (Bursa)

20) Gökhan Durgun                        (Hatay)

21) Abdullah Özer                           (Bursa)

22) Ali Arslan                                 (Muğla)

23) Osman Kaptan                          (Antalya)

BAŞKAN – Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Bir genel görüşme önergesi vardır, okutuyorum:

B) GENEL GÖRÜŞME ÖNERGELERİ

1.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 28 milletvekilinin, trafik kazalarının nedenleri ile alınması gereken önlemler konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/16)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemiz karayollarında meydana gelen trafik kazalarının nedenlerini ve alınması gereken önlemleri Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmek amacıyla, Anayasanın 98 ve TBMM İç Tüzüğünün 101, 102 ve 103'üncü maddeleri uyarınca "Genel Görüşme" açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz. 24.11.2010

1) D. Ali Torlak                               (İstanbul)

2) Beytullah Asil                             (Eskişehir)

3) Mehmet Şandır                            (Mersin)

4) Behiç Çelik                                  (Mersin)

5) Mehmet Akif Paksoy                  (Kahramanmaraş)

6) Süleyman Nevzat Korkmaz         (Isparta)

7) Hüseyin Yıldız                            (Antalya)

8) Mümin İnan                                (Niğde)

9) Kemalettin Nalcı                          (Tekirdağ)

10) Mehmet Serdaroğlu                   (Kastamonu)

11) Faruk Bal                                  (Konya)

12) Mehmet Zekai Özcan                (Ankara)

13) Akif Akkuş                               (Mersin)

14) Abdülkadir Akcan                     (Afyonkarahisar)

15) Ahmet Duran Bulut                   (Balıkesir)

16) Hamza Hamit Homriş               (Bursa)

17) Kamil Erdal Sipahi                    (İzmir)

18) Sabahattin Çakmakoğlu             (Kayseri)

19) Yılmaz Tankut                           (Adana)

20) Mustafa Enöz                            (Manisa)

21) Mithat Melen                             (İstanbul)

22) Osman Durmuş                         (Kırıkkale)

23) Alim Işık                                   (Kütahya)

24) Ahmet Bukan                            (Çankırı)

25) Recep Taner                              (Aydın)

26) Reşat Doğru                              (Tokat)

27) Osman Ertuğrul                         (Aksaray)

28) Hasan Özdemir                         (Gaziantep)             

29) Metin Ergun                              (Muğla)

Gerekçe

Karayollarına alternatif diğer ulaşım sektörlerinin yetersizliği, yeterli düzeyde yatırım yapılmaması ve her hükümet döneminde karayolları politikalarına ağırlık verilmesi gibi etkenlere bağlı olarak ülke içi ulaşımda karayolu ulaşımının daha çok kullanılması kaçınılmaz hâle gelmiştir.

Buna paralel olarak, ülkemizde karayolu altyapı sorununun temelden çözüldüğünü de söylemek mümkün değildir. Ülkemizin geniş coğrafyası, bazı bölgelerin sert iklimi ve çetin topoğrafya koşulları, yapım, bakım ve onarım güçlüğünü artırırken, diğer yandan trafiğin özellikle ağır taşıtların ve izin verilen yüklerin gereksiz ve tekniğe aykırı olarak artırılması yollarımızın süratle bozulmalarına yol açmaktadır.

Bu kapsamda, yolların bozuk ve aşırı sürat nedeniyle ülkemizde trafik kazalarından kaynaklanan yolcu-km başına düşen ölüm sayısı AB ortalamasının oldukça üzerindedir.

Şehirler arası yapılan standart dışı duble yollarda meydana gelen bozulmalara bağlı olarak meydana gelen trafik kazaları sonucu ortaya çıkan can kayıplarının yanı sıra uğranılan ekonomik kayıplar da sorun olmaya devam etmektedir.

Yurdumuzun değişik yörelerinde, özellikle tatil ve bayramlarda meydana gelen kazalarda, çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetmekte ve yaralanmaktadır. Bu bağlamda sadece 2009 yılında meydana gelen 1.034.435 trafik kazasında 4 bin 300 vatandaşımız hayatını kaybederken 200 bin vatandaşımız da yaralanmıştır.

Bu kapsamda, karayollarında yolcu ve yük taşımacılığında ekonomik ve güvenli taşımanın sağlanması için gerekli her türlü önlemlerin alınması, trafik açısından tehlike oluşturan ve trafik kazalarının yoğun olarak meydana geldiği noktalarda kazaları önleyici alt ve üst yapının trafiğin gerektirdiği fiziki standartlara kavuşturulması ve trafik güvenliğine yönelik teknolojik imkânlardan faydalanılması elzem hale gelmiştir.

Trafik ve yol güvenliği konularında kamu ve sivil toplum kurum ve kuruluşlarının topluma yararlı projeler geliştirmeleri teşvik edilerek, toplumun bütün kesimine yönelik, trafik ve yol güvenliği konusunda ve alanında, bilimsel ve eğitsel nitelikte konferanslar, seminerler, sempozyumlar, paneller, yarışmalar ve benzeri nitelikte toplantılar ve etkinlikler düzenlenerek toplumsal bilincin artırılması hususunda yasama ve yürütme erklerine görevler düşmektedir.

Artık vahim bir boyut kazanan ve çok büyük acılara sebep olan trafik facialarının önlenmesi ve gerekli tedbirlerin alınması bir zorunluluk hâline gelmiştir. Bu nedenle milletimizin hayatlarının ve umutlarının yollarda kaybolup gitmesine bir son verilmesi önümüzdeki en acil konular arasında olmalıdır. Dolayısıyla trafik kazalarının azaltılması en önemli hedeflerden biri olarak benimsenmelidir.

Bu nedenlerle ülkemiz karayollarında meydana gelen trafik kazalarının nedenlerini ve alınması gereken önlemleri, Anayasanın 98 ve TBMM İç Tüzüğünün 101, 102 ve 103'üncü maddeleri uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmek suretiyle "Genel Görüşme" açılması kaçınılmaz bir hâl almıştır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

C) TEZKERELER

1.- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Letonya Parlamentosu Başkanı Solvita Aboltina’nın vaki davetine icabetle, beraberindeki Parlamento heyetiyle Letonya’ya resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1380)

                                                                                                                        13/01/2011

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin'in, Letonya Parlamentosu Başkanı Sayın Solvita Aboltina’nın vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, Letonya'ya resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.

                                                                                                         Mehmet Ali Şahin

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- (10/723) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 26/01/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi

                                                                                                                         26.01.2011

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu'nun 26.01.2011 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                          Ayla Akat Ata

                                                                                                               Batman

                                                                                                       Grup Başkanvekili       

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 604 üncü sırasında yer alan 10/723 faili meçhul cinayetler konusunun, araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşülmesinin, Genel Kurulun 26.01.2011 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaş’ta.

Buyurun Sayın Karabaş. (BDP sıralarından alkışlar)

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; faili meçhullerin araştırılmasıyla ilgili verdiğimiz araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar bu Mecliste biz ve diğer partiler, ağırlıklı olarak da CHP tarafından, faili meçhullerin araştırılmasıyla ilgili önergeler verildi. Birçok zaman bu önergeleri Meclise indirdik ama bugüne kadar bu tür taleplerin hepsi reddedildi.

Değerli milletvekilleri, faili meçhuller, toplu mezarlar hem Birleşmiş Milletler sözleşmelerinde hem de Anayasa’mız ve iç hukukumuzun birçok maddesinde insanlık suçu olarak kabul edilmiştir. Her ne kadar Birleşmiş Milletlerin bu konudaki bazı belgeleri imzalanmamış olsa bile Anayasa’mızda da, iç hukukumuzda da, ceza yasamızda da bununla ilgili birçok madde vardır.

Değerli milletvekilleri, faili meçhuller Türkiye tarihinde sık rastlanan bir olay. Birçok zaman muhaliflere, aydınlara, farklı düşünen yazarlara yönelik gerçekleşmiş ancak 1980 askerî faşist darbesi ve 1984’te PKK’nın silahlı mücadelesiyle başlayan, 1990’lardan sonra yoğunlaşan faili meçhulleri farklı bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. 1990’dan sonra, özellikle 1990 ile 2000 arasında birçoğu halkın gözü önünde gerçekleşen, devletin içindeki güçlerin, güvenlik güçlerinin içindeki yapıların bazen açık, bazen de gizlenerek yapılan faaliyetleridir. On binlerce insan ya kaybedilmiş veya öldürülmesine rağmen failleriyle ilgili bilgiye ulaşılamamıştır.

Tabii, faili meçhuller bu ülkenin kanayan bir yarası ancak bundan daha acı olan, bundan daha dramatik olan ve devletin açık bir şekilde, o dönem valileri, kaymakamları, hatta yaşanan il ve ilçede belediye başkanları tarafından açık yapılan, halka açık yapılan insanlık suçlarıdır.

Toplu mezarlar… Bugün Kürt coğrafyasının hemen her ilinde, her ilçesinde, her köyünde, her dağında toplu veya tek tek gömülmüş cesetler var. İlk 1989 yılında Siirt’te, Nevala Kasaban, Kasaplar Deresi’nde yapılan bir kazı ve sonrasında Batman’da, Diyarbakır’da, Şırnak’ta, en son da Bitlis’te yapılan ve Dersim’de yapılan kazılar var.

Değerli milletvekilleri, bu toplu mezarların veya tek tek dere kenarına gömülen cesetlerin hangi dönemde gerçekleştiği, nasıl gömüldüğünü halk biliyor, tek tek biliyor ama bugüne kadar bu konuda çaba göstermemiş, bu konuda yapılan başvurulara bazı dönemlerde namuslu bir savcının yaptığı girişim ve çalışmanın dışında ailelerin, kayıp yakınlarının -toplu mezarlara gömülenlerin- talepleri de, insan hakları örgütlerinin talepleri de yerine getirilmemiştir. En son Mutki’de yapılan kazı hem basınımızda hem de kamuoyunda önemli bir yer tuttu. 5 Ocak’ta Mutki ilçesinde, karakola 300-400 metre mesafede, karakolun ve kentin çöpünün döküldüğü yerde yapılan ilk kazıda 12 kişinin kemiğine ulaşıldı ve sonradan da sürdürülen, bugün, şu anda durmuş olan kazılarda da 6 kişinin daha kemiklerine ulaşıldı. Bugüne kadar Mutki’de 12 kişinin kemiklerine ulaşıldı.

Değerli milletvekilleri, özellikle 1990’la 2000 arasında birçok zaman, bazen PKK gerillası, silahlı, bazen sivil kişilere terörle mücadele kapsamında operasyonlar yapıldı, insanlar öldürüldü ve öldürülen kişiler kentin, ilçenin, köyün meydanına getirilip teşhir edildi ve sonradan da birçok zaman belediyenin iş makineleriyle toplu mezarlara gömüldü ve bunların birçoğu da, özellikle o dönem insanlara korku salma ve o dönem o insanları, onların ailelerini ve özellikle Kürt halkını rencide etmek, aşağılamak şeyiyle çöplüklere yapıldı. Şu anda Mutki’de çıkarılan kemikler, cesetler çöplükten çıkarılıyor. Bitlis çöplüğünde yeri Bitlis halkı tarafından, sivil toplum örgütleri tarafından, tek tek vatandaşlar tarafından, vali tarafından bilinen toplu mezar var, iki tane toplu mezar var. Hizan ilçesinde, yine çöplükte yeri bilinen mezar var ve yine onun dışında Bitlis’in Tatvan ilçesi mıntıkası içinde Kender Dağı’nda, Bindaki Dağı’nda üzeri çalılarla kapatılmış kemiklerin bir kısmına sonradan ulaşılmış toplu mezarlar var. Bitlis’te şu anda bizlerin, sivil toplum örgütlerinin, halkın bildiği en az 350-400 tane kişinin bazı yerlerde toplu, bazı yerlerde tek tek gömülmüş mezarlar var, toplu mezarlar var. Tüm bu gerçekler duruyorken Türkiye’de, Sayın Başbakandan, Sayın Cumhurbaşkanından, AKP İktidarından ve devlet yetkililerinden ses yok, tık çıkmıyor. Cenazeler çıkarılıyor. Bu cenazeler toplu mezardan çıkarılıyor. Sivil ve o dönem PKK gerillası birlikte çıkarılıyor. Kadın ve erkek aynı toplu mezardan çıkarılıyor ama toplumsal barıştan, kanın durmasından bahseden Sayın Başbakandan, AKP İktidarından, devlet yetkililerinden hiçbir ses çıkmıyor.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan -Bosna Hersek’te toplu mezarlarla ilgili o dönem gerçekten ciddi bir vahşet yaşandı- toplu mezarlarla ilgili Bosna Hersek’e ziyarette bulunuyor ve sonrasında da “Bu katliamları, toplu mezarları ve bunları yapanları unutmayacağız, unutturmayacağız.” diyor.

Sayın Başbakan, siz Türkiye Cumhuriyeti devleti Başbakanısınız. Bitlis’in Mutki ilçesinde cenazeler çıkıyor, cesetler çıkıyor, çöplükten çıkıyor ve oradaki savcı bu çalışmayı yürütüyor…

SAMİ GÜÇLÜ (Konya) – Kim yapacaktı?

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – …sizden bir ses yok! Bu insanlık suçudur. Çöplükte toplu mezarın, çöplükte cesedin olması insanlık suçudur.

Bu çalışma sadece bir savcının yürüttüğü bir çalışma değil. Bununla ilgili hangi çalışmanız var? Sizler, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu, Bitlis’teki siyasiler, oradaki örgütünüz, bu gerçeklerin, bunların açığa çıkmasıyla ilgili bugüne kadar ne yaptınız? Bu kadar vurdumduymazlık olur mu?

Ben buradan söylüyorum Bitlis Milletvekili olarak: Bitlis’in çöplüğünde 2 tane toplu mezar var, Hizan çöplüğünde toplu mezar var, Tatvan’ın Kender Dağı’nda toplu mezar var, Bindaki Dağı’nda toplu mezar var, Gariz’de toplu mezar var, Duav mezrasında toplu mezar var, tek tek bildiğim yerler var. Buyurun bu konuda bir çalışma yürütülsün, yetkililer gelsin, ben ve Bitlis’teki diğer vatandaşlar bunların yerini göstersin. Ancak bu çalışmalar, bazı ailelerin başvurusu veya namuslu bir savcının çıkıp izin vermesi durumunda toplu mezarlar kazılıyor. Bu ülkede dünyanın birçok yerinde yaşanmış deneyimler var. Faili meçhullerin, toplu mezarların olduğu yerde, bu konuda, Meclis başta olmak üzere, insan hakları örgütleri, sivil toplum örgütleri ve uluslararası deneyimi olan kesimlerden bir komisyon oluşturulur ve bu toplu mezarlar, ailelerin başvurusuna ihtiyaç duyulmadan veya insan hakları örgütlerinin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum Başkan.

...başvurusuna gerek duyulmadan bir veri bankası oluşturulur; tüm yerlerde halkın bildiği, sivil toplum örgütlerinin bildiği, ailelerin başvurusu olan veya olmayan toplu mezarlardaki kemikler veya cesetler çıkarılır, DNA testi yapılır ve bunlar ailelerine teslim edilir. Ayrıca hakikatleri araştırma komisyonuyla bu dönemin sorumluları hakkında da işlem yapılır. Şimdi, CHP bir araştırma önergesi veriyor: Hakikatleri araştırma komisyonu. AKP’nin grup başkan vekili diyor ki: “Hakikatleri araştırma komisyonuyla ilgili terör örgütünün de başvurusu var. Terör örgütüyle aynı safha düştüler.” Böyle bir mantıkla toplu mezarları, böyle bir mantıkla o dönem işlenen insanlık suçlarını ortaya çıkarabilir misiniz? Biz, bu olayların üzerinde duracağız. Ayaklarımızın altında insan cesedi olduğu sürece bu ülkede toplumsal barış olmaz, bu ülkede insanlık olmaz, barış olmaz, kardeşlik olmaz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.

Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Yeni’ye aittir.

Buyurun Sayın Yeni.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara geldiği 2002’den bu yana faili meçhul cinayetlerin sonlandırıldığını özellikle sözlerimin başında belirtmek istiyorum. Geçmiş dönemlerde Türkiye’de ve Güneydoğu’da meydana gelen faili meçhul cinayetlerin aydınlığa kavuşması için gerek İçişleri ve gerekse Adalet Bakanlığı tarafından olayın üzerine titizlikle gidilmektedir.

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Ceylan Önkol’u kim öldürdü?

AHMET YENİ (Devamla) – Cinayetlerin müsebbibi kişi ve kurumlar bir bir açığa çıkarılmaktadır ve haklarında gereken soruşturmalar da yapılmaktadır. Olayların üzerine ciddiyetle bizim dönemimizde gidilmektedir. Ölüme karşı yaşamı savunmak insan olan herkesin görevidir.

Maide Suresi, Ayet 32: “Kim bir insanı, bir can karşılığı veya yer yüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini, hayatını kurtararak yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmış gibidir.” Biz bu şekilde inanıyoruz, siz de böyle inanıyorsanız terör ve teröristlerin arkasında kimse durmaz.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Biz inanıyoruz da, sizin inancınız var mı bilmiyoruz!

AHMET YENİ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce milletimiz AK PARTİ’yi, vurulan prangaları kırsın, Türkiye’yi her yönden kalkındırsın diye iktidara getirdi. Biz de bu sorumluluk duygusuyla ve vicdani mesuliyetle, milletimiz için iş üretmeye, hizmet ve eser üretmeye, köklü sorunları çözmeye, yatırımları yapmaya devam ediyoruz. Hedeflerimizde, vizyonumuzda, gelecek tasavvurumuzda hiçbir sapmaya izin vermeden, milletimizin çizdiği rotada durmaksızın yürüyoruz. “Her şey Türkiye için.” anlayışımızı icraatlarımızla, gururla ortaya koyuyoruz ve yaşatıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, biz sorunların üzerini örten, sorunları erteleyen taraf olmadık. Her zaman çözümden, diplomasiden yana olduk. İnkâr politikalarına son verdik. Türkiye’yi daha mutlu ve daha aydınlık bir geleceğe taşıma mücadelesi içerisinde olduk. Her geçen gün bu gayretlerin sonuç vermesi, Türkiye'nin gelişme seyrini ortaya koyan güzel haberlerin gelmeye devam etmesi, içte ve dışta memnuniyetlerin defaatle ifade edilmesi bizlere büyük mutluluk vermektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye büyüyor, Türkiye kalkınıyor, Türkiye demokratikleşiyor, Türkiye uluslararası platformda her geçen gün etkinliğini devam ettiriyor ve ettirecektir de. Türkiye adım adım aydınlık geleceğini inşa ediyor. Belki en önemlisi, Türkiye, istikrarın getirdiği güveni yaşamaya devam ediyor ve bundan sonra da devam edecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Binici.

Buyurun Sayın Binici. (BDP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, benden önceki Hatip gözlerimizin içine baka baka, bir de ekranlardan 70 milyona hitap ettiğini unuttu, şunu söylüyor: “2002’den bu yana, iktidara geldiğimizden bu yana faili meçhul cinayet olmamıştır.” Şimdi soruyorum kendisine: Diyarbakır’da Aydın Erdem cinayeti aydınlandı mı, çıkarabildiniz mi? Yine Baran Tursun cinayeti, Şerzan Kurt cinayeti, Mustafa Dağ cinayeti, Mahsun Karaoğlan cinayeti… Bunların hepsi sizin dönemde oldu ve hâlen de tek bir sorgu yapılmamıştır, dosya bile açılmamıştır. Bunu televizyonda 20 milyonun gözüne baka baka da söylüyorsunuz. Ayıp, yazık, yazık!

AHMET YENİ (Samsun) – 70 milyona söylüyorum ben.

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Bu halkla dalga geçmeyin. Bu halk sizi tanıyor. Bu halk sizi tanıyor.

Şimdi, bildiğiniz üzere, ülkemizde ilk faili meçhul cinayet Sabahattin Ali cinayetiyle başladı, günümüze kadar da katlanarak sürüyor. Hiçbir hükûmet çıkıp “Ben faili meçhullerde sınıfı geçtim.” diyemez cumhuriyet tarihinden günümüze kadar, iddia ediyoruz.

Eğer bugün varsanız, eğer AKP Hükûmeti “Biz faili meçhulleri aydınlatacağız.” deme cesaretinde bulunuyorsa buyurun faili meçhullerle ilgili önergemiz, çıkın aydınlatın, kamuoyu da size teşekkür etsin ama belli ki yine başka güçlerin arkasına sığınarak bu önergemizi reddedeceksiniz. Sizin görüşünüz budur. Siz bununla siyaset yapıyorsunuz, başka da bir siyasetiniz yok. Artık Türkiye halkı, Kürtler, Türkler, Lazlar, Çerkezler AKP’nin ne olduğunu çok iyi anladı, artık yutmayacaklardır. Öyle Tayyip Erdoğan’ınız da sizi kurtaramayacaktır, Pensilvanya da sizi kurtaramayacaktır. 2011’de silinip gideceksiniz, bu halk 2011’de sizi sandıklara gömecektir. (BDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – Rüya görmeye devam edin, rüya!

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Evet, evet, göreceğiz biz.

AHMET YENİ (Samsun) – Rüya görmeye devam edin!

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) - Göreceğiz biz; göreceğiz, göreceğiz…

Yüzde 10 barajını düşürün, düşürün…

AHMET YENİ (Samsun) – Sen yüzde 10’un üstüne çık.

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Mesleğiniz gereği düşürmezsiniz. Mesleğinizin ne olduğunu çok iyi biliyorsunuz.

AHMET YENİ (Samsun) – Üstüne çık… Ben bankacıyım…

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Yüzde 10 barajını düşürmeden neler yaptığınız açıkta.

AHMET YENİ (Samsun) – Üstüne çık sen, üstüne; konuşma!

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) - Bütün devlet güçlerini arkanıza alacaksınız, silahlı güçlerini, bütçesini, her şeyini alacaksınız, o halkımızın inancı dışında karşınızda hiçbir şey bulunmayacak ama o inanç sizi orada silecektir, bunu biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, benden önce BDP Grubundan Sayın Karabaş dile getirdi: Daha yeni, kazılar devam ediyor. Vicdanınız sızlamıyor mu? Çöplükten ceset çıkıyor, çöplükten kemik çıkıyor. Bir de çıkıp kendinize İslamiyet adına siyaset yaptığınızı söylüyorsunuz. Hadi gidin… O cesetleri kimler oraya gömdü, bu önergeyle açığa çıkarma şansına sahipsiniz. Samimi değilsiniz siz. Siz çıkaramazsınız çünkü siz o kaynaklardan besleniyorsunuz. Sizi çok iyi tanıyoruz. 

AHMET YENİ (Samsun) – Hadi oradan be!

ÖZLEM MÜFTÜOĞLU (Gaziantep) – Biz de sizi tanıyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Yine bu ülkede faili meçhul cinayetlerle ilgili birkaç kişi daha dile getireyim: İşçi Sendikasının önderi Kemal Türkler, hâlen faili meçhul, gitti ve çok şükür sayenizde dosyası da kapandı, zaman aşımına uğrattınız, gözünüz aydın. Ahmet Taner Kışlalı, Ape Musa, Savaş Buldan, Uğur Mumcu, Ceylan Önkollar yine sizin sayenizde bugüne kadar bu cinayetler aydınlanmadı.

Ülkemizdeki birçok soruna kaynaklık eden temel sorunun Kürt sorunu olduğunu hepiniz biliyorsunuz, kafanızı kumdan çıkarın. Kürt sorunu bu ülkede çözülmediği sürece, demokratik, eşit, özgür yaşam hâkim olmadığı sürece özgürlüklerden de bahsedemezsiniz.

Yine, 12 Eylül darbesiyle ortaya çıkmamış faili meçhul cinayetlerin hayatın olağan akışının bir parçası olduğu dönem çatışmaların da en yoğun yaşandığı döneme denk düşer. Bu dönemdeki faili meçhul cinayetleri işleyenler, AKP Hükûmetinin gayretiyle geçtiğimiz günlerde salıverildiler. Burada kendinizi sıyıramazsınız çünkü devletin her erki AKP Hükûmetine bağlıdır.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Çarpıtmayın. Yargıtay yapmış, Hükûmeti suçlayamazsınız.

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – “Yargı bize bağımlı değil.” diyorsunuz

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Çarpıtmayın.

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Yargı size bağlı, yargı bağımsız değildir.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Çarpıtıyorsunuz. Hiç yakışmıyor size be!

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – 1990’lı yıllarda, benim de arkadaşlarımın bulunduğu Urfa’da, Diyarbakır’da, Batman’da, Şırnak’ta, Hakkâri’de, bu gibi illerimizde devletin güdümüyle, askerin ve yerel bürokrasinin bizzat güdümüyle faili meçhul -bizce faili belli- cinayetler işlendi ve o cinayetleri işleyenler televizyona çıkıp söylediler. 188 kişiyi öldüren katili sizin icraatınız dışarı bıraktı, sizin icraatınız yaptı. Bilmiyor muydunuz 102’nci madde devreye girecek? Biliyordunuz tabii sözleşmiştiniz onlarla, hizbul kontrayla sözleşmiştiniz, doğu-güneydoğuda yine eski senaryoları oynayacaktınız ama şunu iyi bilin: Bu halk o senaryoları bugün size oynatmaz, sizi boşa çıkarır. Bu halk, artık günümüzde dünyayı evinin içinde izliyor. Bu halk bir güç olmuştur, okumuştur, otoritesini kurmuştur, siyasetini en üst düzeye çıkarmıştır, bu cinayetlerini de size yaptırmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, yine, o dönemin rütbeli askerlerinden -isim veriyorum- Atilla Kıyat, cinayetlerin işlenmesinin bizzat devletin temel politikası olduğunu televizyonlarda açık ve seçik söylemiyor mu? İşlenen bu cinayetlerin asıl faillerinin o dönemin siyasi, askerî ve bürokratik yöneticileri olduğunu ileri sürmüyor mu?

Yine, aynı eksende, o dönemde, Hakkâri’deki rütbeli bir asker, bölgede yaşayan insanları, kaymakamı, hâkimi, savcıyı ve diğer kurum amirlerini sindirmek için zaman zaman bomba attığını söylemedi mi? Sizin dönemdeydi, ne yapabildiniz? Bir soruşturma açma cesaretinde bulunabildiniz mi? Tabii ki desteklediniz onun söylemlerini.

Yine, o dönemde -ben de kitabını okumuştum- âdeta bir cellat olan dönemin JİTEM kurucusu Cem Ersever şunu söylüyor: "Ben bölgede insan öldüre öldüre bıktım ama bu sorun öldürmekle bitmiyor.” dedi. Belli bir dönem sonra Cem Ersever de bu ülkede faili belli cinayete kurban gitti. Bunların hepsini biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkan, sağ olun.

Dolayısıyla, yine, hatibin sözünün başında dediği gibi, AKP Hükûmeti 2002’den, iktidara geldiği günden bu yana şeffaf yönetimden, çoğulculuktan, demokrasiden dem vurmaktadır. AKP Hükûmetinin “ileri demokrasi” dediği kavramın karşılığı, Baran Tursun, Şerzan Kurt, Aydın Erdem, Mustafa Dağ, Mahsun Karaoğlan ve burada adını sayamayacağım bir dizi cinayetin altında imzası bulunan Hükûmettir, bu böyledir.

Bunun için önergemizin tarafınızdan kabul edilerek bu konudaki araştırmanın yapılmasını talep ediyor, Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Binici.

Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisinin aleyhinde Konya Milletvekili Sayın Ayşe Türkmenoğlu.

Buyurun Sayın Türkmenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin faili meçhul cinayetlerle ilgili olayların bütün boyutlarıyla araştırılarak gerekli çalışmaların yapılması için bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi aleyhine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, biraz önceki konuşmacının “Faili meçhul cinayetlerle ilgili bu Hükûmetin imzası vardır.” demesini kınıyorum.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Kınamayın, açığa çıkarın.

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Hiçbir hükûmet özellikle faili meçhuller noktasında, aydınlanmasını istediği noktasında, herhangi bir endişeye… Ben inanmıyorum, düşünmüyorum. Bu noktada kendisini kınıyorum.

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Açığa çıkarın, açığa.

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ İktidarından önce ülkemizde faili meçhul cinayetlerin çok sık yaşandığı bir gerçektir. Çok değerli aydınlarımız, gazetecilerimiz, bilim adamlarımız faili meçhul cinayetler neticesinde maalesef hayatlarını kaybetmişlerdir. Geçtiğimiz günlerde, Hrant Dink ve Uğur Mumcu’yu ölüm yıl dönümlerinde rahmetle andık. Uğur Mumcu faili meçhul cinayetlerde bir sembol niteliğindedir. Türkiye tarihinde bir türlü gerçek suçlusuna ulaşamadığımız cinayetleri, karanlık, derin, bir türlü adalet önüne çıkartılamayan güçleri adalet önüne çıkartmak, uzun yargılama sürelerinden kurtulmak, vatandaşın hukukun üstünlüğüne olan güvenini yerine getirecek bir yargı reformuna ihtiyacımızın çok öncelikli olduğu bir gerçektir ve AK PARTİ İktidarı halkımızdan aldığı destekle bu yargı reformunu en kısa sürede gerçekleştirecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ İktidarıyla bugün Türkiye artık faili meçhuller ülkesi değildir. Özellikle son yıllarda, faili meçhul cinayetler konusunda güvenlik güçlerimizce başarılı çalışmalar yapılmakta, failler çok kısa sürede yakalanarak kamuoyunun devletimize duyduğu güven pekiştirilmektedir. Türkiye’de artık hukuk işlemektedir, hukuk işledikçe demokrasi egemen kılınmaktadır; devlet fonksiyonları daha sağlıklı işledikçe, kolluk kuvvetleri işlerini daha etkin ve iyi yapınca failler bulunmakta, cinayetlerde de azalma olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ’li yıllara baktığımızda Türkiye’de faili meçhul olayların aydınlatılmaya çalışıldığını, çetelerin, mafyanın, karanlık odakların üzerine kararlılıkla gidildiğini, hiçbir şeyin üzerinin örtülmediğini, şüphelilerin bağımsız ve tarafsız yargı önünde hesap vermelerinin sağlandığını görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması, karanlık odakların ortaya çıkarılması konusunda hepimiz hemfikiriz ancak faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması noktasında hassas olduğunu söyleyenlerin, bugün, çetelerin, mafyanın, hukuk dışı yapılanmaların bağımsız yargı önünde hesap verdiği bir ortamda öncelikle devam eden soruşturma ve yargılamaları etkilemekten de vazgeçmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; faili meçhul cinayetlerin araştırılması için geçmişte Türkiye Büyük Millet Meclisinde altı tane araştırma komisyonu kurulmuştur ancak bu kurulan komisyonlar Türkiye Büyük Millet Meclisinin İçtüzüğü’nden kaynaklanan sebeplerle başarıya ulaşamamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde yapılacak düzenlemelerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuda çok daha aktif bir rol üstlenmesinin önü açılarak geçmişteki karanlık noktaların aydınlatılması son derece önemlidir.

Görüşmekte olduğumuz önergeyle aynı konuda başka siyasi partilerimizin de vermiş olduğu önergeler vardır. Bu önemli konunun tüm siyasi partilerimizin grupları tarafından görüşülüp bir uzlaşma dâhilinde gündeme getirilmesini biz de istiyoruz fakat insan hak ve özgürlüğünden bahsedenler 12 Eylül darbe Anayasası’nın bazı maddelerinin değiştirilmesini amaçlayan 12 Eylül 2010 referandumunda vatandaşların sandık başına gitmesini engellemişlerdir. Bu noktada samimiyetlerinden şüphe duymaktayım çünkü darbe ile henüz hesaplaşamamışlardır.

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – 12 Eylülcüleri yargılamadınız.

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Bu araştırma önergesinin bugün Genel Kurul gündemine alınmasını istemekteki amacın Meclis çalışmalarımızı aksatmaya yönelik olduğunu düşünüyor…

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Mutki’yi ne zaman gündeme alacaksınız, Mutki’yi? Mutki dünyanın gündeminde.

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Devamla) – …Meclis İçtüzüğü’nde yapılacak değişiklikle bu önemli konunun gündeme alınması gerektiğini belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkmenoğlu.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.

Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm, 1 ila 12’nci maddeleri kapsamaktadır.

                          

(x) 477 S. Sayılı Basmayazı 25/1/2011 tarihli 52’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Amasya Milletvekili Sayın Hüseyin Ünsal.

Buyurun Sayın Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısının görüşmelerinde, özellikle Plan ve Bütçe Komisyonunda ve Plan ve Bütçe Komisyonundan oluşan Alt Komisyonda, Cumhuriyet Halk Partisinin, hazırlanan tasarı üzerine katkılarının önemli olduğunu düşünüyorum. Bu katkılarını da bu gelen yazılarda görüyoruz. Özellikle ayrışık oy yazıları incelendiğinde ve Alt Komisyon ayrışık oy yazıları incelendiğinde, kanunun geldiği hâlde değil de bugün önümüzdeki tasarı hâlinde gelmesinde Cumhuriyet Halk Partisinin büyük katkısı olmuştur. Özellikle de İller Bankasında çalışan personelimizle alakalı olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup milletvekillerimizin, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimizin, durumlarının iyileştirilmesinde önemli katkısı olduğunu da bir kez daha belirtmek istiyorum.

Bir ayrıntıyı daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Burada, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan adına gelen yazıda, teklif yapılırken, İller Bankasının 1945 yılında kurulduğu konusunda bir iddia var. İller Bankası 1945 yılında kurulmamış, 1933 yılında Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından, Atatürk tarafından teklif edilerek bir belediyeler bankası olarak kurulmuş, 1945 yılında ise adı “İller Bankası”na dönüştürülmüştür. Bu ayrıntıyı da sizlerle paylaşmak istedim.

Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun son yıllarda yaptığı denetimlerde, banka için yeniden yapılandırmayı özendiren önerilerle sürekli karşı karşıya kaldık. Bu öneriler doğru önerilerdi. Önerilerde özellikle şu tabirin geçmesi: “İller Bankasının yeniden yapılandırılması ve kendisinden beklenen görevleri gereği gibi ifa edebilmesi için ihtiyaç sahibi kuruluşların beklentilerinin karşılanarak onlara finansman ve danışmanlık hizmeti verecek özerk bir kuruluş hâline getirilmesine olanak sağlayacak yeni İller Bankası AŞ Kanun Tasarısı’nın yasalaşması için gerekli girişimlerde bulunulması…”

Bizler, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına KİT Komisyonunda görev alırken ciddi girişimlerde bulunduk ve bu konunun Meclis gündemine inmesi için epeyce çaba sarf ettik. Bugün de Genel Kurula inmiştir. Doğrudur, İller Bankasında sorunlar yaşanmaktadır, bu sorunların çözümü de bir yasayla olabilecektir.

İller Bankasında yaşanan bu sorunlar neler, önce onlara bir bakmak lazım. İller Bankası, belediyelerin ve diğer yerel yönetim birimlerinin altyapı hizmetlerinin gerçekleştirilmesi için teknik hizmet ve finans desteği vermektedir. Dolayısıyla, Türkiye için, Türk belediyeciliği için çok önemlidir. Yıllardan beri hizmet vermektedir, başarılı hizmetler vermektedir. Tabii ki İller Bankası, bu hizmetlerini verirken bazı sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Bunlar, yasayla çözülmesi gereken sorunlardır. Bu yasa, bu getirilen teklif bu sorunları çözecek midir? Bir nebze çözecektir ama bana göre, burada, vücutta baş gösteren ağrıyı geçici olarak çözmekten başka bir işe yaramayacaktır.

“Nedir bu sorunlar?” diye bakalım. En baştaki sorun banka üzerindeki siyasi baskıdır değerli arkadaşlarım.

Saygıdeğer milletvekilleri, özellikle, hepimiz milletvekilleri olarak zaman zaman İller Bankasına başvuruyoruz ve çevremizde ve seçim bölgemizdeki belediyelerle ilgili sorunları dile getiriyoruz ama İller Bankasının bu çözümü yaparken bir siyasi baskıyla, politik müdahalelerle bu işi çözmemesi gerektiğine inanıyoruz. Dolayısıyla, bu yasa, İller Bankasını özerk hâle getirip bir siyasi baskıdan, politik müdahaleden bağımsız hâle getirecek midir? Hayır, getirmeyecektir. “Bugün karşılaştığımız önemli sorunlardan biri bu siyasi baskılardır.” dedik.

Değerli arkadaşlarım, bakın, en son İller Bankasıyla ilgili, 2010 yılı için yapılan, yardım alan belediyeler listesi elimde. Bir soru önergesiyle bir değerli milletvekili arkadaşımız sormuş, bizler de bu cevabı veriyoruz. 622 tane belediye başvurmuş İller Bankasına. 53 tane belediye de bu yardımı almış. Ben, bu belediyeleri inceliyorum, yardım alan belediyeleri, tek tek sitesine de girdim, Adalet ve Kalkınma Partisinin sitesine de girdim. 53 belediyeden 1 tane belediye CHP’li, 2 tane belediye MHP’li, geri kalan tüm belediyeler -1 tane de bağımsız var- hepsi Adalet ve Kalkınma Partisine mensup belediyeler.

Şimdi, burada, bu İller Bankası üzerinde siyasi baskı olmadığını iddia edebilir miyiz? Tabii ki hem etik olmayan hem de adaletli olmayan bir tavırdır yani İller Bankası üzerinde siyasi bir baskı vardır. Bu sorun çok önemlidir, bunun çözülmesi gerekir ama getirdiğimiz bu teklif, bu siyasi baskıyı çözemeyecek durumdadır. Bu konuyu öncelikle sizlerle paylaşmak istiyorum.

Diğer bir sorun da yine bankanın kuruluş sermayesine sahip olan yerel yönetimlerin yani belediyelerin, il genel meclislerinin banka yönetiminde söz sahibi olamamasıdır. En önemli sorunlardan bir tanesi de budur, bugüne kadar da böyle gelmiştir. Bu konuda ağırlı olarak hep siyasi iktidarlar banka yönetimini yönlendirmişler ve böyle de devam etmiştir. Ben, Sayın Bakandan da bu konuda, özellikle bu konuda bir sorumu da cevaplandırmasını istiyorum çünkü ben, bu konuyu özellikle KİT Komisyonunda sorduğumda, tutanaklara tekrar baktım, yeterli cevabı almadığımı gördüm.

Şimdi, Sayın Bakan, size bir soru soruyorum: İller Bankası yönetiminde Tatvanlı bir eczacının ne işi var yönetim kurulu üyesi olarak? Bu çok merak edilen bir konu. 2006, 2007 ve 2008 yıllarında Tatvan’dan bir eczacı arkadaşımız gelmiş, Ankara’da İller Bankası Yönetim Kurulu üyeliği yapmış. İller Bankası mı, Sağlık Bakanlığı mı, bunu bir ayırt etmemiz gerekiyor. Yine aynı dönemde, denetçi olarak yine bir eczacı yer almış yani komik bir duruma düşülmüş burada. Yönetiminde eczacı, denetiminde eczacı. İsimlerini istiyorsanız vereyim: Tatvanlı eczacının adı Cihan Gündüz, Kayseri’de görev yapan eczacının adı da Sebahattin Rumeli.

Değerli arkadaşlarım, olacak şey değil! İller Bankası niye sorun yaşıyor diye hep beraber düşünüyoruz. İller Bankasının sorunu bu yönetimde, biraz da sekiz yıldır Adalet ve Kalkınma Partisinin İller Bankası ve yöneticileri üzerinde yaptığı siyasi baskıda. Bu çok önemlidir. Bu detayı göz önüne almamız lazım.

Peki, bu kanunda bu çözülüyor mu? Hayır, çözülmüyor. Çünkü İller Bankasının yönetimine yine de bizim katkılarımızla, özellikle Cumhuriyet Halk Partisinin katkılarıyla hiç olmazsa belediye başkanlarını temsil eden, il genel meclisi üyelerini temsil eden, birer tane üyeyi nihayet yönetim kurulu üyesi olarak sokturabildik; bu, kanunda yer aldı ama geri kalanların hepsi yine bakanlık ve genel müdürlükten oluşacaktır -7 kişilik yönetim kurulu- ve böylece siyasi baskı bu banka üzerinde devam edecektir. Endişelerimizin bu noktada olduğunu söylemek isterim.

İller Bankasında, özetle söyleyecek olursak, bu sorunlarla ilgili, bütçeye bağımlılık, merkezî bütçeye bağımlılık devam etmektedir, merkezî Hükûmetin planlamasına bağımlılık devam etmektedir. Bunlar sorundur. Bu sorunlarla ilgili hem yedinci hem de sekizinci beş yıllık kalkınma dönemlerinin planlamasında söz edilmesine rağmen çözüm getirilmemiş, hatta Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi de bu konu ile ilgili araştırmalarını yapmış, uluslararası kuruluşlar bile İller Bankasını bu noktada eleştirmişlerdir.

Özetle söyleyecek olursak: İller Bankası merkezî bütçeye bağlılığı nedeniyle uzun vadeli kredi verememektedir, yerel yönetimler yatırım kararlarında bağımsız hareket edememektedir, İller Bankasınca verilen kredilerin tahsilinde çarpıklıklar ve kayırmacılıklar vardır; bunun en önemlisi de politik müdahaledir. 3 bin tane belediyenin içinde 2.950 belediyeyi bir kenara bırakıp ilk 50 belediyeye baktığımızda İller Bankasının açtığı kredilerin yüzde 53’ünden yararlandığını, geriye kalan yüzde 47’nin ise 2.950 belediye tarafından yararlandığını görürsek burada da çok ciddi adaletsizlik ve kayırmacılığın olduğu da ciddi bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Sorunları çok önemlidir. İller Bankasıyla ilgili sorunların çözümüyle ilgili katkıyı bu yasa getirecek midir diye baktığımızda, bu yasanın getirmeyeceği de ortadadır. Bankanın maddeleriyle ilgili fırsat olursa belki önerge maddesinde soracağız, görüşeceğiz ama İller Bankasıyla ilgili çok temel bir değerlendirmeyi de buradan yapmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün İller Bankasında yaşanan süreç AKP İktidarı döneminde ülkemizde uygulanan kamusal alanın tasfiyesinin bir örneğidir. Eğer bu süreç IMF, Dünya Bankası ve uluslararası ticari şirketlerin Türkiye’deki yerel hizmetlere gözünü dikme süreci olacaksa bu kanun hayırlı bir sonuç hiçbir zaman çıkartmayacaktır. Yaklaşık ülkemizin 5 milyar dolarlık yatırım alanı küresel sermayenin emrine verilecekse her yurttaşımızın su, emlak vesair paralarla kuruşlarını ödediği her şey uluslararası sermaye kuruluşlarına gideceği gerçeği mutlaka ortadadır. Bu ciddi gerçeği göz önüne almamız gerekiyor ve yasayı da bu anlam içerisinde hep beraber değerlendirmemiz gerektiğine inanıyoruz ve bunu ortaya koymak istiyoruz.

Kanunla ortaya çıkan sorunlar da vardır. Bunlardan bir tanesi kamu teknik desteği, finansman desteği ne olacaktır? Kanun buna açıklık getirmemiştir yani kamu finansman desteği konusunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) -  Teşekkür ediyorum.

…bu konuda yine bir yapı konulmamıştır. Yönetim yapısı demin verdiğim örnekle çok sabit ortadadır, yetersizdir. “Her türlü kalkınma ve yatırım bankacılığı yapma” tabiri kullanılmıştır -ki 3’üncü maddede geçmektedir- bu da yetersiz bir konudur, daha doğrusu artık bankayı başka alanları ortaya atacak, bir özel banka gibi çalıştıracak noktaya gelmiştir ki burada kamu yararı ilkesi de ortadan kalkmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, kanun her şeye rağmen eksikliğiyle çıkmak üzeredir. Bu konuyla ilgili değişiklik önergelerimiz biraz sonra olacaktır. Önergelerimizin de lehinde oy vermenizi, kanunun İller Bankasına ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünsal.

Sayın Bakanın 60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talebi vardır.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in, Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın konuşmasında adı geçen Cihan Gündüz’e ilişkin açıklaması

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Grup Sözcüsünün ifade ettiği Cihan Gündüz daha önce Yönetim Kurulu üyeliğinde bulunmuş fakat ayrıca işletme mezunu olan bir arkadaş, 2008’de ayrılmış.

Denetçi noktasında, eczacı olduğu doğru, o da şu anda denetçi değil. Fakat sizin de bildiğiniz gibi bu yasada, 5411 sayılı Yasa’ya göre artık haiz olanlar ancak yönetim kurulu üyesi olabilecek. Bu yeni tasarının getirdiği en önemli değişikliklerden bir tanesi de bu.

Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

2.- İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477) (Devam)

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Nuri Yaman.

Buyurun Sayın Yaman.

BDP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım. Bu nedenle sizi saygıyla selamlarım.

Evet, geçen dönemden, 22’nci Dönemden kalan ama ülkemizin önemli bir kesimini yakından ilgilendiren bir yasayı ancak 23’üncü Dönem parlamenterleri olarak, bugün öyle sanıyorum ki görüşerek sonuçlandıracağız ve ülkemizin, yerel yönetimlerimizin hizmetine sunacağız.

Ancak, yüreği burkulan, yerel yönetimlerden gelen bir kişi olarak, açık ve net olarak belirtmek isterim ki bu yeni yasal düzenleme beklenti içinde bulunan yaklaşık 2.951 belediyemizin, 81 il özel idaremizin, 16 su ve kanalizasyon idaresinin ve ne yazık ki bundan önceki dönemlerde bu Banka kanalıyla birtakım hizmetler götürülen köylerimizin beklediği bir yasa olarak çıkmayacaktır.

Yasanın Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerine ve geçmiş 22’nci Dönemdeki görüşmelerle ilgili notlara baktığımda da, yapılması düşünülen düzenlemelerin, kırıntı biçiminde, tek tük yansıyan yeni düzenlemeyle belki bir noktada yerel yönetimlere sadece, evet sadece, finans temini konusunda bir katkı sunabilecek. Ancak, nasıl bir katkı sunacak? AKP İktidarının, her alanda olduğu gibi, özelleştirme kapsamı içine alamadığı bir kurumu, yine Bankalar Kanunu’nun, 5411 sayılı Kanun’un o rijit kuralları içinde artık yerel yönetimleri -diğer bankalara nasıl ki mahkûm edemediyse- bu defa kendi eliyle kurduğu bu İller Bankasına mahkûm edecek görünüyor. Çünkü şimdiye kadar hangi belediyenin, hangi il özel idaresinin Türkiye genelinde bir projesine bakarsanız, bunun temel mayasının, bunun projelendirme safhasından teknik yardıma kadar ve bunun denetimine kadar on sekiz bölgede bugüne değin hizmet götüren ve takdirle anılan İller Bankasının o isimsiz kahramanları tarafından yapıldığını göreceksiniz.

Ben kamuda mülki idare amiri olarak görev yaptığım birçok ilde, birçok ilçede çok sayıda belediyenin içme suyunun, yine kanalizasyonlarının, bir sürü imar planları, park, bahçe ve projelerle ilgili her türlü proje etütlerinin ve bu teknik hizmetlerin bu Banka tarafından çok başarılı bir şekilde yürütüldüğünü ve hayata geçirildiğini gören bir meslektaş olarak buradan belirtmek istiyorum. Ancak bundan sonra ne yazık ki belediyelerimiz, hele hele Kürt coğrafyasındaki belediyelerin büyük bir çoğunluğu, sadece İller Bankasından gelen o paylarla ki personelinin ihtiyacını karşılıyor, bundan sonra öyle sanıyorum ki ne belediye hizmet binalarına kavuşacak ne kanalizasyonlarını istediği düzeyde, o eski kanalizasyonların gelişmesiyle ilgili bir çalışma yapabilecek ve ne de yıllardır biriken imar planlarını, çocuk parklarını ve benzeri projelerini bundan sonra yapamayacaklardır çünkü bundan sonra Banka, artık bir finansman bankası, bir Garanti Bankasından, bir Akbanktan farklı olmayacaktır ve işte, o bankaların da bu ülkeye kazandırdıkları eserleri görüyorsunuz. Bilmiyorum basını takip edeniniz oldu mu? Akbank ve Garanti Bankası, doğayı tahrip eden ve gerçekten tarihî, kültürel zenginliklerimizin başında gelen bir Hasankeyf Projesi’ne, üzülerek belirtmek istiyorum, kredi finansmanı sağlama gibi bir aymazlığın içine girmiş ve bu finansmanı sağlamak üzere, bu firmalara, bu barajın, Ilısu Barajı’nın yapılmasıyla ilgili her türlü katkıyı sağlayacağını belirtmiştir. Demek ki yakında, Sayın Bakanım, herhâlde sizin bankanız da, bu gidişle artık özel banka oluyorsunuz, o Garanti Bankasından veya Akbanktan bir farkınız da olmayacak, bu tür projelere de Allah’ın izniyle siz, gözünüzü kırpmadan her türlü doğa tahribine, her türlü kültürel varlıkların yok edilmesine de bundan sonra bu Bankanız sayesinde katkı sunacak ve bu katkıyı sunma imkânını bulacaksınız.

Değerli arkadaşlar, İller Bankası gerçekten yerel yönetimler bakımından çok önemli bir banka. Bakın, ben sadece İller Bankasının bu görevleriyle ilgili, belediye ve il özel idareleriyle ilgili yaptıkları hizmetlerin başlıklarını size verirsem bunların ne kadar önemli hizmetler olduğunu anlayacaksınız. Bunlar, yerel yönetimlerin harita, imar planı, park, çocuk bahçeleri, meydan ve benzeri meydan peyzajlarını ve bunlarla ilgili projeleri yapmakla ilgili mükemmel ve muazzam bir kadroya sahip. Binlerce -on sekiz bölgede çalışan- mühendisiyle, mimarıyla, teknik elemanlarıyla bu hizmetleri iyi-kötü yürütüyordu ve bu hizmetleri, biraz önce değindiğim gibi, birçok bölgede mevcut belediyelerin kendi öz kaynaklarıyla yapmaları bundan sonra mümkün değil. Ancak bu hizmetleri İller Bankasının bu teknik elemanları yürütebileceklerdi. Bunların her türlü jeolojk etütlerini yapmak, belediye binalarını, terminal binalarını, belki gördüğünüz birçok belediye binaları, terminal binaları ve hayati önemde olan içme suları ve kanalizasyonlarını arıtma ve katı atık tesisleri bugüne kadar İller Bankasının sağladığı proje, teknik yardım ve finansal kaynakla gerçekleşen hizmetlerdi. Bundan sonra bunların gerçekleşmesi birçok belediye için bana göre artık hayal olacak.

Şimdi, bu hizmetleri yaparken İller Bankası, tabii, kendi öz kaynaklarını kullanıyordu, Avrupa İskân Fonu’ndan aldığı bir sürü proje karşılığı ödenekleri vardı, yine Kamu Ortaklığı Fonu gibi dış kaynaklı bir sürü fonların yanında aynı şekilde merkezî hükûmetin bütçe gelirlerinden il özel idareleri ve belediyelere yapılan o payların dağıtımında da belli bir oranda, biliyorsunuz, yasa gereği ayrılan, birtakım hizmetler için de bu  paraları kullanma olanağı buluyordu.

Şimdi, bunlarla ilgili olarak yeni oluşan bankanın yönetim kurulunu incelediğimizde yönetimde ayıp olmasın diye il özel idarelerinden 1 temsilci ve il belediyelerini, tüm 2.951 belediyeyi temsilen de onların seçecekleri 1 temsilciyle yönetim kurulunda ve tabii ki 5411 sayılı Bankalar Kanunu’nun şartlarını, koşullarını taşıması şartıyla yönetim kurulunda görev alacaklar. Bu demektir ki bundan sonra büyükşehir belediyeleri, büyük il belediyeleri dışındaki küçük belediyelerimiz bu hizmetlerden… Tabii ki yönetim kurulunda bunların temsil etme olanağı olmayacak. Hele hele İller Bankasının kuruluş amacı -ki biraz önce konuşan Sayın Hatip de belirtti- 1930 yılında Belediyeler Kanunu çıkarken Gazi Mustafa Kemal’in belediyelerin finansman ve teknik hizmetleri için de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

M. NURİ YAMAN (Devamla) – …böyle bir bankanın kurulmasını 1933’lerde öngörmüş ve o tarihte kurulmuş olan Belediye Bankası ile yine Belediye İmar Heyetini birleştirerek bu iki birimin birleşimi sonucunda da İller Bankası 1945 yılı kuruluş yasasıyla kurulmuştur. Ancak bundan sonra Atatürk’ün öngördüğü o doğrultuda İller Bankasının daha da iyi bir düzeye gelmesini sağlamaya yönelik bu, öngörüsü, bu basiretli görüşü bundan sonra özelleştirme kapsamındaki bu, özel banka statüsüne kavuşacak olan İller Bankası hizmetleriyle ne kadar olacağını ve özel bankaların bugünkü kâr durumlarını da düşünürseniz Bankalar Kanunu kapsamında bu hizmeti ne kadar yürüteceğini yüce Meclisin takdirine sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yaman.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Kadir Ural. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İller Bankası Anonim Şirketi Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

İller Bankası, 1933’te kurulan Belediyeler Bankasının devamı olarak 1945’te İller Bankası şeklinde kurulmuştur. Banka sadece yerel altyapı yatırımlarının finansmanını sağlamakla kalmamış, aynı zamanda bu yatırımların ilgili belediyeler adına uygulanmasını da gerçekleştirmiştir. Yani süreç içinde İller Bankası, belediyelerin teknik uygulamaya yönelik görevlerinde temel destekleyici bir rol oynamıştır.

Kentsel yerel yatırımları finanse eden ve gerçekleştiren kurum, yerel yönetim maliyesi sisteminde yönetici, yönlendirici, üretici, yüklenici, denetleyici gibi çeşitli işlevleri üstlenerek varlık göstermiştir. Hâlen 1.400’den fazla teknik personel ve toplam 4 binden fazla uzman kadrosuyla, binlerce belediye, 81 adet il özel idaresi, 15 adet su ve kanalizasyon idaresi olmak üzere toplam binlerce mahallî idareye hizmet vermektedir. Özellikle belediyelerin çok büyük bir çoğunluğunun teknik kadrosu ve donanımının yetersiz olduğu dikkate alındığında, tamamlanan tüm altyapı ve üstyapı hizmetlerinde ve gerçekleştirilen kentsel altyapı yatırımlarında İller Bankasının önemli rolü göze çarpmaktadır.

Mevcut İller Bankası, bankacılık faaliyetlerini Bankacılık Kanunu hükümlerine göre değil, kendi tüzüğünde yazılı esas ve koşullara göre yerine getirmektedir. İller Bankası, gerek parasal gerekse teknik çalışmalarını, kuruluş amacına uygun olarak -özellikle belirtiyorum- ticari bir amaçla değil, kamu hizmeti gören bir kamu kurumu olarak yerine getirmiş, yerel yönetimlerin gelişmesi ve güçlenmesinde oldukça önemli roller üstlenmiştir. İller Bankasının tarihi aynı zamanda cumhuriyet dönemi belediyecilik tarihiyle özdeştir.

Getirilen tasarıya göre, anonim şirket statüsünde, İller Bankası Anonim Şirketi unvanıyla bir kalkınma ve yatırım bankası kurulacak, Bankanın kısaltılmış unvanı İLBANK olacaktır. Bu kanunla Bankanın öncülüğünde şirket kurulabilecek ve devredilebilecektir, buradaki devir işleminin nasıl yapılacağı da soru işaretidir.

Banka, kendi kaynakları dışında finansmanı temin edilmek ve 5411 sayılı Kanun’a aykırı olmamak kaydıyla, çalışma alanı kapsamında yurt dışında projelendirme ve danışmanlık hizmetleri verebilecek, projenin uygulanması için temin edilecek finansmanın kullanılmasına da aracılık edecektir. Aracılık kavramı açıklanmamakta, bu eksikliğin ileride belediyelerin geri ödemelerde yaşayacağı sorunlarda küresel finans kuruluşlarının karşısında yerel yönetimlerin yalnızlaştırılacağı görülerek endişelerin giderilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunu desteklerken bazı çekince ve tereddütlerimizi de buradan belirtmek istiyorum.

Yapılacak düzenlemeyle mevcut Kanun’a “Banka Genel Kurul tarafından onanan bilançoya göre ortaya çıkan safi kârın yüzde 51’ini belediyelere kullanacaktır.” Kârdan geriye kalan yüzde 49’un nasıl değerlendirileceği… Sadece yüzde 30’unun ana kâr üzerinde kalması belirtiliyor, yüzde 19’unun ne olacağı belli değil, burada belirtilmesi gerekiyor. Bu hizmetler için Haziran 2009’da çıkarılan kanunla bu oran yüzde 60’la sınırlandırılmıştı fakat bu oran şimdi yüzde 51’e çekiliyor. Türkiye'de 2009 yılında belediyelerin 15 milyar dolara yaklaşan bir borcu vardı. Yüzde 60’la 15 milyar dolar olan borç, zannedersem, yüzde 51’le daha fazlalaşacak ve dolayısıyla bu avantajdan yararlanamayan yerel yönetim hizmetlerinin belediyelere olan maliyetleri artacak, hizmetlerin artan maliyeti de fiyatlandırmada halka yansıyacak, halk sadece yatırımların maliyetini değil alınan kredilerin yüksek faizlerini de ödemek zorunda kalacaktır.

Tasarıda “Banka vadesi gelmiş kredi ve diğer alacaklarını il özel idareleri ve belediye paylarından öncelikle tahsil etmeye yetkilidir.” ibaresi göze çarpmaktadır. Ayrıca “Kredilerden doğan alacaklarını faiz oranlarını belirleyerek yeniden yapılandırmaya yetkilidir.” hükmü getirilmektedir. Bu düzenlemeler kamu yararı ilkesi doğrultusunda değildir ve kâr elde etme anlayışının ürünüdür. Bu durum, düşük bütçeli belediyeleri zor durumda bırakacak sonuçlar yaratabilecek, borçlarını ödeyemeyen belediyelerin varlıklarının ve belediye hizmet alanlarının satışını gündeme getirecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İller Bankası gibi bir kurumun tasfiyesi salt bir örgütlenmenin son bulması anlamına gelmemekte, yerel yönetim mali sisteminin dönüşümüne, yerel yönetim hizmetlerinin merkezi planlama dışına çıkarılarak bireysel yatırım sürecine girmesine işaret etmektedir. Bir sonraki aşamanın da özelleştirme olacağı açıktır. Zaten özelleştirmenin sinyalleri tasarı incelendiğinde net olarak görülmektedir. Yerel yönetimlerin merkezden koparılması ve zayıf bırakılması, kendi ayakları üzerinde duramayacak birçok yerel yönetimin mali sermayenin eline düşmesine ve onu beslemesine neden olacaktır. Hazine garantörlüğünde alınan dış borçlar, krediler ödenemediğinde, Hazine, 6183 sayılı Yasa çerçevesinde belediye mallarını haczedebilecektir. Görünen odur ki, bu kârlı alan yerli ve yabancı özel sektöre bırakılmak istenmektedir.

Bu görüşler 1980’lerden beri egemen olan neoliberal politikaların bir parçasıdır. Bu görüş, devletin küçülmesini, yani piyasadan çekilmesini öngörmektedir. Küreselleşen sermaye, uluslararası finans kuruluşları, yeni liberal politikalarla, gelişmekte olan ülkelerin kamusal hizmet alanına müdahale ederek, kâr amacını üst seviyeye çıkarma peşinde koşmaktadır.

İller Bankasının tasfiyesi ulusal politika değişiminin bir göstergesidir. Belediyelerin temel hizmetlerinin kamu hizmeti olarak görüldüğü, kamu hizmetlerinin kamu personeliyle verildiği ve hizmetlerde kamu yararının ön plana çıkarıldığı anlayışının tasfiye edilmesiyle birlikte, bu hizmetlerin piyasalaştırılması ve ticarileştirilmesinin önü de açılmış olacaktır. Hâlbuki kamu hizmetlerinin yerel talepler doğrultusunda merkezce koordine edilmesi, finansman desteği sağlanması, teknik kontrollük, yapım ve danışmanlık hizmeti verilmesini sağlayan birikimli, deneyimli, sosyal devlet anlayışında yer bulan İller Bankasının gerçek sorunları üzerinden iyileştirilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istediğim bir başka konu da yasa tasarısında 657 sayılı Kanun’a tabi devlet memuru kadrolarının iptal edileceği belirtiliyor. Bütün özelleştirmelerde yaşananlar gibi personel seçiminde nitelik yerine siyasi anlayış öne çıkacak ve bu tasfiyeyle on yıllardır kurumda hizmet veren deneyimli uzman, teknik ve idari personel tamamen mağdur duruma düşecek, personeller havuza gönderilerek ya farklı kurumlara dağıtılacak ya da kapı önüne konacaktır. İş güvencesi ve özlük haklarının da mutlaka korunması gerekmektedir. Tekel işçileri gibi karanlık ve belirsiz bir gelecek onları bekleyecek. Tekel, PETKİM, SEKA, TÜPRAŞ, Sümerbank, Et-Balık gibi, Telekom, bankalar ve diğerlerinin özelleştirilmesinde olduğu gibi küresel sermayenin gözü ülkemizin yerel yönetim ve hizmet alanı üzerinde olduğu bilinen bir gerçek iken, Bankanın bu işleri ve bu görevinin son bulmasıyla söz konusu alanlara ulaşması çok daha kolaylaşacak, yasa tasarısıyla banka hisseleri yerli-yabancı hissedarlara aktarılabilecektir. Bütün bu kaynaklar, zenginlikler yıllarca işsizliğe çare getirmişken, ülkenin varlığına varlık katmışken şimdi satarak bu en büyük kazanımlardan vazgeçmek aklın alacağı iş değildir. Bu küresel intihardan en kısa sürede geri dönmek kaçınılmaz hâle gelmiştir. Gelecek günlerin, işçilerimiz için, inşallah İller Bankası önünde yeni kurulacak Tekel çadırlarına gebe görünmemesini diliyorum.

Bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak ve inanıyorum ki ilgili odalar, sivil toplum örgütleri, AKP’lisi dâhil, birçok belediye, İller Bankasının tasfiyesini, ülkenin fakirleşmesini istememektedir. Ülkenin gerçeklerinden uzak, sosyal, kültürel ve iktisadi yapısına yabancı bu tür yapısal değişikliklerin ülkemize ve halkımıza yarar getirmeyeceğini vurguluyoruz. Cumhuriyet kurumlarımızdan olan İller Bankasının da muhtemel özelleştirme sürecinde adım adım yok edilmesine karşı olduğumuzu ifade ediyoruz.

Aynı zamanda, Sayın Bakana ve Sayın Komisyon üyelerine, 5’inci maddedeki genel kurulun oluşumunu sormak istiyorum: Genel kurulun oluşumu nasıl olacak? “Ana sözleşmede olacak.” diyorlar. Ana sözleşmeyi kim kabul edecek? Ana sözleşme genel kurul tarafından kabul edilmeden ana sözleşme nasıl yönetimi ele geçirmiş olacak?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunu destekleyip bu şekilde çıkarsak bile yine de birçok belediyemizin sorunlarını çözmüş olmuyoruz. Sahil ve yayla belediyelerinin nüfusla olan sıkıntıları hâlen çözülmemiştir. Ayrıca, sadece kendi bölgemde, Mezitli, Erdemli, Tömük, Arpaçbahşiş, Kargıpınarı, Kocahasanlı, Ayaş, Limonlu, Kumkuyu, Kızkalesi, Narlıkuyu, Atakent, Atayurt, Arkum, Taşucu, Akdere, Yeşilovacık, Büyükeceli, Aydıncık, Tekmen, Tekeli, Bozyazı, Çarıklar, Anamur, Ören gibi birçok belediyenin kışlık nüfusu 8-10 bin, yazın bu nüfus 80 bin, 100 binlere çıkıyor. Ayrıca, yayla belediyeleri var, Gülek, Çamlıyayla, Uzuncaburç ve Gülnar gibi. Yine onların da kışın nüfusları 9 bin ama yaz olduğu zaman nüfusları 80-100 binlere çıkan belediyelerimiz var. Belediyelerimize gönderilen paylar kışlık nüfusa göre gönderildiği için, bu paylarla büyük nüfuslara hizmet etmek zorunda kalıyorlar. Ne kadar hizmet edebileceklerini de siz düşünün. Bunun çözümü basittir. Bunu birkaç sefer bu kürsüden dile getirmemize rağmen ne Hükûmetiniz, ne de sayın milletvekillerimiz bu konuda bir çözüm getirdiler. Ama bunun çözümü basit, yılda 2 defa nüfus sayımı yaparsanız, birini aralık ayının sonunda, birini de temmuz ayının ortasında veya temmuz ayının sonunda yaparsanız, aralık ayında ve temmuz ayında yapmış olduğunuz nüfusları toplayıp ikiye bölerseniz oranın gerçek nüfusunu ortaya çıkartırsınız ve bu gerçek nüfusa göre de İller Bankasından pay verdiğiniz zaman bu belediyelerimizin problemlerini de çözmüş olursunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

KADİR URAL (Devamla) - Ayrıca, Türkiye’deki belediyelerin yüzde 85’i nüfusları 10 binin altında olan belediyeler. Eğer siz hibe yatırımlarını banka olarak 10 binin altından 20 binin altına çekerseniz, 10 binin altındaki belediyeler daha fazla sıkıntıyla karşı karşıya kalacaklardır. Bunları da yüzde 70 ve yüzde 30’lara varan oranlarda dağıtmaz iseniz belediyelerin bu problemlerini daha fazla fazlalaştırmış olacaksınız, bu sorunlarını çözmemiş olacaksınız.

Bu kanunla binlerce İller Bankası çalışanının, umut ediyoruz ki, akıbetleri Tekel ve SEKA gibi olmayacaktır. Çalışanlar sözleşmeli olarak yaşamlarına devam edecekler. Buradan bütün çalışanlara haklarının korunması anlamında her zaman yanlarında olduğumuzun bilinmesini istiyor, yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Hayırlı uğurlu olsun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ural.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Yaşar Karayel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; İller Bankası Kanun Tasarısı hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, İller Bankası, 1933 yılından beri Türkiye'nin her tarafına hayırlı hizmetler götürmüş, Türkiye'nin kalkınmasında, imarlaşmasında, insanca yaşamın şartlarının oluşmasında çok büyük gayretler göstermiş, Türkiye'nin kalkınma tarihiyle eşit tarihe sahip olan çok önemli kurumlarımızdan birisidir.

1933 yılında “Belediyeler Bankası” olarak kurulan İller Bankası, 1945 yılında “İller Bankası” sıfatını almış, 100 milyon sermayeyle hizmetine devam etmiştir. İller Bankası, yerel yönetimlerin ihtiyaçlarının çözümü noktasında 1933-1975 yılları arasında harita yapımı, şehir planlama, içme suyu yatırımları, köy ve belediyelerin elektrik projelerine ağırlık vermiş, daha sonraki yıllarda elektrik projelerinden çekilmiş, turizm yatırımları ile çeşitli üstyapı tesislerinin yerine getirilmesi bu Bankamız tarafından sürdürülmeye devam edilmiştir. Planlı kalkınma döneminin başladığı 1963 yılından itibaren faaliyetlerini yıllık planlar doğrultusunda sürdürmüştür.

AK PARTİ İktidarı ile 2003 yılı, İller Bankasının çağın gereklerine göre yapılanması açısından bir dönüm noktası, aynı zamanda dönüşümün de başlangıcı olmuştur. Değişen ülke koşulları ve kamu yönetimindeki yeni yaklaşımlar, Bankada da bir zihniyet değişimini zorunlu hâle getirmiştir. Bu sebeple, yerel yönetimlerin proje yönetim sürecine katılması, ihtiyaçların birlikte belirlenmesi, projelerin yürütülmesinde yerel yönetimlerin daha çok inisiyatif sahibi olması sağlanmıştır. Bu dönemde, belediyelerimizin sorunlarının çözümüne katkı sağlamak amacıyla, yatırım maliyetlerinin daha da düşürülmesi amacıyla İller Bankası, Türkiye’de son otuz yılın yatırımları içerisinde bulabildikleri kredi faiz oranlarını yüzde 35’ten yüzde 6’ya indirmiş, uzun vadeli yatırım kredilerinin vadesi ise beş yıldan on beş yıla çıkarılmıştır. Ayrıca, işin yapım süresi kadar anapara geri ödemesiz dönemi uygulaması da AK PARTİ İktidarı döneminde başlatılmıştır.

2003 yılından itibaren, belediyelere pay dağıtım uygulamasında kesinlikle partizan bir anlayış sergilenmemiş, belediye paylarının siyasi anlayışa göre ayrım yapılmadan eşit oranda dağıtılması sağlanmıştır. Belediyelere, borçlarına bakılmaksızın, tahakkuklarının en az yüzde 60’ı oranında pay gönderilmektedir. Kredi taleplerinde bulunan belediyelerin talebinde, şahsi mülahazalar değil objektif kriterler İller Bankasında esas hâle getirilmiştir. Özellikle yaz aylarında, belediyelerimizin daha çok iş yaptığı dönemlerde, belediye paylarının hiç kesintiye uğramadan gönderilmesi de yine AK PARTİ  İktidarı sayesinde sağlanmıştır.

Son yedi yılda İller Bankası belediyelerimize çeşitli alt ve üstyapı yatırımlarının gerçekleşmesi için kendi öz kaynaklarından 6,5 milyar kredi kullandırmıştır. Daha önceki dönemlerde yüklenici, hak edişlerini diğer bankalardan borçlanmak suretiyle karşılar durumdayken şu an diğer bankalara gerektiğinde finansman temin eden bir kurum hâline gelmiştir. Bugün itibarıyla  İller Bankasının herhangi bir bankaya ve kuruma bir kuruş borcu da söz konusu değildir.

İller Bankası, özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliği haiz bir kalkınma ve yatırım bankası statüsünde olduğundan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu hükümlerine de aynı zamanda tabidir. Ülkemizin ve dünyanın değişen ve gelişen şartlarına göre 1945 yılından itibaren mevcut Yasa Bankanın faaliyetlerinin yürütülmesinde yetersiz kalmış, yerel yönetimlerin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik fiilî dönüşümün başlatılmış olmasına rağmen mevzuat eksikliği ortaya çıkmıştır. Banka personelinin 657 sayılı Kanun’a tabi olması da bankacılık konusunda uzman personel sıkıntısı yaşanmasının ayrıca sebebi olmuştur.

Bankanın mevcut yapısı, uluslararası finans kaynaklarına erişim konusunda zorluklar yaşanması sebebiyle… Diğer taraftan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun bankaların anonim şirket olma zorunluluğu da böylece karşılanmış olmaktadır.

Bankanın yeniden yapılandırılması hususu Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan Yedi ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi  KİT Komisyonunun raporlarında da ayrıca yer almıştır.

Bu yasa ne getirmektedir? Yeni yasal düzenleme ile Banka, yerel yönetimlere proje geliştirme, danışmanlık hizmeti verme, teknik mahiyetteki kentsel projeler ile alt ve üstyapı işlerinin yapılmasına destek olmak gibi temel fonksiyonlarını daha da güçlendirerek sürdürecektir. Özellikle belli ölçeğin altındaki belediyelerin imar, altyapı gibi bazı projeleri gerçekleştirme konusunda yetersiz kalmaları nedeniyle Banka bu konudaki görevlerini muhafaza edecektir. İmkânları yetersiz olan belediyeler için ise projeler geliştirecek, yerel yönetimlerin kentsel ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla projelerin hayata geçirilmesinde ulusal ve uluslararası piyasalardan daha uygun koşullarda finansman temin etme yoluna gidecektir.

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun amir hükmüne göre İller Bankası da diğer tüm bankalar gibi anonim şirket statüsüne tabi olacaktır, ancak bankanın ortaklık yapısı muhafaza edilerek, mülkiyeti, yine eskiden olduğu gibi, belediye ve özel idarelere ait olup, bu yöndeki özelleştirme iddiaları da asla doğru değildir.

Mevcut Kanun’a göre banka sermayesi, belediye ve il özel idarelerinin kesinleşen kendi öz gelirleri de dâhil olmak üzere tüm gelir tahsilatları üzerinden yüzde 5 ortaklık payı alınmaktayken; yeni sistemde, öz gelirleri hariç olmak üzere, sadece genel bütçe vergi gelirlerinden aktarılan yasal paylar üzerinden yüzde 2 oranında ortaklık payı alınacaktır. Dolayısıyla, hem matrahta hem de oranda önemli ölçüde indirim sağlanmış olacaktır. Bu oran ilk üç yıl için yüzde 3 olarak uygulanacaktır. Bu yeni düzenlemeyle yerel yönetimlere yüzde 70 daha fazla kaynak aktarılması bu kanunla sağlanmış olacaktır.

Mevcut uygulamada genel kurulun oluşumu da, yerel yönetimler il bazında üçe bölünürken, yeni düzenlemeyle her ilden bir belediye ve il özel idaresi temsilcisinin katılımı sağlanmakta, yerel yönetimlerin genel kurulda daha yüksek oranda temsili sağlanmış olacaktır.

Yeni yasa ile, 7 kişiden oluşacak yönetim kurulunun 2 üyesi, genel kurula katılan belediye başkanları ve il özel idare temsilcileri arasından seçilecektir. Bu 2 üye, Bankalar Kanunu’nun anılan şartlara haiz olmak üzere İçişleri Bakanlığı tarafından önerilen iki kat aday arasından genel kurul tarafından seçilecektir. Böylelikle, bankanın ortakları olan yerel yönetimlerin banka yönetiminde temsili sağlanmış olacaktır.

Yeni düzenlemeyle, banka, ortaklarına her türlü nakdî ve gayri nakdî kredi açacak olup, yurt içi ve yurt dışı finansman kuruluşlarından uygun koşullarda kredi temini yoluna da gidebileceklerdir.

Banka, yerel yönetimlerin projelerinde kullanılmak üzere temin edilen fon ve hibelerin kullandırılmasına aracılık edecek; banka, safi kârının yüzde 51’ini köylerin teknik ve sosyal altyapı hizmetlerinin finansmanı için kullanacaktır. İçme suyu, atık su, katı atık, kent bilgi sistemi ve benzeri kentsel projelerin finansmanı ile nüfusu 20 binin altında olan belediyelerin anılan projelerinin ayrıca yapımında hibe finansman sağlayacaktır.

Bu düzenleme ile mevcut Kanun’da proje hizmetleri için belirlenen nüfus 100 binden 200 bine, yapım hizmetleri için belirlenen nüfus sayısı 10 binden 20 bine çıkarılmaktadır.

Banka, kendi kaynakları dışından hükûmet veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarından finansman temin edebilmek kaydıyla yurt dışında projelendirme ve danışmanlık hizmetleri de verebilecektir, bu projelerin uygulanması için finansman kullanılmasına aracılık edecektir. Ayrıca faaliyetlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak diğer kamu kurum ve kuruluşları ve özel hukuk tüzel kişileriyle de iş birliği yapabilecektir.

Banka personeli 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamından çıkartılıp sözleşmeli statüye geçirilecektir, sosyal ve mali haklarında iyileştirmeler sağlanacaktır. Ayrıca uzman personel sıkıntısını giderebilmek amacıyla hizmetlerin nitelik ve nicelik yönünden daha dinamik ve etkin, verimli bir hâle getirilmesi sağlanacaktır.

Sözleşmeli personelin Emekli Sandığıyla ilişkileri devam edecek olup diğer kazanılmış haklarında herhangi bir kayıp da söz konusu olmayacaktır. Sözleşmeli statüyü kabul etmeyen personel herhangi bir hak kaybına uğramadan diğer kamu ve kuruluşlarına yerleştirilebilecektir.

Kanun çerçevesinde yönetmeliğin yayımından itibaren iki ay içerisinde emekliliğine başvuran memurlarımız ikramiyelerini yüzde 30 fazlasıyla alabileceklerdir.

Sonuç olarak, ülkemizin şehirleşme altyapısını sağlıklı, verimli ve kaliteli bir sistem üzerinde inşa etmeyi temel prensip hâline getiren İller Bankası, nitelikli insan kaynağı, bilgi birikimi, yaygın hizmet ağıyla bugün yeni bir dönemin eşiğindedir. Türkiye'nin ve dünyanın değişen koşullarını dikkate alarak yerel yönetimlerin ihtiyaç ve taleplerine kalıcı çözüm mekanizmaları geliştirmeyi temel çıkış noktası sayan cumhuriyetimizin yadigârı İller Bankasının bu yasayla daha güçlü hâle geleceği hepimizin malumudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

YAŞAR KARAYEL (Devamla) – Bu kurumu, son sekiz yılda yeniden yapılandırarak kapanmaktan kurtaran, benim de uzun yıllar mesai arkadaşlarım olan başta emeği geçen geçmiş dönemdeki mevcut bakanlarımız olmak üzere, Genel Müdürümüz Sayın Hidayet Atasoy’a, genel müdür yardımcılarına, daire başkanlarına ve tüm çalışanlarına teşekkür ediyor, kanunun hayırlı olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahıslar adına ilk söz Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Aydoğan’da. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken sizi, yüce Meclisimizi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.

İller Bankası, cumhuriyetimizin ilk yıllarında kurulan ve bugüne kadar gerçekleştirdiği kentsel alt ve üstyapı projeleriyle ülkemizin kalkınmasında çok önemli rol oynayan bir kuruluşumuzdur. 1933 yılında Belediyeler Bankası adıyla kurulmuş, daha sonra, 1945 yılında, il özel idarelerini de içerisine alarak tüm mahallî idarelere hitap eden İller Bankasına dönüştürülmüştür.

İller Bankasınca, kuruluş yılı olan 1933 yılından bugüne kadar çeşitli sektörlerde 6.877 harita, 5.001 imar planı, 3.940 içme suyu şebeke, 96 içme suyu arıtma, 368 atık su şebeke, 130’u atık su arıtma ve deşarj ile 2.024 çeşitli yapı işleri tesisi olmak üzere, toplam 18 bin 436 adet iş tamamlanarak yerel yönetimlerin hizmetine sunulmuştur. Ancak, zaman içinde değişen ülke koşulları ve kamu yönetimindeki yeni yaklaşımlar Bankada da yapısal değişimleri zorunlu hâle getirmiştir. Tespit edilen ihtiyaçlar doğrultusunda, İller Bankası, 2003 yılından itibaren başlatmış olduğu yapısal değişimler ve yeni hizmet anlayışıyla önemli değişiklikler gerçekleştirmiştir.

İller Bankası Kanunu Uygulama Yönetmeliği ve Yapı Denetim Hizmetleri Yönetmeliği’nde yapılan değişikliklerle inşaat yapım ihalelerinin işin asıl sahibi olan belediyelerce yapılması esası getirilmiş, müşterek kontrollük sistemiyle de yatırımların denetim sürecine belediyelerin de katılımı sağlanarak projelerin her aşamasının birlikte izlenmesi, işlerin gecikmeye meydan verilmeden zamanında bitirilmesi ve daha da önemlisi yapım sürecine şeffaflık getirilmesi sağlanmıştır. Çok küçük ve teknik kapasitesi yetersiz olan belediyelerin talepleri hâlinde projelerin ihaleleri yine İller Bankası tarafından yürütülmektedir.

Belediyelerin sorunlarının çözümüne katkı sağlamak ve daha iyi hizmet sunmak amacıyla kredilerin faiz oranı düşürülmüş ve vadeleri uzatılmıştır. Uzun vadeli yatırım kredilerinin vadesi beş yıldan on beş yıla çıkarılmış, faiz oranı yüzde 35’ten yüzde 6’ya indirilmiştir. Son yedi yılda İller Bankasının kendi kaynaklarından sağlanan finansmanla toplam proje tutarı 8 milyar 18 milyon TL olan 1.933 adet işin yapımı tamamlanarak belediyelerin hizmetine sunulmuştur.

İller Bankası, 2009 yılında yerel yönetimlere banka kaynaklarından 1 milyar 83 milyon TL, uluslararası finans kuruluşlarından sağladığı dış krediden 170 milyon TL olmak üzere toplam 1 milyar 253 milyon TL kredi kullandırmıştır. Belediyelere ait 292 harita, 53 imar planı, 24 içme suyu, 31 atık su ve 174 adet çeşitli üstyapı tesisi olmak üzere toplam 374 adet işin yapımı tamamlanmıştır.

Banka, son yıllarda belediyeler ile il özel idarelerinin raylı ulaşım sistemi, köprülü kavşak, terminal, kentsel dönüşüm ve rekreasyon projeleri de dâhil olmak üzere yerel yönetimlerin her türlü projesini finanse eder ve yürütür hâle gelmiş bulunmaktadır. Banka, yerel yönetimlerin kentsel ihtiyaçlarının karşılanmasında kendi öz kaynaklarının yanında özellikle altyapı tesisleri için uluslararası piyasalardan dış finansman da sağlamaktadır. Dünya Bankasıyla yürütülen Belediye Hizmetleri Projesi kapsamında 212,9 milyon euro dış kredi 9 belediye ve 2 belediye su ve kanalizasyon idaresinin içme suyu, kanalizasyon, arıtma tesisi ve katı atık projeleri için kullandırılmaktadır.

İller Bankası, ülkemizin Avrupa Birliğine üyelik sürecinde Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) kapsamında Avrupa Birliğinden hibe sağlanacak belediyelerin çevre altyapı projelerinin eş finansmanının sağlanmasından sorumlu kurum olup bu projelerin ulusal katkı payları belediyeler adına İller Bankası tarafından sağlanmaktadır.

İller Bankası, özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliği haiz bir kalkınma ve yatırım bankasıdır ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na tabi bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

HALİL AYDOĞAN (Devamla) - Ülkemizin ve dünyanın değişen ve gelişen şartlarına göre 1945 yılında hazırlanan mevcut yasa Bankanın faaliyetlerinin yürütülmesinde yetersiz kalmıştır. Yerel yönetimlerin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik fiilî dönüşüm başlatılmış olmasına rağmen, mevzuat yetersizliği nedeniyle finansal sistemin gerektirdiği hızlı dönüşümler gerçekleştirilememiştir. Böylelikle, hizmetlerin nitelik ve nicelik yönünden daha dinamik, etkin ve verimli hâle getirilmesi için işbu kanun tasarısı hazırlanmıştır.

Sözlerime son verirken, İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın yüce Meclisimiz tarafından uygun görüldüğü takdirde ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını dilerken tekrar sizi, yüce Meclisimizi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.

Şahıslar adına son söz Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik’e aittir.

Buyurun Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde şahsım adına konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu vesileyle saygılarımla selamlıyorum.

4759 sayılı Kanun’la bugünkü hâlini alan İller Bankası, belediyelerin, il özel idarelerinin, köylerin ve bağlı idarelerin hizmet ve yatırımlarını desteklemek için neredeyse 2004 yılına kadar aktif hâlde faaliyetlerini sürdürmüştür. Adı banka olan ama bugünkü anlamıyla bankacılık faaliyetlerinin ötesinde kalkınmacı ve yatırımcı bir özellik arz eden İller Bankası ne yazık ki bazı dış çevrelerin ve iktidarın gadrine uğramak üzeredir. İller Bankasının bugün başına gelmekte olan musibet Etibank’ın da Sümerbank’ın da başına gelmişti. O hâlde istenen nedir? İstenen Türkiye’de, üretmeyeceksin, kalkınmayacaksın, küreselleşme canavarının tali damarına bağlanacaksın, ithalat yapacaksın, müstemlekeleşeceksin ve yapılan maalesef bu.

İller Bankası erken cumhuriyet döneminin önemli bir kuruluşu olarak tüm illere ve belediyelere sayısız hizmetler ve tesisler kazandırmıştır. Ulus devletin önemli otorite mercilerinin başında gelmektedir. Bankaya reva görülen muamele, tabloya bütünüyle baktığımızda daha net anlaşılacaktır ki bu millî devletin temelinden sökülen taşa benzemektedir.

Değerli arkadaşlar, kentsel ihtiyaçların karşılanması gibi cazip sözlerle tam tersi yapılarak kentlerin canına okuyan, kırsal kesimi kentlere açlık ve yoksulluk nedeniyle göç ettiren, terörü ve ayrışmayı azdırarak varoşları şişiren bir politika karşısında İller Bankasını değil, tüm kurum ve kuruluşları seferber etseniz dahi çözüm üretmeniz mümkün değildir. Ortada görünürde bir plan olabilir ama gerçekte bir plan yok, gerçekte proje yok, hiçbir şey yok; emrediliyor, banka kenara itiliyor, emre göre işler görülüyor. Kanun yok, nizam yok. Kentleşme ve kent sorunlarıyla imar faaliyetlerini biz dikkatle, bu vesileyle takip ediyoruz, imar yolsuzluklarını dikkatle takip ediyoruz, neler döndüğünü de biliyoruz. Bu kafa yapısıyla bir sonuca ulaşmak da mümkün değil.

Buradan şunu özellikle vurgulamak isteriz: Bu Banka, yatırım ve kalkınma bankası olacağı yönünde bir işaret verilmekle birlikte, bu düzenlemelerle birlikte bu hükümle olsa olsa tefecilik yapan bir banka hâline dönüşecek. Yani kredibilitesi olan belediyeleri ve özel idareleri destekleyecek, diğerlerini es geçecek, para satacak. Böyle bir İller Bankası öngörülüyor. Bu mantaliteyle Banka, artık yerel yönetim hizmetleri dışına da taşabilecektir. Kırsalda tarım kesiminin yaşam alanı olan köyler kapsamdan çıkarılırken köy düzeyinde olan bine yakın belediyenin halkının insanca yaşama hakkına sahip olduğu her türlü izahtan varestedir. Köylerimizi banka hizmetleri bağlamında göz ardı eden bu anlayışı onaylamak da mümkün değildir. Asıl olan kırsalda nüfusun tutulması, göreceli refahının uygun tarım politikalarıyla geliştirilmesi memleketimizin hayrına olacaktır, şehirlerin de hayrına olacaktır. Bakınız on altı yılda İstanbul ne hâle getirildi, ortadadır. Küresel kent olarak adlandırılan İstanbul küresel köy hâline dönüştürülmüştür.

Değerli arkadaşlar, kırsalın bu politikalarla kültürü tüketilmiş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

…kentlerin kültür dokusu yozlaştırılmıştır. Sosyal yaşam polarize edilmiş, çatışmaya uygun iklim yaratılmıştır. İller Bankasına iktidarın bakış açısının böyle bir sakat yönünün olduğunu da tekraren hatırlatmak isterim.

Değerli arkadaşlar, Bankanın kuruluşu, amacı ve faaliyetleri, ortaklık yapısı ve sermaye oluşumu, genel kurulun yetkileri, yönetim kurulu, denetim kurulu, genel müdürlük ve çalışanlarının statüsü arz etmiş olduğu mantığa göre değerlendirilmelidir.

Bu duygularla yeni yasanın, her şeye rağmen, uygulayıcıların elinde inşallah iyi uygulanır ve halkımız lehine sonuçlar verir ümidiyle, bu beklentimi burada vurguluyor, sözüme son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.43

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

477 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Şimdi, birinci bölüm üzerinde soru-cevap işlemine başlıyoruz.

Sayın Işık…Yok.

Sayın Ağyüz, buyurun.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, İller Bankası Türkiye’ye özgü bir kurum ve kökleşmiş bir kurum, personeliyle, yaptığı hizmetlerle. Belediyelerin de var olan ekonomik yetmezliği ortadayken, bu yeniden yapılandırmayla, devam eden yüzde 70 hibe yollu projeler, hâlihazır yapımı, imar planı yapımları nasıl gerçekleşecek? Bu yasa İller Bankasının yeniden yapılandırılması mı, yoksa tasfiyesi midir? Bu kurumun “Dexia” adlı, Fransız kökenli, yabancı özel bir tekelin eline geçeceği söylentileri dolaşıyor, doğru mudur?

Ayrıca bu personele nasıl güvence vereceksiniz? Kökleşmiş bir kurumun yıllardır emek vermiş personellerini sözleşmeli statüye, birtakım tercihlere zorlamanız, havuza atmanız doğru mudur? Bu kurumun elemanlarına bunu nasıl reva görüyorsunuz? Bunu açıklamanızı diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bilhassa küçük belediyeler kendilerine gönderilen paraların az olmasından dolayı hizmet yapamıyorlar. Tokat ilinde bu yönlü olarak aşağı yukarı elli belediye vardır, hepsi de borçludur. 2 bin nüfusun altındaki yerlerle ilgili olarak acaba başka bir baremden bunlara para gönderilemez mi? Yani, farzımuhal büyükşehirlere kişi başına 10 lira gönderilirken buralara 20 lira gönderme şeklinde herhangi bir iyileştirme yapılamaz mı? Bunu sormak istiyorum.

İkincisi de: 2 bin nüfusun altındaki yerlerdeki belediyeler kapanacak mıdır? Son durum nedir? Onu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Sayın Bakan, belediyelerimiz, özellikle adrese dayalı nüfus tespitinden sonra, olması gerekenden fazla personelle çalışıyorlar. Bu personel maaşlarını ödedikleri zaman da hizmet yapacak imkânları kalmıyor. Bunlarla ilgili bir çalışmanız olacak mı?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Sakık…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, belediyelerin mahkeme kararıyla bir alacağı var. Uzun süredir birçok belediyenin, sizin belediyelerinizin de alacakları var. Bu konuda bize sürekli başvurular var. Biz bürokrat arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmede Maliye Bakanlığından bütçeden pay ayrılmadığına dair… Bu konuda çok ciddi sıkıntılar var ve belediyelerle ilgili bu sorunu çözerseniz sevinirim.

İkinci bir sorum: 1966’dan bugüne kadar Muş’ta hâlen hak sahibi olan insanların bir kısmının hak sahipliği konusundaki talepleri yerine gelmedi. Bununla da ilgilenirseniz sevinirim.

BAŞKAN – Sayın Yaman…

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bilindiği gibi daha önce çıkan yasayla belediyelerin birtakım kamu kurumlarına olan borçlarının hepsi yapılandırıldı ve çoğu da İller Bankasındaki ödeneklerinden kesilerek ve çok miktarda payları da bu nedenle de azalarak gidiyor.

Öyle anlaşılıyor ki bu yasa çıkacak. Bu yasanın çıkmasından sonra oluşacak İller Bankası kârlarından, bilhassa küçük, 5 bin veya 10 bin nüfusa kadar olan belde belediyelerinin bu tür yapılanmadan kaynaklı borçlarını ödemeyi düşünüyor musunuz? Böyle bir projeniz olabilir mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Doğru’nun sorusu… Özellikle bu belediyelerin tabii borçluluk durumları tamamen yerel yönetimlerin, birazcık da oradaki başkanın, idarecilerin yönetim performanslarıyla doğru orantılı bir şey. Tabii ki kısmen altyapı ağırlığı olan veya yeni kentleşmekte olan, özellikle ufak, orta ölçekli ilçelerde, belli yerlerde bazen belediye gelirlerinin ihtiyaç olan yatırımları karşılamadığı noktalar olabiliyor. Ama bildiğiniz gibi Türkiye’deki belediye gelirleri daha çok toptancı bir anlayışla, bir kanunla düzenleniyor. Aslında bunların -benim şahsi kanaatim, ifadem şu ki- belediyelerin altyapı, üstyapı ve ihtiyaçlarının da göz önüne alındığı bir kriterle belirlenmesinde çok büyük yarar var. Bugüne kadar bu gerçekleştirilebilmiş değil ama böyle yapılması durumunda çok daha adaletli bir gelir temini söz konusu olabilecek. Mesela diyelim ki altyapısı bitmiş bizim büyük ilçelerimiz var. Altyapıya çok geniş ihtiyacı olan ilçelerle veya belediyelerle hemen hemen aynı kriterlere göre bir gelir temini söz konusu. Borç durumuyla alakalı özellikle, yani İller Bankası veya bizim Bakanlığın mevcut belediyelere yasalarda belirtilenin dışında herhangi bir kaynak temin etme veya borcuna katkı sağlama imkânımız yok.

Sayın Çalış, personelle ilgili konu, biliyorsunuz, ne yazık ki verimli çalışmanın ötesinde, özellikle yerel baskılar, belli baskılar nedeniyle belli belediye yönetimlerinde gelirinin üzerinde veya personele ödeyebileceği imkânın dışında personel istihdamı söz konusu. Hükûmetimizin bu konuyla ilgili çalışmaları devam ediyor, bundan bilgi sahibisiniz ama bunun dışında, özellikle İller Bankası ve Bakanlığımızın bu konuyla alakalı bir çalışması yok, bizim konu alanımızın dışındaki bir alan.

Sayın Sakık, mahkeme kararı ile alacaklar… Afetle ilgili konu zannediyorum. Bununla ilgili olarak Maliye Bakanlığının Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına bir miktar para gönderdiğini biliyorum. Torba yasada da bununla ilgili bir düzenleme var.

Bir diğer konu da, “hak sahipliğinin” İskân Kanunu çerçevesindeki hak sahipliğini ifade ettiğini zannediyorum Muş ile alakalı. Bildiğiniz gibi, Bakanlığımız bu konudaki çalışmalarını daha verimli hâle getirdi şu anda. Özellikle hak sahiplikleriyle tek tek görüşme yapılıyor, onlara alternatifler sunuluyor. İskân Kanunu çerçevesinde konut yapımına ayırdığımız limiti de yükselttik, alternatifleri geliştirdik ve seri bir şekilde, bu hak sahipliğinde, hak sahibinin talebi doğrultusunda bir an önce görevimizi yerine getirme noktasında çok büyük mesafe katettiğimizi ifade etmek istiyorum.

Sayın Yaman, yine, İller Bankasıyla alakalı kesintiler bizim İller Bankasının ve Bakanlığımızın dışında yani bunlar Hükûmet kararıyla gerçekleşiyor, oraya bizim müdahale etme imkânımız yok ama bu tasarının yasalaşması durumunda kesintilerle alakalı belediyelerde herhangi bir olumsuzluk olmayacak. Yine, ilgili kesintiler biliyorsunuz hükûmet kararıyla yapılıyor. Özellikle yaz aylarında kesintiler kaldırılıyor ve diğer aylarda yüzde 40’ı geçemeyecek şekilde hâlen uygulama devam ediyor.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Banka kârlarından ödeme olanağınız olamaz mı?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Yok… Banka kârlarıyla ilgili ödeme bu tasarıda da var, bildiğiniz gibi yüzde 51’i Teşkilat Kanunu’na yerleşiyor. Bundan sonra İller Bankası İlbank olduğunda elde ettiği kârının yüzde 51’i il özel idarelerine ve belediyelere altyapı üstyapı proje, müşavirlik gibi hizmetlerinde hibe olarak kullandırılacak ama borçlarla ilgili kısma böyle bir uygulamayı öngörmüyoruz. Sebebi de şu: Bildiğiniz gibi borç tamamen belediyelerin performanslarına göre yapılan veya ortaya çıkan bir durumdur. Biz İller Bankasının kârından bunu finanse etmeye kalktığımızda İller Bankasının kuruluş amacına, belediyenin daha etkin ve verimli hizmet amacına uygun düşmez diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

2’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

477 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasının (c) bendinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Nuri Yaman                         Sırrı Sakık                         Akın Birdal

                     Muş                                    Muş                               Diyarbakır

              Hasip Kaplan                   M. Nezir Karabaş                Sebahat Tuncel

                    Şırnak                                  Bitlis                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yaman.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İller Bankası Anonim Şirketi hakkındaki kanunun 2’nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, aslında bu yasayla ilgili olarak bölgede İller Bankasına çok ihtiyacı bulunan belediyeleri olan, özel idareleri bulunan bir bölge milletvekili olarak, gönlümüz bir türlü altmış beş yıllık, yetmiş yıllık birikiminde belediyelere ve yerel yönetimlere hizmetleri olan bu kuruluşumuzun bir Bankacılık Kanunu kapsamında bu vahşi kapitalizmin çarkları içinde o yerel yönetimlerin ihtiyaçlarının giderilmemesi gibi bir durumla karşılaşmaması için bu önergeyi verdik. Sadece bu maddeyle ilgili değil, diğer maddelerde de yine bankacılıkla ilgili bölümlerin çıkarılması konusunda benzer önergelerimiz var. Belki bunlarla ilgili bir kısmında fazla görüşlerimizi dile getirmeyeceğiz ancak bu gayet iyi bilinmelidir ki bundan sonra, bu yasa çıkarsa yerel yönetimlerin düşük faizli ve uzun vadeli kredi alma dönemi bu durumda bitecek. Bu ne demektir biliyor musunuz? Bu, belediyelerin, bilhassa kasaba belediyelerinin artık kendi yağlarıyla kavrulma olanağının da kalmaması demektir. Bu, aynı zamanda, bölgesel gelişmişlik farkının gittikçe büyük bir hızla artması demektir. Bu, bundan sonra, birçok belediyenin, yine bu altmış beş yıllık birikimiyle İller Bankası sayesinde gelen, insanca yaşamalarını sağlayan, sağlıklı bir içme suyuna birçok belediyenin, bilhassa bölgemizdeki küçük belediyelerin artık kavuşmaması demektir. Bu, küresel büyüme ve neoliberal politikalar sonucunda da aynen, bundan önce nasıl ki 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndaki bir Akbank’ın, bir Garanti Bankasının veya diğer özel bankaların o vatandaşlara verdiği kredilerin bir benzerini artık bu bankanın, İlbank’ın vermesi anlamına gelecektir. Bu nedenle, bu bankamızın, yıllardan beri yerel yönetimlerle bütünleşen, sadece il özel idareleri ve belediyeler değil, kuruluş amaçları içinde köylere de köylerin altyapısına da hizmet götürme olanağı bulan ve İçişleri Bakanlığınca projelendirilen bir sürü köy altyapılarının da İller Bankası tarafından yapıldığını bilen ve gören bir insanım.

Yine, genel bütçeden ayrılan -büyükşehir belediyeleri ve il belediyeleri dışındaki- bir miktarın, o binde 1 miktarındaki belediyelere denkleştirme ödeneği olarak gönderilen ödeneklerin de yeni yönetim biçimi içinde ve oluşacak olan yeni yönetimin içindeki -bilhassa köy temsilcisinin olmaması, küçük belde belediyelerinin banka yönetim kurulunda görev almamasından dolayı- bu hizmetlerden, bu imkânlardan, artık, mahrum kalması demektir.

Bakın, yıllara göre bunu değerlendirdiğimiz zaman, Türkiye’de, bu genel bütçe gelirlerinden binde 1 oranında kesilen, Maliye Bakanlığı tarafından gönderilen, nüfusu 5 bin ve 10 bine kadar olan belediyelerimizde bu ödenekten çok sayıda hizmetlerin yapıldığını kendi bölgemde yine bire bir gören bir kişiyim. Yalnız, yönetim kurulu, bundan sonra acaba o küçük beldelerin bu ihtiyaçlarını ne ölçüde karşılayacak? Bunların sesi eğer yönetim kurulunda olmuyorsa bunlar bu projelerini ne kadar buradan geçirme olanağını bulacak?

Yine, yönetim kurulunun oluşumundaki merkezî hükûmetin 5 kişilik temsilcisi yanında, sadece seksen bir ilin ve sadece…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

M. NURİ YAMAN (Devamla) - …Türkiye’deki iki bin dokuz yüz elli bir belediyenin tek kişiyle temsil edildiği yönetim kurulunda ne kadar etkili olacak, bunları gerçekten merakla bekleyeceğiz ve bunları da bir bakıma o sesi, kulağı olmayan insanların oradaki temsilcisi olarak, buradaki temsilcisi olarak takip edeceğimizi belirtmek istiyorum.

Bu nedenle, öyle anlaşılıyor ki bu yasayı Adalet ve Kalkınma Partisi kısa sürede çıkaracağa benziyor.

Ben yine de bu çekincelerimi, bu eksiklikleri dile getirirken çıkarılacak olan bu yasanın bilhassa bölgesel kalkınmışlık farkının giderilmesinde pozitif ayrımcılık yapacağı düşüncesiyle hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yaman.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 3’te iki önerge vardır, sırasıyla okutup en aykırısından işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 477 Sıra Sayılı Tasarının 3’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “yardımcı olmak” ibaresinin “yardımcı olmak, mali ve teknik kapasitesi yetersiz olan belediyelerin projelerine ihale işlemlerini yapmak da dahil olmak üzere destek vermek” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             M. Akif Hamzaçebi                  Bülent Baratalı                Şevket Köse

                       Trabzon                                   İzmir                          Adıyaman

                     Ali Oksal                         Abdulaziz Yazar          Esfender Korkmaz

                       Mersin                                   Hatay                           İstanbul

                 Hüseyin Ünsal                                                             Selçuk Ayhan

                       Amasya                                                                         İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

477 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “ve her türlü kalkınma ve yatırım bankacılığı” ibaresinin ve 3. maddesinin 2. fıkrasının (g) bendinin tasarıdan çıkarılmalarını arz ve teklif ederiz.

                 Nuri Yaman                         Sırrı Sakık                        Akın Birdal

                       Muş                                    Muş                              Diyarbakır

                Hasip Kaplan                     Hamit Geylani                 M. Nezir Karabaş

                     Şırnak                               Hakkâri                                Bitlis

                                                         Sebahat Tuncel

                                                               İstanbul

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

SIRRI SAKIK (Muş) – Hamit Bey konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; parti grubumuz adına madde değişikliği üzerine söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarıyla, belediyelerin yaşam kaynağı olarak bilinen İller Bankası artık ticari ve özel bir banka gibi yerel yönetim ortaklığı özelliğinden uzaklaştırılarak içi boşaltılmış bir duruma getirilmek isteniyor. Aslında, İller Bankasının tasfiye süreci 2006 yılında başlatılmış ancak başta belediyeler olmak üzere kamuoyunun yoğun tepkisi üzerine tasarı geri çekilmiştir ancak uluslararası organizasyonların dayatmasıyla ve basiretsiz hükûmetlerin de yanlış politikaları sonucunda -tıpkı özelleştirme gibi- kamunun yararına çalışan bazı kurumların da işlevleri bitirilmek isteniyor. İller Bankasının kaderi de tıpkı ORKÖY, TOPRAKSU, Toprak-İskân, Ağaçlandırma, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü gibi halka ve topluma büyük yararları olan genel müdürlüklerin kaderi gibi karartılmak isteniyor.

Değerli arkadaşlar, bundan böyle İller Bankası, belediyelere kredi verirken mevcut mevzuatına, yönetmeliklerine göre değil, yeni belirlenecek özel bankacılık esaslarına göre tam bir ticari anlayış, kâr ve zarar düşüncesi ağır basarak uygulama yapacaktır ve bundan böyle yerel yönetimlerin kamu tarafından kurulması yönteminin sonu ve söz konusu kurumların iflası anlamına da gelecektir. Daha önce en düşük faizli kredi olanağı sağlayan Bankanın AŞ’ye dönüşmesi, yurt içi ve yurt dışı kredilere destek çıkması gibi hususlara ve bunlara aracılık yapması, temel amaç olan yerel yatırımların gerçekleştirilmesine katkı koyma anlayışı da yok sayılacaktır ve ortadan kaldırılacaktır.

Tasarıda, gelecekte belediyelerin borçlarına karşı geri ödemelerde yaşayacağı çıkmazları, dünya devleri küresel finans kuruluşlarıyla nasıl çözeceği konusunda en küçük bir yaklaşım bulunmamakta, onları tamamen yalnızlaştırmak ve bitirmek amacını da taşımaktadır.

Bankanın tüm yönetim organlarıyla yapısı yeniden değişime uğratılmak istenmekte. Yapılandırma süreci sorunsuz bir geçiş dönemine tabi tutulacak ve güçlü bir merkezî yapı oluşturulacaktır. Yetkiler de tek elde toplanarak egemen idare sistemi yaratılmak amaçlanmakta.

Belediyelerin 2009 yılı borçları 22,3 milyar lira olarak saptanıyor, İller Bankasına olan borçların toplamı ise yaklaşık 6 milyar TL şeklinde belirleniyor. Bu durumda, borç batağına saplanmış olan belediyeler, bundan böyle, İller Bankası katkı paylarının normal bankacılık işlemleri gibi yürütülmesiyle, iyice çöküntü yaşar hâle gelecektir.

Yine, altyapı hizmetlerinde düşük faiz ve uzun vade kredili dönem sona erdirilecek, bu maliyetler yüksek faizlerle birlikte hep halka yansıyacaktır. Yoksullaşma bütün kenti sarmış olacaktır bu mantıkla, bu değişikliklerle.

Değerli arkadaşlar, yasa tasarısı ile birlikte, 657 sayılı Yasa’ya tabi devlet memuru kadroları iptal ediliyor. Bütün özelleştirmelerde yaşananlar gibi, personel seçiminde nitelik yerine yine bir kez daha siyasi anlayış öne çıkacak, yandaş kadro oluşturulacak ve bu tasfiye ile on yıllardır kurumda hizmet veren deneyimli, uzman teknik ve idari personel tamamen mağdur duruma düşecek ve işlerinden olacaklardır.

Değerli arkadaşlar, yeni anlayış, personel havuza gönderilerek ya farklı kurumlara dağıtılacak ya da kapı önüne konulacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Tekel işçileri gibi, karanlık ve belirsiz bir gelecek bu personeli de beklemektedir ne yazık ki.

Yasa tasarısıyla, banka hisseleri yerli ve yabancı hissedarlara aktarılabilecektir. Belediyelere destek amacıyla kurulan İller Bankasının, diğer bankalar gibi, gelecekte yabancıların eline düşme riski de apaçık, bu tasarıyla ortadadır.

Bu nedenlerle, bu yasa tasarısının geri çekilmesi gerektiğine inanıyorum, öncelikle bunu ifade ediyorum. Tabii ki bu AKP’nin oylarıyla olanaksız olduğu için… Bir kez daha bu değişiklik önergemizin kabulünü saygıyla arz ediyorum.

Teşekkür ederim Başkanım. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 477 Sıra Sayılı Tasarının 3’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “yardımcı olmak” ibaresinin “yardımcı olmak, mali ve teknik kapasitesi yetersiz olan belediyelerin projelerine ihale işlemlerini yapmak da dahil olmak üzere destek vermek” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümünün 3’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, sözlerime başlamadan önce, geçmişe giderek bir iki şey söylemek istiyorum. Biz çocukken, ağzımızdan kötü bir laf çıktığı zaman, annelerimiz, “Ağzına biber sürerim.” derdi, “Dilini keserim.” derdi, benzer laflar duyardık. İki gün önce birkaç arkadaş sohbet ediyoruz. Bir arkadaşımızın torunu kendisine “Cibilliyetsiz!” demiş, annesi de “Sen dedenle nasıl böyle konuşuyorsun?” demiş, beş yaşındaki çocuk da demiş ki: “Ben bunu Başbakandan duydum, o bile söylüyor.” Yani bir ülkenin Başbakanı üç beş yaşındaki çocuklara bu şekilde örnek olabiliyorsa bu ülkenin geleceğinin ne şekilde şekilleneceğini ne yazık ki üzülerek görebiliyoruz. Bunu bir anımsatma olarak söylüyorum. Bizler örnek olması gereken insanlarız. Bizim her davranışımız, hareketimiz, çocukların ve gençlerin örnek aldığı hareketlerdir.

Anımsanacağı üzere, 1 Aralık 2006 tarihinde Başbakanlığa gönderilen kanun tasarısıyla İller Bankasının tasfiye süreci başlatılmıştır.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, bir saniye…

Sayın milletvekilleri, sohbetinizi ya çok hafif bir sesle ya da dışarıda çay eşliğinde yaparsanız çok sevinirim.

Buyurun, devam edin lütfen.

SELÇUK AYHAN (Devamla) – Bu tasarıyla İller Bankası bedelsiz olarak hazineye devredilecek, kamu kurumu niteliğinden de uzaklaştırılarak piyasa koşullarında çalıştırılması planlanıyordu ancak 22’nci Dönemde bu tasarının geçirilmesi mümkün olmadı, hükümsüz hâle geldi, bugün bazı ekleme ve değişikliklerle yeniden gündeme geldi.

Kısaca bazı aksaklıklara değinmek istiyorum tasarıdaki. Genel kurul üyesi temsilinde her ilin eşit genel kurul delegesiyle temsil edilmesi, illerin belediye sayısı, katma değere katkısı göz önüne alındığında pek adilane bir durum olarak görülmüyor. Ayrıca ortaklığı söz konusu olmadığı hâlde bakanlık ve kurum temsilcilerinin genel kurulda yer alması da ne kadar demokratik, tartışılmalı.

Tasarıyla kurum personelinin güvencesiz kalması konusunda sorunlar da tam olarak giderilememiştir. Alt komisyonlarda değişik çalışmalar yapılıp belli iyileştirmeler yapıldığı hâlde bunu da bir kaygı olarak sizlere sunmak istiyorum.

2007 yılında Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun yaptığı bir çalışmada -İller Bankasında- verilen kredilerin, borçlu olan belediyelere yeniden kredi verilmesi, bazı belediyelerin ödemelerinin durdurulması, bu şekilde, İller Bankasının mali gücünün azaltılması şeklinde bilgiler vardı. O dönem Sayın Bakana soru önergesi verdim, bazı açıklamalar yaptı ama tatmin edici değildi.

Şimdi, aslında Türkiye bir hukuk devleti olmaktan ve yargının bağımsız olduğu bir ülke olmaktan çıktı değerli arkadaşlar. Şimdi Türkiye’de artık yolsuzluğun, Sayın Cemil Çiçek’in kendi resmî açıklamasında bile dünyada 61’inci sırada olduğunu itiraf ettiği bir konuma geldik. Kaldı ki Uluslararası Saydamlık Örgütünün açıklamasında yolsuzlukta en kötü yirmi ülke arasında yer alıyor Türkiye. Tabii Sayın İçişleri Bakanının AKP’li belediyelerle ilgili yolsuzluk iddialarına soruşturma izni vermemesi, onun dışında kamuda yapılan yolsuzluklarla ilgili sorduğumuz sorulara yanıt verilmemesi sürecin bu şekle gelmesi için yeterli nedenler.

Ülkemiz aynı zamanda bir korku ve baskı ülkesi oldu. Son günlerde basına yansıyan ilginç bir olaydan bahsetmek istiyorum. Ergenekon tutuklusu bir teğmenin cep telefonu emniyet tarafından alındıktan sonra teğmenin telefonuna yüz otuzdan fazla telefon yüklenerek kendisi hakkında aleyhinde delil oluşturulmaya çalışılacak kadar görev ahlakının hiçe sayıldığı bir ülke hâline geldik değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

SELÇUK AYHAN (Devamla) – Tamam Sayın Başkanım.

Ankara Çayyolu’nda ailesiyle birlikte lokantada bulunan çocuklara polisin işlem yapabildiği bir ülkede yaşıyoruz; insanların telefonla konuşmaktan, demeç vermekten, görüşünü açıklamaktan korktuğu bir ülkede yaşıyoruz; geçmişte Yargıtayın üye sayısını azaltmak için kanun teklifi hazırlayanların bugün üye sayısını artırmak için -HSYK’yı ele geçirdikten sonra- çaba harcadığı bir ülkede yaşıyoruz. Tüm bu örneklerin doğrulukla, dürüstlükle, ahlakla, yetim hakkı korumakla ne ilgisi olduğunu açıkçası merak ediyorum.

İbadete cari hesap gözüyle bakılmaz değerli arkadaşlar. Bir yandan yanlışları yapacağız ondan  sonra ibadet yaparak artı haneye yazdıracağız, öbür tarafa gittiğimizde nizamiyede bakacaklar, “Ha, bunun ibadeti daha fazlaymış, bunu cennete götürelim.” diyecekler! Böyle bir şey ne yazık ki yok. Buna da hepimizin dikkat etmesi lazım.

Hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime son veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 4’te üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

477 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde yer alan “yüzde iki” ifadesinin “yüzde bir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                   Nuri Yaman                         Sırrı Sakık                     Akın Birdal

                         Muş                                    Muş                           Diyarbakır

                  Hasip Kaplan                  M. Nezir Karabaş            Sebahat Tuncel

                        Şırnak                                  Bitlis                            İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 477 sıra sayılı kanun tasarısının 4’üncü maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan 9.000.000.000 (dokuz milyar) TL ibaresinin 10.000.000.000 (on milyar) TL olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Mehmet Serdaroğlu              Hüseyin Yıldız                  D. Ali Torlak

                     Kastamonu                           Antalya                            İstanbul

                 Osman Ertuğrul                                                            Hasan Çalış             

                       Aksaray                                                                     Karaman

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 477 Sıra Sayılı Tasarının 4’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          M. Akif Hamzaçebi               Bülent Baratalı                      Şevket Köse

                    Trabzon                                İzmir                                Adıyaman

             Abdulaziz Yazar               Esfender Korkmaz                     Ali Oksal

                     Hatay                                İstanbul                                Mersin

              Hüseyin Ünsal                                                                 Fevzi Topuz

                    Amasya                                                                           Muğla

“(1) Bankanın ortakları il özel idareleri, belediyeler ve köylerdir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Topuz konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Topuz.

FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, cumhuriyetle neredeyse aynı yaşta olan İller Bankası, zor koşulların yaşanmakta olduğu cumhuriyetin ilk yıllarında halkımızın çağdaş kent planlamasına, sağlıklı içme ve kullanma suyuna, temiz çevre koşullarında kanalizasyona, karanlığı aydınlığa dönüştüren elektrik enerjisinin halkın hizmetine sunulmasında önemi göz ardı edilemeyecek görevler üstlenmiştir.

İller Bankası özerk yapısıyla bugün 3 bini aşan uzmanlaşmış ve kurumsallaşmış kadrosuyla Türkiye genelinde 2.941 belediye ve 60 milyona yaklaşan belediye içi nüfusa hizmet vermektedir. Bu yapısıyla ülkemizdeki tüm yurttaşlarımıza çağdaş dünyanın en modern kent yaşamını kazandırmak için gece gündüz çalışmaktadırlar.

Yıllar içerisinde edinmiş olduğu deneyim ve bilgi birikimiyle aynı zamanda ortağı da olan belediyelerin sorunlarının çözümünde aktif rol oynamaktadır. Günümüzde birçok belediye bu deneyim ve bilgi birikimine ihtiyaç duyarken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1933 yılındaki kuruluşunda imzası olan İller Bankası bu yasa teklifiyle kapatılmaktadır. Bu düzenlemeyle yapılan değişikliğin mevcut İller Bankasıyla hiçbir ilgi ve çalışma ilgisi, ilişkisi bulunmamaktadır. Aslında yeni düzenlemeye bakıldığında görülen açıkça yeni bir bankanın kuruluşudur.

Bu noktada dikkat çeken önemli unsur, İller Bankasının güvenilir isminin bir bankaya verilmek istenmesi olup öbür taraftan da İller Bankasının yetmiş sekiz yıllık varlığının bir ticari bankaya dönüştürülmek ve o bankanın birilerine peşkeş çekilmek istenmesidir. Yandaş sermaye oluşturul-masına işte bu oluşum tam bir örnektir. Banka kuracaksanız gidin, başka adla istediğiniz bankayı kurun ama İller Bankasının varlıklarına el koymayın, İller Bankasının güvenilir adını kirletmeyin.

Çıkarılmakta olan bu yasa ile belediyelerin ortaklığı bitirilmekte ve yerel yönetimlere kamu kredisi açma yetkisine son verilmektedir. Devlet asli görevlerinden olan kamu hizmetini yerine getirirken bir şirket gibi kâr-zarar hesabı yapılmamalıdır. Devlet ancak yapılan kamu hizmetinin niteliği ve yararına bakar. İller Bankasının bugüne kadar yerel yönetimlerle olan kamu hizmeti faaliyetlerinde tamamen toplum yararını öne çıkararak ürettiği hizmetler bu noktada bitecektir, ticari banka gibi çalışacaktır. Bu oluşum devletin anayasal görevlerinden olan kamu yararını gözetme ilkesiyle çelişmektedir.

Bu düzenlemenin en çarpıcı ve can alıcı noktası, halk sağlığı, toplum refahı, kamu görevi gibi sosyal devletin asli işlevinin ortadan kalkacağı olduğu bilinmelidir.

İller Bankası, bugüne kadar yapmış olduğu kamuoyu hizmetiyle birçok alanda yerel yönetimlerin bir arşivi ve okulu olmuştur. Örneğin, belediyelerin içme suyu, kanalizasyon projeleri ve uygulamaları, planlama, peyzaj, jeolojik etüt gibi çalışmalar sadece İller Bankasında arşivlenmekte ve günün koşullarına göre yenilenerek belediyelerin ihtiyaçları doğrultusunda hizmet sunulmaktadır.

Çıkarılmak istenen yasa ile sadece orta ve düşük ölçekli belediyeler değil, sayıları 3 bini bulan banka çalışanları da olumsuz olarak etkilenmektedir. Bu yasa ile İller Bankasının kuruluşundan bu yana yerel yönetimlerle olan ilişkilerden dolayı deneyim kazanarak uzmanlaşan personel hem mağdur edilmekte hem de bu deneyim ve bilgi birikimi hiçe sayılmaktadır. Hâlbuki bugün için belediyelerin ihtiyacının ve projelere ilişkin sorunlarının cevabını bilen bu kadrolardır. Çalışanların tüm hakları elinden alınmaktadır.

İLBANK Anonim Şirketiyle sözleşme imzalamayan personelin özlük hakları yok olmaktadır. Sözleşme teklif edilmeyen ya da sözleşmeli olarak çalıştırılmak istemeyen personelin durumu ise belirsizdir. Sözleşmeli çalışırken sözleşmesi feshedilen veya sözleşmesi yenilenmeyen personel işini kaybettiği gibi özlük hakları da yok olacaktır.

Değerli milletvekilleri, kamu bankalarını satmaya çalışan AKP İktidarının önce İller Bankasını İLBANK yapmak, sonra da bu bankayı birilerine devredeceği açık bir şekilde görülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

FEVZİ TOPUZ (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Özelleştirilmesinin ve çok uluslu tekellere satışının önü açılmak istenmektedir.

Bilindiği üzere, belediyeler, İller Bankasının ortaklarındandır. İller Bankasını satabilmeniz için tüm belediyelerden yetki almanız gerekmektedir.

AKP İktidarının sadece bir derdi var, kendisine yakın ve istediğini yapanlara yardım etmek, diğer belediyeleri dışlamaktır. Bir anlamda yandaş belediye yaratmak için uğraş vermektedir. Merkezî iktidar tüm belediyelere eşit davranmak zorundadır.

Değerli milletvekilleri, İller Bankası şimdiye kadar bir anlamda yerel yönetimler bakanlığı gibi çalışmıştır. Bu kadar önemli işler yapan kurumu yok etmek yanlıştır. Türkiye'nin kendi öz kaynaklarına dayalı, kendi sosyoekonomik ve toplumsal yapısını gözeten yerel yönetimler politikasının günün gerçekleri doğrultusunda oluşturulması gerekmektedir.

Belediyelere destek amacıyla kurulan İller Bankasının bu dönüşümünün gelecekte ülkemizi zor koşullarda bırakacağını belirtir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 477 sıra sayılı kanun tasarısının 4’üncü maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan 9.000.000.000 (dokuz milyar) TL ibaresinin 10.000.000.000 (on milyar) TL olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 4’üncü maddesinde önergemiz üzerinde söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum ve sözlerime başlarken eski bir belediye başkanı olarak İller Bankasının çok değerli çalışanlarına huzurlarınızda şükranlarımı ifade etmek istiyorum.

Bildiğiniz gibi, belediyelerin genel bütçe vergi gelirlerinden alacakları paylar nüfuslarına ve gelişmişlik endeksindeki yerlerine göre İller Bankası tarafından dağıtılmaktadır. Ben bu tasarı vesilesiyle nüfusu 2 binin altında olan belediyelerimizin yaşadığı çok önemli bir soruna ve Milliyetçi Hareket Partisinin çözüm önerisine dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, 2010 tarihi itibarıyla ülkemizde nüfusu 2 binin altında olan yaklaşık 925 belediye vardır. Bunların bir kısmı ilçe belediyeleri, bir kısmı ise belde belediyeleridir. Bu durumda 925 belediye ve bu belediyelere bağlı yaşam yerlerinde yaklaşık 1 milyon 250 bin nüfus vardır. Bir belediye hiçbir hizmet yapmasa bile, yazı işleri, mali hizmetler, fen işleri ve zabıta birimlerinde kanunen personel istihdam etmek zorundadır. Nüfusu 2 binin altına düştüğü hâlde hizmet üretmeye çalışan ilçe ve belde belediyelerine nüfuslarına göre gönderilen pay, bırakın hizmet üretmeyi çoğu zaman zorunlu personel giderlerini bile karşılayamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, nüfusu 2 binin altındaki belediyelerde durum bu söylediğim gibidir. Genel bütçe vergi gelirlerinden aldıkları parayla bu belediyelerin bütçelerini çevirmeleri maalesef imkânsız hâle gelmiştir. Bu belediyeleri ise yaşatmak zorundayız.

Milliyetçi Hareket Partisinin önerisi şudur: Nüfusu 2 binin altında olan belediyelere 2 bin nüfus üzerinden pay aktarılmalıdır. Neden? Çünkü bu belediyelerin kuruluş esasında 2 bin nüfus şartı vardır da ondan. Genel bütçe vergi gelirleri toplamından belediyelere ayrılan 2,85’lik oran yine aynı kalacaktır, bütçeye herhangi bir ek yük getirmeyecektir. Büyük belediyelerin gelirlerinde çok cüzi bir azalma olacak, buna karşın küçük belediyelerin yaşamları bu vesileyle sağlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, 2010 rakamlarıyla konunun mali boyutunu da kabaca dikkatlerinize sunmak istiyorum. Nüfusu 2 binin altında olan 925 belediyede yaklaşık 1 milyon 250 bin kişi yaşamaktadır. Kişi başı ortalama 15 TL, yani 15 lira genel bütçe gelirlerinden yaklaşık pay veril-mektedir. Nüfus itibarıyla hesaplarsak, mevcut durumda 18 milyon TL, yani 18 trilyon lira bunlara pay aktarılmaktadır. Teklifimiz kanunlaşırsa 27 milyon TL, yani 27 trilyon lira bunlara pay aktarılacaktır; yani küçük belediyelere, yani 925 belediyeye sadece ayda 9 trilyon ilave yapılacaktır. 2,85 üzerinden pay alan belediyelere İller Bankasından yapılan toplam ödeme ise yaklaşık 600-700 trilyon civarındadır şu anda. Bu 600 trilyon içerisinden önce nüfusu 2 binin altında olan 925 belediyeye 2 bin nüfus üzerinden payları aktarılacak, sonra da -bu çok önemli- diğer belediyelere nüfuslarına göre dağıtım yapılacaktır, yani ne Maliyeye ne Hazineye ne İller Bankası bütçelerine bir ek yük getirmeyecektir. Bütçeye ek yük getirmediği gibi, eğer bu dağıtımı bu şekilde yapabilirsek küçük belediyelerin yaşamasını ve o beldelerde yaşayan insanların hizmet alabilmesini böylece sağlamış olacağız. Büyük belediyelerin gelirlerinde meydana gelecek 2-3 milyar liralık bir azalma        -yani, eski rakamlarla söylüyorum- onlar için hiçbir şey ifade etmeyecek ama küçük bir belediyenin 2-3 milyar liralık gelir artışı orada çok büyük ve çok önemli bir hayati öneme sahip olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Tekrarlıyorum burasını: Küçük belediyelere aktarılacak aylık yaklaşık 2-3 milyar liralık ilave para o beldelerde, o ilçelerde fevkalade hizmet yapılmasına vesile olabilecektir. Bu 925 belediyenin hangi partilere göre dağıldığını da bilmiyorum Değerli Bakanım, araştırma gereği de duymadım ama çoğunluğunun iktidar partisinin olduğu belli. Eski bir belediye başkanı olarak onların dertlerine derman olmaya çalışıyorum. Biraz sonra bir önerge vererek iki yıldır komisyonda bekleyen teklifim Genel Kurulun takdirlerine sunulacaktır. İnanıyorum ki, önergemiz kabul edilecektir. Küçük belediyeler ve buralarda yaşayan vatandaşlarımız böylece sevindirilecektir.

İller Bankası Teşkilat Kanunu’nun hayırlı olmasını diliyorum ve biraz sonraki önergemizi başta Sayın Bakan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri lütfen bizi dinleyerek, bize ilgi duyarlarsa, iyice araştırarak bu teklifimize sıcak baksınlar ve kabul etsinler ve bu 925 belediyeyi sevindirelim diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

477 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde yer alan “yüzde iki” ifadesinin “yüzde bir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             M. Nuri Yaman (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklik ile yerel yönetimlerin kaynaklarının etkin kullanımı amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 5’te bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 477 Sıra Sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 2 nci fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(1) a) İl özel idarelerini temsil etmek üzere; il genel meclisi üyeleri arasından seçilecek yirmi kişiden,

b) Belediyeleri temsil etmek üzere; belediye başkanları arasından her bir ili temsilen seçilecek birer kişiden,”

“(2) Birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerine göre yapılacak seçimlerin usul ve esasları Ana Sözleşmede düzenlenir.”

              Mustafa Elitaş                       Veysi Kaynak                        Ünal Kacır

                   Kayseri                           Kahramanmaraş                         İstanbul

            Mustafa Hamarat                                                                    Ali Temür

                     Ordu                                                                               Giresun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerilen düzenleme ile genel kurulun yapısının sermayeye olan katkı payları ile orantılı hale getirilmesi, ilgili mahalli idareleri temsil etmek üzere seçilecek üyelerin seçim usulünün kolaylaştırılması ve temsilde adaletin sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge çerçevesinde madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 6’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 7’de bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

477 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 7. maddesinin 2. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

(2) Yönetim Kurulunun; iki üyesi Banka genel müdür yardımcıları arasında olmak üzere bakanlık tarafından atanır; diğer üyeler genel kurula katılan belediye başkanları ve il özel idare temsilcilerinden aday olanlar içinden genel kurul üyeleri tarafından seçilir. Yönetim kurulu yemin törenini izleyen ilk toplantıda, aralarından, genel kurul tarafından seçilerek gelen üyelerden birini başkan vekili olarak seçer.            

                Nuri Yaman                           Sırrı Sakık                    M. Nezir Karabaş

                      Muş                                      Muş                                   Bitlis

               Hasip Kaplan                         Akın Birdal                     Sebahat Tuncel

                     Şırnak                               Diyarbakır                           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklik ile İller Bankasının, hükümet ve bürokrasi tarafından istismarına yol açacak düzenlemelerin engellenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 8’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 9’da bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 477 Sıra Sayılı Tasarının 9'uncu Maddesinde yer alan "ikisi Bakanlık" ibaresinin "biri Bakanlık, biri Genel Kurul," olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          M. Akif Hamzaçebi                Bülent Baratalı                      Şevket Köse

                   Trabzon                                İzmir                               Adıyaman

             Aldulaziz Yazar                       Ali Oksal                         Hüseyin Ünsal

                     Hatay                                 Mersin                                Amasya

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak Sayın Hamzaçebi?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Üç kişiden oluşan denetim kurulunun bir üyesinin genel kurul tarafından belirlenmesi önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 10’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 11’de bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

477 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 11. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                Nuri Yaman                        Sırrı Sakık                             Hasip Kaplan

                      Muş                                   Muş                                        Şırnak

            M. Nezir Karabaş                   Akın Birdal                           Sebahat Tuncel

                      Bitlis                              Diyarbakır                                  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Gerekçeyi okuyun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Banka personeline dair düzenlemeyle birlikte; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ve diğer kanunların sözleşmeli personel hükümlerine tabi olmayan, sözleşmeli personel çalıştırılacağı belirtilmektedir. İller Bankası'nda 657 sayılı kanuna tabi devlet memuru kadroları iptal edilmektedir. Sözleşmenin içeriği ise belirtilmemektedir. Bu durumda, çalıştırılacak personelin işçi olacağı ve güvencesiz olarak çalıştırılacağı görülmektedir. Dolayısıyla A.Ş.'de kalacak olan çalışanların sayıları ve ücretlerinin ne olacağı hâlâ bilinmemektedir. Bu değişiklik ile personel seçimindeki kriterlerin belli bir siyasi anlayışın değil nitelikli ve donanımlı eleman olması ilkesinin geçerli olması, iş güvencesi ve özlük haklarının korunması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 12’de iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 477 sıra nolu İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısının 12. maddesinin 2. paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Mustafa Kalaycı                      Erkan Akçay                           Mehmet Günal

                Konya                                   Manisa                                     Antalya

      Ahmet Duran Bulut               S. Nevzat Korkmaz                       Oktay Vural

              Balıkesir                                 Isparta                                       İzmir

“Banka personelinin aylık ücret, ikramiye ve diğer mali ve sosyal hakları ile sözleşme esasları, Genel Müdürün teklifi ve Yönetim Kurulunun kararı ile belirlenir. Yönetim Kurulunca belirlenen; aylık ücret, Yüksek Planlama Kurulunca Banka için tespit edilecek üst sınırı aşamaz.”

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

477 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 12. maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Nuri Yaman                         Sırrı Sakık                                Akın Birdal

                  Muş                                    Muş                                      Diyarbakır

           Hasip Kaplan                   M. Nezir Karabaş                        Sebahat Tuncel

                 Şırnak                                  Bitlis                                       İstanbul

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Gerekçeyi okuyun Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklik ile İller Bankası’nda çalışan veya çalışacak olan personelin ücret ve özlük hakları noktasında insanca bir yaşam standardını koruyacak belli haklarının muhafazası amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 477 sıra nolu İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısının 12. maddesinin 2. paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        S. Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

“Banka personelinin aylık ücret, ikramiye ve diğer mali ve sosyal hakları ile sözleşme esasları, Genel Müdürün teklifi ve Yönetim Kurulunun kararı ile belirlenir. Yönetim Kurulunca belirlenen; aylık ücret, Yüksek Planlama Kurulunca Banka için tespit edilecek üst sınırı aşamaz.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklikle, Yönetim Kurulunun personele yapılacak bazı ödemeleri belirlemede, Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile bağlı kalmaması, banka işleyişi içerisinde personele ilişkin mali tasarruflarda bulunabilme imkânına sahip olması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, geçici 1, 2, 3, 4, 5 ve 6’ncı maddeler dâhil olmak üzere, 13 ila 16’ncı maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunarım.

Değerli milletvekilleri, biraz önce yapılan konuşmalarda dikkatimi çeken bir konuyu tekrar gündeme getirmek istiyorum. Bir arkadaşımız oluşacak AŞ ile İller Bankasının birilerinin eline geçeceğini, yabancıların satın alacağını söyleyince, konuyu ben bir kez daha dikkatle izledim. Burada tabii, Bankanın sahibi il özel idaresi ve belediyelerdir. Bir kere bundan hiç kimse kuşku duymasın. Burada il özel idareleri ve belediyeler sahip olduğu sürece kimsenin eline geçemez. Ancak, uyarıyorum, 4’üncü maddede Bankanın ortakları bunlardır deniliyor ama orada hiçbir hukuki önlem alınmıyor. 13’üncü maddede bir metin var Bankalar Kanunu’na göre. Ama, ben olsam -ben hukukçu değilim ama- burada 4’üncü maddede sadece ortaklık yapısı budur deniliyor ama ortaklık yapısında bu hisselerin satılamaz ve devredilemez olduğu belirtilemiyor. 13’üncü maddede, Bankalar Kanunu’na göre nama yazılı… Bir kere, AŞ olduğu zaman -ben hukukçu değilim ama hukukçu arkadaşlarım incelesin- bunun önlemini almak zorundayız. Bir belediye bir başka belediyeye devredebilir, bir özel idare başka bir özel idareye devredebilir. Bunun hukuki önlemini -lütfen inceleyin- 4’üncü maddede de almalıyız. Hukukçu arkadaşlarıma danıştım, Sayın Ünlütepe, Sayın Emek, Sayın Baratalı’ya, onlar beni haklı gördü. Ben bir kez daha Sayın Bakan ve İller Bankası yönetimini uyarıyorum. Bir kurum AŞ olduktan sonra AŞ’de sermaye paylarının kimin adına olduğu belirlenmek zorundadır. Bu nedenle, evet, artık, AŞ oluyor, AŞ olduktan sonra yüzde 2 payları, yüzde 5 payları nasıl, kimin adına, hangi oranda kesecekseniz o belediyenin ortaklık payı o orandadır. Onun için 4’üncü maddeye, ortaklık yapısıyla ilgili 4’üncü maddeye “Bu hisseler asla devredilemez ve satılamaz.” şerhinin konması lazım. Ben sizi bir kez daha uyarıyorum. 13’üncü maddedeki metin sadece Bankalar Kanunu’yla ilgilidir, orada nama yazılı olmaması yönündedir. Ben dikkatinize bir kez daha sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, bu bölüm, çalışanlarla ilgili bir bölüm. İller Bankası çalışanları yıllarca emek vermiştir tüm belediyelere. Hiç kimse yokken belediyelerin sorunlarına İller Bankasının siyaset kurumu girmeyen çalışanları, altını çiziyorum, yani siyasetin dışında kalan ve oraya yıllarca, dürüstçe hizmet etmek isteyen insanların önünde saygıyla eğiliyorum. Çok emek vermişlerdir İller Bankası çalışanları, çok sorunları, belediyelerin sorunlarını belediyelerin bir ağabeyi, onların bir hamisi olarak hep kucaklamışlardır, hep onlara yardımcı olmaya çalışmışlardır. Onun için yıllarca emek veren İller Bankası çalışanlarının önünde saygıyla eğiliyorum, çok yardımcı olmuşlardır dün de, evvelsi gün de, bugün de ama “Siyaset kurumu dışında kalan.” diyorum, bunun altını çiziyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddede, bir kere, geçici 5’inci maddede, orada “devlet memurları” ibaresi var. Neden… İller Bankasında çalışan kim varsa devlet memuru, işçisidir. Emek verdiyse, devlet memurlarına tanınan bir hakkın işçi arkadaşlarıma da tanınması lazım Sayın Bakanım. Eğer bir kurum kurumsa, kurum bir bütünse, orada kim çalışıyorsa “O kurumda A sınıfına bunu yapıyorum, B sınıfına bunu yapmıyorum.” demek insafsızlıktır. Eğer devlet memurları… Aynen okuyorum geçici 5’inci maddeyi: “Bankada devlet memuru statüsünde…” diyorsunuz. Devlet memuru statüsünde olmayan, yıllarca çalışan diğer insanlar eğer isterse, ayrılmak isterse onları niye bu haktan yoksun bırakıyoruz? Sayın Bakan, bir kurum kurumdur, kurumda tüm insanlar bir bütündür. Bu bütünlüğü yarın bozarsınız. Kurumun bütünlüğünü bozmadan, bir kere aynı hakkın, eğer bir hak olarak veriyorsanız aynı hakkın kurumun tüm çalışanlarına uygulanması lazım. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bizim önergemiz var. Bu önerge için -Ben zatıalinizle görüştüm, bürokratlarınızla görüştüm ve Sayın Elitaş yok burada, onunla da görüştüm- bana ifadesi şuydu “Sosyal Güvenlik Kurumuyla görüşüp olumlu bakarız.” dediler.

Arkadaşlar, özeti şu önergenin: Kurumda kim çalışıyorsa, devlet memuru olmasa da bir hak veriliyorsa ayrılırken yüzde 30 ilave para… Herkese bu tanınsın. Özeti bu arkadaşlar. Bu nedenle kurum çalışanlarının bu hakkını esirgemeyin Sayın Bakanım. Onları bu haktan mahrum bırakmayın.

Değerli arkadaşlar, tabii, sürem sadece bu AŞ ve kurum çalışanlarında geçti, birkaç kelime de belediyelerle ilgili konuşmak istiyorum.

Arkadaşlar, adil olmayan, burada yine söylüyorum, kanunu gereği İller Bankasının bir suçu yok, altını çiziyorum. Maliye Bakanlığı, İller Bankasını, belediyelere verilen gelir paylarında bir köprü olarak kullanıyor ama yine söylüyorum, dokuz yıldır söylüyorum: Burada bir haksızlık vardır, burada bir adaletsizlik vardır; özel idarelere verilen paylarda da, belediyelere verilen paylarda da; adil değildir, haksızlık vardır.

Demin Sayın Bakan dedi ki: “Yazın kesmiyoruz.” Peki, Sayın Bakanım, -kış mücadelesi veren belediyelerde- kışın bunların haklarını kesiyorsunuz, onlara yazık değil mi? Kışın nüfusu 2 bin olan, yazın 50 bin olan belediyelere yapılan haksızlık değil mi? Arkadaşlar, burada bir adaletsizlik var. Bu adaletsizliği düzeltmediğimiz sürece… Yine söylüyorum: Sözüm İller Bankasına değil; sözüm, İller Bankasına bu dağıtımı yaptıran yasaya. Dokuz yıldır bağırıyorum, hepiniz de biliyorsunuz, hepiniz de vicdanınızda bunun yarasını hissediyorsunuz, artık yine söylüyorum: Kocaeli’nin bir tek köyü kaldı mı? Bana Kocaeli’nin…

Kocaeli Milletvekilim, kaç köyünüz kaldı sizin? Ben size dostça soruyorum: Kaç köyünüz kaldı, 30 mu, 40 mı?

EYÜP AYAR (Kocaeli) – Hepsi orman köyü olarak geçiyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Efendim, büyükşehir dışında kaç köyünüz kaldı?

EYÜP AYAR (Kocaeli) – 250.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Büyükşehir dışında…

EYÜP AYAR (Kocaeli) – Dışı yok, tamamı büyükşehir...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Tamam, büyükşehir içinde… Ne güzel, ne güzel; bir koyundan üç post! Hem Büyükşehir Kanunu’ndan para alıyorsunuz… Tebrik ediyorum, tebrik ediyorum, helal olsun size! Helal olsun size, helal olsun! Bak, hem Büyükşehir Kanunu’ndan nüfusa göre alıyorlar özel idareye, büyükşehire ayrı gidiyor… Bir koyundan beş post arkadaşlar! Garibim Balıkesir, garibim Sivas… 1.200 köyü var Sivas’ın, garibim, 1.200 köyü var, ne büyükşehir… Aldığı paraya bak. Burada haksızlık var. Yine söylüyorum, Urfalıların hakkını yiyorsunuz, Malatyalıların hakkını yiyorsunuz, Denizlilerin hakkını yiyorsunuz. Dokuz yıldır hak yiyorsunuz. Getireceğiz… Bakın, sustum bugüne kadar, geçen mayıs ayından bugüne kadar sustum ama artık susmayacağım. Getirin kanunu.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Hiç susmadın.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Çerçi, o zaman sen gel buraya, Manisa’nın hakkını da sen koru. Eğer hakkını korumuyorsan, oradan bağırma.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Bravo[!]

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aslanoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Ekli Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı’nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Yüce heyetinizi bu vesileyle selamlıyorum.

1933 yılında “Belediyeler Bankası” adıyla İller Bankası kuruluyor. Belediyelerin altyapı ve kentleşme ihtiyaçlarının finansmanı amacıyla kuruluyor. Banka, il özel idarelerinin de ortak olarak katılımıyla 1945 yılında 4759 sayılı Kanun’la “İller Bankası” adını alıyor ve faaliyet alanını tüm mahallî idareleri kapsayacak şekilde genişletiyor.

İller Bankası 1945 yılından günümüze kadar 4759 sayılı Kanun çerçevesinde yönetilmekle birlikte, bankanın yeniden yapılandırılması faaliyetleri çerçevesinde hazırlanan ve görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla anonim şirket statüsüne kavuşturulacaktır.

Başta belediyeler olmak üzere, mahallî idareler, artan kentleşme ve yerelleşme eğilimlerine paralel olarak kamusal hizmet sunumunda daha etkin aktörler hâline gelmiştir. Bu durumun mahallî idarelerin mali yapısına yansıması da kaçınılmaz olmuştur. Belediyelerin bütçe büyüklüğü sürekli büyüme göstermiş ve 1975-2008 döneminde ekonomi içerisindeki payı yaklaşık olarak 4 kat artmıştır. Bu artışta büyükşehir belediyelerinin kurulmasıyla birlikte merkezî bütçeden bu kuruluşlara ekstra kaynak aktarılması, bazı yerel vergilerin ihdası ve tahsilatının belediyelere devri, genel bütçe vergi gelirlerinden aktarılan tutarların zaman içerisinde oran olarak artırılması ve artan vergi yükünün bu kaynak üzerindeki olumlu etkisi ve yüksek oranlı kentleşme etkili olmuştur.

2009 yılı itibarıyla belediyeler ve bağlı idareler, kaynak büyüklüğü, borçlanma hariç, 34,2 milyar TL düzeyine, bir başka ifadeyle yurt içi hasılanın yüzde 3,6’sı düzeyine ulaşmıştır. Ancak, bir yandan belediyelerin kaynakları artarken diğer taraftan yerel ihtiyaçlar da hızlı şehirleşme süreciyle birlikte sürekli olarak artmıştır. Bunun yanı sıra kaynakların verimli kullanılamaması ve kötü mali yönetim belediyelerin mali yapılarını olumsuz etkilemiş ve belediyelerin borç stoku hızla artmıştır.

Belediyelerin mali yapısında kalıcı bir iyileşme sağlanamaması belediyelerin mali yapısındaki sorunu daha da ağırlaştırmıştır. 2004 yılı sonunda 24,4 milyar TL olduğu tahmin edilen belediye ve bağlı idareler borç stokunun 2009 yılı sonu itibarıyla 48,9 milyar TL’ye yükseldiği görülmektedir. 2006 yılında yapılan uzlaşmaya rağmen borç stokunda ortaya çıkan bu artış belediyelerin mali yapısındaki bozulmayı net bir şekilde açıklamaktadır. Birçok belediye 5393 sayılı Kanun’da yer alan yasal borç stoku limitini aşması nedeniyle borçlanamamakta ve yatırımlarını finanse edememektedir. Bu belediyeler vergi ve prim borçlarını ödemeyerek bütçelerine kaynak yaratmakta ve kamu mali disiplininin bozulmasına neden olmaktadır.

İller Bankası günümüzde belediye yatırımlarının en önemli finansman kaynağıdır. 2009 yılı sonu itibarıyla Bankanın aktif büyüklüğü 8 milyar TL, kredi hacmi 6,2 milyar TL ve öz kaynak büyüklüğü 6,2 milyar TL seviyesine yükselirken, kârlılığı da 345 milyon TL düzeyinde kalmıştır.

Bankanın temel finansman kaynağı ortakları olan belediyeler, bağlı idareler, il özel idarelerinden yaptığı sermaye tahsilatları ile kârdan sermayeye aktarılan tutarlardır. Kredilerde olduğu gibi, zaman içerisinde bankanın finansman kaynaklarında da değişiklik olmuştur. 80’li yıllarda bankanın kaynak yapısı içerisinde önemli bir payı olan Belediyeler Fonu’ndan aktarılan tutarlar 90’lı yıllardan itibaren sürekli gerilemiştir. Onların tasfiyesi sonrasında kısıtlı düzeyde kaynak merkezî idare bütçesine aktarılmaktadır. Günümüzde Bankanın en önemli finansman kaynağı sermaye tahsilatıdır ve Banka finansman kaynaklarının yaklaşık yarısı sermaye tahsilatı yoluyla sağlanmaktadır.

Tasarı, İller Bankasının yeniden yapılandırılarak sektörün ihtiyaçlarını daha efektif karşılaşması amacından uzaktır. Çağdaş anlamda bir yerel yönetim kalkınma bankası ortaya çıkarılması hedefi bu tasarıyla birlikte ortadan kalkmaktadır. Bankanın temel finansman kaynağı esas olarak belediyelerden yapılan sermaye tahsilatı kesintisi olmaya devam edecektir. Banka, belediyelerin altyapı yatırımlarına kaynak yaratan bir finansal kuruluş olmanın ötesinde, belediyelerden topladığı kaynağı yeniden dağıtan ve ayrıca son yıllarda da görüldüğü üzere uluslararası kuruluşların aracılığını üstlenen bir yapıya dönüşmektedir. Özetle, yeni yasayla İller Bankasında değişen tek şey anonim şirket statüsü ve personelin özlük haklarıdır. Bu tasarıyla, kentleşmede belediyelere uzun vadeli kaynak sağlayacak bir yerel yönetim kalkınma bankası ortaya çıkarılmasından çok uzak olduğu için yerel yönetimlerin finansman sorunlarında önümüzdeki dönemde önemli bir değişiklik olmayacağı da açıktır.

Buradan ifade etmek istediğim birkaç husus var: 2011 yılında kamu yatırımları reel olarak azalıyor, hükümetin hedefi bu. Ancak mahallî idareler yatırımlarına baktığımızda mahallî idare yatırımlarında önemli ölçüde artış olduğunu görüyoruz. Daha önce toplam kamu yatırımları içinde payı az olan mahallî idarelerin geçmişe nazaran 2011 yılında çok daha fazla yatırım yapacağını görüyoruz, yüzde olarak yaklaşık 9 puan toplam yatırımlar içinde artıyor.

Şimdi, böyle baktığımız zaman, 2011 yılında bu yatırımların artırılmasının sebebi neye delalettir? Seçimlere delalettir. Ne zaman harcayacaksınız bu parayı? Seçimler öncesi harcayacaksınız. Nitekim, birtakım hususlar tarımsal desteklemede belli oldu, geçen yıl alacağını alamayan çiftçiler daha şimdiden seçim öncesi alacaklarını aldılar.

Şimdi, aynı durum… Kamu kaynaklarını diğer hususlardan, yatırımlardan çekerek mahallî idareler eliyle ne yapıyorsunuz? Harcamaya çalışıyorsunuz. Seçimi etkileyeceğinizi düşünüyorsunuz, ama bu olmayacak.

Bunun ötesinde neler var? Mahallî idareler konusunda çok şeffaf değilsiniz. Bakın, biraz önce bir sayın vekil, eşitsizliği söyledi. Bu tasarı geldiğinde Denizli’ye, Malatya’ya “162 lira kişi başına” dedik, Kocaeli’ne 562 lira çıktı! Hâlen “Büyükşehir yapacağız.” diyorsunuz, Sayın Bakan referandum öncesi söz veriyor, Denizli’de gidiyor bütün yetkililerle konuşuyor, şu Parlamentonun bundan haberi yok. Ben Denizli milletvekiliyim, arkadaşımız Malatya milletvekili, bizim bundan haberimiz yok. Bizim dışımızda, Parlamentonun dışında herkes bunu konuşuyor. Bu olurken katkı sağlasak olmaz mıydı?

AHMET YENİ (Samsun) – Daha gelmedi, gelince bakarsınız.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Siz oranın kadrolu laf atıcısı mısınız?

AHMET YENİ (Samsun) – Evet.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Lütfen söylediklerimizi dinleyin. Çok ayıp oluyor sayın vekil.

Şimdi benim ifade etmek istediğim şey bu. Mahalli idareler konusunda samimi davranmıyorsunuz, burada uyuyan tasarıları komisyona getirip alt komisyon kuruyorsunuz, alt komisyondan vazgeçiyorsunuz. Sonra ne yapıyorsunuz? Kanun teklifi olarak çok eski gerekçelerle 2000’deki kalan rakamlarla tekrar Parlamentoya geri getiriyorsunuz. Bu, bu Parlamentoya da yakışmaz. Bu millete doğruyu söylemeliyiz. Burada da siyasi davranıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, buyurun tamamlayın lütfen.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Burada da samimi davranmıyorsunuz, seçime yönelik davranıyorsunuz. Seçime yönelik davrandığınız için, vatandaş çok net ve açık bir şekilde, yüzde 60’lara varan oy aldığınız yerlerde sizleri bütün baskılarınıza rağmen yirmi puan aşağı çekti. Bakın, bunun sonucunda, bu uygulamalarınızın sonucunda mutlaka hüsrana uğrayacaksınız. Mahalli idareler konusunda biraz önce ifade ettim. Şeffaf davranmıyorsunuz, net davranmıyorsunuz, samimi davranmıyorsunuz. Açıklayın bu büyükşehir meselesi ne olacak, nerelere ne kolaylık sağlayacaksınız. Arka kapılarda, arka odalarda hazırlanmasın, konuşulmasın, net bir şekilde şu Parlamentoda konuşulsun.

Hepinize teşekkür ediyorum, tasarı hayırlı olsun.

Saygılar sunuyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel.

BDP GRUBU ADINA SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün dünyada yerel yönetimlerin önemi ve siyasetin yerelleşmesi, yerinden yönetim temel gündemlerden birisi. Dünyanın birçok yerinde bu konuda önlemler alınıyor. Ülkemiz de özellikle Avrupa Birliği müzakereler sürecinde bazı düzenlemeler yaparak, özellikle bu yerel yönetimler konusunda bazı kanunlar çıkartıyor. Görünürde bu kanunlar pozitif gibi değerlendirilse de aslında ne Avrupa Birliği sürecinde Avrupa’yı memnun ediyor ne de halkımızı memnun ediyor çünkü AKP Hükûmeti bu kanunları çıkarırken daha çok nasıl rant elde edebilirim, nasıl yeni bir yönetim oluşturabilirim; yerellerde ortaya çıkan, biraz önce sayın vekillerin de ifade ettiği ayrımcı politikaları nasıl ortadan kaldırabilirim, eşit ve adil temsili nasıl yaratabilirim ve nasıl yeni bir kent yönetimini oluşturabilirimden ziyade, oluşturduğum mekanizmalarla nasıl bir rant elde edebilirim yaklaşımı ortada. Aslında İller Bankası yaklaşımı da biraz bu anlayıştan geliyor.

Arkadaşlarımız ifade etti; yeni bir banka değil, 1933’ten bugüne bir şekilde her dönemde revize edilmiş, bazı düzenlemeler yapılmış, bugün yeniden düzenlemeler yapılıyor bu konuda ancak gerçekten yerel yönetimlerin ihtiyacını karşılayabilecek, orada yerel yönetimlerin daha sağlıklı, daha etkin hizmet yapabilme olanaklarını sağlayacak yaklaşımdan uzak. Siyaseten de zaten AKP’nin bu konuda böyle bir yaklaşımı yok.

Bugüne kadar düzenlenen raporlarda Türkiye’nin bu konuda -uluslararası raporlarda- adım atması gereken konulardan birisi de İller Bankası olarak belirlenmiş. Türkiye 2008 Avrupa Birliği müzakere sürecinde ulusal raporda şöyle bir bölüm var: “İller Bankasının kapasitesinin geliştirilmesi ve İller Bankası altında çevre altyapı projelerine destek olmak üzere bir yapı kurulması önerilmektedir.” Ancak yasa tasarısıyla bu durumun aksine, İller Bankası tamamen merkezileştirilmekte, İçişleri Bakanlığına bağlanmaktadır. Bu, aslında tam da yerel politikalara ters bir noktada ifade ediliyor yani diğer yandan yerel yönetimlerin sorununu çözmek ifade edilse de aslında merkezileştiren bir yapı var.

Yine, bugüne kadar yapılan birçok raporda yerel yönetimlerin özerkleştirilmesi, hem ekonomik olarak özerkleştirilmesi üzerinde tartışmalar var. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı, diyelim ki, bu merkezileşmenin önüne geçilmesi, yerelde hizmetlerin daha sağlıklı yürütülmesi için yerel yönetimlerin tüm olanaklarının tek çatı altında birleştirilmesi gerektiğini düşünüyor. Ülkemiz daha çok Fransa Anayasası’ndan etkilenen bir ülke biliyorsunuz. Fransa’da yerel yönetimler konusunda devlet bakanlığı bulunmaktadır. Türkiye’de yerel yönetimler için Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü, İller Bankası, Bayındırlık Bakanlığındaki yerel yönetim birimlerini içine alan ayrı bir bakanlık kurulması önemlidir. Gerçek anlamda daha özerk bir yapı oluşturulabilir ama ne yazık ki böyle bir bakanlık kurulmuyor, İçişleri Bakanlığına bağlı olarak çalışılacak. “Eğer bu yapılamıyorsa bile Başbakanlığa bağlı olarak yerel yönetimler çalışılabilir.” diyor TESEV kendi raporunda, en azından yerel yönetimlerin daha iyi hizmet yürütmesi konusunda.

Sayın milletvekilleri, bugüne kadar birçok araştırmada, gerçekten yerel yönetimlerde yaşanan sorunların ancak yerelde çözülebileceği, yerelin özerkleşebileceği konusunda bir tartışma var. Barış ve Demokrasi Partisi olarak biz bu yerel yönetimler tartışmasının sadece hizmet alanında değil siyaseten ve ekonomik olarak da özerkliğin olması gerektiğini, bu konuda da Türkiye kamuoyuna sunduğumuz demokratik özerklik projesinin tartışılması gerektiğini düşünüyoruz. Tam da bu tartışılarak Türkiye’de, Türkiye’nin yeni bir Anayasa tartışmalarının olduğu bir dönemde, değişimin ihtiyacı olduğu bir dönemde, yerel yönetimleri yeniden düzenleme döneminde demokratik özerklik tartışılması aslında çözüm açısından da önemli. Bizim, tabii, çözüm projemize Sayın Başbakan bu kürsüde verdiği cevapta şöyle ifade etti: “Biz siyasi özerkliğe karşıyız, ekonomik özerkliğe karşıyız, sadece hizmet özerkliği olur.” diye. Oysa Sayın Başbakan hizmet özerkliğinin olabilmesi için bir defa ekonomik özerkliğin olması şart ve siyasi özerkliğin olmazsa olmazdır. Siz gerçekten merkezî politikalarla Türkiye’nin sorunlarını çözemiyorsunuz. Dolayısıyla eğer çözüm olacaksa siyasi ve ekonomik özerkliğin olmadığı bir yerde hizmet özerkliğini beklemek de mümkün değil.

Değerli milletvekilleri, İller Bankasının özelleştirilmesi gündemi de yeni bir şey değil. 80’den sonra ve 24 Ocak kararları doğrultusunda İller Bankasının İller Bankası Anonim Şirketine dönüştürülmesi süreci yavaş yavaş ilerletilmekte, bildiğimiz anlamdaki İller Bankası yerine “yapılandırma” adı altında tasfiye edilmektedir.

Yerel kredi sistemi ve yerel yatırımcılık alanı İller Bankasının uzmanlık alanıdır. Bu yasa tasarısıyla uzmanlık ortadan kaldırılmaktadır. Bu yasayla İller Bankası yerel yönetimlere aktardığı uygun krediler sayesinde kentsel alt ve üst yapıların finansmanını sağlama işlevinden uzaklaşmış, bunun yerini büyükşehir belediyeciliği almıştır. Büyükşehir belediyeciliği ise finansmanı yurt içi ve yurt dışı piyasalardan kredilerle sağlayarak yerel hizmetlerin kaderini piyasaların inisiyatifine, insafına bırakmaktadır.

Bugün İller Bankası Genel Müdürlüğünün tasfiyesi ve “İLBANK AŞ” olarak yeniden yapılandırılması amacıyla hazırlanan bu kanun taslağı ile İller Bankasının özelleştirilme süreci tamamlanmaya çalışılmaktadır. Kanun tasarısının ikinci bölümünde bankanın organları ve yönetimine dair maddeler bulunmaktadır. Genel Kurul üyeliğinden daha önce yer alan Millî Eğitim Bakanlığını temsil eden üye çıkarılırken, hazine bakanlığını temsil eden bir üye eklenmiştir. Mevcut yasada yönetim kuruluna seçilecek üyelerin uzmanlık alanları belirtilirken yasa tasarısı ile uzmanlık alanları belirtilmeden üye olmanın önü açılmıştır. İller Bankasının asli görevi olan yerelde alt yapı faaliyetlerini destekleme görevi uzmanlık alanı olan üyelerin seçiminde değişiklik yapılarak da engellenmiş olmaktadır. Oysaki yerel yönetimlerin belediyelerin ağırlığının daha da artırıcı önlemlerin alınmasıyla sosyal devlet ilkelerinin uygulanması sağlanması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, devlet kurumlarının işletmelerinin özelleştirilmesinde yaşanacak sorunların en ağırını her zaman olduğu gibi işçi ve emekçiler yaşamaktadır. Bu kürsüde bu konuya ilişkin konuşan arkadaşlarımız da ifade etti, çünkü bu alanda çalışacak işçilerin durumunun ne olacağı belli değil. Hâlâ 4/C statüsündeki Tekel işçileri direnişçileri ve diğer işçilerin durumları ortadadır. Türkiye hâlâ bu sorunu dahi çözmemişken yeni işsizler ortaya çıkacaktır. Bu, tabii, AKP’nin temel politikası. Aslında her yerde ticari olarak yaklaştığı için sonuçta onları, sizleri düşündüren işçilerin ne olacağı değil, önemli olan oradan ne kadar kâr elde edeceğiz ya da ne kadar sermaye getirecek yaklaşımı.

Belediyecilik hizmetleri tarihinin deneyim ve birikimini birbirine aktarmış olan İller Bankası emekçileri, yeni dönemde sendikal hakları elinden alınarak güvencesiz çalıştırılmayla karşı karşıya kalacaktır. Diğer bir yandan, bu sürecin sonunda yaşadığımız kentlere hâkim anlayışın, anonim şirket kentçiliği olacağı açıktır. Ulaşım, su, elektrik, kanalizasyon, park, bahçe ve benzeri hizmetler halkımızın parasız alması gereken hizmetlerken bunların tamamı, İller Bankası Anonim Şirketiyle dolaylı ya da doğrudan paralı hâle getirilmiş olacaktır.

Sayın milletvekilleri, yerel yönetime kaynak aktarması gereken İller Bankası ve bu kaynaklar ile halka nitelikli kamusal hizmet üretmekle yükümlü olan belediyeler sessiz sedasız bu kanunun geçmesini beklemektedir çünkü İller Bankası AŞ kurulduğunda yerel yönetimlerin sunduğu hizmetler tamamen neoliberal politikalara teslim edilerek büyük rantları açığa çıkaracaktır. Kentsel rantçılığın bir başka boyutu İller Bankasının özelleştirilmesinden geçmektedir. AKP de bu tasarı ile bunu gerçekleştirmek istemektedir.

Sayın milletvekilleri, önemli olan yerelde halka hizmet olması gerekirken, ne yazık ki, AKP Hükûmeti hizmet konusunda da ayrımcılık yapmaktadır. Özellikle partimize yönelik, partimizin yerel yönetimlerine yönelik siyasi yaklaşımı çok ortadadır. Bugün halka hizmet etmesi gereken, halkın iradesiyle seçildiği için halka hizmet etmesi beklenen belediye başkanlarımız, ne yazık ki, “KCK davası” adı altında tutuklanmış durumdadırlar ve hukuksuz bir şekilde Diyarbakır’da yargılanmaktadırlar. Üstelik kendisini seçen, ona hizmet etmesini isteyen halkının dilini kullandığı için, kendi ana dilini kullandığı için de kendi hakkını bile savunamayacak durumdadırlar. Bu, aslında, AKP’nin hizmet mi yoksa gerçekten siyaseten mi bu işi yaptığının çok net göstergesidir. Bize göre AKP, gerçekten halka hizmet, halkın değerlerini halk için eşit ve adil kullanmak yerine, buradan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Teşekkür ediyorum.

Gerçekten halka hizmet yerine, belediyenin olanaklarını nasıl siyasi rant hâline getirebilirim, benim olan eşittir, benim olan adildir yaklaşımı, benim dışımdakini de nasıl boğarım, nasıl siyaseten etkisiz hâle getiririm, nasıl yönetemez hâle getiririm yaklaşımıdır. Bu anlayış değişmediği sürece Türkiye’de gerçek anlamda adil ve eşit bir yönetim olmayacaktır. Mesele sadece olanak yaratmak değil, bu olanakların nasıl kullanıldığı meselesi de önemlidir. Yerel yönetimlerde kullanılacak olanakların herkese adil ve eşit uygulanması önemli. Gerçekten Hakkâri’den Van’a, Diyarbakır’dan Edirne’ye kadar herkesin eşit faydalanması, Türkiye’deki en azından eşitsiz olan, adaletsiz olan yaklaşımı kıracaktır. Umuyoruz, bu kanun tasarısında buna dikkat edilir. Ancak görülen o ki sadece merkezî iktidar kimdeyse düdüğü çalan o olacaktır. Gerçi Başbakan ıslık çalınmasına karşı ama kendi elinde düdük olduğunda kendisi halka ıslık çalabiliyor, o konuda problem yapmıyor!

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tuncel.

Şahıslar adına ilk söz Kütahya Milletvekili Sayın Hasan Fehmi Kinay’da.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi hakkındaki tasarı üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, uzun bir süredir İller Bankası Kanunu, gerek 22’nci Dönemde gerek 23’üncü Dönemde uzun uğraşlar sonucu Genel Kurulda huzurlarınıza getirildi. Bu süre zarfında, Plan ve Bütçe Komisyonunda tüm parti gruplarımızın çok önemli katkılarını aldık. Bu katkılar doğrultusunda yasa üzerinde, tasarı üzerinde önemli değişikliklere de gidilmiştir. Burada muhalefete mensup değerli sözcü arkadaşlarımız, İller Bankasının anonim şirkete dönüştürülmesinden yola çıkarak özelleştirmeyle bir ilişki kurmak suretiyle bazı tenkitleri ifade ettiler. Şu anda gerek Hükûmetimizin gündeminde gerekse İller Bankasıyla ilgili Genel Kurul gündeminde özelleştirilmesine ilişkin herhangi bir gündem yer almamaktadır. Ayrıca, bugün gündemimizde olan tasarının buraya temelde getiriliş sebebi, bildiğiniz gibi Bankalar Kanunu’nda yapılmış olan köklü değişiklik sonrasında İller Bankasının da esnek bir yönetim anlayışıyla yönetilebilmesi, daha etkin kaynakları kullanabilmesi, daha uzun vadeli ve ucuz fonlara erişebilmesi bu sayede gerçekleşecektir. Getirdiğimiz yasanın temelde özü budur değerli arkadaşlarım.

Tabii, geçmişten bu yana İller Bankasında çok önemli değişiklikler, yönetiminde çok önemli etkinlikler ortaya çıkmıştır. Ben bu nedenle gerek Hükûmetimizi gerekse İller Bankası değerli yöneticilerini tebrik ediyorum. Zarar nedeniyle maaşlarını dahi ödeme konusunda güçlük yaşayan İller Bankası, geçtiğimiz yıl itibarıyla 255 milyon TL kâr etmiştir. Bu kâr sayesinde, başta 10 bin nüfusun altındaki beldelerimiz olmak üzere, yine 100 nüfusun altındaki ilçelerimiz olmak üzere belediyelerimize, il özel idarelerine çok önemli katkılar gönderilmiştir, o sayede altyapılar yapılmaktadır.

İller Bankası geçmişten bu yana, misyonu gereği, yerel yönetimlerin finansman imkânlarına erişimde çok önemli katkıları olan bir kuruluşumuzdur. Amacımız bu etkinliğini çok daha fazla artırmaktır, ileri taşımaktır. Artık, yüzde 6 faizle kredi verebilmektedir. Bu kredi koşullarındaki cazibe nedeniyle, 2009 yılında 1 milyar TL civarında olan plasman hacmi 2010 yılı itibarıyla yaklaşık yüzde 100 civarında bir artışla 2 milyar TL’ye ulaşmıştır. Son beş yıl içerisinde İller Bankası 5 milyar TL civarında kaynak kullandırabilmiştir.

Burada bir önemli değişiklik de ortaklık paylarına ilişkin yapılmaktadır. Belediyelerimizden ve il özel idarelerimizden merkezî yönetim tarafından yapılan kesinti yüzde 5’ten yüzde 2’ye düşürülmektedir. Burada mahallî idarelerimize önemli bir avantaj sağlamış oluyoruz.

İller Bankası geçmişte kanalizasyon, su, altyapıyla ilgili birtakım yatırımları destekliyordu ama son beş yıllık dönemde yönetim anlayışındaki finansman, kredi kullandırma konusundaki anlayış değişikliğinden yola çıkarak artık üstyapıyı da, hatta raybüs, metrobüs gibi temel ulaşım araçlarını, kitle ulaşım araçlarını da finanse edecek bir yapıya ulaşmıştır.

Değerli arkadaşlarım, İller Bankası tasarısı uzun bir bekleyişten sonra inşallah bugün yasalaşacaktır. Ben bu düşüncelerle tasarıya emeği geçen başta Hükûmetimiz ve İller Bankası Genel Müdürlüğüne teşekkür ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kinay.

Tokat Milletvekili Sayın Osman Demir.

Buyurun Sayın Demir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

İller Bankasının önemi aslında mahallî idarelerin öneminden kaynaklanıyor. İller Bankası yerel yönetimlere finansman sağlayan, aynı zamanda danışmanlık hizmeti yürüten, proje temininde bilgi sağlayan bir bankamızdır, 1945 yılından beri bu minval üzere hayırlı hizmetlerde bulunmuş olan bir bankamızdır.

Bugün yapmakta olduğumuz yasa değişikliği… Aslında, Bankanın tabi olduğu bir yasa var, 4759 sayılı Yasa, kendi yasası bu; bir de tabi olduğu 5411 sayılı Bankacılık Kanunu var. Bu iki kanun arasında zaman zaman uyumsuzluklar ortaya çıkıyor. Yaptığımız yasal değişiklikle bu uyumsuzluğu gidermeye ve aynı zamanda bankanın daha etkin ve verimli çalışmasını temin etmeye çalışıyoruz.

Ne tür yenilikler geliyor bu yapmakta olduğumuz yasayla?

Değerli arkadaşlar, buraya çıkan konuşmacı arkadaşlarımız, işte, burada çalışan personelin sözleşmeli statüye geçtiğini, iş güvencelerinin kaybolacağını ifade ediyorlar.

Çalışanların sözleşmeli statüye geçiyor olduğu doğru. Yani bu bankada çalışanlar 657 sayılı Kanun kapsamından çıkacaklar, sözleşmeli statüye geçecekler ama isteyen bütün memurların tamamı geçecek yani bir kısmı geçecek bir kısmı açıkta kalacak diye bir durum söz konusu değil, isteyen çalışan personelin tamamı sözleşmeli statüye geçecek. Hatta, emekliliği gelenlerden iki ay içerisinde emekliliğini isteyenlere emeklilik tazminatı yüzde 30 fazlasıyla ödenecek değerli arkadaşlar yani personelin, burada gördüğünüz gibi bir mağduriyeti söz konusu değildir.

“Efendim, sözleşmeli statüye geçmek istemiyorum, emekli de olmak istemiyorum.” diyen personeller o zaman Devlet Personel Başkanlığına devredilmiş sayılacaklar.

Diğer taraftan, mevcut uygulamada yerel yönetimlerin yani belediye ve il özel idarelerinin yıllık gelirlerinin tamamı üzerinden yüzde 5 kesinti yapılıyor, mevcut uygulamada böyle. Yeni yasal değişikliği yaptığımız zaman yüzde 5 değil de yüzde 2 kesinti olacak. Buyurun, mahallî idareler daha fazla fona kavuşmuş olacak yani belediyelerimizin ve il özel idarelerimizin bütçesine akacak kaynağı daha az kesmiş olacağız, yüzde 2 kesmiş olacağız. Sadece ilk üç yıl yüzde 3’lük kesinti yapacağız. Bunun amacı da Bankanın sermayesini 9 milyar TL’ye çıkarmak istiyoruz yani sermayeyi artırmak istiyoruz. Yine bu yaptığımız yasal değişiklikle Bankanın sermayesini 5 katına kadar artırma yetkisini Bakanlar Kuruluna vermiş oluyoruz.

Diğer taraftan değerli arkadaşlarım, Bankanın 7 kişilik yönetim kurulu olacak. Bu 7 kişilik yönetim kurulu içerisinde 2 tanesi yerel yönetimlerin temsilcisi olarak burada temsil edilecek, 1 tanesi belediyelerden, 1 tanesi de il özel idarelerinden olmak üzere. E, bu Banka mahallî idarelere yönelik faaliyette bulunduğuna göre, onlara proje hazırladığına göre, finansman desteği sağladığına göre bu kurumların temsilcilerinin de yönetim kurulunda yer alıyor olması gayet doğaldır.

Yine, Bankanın imkânlarını artırıyoruz. Bankaya, il özel idaresine ve belediyelere genel bütçeden, vergi paylarından ödenecek tutarın yüzde 2’sinin dışında başka kaynaklar temin ediyoruz. Nedir o kaynaklar? Banka, tahvil ihraç edebilecek, yurt dışında şube açabilecek, yurt dışından fon temin edebilecek yani Bankanın fon kaynakları artmış olacak. Efendim, il özel idaresinden, belediyelerin paylarından kesintinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

OSMAN DEMİR (Devamla) – …yüzde 5’ten yüzde 2’ye düşüyor olması Bankanın finansman imkânlarını daraltmayacak çünkü ona başka kaynaklardan, tıpkı diğer bankaların yaptığı gibi başka kaynaklardan fon temin etme avantajı sağlıyoruz.

Yine bu yaptığımız düzenlemede Bankanın safi kârının yüzde 51’ini, köylerin teknik ve sosyal altyapı hizmetlerinin finansmanına; nüfusu 200 binin altındaki belediyelerin harita imar planı, içme suyu, atık su, katı atık gibi projelerinin finansmanına; nüfusu 20 binin altındaki belediyelerin bu saydığımız projelerle birlikte bizzat bu projelerin yapımına kullanılabilecek yani Banka, safi net kârının yüzde 51’ini tamamen yerel yönetimlerin üreteceği hizmetlerin finansmanında kullanacak değerli arkadaşlar. Görüldüğü gibi, Banka, hiçbir şekilde eskisinden daha geriye giden bir düzenlemeye tabi değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN DEMİR (Devamla) – Daha modern, daha yenilikçi, daha dinamik, daha verimli bir banka düzenlemesi yapmış oluyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demir.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bilindiği gibi, nüfusu 2 binin altında olduğu gerekçesiyle tüzel kişilikleri değiştirilen belediyeler gerçekten zor durumda. Acaba          -Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri tarafından da verilen- nüfusu 2 binin altındaki belediyelerin nüfusu 2 binmiş gibi ödenekle donatılması mümkün olabilir mi? Bu konuda Hükûmetinizin bir çalışması var mı?

İkincisi de: Bu durumdaki belediyeler, 2014 yılında yapılacak yerel seçimlerde tekrar belediye başkanlığı seçimine girebilecekler mi? Kamuoyunda, bu yönde değişiklik yapıldığı yönündeki iddialar doğru mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Işık’ın sorusu tabii bizim ilgi, yetki alanımızın dışında olan bir konu ama nüfusu 2 binin altında olan -veya üstünde, herhangi bir şekilde- belediyelerin gelirleriyle ilgili düzenlemeler Belediyeler Kanunu’nda yapılıyor bildiğiniz gibi. İller Bankası, belediyelerin gelirleri noktasında bir aracı kurum ve ortaklık yani sahibi olduğu yerel yönetimlerde de her türlü üst yapı ve müşavirlik hizmetleri veren bir kurum. Dolayısıyla, bizim Bakanlık olarak bizim böyle bir çalışmamız yok ama ben -daha önce soruda da cevap verdiğim gibi, ifade ettiğim gibi- bu konuda, yerel yönetimlerin kaynaklarının oluşturulması temini noktasında çok daha teknik kriterlere, gerekliliklere göre bir tespit yapılmasında çok büyük yarar olduğunu ifade etmek istiyorum.

2014 yılındaki seçimlerde, ki nüfusu 2 binin altında olan belediyelerle alakalı, seçime girip girmeyecekleri konusunda benim şu anda bir bilgim yok, bu konuyu araştırıp yazılı olarak cevap vermeyi uygun buluyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Madde 13 üzerinde iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı'nın 13’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"(3) Banka, Genel Kurul tarafından onanan bilânçoya göre ortaya çıkan safi kârın yüzde 51'ini; il özel idareleri tarafından yerine getirilen, köylerin teknik ve sosyal altyapı hizmetlerinin finansmanı; nüfusu 200.000'in altında olan belediyelerin harita, imar planı, içme suyu, atık su, katı atık, kent bilgi sistemi ve benzeri kentsel altyapı projelerinin finansmanı ile nüfusu 25.000’in altında olan belediyelerin anılan projelerinin ayrıca yapımının finansmanında hibe olarak kullanır."

“Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetim kurulunca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”

        Nurettin Canikli                   Hayrettin Çakmak                       Metin Kaşıkoğlu

              Giresun                                   Bursa                                         Düzce

          Canan Kalsın                                                                          Kürşad Tüzmen

              İstanbul                                                                                     Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 13'üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

    Mehmet Serdaroğlu                    Nevzat Korkmaz                        Beytullah Asil

           Kastamonu                                  Isparta                                    Eskişehir

         D. Ali Torlak                               Alim Işık                           Cemaleddin Uslu

             İstanbul                                    Kütahya                                     Edirne

11) 5779 sayılı İI Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanunun 2'nci maddesinin 5’inci fıkrasına göre "Sair nedenlerle nüfusu 2000'in altına düşen belediyelere gönderilen pay, 2000 nüfusa göre hesaplanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe efendim.

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Bir yerleşim yerinin belediye olabilmesi içi gerekli kıstaslar 5393 sayılı Belediye Kanununda belirlenmiştir. Yine aynı kanunda, bir belediyenin tüzel kişiliğinin nasıl sona ereceği de açıkça hükme bağlanmıştır. Bir belediyenin tüzel kişiliğinin sona ermesi için öncelikle nüfusunun 2000'in altına düşmesi gerekmektedir. Ancak, ilçe merkezlerinde Belediye kurmak zorunlu olduğu için, ilçe belediyelerinin merkez nüfusu 2000'in altına düşse bile belediyelerin tüzel kişiliği sona ermemektedir. İlçe merkezleri dışındaki belde belediyelerinde ise nüfusun 2000'in altına düşmesinden sonra, tüzel kişilik hemen sona ermemekte, ilk mahalli seçimlere kadar devam etmektedir.

5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun'un belediye paylarının tahsisine ilişkin esasları düzenleyen 5 nci maddesine göre, belediye payının yüzde 80'lik kısmı nüfusa göre dağıtılmaktadır.

Hâlihazırda görev ve sorumluluk alanları çok geniş olan mahalli idarelerin bu gelirleri ile görevlerini yerine getirmekte zorlandıkları, birçoğunun bunu başaramadığı görülmektedir.

Öz gelirleri olmayan mahalli idareler, mali imkânları bakımından tamamen merkezi idareye bağımlı haldedirler. Özellikle, küçük ilçe ve belde belediyeleri, bütün işlerini İller Bankası'ndan gönderilen para ile görmekte, personel ücretlerini de ancak bu şekilde ödeyebilmektedirler.

Belediye hiçbir hizmet yapmasa bile, Belediye Kanunu 48. maddeye göre zorunlu olan yazı işleri, mali hizmetler, fen işleri ve zabıta birimlerinin personel giderleri bile belli bir yekûn tutmaktadır.

Nüfusu 2000'nin altına düştüğü halde kanunen kapatılması mümkün olmayan ilçe ve belde belediyelerine nüfuslarına göre gönderilen pay, çoğu zaman bulunması zorunlu personel giderlerini bile karşılamamaktadır.

Önergemiz, nüfusu 2000'in altına düştüğü halde, kanunen kapatılması mümkün olmayan, yine nüfus kıstasına göre tüzel kişiliği bir sonraki mahalli idareler seçimlerinde sona erecek olan belediyelere, 2000 nüfus üzerinden pay aktarılması öngörülmektedir.

Kanun teklifimizin yasalaşması, bütçeye herhangi bir ek yük getirmeyecektir. Genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamından belediyelere ayrılan 2,85'lik rakam yine aynı kalacak, ancak, paylaştırma yapılırken nüfusu 2000'in altına düşmüş belediyeler için iyimser ayrımcılık yapılacaktır. Diğer belediyelere düşen pay, onların bütçeleri içerisinde önemsiz bir miktar azalırken, nüfusu 2000'in altına düşen belediyelere aktarılacak küçük kaynak, onlar için hayati bir miktar olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı'nın 13’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"(3) Banka, Genel Kurul tarafından onanan bilânçoya göre ortaya çıkan safi kârın yüzde 51'ini; il özel idareleri tarafından yerine getirilen, köylerin teknik ve sosyal altyapı hizmetlerinin finansmanı; nüfusu 200.000'in altında olan belediyelerin harita, imar planı, içme suyu, atık su, katı atık, kent bilgi sistemi ve benzeri kentsel altyapı projelerinin finansmanı ile nüfusu 25.000’in altında olan belediyelerin anılan projelerinin ayrıca yapımının finansmanında hibe olarak kullanır."

Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetim kurulunca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”

                                                                        Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz  Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu düzenleme ile Banka kârının yüzde 51’inin belediyelerin madde metninde belirtilen projelerinin hibe olarak yapımında, nüfus kriterinin 25.000 olarak esas alınması ve yerel yönetimlere hibe olarak yapılacak finansal yardımların yapılmasında hangi kriterlerin esas alınacağına ilişkin olarak bir yönetmelik çıkarılması öngörülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge çerçevesi içinde madde 13’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

Madde 14’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1’le ilgili bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı'nın Geçici 1 inci Maddesi’nin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

        Mustafa Elitaş                       Abdurrahman Kurt                       Eyüp Ayar

              Kayseri                                  Diyarbakır                                Kocaeli

  Kayhan Türkmenoğlu                  Kadir Tıngıroğlu                  Safiye Seymenoğlu

                Van                                         Sinop                                    Trabzon

                                                             Ali Temür

                                                              Giresun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, gerekçe…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu düzenleme ile belediye ortaklık paylarının % 2 oranının Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren uygulanmasının yerel yönetimler yönünden daha uygun olacağı düşünülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bu önergeyle geçici madde 1, tasarı metninden çıkmıştır. Diğer geçici madde numaraları kanun yazımı esnasında teselsül ettirilecektir.

Şimdi, mevcut komisyon metni üzerinden devam ediyoruz.

Geçici madde 2’de bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı'nın Geçici 2 inci Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Geçici madde 2 – 4759 sayılı kanunun 19 uncu maddesinin (c) bendi hükmünün uygulanmasına 2010 yılı kârı dağıtımı için 31/12/2011 tarihine kadar devam olunur.”

        Mustafa Elitaş                      Abdurrahman Kurt                          Eyüp Ayar

             Kayseri                                 Diyarbakır                                   Kocaeli

  Kayhan Türkmenoğlu                 Kadir Tıngıroğlu                     Safiye Seymenoğlu

                Van                                        Sinop                                       Trabzon

                                                           Ali Temür

                                                             Giresun

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Mevcut düzenlemede, "4759 sayılı kanunun 19 uncu Maddesinin (c) bendi hükmünün uygulanmasına 31.12.2010 tarihine kadar devam olunur" hükmü geçerliliğini yitirdiğinden, bu düzenlemenin 2011 yılında da uygulanması gerektiğinden bu değişiklik uygun görülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge çerçevesi içinde geçici madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 3’te bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 477 Sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı'nın Geçici 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Bu Genel Kurul'da illerdeki belediyeleri temsilen, her bir ilin il sınırları içerisinde mevcut olan belediyeler, adlarının baş harflerine göre alfabetik sıraya konur. Bu sıraya göre belediyelerden hangilerinin temsilci göndereceği banka tarafından belirlenir.”

       Mustafa Elitaş                           Veysi Kaynak                        Mustafa Hamarat

            Kayseri                               Kahramanmaraş                                Ordu

          Ali Temür                                                                                 Ünal Kacır          

            Giresun                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Mevcut düzenlemede Bankanın Genel Kuruluna katılacak olan belediye temsilcilerinin belirlenmesine ilişkin esasların Ana Sözleşmede düzenlenmesi öngörülmüştür. Ancak Ana Sözleşmenin yürürlük kazanması için genel kurul yapılması gerekliliği nedeniyle, oluşabilecek herhangi bir hukuki boşluğa mahal vermemek için yapılacak ilk Genel Kurulun belirlenmesine ilişkin bu düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge çerçevesi içinde geçici madde 3’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 5’te iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 477 Sıra Sayılı Tasarının Geçici 5'inci Maddesinin (7) numaralı fıkrasında yer alan "Devlet memuru statüsünde" ibaresinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   M. Akif Hamzaçebi                      Bülent Baratalı                            Şevket Köse

            Trabzon                                       İzmir                                     Adıyaman

           Ali Oksal                           Esfender Korkmaz                       Hüseyin Ünsal

             Mersin                                     İstanbul                                     Amasya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısının geçici 5. maddesinin 6. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Banka personeliyle yapılacak ilk sözleşmenin süresi üç yıl olarak belirlenir.”

      Mustafa Kalaycı                       Mehmet Günal                           Erkan Akçay

             Konya                                     Antalya                                     Manisa

   Ahmet Duran Bulut                       Oktay Vural                             Ahmet Yeni

            Balıkesir                                     İzmir                                      Samsun

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yeniden yapılanan kurumda ilgili personelin ilk sözleşmede daha uzun görev yapmasının kuruma fayda getireceği düşünüldüğünden teklif edilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 477 Sıra Sayılı Tasarının Geçici 5'inci Maddesinin (7) numaralı fıkrasında yer alan "Devlet memuru statüsünde" ibaresinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                        M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Emekliliği teşvik amacıyla getirilmiş olan emekli ikramiyesinin % 30 fazlasıyla ödenmesi olanağının, Devlet memuru statüsünde çalışanlar dışındaki diğer personeli de kapsaması önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, eğer müsaade ederseniz, redaksiyon talebim var.

BAŞKAN – Komisyon Sözcüsünün bir redaksiyon talebi vardır.

Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, saygılar sunuyorum.

Geçici 5’inci maddede, kanun yapma usul ve esaslarına uygunluğun sağlanması amacıyla, bu maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarının birinci ve ikinci paragraflarının (a) ve (b) bentleri şeklinde düzenlenmesinin uygun olacağını takdirlerinize sunuyorum.

BAŞKAN – Bu notla ve kabul edilen önergelerle geçici madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 6’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 15’te bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 15 inci maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

“Madde 15 - Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.”

     Nurettin Canikli                       Metin Kaşıkoğlu                      Safiye Seymenoğlu

            Giresun                                     Düzce                                       Trabzon

        Ahmet Yeni                                                                              Veysi Kaynak

            Samsun                                                                                Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: 

Gerekçe:

Geçici Madde 2’de yapılan değişiklik önerilen bu düzenlemeyi gerekli kılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge çerçevesi içinde madde 15’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 16’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. 

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı       : 237

Kabul                               : 237 (x)                

                               Kâtip Üye                                                     Kâtip Üye

                            Harun Tüfekci                                                 Fatih Metin

                                  Konya                                                            Bolu”      

                         

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Bakanın bir teşekkür konuşması vardır.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle, bugün… 1933 yılında “Belediyeler Bankası” diye kurulup hayatına başladı. 1945 yılında da mevcut, şu andaki değiştirdiğimiz geçmiş teşkilat yapısı itibarıyla -bugün yasalaştırdığınız konumu İLBANK itibarıyla- İller Bankası olarak hayatiyetine devam etti ve bugün kararınızla birlikte inşallah…

İller Bankası, geçmiş döneminde iyi günleri oldu, bazen olumsuz günleri oldu, iyi yönetildiği zamanlar oldu, çok etkin, verimli hizmet yaptığı dönemler oldu fakat mevcut teşkilat yapısı itibarıyla her iki noktaya da müsait bir durumda idi. Özellikle son sekiz yılda yönetim noktasındaki özel gayretlerle ve çalışmalarındaki özel gayretlerle yerel yönetimlere hem altyapıda hem üstyapıda hem proje çalışmalarında müşavirlik hizmetlerinde birçok noktada etkin hizmetleri yerine getirdiğine bir kere daha özellikle şahit olmuş olduk. Örneği dünyada pek fazla olmayan bir kuruluş. Yerel yönetimlerin de gelişen Türkiye’de ciddi anlamda bundan sonra değişen yapı ve proje ihtiyaçlarıyla birlikte daha fazla desteğe ihtiyaç olduğu da açık.

Özellikle İller Bankasının teşkilat kanununda Plan Bütçe Komisyonunda alt komisyonda çok önemli çalışmalar yapıldı. Alt komisyonda görev yapan tüm partilerin değerli milletvekillerine özellikle, hassaten teşekkür ediyorum. Parti gruplarına ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum. Bankamızın, İller Bankasının değerli çalışanlarına çok teşekkür ediyorum. Bugün de yüce Mecliste grupların mutabakatıyla kısa bir zaman dilimi içerisinde İller Bankasının İLBANK olarak yasalaştırılmasına karar verdiniz. Memleketimiz için, bankamız için, banka çalışanları için, yerel yönetimlerimiz için hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi saygıyla tekrar selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim. Hayırlı olsun.

Birleşime saat 20.00’de toplanmak üzere ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.04

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

3’üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/877) (S. Sayısı: 535)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın; Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

4.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın; Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 606 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

                            

(x) 606 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütçe görüşmeleri sırasında konuşma sürelerinin uzatılmasıyla ilgili yeni usul ihdas edilmiş ve usul oylarınızla da karara bağlanmıştı. Buna göre, konuşmacıya İç Tüzük’te öngörülen süreden başka ek bir sürenin verilmemesi, verilememesi karar altına alınmıştı.

Ben, bundan önceki kanun tasarısının görüşülmesi sırasında alışkanlıkla, sehven ek süre vermiş bulundum ve bu uygulamamı görüşmelerin sonuna kadar devam ettirdim ancak bundan sonra yöneteceğim bütün birleşimlerde bu kararınıza uyarak konuşmacılara ek süre vermeyeceğim. Sayın konuşmacıların bunu bilerek hazırlıklarını yapmalarını rica ediyorum.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Efendim, selamlama olmayışı çok garip.

BAŞKAN - Genel Kurul karar almış.

Sayın Yalçın, siz bir de hukukçusunuz.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Kararı değiştiririz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Alırsınız karar, ben ona uyarım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok zorlanıyoruz ama…

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Münir Kutluata’ya aittir.

Buyurun Sayın Kutluata. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

MHP GRUBU ADINA MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Kanun adının uzunluğundan da anlaşıldığı gibi, bu kanun kamuoyunda bazen kısaca “af tasarısı” bazen “torba kanun” gibi ifadelerle dile getirildi. Sonuçta, çok geniş ve kapsamlı, birbiriyle ilgisi olmayan birçok maddenin dercedildiği bir yasa taslağı ortaya çıktı.

Ekonomik kriz en ağır şartlarıyla yaşanırken krizin varlığını reddeden Hükûmet, daha sonra krizin sonuçlarını ve tahribatını inkârla vakit harcamıştır. Bu süreçte iflas edenler etmiş, batanlar batmış, çökenler çökmüş, ayakta kalanlara bakarak sorumlular da “Ben size ekonomik kriz bizi teğet geçecek dememiş miydim?” diyebilmişlerdir.

İki buçuk yıllık bir gecikmeyle de olsa borçlarla ilgili bir düzenleme yapılma zorunluluğu Hükûmet tarafından kabul edilmiş, bu sefer de ekonomi mağdurları üzerinden siyasi fayda devşirme süreci başlatılmıştır. Önce referandum sürecinde bu kanunla ilgili vaatte bulunulmuş, daha sonra bayram müjdesi olarak kamuoyuna duyurulmuş, daha sonra da yasalaştırılması çeşitli metotlarla geciktirilerek, yasalaşma tarihi seçim tarihine ne kadar yakın olursa o kadar iyidir anlayışına terk edilmiştir bu süreç.

Diğer taraftan, bu tasarı kriz başından beri istediğimiz ve her türlü desteği vermeye hazır olduğumuz bir düzenleme olduğundan, Hükûmet tek başına geçiremeyeceği birçok niyetini bu vesileyle gerçekleştirme sevdasına düşmüştür. İlgili ilgisiz, yerli yersiz birçok konu yasaya âdeta sokuşturulmuş, gizlenmiş ve mali düzenlemelerin bir an önce yürürlüğü girmesine bir türlü izin verilmemiştir.

2010 yılı Temmuz ayında ilan edilen borç yapılandırılması, Hükûmetin “varım” demesinden sonraki ilk haftadan itibaren yasalaşma şansına sahipti. 21 maddelik bir düzenleme Komisyon çalışmalarında 224 çerçeve maddeye çıkarılmış, alt maddelerle birlikte madde sayısı 280’i aşmıştır.

Sayın milletvekilleri, burada dikkatinizi çekmek istediğim önemli bir husus: Bu kanun Hükûmetin kendi açıkladığı tarihten sonra on-on beş gün içinde yasalaşabilirdi. Bizim desteğimiz ve toplumun beklentisinin tasarının torba hâline getirilmesiyle istismar edilmekte olduğunu görünce Hükûmete net bir teklifte bulunduk ve bunu her vesileyle tekrarladık. Teklifimiz şu idi: “Borçların yapılandırılması hemen yasalaştırılsın. İstediğiniz diğer düzenlemelere de, gerektiği gibi tartışmak şartıyla, her türlü desteği vermeye hazırız.” ama olmadı, bunlar biri birine eklendi. Şu hâliyle, bütün düzeltme çabalarımıza rağmen, hiçbir şekilde kabul edemeyeceğimiz yirmiden fazla madde tasarıya monte edilmiş durumdadır.

Durumu daha iyi izah edebilmek için, tasarının genel gerekçesindeki Hükûmet ifadelerine dikkat çekmek istiyorum. Genel gerekçenin ilk cümlesini sizlere arz ediyorum: “Uluslararası finans piyasalarında başlayan ve tüm sektörleri etkisi altına alan küresel ekonomik kriz, ülkemizde de dış talebin düşmesine bağlı olarak ekonomik daralmaya neden olmuştur.” deniliyor. Şimdi sizlere soruyorum değerli milletvekilleri, değerli Hükûmet: İthal mallarının piyasayı sarması, yerli firmaların iflas ettirilmesi dış talebin düşmesinden mi kaynaklanmıştır? Mademki dış talepte bir daralma olduğunu gördünüz ve biliyordunuz, ihracatın kalanının çok büyük bir kısmının ithalatla yapılmasını politikalarınızla neden teşvik ettiniz? Hayvancılığın çökmesi dış talebin düşmesinden mi kaynaklanmıştır? İhraç ettiğiniz sütler geri geldiği için mi süt hayvanlarını kasaba gönderdiniz? Et ihracatınız vardı da, dış pazarlar daraldı da hayvancılık bunun için mi çöktü? Kurbanlık hayvan ithalatını daralan dış pazarları ferahlatmak için mi teşvik ettiniz? Örnekleri saymakla bitiremeyiz. Dünya fındık talebi düştü de mi fındık fiyatlarını yerlerde süründürdünüz, üreticilerini perişan ettiniz? Bu sene için…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Allah, Allah!

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) - “Allah Allah” diyecekseniz, bunları bu kürsüden söyleyin lütfen, millet de duysun! Evet, fındık fiyatlarını dünya talebi daraldı diye mi yerlerde süründürdünüz?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kimse yerde süründürmüyor!

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) - Fındık tarlalarını, bahçelerini, yabancı bankaların ipoteğine bunun için mi açtınız? Evet… Lütfen… Bakın, bir kanun çıkarıyorsunuz, gerekçesinin, daha genel gerekçesinin ilk cümlelerinin altından çıkacak hâli yok kimsenin.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – İncele Hocam, incele!

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – Genel gerekçenin birkaç cümlesini söylüyorum. Evet… Lütfen laf atmayı bırakınız efendim. Çıkın, millete açıklama yapın.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Geçmişle bir kıyasla Hocam!

BAŞKAN – Sayın Kacır, lütfen…

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – Nereyi alırsanız alın, tütün ekimini, pancar tarımını sınırlandırıp ihtisaslaşmış çiftçimizi işsiz bırakmanız küresel pazarların daralmasından mıdır, yoksa siyasal tercihlerinizin iktisadi ayağı mıdır?

Devam ediyorsunuz: “Sağlam makroekonomik temelleri ve kriz sürecinde aldığı önlemler sayesinde, Türkiye dünyadan pozitif yönde ayrışmış.” Bunu ifade ediyorsunuz. “Sağlam makroekonomik temeller” dediğiniz, Milliyetçi Hareket Partisinin Hükûmet ortağı olduğu dönemde yapılan düzenlemedir. Biz, o dönemde, bankaları, ekonomi çökerken, firmalar iflas ederken, insanlar vergi borçlarını dahi ödeyemez hâle gelmişken bankalar yüksek kâr etsin diye değil, ekonominin ihtiyacını, finansmanını karşılasınlar diye düzenlemiştik. Firmalar çökerken, iş yerleri kapanırken, işçiler tezgâhları terk edip işsiz kalırken banka kârlarıyla övünmenin Hükûmete yakışmayacağını daha önce de söyledik, şimdi de söylüyoruz.

“…kriz sürecinde aldığı önlemler…” diyor gerekçede. Hükûmet, kriz sürecinde hiçbir önlem almamıştır. Sadece rutin olması gereken ekonomik uygulamaları ve tedbirleri önlem diye takdim etmiştir. Türkiye ekonomisi dünyadan pozitif yönde ayrılmış, Hükûmetin ifadesine göre. Her türlü rakamsal ve oransal artışı pozitif kabul eden bir Hükûmetle karşı karşıyayız. Türkiye’deki artışlar olumsuz rakamlardadır, olumsuzluk gösteren bir rakamın veya oranın artmasından memnuniyet değil, üzüntü duymak gerekir.

Büyüyen rakamlardan bazılarının satır başlarını size arz ediyorum değerli milletvekilleri. İşsiz sayısı artmıştır. Kapanan firmaların sayısı artmıştır. Borçların miktarı artmıştır. Borçlarını ödeyemeyenlerin sayısı artmıştır. Devlet yardımına muhtaç olanların sayısı kat kat artmıştır. İflaslar artmıştır, hacizler artmıştır, icra dairelerinin sayıları artmıştır, fakirlik artmıştır, boşanmalar artmıştır maalesef, maalesef intiharlar artmıştır. Söylediğiniz gibi, Türkiye, iktidarınızda dünyadan ayrışmıştır ama bu, negatif yönde bir ayrışmadır.

“Yaşanan bu süreçten olumsuz etkilenen işletmelerin kamuya olan borçlarına uygulanan ek mali müeyyideler de borç tutarlarını artırmış…” diyorsunuz ve icra takibine maruz kalan borçlularla ilgili tedbirden söz ediyorsunuz. Bu gerekçedeki ifadeler de gösteriyor ki kriz karşısında korumasız bırakılan işletmeler, ek mali müeyyidelerle daha da batırılmış ve icra takipleriyle çökertilmiştir.

Bizim bu konudaki çabalarımıza bir örnek olmak üzere, 3 Kasım 2008 tarihinde, o günün Maliye Bakanına yaptığım ikazı ve verdiği cevabı size çok kısa olarak aktarmak istiyorum. Tutanaklardan okuyorum:

“Münir Kutluata (Sakarya) – Sayın Bakan, hep küresel kriz tehdidi altında konularımızı görüştük. Dolayısıyla, herkes olumsuz birtakım gelişmelerin beklentisi içerisinde. ‘Türkiye ekonomisiyle ilgili tedbirler alınsın.’ derken biz, esnaf ve çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılmasını, tüketici kredilerinin gözden geçirilmesini, hatta kredi kartı borçları dolayısıyla vatandaşlara bazı kolaylıklar getirilmesini kastediyoruz. Çünkü yaşanacak bu sıkıntılı dönemin en önemli tarafları bunlardır. Orta boy işletmeler, diğer işletmeler, KOBİ’ler gibi alanlarda bazı tedbirler zikredilseydi memnun olurduk. Bunları da göremiyoruz. ‘Bankalarımızın durumu sağlamdır. Bankalarımızın özel sektörle ciddi şekilde ilgilenmesi veya kredileri kesmemelerini bekliyoruz.’ diyorsunuz. Bunu söylemek yeterli değildir, bunu gerçekleştirmek lazımdır.” diye konuşma sürüyor. Dönemin Maliye Bakanı Sayın Unatıkan’ın cevabı: “Sayın Kutluata esnaf kredilerinin ve diğer kredilerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili konuştu. Bu hususta tabii çok dikkatli olmamız lazım, yani borcunu ödeyemeyen de çıkabilir, zamanında ödemeyen de çıkabilir. Şu andaki geri dönüşler pek mahzurlu görülmüyor fakat yeni bir düzenleme düşünmüyoruz. Tabii, orada bir haksızlık da olur. O bakımdan da düzenlemeden yana değiliz.” diyorlar.

Şimdi ne oldu? Kriz başında yapılsaydı bu düzenleme… O zamanki hasar kâfi görülmedi, şimdi hasarlar kâfi görüldü de mi bu düzenlemelere kalkıştık? Bunları sizin takdirinize bırakıyorum.

“Kamuya olan borçların enflasyon oranında endekslenmek suretiyle ödenmesi, kamuyla olan mali ilişkilerin düzenlenmesi… ” vesaire denilerek bu yasanın doğrudan doğruya ekonomideki hasarın düzeltilmesine matuf olduğunu söyleyen bir ifade var. Ama bu yasa bunun çok ötesine gitmiştir ve torba yasa hâline gelmiştir. Fakat yasanın çıkarılmasına razı olunma sebebi burada taleplerin artması olarak gösteriliyor.

Taleplerin artması ne demek değerli milletvekilleri? Biz bunu 2008 yılından beri devamlı söylüyoruz, teklifler, önergeler veriyoruz. Burada kullanılacak ifade, “Artık saklanamaz hâle geldi, aklımız başımıza geldi.” demenin çok daha yerinde olduğunu düşünüyorum.

Faaliyetlere devam edilmesinin burada kastedildiği söyleniyor. “Kredi Garanti Fonu” diye bir fonun işletilmesi kararı kriz döneminde çok geç verildi, sonra işletilmedi, sonra kullanılmadı, kullanılmaya başlandığı dönemde de çökenler çökmüştü. Dolayısıyla, ayakta kalanların kullanabileceği bir fon hâlini de sonunda almış oldu.

Değerli milletvekilleri, bu yasanın bu şekilde gerekçelendirilmesine baktığımız zaman gördüğümüz manzara şudur: Eğer maksat ekonomiyle ilgili bir düzenleme idiyse bu yirmi bir maddenin arkasına yüzlerce gereksiz madde neden takıldı? İki: Böyle bir düzenleme yapılacak idiyse 2008’de yapılmasını istedik, çok ısrar ettik, 2008’de yapılmadı, 2009’da yapılmadı, 2010’da yapılmadı, şimdi 2011 yılındayız. Eğer seçime gidilmeyecek olsaydı, Hükûmetin, dönüp de ekonominin unsurları, elemanları, üretimi yapanlar ne hâldedir diye dönüp bakmayacağını buradan rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir, zamanında yapılmamasından ötürü. İki, lafı edildikten sonra Hükûmet tarafından bugüne kadar büyük bir gayretle geciktirilmiş olmasından ötürü.

Şimdi, tasarının hazırlanış süresinde yasal zorunluluklar açısından ihmal edilen birçok nokta var. Bunları biz her vesileyle dile getirdik ve muhalefet şerhimizde açıkladık. Gerçekten bunlar orta vadeli programlarda belirtilmeliydi, bunlar Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’e uygun olmalıydı. Bütün bunları sıraladık, söyledik ama en önemlisi, bu torba yasa hazırlanırken, Plan ve Bütçe Komisyonu, hiç de ihtisası olmayan alanlarda bazı maddeleri görüşerek, sonuca bağlayarak kanuna eklemek zorunda bırakılmıştır. Sekiz tane ihtisas komisyonu bu anlamda devre dışı bırakılmış ve bunların uzmanı olmayan insanlarca kısa sürede görüşülerek kanuna eklenmesi istenmiştir. Ne kaybedilirdi bunlar ilgili komisyonlarda görüşülse de mali yönleri itibarıyla Plan ve Bütçe Komisyonuna gelseydi ve sizler de şimdi göğsünüzü gere gere bunlar gerektiği gibi tartışıldı diyebilseydiniz?

Bu tasarının en önemli eksiklerinden bir tanesi, değerli milletvekilleri, toplumda yarattığı adaletsizlik duygusudur. Borçlarını ödeyemeyen insanlarımıza kolaylık getirilmesi, ifade ettiğim gibi, iki buçuk yıldır bizim üzerinde durduğumuz bir husustur ama biz bunu ifade ederken bir şartımız vardı, bu düzenleme yapılırken borçlarını ve primlerini muntazam ödeyen mükelleflerin yeni bir kolaylığa muhatap kılınması, kendilerine yeni bir kolaylık sağlanarak bu adaletin tesis edilmesiydi. Bunu dile getirdik, dikkate alınmadı. Bu yasanın çıkacağını ilan eden ekonomiden sorumlu Bakan da bu konuda bir şey yapamayacaklarını söylemiş oldu. Komisyonlarda dile getirdik, bunu kabul ettiremedik. “Kaynak sorunudur.” diye ifade edildi. Biz, kaynak sıkıntısı olmadığını söyledik çünkü bu yasa, bizatihi tahsil edemeyeceği alacaklarını, devletin, Hükûmet eliyle tahsil etmesi üzerine kurgulanmış bir yasadır. Böyle olduğuna göre, bütçede gösterilmemiş bir kaynak geleceğine göre, pekâlâ, bu mevcut kaynak, adalet duygusunun tesisi için kullanılabilirdi, borçlarını muntazam ödeyen insanlarımıza da buradan gerekli kolaylık sağlanmış olurdu. Bunda, bu düzenlemenin yapılmasında hâlâ ısrarlıyız. Bunu kabul ettirememiş olduk.

Bu yasa, bazı konularda, Hükûmetin samimiyet testine tutulmasına da vesile olmuştur. Bunlardan bir tanesi, 12 Eylül mağdurlarının durumunun kısmen düzeltilmesine yönelik tekliflerin reddedilmesiydi. Bildiğiniz gibi, anayasa değişikliği referandum süreci, 12 Eylül mağduriyetleri üzerinde bina edilmiştir ve herkesin beklentisi, samimiyetle “evet” veren birçok vatandaşımızın beklentisi, bu anayasa değişikliği kabul edildikten sonra 12 Eylül suçlularının üzerine gidileceği, mağdurlarının haklarının iade edileceği yönündeydi ama hiçbirisi olmadığı gibi, olmayacağı da gösterilmiş oldu. Bizlerin, 12 Eylülde haksız yere tutulmuş, tutuklu bırakılmış, işkence görmüş ve sonunda beraat etmiş mağdurlarımızın bu tutukluluk sürelerinin emekliliklerine sayılması konusundaki teklifimiz Hükûmet tarafından maharetle reddedilmiştir.

Yine, 12 Eylül sürecinde istismar edilen konular emeklilerimiz, özürlülerimiz, yetimlerimiz, şehitlerimiz idi. Özürlülerle ilgili, özellikle firmaların özürlü çalıştırma mecburiyetlerini, kuracakları müşterek bir şirkette topluca bütün elemanlarını özürlülerden seçmek suretiyle âdeta özürlüleri toplama kampına çekmek gibi bir teşebbüs bu yasa tasarısının içine madde olarak koyulmuş ve gayretlerimizle çıkartılmıştı.

Değerli milletvekilleri, öyle bir torba yasayla karşı karşıyayız ki, her biri çok önemli, çok ciddi olan konular, önemsiz, bir kenara sıkıştırılarak halledilse de olur gibi bir mantıkla bir yerele yerleştirilmiş ve monte edilmiştir. Yükseköğretim Kanunu’nda senatoların yetkilerini düzenleyen, öğrenci harçlarını, özel okul ücretlerini düzenleyen birçok hüküm bu kanunda alelacele, Millî Eğitim Komisyonuna gösterilmeden, önüne koyulmadan gerçekleştirilmiştir.

Orada da kamuoyuna duyurmakta fayda gördüğümüz bir husus var, biz orada sadece öğrenci affıyla ilgili, öğrencilerin okuldan atılmalarının önüne geçmekle ilgili maddeye destek vereceğimizi, diğerlerinin ciddi şekilde YÖK tarafından hazırlanarak getirilmesini istedik çünkü çok büyük problemler vardı, orada da terör sorumlularının, suçlularının buradan faydalanması maddesi Hükûmet tarafından koyulmamıştı, onu çıkarttırmış olduk. Düzenleme taleplerimiz ve gayretlerimiz çok sınırlı kalmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Başkanım, bir dakika için oylama yapalım, Genel Kurulun kararını alalım, bir dakika selamlama diye. Genel olarak oylama yapalım.

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – Sürem bitmiş bulunmakta. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kutluata.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi.

Buyurun Sayın Hamzaçebi.(CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda bilinen adıyla “torba yasa tasarısı” daha uzun adıyla Bazı Kamu Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasını Öngören Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Sözlerimin başlangıcında sizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının tümü üzerinde görüş ifade edeceğim dedim ancak tasarı o kadar kapsamlı, o kadar geniş ki tasarının tümü üzerinde görüş ifade etmek yirmi dakikalık bir süre içerisinde neredeyse imkânsız. Hükûmetin Plan ve Bütçe Komisyonuna geçici maddelerle birlikte yüz yirmi madde olarak getirdiği tasarı, çoğunlukla iktidar partisinin Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı ilaveler sonucunda toplam iki yüz otuz dört maddeye çıkmıştır ve bazı kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması gerekçesinin arkasına toplam altmış yedi tane kanunda değişiklik yapılmasına yönelik düzenlemeler eklenmiştir.  Toplam altmış yedi kanun, artı, kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması konusunda yirmi dakikalık bir sürenin ne kadar yetersiz olacağını takdirlerinize sunuyorum. Dolayısıyla ister istemez tümü üzerindeki konuşmayı belli konularla sınırlamak zorundayım. Maalesef bu yasa yapma anlayışının da yasama organının Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde yanlış bir tutumu, yanlış bir politikası olduğunu böylece gözlemlemiş oluyoruz. Bunu da sizlerin bilgisine sunuyorum.

Altmış yedi kanun dedim. Bankacılık Kanunu’ndan Devlet Planlama Teşkilatı Kanunu’na, Emniyet Teşkilatı Kanunu’ndan Gümrük Teşkilatı Kanunu’na, Dışişleri Teşkilat Kanunu’na, Borçlar Kanunu’na, Kaçakçılık Kanunu’na, aklınıza gelebilecek olan güncel her kanuna ilişkin değişiklik burada var.

Tasarının kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin düzenlemelerini Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu buluyoruz, destekliyoruz. Evet, 2009 yılında bir kriz yaşadık, bu krizin sonrasında işletmelerin, mükelleflerimizin mali tabloları, bilançoları bozuldu, öz sermayelerini kaybetti işletmeler, kendilerine bir nefes alma imkânını tanımak gerekir, vermek gerekir ama kriz 2009 yılında yaşandı. Yıl 2011. “Neden bu yıla kadar gecikti?” diye sorarsak alınacak cevap herhâlde “Kriz vardı, kriz zamanında düşünmedik. Şimdi seçim yaklaşıyor, o nedenle krizi gerekçe göstermek zorunda kaldık.” diyecektir Hükûmet sanıyorum.

Değerli arkadaşlar, evet, kriz nedeniyle işletmelere bir nefes alma imkânını tanımak gerekir, bunu olumlu buluyoruz. Ancak, bu düzenleme yapılırken şu anda sanıyorum televizyonları başında Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bu görüşmeleri izleyen geniş bir toplum kesimi var: Çek mağdurları. Mademki bu tasarının kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin bölümünün gerekçesi ekonomik krizdir, o hâlde ekonomik kriz nedeniyle çeklerini ödeyemeyen, bu nedenle ticaret hayatından çekilmek zorunda kalan ve muhatap olduğu adli para cezasını da ticaret hayatının sona ermiş olması nedeniyle ödeyemeyen vatandaşlarımıza bir kolaylık sağlamak gerekir. Çünkü adli para cezasını ödeyemeyen bu vatandaşlarımızın önemli bir bölümü şimdi hapishanelerde.

Hapishanelerden her gün mektup alıyorum, her gün telefonuma SMS mesajları geliyor. Eminim bu mektuplar sizlere de geliyordur, bu mesajlar sizlerin telefonlarına da geliyordur. Karşılıksız çıkan bu çekler nedeniyle bu vatandaşlarımıza bir imkân tanımanın gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Karşılıksız çek bu ekonominin bir gerçeği. Kriz nedeniyle ekonomi küçülmüşse, ticaret hayatı küçülmüşse, üretim küçülmüşse, doğal olarak insanların, mükelleflerin işleri bozulacaktır, çeklerini ödeyemeyecektir. Çok doğaldır bu. O hâlde bu vatandaşlarımıza bir imkân tanımak gerekir.

Aralık 2009’da bir kanun çıktı, Çek Kanunu çıktı. Bu Kanun çekteki adli para cezalarına bir ödeme takvimi getirdi ama ona rağmen ödeyemedi vatandaşlarımız. Şimdi bu vatandaşlarımız yeniden ticaret hayatına dönmek istiyor, itibarlarını kazanmak istiyor. Dolandırıcıları bunlardan ayıralım. Onlar için gerekli müeyyideler burada konabilir ama geniş bir kitle olumlu bir düzenlemeyi arzu ediyor “Borçlarımızı yine ödeyelim ve ticaret hayatımıza dönelim.” diyorlar.

Bakın, çeklerle ilgili bugüne kadar yapılmış olan düzenlemeler, maalesef, arzu edilen sonucu vermiş değildir. 1929 ila 1985 yılları arasında çekin karşılıksız çıkması hâlinde çeki düzenleyen kişi dolandırıcılık suçunu işlemiş sayılıyordu. 1985 ila 2003 yılları arasında hapis cezasını gerektiren bağımsız bir fiil olarak tanımlandı yine çekin karşılıksız çıkması hâli. 2003 yılından bu yana da hapis cezasını gerektiren, adli para cezasını gerektiren bir fiil olarak düzenlenmiştir. Peki, bu kadar ağır müeyyidelere bağlanmış olan bu düzenleme, yani çekin karşılıksız çıkması hâli karşılıksız çeki önlemiş midir? Hayır, günden güne, yıldan yıla karşılıksız çek sayısı artmaktadır, buna ilişkin davalar da artmaktadır. Bir rakam vermek istiyorum: Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 2009 yılında karara bağladığı, bu konuda karara bağladığı dava sayısı 19.800’dür, 2010’da karara bağladığı dava sayısı 22 bine yakındır ve hâlen Yargıtayda bekleyen toplam 45 bin dava dosyası vardır, cumhuriyet savcılıklarında yine var olan dava sayısı veya şikâyet sayısı 100 bin civarındadır. Yani müeyyideler karşılıksız çeki önleyemiyor. O hâlde, gerçekte başka bir düzenlemeyi düşünmek zorundayız. Bu ayrı bir konu, bunu ayrıca tartışabiliriz ama mademki bu, alacaklısının kamu olduğu, kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin bir tasarıdır, o hâlde alacaklısının devlet olduğu adli para cezalarının da yeniden yapılandırılmasının bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Buna ilişkin önergemiz ilgili madde geldiğinde verilecektir, Genel Kurulun takdirine sunulacaktır. Bu konuda tüm siyasi partilerin desteğini beklediğimizi ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında iktidar olduğunda vergi konusunda çok büyük iddialar ortaya koydu. 2002 seçim beyannamesine bakılırsa 2002 seçim beyannamesinde Adalet ve Kalkınma Partisinin ne kadar çok sayıda taahhütte bulunduğu görülecektir. Bir tanesini söyleyeceğim: “Damga vergisi ve harçlar gibi işlem üzerinden alınan vergiler kademeli olarak kaldırılacaktır.” Yıl 2011, 2012’ye doğru gidiyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi dokuzuncu iktidar yılında. Bu vergiler kalkmış mıdır? Hayır. Tam tersine, Adalet ve Kalkınma Partisi 2007 Hükûmet Programı’na bunu çok daha ciddi bir şekilde koymuş, 2007 Hükûmet Programı’na ilişkin Eylem Planı’na bunu koymuş, 2011-2013 yıllarını kapsayan orta vadeli programa yine kayıt dışını önleme konusunda iddialı cümleler yazmış, damga vergisi ve harçları kaldıracağını söylemiş ama bütün bunlar kalkmamış. Kayıt dışıyla mücadeleyi 2002’den beri söylüyor Adalet ve Kalkınma Partisi. 2002’den beri bunlar kalkmış değil. Biraz önce saydığım Hükûmet belgelerinde bunlar teyiden yer alıyor: “Kayıt dışını önleyeceğiz...” Kayıt dışından beslenenler, kayıt dışını önleme iradesi olmayanlar, kayıt dışını destekleyen bir felsefeye sahip olanlar kayıt dışını önleyemezler. Adalet ve Kalkınma Partisinin problemi buradadır. Kayıt dışını önleme iradesi Adalet ve Kalkınma Partisinin yönetim felsefesinde olmadığı için kâğıt üzerinde yazılı olan bu taahhütler bir türlü uygulamaya intikal etmemektedir.

Ne demişti Adalet ve Kalkınma Partisi? “Biz kayıt dışını önleyeceğiz. Dolaylı, dolaysız vergi yapısındaki dolaylı vergi lehine gelişen adaletsiz yapıyı düzelteceğiz.” Tabloda bir değişiklik var mı? Hayır. 2002 yılında dolaylı vergilerin toplam vergi gelirlerine oranı sosyal güvenlik primleri dâhil yüzde 49-50’lerde. Şimdi nerede? 49-50’lerde. Böyle bir yapının içerisindeyiz. Bu oranı değiştirme iradesine, değiştirme felsefesine Adalet ve Kalkınma Partisi sahip değildir. Avrupa Birliğinin tam tersi bir tabloya sahibiz.

Vergi yükü konusunda 2002’de yüzde 18’ler seviyesinde seyreden oran bugün hâlen aynı seviyede. 2002 vergi yükü oranının da yanlış olduğunu, düzeltileceğini Sayın Maliye Bakanı söylemişti. 2002 vergi yükü oranı yanlış, onların web sayfalarında gözüken oran ama Sayın Maliye Bakanı hâlâ bunu düzeltecek. 18’lerde olan bir oran söz konusu. Kayıt dışını önleyemediği için bir türlü bu oran da değişmiyor ve Türkiye kamu finansmanında sağlıklı değerlendirmeler, düzenlemeler yapamıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının vergiyle ilgili bölümlerinde yapılan düzenle-melerde iyileştirme yönünde önergelerimiz olacak. Hem kamu finansmanı dengesini gözeten ama öte taraftan mükellef haklarını da gözeten bir düzenlemeyi biz burada önergelerle Genel Kurulun gündemine getireceğiz. Tasarının vergiyle ilgili düzenlemeleri dışındaki düzenlemeleri, önemli ölçüde toplumda, ilgili kesimlerde, sendikalarda kabul görmeyen düzenlemelerdir. Bakın, çalışma hayatını planlayan düzenlemeler son derece, çalışma biçimini, istihdam biçimlerini esnek hâle getiren ve çalışanlar yönünden iş güvencesini ortadan kaldıran düzenlemelerdir. Hâlen bizim sistemimizde yer alan çağrı üzerine çalışmanın üzerine, evden çalışma, uzaktan çalışma gibi, çalışma hayatını, istihdam biçimini oldukça esnek bir hâle getiren düzenlemeler yapılmaktadır. Çalışanlar yönünden güvence kaybı, hak kaybı söz konusudur. Hak kaybına yol açabilecek düzenlemeler söz konusudur.

Bir şeyi dikkatinize sunmak istiyorum. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda Adalet ve Kalkınma Partisi tüm topluma şunu vadetmedi mi: “Biz Ekonomik ve Sosyal Konseyi kuruyoruz. Daha doğrusu yasalarla kurulmuş olan Ekonomik ve Sosyal Konseye şimdi anayasal güvence sağlıyoruz.” Ekonomik ve Sosyal Konsey 2001 yılından beri yasayla var, 90’lı yıllardan bu yana da genelgeyle kurulmuş yani 90’lı yıllardan 2001 yılına kadar genelgeyle kurulmuş, 2001 yılından 2010 yılına kadar, referandum tarihine kadar yasayla gelmiş, şimdi, 12 Eylül tarihi, 13 Eylül 2010 tarihinden bu yana da anayasal bir kurum olarak duruyor. Peki, çalışma hayatını düzenleyen bu konuları siz Adalet ve Kalkınma Partisi olarak Ekonomik ve Sosyal Konseye götürdünüz mü? Hayır. E niye? “E o, referandumda halka şeker dağıtmak içindi. O, yargıya ilişkin düzenlemelerin, Hükûmetin yargıya hâkim olma yönündeki amacının üstünü örtmeye yönelik, onu şirin göstermeye yönelik düzenlemelerdi, gerçekte bizim ona uyma niyetimiz yok.” diyorsunuz. Niyet budur. Eğer gerçekten siz Ekonomik ve Sosyal Konseyi çalıştırma niyetinde olsaydınız, çalışma hayatını ilgilendiren ve toplum kesimlerinin, çalışanların, sendikaların görüşlerinin alınması gereken veya kendileriyle uzlaşmaya varılması gereken bir Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplardınız, bu düzenle-meleri orada tartışırdınız.

Yine kamu çalışanları yönünden, kamudaki personel rejimini altüst eden, personeli daha güvencesiz bir konuma taşıyan düzenlemeler mevcuttur. Esasen Adalet ve Kalkınma Partisi daha önce yaptığı bir yasal düzenlemeyle kamu personel rejimini, kamu personel rejimindeki liyakat ve kariyer ilkesini katletmiştir. Katletmiştir evet, bunu ortadan kaldırmıştır. Tali istihdam biçimi, ikincil istihdam biçimi olan sözleşmeli personel istihdamını asli istihdam biçimi arasına almıştır. Burada ilk darbeyi personel rejimine Adalet ve Kalkınma Partisi vurmuştur. Şimdi, ikinci darbe bu tasarıyla getirilmek istenmektedir. Kamu personel rejiminin dayandığı kariyer ve liyakat ilkeleri bu tasarıyla altüst edilmektedir, ortadan kaldırılmaktadır.

Bu tasarıda yer alan bir başka düzenleme İstanbul’un finans merkezi yapılacak olması düşüncesiyle birtakım kurumların Ankara’dan İstanbul’a götürülmesi yönündeki düzenlemedir. Kamu bankaları, Sermaye Piyasası Kurumu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu.

Değerli milletvekilleri, bu kurumları İstanbul’a götürürseniz İstanbul finans merkezi olmaz. Eğer bu düşünceyle bunu yapıyorsanız olayı doğru değerlendirmiyorsunuz demektir, olayı fark etmiyorsunuz demektir, bunu getiren Hükûmet bu olayı bilmiyor demektir eğer niyet gerçekten bunları İstanbul’a götürerek İstanbul’u finans merkezi yapmaksa. İstanbul’un finans merkezi olabilmesi, Türkiye’nin uygun bir yatırım iklimine sahip olmasıyla bağlantılıdır. Birinci şart budur. Uygun bir yatırım ikliminiz olacak ki doğrudan yabancı yatırımlar, finans İstanbul’a gelsin, Türkiye’ye gelsin. Böyle bir ikliminiz yok ise bu kurumları İstanbul’a götürerek İstanbul’u finans merkezi yapamazsınız. Finans merkezi olmanın ikinci şartı istikrardır. Finansal istikrar, fiskal istikrar yani kamu gelirlerinde istikrar ve fiyat istikrarı. 3F yani: Finansal istikrar, fiskal istikrar, fiyat istikrarı. Bu 3F’ye sahipseniz siz finans merkezi olmaya adaysınız. Şimdi, bütün bunlar yok ise Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunu İstanbul’a götürmek suretiyle siz İstanbul’u finans merkezi yapamazsınız. Bu mümkün değil. “Efendim, bankalar İstanbul’da, bu oraya gitsin.” Evet, bankalar İstanbul’da ama Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, hükûmetle yakın çalışması gereken, hükûmetin ekonomi koordinasyonu içerisinde yer alan, Ankara’da düzenli olarak yapılan ekonomik toplantılarda temsil edilmesi gereken, temsil edilen bir kurumdur. Bu koordinasyonu bir kenara mı atacağız? Buradaki bu koordinasyonun olması, ekonomideki istikrarın unsurlarından birisidir. Bu koordinasyon varsa ekonomide istikrar olur. Ben, BDDK’nın SPK’nın İstanbul’a götürülmesini iyi niyetle bağdaştırmıyorum. Bunu iyi niyetli bulmuyorum. Olsa olsa İstanbul’daki birtakım arazilerde, birtakım inşaat projelerini geliştirmek diyorum. Amaç budur, İstanbul’da birtakım inşaat projelerini geliştirip bunları birilerine vermektir. Bunun İstanbul’u finans merkezi yapmakla hiçbir ilgisi yoktur. Aklı başında bir ekonomist, aklı başında bir devlet adamı böyle bir gerekçeyle buralara gelip konuşmaz.

Değerli milletvekilleri, tasarıda konuşulacak çok şey var. Tasarıda bir madde var. Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumunu, Kamu İhale Kanunu’ndan muaf tutuyor. Neden? Neden yani? Kamu İhale Kanunu çıktı. Bütün kamu kurumları yapacağı mal ve hizmet alımlarını bu Kanun’a göre yapıyor. Niye TKİ kömür alımını İhale Kanunu dışında yapsın? Ne ayrıcalığı var? Aslında hiçbir ayrıcalığı yok. Bunu Hükûmet de biliyor ama TKİ’yle ilgili bir yolsuzluk dosyası var. TKİ’yle ilgili bir yolsuzluk dosyası var. Hazine Müsteşarlığında bu dosya, bu rapor bekliyor. İşlem görmediğini biliyorum. İşlem gördüyse çıkıp burada arkadaşlarımız açıklasınlar. Şimdi sıkıntı odur. Bu yolsuzluk dosyasını nasıl ortadan kaldırırız? Bu düzenlemeyi yapalım. Nasıl olsa bundan sonrası, TKİ’nin bundan sonraki alımları İhale Kanunu’ndan muaf olduğuna göre bundan öncekiler de bir şekilde, eğer yargıya bile intikal etse hoş görülür düşüncesi vardır burada.

Zamanım bitti. Sözlerimi burada bitiriyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sayılı torba kanun -tuğla gibi, gördüğünüz gibi- üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada şunu ifade etmek istiyorum: Hemen gerekçenin başında deniliyor ki: Uluslararası küresel kriz nedeniyle düşülen ekonomik zorluklar dikkate alınarak yapılandırmaya gidiliyor. Bazı borçların vergi, prim gibi yapılandırılması. Biz muhalefet olarak şunu söyledik -yirmi bir maddeyle yola çıkılmıştı- dedik ki: “Evet, bir kriz süreci yaşanmıştır. Siz her ne kadar teğet geçti deseniz de teğet geçmedi. Görüyoruz, batan, iflaslar, şirketlerin dağılması, icralar bunu gösteriyor. Gelin bu yirmi bir maddeyi ayıralım –bütün, Meclisteki üç muhalefet partisi grubu- ve bunu çıkaralım, diğerleri bununla ilgili değil.” Ve 21’inci maddeden yola çıktık, sonra bir baktık ki torbanın ağzı açık, gelen bir şeyler atıyor içine ve bu torba kanun içine her gün hatta komisyonda görüşülürken dahi her gün önergelerle yeni yeni, ilgili ilgisiz maddeler konarak tam on geçici maddeyle beraber 234 maddeye çıkarıldı. İşte bu.

Şimdi, eğer kriz nedeniyle bir yapılandırmaya gidiyorsanız ki bunun satışını referandumdan önce yaptınız, referandumda böyle bir mali af çıkaracağınızı deklare ettiniz, referandumda oyları topladınız, şimdi de bunu tekrar açıklıyorsunuz: Şubat, şubat sonunda çıkar bu, mart başında onaylanır, ola ki Anayasa Mahkemesine de gitse 11 Haziran seçimine yetişmez, böyle bir taşla hem referandumu hem genel seçimleri vururuz, burada oy toplarız anlayışıyla bir torba getirdiniz. Bu torba bir tuzak çuval, bir tuzak çuval arkadaşlar, torba değil bunun adı. Eğer torba olsa, eğer krizden etkilenme olsa… 73 milyon insanımızın, işçisiyle memuruyla, özürlüsüyle engellisiyle, kadınıyla, çiftçisiyle, esnafıyla bütün kesimleri bu krizden etkilenmiştir.

Şimdi soruyorum size: Siz bunu, dokuz tane ihtisas komisyonunu ilgilendiren bu tuğla torbanın tekliflerini niye ilgili komisyonlarda İç Tüzük’e göre, Anayasa’ya göre incelemediniz? İncelemediniz, Anayasa’yı çiğnediniz, İç Tüzük’ü çiğnediniz, böyle bir torba kanunu getirdiniz ve temel kanun, hiçbir formülasyonu yok. Kalitesiz yasa çıkarma konusunda Meclisi de hepimizi de alet edip bunu çıkarmaya çalışıyorsunuz, “Aman seçim öncesi seçim torbasını açalım.” diyorsunuz. Peki, adilseniz -isminiz “Adalet” Hükûmetin- adaletliyseniz, eşitseniz, krizden etkilenen herkese neden eşit davranmıyorsunuz? Sorumuz bu. Biz, krizden etkilenen bütün işletmelerin, bütün işverenlerin, bütün çalışanların, bütün işçilerin, bütün emekçilerin, ayrımsız, eşit, adil olarak yararlanmasını istiyoruz. Peki, bu torbada var mı bu? Yok. Ne yok? Peki, banka kredi borçları, bankalardan alınan teşvik borçları bu kanunda yok, bir. Sayacağız. Üstelik bunun rakamının 300 milyar civarında olduğu söyleniyor.

Çek mağdurları -önceki hatipler de açıkladı- ekonomik nedenlerle mağdur değil miydi? Mağdurdu. Onlar da yok bunun içinde.

Şimdi, bölgede yatırım nedeniyle devletin Kalkınma Bankasından teşvik alanlar da bunun içinde yok. Cep telefonu borçları nedeniyle icraya düşenler de bundan yararlanmıyor. Sayacağız.

Şimdi, siz akaryakıtı, petrolü, enerjiyi, elektriği, hepsine yüklüyorsunuz vergileri yüzde 60-70 oranında, dolaylı olarak, vergi olarak işçiden, emekçiden alıyorsunuz, sonra da sadece 40 milyar lira borcu olan ve size yakın olan, Avrupa Birliğinin istediği, Avrupalı şirketlerin çoğunun ortağı olduğu yedi bin firmayı kurtarmaya çalışıyorsunuz. Bu adalet mi? Yedi bin firmayı kurtarmaya çalışıyorsunuz. Ben bunu ısrarla komisyonda söyledim: “Bana rakamını verin. Kim yararlanıyor? Hangi şirketler vergiden, primden şuradan buradan yararlanıyor, çıkarın.” dedik, vermediniz.

Şimdi, bunu yaparken bir şey daha yapıyorsunuz. Bu çok acımasızca bir yaklaşımdır, onu anlatmak istiyorum. Şimdi, özürlülerle ilgili yasa tartışıldı Komisyonda. Sizin milletvekiliniz Lokman Ayva geldi, konuştu, dedi ki: “Diskriminasyon uyguluyorsunuz. Ayrımcılık yapıyorsunuz.” Bunu ben bir muhalefet milletvekili, BDP milletvekili olarak söylemiyorum. Sizin milletvekiliniz, üstelik bütün sivil toplum kuruluşu temsilcileri engellilerin, özürlülerin, sizin Hükûmetinizin, Bakanınızın gözünün içine baka baka bunu söylüyor ama siz sadece 50 işçi çalıştırılan yerde kazanılan hakkı geri alma konusunda küçük bir adım atarken acımasızca yüzde 3 oranını ve yine acımasızca bir hüküm koyarak, sanki özürlüler, sanki engelliler bu ülkenin toplama kamplarına organize sanayilerinde, yasa teklifiyle toplama kamplarına onları almaya çalıştınız. Hangi çağda yaşıyoruz arkadaşlar?

Hani 12 Eylül referandumunda özürlülere pozitif ayrımcılık yapacaktınız? Yalan dolanla yüzde 58 oy aldınız. Yüzde 58 oyunuzun yalanı dolanı işte böyle ortaya çıkıyor.

Sadece bu değil, bakın, özel idarede çalışan, belediyelerde çalışan, farklı yerlerde çalışan işçileri sürgüne, Fizan’a göndermeye çalışıyorsunuz. Hangi vicdanla, söyler misiniz? YSE’den aldınız özel idareye, özel idareden belediyeye, ihtiyaç fazlasıymış. E, nereye gidecek? Emniyete. Şırnak Özel İdaresinde çalışan işçi Şırnak Emniyetinde hangi işi yapacak, bunu söyler misiniz Allah aşkına? Arkasından da beş gün içinde başvurmazsa o işçi, işten atılacak. El vicdan! El insaf!

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Öyle bir şey yok.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, bunların hepsini konuştuk sizinle, Bakanınızla da kavga ettik bu nedenle. Yalnız bu değil, sayacağım, bir dakika.

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Kamuoyunu yanıltmayın.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Kamuoyunu yanıltmıyoruz. Çıkarsınız, burada konuşursunuz, biz de size cevap veririz. Yanıltmıyoruz.

Bakın, ahlaki davransaydınız şu tuğla kanunun, şu 234 maddesini yirmi dakika bize savunma hakkı bırakmazdınız. Her maddede, dokuz ayrı ihtisas komisyonu, 9 defa yirmi dakika konuşmamız gerekiyordu ama siz burada da etik davranmıyorsunuz.

Bakın, size bir şey daha söyleyeceğim: Üniversite affını biz ortaklaştık, konuştuk. Üniversite affını aldınız, son dakika, olmadığımız bir gün, yazmışsınız “Üniversite affında terör suçlusu olanlar hariç.” 12 Eylülde insanlar ne diye içeri alındı? Siz ayakta mı uyuyordunuz? 12 Eylülde kitap yazan, makale yazan, gazeteci, yazar, çizer, sanatçı, aydın hepsi terörist diye içeri alındı, hepsi de bunun için mahkûm oldu. 12 Eylül sıkıyönetim mahkemelerinin kararlarını siz adil mahkeme kararı kabul ettiniz ve orada kalktınız, böyle bir hüküm koydunuz.

Bakın, bunun için de bir kanun teklifimiz var, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Ayla Akat Ata’nın verdiği, diyor ki: “12 Eylülde haksız yere tutuklanan, içeride kalan 12 Eylül mağdurlarına sosyal güvenlik hakkı tanıyın.” Siz bunu reddettiniz.

12 Eylülde Başbakan çıktı ağladı, “12 Eylül’den, hesap soracağız darbecilerden.” dedi, ağladı, oy topladı. Ama 12 Eylül mağdurlarıyla ilgili bir sosyal güvenlik hakkında acımasız davranıyorsunuz, reddediyorsunuz. Bu mudur vicdan?

Bakın, bir hafta önce Arjantin Devlet Başkanı buradaydı. Arjantin’den ders çıkarın. Darbe mağdurlarından özür dileniyor, hakları tazmin ediliyor, kaybettikleri haklar da geri veriliyor. Siz bunu niye reddettiniz?

Sizin yaptıklarınızı bu halka anlatmak boynumuzun borcu. Burada yap-işlet-devret… Yap-işlet-devret kapsamı içinde memleketin hazine arazilerini, limanlarını, kara yollarını, hepsinin tescil ve terkin etme hakkını Hükûmet kendine aldı. Sordum Sayın Babacan’a. Sayın Babacan dedi ki: “Evet, 75 milyar lira bekliyoruz.” Siz seçime gidiyorsunuz değil mi? Paraya ihtiyacınız var değil mi? Parayı memleketi satarak elde etmeyiniz arkadaşlar, yap-işlet-devretle satarak değil. Boğaz Köprüsü’nün fiyatlarını bile insafsız bir hâle getirdiniz. Bu tasarının içinde var. Bu tasarının içinde öyle işler var ki burada tek tek size açıklamak zorundayız.

Çırakların, stajyerlerin sosyal güvenlik haklarını bile sınırladınız. Köy, mahalle muhtarlarını sosyal güvencelerinden mahrum ettiniz. 82 bin korucunun sosyal güvenlik hakkını vermediniz. Stajyer avukatlara verilen primleri bile avukat pullarından karşıladınız, hazineden karşılamadınız ama iş adamlarının yüzde 5 primini senede 5 milyar vererek hazineden karşılıyorsunuz.

Silikozis hastalarını maluliyet oranına bağladınız. Silikozis hastaları Türkiye'nin kara delik, kaçak işçi çalıştırmanın, sosyal güvenlikten yoksun olmanın, sosyal devlet olmamanın yüz karasıdır ama silikozis hastalarına bile oran koydunuz yüzde 40. Hangi silikozis hastası hangi doktor raporuyla, söyler misiniz yüzde 40’ından sonra iyileşen slikozis hastası mı var? Bırakın şimdi, İşsizlik Fonu’nun yüzde 30’unu başkalarına peşkeş çekiyorsunuz. İşsizlik Fonu’nun parası işsizler için değil mi? Niye oraya harcamıyorsunuz? İşçinin parasını alıp işverene veriyorsunuz. Adınız adalet! Allah’tan korkun! Yüzde 50’ye çıkardınız bunu da yüzde 50’ye. İşçiden alıp işverene veriyorsunuz. Bravo size, bravo! Al sana af, yapılanma, af, al, al, al! Dalga geçin milletle. Parasını zamanında ödeyen vatandaş, zamanında vergi ödeyen vatandaşa nasıl davrandınız? Keriz muamelesi yaptınız, biliyor musunuz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Keriz mi, kriz mi?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Kriz dediniz, vergisini zamanında ödeyen vatandaşa keriz muamelesi yaptınız. Ayıptır! Vergisini verdi diye bir vatandaşla dalga geçen böyle bir yönetim, bir hükûmet dünyanın hiçbir yerinde yok. Siz bunları daha önce de çıkardınız, kriz mi vardı? Hadi söyleyelim. 2003’te kriz mi vardı, 2006’da kriz mi vardı, yine bu afları çıkardınız. 2008’de kara parayı akladınız, bilmem kaç ton altın geldi. Kriz mi vardı o zaman? Dalga geçmeyin vatandaşla. Vatandaşla dalga geçmeyin.

Şimdi, bakın, size şunu söyleyeyim: Evet, burada bir kalemi daha söyleyeceğim. Sizin “adalet” adınız değil mi? Yine tuğlayı açıyorum. Peki, bu tuğlanın içinde diyor ki “Mahkemesi sonuçlanmayanlar, itiraz aşamasında olanlar, prim borcu, vergi borcu, devlete olan borç kapsama girer, ama kesinleşmişse mahkeme kararı, kesinleşen mahkeme kararı nedeniyle kapsama girmez.” Be kardeşim, kesinleşmiş olabilir, ama vatandaşın parası yoktur, ödememiştir, niye kapsama almıyorsunuz? Kesinleşmeyen mahkeme kararı tashihi kararda beklerken, misal, bir gün sonra kesinleşmiş ne fark ediyor? Sonuçta, mağduriyet mağduriyet değil mi?

Arkadaşlar, sadece bu değil, başka şeyler de var burada.

Siyasi partilere hazine yardımı. Bir önerge verdik, reddettiniz. Dört tane grup var, Kenan Evren zamanında bile gruplar hazine yardımı alıyordu ama siz kendinize aldınız üç parti, CHP önergemizi destekledi. Seçmenimizin verdiği vergi hazineye giriyor, alıyorsunuz ve kendinize kullanıyorsunuz. Adaletiniz bu kadar, eşitliğiniz bu kadar. Ben de şunu söylüyorum: Benim seçmenimin -3 milyon oy aldık- verdiği vergiyle hazineye giren o paradan sizin cebinize giren, harcamanıza giren her kuruş zehir zıkkım olsun, haram olsun size!

SIRRI SAKIK (Muş) – Amin! Amin!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Haram olsun! Hak etmiyorsunuz. Haram olsun diyorum. Eğer sizde biraz vicdan, biraz adalet, biraz etik varsa kendinizi bu duruma düşürmezdiniz.

Daha sayacağım, durun.

Bir kanun maddesini değiştirmişsiniz, 10. Öyle bir kanun maddesi ki, padişah buyruğu gibi. Ne diyor? Başbakan istediğini, liyakatine, üniversitesine, memuriyetine… Hiç çalışmasın önemli değil, Tophaneli Takunyacı Ahmet’i kendisine müsteşar yapabilir, genel müdür yapabilir. Böyle bir yasa. İnsaf! İnsaf!

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Öyle bir şey yok.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Alın 10’uncu maddeyi okuyun. Alın okuyun. Bütün sınırlamaları kaldırmış ve yeni bir memur olanı getirip müsteşar yapabilir. Böyle bir yetki veriyorsun. Ben bunu söylüyorum, gelin deyin ki: “Söylediğin doğru değil.”

Bakın, size öyle şeyler söylüyorum ki, siz öyle bir kadrolaşmaya gittiniz ki, cemaatler, tarikatlar aksın, kadrolaşsın diye, partizan kadrolara ilkokul mezunlarını müsteşar yapmaya başladınız. Bu ülke bu kadar kötü yönetiliyor, sonra da çıkıp “Yüzde 50 oy alıyoruz.” diyorsunuz. El insaf ya! El insaf ya!

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Bu söylediklerine inanıyor musun Hasip Bey?

HASİP KAPLAN (Devamla) - Kömürde niye ihaleyi kaldırdınız, söyler misiniz. Kömürde niye ihaleyi kaldırdınız? Seçim geldi, kömür dağıtacaksınız, değil mi? Para alacaksınız bir taraftan, bir taraftan kömür. Ukrayna’nın kömürü çok kaliteli, pahalı değil mi? Onun yerine nereden kömür ithal edeceksiniz, söyler misiniz? Kömürü takip edin arkadaşlar, kömür torbalarını… Size tavsiyem, herkes birer numune alıp, bir tetkik yaptırsın. Kimyasal olarak kullanılması yasak olan kömürler “Kömür yardımı” adı altında fakir halkımıza dağıtılıyor. Şırnak’ta kömür çok, iyi bilirim. Bunun nereden alındığını, nereden ithal edildiğini, nereden vurgun edildiğini… Eğer yüreğiniz yetiyorsa, ne kadar ithal kömür alındığını, devletin kaç milyar ödediğini ve dağıtıldığını söyleyin. Açık açık, şeffaf; demokrasi işte bu.

Bakın arkadaşlar, sadece bu değil. Şimdi, krizden halk etkilenmedi mi? Yani evindeki emekli, işçi, memur etkilenmedi mi? Peki, niye işçinin, memurun ücretini, maaşını artırmıyorsunuz? Veya bir şey daha söyleyeyim: Niye vergisini düşürmüyorsunuz? Yani yüzde 65 petrol vergisi alıyorsunuz akaryakıttan. Vicdansızlıktır! İndirin biraz. Krizse…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Yanlış, yanlış!

HASİP KAPLAN (Devamla) – O kadar değil, kaç kuruş iniyor? Bana tam rakamını getir.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Konuştuğunun hepsi yanlış!

HASİP KAPLAN (Devamla) - Elektrik; bakın, elektrikteki borç. Burada kanun maddesi koyuyorsunuz. Burada Melih Gökçek yasası koydunuz biliyor musunuz? Adam milyarlarca lira parasını ödemedi, Ankara Büyükşehir Belediyesinin paralarını takaslama sistemine getirdiniz. Bravo size!

Şimdi, TEAŞ, TEDAŞ, sat, özelleştir, al parayı. Yap-işlet-devretten 80 milyar, af yapılandırmasından 50 milyar; etti 120 milyar. Ee, diğerleri de var, 200 milyar. Ee seçime kadar sizi getirir. Seçime kadar bir rüzgâr esmezse sizi götürür ama bu böyle değil arkadaşlar, bunun sonrası felaket. Bunun sonrası rezalet. Bunun sonrası adaletsizlik.

Bütün sendikalar ayakta. Bütün kamu emekçileri ayakta, bütün öğretmen dernekleri, bütün işçi sendikaları ve siz bu hakları, bir taraftan “Avrupa Birliğinin Başkanıyım.” diye hava atıyorsunuz, gidiyorsunuz bir ordu, Avrupa Konseyinde, Mevlüt Çavuşoğlu’nun yanına; sonra, gelip Kamu iktisadi teşebbüslerinde ILO sözleşmelerini yerin dibine batırıp grev hakkını yasaklıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – O da bu tuğlanın, torbanın, tuzak çuvalın içinde var. Ee, size ne diyeyim? Yirmi dakika, bu kadar. Allah da sizi affetsin. Biz de önergelerle, biraz, yamuklukları düzeltmeye çalışacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

SIRRI SAKIK (Muş) – Allah senden razı olsun.

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Canikli şahsı adına da konuşacağı için, kendisine otuz dakika süre veriyorum.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Doğru şeyler söyle!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, son derece kapsamlı düzenlemeler içeren ve birçok kanunda değişiklik yapan kanun tasarısının görüşmelerine başlamış bulunuyoruz. Öncelikle, milletimiz için, ülkemiz için, hepimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Biraz önce arkadaşlarımız da ifade etti, gerçekten çok kapsamlı bir yasa tasarısı olarak karşımızda. Hepimizin hedeflediğinin, düşündüğünün, planladığının çok ötesinde madde sayısına ulaştı. Belki, burada “Seçim öncesinde, bakanlıkların karşı karşıya kaldıkları sorunların bu süre içerisinde çözülmesine yönelik yasal düzenleme yapma imkânı bulunamayabilir.” gerekçesiyle bu torba yasaya ilave etme niyetinden, muhtemelen, kaynaklanan bir kabarma bu, sayının artması. Bunu da belki… Keşke zaman olsaydı, bunlar bölümler itibarıyla ayrı ayrı konuşulsa ama biraz önce ifade etmeye çalıştığım, muhtemelen bu gerekçeyle biraz, sayısı bir hayli fazlalaştı. Elbette, bunların hepsi önemli düzenlemeler ve tamamına da yakını çalışanlarımızın, mükelleflerimizin, vatandaşımızın ve ülkemizin lehine olan düzenlemeler, hemen hemen tamamı kendi açısından, kendi çerçevesinde birçok sorunu çözen düzenlemeler. Zamanımız elverdiği ölçüde bu önemlilerinin ayrıntılarına bu çerçevede girmeye çalışacağız.

Değerli arkadaşlar, tabii, mümkün olduğu kadar zamanımı bu tasarıda yer alan düzenlemeler için kullanmak istiyorum ama benden önceki konuşmacı arkadaşlarımın değindiği birkaç hususa da kendi bakış açımla açıklık getirmek istiyorum.

Bunlardan bir tanesi: Biraz önce Sayın Kaplan’ın özellikle “müsteşar” unvanlı kişilerle ilgili yaptığı değerlendirmesinin doğru olmadığını söylememiz gerekiyor. Çünkü bu değişiklikten önceki durumda, 657 sayılı Kanun’un ilgili maddesine göre müsteşarlık istisnai bir memuriyettir, bir görevdir ve bu uzun yılardan beri bu şekilde uygulanmaktadır. Yani hiçbir kurala tabi olmaksızın müsteşarlığa atama yapılabilir, şu ana kadarki düzenleme bu, bunu da biz getirmedik. Uzun yıllardan beri böyle yani 657 sayılı Kanun’un…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yani “Con Ahmet’ten müsteşar olmaz.” diyorsunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – İzin verin, bakın. Sayın Kaplan, lütfen… Ben sizi dinledim, lütfen…

657 sayılı Kanun’un yürürlüğe giriş tarihinden beri bu düzenleme böyle. Bu maddede, biraz önce zikredilen maddede tam tersine istisnai olarak hiçbir kurala, sınırlamaya tabi olmaksızın atanabilecek bu unvana birtakım sınırlamalar ve şartlar getiriliyor, sizin söylediğinizin tam aksine. Okuduğunuz zaman maddeyi dikkatli bir şekilde -ki bütün arkadaşlarım da, ilgili bütün arkadaşlarımız da bunu teslim edeceklerdir- sizin söylediğinizin aksine ve sizin işaret ettiğiniz o sıkıntıları giderecek tarzda düzeltiliyor madde. Hakikaten, bir bakanlık müsteşarının hiçbir… İlkokul mezunu bile atanabilirdi bu kanuna kadar, istisnai memuriyet çünkü, şimdi ama öyle değil. Lütfen açın, bakın, çok okuduğunuz zaman yani uzman olmaya da gerek yok, lafzı da çok net anlaşılabilir bir tarzda dizayn edilmiş, bunun düzeltilmesi gerekiyor. Başka konular da var ama onlara çok fazla girmeyeceğim yani zamanımı esas itibarıyla önemli düzenlemeler içeren bu tasarıya yoğunlaştırmak istiyorum.

Şimdi yine arkadaşlarımız tarafından zikredildi, ifade edildi. Bu tip yapılandırma içeren ve mükelleflere, kamu kurumlarına borçlu olan insanlara birtakım ödeme kolaylığı sağlayan düzenlemelerdeki en önemli gerekçelerden bir tanesi, zaman zaman ekonomide ortaya çıkan dalgalanmalar, yaşanan cycle’lar ve sıkıntılardır.

Daha önce 2003 yılında yürürlüğe giren benzeri düzenlemelerin de yine gerekçelerine baktığınız zaman, benzer hususları görmeniz mümkün. Özellikle 2001 ve daha önceki yıllarda yaşanan krizlerin etkisini, mükellefler üzerindeki olumsuz etkisini telafi etmek ve ortadan kaldırmak, hafifletmek amacıyla temel gerekçe olarak getirildiği ifade edilmiştir. Benzer bir durum şu anda görüşmelerine başladığımız bu tasarı için de geçerlidir. Özellikle 2008 ve 2009 yıllarında, gerçekten, Türkiye’de işletmelerin önemli bir bölümünün nakit akış dengesi bozulmuştur. Yani bu bozulma nedeniyle, mükellefler, firmalar ödemelerini zamanında ve tam olarak yerine getirememişlerdir. Bu ödemeler kamuya olan borçları için de geçerlidir.

Nakit dengelerinin bozulmasının temel nedeni de özellikle bir dış şok olarak, krizin etkisiyle ihracatımızın yaklaşık yüzde 30 oranında azalmasından kaynaklanmaktadır. Düşünün, ihracat yapan, ihracata yönelik çalışan firmaların gelirlerinde, bir anda, aniden yüzde 30’luk bir düşüş meydana gelmiştir. Bu düşüşün bu firmaların nakit dengesini bozması kaçınılmazdır, tahrip etmesi kaçınılmazdır. Ve yine hepimiz biliyoruz, yine hatırlatmakta fayda var; ihracatın düşüşünün temel nedeni de ihracat yaptığımız ülkelerdeki hane halkının, insanların satın alma güçlerinin düşmesi nedeniyle toplam talep ettikleri mal miktarının azalmasından, mallara olan talebin azalmasından ve bu arada Türk ürünlerine, ihraç ettiğimiz ürünlere olan talebin azalmasından kaynaklanmaktadır. Şunu ifade etmeye çalışıyorum: İhracat düşüşünün, içeride uygulanan politikalarla en ufak, yakından bir alakası bulunmamaktadır. Tamamen… Diyelim İngiltere’ye ihracat yapan bir firmayı düşünün ya da Almanya’ya, eğer bir Alman vatandaşının gelirlerinde ve satın alma gücünde düşüş meydana gelmiş ve Türk ihraç ürünlerine olan talebini azaltmış ise buna, Türkiye’de kısa dönemde, o anda uygulanacak politikalarla çözüm bulmak mümkün değil. Bunun tek çözümü o satın alma gücü düşen insanlara yani bir Alman’a, bir İngiliz’e yani ihraç ettiğimiz ülkelerdeki insanlara satın alma gücü aktarmak, enjekte etmektir. Buradan böyle bir şey yapılamayacağına göre kısa vadede bunun için alınacak bir tedbir yoktur ama orta ve uzun vadede elbette vardır, nitekim o da yapılmıştır.

Nedir alınacak tedbir bu çerçevede? İşletmelerin, firmaların  bozulan nakit dengelerini de kısa sürede telafi etmek için alınan tedbir şudur: Türkiye, ihracat pazarlarına çeşitleme sistemini başarıyla gerçekten bu dönem uygulamıştır. Rakamlara baktığınızda, klasik ihracat yaptığımız, özellikle AB başta olmak üzere bu pazarlardaki ihracatımızın payında düşüş olurken yeni, ilk defa girilen pazarların payında, Uzak Doğu Asya, Orta Asya, Afrika ülkelerine yapılan ihracatta artış meydana gelmiştir. Bu da biraz önce ifade ettiğimiz bu sıkıntılı durumu telafi etmek ve problemi çözmek amacıyla uygulamaya konulan ve başarılı olan bir politika olmuştur.

Dolayısıyla, özetlemek gerekirse firmaların, işletmelerin borçlarını biraz önce söylediğim nedenle ödememeleri ve kamuya olan vergi borçları, sosyal güvenlik primleri ve diğer borçlarını ödeyememeleri nedeniyle ciddi olarak birtakım sıkıntı içerisine girdiler.

Şimdi burada en çok gündeme gelen hususlardan bir tanesi de şu, biraz önce de ifade edildi: Vergisel ve diğer kamu yükümlülüklerini zamanında yerine getiren mükellefler açısından bir haksızlık olmuyor mu ya da bir haksızlık oluyor. Yani bu ülkede hep zamanında görevlerini yerine getiren, mükellefiyetlerinin farkında olan, bilincinde olan, iyi niyetli olarak borçlarını, vergisini, sosyal güvenlik primini zamanında ödeyen mükellefler cezalandırılmaktadır bu tür tasarılarla ya da bu tür düzenlemelerle şeklinde genel bir algılama vardır. Yüzeysel olarak bakıldığında hakikaten haklı gibi gözükür ama biraz detaya indiğinizde aslında işin başka boyutlarının da olduğu görülecektir.

Şimdi bakın değerli arkadaşlar, vergi borçlarını ele alalım, ki bu diğer bütün kamu alacakları için de geçerlidir. Eğer bir mükellef zamanında vergi borcunu ödemediği takdirde vergi dairesi önce kendisine hatırlatır, hatta taksitlendirme için öneri götürür. Eğer yine ödemez ise mal bildiriminde bulunması için bir ödeme emri tebliğ eder ve ödemesini ister. Yine ödemez ise bu kişi hakkında haciz kararı alınır, vergi dairesi ya da diğer alacaklı kamu idareleri tarafından haciz kararı alınır ve tüm taşınır ve taşınmaz malları hacze konu olur ve cebrî takip yollarına başvurulur. Bu çerçevede tüm malları, alacakları ve hakları haczedilir ve tüm bankalara yazı yazılır, elektronik ortamda bütün banka hesapları haczedilir. Yani bankalara herhangi bir para geldiği anda anında bu para ilgili alacaklı kamu idaresine aktarılır. Sadece bu kadarla sınırlı değil.

Bakın vergi borcunu zamanında ödemeyen mükellefin başına neler gelir değerli arkadaşlar: Kamu ihalelerine giremezler, hiçbir kamu ihalesine giremez. Vergi borcunu ödemediği takdirde kamu ihalelerine giremez. Daha önce kamu ihalesi almış ise, haciz tatbikinden önce kamu ihalesi almış ise istihkak ödemesi yapılamaz. Yani borcunu ödemediği takdirde o kişiye ödeme yapılamaz. Hiçbir devlet yardımı, teşvik ve desteklerinden faydalanamaz. Taşıtlarını satamaz. Taşıtlarının fennî muayenelerini yaptıramazlar.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Yok canım!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Evet, üstat, aynen öyle. Yani bunlar bilerek, çok net olarak, tartışmasız, kesin bilgiler.

Haczedilen malları üzerinde hiçbir tasarrufta bulunamazlar; satamazlar, ipotek ettiremezler. Bankalardan kredi kullanamazlar değerli arkadaşlar.

Şimdi, düşünün, bakın, hani bir vergi borcunu ödemeyen mükellef… Tabii, doğal olarak vergi borcunu ödeyen mükellef bu tür herhangi bir problemle karşı karşıya kalmaz. Türkiye’de gerçekten ödeme imkânı olup da vergi borcunu ödemek istemeyen hiç kimse ortaya çıkmaz, bulamazsınız. Çünkü ayakta kalması, yaşaması -ticari anlamda söylüyorum- hemen hemen imkânsızdır. Adım atamaz, kıpırdayamaz, hiçbir faaliyette bulunamaz. Biraz önce örneklerini sizlerle paylaşmaya çalıştım. Eğer ödeyemiyorsa mükellef, gerçekten ödeme kabiliyeti olmadığı için, çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldığı için ödeyemiyordur.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Bu da ondan zaten.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani mükellefiyetini, borcunu yerine getiren mükellef haksız duruma düşürülüyor ve diğer mükellef lehine bir olumlu ortam oluşturuluyor gibi bir değerlendirme, biraz detaya inildiğinde, tam gerçeği yansıtmayabilir, yansıtmaz değerli arkadaşlar. Hiçbir mükellef böyle bir tabloyla, böyle bir cebrî tahsil yollarıyla muhatap olmak istemez çünkü, düşünün, evindeki buzdolabının haczedilmesine kadar varan uygulamalar bu sürecin bir devamıdır. Dolayısıyla eğer ödeme kabiliyeti varsa, eğer imkânı varsa mutlaka borcunu öder. Yani ben, ileride af çıkabilir ya da yeni bir düzenleme, yapılandırma gelebilir düşüncesiyle şu vergi borcumu ödemeyeyim deme, sıfırdır demek istemiyorum ama, yok denecek kadar azdır. Çünkü bu sistemden kaçması mümkün değil, mutlaka bir şekilde yakalanır. Yani düşünün, bütün menkul ve gayrimenkulleri haczedilmiş, bütün alacak ve hakları hacze konu olmuş ve hiçbir şekilde ticari faaliyet yapma imkânı olmayan, bankalarla çalışma imkânı olmayan, kredi kullanma imkânı olmayan bir mükellef, sadece ileride çıkabilecek olan yapılandırma imkânlarından, şu anda yapmaya çalıştığımız yapılandırma imkânlarından faydalanmak için bütün bu sıkıntılı duruma katlanabilir mi değerli arkadaşlar? Katlanamaz. Dolayısıyla bugüne kadar ödememişse, ödeyememişse, çok büyük bir ihtimalle mecburiyetten ve zaruretten ödememiştir, ödeyememiştir.

Dolayısıyla, yapılan bu düzenleme, buna benzer düzenlemeler, bu anlamda, bir haksızlık ortaya çıkarmamaktadır, bir olumsuz durumu oluşturmamaktadır ve yaratmamaktadır. Bundan, bütün, yani özellikle zamanında mükellefiyetlerini yerine getiren, hatta kredi kullanarak vergi borcunu ödeyen mükelleflerimiz, vatandaşlarımız bu açıdan rahat olsunlar. Ben zamanında ödedim, şimdi bana bu imkân sağlanmıyor ama ödemeseydim faydalanacaktım ama ödemeyenler faydalanıyor gibi yüzeysel bir bakış açısı tam olarak gerçeği yansıtmıyor, özellikle ödememiş olsaydı nasıl sıkıntılı bir durumla karşı karşıya kalacağını, nasıl sosyal açıdan da, iktisadi açıdan da çok zor bir tabloyla karşı karşıya kalacağını bilmesi gerekir. Dolayısıyla bu anlamda herhangi bir sıkıntı yoktur çünkü çok sık zikredilmektedir böyle bir haksızlık yapıldığı şeklinde.

Değerli arkadaşlar, tabii, yine gündeme geldi, kısaca da değinmekte fayda var. 2003 yılından itibaren Türkiye’de vergi indirimleri noktasında çok önemli adımlar atılmıştır. Daha önceki dönemlere baktığınızda, herhangi bir dönem tadat etmiyorum, genelde -hatta, son yirmi yıllık, otuz yıllık trende baktığınızda- hep vergi oranları artırılmış, yeni vergiler ihdas edilmiştir, yani bunun sayısız örnekleri vardır ama 2003 yılından itibaren hiçbir vergi oranında bir artış sağlanmamıştır, bakın, bu çok önemli değerli arkadaşlar, bu bir. 2003 yılından itibaren hiçbir vergi oranında artış sağlanmamıştır, bu bir. Tam aksine, yeni bir vergi getirilmemiştir -2003 yılından itibaren- yeni vergi ihdas edilmemiştir, tam aksine, vergilerde, vergi oranlarında çok önemli düşüşler ve indirimler sağlanmıştır. Ben, kısaca, çok ayrıntılara girmeden, küçük olanları burada zikretmeyeceğim, önemli olanları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bunlardan bir tanesi çok tartışılan bir konuydu. 2008 yılında asgari geçim indirimi vergi sistemimize girdi. Daha önce çok tartışılmıştı, özellikle düşük ücret geliri elde edenlerin, asgari ücretin vergi dışı bırakılması konusu çok speküle edilen bir konuydu, bugün itibarıyla, biraz önce söylediğim asgari geçim indirimi yoluyla, bugün, asgari ücretin önemli bir bölümü vergi dışında tutulmuştur, en az yarısından fazlası, hatta bazı durumlarda -kişinin özel durumları önemli burada- tamamına yakın bölümü vergi dışı bırakılmıştır. Yıllar boyu bu konuşuldu, yıllar boyu tartışıldı ama maalesef, hiçbir siyasi iktidar, asgari ücreti bu anlamda vergi dışında bırakacak olan bir adım atamadı, bir karar alamadı, bu da AK PARTİ hükûmetlerine nasip oldu, bunun burada zikredilmesi gerekiyor.

Yine, istihdam üzerindeki mali yüklerin azaltılması hep geçmişte konuşuldu, tartışıldı, hükûmetlerin hedefinde olan bir konu idi ama bu da 2003’ten önceki hiçbir dönemde yapılamadı. Bakın değerli arkadaşlar, bunlar önemli hususlar. Yani 2003’ten önce ücretler üzerindeki vergi yükü veya mali yükümlülükler, istihdam üzerindeki mali yüklerin azaltılması noktasında somut hiçbir adım atılmamışken, yine ilk defa AK PARTİ hükûmetleri döneminde, istihdamın, işveren payının üzerindeki puan, yük, 5 puan birden azaltılmıştır, 5 puan birden düşürülmüştür. Bu da yapılan indirimlerden birisidir.

Yine, 2006 yılında kurumlar vergisinin fonla birlikte yüzde 33 olan oranı yüzde 20’ye düşürülmüştür.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu şekilde yani kurumlar vergisindeki oranın düşürülmesinden sonra toplam kurum kazançları üzerindeki vergi yükü de yüzde 44’ten 34’e düşürülmüştür. Ayrıca, şu anda yürürlükte olan teşvik sistemine baktığınızda en az gelişmiş bölgelerde ya da en çok teşvik edilen bölgelerde kurumlar vergisinin oranı yüzde 2 olarak uygulanmaktadır, 2; 4 ve bu şekilde devam ediyor. En yüksek oran uygulanan yerlerde kurumlar vergisi oranı yüzde 2’dir şu anda.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Canikli, unuttunuz, katma değeri de düşürdünüz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Geliyorum, geliyorum, çok teşekkür ederim Hüseyin Bey, hatırlattınız ama notlarımda var, teşekkür ederim.

Evet, gerçekten Hüseyin Bey’in de söylediği gibi KDV oranlarında da çok önemli indirimler yapılmıştır. Ben somut olarak sizle şimdi bunları paylaşacağım.

Et ve süt ürünleri dâhil bazı gıda ürünlerinde katma değer vergisi oranı yüzde 8’den yüzde 1’e düşürülmüştür değerli arkadaşlar. Eğitim hizmetlerinde, sağlık hizmetlerinde, ilaç ve kan ürünlerinde, tekstil ve deri ürünlerinde… Bakın, bunlar da çok tartışıldı önceki yıllarda değerli arkadaşlar, çok konuşuldu ama bir türlü realize edilemedi. Bu da bize nasip oldu. Eğitim, sağlık hizmetlerinde, ilaç, kan ürünlerinde, tekstil ve deri ürünlerinde yüzde 18 olan katma değer vergisi oranı yüzde 8’e düşürüldü. Sebze, meyve ve et ürünlerinde, taze ürünler ile işlenmiş veya dondurulmuş ürünlerde farklı olan KDV oranları yaklaşık olarak yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldü. Keza, turizmde, otel, motel, pansiyon, tatil köyü vesaire burada sunulan hizmetlerde yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldü. Gelir vergisi dilim sayısı 6’dan 4’e düşürüldü ve üst dilim oranı da yüzde 45’ten 35’e düşürüldü. Ayrıca, daha küçük oranlarda bazı harçlarda indirimler veya kaldırmalar var, onları artık zikretmiyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önce saymaya çalıştığım, bakın, sekiz yıllık dönem içerisinde gerçekten ilk defa trend olarak vergilerde önemli indirimler yapılmıştır. Bunun altının çizilmesi gerekiyor çünkü zaman zaman tabii unutuyoruz, çabuk unutuyoruz yani hakikaten zaman zaman bunları hatırlamakta zorlanabiliyoruz ama unutmamak gerekir bu trend 2003 yılına kadar yukarı yönlüydü. Yani, yeni vergiler ihdas edilmesi ve vergi oranlarının artırılması yönündeydi. 2003’ten itibaren yeni vergi veya oran artışı hiçbir şekilde gündeme gelmemiştir. Önce yukarıya olan trend durdurulmuş, daha sonra aşağı yöne çevrilmiştir. Bu trend devam edecektir değerli arkadaşlar, elbette son değildir. Ve özellikle dolaylı vergiler olmak üzere, yani mal ve hizmetlerden alınan KDV ve ÖTV olmak üzere bütün vergi oranları, yine düşürülmesi noktasında hedefimizdedir. Biz bunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Çünkü geçtiğimiz sekiz yılda biraz önce tek tek saydığım önemli vergi indirimleri yaptığımız için “Gelecekte de vergi indirimleri yapmaya devam edeceğiz.” ifadesinin bir anlamı vardır, karşılığı vardır. Çünkü geçmişte yapıldığı için, geçmişteki bu yapılanlar gelecekte yapacaklarımız açısından bir referans teşkil etmektedir.

Değerli arkadaşlar, şimdi yine…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Canikli, Hükûmetin hiç suçu yok mu? Sütten çıkmış ak kaşık mısınız!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ha, şu var, bakın…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) - Hiç suçunuz yok mu? Bir öz eleştiri yapar mısınız? “Bizim de suçumuz var.” der misiniz? Onu da söyleyin.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Hayır, elbette “Her şey bitti, güzelleşti.” demiyoruz, eksiklerimiz var Hüseyin Bey, eksiklerimiz var, kabul ediyoruz. Yani onun aksini söylemek… Hâlen yapılacak çok işimiz var. Onun için adayız, onun için milletimizden yeniden talep ediyoruz hizmet etmek için. Daha yapacak çok iş var. O nedenle istiyoruz, onun için… Elbette eksiğimiz var, yanlışımız var, olabilir, olacaktır bunlar, insanız hepimiz, ama söylediklerimizin hepsi doğrudur. Çünkü bunlar yapılan işlerdir, Meclis  kayıtlarındadır vesaire. Dolayısıyla, o anlamda bakıldığında herhangi bir sıkıntı gözükmemektedir.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu arada bu indirimlere rağmen şu anda vergi yükünde de bir yükseliş ya da azalma meydana gelmemiştir. 2002 yılında yüzde 24,6 olan vergi yükü 2009 itibarıyla yine aynı seviyesindedir ve bu oran OECD ülkeleri içerisinde Meksika’dan sonraki en düşük orandır. Meksika’da yüzde 21 civarındadır, Türkiye’de yüzde 24. İkinci sırada. Vergi yükü olarak en düşük oranlı ülkelerden bir tanesi Türkiye’dir. Bu da önemlidir değerli arkadaşlar. Çünkü bu da zaman zaman çok tartışılan ve yanlış değerlendirilen konulardan bir tanesi.

Gelelim -yine burada konuşuldu- dolaylı vergi yükü meselesine. Yani gerçekten yayılı vergiler, dolaylı vergiler haksız vergilerdir, adaletsiz vergilerdir ve bizim vergi sistemimiz de ağırlıklı olarak dolaylı vergiler üzerine oturmuştur. Uzun yıllardan beri böyledir. Hedefimiz bunu düşürmektir, bunu azaltmaktır. SGK primleri dâhil, sosyal güvenlik -ki esas ölçü böyle olması gerekir- 2002 yılında dolaylı vergi yükü yüzde 46,9 iken 2009 itibarıyla yüzde 45,6’ya düşürülmüştür. Ha, bu düşüş yetersizdir, kesinlikle yetersizdir, bunu kabul ediliyoruz. Hâlen bu adaletsiz yapı, yani vergi sistemimizdeki eskiden beri gelen, devraldığımız bu adaletsiz yapı devam etmektedir. Bir miktar düşüş sağlanmıştır ama bu düşüş yeterli değildir, daha da hızlandırılması gerekir, daha da hızlandırılarak bu dönüşümün doğrudan vergiler lehine azaltılması, doğrudan vergilerin de artırılması gerekir değerli arkadaşlar.

“Ama yapılan sistem şu anda dolaylı vergi üzerine oturmaktadır, siz bu anlamda vatandaşa haksızlık ediyorsunuz, eziyorsunuz.” gibi genel değerlendirmelerin de gerçeği yansıtmadığını ifade etmemiz gerekiyor. Çünkü biz bunu stok olarak devraldık. Devraldığımızda -biraz önce rakamları size söyledim- yüzde 46,9. Elbette azaltmamız gerekiyor ve geçmiş yıllara baktığımızda hep artış trendindedir dolaylı vergilerin oranı, toplam vergiler içerisindeki payı hep artış trendindedir. İlk defa düşüşe geçti, bu da önemlidir; yetersizdir, azdır ama önemlidir değerli arkadaşlar. İnşallah, temennimiz, önümüzdeki dönemde bu oranlar daha da düşecek ve anlamlı hâle gelecektir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii burada vergi borçları, Sosyal Güvenlik Kurumunun alacakları ve diğer kamu kuruluşlarının şu veya idari para cezaları ya da başka nedenden kaynaklanan alacakları gerçekten ödenebilir hâle getirilmektedir. Çoğu donmuş, şu veya bu nedenle -nedenlerini kısmen anlattığımız nedenlerle- artık ödeme kabiliyetini, tahsil kabiliyetini kaybetmiş alacaklar, devlet alacakları, vatandaş borçları aktive edilmeye, tekrar tahsil edilebilir hâle devlet açısından, mükellef açısından da ödenebilir hâle getirilmeye çalışılmaktadır. Baktığınız zaman da ciddi anlamda indirimler yapılmaktadır. Ben, zamanım azaldığı için bunların ayrıntılarına girmeyeceğim. Bunları ilgili bölümlerde, maddelerde inşallah tartışacağız.

Esas, burada, şunu da söylemek lazım bu noktada, bu çerçevede: İlk defa bu kadar kapsamlı kamu alacağı bir yapılandırmaya konu edilmektedir. Daha önceki yapılanların -ki 2003 yılında bizim dönemde yapılan da dâhil olmak üzere- bu kadar kapsamlı ve bu kadar çok sayıda alacağı ihtiva etmiyor idi. Bu anlamda tam anlamıyla bir temizlik harekâtı yapılıyor, yani mükellefin lehine olmak üzere. Ama devletin de tahsil kabiliyeti kalmamış çoğu alacağının tekrar alınabilmesine imkân sağlayacak hâle getiriliyor. Neden tahsil kabiliyeti kalmamış? Çünkü, eğer kamuya borcu olan bir mükellef ya da SGK’ya üye olan bir kişi bu borcu ödemediği takdirde çok ağır ayrıca mali yüklerle karşı karşıya kalmakta. Gecikme zamları piyasa faiz haddinin doğal olarak üzerindedir. Ayrıca uygulanan cezalar son derece ağırdır. Eğer bir kere ödemediği takdirde katlanarak rakam büyüdüğü için bir daha ödeme kabiliyeti hemen hemen imkânsız hâle gelmektedir. Aslında bir de şöyle bir durum söz konusudur: Yani bu insanların önemli bir bölümü aynı zamanda devlete vergi veren kesimdir, bir zamanlar vergi ödeyen kesimdir, üreten kesimdir ve aynı zamanda artık bunların vergi ödeme kabiliyeti de ortadan kalkmıştır. Bu açıdan da aktive edilmesi, potansiyel olarak mükellef sayısının ve devletin orta ve uzun vadede gelirlerinin artırılması sonucunu doğuracaktır. O nedenle kapsamın bu kadar geniş tutulması son derece doğaldır ki görebildiğim kadarıyla tüm siyasi partilerimizin de bu konularla ilgili bölümlerine herhangi bir itirazları yoktur.

En az bunlar kadar önemli başka düzenlemeler de var değerli arkadaşlar. Ben izninizle zamanımın kalan bölümünde bunlarla ilgili önemli olanlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bakın, yine bu pakette, 12 Eylüldeki Anayasa değişikliğine uygun olarak disiplin cezalarının tümü bir uyum düzenlemesi çerçevesinde yargı denetimine açılmaktadır.

Sicil sistemi kaldırılmaktadır.

Sözleşmeli personelin aile yardımından faydalandırılma imkânı getirilmektedir bu tasarıyla. Aile yardımı verilecek çocuk sayısında sınırlama vardı, bu sınırlama kaldırılmaktadır.

Bakın, sendika üyesi kamu görevlilerine üç ayda bir 45 TL toplu görüşme ödentisi yapılacaktır. Hani, hep, getirilen düzenlemelerin sendikasızlaştırmayı teşvik ettiği şeklinde haksız eleştirilere en güzel cevap da budur. Rakam azdır çoktur, tartışılabilir ama bir niyetin ifadesidir ve o konuda da ciddi olarak sendikalaşmayı teşvik edecektir değerli arkadaşlar bu rakam. Keza…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Seçim yatırımı…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, biz 2003 yılından beri buna benzer düzenlemeler yapıyoruz, her yıl buna benzer düzenlemeler yapıyoruz.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Her seçim öncesi.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani her getirdiğimiz düzenlemeyi bu şekilde değerlendirdiğiniz zaman, o zaman seçim olmayan yıllarda yapılan düzenlemeleri nasıl izah edeceksiniz? Doğru değil.

Kamu iktisadi teşebbüslerinde görev yapan yönetici personele verilen -ki, bunlar uzun yıllardan beri tartışılıyor- son derece düşük yönetici personel ek ödeme oranları yüzde 100’den 200’e çıkarılmaktadır.

Üstün başarı belgesi alan memura, en yüksek devlet memuru aylığının yüzde 200’üne, bugün itibarıyla 1.177 liraya kadar ödül verilebilecektir.

Sağlık Bakanlığı personeline ödenen döner sermaye katkı payı ile denge tazminatı arasındaki aylık mahsuplaşma imkânı getirilmektedir.

İkamet ettiği -ki, bu da 1982 yılında mevzuatımıza giren bir yanlış düzenlemeydi, ilk defa biz, şu anda paketle birlikte kaldıracağız inşallah- il sınırları dışına izinsiz çıkma, toplu müracaat ve şikâyet ile yasaklanmış yayın bulundurma fiilleri disiplin suçu olmaktan çıkarılmaktadır.

Günün yirmi dört saatinde devamlılık gösteren hizmetlerde çalışan memurların çalışma saat ve şekillerinin kurumlarınca düzenlenmesine ve hamile ve özürlü memurların mesailerine ilişkin konularda pozitif ayrımcılık yapılması imkânı getirilmektedir.

Kadın memurlara hamileliğin yirmi dördüncü haftasından önce ve her hâlde hamileliğin yirmi dördüncü haftasından itibaren ve doğum sonrası bir yıl süreyle gece nöbeti ve gece vardiyası görevi verilmeyecektir. Bu da ilk defa getirilen bir düzenlemedir.

Doğum yapan memura verilen doğum sonrası analık izni süresinin bitiminden, eşi doğum yapan memura ise doğum tarihinden itibaren istekleri üzerine yirmi dört aya kadar aylıksız izin verilebilecektir.

Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu evlat edinen memurlar yirmi dört aya kadar aylıksız izne ayrılabilecektir.

Muvazzaf askerliğe ayrılan memurlar askerlik süresince görev yeri saklı kalarak aylıksız izinli sayılacaklardır.

Burslu ya da bütçe imkânlarıyla yetiştirilmek üzere yurt dışına gönderilen veya sürekli görevle yurt dışına atanan memurlar veya yurt dışına kamu kurumlarınca gönderilen öğrencilerin memur eşlerine, görev veya öğrenim süresi içinde aylıksız izin verilebilecektir.

Özürlülerin kamu kurum ve kuruluşlarında işe alınmalarının merkezî sınavla yapılması sağlanmaktadır. Bu da çok önemlidir değerli arkadaşlar. Bakın, ilk defa bu düzenleme getirilmektedir. Bunlar da artık işe alınırken merkezî sınavla yapılacaktır. Bu konudaki bütün tartışmalar da bir daha gündeme gelmeyecektir.

Özürlü memurlara isteği dışında gece nöbeti ve vardiyası yaptırılmayacaktır.

Özürlü memurların mesai saatlerinin farklı düzenlenebilmesi konusunda üst yöneticiler ve mülki amirler yetkili kılınmaktadır.

Özürlü memurların mesailerine ilişkin konularda pozitif ayrımcılık yapma imkânı sağlanmaktadır.

On sekiz yaşından küçük sigortalılar için prime esas aylık kazanç alt sınırı, yaşlarına uygun asgari ücret tutarına çekilebilmektedir.

Tarım ve orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz çalışanlar, ticari taksi, dolmuş ve benzeri nitelikteki şehir içi toplu taşım araçlarını işleten kişiler, vergi mükellefi olmaları hâlinde sigortalı sayılacaktır. Bu da, gerçekten, bu alanda faaliyette bulunan vatandaşlarımızın yıllardan beri kanayan yarası ve sıkıntısıdır, bunu da çözecek olan bir düzenlemedir.

Yeşil kart sahibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Tekrar, ben, tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, Hatip ismimi zikrederek bir konuda doğru söylemediğimi ifade etti. Kendisinin verdiği bilgi doğru değildir, buna cevap vermek isterim.

BAŞKAN – Siz de yeni bir cevaba mahal vermeden lütfen Sayın Kaplan.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin konuşmasında belirttiği müsteşarların atanmasına ilişkin açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ben, ona dikkat edeceğim.

Sayın Canikli “İlkokul mezunları müsteşar oluyordu, bakan, müsteşar yardımcıları.” dedi.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Müsteşar, müsteşar yardımcısı değil.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Müsteşar…

“Biz onu kaldırdık ve üniversite mezunu şartını getirdik.” dedi. Biz bu maddeyi görüşürken -Sayın Özyürek buradalar- Sayın Özyürek bunu şöyle sordu, dedi ki: “Yani bu maddeye göre bir tarikat şeyhini getirip Diyanet İşleri Başkanı yapabilir misiniz?” Cevap: “Evet.” Tutanaklara geçti. Şimdi, bu bir.

İkincisi, bu maddede -104’üncü maddede geçiyor bu- siz dediniz ki: “Üniversite mezunu olanlar müsteşar olabilir şartını getirdik.”

Bakın, sekiz yıl, on yıl, on bir yıl özel sektörde dahi çalışan birisi DSİ Genel Müdürü olabilir, Karayolları Genel Müdürü olabilir, bakanlıklarda bu görevleri alabilir ve üstelik iddia ettiğiniz gibi üniversite şartı gerekli değildir.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, öyle demedim.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, ne dördü, dört yıldan az süreli yükseköğrenim görenler için bu sürelere iki yıl ilave ettiler.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, demedim.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Arkadaşlar, fakülteler dört yıldır, yükseköğrenim dört yıldır. İki yıllık yüksekokulla dört yıllık fakülteyi karıştırıp birbirine, arkasından da kalkıp burada bize “Siz doğru söylemiyorsunuz, biz doğru söylüyoruz.” derseniz, biz de çıkarırız tuğlanızın içinden gerçeği ve şunu söyleriz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –  Hayır, yanlış... Bakın, üniversite konusunda bir şey söylemedim ben.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ağzından “üniversite” çıkmadı.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, şimdi özel sektörde çalışmış bir müflis tüccarı, iflas etmiş bir tüccarı alabilirsiniz, getirip Karayollarında genel müdür yapabilirsiniz. Zaten Özelleştirme Kanunu da  çıktı. Kara yollarını, otobanları, Boğaz Köprüsü’nü, hepsini veriyorsunuz. Getirebilirsiniz buna göre yani bizim söylemek istediğimiz bu. Takdirinizin sınırı yok, ölçüsü yok.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Doğru değil... Doğru değil...

HASİP KAPLAN (Devamla) – Yani bunları söylediğimiz zaman bize laf yetiştirmeyin. Biz burada yatmıyoruz. Geliyoruz, sabahtan akşama kadar alt komisyonda çalıştık, üst komisyonda çalıştık. Bunları düzeltene kadar... Şu tasarı var ya, o kadar çarpıktı ki, biz bunu düzeltene kadar, bir hâl yoluna sokana kadar, getirmek için tam iki ay uğraştık ama adam edemezsin ki. Bunun neresini edeceksin? Biz bir maddeyi görüşürken ikinci fıkrasını, üçüncü fıkrasını, bir önerge getiriyordunuz... El insaf yani! Böyle bir kanun çalışması olur mu? Siz yanlış yapıyorsunuz, söylediğimiz bu ve 104’üncü madde de sizi doğrulamıyor.

Onun için, bize laf ederken “Sen doğru konuşmuyorsun.” demeyin. “Doğru konuşmuyorsunuz.” derseniz biz de çıkar size bu maddeyle doğru konuşmadığınızı ve Komisyonda da Sayın Özyürek’in böyle konuştuğunu söyleriz.

Sizin dikkatinizi çekmek istedim. Teşekkür ederim

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Dersinize çalışmıyorsunuz, iyi bilmiyorsunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Siz Komisyonda değildiniz, biz beraber çalışıyorduk.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

4.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN – Şahıslar adına son söz Manisa Milletvekili Sayın Recai Berber’e aittir.

Sayın Berber, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Nedir? Komisyon adına mı?

BAŞKAN – Yok, şahsı adına konuşacak. Yer değiştiriyorlar.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Komisyon adına da konuşabilir tabii.

RECAİ BERBER (Manisa) – Teşekkür ederim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tabii ya. Sonuna kadar destek. Destekliyoruz, bir şey demiyoruz.

BAŞKAN – Evet, barış, kardeşlik, eşitlik.

Sayın Aslanoğlu, teşekkür ederiz.

Buyurun Sayın Berber.

RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gerçekten, Komisyonumuz burada da aynı teveccühü gösterdiği için teşekkür ediyorum. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanunun başlığı girişte ilk defa Başkanlık Divanında okunduğu için neredeyse beş dakika sadece başlığı sürdü. Özellikle Komisyonda da çok eleştirildi bu konu. Ancak şu kanunun içinde fazla diye ya da lüzumsuz diye ifade edilen konuların hepsinin, kamuoyu tarafından ne kadar ilgiyle, ne kadar ihtiyaçla beklendiğini; bunun, özellikle bazı diğer kamu kurumlarındaki düzenlemelerin de aslında artık kendi kanunlarını beklemeyecek kadar acil olduğunu; Komisyonumuzun son günkü toplantısında özellikle –zannediyorum- on altı-on yedi tane ilave maddeyi, muhalefet milletvekili Komisyon üyesi arkadaşlarımızla da görüşmek suretiyle, bunların aciliyeti, hakikaten bu, kamuoyundaki tabiriyle torba kanuna girmesi gerektiği konusunda neredeyse mutabakat sağlanmıştı. Hatta değerli bir müsteşarımız, bir bakanlığımızın müsteşarının bir maddesi buraya girmemişti. Bazı muhalefet milletvekili arkadaşlarımız, Sayın Aslanoğlu -destekleriniz için çok teşekkür ediyorum- “Bu müsteşarımızın bir maddesi daha kaldı, bunu niye koymuyoruz?” diye espri yapmıştınız, hatırlarsanız. Ulaştırma Müsteşarımızın, değil mi?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ulaştırma Bakanlığıysa, Devlet Hava Limanları diyorsan doğru.

RECAİ BERBER (Devamla) – Evet.

Demek ki buradaki ilave maddeler de dahil olmak üzere gerçekten büyük bir ihtiyacı karşılıyor.

Değerli arkadaşlar, bu kanunda yapılan özellikle yapılandırmayla ilgili kapsam, daha önceki, 2003 yılında 4811 sayılı Kanun’la yapılandan çok daha geniş kapsamlı. Bu zaten Komisyonda da, müzakereler sırasında da ortaya çıktı. Sadece vergi ve sigorta borçları, primleri, vergi taksitlendirmesi yapılmıyor burada, aynı zamanda kamuya olan, aşağı yukarı, ne kadar geniş kesimlerin, milyonlarca insanın değişik nedenlerle, çiftçisi, esnafı BAĞ-KUR’lusunun sorunlarını çözecek bir yapılandırma söz konusu.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Ne hâle düşmüş onlar.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani “Sorunları var.” diyorsunuz.

RECAİ BERBER (Devamla) – Burada şimdi tabii, Sayın Canikli de burada o konuya cevap verdi, ben tekrar girmeyeceğim ama “Türkiye’de madem kriz yoktu, bu yapılandırma nereden çıktı?” diye sürekli Komisyonda da söylendi.

Değerli arkadaşlar, hiç kimse Türkiye’de değişik kesimlerin dünyadaki bu global krizden hiç etkilenmediğini söylemedi, tam tersine… Tabii, o biraz, biliyorsunuz bu tip ifadeler bir şeyin önemini veya etkisini tanımlamak için kullanılır. “Sıfırdır, hiç etkisi olmamıştır.” dememiştir kimse. Dolayısıyla Türkiye’de, Sayın Canikli de ifade etti, değişik kesimler, özellikle finans kurumları, 2008 yılının sonunda kendilerini koruyabilmek adına -hepimiz şahit olduk, yani o günleri birlikte yaşadık- finans sektörü kendisini güvence altına alabilmek için reel sektörü ciddi anlamda sıkıntıya soktu. Türkiye’deki, özellikle merkezindeki sıkıntıyı, yeni girdiği Türkiye piyasasındaki bankaların, yani yabancı bankaların, sahipleri yabancı banka olan bankaların Türkiye’de kendi merkezlerindeki sıkıntıları burada da yaşayacaklarmış endişesiyle müşterilerine, yani sanayici, iş adamlarına ciddi sıkıntılar yaşattılar ama bakın…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – İyi ki Halk Bankası ve Ziraat Bankası duruyormuş.

RECAİ BERBER (Devamla) – Evet Halk Bankası, Ziraat Bankası gibi bankalar burada ciddi bir misyon üstlendi, bunu inkâr edemeyiz, açık açık bunu gördük.

2003 yılındaki yapılandırma, tamamen 2001 krizinden 2002 yılında etkilenen çok geniş kesimleri, iç piyasadaki kesimleri rahatlatmaya yönelik, daha doğrusu biraz da o günkü kamu bütçesinin ciddi anlamdaki açıklarına yönelik fiskal açıkları endişeleriyle de yapıldı. Bakın burada şu anda bu kanunla getirilen düzenlemede, dikkat ederseniz, Komisyonda da Komisyon üyelerimizin de teklifleri dikkate alınarak ciddi anlamda indirimler yapıldı. Yani burada özellikle matrah artırımı gibi, mükelleflerin geçmiş dönemleriyle ilgili sorunlarını çözmeye yönelik oranlarda ve rakamlarda ciddi indirimler yapıldı. Bu nasıl yapıldı? İşte, bu, artık bu tasarının bir fiskal amacı olmadığını yani Maliyenin, bütçenin açıklarını kapatmaya yönelik bir tasarı olmadığını, doğrudan doğruya vatandaşın sorununu çözmeye yönelik bir tasarı olduğunu gösteriyor. Ama 2003 yılında veya önceki yıllarda -ta 1984 yılında ilk yapılmıştı- o tarihlerde genellikle Maliye Bakanlığı bu tip düzenlemeleri, Maliyeye biraz daha acaba nasıl gelir getirebiliriz endişesiyle yapmıştı geçmişte. Ama şimdi dikkat ederseniz, 2011 yılında bunun getirisi sağlanacak olmasına rağmen, ne 2011 yılında ne ondan sonraki izleyen yıllarda bütçede ve üç yıllık programlarda buradan elde edilecek gelirler yer almamıştır. Demek ki fiskal endişelerle bu iş yapılmamış, vatandaşın sorununu çözmek için yapılmış.

Değerli arkadaşlar, bakın, ben burada diğer konulara, özellikle tabii zamanımız dar olduğu için şey yapmak istemiyorum ama çalışma hayatıyla ilgili konularda da bugün Sosyal Güvenlik Kanunu, evet, iki yıl önce çıktı ama epeyce kesimlerimiz sosyal güvenlik şemsiyesi altında değildi. Milyonlarca, şu anda belki 1 milyona yakın şoför esnafımızın sigorta sorunu, hem sağlık sigortası hem emeklilik sigortasıyla ilgili sorunu çözülüyor. Onun ötesinde, daha geniş kesimlerin sadece on altı günlük, on yedi günlük prim ödemeleri sağlanmak suretiyle -bir aylık prim ödemiş gibi- primleri daha az alınmak suretiyle o insanların da artık sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmesi bu kanunla sağlanıyor. Dolayısıyla, yani sadece yapılandırmayla ilgili bölüm çıksın, diğer konulara ne ihtiyaç var gibi bir yaklaşım gerçekten Komisyonumuzdaki çalışmalarda da ortaya çıktı zaten. Bu Komisyondaki çalışmalar da gösterdi ki bunların hepsine ihtiyaç var.

Çok tartışmalar da yapıldı değerli arkadaşlar ve ben burada yine, Komisyonumuzdaki iktidar-muhalefet, bütün milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Çünkü onların katkılarıyla da ciddi anlamda revizyonlar yapıldı ve zaten gelen tasarıyla Komisyondan geçen şekli arasındaki değişiklikleri gördüğünüzde, burada da Komisyonda ciddi anlamda katkı sağlandığını gösteriyor.

Burada diğer bir husus da sosyal güvenlik ya da vergi primleri ödemelerini zamanında yapanlara haksızlık konusu. Değerli arkadaşlar, bakın, üç yıldır, 2008 yılından bu yana, sosyal güvenlik primlerini zamanında ödeyen mükellefler, vatandaşlar, işletmeler yüzde 5 oranında işveren sigorta primini daha az ödüyor. İşveren sigorta priminin… Dikkat ederseniz, sosyal güvenlik primlerinin açığını biz bütçeden karşılıyoruz. Geçen yıl 30 milyar TL’nin üzerindeki bir açığı Maliye kendi bütçesinden, transfer harcamalarından buraya aktarmış oldu. Demek ki sosyal güvenlik primlerindeki indirim, aslında bizim işverenimize vergi ve sigortada toplamda yaptığımız bir indirimdir. Yani vergisini ve sigortasını… Bugün bir işçi çalıştıran kişiye baktığınızda, o kişi üzerinden, o kişiyi çalıştırması, istihdam etmesi karşılığında bir stopaj öder bir de sosyal güvenlik primi öder, ikisinin toplamından yapılan bir indirimdir bu. Dolayısıyla öyle bakmak lazım ve oradaki açığı da yine zaten biz vergilerden, vatandaştan topladığımız vergilerden finanse ediyoruz. Dolayısıyla bu indirimi...

Şimdi, bu kanunla getirilen daha önemli bir değişiklik var değerli arkadaşlar. Biliyorsunuz en son Sektörel ve Bölgesel Teşvik Kanunu’yla beraber belli bölgelerde iki yıldan yedi yıla kadar işveren sigorta primini, özellikle belli yaş grubundaki gençlerle ilgili olsun, kadın çalışanlarla ilgili olsun, işveren sigorta primini devlet ödüyor. Şimdi, böyle bir durumda geçmişte her iki teşvikten birden yararlanamıyordu, yani hem zamanında ödeyip yüzde 5 indirim alacak hem de çalıştırdığı kişilerin işveren sigorta primini devlet ödeyecek, ikisi bir arada olmuyordu. Hâlbuki teşvikli bir bölgede yatırım yapmış kişi zamanında sigorta primini ödüyorsa ondan da yararlanması lazımdı. Dolayısıyla şimdi burada yapılan değişiklikle bütün teşviklerden birlikte yararlanma imkânı getiriyoruz. Yani “Sen zamanında primini ödüyorsan diğer teşviklerden yararlanmaya devam et, buradan da yüzde 5 indirim senin hakkındır.” diyoruz. Dolayısıyla burada gerçekten çok kapsamlı ve geniş anlamda düzenlemeler var.

Diğer konulara belki ilgili bölümlerde, zamanı geldiğinde değinilecek ama özellikle kamuoyunda tartışılan konularda, işçi güvenliğiyle, iş güvenliğiyle ilgili konularda Komisyonumuzda herkes dinlendi arkadaşlar, buna muhalefet milletvekilleri de şahittir. İşçi temsilcileri, işveren temsilcileri, herkes geldi, görüşünü söyledi. Dolayısıyla burada ciddi bir, iş dünyasına yönelik çok ciddi ve güzel düzenlemeler olduğu ortaya çıktı ki ciddi anlamda herhangi bir tepki iş camiasından gelmedi. Bu anlamda da ben, katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum ve ülkemiz için de bu kanunumuzun bir an önce çıkmasını bekleyen vatandaşlarımız açısından hayırlı olmasını diliyorum, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Berber.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Yıldız...

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu tasarı ile ne kadar bir tutarı yapılandıracaksınız? Bu yapılandırma ile aslından, vergi cezasından, idari para cezasından, gecikme zamlarından ayrı ayrı ne kadar miktarlardan vazgeçilmektedir? Bu yasa tasarısında yükümlülüklerini zamanında yerine getiren vatandaşlarımız için bir pozitif katkı düşünüyor musunuz?

Sayın Bakan, sorulara yazılı cevap vereceğim demeyin çünkü bütün bürokratlarınız arkada, bilgisayarları da yanında, lütfen cevap istiyorum çünkü bu kanun tasarısı hazırlanırken, bu araştırmaların, çalışmaların yapılmış olması gerekiyordu.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, bugün, ben, Ankara Sanayi Odasındaydım, Sayın Genel Başkanımız gittiğinde biz de bir grup milletvekili gittik. Haykırma şu: “Biz, beş yıl istiyoruz. Namusumuzla, özellikle KOBİ’ler için, biz sanayiciler değil, özellikle KOBİ’lerin daha rahat etmesi için beş yıl.” diye haykırıyorlar. Ben, bu haykırışı burada bir kez daha dile getiriyorum. Bu, Ankara Sanayi Odası Başkanının, Yönetim Kurulu Başkanının bugünkü haykırışıdır. “Ödeyeceğiz, bunu artık bir kere beş yıl yapsınlar, bu otuz altı ayı beş yıla çıkarsınlar.” ifadelerini burada dile getirmek bir görevdir benim için. Bir kez daha dile getiriyorum.

BAŞKAN – Sayın Taner...

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, Temmuz 2010’da borçların yapılandırılacağı açıklamanızın üzerinden altı ay geçmiştir. Bu altı ay içinde kamu tahsilat oranı yüzde kaça düşmüştür ve bu gecikmenin hazineye verdiği zararın boyutu nedir?

İki: 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ek listelerin ve cetvellerin değiştirilmesinin altında Danıştay dava dairelerinin tüketici dernekleri lehine verdiği kararı ortadan kaldırmak mı yatmaktadır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Paksoy…

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 280 civarında kanun ve kanunlarda değişiklik yapmayı tasarlıyorsunuz. Söz konusu yapılandırmayla vergi cezalarından, idari para cezalarından ve benzerlerinden vazgeçilmektedir. Bu tasarıyla devlet büyük bir fedakârlık etmektedir ama asgari ücretlinin maaşı 29,55 TL artırılmıştır. Devlette sözleşmeli personel sayısı gittikçe artırılmaktadır. Sayın Bakan, bu yasayla sözleşmeli personeli kadroya almayı düşünür müsünüz?

Yine, esnaf ve sanatkârın bankalara olan borçlarına bir kolaylık getirecek misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, ülkemiz genelindeki icra dairelerinin sayısı 2002 yılında ne kadardı? Bugün ülkemizde ne kadar icra dairesi bulunmaktadır? Hâlen kaç adet icra dosyası bu dairelerde işlem görmektedir?

İki: Ülkemizin önemli problemlerinden birisi olan istihdam konusuna, istihdamı artırıcı ve gelir dağılımını düzeltici yönde bu tasarı içerisinde ne tür düzenlemeler yer almaktadır?

Üç: İş yeri açan emeklilerden kesilen yüzde 14 oranındaki sosyal güvenlik primi kesintisinin kaldırılması ya da düşürülmesi yönünde bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tasarının 170’inci maddesiyle il özel idarelerinin sürekli işçi kadrolarında çalışan ihtiyaç fazlası işçiler ile belediyelerin sürekli işçi kadrolarında çalışan ihtiyaç fazlası işçiler değişik kadrolara atanacaklardır. Bu düzenleme on binlerce belediye işçisi açısından ciddi sorunlar yaratacaktır. “İhtiyaç fazlası” tanımlamasının hangi kriterlere dayandırılacağının belirsiz olması, kişilerin rızası dışında bu düzenlemenin hayata geçirilmeye çalışılması kişi hak ve özgürlüklerinin ihlali anlamına gelmemekte midir?

Bu kapsamda işçi nakleden mahallî idarelerin nakil sonrasında oluşan işçi sayısında beş yıl süreyle artış yapamaması, buna karşı hizmet satın alımı yoluna gidilebilmesi taşeronlaşmanın yaygınlaştırılması amacını mı taşımaktadır? Kadrolu çalışanlar sürgün edilecek, yerine taşeronlar mı sokulacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, bu kanunun gerekçesinde “Yaşanan ekonomik krizin getirdiği ödeme zorluklarının oluşturduğu sorunları aşmak için.” deniliyor. Eğer gerekçe buysa, çek mağdurlarının sorunlarını çözmek için neden bir düzenleme getirmiyorsunuz?

İkincisi, tarım sektöründe tüm üreticiler zorda. Türkiye'de her üründe çiftçi zarar etmektedir, ürettiğini satamamaktadır, pazarlayamamaktadır. Bu yaşanan ekonomik krizin veya Hükûmetin uygulamalarının, eksik veya noksan bıraktıklarının bir sonucudur. Böyle bir torba yasa içerisinde, üreticileri, özellikle de çiftçileri, özellikle de narenciye üreticilerinin sorunlarını aşacak bir düzenlemeye neden yer vermediniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu tasarıyla mükelleflerin geçmiş vergilendirme dönemleriyle ilgili olarak matrah ve vergi artırımına ilişkin talepleri alınacaktır, bu sayede o döneme ait vergi incelemesi yapılmayacaktır. Bu mükellefler üzerinde bir mali baskı değil midir? Bu hususun kayıt dışı ekonomiyle mücadelede yeri nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, gerçekten bu dönemde çiftçilerimiz çok zor günler geçirmektedir. Bu kadar kapsamlı bir tasarının içerisine çiftçilerimizin tarım ve krediye olan borçlarının yapılandırılmasıyla ilgili bir düzenleme koymamışsınız. Bu görüşmeler devam ederken bir önergeyle, çiftçilerimizi rahatlatacak, tarım ve kredi borçları ve Ziraat Bankası borçları yönünden rahatlatacak bir düzenleme koymayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, bu tasarı oldukça geniş kapsamlı olmasına rağmen, adli ve idari para cezaları kapsam dışında tutulmaktadır. İdari para cezaları hukuk düzenimizdeki idari yaptırımların ve devlet-vatandaş münasebetlerinin önemli bir göstergesidir. İdari para cezaları tahsilinde ve ödenmesinde büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. İdari para cezalarını neden kapsam dışında tuttunuz? Bunu öğrenmek istiyorum.

İkinci olarak, işçi emeklileri uzun zamandan beri intibak kanununun çıkmasını beklemektedir. Bu kanun içerisine neden işçi emeklileri intibak kanunu düzenlemesi konmamıştır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Mert…

HÜSEYİN MERT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakana aracılığınızla şu soruyu yöneltmek isterim: Tasarının 1’inci maddesinde belediyelere ait idari para cezaları açıkça tanımlanmıştır, 2’nci maddesinde “Kesinleşmiş alacaklar” bölümünde de bu açıklıkla tanımlanmıştır fakat 3’üncü maddesinde yani “Kesinleşmemiş veya dava aşamasında olanlar” bölümünde yoktur. Bu maddede belediyelere ait idari para cezaları göz önünde bulundurulmamış mıdır? Yani kapsam içerisine alınmamış mıdır? Yoksa gözden mi kaçırılmıştır? Bunu öğrenmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan…

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu tasarının krizden etkilenenlerin mağduriyetinin giderilmesiyle ilgili düzenlendiğini ifade ediyorsunuz. İki yıl önce de süt üreticileri ciddi anlamda sıkıntı yaşadı ve sütlerini sokağa döktü. Bugün, iki yıl sonra aynı sorun tekrar yaşanmakta. Bu süt üreticilerinin yaşadığı sıkıntıyı önlemeyle ilgili sütteki yüzde 8 olan katma değer vergisinin yüzde 1’e düşürülmesi düşünülmekte midir?

Biraz önce de AKP sözcüsü dönemlerinde vergi oranlarının sürekli düşürüldüğünü ifade etti. Süt üreticilerinin yaşadığı bu sıkıntının giderilmesinin birinci koşulu sütteki KDV’nin yüzde 8’den yüzde 1’e indirilmesidir. Bununla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Nalcı...

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bundan önce, 2008 ve 2009 yıllarında 5811 ve 5917 sayılı kanunlarla varlık barışıyla ilgili bir düzenleme yapıldı. Fakat bu iki kanun birbirine tezat. Yani 2008’deki uygulama ile 2009’daki uygulama birbirinden farklı olduğu için vatandaşlar cezalandırılmış oldu.

Bu tasarıya da baktığımız zaman, bunda da ne kadar “Vergi affı yok” denilse de matrah artırımıyla 2006’dan itibaren ve KDV artırımıyla da birlikte bir af geliyor.

Acaba, bu geçmişe dönük bu 5811 ile 5917 sayılı Kanun arasındaki bu çelişkiyi düzeltecek misiniz? Akabinde bu Kanun buna cevap vermezse başka bir kanun da çıkartmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Akkuş.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, Devlet Demiryollarında mevsimlik veya ihtiyari birçok işçi bulunmaktadır. Bu işçiler en fazla altı ay çalışmakta. Ancak, işe başlayınca iş altı ay sürmüyor; iki ay çalışıyor, bir ay çalışıyor, yirmi gün çalışıyor ve böylece bir yılda altı ayı dolduruyor.

Bunlar gerçekten büyük bir mağduriyet içerisinde. Bunların mağduriyetinin önlenmesiyle ilgili bir girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bu hazırlanan tasarıyla ilgili bir gelir tahmini yapmak kolay değil, zaten o yönüyle de yapılmamıştır. Tasarıdan kaç kişinin, hangi borçları için yararlanabileceği önceden zaten tespit edilecek bir durum değil, bir konu değil. Çünkü bu, daha ziyade mükelleflerin başvurularına bağlı olarak açıklık kazanacaktır. Bunun için, ne kadar borçlar tahsilattan vazgeçilebileceği meselesiyle ilgili de şu anda bilgi vermek mümkün değil.

Bir diğer konu, tasarıda öngörülen azami taksit sayısı otuz altı ayda eşit taksittir. Bu tür yasalarda, ödeme süresi uzadıkça uyum oranının azaldığı görülmüştür. Bu nedenle sürenin uzatılması konusunda bir çalışma yoktur, öyle bir düşünce de söz konusu değil.

Sözleşmeli personelle ilgili bir soru vardı. O konuda bir çalışma yok.

Esnaf borçlarıyla ilgili, yine, bir soru geldi. O konu, tabii, bankaları ilgilendiren bir konu. Kararı verecek olan da bankalar olacaktır.

“Sosyal güvenlik destekleriyle ilgili, yüzde 15’le ilgili bir indirim olacak mı?” sorusuyla ilgili de… Öyle bir düşünce yok, öyle bir çalışma yok.

İşçi nakliyle ilgili talepler konusunda bir soru geldi. Zaten bu taleplerin belediyelerden ve il özel idarelerinden gelmesi lazım ki bir çerçeve programı hazırlanabilsin.

“Çiftçilerin borçlarıyla ilgili bir rahatlatma getiriyor mu?” Evet, getiriyor. Elektrik borçları, sulama birliklerinin borçlarıyla ilgili, Tarım Bakanlığından alınan kredilerle ilgili kolaylıklar getiriliyor.

Bir diğer konu, bu adli ve ticari para cezaları. Daha çok, bu tasarıda, trafik, nüfus, askerlik yoklaması ve benzeri konular yani vatandaşın günlük hayatını ilgilendiren konular dikkate alınmış, hazırlıklar ona göre düzenlenmiştir. Diğerleri, kamu düzeniyle ilgili olanlar bunun haricinde tutulmuştur.

Ayrıca, “Vergi oranlarında bir düşme olacak mı olmayacak mı? O konuda bir çalışma var mı?” diye soruldu. Hayır, öyle bir çalışmanın olmadığını görüyoruz.

Cevap vermediğim diğer sorulara zaten yazılı olarak cevap vereceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler…

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Yoklama talebi vardır, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunmadan evvel. Sayın Aslanoğlu, Sayın Hamzaçebi, Sayın Özyürek, Sayın Öztürk, Sayın Diren, Sayın Süner, Sayın Köse, Sayın Güvel, Sayın Tan, Sayın Özkan, Sayın Aydoğan, Sayın Bingöl, Sayın Ünsal, Sayın Barış, Sayın Sönmez, Sayın Yazar, Sayın İçli, Sayın Dibek, Sayın Yıldız, Sayın Ersin.

Yoklama için iki dakika süre vereceğim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 22.13

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 22.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - 606 sıra sayılı Tasarı’nın maddelerine geçilmesinden önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

4.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Tasarının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 28’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Sayın Canikli burada olsaydı bazı yanlış ifadelerini düzeltme fırsatı bulacaktık ama ben gene düzelteyim, kendisine ulaşsın. Burada, ısrarla, müsteşarlığın istisnai kadro olduğunu ve oraya atanmak için hiçbir şart, koşul aranmadığını söyledi. Bu yanlıştır, müsteşarlık istisnai kadro değildir; onun için de yüksek tahsil şartı vardır, belli bir süre devlette hizmet koşulu vardır.

Şimdi, burada, Sayın Hasip Kaplan’ın konuşması nedeniyle tartışma konusu olan 104’üncü maddeye göre, özel sektörden doğrudan, bağlı ve ilgili müsteşarlık ve genel müdürlüklere atama yapılabilmektedir. Bu, son derece sakıncalı bir yoldur, yöntemdir. Sayın Kaplan’ın da ifade ettiği gibi, artık siz, müflis bir müteahhidi DSİ Genel Müdürü yapabilirsiniz, Karayolları Genel Müdürü yapabilirsiniz. Bunlar doğru değil ve devlette bir kariyer için devlete girmiş, hizmete başlamış insanların önünü kesip, özel sektörden, bir gün memuriyet yapmayan insanları en üst düzeyde görevlere getirirseniz, bu doğru değildir, bu çok yanlış bir düzenlemedir.

Değerli arkadaşlarım, bu ucube tasarı acaba hangi bakan tarafından savunulacak diye merakla bekliyordum, tesadüf Sayın Mehmet Aydın’a çıktı. Gerçekten bu tasarı tam bir ucube değerli arkadaşlarım. Sayın Başbakan Kars’taki heykele “ucube” diyor ama Mecliste, Sayın Başbakan, bize, ucube bir yasa tasarısının görüşülmesine fırsat veriyor, olanak veriyor. Bu, son derece yanlıştır.

Şimdi, torba yasa tasarılarının en genişi ve en kapsamlısı ne yazık ki bu. Özellikle seçimlere gidiyor olmamız nedeniyle, AKP, kıyıda köşede kalmış ne varsa hepsini getirdi buraya koydu.

Sayın Recai Berber “Muhalefetin de pek çok önerilerini kabul ettik, onlar da burada yer alıyor.” dedi. İnsaf ile söyleyelim, bizim çok az önerimiz bu tasarıda yer almıştır. Keşke daha çok önerimiz yer almış olsaydı da daha güzel bir tasarıyı bu Meclisin huzuruna, önüne getirebilmiş olsaydık.

Tabii, Sayın Recai Berber’in özellikle hem alt komisyonda hem Komisyonda son derece demokratik bir tavır sergilediğini de söylemeliyim ama dinlemek, görüş almak başka, o görüşlerin gereğini yapmak başka. Hem işçi sendikalarının hem memur sendikalarının temsilcilerini Komisyonda, alt komisyonda dinlediğimiz doğrudur ama onların isteklerini ne yazık ki yerine getirmedik.

Bu yasa tasarısı, iş mevzuatını, çalışma yaşamını daha güvencesiz hâle getirmektedir. Artık, çalışma hayatımız kadrolu, sendikalı işçilerden değil, esnek çalışma yöntemiyle çalıştırdığımız güvencesiz işçilerden meydana gelmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu konu Temmuz 2010 yılında Sayın Başbakan tarafından gündeme getirilmiştir ve denilmiştir ki: “Esnafa, tüccara, iş dünyasına bir müjde veriyorum; sizin vergi borçlarınızı, sosyal sigorta primlerinizi yeniden yapılandıracağız.” Temmuzdan bugüne kadar altı, yedi ay geçmiştir ve hâlâ bu tasarıyı görüşüyoruz.

Bu tasarı ilk gündeme geldiği andan itibaren biz dedik ki: Gelin yeniden yapılandırmayla ilgili, yani vergi borçlarının yeniden yapılandırılması, sosyal güvenlik primlerinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bölümlerini hemen görüşelim, yasalaştıralım, diğer bölümlerini de zaman içinde görüşürüz dedik ama ne yazık ki bu önerimiz kabul edilmedi ve böylece gerçekten iş dünyasında mükellefler nezdinde büyük sıkıntılar yaşanmaya başladı. Bir yandan mükellef bu yasanın kendisine getireceği avantajlara bakıyor, bir yandan da diyelim kamyonuna el konulmuş, icra takibi altında, ne yapacağını şaşırmış vaziyette. Bir yandan, matrah artırımı diye, işte “2006’dan 2009 yılına kadar ödediğiniz vergilerin biraz daha fazlasını öderseniz artık sizinle ilgili vergi incelemesi yapmayacağız.” diye buraya hükümler koyuyorsunuz ama bir yandan da o yıllarla ilgili vergi incelemesi yaptırmak suretiyle mükellefi çok zor durumda bırakıyorsunuz. Bunların hepsi bu yasanın gecikmesi nedeniyle meydana gelmiştir.

Bu yeniden yapılandırmayla ilgili bölümlerini biz destekliyoruz. 2009 yılında, Başbakanın “Kriz bizi teğet geçti.” dediği yılda gerçekten büyük bir sıkıntı yaşamıştır iş dünyası ve onların yaptığı tahribatı gidermek üzere bir yeniden yapılandırma tasarısı getirilmiştir, bizim de desteklediğimiz bu hükümler ne yazık ki gecikmiştir, bugüne kadar yasalaşmamıştır.

Değerli arkadaşlarım, bu gecikmiş ve mükellefe pek çok sıkıntılar yaratan tasarının biz bir an önce yasalaşarak iş dünyasının rahatlatılmasından yanayız. Burada biz diyoruz ki vergi borcunu zamanında ödeyen, düzenli ödeyen mükelleflere gelin bir kolaylık sağlayalım, bir jest yapalım. Sayın Canikli ve Sayın Berber, vergi borcunu zamanında ödeyen insanları çok avantajlıymış gibi bir havada gösterdiler. Dediler ki: “Vergi borcu olanlar kamu ihalelerine giremezler, vergi borcu olanlar kredi alamazlar.”

Değerli arkadaşlarım, kaç tane mükellef kamu ihalesine giriyor, kaç tane mükellef kredi talebinde bulunuyor? Kaldı ki “Vergi borcu olan mükellefe, vergi borcu olan tüccara kredi verilmez.” diye de bir kural yoktur. O nedenle, vergi borcunu, sigorta prim borcunu zamanında ödeyen mükellefler mağdur olmaktadır, diğer mükelleflere, görevlerini zamanında yapmayan mükelleflere avantaj sağlanırken onlar aldatılmış duruma düşmektedir. Geliniz, burada bir önergemiz var, diyoruz ki: “2010 yılında ödeyecekleri vergilerden, yani düzenli olarak, zamanında vergi borcunu ödemiş olanlara, yüzde 10 bir indirim yapalım, bir jest yapalım.” Bu gerçekten mutlaka yapılması gereken bir şeydir. Sayın Canikli burada karşı çıktı. Oysa Sayın Babacan “2011 yılında bunu yapamayız ama 2012 yılında bunu yapabiliriz. 2011 yılı bütçesini bağladık; burada, bir indirimi, vergilerde bir indirimi öngörmedik.” dedi. Oysa bu yasayla, bu yeniden yapılandırma tasarısıyla toplanacak ek vergiler de bu bütçede yoktur. Buradan bir bölümünü rahatlıkla vergi indirimine, yani dürüst, namuslu mükellefleri ödüllendirmeye ayırabiliriz. Bunu mutlaka yapmalıyız. Bu yeniden yapılandırma bölümünün en büyük eksiği budur.

Biz yeniden yapılandırma bölümünü destekliyoruz ama diğer bölümlerde önergelerimizle yanlışları düzeltmeye çalışıyoruz. Gene bu bölümde, yeniden yapılandırmayla ilgili bölümde de verdiğimiz önergelerle bazı düzenlemelere olanak sağlamaya çalışıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Mesela kasa farklarına yüzde 5 vergi alınması yerine yüzde 3 vergi alınmasını da bir önerge hâlinde sunmuş bulunuyoruz.

Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özyürek.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz 606 sıra sayılı tasarının birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi, partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bazı kamu alacaklarını yapılandıran bu düzenlemeyle, AKP, sekiz yıldır Türkiye’yi iyi yönetemediğini itiraf etmektedir. Vatandaşların borcunu ödeyemez hâle gelmesinin sorumlusu sekiz yıldır gerekli önlemleri almayan, ekonomiyi ve vatandaşlarımızı kaderine terk eden, vatandaşı borç girdabının içine gark eden AKP Hükûmetidir. Bu tasarı, aynı zamanda, ekonomik krizin teğet geçmediğini, vatandaşı ve ekonomiyi perişan ettiğini de ispatlamaktadır.

2003 yılında, malumunuz, Vergi Barışı Kanunu çıkarılmıştı. Geçen yedi yıllık sürede de muhtelif tarihlerde kısmen de olsa bazı borç yapılandırmalarına da gidilmişti. Anlaşılan o ki, vatandaş sürekli küsmekte ve zor duruma girmektedir. Sekiz yıllık AKP İktidarının yanlış ekonomi uygulamaları sonucunda vatandaşlar kamuya olan borçlarını ödeyemez hâle gelmiştir. Bu durumu dikkate alan Milliyetçi Hareket Partisi, 2008 yılından bu yana vatandaşın borçları konusunda defalarca Hükûmetin dikkatini çekmiştir ve Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri tarafından özellikle 2008 yılından bu yana çok sayıda kanun teklifi verilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisinin teklif ve uyarıları maalesef dikkate alınmamış ve bugüne gelinmiştir.

Bu tasarının ilk 21 maddesi borçların yapılandırılmasıyla ilgili olan düzenlemelerdir. Hükûmet tarafından 113 çerçeve madde olarak sunulmuş ve alt komisyon ve üst komisyonda çerçeve madde sayısı 224’e yükselmiştir. Bazı maddelerin birçok alt maddeden oluştuğu dikkate alındığında madde sayısı neredeyse 280’i geçmektedir. Dolayısıyla, AKP, vatandaş tarafından acilen beklenen 21 maddelik borç yapılandırmasının arkasına saklanarak “Nasıl olsa muhalefet bu tasarıyı engelleyemez.” mantığıyla siyasi etikle bağdaşmayacak bir şekilde olumsuz düzenlemeleri de içeren birçok maddeyi bu tasarıya eklemiştir.

Başta özelleştirmeyle ilgili olmak üzere bazı yargı kararlarının ortadan kaldırılması, özürlülerin âdeta toplama kampları oluşturularak çalıştırılmasının öngörülmesi gibi karşı olduğumuz, sonradan tasarıdan çıkartılan olumsuz düzenlemeler tasarının ilk hâlinde bu tasarıda yer alıyordu. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak alt komisyonda, üst komisyonda yoğun mesai vererek her türlü olumlu katkımızı verdik, eleştirilerimizi yaptık ve önerilerimizi de getirdik ancak önerilerimizin pek çoğu, maalesef anlaşılamaz bir tutumla büyük çoğunluğu reddedilmiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi tasarının hazırlanmasını ve görüşmelerini geciktirmiştir. “Bayram müjdesi” denilmesinden bu yana neredeyse yaklaşık iki buçuk aya yakın bir süre geçmiştir. Hatırlarsanız 15 Kasım 2010 tarihinde Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Ömer Dinçer tarafından bir bayram müjdesi olarak Kurban Bayramı arife günü açıklanmıştı. Kamu alacaklarının yapılandırılması 2010 yılının Temmuz ayında Başbakan tarafından dile getirilmiş, daha sonra bu bayram müjdesi verilmiş, 3 Aralık 2010 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonunun gündemine gelmiş ve alt komisyona havale edilmişti ve 23 Aralık 2010 tarihinde de alt komisyon görüşmeleri tamamlanmış ve 13 Ocak 2011 tarihinde de Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri tamamlanmıştı.

Anlaşılacağı üzere Başbakanın gündeme getirmesinden bu yana yaklaşık yedi ay, daha sonra bayram müjdesinin açıklanmasından bu yana da iki buçuk ay geçti. Bu bayram müjdesinden sonra geçen sürede vergi incelemeleri yapılmış, başlatılmış, hacizler alabildiğine devam etmiş ve vatandaşın mağduriyeti aslında daha da artmıştır. Tasarının Plan ve Bütçe Komisyonu gündemine geldiği 3 Aralık 2010 günü Milliyetçi Hareket Partisi olarak, aciliyeti olan ve vatandaş tarafından umutla beklenen bazı alacakların yapılandırılmasına ilişkin hükümleri içeren tasarının ilk 21 maddesinin ayrılarak hemen Genel Kurula sevk edilip yasalaşmasını, geri kalan maddelerin de komisyonlarda görüşmelerine devam edilmesini teklif ettik ancak Hükûmet ve AKP Grubu tarafından bu teklifimiz kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, AKP borcunu zamanında ödeyen vatandaşlarımızı bu tasarıyla küstürmektedir. Bu türlü borç düzenlemelerinin öncelikle adalet ilkesini zedelediğini, borcunu ödemeyenlere kolaylık sağlanırken borcunu zamanında ve düzenli ödeyen vatandaşlarımızı küstürdüğünü, hatta tepkiye sevk ettiğini de ifade etmemiz gerekmektedir. Onun için, borcunu zamanında ödeyen vatandaşlara da telafi edici kolaylıklar sağlamak ve bir jest yapılmasını zorunlu gördüğümüzü ifade ediyoruz. Yine, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda önerge vermemize karşın AKP bu hususu dikkate almamış ve önergemizi reddetmiştir. Yine, Genel Kurul görüşmeleri sırasında da ilgili madde geldiğinde bu konuda önergemizi vereceğiz, vergi ve diğer kamu borçlarını zamanında ve düzenli ödeyen mükelleflerimizin de memnun edilmesini tekrar, ısrarla takip edeceğiz.

Toplumda adalet ve devlete güven duygusunun zedelenmemesi için böyle bir düzenlemenin yapılması şarttır değerli milletvekilleri. Ancak bu şekilde kuralsızlık teşvik edilmemiş, kurallara uyanlar aldatılmamış, devlet herkese adil ve eşit davranmış olacaktır.

Tasarının içeriğine ilişkin bir diğer değerlendirme de, 1’inci maddeyle ilgili olarak ifade edecek olursak. Tasarı kapsamı geniş olmakla birlikte idari para cezaları kapsam dışında tutulmuştur. Adli para cezaları bu tasarının gerekçesi itibarıyla kapsam dışı tutulabilir ancak en azından idari para cezalarının kapsama dâhil edilmesinde fayda görüyoruz. İdari para cezaları hukuk düzenimizdeki idari yaptırımların ve devlet-vatandaş münasebetinin önemli unsurlarından birisidir. İdari para cezaları ve bu cezaların uygulanabilmesi kamu otoritesinin yaptırım gücünü ifade etmektedir. Ancak, idari para cezalarının etkili ve caydırıcı olup olmadığı hususu bir yana, idari para cezalarının tahsilinde de büyük sıkıntılar yaşanmaktadır ve maalesef devlet, idari para cezalarının çok büyük bir kısmını tahsil edememektedir. Gerçek ve geniş kapsamlı bir yapılandırmanın esnaf ve çiftçi borçlarını da kapsaması gerekmektedir. Esnafımız ve çiftçimiz maalesef çok borçludur. Çiftçimizin Ziraat Bankasına, kooperatiflere borcu 12 milyar lirayı; esnafın Halk Bankasına borcu 3,5 milyar lirayı bulmaktadır.

Diğer bir husus da kamu idaresiyle vatandaşlar arasındaki amme alacağı davalarıdır ve bu davalar, özellikle vergi davaları ve gümrükle ilgili davalar artarak sürmektedir. Bu davalar, devlet-vatandaş münasebetini ziyadesiyle zedelemektedir ve maalesef ifade etmemiz gerekir ki idare bu davaların da büyük çoğunluğunu kaybetmektedir. İhtilaflardan mümkün olduğunca vazgeçilmesi ve azaltılması idarenin ve mahkemelerin yükünü ciddi oranda azaltacağı gibi mükellefi de rahatlatacak ve ihtilaftan vazgeçmek için daha da özendirecektir. Bunun için, ihtilaflı ve dava safhasında bulunan alacakların ödeme oranında daha makul düzenleme yapılması hâlinde, davadan vazgeçme konusunda mükellef bakımından teşvik edici bir unsur olacaktır. Aksi takdirde tasarının bu maddesinden de beklenen maksat hasıl olmayacaktır.

Yine, aynı hususu 4’üncü maddede inceleme ve tarhiyat safhasındaki alacaklar için de söylemek mümkündür.

Diğer önemli bir husus değerli milletvekilleri: 18’inci maddede başvuruya ödeme süresi ve şekline ilişkin düzenlemelerdir. Biraz önce de ifade ettiğim gibi vatandaşın çok borcu vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 606 sıra sayılı kanunun birinci bölümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu, bugün, şimdiye kadar konuşan arkadaşlarımız da ifade etti, aslında Türkiye’yi ilgilendiren, Türkiye’de emekçileri ilgilendiren birçok konunun böylesine bir torba yasada biriktirilmiş olması ciddi bir problem ama ne yazık ki AKP bunu alışkanlık hâline getirdi, bu ilk değil. Bundan önce de birçok konuyu böyle torba yasalar hâline getirip aslında tartışılmayan, toplumda bu konuda toplumun hassasiyetlerini gözetmeyen bir noktadan siyaset yapmaya başladı ve kendi oy çokluğunu kullanarak da buradan geçiriyor. Doğrusu burada konuşurken bile yerimde düşündüm, ne kadar ifade ediyor bizim konuştuklarımız bir muhalefet yapma dışında çünkü hiçbir değişiklik önerisi dikkate alınmıyor, hiçbir öneri dikkate alınmıyor. AKP kendi cephesinde ikna olmuş, tartışmış ve burada sadece el kaldırıp indiriyor. Kaldı ki sayın milletvekilleri de zaten dışarıda, ne tartışıldığını da bilmiyor, ancak oylama sırasında buraya geliyor. Bu bile aslında AKP’nin Türkiye’de işçilere, emekçilere ne kadar önem verdiğinin, bu sorunları ne kadar ciddi tartıştığının bir göstergesi.

Bakın, bu yasa gündeme geldiğinden beri Türk-İş’ten KESK’e kadar birçok kurum eylem yapıyor. Acaba iktidar hiç düşündü mü, bu sendikalar neden eylem yapıyor? Bu konuda bir ortaklaşma zemini mümkün mü? Oysa iktidar adına konuşan sayın milletvekilleri, çok önemli bir iş yaptıklarını, toplumun geniş kesimlerinin bunu desteklediklerini ifade ediyor. Madem destekliyorlar o zaman işçiler neden sokakta, neden eylemde? Bunların anlaşılması gerekiyor. AKP İktidarının artık bu torba yasalardan vazgeçmesi gerekiyor.

İktidarın elinde iki tane torba var. Torbanın birinde işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin hak ve özgürlüklerini gasp ediyor, ülkenin zenginliklerini gasp ediyor; diğer torbada da bu zenginlikleri kendi iktidarı için, kendi çıkarı için kullanıyor. Bu iki torbanın adaletsizliği ortada ve gerçekten bu adaletsizlik üzerinden, ismi her ne kadar “Adalet” olsa da adaletsizlik üzerinden bir siyaset yapılıyor. Umarız, önümüzdeki dönemde halkımız bu adaletsizliğe bir son verecektir.

Değerli milletvekilleri, içerisinde emekçilerden memurlara, gençlerden öğrencilere kadar çok geniş kesimleri ilgilendiren pek çok farklı alanlardaki yasa değişikliğini içeren kanun tasarısının elbette ki en can alıcı ve dikkat çekici bölümlerinden birisi de birinci bölümde öngörülen değişikliklerdir. Bilindiği üzere, kanun değişikliğiyle “Kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması” adı altında çeşitli vergi afları ve ödeme kolaylıkları sıralanmıştır. Tasarıya göre, 31 Aralık 2010 tarihine kadar olan ödenmemiş vergiler, trafik cezaları, idari para cezaları, gümrük vergileri, sigorta primleri, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, İşsizlik Sigortası Primi, Sosyal Güvenlik Destek Primi, damga vergisi, özel işlem vergisi, eğitime katkı payı, belediyelerin su bedeli alacakları, büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idaresinin su ve atık su bedeline ilişkin alacaklar yeniden yapılandırma kapsamına alınmıştır.

Kanun tasarısının hazırlanmasında amaç ise özel kesimin kamuya olan borcunun hafifletilmesi ve kamu alacaklarının tahsil edilmesi olarak belirlenmiştir ki biraz önce iktidar adına konuşan sayın milletvekili, iş çevrelerinin bu tasarıdan çok memnun olduğunu söyledi. Evet, sorun orada. İş çevreleri memnun ama emekçiler, yoksullar memnun değil. Bunun dengesini iyi kurmadığınız durumda ciddi adaletsizlik olur. Adaletsizliğin olduğu yerde de siz iktidarınızı koruyamazsınız. Çok yanı başımızda, Tunus’ta yaşananlar bunun örneğidir; Tunus’ta işsizlikten, yoksulluktan kaynaklı yaşananlar, işte, bir gencin kendi yaşamına son vermesinin nasıl iktidarı düşürdüğünü ben sayın iktidara hatırlatmak isterim. Eğer siz adaletsizliği devam ettirirseniz, yükseltirseniz siz de iktidarınızı fazla koruyamazsınız. Öyle “Türkiye’nin bilmem 16’ncı büyük ekonomisiyiz, biz şu kadar  büyüdük.” demekle Türkiye’de sosyal adaletsizlikleri ortadan kaldıramazsınız. Dolayısıyla, bunu dikkate almanızı öneririz.

Dolayısıyla, yapılması planlanan vergi afları ve amme alacaklarının yapılandırılmasıyla önce sermayenin cebi düşünülmüştür. Açıkça görüldüğü üzere emekçi kesim, yoksul kesim bu kanun tasarısının ne amacında ne de içeriğinde yer almaktadır. Plan ve Bütçe Komisyonunda yangından mal kaçırırcasına geçirilen kanun tasarısı göstermektedir ki vergisini düzgün olarak ödeyen kesimler cezalandırılmaktadır. Ağırlıklı olarak işverenlerin borçlarının silinmesi hedeflenmektedir. Elbette ki kriz nedeniyle son birkaç yıldır esnaf da, küçük işletmeci de zor durumdadır ancak bu kanun tasarıyla KOBİ’lerden ziyade tekel olan büyük sermaye sahiplerine kol kanat gerilmektedir.

Değerli milletvekilleri, 2008 ekonomik krizinin en büyük bedelini yaşayan yoksul kesime vergilerle krizin yükü daha da üzerine yüklenmiş durumdadır. Bugün en çok vergi veren kesim memur, işçi kesimi olduğu bilinmektedir. TÜİK yakın zamanda işsizlik verilerini açıkladı ve 2 milyon 901 işsiz olduğunu belirtti. İşsiz sayısının bunun çok üzerinde olduğunu, yüzde 25’lere ulaştığını ise işçi sendikalarının yaptığı araştırmalardan açığa çıkmaktadır. OECD ülkelerinde iş gücüne katılım yüzde 66 iken ülkemizde yüzde 44 olması bile işsizliğin hangi boyutta olduğunu bize göstermektedir. Ancak Türkiye’de vergi politikaları gelir dağılımını daha da bozmaktadır. AKP Hükûmetinin vergi yükünü sermayeden alıp emekçinin sırtına yüklemede ısrarcı olması da bu durumu emekçiler açısından daha çekilmez hâle getirmiştir. Gelir vergisi, asıl olarak, kayıt altında olduğu için en kolay tahsil edilen ve kamu gelirlerinde garanti girdi olarak görülen ücretli emekçilerin aylıklarından alınmaktadır.

Böylelikle muafiyet ve ayrıcalıklardan sermaye kesimi yararlanmaktadır. Daha önce de olduğu gibi, sermaye sahiplerine sayısız ve koşulsuz vergi muafiyeti sunulmuştur ve sunulmaya devam edilmektedir.

Sayın milletvekilleri, 2009-2010 yılında asgari ücretle çalışan bir emekçinin brüt geliri 760 liradır. Bu ücret üzerinden yapılan gelir vergisi kesintisi, damga vergisi, işsizlik sigortası kesintisi adı altında yapılan kesintiler sonucunda emekçinin eline geçen net ücret 544 TL’ye düşmektedir ve bu kesintilere sigorta kesintileri de eklendiğinde toplam kesintiler net ücretin yüzde 70’ini oluşturmaktadır. Yani emekçinin eline geçmesi gereken 100 liranın 70 lirası eline geçmeden gasp edilmektedir. Oysaki şirketlerin tabi olduğu kurumlar vergisine baktığımızda, 100 TL vergi matrahı beyan eden bir kurumdan, gelir vergisi ve kurumlar vergisi toplamında yüzde 28,82 oranında bir kesinti yapılmaktadır. Yani kurumlar, 100 TL gelirin sadece 29 TL’sini vergi olarak devlete ödemektedir. Sadece bu tabloya bile bakıldığında, aslında adaletsizlik çok net olarak ortaya çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de kamu bütçesinin en önemli girdi kalemlerinden biri de dolaylı vergilerdir. ÖTV, KDV gibi vergileri içeren dolaylı vergiler en kolay toplanabilen, Hükûmetin sıkıştığında vergi artırımına giderek kolay para girdisini sağlayabildiği vergiler olması itibarıyla en adaletsiz vergi toplama yöntemlerinden biridir.

2010 yılında toplam verginin yüzde 21,5’ini gelir vergisi, yüzde 9,3’ünü kurumlar vergisi, yüzde 27,3’ünü ise katma değer vergisi ve yüzde 28,3’ünü de özel tüketim vergisi oluşturmaktadır. Görüldüğü üzere toplam vergilerin sadece yüzde 9’u sermaye sahipleri tarafından ödenmektedir.

Emekçilerin üzerine yüklenen gelir vergisi ve dolaylı vergilerin payı, toplanan vergilerin yarısından fazlasını oluşturmaktadır. Tabii, bu, sadece ücretli, kadrolu olan, kayıt içinde olan emekçiler açısından böyle. Asıl, bir de başka bir problem var: Bu ülkede kayıt dışı çalışan, aslında işsiz olan, kayıt dışı, emeği görülemeyen, örgütlü mücadele içerisinde yer almayan, sendikasız çalışan, iş güvencesinden yoksun çalışan çok önemli de bir kesim var. Aslında bu yasayla birlikte bu kayıt dışı işçilik de yasal hâle getirilmiş durumdadır ne yazık ki, yani yine evde esnek çalışma koşullarıyla, özellikle kadınların evde çalışması öngörülmektedir. Yine, Sayın İktidar Milletvekilinin söylediği gibi parasız izne ayrılma meselesi örneğinde olduğu gibi Hükûmet para ödemeden işçiye, emekçiye aslında kendi çıkarına göre yeni bir sistem, neoliberal politikalarına göre yeni bir statü ortaya çıkarmış durumdadır işçiler, emekçiler açısından. Bu aslında Türkiye’de ciddi bir sorunun başlangıcıdır. Türkiye’de tabii ki emekçiler, tabii ki bu ülkede adaletten yana olanlar bunu kabul etmeyecektir. Kabul etmediğini de bugün sokaklarda gösteriyor. Bugün gerçekten bunu dikkate almadığınızda Türkiye’de de herhangi bir gelişmenin, demokratikleşmenin mümkün olmadığını da hatırlatmak isterim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tuncel.

Şahıslar adına ilk söz Manisa Milletvekili Sayın Recai Berbere aittir.

Buyurun Sayın Berber. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RECAİ BERBER (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanunun birinci bölümüyle ilgili olarak… Gerçekten çok kapsamlı bir kanun tabii, baştan da belirtmiştik. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Önceki konuşmamda da belirttim, tabii bazı arkadaşlar burada idari para cezalarının kapsamda olmadığını belirttiler, ancak kanunun ilgili bölümlerine bakarlarsa özellikle geniş halk kesimlerini ilgilendiren idari para cezaları bu kanunun kapsamında. Bu kanunun kapsamına girmeyen idari para cezaları ya da kamu alacakları daha çok belli sayıdaki mükellef ya da iş sahiplerine ait olanlar. Mesela kapsama girmeyenleri sayacak olursak: Petrolden devlet hissesi ve devlet hakkı, madenlerden devlet hakkı ve özel idare payı, Madencilik Fonu, şeker fiyat farkı, akaryakıt fiyat farkı, kılavuzluk ve römorkörlük hizmet payı…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – İdari ve adli kararlara konu olanlar.

RECAİ BERBER (Devamla) – …ve bazı adli ve idari para cezaları ancak kapsama giren idari para cezalarını da ben burada belirteyim ki özellikle, halkımız idari para cezalarının girmediğini zannediyor. Mesela Askerlik Kanunu...

HASİP KAPLAN (Şırnak) – İdari ve adli hiçbir karar girmiyor.

RECAİ BERBER (Devamla) – Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun kapsamındaki cezalar, Karayolları Trafik Kanunu kapsamındaki cezalar, Taşıt Kanunu kapsamında, milletvekili seçimi, mahallî idare seçimlerinden gelen cezalar, halk oylamasına katılmayanlara nüfus hizmetlerinden dolayı kesilen idari para cezalarının tamamı bu kapsama giriyor.

Değerli arkadaşlar, kapsama giren kurumlara baktığımızda gümrük vergileri ve idari para cezaları giriyor, ilk defa olarak bu kapsama giriyor. Sosyal güvenlik birimleri ve idari para cezaları, il özel idarelerin çeşitli harç ve katılma payı gibi asli ve ferî amme alacakları bu kapsama giriyor. Yine, aynı şekilde, özel idarelerin, özel idarenin ve belediyelerin bu kapsama giren çok geniş alacakları var.

Diğer yandan, bu kanunlarda yer almayan, mesela YURTKUR’un öğretim ve katkı kredilerinin alacakları aynı şekilde, TRT elektrik enerjisi payı, KOSGEB desteklemeleri, organize sanayinin elektrik, su bedelleri... Dikkat ederseniz burada birçok sivil toplum örgütlerinin de, meslek odalarının da aidat payları dâhil çok kapsamlı bir alacak listesi var. En önemlisi de özellikle Tarım ve Köyişleri Bakanlığının tarımsal amaçlı kooperatiflere ve bu kooperatiflerin ortaklarına kullandırdığı tarım kredilerinden kaynaklanan alacaklar da bu kapsama giriyor. Yine, sulama birliklerinin tarımsal sulamadan kaynaklanan alacakları bu kapsama giriyor.

Değerli arkadaşlar, burada, ilk defa olarak, kamunun kira alacakları da, Vakıflar Genel Müdürlüğünün kira alacakları da, belediyelerin, özel idarelerin kira alacakları da bu kapsama giriyor. Dolayısıyla ben, burada, kapsamını sadece saymaya kalktığım zaman bile süremin yetmediğini görüyorum.

Öte yandan, bu kanunla getirilen en önemli, yeni bir yaklaşım da mükelleflerin, taksitlerini aylık olarak yapmamaları. Hani kamuoyunda özellikle “taksit atlatma” diye bir uygulama var biliyorsunuz, daha kolaylaştırmak açısından. İlk defa kamu idaresi iki ayda bir taksit yapıyor. Yani üç yıl, otuz altı aylık bir sürede yapılandırma yapan bir mükellef veya borçlu burada on sekiz taksitte ödeyecek yani iki ayda bir ödeyecek. Her ay hem sigorta hem vergi taksitleriyle uğraşmayacak. Bu da ilk defa bu kanunla getirilen bir düzenleme.

Öte yandan yine bu kanunda gerçekten çok ciddi anlamda yeni olarak getirilen hususlar var. Tabii, özellikle matrah artırımlarında uygulanacak olan rakamlar çok ciddi manada asgari düzeylere düşürüldü. Burada belki küsurat gibi görünen rakamların nereden kaynaklandığı mükellef veya vatandaşlarımız, milletvekillerimizin de kafasına takılabilir. Bir gelir vergisi mükellefinin asgari olarak asgari ücretin on iki aylık tutarı kadar kazanç elde ettiği varsayımından hareketle bu baza oturtuldu ve bundan dolayı da asgari ücretin o yıldaki on iki aylık toplamı o mükellefin en az beyanı olması gerekir. Eğer bu mükellef kurumsa bunun 3 katı olacak şekilde düzenlendi. Dolayısıyla bu oranlar da bu rakamlar da ilk defa burada belli bir ekonomik baza oturtulmuş oldu. Aynı zamanda burada gerçekten gecikme cezalarının ve gecikme faizlerinin geçmişe yönelik olarak kaldırılması da mükelleflerin ödeme kolaylığı bakımından ciddi bir rahatlık sağlayacak.

Ben sözlerime son veriyorum burada ve tekrar bu bölümle ilgili olarak ülkemize ve vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Berber.

Şahıslar adına son söz Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan’da.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Tasarı’nın birinci bölümüne ilişkin şahsım adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir personele “Bu tasarının başlığını sakin sakin oku.” dedim. “Saat tut.” dedim. Hayretle yüzüme baktı, ricamı kırmadı, okudu. “Kaç dakika tuttu, biliyor musunuz?” dedi. Sordum “Yedi dakika.” dedi. Evet, inanmazsanız deneyin, sadece başlığının okunması.

Bu tasarı, AKP’nin ülkeyi soktuğu girdabın bir ürünü. Bunun içinde AKP yönetiminin yarattığı problemlere çözüm önerileri var. Keçi otlatmadan öğrenci affına, vergi ve SSK borç yapılandırmasına, fırlanta pırlanta vergisine, yani yok yok içinde.

Bu tasarı birinin başına düşse o feleğini şaşırır. Bu tasarının muhtevası bu milletin başına düştü. Bu millet ne yapsın, şaşırdı. Şimdi bu hacim ve boyuta bu problemler sığmıyor.

Bu tasarıya göre esnaf dertli, çiftçi dertli, köylü dertli, öğrenci dertli, memur dertli, emekli dertli, sanayici dertli, ihracatçı dertli, ithalatçı da dertli, bakanlar dertli, Hükûmet dertli, dertli olmayan hiçbir toplum kesimi yok.

Siz ülkeyi ne hâle soktuğunuzu görmüyor musunuz? Allah aşkına, bu tasarıda adil de davranmıyorsunuz, çiftçinin bir yere olan borcuna af getiriyorsunuz, birine getirmiyorsunuz. Koridorlar çiftçilerle dolu.

Biraz önce vasıtalı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının azaldığını kim söyledi? AKP Grup Başkan Vekili söyledi. İyi de vasıtasız vergiler, hesaba kitaba göre, bu hesaba kitaba göre, 2011 yılı Programı’na göre vasıtasızlar 8,5 milyar TL artıyor, vasıtalılar 13,4 milyar TL artıyor. Nereden bakarsanız bakın, bu bir haksızlık değil mi?

Sayın Maliye Bakanı bakan olduğunda bunun ufağı geldiğinde “Ya, bu böyle geldi, ben de rahatsızım, bir daha gelmeyecek.” dedi. Hesabını kitabını da getirmeye çalıştı. Ama şimdi, Komisyonda neredeyse hiddetinden bize çıkıştı “Ya, bu, ülkenin ihtiyacı.” dedi. Vallahi “rahatsızım” falan zor diyor, aramızda konuşursak belki diyor ama gerçekten söylemekte zorluk çekiyor. Bu, bu milletin problemi.

İşi uzatıp gitmek mümkün ama bu tasarıyı bayram öncesi Sayın Babacan “Bayram müjdesi” diye açıkladı. Kaç aydır bayram devam ediyor, Komisyonda Hükûmete her gün bayramdı. Genel Kurula geldi, yine bayram. AKP’nin bayramı devam edip gidiyor.

Bakın, Denizli kasım ayı itibarıyla, Kamu Hesapları Bültenine göre tahsilat-tahakkuk oranında sondan 8’inci il, gerisini siz düşünün. 300 binden fazla, yüz binlerce icra dosyası var. Ben “AKP döneminde Denizli’de icra dairesi 2’den 7’ye çıktı.” diyordum. Geçen, bir arkadaş “Haberin yok mu? İcra dairesi sayısı Denizli’de 9’a çıktı.” dedi. Benim haberim yoktu. “Yapma, AKP Hükûmeti bu kadar gaddar olamaz.” dedim. Bana dediler ki: “Yok, senin düşündüğün gibi değil, yanlış düşünüyorsun. Sadece yaptığı gaddarlığı unutturmaya çalışmıyor, aynı zamanda vatandaşlara icra dairesinde de kolaylık sağlıyor icra dairelerinin sayısını artırarak.” AKP’nin millete yaptığı kolaylık, burada getirdiğiniz bütün kolaylıklar yaptığınızı hafifletmeye yönelik şeyler.

İleride de konuşacağız, daha bunun gerekçesinde neler söylüyorsunuz, neler olduğunu ifade edeceğiz.

Sayın Başkanım, şimdilik teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben de size teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Yıldız, buyurun.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 12 Eylül referandum sürecinde başta Sayın Başbakan ve Başbakan yardımcıları olmak üzere birçok AKP’li milletvekili 12 Eylülde mağdur olan ülkücüler için gözyaşı döküyorlar, onların haklarını savunduklarını söylüyorlardı. Tasarının Komisyonda görüşülmesi sırasında, Milliyetçi Hareket Partili milletvekillerimizin 12 Eylül cuntasınca tutuklanan ülkücülerin tutukluluk hâlleriyle ilgili geçen sürelerinin sosyal güvenlik haklarına sayılmasıyla ilgili teklifini reddettiniz.

Bu teklifi niçin reddettiniz? Ülkücülerle işiniz bitti mi? Savunmaktan vaz mı geçtiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakan, biliyor musunuz bilmiyorum ama şu anda ineğin ağzından giren yemden yüzde 8, memesinden çıkan sütten yüzde 8 KDV alınmaktadır. Şu anda yaşanan hayvancılıktaki kriz nedeniyle yemde ve sütte KDV’yi yüzde 1’e indirmeyi düşünüyor musunuz?

Bilirsiniz, almadan vermek Allah’a mahsustur. Almadan veren Türk köylüsüne bir müjde verebilecek misiniz?

Yine, tezek ve fenni gübrede KDV yüzde 18’tir; ancak zümrüt ve yakutta KDV sıfırdır. Bunu üreticilerimize reva görüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (b) bendine göre altmış günden fazla prim borcu olan BAĞ-KUR’lu esnafımız sağlık hizmetlerinden faydalanamamaktadır ama yapılandırmada faydalanamadığı sağlık hizmetlerinin primlerini ödemek zorunda kalmaktadır. Bu, partinizin adındaki adalet olgusuyla ne kadar bağdaşmaktadır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, sosyal güvenlik kapsamında yeşil kart sahibi iken 2007 seçimleri sonrası iptal edilen kart sayısı nedir?

Bu tasarıyla getirilen düzenleme iptal gerekçelerini ortadan kaldırıyor mu?

Bu seçimler öncesi bu kişilere iptal edilen kartları geri verilecek mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özdemir...

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakana soruyorum: Devlete olan vergi borçlarını şimdiye kadar zamanında ödeyen vergi mükelleflerine daha sonra ödeyecekleri vergilerinden düşürülmek üzere belirli bir oranda vergi indirimine gidilmesi sağlanabilir mi? Bu konuda bir düzenleme düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Paksoy…

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, devlet kurumlarında altı ay çalışan personeli kadroya aldınız, beş ay yirmi dokuz gün çalışanları almadınız. Devlet olarak, bu yasayı çıkardığınızda, mali yönden büyük fedakârlık etmektesiniz. Madem bu kadar fedakârlık ediyorsunuz, devlette altı aydan daha az çalışan personeli de kadroya alarak söz konusu insanlarımızı da sevindirelim. Siz bu konuda bir müjde vererek söz konusu personelleri kadroya almayı düşünmekte misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, bu türlü af düzenlemeleriyle öncelikle vergide adalet ilkesini zedelediğinizi, borcunu ödemeyenlere kolaylık sağlarken borcunu zamanında ödeyen vatandaşlarımıza haksızlık ettiğinizi düşünüyor musunuz? Vatandaşlarımızın birçoğu, devlete olan borçlarını zamanında ödeyebilmek için, evini, arabasını, hatta tarlasını satmışlardır. Sırf bu yüzden batan ticaret erbabı olduğu gibi, gururuna yediremeyerek intihar edenler bile olmuştur. AKP İktidarında namuslu vatandaşların hep mağdur edildiği kanaati nasıl giderilecektir? Onun için, borcunu zamanında ödeyen vatandaşlara da telafi edici kolaylıklar sağlanmasını MHP milletvekilleri Komisyon görüşmelerinde teklif etti. Genel Kuruldaki bu yönde vereceğimiz önergeleri destekler misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; sanayici ve iş çevrelerinin zorlandıkları ve rekabet edecek ortamdan uzaklaşmalarında enerji ve yakıt ilk sırada yer almaktadır. Enerji ve yakıt üzerindeki yüzde 50’yi geçen vergileri yüzde 30 seviyesine çekmeyi düşünür müsünüz? Bunun devlete maliyeti ne kadar olur? Bu konuda bir çalışmanız var mı?

İki: Narenciye üreticisi, geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da büyük bir sıkıntı içerisindedir. Ürünün hâlâ dalında olduğu gözlenmektedir. Narenciye üreticisinin rahatlaması için bu pakete herhangi bir eklenti yapmayı düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Sayın Bakan, maliyetlerin uluslararası piyasada rekabet edilemez düzeye çıkması nedeniyle pek çok firma, üretimini Bulgaristan, Mısır, Çin gibi ülkelere kaydırmaya devam etmektedir. Bu gibi firmaları tekrar ülkemize geri çekmek, istihdamı Türkiye’de sağlamak için herhangi bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Sayın İçişleri Bakanına sorduğum bir soruyu aldım. Yazılı cevapta, 12 Eylül referandumundan bu yana, kabul edilen madde gereğince, yurt dışına çıkma yasağı kaldırılan vatandaşlarımızın sayısının yaklaşık 73 bin civarında olduğu bildirilmiştir. Acaba yurt dışına çıkma yasağı kaldırılan bu 73 bin dolayındaki vatandaştan ne kadarı vergi borcu nedeniyle yasak kapsamındaydı daha önce? Bunların devlete ödemesi gereken toplam ne kadar borcu vardı? Bu kapsamda, acaba bunlara da af getiriliyor mu, getirilen af miktarı ne kadardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sakık…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de Sayın Bakanıma soruyorum: Bu torba yasasında öğrencilerle ilgili bir af yasası var ama “terör suçları hariç” diyor. Terörün tanımını yapabilir misiniz? Yani eline silah almamış, muhalif olmuş –üniversitedeki- öğrenciler düşüncelerini ifade etmişler. Ne, hangi kriterle terörist ilan ediyorsunuz, bir?

İkincisi: Bugün mevsimlik işçilerin, 11 insanın yaşamını yitirdiği, insanlığın alanlarda süründüğü bir günü yaşıyoruz. Hemen hemen her yıl bu mevsimlik işçilerin büyük oranda trafik kazalarıyla yaşamlarını yitirdiğini veyahut da gittikleri yerlerde kimliklerinden dolayı saldırıya maruz kaldıklarını… Hükûmetin bu konuda yani bu sahipsiz insanlarla ilgili bir çalışması var mıdır, yok mudur? Onu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Maliye Bakanına sorumu yöneltiyorum: Hükûmet olarak 2011 yılında yeni bir vergi getirmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, yedi dakikanız var.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Son sorudan müsaadenizle başlayacağım.

Sayın Akçay, şu an itibarıyla biz vergilerde herhangi bir indirim veya vergilerde herhangi bir artış öngörmüyoruz, bütçemizi ona göre yaptık. Sadece şunu söyleyebilirim: Makro ihtiyati tedbir anlamında yani cari açığın kontrol altına alınması veya eğer bir aşırı ısınma durumu söz konusu olursa birtakım tedbirlerin alınması tabii ki her zaman mümkündür. Bu, makro ihtiyati bir çerçevede yaklaşacağımız bir konudur. Ama bunun dışında, makro ihtiyati saikler dışında vergi gelirleri saikiyle hiçbir şekilde vergilerde bir artış öngörmüyoruz. Yani bir düzenleme olursa, bu, gelir ihtiyacından çok, dediğim gibi, makro istikrarı sağlamaya yönelik, örneğin cari açığı kontrol altına almaya yönelik olabilir, ama bu aşamada, dediğim gibi, üzerinde çalışılan herhangi bir husus söz konusu değildir.

Sayın Sakık, tabii, kanunlarımızda aslında terörün tanımı açık. Dolayısıyla, o konuda…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Bakan, tanıma bakarsak Terörle Mücadele Yasası’na göre biz hepimiz teröristiz.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Yok, yok, öyle değil.

SIRRI SAKIK (Muş) – 20 milyon insan terörist ilan ediliyor.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Eminim açıktır.

Mevsimlik işçilerle ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız gerçekten güzel çalışmalar yaptı, bazı uygulamaları da başlattılar. Şu anda detayları önümde yok ama ben çok iyi biliyorum, çünkü Ekonomik Koordinasyon Kurulunda da tartışmıştık. Gerçekten ciddi kolaylıkları, çocukların eğitimine yönelik, onların ulaşımına yönelik, sağlık hizmetlerine yönelik önemli adımları içeren bir paket, bir düzenleme söz konusuydu.

Yurt dışına çıkış yasağı, tabii biliyorsunuz Anayasa değişikliğiyle kaldırıldı. Bu 73 bin kişinin ne kadarının vergi borcu nedeniyle kaldırıldığını bilmiyorum, arkadaşlar çalışsınlar, ben de sizinle paylaşırım. Yalnız şunu ifade edeyim: Varsayalım ki vergi borcunuz var ve yurt dışına çıkış yasağınız vardı, kaldırıldı. Yine mahkeme kararıyla bunu alabiliyorsunuz. Eskiden, yani Anayasa değişikliğinin, bu yeni kanunun yaptığı, getirdiği en önemli değişiklik şu: İdari kararla yurt dışına çıkma yasağı kaldırılıyor, mahkeme kararıyla vergi borcu nedeniyle yurt dışına çıkma yasağı devam ediyor. Yani, biz, Maliye Bakanlığı olarak mahkeme kararı alabilirsek o ilgili mükellefimiz yine çıkamayacak ve dolayısıyla, Türkiye'nin, o anlamda, yani bir vergi kaçakçısı sorunuyla karşılaşması en azından giderilmiş olacak.

Değerli arkadaşlar, rekabet gücü tabii çok önemli bir husus. Hakikaten Türkiye son yıllarda çok hızlı bir şekilde Avrupa Birliğinin bazı ülkelerine oranla özellikle birçok alanda yani sadece ücretlerde değil diğer alanlarda da bir yakınsama içerisindedir yani Türkiye hızlı bir şekilde arayı kapatır bir noktadadır. Tabii ki bazı alanlarda firmalarımız başka ülkelerde şu veya bu nedenle daha cazip koşulları bulup yatırım yapabiliyor, bu bir gerçek. Ama şunu da söyleyeyim: Türkiye'ye de yatırım yapanlar var. Bu arada biz, Türkiye'de yatırımların yapılmasını sağlamak üzere gerçekten çok radikal bir teşvik sistemini uygulamaya koyduk. Hatta, bakın, kırka yakın ilimizde yani Karadeniz’den, Doğu Anadolu’dan, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni kapsayan dördüncü bölgede kurumlar vergisi yüzde 2, yedi yıl sosyal güvenlik primi işveren payını hazine ödüyor, faiz sübvansiyonu var 5 puanlık, hazine yer tahsisi konusunda çok çok cüzi bir kira bedeliyle kolaylıklar sağlıyor, gümrük muafiyeti, KDV muafiyeti, bütün bu teşvikler söz konusu, ARGE teşvikleri. Dolayısıyla biz de ülkemize yatırım çekmek için, bizim vatandaşımızın, bizim girişimcilerimizin Türkiye'de yatırım yapması için, iş, aş üretmesi için ne gerekiyorsa hakikaten gerekli adımları atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz.

Yine devam ediyorum sondan başa doğru. Doğrudur, Türkiye'de enerji yani akaryakıt ürünleri üzerindeki vergi yükü yüksektir. Ben bunu daha önce de söyledim. Ama yine samimi olarak söyleyeyim, şu son sekiz dokuz yıl içerisinde vergi yükü artmamıştır, azalmıştır. Basit bir rakam vereyim: Eskiden yani referans noktası olarak AK PARTİ hükûmetleri dönemini almak açısından söyleyeyim yani 2003’ün başında diyeyim, 2002’nin sonunda siz 100 liralık benzin alsanız 70 lira 30 kuruşu Maliyeye geliyordu, hazineye geliyordu. Bugün 65 liranın altına düşmüştür bu yük. Yani efektif olarak vergi yükü azalmıştır ama vergi yükü yüksektir arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, 2011 yılında 1 kuruş… Yani bunlar maktu vergiler, enflasyona paralel bir düzenleme yapmıyoruz, dolayısıyla efektif olarak vergi yükü azalmaya da devam edecektir petrol fiyatlarındaki artışa vesaireye rağmen.

Değerli arkadaşlar, bu bir af düzenlemesi gibi görülüyor ama gerçekten af düzenlemesi olmaması için çok güzel bir çaba harcadık. Nasıl? Bakın, siz eğer bir mükellef olarak zamanında ödeseydiniz 100 lira ödeyecek olsaydınız, bugün bu tasarı kapsamında yararlanan mükelleflerimiz de en az 100 lira ödemiş olacaklar. Nasıl? Şöyle: Biz anaparayı alıyoruz ve faizden vazgeçiyoruz ama enflasyonla o anaparayı güncelliyoruz. Yani 73 milyonun hakkı olan vergi gelirlerinden, gerçek değerinden hiçbir şekilde vazgeçmiyoruz, hiçbir şekilde. Peki, bu düzenleme ne tür bir problem yaratıyor? Bu düzenleme şöyle: Vergi kaçıranın cezalandırılması lazım; zamanında, doğru beyanda bulunmayanın cezalandırılması lazım. Bizim kanunlar bunu içeriyor. Bu düzenlemeyle yapılan şey, bu cezalardan biz vazgeçiyoruz. Nasıl? Anaparayı alıyoruz, enflasyonla da anaparayı güncelliyoruz, yani dolayısıyla ödenmesi gereken ödeniyor. Yaptığımız şey şu: Yüzde 300 ceza, çok yüksek gecikme faizi, ondan vazgeçiyoruz, kısmen. Dolayısıyla aslında bu af niteliğinde bir düzenleme değildir, hakikaten almamız gereken parayı alıyoruz.

Tabii ki bu türden düzenlemelerin çok, sık sık yapılıyor olması vergide uyumu bozabilir. Bu anlamda tabii ki vergide adalet mefhumunu zedeleyebilir ama ben, dediğim gibi, biz bu çalışmayı yaparken mümkün olduğunca anapara ve enflasyonla güncellemeden hiçbir şekilde vazgeçmedik.

BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz doldu. Teşekkür ederim.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Bakan, benim soruma gene cevap vermediniz. Her zaman aynı oluyor. Sondan başladınız, gene cevap vermediniz. Her seferinde aynısını yapıyorsunuz. Olmuyor Sayın Bakanım!

BAŞKAN - Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Madde 1’de üç adet önerge vardır; sırasıyla okutup işleme alacağım.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarı’nın 1 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında bulunan “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               M. Akif Hamzaçebi              Kemal Demirel                  Orhan Ziya Diren

                         Trabzon                              Bursa                                   Tokat

             Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                                     Mustafa Özyürek

                         Malatya                                                                         İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

606 sıra sayılı kanun tasarısının 1’inci Maddesinin 1. fıkrasının devamında aşağıdaki bendin ve 4’üncü bir fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“j) Banka borçlularının, esnafın Halk Bankası ve Esnaf Kredi ve Kefalet Kooperatiflerine olan borçları, çiftçilerin Ziraat Bankasına olan borçları

(4) Tüm bu vergi, prim ve alacaklarla ilgili zamanında ödemiş kişi ve kurumlara 2011 yılını kapsamak üzere ödedikleri vergiler üzerinde % 12’lik bir indirim yapılır.”

                  Sebahat Tuncel              M. Nezir Karabaş                    Hasip Kaplan

                       İstanbul                             Bitlis                                    Şırnak

                     Sırrı Sakık                                                                 Hamit Geylani

                          Muş                                                                           Hakkâri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın; Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2 Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) Kanun Tasarısının 1’inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin dördüncü satırında yer alan “ve idari” ibaresinin madde metninden çıkartılmasını, (c) bendinin son satırındaki “hariç” ibaresinden sonra gelmek üzere “idari para cezaları ve ecrimisiller dahil” ibaresinin eklenmesini, (ğ) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

               Erkan Akçay                          Mehmet Şandır                Mustafa Kalaycı

                    Manisa                                    Mersin                               Konya

                 Kadir Ural                            Mehmet Günal                  Münir Kutluata

                    Mersin                                 Antalya                                Sakarya

                                                                  Alim Işık

                                                                   Kütahya                                  

“h) “Esnafın Türkiye Halk Bankası ve Esnaf Kredi ve Kefalet Kooperatiflerinden, çiftçilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden aldıkları ve bu kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş bulunan kredilerin anaparası ile faiz veya gecikme cezası borçlar”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Sayın Divan Kâtibi Harun Tüfekci’den helallik diliyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Herkesten, milletten de helallik!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ama bir garabeti de burada, milletin huzurunda ifade etmek için böyle bir önerge verdik. Yaklaşık sekiz yüz kelime. Kanunun ismi altı yüz yetmiş üç kelime. Değerli milletvekilleri, bu Parlamentonun tarihinde böyle bir garabet… Başka kelime kullanmak istemiyorum. Yani bunu, bu yasama işini bu kadar hafife alan, bu kadar ciddiye almayan böyle bir düzenleme olmaz.

Bakın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim bu kanuna engel olmak gibi bir niyetimiz yok. Çünkü toplumsal karışlığı var. Bu kanunun çıkmasını bekleyen çok sayıda insanımız var ve sorunlar içerisinde kıvranıyorlar. Toplumun tüm kesimleri dertli. Bu kanun onun ifadesidir, onun belgesidir. Bu kanun Türk toplumunun tüm kesimlerinin dertli olduğunu, sorunlu olduğunu, bu sorunları çözmek gerektiğini ifade ediyor. Dolayısıyla, bu kadar dertli toplumu bekletmek gibi bir niyetimiz yok. Fakat bir garabeti ortaya serebilmek için bu kanunun ismini önergemizin başına koyduk. Beş yüz yetmiş üç kelimelik ismi olan bir kanunla muhatabız.

Değerli milletvekilleri, yetmiş dört kanunda değişiklik yapıyor. Bizi izleyen değerli vatandaşlarımıza da ifade ediyorum. Sekiz ayrı ihtisas komisyonunu ilgilendiren bir kanun bu ama burada bir tek komisyon üyeleri var, bir tek bakanlığın mensupları var. Hâlbuki bu kanun otuz ayrı kurumu ilgilendiriyor, elli altı tane kanun teklifini bir araya getirmiş. Türk Parlamento tarihinde, cumhuriyet tarihimizde, inanınız ki… Tanımlayacak kelime bulmakta zorlanıyorum. Kimseyi kırmak gibi bir niyetim yok. Ama bu kanun bu Meclise yakışmamıştır. Bu kanun AKP İktidarının sekiz yıllık iktidar döneminin iflas belgesidir.

Değerli milletvekilleri, millet size 340 milletvekillik bir çoğunluk verdi, iki dönem de iktidar verdi. Bu ülkenin sorunlarını çözmek için bu kadar beklemenize ve böyle bir torbada bunu doldurup, getirip böyle sanki yangından mal kaçırır gibi birbiriyle asla ilgisi olmayan konuları bir araya getirerek, bir torbanın içerisine doldurarak bu Genel Kurulun gündemine getirmeniz, milletin gündemine getirmeniz aslında bu işi başaramadığınızın, iktidarınızın iflas ettiğinin ifadesidir. Hiçbir iktidarı bu duruma düşürmesini tavsiye etmem, temenni etmem değerli arkadaşlar. Olacak iş değil. Hiçbir şekilde savunulacak hâli yok. Sanki bir felaket, bir deprem sonrasında, bir yangın sonrasında kurulu yangın çadırı gibi, deprem çadırı gibi ne varsa doldurmuşsunuz. Çok tenzih ediyorum, iktidarı, sizleri tenzih ediyorum ama hani hırsız eve girer, ne bulursa torbasına doldurur ya, inanın ki bu kanun öyle bir kanun. Burada çok değerli, çok kıdemli parlamenterler var. Hiç böyle bir şey yaşanmamıştı. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, öncelikle Hükûmeti millete şikâyet ediyorum. Ülkeyi bu noktaya, bu milleti bu kadar dertli hâle getirip hepsini birlikte… Öyle yapacağınıza hepsini bir araya getirip yaksaydınız sorunları bütünüyle çözmüş olurdunuz.

Değerli arkadaşlar, bu doğru olmamıştır, bu şık olmamıştır, bu güzel olmamıştır.

Bakın size bir şey söyleyeyim: Bu kanun çıktıktan sonra birçok kesimi memnun edebilirsiniz ama tüm Türk toplumunu isyana teşvik ediyorsunuz, nimet ve külfet dengesini bozuyorsunuz.

Soruyoruz şimdi sorularımızda: Eğer bir ekonomik kriz sonrasında böyle bir şeye ihtiyaç duyduysanız, işte çek mağdurları, tüm tarım kesiminin üreticileri… Erdemli limon üreticilerinin sorunlarını niye çözmüyorsunuz? Nimet ve külfet dengesini de bozuyorsunuz, toplumsal dayanışmayı perişan ediyorsunuz. Artık, insanlar, vergi vermeyi, görevlerini yerine getirmeyi aptallık olarak görecekler. Evet, sizin iktidarınızın bahane olarak gösterdiği krizin sonrasında oluşan sorunları çözmek için zamanınız kalmadı. Böyle bir aceleciliğe belki mecbur kaldınız ama gerçekten Türk demokrasi tarihine, Parlamento tarihine bana göre yüz karası olarak geçecek bir eyleme imza atmış olacaksınız. Üzüntüyle ifade ediyorum ve öncelikle size, Meclisimize ve Türkiye’ye yakışmaz bir kanunun müzakeresine başladığımızı maalesef burada ifade ederek hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

606 sıra sayılı kanun tasarısının 1’inci Maddesinin 1. fıkrasının devamında aşağıdaki bendin ve 4’üncü bir fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“j) Banka borçlularının, esnafın Halk Bankası ve Esnaf Kredi ve Kefalet Kooperatiflerine olan borçları, çiftçilerin Ziraat Bankasına olan borçları

(4) Tüm bu vergi, prim ve alacaklarla ilgili zamanında ödemiş kişi ve kurumlara 2011 yılını kapsamak üzere ödedikleri vergiler üzerinde % 12’lik bir indirim yapılır.”

                                                                                        Sebahat Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Başkan, TESKOMB’la Halk Bankası arasında aslında bundan çok daha iyi bir yapılandırma anlaşması imzalandı ve bu yasayla birlikte yürürlüğe girecek. Sadece bilgi mahiyetinde söylüyorum. O nedenle katılamıyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Geylani.

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1’inci madde değişikliği üzerine partimiz grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bir yasa tasarısı veya teklifi üzerinde tartışılırken mutlaka bir konu ve amaç bütünlüğünün olması gerekir, bu kaçınılmazdır. Bu bakış açısı yasanın daha iyi anlaşılması, etraflıca tartışılması için bir gerekliliktir. Farklı konularda farklı yasal düzenlemeler yapılır. Oysaki Hükûmet tarafından getirilen yasa tasarısının büyük çoğunluğu torba yasalardan oluşmaktadır. Birbirinden nitelik ve içerik olarak farklı konular aynı tasarı içinde yer almakta, kendi başına değerlendirilmesi gereken bir konu, bir maddeler yığını içinde âdeta kamufle edilmekte ve suni yaratılan bir bütünlüğe zorlanmaktadır. Görüştüğümüz yasa tasarısı da bu anlamda bir torba yasası olmaktan da çıkmış, bir çuval yasa tasarısı hâlini almıştır.

Hükûmete çağrımızdır: Siz, istediğiniz kadar maddeyi bu çuval tasarıya koyabilirsiniz ancak mızrağı ne yapacaksınız? Çünkü mızrak çuvala sığmıyor. Onun için, siyaset poşetini de hiç kimsenin kafasına bu kafayla geçiremeyeceksiniz. Bunu tüm Türkiye halkı çok yakından görüyor ve görmeye de devam edecektir.

Yasa tasarısına baktığımızda, yüze yakın yasada ve yasa hükmünde kararnamede değişikliğe gidilmektedir. Bu değişiklikler yasaların açık, anlaşılır, kapsayıcı olma özelliğiyle büyük ölçüde çelişmektedir. Görüştüğümüz yasa tasarısında ve genel olarak Hükûmetçe hazırlanan tüm tasarılarda görülen bir özellik ise yasanın doğrudan etkileyeceği emek kesiminin, demokratik kitle örgütlerinin, insan hakları kuruluşlarının, siyasi partilerin ve diğer ilgililerin görüşleri alınması yapılmamış, bundan her zaman kaçınılmaktadır.

Bir yasa hazırlanırken bu yasanın uygulanacağı, bundan doğrudan veya dolaylı olarak etkilenecek olan yurttaşların, örgütlerin, muhalefetin görüşlerinin alınması ve yasanın böylelikle şekillendirilmesi, yasanın demokratik özelliğini ve yaşam sürecini de belirler. Ne var ki AKP Hükûmeti, Anayasa değişikliği de dâhil hiçbir yasa tasarısını hazırlarken ilgili kişi ve kuruluşların ve yasayı doğrudan etkileyeceği kimselerin, kesimlerin görüşüne başvurma gereğini de hiçbir zaman duymamıştır. Görüştüğümüz yasa tasarısı da aynı kaderi paylaşmakta ve toplumsal ortaklaşmayı dışlamaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu çuval yasa tasarısı önceleri kamu alacaklılarının yeniden yapılandırılması şeklinde kamuoyuna yansıtılmış ve halkta büyük bir af beklentisi yaratmıştır. Tasarının ismi -tırnak içinde- af yasası olarak kamuoyunda lanse ettiren ve bunun böyle kabul edildiğini düşünen Hükûmet ardından tasarıya yaklaşık yüz kırk madde daha ekleyerek büyük adaletsizlikler geliştirmeye heveslenmiştir. Bunu eleştiren ve haksız, hukuksuz hükümlerin tasarıdan çıkarılmasını isteyen muhalefete de seçim arifesinde “Ben sizin borçlarınızı affediyordum ama muhalefet bunu engellemeye çalışıyor.” diyerek kendisince prim toplamaya çalışıyor.

Değerli arkadaşlar, yaşanan tüm bu ayıplara ve olumsuzluklara karşın, kuşkusuz tasarı içinde eksik ama olumlu görebileceğimiz düzenlemeler var ancak asla kabul edemeyeceğimiz, sonuna kadar muhalefet edeceğimiz çokça hükümler de bulunmaktadır. Bunları sırası geldikçe burada dile getireceğiz, kamuoyuyla da paylaşacağız ama merak ediyorum, kaç milletvekili arkadaşımız bu tasarıyı okuyup incelemiştir. Bu sorum özellikle, kulaklarını tıkayan, gözlerini kapayan, Genel Kurul kapısından girer girmez el kaldıran Sayın AK PARTİ milletvekillerine sormak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAMİT GEYLANİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, kapsamlı aflarından, esnek çalışmayı yaygınlaştırmak…

Bitti mi Sayın Başkanım?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Geylani.

HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.48

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde verilen, Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarı’nın 1 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında bulunan “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının, Hükûmet tasarısının ilk şeklinde vergi borçları için 31 Temmuz 2010 tarihine kadar ödenmemiş olan borçlar esas alınmıştı, prim borçları için de 30 Haziran 2010 tarihi esas alınmıştı. Daha sonra, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan bir düzenlemeyle bu tarihler değiştirildi, vergi borçları için 31 Aralık 2010 tarihi, prim borçları için de 30 Kasım 2010 tarihi esas alındı. Bir uzatma yapıldı, olabilir, Komisyonumuz öyle takdir etmiştir, buna Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız da Komisyonda  destek verdiler ancak bir nokta dikkatten kaçıyor. Bunu yapalım, peki bu uzatıldı, peki vergisini düzenli ödemiş olan vatandaşlarımıza hiçbir indirim düşünmeyecek miyiz? Sayın Maliye Bakanı biraz önce diyor ki: “Bu bir af değildir.” “Bu bir af değil.” diyor, ben şaşırıyorum, Sayın Maliye Bakanı, bunun bir af kanunu olmadığını söylüyor yani siz yüzde 36 oranında uygulanmış olan gecikme zammını yüzde 7’ye, 8’e indiriyorsanız bu tasarıyla, aradaki 28 puanlık farktan vazge-çiyorsanız bunun adı af değil midir? Varsayalım ki bu af değil…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, uğultuyu keser misiniz lütfen.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – …o zaman bu düzenlemeyi daimî yapalım bu af değilse, bu sizin şu an yaptığınız düzenleme normal bir düzenlemeyse. “Alacağımızdan hiçbir şekilde vazgeçmiyoruz.” diyorsanız bu düzenlemeyi daimî yapalım. Bunu vergisini düzenli ödeyenler açısından ifade etmek istiyorum. Bu bir aftır. Olabilir, ekonomik kriz olabilir, başka nedenler olabilir bir af düzenlemesi yapabilirsiniz ama siz Sayın Başbakanın “Eylül ayında bir vergi ve prim borç yapılandırması yapacağız.” açıklamasına göre haziran ve temmuz tarihlerini vade tarihi olarak belirleyip bu tarihe kadar ödenmemiş olan borçları kapsama aldıktan sonra -ki doğru bir tarih tespiti yaptınız Sayın Başkanın açıklamasına göre- bu tarihi uzatıyorsanız uzatın ama o zaman vergisini düzenli ödemiş vatandaşlarımıza da bir şey yapmak gerekir. Aksi takdirde Gelir İdaresinin, Sayın Maliye Bakanının çok sık kullandığı “Gönüllü uyum” dediğimiz kavram çöpe atılmış olur. “Gönüllü uyum” yani vergisini zamanında ve doğru bir şekilde beyan edecek ve zamanında ödeyecek. Gelir İdaresinin görevi, bu uyumu artırmaktır. Bu uyumu iki şekilde artırır Gelir İdaresi: Birincisi, mükellefin ihtiyaç duyduğu hizmetleri ona zamanında etkin bir şekilde sunar; ikincisi, vergi kanunlarının uygulaması nedeniyle mükellefe bir caydırıcılık duygusu verir, caydırıcılık psikolojisini verir. Hem hizmeti vereceksiniz hem de diğer yandan caydırıcılık psikolojisini vereceksiniz. Bu ikisi arasındaki dengeyle siz mükellefin gönüllü uyumunu sağlamış olursunuz yani doğru beyan ve zamanında ödeme.

Şimdi, bu düzenlemeleri yapıp vergisini zamanında ödemiş olan mükellefe herhangi bir indirim yapmazsanız, siz mükellefe “Ya ödeme, ödemesen de olur.” mesajını vermiş oluyorsunuz.

Sayın Ali Babacan bir demeç verdi, dedi ki: “2011 bütçesi uygun değil, 2012’den sonra düşünebiliriz.” Tabii şaşırıyorum, Sayın Maliye Bakanı varken bu konularda Sayın Ali Babacan demeç veriyor. Nedense, Sayın Maliye Bakanı maliye konularında ortada yok, vergi konusunda yok; vergi görüşülüyor, ortada yok; af kanunu çıkıyor, ortada yok. Bu konuların bir sahibi maalesef ortada gözükmüyor.

Bu tasarıda kuyumculuk sektörü neden yok acaba, merak ediyorum. Kuyumculuk sektörü 250 bin kişiyi istihdam eden bir sektördür. 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu’nda, bu sektörün değerleme farkları küçük bir vergi oranıyla, yüzde 2,5’la vergilendirilerek fiktif kârların vergilendirilmesinin önüne geçilmişti. Altın fiyatları yükseldi. Kayıtlardaki değerle fiilî değer arasında ciddi bir fark oluştu. Fiktif bir kâr, bu kârdan vergi alıyorsunuz. Düzeltin bunu, değerleme farklarını gelin buraya koyalım. Kuyumculuk sektörü Türkiye’nin potansiyeli olan, dünyada birçok ülkeyle yarıştığı bir sektördür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Zamanım bitti, konuşmamı burada sonlandırıyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 2’de iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 2’nci Maddesinin 1’inci fıkrasının b bendinde yer alan “%50” ibaresinin çıkarılarak yerine “%30” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

              Sebahat Tuncel                   M. Nezir Karabaş                      Hasip Kaplan

                    İstanbul                                  Bitlis                                      Şırnak

                  Sırrı Sakık                                                                        Hamit Geylani

                      Muş                                                                                  Hakkâri

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki “idari para cezalarının; yüzde 50’si” ibaresinin “idari para cezalarının; yüzde 30’u” şeklinde, “cezaların kalan yüzde 50’sinin” ibaresinin “cezaların kalan yüzde 70’inin” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Erkan Akçay                       Mehmet Şandır                     Mustafa Kalaycı

                    Manisa                                 Mersin                                    Konya

              Münir Kutluata                     Mehmet Günal                          Kadir Ural

                    Sakarya                                 Antalya                                   Mersin

                                                           Hüseyin Yıldız

                                                                 Antalya

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümünün 2’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi için söz aldım. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin dokuz yıllık iktidarında kanun tasarı ve tekliflerinin komisyonlarda görüşülmesinde ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaştırılmasında hukukun genel ilkelerini, Meclis İçtüzüğü’nü, dahası da hukukun kendisini de altüst etmesinin bir örneğini bu tasarıyla görmekteyiz. Getirdiğiniz, Adalet ve Kalkınma Partisine göre bir kanun tasarısı, bize göre ise bir aşure kanun tasarısıdır.

Bu tasarı, işletmelerin ve vatandaşlarımızın ekonomik sıkıntılarından ve ödeme güçlüklerinden kaynaklanan sebeplerle hazırlanan bir tasarı değildir. Eğer öyle olsaydı dokuz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının yanlış ekonomik uygulamaları sonucunda derinleşen ekonomik krizin etkisiyle kamuya olan borçlarını ödeyemez hâle gelen vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek üzere Milliyetçi Hareket Partili milletvekillerinin verdikleri kanun teklif ve değişiklik önerilerini dikkate alırdınız, bugünlere de gelmezdik.

Bu tasarı, Adalet ve Kalkınma Partisinin beklentilerine cevap verecek ve beklentilerinden kaynaklanan bir tasarıdır.

Bu tasarı, samimiyetsiz ve yaklaşan seçim fırsatçılığından yararlanma hesaplarının bir göstergesidir.

Bu tasarı, Adalet ve Kalkınma Partisinin sorunları zamanında çözmeyip kronikleştirme ve sonra da istismar etme alışkanlığının başka bir göstergesidir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde neye evet dediklerini bilmeden el kaldırarak yasalaştırdıkları kanunların ve dokuz yıllık iktidarlarının başarısızlıklarının bir göstergesidir.

Bu tasarı, Kars ilinde AKP’li belediye başkanlığı döneminde milletimizin milyonlarca lirasını harcayarak Milliyetçi Hareket Partili il yöneticilerimizin karşı çıkmasına rağmen, Ermenistan’a şirin görünme arzusuyla yaptırılan insanlık anıtı heykelinden siyasi rantını alıp, şimdi de Başbakan tarafından “ucube” nitelemesiyle yıkılarak da siyasi rant elde etme çabanızda olduğu gibi, dokuz yıldır “Milliyetçi Hareket Partisinden enkaz devraldık.” diyerek, dokuz yıllık kötü ekonomik yönetiminizde gerekli önlemleri almayarak borcunu ödeyemez hâle getirdiğiniz ve kaderine terk ettiğiniz vatandaşlarımızı, Sayın Başbakanın deyimiyle bu ucube tasarı ile istismar ederek, yaklaşan seçimlerde siyasi rant elde etme tasarısıdır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı, mali yüküne ilişkin hiçbir hesaplama yapılmayan, yapılandırmanın ne tutarda alacağı kapsadığı, ne tutarda alacak aslından, vergi cezasından, idari para cezasından, ne tutarda gecikme zammından vazgeçileceği bilinmeyen, alacakların yeniden yapılandırılması ile bir taraftan seçim ekonomisine kaynak yaratılırken diğer taraftan da seçim öncesinde devlete borçlu vatandaşlarımızdan oy avcılığı yapan dokuz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının ekonomiyi iyi yönetememesinin ve önlemler almamasının 768 sayfalık bu ucube kanun tasarısıyla ikrarının belgesidir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün hükümlerini dikkate almamaktadır. Bu tasarıyla yine samimiyetsiz ve fırsatçı siyasetini bir kez daha göstermektedir. Kamu alacaklarının yapılandırılmasında çok geç kaldığını bu tasarıyla kabullenmektedir. Bu tasarıyla yine borç yapılandırılması yazboz tahtasına dönüştürülmüştür.

Değerli milletvekilleri, AKP bu ucube tasarıyla vatandaşlarımızın, ekonomik kriz ve AKP’nin yanlış ekonomik politikalarıyla ödeme güçlüğü içine giren vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek değil iktidarını devam ettirebilmeyi hedeflemektedir çünkü iktidardan düşünce başlarına nelerin gelebileceğini çok iyi bilmektedirler.

Bu tasarının en önemli eksiklerinden birisi de esnafın Halk Bankasına ve esnaf kredi kooperatiflerine olan borçlarını, çiftçinin de Ziraat Bankasına olan borçlarını kapsamamasıdır. Esnafımızın ve çiftçimizin borçlarının da bu tasarıda yasalaştırılması gerekmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 2’nci Maddesinin 1’inci fıkrasının b bendinde yer alan “%50” ibaresinin çıkarılarak yerine “%30” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Sebahat Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bu yasanın diliyorum, umuyorum ki halkımıza bir katkısı olur ama yasanın toplumun bütün sorunlarını kapsamadığını biliyoruz. Ben biraz önce bilinçli, Sayın Bakanıma bir soru sordum. Bu torba yasasında öğrencilerle ilgili af yasası var ama terör suçu hariç. “Terörün tanımını yapar mısınız?” dedim. Ses seda yok.

Şimdi, nasıl terör? Nasıl terörün tanımını yapacağız? Kime göre terör? Şimdi, bir halkı Terörle Mücadele Yasası’ndan dolayı terörist ilan edeceksiniz, yediden yetmişe, çocuğu terörist, kadını terörist, genci terörist, üniversitede okuyan terörist.

Neye göre belirleyeceğiz? Şimdi, YÖK’e karşıysanız teröristsiniz, ıslık çalsanız teröristsiniz, yani parasız eğitim isteseniz teröristsiniz, Burhan Hocaya bir tane yumurta atsanız teröristsiniz, Sayın Başbakanı eğer protesto ediyorsanız siz terör kategorisinde yer alıyorsunuz. Şimdi, böyle bir ülke olur mu? Bir halkı terörize ederek, terörist ederek, yani nasıl iç barışımızı sağlayabiliriz? Çıkarttığınız bütün yasalarda sürekli bir dışlayıcı anlayışınız var. Onun için, bu yasa… Eğer gerçekten siz toplumun geleceğini ve bu ülkede barışı, kardeşliği savunuyorsanız, ona uygun adımlar atmalısınız.

Adı torba yasası, neyi buluyorsanız içine atıyorsunuz. O zaman, gelin, bu Terörle Mücadele Yasası’nı birlikte değiştirelim. Yani bu yasadan dolayı hepimizle ilgili 2 bin yılın üzerinde ceza isteniyor. Elimizde silah yok, biz de sizin gibiyiz, ama siz bizi terörist ilan ediyorsunuz, bir halkı terörist ilan ediyorsunuz ve biz de halkın iradesiyle, oyuyla buraya geldik, ama biz “Bir halkın kimliği, kültürü” derken terörist damgası yiyoruz. Onun için, bunların iç barışımıza bir katkısı yok.

Bakın, bu ülkede gerçekten içler acısı tablolarla karşı karşıyayız. Bu gece, eğer siz televizyonlarda olup bitenleri izlediyseniz, Mardin’den çıkıp buraya gelip, Beypazarı’na gidip 20 lira, 30 lira için orada havuç toplayacaklardı, ama 11 insan yaşamını yitirdi. Elimde… 2010 yılından bugüne kadar 600’ün üzerinde yaralı ve onlarca ölü insan var. Bu insanlar bir parça ekmek için o coğrafyadan çıkıp buraya geliyor, Tokat’a gidiyor, efendim, Ordu’ya gidiyor, orada ya trafik kazasında yaşamını yitiriyor ya da kimliğinden dolayı saldırıya maruz kalıyor. Şimdi, hepiniz, bu ülkede yaşayanların büyük bir çoğunluğu, siz ve çocuklarınız hayatınızı bir roman gibi yaşıyorsunuz yani burada, eminim ki, bütün milletvekilleri, askerî, sivil üst düzey bürokratlar, siyaset dünyasının bütün çocukları hayatlarını bir roman gibi yaşıyor ama diğer yoksul Anadolu çocukları kimi ya dağda ölüyor ya da trafik kazasında yaşamını yitiriyor veyahut da parasız eğitim talep ettiği için okuldan uzaklaştırılıyor veyahut da tutuklanıyor. Şimdi, böyle bir ülkede yaşıyoruz. Bunlar için ne yapmamız gerekir?

Bunun için oturup bir şey üretmemiz gerekirken, bu torba yasa gündeme gelmeden önce bütün siyasi partiler arasında bir konsensüs aramamız gerekirken… Ama ne yazık ki, hiçbir dönem Adalet ve Kalkınma Partisi bir konsensüs oluşturmaktansa sadece sayısal çoğunluğuna dayanarak bu yasaları getiriyor. Bu yasaların evet olumlu tarafları da var, ama bu yasanın kimlere hizmet ettiğini biz çok iyi biliyoruz. Kimlerle nasıl uzlaştığınızı biliyoruz. Kimlere yeniden arka bahçe yaratmaya çalıştığınızı da biliyoruz. Yani kimilerinin 4-5 milyar borcu var, bunları siliyorsunuz ama diğer tarafta, yani 20 liraya, 30 liraya gidip çalışan insanların çalışma güvenliği yoktur.

Bakın, 4/C’de Tekelden atılan işçilerin büyük çoğunluğu şu anda… Mesela ben kendi seçim bölgemde gittim gördüm, tam bir rezalet, Muş’tan almışlar Malazgirt’e vermişler, Bulanık’a vermişler. 700 milyon lira para alıyor. 700 milyon liraya ev mi tutacak? 700 milyon liraya çocuklarını mı okutacak? 700 milyon liraya bu insanlar hayatını mı sürdürecek?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) 

SIRRI SAKIK (Devamla) - İşte 4/C’li işçilerin dramı budur. Bu torba yasasında buna benzer o kadar çok adaletsiz uygulama vardır ki, diliyorum onu görürsünüz, ona uygun adımlar atarsınız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler. Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma saati: 00.23

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 00.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde verilen, Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 3’te üç adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 606 sayılı kanun tasarısının 3. Maddesinin birinci fıkrasının üçüncü satırındaki % 50 ibaresinin % 30 şeklinde, altıncı satırında yer alan % 50 ibaresinin % 70 şeklinde değiştirilmesini, ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan % 80’inin ibaresinin % 90 şeklinde ve ayrıca 2. Fıkrasında yer alan “bu maddeye göre ödenecek alacak asıllarının tespitinde, bu kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla tarhiyatın/tahakkukun bulunduğu en son safhadaki tutar esas alınır” ibaresinin madde metninden çıkartılarak, yerine “Bu maddeye göre ödenecek alacak asıllarının tespitinde, davanın açıldığı tarihteki tarhiyat/tahakkuk tutarı esas alınır.” İbaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Recep Taner                       Mehmet Şandır                       Erkan Akçay

                  Aydın                                  Mersin                                  Manisa

                                                       Nevzat Korkmaz

                                                               Isparta

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 3 üncü maddesinin; ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “%20’si ile” ibaresinin “%12’si ile”; “kalan %80’nin” ibaresinin “kalan %88’inin” şeklinde değiştirilmesini, son cümlesinin de aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Özyürek                    Harun Öztürk                     Orhan Ziya Diren

                   İstanbul                                  İzmir                                     Tokat

             Bülent Baratalı                                                            Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                     İzmir                                                                                Malatya

“Ancak, verilen en son kararın bozma kararı olması halinde bu fıkranın (a) bendi, kısmen onama kısmen bozma kararı olması halinde ise onanan kısım için bu fıkranın (b) bendi, bozulan kısım için bu fıkranın (a) bendi hükmü uygulanır.”

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 3’üncü Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 3- “Tüm idari para cezaları ve vergi cezalarının vergi aslına bağlı kalınmaksızın tüm mükelleflerin söz konusu cezaların ve faizlerinden muaf tutulur.”

            Sebahat Tuncel                     M. Nezir Karabaş                       Hasip Kaplan

                  İstanbul                                    Bitlis                                       Şırnak

             Hamit Geylani                                                                           Sırrı Sakık

                  Hakkâri                                                                                     Muş

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurun.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demin bir tartışma yaşandı: İdari para cezaları da af kapsamındadır. Biz şunu anlatmaya çalıştık hep komisyon döneminde: İdari ve adli kesinleşmiş kararlar bunun kapsamı dışındadır. Şimdi, bu maddede de çok açık olarak vergi mahkemesi, bölge idare mahkemesi, Danıştay süreci, adli mahkemelerde kesinleşmemiş herhangi bir borç varsa bundan yararlanıyor ama kesinleşmişse ve vatandaşın da ödeme imkânı yoksa o kesinleşmiş olan rakamın üzerinden yararlanamıyor. Bu ne mantık, ne anlayıştır? Yani şöyle bir şey söyleyeyim: Bir mahkeme kararında Danıştaya gitti, Danıştay da o kararın yarısını bozdu, dedi ki: “Burayı, bu kadarını onuyorum, şu kadarını da bozuyorum.” Şimdi, onanan kısım kapsam dışı, bozulan kısım kapsamda. Siz ne yapmak istiyorsunuz arkadaşlar? Bakın, adli ve idari mahkeme konularına, vergi gider, prim gider, hesaplaması gider, matrah gider, ölçümlemeler gider, bunların hepsi gider. Bunları bize anlatmayın, yani ömrümüz geçti avukatlıkta; bu bir. Yani bunun mantığı ne? Bunu anlatamıyorsunuz, anlayamıyoruz, sizi anlayamıyoruz. Yani kesinleşmemiş bir alacak kapsama giriyor, mahkemeye dava açılmamış giriyor…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kesinleşmişse de giriyor.

HASİP KAPLAN (Devamla) – …şey aşamasında giriyor. Diyelim ki adli mahkemede, ilk aşamada hazineyle ilgili veya vergiyle ilgili, maliyeyle ilgili -ben iki bölümü de söylüyorum, hem idari hem adli- bu giriyor. Yarın istinaf mahkemelerine gidecek, orada da girecek; temyize de gidecek, kesinleşmediyse girecek. Kesinleşti ama vatandaşın ödeyecek parası yok, aynı olay silsilesi içinde bu yararlanamaz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kesinleşmiş olsa da faydalanıyor.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Faydalanmıyor kardeşim, faydalanmıyor. Bunu defalarca Komisyonda…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Faydalanıyor, gecikme zammı siliniyor, ceza siliniyor.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, siz vergiden geldiniz ama bu Komisyonda “Niye adli ve idari kesinleşmiş mahkeme kararları yararlanmıyor?” diye sorduğumuz zaman, burada Sayın Bakan ve bütün bürokratları bunun izahını getiremeden böyle dediler. Şimdi, bu bir yanı.

İkinci bir şey daha söyleyeceğim: Şimdi, Sayın Bakan dedi ki: ”Doğu’ya, Güneydoğu’ya gidin yatırım yapın; teşvik var, prim iniyor, faiz iniyor, hazine arazilerini hemen hemen sudan ucuz, beleş veriyoruz. Maşallah çok iyi, gidin yatırım yapın.” Sayın Bakan, Van’dan, Diyarbakır’dan geldiler, her yerden aşındırdılar; AK PARTİ’ye de geldiler, bize de geldiler, diğer partilere de geldiler. Bakın, 99 yılında, kalkınmada öncelikli bölgelerde yarım kalmış yatırımların, özellikle Doğu ve Güneydoğu’da, ekonomiye kazandırılması amacıyla 99 tarihli bir kararname çıkarılıyor hazine fon kaynaklı, maksimum o zaman 300 bin TL para veriliyor ve Türkiye Kalkınma Bankası aracılığıyla bölgede yarım kalmış teşvik belgeli yatırımlarda kredi kullandırılıyor. Şimdi, bu Van’daki oteller, diğer yatırımlar, bunların hepsi borçlarını ödeyemedi, 100 katı arttı, yüklendi, hepsi iflasın eşiğine geldi. Bakın, bütün, Diyarbakır Ticaret Odası yazmış, Van Ticaret Odası yazmış, bizzat oradaki yararlanan şahıslar yazmış. Hani yatırım yapıyordunuz Doğu’ya, Güneydoğu’ya da bunları niye yararlandırmadınız o zaman? Yani şimdi insanın mantalitesi duruyor; mantık yok, eşitlik yok, adalet yok. Yatırımı teşvikse teşvik, 99’da verilmiş, niye yararlanmıyor kardeşim? Teşvik Fonu’ndan Kalkınma Bankası aracılığıyla verilmiş bu paradan niye bu mağdur vatandaşı yararlandırmıyorsunuz? E, gerisi kolay; prim yok, faiz var, hazine arazisi bedava, git yatırımı yap… Bunu gören gider yatırım yapar mı? Dalga geçmeyin, dalga geçmeyin arkadaşlar, dalga geçmek istemiyorsanız bunu düzeltin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) - Van Gölü’nün kıyısında -Van milletvekilleri var burada- bakın, isimleri de var burada, beş yıldızlı otellerin hepsi satılacak yakında icrayla. Artık, yatırıma bekleriz Doğu, Güneydoğu’ya.

BAŞKAN -  Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 3 üncü maddesinin; ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “%20’si ile” ibaresinin “%12’si ile”; “kalan %80’nin” ibaresinin “kalan %88’inin” şeklinde değiştirilmesini, son cümlesinin de aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları

“Ancak, verilen en son kararın bozma kararı olması halinde bu fıkranın (a) bendi, kısmen onama kısmen bozma kararı olması halinde ise onanan kısım için bu fıkranın (b) bendi, bozulan kısım için bu fıkranın (a) bendi hükmü uygulanır.”

BAŞKAN -  Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN -  Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Diren, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz taslağın 3’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge münasebetiyle söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, kamu alacaklarıyla ilgili bugüne kadar yapılan en kapsamlı düzenleme olarak takdim edilmeye çalışılmaktadır. Oysa öncelikle tasarının hazırlanışı sırasında Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik hükümlerine riayet edilmemesi ve konuları itibarıyla aralarında bağlantı bulunmayan birçok mevzuatta düzenleme yapılmaya çalışılması maalesef evrensel hukuk normlarına uygun değildir. Hükûmet, yaşanan ekonomik krizi iyi yönetememiş, uygulamış olduğu ekonomi politikalarıyla vergi affı veya yeniden yapılandırma uygulamalarını gerektirmeyecek, insanlarımızı af beklentisine sokmayacak düzenlemeleri hayata geçirememiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; AKP İktidarı, döneminde, buna benzer 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu, 5458 sayılı Sosyal Güvenlik Primi Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun, 5736 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun ve 5811 sayılı Bazı Varlıkların Millî Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun gibi çeşitli düzenlemeler yapmış ancak bu düzenlemelerle umduğunu bulamamıştır, af niteliği taşıyan bu yeni ve kapsamlı düzenlemeye ihtiyaç duymuştur. Çünkü krizin en etkili olduğu dönemlerde vatandaşımız zor durumdayken defalarca ikaz etmemize rağmen yapılmayan bu düzenlemeler seçim öncesine bırakılarak bundan siyaseten nemalanmanın hesabı yapılmıştır. Hükûmet, ülke yönetiminde zafiyet göstermekte, halkımızın gözünü de bu tip düzenlemelerle boyama gayretindedir. Burada halkımızın dikkatini çekmek istediğimiz husus, kapsamı genişletilerek getirilen bu tasarının temmuz ayında Başbakan tarafından dillendirilip, referandum sürecinde siyasi malzeme yapılıp bu tarihe kadar gündeme alınmamasıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu tasarının bu kadar uzun bir sürede gündeme alınmamasının altında maalesef AKP İktidarının başka hesaplar peşinde olduğu gerçeği yatmaktadır. 120 madde olarak Meclise sevk edilen tasarı 234 maddeye çıkarılarak “Ben ne istersem o olur.” mantığıyla bir dayatmaya dönüştürülmüştür.

Borçların yeniden yapılandırılmasıyla ilgili sadece 21 madde vardır. Bunu Komisyon görüşmelerinde defalarca dile getirdik ve ilk 21 maddeyi ayıralım ve bu yasayı hemen çıkaralım demiştik. Bu teklifimize rağmen, iktidar, vatandaşlar tarafından beklenen 21 maddenin arkasına, “nasılsa önümüz seçim, muhalefet bunu engellemez” mantığıyla, siyasi etiğe sığmayan bir uygulamayla birçok maddeyi bu tasarıya ekleyerek, “ben yaptım, oldu” anlayışını devam ettirmektedir. Oysa önerimize kulak verip yapılandırmaya ilişkin maddeleri diğer maddelerden ayırmış olsaydık, bir ay kadar önce bu maddeler görüşülmüş, yasalaşmış olacaktı.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önergemize konu 3’üncü maddeyle, kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan amme alacakları düzenlenmektedir. Burada söz konusu olacak ferîlerin TÜFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak yeniden hesaplanacak tutarın ödenmesinin istenmesini yerinde bir karar olarak değerlendirmekteyiz. İlk derece yargı mercisinde bulunan tarhiyatla ilgili olarak, davadan vazgeçme karşılığında verginin yüzde 50’si istenmektedir. Bu oran, mükellefleri haklı oldukları konuda hak aramaktan vazgeçirmeye yetecek bir oran değildir. Beklenen faydanın sağlanabilmesi için oranın yüzde 20’ye çekilmesinin uygun olacağını düşünüyoruz.

Bölge idare mahkemesi veya Danıştay tarafından mükellef lehine verilen terkin kararı için idarenin temyiz tehdidine başvurarak mükelleften terkin edilen verginin yüzde 20’sini istemesini adil bulmamakta, bu oranın yüzde 12’ye çekilmesini de ayrıca talep etmekteyiz. Aynı gerekçelerle bu maddenin 3’üncü fıkrasında yer alan yüzde 25 oranlarının yüzde 15, yüzde 10 oranının yüzde 6, 4’üncü fıkrada yer alan yüzde 50 oranının yüzde 20, yüzde 20 oranının da yüzde 12 şeklinde değiştirilmesinin yerinde olacağını düşünmekteyiz.

2 ve 3’üncü madde hükümlerinden faydalanmak isteyen mükellefler, yapılandırmanın bozulmaması için yapılandırılan borçların yanı sıra cari döneme ilişkin gelir, kurumlar, katma değer ve özel tüketim vergilerini de ödemek durumundadırlar. Yapılandırmanın bozulmaması için her bir vergi türü için yılda iki taksit aksatma hakkı verilmektedir. Aksatılan taksitler için yasal faiz uygulanacağı düşünüldüğünde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) - …yapılandırmanın amacına ulaşabilmesi için aksatılacak taksit sayısının ikiden üçe çıkarılmasını da yine uygun görüyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle önergemize destek vereceğinizi ümit ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Diren.

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeyi oylamadan önce yoklama talebi vardır.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özyürek, Sayın Susam, Sayın Diren, Sayın Köse, Sayın Özkan, Sayın Ayhan, Sayın Öztürk, Sayın Yıldız, Sayın Aydoğan, Sayın Tüzün, Sayın Barış, Sayın Sönmez, Sayın Demirel, Sayın Ünsal, Sayın Bingöl, Sayın Öğüt, Sayın Soysal, Sayın Ağyüz.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

4.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, Tokat Milletvekili Sayın Orhan Ziya Diren ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 606 sayılı kanun tasarısının 3. Maddesinin birinci fıkrasının üçüncü satırındaki % 50 ibaresinin % 30 şeklinde, altıncı satırında yer alan % 50 ibaresinin % 70 şeklinde değiştirilmesini, ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan % 80’inin ibaresinin % 90 şeklinde ve ayrıca 2. Fıkrasında yer alan “bu maddeye göre ödenecek alacak asıllarının tespitinde, bu kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla tarhiyatın/tahakkukun bulunduğu en son safhadaki tutar esas alınır” ibaresinin madde metninden çıkartılarak, yerine “Bu maddeye göre ödenecek alacak asıllarının tespitinde, davanın açıldığı tarihteki tarhiyat/tahakkuk tutarı esas alınır.” İbaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Recep Taner (Aydın) ve arkadaşları

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Halil Bey, takdire bırak, komisyon çoğunluğun yok.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, aniden bağırdığınız zaman ben şöyle bir sıçrama yapıyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Önceden uyarıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ne yaptı?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Önceden uyardım Halil Bey’i, komisyon çoğunluğu yok.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Ben cevabımı vereceğim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Allah rızası için cevap mevap vermeyin, benim size sorduğum soruya cevap verin.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Hayır, hayır, o anlamda değil, “Katılamıyoruz.” diye cevap vereceğim.

BAŞKAN – Evet, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – “Katılamıyoruz.” diye uygun cevap vereceğim. Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Peki.

Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Taner, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı torba kanunu tasarısının 3’üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz bu maddeyle kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan amme alacaklarının ne şekilde yapılandırılacağına ilişkin hükümler düzenlenmekte ve davadan vazgeçilme karşılığında ödeme kolaylığı getirilmektedir. Vermiş olduğumuz önergeyle oranları aşağıya çekmeyi istemekteyiz.

Sayın Bakanım, daha önce de yapılmış olan düzenlemelerde, yapılandırmada yüzde 50 oranıyla bu düzenleme yapıldı ama aldığımız neticelere baktığımızda beklediğiniz neticeyi de alamadığınız ortada. Çünkü eğer bugün bir vergi mükellefi tahakkuk eden vergisini mahkemeye götürdüyse orada büyük ihtimalle kazanacağından emin olduğundan dolayı mahkemeye götürüyor. Dolayısıyla, eğer ki siz yüzde 50 oranını devam ettirerek ondan davadan vazgeçmesini beklediğiniz takdirde bu mükelleflerimiz davadan vazgeçmemekteler ve beklediğiniz amaca da ulaşamamaktasınız. Dolayısıyla, biz diyoruz ki: Bu yüzde 50 oranını eğer ki yüzde 30 oranına çekecek olursak şu anda bu konuda mağdur olan birçok vatandaşımızın mağduriyetini gidermiş olacağız; vergi dairesi de, idare de, gümrük de, tahakkuk eden vergilerini almakta çok rahat bir şekilde uygulama imkânı bulacaktır.

Değerli milletvekilleri, eğer bu düzenlemeler ekonomik kriz sonrasında oluşan kamu borçlarının yapılandırılmasına ve ödeme kolaylığı sağlanmasına yönelik yapıldıysa bu beklentileri karşılamamız gerekmektedir.

Tabii, Hükûmet olarak beklentileri karşılayacağız düşüncesiyle bugüne kadar gündeme getiremediğiniz her türlü düzenlemeyi de bu 30 maddelik çıkması gereken kanunun arkasına ilave ederek yüzlerce kanunda değişiklik önergeleriyle 247 maddelik dev bir düzenleme gündeme getirdiniz. Bu, bizim Aydınlı üreticilerin tabiriyle, pamuk hararına veya balyasına döndü.

Değerli milletvekilleri, bu düzenleme içerik olarak bu kadar çok madde içerince de, tabii, ister istemez bütün kurum ve kuruluşlar kendileriyle ilgili maddeleri gündeme getirmek istediler. Örneğin, bu maddeyle ilgili olarak Aydın Ticaret Odası gönderdiği yazı ile diyor ki: “Danıştayda dava devam ederken vergi, faiz ve cezalarını ödeyenlere ‘Eğer ödemeseydin yararlanacaktın.’ denilmekte.” Yani dava devam ederken iyi niyet göstererek ödeme yapan mükellef değil ödemeyen mükellefler bu konuda desteklenmektedir. Sizlerin bu konudaki mükelleflerin durumunu yeniden gözden geçirerek devlete karşı yükümlülüğünü yerine getirenlerin de mağduriyetlerinin giderilmesi talep edilmektedir. Bu verdiğimiz değişikliğin bir kısmı da bununla ilgilidir. Bu konularda vatandaşlarımızın taleplerini gündeme getirmemiz lazım.

Yine, Aydın Ticaret Borsası da kendi arsaları üzerine ruhsata aykırı olarak yapılan inşaatlarla ilgili yapı kullanma izin belgesi alamayan binlerce konutun bu kapsama dâhil edilmesini -çünkü, suyu, elektriği, telefonu getirilmiş, yolları, altyapıları oluşturulmuş- belediyelerce emlak ve çevre vergileri tahsil edildiği hâlde ruhsat sorunu yüzünden bu mağdur olan vatandaşların bir kereye mahsus olarak imar affının da bu düzenlemenin içine getirilmesini talep etmekteler.

Yine, benzer bir konu da üniversitelerde daire başkanlığı, genel sekreter yardımcılığı ve hukuk müşavirliği görevinde bulunan personel, diğer kurumların personelleriyle eşitliği sağlama adına, 657 sayılı Kanun’un 4 no’lu makam tazminatı cetveline kendilerinin de ilave edilmesini istemekteler. Bu istekler artıp gitmekte.

Tabii ki, bizim için şu anda bu düzenlemedeki en önemli maddelerden birisi de bu madde, çünkü burada eğer ki siz şu yüzde 50’lik oranı yüzde 30 oranına çekmediğiniz takdirde yine amacınıza ulaşamayacaksınız. Yarın, bu ihtilaflı vergilerden dolayı yapılandırmaya müracaat etmeyen vatandaşlarımızın mağduriyeti aynen devam edecek ve bu sıkıntılar artarak da önümüzdeki süreci şekillendirmiş olacaktır.

Dolayısıyla, sizlerden her şeye rağmen, Sayın Bakanın katılmamasına rağmen AKP Grubu milletvekillerinden önergemize destek verilmesini talep etmekteyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle de heyetinizi saygıyla selamlamaktayım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taner.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Madde 3’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 4’te üç adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 4’üncü Maddesinin 1’inci fıkrasının ikinci cümlesinde geçen “%50” ibaresi çıkarılarak yerine “%30” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Sebahat Tuncel                       M. Nezir Karabaş                    Hasip Kaplan

                İstanbul                                       Bitlis                                    Şırnak

           Hamit Geylani                                                                          Sırrı Sakık

                Hakkâri                                                                                    Muş

T.B.M.M. Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 4. maddesinin ilk paragrafındaki % 50 ve % 25’lik oranların % 40 ve % 20 olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                Yaşar Tüzün                         Yaşar Ağyüz

                 Malatya                                 Bilecik                                 Gaziantep

           R. Kerim Özkan                        Ali Arslan                            Tansel Barış

                  Burdur                                  Muğla                                 Kırklareli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4’üncü maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan “%50” ibaresinin “%30” şeklinde, “%25” ibaresinin “%15” şeklinde, “altı eşit taksitte” ibaresinin “oniki eşit taksitte” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Erkan Akçay                     Mehmet Şandır                         Mustafa Kalaycı

               Manisa                                Mersin                                        Konya

            Kadir Ural                       Mehmet Günal                           Münir Kutluata

               Mersin                                Antalya                                      Sakarya

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Şandır, kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Ayhan konuşacak.

Sayın Ayhan, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Tasarı’nın 4’üncü maddesine ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “50” ibaresinin “30” şeklinde, “25” ibaresinin “15” şeklinde, “altı eşit taksitte” ibaresinin “on iki eşit taksitte” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz. Gerekçemizde önergeyle inceleme ve tarhiyat safhasında bulunan vergiler ile tasarının 3’üncü maddesinde düzenlenen kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan amme alacakları arasında uyum sağlanması amaçlanmaktadır. Bari burada adil olalım diyoruz. İşin temelinde de adaletin olması lazım ama burada da adaleti sağlamıyoruz.

Burada bir şey ifade etmek istiyorum: Sayın Bakan, burada seçime yönelik kaygıların olduğu da kesin. Gelin, şöyle bir şey yapalım: Önümüzdeki dönemde incelenecek hadiseleri de dâhil edelim, 2002’yi de bunun içine dâhil edelim, hiç olmazsa vatandaşımızın seçim esnasında bir tereddüdü hâsıl olmasın “Acaba biz sıkıntıya girer miyiz oy vermesek?” falan diye; daha adil bir seçim yapmış oluruz.

Şimdi, burada sıkıntı var. “Ya, gecenin bu vaktinde bu söylenir mi sayın vekilim?” diyebilirsiniz. Belki “Bu teklif, böyle bir şey olur mu?” da diyebilirsiniz. Hakikaten, bunu espri olsun falan diye söylemiyorum. Komisyonda bize teklif geldi. Şöyle bir teklif geldi, önergeyi gördük. Neyle ilgiliydi? Üniversitelerden atılacakların –haziran ayını da kapsıyordu sanıyorum, yanılmıyorsam- onların da kapsama dâhil edilmesini arzu ediyorlardı. Şimdi, böyle bir şeyi orada düşünüyorsak, onun bir mantığı varsa, bunun da neyi olması lazım? Bir mantığının olması lazım ve vatandaşların seçime giderken bir baskı görüp görmeyeceklerini de iyi düşünmesi lazım.

Şimdi, benim burada ifade etmek istediğim bir şey var: Zaten incelemeler ve hacizler, tasarı iki buçuk ay gecikince, devam etti. Sizin tereddütlü hâliniz ve ilave birtakım hususların buraya gelmesi problemler ortaya çıkardı, vatandaş daha da perişan oldu.

Biraz önce Sayın Akçay’ın sorusuna cevap verirken, sizin verdiğiniz cevap beni çok endişelendirdi Türkiye ekonomisi açısından. Belki ufak bir ayrıntı gibi geldi ama bakın ne diyorsunuz Sayın Akçay’ın sorduğu soruya: “Sadece şunu söyleyebilirim: Makro ihtiyati tedbir anlamında yani cari açığın kontrol altına alınması veya eğer bir aşırı ısınma durumu söz konusu olursa birtakım tedbirlerin alınması mümkündür.” diyorsunuz. Bu bir endişeyi ifade ediyor. Yani Allah korusun, böyle bir şey olmasın. Ama ifade etmek istediğim bir şey var: Siz bunu tekraren birkaç kere bu konuşmanızda söylediniz, ben tutanakları aldım, oradan bakıyorum, oradan okudum. Elimde bir tablo var, bütçe açığıyla cari işlemler açığının yurt içi hasılaya oranları aşağı yukarı 2001’de yüzde 10,2 iken şu anda, 2010 tahminî rakam 10,1. Dolayısıyla, ekonominin geldiği nokta itibarıyla sıkıntılı. Bakınız bu ikiz açıkla ilgili. Buna ilave ne var? Dış ticaret açığı sizin düşündüğünüzden daha fazla olacak. Ne olacak? Aşağı yukarı 70 milyar dolarlarda olacak. Burada da bir sıkıntı var. Diyelim ki 52 milyar, 53 milyarlık 2009’daki bütçe açığı yüzde 25’ler düzeyinde azalıyor. Azalıyor olabilir ama neye göre azalıyor? 2009’a göre azalıyor. Gelin, bir de 2008’le mukayese edin, 17 milyar TL ile mukayese edin. 39,6 sanıyorum, 2 mislinden fazla, yüzde 100’ünden fazla. Yani ekonominin makro dengeleri zaten altüst olmuş durumda. Bunlara çok girmek istiyorum ama vakit müsait değil. İleriki belki önergelerde değinmek mümkün olur ama burada millete de ifade etmek istiyorum: Hakikaten bu ikiz açık sıkıntılı, Sayın Bakan da örtülü de olsa bunu ifade etti.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 4. maddesinin ilk paragrafındaki % 50 ve % 25’lik oranların % 40 ve % 20 olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Tüzün.

BAŞKAN – Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin değiştirilmesiyle ilgili vermiş olduğumuz önergenin lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu önergede, özellikle yüzde 50 ve 25’lik oranların yüzde 40 ve 20 olarak değiştirilmesine yani düşürülmesi daha adil olacak düşüncesiyle önerge verdik. Tabii, Komisyonun gerekli sayısı olmadığı hâlde “Takdire bırakıyoruz.” cümlesini  kullanmadan direkt “Katılamıyoruz.” veya “Katılmıyoruz.” şeklinde ifade kullanıyor. Doğrusu, Plan ve Bütçe Komisyon Başkanı burada şu anda oturmuyor, temsil edilmiyor, onu grup sözcüsü temsil ediyor. Grup sözcüsünün de bu tür katılıp katılmama noktasında karar vermesi oradaki çoğunluk sayısına bağlıdır. Dolayısıyla, Komisyonu temsil eden sözcülerin bundan böyle “Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.” cümlesinde fayda var, İç Tüzük de bunu gerektiriyor.

Değerli arkadaşlarım, tabii, bu torba kanunu demeyelim artık bu çuval kanunu içerisinde çok farklı, birbirinden farklı maddeler söz konusu. Özellikle 2007 yılında vermiş olduğum kanun teklifinin de bu çuval kanununun içerisine girmesi, özellikle Bilecik ilinde yaşanan, kuraklıktan dolayı yaşanan ve mağdur olan vatandaşlarımızın da bu kapsama alınması bizi memnun ve mutlu etti.

Yine, değerli arkadaşlarım, bu kanun çuvalının içerisinde, özellikle tarım kredi kooperatiflerinden kullandırılan krediler. Yine, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından ORKÖY adına kullandırılan krediler. Yine, bildiğiniz gibi, sulama birliklerinin borçlarıyla ilgili bir yapılandırma söz konusu. Ancak başta Ziraat Bankasına ve Halk Bankasına, özellikle Ziraat Bankasının dokusuna uygun, kuruluş felsefesine uygun, Ziraat Bankasının ruhuna uygun, Türk köylüsüne, çiftçisine kullandırılan kredilerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili, bir gerekçede ve kanun teklifinde olmasına rağmen, maalesef bu kanunun içerisine alınmadı.

Türk köylüsü, çiftçisi -hepinizin bildiği gibi Ziraat Bankasından kullanmış olduğu krediler var değerli arkadaşlar- bu konuda yeni bir yapılandırma bekliyor, yeni bir müjde bekliyor. Yine bizim vermiş olduğumuz bu torba kanun içerisinde önergeler var. Zamanı ve sırası geldiğinde bu önergelerin yine lehinde konuşacağız ve Genel Kuruldan yetki isteyeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, 2006 yılında kabul edilen, yani yüce Meclisimiz tarafından kabul edilen bir Sosyal Güvenlik Kanunu yürürlükte. Bu Kanun çıkartılırken de gerekçelerimizi söyledik. Özellikle prim ve gün sayısını doldurup da yaş haddine takılan Türkiye’de 2 milyona yakın vatandaşımız söz konusu. Bu vatandaşlarımızın, özellikle bu torba kanun çıkarken bütün beklentileri bu kanuna ilave edilmesiydi. Az önce Sosyal Güvenlik Müsteşarımızla, Başkanımızla yapmış olduğumuz bire bir temasta, görüşmede bunu arz etmeye çalıştım Genel Kurula da. Bunun içeriği de şudur değerli arkadaşlarım: Bu konuda vermiş olduğum bir kanun teklifi var. Vatandaşımız prim ve gün sayısını doldurmuş, 2006 yılında çıkan Sosyal Güvenlik Kanunu ile yaş haddine takılmış. Primini doldurmuş, gününü doldurmuş ama yaş haddinden beklemede. Bu arada sosyal güvenlikten mağdur edilmiş, maaştan mağdur edilmiş, sadece yaşı beklemek adına vatandaşımıza hiçbir maaş ve sosyal güvenlik hakkı tanınmamaktadır. Bu tür 2 milyona yakın vatandaşımız vardır. Bu vatandaşlarımızın bir defaya mahsus erken emeklilik noktasında bir kanun teklifimiz vardır. Bu teklifin de bu kapsama, bu torba kanun içerisine girmesini bundan sonraki maddelerde talep edeceğiz.

Ben, önergemizin kabulünü diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzün.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bu arada, İç Tüzük madde 45’i okumak istiyorum: “Komisyon sıralarında, toplantı yeter sayısını temin edecek sayıda komisyon üyesi yer almamışsa, komisyon temsilcisi; komisyon metninin değiştirilmesini isteyen önergelerin reddini veya komisyona iadesini isteyebilir.”

Bilgilerinize sunulur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606  sıra sayılı kanun tasarısının 4’üncü Maddesinin 1’inci fıkrasının ikinci cümlesinde geçen “% 50” ibaresi çıkarılarak yerine “% 30” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Hamit Geylani (Hakkâri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

Buyurun.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sayılı Tasarı’nın 4’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii yaşanan kriz ve küçük esnafın içinde bulunduğu sıkıntılardan kaynaklı bir af yasasını vergi, sigorta ve diğer idari cezalarla ilgili bir affın çıkarılması gerekiyordu, ancak bu aflar Türkiye’de yapısaldır sadece krizle ilgili değil. Nasıl ki Türkiye’de ve benzer ülkelerde gerçek bir adaletin, gerçek bir yargının olmadığından kaynaklı sürekli bazen kısmi bazen genel aflar çıkarılıyorsa vergi, sigorta, diğer idari cezalarla ilgili de maalesef Türkiye’de bu işletiliyor. Daha önceki hükûmetler döneminde de 2002’den bu yana AKP iktidarları döneminde de bu rutin bir şekilde devam ediyor. Neredeyse her iki senede bir, bir vergi affı, sigorta affı veya idari cezalarla ilgili aflar var. Bunu, tabii ki siz vergi belirlemede ve vergi toplamada adaleti sağlayamazsanız, eğer ekonominizin yüzde 50’si kayıt dışıysa yani bu ülkede iş yapan, bu ülkede ticaret yapan, bu ülkede para kazanan, vergi ödemesi gereken, prim ödemesi gereken insanların yüzde 50’si eğer kayıt dışıysa, siz doğal olarak mevcut konumuzla kayıt altına aldığınız yani yakaladığınız, ensesinden yakaladığınız her iş adamının, çalışanın vergisini ve sigorta primini 2 katı almak durumundasınız. Yine, adil olan, tabana yayılmış dolaylı vergilerden daha çok asli vergileri kapsayan bir vergi yapınız, bir sigorta prim yapınız yoksa, sürekli vatandaşın bu durumuyla, esnafın, iş adamının ya sıkıntıya girmesi veya “Nasılsa af çıkar.” diye beklenti içine girmesiyle karşı karşıya gelirsiniz. Tabii ki her vergi affında Türkiye’deki mevcut adil olmayan vergiler, adaletsizlikler, esnafın sorunlarının, iş adamının sorunlarının, çalışanların sorunlarının çözümlenmemesinden kaynaklı vergileri toplamada sıkıntı yaşanıyor. Ancak her vergi veya sigorta affı veya idari ceza affı, aynı zamanda vergisini ödeyemediği için değil, sigorta primini ödeyemediği için değil, zaten rutin hâle gelmiş bir gelenek olarak nasılsa ileride siyasi iktidarın üzerinde baskı kurarız, seçim gelir, bir af çıkar, biz de bundan yararlanırız.

Sayın Canikli konuşmasında şunu belirtti: “Vergisini, sigorta primini zamanında ödemeyen iş adamı zaten bir sürü sıkıntıyla karşılaşıyor. Hacizle, icrayla karşılaşıyor.” Ben de buradan söylüyorum: Biz çok iyi biliyoruz ki icra işlemi, haciz işlemi birçok zaman, geçmiş dönemde de, AKP iktidarı döneminde de iktidara yakın olanlara uygulanmaz. Kendi pratik yaşamımızda da, Türkiye'nin her tarafında da bunu iyi biliyoruz. İcra, haciz birçok zaman muhalif olana veya zaten alt gelir gruplarına gider. Büyük sermayedarlara, hele özellikle iktidar taraftarı olan, iktidarın yakını olan kesimlere icra gitmez, haciz gitmez. Onlar onun için her zaman büyük borçlarını bekletip bir affın çıkmasını beklerler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Bu mantık değişmediği sürece aftan kurtulmamız, her bir iki senede bir Türkiye Büyük Millet Meclisinin af çıkarmaması mümkün değildir diyor, hepinizi saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 5’te üç adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Şubat” ibaresinin “Mart” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Mustafa Elitaş                        Nurettin Canikli                         Veysi Kaynak

             Kayseri                                   Giresun                              Kahramanmaraş

     Kemalettin Aydın                                                                        Yılmaz Tunç         

          Gümüşhane                                                                                  Bartın

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 5’inci Maddesinin b fıkrasının çıkarılmasını, 2’nci fıkrasında yer alan “Şubat” ifadesi çıkarılarak “Temmuz” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Sebahat Tuncel                     M. Nezir Karabaş                       Hasip Kaplan

                İstanbul                                    Bitlis                                       Şırnak

              Sırrı Sakık                                                                           Hamit Geylani

                  Muş                                                                                     Hakkâri

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 5’inci maddesinin (2)inci fıkrasında yer alan “2011 yılı Şubat ayı sonuna kadar” ibaresinin “bu kanunun yayımını takip eden ayın sonuna kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Erkan Akçay                         Mehmet Şandır                      Mustafa Kalaycı

               Manisa                                    Mersin                                     Konya

             Kadir Ural                          Münir Kutluata                       Mehmet Günal

               Mersin                                    Sakarya                                   Antalya

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Nalcı efendim...

BAŞKAN – Sayın Nalcı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, “torba kanun” olarak nitelenen bu tür uygulamalar sonucu, kanunlar için aranan “Anayasa’ya aykırı olmayan”, “Anlaşılabilir olma” özellikleri tamamen yok edilmektedir. AKP Hükûmetinin son yıllarda yaptığı bu şekildeki yasa yapım tarzı, hukuka uygunluk ilkesine aykırı olarak yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, burada, Sayın Bakanın da ve Komisyondaki arkadaşların da defalarca dile getirdiği bir husus var, deniyor ki: “Biz burada bir af tasarısı getirmedik.” Ama baktığımız zaman 6’ncı maddede, burada matrah artımıyla 2006’da başlayan yüzde 30’lar mertebesinde ve 2009’da sona eren yüzde 15’ler mertebesinde matrah artırımı yapıldığı zaman bu yıllara ait herhangi bir inceleme yapılmayacağı söyleniyor.

Aynı tasarının 7’nci maddesine baktığımız zaman da KDV’deki matrah artırımları gündeme geliyor. Bu nedir? Gene 2006 yılında 3,2’den 2007’de 2,5; 2008’de 2; 2009’da 1,5 mertebelerinde matrah artırımı gündeme getirildiği zaman bu yıllara ait de katma değer vergisinden bundan sonraki şeyde inceleme yapılmayacak deniyor. Sayın Bakanım, burada soruyorum: Peki, bu af değil de nedir?

Bundan önce bir tasarıyı daha biz bu Mecliste çıkarttık 2008 yılında ve 2009 yılında ve bunların ikisi arasında çok büyük tezat var. 5917 sayılı Kanun ile 5811 sayılı Kanun arasında, birbirini takip eden kanunlar olmasına rağmen iki kanun arasında, uygulama arasında Anayasa ilkelerine, eşitlik ilkelerine aykırılık var saygıdeğer milletvekilleri. Bu kanunları bir hatırlayacak olursak neydi bunlar? 5811 sayılı Kanun’da Türk ekonomisine katkıda bulunmak adına ve kamuoyunda “varlık barışı” olarak nitelenen bir tasarı geçirdik. Bu tasarıda ne dendi? Parası olan, dışarıdan parası olan veya yurt içinde parası olan kademeli olarak yüzde 2 ile yüzde 5 mertebesinde para yatırıldığı zaman ve bankaya getirildiği zaman bundan sonraki çıkacak olan bu miktar kadar olan vergiden incelemelerde inceleme yapılmayacaktı. Ama 2009’da bunu uzatırken -bunun altını özellikle çizmek istiyorum- yani 5917 sayılı Yasa’da, bunun devamı olan yasada bu uzatıldı. Ama ikisi arasında uygulama farkı vardı. Uygulama farkı şundan… Yine aynı yapılan ki her sefer halkın başına gelen gene geldi. 2008’de parayı yatıranlar cezalandırıldı.

Bugün uygulamada şu var: Uygulamada bir vergi dairesi bir inceleme gerçekleştirdiği zaman, inceleme sonucunda bir şey çıktığı zaman şuna bakılıyor: Para 2008’de mi yatırılmış, 2009’da mı? 2008’de yatırılmışsa sadece kurumlar vergisi matrahından muaf tutuluyor. Eğer 2009’da yatırılmışsa, aynı zamanda katma değer vergisinden de muaf tutuluyor. Böyle bir uygulamanın olmasının imkânı var mı saygıdeğer milletvekilleri? Aynı kanunun devamı. Bugün bakıyoruz, önümüzdeki tasarıda da konu aynı. Anayasaya, hukuk ilkelerine aykırı bir ton madde var. “Bunlar ne?” diyeceksiniz. Bakın, bizler bir şeyi affetmiyoruz. Yani verilen beyan bu, ama ne oluyor burada? Yüzde 30’dan kademeli olarak yüzde 15’e kadar eğer matrah artırımı yapılırsa, KDV’de de yüzde 2,2 ile yüzde 1,5 arasında artırım yaptığınız zaman, beş yıllık süreç içindeki tüm evraklar affa girmiş oluyor. Bunun içindir ki eski uygulamanın da düzeltilmesi talebiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Nalcı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 5’inci Maddesinin b fıkrasının çıkarılmasını, 2’nci fıkrasında yer alan “Şubat” ifadesi çıkarılarak “Temmuz” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu ilerleyen saatlerinde 5’inci maddeyi görüşüyoruz, daha 23 madde var ve muhtemelen gece saat bire, ikiye kadar devam edecek, ikide tekrar bitimine kadar devam edeceğiz, bakalım AK PARTİ’liler ne kadar dayanacak? (AK PARTİ sıralarından “dayanırız” sesleri) Dayanmak zorundasınız. Eğer bir şeyi başlattınızsa dayanmak zorundasınız, biz de, siz de nöbete, göreve devam, ama bu kürsüden 73 milyon halkımıza burada dönen yanlışları da açıklamak bizim boynumuzun borcu.

Burada öyle bir yasa tekniği uygulanıyor ki, kalitesiz yasa çıkarma, Meclisin iradesini bürokratlara, uzmanlara ve danışmanlara terk etme gibi bir işleyişin, tehlikeli yasalaşma sürecinin kapısı aralanıyor. Nasıl aralanıyor? Hileyle aralanıyor, etrafından dolanılarak, zamandan çalarak, süreyle oynayarak, İç Tüzük’le oynanarak, uzmanlık alanlarıyla oynanarak, Anayasa ihlal edilerek.

Bakın, halkımıza buradan bir madde göstereceğim, bu 17’nci maddedir, göstereceğim. Bu 17’nci madde kaç sayfa? Sayacağım teker teker. Halkımız bunu görmek zorundadır. Görmek zorundadır ki, ne yapılıyor burada? Niye kalitesiz yasa yapıyoruz? Niye bu halkın hizmetine sabahlamıyoruz?

Bakın, 17’nci madde 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11; geldik 11 sayfa bir madde, çarşaf, çarşaf. Maşallah, maşallah. 11 sayfa… 11 sayfa, 30 tane fıkra. Kaç fıkra? 32 taneymiş! 32 fıkra; yani bir maddenin içinde tam 32 madde! 32 maddeyi, bu kadar sayfayı bir araya getireceksiniz, sonra torba kanunu on temel bölüme ayıracaksınız, sonra 32 tane maddesi olan bir madde üzerinde bir önerge hakkı, beş dakika konuşacak muhalefet ve siz de uyanıklar, bu 32 maddeyi bir maddenin başlığı altına koyup “Kanun yaptık.” diyeceksiniz. Sizin yaptığınız kanun var ya o kanun, o çalgı kanununa bile benzemiyor. Sizin yaptığınız bu kanun var ya, bu anlayış var ya demokrasiyi katlediyor, çoğulculuğu katlediyor, yasamayı katlediyor, muhalefetle dalga geçiyor. Biz iki ay alt komisyonda çalıştık, üst komisyonda çalıştık. Kaliteli yasa yapmak, bir Meclisin, milletin oylarıyla gelmiş bir Meclisin, milletin temsilcilerinin uyması gereken esaslardır. Biz mevcut İç Tüzük’ü beğenmiyoruz. Onu değiştirmek için ortak komisyon kurduk, taslağı bile hazır. Bu yaptığımız yeni İç Tüzük taslağında Sayın Korkmaz -diğer partiden arkadaşlar var- var mı böyle çarşaf çarşaf 19 sayfa bir madde?

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – 11 sayfa.

HASİP KAPLAN (Devamla) – 11 sayfaymış değil mi, 11. 32 tane madde var mı? Var mı başka gelişmiş ülkenin demokrasisinde 11 sayfa bir madde, 32 tane de fıkrası olan; yani 32 maddesi olan?

Ey halkım, sizi böyle idare ediyorlar. Sizi böyle maddelerle oyalıyorlar. Sizi böyle maddelerle konuşturamaya konuşturamaya yutturuyorlar ve bu Meclisin iradesinde eller kalkıyor, eller iniyor. Bu Meclisin iradesini bürokratlar, bu Meclisin iradesini danışmanlar, bu Meclisin iradesini uzmanlara terk etmeyeceğiz.

Bu yanlış size, bize, ülkeye çok şey kaybettirir diyorum. Uyarıyorum ve yasama görevini kaliteli yapalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – Özümüze dönelim, gerçeğe dönelim; davetimizdir. Bunun için söz aldım. Önergemizi de zaten kabul etmeyeceksiniz çünkü otomatiğe bağlandığınız için ben size  “Oy verin” demeyeceğim…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Saygılı ol biraz Hasip Bey!

HASİP KAPLAN (Devamla) – …vermeyeceğinizi de biliyorum.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Şubat” ibaresinin “Mart” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Veysi Kaynak (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Gelir Vergisi Kanununun 64 üncü maddesinde sayılan diğer ücret mükelleflerinin yapılan düzenlemelerden yararlanmaları hususunda herhangi bir süre sıkıntısı yaşamamaları için bu önerge verilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge çerçevesi içinde madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 6’da üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan          606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve dokuzuncu fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

          Harun Öztürk                      Mustafa Özyürek                        Şevket Köse

                 İzmir                                    İstanbul                                 Adıyaman

   Ferit Mevlüt Aslanoğlu                    Akif Ekici                            Bayram Meral

               Malatya                                 Gaziantep                                 İstanbul

                                                        Bülent Baratalı

                                                                İzmir

"(2) Gelir vergisi mükelleflerinin, artırımda bulunmak istedikleri yıl ile ilgili olarak vermiş oldukları gelir vergisi beyannamelerinde, zarar beyan edilmiş olması veya indirim ve istisnalar nedeniyle matrah oluşmaması ya da hiç beyanname verilmemiş (ilgili yıllarda faaliyette bulunmuş veya gelir elde etmiş olup da bu faaliyetlerini ve gelirlerini vergi dairesinin bilgisi dışında bırakanlar dahil) olması halinde, vergilendirmeye esas alınacak matrah ile birinci fıkraya göre artırdıkları matrahlar, işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler için 2006 takvim yılı için 5.000 liradan, 2007 takvim yılı için 5.450 liradan, 2008 takvim yılı için 6.000 liradan, 2009 takvim yılı için 6.400 liradan, bilanço esasına göre defter tutan mükellefler ile serbest meslek erbabı için 2006 takvim yılı için 7.500 liradan, 2007 takvim yılı için 8.175 liradan, 2008 takvim yılı için 9.000 liradan, 2009 takvim yılı için 9.600 liradan az olamaz."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan yüzde oranları, "2006 takvim yılı için %25, 2007 takvim yılı için %20, 2008 takvim yılı için %15, 2009 takvim yılı için %10" olarak,

2. fıkrasında yer alan miktarlar, "işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler için 2006 takvim yılı için 3.185 liradan, 2007 takvim yılı için 3.440 liradan, 2008 takvim yılı için 3.740 liradan, 2009 takvim yılı için 4.075 liradan, bilanço esasına göre defter tutan mükellefler ile serbest meslek erbabı için 2006 takvim yılı için 4.775 liradan, 2007 takvim yılı için 5.160 liradan, 2008 takvim yılı için 5.610 liradan, 2009 takvim yılı için 6.115 liradan az olamaz."

Şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Hamit Geylani                           Hasip Kaplan                       M. Nezir Karabaş

              Hakkâri                                      Şırnak                                      Bitlis

         Ayla Akat Ata                                                                             Sırrı Sakık          

              Batman                                                                                       Muş               

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 6'ıncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan "%30", "%25", "%20" ve "%15" ibarelerinin "%25", "%20", "%15" ve "%10" şeklinde değiştirilmesini,

İkinci fıkrasının birinci cümlesinin "birinci fıkraya göre artırdıkları matrahlar" ibaresinden sonra gelen ibarelerin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,

Üçüncü fıkrasındaki "19.110", "20.650", "22.440" ve "24.460" ibarelerinin "16.500", "17.800", "19.600", "21.200" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Erkan Akçay                         Mehmet Şandır                        Mustafa Kalaycı

               Manisa                                    Mersin                                      Konya

        Münir Kutluata                        Mehmet Günal                             Kadir Ural

              Sakarya                                   Antalya                                     Mersin

                                                     Abdülkadir Akcan

                                                        Afyonkarahisar

“İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler için 2006 takvim yılı için 5.500 liradan, 2007 takvim yılı için 6.000 liradan, 2008 takvim yılı için 6.500 liradan, 2009 takvim yılı için 7.000 liradan, bilanço esasına göre defter tutan mükellefler (serbest meslek erbabı dâhil) için 2006 takvim yılı için 8.000 liradan, 2007 takvim yılı için 8.700 liradan, 2008 takvim yılı için 10.200 liradan, 2009 takvim yılı için 11.200 liradan az olamaz."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Akcan, efendim

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 6’ncı maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken Mardin’in Mazıdağı ilçesinden kalkıp dönemin ürünü olan havucun hasadı için Ankara’nın Beypazarı ilçesine gelen ve burada geçirilen kazadan sonra hayatını kaybeden 11 vatandaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum ve 7 vatandaşımız yaralı, onlara da acil şifalar diliyorum. Hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarına başsağlığı diliyorum ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına sabırlar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, devlet yönetmek insanları doğduğu yerde doyurmayı gerektirir. İnsan Mardin’in Mazıdağı ilçesinde doğar, orada doyamazsa bin kilometrenin üzerinde mesafe katederek rızkını kazanıp karnını doyurmak için yollara düşerse, burada sağlıklı devlet yönetiminden bahsetmek gerçekten mümkün değildir dediğimizde haksızlık yapmış olmayız.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Görev şehidi maaşı bağlanması lazım. Yazık, ekmeği için yollara çıkmışlar, yolda ölüyorlar!

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, devlet yönetmek saygıyı gerektirir, insana saygıyı gerektirir. Sağlıklı yönetimlerde, sırf şu tarihe kadar çıksın diye, bir Başbakan böyle dedi diye sabah onda Meclise gelip gecenin şu saatine kadar insan haklarına aykırı bir şekilde insanları çalışmaya zorlamamayı gerektirir. Yaptığımız bu.

Değerli milletvekilleri, devlet yönetmek adil olmayı gerektirir ve biz de bu tasarının 6’ncı maddesinde adaletin sağlanamadığı gerekçesiyle bu önergeyi vermiş bulunuyoruz. Zira, söz konusu maddede, vergi matrahları 2006’dan 2009’a doğru gelirken gittikçe azaldığı hâlde, burada konan matrahlar gittikçe artan eğilim gösterir durumdadır. İşte, bu madde de bu tasarıyla varılmak istenen amaçta adaletin sağlanamadığını, sağlanamayacağını gözler önüne sermekte.

Değerli milletvekilleri, mademki Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı yönetiminde Türkiye’de her şey yolunda ve düzgün gidiyor, o zaman neden bu tasarıyı getirdiniz? Eğer işler iyi ve düzgün, herkes iyi kazanacak şekilde gidiyorsa o zaman bu kazancın karşısında sağlıklı üretim yaparak ürettiğini satıp, sattığının parasını cebine koyabilen insanların neden sebep devletin bugün bir anlamda -Sayın Bakan kabul etmese de- af anlamına gelecek şekilde ödenemeyen vergilerin, devlete karşı yerine getirilmesi gerekip de getirilemeyen yükümlülüklerin cezasını kaldırma ihtiyacı hissediyoruz. Bunu kaldırdığımızda gerçekten hedefe varabilecek miyiz? Bütün mesele bu. Eğer insanlar işini terk etmek zorunda kalmışsa, buna bağlı olarak üretimden vazgeçmişse, çiftçi oradan gelen gelirle oraya yaptığı masrafı karşılayamaz olduğu için tarlayı ekmekten vazgeçmişse bu adamın devlete olan yükümlülüğünü bundan sonra nasıl yerine getireceğine inanıyorsunuz? Biz bunun gerçekleşeceği kanaatinde değiliz değerli milletvekilleri.

Sayın Şandır sabahleyin gündem dışı söz aldığında Mersinli narenciye üreticilerinin durumunu anlattı. Şimdi, insanlarımız tıkanmış durumda. Bir teşvik sistemi getiriyorsunuz; 850 dolarlık ihracatı yaparsanız o teşvikten yararlanırsınız ama 800 dolarlık ihracat yaparsanız yararlanamazsınız. Böyle bir anlayış olur mu? Bu olmaz. Ya bunun çiftçi birlikleri ve üretici birlikleri vasıtasıyla herkesin ürününü bir noktada birleştirip tek elden yapılmasını sağlayacaksınız, böylece azını da çoğunu da bundan yararlanır hâle getireceksiniz veya bunu regüle edecek, sistemi herkesin yararlanabileceği tarzda uygulanabilir hâle getireceksiniz.

Değerli milletvekilleri, yanlış tarım politikasıyla çiftçi gerçekten perişan olmuş durumda. Bunun üstüne de malını satamayan insanlarımız varken diğer taraftan da bu çiftçilere, hayvan yetiştiricilerine, yurt dışında yetiştiricilik yapan insanların, yabancıların ürettiği malı Türkiye'ye ithal etmek suretiyle haksız rekabet anlamına gelecek rakipler türetmeyi becermiş bir iktidardır. Bununla da elbette ki tarihte söz konusu konularla ilgili hesabını verecektir diyor, önergemize destek bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akcan.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN - Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan yüzde oranları, "2006 takvim yılı için %25, 2007 takvim yılı için %20, 2008 takvim yılı için %15, 2009 takvim yılı için %10" olarak,

2. fıkrasında yer alan miktarlar, "işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler için 2006 takvim yılı için 3.185 liradan, 2007 takvim yılı için 3.440 liradan, 2008 takvim yılı için 3.740 liradan, 2009 takvim yılı için 4.075 liradan, bilanço esasına göre defter tutan mükellefler ile serbest meslek erbabı için 2006 takvim yılı için 4.775 liradan, 2007 takvim yılı için 5.160 liradan, 2008 takvim yılı için 5.610 liradan, 2009 takvim yılı için 6.115 liradan az olamaz."

Şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Karabaş, buyurun.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, Türkiye’de, biraz önce belirttiğimiz gibi nasıl ikide bir, bir af çıkıyorsa matrah artırımıyla ilgili geçmiş hükûmetler döneminde de, bu hükûmet döneminde de birkaç senede bir bu konuda bir yasa çıkartılıyor. Tabii, bunun sürekli hâle getirilmesi aslında vergi mükelleflerinin, hem kurumlar, hem işletmeye tabi olan vergi mükelleflerinin defterlerini düzenli tutma alışkanlığından vazgeçmeyi de beraberinde getiriyor. Yani bir yerde zaten mevcut yasalarınızda, vergi oranlarınızda, vergi adaletinizde bir düzensizlik olduğu zaman zorunluluktan kaynaklanan ama ikide birde matrah artırımıyla ilgili yeni uygulamalar getirildiği sürece de iş adamı, esnaf, ticaret adamı, nasılsa önümüzdeki süreçte bu tür bir tasarı gelir, bir yasa çıkarılır, ben de vergimi, tüm gelirimi gösterip yüksek düzeyde vergi verme yerine, düşük gösteririm, ileride matrah artırımına giderim gibi bir mantık geliştiriyor.

Şimdi, sonuçta, bir matrah artırımıyla eksik gösterilebilecek, o konuda defterlerinde, işlemlerinde eksiklik olan veya vergisini tam göstermemiş, kazancını göstermemiş ve bunun üzerinden vergi vermemiş kişilere bu olanağı tanımak gerekiyorsa ki bunlar da genelde bu tür şeylerden kaçamayan küçük esnaftır çünkü büyük iş adamı, büyük sermayedar bir şekilde vergi kaçırıyorken, bundan kurtulmanın, rüşvet de vermenin, mahkemeye düşüyorsa mahkemeden kurtulmanın da yollarını bulur. Türkiye’de bunu biliyoruz. Bu konuda genelde beklenti içinde olan küçük esnaftır. Krizin de genelde vurduğu bu küçük esnaflardır, KOBİ’lerdir. O zaman, bu miktarlarla ilgili, hem oranlarla ilgili hem miktarlarla ilgili… Bu yasanın gerekçesini karşılayabilecek miktarlar oluşturmamız gerekiyor. Mevcut tasarıda konulan miktarlara, matrah artırımı miktarlarına baktığımız zaman bu konuda ihtiyaç duyan, sıkıntı duyan birçok küçük esnaf, birçok KOBİ bu artırımı, matrah artırımını yapıp onun üzerinden vergi ödeyemeyecektir veya o artırımı yapsa bile bu defa ödemesi gereken, ödemeyi taahhüt ettiği vergiyi yarın ödemeyecektir, tekrar sıkıntıya girecektir. Neden bugün bu tasarıyı düşünüyoruz? Belli kesimlere ödemede kolaylıklar , muaflıklar, bazı konularda mevcut vergisinden, birçok maddede de uygulanan faizlerden ve idari cezalardan indirim yapıyoruz, muafiyet uyguluyoruz, bu hasıl olduğu için. Bu miktarları, matrah artırım miktarını yüksek tuttuğumuz zaman ya buna ihtiyaç duyan küçük esnaf bu artırımı yapamayacak veya bu artırımı yapma taahhüdünde bulunsa bile taahhüt ettiği miktara denk gelen vergiyi yarın, öbür gün ödemeyecek, tekrar bir yıl sonra, tekrar iki yıl sonra vergi borcu olan, vergisini zamanında vermemiş, taahhüdünü yerine getirmemiş bir durumla karşılaşacağız. Onun için, bu maddede, bu önergede hem oranların düşürülmesi hem miktarların düşürülmesi… Sonuçta esnafın matrah artırımına gidebilmesinin koşullarının yaratılması, matrah artırımına gidenin de bu artırım üzerinden vergisini verebilmenin koşullarının yaratılması gerekiyor diyorum.

Umarım, bu konuda… Zaten geçmişte yapılan matrah artırımlarında da bunun çok adil olmadığı, gerçekçi olmadığı… Bunun için değiştirilmesiyle ilgili tartışmalar yapılmıştı, muhalefet de bu konuda hemfikir. İktidar partisinin bu önergeyle ilgili düşüncesini değiştireceğini umuyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve dokuzuncu fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

"(2) Gelir vergisi mükelleflerinin, artırımda bulunmak istedikleri yıl ile ilgili olarak vermiş oldukları gelir vergisi beyannamelerinde, zarar beyan edilmiş olması veya indirim ve istisnalar nedeniyle matrah oluşmaması ya da hiç beyanname verilmemiş (ilgili yıllarda faaliyette bulunmuş veya gelir elde etmiş olup da bu faaliyetlerini ve gelirlerini vergi dairesinin bilgisi dışında bırakanlar dahil) olması halinde, vergilendirmeye esas alınacak matrah ile birinci fıkraya göre artırdıkları matrahlar, işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler için 2006 takvim yılı için 5.000 liradan, 2007 takvim yılı için 5.450 liradan, 2008 takvim yılı için 6.000 liradan, 2009 takvim yılı için 6.400 liradan, bilanço esasına göre defter tutan mükellefler ile serbest meslek erbabı için 2006 takvim yılı için 7.500 liradan, 2007 takvim yılı için 8.175 liradan, 2008 takvim yılı için 9.000 liradan, 2009 takvim yılı için 9.600 liradan az olamaz."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 6’ncı maddeyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede öngörülen koşullarda gelir ve kurumlar vergisi beyanlarını artıran mükellefler matrah artırımında bulundukları dönemler için vergi incelemesinden muaf tutulacaklardır. Vergi incelemesine tabi olmamanın birinci koşulu, artırılan matrahın mükelleflerin beyanlarının 2006 ve 2009 dönemi için yüzde 30 ila yüzde 15’i arasında olması gerekmektedir. İkinci koşul ise oran esasına göre hesaplanan bu tutarların maddede öngörülen asgari tutarların altına düşmemesi koşuludur.

Hükûmet tasarısında ikinci koşul olarak öngörülen asgari matrah artırım tutarları 2006 ve 2009 dönemi için 10 bin lira ile 20 bin lira arasında değişmekteydi. Bu hükümlere göre örneğin 2009 yılı için 133.333 lira beyanı olan bir mükellefin beyanının yüzde 15’i ile asgari artırım tutarı 20 bin lira aynı rakama tekabül etmekteydi. Bu, şu demektir: 133.333 liradan yüksek beyanı olanlar matrahlarını en az yüzde 15 oranında artırırken bu tutarın altında beyanı olan herkes bu madde hükmünden yararlanabilmek için beyanlarını en az 20 bin lira artırmak zorundaydılar. Bu örneği diğer yıllar için de yaptığımızda benzer çarpıklığı görmemiz mümkündür.

Getirilen hükümler bir taraftan küçük esnafı asgari tutarda beyana zorlarken, diğer taraftan da beyanlarını yüksek gösteren mükellefleri bu kez de daha yüksek beyanda bulunmaya zorlamaktadır. Alt komisyonda yapılan bu eleştiriler çerçevesinde matrah artırımında bulunurken beyan edilmesi istenen asgari tutarlar Maliye Bakanlığı tarafından yeniden tespit edilmiştir. Yeni rakamlar tasarıyla karşılaştırıldığında 2006 yılı için benimsenen rakamların Hükûmet tasarısının yüzde 63,7’sine, 2009 yılı rakamlarının ise yüzde 40,8’ine karşılık geldiği görülecektir. Bu açıklamalar Hükûmetin ne kadar gayri ciddi çalıştığını da açıkça ortaya koymuştur.

Komisyon aşamasında Hükûmet tasarısındaki rakamlar bir ölçüde aşağı çekilmiş olsa ve işletme hesabı ve bilanço esasına göre defter tutan mükellefler bakımından farklılaştırılsa da, özellikle gelir vergisi mükellefleri açısından belirlenen yeni tutarların da hâlâ yüksek olduğu düşünülmektedir. Zira, Komisyonda belirlenen yeni asgari matrah artırım tutarları söz konusu yıllarda beyan edilen ortalama matrahlara yakındır. Mükelleflerin ilgili yıl beyanlarını ortalama beyan tutarında artırmalarını beklemek akılcı görülmemektedir. Örneğin 2009 yılı ortalama 11.772 TL matrah beyan eden bir gelir vergisi mükellefinden, beyanını işletme hesabına göre defter tutuyorsa 8.150 lira, bilanço esasına göre defter tutuyorsa 12.230 lira artırması beklenmektedir. Ayrıca, Komisyonun kabul ettiği metne göre örneğin 2009 yılında işletme hesabına tabi mükelleflerden beyanı 54.333 liranın altında olan tüm mükellefler tasarının getirdiği matrah artırımı hükmünden yararlanmak için asgari 8.150 lira tutarında beyan artışında bulunmak zorundadırlar.

Değerli milletvekilleri, bu açıklanan nedenlerle Komisyonun gelir vergisi mükellefleri için öngördüğü asgari matrah artırımı tutarlarının biraz daha düşürülmesinin matrah artırımının başarıya ulaşması açısından uygun olacağı değerlendirilmektedir. Tasarıda, asgari matrah artırımı tutarlarının yüksek tespitinin yanı sıra bazı ilave koşullar öngörülmüş olması da matrah artırımı için müracaat edecek mükelleflerin sayısını olumsuz yönde etkileyecektir. Örneğin, tevkif yoluyla ödenen vergilerin artırılan matrahlar üzerinden hesaplanan vergilerden mahsup edilememesi, artırımda bulunulan yıllara ait zararların yarısının 2010 ve izleyen yıllar kârlarından indirilememesi, tevkif yoluyla ödenen vergilerin iadesinin talep edilmesi hâlinde vergi incelemesi ve tarhiyat hakkının saklı tutulması gibi nedenler matrah artırımına başvuruyu azaltacak nedenlerdir diyor ve önergemize destek vereceğiniz umuduyla yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Madde 6’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 01.53

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 02.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Madde 7’de üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 7. maddesinin 1. fıkrasında yer alan yüzde oranlarının, “2006 yılı için % 2, 2007 yılı için % 1,5, 2008 yılı için % 1 ve 2009 yılı için % 0,5” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Hamit Geylani                          Hasip Kaplan                     M. Nezir Karabaş

              Hakkâri                                     Şırnak                                     Bitlis

            Sırrı Sakık                                                                           Ayla Akat Ata

                 Muş                                                                                     Batman

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri ayrı ayrı okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 7’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “3”, “2,5”, “2” ve “1,5” ibarelerinin “2,5”, “2”, “1,5” ve “1” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Erkan Akçay                       Mehmet Şandır                       Mustafa Kalaycı

                Manisa                                  Mersin                                      Konya

              Kadir Ural                         Mehmet Günal                         Münir Kutluata

                Mersin                                  Antalya                                    Sakarya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 7 nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Harun Öztürk                       Mustafa Özyürek                    Şevket Köse

                  İzmir                                     İstanbul                              Adıyaman

    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                     Akif Ekici                       Ergün Aydoğan

                Malatya                                  Gaziantep                             Balıkesir

           Bayram Meral                                                                     Bülent Baratalı

                İstanbul                                                                                 İzmir

“(1) Katma değer vergisi mükelleflerinin, her bir vergilendirme dönemine ilişkin olarak verdikleri (ihtirazi kayıtla verilenler dâhil) beyannamelerindeki hesaplanan katma değer vergisinin yıllık toplamı üzerinden 2006 yılı için % 2.5, 2007 yılı için % 2, 2008 yılı için % 1.5 ve 2009 yılı için % 1 oranına göre belirlenecek katma değer vergisini, vergi artırımı olarak bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar beyan etmeleri hâlinde, bu mükellefler nezdinde söz konusu vergiyi ödemeyi kabul ettikleri yıllara ait vergilendirme dönemleri ile ilgili olarak katma değer vergisi incelemesi ve tarhiyatı yapılmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Günal, siz mi konuşacaksınız? Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sabahın erken saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısının garabeti hakkında arkadaşlarım sizlere bahsettiler. Sayın Şandır isim koymaktan çekindi ama ben Sayın Başbakanın tabiriyle, onun iznine tabi olarak “ucube” bir kanun tasarısı olduğunu sizlere söyleyebilirim. Dolayısıyla, tabii o bütün ucubeleri kaldırtıyor, belki bunu da iptal eder mi diye bu ismi taktım ama maalesef Sayın Bakana da söyledik, “Birtakım, içinde gereksiz, acelesi olmayan, zararlı olan şeyler var, çıkartın.” dedik. Sayın Bakanın kendisi biraz olumlu baktı ama zannediyorum Bakanlar Kurulunda açtığı zaman da pek tepki alamadı diye düşünüyorum. Dolayısıyla, bizler burada bütün temel hak ve hürriyetlerle ilgili birçok mevzuatı çıkaran Meclis olarak sabaha karşı hâlen ILO sözleşmelerine aykırı, insan haklarına aykırı şekilde çalışmaya devam ediyoruz. Bu çerçevede, vergi artırımına ilişkin bu madde vesilesiyle yine vergilerle ilgili birkaç şeyi dikkatinize getirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa’nın 73’üncü maddesi, herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü olduğunu, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının maliye politikasının sosyal amacı olduğunu belirtmekte, hem verginin tanımını yapmakta hem de vergi yükünün adaletli dağıtılması gerektiğini söylemektedir.

Genel olarak baktığımız zaman, dolaysız vergilerin adil, dolaylı vergilerin ise adaletsiz olduğunu söyleyebiliriz. Burada vergi oranları artırımını konuşuyoruz ama hâlen daha Türkiye en yüksek dolaylı verginin alındığı iki ülkeden birisi olarak durmaya devam ediyor. Daha önce, Sayın Unakıtan geldiği zaman söylemiş, diyor ki 6 Ocak 2003 tarihinde yaptığı açıklamada, gazetelerde yer alan konuşmasında: “Biz vergi adaletini sağlamak istiyoruz. Verginin adil, oranların makul olmasını istiyoruz. Ancak dolaysız vergiler yüzde 30’lara düşmüş, buna karşılık dolaylı vergiler yüzde  70’lere çıkmış. Dolaylı vergilerin oranının yüzde 70’lere çıktığı bir ülkede vergi adaletinden bahsedilmesi mümkün değil. Bu çarpık yapıyı düzeltmek zorundayız. Bu yapı değişmedikçe de hedefe ulaşmak çok zor. Bu nedenle gerçekleştireceğimiz  vergi düzenlemeleriyle öncelikle bu yapıyı ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz.“ Aradan sekiz yıl geçmiş, yine Sayın Şimşek de hatırlayacaktır, yine kendisi de benzer şekilde aynı konulara değiniyor ve yüzde 70’e dolaylı vergi oranının yaklaştığı bir ortamda sağlıklı bir vergi yapısı ve uygulamasından söz edilemeyeceğine dikkat çekiyor ama biz hâlâ bu oranlarda kalmaya devam ediyoruz. Köklü bir vergi reformu yapmak, vergiyi tabana yaymak, kayıt dışını kayıt altına almak yerine her birkaç yılda bir vergi affı çıkararak maalesef bu konunun da istismar edilmesine yol açıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, burada, baktığımız zaman alınan oranlarda Türkiye’deki orana biraz daha yakın olan ikinci ülkenin Meksika olduğunu görüyoruz. Avrupa Birliği ortalamasında sıkça söylediğimiz OECD ortalamalarına baktığımız zaman maalesef Türkiye’de hâlâ dolaylı vergi oranının aynı düzeylerde kaldığını görüyoruz. Tabii, doğal olarak doğrudan vergi alamayınca kimi yakaladıysa devlet, beyana tabi olmayan, tüketim üzerinden alınan vergileri alıyor. Bu nedenle de hâlâ o yüksekliğimiz devam ediyor. Ben isterdim ki burada aceleden birçok hususun içine dercedildiği, son gece bile getirip arkadaşlarımızın ellerinde koşuşturarak bürokratların eklediği değil, hakikaten bu vesileyle ciddi bir vergi reformu, verginin tabana yayılması, hep söylenen kayıt dışının kayıt altına alınması ki sekiz yıldır bir türlü olmadı her ne hikmetse, her şeyi değiştiren AKP Hükûmeti buna zaman bulamadı.

İnşallah, sonraki maddelerde diğer konulardaki görüşlerimi açıklayacağım. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Sayın Aydoğan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, yüce Meclisin  değerli üyeleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar Kanunu ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı. Yani o kadar geniş bir kapsam ki birçoğunu almadığı için “Bazı Kanun ve Diğer Kanunlar” diyoruz.

Değerli milletvekilleri, halk arasındaki tabiriyle torba yasa denilen -torba veya çorba- ve bazı reklamlarda olduğu gibi eldivenden merdivene ne ararsak var. Birbirine benzemez, farklı kanunları bir araya getirerek 247 maddeden oluşan bu tasarı toplumu büyük bir beklentiye sokmuştur.

AKP sekiz yıldan beri tek başına iktidarda ve bu dönemde çok başarılı olduğunu iddia ediyor. Bugüne kadar da AKP sözcüleri, dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi olduğunu iddia ettiler ve bu, AKP’nin yedi yıllık iktidar sonrasında da 2009 yılında finansal bir kriz yaşandı. AKP “Bu kriz bizim krizimiz değil.” dedi ve önlem de almadı. Krizin teğet geçtiği söylendi. Teğet geçmediği ortada. Yine bu tasarının gerekçesinde de diyor ki: “Uluslararası piyasalarda yaşanan finansal kriz ülkemizi de etkilemiştir ve ülkemizde dış alımların azalması sonrasında bu sorun yaşanmıştır.” Gerçekten kendi içerisinde çelişkilerle dolu. Bir taraftan dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi olduğunu iddia edeceksiniz, bir taraftan da Türkiye’de esnafından sanayicisine, sanayicisinden çiftçisine, toplumun tüm kesimlerinin etkilendiği böylesi bir yaşanan sorun sonrasında bu düzenlemeyi yapma ihtiyacı ortaya çıkacak. Kaldı ki, AKP İktidarı döneminde, bu ve benzeri düzenlemeler ilk defa yapılıyor da değil. Daha önceki yıllarda da defalarca yapılmasına rağmen, vergi borçlarının ve kamu alacaklarının taksitlendirilmesine rağmen tekrar tekrar yaşandığını ibretle görüyoruz. Bu da gösteriyor ki, iktidara güvenerek plan, yatırım yapan esnaf, sanayicinin sıkıntıya düştüğü, taahhütlerini yerine getiremediği; vergisini, BAĞ-KUR prim borcunu, sigorta prim borcunu, kredi borçlarını ödeyemediği; çiftçinin elektrik, sulama borçlarını ödeyemediği; esnaf, tacir yükümlülüklerini yerine getiremediği çok açık bir gerçek. Eğer sizin iddia ettiğiniz gibi bu kadar başarılı ise toplumun tüm kesimlerinin bu beklentiye niye sokulduğuna bakmak lazım. Bir taraftan çok başarılı olduğu iddia ediliyor ama toplumun tüm kesimleri bu torba yasanın bir an önce çıkması ve kendisiyle ilgili düzenlemeler sonrasında rahatlamak istiyor çünkü bu düzenleme toplumun tüm kesimlerini ilgilendiriyor. Seçim öncesi yaratılan umutla emeklinin maaş artışının bile bu tasarının içine dâhil edildiği çok açık bir gerçek. Yaptığınız, şu andaki sizin yaptığınız, kendi çıkardığınız yangının itfaiyeciliğine soyunuyorsunuz.

Şimdi buradan sizlere sormak istiyorum: Bir gecede hesaplama yöntemini değiştirerek artırdığınız, arttığını söylediğiniz kişi başı millî geliri, 15 bin 354 dolar olduğu bu kişi başı millî geliri kimin aldığını gerçekten merak ediyorum. Eğer bu iddianız doğru olsa bu yaşanan sıkıntıların yaşanmaması gerekiyor. Yok “Biz bu ülkeyi çok iyi yönettik ama bu ülkenin mükellefi, sanayicisi, esnafı, çiftçisi kötü niyetli, ülkeye olan yükümlülüklerini yerine getiremiyor.” diyorsanız o ayrı bir gerçek.

Yine, tümü üzerinde görüşmelerde AKP Grup Başkan Vekili Sayın Canikli diyor ki: “Bu, temizlik harekâtı.” Sözleşmeli personelden aile yardımına, disiplinden sendikaya, doğum yardımından özürlülerin işe alımına kadar her türlü düzenlemeyi içerdiğini görüyoruz. Ama bir şeyi içermiyor, iki yıl önce süt üreticilerinin yaşadığı kriz bugün tekrar etti ve bu üreticilerle ilgili en küçük bir düzenleme yok. Buradan anlaşılıyor ki siz, sürekli yaşattığınız krizlere maalesef çözüm üretemiyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bu önergemize desteğinizi bekliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 7. maddesinin 1. fıkrasında yer alan yüzde oranlarının, “2006 yılı için % 2, 2007 yılı için % 1,5, 2008 yılı için % 1 ve 2009 yılı için % 0,5” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hamit Geylani (Hakkâri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, gecenin iki buçuğu, çalışıyoruz, güzel. Ben buraya saat 10.00 sıraları geldim, 13.00’te Parlamento açıldı. Şu ana kadar çalışıyoruz aralıksız olarak, muhtemelen de sabah 11.00-12.00’yi bulacak.

Şimdi, tabii zor bir çalışma tarzı, o kadar zor ki halkımız da canlı canlı bizi izliyor, torbadan bize ne çıkacak diye. Ben de bakıyorum, muhabbet çok güzel. İşte sırtı dönük, hemen kürsünün 1 metre yanında beni dinleyen arkadaşlarım, Parlamento… Yine karşıya bakıyorum, kümelenmiş arkadaşlar ve biz vatandaşın hakkını savunacağız. Önce Meclisin kendi hakkını savunması lazım. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 4’üncü maddesi diyor ki: “Zorla çalıştırmak yasaktır.” O maddenin başlığı da “Angarya yasaktır.” arkadaşlar. Bunun adı bu: “Angarya yasaktır.”

Şimdi, bu kanun tasarısı dün dağıtıldı bize, dün aldık. Bunu okuyan var mı arkadaşlar?

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Siz alt komisyondaydınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ben alt komisyondaydım, üst komisyondaydım. Siz okudunuz mu, mesele o. Ben okudum, ben iki aydır tartışma yapıyorum. Bunu bir tek Allah’ın kulu -Komisyonda olmayan- okumadan geldi buraya.

Şimdi, size bir görev verilmiş, üç haftada bunu bitireceksiniz, çıkaracaksınız. Günde yirmi saat çalışacaksınız. İnsanların bir kapasitesi var, bir çalışma süresi var. Eğer size, ki bunu Başbakan da söylese “Çalışacaksınız, üç hafta yatmayacaksınız, bunu çıkaracaksınız…” Arkadaşlar, Meclisi başkaldırıya davet ediyorum. Başkaldırın, başkaldırın… Kendinize, bakın, kendi hakkınıza sahip çıkamayan bir Meclis, yirmi dört saat durmadan çalışan bir Meclis verimli bir yasa yapmaz.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Yapamaz.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Dünyanın hiçbir yerinde yapamaz bunu. Bu bir gerçektir, bunu anlayın. İçimizde bizden çok yaşlı ağabeylerimiz var, yapmayın.

Bakın, şimdi bu kanun teklifi geldi ya torba, torbanın içinde her şey var diye durmadan bana faks geliyor. Bakıyorum, faksta, imam vekiller sizden, Hükûmetten şikâyetçi, diyor ki: “Yasa çıkardılar ama yasada açık kadro olmasına rağmen, imam vekil olmamıza rağmen Urfa’daki, Erzurum’daki sınavlarda ayrımcılık yaptılar.” Bakın, kaç tanesi gelmiş. Şimdi, eğer Allah’ın Diyanetinde imamlara ayrımcılık yapılırsa, eğer boş kadrolar varsa ve boş kadrolardan aşağıda birileri başvurmuşsa ve eğer “O imamlar yetersiz.” deniyorsa… O imama zaten vekillik vermişsiniz. Milletin önünde namaz kılıyor, ölünüzü yıkıyor, cenazenizi yıkıyor, bütün dinî ibadetleri yapıyor, vekillik verdinizse bunu yapıyor zaten. Peki, o zaman niye almıyorsunuz, ayrımcılık yapıyorsunuz? Bakın, bu imamlar… Allah’ın kutsal mekânında bile ayrımcılık var, şikâyet var ve “Bu torbaya girersek acaba bir güvenceye kavuşur muyuz?” diyorlar. E, tabii biz komisyon üyesiyiz, bize geliyorlar, komisyon üyesi olarak Halil’e de gitmiştir kesin.

Bakın arkadaşlar, sadece bu değil, bakın Soma Manisa’dan işçiler göndermiş. “Haksızlığa uğradık.” diyorlar. Bu torba ya, bu torbadan her şey çıkacak inancını verdiniz ya, diyorlar ki: “25/b’yi düzenleyin. Haksızlığa uğruyoruz.”

Şimdi, Ege Motordan arıyorlar, Ege Motordaki diyor ki: “4.200 lira KKDF aldık, oldu 54 bin lira. Ayda 1.000 lira ödüyoruz, 90 lira anaparadan düşülüyor.”

İzmir Ticaret Borsası ayrı bir şey yazmış.

Nasılsa vaktimiz var arkadaşlar, burada da 245 madde var, size, bu 245 madde boyunca, gelenlere bunları anlatacağım.

Biliyorum bu önergeyi de kabul etmeyeceksiniz ama bizimki de indirim, “vergide biraz daha adalet” diyen bir önergedir, takdirlerinize sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Madde 7’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 8’de dört önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde yer alan “(11) numaralı bendinde yer alan ödemeler için % 1, (13) numaralı bendinde yer alan ödemeler için % 2 oranında” ibaresinin “(11) ve (13) numaralı bentlerinde yer alan ödemeler için ayrı ayrı olmak üzere ilgili yıllarda geçerli olan tevkifat oranının % 25’i oranında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Nurettin Canikli                      Veysi Kaynak                      Haydar Kemal Kurt

              Giresun                           Kahramanmaraş                              Isparta

    Ahmet Erdal Feralan                  Rıtvan Köybaşı                       Orhan Karasayar

             Nevşehir                                Nevşehir                                     Hatay

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 8. maddesinin 1. fıkrasında yer alan yüzde oranlarının, “2006 yılı için % 2, 2007 yılı için % 1,5, 2008 yılı için %1 ve 2009 yılı için % 0,5” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Hasip Kaplan                        Hamit Geylani                          Sırrı Sakık

                   Şırnak                                  Hakkâri                                    Muş

            Ayla Akat Ata                                                                  M. Nezir Karabaş

                  Batman                                                                                  Bitlis

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 8'inci maddesinin (1) inci fıkrası ile (3)üncü fıkrasının (a) bendinde yer alan "%5", "%4", "%3", "%2" ibarelerinin "%4", "%3", "%2", % 1 şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Erkan Akçay                          Mehmet Şandır                     Mustafa Kalaycı

                Manisa                                     Mersin                                    Konya

         Münir Kutluata                        Mehmet Günal                          Kadir Ural

               Sakarya                                    Antalya                                   Mersin

                                                        Nevzat Korkmaz

                                                                Isparta

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 8 inci maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan "2006 yılı için % 5, 2007 yılı için % 4, 2008 yılı için % 3 ve 2009 yılı için % 2" ibarelerinin "2006 yılı için % 4, 2007 yılı için % 3, 2008 yılı için % 2 ve 2009 yılı için %1” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Harun Öztürk                    Mustafa Özyürek                        Şevket Köse

                  İzmir                                  İstanbul                                  Adıyaman            

              Akif Ekici                         Bülent Baratalı                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu

              Gaziantep                                 İzmir                                      Malatya

           Bayram Meral                                                                        Yaşar Ağyüz

                İstanbul                                                                               Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

İki önergeyi bir arada okuttum, Milliyetçi Hareket Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisinin önergeleri.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU  (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Neyi önerdiğimizi biliyor musunuz?

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda torba yasa olarak bilinen kanun teklifinin 8’inci maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıya selamlıyorum.

Öncelikle şu tespiti yapmamız gerekiyor ki sekiz yıllık AKP İktidarı döneminde mali ve iktisadi hayatta yaşananlar hiç de güzel şeyler değil ki kötü yönetimin arkada bıraktığı enkazı temizleme ve tahribatı bir nebze de olsa giderme görevini hep birlikte icra etmeye çalışıyoruz. Eğer Sayın Başbakanın dediği gibi ekonomik hayatta ülkemiz çağ atlamış ve vatandaşlarımız, esnafı, köylüsü, tüccarı, memuru, emeklisiyle tüm insanlarımız refahı yakalamış olsaydı herhâlde insanlarımızı rahatlatmak, nefes aldırmak adına bugün böyle bir kanun teklifini görüşüyor olmazdık.

İktidar, bu kanun teklifiyle, milleti getirdiği nokta itibarıyla millete suçüstü yakalanmıştır, söyleyecek bir şeyi kalmamıştır. İş dünyasında işler iyi gidiyor olsaydı insanlar vergilerini ödemekte sıkıntı çekmezler, böylece de vergiler cezaya, gecikme faizine düşmezdi.

Denilebilir ki bu düzenlemeyle vergi tahsilat oranında yükselme olacaktır. Doğrudur, belli bir oranda da olacaktır ancak hükûmetlerin görevi, elinin emeği ve alın teriyle hayatını kazanmak isteyen insanları zor duruma düşürüp, ölüp ölüp dirilttikten sonra “Hadi bakalım, borcunun bir kısmını affediyorum.” demek değildir, aksine ekonomik hayatı öyle dizayn eder, öyle ahenkle yönetirsiniz ki esnafı, iş adamını bu duruma düşürmezsiniz.

8’inci madde, hem gelir vergisi stopajıyla hem de kurumlar vergisi stopajıyla ilgili olarak 2006 için yüzde 5; 2007 için yüzde 4; 2008 için yüzde 3 ve 2009 için yüzde 2 oranında matrah artırımı öngörmekte, geçmişte kalan bu yıllarla ilgili olarak vergi incelemesi ve tarhiyattan muaf tutulacağı hususu kabul edilmektedir. Muhtasar beyanname hiç verilmemiş ise eski hizmet belgeleri ortalamalarına göre, matrah yıllara göre yüzde 5 ila yüzde 2 oranında artırılmakta, yine geçmişe ait vergi incelemesi ve tarhiyattan vazgeçilmektedir, kurumlar vergisinde de muhtasar beyanname verilip verilmemesine göre yeni düzenleme yapılmaktadır.

8’inci madde kapsamı içine neler girmektedir değerli milletvekilleri, bunları maddeler hâlinde, kalemler hâlinde sayalım ki televizyonları başında bu saatte bu maddeyle ilgili olarak bizleri izleyenler içinde neler olduğunu öğrensinler. 8’inci madde kapsamı içerisinde ücret ödemeleri vardır, serbest meslek erbabına yapılan ödemeler vardır, kira ödemeleri, yıllara sari inşaat ve onarım işlerine ilişkin ödemeler, çiftçilere yapılan ödemeler, vergiden muaf esnafa yapılan ödemeler vardır.

Değerli milletvekilleri, bu da göstermektedir ki Milliyetçi Hareket Partisinin ta başından beri söyleyegeldiği üreten ekonomiyi, reel sektörü ihmal ediyorsunuz, bu iddiayı da getirmiş olduğunuz bu torba tasarıyla milletin huzurunda kabul etmiş oluyorsunuz

Geç de olsa eksik de olsa reel sektör için, bu kesim için getirdiğiniz bu tasarıyı ve attığınız bu adımı önemli bulduğumuzu ifade ediyor, tasarının milletimize ve reel sektör mensuplarına hayırlar getirmesi temennisiyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Sayın Hamzaçebi, kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Yaşar Ağyüz efendim.

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, buyurunuz lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda torba yasa, barış yasası diye aylardır tartışılan ve bazı alacakların yeniden yapılandırılması adlı 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, verdiğimiz önerge üzerine söz aldım.

Değerli arkadaşlar, gecenin saat iki buçuğunda çok önemli bir yasayı, diğer arkadaşlarımızın söylediği gibi görüşüyoruz.

Bu yasa neden önemli? Bu yasa topluma çok büyük umut aşılayan, çok büyük hayal şırınga eden AKP İktidarı sayesinde kamuoyunda önemli bir yasa hâline gelmiştir ama gelin görün ki bu yasanın görüşülmesini kamuoyunun gözünden kaçırmak için çalışma sürelerine getirdiğiniz bu anlamsız çalışma saatlerinden dolayı kamuoyunun izleme olanağı ortadan kalkmıştır. Şurada verilen önergelerin toplum yararına olup olmadığı dahi kamuoyundan gizlenmekte ve otomatik parmaklarınızca haklı olan önergeler bile reddedilmektedir. Nasıl ki Komisyonda muhalefet partisi komisyon üyelerinin haklı önerileri reddedildiyse burada da aynı şekilde retle karşı karşıyayız. Ne zaman ki grup başkan vekillerinin imzasını, adını görürseniz -adını duyarsanız, imzasını görme şansınız yok- adını duyarsanız o önergeye evet diyorsunuz.

Demin bir arkadaşım sordu, Sayın Kaplan. Önünüzde kanun da yok sizin. Bari bu boşlukta baksanız biraz feyzalacaksınız ama o da yok maalesef.

Şimdi, biz bu 8’inci maddede stopaj vergisinde artırım oranlarının 1’er puan düşürülmesini öneriyoruz. Bu, mükelleflerin üzerindeki yükün, içinde yaşattığınız ekonomik koşullardan dolayı ekonomik yükünün azaltılması için sosyal devlet anlayışının bir gereğidir.

Son yıllarda herkes vergi toplanamamadan şikâyetçi olmaya başladı. Cari açık, bütçe açığı, dış ticaret açığı gibi kavramlar çok tartışılmaya başladı.

Vergi niye toplayamıyorsunuz? Çünkü İktidar güvenini yitirmiştir. Toplanan vergilerin nerelere harcandığından vatandaşın şüphesi vardır. Yandaşlar zengin ediliyor, yatırım artmıyor, istihdam artmıyor, borç düşmüyor, iç borç, dış borç devamlı artıyor ama siz vergi toplamaya umut bağlamışsınız. Çareyi dolaylı vergilerde artırımda gidiyorsunuz. Onun adını aslında vergi toplama yolu olarak bulmuşsunuz da biraz da siyasallaştırıyorsunuz işte, içki yasağı falan gibi kamufle edici görüntülerle.

Tabii, bu yasanın bir özelliği de iktidarın ekonomik krizin varlığını itirafıdır. Bakın gerekçenizde ne diyor: “Uluslararası finans piyasalarında başlayan ve tüm sektörleri etkisi altına alan küresel ekonomik kriz.” Devamında ne diyor: “Bununla birlikte dış talebin düşmesi ve buna bağlı mal ve hizmet satış gelirinde azalma, kredi teminindeki güçlükler, işletmelerin üretim kapasitelerinin düşmesi.” Bu ne demek? Hani her bakanınız dış ticaret gezisinden sonra diyor ki: “İhracatı artırdık. Şu kadar milyar dolara gidiyor.” falan gibi laflar. “Sıfır problem, sınırlarda; ihracatımız arttı,” yatırımımız arttı. En son Venezuela’yı kattınız herhâlde araya, o da fos çıkmazsa tabii.

Şimdi, bu sözcükler toplumu kandırmak için kullanılmadı ise şu gerekçeler sizin itirafınız değil midir? “Küresel kriz teğet geçti.” diyorsunuz. Geçmedi, deldi geçti. Sonra, bu yasa içerisinde, sizden beklentisi olan, kredi kartı borcu altında ezilen insanların, faiz borcu altında ezilen insanların ne günahı var? Tüketim kredisi altında ezilen insanların ne günahı var? Ziraat Bankasından ve diğer yabancı krediler altında ezilen tarımcıların ne günahı var? Onlar için bir düzenlemeniz var mı? Yok.

O nedenle değerli arkadaşlarım, referandum sürecinde “evet” oylarını artırmak için bir esnaf kesimine yaptığınız konuşmada, Sayın Başbakanın yaptığı konuşmada -ki Başbakanlık koltuğunu Cumhuriyet Halk Partisine borçlu olan Başbakanın yaptığı konuşmada- “evet” oyları için atılan iddianın sonucunda gelinen borç…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - İçinde önemli gördüğümüz, kamu yararına gördüğümüz konular vardır ama temeli borçtur. O nedenle, önergemize destek istiyor, hepinize, gecenin bu vaktinde saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 8. maddesinin 1. fıkrasında yer alan yüzde oranlarının, “2006 yılı için %2, 2007 yılı için %1,5 2008 yılı için %1 ve 2009 yılı için %0,5” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

Buyurun Sayın Karabaş.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii bu, özellikle afla ilgili, mali afla ilgili maddeleri, Türkiye’de yaşanan kriz, esnafın, iş âleminin içinde bulunduğu mevcut durumdan kaynaklı bir düzenleme yaparak, ödemesini yapmayan, vergisini yatırmayan, sigorta primini yatırmayan kesimlerin hem bu ödemelerini yapmasına, gelirlerin, hazine gelirlerinin en azından bazı muafiyetler olsa bile, artırılmasının sağlanmasına yönelikti. Bu nedenle, daha önceki yıllarda da yapılan mevcut muafiyet ve afların miktarından kaynaklı bu tür borçluların, vergi ve prim borçlularının, idari ceza borçlularının birçoğunun mevcut oranlardan kaynaklı borcunu ödememesi, tekrar hem o sıkıntıyı yaşaması hem hazinenin belli gelirlerinden mahrum olması hem de mahkemelerin, ticari mahkemelerin mevcut davalarla ilişkilenmesi, kamu çalışanlarının önemli bir kesiminin de icralarla, hacizlerle uğraşmasının ortadan kaldırılması için bunlar çıkarılıyor. O zaman iktidar şunu söylüyor: “Biz esnafımıza, küçük işletmelere, KOBİ’lere kolaylık sağlıyoruz.” Muhalefet de şunu söylüyor, diyoruz ki: Bu konuda zaten geç kalınmış. Daha krizin başlangıç dönemlerinde mevcut krize yönelik önlemlerin alınması gerektiğini, bu konuda diğer alınacak önlemlerle birlikte vergilerde, sigorta primlerinde kolaylıklar sağlama ve muafiyetlerin sağlanması gerektiğini belirttik. Nitekim “Kriz bizi teğet geçti.” diyen Hükûmet bunu gündemine aldı ama geciktirerek. Nitekim bu yasanın daha yaz aylarında çıkması gerekiyordu ve yasadan yararlanmada genelde milat olarak yaz ayları belirlenmişti, 7’nci ay belirlenmişti. Hem yasanın gecikmesinden kaynaklı hem de böyle bir beklenti içine esnaf girdiği için bu oranlar bu yılın son ayına, 12’nci ayın 31’ine çekildi. O zaman bizim önerdiğimiz, diğer muhalefet partilerinin önerdiği rakamlar farklı da olsa sonuçta, bu tür muafiyetlerin ve cezalardaki indirimlerin esnafın ödeyebileceği, tekrar bir yıl sonra, iki yıl sonra bu Mecliste affı tartışmayacağımız, tekrar sıkıntıda olan, vergi borcunu ödememiş, sigorta prim borcunu ödememiş, stopajını ödememiş kesimlerle ilgili bir af çıkarmak zorunda kalmayalım diye bu oranların düşünülmesini istiyoruz. Bu oranların düşürülmesi durumunda, elbette hazineye giren gelirde bir azalma olacak ama sonuçta, biz bu affı tartışırken, iktidar da bu affı getirirken hazineye bu kadar gelir sağlayacağından daha çok “Hem mevcut alacaklarımı tahsil edeceğim hem de esnafı zor durumdan kurtaracağım.” mantığıyla hareket ediyor. Peki, eğer mantık öyleyse hem esnafın rahat ödeyebileceği hem de yarın öbür gün devletin bu işle uğraşmayacağı miktarlara çekmemiz gerekiyor ama bakıyoruz ki iktidar partisi, tüm bu bizim, muhalefet partilerinin gerekçelerine denk bir gerekçe getirmesine rağmen, teorik olarak çıkıp burada konuştuğu zaman onu dile getirmesine rağmen, belli oranlarda tutturup “Bu oranların altında olmaz.” diyor. Herhâlde bu yasadan yararlanmak isteyen, özellikle iktidarın üzerinde baskı kuran kesimler demek ki “Bu oran bize yeter.” demişler. Diğer küçükler zaten geçmişte olduğu gibi bugün de iktidarı çok ilgilendirmiyor diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde yer alan “(11) numaralı bendinde yer alan ödemeler için % 1, (13) numaralı bendinde yer alan ödemeler için % 2 oranında” ibaresinin “(11) ve (13) numaralı bentlerinde yer alan ödemeler için ayrı ayrı olmak üzere ilgili yıllarda geçerli olan tevkifat oranının % 25’i oranında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Gelir (stopaj) vergisinde artırım hükümlerinden çiftçilere yapılan ödemeler ile vergiden muaf esnafa yapılan ödemeler yönünden yararlanmak isteyenlerin artırım oranları düşürülmek suretiyle bir yandan mevcut vergi oranlarına uyumlu düzenleme yapılması, bir yandan da matrah ve vergi artırımı hükümlerinden daha fazla mükellefin yararlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 8’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 9’da üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 9. maddesinin (a) bendinde bulunan “bir kat fazlası” ifadesi yerine “% 20 fazlası” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

          Şevket Köse                     Ferit Mevlüt Aslanoğlu              R. Kerim Özkan

            Adıyaman                                  Malatya                                 Burdur

        Ergün Aydoğan                                                                    Mustafa Özyürek

             Balıkesir                                                                                 İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “oranın bir kat fazlası oranında” ibaresinin Tasarı metninden çıkartılarak yerine “oranda” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Erkan Akçay                          Mehmet Şandır                      Mustafa Kalaycı

              Manisa                                     Mersin                                    Konya

       Münir Kutluata                         Mehmet Günal                           Kadir Ural

             Sakarya                                    Antalya                                   Mersin

                                                           Akif Akkuş

                                                              Mersin

BAŞKAN - Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 9’uncu Maddesinin 2’nci fıkrasının kanun tasarısından çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

        Sebahat Tuncel                      M. Nezir Karabaş                    Hasip Kaplan

              İstanbul                                      Bitlis                                    Şırnak

            Sırrı Sakık                                                                         Hamit Geylani

                 Muş                                                                                   Hakkâri

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kaplan, buyurun.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, yine bir önerge verdik, tabii biliyoruz yine kabul etmeyeceksiniz ama bir iki şeyi hatırlatma gereğini duyuyoruz.

12 Eylül referandumunda özürlüler, kadınlar, çocuklar için bir hüküm koydunuz Anayasa’ya ve pozitif ayrımcılık yapma kararı aldınız. Öyle değil miydi? Öyleydi sanıyorum.

Şimdi, geldik, bu torba kanun geldiği zaman en büyük kıyamet, tartışma özürlülerle ilgili 64’üncü maddede koptu. Öyle mi, değil mi? Sadece üç muhalefet partisi değil, bakın, kendi milletvekilleriniz de geldi isyan etti ve kazanılmış haklarının özürlülerin alındığını iddia ettiler. O fıkranın kalkması için taa Başbakana kadar gidilmek zorunda kalındı ama kalkmayanlar var. Nedir bunlar? Bir: Toplama kampı modeli, İsveç. Dikkat edin. Bunu hatırlatması bizden. Beni dün ziyaret eden -bugün, dün değil- Engelli Hakları Çalışma Grubu…

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Dün…

HASİP KAPLAN (Devamla) – Evet, dün oldu bu saate göre, sabah şimdi. Doğru, haklısınız.

Çalışma Grubu bir dosya sundu, dedi ki… En az 3 oranında özürlü çalıştırılması konusunun “3’e kadar” olarak uygulamada yorumlandığını ve bundan sıkıntı duyduklarını söylediler. Çok basit bir denklem. Yine, özürlü kontenjanı sınavları konusunda sıkıntıları olduğunu söylediler. Şimdi, bunlar teknik konular.

Sonra, yine Türkiye Sakatlar Derneğinden, Eskişehir’den, diğer yerlerden gelen başvurular var bize. İşe alımda sıkıntı yaşanıyor.

Ben, size belgeli bir işe alım sıkıntısı anlatayım mı? Gecenin bu vakti demeyelim, sabah oldu, birazdan sabah namazına inşallah gideceksiniz. Elimde Danıştay Personel ve Eğitim Müdürlüğünün bir belgesi var, bakın. Başvurucu engelli işte çalışıyor, Manisa’da. Demişler ki: “4/C uyarınca sözleşmeli olarak Danıştaya sizi gönderiyoruz.” Danıştaya gelmiş. Daha önce başka, muhtelif işlerde çalışmış ve bu çalışmada hizmetlerinden yararlanılması istenmiş. Burada enteresan olan şu: Daha önce çalışıyor ve Danıştaya geliyor. Danıştay neresi? İdarenin hukukunun üst yargısı. Geliyor vatandaş, Devlet Personel Başkanlığı diyor ki başvuran engelliye: “Sizin durumunuzu inceledik, Başkanlığımızda hizmetinizden yararlanılamayacağı anlaşıldığından görevinize başlatılamamıştır.” Hadi buyurun! Şimdi, bunu hukuk, yargı, idari yargının üst kurumu yapıyor, bırakın işvereni, bırakın diğer yerleri.

Vatandaş gelmiş, dilekçe vermiş Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu Başkanlığına. Komisyon Başkanı da buralardadır sanıyorum. “Şu yasaya göre ben çalışıyordum” diyor, “Manisa’dan alındım…” Manisa TTA Müdürlüğünde özürlü olarak çalışmaktayken 31 Ocak tarihinde iş akdi feshedilerek buraya gönderildi. Şimdi soruyorum: Bu torba kanunda düzenleme var özürlülerle ilgili ve elimizi vicdanımıza koyalım. Eğer Danıştay, eğer yargının üst kurumu bunu yaparsa, sanayi ve organize merkezlerinde kuracağınız Hitler’in Auschwitz kampları gibi kamplarda mı çalıştıracaksınız? Bu mu pozitif ayrımcılık arkadaşlar! Dikkatinizi çekmek istiyorum, sabahın bu vakti namaza giderken iki dua da yaparsanız hayra vesile olur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “oranın bir kat fazlası oranında” ibaresinin Tasarı metninden çıkartılarak yerine “oranda” ibaresinin getirilmesinin arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akkuş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın birinci bölümü 9’uncu maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, yasa Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı adını taşımaktadır.

Şimdi, tabii, daha önceki konuşmacılar belirtti. Bu kanunun adı bu kadar kısa değil, yedi dakika sürdüğü belirtildi. Bu da yine bir çırpıda hemen söyleniverecek bir isim değil. Bu bakımdan bunu, kanun tekniği açısından biraz sakıncalı bulduğumu belirtmek isterim.

Değerli milletvekilleri, yasa teklifinin bu 9’uncu maddesi “Matrah ve vergi artırımına ilişkin ortak hükümler” adı altında ele alınmıştır. Kanunlar vatandaşın her türlü ticari ve buna bağlı işlerini kolaylaştıracak şekilde düzenlenmelidir ancak bu maddede böyle bir kolaylaştırma olmadığı görülmektedir.

Son yıllarda vatandaş “Yandaş işletmeler taltif edilirken sade vatandaşın iş yeri yoğun bir denetim ve müfettiş baskısı altına alınmıştır.” demektedir. Bunu gerçekten de… Biz bölgelerimize gittiğimiz zaman -vatandaşlarımızın bazı şikâyetleri oluyor- diyoruz ki: Bu şikâyetlerinizi bildirin. Yazın isminizi, koyun altına, bize bildirin, biz ilgili yerlere ulaştıralım. “Yok, yapmayız.” diyor. Niçin yapmazsınız? “Çünkü ben onu yaparsam yarın müfettiş gönderilir.” diye belirtiyor. Bu gerçekten acı bir şey. Yani biz burada vatandaşın işini kolaylaştırmıyor, vatandaşın işini biraz zorlaştırıyoruz gibime geliyor. Vatandaşın bu şekilde düşünmesi vergi barışını maalesef olumsuz etkilemektedir. Yani denetim baskısıyla vatandaşın devlete karşı sempati ve bağlılığı azalmakta, âdeta devleti bir korku imparatorluğu olarak algılamaktadır. Buna hiç kimsenin hakkı bulunmadığı Anayasa’mızın her türlü maddesinde yer almaktadır.

Yatlarda kullanılan mazotun vergisini, pırlantanın vergisini düşürüyoruz ama esnafın vergisini artırıyoruz. Vergisini zamanında ödemeyene gecikme zammıyla birlikte vahşi kapitalizm kurallarını acımasızca uyguluyoruz. Vergi adil ve hakça olmalı. Bugün işini yapan naylon faturalarla vergiden kurtulurken küçük esnaf dükkânını kapatarak vergiden kurtulmaya çalışmaktadır.

Değerli milletvekilleri, tabii, söyleyecek birçok şey var ancak burada belirtmek istediğim bir şey var. Şimdi burada diyor ki: “Matrah ve vergi artırımına ilişkin ortak hükümler” başlığı altında geçiyor ki burada bakıyoruz, dördüncü fıkrada “…bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ayın başından itibaren bir ay içerisinde sonuçlandırılamaması hâlinde bu işlemlere devam edilmez.” diyor. Yani eğer siz matrahınızı artırdıysanız defterleriniz kontrolden çıkıyor. Bu bakımdan bu maddeye biraz da rüşvet maddesi demek gerekiyor diye düşünüyorum. Dolayısıyla, burada yine vergisini ödeyen vatandaşın günahı ne? Vergisini ödeyen vatandaşın defteri defaatle takibe uğrarken, müfettiş denetimine tabi olurken matrah artışından dolayı bir kısım kişilerin defteri bu şekilde izlemeye takılmıyor diye belirtebiliriz.

Değerli milletvekilleri, burada bir yerde daha “…213 sayılı Kanunun defter ve belgelerin muhafaza ve ibrazına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmez.” diye bir ibare var ki burada şunu görüyoruz: “Matrah artırımından dolayı eğer defter ve kayıtları incelemekten vazgeçiyorsanız o zaman bunları niye istiyorsunuz?” diye sormak gerek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkuş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı yasa tasarısının 9. maddesinin (a) bendinde bulunan “bir kat fazlası” ifadesi yerine “% 20 fazlası” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum sabahın bu vaktinde.

Değerli milletvekilleri, hiçbir muhalefet milletvekilinin bundan sonra bir kanun teklifi vermesine gerek yok çünkü dikkate almıyorsunuz. Evet, aynen öyle. Şimdi, burada yazıyor. Bir sürü…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kaç tane metni birlikte yaptık. Yapmayın Allah aşkına!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika Sayın Canikli.

Bir sürü milletvekilinin ismi yazıyor. Benim de var, dört tane, beş tane de benim var. Bunların sadece aynı mahiyette olduğu dikkate alınarak Komisyonda birleştirme kararı alınıyor ama muhalefet milletvekillerinin verdiği kanun teklifinin bir tek maddesi görüşülmüyor Sayın Canikli. Bunu böyle bilin.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Önergeleri diyorum, önergeler… Önergeler…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bırakın! Ben kanun teklifi verdiysem benim kanun teklifimi bu Meclis görüşmeli. Onun için, hiçbir muhalefet milletvekilinin kanun teklifini görüşme lütfunda bulunmuyorsunuz ve dikkate almıyorsunuz. Onun için, buraya ismimizi yazmanıza da gerek yok, gerek yok, yazmayın boşu boşuna.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İç Tüzük gereği yazıyoruz. Biz de isteyerek yazmıyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Yazmayın beyler, yazmayın!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yazan biz değiliz, oraya söyle!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Size söylüyorum, size! Size söylüyorum!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bak, gecenin bu saatinde muhatabı karıştırıyorsun! Oraya söyle!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Orada bizim kanun teklifimizi dikkate almayan sizsiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, gecenin bu saatinde muhatabı şaşırıyorsun, oraya söyle.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Elitaş, sizsiniz, siz aldırmıyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oraya söyle, oraya.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Evet, her yere söylüyorum, kim duyuyorsa ona söylüyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bize söyleme.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Kim duyuyorsa ona söylüyorum. Hiçbir muhalefet milletvekilinin kanun teklifini dikkate almayıp…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Dilekçe ver, çıkarsınlar.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – …onunla ilgili tek bir cümlesini muhatap almayan bir meclis bu Meclis.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Adının olmasını istemiyorsan ver dilekçeyi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – İki: Ben diğer komisyon üyesi arkadaşlarımdan özür diliyorum, bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak diğer komisyondaki arkadaşlarımdan çok özür diliyorum…

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Onların hakkını gasbettik.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – …bin kere özür diliyorum, çünkü biz sizin hakkınızı gasbettik. Sizin komisyonunuzda görüşülmesi gereken kanunları zorbayla, zorlukla Plan Bütçede görüştürdükleri için. Hak sizin hakkınızdı, benim bilmediğim konuda bana ahkâm kestirdiler. Benim bilmediğim konuda beni bilmeye davet ettiler. Ben sizin kadar bilemem. Diğer komisyondaki arkadaşlarımın bilgisi, becerisi kadar konulara hâkim değilim. Onun için, diğer komisyondaki arkadaşlarımdan bin kere özür diliyorum ve bilin ki sizin hakkınız gasbedildi, sizin hakkınız yenildi, sizin komisyonunuza gelmesi gereken bu yasada bir sürü madde, bilmeyen… Ben, örneğin, Millî Eğitim Komisyonundaki millî eğitim konusunu, bir yükseköğrenim konusunu bir Millî Eğitim Komisyonundaki arkadaşlarım kadar bilemem, ama bana bunu dikte ettirmek, bana “Bu konuda görüş serdet.” demek de benim anlayışıma göre zorbalıktır.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Onlar razı, onlar razı…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ha, bu nedenle hepinizden özür diliyorum, hepinizden özür diliyorum.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – O kadar da önemli değil.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Önemli, önemli, hakkını yedim Kayhan Bey.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Hakkımı helal ettim  ben sana.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Tabii, bir başka konu: Değerli arkadaşlar, torba yasa, bu yasanın… Geçen yıl, ben, nisan ayında zannediyorum, özellikle sosyal güvenlik primleri ve vergi konusunda burada gündem dışı bir konuşma yaptığımda Sayın Çalışma Bakanı çıktı, dedi ki: “Türkiye’de böyle bir sorun yok. Bunu nereden çıkarıyorsunuz? Bizim kitabımızda, bizim aklımızda böyle bir yapılandırma, böyle bir şey yok.” dedi.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Fikir babası sensin Mevlüt Bey.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Tutanaklara yazın o zaman. Bir dakika Sayın Canikli, bunu söylüyor musun, fikir babası ben miyim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gecenin bu saatinde gerçekler ortaya çıkıyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Suçüstü yakalandın.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Peki, o zaman fikir babası bensem benden eğer bu feyzi aldıysanız o zaman bir daha bir tane milletvekiliniz “Bu kanunun fikir babası CHP ve Aslanoğlu’dur.” desin, o zaman ben “Sensin fikir babası.” dersen inanırım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Söylüyorum, buradan söylüyorum, kayıtlara geçiyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Grup Başkan Vekilinin söylediği sayılmıyor mu?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, biz bu torba yasanın ilk maddeleri için, ilk yirmi maddesi için bu uğurda her şeyimizi yapalım. Bu uğurda insanlarımız için, KOBİ’lerimiz için, çalışanlarımız için her şeye hazırız biz. Âdeta yalvardım ben Komisyonda. Bunu bir günde geçirelim yukarıdan, Komisyondan; aşağıda bir günde buradan geçirelim. Grup Başkan Vekilim izin verdi bu konuda. Ama nerede? 3 Aralık-13 Ocak… Nerede? Nafile.

Değerli arkadaşlarım, bu kanuna, şunu bilin ki, hepimiz büyük destek verdik, ilk yirmi maddesine.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kesinlikle kabul ediyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bu konuda hakkımızı yerseniz hakkımız size haram olsun. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Madde 9’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 10’da iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 10’uncu maddesinin birinci fıkrasının (3) üncü bendinde yer alan “%10” ibaresinin tasarı metninden çıkartılarak yerine “%5” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Erkan Akçay                        Mehmet Şandır                      Mustafa Kalaycı

                 Manisa                                  Mersin                                    Konya

              Kadir Ural                          Mehmet Günal                       Münir Kutluata

                 Mersin                                  Antalya                                  Sakarya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 10’uncu Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

          Sebahat Tuncel                     M. Nezir Karabaş                     Hasip Kaplan

                İstanbul                                     Bitlis                                     Şırnak

           Hamit Geylani                                                                          Sırrı Sakık

                Hakkâri                                                                                    Muş

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, siz mi konuşacaksınız?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıdaki 10. madde ile işletmeler tarafından kayıt altına alınmamış malların kayıt altına alınabilmesi yönünde bir kolaylık gösterilmektedir. Ancak stok affı doğrudan altın kaçakçılığının ve kara para aklamanın teşvik edilmesini sağlamaktadır. Geçmişte mal ve stok kaçakçılığı yapmış, kasası boş olan işletmelerin bu madde aracılığıyla bir şekilde kasalarını dolu göstermeleriyle yükümlülüklerinden kurtulmaları öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 10’uncu maddesinin birinci fıkrasının (3) üncü bendinde yer alan “%10” ibaresinin tasarı metninden çıkartılarak yerine “%5” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Siz de kanunun isminden başlamayın, Sayın Elitaş burayı suçluyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Sayın Aslanoğlu’na Sayın Canikli çok yüklendi ama bir şey söyleyeyim: Tam 56 tane, arkadaşlarımızın okuduğu kanun teklifinin komisyonda görüşülmesini alt komisyon önermişti. Burada Komisyon Sözcümüz de var. “Herhangi bir tanesi bu tekliflerden şu maddeyle ilgilidir, bu arkadaşımızın teklifinde söyleneni de şurada yapalım.” diye söylendiyse, tutanakları çıkarsınlar, biz özür dileyelim. Sadece biz onları önerge hâline getirerek bazılarını verdik ama onların da yüzde 90’ı dikkate dahi alınmadı. Ha, bunu ne diye görüyoruz? Şu anda konuştuğumuz madde, Sayın Bakanım, stok beyanıyla ilgili. Zannediyorum stoklarda birikmiş çok fazla kanun teklifi vardı, siz de bu stok beyanından faydalandınız. Şimdi, hazır, bu teklifleri de aradan çıkarıp yazalım dediniz. İşin özeti bu. Sabah sabah…

OSMAN KILIÇ (Sivas) – Bakan sonunda teşekkür edecek.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bak samimiyetle söylüyorum, tam maddeye uydu bu. Stok beyanı yerine kanun teklifi stokunu biraz eritmiş ve kayıt altına almış olduk. Bizim gündemde bekleyen teklifler de azalmış oldu. Başka hiçbir şey yok. Burada arkadaşlarımız, eğer bir tanesi gelip de ilk gün sunuş yapan, kanun teklifi sahipleri hariç, olduysa komisyon üyesi arkadaşlarım burada söylesinler, biz de özür dileyelim. Öncelikle Meclis, stok beyanından faydalanmış oldu, stokları eritti ama bir faydası olmadı.

Değerli arkadaşlar, burada maddede yüzde 10 olan oranın yüzde 5’e indirilmesi teklifimiz var. Öncelikle Sayın Bakana komisyon görüşmeleri sırasında bu teklifin orijinalinde olan, kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla ilgili adaletsizliğe yol açan yüzde 2,5 oranını çıkardığı için, ilgili maddeyi, teşekkür ediyoruz bu hassasiyetimizi dikkate aldığı için arkadaşlarımız da. Ama burada hâlen daha bu adaletsizlik tam olarak geçmiş değil Sayın Bakanım. Benim anladığım kadarıyla yine emtia olarak bu kıymetli taşlar da aynı şeyden faydalanacaklar ama bunların satışında, satıldığı zaman KDV uygulaması -eğer yanlış biliyorsam arkadaşlar bilgilendirsin- yok. Ama bir malı beyan ettikten sonra eğer bunun satışı gerçekleşirse üstünden yine bir KDV ödenecek. Demirbaşlardaki amortisman düşmesi hariç bir emtiayı eğer beyan ediyorsak bunlarla ilgili de satışından sonra bir KDV ödemesi gerçekleşecek. Dolayısıyla hâlen bir adaletsizlik var. En azından bunu kısmi olarak gidermek üzere yüzde 10 beyanının zaten fazla olduğunu, zaten kıymetli taşlarda da KDV ödenmediği için çok fazla tutmayacağını düşünerek bu adaletsizliklerin giderilmesi için biz oranın yüzde 10’dan yüzde 5’e çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Peki, burada gerçekten bu saatte neden çalışıyoruz? Demin arkadaşlarımız söyledi, tamamıyla AKP’nin baskıcı tutumundan. Yani söyledik, o maddeleri komisyon aşamasında söyledik, alt komisyonda gelmeden söyledik. Sayın Aslanoğlu’nun dediği gibi burada teyiden söylüyorum. Oradan çıktı, tekrar söyledik. Biz Milliyetçi Hareket Partisi Komisyon üyeleri olarak bir basın toplantısı yapıp bütün kamuoyuna bunu duyurduk. “Gelin, vergi ve sosyal güvenlik birimi yeniden yapılandırmasıyla ilgili olanı hemen geçirelim.” dedik. Bakın, bu “hemen” dediğimiz bütçeden önceydi, “Arada geçirelim...” Sonra “Yılbaşına yetiştirelim.” dedik -yine Sayın Bakan burada- bu teklifleri getirdik. Ha, arkadaşlarımızın serzenişi biz bu teklifi getirirken muhalefet engelliyormuş gibi lanse ederseniz veya yandaş medyada yazılırsa o tabii ki bizi üzer. Burada hâlen daha... Gelecek, oraları daha konuşacağız, o çok maddeler var. Burada devletin bütünlüğüyle ilgili, gelecekteki düzenlemelere ilişkin birtakım şeyler var, onları tartışacağız ama onların acelesi de yok, bugün vatandaşın beklediği kanunlarla alakası da yok, yeniden yapılandırmayla... Sekiz senedir zaten duruyor, siz ilk geldiğinizde de söylemiştiniz bunları ama şimdi neyse, böyle aceleden, Anayasa paketi gibi “İçine bazı şeyleri de sokalım, vatandaşa daha önce hapı yutturmaya çalıştığımız gibi bu vesileyle bunları da aradan çıkaralım.” diyorsunuz. Sayın Canikli kafa sallıyor ama ben onları size, şimdi zamanım yetmeyeceği için onlara girmeyeceğim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hepsi önemli ama hepsi lehe düzenlemedir.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Dolayısıyla, burada muhalefetin iyi niyetinden faydalanarak araya vatandaşın da ihtiyaç içerisinde olduğu için ve bu tasarıları beklediği için –ki isterseniz tutanakları getirtin- sayın bakanlara sorduk -Sayın Şimşek de o gün oradaydı, Sayın Yazıcı ile Sayın Dinçer yok- “Bizi tehdit mi ediyorsunuz?” dediğimiz zaman aynı benzer mahiyette sözleri bize söylediler. Dolayısıyla sizlerin de bunları söylemesini çok da fazla yadırgamıyoruz.

İnşallah, yanlışın bir yerinden dönersiniz diyor, hepinize hayırlı sabahlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Karar yeter sayısı...

BAŞKAN – Geç kaldınız...

Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Karar yeter sayısı...

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 11’de karar yeter sayısı arayacağım.

Dört önerge vardır 11’inci maddede, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606   sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın 11 inci maddesinin (b) bendindeki “%5” oranının “%3” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Harun Öztürk                     Mustafa Özyürek                        Şevket Köse

                 İzmir                                   İstanbul                                  Adıyaman

  Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   Akif Ekici                            Bülent Baratalı

              Malatya                                Gaziantep                                    İzmir

                                                       Bayram Meral                                    

                                                            İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 11 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendindeki "%5 oranında" ibaresinin "%3 oranında" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Nurettin Canikli                        Ahmet Yeni                         Kürşad Tüzmen

               Giresun                                  Samsun                                    Mersin

        Orhan Karasayar                                                                      Cumhur Ünal

                 Hatay                                                                                   Karabük

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606   sıra sayılı kanun tasarısının 11’inci Maddesinin 2’inci fıkrasının b bendinde yer alan “%5” ibaresinin “%3” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Erkan Akçay                       Mehmet Şandır                     Mustafa Kalaycı

               Manisa                                 Mersin                                    Konya

        Münir Kutluata                     Mehmet Günal                          Kadir Ural

              Sakarya                                 Antalya                                   Mersin

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 11’inci Maddesinin 2’inci fıkrasının b bendindeki “%5” ibaresinin “%20” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Sebahat Tuncel                       M. Nezir Karabaş                     Hasip Kaplan

              İstanbul                                       Bitlis                                     Şırnak

            Sırrı Sakık                                                                           Hamit Geylani

                 Muş                                                                                     Hakkâri

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurun.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize hayırlı sabahlar dileyerek başlıyorum.

Bu önerge varlık barışıyla ilgiliydi biliyorsunuz. Daha yakın zamanda çıkarılmıştı. Bu varlık barışıyla ilgili bu önerge, biliyorsunuz daha çok kara paranın aklanmasıyla ilgili. Valla şunu öneriyorum: Bilmiyorum ama Tunus’ta Bin Ali kaçtı, hanımında 1,5 ton altın varmış, Bin Ali’de ne kadar var bilmiyoruz. Mısır’da bir şeyler oluyor, Arnavutluk’ta oluyor, başka ülkelerde de kıpırtı var. Bu varlık barışı, biraz sınırını genişletsek mi acaba diyoruz yani böyle bir imkân nasıl olur yani hani bütçeye biraz daha birkaç milyar ton altın falan gelse mi?

Şimdi tabii arkadaşlar, iyi hoş, her şey bir tarafa ama bu sabah vakti hâlâ kara parayı, kara paranın aklanmasını, kara paranın varlık olarak kazandırılmasını hâlâ konuşuyorsak, hâlâ iki sene öncenin üzerinden bunu torbanın içine koyuyorsak vallahi millet bir gün hepimizi toptan torbaya koyar, toptan, biz de dâhil. Sesinizi çıkarmadınız diye bizi de torbaya koyarlar biliyor musunuz. “Siz niye o günlerde sesinizi çıkarmadınız? Niye uyarmadınız? Niye kara paraya yol açtınız? Niye onlara yeşil ışık yaktınız? Siz niye ses vermediniz? Türkiye’de alın teriyle kazananlar, emeğiyle kazananlar, hakkıyla kazananlara çokça vergi salınırken böyle haybeden kazananlar gelip de götürüyor işte, milyarlarla götürüyor. Üstelik bilmem kaç ton altın gelmişti daha önceki seferde, siz niye buna izin verdiniz?” diye sanıyorum bizden hesap soracaklar.

Şimdi böyle bir olay içindeyiz yani bu torba kanunun mantığını, mizansenini anlamak hiç mümkün değil yani bu kadar karmaşa içinde biz gelip bunları konuşurken, bunları konuşacağımıza şunu yapsak: Dokuz yıldır, dokuz bütçe görüşmesinde geliniyor ve -her dokuz bütçe görüşmesinin son dört bütçe görüşmesinde komisyonda biz yer aldık- “Vergi reformu taslağımız hazırdır, yakında sunulacaktır…” AK PARTİ İktidarı dokuzuncu bütçe konuşmasında da, baktım, öncekilere de baktım “Vergi reformu yasa tasarımız hazırdır, hazırlanmaktadır, sunulacaktır…” Kardeşim, bu torbayla uğraşacağınıza, bu tasarıyı, vergi reformunu çok rahatlıkla geçirirdiniz. İşçiden, emekçiden yüzde 27, kurumlar vergisinden yüzde 20 yani bu eşitsizliği giderirdiniz. Bu dolaylı vergilere bir düzen getirirdiniz. Bu küresel kriz sonrası bir ekonomi politika, ulusal strateji belirlerdiniz. Bu strateji sonrası Türkiye’nin 73 milyon olarak etkilenmemesi için bir çare aranırdı ve bu birlikte yapılırdı. Bunu iktidarıyla, muhalefetiyle beraber yapardık.

Dolaylı vergiler acımasızca sosyal hayatımızı kemirmeye başladı. Boşanmalar, cinayetler, gasplar, hırsızlıklar, ta lise düzeylerine kadar yansıyan alışkanlıklar, uyuşturucu kullanımlarına kadar toplumda sosyal çürümüşlüğün farklı alanlarda hızla geliştiği bir sosyal dengesizliğin bütününü konuşmak, bütününe bir çözüm birlikte aramak, güzel şeyleri birlikte yapmak vardı, vardır.

Bakın, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu… Bir gün -Başkanlık- Danışma Kuruluna grubumuz adına ben katılmıştım. Biliyordum, Sayın Şandır “Bu çıksın.” demişti, Sayın Hamzaçebi o gün vardı. Kendisine de biz söyledik, sizler de ana muhalefet olarak destek verirseniz, tabii. O gün AKP yoktu -grup başkan vekili- ve biz Meclis Başkanı Sayın Şahin’e söyledik. Arkasından bütün partileri çağırdık, komisyonu kurduk ve de üç bin maddeyi burada üç günde geçirdik. Budur arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bundan ders çıkarırsak torbalara girmeyiz diye düşünüyorum.

İyi sabahlar.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge aynı mahiyettedir.

Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

İlk önergeyi ve diğer önergelerdeki imza sahipleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 11'inci maddesinin (2) inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "%5" ibaresinin "%3" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

Diğer önergelerin imza sahipleri:

Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Çalış, buyurun.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 606 sıra sayılı Tasarı’nın 11’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Kıymetli arkadaşlar, önergemizle işletmecilerin ödemesi gereken yüzde 5’lik vergiyi yüzde 3’e indirmeyi öneriyoruz. Tabii ki iktidar partisinin de benzer bir önerge vermesi nedeniyle önergemiz kabul edilmiş oldu. Genel Kurulumuzda da çok olağan olmayan bir durumla karşılaştık. Tabii bu, iktidar partimizin anlayışıyla ilgili bir şey.

Kıymetli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz tasarının 11’inci maddesiyle, işletmelerin kayıtlarında bulunmasına rağmen işletmede mevcut olmayan makine, teçhizat ve diğer malların kayıt altına alınabilmesinin, bilançolarda bulunmasına rağmen kasadaki mevcudun tutmaması durumunda ve ortakların alacaklılarının da gerçeğe aykırı olması durumunda işletmecilere mevcut durumlarını gerçek hâle getirmesi için bir fırsat veriliyor. Aslında, ekonomik krizle boğuşan işletmecilere bu düzenleme küçük bir nefes aldırır. İşletmelerin sıkıntılarını giderir mi? Gidermez ama Milliyetçi Hareket Partimizin bu kürsüde devamlı dile getirdiği esnafın, tüccarın, işletmecilerin, sanayicinin problemlerini çözmeye yönelik önerilerimize kulak asmayan AKP İktidarının seçime giderken aslında bir seçim yatırımı şekline getirmeye çalıştığı bu torbadan bozma çuval tasarının bu şekilde de olsa kabul edilmesi en azından işletmecilerimiz adına olumlu bir durum olduğu için biz de olumlu bakıyoruz ama bu düzenleme, sanayicinin, işletmecilerin sıkıntılarını giderir mi? Gidermez arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, işletmeci elindeki makinesini, teçhizatını, mallarını niye gizlice elden çıkarır? Bilançosu ile kasası, alacakları verecekleri niye tutmaz? Memleketindeki işletmesini niye Bulgaristan, Mısır gibi üçüncü ülkelere taşıma ihtiyacı hisseder? Tesisi elinde dururken niye Çin’den, Uzak Doğu’dan ithal mal getirir? Niye ara malı ithal eder? Niye üretimini yurt dışına kaydırır?

Kıymetli arkadaşlar, bu soruların hepsinin cevabı, Sayın Hükûmetin, Sayın AKP İktidarının izlediği ekonomik programdır. Arkadaşlar, siz, bu ekonomik modelden vazgeçmediğiniz sürece, yani üretmeyen, istihdam sağlamayan, gelir adaletsizliğini gidermeyen, yandaşlara ve rantiyecilere orta ve alt gelir gruplarının imkânlarını peşkeş çeken bu modelden vazgeçmediğiniz sürece bu sıkıntılar bitmeyecektir. Siz işletmelerin maliyetini düşürmediğiniz sürece işletmecilerin dünya piyasalarında rekabet etme imkânını da ortadan kaldırıyorsunuz. Bunu sağlamadığınız sürece bu tedbirler pansuman tedbirler olmaktan öteye gitmeyecektir diyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çalış.

Sayın Hamzaçebi, kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan emtia, kasa mevcudu ve ortaklardan alacakların beyanı için ilave bir ay süre verilmesinin yerinde olacağı düşüncesi ile işbu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Sayın Canikli?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe...

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Bu kanun hükümlerinden yararlanarak, kasa mevcutlarını gerçek hale getirmek isteyen mükelleflerin ödeyecekleri vergi oranı %5'ten %3'e indirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler çerçevesi içinde madde 11’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 12’de iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 12'inci maddesinin (5)'inci fıkrasında yer alan "40'ının" ibaresinin "%35'inin" şeklinde, "%60'ının" ibaresinin "%65'inin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Erkan Akçay                       Mehmet Şandır                      Mustafa Kalaycı

                 Manisa                                  Mersin                                    Konya

           Münir Kutluata                      Mehmet Günal                           Kadir Ural

                 Sakarya                                 Antalya                                   Mersin

                                                           Reşat Doğru

                                                                Tokat

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

606 sıra sayılı kanun tasarısının 12'inci Maddesinin l'inci fıkrasındaki "ödenmemiş" ibaresinden sonra "yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren vadesi gelmiş" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

         Sebahat Tuncel                      M. Nezir Karabaş                     Hasip Kaplan

               İstanbul                                      Bitlis                                    Şırnak

             Sırrı Sakık                                                                          Hamit Geylani

                 Muş                                                                                    Hakkâri

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihinde vadesi gelmiş ödemelerin de kapsam altına alınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 12'inci maddesinin (5)'inci fıkrasında yer alan "40'ının" ibaresinin "%35'inin" şeklinde, "%60'ının" ibaresinin "%65'inin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Asılları ödenmiş olan alacakların kalan fer’ilerinin yüzde 35’inin ödenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Madde 12’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 03.28

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 03.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

606 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 27 Ocak 2011 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hepinize teşekkür ederim.

 

Kapanma Saati: 03.31