DÖNEM: 23 CİLT: 90 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
53’üncü
Birleşim
26 Ocak 2011 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, ülkemiz hayvancılığının güncel sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
3.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, 24 Ocak ekonomik istikrar tedbirlerinin yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, süt üreticilerinin yaşadığı sorunlara ilişkin
açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova’da narenciye üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
3.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalık’ın, meyveciliğin sigorta kapsamına alınmasına ilişkin
açıklaması
4.- Bayındırlık
ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in, Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın
konuşmasında adı geçen Cihan Gündüz’e ilişkin açıklaması
5.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin
konuşmasında belirttiği müsteşarların atanmasına ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, İnternet üzerinden
gerçekleştirilen dolandırıcılık yöntemlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/997)
2.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 25 milletvekilinin,
cezaevlerindeki yaşam koşullarının ve sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/998)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, başta genç işsizliği olmak
üzere işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/999)
B) GENEL GÖRÜŞME ÖNERGELERİ
1.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 28 milletvekilinin, trafik kazalarının nedenleri
ile alınması gereken önlemler konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/16)
C) TEZKERELER
1.- TBMM Başkanı
Mehmet Ali Şahin’in, Letonya Parlamentosu Başkanı Solvita Aboltina’nın vaki
davetine icabetle, beraberindeki Parlamento heyetiyle Letonya’ya resmî bir
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1380)
VII.- ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/723) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun
26/01/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)
2.- İller Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477)
3.- Bazı Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve Alacaklarının Düzenlenmesine Dair
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/877) (S. Sayısı: 535)
4.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17
Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili
Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin;
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili
Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6
Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın;
Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve
10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın;
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin;
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin;
Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın;
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2 Milletvekilinin;
Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134, 2/175, 2/235,
2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344, 2/356, 2/363,
2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507, 2/540, 2/553,
2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690, 2/691, 2/698,
2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800, 2/801, 2/802,
2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S. Sayısı: 606)
IX.- OYLAMALAR
1.- İller Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Bakanlığın desteklediği yardım projelerine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/17006)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu’da turizmin geliştirilmesine ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/17623)
3.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki turizm sektörüne yönelik
projelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/17624)
4.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, dengeleme uzlaştırma sistemine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17651)
5.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, TPAO’daki fazla mesai ücreti ödemelerine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17688)
6.- Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, elektrik dağıtımının özelleştirilmesine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/17692)
7.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, akaryakıt fiyatlarının yükselmesine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17693)
8.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Muş-Malazgirt Kalesi ile Kültür Merkezinin bakım
ve onarımına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/17710)
9.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Filyos Serbest Bölgesine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/17729)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Uğur Mumcu’nun ölüm yıl dönümü ile Adalet ve
Demokrasi Haftası’na,
Van Milletvekili
Kayhan Türkmenoğlu, Gümrük Müsteşarlığının faaliyetleri ve Avrupa Birliği
gümrük mevzuatına uyumuna,
İstanbul
Milletvekili Mithat Melen, diyabete ve diyabet çubuklarının hastalara veriliş
şekline,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Uğur Mumcu, Gaffar Okkan ve Hrant Dink’in ölümleri ve
faili meçhul cinayetlerin aydınlatılamamasına,
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, Uğur Mumcu’nun ölüm yıl dönümüne,
Muş Milletvekili
Sırrı Sakık, faili meçhul cinayetlerin bir an önce aydınlatılmasına,
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız, diyabet hastalarının diyabet çubuklarını
eczanelerden alamamalarına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Kanada Senato
Başkanı Noel Kınsella ve beraberindeki
parlamento heyetinin,
Ukrayna
Parlamentosu Başkanı Volodimir Litvin ve beraberindeki parlamento heyetinin,
Lüksemburg
Parlamentosu Dış ve Avrupa İşleri, Savunma, İşbirliği ve Göç Komisyonu Başkanı
Ben Fayot ve beraberindeki parlamento heyetinin,
Ülkemizi
ziyaretlerine ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Spor Müsabakalarında
Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 75’inci maddesine
göre geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Adalet
Komisyonunda bulunan tasarının Hükûmete geri verildiği açıklandı.
BDP Grubu adına
Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, emeklilerin
sorunlarının (10/993),
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, milletvekillerinin İnternet
ve telefon güvenlikleri ile ortam dinlemesi konusunun (10/994),
Van Milletvekili
Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, köyleri ve ekilebilir arazileri sular
altında kalan köylülerin Sarımehmet Barajı’ndan kaynaklanan mağduriyetlerinin
(10/995),
Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 25 milletvekilinin, yük taşımacılığı sektörünün
ve taşıma kooperatiflerinin sorunlarının (10/996),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
“Karşılıksız çek
sorununun nedenlerinin ortaya konulması, ekonomiye verdiği zararın tespiti, çek
borçlarını ödeyemeyen ve çek alacaklarını tahsil edemeyenlerin içine düştükleri
mağduriyetlerin araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla” 05
Ocak 2011 tarih ve 58821 sayı ile verilen Meclis Araştırması Önergesi’nin
25/01/2011 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak, görüşmelerinin aynı birleşimde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi.
Bastırılarak
dağıtılan ve gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 4’üncü sırasına, 590 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin ise bu kısmın 5’inci sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
Genel Kurulun 25
ve 26 Ocak ile 1, 2, 8, 9, 16 ve 23 Şubat 2011 salı ve çarşamba günlerindeki
birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının, 15 ve 22 Şubat 2011
salı günlerindeki birleşimlerinde ise bir saat sözlü sorulardan sonra diğer
denetim konularının görüşülmeyerek bu birleşimlerde gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine; haftalık çalışma günlerinin dışında 28 Ocak ile 4, 11, 18 ve 25
Şubat 2011 cuma günlerinde de saat 14.00'te toplanarak gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine; 26 ve 27 Ocak ile 2, 3, 9, 10, 16, 17, 23 ve 24 Şubat 2011
çarşamba ve perşembe günleri saat 14.00'te toplanmasına;
25 Ocak 2011 Salı
günü (bugün) 477 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar, 26 Ocak 2011 Çarşamba günü 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci
bölümünün bitimine kadar, 27 Ocak 2011 Perşembe günü 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 2’nci bölümünün bitimine kadar, 28 Ocak 2011 Cuma günü 606 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü bölümünün bitimine kadar, 1 Şubat 2011 Salı
günü 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü bölümünün bitimine kadar, 2
Şubat 2011 Çarşamba günü 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci bölümünün
bitimine kadar, 3 Şubat 2011 Perşembe günü 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
6’ncı bölümünün bitimine kadar, 4 Şubat 2011 Cuma günü 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 7’nci bölümünün bitimine kadar, 8 Şubat 2011 Salı günü 606 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci bölümünün bitimine kadar, 9 Şubat 2011
Çarşamba günü 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarına devam etmesine, bu birleşimlerde gece 24.00'te, günlük
programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesine;
Genel Kurulun 10,
11, 15, 16, 17, 18, 22, 23, 24 ve 25 Şubat 2011 salı, çarşamba, perşembe ve
cuma günlerindeki birleşimlerde saat 23.00'e kadar çalışmalarını sürdürmesine;
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi yapılan görüşmelerden
sonra kabul edildi.
Muş Milletvekili
Sırrı Sakık, “bu ay içerisinde kaç tane faili meçhullerin yıl dönümünü birlikte
kutluyoruz” ifadesindeki “kutluyoruz” sözünü “anma” olarak düzelttiğine ilişkin
bir açıklamada bulundu.
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yargıç Üye
Seçilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/25) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporlarının
(1/883) (S. Sayısı: 568),
2’nci sırasında
bulunan, Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve Alacaklarının
Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun
(1/877) (S. Sayısı: 535),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında
Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/371,
1/101) (S. Sayısı: 477) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine
geçilmesi kabul edildi, verilen aradan sonra Komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından ertelendi.
26 Ocak 2011
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
19.00’da son verildi.
Meral AKŞENER
Başkan
Vekili
Yusuf
COŞKUN Harun
TÜFEKCİ
Bingöl Konya
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 69
II. - GELEN KÂĞITLAR
26 Ocak 2011 Çarşamba
Genel Görüşme Önergesi
1.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak ve 28 Milletvekilinin, trafik kazalarının
nedenleri ile alınması gereken önlemler konusunda bir genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/16) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 Milletvekilinin, İnternet üzerinden
gerçekleştirilen dolandırıcılık yöntemlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/997) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
2. Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe ve 25 Milletvekilinin, cezaevlerindeki yaşam
koşullarının ve sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/998) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
3. Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 22 Milletvekilinin, başta genç işsizliği olmak
üzere işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/999)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
26 Ocak 2011 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, ülkemizde hayvancılığın güncel sorunları hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili
Sayın Gürol Ergin’e aittir.
Buyurun Sayın
Ergin.
Sayın
milletvekilleri, arkadaşımızı sükûnetle dinleyebilirsek…
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Bilhassa sayın bakanların dinlemelerini rica ediyorum.
BAŞKAN – Rica
ediyorum, uğultuyu hafifletirsek…
Buyurun Sayın
Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, ülkemiz
hayvancılığının güncel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemiz hayvancılığının güncel sorunları üzerinde
sözlerime başlarken sizleri ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu
sabah 07.30 sularında Beypazarı yakınlarında trafik kazasında yitirdiğimiz
çilekeş geçici tarım işçilerine Allah’tan rahmet ve Türk milletine başsağlığı
diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, yaklaşık bir yıl önce, 24 Şubat 2010’da bu kürsüden,
hayvancılıkta yaşanan sorunları, sorunların nedenlerini ve çözümü için neler
yapılması, neler yapılmaması gerektiğini ifade eden gündem dışı bir konuşma
yapmıştım. O konuşmamda özetle, çözümün üretim artışında ve üretimin
sürdürülebilir olmasında olduğunu, ithalatın çözüm olmadığını, bu nedenle de
canlı hayvan ve hele de et ithalatına kesinlikle gidilmemesi gerektiğini
belirtmiştim. Eğer yanlış bir yol olarak ithalata gidilirse fiyatların bir süre
için terbiye edilebileceğini ancak bu durumda içerideki üretimin daha da olumsuz
etkilenip azalacağını ve bir süre sonra hem fiyatların yükseleceğini hem de
böyle bir girişimin işletmelerin kapanmasını hızlandıracağını, sürekli ithalata
bağımlı bir yapı ortaya çıkacağını söylemiştim.
Üzülerek ifade
edeyim ki Nisan 2010’da başlayan canlı hayvan ve et ithalatı bugün küçük
işletmeler bir yana Türkiye'nin en büyük işletmelerinin de besiciliği
bırakmasına neden olmuş, Türkiye tamamen ithalata bağımlı hâle gelmiştir.
Başlangıçta Et ve Balık Kurumuna 31 Aralık 2010 tarihine kadar sıfır gümrük
vergisiyle 100 bin ton canlı sığır ithali tarife kontenjanı tanıdınız. Yeterli
olmadığını gördünüz, söz konusu tarife kontenjanını bir yıl daha uzattınız.
Canlı hayvan ve karkas et ithalinde yüzde 135 ve 225 olan gümrük vergisi
oranlarını sıfır ve yüzde 40’a indirip özel sektör ithalatını başlattınız. Türk
milletinin Kurban Bayramı’nda keseceği hayvanları ancak ithalatla
sağlayabildiniz.
Sayın Bakanın son
beyanatından et fiyatlarının yüzde 20 dolayında ucuzladığını öğreniyoruz. Sayın
Bakan “Bizim işimiz Türkiye'de vatandaşlarımızın ucuz ete ulaşmasını
sağlamaktır.” diyerek fiyatı düşürmekle övünüyor. Bu nasıl bir övünmedir?
Elbette ki hangi ürünü ucuz fiyatla ithal ederseniz o ürünün ülkedeki fiyatı
düşer. Sayın Bakan, sürekli ithalata mahkûm ettiği ülkemizde ithalattan dolayı
fiyatı düşürdüğüyle mi övünmeliydi, yoksa doğru politikalar uygulayarak ve bu
milletin parasını çarçur etmeyerek üretimi artırdığı için fiyatların düşmüş
olması ile mi övünmeliydi? Üretimi artırmak mı, yoksa üretimin azalmasına neden
olarak ithalat yapmaya kalkışmak mıdır bir tarım bakanının görevi?
Bakınız, bugün,
ülkeye kilosu 10 liradan ithal karkas et giriyor. Et Balık Kurumu, ithal ettiği
karkas eti 12 liradan marketlere veriyor; ayrıca, getirdiği 15 bin besi
hayvanını canlı olarak kilosu 8 liradan besiciye dağıtıyor. Üreticinin et
maliyeti 13-14 lira iken, 10 liraya et ithal etmek besicilere “Bu işi siz
yapmayın.” demektir. Banvit ve Koç Holdingin besiciliği bırakması, Saray’ın
direnme kararını aldığını belirtmesi durumun vahametini gösteriyor. Banvit ve
Koç gibi büyük gruplar bu işten para kazanamıyorsa küçük işletmelerin ayakta
kalabilmesi mümkün müdür?
Sıfır faizli
kredi uygulaması da çeşitli sorunların kaynağı olacak hatta olmaya başladı
bile. Sıfır faizli krediyi alan girişimci, yurt dışından veya içinden hayvan
bulup yatırım yapacak; ithal edeceği canlı besi hayvanının kilosu ortalama 8
lira -iç piyasada biraz daha yüksek- aldığı hayvanları sekiz ay besledikten
sonra piyasada satmaya çalışacak. İthal karkas etin kilosu 10 liradan
satılırken, bu girişimde 13-14 liraya mal edeceği karkas eti kime ve nasıl
satacak? Sayın Bakan övünüyor: “Et fiyatı düştü.” İyi de düşünün, bu düşüşün
faturası ne olacak, kime kesilecek? Milyonlarca dolar ödediniz, canlı hayvan ve
et ithal ettiniz ama besiciliği çökerttiniz. Süt hayvancılığında yeni bir kriz
kapıya geldi, Bakanlık âciz durumda.
Sayın Bakana
birkaç sorum var:
Hayvancılıkta
yarattığınız sorunlar, hayvancılıkla ilgili hiçbir deneyimi olmayanlara faizsiz
kredi dağıtmakla çözümlenebilir mi? Varlık sahiplerine sıfır faizle kredi
verirken konunun asli sahipleri olan kooperatifler ne için yüzde 4 faizle
hayvancılık yapmaya zorlanıyor?
Ne için damızlık
hayvan ithalatını Macaristan gibi, Avusturya gibi ülkelere tek tek açtınız da
bu ülkelerde hayvan fiyatlarının fırlamasına neden oldunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
GÜROL ERGİN
(Devamla) – Sağ olun.
Ne için bir kısım
kooperatifler, ahır inşaatları biteli üç yıl olduğu hâlde hâlâ hayvan alabilmiş
değiller?
Şaptan ari bölge
hâline getirmekle övündüğünüz Trakya’da mı şap var, yoksa Bulgaristan’da mı?
Biz mi sınırları kapadık yoksa Bulgaristan mı?
Görevi, çiftçi
için damızlık hayvan yetiştirmek olan TİGEM işletmeleri niçin bu görevlerini
yapamaz hâle geldiler de özel sektör ve kooperatiflere verecekleri damızlık
hayvanlar için ithalat yapıyorlar? TİGEM’e hayvan ithalatı yakışıyor mu?
Geçen hafta,
merkez teşkilatındaki üst düzey görevlileri, alelacele yurt çapında
görevlendirmenizin nedeni nedir? Bu görevlendirmenin Ziraat Bankasının verdiği
sıfır faizli krediyle hayvan alımlarında yaşanan kimi durumlar ile veri kayıt
sistemindeki hayvanlara ait sayıların doğruluğunun araştırılmasıyla ilgisi var
mı?
Sayın Bakan,
hayvancılıkta uyguladığınız politikalarla saplandığınız bataktan çıkmanızı
diliyor, yukarıdaki sorularıma yanıtlarınızı bekliyorum ama gerçek yanıtları.
Sözlerime son
verirken…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜROL ERGİN
(Devamla) – Sayın Başkan, bir tek…
BAŞKAN – Onu hiç
yapmıyorum Hocam, ne olur, yapmıyorum.
GÜROL ERGİN
(Devamla) – Yapmayın, tamam.
BAŞKAN – Çok
teşekkür ederim. Siz devam edin.
GÜROL ERGİN
(Devamla) – Sayın Başkan, sizi, sayın milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu
tekrar selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ergin.
Gündem dışı
ikinci söz, narenciye üreticisinin sorunları hakkında söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’a aittir.
Buyurun Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, narenciye
üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve sayın bakanlar; öncelikle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir sonuç olarak,
bugün, bu kürsüden, Mersin, Erdemli, Silifke, Tarsus, Anamur’daki limon
üreticilerinin, narenciye üreticilerinin çığlığını sizinle paylaşmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir sonuç olarak söylüyorum: Bugün Erdemli’de limon dalında
kaldı. Ocak ayının sonuna ulaşılmış olmasına rağmen henüz daha limonun yüzde
60’ı kesilmedi. Limonun kilosu 30 kuruş, alan da yok, soran da yok. Parası
olan, sandık almaya parası olan, işçi çalıştırmaya parası olan, depo tutmaya
parası olan vatandaş ancak limonunu kestirebiliyor, yoksa tüccar yok piyasada
ve bu sorun her sene yaşanıyor. Bu, siyasetin ötesinde. Tüm Erdemli halkı
bugün, şu saatte bizi dinliyor. Erdemli’nin siyasetçileri olarak, iktidarıyla muhalefetiyle,
yoğun bir gayret içerisinde, vatandaşımızın, üreticimizin, tüccarımızın
sorunlarını her defasında Sayın Hükûmete, Sayın Bakana ulaştırmaya çalışıyoruz
ve diyoruz ki “Bir tedbir alınız, bu çiftçiye zulmetmeyiniz, haksızlık
yapmayınız.”
Değerli
milletvekilleri, Erdemli insanı ekmeğini taştan çıkartan, taşı düzeltip sera
kuran ve dişiyle tırnağıyla, çoluk çocuğuyla o toprakta yaşamaya çalışan
mübarek insanlar ama her sene narenciyede zarar ediyorlar. Buna hakkımız yok.
Buna bir çözüm üretmenin sorumlusu öncelikle Hükûmet ve bu Meclis. Bu dış
ticaretin sorunlarını aşabilmenin bir yolu bulunmalı ama her sene dış ticarette
yaşanan sorunlar maalesef çiftçimizi canından bezdirdi, hasat mevsimi ıstırap
mevsimine dönüştü. Erdemli insanı, haklı olarak, tüm siyasete, siyasetçilere
tepki içerisinde, öfke içerisinde, kendi kaderiyle baş başa, ıstırap içerisinde
kıvranmaktadır. 125 dolar ton başı verilen destek hem zamanlaması itibarıyla
derde deva olmamakta hem de peşin ödenmemesi sonucunda tüccara cesaret vermemektedir.
Kaldı ki bu sene ton başı 896 dolar veya 892 dolara ihracat yapmak şartına
bağlı olarak 125 dolar teşvik verileceği gibi bir uygulama da konuşuluyor.
Dünyanın neresinde tonu 892 dolara limon satılıyor ki Erdemli, Mersin, Türkiye
narenciye tüccarı, satıcısı limonu bu fiyata satabilsin de 125 dolar teşvik
alabilsin? Kaldı ki bu teşvik de nakit ödenmediği için, mahsuplaşmayla geri
dönüşü yüzde 15’ler düzeyinde kaldığı için verdiğiniz teşvikin çiftçiye de
tüccara da hiçbir faydası olmamaktadır.
Sayın Bakanın
burada olmasına teşekkür ediyorum, bu çiftçiye bir şey söylemesi gerekir. Ne
yapacağız? Felaketse felaket bu, afetse afet bu. Adamın evini sel basıyor, malı
gidiyor ama şimdi malı dalında kaldı.
Değerli
milletvekilleri, 15 Temmuzda narenciye sezonu açılır. 15 Temmuzda doğru
politikalar uygulanabilse eylül-ekim ayına geldiğinde narenciye pazarlanmış
olur, artık çiftçi parasını alır, bahçeden çıkar, tüccar bahçeye girer ama
şimdi ocağın sonuna geldik tüccar yok. Yanlış yönlendirmelerle, tüccar da
yanlış yönlendirmelerle sezonun başında 80-90 kuruşa limon aldı, şimdi onu da
satamıyor, depolar dolu. Tekrar ediyorum: Çiftçinin, Erdemli çiftçisinin hasat
mevsimi ıstırap mevsimine döndü, borcunu ödeyemiyor, bankaya borcunu
ödeyemiyor, zehirciye borcunu ödeyemiyor. Bu zulme yeter etmemiz lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Sağ ol.
Sayın Hükûmet,
Sayın Bakan; Türkiye Büyük Millet Meclisi bu çiftçiye çözüm üretmek
mecburiyetinde, bunu her defasında burada konuşuyoruz. Bu, siyasi parti
siyaseti veya muhalefet siyaseti değil. Gözümüzün önünde insanların emeği zayi
oluyor. On-on beş gün süresi kaldı, bu on beş gün içerisinde bu limonu
kesmediği takdirde artık limon, limon olmaktan çıkacak. O sebeple Sayın
Bakandan istirham ediyorum, bu bir afet, Erdemli çiftçisine, limon üreticisine,
narenciye üreticisine devletin ilgili fonlarından bir hasar tespiti yaparak bir
bedel ödenmelidir. Bu çiftçiyi, bu üreticiyi kendi derdiyle baş başa bırakmaya
hakkınız yok. Onun için, Sayın Bakan, burada, dünle bugünü kıyaslayarak,
birtakım mazeretler ortaya koyarak konuşmak değil, çiftçiye bir şey söylemeli,
çiftçinin zararını karşılayacak bir tedbir ifade etmelidir.
Erdemli halkının
çığlığını sizlere sundum. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
Sayın Bakana söz
vereceğim ama ben, 60’ıncı maddeye göre pek kısa söz taleplerini genellikle en
son veriyorum. Şimdi, Sayın Bakanın konuşmasına uygunsa ikinize söz vereceğim.
Buyurun Sayın
Aydoğan.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, süt
üreticilerinin yaşadığı sorunlara ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, iki
yıl önce sütte ve süt üreticisinin yaşadığı sorun bugün tekrar ediyor. Şu anda,
süt üreticisi, ürettiği sütleri verecek yer bulamıyor, ürettiği sütlerin
alıcılarına yalvarmak durumunda. İki yıl önce yaşanan bu sorunu iki yıl
içerisinde dikkate almadınız mı? Yoksa, aldığınız tedbirler yeterli gelmediği
için mi bugün süt üreticisi bu noktada? Bu yaşanan sorunda, aldığınız yanlış
kararların, yanlış uygulamaların bir etkisi var mıdır? Hayvansal ithalatın bu
yaşanan sorunda etkisi var mıdır? İki yıl içerisinde almadığınız bu tedbirleri
bundan sonraki süreçte almayı düşünüyor musunuz veya ne gibi tedbirler,
önlemler almalısınız ki, alacaksınız ki, bugün yaşanan, süt üreticisinin
yaşadığı sorunları önümüzdeki günlerde tekrar yaşamasın ve şu anda süt
üreticileri ürettiği sütleri nasıl değerlendirecek?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Güvel…
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova’da
narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
HULUSİ GÜVEL
(Adana) – Teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, Çukurova’da binlerce üretici, maliyeti kurtarmadığı için
narenciyeyi toplayamamıştır. Birçok tarım ürününde olduğu gibi narenciyede de
girdi fiyatları olağanüstü yükselmiştir. Bahçecilik zaten kurulum maliyeti
yüksek bir alandır. Buna bir de gübre, mazot, sulama, işçilik fiyatı
eklendiğinde, astarı yüzünden pahalıya mal olmaktadır. Narenciyenin üretiminde
artış vardır ancak pazarlama sıkıntıları ciddi olarak yaşanmaktadır. Dalında 20
kuruş etmeyen narenciye, tüketiciye gelene kadar 5-6 kat fiyat artışı
göstermektedir. Üretici birliklerinin iç piyasada tüketimin artması için
narenciye ürünlerinin Hal Yasası kapsamı dışına çıkarılması yönündeki istekleri
görmezlikten gelinmektedir. Bakanlığın, narenciye üretiminin artırılması için,
fındıkta olduğu gibi, tanıtım grubu oluşturulmasına önayak olması
gerekmektedir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Çalık…
3.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, meyveciliğin
sigorta kapsamına alınmasına ilişkin açıklaması
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Sayın Başkanım, ben, Tarım Bakanıma, özellikle yıllardan beri
yaşanılan bir sıkıntıyı çözdükleri için teşekkür etmek istiyorum. Meyvecilikte,
üretim esnasında, açık havada yapılan üretimlerde zarar gören çiçeklerimiz
sigorta kapsamına alınmamıştı. İlk kez bu dönemde, TARSİM’le sigorta…
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Uygulayan da bu Bakan.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Evet.
Geçmiş dönemlerde
-hiçbir dönem- yoktu ve ilk kez 2011 yılında, artık çiçeklerimiz sigorta altına
alındı. Ben, bu vesileyle, tüm Türkiye’deki üreticiler adına Sayın Bakanıma
teşekkürlerimi iletiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Şimdi
söz sırası Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker’de.
Buyurun Sayın
Eker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI (Devam)
1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, ülkemiz
hayvancılığının güncel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, narenciye
üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gündem dışı konuşmalara cevap
vermek için huzurlarınızdayım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bizim, Hükûmet olarak, Türkiye’de, gerek hayvansal
üretimde gerek bitkisel üretimde tüm tarım sektöründe verimli bir üretim
düzeyini sürdürülebilir kılmak, çiftçilerimizin bu vesileyle gelirinin
artırılmasına yardımcı olmak, kırsal alanda yaşayan vatandaşlarımızın gerek
tarımla ilgili gerekse tarım dışı faaliyetlerine destek olmak maksadıyla bir
dizi proje uyguladığımız malumlarınızdır. Bu çerçevede… Tabii, hayvansal üretim
de, bitkisel üretim de, tabiatı ve tarifi gereği, zaman zaman, tabiattan
kaynaklanan, tabiat şartlarından kaynaklanan risklerle, bazı sorunlarla karşı
karşıya kalır ama biz, bu sorunlarla karşı karşıya kalınmaması için
alınabilecek olan, kontrol edilebilecek olan tedbirleri zaten alıyoruz. Bunun
dışında karşı karşıya kaldığımız yani bizim dışımızda gelişen olaylarla ilgili
olarak da olaya vuku bulduğu andan itibaren de müdahale ediyoruz ve bugüne kadar
da aldığımız tedbirlerle de Türkiye’de tarım sektörü, sizin de bildiğiniz gibi,
milletimizin de bildiği gibi, Türk tarım sektörü sürekli büyüyen, gelişen bir
sektör olma özelliğini kazandı.
Tabii, bu
faaliyetleri yaparken gerek bitkisel üretimde gerek hayvansal üretimde, biz,
Türkiye’de sürekli bir şekilde bütçeden alabildiğimiz imkânları artırmaya, bunu
geliştirmeye baktık ve sürekli de bunu gerek bitkisel üretimde gerek hayvansal
üretimde en iyi şekilde, en verimli şekilde kullanabilmek için bunları projelendirdik.
Örneğin hayvancılıkla ilgili olarak 2010 yılında yem bitkileri üretim desteği için -ki biliyorsunuz yem bitkileri
üretimi hayvansal üretimin maliyetini düşürmeye dönük en önemli faktörlerden
bir tanesidir- 2010 yılı içerisinde Türkiye’de çiftçiye yem bitkisi üretmesi
için 232 milyon lira ödemede bulunduk, sadece yem bitkileri desteği için. 42
milyon lira buzağı desteği ödedik, 117 milyon lira su ürünleri desteği ödedik,
küçükbaş hayvancılık için 137 milyon ödedik, 9 milyon lira hayvanlara yapılan
aşılar için -sağlıkla ilgili- ödedik, 24 milyon lira hastalıklardan ari hayvan
tazminatı ödedik, 334 milyon lira süt desteği, süt prim desteği ödedik, 246
milyon lira büyükbaş hayvan desteği ödedik ve 12,5 milyon lira civarında da çiğ
sütün değerlendirilmesiyle ilgili yani piyasadan daha fazla süt çekmek
suretiyle, taze süt çekmek suretiyle fiyatın düşmesini engellemeye dönük bir
destek ödedik. Toplam 1 milyar 200 milyon liranın üzerinde Türk çiftçisine
sadece hayvancılık faaliyetlerini daha verimli yapması, maliyetlerini düşürmesi
ve piyasa regülasyonu için bir ödemede bulunduk: 1 milyar 200 milyon lira.
Tabii, bu…
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Yüzde kaç? Rakam söylemeyin, oran söyleyin, oran.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Rakamı bu işte, bunu bileceğiz.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Sayın Bakan, rakam değil, oranını söyleyin siz. Onu da söyler
misiniz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ne aldığımızı, nereden
aldığımızı, nereye alacağımızı… Ondan rahatsız olmayacaksınız, onları
dinleyeceksiniz, öğreneceksiniz.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Siz öğreneceksiniz. Oranını söyler misiniz, oranını. Destekleri
verdiğiniz süt üreticisinin hâline bakın.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, bugün de tabii, gerek
hayvansal ürünlerle ilgili gerek bitkisel ürünlerle ilgili hem piyasa
regülasyonunu temin etmeye, tesis etmeye dönük olarak, yani tüketicilerimizin
daha ucuz, daha kaliteli ürüne ulaşmasını temin etmek maksadıyla, biliyorsunuz,
aldığımız kısa, orta ve uzun vadeli tedbirler vardır. Hayvancılıkla ilgili
söylüyorum bunları. Bunlardan bir tanesi Türkiye’de faizsiz kredi uygulamasıdır
hayvancılıkla ilgili ve ağustos ayından aralık ayına kadar faizsiz krediden
istifade ederek hayvancılık faaliyeti için kredi kullanan çiftçi sayısı
yaklaşık 50 bin. 50 bin tane çiftçimiz 3 milyar 630 milyon lira faizsiz kredi
aldı.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Türkiye’de çiftçi sayısı ne?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunun yaklaşık 8 bini ilk defa
olarak hayvancılık faaliyetine başvuruyor.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Sayın Bakan, onun için mi ithalat yapıyorsunuz?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, bunu Türkiye’de orta ve
uzun vadede…
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Sorun çözüldüğü için mi ithalat yapıyorsunuz?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Hatibi dinleyemiyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Aydoğan, lütfen…
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Niye ithalat yapıyoruz?
BAŞKAN – Anladım
da, cevap veriyor. Size de ben konuşma hakkı verdim.
Buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Orta ve uzun vadede Türkiye’de
hayvansal yatırımın gerçekleşmesini temin etmek maksadıyla biz bu krediyi
verdik, bundan sonra da bu devam edecek.
Bakın, bununla
kim ne kadar kredi almış? 24.122 üretici besicilik yapmak için, yani altı ila
sekiz aylık bir süre içerisinde bunu alıp, besleyip ete dönüştürmek için
yaklaşık 1,5 milyar lira kredi kullanmış. 5.300 kişi 825 milyon lira damızlık
süt sığırcılığı için almış, 10.558 kişi 822 milyon lirayı büyükbaş hayvan
yetiştiriciliği için almış –bunlar orta ve uzun vadeli yatırımlardır- 8.620
kişi küçükbaş hayvan yetiştiriciliği için 474 milyon lira kredi almış ve
54 kişi de 30 milyon 400 bin lira
civarında damızlık etçi
sığır yetiştiriciliği yapmak üzere kredi almış, kullanmış. Şimdi
yaklaşık 50 bin kişi bu kredilerden almış, istifade etmiş ve şu anda Türkiye’de
hayvancılıkla ilgili yatırım yapıyor. Bunun sonuçlarını biz orta ve uzun vadede
alacağız ama bunun dışında kısa vadede
de aldığımız tedbirlerle piyasada özellikle tüketicilerimizin sağlıklı ve ucuz
ete ulaşması için de tedbirler aldık.
Şimdi, bakın,
bugüne kadar getirdiğimiz, ithalatı, özel sektör ve Et ve Balık Kurumu
aracılığıyla getirilen etin miktarını da size söyleyeyim yani bu, Türkiye’nin
toplam üretiminde tüketiminde çok fazla bir rakam tutmuyor ama piyasayı
düzenlemeye, piyasayı regüle etmeye ve şimdi söyleyeceğim fiyat seviyelerindeki
düşüşlere yetecek kadar oldu. Bakın 64 bin ton et geldi Türkiye’ye, tamamı bu,
64 bin ton. Türkiye’de yılda 1 milyon 200 bin ton civarında et tüketilir, gelen
64 bin ton, etin tamamı bu karkas etin, bu da karkas. Bunun dışında besilik
sığır yani besi faaliyetinde kullanılmak üzere ki besicilerimizin de aslında
arzu ettiği şey budur. Onlar diyorlar ki: “Dünyanın değişik bölgelerinden daha
düşük maliyetli besi materyali temin edin ki biz bunları düşük fiyata alalım ve
maliyetimiz düşük bir şekilde üretimi artıralım.” 69 bin tane besilik dana
ithalatı yapıldı, 223 bin baş da kasaplık sığır ithalatı gerçekleştirildi canlı
sığır olarak, gelen ithalat esasen bu.
Şimdi bunun
dışında, tabii, biz Türkiye’de süt fiyatlarının düşmemesi için 2009 yılında ve
2010 yılında tedbirler aldık. Mesela Türkiye’de sanayiciler ile süt
sanayicileri ile üreticiler muhtelif bölgelerde ihaleler yaparlar. Avrupa’da da
Amerika Birleşik Devletleri’nde de 2009 ve 2010 yılında süt fiyatları çok çok
düşük olmasına rağmen, Türkiye’de bizim aldığımız tedbirler sayesinde süt
fiyatları düşmedi. 80 kuruşlar seviyesinde süt fiyatları gördü Türkiye’nin
üreticisi. Bu 40 euro sent yapar ve biz bunu sağladığımız tarihlerde Avrupa’da
sütün fiyatı 18 euro sentti, Amerika Birleşik Devletleri’nde de 20-25 dolar
sent cinsinden fiyatlarla üreticiler satıyordu. Ama Türkiye’de bizim aldığımız
tedbirlerle, verdiğimiz desteklerle, dolayısıyla da yaptığımız müdahalelerle
biz bu sonucu aldık. Peki, ne yaptık? Mesela aldığımız tedbirlerden bir tanesi
şuydu: Türkiye’de sanayinin ihtiyaç hissettiği süt tozunun yerli sütten temin
edilmesine dönük olarak aldığımız tedbirdi ve biz, dünya piyasa fiyatıyla yerli
üretim arasındaki fiyat farkını ödemek suretiyle piyasadan taze süt alınıp süt
tozuna çevrilmesi yönünde destek uygulaması başlattık.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Niye ithalat yaptınız o zaman?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - 2009 yılında 14 milyon…
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) - İthalatı niye yaptınız?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Arkadaşım, bakın, sizin ufkunuz
bu mu? Yani dünyada böyle “Ben hiçbir şekilde hiçbir yerden ithalat
yapmayacağım.” diyebilecek bir ülke var mı?
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Anladım da Sayın Bakan, sizin ufkunuz geniş olduğu için mi
ithalat yapıyorsunuz?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Eğer bir ülke gelişecekse
dünyada ticaret yapacak. Siz de başkası da her zaman da… Türkiye’de süt tozu
daha önceden de geldi, şu anda biz içeriye gelmemesi için tedbir aldık.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – O zaman tedbirler var mıydı da…
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yani bunları, rakamları çarpıtıp
konuşmayın.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Siz çarpıtıyorsunuz rakamları!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yani bununla, inanın bu tarz
muhalefet tarzı ile bir yere varılmaz.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Siz çarpıtıyorsunuz!
BAŞKAN – Sayın
Aydoğan, rica ediyorum, lütfen…
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Rakamları şurada oturduğunuzda
başka, burada oturduğunuzda başka konuşmayın. Millet bunları görüyor.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) - Siz çok başarılıydınız da onun için mi ithalat yapıyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın
Aydoğan, lütfen…
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yapmayın, etmeyin, eylemeyin!
Değerli
arkadaşlar, şimdi, 14 milyon lira biz süt tozu yapılması için ödeme yaptık,
piyasadan süt çekildi.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Siz çok bildiğiniz için mi ithalat yapıyorsunuz?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 2010 yılında 12,3 milyon lira
yine biz süt tozu için, süt tozu yapılmak üzere üreticiye, sanayiciye para
verdik.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2011 yılında yeni bir karar aldık, o yeni karar da
şuydu: Biz bu defa Türkiye’de sanayinin ihtiyaç hissettiği 18 bin ton süt
tozunun tamamının Türkiye’de içeriden karşılanmasını destekleme kararı aldık ve
bu 18 bin ton, 180 bin ton süt demektir.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – 20 bin ton süt tozu ithalatı yaptınız, neden? Niye bunu ithal
ediyorsunuz?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunun piyasadan çekilmesi demek,
süt fiyatlarının muhafaza edilmesine dönük olarak atılmış olan önemli bir
adımdır.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Hayvancılığı çökerttiniz, batırdınız, batırdınız…
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz attığımız doğru adımları bundan sonra da atmaya devam
edeceğiz. Bundan tabii sizin rahatsız olmanızı anlıyoruz, normaldir.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Biz rahatsız değiliz. Havyacılığı siz batırdınız, şu an ithalatla
ihtiyaçları karşılamaya çalışıyorsunuz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sizin rahatsız olmanız son
derecede normaldir çünkü siz sürekli negatif üzerinden, negatifler üzerinden
siyaset yapmaya alıştınız da onun için.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Ne alakası var? Üreticiler sokakta!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın, Türkiye’de hayvancılığın korunmasıyla ilgili kırsal
kalkınma yatırımlarının desteklenmesi kapsamında da attığımız adımlar var.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Koruduğunuz için mi ithalat yapıyorsunuz?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bakın, 728 tane projeye yüzde 50
hibe destek verdik. Ne yapıyor bunlar? Bunların her birisi hayvansal ürün
işleyen tesisler, yani süt, süt ürünleri işliyor, ham sütü alıyor, peynir
yapıyor, yoğurt yapıyor, ayran yapıyor, tereyağı yapıyor…
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Tereyağı ithalatı yapıyorsunuz!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …veya hayvansal ürünler alıyor,
işliyor, et ürünü hâline getiriyor.
728 tane proje
tamamladık bu arada. Bunların her birinin limiti asgari 500 bin lira -eski
parayla 500 milyar lira- ve biz her birinin yüzde 50 hibe yoluyla
desteklenmesini sağladık. Buraya ödediğimiz hibe miktarı yaklaşık 130 milyon
lira. Yani bunları biz başlattık, bizden önce böyle bir ne proje vardı ne de bu
tür projeleri kimse desteklemiyordu.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Süt tozu ithal ediyorsunuz, et ithal ediyorsunuz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bundan sonraki süreç içerisinde
de Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, hayvancılıkla ilgili olarak
attığımız bu adımları sürdüreceğiz, doğru adımları atmaya devam edeceğiz.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Bakan, bana cevap için çıktınız. Altı tane sorum var, bu altı
soruya cevap istiyorum.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Nitekim bu yıl, 2011 yılı
içerisinde de...
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Bırakın hikâyeyi, o altı sorunun cevabını verin. Niye apar topar üst
düzey yöneticileri Anadolu’ya göndermek zorunda kaldığınızı söyle.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - ...biz, yine 1 milyar 300 milyon
liraya yakın Türkiye’de hayvancılıkla ilgili destek ödemesi gerçekleştireceğiz.
Şimdi, sütle
ilgili olarak alınacak tedbirleri biz aldık.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Şapı söyle, şapı.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -Süt tozu üretiminin Türkiye’den temin
edilmesiyle ilgili olarak kararı aldık. Bunun dışında da alınması gereken
tedbirleri, üreticimizin daha düşük bir fiyatla karşılaşmaması için
alınabilecek olan bütün tedbirleri aldık, bundan sonra da almaya devam
edeceğiz.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) - Geç bu kısmı geç, geç...
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, biz, tarımsal üretim faaliyetinin tabiat şartlarıyla bire
bir ilişkili olduğunu, bu nedenle de riskler taşıdığını biliyoruz ve bu sene
bizim başlattığımız devlet destekli tarım sigortası uygulamasına yeni bir boyut
kazandırdık. Daha önceden, özellikle meyvelerdeki sigorta sisteminde çiçeklenme
dönemi dâhil değilken bu sene çiçeklenme dönemini de dâhil ettik ve devletin
ödediği, Bakanlığın ödeyeceği destek miktarını üçte 2’ye çıkardık, artık yüzde
50 değil, üçte 2. Niye? Çünkü bunun riski yüksek, dolayısıyla maliyeti de
yüksek, çiftçiyi yüksek maliyetle karşı karşıya bırakmamak için böyle bir karar
aldık ve uyguladık.
Bu sene, 2011
yılı içerisinde biz, 530 milyon lirayı dün hesaplara aktardık, bankaya
gönderdik, yarın sabahtan itibaren çiftçilerimiz alabilecekler, bir kısmı bu
gece yarısından, bir kısmı yarın sabahtan itibaren alacak. 530 milyon lirayla
2011 yılının aylık desteklemeleri başladı. Şubat ayı içerisinde 1 milyar 900
milyon liranın üzerinde Türk çiftçisine ödeme yapacağız, mart ayı içerisinde
yine 1 milyar 900 milyon liranın üzerinde ödeme yapacağız, haziran ayına kadar
5,5 milyar lira nakit destek ödeyeceğiz Türk çiftçisine. Ne demektir bu? 6
milyar liralık desteğin yüzde 91’inin yılın ilk altı ayında ödenmesi demektir.
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Ekim-kasım döneminde verilecekti bunlar. Seçim yatırımı mı
yapıyorsunuz? 2010 yılında niye yapmadınız? Tabii, seçime üç ay kaldı,
doğaldır.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Biz geçen sene de bunu yaptık,
önceki sene de bunu yaptık, bu sene de bunu yaptık.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Bunlar 2010 yılında verilecekti!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Artık bunu biz teamül hâline
getirdik, gelenekselleştirdik. (CHP sıralarından gürültüler)
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sayın Bakan, bunlar 2010 yılında verilecekti!
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Destek paraları 2010’un!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Her sene biz bunu yapıyoruz.
Geçen sene de yaptık, önceki sene de yaptık. Şimdi, bizden öncekilerde olduğu
gibi seçim yılında 1 milyar 860 milyon verip seçimden bir önceki yılda 580
milyon lira ödemede bulunmadık.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Devamlı ithalat yapıyorsunuz, ithalat! Bırakın sizden önceki
dönemleri, kendi döneminize bakın! Hayvancılığı batırdınız!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Biz normal programımızı…
Çiftçiye seçim olsa da ödüyoruz, seçim olmasa da aynı ödemeyi yapıyoruz.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Sayın Bakan, hayvancılığı batırdınız!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Nitekim 2010 yılı içerisinde
seçim yoktu, 5 milyar 800 milyon lira ödeme yaptık, 2011 yılında 6 milyar lira
ödüyoruz, 2009 yılında da keza 5,5 milyar lira ödemede bulunduk.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, turunçgille ilgili olarak da…(CHP sıralarından
gürültüler)
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Sayın Bakan, iftihar edin, iftihar!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – …turunçgil olarak da… (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri…
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Ne dinleyelim? Palavra atıyor, neyi dinleyecekmişiz? Neyi
dinleyeceğiz? Söylediklerinde bir tane doğru var mı? Neyi dinleyeceğiz?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bir arkadaşınızın uğultu içinde konuşmasına ben müsaade etsem
nasıl karşılarsınız?
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Sayın Başkanım, halkı yanıltıyor!
BAŞKAN –
Olabilir, olabilir, cevap veriyor. Peki, ne anlaşıldı şimdi?
AHMET YENİ
(Samsun) – Doğruları öğrenmeye tahammül edemiyorlar.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sorularımın cevabını söylesin. Altı tane sorum var. Gerisi hikâye.
Soruların cevabı… Şap durumu ne? Niye Anadolu’ya o yöneticileri gönderdin?
BAŞKAN – Sayın
Bakan, lütfen devam edin siz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; turunçgille ilgili olarak da, tabii, karşılaşılan bazı
sorunlar var. Ancak şunu size söylemek istiyorum: Türkiye'nin…
AHMET YENİ
(Samsun) – Limonu…
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Limon da onun bir parçasıdır.
Türkiye’de 2,5 milyon tondan, 3,5 milyon tona çıktı Türkiye’de turunçgil
üretimi.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Tabiatıyla siz çok başarılısınız!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Sekiz yıl içerisinde yüzde
40’lık artış oldu. Yani, bu üretim arttı.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Yani üreten suçlu Sayın Bakan!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – 1 milyon ton 2002-2010 arasında
turunçgilde üretim artışı oldu. Limon üretimi 525 bin tondan, 782 bin tona
çıktı, yüzde 50’ye yakın artış oldu. Peki, eğer ihracat artmasaydı üretim bu
şekilde artar mıydı? Gelir olmasaydı üretim bu şekilde artar mıydı?
KADİR URAL
(Mersin) – Üretmeyecek mi Sayın Bakanım, ne yapsın adam? Üretmeyip de ne
yapsın?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla ) – Bu nasıl oldu? Ben size
söyleyeyim, ben ne yaptığımı size söyleyeyim: Bakın, benim Hükûmetim döneminde
Türkiye’de turunçgil ihracatı 907 bin tona çıktı en son. 2009 yılında 1 milyon
200 bin tona çıktı. Bu daha önce ne kadardı? 2002’de, devraldığımızda 800 bin
tondu. 800 bin ton ihracat, turunçgil ihracatı 1,2 milyon tona çıktı.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Yani üreten suçludur öyle mi Sayın Bakan?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bir dakika.
2002 yılında 239
bin ton limon ihracatı vardı. 2010 yılında 353 bin ton, 2009’da 407 bin ton.
Artışına bakın bunun. Yani bu kadar yüksek miktarda bir ihracat artışı olmuş
turunçgilde ve limonda, ikisinde de. Üretim artmış. Dünya üretimi artmış, hava
şartlarından etkileniyor. Zaman zaman bu tür, yani bizim dışımızdaki ihraç
ettiğimiz bir üründür. Bunların zaman zaman karşı karşıya kalınan problemi var.
Aslolan şey
şudur…
KADİR URAL
(Mersin) – İthal etmeyin Sayın Bakanım, limonu ithal etmezseniz sıkıntı yok!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslolan şey şudur…
KADİR URAL
(Mersin) – Limonu ithal etmezseniz sıkıntı yok! İthal ediyorsunuz limonu!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar,
onunla hiçbir alakası yok, hiç alakası yok. Yani yapmayın. Onu çıkarırım şimdi
size, o rakamları, mahcup olursunuz.
KADİR URAL
(Mersin) – Limonu ithal ediyorsunuz, sıkıntı oradan kaynaklanıyor Sayın
Bakanım!
BAŞKAN – Sayın
Ural…
KADİR URAL
(Mersin) – Üretici suçlu değil.
BAŞKAN – Sayın
Ural…
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Türkiye’de her sene cüzi bir
miktar, ticaret gereği 3 bin ton, 2 bin ton, bin ton, neyse, bir şey ithal
edilebiliyor. Bu ticarettir. Dünyanın her yerinde ülkelerle ticaret yaparsanız,
bunları yaparsanız… Siz iktidarda olduğunuz dönemde de bunlar oldu. Bir daha
iktidara gelirseniz düzeltirsiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KADİR URAL
(Mersin) – Ya, bizim dönemde olduysa, yanlış olduysa siz düzeltin Sayın Bakan,
siz düzeltin!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri…
KADİR URAL
(Mersin) – Sizin işiniz ne!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen!..
KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Ne bağırıyorsunuz Başkan?
KADİR URAL
(Mersin) – Sayın Bakana da söyleyin efendim.
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz, turunçgil üretimiyle ilgili üreticilerin sertifikalı
fidan desteği, mazot desteği, gübre desteği, toprak analiz desteği, iyi tarım
uygulamaları ve organik tarım desteği başta olmak üzere burada
söyleyebildiğimiz, söyleyemediğimiz… Türkiye'nin menfaatleri gereği her şeyi,
biz yaptığımız her desteği her şekilde, açık bir şekilde söyleyemiyoruz. O
arkadaşlarımızla biz özel görüşmelerimizde de bunları söylüyoruz. Kendileri de
biliyorlar, milletvekilleri ama gerekli her türlü, yapılabilecek olan her türlü
destek verildi şu ana kadar, bundan sonra da verilmeye devam edilecek.
En son yine bir
kıpırdanma oldu, bir hareketlenme oldu. Bu hafta sonu itibarıyla ben
Antalya’daydım. Ben Antalya’daydım hafta sonu. Geçen hafta içerisinde dış
ticaretten sorumlu Bakanımız, Tarım Bakanlığının ve Dış Ticaretin temsilcileri
ve bütün sektör temsilcileriyle de görüşme yaptı geçen hafta içerisinde
Hatay’da. Bu hafta sonu ben Antalya’daydım, yine görüşmeler yaptım ve sorunlar
çözülüyor, aşılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Dolayısıyla, bundan sonraki
süreçte de bu devam edecek.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
KADİR URAL
(Mersin) – Bravo Sayın Bakanım! Çok güzel bilgi verdiniz, teşekkür ediyoruz,
alkışlıyoruz!
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Bizim sorular güme gitti! Ne oldu benim sorularım? Nerede yanıtı?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan benim konuşmama cevap verdi, eksik bilgi
verdi. Yani Sayın Bakandan çiftçiye dönük ümitlendirici bir beyan bekledik.
Müsaade ederseniz bir dakika…
BAŞKAN – Şimdi
veremem Sayın Şandır, sizin söylediğiniz kayıtlara geçti. Dolayısıyla, bu
işleme, biliyorsunuz… Şimdi Sayın Hasan Macit’e vereceğim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, söyleyeceklerim var, lütfen, kayıtlara geçmesini
yeterli buluyorsanız…
Sayın Bakan,
bugün limon 30 kuruş. Bu gerçek sizin eseriniz! Çiftçiyi üretmekten dolayı
suçlayamazsınız. Niye çok üretiyor diye çiftçiyi suçlamak çok yakışıksız bir
beyan olmuştur.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ben suçlamadım, siz
suçladınız, çok ayıp! Bunu siz söylüyorsunuz, çok ayıp!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Niye satamıyorsunuz diye kendinizi suçlayın Sayın Bakan! (MHP
sıralarından alkışlar) Burada yaptığınız konuşmayı cumartesi günü Erdemli
Meydanı’nda okuyacağım. Bu millet…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok, ya söz verin konuşsun veya burada
ayakta olmaz o iş. Neye göre konuşuyor Sayın Başkan?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Evet, söz istiyorum. Öyle değil, doğru bilgileri verin.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, neye göre konuşuyor Sayın Grup Başkan Vekili?
KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Bu ses milletin sesi Elitaş! Bu ses Erdemli’nin sesi!
BAŞKAN – Gündem
dışı üçüncü söz, 24 Ocak kararları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Sayın Hasan Macit’e aittir.
Buyurun Sayın
Macit.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Zamanında bitiremiyorsa az çalışmış dersine!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Yok ya, öyle değil, temennide bulundum, güzel şeylerden bahsettim.
Yani “Bu afeti karşılayacağız.” deseydi, “Çiftçinin zararını ödeyeceğiz.”
deseydi alkışlayacaktım, Allah’ı var…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Muhalefetin gerçekleri alkışlaması zor.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – …ama çiftçiyi üretmekle suçlamak bir bakana…
BAŞKAN – Müsaade
ederseniz Sayın Hasan Macit’in mikrofonunu açabilir miyim?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Buyurun efendim, ama olmamıştır.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Macit.
3.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, 24 Ocak ekonomik
istikrar tedbirlerinin yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
HASAN MACİT (İstanbul)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 24 Ocak ekonomik istikrar tedbirlerinin
yıl dönümü üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi şahsım ve Demokratik Sol
Parti adına saygılarımla selamlıyorum.
24 Ocak
kararlarının alınmasının üzerinden otuz bir yıl geçti. 24 Ocak 1980 tarihinde
“Ekonomik İstikrar Tedbirleri” adı altında alınan kararların uygulamaya
sokulması ülkemizin yaşadığı en büyük dönemeçlerden biridir. Liberal ekonomiye
geçişi ve ihracata dönük sanayileşme modelini esas alan bu programla Türkiye
dünya ekseninden kaydırıldı ve farklı bir yola sokuldu. 24 Ocak kararları
ekonomik bir model olmanın yanı sıra siyasal ve toplumsal boyutları da olan
kapsamlı bir projedir.
24 Ocak
kararlarının ekonomik boyutu, esas olarak ekonomiyi dünya sermayesine açmayı,
sermaye birikimini artırmayı ve çalışanların üretimden aldıkları payı
küçültmeyi hedefliyordu.
24 Ocak
kararlarının siyasi ifadesi 12 Eylül darbesidir. 12 Eylül darbesi yapılmasaydı
bu kararların uygulamaya konulması mümkün olmayacaktı. Darbenin getirdiği yeni
siyasal sistemin hedefi, aydınlanmacı geleneği ve sol düşünceyi ortadan
kaldırarak siyaset alanını liberalizme ve yeşil kuşak teorisinin gereklerine
uygun bir yapıya dönüştürmekti. Bu nedenle 1982 Anayasası yürürlüğe konuldu.
24 Ocak’ın en büyük
tahribatlarından biri de mevcut toplumsal dokunun değiştirilmesidir. Doğruluk,
dürüstlük ve erdem gibi değerler yok edildi. Bireycilik ve çıkarcılık temel
davranış kalıbı hâline getirildi, toplum arabesk ve kaderci bir öze
büründürüldü.
Değerli
milletvekilleri, herkesin bildiği gibi, 24 Ocak kararlarının mimarı merhum
Turgut Özal’dı. Hedefi, ülkemizi, zenginlerin sevilip el üstünde tutulduğu,
fakirlerin ise hor görüldüğü küçük Amerika yapmaktı. Merhum Özal, şimdiki
devlet yöneticilerimizin birçoğunun olduğu gibi Millî Türk Talebi Birliği
kökenlidir, 12 Eylül’ün ideolog grubu olan Aydınlar Ocağı üyesidir. Merhum
Özal, aynı zamanda ekonomik liberalizmin ülkemizdeki en öndeki savunucusuydu.
Bu özellikleriyle de muhafazakârlıkla liberalizmi şahsında birleştirmişti.
Sayın
milletvekilleri, merhum Özal’ın planladığı ve uygulamaya koyduğu ekonomik,
siyasal ve toplumsal uygulamalar bugünkü iktidarın da felsefi ve ideolojik
zeminini oluşturmaktadır. AKP, bunu kabul etmektedir. 24 Ocak kararlarının güncel
adımları ve 12 Eylül darbesinin despotluğu AKP eliyle uygulamaya devam
ediliyor.
24 Ocak’ın en
büyük hedeflerinden biri olan sosyal devleti tasfiye etmek bugün AKP Hükûmetine
nasip olmuştur. AKP’nin yaptığı özelleştirmeler 24 Ocak’tan sonra gelen hükûmetlerin
yaptığının toplamından fazladır. Kayıt dışı ekonomi, sigortasız çalıştırma ve
taşeronlaştırma bu Hükûmet döneminde normal bir yaşam tarzı hâline geldi.
Emeğin millî gelir pastasından aldığı pay azaltıldı. Sendikaların gücü yok
edildi ve işsizlik tavan yaptı. Gelir dağılımı adaletsizliği 12 Eylül’ün bile
başaramadığı bir noktaya ulaştı. Tarım ve hayvancılık da 24 Ocak kararlarının
ruhuna uygun şekilde dış pazarlara açılmak suretiyle başarıyla tasfiye
edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, AKP, demokratik görünme çabalarına karşın özünde 24 Ocak’ın
siyasal boyutunun da uygulayıcısıdır. AKP, demokrasiyi seçimden seçime sandığa
giderek oy vermeye indirgedi. Yasama, yürütmenin bir kolu gibi çalıştırılırken,
yargı da Hükûmetin emrine alınmaktadır. Silivri ve KCK davaları, Tekel
işçilerine yapılanlar ve öğrencilere uygulanan şiddet 12 Eylül anlayışının
birer tezahürüdür.
Hükûmet ve
yandaşları her fırsatta demokrasiden bahsediyor. Demokrasi, yasama, yürütme ve
yargı erklerinin birbirinden ayrı olduğu kurumlar ve kurallar sistemidir.
Yürütme elinde
olan, yasamayı emrinde tutan ve yargıyı da ele geçiren AKP, ne kadar halka
demokrasiden bahsedebilir?
Demokrasi, sadece
siyasal bir kurum değil; açlığın, yokluğun ve adaletsizliğin olduğu yerde
demokrasiden söz edilemez. Adaletli bir gelir dağılımı olmadan, toplumsal
dengeler kurulmadan, sosyal devlet olmadan demokrasi işlemez. Bugün, 24 Ocak
kararlarının sonuçlarını halkımız çekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
HASAN MACİT
(Devamla) – Samsun’un Tekkeköy ilçesinde, iki buçuk aylık bir bebek, açlık
nedeniyle yaşamını yitirdi. Bir bebeğin açlıktan dolayı hayatını kaybetmesi
2011 yılının Türkiye’sinde yaşanmaktadır. 5 milyon kişi işsiz…
AHMET YENİ
(Samsun) – O bilgiler yanlış.
HASAN MACİT
(Devamla) – Yanlışsa burada söylersiniz Sayın Milletvekili.
5 milyon kişi
işsiz. Yine, açlık sınırı ve yoksulluk sınırı altında yaşayanların sayısı her
geçen gün artıyor. Asgari ücret 630 lira. Bütün bunlar yapılırken din istismarı
da hiç durmadan devam ediyor. Baskı, yoksulluk ve din istismarı. Bunlar, 12
Eylül’de de ANAP döneminde de temel unsurlardı, şimdi de aynı. Halkımız, bu
politikalardan artık “illallah” demiştir ve AKP’ye gereken cevabı seçimlerde
verecektir.
Hepinize saygılar
sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Macit.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin,
İnternet üzerinden gerçekleştirilen dolandırıcılık yöntemlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/997)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde gün
geçtikçe artan internet üzerinden sosyalleşme faaliyetleri, e-devlet
uygulamaları ve internet üzerinden ödeme ve bankacılık hizmetlerinin
kullanılması bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Başta kişisel e-posta
hesaplarının ele geçirilmesi, telefon konuşmalarının dinlenmesi olmak üzere,
sahte profil ya da e-posta hesabı ile kimlik bilgilerinin çalınması sonucu
oluşan sorunların tespit edilmesi ve olumsuz etkilerini önlemek amacıyla
Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Yılmaz Tankut (Adana)
2) Hasan Çalış (Karaman)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Behiç Çelik (Mersin)
5) Mümin İnan (Niğde)
6) Ahmet Orhan (Manisa)
7) Murat Özkan (Giresun)
8) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
9) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
10) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
11) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
12) Ali Uzunırmak (Aydın)
13) Rıdvan Yalçın (Ordu)
14) Mustafa Enöz (Manisa)
15) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
16) Hasan Özdemir (Gaziantep)
17) Akif Akkuş (Mersin)
18) Münir Kutluata (Sakarya)
19) Şenol Bal (İzmir)
20) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
21) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
Gerekçe:
Dünya'da ve
Ülkemizde gün geçtikçe artan internet üzerinden sosyalleşme arzusu sonucu
oluşan faaliyetler, e-devlet uygulamaları ve internet üzerinden ödeme ve
bankacılık hizmetlerinin kullanılması bazı sorunları da beraberinde
getirmektedir. Son zamanlarda çok sık yaşanan olaylardan biri de sosyal
paylaşım sitelerinde oluşturulan gruplar ve e-posta hesaplarında oluşturulan
sahte hesaplar ile kimlik avı sahtekârlığının artmasıdır.
Kimlik avı,
değişik amaçlar için kullanmak amacıyla, yasadışı olarak, kötü niyetli insanlar
tarafından kimlik bilgilerinizi ve önemli şifrelerinizi çalmaya yönelik
kullanılan bir sahtekârlık yöntemidir. Kimlik avı, kişilerin paralarını çalmak
ve kimlik hırsızlığı yapmak için kullanılan çevrimiçi suç yöntemleri arasında
en hızlı gelişen yöntemdir.
Kimlik avcıları,
insanları kandırmak için iyi tanınan, güvenilir markaları taklit eden internet
siteleri ve e-posta da içinde olmak üzere birçok farklı yöntem
kullanmaktadırlar. Bunlar alıcılara tanınmış bir web sitesinin ya da kredi
kartı şirketi, banka, yardım kuruluşu veya e-ticaret mağaza sitesi gibi
güvenilebilecek kurumların geçerli e-postalarına benzeyen sahte e-postalar
gönderilmesine dayanan önemsiz posta (spam) uygulamasıdır. Sahte e-postaların
amacı insanları kandırarak kişisel bilgilerinin ve şifrelerinin vermelerini
sağlayarak:
• Kimlik
bilgileri ile kredi başvurusunda bulunabilmekte ve kredi alabilmektedirler.
• Banka
hesaplarını boşaltmakta ve kredi kartlarının limitine kadar kullanmaktadırlar.
• E-posta
şifresini kullanarak, istenmeyen ve onaylamadığınız yazışmalar yapılmakta,
belge ve bilgi gönderilmektedir. Bu bilgiler daha sonra insanların aleyhlerinde
kullanılabilmektedir.
• Şahsi ve özel
e-postalara ulaşılarak kişilerin özel hayatını ve mahrem bilgileri afişe
edilip, şantaj aracı olarak kullanılabilmektedir.
Bu tür istenmeyen
ve insanları zor duruma düşürebilecek örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Bu saldırılarda
e-postaların sahte olduğunun anlaşılması çok zorlaşmakta olup, büyük dikkat
istemektedir. Dikkatli olmayan ve internet altyapısı gelişmiş olmayan kişilerin
bu bağlantıların sahte olup olmadığını anlaması imkânsızdır.
Sahte profil ya
da e-posta hesabı oluşturmak ile ilgili Türk Ceza Kanununda tanımlanan bir suç
tipi henüz bulunmamakta olup, Türk Ceza Kanununun genel hükümleri kapsamında,
ortaya çıkarabileceği sonuçlara göre birtakım cezai yaptırım ile karşı karşıya
kalınabilmekte ama bu yeterli olmamaktadır.
Oluşturulan bu
sahte profillerde, kişinin özel hayatına ilişkin birtakım bilgiler, fotoğraflar
veya videolar da yer alabilmektedir. Bu tür sahte gruplarda, şirket veya kurum
yetkilisinin haberi olmadan yalan yanlış o şirket veya kurum, ürün yada mal
hakkında bilgiler verilmekte ve kullanıcılar yorum yapmaktadır. Şayet sahte
grup hesabı oluşturulan şirket, halka açık bir şirket, bir başka deyişle Menkul
Kıymetler Borsasında işlem görmekte ise, kısa zamanda kitlelere ulaşan bu yalan
bilgiler yüzünden şirket değerinde zarar meydana gelebilmektedir. Şirketin
hisseleri, yayılan bu haberler sonucunda değer kaybedebilmekte ve ortaklarını
zarara uğratabilmektedir. Veya TBMM gibi çok saygın bir kurum ise
milletvekillerinin bile e-posta ve kimlik bilgilerine ulaşıldığı iddiaları ile
kurumun saygınlığı ve milletvekillerinin özel hayatları ve haysiyetleri
zedelenebilmektedir.
Netice olarak;
Yukarıda
anlatılmaya çalışılan gerçekler çerçevesinde; sahte profil, grup ya da e-posta
hesabı ile insanların kimlik bilgileri ve şifreleri yasa dışı elde etmek
suretiyle verdikleri zararların tespit edilmesi ve bu yasa dışı faaliyetlerin
engellenmesi amacıyla Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün
104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz
ederiz.
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 25
milletvekilinin, cezaevlerindeki yaşam koşullarının ve sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/998)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Cezaevlerindeki
yaşam koşullarının ve sorunların araştırılarak, bu sorunların çözülmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98, içtüzüğün 104
ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
1) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3) Osman Kaptan (Antalya)
4) Tayfur Süner (Antalya)
5) Şevket Köse (Adıyaman)
6) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
7) Çetin Soysal (İstanbul)
8) Sacid Yıldız (İstanbul)
9) Hulusi Güvel (Adana)
10) Kemal Demirel (Bursa)
11) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
12) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
13) Akif Ekici (Gaziantep)
14) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
15) Gürol Ergin (Muğla)
16) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
17) Yaşar Tüzün (Bilecik)
18) Tekin Bingöl (Ankara)
19) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
20) Ali Koçal (Zonguldak)
21) Atila Emek (Antalya)
22) Hüsnü Çöllü (Antalya)
23) Gökhan Durgun (Hatay)
24) Abdullah Özer (Bursa)
25) Ali Arslan (Muğla)
26) Engin Altay (Sinop)
Gerekçe:
İnsan hakları
arasında en temel hak yaşama hakkıdır. Bu hak diğer hakların
kullanılabilmesinin ön şartıdır. Yaşama hakkının olmadığı bir ortamda insan
hakları hiçbir anlam ifade edemez. Bu hak, Birleşmiş Milletler Örgütü
tarafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde, Medeni ve Siyasal
Haklar Sözleşmesi'nde, Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nde ve Anayasamızda güvence altına alınmıştır.
Bu konuda
Anayasamızla uyumlu olarak, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunda; "zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı
davranışlarda bulunulamayacağı" infazda temel ilke başlığıyla hükme
bağlanmıştır. Yine aynı kanunda "hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu
kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan
maddî ve manevî koşullar altında çektirilir" denilmektedir. Ancak
günümüzde Yasanın bu unsurlarının ihlal edildiği yönünde, tutuklu-hükümlülerden
ve onların ailelerinden yoğun yakınmalar olmaktadır. Konuyla ilgili araştırma
ve inceleme yapan bazı sivil toplum kuruluşları da bu yakınmaları doğrular
nitelikte raporlar sunmaktadırlar.
Son 10 yılda
1600'ün üzerinde tutuklu ve hükümlü çeşitli gerekçelerle yaşamını yitirmiştir.
Son 1 yıl içerisinde hayatını kaybedenlerin sayısı 150'nin üzerindedir. Sadece
bu rakamlar bile cezaevlerinde yaşam hakkının ne kadar tehlike altında olduğunu
göstermektedir. Yaşam hakkının bu derece tehlike altında olduğu bir ortamda
diğer temel hakların yeterli derecede güvence altında olduğunu söylemek inandırıcı
değildir. Mevcut veriler cezaevlerinde yaşam koşulları açısından temel
şartların sağlanamadığını açıkça ortaya koymaktadır. Genel olarak cezaevlerinde
yaşanan sorunlar; fiziki ve insani şartların yetersiz olması, mahkûmlara
yönelik bazı hak ihlalleri, tüzük ve yönetmeliklerin keyfî bir şekilde
uygulanması veya uygulanmaması, haksız verilen disiplin cezaları, işkence
boyutuna varan kötü muamele şeklinde uzayıp gitmektedir.
Ülkemizdeki ceza
infaz kurumlarında kapasitelerinin çok üzerinde tutuklu-hükümlü
barındırılmaktadır. Toplam kapasitesi 114.220 olan 384 ceza infaz kurumunda
yaklaşık 121.275 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. 2002 Yılında 59.429 olan
tutuklu-hükümlü sayısı 2010 Kasım ayı itibariyle yaklaşık % 100 artarak
121.275'e yükselmiştir. Cezaevlerindeki yoğunluk, mahkûmların temel haklarını
kullanmalarına engel olan en önemli hususlulardan biri olarak dikkat
çekmektedir. Bazı cezaevlerinde aynı ranzada ikişer hatta üçer kişi yatmak
zorunda kalındığı, hatta yer yokluğundan bazı mahkûmların soğuk beton zeminde
yatmak zorunda kaldıkları söylenmektedir. Hücre ve koğuşlarda fiziksel
şartların mahkûmların sağlığını olumsuz etkilediği, temizlik için gerekli
sağlıklı ortamın sağlanamadığı, günlük yaşam içerisinde kullanılan eşya ve
malzemelerin hijyeninde çeşitli sıkıntılar yaşandığı yönünde pek çok şikâyet
kamuoyuna yansımaktadır.
Hak ihlalleri,
cezaevlerinde bulunan mahkûmlar arasında en çok şikâyet konusu olarak öne
çıkmaktadır. Cezaevlerinde kimi zaman mevzuatta yorum gerektirmeyecek kadar
açık bir hak, keyfî kısıtlanabilmektedir. Bu uygulamaya karşı yapılan suç
duyuruları sonrası mahkûmlara disiplin cezaları verilmektedir. F tipi
cezaevlerinde uygulanmakta olan tecrit modeli bazı hakların kullanımını
sıkıntıya sokması bakımından eleştirilmektedir. Adalet Bakanlığı tarafından
tutuklu ve hükümlülere genelgeyle tanınmış olan sohbet hakkının mahkûmlara
fiilî olarak kullandırılmadığı konusunda yakınmalar had safhaya ulaşmıştır.
Sağlık hizmetlerinden yararlanması gereken mahkûmlar bu haklarını kullanırken çeşitli
sorunlarla karşılaşmaktadırlar.
Cezaevlerinde
insan onuruna yakışmayan, zaman zaman işkence boyutuna varan kötü muamele de
süregelen olumsuzluklardandır. Cezaevi personelinin görevlerini daha iyi
yapmalarının önünde bulunan engellerin, cezaevlerinde araştırılmasını
istediğimiz sorunlarla birlikte bir bütün olarak incelenmesi gerektiğini ortaya
koymaktadır. Cezaevi personelinin çalışma koşulları, özlük hakları, genel ve
mesleki eğitim düzeyleri ile görev motivasyonları cezaevlerinde varılmak istenen
çağdaş, modern ve kabul gören uluslararası standartlara ulaşılması için dikkat
edilmesi gereken unsurlardandır.
İşlenen suçun
yaptırımının insani koşullar altında, insan onuruna yakışır bir ortamda
çekilmesi için uygun şartların oluşturulması devletin görevidir. Bunun için
öncelikle mevcut durumun incelenerek sorunların tespit edilmesi ve bu
sorunların çözüm yollarının araştırılması gerekmektedir.
3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22
milletvekilinin, başta genç işsizliği olmak üzere işsizlik sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/999)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Dünyada yaşanan
ekonomik kriz, ülkemizi derinden etkilemiş ve her ne kadar kimi rakamlar
iyileşme göstergesi olarak yorumlansa da bu durumun halka yansımadığı
kamuoyunca kabul edilir olmuştur. Yaşanan kriz, her sektörü ve herkesi olumsuz
etkilemiştir. İşçiden memura, öğrenciden ev hanımına, emekliden geçici çalışana
kadar her yerde krizin en az bir olumsuz etkisine rastlamak olanaklıdır.
Geçtiğimiz
günlerde Ankara Ticaret Odası'nın (ATO), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
istatistiklerinden yararlanarak hazırladığı rapor bu durumun göstergesidir.
Rapora göre; çalışma çağındaki 11 milyon 574 bin gencin 3 milyon 732 bini
çalışma hayatında, 3 milyon 911 bini ise öğrenimini sürdürmektedir. 3 milyon
904 bin genç ise ne okumakta ne de çalışmaktadır. Başka bir ifadeyle her 100
gençten 34'ü atıl durumdadır.
Raporda
kullanılan rakamların resmi bir kurumun kaynakları baz alınarak hazırlanması,
gerçek oranların daha da yüksek olduğu anlamına gelmektedir. Nitekim, çalışan 3
milyon 732 bin gencin dörtte birinden fazlası (961 bin kişi) "ücretsiz
aile işçisi" durumundadır. Bir gelir elde etmeden ve sosyal güvenceye
sahip olmadan çalışır gözüken bu gençler, atıllık oranını perdelemektedir.
Ücretsiz aile işçisi olan gençler istihdam içinde değerlendirilmediğinde
atıllık oranı yüzde 34'den yüzde 42'ye çıkmaktadır.
Hazırlanan
raporda bir başka yürek burkan rakam ise atıllık oranının yüksekokul okuyan
gençlerde daha yüksek oranda olmasıdır. Yalnızca üniversite açan, özellikle
ekonomik anlamda planlamasız bir ülke görüntüsü bu rakamlarla ortaya
çıkmaktadır.
Raporun bir
Türkiye klasiği dedirten kısmı ise atıllık durumunun illere ve bölgelere göre
dağılımıdır. En çok atıllığı Gaziantep ilini peşi sıra Adıyaman ilimiz
izlemektedir. Diğer Güneydoğu Anadolu illerimiz de bu durumdan nasibini almış
ve Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt'te gençlerin
atıllığı had safhaya ulaşmıştır.
Sosyal ve
ekonomik olarak hemen hemen her konuda üvey evlat muamelesi gören Adıyaman
ilimiz, gençlerin atıllığı ile de kötü gidişini yenememiştir. Adıyaman ilimizde
gençlerimiz mevsimlik tarım işçisi olmakta, karın tokluğuna çalışmakta ya da
kahvehane köşelerinde gazetelerde iş aramaktadır. Oysa Adıyaman gibi GAP'a
büyük fedakârlık yapan bir ilin tütün gibi stratejik ürünü bulunmaktadır. Hem
sanayiye dönük hem dünyanın en kaliteli ürünü elinde olan bir ilin, bu kadar
olumsuz tabloyu yaşaması adaletle bağdaşmamaktadır. Yine Güneydoğu Anadolu
Bölgesi, GAP'a entegre bir proje gözüyle bakılmayıp yalnızca enerji alanına
indirgenmesi ve devlet eliyle ekonomik yatırımlar yapılmaması nedeniyle büyük
sıkıntılar yaşamaktadır.
Ortaya konulan
rakamlar her ne kadar ekonomik olarak yorumlansa da konunun psikolojik ve
toplum psikolojisi yanı bulunmaktadır. Bu derece olumsuz ekonomik tablonun
sonucunda yurttaşlarımız bunalıma girmekte ve toplumsal olarak bir patlamanın
eşiğine gelinmektedir. Bölgesel adaletsizlikler, kardeşlik ve sosyal barışı da
tehdit etmektedir.
Bu nedenlerden
dolayı, işsizliğin ve özellikle genç işsizliğinin nedenlerinin araştırılması,
önemli oranlarda olan atıl kapasitenin değerlendirilmesi için çözüm
önerilerinin tespiti amacıyla Anayasa’nın 98. ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
3) Hulusi Güvel (Adana)
4) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
5) Engin Altay (Sinop)
6) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
7) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
8) Akif Ekici (Gaziantep)
9) Tayfur Süner (Antalya)
10) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
11) Gürol Ergin (Muğla)
12) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
13) Tekin Bingöl (Ankara)
14) Sacid Yıldız (İstanbul)
15) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
16) Ali Koçal (Zonguldak)
17) Atila Emek (Antalya)
18) Hüsnü Çöllü (Antalya)
19) Kemal Demirel (Bursa)
20) Gökhan Durgun (Hatay)
21) Abdullah Özer (Bursa)
22) Ali Arslan (Muğla)
23) Osman Kaptan (Antalya)
BAŞKAN –
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Bir genel görüşme
önergesi vardır, okutuyorum:
B) GENEL GÖRÜŞME ÖNERGELERİ
1.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 28
milletvekilinin, trafik kazalarının nedenleri ile alınması gereken önlemler
konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/16)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemiz
karayollarında meydana gelen trafik kazalarının nedenlerini ve alınması gereken
önlemleri Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmek amacıyla, Anayasanın
98 ve TBMM İç Tüzüğünün 101, 102 ve 103'üncü maddeleri uyarınca "Genel
Görüşme" açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz. 24.11.2010
1) D. Ali Torlak (İstanbul)
2) Beytullah Asil
(Eskişehir)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Behiç Çelik (Mersin)
5) Mehmet Akif
Paksoy (Kahramanmaraş)
6) Süleyman
Nevzat Korkmaz (Isparta)
7) Hüseyin Yıldız
(Antalya)
8) Mümin İnan (Niğde)
9) Kemalettin
Nalcı (Tekirdağ)
10) Mehmet
Serdaroğlu (Kastamonu)
11) Faruk Bal (Konya)
12) Mehmet Zekai
Özcan (Ankara)
13) Akif Akkuş (Mersin)
14) Abdülkadir
Akcan (Afyonkarahisar)
15) Ahmet Duran
Bulut (Balıkesir)
16) Hamza Hamit
Homriş (Bursa)
17) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir)
18) Sabahattin
Çakmakoğlu (Kayseri)
19) Yılmaz Tankut
(Adana)
20) Mustafa Enöz (Manisa)
21) Mithat Melen (İstanbul)
22) Osman Durmuş (Kırıkkale)
23) Alim Işık (Kütahya)
24) Ahmet Bukan (Çankırı)
25) Recep Taner (Aydın)
26) Reşat Doğru (Tokat)
27) Osman
Ertuğrul (Aksaray)
28) Hasan Özdemir
(Gaziantep)
29) Metin Ergun (Muğla)
Gerekçe
Karayollarına
alternatif diğer ulaşım sektörlerinin yetersizliği, yeterli düzeyde yatırım
yapılmaması ve her hükümet döneminde karayolları politikalarına ağırlık
verilmesi gibi etkenlere bağlı olarak ülke içi ulaşımda karayolu ulaşımının
daha çok kullanılması kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Buna paralel
olarak, ülkemizde karayolu altyapı sorununun temelden çözüldüğünü de söylemek
mümkün değildir. Ülkemizin geniş coğrafyası, bazı bölgelerin sert iklimi ve
çetin topoğrafya koşulları, yapım, bakım ve onarım güçlüğünü artırırken, diğer
yandan trafiğin özellikle ağır taşıtların ve izin verilen yüklerin gereksiz ve
tekniğe aykırı olarak artırılması yollarımızın süratle bozulmalarına yol
açmaktadır.
Bu kapsamda,
yolların bozuk ve aşırı sürat nedeniyle ülkemizde trafik kazalarından
kaynaklanan yolcu-km başına düşen ölüm sayısı AB ortalamasının oldukça
üzerindedir.
Şehirler arası
yapılan standart dışı duble yollarda meydana gelen bozulmalara bağlı olarak
meydana gelen trafik kazaları sonucu ortaya çıkan can kayıplarının yanı sıra
uğranılan ekonomik kayıplar da sorun olmaya devam etmektedir.
Yurdumuzun
değişik yörelerinde, özellikle tatil ve bayramlarda meydana gelen kazalarda,
çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetmekte ve yaralanmaktadır. Bu bağlamda
sadece 2009 yılında meydana gelen 1.034.435 trafik kazasında 4 bin 300
vatandaşımız hayatını kaybederken 200 bin vatandaşımız da yaralanmıştır.
Bu kapsamda,
karayollarında yolcu ve yük taşımacılığında ekonomik ve güvenli taşımanın
sağlanması için gerekli her türlü önlemlerin alınması, trafik açısından tehlike
oluşturan ve trafik kazalarının yoğun olarak meydana geldiği noktalarda
kazaları önleyici alt ve üst yapının trafiğin gerektirdiği fiziki standartlara
kavuşturulması ve trafik güvenliğine yönelik teknolojik imkânlardan faydalanılması
elzem hale gelmiştir.
Trafik ve yol
güvenliği konularında kamu ve sivil toplum kurum ve kuruluşlarının topluma
yararlı projeler geliştirmeleri teşvik edilerek, toplumun bütün kesimine
yönelik, trafik ve yol güvenliği konusunda ve alanında, bilimsel ve eğitsel
nitelikte konferanslar, seminerler, sempozyumlar, paneller, yarışmalar ve
benzeri nitelikte toplantılar ve etkinlikler düzenlenerek toplumsal bilincin
artırılması hususunda yasama ve yürütme erklerine görevler düşmektedir.
Artık vahim bir boyut
kazanan ve çok büyük acılara sebep olan trafik facialarının önlenmesi ve
gerekli tedbirlerin alınması bir zorunluluk hâline gelmiştir. Bu nedenle
milletimizin hayatlarının ve umutlarının yollarda kaybolup gitmesine bir son
verilmesi önümüzdeki en acil konular arasında olmalıdır. Dolayısıyla trafik
kazalarının azaltılması en önemli hedeflerden biri olarak benimsenmelidir.
Bu nedenlerle
ülkemiz karayollarında meydana gelen trafik kazalarının nedenlerini ve alınması
gereken önlemleri, Anayasanın 98 ve TBMM İç Tüzüğünün 101, 102 ve 103'üncü
maddeleri uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmek suretiyle
"Genel Görüşme" açılması kaçınılmaz bir hâl almıştır.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemdeki
yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
C) TEZKERELER
1.- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Letonya Parlamentosu
Başkanı Solvita Aboltina’nın vaki davetine icabetle, beraberindeki Parlamento
heyetiyle Letonya’ya resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1380)
13/01/2011
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Başkanı
Sayın Mehmet Ali Şahin'in, Letonya Parlamentosu Başkanı Sayın Solvita
Aboltina’nın vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento
heyetiyle, Letonya'ya resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 6.
Maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/723) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
ön görüşmesinin, Genel Kurulun 26/01/2011 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
26.01.2011
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 26.01.2011 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ayla
Akat Ata
Batman
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Ön Görüşmeler Kısmının 604 üncü sırasında yer alan 10/723 faili meçhul
cinayetler konusunun, araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşülmesinin,
Genel Kurulun 26.01.2011 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Bitlis Milletvekili Sayın
Nezir Karabaş’ta.
Buyurun Sayın
Karabaş. (BDP sıralarından alkışlar)
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; faili meçhullerin
araştırılmasıyla ilgili verdiğimiz araştırma önergesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugüne kadar bu Mecliste biz ve diğer partiler, ağırlıklı
olarak da CHP tarafından, faili meçhullerin araştırılmasıyla ilgili önergeler
verildi. Birçok zaman bu önergeleri Meclise indirdik ama bugüne kadar bu tür
taleplerin hepsi reddedildi.
Değerli
milletvekilleri, faili meçhuller, toplu mezarlar hem Birleşmiş Milletler
sözleşmelerinde hem de Anayasa’mız ve iç hukukumuzun birçok maddesinde insanlık
suçu olarak kabul edilmiştir. Her ne kadar Birleşmiş Milletlerin bu konudaki
bazı belgeleri imzalanmamış olsa bile Anayasa’mızda da, iç hukukumuzda da, ceza
yasamızda da bununla ilgili birçok madde vardır.
Değerli
milletvekilleri, faili meçhuller Türkiye tarihinde sık rastlanan bir olay.
Birçok zaman muhaliflere, aydınlara, farklı düşünen yazarlara yönelik
gerçekleşmiş ancak 1980 askerî faşist darbesi ve 1984’te PKK’nın silahlı
mücadelesiyle başlayan, 1990’lardan sonra yoğunlaşan faili meçhulleri farklı
bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. 1990’dan sonra, özellikle 1990 ile 2000
arasında birçoğu halkın gözü önünde gerçekleşen, devletin içindeki güçlerin,
güvenlik güçlerinin içindeki yapıların bazen açık, bazen de gizlenerek yapılan
faaliyetleridir. On binlerce insan ya kaybedilmiş veya öldürülmesine rağmen
failleriyle ilgili bilgiye ulaşılamamıştır.
Tabii, faili
meçhuller bu ülkenin kanayan bir yarası ancak bundan daha acı olan, bundan daha
dramatik olan ve devletin açık bir şekilde, o dönem valileri, kaymakamları,
hatta yaşanan il ve ilçede belediye başkanları tarafından açık yapılan, halka
açık yapılan insanlık suçlarıdır.
Toplu mezarlar…
Bugün Kürt coğrafyasının hemen her ilinde, her ilçesinde, her köyünde, her
dağında toplu veya tek tek gömülmüş cesetler var. İlk 1989 yılında Siirt’te,
Nevala Kasaban, Kasaplar Deresi’nde yapılan bir kazı ve sonrasında Batman’da,
Diyarbakır’da, Şırnak’ta, en son da Bitlis’te yapılan ve Dersim’de yapılan
kazılar var.
Değerli
milletvekilleri, bu toplu mezarların veya tek tek dere kenarına gömülen
cesetlerin hangi dönemde gerçekleştiği, nasıl gömüldüğünü halk biliyor, tek tek
biliyor ama bugüne kadar bu konuda çaba göstermemiş, bu konuda yapılan
başvurulara bazı dönemlerde namuslu bir savcının yaptığı girişim ve çalışmanın
dışında ailelerin, kayıp yakınlarının -toplu mezarlara gömülenlerin- talepleri
de, insan hakları örgütlerinin talepleri de yerine getirilmemiştir. En son
Mutki’de yapılan kazı hem basınımızda hem de kamuoyunda önemli bir yer tuttu. 5
Ocak’ta Mutki ilçesinde, karakola 300-400 metre mesafede, karakolun ve kentin
çöpünün döküldüğü yerde yapılan ilk kazıda 12 kişinin kemiğine ulaşıldı ve
sonradan da sürdürülen, bugün, şu anda durmuş olan kazılarda da 6 kişinin daha
kemiklerine ulaşıldı. Bugüne kadar Mutki’de 12 kişinin kemiklerine ulaşıldı.
Değerli
milletvekilleri, özellikle 1990’la 2000 arasında birçok zaman, bazen PKK
gerillası, silahlı, bazen sivil kişilere terörle mücadele kapsamında
operasyonlar yapıldı, insanlar öldürüldü ve öldürülen kişiler kentin, ilçenin,
köyün meydanına getirilip teşhir edildi ve sonradan da birçok zaman belediyenin
iş makineleriyle toplu mezarlara gömüldü ve bunların birçoğu da, özellikle o
dönem insanlara korku salma ve o dönem o insanları, onların ailelerini ve
özellikle Kürt halkını rencide etmek, aşağılamak şeyiyle çöplüklere yapıldı. Şu
anda Mutki’de çıkarılan kemikler, cesetler çöplükten çıkarılıyor. Bitlis
çöplüğünde yeri Bitlis halkı tarafından, sivil toplum örgütleri tarafından, tek
tek vatandaşlar tarafından, vali tarafından bilinen toplu mezar var, iki tane
toplu mezar var. Hizan ilçesinde, yine çöplükte yeri bilinen mezar var ve yine
onun dışında Bitlis’in Tatvan ilçesi mıntıkası içinde Kender Dağı’nda, Bindaki
Dağı’nda üzeri çalılarla kapatılmış kemiklerin bir kısmına sonradan ulaşılmış
toplu mezarlar var. Bitlis’te şu anda bizlerin, sivil toplum örgütlerinin, halkın
bildiği en az 350-400 tane kişinin bazı yerlerde toplu, bazı yerlerde tek tek
gömülmüş mezarlar var, toplu mezarlar var. Tüm bu gerçekler duruyorken
Türkiye’de, Sayın Başbakandan, Sayın Cumhurbaşkanından, AKP İktidarından ve
devlet yetkililerinden ses yok, tık çıkmıyor. Cenazeler çıkarılıyor. Bu
cenazeler toplu mezardan çıkarılıyor. Sivil ve o dönem PKK gerillası birlikte
çıkarılıyor. Kadın ve erkek aynı toplu mezardan çıkarılıyor ama toplumsal
barıştan, kanın durmasından bahseden Sayın Başbakandan, AKP İktidarından,
devlet yetkililerinden hiçbir ses çıkmıyor.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan -Bosna Hersek’te toplu mezarlarla ilgili o
dönem gerçekten ciddi bir vahşet yaşandı- toplu mezarlarla ilgili Bosna
Hersek’e ziyarette bulunuyor ve sonrasında da “Bu katliamları, toplu mezarları
ve bunları yapanları unutmayacağız, unutturmayacağız.” diyor.
Sayın Başbakan,
siz Türkiye Cumhuriyeti devleti Başbakanısınız. Bitlis’in Mutki ilçesinde
cenazeler çıkıyor, cesetler çıkıyor, çöplükten çıkıyor ve oradaki savcı bu
çalışmayı yürütüyor…
SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) – Kim yapacaktı?
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) – …sizden bir ses yok! Bu insanlık suçudur. Çöplükte toplu
mezarın, çöplükte cesedin olması insanlık suçudur.
Bu çalışma sadece
bir savcının yürüttüğü bir çalışma değil. Bununla ilgili hangi çalışmanız var?
Sizler, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu, Bitlis’teki
siyasiler, oradaki örgütünüz, bu gerçeklerin, bunların açığa çıkmasıyla ilgili
bugüne kadar ne yaptınız? Bu kadar vurdumduymazlık olur mu?
Ben buradan
söylüyorum Bitlis Milletvekili olarak: Bitlis’in çöplüğünde 2 tane toplu mezar
var, Hizan çöplüğünde toplu mezar var, Tatvan’ın Kender Dağı’nda toplu mezar
var, Bindaki Dağı’nda toplu mezar var, Gariz’de toplu mezar var, Duav
mezrasında toplu mezar var, tek tek bildiğim yerler var. Buyurun bu konuda bir
çalışma yürütülsün, yetkililer gelsin, ben ve Bitlis’teki diğer vatandaşlar
bunların yerini göstersin. Ancak bu çalışmalar, bazı ailelerin başvurusu veya
namuslu bir savcının çıkıp izin vermesi durumunda toplu mezarlar kazılıyor. Bu
ülkede dünyanın birçok yerinde yaşanmış deneyimler var. Faili meçhullerin,
toplu mezarların olduğu yerde, bu konuda, Meclis başta olmak üzere, insan
hakları örgütleri, sivil toplum örgütleri ve uluslararası deneyimi olan
kesimlerden bir komisyon oluşturulur ve bu toplu mezarlar, ailelerin
başvurusuna ihtiyaç duyulmadan veya insan hakları örgütlerinin...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum Başkan.
...başvurusuna
gerek duyulmadan bir veri bankası oluşturulur; tüm yerlerde halkın bildiği,
sivil toplum örgütlerinin bildiği, ailelerin başvurusu olan veya olmayan toplu
mezarlardaki kemikler veya cesetler çıkarılır, DNA testi yapılır ve bunlar
ailelerine teslim edilir. Ayrıca hakikatleri araştırma komisyonuyla bu dönemin
sorumluları hakkında da işlem yapılır. Şimdi, CHP bir araştırma önergesi
veriyor: Hakikatleri araştırma komisyonu. AKP’nin grup başkan vekili diyor ki:
“Hakikatleri araştırma komisyonuyla ilgili terör örgütünün de başvurusu var.
Terör örgütüyle aynı safha düştüler.” Böyle bir mantıkla toplu mezarları, böyle
bir mantıkla o dönem işlenen insanlık suçlarını ortaya çıkarabilir misiniz?
Biz, bu olayların üzerinde duracağız. Ayaklarımızın altında insan cesedi olduğu
sürece bu ülkede toplumsal barış olmaz, bu ülkede insanlık olmaz, barış olmaz,
kardeşlik olmaz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Karabaş.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz Samsun Milletvekili Sayın
Ahmet Yeni’ye aittir.
Buyurun Sayın
Yeni.
AHMET YENİ
(Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin
vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisinin iktidara geldiği 2002’den bu yana faili meçhul cinayetlerin
sonlandırıldığını özellikle sözlerimin başında belirtmek istiyorum. Geçmiş
dönemlerde Türkiye’de ve Güneydoğu’da meydana gelen faili meçhul cinayetlerin
aydınlığa kavuşması için gerek İçişleri ve gerekse Adalet Bakanlığı tarafından
olayın üzerine titizlikle gidilmektedir.
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) – Ceylan Önkol’u kim öldürdü?
AHMET YENİ (Devamla)
– Cinayetlerin müsebbibi kişi ve kurumlar bir bir açığa çıkarılmaktadır ve
haklarında gereken soruşturmalar da yapılmaktadır. Olayların üzerine ciddiyetle
bizim dönemimizde gidilmektedir. Ölüme karşı yaşamı savunmak insan olan herkesin
görevidir.
Maide Suresi,
Ayet 32: “Kim bir insanı, bir can karşılığı veya yer yüzünde bir bozgunculuk
çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür.
Her kim de birini, hayatını kurtararak yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmış
gibidir.” Biz bu şekilde inanıyoruz, siz de böyle inanıyorsanız terör ve
teröristlerin arkasında kimse durmaz.
AYLA AKAT ATA
(Batman) – Biz inanıyoruz da, sizin inancınız var mı bilmiyoruz!
AHMET YENİ
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce milletimiz AK PARTİ’yi,
vurulan prangaları kırsın, Türkiye’yi her yönden kalkındırsın diye iktidara
getirdi. Biz de bu sorumluluk duygusuyla ve vicdani mesuliyetle, milletimiz
için iş üretmeye, hizmet ve eser üretmeye, köklü sorunları çözmeye, yatırımları
yapmaya devam ediyoruz. Hedeflerimizde, vizyonumuzda, gelecek tasavvurumuzda
hiçbir sapmaya izin vermeden, milletimizin çizdiği rotada durmaksızın
yürüyoruz. “Her şey Türkiye için.” anlayışımızı icraatlarımızla, gururla ortaya
koyuyoruz ve yaşatıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
biz sorunların üzerini örten, sorunları erteleyen taraf olmadık. Her zaman
çözümden, diplomasiden yana olduk. İnkâr politikalarına son verdik. Türkiye’yi
daha mutlu ve daha aydınlık bir geleceğe taşıma mücadelesi içerisinde olduk.
Her geçen gün bu gayretlerin sonuç vermesi, Türkiye'nin gelişme seyrini ortaya
koyan güzel haberlerin gelmeye devam etmesi, içte ve dışta memnuniyetlerin
defaatle ifade edilmesi bizlere büyük mutluluk vermektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye büyüyor, Türkiye kalkınıyor, Türkiye
demokratikleşiyor, Türkiye uluslararası platformda her geçen gün etkinliğini
devam ettiriyor ve ettirecektir de. Türkiye adım adım aydınlık geleceğini inşa
ediyor. Belki en önemlisi, Türkiye, istikrarın getirdiği güveni yaşamaya devam
ediyor ve bundan sonra da devam edecektir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim
Binici.
Buyurun Sayın
Binici. (BDP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce,
benden önceki Hatip gözlerimizin içine baka baka, bir de ekranlardan 70 milyona
hitap ettiğini unuttu, şunu söylüyor: “2002’den bu yana, iktidara geldiğimizden
bu yana faili meçhul cinayet olmamıştır.” Şimdi soruyorum kendisine:
Diyarbakır’da Aydın Erdem cinayeti aydınlandı mı, çıkarabildiniz mi? Yine Baran
Tursun cinayeti, Şerzan Kurt cinayeti, Mustafa Dağ cinayeti, Mahsun Karaoğlan
cinayeti… Bunların hepsi sizin dönemde oldu ve hâlen de tek bir sorgu
yapılmamıştır, dosya bile açılmamıştır. Bunu televizyonda 20 milyonun gözüne
baka baka da söylüyorsunuz. Ayıp, yazık, yazık!
AHMET YENİ
(Samsun) – 70 milyona söylüyorum ben.
İBRAHİM BİNİCİ
(Devamla) – Bu halkla dalga geçmeyin. Bu halk sizi tanıyor. Bu halk sizi
tanıyor.
Şimdi, bildiğiniz
üzere, ülkemizde ilk faili meçhul cinayet Sabahattin Ali cinayetiyle başladı,
günümüze kadar da katlanarak sürüyor. Hiçbir hükûmet çıkıp “Ben faili
meçhullerde sınıfı geçtim.” diyemez cumhuriyet tarihinden günümüze kadar, iddia
ediyoruz.
Eğer bugün
varsanız, eğer AKP Hükûmeti “Biz faili meçhulleri aydınlatacağız.” deme
cesaretinde bulunuyorsa buyurun faili meçhullerle ilgili önergemiz, çıkın
aydınlatın, kamuoyu da size teşekkür etsin ama belli ki yine başka güçlerin
arkasına sığınarak bu önergemizi reddedeceksiniz. Sizin görüşünüz budur. Siz
bununla siyaset yapıyorsunuz, başka da bir siyasetiniz yok. Artık Türkiye
halkı, Kürtler, Türkler, Lazlar, Çerkezler AKP’nin ne olduğunu çok iyi anladı,
artık yutmayacaklardır. Öyle Tayyip Erdoğan’ınız da sizi kurtaramayacaktır,
Pensilvanya da sizi kurtaramayacaktır. 2011’de silinip gideceksiniz, bu halk
2011’de sizi sandıklara gömecektir. (BDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) – Rüya görmeye devam edin, rüya!
İBRAHİM BİNİCİ
(Devamla) – Evet, evet, göreceğiz biz.
AHMET YENİ
(Samsun) – Rüya görmeye devam edin!
İBRAHİM BİNİCİ
(Devamla) - Göreceğiz biz; göreceğiz, göreceğiz…
Yüzde 10 barajını
düşürün, düşürün…
AHMET YENİ
(Samsun) – Sen yüzde 10’un üstüne çık.
İBRAHİM BİNİCİ
(Devamla) – Mesleğiniz gereği düşürmezsiniz. Mesleğinizin ne olduğunu çok iyi
biliyorsunuz.
AHMET YENİ
(Samsun) – Üstüne çık… Ben bankacıyım…
İBRAHİM BİNİCİ
(Devamla) – Yüzde 10 barajını düşürmeden neler yaptığınız açıkta.
AHMET YENİ
(Samsun) – Üstüne çık sen, üstüne; konuşma!
İBRAHİM BİNİCİ
(Devamla) - Bütün devlet güçlerini arkanıza alacaksınız, silahlı güçlerini,
bütçesini, her şeyini alacaksınız, o halkımızın inancı dışında karşınızda
hiçbir şey bulunmayacak ama o inanç sizi orada silecektir, bunu biliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, benden önce BDP Grubundan Sayın Karabaş dile getirdi: Daha yeni,
kazılar devam ediyor. Vicdanınız sızlamıyor mu? Çöplükten ceset çıkıyor,
çöplükten kemik çıkıyor. Bir de çıkıp kendinize İslamiyet adına siyaset yaptığınızı
söylüyorsunuz. Hadi gidin… O cesetleri kimler oraya gömdü, bu önergeyle açığa
çıkarma şansına sahipsiniz. Samimi değilsiniz siz. Siz çıkaramazsınız çünkü siz
o kaynaklardan besleniyorsunuz. Sizi çok iyi tanıyoruz.
AHMET YENİ
(Samsun) – Hadi oradan be!
ÖZLEM MÜFTÜOĞLU
(Gaziantep) – Biz de sizi tanıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
İBRAHİM BİNİCİ
(Devamla) – Yine bu ülkede faili meçhul cinayetlerle ilgili birkaç kişi daha
dile getireyim: İşçi Sendikasının önderi Kemal Türkler, hâlen faili meçhul,
gitti ve çok şükür sayenizde dosyası da kapandı, zaman aşımına uğrattınız,
gözünüz aydın. Ahmet Taner Kışlalı, Ape Musa, Savaş Buldan, Uğur Mumcu, Ceylan
Önkollar yine sizin sayenizde bugüne kadar bu cinayetler aydınlanmadı.
Ülkemizdeki
birçok soruna kaynaklık eden temel sorunun Kürt sorunu olduğunu hepiniz
biliyorsunuz, kafanızı kumdan çıkarın. Kürt sorunu bu ülkede çözülmediği
sürece, demokratik, eşit, özgür yaşam hâkim olmadığı sürece özgürlüklerden de
bahsedemezsiniz.
Yine, 12 Eylül
darbesiyle ortaya çıkmamış faili meçhul cinayetlerin hayatın olağan akışının
bir parçası olduğu dönem çatışmaların da en yoğun yaşandığı döneme denk düşer.
Bu dönemdeki faili meçhul cinayetleri işleyenler, AKP Hükûmetinin gayretiyle
geçtiğimiz günlerde salıverildiler. Burada kendinizi sıyıramazsınız çünkü
devletin her erki AKP Hükûmetine bağlıdır.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Çarpıtmayın. Yargıtay yapmış, Hükûmeti suçlayamazsınız.
İBRAHİM BİNİCİ
(Devamla) – “Yargı bize bağımlı değil.” diyorsunuz
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Çarpıtmayın.
İBRAHİM BİNİCİ
(Devamla) – Yargı size bağlı, yargı bağımsız değildir.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Çarpıtıyorsunuz. Hiç yakışmıyor size be!
İBRAHİM BİNİCİ
(Devamla) – 1990’lı yıllarda, benim de arkadaşlarımın bulunduğu Urfa’da,
Diyarbakır’da, Batman’da, Şırnak’ta, Hakkâri’de, bu gibi illerimizde devletin
güdümüyle, askerin ve yerel bürokrasinin bizzat güdümüyle faili meçhul -bizce
faili belli- cinayetler işlendi ve o cinayetleri işleyenler televizyona çıkıp
söylediler. 188 kişiyi öldüren katili sizin icraatınız dışarı bıraktı, sizin
icraatınız yaptı. Bilmiyor muydunuz 102’nci madde devreye girecek? Biliyordunuz
tabii sözleşmiştiniz onlarla, hizbul kontrayla sözleşmiştiniz, doğu-güneydoğuda
yine eski senaryoları oynayacaktınız ama şunu iyi bilin: Bu halk o senaryoları
bugün size oynatmaz, sizi boşa çıkarır. Bu halk, artık günümüzde dünyayı evinin
içinde izliyor. Bu halk bir güç olmuştur, okumuştur, otoritesini kurmuştur,
siyasetini en üst düzeye çıkarmıştır, bu cinayetlerini de size yaptırmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, yine, o dönemin rütbeli askerlerinden -isim veriyorum- Atilla
Kıyat, cinayetlerin işlenmesinin bizzat devletin temel politikası olduğunu
televizyonlarda açık ve seçik söylemiyor mu? İşlenen bu cinayetlerin asıl
faillerinin o dönemin siyasi, askerî ve bürokratik yöneticileri olduğunu ileri
sürmüyor mu?
Yine, aynı
eksende, o dönemde, Hakkâri’deki rütbeli bir asker, bölgede yaşayan insanları,
kaymakamı, hâkimi, savcıyı ve diğer kurum amirlerini sindirmek için zaman zaman
bomba attığını söylemedi mi? Sizin dönemdeydi, ne yapabildiniz? Bir soruşturma
açma cesaretinde bulunabildiniz mi? Tabii ki desteklediniz onun söylemlerini.
Yine, o dönemde
-ben de kitabını okumuştum- âdeta bir cellat olan dönemin JİTEM kurucusu Cem
Ersever şunu söylüyor: "Ben bölgede insan öldüre öldüre bıktım ama bu
sorun öldürmekle bitmiyor.” dedi. Belli bir dönem sonra Cem Ersever de bu
ülkede faili belli cinayete kurban gitti. Bunların hepsini biliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
İBRAHİM BİNİCİ
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkan, sağ olun.
Dolayısıyla,
yine, hatibin sözünün başında dediği gibi, AKP Hükûmeti 2002’den, iktidara
geldiği günden bu yana şeffaf yönetimden, çoğulculuktan, demokrasiden dem
vurmaktadır. AKP Hükûmetinin “ileri demokrasi” dediği kavramın karşılığı, Baran
Tursun, Şerzan Kurt, Aydın Erdem, Mustafa Dağ, Mahsun Karaoğlan ve burada adını
sayamayacağım bir dizi cinayetin altında imzası bulunan Hükûmettir, bu
böyledir.
Bunun için
önergemizin tarafınızdan kabul edilerek bu konudaki araştırmanın yapılmasını
talep ediyor, Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Binici.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisinin aleyhinde Konya Milletvekili Sayın Ayşe
Türkmenoğlu.
Buyurun Sayın
Türkmenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE TÜRKMENOĞLU
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin
faili meçhul cinayetlerle ilgili olayların bütün boyutlarıyla araştırılarak
gerekli çalışmaların yapılması için bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi aleyhine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, biraz
önceki konuşmacının “Faili meçhul cinayetlerle ilgili bu Hükûmetin imzası
vardır.” demesini kınıyorum.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Kınamayın, açığa çıkarın.
AYŞE TÜRKMENOĞLU
(Devamla) – Hiçbir hükûmet özellikle faili meçhuller noktasında, aydınlanmasını
istediği noktasında, herhangi bir endişeye… Ben inanmıyorum, düşünmüyorum. Bu
noktada kendisini kınıyorum.
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) – Açığa çıkarın, açığa.
AYŞE TÜRKMENOĞLU
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ İktidarından önce
ülkemizde faili meçhul cinayetlerin çok sık yaşandığı bir gerçektir. Çok
değerli aydınlarımız, gazetecilerimiz, bilim adamlarımız faili meçhul
cinayetler neticesinde maalesef hayatlarını kaybetmişlerdir. Geçtiğimiz
günlerde, Hrant Dink ve Uğur Mumcu’yu ölüm yıl dönümlerinde rahmetle andık.
Uğur Mumcu faili meçhul cinayetlerde bir sembol niteliğindedir. Türkiye
tarihinde bir türlü gerçek suçlusuna ulaşamadığımız cinayetleri, karanlık,
derin, bir türlü adalet önüne çıkartılamayan güçleri adalet önüne çıkartmak,
uzun yargılama sürelerinden kurtulmak, vatandaşın hukukun üstünlüğüne olan
güvenini yerine getirecek bir yargı reformuna ihtiyacımızın çok öncelikli
olduğu bir gerçektir ve AK PARTİ İktidarı halkımızdan aldığı destekle bu yargı
reformunu en kısa sürede gerçekleştirecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ İktidarıyla bugün Türkiye artık faili
meçhuller ülkesi değildir. Özellikle son yıllarda, faili meçhul cinayetler
konusunda güvenlik güçlerimizce başarılı çalışmalar yapılmakta, failler çok
kısa sürede yakalanarak kamuoyunun devletimize duyduğu güven
pekiştirilmektedir. Türkiye’de artık hukuk işlemektedir, hukuk işledikçe
demokrasi egemen kılınmaktadır; devlet fonksiyonları daha sağlıklı işledikçe,
kolluk kuvvetleri işlerini daha etkin ve iyi yapınca failler bulunmakta,
cinayetlerde de azalma olmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ’li yıllara baktığımızda Türkiye’de faili
meçhul olayların aydınlatılmaya çalışıldığını, çetelerin, mafyanın, karanlık
odakların üzerine kararlılıkla gidildiğini, hiçbir şeyin üzerinin
örtülmediğini, şüphelilerin bağımsız ve tarafsız yargı önünde hesap
vermelerinin sağlandığını görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması, karanlık odakların
ortaya çıkarılması konusunda hepimiz hemfikiriz ancak faili meçhul cinayetlerin
aydınlatılması noktasında hassas olduğunu söyleyenlerin, bugün, çetelerin,
mafyanın, hukuk dışı yapılanmaların bağımsız yargı önünde hesap verdiği bir
ortamda öncelikle devam eden soruşturma ve yargılamaları etkilemekten de
vazgeçmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; faili meçhul cinayetlerin araştırılması için geçmişte
Türkiye Büyük Millet Meclisinde altı tane araştırma komisyonu kurulmuştur ancak
bu kurulan komisyonlar Türkiye Büyük Millet Meclisinin İçtüzüğü’nden
kaynaklanan sebeplerle başarıya ulaşamamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü’nde yapılacak düzenlemelerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuda
çok daha aktif bir rol üstlenmesinin önü açılarak geçmişteki karanlık
noktaların aydınlatılması son derece önemlidir.
Görüşmekte
olduğumuz önergeyle aynı konuda başka siyasi partilerimizin de vermiş olduğu
önergeler vardır. Bu önemli konunun tüm siyasi partilerimizin grupları
tarafından görüşülüp bir uzlaşma dâhilinde gündeme getirilmesini biz de
istiyoruz fakat insan hak ve özgürlüğünden bahsedenler 12 Eylül darbe
Anayasası’nın bazı maddelerinin değiştirilmesini amaçlayan 12 Eylül 2010
referandumunda vatandaşların sandık başına gitmesini engellemişlerdir. Bu
noktada samimiyetlerinden şüphe duymaktayım çünkü darbe ile henüz
hesaplaşamamışlardır.
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) – 12 Eylülcüleri yargılamadınız.
AYŞE TÜRKMENOĞLU
(Devamla) – Bu araştırma önergesinin bugün Genel Kurul gündemine alınmasını
istemekteki amacın Meclis çalışmalarımızı aksatmaya yönelik olduğunu düşünüyor…
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Mutki’yi ne zaman gündeme alacaksınız, Mutki’yi? Mutki
dünyanın gündeminde.
AYŞE TÜRKMENOĞLU
(Devamla) – …Meclis İçtüzüğü’nde yapılacak değişiklikle bu önemli konunun
gündeme alınması gerektiğini belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Türkmenoğlu.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa
Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe
komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı
ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Dünkü birleşimde,
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının
maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi, birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1
ila 12’nci maddeleri kapsamaktadır.
(x)
477 S. Sayılı Basmayazı 25/1/2011 tarihli 52’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Birinci bölüm
üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Amasya Milletvekili
Sayın Hüseyin Ünsal.
Buyurun Sayın
Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; İller Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun
tasarısının görüşmelerinde, özellikle Plan ve Bütçe Komisyonunda ve Plan ve
Bütçe Komisyonundan oluşan Alt Komisyonda, Cumhuriyet Halk Partisinin,
hazırlanan tasarı üzerine katkılarının önemli olduğunu düşünüyorum. Bu
katkılarını da bu gelen yazılarda görüyoruz. Özellikle ayrışık oy yazıları
incelendiğinde ve Alt Komisyon ayrışık oy yazıları incelendiğinde, kanunun
geldiği hâlde değil de bugün önümüzdeki tasarı hâlinde gelmesinde Cumhuriyet
Halk Partisinin büyük katkısı olmuştur. Özellikle de İller Bankasında çalışan
personelimizle alakalı olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup
milletvekillerimizin, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimizin, durumlarının
iyileştirilmesinde önemli katkısı olduğunu da bir kez daha belirtmek istiyorum.
Bir ayrıntıyı
daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Burada, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
adına gelen yazıda, teklif yapılırken, İller Bankasının 1945 yılında kurulduğu
konusunda bir iddia var. İller Bankası 1945 yılında kurulmamış, 1933 yılında
Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından, Atatürk tarafından teklif edilerek bir
belediyeler bankası olarak kurulmuş, 1945 yılında ise adı “İller Bankası”na
dönüştürülmüştür. Bu ayrıntıyı da sizlerle paylaşmak istedim.
Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulunun son yıllarda yaptığı denetimlerde, banka için
yeniden yapılandırmayı özendiren önerilerle sürekli karşı karşıya kaldık. Bu
öneriler doğru önerilerdi. Önerilerde özellikle şu tabirin geçmesi: “İller
Bankasının yeniden yapılandırılması ve kendisinden beklenen görevleri gereği
gibi ifa edebilmesi için ihtiyaç sahibi kuruluşların beklentilerinin
karşılanarak onlara finansman ve danışmanlık hizmeti verecek özerk bir kuruluş
hâline getirilmesine olanak sağlayacak yeni İller Bankası AŞ Kanun Tasarısı’nın
yasalaşması için gerekli girişimlerde bulunulması…”
Bizler,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına KİT Komisyonunda görev alırken ciddi
girişimlerde bulunduk ve bu konunun Meclis gündemine inmesi için epeyce çaba
sarf ettik. Bugün de Genel Kurula inmiştir. Doğrudur, İller Bankasında sorunlar
yaşanmaktadır, bu sorunların çözümü de bir yasayla olabilecektir.
İller Bankasında
yaşanan bu sorunlar neler, önce onlara bir bakmak lazım. İller Bankası,
belediyelerin ve diğer yerel yönetim birimlerinin altyapı hizmetlerinin
gerçekleştirilmesi için teknik hizmet ve finans desteği vermektedir.
Dolayısıyla, Türkiye için, Türk belediyeciliği için çok önemlidir. Yıllardan
beri hizmet vermektedir, başarılı hizmetler vermektedir. Tabii ki İller
Bankası, bu hizmetlerini verirken bazı sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.
Bunlar, yasayla çözülmesi gereken sorunlardır. Bu yasa, bu getirilen teklif bu
sorunları çözecek midir? Bir nebze çözecektir ama bana göre, burada, vücutta
baş gösteren ağrıyı geçici olarak çözmekten başka bir işe yaramayacaktır.
“Nedir bu
sorunlar?” diye bakalım. En baştaki sorun banka üzerindeki siyasi baskıdır
değerli arkadaşlarım.
Saygıdeğer
milletvekilleri, özellikle, hepimiz milletvekilleri olarak zaman zaman İller
Bankasına başvuruyoruz ve çevremizde ve seçim bölgemizdeki belediyelerle ilgili
sorunları dile getiriyoruz ama İller Bankasının bu çözümü yaparken bir siyasi
baskıyla, politik müdahalelerle bu işi çözmemesi gerektiğine inanıyoruz.
Dolayısıyla, bu yasa, İller Bankasını özerk hâle getirip bir siyasi baskıdan,
politik müdahaleden bağımsız hâle getirecek midir? Hayır, getirmeyecektir.
“Bugün karşılaştığımız önemli sorunlardan biri bu siyasi baskılardır.” dedik.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, en son İller Bankasıyla ilgili, 2010 yılı için yapılan,
yardım alan belediyeler listesi elimde. Bir soru önergesiyle bir değerli
milletvekili arkadaşımız sormuş, bizler de bu cevabı veriyoruz. 622 tane belediye
başvurmuş İller Bankasına. 53 tane belediye de bu yardımı almış. Ben, bu
belediyeleri inceliyorum, yardım alan belediyeleri, tek tek sitesine de girdim,
Adalet ve Kalkınma Partisinin sitesine de girdim. 53 belediyeden 1 tane
belediye CHP’li, 2 tane belediye MHP’li, geri kalan tüm belediyeler -1 tane de
bağımsız var- hepsi Adalet ve Kalkınma Partisine mensup belediyeler.
Şimdi, burada, bu
İller Bankası üzerinde siyasi baskı olmadığını iddia edebilir miyiz? Tabii ki
hem etik olmayan hem de adaletli olmayan bir tavırdır yani İller Bankası
üzerinde siyasi bir baskı vardır. Bu sorun çok önemlidir, bunun çözülmesi
gerekir ama getirdiğimiz bu teklif, bu siyasi baskıyı çözemeyecek durumdadır.
Bu konuyu öncelikle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Diğer bir sorun
da yine bankanın kuruluş sermayesine sahip olan yerel yönetimlerin yani
belediyelerin, il genel meclislerinin banka yönetiminde söz sahibi
olamamasıdır. En önemli sorunlardan bir tanesi de budur, bugüne kadar da böyle
gelmiştir. Bu konuda ağırlı olarak hep siyasi iktidarlar banka yönetimini
yönlendirmişler ve böyle de devam etmiştir. Ben, Sayın Bakandan da bu konuda,
özellikle bu konuda bir sorumu da cevaplandırmasını istiyorum çünkü ben, bu
konuyu özellikle KİT Komisyonunda sorduğumda, tutanaklara tekrar baktım,
yeterli cevabı almadığımı gördüm.
Şimdi, Sayın
Bakan, size bir soru soruyorum: İller Bankası yönetiminde Tatvanlı bir
eczacının ne işi var yönetim kurulu üyesi olarak? Bu çok merak edilen bir konu.
2006, 2007 ve 2008 yıllarında Tatvan’dan bir eczacı arkadaşımız gelmiş,
Ankara’da İller Bankası Yönetim Kurulu üyeliği yapmış. İller Bankası mı, Sağlık
Bakanlığı mı, bunu bir ayırt etmemiz gerekiyor. Yine aynı dönemde, denetçi
olarak yine bir eczacı yer almış yani komik bir duruma düşülmüş burada.
Yönetiminde eczacı, denetiminde eczacı. İsimlerini istiyorsanız vereyim:
Tatvanlı eczacının adı Cihan Gündüz, Kayseri’de görev yapan eczacının adı da
Sebahattin Rumeli.
Değerli
arkadaşlarım, olacak şey değil! İller Bankası niye sorun yaşıyor diye hep
beraber düşünüyoruz. İller Bankasının sorunu bu yönetimde, biraz da sekiz
yıldır Adalet ve Kalkınma Partisinin İller Bankası ve yöneticileri üzerinde
yaptığı siyasi baskıda. Bu çok önemlidir. Bu detayı göz önüne almamız lazım.
Peki, bu kanunda
bu çözülüyor mu? Hayır, çözülmüyor. Çünkü İller Bankasının yönetimine yine de
bizim katkılarımızla, özellikle Cumhuriyet Halk Partisinin katkılarıyla hiç
olmazsa belediye başkanlarını temsil eden, il genel meclisi üyelerini temsil
eden, birer tane üyeyi nihayet yönetim kurulu üyesi olarak sokturabildik; bu,
kanunda yer aldı ama geri kalanların hepsi yine bakanlık ve genel müdürlükten
oluşacaktır -7 kişilik yönetim kurulu- ve böylece siyasi baskı bu banka
üzerinde devam edecektir. Endişelerimizin bu noktada olduğunu söylemek isterim.
İller Bankasında,
özetle söyleyecek olursak, bu sorunlarla ilgili, bütçeye bağımlılık, merkezî
bütçeye bağımlılık devam etmektedir, merkezî Hükûmetin planlamasına bağımlılık
devam etmektedir. Bunlar sorundur. Bu sorunlarla ilgili hem yedinci hem de sekizinci
beş yıllık kalkınma dönemlerinin planlamasında söz edilmesine rağmen çözüm
getirilmemiş, hatta Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi de bu konu ile ilgili
araştırmalarını yapmış, uluslararası kuruluşlar bile İller Bankasını bu noktada
eleştirmişlerdir.
Özetle söyleyecek
olursak: İller Bankası merkezî bütçeye bağlılığı nedeniyle uzun vadeli kredi
verememektedir, yerel yönetimler yatırım kararlarında bağımsız hareket
edememektedir, İller Bankasınca verilen kredilerin tahsilinde çarpıklıklar ve
kayırmacılıklar vardır; bunun en önemlisi de politik müdahaledir. 3 bin tane
belediyenin içinde 2.950 belediyeyi bir kenara bırakıp ilk 50 belediyeye
baktığımızda İller Bankasının açtığı kredilerin yüzde 53’ünden yararlandığını,
geriye kalan yüzde 47’nin ise 2.950 belediye tarafından yararlandığını görürsek
burada da çok ciddi adaletsizlik ve kayırmacılığın olduğu da ciddi bir şekilde
ortaya çıkmaktadır.
Sorunları çok
önemlidir. İller Bankasıyla ilgili sorunların çözümüyle ilgili katkıyı bu yasa
getirecek midir diye baktığımızda, bu yasanın getirmeyeceği de ortadadır.
Bankanın maddeleriyle ilgili fırsat olursa belki önerge maddesinde soracağız,
görüşeceğiz ama İller Bankasıyla ilgili çok temel bir değerlendirmeyi de
buradan yapmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugün İller Bankasında yaşanan süreç AKP İktidarı döneminde
ülkemizde uygulanan kamusal alanın tasfiyesinin bir örneğidir. Eğer bu süreç
IMF, Dünya Bankası ve uluslararası ticari şirketlerin Türkiye’deki yerel
hizmetlere gözünü dikme süreci olacaksa bu kanun hayırlı bir sonuç hiçbir zaman
çıkartmayacaktır. Yaklaşık ülkemizin 5 milyar dolarlık yatırım alanı küresel
sermayenin emrine verilecekse her yurttaşımızın su, emlak vesair paralarla
kuruşlarını ödediği her şey uluslararası sermaye kuruluşlarına gideceği gerçeği
mutlaka ortadadır. Bu ciddi gerçeği göz önüne almamız gerekiyor ve yasayı da bu
anlam içerisinde hep beraber değerlendirmemiz gerektiğine inanıyoruz ve bunu
ortaya koymak istiyoruz.
Kanunla ortaya
çıkan sorunlar da vardır. Bunlardan bir tanesi kamu teknik desteği, finansman
desteği ne olacaktır? Kanun buna açıklık getirmemiştir yani kamu finansman
desteği konusunda…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN ÜNSAL
(Devamla) - Teşekkür ediyorum.
…bu konuda yine
bir yapı konulmamıştır. Yönetim yapısı demin verdiğim örnekle çok sabit
ortadadır, yetersizdir. “Her türlü kalkınma ve yatırım bankacılığı yapma”
tabiri kullanılmıştır -ki 3’üncü maddede geçmektedir- bu da yetersiz bir konudur,
daha doğrusu artık bankayı başka alanları ortaya atacak, bir özel banka gibi
çalıştıracak noktaya gelmiştir ki burada kamu yararı ilkesi de ortadan
kalkmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, kanun her şeye rağmen eksikliğiyle çıkmak üzeredir. Bu konuyla
ilgili değişiklik önergelerimiz biraz sonra olacaktır. Önergelerimizin de
lehinde oy vermenizi, kanunun İller Bankasına ve ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ünsal.
Sayın Bakanın
60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talebi vardır.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in, Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın konuşmasında adı geçen Cihan Gündüz’e ilişkin
açıklaması
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Grup
Sözcüsünün ifade ettiği Cihan Gündüz daha önce Yönetim Kurulu üyeliğinde
bulunmuş fakat ayrıca işletme mezunu olan bir arkadaş, 2008’de ayrılmış.
Denetçi noktasında,
eczacı olduğu doğru, o da şu anda denetçi değil. Fakat sizin de bildiğiniz gibi
bu yasada, 5411 sayılı Yasa’ya göre artık haiz olanlar ancak yönetim kurulu
üyesi olabilecek. Bu yeni tasarının getirdiği en önemli değişikliklerden bir tanesi
de bu.
Teşekkür
ediyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
2.- İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı
ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477)
(Devam)
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Nuri Yaman.
Buyurun Sayın
Yaman.
BDP GRUBU ADINA
M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 477 sıra sayılı
İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname üzerine Barış ve Demokrasi Partisi
adına söz aldım. Bu nedenle sizi saygıyla selamlarım.
Evet, geçen
dönemden, 22’nci Dönemden kalan ama ülkemizin önemli bir kesimini yakından
ilgilendiren bir yasayı ancak 23’üncü Dönem parlamenterleri olarak, bugün öyle
sanıyorum ki görüşerek sonuçlandıracağız ve ülkemizin, yerel yönetimlerimizin
hizmetine sunacağız.
Ancak, yüreği
burkulan, yerel yönetimlerden gelen bir kişi olarak, açık ve net olarak
belirtmek isterim ki bu yeni yasal düzenleme beklenti içinde bulunan yaklaşık
2.951 belediyemizin, 81 il özel idaremizin, 16 su ve kanalizasyon idaresinin ve
ne yazık ki bundan önceki dönemlerde bu Banka kanalıyla birtakım hizmetler
götürülen köylerimizin beklediği bir yasa olarak çıkmayacaktır.
Yasanın Plan ve
Bütçe Komisyonundaki görüşmelerine ve geçmiş 22’nci Dönemdeki görüşmelerle
ilgili notlara baktığımda da, yapılması düşünülen düzenlemelerin, kırıntı
biçiminde, tek tük yansıyan yeni düzenlemeyle belki bir noktada yerel
yönetimlere sadece, evet sadece, finans temini konusunda bir katkı sunabilecek.
Ancak, nasıl bir katkı sunacak? AKP İktidarının, her alanda olduğu gibi,
özelleştirme kapsamı içine alamadığı bir kurumu, yine Bankalar Kanunu’nun, 5411
sayılı Kanun’un o rijit kuralları içinde artık yerel yönetimleri -diğer
bankalara nasıl ki mahkûm edemediyse- bu defa kendi eliyle kurduğu bu İller
Bankasına mahkûm edecek görünüyor. Çünkü şimdiye kadar hangi belediyenin, hangi
il özel idaresinin Türkiye genelinde bir projesine bakarsanız, bunun temel
mayasının, bunun projelendirme safhasından teknik yardıma kadar ve bunun
denetimine kadar on sekiz bölgede bugüne değin hizmet götüren ve takdirle anılan
İller Bankasının o isimsiz kahramanları tarafından yapıldığını göreceksiniz.
Ben kamuda mülki
idare amiri olarak görev yaptığım birçok ilde, birçok ilçede çok sayıda
belediyenin içme suyunun, yine kanalizasyonlarının, bir sürü imar planları,
park, bahçe ve projelerle ilgili her türlü proje etütlerinin ve bu teknik
hizmetlerin bu Banka tarafından çok başarılı bir şekilde yürütüldüğünü ve
hayata geçirildiğini gören bir meslektaş olarak buradan belirtmek istiyorum.
Ancak bundan sonra ne yazık ki belediyelerimiz, hele hele Kürt coğrafyasındaki
belediyelerin büyük bir çoğunluğu, sadece İller Bankasından gelen o paylarla ki
personelinin ihtiyacını karşılıyor, bundan sonra öyle sanıyorum ki ne belediye
hizmet binalarına kavuşacak ne kanalizasyonlarını istediği düzeyde, o eski
kanalizasyonların gelişmesiyle ilgili bir çalışma yapabilecek ve ne de
yıllardır biriken imar planlarını, çocuk parklarını ve benzeri projelerini
bundan sonra yapamayacaklardır çünkü bundan sonra Banka, artık bir finansman
bankası, bir Garanti Bankasından, bir Akbanktan farklı olmayacaktır ve işte, o
bankaların da bu ülkeye kazandırdıkları eserleri görüyorsunuz. Bilmiyorum
basını takip edeniniz oldu mu? Akbank ve Garanti Bankası, doğayı tahrip eden ve
gerçekten tarihî, kültürel zenginliklerimizin başında gelen bir Hasankeyf
Projesi’ne, üzülerek belirtmek istiyorum, kredi finansmanı sağlama gibi bir
aymazlığın içine girmiş ve bu finansmanı sağlamak üzere, bu firmalara, bu
barajın, Ilısu Barajı’nın yapılmasıyla ilgili her türlü katkıyı sağlayacağını
belirtmiştir. Demek ki yakında, Sayın Bakanım, herhâlde sizin bankanız da, bu
gidişle artık özel banka oluyorsunuz, o Garanti Bankasından veya Akbanktan bir
farkınız da olmayacak, bu tür projelere de Allah’ın izniyle siz, gözünüzü
kırpmadan her türlü doğa tahribine, her türlü kültürel varlıkların yok
edilmesine de bundan sonra bu Bankanız sayesinde katkı sunacak ve bu katkıyı
sunma imkânını bulacaksınız.
Değerli
arkadaşlar, İller Bankası gerçekten yerel yönetimler bakımından çok önemli bir
banka. Bakın, ben sadece İller Bankasının bu görevleriyle ilgili, belediye ve
il özel idareleriyle ilgili yaptıkları hizmetlerin başlıklarını size verirsem
bunların ne kadar önemli hizmetler olduğunu anlayacaksınız. Bunlar, yerel
yönetimlerin harita, imar planı, park, çocuk bahçeleri, meydan ve benzeri
meydan peyzajlarını ve bunlarla ilgili projeleri yapmakla ilgili mükemmel ve
muazzam bir kadroya sahip. Binlerce -on sekiz bölgede çalışan- mühendisiyle,
mimarıyla, teknik elemanlarıyla bu hizmetleri iyi-kötü yürütüyordu ve bu
hizmetleri, biraz önce değindiğim gibi, birçok bölgede mevcut belediyelerin
kendi öz kaynaklarıyla yapmaları bundan sonra mümkün değil. Ancak bu hizmetleri
İller Bankasının bu teknik elemanları yürütebileceklerdi. Bunların her türlü
jeolojk etütlerini yapmak, belediye binalarını, terminal binalarını, belki
gördüğünüz birçok belediye binaları, terminal binaları ve hayati önemde olan
içme suları ve kanalizasyonlarını arıtma ve katı atık tesisleri bugüne kadar
İller Bankasının sağladığı proje, teknik yardım ve finansal kaynakla
gerçekleşen hizmetlerdi. Bundan sonra bunların gerçekleşmesi birçok belediye
için bana göre artık hayal olacak.
Şimdi, bu
hizmetleri yaparken İller Bankası, tabii, kendi öz kaynaklarını kullanıyordu,
Avrupa İskân Fonu’ndan aldığı bir sürü proje karşılığı ödenekleri vardı, yine
Kamu Ortaklığı Fonu gibi dış kaynaklı bir sürü fonların yanında aynı şekilde
merkezî hükûmetin bütçe gelirlerinden il özel idareleri ve belediyelere yapılan
o payların dağıtımında da belli bir oranda, biliyorsunuz, yasa gereği ayrılan,
birtakım hizmetler için de bu paraları
kullanma olanağı buluyordu.
Şimdi, bunlarla
ilgili olarak yeni oluşan bankanın yönetim kurulunu incelediğimizde yönetimde
ayıp olmasın diye il özel idarelerinden 1 temsilci ve il belediyelerini, tüm
2.951 belediyeyi temsilen de onların seçecekleri 1 temsilciyle yönetim
kurulunda ve tabii ki 5411 sayılı Bankalar Kanunu’nun şartlarını, koşullarını
taşıması şartıyla yönetim kurulunda görev alacaklar. Bu demektir ki bundan
sonra büyükşehir belediyeleri, büyük il belediyeleri dışındaki küçük
belediyelerimiz bu hizmetlerden… Tabii ki yönetim kurulunda bunların temsil
etme olanağı olmayacak. Hele hele İller Bankasının kuruluş amacı -ki biraz önce
konuşan Sayın Hatip de belirtti- 1930 yılında Belediyeler Kanunu çıkarken Gazi
Mustafa Kemal’in belediyelerin finansman ve teknik hizmetleri için de…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
M. NURİ YAMAN
(Devamla) – …böyle bir bankanın kurulmasını 1933’lerde öngörmüş ve o tarihte
kurulmuş olan Belediye Bankası ile yine Belediye İmar Heyetini birleştirerek bu
iki birimin birleşimi sonucunda da İller Bankası 1945 yılı kuruluş yasasıyla
kurulmuştur. Ancak bundan sonra Atatürk’ün öngördüğü o doğrultuda İller
Bankasının daha da iyi bir düzeye gelmesini sağlamaya yönelik bu, öngörüsü, bu
basiretli görüşü bundan sonra özelleştirme kapsamındaki bu, özel banka
statüsüne kavuşacak olan İller Bankası hizmetleriyle ne kadar olacağını ve özel
bankaların bugünkü kâr durumlarını da düşünürseniz Bankalar Kanunu kapsamında
bu hizmeti ne kadar yürüteceğini yüce Meclisin takdirine sunuyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yaman.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Kadir Ural. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İller Bankası
Anonim Şirketi Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü hakkında grubum adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
İller Bankası,
1933’te kurulan Belediyeler Bankasının devamı olarak 1945’te İller Bankası
şeklinde kurulmuştur. Banka sadece yerel altyapı yatırımlarının finansmanını
sağlamakla kalmamış, aynı zamanda bu yatırımların ilgili belediyeler adına
uygulanmasını da gerçekleştirmiştir. Yani süreç içinde İller Bankası,
belediyelerin teknik uygulamaya yönelik görevlerinde temel destekleyici bir rol
oynamıştır.
Kentsel yerel
yatırımları finanse eden ve gerçekleştiren kurum, yerel yönetim maliyesi
sisteminde yönetici, yönlendirici, üretici, yüklenici, denetleyici gibi çeşitli
işlevleri üstlenerek varlık göstermiştir. Hâlen 1.400’den fazla teknik personel
ve toplam 4 binden fazla uzman kadrosuyla, binlerce belediye, 81 adet il özel
idaresi, 15 adet su ve kanalizasyon idaresi olmak üzere toplam binlerce mahallî
idareye hizmet vermektedir. Özellikle belediyelerin çok büyük bir çoğunluğunun
teknik kadrosu ve donanımının yetersiz olduğu dikkate alındığında, tamamlanan
tüm altyapı ve üstyapı hizmetlerinde ve gerçekleştirilen kentsel altyapı
yatırımlarında İller Bankasının önemli rolü göze çarpmaktadır.
Mevcut İller
Bankası, bankacılık faaliyetlerini Bankacılık Kanunu hükümlerine göre değil,
kendi tüzüğünde yazılı esas ve koşullara göre yerine getirmektedir. İller
Bankası, gerek parasal gerekse teknik çalışmalarını, kuruluş amacına uygun
olarak -özellikle belirtiyorum- ticari bir amaçla değil, kamu hizmeti gören bir
kamu kurumu olarak yerine getirmiş, yerel yönetimlerin gelişmesi ve
güçlenmesinde oldukça önemli roller üstlenmiştir. İller Bankasının tarihi aynı
zamanda cumhuriyet dönemi belediyecilik tarihiyle özdeştir.
Getirilen
tasarıya göre, anonim şirket statüsünde, İller Bankası Anonim Şirketi unvanıyla
bir kalkınma ve yatırım bankası kurulacak, Bankanın kısaltılmış unvanı İLBANK
olacaktır. Bu kanunla Bankanın öncülüğünde şirket kurulabilecek ve
devredilebilecektir, buradaki devir işleminin nasıl yapılacağı da soru
işaretidir.
Banka, kendi
kaynakları dışında finansmanı temin edilmek ve 5411 sayılı Kanun’a aykırı
olmamak kaydıyla, çalışma alanı kapsamında yurt dışında projelendirme ve
danışmanlık hizmetleri verebilecek, projenin uygulanması için temin edilecek
finansmanın kullanılmasına da aracılık edecektir. Aracılık kavramı
açıklanmamakta, bu eksikliğin ileride belediyelerin geri ödemelerde yaşayacağı
sorunlarda küresel finans kuruluşlarının karşısında yerel yönetimlerin yalnızlaştırılacağı
görülerek endişelerin giderilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanunu desteklerken bazı çekince ve
tereddütlerimizi de buradan belirtmek istiyorum.
Yapılacak
düzenlemeyle mevcut Kanun’a “Banka Genel Kurul tarafından onanan bilançoya göre
ortaya çıkan safi kârın yüzde 51’ini belediyelere kullanacaktır.” Kârdan geriye
kalan yüzde 49’un nasıl değerlendirileceği… Sadece yüzde 30’unun ana kâr
üzerinde kalması belirtiliyor, yüzde 19’unun ne olacağı belli değil, burada
belirtilmesi gerekiyor. Bu hizmetler için Haziran 2009’da çıkarılan kanunla bu
oran yüzde 60’la sınırlandırılmıştı fakat bu oran şimdi yüzde 51’e çekiliyor.
Türkiye'de 2009 yılında belediyelerin 15 milyar dolara yaklaşan bir borcu
vardı. Yüzde 60’la 15 milyar dolar olan borç, zannedersem, yüzde 51’le daha
fazlalaşacak ve dolayısıyla bu avantajdan yararlanamayan yerel yönetim
hizmetlerinin belediyelere olan maliyetleri artacak, hizmetlerin artan maliyeti
de fiyatlandırmada halka yansıyacak, halk sadece yatırımların maliyetini değil
alınan kredilerin yüksek faizlerini de ödemek zorunda kalacaktır.
Tasarıda “Banka
vadesi gelmiş kredi ve diğer alacaklarını il özel idareleri ve belediye
paylarından öncelikle tahsil etmeye yetkilidir.” ibaresi göze çarpmaktadır.
Ayrıca “Kredilerden doğan alacaklarını faiz oranlarını belirleyerek yeniden
yapılandırmaya yetkilidir.” hükmü getirilmektedir. Bu düzenlemeler kamu yararı
ilkesi doğrultusunda değildir ve kâr elde etme anlayışının ürünüdür. Bu durum,
düşük bütçeli belediyeleri zor durumda bırakacak sonuçlar yaratabilecek,
borçlarını ödeyemeyen belediyelerin varlıklarının ve belediye hizmet
alanlarının satışını gündeme getirecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İller Bankası gibi bir kurumun tasfiyesi salt bir
örgütlenmenin son bulması anlamına gelmemekte, yerel yönetim mali sisteminin
dönüşümüne, yerel yönetim hizmetlerinin merkezi planlama dışına çıkarılarak
bireysel yatırım sürecine girmesine işaret etmektedir. Bir sonraki aşamanın da
özelleştirme olacağı açıktır. Zaten özelleştirmenin sinyalleri tasarı
incelendiğinde net olarak görülmektedir. Yerel yönetimlerin merkezden
koparılması ve zayıf bırakılması, kendi ayakları üzerinde duramayacak birçok
yerel yönetimin mali sermayenin eline düşmesine ve onu beslemesine neden
olacaktır. Hazine garantörlüğünde alınan dış borçlar, krediler ödenemediğinde,
Hazine, 6183 sayılı Yasa çerçevesinde belediye mallarını haczedebilecektir.
Görünen odur ki, bu kârlı alan yerli ve yabancı özel sektöre bırakılmak
istenmektedir.
Bu görüşler
1980’lerden beri egemen olan neoliberal politikaların bir parçasıdır. Bu görüş,
devletin küçülmesini, yani piyasadan çekilmesini öngörmektedir. Küreselleşen
sermaye, uluslararası finans kuruluşları, yeni liberal politikalarla,
gelişmekte olan ülkelerin kamusal hizmet alanına müdahale ederek, kâr amacını
üst seviyeye çıkarma peşinde koşmaktadır.
İller Bankasının
tasfiyesi ulusal politika değişiminin bir göstergesidir. Belediyelerin temel
hizmetlerinin kamu hizmeti olarak görüldüğü, kamu hizmetlerinin kamu
personeliyle verildiği ve hizmetlerde kamu yararının ön plana çıkarıldığı
anlayışının tasfiye edilmesiyle birlikte, bu hizmetlerin piyasalaştırılması ve
ticarileştirilmesinin önü de açılmış olacaktır. Hâlbuki kamu hizmetlerinin
yerel talepler doğrultusunda merkezce koordine edilmesi, finansman desteği
sağlanması, teknik kontrollük, yapım ve danışmanlık hizmeti verilmesini
sağlayan birikimli, deneyimli, sosyal devlet anlayışında yer bulan İller
Bankasının gerçek sorunları üzerinden iyileştirilmesi gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istediğim bir başka konu da yasa
tasarısında 657 sayılı Kanun’a tabi devlet memuru kadrolarının iptal edileceği
belirtiliyor. Bütün özelleştirmelerde yaşananlar gibi personel seçiminde
nitelik yerine siyasi anlayış öne çıkacak ve bu tasfiyeyle on yıllardır kurumda
hizmet veren deneyimli uzman, teknik ve idari personel tamamen mağdur duruma
düşecek, personeller havuza gönderilerek ya farklı kurumlara dağıtılacak ya da
kapı önüne konacaktır. İş güvencesi ve özlük haklarının da mutlaka korunması
gerekmektedir. Tekel işçileri gibi karanlık ve belirsiz bir gelecek onları
bekleyecek. Tekel, PETKİM, SEKA, TÜPRAŞ, Sümerbank, Et-Balık gibi, Telekom,
bankalar ve diğerlerinin özelleştirilmesinde olduğu gibi küresel sermayenin
gözü ülkemizin yerel yönetim ve hizmet alanı üzerinde olduğu bilinen bir gerçek
iken, Bankanın bu işleri ve bu görevinin son bulmasıyla söz konusu alanlara
ulaşması çok daha kolaylaşacak, yasa tasarısıyla banka hisseleri yerli-yabancı
hissedarlara aktarılabilecektir. Bütün bu kaynaklar, zenginlikler yıllarca
işsizliğe çare getirmişken, ülkenin varlığına varlık katmışken şimdi satarak bu
en büyük kazanımlardan vazgeçmek aklın alacağı iş değildir. Bu küresel
intihardan en kısa sürede geri dönmek kaçınılmaz hâle gelmiştir. Gelecek
günlerin, işçilerimiz için, inşallah İller Bankası önünde yeni kurulacak Tekel
çadırlarına gebe görünmemesini diliyorum.
Bizler Milliyetçi
Hareket Partisi olarak ve inanıyorum ki ilgili odalar, sivil toplum örgütleri,
AKP’lisi dâhil, birçok belediye, İller Bankasının tasfiyesini, ülkenin
fakirleşmesini istememektedir. Ülkenin gerçeklerinden uzak, sosyal, kültürel ve
iktisadi yapısına yabancı bu tür yapısal değişikliklerin ülkemize ve halkımıza
yarar getirmeyeceğini vurguluyoruz. Cumhuriyet kurumlarımızdan olan İller
Bankasının da muhtemel özelleştirme sürecinde adım adım yok edilmesine karşı
olduğumuzu ifade ediyoruz.
Aynı zamanda,
Sayın Bakana ve Sayın Komisyon üyelerine, 5’inci maddedeki genel kurulun
oluşumunu sormak istiyorum: Genel kurulun oluşumu nasıl olacak? “Ana sözleşmede
olacak.” diyorlar. Ana sözleşmeyi kim kabul edecek? Ana sözleşme genel kurul
tarafından kabul edilmeden ana sözleşme nasıl yönetimi ele geçirmiş olacak?
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanunu destekleyip bu şekilde çıkarsak bile yine de
birçok belediyemizin sorunlarını çözmüş olmuyoruz. Sahil ve yayla
belediyelerinin nüfusla olan sıkıntıları hâlen çözülmemiştir. Ayrıca, sadece
kendi bölgemde, Mezitli, Erdemli, Tömük, Arpaçbahşiş, Kargıpınarı, Kocahasanlı,
Ayaş, Limonlu, Kumkuyu, Kızkalesi, Narlıkuyu, Atakent, Atayurt, Arkum, Taşucu,
Akdere, Yeşilovacık, Büyükeceli, Aydıncık, Tekmen, Tekeli, Bozyazı, Çarıklar,
Anamur, Ören gibi birçok belediyenin kışlık nüfusu 8-10 bin, yazın bu nüfus 80
bin, 100 binlere çıkıyor. Ayrıca, yayla belediyeleri var, Gülek, Çamlıyayla,
Uzuncaburç ve Gülnar gibi. Yine onların da kışın nüfusları 9 bin ama yaz olduğu
zaman nüfusları 80-100 binlere çıkan belediyelerimiz var. Belediyelerimize
gönderilen paylar kışlık nüfusa göre gönderildiği için, bu paylarla büyük
nüfuslara hizmet etmek zorunda kalıyorlar. Ne kadar hizmet edebileceklerini de
siz düşünün. Bunun çözümü basittir. Bunu birkaç sefer bu kürsüden dile
getirmemize rağmen ne Hükûmetiniz, ne de sayın milletvekillerimiz bu konuda bir
çözüm getirdiler. Ama bunun çözümü basit, yılda 2 defa nüfus sayımı yaparsanız,
birini aralık ayının sonunda, birini de temmuz ayının ortasında veya temmuz
ayının sonunda yaparsanız, aralık ayında ve temmuz ayında yapmış olduğunuz
nüfusları toplayıp ikiye bölerseniz oranın gerçek nüfusunu ortaya çıkartırsınız
ve bu gerçek nüfusa göre de İller Bankasından pay verdiğiniz zaman bu
belediyelerimizin problemlerini de çözmüş olursunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KADİR URAL (Devamla)
- Ayrıca, Türkiye’deki belediyelerin yüzde 85’i nüfusları 10 binin altında olan
belediyeler. Eğer siz hibe yatırımlarını banka olarak 10 binin altından 20
binin altına çekerseniz, 10 binin altındaki belediyeler daha fazla sıkıntıyla
karşı karşıya kalacaklardır. Bunları da yüzde 70 ve yüzde 30’lara varan
oranlarda dağıtmaz iseniz belediyelerin bu problemlerini daha fazla
fazlalaştırmış olacaksınız, bu sorunlarını çözmemiş olacaksınız.
Bu kanunla
binlerce İller Bankası çalışanının, umut ediyoruz ki, akıbetleri Tekel ve SEKA
gibi olmayacaktır. Çalışanlar sözleşmeli olarak yaşamlarına devam edecekler.
Buradan bütün çalışanlara haklarının korunması anlamında her zaman yanlarında
olduğumuzun bilinmesini istiyor, yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Hayırlı uğurlu olsun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ural.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Yaşar Karayel. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; İller
Bankası Kanun Tasarısı hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, İller Bankası, 1933 yılından beri Türkiye'nin her tarafına
hayırlı hizmetler götürmüş, Türkiye'nin kalkınmasında, imarlaşmasında, insanca
yaşamın şartlarının oluşmasında çok büyük gayretler göstermiş, Türkiye'nin
kalkınma tarihiyle eşit tarihe sahip olan çok önemli kurumlarımızdan birisidir.
1933 yılında
“Belediyeler Bankası” olarak kurulan İller Bankası, 1945 yılında “İller
Bankası” sıfatını almış, 100 milyon sermayeyle hizmetine devam etmiştir. İller
Bankası, yerel yönetimlerin ihtiyaçlarının çözümü noktasında 1933-1975 yılları
arasında harita yapımı, şehir planlama, içme suyu yatırımları, köy ve
belediyelerin elektrik projelerine ağırlık vermiş, daha sonraki yıllarda
elektrik projelerinden çekilmiş, turizm yatırımları ile çeşitli üstyapı
tesislerinin yerine getirilmesi bu Bankamız tarafından sürdürülmeye devam
edilmiştir. Planlı kalkınma döneminin başladığı 1963 yılından itibaren
faaliyetlerini yıllık planlar doğrultusunda sürdürmüştür.
AK PARTİ İktidarı
ile 2003 yılı, İller Bankasının çağın gereklerine göre yapılanması açısından
bir dönüm noktası, aynı zamanda dönüşümün de başlangıcı olmuştur. Değişen ülke
koşulları ve kamu yönetimindeki yeni yaklaşımlar, Bankada da bir zihniyet
değişimini zorunlu hâle getirmiştir. Bu sebeple, yerel yönetimlerin proje
yönetim sürecine katılması, ihtiyaçların birlikte belirlenmesi, projelerin yürütülmesinde
yerel yönetimlerin daha çok inisiyatif sahibi olması sağlanmıştır. Bu dönemde,
belediyelerimizin sorunlarının çözümüne katkı sağlamak amacıyla, yatırım
maliyetlerinin daha da düşürülmesi amacıyla İller Bankası, Türkiye’de son otuz
yılın yatırımları içerisinde bulabildikleri kredi faiz oranlarını yüzde 35’ten
yüzde 6’ya indirmiş, uzun vadeli yatırım kredilerinin vadesi ise beş yıldan on
beş yıla çıkarılmıştır. Ayrıca, işin yapım süresi kadar anapara geri ödemesiz
dönemi uygulaması da AK PARTİ İktidarı döneminde başlatılmıştır.
2003 yılından
itibaren, belediyelere pay dağıtım uygulamasında kesinlikle partizan bir
anlayış sergilenmemiş, belediye paylarının siyasi anlayışa göre ayrım
yapılmadan eşit oranda dağıtılması sağlanmıştır. Belediyelere, borçlarına
bakılmaksızın, tahakkuklarının en az yüzde 60’ı oranında pay gönderilmektedir.
Kredi taleplerinde bulunan belediyelerin talebinde, şahsi mülahazalar değil
objektif kriterler İller Bankasında esas hâle getirilmiştir. Özellikle yaz
aylarında, belediyelerimizin daha çok iş yaptığı dönemlerde, belediye
paylarının hiç kesintiye uğramadan gönderilmesi de yine AK PARTİ İktidarı sayesinde sağlanmıştır.
Son yedi yılda
İller Bankası belediyelerimize çeşitli alt ve üstyapı yatırımlarının
gerçekleşmesi için kendi öz kaynaklarından 6,5 milyar kredi kullandırmıştır.
Daha önceki dönemlerde yüklenici, hak edişlerini diğer bankalardan borçlanmak
suretiyle karşılar durumdayken şu an diğer bankalara gerektiğinde finansman
temin eden bir kurum hâline gelmiştir. Bugün itibarıyla İller Bankasının herhangi bir bankaya ve
kuruma bir kuruş borcu da söz konusu değildir.
İller Bankası,
özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliği haiz bir kalkınma ve yatırım
bankası statüsünde olduğundan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu hükümlerine de aynı
zamanda tabidir. Ülkemizin ve dünyanın değişen ve gelişen şartlarına göre 1945
yılından itibaren mevcut Yasa Bankanın faaliyetlerinin yürütülmesinde yetersiz
kalmış, yerel yönetimlerin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik fiilî
dönüşümün başlatılmış olmasına rağmen mevzuat eksikliği ortaya çıkmıştır. Banka
personelinin 657 sayılı Kanun’a tabi olması da bankacılık konusunda uzman
personel sıkıntısı yaşanmasının ayrıca sebebi olmuştur.
Bankanın mevcut
yapısı, uluslararası finans kaynaklarına erişim konusunda zorluklar yaşanması
sebebiyle… Diğer taraftan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun bankaların anonim
şirket olma zorunluluğu da böylece karşılanmış olmaktadır.
Bankanın yeniden
yapılandırılması hususu Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan Yedi ve
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi KİT Komisyonunun raporlarında da ayrıca yer
almıştır.
Bu yasa ne
getirmektedir? Yeni yasal düzenleme ile Banka, yerel yönetimlere proje
geliştirme, danışmanlık hizmeti verme, teknik mahiyetteki kentsel projeler ile
alt ve üstyapı işlerinin yapılmasına destek olmak gibi temel fonksiyonlarını
daha da güçlendirerek sürdürecektir. Özellikle belli ölçeğin altındaki
belediyelerin imar, altyapı gibi bazı projeleri gerçekleştirme konusunda
yetersiz kalmaları nedeniyle Banka bu konudaki görevlerini muhafaza edecektir.
İmkânları yetersiz olan belediyeler için ise projeler geliştirecek, yerel
yönetimlerin kentsel ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla projelerin hayata
geçirilmesinde ulusal ve uluslararası piyasalardan daha uygun koşullarda
finansman temin etme yoluna gidecektir.
5411 sayılı
Bankacılık Kanunu’nun amir hükmüne göre İller Bankası da diğer tüm bankalar
gibi anonim şirket statüsüne tabi olacaktır, ancak bankanın ortaklık yapısı
muhafaza edilerek, mülkiyeti, yine eskiden olduğu gibi, belediye ve özel
idarelere ait olup, bu yöndeki özelleştirme iddiaları da asla doğru değildir.
Mevcut Kanun’a
göre banka sermayesi, belediye ve il özel idarelerinin kesinleşen kendi öz
gelirleri de dâhil olmak üzere tüm gelir tahsilatları üzerinden yüzde 5
ortaklık payı alınmaktayken; yeni sistemde, öz gelirleri hariç olmak üzere,
sadece genel bütçe vergi gelirlerinden aktarılan yasal paylar üzerinden yüzde 2
oranında ortaklık payı alınacaktır. Dolayısıyla, hem matrahta hem de oranda
önemli ölçüde indirim sağlanmış olacaktır. Bu oran ilk üç yıl için yüzde 3
olarak uygulanacaktır. Bu yeni düzenlemeyle yerel yönetimlere yüzde 70 daha
fazla kaynak aktarılması bu kanunla sağlanmış olacaktır.
Mevcut uygulamada
genel kurulun oluşumu da, yerel yönetimler il bazında üçe bölünürken, yeni
düzenlemeyle her ilden bir belediye ve il özel idaresi temsilcisinin katılımı
sağlanmakta, yerel yönetimlerin genel kurulda daha yüksek oranda temsili
sağlanmış olacaktır.
Yeni yasa ile, 7
kişiden oluşacak yönetim kurulunun 2 üyesi, genel kurula katılan belediye
başkanları ve il özel idare temsilcileri arasından seçilecektir. Bu 2 üye,
Bankalar Kanunu’nun anılan şartlara haiz olmak üzere İçişleri Bakanlığı
tarafından önerilen iki kat aday arasından genel kurul tarafından seçilecektir.
Böylelikle, bankanın ortakları olan yerel yönetimlerin banka yönetiminde
temsili sağlanmış olacaktır.
Yeni
düzenlemeyle, banka, ortaklarına her türlü nakdî ve gayri nakdî kredi açacak
olup, yurt içi ve yurt dışı finansman kuruluşlarından uygun koşullarda kredi
temini yoluna da gidebileceklerdir.
Banka, yerel
yönetimlerin projelerinde kullanılmak üzere temin edilen fon ve hibelerin
kullandırılmasına aracılık edecek; banka, safi kârının yüzde 51’ini köylerin
teknik ve sosyal altyapı hizmetlerinin finansmanı için kullanacaktır. İçme
suyu, atık su, katı atık, kent bilgi sistemi ve benzeri kentsel projelerin
finansmanı ile nüfusu 20 binin altında olan belediyelerin anılan projelerinin
ayrıca yapımında hibe finansman sağlayacaktır.
Bu düzenleme ile
mevcut Kanun’da proje hizmetleri için belirlenen nüfus 100 binden 200 bine,
yapım hizmetleri için belirlenen nüfus sayısı 10 binden 20 bine
çıkarılmaktadır.
Banka, kendi
kaynakları dışından hükûmet veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarından finansman
temin edebilmek kaydıyla yurt dışında projelendirme ve danışmanlık hizmetleri
de verebilecektir, bu projelerin uygulanması için finansman kullanılmasına
aracılık edecektir. Ayrıca faaliyetlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak diğer
kamu kurum ve kuruluşları ve özel hukuk tüzel kişileriyle de iş birliği
yapabilecektir.
Banka personeli
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamından çıkartılıp sözleşmeli statüye
geçirilecektir, sosyal ve mali haklarında iyileştirmeler sağlanacaktır. Ayrıca
uzman personel sıkıntısını giderebilmek amacıyla hizmetlerin nitelik ve nicelik
yönünden daha dinamik ve etkin, verimli bir hâle getirilmesi sağlanacaktır.
Sözleşmeli
personelin Emekli Sandığıyla ilişkileri devam edecek olup diğer kazanılmış
haklarında herhangi bir kayıp da söz konusu olmayacaktır. Sözleşmeli statüyü
kabul etmeyen personel herhangi bir hak kaybına uğramadan diğer kamu ve
kuruluşlarına yerleştirilebilecektir.
Kanun
çerçevesinde yönetmeliğin yayımından itibaren iki ay içerisinde emekliliğine
başvuran memurlarımız ikramiyelerini yüzde 30 fazlasıyla alabileceklerdir.
Sonuç olarak,
ülkemizin şehirleşme altyapısını sağlıklı, verimli ve kaliteli bir sistem
üzerinde inşa etmeyi temel prensip hâline getiren İller Bankası, nitelikli
insan kaynağı, bilgi birikimi, yaygın hizmet ağıyla bugün yeni bir dönemin
eşiğindedir. Türkiye'nin ve dünyanın değişen koşullarını dikkate alarak yerel
yönetimlerin ihtiyaç ve taleplerine kalıcı çözüm mekanizmaları geliştirmeyi
temel çıkış noktası sayan cumhuriyetimizin yadigârı İller Bankasının bu yasayla
daha güçlü hâle geleceği hepimizin malumudur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
YAŞAR KARAYEL
(Devamla) – Bu kurumu, son sekiz yılda yeniden yapılandırarak kapanmaktan
kurtaran, benim de uzun yıllar mesai arkadaşlarım olan başta emeği geçen geçmiş
dönemdeki mevcut bakanlarımız olmak üzere, Genel Müdürümüz Sayın Hidayet
Atasoy’a, genel müdür yardımcılarına, daire başkanlarına ve tüm çalışanlarına
teşekkür ediyor, kanunun hayırlı olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahıslar
adına ilk söz Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Aydoğan’da. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 477 sıra sayılı İller
Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken sizi, yüce Meclisimizi
ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.
İller Bankası,
cumhuriyetimizin ilk yıllarında kurulan ve bugüne kadar gerçekleştirdiği
kentsel alt ve üstyapı projeleriyle ülkemizin kalkınmasında çok önemli rol
oynayan bir kuruluşumuzdur. 1933 yılında Belediyeler Bankası adıyla kurulmuş,
daha sonra, 1945 yılında, il özel idarelerini de içerisine alarak tüm mahallî
idarelere hitap eden İller Bankasına dönüştürülmüştür.
İller Bankasınca,
kuruluş yılı olan 1933 yılından bugüne kadar çeşitli sektörlerde 6.877 harita,
5.001 imar planı, 3.940 içme suyu şebeke, 96 içme suyu arıtma, 368 atık su
şebeke, 130’u atık su arıtma ve deşarj ile 2.024 çeşitli yapı işleri tesisi
olmak üzere, toplam 18 bin 436 adet iş tamamlanarak yerel yönetimlerin
hizmetine sunulmuştur. Ancak, zaman içinde değişen ülke koşulları ve kamu
yönetimindeki yeni yaklaşımlar Bankada da yapısal değişimleri zorunlu hâle
getirmiştir. Tespit edilen ihtiyaçlar doğrultusunda, İller Bankası, 2003
yılından itibaren başlatmış olduğu yapısal değişimler ve yeni hizmet anlayışıyla
önemli değişiklikler gerçekleştirmiştir.
İller Bankası
Kanunu Uygulama Yönetmeliği ve Yapı Denetim Hizmetleri Yönetmeliği’nde yapılan
değişikliklerle inşaat yapım ihalelerinin işin asıl sahibi olan belediyelerce
yapılması esası getirilmiş, müşterek kontrollük sistemiyle de yatırımların
denetim sürecine belediyelerin de katılımı sağlanarak projelerin her aşamasının
birlikte izlenmesi, işlerin gecikmeye meydan verilmeden zamanında bitirilmesi
ve daha da önemlisi yapım sürecine şeffaflık getirilmesi sağlanmıştır. Çok
küçük ve teknik kapasitesi yetersiz olan belediyelerin talepleri hâlinde
projelerin ihaleleri yine İller Bankası tarafından yürütülmektedir.
Belediyelerin
sorunlarının çözümüne katkı sağlamak ve daha iyi hizmet sunmak amacıyla
kredilerin faiz oranı düşürülmüş ve vadeleri uzatılmıştır. Uzun vadeli yatırım
kredilerinin vadesi beş yıldan on beş yıla çıkarılmış, faiz oranı yüzde 35’ten
yüzde 6’ya indirilmiştir. Son yedi yılda İller Bankasının kendi kaynaklarından
sağlanan finansmanla toplam proje tutarı 8 milyar 18 milyon TL olan 1.933 adet
işin yapımı tamamlanarak belediyelerin hizmetine sunulmuştur.
İller Bankası,
2009 yılında yerel yönetimlere banka kaynaklarından 1 milyar 83 milyon TL,
uluslararası finans kuruluşlarından sağladığı dış krediden 170 milyon TL olmak
üzere toplam 1 milyar 253 milyon TL kredi kullandırmıştır. Belediyelere ait 292
harita, 53 imar planı, 24 içme suyu, 31 atık su ve 174 adet çeşitli üstyapı
tesisi olmak üzere toplam 374 adet işin yapımı tamamlanmıştır.
Banka, son
yıllarda belediyeler ile il özel idarelerinin raylı ulaşım sistemi, köprülü
kavşak, terminal, kentsel dönüşüm ve rekreasyon projeleri de dâhil olmak üzere
yerel yönetimlerin her türlü projesini finanse eder ve yürütür hâle gelmiş
bulunmaktadır. Banka, yerel yönetimlerin kentsel ihtiyaçlarının karşılanmasında
kendi öz kaynaklarının yanında özellikle altyapı tesisleri için uluslararası
piyasalardan dış finansman da sağlamaktadır. Dünya Bankasıyla yürütülen
Belediye Hizmetleri Projesi kapsamında 212,9 milyon euro dış kredi 9 belediye
ve 2 belediye su ve kanalizasyon idaresinin içme suyu, kanalizasyon, arıtma
tesisi ve katı atık projeleri için kullandırılmaktadır.
İller Bankası,
ülkemizin Avrupa Birliğine üyelik sürecinde Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı
(IPA) kapsamında Avrupa Birliğinden hibe sağlanacak belediyelerin çevre altyapı
projelerinin eş finansmanının sağlanmasından sorumlu kurum olup bu projelerin
ulusal katkı payları belediyeler adına İller Bankası tarafından sağlanmaktadır.
İller Bankası,
özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliği haiz bir kalkınma ve yatırım
bankasıdır ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na tabi bulunmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
HALİL AYDOĞAN
(Devamla) - Ülkemizin ve dünyanın değişen ve gelişen şartlarına göre 1945
yılında hazırlanan mevcut yasa Bankanın faaliyetlerinin yürütülmesinde yetersiz
kalmıştır. Yerel yönetimlerin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik fiilî
dönüşüm başlatılmış olmasına rağmen, mevzuat yetersizliği nedeniyle finansal
sistemin gerektirdiği hızlı dönüşümler gerçekleştirilememiştir. Böylelikle,
hizmetlerin nitelik ve nicelik yönünden daha dinamik, etkin ve verimli hâle
getirilmesi için işbu kanun tasarısı hazırlanmıştır.
Sözlerime son
verirken, İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın yüce
Meclisimiz tarafından uygun görüldüğü takdirde ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olmasını dilerken tekrar sizi, yüce Meclisimizi ve halkımızı saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aydoğan.
Şahıslar adına
son söz Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik’e aittir.
Buyurun Sayın
Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 477 sıra sayılı İller Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde şahsım adına konuşma
yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu vesileyle saygılarımla
selamlıyorum.
4759 sayılı
Kanun’la bugünkü hâlini alan İller Bankası, belediyelerin, il özel
idarelerinin, köylerin ve bağlı idarelerin hizmet ve yatırımlarını desteklemek
için neredeyse 2004 yılına kadar aktif hâlde faaliyetlerini sürdürmüştür. Adı
banka olan ama bugünkü anlamıyla bankacılık faaliyetlerinin ötesinde kalkınmacı
ve yatırımcı bir özellik arz eden İller Bankası ne yazık ki bazı dış çevrelerin
ve iktidarın gadrine uğramak üzeredir. İller Bankasının bugün başına gelmekte
olan musibet Etibank’ın da Sümerbank’ın da başına gelmişti. O hâlde istenen
nedir? İstenen Türkiye’de, üretmeyeceksin, kalkınmayacaksın, küreselleşme
canavarının tali damarına bağlanacaksın, ithalat yapacaksın,
müstemlekeleşeceksin ve yapılan maalesef bu.
İller Bankası
erken cumhuriyet döneminin önemli bir kuruluşu olarak tüm illere ve
belediyelere sayısız hizmetler ve tesisler kazandırmıştır. Ulus devletin önemli
otorite mercilerinin başında gelmektedir. Bankaya reva görülen muamele, tabloya
bütünüyle baktığımızda daha net anlaşılacaktır ki bu millî devletin temelinden
sökülen taşa benzemektedir.
Değerli arkadaşlar,
kentsel ihtiyaçların karşılanması gibi cazip sözlerle tam tersi yapılarak
kentlerin canına okuyan, kırsal kesimi kentlere açlık ve yoksulluk nedeniyle
göç ettiren, terörü ve ayrışmayı azdırarak varoşları şişiren bir politika
karşısında İller Bankasını değil, tüm kurum ve kuruluşları seferber etseniz
dahi çözüm üretmeniz mümkün değildir. Ortada görünürde bir plan olabilir ama
gerçekte bir plan yok, gerçekte proje yok, hiçbir şey yok; emrediliyor, banka
kenara itiliyor, emre göre işler görülüyor. Kanun yok, nizam yok. Kentleşme ve
kent sorunlarıyla imar faaliyetlerini biz dikkatle, bu vesileyle takip
ediyoruz, imar yolsuzluklarını dikkatle takip ediyoruz, neler döndüğünü de
biliyoruz. Bu kafa yapısıyla bir sonuca ulaşmak da mümkün değil.
Buradan şunu
özellikle vurgulamak isteriz: Bu Banka, yatırım ve kalkınma bankası olacağı
yönünde bir işaret verilmekle birlikte, bu düzenlemelerle birlikte bu hükümle
olsa olsa tefecilik yapan bir banka hâline dönüşecek. Yani kredibilitesi olan
belediyeleri ve özel idareleri destekleyecek, diğerlerini es geçecek, para
satacak. Böyle bir İller Bankası öngörülüyor. Bu mantaliteyle Banka, artık
yerel yönetim hizmetleri dışına da taşabilecektir. Kırsalda tarım kesiminin
yaşam alanı olan köyler kapsamdan çıkarılırken köy düzeyinde olan bine yakın
belediyenin halkının insanca yaşama hakkına sahip olduğu her türlü izahtan
varestedir. Köylerimizi banka hizmetleri bağlamında göz ardı eden bu anlayışı
onaylamak da mümkün değildir. Asıl olan kırsalda nüfusun tutulması, göreceli
refahının uygun tarım politikalarıyla geliştirilmesi memleketimizin hayrına
olacaktır, şehirlerin de hayrına olacaktır. Bakınız on altı yılda İstanbul ne
hâle getirildi, ortadadır. Küresel kent olarak adlandırılan İstanbul küresel
köy hâline dönüştürülmüştür.
Değerli
arkadaşlar, kırsalın bu politikalarla kültürü tüketilmiş…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
…kentlerin kültür
dokusu yozlaştırılmıştır. Sosyal yaşam polarize edilmiş, çatışmaya uygun iklim
yaratılmıştır. İller Bankasına iktidarın bakış açısının böyle bir sakat yönünün
olduğunu da tekraren hatırlatmak isterim.
Değerli
arkadaşlar, Bankanın kuruluşu, amacı ve faaliyetleri, ortaklık yapısı ve
sermaye oluşumu, genel kurulun yetkileri, yönetim kurulu, denetim kurulu, genel
müdürlük ve çalışanlarının statüsü arz etmiş olduğu mantığa göre
değerlendirilmelidir.
Bu duygularla
yeni yasanın, her şeye rağmen, uygulayıcıların elinde inşallah iyi uygulanır ve
halkımız lehine sonuçlar verir ümidiyle, bu beklentimi burada vurguluyor,
sözüme son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çelik.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.43
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
477 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi, birinci
bölüm üzerinde soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın Işık…Yok.
Sayın Ağyüz,
buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
İller Bankası Türkiye’ye özgü bir kurum ve kökleşmiş bir kurum, personeliyle,
yaptığı hizmetlerle. Belediyelerin de var olan ekonomik yetmezliği ortadayken,
bu yeniden yapılandırmayla, devam eden yüzde 70 hibe yollu projeler, hâlihazır
yapımı, imar planı yapımları nasıl gerçekleşecek? Bu yasa İller Bankasının
yeniden yapılandırılması mı, yoksa tasfiyesi midir? Bu kurumun “Dexia” adlı,
Fransız kökenli, yabancı özel bir tekelin eline geçeceği söylentileri
dolaşıyor, doğru mudur?
Ayrıca bu
personele nasıl güvence vereceksiniz? Kökleşmiş bir kurumun yıllardır emek
vermiş personellerini sözleşmeli statüye, birtakım tercihlere zorlamanız,
havuza atmanız doğru mudur? Bu kurumun elemanlarına bunu nasıl reva
görüyorsunuz? Bunu açıklamanızı diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bilhassa küçük
belediyeler kendilerine gönderilen paraların az olmasından dolayı hizmet
yapamıyorlar. Tokat ilinde bu yönlü olarak aşağı yukarı elli belediye vardır,
hepsi de borçludur. 2 bin nüfusun altındaki yerlerle ilgili olarak acaba başka
bir baremden bunlara para gönderilemez mi? Yani, farzımuhal büyükşehirlere kişi
başına 10 lira gönderilirken buralara 20 lira gönderme şeklinde herhangi bir
iyileştirme yapılamaz mı? Bunu sormak istiyorum.
İkincisi de: 2
bin nüfusun altındaki yerlerdeki belediyeler kapanacak mıdır? Son durum nedir?
Onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Çalış…
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın Bakan,
belediyelerimiz, özellikle adrese dayalı nüfus tespitinden sonra, olması
gerekenden fazla personelle çalışıyorlar. Bu personel maaşlarını ödedikleri
zaman da hizmet yapacak imkânları kalmıyor. Bunlarla ilgili bir çalışmanız
olacak mı?
Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın
Sakık…
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
belediyelerin mahkeme kararıyla bir alacağı var. Uzun süredir birçok
belediyenin, sizin belediyelerinizin de alacakları var. Bu konuda bize sürekli
başvurular var. Biz bürokrat arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmede Maliye
Bakanlığından bütçeden pay ayrılmadığına dair… Bu konuda çok ciddi sıkıntılar
var ve belediyelerle ilgili bu sorunu çözerseniz sevinirim.
İkinci bir sorum:
1966’dan bugüne kadar Muş’ta hâlen hak sahibi olan insanların bir kısmının hak
sahipliği konusundaki talepleri yerine gelmedi. Bununla da ilgilenirseniz
sevinirim.
BAŞKAN – Sayın
Yaman…
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
bilindiği gibi daha önce çıkan yasayla belediyelerin birtakım kamu kurumlarına
olan borçlarının hepsi yapılandırıldı ve çoğu da İller Bankasındaki
ödeneklerinden kesilerek ve çok miktarda payları da bu nedenle de azalarak
gidiyor.
Öyle anlaşılıyor
ki bu yasa çıkacak. Bu yasanın çıkmasından sonra oluşacak İller Bankası
kârlarından, bilhassa küçük, 5 bin veya 10 bin nüfusa kadar olan belde
belediyelerinin bu tür yapılanmadan kaynaklı borçlarını ödemeyi düşünüyor
musunuz? Böyle bir projeniz olabilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Doğru’nun
sorusu… Özellikle bu belediyelerin tabii borçluluk durumları tamamen yerel
yönetimlerin, birazcık da oradaki başkanın, idarecilerin yönetim
performanslarıyla doğru orantılı bir şey. Tabii ki kısmen altyapı ağırlığı olan
veya yeni kentleşmekte olan, özellikle ufak, orta ölçekli ilçelerde, belli
yerlerde bazen belediye gelirlerinin ihtiyaç olan yatırımları karşılamadığı
noktalar olabiliyor. Ama bildiğiniz gibi Türkiye’deki belediye gelirleri daha
çok toptancı bir anlayışla, bir kanunla düzenleniyor. Aslında bunların -benim
şahsi kanaatim, ifadem şu ki- belediyelerin altyapı, üstyapı ve ihtiyaçlarının
da göz önüne alındığı bir kriterle belirlenmesinde çok büyük yarar var. Bugüne
kadar bu gerçekleştirilebilmiş değil ama böyle yapılması durumunda çok daha
adaletli bir gelir temini söz konusu olabilecek. Mesela diyelim ki altyapısı
bitmiş bizim büyük ilçelerimiz var. Altyapıya çok geniş ihtiyacı olan ilçelerle
veya belediyelerle hemen hemen aynı kriterlere göre bir gelir temini söz
konusu. Borç durumuyla alakalı özellikle, yani İller Bankası veya bizim
Bakanlığın mevcut belediyelere yasalarda belirtilenin dışında herhangi bir
kaynak temin etme veya borcuna katkı sağlama imkânımız yok.
Sayın Çalış,
personelle ilgili konu, biliyorsunuz, ne yazık ki verimli çalışmanın ötesinde,
özellikle yerel baskılar, belli baskılar nedeniyle belli belediye
yönetimlerinde gelirinin üzerinde veya personele ödeyebileceği imkânın dışında
personel istihdamı söz konusu. Hükûmetimizin bu konuyla ilgili çalışmaları
devam ediyor, bundan bilgi sahibisiniz ama bunun dışında, özellikle İller
Bankası ve Bakanlığımızın bu konuyla alakalı bir çalışması yok, bizim konu
alanımızın dışındaki bir alan.
Sayın Sakık,
mahkeme kararı ile alacaklar… Afetle ilgili konu zannediyorum. Bununla ilgili
olarak Maliye Bakanlığının Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına bir miktar
para gönderdiğini biliyorum. Torba yasada da bununla ilgili bir düzenleme var.
Bir diğer konu
da, “hak sahipliğinin” İskân Kanunu çerçevesindeki hak sahipliğini ifade
ettiğini zannediyorum Muş ile alakalı. Bildiğiniz gibi, Bakanlığımız bu
konudaki çalışmalarını daha verimli hâle getirdi şu anda. Özellikle hak
sahiplikleriyle tek tek görüşme yapılıyor, onlara alternatifler sunuluyor.
İskân Kanunu çerçevesinde konut yapımına ayırdığımız limiti de yükselttik,
alternatifleri geliştirdik ve seri bir şekilde, bu hak sahipliğinde, hak
sahibinin talebi doğrultusunda bir an önce görevimizi yerine getirme noktasında
çok büyük mesafe katettiğimizi ifade etmek istiyorum.
Sayın Yaman,
yine, İller Bankasıyla alakalı kesintiler bizim İller Bankasının ve
Bakanlığımızın dışında yani bunlar Hükûmet kararıyla gerçekleşiyor, oraya bizim
müdahale etme imkânımız yok ama bu tasarının yasalaşması durumunda kesintilerle
alakalı belediyelerde herhangi bir olumsuzluk olmayacak. Yine, ilgili
kesintiler biliyorsunuz hükûmet kararıyla yapılıyor. Özellikle yaz aylarında
kesintiler kaldırılıyor ve diğer aylarda yüzde 40’ı geçemeyecek şekilde hâlen
uygulama devam ediyor.
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Banka kârlarından ödeme olanağınız olamaz mı?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Yok… Banka kârlarıyla ilgili ödeme bu
tasarıda da var, bildiğiniz gibi yüzde 51’i Teşkilat Kanunu’na yerleşiyor.
Bundan sonra İller Bankası İlbank olduğunda elde ettiği kârının yüzde 51’i il
özel idarelerine ve belediyelere altyapı üstyapı proje, müşavirlik gibi
hizmetlerinde hibe olarak kullandırılacak ama borçlarla ilgili kısma böyle bir
uygulamayı öngörmüyoruz. Sebebi de şu: Bildiğiniz gibi borç tamamen
belediyelerin performanslarına göre yapılan veya ortaya çıkan bir durumdur. Biz
İller Bankasının kârından bunu finanse etmeye kalktığımızda İller Bankasının
kuruluş amacına, belediyenin daha etkin ve verimli hizmet amacına uygun düşmez
diye düşünüyorum.
Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2’nci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
477 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasının (c) bendinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nuri Yaman Sırrı Sakık Akın Birdal
Muş Muş Diyarbakır
Hasip Kaplan M. Nezir Karabaş Sebahat Tuncel
Şırnak Bitlis İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İller Bankası
Anonim Şirketi hakkındaki kanunun 2’nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, aslında bu yasayla ilgili olarak bölgede İller Bankasına çok
ihtiyacı bulunan belediyeleri olan, özel idareleri bulunan bir bölge
milletvekili olarak, gönlümüz bir türlü altmış beş yıllık, yetmiş yıllık
birikiminde belediyelere ve yerel yönetimlere hizmetleri olan bu kuruluşumuzun
bir Bankacılık Kanunu kapsamında bu vahşi kapitalizmin çarkları içinde o yerel
yönetimlerin ihtiyaçlarının giderilmemesi gibi bir durumla karşılaşmaması için
bu önergeyi verdik. Sadece bu maddeyle ilgili değil, diğer maddelerde de yine
bankacılıkla ilgili bölümlerin çıkarılması konusunda benzer önergelerimiz var.
Belki bunlarla ilgili bir kısmında fazla görüşlerimizi dile getirmeyeceğiz
ancak bu gayet iyi bilinmelidir ki bundan sonra, bu yasa çıkarsa yerel
yönetimlerin düşük faizli ve uzun vadeli kredi alma dönemi bu durumda bitecek.
Bu ne demektir biliyor musunuz? Bu, belediyelerin, bilhassa kasaba
belediyelerinin artık kendi yağlarıyla kavrulma olanağının da kalmaması
demektir. Bu, aynı zamanda, bölgesel gelişmişlik farkının gittikçe büyük bir
hızla artması demektir. Bu, bundan sonra, birçok belediyenin, yine bu altmış
beş yıllık birikimiyle İller Bankası sayesinde gelen, insanca yaşamalarını
sağlayan, sağlıklı bir içme suyuna birçok belediyenin, bilhassa bölgemizdeki
küçük belediyelerin artık kavuşmaması demektir. Bu, küresel büyüme ve
neoliberal politikalar sonucunda da aynen, bundan önce nasıl ki 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu’ndaki bir Akbank’ın, bir Garanti Bankasının veya diğer özel
bankaların o vatandaşlara verdiği kredilerin bir benzerini artık bu bankanın,
İlbank’ın vermesi anlamına gelecektir. Bu nedenle, bu bankamızın, yıllardan
beri yerel yönetimlerle bütünleşen, sadece il özel idareleri ve belediyeler değil,
kuruluş amaçları içinde köylere de köylerin altyapısına da hizmet götürme
olanağı bulan ve İçişleri Bakanlığınca projelendirilen bir sürü köy
altyapılarının da İller Bankası tarafından yapıldığını bilen ve gören bir
insanım.
Yine, genel
bütçeden ayrılan -büyükşehir belediyeleri ve il belediyeleri dışındaki- bir
miktarın, o binde 1 miktarındaki belediyelere denkleştirme ödeneği olarak
gönderilen ödeneklerin de yeni yönetim biçimi içinde ve oluşacak olan yeni
yönetimin içindeki -bilhassa köy temsilcisinin olmaması, küçük belde
belediyelerinin banka yönetim kurulunda görev almamasından dolayı- bu
hizmetlerden, bu imkânlardan, artık, mahrum kalması demektir.
Bakın, yıllara
göre bunu değerlendirdiğimiz zaman, Türkiye’de, bu genel bütçe gelirlerinden
binde 1 oranında kesilen, Maliye Bakanlığı tarafından gönderilen, nüfusu 5 bin
ve 10 bine kadar olan belediyelerimizde bu ödenekten çok sayıda hizmetlerin
yapıldığını kendi bölgemde yine bire bir gören bir kişiyim. Yalnız, yönetim
kurulu, bundan sonra acaba o küçük beldelerin bu ihtiyaçlarını ne ölçüde
karşılayacak? Bunların sesi eğer yönetim kurulunda olmuyorsa bunlar bu
projelerini ne kadar buradan geçirme olanağını bulacak?
Yine, yönetim
kurulunun oluşumundaki merkezî hükûmetin 5 kişilik temsilcisi yanında, sadece
seksen bir ilin ve sadece…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
M. NURİ YAMAN
(Devamla) - …Türkiye’deki iki bin dokuz yüz elli bir belediyenin tek kişiyle
temsil edildiği yönetim kurulunda ne kadar etkili olacak, bunları gerçekten
merakla bekleyeceğiz ve bunları da bir bakıma o sesi, kulağı olmayan insanların
oradaki temsilcisi olarak, buradaki temsilcisi olarak takip edeceğimizi
belirtmek istiyorum.
Bu nedenle, öyle
anlaşılıyor ki bu yasayı Adalet ve Kalkınma Partisi kısa sürede çıkaracağa
benziyor.
Ben yine de bu
çekincelerimi, bu eksiklikleri dile getirirken çıkarılacak olan bu yasanın
bilhassa bölgesel kalkınmışlık farkının giderilmesinde pozitif ayrımcılık
yapacağı düşüncesiyle hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yaman.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 3’te iki
önerge vardır, sırasıyla okutup en aykırısından işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
477 Sıra Sayılı Tasarının 3’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan
“yardımcı olmak” ibaresinin “yardımcı olmak, mali ve teknik kapasitesi yetersiz
olan belediyelerin projelerine ihale işlemlerini yapmak da dahil olmak üzere
destek vermek” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi Bülent Baratalı Şevket Köse
Trabzon İzmir Adıyaman
Ali
Oksal Abdulaziz
Yazar Esfender Korkmaz
Mersin Hatay İstanbul
Hüseyin
Ünsal Selçuk
Ayhan
Amasya İzmir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
477 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 3. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “ve her türlü kalkınma
ve yatırım bankacılığı” ibaresinin ve 3. maddesinin 2. fıkrasının (g) bendinin
tasarıdan çıkarılmalarını arz ve teklif ederiz.
Nuri Yaman Sırrı Sakık Akın Birdal
Muş Muş Diyarbakır
Hasip Kaplan Hamit Geylani M. Nezir Karabaş
Şırnak Hakkâri Bitlis
Sebahat
Tuncel
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Konuşacak
mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
SIRRI SAKIK (Muş)
– Hamit Bey konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)
HAMİT GEYLANİ
(Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; parti grubumuz adına madde
değişikliği üzerine söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarıyla, belediyelerin yaşam kaynağı olarak bilinen İller
Bankası artık ticari ve özel bir banka gibi yerel yönetim ortaklığı
özelliğinden uzaklaştırılarak içi boşaltılmış bir duruma getirilmek isteniyor.
Aslında, İller Bankasının tasfiye süreci 2006 yılında başlatılmış ancak başta
belediyeler olmak üzere kamuoyunun yoğun tepkisi üzerine tasarı geri
çekilmiştir ancak uluslararası organizasyonların dayatmasıyla ve basiretsiz
hükûmetlerin de yanlış politikaları sonucunda -tıpkı özelleştirme gibi- kamunun
yararına çalışan bazı kurumların da işlevleri bitirilmek isteniyor. İller
Bankasının kaderi de tıpkı ORKÖY, TOPRAKSU, Toprak-İskân, Ağaçlandırma, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü gibi halka ve topluma büyük yararları olan genel
müdürlüklerin kaderi gibi karartılmak isteniyor.
Değerli
arkadaşlar, bundan böyle İller Bankası, belediyelere kredi verirken mevcut
mevzuatına, yönetmeliklerine göre değil, yeni belirlenecek özel bankacılık
esaslarına göre tam bir ticari anlayış, kâr ve zarar düşüncesi ağır basarak
uygulama yapacaktır ve bundan böyle yerel yönetimlerin kamu tarafından
kurulması yönteminin sonu ve söz konusu kurumların iflası anlamına da
gelecektir. Daha önce en düşük faizli kredi olanağı sağlayan Bankanın AŞ’ye
dönüşmesi, yurt içi ve yurt dışı kredilere destek çıkması gibi hususlara ve
bunlara aracılık yapması, temel amaç olan yerel yatırımların
gerçekleştirilmesine katkı koyma anlayışı da yok sayılacaktır ve ortadan
kaldırılacaktır.
Tasarıda,
gelecekte belediyelerin borçlarına karşı geri ödemelerde yaşayacağı çıkmazları,
dünya devleri küresel finans kuruluşlarıyla nasıl çözeceği konusunda en küçük
bir yaklaşım bulunmamakta, onları tamamen yalnızlaştırmak ve bitirmek amacını
da taşımaktadır.
Bankanın tüm
yönetim organlarıyla yapısı yeniden değişime uğratılmak istenmekte.
Yapılandırma süreci sorunsuz bir geçiş dönemine tabi tutulacak ve güçlü bir
merkezî yapı oluşturulacaktır. Yetkiler de tek elde toplanarak egemen idare
sistemi yaratılmak amaçlanmakta.
Belediyelerin
2009 yılı borçları 22,3 milyar lira olarak saptanıyor, İller Bankasına olan
borçların toplamı ise yaklaşık 6 milyar TL şeklinde belirleniyor. Bu durumda,
borç batağına saplanmış olan belediyeler, bundan böyle, İller Bankası katkı
paylarının normal bankacılık işlemleri gibi yürütülmesiyle, iyice çöküntü yaşar
hâle gelecektir.
Yine, altyapı
hizmetlerinde düşük faiz ve uzun vade kredili dönem sona erdirilecek, bu
maliyetler yüksek faizlerle birlikte hep halka yansıyacaktır. Yoksullaşma bütün
kenti sarmış olacaktır bu mantıkla, bu değişikliklerle.
Değerli
arkadaşlar, yasa tasarısı ile birlikte, 657 sayılı Yasa’ya tabi devlet memuru
kadroları iptal ediliyor. Bütün özelleştirmelerde yaşananlar gibi, personel
seçiminde nitelik yerine yine bir kez daha siyasi anlayış öne çıkacak, yandaş
kadro oluşturulacak ve bu tasfiye ile on yıllardır kurumda hizmet veren
deneyimli, uzman teknik ve idari personel tamamen mağdur duruma düşecek ve
işlerinden olacaklardır.
Değerli
arkadaşlar, yeni anlayış, personel havuza gönderilerek ya farklı kurumlara
dağıtılacak ya da kapı önüne konulacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
HAMİT GEYLANİ
(Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.
Tekel işçileri gibi,
karanlık ve belirsiz bir gelecek bu personeli de beklemektedir ne yazık ki.
Yasa tasarısıyla,
banka hisseleri yerli ve yabancı hissedarlara aktarılabilecektir. Belediyelere
destek amacıyla kurulan İller Bankasının, diğer bankalar gibi, gelecekte yabancıların
eline düşme riski de apaçık, bu tasarıyla ortadadır.
Bu nedenlerle, bu
yasa tasarısının geri çekilmesi gerektiğine inanıyorum, öncelikle bunu ifade
ediyorum. Tabii ki bu AKP’nin oylarıyla olanaksız olduğu için… Bir kez daha bu
değişiklik önergemizin kabulünü saygıyla arz ediyorum.
Teşekkür ederim
Başkanım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
477 Sıra Sayılı Tasarının 3’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan
“yardımcı olmak” ibaresinin “yardımcı olmak, mali ve teknik kapasitesi yetersiz
olan belediyelerin projelerine ihale işlemlerini yapmak da dahil olmak üzere
destek vermek” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Ayhan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SELÇUK AYHAN
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 477 sıra sayılı İller Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümünün 3’üncü maddesi
üzerinde CHP Grubu adına verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerime başlamadan önce, geçmişe giderek bir iki şey söylemek
istiyorum. Biz çocukken, ağzımızdan kötü bir laf çıktığı zaman, annelerimiz,
“Ağzına biber sürerim.” derdi, “Dilini keserim.” derdi, benzer laflar duyardık.
İki gün önce birkaç arkadaş sohbet ediyoruz. Bir arkadaşımızın torunu kendisine
“Cibilliyetsiz!” demiş, annesi de “Sen dedenle nasıl böyle konuşuyorsun?”
demiş, beş yaşındaki çocuk da demiş ki: “Ben bunu Başbakandan duydum, o bile
söylüyor.” Yani bir ülkenin Başbakanı üç beş yaşındaki çocuklara bu şekilde
örnek olabiliyorsa bu ülkenin geleceğinin ne şekilde şekilleneceğini ne yazık
ki üzülerek görebiliyoruz. Bunu bir anımsatma olarak söylüyorum. Bizler örnek
olması gereken insanlarız. Bizim her davranışımız, hareketimiz, çocukların ve
gençlerin örnek aldığı hareketlerdir.
Anımsanacağı
üzere, 1 Aralık 2006 tarihinde Başbakanlığa gönderilen kanun tasarısıyla İller
Bankasının tasfiye süreci başlatılmıştır.
BAŞKAN – Sayın
Ayhan, bir saniye…
Sayın
milletvekilleri, sohbetinizi ya çok hafif bir sesle ya da dışarıda çay
eşliğinde yaparsanız çok sevinirim.
Buyurun, devam
edin lütfen.
SELÇUK AYHAN
(Devamla) – Bu tasarıyla İller Bankası bedelsiz olarak hazineye devredilecek,
kamu kurumu niteliğinden de uzaklaştırılarak piyasa koşullarında çalıştırılması
planlanıyordu ancak 22’nci Dönemde bu tasarının geçirilmesi mümkün olmadı,
hükümsüz hâle geldi, bugün bazı ekleme ve değişikliklerle yeniden gündeme
geldi.
Kısaca bazı
aksaklıklara değinmek istiyorum tasarıdaki. Genel kurul üyesi temsilinde her
ilin eşit genel kurul delegesiyle temsil edilmesi, illerin belediye sayısı,
katma değere katkısı göz önüne alındığında pek adilane bir durum olarak
görülmüyor. Ayrıca ortaklığı söz konusu olmadığı hâlde bakanlık ve kurum
temsilcilerinin genel kurulda yer alması da ne kadar demokratik, tartışılmalı.
Tasarıyla kurum
personelinin güvencesiz kalması konusunda sorunlar da tam olarak
giderilememiştir. Alt komisyonlarda değişik çalışmalar yapılıp belli
iyileştirmeler yapıldığı hâlde bunu da bir kaygı olarak sizlere sunmak
istiyorum.
2007 yılında
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun yaptığı bir çalışmada -İller Bankasında-
verilen kredilerin, borçlu olan belediyelere yeniden kredi verilmesi, bazı
belediyelerin ödemelerinin durdurulması, bu şekilde, İller Bankasının mali
gücünün azaltılması şeklinde bilgiler vardı. O dönem Sayın Bakana soru önergesi
verdim, bazı açıklamalar yaptı ama tatmin edici değildi.
Şimdi, aslında
Türkiye bir hukuk devleti olmaktan ve yargının bağımsız olduğu bir ülke
olmaktan çıktı değerli arkadaşlar. Şimdi Türkiye’de artık yolsuzluğun, Sayın
Cemil Çiçek’in kendi resmî açıklamasında bile dünyada 61’inci sırada olduğunu
itiraf ettiği bir konuma geldik. Kaldı ki Uluslararası Saydamlık Örgütünün
açıklamasında yolsuzlukta en kötü yirmi ülke arasında yer alıyor Türkiye. Tabii
Sayın İçişleri Bakanının AKP’li belediyelerle ilgili yolsuzluk iddialarına
soruşturma izni vermemesi, onun dışında kamuda yapılan yolsuzluklarla ilgili
sorduğumuz sorulara yanıt verilmemesi sürecin bu şekle gelmesi için yeterli
nedenler.
Ülkemiz aynı
zamanda bir korku ve baskı ülkesi oldu. Son günlerde basına yansıyan ilginç bir
olaydan bahsetmek istiyorum. Ergenekon tutuklusu bir teğmenin cep telefonu
emniyet tarafından alındıktan sonra teğmenin telefonuna yüz otuzdan fazla
telefon yüklenerek kendisi hakkında aleyhinde delil oluşturulmaya çalışılacak
kadar görev ahlakının hiçe sayıldığı bir ülke hâline geldik değerli arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
SELÇUK AYHAN
(Devamla) – Tamam Sayın Başkanım.
Ankara
Çayyolu’nda ailesiyle birlikte lokantada bulunan çocuklara polisin işlem
yapabildiği bir ülkede yaşıyoruz; insanların telefonla konuşmaktan, demeç
vermekten, görüşünü açıklamaktan korktuğu bir ülkede yaşıyoruz; geçmişte
Yargıtayın üye sayısını azaltmak için kanun teklifi hazırlayanların bugün üye
sayısını artırmak için -HSYK’yı ele geçirdikten sonra- çaba harcadığı bir
ülkede yaşıyoruz. Tüm bu örneklerin doğrulukla, dürüstlükle, ahlakla, yetim
hakkı korumakla ne ilgisi olduğunu açıkçası merak ediyorum.
İbadete cari
hesap gözüyle bakılmaz değerli arkadaşlar. Bir yandan yanlışları yapacağız
ondan sonra ibadet yaparak artı haneye
yazdıracağız, öbür tarafa gittiğimizde nizamiyede bakacaklar, “Ha, bunun
ibadeti daha fazlaymış, bunu cennete götürelim.” diyecekler! Böyle bir şey ne
yazık ki yok. Buna da hepimizin dikkat etmesi lazım.
Hepinizi saygıyla
selamlayarak sözlerime son veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ayhan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 4’te üç
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
477 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 4. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde yer alan “yüzde iki”
ifadesinin “yüzde bir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nuri Yaman Sırrı Sakık Akın Birdal
Muş Muş Diyarbakır
Hasip
Kaplan M. Nezir Karabaş Sebahat Tuncel
Şırnak Bitlis İstanbul
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
477 sıra sayılı kanun tasarısının 4’üncü maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan
9.000.000.000 (dokuz milyar) TL ibaresinin 10.000.000.000 (on milyar) TL olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Serdaroğlu Hüseyin Yıldız D. Ali Torlak
Kastamonu Antalya İstanbul
Osman
Ertuğrul Hasan
Çalış
Aksaray Karaman
BAŞKAN – Şimdiki
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
477 Sıra Sayılı Tasarının 4’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Bülent Baratalı Şevket Köse
Trabzon İzmir Adıyaman
Abdulaziz Yazar Esfender Korkmaz Ali Oksal
Hatay İstanbul Mersin
Hüseyin Ünsal Fevzi
Topuz
Amasya Muğla
“(1) Bankanın
ortakları il özel idareleri, belediyeler ve köylerdir.”
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Topuz konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Topuz.
FEVZİ TOPUZ
(Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İller Bankası Anonim Şirketi
Hakkında Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, cumhuriyetle neredeyse aynı yaşta olan İller Bankası, zor
koşulların yaşanmakta olduğu cumhuriyetin ilk yıllarında halkımızın çağdaş kent
planlamasına, sağlıklı içme ve kullanma suyuna, temiz çevre koşullarında
kanalizasyona, karanlığı aydınlığa dönüştüren elektrik enerjisinin halkın
hizmetine sunulmasında önemi göz ardı edilemeyecek görevler üstlenmiştir.
İller Bankası
özerk yapısıyla bugün 3 bini aşan uzmanlaşmış ve kurumsallaşmış kadrosuyla
Türkiye genelinde 2.941 belediye ve 60 milyona yaklaşan belediye içi nüfusa
hizmet vermektedir. Bu yapısıyla ülkemizdeki tüm yurttaşlarımıza çağdaş
dünyanın en modern kent yaşamını kazandırmak için gece gündüz çalışmaktadırlar.
Yıllar içerisinde
edinmiş olduğu deneyim ve bilgi birikimiyle aynı zamanda ortağı da olan
belediyelerin sorunlarının çözümünde aktif rol oynamaktadır. Günümüzde birçok
belediye bu deneyim ve bilgi birikimine ihtiyaç duyarken, Gazi Mustafa Kemal
Atatürk’ün 1933 yılındaki kuruluşunda imzası olan İller Bankası bu yasa
teklifiyle kapatılmaktadır. Bu düzenlemeyle yapılan değişikliğin mevcut İller
Bankasıyla hiçbir ilgi ve çalışma ilgisi, ilişkisi bulunmamaktadır. Aslında
yeni düzenlemeye bakıldığında görülen açıkça yeni bir bankanın kuruluşudur.
Bu noktada dikkat
çeken önemli unsur, İller Bankasının güvenilir isminin bir bankaya verilmek
istenmesi olup öbür taraftan da İller Bankasının yetmiş sekiz yıllık varlığının
bir ticari bankaya dönüştürülmek ve o bankanın birilerine peşkeş çekilmek
istenmesidir. Yandaş sermaye oluşturul-masına işte bu oluşum tam bir örnektir.
Banka kuracaksanız gidin, başka adla istediğiniz bankayı kurun ama İller
Bankasının varlıklarına el koymayın, İller Bankasının güvenilir adını
kirletmeyin.
Çıkarılmakta olan
bu yasa ile belediyelerin ortaklığı bitirilmekte ve yerel yönetimlere kamu
kredisi açma yetkisine son verilmektedir. Devlet asli görevlerinden olan kamu
hizmetini yerine getirirken bir şirket gibi kâr-zarar hesabı yapılmamalıdır.
Devlet ancak yapılan kamu hizmetinin niteliği ve yararına bakar. İller
Bankasının bugüne kadar yerel yönetimlerle olan kamu hizmeti faaliyetlerinde
tamamen toplum yararını öne çıkararak ürettiği hizmetler bu noktada bitecektir,
ticari banka gibi çalışacaktır. Bu oluşum devletin anayasal görevlerinden olan
kamu yararını gözetme ilkesiyle çelişmektedir.
Bu düzenlemenin
en çarpıcı ve can alıcı noktası, halk sağlığı, toplum refahı, kamu görevi gibi
sosyal devletin asli işlevinin ortadan kalkacağı olduğu bilinmelidir.
İller Bankası,
bugüne kadar yapmış olduğu kamuoyu hizmetiyle birçok alanda yerel yönetimlerin
bir arşivi ve okulu olmuştur. Örneğin, belediyelerin içme suyu, kanalizasyon
projeleri ve uygulamaları, planlama, peyzaj, jeolojik etüt gibi çalışmalar
sadece İller Bankasında arşivlenmekte ve günün koşullarına göre yenilenerek
belediyelerin ihtiyaçları doğrultusunda hizmet sunulmaktadır.
Çıkarılmak
istenen yasa ile sadece orta ve düşük ölçekli belediyeler değil, sayıları 3
bini bulan banka çalışanları da olumsuz olarak etkilenmektedir. Bu yasa ile
İller Bankasının kuruluşundan bu yana yerel yönetimlerle olan ilişkilerden
dolayı deneyim kazanarak uzmanlaşan personel hem mağdur edilmekte hem de bu
deneyim ve bilgi birikimi hiçe sayılmaktadır. Hâlbuki bugün için belediyelerin
ihtiyacının ve projelere ilişkin sorunlarının cevabını bilen bu kadrolardır.
Çalışanların tüm hakları elinden alınmaktadır.
İLBANK Anonim Şirketiyle
sözleşme imzalamayan personelin özlük hakları yok olmaktadır. Sözleşme teklif
edilmeyen ya da sözleşmeli olarak çalıştırılmak istemeyen personelin durumu ise
belirsizdir. Sözleşmeli çalışırken sözleşmesi feshedilen veya sözleşmesi
yenilenmeyen personel işini kaybettiği gibi özlük hakları da yok olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, kamu bankalarını satmaya çalışan AKP İktidarının önce İller
Bankasını İLBANK yapmak, sonra da bu bankayı birilerine devredeceği açık bir
şekilde görülmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Özelleştirilmesinin
ve çok uluslu tekellere satışının önü açılmak istenmektedir.
Bilindiği üzere,
belediyeler, İller Bankasının ortaklarındandır. İller Bankasını satabilmeniz
için tüm belediyelerden yetki almanız gerekmektedir.
AKP İktidarının
sadece bir derdi var, kendisine yakın ve istediğini yapanlara yardım etmek,
diğer belediyeleri dışlamaktır. Bir anlamda yandaş belediye yaratmak için uğraş
vermektedir. Merkezî iktidar tüm belediyelere eşit davranmak zorundadır.
Değerli
milletvekilleri, İller Bankası şimdiye kadar bir anlamda yerel yönetimler
bakanlığı gibi çalışmıştır. Bu kadar önemli işler yapan kurumu yok etmek
yanlıştır. Türkiye'nin kendi öz kaynaklarına dayalı, kendi sosyoekonomik ve
toplumsal yapısını gözeten yerel yönetimler politikasının günün gerçekleri
doğrultusunda oluşturulması gerekmektedir.
Belediyelere
destek amacıyla kurulan İller Bankasının bu dönüşümünün gelecekte ülkemizi zor
koşullarda bırakacağını belirtir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
477 sıra sayılı kanun tasarısının 4’üncü maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan
9.000.000.000 (dokuz milyar) TL ibaresinin 10.000.000.000 (on milyar) TL olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Serdaroğlu (Kastamonu) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU
(Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 4’üncü
maddesinde önergemiz üzerinde söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum ve
sözlerime başlarken eski bir belediye başkanı olarak İller Bankasının çok
değerli çalışanlarına huzurlarınızda şükranlarımı ifade etmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi,
belediyelerin genel bütçe vergi gelirlerinden alacakları paylar nüfuslarına ve
gelişmişlik endeksindeki yerlerine göre İller Bankası tarafından
dağıtılmaktadır. Ben bu tasarı vesilesiyle nüfusu 2 binin altında olan
belediyelerimizin yaşadığı çok önemli bir soruna ve Milliyetçi Hareket
Partisinin çözüm önerisine dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2010 tarihi itibarıyla ülkemizde nüfusu 2 binin altında olan
yaklaşık 925 belediye vardır. Bunların bir kısmı ilçe belediyeleri, bir kısmı
ise belde belediyeleridir. Bu durumda 925 belediye ve bu belediyelere bağlı yaşam
yerlerinde yaklaşık 1 milyon 250 bin nüfus vardır. Bir belediye hiçbir hizmet
yapmasa bile, yazı işleri, mali hizmetler, fen işleri ve zabıta birimlerinde
kanunen personel istihdam etmek zorundadır. Nüfusu 2 binin altına düştüğü hâlde
hizmet üretmeye çalışan ilçe ve belde belediyelerine nüfuslarına göre
gönderilen pay, bırakın hizmet üretmeyi çoğu zaman zorunlu personel giderlerini
bile karşılayamamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, nüfusu 2 binin altındaki belediyelerde durum bu söylediğim
gibidir. Genel bütçe vergi gelirlerinden aldıkları parayla bu belediyelerin
bütçelerini çevirmeleri maalesef imkânsız hâle gelmiştir. Bu belediyeleri ise
yaşatmak zorundayız.
Milliyetçi
Hareket Partisinin önerisi şudur: Nüfusu 2 binin altında olan belediyelere 2
bin nüfus üzerinden pay aktarılmalıdır. Neden? Çünkü bu belediyelerin kuruluş
esasında 2 bin nüfus şartı vardır da ondan. Genel bütçe vergi gelirleri
toplamından belediyelere ayrılan 2,85’lik oran yine aynı kalacaktır, bütçeye
herhangi bir ek yük getirmeyecektir. Büyük belediyelerin gelirlerinde çok cüzi
bir azalma olacak, buna karşın küçük belediyelerin yaşamları bu vesileyle
sağlanacaktır.
Değerli
milletvekilleri, 2010 rakamlarıyla konunun mali boyutunu da kabaca
dikkatlerinize sunmak istiyorum. Nüfusu 2 binin altında olan 925 belediyede
yaklaşık 1 milyon 250 bin kişi yaşamaktadır. Kişi başı ortalama 15 TL, yani 15
lira genel bütçe gelirlerinden yaklaşık pay veril-mektedir. Nüfus itibarıyla
hesaplarsak, mevcut durumda 18 milyon TL, yani 18 trilyon lira bunlara pay
aktarılmaktadır. Teklifimiz kanunlaşırsa 27 milyon TL, yani 27 trilyon lira
bunlara pay aktarılacaktır; yani küçük belediyelere, yani 925 belediyeye sadece
ayda 9 trilyon ilave yapılacaktır. 2,85 üzerinden pay alan belediyelere İller
Bankasından yapılan toplam ödeme ise yaklaşık 600-700 trilyon civarındadır şu
anda. Bu 600 trilyon içerisinden önce nüfusu 2 binin altında olan 925
belediyeye 2 bin nüfus üzerinden payları aktarılacak, sonra da -bu çok önemli-
diğer belediyelere nüfuslarına göre dağıtım yapılacaktır, yani ne Maliyeye ne
Hazineye ne İller Bankası bütçelerine bir ek yük getirmeyecektir. Bütçeye ek
yük getirmediği gibi, eğer bu dağıtımı bu şekilde yapabilirsek küçük
belediyelerin yaşamasını ve o beldelerde yaşayan insanların hizmet alabilmesini
böylece sağlamış olacağız. Büyük belediyelerin gelirlerinde meydana gelecek 2-3
milyar liralık bir azalma -yani,
eski rakamlarla söylüyorum- onlar için hiçbir şey ifade etmeyecek ama küçük bir
belediyenin 2-3 milyar liralık gelir artışı orada çok büyük ve çok önemli bir
hayati öneme sahip olacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
MEHMET SERDAROĞLU
(Devamla) – Tekrarlıyorum burasını: Küçük belediyelere aktarılacak aylık yaklaşık
2-3 milyar liralık ilave para o beldelerde, o ilçelerde fevkalade hizmet
yapılmasına vesile olabilecektir. Bu 925 belediyenin hangi partilere göre
dağıldığını da bilmiyorum Değerli Bakanım, araştırma gereği de duymadım ama
çoğunluğunun iktidar partisinin olduğu belli. Eski bir belediye başkanı olarak
onların dertlerine derman olmaya çalışıyorum. Biraz sonra bir önerge vererek
iki yıldır komisyonda bekleyen teklifim Genel Kurulun takdirlerine
sunulacaktır. İnanıyorum ki, önergemiz kabul edilecektir. Küçük belediyeler ve
buralarda yaşayan vatandaşlarımız böylece sevindirilecektir.
İller Bankası
Teşkilat Kanunu’nun hayırlı olmasını diliyorum ve biraz sonraki önergemizi
başta Sayın Bakan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri lütfen bizi dinleyerek,
bize ilgi duyarlarsa, iyice araştırarak bu teklifimize sıcak baksınlar ve kabul
etsinler ve bu 925 belediyeyi sevindirelim diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Serdaroğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
477 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 4. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde yer alan “yüzde iki”
ifadesinin “yüzde bir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Nuri Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
HAMİT GEYLANİ
(Hakkâri) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklik ile
yerel yönetimlerin kaynaklarının etkin kullanımı amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 5’te bir
önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
477 Sıra Sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5 inci
maddesinin 1 inci fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 2 nci fıkranın aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(1) a) İl özel
idarelerini temsil etmek üzere; il genel meclisi üyeleri arasından seçilecek
yirmi kişiden,
b) Belediyeleri
temsil etmek üzere; belediye başkanları arasından her bir ili temsilen
seçilecek birer kişiden,”
“(2) Birinci
fıkranın (a) ve (b) bentlerine göre yapılacak seçimlerin usul ve esasları Ana
Sözleşmede düzenlenir.”
Mustafa Elitaş Veysi Kaynak Ünal Kacır
Kayseri Kahramanmaraş İstanbul
Mustafa Hamarat Ali
Temür
Ordu Giresun
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerilen
düzenleme ile genel kurulun yapısının sermayeye olan katkı payları ile orantılı
hale getirilmesi, ilgili mahalli idareleri temsil etmek üzere seçilecek
üyelerin seçim usulünün kolaylaştırılması ve temsilde adaletin sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge çerçevesinde madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 6’yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 7’de bir
önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
477 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 7. maddesinin 2. fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(2) Yönetim
Kurulunun; iki üyesi Banka genel müdür yardımcıları arasında olmak üzere
bakanlık tarafından atanır; diğer üyeler genel kurula katılan belediye
başkanları ve il özel idare temsilcilerinden aday olanlar içinden genel kurul
üyeleri tarafından seçilir. Yönetim kurulu yemin törenini izleyen ilk
toplantıda, aralarından, genel kurul tarafından seçilerek gelen üyelerden
birini başkan vekili olarak seçer.
Nuri Yaman Sırrı Sakık M. Nezir Karabaş
Muş Muş Bitlis
Hasip Kaplan Akın Birdal Sebahat Tuncel
Şırnak Diyarbakır İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklik ile
İller Bankasının, hükümet ve bürokrasi tarafından istismarına yol açacak
düzenlemelerin engellenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
7’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 8’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 9’da bir
önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
477 Sıra Sayılı Tasarının 9'uncu Maddesinde yer alan "ikisi Bakanlık"
ibaresinin "biri Bakanlık, biri Genel Kurul," olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Bülent Baratalı Şevket Köse
Trabzon İzmir Adıyaman
Aldulaziz Yazar Ali Oksal Hüseyin Ünsal
Hatay Mersin Amasya
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak Sayın Hamzaçebi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Üç kişiden oluşan
denetim kurulunun bir üyesinin genel kurul tarafından belirlenmesi
önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 10’u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 11’de bir
önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
477 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 11. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Nuri Yaman Sırrı Sakık Hasip Kaplan
Muş Muş Şırnak
M. Nezir Karabaş Akın Birdal Sebahat Tuncel
Bitlis Diyarbakır İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Gerekçeyi okuyun Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Banka personeline
dair düzenlemeyle birlikte; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ve diğer
kanunların sözleşmeli personel hükümlerine tabi olmayan, sözleşmeli personel
çalıştırılacağı belirtilmektedir. İller Bankası'nda 657 sayılı kanuna tabi
devlet memuru kadroları iptal edilmektedir. Sözleşmenin içeriği ise
belirtilmemektedir. Bu durumda, çalıştırılacak personelin işçi olacağı ve
güvencesiz olarak çalıştırılacağı görülmektedir. Dolayısıyla A.Ş.'de kalacak
olan çalışanların sayıları ve ücretlerinin ne olacağı hâlâ bilinmemektedir. Bu
değişiklik ile personel seçimindeki kriterlerin belli bir siyasi anlayışın
değil nitelikli ve donanımlı eleman olması ilkesinin geçerli olması, iş
güvencesi ve özlük haklarının korunması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 12’de iki
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
477 sıra nolu İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısının 12.
maddesinin 2. paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Ahmet Duran Bulut S. Nevzat Korkmaz Oktay Vural
Balıkesir Isparta İzmir
“Banka
personelinin aylık ücret, ikramiye ve diğer mali ve sosyal hakları ile sözleşme
esasları, Genel Müdürün teklifi ve Yönetim Kurulunun kararı ile belirlenir.
Yönetim Kurulunca belirlenen; aylık ücret, Yüksek Planlama Kurulunca Banka için
tespit edilecek üst sınırı aşamaz.”
BAŞKAN – Şimdiki
önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
477 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 12. maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nuri Yaman Sırrı Sakık Akın Birdal
Muş Muş Diyarbakır
Hasip Kaplan M. Nezir Karabaş Sebahat Tuncel
Şırnak Bitlis İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Gerekçeyi okuyun Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklik ile
İller Bankası’nda çalışan veya çalışacak olan personelin ücret ve özlük hakları
noktasında insanca bir yaşam standardını koruyacak belli haklarının muhafazası
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
477 sıra nolu İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısının 12.
maddesinin 2. paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
S.
Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları
“Banka
personelinin aylık ücret, ikramiye ve diğer mali ve sosyal hakları ile sözleşme
esasları, Genel Müdürün teklifi ve Yönetim Kurulunun kararı ile belirlenir.
Yönetim Kurulunca belirlenen; aylık ücret, Yüksek Planlama Kurulunca Banka için
tespit edilecek üst sınırı aşamaz.”
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklikle, Yönetim Kurulunun personele yapılacak bazı ödemeleri belirlemede,
Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile bağlı kalmaması, banka işleyişi içerisinde
personele ilişkin mali tasarruflarda bulunabilme imkânına sahip olması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm,
geçici 1, 2, 3, 4, 5 ve 6’ncı maddeler dâhil olmak üzere, 13 ila 16’ncı
maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun Sayın
Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunarım.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce yapılan konuşmalarda dikkatimi çeken bir konuyu
tekrar gündeme getirmek istiyorum. Bir arkadaşımız oluşacak AŞ ile İller
Bankasının birilerinin eline geçeceğini, yabancıların satın alacağını
söyleyince, konuyu ben bir kez daha dikkatle izledim. Burada tabii, Bankanın
sahibi il özel idaresi ve belediyelerdir. Bir kere bundan hiç kimse kuşku
duymasın. Burada il özel idareleri ve belediyeler sahip olduğu sürece kimsenin
eline geçemez. Ancak, uyarıyorum, 4’üncü maddede Bankanın ortakları bunlardır
deniliyor ama orada hiçbir hukuki önlem alınmıyor. 13’üncü maddede bir metin
var Bankalar Kanunu’na göre. Ama, ben olsam -ben hukukçu değilim ama- burada
4’üncü maddede sadece ortaklık yapısı budur deniliyor ama ortaklık yapısında bu
hisselerin satılamaz ve devredilemez olduğu belirtilemiyor. 13’üncü maddede,
Bankalar Kanunu’na göre nama yazılı… Bir kere, AŞ olduğu zaman -ben hukukçu
değilim ama hukukçu arkadaşlarım incelesin- bunun önlemini almak zorundayız.
Bir belediye bir başka belediyeye devredebilir, bir özel idare başka bir özel
idareye devredebilir. Bunun hukuki önlemini -lütfen inceleyin- 4’üncü maddede
de almalıyız. Hukukçu arkadaşlarıma danıştım, Sayın Ünlütepe, Sayın Emek, Sayın
Baratalı’ya, onlar beni haklı gördü. Ben bir kez daha Sayın Bakan ve İller
Bankası yönetimini uyarıyorum. Bir kurum AŞ olduktan sonra AŞ’de sermaye
paylarının kimin adına olduğu belirlenmek zorundadır. Bu nedenle, evet, artık,
AŞ oluyor, AŞ olduktan sonra yüzde 2 payları, yüzde 5 payları nasıl, kimin
adına, hangi oranda kesecekseniz o belediyenin ortaklık payı o orandadır. Onun
için 4’üncü maddeye, ortaklık yapısıyla ilgili 4’üncü maddeye “Bu hisseler asla
devredilemez ve satılamaz.” şerhinin konması lazım. Ben sizi bir kez daha
uyarıyorum. 13’üncü maddedeki metin sadece Bankalar Kanunu’yla ilgilidir, orada
nama yazılı olmaması yönündedir. Ben dikkatinize bir kez daha sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bu bölüm, çalışanlarla ilgili bir bölüm. İller Bankası
çalışanları yıllarca emek vermiştir tüm belediyelere. Hiç kimse yokken
belediyelerin sorunlarına İller Bankasının siyaset kurumu girmeyen çalışanları,
altını çiziyorum, yani siyasetin dışında kalan ve oraya yıllarca, dürüstçe
hizmet etmek isteyen insanların önünde saygıyla eğiliyorum. Çok emek
vermişlerdir İller Bankası çalışanları, çok sorunları, belediyelerin sorunlarını
belediyelerin bir ağabeyi, onların bir hamisi olarak hep kucaklamışlardır, hep
onlara yardımcı olmaya çalışmışlardır. Onun için yıllarca emek veren İller
Bankası çalışanlarının önünde saygıyla eğiliyorum, çok yardımcı olmuşlardır dün
de, evvelsi gün de, bugün de ama “Siyaset kurumu dışında kalan.” diyorum, bunun
altını çiziyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu maddede, bir kere, geçici 5’inci maddede, orada “devlet
memurları” ibaresi var. Neden… İller Bankasında çalışan kim varsa devlet
memuru, işçisidir. Emek verdiyse, devlet memurlarına tanınan bir hakkın işçi
arkadaşlarıma da tanınması lazım Sayın Bakanım. Eğer bir kurum kurumsa, kurum
bir bütünse, orada kim çalışıyorsa “O kurumda A sınıfına bunu yapıyorum, B
sınıfına bunu yapmıyorum.” demek insafsızlıktır. Eğer devlet memurları… Aynen
okuyorum geçici 5’inci maddeyi: “Bankada devlet memuru statüsünde…” diyorsunuz.
Devlet memuru statüsünde olmayan, yıllarca çalışan diğer insanlar eğer isterse,
ayrılmak isterse onları niye bu haktan yoksun bırakıyoruz? Sayın Bakan, bir
kurum kurumdur, kurumda tüm insanlar bir bütündür. Bu bütünlüğü yarın
bozarsınız. Kurumun bütünlüğünü bozmadan, bir kere aynı hakkın, eğer bir hak
olarak veriyorsanız aynı hakkın kurumun tüm çalışanlarına uygulanması lazım. Bu
konuda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bizim önergemiz var. Bu önerge için
-Ben zatıalinizle görüştüm, bürokratlarınızla görüştüm ve Sayın Elitaş yok
burada, onunla da görüştüm- bana ifadesi şuydu “Sosyal Güvenlik Kurumuyla
görüşüp olumlu bakarız.” dediler.
Arkadaşlar, özeti
şu önergenin: Kurumda kim çalışıyorsa, devlet memuru olmasa da bir hak
veriliyorsa ayrılırken yüzde 30 ilave para… Herkese bu tanınsın. Özeti bu
arkadaşlar. Bu nedenle kurum çalışanlarının bu hakkını esirgemeyin Sayın
Bakanım. Onları bu haktan mahrum bırakmayın.
Değerli
arkadaşlar, tabii, sürem sadece bu AŞ ve kurum çalışanlarında geçti, birkaç
kelime de belediyelerle ilgili konuşmak istiyorum.
Arkadaşlar, adil
olmayan, burada yine söylüyorum, kanunu gereği İller Bankasının bir suçu yok,
altını çiziyorum. Maliye Bakanlığı, İller Bankasını, belediyelere verilen gelir
paylarında bir köprü olarak kullanıyor ama yine söylüyorum, dokuz yıldır
söylüyorum: Burada bir haksızlık vardır, burada bir adaletsizlik vardır; özel
idarelere verilen paylarda da, belediyelere verilen paylarda da; adil değildir,
haksızlık vardır.
Demin Sayın Bakan
dedi ki: “Yazın kesmiyoruz.” Peki, Sayın Bakanım, -kış mücadelesi veren
belediyelerde- kışın bunların haklarını kesiyorsunuz, onlara yazık değil mi?
Kışın nüfusu 2 bin olan, yazın 50 bin olan belediyelere yapılan haksızlık değil
mi? Arkadaşlar, burada bir adaletsizlik var. Bu adaletsizliği düzeltmediğimiz
sürece… Yine söylüyorum: Sözüm İller Bankasına değil; sözüm, İller Bankasına bu
dağıtımı yaptıran yasaya. Dokuz yıldır bağırıyorum, hepiniz de biliyorsunuz,
hepiniz de vicdanınızda bunun yarasını hissediyorsunuz, artık yine söylüyorum:
Kocaeli’nin bir tek köyü kaldı mı? Bana Kocaeli’nin…
Kocaeli
Milletvekilim, kaç köyünüz kaldı sizin? Ben size dostça soruyorum: Kaç köyünüz kaldı,
30 mu, 40 mı?
EYÜP AYAR
(Kocaeli) – Hepsi orman köyü olarak geçiyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Efendim, büyükşehir dışında kaç köyünüz kaldı?
EYÜP AYAR
(Kocaeli) – 250.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Büyükşehir dışında…
EYÜP AYAR (Kocaeli)
– Dışı yok, tamamı büyükşehir...
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Tamam, büyükşehir içinde… Ne güzel, ne güzel; bir
koyundan üç post! Hem Büyükşehir Kanunu’ndan para alıyorsunuz… Tebrik ediyorum,
tebrik ediyorum, helal olsun size! Helal olsun size, helal olsun! Bak, hem
Büyükşehir Kanunu’ndan nüfusa göre alıyorlar özel idareye, büyükşehire ayrı
gidiyor… Bir koyundan beş post arkadaşlar! Garibim Balıkesir, garibim Sivas…
1.200 köyü var Sivas’ın, garibim, 1.200 köyü var, ne büyükşehir… Aldığı paraya bak.
Burada haksızlık var. Yine söylüyorum, Urfalıların hakkını yiyorsunuz,
Malatyalıların hakkını yiyorsunuz, Denizlilerin hakkını yiyorsunuz. Dokuz
yıldır hak yiyorsunuz. Getireceğiz… Bakın, sustum bugüne kadar, geçen mayıs
ayından bugüne kadar sustum ama artık susmayacağım. Getirin kanunu.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) – Hiç susmadın.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Çerçi, o zaman sen gel buraya, Manisa’nın hakkını
da sen koru. Eğer hakkını korumuyorsan, oradan bağırma.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) – Bravo[!]
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Aslanoğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.
Buyurun Sayın
Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 477 sıra sayılı İller Bankası Anonim
Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Ekli Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı’nın
ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek
üzere söz aldım. Yüce heyetinizi bu vesileyle selamlıyorum.
1933 yılında “Belediyeler
Bankası” adıyla İller Bankası kuruluyor. Belediyelerin altyapı ve kentleşme
ihtiyaçlarının finansmanı amacıyla kuruluyor. Banka, il özel idarelerinin de
ortak olarak katılımıyla 1945 yılında 4759 sayılı Kanun’la “İller Bankası”
adını alıyor ve faaliyet alanını tüm mahallî idareleri kapsayacak şekilde
genişletiyor.
İller Bankası
1945 yılından günümüze kadar 4759 sayılı Kanun çerçevesinde yönetilmekle
birlikte, bankanın yeniden yapılandırılması faaliyetleri çerçevesinde
hazırlanan ve görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla anonim şirket statüsüne
kavuşturulacaktır.
Başta belediyeler
olmak üzere, mahallî idareler, artan kentleşme ve yerelleşme eğilimlerine
paralel olarak kamusal hizmet sunumunda daha etkin aktörler hâline gelmiştir.
Bu durumun mahallî idarelerin mali yapısına yansıması da kaçınılmaz olmuştur.
Belediyelerin bütçe büyüklüğü sürekli büyüme göstermiş ve 1975-2008 döneminde
ekonomi içerisindeki payı yaklaşık olarak 4 kat artmıştır. Bu artışta
büyükşehir belediyelerinin kurulmasıyla birlikte merkezî bütçeden bu
kuruluşlara ekstra kaynak aktarılması, bazı yerel vergilerin ihdası ve
tahsilatının belediyelere devri, genel bütçe vergi gelirlerinden aktarılan
tutarların zaman içerisinde oran olarak artırılması ve artan vergi yükünün bu
kaynak üzerindeki olumlu etkisi ve yüksek oranlı kentleşme etkili olmuştur.
2009 yılı
itibarıyla belediyeler ve bağlı idareler, kaynak büyüklüğü, borçlanma hariç,
34,2 milyar TL düzeyine, bir başka ifadeyle yurt içi hasılanın yüzde 3,6’sı
düzeyine ulaşmıştır. Ancak, bir yandan belediyelerin kaynakları artarken diğer
taraftan yerel ihtiyaçlar da hızlı şehirleşme süreciyle birlikte sürekli olarak
artmıştır. Bunun yanı sıra kaynakların verimli kullanılamaması ve kötü mali
yönetim belediyelerin mali yapılarını olumsuz etkilemiş ve belediyelerin borç
stoku hızla artmıştır.
Belediyelerin
mali yapısında kalıcı bir iyileşme sağlanamaması belediyelerin mali yapısındaki
sorunu daha da ağırlaştırmıştır. 2004 yılı sonunda 24,4 milyar TL olduğu tahmin
edilen belediye ve bağlı idareler borç stokunun 2009 yılı sonu itibarıyla 48,9
milyar TL’ye yükseldiği görülmektedir. 2006 yılında yapılan uzlaşmaya rağmen
borç stokunda ortaya çıkan bu artış belediyelerin mali yapısındaki bozulmayı
net bir şekilde açıklamaktadır. Birçok belediye 5393 sayılı Kanun’da yer alan
yasal borç stoku limitini aşması nedeniyle borçlanamamakta ve yatırımlarını
finanse edememektedir. Bu belediyeler vergi ve prim borçlarını ödemeyerek
bütçelerine kaynak yaratmakta ve kamu mali disiplininin bozulmasına neden olmaktadır.
İller Bankası
günümüzde belediye yatırımlarının en önemli finansman kaynağıdır. 2009 yılı
sonu itibarıyla Bankanın aktif büyüklüğü 8 milyar TL, kredi hacmi 6,2 milyar TL
ve öz kaynak büyüklüğü 6,2 milyar TL seviyesine yükselirken, kârlılığı da 345
milyon TL düzeyinde kalmıştır.
Bankanın temel
finansman kaynağı ortakları olan belediyeler, bağlı idareler, il özel
idarelerinden yaptığı sermaye tahsilatları ile kârdan sermayeye aktarılan
tutarlardır. Kredilerde olduğu gibi, zaman içerisinde bankanın finansman
kaynaklarında da değişiklik olmuştur. 80’li yıllarda bankanın kaynak yapısı
içerisinde önemli bir payı olan Belediyeler Fonu’ndan aktarılan tutarlar 90’lı
yıllardan itibaren sürekli gerilemiştir. Onların tasfiyesi sonrasında kısıtlı
düzeyde kaynak merkezî idare bütçesine aktarılmaktadır. Günümüzde Bankanın en
önemli finansman kaynağı sermaye tahsilatıdır ve Banka finansman kaynaklarının
yaklaşık yarısı sermaye tahsilatı yoluyla sağlanmaktadır.
Tasarı, İller
Bankasının yeniden yapılandırılarak sektörün ihtiyaçlarını daha efektif
karşılaşması amacından uzaktır. Çağdaş anlamda bir yerel yönetim kalkınma
bankası ortaya çıkarılması hedefi bu tasarıyla birlikte ortadan kalkmaktadır.
Bankanın temel finansman kaynağı esas olarak belediyelerden yapılan sermaye
tahsilatı kesintisi olmaya devam edecektir. Banka, belediyelerin altyapı
yatırımlarına kaynak yaratan bir finansal kuruluş olmanın ötesinde,
belediyelerden topladığı kaynağı yeniden dağıtan ve ayrıca son yıllarda da
görüldüğü üzere uluslararası kuruluşların aracılığını üstlenen bir yapıya
dönüşmektedir. Özetle, yeni yasayla İller Bankasında değişen tek şey anonim
şirket statüsü ve personelin özlük haklarıdır. Bu tasarıyla, kentleşmede
belediyelere uzun vadeli kaynak sağlayacak bir yerel yönetim kalkınma bankası
ortaya çıkarılmasından çok uzak olduğu için yerel yönetimlerin finansman
sorunlarında önümüzdeki dönemde önemli bir değişiklik olmayacağı da açıktır.
Buradan ifade
etmek istediğim birkaç husus var: 2011 yılında kamu yatırımları reel olarak
azalıyor, hükümetin hedefi bu. Ancak mahallî idareler yatırımlarına
baktığımızda mahallî idare yatırımlarında önemli ölçüde artış olduğunu
görüyoruz. Daha önce toplam kamu yatırımları içinde payı az olan mahallî
idarelerin geçmişe nazaran 2011 yılında çok daha fazla yatırım yapacağını
görüyoruz, yüzde olarak yaklaşık 9 puan toplam yatırımlar içinde artıyor.
Şimdi, böyle
baktığımız zaman, 2011 yılında bu yatırımların artırılmasının sebebi neye
delalettir? Seçimlere delalettir. Ne zaman harcayacaksınız bu parayı? Seçimler
öncesi harcayacaksınız. Nitekim, birtakım hususlar tarımsal desteklemede belli
oldu, geçen yıl alacağını alamayan çiftçiler daha şimdiden seçim öncesi
alacaklarını aldılar.
Şimdi, aynı
durum… Kamu kaynaklarını diğer hususlardan, yatırımlardan çekerek mahallî
idareler eliyle ne yapıyorsunuz? Harcamaya çalışıyorsunuz. Seçimi
etkileyeceğinizi düşünüyorsunuz, ama bu olmayacak.
Bunun ötesinde
neler var? Mahallî idareler konusunda çok şeffaf değilsiniz. Bakın, biraz önce
bir sayın vekil, eşitsizliği söyledi. Bu tasarı geldiğinde Denizli’ye,
Malatya’ya “162 lira kişi başına” dedik, Kocaeli’ne 562 lira çıktı! Hâlen
“Büyükşehir yapacağız.” diyorsunuz, Sayın Bakan referandum öncesi söz veriyor,
Denizli’de gidiyor bütün yetkililerle konuşuyor, şu Parlamentonun bundan haberi
yok. Ben Denizli milletvekiliyim, arkadaşımız Malatya milletvekili, bizim
bundan haberimiz yok. Bizim dışımızda, Parlamentonun dışında herkes bunu
konuşuyor. Bu olurken katkı sağlasak olmaz mıydı?
AHMET YENİ
(Samsun) – Daha gelmedi, gelince bakarsınız.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Siz oranın kadrolu laf atıcısı mısınız?
AHMET YENİ
(Samsun) – Evet.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Lütfen söylediklerimizi dinleyin. Çok ayıp oluyor sayın vekil.
Şimdi benim ifade
etmek istediğim şey bu. Mahalli idareler konusunda samimi davranmıyorsunuz,
burada uyuyan tasarıları komisyona getirip alt komisyon kuruyorsunuz, alt
komisyondan vazgeçiyorsunuz. Sonra ne yapıyorsunuz? Kanun teklifi olarak çok
eski gerekçelerle 2000’deki kalan rakamlarla tekrar Parlamentoya geri
getiriyorsunuz. Bu, bu Parlamentoya da yakışmaz. Bu millete doğruyu
söylemeliyiz. Burada da siyasi davranıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, buyurun tamamlayın lütfen.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Burada da samimi
davranmıyorsunuz, seçime yönelik davranıyorsunuz. Seçime yönelik davrandığınız
için, vatandaş çok net ve açık bir şekilde, yüzde 60’lara varan oy aldığınız
yerlerde sizleri bütün baskılarınıza rağmen yirmi puan aşağı çekti. Bakın,
bunun sonucunda, bu uygulamalarınızın sonucunda mutlaka hüsrana uğrayacaksınız.
Mahalli idareler konusunda biraz önce ifade ettim. Şeffaf davranmıyorsunuz, net
davranmıyorsunuz, samimi davranmıyorsunuz. Açıklayın bu büyükşehir meselesi ne
olacak, nerelere ne kolaylık sağlayacaksınız. Arka kapılarda, arka odalarda
hazırlanmasın, konuşulmasın, net bir şekilde şu Parlamentoda konuşulsun.
Hepinize teşekkür
ediyorum, tasarı hayırlı olsun.
Saygılar
sunuyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ayhan.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel.
BDP GRUBU ADINA
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 477 sıra
sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü
üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün dünyada
yerel yönetimlerin önemi ve siyasetin yerelleşmesi, yerinden yönetim temel
gündemlerden birisi. Dünyanın birçok yerinde bu konuda önlemler alınıyor.
Ülkemiz de özellikle Avrupa Birliği müzakereler sürecinde bazı düzenlemeler
yaparak, özellikle bu yerel yönetimler konusunda bazı kanunlar çıkartıyor.
Görünürde bu kanunlar pozitif gibi değerlendirilse de aslında ne Avrupa Birliği
sürecinde Avrupa’yı memnun ediyor ne de halkımızı memnun ediyor çünkü AKP
Hükûmeti bu kanunları çıkarırken daha çok nasıl rant elde edebilirim, nasıl
yeni bir yönetim oluşturabilirim; yerellerde ortaya çıkan, biraz önce sayın
vekillerin de ifade ettiği ayrımcı politikaları nasıl ortadan kaldırabilirim,
eşit ve adil temsili nasıl yaratabilirim ve nasıl yeni bir kent yönetimini
oluşturabilirimden ziyade, oluşturduğum mekanizmalarla nasıl bir rant elde
edebilirim yaklaşımı ortada. Aslında İller Bankası yaklaşımı da biraz bu
anlayıştan geliyor.
Arkadaşlarımız
ifade etti; yeni bir banka değil, 1933’ten bugüne bir şekilde her dönemde
revize edilmiş, bazı düzenlemeler yapılmış, bugün yeniden düzenlemeler
yapılıyor bu konuda ancak gerçekten yerel yönetimlerin ihtiyacını
karşılayabilecek, orada yerel yönetimlerin daha sağlıklı, daha etkin hizmet
yapabilme olanaklarını sağlayacak yaklaşımdan uzak. Siyaseten de zaten AKP’nin
bu konuda böyle bir yaklaşımı yok.
Bugüne kadar
düzenlenen raporlarda Türkiye’nin bu konuda -uluslararası raporlarda- adım
atması gereken konulardan birisi de İller Bankası olarak belirlenmiş. Türkiye
2008 Avrupa Birliği müzakere sürecinde ulusal raporda şöyle bir bölüm var:
“İller Bankasının kapasitesinin geliştirilmesi ve İller Bankası altında çevre
altyapı projelerine destek olmak üzere bir yapı kurulması önerilmektedir.”
Ancak yasa tasarısıyla bu durumun aksine, İller Bankası tamamen
merkezileştirilmekte, İçişleri Bakanlığına bağlanmaktadır. Bu, aslında tam da
yerel politikalara ters bir noktada ifade ediliyor yani diğer yandan yerel
yönetimlerin sorununu çözmek ifade edilse de aslında merkezileştiren bir yapı
var.
Yine, bugüne
kadar yapılan birçok raporda yerel yönetimlerin özerkleştirilmesi, hem ekonomik
olarak özerkleştirilmesi üzerinde tartışmalar var. Türkiye Ekonomik ve Sosyal
Etüdler Vakfı, diyelim ki, bu merkezileşmenin önüne geçilmesi, yerelde
hizmetlerin daha sağlıklı yürütülmesi için yerel yönetimlerin tüm olanaklarının
tek çatı altında birleştirilmesi gerektiğini düşünüyor. Ülkemiz daha çok Fransa
Anayasası’ndan etkilenen bir ülke biliyorsunuz. Fransa’da yerel yönetimler
konusunda devlet bakanlığı bulunmaktadır. Türkiye’de yerel yönetimler için
Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü, İller Bankası, Bayındırlık Bakanlığındaki
yerel yönetim birimlerini içine alan ayrı bir bakanlık kurulması önemlidir.
Gerçek anlamda daha özerk bir yapı oluşturulabilir ama ne yazık ki böyle bir
bakanlık kurulmuyor, İçişleri Bakanlığına bağlı olarak çalışılacak. “Eğer bu
yapılamıyorsa bile Başbakanlığa bağlı olarak yerel yönetimler çalışılabilir.”
diyor TESEV kendi raporunda, en azından yerel yönetimlerin daha iyi hizmet
yürütmesi konusunda.
Sayın
milletvekilleri, bugüne kadar birçok araştırmada, gerçekten yerel yönetimlerde
yaşanan sorunların ancak yerelde çözülebileceği, yerelin özerkleşebileceği
konusunda bir tartışma var. Barış ve Demokrasi Partisi olarak biz bu yerel
yönetimler tartışmasının sadece hizmet alanında değil siyaseten ve ekonomik
olarak da özerkliğin olması gerektiğini, bu konuda da Türkiye kamuoyuna
sunduğumuz demokratik özerklik projesinin tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.
Tam da bu tartışılarak Türkiye’de, Türkiye’nin yeni bir Anayasa tartışmalarının
olduğu bir dönemde, değişimin ihtiyacı olduğu bir dönemde, yerel yönetimleri
yeniden düzenleme döneminde demokratik özerklik tartışılması aslında çözüm
açısından da önemli. Bizim, tabii, çözüm projemize Sayın Başbakan bu kürsüde
verdiği cevapta şöyle ifade etti: “Biz siyasi özerkliğe karşıyız, ekonomik
özerkliğe karşıyız, sadece hizmet özerkliği olur.” diye. Oysa Sayın Başbakan
hizmet özerkliğinin olabilmesi için bir defa ekonomik özerkliğin olması şart ve
siyasi özerkliğin olmazsa olmazdır. Siz gerçekten merkezî politikalarla
Türkiye’nin sorunlarını çözemiyorsunuz. Dolayısıyla eğer çözüm olacaksa siyasi
ve ekonomik özerkliğin olmadığı bir yerde hizmet özerkliğini beklemek de mümkün
değil.
Değerli
milletvekilleri, İller Bankasının özelleştirilmesi gündemi de yeni bir şey
değil. 80’den sonra ve 24 Ocak kararları doğrultusunda İller Bankasının İller
Bankası Anonim Şirketine dönüştürülmesi süreci yavaş yavaş ilerletilmekte,
bildiğimiz anlamdaki İller Bankası yerine “yapılandırma” adı altında tasfiye
edilmektedir.
Yerel kredi
sistemi ve yerel yatırımcılık alanı İller Bankasının uzmanlık alanıdır. Bu yasa
tasarısıyla uzmanlık ortadan kaldırılmaktadır. Bu yasayla İller Bankası yerel
yönetimlere aktardığı uygun krediler sayesinde kentsel alt ve üst yapıların
finansmanını sağlama işlevinden uzaklaşmış, bunun yerini büyükşehir
belediyeciliği almıştır. Büyükşehir belediyeciliği ise finansmanı yurt içi ve
yurt dışı piyasalardan kredilerle sağlayarak yerel hizmetlerin kaderini
piyasaların inisiyatifine, insafına bırakmaktadır.
Bugün İller
Bankası Genel Müdürlüğünün tasfiyesi ve “İLBANK AŞ” olarak yeniden
yapılandırılması amacıyla hazırlanan bu kanun taslağı ile İller Bankasının
özelleştirilme süreci tamamlanmaya çalışılmaktadır. Kanun tasarısının ikinci
bölümünde bankanın organları ve yönetimine dair maddeler bulunmaktadır. Genel
Kurul üyeliğinden daha önce yer alan Millî Eğitim Bakanlığını temsil eden üye
çıkarılırken, hazine bakanlığını temsil eden bir üye eklenmiştir. Mevcut yasada
yönetim kuruluna seçilecek üyelerin uzmanlık alanları belirtilirken yasa
tasarısı ile uzmanlık alanları belirtilmeden üye olmanın önü açılmıştır. İller
Bankasının asli görevi olan yerelde alt yapı faaliyetlerini destekleme görevi
uzmanlık alanı olan üyelerin seçiminde değişiklik yapılarak da engellenmiş
olmaktadır. Oysaki yerel yönetimlerin belediyelerin ağırlığının daha da
artırıcı önlemlerin alınmasıyla sosyal devlet ilkelerinin uygulanması
sağlanması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, devlet kurumlarının işletmelerinin özelleştirilmesinde
yaşanacak sorunların en ağırını her zaman olduğu gibi işçi ve emekçiler
yaşamaktadır. Bu kürsüde bu konuya ilişkin konuşan arkadaşlarımız da ifade
etti, çünkü bu alanda çalışacak işçilerin durumunun ne olacağı belli değil.
Hâlâ 4/C statüsündeki Tekel işçileri direnişçileri ve diğer işçilerin durumları
ortadadır. Türkiye hâlâ bu sorunu dahi çözmemişken yeni işsizler ortaya
çıkacaktır. Bu, tabii, AKP’nin temel politikası. Aslında her yerde ticari
olarak yaklaştığı için sonuçta onları, sizleri düşündüren işçilerin ne olacağı
değil, önemli olan oradan ne kadar kâr elde edeceğiz ya da ne kadar sermaye
getirecek yaklaşımı.
Belediyecilik
hizmetleri tarihinin deneyim ve birikimini birbirine aktarmış olan İller
Bankası emekçileri, yeni dönemde sendikal hakları elinden alınarak güvencesiz
çalıştırılmayla karşı karşıya kalacaktır. Diğer bir yandan, bu sürecin sonunda
yaşadığımız kentlere hâkim anlayışın, anonim şirket kentçiliği olacağı açıktır.
Ulaşım, su, elektrik, kanalizasyon, park, bahçe ve benzeri hizmetler halkımızın
parasız alması gereken hizmetlerken bunların tamamı, İller Bankası Anonim
Şirketiyle dolaylı ya da doğrudan paralı hâle getirilmiş olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, yerel yönetime kaynak aktarması gereken İller Bankası ve bu
kaynaklar ile halka nitelikli kamusal hizmet üretmekle yükümlü olan belediyeler
sessiz sedasız bu kanunun geçmesini beklemektedir çünkü İller Bankası AŞ
kurulduğunda yerel yönetimlerin sunduğu hizmetler tamamen neoliberal
politikalara teslim edilerek büyük rantları açığa çıkaracaktır. Kentsel
rantçılığın bir başka boyutu İller Bankasının özelleştirilmesinden geçmektedir.
AKP de bu tasarı ile bunu gerçekleştirmek istemektedir.
Sayın
milletvekilleri, önemli olan yerelde halka hizmet olması gerekirken, ne yazık
ki, AKP Hükûmeti hizmet konusunda da ayrımcılık yapmaktadır. Özellikle
partimize yönelik, partimizin yerel yönetimlerine yönelik siyasi yaklaşımı çok
ortadadır. Bugün halka hizmet etmesi gereken, halkın iradesiyle seçildiği için
halka hizmet etmesi beklenen belediye başkanlarımız, ne yazık ki, “KCK davası”
adı altında tutuklanmış durumdadırlar ve hukuksuz bir şekilde Diyarbakır’da
yargılanmaktadırlar. Üstelik kendisini seçen, ona hizmet etmesini isteyen
halkının dilini kullandığı için, kendi ana dilini kullandığı için de kendi
hakkını bile savunamayacak durumdadırlar. Bu, aslında, AKP’nin hizmet mi yoksa
gerçekten siyaseten mi bu işi yaptığının çok net göstergesidir. Bize göre AKP,
gerçekten halka hizmet, halkın değerlerini halk için eşit ve adil kullanmak
yerine, buradan...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Teşekkür
ediyorum.
Gerçekten halka
hizmet yerine, belediyenin olanaklarını nasıl siyasi rant hâline getirebilirim,
benim olan eşittir, benim olan adildir yaklaşımı, benim dışımdakini de nasıl
boğarım, nasıl siyaseten etkisiz hâle getiririm, nasıl yönetemez hâle getiririm
yaklaşımıdır. Bu anlayış değişmediği sürece Türkiye’de gerçek anlamda adil ve
eşit bir yönetim olmayacaktır. Mesele sadece olanak yaratmak değil, bu
olanakların nasıl kullanıldığı meselesi de önemlidir. Yerel yönetimlerde
kullanılacak olanakların herkese adil ve eşit uygulanması önemli. Gerçekten
Hakkâri’den Van’a, Diyarbakır’dan Edirne’ye kadar herkesin eşit faydalanması,
Türkiye’deki en azından eşitsiz olan, adaletsiz olan yaklaşımı kıracaktır.
Umuyoruz, bu kanun tasarısında buna dikkat edilir. Ancak görülen o ki sadece
merkezî iktidar kimdeyse düdüğü çalan o olacaktır. Gerçi Başbakan ıslık
çalınmasına karşı ama kendi elinde düdük olduğunda kendisi halka ıslık
çalabiliyor, o konuda problem yapmıyor!
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tuncel.
Şahıslar adına
ilk söz Kütahya Milletvekili Sayın Hasan Fehmi Kinay’da.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 477 sıra sayılı İller
Bankası Anonim Şirketi hakkındaki tasarı üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, uzun bir
süredir İller Bankası Kanunu, gerek 22’nci Dönemde gerek 23’üncü Dönemde uzun
uğraşlar sonucu Genel Kurulda huzurlarınıza getirildi. Bu süre zarfında, Plan
ve Bütçe Komisyonunda tüm parti gruplarımızın çok önemli katkılarını aldık. Bu
katkılar doğrultusunda yasa üzerinde, tasarı üzerinde önemli değişikliklere de
gidilmiştir. Burada muhalefete mensup değerli sözcü arkadaşlarımız, İller
Bankasının anonim şirkete dönüştürülmesinden yola çıkarak özelleştirmeyle bir
ilişki kurmak suretiyle bazı tenkitleri ifade ettiler. Şu anda gerek
Hükûmetimizin gündeminde gerekse İller Bankasıyla ilgili Genel Kurul gündeminde
özelleştirilmesine ilişkin herhangi bir gündem yer almamaktadır. Ayrıca, bugün
gündemimizde olan tasarının buraya temelde getiriliş sebebi, bildiğiniz gibi
Bankalar Kanunu’nda yapılmış olan köklü değişiklik sonrasında İller Bankasının
da esnek bir yönetim anlayışıyla yönetilebilmesi, daha etkin kaynakları
kullanabilmesi, daha uzun vadeli ve ucuz fonlara erişebilmesi bu sayede
gerçekleşecektir. Getirdiğimiz yasanın temelde özü budur değerli arkadaşlarım.
Tabii, geçmişten
bu yana İller Bankasında çok önemli değişiklikler, yönetiminde çok önemli
etkinlikler ortaya çıkmıştır. Ben bu nedenle gerek Hükûmetimizi gerekse İller
Bankası değerli yöneticilerini tebrik ediyorum. Zarar nedeniyle maaşlarını dahi
ödeme konusunda güçlük yaşayan İller Bankası, geçtiğimiz yıl itibarıyla 255
milyon TL kâr etmiştir. Bu kâr sayesinde, başta 10 bin nüfusun altındaki
beldelerimiz olmak üzere, yine 100 nüfusun altındaki ilçelerimiz olmak üzere
belediyelerimize, il özel idarelerine çok önemli katkılar gönderilmiştir, o sayede
altyapılar yapılmaktadır.
İller Bankası
geçmişten bu yana, misyonu gereği, yerel yönetimlerin finansman imkânlarına
erişimde çok önemli katkıları olan bir kuruluşumuzdur. Amacımız bu etkinliğini
çok daha fazla artırmaktır, ileri taşımaktır. Artık, yüzde 6 faizle kredi
verebilmektedir. Bu kredi koşullarındaki cazibe nedeniyle, 2009 yılında 1
milyar TL civarında olan plasman hacmi 2010 yılı itibarıyla yaklaşık yüzde 100
civarında bir artışla 2 milyar TL’ye ulaşmıştır. Son beş yıl içerisinde İller
Bankası 5 milyar TL civarında kaynak kullandırabilmiştir.
Burada bir önemli
değişiklik de ortaklık paylarına ilişkin yapılmaktadır. Belediyelerimizden ve
il özel idarelerimizden merkezî yönetim tarafından yapılan kesinti yüzde 5’ten
yüzde 2’ye düşürülmektedir. Burada mahallî idarelerimize önemli bir avantaj
sağlamış oluyoruz.
İller Bankası
geçmişte kanalizasyon, su, altyapıyla ilgili birtakım yatırımları destekliyordu
ama son beş yıllık dönemde yönetim anlayışındaki finansman, kredi kullandırma
konusundaki anlayış değişikliğinden yola çıkarak artık üstyapıyı da, hatta
raybüs, metrobüs gibi temel ulaşım araçlarını, kitle ulaşım araçlarını da
finanse edecek bir yapıya ulaşmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, İller Bankası tasarısı uzun bir bekleyişten sonra inşallah bugün
yasalaşacaktır. Ben bu düşüncelerle tasarıya emeği geçen başta Hükûmetimiz ve
İller Bankası Genel Müdürlüğüne teşekkür ediyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kinay.
Tokat
Milletvekili Sayın Osman Demir.
Buyurun Sayın
Demir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN DEMİR
(Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 477 sıra sayılı İller Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine şahsım adına
söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İller Bankasının
önemi aslında mahallî idarelerin öneminden kaynaklanıyor. İller Bankası yerel
yönetimlere finansman sağlayan, aynı zamanda danışmanlık hizmeti yürüten, proje
temininde bilgi sağlayan bir bankamızdır, 1945 yılından beri bu minval üzere
hayırlı hizmetlerde bulunmuş olan bir bankamızdır.
Bugün yapmakta
olduğumuz yasa değişikliği… Aslında, Bankanın tabi olduğu bir yasa var, 4759
sayılı Yasa, kendi yasası bu; bir de tabi olduğu 5411 sayılı Bankacılık Kanunu
var. Bu iki kanun arasında zaman zaman uyumsuzluklar ortaya çıkıyor. Yaptığımız
yasal değişiklikle bu uyumsuzluğu gidermeye ve aynı zamanda bankanın daha etkin
ve verimli çalışmasını temin etmeye çalışıyoruz.
Ne tür yenilikler
geliyor bu yapmakta olduğumuz yasayla?
Değerli
arkadaşlar, buraya çıkan konuşmacı arkadaşlarımız, işte, burada çalışan
personelin sözleşmeli statüye geçtiğini, iş güvencelerinin kaybolacağını ifade
ediyorlar.
Çalışanların
sözleşmeli statüye geçiyor olduğu doğru. Yani bu bankada çalışanlar 657 sayılı
Kanun kapsamından çıkacaklar, sözleşmeli statüye geçecekler ama isteyen bütün
memurların tamamı geçecek yani bir kısmı geçecek bir kısmı açıkta kalacak diye
bir durum söz konusu değil, isteyen çalışan personelin tamamı sözleşmeli
statüye geçecek. Hatta, emekliliği gelenlerden iki ay içerisinde emekliliğini
isteyenlere emeklilik tazminatı yüzde 30 fazlasıyla ödenecek değerli arkadaşlar
yani personelin, burada gördüğünüz gibi bir mağduriyeti söz konusu değildir.
“Efendim,
sözleşmeli statüye geçmek istemiyorum, emekli de olmak istemiyorum.” diyen
personeller o zaman Devlet Personel Başkanlığına devredilmiş sayılacaklar.
Diğer taraftan,
mevcut uygulamada yerel yönetimlerin yani belediye ve il özel idarelerinin
yıllık gelirlerinin tamamı üzerinden yüzde 5 kesinti yapılıyor, mevcut
uygulamada böyle. Yeni yasal değişikliği yaptığımız zaman yüzde 5 değil de
yüzde 2 kesinti olacak. Buyurun, mahallî idareler daha fazla fona kavuşmuş
olacak yani belediyelerimizin ve il özel idarelerimizin bütçesine akacak
kaynağı daha az kesmiş olacağız, yüzde 2 kesmiş olacağız. Sadece ilk üç yıl
yüzde 3’lük kesinti yapacağız. Bunun amacı da Bankanın sermayesini 9 milyar
TL’ye çıkarmak istiyoruz yani sermayeyi artırmak istiyoruz. Yine bu yaptığımız
yasal değişiklikle Bankanın sermayesini 5 katına kadar artırma yetkisini
Bakanlar Kuruluna vermiş oluyoruz.
Diğer taraftan
değerli arkadaşlarım, Bankanın 7 kişilik yönetim kurulu olacak. Bu 7 kişilik
yönetim kurulu içerisinde 2 tanesi yerel yönetimlerin temsilcisi olarak burada
temsil edilecek, 1 tanesi belediyelerden, 1 tanesi de il özel idarelerinden
olmak üzere. E, bu Banka mahallî idarelere yönelik faaliyette bulunduğuna göre,
onlara proje hazırladığına göre, finansman desteği sağladığına göre bu
kurumların temsilcilerinin de yönetim kurulunda yer alıyor olması gayet
doğaldır.
Yine, Bankanın
imkânlarını artırıyoruz. Bankaya, il özel idaresine ve belediyelere genel
bütçeden, vergi paylarından ödenecek tutarın yüzde 2’sinin dışında başka
kaynaklar temin ediyoruz. Nedir o kaynaklar? Banka, tahvil ihraç edebilecek,
yurt dışında şube açabilecek, yurt dışından fon temin edebilecek yani Bankanın
fon kaynakları artmış olacak. Efendim, il özel idaresinden, belediyelerin
paylarından kesintinin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
OSMAN DEMİR
(Devamla) – …yüzde 5’ten yüzde 2’ye düşüyor olması Bankanın finansman
imkânlarını daraltmayacak çünkü ona başka kaynaklardan, tıpkı diğer bankaların
yaptığı gibi başka kaynaklardan fon temin etme avantajı sağlıyoruz.
Yine bu
yaptığımız düzenlemede Bankanın safi kârının yüzde 51’ini, köylerin teknik ve
sosyal altyapı hizmetlerinin finansmanına; nüfusu 200 binin altındaki
belediyelerin harita imar planı, içme suyu, atık su, katı atık gibi
projelerinin finansmanına; nüfusu 20 binin altındaki belediyelerin bu
saydığımız projelerle birlikte bizzat bu projelerin yapımına kullanılabilecek
yani Banka, safi net kârının yüzde 51’ini tamamen yerel yönetimlerin üreteceği
hizmetlerin finansmanında kullanacak değerli arkadaşlar. Görüldüğü gibi, Banka,
hiçbir şekilde eskisinden daha geriye giden bir düzenlemeye tabi değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DEMİR
(Devamla) – Daha modern, daha yenilikçi, daha dinamik, daha verimli bir banka
düzenlemesi yapmış oluyoruz.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Demir.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bilindiği gibi, nüfusu 2 binin altında olduğu gerekçesiyle tüzel kişilikleri
değiştirilen belediyeler gerçekten zor durumda. Acaba -Milliyetçi Hareket Partisi
milletvekilleri tarafından da verilen- nüfusu 2 binin altındaki belediyelerin
nüfusu 2 binmiş gibi ödenekle donatılması mümkün olabilir mi? Bu konuda
Hükûmetinizin bir çalışması var mı?
İkincisi de: Bu
durumdaki belediyeler, 2014 yılında yapılacak yerel seçimlerde tekrar belediye
başkanlığı seçimine girebilecekler mi? Kamuoyunda, bu yönde değişiklik
yapıldığı yönündeki iddialar doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Işık’ın
sorusu tabii bizim ilgi, yetki alanımızın dışında olan bir konu ama nüfusu 2
binin altında olan -veya üstünde, herhangi bir şekilde- belediyelerin
gelirleriyle ilgili düzenlemeler Belediyeler Kanunu’nda yapılıyor bildiğiniz
gibi. İller Bankası, belediyelerin gelirleri noktasında bir aracı kurum ve ortaklık
yani sahibi olduğu yerel yönetimlerde de her türlü üst yapı ve müşavirlik
hizmetleri veren bir kurum. Dolayısıyla, bizim Bakanlık olarak bizim böyle bir
çalışmamız yok ama ben -daha önce soruda da cevap verdiğim gibi, ifade ettiğim
gibi- bu konuda, yerel yönetimlerin kaynaklarının oluşturulması temini
noktasında çok daha teknik kriterlere, gerekliliklere göre bir tespit
yapılmasında çok büyük yarar olduğunu ifade etmek istiyorum.
2014 yılındaki
seçimlerde, ki nüfusu 2 binin altında olan belediyelerle alakalı, seçime girip
girmeyecekleri konusunda benim şu anda bir bilgim yok, bu konuyu araştırıp
yazılı olarak cevap vermeyi uygun buluyorum.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
İkinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Madde 13 üzerinde
iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı'nın
13’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
"(3) Banka,
Genel Kurul tarafından onanan bilânçoya göre ortaya çıkan safi kârın yüzde
51'ini; il özel idareleri tarafından yerine getirilen, köylerin teknik ve
sosyal altyapı hizmetlerinin finansmanı; nüfusu 200.000'in altında olan
belediyelerin harita, imar planı, içme suyu, atık su, katı atık, kent bilgi
sistemi ve benzeri kentsel altyapı projelerinin finansmanı ile nüfusu 25.000’in
altında olan belediyelerin anılan projelerinin ayrıca yapımının finansmanında
hibe olarak kullanır."
“Bu fıkranın
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetim kurulunca çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir.”
Nurettin Canikli Hayrettin Çakmak Metin Kaşıkoğlu
Giresun Bursa Düzce
Canan Kalsın Kürşad
Tüzmen
İstanbul Mersin
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 13'üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Serdaroğlu Nevzat Korkmaz Beytullah Asil
Kastamonu Isparta Eskişehir
D. Ali Torlak Alim Işık Cemaleddin Uslu
İstanbul Kütahya Edirne
11) 5779 sayılı
İI Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay
Verilmesi Hakkında Kanunun 2'nci maddesinin 5’inci fıkrasına göre "Sair
nedenlerle nüfusu 2000'in altına düşen belediyelere gönderilen pay, 2000 nüfusa
göre hesaplanır.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe efendim.
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Bir yerleşim
yerinin belediye olabilmesi içi gerekli kıstaslar 5393 sayılı Belediye
Kanununda belirlenmiştir. Yine aynı kanunda, bir belediyenin tüzel kişiliğinin
nasıl sona ereceği de açıkça hükme bağlanmıştır. Bir belediyenin tüzel
kişiliğinin sona ermesi için öncelikle nüfusunun 2000'in altına düşmesi
gerekmektedir. Ancak, ilçe merkezlerinde Belediye kurmak zorunlu olduğu için,
ilçe belediyelerinin merkez nüfusu 2000'in altına düşse bile belediyelerin
tüzel kişiliği sona ermemektedir. İlçe merkezleri dışındaki belde
belediyelerinde ise nüfusun 2000'in altına düşmesinden sonra, tüzel kişilik
hemen sona ermemekte, ilk mahalli seçimlere kadar devam etmektedir.
5779 sayılı İl
Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun'un belediye paylarının tahsisine ilişkin esasları düzenleyen 5
nci maddesine göre, belediye payının yüzde 80'lik kısmı nüfusa göre
dağıtılmaktadır.
Hâlihazırda görev
ve sorumluluk alanları çok geniş olan mahalli idarelerin bu gelirleri ile
görevlerini yerine getirmekte zorlandıkları, birçoğunun bunu başaramadığı
görülmektedir.
Öz gelirleri
olmayan mahalli idareler, mali imkânları bakımından tamamen merkezi idareye
bağımlı haldedirler. Özellikle, küçük ilçe ve belde belediyeleri, bütün
işlerini İller Bankası'ndan gönderilen para ile görmekte, personel ücretlerini
de ancak bu şekilde ödeyebilmektedirler.
Belediye hiçbir
hizmet yapmasa bile, Belediye Kanunu 48. maddeye göre zorunlu olan yazı işleri,
mali hizmetler, fen işleri ve zabıta birimlerinin personel giderleri bile belli
bir yekûn tutmaktadır.
Nüfusu 2000'nin
altına düştüğü halde kanunen kapatılması mümkün olmayan ilçe ve belde
belediyelerine nüfuslarına göre gönderilen pay, çoğu zaman bulunması zorunlu
personel giderlerini bile karşılamamaktadır.
Önergemiz, nüfusu
2000'in altına düştüğü halde, kanunen kapatılması mümkün olmayan, yine nüfus
kıstasına göre tüzel kişiliği bir sonraki mahalli idareler seçimlerinde sona
erecek olan belediyelere, 2000 nüfus üzerinden pay aktarılması öngörülmektedir.
Kanun
teklifimizin yasalaşması, bütçeye herhangi bir ek yük getirmeyecektir. Genel
bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamından belediyelere ayrılan 2,85'lik rakam
yine aynı kalacak, ancak, paylaştırma yapılırken nüfusu 2000'in altına düşmüş
belediyeler için iyimser ayrımcılık yapılacaktır. Diğer belediyelere düşen pay,
onların bütçeleri içerisinde önemsiz bir miktar azalırken, nüfusu 2000'in
altına düşen belediyelere aktarılacak küçük kaynak, onlar için hayati bir
miktar olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı'nın
13’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
"(3) Banka,
Genel Kurul tarafından onanan bilânçoya göre ortaya çıkan safi kârın yüzde
51'ini; il özel idareleri tarafından yerine getirilen, köylerin teknik ve
sosyal altyapı hizmetlerinin finansmanı; nüfusu 200.000'in altında olan
belediyelerin harita, imar planı, içme suyu, atık su, katı atık, kent bilgi
sistemi ve benzeri kentsel altyapı projelerinin finansmanı ile nüfusu 25.000’in
altında olan belediyelerin anılan projelerinin ayrıca yapımının finansmanında
hibe olarak kullanır."
Bu fıkranın
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetim kurulunca çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir.”
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenleme ile
Banka kârının yüzde 51’inin belediyelerin madde metninde belirtilen
projelerinin hibe olarak yapımında, nüfus kriterinin 25.000 olarak esas
alınması ve yerel yönetimlere hibe olarak yapılacak finansal yardımların
yapılmasında hangi kriterlerin esas alınacağına ilişkin olarak bir yönetmelik
çıkarılması öngörülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge çerçevesi içinde madde 13’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 14’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1’le
ilgili bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı'nın Geçici
1 inci Maddesi’nin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Abdurrahman Kurt Eyüp Ayar
Kayseri Diyarbakır Kocaeli
Kayhan Türkmenoğlu Kadir Tıngıroğlu Safiye Seymenoğlu
Van Sinop Trabzon
Ali
Temür
Giresun
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Elitaş, gerekçe…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenleme ile
belediye ortaklık paylarının % 2 oranının Kanunun yürürlüğe girmesinden
itibaren uygulanmasının yerel yönetimler yönünden daha uygun olacağı
düşünülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, bu önergeyle geçici madde 1, tasarı metninden çıkmıştır. Diğer
geçici madde numaraları kanun yazımı esnasında teselsül ettirilecektir.
Şimdi, mevcut
komisyon metni üzerinden devam ediyoruz.
Geçici madde 2’de
bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı'nın Geçici
2 inci Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Geçici madde 2 –
4759 sayılı kanunun 19 uncu maddesinin (c) bendi hükmünün uygulanmasına 2010
yılı kârı dağıtımı için 31/12/2011 tarihine kadar devam olunur.”
Mustafa Elitaş Abdurrahman Kurt Eyüp Ayar
Kayseri Diyarbakır Kocaeli
Kayhan Türkmenoğlu Kadir Tıngıroğlu Safiye Seymenoğlu
Van Sinop Trabzon
Ali
Temür
Giresun
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut
düzenlemede, "4759 sayılı kanunun 19 uncu Maddesinin (c) bendi hükmünün
uygulanmasına 31.12.2010 tarihine kadar devam olunur" hükmü geçerliliğini
yitirdiğinden, bu düzenlemenin 2011 yılında da uygulanması gerektiğinden bu
değişiklik uygun görülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge çerçevesi içinde geçici madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 3’te
bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
477 Sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı'nın Geçici
3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
“Bu Genel
Kurul'da illerdeki belediyeleri temsilen, her bir ilin il sınırları içerisinde
mevcut olan belediyeler, adlarının baş harflerine göre alfabetik sıraya konur.
Bu sıraya göre belediyelerden hangilerinin temsilci göndereceği banka
tarafından belirlenir.”
Mustafa Elitaş Veysi Kaynak Mustafa Hamarat
Kayseri Kahramanmaraş Ordu
Ali Temür Ünal
Kacır
Giresun İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut
düzenlemede Bankanın Genel Kuruluna katılacak olan belediye temsilcilerinin
belirlenmesine ilişkin esasların Ana Sözleşmede düzenlenmesi öngörülmüştür.
Ancak Ana Sözleşmenin yürürlük kazanması için genel kurul yapılması gerekliliği
nedeniyle, oluşabilecek herhangi bir hukuki boşluğa mahal vermemek için
yapılacak ilk Genel Kurulun belirlenmesine ilişkin bu düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge çerçevesi içinde geçici madde 3’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 4’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 5’te
iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
477 Sıra Sayılı Tasarının Geçici 5'inci Maddesinin (7) numaralı fıkrasında yer
alan "Devlet memuru statüsünde" ibaresinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Bülent Baratalı Şevket Köse
Trabzon İzmir Adıyaman
Ali Oksal Esfender Korkmaz Hüseyin Ünsal
Mersin İstanbul Amasya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısının geçici 5. maddesinin 6.
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Banka
personeliyle yapılacak ilk sözleşmenin süresi üç yıl olarak belirlenir.”
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Erkan Akçay
Konya Antalya Manisa
Ahmet Duran Bulut Oktay Vural Ahmet Yeni
Balıkesir İzmir Samsun
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yeniden yapılanan
kurumda ilgili personelin ilk sözleşmede daha uzun görev yapmasının kuruma
fayda getireceği düşünüldüğünden teklif edilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
477 Sıra Sayılı Tasarının Geçici 5'inci Maddesinin (7) numaralı fıkrasında yer
alan "Devlet memuru statüsünde" ibaresinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Emekliliği teşvik
amacıyla getirilmiş olan emekli ikramiyesinin % 30 fazlasıyla ödenmesi
olanağının, Devlet memuru statüsünde çalışanlar dışındaki diğer personeli de
kapsaması önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, eğer müsaade
ederseniz, redaksiyon talebim var.
BAŞKAN – Komisyon
Sözcüsünün bir redaksiyon talebi vardır.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, saygılar
sunuyorum.
Geçici 5’inci
maddede, kanun yapma usul ve esaslarına uygunluğun sağlanması amacıyla, bu
maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarının birinci ve ikinci paragraflarının (a)
ve (b) bentleri şeklinde düzenlenmesinin uygun olacağını takdirlerinize
sunuyorum.
BAŞKAN – Bu notla
ve kabul edilen önergelerle geçici madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 6’yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 15’te bir
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
477 sıra sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 15
inci maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 15 - Bu
kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.”
Nurettin Canikli Metin Kaşıkoğlu Safiye Seymenoğlu
Giresun Düzce Trabzon
Ahmet Yeni Veysi
Kaynak
Samsun Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Geçici Madde 2’de
yapılan değişiklik önerilen bu düzenlemeyi gerekli kılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge çerçevesi içinde madde 15’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 16’yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten
oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum:
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – İller
Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy
sayısı : 237
Kabul : 237 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Harun
Tüfekci Fatih
Metin
Konya Bolu”
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Bakanın bir
teşekkür konuşması vardır.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle, bugün…
1933 yılında “Belediyeler Bankası” diye kurulup hayatına başladı. 1945 yılında
da mevcut, şu andaki değiştirdiğimiz geçmiş teşkilat yapısı itibarıyla -bugün
yasalaştırdığınız konumu İLBANK itibarıyla- İller Bankası olarak hayatiyetine
devam etti ve bugün kararınızla birlikte inşallah…
İller Bankası,
geçmiş döneminde iyi günleri oldu, bazen olumsuz günleri oldu, iyi yönetildiği
zamanlar oldu, çok etkin, verimli hizmet yaptığı dönemler oldu fakat mevcut
teşkilat yapısı itibarıyla her iki noktaya da müsait bir durumda idi. Özellikle
son sekiz yılda yönetim noktasındaki özel gayretlerle ve çalışmalarındaki özel
gayretlerle yerel yönetimlere hem altyapıda hem üstyapıda hem proje
çalışmalarında müşavirlik hizmetlerinde birçok noktada etkin hizmetleri yerine
getirdiğine bir kere daha özellikle şahit olmuş olduk. Örneği dünyada pek fazla
olmayan bir kuruluş. Yerel yönetimlerin de gelişen Türkiye’de ciddi anlamda
bundan sonra değişen yapı ve proje ihtiyaçlarıyla birlikte daha fazla desteğe
ihtiyaç olduğu da açık.
Özellikle İller
Bankasının teşkilat kanununda Plan Bütçe Komisyonunda alt komisyonda çok önemli
çalışmalar yapıldı. Alt komisyonda görev yapan tüm partilerin değerli
milletvekillerine özellikle, hassaten teşekkür ediyorum. Parti gruplarına ayrı
ayrı çok teşekkür ediyorum. Bankamızın, İller Bankasının değerli çalışanlarına
çok teşekkür ediyorum. Bugün de yüce Mecliste grupların mutabakatıyla kısa bir
zaman dilimi içerisinde İller Bankasının İLBANK olarak yasalaştırılmasına karar
verdiniz. Memleketimiz için, bankamız için, banka çalışanları için, yerel
yönetimlerimiz için hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi saygıyla tekrar
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Hayırlı olsun.
Birleşime saat
20.00’de toplanmak üzere ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
3’üncü sırada yer
alan, Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve Alacaklarının
Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve
Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/877) (S. Sayısı: 535)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer
alan, Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 17
Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli Milletvekili
Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin;
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili
Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6
Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın;
Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve
10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın;
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın;
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2
Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri
ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve
Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
4.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk
ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin;
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin
İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın;
Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Kocaeli
Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın; Muğla Milletvekili
Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1
Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2
Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) (S.
Sayısı: 606) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
606 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
(x)
606 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütçe görüşmeleri sırasında
konuşma sürelerinin uzatılmasıyla ilgili yeni usul ihdas edilmiş ve usul
oylarınızla da karara bağlanmıştı. Buna göre, konuşmacıya İç Tüzük’te öngörülen
süreden başka ek bir sürenin verilmemesi, verilememesi karar altına alınmıştı.
Ben, bundan
önceki kanun tasarısının görüşülmesi sırasında alışkanlıkla, sehven ek süre
vermiş bulundum ve bu uygulamamı görüşmelerin sonuna kadar devam ettirdim ancak
bundan sonra yöneteceğim bütün birleşimlerde bu kararınıza uyarak konuşmacılara
ek süre vermeyeceğim. Sayın konuşmacıların bunu bilerek hazırlıklarını
yapmalarını rica ediyorum.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Efendim, selamlama olmayışı çok garip.
BAŞKAN - Genel
Kurul karar almış.
Sayın Yalçın, siz
bir de hukukçusunuz.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) – Kararı değiştiririz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Alırsınız karar, ben ona uyarım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Çok zorlanıyoruz ama…
BAŞKAN -
Tasarının tümü üzerinde ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sakarya
Milletvekili Sayın Münir Kutluata’ya aittir.
Buyurun Sayın
Kutluata. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
MHP GRUBU ADINA
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum. Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ve Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın geneli
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Kanun adının
uzunluğundan da anlaşıldığı gibi, bu kanun kamuoyunda bazen kısaca “af
tasarısı” bazen “torba kanun” gibi ifadelerle dile getirildi. Sonuçta, çok
geniş ve kapsamlı, birbiriyle ilgisi olmayan birçok maddenin dercedildiği bir
yasa taslağı ortaya çıktı.
Ekonomik kriz en
ağır şartlarıyla yaşanırken krizin varlığını reddeden Hükûmet, daha sonra
krizin sonuçlarını ve tahribatını inkârla vakit harcamıştır. Bu süreçte iflas
edenler etmiş, batanlar batmış, çökenler çökmüş, ayakta kalanlara bakarak
sorumlular da “Ben size ekonomik kriz bizi teğet geçecek dememiş miydim?”
diyebilmişlerdir.
İki buçuk yıllık
bir gecikmeyle de olsa borçlarla ilgili bir düzenleme yapılma zorunluluğu
Hükûmet tarafından kabul edilmiş, bu sefer de ekonomi mağdurları üzerinden
siyasi fayda devşirme süreci başlatılmıştır. Önce referandum sürecinde bu
kanunla ilgili vaatte bulunulmuş, daha sonra bayram müjdesi olarak kamuoyuna
duyurulmuş, daha sonra da yasalaştırılması çeşitli metotlarla geciktirilerek,
yasalaşma tarihi seçim tarihine ne kadar yakın olursa o kadar iyidir anlayışına
terk edilmiştir bu süreç.
Diğer taraftan,
bu tasarı kriz başından beri istediğimiz ve her türlü desteği vermeye hazır
olduğumuz bir düzenleme olduğundan, Hükûmet tek başına geçiremeyeceği birçok
niyetini bu vesileyle gerçekleştirme sevdasına düşmüştür. İlgili ilgisiz, yerli
yersiz birçok konu yasaya âdeta sokuşturulmuş, gizlenmiş ve mali düzenlemelerin
bir an önce yürürlüğü girmesine bir türlü izin verilmemiştir.
2010 yılı Temmuz
ayında ilan edilen borç yapılandırılması, Hükûmetin “varım” demesinden sonraki
ilk haftadan itibaren yasalaşma şansına sahipti. 21 maddelik bir düzenleme
Komisyon çalışmalarında 224 çerçeve maddeye çıkarılmış, alt maddelerle birlikte
madde sayısı 280’i aşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, burada dikkatinizi çekmek istediğim önemli bir husus: Bu kanun
Hükûmetin kendi açıkladığı tarihten sonra on-on beş gün içinde yasalaşabilirdi.
Bizim desteğimiz ve toplumun beklentisinin tasarının torba hâline
getirilmesiyle istismar edilmekte olduğunu görünce Hükûmete net bir teklifte
bulunduk ve bunu her vesileyle tekrarladık. Teklifimiz şu idi: “Borçların
yapılandırılması hemen yasalaştırılsın. İstediğiniz diğer düzenlemelere de,
gerektiği gibi tartışmak şartıyla, her türlü desteği vermeye hazırız.” ama
olmadı, bunlar biri birine eklendi. Şu hâliyle, bütün düzeltme çabalarımıza
rağmen, hiçbir şekilde kabul edemeyeceğimiz yirmiden fazla madde tasarıya monte
edilmiş durumdadır.
Durumu daha iyi
izah edebilmek için, tasarının genel gerekçesindeki Hükûmet ifadelerine dikkat
çekmek istiyorum. Genel gerekçenin ilk cümlesini sizlere arz ediyorum:
“Uluslararası finans piyasalarında başlayan ve tüm sektörleri etkisi altına
alan küresel ekonomik kriz, ülkemizde de dış talebin düşmesine bağlı olarak
ekonomik daralmaya neden olmuştur.” deniliyor. Şimdi sizlere soruyorum değerli
milletvekilleri, değerli Hükûmet: İthal mallarının piyasayı sarması, yerli
firmaların iflas ettirilmesi dış talebin düşmesinden mi kaynaklanmıştır?
Mademki dış talepte bir daralma olduğunu gördünüz ve biliyordunuz, ihracatın
kalanının çok büyük bir kısmının ithalatla yapılmasını politikalarınızla neden
teşvik ettiniz? Hayvancılığın çökmesi dış talebin düşmesinden mi
kaynaklanmıştır? İhraç ettiğiniz sütler geri geldiği için mi süt hayvanlarını
kasaba gönderdiniz? Et ihracatınız vardı da, dış pazarlar daraldı da
hayvancılık bunun için mi çöktü? Kurbanlık hayvan ithalatını daralan dış
pazarları ferahlatmak için mi teşvik ettiniz? Örnekleri saymakla bitiremeyiz.
Dünya fındık talebi düştü de mi fındık fiyatlarını yerlerde süründürdünüz,
üreticilerini perişan ettiniz? Bu sene için…
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Allah, Allah!
MÜNİR KUTLUATA
(Devamla) - “Allah Allah” diyecekseniz, bunları bu kürsüden söyleyin lütfen,
millet de duysun! Evet, fındık fiyatlarını dünya talebi daraldı diye mi
yerlerde süründürdünüz?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Kimse yerde süründürmüyor!
MÜNİR KUTLUATA
(Devamla) - Fındık tarlalarını, bahçelerini, yabancı bankaların ipoteğine bunun
için mi açtınız? Evet… Lütfen… Bakın, bir kanun çıkarıyorsunuz, gerekçesinin,
daha genel gerekçesinin ilk cümlelerinin altından çıkacak hâli yok kimsenin.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – İncele Hocam, incele!
MÜNİR KUTLUATA
(Devamla) – Genel gerekçenin birkaç cümlesini söylüyorum. Evet… Lütfen laf
atmayı bırakınız efendim. Çıkın, millete açıklama yapın.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Geçmişle bir kıyasla Hocam!
BAŞKAN – Sayın
Kacır, lütfen…
MÜNİR KUTLUATA
(Devamla) – Nereyi alırsanız alın, tütün ekimini, pancar tarımını sınırlandırıp
ihtisaslaşmış çiftçimizi işsiz bırakmanız küresel pazarların daralmasından
mıdır, yoksa siyasal tercihlerinizin iktisadi ayağı mıdır?
Devam
ediyorsunuz: “Sağlam makroekonomik temelleri ve kriz sürecinde aldığı önlemler
sayesinde, Türkiye dünyadan pozitif yönde ayrışmış.” Bunu ifade ediyorsunuz.
“Sağlam makroekonomik temeller” dediğiniz, Milliyetçi Hareket Partisinin
Hükûmet ortağı olduğu dönemde yapılan düzenlemedir. Biz, o dönemde, bankaları,
ekonomi çökerken, firmalar iflas ederken, insanlar vergi borçlarını dahi
ödeyemez hâle gelmişken bankalar yüksek kâr etsin diye değil, ekonominin
ihtiyacını, finansmanını karşılasınlar diye düzenlemiştik. Firmalar çökerken,
iş yerleri kapanırken, işçiler tezgâhları terk edip işsiz kalırken banka
kârlarıyla övünmenin Hükûmete yakışmayacağını daha önce de söyledik, şimdi de
söylüyoruz.
“…kriz sürecinde
aldığı önlemler…” diyor gerekçede. Hükûmet, kriz sürecinde hiçbir önlem almamıştır.
Sadece rutin olması gereken ekonomik uygulamaları ve tedbirleri önlem diye
takdim etmiştir. Türkiye ekonomisi dünyadan pozitif yönde ayrılmış, Hükûmetin
ifadesine göre. Her türlü rakamsal ve oransal artışı pozitif kabul eden bir
Hükûmetle karşı karşıyayız. Türkiye’deki artışlar olumsuz rakamlardadır,
olumsuzluk gösteren bir rakamın veya oranın artmasından memnuniyet değil,
üzüntü duymak gerekir.
Büyüyen
rakamlardan bazılarının satır başlarını size arz ediyorum değerli
milletvekilleri. İşsiz sayısı artmıştır. Kapanan firmaların sayısı artmıştır.
Borçların miktarı artmıştır. Borçlarını ödeyemeyenlerin sayısı artmıştır.
Devlet yardımına muhtaç olanların sayısı kat kat artmıştır. İflaslar artmıştır,
hacizler artmıştır, icra dairelerinin sayıları artmıştır, fakirlik artmıştır,
boşanmalar artmıştır maalesef, maalesef intiharlar artmıştır. Söylediğiniz
gibi, Türkiye, iktidarınızda dünyadan ayrışmıştır ama bu, negatif yönde bir
ayrışmadır.
“Yaşanan bu
süreçten olumsuz etkilenen işletmelerin kamuya olan borçlarına uygulanan ek
mali müeyyideler de borç tutarlarını artırmış…” diyorsunuz ve icra takibine
maruz kalan borçlularla ilgili tedbirden söz ediyorsunuz. Bu gerekçedeki
ifadeler de gösteriyor ki kriz karşısında korumasız bırakılan işletmeler, ek
mali müeyyidelerle daha da batırılmış ve icra takipleriyle çökertilmiştir.
Bizim bu konudaki
çabalarımıza bir örnek olmak üzere, 3 Kasım 2008 tarihinde, o günün Maliye
Bakanına yaptığım ikazı ve verdiği cevabı size çok kısa olarak aktarmak
istiyorum. Tutanaklardan okuyorum:
“Münir Kutluata
(Sakarya) – Sayın Bakan, hep küresel kriz tehdidi altında konularımızı
görüştük. Dolayısıyla, herkes olumsuz birtakım gelişmelerin beklentisi
içerisinde. ‘Türkiye ekonomisiyle ilgili tedbirler alınsın.’ derken biz, esnaf
ve çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılmasını, tüketici kredilerinin gözden
geçirilmesini, hatta kredi kartı borçları dolayısıyla vatandaşlara bazı
kolaylıklar getirilmesini kastediyoruz. Çünkü yaşanacak bu sıkıntılı dönemin en
önemli tarafları bunlardır. Orta boy işletmeler, diğer işletmeler, KOBİ’ler
gibi alanlarda bazı tedbirler zikredilseydi memnun olurduk. Bunları da
göremiyoruz. ‘Bankalarımızın durumu sağlamdır. Bankalarımızın özel sektörle
ciddi şekilde ilgilenmesi veya kredileri kesmemelerini bekliyoruz.’ diyorsunuz.
Bunu söylemek yeterli değildir, bunu gerçekleştirmek lazımdır.” diye konuşma
sürüyor. Dönemin Maliye Bakanı Sayın Unatıkan’ın cevabı: “Sayın Kutluata esnaf
kredilerinin ve diğer kredilerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili konuştu. Bu
hususta tabii çok dikkatli olmamız lazım, yani borcunu ödeyemeyen de çıkabilir,
zamanında ödemeyen de çıkabilir. Şu andaki geri dönüşler pek mahzurlu
görülmüyor fakat yeni bir düzenleme düşünmüyoruz. Tabii, orada bir haksızlık da
olur. O bakımdan da düzenlemeden yana değiliz.” diyorlar.
Şimdi ne oldu?
Kriz başında yapılsaydı bu düzenleme… O zamanki hasar kâfi görülmedi, şimdi
hasarlar kâfi görüldü de mi bu düzenlemelere kalkıştık? Bunları sizin
takdirinize bırakıyorum.
“Kamuya olan
borçların enflasyon oranında endekslenmek suretiyle ödenmesi, kamuyla olan mali
ilişkilerin düzenlenmesi… ” vesaire denilerek bu yasanın doğrudan doğruya
ekonomideki hasarın düzeltilmesine matuf olduğunu söyleyen bir ifade var. Ama
bu yasa bunun çok ötesine gitmiştir ve torba yasa hâline gelmiştir. Fakat
yasanın çıkarılmasına razı olunma sebebi burada taleplerin artması olarak
gösteriliyor.
Taleplerin
artması ne demek değerli milletvekilleri? Biz bunu 2008 yılından beri devamlı
söylüyoruz, teklifler, önergeler veriyoruz. Burada kullanılacak ifade, “Artık
saklanamaz hâle geldi, aklımız başımıza geldi.” demenin çok daha yerinde
olduğunu düşünüyorum.
Faaliyetlere
devam edilmesinin burada kastedildiği söyleniyor. “Kredi Garanti Fonu” diye bir
fonun işletilmesi kararı kriz döneminde çok geç verildi, sonra işletilmedi,
sonra kullanılmadı, kullanılmaya başlandığı dönemde de çökenler çökmüştü.
Dolayısıyla, ayakta kalanların kullanabileceği bir fon hâlini de sonunda almış
oldu.
Değerli
milletvekilleri, bu yasanın bu şekilde gerekçelendirilmesine baktığımız zaman
gördüğümüz manzara şudur: Eğer maksat ekonomiyle ilgili bir düzenleme idiyse bu
yirmi bir maddenin arkasına yüzlerce gereksiz madde neden takıldı? İki: Böyle
bir düzenleme yapılacak idiyse 2008’de yapılmasını istedik, çok ısrar ettik,
2008’de yapılmadı, 2009’da yapılmadı, 2010’da yapılmadı, şimdi 2011 yılındayız.
Eğer seçime gidilmeyecek olsaydı, Hükûmetin, dönüp de ekonominin unsurları,
elemanları, üretimi yapanlar ne hâldedir diye dönüp bakmayacağını buradan
rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir, zamanında yapılmamasından ötürü. İki, lafı
edildikten sonra Hükûmet tarafından bugüne kadar büyük bir gayretle geciktirilmiş
olmasından ötürü.
Şimdi, tasarının
hazırlanış süresinde yasal zorunluluklar açısından ihmal edilen birçok nokta
var. Bunları biz her vesileyle dile getirdik ve muhalefet şerhimizde açıkladık.
Gerçekten bunlar orta vadeli programlarda belirtilmeliydi, bunlar Mevzuat
Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’e uygun olmalıydı. Bütün bunları
sıraladık, söyledik ama en önemlisi, bu torba yasa hazırlanırken, Plan ve Bütçe
Komisyonu, hiç de ihtisası olmayan alanlarda bazı maddeleri görüşerek, sonuca
bağlayarak kanuna eklemek zorunda bırakılmıştır. Sekiz tane ihtisas komisyonu
bu anlamda devre dışı bırakılmış ve bunların uzmanı olmayan insanlarca kısa
sürede görüşülerek kanuna eklenmesi istenmiştir. Ne kaybedilirdi bunlar ilgili
komisyonlarda görüşülse de mali yönleri itibarıyla Plan ve Bütçe Komisyonuna
gelseydi ve sizler de şimdi göğsünüzü gere gere bunlar gerektiği gibi
tartışıldı diyebilseydiniz?
Bu tasarının en
önemli eksiklerinden bir tanesi, değerli milletvekilleri, toplumda yarattığı
adaletsizlik duygusudur. Borçlarını ödeyemeyen insanlarımıza kolaylık
getirilmesi, ifade ettiğim gibi, iki buçuk yıldır bizim üzerinde durduğumuz bir
husustur ama biz bunu ifade ederken bir şartımız vardı, bu düzenleme yapılırken
borçlarını ve primlerini muntazam ödeyen mükelleflerin yeni bir kolaylığa
muhatap kılınması, kendilerine yeni bir kolaylık sağlanarak bu adaletin tesis
edilmesiydi. Bunu dile getirdik, dikkate alınmadı. Bu yasanın çıkacağını ilan
eden ekonomiden sorumlu Bakan da bu konuda bir şey yapamayacaklarını söylemiş
oldu. Komisyonlarda dile getirdik, bunu kabul ettiremedik. “Kaynak sorunudur.”
diye ifade edildi. Biz, kaynak sıkıntısı olmadığını söyledik çünkü bu yasa,
bizatihi tahsil edemeyeceği alacaklarını, devletin, Hükûmet eliyle tahsil etmesi
üzerine kurgulanmış bir yasadır. Böyle olduğuna göre, bütçede gösterilmemiş bir
kaynak geleceğine göre, pekâlâ, bu mevcut kaynak, adalet duygusunun tesisi için
kullanılabilirdi, borçlarını muntazam ödeyen insanlarımıza da buradan gerekli
kolaylık sağlanmış olurdu. Bunda, bu düzenlemenin yapılmasında hâlâ ısrarlıyız.
Bunu kabul ettirememiş olduk.
Bu yasa, bazı
konularda, Hükûmetin samimiyet testine tutulmasına da vesile olmuştur.
Bunlardan bir tanesi, 12 Eylül mağdurlarının durumunun kısmen düzeltilmesine yönelik
tekliflerin reddedilmesiydi. Bildiğiniz gibi, anayasa değişikliği referandum
süreci, 12 Eylül mağduriyetleri üzerinde bina edilmiştir ve herkesin
beklentisi, samimiyetle “evet” veren birçok vatandaşımızın beklentisi, bu
anayasa değişikliği kabul edildikten sonra 12 Eylül suçlularının üzerine
gidileceği, mağdurlarının haklarının iade edileceği yönündeydi ama hiçbirisi
olmadığı gibi, olmayacağı da gösterilmiş oldu. Bizlerin, 12 Eylülde haksız yere
tutulmuş, tutuklu bırakılmış, işkence görmüş ve sonunda beraat etmiş
mağdurlarımızın bu tutukluluk sürelerinin emekliliklerine sayılması konusundaki
teklifimiz Hükûmet tarafından maharetle reddedilmiştir.
Yine, 12 Eylül
sürecinde istismar edilen konular emeklilerimiz, özürlülerimiz, yetimlerimiz,
şehitlerimiz idi. Özürlülerle ilgili, özellikle firmaların özürlü çalıştırma
mecburiyetlerini, kuracakları müşterek bir şirkette topluca bütün elemanlarını
özürlülerden seçmek suretiyle âdeta özürlüleri toplama kampına çekmek gibi bir
teşebbüs bu yasa tasarısının içine madde olarak koyulmuş ve gayretlerimizle
çıkartılmıştı.
Değerli
milletvekilleri, öyle bir torba yasayla karşı karşıyayız ki, her biri çok
önemli, çok ciddi olan konular, önemsiz, bir kenara sıkıştırılarak halledilse
de olur gibi bir mantıkla bir yerele yerleştirilmiş ve monte edilmiştir.
Yükseköğretim Kanunu’nda senatoların yetkilerini düzenleyen, öğrenci
harçlarını, özel okul ücretlerini düzenleyen birçok hüküm bu kanunda alelacele,
Millî Eğitim Komisyonuna gösterilmeden, önüne koyulmadan gerçekleştirilmiştir.
Orada da
kamuoyuna duyurmakta fayda gördüğümüz bir husus var, biz orada sadece öğrenci
affıyla ilgili, öğrencilerin okuldan atılmalarının önüne geçmekle ilgili
maddeye destek vereceğimizi, diğerlerinin ciddi şekilde YÖK tarafından
hazırlanarak getirilmesini istedik çünkü çok büyük problemler vardı, orada da
terör sorumlularının, suçlularının buradan faydalanması maddesi Hükûmet
tarafından koyulmamıştı, onu çıkarttırmış olduk. Düzenleme taleplerimiz ve
gayretlerimiz çok sınırlı kalmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Başkanım, bir dakika için oylama yapalım, Genel Kurulun kararını
alalım, bir dakika selamlama diye. Genel olarak oylama yapalım.
MÜNİR KUTLUATA
(Devamla) – Sürem bitmiş bulunmakta. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kutluata.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi.
Buyurun Sayın
Hamzaçebi.(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kamuoyunda bilinen adıyla “torba yasa tasarısı” daha uzun adıyla Bazı Kamu
Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasını Öngören Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Sözlerimin başlangıcında sizi
saygıyla selamlıyorum.
Tasarının tümü
üzerinde görüş ifade edeceğim dedim ancak tasarı o kadar kapsamlı, o kadar
geniş ki tasarının tümü üzerinde görüş ifade etmek yirmi dakikalık bir süre
içerisinde neredeyse imkânsız. Hükûmetin Plan ve Bütçe Komisyonuna geçici
maddelerle birlikte yüz yirmi madde olarak getirdiği tasarı, çoğunlukla iktidar
partisinin Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı ilaveler sonucunda toplam iki yüz
otuz dört maddeye çıkmıştır ve bazı kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması
gerekçesinin arkasına toplam altmış yedi tane kanunda değişiklik yapılmasına
yönelik düzenlemeler eklenmiştir. Toplam
altmış yedi kanun, artı, kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması konusunda
yirmi dakikalık bir sürenin ne kadar yetersiz olacağını takdirlerinize
sunuyorum. Dolayısıyla ister istemez tümü üzerindeki konuşmayı belli konularla
sınırlamak zorundayım. Maalesef bu yasa yapma anlayışının da yasama organının
Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde yanlış bir tutumu, yanlış bir politikası
olduğunu böylece gözlemlemiş oluyoruz. Bunu da sizlerin bilgisine sunuyorum.
Altmış yedi kanun
dedim. Bankacılık Kanunu’ndan Devlet Planlama Teşkilatı Kanunu’na, Emniyet
Teşkilatı Kanunu’ndan Gümrük Teşkilatı Kanunu’na, Dışişleri Teşkilat Kanunu’na,
Borçlar Kanunu’na, Kaçakçılık Kanunu’na, aklınıza gelebilecek olan güncel her
kanuna ilişkin değişiklik burada var.
Tasarının kamu
alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin düzenlemelerini Cumhuriyet
Halk Partisi olarak olumlu buluyoruz, destekliyoruz. Evet, 2009 yılında bir
kriz yaşadık, bu krizin sonrasında işletmelerin, mükelleflerimizin mali
tabloları, bilançoları bozuldu, öz sermayelerini kaybetti işletmeler,
kendilerine bir nefes alma imkânını tanımak gerekir, vermek gerekir ama kriz
2009 yılında yaşandı. Yıl 2011. “Neden bu yıla kadar gecikti?” diye sorarsak
alınacak cevap herhâlde “Kriz vardı, kriz zamanında düşünmedik. Şimdi seçim
yaklaşıyor, o nedenle krizi gerekçe göstermek zorunda kaldık.” diyecektir
Hükûmet sanıyorum.
Değerli
arkadaşlar, evet, kriz nedeniyle işletmelere bir nefes alma imkânını tanımak
gerekir, bunu olumlu buluyoruz. Ancak, bu düzenleme yapılırken şu anda
sanıyorum televizyonları başında Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bu
görüşmeleri izleyen geniş bir toplum kesimi var: Çek mağdurları. Mademki bu
tasarının kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin bölümünün
gerekçesi ekonomik krizdir, o hâlde ekonomik kriz nedeniyle çeklerini
ödeyemeyen, bu nedenle ticaret hayatından çekilmek zorunda kalan ve muhatap
olduğu adli para cezasını da ticaret hayatının sona ermiş olması nedeniyle
ödeyemeyen vatandaşlarımıza bir kolaylık sağlamak gerekir. Çünkü adli para
cezasını ödeyemeyen bu vatandaşlarımızın önemli bir bölümü şimdi
hapishanelerde.
Hapishanelerden
her gün mektup alıyorum, her gün telefonuma SMS mesajları geliyor. Eminim bu
mektuplar sizlere de geliyordur, bu mesajlar sizlerin telefonlarına da
geliyordur. Karşılıksız çıkan bu çekler nedeniyle bu vatandaşlarımıza bir imkân
tanımanın gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Karşılıksız çek
bu ekonominin bir gerçeği. Kriz nedeniyle ekonomi küçülmüşse, ticaret hayatı
küçülmüşse, üretim küçülmüşse, doğal olarak insanların, mükelleflerin işleri
bozulacaktır, çeklerini ödeyemeyecektir. Çok doğaldır bu. O hâlde bu
vatandaşlarımıza bir imkân tanımak gerekir.
Aralık 2009’da
bir kanun çıktı, Çek Kanunu çıktı. Bu Kanun çekteki adli para cezalarına bir
ödeme takvimi getirdi ama ona rağmen ödeyemedi vatandaşlarımız. Şimdi bu
vatandaşlarımız yeniden ticaret hayatına dönmek istiyor, itibarlarını kazanmak
istiyor. Dolandırıcıları bunlardan ayıralım. Onlar için gerekli müeyyideler
burada konabilir ama geniş bir kitle olumlu bir düzenlemeyi arzu ediyor
“Borçlarımızı yine ödeyelim ve ticaret hayatımıza dönelim.” diyorlar.
Bakın, çeklerle
ilgili bugüne kadar yapılmış olan düzenlemeler, maalesef, arzu edilen sonucu
vermiş değildir. 1929 ila 1985 yılları arasında çekin karşılıksız çıkması
hâlinde çeki düzenleyen kişi dolandırıcılık suçunu işlemiş sayılıyordu. 1985
ila 2003 yılları arasında hapis cezasını gerektiren bağımsız bir fiil olarak
tanımlandı yine çekin karşılıksız çıkması hâli. 2003 yılından bu yana da hapis
cezasını gerektiren, adli para cezasını gerektiren bir fiil olarak
düzenlenmiştir. Peki, bu kadar ağır müeyyidelere bağlanmış olan bu düzenleme,
yani çekin karşılıksız çıkması hâli karşılıksız çeki önlemiş midir? Hayır,
günden güne, yıldan yıla karşılıksız çek sayısı artmaktadır, buna ilişkin
davalar da artmaktadır. Bir rakam vermek istiyorum: Yargıtay 10. Ceza
Dairesinin 2009 yılında karara bağladığı, bu konuda karara bağladığı dava
sayısı 19.800’dür, 2010’da karara bağladığı dava sayısı 22 bine yakındır ve
hâlen Yargıtayda bekleyen toplam 45 bin dava dosyası vardır, cumhuriyet
savcılıklarında yine var olan dava sayısı veya şikâyet sayısı 100 bin
civarındadır. Yani müeyyideler karşılıksız çeki önleyemiyor. O hâlde, gerçekte
başka bir düzenlemeyi düşünmek zorundayız. Bu ayrı bir konu, bunu ayrıca
tartışabiliriz ama mademki bu, alacaklısının kamu olduğu, kamu alacaklarının
yeniden yapılandırılmasına ilişkin bir tasarıdır, o hâlde alacaklısının devlet
olduğu adli para cezalarının da yeniden yapılandırılmasının bir ihtiyaç
olduğunu düşünüyoruz. Buna ilişkin önergemiz ilgili madde geldiğinde
verilecektir, Genel Kurulun takdirine sunulacaktır. Bu konuda tüm siyasi
partilerin desteğini beklediğimizi ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında iktidar olduğunda vergi konusunda çok
büyük iddialar ortaya koydu. 2002 seçim beyannamesine bakılırsa 2002 seçim
beyannamesinde Adalet ve Kalkınma Partisinin ne kadar çok sayıda taahhütte
bulunduğu görülecektir. Bir tanesini söyleyeceğim: “Damga vergisi ve harçlar
gibi işlem üzerinden alınan vergiler kademeli olarak kaldırılacaktır.” Yıl
2011, 2012’ye doğru gidiyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi dokuzuncu iktidar
yılında. Bu vergiler kalkmış mıdır? Hayır. Tam tersine, Adalet ve Kalkınma
Partisi 2007 Hükûmet Programı’na bunu çok daha ciddi bir şekilde koymuş, 2007
Hükûmet Programı’na ilişkin Eylem Planı’na bunu koymuş, 2011-2013 yıllarını
kapsayan orta vadeli programa yine kayıt dışını önleme konusunda iddialı
cümleler yazmış, damga vergisi ve harçları kaldıracağını söylemiş ama bütün
bunlar kalkmamış. Kayıt dışıyla mücadeleyi 2002’den beri söylüyor Adalet ve
Kalkınma Partisi. 2002’den beri bunlar kalkmış değil. Biraz önce saydığım
Hükûmet belgelerinde bunlar teyiden yer alıyor: “Kayıt dışını önleyeceğiz...”
Kayıt dışından beslenenler, kayıt dışını önleme iradesi olmayanlar, kayıt
dışını destekleyen bir felsefeye sahip olanlar kayıt dışını önleyemezler.
Adalet ve Kalkınma Partisinin problemi buradadır. Kayıt dışını önleme iradesi
Adalet ve Kalkınma Partisinin yönetim felsefesinde olmadığı için kâğıt üzerinde
yazılı olan bu taahhütler bir türlü uygulamaya intikal etmemektedir.
Ne demişti Adalet
ve Kalkınma Partisi? “Biz kayıt dışını önleyeceğiz. Dolaylı, dolaysız vergi
yapısındaki dolaylı vergi lehine gelişen adaletsiz yapıyı düzelteceğiz.”
Tabloda bir değişiklik var mı? Hayır. 2002 yılında dolaylı vergilerin toplam
vergi gelirlerine oranı sosyal güvenlik primleri dâhil yüzde 49-50’lerde. Şimdi
nerede? 49-50’lerde. Böyle bir yapının içerisindeyiz. Bu oranı değiştirme
iradesine, değiştirme felsefesine Adalet ve Kalkınma Partisi sahip değildir.
Avrupa Birliğinin tam tersi bir tabloya sahibiz.
Vergi yükü
konusunda 2002’de yüzde 18’ler seviyesinde seyreden oran bugün hâlen aynı
seviyede. 2002 vergi yükü oranının da yanlış olduğunu, düzeltileceğini Sayın
Maliye Bakanı söylemişti. 2002 vergi yükü oranı yanlış, onların web
sayfalarında gözüken oran ama Sayın Maliye Bakanı hâlâ bunu düzeltecek.
18’lerde olan bir oran söz konusu. Kayıt dışını önleyemediği için bir türlü bu
oran da değişmiyor ve Türkiye kamu finansmanında sağlıklı değerlendirmeler,
düzenlemeler yapamıyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının vergiyle ilgili bölümlerinde yapılan
düzenle-melerde iyileştirme yönünde önergelerimiz olacak. Hem kamu finansmanı
dengesini gözeten ama öte taraftan mükellef haklarını da gözeten bir
düzenlemeyi biz burada önergelerle Genel Kurulun gündemine getireceğiz.
Tasarının vergiyle ilgili düzenlemeleri dışındaki düzenlemeleri, önemli ölçüde
toplumda, ilgili kesimlerde, sendikalarda kabul görmeyen düzenlemelerdir.
Bakın, çalışma hayatını planlayan düzenlemeler son derece, çalışma biçimini,
istihdam biçimlerini esnek hâle getiren ve çalışanlar yönünden iş güvencesini
ortadan kaldıran düzenlemelerdir. Hâlen bizim sistemimizde yer alan çağrı
üzerine çalışmanın üzerine, evden çalışma, uzaktan çalışma gibi, çalışma
hayatını, istihdam biçimini oldukça esnek bir hâle getiren düzenlemeler
yapılmaktadır. Çalışanlar yönünden güvence kaybı, hak kaybı söz konusudur. Hak
kaybına yol açabilecek düzenlemeler söz konusudur.
Bir şeyi
dikkatinize sunmak istiyorum. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda
Adalet ve Kalkınma Partisi tüm topluma şunu vadetmedi mi: “Biz Ekonomik ve
Sosyal Konseyi kuruyoruz. Daha doğrusu yasalarla kurulmuş olan Ekonomik ve
Sosyal Konseye şimdi anayasal güvence sağlıyoruz.” Ekonomik ve Sosyal Konsey
2001 yılından beri yasayla var, 90’lı yıllardan bu yana da genelgeyle kurulmuş
yani 90’lı yıllardan 2001 yılına kadar genelgeyle kurulmuş, 2001 yılından 2010
yılına kadar, referandum tarihine kadar yasayla gelmiş, şimdi, 12 Eylül tarihi,
13 Eylül 2010 tarihinden bu yana da anayasal bir kurum olarak duruyor. Peki,
çalışma hayatını düzenleyen bu konuları siz Adalet ve Kalkınma Partisi olarak
Ekonomik ve Sosyal Konseye götürdünüz mü? Hayır. E niye? “E o, referandumda
halka şeker dağıtmak içindi. O, yargıya ilişkin düzenlemelerin, Hükûmetin yargıya
hâkim olma yönündeki amacının üstünü örtmeye yönelik, onu şirin göstermeye
yönelik düzenlemelerdi, gerçekte bizim ona uyma niyetimiz yok.” diyorsunuz.
Niyet budur. Eğer gerçekten siz Ekonomik ve Sosyal Konseyi çalıştırma niyetinde
olsaydınız, çalışma hayatını ilgilendiren ve toplum kesimlerinin, çalışanların,
sendikaların görüşlerinin alınması gereken veya kendileriyle uzlaşmaya
varılması gereken bir Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplardınız, bu düzenle-meleri
orada tartışırdınız.
Yine kamu
çalışanları yönünden, kamudaki personel rejimini altüst eden, personeli daha
güvencesiz bir konuma taşıyan düzenlemeler mevcuttur. Esasen Adalet ve Kalkınma
Partisi daha önce yaptığı bir yasal düzenlemeyle kamu personel rejimini, kamu
personel rejimindeki liyakat ve kariyer ilkesini katletmiştir. Katletmiştir
evet, bunu ortadan kaldırmıştır. Tali istihdam biçimi, ikincil istihdam biçimi
olan sözleşmeli personel istihdamını asli istihdam biçimi arasına almıştır.
Burada ilk darbeyi personel rejimine Adalet ve Kalkınma Partisi vurmuştur.
Şimdi, ikinci darbe bu tasarıyla getirilmek istenmektedir. Kamu personel
rejiminin dayandığı kariyer ve liyakat ilkeleri bu tasarıyla altüst
edilmektedir, ortadan kaldırılmaktadır.
Bu tasarıda yer
alan bir başka düzenleme İstanbul’un finans merkezi yapılacak olması
düşüncesiyle birtakım kurumların Ankara’dan İstanbul’a götürülmesi yönündeki
düzenlemedir. Kamu bankaları, Sermaye Piyasası Kurumu, Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu.
Değerli
milletvekilleri, bu kurumları İstanbul’a götürürseniz İstanbul finans merkezi
olmaz. Eğer bu düşünceyle bunu yapıyorsanız olayı doğru değerlendirmiyorsunuz
demektir, olayı fark etmiyorsunuz demektir, bunu getiren Hükûmet bu olayı
bilmiyor demektir eğer niyet gerçekten bunları İstanbul’a götürerek İstanbul’u
finans merkezi yapmaksa. İstanbul’un finans merkezi olabilmesi, Türkiye’nin
uygun bir yatırım iklimine sahip olmasıyla bağlantılıdır. Birinci şart budur.
Uygun bir yatırım ikliminiz olacak ki doğrudan yabancı yatırımlar, finans
İstanbul’a gelsin, Türkiye’ye gelsin. Böyle bir ikliminiz yok ise bu kurumları
İstanbul’a götürerek İstanbul’u finans merkezi yapamazsınız. Finans merkezi
olmanın ikinci şartı istikrardır. Finansal istikrar, fiskal istikrar yani kamu
gelirlerinde istikrar ve fiyat istikrarı. 3F yani: Finansal istikrar, fiskal
istikrar, fiyat istikrarı. Bu 3F’ye sahipseniz siz finans merkezi olmaya
adaysınız. Şimdi, bütün bunlar yok ise Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunu İstanbul’a götürmek suretiyle siz İstanbul’u finans merkezi
yapamazsınız. Bu mümkün değil. “Efendim, bankalar İstanbul’da, bu oraya
gitsin.” Evet, bankalar İstanbul’da ama Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu, hükûmetle yakın çalışması gereken, hükûmetin ekonomi koordinasyonu
içerisinde yer alan, Ankara’da düzenli olarak yapılan ekonomik toplantılarda
temsil edilmesi gereken, temsil edilen bir kurumdur. Bu koordinasyonu bir
kenara mı atacağız? Buradaki bu koordinasyonun olması, ekonomideki istikrarın
unsurlarından birisidir. Bu koordinasyon varsa ekonomide istikrar olur. Ben,
BDDK’nın SPK’nın İstanbul’a götürülmesini iyi niyetle bağdaştırmıyorum. Bunu
iyi niyetli bulmuyorum. Olsa olsa İstanbul’daki birtakım arazilerde, birtakım
inşaat projelerini geliştirmek diyorum. Amaç budur, İstanbul’da birtakım inşaat
projelerini geliştirip bunları birilerine vermektir. Bunun İstanbul’u finans
merkezi yapmakla hiçbir ilgisi yoktur. Aklı başında bir ekonomist, aklı başında
bir devlet adamı böyle bir gerekçeyle buralara gelip konuşmaz.
Değerli
milletvekilleri, tasarıda konuşulacak çok şey var. Tasarıda bir madde var.
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumunu, Kamu İhale Kanunu’ndan muaf tutuyor. Neden?
Neden yani? Kamu İhale Kanunu çıktı. Bütün kamu kurumları yapacağı mal ve
hizmet alımlarını bu Kanun’a göre yapıyor. Niye TKİ kömür alımını İhale Kanunu
dışında yapsın? Ne ayrıcalığı var? Aslında hiçbir ayrıcalığı yok. Bunu Hükûmet
de biliyor ama TKİ’yle ilgili bir yolsuzluk dosyası var. TKİ’yle ilgili bir
yolsuzluk dosyası var. Hazine Müsteşarlığında bu dosya, bu rapor bekliyor.
İşlem görmediğini biliyorum. İşlem gördüyse çıkıp burada arkadaşlarımız
açıklasınlar. Şimdi sıkıntı odur. Bu yolsuzluk dosyasını nasıl ortadan
kaldırırız? Bu düzenlemeyi yapalım. Nasıl olsa bundan sonrası, TKİ’nin bundan
sonraki alımları İhale Kanunu’ndan muaf olduğuna göre bundan öncekiler de bir
şekilde, eğer yargıya bile intikal etse hoş görülür düşüncesi vardır burada.
Zamanım bitti.
Sözlerimi burada bitiriyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sayılı torba
kanun -tuğla gibi, gördüğünüz gibi- üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada şunu ifade
etmek istiyorum: Hemen gerekçenin başında deniliyor ki: Uluslararası küresel
kriz nedeniyle düşülen ekonomik zorluklar dikkate alınarak yapılandırmaya
gidiliyor. Bazı borçların vergi, prim gibi yapılandırılması. Biz muhalefet
olarak şunu söyledik -yirmi bir maddeyle yola çıkılmıştı- dedik ki: “Evet, bir
kriz süreci yaşanmıştır. Siz her ne kadar teğet geçti deseniz de teğet geçmedi.
Görüyoruz, batan, iflaslar, şirketlerin dağılması, icralar bunu gösteriyor.
Gelin bu yirmi bir maddeyi ayıralım –bütün, Meclisteki üç muhalefet partisi
grubu- ve bunu çıkaralım, diğerleri bununla ilgili değil.” Ve 21’inci maddeden
yola çıktık, sonra bir baktık ki torbanın ağzı açık, gelen bir şeyler atıyor
içine ve bu torba kanun içine her gün hatta komisyonda görüşülürken dahi her
gün önergelerle yeni yeni, ilgili ilgisiz maddeler konarak tam on geçici
maddeyle beraber 234 maddeye çıkarıldı. İşte bu.
Şimdi, eğer kriz
nedeniyle bir yapılandırmaya gidiyorsanız ki bunun satışını referandumdan önce
yaptınız, referandumda böyle bir mali af çıkaracağınızı deklare ettiniz,
referandumda oyları topladınız, şimdi de bunu tekrar açıklıyorsunuz: Şubat,
şubat sonunda çıkar bu, mart başında onaylanır, ola ki Anayasa Mahkemesine de
gitse 11 Haziran seçimine yetişmez, böyle bir taşla hem referandumu hem genel
seçimleri vururuz, burada oy toplarız anlayışıyla bir torba getirdiniz. Bu
torba bir tuzak çuval, bir tuzak çuval arkadaşlar, torba değil bunun adı. Eğer
torba olsa, eğer krizden etkilenme olsa… 73 milyon insanımızın, işçisiyle
memuruyla, özürlüsüyle engellisiyle, kadınıyla, çiftçisiyle, esnafıyla bütün
kesimleri bu krizden etkilenmiştir.
Şimdi soruyorum
size: Siz bunu, dokuz tane ihtisas komisyonunu ilgilendiren bu tuğla torbanın
tekliflerini niye ilgili komisyonlarda İç Tüzük’e göre, Anayasa’ya göre
incelemediniz? İncelemediniz, Anayasa’yı çiğnediniz, İç Tüzük’ü çiğnediniz,
böyle bir torba kanunu getirdiniz ve temel kanun, hiçbir formülasyonu yok.
Kalitesiz yasa çıkarma konusunda Meclisi de hepimizi de alet edip bunu
çıkarmaya çalışıyorsunuz, “Aman seçim öncesi seçim torbasını açalım.”
diyorsunuz. Peki, adilseniz -isminiz “Adalet” Hükûmetin- adaletliyseniz, eşitseniz,
krizden etkilenen herkese neden eşit davranmıyorsunuz? Sorumuz bu. Biz, krizden
etkilenen bütün işletmelerin, bütün işverenlerin, bütün çalışanların, bütün
işçilerin, bütün emekçilerin, ayrımsız, eşit, adil olarak yararlanmasını
istiyoruz. Peki, bu torbada var mı bu? Yok. Ne yok? Peki, banka kredi borçları,
bankalardan alınan teşvik borçları bu kanunda yok, bir. Sayacağız. Üstelik
bunun rakamının 300 milyar civarında olduğu söyleniyor.
Çek mağdurları
-önceki hatipler de açıkladı- ekonomik nedenlerle mağdur değil miydi? Mağdurdu.
Onlar da yok bunun içinde.
Şimdi, bölgede
yatırım nedeniyle devletin Kalkınma Bankasından teşvik alanlar da bunun içinde
yok. Cep telefonu borçları nedeniyle icraya düşenler de bundan yararlanmıyor.
Sayacağız.
Şimdi, siz akaryakıtı,
petrolü, enerjiyi, elektriği, hepsine yüklüyorsunuz vergileri yüzde 60-70
oranında, dolaylı olarak, vergi olarak işçiden, emekçiden alıyorsunuz, sonra da
sadece 40 milyar lira borcu olan ve size yakın olan, Avrupa Birliğinin
istediği, Avrupalı şirketlerin çoğunun ortağı olduğu yedi bin firmayı
kurtarmaya çalışıyorsunuz. Bu adalet mi? Yedi bin firmayı kurtarmaya
çalışıyorsunuz. Ben bunu ısrarla komisyonda söyledim: “Bana rakamını verin. Kim
yararlanıyor? Hangi şirketler vergiden, primden şuradan buradan yararlanıyor,
çıkarın.” dedik, vermediniz.
Şimdi, bunu
yaparken bir şey daha yapıyorsunuz. Bu çok acımasızca bir yaklaşımdır, onu
anlatmak istiyorum. Şimdi, özürlülerle ilgili yasa tartışıldı Komisyonda. Sizin
milletvekiliniz Lokman Ayva geldi, konuştu, dedi ki: “Diskriminasyon
uyguluyorsunuz. Ayrımcılık yapıyorsunuz.” Bunu ben bir muhalefet milletvekili,
BDP milletvekili olarak söylemiyorum. Sizin milletvekiliniz, üstelik bütün
sivil toplum kuruluşu temsilcileri engellilerin, özürlülerin, sizin Hükûmetinizin,
Bakanınızın gözünün içine baka baka bunu söylüyor ama siz sadece 50 işçi
çalıştırılan yerde kazanılan hakkı geri alma konusunda küçük bir adım atarken
acımasızca yüzde 3 oranını ve yine acımasızca bir hüküm koyarak, sanki
özürlüler, sanki engelliler bu ülkenin toplama kamplarına organize
sanayilerinde, yasa teklifiyle toplama kamplarına onları almaya çalıştınız.
Hangi çağda yaşıyoruz arkadaşlar?
Hani 12 Eylül
referandumunda özürlülere pozitif ayrımcılık yapacaktınız? Yalan dolanla yüzde
58 oy aldınız. Yüzde 58 oyunuzun yalanı dolanı işte böyle ortaya çıkıyor.
Sadece bu değil,
bakın, özel idarede çalışan, belediyelerde çalışan, farklı yerlerde çalışan
işçileri sürgüne, Fizan’a göndermeye çalışıyorsunuz. Hangi vicdanla, söyler
misiniz? YSE’den aldınız özel idareye, özel idareden belediyeye, ihtiyaç
fazlasıymış. E, nereye gidecek? Emniyete. Şırnak Özel İdaresinde çalışan işçi
Şırnak Emniyetinde hangi işi yapacak, bunu söyler misiniz Allah aşkına?
Arkasından da beş gün içinde başvurmazsa o işçi, işten atılacak. El vicdan! El
insaf!
HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) - Öyle bir şey yok.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bakın, bunların hepsini konuştuk sizinle, Bakanınızla da kavga
ettik bu nedenle. Yalnız bu değil, sayacağım, bir dakika.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) - Kamuoyunu yanıltmayın.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Kamuoyunu yanıltmıyoruz. Çıkarsınız, burada konuşursunuz, biz de
size cevap veririz. Yanıltmıyoruz.
Bakın, ahlaki
davransaydınız şu tuğla kanunun, şu 234 maddesini yirmi dakika bize savunma
hakkı bırakmazdınız. Her maddede, dokuz ayrı ihtisas komisyonu, 9 defa yirmi
dakika konuşmamız gerekiyordu ama siz burada da etik davranmıyorsunuz.
Bakın, size bir
şey daha söyleyeceğim: Üniversite affını biz ortaklaştık, konuştuk. Üniversite
affını aldınız, son dakika, olmadığımız bir gün, yazmışsınız “Üniversite
affında terör suçlusu olanlar hariç.” 12 Eylülde insanlar ne diye içeri alındı?
Siz ayakta mı uyuyordunuz? 12 Eylülde kitap yazan, makale yazan, gazeteci,
yazar, çizer, sanatçı, aydın hepsi terörist diye içeri alındı, hepsi de bunun
için mahkûm oldu. 12 Eylül sıkıyönetim mahkemelerinin kararlarını siz adil
mahkeme kararı kabul ettiniz ve orada kalktınız, böyle bir hüküm koydunuz.
Bakın, bunun için
de bir kanun teklifimiz var, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Ayla Akat Ata’nın
verdiği, diyor ki: “12 Eylülde haksız yere tutuklanan, içeride kalan 12 Eylül
mağdurlarına sosyal güvenlik hakkı tanıyın.” Siz bunu reddettiniz.
12 Eylülde
Başbakan çıktı ağladı, “12 Eylül’den, hesap soracağız darbecilerden.” dedi,
ağladı, oy topladı. Ama 12 Eylül mağdurlarıyla ilgili bir sosyal güvenlik
hakkında acımasız davranıyorsunuz, reddediyorsunuz. Bu mudur vicdan?
Bakın, bir hafta
önce Arjantin Devlet Başkanı buradaydı. Arjantin’den ders çıkarın. Darbe
mağdurlarından özür dileniyor, hakları tazmin ediliyor, kaybettikleri haklar da
geri veriliyor. Siz bunu niye reddettiniz?
Sizin
yaptıklarınızı bu halka anlatmak boynumuzun borcu. Burada yap-işlet-devret…
Yap-işlet-devret kapsamı içinde memleketin hazine arazilerini, limanlarını,
kara yollarını, hepsinin tescil ve terkin etme hakkını Hükûmet kendine aldı.
Sordum Sayın Babacan’a. Sayın Babacan dedi ki: “Evet, 75 milyar lira
bekliyoruz.” Siz seçime gidiyorsunuz değil mi? Paraya ihtiyacınız var değil mi?
Parayı memleketi satarak elde etmeyiniz arkadaşlar, yap-işlet-devretle satarak
değil. Boğaz Köprüsü’nün fiyatlarını bile insafsız bir hâle getirdiniz. Bu
tasarının içinde var. Bu tasarının içinde öyle işler var ki burada tek tek size
açıklamak zorundayız.
Çırakların,
stajyerlerin sosyal güvenlik haklarını bile sınırladınız. Köy, mahalle
muhtarlarını sosyal güvencelerinden mahrum ettiniz. 82 bin korucunun sosyal
güvenlik hakkını vermediniz. Stajyer avukatlara verilen primleri bile avukat
pullarından karşıladınız, hazineden karşılamadınız ama iş adamlarının yüzde 5
primini senede 5 milyar vererek hazineden karşılıyorsunuz.
Silikozis
hastalarını maluliyet oranına bağladınız. Silikozis hastaları Türkiye'nin kara
delik, kaçak işçi çalıştırmanın, sosyal güvenlikten yoksun olmanın, sosyal
devlet olmamanın yüz karasıdır ama silikozis hastalarına bile oran koydunuz
yüzde 40. Hangi silikozis hastası hangi doktor raporuyla, söyler misiniz yüzde
40’ından sonra iyileşen slikozis hastası mı var? Bırakın şimdi, İşsizlik
Fonu’nun yüzde 30’unu başkalarına peşkeş çekiyorsunuz. İşsizlik Fonu’nun parası
işsizler için değil mi? Niye oraya harcamıyorsunuz? İşçinin parasını alıp
işverene veriyorsunuz. Adınız adalet! Allah’tan korkun! Yüzde 50’ye çıkardınız
bunu da yüzde 50’ye. İşçiden alıp işverene veriyorsunuz. Bravo size, bravo! Al
sana af, yapılanma, af, al, al, al! Dalga geçin milletle. Parasını zamanında
ödeyen vatandaş, zamanında vergi ödeyen vatandaşa nasıl davrandınız? Keriz
muamelesi yaptınız, biliyor musunuz?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Keriz mi, kriz mi?
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Kriz dediniz, vergisini zamanında ödeyen vatandaşa keriz muamelesi
yaptınız. Ayıptır! Vergisini verdi diye bir vatandaşla dalga geçen böyle bir
yönetim, bir hükûmet dünyanın hiçbir yerinde yok. Siz bunları daha önce de
çıkardınız, kriz mi vardı? Hadi söyleyelim. 2003’te kriz mi vardı, 2006’da kriz
mi vardı, yine bu afları çıkardınız. 2008’de kara parayı akladınız, bilmem kaç
ton altın geldi. Kriz mi vardı o zaman? Dalga geçmeyin vatandaşla. Vatandaşla
dalga geçmeyin.
Şimdi, bakın, size
şunu söyleyeyim: Evet, burada bir kalemi daha söyleyeceğim. Sizin “adalet”
adınız değil mi? Yine tuğlayı açıyorum. Peki, bu tuğlanın içinde diyor ki
“Mahkemesi sonuçlanmayanlar, itiraz aşamasında olanlar, prim borcu, vergi
borcu, devlete olan borç kapsama girer, ama kesinleşmişse mahkeme kararı,
kesinleşen mahkeme kararı nedeniyle kapsama girmez.” Be kardeşim, kesinleşmiş
olabilir, ama vatandaşın parası yoktur, ödememiştir, niye kapsama almıyorsunuz?
Kesinleşmeyen mahkeme kararı tashihi kararda beklerken, misal, bir gün sonra
kesinleşmiş ne fark ediyor? Sonuçta, mağduriyet mağduriyet değil mi?
Arkadaşlar,
sadece bu değil, başka şeyler de var burada.
Siyasi partilere
hazine yardımı. Bir önerge verdik, reddettiniz. Dört tane grup var, Kenan Evren
zamanında bile gruplar hazine yardımı alıyordu ama siz kendinize aldınız üç
parti, CHP önergemizi destekledi. Seçmenimizin verdiği vergi hazineye giriyor,
alıyorsunuz ve kendinize kullanıyorsunuz. Adaletiniz bu kadar, eşitliğiniz bu
kadar. Ben de şunu söylüyorum: Benim seçmenimin -3 milyon oy aldık- verdiği
vergiyle hazineye giren o paradan sizin cebinize giren, harcamanıza giren her
kuruş zehir zıkkım olsun, haram olsun size!
SIRRI SAKIK (Muş)
– Amin! Amin!
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Haram olsun! Hak etmiyorsunuz. Haram olsun diyorum. Eğer sizde
biraz vicdan, biraz adalet, biraz etik varsa kendinizi bu duruma düşürmezdiniz.
Daha sayacağım,
durun.
Bir kanun
maddesini değiştirmişsiniz, 10. Öyle bir kanun maddesi ki, padişah buyruğu
gibi. Ne diyor? Başbakan istediğini, liyakatine, üniversitesine, memuriyetine…
Hiç çalışmasın önemli değil, Tophaneli Takunyacı Ahmet’i kendisine müsteşar
yapabilir, genel müdür yapabilir. Böyle bir yasa. İnsaf! İnsaf!
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Öyle bir şey yok.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Alın 10’uncu maddeyi okuyun. Alın okuyun. Bütün sınırlamaları
kaldırmış ve yeni bir memur olanı getirip müsteşar yapabilir. Böyle bir yetki
veriyorsun. Ben bunu söylüyorum, gelin deyin ki: “Söylediğin doğru değil.”
Bakın, size öyle
şeyler söylüyorum ki, siz öyle bir kadrolaşmaya gittiniz ki, cemaatler,
tarikatlar aksın, kadrolaşsın diye, partizan kadrolara ilkokul mezunlarını
müsteşar yapmaya başladınız. Bu ülke bu kadar kötü yönetiliyor, sonra da çıkıp
“Yüzde 50 oy alıyoruz.” diyorsunuz. El insaf ya! El insaf ya!
HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) – Bu söylediklerine inanıyor musun Hasip Bey?
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Kömürde niye ihaleyi kaldırdınız, söyler misiniz. Kömürde niye
ihaleyi kaldırdınız? Seçim geldi, kömür dağıtacaksınız, değil mi? Para
alacaksınız bir taraftan, bir taraftan kömür. Ukrayna’nın kömürü çok kaliteli,
pahalı değil mi? Onun yerine nereden kömür ithal edeceksiniz, söyler misiniz?
Kömürü takip edin arkadaşlar, kömür torbalarını… Size tavsiyem, herkes birer
numune alıp, bir tetkik yaptırsın. Kimyasal olarak kullanılması yasak olan
kömürler “Kömür yardımı” adı altında fakir halkımıza dağıtılıyor. Şırnak’ta
kömür çok, iyi bilirim. Bunun nereden alındığını, nereden ithal edildiğini,
nereden vurgun edildiğini… Eğer yüreğiniz yetiyorsa, ne kadar ithal kömür
alındığını, devletin kaç milyar ödediğini ve dağıtıldığını söyleyin. Açık açık,
şeffaf; demokrasi işte bu.
Bakın arkadaşlar,
sadece bu değil. Şimdi, krizden halk etkilenmedi mi? Yani evindeki emekli,
işçi, memur etkilenmedi mi? Peki, niye işçinin, memurun ücretini, maaşını
artırmıyorsunuz? Veya bir şey daha söyleyeyim: Niye vergisini düşürmüyorsunuz?
Yani yüzde 65 petrol vergisi alıyorsunuz akaryakıttan. Vicdansızlıktır! İndirin
biraz. Krizse…
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Yanlış, yanlış!
HASİP KAPLAN
(Devamla) – O kadar değil, kaç kuruş iniyor? Bana tam rakamını getir.
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Konuştuğunun hepsi yanlış!
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Elektrik; bakın, elektrikteki borç. Burada kanun maddesi
koyuyorsunuz. Burada Melih Gökçek yasası koydunuz biliyor musunuz? Adam
milyarlarca lira parasını ödemedi, Ankara Büyükşehir Belediyesinin paralarını
takaslama sistemine getirdiniz. Bravo size!
Şimdi, TEAŞ,
TEDAŞ, sat, özelleştir, al parayı. Yap-işlet-devretten 80 milyar, af
yapılandırmasından 50 milyar; etti 120 milyar. Ee, diğerleri de var, 200
milyar. Ee seçime kadar sizi getirir. Seçime kadar bir rüzgâr esmezse sizi
götürür ama bu böyle değil arkadaşlar, bunun sonrası felaket. Bunun sonrası
rezalet. Bunun sonrası adaletsizlik.
Bütün sendikalar
ayakta. Bütün kamu emekçileri ayakta, bütün öğretmen dernekleri, bütün işçi
sendikaları ve siz bu hakları, bir taraftan “Avrupa Birliğinin Başkanıyım.”
diye hava atıyorsunuz, gidiyorsunuz bir ordu, Avrupa Konseyinde, Mevlüt
Çavuşoğlu’nun yanına; sonra, gelip Kamu iktisadi teşebbüslerinde ILO
sözleşmelerini yerin dibine batırıp grev hakkını yasaklıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) – O da bu tuğlanın, torbanın, tuzak çuvalın içinde var. Ee, size ne
diyeyim? Yirmi dakika, bu kadar. Allah da sizi affetsin. Biz de önergelerle,
biraz, yamuklukları düzeltmeye çalışacağız.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Allah senden razı olsun.
BAŞKAN - Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Canikli
şahsı adına da konuşacağı için, kendisine otuz dakika süre veriyorum.
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU
ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Doğru şeyler söyle!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, son derece
kapsamlı düzenlemeler içeren ve birçok kanunda değişiklik yapan kanun
tasarısının görüşmelerine başlamış bulunuyoruz. Öncelikle, milletimiz için,
ülkemiz için, hepimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Biraz önce
arkadaşlarımız da ifade etti, gerçekten çok kapsamlı bir yasa tasarısı olarak
karşımızda. Hepimizin hedeflediğinin, düşündüğünün, planladığının çok ötesinde
madde sayısına ulaştı. Belki, burada “Seçim öncesinde, bakanlıkların karşı
karşıya kaldıkları sorunların bu süre içerisinde çözülmesine yönelik yasal
düzenleme yapma imkânı bulunamayabilir.” gerekçesiyle bu torba yasaya ilave
etme niyetinden, muhtemelen, kaynaklanan bir kabarma bu, sayının artması. Bunu
da belki… Keşke zaman olsaydı, bunlar bölümler itibarıyla ayrı ayrı konuşulsa
ama biraz önce ifade etmeye çalıştığım, muhtemelen bu gerekçeyle biraz, sayısı
bir hayli fazlalaştı. Elbette, bunların hepsi önemli düzenlemeler ve tamamına
da yakını çalışanlarımızın, mükelleflerimizin, vatandaşımızın ve ülkemizin
lehine olan düzenlemeler, hemen hemen tamamı kendi açısından, kendi
çerçevesinde birçok sorunu çözen düzenlemeler. Zamanımız elverdiği ölçüde bu
önemlilerinin ayrıntılarına bu çerçevede girmeye çalışacağız.
Değerli
arkadaşlar, tabii, mümkün olduğu kadar zamanımı bu tasarıda yer alan
düzenlemeler için kullanmak istiyorum ama benden önceki konuşmacı
arkadaşlarımın değindiği birkaç hususa da kendi bakış açımla açıklık getirmek
istiyorum.
Bunlardan bir
tanesi: Biraz önce Sayın Kaplan’ın özellikle “müsteşar” unvanlı kişilerle
ilgili yaptığı değerlendirmesinin doğru olmadığını söylememiz gerekiyor. Çünkü
bu değişiklikten önceki durumda, 657 sayılı Kanun’un ilgili maddesine göre
müsteşarlık istisnai bir memuriyettir, bir görevdir ve bu uzun yılardan beri bu
şekilde uygulanmaktadır. Yani hiçbir kurala tabi olmaksızın müsteşarlığa atama
yapılabilir, şu ana kadarki düzenleme bu, bunu da biz getirmedik. Uzun
yıllardan beri böyle yani 657 sayılı Kanun’un…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Yani “Con Ahmet’ten müsteşar olmaz.” diyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – İzin verin, bakın. Sayın Kaplan, lütfen… Ben sizi dinledim, lütfen…
657 sayılı
Kanun’un yürürlüğe giriş tarihinden beri bu düzenleme böyle. Bu maddede, biraz
önce zikredilen maddede tam tersine istisnai olarak hiçbir kurala, sınırlamaya
tabi olmaksızın atanabilecek bu unvana birtakım sınırlamalar ve şartlar
getiriliyor, sizin söylediğinizin tam aksine. Okuduğunuz zaman maddeyi dikkatli
bir şekilde -ki bütün arkadaşlarım da, ilgili bütün arkadaşlarımız da bunu
teslim edeceklerdir- sizin söylediğinizin aksine ve sizin işaret ettiğiniz o
sıkıntıları giderecek tarzda düzeltiliyor madde. Hakikaten, bir bakanlık
müsteşarının hiçbir… İlkokul mezunu bile atanabilirdi bu kanuna kadar, istisnai
memuriyet çünkü, şimdi ama öyle değil. Lütfen açın, bakın, çok okuduğunuz zaman
yani uzman olmaya da gerek yok, lafzı da çok net anlaşılabilir bir tarzda
dizayn edilmiş, bunun düzeltilmesi gerekiyor. Başka konular da var ama onlara
çok fazla girmeyeceğim yani zamanımı esas itibarıyla önemli düzenlemeler içeren
bu tasarıya yoğunlaştırmak istiyorum.
Şimdi yine
arkadaşlarımız tarafından zikredildi, ifade edildi. Bu tip yapılandırma içeren
ve mükelleflere, kamu kurumlarına borçlu olan insanlara birtakım ödeme
kolaylığı sağlayan düzenlemelerdeki en önemli gerekçelerden bir tanesi, zaman
zaman ekonomide ortaya çıkan dalgalanmalar, yaşanan cycle’lar ve sıkıntılardır.
Daha önce 2003
yılında yürürlüğe giren benzeri düzenlemelerin de yine gerekçelerine baktığınız
zaman, benzer hususları görmeniz mümkün. Özellikle 2001 ve daha önceki yıllarda
yaşanan krizlerin etkisini, mükellefler üzerindeki olumsuz etkisini telafi
etmek ve ortadan kaldırmak, hafifletmek amacıyla temel gerekçe olarak
getirildiği ifade edilmiştir. Benzer bir durum şu anda görüşmelerine
başladığımız bu tasarı için de geçerlidir. Özellikle 2008 ve 2009 yıllarında,
gerçekten, Türkiye’de işletmelerin önemli bir bölümünün nakit akış dengesi
bozulmuştur. Yani bu bozulma nedeniyle, mükellefler, firmalar ödemelerini
zamanında ve tam olarak yerine getirememişlerdir. Bu ödemeler kamuya olan
borçları için de geçerlidir.
Nakit
dengelerinin bozulmasının temel nedeni de özellikle bir dış şok olarak, krizin
etkisiyle ihracatımızın yaklaşık yüzde 30 oranında azalmasından
kaynaklanmaktadır. Düşünün, ihracat yapan, ihracata yönelik çalışan firmaların
gelirlerinde, bir anda, aniden yüzde 30’luk bir düşüş meydana gelmiştir. Bu
düşüşün bu firmaların nakit dengesini bozması kaçınılmazdır, tahrip etmesi
kaçınılmazdır. Ve yine hepimiz biliyoruz, yine hatırlatmakta fayda var; ihracatın
düşüşünün temel nedeni de ihracat yaptığımız ülkelerdeki hane halkının,
insanların satın alma güçlerinin düşmesi nedeniyle toplam talep ettikleri mal
miktarının azalmasından, mallara olan talebin azalmasından ve bu arada Türk
ürünlerine, ihraç ettiğimiz ürünlere olan talebin azalmasından
kaynaklanmaktadır. Şunu ifade etmeye çalışıyorum: İhracat düşüşünün, içeride
uygulanan politikalarla en ufak, yakından bir alakası bulunmamaktadır. Tamamen…
Diyelim İngiltere’ye ihracat yapan bir firmayı düşünün ya da Almanya’ya, eğer
bir Alman vatandaşının gelirlerinde ve satın alma gücünde düşüş meydana gelmiş
ve Türk ihraç ürünlerine olan talebini azaltmış ise buna, Türkiye’de kısa
dönemde, o anda uygulanacak politikalarla çözüm bulmak mümkün değil. Bunun tek
çözümü o satın alma gücü düşen insanlara yani bir Alman’a, bir İngiliz’e yani
ihraç ettiğimiz ülkelerdeki insanlara satın alma gücü aktarmak, enjekte
etmektir. Buradan böyle bir şey yapılamayacağına göre kısa vadede bunun için
alınacak bir tedbir yoktur ama orta ve uzun vadede elbette vardır, nitekim o da
yapılmıştır.
Nedir alınacak
tedbir bu çerçevede? İşletmelerin, firmaların
bozulan nakit dengelerini de kısa sürede telafi etmek için alınan tedbir
şudur: Türkiye, ihracat pazarlarına çeşitleme sistemini başarıyla gerçekten bu
dönem uygulamıştır. Rakamlara baktığınızda, klasik ihracat yaptığımız,
özellikle AB başta olmak üzere bu pazarlardaki ihracatımızın payında düşüş
olurken yeni, ilk defa girilen pazarların payında, Uzak Doğu Asya, Orta Asya,
Afrika ülkelerine yapılan ihracatta artış meydana gelmiştir. Bu da biraz önce
ifade ettiğimiz bu sıkıntılı durumu telafi etmek ve problemi çözmek amacıyla
uygulamaya konulan ve başarılı olan bir politika olmuştur.
Dolayısıyla,
özetlemek gerekirse firmaların, işletmelerin borçlarını biraz önce söylediğim
nedenle ödememeleri ve kamuya olan vergi borçları, sosyal güvenlik primleri ve
diğer borçlarını ödeyememeleri nedeniyle ciddi olarak birtakım sıkıntı
içerisine girdiler.
Şimdi burada en
çok gündeme gelen hususlardan bir tanesi de şu, biraz önce de ifade edildi:
Vergisel ve diğer kamu yükümlülüklerini zamanında yerine getiren mükellefler
açısından bir haksızlık olmuyor mu ya da bir haksızlık oluyor. Yani bu ülkede
hep zamanında görevlerini yerine getiren, mükellefiyetlerinin farkında olan,
bilincinde olan, iyi niyetli olarak borçlarını, vergisini, sosyal güvenlik
primini zamanında ödeyen mükellefler cezalandırılmaktadır bu tür tasarılarla ya
da bu tür düzenlemelerle şeklinde genel bir algılama vardır. Yüzeysel olarak
bakıldığında hakikaten haklı gibi gözükür ama biraz detaya indiğinizde aslında
işin başka boyutlarının da olduğu görülecektir.
Şimdi bakın
değerli arkadaşlar, vergi borçlarını ele alalım, ki bu diğer bütün kamu alacakları
için de geçerlidir. Eğer bir mükellef zamanında vergi borcunu ödemediği
takdirde vergi dairesi önce kendisine hatırlatır, hatta taksitlendirme için
öneri götürür. Eğer yine ödemez ise mal bildiriminde bulunması için bir ödeme
emri tebliğ eder ve ödemesini ister. Yine ödemez ise bu kişi hakkında haciz
kararı alınır, vergi dairesi ya da diğer alacaklı kamu idareleri tarafından
haciz kararı alınır ve tüm taşınır ve taşınmaz malları hacze konu olur ve cebrî
takip yollarına başvurulur. Bu çerçevede tüm malları, alacakları ve hakları
haczedilir ve tüm bankalara yazı yazılır, elektronik ortamda bütün banka
hesapları haczedilir. Yani bankalara herhangi bir para geldiği anda anında bu
para ilgili alacaklı kamu idaresine aktarılır. Sadece bu kadarla sınırlı değil.
Bakın vergi
borcunu zamanında ödemeyen mükellefin başına neler gelir değerli arkadaşlar:
Kamu ihalelerine giremezler, hiçbir kamu ihalesine giremez. Vergi borcunu
ödemediği takdirde kamu ihalelerine giremez. Daha önce kamu ihalesi almış ise,
haciz tatbikinden önce kamu ihalesi almış ise istihkak ödemesi yapılamaz. Yani
borcunu ödemediği takdirde o kişiye ödeme yapılamaz. Hiçbir devlet yardımı,
teşvik ve desteklerinden faydalanamaz. Taşıtlarını satamaz. Taşıtlarının fennî
muayenelerini yaptıramazlar.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Yok canım!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Evet, üstat, aynen öyle. Yani bunlar bilerek, çok net olarak,
tartışmasız, kesin bilgiler.
Haczedilen
malları üzerinde hiçbir tasarrufta bulunamazlar; satamazlar, ipotek
ettiremezler. Bankalardan kredi kullanamazlar değerli arkadaşlar.
Şimdi, düşünün,
bakın, hani bir vergi borcunu ödemeyen mükellef… Tabii, doğal olarak vergi
borcunu ödeyen mükellef bu tür herhangi bir problemle karşı karşıya kalmaz.
Türkiye’de gerçekten ödeme imkânı olup da vergi borcunu ödemek istemeyen hiç
kimse ortaya çıkmaz, bulamazsınız. Çünkü ayakta kalması, yaşaması -ticari
anlamda söylüyorum- hemen hemen imkânsızdır. Adım atamaz, kıpırdayamaz, hiçbir
faaliyette bulunamaz. Biraz önce örneklerini sizlerle paylaşmaya çalıştım. Eğer
ödeyemiyorsa mükellef, gerçekten ödeme kabiliyeti olmadığı için, çok ciddi
sıkıntılarla karşı karşıya kaldığı için ödeyemiyordur.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Bu da ondan zaten.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Yani mükellefiyetini, borcunu yerine getiren mükellef haksız duruma
düşürülüyor ve diğer mükellef lehine bir olumlu ortam oluşturuluyor gibi bir
değerlendirme, biraz detaya inildiğinde, tam gerçeği yansıtmayabilir, yansıtmaz
değerli arkadaşlar. Hiçbir mükellef böyle bir tabloyla, böyle bir cebrî tahsil
yollarıyla muhatap olmak istemez çünkü, düşünün, evindeki buzdolabının
haczedilmesine kadar varan uygulamalar bu sürecin bir devamıdır. Dolayısıyla
eğer ödeme kabiliyeti varsa, eğer imkânı varsa mutlaka borcunu öder. Yani ben,
ileride af çıkabilir ya da yeni bir düzenleme, yapılandırma gelebilir
düşüncesiyle şu vergi borcumu ödemeyeyim deme, sıfırdır demek istemiyorum ama,
yok denecek kadar azdır. Çünkü bu sistemden kaçması mümkün değil, mutlaka bir
şekilde yakalanır. Yani düşünün, bütün menkul ve gayrimenkulleri haczedilmiş,
bütün alacak ve hakları hacze konu olmuş ve hiçbir şekilde ticari faaliyet
yapma imkânı olmayan, bankalarla çalışma imkânı olmayan, kredi kullanma imkânı
olmayan bir mükellef, sadece ileride çıkabilecek olan yapılandırma
imkânlarından, şu anda yapmaya çalıştığımız yapılandırma imkânlarından
faydalanmak için bütün bu sıkıntılı duruma katlanabilir mi değerli arkadaşlar?
Katlanamaz. Dolayısıyla bugüne kadar ödememişse, ödeyememişse, çok büyük bir
ihtimalle mecburiyetten ve zaruretten ödememiştir, ödeyememiştir.
Dolayısıyla,
yapılan bu düzenleme, buna benzer düzenlemeler, bu anlamda, bir haksızlık
ortaya çıkarmamaktadır, bir olumsuz durumu oluşturmamaktadır ve
yaratmamaktadır. Bundan, bütün, yani özellikle zamanında mükellefiyetlerini
yerine getiren, hatta kredi kullanarak vergi borcunu ödeyen mükelleflerimiz,
vatandaşlarımız bu açıdan rahat olsunlar. Ben zamanında ödedim, şimdi bana bu
imkân sağlanmıyor ama ödemeseydim faydalanacaktım ama ödemeyenler faydalanıyor
gibi yüzeysel bir bakış açısı tam olarak gerçeği yansıtmıyor, özellikle
ödememiş olsaydı nasıl sıkıntılı bir durumla karşı karşıya kalacağını, nasıl
sosyal açıdan da, iktisadi açıdan da çok zor bir tabloyla karşı karşıya
kalacağını bilmesi gerekir. Dolayısıyla bu anlamda herhangi bir sıkıntı yoktur
çünkü çok sık zikredilmektedir böyle bir haksızlık yapıldığı şeklinde.
Değerli
arkadaşlar, tabii, yine gündeme geldi, kısaca da değinmekte fayda var. 2003
yılından itibaren Türkiye’de vergi indirimleri noktasında çok önemli adımlar
atılmıştır. Daha önceki dönemlere baktığınızda, herhangi bir dönem tadat
etmiyorum, genelde -hatta, son yirmi yıllık, otuz yıllık trende baktığınızda-
hep vergi oranları artırılmış, yeni vergiler ihdas edilmiştir, yani bunun
sayısız örnekleri vardır ama 2003 yılından itibaren hiçbir vergi oranında bir
artış sağlanmamıştır, bakın, bu çok önemli değerli arkadaşlar, bu bir. 2003
yılından itibaren hiçbir vergi oranında artış sağlanmamıştır, bu bir. Tam
aksine, yeni bir vergi getirilmemiştir -2003 yılından itibaren- yeni vergi
ihdas edilmemiştir, tam aksine, vergilerde, vergi oranlarında çok önemli
düşüşler ve indirimler sağlanmıştır. Ben, kısaca, çok ayrıntılara girmeden,
küçük olanları burada zikretmeyeceğim, önemli olanları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bunlardan bir
tanesi çok tartışılan bir konuydu. 2008 yılında asgari geçim indirimi vergi
sistemimize girdi. Daha önce çok tartışılmıştı, özellikle düşük ücret geliri
elde edenlerin, asgari ücretin vergi dışı bırakılması konusu çok speküle edilen
bir konuydu, bugün itibarıyla, biraz önce söylediğim asgari geçim indirimi
yoluyla, bugün, asgari ücretin önemli bir bölümü vergi dışında tutulmuştur, en
az yarısından fazlası, hatta bazı durumlarda -kişinin özel durumları önemli
burada- tamamına yakın bölümü vergi dışı bırakılmıştır. Yıllar boyu bu
konuşuldu, yıllar boyu tartışıldı ama maalesef, hiçbir siyasi iktidar, asgari
ücreti bu anlamda vergi dışında bırakacak olan bir adım atamadı, bir karar
alamadı, bu da AK PARTİ hükûmetlerine nasip oldu, bunun burada zikredilmesi
gerekiyor.
Yine, istihdam
üzerindeki mali yüklerin azaltılması hep geçmişte konuşuldu, tartışıldı,
hükûmetlerin hedefinde olan bir konu idi ama bu da 2003’ten önceki hiçbir
dönemde yapılamadı. Bakın değerli arkadaşlar, bunlar önemli hususlar. Yani
2003’ten önce ücretler üzerindeki vergi yükü veya mali yükümlülükler, istihdam
üzerindeki mali yüklerin azaltılması noktasında somut hiçbir adım atılmamışken,
yine ilk defa AK PARTİ hükûmetleri döneminde, istihdamın, işveren payının
üzerindeki puan, yük, 5 puan birden azaltılmıştır, 5 puan birden düşürülmüştür.
Bu da yapılan indirimlerden birisidir.
Yine, 2006
yılında kurumlar vergisinin fonla birlikte yüzde 33 olan oranı yüzde 20’ye
düşürülmüştür.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu şekilde yani kurumlar vergisindeki oranın düşürülmesinden sonra
toplam kurum kazançları üzerindeki vergi yükü de yüzde 44’ten 34’e
düşürülmüştür. Ayrıca, şu anda yürürlükte olan teşvik sistemine baktığınızda en
az gelişmiş bölgelerde ya da en çok teşvik edilen bölgelerde kurumlar
vergisinin oranı yüzde 2 olarak uygulanmaktadır, 2; 4 ve bu şekilde devam
ediyor. En yüksek oran uygulanan yerlerde kurumlar vergisi oranı yüzde 2’dir şu
anda.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Canikli, unuttunuz, katma değeri de düşürdünüz.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Geliyorum, geliyorum, çok teşekkür ederim Hüseyin Bey,
hatırlattınız ama notlarımda var, teşekkür ederim.
Evet, gerçekten
Hüseyin Bey’in de söylediği gibi KDV oranlarında da çok önemli indirimler
yapılmıştır. Ben somut olarak sizle şimdi bunları paylaşacağım.
Et ve süt
ürünleri dâhil bazı gıda ürünlerinde katma değer vergisi oranı yüzde 8’den
yüzde 1’e düşürülmüştür değerli arkadaşlar. Eğitim hizmetlerinde, sağlık
hizmetlerinde, ilaç ve kan ürünlerinde, tekstil ve deri ürünlerinde… Bakın,
bunlar da çok tartışıldı önceki yıllarda değerli arkadaşlar, çok konuşuldu ama
bir türlü realize edilemedi. Bu da bize nasip oldu. Eğitim, sağlık
hizmetlerinde, ilaç, kan ürünlerinde, tekstil ve deri ürünlerinde yüzde 18 olan
katma değer vergisi oranı yüzde 8’e düşürüldü. Sebze, meyve ve et ürünlerinde,
taze ürünler ile işlenmiş veya dondurulmuş ürünlerde farklı olan KDV oranları
yaklaşık olarak yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldü. Keza, turizmde, otel, motel,
pansiyon, tatil köyü vesaire burada sunulan hizmetlerde yüzde 18’den yüzde 8’e
düşürüldü. Gelir vergisi dilim sayısı 6’dan 4’e düşürüldü ve üst dilim oranı da
yüzde 45’ten 35’e düşürüldü. Ayrıca, daha küçük oranlarda bazı harçlarda
indirimler veya kaldırmalar var, onları artık zikretmiyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce saymaya çalıştığım, bakın, sekiz yıllık dönem içerisinde
gerçekten ilk defa trend olarak vergilerde önemli indirimler yapılmıştır. Bunun
altının çizilmesi gerekiyor çünkü zaman zaman tabii unutuyoruz, çabuk
unutuyoruz yani hakikaten zaman zaman bunları hatırlamakta zorlanabiliyoruz ama
unutmamak gerekir bu trend 2003 yılına kadar yukarı yönlüydü. Yani, yeni
vergiler ihdas edilmesi ve vergi oranlarının artırılması yönündeydi. 2003’ten
itibaren yeni vergi veya oran artışı hiçbir şekilde gündeme gelmemiştir. Önce
yukarıya olan trend durdurulmuş, daha sonra aşağı yöne çevrilmiştir. Bu trend
devam edecektir değerli arkadaşlar, elbette son değildir. Ve özellikle dolaylı
vergiler olmak üzere, yani mal ve hizmetlerden alınan KDV ve ÖTV olmak üzere
bütün vergi oranları, yine düşürülmesi noktasında hedefimizdedir. Biz bunu
rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Çünkü geçtiğimiz sekiz yılda biraz önce tek tek
saydığım önemli vergi indirimleri yaptığımız için “Gelecekte de vergi
indirimleri yapmaya devam edeceğiz.” ifadesinin bir anlamı vardır, karşılığı
vardır. Çünkü geçmişte yapıldığı için, geçmişteki bu yapılanlar gelecekte
yapacaklarımız açısından bir referans teşkil etmektedir.
Değerli
arkadaşlar, şimdi yine…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Canikli, Hükûmetin hiç suçu yok mu? Sütten çıkmış ak kaşık
mısınız!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Ha, şu var, bakın…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) - Hiç suçunuz yok mu? Bir öz eleştiri yapar mısınız? “Bizim de
suçumuz var.” der misiniz? Onu da söyleyin.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Hayır, elbette “Her şey bitti, güzelleşti.” demiyoruz, eksiklerimiz
var Hüseyin Bey, eksiklerimiz var, kabul ediyoruz. Yani onun aksini söylemek…
Hâlen yapılacak çok işimiz var. Onun için adayız, onun için milletimizden
yeniden talep ediyoruz hizmet etmek için. Daha yapacak çok iş var. O nedenle
istiyoruz, onun için… Elbette eksiğimiz var, yanlışımız var, olabilir,
olacaktır bunlar, insanız hepimiz, ama söylediklerimizin hepsi doğrudur. Çünkü
bunlar yapılan işlerdir, Meclis
kayıtlarındadır vesaire. Dolayısıyla, o anlamda bakıldığında herhangi
bir sıkıntı gözükmemektedir.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bu arada bu indirimlere rağmen şu anda vergi yükünde de bir
yükseliş ya da azalma meydana gelmemiştir. 2002 yılında yüzde 24,6 olan vergi
yükü 2009 itibarıyla yine aynı seviyesindedir ve bu oran OECD ülkeleri
içerisinde Meksika’dan sonraki en düşük orandır. Meksika’da yüzde 21
civarındadır, Türkiye’de yüzde 24. İkinci sırada. Vergi yükü olarak en düşük
oranlı ülkelerden bir tanesi Türkiye’dir. Bu da önemlidir değerli arkadaşlar.
Çünkü bu da zaman zaman çok tartışılan ve yanlış değerlendirilen konulardan bir
tanesi.
Gelelim -yine
burada konuşuldu- dolaylı vergi yükü meselesine. Yani gerçekten yayılı
vergiler, dolaylı vergiler haksız vergilerdir, adaletsiz vergilerdir ve bizim
vergi sistemimiz de ağırlıklı olarak dolaylı vergiler üzerine oturmuştur. Uzun
yıllardan beri böyledir. Hedefimiz bunu düşürmektir, bunu azaltmaktır. SGK
primleri dâhil, sosyal güvenlik -ki esas ölçü böyle olması gerekir- 2002
yılında dolaylı vergi yükü yüzde 46,9 iken 2009 itibarıyla yüzde 45,6’ya
düşürülmüştür. Ha, bu düşüş yetersizdir, kesinlikle yetersizdir, bunu kabul
ediliyoruz. Hâlen bu adaletsiz yapı, yani vergi sistemimizdeki eskiden beri
gelen, devraldığımız bu adaletsiz yapı devam etmektedir. Bir miktar düşüş
sağlanmıştır ama bu düşüş yeterli değildir, daha da hızlandırılması gerekir,
daha da hızlandırılarak bu dönüşümün doğrudan vergiler lehine azaltılması,
doğrudan vergilerin de artırılması gerekir değerli arkadaşlar.
“Ama yapılan
sistem şu anda dolaylı vergi üzerine oturmaktadır, siz bu anlamda vatandaşa
haksızlık ediyorsunuz, eziyorsunuz.” gibi genel değerlendirmelerin de gerçeği
yansıtmadığını ifade etmemiz gerekiyor. Çünkü biz bunu stok olarak devraldık.
Devraldığımızda -biraz önce rakamları size söyledim- yüzde 46,9. Elbette
azaltmamız gerekiyor ve geçmiş yıllara baktığımızda hep artış trendindedir
dolaylı vergilerin oranı, toplam vergiler içerisindeki payı hep artış
trendindedir. İlk defa düşüşe geçti, bu da önemlidir; yetersizdir, azdır ama
önemlidir değerli arkadaşlar. İnşallah, temennimiz, önümüzdeki dönemde bu
oranlar daha da düşecek ve anlamlı hâle gelecektir.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, tabii burada vergi borçları, Sosyal Güvenlik Kurumunun alacakları ve
diğer kamu kuruluşlarının şu veya idari para cezaları ya da başka nedenden
kaynaklanan alacakları gerçekten ödenebilir hâle getirilmektedir. Çoğu donmuş,
şu veya bu nedenle -nedenlerini kısmen anlattığımız nedenlerle- artık ödeme
kabiliyetini, tahsil kabiliyetini kaybetmiş alacaklar, devlet alacakları,
vatandaş borçları aktive edilmeye, tekrar tahsil edilebilir hâle devlet
açısından, mükellef açısından da ödenebilir hâle getirilmeye çalışılmaktadır.
Baktığınız zaman da ciddi anlamda indirimler yapılmaktadır. Ben, zamanım
azaldığı için bunların ayrıntılarına girmeyeceğim. Bunları ilgili bölümlerde,
maddelerde inşallah tartışacağız.
Esas, burada,
şunu da söylemek lazım bu noktada, bu çerçevede: İlk defa bu kadar kapsamlı
kamu alacağı bir yapılandırmaya konu edilmektedir. Daha önceki yapılanların -ki
2003 yılında bizim dönemde yapılan da dâhil olmak üzere- bu kadar kapsamlı ve
bu kadar çok sayıda alacağı ihtiva etmiyor idi. Bu anlamda tam anlamıyla bir
temizlik harekâtı yapılıyor, yani mükellefin lehine olmak üzere. Ama devletin
de tahsil kabiliyeti kalmamış çoğu alacağının tekrar alınabilmesine imkân
sağlayacak hâle getiriliyor. Neden tahsil kabiliyeti kalmamış? Çünkü, eğer
kamuya borcu olan bir mükellef ya da SGK’ya üye olan bir kişi bu borcu
ödemediği takdirde çok ağır ayrıca mali yüklerle karşı karşıya kalmakta.
Gecikme zamları piyasa faiz haddinin doğal olarak üzerindedir. Ayrıca uygulanan
cezalar son derece ağırdır. Eğer bir kere ödemediği takdirde katlanarak rakam
büyüdüğü için bir daha ödeme kabiliyeti hemen hemen imkânsız hâle gelmektedir.
Aslında bir de şöyle bir durum söz konusudur: Yani bu insanların önemli bir
bölümü aynı zamanda devlete vergi veren kesimdir, bir zamanlar vergi ödeyen
kesimdir, üreten kesimdir ve aynı zamanda artık bunların vergi ödeme kabiliyeti
de ortadan kalkmıştır. Bu açıdan da aktive edilmesi, potansiyel olarak mükellef
sayısının ve devletin orta ve uzun vadede gelirlerinin artırılması sonucunu
doğuracaktır. O nedenle kapsamın bu kadar geniş tutulması son derece doğaldır
ki görebildiğim kadarıyla tüm siyasi partilerimizin de bu konularla ilgili
bölümlerine herhangi bir itirazları yoktur.
En az bunlar
kadar önemli başka düzenlemeler de var değerli arkadaşlar. Ben izninizle
zamanımın kalan bölümünde bunlarla ilgili önemli olanlarını sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Bakın, yine bu
pakette, 12 Eylüldeki Anayasa değişikliğine uygun olarak disiplin cezalarının
tümü bir uyum düzenlemesi çerçevesinde yargı denetimine açılmaktadır.
Sicil sistemi
kaldırılmaktadır.
Sözleşmeli
personelin aile yardımından faydalandırılma imkânı getirilmektedir bu
tasarıyla. Aile yardımı verilecek çocuk sayısında sınırlama vardı, bu sınırlama
kaldırılmaktadır.
Bakın, sendika
üyesi kamu görevlilerine üç ayda bir 45 TL toplu görüşme ödentisi yapılacaktır.
Hani, hep, getirilen düzenlemelerin sendikasızlaştırmayı teşvik ettiği şeklinde
haksız eleştirilere en güzel cevap da budur. Rakam azdır çoktur, tartışılabilir
ama bir niyetin ifadesidir ve o konuda da ciddi olarak sendikalaşmayı teşvik
edecektir değerli arkadaşlar bu rakam. Keza…
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Seçim yatırımı…
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, biz 2003 yılından beri buna benzer
düzenlemeler yapıyoruz, her yıl buna benzer düzenlemeler yapıyoruz.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) - Her seçim öncesi.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Yani her getirdiğimiz düzenlemeyi bu şekilde değerlendirdiğiniz
zaman, o zaman seçim olmayan yıllarda yapılan düzenlemeleri nasıl izah
edeceksiniz? Doğru değil.
Kamu iktisadi
teşebbüslerinde görev yapan yönetici personele verilen -ki, bunlar uzun
yıllardan beri tartışılıyor- son derece düşük yönetici personel ek ödeme
oranları yüzde 100’den 200’e çıkarılmaktadır.
Üstün başarı
belgesi alan memura, en yüksek devlet memuru aylığının yüzde 200’üne, bugün
itibarıyla 1.177 liraya kadar ödül verilebilecektir.
Sağlık Bakanlığı
personeline ödenen döner sermaye katkı payı ile denge tazminatı arasındaki
aylık mahsuplaşma imkânı getirilmektedir.
İkamet ettiği
-ki, bu da 1982 yılında mevzuatımıza giren bir yanlış düzenlemeydi, ilk defa
biz, şu anda paketle birlikte kaldıracağız inşallah- il sınırları dışına
izinsiz çıkma, toplu müracaat ve şikâyet ile yasaklanmış yayın bulundurma
fiilleri disiplin suçu olmaktan çıkarılmaktadır.
Günün yirmi dört
saatinde devamlılık gösteren hizmetlerde çalışan memurların çalışma saat ve
şekillerinin kurumlarınca düzenlenmesine ve hamile ve özürlü memurların
mesailerine ilişkin konularda pozitif ayrımcılık yapılması imkânı
getirilmektedir.
Kadın memurlara
hamileliğin yirmi dördüncü haftasından önce ve her hâlde hamileliğin yirmi
dördüncü haftasından itibaren ve doğum sonrası bir yıl süreyle gece nöbeti ve
gece vardiyası görevi verilmeyecektir. Bu da ilk defa getirilen bir
düzenlemedir.
Doğum yapan
memura verilen doğum sonrası analık izni süresinin bitiminden, eşi doğum yapan
memura ise doğum tarihinden itibaren istekleri üzerine yirmi dört aya kadar
aylıksız izin verilebilecektir.
Üç yaşını
doldurmamış bir çocuğu evlat edinen memurlar yirmi dört aya kadar aylıksız izne
ayrılabilecektir.
Muvazzaf
askerliğe ayrılan memurlar askerlik süresince görev yeri saklı kalarak aylıksız
izinli sayılacaklardır.
Burslu ya da
bütçe imkânlarıyla yetiştirilmek üzere yurt dışına gönderilen veya sürekli
görevle yurt dışına atanan memurlar veya yurt dışına kamu kurumlarınca gönderilen
öğrencilerin memur eşlerine, görev veya öğrenim süresi içinde aylıksız izin
verilebilecektir.
Özürlülerin kamu
kurum ve kuruluşlarında işe alınmalarının merkezî sınavla yapılması
sağlanmaktadır. Bu da çok önemlidir değerli arkadaşlar. Bakın, ilk defa bu
düzenleme getirilmektedir. Bunlar da artık işe alınırken merkezî sınavla
yapılacaktır. Bu konudaki bütün tartışmalar da bir daha gündeme gelmeyecektir.
Özürlü memurlara
isteği dışında gece nöbeti ve vardiyası yaptırılmayacaktır.
Özürlü memurların
mesai saatlerinin farklı düzenlenebilmesi konusunda üst yöneticiler ve mülki
amirler yetkili kılınmaktadır.
Özürlü memurların
mesailerine ilişkin konularda pozitif ayrımcılık yapma imkânı sağlanmaktadır.
On sekiz yaşından
küçük sigortalılar için prime esas aylık kazanç alt sınırı, yaşlarına uygun
asgari ücret tutarına çekilebilmektedir.
Tarım ve orman işlerinde
hizmet akdiyle süreksiz çalışanlar, ticari taksi, dolmuş ve benzeri nitelikteki
şehir içi toplu taşım araçlarını işleten kişiler, vergi mükellefi olmaları
hâlinde sigortalı sayılacaktır. Bu da, gerçekten, bu alanda faaliyette bulunan
vatandaşlarımızın yıllardan beri kanayan yarası ve sıkıntısıdır, bunu da
çözecek olan bir düzenlemedir.
Yeşil kart
sahibi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Tekrar, ben, tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Canikli.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, Hatip ismimi zikrederek bir konuda doğru söylemediğimi
ifade etti. Kendisinin verdiği bilgi doğru değildir, buna cevap vermek isterim.
BAŞKAN – Siz de
yeni bir cevaba mahal vermeden lütfen Sayın Kaplan.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin konuşmasında belirttiği müsteşarların
atanmasına ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Ben, ona dikkat edeceğim.
Sayın Canikli
“İlkokul mezunları müsteşar oluyordu, bakan, müsteşar yardımcıları.” dedi.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Müsteşar, müsteşar yardımcısı değil.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Müsteşar…
“Biz onu
kaldırdık ve üniversite mezunu şartını getirdik.” dedi. Biz bu maddeyi
görüşürken -Sayın Özyürek buradalar- Sayın Özyürek bunu şöyle sordu, dedi ki:
“Yani bu maddeye göre bir tarikat şeyhini getirip Diyanet İşleri Başkanı
yapabilir misiniz?” Cevap: “Evet.” Tutanaklara geçti. Şimdi, bu bir.
İkincisi, bu
maddede -104’üncü maddede geçiyor bu- siz dediniz ki: “Üniversite mezunu
olanlar müsteşar olabilir şartını getirdik.”
Bakın, sekiz yıl,
on yıl, on bir yıl özel sektörde dahi çalışan birisi DSİ Genel Müdürü olabilir,
Karayolları Genel Müdürü olabilir, bakanlıklarda bu görevleri alabilir ve
üstelik iddia ettiğiniz gibi üniversite şartı gerekli değildir.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Hayır, öyle demedim.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bakın, ne dördü, dört yıldan az süreli yükseköğrenim görenler için
bu sürelere iki yıl ilave ettiler.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Hayır, demedim.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Arkadaşlar, fakülteler dört yıldır, yükseköğrenim dört yıldır. İki
yıllık yüksekokulla dört yıllık fakülteyi karıştırıp birbirine, arkasından da
kalkıp burada bize “Siz doğru söylemiyorsunuz, biz doğru söylüyoruz.” derseniz,
biz de çıkarırız tuğlanızın içinden gerçeği ve şunu söyleriz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Hayır, yanlış... Bakın,
üniversite konusunda bir şey söylemedim ben.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Ağzından “üniversite” çıkmadı.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bakın, şimdi özel sektörde çalışmış bir müflis tüccarı, iflas etmiş
bir tüccarı alabilirsiniz, getirip Karayollarında genel müdür yapabilirsiniz.
Zaten Özelleştirme Kanunu da çıktı. Kara
yollarını, otobanları, Boğaz Köprüsü’nü, hepsini veriyorsunuz. Getirebilirsiniz
buna göre yani bizim söylemek istediğimiz bu. Takdirinizin sınırı yok, ölçüsü
yok.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Doğru değil... Doğru değil...
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Yani bunları söylediğimiz zaman bize laf yetiştirmeyin. Biz burada
yatmıyoruz. Geliyoruz, sabahtan akşama kadar alt komisyonda çalıştık, üst
komisyonda çalıştık. Bunları düzeltene kadar... Şu tasarı var ya, o kadar
çarpıktı ki, biz bunu düzeltene kadar, bir hâl yoluna sokana kadar, getirmek
için tam iki ay uğraştık ama adam edemezsin ki. Bunun neresini edeceksin? Biz
bir maddeyi görüşürken ikinci fıkrasını, üçüncü fıkrasını, bir önerge
getiriyordunuz... El insaf yani! Böyle bir kanun çalışması olur mu? Siz yanlış
yapıyorsunuz, söylediğimiz bu ve 104’üncü madde de sizi doğrulamıyor.
Onun için, bize
laf ederken “Sen doğru konuşmuyorsun.” demeyin. “Doğru konuşmuyorsunuz.”
derseniz biz de çıkar size bu maddeyle doğru konuşmadığınızı ve Komisyonda da
Sayın Özyürek’in böyle konuştuğunu söyleriz.
Sizin dikkatinizi
çekmek istedim. Teşekkür ederim
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Dersinize çalışmıyorsunuz, iyi bilmiyorsunuz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Siz Komisyonda değildiniz, biz beraber çalışıyorduk.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101,
2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267,
2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501,
2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688,
2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780,
2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812,
2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN – Şahıslar
adına son söz Manisa Milletvekili Sayın Recai Berber’e aittir.
Sayın Berber,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Nedir? Komisyon adına mı?
BAŞKAN – Yok,
şahsı adına konuşacak. Yer değiştiriyorlar.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Komisyon adına da konuşabilir tabii.
RECAİ BERBER
(Manisa) – Teşekkür ederim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Tabii ya. Sonuna kadar destek. Destekliyoruz, bir şey
demiyoruz.
BAŞKAN – Evet,
barış, kardeşlik, eşitlik.
Sayın Aslanoğlu,
teşekkür ederiz.
Buyurun Sayın
Berber.
RECAİ BERBER
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gerçekten,
Komisyonumuz burada da aynı teveccühü gösterdiği için teşekkür ediyorum.
Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanunun başlığı
girişte ilk defa Başkanlık Divanında okunduğu için neredeyse beş dakika sadece
başlığı sürdü. Özellikle Komisyonda da çok eleştirildi bu konu. Ancak şu
kanunun içinde fazla diye ya da lüzumsuz diye ifade edilen konuların hepsinin,
kamuoyu tarafından ne kadar ilgiyle, ne kadar ihtiyaçla beklendiğini; bunun,
özellikle bazı diğer kamu kurumlarındaki düzenlemelerin de aslında artık kendi
kanunlarını beklemeyecek kadar acil olduğunu; Komisyonumuzun son günkü
toplantısında özellikle –zannediyorum- on altı-on yedi tane ilave maddeyi,
muhalefet milletvekili Komisyon üyesi arkadaşlarımızla da görüşmek suretiyle,
bunların aciliyeti, hakikaten bu, kamuoyundaki tabiriyle torba kanuna girmesi
gerektiği konusunda neredeyse mutabakat sağlanmıştı. Hatta değerli bir
müsteşarımız, bir bakanlığımızın müsteşarının bir maddesi buraya girmemişti.
Bazı muhalefet milletvekili arkadaşlarımız, Sayın Aslanoğlu -destekleriniz için
çok teşekkür ediyorum- “Bu müsteşarımızın bir maddesi daha kaldı, bunu niye
koymuyoruz?” diye espri yapmıştınız, hatırlarsanız. Ulaştırma Müsteşarımızın,
değil mi?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Ulaştırma Bakanlığıysa, Devlet Hava Limanları diyorsan
doğru.
RECAİ BERBER
(Devamla) – Evet.
Demek ki buradaki
ilave maddeler de dahil olmak üzere gerçekten büyük bir ihtiyacı karşılıyor.
Değerli
arkadaşlar, bu kanunda yapılan özellikle yapılandırmayla ilgili kapsam, daha
önceki, 2003 yılında 4811 sayılı Kanun’la yapılandan çok daha geniş kapsamlı.
Bu zaten Komisyonda da, müzakereler sırasında da ortaya çıktı. Sadece vergi ve
sigorta borçları, primleri, vergi taksitlendirmesi yapılmıyor burada, aynı
zamanda kamuya olan, aşağı yukarı, ne kadar geniş kesimlerin, milyonlarca
insanın değişik nedenlerle, çiftçisi, esnafı BAĞ-KUR’lusunun sorunlarını
çözecek bir yapılandırma söz konusu.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Ne hâle düşmüş onlar.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Yani “Sorunları var.” diyorsunuz.
RECAİ BERBER
(Devamla) – Burada şimdi tabii, Sayın Canikli de burada o konuya cevap verdi,
ben tekrar girmeyeceğim ama “Türkiye’de madem kriz yoktu, bu yapılandırma
nereden çıktı?” diye sürekli Komisyonda da söylendi.
Değerli
arkadaşlar, hiç kimse Türkiye’de değişik kesimlerin dünyadaki bu global krizden
hiç etkilenmediğini söylemedi, tam tersine… Tabii, o biraz, biliyorsunuz bu tip
ifadeler bir şeyin önemini veya etkisini tanımlamak için kullanılır. “Sıfırdır,
hiç etkisi olmamıştır.” dememiştir kimse. Dolayısıyla Türkiye’de, Sayın Canikli
de ifade etti, değişik kesimler, özellikle finans kurumları, 2008 yılının
sonunda kendilerini koruyabilmek adına -hepimiz şahit olduk, yani o günleri
birlikte yaşadık- finans sektörü kendisini güvence altına alabilmek için reel
sektörü ciddi anlamda sıkıntıya soktu. Türkiye’deki, özellikle merkezindeki
sıkıntıyı, yeni girdiği Türkiye piyasasındaki bankaların, yani yabancı
bankaların, sahipleri yabancı banka olan bankaların Türkiye’de kendi
merkezlerindeki sıkıntıları burada da yaşayacaklarmış endişesiyle
müşterilerine, yani sanayici, iş adamlarına ciddi sıkıntılar yaşattılar ama
bakın…
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – İyi ki Halk Bankası ve Ziraat Bankası duruyormuş.
RECAİ BERBER
(Devamla) – Evet Halk Bankası, Ziraat Bankası gibi bankalar burada ciddi bir
misyon üstlendi, bunu inkâr edemeyiz, açık açık bunu gördük.
2003 yılındaki
yapılandırma, tamamen 2001 krizinden 2002 yılında etkilenen çok geniş
kesimleri, iç piyasadaki kesimleri rahatlatmaya yönelik, daha doğrusu biraz da
o günkü kamu bütçesinin ciddi anlamdaki açıklarına yönelik fiskal açıkları
endişeleriyle de yapıldı. Bakın burada şu anda bu kanunla getirilen
düzenlemede, dikkat ederseniz, Komisyonda da Komisyon üyelerimizin de
teklifleri dikkate alınarak ciddi anlamda indirimler yapıldı. Yani burada
özellikle matrah artırımı gibi, mükelleflerin geçmiş dönemleriyle ilgili
sorunlarını çözmeye yönelik oranlarda ve rakamlarda ciddi indirimler yapıldı.
Bu nasıl yapıldı? İşte, bu, artık bu tasarının bir fiskal amacı olmadığını yani
Maliyenin, bütçenin açıklarını kapatmaya yönelik bir tasarı olmadığını,
doğrudan doğruya vatandaşın sorununu çözmeye yönelik bir tasarı olduğunu
gösteriyor. Ama 2003 yılında veya önceki yıllarda -ta 1984 yılında ilk
yapılmıştı- o tarihlerde genellikle Maliye Bakanlığı bu tip düzenlemeleri,
Maliyeye biraz daha acaba nasıl gelir getirebiliriz endişesiyle yapmıştı
geçmişte. Ama şimdi dikkat ederseniz, 2011 yılında bunun getirisi sağlanacak
olmasına rağmen, ne 2011 yılında ne ondan sonraki izleyen yıllarda bütçede ve
üç yıllık programlarda buradan elde edilecek gelirler yer almamıştır. Demek ki
fiskal endişelerle bu iş yapılmamış, vatandaşın sorununu çözmek için yapılmış.
Değerli
arkadaşlar, bakın, ben burada diğer konulara, özellikle tabii zamanımız dar
olduğu için şey yapmak istemiyorum ama çalışma hayatıyla ilgili konularda da
bugün Sosyal Güvenlik Kanunu, evet, iki yıl önce çıktı ama epeyce kesimlerimiz
sosyal güvenlik şemsiyesi altında değildi. Milyonlarca, şu anda belki 1 milyona
yakın şoför esnafımızın sigorta sorunu, hem sağlık sigortası hem emeklilik
sigortasıyla ilgili sorunu çözülüyor. Onun ötesinde, daha geniş kesimlerin
sadece on altı günlük, on yedi günlük prim ödemeleri sağlanmak suretiyle -bir
aylık prim ödemiş gibi- primleri daha az alınmak suretiyle o insanların da
artık sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmesi bu kanunla sağlanıyor. Dolayısıyla,
yani sadece yapılandırmayla ilgili bölüm çıksın, diğer konulara ne ihtiyaç var
gibi bir yaklaşım gerçekten Komisyonumuzdaki çalışmalarda da ortaya çıktı
zaten. Bu Komisyondaki çalışmalar da gösterdi ki bunların hepsine ihtiyaç var.
Çok tartışmalar
da yapıldı değerli arkadaşlar ve ben burada yine, Komisyonumuzdaki
iktidar-muhalefet, bütün milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Çünkü
onların katkılarıyla da ciddi anlamda revizyonlar yapıldı ve zaten gelen
tasarıyla Komisyondan geçen şekli arasındaki değişiklikleri gördüğünüzde,
burada da Komisyonda ciddi anlamda katkı sağlandığını gösteriyor.
Burada diğer bir
husus da sosyal güvenlik ya da vergi primleri ödemelerini zamanında yapanlara
haksızlık konusu. Değerli arkadaşlar, bakın, üç yıldır, 2008 yılından bu yana,
sosyal güvenlik primlerini zamanında ödeyen mükellefler, vatandaşlar,
işletmeler yüzde 5 oranında işveren sigorta primini daha az ödüyor. İşveren
sigorta priminin… Dikkat ederseniz, sosyal güvenlik primlerinin açığını biz
bütçeden karşılıyoruz. Geçen yıl 30 milyar TL’nin üzerindeki bir açığı Maliye
kendi bütçesinden, transfer harcamalarından buraya aktarmış oldu. Demek ki
sosyal güvenlik primlerindeki indirim, aslında bizim işverenimize vergi ve
sigortada toplamda yaptığımız bir indirimdir. Yani vergisini ve sigortasını…
Bugün bir işçi çalıştıran kişiye baktığınızda, o kişi üzerinden, o kişiyi
çalıştırması, istihdam etmesi karşılığında bir stopaj öder bir de sosyal
güvenlik primi öder, ikisinin toplamından yapılan bir indirimdir bu.
Dolayısıyla öyle bakmak lazım ve oradaki açığı da yine zaten biz vergilerden,
vatandaştan topladığımız vergilerden finanse ediyoruz. Dolayısıyla bu
indirimi...
Şimdi, bu kanunla
getirilen daha önemli bir değişiklik var değerli arkadaşlar. Biliyorsunuz en
son Sektörel ve Bölgesel Teşvik Kanunu’yla beraber belli bölgelerde iki yıldan
yedi yıla kadar işveren sigorta primini, özellikle belli yaş grubundaki
gençlerle ilgili olsun, kadın çalışanlarla ilgili olsun, işveren sigorta
primini devlet ödüyor. Şimdi, böyle bir durumda geçmişte her iki teşvikten
birden yararlanamıyordu, yani hem zamanında ödeyip yüzde 5 indirim alacak hem
de çalıştırdığı kişilerin işveren sigorta primini devlet ödeyecek, ikisi bir
arada olmuyordu. Hâlbuki teşvikli bir bölgede yatırım yapmış kişi zamanında
sigorta primini ödüyorsa ondan da yararlanması lazımdı. Dolayısıyla şimdi
burada yapılan değişiklikle bütün teşviklerden birlikte yararlanma imkânı
getiriyoruz. Yani “Sen zamanında primini ödüyorsan diğer teşviklerden
yararlanmaya devam et, buradan da yüzde 5 indirim senin hakkındır.” diyoruz.
Dolayısıyla burada gerçekten çok kapsamlı ve geniş anlamda düzenlemeler var.
Diğer konulara
belki ilgili bölümlerde, zamanı geldiğinde değinilecek ama özellikle kamuoyunda
tartışılan konularda, işçi güvenliğiyle, iş güvenliğiyle ilgili konularda
Komisyonumuzda herkes dinlendi arkadaşlar, buna muhalefet milletvekilleri de
şahittir. İşçi temsilcileri, işveren temsilcileri, herkes geldi, görüşünü
söyledi. Dolayısıyla burada ciddi bir, iş dünyasına yönelik çok ciddi ve güzel
düzenlemeler olduğu ortaya çıktı ki ciddi anlamda herhangi bir tepki iş
camiasından gelmedi. Bu anlamda da ben, katkı sağlayan herkese teşekkür
ediyorum ve ülkemiz için de bu kanunumuzun bir an önce çıkmasını bekleyen
vatandaşlarımız açısından hayırlı olmasını diliyorum, yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Berber.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Yıldız...
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu
tasarı ile ne kadar bir tutarı yapılandıracaksınız? Bu yapılandırma ile
aslından, vergi cezasından, idari para cezasından, gecikme zamlarından ayrı
ayrı ne kadar miktarlardan vazgeçilmektedir? Bu yasa tasarısında
yükümlülüklerini zamanında yerine getiren vatandaşlarımız için bir pozitif
katkı düşünüyor musunuz?
Sayın Bakan,
sorulara yazılı cevap vereceğim demeyin çünkü bütün bürokratlarınız arkada,
bilgisayarları da yanında, lütfen cevap istiyorum çünkü bu kanun tasarısı
hazırlanırken, bu araştırmaların, çalışmaların yapılmış olması gerekiyordu.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Aslanoğlu...
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, bugün, ben, Ankara Sanayi Odasındaydım,
Sayın Genel Başkanımız gittiğinde biz de bir grup milletvekili gittik. Haykırma
şu: “Biz, beş yıl istiyoruz. Namusumuzla, özellikle KOBİ’ler için, biz
sanayiciler değil, özellikle KOBİ’lerin daha rahat etmesi için beş yıl.” diye
haykırıyorlar. Ben, bu haykırışı burada bir kez daha dile getiriyorum. Bu,
Ankara Sanayi Odası Başkanının, Yönetim Kurulu Başkanının bugünkü haykırışıdır.
“Ödeyeceğiz, bunu artık bir kere beş yıl yapsınlar, bu otuz altı ayı beş yıla
çıkarsınlar.” ifadelerini burada dile getirmek bir görevdir benim için. Bir kez
daha dile getiriyorum.
BAŞKAN – Sayın
Taner...
RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakan, Temmuz 2010’da borçların yapılandırılacağı açıklamanızın
üzerinden altı ay geçmiştir. Bu altı ay içinde kamu tahsilat oranı yüzde kaça
düşmüştür ve bu gecikmenin hazineye verdiği zararın boyutu nedir?
İki: 4760 sayılı
Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ek listelerin ve cetvellerin değiştirilmesinin
altında Danıştay dava dairelerinin tüketici dernekleri lehine verdiği kararı
ortadan kaldırmak mı yatmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Paksoy…
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 280
civarında kanun ve kanunlarda değişiklik yapmayı tasarlıyorsunuz. Söz konusu
yapılandırmayla vergi cezalarından, idari para cezalarından ve benzerlerinden
vazgeçilmektedir. Bu tasarıyla devlet büyük bir fedakârlık etmektedir ama
asgari ücretlinin maaşı 29,55 TL artırılmıştır. Devlette sözleşmeli personel
sayısı gittikçe artırılmaktadır. Sayın Bakan, bu yasayla sözleşmeli personeli
kadroya almayı düşünür müsünüz?
Yine, esnaf ve
sanatkârın bankalara olan borçlarına bir kolaylık getirecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
ülkemiz genelindeki icra dairelerinin sayısı 2002 yılında ne kadardı? Bugün
ülkemizde ne kadar icra dairesi bulunmaktadır? Hâlen kaç adet icra dosyası bu
dairelerde işlem görmektedir?
İki: Ülkemizin
önemli problemlerinden birisi olan istihdam konusuna, istihdamı artırıcı ve
gelir dağılımını düzeltici yönde bu tasarı içerisinde ne tür düzenlemeler yer
almaktadır?
Üç: İş yeri açan
emeklilerden kesilen yüzde 14 oranındaki sosyal güvenlik primi kesintisinin
kaldırılması ya da düşürülmesi yönünde bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Asil…
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tasarının
170’inci maddesiyle il özel idarelerinin sürekli işçi kadrolarında çalışan
ihtiyaç fazlası işçiler ile belediyelerin sürekli işçi kadrolarında çalışan
ihtiyaç fazlası işçiler değişik kadrolara atanacaklardır. Bu düzenleme on
binlerce belediye işçisi açısından ciddi sorunlar yaratacaktır. “İhtiyaç
fazlası” tanımlamasının hangi kriterlere dayandırılacağının belirsiz olması,
kişilerin rızası dışında bu düzenlemenin hayata geçirilmeye çalışılması kişi
hak ve özgürlüklerinin ihlali anlamına gelmemekte midir?
Bu kapsamda işçi
nakleden mahallî idarelerin nakil sonrasında oluşan işçi sayısında beş yıl
süreyle artış yapamaması, buna karşı hizmet satın alımı yoluna gidilebilmesi
taşeronlaşmanın yaygınlaştırılması amacını mı taşımaktadır? Kadrolu çalışanlar
sürgün edilecek, yerine taşeronlar mı sokulacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Şandır…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, bu
kanunun gerekçesinde “Yaşanan ekonomik krizin getirdiği ödeme zorluklarının
oluşturduğu sorunları aşmak için.” deniliyor. Eğer gerekçe buysa, çek
mağdurlarının sorunlarını çözmek için neden bir düzenleme getirmiyorsunuz?
İkincisi, tarım
sektöründe tüm üreticiler zorda. Türkiye'de her üründe çiftçi zarar etmektedir,
ürettiğini satamamaktadır, pazarlayamamaktadır. Bu yaşanan ekonomik krizin veya
Hükûmetin uygulamalarının, eksik veya noksan bıraktıklarının bir sonucudur.
Böyle bir torba yasa içerisinde, üreticileri, özellikle de çiftçileri,
özellikle de narenciye üreticilerinin sorunlarını aşacak bir düzenlemeye neden
yer vermediniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Uslu…
CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu
tasarıyla mükelleflerin geçmiş vergilendirme dönemleriyle ilgili olarak matrah
ve vergi artırımına ilişkin talepleri alınacaktır, bu sayede o döneme ait vergi
incelemesi yapılmayacaktır. Bu mükellefler üzerinde bir mali baskı değil midir?
Bu hususun kayıt dışı ekonomiyle mücadelede yeri nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Çalış…
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
gerçekten bu dönemde çiftçilerimiz çok zor günler geçirmektedir. Bu kadar
kapsamlı bir tasarının içerisine çiftçilerimizin tarım ve krediye olan
borçlarının yapılandırılmasıyla ilgili bir düzenleme koymamışsınız. Bu
görüşmeler devam ederken bir önergeyle, çiftçilerimizi rahatlatacak, tarım ve
kredi borçları ve Ziraat Bankası borçları yönünden rahatlatacak bir düzenleme
koymayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, bu
tasarı oldukça geniş kapsamlı olmasına rağmen, adli ve idari para cezaları
kapsam dışında tutulmaktadır. İdari para cezaları hukuk düzenimizdeki idari
yaptırımların ve devlet-vatandaş münasebetlerinin önemli bir göstergesidir.
İdari para cezaları tahsilinde ve ödenmesinde büyük sıkıntılar yaşanmaktadır.
İdari para cezalarını neden kapsam dışında tuttunuz? Bunu öğrenmek istiyorum.
İkinci olarak,
işçi emeklileri uzun zamandan beri intibak kanununun çıkmasını beklemektedir.
Bu kanun içerisine neden işçi emeklileri intibak kanunu düzenlemesi
konmamıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Mert…
HÜSEYİN MERT
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
aracılığınızla şu soruyu yöneltmek isterim: Tasarının 1’inci maddesinde
belediyelere ait idari para cezaları açıkça tanımlanmıştır, 2’nci maddesinde
“Kesinleşmiş alacaklar” bölümünde de bu açıklıkla tanımlanmıştır fakat 3’üncü
maddesinde yani “Kesinleşmemiş veya dava aşamasında olanlar” bölümünde yoktur.
Bu maddede belediyelere ait idari para cezaları göz önünde bulundurulmamış
mıdır? Yani kapsam içerisine alınmamış mıdır? Yoksa gözden mi kaçırılmıştır?
Bunu öğrenmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Aydoğan…
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu tasarının
krizden etkilenenlerin mağduriyetinin giderilmesiyle ilgili düzenlendiğini
ifade ediyorsunuz. İki yıl önce de süt üreticileri ciddi anlamda sıkıntı yaşadı
ve sütlerini sokağa döktü. Bugün, iki yıl sonra aynı sorun tekrar yaşanmakta.
Bu süt üreticilerinin yaşadığı sıkıntıyı önlemeyle ilgili sütteki yüzde 8 olan
katma değer vergisinin yüzde 1’e düşürülmesi düşünülmekte midir?
Biraz önce de AKP
sözcüsü dönemlerinde vergi oranlarının sürekli düşürüldüğünü ifade etti. Süt
üreticilerinin yaşadığı bu sıkıntının giderilmesinin birinci koşulu sütteki
KDV’nin yüzde 8’den yüzde 1’e indirilmesidir. Bununla ilgili bir çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Nalcı...
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
bundan önce, 2008 ve 2009 yıllarında 5811 ve 5917 sayılı kanunlarla varlık
barışıyla ilgili bir düzenleme yapıldı. Fakat bu iki kanun birbirine tezat.
Yani 2008’deki uygulama ile 2009’daki uygulama birbirinden farklı olduğu için
vatandaşlar cezalandırılmış oldu.
Bu tasarıya da
baktığımız zaman, bunda da ne kadar “Vergi affı yok” denilse de matrah
artırımıyla 2006’dan itibaren ve KDV artırımıyla da birlikte bir af geliyor.
Acaba, bu geçmişe
dönük bu 5811 ile 5917 sayılı Kanun arasındaki bu çelişkiyi düzeltecek misiniz?
Akabinde bu Kanun buna cevap vermezse başka bir kanun da çıkartmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın
Akkuş.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, Devlet Demiryollarında mevsimlik veya
ihtiyari birçok işçi bulunmaktadır. Bu işçiler en fazla altı ay çalışmakta.
Ancak, işe başlayınca iş altı ay sürmüyor; iki ay çalışıyor, bir ay çalışıyor,
yirmi gün çalışıyor ve böylece bir yılda altı ayı dolduruyor.
Bunlar gerçekten
büyük bir mağduriyet içerisinde. Bunların mağduriyetinin önlenmesiyle ilgili
bir girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu hazırlanan
tasarıyla ilgili bir gelir tahmini yapmak kolay değil, zaten o yönüyle de
yapılmamıştır. Tasarıdan kaç kişinin, hangi borçları için yararlanabileceği
önceden zaten tespit edilecek bir durum değil, bir konu değil. Çünkü bu, daha
ziyade mükelleflerin başvurularına bağlı olarak açıklık kazanacaktır. Bunun
için, ne kadar borçlar tahsilattan vazgeçilebileceği meselesiyle ilgili de şu
anda bilgi vermek mümkün değil.
Bir diğer konu,
tasarıda öngörülen azami taksit sayısı otuz altı ayda eşit taksittir. Bu tür
yasalarda, ödeme süresi uzadıkça uyum oranının azaldığı görülmüştür. Bu nedenle
sürenin uzatılması konusunda bir çalışma yoktur, öyle bir düşünce de söz konusu
değil.
Sözleşmeli
personelle ilgili bir soru vardı. O konuda bir çalışma yok.
Esnaf borçlarıyla
ilgili, yine, bir soru geldi. O konu, tabii, bankaları ilgilendiren bir konu.
Kararı verecek olan da bankalar olacaktır.
“Sosyal güvenlik
destekleriyle ilgili, yüzde 15’le ilgili bir indirim olacak mı?” sorusuyla
ilgili de… Öyle bir düşünce yok, öyle bir çalışma yok.
İşçi nakliyle
ilgili talepler konusunda bir soru geldi. Zaten bu taleplerin belediyelerden ve
il özel idarelerinden gelmesi lazım ki bir çerçeve programı hazırlanabilsin.
“Çiftçilerin
borçlarıyla ilgili bir rahatlatma getiriyor mu?” Evet, getiriyor. Elektrik
borçları, sulama birliklerinin borçlarıyla ilgili, Tarım Bakanlığından alınan
kredilerle ilgili kolaylıklar getiriliyor.
Bir diğer konu,
bu adli ve ticari para cezaları. Daha çok, bu tasarıda, trafik, nüfus, askerlik
yoklaması ve benzeri konular yani vatandaşın günlük hayatını ilgilendiren
konular dikkate alınmış, hazırlıklar ona göre düzenlenmiştir. Diğerleri, kamu
düzeniyle ilgili olanlar bunun haricinde tutulmuştur.
Ayrıca, “Vergi
oranlarında bir düşme olacak mı olmayacak mı? O konuda bir çalışma var mı?”
diye soruldu. Hayır, öyle bir çalışmanın olmadığını görüyoruz.
Cevap vermediğim
diğer sorulara zaten yazılı olarak cevap vereceğiz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler…
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN –
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Yoklama talebi
vardır, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunmadan evvel. Sayın Aslanoğlu,
Sayın Hamzaçebi, Sayın Özyürek, Sayın Öztürk, Sayın Diren, Sayın Süner, Sayın
Köse, Sayın Güvel, Sayın Tan, Sayın Özkan, Sayın Aydoğan, Sayın Bingöl, Sayın
Ünsal, Sayın Barış, Sayın Sönmez, Sayın Yazar, Sayın İçli, Sayın Dibek, Sayın
Yıldız, Sayın Ersin.
Yoklama için iki
dakika süre vereceğim.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.13
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 606 sıra
sayılı Tasarı’nın maddelerine geçilmesinden önce istem üzerine yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi elektronik cihazla yeniden
yoklama yapacağız.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101,
2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267,
2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501,
2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688,
2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780,
2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812,
2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1
ila 28’inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Mustafa Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Sayın Canikli burada olsaydı bazı yanlış ifadelerini düzeltme
fırsatı bulacaktık ama ben gene düzelteyim, kendisine ulaşsın. Burada, ısrarla,
müsteşarlığın istisnai kadro olduğunu ve oraya atanmak için hiçbir şart, koşul
aranmadığını söyledi. Bu yanlıştır, müsteşarlık istisnai kadro değildir; onun
için de yüksek tahsil şartı vardır, belli bir süre devlette hizmet koşulu
vardır.
Şimdi, burada,
Sayın Hasip Kaplan’ın konuşması nedeniyle tartışma konusu olan 104’üncü maddeye
göre, özel sektörden doğrudan, bağlı ve ilgili müsteşarlık ve genel
müdürlüklere atama yapılabilmektedir. Bu, son derece sakıncalı bir yoldur,
yöntemdir. Sayın Kaplan’ın da ifade ettiği gibi, artık siz, müflis bir
müteahhidi DSİ Genel Müdürü yapabilirsiniz, Karayolları Genel Müdürü
yapabilirsiniz. Bunlar doğru değil ve devlette bir kariyer için devlete girmiş,
hizmete başlamış insanların önünü kesip, özel sektörden, bir gün memuriyet
yapmayan insanları en üst düzeyde görevlere getirirseniz, bu doğru değildir, bu
çok yanlış bir düzenlemedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu ucube tasarı acaba hangi bakan tarafından savunulacak diye
merakla bekliyordum, tesadüf Sayın Mehmet Aydın’a çıktı. Gerçekten bu tasarı
tam bir ucube değerli arkadaşlarım. Sayın Başbakan Kars’taki heykele “ucube”
diyor ama Mecliste, Sayın Başbakan, bize, ucube bir yasa tasarısının
görüşülmesine fırsat veriyor, olanak veriyor. Bu, son derece yanlıştır.
Şimdi, torba yasa
tasarılarının en genişi ve en kapsamlısı ne yazık ki bu. Özellikle seçimlere
gidiyor olmamız nedeniyle, AKP, kıyıda köşede kalmış ne varsa hepsini getirdi
buraya koydu.
Sayın Recai
Berber “Muhalefetin de pek çok önerilerini kabul ettik, onlar da burada yer
alıyor.” dedi. İnsaf ile söyleyelim, bizim çok az önerimiz bu tasarıda yer
almıştır. Keşke daha çok önerimiz yer almış olsaydı da daha güzel bir tasarıyı
bu Meclisin huzuruna, önüne getirebilmiş olsaydık.
Tabii, Sayın
Recai Berber’in özellikle hem alt komisyonda hem Komisyonda son derece
demokratik bir tavır sergilediğini de söylemeliyim ama dinlemek, görüş almak
başka, o görüşlerin gereğini yapmak başka. Hem işçi sendikalarının hem memur
sendikalarının temsilcilerini Komisyonda, alt komisyonda dinlediğimiz doğrudur
ama onların isteklerini ne yazık ki yerine getirmedik.
Bu yasa tasarısı,
iş mevzuatını, çalışma yaşamını daha güvencesiz hâle getirmektedir. Artık,
çalışma hayatımız kadrolu, sendikalı işçilerden değil, esnek çalışma yöntemiyle
çalıştırdığımız güvencesiz işçilerden meydana gelmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu konu Temmuz 2010 yılında Sayın Başbakan tarafından gündeme
getirilmiştir ve denilmiştir ki: “Esnafa, tüccara, iş dünyasına bir müjde
veriyorum; sizin vergi borçlarınızı, sosyal sigorta primlerinizi yeniden
yapılandıracağız.” Temmuzdan bugüne kadar altı, yedi ay geçmiştir ve hâlâ bu
tasarıyı görüşüyoruz.
Bu tasarı ilk
gündeme geldiği andan itibaren biz dedik ki: Gelin yeniden yapılandırmayla
ilgili, yani vergi borçlarının yeniden yapılandırılması, sosyal güvenlik
primlerinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bölümlerini hemen görüşelim,
yasalaştıralım, diğer bölümlerini de zaman içinde görüşürüz dedik ama ne yazık
ki bu önerimiz kabul edilmedi ve böylece gerçekten iş dünyasında mükellefler
nezdinde büyük sıkıntılar yaşanmaya başladı. Bir yandan mükellef bu yasanın
kendisine getireceği avantajlara bakıyor, bir yandan da diyelim kamyonuna el
konulmuş, icra takibi altında, ne yapacağını şaşırmış vaziyette. Bir yandan,
matrah artırımı diye, işte “2006’dan 2009 yılına kadar ödediğiniz vergilerin
biraz daha fazlasını öderseniz artık sizinle ilgili vergi incelemesi
yapmayacağız.” diye buraya hükümler koyuyorsunuz ama bir yandan da o yıllarla
ilgili vergi incelemesi yaptırmak suretiyle mükellefi çok zor durumda
bırakıyorsunuz. Bunların hepsi bu yasanın gecikmesi nedeniyle meydana
gelmiştir.
Bu yeniden
yapılandırmayla ilgili bölümlerini biz destekliyoruz. 2009 yılında, Başbakanın
“Kriz bizi teğet geçti.” dediği yılda gerçekten büyük bir sıkıntı yaşamıştır iş
dünyası ve onların yaptığı tahribatı gidermek üzere bir yeniden yapılandırma
tasarısı getirilmiştir, bizim de desteklediğimiz bu hükümler ne yazık ki
gecikmiştir, bugüne kadar yasalaşmamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, bu gecikmiş ve mükellefe pek çok sıkıntılar yaratan tasarının biz
bir an önce yasalaşarak iş dünyasının rahatlatılmasından yanayız. Burada biz
diyoruz ki vergi borcunu zamanında ödeyen, düzenli ödeyen mükelleflere gelin
bir kolaylık sağlayalım, bir jest yapalım. Sayın Canikli ve Sayın Berber, vergi
borcunu zamanında ödeyen insanları çok avantajlıymış gibi bir havada
gösterdiler. Dediler ki: “Vergi borcu olanlar kamu ihalelerine giremezler,
vergi borcu olanlar kredi alamazlar.”
Değerli
arkadaşlarım, kaç tane mükellef kamu ihalesine giriyor, kaç tane mükellef kredi
talebinde bulunuyor? Kaldı ki “Vergi borcu olan mükellefe, vergi borcu olan
tüccara kredi verilmez.” diye de bir kural yoktur. O nedenle, vergi borcunu,
sigorta prim borcunu zamanında ödeyen mükellefler mağdur olmaktadır, diğer
mükelleflere, görevlerini zamanında yapmayan mükelleflere avantaj sağlanırken
onlar aldatılmış duruma düşmektedir. Geliniz, burada bir önergemiz var, diyoruz
ki: “2010 yılında ödeyecekleri vergilerden, yani düzenli olarak, zamanında
vergi borcunu ödemiş olanlara, yüzde 10 bir indirim yapalım, bir jest yapalım.”
Bu gerçekten mutlaka yapılması gereken bir şeydir. Sayın Canikli burada karşı
çıktı. Oysa Sayın Babacan “2011 yılında bunu yapamayız ama 2012 yılında bunu
yapabiliriz. 2011 yılı bütçesini bağladık; burada, bir indirimi, vergilerde bir
indirimi öngörmedik.” dedi. Oysa bu yasayla, bu yeniden yapılandırma
tasarısıyla toplanacak ek vergiler de bu bütçede yoktur. Buradan bir bölümünü
rahatlıkla vergi indirimine, yani dürüst, namuslu mükellefleri ödüllendirmeye
ayırabiliriz. Bunu mutlaka yapmalıyız. Bu yeniden yapılandırma bölümünün en
büyük eksiği budur.
Biz yeniden
yapılandırma bölümünü destekliyoruz ama diğer bölümlerde önergelerimizle
yanlışları düzeltmeye çalışıyoruz. Gene bu bölümde, yeniden yapılandırmayla
ilgili bölümde de verdiğimiz önergelerle bazı düzenlemelere olanak sağlamaya
çalışıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) – Mesela kasa farklarına yüzde 5 vergi alınması yerine yüzde 3 vergi
alınmasını da bir önerge hâlinde sunmuş bulunuyoruz.
Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özyürek.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz 606
sıra sayılı tasarının birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Muhterem heyetinizi, partim ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bazı kamu alacaklarını yapılandıran bu düzenlemeyle, AKP,
sekiz yıldır Türkiye’yi iyi yönetemediğini itiraf etmektedir. Vatandaşların
borcunu ödeyemez hâle gelmesinin sorumlusu sekiz yıldır gerekli önlemleri
almayan, ekonomiyi ve vatandaşlarımızı kaderine terk eden, vatandaşı borç
girdabının içine gark eden AKP Hükûmetidir. Bu tasarı, aynı zamanda, ekonomik
krizin teğet geçmediğini, vatandaşı ve ekonomiyi perişan ettiğini de
ispatlamaktadır.
2003 yılında,
malumunuz, Vergi Barışı Kanunu çıkarılmıştı. Geçen yedi yıllık sürede de
muhtelif tarihlerde kısmen de olsa bazı borç yapılandırmalarına da gidilmişti.
Anlaşılan o ki, vatandaş sürekli küsmekte ve zor duruma girmektedir. Sekiz
yıllık AKP İktidarının yanlış ekonomi uygulamaları sonucunda vatandaşlar kamuya
olan borçlarını ödeyemez hâle gelmiştir. Bu durumu dikkate alan Milliyetçi
Hareket Partisi, 2008 yılından bu yana vatandaşın borçları konusunda defalarca
Hükûmetin dikkatini çekmiştir ve Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri tarafından
özellikle 2008 yılından bu yana çok sayıda kanun teklifi verilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisinin teklif ve uyarıları maalesef dikkate alınmamış ve
bugüne gelinmiştir.
Bu tasarının ilk
21 maddesi borçların yapılandırılmasıyla ilgili olan düzenlemelerdir. Hükûmet
tarafından 113 çerçeve madde olarak sunulmuş ve alt komisyon ve üst komisyonda
çerçeve madde sayısı 224’e yükselmiştir. Bazı maddelerin birçok alt maddeden
oluştuğu dikkate alındığında madde sayısı neredeyse 280’i geçmektedir. Dolayısıyla,
AKP, vatandaş tarafından acilen beklenen 21 maddelik borç yapılandırmasının
arkasına saklanarak “Nasıl olsa muhalefet bu tasarıyı engelleyemez.” mantığıyla
siyasi etikle bağdaşmayacak bir şekilde olumsuz düzenlemeleri de içeren birçok
maddeyi bu tasarıya eklemiştir.
Başta
özelleştirmeyle ilgili olmak üzere bazı yargı kararlarının ortadan
kaldırılması, özürlülerin âdeta toplama kampları oluşturularak
çalıştırılmasının öngörülmesi gibi karşı olduğumuz, sonradan tasarıdan
çıkartılan olumsuz düzenlemeler tasarının ilk hâlinde bu tasarıda yer alıyordu.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak alt komisyonda, üst komisyonda yoğun
mesai vererek her türlü olumlu katkımızı verdik, eleştirilerimizi yaptık ve
önerilerimizi de getirdik ancak önerilerimizin pek çoğu, maalesef anlaşılamaz
bir tutumla büyük çoğunluğu reddedilmiştir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi tasarının hazırlanmasını ve görüşmelerini geciktirmiştir.
“Bayram müjdesi” denilmesinden bu yana neredeyse yaklaşık iki buçuk aya yakın
bir süre geçmiştir. Hatırlarsanız 15 Kasım 2010 tarihinde Başbakan Yardımcısı
Sayın Ali Babacan ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Ömer Dinçer
tarafından bir bayram müjdesi olarak Kurban Bayramı arife günü açıklanmıştı.
Kamu alacaklarının yapılandırılması 2010 yılının Temmuz ayında Başbakan
tarafından dile getirilmiş, daha sonra bu bayram müjdesi verilmiş, 3 Aralık
2010 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonunun gündemine gelmiş ve alt komisyona
havale edilmişti ve 23 Aralık 2010 tarihinde de alt komisyon görüşmeleri
tamamlanmış ve 13 Ocak 2011 tarihinde de Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri
tamamlanmıştı.
Anlaşılacağı
üzere Başbakanın gündeme getirmesinden bu yana yaklaşık yedi ay, daha sonra
bayram müjdesinin açıklanmasından bu yana da iki buçuk ay geçti. Bu bayram
müjdesinden sonra geçen sürede vergi incelemeleri yapılmış, başlatılmış,
hacizler alabildiğine devam etmiş ve vatandaşın mağduriyeti aslında daha da
artmıştır. Tasarının Plan ve Bütçe Komisyonu gündemine geldiği 3 Aralık 2010
günü Milliyetçi Hareket Partisi olarak, aciliyeti olan ve vatandaş tarafından
umutla beklenen bazı alacakların yapılandırılmasına ilişkin hükümleri içeren
tasarının ilk 21 maddesinin ayrılarak hemen Genel Kurula sevk edilip
yasalaşmasını, geri kalan maddelerin de komisyonlarda görüşmelerine devam edilmesini
teklif ettik ancak Hükûmet ve AKP Grubu tarafından bu teklifimiz kabul
edilmemiştir.
Değerli
milletvekilleri, AKP borcunu zamanında ödeyen vatandaşlarımızı bu tasarıyla
küstürmektedir. Bu türlü borç düzenlemelerinin öncelikle adalet ilkesini zedelediğini,
borcunu ödemeyenlere kolaylık sağlanırken borcunu zamanında ve düzenli ödeyen
vatandaşlarımızı küstürdüğünü, hatta tepkiye sevk ettiğini de ifade etmemiz
gerekmektedir. Onun için, borcunu zamanında ödeyen vatandaşlara da telafi edici
kolaylıklar sağlamak ve bir jest yapılmasını zorunlu gördüğümüzü ifade
ediyoruz. Yine, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda önerge vermemize
karşın AKP bu hususu dikkate almamış ve önergemizi reddetmiştir. Yine, Genel
Kurul görüşmeleri sırasında da ilgili madde geldiğinde bu konuda önergemizi
vereceğiz, vergi ve diğer kamu borçlarını zamanında ve düzenli ödeyen
mükelleflerimizin de memnun edilmesini tekrar, ısrarla takip edeceğiz.
Toplumda adalet
ve devlete güven duygusunun zedelenmemesi için böyle bir düzenlemenin yapılması
şarttır değerli milletvekilleri. Ancak bu şekilde kuralsızlık teşvik edilmemiş,
kurallara uyanlar aldatılmamış, devlet herkese adil ve eşit davranmış olacaktır.
Tasarının
içeriğine ilişkin bir diğer değerlendirme de, 1’inci maddeyle ilgili olarak
ifade edecek olursak. Tasarı kapsamı geniş olmakla birlikte idari para cezaları
kapsam dışında tutulmuştur. Adli para cezaları bu tasarının gerekçesi
itibarıyla kapsam dışı tutulabilir ancak en azından idari para cezalarının
kapsama dâhil edilmesinde fayda görüyoruz. İdari para cezaları hukuk
düzenimizdeki idari yaptırımların ve devlet-vatandaş münasebetinin önemli
unsurlarından birisidir. İdari para cezaları ve bu cezaların uygulanabilmesi
kamu otoritesinin yaptırım gücünü ifade etmektedir. Ancak, idari para
cezalarının etkili ve caydırıcı olup olmadığı hususu bir yana, idari para
cezalarının tahsilinde de büyük sıkıntılar yaşanmaktadır ve maalesef devlet,
idari para cezalarının çok büyük bir kısmını tahsil edememektedir. Gerçek ve
geniş kapsamlı bir yapılandırmanın esnaf ve çiftçi borçlarını da kapsaması
gerekmektedir. Esnafımız ve çiftçimiz maalesef çok borçludur. Çiftçimizin
Ziraat Bankasına, kooperatiflere borcu 12 milyar lirayı; esnafın Halk Bankasına
borcu 3,5 milyar lirayı bulmaktadır.
Diğer bir husus
da kamu idaresiyle vatandaşlar arasındaki amme alacağı davalarıdır ve bu
davalar, özellikle vergi davaları ve gümrükle ilgili davalar artarak
sürmektedir. Bu davalar, devlet-vatandaş münasebetini ziyadesiyle
zedelemektedir ve maalesef ifade etmemiz gerekir ki idare bu davaların da büyük
çoğunluğunu kaybetmektedir. İhtilaflardan mümkün olduğunca vazgeçilmesi ve
azaltılması idarenin ve mahkemelerin yükünü ciddi oranda azaltacağı gibi
mükellefi de rahatlatacak ve ihtilaftan vazgeçmek için daha da özendirecektir.
Bunun için, ihtilaflı ve dava safhasında bulunan alacakların ödeme oranında
daha makul düzenleme yapılması hâlinde, davadan vazgeçme konusunda mükellef
bakımından teşvik edici bir unsur olacaktır. Aksi takdirde tasarının bu
maddesinden de beklenen maksat hasıl olmayacaktır.
Yine, aynı hususu
4’üncü maddede inceleme ve tarhiyat safhasındaki alacaklar için de söylemek
mümkündür.
Diğer önemli bir
husus değerli milletvekilleri: 18’inci maddede başvuruya ödeme süresi ve
şekline ilişkin düzenlemelerdir. Biraz önce de ifade ettiğim gibi vatandaşın
çok borcu vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 606 sıra
sayılı kanunun birinci bölümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, bugün,
şimdiye kadar konuşan arkadaşlarımız da ifade etti, aslında Türkiye’yi
ilgilendiren, Türkiye’de emekçileri ilgilendiren birçok konunun böylesine bir
torba yasada biriktirilmiş olması ciddi bir problem ama ne yazık ki AKP bunu
alışkanlık hâline getirdi, bu ilk değil. Bundan önce de birçok konuyu böyle
torba yasalar hâline getirip aslında tartışılmayan, toplumda bu konuda toplumun
hassasiyetlerini gözetmeyen bir noktadan siyaset yapmaya başladı ve kendi oy
çokluğunu kullanarak da buradan geçiriyor. Doğrusu burada konuşurken bile
yerimde düşündüm, ne kadar ifade ediyor bizim konuştuklarımız bir muhalefet
yapma dışında çünkü hiçbir değişiklik önerisi dikkate alınmıyor, hiçbir öneri
dikkate alınmıyor. AKP kendi cephesinde ikna olmuş, tartışmış ve burada sadece
el kaldırıp indiriyor. Kaldı ki sayın milletvekilleri de zaten dışarıda, ne
tartışıldığını da bilmiyor, ancak oylama sırasında buraya geliyor. Bu bile
aslında AKP’nin Türkiye’de işçilere, emekçilere ne kadar önem verdiğinin, bu
sorunları ne kadar ciddi tartıştığının bir göstergesi.
Bakın, bu yasa
gündeme geldiğinden beri Türk-İş’ten KESK’e kadar birçok kurum eylem yapıyor.
Acaba iktidar hiç düşündü mü, bu sendikalar neden eylem yapıyor? Bu konuda bir
ortaklaşma zemini mümkün mü? Oysa iktidar adına konuşan sayın milletvekilleri,
çok önemli bir iş yaptıklarını, toplumun geniş kesimlerinin bunu
desteklediklerini ifade ediyor. Madem destekliyorlar o zaman işçiler neden
sokakta, neden eylemde? Bunların anlaşılması gerekiyor. AKP İktidarının artık
bu torba yasalardan vazgeçmesi gerekiyor.
İktidarın elinde
iki tane torba var. Torbanın birinde işçilerin, emekçilerin, kadınların,
gençlerin hak ve özgürlüklerini gasp ediyor, ülkenin zenginliklerini gasp
ediyor; diğer torbada da bu zenginlikleri kendi iktidarı için, kendi çıkarı
için kullanıyor. Bu iki torbanın adaletsizliği ortada ve gerçekten bu
adaletsizlik üzerinden, ismi her ne kadar “Adalet” olsa da adaletsizlik
üzerinden bir siyaset yapılıyor. Umarız, önümüzdeki dönemde halkımız bu
adaletsizliğe bir son verecektir.
Değerli
milletvekilleri, içerisinde emekçilerden memurlara, gençlerden öğrencilere
kadar çok geniş kesimleri ilgilendiren pek çok farklı alanlardaki yasa
değişikliğini içeren kanun tasarısının elbette ki en can alıcı ve dikkat çekici
bölümlerinden birisi de birinci bölümde öngörülen değişikliklerdir. Bilindiği
üzere, kanun değişikliğiyle “Kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması” adı
altında çeşitli vergi afları ve ödeme kolaylıkları sıralanmıştır. Tasarıya
göre, 31 Aralık 2010 tarihine kadar olan ödenmemiş vergiler, trafik cezaları,
idari para cezaları, gümrük vergileri, sigorta primleri, emeklilik keseneği ve
kurum karşılığı, İşsizlik Sigortası Primi, Sosyal Güvenlik Destek Primi, damga
vergisi, özel işlem vergisi, eğitime katkı payı, belediyelerin su bedeli
alacakları, büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idaresinin su ve atık su
bedeline ilişkin alacaklar yeniden yapılandırma kapsamına alınmıştır.
Kanun tasarısının
hazırlanmasında amaç ise özel kesimin kamuya olan borcunun hafifletilmesi ve
kamu alacaklarının tahsil edilmesi olarak belirlenmiştir ki biraz önce iktidar
adına konuşan sayın milletvekili, iş çevrelerinin bu tasarıdan çok memnun
olduğunu söyledi. Evet, sorun orada. İş çevreleri memnun ama emekçiler,
yoksullar memnun değil. Bunun dengesini iyi kurmadığınız durumda ciddi
adaletsizlik olur. Adaletsizliğin olduğu yerde de siz iktidarınızı
koruyamazsınız. Çok yanı başımızda, Tunus’ta yaşananlar bunun örneğidir;
Tunus’ta işsizlikten, yoksulluktan kaynaklı yaşananlar, işte, bir gencin kendi
yaşamına son vermesinin nasıl iktidarı düşürdüğünü ben sayın iktidara
hatırlatmak isterim. Eğer siz adaletsizliği devam ettirirseniz, yükseltirseniz
siz de iktidarınızı fazla koruyamazsınız. Öyle “Türkiye’nin bilmem 16’ncı büyük
ekonomisiyiz, biz şu kadar büyüdük.”
demekle Türkiye’de sosyal adaletsizlikleri ortadan kaldıramazsınız.
Dolayısıyla, bunu dikkate almanızı öneririz.
Dolayısıyla,
yapılması planlanan vergi afları ve amme alacaklarının yapılandırılmasıyla önce
sermayenin cebi düşünülmüştür. Açıkça görüldüğü üzere emekçi kesim, yoksul
kesim bu kanun tasarısının ne amacında ne de içeriğinde yer almaktadır. Plan ve
Bütçe Komisyonunda yangından mal kaçırırcasına geçirilen kanun tasarısı
göstermektedir ki vergisini düzgün olarak ödeyen kesimler cezalandırılmaktadır.
Ağırlıklı olarak işverenlerin borçlarının silinmesi hedeflenmektedir. Elbette
ki kriz nedeniyle son birkaç yıldır esnaf da, küçük işletmeci de zor durumdadır
ancak bu kanun tasarıyla KOBİ’lerden ziyade tekel olan büyük sermaye
sahiplerine kol kanat gerilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, 2008 ekonomik krizinin en büyük bedelini yaşayan yoksul kesime
vergilerle krizin yükü daha da üzerine yüklenmiş durumdadır. Bugün en çok vergi
veren kesim memur, işçi kesimi olduğu bilinmektedir. TÜİK yakın zamanda
işsizlik verilerini açıkladı ve 2 milyon 901 işsiz olduğunu belirtti. İşsiz
sayısının bunun çok üzerinde olduğunu, yüzde 25’lere ulaştığını ise işçi
sendikalarının yaptığı araştırmalardan açığa çıkmaktadır. OECD ülkelerinde iş
gücüne katılım yüzde 66 iken ülkemizde yüzde 44 olması bile işsizliğin hangi
boyutta olduğunu bize göstermektedir. Ancak Türkiye’de vergi politikaları gelir
dağılımını daha da bozmaktadır. AKP Hükûmetinin vergi yükünü sermayeden alıp
emekçinin sırtına yüklemede ısrarcı olması da bu durumu emekçiler açısından
daha çekilmez hâle getirmiştir. Gelir vergisi, asıl olarak, kayıt altında
olduğu için en kolay tahsil edilen ve kamu gelirlerinde garanti girdi olarak
görülen ücretli emekçilerin aylıklarından alınmaktadır.
Böylelikle
muafiyet ve ayrıcalıklardan sermaye kesimi yararlanmaktadır. Daha önce de
olduğu gibi, sermaye sahiplerine sayısız ve koşulsuz vergi muafiyeti
sunulmuştur ve sunulmaya devam edilmektedir.
Sayın
milletvekilleri, 2009-2010 yılında asgari ücretle çalışan bir emekçinin brüt
geliri 760 liradır. Bu ücret üzerinden yapılan gelir vergisi kesintisi, damga
vergisi, işsizlik sigortası kesintisi adı altında yapılan kesintiler sonucunda
emekçinin eline geçen net ücret 544 TL’ye düşmektedir ve bu kesintilere sigorta
kesintileri de eklendiğinde toplam kesintiler net ücretin yüzde 70’ini
oluşturmaktadır. Yani emekçinin eline geçmesi gereken 100 liranın 70 lirası
eline geçmeden gasp edilmektedir. Oysaki şirketlerin tabi olduğu kurumlar
vergisine baktığımızda, 100 TL vergi matrahı beyan eden bir kurumdan, gelir
vergisi ve kurumlar vergisi toplamında yüzde 28,82 oranında bir kesinti
yapılmaktadır. Yani kurumlar, 100 TL gelirin sadece 29 TL’sini vergi olarak
devlete ödemektedir. Sadece bu tabloya bile bakıldığında, aslında adaletsizlik
çok net olarak ortaya çıkmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’de kamu bütçesinin en önemli girdi kalemlerinden biri
de dolaylı vergilerdir. ÖTV, KDV gibi vergileri içeren dolaylı vergiler en
kolay toplanabilen, Hükûmetin sıkıştığında vergi artırımına giderek kolay para
girdisini sağlayabildiği vergiler olması itibarıyla en adaletsiz vergi toplama
yöntemlerinden biridir.
2010 yılında
toplam verginin yüzde 21,5’ini gelir vergisi, yüzde 9,3’ünü kurumlar vergisi,
yüzde 27,3’ünü ise katma değer vergisi ve yüzde 28,3’ünü de özel tüketim
vergisi oluşturmaktadır. Görüldüğü üzere toplam vergilerin sadece yüzde 9’u
sermaye sahipleri tarafından ödenmektedir.
Emekçilerin
üzerine yüklenen gelir vergisi ve dolaylı vergilerin payı, toplanan vergilerin
yarısından fazlasını oluşturmaktadır. Tabii, bu, sadece ücretli, kadrolu olan,
kayıt içinde olan emekçiler açısından böyle. Asıl, bir de başka bir problem
var: Bu ülkede kayıt dışı çalışan, aslında işsiz olan, kayıt dışı, emeği
görülemeyen, örgütlü mücadele içerisinde yer almayan, sendikasız çalışan, iş
güvencesinden yoksun çalışan çok önemli de bir kesim var. Aslında bu yasayla
birlikte bu kayıt dışı işçilik de yasal hâle getirilmiş durumdadır ne yazık ki,
yani yine evde esnek çalışma koşullarıyla, özellikle kadınların evde çalışması
öngörülmektedir. Yine, Sayın İktidar Milletvekilinin söylediği gibi parasız
izne ayrılma meselesi örneğinde olduğu gibi Hükûmet para ödemeden işçiye,
emekçiye aslında kendi çıkarına göre yeni bir sistem, neoliberal politikalarına
göre yeni bir statü ortaya çıkarmış durumdadır işçiler, emekçiler açısından. Bu
aslında Türkiye’de ciddi bir sorunun başlangıcıdır. Türkiye’de tabii ki
emekçiler, tabii ki bu ülkede adaletten yana olanlar bunu kabul etmeyecektir.
Kabul etmediğini de bugün sokaklarda gösteriyor. Bugün gerçekten bunu dikkate
almadığınızda Türkiye’de de herhangi bir gelişmenin, demokratikleşmenin mümkün
olmadığını da hatırlatmak isterim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tuncel.
Şahıslar adına
ilk söz Manisa Milletvekili Sayın Recai Berbere aittir.
Buyurun Sayın
Berber. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECAİ BERBER
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanunun birinci bölümüyle ilgili olarak… Gerçekten çok
kapsamlı bir kanun tabii, baştan da belirtmiştik. Öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Önceki konuşmamda
da belirttim, tabii bazı arkadaşlar burada idari para cezalarının kapsamda
olmadığını belirttiler, ancak kanunun ilgili bölümlerine bakarlarsa özellikle
geniş halk kesimlerini ilgilendiren idari para cezaları bu kanunun kapsamında.
Bu kanunun kapsamına girmeyen idari para cezaları ya da kamu alacakları daha
çok belli sayıdaki mükellef ya da iş sahiplerine ait olanlar. Mesela kapsama
girmeyenleri sayacak olursak: Petrolden devlet hissesi ve devlet hakkı,
madenlerden devlet hakkı ve özel idare payı, Madencilik Fonu, şeker fiyat farkı,
akaryakıt fiyat farkı, kılavuzluk ve römorkörlük hizmet payı…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – İdari ve adli kararlara konu olanlar.
RECAİ BERBER
(Devamla) – …ve bazı adli ve idari para cezaları ancak kapsama giren idari para
cezalarını da ben burada belirteyim ki özellikle, halkımız idari para
cezalarının girmediğini zannediyor. Mesela Askerlik Kanunu...
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – İdari ve adli hiçbir karar girmiyor.
RECAİ BERBER
(Devamla) – Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki
Kanun kapsamındaki cezalar, Karayolları Trafik Kanunu kapsamındaki cezalar,
Taşıt Kanunu kapsamında, milletvekili seçimi, mahallî idare seçimlerinden gelen
cezalar, halk oylamasına katılmayanlara nüfus hizmetlerinden dolayı kesilen
idari para cezalarının tamamı bu kapsama giriyor.
Değerli
arkadaşlar, kapsama giren kurumlara baktığımızda gümrük vergileri ve idari para
cezaları giriyor, ilk defa olarak bu kapsama giriyor. Sosyal güvenlik birimleri
ve idari para cezaları, il özel idarelerin çeşitli harç ve katılma payı gibi
asli ve ferî amme alacakları bu kapsama giriyor. Yine, aynı şekilde, özel
idarelerin, özel idarenin ve belediyelerin bu kapsama giren çok geniş
alacakları var.
Diğer yandan, bu
kanunlarda yer almayan, mesela YURTKUR’un öğretim ve katkı kredilerinin
alacakları aynı şekilde, TRT elektrik enerjisi payı, KOSGEB desteklemeleri,
organize sanayinin elektrik, su bedelleri... Dikkat ederseniz burada birçok
sivil toplum örgütlerinin de, meslek odalarının da aidat payları dâhil çok
kapsamlı bir alacak listesi var. En önemlisi de özellikle Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının tarımsal amaçlı kooperatiflere ve bu kooperatiflerin ortaklarına
kullandırdığı tarım kredilerinden kaynaklanan alacaklar da bu kapsama giriyor.
Yine, sulama birliklerinin tarımsal sulamadan kaynaklanan alacakları bu kapsama
giriyor.
Değerli
arkadaşlar, burada, ilk defa olarak, kamunun kira alacakları da, Vakıflar Genel
Müdürlüğünün kira alacakları da, belediyelerin, özel idarelerin kira alacakları
da bu kapsama giriyor. Dolayısıyla ben, burada, kapsamını sadece saymaya
kalktığım zaman bile süremin yetmediğini görüyorum.
Öte yandan, bu
kanunla getirilen en önemli, yeni bir yaklaşım da mükelleflerin, taksitlerini
aylık olarak yapmamaları. Hani kamuoyunda özellikle “taksit atlatma” diye bir
uygulama var biliyorsunuz, daha kolaylaştırmak açısından. İlk defa kamu idaresi
iki ayda bir taksit yapıyor. Yani üç yıl, otuz altı aylık bir sürede
yapılandırma yapan bir mükellef veya borçlu burada on sekiz taksitte ödeyecek
yani iki ayda bir ödeyecek. Her ay hem sigorta hem vergi taksitleriyle
uğraşmayacak. Bu da ilk defa bu kanunla getirilen bir düzenleme.
Öte yandan yine
bu kanunda gerçekten çok ciddi anlamda yeni olarak getirilen hususlar var.
Tabii, özellikle matrah artırımlarında uygulanacak olan rakamlar çok ciddi
manada asgari düzeylere düşürüldü. Burada belki küsurat gibi görünen rakamların
nereden kaynaklandığı mükellef veya vatandaşlarımız, milletvekillerimizin de
kafasına takılabilir. Bir gelir vergisi mükellefinin asgari olarak asgari
ücretin on iki aylık tutarı kadar kazanç elde ettiği varsayımından hareketle bu
baza oturtuldu ve bundan dolayı da asgari ücretin o yıldaki on iki aylık
toplamı o mükellefin en az beyanı olması gerekir. Eğer bu mükellef kurumsa
bunun 3 katı olacak şekilde düzenlendi. Dolayısıyla bu oranlar da bu rakamlar
da ilk defa burada belli bir ekonomik baza oturtulmuş oldu. Aynı zamanda burada
gerçekten gecikme cezalarının ve gecikme faizlerinin geçmişe yönelik olarak
kaldırılması da mükelleflerin ödeme kolaylığı bakımından ciddi bir rahatlık
sağlayacak.
Ben sözlerime son
veriyorum burada ve tekrar bu bölümle ilgili olarak ülkemize ve
vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Berber.
Şahıslar adına
son söz Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan’da.
Buyurun Sayın
Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Tasarı’nın birinci
bölümüne ilişkin şahsım adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bir personele “Bu tasarının başlığını sakin sakin oku.”
dedim. “Saat tut.” dedim. Hayretle yüzüme baktı, ricamı kırmadı, okudu. “Kaç
dakika tuttu, biliyor musunuz?” dedi. Sordum “Yedi dakika.” dedi. Evet,
inanmazsanız deneyin, sadece başlığının okunması.
Bu tasarı,
AKP’nin ülkeyi soktuğu girdabın bir ürünü. Bunun içinde AKP yönetiminin
yarattığı problemlere çözüm önerileri var. Keçi otlatmadan öğrenci affına,
vergi ve SSK borç yapılandırmasına, fırlanta pırlanta vergisine, yani yok yok
içinde.
Bu tasarı birinin
başına düşse o feleğini şaşırır. Bu tasarının muhtevası bu milletin başına
düştü. Bu millet ne yapsın, şaşırdı. Şimdi bu hacim ve boyuta bu problemler
sığmıyor.
Bu tasarıya göre
esnaf dertli, çiftçi dertli, köylü dertli, öğrenci dertli, memur dertli, emekli
dertli, sanayici dertli, ihracatçı dertli, ithalatçı da dertli, bakanlar
dertli, Hükûmet dertli, dertli olmayan hiçbir toplum kesimi yok.
Siz ülkeyi ne
hâle soktuğunuzu görmüyor musunuz? Allah aşkına, bu tasarıda adil de
davranmıyorsunuz, çiftçinin bir yere olan borcuna af getiriyorsunuz, birine
getirmiyorsunuz. Koridorlar çiftçilerle dolu.
Biraz önce
vasıtalı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının azaldığını kim
söyledi? AKP Grup Başkan Vekili söyledi. İyi de vasıtasız vergiler, hesaba
kitaba göre, bu hesaba kitaba göre, 2011 yılı Programı’na göre vasıtasızlar 8,5
milyar TL artıyor, vasıtalılar 13,4 milyar TL artıyor. Nereden bakarsanız
bakın, bu bir haksızlık değil mi?
Sayın Maliye
Bakanı bakan olduğunda bunun ufağı geldiğinde “Ya, bu böyle geldi, ben de
rahatsızım, bir daha gelmeyecek.” dedi. Hesabını kitabını da getirmeye çalıştı.
Ama şimdi, Komisyonda neredeyse hiddetinden bize çıkıştı “Ya, bu, ülkenin
ihtiyacı.” dedi. Vallahi “rahatsızım” falan zor diyor, aramızda konuşursak belki
diyor ama gerçekten söylemekte zorluk çekiyor. Bu, bu milletin problemi.
İşi uzatıp gitmek
mümkün ama bu tasarıyı bayram öncesi Sayın Babacan “Bayram müjdesi” diye
açıkladı. Kaç aydır bayram devam ediyor, Komisyonda Hükûmete her gün bayramdı.
Genel Kurula geldi, yine bayram. AKP’nin bayramı devam edip gidiyor.
Bakın, Denizli
kasım ayı itibarıyla, Kamu Hesapları Bültenine göre tahsilat-tahakkuk oranında
sondan 8’inci il, gerisini siz düşünün. 300 binden fazla, yüz binlerce icra
dosyası var. Ben “AKP döneminde Denizli’de icra dairesi 2’den 7’ye çıktı.”
diyordum. Geçen, bir arkadaş “Haberin yok mu? İcra dairesi sayısı Denizli’de
9’a çıktı.” dedi. Benim haberim yoktu. “Yapma, AKP Hükûmeti bu kadar gaddar
olamaz.” dedim. Bana dediler ki: “Yok, senin düşündüğün gibi değil, yanlış
düşünüyorsun. Sadece yaptığı gaddarlığı unutturmaya çalışmıyor, aynı zamanda
vatandaşlara icra dairesinde de kolaylık sağlıyor icra dairelerinin sayısını
artırarak.” AKP’nin millete yaptığı kolaylık, burada getirdiğiniz bütün kolaylıklar
yaptığınızı hafifletmeye yönelik şeyler.
İleride de
konuşacağız, daha bunun gerekçesinde neler söylüyorsunuz, neler olduğunu ifade
edeceğiz.
Sayın Başkanım,
şimdilik teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Ben de
size teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Yıldız,
buyurun.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 12
Eylül referandum sürecinde başta Sayın Başbakan ve Başbakan yardımcıları olmak
üzere birçok AKP’li milletvekili 12 Eylülde mağdur olan ülkücüler için gözyaşı
döküyorlar, onların haklarını savunduklarını söylüyorlardı. Tasarının
Komisyonda görüşülmesi sırasında, Milliyetçi Hareket Partili
milletvekillerimizin 12 Eylül cuntasınca tutuklanan ülkücülerin tutukluluk
hâlleriyle ilgili geçen sürelerinin sosyal güvenlik haklarına sayılmasıyla
ilgili teklifini reddettiniz.
Bu teklifi niçin
reddettiniz? Ülkücülerle işiniz bitti mi? Savunmaktan vaz mı geçtiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Özkan…
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
biliyor musunuz bilmiyorum ama şu anda ineğin ağzından giren yemden yüzde 8,
memesinden çıkan sütten yüzde 8 KDV alınmaktadır. Şu anda yaşanan
hayvancılıktaki kriz nedeniyle yemde ve sütte KDV’yi yüzde 1’e indirmeyi
düşünüyor musunuz?
Bilirsiniz,
almadan vermek Allah’a mahsustur. Almadan veren Türk köylüsüne bir müjde
verebilecek misiniz?
Yine, tezek ve
fenni gübrede KDV yüzde 18’tir; ancak zümrüt ve yakutta KDV sıfırdır. Bunu üreticilerimize
reva görüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Taner…
RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 4’üncü
maddesinin (b) bendine göre altmış günden fazla prim borcu olan BAĞ-KUR’lu
esnafımız sağlık hizmetlerinden faydalanamamaktadır ama yapılandırmada
faydalanamadığı sağlık hizmetlerinin primlerini ödemek zorunda kalmaktadır. Bu,
partinizin adındaki adalet olgusuyla ne kadar bağdaşmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Uslu…
CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
sosyal güvenlik kapsamında yeşil kart sahibi iken 2007 seçimleri sonrası iptal
edilen kart sayısı nedir?
Bu tasarıyla
getirilen düzenleme iptal gerekçelerini ortadan kaldırıyor mu?
Bu seçimler
öncesi bu kişilere iptal edilen kartları geri verilecek mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Özdemir...
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
soruyorum: Devlete olan vergi borçlarını şimdiye kadar zamanında ödeyen vergi
mükelleflerine daha sonra ödeyecekleri vergilerinden düşürülmek üzere belirli
bir oranda vergi indirimine gidilmesi sağlanabilir mi? Bu konuda bir düzenleme
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Paksoy…
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
devlet kurumlarında altı ay çalışan personeli kadroya aldınız, beş ay yirmi
dokuz gün çalışanları almadınız. Devlet olarak, bu yasayı çıkardığınızda, mali
yönden büyük fedakârlık etmektesiniz. Madem bu kadar fedakârlık ediyorsunuz,
devlette altı aydan daha az çalışan personeli de kadroya alarak söz konusu
insanlarımızı da sevindirelim. Siz bu konuda bir müjde vererek söz konusu personelleri
kadroya almayı düşünmekte misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Asil…
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, bu
türlü af düzenlemeleriyle öncelikle vergide adalet ilkesini zedelediğinizi,
borcunu ödemeyenlere kolaylık sağlarken borcunu zamanında ödeyen
vatandaşlarımıza haksızlık ettiğinizi düşünüyor musunuz? Vatandaşlarımızın
birçoğu, devlete olan borçlarını zamanında ödeyebilmek için, evini, arabasını,
hatta tarlasını satmışlardır. Sırf bu yüzden batan ticaret erbabı olduğu gibi,
gururuna yediremeyerek intihar edenler bile olmuştur. AKP İktidarında namuslu
vatandaşların hep mağdur edildiği kanaati nasıl giderilecektir? Onun için,
borcunu zamanında ödeyen vatandaşlara da telafi edici kolaylıklar sağlanmasını
MHP milletvekilleri Komisyon görüşmelerinde teklif etti. Genel Kuruldaki bu
yönde vereceğimiz önergeleri destekler misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Akkuş…
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; sanayici ve iş çevrelerinin zorlandıkları
ve rekabet edecek ortamdan uzaklaşmalarında enerji ve yakıt ilk sırada yer
almaktadır. Enerji ve yakıt üzerindeki yüzde 50’yi geçen vergileri yüzde 30
seviyesine çekmeyi düşünür müsünüz? Bunun devlete maliyeti ne kadar olur? Bu
konuda bir çalışmanız var mı?
İki: Narenciye
üreticisi, geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da büyük bir sıkıntı içerisindedir.
Ürünün hâlâ dalında olduğu gözlenmektedir. Narenciye üreticisinin rahatlaması
için bu pakete herhangi bir eklenti yapmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Çalış…
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın Bakan,
maliyetlerin uluslararası piyasada rekabet edilemez düzeye çıkması nedeniyle
pek çok firma, üretimini Bulgaristan, Mısır, Çin gibi ülkelere kaydırmaya devam
etmektedir. Bu gibi firmaları tekrar ülkemize geri çekmek, istihdamı Türkiye’de
sağlamak için herhangi bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Sayın İçişleri Bakanına sorduğum bir soruyu aldım. Yazılı cevapta, 12 Eylül
referandumundan bu yana, kabul edilen madde gereğince, yurt dışına çıkma yasağı
kaldırılan vatandaşlarımızın sayısının yaklaşık 73 bin civarında olduğu
bildirilmiştir. Acaba yurt dışına çıkma yasağı kaldırılan bu 73 bin dolayındaki
vatandaştan ne kadarı vergi borcu nedeniyle yasak kapsamındaydı daha önce?
Bunların devlete ödemesi gereken toplam ne kadar borcu vardı? Bu kapsamda,
acaba bunlara da af getiriliyor mu, getirilen af miktarı ne kadardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Sakık…
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın
Bakanıma soruyorum: Bu torba yasasında öğrencilerle ilgili bir af yasası var
ama “terör suçları hariç” diyor. Terörün tanımını yapabilir misiniz? Yani eline
silah almamış, muhalif olmuş –üniversitedeki- öğrenciler düşüncelerini ifade
etmişler. Ne, hangi kriterle terörist ilan ediyorsunuz, bir?
İkincisi: Bugün
mevsimlik işçilerin, 11 insanın yaşamını yitirdiği, insanlığın alanlarda
süründüğü bir günü yaşıyoruz. Hemen hemen her yıl bu mevsimlik işçilerin büyük
oranda trafik kazalarıyla yaşamlarını yitirdiğini veyahut da gittikleri
yerlerde kimliklerinden dolayı saldırıya maruz kaldıklarını… Hükûmetin bu
konuda yani bu sahipsiz insanlarla ilgili bir çalışması var mıdır, yok mudur?
Onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Akçay…
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Maliye
Bakanına sorumu yöneltiyorum: Hükûmet olarak 2011 yılında yeni bir vergi
getirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, yedi dakikanız var.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Son sorudan
müsaadenizle başlayacağım.
Sayın Akçay, şu
an itibarıyla biz vergilerde herhangi bir indirim veya vergilerde herhangi bir
artış öngörmüyoruz, bütçemizi ona göre yaptık. Sadece şunu söyleyebilirim:
Makro ihtiyati tedbir anlamında yani cari açığın kontrol altına alınması veya
eğer bir aşırı ısınma durumu söz konusu olursa birtakım tedbirlerin alınması
tabii ki her zaman mümkündür. Bu, makro ihtiyati bir çerçevede yaklaşacağımız
bir konudur. Ama bunun dışında, makro ihtiyati saikler dışında vergi gelirleri saikiyle
hiçbir şekilde vergilerde bir artış öngörmüyoruz. Yani bir düzenleme olursa,
bu, gelir ihtiyacından çok, dediğim gibi, makro istikrarı sağlamaya yönelik,
örneğin cari açığı kontrol altına almaya yönelik olabilir, ama bu aşamada,
dediğim gibi, üzerinde çalışılan herhangi bir husus söz konusu değildir.
Sayın Sakık,
tabii, kanunlarımızda aslında terörün tanımı açık. Dolayısıyla, o konuda…
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Bakan, tanıma bakarsak Terörle Mücadele Yasası’na göre biz hepimiz
teröristiz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Yok, yok, öyle değil.
SIRRI SAKIK (Muş)
– 20 milyon insan terörist ilan ediliyor.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Eminim açıktır.
Mevsimlik
işçilerle ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız gerçekten güzel
çalışmalar yaptı, bazı uygulamaları da başlattılar. Şu anda detayları önümde
yok ama ben çok iyi biliyorum, çünkü Ekonomik Koordinasyon Kurulunda da
tartışmıştık. Gerçekten ciddi kolaylıkları, çocukların eğitimine yönelik,
onların ulaşımına yönelik, sağlık hizmetlerine yönelik önemli adımları içeren
bir paket, bir düzenleme söz konusuydu.
Yurt dışına çıkış
yasağı, tabii biliyorsunuz Anayasa değişikliğiyle kaldırıldı. Bu 73 bin kişinin
ne kadarının vergi borcu nedeniyle kaldırıldığını bilmiyorum, arkadaşlar
çalışsınlar, ben de sizinle paylaşırım. Yalnız şunu ifade edeyim: Varsayalım ki
vergi borcunuz var ve yurt dışına çıkış yasağınız vardı, kaldırıldı. Yine
mahkeme kararıyla bunu alabiliyorsunuz. Eskiden, yani Anayasa değişikliğinin,
bu yeni kanunun yaptığı, getirdiği en önemli değişiklik şu: İdari kararla yurt
dışına çıkma yasağı kaldırılıyor, mahkeme kararıyla vergi borcu nedeniyle yurt
dışına çıkma yasağı devam ediyor. Yani, biz, Maliye Bakanlığı olarak mahkeme
kararı alabilirsek o ilgili mükellefimiz yine çıkamayacak ve dolayısıyla,
Türkiye'nin, o anlamda, yani bir vergi kaçakçısı sorunuyla karşılaşması en
azından giderilmiş olacak.
Değerli
arkadaşlar, rekabet gücü tabii çok önemli bir husus. Hakikaten Türkiye son
yıllarda çok hızlı bir şekilde Avrupa Birliğinin bazı ülkelerine oranla
özellikle birçok alanda yani sadece ücretlerde değil diğer alanlarda da bir
yakınsama içerisindedir yani Türkiye hızlı bir şekilde arayı kapatır bir
noktadadır. Tabii ki bazı alanlarda firmalarımız başka ülkelerde şu veya bu
nedenle daha cazip koşulları bulup yatırım yapabiliyor, bu bir gerçek. Ama şunu
da söyleyeyim: Türkiye'ye de yatırım yapanlar var. Bu arada biz, Türkiye'de
yatırımların yapılmasını sağlamak üzere gerçekten çok radikal bir teşvik
sistemini uygulamaya koyduk. Hatta, bakın, kırka yakın ilimizde yani
Karadeniz’den, Doğu Anadolu’dan, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni kapsayan dördüncü
bölgede kurumlar vergisi yüzde 2, yedi yıl sosyal güvenlik primi işveren payını
hazine ödüyor, faiz sübvansiyonu var 5 puanlık, hazine yer tahsisi konusunda
çok çok cüzi bir kira bedeliyle kolaylıklar sağlıyor, gümrük muafiyeti, KDV
muafiyeti, bütün bu teşvikler söz konusu, ARGE teşvikleri. Dolayısıyla biz de
ülkemize yatırım çekmek için, bizim vatandaşımızın, bizim girişimcilerimizin
Türkiye'de yatırım yapması için, iş, aş üretmesi için ne gerekiyorsa hakikaten
gerekli adımları atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz.
Yine devam
ediyorum sondan başa doğru. Doğrudur, Türkiye'de enerji yani akaryakıt ürünleri
üzerindeki vergi yükü yüksektir. Ben bunu daha önce de söyledim. Ama yine
samimi olarak söyleyeyim, şu son sekiz dokuz yıl içerisinde vergi yükü
artmamıştır, azalmıştır. Basit bir rakam vereyim: Eskiden yani referans noktası
olarak AK PARTİ hükûmetleri dönemini almak açısından söyleyeyim yani 2003’ün
başında diyeyim, 2002’nin sonunda siz 100 liralık benzin alsanız 70 lira 30
kuruşu Maliyeye geliyordu, hazineye geliyordu. Bugün 65 liranın altına
düşmüştür bu yük. Yani efektif olarak vergi yükü azalmıştır ama vergi yükü
yüksektir arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, 2011 yılında 1 kuruş… Yani bunlar maktu vergiler, enflasyona
paralel bir düzenleme yapmıyoruz, dolayısıyla efektif olarak vergi yükü
azalmaya da devam edecektir petrol fiyatlarındaki artışa vesaireye rağmen.
Değerli
arkadaşlar, bu bir af düzenlemesi gibi görülüyor ama gerçekten af düzenlemesi
olmaması için çok güzel bir çaba harcadık. Nasıl? Bakın, siz eğer bir mükellef
olarak zamanında ödeseydiniz 100 lira ödeyecek olsaydınız, bugün bu tasarı
kapsamında yararlanan mükelleflerimiz de en az 100 lira ödemiş olacaklar.
Nasıl? Şöyle: Biz anaparayı alıyoruz ve faizden vazgeçiyoruz ama enflasyonla o
anaparayı güncelliyoruz. Yani 73 milyonun hakkı olan vergi gelirlerinden,
gerçek değerinden hiçbir şekilde vazgeçmiyoruz, hiçbir şekilde. Peki, bu
düzenleme ne tür bir problem yaratıyor? Bu düzenleme şöyle: Vergi kaçıranın
cezalandırılması lazım; zamanında, doğru beyanda bulunmayanın cezalandırılması
lazım. Bizim kanunlar bunu içeriyor. Bu düzenlemeyle yapılan şey, bu cezalardan
biz vazgeçiyoruz. Nasıl? Anaparayı alıyoruz, enflasyonla da anaparayı
güncelliyoruz, yani dolayısıyla ödenmesi gereken ödeniyor. Yaptığımız şey şu: Yüzde
300 ceza, çok yüksek gecikme faizi, ondan vazgeçiyoruz, kısmen. Dolayısıyla
aslında bu af niteliğinde bir düzenleme değildir, hakikaten almamız gereken
parayı alıyoruz.
Tabii ki bu
türden düzenlemelerin çok, sık sık yapılıyor olması vergide uyumu bozabilir. Bu
anlamda tabii ki vergide adalet mefhumunu zedeleyebilir ama ben, dediğim gibi,
biz bu çalışmayı yaparken mümkün olduğunca anapara ve enflasyonla güncellemeden
hiçbir şekilde vazgeçmedik.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, süreniz doldu. Teşekkür ederim.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Bakan, benim soruma gene cevap vermediniz. Her zaman aynı
oluyor. Sondan başladınız, gene cevap vermediniz. Her seferinde aynısını
yapıyorsunuz. Olmuyor Sayın Bakanım!
BAŞKAN - Birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Madde 1’de üç
adet önerge vardır; sırasıyla okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Tasarı’nın 1 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında bulunan “yer alan”
ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi Kemal Demirel Orhan Ziya Diren
Trabzon Bursa Tokat
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Mustafa
Özyürek
Malatya İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
606 sıra sayılı
kanun tasarısının 1’inci Maddesinin 1. fıkrasının devamında aşağıdaki bendin ve
4’üncü bir fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“j) Banka
borçlularının, esnafın Halk Bankası ve Esnaf Kredi ve Kefalet Kooperatiflerine
olan borçları, çiftçilerin Ziraat Bankasına olan borçları
(4) Tüm bu vergi,
prim ve alacaklarla ilgili zamanında ödemiş kişi ve kurumlara 2011 yılını
kapsamak üzere ödedikleri vergiler üzerinde % 12’lik bir indirim yapılır.”
Sebahat
Tuncel M. Nezir Karabaş Hasip Kaplan
İstanbul Bitlis Şırnak
Sırrı
Sakık Hamit
Geylani
Muş Hakkâri
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk ve 17 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın; Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 Milletvekilinin;
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin
İnan ve 6 Milletvekilinin; Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın; Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Adana Milletvekili Yılmaz
Tankut ve 10 Milletvekilinin; Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın; Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın; Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın;
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6 Milletvekilinin; Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 6
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in; Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın; Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın; Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın;
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ile 1 Milletvekilinin; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bolu Milletvekili Fatih Metin ve 2
Milletvekilinin; Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101, 2/111, 2/134,
2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267, 2/289, 2/344,
2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501, 2/503, 2/507,
2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688, 2/689, 2/690,
2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780, 2/783, 2/800,
2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812, 2/821) Kanun
Tasarısının 1’inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin dördüncü
satırında yer alan “ve idari” ibaresinin madde metninden çıkartılmasını, (c)
bendinin son satırındaki “hariç” ibaresinden sonra gelmek üzere “idari para
cezaları ve ecrimisiller dahil” ibaresinin eklenmesini, (ğ) bendinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Kadir Ural Mehmet Günal Münir Kutluata
Mersin Antalya Sakarya
Alim
Işık
Kütahya
“h) “Esnafın
Türkiye Halk Bankası ve Esnaf Kredi ve Kefalet Kooperatiflerinden, çiftçilerin
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden aldıkları ve bu kanunun
yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş bulunan kredilerin anaparası ile faiz
veya gecikme cezası borçlar”
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Şandır,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Sayın Divan Kâtibi
Harun Tüfekci’den helallik diliyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) – Herkesten, milletten de helallik!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Ama bir garabeti de burada, milletin huzurunda ifade etmek için
böyle bir önerge verdik. Yaklaşık sekiz yüz kelime. Kanunun ismi altı yüz
yetmiş üç kelime. Değerli milletvekilleri, bu Parlamentonun tarihinde böyle bir
garabet… Başka kelime kullanmak istemiyorum. Yani bunu, bu yasama işini bu
kadar hafife alan, bu kadar ciddiye almayan böyle bir düzenleme olmaz.
Bakın, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bizim bu kanuna engel olmak gibi bir niyetimiz yok.
Çünkü toplumsal karışlığı var. Bu kanunun çıkmasını bekleyen çok sayıda
insanımız var ve sorunlar içerisinde kıvranıyorlar. Toplumun tüm kesimleri
dertli. Bu kanun onun ifadesidir, onun belgesidir. Bu kanun Türk toplumunun tüm
kesimlerinin dertli olduğunu, sorunlu olduğunu, bu sorunları çözmek gerektiğini
ifade ediyor. Dolayısıyla, bu kadar dertli toplumu bekletmek gibi bir niyetimiz
yok. Fakat bir garabeti ortaya serebilmek için bu kanunun ismini önergemizin
başına koyduk. Beş yüz yetmiş üç kelimelik ismi olan bir kanunla muhatabız.
Değerli
milletvekilleri, yetmiş dört kanunda değişiklik yapıyor. Bizi izleyen değerli
vatandaşlarımıza da ifade ediyorum. Sekiz ayrı ihtisas komisyonunu ilgilendiren
bir kanun bu ama burada bir tek komisyon üyeleri var, bir tek bakanlığın
mensupları var. Hâlbuki bu kanun otuz ayrı kurumu ilgilendiriyor, elli altı
tane kanun teklifini bir araya getirmiş. Türk Parlamento tarihinde, cumhuriyet
tarihimizde, inanınız ki… Tanımlayacak kelime bulmakta zorlanıyorum. Kimseyi
kırmak gibi bir niyetim yok. Ama bu kanun bu Meclise yakışmamıştır. Bu kanun
AKP İktidarının sekiz yıllık iktidar döneminin iflas belgesidir.
Değerli
milletvekilleri, millet size 340 milletvekillik bir çoğunluk verdi, iki dönem
de iktidar verdi. Bu ülkenin sorunlarını çözmek için bu kadar beklemenize ve
böyle bir torbada bunu doldurup, getirip böyle sanki yangından mal kaçırır gibi
birbiriyle asla ilgisi olmayan konuları bir araya getirerek, bir torbanın
içerisine doldurarak bu Genel Kurulun gündemine getirmeniz, milletin gündemine
getirmeniz aslında bu işi başaramadığınızın, iktidarınızın iflas ettiğinin
ifadesidir. Hiçbir iktidarı bu duruma düşürmesini tavsiye etmem, temenni etmem
değerli arkadaşlar. Olacak iş değil. Hiçbir şekilde savunulacak hâli yok. Sanki
bir felaket, bir deprem sonrasında, bir yangın sonrasında kurulu yangın çadırı
gibi, deprem çadırı gibi ne varsa doldurmuşsunuz. Çok tenzih ediyorum,
iktidarı, sizleri tenzih ediyorum ama hani hırsız eve girer, ne bulursa
torbasına doldurur ya, inanın ki bu kanun öyle bir kanun. Burada çok değerli,
çok kıdemli parlamenterler var. Hiç böyle bir şey yaşanmamıştı. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, öncelikle Hükûmeti millete şikâyet ediyorum. Ülkeyi bu
noktaya, bu milleti bu kadar dertli hâle getirip hepsini birlikte… Öyle
yapacağınıza hepsini bir araya getirip yaksaydınız sorunları bütünüyle çözmüş
olurdunuz.
Değerli
arkadaşlar, bu doğru olmamıştır, bu şık olmamıştır, bu güzel olmamıştır.
Bakın size bir
şey söyleyeyim: Bu kanun çıktıktan sonra birçok kesimi memnun edebilirsiniz ama
tüm Türk toplumunu isyana teşvik ediyorsunuz, nimet ve külfet dengesini
bozuyorsunuz.
Soruyoruz şimdi
sorularımızda: Eğer bir ekonomik kriz sonrasında böyle bir şeye ihtiyaç
duyduysanız, işte çek mağdurları, tüm tarım kesiminin üreticileri… Erdemli
limon üreticilerinin sorunlarını niye çözmüyorsunuz? Nimet ve külfet dengesini
de bozuyorsunuz, toplumsal dayanışmayı perişan ediyorsunuz. Artık, insanlar,
vergi vermeyi, görevlerini yerine getirmeyi aptallık olarak görecekler. Evet,
sizin iktidarınızın bahane olarak gösterdiği krizin sonrasında oluşan sorunları
çözmek için zamanınız kalmadı. Böyle bir aceleciliğe belki mecbur kaldınız ama
gerçekten Türk demokrasi tarihine, Parlamento tarihine bana göre yüz karası
olarak geçecek bir eyleme imza atmış olacaksınız. Üzüntüyle ifade ediyorum ve
öncelikle size, Meclisimize ve Türkiye’ye yakışmaz bir kanunun müzakeresine
başladığımızı maalesef burada ifade ederek hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
606 sıra sayılı
kanun tasarısının 1’inci Maddesinin 1. fıkrasının devamında aşağıdaki bendin ve
4’üncü bir fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“j) Banka
borçlularının, esnafın Halk Bankası ve Esnaf Kredi ve Kefalet Kooperatiflerine
olan borçları, çiftçilerin Ziraat Bankasına olan borçları
(4) Tüm bu vergi,
prim ve alacaklarla ilgili zamanında ödemiş kişi ve kurumlara 2011 yılını
kapsamak üzere ödedikleri vergiler üzerinde % 12’lik bir indirim yapılır.”
Sebahat
Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Başkan, TESKOMB’la Halk Bankası arasında
aslında bundan çok daha iyi bir yapılandırma anlaşması imzalandı ve bu yasayla
birlikte yürürlüğe girecek. Sadece bilgi mahiyetinde söylüyorum. O nedenle
katılamıyorum.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Geylani.
HAMİT GEYLANİ
(Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1’inci madde değişikliği
üzerine partimiz grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir yasa tasarısı veya teklifi üzerinde tartışılırken mutlaka bir
konu ve amaç bütünlüğünün olması gerekir, bu kaçınılmazdır. Bu bakış açısı
yasanın daha iyi anlaşılması, etraflıca tartışılması için bir gerekliliktir.
Farklı konularda farklı yasal düzenlemeler yapılır. Oysaki Hükûmet tarafından
getirilen yasa tasarısının büyük çoğunluğu torba yasalardan oluşmaktadır.
Birbirinden nitelik ve içerik olarak farklı konular aynı tasarı içinde yer
almakta, kendi başına değerlendirilmesi gereken bir konu, bir maddeler yığını
içinde âdeta kamufle edilmekte ve suni yaratılan bir bütünlüğe zorlanmaktadır.
Görüştüğümüz yasa tasarısı da bu anlamda bir torba yasası olmaktan da çıkmış,
bir çuval yasa tasarısı hâlini almıştır.
Hükûmete
çağrımızdır: Siz, istediğiniz kadar maddeyi bu çuval tasarıya koyabilirsiniz
ancak mızrağı ne yapacaksınız? Çünkü mızrak çuvala sığmıyor. Onun için, siyaset
poşetini de hiç kimsenin kafasına bu kafayla geçiremeyeceksiniz. Bunu tüm
Türkiye halkı çok yakından görüyor ve görmeye de devam edecektir.
Yasa tasarısına
baktığımızda, yüze yakın yasada ve yasa hükmünde kararnamede değişikliğe
gidilmektedir. Bu değişiklikler yasaların açık, anlaşılır, kapsayıcı olma
özelliğiyle büyük ölçüde çelişmektedir. Görüştüğümüz yasa tasarısında ve genel
olarak Hükûmetçe hazırlanan tüm tasarılarda görülen bir özellik ise yasanın
doğrudan etkileyeceği emek kesiminin, demokratik kitle örgütlerinin, insan
hakları kuruluşlarının, siyasi partilerin ve diğer ilgililerin görüşleri
alınması yapılmamış, bundan her zaman kaçınılmaktadır.
Bir yasa
hazırlanırken bu yasanın uygulanacağı, bundan doğrudan veya dolaylı olarak
etkilenecek olan yurttaşların, örgütlerin, muhalefetin görüşlerinin alınması ve
yasanın böylelikle şekillendirilmesi, yasanın demokratik özelliğini ve yaşam
sürecini de belirler. Ne var ki AKP Hükûmeti, Anayasa değişikliği de dâhil
hiçbir yasa tasarısını hazırlarken ilgili kişi ve kuruluşların ve yasayı
doğrudan etkileyeceği kimselerin, kesimlerin görüşüne başvurma gereğini de
hiçbir zaman duymamıştır. Görüştüğümüz yasa tasarısı da aynı kaderi paylaşmakta
ve toplumsal ortaklaşmayı dışlamaktadır.
Değerli
arkadaşlar, bu çuval yasa tasarısı önceleri kamu alacaklılarının yeniden
yapılandırılması şeklinde kamuoyuna yansıtılmış ve halkta büyük bir af
beklentisi yaratmıştır. Tasarının ismi -tırnak içinde- af yasası olarak
kamuoyunda lanse ettiren ve bunun böyle kabul edildiğini düşünen Hükûmet
ardından tasarıya yaklaşık yüz kırk madde daha ekleyerek büyük adaletsizlikler
geliştirmeye heveslenmiştir. Bunu eleştiren ve haksız, hukuksuz hükümlerin
tasarıdan çıkarılmasını isteyen muhalefete de seçim arifesinde “Ben sizin
borçlarınızı affediyordum ama muhalefet bunu engellemeye çalışıyor.” diyerek
kendisince prim toplamaya çalışıyor.
Değerli
arkadaşlar, yaşanan tüm bu ayıplara ve olumsuzluklara karşın, kuşkusuz tasarı
içinde eksik ama olumlu görebileceğimiz düzenlemeler var ancak asla kabul
edemeyeceğimiz, sonuna kadar muhalefet edeceğimiz çokça hükümler de
bulunmaktadır. Bunları sırası geldikçe burada dile getireceğiz, kamuoyuyla da
paylaşacağız ama merak ediyorum, kaç milletvekili arkadaşımız bu tasarıyı
okuyup incelemiştir. Bu sorum özellikle, kulaklarını tıkayan, gözlerini
kapayan, Genel Kurul kapısından girer girmez el kaldıran Sayın AK PARTİ
milletvekillerine sormak istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAMİT GEYLANİ
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, kapsamlı aflarından, esnek çalışmayı
yaygınlaştırmak…
Bitti mi Sayın
Başkanım?
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Geylani.
HAMİT GEYLANİ
(Devamla) – Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.48
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde verilen, Hakkâri Milletvekili Sayın
Hamit Geylani ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Tasarı’nın 1 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında bulunan “yer alan”
ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının, Hükûmet
tasarısının ilk şeklinde vergi borçları için 31 Temmuz 2010 tarihine kadar
ödenmemiş olan borçlar esas alınmıştı, prim borçları için de 30 Haziran 2010
tarihi esas alınmıştı. Daha sonra, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan bir
düzenlemeyle bu tarihler değiştirildi, vergi borçları için 31 Aralık 2010
tarihi, prim borçları için de 30 Kasım 2010 tarihi esas alındı. Bir uzatma
yapıldı, olabilir, Komisyonumuz öyle takdir etmiştir, buna Cumhuriyet Halk
Partili arkadaşlarımız da Komisyonda
destek verdiler ancak bir nokta dikkatten kaçıyor. Bunu yapalım, peki bu
uzatıldı, peki vergisini düzenli ödemiş olan vatandaşlarımıza hiçbir indirim
düşünmeyecek miyiz? Sayın Maliye Bakanı biraz önce diyor ki: “Bu bir af
değildir.” “Bu bir af değil.” diyor, ben şaşırıyorum, Sayın Maliye Bakanı,
bunun bir af kanunu olmadığını söylüyor yani siz yüzde 36 oranında uygulanmış
olan gecikme zammını yüzde 7’ye, 8’e indiriyorsanız bu tasarıyla, aradaki 28
puanlık farktan vazge-çiyorsanız bunun adı af değil midir? Varsayalım ki bu af
değil…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, uğultuyu keser misiniz lütfen.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – …o zaman bu düzenlemeyi daimî yapalım bu af değilse, bu
sizin şu an yaptığınız düzenleme normal bir düzenlemeyse. “Alacağımızdan hiçbir
şekilde vazgeçmiyoruz.” diyorsanız bu düzenlemeyi daimî yapalım. Bunu vergisini
düzenli ödeyenler açısından ifade etmek istiyorum. Bu bir aftır. Olabilir,
ekonomik kriz olabilir, başka nedenler olabilir bir af düzenlemesi
yapabilirsiniz ama siz Sayın Başbakanın “Eylül ayında bir vergi ve prim borç
yapılandırması yapacağız.” açıklamasına göre haziran ve temmuz tarihlerini vade
tarihi olarak belirleyip bu tarihe kadar ödenmemiş olan borçları kapsama aldıktan
sonra -ki doğru bir tarih tespiti yaptınız Sayın Başkanın açıklamasına göre- bu
tarihi uzatıyorsanız uzatın ama o zaman vergisini düzenli ödemiş
vatandaşlarımıza da bir şey yapmak gerekir. Aksi takdirde Gelir İdaresinin,
Sayın Maliye Bakanının çok sık kullandığı “Gönüllü uyum” dediğimiz kavram çöpe
atılmış olur. “Gönüllü uyum” yani vergisini zamanında ve doğru bir şekilde
beyan edecek ve zamanında ödeyecek. Gelir İdaresinin görevi, bu uyumu
artırmaktır. Bu uyumu iki şekilde artırır Gelir İdaresi: Birincisi, mükellefin
ihtiyaç duyduğu hizmetleri ona zamanında etkin bir şekilde sunar; ikincisi,
vergi kanunlarının uygulaması nedeniyle mükellefe bir caydırıcılık duygusu
verir, caydırıcılık psikolojisini verir. Hem hizmeti vereceksiniz hem de diğer
yandan caydırıcılık psikolojisini vereceksiniz. Bu ikisi arasındaki dengeyle
siz mükellefin gönüllü uyumunu sağlamış olursunuz yani doğru beyan ve zamanında
ödeme.
Şimdi, bu
düzenlemeleri yapıp vergisini zamanında ödemiş olan mükellefe herhangi bir
indirim yapmazsanız, siz mükellefe “Ya ödeme, ödemesen de olur.” mesajını
vermiş oluyorsunuz.
Sayın Ali Babacan
bir demeç verdi, dedi ki: “2011 bütçesi uygun değil, 2012’den sonra
düşünebiliriz.” Tabii şaşırıyorum, Sayın Maliye Bakanı varken bu konularda
Sayın Ali Babacan demeç veriyor. Nedense, Sayın Maliye Bakanı maliye
konularında ortada yok, vergi konusunda yok; vergi görüşülüyor, ortada yok; af
kanunu çıkıyor, ortada yok. Bu konuların bir sahibi maalesef ortada gözükmüyor.
Bu tasarıda
kuyumculuk sektörü neden yok acaba, merak ediyorum. Kuyumculuk sektörü 250 bin
kişiyi istihdam eden bir sektördür. 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu’nda, bu
sektörün değerleme farkları küçük bir vergi oranıyla, yüzde 2,5’la
vergilendirilerek fiktif kârların vergilendirilmesinin önüne geçilmişti. Altın
fiyatları yükseldi. Kayıtlardaki değerle fiilî değer arasında ciddi bir fark
oluştu. Fiktif bir kâr, bu kârdan vergi alıyorsunuz. Düzeltin bunu, değerleme
farklarını gelin buraya koyalım. Kuyumculuk sektörü Türkiye’nin potansiyeli
olan, dünyada birçok ülkeyle yarıştığı bir sektördür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Zamanım bitti, konuşmamı burada sonlandırıyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 2’de iki
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı
kanun tasarısının 2’nci Maddesinin 1’inci fıkrasının b bendinde yer alan “%50”
ibaresinin çıkarılarak yerine “%30” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Sebahat Tuncel M. Nezir Karabaş Hasip Kaplan
İstanbul Bitlis Şırnak
Sırrı Sakık Hamit
Geylani
Muş Hakkâri
BAŞKAN – Şimdiki
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 2’nci maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendindeki “idari para cezalarının; yüzde 50’si” ibaresinin “idari para
cezalarının; yüzde 30’u” şeklinde, “cezaların kalan yüzde 50’sinin” ibaresinin
“cezaların kalan yüzde 70’inin” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Münir Kutluata Mehmet Günal Kadir Ural
Sakarya Antalya Mersin
Hüseyin
Yıldız
Antalya
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Antalya
Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümünün
2’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi için söz aldım.
Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin dokuz yıllık iktidarında kanun
tasarı ve tekliflerinin komisyonlarda görüşülmesinde ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yasalaştırılmasında hukukun genel ilkelerini, Meclis İçtüzüğü’nü,
dahası da hukukun kendisini de altüst etmesinin bir örneğini bu tasarıyla
görmekteyiz. Getirdiğiniz, Adalet ve Kalkınma Partisine göre bir kanun
tasarısı, bize göre ise bir aşure kanun tasarısıdır.
Bu tasarı,
işletmelerin ve vatandaşlarımızın ekonomik sıkıntılarından ve ödeme
güçlüklerinden kaynaklanan sebeplerle hazırlanan bir tasarı değildir. Eğer öyle
olsaydı dokuz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının yanlış ekonomik
uygulamaları sonucunda derinleşen ekonomik krizin etkisiyle kamuya olan
borçlarını ödeyemez hâle gelen vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek üzere
Milliyetçi Hareket Partili milletvekillerinin verdikleri kanun teklif ve
değişiklik önerilerini dikkate alırdınız, bugünlere de gelmezdik.
Bu tasarı, Adalet
ve Kalkınma Partisinin beklentilerine cevap verecek ve beklentilerinden
kaynaklanan bir tasarıdır.
Bu tasarı,
samimiyetsiz ve yaklaşan seçim fırsatçılığından yararlanma hesaplarının bir
göstergesidir.
Bu tasarı, Adalet
ve Kalkınma Partisinin sorunları zamanında çözmeyip kronikleştirme ve sonra da
istismar etme alışkanlığının başka bir göstergesidir.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisinde neye evet dediklerini bilmeden el kaldırarak
yasalaştırdıkları kanunların ve dokuz yıllık iktidarlarının başarısızlıklarının
bir göstergesidir.
Bu tasarı, Kars
ilinde AKP’li belediye başkanlığı döneminde milletimizin milyonlarca lirasını
harcayarak Milliyetçi Hareket Partili il yöneticilerimizin karşı çıkmasına
rağmen, Ermenistan’a şirin görünme arzusuyla yaptırılan insanlık anıtı
heykelinden siyasi rantını alıp, şimdi de Başbakan tarafından “ucube”
nitelemesiyle yıkılarak da siyasi rant elde etme çabanızda olduğu gibi, dokuz
yıldır “Milliyetçi Hareket Partisinden enkaz devraldık.” diyerek, dokuz yıllık
kötü ekonomik yönetiminizde gerekli önlemleri almayarak borcunu ödeyemez hâle
getirdiğiniz ve kaderine terk ettiğiniz vatandaşlarımızı, Sayın Başbakanın
deyimiyle bu ucube tasarı ile istismar ederek, yaklaşan seçimlerde siyasi rant
elde etme tasarısıdır.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı, mali yüküne ilişkin hiçbir hesaplama yapılmayan,
yapılandırmanın ne tutarda alacağı kapsadığı, ne tutarda alacak aslından, vergi
cezasından, idari para cezasından, ne tutarda gecikme zammından vazgeçileceği
bilinmeyen, alacakların yeniden yapılandırılması ile bir taraftan seçim
ekonomisine kaynak yaratılırken diğer taraftan da seçim öncesinde devlete
borçlu vatandaşlarımızdan oy avcılığı yapan dokuz yıllık Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarının ekonomiyi iyi yönetememesinin ve önlemler almamasının 768
sayfalık bu ucube kanun tasarısıyla ikrarının belgesidir.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarıyla Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzüğü’nün hükümlerini dikkate almamaktadır. Bu tasarıyla yine
samimiyetsiz ve fırsatçı siyasetini bir kez daha göstermektedir. Kamu
alacaklarının yapılandırılmasında çok geç kaldığını bu tasarıyla
kabullenmektedir. Bu tasarıyla yine borç yapılandırılması yazboz tahtasına
dönüştürülmüştür.
Değerli
milletvekilleri, AKP bu ucube tasarıyla vatandaşlarımızın, ekonomik kriz ve
AKP’nin yanlış ekonomik politikalarıyla ödeme güçlüğü içine giren
vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek değil iktidarını devam ettirebilmeyi
hedeflemektedir çünkü iktidardan düşünce başlarına nelerin gelebileceğini çok
iyi bilmektedirler.
Bu tasarının en
önemli eksiklerinden birisi de esnafın Halk Bankasına ve esnaf kredi
kooperatiflerine olan borçlarını, çiftçinin de Ziraat Bankasına olan borçlarını
kapsamamasıdır. Esnafımızın ve çiftçimizin borçlarının da bu tasarıda
yasalaştırılması gerekmektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yıldız.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı
kanun tasarısının 2’nci Maddesinin 1’inci fıkrasının b bendinde yer alan “%50”
ibaresinin çıkarılarak yerine “%30” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Sebahat
Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bu yasanın
diliyorum, umuyorum ki halkımıza bir katkısı olur ama yasanın toplumun bütün
sorunlarını kapsamadığını biliyoruz. Ben biraz önce bilinçli, Sayın Bakanıma
bir soru sordum. Bu torba yasasında öğrencilerle ilgili af yasası var ama terör
suçu hariç. “Terörün tanımını yapar mısınız?” dedim. Ses seda yok.
Şimdi, nasıl
terör? Nasıl terörün tanımını yapacağız? Kime göre terör? Şimdi, bir halkı
Terörle Mücadele Yasası’ndan dolayı terörist ilan edeceksiniz, yediden yetmişe,
çocuğu terörist, kadını terörist, genci terörist, üniversitede okuyan terörist.
Neye göre
belirleyeceğiz? Şimdi, YÖK’e karşıysanız teröristsiniz, ıslık çalsanız
teröristsiniz, yani parasız eğitim isteseniz teröristsiniz, Burhan Hocaya bir
tane yumurta atsanız teröristsiniz, Sayın Başbakanı eğer protesto ediyorsanız
siz terör kategorisinde yer alıyorsunuz. Şimdi, böyle bir ülke olur mu? Bir
halkı terörize ederek, terörist ederek, yani nasıl iç barışımızı
sağlayabiliriz? Çıkarttığınız bütün yasalarda sürekli bir dışlayıcı anlayışınız
var. Onun için, bu yasa… Eğer gerçekten siz toplumun geleceğini ve bu ülkede
barışı, kardeşliği savunuyorsanız, ona uygun adımlar atmalısınız.
Adı torba yasası,
neyi buluyorsanız içine atıyorsunuz. O zaman, gelin, bu Terörle Mücadele
Yasası’nı birlikte değiştirelim. Yani bu yasadan dolayı hepimizle ilgili 2 bin
yılın üzerinde ceza isteniyor. Elimizde silah yok, biz de sizin gibiyiz, ama
siz bizi terörist ilan ediyorsunuz, bir halkı terörist ilan ediyorsunuz ve biz
de halkın iradesiyle, oyuyla buraya geldik, ama biz “Bir halkın kimliği,
kültürü” derken terörist damgası yiyoruz. Onun için, bunların iç barışımıza bir
katkısı yok.
Bakın, bu ülkede
gerçekten içler acısı tablolarla karşı karşıyayız. Bu gece, eğer siz
televizyonlarda olup bitenleri izlediyseniz, Mardin’den çıkıp buraya gelip,
Beypazarı’na gidip 20 lira, 30 lira için orada havuç toplayacaklardı, ama 11
insan yaşamını yitirdi. Elimde… 2010 yılından bugüne kadar 600’ün üzerinde
yaralı ve onlarca ölü insan var. Bu insanlar bir parça ekmek için o coğrafyadan
çıkıp buraya geliyor, Tokat’a gidiyor, efendim, Ordu’ya gidiyor, orada ya
trafik kazasında yaşamını yitiriyor ya da kimliğinden dolayı saldırıya maruz kalıyor.
Şimdi, hepiniz, bu ülkede yaşayanların büyük bir çoğunluğu, siz ve çocuklarınız
hayatınızı bir roman gibi yaşıyorsunuz yani burada, eminim ki, bütün
milletvekilleri, askerî, sivil üst düzey bürokratlar, siyaset dünyasının bütün
çocukları hayatlarını bir roman gibi yaşıyor ama diğer yoksul Anadolu çocukları
kimi ya dağda ölüyor ya da trafik kazasında yaşamını yitiriyor veyahut da
parasız eğitim talep ettiği için okuldan uzaklaştırılıyor veyahut da
tutuklanıyor. Şimdi, böyle bir ülkede yaşıyoruz. Bunlar için ne yapmamız
gerekir?
Bunun için oturup
bir şey üretmemiz gerekirken, bu torba yasa gündeme gelmeden önce bütün siyasi
partiler arasında bir konsensüs aramamız gerekirken… Ama ne yazık ki, hiçbir
dönem Adalet ve Kalkınma Partisi bir konsensüs oluşturmaktansa sadece sayısal
çoğunluğuna dayanarak bu yasaları getiriyor. Bu yasaların evet olumlu tarafları
da var, ama bu yasanın kimlere hizmet ettiğini biz çok iyi biliyoruz. Kimlerle
nasıl uzlaştığınızı biliyoruz. Kimlere yeniden arka bahçe yaratmaya çalıştığınızı
da biliyoruz. Yani kimilerinin 4-5 milyar borcu var, bunları siliyorsunuz ama
diğer tarafta, yani 20 liraya, 30 liraya gidip çalışan insanların çalışma
güvenliği yoktur.
Bakın, 4/C’de
Tekelden atılan işçilerin büyük çoğunluğu şu anda… Mesela ben kendi seçim
bölgemde gittim gördüm, tam bir rezalet, Muş’tan almışlar Malazgirt’e
vermişler, Bulanık’a vermişler. 700 milyon lira para alıyor. 700 milyon liraya
ev mi tutacak? 700 milyon liraya çocuklarını mı okutacak? 700 milyon liraya bu
insanlar hayatını mı sürdürecek?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK
(Devamla) - İşte 4/C’li işçilerin dramı budur. Bu torba yasasında buna benzer o
kadar çok adaletsiz uygulama vardır ki, diliyorum onu görürsünüz, ona uygun
adımlar atarsınız.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Sakık.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler. Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 00.23
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde verilen, Muş Milletvekili Sayın Sırrı
Sakık ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
2’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 3’te üç
adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
606 sayılı kanun tasarısının 3. Maddesinin birinci fıkrasının üçüncü
satırındaki % 50 ibaresinin % 30 şeklinde, altıncı satırında yer alan % 50
ibaresinin % 70 şeklinde değiştirilmesini, ikinci fıkrasının (a) bendinde yer
alan % 80’inin ibaresinin % 90 şeklinde ve ayrıca 2. Fıkrasında yer alan “bu
maddeye göre ödenecek alacak asıllarının tespitinde, bu kanunun yayımlandığı
tarih itibarıyla tarhiyatın/tahakkukun bulunduğu en son safhadaki tutar esas
alınır” ibaresinin madde metninden çıkartılarak, yerine “Bu maddeye göre
ödenecek alacak asıllarının tespitinde, davanın açıldığı tarihteki
tarhiyat/tahakkuk tutarı esas alınır.” İbaresinin getirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Recep Taner Mehmet Şandır Erkan Akçay
Aydın Mersin Manisa
Nevzat
Korkmaz
Isparta
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 3 üncü
maddesinin; ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “%20’si ile” ibaresinin
“%12’si ile”; “kalan %80’nin” ibaresinin “kalan %88’inin” şeklinde
değiştirilmesini, son cümlesinin de aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun Öztürk Orhan Ziya Diren
İstanbul İzmir Tokat
Bülent Baratalı Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İzmir Malatya
“Ancak, verilen
en son kararın bozma kararı olması halinde bu fıkranın (a) bendi, kısmen onama
kısmen bozma kararı olması halinde ise onanan kısım için bu fıkranın (b) bendi,
bozulan kısım için bu fıkranın (a) bendi hükmü uygulanır.”
BAŞKAN – Şimdiki
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı
kanun tasarısının 3’üncü Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Madde 3- “Tüm
idari para cezaları ve vergi cezalarının vergi aslına bağlı kalınmaksızın tüm
mükelleflerin söz konusu cezaların ve faizlerinden muaf tutulur.”
Sebahat Tuncel M. Nezir Karabaş Hasip Kaplan
İstanbul Bitlis Şırnak
Hamit Geylani Sırrı
Sakık
Hakkâri Muş
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demin bir tartışma yaşandı:
İdari para cezaları da af kapsamındadır. Biz şunu anlatmaya çalıştık hep
komisyon döneminde: İdari ve adli kesinleşmiş kararlar bunun kapsamı dışındadır.
Şimdi, bu maddede de çok açık olarak vergi mahkemesi, bölge idare mahkemesi,
Danıştay süreci, adli mahkemelerde kesinleşmemiş herhangi bir borç varsa bundan
yararlanıyor ama kesinleşmişse ve vatandaşın da ödeme imkânı yoksa o
kesinleşmiş olan rakamın üzerinden yararlanamıyor. Bu ne mantık, ne anlayıştır?
Yani şöyle bir şey söyleyeyim: Bir mahkeme kararında Danıştaya gitti, Danıştay
da o kararın yarısını bozdu, dedi ki: “Burayı, bu kadarını onuyorum, şu
kadarını da bozuyorum.” Şimdi, onanan kısım kapsam dışı, bozulan kısım
kapsamda. Siz ne yapmak istiyorsunuz arkadaşlar? Bakın, adli ve idari mahkeme
konularına, vergi gider, prim gider, hesaplaması gider, matrah gider,
ölçümlemeler gider, bunların hepsi gider. Bunları bize anlatmayın, yani ömrümüz
geçti avukatlıkta; bu bir. Yani bunun mantığı ne? Bunu anlatamıyorsunuz,
anlayamıyoruz, sizi anlayamıyoruz. Yani kesinleşmemiş bir alacak kapsama
giriyor, mahkemeye dava açılmamış giriyor…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Kesinleşmişse de giriyor.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – …şey aşamasında giriyor. Diyelim ki adli mahkemede, ilk aşamada
hazineyle ilgili veya vergiyle ilgili, maliyeyle ilgili -ben iki bölümü de
söylüyorum, hem idari hem adli- bu giriyor. Yarın istinaf mahkemelerine
gidecek, orada da girecek; temyize de gidecek, kesinleşmediyse girecek.
Kesinleşti ama vatandaşın ödeyecek parası yok, aynı olay silsilesi içinde bu
yararlanamaz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Kesinleşmiş olsa da faydalanıyor.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Faydalanmıyor kardeşim, faydalanmıyor. Bunu defalarca Komisyonda…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Faydalanıyor, gecikme zammı siliniyor, ceza siliniyor.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bakın, siz vergiden geldiniz ama bu Komisyonda “Niye adli ve idari
kesinleşmiş mahkeme kararları yararlanmıyor?” diye sorduğumuz zaman, burada
Sayın Bakan ve bütün bürokratları bunun izahını getiremeden böyle dediler.
Şimdi, bu bir yanı.
İkinci bir şey
daha söyleyeceğim: Şimdi, Sayın Bakan dedi ki: ”Doğu’ya, Güneydoğu’ya gidin
yatırım yapın; teşvik var, prim iniyor, faiz iniyor, hazine arazilerini hemen
hemen sudan ucuz, beleş veriyoruz. Maşallah çok iyi, gidin yatırım yapın.”
Sayın Bakan, Van’dan, Diyarbakır’dan geldiler, her yerden aşındırdılar; AK
PARTİ’ye de geldiler, bize de geldiler, diğer partilere de geldiler. Bakın, 99
yılında, kalkınmada öncelikli bölgelerde yarım kalmış yatırımların, özellikle
Doğu ve Güneydoğu’da, ekonomiye kazandırılması amacıyla 99 tarihli bir
kararname çıkarılıyor hazine fon kaynaklı, maksimum o zaman 300 bin TL para
veriliyor ve Türkiye Kalkınma Bankası aracılığıyla bölgede yarım kalmış teşvik
belgeli yatırımlarda kredi kullandırılıyor. Şimdi, bu Van’daki oteller, diğer
yatırımlar, bunların hepsi borçlarını ödeyemedi, 100 katı arttı, yüklendi,
hepsi iflasın eşiğine geldi. Bakın, bütün, Diyarbakır Ticaret Odası yazmış, Van
Ticaret Odası yazmış, bizzat oradaki yararlanan şahıslar yazmış. Hani yatırım
yapıyordunuz Doğu’ya, Güneydoğu’ya da bunları niye yararlandırmadınız o zaman?
Yani şimdi insanın mantalitesi duruyor; mantık yok, eşitlik yok, adalet yok.
Yatırımı teşvikse teşvik, 99’da verilmiş, niye yararlanmıyor kardeşim? Teşvik
Fonu’ndan Kalkınma Bankası aracılığıyla verilmiş bu paradan niye bu mağdur
vatandaşı yararlandırmıyorsunuz? E, gerisi kolay; prim yok, faiz var, hazine
arazisi bedava, git yatırımı yap… Bunu gören gider yatırım yapar mı? Dalga
geçmeyin, dalga geçmeyin arkadaşlar, dalga geçmek istemiyorsanız bunu düzeltin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Van Gölü’nün kıyısında -Van milletvekilleri var burada- bakın,
isimleri de var burada, beş yıldızlı otellerin hepsi satılacak yakında icrayla.
Artık, yatırıma bekleriz Doğu, Güneydoğu’ya.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 3 üncü
maddesinin; ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “%20’si ile” ibaresinin
“%12’si ile”; “kalan %80’nin” ibaresinin “kalan %88’inin” şeklinde
değiştirilmesini, son cümlesinin de aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Özyürek
(İstanbul) ve arkadaşları
“Ancak, verilen
en son kararın bozma kararı olması halinde bu fıkranın (a) bendi, kısmen onama
kısmen bozma kararı olması halinde ise onanan kısım için bu fıkranın (b) bendi,
bozulan kısım için bu fıkranın (a) bendi hükmü uygulanır.”
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Diren, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN ZİYA DİREN
(Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz taslağın
3’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge münasebetiyle söz aldım. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısı, kamu alacaklarıyla ilgili bugüne kadar yapılan en
kapsamlı düzenleme olarak takdim edilmeye çalışılmaktadır. Oysa öncelikle
tasarının hazırlanışı sırasında Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmelik hükümlerine riayet edilmemesi ve konuları itibarıyla aralarında
bağlantı bulunmayan birçok mevzuatta düzenleme yapılmaya çalışılması maalesef
evrensel hukuk normlarına uygun değildir. Hükûmet, yaşanan ekonomik krizi iyi
yönetememiş, uygulamış olduğu ekonomi politikalarıyla vergi affı veya yeniden
yapılandırma uygulamalarını gerektirmeyecek, insanlarımızı af beklentisine
sokmayacak düzenlemeleri hayata geçirememiştir.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; AKP İktidarı, döneminde, buna benzer 4811 sayılı Vergi
Barışı Kanunu, 5458 sayılı Sosyal Güvenlik Primi Alacaklarının Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun, 5736 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma
Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun ve 5811 sayılı Bazı Varlıkların Millî Ekonomiye
Kazandırılması Hakkında Kanun gibi çeşitli düzenlemeler yapmış ancak bu
düzenlemelerle umduğunu bulamamıştır, af niteliği taşıyan bu yeni ve kapsamlı
düzenlemeye ihtiyaç duymuştur. Çünkü krizin en etkili olduğu dönemlerde
vatandaşımız zor durumdayken defalarca ikaz etmemize rağmen yapılmayan bu
düzenlemeler seçim öncesine bırakılarak bundan siyaseten nemalanmanın hesabı
yapılmıştır. Hükûmet, ülke yönetiminde zafiyet göstermekte, halkımızın gözünü
de bu tip düzenlemelerle boyama gayretindedir. Burada halkımızın dikkatini
çekmek istediğimiz husus, kapsamı genişletilerek getirilen bu tasarının temmuz
ayında Başbakan tarafından dillendirilip, referandum sürecinde siyasi malzeme
yapılıp bu tarihe kadar gündeme alınmamasıdır.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bu tasarının bu kadar uzun bir sürede gündeme
alınmamasının altında maalesef AKP İktidarının başka hesaplar peşinde olduğu
gerçeği yatmaktadır. 120 madde olarak Meclise sevk edilen tasarı 234 maddeye
çıkarılarak “Ben ne istersem o olur.” mantığıyla bir dayatmaya
dönüştürülmüştür.
Borçların yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili sadece 21 madde vardır. Bunu Komisyon görüşmelerinde
defalarca dile getirdik ve ilk 21 maddeyi ayıralım ve bu yasayı hemen çıkaralım
demiştik. Bu teklifimize rağmen, iktidar, vatandaşlar tarafından beklenen 21
maddenin arkasına, “nasılsa önümüz seçim, muhalefet bunu engellemez”
mantığıyla, siyasi etiğe sığmayan bir uygulamayla birçok maddeyi bu tasarıya
ekleyerek, “ben yaptım, oldu” anlayışını devam ettirmektedir. Oysa önerimize
kulak verip yapılandırmaya ilişkin maddeleri diğer maddelerden ayırmış
olsaydık, bir ay kadar önce bu maddeler görüşülmüş, yasalaşmış olacaktı.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; önergemize konu 3’üncü maddeyle, kesinleşmemiş veya dava
safhasında bulunan amme alacakları düzenlenmektedir. Burada söz konusu olacak
ferîlerin TÜFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak yeniden hesaplanacak
tutarın ödenmesinin istenmesini yerinde bir karar olarak değerlendirmekteyiz.
İlk derece yargı mercisinde bulunan tarhiyatla ilgili olarak, davadan vazgeçme
karşılığında verginin yüzde 50’si istenmektedir. Bu oran, mükellefleri haklı
oldukları konuda hak aramaktan vazgeçirmeye yetecek bir oran değildir. Beklenen
faydanın sağlanabilmesi için oranın yüzde 20’ye çekilmesinin uygun olacağını
düşünüyoruz.
Bölge idare
mahkemesi veya Danıştay tarafından mükellef lehine verilen terkin kararı için
idarenin temyiz tehdidine başvurarak mükelleften terkin edilen verginin yüzde
20’sini istemesini adil bulmamakta, bu oranın yüzde 12’ye çekilmesini de ayrıca
talep etmekteyiz. Aynı gerekçelerle bu maddenin 3’üncü fıkrasında yer alan
yüzde 25 oranlarının yüzde 15, yüzde 10 oranının yüzde 6, 4’üncü fıkrada yer
alan yüzde 50 oranının yüzde 20, yüzde 20 oranının da yüzde 12 şeklinde
değiştirilmesinin yerinde olacağını düşünmekteyiz.
2 ve 3’üncü madde
hükümlerinden faydalanmak isteyen mükellefler, yapılandırmanın bozulmaması için
yapılandırılan borçların yanı sıra cari döneme ilişkin gelir, kurumlar, katma
değer ve özel tüketim vergilerini de ödemek durumundadırlar. Yapılandırmanın
bozulmaması için her bir vergi türü için yılda iki taksit aksatma hakkı
verilmektedir. Aksatılan taksitler için yasal faiz uygulanacağı düşünüldüğünde…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN ZİYA DİREN
(Devamla) - …yapılandırmanın amacına ulaşabilmesi için aksatılacak taksit
sayısının ikiden üçe çıkarılmasını da yine uygun görüyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle önergemize destek vereceğinizi ümit ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Diren.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeyi
oylamadan önce yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Özyürek, Sayın Susam, Sayın Diren, Sayın Köse, Sayın
Özkan, Sayın Ayhan, Sayın Öztürk, Sayın Yıldız, Sayın Aydoğan, Sayın Tüzün,
Sayın Barış, Sayın Sönmez, Sayın Demirel, Sayın Ünsal, Sayın Bingöl, Sayın
Öğüt, Sayın Soysal, Sayın Ağyüz.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı
yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/971, 2/2, 2/15, 2/101,
2/111, 2/134, 2/175, 2/235, 2/236, 2/237, 2/258, 2/259, 2/261, 2/262, 2/267,
2/289, 2/344, 2/356, 2/363, 2/377, 2/400, 2/425, 2/444, 2/460, 2/462, 2/501,
2/503, 2/507, 2/540, 2/553, 2/587, 2/591, 2/677, 2/681, 2/682, 2/683, 2/688,
2/689, 2/690, 2/691, 2/698, 2/714, 2/740, 2/753, 2/760, 2/769, 2/779, 2/780,
2/783, 2/800, 2/801, 2/802, 2/805, 2/806, 2/808, 2/809, 2/810, 2/811, 2/812,
2/821) (S. Sayısı: 606) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi,
Tokat Milletvekili Sayın Orhan Ziya Diren ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
606 sayılı kanun tasarısının 3. Maddesinin birinci fıkrasının üçüncü
satırındaki % 50 ibaresinin % 30 şeklinde, altıncı satırında yer alan % 50
ibaresinin % 70 şeklinde değiştirilmesini, ikinci fıkrasının (a) bendinde yer
alan % 80’inin ibaresinin % 90 şeklinde ve ayrıca 2. Fıkrasında yer alan “bu
maddeye göre ödenecek alacak asıllarının tespitinde, bu kanunun yayımlandığı
tarih itibarıyla tarhiyatın/tahakkukun bulunduğu en son safhadaki tutar esas
alınır” ibaresinin madde metninden çıkartılarak, yerine “Bu maddeye göre
ödenecek alacak asıllarının tespitinde, davanın açıldığı tarihteki
tarhiyat/tahakkuk tutarı esas alınır.” İbaresinin getirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Recep Taner (Aydın) ve arkadaşları
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Halil Bey, takdire bırak, komisyon çoğunluğun yok.
BAŞKAN – Sayın
Aslanoğlu, aniden bağırdığınız zaman ben şöyle bir sıçrama yapıyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Önceden uyarıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ne
yaptı?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Önceden uyardım Halil Bey’i, komisyon çoğunluğu yok.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Ben cevabımı vereceğim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Allah
rızası için cevap mevap vermeyin, benim size sorduğum soruya cevap verin.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Hayır, hayır, o anlamda
değil, “Katılamıyoruz.” diye cevap vereceğim.
BAŞKAN – Evet,
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – “Katılamıyoruz.” diye uygun
cevap vereceğim. Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Peki.
Hükûmet katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Taner, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
RECEP TANER (Aydın)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı
torba kanunu tasarısının 3’üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz bu maddeyle kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan amme
alacaklarının ne şekilde yapılandırılacağına ilişkin hükümler düzenlenmekte ve
davadan vazgeçilme karşılığında ödeme kolaylığı getirilmektedir. Vermiş
olduğumuz önergeyle oranları aşağıya çekmeyi istemekteyiz.
Sayın Bakanım,
daha önce de yapılmış olan düzenlemelerde, yapılandırmada yüzde 50 oranıyla bu
düzenleme yapıldı ama aldığımız neticelere baktığımızda beklediğiniz neticeyi
de alamadığınız ortada. Çünkü eğer bugün bir vergi mükellefi tahakkuk eden
vergisini mahkemeye götürdüyse orada büyük ihtimalle kazanacağından emin
olduğundan dolayı mahkemeye götürüyor. Dolayısıyla, eğer ki siz yüzde 50
oranını devam ettirerek ondan davadan vazgeçmesini beklediğiniz takdirde bu
mükelleflerimiz davadan vazgeçmemekteler ve beklediğiniz amaca da
ulaşamamaktasınız. Dolayısıyla, biz diyoruz ki: Bu yüzde 50 oranını eğer ki
yüzde 30 oranına çekecek olursak şu anda bu konuda mağdur olan birçok
vatandaşımızın mağduriyetini gidermiş olacağız; vergi dairesi de, idare de,
gümrük de, tahakkuk eden vergilerini almakta çok rahat bir şekilde uygulama
imkânı bulacaktır.
Değerli
milletvekilleri, eğer bu düzenlemeler ekonomik kriz sonrasında oluşan kamu
borçlarının yapılandırılmasına ve ödeme kolaylığı sağlanmasına yönelik
yapıldıysa bu beklentileri karşılamamız gerekmektedir.
Tabii, Hükûmet
olarak beklentileri karşılayacağız düşüncesiyle bugüne kadar gündeme
getiremediğiniz her türlü düzenlemeyi de bu 30 maddelik çıkması gereken kanunun
arkasına ilave ederek yüzlerce kanunda değişiklik önergeleriyle 247 maddelik
dev bir düzenleme gündeme getirdiniz. Bu, bizim Aydınlı üreticilerin tabiriyle,
pamuk hararına veya balyasına döndü.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenleme içerik olarak bu kadar çok madde içerince de,
tabii, ister istemez bütün kurum ve kuruluşlar kendileriyle ilgili maddeleri
gündeme getirmek istediler. Örneğin, bu maddeyle ilgili olarak Aydın Ticaret
Odası gönderdiği yazı ile diyor ki: “Danıştayda dava devam ederken vergi, faiz
ve cezalarını ödeyenlere ‘Eğer ödemeseydin yararlanacaktın.’ denilmekte.” Yani
dava devam ederken iyi niyet göstererek ödeme yapan mükellef değil ödemeyen
mükellefler bu konuda desteklenmektedir. Sizlerin bu konudaki mükelleflerin
durumunu yeniden gözden geçirerek devlete karşı yükümlülüğünü yerine
getirenlerin de mağduriyetlerinin giderilmesi talep edilmektedir. Bu verdiğimiz
değişikliğin bir kısmı da bununla ilgilidir. Bu konularda vatandaşlarımızın
taleplerini gündeme getirmemiz lazım.
Yine, Aydın
Ticaret Borsası da kendi arsaları üzerine ruhsata aykırı olarak yapılan
inşaatlarla ilgili yapı kullanma izin belgesi alamayan binlerce konutun bu
kapsama dâhil edilmesini -çünkü, suyu, elektriği, telefonu getirilmiş, yolları,
altyapıları oluşturulmuş- belediyelerce emlak ve çevre vergileri tahsil
edildiği hâlde ruhsat sorunu yüzünden bu mağdur olan vatandaşların bir kereye
mahsus olarak imar affının da bu düzenlemenin içine getirilmesini talep
etmekteler.
Yine, benzer bir
konu da üniversitelerde daire başkanlığı, genel sekreter yardımcılığı ve hukuk
müşavirliği görevinde bulunan personel, diğer kurumların personelleriyle
eşitliği sağlama adına, 657 sayılı Kanun’un 4 no’lu makam tazminatı cetveline
kendilerinin de ilave edilmesini istemekteler. Bu istekler artıp gitmekte.
Tabii ki, bizim
için şu anda bu düzenlemedeki en önemli maddelerden birisi de bu madde, çünkü
burada eğer ki siz şu yüzde 50’lik oranı yüzde 30 oranına çekmediğiniz takdirde
yine amacınıza ulaşamayacaksınız. Yarın, bu ihtilaflı vergilerden dolayı
yapılandırmaya müracaat etmeyen vatandaşlarımızın mağduriyeti aynen devam
edecek ve bu sıkıntılar artarak da önümüzdeki süreci şekillendirmiş olacaktır.
Dolayısıyla,
sizlerden her şeye rağmen, Sayın Bakanın katılmamasına rağmen AKP Grubu
milletvekillerinden önergemize destek verilmesini talep etmekteyiz.
Bu duygu ve
düşüncelerle de heyetinizi saygıyla selamlamaktayım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Taner.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Madde 3’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 4’te üç
adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı
kanun tasarısının 4’üncü Maddesinin 1’inci fıkrasının ikinci cümlesinde geçen
“%50” ibaresi çıkarılarak yerine “%30” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Sebahat Tuncel M. Nezir Karabaş Hasip Kaplan
İstanbul Bitlis Şırnak
Hamit Geylani Sırrı
Sakık
Hakkâri Muş
T.B.M.M.
Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
yasa tasarısının 4. maddesinin ilk paragrafındaki % 50 ve % 25’lik oranların %
40 ve % 20 olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Yaşar Tüzün Yaşar Ağyüz
Malatya Bilecik Gaziantep
R. Kerim Özkan Ali Arslan Tansel Barış
Burdur Muğla Kırklareli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4’üncü maddesinin (1) inci fıkrasında yer
alan “%50” ibaresinin “%30” şeklinde, “%25” ibaresinin “%15” şeklinde, “altı
eşit taksitte” ibaresinin “oniki eşit taksitte” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Kadir Ural Mehmet Günal Münir Kutluata
Mersin Antalya Sakarya
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Şandır, kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Ayhan konuşacak.
Sayın Ayhan,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Tasarı’nın 4’üncü
maddesine ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer
alan “50” ibaresinin “30” şeklinde, “25” ibaresinin “15” şeklinde, “altı eşit
taksitte” ibaresinin “on iki eşit taksitte” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ediyoruz. Gerekçemizde önergeyle inceleme ve tarhiyat safhasında bulunan
vergiler ile tasarının 3’üncü maddesinde düzenlenen kesinleşmemiş veya dava
safhasında bulunan amme alacakları arasında uyum sağlanması amaçlanmaktadır.
Bari burada adil olalım diyoruz. İşin temelinde de adaletin olması lazım ama
burada da adaleti sağlamıyoruz.
Burada bir şey
ifade etmek istiyorum: Sayın Bakan, burada seçime yönelik kaygıların olduğu da
kesin. Gelin, şöyle bir şey yapalım: Önümüzdeki dönemde incelenecek hadiseleri
de dâhil edelim, 2002’yi de bunun içine dâhil edelim, hiç olmazsa
vatandaşımızın seçim esnasında bir tereddüdü hâsıl olmasın “Acaba biz sıkıntıya
girer miyiz oy vermesek?” falan diye; daha adil bir seçim yapmış oluruz.
Şimdi, burada
sıkıntı var. “Ya, gecenin bu vaktinde bu söylenir mi sayın vekilim?”
diyebilirsiniz. Belki “Bu teklif, böyle bir şey olur mu?” da diyebilirsiniz.
Hakikaten, bunu espri olsun falan diye söylemiyorum. Komisyonda bize teklif
geldi. Şöyle bir teklif geldi, önergeyi gördük. Neyle ilgiliydi?
Üniversitelerden atılacakların –haziran ayını da kapsıyordu sanıyorum, yanılmıyorsam-
onların da kapsama dâhil edilmesini arzu ediyorlardı. Şimdi, böyle bir şeyi
orada düşünüyorsak, onun bir mantığı varsa, bunun da neyi olması lazım? Bir
mantığının olması lazım ve vatandaşların seçime giderken bir baskı görüp
görmeyeceklerini de iyi düşünmesi lazım.
Şimdi, benim
burada ifade etmek istediğim bir şey var: Zaten incelemeler ve hacizler, tasarı
iki buçuk ay gecikince, devam etti. Sizin tereddütlü hâliniz ve ilave birtakım
hususların buraya gelmesi problemler ortaya çıkardı, vatandaş daha da perişan
oldu.
Biraz önce Sayın
Akçay’ın sorusuna cevap verirken, sizin verdiğiniz cevap beni çok
endişelendirdi Türkiye ekonomisi açısından. Belki ufak bir ayrıntı gibi geldi
ama bakın ne diyorsunuz Sayın Akçay’ın sorduğu soruya: “Sadece şunu
söyleyebilirim: Makro ihtiyati tedbir anlamında yani cari açığın kontrol altına
alınması veya eğer bir aşırı ısınma durumu söz konusu olursa birtakım
tedbirlerin alınması mümkündür.” diyorsunuz. Bu bir endişeyi ifade ediyor. Yani
Allah korusun, böyle bir şey olmasın. Ama ifade etmek istediğim bir şey var:
Siz bunu tekraren birkaç kere bu konuşmanızda söylediniz, ben tutanakları
aldım, oradan bakıyorum, oradan okudum. Elimde bir tablo var, bütçe açığıyla
cari işlemler açığının yurt içi hasılaya oranları aşağı yukarı 2001’de yüzde 10,2
iken şu anda, 2010 tahminî rakam 10,1. Dolayısıyla, ekonominin geldiği nokta
itibarıyla sıkıntılı. Bakınız bu ikiz açıkla ilgili. Buna ilave ne var? Dış
ticaret açığı sizin düşündüğünüzden daha fazla olacak. Ne olacak? Aşağı yukarı
70 milyar dolarlarda olacak. Burada da bir sıkıntı var. Diyelim ki 52 milyar,
53 milyarlık 2009’daki bütçe açığı yüzde 25’ler düzeyinde azalıyor. Azalıyor
olabilir ama neye göre azalıyor? 2009’a göre azalıyor. Gelin, bir de 2008’le
mukayese edin, 17 milyar TL ile mukayese edin. 39,6 sanıyorum, 2 mislinden
fazla, yüzde 100’ünden fazla. Yani ekonominin makro dengeleri zaten altüst
olmuş durumda. Bunlara çok girmek istiyorum ama vakit müsait değil. İleriki
belki önergelerde değinmek mümkün olur ama burada millete de ifade etmek istiyorum:
Hakikaten bu ikiz açık sıkıntılı, Sayın Bakan da örtülü de olsa bunu ifade
etti.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ayhan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
T.B.M.M.
Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
yasa tasarısının 4. maddesinin ilk paragrafındaki % 50 ve % 25’lik oranların %
40 ve % 20 olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Tüzün.
BAŞKAN –
Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin değiştirilmesiyle
ilgili vermiş olduğumuz önergenin lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu önergede, özellikle yüzde 50 ve 25’lik oranların yüzde 40 ve
20 olarak değiştirilmesine yani düşürülmesi daha adil olacak düşüncesiyle
önerge verdik. Tabii, Komisyonun gerekli sayısı olmadığı hâlde “Takdire
bırakıyoruz.” cümlesini kullanmadan
direkt “Katılamıyoruz.” veya “Katılmıyoruz.” şeklinde ifade kullanıyor.
Doğrusu, Plan ve Bütçe Komisyon Başkanı burada şu anda oturmuyor, temsil
edilmiyor, onu grup sözcüsü temsil ediyor. Grup sözcüsünün de bu tür katılıp
katılmama noktasında karar vermesi oradaki çoğunluk sayısına bağlıdır.
Dolayısıyla, Komisyonu temsil eden sözcülerin bundan böyle “Genel Kurulun
takdirine bırakıyoruz.” cümlesinde fayda var, İç Tüzük de bunu gerektiriyor.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, bu torba kanunu demeyelim artık bu çuval kanunu içerisinde
çok farklı, birbirinden farklı maddeler söz konusu. Özellikle 2007 yılında
vermiş olduğum kanun teklifinin de bu çuval kanununun içerisine girmesi,
özellikle Bilecik ilinde yaşanan, kuraklıktan dolayı yaşanan ve mağdur olan
vatandaşlarımızın da bu kapsama alınması bizi memnun ve mutlu etti.
Yine, değerli
arkadaşlarım, bu kanun çuvalının içerisinde, özellikle tarım kredi
kooperatiflerinden kullandırılan krediler. Yine, Çevre ve Orman Bakanlığı
tarafından ORKÖY adına kullandırılan krediler. Yine, bildiğiniz gibi, sulama
birliklerinin borçlarıyla ilgili bir yapılandırma söz konusu. Ancak başta
Ziraat Bankasına ve Halk Bankasına, özellikle Ziraat Bankasının dokusuna uygun,
kuruluş felsefesine uygun, Ziraat Bankasının ruhuna uygun, Türk köylüsüne,
çiftçisine kullandırılan kredilerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili, bir
gerekçede ve kanun teklifinde olmasına rağmen, maalesef bu kanunun içerisine
alınmadı.
Türk köylüsü,
çiftçisi -hepinizin bildiği gibi Ziraat Bankasından kullanmış olduğu krediler
var değerli arkadaşlar- bu konuda yeni bir yapılandırma bekliyor, yeni bir
müjde bekliyor. Yine bizim vermiş olduğumuz bu torba kanun içerisinde önergeler
var. Zamanı ve sırası geldiğinde bu önergelerin yine lehinde konuşacağız ve
Genel Kuruldan yetki isteyeceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, 2006 yılında kabul edilen, yani yüce Meclisimiz tarafından kabul
edilen bir Sosyal Güvenlik Kanunu yürürlükte. Bu Kanun çıkartılırken de
gerekçelerimizi söyledik. Özellikle prim ve gün sayısını doldurup da yaş
haddine takılan Türkiye’de 2 milyona yakın vatandaşımız söz konusu. Bu
vatandaşlarımızın, özellikle bu torba kanun çıkarken bütün beklentileri bu
kanuna ilave edilmesiydi. Az önce Sosyal Güvenlik Müsteşarımızla, Başkanımızla
yapmış olduğumuz bire bir temasta, görüşmede bunu arz etmeye çalıştım Genel
Kurula da. Bunun içeriği de şudur değerli arkadaşlarım: Bu konuda vermiş
olduğum bir kanun teklifi var. Vatandaşımız prim ve gün sayısını doldurmuş,
2006 yılında çıkan Sosyal Güvenlik Kanunu ile yaş haddine takılmış. Primini
doldurmuş, gününü doldurmuş ama yaş haddinden beklemede. Bu arada sosyal
güvenlikten mağdur edilmiş, maaştan mağdur edilmiş, sadece yaşı beklemek adına
vatandaşımıza hiçbir maaş ve sosyal güvenlik hakkı tanınmamaktadır. Bu tür 2
milyona yakın vatandaşımız vardır. Bu vatandaşlarımızın bir defaya mahsus erken
emeklilik noktasında bir kanun teklifimiz vardır. Bu teklifin de bu kapsama, bu
torba kanun içerisine girmesini bundan sonraki maddelerde talep edeceğiz.
Ben, önergemizin
kabulünü diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tüzün.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bu arada, İç
Tüzük madde 45’i okumak istiyorum: “Komisyon sıralarında, toplantı yeter
sayısını temin edecek sayıda komisyon üyesi yer almamışsa, komisyon temsilcisi;
komisyon metninin değiştirilmesini isteyen önergelerin reddini veya komisyona
iadesini isteyebilir.”
Bilgilerinize
sunulur.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 4’üncü
Maddesinin 1’inci fıkrasının ikinci cümlesinde geçen “% 50” ibaresi çıkarılarak
yerine “% 30” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hamit Geylani (Hakkâri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
Buyurun.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sayılı Tasarı’nın
4’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii yaşanan
kriz ve küçük esnafın içinde bulunduğu sıkıntılardan kaynaklı bir af yasasını
vergi, sigorta ve diğer idari cezalarla ilgili bir affın çıkarılması
gerekiyordu, ancak bu aflar Türkiye’de yapısaldır sadece krizle ilgili değil.
Nasıl ki Türkiye’de ve benzer ülkelerde gerçek bir adaletin, gerçek bir yargının
olmadığından kaynaklı sürekli bazen kısmi bazen genel aflar çıkarılıyorsa
vergi, sigorta, diğer idari cezalarla ilgili de maalesef Türkiye’de bu
işletiliyor. Daha önceki hükûmetler döneminde de 2002’den bu yana AKP
iktidarları döneminde de bu rutin bir şekilde devam ediyor. Neredeyse her iki
senede bir, bir vergi affı, sigorta affı veya idari cezalarla ilgili aflar var.
Bunu, tabii ki siz vergi belirlemede ve vergi toplamada adaleti
sağlayamazsanız, eğer ekonominizin yüzde 50’si kayıt dışıysa yani bu ülkede iş
yapan, bu ülkede ticaret yapan, bu ülkede para kazanan, vergi ödemesi gereken,
prim ödemesi gereken insanların yüzde 50’si eğer kayıt dışıysa, siz doğal
olarak mevcut konumuzla kayıt altına aldığınız yani yakaladığınız, ensesinden
yakaladığınız her iş adamının, çalışanın vergisini ve sigorta primini 2 katı
almak durumundasınız. Yine, adil olan, tabana yayılmış dolaylı vergilerden daha
çok asli vergileri kapsayan bir vergi yapınız, bir sigorta prim yapınız yoksa,
sürekli vatandaşın bu durumuyla, esnafın, iş adamının ya sıkıntıya girmesi veya
“Nasılsa af çıkar.” diye beklenti içine girmesiyle karşı karşıya gelirsiniz.
Tabii ki her vergi affında Türkiye’deki mevcut adil olmayan vergiler,
adaletsizlikler, esnafın sorunlarının, iş adamının sorunlarının, çalışanların
sorunlarının çözümlenmemesinden kaynaklı vergileri toplamada sıkıntı yaşanıyor.
Ancak her vergi veya sigorta affı veya idari ceza affı, aynı zamanda vergisini
ödeyemediği için değil, sigorta primini ödeyemediği için değil, zaten rutin hâle
gelmiş bir gelenek olarak nasılsa ileride siyasi iktidarın üzerinde baskı
kurarız, seçim gelir, bir af çıkar, biz de bundan yararlanırız.
Sayın Canikli
konuşmasında şunu belirtti: “Vergisini, sigorta primini zamanında ödemeyen iş
adamı zaten bir sürü sıkıntıyla karşılaşıyor. Hacizle, icrayla karşılaşıyor.”
Ben de buradan söylüyorum: Biz çok iyi biliyoruz ki icra işlemi, haciz işlemi
birçok zaman, geçmiş dönemde de, AKP iktidarı döneminde de iktidara yakın
olanlara uygulanmaz. Kendi pratik yaşamımızda da, Türkiye'nin her tarafında da
bunu iyi biliyoruz. İcra, haciz birçok zaman muhalif olana veya zaten alt gelir
gruplarına gider. Büyük sermayedarlara, hele özellikle iktidar taraftarı olan,
iktidarın yakını olan kesimlere icra gitmez, haciz gitmez. Onlar onun için her
zaman büyük borçlarını bekletip bir affın çıkmasını beklerler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) – Bu mantık değişmediği sürece aftan kurtulmamız, her bir iki
senede bir Türkiye Büyük Millet Meclisinin af çıkarmaması mümkün değildir
diyor, hepinizi saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Karabaş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Madde 4’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 5’te üç
adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Şubat”
ibaresinin “Mart” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Nurettin Canikli Veysi Kaynak
Kayseri Giresun Kahramanmaraş
Kemalettin Aydın Yılmaz
Tunç
Gümüşhane Bartın
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı
kanun tasarısının 5’inci Maddesinin b fıkrasının çıkarılmasını, 2’nci
fıkrasında yer alan “Şubat” ifadesi çıkarılarak “Temmuz” ifadesinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Sebahat Tuncel M. Nezir Karabaş Hasip Kaplan
İstanbul Bitlis Şırnak
Sırrı Sakık Hamit
Geylani
Muş Hakkâri
BAŞKAN – Şimdiki
önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 5’inci maddesinin (2)inci fıkrasında yer
alan “2011 yılı Şubat ayı sonuna kadar” ibaresinin “bu kanunun yayımını takip
eden ayın sonuna kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Kadir Ural Münir Kutluata Mehmet Günal
Mersin Sakarya Antalya
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Nalcı efendim...
BAŞKAN – Sayın
Nalcı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 5’inci maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, “torba kanun” olarak nitelenen bu tür uygulamalar sonucu,
kanunlar için aranan “Anayasa’ya aykırı olmayan”, “Anlaşılabilir olma”
özellikleri tamamen yok edilmektedir. AKP Hükûmetinin son yıllarda yaptığı bu
şekildeki yasa yapım tarzı, hukuka uygunluk ilkesine aykırı olarak
yapılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, burada, Sayın Bakanın da ve Komisyondaki arkadaşların da
defalarca dile getirdiği bir husus var, deniyor ki: “Biz burada bir af tasarısı
getirmedik.” Ama baktığımız zaman 6’ncı maddede, burada matrah artımıyla
2006’da başlayan yüzde 30’lar mertebesinde ve 2009’da sona eren yüzde 15’ler
mertebesinde matrah artırımı yapıldığı zaman bu yıllara ait herhangi bir
inceleme yapılmayacağı söyleniyor.
Aynı tasarının
7’nci maddesine baktığımız zaman da KDV’deki matrah artırımları gündeme
geliyor. Bu nedir? Gene 2006 yılında 3,2’den 2007’de 2,5; 2008’de 2; 2009’da
1,5 mertebelerinde matrah artırımı gündeme getirildiği zaman bu yıllara ait de
katma değer vergisinden bundan sonraki şeyde inceleme yapılmayacak deniyor.
Sayın Bakanım, burada soruyorum: Peki, bu af değil de nedir?
Bundan önce bir
tasarıyı daha biz bu Mecliste çıkarttık 2008 yılında ve 2009 yılında ve
bunların ikisi arasında çok büyük tezat var. 5917 sayılı Kanun ile 5811 sayılı
Kanun arasında, birbirini takip eden kanunlar olmasına rağmen iki kanun
arasında, uygulama arasında Anayasa ilkelerine, eşitlik ilkelerine aykırılık
var saygıdeğer milletvekilleri. Bu kanunları bir hatırlayacak olursak neydi
bunlar? 5811 sayılı Kanun’da Türk ekonomisine katkıda bulunmak adına ve
kamuoyunda “varlık barışı” olarak nitelenen bir tasarı geçirdik. Bu tasarıda ne
dendi? Parası olan, dışarıdan parası olan veya yurt içinde parası olan kademeli
olarak yüzde 2 ile yüzde 5 mertebesinde para yatırıldığı zaman ve bankaya
getirildiği zaman bundan sonraki çıkacak olan bu miktar kadar olan vergiden
incelemelerde inceleme yapılmayacaktı. Ama 2009’da bunu uzatırken -bunun altını
özellikle çizmek istiyorum- yani 5917 sayılı Yasa’da, bunun devamı olan yasada
bu uzatıldı. Ama ikisi arasında uygulama farkı vardı. Uygulama farkı şundan…
Yine aynı yapılan ki her sefer halkın başına gelen gene geldi. 2008’de parayı
yatıranlar cezalandırıldı.
Bugün uygulamada
şu var: Uygulamada bir vergi dairesi bir inceleme gerçekleştirdiği zaman,
inceleme sonucunda bir şey çıktığı zaman şuna bakılıyor: Para 2008’de mi
yatırılmış, 2009’da mı? 2008’de yatırılmışsa sadece kurumlar vergisi
matrahından muaf tutuluyor. Eğer 2009’da yatırılmışsa, aynı zamanda katma değer
vergisinden de muaf tutuluyor. Böyle bir uygulamanın olmasının imkânı var mı
saygıdeğer milletvekilleri? Aynı kanunun devamı. Bugün bakıyoruz, önümüzdeki
tasarıda da konu aynı. Anayasaya, hukuk ilkelerine aykırı bir ton madde var.
“Bunlar ne?” diyeceksiniz. Bakın, bizler bir şeyi affetmiyoruz. Yani verilen
beyan bu, ama ne oluyor burada? Yüzde 30’dan kademeli olarak yüzde 15’e kadar
eğer matrah artırımı yapılırsa, KDV’de de yüzde 2,2 ile yüzde 1,5 arasında
artırım yaptığınız zaman, beş yıllık süreç içindeki tüm evraklar affa girmiş
oluyor. Bunun içindir ki eski uygulamanın da düzeltilmesi talebiyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Nalcı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı
kanun tasarısının 5’inci Maddesinin b fıkrasının çıkarılmasını, 2’nci
fıkrasında yer alan “Şubat” ifadesi çıkarılarak “Temmuz” ifadesinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu ilerleyen saatlerinde
5’inci maddeyi görüşüyoruz, daha 23 madde var ve muhtemelen gece saat bire,
ikiye kadar devam edecek, ikide tekrar bitimine kadar devam edeceğiz, bakalım
AK PARTİ’liler ne kadar dayanacak? (AK PARTİ sıralarından “dayanırız” sesleri)
Dayanmak zorundasınız. Eğer bir şeyi başlattınızsa dayanmak zorundasınız, biz
de, siz de nöbete, göreve devam, ama bu kürsüden 73 milyon halkımıza burada
dönen yanlışları da açıklamak bizim boynumuzun borcu.
Burada öyle bir
yasa tekniği uygulanıyor ki, kalitesiz yasa çıkarma, Meclisin iradesini
bürokratlara, uzmanlara ve danışmanlara terk etme gibi bir işleyişin, tehlikeli
yasalaşma sürecinin kapısı aralanıyor. Nasıl aralanıyor? Hileyle aralanıyor,
etrafından dolanılarak, zamandan çalarak, süreyle oynayarak, İç Tüzük’le
oynanarak, uzmanlık alanlarıyla oynanarak, Anayasa ihlal edilerek.
Bakın, halkımıza
buradan bir madde göstereceğim, bu 17’nci maddedir, göstereceğim. Bu 17’nci
madde kaç sayfa? Sayacağım teker teker. Halkımız bunu görmek zorundadır. Görmek
zorundadır ki, ne yapılıyor burada? Niye kalitesiz yasa yapıyoruz? Niye bu
halkın hizmetine sabahlamıyoruz?
Bakın, 17’nci
madde 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11; geldik 11 sayfa bir madde, çarşaf,
çarşaf. Maşallah, maşallah. 11 sayfa… 11 sayfa, 30 tane fıkra. Kaç fıkra? 32
taneymiş! 32 fıkra; yani bir maddenin içinde tam 32 madde! 32 maddeyi, bu kadar
sayfayı bir araya getireceksiniz, sonra torba kanunu on temel bölüme
ayıracaksınız, sonra 32 tane maddesi olan bir madde üzerinde bir önerge hakkı,
beş dakika konuşacak muhalefet ve siz de uyanıklar, bu 32 maddeyi bir maddenin
başlığı altına koyup “Kanun yaptık.” diyeceksiniz. Sizin yaptığınız kanun var
ya o kanun, o çalgı kanununa bile benzemiyor. Sizin yaptığınız bu kanun var ya,
bu anlayış var ya demokrasiyi katlediyor, çoğulculuğu katlediyor, yasamayı
katlediyor, muhalefetle dalga geçiyor. Biz iki ay alt komisyonda çalıştık, üst
komisyonda çalıştık. Kaliteli yasa yapmak, bir Meclisin, milletin oylarıyla
gelmiş bir Meclisin, milletin temsilcilerinin uyması gereken esaslardır. Biz
mevcut İç Tüzük’ü beğenmiyoruz. Onu değiştirmek için ortak komisyon kurduk,
taslağı bile hazır. Bu yaptığımız yeni İç Tüzük taslağında Sayın Korkmaz -diğer
partiden arkadaşlar var- var mı böyle çarşaf çarşaf 19 sayfa bir madde?
İRFAN GÜNDÜZ
(İstanbul) – 11 sayfa.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – 11 sayfaymış değil mi, 11. 32 tane madde var mı? Var mı başka
gelişmiş ülkenin demokrasisinde 11 sayfa bir madde, 32 tane de fıkrası olan;
yani 32 maddesi olan?
Ey halkım, sizi
böyle idare ediyorlar. Sizi böyle maddelerle oyalıyorlar. Sizi böyle maddelerle
konuşturamaya konuşturamaya yutturuyorlar ve bu Meclisin iradesinde eller
kalkıyor, eller iniyor. Bu Meclisin iradesini bürokratlar, bu Meclisin iradesini
danışmanlar, bu Meclisin iradesini uzmanlara terk etmeyeceğiz.
Bu yanlış size,
bize, ülkeye çok şey kaybettirir diyorum. Uyarıyorum ve yasama görevini
kaliteli yapalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Özümüze dönelim, gerçeğe dönelim; davetimizdir. Bunun için söz
aldım. Önergemizi de zaten kabul etmeyeceksiniz çünkü otomatiğe bağlandığınız
için ben size “Oy verin” demeyeceğim…
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Saygılı ol biraz Hasip Bey!
HASİP KAPLAN
(Devamla) – …vermeyeceğinizi de biliyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Şubat”
ibaresinin “Mart” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veysi
Kaynak (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gelir Vergisi
Kanununun 64 üncü maddesinde sayılan diğer ücret mükelleflerinin yapılan
düzenlemelerden yararlanmaları hususunda herhangi bir süre sıkıntısı
yaşamamaları için bu önerge verilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge çerçevesi içinde madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 6’da üç
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının birinci
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve dokuzuncu fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Mustafa
Özyürek Şevket Köse
İzmir İstanbul Adıyaman
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Akif Ekici Bayram Meral
Malatya Gaziantep İstanbul
Bülent
Baratalı
İzmir
"(2) Gelir
vergisi mükelleflerinin, artırımda bulunmak istedikleri yıl ile ilgili olarak
vermiş oldukları gelir vergisi beyannamelerinde, zarar beyan edilmiş olması
veya indirim ve istisnalar nedeniyle matrah oluşmaması ya da hiç beyanname
verilmemiş (ilgili yıllarda faaliyette bulunmuş veya gelir elde etmiş olup da
bu faaliyetlerini ve gelirlerini vergi dairesinin bilgisi dışında bırakanlar
dahil) olması halinde, vergilendirmeye esas alınacak matrah ile birinci fıkraya
göre artırdıkları matrahlar, işletme hesabı esasına göre defter tutan
mükellefler için 2006 takvim yılı için 5.000 liradan, 2007 takvim yılı için
5.450 liradan, 2008 takvim yılı için 6.000 liradan, 2009 takvim yılı için 6.400
liradan, bilanço esasına göre defter tutan mükellefler ile serbest meslek
erbabı için 2006 takvim yılı için 7.500 liradan, 2007 takvim yılı için 8.175
liradan, 2008 takvim yılı için 9.000 liradan, 2009 takvim yılı için 9.600
liradan az olamaz."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan yüzde
oranları, "2006 takvim yılı için %25, 2007 takvim yılı için %20, 2008
takvim yılı için %15, 2009 takvim yılı için %10" olarak,
2. fıkrasında yer
alan miktarlar, "işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler için
2006 takvim yılı için 3.185 liradan, 2007 takvim yılı için 3.440 liradan, 2008
takvim yılı için 3.740 liradan, 2009 takvim yılı için 4.075 liradan, bilanço
esasına göre defter tutan mükellefler ile serbest meslek erbabı için 2006
takvim yılı için 4.775 liradan, 2007 takvim yılı için 5.160 liradan, 2008
takvim yılı için 5.610 liradan, 2009 takvim yılı için 6.115 liradan az
olamaz."
Şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hamit Geylani Hasip Kaplan M. Nezir Karabaş
Hakkâri Şırnak Bitlis
Ayla Akat Ata Sırrı
Sakık
Batman Muş
BAŞKAN – Şimdiki
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 6'ıncı maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "%30", "%25", "%20" ve "%15"
ibarelerinin "%25", "%20", "%15" ve
"%10" şeklinde değiştirilmesini,
İkinci fıkrasının
birinci cümlesinin "birinci fıkraya göre artırdıkları matrahlar"
ibaresinden sonra gelen ibarelerin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
Üçüncü
fıkrasındaki "19.110", "20.650", "22.440" ve
"24.460" ibarelerinin "16.500", "17.800",
"19.600", "21.200" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Münir Kutluata Mehmet Günal Kadir Ural
Sakarya Antalya Mersin
Abdülkadir
Akcan
Afyonkarahisar
“İşletme hesabı
esasına göre defter tutan mükellefler için 2006 takvim yılı için 5.500 liradan,
2007 takvim yılı için 6.000 liradan, 2008 takvim yılı için 6.500 liradan, 2009
takvim yılı için 7.000 liradan, bilanço esasına göre defter tutan mükellefler (serbest
meslek erbabı dâhil) için 2006 takvim yılı için 8.000 liradan, 2007 takvim yılı
için 8.700 liradan, 2008 takvim yılı için 10.200 liradan, 2009 takvim yılı için
11.200 liradan az olamaz."
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Akcan, efendim
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının 6’ncı maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken Mardin’in Mazıdağı ilçesinden kalkıp dönemin ürünü olan havucun
hasadı için Ankara’nın Beypazarı ilçesine gelen ve burada geçirilen kazadan
sonra hayatını kaybeden 11 vatandaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum ve 7
vatandaşımız yaralı, onlara da acil şifalar diliyorum. Hayatını kaybeden
vatandaşlarımızın yakınlarına başsağlığı diliyorum ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına sabırlar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, devlet yönetmek insanları doğduğu yerde doyurmayı gerektirir.
İnsan Mardin’in Mazıdağı ilçesinde doğar, orada doyamazsa bin kilometrenin
üzerinde mesafe katederek rızkını kazanıp karnını doyurmak için yollara
düşerse, burada sağlıklı devlet yönetiminden bahsetmek gerçekten mümkün
değildir dediğimizde haksızlık yapmış olmayız.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Görev şehidi maaşı bağlanması lazım. Yazık, ekmeği için yollara
çıkmışlar, yolda ölüyorlar!
ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, devlet yönetmek saygıyı gerektirir, insana
saygıyı gerektirir. Sağlıklı yönetimlerde, sırf şu tarihe kadar çıksın diye,
bir Başbakan böyle dedi diye sabah onda Meclise gelip gecenin şu saatine kadar
insan haklarına aykırı bir şekilde insanları çalışmaya zorlamamayı gerektirir.
Yaptığımız bu.
Değerli
milletvekilleri, devlet yönetmek adil olmayı gerektirir ve biz de bu tasarının
6’ncı maddesinde adaletin sağlanamadığı gerekçesiyle bu önergeyi vermiş
bulunuyoruz. Zira, söz konusu maddede, vergi matrahları 2006’dan 2009’a doğru
gelirken gittikçe azaldığı hâlde, burada konan matrahlar gittikçe artan eğilim
gösterir durumdadır. İşte, bu madde de bu tasarıyla varılmak istenen amaçta
adaletin sağlanamadığını, sağlanamayacağını gözler önüne sermekte.
Değerli
milletvekilleri, mademki Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı yönetiminde
Türkiye’de her şey yolunda ve düzgün gidiyor, o zaman neden bu tasarıyı
getirdiniz? Eğer işler iyi ve düzgün, herkes iyi kazanacak şekilde gidiyorsa o
zaman bu kazancın karşısında sağlıklı üretim yaparak ürettiğini satıp,
sattığının parasını cebine koyabilen insanların neden sebep devletin bugün bir
anlamda -Sayın Bakan kabul etmese de- af anlamına gelecek şekilde ödenemeyen
vergilerin, devlete karşı yerine getirilmesi gerekip de getirilemeyen
yükümlülüklerin cezasını kaldırma ihtiyacı hissediyoruz. Bunu kaldırdığımızda
gerçekten hedefe varabilecek miyiz? Bütün mesele bu. Eğer insanlar işini terk
etmek zorunda kalmışsa, buna bağlı olarak üretimden vazgeçmişse, çiftçi oradan
gelen gelirle oraya yaptığı masrafı karşılayamaz olduğu için tarlayı ekmekten
vazgeçmişse bu adamın devlete olan yükümlülüğünü bundan sonra nasıl yerine
getireceğine inanıyorsunuz? Biz bunun gerçekleşeceği kanaatinde değiliz değerli
milletvekilleri.
Sayın Şandır
sabahleyin gündem dışı söz aldığında Mersinli narenciye üreticilerinin durumunu
anlattı. Şimdi, insanlarımız tıkanmış durumda. Bir teşvik sistemi
getiriyorsunuz; 850 dolarlık ihracatı yaparsanız o teşvikten yararlanırsınız
ama 800 dolarlık ihracat yaparsanız yararlanamazsınız. Böyle bir anlayış olur
mu? Bu olmaz. Ya bunun çiftçi birlikleri ve üretici birlikleri vasıtasıyla herkesin
ürününü bir noktada birleştirip tek elden yapılmasını sağlayacaksınız, böylece
azını da çoğunu da bundan yararlanır hâle getireceksiniz veya bunu regüle
edecek, sistemi herkesin yararlanabileceği tarzda uygulanabilir hâle
getireceksiniz.
Değerli milletvekilleri,
yanlış tarım politikasıyla çiftçi gerçekten perişan olmuş durumda. Bunun üstüne
de malını satamayan insanlarımız varken diğer taraftan da bu çiftçilere, hayvan
yetiştiricilerine, yurt dışında yetiştiricilik yapan insanların, yabancıların
ürettiği malı Türkiye'ye ithal etmek suretiyle haksız rekabet anlamına gelecek
rakipler türetmeyi becermiş bir iktidardır. Bununla da elbette ki tarihte söz
konusu konularla ilgili hesabını verecektir diyor, önergemize destek bekliyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Akcan.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan yüzde
oranları, "2006 takvim yılı için %25, 2007 takvim yılı için %20, 2008
takvim yılı için %15, 2009 takvim yılı için %10" olarak,
2. fıkrasında yer
alan miktarlar, "işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler için
2006 takvim yılı için 3.185 liradan, 2007 takvim yılı için 3.440 liradan, 2008
takvim yılı için 3.740 liradan, 2009 takvim yılı için 4.075 liradan, bilanço
esasına göre defter tutan mükellefler ile serbest meslek erbabı için 2006
takvim yılı için 4.775 liradan, 2007 takvim yılı için 5.160 liradan, 2008
takvim yılı için 5.610 liradan, 2009 takvim yılı için 6.115 liradan az
olamaz."
Şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Karabaş, buyurun.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, Türkiye’de, biraz önce belirttiğimiz gibi nasıl ikide
bir, bir af çıkıyorsa matrah artırımıyla ilgili geçmiş hükûmetler döneminde de,
bu hükûmet döneminde de birkaç senede bir bu konuda bir yasa çıkartılıyor.
Tabii, bunun sürekli hâle getirilmesi aslında vergi mükelleflerinin, hem
kurumlar, hem işletmeye tabi olan vergi mükelleflerinin defterlerini düzenli
tutma alışkanlığından vazgeçmeyi de beraberinde getiriyor. Yani bir yerde zaten
mevcut yasalarınızda, vergi oranlarınızda, vergi adaletinizde bir düzensizlik
olduğu zaman zorunluluktan kaynaklanan ama ikide birde matrah artırımıyla
ilgili yeni uygulamalar getirildiği sürece de iş adamı, esnaf, ticaret adamı,
nasılsa önümüzdeki süreçte bu tür bir tasarı gelir, bir yasa çıkarılır, ben de
vergimi, tüm gelirimi gösterip yüksek düzeyde vergi verme yerine, düşük
gösteririm, ileride matrah artırımına giderim gibi bir mantık geliştiriyor.
Şimdi, sonuçta,
bir matrah artırımıyla eksik gösterilebilecek, o konuda defterlerinde,
işlemlerinde eksiklik olan veya vergisini tam göstermemiş, kazancını
göstermemiş ve bunun üzerinden vergi vermemiş kişilere bu olanağı tanımak
gerekiyorsa ki bunlar da genelde bu tür şeylerden kaçamayan küçük esnaftır
çünkü büyük iş adamı, büyük sermayedar bir şekilde vergi kaçırıyorken, bundan
kurtulmanın, rüşvet de vermenin, mahkemeye düşüyorsa mahkemeden kurtulmanın da
yollarını bulur. Türkiye’de bunu biliyoruz. Bu konuda genelde beklenti içinde
olan küçük esnaftır. Krizin de genelde vurduğu bu küçük esnaflardır,
KOBİ’lerdir. O zaman, bu miktarlarla ilgili, hem oranlarla ilgili hem
miktarlarla ilgili… Bu yasanın gerekçesini karşılayabilecek miktarlar
oluşturmamız gerekiyor. Mevcut tasarıda konulan miktarlara, matrah artırımı
miktarlarına baktığımız zaman bu konuda ihtiyaç duyan, sıkıntı duyan birçok
küçük esnaf, birçok KOBİ bu artırımı, matrah artırımını yapıp onun üzerinden
vergi ödeyemeyecektir veya o artırımı yapsa bile bu defa ödemesi gereken,
ödemeyi taahhüt ettiği vergiyi yarın ödemeyecektir, tekrar sıkıntıya
girecektir. Neden bugün bu tasarıyı düşünüyoruz? Belli kesimlere ödemede
kolaylıklar , muaflıklar, bazı konularda mevcut vergisinden, birçok maddede de
uygulanan faizlerden ve idari cezalardan indirim yapıyoruz, muafiyet
uyguluyoruz, bu hasıl olduğu için. Bu miktarları, matrah artırım miktarını
yüksek tuttuğumuz zaman ya buna ihtiyaç duyan küçük esnaf bu artırımı
yapamayacak veya bu artırımı yapma taahhüdünde bulunsa bile taahhüt ettiği
miktara denk gelen vergiyi yarın, öbür gün ödemeyecek, tekrar bir yıl sonra,
tekrar iki yıl sonra vergi borcu olan, vergisini zamanında vermemiş, taahhüdünü
yerine getirmemiş bir durumla karşılaşacağız. Onun için, bu maddede, bu
önergede hem oranların düşürülmesi hem miktarların düşürülmesi… Sonuçta esnafın
matrah artırımına gidebilmesinin koşullarının yaratılması, matrah artırımına
gidenin de bu artırım üzerinden vergisini verebilmenin koşullarının yaratılması
gerekiyor diyorum.
Umarım, bu
konuda… Zaten geçmişte yapılan matrah artırımlarında da bunun çok adil
olmadığı, gerçekçi olmadığı… Bunun için değiştirilmesiyle ilgili tartışmalar
yapılmıştı, muhalefet de bu konuda hemfikir. İktidar partisinin bu önergeyle
ilgili düşüncesini değiştireceğini umuyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 6
ncı maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve dokuzuncu fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
"(2) Gelir
vergisi mükelleflerinin, artırımda bulunmak istedikleri yıl ile ilgili olarak
vermiş oldukları gelir vergisi beyannamelerinde, zarar beyan edilmiş olması
veya indirim ve istisnalar nedeniyle matrah oluşmaması ya da hiç beyanname
verilmemiş (ilgili yıllarda faaliyette bulunmuş veya gelir elde etmiş olup da
bu faaliyetlerini ve gelirlerini vergi dairesinin bilgisi dışında bırakanlar
dahil) olması halinde, vergilendirmeye esas alınacak matrah ile birinci fıkraya
göre artırdıkları matrahlar, işletme hesabı esasına göre defter tutan
mükellefler için 2006 takvim yılı için 5.000 liradan, 2007 takvim yılı için
5.450 liradan, 2008 takvim yılı için 6.000 liradan, 2009 takvim yılı için 6.400
liradan, bilanço esasına göre defter tutan mükellefler ile serbest meslek
erbabı için 2006 takvim yılı için 7.500 liradan, 2007 takvim yılı için 8.175 liradan,
2008 takvim yılı için 9.000 liradan, 2009 takvim yılı için 9.600 liradan az
olamaz."
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 6’ncı maddeyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine
söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede
öngörülen koşullarda gelir ve kurumlar vergisi beyanlarını artıran mükellefler
matrah artırımında bulundukları dönemler için vergi incelemesinden muaf
tutulacaklardır. Vergi incelemesine tabi olmamanın birinci koşulu, artırılan
matrahın mükelleflerin beyanlarının 2006 ve 2009 dönemi için yüzde 30 ila yüzde
15’i arasında olması gerekmektedir. İkinci koşul ise oran esasına göre
hesaplanan bu tutarların maddede öngörülen asgari tutarların altına düşmemesi
koşuludur.
Hükûmet
tasarısında ikinci koşul olarak öngörülen asgari matrah artırım tutarları 2006
ve 2009 dönemi için 10 bin lira ile 20 bin lira arasında değişmekteydi. Bu
hükümlere göre örneğin 2009 yılı için 133.333 lira beyanı olan bir mükellefin
beyanının yüzde 15’i ile asgari artırım tutarı 20 bin lira aynı rakama tekabül
etmekteydi. Bu, şu demektir: 133.333 liradan yüksek beyanı olanlar matrahlarını
en az yüzde 15 oranında artırırken bu tutarın altında beyanı olan herkes bu
madde hükmünden yararlanabilmek için beyanlarını en az 20 bin lira artırmak
zorundaydılar. Bu örneği diğer yıllar için de yaptığımızda benzer çarpıklığı
görmemiz mümkündür.
Getirilen
hükümler bir taraftan küçük esnafı asgari tutarda beyana zorlarken, diğer
taraftan da beyanlarını yüksek gösteren mükellefleri bu kez de daha yüksek
beyanda bulunmaya zorlamaktadır. Alt komisyonda yapılan bu eleştiriler
çerçevesinde matrah artırımında bulunurken beyan edilmesi istenen asgari
tutarlar Maliye Bakanlığı tarafından yeniden tespit edilmiştir. Yeni rakamlar
tasarıyla karşılaştırıldığında 2006 yılı için benimsenen rakamların Hükûmet
tasarısının yüzde 63,7’sine, 2009 yılı rakamlarının ise yüzde 40,8’ine karşılık
geldiği görülecektir. Bu açıklamalar Hükûmetin ne kadar gayri ciddi çalıştığını
da açıkça ortaya koymuştur.
Komisyon
aşamasında Hükûmet tasarısındaki rakamlar bir ölçüde aşağı çekilmiş olsa ve
işletme hesabı ve bilanço esasına göre defter tutan mükellefler bakımından
farklılaştırılsa da, özellikle gelir vergisi mükellefleri açısından belirlenen
yeni tutarların da hâlâ yüksek olduğu düşünülmektedir. Zira, Komisyonda
belirlenen yeni asgari matrah artırım tutarları söz konusu yıllarda beyan
edilen ortalama matrahlara yakındır. Mükelleflerin ilgili yıl beyanlarını
ortalama beyan tutarında artırmalarını beklemek akılcı görülmemektedir. Örneğin
2009 yılı ortalama 11.772 TL matrah beyan eden bir gelir vergisi mükellefinden,
beyanını işletme hesabına göre defter tutuyorsa 8.150 lira, bilanço esasına
göre defter tutuyorsa 12.230 lira artırması beklenmektedir. Ayrıca, Komisyonun
kabul ettiği metne göre örneğin 2009 yılında işletme hesabına tabi
mükelleflerden beyanı 54.333 liranın altında olan tüm mükellefler tasarının
getirdiği matrah artırımı hükmünden yararlanmak için asgari 8.150 lira
tutarında beyan artışında bulunmak zorundadırlar.
Değerli
milletvekilleri, bu açıklanan nedenlerle Komisyonun gelir vergisi mükellefleri
için öngördüğü asgari matrah artırımı tutarlarının biraz daha düşürülmesinin
matrah artırımının başarıya ulaşması açısından uygun olacağı
değerlendirilmektedir. Tasarıda, asgari matrah artırımı tutarlarının yüksek
tespitinin yanı sıra bazı ilave koşullar öngörülmüş olması da matrah artırımı
için müracaat edecek mükelleflerin sayısını olumsuz yönde etkileyecektir. Örneğin,
tevkif yoluyla ödenen vergilerin artırılan matrahlar üzerinden hesaplanan
vergilerden mahsup edilememesi, artırımda bulunulan yıllara ait zararların
yarısının 2010 ve izleyen yıllar kârlarından indirilememesi, tevkif yoluyla
ödenen vergilerin iadesinin talep edilmesi hâlinde vergi incelemesi ve tarhiyat
hakkının saklı tutulması gibi nedenler matrah artırımına başvuruyu azaltacak
nedenlerdir diyor ve önergemize destek vereceğiniz umuduyla yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Madde 6’yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.53
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Madde 7’de üç
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 7. maddesinin 1. fıkrasında yer alan yüzde
oranlarının, “2006 yılı için % 2, 2007 yılı için % 1,5, 2008 yılı için % 1 ve
2009 yılı için % 0,5” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hamit Geylani Hasip Kaplan M. Nezir Karabaş
Hakkâri Şırnak Bitlis
Sırrı Sakık Ayla
Akat Ata
Muş Batman
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Şimdi bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri ayrı
ayrı okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 7’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
“3”, “2,5”, “2” ve “1,5” ibarelerinin “2,5”, “2”, “1,5” ve “1” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Kadir Ural Mehmet Günal Münir Kutluata
Mersin Antalya Sakarya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 7 nci
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Mustafa Özyürek Şevket Köse
İzmir İstanbul Adıyaman
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Akif Ekici Ergün Aydoğan
Malatya Gaziantep Balıkesir
Bayram Meral Bülent
Baratalı
İstanbul İzmir
“(1) Katma değer
vergisi mükelleflerinin, her bir vergilendirme dönemine ilişkin olarak
verdikleri (ihtirazi kayıtla verilenler dâhil) beyannamelerindeki hesaplanan
katma değer vergisinin yıllık toplamı üzerinden 2006 yılı için % 2.5, 2007 yılı
için % 2, 2008 yılı için % 1.5 ve 2009 yılı için % 1 oranına göre belirlenecek
katma değer vergisini, vergi artırımı olarak bu Kanunun yayımlandığı tarihi
izleyen ikinci ayın sonuna kadar beyan etmeleri hâlinde, bu mükellefler
nezdinde söz konusu vergiyi ödemeyi kabul ettikleri yıllara ait vergilendirme
dönemleri ile ilgili olarak katma değer vergisi incelemesi ve tarhiyatı
yapılmaz.”
BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Günal, siz mi konuşacaksınız? Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sabahın erken saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısının garabeti hakkında arkadaşlarım sizlere
bahsettiler. Sayın Şandır isim koymaktan çekindi ama ben Sayın Başbakanın
tabiriyle, onun iznine tabi olarak “ucube” bir kanun tasarısı olduğunu sizlere
söyleyebilirim. Dolayısıyla, tabii o bütün ucubeleri kaldırtıyor, belki bunu da
iptal eder mi diye bu ismi taktım ama maalesef Sayın Bakana da söyledik, “Birtakım,
içinde gereksiz, acelesi olmayan, zararlı olan şeyler var, çıkartın.” dedik.
Sayın Bakanın kendisi biraz olumlu baktı ama zannediyorum Bakanlar Kurulunda
açtığı zaman da pek tepki alamadı diye düşünüyorum. Dolayısıyla, bizler burada
bütün temel hak ve hürriyetlerle ilgili birçok mevzuatı çıkaran Meclis olarak
sabaha karşı hâlen ILO sözleşmelerine aykırı, insan haklarına aykırı şekilde
çalışmaya devam ediyoruz. Bu çerçevede, vergi artırımına ilişkin bu madde
vesilesiyle yine vergilerle ilgili birkaç şeyi dikkatinize getirmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasa’nın 73’üncü maddesi, herkesin kamu giderlerini karşılamak
üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü olduğunu, vergi yükünün adaletli
ve dengeli dağılımının maliye politikasının sosyal amacı olduğunu belirtmekte,
hem verginin tanımını yapmakta hem de vergi yükünün adaletli dağıtılması
gerektiğini söylemektedir.
Genel olarak
baktığımız zaman, dolaysız vergilerin adil, dolaylı vergilerin ise adaletsiz
olduğunu söyleyebiliriz. Burada vergi oranları artırımını konuşuyoruz ama hâlen
daha Türkiye en yüksek dolaylı verginin alındığı iki ülkeden birisi olarak
durmaya devam ediyor. Daha önce, Sayın Unakıtan geldiği zaman söylemiş, diyor
ki 6 Ocak 2003 tarihinde yaptığı açıklamada, gazetelerde yer alan konuşmasında:
“Biz vergi adaletini sağlamak istiyoruz. Verginin adil, oranların makul
olmasını istiyoruz. Ancak dolaysız vergiler yüzde 30’lara düşmüş, buna karşılık
dolaylı vergiler yüzde 70’lere çıkmış. Dolaylı
vergilerin oranının yüzde 70’lere çıktığı bir ülkede vergi adaletinden
bahsedilmesi mümkün değil. Bu çarpık yapıyı düzeltmek zorundayız. Bu yapı
değişmedikçe de hedefe ulaşmak çok zor. Bu nedenle gerçekleştireceğimiz vergi düzenlemeleriyle öncelikle bu yapıyı
ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz.“ Aradan sekiz yıl geçmiş, yine Sayın Şimşek de
hatırlayacaktır, yine kendisi de benzer şekilde aynı konulara değiniyor ve
yüzde 70’e dolaylı vergi oranının yaklaştığı bir ortamda sağlıklı bir vergi
yapısı ve uygulamasından söz edilemeyeceğine dikkat çekiyor ama biz hâlâ bu
oranlarda kalmaya devam ediyoruz. Köklü bir vergi reformu yapmak, vergiyi
tabana yaymak, kayıt dışını kayıt altına almak yerine her birkaç yılda bir
vergi affı çıkararak maalesef bu konunun da istismar edilmesine yol açıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, burada, baktığımız zaman alınan oranlarda Türkiye’deki orana
biraz daha yakın olan ikinci ülkenin Meksika olduğunu görüyoruz. Avrupa Birliği
ortalamasında sıkça söylediğimiz OECD ortalamalarına baktığımız zaman maalesef
Türkiye’de hâlâ dolaylı vergi oranının aynı düzeylerde kaldığını görüyoruz.
Tabii, doğal olarak doğrudan vergi alamayınca kimi yakaladıysa devlet, beyana
tabi olmayan, tüketim üzerinden alınan vergileri alıyor. Bu nedenle de hâlâ o
yüksekliğimiz devam ediyor. Ben isterdim ki burada aceleden birçok hususun
içine dercedildiği, son gece bile getirip arkadaşlarımızın ellerinde
koşuşturarak bürokratların eklediği değil, hakikaten bu vesileyle ciddi bir
vergi reformu, verginin tabana yayılması, hep söylenen kayıt dışının kayıt altına
alınması ki sekiz yıldır bir türlü olmadı her ne hikmetse, her şeyi değiştiren
AKP Hükûmeti buna zaman bulamadı.
İnşallah, sonraki
maddelerde diğer konulardaki görüşlerimi açıklayacağım. Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Günal.
Sayın Aydoğan,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
yüce Meclisin değerli üyeleri;
görüşülmekte olan 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar Kanunu ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı.
Yani o kadar geniş bir kapsam ki birçoğunu almadığı için “Bazı Kanun ve Diğer
Kanunlar” diyoruz.
Değerli
milletvekilleri, halk arasındaki tabiriyle torba yasa denilen -torba veya
çorba- ve bazı reklamlarda olduğu gibi eldivenden merdivene ne ararsak var.
Birbirine benzemez, farklı kanunları bir araya getirerek 247 maddeden oluşan bu
tasarı toplumu büyük bir beklentiye sokmuştur.
AKP sekiz yıldan
beri tek başına iktidarda ve bu dönemde çok başarılı olduğunu iddia ediyor.
Bugüne kadar da AKP sözcüleri, dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi olduğunu iddia
ettiler ve bu, AKP’nin yedi yıllık iktidar sonrasında da 2009 yılında finansal
bir kriz yaşandı. AKP “Bu kriz bizim krizimiz değil.” dedi ve önlem de almadı.
Krizin teğet geçtiği söylendi. Teğet geçmediği ortada. Yine bu tasarının
gerekçesinde de diyor ki: “Uluslararası piyasalarda yaşanan finansal kriz
ülkemizi de etkilemiştir ve ülkemizde dış alımların azalması sonrasında bu
sorun yaşanmıştır.” Gerçekten kendi içerisinde çelişkilerle dolu. Bir taraftan
dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi olduğunu iddia edeceksiniz, bir taraftan da
Türkiye’de esnafından sanayicisine, sanayicisinden çiftçisine, toplumun tüm
kesimlerinin etkilendiği böylesi bir yaşanan sorun sonrasında bu düzenlemeyi
yapma ihtiyacı ortaya çıkacak. Kaldı ki, AKP İktidarı döneminde, bu ve benzeri
düzenlemeler ilk defa yapılıyor da değil. Daha önceki yıllarda da defalarca
yapılmasına rağmen, vergi borçlarının ve kamu alacaklarının
taksitlendirilmesine rağmen tekrar tekrar yaşandığını ibretle görüyoruz. Bu da
gösteriyor ki, iktidara güvenerek plan, yatırım yapan esnaf, sanayicinin
sıkıntıya düştüğü, taahhütlerini yerine getiremediği; vergisini, BAĞ-KUR prim
borcunu, sigorta prim borcunu, kredi borçlarını ödeyemediği; çiftçinin
elektrik, sulama borçlarını ödeyemediği; esnaf, tacir yükümlülüklerini yerine
getiremediği çok açık bir gerçek. Eğer sizin iddia ettiğiniz gibi bu kadar
başarılı ise toplumun tüm kesimlerinin bu beklentiye niye sokulduğuna bakmak
lazım. Bir taraftan çok başarılı olduğu iddia ediliyor ama toplumun tüm
kesimleri bu torba yasanın bir an önce çıkması ve kendisiyle ilgili
düzenlemeler sonrasında rahatlamak istiyor çünkü bu düzenleme toplumun tüm
kesimlerini ilgilendiriyor. Seçim öncesi yaratılan umutla emeklinin maaş
artışının bile bu tasarının içine dâhil edildiği çok açık bir gerçek.
Yaptığınız, şu andaki sizin yaptığınız, kendi çıkardığınız yangının
itfaiyeciliğine soyunuyorsunuz.
Şimdi buradan
sizlere sormak istiyorum: Bir gecede hesaplama yöntemini değiştirerek
artırdığınız, arttığını söylediğiniz kişi başı millî geliri, 15 bin 354 dolar
olduğu bu kişi başı millî geliri kimin aldığını gerçekten merak ediyorum. Eğer
bu iddianız doğru olsa bu yaşanan sıkıntıların yaşanmaması gerekiyor. Yok “Biz
bu ülkeyi çok iyi yönettik ama bu ülkenin mükellefi, sanayicisi, esnafı,
çiftçisi kötü niyetli, ülkeye olan yükümlülüklerini yerine getiremiyor.”
diyorsanız o ayrı bir gerçek.
Yine, tümü
üzerinde görüşmelerde AKP Grup Başkan Vekili Sayın Canikli diyor ki: “Bu,
temizlik harekâtı.” Sözleşmeli personelden aile yardımına, disiplinden
sendikaya, doğum yardımından özürlülerin işe alımına kadar her türlü
düzenlemeyi içerdiğini görüyoruz. Ama bir şeyi içermiyor, iki yıl önce süt
üreticilerinin yaşadığı kriz bugün tekrar etti ve bu üreticilerle ilgili en
küçük bir düzenleme yok. Buradan anlaşılıyor ki siz, sürekli yaşattığınız
krizlere maalesef çözüm üretemiyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, bu önergemize desteğinizi bekliyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aydoğan.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 7. maddesinin 1. fıkrasında yer alan yüzde
oranlarının, “2006 yılı için % 2, 2007 yılı için % 1,5, 2008 yılı için % 1 ve
2009 yılı için % 0,5” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hamit
Geylani (Hakkâri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, gecenin iki buçuğu,
çalışıyoruz, güzel. Ben buraya saat 10.00 sıraları geldim, 13.00’te Parlamento
açıldı. Şu ana kadar çalışıyoruz aralıksız olarak, muhtemelen de sabah
11.00-12.00’yi bulacak.
Şimdi, tabii zor
bir çalışma tarzı, o kadar zor ki halkımız da canlı canlı bizi izliyor,
torbadan bize ne çıkacak diye. Ben de bakıyorum, muhabbet çok güzel. İşte sırtı
dönük, hemen kürsünün 1 metre yanında beni dinleyen arkadaşlarım, Parlamento…
Yine karşıya bakıyorum, kümelenmiş arkadaşlar ve biz vatandaşın hakkını
savunacağız. Önce Meclisin kendi hakkını savunması lazım. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin 4’üncü maddesi diyor ki: “Zorla çalıştırmak yasaktır.” O
maddenin başlığı da “Angarya yasaktır.” arkadaşlar. Bunun adı bu: “Angarya
yasaktır.”
Şimdi, bu kanun
tasarısı dün dağıtıldı bize, dün aldık. Bunu okuyan var mı arkadaşlar?
İRFAN GÜNDÜZ
(İstanbul) – Siz alt komisyondaydınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Ben alt komisyondaydım, üst komisyondaydım. Siz okudunuz mu, mesele
o. Ben okudum, ben iki aydır tartışma yapıyorum. Bunu bir tek Allah’ın kulu
-Komisyonda olmayan- okumadan geldi buraya.
Şimdi, size bir
görev verilmiş, üç haftada bunu bitireceksiniz, çıkaracaksınız. Günde yirmi
saat çalışacaksınız. İnsanların bir kapasitesi var, bir çalışma süresi var.
Eğer size, ki bunu Başbakan da söylese “Çalışacaksınız, üç hafta
yatmayacaksınız, bunu çıkaracaksınız…” Arkadaşlar, Meclisi başkaldırıya davet
ediyorum. Başkaldırın, başkaldırın… Kendinize, bakın, kendi hakkınıza sahip
çıkamayan bir Meclis, yirmi dört saat durmadan çalışan bir Meclis verimli bir
yasa yapmaz.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Yapamaz.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Dünyanın hiçbir yerinde yapamaz bunu. Bu bir gerçektir, bunu
anlayın. İçimizde bizden çok yaşlı ağabeylerimiz var, yapmayın.
Bakın, şimdi bu
kanun teklifi geldi ya torba, torbanın içinde her şey var diye durmadan bana
faks geliyor. Bakıyorum, faksta, imam vekiller sizden, Hükûmetten şikâyetçi,
diyor ki: “Yasa çıkardılar ama yasada açık kadro olmasına rağmen, imam vekil
olmamıza rağmen Urfa’daki, Erzurum’daki sınavlarda ayrımcılık yaptılar.” Bakın,
kaç tanesi gelmiş. Şimdi, eğer Allah’ın Diyanetinde imamlara ayrımcılık
yapılırsa, eğer boş kadrolar varsa ve boş kadrolardan aşağıda birileri başvurmuşsa
ve eğer “O imamlar yetersiz.” deniyorsa… O imama zaten vekillik vermişsiniz.
Milletin önünde namaz kılıyor, ölünüzü yıkıyor, cenazenizi yıkıyor, bütün dinî
ibadetleri yapıyor, vekillik verdinizse bunu yapıyor zaten. Peki, o zaman niye
almıyorsunuz, ayrımcılık yapıyorsunuz? Bakın, bu imamlar… Allah’ın kutsal
mekânında bile ayrımcılık var, şikâyet var ve “Bu torbaya girersek acaba bir
güvenceye kavuşur muyuz?” diyorlar. E, tabii biz komisyon üyesiyiz, bize
geliyorlar, komisyon üyesi olarak Halil’e de gitmiştir kesin.
Bakın arkadaşlar,
sadece bu değil, bakın Soma Manisa’dan işçiler göndermiş. “Haksızlığa uğradık.”
diyorlar. Bu torba ya, bu torbadan her şey çıkacak inancını verdiniz ya,
diyorlar ki: “25/b’yi düzenleyin. Haksızlığa uğruyoruz.”
Şimdi, Ege Motordan
arıyorlar, Ege Motordaki diyor ki: “4.200 lira KKDF aldık, oldu 54 bin lira.
Ayda 1.000 lira ödüyoruz, 90 lira anaparadan düşülüyor.”
İzmir Ticaret
Borsası ayrı bir şey yazmış.
Nasılsa vaktimiz
var arkadaşlar, burada da 245 madde var, size, bu 245 madde boyunca, gelenlere
bunları anlatacağım.
Biliyorum bu
önergeyi de kabul etmeyeceksiniz ama bizimki de indirim, “vergide biraz daha
adalet” diyen bir önergedir, takdirlerinize sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Madde 7’yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 8’de dört
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Tasarının 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde yer alan “(11)
numaralı bendinde yer alan ödemeler için % 1, (13) numaralı bendinde yer alan
ödemeler için % 2 oranında” ibaresinin “(11) ve (13) numaralı bentlerinde yer
alan ödemeler için ayrı ayrı olmak üzere ilgili yıllarda geçerli olan tevkifat
oranının % 25’i oranında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Veysi Kaynak Haydar Kemal Kurt
Giresun Kahramanmaraş Isparta
Ahmet Erdal Feralan Rıtvan Köybaşı Orhan Karasayar
Nevşehir Nevşehir Hatay
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 8. maddesinin 1. fıkrasında yer alan yüzde
oranlarının, “2006 yılı için % 2, 2007 yılı için % 1,5, 2008 yılı için %1 ve
2009 yılı için % 0,5” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Hamit Geylani Sırrı Sakık
Şırnak Hakkâri Muş
Ayla Akat Ata M.
Nezir Karabaş
Batman Bitlis
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Şimdi bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 8'inci maddesinin (1) inci fıkrası
ile (3)üncü fıkrasının (a) bendinde yer alan "%5", "%4",
"%3", "%2" ibarelerinin "%4", "%3",
"%2", % 1 şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Münir Kutluata Mehmet Günal Kadir Ural
Sakarya Antalya Mersin
Nevzat
Korkmaz
Isparta
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 8
inci maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan
"2006 yılı için % 5, 2007 yılı için % 4, 2008 yılı için % 3 ve 2009 yılı
için % 2" ibarelerinin "2006 yılı için % 4, 2007 yılı için % 3, 2008
yılı için % 2 ve 2009 yılı için %1” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Harun Öztürk Mustafa Özyürek Şevket Köse
İzmir İstanbul Adıyaman
Akif Ekici Bülent Baratalı Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Gaziantep İzmir Malatya
Bayram Meral Yaşar
Ağyüz
İstanbul Gaziantep
BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor mu?
İki önergeyi bir
arada okuttum, Milliyetçi Hareket Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisinin
önergeleri.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Neyi önerdiğimizi biliyor musunuz?
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Korkmaz buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda torba yasa olarak
bilinen kanun teklifinin 8’inci maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıya selamlıyorum.
Öncelikle şu
tespiti yapmamız gerekiyor ki sekiz yıllık AKP İktidarı döneminde mali ve
iktisadi hayatta yaşananlar hiç de güzel şeyler değil ki kötü yönetimin arkada
bıraktığı enkazı temizleme ve tahribatı bir nebze de olsa giderme görevini hep
birlikte icra etmeye çalışıyoruz. Eğer Sayın Başbakanın dediği gibi ekonomik
hayatta ülkemiz çağ atlamış ve vatandaşlarımız, esnafı, köylüsü, tüccarı,
memuru, emeklisiyle tüm insanlarımız refahı yakalamış olsaydı herhâlde
insanlarımızı rahatlatmak, nefes aldırmak adına bugün böyle bir kanun teklifini
görüşüyor olmazdık.
İktidar, bu kanun
teklifiyle, milleti getirdiği nokta itibarıyla millete suçüstü yakalanmıştır,
söyleyecek bir şeyi kalmamıştır. İş dünyasında işler iyi gidiyor olsaydı
insanlar vergilerini ödemekte sıkıntı çekmezler, böylece de vergiler cezaya,
gecikme faizine düşmezdi.
Denilebilir ki bu
düzenlemeyle vergi tahsilat oranında yükselme olacaktır. Doğrudur, belli bir
oranda da olacaktır ancak hükûmetlerin görevi, elinin emeği ve alın teriyle
hayatını kazanmak isteyen insanları zor duruma düşürüp, ölüp ölüp dirilttikten
sonra “Hadi bakalım, borcunun bir kısmını affediyorum.” demek değildir, aksine
ekonomik hayatı öyle dizayn eder, öyle ahenkle yönetirsiniz ki esnafı, iş
adamını bu duruma düşürmezsiniz.
8’inci madde, hem
gelir vergisi stopajıyla hem de kurumlar vergisi stopajıyla ilgili olarak 2006
için yüzde 5; 2007 için yüzde 4; 2008 için yüzde 3 ve 2009 için yüzde 2
oranında matrah artırımı öngörmekte, geçmişte kalan bu yıllarla ilgili olarak
vergi incelemesi ve tarhiyattan muaf tutulacağı hususu kabul edilmektedir.
Muhtasar beyanname hiç verilmemiş ise eski hizmet belgeleri ortalamalarına
göre, matrah yıllara göre yüzde 5 ila yüzde 2 oranında artırılmakta, yine
geçmişe ait vergi incelemesi ve tarhiyattan vazgeçilmektedir, kurumlar
vergisinde de muhtasar beyanname verilip verilmemesine göre yeni düzenleme
yapılmaktadır.
8’inci madde
kapsamı içine neler girmektedir değerli milletvekilleri, bunları maddeler
hâlinde, kalemler hâlinde sayalım ki televizyonları başında bu saatte bu
maddeyle ilgili olarak bizleri izleyenler içinde neler olduğunu öğrensinler.
8’inci madde kapsamı içerisinde ücret ödemeleri vardır, serbest meslek erbabına
yapılan ödemeler vardır, kira ödemeleri, yıllara sari inşaat ve onarım işlerine
ilişkin ödemeler, çiftçilere yapılan ödemeler, vergiden muaf esnafa yapılan
ödemeler vardır.
Değerli
milletvekilleri, bu da göstermektedir ki Milliyetçi Hareket Partisinin ta
başından beri söyleyegeldiği üreten ekonomiyi, reel sektörü ihmal ediyorsunuz,
bu iddiayı da getirmiş olduğunuz bu torba tasarıyla milletin huzurunda kabul
etmiş oluyorsunuz
Geç de olsa eksik
de olsa reel sektör için, bu kesim için getirdiğiniz bu tasarıyı ve attığınız
bu adımı önemli bulduğumuzu ifade ediyor, tasarının milletimize ve reel sektör
mensuplarına hayırlar getirmesi temennisiyle yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Korkmaz.
Sayın Hamzaçebi,
kim konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Yaşar Ağyüz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Ağyüz, buyurunuz lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda torba yasa,
barış yasası diye aylardır tartışılan ve bazı alacakların yeniden
yapılandırılması adlı 606 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, verdiğimiz önerge üzerine söz aldım.
Değerli
arkadaşlar, gecenin saat iki buçuğunda çok önemli bir yasayı, diğer
arkadaşlarımızın söylediği gibi görüşüyoruz.
Bu yasa neden
önemli? Bu yasa topluma çok büyük umut aşılayan, çok büyük hayal şırınga eden
AKP İktidarı sayesinde kamuoyunda önemli bir yasa hâline gelmiştir ama gelin
görün ki bu yasanın görüşülmesini kamuoyunun gözünden kaçırmak için çalışma
sürelerine getirdiğiniz bu anlamsız çalışma saatlerinden dolayı kamuoyunun
izleme olanağı ortadan kalkmıştır. Şurada verilen önergelerin toplum yararına
olup olmadığı dahi kamuoyundan gizlenmekte ve otomatik parmaklarınızca haklı
olan önergeler bile reddedilmektedir. Nasıl ki Komisyonda muhalefet partisi
komisyon üyelerinin haklı önerileri reddedildiyse burada da aynı şekilde retle
karşı karşıyayız. Ne zaman ki grup başkan vekillerinin imzasını, adını
görürseniz -adını duyarsanız, imzasını görme şansınız yok- adını duyarsanız o
önergeye evet diyorsunuz.
Demin bir
arkadaşım sordu, Sayın Kaplan. Önünüzde kanun da yok sizin. Bari bu boşlukta
baksanız biraz feyzalacaksınız ama o da yok maalesef.
Şimdi, biz bu
8’inci maddede stopaj vergisinde artırım oranlarının 1’er puan düşürülmesini
öneriyoruz. Bu, mükelleflerin üzerindeki yükün, içinde yaşattığınız ekonomik
koşullardan dolayı ekonomik yükünün azaltılması için sosyal devlet anlayışının
bir gereğidir.
Son yıllarda
herkes vergi toplanamamadan şikâyetçi olmaya başladı. Cari açık, bütçe açığı,
dış ticaret açığı gibi kavramlar çok tartışılmaya başladı.
Vergi niye
toplayamıyorsunuz? Çünkü İktidar güvenini yitirmiştir. Toplanan vergilerin
nerelere harcandığından vatandaşın şüphesi vardır. Yandaşlar zengin ediliyor,
yatırım artmıyor, istihdam artmıyor, borç düşmüyor, iç borç, dış borç devamlı
artıyor ama siz vergi toplamaya umut bağlamışsınız. Çareyi dolaylı vergilerde
artırımda gidiyorsunuz. Onun adını aslında vergi toplama yolu olarak
bulmuşsunuz da biraz da siyasallaştırıyorsunuz işte, içki yasağı falan gibi
kamufle edici görüntülerle.
Tabii, bu yasanın
bir özelliği de iktidarın ekonomik krizin varlığını itirafıdır. Bakın
gerekçenizde ne diyor: “Uluslararası finans piyasalarında başlayan ve tüm
sektörleri etkisi altına alan küresel ekonomik kriz.” Devamında ne diyor:
“Bununla birlikte dış talebin düşmesi ve buna bağlı mal ve hizmet satış
gelirinde azalma, kredi teminindeki güçlükler, işletmelerin üretim
kapasitelerinin düşmesi.” Bu ne demek? Hani her bakanınız dış ticaret
gezisinden sonra diyor ki: “İhracatı artırdık. Şu kadar milyar dolara gidiyor.”
falan gibi laflar. “Sıfır problem, sınırlarda; ihracatımız arttı,” yatırımımız
arttı. En son Venezuela’yı kattınız herhâlde araya, o da fos çıkmazsa tabii.
Şimdi, bu
sözcükler toplumu kandırmak için kullanılmadı ise şu gerekçeler sizin
itirafınız değil midir? “Küresel kriz teğet geçti.” diyorsunuz. Geçmedi, deldi
geçti. Sonra, bu yasa içerisinde, sizden beklentisi olan, kredi kartı borcu
altında ezilen insanların, faiz borcu altında ezilen insanların ne günahı var?
Tüketim kredisi altında ezilen insanların ne günahı var? Ziraat Bankasından ve
diğer yabancı krediler altında ezilen tarımcıların ne günahı var? Onlar için
bir düzenlemeniz var mı? Yok.
O nedenle değerli
arkadaşlarım, referandum sürecinde “evet” oylarını artırmak için bir esnaf
kesimine yaptığınız konuşmada, Sayın Başbakanın yaptığı konuşmada -ki Başbakanlık
koltuğunu Cumhuriyet Halk Partisine borçlu olan Başbakanın yaptığı konuşmada-
“evet” oyları için atılan iddianın sonucunda gelinen borç…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) - İçinde önemli gördüğümüz, kamu yararına gördüğümüz konular vardır
ama temeli borçtur. O nedenle, önergemize destek istiyor, hepinize, gecenin bu
vaktinde saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ağyüz.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 8. maddesinin 1. fıkrasında yer alan yüzde
oranlarının, “2006 yılı için %2, 2007 yılı için %1,5 2008 yılı için %1 ve 2009
yılı için %0,5” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
Buyurun Sayın
Karabaş.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii bu,
özellikle afla ilgili, mali afla ilgili maddeleri, Türkiye’de yaşanan kriz,
esnafın, iş âleminin içinde bulunduğu mevcut durumdan kaynaklı bir düzenleme
yaparak, ödemesini yapmayan, vergisini yatırmayan, sigorta primini yatırmayan
kesimlerin hem bu ödemelerini yapmasına, gelirlerin, hazine gelirlerinin en
azından bazı muafiyetler olsa bile, artırılmasının sağlanmasına yönelikti. Bu
nedenle, daha önceki yıllarda da yapılan mevcut muafiyet ve afların miktarından
kaynaklı bu tür borçluların, vergi ve prim borçlularının, idari ceza
borçlularının birçoğunun mevcut oranlardan kaynaklı borcunu ödememesi, tekrar
hem o sıkıntıyı yaşaması hem hazinenin belli gelirlerinden mahrum olması hem de
mahkemelerin, ticari mahkemelerin mevcut davalarla ilişkilenmesi, kamu
çalışanlarının önemli bir kesiminin de icralarla, hacizlerle uğraşmasının
ortadan kaldırılması için bunlar çıkarılıyor. O zaman iktidar şunu söylüyor:
“Biz esnafımıza, küçük işletmelere, KOBİ’lere kolaylık sağlıyoruz.” Muhalefet
de şunu söylüyor, diyoruz ki: Bu konuda zaten geç kalınmış. Daha krizin
başlangıç dönemlerinde mevcut krize yönelik önlemlerin alınması gerektiğini, bu
konuda diğer alınacak önlemlerle birlikte vergilerde, sigorta primlerinde
kolaylıklar sağlama ve muafiyetlerin sağlanması gerektiğini belirttik. Nitekim
“Kriz bizi teğet geçti.” diyen Hükûmet bunu gündemine aldı ama geciktirerek.
Nitekim bu yasanın daha yaz aylarında çıkması gerekiyordu ve yasadan
yararlanmada genelde milat olarak yaz ayları belirlenmişti, 7’nci ay
belirlenmişti. Hem yasanın gecikmesinden kaynaklı hem de böyle bir beklenti
içine esnaf girdiği için bu oranlar bu yılın son ayına, 12’nci ayın 31’ine
çekildi. O zaman bizim önerdiğimiz, diğer muhalefet partilerinin önerdiği
rakamlar farklı da olsa sonuçta, bu tür muafiyetlerin ve cezalardaki
indirimlerin esnafın ödeyebileceği, tekrar bir yıl sonra, iki yıl sonra bu
Mecliste affı tartışmayacağımız, tekrar sıkıntıda olan, vergi borcunu ödememiş,
sigorta prim borcunu ödememiş, stopajını ödememiş kesimlerle ilgili bir af
çıkarmak zorunda kalmayalım diye bu oranların düşünülmesini istiyoruz. Bu
oranların düşürülmesi durumunda, elbette hazineye giren gelirde bir azalma
olacak ama sonuçta, biz bu affı tartışırken, iktidar da bu affı getirirken
hazineye bu kadar gelir sağlayacağından daha çok “Hem mevcut alacaklarımı
tahsil edeceğim hem de esnafı zor durumdan kurtaracağım.” mantığıyla hareket
ediyor. Peki, eğer mantık öyleyse hem esnafın rahat ödeyebileceği hem de yarın
öbür gün devletin bu işle uğraşmayacağı miktarlara çekmemiz gerekiyor ama
bakıyoruz ki iktidar partisi, tüm bu bizim, muhalefet partilerinin
gerekçelerine denk bir gerekçe getirmesine rağmen, teorik olarak çıkıp burada
konuştuğu zaman onu dile getirmesine rağmen, belli oranlarda tutturup “Bu
oranların altında olmaz.” diyor. Herhâlde bu yasadan yararlanmak isteyen,
özellikle iktidarın üzerinde baskı kuran kesimler demek ki “Bu oran bize
yeter.” demişler. Diğer küçükler zaten geçmişte olduğu gibi bugün de iktidarı
çok ilgilendirmiyor diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Karabaş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Tasarının 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde yer alan “(11)
numaralı bendinde yer alan ödemeler için % 1, (13) numaralı bendinde yer alan
ödemeler için % 2 oranında” ibaresinin “(11) ve (13) numaralı bentlerinde yer
alan ödemeler için ayrı ayrı olmak üzere ilgili yıllarda geçerli olan tevkifat
oranının % 25’i oranında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gelir (stopaj)
vergisinde artırım hükümlerinden çiftçilere yapılan ödemeler ile vergiden muaf
esnafa yapılan ödemeler yönünden yararlanmak isteyenlerin artırım oranları
düşürülmek suretiyle bir yandan mevcut vergi oranlarına uyumlu düzenleme
yapılması, bir yandan da matrah ve vergi artırımı hükümlerinden daha fazla
mükellefin yararlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 8’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 9’da üç
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı yasa tasarısının 9. maddesinin (a) bendinde bulunan “bir kat
fazlası” ifadesi yerine “% 20 fazlası” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Şevket Köse Ferit Mevlüt Aslanoğlu R. Kerim Özkan
Adıyaman Malatya Burdur
Ergün Aydoğan Mustafa
Özyürek
Balıkesir İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan “oranın bir kat fazlası oranında” ibaresinin Tasarı metninden
çıkartılarak yerine “oranda” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Münir Kutluata Mehmet Günal Kadir Ural
Sakarya Antalya Mersin
Akif
Akkuş
Mersin
BAŞKAN - Şimdiki
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı
kanun tasarısının 9’uncu Maddesinin 2’nci fıkrasının kanun tasarısından
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Sebahat Tuncel M. Nezir Karabaş Hasip Kaplan
İstanbul Bitlis Şırnak
Sırrı Sakık Hamit
Geylani
Muş Hakkâri
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Sayın
Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, yine bir önerge verdik,
tabii biliyoruz yine kabul etmeyeceksiniz ama bir iki şeyi hatırlatma gereğini
duyuyoruz.
12 Eylül referandumunda
özürlüler, kadınlar, çocuklar için bir hüküm koydunuz Anayasa’ya ve pozitif
ayrımcılık yapma kararı aldınız. Öyle değil miydi? Öyleydi sanıyorum.
Şimdi, geldik, bu
torba kanun geldiği zaman en büyük kıyamet, tartışma özürlülerle ilgili 64’üncü
maddede koptu. Öyle mi, değil mi? Sadece üç muhalefet partisi değil, bakın,
kendi milletvekilleriniz de geldi isyan etti ve kazanılmış haklarının
özürlülerin alındığını iddia ettiler. O fıkranın kalkması için taa Başbakana
kadar gidilmek zorunda kalındı ama kalkmayanlar var. Nedir bunlar? Bir: Toplama
kampı modeli, İsveç. Dikkat edin. Bunu hatırlatması bizden. Beni dün ziyaret
eden -bugün, dün değil- Engelli Hakları Çalışma Grubu…
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Dün…
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Evet, dün oldu bu saate göre, sabah şimdi. Doğru, haklısınız.
Çalışma Grubu bir
dosya sundu, dedi ki… En az 3 oranında özürlü çalıştırılması konusunun “3’e
kadar” olarak uygulamada yorumlandığını ve bundan sıkıntı duyduklarını
söylediler. Çok basit bir denklem. Yine, özürlü kontenjanı sınavları konusunda
sıkıntıları olduğunu söylediler. Şimdi, bunlar teknik konular.
Sonra, yine
Türkiye Sakatlar Derneğinden, Eskişehir’den, diğer yerlerden gelen başvurular
var bize. İşe alımda sıkıntı yaşanıyor.
Ben, size belgeli
bir işe alım sıkıntısı anlatayım mı? Gecenin bu vakti demeyelim, sabah oldu,
birazdan sabah namazına inşallah gideceksiniz. Elimde Danıştay Personel ve
Eğitim Müdürlüğünün bir belgesi var, bakın. Başvurucu engelli işte çalışıyor,
Manisa’da. Demişler ki: “4/C uyarınca sözleşmeli olarak Danıştaya sizi
gönderiyoruz.” Danıştaya gelmiş. Daha önce başka, muhtelif işlerde çalışmış ve
bu çalışmada hizmetlerinden yararlanılması istenmiş. Burada enteresan olan şu:
Daha önce çalışıyor ve Danıştaya geliyor. Danıştay neresi? İdarenin hukukunun
üst yargısı. Geliyor vatandaş, Devlet Personel Başkanlığı diyor ki başvuran
engelliye: “Sizin durumunuzu inceledik, Başkanlığımızda hizmetinizden
yararlanılamayacağı anlaşıldığından görevinize başlatılamamıştır.” Hadi
buyurun! Şimdi, bunu hukuk, yargı, idari yargının üst kurumu yapıyor, bırakın
işvereni, bırakın diğer yerleri.
Vatandaş gelmiş,
dilekçe vermiş Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu
Başkanlığına. Komisyon Başkanı da buralardadır sanıyorum. “Şu yasaya göre ben
çalışıyordum” diyor, “Manisa’dan alındım…” Manisa TTA Müdürlüğünde özürlü
olarak çalışmaktayken 31 Ocak tarihinde iş akdi feshedilerek buraya gönderildi.
Şimdi soruyorum: Bu torba kanunda düzenleme var özürlülerle ilgili ve elimizi
vicdanımıza koyalım. Eğer Danıştay, eğer yargının üst kurumu bunu yaparsa,
sanayi ve organize merkezlerinde kuracağınız Hitler’in Auschwitz kampları gibi
kamplarda mı çalıştıracaksınız? Bu mu pozitif ayrımcılık arkadaşlar!
Dikkatinizi çekmek istiyorum, sabahın bu vakti namaza giderken iki dua da
yaparsanız hayra vesile olur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan “oranın bir kat fazlası oranında” ibaresinin Tasarı metninden
çıkartılarak yerine “oranda” ibaresinin getirilmesinin arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Akkuş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın birinci bölümü 9’uncu maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, yasa Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı adını
taşımaktadır.
Şimdi, tabii,
daha önceki konuşmacılar belirtti. Bu kanunun adı bu kadar kısa değil, yedi
dakika sürdüğü belirtildi. Bu da yine bir çırpıda hemen söyleniverecek bir isim
değil. Bu bakımdan bunu, kanun tekniği açısından biraz sakıncalı bulduğumu
belirtmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, yasa teklifinin bu 9’uncu maddesi “Matrah ve vergi artırımına
ilişkin ortak hükümler” adı altında ele alınmıştır. Kanunlar vatandaşın her
türlü ticari ve buna bağlı işlerini kolaylaştıracak şekilde düzenlenmelidir
ancak bu maddede böyle bir kolaylaştırma olmadığı görülmektedir.
Son yıllarda
vatandaş “Yandaş işletmeler taltif edilirken sade vatandaşın iş yeri yoğun bir
denetim ve müfettiş baskısı altına alınmıştır.” demektedir. Bunu gerçekten de…
Biz bölgelerimize gittiğimiz zaman -vatandaşlarımızın bazı şikâyetleri oluyor-
diyoruz ki: Bu şikâyetlerinizi bildirin. Yazın isminizi, koyun altına, bize
bildirin, biz ilgili yerlere ulaştıralım. “Yok, yapmayız.” diyor. Niçin
yapmazsınız? “Çünkü ben onu yaparsam yarın müfettiş gönderilir.” diye
belirtiyor. Bu gerçekten acı bir şey. Yani biz burada vatandaşın işini
kolaylaştırmıyor, vatandaşın işini biraz zorlaştırıyoruz gibime geliyor.
Vatandaşın bu şekilde düşünmesi vergi barışını maalesef olumsuz etkilemektedir.
Yani denetim baskısıyla vatandaşın devlete karşı sempati ve bağlılığı
azalmakta, âdeta devleti bir korku imparatorluğu olarak algılamaktadır. Buna
hiç kimsenin hakkı bulunmadığı Anayasa’mızın her türlü maddesinde yer
almaktadır.
Yatlarda
kullanılan mazotun vergisini, pırlantanın vergisini düşürüyoruz ama esnafın
vergisini artırıyoruz. Vergisini zamanında ödemeyene gecikme zammıyla birlikte
vahşi kapitalizm kurallarını acımasızca uyguluyoruz. Vergi adil ve hakça
olmalı. Bugün işini yapan naylon faturalarla vergiden kurtulurken küçük esnaf
dükkânını kapatarak vergiden kurtulmaya çalışmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, tabii, söyleyecek birçok şey var ancak burada belirtmek
istediğim bir şey var. Şimdi burada diyor ki: “Matrah ve vergi artırımına
ilişkin ortak hükümler” başlığı altında geçiyor ki burada bakıyoruz, dördüncü
fıkrada “…bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ayın başından itibaren bir ay
içerisinde sonuçlandırılamaması hâlinde bu işlemlere devam edilmez.” diyor.
Yani eğer siz matrahınızı artırdıysanız defterleriniz kontrolden çıkıyor. Bu
bakımdan bu maddeye biraz da rüşvet maddesi demek gerekiyor diye düşünüyorum.
Dolayısıyla, burada yine vergisini ödeyen vatandaşın günahı ne? Vergisini
ödeyen vatandaşın defteri defaatle takibe uğrarken, müfettiş denetimine tabi
olurken matrah artışından dolayı bir kısım kişilerin defteri bu şekilde
izlemeye takılmıyor diye belirtebiliriz.
Değerli
milletvekilleri, burada bir yerde daha “…213 sayılı Kanunun defter ve
belgelerin muhafaza ve ibrazına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil
etmez.” diye bir ibare var ki burada şunu görüyoruz: “Matrah artırımından
dolayı eğer defter ve kayıtları incelemekten vazgeçiyorsanız o zaman bunları
niye istiyorsunuz?” diye sormak gerek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKİF AKKUŞ (Devamla)
– Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akkuş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı yasa tasarısının 9. maddesinin (a) bendinde bulunan “bir kat
fazlası” ifadesi yerine “% 20 fazlası” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Aslanoğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunuyorum sabahın bu vaktinde.
Değerli
milletvekilleri, hiçbir muhalefet milletvekilinin bundan sonra bir kanun
teklifi vermesine gerek yok çünkü dikkate almıyorsunuz. Evet, aynen öyle.
Şimdi, burada yazıyor. Bir sürü…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Kaç tane metni birlikte yaptık. Yapmayın Allah aşkına!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika Sayın Canikli.
Bir sürü
milletvekilinin ismi yazıyor. Benim de var, dört tane, beş tane de benim var.
Bunların sadece aynı mahiyette olduğu dikkate alınarak Komisyonda birleştirme
kararı alınıyor ama muhalefet milletvekillerinin verdiği kanun teklifinin bir
tek maddesi görüşülmüyor Sayın Canikli. Bunu böyle bilin.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Önergeleri diyorum, önergeler… Önergeler…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Bırakın! Ben kanun teklifi verdiysem benim kanun
teklifimi bu Meclis görüşmeli. Onun için, hiçbir muhalefet milletvekilinin
kanun teklifini görüşme lütfunda bulunmuyorsunuz ve dikkate almıyorsunuz. Onun
için, buraya ismimizi yazmanıza da gerek yok, gerek yok, yazmayın boşu boşuna.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – İç Tüzük gereği yazıyoruz. Biz de isteyerek yazmıyoruz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Yazmayın beyler, yazmayın!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Yazan biz değiliz, oraya söyle!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Size söylüyorum, size! Size söylüyorum!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bak, gecenin bu saatinde muhatabı karıştırıyorsun! Oraya söyle!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Orada bizim kanun teklifimizi dikkate almayan sizsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Hayır, gecenin bu saatinde muhatabı şaşırıyorsun, oraya söyle.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Elitaş, sizsiniz, siz aldırmıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Oraya söyle, oraya.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Evet, her yere söylüyorum, kim duyuyorsa ona söylüyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bize söyleme.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Kim duyuyorsa ona söylüyorum. Hiçbir muhalefet
milletvekilinin kanun teklifini dikkate almayıp…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Dilekçe ver, çıkarsınlar.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – …onunla ilgili tek bir cümlesini muhatap almayan bir
meclis bu Meclis.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Adının olmasını istemiyorsan ver dilekçeyi.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – İki: Ben diğer komisyon üyesi arkadaşlarımdan özür
diliyorum, bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak diğer komisyondaki
arkadaşlarımdan çok özür diliyorum…
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Onların hakkını gasbettik.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – …bin kere özür diliyorum, çünkü biz sizin hakkınızı
gasbettik. Sizin komisyonunuzda görüşülmesi gereken kanunları zorbayla,
zorlukla Plan Bütçede görüştürdükleri için. Hak sizin hakkınızdı, benim
bilmediğim konuda bana ahkâm kestirdiler. Benim bilmediğim konuda beni bilmeye
davet ettiler. Ben sizin kadar bilemem. Diğer komisyondaki arkadaşlarımın
bilgisi, becerisi kadar konulara hâkim değilim. Onun için, diğer komisyondaki
arkadaşlarımdan bin kere özür diliyorum ve bilin ki sizin hakkınız gasbedildi,
sizin hakkınız yenildi, sizin komisyonunuza gelmesi gereken bu yasada bir sürü
madde, bilmeyen… Ben, örneğin, Millî Eğitim Komisyonundaki millî eğitim
konusunu, bir yükseköğrenim konusunu bir Millî Eğitim Komisyonundaki
arkadaşlarım kadar bilemem, ama bana bunu dikte ettirmek, bana “Bu konuda görüş
serdet.” demek de benim anlayışıma göre zorbalıktır.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Onlar razı, onlar razı…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Ha, bu nedenle hepinizden özür diliyorum, hepinizden özür
diliyorum.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – O kadar da önemli değil.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Önemli, önemli, hakkını yedim Kayhan Bey.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Hakkımı helal ettim
ben sana.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Tabii, bir başka konu: Değerli arkadaşlar, torba yasa, bu yasanın…
Geçen yıl, ben, nisan ayında zannediyorum, özellikle sosyal güvenlik primleri
ve vergi konusunda burada gündem dışı bir konuşma yaptığımda Sayın Çalışma
Bakanı çıktı, dedi ki: “Türkiye’de böyle bir sorun yok. Bunu nereden
çıkarıyorsunuz? Bizim kitabımızda, bizim aklımızda böyle bir yapılandırma,
böyle bir şey yok.” dedi.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Fikir babası sensin Mevlüt Bey.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Tutanaklara yazın o zaman. Bir dakika Sayın Canikli, bunu
söylüyor musun, fikir babası ben miyim?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gecenin bu saatinde gerçekler ortaya çıkıyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Suçüstü yakalandın.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Peki, o zaman fikir babası bensem benden eğer bu feyzi
aldıysanız o zaman bir daha bir tane milletvekiliniz “Bu kanunun fikir babası
CHP ve Aslanoğlu’dur.” desin, o zaman ben “Sensin fikir babası.” dersen
inanırım.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Söylüyorum, buradan söylüyorum, kayıtlara geçiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Grup Başkan Vekilinin söylediği sayılmıyor mu?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, biz bu torba yasanın ilk maddeleri
için, ilk yirmi maddesi için bu uğurda her şeyimizi yapalım. Bu uğurda
insanlarımız için, KOBİ’lerimiz için, çalışanlarımız için her şeye hazırız biz.
Âdeta yalvardım ben Komisyonda. Bunu bir günde geçirelim yukarıdan,
Komisyondan; aşağıda bir günde buradan geçirelim. Grup Başkan Vekilim izin
verdi bu konuda. Ama nerede? 3 Aralık-13 Ocak… Nerede? Nafile.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanuna, şunu bilin ki, hepimiz büyük destek verdik, ilk yirmi
maddesine.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Kesinlikle kabul ediyoruz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Bu konuda hakkımızı yerseniz hakkımız size haram olsun.
(CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Madde 9’u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 10’da iki
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 10’uncu maddesinin birinci fıkrasının
(3) üncü bendinde yer alan “%10” ibaresinin tasarı metninden çıkartılarak
yerine “%5” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Kadir Ural Mehmet Günal Münir Kutluata
Mersin Antalya Sakarya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı
kanun tasarısının 10’uncu Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Sebahat Tuncel M. Nezir Karabaş Hasip Kaplan
İstanbul Bitlis Şırnak
Hamit Geylani Sırrı
Sakık
Hakkâri Muş
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, siz mi konuşacaksınız?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıdaki 10.
madde ile işletmeler tarafından kayıt altına alınmamış malların kayıt altına
alınabilmesi yönünde bir kolaylık gösterilmektedir. Ancak stok affı doğrudan
altın kaçakçılığının ve kara para aklamanın teşvik edilmesini sağlamaktadır.
Geçmişte mal ve stok kaçakçılığı yapmış, kasası boş olan işletmelerin bu madde
aracılığıyla bir şekilde kasalarını dolu göstermeleriyle yükümlülüklerinden
kurtulmaları öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 10’uncu maddesinin birinci fıkrasının
(3) üncü bendinde yer alan “%10” ibaresinin tasarı metninden çıkartılarak yerine
“%5” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Siz de kanunun
isminden başlamayın, Sayın Elitaş burayı suçluyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Aslanoğlu’na Sayın Canikli çok yüklendi ama bir şey
söyleyeyim: Tam 56 tane, arkadaşlarımızın okuduğu kanun teklifinin komisyonda
görüşülmesini alt komisyon önermişti. Burada Komisyon Sözcümüz de var.
“Herhangi bir tanesi bu tekliflerden şu maddeyle ilgilidir, bu arkadaşımızın
teklifinde söyleneni de şurada yapalım.” diye söylendiyse, tutanakları
çıkarsınlar, biz özür dileyelim. Sadece biz onları önerge hâline getirerek
bazılarını verdik ama onların da yüzde 90’ı dikkate dahi alınmadı. Ha, bunu ne
diye görüyoruz? Şu anda konuştuğumuz madde, Sayın Bakanım, stok beyanıyla
ilgili. Zannediyorum stoklarda birikmiş çok fazla kanun teklifi vardı, siz de
bu stok beyanından faydalandınız. Şimdi, hazır, bu teklifleri de aradan çıkarıp
yazalım dediniz. İşin özeti bu. Sabah sabah…
OSMAN KILIÇ
(Sivas) – Bakan sonunda teşekkür edecek.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Bak samimiyetle söylüyorum, tam maddeye uydu bu. Stok beyanı yerine
kanun teklifi stokunu biraz eritmiş ve kayıt altına almış olduk. Bizim gündemde
bekleyen teklifler de azalmış oldu. Başka hiçbir şey yok. Burada
arkadaşlarımız, eğer bir tanesi gelip de ilk gün sunuş yapan, kanun teklifi
sahipleri hariç, olduysa komisyon üyesi arkadaşlarım burada söylesinler, biz de
özür dileyelim. Öncelikle Meclis, stok beyanından faydalanmış oldu, stokları
eritti ama bir faydası olmadı.
Değerli
arkadaşlar, burada maddede yüzde 10 olan oranın yüzde 5’e indirilmesi
teklifimiz var. Öncelikle Sayın Bakana komisyon görüşmeleri sırasında bu
teklifin orijinalinde olan, kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla ilgili
adaletsizliğe yol açan yüzde 2,5 oranını çıkardığı için, ilgili maddeyi,
teşekkür ediyoruz bu hassasiyetimizi dikkate aldığı için arkadaşlarımız da. Ama
burada hâlen daha bu adaletsizlik tam olarak geçmiş değil Sayın Bakanım. Benim
anladığım kadarıyla yine emtia olarak bu kıymetli taşlar da aynı şeyden
faydalanacaklar ama bunların satışında, satıldığı zaman KDV uygulaması -eğer
yanlış biliyorsam arkadaşlar bilgilendirsin- yok. Ama bir malı beyan ettikten
sonra eğer bunun satışı gerçekleşirse üstünden yine bir KDV ödenecek.
Demirbaşlardaki amortisman düşmesi hariç bir emtiayı eğer beyan ediyorsak
bunlarla ilgili de satışından sonra bir KDV ödemesi gerçekleşecek. Dolayısıyla
hâlen bir adaletsizlik var. En azından bunu kısmi olarak gidermek üzere yüzde
10 beyanının zaten fazla olduğunu, zaten kıymetli taşlarda da KDV ödenmediği
için çok fazla tutmayacağını düşünerek bu adaletsizliklerin giderilmesi için
biz oranın yüzde 10’dan yüzde 5’e çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Peki, burada
gerçekten bu saatte neden çalışıyoruz? Demin arkadaşlarımız söyledi, tamamıyla
AKP’nin baskıcı tutumundan. Yani söyledik, o maddeleri komisyon aşamasında
söyledik, alt komisyonda gelmeden söyledik. Sayın Aslanoğlu’nun dediği gibi
burada teyiden söylüyorum. Oradan çıktı, tekrar söyledik. Biz Milliyetçi
Hareket Partisi Komisyon üyeleri olarak bir basın toplantısı yapıp bütün
kamuoyuna bunu duyurduk. “Gelin, vergi ve sosyal güvenlik birimi yeniden
yapılandırmasıyla ilgili olanı hemen geçirelim.” dedik. Bakın, bu “hemen” dediğimiz
bütçeden önceydi, “Arada geçirelim...” Sonra “Yılbaşına yetiştirelim.” dedik
-yine Sayın Bakan burada- bu teklifleri getirdik. Ha, arkadaşlarımızın
serzenişi biz bu teklifi getirirken muhalefet engelliyormuş gibi lanse
ederseniz veya yandaş medyada yazılırsa o tabii ki bizi üzer. Burada hâlen
daha... Gelecek, oraları daha konuşacağız, o çok maddeler var. Burada devletin
bütünlüğüyle ilgili, gelecekteki düzenlemelere ilişkin birtakım şeyler var,
onları tartışacağız ama onların acelesi de yok, bugün vatandaşın beklediği
kanunlarla alakası da yok, yeniden yapılandırmayla... Sekiz senedir zaten
duruyor, siz ilk geldiğinizde de söylemiştiniz bunları ama şimdi neyse, böyle
aceleden, Anayasa paketi gibi “İçine bazı şeyleri de sokalım, vatandaşa daha
önce hapı yutturmaya çalıştığımız gibi bu vesileyle bunları da aradan
çıkaralım.” diyorsunuz. Sayın Canikli kafa sallıyor ama ben onları size, şimdi
zamanım yetmeyeceği için onlara girmeyeceğim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Hepsi önemli ama hepsi lehe düzenlemedir.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Dolayısıyla, burada muhalefetin iyi niyetinden faydalanarak araya
vatandaşın da ihtiyaç içerisinde olduğu için ve bu tasarıları beklediği için
–ki isterseniz tutanakları getirtin- sayın bakanlara sorduk -Sayın Şimşek de o
gün oradaydı, Sayın Yazıcı ile Sayın Dinçer yok- “Bizi tehdit mi ediyorsunuz?”
dediğimiz zaman aynı benzer mahiyette sözleri bize söylediler. Dolayısıyla
sizlerin de bunları söylemesini çok da fazla yadırgamıyoruz.
İnşallah,
yanlışın bir yerinden dönersiniz diyor, hepinize hayırlı sabahlar diliyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Günal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Karar yeter sayısı...
BAŞKAN – Geç
kaldınız...
Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Karar yeter sayısı...
BAŞKAN – Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 11’de karar
yeter sayısı arayacağım.
Dört önerge
vardır 11’inci maddede, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı "Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı" nın 11 inci maddesinin (b) bendindeki “%5” oranının
“%3” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Mustafa Özyürek Şevket Köse
İzmir İstanbul Adıyaman
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Akif Ekici Bülent Baratalı
Malatya Gaziantep İzmir
Bayram
Meral
İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Tasarının 11 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendindeki "%5
oranında" ibaresinin "%3 oranında" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Yeni Kürşad Tüzmen
Giresun Samsun Mersin
Orhan Karasayar Cumhur
Ünal
Hatay Karabük
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 sıra sayılı kanun tasarısının
11’inci Maddesinin 2’inci fıkrasının b bendinde yer alan “%5” ibaresinin “%3”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Münir Kutluata Mehmet Günal Kadir Ural
Sakarya Antalya Mersin
BAŞKAN – Şimdiki
önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı kanun tasarısının 11’inci
Maddesinin 2’inci fıkrasının b bendindeki “%5” ibaresinin “%20” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sebahat Tuncel M. Nezir Karabaş Hasip Kaplan
İstanbul Bitlis Şırnak
Sırrı Sakık Hamit
Geylani
Muş Hakkâri
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize hayırlı sabahlar
dileyerek başlıyorum.
Bu önerge varlık
barışıyla ilgiliydi biliyorsunuz. Daha yakın zamanda çıkarılmıştı. Bu varlık
barışıyla ilgili bu önerge, biliyorsunuz daha çok kara paranın aklanmasıyla
ilgili. Valla şunu öneriyorum: Bilmiyorum ama Tunus’ta Bin Ali kaçtı, hanımında
1,5 ton altın varmış, Bin Ali’de ne kadar var bilmiyoruz. Mısır’da bir şeyler
oluyor, Arnavutluk’ta oluyor, başka ülkelerde de kıpırtı var. Bu varlık barışı,
biraz sınırını genişletsek mi acaba diyoruz yani böyle bir imkân nasıl olur
yani hani bütçeye biraz daha birkaç milyar ton altın falan gelse mi?
Şimdi tabii arkadaşlar,
iyi hoş, her şey bir tarafa ama bu sabah vakti hâlâ kara parayı, kara paranın
aklanmasını, kara paranın varlık olarak kazandırılmasını hâlâ konuşuyorsak,
hâlâ iki sene öncenin üzerinden bunu torbanın içine koyuyorsak vallahi millet
bir gün hepimizi toptan torbaya koyar, toptan, biz de dâhil. Sesinizi
çıkarmadınız diye bizi de torbaya koyarlar biliyor musunuz. “Siz niye o
günlerde sesinizi çıkarmadınız? Niye uyarmadınız? Niye kara paraya yol açtınız?
Niye onlara yeşil ışık yaktınız? Siz niye ses vermediniz? Türkiye’de alın
teriyle kazananlar, emeğiyle kazananlar, hakkıyla kazananlara çokça vergi
salınırken böyle haybeden kazananlar gelip de götürüyor işte, milyarlarla
götürüyor. Üstelik bilmem kaç ton altın gelmişti daha önceki seferde, siz niye
buna izin verdiniz?” diye sanıyorum bizden hesap soracaklar.
Şimdi böyle bir
olay içindeyiz yani bu torba kanunun mantığını, mizansenini anlamak hiç mümkün
değil yani bu kadar karmaşa içinde biz gelip bunları konuşurken, bunları
konuşacağımıza şunu yapsak: Dokuz yıldır, dokuz bütçe görüşmesinde geliniyor ve
-her dokuz bütçe görüşmesinin son dört bütçe görüşmesinde komisyonda biz yer
aldık- “Vergi reformu taslağımız hazırdır, yakında sunulacaktır…” AK PARTİ
İktidarı dokuzuncu bütçe konuşmasında da, baktım, öncekilere de baktım “Vergi
reformu yasa tasarımız hazırdır, hazırlanmaktadır, sunulacaktır…” Kardeşim, bu
torbayla uğraşacağınıza, bu tasarıyı, vergi reformunu çok rahatlıkla
geçirirdiniz. İşçiden, emekçiden yüzde 27, kurumlar vergisinden yüzde 20 yani
bu eşitsizliği giderirdiniz. Bu dolaylı vergilere bir düzen getirirdiniz. Bu
küresel kriz sonrası bir ekonomi politika, ulusal strateji belirlerdiniz. Bu
strateji sonrası Türkiye’nin 73 milyon olarak etkilenmemesi için bir çare
aranırdı ve bu birlikte yapılırdı. Bunu iktidarıyla, muhalefetiyle beraber
yapardık.
Dolaylı vergiler
acımasızca sosyal hayatımızı kemirmeye başladı. Boşanmalar, cinayetler,
gasplar, hırsızlıklar, ta lise düzeylerine kadar yansıyan alışkanlıklar,
uyuşturucu kullanımlarına kadar toplumda sosyal çürümüşlüğün farklı alanlarda
hızla geliştiği bir sosyal dengesizliğin bütününü konuşmak, bütününe bir çözüm
birlikte aramak, güzel şeyleri birlikte yapmak vardı, vardır.
Bakın, Türk
Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu… Bir gün
-Başkanlık- Danışma Kuruluna grubumuz adına ben katılmıştım. Biliyordum, Sayın
Şandır “Bu çıksın.” demişti, Sayın Hamzaçebi o gün vardı. Kendisine de biz
söyledik, sizler de ana muhalefet olarak destek verirseniz, tabii. O gün AKP
yoktu -grup başkan vekili- ve biz Meclis Başkanı Sayın Şahin’e söyledik.
Arkasından bütün partileri çağırdık, komisyonu kurduk ve de üç bin maddeyi
burada üç günde geçirdik. Budur arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bundan ders çıkarırsak torbalara girmeyiz diye düşünüyorum.
İyi sabahlar.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge aynı mahiyettedir.
Şimdi bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve
diğer önergelerdeki imza sahipleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 11'inci maddesinin (2) inci fıkrasının (b)
bendinde yer alan "%5" ibaresinin "%3" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
Diğer önergelerin
imza sahipleri:
Harun Öztürk
(İzmir) ve arkadaşları
Nurettin Canikli
(Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Çalış, buyurun.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 606
sıra sayılı Tasarı’nın 11’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, önergemizle işletmecilerin ödemesi gereken yüzde 5’lik vergiyi
yüzde 3’e indirmeyi öneriyoruz. Tabii ki iktidar partisinin de benzer bir
önerge vermesi nedeniyle önergemiz kabul edilmiş oldu. Genel Kurulumuzda da çok
olağan olmayan bir durumla karşılaştık. Tabii bu, iktidar partimizin
anlayışıyla ilgili bir şey.
Kıymetli
arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz tasarının 11’inci maddesiyle, işletmelerin
kayıtlarında bulunmasına rağmen işletmede mevcut olmayan makine, teçhizat ve
diğer malların kayıt altına alınabilmesinin, bilançolarda bulunmasına rağmen
kasadaki mevcudun tutmaması durumunda ve ortakların alacaklılarının da gerçeğe
aykırı olması durumunda işletmecilere mevcut durumlarını gerçek hâle getirmesi
için bir fırsat veriliyor. Aslında, ekonomik krizle boğuşan işletmecilere bu
düzenleme küçük bir nefes aldırır. İşletmelerin sıkıntılarını giderir mi?
Gidermez ama Milliyetçi Hareket Partimizin bu kürsüde devamlı dile getirdiği
esnafın, tüccarın, işletmecilerin, sanayicinin problemlerini çözmeye yönelik
önerilerimize kulak asmayan AKP İktidarının seçime giderken aslında bir seçim
yatırımı şekline getirmeye çalıştığı bu torbadan bozma çuval tasarının bu
şekilde de olsa kabul edilmesi en azından işletmecilerimiz adına olumlu bir
durum olduğu için biz de olumlu bakıyoruz ama bu düzenleme, sanayicinin,
işletmecilerin sıkıntılarını giderir mi? Gidermez arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, işletmeci elindeki makinesini, teçhizatını, mallarını niye gizlice
elden çıkarır? Bilançosu ile kasası, alacakları verecekleri niye tutmaz?
Memleketindeki işletmesini niye Bulgaristan, Mısır gibi üçüncü ülkelere taşıma
ihtiyacı hisseder? Tesisi elinde dururken niye Çin’den, Uzak Doğu’dan ithal mal
getirir? Niye ara malı ithal eder? Niye üretimini yurt dışına kaydırır?
Kıymetli
arkadaşlar, bu soruların hepsinin cevabı, Sayın Hükûmetin, Sayın AKP
İktidarının izlediği ekonomik programdır. Arkadaşlar, siz, bu ekonomik modelden
vazgeçmediğiniz sürece, yani üretmeyen, istihdam sağlamayan, gelir
adaletsizliğini gidermeyen, yandaşlara ve rantiyecilere orta ve alt gelir
gruplarının imkânlarını peşkeş çeken bu modelden vazgeçmediğiniz sürece bu sıkıntılar
bitmeyecektir. Siz işletmelerin maliyetini düşürmediğiniz sürece işletmecilerin
dünya piyasalarında rekabet etme imkânını da ortadan kaldırıyorsunuz. Bunu
sağlamadığınız sürece bu tedbirler pansuman tedbirler olmaktan öteye
gitmeyecektir diyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çalış.
Sayın Hamzaçebi,
kim konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kayıtlarda yer
aldığı halde işletmede bulunmayan emtia, kasa mevcudu ve ortaklardan
alacakların beyanı için ilave bir ay süre verilmesinin yerinde olacağı
düşüncesi ile işbu değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN – Sayın
Canikli?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe...
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Bu kanun
hükümlerinden yararlanarak, kasa mevcutlarını gerçek hale getirmek isteyen
mükelleflerin ödeyecekleri vergi oranı %5'ten %3'e indirilmektedir.
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önergeler çerçevesi içinde madde 11’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 12’de iki
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 12'inci maddesinin (5)'inci
fıkrasında yer alan "40'ının" ibaresinin "%35'inin"
şeklinde, "%60'ının" ibaresinin "%65'inin" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Münir Kutluata Mehmet Günal Kadir Ural
Sakarya Antalya Mersin
Reşat
Doğru
Tokat
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
606 sıra sayılı
kanun tasarısının 12'inci Maddesinin l'inci fıkrasındaki "ödenmemiş"
ibaresinden sonra "yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren vadesi
gelmiş" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sebahat Tuncel M. Nezir Karabaş Hasip Kaplan
İstanbul Bitlis Şırnak
Sırrı Sakık Hamit
Geylani
Muş Hakkâri
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihinde vadesi gelmiş ödemelerin de
kapsam altına alınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
606 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 12'inci maddesinin (5)'inci
fıkrasında yer alan "40'ının" ibaresinin "%35'inin"
şeklinde, "%60'ının" ibaresinin "%65'inin" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Asılları ödenmiş
olan alacakların kalan fer’ilerinin yüzde 35’inin ödenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Madde 12’yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.28
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 03.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
606 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 27
Ocak 2011 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Hepinize teşekkür
ederim.
Kapanma Saati: 03.31