Normal 44163 2 17 2011-02-18T15:51:00Z 2011-02-18T15:51:00Z 93 51344 292666 TBMM 2438 686 343324 12.00 Clean Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

 DÖNEM: 23                                CİLT: 89                    YASAMA YILI: 5

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

48’inci Birleşim

6 Ocak 2011 Perşembe

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

           I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın, Demokrat Partinin kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Türkiye’de kurulmuş ve kurulması düşünülen hidroelektrik santrallerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı

3.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’un, Osmaniye’nin düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Meclis Başkanlığına verdiği HES’lerle ilgili araştırma önergesine ve kanun teklifine ilişkin açıklaması

2.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın konuşmasına ilişkin açıklaması

3.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, bitkisel ilaçlarla ilgili yapılan reklamların halk sağlığı üzerinde olumsuz etki yaratabileceğine ilişkin açıklaması

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, Kocaeli’deki depremzedelerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/977)

2.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin, akaryakıt fiyatlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/978)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 19 milletvekilinin, TBMM TV’nin etkinliğinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/979)

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 25 milletvekilinin, taşımalı eğitim sisteminin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/980)

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne’de yapılacak yeni öğrenci yurduna ilişkin Millî Eğitim Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/16569)

2.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürünün yaptığı bir konuşmaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/17145)

3.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, yüksek öğrenim öğrencilerinin barınma sorununa ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/17146)

4.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Avrupa Birliğine yapılan ihracata ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/17203)

5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir Kredi ve Yurtlar Kurumuna ait yurdun bahçesinde bekletilen tomruklara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/17259)

6.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, 2007-2010 yılları arasında Adana’daki protestolu senet ve karşılıksız çeklere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/17333)

7.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 2002-2010 yıllarındaki enerji talebine ve sektöre yönelik yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17407)

8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Afşin-Elbistan Termik Santrali’ne ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17408)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak beş oturum yaptı.

Niğde Milletvekili Muharrem Selamoğlu, Niğde iline yapılan hizmetlere,

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, Kars-Ardahan-Tiflis-Bakü demir yolu yapımına,

Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil, yatılı ilköğretim bölge okullarında yaşanan sıkıntılara,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksel, Mardin’deki yatılı bölge okullarında kahvaltı sisteminden açık büfe sistemine geçildiğine ilişkin bir açıklamada bulundu.

Arap-Türk Parlamenter Diyaloğu 2’nci Toplantısına katılmak üzere Kuveyt’e resmî bir ziyaret gerçekleştirecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden bir heyet oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin, kamu avukatlarının sorunlarının (10/973),

Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 29 milletvekilinin, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği’nin uygulanmasında yaşanan sorunların ve siyasi baskı yapıldığına dair iddiaların (10/974),

İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve 24 milletvekilinin, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin (10/975),

Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 29 milletvekilinin, Antalya’da madencilik faaliyetlerinin etkilerinin (10/976),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

3’üncü sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 4 Milletvekilinin; 5683 Sayılı Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/644) (S. Sayısı: 492) görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi ve kanunlaştı.

4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568) birinci bölümünün 8’inci maddesine kadar kabul edildi.

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı. 

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Konya Milletvekili Atilla Kart’ın konuşmasına ilişkin bir açıklamada bulundu.

6 Ocak 2011 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 19.57’de son verildi.

 

 

 

Sadık YAKUT

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Yusuf COŞKUN

Murat ÖZKAN

Yaşar TÜZÜN

 

Bingöl

Giresun

Bilecik

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Kâtip Üye

                                                                                                                                               No.: 58

II.- GELEN KÂĞITLAR

6 Ocak 2011 Perşembe

 

Tasarı

1.-  Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı (1/990) (İçişleri; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.12.2010)

Teklif

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; 10.07.2004 Tarihli ve 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununa Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/837) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2010)

Sözlü Soru Önergeleri

1.-    Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu’daki okullarda ilk yardım seti ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2304) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

2.-    Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu’da eğitim için ayrılan bütçeye ve okulların personel ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2305) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

3.-    Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, şehit ve gazi yakınlarının istihdamına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2306) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

4.-    Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş-Ekinözü’ne adliye kurulmasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/2307) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

5.-    Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, hayvan ve et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2308) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

6.-    Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, ithal edilen koyunlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2309) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

7.-    Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bazı ülkelerin damızlık hayvan ithal edilen ülkeler listesinden çıkarılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2310) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

8.-    Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Avusturya’dan ithal edilen hayvanlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2311) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

Yazılı Soru Önergeleri

1.-    Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, TBMM uzantılı elektronik posta adreslerine gönderilen mesajlara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/17586) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2010)

2.-    Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, milletvekillerinden e-devlet üzerinden randevu alınırken yaşanan soruna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/17587) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2010)

3.-    İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, engellilerin kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17588) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

4.-    Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Ankara-Kahramanmaraş uçak seferlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17589) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

5.-    Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman Bölge Devlet Hastanesi eski başhekiminin iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17590) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

6.-    Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, yabancı vakıf, dernek ve kar amacı gütmeyen kuruluşlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17591) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

7.-    Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, apartman yönetimlerinin e-bildirge yükümlülüğüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17592) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

8.-    Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, yeni kurulan vakıf ve derneklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17593) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

9.-    Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, kadına şiddete yönelik çalışmalara ve bir cinayet olayına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17594) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

10.-  İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, Diyanet Vakfı Kadın Merkezi Müdürlüğü Yönetim Kurulu Başkanının görevden alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17595) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

11.-  Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Cumhurbaşkanlığının ve Başbakanlığın harcamalarındaki artışa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17596) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

12.-  İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinde yapıldığı iddia edilen bir ankete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17597) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

13.-  İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, yolsuzluğun önlenmesi amacıyla yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17598) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

14.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü teşkilat yapısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17599) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

15.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Ceza infaz kurumları personelinin statüsüne ve fazla çalışma ücretinden yararlandırılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17600) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

16.-  Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş-Çağlayancerit’e adliye kurulmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17601) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

17.-  Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Adli Tıp Kurumunun işleyişine ve raporlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17602) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

18.-  Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, şiddet mağduru kadınlar hakkında verilen koruma kararlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17603) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

19.-  İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, özel hastanelerde SGK’lılardan alınan ücretlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17604) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

20.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, işçilere yönelik vergi düzenlemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17605) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

21.-  Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Vakıfbank Yönetim Kurulu Üyeliğine yapılan bir atamaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/17606) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

22.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ekonomik krizin etkilerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/17607) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

23.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu’nun ilçe ve köylerinde yaşanan yol, su ve elektrik sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17608) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

24.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu’nun ilçe ve köylerindeki karla mücadele çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17609) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

25.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu’da yeni bir hal binası yapılıp yapılmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17610) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

26.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinin hizmet alımları tertibinin uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17611) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

27.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesindeki ödül ve ikramiye ödemeleri kaleminin kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17612) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

28.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Emniyet Genel Müdürlüğündeki sözleşmeli personel istihdamına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17613) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

29.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, taşra emniyet teşkilatının bütçeden adil olarak yararlandırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17614) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

30.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Emniyet Genel Müdürlüğünde geçici görev yolluklarının kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17615) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

31.-  Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, hakkında soruşturma açılan yerel yöneticilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17616) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

32.-  Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, köy korucularının özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17617) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

33.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadeleye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17618) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

34.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Ankara’daki kent içi ulaşım projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17619) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

35.-  Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, DİSK’in gerçekleştirdiği bir gösteriye yapılan polis müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17620) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

36.-  Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Seğmen alayı yürüyüşünün engellenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17621) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

37.-  Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya’ya tahsis edilen KÖYDES ödeneklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17622) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

38.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu’da turizmin geliştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17623) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

39.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki turizm sektörüne yönelik projelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17624) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

40.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, indirimli kurumlar vergisi uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17625) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

41.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, çalışma hayatındaki vergi oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17626) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

42.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Simav Gölü arazisinin kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17627) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

43.-  Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, kaçak elektrik kullanımına ve çiftçilerin elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17628) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

44.-  Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, muhasebe uzmanlığı sınavına ve kariyer uzmanlıkları kadrolarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17629) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

45.-  İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, okulların emniyetinin sağlanmasına yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17630) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

46.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Abant İzzet Baysal Üniversitesinin öğretim görevlisi ve öğrenci yurdu ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17631) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

47.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu’daki okulların kitap ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17632) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

48.-  Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Celal Bayar Üniversitesi Rektörünün bir uygulamasına ve hakkında disiplin işlemi yapılan öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17633) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

49.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 2010 KPSS ile ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17634) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

50.-  Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, okul müdürlerine uygulanan rotasyona ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17635) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

51.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, ameliyat öncesi uygulanan ve hastaları mağdur eden prosedürlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17636) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

52.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, sağlık sistemindeki sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17637) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

53.-  Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş’daki bazı hastanelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17638) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

54.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in ilçelerindeki istihdam yaratma projelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/17639) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

55.-  Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, alışveriş merkezleriyle ilgili yasal düzenlemeye ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/17640) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

56.-  Çankırı Milletvekili Ahmet Bukan’ın, Çankırı’da bir hazine arazisinin köylülere dağıtılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17641) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

57.-  Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Biyogüvenlik Kanununun uygulanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17642) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

58.-  Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, keçi yetiştiriciliğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17643) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

59.-  Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, 2008’de yapılan unvan değişikliği sınavına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17644) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

60.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu ve ilçelerindeki karla mücadele için ödenek verilip verilmeyeceğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17645) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

61.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, sivil havacılık alanındaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17646) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

62.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, bilişim alanının Bakanlığın çalışma alanından çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17647) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

63.-  Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş-Türkoğlu’da kurulması planlanan lojistik merkeze ve bir taş ocağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17648) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

64.-  Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana-Karaisalı arasındaki yol yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17649) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

65.-  Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Güney Kıbrıs Rum Kesimindeki bir basketbol maçında yaşanan olaylara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/17650) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

66.-  Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, dengeleme uzlaştırma sistemine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17651) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

67.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, engellilere yönelik Gökkuşağı Projesine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/17652) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

68.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Devlet kurumlarındaki bakım ve onarım işlerinin gördürülme usulüne ilişkin Başbakadan yazılı soru önergesi (7/17653) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2010)

69.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İstanbul Boğazında yapılması planlanan üçüncü köprünün güzergâhına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17654) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

70.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İsrail’in Mavi Marmara Gemisine yaptığı saldırıya ve takip edilen dış politikaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17655) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

71.-  Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir’de yaşanan doğal afetlere ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/17656) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

72.-  Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Süleymaniye Camisinin restorasyonu ihalesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/17657) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

73.-  Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, TÜBİTAK’ın yönetimine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/17658) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2010)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.-    BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, Kocaeli’deki depremzedelerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/977) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2010)

2.-    Siirt Milletvekili Osman Özçelik ve 19 Milletvekilinin, akaryakıt fiyatlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/978) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.11.2010)

3.-    İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 19 Milletvekilinin, TBMM TV’nin etkinliğinin araştırılarak izlenirliğinin ve yayın kalitesinin artırılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/979) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.11.2010)

4.-    Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 25 Milletvekilinin, taşımalı eğitim sisteminin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/980) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.11.2010)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.-    Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,  Gediz Devlet Hastanesi eski müdürü hakkındaki davaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16524)

2.-    İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Diyanet İşleri Başkanının görevden alındığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17047)  

3.-    Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, KİPTAŞ’ın konut tesliminde yaşanan soruna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17049)  

4.-    İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, istisnai memuriyet kadrolarına yapılan atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17051)  

5.-    Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, iptal edilen KPSS ile ilgili başlatılan inceleme ve soruşturmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17055)  

6.-    Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, şikayet, ihbar ve bilgi edinme taleplerinin e-Devlet sistemine dahil edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17056)  

7.-    Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17063)  

8.-    Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kamu yatırımlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17064)  

9.-    Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17067)  

10.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/17074)  

11.-  İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, engellilerin istihdamına ve eğitim seviyelerinin artırılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/17075)  

12.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/17076)  

13.-  İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, bir köydeki cami ile ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/17077)

14.-  Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, trafikte geçiş üstünlüğü sağlayan işaretlerin araçlarda kullanılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17086)  

15.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17087)   

16.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kamu yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17088)  

17.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17089)  

18.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kamu yatırımlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17090)  

19.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17091)  

20.-  Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, okullarda cep telefonu kullanımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17093)  

21.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kamu yatırımlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17094)  

22.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, boş bulunan kadroların sözleşmeli personele tahsis edilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17095)  

23.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Ar-Ge birimlerinin faaliyet ve projelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17096)  

24.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, ek ders ücretlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17097)  

25.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, naklen atanan ve sözleşmeli personele yolluk verilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17098)  

26.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, okullarda tören ve toplantılara zorunlu katılımın kaldırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17099)  

27.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, kadrolu öğretmenlerin sözleşmeli statüye geçirilmesi önergesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17100)  

28.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, uzman öğretmenlik unvanını alamayan öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17101)  

29.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, sözleşmeli öğretmenlerin mesleki eğitim programlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17102)  

30.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17103)  

31.-  Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir açıklamasına ve uzman erbaşların sorunlarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17104)  

32.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17105)  

33.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/17111)  

34.-  İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, TMO’nun haşhaş ıslah çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17112)  

35.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kamu yatırımlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17113)   

36.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17114)  

37.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kamu yatırımlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17115)  

38.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/17121)  

39.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/17123)

6 Ocak 2011 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Demokrat Partinin kuruluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’ya aittir.

Sayın Dağı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın, Demokrat Partinin kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ZEYNEP DAĞI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokrat Partinin kuruluş yıl dönümü dolayısıyla gündem dışı şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli vekiller; hepimizin bildiği üzere, 7 Ocak 1946 Demokrat Partinin kuruluş yıl dönümüdür. Bu vesile ile demokrasi geleneğini başlatan Demokrat Parti kurucularını, demokrasi şehitleri Adnan Menderes’i, Fatin Rüştü Zorlu’yu ve Hasan Polatkan’ı bir kez daha rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası konjonktür gereği demokratikleşme sürecine giren Türkiye, bu süreci bazı kesintilere rağmen devam ettirmiş ve bugün Avrupa Birliğiyle tam üyelik süreci, sivil ve demokratik bir anayasa girişimi gibi demokrasinin konsolidasyonu safhasına girmiştir. Bu safhanın ilk halkası, hiç şüphesiz ki Demokrat Partidir.

Demokrat Parti 7 Ocak 1946’da kurulan ve 14 Mayıs 1950’de Türkiye tarihinde yapılan ilk demokratik, rekabetçi seçimlerde yirmi yedi yıllık antidemokratik tek parti dönemini sona erdiren partidir. Bu vesileyle vurgulamak isterim ki Demokrat Parti Türkiye'nin antidemokratik partiler mezarlığında herhangi bir parti değil, günümüz açısından demokrasi kültür ve geleneğimizin rehberi niteliğindedir.

Tek parti iktidarının dayandığı güç ne yazık ki halkın kendisi değildir. Onlara göre bu memleket Hassoların, Mamoların yönetebileceği bir ülke olamaz. Öylesine kudret temrini hâline getirilmiştir ki bu kendilerine bahşedilen meziyetli, imtiyazlı güç, dönemin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın “Bu memlekete komünizm gelecekse onu da biz getiririz.” söylemi, tek parti döneminin halka rağmen yönetim anlayışının aslında en somut ifadesidir.

Milletin inanç ve değerlerini tahkir etmek, ideolojik kamplaşmalar yaratmak suretiyle toplumu parçalamak, “modernizm” altında bir kesime yaşam tarzını dayatmak, tek parti döneminin keyfî uygulamalarından sadece bir kaçıdır. Tek parti iktidarında halka rağmen halk için yürütülen bu jakoben aydınlanma modeliyle hem siyasal hem de kültürel alanda bir yozlaşmanın fitili ateşlenmiş, antidemokratik uygulamalarla da bu ülkenin iç enerjisi maalesef heba edilmiştir.

14 Mayıs 1950 seçimlerinde Demokrat Partinin “Yeter, söz milletindir.” söylemi ile iktidara gelmesi aslında tek parti döneminin halktan uzak, halka rağmen yönetim anlayışının da bir tasfiyesi niteliğindedir. 1950’de Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle siyasi tarihimizde iktidar ilk kez seçim yolu ile el değiştirmiştir, fakat bu iktidar militarizmin tarihsel geleneği olan darbeyle maalesef uzaklaştırılmıştır.

Sayın Başkan, değerli vekiller; tek parti döneminin antidemokratik keyfî uygulamalarını ülkenin bekası için bir model olarak gören zihniyet hâlâ pusudadır bugün de. Değerler sistemi üzerinde halka rağmen halk için aydınlanmayı savunan ve despot uygulamalarla ezanın Türkçe okunmasına kadar zorbalığı ileri götüren bu zihniyetin siyasal ve kültürel dayanakları hâlâ yaşıyor olması Demokrat Parti tecrübesine, demokrasi geleneğimizin ilk başlangıcı olan nüveye sımsıkı sarılmamızın da aslında arka plandaki en önemli nedenlerinden biridir.

Bu bağlamda, hâlâ güçlü bir demokrasi mücadelesi veren Türkiye'nin içinden geçmekte olduğumuz sancıların bertaraf edilmesi, demokratik ve adil bir yönetim modelinin hâkim kılınması gerçeğini gözler önüne seren bu yaklaşım, dört başı bir tartışmanın da aslında omurgasını oluşturuyor.

Bu bağlamda, AK PARTİ İktidarı da Demokrat Partiden miras kalan bu tecrübeyi kuşaktan kuşağa aktarmada önemli bir misyon üstlenmiş, “Yeter artık, söz milletin” diyerek demokrasi meşalesini ateşlemiş bir şiar ve bir gelenek olarak Menderes’ten Özal’a, Özal’dan Sayın Başbakanımız Tayyip Erdoğan’a kadar güçlü bir biçimde sirayet ederek devam edegelmiştir.

Ben sözlerime son vermeden, tekrar, Demokrat Partinin kurucuları Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı saygıyla anıyorum ve bir daha Türkiye'nin bu tür acı tecrübeler yaşamaması gerektiği için de hep birlikte demokrasi mücadelemizi saygıyla anıyorum.

Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Günden dışı ikinci söz Türkiye’de kurulmuş ve kurulması düşünülen hidroelektrik santralleri hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Tayfur Süner’e aittir.

Sayın Süner, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Türkiye’de kurulmuş ve kurulması düşünülen hidroelektrik santrallerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hidroelektrik santralleriyle ilgili gündem dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hidroelektrik santrallerini bugün niye gündeme taşıdım? Memleketim olan Akseki’de Gümüşdamla köyünde gördüğüm doğa tahribatı üzerine ihtiyaç duydum. Akseki’den Gümüşdamla’ya Belediye Başkanımız ve İlçe Başkanımızla, büyük bir grupla gittiğimiz zaman oradaki HES çalışması insanın vicdanını karartıyordu. Üç yüz yıllık, beş yüz yıllık çınar ağaçları ve çam ağaçları kepçelerle toprağa gömülüyordu.

Biz hidroelektrik santrallerine karşı değiliz. Üretime karşı olmamız mümkün değil ama yerinde, zamanında ve çevre düzenlemesi yapılarak HES’ler yapılmalı. Siz, millî park olarak ilan ettiğiniz İbradı ormanlarının olduğu bölgede, İbradı Köprüsü’nden itibaren o güzelim kanyonların üzerine 9 tane HES çalışması, hidroelektrik çalışması yaparak o güzelim kanyonları tahrip ederseniz, doğayı, çevreyi tahrip ederseniz… Sayın Turizm Bakanı her gün çıkıyordu, “Turizmi on iki aya yayacağız…” Sayın Turizm Bakanı, Çevre ve Orman Bakanının tahribatını yerinde görün, o zaman on iki aya turizmi yayıp yayamayacağınızı görürsünüz. Oralarda tahribat yaparak, çevre tahribatı yaparak siz turizmi on iki aya yayamazsınız. O zaman millî park ilan ettiğiniz yerlerde çalışmanızı Devlet Su İşleri ve Orman Bölge Müdürlüğü vasıtasıyla çevre düzenlemesini yaparsınız, ondan sonra ihale edersiniz. 25 megavatın altında hiçbir çalışma yapmadan, ÇED raporu yapmadan, hazırlamadan sadece dosya hazırlayarak 3 milyon dolarınız varsa her derenin üzerine bir hidroelektrik santrali kurabilirsiniz.

Antalya’da Manavgat Irmağı’ndan sonra o kanyonlarda kuracağınız 9 tane HES’ten başka nerelerde var? Kumluca Finike’de var. Antalya’nın Gazipaşa’da 4 tane HES kurmuşsunuz. Kurduğunuz günden bugüne kadar ulaşım sorunu var gidip bakmıyorsunuz. Sayın Çevre ve Orman Bakanı bu çevreye verdiği, doğaya verdiği zararları yerinde lütfen gitsin incelesin, makamında oturarak doğayı, çevreyi koruyamaz. Sayın Orman Bakanı geldiği günden, sekiz seneden beri ormanlara tel örgü çekerek keçileri sokmadı, şimdi torba yasasının içinde getirip keçileri tekrar ormana… Nedir? Hayvancılığı öldürdünüz telleri çekerek Sayın Çevre ve Orman Bakanı. Şimdi doğayı tahrip ediyorsunuz, çevreyi tahrip ediyorsunuz.

Anayasa oylaması sırasında Artvin’e gittim. Artvin’de 8 tane, baraja giden dereler üzerinde kurulu hidroelektrik santralleri gördüm, orada da kalbim kanadı. O 8 tane HES’in içinden çıkan toprakları yolların kenarlarına monte etmişler. Ne olacak? İlk sel felaketinde, oradaki HES’lerin çamurları, toprakları, yol kenarına monte ettiğiniz çamurlar, topraklar baraja gidecek, 3x8=24 milyon dolar sarf ederek yaptığınız HES çalışmasında sarf edilen paranın 10 katıyla o barajı temizleyemeyeceksiniz.

Artık doğa tahribatı AKP’nin gitmesiyle beraber bitmelidir. Bütün amacımız, doğaya, çevreye sahip olacak bir iktidara artık Türkiye'nin ihtiyacı var. Daha fazla doğayı, çevreyi tahrip etmeden, Sayın Çevre ve Orman Bakanı istifa edip o bakanlıktan ayrılmalı. Sadece, demin söylediğim gibi doğaya, çevreye zarar vermediler; keçilerini güden çobanlara, orada hayvancılıkla geçinen halka her türlü zarar verildi. Onun için, Çevre ve Orman Bakanı torba yasasıyla sekiz senelik icraatını düzeltmeye kalkmasın, yeter artık, bir an önce istifa etsin.

Bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Artık bir dakikalık uzatmayı verin efendim. İnsan kendisini ayarlayamıyor, o bir dakikalık zamanda kendisine ait son cümlelerini söylemesi lazım. Bu yöntem doğru bir yöntem değil.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkanım, o bir dakika sadece bütçe süresinde idi, onu devam mı ettiriyorsunuz?

BAŞKAN – Gündem dışı konuşmaya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakanım.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; heyetinizi saygıyla, hürmetle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Öncelikle, Sayın Tayfur Süner’in gündem dışı konuşmasındaki bir kısım noktalara temas etmek istiyorum.

Bir kere, öncelikle, Çevre ve Orman Bakanımızın ülkemize yaptığı faydalı ve yararlı hizmetlerin bütün partilerce aynı oranda karşılanabilmesi, aynı hoşgörüyle karşılanabilmesi tabii ki beklenmeyebilir ama kendisi son derece çalışkan, gayretli ve şu ana kadar ülkemize kazandırdığı hidroelektrik santrallerle de alakalı birçok çalışması ortada.

Ben, müsaade ederseniz, genel bir bakış açısını ortaya koymak istiyorum. Türkiye’de yerli kaynaklar nasıl? Yenilenebilir kaynaklar nasıl? Su nereden akıp nereye doğru gidiyor? Bir su akınca biz bakacak mıyız? Bunların her birisine kısaca değinmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, yaklaşık olarak 15.500 megavat civarında şu anda harekete geçirilmiş kurulu güç hidroelektrik santralimiz var. Bu, toplam ekonomik rezervin, su rezervinin üçte 1’i kadar. Yani bunlar henüz yeterli değil. Bunların üçte 1’i kadar da, bir bu kadar, söylediğim miktar kadar daha hem projelendirilmiş hem lisans almış hem de şu anda inşaatı devam edenler ve üçte 1’i kadar da inşaatı henüz başlamamış, projelendirilmiş ve lisans alma aşamasında olan bir santral kapasitesi var yalnızca suyla alakalı.

Çevre Bakanımızın hem millî parklarla alakalı hassasiyetinin hem yeşille alakalı hassasiyetinin hem adı üzerinde çevreyle alakalı hassasiyetinin olmadığını söylemek çok ciddi bir haksızlık olur.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Bakan, o zaman, yerinde gidin görün.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Önemli olan bütün bu kaynakların her birisini, Türkiye'nin güzellikleri olan… Deniyor ki: “Bu güzel yöreye bu santrali yapıyorsunuz, doğru mu?” Türkiye'nin güzel olmayan yeri var mı? Türkiye'nin dört bir yanı güzelliklerle dolu. Bunların içerisinde kültür varlıkları var, tabiat varlıkları var, yeşillerimiz var, turizm alanlarımız var, tarım alanlarımız var ama müsaade ederseniz, enerji santrali kuracak alanlarımız da var. Enerji santrallerini kurmaksızın, hiçbir şekilde bu santrallerin kurulacak yerleri bize reva görmeksizin yapılacak bir büyümenin olmayacağını söylemek herhâlde çok erken olmaz.

Türkiye büyüyor, değişiyor ve gelişiyor. AK PARTİ iktidarlarıyla beraber sağlanan siyasi istikrarın getirdiği büyümeyi karşılayabilecek enerji yapılandırmasını sağlamamız lazım; bu da çok lüks bir şey değil.

Bakın, Türkiye’de, 2010 yılı içerisinde ortalama yüzde 8’ler civarında enerjideki tüketim artmış. Şimdi, bunu nereden karşılayacaksınız? Doğal gazdan karşılarsınız, petrol ürünlerinden karşılarsınız, sudan karşılarsınız, rüzgârdan karşılarsınız, jeotermalden karşılarsınız. Daha geçen hafta yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı kanun teklifini burada hep beraber kanunlaştırdık ve bütün bunları harekete geçirmek için…

Bütün bu söylediğim doğrular, zaman zaman bahsettiğim bir kısım müteahhitlerin, tabirimi mazur görün, hoyratça davranışlarını makul hâle getirmez. Onlarla alakalı hiçbir savunma içerisinde olamayız. Tabii ki, onlar da yeşile, ormana, çevreye, millî parka dikkat ederek çalışmalarını, lisans aldıkları çalışmaları tamamlamak zorundalar. Ama siz eğer bana derseniz ki, bu güzel yörede hiçbir santral yapmamak lazım. Ben bunu hiçbir şekilde doğru bulmam. Her bununla alakalı hassasiyetimizin azaldığı nokta ithal enerji kaynaklarına yapılan yatırımdır. O yüzden bunun bir orta yolu var. Orta yolu şu: Biz bu yerli kaynaklarımızı harekete geçireceğiz ama yeşile, çevreye dikkat ederek harekete geçireceğiz. Bu, mümkün. Bu, yapılabilir. Bu, denetimlerle de mümkün. Bu, kontrollerle de mümkün. Ama siz şimdi öyle bir hava oluşturuyorsunuz ki, bizim hiçbir şekilde bu su kaynaklarını kullanmamıza elverir, öngörür bir tarz oluşturmuyorsunuz. Bu, yanlış bir üslup.

Bakın, biz, bir kısım spekülatif davranışların burada aracısı olamayız. Biz, yerli kaynaklarımızı hatta yenilenebilir kaynaklarımızı rahatlıkla savunabilecek durumdayız.

Bakın, bu sekiz yıl içerisinde çıkardığımız, hep beraber çıkardığımız kanunlarla beraber geldiğimiz noktayı bir söyleyeyim: Toplam 121.699 megavatlık, şu anda, lisans müracaatı yapılmış olan, rüzgâr, hidroelektrik, doğal gaz, fuel oil, linyit, taşkömürü, jeotermal, çöpler, biyogazlar, biyokütleler, nafta ve LPG’den oluşan bir kaynak toplamı var. Bunların içerisinde başvuru aşamasında bulunan hidroelektrik santraller ve hepsini, tamamını kattığımızda 25.374 megavatlık bir güç elde ediyoruz. Arkadaşlar, 25 bin megavatlık bir güç, şu anda bizim toplam kurulu gücümüzün, hidroelektrikteki kurulu gücümüzün 1,5 katı kadar. Yani biz, şu ana kadar harekete geçmemiş olan veya yeterince harekete geçmemiş olan HES’lerimizi hareketlendirmek zorundayız. Niçin? İthalata olan bağımlılığımızı azaltmak için. Niçin? Doğal gaza olan bağımlılığımızı azaltmak için. Bunlarla alakalı, iktidarıyla muhalefetiyle ortak bir dilin oluşmuş olduğunu ben kabul ediyorum. Kimse bu gerçeği yadsıyamaz, bir kenara koyamaz. Peki, biz bu ithal enerjinin bu oranını nasıl düşüreceğiz? Sırf rüzgârla düşüremeyiz.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Alternatif enerji kaynaklarıyla düşüreceğiz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla)- “Alternatif enerji kaynaklarıyla düşüreceğiz.”, çok doğru bir cevap. “Alternatif enerji kaynakları” dediğimiz kaynaklar, sudur, güneştir, rüzgârdır, jeotermaldir, biyokütledir. O yüzden, bu yerli kaynaklarımızı hareketlendirmemiz lazım. Yapacağımız eleştirilerle, ben de dâhil olmak üzere, yapacağımız eleştirilerle çevreye ve yeşile karşı olan hassasiyeti artırmaktır; bunlara mâni olmak değildir ama bu hassasiyetleri artırmaktır. Ben Enerji Bakanı olarak söylüyorum: Yeşili hiçe saymamız lazım, çevreyi hiçe saymamamız lazım.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Bizim de söylediğimiz farklı değil Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Ama bunların her birisinin, Türkiye’de, hep beraber Türkiye'nin bütün zenginlikleriyle beraber değerlendirilebileceğini söylüyorum. Bu kadar kısır ve küçük bir yer değil ki. Türkiye artık kabına sığmıyor. Bütün bunları değerlendirebiliyor olmamız lazım.

O yüzden, ben, şu ana kadar yaptığımız çalışmalarla alakalı, isterseniz sırf HES’lerle alakalı olan kısmıyla alakalı bir rakam vermek istiyorum: Şu ana kadar lisans verilenler, biraz önceki söylediğim rakamlarla beraber 15 bin megavatlar civarında 598 tane proje, 271 tanesi uygun bulunma kararı aldı, 184 tanesi inceleme ve değerlendirme aşamasında, DSİ’ye henüz yazı yazmış olup da başvurmayanlar var. Özel sektörün de bu aldığı lisanlarla alakalı, başvurularıyla alakalı hassasiyet göstermesini bu vesileyle bir kez daha belirtiyorum. Herhangi bir işletmecilikten dolayı eğer bu yatırımlarını yapamayacak olanlar varsa, lütfen kurumlara gelsinler lisanslarını, müracaatlarını, dilekçelerini iade etsinler ve desinler ki: “Biz bunu yapamıyoruz.” Bu yine Türkiye'nin bir zenginliğidir, bir kaynağıdır. O zaman bunu yapacak firmalar gelsin, müracaatta bulunsunlar. Yani hem kamunun işi aksamasın hem de özel sektörün önünün açılmasıyla alakalı hedeflerimizde bir aksama olmasın.

Bakın, Türkiye’de şu anda kurulu yaklaşık 564 tane santral var, bu santrallerin içerisinde hidroliklerin toplamı 254 tane. Yani şu ana kadar elde ettiğimiz enerjinin yüzde 25’ini bu 254 tane santralden elde ediyoruz. Bunların her biri suyun üzerinde olan santraller, her biri yeşille barışık olan santraller. Yani biz şunu mu diyeceğiz HES’lere karşıyız derken: “Kullandığımız elektriğin yüzde 25’ini kullanmamak lazım.” demek gerekir.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Bakan “HES’lere karşıyız.” demedik, çarpıtmayın.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - O yüzden ben şunu diyorum: HES’lere karşı değilsek işimiz kolay.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – O zaman, çevreye duyarlı…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Yalnızca çevreyle alakalı olan hassasiyetimizi artırmak ve nokta olarak da benim şu anda notumu aldığım gerek Akseki’deki gerek Gümüştarla’daki projelerle alakalı yeşili korumak, çevreyi korumak, bir yandan da bu projelere devam etmek… Bunun ortak çözümü var, ille de bir ekstremden birine gitmemiz gerekmiyor; yani ille de bu santrali bırakmamız gerekmiyor.

TAYFUR SÜNER (Antalya) –Sayın Bakan, uygun yere, uygun yere…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Bizim bunları tabii ki uygun yere yapmak kaydıyla özel sektörün de olası hatalarını görmemezlikten gelerek değil, tam tersi, denetleyerek bunları yapmamız lazım. O zaman biz siyasetçilerin, özellikle politika koyucuların bu konudaki konuşmalarını hazırlarken böyle bir vurguyu ön plana çıkarmamız, böyle bir temayı ön plana çıkarmamız gerekiyor. Biz, iktidarıyla muhalefetiyle “HES’lerden vazgeçmeyiz, ama yeşile de dikkat ederiz.” dememiz lazım. Yoksa bu keçiyle, koyunla alakalı bir husus  değil.

Değerli arkadaşlar, bununla alakalı, herhangi yatırım kalemleriyle alakalı rakam isteyen arkadaşlarımıza tarafımızdan hazırlanmış bilgilerin dosya hâlinde sunulacağını buradan tekrar arz ediyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı üçüncü söz, 7 Ocak Osmaniye’nin kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’a aittir.

Buyurun Sayın Coşkun. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’un, Osmaniye’nin düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 Ocak Osmaniye’nin düşman işgalinden kurtuluşu üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi ve ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dün Adana’nın, bugün Ceyhan’ın, yarın da Osmaniye’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümünü coşkuyla kutlamaktayız.

Anadolu düşmanlarca paylaşılırken, Çukurova, önce İngilizler daha sonra da Fransızlar tarafından işgal edildi. Ermeni çetelerle birlikte Osmaniye’ye giren Fransızlar insanlarımızı öldürmeye, halkımızın malını yağmalamaya başladılar. Çukurova insanı işgale boyun eğemezdi, tek yürek, tek beden olarak vatanı ana, anayı namus, namusu şeref bilip mücadelesini başlattı. Bu mücadelenin sonucunda, Osmaniye’miz 7 Ocak 1922 tarihinde Osmaniyeli Kuvayımilliye komutanlarının mücadelesiyle düşman işgalinde kurtulmuş ve millî devletle bütünleşmiş oldu.

Değerli milletvekilleri, tarihten bugüne Türk milleti Yenisey’den çıktı yola, Horasan’da otağ kurduk, Yesevi’nin kutlu ocağında piştik, alp idik alperen olduk; Anadolu’da beklenen ışık, Malazgirt’te yaydan çıkan ok, İstanbul’da Hazreti Peygamber'in müjdelediği komutan olduk. Yedi düvele meydan okuduk. Çanakkale’de Koca Seyit, Gaziantep’te Şahin Bey, Adana’da Kara Fatma, Osmaniye’de Rahime Hatun, Erzurum’da Nene Hatun olduk. Tek bir vücutta birleştik, Anadolu’da Mustafa Kemal olduk. Tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek vatan, tek dil ülküsünde birleştik Türkiye olduk.

Değerli milletvekilleri, tarihin bize öğrettiği, Kurtuluş Mücadelesi’nde, daha önceden de ve daha sonradan da görüldüğü gibi, Türk milletinin içinden başka bir millet, Türk dilinin içinden başka bir dil, Türk Bayrağı’nın yanına başka bir bayrak koyma çabaları beyhudedir. Türk milletinin bu coğrafya üzerinde idaresi hiçbir suret ve şekilde inkıtaya uğratılamaz. Türkiye  Cumhuriyeti’nin ana dili Türkçedir. Bununla birlikte, vatandaşların arasında kendi etnik mensubiyetlerinden gelen dil ve lehçeleri konuşanlar vardır. Bu durum onların anayasal olarak Türklüğüne halel getirmez, saygıdeğerdir. Onlara adaletle muamele etmek Türk devletinin asli vecibesidir.

Biz, Türk kültür havzası içerisinden 12 milyon kilometrekarelik Üsküp’ten Kaşgar’a dek soydaş ve akraba topluluklarla bin yıllardır aynı dili konuşuyoruz. Aynı dili konuşmak aynı kelimelerle konuşmaktan daha öte bir şeydir, hemhâl olmaktır, hemdert olmaktır, hemdem olmaktır. Eşya, kâinat ve varlık karşılığında, İlahi Yaratıcı karşısında aynı şeyleri hissetmek, aynı duyguları ifade etmektir. Bundan daha büyük ve kuşatıcı müşterek ne olabilir? Bu havzada, Türk siyasal iradesi, bin yıllardır, atom çekirdeği gibi soydaş ve akraba toplulukları barış ve huzur içerisinde yaşatan bir iradedir. Akrabalık, töremizde, inancımızda yüksek bir prestij sahibidir. Bosna iç savaşından kurtulmak için ayrılan mazlumlarımız, Saddam zulmünden kaçan mazlumlarımız, Kafkas elinden gelen mazlumlarımız, etnik mensubiyetleri farklı olsa da aynı dilin ve gönlün insanları olarak hep bu görklü Oğuz çadırının içerisinde kendilerini güvende hissetmiş, acılarımızı, sevinçlerimizi paylaşmışlardır. Emperyalizm bu kardeşlik ve dostluk hukukundan rahatsızdır; insanları köleleştirmek, diz çöktürmek için suni ihtilafları ihdas etmektedir. Bütün bu coğrafyanın evlatlarını bu alçak tezgâha karşı durmaya davet ediyorum. Tarihin aydınlık dünlerinde görmek istemediğimiz geçmişin siyahları bugüne perde olmasın. Vatanı vatan yapmanın değerini bilmeden bilmiş cahillerin kılavuzluğunda çamurlara saplanmanın bir anlamı yoktur.

Yüce Rabb’im, birliğimize, bütünlüğümüze, kardeşliğimize zeval vermesin, bize bir daha kurtuluş mücadelesi yaşatmasın diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkun.

Tayfur Bey, bir şey mi söyleyeceksiniz efendim?

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Evet Başkanım, Sayın Bakanıma söylemek istediklerim var HES’lerle ilgili.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Meclis Başkanlığına verdiği HES’lerle ilgili araştırma önergesine ve kanun teklifine ilişkin açıklaması

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkanım, Enerji Bakanıma bir şey söylemek istiyorum:

HES’lerle ilgili 1/12/2010 tarihinde araştırma önergesi verdim, 4/12/2010’da da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına kanun teklifi verdim. Kanun teklifinde, 25 megavatın altındaki HES’lerde ÇED raporunun istenmesi; Meclis araştırma önergesindeki amacım da, uygun olmayan, çevreyi, doğayı tahrip eden yerlerde kurulmamasıyla ilgili… Konuşmanızdan öyle anlıyorum ki siz de aynı fikirdesiniz. Lütfen Meclis araştırması yapılsın ve uygun olmayan yerlere kurulan HES’ler kaldırılsın, ruhsatları iptal edilsin. Benim memleketimde kurulan HES’lerin hepsi doğayı tahrip ediyor. O kadar uygun yerler var ki… Tarım yapamayacak, sulama yapamayacak, doğayı tahrip edeceksin ve oraya HES kuracaksın! Bunu kabul etmek mümkün değil.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Süner.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört adet önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, Kocaeli’deki depremzedelerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/977)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kocaeli Arızlı deprem konutlarında yaşayan ve bugüne kadar kira bedelini ödeyemediği gerekçesi ile deprem konutlarından çıkartılan depremzedelerin sorunlarının neler olduğunun, araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.

                                                                                                              Bengi Yıldız

                                                                                                         Grup Başkanvekili

Gerekçe:

1999 yılı Kocaeli Gölcük merkezli Marmara depreminde büyük çapta can ve mal kaybı olmuştu. Resmî raporlara göre, 17.480 kişi öldü, 23.781 kişi yaralandı. 505 kişi sakat kaldı. 285.211 konut, 42.902 işyeri hasar gördü . Ayrıca 133.683 çöken bina ile yaklaşık 600.000 kişiyi evsiz kaldı.

Yakın tarihimizin en büyük felaketi olarak nitelendirilen Marmara depreminin ardından uluslararası düzeyde çok büyük kampanyalar başlatıldı, birçok ülke Türkiye'ye maddi manevi büyük destekler sundu. Bu desteği sunanlardan biri de Irak devletiydi. Irak Kızılay'ı tarafından 10 milyon dolarlık hibe petrol parasıyla İzmit Arızlı'ya 237 konut yapıldı. İzmit'in Arızlı mevkisinde Irak hükûmetince yaptırılan 237 daireden oluşan deprem konutlarına, hak sahibi olamayan ancak ailelerinden en az 2 kişiyi kaybetmiş depremzedeler 2001 yılında yerleştirildi. İki devlet arasında yapılan anlaşmaya göre bu konutlar depremzedelere hibe edildi. Fakat 2002 yılından itibaren Kocaeli Valiliği tarafından Arızlı deprem konutlarına yerleştirilen depremzedelerden "hak sahibi olmadıkları!" gerekçesi ile kira talep edilmeye başlandı. Bunun üzerine depremzedeler Kocaeli Valiliği hakkında "kira bedeli istenmesinin iptali istemiyle" dava açtılar. 2004 yılındaki mahkeme kararına göre "hibe yoluyla yapılan bağıştan gelir elde edici tasarrufta bulunmak Sosyal Devlet İlkesi, hak ve nefaset kuralları ile bağdaşmayacağı" gerekçesi ile kira bedeli istenmesi işlemi iptal edildi. Fakat bu karara rağmen Kocaeli Valiliği depremzedelerden kira almaya devam etti. Mahkeme kararına rağmen birçok depremzede 2009 yılı mayıs ayına kadar bin bir güçlükle valiliğin talep ettiği kira bedelini ödediler. Bu süreç içerisinde kira bedelini ödeyemeyen yaklaşık 80 depremzede iki ay üst üste kiralarını ödemedikleri gerekçesi ile konutlardan zorla dışarı atıldılar. İşin en vahim yanı ise zorla depremzedelerden alınarak boşaltılan konutlar restore edilerek lojman statüsüne alındı. Daha sonrada bu lojmanlara üst düzey bürokratlar ve memurlar yerleştirildi.

Şu an konutların bir kısmında oturmaya devam eden onlarca depremzede hakkında da kira bedelini ödemedikleri gerekçesi ile icra takibi başlatılmış durumdadır. Kocaeli valiliğinin hukuka sığmayan bu uygulaması karşısında tepkisini dile getiren birçok depremzede kendilerine yardım eli uzatacak tek bir yetkili bulamamaktadır. Grubumuza gelen onlarca mektupta birçok depremzede kendilerine gelen yazılarda 09 Aralık 2010 da kış günü evlerinden tahliye edileceği direnmesi hâlinde ise kolluk kuvvetleri tarafından zorla dışarı atılacakları kararının bulunduğunu belirtmektedirler. Gidecek hiçbir yerlerinin olmadığını dile getiren yurttaşlar ekonomik durumlarının zaten çok kötü olduğunu ve psikolojilerinin de tamamen bozulduğunu toplumsal infialler ve intihar vakalarının yaşanabileceğini belirtmektedirler.

Kocaeli Arızlı deprem konutlarında yaşayan depremzedelerin sorunlarının neler olduğunun, bugüne kadar kira bedelini ödeyemediği gerekçesi ile deprem konutlarından çıkartılan depremzedelerin uğradıkları hak kayıplarının neler olduğunun tespiti ve çözüme kavuşturulması, Kocaeli Valiliğinin hangi gerekçe ile mahkeme kararına rağmen depremzedelerden kira talep ettiğinin ve deprem konutlarını lojmanlaştırıp üst düzey memur ve bürokratlara verdiğinin incelenmesi için bir meclis araştırma komisyonu kurulması büyük önem arz etmektedir.

2.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin, akaryakıt fiyatlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/978)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Petrol ürünleri ile ilgili, Anayasanın 98’inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırmasını arz ederiz.

1) Osman Özçelik                            (Siirt)

2) Selahattin Demirtaş                     (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                           (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                             (Batman)

5) Bengi Yıldız                                (Batman)

6) Akın Birdal                                                 (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                                (Mardin)

8) Fatma Kurtulan                           (Van)

9) Hasip Kaplan                              (Şırnak)

10) Hamit Geylani                           (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa) 

12) M. Nuri Yaman                         (Muş)

13) Mehmet Nezir Karabaş             (Bitlis)

14) Mehmet Ufuk Uras                   (İstanbul)

15) Özdal Üçer                                (Van)

16) Pervin Buldan                           (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                          (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                       (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                 (Muş)

20) Şerafettin Halis                          (Tunceli)

Gerekçe:

Dünya petrol arzını ve dolayısıyla fiyat oluşumunu etkileyen başlıca faktörler arasında; ülkelerin stratejik petrol rezervleri, üretici ülkelerin ellerindeki stok miktarı, üretim ve taşıma maliyetleri, mevsim koşulları, OPEC, IEA, ABD, büyük petrol şirketlerinin strateji ve yatırım politikaları yer almaktadır. Fiyatın oluşmasında talep yönünden etki eden faktörler arasında; ekonomik gelişme, bölgesel ekonomik-siyasal-askeri faaliyetlerdeki karışıklıklar, enerji sağlama güvenliğindeki beklentiler ve ulaştırma sektöründe daha kaliteli petrol ürünlerine olan gereksinimin artması yer almaktadır.

Türkiye'de, petrolün rafineri çıkış fiyatı ile istasyonlar da satış fiyatı arasında yüzde 400’lere ulaşan bir fark bulunmaktadır. Akaryakıt vergilerine bakıldığında ise benzinde rafineri çıkış fiyatına uygulanan vergi oranı yüzde 226, motorinde ise bu oran yüzde 188’dir. Dünya sıralamasında Türkiye en pahalı akaryakıtı kullanan ve bu akaryakıta en fazla vergi veren ülke konumundadır. Prestijli İngiliz dergisi The Economist, internet sayfasında yer verdiği "Benzinde en yüksek vergi oranı tahsil eden OECD hükûmetleri" başlıklı haber ve grafikte OECD ülkelerinde 1 Ocak 2009 itibariyle uygulanan benzin vergilerine dikkat çekmektedir. 16 OECD ülkesinin değerlendirildiği grafiğe göre, en yüksek vergi Türkiye'de tahsil ediliyor.

Akaryakıt fiyatlandırma aşamalarına bakıldığında vergi yükünün en büyük dilimini, litre başına sabit alınan özel tüketim vergisi (ÖTV) oluşturmaktadır. Ayrıca ÖTV üzerinden de yüzde 18 katma değer vergisi (KDV) alınmaktadır.

Akaryakıt fiyatlarının yüksek olmasını etkileyen faktörlerden diğeri ise dağıtıcı firmalardır. Türkiye'de akaryakıt piyasasını domine eden 5 ana dağıtıcı şirket bulunuyor. Petrol ofisi, Shell-Turcas, BP, OPET ve Total pazarda yüzde 90 paya sahip. Sektörde çoğu bu şirketlere bağlı olmak üzere 12 bini aşkın satış istasyonu yer alıyor. İstasyonlarda sağlanan istihdam 100 binin üzerinde. Bu istasyonlar aracılığıyla yapılan yıllık akaryakıt satışı miktarı 14-15 milyar litreyi buluyor. İstasyon başına günde 3 bin 400 litrelik bir satış ortalaması var.

Belirli dönemlerde tüm dünyada petrol rafineri çıkış fiyatları düşüşe geçmesine rağmen bu düşüşün Türkiye'de tüketiciye yansıtılmaması, fakat yükselen petrol fiyatlarının pompalara derhâl yansıtılması tüketicilerin yoğun tepkisine neden olmaktadır. Dağıtıcı şirketlerin kâr paylarından feragat etmemeleri ve sektördeki dolaylı kartelleşme yüksek benzin fiyatlarının temel nedenlerindendir.

Sonuç olarak Türkiye'de petrol ürünlerinin dünya ortalamasının oldukça üzerinde olmasının temel iki nedeni yüksek vergiler ve dağıtıcı şirketlerin kartelleşerek petrol piyasasındaki hareketlenmeleri her zaman kendi lehlerine kullanmalarıdır.

Petrol ürünleri fiyatlarının dünya ortalamasına indirilmesi ancak vergilerin düşürülmesi ve petrol piyasasındaki kartelleşmenin önüne geçilmesi ile mümkün olacaktır. Bu nedenlerden dolayı Mecliste bir araştırma komisyonu kurulmalıdır.

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 19 milletvekilinin, TBMM TV’nin etkinliğinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/979)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde yayın yapan TBMM TV'nin görevi 31 Mayıs 2008 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanan Yönetmelik ile şu şekilde tanımlanmıştır: "Başkanlığın faaliyetlerini, Başkanlık Divanı toplantılarını, siyasi partilerin grup veya genel başkanlarının, grup başkanvekillerinin, genel sekreterlerinin ve genel başkan yardımcıları ile milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki basın toplantılarını, ihtisas komisyonları, Meclis araştırma ve soruşturma komisyonları, uluslararası grup ve komisyonların çalışmalarını izlemek, yayına hazırlamak, Kurulca gerekli görülmesi hâlinde canlı yayın yapılmasını sağlamak."

Yine bu Yönetmeliğin ilgili maddesiyle “Televizyon yayınlarının etkinliğinin ölçümü için kamuoyu araştırmaları yaptırmak” denilse de, bugüne kadar eğer yaptırıldıysa da, kamuoyu ile paylaşılmamıştır.

Geldiğimiz noktada TBMM TV yayınlarının etkinliği ve izlenirlik oranının çok düşük kaldığını vatandaşlarımızın yorumlarından öğrenmekteyiz.

Diğer yandan milletvekillerinin yapmış oldukları yasama ve denetim faaliyetleri hakkaniyetli ve yeteri oranda TBMM TV yayınlarında yer almamaktadır.

Gerekçesini ek'te arz ettiğimiz ve araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle "TBMM TV'nin daha izlenebilir ve yayınlarının profesyonel anlayışta olması, mevcut sorunlarının araştırılarak çözüm önerilerinin tespit edilmesi ve daha bağımsız yayıncılık anlayışının kazandırılması" amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM iç tüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.   

1)     Ahmet Kenan Tanrıkulu          (İzmir)

2)     Oktay Vural                            (İzmir)

3)     Ahmet Bukan                          (Çankırı)

4)     Kemalettin Nalcı                      (Tekirdağ)

5)     Ali Uzunırmak                        (Aydın)

6)     Cemaleddin Uslu                     (Edirne)

7)     Kamil Erdal Sipahi                  (İzmir)

8)     Şenol Bal                                 (İzmir)

9)     Metin Çobanoğlu                    (Kırşehir)

10)   Behiç Çelik                              (Mersin)

11)   D. Ali Torlak                           (İstanbul)

12)   Hüseyin Yıldız                        (Antalya)

13)   Atila Kaya                               (İstanbul)

14)   Mustafa Kemal Cengiz            (Çanakkale)

15)   Hasan Çalış                             (Karaman)

16)   Akif Akkuş                             (Mersin)

17)   Muharrem Varlı                      (Adana)

18)   Necati Özensoy                       (Bursa)

19)   Hasan Özdemir                       (Gaziantep)

20)   Abdülkadir Akcan                   (Afyonkarahisar)

Gerekçe:

İletişimin günden güne geliştiği çağımızda görsel ve yazılı haberleşmeyi gerçekleştirmemize yarayan araçların da çeşitlilik kazandığını görmekteyiz. Bu araçlar kimi zaman gazete ve dergi gibi yazılı; kimi zaman da radyo ve televizyon gibi işitsel ve görsel nitelikte olabilmektedir.

Diğer yandan yayıncılık faaliyetleri, bilgilerin kitlelere ulaştırılması işlevini yerine getiren en etkili sistemlerdendir. Gün geçtikçe, çeşitliliğini artıran yayıncılık faaliyetlerinin de belli zaman aralıklarıyla güncellenerek yürütülmesi gerekmektedir.

Diğer yandan kamu hizmetinin temel ilkeleri; eşitlik, bedelsizlik, süreklilik ve değişkenlik ilkeleridir. Radyo ve televizyon yayıncılığı alanında bu ilkelerin uygulanması, vatandaşlarımızın "haber alma hakkını" en üst seviyede kullanabilmelerine imkân sağlayacaktır.

Değişen medya dünyasının dinamiklerinin büyük anlamda eksikliğini bugün TBMM TV'de görmekteyiz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde yayın yapan TBMM TV'nin görevi 31 Mayıs 2008 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanan Yönetmelik ile şu şekilde tanımlanmıştır: "Başkanlığın faaliyetlerini, Başkanlık Divanı toplantılarını, siyasi partilerin grup veya genel başkanlarının, grup başkanvekillerinin, genel sekreterlerinin ve genel başkan yardımcıları ile milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki basın toplantılarını, ihtisas komisyonları, Meclis araştırma ve soruşturma komisyonları, uluslararası grup ve komisyonların çalışmalarını izlemek, yayına hazırlamak, Kurulca gerekli görülmesi halinde canlı yayın yapılmasını sağlamak."

Yine bu Yönetmeliğin ilgili maddesiyle 'Televizyon yayınlarının etkinliğinin ölçümü için kamuoyu araştırmaları yaptırmak' denilse de, bugüne kadar eğer yaptırıldıysa da, kamuoyu ile paylaşılmamıştır.

Geldiğimiz noktada TBMM TV yayınlarının etkinliği ve izlenirlik oranının çok düşük kaldığını vatandaşlarımızın yorumlarından öğrenmekteyiz.

Diğer yandan milletvekillerinin yapmış oldukları yasama ve denetim faaliyetleri hakkaniyetli ve yeteri oranda TBMM TV yayınlarında yer almamaktadır.

Değişen şartlara ve çağa ayak uydurmak bakımından kamu hizmetlerinin organizasyonu ve işleyişi, yenilenebilir; hatta yeni yöntemlerle ve yeni araç-gereçlerle vatandaşlarımıza sunulabilmelidir. Kamu hizmetleri değişken olmak; değişen şartlara ve tekniklere uyum sağlamak zorundadır

Bu yüzden arz etmeye çalıştığımız ve araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle “TBMM TV’nin daha izlenebilir ve yayınlarının profesyonel anlayışta olması, mevcut sorunlarının araştırılarak çözüm önerilerinin tespit edilmesi ve daha bağımsız yayıncılık anlayışının kazandırılması” amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM İç Tüzüğü’nün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

 4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 25 milletvekilinin, taşımalı eğitim sisteminin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/980)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

"Taşımalı Eğitim Sistemine Dair Sorunların Araştırılarak Alınacak Önlemlerin Belirlenmesi" amacıyla Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini saygılarımızla arz ederiz.

1) Alim Işık                                                     (Kütahya)

2) Hüseyin Yıldız                                            (Antalya)

3) Cemaleddin Uslu                                         (Edirne)

4) Beytullah Asil                                             (Eskişehir)

5) D. Ali Torlak                                               (İstanbul)

6) Yılmaz Tankut                                             (Adana)

7) Hasan Özdemir                                           (Gaziantep)

8) Mehmet Serdaroğlu                                     (Kastamonu)

9) Oktay Vural                                                                (İzmir)

10) Atila Kaya                                                 (İstanbul)

11) Süleyman Nevzat Korkmaz                       (Isparta)

12) Mithat Melen                                             (İstanbul)

13) Ertuğrul Kumcuoğlu                                 (Aydın)

14) Necati Özensoy                                         (Bursa)

15) Hasan Çalış                                               (Karaman)

16) Mustafa Kemal Cengiz                              (Çanakkale)

17) Akif Akkuş                                               (Mersin)

18) Behiç Çelik                                                (Mersin)

19) Kamil Erdal Sipahi                                    (İzmir)

20) Süleyman Turan Çirkin                             (Hatay)

21) Abdülkadir Akcan                                     (Afyonkarahisar)

22) Şenol Bal                                                   (İzmir)

23) Mehmet Zekai Özcan                                (Ankara)

24) Süleyman Lâtif Yunusoğlu                       (Trabzon)

25) Mustafa Enöz                                            (Manisa)

26) Rıdvan Yalçın                                           (Ordu)

Gerekçe:

Ülkemizde 1990-1991 öğretim yılından bugüne devam etmekte olan taşımalı eğitim-öğretim, kırsal kesimde yaşayan öğrenciler başta olmak üzere öğrenciler ve veliler için vazgeçilmez öneme sahiptir. Bu sistem, özellikle kırsal kesimde yaşayan öğrenciler için en yakın okula ulaşım ve eğitim konusunda fırsat eşitliği sağlamaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı Taşımalı İlköğretim Yönetmeliği'ne göre taşımalı eğitim-öğretimin amacı; ilköğretim okulu bulunmayan, çeşitli nedenlerle eğitim-öğretime kapalı, birleştirilmiş sınıf uygulaması yapan ilköğretim okullarındaki öğrencilerin, taşıma merkezi ilköğretim okullarına günübirlik taşınarak kaliteli bir eğitim-öğretim görmelerini sağlamaktır. Taşımalı eğitimden yararlanan öğrenciler nüfusu az, dağınık yerleşim birimlerinde veya öğretime uygun olmayan eğitim kurumlarının bulunduğu yerlerde bulunmaktadır. Eğitimin yaygınlaştırılması, yerleşim birimlerinin dağınık olması, iç göçler, eğitim niteliğinin yükseltilmesi, fırsat eşitliğinin sağlanması vb. gerekçelerle ABD, Yeni Zelanda ve Avustralya gibi ülkelerdeki uygulamalar örnek alınarak, UNESCO'nun katkılarıyla yürürlüğe konan taşımalı eğitim, ülkemizde yaşayan her bireye eğitim imkanlarının eşit olarak sunulabilmesi için bir araç olarak kullanılmaktadır.

Dört mevsimin yaşandığı ve bölgeler arasında coğrafî ve iklim koşulları yönünden büyük farklılıkların mevcut olduğu dağınık bir yerleşime sahip olan ülkemizde, taşımalı ilköğretim uygulaması bir gereklilik arz etmektedir. Ancak uygulamada öğrencileri ve velilerini menfi yönde etkileyen bazı sorunlarla karşılaşılmaktadır. Taşıma merkezlerinin fiziki durumu, sınıf kapasitesi ve eğitim araç-gereçleri ihtiyaca cevap verecek nitelikte değildir. Taşımalı eğitim çok yüksek taşıma maliyetleri nedeniyle devletten gelir elde edilecek bir rant kapısı olarak algılandığından dolayı, öğrencileri taşıyan araçlar kapasiteleri ve nitelikleri yönünden yeterli hizmeti sunamamaktadır. Kışın soğukta çocukların taşınması için konforlu ve yeterince ısınan araçlar temin edilememektedir. Ayrıca taşımalı eğitimin yapıldığı kırsal alanlar ile taşıma merkezlerine ulaşımı sağlayan yollar genellikle yetersizdir ve zorlu mevsim koşullarında hizmet verememektedir. Bu nedenlerle öğretmen, yönetici ve velilerin taşıma ile ilgili ciddi endişeleri bulunmaktadır.

Taşımalı ilköğretim okullarında taşımalı gelen öğrencilerin okula uyumları konusunda gerekli rehberlik hizmetleri verilmediğinden çocuklar uyum sorunu yaşamaktadır. Taşıma merkezlerinde öğrencilere sunulan sağlık hizmetleri yeterli değildir. Taşımalı eğitimde verilen öğle yemekleri yetersiz ve kaliteden yoksundur. Taşımalı Eğitim Yönetmeliğine göre, belirli bir öğrenci sayısı baz alınarak bu kriterin altında kalan okullar kapatılmış ve okul binaları atıl olarak kalmıştır. Ülkemizin farklı bölgelerinde gerek iklim gerekse coğrafi koşullar taşımalı eğitimde önemli kriterler olarak algılanmamıştır.

Bazı bölgelerde öğrenci sayısı yönetmelikte belirlenen limitlerin altında kalsa da eğitime ve öğretmen atanmasına müsait birçok yerleşim yeri bulunmaktadır. Taşımalı eğitime tabi olacak okulların belirlenmesinde, bu koşullar da göz önüne alınarak anılan Yönetmelik maddeleri esnetilmelidir. Bir köye atanan öğretmenin sadece o köy için öğrenci eğitmeni olmadığı, aynı zamanda köylüler ile gerekli diyaloglar kuran bilgi seviyeleri ve irfanlarının gelişmesinde katkısı olan bir eğitim gönüllüsü olduğu da göz önünde bulundurularak mecbur kalınmadıkça taşımalı eğitime imkân verilmemelidir. Dolayısıyla taşımalı eğitim ile amaçlanan fırsat, eşitliğinin sağlanabilmesi ve eğitim kalitesinde standardın yakalanabilmesi için, taşımalı eğitim merkezlerinin fiziki durum ve kapasitelerinin iyileştirilmesi, öğrencilere kaliteli seyahat ve yeme-içme imkânının sağlanması ve her türlü sağlık hizmetlerinin temin edilmesi yanında eğitim merkezlerine uyum ve oryantasyonu için gerekli rehberlik hizmetlerinin sunulması gerekmektedir. Sadece maliyeti azaltma eksenli bir eğitim politikası yerine nitelikli ve modern eğitim imkânlarının amaçlanması gerekmektedir. Bu doğrultuda uygulamadaki aksaklıkların bir an önce düzeltilmesi ve taşımalı eğitim sisteminin bölgesel olarak yapılacak tahlil ve etüt çalışmaları ile mümkün olduğunca azaltılması yoluna gidilmelidir.

Diğer yandan, ülkemiz genelinde birçok yerleşim yerinde taşımalı eğitim yönetmeliği hükümlerine uyulmadığı gerekçesiyle kapatılarak atıl bırakılan veya mağdur edilen öğrenci ya da aileleri nedeniyle mahkemelik olmuş idareciler de bulunmaktadır. Bu durum da anılan yönetmelik hükümlerinin değiştirilmesi gerektiğini göstermektedir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, Taşımalı Eğitim Sisteminin uygulamada sorunlarının araştırılarak gerekli önlemlerin alınması amacıyla "Meclis Araştırması açılması" gerekli görülmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)  (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan 7’nci maddesi kabul edilmişti.

Şimdi bu bölümde yer alan diğer maddeleri, varsa önerge işlemlerini yaptıktan sonra oylarınıza sunacağım.

8’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 Sıra Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluşu ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanun Tasarısının 8. maddesinin ( s ) bendindeki “cinsiyet” ibaresinin “toplumsal cinsiyet” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayşenur Bahçekapılı

Nevingaye Erbatur

Kemalettin Aydın

 

 

İstanbul

Adana

Gümüşhane

 

 

 

A. Sibel Gönül

 

Özlem P. Türköne

 

 

Kocaeli

 

İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 8. maddesinin 1. Fıkrasının n ve ö bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                             

Şahin Mengü

Atilla Kart

 

 

Manisa

Konya

n) Pornografik olamaz

ö) Bilgi iletişim telefonları yoluyla yapılacak anket ve kamuoyu yoklamalarının, hazırlık aşamasında sonuçlarının ilanına kadar noter nezaretinde gerçekleştirilmesi gerekir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 8. Maddesinin;

1- “f” bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,

f) Yayınların toplumun millî ve manevî değerlerine ve Türk aile yapısına aykırı olmaması.

2- “g” bendi olarak aşağıdaki cümlenin eklenmesi ve harflendirmelerin teselsül ettirilmesini,

g) Türk millî eğitiminin genel amaçlarının, temel ilkelerinin ve millî kültürünün geliştirilmesi.

3- “ğ” bendinde yer alan “özürlüler” ibaresinin “engelliler” şeklinde değiştirilmesini,

4- Yeni 4. Fıkrası olarak aşağıdaki cümlenin eklenmesini,

4- Haber yayınlarında kamuoyu oluşturma adına yorum ve yönlendirme yapılamaz.

Saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

S. Nevzat Korkmaz

Behiç Çelik

 

Konya

Isparta

Mersin

 

Akif Akkuş

Recep Taner

 

 

Mersin

Aydın

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, siz mi konuşacaksınız?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Gerekçeyi okutalım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum, buyurun:

Gerekçe:

Yayınların Türk toplumunun milli ve manevi değerlerine aykırı olmaması, Türk milli eğitiminin genel amaçlarını, temel ilkelerinin ve milli kültürün geliştirilmesi amaçlı olması ve özellikle haber yayınların yapılan yorumların toplumu belirli bir görüşe yönlendirme amaçlı olmaması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum, buyurun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 8. maddesinin 1. Fıkrasının n ve ö bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Atilla Kart (Konya) ve arkadaşları

n) Pornografik olamaz

ö) Bilgi iletişim telefonları yoluyla yapılacak anket ve kamuoyu yoklamalarının, hazırlık aşamasında sonuçlarının ilanına kadar noter nezaretinde gerçekleştirilmesi gerekir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkanım, bu konu tartışıldı, “müstehcen” kelimesinin ne anlama geldiği, “pornografi”nin ne olduğu. Eğer önergede “müstehcen veya pornografik olamaz” şeklinde bir ibare olursa bunu kabul edebiliriz ama bu hâliyle katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Kart, siz mi konuşacaksınız efendim?

ATİLLA KART (Konya) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarafımızdan verilen, 8’inci madde üzerinde verilen önergeyle ilgili olarak görüş ve düşüncelerimizi beyan etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, dünkü konuşmalarda ağırlıklı olarak şunu ifade etmiştik: Getirilen tasarının sistematik bir bütünlüğünün bulunduğunu, teknik düzenlemeler yönüyle olumlu bir düzenleme olduğunu, bunun aslında bu alanda bir ihtiyaç olduğunu, şimdiye kadar çoktan bu düzenlemenin yapılması gerektiğini dile getirmiştik. Bunun yanında da, bu tasarının özünün, esasının medya yapılanmasındaki yabancı sermaye payı noktasında düğümlendiğini önemle, ısrarla anlatmıştık, dile getirmiştik. Bunları anlatırken de, elbette kendi sözcülerimizin, başta grup adına konuşan Manisa Milletvekilimiz Şahin Mengü’nün bu konudaki değerlendirmelerine de atıfta bulunarak ama bunun yanında geçmiş dönemlerde Adalet ve Kalkınma Partisine mensup Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın ve İstanbul Milletvekili –biraz sonra ifade edeceğim- Nevzat Yaltıntaş’ın da bu konudaki görüş ve düşüncelerini sizlerin vicdanınıza, muhasebenize, sorgunuza, irdelemenize sunmuştuk. Bu değerlendirmeyi yaptıktan sonra bu konuda Hükûmet adına şu anda görev yapmakta olan Sayın Arınç’ın 21’inci Dönemdeki bu konudaki değerlendirmeleriyle bu dönemdeki değerlendirmeleri arasındaki fahiş farkı dile getirerek bunun siyasi tutarlılık anlamında, siyaseten dürüst olmak anlamında, siyaseten güven vermek anlamında tutarsızlık olduğunu ifade ederek bu konuda Hükûmeti bir açıklama yapmaya davet etmiştik. Burada Sayın Bakan tam oturumun bitimi anında verdiği cevapta Sayın Şahin Mengü’nün 19’uncu maddeye yönelik olarak bir önerge verdiğinden bahisle bizim bu konuda çelişkiye düştüğümüzü ifade ederek, kendince o anı polemik yaparak kurtardı ama keşke bu işler polemik yaparak kurtulabilecek kadar, geçiştirilebilecek kadar temelsiz konular olsa. Orada, Sayın Bakanın o anı kurtarmak uğruna bu değerlendirmeyi yapması gerçekten yakışıksız olmuştur, yanlış olmuştur, bir bakanın buna tenezzül etmesi anlamsız olmuştur.

Burada grup adına konuşan Şahin Mengü çok net olarak o konudaki hassasiyetlerimizi, itirazlarımızı dile getirmiş; bunları beş sayfalık muhalefet gerekçemizde dile getirmişiz, Anayasa Komisyonu olarak bunları dile getirmişiz, ayrıca Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda görev yapan arkadaşlarımız da yine bunları dile getirmiş. Onun için, Sayın Bakanın o anı kurtarmak uğruna polemik yapması yerine bu söylediklerimize cevap vermesi gereğini bir kez daha dile getiriyoruz.

Dün Ertuğrul Yalçınbayır’ın söylemleriyle bunları dile getirmiştik, bugün de değerli arkadaşlarım, yine, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup 22’nci Dönem İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş’ın söylemleriyle bunları dile getiriyoruz.

Ne diyor Sayın Nevzat Yalçıntaş? Şunu diyor, aynen tutanaklardan okuyorum değerli arkadaşlarım: “Ben bu maddeyi görünce şaşkınlığımı gizleyemedim. Bazı kelimeler kullanacağım, özür diliyorum, ‘şaşkınlık’ kelimesi de bunlardan biri.” Yani bu tasarıyı destekleyenlere, bu teklifi destekleyenlere bu hitabı yapmak zorunda kaldığını ifade ediyor. “Bunun aslı yüzde 25'tir; yabancı sermaye yüzde 25 olsun dedik. Teklifi getiren arkadaşlarımız -ki, hükûmet bunu üzerine almamış; bizim hükûmetimizin teklifi olarak gelmiyor, bazı değerli arkadaşlarımızın teklifi olarak geliyor- onlar da, yüzde 49'a çıkarmışlar…” Şimdi Hükûmet çıkarıyor tabii, o zaman teklif olarak gelmiş. “…yani, anlaşılabilir diyebiliriz. Bu yüzde 49 niçin; Şirketler Kanunu, herkes bilir ki, tam hâkimiyet kurmasın genel kurulda ve kararlarda; fakat, ne olmuşsa olmuş, bir altkomisyonun kurulduğu anlaşılıyor. O altkomisyon sınırsız, yüzde 100 olarak bir düzenleme getiriyor, getirmek istiyor.

Bütün bunun meşruiyet sebebi TMSF'nin elinde bulunan birkaç kanalı satmaksa, elde edecekleri paraya göre verilen büyük taviz, her şeyi yıkıcı mahiyettedir.” diyor. İkinci, aşırı kelimem budur diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLLA KART (Devamla) – Bunları bir sonraki maddede gene anlatmaya devam edeceğim.

Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kart.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Tamam Sayın Hamzaçebi.

Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.01

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

568 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde verilen Konya Milletvekili Atilla Kart ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, kâtip üyeler arasında ihtilaf vardır, elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 Sıra Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluşu ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanun Tasarısının 8. maddesinin (s) bendindeki “cinsiyet” ibaresinin “toplumsal cinsiyet” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Ayşe Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: İfade Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun kuruluş kanunundaki şekline değiştirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 9. Maddesinin 7. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

(7) Tarım Bakanlığının görüşü alındıktan sonra, Sağlık Bakanlığınca her yıl belirlenen, genel beslenme diyetlerinde aşırı tüketimi tavsiye edilmeyen gıda ve maddeler içeren yiyecek ve içeceklerin ticari iletişimine, saat 07.00 ile 22.00 saatleri arasında yer verilemez.

 

Faruk Bal

S. Nevzat Korkmaz

Behiç Çelik

 

 

Konya

Isparta

Mersin

 

 

 

Akif Akkuş

 

Recep Taner

 

 

Mersin

 

Aydın

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 9. maddesinin 7. fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Şahin Mengü

Atilla Kart

 

Manisa

Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Kart, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 9’uncu maddeyle ilgili önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir önceki maddede atıfta bulunduğum Sayın Nevzat Yalçıntaş’ın konuyla ilgili değerlendirmesini özetleyerek yine bilgilerinize sunmak istiyorum. Sayın Yalçıntaş şunu söylüyor değerli arkadaşlarım: “Özelleştireceğiz diye bir saplantı olamaz. İlla yabancıya satacağız, yabancı sermaye gelsin diye  bir saplantı olamaz. Ekonominin kuralları vardır: Gelişme. Sosyal ilimlerin kuralları vardır, değerler sistemi vardır. Bu değerler sistemi, evrensel değerler vardır. Küçülen bir dünyada yaşıyoruz ama millî değerler de vardır.” Devam ediyor, “En kritik zamanlarda yapılan bir yanlıştan söz ediyorum.” diyor. “Burada iki önemli prensip çiğneniyor. Birincisi: Devletin millî olma niteliği. Peki, devletin millî olma niteliği nasıl çiğnenir? Hadi bakalım, gidelim de biz İngiltere'de, Fransa'da, Almanya'da, mümkün müdür yüzde şu kadarını satın almak onların televizyonlarının? Bütün koruma tedbirlerini almışlardır, burada bir arkadaşımız izah etti…” diye devam ediyor. Bakın, okumaya devam edeceğim: “Şimdi, bütün bunları etüt etmeden, bütün bunların -eski tabirle- anhasını minhasını görmeden, detaylarını, yabancı ülkenin tatbikatını görmeden, biz hudutsuz ‘Gelin alın.’ diyoruz. Alacakları söyleyeyim, kimlerin alacağını söyleyeyim. Özellikle iki alıcı profili çıkacaktır. Birincisi, büyük şirketler, yani transnasyonel, uluslararası şirketler; ikincisi de misyonerler. Bu arkadaşlarımız yüzde 49'u getirmiş. Bunu değiştiren alt komisyon acaba biliyor mu ki dünyada kaç tane misyoner televizyonu var? Bunlar ‘Biz misyoneriz, Hıristiyanlığı yaymak için, size İseviliği getirmek için yayın yapıyoruz.’ demiyorlar. Bütün yayınlar öyledir. Yüzde 100'ünü teslim ettiniz.” vesaire diye devam ediyor Sayın Yalçıntaş. “Amerikalılara, Fransızlara, Almanlara teslim edin. Bunun anlamı budur. Başka, biz -yabancı sermaye- gelecek kaynak mı bulamadık? Rica ediyorum... Yaptığımız iş vebaldir, yarın bunu torunlarımız çekecektir; ne lüzum var?  Gelsinler gazoz imal etsinler, bilmem hangi maddeyi imal edeceklerse etsinler ama biz fikir oluşturmayı, kültür oluşturmayı teslim ediyoruz. Biz bir kültür devletiyiz, biz asırlık bir devletiz, bizim de birikimlerimiz var. Bunları, onların hoyrat yayınlarına ve politikalarına teslim etmektir bu yapılan, yapılmak istenilen. Hepinize bu mesuliyeti hatırlatıyorum.” diye devam ediyor.

Değerli arkadaşlarım, burada elbette Sayın Yalçıntaş’ın, Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın söylemlerine esas itibarıyla katıldığımı ifade ediyorum. Dün de ifade etmiştik, yabancı sermayeye ideolojik olarak karşı çıkmak gibi bir tavrın içinde değiliz. Yabancı sermaye üretim getiriyorsa, yatırım getiriyorsa, istihdam getiriyorsa buyursun gelsin, her türlü teşviki verelim, ama sizin yaptığınız bu değil. Sizin yaptığınız, Türkiye’nin iletişiminin, güvenliğinin kuşatma altına alınmasıdır. Bunun bir başka anlamı yoktur. Daha doğrusu, bu konuda özellikle Telekom’la başlayan sürecin alt ayaklarını, yan ayaklarını bu tasarıyla oluşturuyoruz. Böylesine ağır bir sorumlulukla, ağır bir veballe karşı karşıya olduğunuzu bildirmek istiyorum, anlatmak istiyorum.

Burada tabii, aslında Adalet ve Kalkınma Partisinin sekiz yıldan bu yana gösterdiği dönüşümü -bunu tırnak içinde ifade ediyorum- göz önüne aldığınız zaman, ortaya çıkan bu tablonun çok da şaşırtıcı olmadığını görüyoruz. Burada yine Sayın Arınç’ın şahsında Hükûmete yöneliyorum: Sayın Arınç, Sayın Bakan 1 Mart tezkeresinde gerçekten bir duruş sergilediniz, bu noktada size olan bu takdirlerimizi her dönemde, her aşamada ifade ediyoruz ama bir o kadar anlamlı olan, bir o kadar ağır sonuçları olacak, nesillere intikal edecek olan RTÜK konusunda ise tam aksine bir tavır içindesiniz. Bu anlamda, siyaseten sözünüzün arkasında duramadınız, bunu hiçbir şekilde tevil edemezsiniz, bunu hiçbir polemikle geçiştiremezsiniz. Bu, aslında, tekrar ifade ediyorum, Adalet ve Kalkınma Partisinin -tırnak içinde ifade ediyorum- gösterdiği transformasyondur, gösterdiği dönüşümdür. Bunları biz gelecek süreçlerde de anlatmaya devam edeceğiz.

Bu değerlendirmelerle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıra-larından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kart.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul ediyorum… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 9. Maddesinin 7. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 (7) Tarım Bakanlığının görüşü alındıktan sonra, Sağlık Bakanlığınca her yıl belirlenen genel beslenme diyetlerinde aşırı tüketimi tavsiye edilmeyen gıda ve maddeler içeren yiyecek ve içeceklerin ticari iletişimine, saat 07.00 ile 22.00 saatleri arasında yer verilemez.

                                                                        S. Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 568 sıra sayılı RTÜK Tasarısı’nın 9’uncu maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bilim ve teknolojideki gelişmeler her alanda etkili olduğu gibi gıda ve yiyecek sektöründe de etkili oluyor olumlu, olumsuz getirileriyle birlikte. İnsanlık, daha önce sahip olduğu birtakım tatları, gıdaları kaybederken gündelik hayatımıza da bir o kadar yapay, yeni tatlar, yiyecekler giriyor. Çağın hastalığı obeziteye ve kötü beslenmeye sebep olan fast food kültürü, daha doğru bir tabirle kültürsüzlüğünden şikâyetçi olmayan var mı aranızda bilmiyorum. Bu sonradan türeme yapay gıdalar da en fazla çocuklar üzerinde etkili oluyor. Bu Meclisteki milletvekilleri aynı zamanda anne, baba. Eminim ki çocuklarının dışarıda bulunduğu zamanlarda nasıl beslendikleri herkesin sorunu, herkesin şikâyeti. Yağlı, gazlı, hormonlu, yapay, sentetik boya ve gıdalar içeren yiyeceklerin bir de reklamlara konu olduğunu düşünürseniz gerçekten vahametin büyüklüğünü kavrayabiliriz. Çocukların konsantrasyonunun yüksek olduğu çizgi film ve çocuk programlarında bu tür reklamların mevcudiyetinden hepimiz rahatsızız, dünya rahatsız. Öyle ki gelişmiş Batı ülkelerinin bazıları, bu tür gıda ve içeceklerin reklamını çoktan durdurmuş, hatta okulların kantinlerine girişini yasaklamış, bunun listelemesini yapmış, besin değeri yüksek, faydalı yiyeceklerin fiyatlarını düşük tutmak üzere destekler getirmiş. Örneğin İngiltere’de bunu görebiliyoruz. Dolayısıyla, bu kanunun olumlu noktalarından birisi, bu sıkıntıyı gündeme getirmiş olması ve düzenlemek düşüncesinde olması. Bu alanın, yarınlarımız olan çocuklarımızın bedenen ve ruhen gelişmeleri yönünde düzenlenmesini Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz ancak bu sorunun hakikaten çözüme kavuşturulması yönünde de eksiklikler bulunduğunu söylemek durumundayız. Sorun sadece tespit edilmiş ama düzenlemenin nasıl uygulamaya konulacağı muğlak. Milliyetçi Hareket Partisi olarak soruyoruz: Reklamı sınırlandırılan, genel beslenme diyetlerinde aşırı tüketimi tavsiye edilmeyen gıda ve maddeler içeren yiyecek ve içecekler nelerdir? Bu tespitleri kim yapacak? Örneğin, reklam başvurusunda bulunan firmalar genel beslenme diyetleri ile hiçbir sorunları olmadıklarını ispatla mükellef mi olacaklar? Bu soruları artırabiliriz.

Bu belirsizliği aşmanın yolu basit, “Aklın yolu bir.” demişler. Her yıl gıda güvenliğiyle ilgili vazifeleri bulunan Tarım Bakanlığının da görüşü alınarak Sağlık Bakanlığınca bir liste yapılması, kamuoyuyla paylaşılması, her yıl da bu listenin güncellenmesi. “Efendim, bu uygulama zor, firmaları karşımıza alabiliriz.” Bu elbette başka bir mazeret. Tasarıyla getirdiğimiz bu sınırlamaları uygulamak istiyor musunuz, istemiyor musunuz, asıl mesele burada. Maksadınız uygulamak ise işte belirsizliği gündeme getiriyoruz, bunu gidermemiz lazım. Yok, “Bizim niyetimiz bu değil, sadece mevzuatta bir güzellik yapıyoruz, dostlar alışverişte görsün bizimkisi.” diyorsanız, o başka, söylenecek fazla bir şey yok.

Değerli milletvekilleri, gerçekten hayırlı bir tespit yapılmış, bunun sonuçlandırılması lazım. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek vermeye hazırız, yeter ki bu iş sürüncemede kalmasın, sonuçlandıralım ve gerçekten gelecek nesillerin hayır duasını hep birlikte kazanalım. Aksi takdirde, bir AKP klasiği olan “yapıyormuş gibi görünmek” konusunda millete suçüstü yakalanmış olacaksınız.

Önerimizin desteklenmesi dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan kn. tasarısının 10. m. si 3 nolu fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

“… program tanıtımlarının oranı bir saat başından bir sonraki saat başına kadarki yayın içinde % 10’u aşamaz.”

 

Mehmet Şandır

Şenol Bal

Nevzat Korkmaz

 

 

Mersin

İzmir

Isparta

 

 

 

Reşat Doğru

 

Hakan Coşkun

 

 

Tokat

 

Osmaniye

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 10. maddesinin 7 ve 8. fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın 11. fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Şahin Mengü

Atilla Kart

Kamer Genç

 

Manisa

Konya

Tunceli

Madde -10

(7) Sinema ve televizyon için yapılmış filmler ile haber bültenleri, planlanan yayın süreleri ilk otuz dakikadan sonra bu maddenin ikinci fıkra hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla reklam ve tele-alışverişle kesilebilir.

(8) Çocuk programları, planlanan yayın süresinin otuz dakikadan fazla olması hâlinde, ilk otuz dakikadan sonra bu maddenin ikinci fıkra hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla reklam ve tele-alışverişle kesilebilir.

(11) Bu maddenin (2) . Fıkrasında düzenlenen bağımsız olarak;

- Her beş dakikada bir sekiz saniyeyi aşmamak kaydıyla bant veya sanal reklam

- Spor müsabakalarında 2,5 dakikada bir sekiz saniyeyi aşmamak kaydıyla bant veya sanal reklam, doksan saniyeyi aşmayacak şekilde her saat için en fazla bir adet Spot Tanıtıcı Reklam Yayınlanabilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, siz mi konuşacaksınız?

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 568 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 10’uncu maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önergede söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, tabii ki radyo ve televizyon, hayatımızın en önemli bir parçasıdır. Günlük yayınlarda topluma en sağlıklı şekilde haber vermek ve sağlıklı bir kamuoyunun oluşmasına yardımcı olan en önemli unsurların başında televizyonlar, radyolar ve basın geliyor.

Şimdi, tabii, bu kanun bu kadar toplum hayatını yakından ilgilendiren bir kanun olmasına rağmen, bunun bir temel kanun olarak geçmesi bence hatalı bir davranış.

Bu kanunun 10’uncu maddesinde birtakım ilkeler getirilmiş, televizyon ve radyolardaki hizmetlerde reklam ve alışverişler. Bir film seyrediyorsunuz, bir bakıyorsunuz, araya uzun bir reklam giriyor. Vatandaşlara artık gına geliyor böyle bir reklamı oraya koyunca veya çok önemli haberler veriliyor, bu haberlerin arasına, bir bakıyorsunuz, uzun bir reklam süresi dâhil ediliyor ve hâl böyle olunca artık vatandaşlar televizyon da seyredemiyor –tabii, radyoyu çok fazla dinlediğimiz yok ama- radyo da dinlemiyor.

Şimdi, burada getirilen, televizyon ve radyo yayın hizmetlerinde reklam ve alışverişle ilgili bir süre var. (2)’nci fıkrada, tele-alışveriş yayınları hariç olmak üzere her reklam yayınlarının oranı bir saat başından bir sonraki saat başına kadar yüzde 20’yi geçemez. Yani bir saatte on iki dakika bir defa reklam için bir süre tanıyor bu kanun. Bence on iki dakikalık süre fazladır. Ayrıca, bir de tele-alışveriş için buraya bir süre getiriliyor. Burada tele-alışveriş için de “Kesintisiz olarak on beş dakikaya kadar tele-alışveriş yayını yapılabilir.” diyor. Tabii, “Bu bir gün içinde bir saati aşamaz.” diyor ancak çok düzensiz düzenlenen bir madde. Şimdi bu bizim getirmek istediğimiz değişiklikle (7)’nci fıkrada diyoruz ki: “Her otuz dakikalık yayın süresi içinde bir kez olmak üzere özel reklam ve alışveriş için kesilebilir.” Ancak hangi şartlarla kesilebilir? (2)’nci fıkradaki koşullara uygun olması koşuluyla.

Arkadaşlar, bu kesintisiz alışveriş süresi gerçi  (4)’üncü fıkrada tarif edilmiştir ama burada “on beş dakika” diyor. Bence, bu şekilde çok karmaşık bir madde düzenlenmiş. Yine, saat başına on iki dakika reklam süresini tanımak, hele bir de buna kesintisiz on beş dakikalık bir süreyi de ilave ettiğiniz zaman, maalesef bu yayınları artık izlemek çok zor oluyor.

Tabii, bu Kanun 1993 yılında yayınlanırken o zaman ben bir önerge vermiştim “yayın dili” diye. Orada, mahallî lisanlarla da yayın yapılabilir demiştim o zaman, 93’te ama maalesef o zaman Mecliste rağbet görmemişti. Ama şimdi, “Türkçe dışında mahallî lisanlarla da yayın yapılabilir.” diye kanuna getirilmiştir.

Aslında tabii, kanun uzun uzadıya maalesef incelenmiyor. Nedense bu temel kanunlar… Yani insan hayatını yakından düzenleyen bu kanunların bence çok enine boyuna tartışılması lazım. Maalesef, işte AKP’nin bir taktiği var, kanunu Meclisten gizlemek, Mecliste müzakeresinden kaçınmak. Dolayısıyla sanki sağlıklı bir hizmet ediyorlar. Olmuyor böyle bir yasama faaliyeti çünkü okunmadan, vatandaşa dahi maddenin özü okunmadan bunlar buradan geçiyor.

Ben dün, Orta Doğu Teknik Üniversitesinde, daha önceden kararlaştırılmış bir konferansa gittim. Orada, sağ olsunlar, Orta Doğu öğrencileri, 500’ün üzerinde öğrenci, bir buçuk saate yakın bir konferans verdim, kimse bana yumurta da atmadı. Hatta “Ya, Burhan Kuzu’yu da getireyim bir daha çocuklar, bir daha kendisine yumurta falan atmayın.” dedim. “Sizinle beraber gelirse tamam, söz veririz, yumurtayı atmayız.” dediler. Tabii ki görüyorsunuz, yani bakın, ben bir sade milletvekili olarak Orta Doğu gibi bir üniversitede, en büyük salonu da açmışlardı, 500 öğrencinin karşısında bir buçuk saat konuştum ve beni de çok da alkışladılar. Yani, o öğrencilerin politikacılara karşı bir kini, nefreti yok. Onların istedikleri, ülke sorunlarının en iyi şekilde çözümlenmesidir. Ülke sorunları karanlıklara, kaoslara gidince işte maalesef, öğrenciler gençlik olarak buna el koymak zorundadır. Bence bu gençlere karşı tavırlardan, bu sert tutumlardan bu Hükûmetin vazgeçmesi lazım.

Saygılar sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan kn. tasarısının 10. m. si 3 nolu fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

“… program tanıtımlarının oranı bir saat başından bir sonraki saat başına kadarki yayın içinde % 10’u aşamaz.”

                                                                        Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun.

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 568 sıra sayılı RTÜK Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Gerekçemizde olduğu gibi, değişiklik önergemizi verdik. Ben bu vesileyle, bu önerge vesilesiyle Batı Trakya’daki soydaşlarımızın benden isteği olarak, feryatlarını, sitemlerini, umutsuzluklarını, kızgınlıklarını özellikle Sayın Bülent Arınç’a iletmemi istedikleri için bugün burada sizlere lenmek istiyorum. Aynı zamanda, ülkemizde yaşayan Gümülcineli, Dedeağaçlı, İskeçeli kardeşlerimizin de bu konuya ilgi duymasını ve bu konudaki görüşlerimizi duymasını istiyorum.

Sayın Arınç, biliyorsunuz ki Lozan’ı delerek bir Vakıflar Kanunu çıkardık ve azınlık vakıflarına birçok hak getirdik. Hemen hemen aynı dönemde, belki bizden bir hafta önce Yunanistan Parlamentosunda da bir Vakıflar Kanunu çıkarılmıştı. Bu, oradaki azınlıkta olan Müslüman ve Türk azınlığının ellerinde olan haklarını da ellerinden alarak vakıfların parçalanmasını içeren maddelerle doluydu.

Yine, 14 Rum Ortodoks din adamı, özellikle Başbakanın illegal şekilde yol göstermesiyle, hukuk çiğnenerek vatandaşlığa alındı Sen Sinot toplantılarını yapabilmek için. Yine Ruhban Okulu gündemde. Geçen Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaret ettiniz ve Vakıflar Kanunu’nda eksik olan durumların yeni düzenlemelerle giderileceğini, eksikliğin tamamlanacağını ve bunu bir görev addettiğinizi ifade ettiniz, yetimhanenin tapusunu da verdiniz.

Evet, Sayın Arınç, Batı Trakyalı Türk azınlığı çok dertli bu konuda çünkü 17 Aralık 2010 tarihinde, Yunanistan Cumhurbaşkanı Karolos Papoulias’ın imzasıyla, kendi seçmedikleri, kendilerinin tanımadıkları, Yunanistan Hükûmetinin atadığı Gümülcine Müftüsünün görev süresinin uzatılmasıyla ilgili bir kararname yürürlüğe girdi siz sedasız. Biliyor musunuz bilmiyorum?

Sayın Arınç, ben eminim ki şimdi bu durum karşısında herhâlde şöyle diyeceksiniz: “Konu hakkında bilgi sahibi değilim. Yaptılarsa da iyi bir şey yapmamışlar, çok ayıp etmişler.” Çünkü genellikle sorulara verdiğiniz cevaplar bu şekilde. Sizden tabii ki Batı Trakyalı soydaşlarımız böyle bir cevap beklemiyor. Batı Trakyalı soydaşlarımız Lozan’ın gereğini istiyor, Lozan’ın delinmemesini istiyor, 45’inci maddesindeki mütekabiliyet esasının uygulanmasını istiyor. Lozan’ı deldiniz sayın iktidar mensupları. Böyle, mirasyedi gibi hareket etmenin bu ülkeye de ve tarihî sorumluluğumuzun olduğu o bölgelerdeki kardeşlerimize de bir faydası yok. O koltukların lütfen hakkını veriniz ve Sayın Arınç, her zaman akıttığınız o gözyaşlarınızı biraz da Batı Trakya’daki kardeşlerimiz için akıtınız. Lozan döneminde, imzalandığı zaman, Batı Trakya’nın ekilebilir arazilerinin yüzde 85’ine sahipken bugün nasıl yüzde 25’e düştüğünü lütfen bir araştırınız. Nasıl bugün formasyonlu bir tane öğretmenin kalmadığını araştırınız. Nasıl vakıfların ellerinden alındığını ve din adamlarının nasıl atandığını biraz daha araştırınız diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunup, karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 14.38

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

568 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesi üzerinde verilen İzmir Milletvekili Şenol Bal  ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

60’ıncı maddeye göre Sayın Arınç’ın bir söz talebi vardır, onu yerine getireceğim.

Buyurun Sayın Bakanım.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın konuşmasına ilişkin açıklaması

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Biraz önce İzmir Milletvekili Sayın Şenol Bal Hanımefendi benimle ilgili bir konuşma yaptı ve bana dönerek cevap beklediğini ima etti. Talihsiz bir konuşma çünkü ben Batı Trakya meselesine hayatını vakfetmiş bir insanım. 1995 yılında milletvekili olduğum gün Mecliste kurulan Batı Trakya Dayanışma Grubunun üyesi olmuştum. Başkanımız da Turhan Tayan ve İsmail Kalkandelen’di. Sırf bu gruba girdiğim için Yunanistan’da Türk düşmanlığı yapan Stohos gazetesi beni kara listeye almış ve hedefe koymuştu. Zaten de hedef, “Stohos” demekti.

Ben bu sene 24-25 Temmuzlarda  üç gün Batı Trakya’yı ziyaret ettim, Hanımefendiye de tavsiye ederim.

ŞENOL BAL (İzmir) – Ben her zaman gidiyorum Sayın Bakan, her zaman.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Orada milletvekillerimiz Ahmet Hacıosman’la, Çetin Mandacı’yla toplantılar yaptım, 2 tane seçilmiş müftümüz İbrahim Şerif, Ahmet Aga ile toplantılar yaptım. Gümülcine’nin, İskeçe’nin Şahin köylerini, Eşekçili köylerini ziyaret ettim. Gençlik Birliğinde, Muallimler Birliğinde toplantılar yaptım.

ŞENOL BAL (İzmir) – Hepsini biz de yaptık Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Bu toplantılarda, bu ziyaretlerde, Hanımefendinin söylemek istediği gibi, hiçbir eleştiriyle de karşılaşmadım. Batı Trakya bizim kardeşlerimizin bulunduğu, oralarda yüzyıllardır medeniyetimizin, kültür ve tarih varlıklarımızın hâlâ canlı yaşadığı, güzel insanlarımızın bulunduğu bir yerdir ve onlarla maddi ve manevi irtibatımızı da hiç kesmiyoruz.

ŞENOL BAL (İzmir) – Atanmış müftüleri sordum ben size Sayın Başbakan Yardımcısı.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568) (Devam)

BAŞKAN – 11’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

568 sıra sayılı kanun tasarısının maddesinin değiştirilmek istenen 13.04.1994 tarihli 3984 sayılı Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 11. Maddesinin 4. bendinde değişiklik tasarısında tedaviler ibaresinden sonra gelmek üzere “bitkisel ve diğer içerikli zayıflama ilaçları” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sırrı Sakık

Hamit Geylani

Nuri Yaman

 

Muş

Hakkâri

Muş

 

Sebahat Tuncel

Akın Birdal

M. Nezir Karabaş

 

İstanbul

Diyarbakır

Bitlis

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

568 sıra sayılı kanun tasarısının 11. maddesindeki 3. fıkranın kanun tasarı teklifinden çıkarılmasını arz ederiz.

 

Hasan Çalış

Şenol Bal

Reşat Doğru

 

 

Karaman

İzmir

Tokat

 

 

 

Nevzat Korkmaz

 

Hüseyin Yıldız

 

 

Isparta

 

Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının, Belirli Ürünlerin Ticari İletişimi başlıklı 11 inci maddesinin (3) üncü bendinin tamamen kaldırılması, aynı maddenin (2) nci bendine "Reçeteye tabi" ifadesinden sonra gelmek üzere "ve reçeteye tabi olmayan" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

 

Nevingaye Erbatur

Kamer Genç

Metin Arifağaoğlu

 

 

Adana

Tunceli

Artvin

 

 

 

Şevket Köse

 

Tayfur Süner

 

 

Adıyaman

 

Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkan, bir iki cümleyle açıklamalı beyanda bulunmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Şimdi, bu konu, görülüyor ki bütün milletvekillerimizin ortak bir endişesinden kaynaklanıyor. Biz kendileriyle görüştük ancak tatmin olmadılar.

BAŞKAN – Arkadaşlar lütfen Sayın Bakanı dinleyelim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Bizim bu maddeyi bu şekilde tanzim etmemizin yasal bir dayanağı var. O da 4/11/1993 tarih ve 3915 sayılı Kanun’la onaylanan Avrupa Sınırötesi Televizyon Sözleşmesi’dir. Biz bunun 93’ten beri tarafıyız ve Meclis bunu kanun olarak kabul etti. Bu Kanun’daki, bu  sözleşmedeki hükümlere göre “Diğer tüm ilaçların ve tıbbi tedavilerin reklamları bu şekilde açıkça ayırt edilebilecek, dürüst, gerçek ve teyide tabi olacak ve bireyin zarardan korunması şartına uyacaktır.” hükmü var. Yani reçeteyle temin edilen ilaçların ve tıbbi tedavilerin reklamının yapılmasına izin verilmeyecektir, bu hükmü koyuyoruz, bunun dışında kalanların da dürüst, gerçek ve teyide tabi olacak ve bireyin zarardan korunması şartını temin etmeye çalışıyoruz. Bu yasal bir zarurettir Avrupa Konseyi Sınıraşan Televizyon Sözleşmesi’nde. Biz bunları sınırlamak için de yayın esaslarımızın ve genel esasların, 9’uncu maddenin (e) fıkrasına ve diğer maddenin de (l) fıkrasına sağlıkla ilgili hükümler koyduk.

Dolayısıyla arkadaşlarımızın ortak talebi şudur zannediyorum, Eczacılar Birliğinin de bizden istediği talep: Yani reçeteye tabi olmayan ilaçlar ve tıbbi tedaviler reklam yoluyla yapılmasın ve yasaklansın. Bunu açıkça yazmamız, bu sözleşmeye ve Kanun’a göre mümkün değil. Dolayısıyla biz, eğer bu konuda bir reklam yapılacaksa onun sınırlarını yasaya koymuş bulunmaktayız. 93’te çıkan bu sözleşme, esasen 94’te yapılan 3984 sayılı RTÜK Kanunu’na da aynen girmiş bulunmaktadır. Bu zarureti arkadaşlarımın dikkate almalarını arzu ediyorum ve önergelere katılmadığımızı ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Hamzaçebi

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İlaç, herhangi bir ürün değildir ve her kullanıcıda aynı etkiyi göstermeyebilir. Eczacılık fakültelerinde verilen eğitim kapsamında, ilacın aynı zamanda bir zehir olduğu ifade edilir. İlaç sadece uygun doz ve şekilde, hastalıktan korunma, teşhis ve tedavi amacıyla kullanılabilir. Dolayısıyla ilacın kullanım amacına uygun olarak faydalı olabilmesi için, doğru kişi tarafından (hekim) yazılması, doğru kişi tarafından (eczacı) verilmesi ve bilinçli olarak kullanılması gerekir. Tüm bu gerçekler ışığında, hastalığın tanısında profesyonel bilgisi, ilacın farmakolojik sınıfı veya kullanılan ilaç hakkında, doğru uygulama ve doğru doz konusunda, spesifik farmakolojik risklerin tanınmasında ve ilacın uygun koşullarda saklanması ve benzeri konularda yeterli bilgisi bulunmayan topluma yönelik ilaç reklamı yapılması, halk sağlığını olumsuz olarak etkileyecektir. Reçetesiz ilaçta reklama izin verilmesi, sağlık alanında uzman kişilerin ilaç üzerindeki kontrolünü azaltacağı gibi tedavinin etkinliğinin de denetlenememesine yol açacaktır.

Diğer yandan 1262 sayılı yasa ile tüm reçeteli ve reçetesiz ilaçlarda reklamla ilgili düzenleme getirilmiş, ilaçların ancak ve ancak tarifname ve gazetelerde “………………..” hastalıklarında kullanılması faydalıdır şeklinde ilanına izin verilebileceği, reçeteli olarak satılması zorunlu ilaçların ise, tıbbi dergilerden başka yerlerde reklamının yapılmayacağı hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla 1262 sayılı yasanın 13. maddesi özellikle ilaçların topluma yönelik tanıtım ve reklamına izin vermemektedir. Bu çerçevede, söz konusu Tasarı, başta 1262 sayılı yasa olmak üzere, yürürlükteki diğer yasal düzenlemelere aykırıdır.

1262 sayılı yasanın bazı maddelerinin tadiline ve bu kanuna bazı hükümler ilave edilmesine dair kanunun gerekçesi, ilacın topluma yönelik tanıtımının hiçbir şekilde yapılamayacağını daha net olarak ortaya koymaktadır. Yasanın değişiklik gerekçesinde; reklam yapılmasının halk üzerinde yanlış anlaşılmalara sebep olduğu, halk sağlığının ciddi şekilde zarar gördüğü özellikle son yıllarda gelişen teknoloji ile reklamın son derece yanıltıcı ve çirkin bir hal aldığı ifade edilmekte ve bu duruma kesin olarak bir son vermek üzere 1262 sayılı yasanın 13. maddesinde ilacın topluma yönelik tanıtımının yapılmayacağı hükmünün getirildiği ifade edilmektedir.

Bu konuda daha önce yapılmış olan girişimler ve son olarak 26.08.2009 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Reklam Yönetmeliği'nin reçetesiz ilaç reklamının yapılabileceğine ilişkin hükmü olmak üzere, 1996, 2003 ve 2009 senelerinde üç kez durdurulmuştur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Milletvekilimizin bir söz talebi var. Sayın Bakanın Sayın Milletvekilinin ifadelerini çarpıttığı için sataşmadan dolayı bir söz talebi var. Onunla ilgili değerlendirmeyi yapar mısınız?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ŞENOL BAL (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan benim hiç oralara gitmeden, meseleleri bilmeden konuştuğum şeklinde bir ifadede bulundu. Şimdi, aslında ben Batı Trakya’daki soydaşlarımızın hislerine tercüman olmak istedim. Söylediklerimin hangisi yanlıştı onu bilemiyorum. 14 tane din adamının usulsüz yollarla atanması mı? Rum Patrikhanesini ziyaret edip orada verilen sözler mi? Ruhban Okulu için atılan adımlar mı? Bunlar mı yanlıştı?

Ben orada bir belgeyle Türk soydaşlarımızın kendi seçtikleri, Gümülcine’de Dedeağaç’ta, İskeçe’de kendi seçtikleri müftüler tarafından dinî görevlerini yapamadıklarını, yine Avrupa Birliği ülkesi olan Yunanistan’ın atamış olduğu müftülerin tekrar, yeniden sürelerinin uzatıldığını ifade edip buna bir çare bulunmasını ifade etmiştim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

568 sıra sayılı kanun tasarısının 11. maddesindeki 3. fıkranın kanun tasarı teklifinden çıkarılmasını arz ederiz.

                                                                                               Reşat Doğru (Tokat) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Doğru, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Milliyetçi Hareket Partisi olarak görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 11’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

11’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergenin konusu açık bir şekilde yani üçüncü fıkrasının çıkartılmasıyla ilgilidir. Üçüncü fıkrasında da, biraz önce Sayın Bakan da anlatmaya çalıştı, ifade etmeye çalıştılar, gerçi tatmin olmadık. Neden tatmin olmadık? Bu üçüncü fıkrasında ilaç olmayan yani tıbbi müstahzar olmayan, sadece bitkisel ürünler dediğimiz çeşitli ürünlerin reklamlarının serbest bırakılması ve dolayısıyla insanlara kullandırılmasının da bu yönde olarak artırılması amaçlanmaktadır. Bu maddenin kaldırılmasını istiyoruz. Yani burada bitkisel ilaç denen ilaçlar -esasında onlar ilaç değildir ama- halk arasında yaygın bir şekilde son zamanlarda kullanılmaya devam eden ve de reklamı da çok süratli bir şekilde yapılmakta olan ilaçlardır. Yani işte ”Prostat tedavisine iyi geliyor.” akabinde işte “Karaciğeri koruyor.” veyahut da işte “İnsanların gücünü artırıyor, yorgunluğu ortadan kaldırıyor.” şeklinde, çeşitli şekillerde söylemlerle bu ilaçlar toplumda kullandırılmaya özendirilmektedir. Bu halk sağlığı için çok önemli ama çok önemli bir yanlıştır.

Bakın, şu anda ülkemizde televizyonlar yoğun bir şekilde seyrediliyor. Televizyonların da özellikle sabah programlarında hatta öğlene kadar olan programların birçoğunda sağlıkla ilgili konular gündeme getiriliyor. Sağlıkla ilgili konular da gördüğümüz kadarıyla, takip ettiğimiz kadarıyla çok ciddi manada takip ediliyor. İşte, bu programların altına bununla ilgili reklamların yapılmakta olduğunu göreceğiz ve beraberinde de dünyanın birçok yerinde kaldırılmaya çalışılan yani bu ilaçların kullanılmasının artık insan vücuduna zararları olduğu noktasındaki ortak noktaların birleşildiği bir ortamda Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bunun konmasının çok yanlış olacağını düşünüyorum. Vermiş olduğumuz önergenin esası burasıdır. Yani bu, işte, ilaç olmayan, bitkisel, Sağlık Bakanlığı tarafından ilaç olarak kabul edilmeyen ürünlerin bu şekilde reklamının yapılması çok yanlıştır.

Bakınız, kimyasal ilaçlar, Sağlık Bakanlığı Eczacılık Genel Müdürlüğü İlaç Komisyonunun onayıyla ruhsat almış olan ilaçlardır. Bunların prospektüslerine bakmış olduğumuz zaman, dozunun kullanıldığında bazı hastalıkları tedavi ederken bazı hastalıkları olan hastalarda da kullanılmaması gerektiği konusunda da çok önemli uyarılar vardır. Kronik hastalıklarda kullanıldığında, karaciğer ve böbreklerde kalıcı hasarlar yapmaktadır.

Bakınız, şu anda bu drogların, yani reçeteye tabi olmayan bu bitkisel materyallerin bazı ülkelerde ciddi manada karaciğere zarar verdiği ortaya konulmuştur. Amerika Birleşik Devletleri’nde bununla ilgili, karaciğere toksik etki yapmasından dolayı o maddenin bulunduğu o droglar tamamen kaldırılmış, hatta ortadan da tamamen kaldırılmış ve kullanılması yasaklanmıştır.

Şimdi, karaciğere zarar verdiği sabit olan bu droplar şu anda Türkiye’mizde kullanılmakta değerli milletvekilleri. Bizim önergemizin esası burasıdır. Yani burada bir yanlışlık vardır. Gerçi Sayın Bakan bununla ilgili, işte, bir önlem alındığını veyahut da akabinde Avrupa Birliğiyle ilgili birtakım kanunlarda bunların yayın kurallarında bulunmuş olduğunu söylüyor ama bunu tabii çok önemsememiz gerekiyor.

Bakın, şu anda İngiltere Lordlar Kamarası bilimsel komite kurdurmuş ve bunu takip ediyor. Yani işte, karaciğere zararlı diğer maddeler veyahut da çeşitli yerlere zararlı, böbreğe zararlı ve araştırılması gereken bu drogların mutlaka ve mutlaka buradan reklamının yasaklanması gerekir diye bu şekilde karar alıyor ve akabinde de şu anda İngiltere’de bununla ilgili çok ciddi çalışmalar yapılıyor ve yasaklama konumuna gelinmiştir. İşte, dünyanın birçok yerinde bu şekilde her şey ortada ayan beyanken bizim bunu kanun şeklinde buraya getirilmiş olmasının yanlış olduğunu düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, herkesin bunu çok iyi düşünmesi lazım. Yani eğer bunu bu şekilde geçirmiş olursak, bakın, bir kez daha söylüyorum, televizyon kanallarının hepsinde altyazı olarak bununla ilgili müthiş bir reklam kampanyası başlayacak ve bunun zararını hep beraber göreceğiz. Tabii, gördüğümüz zaman da iş işten geçmiş olacak. Bu mealde de mutlaka ve mutlaka bunun tekrar tekrar burada düzenlenmesini ve mutlaka ama mutlaka bu önergemizin kabul edilmesini bekliyoruz. Kabul edilmezse çocuklarımıza yapmış olduğumuz bir zarar olacaktır, insanlarımıza vermiş olduğumuz bir zarar olacaktır. İleriki dönemlerde de bununla ilgili tekrar geriye dönüş olabilir ama olan olmuştur, geçen geçmiştir konumuyla karşı karşıya kalabiliriz.

Bakın, şu anda Sağlık Bakanlığına işte bununla ilgili yetkilendirme verelim. Sağlık Bakanlığı bununla ilgili çok ciddi çalışmalar yapsın. Hatta bu noktalarda, o vatandaşın huzuruna sunulan o drog veya bitkisel materyaller…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Teşekkür ediyorum, önergemin kabulünü bekliyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Durmuş, buyurun efendim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, müsaadenizle, yerimden bir dakikalık bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, bitkisel ilaçlarla ilgili yapılan reklamların halk sağlığı üzerinde olumsuz etki yaratabileceğine ilişkin açıklaması

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Günde üç bardak nar suyu tükettiğimizde bir kalp hastası fazla sıvı kaybedecektir, kanın akışkanlığı bozulup bir koroner problemi çıkarabilir. Amfetamin içeren bir bitkiyi kullandığımızda gerçekten uyarıcı bir etkisi vardır ama kalp durmasına sebep olabilir. Enerji içeceklerinde kafein vardır, kahvede kullanıyoruz, 300 miligramı aştığında kalp için risk oluşturacaktır.

Dolayısıyla, bu bitkisel ilaçların reklamı halkın inadına ona yüklenmesini gerektirir ve bundan dolayı ciddi ölümler, sakatlıklar ve organ hasarları olacaktır.

Arz ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

568 sıra sayılı kanun tasarısının maddesinin değiştirilmek istenen 13.04.1994 tarihli 3984 sayılı Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 11. Maddesinin 4. bendinde değişiklik tasarısında “tedaviler” ibaresinden sonra gelmek üzere “bitkisel ve diğer içerikli zayıflama ilaçları” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Sırrı Sakık (Muş) ve arkadaşları            

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Sakık, buyurun.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

RTÜK’le, TRT’yle ilgili burada zaman zaman bizim grubumuzun her temsilcisi düşüncelerini açıkça ifade etti ama bu noktada hakkaniyeti bir türlü görmedik özellikle TRT konusunda. Yani bütün başvurularımıza rağmen, soru önergelerimize cevap aynen şöyle gelmekte: “Haber değeri teşkil eden konular haber olur.” deniliyor. Yani Barış ve Demokrasi Partisinin buralarda, Türkiye’deki bütün faaliyetleri haber konusu olmayacak noktada değerlendirilir.

Yine RTÜK ile ilgili de eleştirilerimiz… Hep buralarda ırkçı, ayrımcı dizilerin olduğunu, yani halklar arası kavgayı, şiddeti körüklediğini hep söyledik ama yasal engellerin, buna bir türlü bir çözüm bulmadığını sayın yetkili kurumlar da söylediler.

Şimdi, onun için, bunların bir an önce ortadan kaldırılması için adil olmak gerekir. Evet, burada Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda AKP’den, CHP’den, MHP’den temsilciler var ama Barış ve Demokrasi Partisinden yok. Yani yine hazineden yardım alırsınız, üç parti alırsınız, yine Barış ve Demokrasi Partisi yok. Bunların hepsi, yani sizin yüzlerce bu konuda… Bu ülkede çifte standart uygulandığını hep söyledik ama ne hikmetse hayata hiçbir şey geçmiyor. Yetkililer çıkıyor, burada üzüntülerini belirtiyorlar. Ee, siz icranın başındasınız. Bu sorunları ortadan kaldırmalısınız. Biz çıkıp sorunları getirdiğimiz için Sayın Başbakan diyor ki: “Bunlar, şiddetten besleniyor ve kandan besleniyorlar.”

Bakın, bugün medyada var, Bitlis’in Mutki ilçesinde, bir ihbar üzerine 12 cesede ulaşılıyor. Cesetler hemen karakolun bitişiğinde. O dönem 9 tane genç ailesinden kopup dağa mı gitmek istiyor ve bunları yakalıyorlar, 3 tane de PKK militanını ve bunlar yargıya ulaşmadan infaz ediliyor. Şimdi, Mutki’de bunlar oluyor.

Yine 2008 yılında Fatma Tunç Mardin İHD’ye başvuruda bulunuyor, Katarlı köyünden, diyor ki: “Bu kuyuların üstü kapalı. Biz kuşkuluyuz, endişeliyiz. Benim eşim ve çocuklarım kayıp.” Gidiyorlar, savcılığa başvuruda bulunuyorlar ve gelip burayı açıyorlar, oradan cesetler çıkıyor ve asit kuyularından cesetler çıkıyor. Şimdi, bunların hepsinin araştırılması için bu Meclisi sürekli göreve davet ediyoruz. Yani bu sorunlarla biz yüzleşmeden, temel sorunlarımızı çözmeden bu ülkede hak, hukuk, adaleti, hukukun ve huzurun ülkesini yaratma şansımız yoktur.

Bakın, yine Bilge köyü katliamına katılan Süleyman Çelebi, 44 kişi katledilmiş ve dün akşam idam edildiği söyleniyor, bugün avukatları açıklama yapıyor, “Aslında infaz edildi.“ diyor. Çünkü katliamın nasıl gerçekleştirildiğini, kimler tarafından emir verildiğini bu söyleyecekti, mahkemeye çıkacaktı, bunların hepsi kamuoyu tarafından bilinecekti, kimin kandan, şiddetten beslendiğini kamuoyu görecekti, onun için infaz edildi, konuşmaması için orada infaz edildi.

Şimdi, ülkemiz bu kadar kan ve kir üzerinde oturmuş. Siyasal iktidarın görevi de bu kanı ve kiri bir an önce ortaya çıkarmaktır. Ne yapması gerekir? Bizim hep söylediğimiz gibi Meclis bir an önce hakikatleri araştırma komisyonunu oluşturmalıdır. Burada kim ki bu olaylara karıştı ve onların failleri kimlerse Meclisin bir an önce bunu ortaya çıkarması gerekir, yoksa diğer boyutuyla bunları söylediğimiz için siyasal iktidar bizden rahatsız, kan ve şiddetten beslendiğimizi söylüyor. Kan ve şiddetten kimler beslenir? Vampirler beslenir. Peki, biz hareket olarak kan ve bedel ödeyen bir hareketiz. Asıl kanımızdan, şiddetten beslenenler kimlerse onlar ortaya çıkmalıdır. Yani 40 bin insan ölmüşse hepimiz yaralıyız, hepimizin bedeninden birer parça toprağa gömülmüştür. Onun için bu konuda çıkıp bu kirli ve paslı dili kullanmak Türkiye demokrasisine bir katkı sunmaz, tam tersi bu olup bitenlerle yüzleşmemizin tam zamanıdır. Onun için, Meclis derhâl bir Meclis araştırma komisyonunu, hakikatleri araştırma komisyonunu oluşturmalıdır. Sorunun üzerine böyle gidersek sorunu çözeriz.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının, Program Desteklemesi başlıklı 12 nci maddesinin (3) üncü bendinde “…ancak gerçek ve tüzel kişilerin üretim veya satışını yaptığı reçeteye tabi tıbbi ürünler veya tıbbi tedaviler” ifadesinden sonra gelmek üzere “ve reçeteye tabi olmayan tıbbi ürünler veya tıbbi tedaviler” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Şevket Köse

Kamer Genç

Orhan Ziya Diren

 

 

Adıyaman

Tunceli

Tokat

 

 

 

Tayfur Süner

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

Antalya

 

Malatya

TBMM Başkanlığına

568 sıra sayılı kanun tasarısının değiştirilmek istenen 13.04.1994 tarihli 3984 sayılı Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 12. Maddesinin 4. bendinde değişiklik tasarısında “bülteni” ibaresinden sonra “çocuk programları” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Nezir Karabaş

Akın Birdal

Sebahat Tuncel

 

 

Bitlis

Diyarbakır

İstanbul

 

 

 

Sırrı Sakık

 

Hamit Geylani

 

Muş

 

Hakkâri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Ben konuşacağım efendim.

BAŞKAN – Sayın Birdal, buyurun efendim.

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13/04/1994 tarihli 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Yasa’nın değiştirilmesiyle ilgili 568 sıra sayılı Tasarı’nın 12’nci maddesinin 4’üncü bendiyle ilgili değişiklik önergesiyle, haber bülteni ve dinî yayınlara “çocuk programları” ifadesinin eklenmesi için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu programın desteklenmesinde, çocuk programlarına da bu ara reklamlar ve benzeri şeylerin girmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Avrupa Birliği uyum yasalarına ilişkin bu anlayışı destekleyen yaklaşımlar var. Kuşkusuz, Avrupa Birliği uyum yasalarına bağlı olarak kendi etiğini ve ilkelerini oluşturmuştur Avrupa radyo ve televizyonları. Örneğin, BBC ya da diğer yazılı kimi medya, örneğin resmî ideolojiye bağlı bir dil kullanmaz. Örneğin, BBC’de terör örgütü bilmem nedir denilmez. Gerçekten bilgi edinme ve haber alma hakkı neyse basın etiği açısından ona bağlı kalır. Ama bizim başta TRT olmak üzere bütün radyo ve televizyon kurumlarımızın birçoğu -tenzih ediyorum tabii haber programcı kimi gazetecilerin ilkelere bağlı olduklarını görüyoruz- haber vermiyor ya da izleyicinin doğrudan bilgi edinme ve haber alma hakkını kullandırmak yerine gerek beden diliyle gerekse diliyle yanlı olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Örneğin ben geçen gün bir TRT haber programında, öğlen haberlerinde bir kadın spiker arkadaşın, gerçekten, bir gazeteci ya da bir spiker olmaktan çok bir  siyasetçi, resmî ideolojinin orada propagandasını yapmak için görevlendirilmiş gibi… Böyle yaptığı zaman acaba yerini daha da mı sağlamlaştıracağını düşünüyor? Doğrusu, ben böyle büyük bir şaşkınlıkla izledim.

Oysa bir toplumun demokratikleşmesinde, özgürleşmesinde radyonun, televizyonun ya da yazılı medyanın çok önemli rolü var. Bakın, Soğuk Savaş sonrası hukuk dışı yapılardan arındırılan, temiz toplum yaratılan birtakım ülkelerde medyanın -özgür medyanın kuşkusuz- gücü çok önemli olmuştur. Çünkü o hukuk dışı yapıların topluma, ülkeye, insanlara doğrudan ya da dolaylı getirdiği sonuçları en iyi şekilde anlatmış olmaları, gerçekten bu hukuk dışı yapıların verdiği yıkıntıları, zararları izleyicilerin bilgisine sunmuştur ve izleyiciler bir kanaat sahibi olmuştur ve bu yapılardan temizlenmek konusunda da tercihini o doğrultuda belirtmiştir. Örneğin, en son İtalya’da Gladyo. Yani, şimdi orada siyasi iradenin gücü tek başına belirleyici olmuyor, siyasi iradenin gücü, aynı zamanda hukukun gücü, demokratik kamuoyunun gücü ve medyanın gücü. Şimdi bakın, gerçekten siyasi iradenin şu süreçteki gücüne bakın. Örneğin, Sayın Başbakan tehdit ederek bir siyasi irade ortaya koymaya kalkışıyor, yıldırma ve korkutmaya çalışıyor. Yani, bütçenin son günü Sayın Başbakanın konuşmasındaki hezeyanın, nasıl toplumun demokratikleşmesine katkısı olacak, nasıl yeni bir yılda yeni bir umut yaratacak, anlaşılır gibi değil.

Hukukun gücüne bakın, tam bir garabet. Yani, şimdi, on yıla kadar tutukluluk süresi. Olur mu böyle bir şey! Hukukun gücü, toplumun demokratikleşmesinin, özgürleşmesinin en önemli güçlerinden biri olmasını gerektirirken tam bir güvensizlik kaynağına dönüştürülmüştür. Peki bu yasamayı ilgilendirmiyor mu? Hepimiz yakınıyoruz. Getirin o zaman, gerçekten insanları özgürlüğünden yoksun bırakan bu keyfî tutukluluğun giderilmesini sağlayalım, getirin hep beraber çıkaralım. Ne diye her gün tartışılıyor, her gün televizyonda tartışılıyor? Yakınıyorsak eğer gerçekten kişi güvenliği ve özgürlüğü açısından ve insanların özgürlüğünden yoksun bırakılmasının bir ideolojik bir şeye bağlı kılınıyorsa, getirin çıkaralım ve insanlar iki yıl, üç yılda… Örneğin 30 bin polis alacağınıza gerçekten yargıç ve savcı kadrolarını artırın. Örneğin bugün…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AKIN BİRDAL (Devamla) - …görüşüyoruz İnsan Hakları Komisyonunda, infaz koruma görevlisi olmadığından ötürü insanları hastaneye sevk edemiyoruz, mahkemeye sevk edemiyoruz. O zaman infaz koruma görevlisi tayin edin polis tayin edeceğinize.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Birdal, teşekkür ederim efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının, Program Desteklemesi başlıklı 12 nci maddesinin (3) üncü bendinde "...ancak gerçek ve tüzel kişilerin üretim veya satışını yaptığı reçeteye tabi tıbbi ürünler veya tıbbi tedaviler" ifadesinden sonra gelmek üzere “ve reçeteye tabi olmayan tıbbi ürünler veya tıbbi tedaviler" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılamıyoruz efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İlaç, herhangi bir ürün değildir ve her kullanıcıda aynı etkiyi göstermeyebilir. Eczacılık fakültelerinde verilen eğitim kapsamında, ilacın aynı zamanda bir zehir olduğu ifade edilir. İlaç sadece uygun doz ve şekilde, hastalıktan korunma, teşhis ve tedavi amacıyla kullanılabilir. Dolayısıyla ilacın kullanım amacına uygun olarak faydalı olabilmesi için, doğru kişi tarafından (hekim) yazılması, doğru kişi tarafından (eczacı) verilmesi ve bilinçli olarak kullanılması gerekir. Tüm bu gerçekler ışığında, hastalığın tanısında profesyonel bilgisi, ilacın farmakolojik sınıfı veya kullanılan ilaç hakkında, doğru uygulama ve doğru doz konusunda, spesifik farmakolojik risklerin tanınmasında ve ilacın uygun koşullarda saklanması ve benzeri konularda yeterli bilgisi bulunmayan topluma yönelik ilaç reklamı yapılması, halk sağlığını olumsuz olarak etkileyecektir. Reçetesiz ilaçta reklama izin verilmesi, sağlık alanında uzman kişilerin ilaç üzerindeki kontrolünü azaltacağı gibi tedavinin etkinliğinin de denetlenememesine yol açacaktır.

Diğer yandan 1262 sayılı yasa ile tüm reçeteli ve reçetesiz ilaçlarda reklamla ilgili düzenleme getirilmiş, ilaçların ancak ve ancak tarifname ve gazetelerde "……………" hastalıklarında kullanılması faydalıdır şeklinde ilanına izin verilebileceği, reçeteli olarak satılması zorunlu ilaçların ise, tıbbi dergilerden başka yerlerde reklamının yapılmayacağı hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla 1262 sayılı yasanın 13. maddesi özellikle ilaçların topluma yönelik tanıtım ve reklamına izin vermemektedir. Bu çerçevede, söz konusu Tasarı, başta 1262 sayılı yasa olmak üzere, yürürlükteki diğer yasal düzenlemelere aykırıdır.

1262 sayılı yasanın bazı maddelerinin tadiline ve bu kanuna bazı hükümler ilave edilmesine dair kanunun gerekçesi, ilacın topluma yönelik tanıtımının hiçbir şekilde yapılamayacağını daha net olarak ortaya koymaktadır. Yasanın değişiklik gerekçesinde; reklam yapılmasının halk üzerinde yanlış anlaşılmalara sebep olduğu, halk sağlığının ciddi şekilde zarar gördüğü özellikle son yıllarda gelişen teknoloji ile reklamın son derece yanıltıcı ve çirkin bir hâl aldığı ifade edilmekte ve bu duruma kesin olarak bir son vermek üzere 1262 sayılı yasanın 13.maddesinde ilacın topluma yönelik tanıtımının yapılmayacağı hükmünün getirildiği ifade edilmektedir.

Bu konuda daha önce yapılmış olan girişimler ve son olarak 26.08.2009 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Reklam Yönetmeliği'nin reçetesiz ilaç reklamının yapılabileceğine ilişkin hükmü olmak üzere, 1996, 2003 ve 2009 senelerinde üç kez durdurulmuştur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır. Yalnız, önerge yeni geldiği için dağıtma imkânı olmadı, şimdi fotokopisini çektiriyorum, arkadaşlara dağıttıracağım.

Önce önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan kn. tasarısının 13. m.nin 1. fıkrasının “yapılmış filmler” ibaresinden sonra gelmek üzere “tıbbi yayınlar” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Reşat Doğru

D. Ali Torlak

Nevzat Korkmaz

 

 

Tokat

İstanbul

Isparta

 

 

 

Necati Özensoy

 

Alim Işık

 

 

Bursa

 

Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Doğru, buyurun.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Esasında, konuşmamın bir bölümü 11’inci maddedeki kabul edilmeyen önergeyle ilgilidir, onun devamı şeklindedir.

Reçeteye tabi olmayan ilaçlar bence çok önemli bir konu olması hasebiyle önergemizin kabul edilmemesi, bence halk sağlığı noktasında çok büyük sıkıntılara sebep olacaktır. İleriki dönemlerde bununla ilgili, halk sağlığıyla ilgili çok büyük problemlerin olduğu bir ortamı ortaya koyacak ve beraberinde de belki de yeni başka torba kanunların içerisine bunların düzenlenmesi noktasında da bazı şeyler koyacağız.

Sayın milletvekilleri, reçeteye tabi olmayan ilaçlarla ilgili önergeler kabul edilmiyor ama en azından bununla ilgili TRT’nin veya RTÜK’ün bir yönetmelik çıkarması veyahut da bunu çok iyi bir şekilde takip etmesi, denetlemesi gerekmektedir. Gerçi, 1994 yılından itibaren bunlarla ilgili bazı kontroller yapılmış olabilir ve beraberinde de, şu an itibarıyla, işte hassasiyetle işin üzerinde durulmuş olabilir ancak bu ileriki dönemlerde olmayacak diye bir şey söz konusu değildir. Yarın bakanlar değişir, genel müdürler değişir ve o verilmiş olan sözler kâğıt üzerine, kanun üzerine geçirilmediği için de bir kenarda kalır ve yeni gelen insanlar bu hassasiyeti bırakıp farklı şekilde de bunun uygulamasına geçebilirler.

Bakınız, şifalı otlar ya da bitkisel destek ürünleri doğanın insanlara verdiği iyileştirme armağanlarıdır. Şifalı bitkiler tarih boyunca her zaman kullanılmıştır. Bunlar, insan vücuduna destek amacıyla da kullanılmaktadır. Ancak, tabii, bunun belli dozlar içerisinde, takipler içerisinde olması gerekmektedir.

Bir madde, sağlığın korunması ya da hastalıkların tedavisinde kullanılıyorsa bu Sağlık Bakanlığını ilgilendirmeli ve bunların denetlenmesi ve ruhsatlandırılması da Bakanlıkça çok iyi bir şekilde incelendikten sonra yapılması gerekmektedir. Bu denetim yapılmaz ise kamuoyunda sıkça kullanılan “Doğaldır, o hâlde zararı yoktur.” tabiri çok yanlıştır. Yani “doğal” tabiri illa hiçbir şey olmayacak, zararı olmayacak diye bir şey söz konusu değildir.

Aynı zamanda, halkımız içerisinde de, işte, eczanelerin dışında bazı ilaç veyahut da maddelerin kullanılmakta olduğu, oradan alınmış olduğu da bilinmektedir. Bakınız, soğuk algınlığı tedavisinde kullanılan bazı ilaçların yasaya aykırı olarak eczane dışında büfelerde ve çeşitli bakkal gibi yerlerde, ticarethanede satılmasının bir örneğini Sakarya’da yaşamış bulunuyoruz. Sakarya’da soğuk algınlığıyla ilgili olarak on dokuz yaşındaki bir kız çocuğu buradan ilaçları almış ve o ilaçları kullanması neticesinde de komaya girmiş ve hayatını kaybetme durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Aynı şekilde, fazla kilolarından kurtulmak için bir üniversite öğrencisi, reklamlarından etkilenerek bitkisel ilaç kullanmış ve o annemiz de o kilolarını kaybederken aynı zamanda hayatını da kaybetmiştir.

Yine, ülkemizde kendini bitkisel tedavi uzmanı olarak tanıtan bazı kişilerin yapmış oldukları tedavi neticesinde birçok insanımız sağlığına kavuşmadığı gibi, zaman olarak da, maddi olarak da çok büyük kayıplar yaşamaktadır.

Bazı basın ve yayın organları aracılığıyla yapılan reklam çalışmaları halkımızı mutlaka çok etkilemektedir. Özellikle ağır geçen kanser, kalp krizi gibi hastalıklar ve kişisel bakım ürünleri, bilhassa, saç bırakan, yüzü gençleştiren, çizgileri ortadan kaldıran gibi ortaya çıkarılan ilaç ve doğal destek ürünleri “Doğalsa zararı yoktur.” şeklinde yanlış bir inanışla kullanılmaktadır. Bununla beraber de, birçok sağlık sorunu da bir bir ortaya çıkmakta ve sonuçta da insanlarımız sağlıklarını kaybetme durumuyla karşı karşıya kalmaktadır. Artık marketlerde, aktarlarda satılan bu ürünler doğal olarak haksız bir kazanç ve haksız rekabeti de beraberinde getirmektedir. Hatta ilaçların, “reçeteye tabi olmayan ilaçlar” dediğimiz o bitkisel destek ürünlerinin aktarlarda satılması bile yanlıştır. Bunların mutlaka bir eczacı kontrolünde ve eczanede satılması gerekmektedir. Eczacı kontrolünde olduğu zaman en azından eczacımız o ilaçla ilgili veyahut da o bitkisel destek ürünüyle ilgili alıcıyı da mutlaka yönlendirecektir, alıcıyı uyaracaktır, kullanılacak doz miktarı olsun veyahut diğer söylemleri beraber söyleyecektir. Böyle bir ortamda ilaçların veyahut da bitkisel drogların eczacıların satmasıyla ilgili olarak bir madde koymamız gerekirken, bunun reklam yapılması veyahut da televizyon kanallarında bu reklamların yaptırılmasının da çok yanlış olduğunu düşünüyorum.

Bakınız, biraz önce konuşmamda da söyledim, İngiltere, halk sağlığı üzerinde ciddi zararlar yarattığı belirtilen ev ilaçları, alternatif tedavi metotlarına çok sıkı kontrol getirmekte ve kendi insanını da bu yönlü olarak uyarmaktadır. Şu an itibarıyla da bununla ilgili de bu kanun maddeleri çıkartılmaktadır. İnanıyorum ki halkımız bu noktayı, en azından önergelerimiz kabul edilmese bile…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

REŞAT DOĞRU (Devamla) - …bu yönlü olarak  duymuş olur ve gerekli önlemleri almış olur diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır: Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 Sıra Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 14’üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Türkiye’de üretilmiş yerli” ifadesinin “Türkçe dilinde üretilmiş” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Veysi Kaynak

Abdullah Çalışkan

 

Kayseri

Kahramanmaraş

Kırşehir

 

Özlem Piltanoğlu Türköne

Öznur Çalık

İhsan Koca

 

İstanbul

Malatya

Malatya

TBMM Başkanlığına

568 sıra sayılı kanun tasarısıyla değiştirilmek istenen 13.04.1994 tarihli 3984 sayılı Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 14. Maddesinin 3. bendinde değişiklik tasarısında “Türk Kültürünün” ifadesi yerine “Türkiye halklarının kültürünün” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Nezir Karabaş

Akın Birdal

Sebahat Tuncel

 

 

Bitlis

Diyarbakır

İstanbul

 

 

 

Hamit Geylani

 

Sırrı Sakık

 

 

Hakkâri

 

Muş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 14. maddesinin 3. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Şahin Mengü

Atilla Kart

 

Manisa

Konya

(3) Genel ve tematik içerikli yayın yapan televizyon kuruluşlarının, çocuk yayınlarında çizgi filmlere yer vermeleri hâlinde, çizgi filmlerin en az yüzde onunun, diğer çocuk programlarının en az yüzde yirmisinin Türkiye’de üretilmiş yerli yapım olması zorunludur. Çocuk yayınlarının yayınlanma saatleri ve sürelerine yönelik istatistiksel veriler ile üretim yerine ilişkin bilgiler aylık dökümler hâlinde Üst Kurula bildirilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 s. sayılı kanunun 14. m.ne 5. fıkra olarak aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“5-) 5199 sy. Kanunun 20. m.si uyarınca programların yayınlanması sağlanır.”

 

Necati Özensoy

Ahmet Bukan

Nevzat Korkmaz

 

 

Bursa

Çankırı

Isparta

 

 

 

Süleyman L. Yunusoğlu

 

Recep Taner

 

 

Trabzon

 

Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak bir arkadaş var mı?

S. NEVZAT KORMAZ (Isparta) – Sayın Özensoy konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Özensoy, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Verdiğimiz önerge de, aslında zaten var olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasası’ndaki o 20’nci maddenin de RTÜK Yasası’nda konulmasıyla alakalıydı, gayet masum ve önemli bir talepti. Burada “Hayvanların korunması ve refahı amacıyla; yaygın ve örgün eğitime yönelik programların yapılması, radyo-televizyon programlarında bu konuya yer verilmesi esastır.” şeklinde bir ifadeyle “ayda en az iki saat, radyo kanallarında da ayda en az yarım saat” diye belirtiliyor ve “Bu uygulamadan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu görev alanına giren hususlarda bu maddenin takibiyle yükümlüdür.” deniyor. Ama burada olması gerçekten önemliydi takibi açısından. Çünkü bu konu takip edilmiyor, takip edilmediğinin ispatını da verdiğim soru önergesiyle de sizlere burada ifade edebilirim. Geçtiğimiz günlerde 2010’un 3’üncü ayında verdiğim soru önergesine verilen cevap, sadece yani… “5199 Hayvanları Koruma Kanunu’nun 20’nci maddesi kapsamında gerekli denetimler yapılmakta mıdır, yapılmaktaysa bugüne kadar hangi televizyon ve radyo kanallarına gerekli uyarılarda bulunmuştur?” diye sorduğum soruya, gayet yuvarlak bir cevap geldi.

Yani bakın, Sayın Bakan, buradan şunu ifade edeyim: Herhangi bir ulusal televizyonun –belgesel yayın yapanlar hariç- bir aylık programlarını alsın bir arkadaş, özel olarak incelesin. Bu konuyla alakalı iki saat değil, bir saat yayın yapıyorlarsa ben burada kürsüye çıkıp RTÜK’ten özür dileyeceğim. Kesinlikle, 5199’daki o iki saatlik yayın zorunluluğunu hiçbir ulusal televizyon yerine getirmiyor.

Kaldı ki bakın, bu konu eğitim açısından, Türkiye’deki bu eko sistem açısından, hayvanların popülasyonu açısından ve hatta insan sağlığı açısından çok önemli bir konu. Bu konunun eğitimi, televizyonlarda yapılması çok önemli. Bakın, Türkiye’de hâlâ kuduz tehlikesi kalkmış değil, hayvanlar hâlâ kuduzu bulaştırır durumdalar. Hayvanların kısırlaştırılması, aşılatılması yeterli değil. Türkiye’deki hiçbir belediye bu anlamda yeterli hizmetleri vermiyor. Ben parti ayrımı yapmadan bütün belediyelerin bu konuda yetersiz olduğunu ifade etmek istiyorum burada.

Bakın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bir bakımevi yok, geçici bakımevi yok. İşte, Avrupa Birliğinden aldığı destekle yaptığı Sincan’daki o geçici bakımevi bile şu anda hayata geçmiş değil. Dolayısıyla, Ankara’da 400 bin sokak hayvanının olduğunu bilmiyorsunuzdur hiçbiriniz. Sadece Çankaya’da 40 bin sokak hayvanının bulunduğunu belki hiçbiriniz bilmiyorsunuzdur.

Burada verilen eğitimlerde, işte, sokak hayvanlarının çoğalmasını engelleyecek, gidip pet shop’lardan hayvan alınması yerine, işte barınaklarda bulunan binlerce cins hayvanın eğer sahiplenilecekse buralardan sahiplenilmesi konusundaki eğitimlerden tutun da sokakta herhangi bir sokak hayvanı gördüğünüzde çocukların nasıl davranış göstermeleri gerektiği konusunda, hayvan hakları konusunda gönüllü kuruluşların ciddi anlamda yaptığı çalışmalar var, ama, ancak bunlar yeteri kadar medyada yer bulmuyor, yeteri kadar da televizyonlarda bunlar ifade edilmiyor. Dolayısıyla, böyle baktığımızda, maalesef, Türkiye’deki bu özellikle sokak hayvanlarının ıslahıyla ilgili geldiğimiz nokta ciddi anlamda içler acısı ve eğer, sizlere, gitmediyseniz Ankara’daki herhangi bir barınağa gitmenizi tavsiye ediyorum, oradaki hayvanların nasıl kötü şartlarda olduklarını ve nasıl, oralarda bile kısırlaştırılmayan hayvanların bir şekilde ürediğini gözünüzle görmenizi sizlere tavsiye ediyorum.

Bu konu önemlidir Sayın Bakanım. Ben, buradan, bu verdiğim yazılı soru önergemi bir kez daha tekrar ediyorum: RTÜK bugüne kadar 5199 sayılı Yasa gereği denetimlerini yapmış mıdır, yapmamış mıdır? Yaptıysa hangi televizyon kanalına uyarıda bulunmuştur veya kaç kanala uyarıda bulunmuştur? Bunu ben tekraren burada ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

H. HAMİT HOMRİŞ (Bursa) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Efendim?

H. HAMİT HOMRİŞ (Bursa) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz.

Kabul edenler… Karar yeter sayısını arayacağım. Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.36

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

568 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesi üzerinde verilen Bursa Milletvekili Necati Özensoy ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 14. maddesinin 3. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Atilla Kart (Konya) ve arkadaşları

(3) Genel ve tematik içerikli yayın yapan televizyon kuruluşlarının, çocuk yayınlarında çizgi filmlere yer vermeleri hâlinde, çizgi filmlerin en az yüzde onunun, diğer çocuk programlarının en az yüzde yirmisinin Türkiye’de üretilmiş yerli yapım olması zorunludur. Çocuk yayınlarının yayınlanma saatleri ve sürelerine yönelik istatistiksel veriler ile üretim yerine ilişkin bilgiler aylık dökümler hâlinde Üst Kurula bildirilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi okutayım efendim?

M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türkiye yerli üretim reklamları göz önüne alındığında bu rakamlar gerçekçi görünmüyor. Fıkra ile bu oranların uygulanabilir olması sağlanacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

568 sıra sayılı kanun tasarısıyla değiştirilmek istenen 13.04.1994 tarihli 3984 sayılı Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 14. Maddesinin 3. bendinde değişiklik tasarısında “Türk Kültürünün” ifadesi yerine “Türkiye halklarının kültürünün” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        M. Nezir Karabaş (Bitlis) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Karabaş, buyurun efendim.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de sürekli dile getirilir; Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın Başbakana, Hükûmet yetkililerine, hatta diğer muhalefet partilerinin, siyasetçilerin söylemlerine kadar, hep Türkiye’yle ilgili değerlendirme yaptıkları zaman Türkiye’ye çok dilli, çok kültürlü bir ülke derler fakat bu çok dillilik, çok kültürlülük maalesef ne siyaset yaşamımıza ne kültürel yaşamımıza ne eğitim yaşamımıza ne de görsel ve işitsel medyanın yayınlarına yansımaktadır; tam tersine, sürekli, belli kültürleri yok sayan veya bu kültürlerle ilgili olumsuz yayınlar yapan bir işleyiş var bugüne kadar.

Şimdi, bu 14’üncü maddenin üçüncü bendinde “Genel ve tematik içerikli yayın yapan televizyon kuruluşlarının çocuk yayınlarında çizgi filmlere yer vermeleri hâlinde, çizgi filmlerin en az yüzde yirmisinin, diğer çocuk programlarının en az yüzde kırkının Türkiye’de üretilmiş yerli yapım olması ve Türk kültürünü yansıtması zorunludur.” Neden böyle bir zorunluluk getiriliyor? Türkiye’de Türk çocuklarının Türkçeyi, dillerini ve kültürlerini iyi öğrenmeleri için getiriliyor. Bizler de verdiğimiz önergede “Türk kültürünün” ifadesinin “Türkiye halklarının kültürünün” ifadesi şeklinde değiştirilmesini istiyoruz. Çünkü, eğer bir dil, eğer bir kültür zenginlikse o dilin ve kültürün yaşatılması gerekiyor. Bir dilin ve kültürün yaşatılmasının başlangıç noktası da çocukların okul öncesi ve daha okul öncesine de eğitime başlamadan önceki yıllarıdır ve çocuk programlarının, özellikle çizgi filmlerin çocukların bir dili, bir kültürü öğrenmeleri üzerinde çok önemli etkileri vardır.

Şimdi, daha önce yok farz edilen, mevcut AKP İktidarı döneminde de her söylemde dile getirilen çok kültürlü, çok dilli bir yapınız varsa, bu ülkede Kürtler yaşıyorsa, bu ülkede Lazlar, Çerkezler, Araplar yaşıyorsa ve onların da çocukları varsa, çocuk sahibi iseler, biz, görsel ve işitsel medyanın, tabii ki Türk çocuklarının da fakat Kürt çocuklarının da, Laz’ın, Çerkez’in, Arap’ın, Gürcü’nün, diğer sayısı ve talebi ne olursa olsun onların kültürlerini yansıtan, programlarına yansıtılması ve çocukların özellikle çocukluk yıllarında çocuk programlarını ve çizgi filmleri kendi dillerinde ve kültürlerinde öğrenmesi gerekiyor. Bizim verdiğimiz önerge bununla ilgilidir. Bu önergenin bu Parlamentoda ve özellikle AKP’nin çoğunluğunda yasaların çıkarıldığı parlamentoda kabul veya reddedilmesinin bir gösterge olduğunu, çok dilliliğe, çok kültürlülüğe, burada yaşayan Türklerin dışında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan insanların dillerine ve kültürlerine ne kadar önem verdiğimizi, onların çocuklarının kendi dillerini, kültürlerini öğrenmeleri ve geleceğe taşımaları, o dili ve kültürlülüğü yaşatmalarına ne kadar önem verdiğinin göstergesi olacaktır.

Her ne kadar Sayın Bakan ve Sayın Komisyon Başkanı “Önergeye katılmıyoruz.” deseler bile ben bu konuşmadan sonra Sayın Meclisin bu konuda kabul oyu vereceğini ve çok önemli olan, gerçekten önemli olan bu konunun yasaya konulacağını, Türkçenin dışında diğer dillerde de görsel ve işitsel medyada yayın yapılmasını, çocuk yayınlarının yapılmasını sağlayacağını umuyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum...

H. HAMİT HOMRİŞ (Bursa) – Karar yeter sayısı...

BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.52

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.58

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

568 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesi üzerinde Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 568 Sıra Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Türkiye’de üretilmiş yerli” ifadesinin “Türkçe dilinde üretilmiş” şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Değişiklikle AB müktesebatına uyum sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

568 sıra sayılı kanun tasarısının 16. Maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan “makul” ifadesinden sonra gelmek üzere “ölçüde” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sırrı Sakık

Sebahat Tuncel

Akın Birdal

 

 

Muş

İstanbul

Diyarbakır

 

 

 

M. Nezir Karabaş

 

İbrahim Binici

 

 

Bitlis

 

Şanlıurfa

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan kn. tasarısının 16. m.nin (3) no.lu bendinde yer alan 90 saniyelik sürenin 120 saniye olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

D. Ali Torlak

Alim Işık

Nevzat Korkmaz

 

 

İstanbul

Kütahya

Isparta

 

 

 

Osman Ertuğrul

 

Metin Çobanoğlu

 

 

Aksaray

 

Kırşehir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 16. maddesinin 1 fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Şahin Mengü

Atilla Kart

Şevket Köse

 

Manisa

Konya

Adıyaman

Madde-16

(1) Kamuoyu için büyük önem taşıyan olayların münhasır yayın haklarına sahip televizyon yayıncıları, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında, diğer yayıncılara âdil, mâkûl ve eşitlikçi bir temelde bedeli karşılığında kısa gösterim hakkı sağlamak zorundadır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Mengü’nün önergesi değil mi efendim?

BAŞKAN – Evet efendim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Şevket Köse, buyurun efendim.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinize en içten saygılarımı sunarım.

Değerli arkadaşlar, 16’ncı madde “Kısa gösterim hakkı” başlığını taşımaktadır. Hepimizin bildiği gibi, toplum için önemli kimi olayların yayın hakları yayıncılar tarafından satın alınabilinir. Bilgi ve haber alma özgürlüğü çerçevesinde izleyicilerin çıkarlarının tam anlamıyla ve uygun biçimde korunmasını sağlamak da devletin görevidir. Kısa gösterim haklarına özellikle spor programlarında rastlamak olanaklıdır. Yayıncı kuruluştan kısa gösterimler alınarak yayınlar yapılmaktadır. Bunun yanında genel haber programlarında da bu yola sıkça başvurulmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maddenin son fıkrası ise, maddenin uygulamasıyla ilgili usul ve esasların Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca yönetmelikle belirlendiğini belirtmektedir. Umarım, bu konuda adil bir düzenleme yapılır. Zira RTÜK’ün ilginç uygulamalara imza attığını görmek olanaklıdır. Yine bildiğimiz gibi, yakın zamanda yayınlanan yemek programı nedeniyle bir televizyon kanalımıza RTÜK tarafından ceza verildi. Cezanın nedenine gülmek mi gerek yoksa RTÜK’te bu konuyu inceleyenlerin hâline ağlamak mı gerekir, bilemiyorum. Çünkü İtalya’da yetişen bir üzüm türü şarap markası zannedildi. Bunun üzerine ne yazık ki kanala ceza yazıldı. Bu durum gerçekten RTÜK’le ilgili tartışmaları doğurmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Almanya’da büyük bir olay yaratan ama maalesef Hükûmet nedeniyle ülkemizde aynı etkiye neden olmayan bir dava var. Hepimizin bildiği gibi, Hükûmetin özel bir hukuk rejimi yarattığı Deniz Feneri davasını sağır sultan bile duydu. RTÜK Eski Başkanı ve şu anda Yönetim Kurulu Üyesi olan kişinin bu davada nasıl bir role sahip olduğu yargı organlarında açıklandı. Buna rağmen göreve devam etmesi hukuk ve demokrasi açısından büyük bir ayıptır. Demokrasi söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayan Hükûmetin bu konuda nasıl suspus olduğunu hepimiz gördük.

Değerli arkadaşlar, demokrasi demek yalnızca oy kullanmak demek değildir. Demokraside, vergisini veren halk bu vergisinin hesabını sonuna kadar sorabilmektedir. Halkın, verdiği vergiyle kimlere maaş dağıtıldığını sorması yine en doğal hakkıdır. Hükûmet bu konuda hak gasbını kullanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bakınız, geçtiğimiz aylarda önemli bir köşe yazarımız yazdığı sözlerden dolayı istifa etti. Bu istifa büyük bir olgunluk göstergesidir. Yandaş medya buna rağmen linç operasyonu başlattı, yazılmayan hiçbir şey kalmadı. Bu yazarımız hedef hâline getirildi. Olay hepimizin hafızasındadır. Ne ilginçtir ki bundan kısa bir süre sonra, verilmeyecek kredilerle medya patronu olanlardan birinin ekranlarında bir ayıba şahit olduk. Partimizin Sayın Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir dansöz gibi çizildi ve ekranlarda bu görüntü gösterildi. Nedense aynı cengâver yandaş medya bu konuda tek bir söz bile edememiştir. Sayın Genel Başkanımız ise büyük bir olgunlukla konuyu mizahın içerisinde değerlendirdi. Şimdi size sormak istiyorum sayın milletvekilleri, elinizi vicdanınıza koyup yanıtlayın: Birisi çıkıp Sayın Başbakanı dansöz olarak çizseydi sonuç ne olurdu? O kişi bu ülkede işine devam edebilir miydi?

Değerli arkadaşlar, demokrasi böyle bir şey değildir. Ya kendine yapıldığında aslan kesilmeyeceksin ya da herkes için aynı şeyi savunacaksın. Yani size yapılmasını istemediğiniz bir şeyi siz de başkasına uygulamayınız. Birazcık da empati kuralım. Merak ediyorum, RTÜK o çizgi film hakkında herhangi bir incelemede bulundu mu, sormak istiyorum size.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergenin kabul olmasını diler, yüce heyeti en derin sevgi ve saygılarımla selamlarım.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan kn. tasarısının 16. m.nin (3) no.lu bendinde yer alan 90 saniyelik sürenin 120 saniye olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Süre artırımıyla ilgili bir önerge, 90 saniyenin 120 saniyeye çıkarılmasını teklif ediyoruz. Bunu da tabii vatandaşlarımızın haber alma hürriyetlerine daha çok katkı verme düşüncesiyle yapıyoruz.

Vatandaşlarımızın büyük bir kısmının tek eğlence aracı hâline gelmiş olan radyo ve televizyon yayınları, toplum üzerinde kültürel, siyasi ve sosyal olarak büyük bir etkiye sahiptir. Dolayısıyla demokrasi bilincine, dünyayı algılamasına ve günlük olayları değerlendirmesine katkıda bulunmaktadır. Ancak televizyonlarımızda yayınlanan programlar, filmler ve diziler toplum değerleri açısından yukarıda belirttiğimiz kavramları doğru algılamamıza yardımcı olmaktan uzaktır.

“Açık oturum” adı altında yapılan programlar yanlı bir şekilde ortaya konulmakta ve toplum yönlendirilmektedir. Hâlbuki yayınlar tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almalıdır. Siyasi partileri konu alan programlar genellikle Hükûmet yanlısı bir zemine oturtulmaktadır. Özellikle yapılıp yapılmadığı belirsiz anket sonuçları ile AKP’yi yüksek, muhalefeti düşük verilerle gösteren sonuçlar ısrarla verilmekte ve vatandaşın kafası bulandırılmaya çalışılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi salı günleri iktidar ve muhalefet partilerinin grup toplantıları yapılmaktadır. TRT 3 dışındaki kanallarda AKP’nin grup toplantısı defalarca verildiği hâlde, muhalefete çoğu defa yer verilmemektedir. Bu kanallar üzerinde ciddi baskılar yapıldığını düşünmekteyiz.

Daha önceki yasalarda da benzer maddeler ve kurallar bulunmasına rağmen bunlara uyulmadığı gözlemlenmiştir. Bu yüzden bu yasa ile ortaya konulan kuralların uygulanmasında titizliğe ne kadar uyulacağını da bilemiyoruz çünkü RTÜK, maalesef, düne nazaran daha da çok baskı altındadır.

Değerli milletvekilleri “Yayınlar toplumun millî ve manevi değerleri, siyasi ve felsefi düşüncesi gibi nedenlerle ayrımcılık yapamaz.” denilmektedir. Hâlihazırda haftalık yayın akışına devam etmekte olan dizilerde bu tür aksamalar olduğu takdirde bunların ne olacağı, yasanın kanunlaşmasıyla birlikte yayından kaldırılıp kaldırılmayacağı belli değil. Özel bir televizyon kanalında yayınlanmakta olan bir dizide alenen tarafgir davranılmakta ve propaganda yapılmaktadır. Bu dizide sol haklı ve dürüst bir imajla verilirken sağcı gençlik kaba, saldırgan, insani değerlerden uzak bir anlayışla yansıtılmaktadır, toplumu kutuplaştırma dışında hiçbir amaca da hizmet etmemektedir.

Değerli milletvekilleri, güzel Türkçemiz maksatlı bir şekilde dizi ve yayınlar ile bozulmaya çalışılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmî dili olan Türkçenin yanlış kullanımına müsaade edildikçe kültürel değerlerimiz de bir bir erozyona uğramaktadır, hâlbuki radyo ve televizyonlar Türkçenin korunması ve yayılması için gayret göstermekle mükelleftir. Bu aşamada bugün ikinci bir dilin Türkçenin karşısına çıkarılmaya çalışılması anlaşılır gibi değildir ve acilen tedbir üretilmelidir. Televizyonların rating, AKP’nin de oy uğruna her türlü tavizden uzak durması vatandaşın öncelikli arzusudur. Türkiye’yi ilelebet yaşatacak olan dilimiz ve millî kültürümüz çağdaş medeniyet imkânlarından istifade edilerek geliştirilmeli ve milletimiz bu yolla millî ülküler etrafında birleştirilmelidir, aksi takdirde bin yıllık kardeşlik ve vatandaşlık hukuku ortadan kalkar, Allah korusun, Anadolu coğrafyası Haçlı Seferlerinde, Selçuklunun ve Osmanlının son dönemlerinde olduğu gibi kan ve gözyaşına boğulur.

“Muhalefet kanla, şehit cenazeleriyle besleniyor.” diyen Başbakanı da bu konuda bir defa daha düşünmeye ve toplumu bölüp birbirine hasım hâle getirecek söylem ve eylemlerden uzak durmaya davet ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 

Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önergeyle birinci fıkra tümüyle değiştirildiğinden Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık ve arkadaşlarının aynı fıkrada değişiklik öngören önergesini işlemden kaldırma zarureti hasıl olmuştur, onun için önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

17’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 17. Maddesinin başlığının “Kamunun önemli olaylardan haber alma hakkı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

S. Nevzat Korkmaz

Behiç Çelik

 

 

Konya

Isparta

Mersin

 

 

 

Akif Akkuş

 

Recep Taner

 

 

Mersin

 

Aydın

TBMM Başkanlığına

568 sıra sayılı kanun tasarısının 17. Maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan “diğer kurumların” ifadesinin kaldırılarak bunun yerine “sendikaların, meslek örgütlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sırrı Sakık

Sebahat Tuncel

Akın Birdal

 

 

Muş

İstanbul

Diyarbakır

 

 

 

M. Nezir Karabaş

 

İbrahim Binici

 

 

Bitlis

 

Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Tuncel, buyurun.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 568 sıra sayılı kanunun 17’nci maddesinde değişiklik önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün görüştüğümüz kanun teklifi aslında Türkiye kamuoyu açısından oldukça önemli. Kitle iletişim araçları günümüzde önemli bir yer tutmaktadır. (Radyo, televizyon) Belki hepimizin burada konuşurken, yirmi dört saat aslında halkımızın yaşamını etkileyen, kendi yaşamımızı etkileyen, bizim ulaşamadığımız, siyasetçilerin ulaşamadığı yere bu iki temel araçla ulaştığımız bir yer. Dolayısıyla, bu alanda yapılacak olan yayınlar, bunun niteliği, hangi yöntemle yapıldığı, hangi dilin kullanıldığı çok önemli bir nokta. Yani, toplumsal şekilleniş açısından, toplumsal olayları yargılama açısından, siyaset yapma açısından da önemli bir nokta.

Ancak bu kanun teklifine baktığımızda öyle bir şeyle hazırlanmış ki, Avrupa Birliği uyum sürecinde ev ödevlerinden birisi olarak ele alınıyor. Dolayısıyla, hazırlanırken de hani toplumsal yapı nasıl, toplumumuzun ihtiyacı ne, Radyo ve Televizyon Kurumunda bunu nasıl değiştirebiliriz, hangi maddelere göre ya da yaşamımızı nasıl düzenleyeceğiz? Bunların yerine daha çok, düzenleme, günü kurtarma, aslında Avrupa Birliği müktesebatına uygun mu, değil mi, bu Avrupa Birliği ilerleme sürecinde bunları da yaptık demek için ele alınmış bir nokta. AKP İktidarı genelde bunu yapıyor. Oysa, madem Avrupa Birliği sürecinde bir şeyler yapacağız, o zaman iyi şeyler yapalım, iyi şeylere imza atalım. Hem kendi yaşamımızı değiştirsin, hem toplumun yaşamını değiştirsin.

Medyanın bugün en temel sorunlarından birisi cinsiyetçilik, diğeri milliyetçiliktir. Cinsiyetçilik hiç tartışılmayan bir konudur. Sadece kadınlar üzerinden değil, aslında LGBT bireylerini de görmeyen, yok sayan bir yaklaşımdan, hatta bunun üzerinden nefret söylemini geliştiren, LGBT bireylerine yönelik mesela ölümleri sorgulamayan, kadın ölümlerini sorgulamayan, hatta dizilerle, yayın organlarıyla bu milliyetçiliği, cinsiyetçiliği körükleyen yaklaşımlar karşısında herkes suskun. Şimdi, son dönemlerde diziler konusunda RTÜK’e çok ciddi eleştiriler geldiği söyleniyor. Peki, bu eleştiriler karşısında ne yapılıyor, nasıl yapılıyor, ne gibi değişiklikler yapılıyor? Ya da bu değişikliklerin gerçekten toplumsal olarak bir karşılığı var mı? Özellikle, diyelim ki, özel radyo, özel televizyonlar konusunda bunlar nasıl uygulanıyor? Çok fazla tartışılan konular değil. Yani, sadece burada maddeleri değiştirebiliriz, bazı düzenlemeler yapmış olabiliriz, ama bunlar gerçekten çok ciddi sorunlar ve yaşamımızı bire bir etkiliyor.

Diğer bir konu, basın özgürlüğü üzerinden doğru haber alma. Gerçekten toplumsal olarak insanlığı doğru bilgilendirme konusunda bir yaklaşım yok. Topluma saygılı bir şeyden ziyade, tekelleşen bir yayın yaklaşımı var. Bu tekellerin isteğine göre, kendi taleplerine göre, hatta çoğu zaman kışkırtıcı, ayrımcı, cinsiyetçiliği, milliyetçiliği körükleyen noktadan yapılan yayınlar var. Bunlara baktığımızda toplumda nasıl yargısını buluyor? İşte, mahallelere, sokaklara indiğinizde, bu ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe neden olan programlara neden oluyor. Gittiğinizde, mesela, toplumda diyelim ki kadına yönelik yaklaşım bu yayınlarda çok etkisini buluyor. Yine, diyelim ki Kürtlere yönelik yaklaşım, Alevilere yönelik yaklaşım… Neyse, Romanlara yönelik burada bir düzenleme yaptık, en azından onlara hakaret etmeyi ortadan kaldırdık ama hâlâ bunun gibi o kadar çok sorun var ki. Siz sokaklara gittiğinizde yani Ankara’dan ayrılıp, bu koltuklardan ayrılıp mahallelere gittiğinizde, aslında, yirmi dört saat insanların karşı karşıya kaldığı bu radyo ve televizyonlarda yapılan yayınların nasıl toplumda içselleştirildiğini ve nasıl birbirine karşı ötekileştirildiğini çok daha net görmek durumundayız. O açıdan, bu yasayı yaparken diyelim ki bunlar dikkate alınarak, yeni bir toplum, gerçekten, 21’inci yüzyılda, çağa uygun, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi bir toplum gerçeğine uygun yasalar çıkartalım. Bunu Avrupa Birliği istediği için değil, kendimiz için, kendi halkımız için, kendi toplumumuz için yaparsak sanırım Türkiye’nin geleceği açısından daha sağlıklı olur. Şimdi, seçim öncesi, bu açıdan da -hazır siyasi partilerin milletvekilleri de var burada- bundan sonraki politikalar açısından da bunu seçime kurban etmeden, doğru bir dil, üslup kullanmak sanırım daha önemli olacaktır ve bundan sonra RTÜK, sadece yasalar çıkarmakla değil, bunun denetiminin nasıl olacağı, nasıl güçlendirileceği meselesi önemli. Hepimize sorumluluk düşüyor. Çünkü gerçekten, bunun diyelim ki etki ettiği alan çok geniş bir alan, bu alanı doğru değerlendirmek önümüzdeki dönem açısından iyi olacaktır diyorum.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 17. Maddesinin başlığının “Kamunun önemli olaylardan haber alma hakkı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Gerekçe efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 17. maddesinin başlığı olan “Kamunun önemli olaylara erişimi” ibaresi yerinde kullanılmamıştır. Olaya erişmek haber almak anlamında değildir. Bu sebeple erişmek yerine haber almak tabirinin kullanılması doğru olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBM Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 sıra sayılı yasa tasarısının 18. maddesinin birinci fıkrasında geçen (altmış) ibaresinin (otuz) olarak ve (yedi) ibaresinin de (dört) olarak düzeltilmesini arz ederiz.

 

Kamer Genç

Bilgin Paçarız

Atila Emek

 

 

Tunceli

Edirne

Antalya

 

 

 

Tansel Barış

 

Algan Hacaloğlu

 

 

Kırklareli

 

İstanbul

TBMM Başkanlığına

568 sıra sayılı kanun tasarısının 18. Maddesinin 1’inci bendinde yer alan “kendileri hakkında” ifadesinden sonra gelmek üzere “nefret söylemleri” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sırrı Sakık

Sebahat Tuncel

Akın Birdal

 

 

Muş

İstanbul

Diyarbakır

 

 

 

İbrahim Binici

 

M. Nezir Karabaş

 

 

Şanlıurfa

 

Bitlis

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 18. Maddesine 7. fıkra olarak aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

(7) İlgili kişi birinci fıkrada belirtilen cevap ve düzeltme hakkını, aynı süreler içinde doğrudan sulh ceza mahkemesinden isteyebilir.

 

Faruk Bal

S. Nevzat Korkmaz

Behiç Çelik

 

 

Konya

Isparta

Mersin

 

 

 

Akif Akkuş

 

Alim Işık

 

 

Mersin

 

Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Faruk Bal ve arkadaşlarının önergesine katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Işık, siz mi konuşacaksınız?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 18’inci maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sayın Bakana da önergemize katılması nedeniyle teşekkür ediyorum.

Sözlerimin başında, dün, Kütahya ili EÜAŞ’a bağlı Seyitömer Termik Santrali’nde güvenlik amiri olarak görev yapan bir hemşehrimiz kendi odasında tabancayla intihar etmiştir. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum ancak Sayın Bakanım, bu konuyla ilgili sizlerden bir talebim olacaktır. Dünden bu yana edindiğim ve aldığım bilgiler doğrultusunda, üç dört ay öncesinden hangi özellikleri ile getirildiği bilinmeyen iş yeri müdürünün, üç aylık süre boyunca söz konusu güvenlik amirliğini yapan vatandaşımıza yapmış olduğu baskı ve tahriklerin sonucunda bu intiharın yaşandığı iddiaları vardır. Bu iş yeri müdürü kimdir? Daha önce ne iş yapıyordu? Hangi özelliklerinden dolayı müdür olarak atandı ve bir vatandaşımızın canına kıymasına neden olacak hangi eylemlerde bulundu? Bunun, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin bir Bakanı olarak, acilen araştırılması yönünde bir talebim olacaktır, ilgili bakan arkadaşlarımıza iletirseniz çok çok sevinirim. Aksi takdirde, Kütahya’da önüne geçilemeyecek, çok daha büyük, ciddi olayların bu olayın arkasından gündeme gelebileceğini şimdiden hatırlatmak istiyorum. İş yeri huzursuzdur, iş yerinde çalışanlar huzursuzdur. Burada bir siyasi baskı söz konusudur. O siyasi baskıyı yapanları da kendi vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum. Bu açıklamalarımdan sonra, önergemizle ilgili gerekli açıklamanın yapılmasına geçiyorum.

Önergemizin gerekçesinde belirtildiği gibi, düzeltme ve cevap hakkını tanıyan bu 18’inci maddede getirilen hükümlere ek olarak, hakkında kişilik haklarını zedeleyici yayın yapılmış olan gerçek ya da tüzel kişilerin bu yayınla ilgili düzeltme hakkını kullanmasında yargı yolunun da açık olmasını öngören bir önergeydi. Dolayısıyla sadece yayıncı kuruluşun insafına ya da inisiyatifine bırakarak bu düzeltmenin yapılması yerine, istemesi hâlinde kişinin ya da kişilerin bu hakkı yargı kanalıyla aramalarına imkân tanıyan bir düzenlemeydi, umarım Genel Kurulda bunu kabul ettikten sonra bu hakkı da vermiş oluruz.

Bu açıklamamın ardından da dün Sayın Bakana ilettiğim bir konu vardı. Bir yeni televizyon kanalı uydu yayını yapmak istediğinde, yapmak talebinde RTÜK’e bulunduğunda, RTÜK gerekli incelemeleri yaptıktan sonra, beş yıllık harcını yatırması hâlinde söz konusu ruhsatı veriyor, bunda hiçbir sıkıntı olmadığı belirtildi. Ancak, RTÜK’ün bu beş yıllık süre karşılığında almış olduğu harcın yüksekliğinin düşürülmesi konusundaki çalışmaları memnuniyetle sizin ağzınızdan duyduk. Onun arkasından, Türksat’ın buna izin vermesiyle ilgili harçlar yatırılsa dahi belirli bir süre isteğe bağlı olarak bekletildiği, dolayısıyla bunun mutlaka belirli kriterlere bağlı olarak, mümkünse Türksat’taki işlemler tamamlanıp gerekli harçlar yatırıldığı tarihte bu beş yıl başlatılabilir mi şeklindeki bir talebi tekrar yeniliyorum Sayın Bakanım. Eğer bu olursa birçok bu amaçla yayın yapmayı düşünen şirketler bu sıkıntıdan kurtulmuş olacak ve önlerindeki belirsizliği bu şekilde aşmış olacaklardır. Bu hakkın verilmesi de yerinde olur diye düşünüyorum.

Önergemize vereceğiniz destekten dolayı şimdiden teşekkür ediyor, bu maddenin hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

568 sıra sayılı kanun tasarısının 18. Maddesinin 1’inci bendinde yer alan “kendileri hakkında” ifadesinden sonra gelmek üzere “nefret söylemleri” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Sırrı Sakık (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Birdal, siz mi konuşacaksınız?

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 568 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 18’inci maddesinin (1)’inci bendinde yer alan “kendileri hakkında” ifadesinden sonra gelmek üzere “nefret söylemleri” ifadesinin eklenmesini önermek için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Ancak, az önceki söz alışımda eksik kalan şeyi sizinle paylaşmak istiyorum: Şimdi, bu yargıçlar, Yargıtayın aldığı bu karar… Önce yargının kendisinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kriterlerine uyması gerekiyor. Şimdi, örneğin bu Yargıtayda alınan kararın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden geriye döneceğini bile bile bu yargıçların bu kriterlere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden kaynaklanan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de içtihatlarını oluşturan bu kriterlere uymamasını anlamak mümkün değil.

Şimdi, aynı zamanda, Kopenhag Siyasi Kriterlerine önce uyması gereken yine yargının kendisidir çünkü böyle bir süreçte -ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konudaki içtihatlarının olduğunu söylemiştim- böyle bir tartışma durumunda Anayasa’nın 90’ıncı maddesi uyarınca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin esas alınması gerektiği biline biline bu tartışma açılmaktadır.

Şimdi, neden başka ülkelerde bu tür yargı skandalları yaşanmıyor da Türkiye’de yaşanıyor? Gerçekten, şimdi, örneğin daha önce bu çatı altında bulunan DEP milletvekillerinden Mehmet Sincar’ın ve 183 kişinin katili olduğuna dair mahkeme kararları ve bulguları saptanmışken Yargıtayda git gelle bu kararın onaylanmaması sonucu, dün failleri olduğu… Tamam, herkesin -kesinleşmeden- masumiyet karinesine elbette saygı duyuyoruz ama neden on yıl sürdüğünü de sormak gerekir ve şimdi ellerini kollarını sallayarak ve dışarıda olan yakınları için de tehdit oluşturan insanlar dışarıda oluyor.

O nedenle, yani bir etik, yargı etiğini oluşturamadık ne yazık ki. Geçtiğimiz günlerde de söyledim, herhâlde hukuk fakültesinden başlamak gerekiyor çünkü yığınakta yapılan hata savaşın sonuna kadar sürermiş. Demek ki hukuk fakültesinde başlayan o yığınaktaki hukuk anlayışı, o yanılsama hâlâ, günümüze kadar sürüyor. Peki, bu Kopenhag Siyasi Kriterlerinin hiç mi karşılığı yok bu yargıda, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve de farklı olanların, azınlıkların korunması? Bakın, örneğin, Britanya’da yargıçların ve savcıların maaşları bile yok. Devlet kredi kartları vermiş ve o yargıçlar, temel gereksinmeleri neyse, yargıç olmadan da aynı şekilde karşılarken, yargıç olduktan sonra ya da savcı olduktan sonra, yine o kredi kartı verildikten sonra, temel gereksinmelerini, gidiyorlar, kartı kullanıyor ve öyle karşılıyorlar. Yani “Devlet bana bu kartı verdi, istediğim gibi, hovardaca harcarım.” anlayışı yok. Neden böyle bir kültürü ve etkiyi oluşturamadığımız gerçekten tartışılmalıdır.

Şimdi, az önce söylediğim gibi, yine, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun bu medyanın durumu… Şu anda 40’ı aşkın gazeteci cezaevinde ve yüzlercesinin de hakkında açılmış dava var. Şimdi, demokratik kamuoyu nasıl oluşturulacak, onun gerçek bilgi edinme ve haber alma hakkı nasıl sağlanacak? Özgür medyayla. Ama bakın, Azadiya Welat... Şimdi, Vedat Kurşun, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, yüz altmış altı yıl ceza aldı ve cezaevinde. Onun yerine yazı işleri sorumluluğunu üstlenen Emine Demir arkadaşa da yüz otuz sekiz yıl ceza verildi.

Şimdi, nasıl bir demokrasi bu, nasıl özgürlükçü bir toplum? Bunların, bu yasama çatısı altında, yüce Meclis altında giderilmesi gerekiyor. Yoksa, siyasi demokratik kriterlerimizin yükseldiğine dair verilen demeçlerin, Diyarbakır’da olsun, Ankara’da olsun, karşılığı yoktur çünkü herkesin ne yapması gerektiğinin karşılığı yargıdadır ve hukuktadır. Bunu görmek gerekiyor.

Bir de “RTÜK yeni yıla girerken neydi, ne yaptık ve şimdi ne yapılmalı?” sorusunun karşılığını verirse, herhâlde, ne yapılması gerektiği de çıkar.

Bu umutla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBM Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 sıra sayılı yasa tasarısının 18. maddesinin birinci fıkrasında geçen (altmış) ibaresinin (otuz) olarak ve (yedi) ibaresinin de (dört) olarak düzeltilmesini arz ederiz.

                                                                                        Atila Emek (Antalya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, siz mi konuşacaksınız?

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Arkadaşınız, benim ismim birinci imzada, okumak istemiyor ama okumak  zorunda.

BAŞKAN – Atlamıştır belki.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, neyin atlanıp atlanmadığını biliyoruz.

Sayın milletvekilleri, 568 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 18’inci maddesinde, cevap ve düzeltme hakkıyla ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.

Önergemizin aslı şu: Gerçek ve tüzel kişilerin kendilerinin şeref ve haysiyetlerini ihlal eden veya gerçeğe aykırı yayın yapanlardan, yayın tarihinden itibaren, tasarıda “altmış gün”, biz bunu “otuz”a çeviriyoruz ve müracaat tarihinden itibaren de “yedi gün” içinde ilgili yayın kuruluşuna bunu yayınlama hakkını tanıyor. Biz bunu “dört” güne indiriyoruz.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii ki maalesef son zamanlarda özel radyo ve televizyonlarda, özellikle basında, insanların şeref ve haysiyetini rencide edici çok keyfî yayınlar yapılmaktadır. Bu, özellikle yandaş medya, maalesef, muhalefet partisindeki milletvekillerine, Türkiye’de bugünkü siyasi iktidara karşı özellikle ciddi bir muhalefet yapan kişilerin şeref ve haysiyetleriyle adeta oynamaktadırlar, yalan haberler yayınlamaktadırlar. Bence bunun tabii altmış gün içinde… Ya, zaten bir süre geçtikten sonra, o televizyon yayınında herhangi bir haber yayınlandıktan, belli bir süre geçtikten sonra onun hükmü kayboluyor. İşte tabii, otuz gün içinde bunu ilgili mağdurun istemesi ve isteme tarihinden itibaren de bunun dört gün içinde yayınlanması lazım. Bu, en azından haber daha tazeyken, hafızalardayken bunun yanlış olduğunu belirtmekte yarar var diyoruz. Bence, önergemiz bu yönüyle gerçeklere uygun.

Tabii, burada yargıya gidiliyor. Yargıda da bu konuda açılan davalar süresinde –burada belirli sürelerde karara bağlanma ilkesi getirilmiş ama- o yargıda o belirli süreler içinde buna eğer karar verilmezse ne olacak? Hâkim, üç gün içinde veya dört gün içinde karar vermezse veya dosyayı hiç karara bağlamazsa bu, arada kaynayıp gidecek mi? Bence, bunları burada düzenlemek lazım.

Yani getirilen yasa tasarısı, arkadaşlar, gerçekten çok hatalı. Mesela, yayın ilkelerinde müstehcen yayın yapılamaz… Müstehcen yayın nedir? O zaman tanımlarda belirtin, yani hangi yayın müstehcendir, hangisi değildir? Onu siz herhangi bir bürokratın takdir hakkına bırakacağınıza, burada,müstehcen yayın nedir, tanımlar bölgesinde bunu belirtin. Yani bir dizide bir hanımın elini tutmak veya öpüşmek müstehcen yayın mıdır değil midir? Yani Parlamento, kanunları yaparken bunları belirtmesi lazım, bunları belirtmediği takdirde, yarın tamamen keyfîliğe göre bir karar verilecek. Onun için, yasamanın zaten gücü de burada. Burada yasamanın objektif, genel, çağdaş ilkelere uygun bir düzenleme yapması lazım. Yoksa yarın, bir düşüncede, bir inançta olan insanlar “Yahu, işte bu müstehcendir.” ötekisi “Yok, bu müstehcen değildir...” Hadi gel bunun üzerinde tartışma yap. O bakımdan, burada çok önemli temel konular düzenlenmemiş.

Tabii, siyasi iktidarın düşüncelerini de biliyoruz. İşte Bülent Bey, geçen gün Manisa’da Rektörü ziyarete gitti. Rektör, hemen talebeleri çağırmış. Çocuklar bir şey de yapmadılar. Efendim, geldi orada, hepiniz duydunuz “Bunların kimliklerini toplayacağım, hepinizi üniversiteden atacağım.” Bu dikta rejimi mi arkadaşlar? Düşünebiliyor musunuz? Ama Bülent Bey de gitti, o Rektörü çok böyle güzel güzel tebrik etti. Yani demokrasiden yana, insan haklarından yana, öğrencilere değer veren bir zihniyetten yana olan, bir Başbakan Yardımcısı sıfatını taşıyan insan gidip de o Rektörü, o tıynetteki Rektörü tebrik edebilir mi? En azından demesi lazım ki: “Kardeşim, sen ne diyorsun yahu? Türkiye’de bir hukuk devleti var.” Yani iki tane öğrenci gelmiş… Daha gençlerin ne söyleyeceği belli değil, slogan da atacakları belli değil. Diyor ki… İşte, gördünüz televizyonlarda.

E, şimdi, siz bunların karşısında siz kaldığınız zaman… Uygulamalarınız da hep bu yönde. Tahrik ediyorsunuz, öğrencileri, işte, efendim, susturmaya çalışıyorsunuz. Dün, dediğim gibi, ben Orta Doğu Üniversitesine gittim. Burhan Bey de burada. Orta Doğu Üniversitesinde, 500 tane öğrenci geldi, hepsi -500’ün üzerinde- beni alkışladılar. Demek ki öğrencilerin sevgisini kazanmak lazım. Sevgisini kazanmak için de doğru dürüst yönetimde bulunmak lazım. Haktan yana olmak lazım, soygundan yana olmamak lazım, ülkeyi 3-5 kişiye peşkeş çektirmemek lazım. Böyle bir düşüncede olmak ve demokrasiye de sadakat göstermek lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu düşüncede olmayınca… Tabii ki öğrenciler de Türkiye'nin en aklıselim sahibi insanlarıdır.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

568 sıra sayılı kanun tasarısının 19. Maddesinin 1 inci fıkrasının "d" bendinde yer alan "dört" ifadelerinden birinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Sebahat Tuncel

İbrahim Binici

Akın Birdal

 

 

İstanbul

Şanlıurfa

Diyarbakır

 

 

 

Nuri Yaman

 

M. Nezir Karabaş

 

 

Muş

 

Bitlis

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Görüşülmekte olan kanun tasarısının 19. Maddesinin 1. fıkrasının,

1-     “ç” bendinde yer alan "ilgili mevzuat çerçevesinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve şirket hisinin % 49 unu geçmemek şartı ile" ibaresinin eklenmesini,

2-     “d” bendinin başına gelmek üzere "Radyo yayın hizmetleri ve uydu ortamında yayın yapan medya hizmeti sağlayıcısı kuruluşlar ile bu kanunun 3. maddesinde tanımlanan platform işletmecileri hariç" cümlesinin eklenmesini,

4-     “d” bendinin ilk cümlesinde yer alan "karasal yayın" ibaresinin "ulusal karasal yayın" şeklinde değiştirilmesini,

“d” bendinde yer alan "doksan günlük süre içinde" ibaresinin "yüz seksen günlük süre içinde" olarak değiştirilmesini,

“d” bendine yer alan "dört yüz bin Türk Lirası" ibaresinin "iki yüz elli bin Türk Lirası" şeklinde değiştirilmesini,

5-     "f” bendinin ilk cümlesinde yer alan "yüzde ellisini" ibaresinin "yüzde kırk dokuzunu" şeklinde değiştirilmesini,

6-     "f” bendinin ikinci cümlesinde yer alan "kuruluşa doğrudan" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya dolaylı" ibaresinin eklenmesini,

7-     “g” bendinde yer alan "yerli veya" ibaresinin metinden çıkarılmasını,

Saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

S. Nevzat Korkmaz

Behiç Çelik

 

Konya

Isparta

Mersin

 

Mehmet Şandır

Recep Taner

Akif Akkuş

 

Mersin

Aydın

Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, toplum hayatında gerçekten çok önemli bir alanın hukukunu düzenliyoruz. Çok titiz davranmamız gerektiğini ifade etmem gerekiyor çünkü toplumsal hayatımızı hatta gelecek neslimizi ilgilendirecek, etkileyecek çok önemli bir fonksiyonu yaygın bir şekilde yerine getiren televizyon ve radyo yayıncılığının ilkelerini, şirketlerinin mülkiyetini, kuruluş şekillerini belirleyen bir hukuk düzenlemesi yapıyoruz. Bu konuda 19’uncu madde özel medya hizmet sağlayıcı kuruluşların şirket yapıları ve hisse oranlarını belirleyen kapsamlı bir madde. Aslında bu kanun bir temel kanun. Bu temel kanunda yeni bir hukuk oluşturuluyor, yeni de bir yapı kuruluyor. İşte bu yapının kuruluşunda mülkiyet meselesini çözümleyen maddelerin başında geliyor 19’uncu madde. Dolayısıyla bu maddeyle ilgili inanıyorum ki alt komisyonda ve Komisyonda yoğun tartışmalar yaşandı ama varılan noktalar…

Değerli milletvekilleri, tabii hukuk kurulurken ülkeyi yöneten siyasi iktidarın siyaset felsefesi, anlayışı, zihniyeti o kurulan hukuku belirleyen temel faktör oluyor. Bu, kendi takdiri, buna da saygı göstermek lazım. Siyasi iktidar meseleye böyle bakıyorsa ona dayalı bir hukuk geliştiriliyor ama bir başka siyasi iktidar farklı bakabilir, bir başka siyaset farklı bakabilir.

Bu anlamda, Milliyetçi Hareket Partisi olarak 19’uncu maddede bazı hususlarda, bana göre çok temel hususlarda değişiklikler yapan bir önerge verdik. Bu önerge önemli bir önergeydi, üzerinde çalışılmış bir önergeydi ve ulaştığımız sonuçları Sayın RTÜK Başkanı Hoca’ya da takdim ettim. “Bu konularda bir daha değerlendirme yapınız, bakın burada önemli şeyler söylüyoruz.” dedik ama takdire şayan bulunmadı.

Getirdiğimiz önergede söylediğimiz hususlar şunlar:

Bu yayın kuruluşlarının mülkiyetleri önemli. Güçlü mülkiyetler olmalı ki serbest, bağımsız yayıncılık yapabilsinler. Şimdi buraya getirilen, (ç) bendinde getirilen, hisse senedi çıkartarak mülkiyetin dağıtılması hususunu yüzde 49’la sınırlamak gerektiği gibi bir kanaate sahibiz ama Sayın Hükûmet “Bunun yüzde 100’ünü de hisse senetleri vasıtasıyla dağıtabilir.” diyor. O zaman yayın kuruluşunun yönetimi konusu gerçekten birtakım sıkıntılara sebep olacak.

Bir başka şey: Bazı konular bir bütünlük içerisinde tanımlanmaz, o tanıma girmez. Şimdi, yayıncılık yapan öyle çok kuruluş var ki, kapasiteleri, yapıları çok farklı. Bunları aynı tanım ve aynı mükellefiyet üzerinde tanzim ederseniz ileride birçok sorun çıkacak. (d) bendinde yine bu anlamda bir istisna getiriyoruz ama onu da Sayın Hükûmet kabul etmedi.

Bir başka şey: Bu bir temel kanun. Yeni bir yapı kuruyorsunuz, bu yapıya dönüşüm için de doksan gün süre tanıyorsunuz. Bu süre yeterli değil. Değerli milletvekilleri, Türkiye’de 20 tane ulusal, 300’e yakın da yerel medya var. Bunları aynı kapta değerlendirirseniz yanlış yaparsınız. Yeni yapıya uymak için doksan gün yeterli olmayabilir çünkü orada birçok yükümlülükler getiriyorsunuz. Bunun yüz seksen güne çıkartılmasını teklif ettik.

Bir başka şey: Yükümlülüklerini yerine getiremeyenlere ayda 450 bin Türk lirası ceza kesiyorsunuz. O kadar yüksek bir para ki. Yani Anadolu’da öyle yerel televizyonlar var, bütün varlığı 450 bin Türk lirası yapmaz. Bunlara siz ayda 450 bin lira ceza kestiğiniz takdirde ölüm fermanı… Yani, ulusal televizyonlarla, efendim işte yerelde bir ilçedeki televizyonu aynı muameleye tabi tutarsanız bunun adı adalet olmaz, zulüm olur. Dolayısıyla biz bu konuda, bu ceza konusunda yerel medyaya bir ayrıcalık tanınmasını, bir ayrı tanım getirilmesini, hatta genelinde bu 450 binin ayda 250 bine çekilmesini özellikle talep ediyoruz.

Bir başka şey: Televizyonların yabancılara satılması meselesi çok önemli bir husus değerli arkadaşlar. Burada mülkiyeti korumak, hatta o mülkiyet üzerindeki egemenlik hakkını korumak anlamında satışın yüzde 49’la sınırlı tutulmasını öneriyoruz, çok da önemsiyoruz ama Hükûmetin kendi takdiri, AKP’nin, Adalet ve Kalkınma Partisinin kendi takdiri, bu konuda yabancı-yerli ayrımı yapmadan, ulusal-yerel ayrımı yapmadan bir genel hukuk koyuyor. İnanıyorum ki bu gelecekte birçok sıkıntılara sebep olacak, tekrar değiştirilmesi gerekecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

568 sıra sayılı kanun tasarısının 19. Maddesinin 1 inci fıkrasının "d" bendinde yer alan "dört" ifadelerinden birinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                        İbrahim Binici (Şanlıurfa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkanım, yazım hatası vardı, önerge bunu düzeltiyor, katılıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Binici, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklik ile tasarıda yer alan anlatım bozukluğunun giderilerek anlam bütünlüğü sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 Sıra Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 21 inci maddesinin birinci fıkrasının son tümcesinin ve ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

" Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, logo ve çağrı işaretlerini Üst Kurul izni ile değiştirebilirler.

(2) Medya hizmet sağlayıcılar, test yayını yaptıkları süre de dâhil olmak üzere, yayın süreleri boyunca tek bir logo ve çağrı işareti kullanmakla yükümlüdür. Televizyon yayın hizmeti sağlayıcı kuruluşların, reklam yayını esnasında logolarını değiştirmek suretiyle kullanmaları ve blok grafiğinin temel karakteristiğini bozmamaları esastır."

 

Mustafa Elitaş

Veysi Kaynak

Abdullah Çalışkan

 

Kayseri

Kahramanmaraş

Kırşehir

 

Özlem P. Türköne

İhsan Koca

Kemalettin Aydın

 

İstanbul

Malatya

Gümüşhane

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)- Katılıyoruz Sayın Başkanım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe...

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Medya hizmet sağlayıcı kuruluşların logo ve çağrı işaretlerini Üst Kurulca tescil edilmesi zorunluluğu öngörüldüğünden logo ve çağrı işaretlerinin değişikliğinin de Üst Kurul izni ile yapılması sağlanmalıdır. Yalnız beyanın değişiklik için yeterli sayılması uygulamada çeşitli karışıklıklara neden olacaktır. Ayrıca reklam yayınlarının denetimi açısından reklam logosu ile yayın logosunun değiştirilerek kullanılması zorunlu olmalıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

23’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 23. Maddesinde yer alan "Üst Kurul belirler" ibaresinin "en az yarısı iletişim fakültesi mezunları olmak üzere Üst Kurul tarafından belirlenir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

 

Faruk Bal

S. Nevzat Korkmaz

Behiç Çelik

 

 

 

Konya

Isparta

Mersin

 

 

 

 

Abdülkadir Akcan

 

Akif Akkuş

 

 

 

Afyonkarahisar

 

Mersin

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 23'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Haber birimlerinde çalışanlar

Madde 23- (1) Medya hizmet sağlayıcıların Haber, Spor ve Program birimlerinde çalışanlar 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanuna tabidir. Bu birimlerde çalışacak basın kart sahibi kişilerin asgari miktarını RTÜK belirler."

 

Orhan Ziya Diren

Tayfur Süner

Ali Oksal

 

 

Tokat

Antalya

Mersin

 

 

 

Şevket Köse

 

Necla Arat

 

 

Adıyaman

 

İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türkiye'deki hakim medya gruplarının esnek istihdam uygulamaları, bu sektörde çalışanların önemli ölçüde hak gasbına uğramalarına yol açmaktadır. Başka sektörlere göre özgül bir niteliğe sahip olan görsel-işitsel iletişim alanı, yaratıcı çabayı ve bağımsızlığı en çok gözeten sektörlerden biri olması gerekirken, Türkiye'de adeta tersi bir durum söz konusudur. Bu nedenle, medya çalışanlarının sosyal haklarını önemli ölçüde genişleten 212 sayılı yasaya göre çalıştırılacak personelle ilgili de bir ibare yer almalıdır. Hükûmet tarafından hazırlanan tasarıda yalnızca haber biriminden bahsedilmekte oysaki buraya diğer basın faaliyetleri olan spor ve program birimlerinde çalışanlar da dâhil edilmelidir. Zira her iki basın faaliyeti de bu maddeye dâhil edilmezse, işveren bu personeli 5953 sayılı Kanuna göre değil 4857 sayılı İş Kanununa tabi olarak çalıştıracaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 23. Maddesinde yer alan "Üst Kurul belirler" ibaresinin "en az yarısı iletişim fakültesi mezunları olmak üzere Üst Kurul tarafından belirlenir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Üniversitelerin İletişim Fakültelerinde eğitim almış donanımlı kişilerin sektörde yer almasını sağlayarak yayıncılık alanında üst düzey standardın ve kalitenin yakalanması adına bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 25. maddesinin 3. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Şahin Mengü

Atilla Kart

 

Manisa

Konya

Madde 25

(3) Yayının herhangi bir şekilde soruşturma veya kovuşturma konusu yapılması ve bunun medya hizmet sağlayıcı kuruluşa yazılı olarak bildirilmesi halinde yayın kaydının saklama süresi 3 yıldır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 25. Maddesinin,

1- 1. Fıkrasında yer alan "alabilir" kelimesinin "isteyebilir" şeklinde değiştirilmesini,

2- 1. Fıkrasına son cümle olarak "Üst Kurul bu talebi bir ay içinde yerine getirir." İbaresinin eklenmesini,

3- 2. Fıkrasında yer alan "hizmet sağlayıcılar" ibaresinin "hizmet sağlayıcıları" şeklinde değiştirilmesini,

4- 3. Fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,

arz ve teklif ederiz.

(3) Yayının herhangi bir şekilde soruşturma veya kovuşturma konusu olması halinde kaydının, işlemlerin sonuçlandığının medya hizmet sağlayıcı kuruluşa yazılı olarak bildirilmesine kadar saklanması zorunludur.

 

Faruk Bal

S. Nevzat Korkmaz

Hasan Özdemir

 

 

Konya

Isparta

Gaziantep

 

 

 

Akif Akkuş

 

Behiç Çelik

 

 

Mersin

 

Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Özdemir konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Özdemir, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Önergede konu edindiğimiz değişikliklerle, maddenin ifade bozukluklarından kurtularak daha anlaşılır olması hedeflenmektedir.

Değerli milletvekilleri, üçüncü fıkra için önerdiğimiz değişiklik ile de sorumlulukların belirginleştirilmesi ve madde metninin doğru ifadelerle belirlenmesi amaçlanmaktadır.

RTÜK, anayasal bir kurum olarak siyasi irade tarafından belirlenen ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde millî iradeyi yansıtan bir kurumdur. Bununla birlikte, kurumun üstlendiği vizyon ve çalışma alanı RTÜK’ü bugün en önemli kurumlardan biri hâline getirmiştir. RTÜK’e dair hukuki düzenlemeler, kurumun devlet mekanizması içerisindeki konumundan ziyade, toplumsal yaşamın sağlıklı bir şekilde devamlılığı üzerine etkisi göz önüne alınarak değerlendirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, bu çerçevede, 13 Nisan 1994 tarihinde kanunlaşan 3984 sayılı RTÜK Yasası’nın çağın sosyal gerçeklerine göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Gerek iletişim alanındaki teknolojik atılımlar gerekse de sosyal yapının kitle iletişim araçlarından etkilenme oranı o kadar hızlı ilerlemektedir ki, bugün görüşmekte olduğumuz taslak dahi, yasalaşması hâlinde bazı ihtiyaçları karşılamaktan uzak kalacaktır. Daha açık bir ifadeyle, taslak geçmişin bazı sorunlarına çözüm getirme gayretleri içerisinde olsa bile geleceğin medya sektörüne dair düzenlemeler öngörmemektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde medya sektörü üzerinde denetim mekanizmalarında Hükûmetin etkileri bu tasarıyla artırılmaktadır. Hükûmet, artık basın toplantılarında sipariş sorularla birlikte televizyon ekranlarında sipariş yayınlar da yapabilecektir. Diğer taraftan, AKP’nin düşünsel çerçevesinin dışına çıkan yayınlar ise RTÜK eliyle Hükûmet denetimine takılacaktır. Böylece, ülkemiz kamuoyu AKP’nin aleyhine konularda susturulmak ve âdeta fikrî bir karanlığa mahkûm edilmek istenmektedir. Medya üzerindeki bu baskı ülkemizin uluslararası saygınlığını da zedelemektedir.

Geçtiğimiz yılın son günlerinde medyamızda da yer alan bir haberde, Macaristan’daki yeni medya yasası “2011’de Macaristan’ı Türkiye’ye mi benzetmek istiyorsunuz?” ifadesiyle eleştirilmektedir. Türkiye’de medya üzerine kurulan baskı, Macaristan’da Hükûmetin gözünü korkutma aracı olarak kullanılmaktadır.

Netice itibarıyla, mevcut RTÜK Yasası’nda bir değişim gerekliliği de açık bir şekilde ortadadır. Ancak görüşmekte olduğumuz tasarı geçmişin medya sorunlarına çözüm üretme gayreti içerisindeyken, geleceğin medya düzenine bir etkisi olamayacaktır.  Tasarı, bu hâliyle yeni sorunlar ortaya çıkarabilecektir.

Öncelikle, basın yayın ve diğer iletişim araçları üzerinde kısıtlama ve sansürün olmadığı, bununla birlikte mesleki denetim ve kamuoyu denetiminin yerleşeceği yeni bir düzen oluşturulmalıdır. Böylece, sağlıklı işleyen, hür ve bağımsız bir medya yapılanması gerçekleştirilmelidir.

Konuşmama burada son verirken yüce heyetinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 25. maddesinin 3. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Şahin Mengü (Manisa) ve arkadaşları

Madde 25

(3) Yayının herhangi bir şekilde soruşturma veya kovuşturma konusu yapılması ve bunun medya hizmet sağlayıcı kuruluşa yazılı olarak bildirilmesi halinde yayın kaydının saklama süresi 3 yıldır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bir yayının soruşturma ve kovuşturma konusu edildiğinin yayıncı kuruluş tarafından bilinmesi ve bildirim yapılmadan mümkün değildir. Ayrıca yetkili birimler tarafından soruşturma ve kovuşturmanın sonuçlandığının bildirilmesi halinde yayınların ne kadar saklanacağı belirtilmediğinden ortaya çıkacak sorunlar fıkra değişikliğiyle aşılmış olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı, Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam efendim.

Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.57

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 17.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

568 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesi üzerinde verilen Manisa Milletvekili Şahin Mengü ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 Sıra Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 26 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"(3) Kamu kurum ve kuruluşlarının ikaz, duyuru ve eğitim maksadıyla karasal radyo veya televizyon yayını yapma talebinde bulunmaları hâlinde; bu talepler yapılacak protokol çerçevesinde Türkiye Radyo-Televizyon Kurumundan hizmet alınarak karşılanır. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Kanunlarında radyo ve televizyon yayını yapabileceklerine ilişkin hüküm bulunan kamu kurum ve kuruluşlarından Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu tarafından her hangi bir ücret alınmaz. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu haricindeki kamu kurum ve kuruluşlarına kanal, frekans veya multipleks kapasitesi tahsisi yapılmaz."

 

Mustafa Elitaş

Veysi Kaynak

Abdullah Çalışkan

 

Kayseri

 Kahramanmaraş

Kırşehir

 

Özlem P. Türköne

İhsan Koca

Kemalettin Aydın

 

İstanbul

Malatya

 Gümüşhane

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 26. Maddesinin;

1-     2. Fıkrasının sonuna "Hâlen yayında olan iletişim fakültelerinin radyo ve televizyonlarının müktesep hakkı saklıdır." Cümlesinin eklenmesini,

2-     10. fıkrası olarak "Yerel medya hizmet sağlayıcı kuruluşları 8. fıkrada belirtilen hizmetlerden Üst Kurulun üst sınırını belirleyeceği ücret mukabilinde yararlanabilirler" cümlesinin eklenmesini,

arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Cemaleddin Uslu

S. Nevzat Korkmaz

 

Konya

Edirne

Isparta

 

Behiç Çelik

Kemalettin Nalcı

Akif Akkuş

 

Mersin

Tekirdağ

Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Cemaleddin Uslu…

BAŞKAN – Sayın Uslu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Önergemizle tasarının 26’ncı maddesinin (2)’nci fıkrasının sonuna bir cümle ilave ediyoruz ve yine (10)’uncu fıkra olarak da yeni bir cümle eklenmesini teklif ediyoruz. Çünkü mevcut mevzuat hükümlerine göre kurulmuş ve esas amacı fakülte öğrencilerine uygulamalı eğitim sağlamak olan iletişim fakültelerinin radyo ve televizyonlarının müktesep haklarının korunması isabetli bir uygulama olacaktır, aksi takdirde bu düzenleme ile üniversitelerin çalışma hayatından uzak, işlevsel bilgi üretmeyen, pratiği ortadan kaldıran ve yeterli donanıma sahip olmayan insanların mezun oldukları kurumlar olarak eleştirilmelerine sebep olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin gündeminde daha önemli ve daha acil görüşülmesi gereken konular varken RTÜK ile ilgili bu aceleciliğin altında yine bir menfaat algısı ortaya çıkmaktadır. Çağdaş ve özerkliği olan bir denetim kurumu olarak kurulmuş, ancak daha sonra skandallara karışan ismiyle RTÜK güven yitirmiştir. RTÜK, tarafsız niteliğini günbegün yitirmiş ve iktidara hizmet etmeye başlamıştır. Mevcut yayın ilkelerinin ülkemizde globalleşen dünyaya ayak uydurması, gelişen teknolojinin getireceklerinin dünya standartlarına paralel gitmesi açısından yeniden düzenlenmesi gereklidir. Ancak, RTÜK kanun tasarısının hızlandırılması harekâtındaki amaç, mevcut yayın ilkelerinin düzenlenmesi değildir. Türkiye’de bütün kanunlar gibi çok önemli addettiğimiz bu tasarı, önümüzdeki genel seçimde medyanın ini kısmak için gerekliliği olan ve yandaş medya yaratmak adına hızlandırılmış bir adımdır. Yine, süslenmiş bir paketle haklı duruma geçmeye çalışmanın ve göz boyamanın zekice bir planıdır. İnsanımızın gerçekleri duymaya, görmeye, okumaya ihtiyacı olduğu her dönemde, özellikle ülkemizde bölünme tehditlerinin çoğaldığı son zamanlarda çok önemli hâle gelmiştir. Görsel ve yazılı medyayı totaliter rejimin ağına sokmaya çalışmak, bu halka ve bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Çünkü, medya bağımsız olmak zorundadır. Bağımsızlığı olmayan ve çıkarları doğrultusunda yanlış bilgi veren medya, vatan hainidir. Genel seçimlere hazırlanan ülkemiz medyasını susturmanın en kolay yolu, kanunlarla tehdit etmektir. Her hakkı tekelinde tutan Hükûmetin çok daha önemli konular dururken RTÜK konusunu Mecliste gündeme alelacele getirmesinin nedeni de yandaş medya oluşturmaktır. Muhalif olan basına karşı da elindeki kozları tek tek kullanıp muhalefet olanları cezalandırmanın ve bu yolla terbiye etmenin en yasal yolu bu fikri kanunlaştırmaktır. Hükûmetin en iyi yaptığı da budur zaten.

RTÜK, bağımsız kimliğinden çıkarılıp, baskı ve sansür uygulama kuruluna dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Maalesef, RTÜK, denetlemeyi baskı altında tutmakla karıştıran ve bu özelliğiyle devletin diğer kuruluşlarından hiçbir farkı olmadığını gördüğümüz bir kurum hâline gelmiştir.

Sözlerime son verirken sizleri saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 Sıra Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 26 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"(3) Kamu kurum ve kuruluşlarının ikaz, duyuru ve eğitim maksadıyla karasal radyo veya televizyon yayını yapma talebinde bulunmaları hâlinde; bu talepler yapılacak protokol çerçevesinde Türkiye Radyo-Televizyon Kurumundan hizmet alınarak karşılanır. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Kanunlarında radyo ve televizyon yayını yapabileceklerine ilişkin hüküm bulunan kamu kurum ve kuruluşlarından Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu tarafından her hangi bir ücret alınmaz. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu haricindeki kamu kurum ve kuruluşlarına kanal, frekans veya multipleks kapasitesi tahsisi yapılmaz."

                                                                        Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)  - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)  - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamu Kurum ve Kuruluşları tarafından yapılacak radyo ve televizyon yayınlarının Anayasanın 133 üncü maddesi ile tek kamu radyo ve televizyonu olarak kurulan TRT tahsis edilen kanal ve frekanslardan yapılması öngörülmektedir. Bu şekilde diğer kamu kurum ve kuruluşlarının TRT imkânlarından yararlanmaları sağlanarak kaynak israfı engellenecek hem de yayıncılık açısından daha kaliteli hizmet sunulması sağlanacaktır.

BAŞKAN -  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 27. Maddesinin 1. ve 3. Fıkralarında yer alan “karasal yayın” ibarelerinin “ulusal karasal yayın” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

S. Nevzat Korkmaz

Behiç Çelik

 

 

 

Konya

Isparta

Mersin

 

 

 

 

Beytullah Asil

 

Akif Akkuş

 

 

 

Eskişehir

 

Mersin

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 Sıra Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 27 nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının son cümlelerinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Veysi Kaynak

Abdullah Çalışkan

 

Kayseri

Kahramanmaraş

Kırşehir

 

Özlem P.Türköne

İhsan Koca

Kemalettin Aydın

 

İstanbul

Malatya

Gümüşhane

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)  - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)  - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 27 nci maddesinin birinci fıkrasında her yayın ortamı ve tekniği için ayrı lisans alınması öngörülmüş olup, bu lisanslar için ayrı ücret ödenmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önce okutmuş olduğum ilk önerge bazı hükümleri değiştiriyordu. Şimdi bu önergeyle birlikte o hükümler toptan değiştiği için oradaki değişikliğe imkân kalmamıştır. O önergeyi zorunlu olarak işlemden kaldırıyorum.

Kabul edilen önerge doğrultusunda madde 27’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 28 üzerine iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 28. maddesinin 1. fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Şahin Mengü

 

Atilla Kart

 

Manisa

 

Konya

Medya hizmeti sağlayıcı şirketler de multipleks işletmeci şirketlere ortak olabilirler.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Kanun Tasarısının 28. maddesinin 3. fıkrasının 1. cümlesinden sonra gelmek üzere “iletimin durdurulmasını takiben multipleks işletmecilerinin Üst Kurula 3 gün içinde itiraz etmeleri ve Üst Kurul’un 7 gün içinde sonuçlandırması mümkündür.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Behiç Çelik

Akif Akkuş

Nevzat Korkmaz

 

 

Mersin

Mersin

Isparta

 

 

 

Mehmet Şandır

 

Beytullah Asil

 

 

Mersin

 

Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Beytullah Asil konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Asil, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle sizi ve şahsınızda yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu önergemizde, meydana gelebilecek olası yanlışlıkları da ortadan kaldırma imkânı tanımak için üçüncü fıkranın birinci cümlesinden sonra gelmek üzere “iletimin durdurulmasını takiben multipleks işletmecilerinin Üst Kurula 3 gün içinde itiraz etmeleri ve Üst Kurulun 7 gün içinde sonuçlandırması mümkündür.” cümlesinin eklenmesini teklif ettik.

Değerli milletvekilleri, son elli yıldır son hızla gerçekleşen teknolojik gelişmeler insanların kullanımına açık olan iletişim araçlarının neredeyse tümünü etkilemiştir. Gelişen iletişim araçlarının yanına yenileri eklenmiş, bunlar hayatımızı kolaylaştırmaları adına iyiden iyiye hayatımıza yerleşmişlerdir. Bu yerleşme, bilhassa çocuk ve gençlerimiz üzerinde olumlu yönleri yanında olumsuz pek çok etki de yaratmıştır. Bu yasada en fazla bu olumsuzlukları giderecek düzenlemelerin yapılması beklenirken “kamu hizmet yayıncılığı” anlayışı göz ardı edilmiş, konuya sadece ticaret mantığı ile bakılır hâle getirilmiştir. Gelecek kuşakların içi boş, hayalperest, gelecek kaygısı taşımayan, içine kapanık, saygısız, sevgi ve saygıdan yoksun, örf ve âdetleri unutmuş bir nesil olarak yetişmesi teşvik edilir hâle gelmiştir. Gerçek dünyayı anlatmayan, sürekli büyü ve sihir içeren diziler çocukları dünyanın gerçeklerinden uzaklaştırıyor, onları hayal dünyasında yaşatıyor. Şiddet içerikli filmler son yıllardaki kötü yönetilmemizden de kaynaklanan sıkıntılarla birleşince toplumsal huzursuzluklar, öldürme, soygun olayları artmakta, çatışma alanları genişlemekte, ahlakı koruyan değerler sistemi çöküntüye uğramakta, kanunsuzluk, yolsuzluk ve şiddet artarak Türkiye suç ve suçlular ülkesi hâline gelmektedir.

En son, yeni yılın ilk gününde, ülkemizin en huzurlu kentlerinden birisi olan Eskişehir’de birbirlerini yan bakmakla suçlayan gençler kavgada bıçak kullanmış, anne ve babalarının gözlerinin içine bakmaya kıyamadan yirmili yaşlara getirdikleri 2 vatan evladı öldürülmüşlerdir. Maalesef, bu tasarıda, toplumsal huzura yönelik düzenlemeler göz ardı edilmiştir. Kurumun düzenleyici kimliğinin de bu tasarıda göz ardı edildiği gözlenmektedir.

Bir diğer sorun alanı da pek çok konunun yönetmelikle belirlenecek olmasıdır. Bu tür yönetmeliklerin, yasada yer almayan kısıtlayıcı düzenlemelere kapı açtığı gözlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle, büyük sıkıntılar içinde haber toplayan, topladıkları bu haberleri kitleye ulaştırabilmek çabasında çırpınan yerel basınla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. İmkânsızlıklar içinde çırpınan yerel basının sorunlarına devlet kurum ve kuruluşlarının ilgi eksikliği eklenince, yerel basın, yıllardır, kendisine değer verilmeyen, ciddiye alınmayan, sorunlarına çözüm üretilmeyen bir konumda kalmıştır.

Seçim bölgelerimizdeki yerel ölçekli radyo ve televizyonların hangi zor şartlarda görev yapmaya çalıştıklarına hepimiz şahidiz. Benim ilimde de yıllar önce 2 genç müteşebbis -ilimizin plakasıyla- “Kanal 26” adında bir televizyon kurdular. Özverili gayretlerini hep takdir ettik. Uyduya çıkma çabaları, yüksek uydu kiraları karşısında hep sonuçsuz kaldı. Bu da gelişmelerini hep yavaşlattı. Eskişehir’in merkezi dışında yaşayan binlerce insana da çabalarını ulaştıramadılar. Bu örnekler hepimizin ilinde mevcut.

Ulusal televizyonların ile zor ayakta tutulan bu tür yerel televizyonların uydu kiraları maalesef aynı. Yerel televizyonların dördünün, beşinin bir araya gelmesi suretiyle bir platform oluşturmaları imkânının tanınmasını diliyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 28. maddesinin 1. fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Şahin Mengü (Manisa) ve arkadaşları

Medya hizmeti sağlayıcı şirketler de multipleks işletmeci şirketlere ortak olabilirler.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım Sayın Hamzaçebi?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Fıkraya eklenen cümle ile bu alanda hizmet veren yayıncı kuruluşların bu işletmeci şirketlere ortak olmaları sağlanacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

29’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 29. Maddesinin sonuna 4. fıkra olarak aşağıda yer alan cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“(4) Platform işletmecileri ve yayın hizmeti iletimi yapan alt yapı işletmecilerinin hizmetlerinden yerel medya hizmet sağlayıcıları Üst Kurulun üst sınırını belirleyeceği ücreti ödemek kaydıyla yararlanabilir.”

 

Faruk Bal

S. Nevzat Korkmaz

Behiç Çelik

 

Konya

Isparta

Mersin

 

Cemaleddin Uslu

Akif Akkuş

Kemalettin Nalcı

 

Edirne

Mersin

Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Uslu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 568 sıra sayılı Tasarı’nın 29’uncu maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 29’uncu maddenin sonuna dördüncü fıkra olarak bir cümle ilave etmeyi teklif ediyoruz. Bu sayede yerel medya hizmet sağlayıcılarının platform hizmetlerinden yararlanmasını kolaylaştırması ve eşitliğe aykırı rekabet ortamı içerisinde korunması gerektiğini ifade ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, karasal yayına geçmeyi hedefleyen bu yeni yasa tasarısı, dünyayla paralel olarak sorunsuz bir şekilde karasal, sayısal yayıncılığa geçmeye çalışıldığını ifade ediyor ve tasarının içeriğine yeni maddeler ekliyor.

Getirilen bu tasarıyla, yayın kuruluşlarının karasal yayın lisansına sahip olmaları, lisans ücretlerinin, kanal ve frekans kullanım ücretlerinin tahsil edilmesi amaçlanmaktadır. Buraya kadar tamam. Ancak bu lisans ücretleri neye göre ve kime göre belirlenecektir? Frekans kiralama fiyatları sabitlenecek mi yoksa kişilere göre veya yayın organının büyüklüğüne göre değişecek mi? Karasal yayında sadece ulusal kanallar mı seyredilecek? Ülkemizin dağlık coğrafi yapısına uygunluğu nedir? Yeni yasa mevcut olan medya sahiplerini koruyacak, kollayacak mı yoksa yüksek faturalarla darboğaza mı sokacak? Yeni medya organları yaratmak için mevcut medyayı sindirecek tehditkâr cezalar mı uygulanacak? Daha önce muhalif olan medya gruplarına çıkarılan faturayı henüz unutmadık ve bu sonuçlara bu medya gruplarına yapılanları göz önünde bulundurarak vardık.

Medya sahipliği konusu yeniden ele alınarak düzenleniyor ve yayın kuruluşlarında yabancı sermaye oranı yüzde 25’ten yüzde 50’ye yükseltiliyor yani basın satılıyor, hem de dış güçlere. Peki, bu yabancı sermayenin yayınlarını kim denetleyecek? Bu yabancı sermaye sahiplerini hangi kriterlere göre belirleyecekler? RTÜK bu denetlemelerde cezai uygulamaları hangi kanunlara göre yapacak? Yabancı sermayenin denetleme kurulunun kanunlarına göre mi yoksa bizim RTÜK kanunlarımıza göre mi? Bu tasarıya göre TRT’yi RTÜK denetleyecek, TRT’nin yüzde 50’sinin yabancı sermayeye satılma olasılığı da göz ardı edilmemeli. TRT’nin bile yabancı sermayeye satılacak olması millet olarak istediğimiz değil de istenilen bilgilerle doldurulmamız anlamını taşıyor çünkü TRT halkındır ve halka daima doğru haber vermekle mükelleftir. O zaman şu sorular ve çelişkiler geliyor akıllara:

Karasal yayınlarda düzenlenecek yasa taslağında en büyük kazanç iktidarın ve yabancı sermayenin mi olacak?

Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız Sabah gazetesi ve ATV kanalının satışında oynanılan oyun misali aynı senaryo bir başka şekilde legalleştirilip mi uygulanacak? Ki o süreçte birçok kuruluş ihaleye girmiş ama ihale, daha az miktar sunmasına karşılık Çalık Grubuna verilmiştir. Çalık Grubunun Sayın Başbakanla yakınlığı iyi bilinmektedir. İşte, karasal yayınlar üzerinde RTÜK’ün bu kadar durması da bundan kaynaklanmaktadır.

Bu yasa taslağında bulunan başka bir madde ise ülkemizde önde gelen bir yayın grubuyla alakalıdır ki, burada oynanan en büyük oyun da budur zaten. İktidar son dönemlerde iktidara olan muhalefeti ve iktidarın “yandaş medya” olarak suçladığı, tehdit ettiği bu önemli medya grubunun içinde bulunan yabancı kuruluşları daha da zenginleştirip, onların bu medya grubunun içindeki hisselerini yüzde 50 artırarak kendi medyasını inşa etme yoluna girmiştir. Bu tamamen ortada görünen bir durumdur. Özellikle bu yabancı sermayeler kimdir ve iktidar partisiyle ne gibi çıkar ilişkileri olduğu iyice anlaşılmalıdır, okunmalıdır. Bu konuda sorulacak birçok soru var ancak en önemlisi, bu düzenleme neden seçimlere yaklaştığımız bu dönemlere denk getirildi?

Hükûmetin referandum öncesinde düzenlemeye çalıştığı hususları hâlâ unutmuş değiliz. Vadedilen ve meydanlarda halkı kandırma adına verilen hiçbir söz yerini bulmadığı için, şimdi çıkarılmaya çalışılan ve yetkileri artırılan, aynı zamanda iktidara hizmet eden bir kurumun bağımsız hareket edecekmişçesine yasalar düzenlemesi hiç de inandırıcı gelmiyor. Bu yasaya RTÜK’ün bağımsız bir kurum olarak görevini yapabilmesi adına muhalif medyanın da haklarını koruyacak birçok madde eklenmesi gerekiyor.

Sözlerime son verirken sizleri bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, geçici 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 dâhil olmak üzere 30 ila 50’nci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’a aittir.

Buyurun Sayın Ayhan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.

Tasarı hakkındaki görüşlerimi söylemeden önce kısaca bir gezinti yaparak Hükûmetimizin basın ahlakı, basın özgürlüğü, basın mensuplarıyla ilgili tutumu, TRT’nin ve RTÜK’ün -tırnak içinde- “demokratik çalışmaları” üzerine bir anımsatma yapmak istiyorum.

Dışişleri Bakanımız Sayın Davutoğlu ABD’de Brookings Enstitüsünde yaptığı konuşmada basın özgürlüğüyle ilgili bir soruya verdiği yanıtta, Türkiye’de medya ahlakının, medya etiğinin yerleşmesi durumunda basın üzerindeki kısıtlamaların azaltılabileceğini söylemişti. Bu Türkiye’de ulusal basına “Davutoğlu ahlaklı medya istiyor.” şeklinde yansıdı. Bunun da anlamı şudur: “Basın bizim istediğimiz gibi davranırsa, bizim istediğimizi yazar istemediğimizi yazmazsa, bizim yanlışlarımızı görmezse biz de onları belli bir çerçevede özgür bırakırız.”

WikiLeaks tarafından geçen ay yayınlanan ve ABD resmî kaynakları tarafından da doğrulanan bazı belgelerin bazı medyada yer alması üzerine de Sayın Başbakanın Ankara Yenimahalle’de bir açılış töreninde yaptığı konuşmaya bir göz atmak gerekiyor. Sayın Başbakan dedi ki: “Bu iftiraları atanlar ne kadar şerefsizse onları manşetlere taşıyanlar, siyaset malzemesi yapanlar da o kadar müfteridir, o kadar alçaktır.” Yani klasik bir Recep Tayyip Erdoğan tavrı.

Yakın tarihe baktığımızda, kendine dokunan haberleri yapanların vergi silahıyla tehdit edildiği, yayınların kamu kurumlarına sokulmasının engellendiği, karikatüristlerin mahkemeye verildiği, bazı gazetecilere akreditasyon oyunları oynandığı, Deniz Fenerini, örtbas edilen taciz ve tecavüz olaylarını yayınlayanların terslendiğini, bazı gazetecilere Silivri’de yatan gazetecilerin örnek gösterildiğini görüyoruz.

İstanbul’da yapılan bir toplantıda New York Times’tan bir gazetecinin Türkiye’de tutuklu sayısının gerçeğinden az gösterildiği ve tutuklamanın bir cezalandırmaya dönüştürüldüğü sözü üzerine -ki Sayın Cumhurbaşkanının da katıldığı bir toplantıydı- bu konuyu da biraz araştırdım. Sınır Tanımayan Gazeteciler kurulunun 2009 yılı basın özgürlüğü endeksine göre değerli arkadaşlar, Türkiye 175 ülke arasında basın özgürlüğü içinde 122’nci sırada bulunuyor. Bu, hem ülkemiz adına hem Hükûmetimiz adına, ne yazık ki, yüz karası bir durumdur. İşte, Hükûmetin basın ahlak anlayışının, demokrasi anlayışının sonucu budur değerli arkadaşlar.

TRT’ye baktığımızda, bir yandan yandaş yerleştirme çiftliği bir yandan Hükûmet borazanı olarak çalıştığını görüyoruz. Sayın İbrahim Şahin Genel Müdür olduğunda TRT’nin mevcut kadrosunun çok şişkin olduğundan bahsederek “Bu kadro ile değil beş altı kanal kırk tane kanal yönetirim.” demişti. Bir soru önergesi verdik, aldığımız yanıtta Kuruma 1.210 tane personel alındığını öğrendik. Sanıyorum Sayın Şahin “Dilimi eşek arısı soksaydı da bunu söylemeseydim.” demiştir. Ama “Alınan personelin kaç tanesi AKP’li vekil ya da üst düzey yöneticinin yakınıdır?” diye sorduğumuzda buna açık yanıt alamadık ama açık yanıt alamasak da ne demek istendiğini anladık.

Daha sonra, Sayın Kemal Anadol’un ısrarlı çabaları sonucu, kimlerin kaç paraya program yaptığını, kimlerin dolgun maaşla ne hizmetler verdiklerini öğrendik. Sayın Ali Babacan’ın, her akçeli soru önergesine verdiği cevaptaki gibi “ticari sır” adı altında gizlemeye çalıştığı TMSF’nin elinde bulunan Cine 5’in kimlere arpalık olarak kullandırıldığını öğrendik.  Bazı gazetecilerin baskıyla işlerine son verildiği, bazılarının Silivri’ye ve diğer cezaevlerine gönderildiği, bazılarının da oralara gönderilmekle tehdit edildiği Türkiye'nin genel manzarası bu değerli arkadaşlarım. TRT’nin, referandum sürecinde Hükûmet borazanlığı yaparak “evet” kampanyası yürüttüğü -ki inkâr edecek AKP’liler elbette ki- Yüksek Seçim Kurulunun 493 no.lu kararıyla da sabittir. Muhalefet liderleriyle ilgili yaptırılan yanlı yayınlar, medyumlara hazırlattırılan sipariş kehanetler de cabası.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şimdi TRT’nin çiftlik gibi yönetildiğine dair bir bilgiyi de kısaca İzmir’den vermek istiyorum. TRT turizm ve belgesel kanalında yabancı uyruklu bir bayan 2009 Eylülünden 2010 Martına kadar oturma ve çalışma raporu almadan çalıştırıldı. Daha sonra emniyet baskını üzerine apar topar uzaklaştırıldı ve bilahare gerekli prosedür yerine getirilerek çalışmaya devam etmesi sağlandı. Devlet memuru konumundaki bir koordinatörün yukarıdan bir talimat almadan böyle bir şeye cesaret edebileceğini sanmıyorum. Özel sektör kaçak işçi çalıştırdığı zaman takibe uğrarken devletin kaçak yabancı çalıştırması hukuka ve ahlaka uyar mı? Bunu da sizlerin vicdanına soruyorum.

Şimdi tasarıya baktığımızda gördüğümüz olumsuzlukların en azından bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum. Tasarının Avrupa Birliği uyum çerçevesinde getirildiği söylenmekle birlikte açık, şeffaf, hesap verebilir bir anlayış ortaya koymadığı açıktır. RTÜK’ün başında Deniz Feneri zanlısı bir yurttaşımız Sayın Bakana rağmen kalabilerek zaten kurum güvenilirliğinin yitirilmesine neden oldu. Tabii “Balık baştan kokar.” sözcüğü doğrulatılırcasına Devlet Denetleme Kurulunun RTÜK’le ilgili hazırladığı raporda ilginç şeyler var. Devlet Denetleme Kurulunun ilgili raporunun 80 no.lu önerisine göre Bursa’da kısmen gerçekleşen, Yalova ve Kocaeli’de hiç gerçekleşmeyen organizasyonları gerçekmiş gibi belge düzenleyerek kamu zararına yol açan kamu personelinden bahsediliyor. Aynı raporun 81’inci önerisinde de bir FM yayıncısına gerçeğe aykırı belge düzenleyerek görev alanının dışında yayın hakkı verip görevini kötüye kullanan kamu görevlilerinden bahsediliyor. Bu tasarı, Üst Kurul yapılanmasının, partizan kadrolaşmanın hayata geçirilmesi amacını taşımaktadır. Ne yazık ki tasarıda biraz önce anlattığım türdeki uygulamalara karşı ciddi önlemler alınmadığını görüyoruz.

AKP’nin ahlaklı ve dürüst medya anlayışının bir gereği olarak tasarıyla RTÜK yetkileri artırılmakta, yargı işlevsiz hâle getirilmektedir. Yani RTÜK tam bir sansür kurumu hâline getirilmektedir. Yabancı sermaye payı yüzde 25’ten yüzde 50’ye çıkarılarak, uluslararası sermayeyle belki de Lübnan’da Sayın Başbakanı karşılayanları finanse edenlerin ve İsrailli yandaşların da demokratikleşmeye ve Türkiye’nin kültürel gelişmesine katkıları artırılacaktır.

Tasarı medya sektöründe tekelci mantığın hâkim olmasını amaçlamaktadır. Zaten Türkiye’de fiilen baskı, sindirme, ekonomik olarak yok etme yöntemiyle bir yandaşlaştırma gerçekleştirilmiştir, bunun yasal zemini oluşturulmaktadır. Bu tasarıyla, radyo-televizyon faaliyetlerinin düzenlenme ve denetlenmesi amacıyla kurulan RTÜK’e aynı zamanda medya hizmetlerinin de düzenleme yetkisi verilerek Anayasa’dan daha geniş bir yetki alanı çizilmiştir ve bu durum Anayasa’ya aykırıdır değerli arkadaşlarım. Ayrıca birçok maddedeki karmaşık düzenlemeler bundan sonra doğacak uyumsuzlukların da bir göstergesidir. Bunu da zamanla yaşayacağız.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; biz muhalefet olarak iki günden bu yana üzerimize düşen uyarıları yaptık. Bundan sonra karar yüce Meclisindir.

Hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime son veriyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmak için söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu hususta iktidar partisi şu görüşleri ifade etti alt komisyonda ve Komisyonda:  “3984 sayılı Kanun eskimiştir.” dedi. Bugüne kadar 20 kez değiştirildiğine ilişkin ifade edildi. “Avrupa Birliği ‘Bilgi Toplumu ve Medya’ başlığıyla uyum için yeni bir kanun istemini belirtmektedir.” dedi. Frekans tahsisi meselesi çözülememiştir ve tahsis karşılığı tahsisat yapılamamıştır, bunu ifade ettiler. “Medya sahipliği objektif kriterlere kavuşturulamamıştır.“ ifadesini söylediler. “Rating ölçümleri meselesi çözülememiştir.” dediler. Kapalı devre televizyon yayıncılığı konusunun, ortada olduğunu ifade ettiler. Medya sahipliğinde yabancı sermaye payı hususunda atıfta bulunuldu, yayınlarda kapsama alanının coğrafya mı, nüfus mu olduğu konusu tartışmaya açıldı. Ceza sisteminin işletilmesi, RTÜK’e payların nasıl ayrılacağı, “Avrupa eserleri” kavramı, çevre, eğitim, kültür alanlarına daha fazla yönelme hususları, karasal yayın lisanslarının hâlâ verilememesi hususu, millî eğitimle ilgili payın kaldırılması, müeyyidelerde zaman aşımı meselesi, kamusal yayınların denetim dışılığı, reklamlarda düzensizliklerin ve istismarın giderilmesi, siyasi reklamların düzenlenmesi ve diğer hususlar. Bu hükümler, sekiz yıllık AKP İktidarının her alanda olduğu gibi radyo ve televizyon yayıncılığında da başarısızlığının birer örneğidir, kanıtıdır.

Şimdi, Genel Kurula sunulan yasa teklif ve tasarılarına, amaçlarına bir göz atalım. Göreceğiz ki iktidar tarafından devlet tüm kurumlarıyla tahrip ve yok edilmeye devam edilmektedir. Böyle bir anlayış olabilir mi? Bu Hükûmet Türk milletinin Hükûmeti olabilir mi? Rutubette çürütülmüş bir kumaş misali, devletin neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Düğmeye basılıyor, RTÜK kanunu isteniyor, bir sektör daha tahribat noktasına getiriliyor.

Değerli arkadaşlar, biz burada iyi niyet ararız. Mademki böyle bir tasarıya ihtiyaç vardı, sekiz yıldır bugüne kadar niye herhangi bir çaba gösterilmedi?

Değerli milletvekilleri, medya sektöründe habercilik doğal olarak en önemli daldır, uğraştır ama habercilik yapılırken burada halkın doğru bilgilendirilmesi asıl önemli olandır. Ama bunun tersi yapılırsa, habercilikte manipülasyona yol açacak uygulamalara girişilirse o zaman habercilik değerini yitirir ve uygar bir toplum olmamız asla manipülasyonlardan dolayı da mümkün olmaz.

Yayıncılıkta diğer bir önemli husus da, toplumsallaştırmadır; insanları birbirine kaynaştırma, sosyal ilişkileri kuvvetlendirmedir ve insanlarımıza umut vermek lazım. Umudu olmayan toplumlar her zaman çökmeye daha hazırdır. Onun için, motive etmek gerekir toplumu. Tartışma ve diyaloglarda farklı görüşlerden ve doğru insanları, toplumda saygınlığı kanıtlanmış insanlarla bu işi yapmayı hedef ve ilke almak lazım.

Elbette, eğitime çok önem vermek gerekir. Millî kültürün işlenmesi, geliştirilmesi oldukça önemlidir ama bunu yaparken eğer biz toplumda argoyu, basit olmayı ve insanları daha kültürlü, daha ulusal ve uluslararası normlarla donatılmanın dışında daha iptidai konuma çekecek bir kültürsüzleştirme ameliyesine tabi tutarsak yayıncılıkla, bu da çok tehlikelidir.

Ama bunun yanında diğer bir husus da, çok kültürlülük kavramıdır. Türkiye’de millî kültürü mutlaka en öncelikli olarak vermek zorundayız. Çok kültürlülük bir toplumun parçalanmasına giden yolda atılan bir adım olarak değerlendirilmelidir. Elbette yayıncılıkta eğlendirme amaç olmalıdır ama bunun yanında bütünleştirmeyi de önemsememiz gerekir. Bütün sayısal, istatistiki, ekonomik verilerin mutlaka doğru, anlaşılır ve açık olarak verilmesi iktiza eder ama bu hassasiyet ne yazık ki özellikle medyamızda gözükmüyor, çoğunlukla gözükmüyor ve bu, Türk milletinin doğru bilgilenmesi ve eğitimi açısından büyük noksanlık olarak karşımıza çıkıyor.

Doğal olarak medya sahipliğine ben vurgu yapmak isterim bu konuda. Egemen holding medyası, yabancıların yayıncılıkta daha fazla ağırlığını hisseder olmamız ve dışa bağımlılığın gittikçe artıyor olması, millî çıkarlar yerine zümre çıkarlarının, kişisel çıkarların ya da dış bazı güç odaklarının çıkarlarının yayıncılık yoluyla ön plana çıkartılması da yayıncılıkta diğer bir handikabımız olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ülke güvenliği göz ardı edilmemelidir değerli arkadaşlar. Kurumlar tahrip edilmemelidir. Kurumlara yapılan saldırıları, nasıl iştihayla saldırıyorlar, nasıl geliyorlar, nasıl çekim yapıyorlar, bunları yakın birkaç yıllık geçmişte çok açık bir şekilde gördük. Kurumlar arası çatışma ve hatta kurum içi çatışmaları âdeta özendiren bir yayıncılık da günümüzde görünmeye başladı.

Dinleme ve izleme faaliyetleri âdeta kameraların, bazı kameraların, bazı yayın kuruluşlarının bu konudaki art niyetini de ortaya çıkarmış oluyor. Doğal olarak milletin bekası göz ardı ediliyor, genel ahlak göz ardı ediliyor, temel ahlaki değerler yıpranıyor, aile yapısı, aile kurumu aşınıyor ve genel sağlık böyle bir kötü ve yanlı yayıncılıkla tahrip ediliyor.

Sonuç olarak, Türkiye’de yayıncılık bir müstemleke medyası ve yayıncılığı hâline dönüşüyor, doğrudan ya da dolaylı ağır sansürü izleyebiliyoruz ve sonuçta yaratılan bir cinnet toplumu, psikolojisi bozulmuş yığınlar, katliamlar ve birbirlerine karşı hoşgörüsüz insanlar, ruh sağlığı bozulmuş kitleler ve sefahata özendirilen gençlik, fuhşiyatın ve pornonun vaka-i adiye hâline getirilmesi ve sönen ocaklar. Medya sektörü, bir kara delik gibi milletimizin tüm değer ve kaynaklarını bu şekilde yok etmekte, bize düşen ise medyayı kara delik olmaktan çıkarmaktır.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı, RTÜK’ü tarafsızlıktan uzaklaştırmaktadır, İktidarın âdeta sopası ve gücü hâline getirmektedir. RTÜK, kendi kurallarını kendi koyacak konuma getirilmektedir ve böylece yandaş medya yaratmada aracı kurum hâline getirilmektedir. 2011 seçimlerinde, bu tasarı yasalaştığı zaman, İktidarın, medyayı RTÜK kanalıyla kötü kullanmamasını özellikle buradan ikaz ediyorum. Toplumsal duyarlılıklara önem verilmesini ve RTÜK’ün, AKP’nin arka bahçesi olmamasını diliyorum ve RTÜK personelinin de diğer bazı kurumlarda olduğu gibi partizan memur konumuna getirilmemesi gerektiğini özellikle vurguluyorum. Takip edilecek.

Bundan sonra görüşeceğimiz diğer maddelerde sırasıyla değerli konuşmacılarımız ifade edecek, RTÜK’ün kendi yapısıyla ilgili hususlar var. Ben, bunlara değinmeden bu duygularla Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığımıza ulaşmış başka bir söz talebi yoktur.

Soru-cevap işlemini...

AYLA AKAT ATA (Batman) – Vardır efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kişisel söz yok mu Sayın Başkan?

BAŞKAN – Ayla Hanım, müracaat ederseniz bizim haberimiz olur; müracaat etmezseniz, biz, sizi konuşturamayız, zorla konuşun demeyiz yani.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Hayır efendim, biraz evvel bırakmıştık. Grup adına Sayın Nezir Karabaş konuşacak.

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş.

Sayın Nezir Bey, buyurun.

BDP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görsel ve işitsel medya günümüz dünyasında en önemli kurumlardan biri. Toplumun eğitiminden tutun toplumsal kültürün,  sosyal yaşamın yansıtılmasına kadar, ülkede ve dünyadaki gelişmelerin topluma ulaştırılmasına kadar ciddi bir alanı kapsıyor, ciddi bir görevi var. Günümüz dünyasında medyanın, görsel ve işitsel yayının bir taraftan bağımsız olması, mümkün olduğunca ifade ve örgütlenme özgürlüğünü yansıtabilecek bir konumda olması, halkın her türlü haberi almasını sağlayacak, halkın habere ulaşmasını sağlayacak bir konumda olması gerekiyor, siyasi erkin de etkisinin dışında olması gerekiyor.

Yine, görsel ve işitsel basında en önemli yönlerden biri, belli tekellerin denetiminden çıkarılması ve toplumun tüm kesimlerinin yararına sunulacak, toplumların tüm kesimlerini ifade edebilecek bir yapıda olması gerekiyor.

Yine, Avrupa’ya baktığımız zaman, bu yasadaki birçok düzenleme de Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde yapılıyor. Avrupa’da hem genel medya hem de görsel ve işitsel yayın üzerinde ırkçılığı, ayrımcılığı, toplumun değişik kesimlerinin, kültürlerinin diğerlerinin üzerindeki baskısını engelleme yönünde yasaklar var. Onun dışında, toplumun haber almasını engelleyen yasaklar yok. Maalesef ülkemizde, Türkiye’de bugüne kadar, bugün de daha çok kişilerin habere ulaşmasını engelleyen, farklı düşüncelerin özgürce ifade edilmesini, farklı kültürlerin özgürce ifadesini engelleyen yasaklar var. Fakat ırkçı, ayrımcı, hem kültürler, etnik yapılar, inançlar arasında ayrım gözeten hem kadın-erkek ve dezavantajlı gruplar arasında birçok zaman ayrımcı bir dil kullanılmakta, birçok zaman ırkçı yayınlar yapılmakta. Buna yönelik maalesef Türkiye’de yasaklar yok, buna yönelik engelleme de yok.

Şimdi, bir düzenleme yapılıyor RTÜK Yasası’nda. RTÜK’ün bir defa yapısına baktığımız zaman, RTÜK’ün mevcut yapısı bile adil değil. RTÜK Üst Kurulu Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan partilerden oluşuyor ancak oradaki oluşum, grubu bulunan partilerin bile bir kısmının oluşturulan sayı, yüzdelik nedeniyle orada bulunmasını engelliyor. Örneğin, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde dört grup var, iktidar partisiyle birlikte dört grup var ancak Barış ve Demokrasi Partisi RTÜK’te temsil edilmiyor. 2,5 milyon oy almış bir parti, 20 kişilik grubu bulunan, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm çalışmalarda grupsal haklarını kullanan ama RTÜK’te, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yani halkın iradesinin de temsil edildiği bağımsız Kurulda BDP yok. Yani bu konuda mutlaka RTÜK’te bir değişiklik yapılması gerekiyordu. Bu, yarın, benzer, bu sayıda gelebilecek diğer partiler için de aynı durumdur. Biz bugün mevcut durumda olan, RTÜK’te temsili bulunmayan parti olduğumuz için bunu dile getiriyoruz. Eğer RTÜK bağımsız bir kurulsa ve Üst Kurulun Parlamento iradesini, halkın iradesini de yansıtan bir yapısı varsa burada grubu bulunan tüm siyasi partilerin de temsilinin olması gerekiyor.

Tabii, birçok madde üzerinde değerlendirmeler, eleştiriler yapılabilir. Zaten tüm siyasi partiler birinci bölüm üzerinde de eleştirilerini yaptı, önergelerini sundu ancak siyasi reklamla ilgili bir bölüm var, bir madde var, 31’inci madde. Maddede “Medya hizmet sağlayıcılar, Yüksek Seçim Kurulu tarafından ilan edilen seçim döneminde, yayın yasaklarının başlayacağı saate kadar siyasi parti ve aday reklamları yayınlayabilir.” deniliyor.

Değerli arkadaşlar, dünyadaki parlamenter demokrasinin olduğu ülkelerde de, Türkiye’de de seçimlerin en önemli yanlarından biri, en önemli özelliklerinden biri seçimlerin adil olması, herkesin eşit koşullarda seçimlere girmesidir. Zaten daha önce Türkiye’de görsel basın TRT tarafından ve devlet denetiminde başladı, şimdi de RTÜK tarafından denetleniyor.

Parlamenter sistemlerde, seçimlerde en önemli ilke eşitliktir, adil olmadır. Siyasi partilerin ve adayların seçimlerde reklam yapması, her gün televizyonların belli bazı siyasi partileri ve adayları tanıtması ve reklam vermesi Türkiye koşullarında kabul edilebilir bir durum değil. Bizce bu zaten birçok alanda dezavantajın olduğu; ayrımcılığın olduğu; siyasi partilerin özgürce çalışma, propaganda yapması, ifade özgürlüğünün önünde birçok engelin olduğu; yine ekonomik anlamda Büyük Millet Meclisinin Türkiye'de çıkardığı yasalarla, daha önce AKP’nin iktidar, CHP’nin muhalefet olduğu, iki partinin olduğu dönemde çıkarılan yasayla siyasi partilerin, hatta BDP gibi grubu bulanan ancak hazine yardımından yararlanmayan ve bunun dışında, ciddi şekilde oy alan, yüzde 3-5’e kadar oy almış olan -diğerleri düşük olsa bile yüzde 1-2-3 oy alan- partilerin hazine yardımlarından yararlanmadığı Türkiye'de siz radyo ve televizyonların reklam yapmasını serbest bırakacaksınız. İşte, bir seçime gideceğiz, iktidar ve muhalefet partileri, MHP ve CHP trilyonlarca lira hazine yardımı alacak, bunlar reklam yapacaklar televizyonlarda, her gün siyasi partilerin reklamı olacak. Yine, iktidarların mevcut güçlerini, iktidar güçlerini nasıl kullandığını biliyoruz. Yarın muhtemelen, diğer seçimlerde, daha kısa süre önce geçirdiğimiz referandumda gördüğümüz gibi -Türkiye'nin ulusal televizyonlarının, gazetelerinin- gazetelerin ilk sayfalarında zaten veriliyor, televizyonlarda ve radyolarda da hangi televizyon kanalını açsanız, hangi radyoyu açsanız karşınızda AKP’nin, iktidar partisinin iktidar gücünü de kullanarak reklamları ve onun adaylarının reklamı önünüze çıkacak. Onun için, bu tür düzenlemelerin en azından yasada olmaması, görsel ve işitsel medyanın, televizyon ve radyoların, siyasi partilerin ve adayların reklamının yapılmasının mutlaka çıkarılması gerekiyor ve yine görsel ve işitsel medyada Türkiye’deki tüm kesimleri, farklılıkları, kültürleri, inançları, dilleri temsil eden bir yapının olması, ırkçı, ayrımcı söylemlerin cezalandırılacağı bir yasanın mutlaka çıkması gerekiyor diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Başka bir söz talebi var mı efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben kişisel söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 568 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tabii, kanun hemen geldi, ondan sonra temel kanun kabul edildi ve temel kanun da kabul edilince hemen maddeleri de görüşülmeden ve süratle gidiyoruz. Bir ülkenin parlamentosunda eğer tartışılan kanunlar, eğer anlaşılmadan, tartışılmadan geçerse, o kanunlardan o memlekete fayda gelmez. Ben, şimdi inanıyorum ki, AKP milletvekillerinden bu kanuna “kabul” oyu verenlerin yüzde 1’i dahi bu kanunu okumamıştır. Hangi maddesiyle ne getiriliyor, hangi maddesiyle ne götürülüyor, vatandaşlara ne külfetler getiriliyor; bundan haberi yok. Parmak indir, parmak kaldır. Böyle bir yasama faaliyeti olmaz değerli milletvekilleri.

Şimdi getirilen kanun, bizim günlük hayatımızı en yakından ilgilendiren bir kanundur, demokrasimizle en yakından ilgili bir kanundur, siyasi yapımızla en yakından ilgili bir kanundur. Şimdi, bu bölümde mesela siyasi partilere ilan ve reklam hakkı getiriliyor. Şimdi, biliyoruz ki, iktidardaki siyasi partinin arkasında çok büyük bir kaynak var, kamu gücü kaynağı var. Bir defa, ihaleler yandaşlarına veriliyor, devletin imkânları onlara kanalize ediliyor, her türlü ekonomik güce sahip ama öte tarafta, devletten yardım almayan siyasi partiler var. Peki, siz, büyük bir ekonomik güçle siyasi faaliyete giren bir siyasi partiye, boy boy, televizyonlarda, gazetelerde reklam ücretini verirken, öte tarafta… Hiçbir ekonomik gücü olmayan bir siyasi partinin seçime katılmasında elde ettiği durumla, öteki durum arasında eşitlik ilkesi var mıdır? Hani seçimler eşit koşullarda yapılacaktı? Bence, RTÜK’ün bu konuda ciddi birtakım denetim yapması lazım. Yani siz yarın seçime giderken -özellikle bu sene de seçim yılı- bu seçim yılında iktidar partisi çok büyük reklamlar yapacak, gerçek dışı reklamlar yapacak, gidecekler “Yalancı cennette yaşıyoruz.” diyecekler. Türkiye'de zaten her gün çıkıyorlar, televizyonlarda, maalesef hiç doğru olmayan, hiç hakikati ifade etmeyen, yapmadıkları işleri yaptık diyen, bölücülük yapan, ayrımcılık yapan, vatandaşlar arasında ötekileştirme faaliyetlerinde bulunan bir siyasi iktidar, çıkacak, kamuoyunun karşısında “Ben şunları şunları yaptım.” diyecek, ondan sonra vatandaşı kandırmaya çalışacak ve oy almaya çalışacak.

YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) – Vatandaş kanmaz Kamer Bey.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu, bir defa, seçime giderken bana göre bu topluma yapılan en büyük ihanettir. Bana göre, seçim döneminde siyasi partilerin oy almak için reklam vermeleri hatalı arkadaşlar. Böyle bir şey olur mu? Yani burada seçimde eşitlik ilkesine aykırı. Dolayısıyla, bence bu maddeleri çıkarmak lazım. Yani yarın, öbür gün göreceğiz, Bakın, bir referandum yapıldı, her taraf “Evet”lerle donatıldı, bırakın “Hayır” kelimesi yani devlet dairelerinde kaldırıldı. Bu siyasi iktidarın bu kadar baskıcı yoluyla, vatandaşların beyni, daha doğrusu düşünceleri gerçekleri anlamasını engelledi. Yani onun için, eğer bir ülkede hakikaten adalete, hukuka uygun seçim yapılması isteniyorsa, eğer hakikaten vatandaşların vicdanının ini dinleyerek oy vermeleri isteniyorsa, bunları, bence, zengin partiler lehine getirilmiş bu hükümlerin mevzuattan, ortadan kaldırılması lazım. Bu konuda Yüksek Seçim Kurulunu bence de yetkili kılmak lazım.

Gerçi görüyoruz geçmiş şeylerden dolayı, yani bunu böyle yapacağımıza seçimlerde para dağıtmayı engelleyelim, seçimlerde işte makarna dağıtmayı engelleyelim, kömür dağıtmayı engelleyelim madem adil bir seçim istiyorsunuz, dürüst bir seçim istiyorsunuz. Ondan sonra, sizin getirdiğiniz bu düzenlemelerle Türkiye’de dürüstlük değil, soygunculuk özendiriliyor, hırsızlık özendiriliyor, yanıltıcılık özendiriliyor, vatandaşın beynini bulandırma özendiriliyor. Böyle bir devlette hukuka, adalete, eşitliğe uygun seçim yapılır mı arkadaşlar?

Gelin, bu kanunları öyle değiştirelim. Seçimde vatandaşın oyunu alacak şekilde, onun vicdanını tesir altında bırakacak buzdolabı, çamaşır makinesi gibi şeyler dağıtmayı engelleyelim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Saygıdeğer milletvekilleri, konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Uslu, buyurun efendim.

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, seçim zamanına doğru birçok yeni dergi ve gazete kuruluşu yapılıyor. Bunların birçoğu haftalık yayımlanıyor ve seçimler sonrası kapanıyor. Bu sayede medyada ciddi bir bilgi kirliliği yaşanıyor. Bu sorumu dün cevap alamadığım için bugün tekrar soruyorum. Bununla ilgili bir çalışmanız var mıdır?

Bir başka soru da yayın lisansı mevcut olan bir medya kuruluşunun kablolu yayına geçmek istemesi hâlinde ayrı bir bedel ödemesi gerekiyor mu? Neden?

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Cemaleddin Bey.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, benim sorum gerçi ilgili bakanaydı ama…

Bir: Dünkü konuşmada Sayın Cumhurbaşkanına bağlı olan Devlet Denetleme Kurulunun RTÜK’le ilgili raporunun Başbakanlık Teftiş Kuruluna gönderildiği ve orada incelettirildiği gündeme geldi. Yani Cumhurbaşkanına bağlı olan Devlet Denetleme Kurulu raporlarına güvenmiyoruz da Başbakanlık Teftiş Kuruluna mı yeniden incelettiriyoruz?

İki: Bu kanunda yerel radyo, yerel ve bölgesel televizyonlarla ilgili, onların sıkıntılarını giderecek bir düzenleme göremedik. Bu düzenlemede yerel televizyon ve yerel radyoların sıkıntılarını giderici bir düzenleme yapmayı düşünmüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın İnan…

MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Türkiye’de, hangi dönemde olursa olsun Türk milliyetçiliği fikrinin bir öcü gibi gösterildiği medyada özellikle ve çok yer bulmadığı açık bir gerçektir. Özellikle devletin televizyonu olan TRT’de tartışma programlarında neredeyse bütün yazarların ve çizerlerin AKP düşünceleri doğrultusunda fikir beyan ettikleri bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla, tartışma programlarındaki yazarlar için seçme kriteri nedir? Bu yazarlara ödenen ücretler nelerdir? TRT’nin bugüne kadar yaptırmış olduğu en pahalı dizi hangisidir? Bu dizi çekimlerinin imkânları TRT’de var mıdır? Bu dizileri TRT kendisi çekebilir mi?

Diğer taraftan, bugün medyanın çok önemli bir kısmının iktidarı desteklediği apaçık bir gerçektir. Bir yazarın kendi gazetesinde ve köşesinde “Esas medyadaki değişim 2011 seçimlerinden sonra olacaktır.” ifadesi acaba bir öngörüyü mü göstermektedir? Siz bu konuda ne düşüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, son dönemde “Show TV” adlı özel bir televizyon kanalında yayına giren “Muhteşem Yüzyıl” isimli televizyon dizisinde, âdeta, Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın içki içtiği, harem hayatının cinsellikten ibaret olarak gösterildiği yönünde gerek tarihçilerden gerekse kamuoyundan çok ciddi tepkiler gelmektedir. Acaba, ülkemizin kritik bir döneminde böyle bir dizinin yayına sunulmasının özel bir amacı mı vardır? Bu konuda RTÜK olarak nasıl bir denetim yapılmıştır? Dizinin yayından kaldırılması düşünülmekte midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakana soruyorum: “Müstehcen olamaz”ı tarif edebilir mi?

İkincisi: Bugün, Yeni Şafak, Zaman, bu gibi yandaş basından olup da TRT’de program yapan kaç kişi var? Bunlara ne kadar ücret ödenmektedir?

Bir de Bülent Bey’e şunu sormak istiyorum: Geçen sene kendisine güya suikast yapılacaktı. Bu suikastte 2 tane subay yakalandı. Bu kişiler ne oldu? Bu suikast yapıldı mı yapılmadı mı? Genelkurmayın en mahrem yerlerine girildi, burada aramalar yapıldı. Burada herhangi bir belge bulundu mu, bunu merak ediyor vatandaşlarımız.

Ayrıca da bu Celal Bayar Üniversitesi Rektörünü ziyarete giderken o çocuklara karşı, Rektörün tavrı “Ben sizi okuldan atarım.”, “Susun.”, “Konuşmayın.” diyen bir Rektörün davranışını uygun görüyor mudur? Görmüyorsa buna karşı bir tepki gösterdi mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 4 Ocak 2011 tarihinde yapılan Milliyetçi Hareket Partisi grup toplantısında intranette yapılan yayında son on iki dakika kalıncaya kadar ses yoktu, görüntü vardı. Daha önceleri de bazen böyle durumlar meydana gelmiştir. İlgililerin daha dikkatli ve titiz olmaları konusunda uyarılmasını istiyorum. Bu tür arızaların iktidar partisi yayınında olmamasını nasıl izah edersiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Korkmaz…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü 2010 yılı Basın Özgürlüğü Endeksini yayınladı. 178 ülkeli endeksin 138’inci sırasında Türkiye var. Türkiye geçen yıl 122’nci sıradaydı. Sadece geçen yıldan bu yıla ülkemizin 16 sıra gerilemesinin nedenleri arasında, Hükûmetin basın üzerinde kurduğu baskının ya da basında, iktidar yanlısı tek sesliliğin katkısı nedir? Bu tekelleşme nereye kadar devam edecektir? Bu süreçte –hakikaten merak ediyorum- muhalif tek bir gazete bırakılacak mıdır? Bu tekelleşmeyi önlemek üzere Hükûmet olarak projeleriniz nelerdir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bazı arkadaşlarımızın soruları doğrudan TRT ile ilgilidir. Bugün RTÜK’le ilgili bir konuyu görüşüyoruz. Kanun kabul edildikten sonra denetim RTÜK’e geçecektir. Dolayısıyla, TRT ile ilgili yazılı ve sözlü soru önergelerine esasen cevap veriyoruz ancak arkadaşlarımızın bu konu görüşülürken sorduğu soruları da TRT’yle ilgili olarak yazılı cevaplandıracağım.

Sayın Işık’ın, Show TV’de yeni başlayan bir diziyle ilgili olarak söyledikleri, kamuoyunda da büyük bir yankı bulmuştur. Ben de şahsen büyük bir endişe ve üzüntü içindeyim. Kanunî Sultan Süleyman gibi, sadece kendi ülkemizde veya geçmişte Osmanlı döneminde değil bütün dünyada büyüklüğü bilinen ve dönemi “Muhteşem Süleyman” olarak tanıtılan bir insanı, harem düşkünü, içki düşkünü, hatta bazı sahnelerinde, söylemeye dilim varmayan bir ilişki içerisinde göstermeye matuf… Fragmanlarından böyle anlaşılabiliyor veya böyle düşünülebiliyor. Böyle büyük masraflarla dizinin çekilmiş olmasından ve gösterimine birkaç gün önce başlanmış olmasından ben üzüntü duyuyorum ancak RTÜK, bildiğiniz gibi, yayına giren ve yayın sırasında yayın ilkelerine aykırı olduğu itirazıyla veya şikâyetiyle önüne gelen konular hakkında karar verebilmektedir, önleyici bir imkânımız bulunmamaktadır. Önleyici imkânımız, sadece 7’nci maddede kabul edilmiş olan, millî menfaatler veyahut da bu konudaki olağanüstü günlerde alınması gereken tedbirleri içermektedir. Kamuoyunun tepkilerini dikkate alarak televizyonun bunu kendiliğinden kaldırması belki düşünülebilir ancak bu tür yapımların veya prodüksiyonların, rating ve kâr amacıyla yapıldığını hepimiz bilmekteyiz. Bu diziyi ilginç kılmak için, senaryosunda farklı argümanlar kullanılmıştır.

Bildiğiniz gibi, sadece Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili, Atatürk’ün hatırasına alenen hakareti suç sayan bir kanun yürürlüktedir. Bunu diğer tarihî şahsiyetler için geçerli kılmak herhâlde mümkün değil ancak gönlümüzden geçen, aklımızdan düşünebildiğimiz, tarihimizin önemli şahsiyetlerini olduğundan başka türlü görerek küçültmeye, aşağılamaya çalışan, ne olursa olsun karşılığını bulmalıdır.

Diziyle ilgili şikâyetleri süratle dikkate alacağımızı ve kanun çerçevesi içerisinde gereğini yapacağımızı söyleyebilirim.

Sayın Genç “müstehcenin tarifi” konusunu ileri sürdüler. Müstehcenin tarifi Türk Ceza Kanunu’nun varlığından beri yapılmıştır, Yargıtay kararları ve içtihatlarıyla da ne olduğu açıkça bellidir. Kendisi de çok değerli bir hukukçudur, bunu bildiği kanaatindeyim.

TRT’de kimlerin program yaptığını soruyor, TRT’yle ilgili konuları cevaplandırırken bunu karşılayacağım.

Bana yapıldığı iddia edilen suikastla ilgili merak ve endişesini hayranlıkla karşılıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben de hayranlıkla sizin cevabınızı bekliyorum.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Bu konu sanıyorum yakın zamanda bir şekilde -doğru veya yanlış, olumlu veya olumsuz- ortaya çıkar.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama merak ediyoruz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – “Rektörün tavrını uygun görüyor mu?” Rektör benim yanımda bu öğrenci veya öğrenci kisvesiyle bu hareketi yapmaya çalışan kişilere bir tavır ve davranış içerisinde bulunmadı. Onu yorumlamak konusunda ben bir şey söylemeyeceğim.

Size ODTÜ’lü öğrencilerin ne kadar büyük bir sevgi gösterdiğini gıptayla, imrenerek buradan dinledim. Yani herkese aynı tavır gösterilmiyor olabilir. Ben sizin öğrenciler tarafından bu şekilde karşılanmış olmanızdan ayrıca gurur duydum bir milletvekili olarak.

Sayın Paksoy “4 Ocak 2011 tarihli grup toplantısında son on iki dakika…” Yani TRT 3’ün yayınlarıyla ilgili bir konuysa ilgilenmem gerekir ve araştırmam gerekir.

Sayın Korkmaz “Basın özgürlüğü endeksinde gerideyiz.” dediler, bazı incelemeler ve raporlar sonucunda. Bunların ne kadar sağlıklı verilere dayandığı konusunda doğrusu endişeliyim. Ancak şunu söylemeliyim…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, Sınır Tanımayan Gazeteciler…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Müsaade edersiniz…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Paris’te, RSF…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Olabilir, yani bu kuruluşların bütün raporlarına aynı şekilde itibar edeceksek başka raporları da sizinle tartışmamız gerekebilir.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Tartışmaya gerek yok efendim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Bunları ihtiyatla karşılayalım. Olabilir ki belli amaçlar doğrultusunda hazırlanmış da olabilir, bazıları da çok objektif verilere dayanmış olabilir.

Biz basın özgürlüğü konusunda gerekli tedbirleri hem Basın Kanunu’nda hem de Türk Ceza Kanunu’ndaki uygulamalar sırasında dikkate alıyoruz. Gazetecilik mesleğiyle ilgili, yazı ve ifade özgürlüğüyle ilgili konular bizim ilgilenme alanımız içerisindedir ama gazeteci sıfatını bir şekilde kazanmış, işlediği suç da terör örgütüyle iş birliği ve onun adına eylem yapmak ise aynı kategoriye koymamak gerekir. Sizin koymadığınıza inanıyorum ama öyle toplantılarda karşılaşıyoruz ki, elimizdeki listelere baktığımız zaman, ismini bile duymadığımız bir gazetenin kartına sahip olan bir başkası, adi suçları, terör suçlarını işlemiş ve bundan hüküm giymiş durumdadır. Sayıları az veya çok ama mesleğini ifa ederken özgürce düşüncesini yazabilen, bunu yazarken de takibata maruz kalanlar varsa bunlar genelde Türk Ceza Kanunu’nun üç maddesiyle ilgilidir: Birincisi adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs, bir diğeri soruşturmanın gizliliğini ihlal, bir diğeri de yine bu yargılama evresiyle ilgidir. Buralarda suçun unsurlarını daha belirgin hâle getirmek ve bu suça verilen cezaları asgariye indirebilmek -eğer mümkünse- konusunda bir çalışmamız var.

Biz Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü olarak Bakanlığımla ilgili konuda çalışmalarımızı hazırladık, Adalet Bakanlığımıza verdik. Onların da çalışmalarının sonuçlandığını biliyorum. Ümit ediyorum ki Meclisin bugünlerdeki…  Tabii, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu araya girecek bir on gün kadar ama ilk fırsatta Meclisimizin önüne geleceğini düşünebiliyorum.

Devlet Denetleme Kuruluyla ilgili, ben tam içeri girmişken bir arkadaşımız, Sayın Taner konuşma yapmıştı.

Şimdi, bunu ben daha önce de cevaplandırdım. Devlet Denetleme Kurulu raporları gereği için Başbakanlığa gönderiliyor, kanun gereğince de Başbakanlık Teftiş Kurulu bu önerileri, eleştirileri, rapor muhteviyatını, içeriğini inceleyerek sonucu hakkında karar veriyor. Bana, hatırlıyorum, mart ayının sonunda gelmişti, ben bir gün sonra da Başbakanlık Teftiş Kuruluna bunu gönderdim. Yazının tarih ve numarasını da Komisyonda vermiştim, şu anda elimin altında değil. Ben de sizler gibi takip ediyorum.

RTÜK’ü, itibarlı, işini iyi yapan bir kurum olarak görmek hepimizin hedefidir.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Evet, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

30’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

568 sıra sayılı yasa tasarısının 30. m.nin (2) numaralı bendine aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Değerlendirme sonuçları kamuoyu ile paylaşılır.”

 

Alim Işık

Osman Durmuş

Nevzat Korkmaz

 

 

 

Kütahya

Kırıkkale

Isparta

 

 

 

 

Hasan Çalış

 

Mustafa Enöz

 

 

 

Karaman

 

Manisa

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesinde bir fıkraya eklemeyi öngören önergemiz üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle tekrar sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, söz konusu maddenin ikinci fıkrası, Üst Kurulun seçim dönemindeki yayınlarla ilgili yapacağı işleri ve hazırlayacağı raporu tanımlıyor. Dolayısıyla “Üst Kurul, medya hizmet sağlayıcıların seçim dönemlerindeki yayınlarını Yüksek Seçim Kurulunun kararları doğrultusunda izler ve denetler.” hükmü var bu maddede. “Üst Kurulca, Yüksek Seçim Kurulu kararlarına aykırı yayın yaptığı değerlendirilen programlara ait kayıtlar ve izleme raporları Yüksek Seçim Kuruluna gönderilir.” denmektedir.

Yüksek Seçim Kuruluna gönderilen değerlendirme raporu sonuçlarının kamuoyu tarafından da bilinmesi bu kamuoyunun en doğal hakkıdır.

Söz konusu önerge, buraya, değerlendirme sonuçlarının  kamuoyuyla paylaşılmasının eklenmesini öngörmektedir. Umarım Genel Kurul bu öneriyi makul karşılayacaktır. Aksi takdirde, Yüksek Seçim Kurulu ile Üst Kurul arasında ne olduğu bilinmeyen bir değerlendirme sonucunun kamuoyu tarafından  bilinmesi mümkün olamayacaktır. Umarım önergemiz destek bulacaktır sözümü tekrarlıyorum.

Bu vesileyle bir iki konuyu da Sayın Bakanı bulmuşken tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sayın Bakan, özellikle, her ne kadar bu yasa tasarısında yerel televizyonlar ve gazetelerin yer almadığını söylemiş olsanız da şu anda kamuoyunun dikkatle takip ettiği bu düzenlemelerde yerel televizyonların, radyoların ve gazetelerin içinde bulunduğu sorunların çözümü de beklenmektedir. Örneğin, yerel televizyon ve radyolar, illere göre değişmekle beraber, yüklü miktarlarda telif hakkı ödemesi yapıyorlar. Kütahya’da bir yerel televizyonun –aldığım rakamları size söylüyorum- yıllık 6-7 milyar TL’lik bir telif hakkı ödemesi var. Bu, küçük bir televizyon için aylık 600-700 liralık bir harcama demektir. Bunun yanında ayrıca personelin gideri, elektrik harcamaları da eklendiğinde birçok yerel televizyonun ve radyonun ayakta durması mümkün olamamaktadır. Hepsi dört gözle şu anda yaklaşan seçimleri beklemektedir. Seçimlere birkaç ay kala bu giderlerini karşılayabilecekleri reklam gelirleriyle bir yılı umutla geçirip yeni seçim dönemini beklemekten başka yapacakları bir şey kalmamaktadır.

Bir, yine, diğer önemli problem, müzik meslek birlikleri tarafından herhangi bir radyoya veya televizyona, çalınacak şarkı seçimi hakkı maalesef bu yerel televizyon ve radyolara verilmemektedir. Paket hâlinde bunlar pazarlamaya tabi tutulmakta. Bir paket için örneğin 300 TL’lik ödeme yapıyorsunuz ama 200-300 tane şarkının bulunduğu bu paketten 10-15 tanesini sadece bu televizyon ya da radyo kullanıyor. Diğerleri için de kullanmadığı hâlde ödeme yapmak zorunda kalıyor. “Acaba buna da bir çözüm getirilebilir mi?” şeklinde talebi de size iletmek istiyorum.

Bir başka konu: Yeni bir düzenlemenin olduğunu siz söylediniz. RTÜK bölge müdürlüklerinin maalesef beklenen fonksiyonu yerine getiremediği ve birçoğunda –beş tane bölge müdürlüğü var; İstanbul, İzmir, Adana, Diyarbakır ve Van- 1 bölge müdürü, 1 şoför, 1 de odacıyla yürütülen bir bölge müdürlüğü fonksiyonunun etkin olmadığı yine bu sektördeki birçok insan tarafından dile getirilmekte. Umarım, bu dile getirilen konulara da çözüm, kanun sonuçlanıncaya kadarki yaşayacağımız süreçte bulunur.

Bu vesileyle tekrar önergemize desteklerinizi bekliyor, yüce kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

31’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

568 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 31. Maddesi (1) fıkrası tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Şandır

Beytullah Asil

Behiç Çelik

 

 

Mersin

Eskişehir

Mersin

 

 

 

Nevzat Korkmaz

 

Alim Işık

 

 

Isparta

 

Kütahya

 

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 sıra sayılı yasa tasarısının 31. maddesinin (1.) fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

              Kamer Genç                            Şevket Köse                            Tayfur Süner

                  Tunceli                                  Adıyaman                                  Antalya

                                       Ahmet Tan                            Nevingaye Erbatur

                                          İstanbul                                        Adana

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, iki önerge de aynı mahiyettedir. Şimdi Komisyona ve Hükûmete sorduktan sonra, önerge sahiplerinin bir istemi olduğu takdirde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Komisyon önergelere katılıyor mu efendim?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar saygılar sunuyorum.

Tekrar ifade etmem gerekir ki gerçekten toplum hayatında, devlet yönetiminde çok önemli fonksiyonları olan radyo ve televizyon yayıncılığının hukukunu belirliyoruz. Dolayısıyla yeterince müzakere edilmesini önemsiyorum. Her ne kadar bugün bu kanunun görüşmelerinin tamamlanması arzu ediliyor olsa da bu müzakerelerin hiç zararı olmayacağı kanaatindeyiz. Tamamlanması arzusunu biz de ifade ediyoruz ama müsaade ederseniz bazı konularda görüşlerimizi ifade etmek, katkı vermek istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, kanunun 31’inci maddesi siyasi reklamları tanzim ediyor. Bu konu bu Kanun’da yeni bir madde, 3984’ten farklı ve yeni bir madde ve diyor ki: “…yayın yasaklarının başlayacağı saate kadar siyasi parti ve aday reklamları yayınlayabilir.” Dolayısıyla siyasetin özellikle de seçimlerin, reklam malzemesi olarak, bir ticari meta olarak kullanılmasına açık kapı bırakıyor.

Değerli milletvekilleri, yayıncılık önemli ama siyaset çok daha önemli. Bu toplum siyaset vasıtasıyla iradesini ortaya koyuyor ve kendi geleceğine kendi iradesiyle karar veriyor. İşte o iradenin teşekkülünde, o iradenin tezahüründe bir manipülasyonun, bir yönlendirmenin, bir aşırı yönlendirmenin çok ciddi sosyal mahzurları çıkacaktır. Bakınız, seçim  sonuçlarına toplumda oluşacak bir endişe, bir şüphe, bir güvensizlik, bir meşruiyet tartışması inanınız ki burayı da zor durumda bırakır, Türkiye’nin geleceğinde özellikle demokratik sistemin işleyişinde çok ciddi yaralar açar. Siyasetin reklam malzemesi yapılması, seçimlerin, adayların reklam malzemesi yapılmasının çok çeşitli sonuçları olacaktır ve bu sonuçlar toplum hayatında, devlet yönetimimizde, endişe ederim ki büyük tehdit ve  tehlikelere dönüşecektir.

Onun için, daha önceki Kanun’da bu husus yoktu, Yüksek Seçim Kurulunun belirlediği ölçülerde seçim dönemlerinde radyo ve televizyonlar birtakım imkânları sunuyorlardı ama şimdi doğrudan, müstakilen bir madde hâline getirip “reklam verilebilir.” diye bir hüküm koyduğunuz takdirde, o görüntü kirliliği içerisinde seçmenin kanaatinin, kararının yönlendirilmesi imkâna dayalı bir husus olacaktır. Parası çok olanlar veya çok olan kurumlar, siyasi partiler seçmen iradesini yönlendirmek noktasında büyük bir imkâna sahip olacaklar. Bu, seçimlerin sonuçlarının meşruiyetinin, güvenirliliğinin, adil olduğunun tartışılmasına zemin hazırlayacaktır. Yani kaş yapalım derken göz çıkartmak gibi bir sonuçla karşılaşacağız. Radyo ve televizyonların yeni bir reklam pazarı bulmaları bir talep olabilir ama bu talebi karşılayacağız diye toplumsal dengemizi bozmak, gerçekten, siyasi iktidar açısından bana göre doğru olmaz.

Bakın, bir başka hususu daha dile getirmek istiyorum: 3984 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin (n) fıkrasında “Siyasi partiler ve demokratik gruplar arasında fırsat eşitliği sağlanması.” bir temel hükümdü. Şimdi, bu Kanun’dan bunu çıkartıyorsunuz, neden çıkartıyorsunuz? Yani, radyo ve televizyonların, siyasette bulunan aktörler karşısında fırsat eşitliği sağlamak gibi bir sorumluluğu yok mu? Getirdiğiniz düzenleme bunu karşılamaz. Fırsat eşitliğini sağlamak gibi bir zorunluluk olmazsa, işte burada birçok defa ifade edilen, iktidar partisi ile muhalefet partilerinin, özellikle kamu yayıncılığından eşit miktarda faydalanmak gibi bir imkânı kalmaz. Dolayısıyla bir yanlışlığa hukuki zemin hazırlamak gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Bunlar yanlıştır. Bunların düzeltilmesini tekrar istirham ediyor, hatırlatıyor ve saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Diğer önerge sahiplerinden söz talebi?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 568 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 31’inci maddesinde verdiğimiz önerge ile ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, tabii biraz önce önerge üzerinde konuşan Sayın Şandır da konuyu çok güzel ortaya koydu. Önemli olan seçime giderken vatandaşın tarafsız, vicdanının ini dinleyerek oy kullanması lazım ama o vicdanı etkileyecek en azından gayrimeşru yolların önünün kapatılması lazım. Seçimin eşit koşullar içinde yapılması lazım, her adayın eşit koşullarda seçim yarışına girmesi lazım, her siyasi partinin eşit koşullarda seçime girmesi lazım. Şimdi, bu maddeyi getirmekle siz yarın genel seçime gittiğimiz zaman -iktidar gücü sizin elinizde- bütün televizyonlar, bütün basın sizinle ilgili her türlü reklamı yapacak çünkü hangi saate kadar yapılacak? Seçim yasaklarının başladığı tarihe kadar, yani seçim pazar günü yapılacak ve cumartesi saat beşe kadar bu reklamlar sürecek.

Şimdi, haktan, hukuktan, adaletten, vicdandan söz eden insanların, evvela, böyle bir yola tevessül etmesi düşünülebilir mi? Seçimi parayla almak kadar vicdansızlık olur mu, haysiyetsizlik olur mu? Bu vatandaşın oyunu siz para gücüyle, vereceğiniz yalan haberlerle, kandırmaca birtakım reklamlarla, ilanlarla vatandaşın vicdanını istenmeyen bir duruma sevk etmek bu seçim eşitliğine, seçimin adaletine uyar mı?

Bakın, AKP’nin arkasında o kadar büyük kaynaklar var ki… Şimdi, arkadaşlar, İstanbul’da orman arazileri var. Bu orman arazilerinde birçok yerden kömür alındı, o kömür alanlarında büyük çukurlar var. Bu çukurlar normal olarak Orman İdaresine bağlı ama şimdi İstanbul’da bir karar alındı: Efendim, İstanbul’da toprak dökülecek alanlar yok, bu İstanbul’daki inşaatlardan çıkan toprakları nereye koyalım? “O, madeni alınmış kuyulara dökelim.” dediler. Bu kuyular Orman İdaresinin emrindeydi ama AKP bir kanun getirdi, bu Orman İdaresinin emrinde olan o alanları İstanbul Belediyesine verdi. İstanbul Belediyesi onu, oraya getiren... Yani o kanunu hazırlayan ve oraya getiren İstanbul Belediyesinde, AKP yetkilisinin en iyi adamlarından birisi o kurumun başına geldi ve buraya senede dökülen paralarla elde edilen para 5 milyar dolar, 5 milyar dolar arkadaşlar. Bu 5 milyar dolar nasıl harcanıyor biliyor musunuz? Bu 5 milyar doların, bir defa, kontrolü yok. Ne yapıyor? Bu 5 milyar dolar... İstanbul Belediyesi yan şirketler kurdu. Bu yan şirketlere onu oradan aktarıyor ve ondan sonra o yan şirketler ne yapıyor bunu, biliyorsunuz herhâlde arkadaşlar. Orada kendi yandaşları müteahhitlere veriyorlar. Bu yandaş müteahhitler de korkunç kârlar elde ediyor.

Şimdi, düşünebiliyor musunuz en azından burada trilyonlara varan, milyar dolarlara varan bir rant sağlanıyor, bir para sağlanıyor; haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir para sağlanıyor. Yarın sizler seçim kazanmak için bu kaynaklardan yararlanacaksınız. Yani bu kaynaklara gelinceye kadar daha neler var.

Ayrıca da Tayyip Erdoğan’ın bir söylemi var, efendim, diyor ki: “Bitaraf olan bertaraf olur.” İşte referandumda öyle söyledi, tehdit etti. Ekonomik durumu zayıf olan bir parti belki borçlanarak birkaç yerde reklam yapmaya kalksa bile, Tayyip Bey’in korkusuyla televizyon kanalları, maalesef reklam da almayacaklar. Yani AKP dışında hiçbir partinin reklam da verme imkânı çok azalacak veyahut da bu paralar çok yüksek miktarlara baliğ olacak, reklam ücretleri isteyecek.

Dolayısıyla, eğer haktan, hukuktan yanaysanız, eğer eşit bir seçim yapılmasını istiyorsanız o zaman bu maddeyi kaldıralım arkadaşlar. Yani bağımsız adaylar içinde de çok zengin insanlar var. Yani getirecek, adam parayı bastıracak, rakiplerinin aleyhine, getirecek seçime beş kala orada reklam yapacak. Bu hangi vicdanın kabul edeceği bir şey? Ama, bu aslında normal olarak vicdanın kabul edeceği seçim sistemi olamaz. Türkiye’yi kaosa sürüklüyorsunuz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, önergeleri birlikte işleme almıştık. Şimdi önergeleri birlikte oylayacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.46

 

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

31’inci madde üzerinde birlikte işleme aldığım iki önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeleri yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım:

Önergeleri kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 32. maddesinin 1, 2 ve 3. fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.

 

Şahin Mengü

Ahmet Tan

 

Manisa

İstanbul

İdarî yaptırımlar

Madde 32- (1) Üst Kurul, yayın ilkelerine ve bu Kanunda belirtilen diğer esaslara aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşu uyarır veya aynı yayın kuşağında özür dilemesini ister. Bu talebe uyulmaması ve aykırılığın aynı program ve aynı ilke yönünden tekrarı hâlinde ihlâle konu olan programının yayınını, bir ila beş kez arasında durdurur. İsteğe bağlı yayın hizmetlerinde ise ihlâle konu program katalogdan çıkarılır. Cezaya yol açan fiilde sorumlulukları belirlendiği takdirde programın yapımcısı ve varsa sunucusu da bu süre içinde hiçbir ad altında başka bir program yapamaz veya sunamaz. Yayını durdurulan programların yerine, aynı yayın kuşağında ve ticari iletişim yayını içermeksizin, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından Üst Kurulca temin edilen eğitim, kültür, trafik, kadın ve çocuk hakları, gençlerin fiziksel ve ahlâkî gelişimi, uyuşturucu ve zararlı alışkanlıklarla müca-dele, Türk dilinin güzel kullanımı, çevre eğitimi, özürlü sorunları, sağlık ve benzeri kamuya yararlı konularda programlar yayınlanır.

(2) Aykırılığın aynı program ve aynı ilke yönünden tekrarı hâlinde, ihlâlin ağırlığı dikkate alınarak, ihlâlin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki toplam brüt ticarî iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idarî para cezası verilir. Bu fıkrada belirtilen idarî para cezaları radyo kuruluşları için beşbin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcılar için yirmibeşbin Türk Lirasından az olamaz.

(3) Aynı program ve aynı yayın ilkesi yönünden üçüncü kez tekrarı halinde ihlâlin ağırlığı dikkate alınarak ulusal kanallar için 100.000 TL'den 300.000 TL'ye, bölgesel ve yalnızca uydudan yayın yapan kanallar için 20.000 TL'den 50.000 TL'ye, yerel kanallar için 2.000 TL'den 10.000 TL'ye kadar idari para cezası verilir. Aykırılığın aynı program ve aynı ilke yönünden dördüncü kez tekrarı hâlinde, daha önce verilmiş olan ceza % 50 oranında artırılır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Tan, buyurun efendim.

AHMET TAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 32’nci madde üzerindeki değişiklikle ilgili görüşlerimi sunmak üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, şimdi, burada, idari para cezalarıyla ilgili madde üzerine konuşuyoruz. İdari para cezalarıyla ilgili benim samimi kanaatimi sormak isterseniz, televizyonculukta para cezasıyla işlenecek hataları, suçları önlemenin mümkün olmadığını burada görmemiz gerekiyor. Çünkü, televizyonların ayakta kalması, televizyon şirketlerinin ayakta kalması sadece ve sadece rating yarışında öne geçmeleriyle mümkün. Rating için, tabirimi mazur görün, her şeyin yapılabileceği bir sektör bu. “Meşruiyet sınırları içinde” desek bile her şey yapılabiliyor. Bu yüzden, bu cezayla durdurmak yerine başka önlemler alınması herhâlde daha uygun olurdu.

Ancak bir başka konu da Yüksek Seçim Kurulu ile RTÜK arasında adalet ve nasfet ölçülerinin kullanılması bakımından bir paralellik olduğunu da dikkatinize sunmak istiyorum. AGİT Parlamenter Asamblesi vardır. Sanıyorum aranızda AGİT Parlamenter Asamblesi üyesi olan arkadaşlarımız da vardır. Ben geçen dönem o Parlamentoda Başkan Vekiliydim ve Türk Delegasyonunun Başkanıydım, Sayın Cemil Çiçek ve Nevzat Yalçıntaş ile birlikte görev yaptık ve görevimizin önemli bir bölümü yeni demokrasiye geçmiş  -o dönem tabii yeniydi, şimdi eskimeye başladı- eski Sovyet Cumhuriyetleri ve Balkanlardaki birçok ülkedeki seçimleri izlemek için gittik.

Seçimlerin izlenmesinde, gözlenmesinde, seçimlerin adil olup olmadığında televizyonların partiler tarafından eşit kullanılıp kullanılmadığı çok önemli bir kriterdir ve bizim elimizde hangi parti ne kadar televizyonları kullandı hatta gazetelerin kullanılması konusunda da yararlanılması konusunda da belli kriterler vardı. Eğer yeterince televizyonlardan yararlanmamışsa muhalefet partileri, devlet televizyonu değil özel televizyonlar -burada Sayın Cemil Çiçek olsa benim bu söylediklerimi herhâlde en azından başını sallayarak kabul edecektir, onaylayacaktır- son derece önemli. Yüksek Seçim Kurulu seçimlerin adaletli yapılmasından ne kadar sorumluysa ve ne kadar misyon üstlenmişse, RTÜK’ün de aynı şeyi olması gerekir. Ancak, ne yazık ki bunu göremiyoruz. Hele “idari para cezası” gibi bir yaklaşımla da bunun sağlanması mümkün değil çünkü namütenahi imkânlara sahip bir büyük sektör televizyon sektörü.

Bir başka konu: Ne yazık ki RTÜK talimatla hareket eden… Çünkü bu Meclisten seçildiğine göre… Bağımsız olması çok arzu edilmişti fakat icraat ortaya koydu ki bağımsızlık giderek ortadan kalkmaktadır.

Bir başka asıl konu da personel alımı. RTÜK’te 350’yle başlayan personel sayısının şu sıralarda -tam rakamı bilmiyorum ama- binlere ulaştığı söylenmektedir. Bu bir uzmanlık dalıdır. Bir meslek memuriyetine benzer ölçülerin burada kullanılması gerekirken son derece indi, son derece değere, takdire kalmış personel alımı yapılmaktadır. Bu da RTÜK’ün kalitesini herhâlde yükseltmek değil daha aşağıya çekmektedir.

Bir başka konu da RTÜK’ün, tıpkı adli bir kurummuş gibi sakınılması gerekir. Oysaki Deniz Feneri konusunda gölgelenmiştir RTÜK’ün tarafsızlığı yahut da adalet ölçüsü içinde hareket edeceği. Bu anlamda, televizyon sektörünü idari para cezalarıyla -dediğim gibi- yola getirmenin mümkün olmadığını ifade etmek isterim. Burada tabii, iki kelimeyle de, iktidardan yana olan televizyon kuruluşlarının birçok bakımdan desteklenmesi konusu gündeme geliyor. Bunun da önüne geçilmezse Türkiye’de seçimlerin sağlıklı ve adaletli olarak yapıldığı konusunda büyük şüpheler oluşacaktır. Çünkü çok şükür ki Türkiye’deki seçimler kendi millî organlarımızla -yayın ilkeleri konusu tabii ayrı bir konu, şimdiki konumuz ama- Yüksek Seçim Kurulunun, anayasal kuruluş olarak bağımsız yargının kontrolünde gerçekleşiyor seçimler. Bu bağımsızlığa da halel getirilmiş oluyor; çünkü RTÜK buradaki adalet ölçülerini… Partilerin, televizyonları aksesi, televizyonları kullanması bakımından önemli bir işlev. Bu işlevin de engellenmesi, seçimlerin sağlığına, seçimlerin adil olmasına gölge düşürmektedir.

Hepinizi bu hissiyatla selamlıyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

33’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33. maddesinde, 1. fıkrasındaki hükmün “bir yıldan iki yıla kadar hapis” ibaresi, “bir yıldan üç yıla kadar hapis” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

 

Mehmet Şandır

Behiç Çelik

S. Nevzat Korkmaz

 

 

Mersin

Mersin

Isparta

 

 

 

Rıdvan Yalçın

 

Beytullah Asil

 

 

Ordu

 

Eskişehir

                       

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 Sıra Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki ikinci fıkranın eklenmesini ve diğer fıkraların teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(2) Yayın lisansı olmasına rağmen lisans tipi dışında yayın yapan ve izinsiz verici tesis eden medya hizmet sağlayıcılar Üst Kurulca uyarılır, yapılan uyarıya rağmen izinsiz yayına devam edenler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanır.”

 

Mustafa Elitaş

Hayrettin Çakmak

Abdurrahman Arıcı

 

Kayseri

Bursa

Antalya

 

Canan Candemir Çelik

Mehmet Ocakden

İhsan Koca

 

Bursa

Bursa

Malatya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 33. Maddesinin birinci fıkrasında yayın lisansı olmadığı halde yayın yapan kişi ve kuruluşların cezalandırılması öngörülmüş olduğu halde yayın lisansı olduğu halde lisans kapsamı dışında yayın yapılması ve izinsiz verici kurulması halleri için ceza öngörülmemiştir. Oysa uygulamada lisansı olduğu halde lisans tipine uygun olmayan şekilde daha geniş alana veya örneğin yalnız uydu yayın lisansı olduğu halde karasal yayın yapmaya teşebbüs edilmesi olayları ile karşılaşılmaktadır. Bu durumun engellenmesi gerekmektedir. Önerilen düzenleme ile lisans tipi dışında yayın yapılması cezalandırılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33. maddesinde, 1. fıkrasındaki hükmün “bir yıldan iki yıla kadar hapis” ibaresi, “bir yıldan üç yıla kadar hapis” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                        Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce hepinize saygılar sunuyorum.

Burada önergemizde ifade edilen tasarıda geçen “bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası”nın “bir yıldan üç yıla kadar” şeklinde düzeltilmesi teklifine aslında burada bir hükme işaret etme anlamı taşıması dolayısıyla önem atfediyoruz. Bunun tersi de olabilirdi önergemizde. Şöyle ki: “Altı aydan iki yıla kadar” da diyebilirdik. Bu da doğrudur. Çünkü ceza hukukumuzda, özellikle asliye ceza ve sulh ceza mahkemelerinin yetkisi kapsamında olan ceza miktarlarının burada tamamen standartlarının dışına çıkılması durumunu içerdiği için biz bu önergeyi verdik. Görüyorum ki burada, yine Türk Ceza Kanunu’nun 256’ncı maddesinde, yani görevi kötüye kullanmayla ilgili burada yine görüşme yapılırken görevi kötüye kullanma suçlarının bir yıldan üç yıla kadar olması ve bunun üç yılı iki yıla, bir yılı da altı aya indirmesi şeklinde yanlış, tutarsız ve Türk bürokrasisini, devlet yönetimini tamamen mefluç hâle getirecek bir düzenleme yapılmıştı. Burada da bu ceza standartlarını bozmadan, uygun, anlamlı bir düzenleme yapılması zorunluluğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. O hâlde, biz önergemizi burada şöyle yineliyoruz, diyoruz ki: “Altı aydan iki yıla kadar olsun.” ya da “Bir yıldan üç yıla kadar olsun.” Bunu söylüyoruz çünkü ceza standartlarının bozulmaması gerekir.

Onun dışında, diğer para cezalarına ilişkin hükümler konusunda tabii ki herhangi bir hususa işaret etmiyoruz, bu şekilde muhafazasının uygun olduğunu düşünüyoruz.

Tabii, yayın lisansı almadan yayın yapanlar, yayını geçici olarak durdurulanlar ya da lisansı iptal edilenler ama buna rağmen yayın yapanların burada bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası verilmesine ilişkin hükmü, arz ettiğim gibi düzeltilirse uygun olacaktır. Ayrıca, tabii ki Üst Kurul tarafından, tekrarı hâlinde, söz konusu yayın yapan kurum ve kuruluşlarla ilgili cihaz ve tesisler mühürlenebiliyor.

Özel medya hizmet sağlayıcı kuruluşlarla ilgili, doğal olarak tabii ki para cezası verilebilecektir. Görevi kötüye kullanma anlamında müeyyidelere dikkatinizi çekmek isterim.

Bunun yanında, küresel tehdit konusu, yani siber küresel tehdit konusu, özellikle radyo ve televizyon yayıncılığı dışında, günümüzde artarak ve yeni teknolojilerin gelişmesiyle daha da hızlanmış olarak devam etmektedir. Bunu yakın zamanda WikiLeaks olarak da gördük ve artık günümüzde gerek uluslararası terör gerek çevre sorunları gerek insan hakları ihlalleri, kitle imha silahlarının yayılması, açlık ve yoksulluğun artması, siber küresel tehdidi daha da etkin hâle getirmektedir. Doğal olarak bu husus en son Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’ne kadar girmiştir, bu alanda da yayıncılığın kontrolü ve RTÜK’ün yetkisi dışında kalsa dahi oldukça önem arz etmektedir. Günümüz yayıncılığının bu bağlamda da değerlendirilmesi hususunu dikkatlerinize sunuyor, tekrar, önergemizin kabul edilmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Biraz önce Genel Kurulun kabul ettiği önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 sıra sayılı yasa tasarısının 34. maddesinin 5. fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin ilavesini arz ederiz.

Cümle: Sayıştay her yıl bu denetimi yapar ve rapor sonucunu yayınlar.

 

Kamer Genç

Nevingaye Erbatur

Şevket Köse

 

 

Tunceli

Adana

Adıyaman

 

 

 

Rasim Çakır

 

Ahmet Tan

 

 

Edirne

 

İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 Sıra Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 34 üncü maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“ (2) Üst Kurul, bu kanun ve mevzuatta kendisine verilen görev ve yetkileri kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirir ve kullanır.”

 

Mustafa Elitaş

Veysi Kaynak

Abdullah Çalışkan

 

Kayseri

Kahramanmaraş

Kırşehir

 

Kemalettin Aydın

Özlem P.Türköne

İhsan Koca

 

Gümüşhane

İstanbul

Malatya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklik ile AB müktesebatına uyum sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 sıra sayılı yasa tasarısının 34. maddesinin 5.  fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin ilavesini arz ederiz.

Cümle: Sayıştay her yıl bu denetimi yapar ve rapor sonucunu yayınlar.

                                                                        Kamer Genç (Tunceli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 568 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 34’üncü maddesinin beşinci fıkrasının sonuna bir cümle eklemeyi öngörüyor önergemiz. Burada “Sayıştay her yıl denetlesin.” diyoruz.

Biliyorsunuz, RTÜK’ün maalesef AKP İktidarıyla beraber çok kötü bir yansıması oldu kamuoyunda. Buna tabii bu yansımayı sağlayan AKP Grubunun keyfî ve hukuka sığmaz tasarruflarıydı. Biliyorsunuz, bir gün bir torba kanunu geldi, hiçbir sebep yokken baktık torba kanununda oraya bir fıkra eklemişsiniz, efendim, RTÜK Başkan ve üyelerinin hakkında soruşturma açmak için Başbakanın rızası gerekir. Hayda! Yahu niye bu acaba gerekli dedik. Bu nereden çıktı kardeşim? Sonradan araştırdık ki meğer RTÜK Başkanı Deniz Feneri olayında işin içine girmiş, milyonlarca euroluk paralar gelmiş, birtakım yerlere harcanmış, ondan sonra Alman mahkemesinde bu kişiyle ilgili “Bu suçludur.” diye karar verilmiş, hatta Alman Büyükelçisi işte Tayyip Bey’e giderken, Mehmet Ali Şahin de o zaman Adalet Bakanıydı, ona giderken, hem bir Alman çocuğunun işte cezaevindeki durumuyla ilgili giderken “Biz onu hallederiz ama sen bu bizim Almanya’da içeride olan bu Türk vatandaşlarımızı, işte şu Deniz Fenerindekileri de bir an önce bunu çıkarsanıza.” diye karşılıklı pazarlık yapılmıştı. Ondan sonra da -bizim de haberimiz yok, ne bilelim- meğer Tayyip Bey’in en yakın arkadaşı, Deniz Feneri olayında zaman zaman, işte bu Deniz Feneri paralarının Türkiye’ye akışında yani o zamanki iddiaya göre aracılık yaptığı söylenen kişiler arasında kendisine yakın birtakım insanlar olduğu görülmüş ve bunların hakkında soruşturma açma izni kaldırılmış, daha doğrusu Tayyip Bey’in iznine bağlanmış.

Şimdi, normal demokratik bir ülkede, sayın milletvekilleri, devleti yöneten, hele Başbakanlık makamında oturan kişilerin, değil suçluları korumak, bir ülkede suçlu sayılacak kişiler, zan altında olanları bir an önce o zandan kurtulmak için gayret sarf etmesi lazım. Dünyanın hiçbir yerinde hakkında çok ağır suç isnadı olan bir kişi, “Ben Başbakanım, ben bunun hakkında soruşturma izni veririm…” Ondan sonra hakkında suç Alman mahkemeleri tarafından tespit ediliyor ve Tayyip Bey, hakkında soruşturma izni vermiyor. Bu dünyanın neresinde görülmüş sayın milletvekilleri? Neresinde görülmüş ki bir memleketteki suçlu o memleketin başbakanı tarafından himaye ediliyor? O zaman bu memlekette öteki suçluların günahı ne? Öteki suçluların günahı ne, şimdi hapishanelerde yaşayan insanların günahı ne arkadaşlar? Eğer birtakım suçluları bizatihi Tayyip Erdoğan kendi kanatları altına alıyorsa ve bunu koruyorsa o zaman öteki suçlu vatandaşların günahı ne? Bir izah etsin bir AKP’li çıksın ya, bu kürsüye çıksın söylesin, Bülent Bey çıksın söylesin! O zaman hapishanedeki öteki vatandaşların günahı ne ya! Yani bunların arkasında Tayyip Erdoğan gibi bir güçlü kişi olmamasından mıdır? Bu ne hakka sığar ne adalete sığar ne insanlığa sığar. Yani böyle bir yönetim dünyanın en ilkel toplumlarında, Uganda’sında da görülmemiştir, hiçbir yerinde görülmemiştir ama Türkiye maalesef keyfîliklerle, suçluları koruma yönüyle dünyanın en ilkel bir devleti görüntüsüne maalesef başka birileri tarafından sokulmuştur.

Şimdi Sayıştay denetimini zaten her yerde yapmıyor. Türkiye’deki bütün kurumları denetlemesi lazım. Buraya getirdiğimiz önergeyle diyoruz ki: Bu RTÜK çok gelirleri de olan, çok keyfî harcamaları da yapan, mensupları sık sık istedikleri gibi yurt dışına giden… Hiç olmazsa bunların bir denetimini yapsın her sene Sayıştay ve bunun raporunu yayınlasın arkadaşlar. Yani bunun raporu yayınlanmadıktan sonra, bu denetim de olmadıktan sonra ilgililer istedikleri keyfî tasarruflarda bulunabilirler, harcamalar da yapabilirler. Hiç olmazsa eğer böyle bir denetim yapılırsa bu RTÜK’te bulunan kişiler sahip oldukları paraları sorumsuzca, keyfî harcamazlar. İşte, daha önce tümü üzerinde Sayın Faruk Bal açıkladı, hangi RTÜK üyesinin kaç defa yurt dışına, nerelere gittiklerini, ne kadar harcırah aldıklarını söyledi. Dolayısıyla, bu gibi şeylere teşebbüs etmemesi için, en azından kamuoyundaki yansımalarından çekinmeleri için Sayıştay tarafından bunlar her sene…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - … denetlensin ve bu yayınlansın efendim.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Biraz önce kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 35. maddesinin (1) ve (2). fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                Şahin Mengü

                                                                                                                     Manisa

Madde 35- (1) Üst Kurul, en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş, meslekleriyle ilgili konularda kamu kurum ve kuruluşları veya özel kuruluşlarda en az on yıl süreyle görev yapmış, meslekî açıdan yeterli bilgiye, deneyime ve devlet memuru olma niteliğine sahip, otuz yaşını doldurmuş kişiler arasından Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilen onbir üyeden oluşur.

 (2) Dokuz üyenin seçimi, siyasî parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı aday gösterilir ve Üst Kurul üyeleri bu adaylar arasından her siyasî parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir. İki üye ise en büyük üyeye sahip meslek örgütünün önereceği iki katı aday arasından Ulusal yayın kuruluşlarını temsilen bir, yerel yayın kuruluşlarını temsilen bir üye olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir. Ancak, siyasî parti gruplarında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak seçimlerde kime oy kullanılacağına dair görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkanım, bu önerge, sanıyorum sehven verildi, Sayın Hamzaçebi’nin dikkatinden kaçmış olmalı. Anayasa’ya aykırıdır çünkü Anayasa’nın 133’üncü maddesinde 9 üyeden oluşacağı öngörülmektedir. Anayasa’da yazılı bir konuyu bu kanun içerisine koymak mümkün değil.

Çok özür diliyorum, katılamıyoruz.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Geri aldık Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge geri alınmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

36’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 36. Maddesinin 1. Fıkrasının 1. Cümlesinde yer alan “kendi aralarından bir Başkan ve” ibaresinden sonra gelmek üzere “TBMM’nde gurubu bulunan muhalefet partilerine ayrılan Üst Kurul üyeleri arasından” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

S. Nevzat Korkmaz

Şenol Bal

 

Konya

Isparta

İzmir

 

Behiç Çelik

D. Ali Torlak

Akif Akkuş

 

Mersin

İstanbul

Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ  AYHAN SEFER ÜSTÜN  (Sakarya) – Katılmıyoruz  Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Şandır, gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Muhalefet partilerince aday gösterilen üst kurul üyelerinin kurulun yönetim kademesinde de yer almasını sağlayarak kurulda demokratik yapılanmayı oluşturmak amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

39’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın “Üst Kurul üyelerinin teminatı, mali ve sosyal hakları” başlıklı 39. Maddesinin 6. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Behiç Çelik

Recep Taner

D. Ali Torlak

 

 

 

Mersin

Aydın

İstanbul

 

 

 

 

Süleyman L. Yunusoğlu

 

Şenol Bal

 

 

 

İstanbul

 

İzmir

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ  AYHAN SEFER ÜSTÜN  (Sakarya) – Katılmıyoruz  Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Yunusoğlu konuşacaklar.

BAŞKAN – Sayın Yunusoğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 39’uncu maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Madde metninden çıkartılmasını istediğimiz bu maddenin altıncı fıkrasıyla, RTÜK üyelerine, Başkanın tabiriyle, bir dokunulmazlık zırhı getirilmektedir. Bu fıkra 2001 yılından bugüne AKP’nin nasıl değişim gösterdiğinin, nasıl milleti aldattığının en açık göstergesidir, son günlerin moda tabiriyle çark etmenin, tornistanın bir örneğidir.

Bir siyasi partinin ideolojisini, dünya görüşünü, ilkesini ortaya koyan en temel unsur o siyasi partinin programıdır. Adalet ve Kalkınma Partisinin programının “Siyasi İlkeler” başlıklı bölümünde “Milletvekilleri ve bakanların yargılanmaları önündeki anayasal engeller kaldırılacak. Dokunulmazlık, tüm kamu görevlilerinin yargılanabilmeleri önündeki engeller ve ayrıcalıklarla birlikte ele alınacak ve milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerine inhisar ettirilecektir.” deniliyor. Milletvekili dokunulmazlıkları gündeme getirildiğinde Sayın Başbakan “Programımıza bakın.” diyor. Biz de baktık. Doğru, sadece milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılması yok, “Kamu görevlilerinin yargılanmasının önündeki engeller de kaldırılacak.” deniliyor. Peki o hâlde bu madde neyin nesidir? Bu ne ilkesizliktir, bu ne tornistandır, bu ne çarktır! Değerli milletvekilleri, RTÜK üyelerinin görevleriyle ilgili işledikleri suçlarda yargılanmaları Başbakan veya Başbakan Yardımcısının iznine tabi olacak, Başbakan izin vermezse mahkeme kapıları gözükmeyecek.

Bir diğer nokta, bu kanun tasarısını hazırlayanlar biraz mahcup bir tavırla, buraya açıkça yazmak yerine Bankacılık Kanunu’ndaki bir düzenlemeye atıf yapmışlar. Bu utanç, bu mahcubiyet iyi de esas ilkesizlik fıkranın kendisinde. Bu fıkra ile atıf yapılan Bankacılık Kanunu’nun 104’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında “Kurul başkan ve üyeleri ile kurum personeli hakkında görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı soruşturma izni verilmesi için bu kişilerin kendilerine veya üçüncü kişilere çıkar sağlamak veya kuruma ya da üçüncü kişilere zarar vermek kastıyla hareket ederek bu işlemler sonucunda kendilerine veya üçüncü kişilere çıkar sağlamış olmaları hususunda açık ve yeterli emarelerin olması gerekir.” deniliyor yani açık ve yeterli emare şartı getiriliyor, yargılanmanın önüne âdeta engel getiriliyor.

Sayın milletvekilleri, yine Bankacılık Kanunu’nun 104’üncü maddesinin dördüncü fıkrasında “Kurul başkan ve üyeleri ile kurum personelinin görevden almış olsalar dahi görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı başlatılan soruşturma ve kovuşturmalar, ilgili üye veya personelin talebi hâlinde, bunlara vekâlet akdi yapmak suretiyle görevlendirilecek avukatların ücretleri kurum bütçesinden karşılanır.” deniliyor. Yani hukuksuzluğu Üst Kurul ve üyeleri yapacak, ceremesini millet çekecek, fakirin fukaranın hakkı, hukuksuzluk yapanın yargılanması için harcanacak. Dolayısıyla bu utanç verici durumu ortadan kaldırmak gerekmiyor mu? Bu utanç verici durumu ortadan kaldırmak biz milletvekillerinin görevi değil mi?

Somut bir olaydan yola çıkalım. Şu anda görevde olan bazı Üst Kurul üyeleri mahkeme kararlarını keyfî bir şekilde uygulamamaktan ceza aldılar. Yani keyfîlik yapmak serbest çünkü avukat parasını kurum, yani millet ödeyecek. Bu kanun maddesiyle kamu görevlileri arasında ayrımcılık yapılmakta, RTÜK’e devletin diğer kurumları yanında ayrıcalık tanınmakta, hukuk ve adalet kavramları ayaklar altına alınmaktadır. Çatışma ortamı mı yaratılmak istenmektedir?

Bir diğer tornistan ise yerel medyayla ilgili konudur. Bu konuyla ilgili, Sayın Başbakanın 21/10/2003 tarihinde Ankara Dedeman Oteli’nde Yerel Televizyon Birliği üyelerine yapmış olduğu konuşmaya tezat bir şekil oluşmaktadır. Milyonlarca liralık reklam alan kanallar ile zor koşullarda yayın yapan, personel maaşını ödemekte zorlanan yerel kanallar aynı kefeye konuluyor.

Adil olmayan bu durumun düzeltilmesi dileğiyle, önergemize destek vermenizin kendi programınıza sahip çıkmak anlamına geleceğini sizlere hatırlatıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, gördüm efendim.

Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şunun için söz alma ihtiyacını duydum: Biraz önce kabul ettiğimiz 39’uncu maddenin (6) numaralı fıkrasıyla, Radyo Televizyon Üst Kurulu üyeleri hakkında yapılacak olan soruşturmalarda iznin Başbakan veya görevlendireceği bakan tarafından verileceği hükme bağlanmış oldu. Ancak, malumunuz olduğu üzere Anayasa’mızın ilgili maddesine göre Radyo Televizyon Üst Kurulu anayasal bir kurumdur ve üyeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından seçilmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından seçilen üyeler hakkında yapılacak soruşturmanın yürütme organının iznine bağlı kılınması kurumun özerkliğini, anayasal konumunu zedeleyecek bir sonuç yaratmaktadır. Maddenin ilgili fıkrası, (6) numaralı fıkra bu şekliyle Anayasa’ya aykırıdır.

Ben, tekriri müzakereye gidilmek suretiyle bu düzenlemenin Anayasa’ya uygun hâle getirilmesi gerektiği görüşünü ifade etmek için söz aldım, Sayın Başkanın ve Genel Kurulun takdirine sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

40’ıncı madde üzerinde bir adet önerge vardır. Önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

568 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 40. maddesinin 1. fıkrasında geçen “haftada en az bir defa” ibaresinin “haftada en az iki defa” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Alim Işık

Cemaleddin Uslu

Hüseyin Yıldız

 

 

Kütahya

Edirne

Antalya

 

 

 

Abdülkadir Akcan

 

Mehmet Serdaroğlu

 

 

Afyonkarahisar

 

Kastamonu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz çünkü en az toplantı sayısını belirledik. Üst Kurulun daha fazla toplantı yapmasında bir engel yok.

Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Alim Işık.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesinde vermiş olduğumuz bir değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan görüşünü ifade etti. Mevcut hâliyle Üst Kurulun bu maddenin birinci fıkrasında “haftada en az bir defa” olmak üzere tam gün esasına göre çalışacağı hükmü yer almaktadır. Bilindiği gibi, tam gün esasıyla çalışma, başka bir yerde çalışmamak kaydıyla, günün tüm mesaisini ilgili kurumda harcamaya yönelik bir çalışma biçimidir. Eğer siz Türkiye’de birçok medya sorununun olduğu bir dönemde buna ilişkin kararları verecek olan Üst Kurulun en az bir defa toplanmasıyla bir haftalık çalışmasını yeterli buluyorsanız buna söyleyecek herhangi bir sözümüz olamaz. Bu önergeyle yapılacak düzenleme haftada en az bir kez olacak toplantı sayısını en az ikiyle alttan sınırlandırmaktadır. “İki, üç, dört, hatta beş gün niye olmasın?” şeklinde yorumlanabilir.

O nedenle, “bir” ifadesinin “iki” olarak değiştirilmesi yerinde olacaktır diye görüşümüzde ısrar ettiğimi belirtmek istiyorum. Aksi takdirde, uygulamada bunun haftada bir kez olacağını bu yüce Meclisteki her milletvekili çok iyi bilmektedir. En azından bunu iki keze çıkarmak ülkenin sorunlarını daha hızlı çözme açısından olumlu bir düzenleme olacaktır diye ifade etmek istiyorum.

Bu vesileyle, yine birkaç konuyu tekrar sizinle paylaşıp Sayın Bakana iletmek istiyorum. Bugün, bu yasayla, artık siyasi partilerden aday olacak, gerek belediye başkanı gerek belediye meclis üyesi, il genel meclisi ya da milletvekili adaylarının parası varsa seçilebileceğinin tescilini yaşıyoruz. Eğer, siz, televizyonlarda yapılacak reklamları gelire bağlarsanız ve bunu da sınırlandırırsanız, ben inanıyorum ki birçok ilimizde birçok adayın parası olmadığı için seçilemeyeceği bir dönemi önümüzde yaşayacağız. Bu geçti. Maalesef Genel Kurul bu düzenlemeye “hayır” diyemedi. O kanundaki o maddenin çıkarılmasıyla ilgili önerge Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarımızın oylarıyla reddedildi. Bu arkadaşlarımızın başına bu günler gelecektir. Ancak adayların ya da aday adaylarının kendilerini tanıtabilecekleri en önemli ortamlar yerel televizyonlar, yerel radyolar ve yerel gazetelerdir. Bu tanıtım ortamlarının maalesef sıkıntı içerisinde olduğunu hepimiz çok yakından bilmekteyiz. Bir taraftan yerel gazeteler resmî ilan bedelini, tabii, resmî ilanı hak etmiş gazeteler ilan bedelini yetersiz bulurken… Neden dolayı? Geçen sene yapılan bir düzenlemeyle, bilindiği gibi, resmî ilanlar İnternet’ten de verilebiliyor. Artık İnternet’ten de resmî ilanın verilmesiyle ilanların azalması sonucu ilan gelirlerinin düştüğünü beyan ederken bir taraftan da bu ilan gelirlerinden yararlanmak isteyen yerel televizyon, radyolar ve yeni kurulmuş gazeteler de bunun kendilerine açılmasını istemektedirler.

Mevcut uygulamada, yeni kurulan bir gazetenin resmî ilanlardan pay alabilmesi için en az on sekiz ay 3 personelle, ki, bu personeller gazetecilik eğitimini almış personel olmak şartıyla, aralıksız yayın yapması gerekiyor. Eğer bu 3 personel şartını sağlayamamış ve sürekli yayın yapamamış ise on iki aya ilave bir deneme süresinden sonra, yani otuz aylık bir uygulama sürecinden sonra bu haktan yararlanmak durumunda. Bunun azaltılması gerekiyor. Eğer bu konuda bir çözüm getirilebilirse, inanıyorum ki Anadolu’nun birçok ilinde çok ciddi görevler yaptığına inandığımız yerel medya ve basın mensuplarının bir şekilde desteklenmesi sağlanabilecektir.

Diğer çok önemli bir konu: Bu yerel gazete ve televizyonlarda çalışan personelin birçoğu, gelirleri giderlerini karşılamadığı için, kayıt dışı çalışmaktadır. Bu bir gerçek. Eğer bu ülkede her çalışanın insanca yaşama hakkına sahip olduğuna inanıyorsak, bunun kayıt altına alınması ancak bu çalışanların bir şekilde desteklenmesiyle mümkün olabilecektir.

Bu duygularla, önergemize desteğinizi tekrarlıyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

41’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 sıra sayılı yasa tasarısının 41. Maddesinin (ç) Bendinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Tayfur Süner

Orhan Ziya Diren

 

Malatya

Antalya

Tokat

 

Şahin Mengü

Necla Arat

Ali Oksal

 

Manisa

İstanbul

Mersin

Ancak, karasal yerel lisansa sahip medya hizmet sağlayıcılarında bu oran %1 olarak uygulanır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41. Maddesinin “ç” fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

ç) Ulusal medya hizmet sağlayıcıların, program destekleme gelirleri hariç aylık brüt ticari iletişim gelirlerinden ayrılacak %3, yerel ve bölgesel hizmet sağlayıcılarından ayrılacak %1’lik paylar.

Mehmet Şandır

Şenol Bal

Hakan Coşkun

 

 

 

Mersin

İzmir

Osmaniye

 

 

 

Nevzat Korkmaz

 

Reşat Doğru

 

 

Isparta

 

Tokat

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekraren söylüyorum, gerçekten önemli bir hukuk düzenlemesi yapıyoruz. Arzu ederdim ki bu düzenlemeyi müzakere usulüyle yapalım. Öyle şekil şartının yerine gelmesi kabilinden burada kalkıp oturmanın hiçbir anlamı yok. Bu sebeple, bu müzakerenin bugün bitmeyip, Sayın RTÜK yöneticilerine, sayın siyasi iradeye, burada yapılan konuşmaları, ısrarla yapılan konuşmaları yeniden gözden geçirmelerini, yeniden değerlendirmelerini, mutlaka hem bu yasanın faydasına hem bu konunun, yani yayıncılığın faydasına, ülkenin geleceğinin faydasına önemli hususlar, önemli katkılar bulabileceklerini tahmin ediyorum; değerlendirmeler için bir fırsat yakalayacaklardır.

Bu RTÜK yasası bu dönem çıkmalı. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir irade beyanı olarak söylüyorum. Ama bunun, bu kadar önemli bir temel kanunun, bu acelecilikle “Bugün çıksın.” aceleciliğiyle yapılması, acele işe şeytan karışır, bence yanlış oluyor.

Şimdi bir hususu tekrar dikkatlerinize sunuyorum: Değerli Bakanım, değerli RTÜK yöneticileri, yayıncılar ve değerli milletvekilleri; bakınız, kanunlarda genellik esastır, yani özele kanun çıkartmak doğru değildir hukuk tekniği itibarıyla, hukuk mantalitesi itibarıyla. Ama genele çıkartılan kanunların uygulanmasında çok ciddi adaletsizlikler yaşandığını da gündelik hayatımızda görüyoruz, sürekli görüyoruz ve birçok konu eğer erteleniyorsa veya sorun çözülmüyorsa bu genele çıkartılan kanunların uygulanma kabiliyeti bulamayışlarından kaynaklanıyor. Hayatın her alanında bunu görüyoruz.

Şimdi bu RTÜK yasasıyla yayıncılık düzenleniyor. Yayıncılık derken, aynı şartlara sahip değil ki medya kuruluşları, biri yerel medya. Yani Anadolu’nun bir kasabasındaki bir televizyon, bir radyo ile ulusal radyo ve televizyonu aynı hukuk içerisinde değerlendirmeye kalkarsanız adalet olmaz bu, doğru olmaz, uygulamada fayda hasıl olmaz. Dolayısıyla bu kanunda bir “yerel medya” başlığı açılmalıdır. Bu başlık altında özel tanımlar yapılmalıdır, cezasıyla, desteğiyle veya ona uygulanacak hukukla, yine hukukun içerisinde kalınarak bir özel başlık açılarak yerel medyayla ilgili. Çünkü, değerli milletvekilleri, demokrasi dediğimiz hadise küçüğün, azın, aykırı olanın korunmasıyla mümkün olabilir. Bu sebeple, yerel medyanın korunması eğer bu kanunla mümkün olacaksa -ki mümkün olmaz- bu kanun yerel medyayı perişan edecektir. Bu sebeple bir önerge verdik en kötü ihtimalle, gelin RTÜK gelirlerinin tanımında yerel medyadan alınacak pay ile ulusal medyadan alınacak payı farklılaştıralım, yani bir adaleti olsun. Birinden yüzde 3 alıyorsunuz. Yüzde 3 almayın, yüzde 5 alın. Ulusal medya reklam gelirlerinin yüzde 85’ini alıyor, 20 tane ulusal medya, televizyon ve radyo reklam gelirlerinin yüzde 85’ini alıyor, geride kalan 300 tane küçük yerel radyo, televizyon, yüzde 15’ini alıyor. Şimdi siz bu eşitliği sağlamadan, bu paylaşımda adaleti sağlamadan nasıl doğru bir yayıncılık yapacaksınız? Gelin, RTÜK gelirlerinin yüzde 3’ünü değiştirelim, yüzde 1’e düşürelim, yerel medyadan alınacak RTÜK payını yüzde 1’e düşürelim.

Bir başka hususu daha dikkatinize sunuyorum: Değerli siyasi iktidarın kararı kendine ait, sorumluluğu da kendine ait ama burada birlikte çıkartıyoruz, bu kanun AKP’nin değil, Meclisin kanunu olacak. Dolayısıyla muhalefetimizle de bir katkı vermek istiyoruz. Gelin, bu RTÜK gelirlerinden bir kısmını yerel medyanın korunmasıyla, desteklenmesiyle ilgili bir fona aktaralım, yerel medyanın ARGE’sine aktaralım, eğitimine aktaralım, hatta yerel medyada bulunup da sosyal güvenliği olmayan, kendine bakamayan, zor durumda kalan insanların geçimine ayıralım. Bu RTÜK gelirlerini ne yapacaksınız? Bu kadar çok geliri RTÜK üyelerinin yurt dışı, yurt içi gezilerinin harcırahına harcamaktan öte yayıncılığı destekleyecek bir fon oluşturmayı niye düşünmüyorsunuz?

Ben tekrar bunları düşünmeniz için bir fırsattır diyorum. Gelin, bu kanunun son oylamasını önümüzdeki haftalar içerisinde yapalım ama tekrar bir irade beyanı olarak söylüyorum: RTÜK Yasası değişmeli, bu dönem değişmeli.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak muhalefetimizle katkı vermeye çalışıyoruz. Doğruyu yapalım, düzgün yapalım diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 sıra sayılı yasa tasarısının 41. Maddesinin (ç) Bendinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

Ancak, karasal yerel lisansa sahip medya hizmet sağlayıcılarında bu oran % 1 olarak uygulanır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkanım, katılamıyoruz çünkü Üst Kurulun gelirlerinde en önemli pay budur ve biz yüzde 5’i yüzde 3’e düşürmekle ilgili yayın kuruluşlarının da isteğini yerine getirmiş olduk. Eğer bu yüzde 1 olursa veya bir önceki önergedeki gibi kademeli olursa -Üst Kurulun bütçesi özel bütçedir, üst kurul bütçelerinin içerisinde yer almaktadır- ve eğer artan miktar olursa üç ayda bir hazineye devredilmektedir. Biz yüzde 3’ün yeterli olacağını düşünerek böyle bir indirim yapmıştık, dolayısıyla yüzde 1’lik bir önergeyi kabul etmemiz mümkün değil.

Takdirlerinize sunuyorum.

Kabul etmiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli üyeler…

Sayın Bakanım, cidden çok üzüldüm, RTÜK gelirinin önemli bir kısmını… Gariban, bakın ulusal… Biz önergemizde sadece -altını çiziyorum- karasal lisansı olan yerel medya için önerdik yüzde 1’i, karasal lisansı olan. Bunlar, çok zor koşullarda geçinen, sadece kendi illerinde yayın yapan televizyonlar.

Bakın, sizden rica ediyorum, RTÜK geliri içerisinde bunların payı yüzde 5’ten fazlaysa sizden özür dileyeceğim, sizden özür dileyeceğim. Eğer RTÜK gelirlerinin içinde -altını çiziyorum- bu karasal lisansı olanların payı yüzde 5’ten fazlaysa sizden özür dileyeceğim, yoksa siz gelirinizin yüzde 5’ini bunlara verecek misiniz?

Ha, ben sizden şunu beklerdim: Şimdi, ulusal televizyonlardan kablolu yayın yapanlar var, uydudan yapanlar var, ulusal var. Nasıl bunlarla eşit, aynı kefeye koyarsınız Sayın Bakan? Aynı kulvarda nasıl koşturursunuz? Bunların cüsi ne? Bunlar çok zor koşullar altında geçiniyor, memurlarına verecek, çalışanlarına verecek para bulamıyor bu insanlar. Yani siz herkesi yüzde 3’lük dilime aynı koyarsanız adaletsizlik yapıyorsunuz, haksızlık yapıyorsunuz. Yani reklam bütçesi 50 milyon dolar olan bir televizyondan da yüzde 3 alıyorsunuz, reklam bütçesi ayda 5 bin lira olmayan bir televizyondan da yüzde 3 alıyorsunuz.

Ha, ben sizden şunu beklerdim: Biz bunlara RTÜK’ten belli oranda, yüzde 1 yardım edelim.

Şimdi, biliyorsunuz, bir zamanlar, geçen dönem yerel basınla ilgili bir yasa çıkardık. Ekonomik özgürlüğü olan kurum… Bunlar halkın iradesini yansıtıyor. Hiç kimseye zarar vermez. Eğer bir kurumun ekonomik özgürlüğü yoksa her türlü sorun doğar. Biz yerel medyaya yani basılı medyaya Basın İlan Kurumu ilanlarından 2 kez ilan verme zorunluluğunu getirdiğimizde “yerel basın” dediğimiz yazılı basın artık belli bir şeye geçiniyor, bu gelirleri var ama yerel televizyonların geliri yok. Ben şunu beklerdim sizden: Basın İlan Kurumu ilanlarından yerel televizyonlar da faydalansın, onlar da bir gelir elde etsin, onlar da ayda üç beş kuruş, en azından çalışanlarının maaşını verecek bir gelir elde etsin ama örneğin Trabzon’da yayın yapan Mavi TV, Zigana TV, bunlara baktınız mı? Malatya’da yayın yapan televizyonlara bakın. Ben biliyorum bu arkadaşları, çok zor koşullar altında, çalışanlarına maaş vermekte güçlük çekiyorlar Sayın Bakan. Hakikaten sizden rica ediyorum.

Ben merak ediyorum: Şu, RTÜK geliri içerisinde karasal lisansa sahiplerin katkısı kaç kuruş? Hiç almasanız Sayın Bakan “yüzde 1” deyin Sayın Bakan yani ulusal yayın yapan ulusal TV’lerin reklam gelirlerinden aldığınız payı siz koruyun, RTÜK gelirine hiçbir şey olmaz Sayın Bakan. Şunu beklerdim, sizden şimdi şu jesti bekliyorum çünkü beni hakikaten çok üzdünüz o cevabı vermekle, keşke o cevabı duymasaydım. Yani “RTÜK gelirlerinin önemli bir kısmını bunlardan alıyoruz.” demenize çok üzüldüm. Hakikaten merak ediyorum yüzde kaçıdır?

Sayın Bakan, bunlara yardım edin, hatta RTÜK gelirinden belli kısmını, çok zor koşullar altında, namusluca, şereflice yayın yapan bu kurumlara yerel, karasal, altını çiziyorum karasal yayın yapan bu televizyonlara yardım edin eğer ülkede dürüstçe, namusluca haberleşme özgürlüğünü sağlamak istiyorsanız; yoksa ayda 5 bin lira dahi reklam geliri olmayan bu televizyonlardan ne istiyorsunuz Sayın Bakan?

Ben hakikaten RTÜK adına da üzüldüm, şahsınıza üzüldüm. Ben beklerdim ki Sayın Şandır’la -onun da hemen hemen aynı önergesi- bizim önergemize “Evet, biz karasal yayın yapan, sadece ilinde yayın yapan bu televizyonlara bir katkı yapalım. Hatta onlara RTÜK bütçesinden yüzde 1 pay ödeyelim.” demenizi beklerdim, ama Sayın RTÜK Başkanım da demek ki, sadece ulusal televizyonlarla ilgileniyor, yerel televizyonların sorunlarını bilmediğini bir kez daha gördüm.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

42’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 568 sıra sayılı yasa tasarısının 42. maddesinde geçen (altı ay) ibaresinin (bir yıl) olarak değiştirilmesini arz ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Kamer Genç

Şevket Köse

 

 

Mersin

Tunceli

Adıyaman

 

 

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Selçuk Ayhan

 

 

Malatya

 

İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sa-karya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN -  Buyurun Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısı üzerine verdiğimiz önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına görüşlerimi belirtmek üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

RTÜK, yani Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Anayasa’da belirlenen, tanımlanan tarafsız olması gereken bir denetim organıdır. Asli görevi ülkedeki radyo ve televizyonların yayınlarının uygar bir denetim ilkelerine uygun yapılıp yapılmadığını denetlemektedir. Burada denetim yaparken RTÜK’ün yapması gereken iktidar partisinin çıkarlarının gözetilip gözetilmediğini, o çıkarlarının icaplarının yerine getirilip getirilmediğini denetlemek değil, toplumun, halkın yararlarının korunup korunmadığı, halkın doğru bilgi edinme hakkının ihlal edilip edilmediğinin denetlenmesidir. Bunu yaparken de şeffaf olmalıdır. Eskiden bütün yayın televizyonları bakıldığı zaman bunların içerisinde en güvenilir yayın kuruluşu olarak TRT’nin televizyonları akla gelirdi. Halk arasında o televizyon bu televizyon seyredilirdi, ama haberlerde ve topluma ilişkin bilgilerde en tarafsız ve güvenilir yayın organının TRT olduğu kabul edilirdi ama günümüzde TRT, siyasi iktidarın, AKP’nin yandaşı militanların doldurulduğu ve onların maaşa bağlandığı bir kurum hâline geldi ve toplumda da güvenilirliğini yitirdi. Yani bugün iktidarda AKP vardır, yarın bir başka parti olur ama bu ülkede halkın doğru bilgi edinme hakkının sigortası olacak devletin kurumları olmalıdır. Zira, bu kurumlar sadece AKP’lilerin verdiği vergilerle değil, herkesin, hangi siyasi düşünceden olursa olsun herkesin verdiği vergilerle finanse edilen kurumlardır.

Değerli milletvekilleri, bugün televizyonlara baktığımız zaman, televizyonların halkın doğru bilgi edinme hakkına saygı göstermediklerini görüyoruz ve bir kirlilik almış başını gitmiş. Bütün televizyonlarda kirlilik egemen olmuş ve bilgi kirliliği, reklam kirliliği, baskı, şiddet, silah ve terörü öne çıkartan yayınlar hâkim olmuş. Hangi televizyon kanalına bakarsak bakalım, toplum yanlış yönlendirilmekte ve toplumu kendi ilkeleri doğrultusunda yönlendirebilmek adına gerçekten yanlış yayınlar yapılmaktadır.

Televizyonlar âdeta mahkeme ve evlendirme daireleri hâline gelmiştir. Yani bir bakıyorsunuz, televizyonda Müge Anlı bir program yapıyor, sanki mahkeme kurmuş, kesip biçiyorlar, oraya oturtturmuşlar iki tane vatandaş, herkesi kesip biçiyorlar yani bir olay hakkında önceden karar veriyorlar. E çok güzel yani yargının yerine geçiyorlar. Bunu denetlemiyor RTÜK gördüğüm kadarıyla.

Yine, evlendirme dairesi hâline geldi televizyonlar. Esra Erol Hanımefendi bir evlendirme programı yapıyor, Zuhal Topal Hanımefendi bir evlendirme programı yapıyor ve bunların süreleri alabildiğine uzun yani üç dört saat bir program. Yani düşünebiliyor musunuz, toplum bu kadar uyutuluyor ve bilgi kirliliği bombardımanı altında tutuluyor ama RTÜK’ten hiçbir  ve seda yok.

Değerli milletvekilleri, basın ve yayın özgürlüğü, toplumu zehirlemek için kullanılan bir özgürlük değildir; basın ve yayın özgürlüğü, gerçekten toplumun bilinçlendirilmesi ve toplumun çağdaş hukuk kurallarının bilincine erişilmesi için yapılması gereken bir özgürlüktür. Burada baktığımız zaman, yine dizilerde baskıyı, şiddeti, savaşı, silahları öne çıkartan yayınlar var yani ben bu yaşta artık bıktım, televizyonlarda içimi karartan görüntüler seyretmekten ben bıktım değerli milletvekilleri, sanıyorum, halk da bundan bıktı. Bu televizyonlarda halkın sorunları gündeme gelmiyor, aç insanların sorunları gündeme gelmiyor. Mesela, gerçekten bugünlerde yaşadığımız bir sorun var, onu görüyorum. Şimdi, çıktım, televizyonda haberleri izledim. İnsanlar tahliye ediliyor. Sanki bu insanlar beraat edilmiş gibi sunuluyor topluma yani toplumda infial uyandırılıyor. Toplumun hassas duyguları daha da istismar ediliyor ve bunlar gerçekten istismar ediliyor. Yani o televizyon haberlerine bakan insanlar bu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Evet, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

43’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 43. maddesinin 2 no lu fıkrasında yer alan “temsilcilik” ibaresinin “bölge müdürlükleri” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Selçuk Ayhan

Rasim Çakır

Kamer Genç

 

 

İzmir

Edirne

Tunceli

 

 

 

Ahmet Tan

 

Şevket Köse

 

 

İstanbul

 

Adıyaman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 43. Maddesinin,

1- 3. Fıkrasının madde metninden çıkarılmasını,

2- 9. Fıkrasında yer alan “Başkan Yardımcıları” ibaresinin metinden çıkarılmasını,

3- 12. Fıkrasında yer alan “Başkan yardımcıları bakanlık genel müdürü” ibaresinin metinden çıkarılmasını,

4- 12. Fıkrasında yer alan “bakanlık genel müdür yardımcısı” ibaresinden sonra gelmek üzere “daire başkan yardımcıları Başbakanlık müşaviri” ibaresinin eklenmesini,

5- 12. Fıkrasında yer alan “Bakanlık müşaviri” ibaresinin “Başbakanlık müşaviri” şeklinde değiştirilmesini

arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Hüseyin Yıldız

S. Nevzat Korkmaz

 

Konya

Antalya

Isparta

 

Behiç Çelik

Akif Akkuş

D. Ali Torlak

 

Mersin

Mersin

İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)  – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Şandır, gerekçeyi mi okutayım efendim?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kurumun bürokratik yapısının kuruluş amacına uygun hâle getirilmesi için bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 43. maddesinin 2 nolu fıkrasında yer alan “temsilcilik” ibaresinin “bölge müdürlükleri” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Selçuk Ayhan (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)  – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Kanunu Tasarısı’nın ikinci bölüm 43’üncü maddesine ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sanıyorum, bugünkü oturumun son konuşmasını yapmış olacağım. Bu vesileyle, aynı zamanda iyi akşamlar diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, tasarının ikinci bölümü üzerinde yaptığım konuşmada süre kısıtlaması nedeniyle genel değindiğim bir iki nokta üzerine de bu vesileyle tekrar değineceğim.

İletişim özgürlüğü dediğimiz zaman, insanca yaşamanın, saydam bir yönetime kavuşmanın, insanların objektif bilgi edinme hakkının demokratik biçimde güvence altına alınmasını anlıyoruz ancak ne yazık ki yüce Mecliste bile, verdiğimiz birçok soru önergesi önce Sayın Meclis Başkanınca sansüre uğratılıyor. Bir iki örnek vermek gerekirse, Sayın Başbakanın referandum sürecinde yurttaşlarımızın umreye gitmesini sakıncalı bulduğundan “evet” oyu versinler diye teşkilatlara genelge gönderdiğiyle ilgili haberi soru önergesi yaptık, Sayın Meclis Başkanımız, kişisel görüş içerdiği gerekçesiyle reddetti. Sayın Babacan’a Eximbank’taki yönetim kurulu üyelerinin yolsuzluk yaptığına dair iddiaları soru önergesi yaptık, Sayın Babacan, ticari sır gerekçesiyle reddetti. Bunun yanında, yine mitingler sürecinde bazı kamu kurumları müdürlerinin personelini genelgeyle mitinglere gönderdiğine dair bir önerge verdik buna da yanıt verilmedi. Demek ki üç biçimde sansür uygulanabiliyor, ya Meclis Başkanımız reddediyor ya ticari sır kapsamına giriyor ya da yanıt verilmiyor.

Değerli arkadaşlar, hâl böyleyken Türkiye Büyük Millet Meclisinde sansür uygulayan bir zihniyetin Meclisten aksi bir tasarı geçirmesini beklemek elbette ki hayaldir.

Bugün ülkemizde üç yüzden fazla televizyon, binin üzerinde de radyo yayında. Yeni tasarı ile farklı dil ve lehçelerde yayın yapma hakkı özel radyo ve televizyonlara da verildiğine göre bunların mahallinde incelenmesi de önem taşımaktadır. Bu durumda, bölge müdürlüklerinin tasfiyesi yoluna gidilip temsilciliğe dönüştürülmesi ne kadar sağlıklıdır, bunu sorgulamak+3 lazım. RTÜK bugüne kadarki uygulamaları ile hassas bölgelerde bölge müdürlükleri kurulması kararı almasına rağmen, özellikle Diyarbakır, Van gibi bölgelerde teknik donatım ve eleman yönünden istihdam yaratmayarak işlevsiz bıraktığı için bu yapı yorumlanarak temsilcilik konumu gündeme getirilmiştir. Bu hususun önergemiz doğrultusunda bölge müdürlüğüne dönüştürülmesini -özellikle özel radyo ve televizyonların da farklı dillerde yayın yapmasının gündeme geldiği bu dönemde- önemli görüyoruz. O nedenle bu önergeyi teklif ettik.

İlk konuşmamda belirttiğim tasarıda yer alan yabancı sermayenin hisse payının yüzde 50’ye çıkarılmasıyla ilgili konuya bir kez daha değinmek istiyorum değerli arkadaşlar. Yüzde 50 hisse sahibi olan bir yabancı sermaye kuruluşu Türkiye’de bulabileceği birkaç yandaş hissedarla tüm kontrolü ele alabilecektir. Ondan sonra, bugün sadece Hükûmet üzerinde ve belki bir kısım sermaye üzerinde etkin lobi ve baskı gücü olan uluslararası sermayenin ülke kültürünü, gündemini istediği gibi yönlendirme şansını engellemek mümkün mü? Bunu tekrar sorgulamak lazım. Yabancı sermayenin ülkemize gelişine elbette ki karşı değiliz ama niye, üretim yapan, istihdam yaratan, ihracat yaparak artı değer katan bir düşünce üzerinde çabalarımızı şekillendirmiyoruz? Türkiye'nin işsizlik ve yoksulluğunun bu denli yoğun olduğu bir süreçte, cari açığın hızla büyüdüğü bir dönemde, niye bunun üzerine gitmiyoruz? Bunu önemle sorgulamak gerektiğini düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime son veriyorum, iyi akşamlar diliyorum tekrar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum…

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkan, bir düzeltme talebimiz var.

BAŞKAN – Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.

Buyurun.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkanım, 43’üncü maddenin (5)’inci fıkrasında geçen “asil” ibaresi yanlış basılmıştır “asli” olarak düzeltilmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, gerekli notlar alınmıştır, tashih yapılacaktır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, sözlü soru önergeleri ile alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 11 Ocak 2011 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati : 19.59