DÖNEM: 23 CİLT: 88 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
44’üncü
Birleşim
29 Aralık 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Şanlıurfa
Milletvekili Ramazan Başak’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki
ekonomik gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in,
tarımda yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, Hatay Erzin’de kurulması planlanan termik
santrale ve olumsuz etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir ilindeki
narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
2.- Hatay
Milletvekili Mustafa Öztürk’ün, Hatay Erzin’de
yapılacak termik santrale ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, “Genç Bakış” adlı
televizyon programıyla ilgili konuşmasına ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, bir ABD firmasının Türkiye’de
rüşvet dağıttığı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/965)
2.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner ve 20 milletvekilinin,
tarım ve hayvancılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/966)
3.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 24 milletvekilinin,
hastanelerde çalışan taşeron işçilerin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/967)
4.- İstanbul
Milletvekili Birgen Keleş ve 20 milletvekilinin, dış politika uygulamalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/968)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy’un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik
Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı
Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/781) (S. Sayısı: 459)
5.- İşkenceye ve
Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/752) (S. Sayısı: 522)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Filipinler Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/738) (S. Sayısı: 481)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Kanada Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/784) (S. Sayısı: 533)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Arasında Avrupa İmar ve
Kalkınma Bankasının Türkiye Cumhuriyetindeki İşbirliği ve Faaliyetleri Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/907) (S. Sayısı: 569)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
OYLAMALAR
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Filipinler Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Kanada Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, 1995’teki Gazi
olaylarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/13634) (Ek cevap)
2.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, adı kopya skandalına karışan adaylara bakan ve
milletvekillerinin referans olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/16871)
3.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, TRT’de yayınlanan bir
programın konuğuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın cevabı (7/16915)
4.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TBMM’deki TRT bürosunda çalışan personele
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/16916)
5.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, TRT’de yayınlanan bir
programın konuğuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın cevabı (7/16918)
6.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, resmî konut olarak kullanılmak üzere
kiralanan bir binayla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/16934)
7.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kamu yatırımlarına
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/17061)
8.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, TRT’ye yeni
alınan personele ve mevcut personelin tayinlerine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/17069)
9.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, TRT’nin bir
gazeteciye ödeme yapıp yapmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/17071)
10.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı
yoluyla çalıştırılan personele ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/17118)
11.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı
yoluyla çalıştırılan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın
cevabı (7/17122)
12.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, füze kalkanı konusunda yaptığı açıklamalara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun
cevabı (7/17131)
13.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, NATO Balistik Füze
Savunma Sistemi’ne ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/17139)
14.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
AB uyum sürecinde Rekabet Politikası Faslı ile ilgili çalışmalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/17144)
15.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, restorasyonu
yapılan bir caminin açılışına ve bununla ilgili bazı gazetelerdeki ilana
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/17148)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.03’te açılarak iki oturum yaptı.
Burdur
Milletvekili Bayram Özçelik’in, İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Âkif
Ersoy’un ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşmasına Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay,
Van Milletvekili
Kayhan Türkmenoğlu’nun, Türkiye İş Kurumu ile KOSGEB’in iş birliğiyle
girişimcilere verilen hibe ve kredi desteklerine ilişkin gündem dışı
konuşmasına Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün,
Cevap verdiler.
Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncı, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 91’inci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın,
Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın,
İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Âkif
Ersoy’un ölüm yıldönümüne ilişkin açıklamalarına Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay cevap verdi.
Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi, Atatürk’ün Ankara’ya
gelişinin 91’inci yıl dönümüne,
Edirne
Milletvekili Rasim Çakır, Atatürk’ün Ankara’ya gelişi münasebetiyle yapılan
Harbiyeli koşusuna,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, gündem dışı konuşmalara cevap veren 2
bakanın Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 91’inci yıl dönümü nedeniyle Valilik
uygulamalarına değinmemesine ilişkin açıklamasına Sanayi ve Ticaret Bakanı
Nihat Ergün cevap verdi.
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin,
Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde kamu yönetimindeki kadrolaşma iddialarının
ve siyasi maksatlı işlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
(10/961),
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, KÖYDES projesinin
uygulanmasında ortaya çıkan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin (10/962),
Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, sel afetinin nedenlerinin araştırılması ve
sel riski taşıyan alanlar ile yerleşim yerleri ve ekonomik faaliyet alanlarının
(10/963),
BDP Grubu adına
Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki deprem riskinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin (10/964),
Belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön
görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Genel Kurulun 4 ve 11 Ocak 2011 Salı günlerindeki birleşimlerde
bir saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine, 5 ve 12 Ocak 2011 Çarşamba
günlerindeki birleşimlerde ise sözlü soruların görüşülmemesine; Genel Kurulun 4
ve 11 Ocak 2011 Salı günleri 15.00-20.00 saatleri arasında, 5, 6, 12 ve 13 Ocak
2011 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde ise 13.00-20.00 saatleri
arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul
edildi.
İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/139) İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının:
1’inci sırasında bulunan (6/1142),
129’uncu “ “ (6/1699),
157’nci “ “ (6/1772),
158’inci “ “ (6/1775),
159’uncu “ “ (6/1776),
161’inci “ “ (6/1780),
174’üncü “ “ (6/1824),
175’inci “ “ (6/1825),
179’uncu “ “ (6/1832),
191’inci “ “ (6/1869),
204’üncü “ “ (6/1900),
218’inci “ “ (6/1940),
229’uncu “ “ (6/1963),
255’inci “ “ (6/2015),
317’nci “ “ (6/2101),
351’inci “ “ (6/2155),
355’inci “ “ (6/2159),
357’nci “ “ (6/2161),
358’inci “ “ (6/2162),
362’nci “ “ (6/2166),
374’üncü “ “ (6/2179),
383’üncü “ “ (6/2188),
384’üncü “ “ (6/2189),
404’üncü “ “ (6/2210),
412’nci “ “ (6/2220),
413’üncü “ “ (6/2221),
414’üncü “ “ (6/2222),
453’üncü “ “ (6/2261),
461’inci “ “ (6/2269),
464’üncü “ “ (6/2272),
Esas numaralı
sözlü sorulara, Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap
verdi; soru sahiplerinden Tokat Milletvekili Reşat Doğru, cevaplara ilişkin
görüşlerini açıkladı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında
bulunan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un; Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (2/340) (S. Sayısı: 395),
5’inci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/781) (S. Sayısı: 459),
6’ncı sırasında
bulunan, İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya
Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun (1/752) (S. Sayısı: 522),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonları
Raporları (1/772) (S. Sayısı: 472) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık
oylamadan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.
29 Aralık 2010
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
19.37’de son verildi.
|
|
Nevzat PAKDİL |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Yaşar TÜZÜN |
|
Harun TÜFEKCİ |
|
|
Bilecik |
|
Konya |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
|
|
|
Burdur |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
|
No.: 52
II.- GELEN KÂĞITLAR
29 Aralık 2010 Çarşamba
Tasarılar
1.- Geçici
İthalat Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/985) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.12.2010)
2.- Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı (1/896) (Adalet; Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 21 Milletvekilinin, bir ABD firmasının Türkiye’de
rüşvet dağıttığı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/965) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)
2.- Antalya Milletvekili
Tayfur Süner ve 20 Milletvekilinin, tarım ve
hayvancılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/966) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)
3.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 24 Milletvekilinin,
hastanelerde çalışan taşeron işçilerin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/967) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)
4.- İstanbul
Milletvekili Birgen Keleş ve 20 Milletvekilinin, dış politika uygulamalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/968) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.10.2010)
29 Aralık 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Üç arkadaşıma
gündem dışı söz vereceğim.
İlk söz, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki ekonomik gelişmeler hakkında söz isteyen
Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’a aittir.
Sayın Başak,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki ekonomik gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması
RAMAZAN BAŞAK
(Şanlıurfa) - Değerli arkadaşlar, 2010 yılıyla ilgili değerlendirmelerde
bulunmak üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi, Değerli
Dostum, Saygıdeğer Meclis Başkan Vekilimizin şahsında saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
aslında, bugünkü bu konuşmamı ekonomik gelişmeler üzerine yapacaktım ama
ekonomik gelişmelerle ilgili 2002’den 2010 yılına kadar geçen süre zarfındaki
en önemli hususlardan birini anlattıktan sonra, bence en az bunlar kadar önemli
olan bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, şöyle bir geriye gidelim; 2002 yılında bu ülkenin ekonomisini,
gidişatını, toplanan vergileri bir gözümüzün önüne getirelim. 2002 yılında değerli arkadaşlar, bu ülkede 70 milyon insandan,
sizler adına, bizler adına, bu ülkede yatırım yapmak adına toplanan vergilerin
hemen hemen tümüne yakın yani yüzde 85,9’u faiz
giderlerine gidiyormuş yani 70 milyon insan, 72 milyon insan -o günkü tarihle
olan rakamı söylüyorum- vergi veriyor, devlete para veriyor, vatandaşlık
görevini yerine getiriyor ama o günkü iktidarların, borç batağına sürüklenen
iktidarların hatalarından dolayı yatırıma dönüşmesi gereken, okul yapılması
gereken, hastane yapılması gereken paralar faize gidiyor. Peki, 2010
yılında durum nasıl? 2010 yılındaki bu rakam yani faiz giderlerinin vergi
gelirlerine oranı yüzde 20 civarındaki bir orana düşmüş. Bu ne demek? İşte,
yaklaşık olarak vergi gelirlerinin beşte 1’i faiz giderlerine beşte 4’ü de duble yollara, yapılan hastanelere, burslara, emeklilere, çalışanlara
fark olarak ödeniyor.
Değerli
arkadaşlar, çok iyi biliyorum ki ekonominiz ne kadar iyi olursa olsun, paranız
ne kadar çok olursa olsun o ülkede demokrasi yoksa, o
ülkede insan hakları, özgürlükler alanında sıkıntılar varsa, emin olun
paranızın, pulunuzun birşey ifade etmeyeceğini çok
iyi biliyorum. İşte, Adalet ve Kalkınma Partisinin özellikle 2010 yılında gerek
demokratik açılım gerekse Anayasa paketindeki adımların temelinde bu eksiklerin
giderilmesi yatıyor. Anayasa paketine destek veren, bu ülkenin aydınlık
yarınları için atılan bu adıma destek veren, ben, hepinize minnettarlığımı
ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu ülkenin birliği ve bütünlüğü üzerine birçok şeyler söyleniliyor.
Ben seçim bölgemde, bundan yaklaşık kısa bir süre önce yaptığım bir
ziyaretteki, oğlunu askere gönderip bu ülkenin, bu vatanın birlik, beraberliği
için şehit veren bir amcamın sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. O amcamın
elini öpmeye gittim. Bayramda bizim de onun bir evladı olduğunu ispatlamaya
gittim. Öptükten sonra bana bir şey söyledi biliyor musunuz: “Oğlum bu
yaygaraların hepsi boş ‘…’(x)” dedi.
Ne dedi biliyor musunuz, tercümesini de söyleyeyim? “Biz hepimiz kardeşiz.”
dedi.
Peki, bunu
söyleyen kim? Türkçeyi, geçmiş iktidarların o bölgede eğitim yapmadıkları için
az denecek kadar bilen, Türkçe konuşan Kürt kökenli bir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı. Peki, bunu söyleyen kim arkadaşlar biliyor musunuz? Yüreği evlat
acısıyla yanan ama “Geride kalan 5 evladımı da bu ülkeye feda etmeye hazırım.”
diyen bir baba. Arkadaşlar, bir şey daha söyledi, biliyor musunuz: “Vebalimiz,
bu şehitlerin vebali, bu ülkede aş, iş bekleyen insanların vebali hepinizin
omzunda.” dedi. Peki, bunu, Ramazan Başak’a mı söyledi? Bunu, Adalet ve
Kalkınma Partisinin değerli milletvekillerine veya sadece Genel Başkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a mı söyledi? Bence değil. BDP’deki
arkadaşlarımıza, ana muhalefetteki ve diğer muhalefet partideki
arkadaşlarımızın tümüne söyledi değerli arkadaşlar. Doğru mu? Doğruysa bizden
istediği değil, AK PARTİ’den istediği değil,
sizlerden istediği bir hususu ben özellikle burada paylaşmak istiyorum. Olmayan
diğer milletvekili arkadaşlarıma da söylerseniz gerçekten Doğu, Güneydoğu
halkıyla birlikte 73 milyon insana çok büyük bir katkı sağlayacağınızı da
özellikle belirtmek istiyorum. Ne dedi, biliyor musunuz? “Şu, size Parlamentoda
destek vermeyen muhalefet partilerinin tümüne, özellikle milletvekillerine, bu
tür siyasal bir beklenti içinde olmadan yapılan adımların tümü…”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Başak.
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) – Peki. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündem
dışı ikinci söz, tarımda yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’e
aittir.
Sayın Seçer,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, tarımda yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
VAHAP SEÇER
(Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugünkü gündem dışı
konuşmamın konusu tarımda yaşanan sorunlar. Hoş, biz konuları sürekli gündeme
getirmeye çalışıyoruz ama bu çabalar sanıyorum beyhude. Neticede, Sayın Tarım
Bakanı -böyle önemli bir konu tartışılacak- şu ana kadar buraya gelmedi. “Benim
oğlum bina okur, döner döner yine okur.” diye bir
deyim vardır. Aslında bu, Sayın Tarım Bakanına cuk diye oturuyor. Yani burada
da olsa biz yine sorunlardan
bahsedeceğiz ama o, önüne aldığı bilgileri, bürokratlardan aldığı
bilgileri yine dönüp dönüp bize okuyacaktı.
Evet, ülkemizin
gündemde olan tarımsal üretimdeki en önemli sorunlarından bir tanesi narenciye
sektöründe yaşanıyor. Sizin de takdir edeceğiniz gibi, tarım üretiminde önemli
bir üretim kalemi. 100 bin hektarın üzerinde bir alanda üretim yapılıyor, 3
milyon ton civarında bir üretim söz konusu. Bundan da 30-35 bin işçi ailesi
geçiniyor. Özellikle Güneydoğu’dan iç göçü absorbe
eden Akdeniz Bölgesi’nde istihdam yaratması açısından da çok önemli bir sektör.
Ekonomik büyüklüğü de önemli, yaklaşık olarak 2 milyar dolar ekonomik büyüklüğe
sahip ve 800 milyon dolar gibi bir ihracatımız söz konusu, yaş sebze-meyve
ihracatının da yüzde 40-45’ini oluşturuyor.
Bugüne kadar
neler yaşandı? Evet, üretici perişan, ürün dalında kaldı, para etmiyor,
desteklemeler yetersiz. Ne yapmamız gerekiyor? Üretimimiz fazla, iç tüketimimiz
bu üretimi tüketmeye kifayet etmiyor, ihracat yapmamız lazım, ihracatı
desteklememiz lazım.
Bakın, bundan bir
ay önce Mersin’de bir narenciye festivali düzenledi. Sayın Bakan da oraya
geldi, sayın milletvekilleriniz de oraya geldi. Orada Sayın Bakan bir açıklama
yaptı, dedi ki: “Narenciye ihracatına ödenen destekleme primini 75 dolardan 125
dolara çıkardık.” Bu, Tarım Bakanlığının resmî İnternet sitesinde yayınlandı.
Şimdi üzerinden bir ay geçti, bu açıklamayı doğrulayacak herhangi bir karar
çıkmadı. Çiftçinin önünde farklı konuşuyorsunuz, Ankara’da farklı
konuşuyorsunuz. Bunun ikinci bir sıkıntısı var, bu bir skandaldır. Yarın
uluslararası piyasalarda rekabet ettiğimiz ülkeler “Rekabet koşullarını yerine
getirmiyorsunuz.” diye bize dava açsa bunu delil olarak kullanır. İşte Tarım
Bakanlığının geldiği noktayı size anlatmaya çalışıyorum. Deveye sormuşlar
“Neren eğri?” diye, “Nerem doğru ki!” demiş.
Değerli
arkadaşlarım, biliyorsunuz, 2010 yılının tarımda yaşanan en önemli
sorunlarından bir tanesi de et sektöründe yaşanan sıkıntılar. Sayın Başbakan
her kürsüye çıktığında, özellikle ana muhalefet partisine diyor ki: “3 koyunu
güdemezsiniz. Size bu Hükûmeti teslim etmeyiz, siz 3
koyunu güdemezsiniz.” Ben Sayın Başbakana tavsiye ediyorum, kendi etrafına,
kendi kabinesine baksın. Bakın, Sayın Tarım Bakanına 3 koyun teslim ettik,
güdemedi, 2’sini kaybetti, elde 1 koyun kaldı, o da bize yetmedi ve et krizini
çıkarttı. Şimdi, çıkıyor diyor ki: “Sıfır faizli kredi veriyoruz.” Bu krediler
kime gidiyor? Bu paralar çarçur ediliyor. Et krizi çıktığında bunun müsebbibi
dedi ki: “Büyük entegrasyonlar, entegre et tesisleri,
bu krizin nedeni spekülatörler.” Bu kredilerin yaklaşık olarak -ağustostan bu
yana 2,5 milyar lira kredi verildi- yüzde 80’i o “spekülatörler”
dediği kesime gitti, yani o spekülatörleri ödüllendirmiş oldunuz.
Bakın, Tarım
Bakanlığı daha nelere imza attı: Yurt dışından hayvan ithal ettiler. Öncelikle
Et Balık Kurumu vasıtasıyla bunu yaptılar. Binlerce büyükbaş hayvan ve küçükbaş
hayvan ithal edildi. Bu ithal edilen canlı hayvanların -büyükbaşta- ithal
edildikten sonra on beş gün süre içerisinde kesime gönderilmeleri gerekiyordu.
Bu hayvanlar kırk-elli gün kesime gönderilemedi. Bakımsızlıktan bu hayvanlar telef
oldu. 340 tane büyükbaş hayvan, bu beceriksizlikleri yüzünden Et Balık
Kurumunun, telef oldu, açlıktan öldü.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Tarım Bakanı bu yıl buğday üretiminin yeteceğini söyledi,
“Biz buğday ithal etmiyoruz, ihtiyacımız yok.” dedi. Daha geçen hafta bunu
söyledi, dedi ki: “Biz sadece dâhilde işleme rejimi kapsamında buğday ithal
ediyoruz, un ihracatı için bunu yapıyoruz.” İşte, geçen çarşamba, Bakanlar
Kurulu kararı… 22 Aralık 2010 Çarşamba günü tarife kontenjanından Toprak
Mahsulleri Ofisine yetki verildi, 1 milyon ton buğday ithal edeceğiz, sıfır
gümrükle.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başbakanın tahammülsüz bir yapısı var, biliyorum ama bu
Sayın Tarım Bakanına nasıl tahammül ediyor, hayretler içerisindeyim.
Hepinizin yeni
yılını kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Seçer.
Gündem dışı
üçüncü söz, Hatay Erzin’de kurulması planlanan termik santral ve olumsuz
etkileri hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’a aittir.
Sayın Yılmaz,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, Hatay Erzin’de
kurulması planlanan termik santrale ve olumsuz etkilerine ilişkin gündem dışı
konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
İZZETTİN YILMAZ
(Hatay) – Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; Hatay’ın Erzin ilçesinde
kurulması planlanan termik santral ve bu santralin olumsuz etkileri üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Erzin, Amanos Dağları’nın eteğinde, bir tarafı denize bakan,
herkesi büyüleyen uçsuz bucaksız narenciye bahçeleriyle Türkiye’nin ve Hatay’ın
gurur kaynağı olan güzel bir ilçemizdir. Son zamanlarda termik santral
kurulması projesiyle beraber ilçe sahip olduğu zenginliklerin büyük bir bölümünü
kaybetmek üzeredir. Erzin ilçesinde kurulması planlanan termik santralin
bölgeye yapacağı etkiler araştırılmadan, ilçenin özellikleri göz ardı edilerek
uygulanmaya çalışılmaktadır.
Erzin ve çevresi
geniş ekili ve dikili tarım alanlarına sahip, doğal klima özelliği olan cennet
köşelerimizden bir tanesidir. Ayrıca, bölge bitki örtüsü açısından Türkiye’nin
en zengin bölgeleri arasında yer almaktadır. Kurulması planlanan termik
santralle beraber atmosfere kükürtdioksit, azotoksit, karbonmonoksit, ozon,
hidrokarbon ve partiküler maddelerin içinde bulunduğu
zararlı gazlar yayılacaktır. Uzun vadede bitki örtüsüne ciddi zararlar verecek
termik santralin olumsuz etkileri saymakla bitirilemez. Neden olacağı asit
yağmurlarıyla beraber toprak ve suyun kirletilmesini sağlayacağı gibi doğadaki
bütün canlıları olumsuz yönde etkileyecektir. Geçimini ekili ve dikili
alanlardan sağlayan çiftçilerimizin tarlalarında ve narenciye bahçelerinde
termik santralin kurulmasıyla birlikte zararlı böcek, mantar ve çeşitli
nedenlerle meydana gelen kalite bozukluğu yaşanacaktır. Termik santrale onay
verenlerin Erzin’e gelip doğal güzellikleri gözleriyle görmeleri gerekmektedir.
Acaba vicdanları bu doğa katliamına elverecek mi?
Kıymetli
milletvekilleri, termik santralin Erzin ilçesine bir diğer olumsuz etkisi de
turizm üzerinde olacaktır. Sahil şeridinde kurulması planlanan termik santral,
sahili kullanılmaz hâle getireceği gibi bölge turizmini de bitirecektir.
Hangi açıdan
bakarsanız bakın bu termik santralin zararları planlanan yararlarından kat be
kat daha fazla olacaktır. Sivil toplum örgütleri ve bölge insanının ısrarla
karşı çıkmasına rağmen proje inadına uygulanmak istenmektedir. Kendi yağıyla
kavrulmaya çalışan, her türlü ekonomik olumsuzluklara rağmen üreten kesim
içerisinde yer alan Erzin, AKP Hükûmetince
cezalandırıl-maktadır.
Değerli
milletvekilleri, Adana’dan, Osmaniye’den E-91 kara yoluyla Erzin’e gelirken
büyüleyici görselliğinin yanında o güzelim portakal, limon, mandalina
çiçeklerinin kokuları insanı mest eden dayanılmaz bir güzellik yaratmaktadır.
Erzin’in Akdeniz
havzasında yer alması sebebiyle narenciye üretiminde önemli bir yeri vardır.
Termik santral kurulduktan sonra bölge en önemli gelir kaynağını kaybedecektir.
Ayrıca termik santralin kurulmasıyla beraber bölgedeki tarlaların ve arsaların
bedelleri de düşecektir.
Kıymetli
milletvekilleri, konunun daha iyi anlaşılması için narenciyede Erzin’in yerini
anlatmak gerekiyor: Ülkemizde üretilen yaklaşık 3 milyon ton narenciyenin yüzde
10’undan fazlası Erzin’de üretilmektedir. Özellikle, ülke narenciye ihracatının
yüzde 20’sinden fazlasını Erzin ilçesi karşılamaktadır. Yani, kaybedenin
yalnızca Erzin olmayacağını anlayabilmemiz için önemli verilerdir bunlar. Bu
konu, sadece bir ilçenin değil, ihracatı sekteye uğrayacak Türkiye’nin de
sorunudur. Bölgedeki narenciye kalitesinden dolayı ihracat yaptığımız ülkeler
Erzin ürününü tercih etmektedirler.
Kıymetli
milletvekilleri, bu kürsüde birkaç kelime de narenciye üretimi yapan
çiftçilerin sorunlarından bahsetmek isterim: Geçtiğimiz beş yıl ile bugünkü
fiyatları karşılaştırdığımızda çiftçinin gelirlerinde yarı yarıya bir düşüş
yaşanmıştır, ama maliyet kalemleri inadına hızlı bir şekilde artmaktadır. Borç
batağına giren üretici ya bahçesini çok ucuza satarak ya da tefecilerin eline
düşerek yanlış ve sonu olmayan yollara girmektedir. Ne acıdır ki, narenciyemiz
dalında çürümeye terk edilmiş, toplanan ürünü de alıcı bulamaz pozisyona
getirilmiştir. Narenciye üretimi yapan çiftçilerimizi AKP hükûmetlerinin
yanlış politikalarına kurban edersek, hem bölgeyi hem de ülkemizi ciddi
krizlere sokmuş oluruz. Unutulmamalıdır ki, çiftçi biterse ekonomi çöker.
Bu vesileyle, 8
Ocak Erzin’in düşman işgalinden kurtuluşunu kutlar, 2011 yılının devletimize,
milletimize hayırlar getirmesini Allah’tan niyaz ederim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Yılmaz.
İZZETTİN YILMAZ
(Hatay) – Ayrıca, Erzin’in güzelliklerini görmek amacıyla 7-8-9 Ocakta
düzenlenecek olan Narenciye Festivali’ne tüm halkımızı davet ediyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündem
dışı konuşmaya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız cevap
verecektir.
Buyurun Sayın
Bakan.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
gündem dışı söz alan Sayın İzzettin Yılmaz’ın konuşmaları üzerine Hükûmetimiz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Milletvekilimizin
bahsettiği gibi, Hatay ili Erzin ilçesinde bir termik santral kurmayı
planlıyoruz. Hepinizin de bildiği gibi, özel sektör, müteşebbislerle beraber
oluşturmaya çalıştığımız enerji piyasasında ithal kömüre dayalı bir santral
kurulacak ve bu santral yaklaşık 900 megavat civarında olacak. Yine, İskenderun’da,
yakın bir mevkide kurulan ve şu anda son derece verimli bir şekilde çalışan
kömüre dayalı bir termik santral şeklinde inşallah çalışmasına devam edecek.
Çok kısaca,
kurulacak santralin geçmişiyle alakalı bir kısım işlemlerden ben de bahsetmek
istiyorum: Bildiğiniz gibi, bir firma tarafından 900 megavat civarında
kurulacak olan bu santralin, tesisin kurulacağı toplam inşaat alanı yaklaşık
15,5 hektar civarında. Çevre ve Orman Bakanlığının koordinasyonunda Hatay
Valiliğiyle beraber yapılan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı, 5302 sayılı
İl Özel İdaresi Kanunu’nun 6’ncı maddesi gereğince, İl Genel Meclisince 10
Kasım 2006 tarihinde ve Antakya Belediyesi Meclisince 8 Mart 2007 tarihinde
onaylanarak yürürlüğe giriyor. Bahse konu planın yürürlüğe
girmesiyle birlikte, 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı yürürlükten kalkıyor
ve yaklaşık yirmi ay yürürlükte kalan Hatay ili 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni
Planı’nın Hatay İdare Mahkemesinin 10 Kasım 2008 tarih ve ilgili sayılı
kararıyla yürütmesi durduruluyor, daha sonra yine aynı Mahkemenin 10 Mart 2009
tarihli Kararı’yla da iptal ediliyor. İptal kararı üzerine, Hatay ili
1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı yürürlükten kaldırılıyor, daha sonra 19
Kasım 2009 tarihinde yapılan koordinasyon toplantısıyla beraber nihai ÇED
raporu üzerinde bir kabul görüyor ve söz konusu toplantıya Erzin Belediyesi
olumsuz görüşüyle beraber katılıyor.
Hatay İl Özel İdaresince yürütülen ve 1/25.000 ölçekli İskenderun
Körfezi ve Yakın Çevresi Çevre Düzeni Planı’na göre, proje alanının bir
kısmının günübirlik tesis alanı, bir kısmının kumsal alan ve geri kalan alanın
da tarımsal niteliği korunacak şekliyle özel mahsul alanının kaldığı ve
1/25.000 ölçekli Yakın Çevre Düzeni Planı’yla beraber ilgili 3194 sayılı İmar
Kanunu yönetmelikleri çerçevesinde de değerlendiriliyor ve bu konu 18 Kasım
2009 tarihi itibarıyla da Çevre Bakanlığına bildiriliyor.
Tarım İl
Müdürlüğünün 8 Nisan 2009 tarihli yazısında, arazi üzerinde herhangi bir
tarımsal ürün bulunmadığı, toprak yapısı itibarıyla tamamen kumsal olduğu ve
tarımsal faaliyete uygun olmadığı, sahanın kuzey kısmında ise tarla bitkileri
üretimi yapılan arazinin bulunduğu hususu belirtiliyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bildiğiniz gibi, tarım, kültür varlıkları, tabiat varlıkları, sit
alanlarının medeniyetin beşiği olan ülkemizde her bir tarafta bulunma imkânı
var ama bunlarla çakışmadan da yine enerjiyle alakalı hassasiyetlerimizin
korunabilme kabiliyeti de gelişmiştir. Zaman zaman
bahsediyorum, 8.484 kilometre kıyısı olan, üç tarafı denizlerle çevrili
ülkemizin aslında bütün bu saydığım işlemleri yapabilecek kabiliyetleri var.
Yani hem tarımı yapmamız lazım -bizim ülkemizin zenginliğidir- hem turizm
yapmamız lazım hem enerjiyle alakalı varsa kaynakları değerlendirebiliyor
olmamız lazım.
Geçen hafta içerisinde
Japonya’daydık. Dünyanın en büyük nükleer güç santralleri
Japonya’da. Toplam sahil boyu mesafesi 3,2 kilometre; 1,5 kilometre
derinliği var, çarpıp bölün, hepsi toplam 5-6 kilometrekareye sığabilen
büyüklükler bunlar. Kashiwazaki’deki santral dünyanın
en büyük nükleer güç santrali, toplam büyüklüğü bu kadar. Yani şimdi biz her
türlü işi yapıyoruz da tabii ki narenciyeyle alakalı işlemleri yapacağız, tabii
ki Erzin’deki tabii güzellikleri biz koruyacağız ama toplamında bu kadar işlem
yaptığımız yerin Türkiye'nin narenciye ihracatını etkileyebilmesini düşünmek
doğru değildir diye belirtiyorum. Yani biz bütün bunların her birisini
yapabilecek durumdayız. Turist her tarafa geliyor da niçin, hemen yanı
başındaki yere gelmemiş oluyor? Bakın, tekrar tekrar
söylüyorum. Dünyanın en büyük turist çeken şehri Paris’tir; Türkiye'nin toplam
turist çekiminin yaklaşık 2 katı kadar, 55-56 milyon kadar turist çekmektedir;
hemen yanı başında nükleer güç santrali var, hemen yanı başında termik santral
var. Artık, yeni gelişen teknolojiyle beraber, bunların her birinin yan yana
yapılabileceğini… Yeşil alan, tarım alanları, termik santraller, turizm
alanları, kültür varlıklarıyla alakalı müzeler, her birini bir arada
yapabiliriz. O yüzden, ben, özellikle belirtiyorum ki bizler,
çevrenin kirlenmesine ne İskenderun’da ne Erzin’de ne Hatay’da ne de
Türkiye'nin hiçbir yerinde müsaade etmeyiz ve bununla alakalı hassasiyetlerimiz
kesinlikle azalmış değildir ama biz, büyüyen, gelişen ve sürekli değişim
içerisinde bulunan Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılayabilmek açısından da bütün
bunlara cevap verebiliyor olmamız lazım; hem Türkiye'nin arz güvenliğiyle
alakalı kaynak çeşitliliğini artırıp hem de bütün kaynaklarda enerji
kaynaklarıyla alakalı işlemleri yapabiliyor olmamız lazım. Türkiye
tarımıyla beraber de büyüyecek, turizmiyle beraber de büyüyecek, enerjisiyle
beraber de büyüyecek çevre ve ekolojik şartlara da
hiçbir şekilde sıkıntı getirmeksizin.
Ben bu konuda
hepimizin benzer görüşlerde olduğu kanaatiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Buyurun Sayın Aydoğan.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın,
Balıkesir ilindeki narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Konunun muhatabı
olmamakla birlikte ben de ilimizdeki narenciye üreticilerinin sorununu
yetkililere iletmek için söz almış bulunuyorum.
Balıkesir ili
Edremit ilçesinde 300 bin, Havran ilçesinde 150 bine yakın mandalina ve
narenciye olmakla birlikte bütün tarım ürünlerinde olduğu gibi narenciye
üreticimiz de maalesef bütün sıkıntıları en derin biçimde yaşamakta. Bakanlık
tarafından narenciye ihracatçısına ton başına 100 dolar üzerinde ihracat
desteği verilmesi ile ülkemizde yetiştirilen ürünün yüzde 40’ı olan 1,2 milyon
ton narenciye Rusya ve Ukrayna’ya ihraç edildi, yaklaşık 800 milyon dolar gelir
elde edildi. Oysa bu uygulamaya bu yıl son verildi, destek 100 dolardan 75
dolara düşüldü. Yine sayın Bakan bir toplantıda bu
desteğe ilave olarak 50 dolar vereceğini söylemekle birlikte şu ana kadar
herhangi bir destek verilebilmiş değil. Diğer tarım ürünlerinde yaşanan sorunda
olduğu gibi narenciye üreticisi de…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aydoğan.
Sayın Öztürk, buyurun.
2.- Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk’ün,
Hatay Erzin’de yapılacak termik santrale ilişkin açıklaması
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Hatay) – Sayın Başkanım, özellikle Erzin’de yapılacak termik santrallerle
ilgili söz almış bulunmaktayım.
Özellikle
Erzin’de kömüre dayalı termik santral yapımı ÇED olumlu kararı çıkmamıştır -bu
konuşmayı yapan arkadaşların ve Erzin’deki vatandaşların bilmesi lazım, bu,
kamuoyuna duyuruldu zaten yaklaşık bir ay önce- çünkü bu alan, birinci sınıf
tarım arazisi ve sit alanı kapsamı içerisinde, narenciye alanlarının içinde
olduğu için yapılmasına karar verilmedi ama doğal gaza dayalı santral ise
özellikle birinci sınıf tarım arazisinde olmadığından, sit alanında
olmadığından, Avrupa Birliği normlarında da baca gazı standartlarını
sağlayacağı için, ÇED olumlu kararı çıkmıştır ve bu prosedürler
yürümektedir.
Bölgemizde çevre
kirliliği oluşturulmaması için bütün gücümüzle mücadele ediyoruz. Bunu
özellikle belirtiyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öztürk.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört adet önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21
milletvekilinin, bir ABD firmasının Türkiye’de rüşvet dağıttığı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/965)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ulusal basın
yayın organlarında Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük şirketlerinden biri
olan 3M şirketi ile ilgili olarak çarpıcı açıklamalar yer almıştır. Bu
açıklamalara göre 3M şirketinin, Türkiye'deki bazı kamu kuruluşlarına hizmet ve
ürün satmak için rüşvet verip haksız ihaleler aldığı, yolsuzluk ve usulsüzlük
yaptığı belirtilmiştir.
Dünyanın önde
gelen şirketlerinden biri olan 3M şirketinin 2010 yılının Ağustos ayında Adalet
Bakanlığı ve Halka Açık Şirketler Denetleme Komisyonuna verdiği çeyrek dönem
faaliyet raporunda, şirket hakkındaki iddiaların yetkili makamlara bildirildiği
ifade edilmektedir. Soruşturmanın sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla Türk asıllı
avukatların da dâhil edildiği ifade edilmektedir.
Türkiye'de
yaklaşık 20 yıldır faaliyet gösteren bu şirket çalışma alanı, çalışan sayısı ve
faaliyet gösterilen ülke açısından, dünyanın en büyük şirketlerinden biri
olarak tanımlanan 3M şirketinin Türkiye yetkilileri tarafından ise gereken
açıklamanın soruşturma sonunda yapılacağı ifade edilmiştir.
Söz konusu haber
son derece endişe verici bir durumu gün yüzüne çıkarmaktadır. Kamu kurum ve
kuruluşlarında hatta bazı belediyelerde rüşvetlerin verildiği, ihalelere fesat
karıştırıldığı açık bir şekilde belirtilmiştir. Üstelik bu süreçte hükümetten
bazı kişilerle de görüşmelerin yapıldığı belirtilmektedir. Kamuya yani halka
hizmet vermek amacıyla oluşturulmuş olan kamu kurum ve kuruluşlarının kişisel
çıkarlar doğrultusunda kamuyu zarara uğratmalarını kabul etmek mümkün değildir.
Bu kapsamda değerlendirildiğinde şeffaf bir anlayışın yerleştirilebilmesi için
konunun tüm ayrıntılarının açığa çıkarılması gerekmektedir. Bu durumda, rüşvet
ve ihale yolsuzlukların hangi yıllarda yapıldığının, iddialara konu olan kamu
kurum ve kuruluşları ile belediyelerin hangileri olduğu, kurumsal sorumluluklar
yanında kişisel sorumluların da olup olmadığı, yolsuzluk işlemleri sonucunda ne
kadar zararın ortaya çıktığının ayrıntılı olarak ve ivedilikle tespit
edilmelidir.
Bunun yanında
hükümet yetkilisi olarak tanımlanan kişilerin kimler olduğu, hukuka aykırı,
kamuyu zarara uğratacak, kişisel çıkar ve beklentileri doğrultusunda hareket
edenlerin hangi kurum ve kuruluşlarla irtibat halinde oldukları ortaya
çıkarılmalıdır.
Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük şirketlerinden biri olan
ve 20 yıldır Türkiye'de faaliyet gösteren 3M şirketinin Türkiye'de hangi kurum
ve kuruluşlara rüşvet verdiği ve hangi ihalelere fesat karıştırıldığı, bu
süreçte yetkili olarak adlandırılan kişilerin kimler olduğunun ile kamuyu
zarara uğratanların tespiti ile kamu kurum ve kuruluşları ve belediyelerde
rüşvetin önlenmesi için alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98.
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince
meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 20.10.2010
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
3) Hüseyin Pazarcı (Balıkesir)
4) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
5) Abdulaziz Yazar (Hatay)
6) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
7) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
8) Sacid Yıldız (İstanbul)
9) Erol Tınastepe (Erzincan)
10) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
11) Atila Emek (Antalya)
12) Rasim Çakır (Edirne)
13) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
14) Bilgin Paçarız (Edirne)
15) Ahmet Tan (İstanbul)
16) Şevket Köse (Adıyaman)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
19) Ensar Öğüt (Ardahan)
20) Ahmet Küçük (Çanakkale)
21) Hulusi Güvel (Adana)
22) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner
ve 20 milletvekilinin, tarım ve hayvancılık sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/966)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Ülkemizde tarım
ve hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu kriz sonucunda alınabilecek
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98'inci, T.B.M.M. İçtüzüğünün 104
ve 105'inci maddeleri uyarınca "Meclis Araştırması" açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Tayfur Süner (Antalya)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3) Şevket Köse (Adıyaman)
4) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
5) Ahmet Küçük (Çanakkale)
6) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
7) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
8) Yaşar Tüzün (Bilecik)
9) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
10) Hüseyin Pazarcı (Balıkesir)
11) Abdulaziz Yazar (Hatay)
12) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
13) Sacid Yıldız (İstanbul)
14) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
15) Erol Tınastepe (Erzincan)
16) Atila Emek (Antalya)
17) Rasim Çakır (Edirne)
18) Bilgin Paçarız (Edirne)
19) Ahmet Tan (İstanbul)
20) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
21) Ensar Öğüt (Ardahan)
Gerekçe:
AKP Hükümeti
2002'de göreve geldiği zaman, dünyada tarımda kendine yeten 7 ülkeden birisi
konumundaydık. Zaman içerisinde uygulanan yanlış politikalar ve AB kriterleri öne sürülerek, tarım nüfusunun azaltılması
düşüncesi sonrası, tarım sektörü zor günler geçirmeye başlamıştır. AKP
tarafından planlanan tarım sektörü nüfusunun yüzde 15'lere düşürülmesi
politikası sonucunda çiftçilerimiz ve köylülerimiz yaşadığı yerlerden
koparılmak suretiyle büyük şehirlere göç etmeye zorunlu tutulmuşlardır. Bununla
birlikte yine tarımla ilgilenen halkımıza büyük darbeler vurulmuştur ve hâlen
vurulmaktadır. Bazı tarım ürünlerinde uygulanan tavan-taban fiyatları veya
tarım girdilerinin devamlı yükselmesi sonucunda üreticiler zarar etmektedirler
ve tarımla uğraşmaktan kaçınmaktadırlar.
AKP Hükümeti,
bununla beraber hayvan üreticilerine de darbe üstüne darbe vurmuştur. Hayvansal
desteklemeler yeniden gözden geçirilerek, belli bir hayvan sayısının üzerindeki
üreticilerde destekler yoğunlaşmış, bireysel üreticiler göz ardı edilerek bu
sektörden uzaklaştırılmıştır. Bunun sonucunda da ülkemizdeki küçük ve büyük baş
hayvan sayısında büyük oranda düşüş olmuştur.
Tüm bu uygulanan
politikalar sonucunda bu sektörler zor günler geçirmektedir. Bu yaşananlar
sonrasında AKP Hükümeti ne yapmıştır, ne gibi önlemler almaktadır? Ülkemiz
önceleri birçok tarımsal ürünü ihraç ederken, artık ithal ürünler piyasamızda
yerlerini almaktadır. Ülkemizin hayvanları da bir bir
yok olurken, son zamanlarda başlayan et ithalatı da geldiğimiz son noktadır.
Komşumuz
Yunanistan'ın yüzölçümünün yaklaşık iki katı büyüklüğünde tarım alanına sahip
olan ülkemiz, Yunanistan ve ABD'den pamuk, Rusya'dan buğday, Fransa'dan arpa,
Mısır'dan pirinç, Ukrayna'dan mısır, Sri Lanka'dan çay, İtalya'dan bakla,
Çin'den sarımsak, Panama'dan muz, Meksika'dan nohut, Kanada'dan mercimek ithal
etmek durumunda bırakılmıştır. Ülkemiz bugün 100'ü aşkın ülkeden tarım ürünleri
ithal etmektedir. Tarım piyasamızın daralması sonucu birçok köylümüz, birçok
çiftçimiz işsiz kalmıştır.
Bunun yanında
hayvancılık sektörüne de bir göz attığımızda durumun tarım sektöründen hiç
farklı olmadığını görürüz. Kırmızı etin ülkemizde en önemli kaynağı olan besi
sığırcılığı özellikle 2007 yılında süt sektöründe yaşanan ve önlenmeyen, önlem
alınmayan krizleri sonucunda bitme noktasına getirilmiştir. Ülkemiz
hayvancılığına son yıllarda şiddeti giderek artan bir darbe yapılmaktadır. AKP Hükûmetinin bireysel desteklemeleri sonlandırması sonucunda
hayvancılık sektörü de bitme noktasına gelmiştir. Dünyanın en pahalı kırmızı
eti Türkiye'dedir. Ülkemizde hayvan sayısının azalması ile başlayan arz talep
dengesinin bozulması, et fiyatlarının artmasına neden olmuştur. Etin kilosu
Almanya'da 7 dolar, Romanya'da 5 dolar, Bulgaristan'da 3,5 dolar, Avusturya'da
2,5 dolar, Brezilya'da 2 dolar civarında iken, Türkiye'de yaklaşık 20 dolar
civarındadır. Dünyada eti en pahalı yiyen ülke konumuna gelmemizin en önemli
nedeni, AKP Hükûmetinin tutarlı ve uzun vadeli bir
tarım politikasının olmamasındandır.
AKP Hükümeti
tarım ve hayvancılık sektörlerinde uyguladığı politikaları sürdürmeye devam
ederek, Et-Balık Kurumu gibi piyasayı dengeleyen kurumları işlevsizleştirerek,
yasal düzenlemeleri çıkarıp, tüm muhalefetimize rağmen tohum ve süttozu
ithalatının önünü açarak bu sektörlerin gün be gün daha geriye gitmesinin önünü
açmaktadır. Görünen o ki, önümüzdeki dönemde değil et fiyatlarının düşüşü,
tarım ürünlerinin de fiyatlarının fahiş oranda arttığına tanık olabiliriz.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle, ülkemizde tarım ve hayvancılık sektörünün içinde
bulunduğu kriz sonucunda alınabilecek tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti
amacıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
3.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldız ve 24 milletvekilinin, hastanelerde çalışan taşeron işçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/967)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlık Bakanlığı
bünyesindeki hastanelerde değişik alanlardaki on binlerce elemanın, taşeron
firmalar eliyle çalıştırıldıkları bilinen bir gerçektir. Başlangıçta sadece
hastanelerin ve diğer sağlık kuruluşlarının temizlik işlerini ilgilendiren
taşeron eleman çalıştırma işi her geçen gün artmış ve bugün inanılmaz boyutlara
ulaşmıştır. Sağlık Bakanı Ocak ayında yaptığı açıklamada bu sayının 116 bin
olduğunu bizzat belirtmiştir. Güvenlik, temizlik ve kayıt başta olmak üzere
birçok alanda, hatta teknik ve tıbbi alandaki işler bile, taşeron işçiler
eliyle yürütülmektedir.
Taşeron işçilerin
sayıları çığ gibi artarken sorunları da giderek büyümektedir. Şimdiye kadar bu
konuyla ilgili kalıcı çözümlerin bulunamaması sonucu taşeron olarak çalışan
insanlar firmaların insafına terk edilmiş durumdadırlar. Sosyal hakları ve
güvenceleri yeterli olmayan taşeron firma çalışanları âdeta köle gibi
çalıştırılmaktadır ve her şey firma yetkilisinin iki dudağı arasındadır. Asgari
ücrete talim eden bu işçiler aynı ve hatta daha fazla işi, emsallerinden çok
daha ucuza yaptıkları hâlde çok daha düşük ücret almaktadırlar. Mesai saati
belli olmayan, sendikal haklardan yoksun olan taşeron firma çalışanları için
tazminatın lafını etmek bile mümkün değildir. Bu durum Sosyal Devlet ilkesi ile
de bağdaşmamaktadır. Taşeron şirketler her yıl girdi çıktı yaparak
çalışanlarının birçok haklardan mahrum kalmasını sağlamaktadırlar. Hastane
yönetimleri de, ihtiyaç duydukları alanlardaki elemanları bu yolla temin
etmektedirler. İşleri ucuza getirmek amacıyla emek sömürülmekte, insan onuru
ayaklar altına alınmaktadır. Henüz bu konuya bir çözüm bulunamaması başta
Bakanlık olmak üzere yöneticilerin de bu duruma göz yumduğunu göstermektedir.
Başka çareleri
olmayan, iş bulamama endişesi, ev geçindirme kaygısı, çocuklarına her akşam
ekmek götürme düşüncesi içinde olan taşeron firma çalışanları bu çağ dışı
zihniyetin esiri olmayı kabul etmektedirler. Gelinen noktada taşeron şirketler
işçi sırtından köşeyi döndükleri, hastane yönetimleri de fazla risk almadan
aynı işi ucuza yaptırdığı için hâllerinden memnundurlar. Hastanelerin, diğer
personele verdiği başta döner sermaye ve promosyon
olmak üzere hiçbir iyileştirmeden yararlanamayan, mesaisi belli olmayan, izni
belli olmayan, ne iş verilirse yapmak zorunda kalan, havadan sudan sebeplerle
işten çıkartılabilen, emeği istismar edilen ve gerçekten birçoğu önemli işler
yapan bu insanlar, en kısa zamanda insanca çalışma şartlarına ve iş güvencesine
kavuşturulmalıdırlar.
Taşeron diye
insanlara dayatılan ve insanların sırtından şirket patronlarına emeksiz kazanç
sağlatan bu uygunsuz sistem, insanımızın kişiliğine, onuruna ve emeğine yapılan
en büyük saygısızlıktır. Devlet, kamuda çalıştırdığı personeli arasında
ayırımcılık yapmamakla, çalıştırdığı bu insanlara sahip çıkmakla, bu sistem
bozukluğuna çözüm bulmakla ve çalışma barışını sağlamakla yükümlüdür.
Hastanelerde
özellikle son yıllarda, uzmanlık gerektiren bazı işlerde dahi taşeron firmalara
bağlı elemanlar çalıştırılmaktadır. Böylece hastane yönetimleri sorumluluktan
kurtulurken, hiçbir hakkı ödenmeyen işçiler de ucuz iş gücü olarak
kullanılmaktadırlar. İşçiler ise açtıkları davalarla verilmeyen haklarını
almaya çalışmaktadırlar.
Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak, Sağlık
Bakanlığına bağlı hastanelerde görev yapan taşeron işçilerin aynı işi yaptıkları
hâlde farklı ücret almalarına yol açan ekonomik adaletsizliğin önüne geçmek,
taşeron firmaya bağlı çalışan işçilerin tüm sosyal haklardan yararlanabilmesini
sağlamak ve sorunlarına kalıcı çözüm yolları bulmak amacıyla Anayasanın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca
Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Sacid
Yıldız (İstanbul)
2) Rasim Çakır (Edirne)
3) Atila
Emek (Antalya)
4) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
5) Ahmet Ersin (İzmir)
6) Gürol Ergin (Muğla)
7) Tansel Barış (Kırklareli)
8) Tekin Bingöl (Ankara)
9) Hüseyin Ünsal (Amasya)
10) Tayfur Süner (Antalya)
11) Şevket Köse (Adıyaman)
12) Durdu Özbolat
(Kahramanmaraş)
13) Ahmet Küçük (Çanakkale)
14) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
15) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16) Yaşar Tüzün
(Bilecik)
17) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
18) Hüseyin Pazarcı (Balıkesir)
19) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
20) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
21) Algan
Hacaloğlu (İstanbul)
22) Erol Tınastepe
(Erzincan)
23) Bilgin Paçarız (Edirne)
24) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
25) Ahmet Tan (İstanbul)
4.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve 20
milletvekilinin, dış politika uygulamalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/968)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de dış
politikada son 8 yılda kaydedilen gelişmeler, Türkiye'nin Avrupa Birliği
ilişkileri ile ABD ilişkileri başta olmak üzere, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum
Cumhuriyeti, Ermenistan, Irak ve İsrail ile ilişkilerinde olumsuz gelişmeler
olduğunu ve bu ilişkilerin beklenenden farklı olarak geliştiğini
göstermektedir.
Söz konusu
ilişkilerin bir an önce TBMM dışından akademisyenlerin ve Dışişleri Bakanlığı
yetkililerinin katılımı ile de irdelenmesi için, Anayasa'nın 98 inci ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulması önemlidir.
İzninizi ve
gereğini arz ederim.
1) Birgen Keleş (İstanbul)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3) Şevket Köse (Adıyaman)
4) Tayfur Süner (Antalya)
5) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
6) Ahmet Küçük (Çanakkale)
7) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
8) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
9) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
10) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
11) Hüseyin Pazarcı (Balıkesir)
12) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
13) Algan
Hacaloğlu (İstanbul)
14) Sacid
Yıldız (İstanbul)
15) Erol Tınastepe (Erzincan)
16) Atila
Emek (Antalya)
17) Rasim Çakır (Edirne)
18) Bilgin Paçarız (Edirne)
19) Ahmet Tan (İstanbul)
20) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
21) Ensar
Öğüt (Ardahan)
Gerekçe:
Hükümetlerin
uyguladıkları bütün politikalar ülkenin ve toplumun geleceğini doğrudan
etkilemektedir. Kuşkusuz, uygulanan politikalar Hükümetlere göre, yurt içinde
ve dışında kaydedilen gelişmelere göre farklılıklar gösterebilir. Ne var ki,
dış ilişkilerle ve ekonomi ile ilgili politikalar açısından istikrarın,
tutarlılığın ve vazgeçilemeyen ilkelerin varlığı çok önemlidir.
Bir ülkenin dış
politikası yaşamsal önemdedir. O nedenle de, dış politika, gazete haberlerine
dayanılarak veya bir başka ülkenin devlet veya hükümet başkanına tepki
gösterilmesi gündeme geldiğinde, Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle ve bu
alandaki akademisyenlerle ciddi çalışmalar yapmadan, ayaküstü oluşturulamaz.
Dış politika devletin var olan yerleşik ve vazgeçilmez ilkelerini yok sayarak
sık sık değiştirilmemelidir.
Kuşkusuz dış
politikada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da başka devletlerin
Türkiye'yi haksız ve dayanaktan yoksun olarak suçlamalarına izin vermemektir.
Bunun bir örneği Ermenistan'ın sözde soykırım iddialarıdır. Her türlü
dayanaktan yoksun olan sözde Ermeni soykırımı iddiaları Ermeniler tarafından 95
yıldır Türkiye aleyhine bir propaganda aracı olarak kullanılmaktadır.
İşin üzücü olan
yanı, bu yoğun ve uzun propagandaya Türkiye'de yöneticilerin, sadece başka
ülkelerde sözde soykırım parlamentolarda kabul edileceği sırada, kısa süre
tepki göstermeleri, ama ondan sonra, Ermenistan'ın ve Ermeni Diasporası'nın propagandalarına
sistemli yanıt vermeyi unutmaları, suçlamaları söz konusu süre içinde
reddetmekle yetinmeleridir. Çeşitli kaynaklar tarafından hazırlanan, bazı
toplantılarda elden ele dolaştırılan ve Türkiye topraklarını paylaşma
özlemlerini dile getiren hayal ürünü haritalara da tepki gösterilmemektedir.
Sözde Ermeni
soykırım iddialarına, bu iddiaların çeşitli ülke parlamentoları tarafından
kabulüne ve yapılan propagandalara sürekli, tutarlı ve gerçeği yansıtan karşı
propaganda ile yanıt verilmemesi Türkiye aleyhine çalışanların hak etmedikleri
bir başarı kazanmalarına yol açmaktadır.
Aslında, sorun
sadece yapılan propagandalara tepki gösterilmemesinden ibaret de değildir.
Türkiye, özellikle son yıllarda kendi politikalarını anlatmak ve bunları
ısrarla savunmak için de gerekli çabayı göstermemiştir. Oysa,
devletin vazgeçilmez ilkelerini ve politikalarını vurguladıktan sonra, karşı
taraf kendi iddialarında, tutumunda ve uygulamalarında ısrar ettiği ve hiçbir
ödün vermediği halde Protokoller imzalamak, ziyaretler yapmak, en haklı
davamızın çarpıtılması karşısında bile suskun kalmak, verilen her ödüne razı
olduğu izlenimini yaratmak bir ülkeye başarı getirmediği gibi o ülkenin
saygınlığından da çok şey götürür. Türkiye'nin tezlerinin ve taleplerinin
ciddiye alınmamasına yol açar. Nitekim, Türkiye'nin
aleyhine olan bir karardan sonra Ermenistan'dan bir yetkili "Türkler bir
süre itiraz ederler, sonra susarlar." gibi bir ifade kullanma cesaretini
gösterebilmiştir.
Ermenistan ile
olan ilişkilerdeki tutum ve davranışlar; Türkiye Cumhuriyeti devletinin
vazgeçilemez ilkelerinin ve politikalarının tutarlı bir şekilde savunulmaması
ve gereksiz ödünler verilmesi diğer ülkelerle olan ilişkilerde de söz
konusudur. Bu nedenle, önergemin başında sözünü ettiğim ülkelerle olan ilişkilerimizi
irdeleyecek, dış politikamızdaki eksiklikleri ve yapılması gerekenleri
saptayacak bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması büyük önem taşımaktadır.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer
alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un; Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)
(x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet? Yerinde.
4 Kasım 2010
tarihli 15’inci Birleşimde teklifin tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi, varsa
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
O birleşimde
sisteme giren milletvekili arkadaşlarımın isimlerini okuyorum: Sayın Kamer
Genç, Sayın Osman Coşkunoğlu, Sayın Cemalettin Uslu,
Sayın Yaşar Ağyüz, Sayın Oktay Vural, Sayın Yılmaz Tankut, Sayın Hasip Kaplan, Sayın
Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Sayın Mehmet Ali Susam, Sayın Mehmet Akif Paksoy.
Evet, 10 milletvekilimizin ismini okudum, bu arkadaşlarımızdan burada olanlar
varsa sisteme girerlerse kendilerinin söz hakkı doğacaktır.
Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim.
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu
yasada ciddi zaman kaybı oldu ve bu bağlamda ülkemizde önemli kayıplar da oldu,
bunu tabii siz de takdir ediyorsunuz. Şimdi, bunları telafi etmek için bir
projeniz var mı, yani bu zaman kaybını? Çünkü dört beş sene önce bundan önceki
yasa “devrim” diye ileri sürülmüştü.
İkincisi: Bir projeksiyon yaptınız mı? Yani güneş enerjisi, rüzgâr
enerjisi, diğer yenilenebilir enerjiler zaman içerisinde şu şekilde
gelişecektir, bu fiyatlarla diye bir projeksiyon
yaptınız mı? Enerji stratejisi içerisinde -Bakanlığınız tarafından yayınlanan-
bunu göremedim, bunu entegre etmeyi, yeniden bir
strateji yayınlamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Coşkunoğlu.
Sayın Uslu...
CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım
kanunu biraz sonra görüşeceğiz gerçi ama hem bu fiyatlandırmalar hem de
teşviklerle ilgili bu en son uzlaşılan rakamlar nedir, bunu soracağım.
Bir de önümüzdeki
on yıl, yirmi yıl sonrasında bu yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımıyla
ilgili nasıl bir öngörünüz var, neler olabilir? Türkiye bu hususta ne kadar yol
alabilir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uslu.
Sayın Tankut...
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
enerji üretimi temin maksadıyla işletmeye alınan HES’ler
(hidroelektrik santraller) nedeniyle bazı bölgelerimizde ekili alanlar susuz
bırakılmaktadır. Son olarak Adana’nın Seyhan ve Yüreğir ilçeleri de bundan
etkilenmiş ve tam ekin döneminde maalesef sular verilmemiştir. Sayın Çevre ve
Orman Bakanlığının bundan haberinin olmadığı bir yazılı soru önergesiyle cevap
istediğimde belirtilmiştir.
Ben şunu sormak
istiyorum: Tarımsal faaliyetlerin aksamaması için bakanlıklar arası eş güdüm ve
iş birliğine daha fazla önem vermeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda Çevre ve
Orman Bakanlığıyla herhangi bir ilişki içerisinde, haberleşme içerisinde
misiniz? Bu çok önemli bir konu olduğu için bunun cevabını almak istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tankut.
Sayın Susam,
sisteme girerseniz size söz vereceğim. Daha önceki görüşmede not almış
arkadaşlar, orada sizin de isminiz var. Eğer soru sormak istiyorsanız sisteme
girerseniz…
MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Ben zaten konuşmacıyım şimdi 1’inci maddede.
BAŞKAN – Tamam o
zaman, problem yok.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
nihayet yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili bir teklifi inşallah bugünden
itibaren tekrar görüşmeye aldık. Umarım bir an önce çıkar diye temennimi
ilettikten sonra özellikle bu tür tesislerin kurulmasında yerli katkı
ilavesinin artırılması yönünde bir düşünceniz var mıdır? Bu konuya ilişkin
esaslar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Sayın Nalcı…
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
birinci sorum: Bu yenilenebilir enerjide su regülatörlerinde
ve su kaynakları kullanırken doğal ekolojik dengeye dikkat ediliyor mu?
Edilmiyorsa bununla ilgili verilmiş olan ruhsatlarla ilgili yeniden bir çalışma
yapılacak mı?
İkinci sorum ise:
Yenilenebilir enerjide yerli üretimle ilgili ayrıyeten
bir teşvik verilecek mi? Buna bir örnek olarak rüzgâr enerjisi. Yerli üretim
olduğu zaman bu, ayrıyeten bir teşvik kapsamı içinde
değerlendirilecek mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Nalcı.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben
de hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum. Öncelikle soru
soran arkadaşlarımızın bu kanuna koyacakları katkı açısından da teşekkür
ediyorum.
Tabii, YEK Kanunu
“çıktı”, “geliyor”, “çıkmadı”, “biraz daha Genel Kurulda” diye kamuoyunda da
tartışılır oldu. Aslında bunun üzerinde biraz detaylı açıklama yapmakta fayda
var diye düşünüyorum, bu soru da buna bir fırsat oluşturduğu için de tekrar
teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bildiğiniz gibi yine Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundan
2005 yılında çıkartılan yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı kanun şu
anda yürürlüktedir. Bu kanun 15 kilometrekareyi geçmeyen rezervuar alanlı olan HES’leri de kapsayarak nehir tipi santralleri, güneşi, jeotermali,
rüzgârları, biyokütle gibi birçok yerli ve
yenilenebilir enerji kaynaklarını kapsayarak yürürlüğe girmiştir ve 5,5 euro sentlik bir alım garantisiyle beraber sistem
çalışmaktadır. Yani bu kanun, bugün üzerinde konuşacağımız ve
nihayetlendireceğimiz kanunun şu ana kadar çıkmamış olmasıyla, piyasadaki bu
faaliyetler aksamış değildir.
Nitekim, şu ana kadar
1.200 megavat civarında rüzgâr santralleri farklı yerlerde ve farklı alanlarda
işletmeye alınmıştır ve 2 bin megavatlık rüzgâr santrali de hem lisans almış
hem de inşaatla alakalı çalışmaları devam etmektedir.
Bu kanun
çıktıktan sonra ne tür bir değişiklik olacaktır, rüzgâr santrali yapmak
isteyenlerle alakalı nasıl bir değişiklik olacaktır, derseniz eğer fiyatla
alakalı bir konu temel başlık olarak alınırsa herhangi bir değişiklik
olmayacaktır. Yani bu kanun çıkmıyor diye piyasadaki faaliyetler kesintiye
uğramış değildir ve sıkıntıya uğramış değildir, ancak bu kanunla beraber bir
kısım fiilî uygulamadaki yaşanan zorlukların giderilmesine dönük bazı işlemler
yapılacaktır; bunlar da doğru değişiklikler olacaktır, iktidarıyla
muhalefetiyle bunu hep beraber inşallah gerçekleştirmiş olacağız. Yani bu
kanunun çıkmamış olması, özellikle yine en fazla güç kaynağı oluşturan ve
Türkiye'nin nehir tipi santralleriyle beraber su kaynaklarını harekete
geçirebilecek olan bir kısımdır.
Hepinizin bildiği
gibi, yine yaklaşık rakamlarla söylüyorum, 45 bin megavatlar civarında, 45-48
bin megavatlar civarında Türkiye'nin kurulu gücü var ve bu güç kadar da su
potansiyeli var. Bu su potansiyelinin üçte 1’i şu anda işletmede, yaklaşık üçte
1’i lisans almış ve inşaat safhasında olanlar var, üçte 1’i de planlamayla
beraber inşaata geçme aşamasında olanlar var. Böyle bir kategorik yaklaşımda
bulunursak çok fazla yanlış yapmış olmayız. Dolayısıyla, su kaynaklarının da
üretilmesi hâlinde ve alım garantisi istenmesi hâlinde 5,5 euro
sentten alınmasına mâni şu anda da bir şey yok yani bir yıl önce, iki yıl önce
müracaat etmiş olanlar, dört yıl önce müracaat etmiş olanlar normal işlemlerine
devam ediyorlar. Bunların rakamı değiştirilecek mi diye sorarsak yine hep
beraber, Genel Kurulun onayına sunularak geçireceğimiz ve kanunlaştırmaya
çalışacağımız bu kanun teklifinde yine bunlarla alakalı bir fiyat değişikliği
de söz konusu değil.
Dolayısıyla, bu
kanunun gecikmiş olmasının farklı komplikasyonları,
yan tesirleri vardır, kabul; ama fiyatla alakalı ve inşa edilmesiyle alakalı
herhangi bir yan tesiri bulunmamaktadır, herhangi bir özel sektörü, işletmeciyi
geri plana koyacak bir yaklaşım da bulunmamaktadır.
Biz, ne
öneriyoruz bunlarla beraber? Türkiye, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin
kuruluşunun 100’üncü yıldönümü olan 2023 yılına bütün yerli kaynaklarını
kullanmış bir vaziyette girmek durumundadır, yenilenebilir kaynakların her birisini
değerlendirmiş olarak girmek durumundadır.
Bildiğiniz gibi,
Avrupa Birliğinin hedefi, özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı
2020 yılında yüzde 20’lik bir portföy oluşturmakla
alakalıdır. Türkiye, şu anda, bütün su kaynaklarıyla beraber 2010 yılının
yazında, ağustos, eylül, ekim aylarında yaklaşık yüzde 28’lere kadar çıkmıştır.
Bizim hedefimiz büyüyen tüketim talepleriyle, projeksiyonlarıyla
beraber yüzde 30’luk yani Avrupa Birliği ortalamasının da üzerindeki bir
rakamla, yüzde 30’luk bir yerli ve yenilenebilir kaynakları Türkiye’ye
kazandırmaktır.
O yüzden en son
geldiğimiz noktada, bu ay aldığımız rakamlar itibarıyla ben size kısa bir özet
vermek isterim: Rüzgâr, hidrolik, doğal gaz, linyit, taş kömürü, jeotermal ve
diğer enerji kaynakları açısından baktığımızda, bugün lisans verilenlerin
toplamı 48.916 megavat civarındadır. İnceleme değerlendirmesine alınanlar,
uygun bulunanlar, lisans verilenler ve toplam başvuruları dikkate aldığımızda,
Türkiye’nin şu anda kurulu gücünün yaklaşık 2,2 katı, yani yüzde 220 civarında
bir talep projeksiyonu bulunmaktadır. O toplam miktar
da 121.660 megavat civarındadır.
Bunların her
birisi gerçekleşebilir mi? Açıklıkla konuşmalıyım ki, her birisi
gerçekleşmeyebilir. Bunların her birisi uygulama alanında kâğıt üzerindeki
rakamlara ulaşamayabilir ama bizim amacımız şu: Hep beraber koyacağımız
destekle beraber biz, Türkiye’nin yerli kaynaklarının kullanılabilmesi, bunun
ön plana alınabilmesi ve hız kazandırılabilmesi, yine serbest piyasa
tarafından, özel sektör tarafından bunların kullanılabilmesini teminen bütün kolaylıkları sağlayacağız. Ama bundan sonra
yapmayan özel sektör varsa suçun kamuda olmadığını hep beraber kamuyla
paylaşmamız lazım.
Ben özel sektöre
bu vesileyle bu konuda açık bir şey söylemek istiyorum, bu cümleyi kullanmam
gerekir: Ciddi olan bütün özel sektör temsilcilerinin rahatlıkla zemin
bulabileceği bir enerji alanı vardır, bir enerji sektörü vardır. Ama bunun
üzerinden herhangi bir rant sağlamaya çalışan,
piyasada “çantacı” diye tabir ettiğimiz, herhangi bir emek koymadan, herhangi
bir proje değeri koymadan, herhangi bir katkısı olmaksızın bir değer elde
edilecekse bunun doğru olmadığını ve onların yolunun çok açık olmadığını bu
vesileyle söylemek istiyorum.
İşletmedeki
santrallere baktığımızda, kasım ayı sonu itibarıyla yani aralık ayının başı
itibarıyla baktığımızda, yaklaşık 47.573 megavatlık bir santral görüyoruz.
1.202 megavatlık rüzgâr, 15.248 megavatlık hidrolik, 1.567 megavatlık fuel oil, motorin ve LPG, 18.104
megavatlık doğal gaz santrali, 8.691 megavatlık linyit santrali ve 2.416
megavatlık da taş kömürü santralinin olduğunu görüyoruz. 135 megavat asfaltit
gibi, 94 megavat jeotermal gibi kaynakların ve diğer santraller kaynağını
oluşturan da bir 114 megavatlık santralin olduğunu söyleyebilirim. Bunların
içerisinde özel sektör müteşebbis oranının bu yıl sonu
itibarıyla yüzde 50’nin daha üzerine çıktığını, bizim istediğimiz
serbestleşmeyle alakalı, liberal piyasayla alakalı, daha kaliteli ve daha
rekabetçi piyasaya geçmeyle alakalı, yüzde 50’nin daha üzerinde bir kaynağın
oluştuğunu görüyoruz. Bunların içerisinde -bildiğiniz gibi- özel
lisanslı 14.179 megavat, kamu santrallerinin 24.202 megavat ve yap-işlet,
yap-işlet-devret ve işletme hakkı devriyle oluşan santrallerin de 9.191 megavat
olduğunu yani dolayısıyla şu anda, 47.573 megavatlık bir portföy
olduğunu, kurulu gücün olduğunu söyleyebiliriz.
Bu lisans
başvurularından, özellikle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuyla beraber yapılan
düzenleme ve denetlemelerle bunların ne kadarının gerçekleşeceğine hep beraber
şahit olacağız, hep beraber buna tanık olacağız.
Benim temennim
şudur ki, şu ana kadar bütün müracaat etmiş bulunan 121 bin, 122 bin megavatlık
santrallerin her birisinin, aslında, üretime geçmeyle alakalı çaba ve
gayretlerinin artmasıdır. Arz güvenliğiyle alakalı herhangi bir tehdit,
herhangi bir sıkıntı yoktur. Yine açıklıkla söylemeliyiz ki buradan, global krizin getirdiği tüketim düşüklüğüyle alakalı
faktörleri de bu, özellikle 2009 yılı içerisinde yaşamış bulunuyoruz ve
enerjide yüzde 3 gibi tüketim rakamlarının düştüğünü görüyoruz. Yapılan projeksiyonlarda –hepiniz de bilirsiniz- bizim
beklentilerimiz neydi? 2009 yılında minimum yüzde 6 civarında büyümekti. Yüzde
3 de küçüldüğüne göre tahminlerin, bu projeksiyonların
yüzde 9 civarında bir revize edilmesi lazım geldiğine hep beraber karar verdik
ve en son yaptığımız tespitlerde kriz öncesi rakamların yani 2008 Mayıs,
Haziran rakamlarının şu anda 2010 yılı Aralık ayı itibarıyla aşıldığını
görüyoruz. Bir kısım sektörlerde bu rakamlar henüz yakalanmış değil ama enerji
sektöründe, tüketim rakamları itibarıyla baktığımızda, hem sanayide hem
meskende kriz öncesi rakamların daha üzerinde kaldığımızı söyleyebilirim.
Amacımızı, tekrar, en son şu cümleyle özetleyebilirim: 2020 yılında ve 2030
yılında Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı minimum yüzde
30’lar civarında bir portföyünün bulunması lazım
geldiğine dairdir.
Fiyatlandırma ve
teşvikle alakalı konularda, bildiğiniz gibi özellikle bizim şu ana kadar bu
saydığım enerji santrallerinin içerisinde, YEK’e tabi
olanların, teşvike tabi olanların içerisinde bu mekanizmaya tabi olmaksızın
serbest piyasaya daha üstteki rakamlarla sattığını görüyor ve biliyoruz. Ama buradaki vereceğimiz 5,5 euro sentlik
veya dolar karşılığı rakamların özellikle fizibilitenin hazırlanmasında
yatırımcının bir garantisi olduğu ve bankacılara karşı kamunun, istenmesi
hâlinde, tercih edilmesi hâlinde on yıllık alım garantilerinin bu projelerin
gerçekleştirilmesi için önemli bir katkı sağladığını, önemli bir katkı
koyduğunu biliyoruz, o açıdan da bu teşviklerimiz bu manada devam edecek.
Enerji Strateji
Belgemizde yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı hedeflerimiz belirlenmiş
durumda, bunlar yayımlandı, istenmesi hâlinde Strateji Belgemizle alakalı
evrakları tarafınıza sunabiliriz. Özellikle HES’lerin
çevreye verebileceği zararlarla alakalı, ekolojik dengelerle
alakalı, bitki örtüsüyle alakalı ve tarım alanlarıyla alakalı bir kısım
tedirginliklerin olduğunu görüyoruz ve buna şahit oluyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Çevre Bakanlığımızla beraber yaptığımız çalışmalarda hem enerjinin
üretilebilmesi hem yerli kaynaklardan üretilebilmesi hem de çevre şartlarına
dikkat edilebilmesi açısından çok ciddi bir koordinasyon içerisindeyiz. Özellikle
Karadeniz’deki HES’lerden eleştiri alanların, susuz
bırakılan herhangi bir yerleşim birimi var mıdır ve onlar bundan olumsuz
etkileniyorlar mı, bunlarla alakalı Çevre Bakanlığımızın yürüttüğü bir çalışma
var. Mansap tarafında yani memba tarafında değil, suyun geldiği tarafta değil
bırakıldığı tarafta, mansap tarafındaki su miktarları üzerinde tekrar proje proje Çevre Bakanlığımız, Devlet Su İşleri bu manada katkı
paylı ihale modeline tekrar bir çalışma yapıyor. Bu çalışmanın sonucunda
değerli arkadaşlar, eğer çok fazla tahrip edilen, çok fazla çevreyle alakalı
sıkıntının oluştuğu projeler varsa -bu projelerin tekrar gözden geçirilmesini-
Çevre Bakanlığımız bu konuda açıklamasını kamuoyuyla paylaşacak.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Fazla varsa ne olacak Sayın Bakan, çok fazla varsa?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Çok fazla tahrip edilen varsa Sayın
Başkan, fazlaca tahrip edilen varsa onlarla alakalı lisansları tekrar gözden
geçirilecek.
Bu konuda son
derece şeffaf söylüyorum, bakın, eğer çevre şartları, yerleşim birimleriyle
alakalı sıkıntıların özellikle belli spektleri aştığı
konular varsa bunlarla alakalı, dediğim gibi, Devlet Su İşleri ve Çevre
Bakanlığımız bu çalışmalarını yapıyorlar.
Yerli üretimin
teşvikiyle alakalı konuda -birazdan maddelerine geçtiğimizde göreceğiz- biz
özellikle rüzgâr santrallerinin, Türkiye'de yerli oranının düşük olduğu
santrallerde yerli katkının çok fazla olmasını istiyoruz. Bu konuda
uluslararası anlaşmaları da sıkıntıya sokmayacak şekilde bir teşvik
mekanizmasını burada koymak istiyoruz ve bunun da özellikle hidroelektrik
santrallerde yerli katkı payı çok fazla; ama teknoloji transferini ihtiva eden,
özellikle güneş gibi, jeotermal gibi, rüzgâr gibi santral tiplerinde yerli
katkının özellikle yerli sanayiye çok fazla katkı koyacağı kanaatindeyiz.
Bunun, uygulamada da hem Dünya Ticaret Örgütü hem de yaptığımız uluslararası
anlaşmalara aykırı olmayacak bir şekilde burada yerleştirilmesinin uygun
olacağı kanaatindeyiz. Bunların detaylarını biraz sonra maddelerine
geçtiğimizde hep beraber göreceğiz.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Peki Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum…
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN –
Arayacağım Sayın Anadol.
Maddelerine
geçilmesini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 44’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
395 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin maddelerine geçilmesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi oylamayı tekrarlayacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
395 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine devam ediyoruz.
Sayın Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1’inci maddeyi okutuyorum:
YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARININ
ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİMİ AMAÇLI KULLANIMINA İLİŞKİN KANUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 - (1) 10/5/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunun 3 üncü maddesinin; birinci fıkrasının (8) ve (11) numaralı bentlerinde
geçen “biyogaz” ibaresi metinden çıkarılmış, birinci fıkrasına aşağıdaki
bentler ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“13. Çöp gazı: Çöp toplama alanlarında biriktirilen atıklardan
oluşan gazı,
14. YEK destekleme mekanizması: Bu Kanun kapsamındaki
yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim faaliyeti gösterenlerin
faydalanabileceği fiyat, süreler ve bunlara yapılacak ödemelere ilişkin usul ve
esasları içeren destekleme mekanizmasını,
15. PMUM: Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezini,
16. YEK toplam bedeli: YEK destekleme mekanizmasına tabi olanların
her biri tarafından
iletim veya dağıtım sistemine verilen elektrik enerjisi miktarı ile YEK
listesindeki fiyatların çarpılması suretiyle, fatura tarihindeki Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden Türk Lirası olarak
hesaplanan bedellerin toplamını,
17. Ödeme yükümlülüğü oranı: Tüketicilere elektrik enerjisi satışı
yapan tedarikçilerin ödemekle yükümlü olacağı tutarın hesaplanmasında
kullanılacak olan, her bir tedarikçinin tüketicilerine sattığı elektrik
enerjisi miktarının, bu tedarikçilerin tamamının tüketicilere sattığı toplam
elektrik enerjisi miktarına bölünmesi suretiyle hesaplanan oranı,”
“Bu Kanunda geçmekle birlikte tanımlanmamış diğer terim ve
kavramlar, 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunundaki anlama sahiptir.”
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın Mehmet Ali Susam, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yenilenebilir enerji kanununu görüşmek üzere, 1’inci maddede
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yenilenebilir enerji kanununu uzun zamandır bu Parlamentoya
getirip görüşme konusunda sıkıntılar çekiyoruz. Bu sıkıntıların temeli, bu
kanunla ilgili olarak bütün destekleri vermiş olmamıza rağmen, komisyonlarda ve
bu kanunun çıkış süreçlerinde, iktidar partisinin, bu kanunla ilgili olarak
kendi içinde bir anlaşma, bir birlik, kanunun çıkması konusunda yeterli bir
anlaşma sağlanamamış olmasıdır. Bugün, hâlâ, şu noktalarda, yeniden bu kanunla
ilgili fiyatlandırmalar ve benzeri konularda, son noktada, önerge
değişiklikleriyle kendi aralarındaki tartışma devam etmektedir.
Peki, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu konuya nasıl
bakıyoruz, önce bunu söyleyelim. Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynaklarının
2023 yılında iktidarın koyduğu hedeflere varması için her türlü desteği vermeye
hazırız. Türkiye’de enerji politikalarında dışa bağımlılığın, özellikle yüzde
76’lara varan bir bağımlılık hâlinde olduğu, doğal gaza bağlı çevrim
santralleriyle Türkiye'nin kendi yerli kaynaklarını kullanmayıp, yenilenebilir
enerjiye yatırım yapmadığı çok açık bir gerçekliktir. Bizim hedefimiz Avrupa
Birliğinin ve Türkiye'nin dünyadaki gelişen duruma göre koymuş olduğu hedeflere
varmak noktasındadır.
Bakın, iktidar, bu konuda 2023 hedeflerini hidroelektrik santralde
tüm rezervlerinin kullanılması olarak koymuş, rüzgârda 20 bin megavata
çıkacağını koymuş, jeotermal, güneş ve diğerlerinde de tüm hedeflerini koymuş.
Bu hedeflere ulaşılabilmesini sağlama konusunda Cumhuriyet Halk Partisi her
türlü desteği vermeye açık bir politikayı bugüne kadar izlemiş ama ne yazık ki
yenilenebilir enerji kanunu iki yıldır bu Parlamentoya gelememiştir, gelemediği
gibi yatırım yapılma konusunda da ciddi mesafeler alınmamış, verilen hedefler,
istenilen noktalar ve yatırımlar yapılamamıştır. Şu an yapılmış olan toplam
yatırım tutarı 16 projeyle 3.700 megavat sınırlarına gelmiştir Türkiye’deki
rüzgâr enerjisindeki toplam yatırım. 20 bin megavata varması için ise… 2023
yılı hedefleri tutturulması çok zor hedefler gözükmektedir.
Değerli arkadaşlarım, özellikle iktidar partisi tarafından enerji
politikasında, dışa bağımlılığın ortadan kaldırılmasında, yenilenebilir enerji
kaynaklarında çok ciddi politikalara ihtiyaç vardır. Biz bu kanunda ne
istiyoruz, bu kanun niye gecikiyor, hangi lobiler bu kanunun gecikmesi için
çalışma yapıyorlar, bunun altını çizmekte yarar var.
Fiyat konusu: Sayın Bakan az önceki açıklamalarında “Ben şu an 5,5
euro sente yatırımcı buluyorum, rüzgârda bu işi
hallediyorum ve bu anlamıyla yatırımcı sıkıntısı yoktur. Güneşte de 10 euro sente bana yatırımcı var, bu yatırımları yapma
kapasitem var.” diyor. Bizim fiyatlar konusunda herhangi bir ön yargımız yok.
Eğer siz bu hedeflere varabilecek noktada yatırımcı bulabiliyorsanız, bu konuda
istediğiniz fiyatta bu ülke enerjisini elde etmek için en ucuz fiyatta yatırım
yapılsın ve enerji en ucuza elde edilsin ama Sayın Bakan, yatırım
yapılmayacaksa ve bu konuda ciddi bir hedef sapması olacaksa bunun vebalinin
çok büyük olacağı açıktır.
Bakın, siz nükleer santralle ilgili olarak 13,5 euro sente -nükleer santralden- Rusya’yla anlaşma yaptınız,
enerji alıyorsunuz. Peki, o pahalı denilen, Rusya’da daha ucuza yapılan bu
nükleer enerji santrallerinde fiyata bakmadan nükleer enerjide ikili
anlaşmalarla bu ülkede yatırım yapılmasının önünü açarken neden yenilenebilir
enerjide aynı duyarlılıkla bu yatırımların artmasının önünün açılmadığını bu
Meclise anlatmalısınız. Aynı şekilde, yenilenebilir enerjide yatırımın önünün
açılması demek, malzemede, yerli üretimde bir sanayi oluşması ve bu sanayinin
teşvik edilmesidir. Burada getirilen önergelerle yerli üretime verilen
teşviklere biz de katılıyor ve doğru buluyoruz, ama öncelikle yatırımcının
gelmesi lazım. 1 megavat yatırım için 1 milyon 200 bin euroluk
bir yatırıma ihtiyaç var. Şu an sizin hedeflediğiniz yatırımlar için 50 milyar euroluk bir yatırım ihtiyacı var ama bu yatırımın
gerçekleşebilmesi için bulunacak kaynak konusunda dünyada ciddi sıkıntılar
yaşandığını özellikler yatırımcıların belirttiğini burada paylaşmak istiyorum.
Yatırımcı diyor ki: “Ben bu fiyatlarla yatırım konusunda finansman bulmakta
zorluk çekiyorum. Bu finansmanın bulunması konusunda benim yatırım süremin geri
dönüşü yüksektir. Bu konuda benim sorunumu çözün.” Bu kanunun temel
hedeflerinden bir tanesi de budur.
Değerli arkadaşlar, aynı şekilde hidroelektrik santrallerle ilgili
konuda da yenilenebilir enerji konusunda da bir çekincemizi burada sizlerle
paylaşmak istiyoruz.
Özellikle barajlar yapılarak hidroelektrik santrallerle bu ülkenin
yenilenebilir enerji kaynaklarında mesafe alabilecek potansiyeller varken, bu
alanlara yeterli yatırımlar yapılamayıp, Türkiye’de çok ufak ve doğanın
dengesini bozabilecek -nehirlere, dere yataklarına, vadilere- öyle ruhsatlar
verildi ki bugün o ruhsatları alanlar bile vicdanları sızlayıp bu yatırımlardan
vazgeçebiliyorlar. İşte, Muğla Yuvarlakçay’da
vazgeçen yatırımcının gerekçelerinden bir tanesi budur.
Siz de az önce söylediniz “Bu konuda Çevre Bakanlığıyla araştırma
yapıyoruz.” dediniz. Karadeniz’de bu işte mücadele eden, sularına sahip çıkan,
vadilerine sahip çıkan insanların bu haykırışlarını dikkatle değerlendirmek
zorundasınız. Elde edilebilecek enerji o kadar küçük ama doğaya ve ülkeye
verilen tahribat o kadar büyük. Bunu değerlendirirken bu mantıkla bakmalısınız.
Nükleer enerji konusunda da politikanızda bir şeyi söylemek
istiyorum. “Enerjiyi hep ulusal bir politika hâline getirin.” diye size
söyledik ama ulusal politika yapmak yerine bu Meclisten ve ülkenin ulusal
yargılarından uzaklaşıp ikili anlaşmalarla nükleer anlaşmaları yapıyorsunuz ve
bugün Güney Kore’ye gittiniz, nükleerde anlaşamadınız, Japonya’da arayış
içerisindesiniz. Peki, önce şunun hesabını vermek durumunda değil misiniz:
Nükleer için yapılacak yatırımlar öncesinde nükleerin doğurduğu tehlikeli
atıklar ve nükleerle ilgili kamuoyunun çekincelerini giderecek yasal bir
düzenlemeyi bu Parlamentodan geçirmek durumunda değil miyiz? Bu konu
Türkiye'nin en önemli konularından bir tanesi değil midir? Nükleer, Türkiye’de,
evet yapılmalıdır ama önce nükleerin bütün zararlarını ortadan kaldırabilecek,
atık sorununu çözebilecek, nükleerle doğabilecek çevre ve insanlığa verilecek
zararları ortadan kaldırabilecek çalışmayı yapmak durumundayız.
Onun için, bu kanunda yenilenebilir enerjiye destek veriyoruz ama
sıkıntıları, yanlışlıkları da buradan dillendirmeye her zaman olduğu gibi devam
edeceğiz. Bundan Hükûmet de gerekli dersleri almalı,
enerjiyi Türkiye'nin önemli bir konusu olarak görmeli. Savaşlar nedeni olan
enerji, Türkiye’de sanayinin gelişmesinde rekabetçi olabilecek enerji
politikalarını hayata geçirmek için ulusal bir enerji politikasını bu Meclis
gündeminde konuşmak ve tartışmak durumundayız.
Değerli arkadaşlarım, maalesef, bu konuda konulan hedefler ve
söylenen şeyler bugüne kadar ulusal bir enerji politikasıyla alınacak sonuçlara
varmamıştır. Eğer 2009 krizi olmasaydı yine bakanlık bürokratlarının
açıklamasıyla -bir enerji kongresinde- Türkiye enerji krizine ve kesintilerine
girecekti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Hem arzda bir sıkıntı var hem de
bunun getirdiği ciddi yatırım eksiklikleri var.
BAŞKAN – Sayın Susam, teşekkür ederim.
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, uygulamayı kaldırın efendim.
BAŞKAN – Hayır efendim, uygulamamız gayet güzel. Milletvekilleri
çok memnun, diğer arkadaşlar memnun.
YILMAZ TANKUT (Adana) – Bütçede yaparsınız.
BAŞKAN - Sayın Susam, teşekkür ederim efendim.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Ben teşekkür edeyim.
BAŞKAN – Yok arkadaşlar, mikrofon açma yok.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Ben teşekkür ediyorum.
Bu duygularla, bu yenilenebilir enerji kanununda çalışmalarımızı
devam ettireceğiz. Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Yılmaz Bey.
MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik
Üretimi Amaçlı Kullanımıyla İlgili Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün dünyamızdaki bütün gelişmiş ülkeler
toplumlarına refah düzeyi yüksek bir yaşantı sağlamayı amaç edinmişlerdir. Bu
amaç doğrultusunda, söz konusu ülkelerin hemen hepsi enerji ihtiyaçlarını
kesintisiz ve uzun yıllar karşılayabilecek şekilde temin etmeyi de öncelikli
hedefleri arasına koymuşlardır. İşte bu çerçevede ülkemizin enerji ihtiyacının
kesintisiz ve yeterli bir şekilde kaynak çeşitliliği sağlanarak temin edilmesi
toplumumuzun refahı ve milletimizin, devletimizin bekası için hepimizin önünde
bir mecburiyet olarak durmaktadır. Bu doğrultuda da öncelikle kamu enerji
yatırımları planlı ve istikrarlı bir şekilde devam ettirilmeli, yerli ve
yabancı sermayenin bu alandaki yatırımları da teşvik edilmelidir.
Bugün ülkemiz coğrafi konumu itibarıyla Orta Doğu ve Kafkasya
bölgelerindeki petrol ve doğal gaz kaynaklarına yakın olmasına rağmen benzin,
mazot, gaz yağı, LPG, jet yakıtı ve benzeri gibi fosil tabanlı yakıtlara en
yüksek ücreti ödeyen ülkelerden birisidir. Enerjide dışa bağımlı olan ülkemiz
acilen kendi petrol ve gaz yataklarını araştırma çalışmalarına hız vermeli ve
yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin enerji yatırımlarını da
fazlalaştırmalıdır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’de enerji politikaları ve
verimliliğine yönelik olarak her türlü siyasi taassup ve istismarın dışında,
ortak payda ve millî çıkarlarımız doğrultusunda, uzmanlar tarafından kabul
edilen ve mutlaka dikkat edilmesi gereken başlıca hususlar şunlardır:
1) İhtiyaç duyduğu enerjinin yaklaşık dörtte 3’ünü ithal eden
Türkiye’nin artan enerji talebi yüzünden dışa bağımlılığı fazlalaşarak devam
edecektir. Bu nedenle uygulanacak enerji politikalarının enerji arz güvenliğini
sağlayacak ve sürdürülebilecek biçimde düzenlenmesi gerekmektedir.
2) Bu doğrultuda dışa bağımlılığın azaltılması, yeni ve
yenilenebilir kaynaklara yönelme, enerji potansiyelinin etkin ve verimli
kullanılması, ithal kaynaklara bağımlılığın azaltılması kaçınılmaz hâle
gelmiştir.
3) Türkiye’nin enerji talebindeki artışa bağlı olarak özellikle
doğal gaz ithalatında kaynak çeşitliliği fazlalaştırılmalı ve Rusya’ya olan
bağımlılık kesinlikle azaltılmalıdır.
4) Ayrıca ortaya çıkabilecek kısa vadeli enerji sıkıntısında
kullanılmak üzere stratejik rezerv bulundurulmalıdır.
5) İthal yakıtların kullanımından yerli ve yeni yenilenebilir
enerji kaynaklarına yönelerek kömür, hidrolik, rüzgâr ve diğer enerji
kaynaklarına ağırlık verilmelidir.
6) Bu doğrultuda rüzgâr, hidrolik, jeotermal, biyoyakıt
yatırımları desteklenmeli, yasal düzenlemeler yatırımları teşvik edecek biçimde
gözden geçirilmeli ve yeni finansman modelleri geliştirilmelidir.
7) Enerji, maden ve su kaynaklarıyla BOTAŞ, Türkiye Kömür
İşletmeleri ve benzeri stratejik kurum ve kuruluşların özelleştirilmesine
yönelik söylentilere artık bir son verilmeli, en yetkili ağızlardan bu konuda
yapılacak tutarlı açıklamalarla kamuoyundaki endişeler giderilmelidir.
8) Ülkemizde oldukça yüksek olan elektrik kayıp ve kaçaklarının
azaltılması yönünde gerekli tedbirler alınarak eşit, adaletli ve kademeli ücret
politikası geliştirilmelidir. Elektrik hırsızlığına ilişkin cezalar da
artırılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik değer üretiminde,
ısınmada, barınmada, ulaşımda, iletişimde vesair
ihtiyaçların karşılanmasında enerjiye olan bağımlılık elbette ki hayatımızın
bir gerçeğidir. Enerjinin temini, dağıtımı, tüketimi ve tüketim sonrası gibi
safhaların her birine ait bu alanlarla ilgili, ayrı ayrı
izlenmesi gereken metotlar bulunmaktadır. İşte bunların
belirlenmesinde ve uygulanmasında takip edilecek yolların, usul ve esasların
insan sağlığı, çevreye olan etkileri, ekonomik değeri, refahı ve ulusal
güvenliği doğrudan etkilemesi sebebiyle uzun vadeli bir enerji politikasının az
önce ifade etmeye çalıştığım hususlar çerçevesinde, her türlü siyasi
mülahazadan uzak bir şekilde oluşturulması gerekmektedir ve bu politikanın
mutlak surette millî menfaatlerimize uygun olması lazım gelmektedir çünkü bu
alanda yapılan hataların faturası çok ağır olabilmektedir ki bu faturayı da
milletçe, hep beraber ödemek durumunda kalmaktayız.
Dolayısıyla, ülkeyi yöneten siyasi iktidarların özellikle enerji
politikalarında çok dikkatli ve hassas olma mecburiyetleri vardır. Ancak bugün sekiz yılı aşkın bir zamandır tek başına ülkeyi yöneten
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının tasallutunda enerji politikalarında
olması gereken özen ve hassasiyetlerin hiçbirisine maalesef pek dikkat
edilmemiştir ve ne yazık ki kapalı kapılar arkasında hiç de şeffaf olmayan
pazarlıkların yapıldığı kötü bir dönem yaşanmıştır ve bize göre de hâlen
yaşanmaya devam edilmektedir.
Bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin bu dönemde aziz milletimizin
önüne çıkarttığı bu faturalar ne yazık ki gelecek kuşakların belki de altından
kalkamayacağı bir boyuta ulaşacak ve AKP’nin siyasi saltanatı için geleceğimiz
şimdiden acımasızca harcanarak çalınmış olacaktır. İşte bu sebeple, bugün
görüşmekte olduğumuz ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak da olumlu baktığımız
bu kanun teklifinde bile AKP zihniyetinin petrol ve doğal gaz lobileriyle sütre
gerisinde rant pazarlığı yaptığı şüphelerimizi, biz,
maalesef, henüz giderebilmiş değiliz. Çünkü Komisyon ve alt komisyon
çalışmalarında rüzgâr, hidrolik ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından
elde edilecek elektrik alım fiyatlarının AKP Grubunun Genel Kuruldaki
önergeleriyle değiştirileceğine dair duyum ve iddialar mevcuttur. Yani yenilenebilir enerji kaynaklarının özellikle de yerli üretim
ve teknolojinin teşvik edilerek önünün açılmasına yönelik olması gereken devlet
alım garantili özendirici elektrik fiyatlarının petrol ve doğal gaz lobilerinin
lehine değiştirilerek, AKP Grubu tarafından verilecek önergelerle kilovat
başına 2-3 sent daha aşağı çekileceği söylenmektedir ki, değerli arkadaşlar,
biz buna inanmak istemiyoruz.
Eğer bu söylentiler gerçekleşir ve AKP şayet Genel Kurulda
önergelerle söz konusu alım fiyatlarında, kanun teklifinde bir azaltmaya
giderse çok açık bir şekilde kapalı kapılar arkasında çok kirli pazarlıkların
yapıldığı da ortaya çıkmış olacaktır diyor ve bunu yapanların er veya geç hesap
vermekten kurtulamayacaklarını da buradan hatırlatmak istiyorum. Dolayısıyla siyasi taassupların, şahsi ve siyasi hesap ve
menfaatlerin şekillendirdiği enerji politikalarına tevessül edilmeden, önce
ülkem ve milletim, sonra partim ve sonra ben anlayışının hâkim kılınması lazım
gelmektedir diye bizler düşünmekteyiz ve tabiidir ki ülkemizin ve aziz
milletimizin yüksek menfaatlerine uygun şekilde izlenecek stratejilerin insan
ve çevreye oluşabilecek etkileri de mutlak suretle dikkate alınmalıdır.
Değerli arkadaşlar, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik
enerjisi üretimi hepimizin önem verdiği bir husustur ve mutlak suretle
ülkemizin artan elektrik enerjisi ve enerji ihtiyacının da karşılanması icap
etmektedir. Ancak bunları yaparken, az önce de ifade ettiğim gibi, devletimizin
ve milletimizin ali menfaatlerinin esas alınması,
insanlarımızın sağlığının bozulmaması, çevrenin katledilmemesi hayati derecede
önemlidir. Temiz, çevreyle barışık,
ekonomik ve kesintisiz sürdürülebilir, yenilenebilir enerji üretim ve tüketimi
noktasında yeni enerji kaynaklarının devreye alınması, çeşitliliğin artması,
dışa bağımlılığın azalması, milletçe, ulusça, devletçe önem vermemiz gereken
bir husustur. Bu alanda ilgili düzenlemelerde ise elbette ki Hükûmet birinci derecede sorumludur.
Bu arada unutulmaması gereken bir husus da, boşa giden ya da kaçak
olarak kullanılan enerji takibinin de mutlaka yapılmasının lazım geldiğidir. Bu
husus da doğal olarak AKP İktidarının sorumluluğu altındadır. Bugün, birçok
yerde kaçak enerji kullanımının yüzde 75’lere kadar, özellikle Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgemizde bu oranın çok yükseklere ulaştığı bilinmektedir ve
bu konuda maalesef etkin bir denetim mekanizması da henüz kurulabilmiş
değildir. Boşa giden ya da kaçak olarak kullanılan enerji en çok dürüst ve
masum vatandaşlarımızı mağdur etmektedir. Fatura kaçakçıya değil, namuslu
vatandaşımıza çıkmaktadır. Kaçak kullanım aynı zamanda dürüst sanayicilerimiz
için de haksız bir rekabet ortamı meydana getirmektedir.
Diğer taraftan, üzerinde çok konuşulan ve haklı şüphelere neden
olan enerji ithalatı ve ihracında büyük meblağları bulan fiyatların da artık
açık ve şeffaf hâle getirilmesi lazımdır. Türkiye kimden, hangi miktarda, kaç
liraya enerji ithal etmiştir; kime, ne kadar, kaç liraya enerji satmaktadır?
Örneğin, Kuzey Irak’a elektrik satılmakta mıdır? Satılıyorsa ne kadar
satılmakta ve kaç liradan satılmaktadır? İran’dan, Rusya’dan, Azerbaycan’dan
ithal edilen doğal gazın fiyatı nedir? Bütün bunlar açık ve hassas bir şekilde
kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Aksi hâlde, kapalı kapılar
arkasında yapılan pazarlıklar sonucu çok haklı olarak halkımızın kafasındaki
kuşkuları dağıtamazsınız diyorum ve sözlerimi tamamlarken bu kanun teklifinin
ülkemizin enerji ihtiyacına katkı sağlamasını, yerli yatırımcı ve
sanayicilerimizin önünü açarak yenilenebilir enerji potansiyelimizin en üst
seviyede kullanılır hâle gelmesine vesile olmasını temenni ediyor, yaklaşan
yeni yılın bütün milletimize, ülkemize, devletimize hayırlar getirmesini
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın
Sırrı Sakık.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinize selam ve saygı, Sayın Bakanım, size de geçmiş olsun
dileklerimizi iletiyoruz, 2010 yılında önemli iki kaza geçirdiniz. Diliyoruz,
umuyoruz 2011 yılı ülkemiz adına da sizin adınıza da kazasız, belasız bir yıl
olur.
Sevgili arkadaşlar, aslında burada yasalar hep görüşülürken
muhalefet hep toplumsal uzlaşıyı arar ama Adalet ve Kalkınma Partisi hiçbir gün
bu yasalarla ilgili bir toplumsal uzlaşıyı bulmaz, hele hele
bizimle asla böyle bir derdi yoktur. Şimdi, bizimle derdiniz yoksa bizim
sizinle çok derdimiz var. Onun için, gerçekten ne yapılmak isteniyor?
Şimdi, burada, bu yasaları görüşüyorsunuz. Türkiye son yıllarda
önemli yasalar bu Parlamentodan geçti. Uluslararası sözleşmelere imza attınız.
Birçok sözleşmede imzanız var, yani enerjiden tutun petrole kadar. Hiçbirini de
bu ülke üretmiyor ama siz lojistik destek sağlıyorsunuz. Lojistik destek sağlayan
ülkeler ilk önce iç barışını sağlamalıdır. Yani iç barışınız eğer
sağlanmamışsa, hiçbir ülke buradan petrolünü de enerjisini de Türkiye üzerinden
bir başka yere nakletmez. Bunları gündeme getirdiğimiz için zaman zaman suikasttan tutun ihanete kadar varan birçok
suçlamalarla karşı karşıyayız. Daha üç gün önce Sayın Başbakan burada çıkıp
konuşuyordu ve altmış dakikalık sürenin kırk dakikası Barış ve Demokrasi
Partisiydi. Niye? Barış ve Demokrasi Partisi bu bütçe görüşmelerinde, evet,
buraya damgasını vuran tek siyasi parti oldu, Türkiye gündemini oluşturan tek
siyasi parti oldu. Onun içindir ki kırk dakika, sürekli Barış
ve Demokrasi Partisine acımasız eleştiriler getiren Sayın Başbakan iki ruh bir
bedende; beş gün öncesinden Muş ve Bitlis’te, gidiyor, orada yaptığı konuşmada
halka sesleniyor: “Kürt halkı var.” diyor, “Kürt halkının sorunları var ve
bunları çözeceğiz.” diyor, 2005’te de gidiyor, Diyarbakır’da “Kürt halkı
vardır...”
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Çözüyoruz da.
SIRRI SAKIK (Devamla) – “...cumhuriyet -evet- geçmişiyle
yüzleşmelidir.” diyor ama buraya da geliyor, teklik politikalarını hayata
geçiriyor ve ne diyor: “Herkes Türk’tür.” diyor...
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Öyle demiyor.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Ve Sayın Kılıçdaroğlu
diyor ki...
SONER AKSOY (Kütahya) – Öyle bir şey demiyor. Saçmalama ya!
SIRRI SAKIK (Devamla) – Yani tek millet ne demektir? Türkçemiz mi
kıt, sizin mi kıt, onu bilmiyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – “Tek millet” demedi.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Kılıçdaroğlu
diyordu ki: “Konuş, konuş!” ve sürekli “Konuş!” dediğinde, Başbakan, bir
taraftan genel başkan yardımcılarını...
SONER AKSOY (Kütahya) – “Herkes Türk’tür.” demedi.
SIRRI SAKIK (Devamla) – ...bir taraftan Meclis Başkanını
konuşturuyordu, bir taraftan Genelkurmay Başkanı e-muhtıra veriyordu ve en son
kendisi de çıktı, geldi buraya, Sayın Kılıçdaroğlu’nun
“Konuş!” dediği şeyi konuştu. Evet, çıktı, geçmişin politikalarına vurgu yaptı
ve geçmişe döndü ve Sayın Bahçeli de oradan seslendi: “Teşekkür ediyorum.”
dedi. “Aslında konuşmanız 2005’in öz eleştirisidir, aralık ayında Muş’ta
yaptığınız, Bitlis’te yaptığınız konuşmanın öz eleştirisidir.” O gün buradaki
konuşmalar kurşun kadar ağırdı. Bu halk bunları hak etmiyor. Yani siyaset
dünyası için geleceğimizi heba etmeye hakkınız yoktur. Hele bir partinin
sözcüsü çıkıp çıkıp açıkça...
SONER AKSOY (Kütahya) – Halkı manipüle edenler için söylenen
sözler onlar.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Aslında buradaki hatip onları yapıyordu.
Burada sizin temsilcileriniz çıkıp polis ağzıyla konuşuyor, “malum parti”
diyor. Bu partinin adı “Barış ve Demokrasi Partisi”dir. Bu “malum parti”
geçmişte faili meçhuller işlenirken o katillerin kullandığı sözcüklerdir. Biz
malum değiliz. Siz ne kadar iradeyseniz biz de o kadar iradeyiz. Bizim adımız “Barış
ve Demokrasi Partisi”dir. Bir partiye nasıl “malum parti” dersiniz? Ve
sözcüleriniz çıkıp televizyonlarda bu partiyi, bu halkın temsilcilerini
aşağılamaya asla hakkı yoktur. Eğer gerçekten bir projeniz varsa bu projeyi
hayata geçirmelisiniz. Bu ülkede kimler özgürlüklerden ve demokrasiden
bahsediyorsa onları hainlikle suçluyorsunuz. “Demokratik özerklik” denilen şey
daha çok demokrasidir, yani daha az devlet, daha çok halk, daha çok
özgürlüktür.
SONER AKSOY (Kütahya) – Onu dedi işte.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, bakın, Türkiye’nin dört bir
tarafında holdingler özerkliklerini ilan etmişler, kıyametler kopmuyor. Dönün,
plazalarda farklı bir hayat yaşanıyor, özerklikleri var, kimse müdahale
etmiyor. Ama halkın, yoksul halkın özerkliğini en çok biz seslendiriyoruz, biz
bunu sunuyoruz. Şimdi bunu sunduğumuzda, bu bir anayasa değil bu bir taslaktır,
oturup konuşabiliriz, tartışabiliriz ama bunu tartışmaktan çok, bunu sürekli
suikastla itham etmenin kimseye bir yararı yoktur.
Sayın Başbakanın -dün Genel Başkanımız da açıkladı- 1993’teki
konuşmaları var, biz onları günü gelince buraya getireceğiz, dün grubumuzda da
getirdik. Bakın, o dönemde de, Sayın Başbakan -ben o dönem cezaevindeydim, 2004
yılında. Biz savunmalarımızı hazırlıyoruz, bir kitap önümde, karıştırıyorum.
Sayın Başbakanın o dönem açıklamaları var- otonom bölgelerden bahsediyor, yıl
1993. Yani özerklikten, hatta bir halkın kendi kaderini tayin hakkından Sayın
Başbakan bahsediyor ve biz onu mahkemede yargıçlara sunduk. “Bakın, bu ülkede
sadece biz değil, bu ülkenin siyasetçileri, önemli şahsiyetleri bu sorunla
ilgili projeler üretiyorlar ve topluma bunu sunabiliyorlar.” Şimdi, 1993’te
bunu söyleyen Başbakan, bugün tekçi politikalar üzerinden siyaset yaparak
geleceği yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Bakın, gelecek ret ve inkâr
üzerinde şekillenmez.
Kürtler toplanıyor, bir şey sunuyorlar. Yani burada niye
kıyametler kopuyor? Siz de bir şey sunun, oturalım tartışalım, konuşalım. Bunun
adına niye “çete” diyorsunuz, niye “mafya” diyorsunuz? Aslında ret ve inkâr
politikalarını bize karşı kullananlar çetevari
davranıyorlar. Aleyhte yazı yazan bir gazeteciye “malum gazeteci” diyorsunuz.
Yani bütün muhalifleri susturmaya çalışıyorsunuz. Bunların hiçbirinin bu ülkede
sorunları çözmediğinin bir göstergesidir.
Bakın “demokratik açılım” dediniz, bir sürü şeyler yaptığınızı
söylediniz. Oysaki bütçenin son günkü görüşmesinde Sayın Başbakanın burada
yaptığı konuşma da gerçekten bir projenizin olmadığının bir göstergesiydi, bir
feryattı. Genelde hep söylenir “Yenilmiş bir ordu ve yaralı bir fil çok
tehlikelidir.” diye. Eğer siyaseten yenilmişseniz, halka sunacak
politikalarınız yoksa yaralı bir fil kadar tehlikeli olursunuz o ülke için.
İşte o günkü sözler kurşun kadar ağırdı ve bizim geleceğimiz adına bizi kuşkulandırıyor,
endişelendiriyor. Bunu sadece biz söylemiyoruz, artık Türkiye’de bunu toplumun
büyük bir kesimi seslendiriyor.
Bakın, Şener Şen geçen gün diyor ki: “Bizi de topladılar. Gittik,
oturduk, konuştuk. Sadece Başbakan konuştu. Ne bize bir fırsat tanındı ne de
‘Siz Kürt sorunuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?’ denildi.” Yani bunu Genç Bakış’ta üniversite öğrencilerine söylüyor.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – O toplantı saatlerce sürdü,
herkes konuştu!
SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, bakın, siz sadece… Sayın Başbakan
diyor ki: “Ben ameliyat yaptırtmam.” Eğer bir hasta hastaysa, tıp emreder,
ameliyatlık bir konum varsa ameliyat edilmesi gerekir. Sadece konuşarak bunlar
çözülmez ama Sayın Başbakanın bilmediği bir şey vardır. Sayın Başbakan, hep
söylüyorum, acemi bir cerrah gibidir, bütün meseleleri masaya yatırır, neşteri
atar ama bu neşterle ilgili bir dikiş, bir tedavi olmaz. İşte buradan, siyaset
dünyası yeni dönemde yeniden neşter attığı yaralardan beslenmeye çalışıyor,
akbabalar bunun üzerinden yeniden siyaseti şekillendirmeye çalışıyor.
Şimdi, burada milliyetçi dalgalara oynayarak geleceğimizi kimsenin
heba etmesine asla müsaade etmeyiz ve ben eminim ki burada, aranızda oturan
Kürt kardeşlerimin büyük bir çoğunluğunun da o konuşma yüreklerinde yara açmıştır,
vicdanlarda mahkûm olan bir konuşmadır. O konuşma 1990’ların, Çiller’in, Mesut
Yılmaz’ın, Demirel’in konuşma dilidir ve üslubudur. O konuşma bugünümüzün
ruhuna uygun bir konuşma değil. Biz onun için 1993’lerdeki başbakan olmayan ve
düz vatandaş olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı özlüyoruz yani biz onu
özlüyoruz. Başbakan olduktan sonra Muş’a gidip Muş halkının emrinde olduğunu
söyleyen ama Ankara’ya geldiğinde Genelkurmayın emrinde olan bir Başbakanı
istemiyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Çünkü onun söylemi ve
Genelkurmay Başkanının açıklamaları arasında hiçbir fark yoktur, biri
e-muhtıra, biri de e-muhtıranın sesini buradan seslendirdi. Onun için, bakın,
gerçekten, biz siyaseti bir ranta dönüştürmüyoruz.
Sizin yaralarınızı biliyorum, sevgili kardeşlerim, evet, seçim yakın…(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Yarası olan sensin, bizim yaramız yok.
BAŞKAN – Sayın Sakık, teşekkür ederim,
teşekkür ederim efendim.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Son söz…
BAŞKAN – Yok… Tamamlıyoruz, açmıyoruz artık mikrofonları, süre
bitti mi tamam. Öyle bir uygulamamız var.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum.
Ama kızmayın ne olur! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Yanlış söylüyorsun, yanlış!
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Sakık, teşekkür ederim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bahçekapılı, buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – İzin verirseniz yerimden bir
açıklama yapmak istiyorum çünkü Sayın Hatip konuşmasında Sayın Şener Şen ile
ilgili bir açıklama yaptı. O toplantıda ben de vardım. İzin verirseniz yerimden
açıklama getirmek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bahçekapılı, açıldı mikrofonunuz efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, “Genç Bakış” adlı televizyon programıyla ilgili
konuşmasına ilişkin açıklaması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Hatip biraz önceki konuşmasında Sayın Şener Şen’in bir
açıklamasına değinerek bazı sözler sarf etti. Bahsedilen toplantıda ben de
vardım.
Sayın Başbakan, o toplantıda giriş konuşmasından sonra, saatlerce
süren toplantıda mikrofonu serbest bıraktı ve o toplantıda Kürt sorunuyla
ilgili olarak, demokratikleşmeyle ilgili olarak kimin ne sözü varsa söyleme
olanağını sağladı ve herkes konuştu. Bunun kayıtlara geçmesini istiyorum.
Ayrıca şunu da belirtmek isterim: Konuşmasında Sayın Başbakan “Biz
Türkçülüğe de, Kürtçülüğe de karşıyız, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst
kimliğinde bütün alt kimliklere saygı duyuyoruz.” dedi. Bu kayıtlara da geçti,
Sayın Konuşmacının herhâlde atladığı bir şeydi. Biz, demokratik bir Türkiye’de
tüm etnik kimliklerin, tüm inançların serbest olarak ifade edildiği bir Türkiye
hayali ve iddiası içindeyiz. Bunu bir kez daha kayıtlara geçirilmesi anlamında
Meclisin bilgisine sunuyorum.
Teşekkür ederim efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kütahya Milletvekili Soner
Aksoy’un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/340) (S. Sayısı: 395) (Devam)
BAŞKAN – Şahsı adına Yozgat Milletvekili Sayın Osman Coşkun.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN COŞKUN (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 395
sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlarken hepinizi saygıyla
selamlarım.
Çocukluğumuzda dere kenarında oynar, akşamları seyre dalardık. Bu
bizim ruhumuzu dinlendirdiğimiz anlar “Su akar Türk bakar.” olarak adlandırılır
ve bizlerle dalga geçilirdi. Bugün ise hem akarsularımız hem de sıcak su
kaynaklarımız değerlendiriliyor ve değerlendirilecek. Eskiden çöplükler patlar,
insanlar çöp yığınının altında kalırdı. Bugün çöplükler kokudan ve pis
görüntüden kurtuluyor, bahçesinde seralar kuruluyor ve çöpten elektrik
üretiliyor ve üretilecek. Eskiden, esen yelimiz, doğan güneşimiz mânilerimize,
türkülerimize, şiirlerimize konu oluyordu ancak bugün o esen yelden, doğan
güneşten elektrik üretiliyor ve üretilecek. Bildiğiniz gibi, bunların hepsi
yerli kaynaklarımız, anamızın ak sütü gibi milletimize helal, petrol ve doğal
gaz gibi kökü dışarıda, bedeli yetim hakkıyla ödenen kaynaklara alternatif
bizim kaynaklarımız. İşte, Yenilenebilir Enerji Kanunu Teklifi AK PARTİ Hükûmeti olarak bugüne kadar icracı bakanlıklarımız
tarafından kazandırılan 10 bin megavatın üstünde ilave kurulu güce güç
katacaktır. Bunun büyük bir kısmı yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarından
oluşacaktır.
Değerli milletvekilleri, yenilenebilir enerji kaynaklarının
önemini ve icracı bakanlıklarımızın özverili çalışmalarına rağmen çeşitli
kesimlerin engelleme çalışmalarının nedenlerini halkımızla paylaşmalıyız. Bu
kanun teklifi, enerji sektöründeki dönüşüm için çok önemlidir. Ülkemiz,
enerjide büyüme rakamları itibarıyla dünyanın ilk 12 ülkesi arasında, kurulu
güç rakamları itibarıyla Avrupa’da altıncı sıradadır. Büyüme rakamlarımız bu
seviyede devam ederse Avrupa’nın ilk üçüne gireceğiz inşallah.
Bu kanun teklifiyle, mevcut elektrik tüketimimizin yüzde 27’sini
karşılayan yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımız, Türkiye’nin büyüyen
hızıyla birlikte yüzde 30’lara ulaşacaktır.
Hatırlatmalıyım ki 2011 bütçesine bakıldığında, kamu
finansmanında, kamu bütçesinde en az payın enerji sektörüne ayrıldığını
göreceksiniz. Bunun yerine, sosyal projelerin, millî eğitimin daha çok bütçelendiği
bir yapıya kavuştuk. Yenilenebilir enerji yasa teklifinin yasalaşması
sonrasında enerjinin bütçedeki payı daha da azalacak, özel sektörümüzün önü
daha da açılacaktır. Enerji sektöründe mevcut istihdamı artıracak, işsizliğin
önüne geçilecek, sanayicimize ucuz elektrik sağlanmasının önü açılacaktır ve en
önemlisi, global lobilerin ülkemiz üzerindeki
oyunlarının bozulmasına, enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmak üzere büyük bir
adım daha atılmış olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bizim görevimiz, elimizi vicdanımıza
koyarak, halkımıza, sade bir şekilde, yenilenebilir enerji kaynaklarımızın
anamızın ak sütü gibi helal, bu milletin kaynakları olduğunu ve
değerlendirilmesi gerektiğini tekrar tekrar
anlatmaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, yenilenebilir enerji kanununun ülkemize
ve milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Şahsı adına Düzce Milletvekili Sayın Metin Kaşıkoğlu.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi
Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla
selamlarım.
Ülkemizde enerji ihtiyacı her gün artarak devam etmektedir. Bunun
yanında, fosil kaynaklı yakıtların hızla tükendiği de hepimizin malumudur.
Ülkemizin enerji politikasının ana hedefi, yerli kaynaklarımızı
ortaya çıkarmak ve bunlardan da maksimum oranda yararlanmaktır. Türkiye’nin bir
yanda üyesi olmayı amaçladığı AB, 2020 yılında yenilenebilir enerjilerin toplam
enerji içindeki payını yüzde 20’ye, ulaşımda tüketilen enerji payını da yüzde
10’a çıkarmayı hedeflemektedir. Enerji piyasasında sürdürülebilirliğin
sağlanması yani gelecek kuşakların enerji ihtiyacını dikkate alarak günümüz
enerji ihtiyacının karşılanması son yıllarda daha da önemini artırmıştır.
Sürdürülebilir enerji kaynakları genelde üç unsur üzerinde inşa
edilmektedir. Bunlar, enerji üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının
payının artırılması, enerji verimliliğinin sağlanması ve karbondioksit salımının azaltılması çabalarıdır. Sürdürülebilir enerji
politikalarının oluşturulması sırasında enerji kaynaklarının güvenliğinin
sağlanması, karbondioksit salımlarının azaltılması
çerçevesinde yenilenebilir enerji kaynakları ön plana çıkar. Bunun nedeni,
fosil bazlı yakıt kaynaklarının sonlu olması ve
gittikçe bu kaynakların azalması olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının geleneksel enerji kaynaklarıyla
rekabeti engelleyen teknolojik, mali, siyasi engeller karşımızdadır. Özellikle
bazı yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji üretiminde çok yakın zamanda
kullanıma girmiş olması, teknolojileri itibarıyla ticari uygulamalara yeterince
elverişli olmaması, maliyetlerin yüksek olmasına rağmen yatırımların bir an
evvel yapılması da önemini muhafaza etmektedir.
Zira, petrol gibi
fosil bazlı yakıt kaynaklar orta ve uzun vadede tükenme tehlikesiyle karşı
karşıya bulunmakta ve bu durum fiyatların devamlı yükselmesine neden
olmaktadır. Görüldüğü üzere, yenilenebilir enerji kaynaklarına bugünden yatırım
yapmak uzun vadede büyük yararlılık sağlayacaktır. Bunun için de dünyada birçok
ülkede yapıldığı gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının çeşitli mekanizmalarla
desteklenmesi de gerekmektedir.
Biz bunların süratle hayata geçirilmesi için çalışmaya devam
ediyoruz. Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynakları konusunda çok ciddi
potansiyeli vardır. Dünyanın toplam jeotermal potansiyelinin sekizde 1’inin
ülkemizde olduğu bir gerçektir. Bu bağlamda, 2003 yılında önemli bir adım
atılmış ve yüzde 36’sını kullanabildiğimiz hidroelektrik potansiyelimiz özel
sektörün hizmetine açılmıştır. Bunun yanında, diğer enerji kaynaklarımızı
değerlendirmek için de ciddi adımlar atılmaktadır. Mevcut potansiyeli
belirlemek için de rüzgâr atlası hazırlanmıştır. Öte yandan ülkemiz, sera
gazının azaltılması yolunda çevre dostu, enerji güvenliği ve çeşitliliğimizi
artıran biyoyakıtlara oldukça önem vermektedir. 15
milyon tonluk biyokütle potansiyelimizi tamamen
harekete geçirmek için mali destek projeleri uygulanmaktadır. İklim
değişikliğiyle mücadelede yeni enerji teknolojilerine yönelik ar-ge çalışmalarını hızla artırmaya devam ediyoruz. Bu
çerçevede, hibrit teknolojisi ve hidrojenin yakıt
olarak kullanılmasına yönelik bilimsel çalışmalar da devam etmektedir.
Elbette ki enerjinin çeşitlendirilmesi noktasında bugün kabul
edilecek yasa sektörün önündeki birçok engelin de ortadan kaldırılmasına katkı
sağlayacaktır. Bu anlamda, bu yasanın yasalaşmasına katkıda bulunacak tüm
kesimleri, tüm siyasi aktörleri burada kutluyor ve katkılarından dolayı
teşekkür ederek yasanın milletimize hayırlı olması duygu ve düşüncesiyle tüm heyeti
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana daha önce sormuştum, daha ayrıntılı bir açıklama
verirken sorumun yanıtını vermedi, somut olarak sorayım.
1) Rüzgâr ve güneş enerjisi toplam enerji, kurulu güç olarak ve
üretim olarak -yani enerji olarak, güç olarak, o pariteyi de hesaplayarak-
2020’yi, 2023’ü geçelim, önümüzdeki beş yıl için ne gibi bir projeksiyon
vardır?
2) Bu yasa çıktıktan sonra ilk güneş enerjisi santrali
-koyacağınız değişiklik maddeleriyle de ilgili olarak yani bu yasa çıktıktan
sonra- ne zaman kurulabilir üzerine tahmininizi rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ben Sayın Bakana şunu sormak
istiyorum: Yenilenebilir enerji konusu Türkiye için yani enerji sıkıntısı çeken
ve çekme ihtimali gelecekte olan bir ülke için bu kadar önemli iken sekiz
yıllık iktidarınız döneminde neden geciktirilmiş, neden en sona atılmıştır?
Bunun cevabını öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Sakık…
SIRRI SAKIK (Muş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de Sayın Bakanıma Muş’ta Alpaslan I ve II barajları vardı,
biri bitti. İkinci, Alpaslan II Barajı’yla ilgili ne noktadayız? Bu yıl böyle
bir çalışmamız var mı yok mu? Bu konuda bilgi sahibi olmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de tekrar saygıyla selamlayarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Sayın Coşkunoğlu’nun sorusundan
başlayarak onu en azından garanti altına almaya çalışayım, biraz önce vakit
kalmamıştı. Rüzgâr ve güneşin önümüzdeki beş yıl içerisindeki, kurulu güç
içerisindeki bu projeksiyonda nasıl bir yer
alabileceğiyle alakalı, kendileri soru sordular. Kurulu güç itibarıyla ve
üretim miktarları itibarıyla aslında şöyle bir önemli soru: Güneş ve rüzgâr,
kurulu güç ile üretim miktarı arasındaki korelasyonun
en fazla açıldığı enerji kaynaklarıdır. Nasıl? Bunu biraz -teknik tabir-
açmamız lazım. Eğer siz bir gaz santrali kurmuşsanız veya bir nükleer güç
santrali kurmuşsanız, hele hele bir kömür santrali
kurmuşsanız neredeyse bir yıl içerisindeki toplam 8.640 saatin kaynaklarına
göre 7 bin saat, 7.500 saat, hatta 8 bin saat üretilmesini, en son teknolojiyle
beraber de -artık yakıt çubukları da işletmedeyken değiştirilebiliyor- son jenerasyonla neredeyse 8.500 saatlik bir üretim yapma
imkânınız var. Hâl böyleyken rüzgâr ve güneşte bu kadar iyimser konuşamıyoruz
rakamlar itibarıyla. Niçin? 8.640 saatin, rüzgârda, ülkemizde 2.300 saatler
civarında, 2.800 saatler civarında, zaman zaman da 3
bin saatleri aşan bölgelerin olduğunu görüyoruz. Güneşte ise 1.800 saatler
civarında bir ortalama görüyoruz. O zaman, biraz önceki bahsettiğimiz
kaynakların neredeyse üçte 1’i, kaynağına göre dörtte 1’i, hatta beşte 1’ine
varan kurulu güçten üretim miktarına dönüşen bir üretim projeksiyonu
elde edebiliriz. O zaman -bunları ikinci soruyla da birleştirerek söylüyorum-
dünyanın hiçbir yerinde, Türkiye de dâhil, ülkelerin büyüme hızını
karşılayabilecek enerji kaynakları olarak -ne yazık ki teknik sonuç budur-
yenilenebilir enerji kaynakları yetmemektedir. Gönül böyle istemez, akıl böyle
temenni etmez ama gerçek bu. Tekrar ediyorum: Ülkelerin büyüme kaynaklarını,
büyüme rakamlarını karşılayabilecek rakamların yenilenebilir enerji kaynaklarından
karşılanamadığını görüyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, sekiz sene önce başlasak
daha iyi olmaz mıydı?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Normalde
tabii ki daha iyi olur. Bunun, her işin kendine has bir kültürü, kendine has
bir rakamı var. Sekiz yıl önce başlanan bir güneşin, şu anki rakamlardan çok
pahalıya mal olacağını da söyleyebilirim. Bunu bir teselli olarak söylemiyorum,
bu da bir tespittir. Bakın, iki yıl önce, 28 euro
sentten olması lazım geldiğini…
OKTAY VURAL (İzmir) – Peki, beş yıl sonra yapsak bugün daha mı
pahalı olacak?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Onun bir
dengesi var, belki beş ay sonradır. Onu da konuşabiliriz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – “Geciktik.” demek ne kadar mantıklı?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Yok, düz
mantık yok orada ama ben size rakamlarla cevap vereyim isterseniz: İki yıl önce
dünyada 28 euro sentler civarında güneşin fiyatının
makul olduğu söylenirken bugün aynı makuliyet söylenmiyor.
Siz yapacağınız on yıllık alım garantileriyle başkasının teknolojisine
finansman sağlarken şu anda yapacağımız düzenleme aynı anlama gelmeyecek. Bunu,
hep beraber, ilgili kanun maddesi geldiğinde tekrar cevaplandıracağız.
Ama Sayın Coşkunoğlu’nun sorusuna tekrar
dönersek: Mademki yenilenebilir enerji kaynakları ülkelerin büyüme hızını
karşılayamıyor, o zaman maksimum oranda o güçten ülkelerin yararına bir yatırım
elde etmemiz lazım. Dünyadaki yenilenebilir enerji kaynaklarının ortalaması
yüzde 16’ları aşmış durumda değil hâlâ. Bakın, Çekoslovakya, Almanya, İspanya,
Portekiz gibi rüzgâra ve güneşe en fazla yatırımın yapıldığı ülkelerde dahi, şu
anda bunlarla alakalı teşvik rakamları gözden geçiriliyor. Global krizin
tesiriyle hükûmetlerin genel bütçeleri üzerindeki
yaptıkları etkilemeler özellikle bu sübvansiyon rakamlarını çok fazla tesir
altına aldı. Bizim burada 10 euro sentler veya
karşılığı olan 13,3 dolar sentler civarındaki güneşe vereceğimiz teşvikler,
ülkenin güneşiyle alakalı avantajları yine ülkede bırakmasıyla alakalı, doğru
tespitler olacaktır.
Bakın, bugün Almanya’da, 800 saat civarında yani toplam
8.640 saatin on birde 1’i, onda 1’i kadar güneş ışınımı olan bir ülkedeki
verilen sübvansiyon rakamlarının takdir edersiniz ki Türkiye’de verilmesi doğru
olmaz çünkü Allah’ın güneşi bizim bu ülkemize daha fazla ışınım yapıyorsa
bundan yine bu ülkenin insanının yararlanması lazım, gidip de bir başka
teknoloji sahibinin, bir başka ülkenin teknoloji sahiplerinin yararlanmaması
lazım. O yüzden bizim buradaki fiyatla alakalı
-değerli konuşmacı Sayın Tankut da belirtti, diğer
arkadaşlar da belirttiler- biz diyelim ki bu rakamları 2 katına çıkaralım,
yatırımcı belki 3 katına çıkacaktır ama bunun bir optimum
noktası var, bir dengesi var. Hem vatandaşımız için pahalı olmayacak hem de bu
yatırımların zamanında yapılmasını sağlayacak bir orta nokta bulmamız lazım. Bu
rakamlar konuşmamın başında belirttiğim 121 bin megavatlık lisans
müracaatlarına etkiyecek rakamlardır. “(A) firmasına vermeyin lütfen, (B) firmasına
vermeyin, bana verin.” diyen yatırımcıların herhâlde bu rakamları bilerek
yaptığını anlıyoruz. O yüzden bu rakamları ille yükseltmeye çalışmak
vatandaşımız açısından doğru bir sonuç oluşturmayacaktır.
Şimdi, bizim bu önümüzdeki beş yıl içerisinde, özellikle rüzgârla
alakalı minimum 13 bin megavatlık bir kurulu gücü Türkiye’ye kazandırmamız
lazım geldiğiyle alakalıdır. 2023 yılına kadar da 20 bin megavatlık bir rüzgârı
Türkiye’ye kazandırmamız lazım. Güneşte biraz daha ihtiyatlı gideceğiz.
Özellikle Karaman bölgesi gibi, Urfa bölgesi gibi, Antalya bölgesi gibi hem
tarım arazilerini etkileyebilecek ama aynı zamanda güneşin en fazla olduğu
bölgelerde Türkiye’de biz maksimum 600 megavatla başlamak istiyoruz. Bu, şu
anda, gelişen teknoloji ve ilerleyen malzeme bilimiyle beraber 2,2 hektar ile
1,8 hektar arasında, 1 megavatına karşılık gelen bir zemin kaplıyor.
Burada yine sit alanlarını, kültür varlıklarını, tarım arazilerini
korumamız ve Türkiye’deki hem tarımla alakalı ihracatı olumsuz yönde
etkilemeyecek hem de iç ihtiyaçlarımızın karşılanmasına mâni olmayacak bir
yapıyı sağlamamız lazım. Önümüzdeki beş yıldaki projeksiyonumuz
budur.
Üretim miktarlarıyla alakalı konuya gelirsek: Aynen biraz önce
belirttiğim rakamlarda, katsayılarda, bölgelerine göre değişen -bir kısım
yerlerde 2.800 saat, bir kısım yerlerde 2.200 saatlik- rüzgâr üretimleriyle
toplam bu güç kaynaklarının dörtte 1’ine karşılık gelecek bir üretim portföyü de oluşturmayı düşünüyoruz. Güneşte de aynen
belirttiğim oranlarda
üretim düşünüyoruz.
Arz ediyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) – Peki, Sayın Bakanım, bizim sorumuzun bir soru
değeri yok muydu acaba?
BAŞKAN – Alpaslan 2 Barajı’yla ilgili bir soru vardı.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Süre
sıfırlandığı için…
SIRRI SAKIK (Muş) – Zaten 3 kişi soru sorduk. Beş dakikayı 2
kişiye ayırıyorsunuz.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Tamam,
bir sonrakinde de onu cevaplayalım.
SIRRI SAKIK (Muş) – Canın sağ olsun.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Hayhay,
bir sonrakinde cevaplayalım.
BAŞKAN – Evet, sayın milletvekilleri, madde üzerinde iki adet
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Ahmet Yeni |
A. Sibel Gönül |
|
Giresun |
Samsun |
Kocaeli |
|
İkram Dinçer |
Yılmaz Helvacıoğlu |
|
|
Van |
Siirt |
|
"Madde 1- 10/5/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8), (9) ve (11) numaralı bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, birinci fıkraya aşağıdaki bentler ve maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"8. Yenilenebilir enerji kaynakları (YEK): Hidrolik, rüzgâr,
güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden
elde edilen gaz (çöp gazı dahil), dalga, akıntı
enerjisi ve gel-git gibi fosil olmayan enerji kaynaklarını,
9. Biyokütle : Organik atıkların yanı sıra bitkisel yağ atıkları,
tarımsal hasat artıkları dahil olmak üzere, tarım ve orman ürünlerinden ve bu
ürünlerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan yan ürünlerden elde edilen
kaynakları,"
"11. Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynakları:
Rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dahil),
dalga, akıntı enerjisi ve gel-git ile kanal veya nehir tipi veya rezervuar
alanı onbeş kilometrekarenin altında olan
hidroelektrik üretim tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim
kaynaklarını,"
"13. Çöp gazı: Çöp dahil diğer
atıklardan enerji elde edilmesi amacıyla üretilen gazı,
14. YEK Destekleme Mekanizması: Bu Kanun kapsamındaki
yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim faaliyeti gösterenlerin
faydalanabileceği fiyat, süreler ve bunlara yapılacak ödemelere ilişkin usul ve
esasları içeren destekleme mekanizmasını,
15. PMUM: Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezini,
16. YEK toplam bedeli: YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olanların
her biri tarafından iletim veya dağıtım sistemine verilen elektrik enerjisi
miktarı ile YEK listesindeki fiyatların çarpılması suretiyle, enerjinin sisteme
verildiği tarihteki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden
Türk Lirası olarak hesaplanan bedellerin toplamını,
17. Ödeme yükümlülüğü oranı: Tüketicilere elektrik enerjisi satışı
yapan tedarikçilerin ödemekle yükümlü olacağı tutarın hesaplanmasında
kullanılacak olan, her bir tedarikçinin tüketicilerine sattığı elektrik
enerjisi miktarının, bu tedarikçilerin tamamının tüketicilere sattığı toplam
elektrik enerjisi miktarına bölünmesi suretiyle hesaplanan oranı,"
"Bu Kanunda geçmekle birlikte tanımlanmamış diğer terim ve kavramlar,
20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası
Kanunundaki anlama sahiptir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
395 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 1. Maddesinin ilk fıkrasına,
diğer bentlerden önce gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini ve izleyen
bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ederiz.
“13. Yenilenebilir Enerji Kaynakları (YEK) : Hidrolik, rüzgâr,
güneş, jeotermal, çöp gazı dâhil biyokütleden elde
edilen gaz, dalga, akıntı ve gel-git gibi enerji kaynakları”
|
Hüseyin Yıldız |
Alim Işık |
Muharrem Varlı |
|
Antalya |
Kütahya |
Adana |
|
Cemaleddin Uslu |
Behiç Çelik |
Nevzat Korkmaz |
|
Edirne |
Mersin |
Isparta |
|
Yılmaz Tankut |
Recep Taner |
|
|
Adana |
Aydın |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Katılıyorlar efendim.
BAŞKAN – İkinci önergeyi…
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
H. HAMİT HOMRİŞ (Bursa) – Dinlemiyorlar ki.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim “Katılıyoruz.” dedi, katılmıyor.
Hangisi acaba, tekrar sorar mısınız?
BAŞKAN - İkinci söylediği herhâlde.
Sayın Bakanım?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Biz de gülmekten katılıyoruz Sayın
Bakan!
BAŞKAN – Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 1’inci maddesinde verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında siz değerli milletvekillerimizin ve aziz
milletimizin de yeni yılını tebrik ediyorum. 2011 yılının ülkemize, milletimize
ve Türk İslam âlemine de huzur, mutluluk ve başarılar getirmesini temenni
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, hakikaten, çok boyutlu, hem ülkemiz hem
de insanlık âlemi için gerçekten önemli bir konuyu görüşüyoruz. Herkes bu
alanın ne kadar önemli olduğundan zaten konuşmalarında bahsetti. Ben, bu hususları tekrarlamayacağım ama arz güvenliği alanında şu
rakamları sizinle paylaşmanın da bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum: TEİAŞ’ın 2010-2018 arz ve talep tahminlerinde talepte yüzde
7,5’luk bir artış öngören tahminine göre 2015’te elektrikte tehlike çanları
bizi bekliyor, yüzde 6,6’lık iyimser tahmininde ise bu süreyi sadece bir yıl
geciktirebiliyoruz. Bu kadar acil bir sorun ülkemizi beklerken bu tasarıyı
yıllardır bekleten Hükûmet, herhâlde milletin karnını
doyurmayacak ama istismar ederek oy alacağı hususları daha önemli görmüş olmalı
ki bir türlü bu darboğazı aşabilecek yatırımların önünü açmamıştır ya da
kimilerinin iddia ettiği gibi, uluslararası enerji tröstlerinin isteği ve
baskısı dışında hareket edememiştir, çok zaman kaybedilmiştir.
Değerli milletvekilleri, yenilenebilir enerji alanında çözüm
bekleyen birçok problem var. Nedir bunlar? Bu problemlerin başında bağlantı
problemleri geliyor. TEİAŞ, uzun süre yatırımcıya bağlantı görüşü vermiyor. Bu
problemin varlığı biraz kamu sektörünün hantallığından, biraz da TEİAŞ’ın bu yükü olduğu gibi özel sektöre yıkma
kolaycılığından kaynaklanıyor. Havza planlaması henüz bitirilmemiş. TEİAŞ özerk
bir yapıda değil, yedi kocalı Hürmüz misali, bir türlü özgür iradeyle hızlı
karar alamıyor.
Bir diğer sorun, ÇED programlarının hazırlanma süreci oldukça
yavaş. Bu da yatırımcıda ne şevk ne heyecan bırakıyor. Bürokrasi kırtasiyeciliğini
en aza indirgemek, süreci hızlandırmak gerekiyor.
Üçüncü önemli sorun, imar planları ve inşaat ruhsatları alanında
yaşanan gecikmeler. Belediyelerden bazıları içinde bulundukları sıkıntılı mali
durumdan çıkmak için bu yatırımcıları fırsat biliyor. Mühür ellerinde ya, bu
firmalardan belediye olarak nasıl istifade edebiliriz diye bir anlayış içine
girmişler.
Bazen, enerji yatırımcıları, haklı haksız bir şekilde çevresel
sivil toplum kuruluşları ile karşı karşıya bırakılabiliyor. Objektif raporlara dayanmaksızın
sırf popülist yaklaşımlarla yatırımcıların
engellenmesi de bir başka sorun. Mahkemelere gerek STK’lar
gerek idare ve gerekse yatırımcı tarafından açılan davaların ne kadar süreceği,
ne kadar adil kararlar çıkacağı da bir başka belirsizlik. Bu belirsizlikler hem
maliyetleri artırıyor hem de yatırımcıyı canından bezdiriyor. “Yargıda reform
yaptık.” diyenlerin, yargıyı ele geçirmek dışında, örneğin insanlarımızı
mahkeme kapılarında yıllarca sürünmekten kurtarmak ve adaleti temin etmek başta
olmak üzere, hiçbir şey yapmadıkları ortada. Bu tasarının aylarca AKP
tarafından bekletilmesi de belirsizlikleri artırmış, bir kısım yatırımcının
başka alanlara kaymasına sebep olmuştur.
Değerli milletvekilleri, yenilenebilir enerji alanında yatırım
için sırada bekleyen yatırımcılar, alım fiyatlarını oldukça düşük
bulmaktadırlar. Bu tasarıda da fiyatların düşük olması, açıkça, “Biz
yenilenebilir enerjiyi desteklemiyoruz, başka kapıya.” demek ile aynı anlama
geliyor. Krizi her sektöründe yaşayan bir ekonomide yatırımcıyı
cesaretlendirmek, teşvik etmek gerekmez mi?
Karar vericiler kendilerini yatırımcıların yerine koysalar eminim
şu gerçeği görecekler: Bir tarafta krizi hiçbir emek ve alın teri dökmeden,
üretmeden fırsata çeviren, faizden, hisse senedinden, devlet tahvilinden medet
uman garanti paracılar; diğer tarafta da artı değer yaratan, istihdamı artıran,
ekonomiye reel katkılar sağlayan ekonomi mücahitleri. Bu ikinci grup her türlü
desteği hak etmiyor mu değerli milletvekilleri? Heybesinde üreten ekonomi olmayan
beleşçiler, sanal ekonomi mimarı AKP’ye göre her türlü
korumaya layık ama reel sektör ve yatırımcılar kendi başının çaresine baksın.
Bu anlayışla bir yere varılamayacağı, üretmeden millî ekonominin ayakta
kalabilmesinin mümkün olmayacağı görüldü, inşallah Hükûmet
de görür ve bu sorunları bire bir yetkili sektör temsilcileriyle istişareye
başlarlar diyorum. Muhatap alınıp alınmama hususunda sektörel
yatırımcılar gerçekten muzdarip. Elbette bu alanda yeni düzenlemeler gerekiyor
ancak bunları bir plan dâhilinde sektördeki piyasa aktörlerinin de görüşü
alınarak alıcı ve satıcıların görüşlerinin bir metne yansıtıldığı hazırlık
süreci sonunda yapılması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Ben de teşekkür ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.33
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
44’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumu açıyorum.
Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi oylamayı tekrarlayacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
395 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine devam ediyoruz.
Önerge kabul edilmiştir.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Önerge kabul edildi.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Hayır…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Önerge kabul edildi.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Hayır, hayır… Kabul edilmedi
efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Önerge kabul edilmedi mi? Tutanağa
bakın. Tekrar oylanmaz, önerge kabul edildi.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"Madde 1- 10/5/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8), (9) ve (11) numaralı bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, birinci fıkraya aşağıdaki bentler ve maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"8.Yenilenebilir enerji kaynakları (YEK) : Hidrolik, rüzgâr,
güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden
elde edilen gaz (çöp gazı dahil), dalga, akıntı
enerjisi ve gel-git gibi fosil olmayan enerji kaynaklarını,
9. Biyokütle : Organik atıkların yanı sıra bitkisel yağ atıkları,
tarımsal hasat artıkları dahil olmak üzere tarım ve orman ürünlerinden ve bu
ürünlerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan yan ürünlerden elde edilen
kaynakları,"
"11. Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynakları:
Rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dahil),
dalga, akıntı enerjisi ve gel-git ile kanal veya nehir tipi veya rezervuar
alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim tesisi
kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynaklarını,"
"13. Çöp gazı: Çöp dahil diğer
atıklardan enerji elde edilmesi amacıyla üretilen gazı,
14. YEK Destekleme Mekanizması: Bu Kanun kapsamındaki
yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim faaliyeti gösterenlerin
faydalanabileceği fiyat, süreler ve bunlara yapılacak ödemelere ilişkin usul ve
esasları içeren destekleme mekanizmasını,
15. PMUM: Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezini,
16. YEK toplam bedeli: YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olanların
her biri tarafından iletim veya dağıtım sistemine verilen elektrik enerjisi
miktarı ile YEK listesindeki fiyatların çarpılması suretiyle, enerjinin sisteme
verildiği tarihteki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden
Türk Lirası olarak hesaplanan bedellerin toplamını,
17. Ödeme yükümlülüğü oranı: Tüketicilere elektrik enerjisi satışı
yapan tedarikçilerin ödemekle yükümlü olacağı tutarın hesaplanmasında
kullanılacak olan, her bir tedarikçinin tüketicilerine sattığı elektrik
enerjisi miktarının, bu tedarikçilerin tamamının tüketicilere sattığı toplam
elektrik enerjisi miktarına bölünmesi suretiyle hesaplanan oranı,"
"Bu Kanunda geçmekle birlikte tanımlanmamış diğer terim ve
kavramlar, 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunundaki anlama sahiptir."
BAŞKAN – Komisyon önergeyi katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -
Katılıyoruz Sayın Başkan.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Gerekçe...
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunda yer alan yenilenebilir enerji kaynakları ve biyokütle tanımı çöp gazı da dahil
edilerek yeniden tanımlanmıştır. Çünkü biyokütle
kaynakların katı da olabildiği dikkate alınarak bunların yakma yoluyla ısı elde
edileceği ve bundan elektrik üretilebileceği dikkate alındığında, biyokütle kaynakların gaz üretimi yoluyla da kullanılması
öngörülmektedir. Ayrıca, tanımlar arasına çöp gazı da dahil
edilerek yerel idarelerden belediyelerin mevcut çöp alanlarının yanı sıra diğer
atıklarından elde edilecek gazın değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu
çerçevede yapılacak üretime, ekli cetvelde belirtilen fiyatın uygulanması
öngörülmektedir.
Teklifte yer alan YEK toplam bedeli tanımında "fatura
tarihindeki" ibaresi yerine "enerjinin sisteme verildiği
tarihteki" ibaresi eklenerek verilen enerji karşılığında enerjinin sisteme
verildiği tarihteki kurlar dikkate alınarak hesaplama yapılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme aldınız ve ilk önerge kabul edildi. Dolayısıyla bu konuda kabul edilen
önergeler çerçevesinde maddeyi oylamanız gerekmektedir. İki tane önerge de
kabul edilmiştir. Dolayısıyla diğer önergenin de kabul edildiğini dikkate
alarak buna göre maddenin tanzim edilmesi gerekir.
BAŞKAN – İkinci önergeyle madde komple değiştiği için…
Niye elinizi sallıyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, şimdi, bakın birinci önerge kabul
edildi. Aykırılık sırasına göre olan önerge olduğuna göre o önerge, artık madde
o önerge çerçevesinde değiştirilmiştir. Dolayısıyla ya ondan sonraki önerge
-yani hangi sıraya göre aldınız bilmiyorum ama- bir önerge kabul edilmişken o
iradenin başka bir önergeyle yok edilmesi mümkün olmayacağına göre Başkanlık
olarak bu konuda Meclisin iradesi doğrultusunda işlem yapmanız gerekir. Milletvekilinin
iradesini orada değiştirmeniz mümkün değil.
BAŞKAN – Hayır, biz değiştirmedik, Genel Kurulda oyladık, şeyin
içinde yaptık.
OKTAY VURAL (İzmir) – “Edildi” diyor Sayın Başkanım. Bakın, böyle
bir şey olmaz canım. Yani yıllarca biz de burada şey yapıyoruz. Önerge kabul
edildi mi madde değişmiştir. Ondan sonraki önergeyle bununla değiştirilmesi
aykırı olan, en aykırı olan maddeyi değiştirmiştir. Bu kadar
açık ve net. En aykırı olan…
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, bir şey yok bunda ya,
kabul edilmiş olsun o önerge. Bir gelgit ilavesi var onda, bir problem yok.
Beraber kabul edilmiş olsun canım. Sayın Başkan, ikisini beraber kabul
edebilirsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yani kabulle oylanan bir önerge… Nasıl
değiştireceksiniz? Ret mi edeceksiniz?
KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman bu maddeyi geri alsınlar Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kabul edilen önergeler istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 - (1) 5346 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesi yürürlükten kaldırılmış ve fıkranın sonuna aşağıdaki
cümleler eklenmiştir.
“Elektrik enerjisi üretimine yönelik yenilenebilir kaynak
alanlarının ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak belirlenmesi,
derecelendirilmesi, korunması ve kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle düzenlenir. Belirlenen yenilenebilir kaynak alanları imar
planlarına re’sen işlenmek üzere Bakanlık tarafından
ilgili mercilere bildirilir.”
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yenilenebilir Enerji Kanun
Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün üzerinde görüşmekte olduğumuz
Yenilenebilir Enerji Kanun Teklifi uzun zamandan beri Mecliste beklemekle birlikte
bugüne kadar görüşülememiş. Oysa enerjiye olan ihtiyacımızın her zamankinden
daha fazla olduğu, tüketimin hızla arttığı, fosil yakıtlarının sınırlı olduğu
dünyamızda yeni kaynaklar yaratma çalışmaları devam etmektedir.
Yenilenebilir enerji çevreye duyarlı olması, ekonomik ve sonsuz
olması nedeniyle önemliyken, AKP İktidarı enerji alanında rant
yaratma ve paylaşmayla birlikte bu alanı kullanmak yerine, doğal gaza dayalı ve
pahalı olan enerjiyi tercih etmiş, bu sebeple sanayiyi rekabet edemez hâle
getirmiştir. AKP 2005 yılından beri maalesef yenilenebilir enerji kanunu
konusunda tam bir kararsızlık göstermiş ve bu konuda ülkenin önünü açmakta her
zamanki gibi geç kalmıştır. Bu kanun da muhalefetin tüm desteğine rağmen, sekiz
ayda komisyonda kabul edilmesine rağmen bir buçuk yıldan beri beklemektedir. Bu
da oldukça ilginçtir, hakkında düşünülmesi gerekmektedir.
Bu süreçte, şu anda burada olan Sayın Soner Aksoy, Komisyon
Başkanı değişmiştir, Enerji Bakanı değişmiştir, Maliye Bakanı değişmiştir ama
bugüne kadar gecikmiş olmasının başka nedenleri olmalıdır diye düşünüyorum. Bu
gecikme birilerine fırsat yaratma olabilir mi? Bu gecikmeyle kimler ne çıkar
sağlamıştır? Buna da bakmak gerekiyor. Bu gecikmeye enerji sektöründe olan
yatırımcılar da ciddi anlamda tepki göstermiş, yasama sürecinin neden bu kadar
uzadığı tepkilerini göstermelerine rağmen, sizin de gördüğünüz gibi, ancak
şimdi Parlamentoya gelebilmiştir.
Bunlar olurken, Sayın Ali Babacan’ın niye yenilenebilir enerji
kaynaklarını sevmediğini merak ediyoruz. Merak etmemek mümkün değil, 2005’ten
beri muhalefet ediyor, anlaşılabilir değil. Yani sürekli eleştirilen
muhalefetin tüm desteğine rağmen, Komisyon eski Başkanı Soner Aksoy’un tüm
desteklerine rağmen bugüne kadar gelebilmiş değil. Dışarıdaki
büyük enerji gruplarının kendisine dönük bir baskısı olup olmadığı gerçekten
merak konusu.
Ayrıca, enerji sektöründe yolsuzlukların da sık tartışıldığı,
sürekli gündemde olduğu, hatta uluslararası WikiLeaks
belgelerinde bile Türkiye’yi sarsacak yolsuzluk belgelerinin isimlerinin
konuşulduğu çok açık bir gerçek. Globalleşen dünyada sanayideki en ağırlıklı
girdi enerjinin kesintisiz, güvenilir kaynaklardan ve asıl önemlisi de ucuza
temin edilmesidir. AKP Hükûmeti her zaman ülkemizin
menfaatlerini düşündüğünü derken dünyanın en pahalı enerjisini üretmekte, ikili
anlaşmalar yapmakta, harcamadığımız enerjinin parasını ödemektedir, satın
aldığı her türlü enerji girdisini de her seferinde maliyetleri üzerinde alıp,
bunun faturasını da herkesten çok düşündüğünü söylediği vatandaşımızın sırtına
yüklemektedir. Almadığımız doğal gazın parasını İran’a ödediğimiz gibi.
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Elektrik Mühendisleri
Odası, sokak aydınlatmalarının yıllık giderinin 302 milyon olduğunu, buna
karşın vatandaşımızdan 768 milyon TL toplanmak istendiğini de açıklamaktadır.
Bu, nasıl bir yönetim mantığı, gerçekten anlamakta zorlanıyoruz.
Enerjiye olan ihtiyacımız her zamankinden daha fazla oldu.
Türkiye, enerji koridorunda olurken, etrafımızdaki birçok ülkenin çıkış kapısı
olmuşken, en üst seviyeye çıkarken bunun yönetimini bile maalesef doğru idare
edemiyoruz.
Bu sektörde en önemli olan kriterlere
sahip iken, yüksek petrol ve doğal gaz yataklarına yakınken, hidroelektrik
santrallerinin kurulumuna en uygun nehir varlıklarına sahipken, güneş
enerjisinin uygun iklimine sahipken, jeotermal kaynaklarının bolluğu ortada
iken hâlâ bu kaynaklardan yararlanamıyoruz.
Rüzgâr enerjisi de bu kadar rahat kullanılabileceği bir coğrafyada
olmamıza rağmen şu ana kadar ancak dünyada on dokuzuncu sırada ve bin megavat
rüzgâr enerjisi yapabilmiş durumdayız.
Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmelerinde ve Parlamentoda da
sürekli AKP’li milletvekillerinin AKP başarılarından bahsettiği bir tabloda,
sekiz yıldan beri bu ülkeyi tek başına yönettiğiniz ve Sayın Başbakanın bütçe
görüşmelerinin son gününde de konuşmasına baktığımızda, bugünleri anlatması
gerekirken geçmişte CHP’yi vurmuş, gelecekte hayaller kurmuş ama bugünü unutmuş
bir tabloyla karşı karşıyayız.
24 Şubat 1974’teki, bazı illerdeki elektrik kesintisinden
bahsederken, 2023 yılını hedef gösterirken, 25 bin dolar millî geliri hedef
gösterirken, dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olacağımızı iddia ederken
nereden geldiniz bu yıllara, geçmiş yıllara ve gelecek yıllara? Oysa bugüne gelmediğini
çok açık biçimde görüyoruz. Bugüne geldiğimizde yani geçmiş 1974 veya gelecek
2023’ü bırakıp 2010 yılına geldiğimizde, her yerin “özelleştirme” adı altında
satıldığı, peşkeş çekildiği döneminde TEDAŞ da özelleştirildi.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu özelleştirme sonrasında da, ülkenin
birçok yerinde olduğu gibi, Balıkesir ili, ilçeleri ve köylerindeki enerji
kesintilerinin de hesabını kimin vereceği… Şu anda muhatap yok. Balıkesir’de
seksen yerleşim yerinde, elektrik kesintisi nedeniyle su yok. Bunun yanında, şu
anda, bir haftadan beri de Balıkesir ilçesi İvrindi’nin köylerinde, Osmanlar
köyünde, Topuzlar köyünde, Kocaoba köyünde, Beyoba köyünde, Balıkesir’in merkez Kozören
köyünde üç günden beri elektrikler yok. Üç günden beri vatandaşım muhatap bulamadığı
gibi, biz de muhatap bulamadık. Üç günden beri aradığımız muhatap sonrasında,
dün akşam Sayın Bakanla görüştüğümüzde ortaya çıkan tablo şu: Bu özelleştirme
sonrasında ortaya çıkan arızalarda bir muhatap yok. TEDAŞ mal varlığı sahibi
ama sorumlu EPDK yani Enerji Piyasası Denetleme Kurulu. Bunu vatandaşa
söylediğimizde, vatandaşın sanki Et Balık Kurumu gibi anladığını, genel müdür
yardımcısı ifade ediyor. Yani, böylesi bir tablo karşısında değerli arkadaşlar,
muhatap yok. Bu özelleştirme de diğer özelleştirmeler gibi yanlış olmuştur. Şu
anda birileri, özel sektörün para kazanması adına, özelleştirilen iletim ve
dağıtımda, vatandaşın elektrikleri kesildiğinde, vatandaş muhatap
bulamamaktadır. 21’inci yüzyılda, Balıkesir’de, şu anda, sayısız köyün elektrikleri
yoktur değerli arkadaşlar. Bu özelleştirme sonrasında, 5 lira borcu nedeniyle
elektriği kesilen vatandaş, günlerce elektriği kesildiğinde muhatap
bulamamıştır. Aynı şekilde, Balıkesir’deki Küçüksan
esnafı da ciddi sıkıntı yaşamakta. Bununla ilgili de esnaf temsilcilerine
özelleştirme sorumluları gelmiş demişler ki:
“Elektrik saatlerinizi dışarıya çıkaracaksınız, yoksa elektriğinizi
keseriz.” Bu da Balıkesir esnafına ciddi bir yük getirmekle birlikte, büyük uğraşlar
sonucunda şu anda razı edilmiş, saatler içeride kalmıştır. Buradaki esas
gözetilen esnafın ve vatandaşın durumu değil, tamamen özelleştirilen, bu
özelleştirmeden gelir elde eden özel sektörün kârlılığı hedeflenmiştir.
Değerli milletvekilleri, böylesi bir tabloyla karşı karşıyayız.
Vatandaşımızın 21’inci yüzyılda elektriği, suyu kesilirken, elektriksiz ve
susuz yaşamaya devam ederken sekiz yıldan beri ülkeyi yöneten AKP İktidarının
sorumluları vatandaşımızın sorunlarını çözmek yerine kendi eş, dost,
yandaşlarına, akrabalarına… Bütçe görüşmemde de ifade etmiştim, bir AKP
bakanının kayınbiraderinin yanında, şimdi de Cumhurbaşkanının dayısının
damadına bir üniversite kurulmuş, rektör atanmış. Bu
örnekleri çoğaltmak mümkün. Oysa esas olan, vatandaşın sorununu
çözmektir, vatandaşın derdine çare bulmaktır. 21’inci yüzyılda vatandaşımızı
elektriksizliğe mahkûm etmek AKP İktidarının başarısı değildir. Olmayan
üniversitelere rektör atamak yerine vatandaşın elektriğinin, ihtiyacının
giderilmesi gerekmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle yenilenebilir enerji kanun tasarısını
destekliyoruz. Yüce Parlamentonun yeni yılını kutluyor, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslu.
Cemaleddin Bey, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 395 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 2’nci
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz aldım.
Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde her geçen gün enerjiye olan
ihtiyacımız artmakta ve dışarıya olan bağımlılığımız da bu şartlarda
artmaktadır. Kalkınmanın temel gereksinimlerinden biri de enerji üretimidir.
Günümüzden çok eskilerde, ilk çağlarda yaşayan insanların o gün ihtiyaç duyduğu
enerji, bugün 40 katına, 50 katına çıkmış durumdadır. Enerjiye olan talebin
kesintisiz, güvenilir ve düşük maliyetlerle karşılanması, kaynak
çeşitlendirilmesine giderek arz güvenliğinin sağlanmasıyla mümkün olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu görüşmekte olduğumuz tasarı, birkaç
defa Meclis gündemine gelmiş ancak, inşallah, bugün bitirilecektir. Birkaç defa
görüşülmeye çalışıldı ancak görüşülmeden geriye çekilmişti. Esasen bu tasarının
genel olarak hangi hususlarla ilgili olduğuna baktığımızda, yenilenebilir
enerji kaynaklarına yatırım yapacak olan kişilere; yani, rüzgâr, güneş
enerjisi, su, biyokütle, dalga, akıntı, gelgit
enerjilerine dair yatırım yapacak olan kişilere, on yıl süreyle başlayan bir
süreçte alım garantisi verilecek belli bir fiyatla. Bu alım garantisinde
öngörülmüş fiyatlar var. Bir de eğer bu santraller, üretim tesisleri yerli
kaynaklarla yapıldığı takdirde makine ve teçhizat kullanılırsa bunlara dair
birtakım teşvikler var. Kilovatsaat enerji başına
belirli miktarlarda euro sent cinsinden teşvikler
öngörülüyor.
Bu tasarının bir an önce çıkarılması bu uğurda yatırım yapacak
olan yatırımcılarımıza fayda sağlayacaktır. Esasen yenilenebilir enerjiyle
ilgili yasa tasarısı 2005 yılında görüşülmeye başladığında şiddetle karşı
çıkılan hususlar olmuştu. Bugün yine bu karşı çıkılan hususların olduğunu
görüyoruz. Özellikle 2005’ten 2010’a geldik, çok fazla değişen bir şey yok.
Petrolcülerin baskısı ile sanıyorum fiyatlandırmada birtakım sıkıntılar
yaşanıyor hâlâ. Doğal gaz ve petrol lobisinin baskısı, bu kanun üzerinde
etkisini hâlâ sürdürüyor. Bakınız, nükleer enerji santrallerinden elde edilecek
olan enerjinin birim başına, kilovatsaat başına
fiyatı neredeyse 15 dolar sent seviyesinde. Biz burada bu yasayla 7-8 euro sent olması düşünülen bir enerjiyi yüksek buluyoruz ve
bunun fiyatını düşürmeye çalışıyoruz. Esasen fiyatlandırmada rakamlarda bir
değişiklik yok ama verilecek olan önergeyle de -bunu gördüm- euro sent cinsinden dolar sent cinsine dönüyor. Ancak
burada şunu söylememiz lazım: Yerli kaynak kullanımının teşvikinde bu teşvik
devam ediyor ve bu anlamda da katkısı olan arkadaşlarıma huzurunuzda teşekkür
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, AB ülkeleri uygulamalarına baktığımızda
yenilenebilir enerji kaynakları için mali, vergi ve üretim teşvikleri adı
altında çeşitli piyasa destek ve yöntemlerinin benimsendiği görülmektedir. Yani
her ülkede bunun desteklenmesinde ciddi şekilde fayda vardır. Ülkemizde de bu
yasanın bir an önce çıkarılması ve desteklenmesi gerçekten önem teşkil ediyor.
Bugün basında görebildiğim kadarıyla Maliye eski Bakanımız Sevgili
Unakıtan da bu anlamda bir enerji santrali kurma
çabasından -kendi ifadesiyle burada görüyorum- şimdilik vazgeçtiğini ifade ediyor.
Demek ki yeterli destek alınamadığı, göremediği de… Herhangi bir yatırımcı da
bunu böyle değerlendirebilir ama Sayın eski Bakanımız da bunu yeterli görmemiş
anlaşılan.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde genel olarak bu yenilenebilir
enerji kaynaklarına baktığımızda hidrolik enerji ve rüzgâr enerjisinin daha ön
planda olduğu görülüyor ama bunlara verilen desteklerin de düşük kaldığını
burada tekrar ifade etmek istiyorum. Güneş enerjisine yatırım belki bir süre
yeterli şekilde olmayacaktır. Jeotermal enerji itibarıyla baktığımızda da
ülkemizde sınırlı kaynaklar vardır. Dolayısıyla, hidrolik enerjisi ve rüzgâr
enerjisinin desteklenmesi çok önem teşkil ediyor gerçekten. Rüzgâr gücü
elektrik enerjisine dönüş itibarıyla gerçekten en temiz enerjilerden bir tanesidir,
çünkü çevreyle çok uyumludur.
Keza, Türkiye’nin jeotermal enerjisi kaynaklarını da iyi
değerlendirmek lazım, bugüne kadar yeterli destek görülememiştir.
Dünya petrol rezervleri itibarıyla bir değerlendirme yaptığımızda;
petrol rezervlerinin kırk yıl, doğal gaz rezervlerinin altmış yıl, kömür
rezervlerinin de yaklaşık iki yüz kırk yıl bir ömrü olduğu ifade edilmektedir.
Bazı kaynaklara göre bu ömürler daha kısadır. Değerlerin doğruluğu
tartışılabilir ama tartışılmayacak gerçek varsa da, o da, ekonomik olarak
kullanılabilir yeni bir enerji kaynağı bulunmadığı sürece gelecekte de kömürün
önemli bir enerji kaynağı olmaya devam edeceğini de söylememiz lazım. Belki de
bugün petrol savaşları var, gelecekte de kömür savaşları olabilir bu şartlarda,
yeni yenilenebilir enerji kaynakları bulunmadığı takdirde.
Sanayileşmiş ülkelerde yaşayan ve toplam dünya nüfusunun yüzde
20’sini oluşturan 1 milyarın üzerindeki nüfus, kullanılan toplam enerjinin
yaklaşık yüzde 60’ını tüketiyor, gelişmekte olan ülkelerde yaşayan 5 milyarın
biraz altındaki nüfus da yüzde 40’ını tüketmektedir. Bazı gelişmiş ülkelerdeki
soğuk iklim koşulları dikkate alınsa bile, bu dengesizlik büyük ölçüde devam
etmekte.
Dünya toplam petrol rezervlerine baktığımızda, bölgeler itibarıyla
yüzde 64 ile en büyük payı Orta Doğu ülkeleri, ikinci sırayı ise yüzde 9 ile
Orta ve Güney Amerika almaktadır. Petrol rezervlerine ülke bazında
baktığımızdaysa, Suudi Arabistan ilk sırada, daha sonra Birleşik Arap
Emirlikleri, aynı oranlarla İran ve Kuveyt olarak karşımıza çıkmaktadır, ama
bir gerçek var ki, petrol rezervlerinin Orta Doğu’da yaygınlaşmış olduğunu
söylememiz lazım. Bugün sözde demokrasi adına Irak’ın işgal edilme temel
gerekçesinin petrol olduğunu fazla düşünmeye de gerek yok.
İşte bu sebeplerden dolayı yenilenebilir enerji kaynaklarının
gerçekte desteklenip, yeni yatırımlarla teşvik edilmesi ve yatırımların
artırılmasında fayda var değerli arkadaşlar.
Her şeyden önce, bu sekiz yıllık dönemde AKP İktidarının enerji
kaynaklarımızı etkili olarak değerlendiremediğini düşünüyoruz. Doğal gaz
ithalatı yaklaşık yüzde 120 oranında arttı. Yerli üretimin tüketimi karşılama
oranı gitgide aşağıya düşüyor, azalıyor. Linyit kaynakları yeterince
değerlendirilemiyor. Enerjide dışa bağımlılık bu yüzden
artmakta.
Yine petrol ya da doğal gazda maalesef bağımlılık artmış ve dışa
bağımlılık petrolde yüzde 93, doğal gazda yüzde 97 oranında yükselmiştir. Doğal
gaz yönünden belirli kaynak ülkelere bağımlılığın artmasına sebep olmuş,
Rusya’ya ve son dönemde nükleer enerjiyle ilgili yapılan anlaşmayla da
neredeyse Türkiye, Rusya’ya göbeğinden bağlı hâle gelmiştir. Elektrik enerjisi
üretiminde doğal gazın payı arttırılmış, artmış ve hidroelektrik payı
azalmıştır.
Netice itibarıyla, değerli milletvekilleri, Türkiye’de yapılan enerji
planlamaları bilimsellikten ne yazık ki uzaktır. Enerji projeksiyonlarına
baktığımızda, sık sık değiştiğini görmekteyiz.
Dolayısıyla yenilenebilir enerji kaynaklarının ülkemizde üretim yapmasının
teşviki son derece önemli hâle gelmektedir.
Sözlerime son verirken yeni yılımızı da tebrik ediyorum;
vatanımıza, milletimize, ülkemize hayırlı olması dileklerimle sözlerime son
veriyorum. Sizleri de saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
Sayın Akın Birdal.
Sayın Birdal, buyurun efendim.
BDP GRUBU ADINA AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi
Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Barış ve Demokrasi
Partisi adına hepinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi, başta hidroelektrik, rüzgâr, jeotermal, biyokütle ve güneş enerjisi olmak üzere, yenilenebilir
enerji kaynaklarının kamu ve toplum yararına etkin bir şekilde devreye
girmesini öngören düzenlemenin gerekliliği kuşkusuz burada tartışılmaz ancak
konuya ilişkin çıkarılmak istenilen yasa, böyle bir gereklilikten değil, Avrupa
Birliği müktesebatına uygunluk açısından çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz ya
da çıkarılmak istendiğini düşünüyoruz. Bu nedenle yapılan düzenlemelerde kamu yararından daha çok
sermayenin gereksinmelerinin dikkate alındığı görülmektedir. Enerji
politikasında temel olması gereken kamusal politikalar doğrultusunda temiz,
ucuz, bol ve yerli enerjinin kullanıma sokulması amacının dışına çıkılmıştır.
Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, bu yasaya ilişkin
olarak “Yenilenebilir enerji kaynakları alanında kamunun yürütmesi gereken
görevleri göz ardı edilmekte ve süreç sadece çeşitli teşvikler sağlanarak
tamamen piyasa aktörlerinin girişimlerine bırakılmış görünmektedir. Öngörülen
teşvikler sadece en avantajlı bölgelerdeki rüzgâr ve bazı hidroelektrik
projeler için destek sunabilecektir ancak öngörülen uygulamalarla, diğer
yenilenebilir enerji kaynakları seçeneklerinin (biyokütle,
güneş ve jeotermal ve benzeri) desteklenmesi ve bu sektörlerde herhangi bir
gelişme yaratılması mümkün görünmemektedir.” demektedirler.
Son günlerde yaşananları gördükçe bu eleştirinin haklılığı ortaya
çıkmaktadır. Hasankeyf, Allianoi, Munzur, İkizdere
gibi dünya mirası sayılan doğa ve sit alanı ve tarihî bölgelerde barajlar
yapılmakta, bu barajlar aracılığıyla da hidroelektrik santrallerinin kurulması
gündemdedir.
Hasankeyf, binlerce yıllık bir yerleşim yeridir ve yok edilmek
istenmektedir. Allianoi, dünyanın ilk sağlık
merkezidir, su altında bırakılmak ve yok edilmek istenmektedir. İkizdere ve
Munzur, millî parktır, doğanın eşsiz bir bölümüdür. Bu da ne yazık ki yok
edilmek istenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; piyasanın gücü, doğa ve
tarihî alan dinlemeden ezip geçmektedir. Bu alanları, barbarca yönelimden, sit
alanı olmaları da ne yazık ki kurtaramamaktadır.
Basından izlediğimiz kadarıyla, siyasi iktidar, sit alanlarının
statüsünün değiştirileceği bir yasa tasarısı hazırlamakta, hiçbir engel
istememekte ve tanımamakta, kırk elli yıllık ömrü olacak barajlar, santraller
karşılığında binlerce yıllık tarih, doğa, kültür değerleri yok edilmek
istenmektedir. Bu bir tercihtir kuşkusuz. Ya piyasanın, sermayenin engellenemez
yönelimlerini, kâr etme isteklerini dikkate alırsınız ya da kamu yararına
güneş, rüzgâr gibi kaynaklara öncelik veren bir enerji politikasını
geliştirirsiniz. Ne yazık ki halkın yararına değil, sermayenin yanında bir
enerji politikası uygulanmaktadır.
Ülkemizde bugün dışa bağımlı ve neoliberal
bir enerji politikası söz konusudur. Elektrik üretiminin neredeyse üçte 2’si
doğal gaz, dolayısıyla dışa bağımlıdır. Enerjide dışa bağımlılığın azaltılması
ve çevreyle uyumlu bir teknolojik yapılanmanın kurulması temel amaç olmalıdır.
Bunun için, başta rüzgâr ve güneş olmak üzere, yenilenebilir enerji
kaynaklarının hızlı bir şekilde devreye girmesi sağlanmalıdır. Yapılması gereken
iyi bir enerji planlamasıdır. Gerekli tasarruf önlemleri alınarak enerji
tüketiminin azaltılabileceği, meslek odalarınca belirtilmektedir.
Yine, enerji hatlarındaki kayıplar toplam tüketimin yüzde 25’ine
ulaşmaktadır. İletim hatlarına yapılacak yatırımlarla bunu önlemek de
olanaklıdır. Bu önlemler alındığı ölçüde ne doğal ne de tarihî alanların
enerjiye kurban edilemeyeceği açıktır. Böylelikle Hasankeyf ve diğer tarih,
kültür miraslarımız korunabilecek ve geleceğe taşınabilecektir.
“Derelerin Kardeşliği” girişiminin çağrılarına kulak verelim ve
hatta onları bir çağıralım, bu konudaki çalışmalarının sonuçlarını ve ne
istediklerini bir dinleyelim ve böylece derelerin özgürce akmasının önüne
barikatlar koymayalım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz almışken, Diyarbakır
Milletvekili olarak Sayın Cumhurbaşkanının yarın Diyarbakır’a yapacağı geziye
ilişkin düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Daha önce Sayın Cumhurbaşkanı, 2009 yılında Diyarbakır’a gitmiş ve
Güroymak’tan da geçerken “Norşin” diyerek, oradaki
Kürtçe adını da söyleyerek bir mesaj vermek istemiştir.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının yarın başlayacak ve yarından sonra
da sürecek olan bu ziyaretini biz çok önemsiyoruz, fakat gerçekten bu gidiş ve
dönüş diğer gidiş ve dönüşler gibi olmamalı ya da Sayın Cumhurbaşkanının bu
gidişi ya da Diyarbakır’da söyleyecekleri Ankara’ya geldikten sonra
unutulmamalı. Örneğin, Sayın Cumhurbaşkanı bir buçuk yıl önce
“Çok iyi şeyler olacak.” deyip, sonra da “Adına ne derseniz deyin, ister ‘terör
sorunu’ ister ‘Doğu ve Güneydoğu sorunu’ ama bu sorun Kürt sorunudur ve
öncelikle de çözülmelidir.” diye bir saptama yapmıştır ve sonra da işte AKP
İktidarınca bir açılım süreci başlatılmış ve o da değişik adlandırmalarla “Kürt
sorunu”, “demokratik açılım”, sonra “Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi” diye
sürmüştür ama bugüne gelindiği zaman bunun ne yazık ki karşılığı yoktur.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanını Diyarbakır bekliyor ve Sayın
Cumhurbaşkanının Diyarbakır’da ne diyeceğini sadece kendisine konser vermek
isteyen sokaktaki mendil ve su satıcı çocuklar beklemiyor, sadece “demokratik
özerklik” diyerek yerinde bir yönetim ile merkezî yönetimin yükünü hafifletmek
ve doğrudan demokratikleşmeye evrilecek bir süreci
başlatacak olanlar beklemiyor, sadece Diyarbakır’ın Seyrantepe,
Benusen, Şehitlik, İplik gibi mahallelerindeki yoksul
insanlar beklemiyor, aslında Sayın Cumhurbaşkanının Diyarbakır’da ne diyeceğini
Türkiye halkı bekliyor çünkü gerçekten Diyarbakır’a böyle bir süreçte gidişi
kuşkusuz rastlantı değil. O nedenle, Sayın
Cumhurbaşkanının bu ziyareti çok önemli. Hem de ne yazık ki Türkiye Büyük
Millet Meclisi, başta AKP ve onun Başbakanının demokratikleşme ve Kürt
sorununda ruh hâlinin bozulduğu bir döneme rastlamış olması çok anlamlı. O
nedenle, Sayın Cumhurbaşkanının vereceği mesaj yalnız oradaki halkımıza değil,
aynı zamanda iktidara ve muhalefetedir de. Ve gerçekten bu sürecin,
demokratikleşme sürecinin, barış içinde bir arada yaşamanın, demokratik
özerkliğin ayrışma değil tam da tersi birlikte yaşama projesinin olduğunu ve
ana dilde bir eğitim hakkının Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası
hukuka ve taraf olduğu Lozan Anlaşması’nın gerekliliğinin olduğunu anlatmış
olması ya da söyleyecek olması çok önemlidir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Cumhurbaşkanının yarın
yapacağı Diyarbakır ziyaretinin başka bir önemi, yaklaşık üç dört aydır süren
ve dört ay daha sürecek olan eylemsizlik kararına rastlıyor olmuş olması ve
gerçekten silahların yeniden haziran ayında konuşmaması ve sorunun demokratik
bir süreçte konuşulmasının zeminini yaratacak bir konuşma olmalıdır. Ayrıca,
yine insan hakları savunucularının, belediye başkanlarımızın, seçilmişlerin, 13
Ocakta “KCK” adı altında bir davanın görülecek olmasıdır. Ve Sayın
Cumhurbaşkanının ana dildeki bir hakkın her alanda, kamusal alanda da
kullanılacağına dair verilecek mesajı bu bağlamda adil yargılanma ve savunma
hakkının da önünü açacak ve Kürt sorununa devletin bakışını ortaya koyacaktır.
Bu nedenle, Sayın Cumhurbaşkanını yarın Diyarbakır baş göz üstüne selamlayacak,
karşılayacak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKIN BİRDAL (Devamla) - …ve gerçekten vereceği bu mesajların
anlamını değerlendirecektir. Umut ediyoruz, yeni yıla yeni bir sözle ve yeni
umutla gider ve gelirler.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Şahsı adına, Malatya Milletvekili Mücahit Fındıklı.
Sayın Fındıklı, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün, yenilenebilir enerjiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Yalnız, bu maddeleri konuşurken, 2’nci madde üzerine söz aldım,
2’nci maddeye geçmeden evvel, burada ağırlıklı olarak birtakım eleştirilere de
cevap vermek isterim.
Özellikle “Yenilenebilir enerjinin geciktirilmesiyle, sanki
birilerine çıkar sağlamak maksadıyla önce suyu karıştırıp sonradan içinden
muhalefet yapmak adına bir şeyler çıkarırız mı?” diye birtakım eleştiriler
oldu, bunları tasvip etmiyorum çünkü yenilenebilir enerjide, bu kanun çıkmadı
diye rüzgâr santrali kurulmuyor değil, bu kanun çıkmadı diye termik santral
kurulmuyor değil, bu kanun çıkmadı diye hidroelektrik santrali kurulmuyor
değil, bunların hepsi devam ediyor. Üstelik, son, rüzgârın aşağı yukarı gücünün yarıya yakın bir bölümü -yani
440 megavatlık- 2009 yılında işletmeye zaten geçmiş. Bu yılın ilk üç ayında da
300 megavatlık özel sektör tarafından yapılan yatırımın 110 megavatı da rüzgâr
santrali olarak yapılmış. Dolayısıyla, bu getirdiğimiz yasa, taslak, bugün
huzurlarınıza gelen yasa, yenilenebilir enerji yatırımlarındaki düzenlemelerle
alakalıdır. Yani mevcut zaten yasa vardır. Bunun bilinmesinde fayda var.
Dolayısıyla, bu yenilenebilir enerjinin bir yıllık gecikmesinin, aslında
altında başka şeyler aramanın uygun olmayacağı görüşündeyim.
Bir diğer konu, değerli arkadaşlar, Türkiye’deki sanayicinin,
üretimin temel girdilerinden biri enerji yatırımıdır, elektriktir. Dolayısıyla,
biz, elektrik yatırımının mutlaka ucuz ve sürdürülebilir bir enerji olmasını, güvenilir
ve stabil bir enerji olmasını isteriz. Yenilenebilir
enerjide -hem rüzgârda hem hidroelektrik santralinde- yeteri kadar yatırımların
önü açık ve devam etmektedir. Ancak güneşle ilgili, özellikle güneşin fiyatıyla
ilgili çok ciddi tartışmalar yaşanıyor, onu da çok açıklıkla söyleyeyim. “28 euro sent” gibi telaffuz edilen rakamlarla piyasaya
sunacağımız enerjinin üretim sanayisinde hiçbirimizin işine yaramayacağı
açıktır. Dolayısıyla, burada rakamların oluşmasında, yüksek teşvik edeceğiz
diye sanayiciye veya devlete yük getirecek rakamları savunuyor olmak, başka bir
anlamda işin vahametiyle yakından ilgili olmadığımızın farkında olunması
gerekir.
Bakın, size… 2009 yılında, elektrik enerjisinin projeksiyonu
2009 yılında 194 bin gigavatsaatti, 2018 yılında 335 gigavatsaat, 2019 yılında da 383 gigavatsaat
olacağı öngörülüyor. Yani ülkemiz eğer bu yatırım hızıyla devam ederse 383 gigavatsaat yani 2009’dan 2019 yılına kadar on yılda yüzde
100’e yakın bir enerji talebiyle karşılaşacağız. Dolayısıyla, Türkiye'nin bu
kadar büyük enerjisini yalnızca sularından, yalnızca kömüründen, yalnızca
güneşinden elde etmemizin reel olarak karşılığı da yoktur. Dolayısıyla,
yenilenebilir enerji elbette gereklidir, ancak ciddi tedbirler alınmazsa, ciddi
enerji yatırımları yapılmazsa gelecek on yılda ciddi açıklarla karşı karşıya
kalacağız. Onun için, Türkiye'nin, kaçınılmaz olarak nükleer santrallerde hız
kazanması ve Sayın Enerji Bakanımızın da bu konuda hassasiyet gösterip üç tane
nükleer santralin yapımıyla ilgili olayı hızlandırması, Türkiye'nin enerjide
geleceğini de garanti altına alacaktır diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Fındıklı.
Şahsı adına Kocaeli Milletvekili Sayın Eyüp Ayar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
EYÜP AYAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 395
sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kanunu hakkında şahsım adına 2’nci madde
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye sürekli büyüyor, teknoloji gelişiyor,
yepyeni ürünler ortaya çıkıyor, şehirlere göç devam ediyor. Dolayısıyla
enerjiye olan ihtiyaç da her gün artmakta. Dünya enerji ihtiyaçlarını
çoğunlukla fosil kaynaklardan yani kömür, petrol ve doğal gazdan
karşılamaktayken son zamanlarda yenilenebilir enerji alanlarına yönelme
olmuştur. Yenilenebilir enerji kaynaklarının başlıcaları
hidrolik, güneş, rüzgâr, jeotermal, biyokütle, dalga
akıntılarıdır; hiçbir zaman bitmeyen, tükenmeyen, temiz, ucuz, çevreye zarar
vermeyen enerji kaynaklarıdır. Dünyanın uzunca süredir enerji üretiminde
kullanmakta olduğu fosil yakıtlardan öncelikle petrol rezervlerinin sonuna
yaklaşıldığı bilinmektedir. Petrol rezervlerinin kırk bir yıl, doğal gaz
rezervlerinin de altmış üç yıl sonra tükeneceği söylenmektedir. Ayrıca bu
yakıtlardan çevreye çok miktarda karbondioksit salınmaktadır. Bunlar da çevre
kirliliği oluşturmakta, sera gazları artmakta ve iklim değişikliklerine neden
olmaktadır. Bugün dünyadaki sera gazlarının miktarı 27 milyar ton iken yirmi
yıl sonra bu miktarın 42 milyar tona ulaşması beklenmektedir. Onun için
dünyadaki iklim değişiklikleri dolayısıyla dünyanın ısınması, bunun neticesinde
fırtınaların, sellerin olması, çölleşmelerin olması Türkiye’yi de
etkilemektedir ve etkileyecektir. Bu bakımdan da yenilenebilir enerji,
kullanılması gereken enerji kaynaklarıdır.
Bir diğer konu da 2002 yıllarında 20 dolar civarında olan petrol
100-150 dolarlara kadar çıkmıştır, bugün yine 100 dolarlar civarındadır. Bu
açıdan da baktığımız zaman, Türkiye’nin cari dengesindeki açıklık kadar enerji
ithalatımız da söz konusudur.
Türkiye enerji üretiminde yenilenebilir enerji kaynağı
potansiyelini değerlendirmek ve geleceğe dönük arz güvenliğini sağlamak adına
adımlar atmaktadır; bu kapsamda, yasal mevzuatını buna göre hazırlamakta,
yenilemekte, ihtiyaca ve yeni durumlara göre revize etmektedir.
2005 yılında çıkardığımız 5346 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinde,
kamu ve hazine arazilerinde yenilenebilir enerji kaynak alanlarının kullanımını
ve verimliliğini etkileyici imar planları düzenlenmeyeceğini hükme bağlamıştık.
Devamında da, elektrik enerjisi üretimine yönelik jeotermal kaynak alanlarının
belirlenmesi, korunması ve kullanılmasına ilişkin usul ve esasların
yönetmelikle düzenlenmesi esasını getirmiştik. Görüşmekte olduğumuz kanun
teklifinin 2’nci maddesiyle, yönetmelikle düzenlenmesi esasını sadece jeotermal
değil, hidroelektrik, rüzgâr, güneş, biyoenerji ve hidrojen gibi tüm
yenilenebilir enerji kaynak alanlarını içine alacak şekilde genişletiyoruz.
Ayrıca, yenilenebilir kaynak alanları belirlenirken ilgili kurum ve
kuruluşların görüşlerinin alınması hükmünü de getiriyoruz ve yine, 4’üncü
maddeye eklediğimiz cümleyle, belirlenen yenilenebilir kaynak alanlarının
Elektrik İşleri Etüt İdaresi tarafından imar planlarına resen işlenmek üzere
ilgili mercilere bildirilmesi esasını getiriyoruz. Ancak bu konuyla ilgili,
Sayın Bakanım, geçmişte Maden Kanunu’ndaki Türkiye’deki uygulamaları gördük.
Bunun için, yönetmelikler hazırlanırken bir kanun titizliğinde bu
yönetmeliklerin hazırlanması ve amacına uygun olarak tahsislerin yapılması ve
atıl durumda kesinlikle hiçbir alanın bırakılmaması yönünde çalışmalar
yapılması gerektiğine inanıyorum.
Çıkaracak olduğumuz kanunun ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, hepinizin yeni yılını şimdiden tebrik ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben daha önceki sorduğum sorulara devam etmek istiyorum.
Sayın Bakan, güneş enerjisi santrali, anlamlı miktarda, yani
evdeki duş alma suyunu ısıtacak miktarda demiyorum, anlamlı bir kapasitede ilk
santralin ne zaman kurulacağını öngörüyorsunuz, bu yasa çıktıktan sonra
getirilen kurallar ve koşullar içerisinde? Bir.
İkincisi, yine bir öngörü, projeksiyon
yapılmış olmalı. Grid paritesini
güneş enerjisinin ne zaman yakalayacağını varsayıyorsunuz? Grid
paritesi, yani üretim maliyeti ile perakende fiyatın
çakıştığı noktanın ne zaman yakalanacağı varsayımını yapıyorsunuz ve bu
varsayımı yaparken iklim değişikliği ve küresel ısınmanın getireceği karbon
baskısını da hesaba kattınız mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Munzur Parkı’nın çevresel etüt planı yapılmış mıdır? Yapılmışsa ne
zaman onaylanmıştır? Bu plan yapılmadan Munzur Vadisi’nde baraj vesair yapı yapılması mümkün müdür? Ayrıca Munzur ve
Pülümür Çayı Vadisi’nde bugüne kadar Hükûmetin
yapmayı planladığı kaç tane baraj vardır? Bunların ayrı ayrı
isimlerini istiyorum.
İki: İstanbul ve Çanakkale boğazlarında enerji üretimiyle ilgili
herhangi bir çalışma var mıdır? Varsa ne durumdadır?
Üçüncü sorum: Samsun-Ceyhan Boru Hattı hangi firmaya, nasıl, hangi
ihale usulüyle verilmiştir? Ve bu boru hattında hangi yakıt taşınacaktır, hangi
kaynaktan sağlanan yakıt taşınacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Özkan...
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde bütçe görüşmelerinde Türkiye’nin
birlik ve beraberliği yönünde birçok açıklama yapıldı. Bakanlar Kurulunun bir
üyesi olarak sizinle paylaşmak istediğim konu, araştırma şirketlerinin illerde
yaptıkları anketlerde vatandaşlarımıza mezhepleriyle ilgili sorular
yöneltilmektedir. Mezhep ve etnik kimlik tüm vatandaşlarımızın şerefidir. Bunu
araştırmak bir ayrıştırmadır, bir bölücülüktür. Bu konuyu araştırmanızı ve son
verdirmenizi öneriyor, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; güneş enerjisiyle alakalı, Sayın Coşkunoğlu’nun sorduğu soruyla alakalı bizim piyasa
araştırmalarımız ve özellikle malzeme biliminin de çok hızlı ilerlemesiyle
beraber yaklaşık -megavat cinsinden söylersek-
250 bin dolar civarında yıl başına düşmektedir
bunun tarifesi. Bu şu demek: Yaklaşık 6 milyon dolar civarında iki yıl önceki
olan rakam özellikle bu iki yılda çok fazla hızla düştü ve 3.500’ler civarına
kadar düştü. Avrupa’dan ve Amerika’dan gelen firmalar... Çinli firmaları ikinci
planda tutuyorum çünkü onların fiyatı ve teknolojisiyle alakalı zaman zaman Avrupa’da tartışmalar yaşanıyor ama farklı kaliteleri
de üretebileceklerine dair Çinli firmaların da müracaatları oldu. Eğer, biz,
iki yıl önceki rakamlarla davranıyor olsaydık, normalde 28 euro
sentten daha aşağı yapamayacaklarını ve böyle bir sübvansiyonla beraber piyasayı
canlandırabileceklerini, yatırım yapabileceklerini söylemişlerdi. Amerika’dan 1 ve Avrupa’dan 2 tane firma, toplam 3 tane firma bize
10 euro sentler civarında yatırımın çok uç noktada
olmasına rağmen gerçekleştirilebilecek bir rakam olduklarını söylediler ve biz,
bundan da aldığımız, piyasadan aldığımız cesaretle de 2011’in üçüncü çeyreğinde
ve 2012’nin ikinci çeyreğinde toplam bu yatırımların piyasadaki tarifeyle ve
buradan, eğer Genel Kurul da onaylarsa, bu fiyatlarla beraber yatırımın
başlayabileceğini düşünüyoruz. Biraz daha konservatif davranıyoruz,
biraz daha bu manada muhafazakâr davranıyoruz.
600 megavatlık bir gücün önümüzdeki üç yıl içerisinde
gerçekleştirilebilmesinin gerçekçi bir rakam olacağını, hem bizim arazilerle
alakalı düzenlemelerimizin hem de lisanslamalarla alakalı düzenlemelerimizin bu
piyasadaki yatırımla paralel gideceğine inanıyoruz, çünkü bu manada çok yeni
bir teknoloji üretilmemiş olmasına rağmen malzemelerin tedarikiyle alakalı
ciddi bir ucuzlama olduğunu gördük. Hele hele
rüzgârda global krizin tesiriyle rüzgâr üreticilerinin
fiyatlarının zaman zaman yüzde 35’lere varan fiyat
indirimleriyle alakalı olduğunu gördük. Bunlar, Türkiye’deki yatırımcılar
açısından bence global krizin tehdidinin Türkiye’de
bir fırsat hâline dönüştüğünü söyleyebiliriz. “Güneşle alakalı bu kapasite ne
zaman kurulur?”u bu şekliyle cevaplamış oldum.
İklim değişikliğiyle alakalı konuda, tabii, yine aynı şekilde
söyleyebilirim, ciddi ve olumlu manada bir tesiri olacaktır. Avrupa
Birliğinin her ne kadar Kopenhag Kriterleri’nde, daha doğrusu dünyadaki bütün
bu işe katkı koymaya çalışan, Kyoto’ya taraf olan ve taraf olmayan ülkeler
dâhil olmak üzere, Kopenhag’daki somut sonuçların elde edilememiş olmasını,
aslında tekrar bir reorganize olmayı gerektirdiğine
karar verdi dünyadaki hemen hemen bütün ülkeler ve en
son yapılan Cancun’daki, Meksika’daki toplantıda da
bu manada bir ilerleme sağlanmaya çalışılıyor ama iklim değişikliğiyle alakalı,
dünyayı kirletenlerle temizleyenlerin hemen hemen
aynı noktada olmadıklarını şu anda rahatlıkla söyleyebiliriz.
İkinci soruyla alakalı, son soruda, böyle bir araştırmanın olup
olmadığını tabii ki ben de araştıracağım. Bunun bir ayrıştırma gerekçesi olarak
değil, bir tespit gerekçesi olarak yapıldığını düşünüyorum ama bununla alakalı
detaylı bilgiyi de, dediğim gibi, araştırdıktan sonra size bildireceğim.
“Samsun-Ceyhan Boru Hattı niçin kullanılacak?” diye bir soru
vardı. Samsun-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı, ham petrol için kullanılacak, adı
üzerinde. Bununla alakalı “throughput” dediğimiz bir
garanti, yani buraya petrol veren ülkeler, firmaların bir garantisiyle beraber
bu proje başlayabilecek. Bununla alakalı, Rusya Federasyonu kamuoyuna da
açıkladı, 25 milyon ton civarında -ki toplam kapasitesi 50 milyon tondur- bir
petrolü verebileceğini ve bununla alakalı da firmalarında bu konuda
çalışıldığını söyledi. Kazakistan Devlet Başkanı, Türkiye’yi ziyaretinde, 10
milyon ton da kendilerinin verebileceğini söylediler.
Burada, Pülümür Çayı ve Munzur Vadisi’yle alakalı çalışmaları
bildiğiniz gibi Çevre Bakanlığı yürütüyor ve Çevre Bakanlığının bu konudaki
yazılı cevabı da tarafınıza aktarılacaktır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Samsun-Ceyhan Boru Hattı hangi ihale
sistemiyle yapıldı? Davetiye usulüyle mi?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Sezer’in imzasıyla yürürlüğe girdi;
biliyorsunuz, Bakanlar Kurulu kararı.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi,
bildiğiniz gibi...
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sahibi kim diyorum.
SUAT KILIÇ (Samsun) – “Sayın Sezer’in imzasıyla girdi.” dedik ya.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şu anda
Türkiye adına, -bunu kamuoyunda bir gizli bilgiymiş gibi sordunuz, bu açık bir
bilgidir- şu anda bunu Çalık Holding Türkiye’den...
KAMER GENÇ (Tunceli) – Biz de onu diyoruz. Kimler olduğunu bilelim
yani.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Tabii,
tabii.
Rusya’dan, Transneft ve Rosneft’in yürüttüğü ve bu konuda da İtalya’dan da Eni’nin
yürüttüğü bir çalışmadır.
Sayın Sakık burada yok ama ben
cevaplamaya devam edeyim. Alpaslan I Barajı’yla alakalı, bildiğiniz gibi kurulu
güç 160 megavat civarındadır, dört üniteden oluşmaktadır ve yaklaşık 500 milyon
kilovatsaat yılda enerji üretecektir. Bir ve ikinci
üniteler hemen önümüzdeki ay, inşallah ocak ayında üretime geçmiş olacak, üç ve
dördüncü üniteler de mayıs ve haziran ayında üretime geçmiş olacak. Alpaslan II
Barajı’yla alakalı ise 204 megavatlık, o da toplam 4x51’lik, yani dört üniteden
oluşan ve 714 milyon kilovatsaat civarında da yıllık
üretim kapasitesi oluşturacağımız bir baraj olacak. Biliyorsunuz, ikili
anlaşmalar çerçevesinde bunlar yapılmıştı. Burada özel sektör tarafından
yapılacağını söylemeliyim. Su kullanım anlaşması da yapıldı. Hükûmetler arası iş birliği kapsamında olan bu projenin
aslında, 4283 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca bir konsorsiyum tarafından yapılmasına müsaade edilmişti ve
bunun içinde kaynak katkı payı yoktu. Konsorsiyum ortaklarından oluşturuldu ve
Bakanlık oluru da alındı. Yurt dışından ve yurt içinden bir kısım ortaklar var
ve bu Alpaslan II Barajı’nın da inşallah Türkiye’ye, özellikle HES’ler konusundaki toplam kurulu gücü açısından da doğru
bir proje olacağına inanıyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
2’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
395 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2. maddesinin 2. cümlesinde geçen
“usul ve esaslar” ibaresinden sonra “Kanunun yürürlük tarihinden itibaren en
geç 6 ay içerisinde hazırlanacak” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık |
Cemaleddin Uslu |
Yılmaz Tankut |
|
Kütahya |
Edirne |
Adana |
|
Necati Özensoy |
Kemalettin Nalcı |
Hüseyin Yıldız |
|
Bursa |
Tekirdağ |
Antalya |
|
Muharrem Varlı |
Recep Taner |
|
|
Adana |
Aydın |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı yasa teklifinin 2. maddesinde
geçen (yönetmelik) ifadesinin tüzük olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 395
sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 2’nci maddesinde geçen “yönetmelik” kelimesinin
“tüzük” olarak değiştirilmesi konusunda verdiğim önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Biliyorsunuz, AKP İktidarıyla beraber “tüzük” kelimesi unutuldu.
Hâlbuki Anayasa’mızın 115’inci maddesinde, kanunların uygulanmasını göstermek
üzere tüzüklerin hazırlanacağı ve bu tüzüklerin yasadan sonra, kaideler
hiyerarşisi içinde en etkili, en sağlıklı bir düzenleme olduğu
belirtilmektedir. Ama maalesef AKP İktidarıyla beraber tüzükler hep
yönetmeliklere çevrildi. Ama burada önemli olan, yönetmelikle tespit edilecek
durum, konu…
“Elektrik enerjisi üretimine yönelik yenilenebilir kaynak
alanlarının ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak belirlenmesi,
derecelendirilmesi, korunması ve kurulmasına ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle düzenlenir.” Hâlbuki tüzük olursa daha ciddi bir araştırma olur.
Çünkü maalesef AKP’yle beraber bürokrasi de çok zayıflatıldı ve bürokraside
artık belirli bir tarikat, belirli bir cemaat mensubu olmayınca bir yere
gelemiyorsunuz. Gelmeyince de tabii sağlıklı bir yönetim de ortaya çıkmıyor.
Ama tabii tüzük olursa bu Danıştaya gidiyor, Danıştayda enine boyuna tartışılıyor, daha ülkenin
sorunlarına uygun bir bilgi ve düzenleme getiriliyor. Sonra zaten siz
getirdiğiniz bir kanunla bu tüzükleri inceleme yetkisini Diyanet İşleri
Başkanlığına da verdiniz. Bari Danıştaya
sormuyorsanız, Diyanet İşleri Başkanlığına sorun. Dolayısıyla o hükmü de şey
edin.
Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii bu kürsüde her an söz alma
imkânımız olmuyor. Burada bütçe müzakereleri yapılırken AKP Grubu adına konuşan
Nurettin Canikli çıktı burada bizim Tunceli’yle
ilgili çok iftiralar attı.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İftira atmadım!
KAMER GENÇ (Devamla) – Mesela dedi ki: “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Genel Müdürken bu Genel Müdürlükten iş alan
Ali Özçırpıcı ile Ali Özcan Tuncelili.” Bunların
ikisi Tuncelili değil. Şimdi, yani kaldı ki Tuncelili de olabilir.
Arkadaşlar, yani şimdi Nurettin Bey’e… Mesela geçen gün birisi
bana bir yazı yazmış, diyor ki: “Kamer Bey, sor Halk Bankasıyla ilgili.
Başbakanın yakını olduğu bilinen Güneş Albayrak
Ticaret ve Turizm Anonim Şirketinin İstanbul Halk Bankası Şubesinden İSKİ
alacakları karşılığında kredi açılmasının uygun görülmediği doğru mudur?”
AHMET YENİ (Samsun) – Yalan!
KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika, sus!
“Bunun üzerine aynı firmaya Ankara kurumsal şubeden kredi açıldığı
ve bu krediyi açan Müdürün, Selahattin Süleymanoğlu’nun
Genel Müdür Yardımcılığına terfi ettirildiği doğru mudur? Terfi ettirilen bu
şahsın AKP Milletvekili Nurettin Canikli’nin yeğeni
olduğu doğru mudur?”
AHMET YENİ (Samsun) – Yalan!
KAMER GENÇ (Devamla) – “Nurettin Canikli’nin
geçmişte Albayrak Grubunda Mali İşler Müdürü olarak
çalıştığı doğru mudur?” Vatandaş bana soru soruyor arkadaşlar, ben getirip
burada şey ediyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Sonu doğru, gerisi yalan!
KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, şimdi, bakın,
1989’lardan aşağı yukarı 2000’e yakın dönemlere kadar Doğu’da çok ciddi silahlı
eylemler vardı. Bakın, ben hem Meclis Başkan Vekiliydim hem milletvekiliydim,
maalesef kendi ilime önümüzde bir özel tim arabası, arkamızda bir özel tim
arabasıyla gidiyorduk ve maalesef bu konuda ciddi bir güvenlik yoktu.
Ayrıca, o tarihlerde mesela Doğu, Güneydoğu’da, Tunceli’de ihale
alan müteahhitleri idare tayin etmiyordu. Niye
etmiyordu biliyor musunuz: İhaleyi alan kişiler silahlı örgütlerin yakınları
olmasın diye orada özellikle belli kişilere ihale verilmemesi konusunda siciller
vardı, bunun hepsi biliniyor. Nurettin Bey’in de bunu bilmemesi mümkün değil
ama burada çıkıp da Tuncelililere iftira atmak için bir bahane arıyor.
Nurettin Bey, senin memleketinde kaç tane ihale alınıyor? Efendim,
Tayyip Bey’in memleketindeki, Rize’deki en ballı, yağlı, kaymaklı ihaleleri kim
alıyor, hem de yüzde kaç tenzilatla alıyor? Gel, onları burada karşılaştıralım.
SONER AKSOY (Kütahya) – Saçmalama!
KAMER GENÇ (Devamla) – Önemli olan, yani bunlar bir memlekette…
Yani Tuncelili vatandaşlara devri iktidarınızda hiçbir yerde ne ihale veriliyor
ne kamu hizmetine alınıyor; tamamen ayrımcılık, dışlayıcı bir davranış
içindesiniz. Bir gösterir misiniz Tuncelili vatandaşların kaç tanesini sözlüde
kazandırmışsınız? En başta da senin geldiğin Gelir İdaresi Başkanlığında, kaç
tanesi elenmiş? İşte, zatıalinizin geldiği merkezî
uzlaşma komisyonunda kimlerin çok yüklü miktardaki vergi alacaklarını sıfıra
indirdiniz, cezaları sıfıra indirdiniz? Gelin, bunları inceleyelim, kim dürüst
kim değil, bunları araştıralım arkadaşlar.
Onun için, yani burada çıkıp da konuştuğunuz zaman vicdan
ölçüsünden, süzgecinden olayları geçirin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı
ismimden de bahsederek bazı suçlamalarda bulundu.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Tabii tabii… Yok,
doğru doğru, sataştım, sataştım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Evet, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Canikli.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önce şunu söyleyeyim: Biz herhangi bir kamu kurumunda hiçbir
şekilde insanların etnik yapısına göre, mezhebî
inancına göre bir kayıt tutmuyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – E niye söyledin?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Dolayısıyla, herhangi bir sınavda,
ister Maliye Bakanlığının yaptığı sınavlarda -ki, birinci aşama hep ÖSYM
tarafından yapılıyor- hiçbir şekilde böyle bir kayıt yok. Dolayısıyla, biraz
önce Sayın Konuşmacının o sorduğu soruya ya da “Ne kadar Alevi vatandaşımız
giriyor?” gibi bir soruya bizim cevap vermemiz mümkün değil ve böyle bir soruya
da cevap verilemez zaten.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben “Alevi” demedim, Tuncelili dedim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ancak bu tür kayıt tutanlar var ise
-geçmişte ya da bugün, bilemiyorum- insanları etnik yapılarına göre, siyasi
düşüncelerine, kanaatlerine göre ayrımcılığı esas alan bir uygulama olmuş ise
geçmişte ve böyle insanlar, böyle yöneticiler varsa ancak onlar bilebilir, ancak
onlar bu konuda bilgi verebilir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen hesabına geleni söylüyorsun, ben
“Alevi” demedim, Tuncelili dedim!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bizim böyle bir ayrımımız, böyle bir kriterimiz olmadığı için bu soruya cevap vermemiz mümkün
değil.
Değerli arkadaşlar, bakın, bütçe konuşmalarında ben sadece
belgelerden yola çıkarak bilgileri aktardım, hiçbir de yorum yapmadım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, o kişilerin Tuncelili olduğunu
söyledin!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Hiçbir yorum yapmadım. Hele
Tunceli’ye ya da Tuncelililere hakaret ya da bu anlama gelebilecek en ufak bir
söz sarf etmedim, sarf etmem de söz konusu olamaz. Böyle bir şey söz konusu
olamaz, ima da olamaz. Ben sadece hepsi resmî belge olan… Hepsi resmî belgeye
dayanıyor, bütün konuşmalarım istisnasız ve tekrar etmek istemiyorum, tekrar
bir tartışma açmak istemiyorum, ama sizin bahsettiğiniz konu da dâhil olmak
üzere, yani memleket meselesiyle, yani nereli olduğuyla ilgili hepsinin belgesi
vardır, hepsi belgelidir. Çok net olarak söylüyorum.
Ayrıca o zaman ihalelerin davetiye usulüyle yapıldığını söyledim.
Gerçekten öyle, doğru, bu bir tespit yani bir suçlama ya da bir töhmet altında
bırakmak değil ki.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, 15 kişinin katıldığı ihalede davetiye
olur mu Nurettin Bey!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, davetiye
usulüne göre yapılmış. Davetiye usulü o zaman geçerli kurallara göre yapılan
bir usul, ama usulün özelliğini söyledim ben ayrıca, sadece. Dedim ki, davetiye
usulünde insanlar, idare takdir ettiği kişileri, müteahhitleri
çağırır ihaleye, ancak onlar katılabilir ihaleye. İdarenin çağırmadığı kişiler
ihaleye katılamaz dedim. Doğru. Bir itirazınız var mı buna? Yok. Dolayısıyla
-tabii zaman da daralıyor- şimdi, bakın, bir de suçlamada bulundu. Ben tam neyi
kastettiğini anlayamadım ama Selahattin Süleymanoğlu’nu,
bahsettiği ismi tanıyorum, doğru. O kişi…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Akrabalığın var mı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şunu söyleyeyim sadece: O kişi banka
müfettişliğinden gelen bir isimdir ve bizim AK PARTİ İktidarından önce bir kamu
bankasının bölge müdürlüğünü yapmış, o aşamaya gelmiş bir isimdir, çok net
olarak söylüyorum. Yani bizden önce, bizim AK PARTİ Hükûmetinin
iktidarından önce bir bankanın, büyük bir bankanın bölge müdürlüğü seviyesine
gelmiş ve bizim de en ufak bir katkımız olmadan gelmiş bir isimdir.
Dolayısıyla, kendi mecrasında yürüyen bir atamadır. En ufak bir dahlim söz konusu olmamıştır…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …çok net olarak ifade ediyorum
burada.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli,
sağ olun.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kütahya Milletvekili Soner
Aksoy’un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/340) (S. Sayısı: 395) (Devam)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istemiştim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tamam Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Arkadaşlarımız arasında mutabakat yok.
Elektronik cihazla oylama yapacağım ve bir dakika süre vereceğim.
Bir dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.56
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
44’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumu açıyorum.
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi oylamayı tekrarlayacağım ve karar yeter sayısını arayacağım:
Sayın Genç’in önergesini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
395 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
395 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2. maddesinin 2. cümlesinde geçen
“usul ve esaslar” ibaresinden sonra “Kanunun yürürlük tarihinden itibaren en
geç 6 ay içerisinde hazırlanacak” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özensoy, buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
395 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge
üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2’nci maddede “Elektrik enerjisi üretimine yönelik yenilenebilir
kaynak alanlarının ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak belirlenmesi,
derecelendirilmesi, korunması ve kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle düzenlenir.” deniyor ancak bu yönetmeliğin hangi süre içerisinde
belirleneceği, düzenleneceği burada ifade edilmemiş. Dolayısıyla biz de burada,
bunun bir an önce düzenlenmesiyle ilgili, bunun altı ay içerisinde
hazırlanmasıyla ilgili önerge verdik gayet makul ve mantıklı ama şunu ifade
edeyim: Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili değişiklik yapılması
konusunda… Buraya geldiğimizden bu yana enerjiyle ilgili ne zaman bir konu
olsa, ne zaman bir kanun konuşulsa hep bu kanunun bir an önce geçmesiyle ilgili
biz de teklifte bulunduk, eleştirdik ama maalesef işte bu kanuna verilen değer
ortada…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, arkadaşlar, oturalım.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla) - …burada karar yeter sayısı bulunamıyor,
burada bulunan milletvekillerinin işte, birbirleri arasında konuşarak bu kanuna
ne kadar önem verdikleri de ortada. Çok affedersiniz, bu kanun da zaten “Saldım
çayıra, Mevla’m kayıra.” gibi olduğu için, yani üzerine neredeyse bu şimdi
meşhur dizeler gibi bir dizi senaryosu bile yazılacak düzeyde bir kanuna
dönüştü. 2 defa Meclise gelip geri çekildi, ardından, bugün geldi, bugün
yapılan üzerindeki bütün neredeyse maddelerdeki değişikliklerle de kuşa döndü.
Bakın, ben size örnek vereyim bu işin ciddiyetiyle alakalı: Bu rapor yazılırken
Komisyon Raporu’nda, yenilenebilir enerji kaynaklarının küresel durumuyla
ilgili bir tablo verilmiş burada. Bakın, bu tabloda birimlere bakıyorum, güç
birimlerinin karşısına enerji birimleri yazılmış; 5’inci sayfa, merak edenler
varsa baksınlar.
Bakın, ben mühendislik okudum. Mühendislik derslerinde verilen bir
problemin cevabını, rakamını noktasına kadar doğru da çıkarsanız karşısına
birimini yanlış yazdığınızda hocalar onu tamamen yanlış kabul ederler.
Dolayısıyla, güç biriminin karşısına burada “gigavatsaat”
yazarsanız bu raporun da ne kadar ciddiyetle yazıldığı, ne kadar ciddiyetle
hazırlandığı da açık ve net bir şekilde ortada.
Bakın, başından beri ifade ettim, yenilenebilir enerji
kaynaklarıyla ilgili, gerçekten aslına bakarsanız burada bulunan hiçbir grubun
ihtilafı olmamış olmasına rağmen, çıkan İktidar Partisi mensubu arkadaşlarımız,
yenilenebilir enerji kaynaklarının faziletlerinden bahsediyorlar, sanki
muhalefet bu kanuna karşıymış gibi buradan birtakım şeyler söylüyorlar. Tam
aksine, muhalefet grupları, bu kanunun bir an önce çıkması için burada mücadele
ediyor. Yıllardır burada ifade ettiğim gibi, bu kanunun bir
an önce çıkması, yenilenebilir enerji kaynaklarının hayata geçirilmesi için ne
gerekiyorsa bizim de katkımızın olabileceğini ifade etmemize rağmen, bu kanun
ancak, ifade ettiğim gibi, kuşa dönmüş bir şekilde, zaten 2005’te çıkan kanunla
hemen hemen eşit hâle getirilerek, ifade ettiğim
gibi, dostlar alışverişte görsün diye, rakamlar da 2005’teki rakamlara
çekilerek… İşte, Sayın Bakanın bu konuyla ilgili birtakım açıklamaları,
gerekçeleri var ama, yani bunlar bize çok tatmin edici
konuşmalar olarak gelmiyor. Dolayısıyla, bu kanunun daha verimli olabilmesi…
Türkiye'nin geleceği açısından, Türkiye'nin enerji kapasitesi, enerji geleceği,
projeksiyonu açısından çok daha faydalı bir şekilde bu
kanun bu Meclisten çıkabilirdi ama bu da bu fırsat da buradan kaçtı diye
düşünüyorum.
Biraz sonra madde üzerinde de konuşma yapacağım. Orada da
bildiklerimizi ifade etmeye çalışacağız; gördüğümüz yanlışları, eksikleri,
katkı sağlamak istediklerimizi de ifade etmeye çalışacağız.
Ben, bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Komisyonun bir düzeltme talebi var.
Buyurun.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Kanun yapım tekniğine uygunluğun
sağlanması açısından, görüşülmekte olan teklifin 2’nci maddesinin çerçeve
hükmünün “5346 sayılı Kanuna 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.” şeklinde düzeltilmesini teklif
ediyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gerekli not alınmıştır.
Evet, bu düzeltmeyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 - (1) Bu Kanuna ekli “I sayılı Cetvel” 5346 sayılı Kanuna
eklenmiş ve 5346 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi başlığı
ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“YEK Destekleme Mekanizması
MADDE 6– Üretim tesisleri 31/12/2015
tarihinden önce işletmeye giren ve YEK destekleme mekanizmasına tabi olan
lisans sahibi tüzel kişiler için, bu Kanuna ekli I sayılı cetvelde yer alan
fiyatlar ve belirlenen süreler uygulanır. YEK destekleme mekanizmasına bir
sonraki takvim yılında tabi olmak isteyenler, YEK Belgesi almak ve 31 Ekim
tarihine kadar EPDK’ya başvurmak zorundadır. Ancak
bitkisel veya hayvansal atık yağlardan veya bunların işlenmesi sonucu ortaya
çıkan yan ürünlerden elde edilen katı ve sıvı haldeki yakıtları kullanmak
suretiyle elektrik enerjisi üreten biyokütleye dayalı
üretim tesislerinden kurulu gücü 1000 kilovattan az olanlar YEK destekleme
mekanizmasına tabi olamaz.
YEK destekleme mekanizmasında öngörülen süreler; tesislerden
işletmedekiler için işletmeye girdiği tarihten, henüz işletmeye girmemiş
olanlar için işletmeye girecekleri tarihten itibaren başlar. YEK destekleme
mekanizmasına tabi olanlar, uygulamaya dahil oldukları
yıl içerisinde uygulamanın dışına çıkamaz.
YEK destekleme mekanizmasına tabi olanların listesi ile bunlara
ait tesislerin işletmeye giriş tarihlerine, yıllık elektrik enerjisi üretim
kapasitelerine ve yıllık üretim programına ilişkin bilgiler, kaynak türlerine
göre her yıl 30 Kasım tarihine kadar EPDK tarafından yayımlanır.
Yoğunlaştırılmış güneş enerjisi ile birlikte yenilenebilir olmayan
diğer enerji kaynaklarını kullanarak elektrik enerjisi üreten hibrit üretim tesislerinde, sadece yoğunlaştırılmış güneş
enerjisinden üretilen elektrik enerjisi miktarı için I sayılı cetveldeki fiyat
ve süreler geçerlidir. Bu fıkraya ilişkin usul ve esaslar, EİE tarafından
çıkarılacak yönetmelikte belirlenir.
31/12/2015 tarihinden sonra
işletmeye girecek olan YEK Belgeli üretim tesisleri için uygulanacak fiyat ve
süreler, ilki 31/12/2011 tarihinden önce yayımlanmak kaydıyla Bakanlar Kurulu
tarafından belirlenir. Ayrıca Bakanlar Kurulu, I sayılı cetvelde yer almayan
yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesis tipleri için uygulanacak
fiyat ve süreyi belirlemeye yetkilidir.
PMUM, her fatura dönemi için YEK toplam bedelini ilan eder ve her
bir tedarikçinin ödeme yükümlülüğü oranını belirler. Ödeme yükümlüğü oranının
belirlenmesi sırasında, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji
kaynaklarından üretilerek YEK destekleme mekanizmasına tabi olmaksızın serbest
piyasada satışı yapılan elektrik enerjisi miktarı hesaplamalara dahil edilmez. Tüketicilere elektrik enerjisi sağlayan her
bir tedarikçinin ödemekle yükümlü olduğu tutar belirlenerek ilgili tedarikçiye
fatura edilir ve yapılan tahsilat YEK destekleme
mekanizmasına tabi tüzel kişilere payları oranında ödenir. Bu fıkra
kapsamındaki uygulamalara ilişkin usul ve esaslar, EPDK tarafından çıkarılacak
yönetmelikte düzenlenir.
Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik
enerjisi üreten ve bu madde hükmüne tabi olmak istemeyen tüzel kişiler,
lisansları kapsamında serbest piyasada satış yapabilirler.”
BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak
Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, 5 Haziran 2009 tarihinde Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun kabul ettiği tasarıyı
aradan bir buçuk sene geçtikten sonra bir kez daha görüşüyoruz. Sayın Soner
Aksoy’un ve 5 arkadaşının yasa teklifi yaklaşık iki sene önce gelmişti. Bir
buçuk sene önce Komisyondan çıktı, geldi, gitti. Bu arada birçok önerge
verildi, Sayın Aksoy ve arkadaşlarının ilk teklif ettiği rakamlar Komisyonda
değiştirildi. Ondan sonra, Komisyondan çıktıktan sonra birtakım sohbetler oldu
dışarıda anladığımız kadarıyla, Komisyonda tartışılmayan gerekçelerle o
rakamlar bir kez daha değişti. Geldi gündeme, tartışırken geri çekildi. Şimdi tekrar
geldi gündeme ve hâlâ birtakım önergeler uçuşuyor etrafta ve bizim önümüzde
“Tartışıyoruz.” dediğimiz
bir yasa teklifi var fakat aslında hemen hemen
her maddenin değiştirileceği önceden belirlenmiş. Bu garabeti ben burada
tutanaklara geçirmek durumundayım. Kanun böyle hazırlanmaz. Kanun için
komisyonlar vardır, görüşülür, orada tartışılır çıkar, Genel Kurula gelir ama
istikrar da… İşte istikrar buradadır. Tek parti hükûmeti
her zaman istikrarlı demek ki olamıyor, bu düzeni gösterememiştir; bunu burada
ifade etmek isterim. Zaten kanunda da birçok sakıncalar oluşmuştur bu süreç
içerisinde.
Şimdi, ben, Sayın Bakanın
bazı söyledikleri üzerinde duracağım bu maddeyle de ilişkili olarak. Sık ifade
edilen şu terimin beni çok üzdüğünü, eminim sizleri de üzdüğünü ama âdeta
öğrenilmiş bir çaresizlik içerisinde sürekli tekrarlandığını görüyorum, o da
şudur: “Bu teknolojileri ithal ederek birilerini zengin edeceğiz. Türkiye’yi
teknoloji çöplüğüne çevireceğiz.” Bunu bir veri gibi, baştan, bir aksiyomatik, değiştirilemez gerçek gibi kabul edip bunun
üstüne argümanlar inşa ediliyor. Bu, ne kadar yanlış
ve ne kadar kabul edilemez bir acziyet ifadesidir. Bu
teknolojileri neden Türkiye geliştiremez? Ben buraya, 2002’de Milletvekili
seçilmeden önce Orta Doğu Teknik Üniversitesinde öğretim üyesiydim. Nasıl
öğrenciler yetiştirdiğimizi biliyorum. İnsan kaynağımız var. “ARGE’ye de dünya kadar para verdik.” diye Hükûmet sürekli övünüyor. Bu teknolojiler neden Türkiye’de
geliştirilmez, bir strateji içerisinde ele alınamaz, bunu anlayamadığım gibi,
bunu bir veri gibi kabul edip “Ne yapalım bizde yok teknoloji.” diye bu
varsayımı, değiştirilemez bir varsayım gibi bunun üstüne bir enerji politikası
inşa etmeyi de kabul edilemez görüyorum.
Sayın Bakanın tümü üzerine yapmış olduğu konuşmalarda da birkaç
noktaya değinmek istiyorum. Umarım, sonunda bu konularda bazı açıklamalar
verir. Şimdi, Sayın Bakanın bazı cümlelerini alayım. Bakın diyor ki: “Her
tarafı güneş yapmamız lazım dediler.” Kimse “Her tarafı güneş yapmamız lazım.”
diye bir şey söylemiyor. Güneş enerjisi bu kadar bol olduğu hâlde yararlanmayan
bir ülke hâlindeyiz. Yani bunu ekstrem bir uca çevirip
“Her şeyi güneşle yapalım.” deniliyormuş gibi buna yanıt vermesi doğrusu doğru
değildi, bir.
İkincisi, değerli arkadaşlar, Almanya’dan örnekler verdi Sayın
Bakan, 28 sent, diğerleri gibi. Bunlar da ekstrem
örneklerdir. Bunların üzerine argüman inşa etmek, hani
dinleyene doğru gibi gelebilir ama yanlıştır. Buna başvurmadan haklı argümanlarını sunmasını Sayın Bakanın bekliyorum. Burada
başka hatalar da var, onlara girmeyeyim.
Şimdi, değerli arkadaşlar, şu anda görüştüğümüz yasa teklifinde bu
kadar garip bir süreçten geçmiş, bu kadar rakamların arkasında somut bir
araştırma olmamış bir yasa teklifini görüşmemizde işin açıkçası yavaş yavaş başka nedenler aramaya başlıyorum. Bunlar yanlış
olabilir, insanlara niyet atfetmek yanlış olabilir ama makul bir neden, şu anda
bu yasayı geçirmenin makul nedenini görmüyorum. Neden? Şimdi, bundan sonraki
maddede, 4’üncü maddede 600 megavatlık güneş enerjisi için bir sınır konması
üzerine bir önerge gelecek, değişiklik önergesi gelecek, daha önce olmayan, 600
megavat. Biraz önce Sayın Bakana sordum -bu var olan- bu yasa geçerse, bu
yasanın kabul ettiği kurallar ve koşullar içerisinde ilk güneş enerjisi
santrali -anlamlı elektrik üretimi yapan ilk, gene, güneş enerjisi santrali- ne
zaman kurulur?” dedim. Sayın Bakanın cevabı “Üç sene içerisinde 600 megavat.”
oldu. Şimdi üç sene içerisinde 600 megavatı sınırlamak, bundan sonraki maddede
zaten var olan bir şey. Ben “İlk santral ne zaman kurulur?” diye sordum. Şimdi,
bunlarda somut, yalın yanıtlar alamamak beni düşündürüyor, en kibar tabirle
düşündürüyor.
Benim iddiam şudur… Bakalım zaman neyi gösterecek? Ama bunlar
mühendislik hesabına… Bunlar fal açmayla olmaz. 2012 sonu itibarıyla güneş
enerjisi pariteyi yakalayacak yani alternatif… Şunu
unutmayın: Güneşten kaynaklanan her kilovatsaat
elektrik enerjisi, birilerinin elektrik enerjisi almasını önleyecektir. O
birileri de lobileri güçlü olan enerji kaynaklarının sahipleridir, onu da
biliyoruz.
Şimdi, en geç 2012-2013’te güneş enerjisi ekonomik olmaya başlar.
Âdeta, şimdiden, bir yasa çıkartarak -o zaman “Yahu, güneş pahalı.” filan gibi
bahaneler de ileri süremeyeceğiz- 600 megavata sınırlama gibi bir niyet taşıyor
anlayışındayım, düşüncesindeyim. Onun için, bundan sonra tartışacağımız 4’üncü
maddedeki 600 megavat sınırının kaldırılması -şimdiden söylüyorum, yoksa onun
başka bir izahı yok- güneş enerjisinin satımından enerji şebekeye verildikten
sonra enerjisini şebekeye veremeyecek insanları sanki tatmin etmek içinmiş gibi
geldi bana.
Burada bir rakam daha vereyim size ve bu rakam yanlışsa -ne olsa
mühendislik hesaplarında yanlışlık yapabiliriz, şu anda mühendislik yapmıyoruz,
siyaset yapıyoruz- onu da düzeltsinler. 600 megavat sınır konuyor güneş
enerjisine. Bu iki tane 600 megavatlık santral kapasitesinin inşası, yapımı
1.200 megavatlık al ya da öde anlaşması yaptığımız doğal gazda almayıp da
ödediğimiz miktara eşittir. Bir daha söyleyeyim 2008-2009’da almadığımız doğal
gaza ödediğimiz miktar şimdi güneş enerjisine kurulu kapasiteye güce geçirilmek
istenen kapasitenin 2 katı kadar kapasiteyi ülkemize kazandırabilirdi, bir de
bu gerçek var ortada. Bütün bu gerçekler içerisinde çok iyi niyetle baştan
itibaren desteklediğimiz yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin bu yasa
maalesef arzu edildiği zamanlama ve şekilde gelmemiştir.
Bunları değerlendirmeniz dileğiyle saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın
Necati Özensoy.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 395 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesiyle ilgili Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi bu kanunla ilgili ifade ettiğim gibi çok isteksiz veya çok
önemsiz hâle getirip buradan çıkartmak üzereyiz. Tabii bunun teyidini de Sayın
Bakan bu kanunla ilgili, kanuna geçmeden önce yaptığı açıklamalarda da ifade
ediyor. “2005 yılında çıkartılan yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı
kanun şu anda yürürlüktedir.” demiş Sayın Bakan. Daha sonra enerji kaynaklı
“…nehir tipi santralleri, güneşi, jeotermali, rüzgârları, biyokütle
gibi birçok yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kapsayarak yürürlüğe
girmiş ve 5,5 euro sentlik bir alım garantisiyle
beraber sistem çalışmaktadır. Yani bu kanun, bugün üzerinde konuşacağımız ve
nihayetlendireceğimiz kanunun şu ana kadar çıkmamış olmasıyla -bugün üzerinde
konuşacağımız ve nihayetlendireceğimiz kanunun- piyasadaki bu faaliyetler
aksamış değildir.” diyor Sayın Bakan. Yani bu kanunun artık gerçekten de çıkıp
çıkmamasıyla çok da önemli olmayan bir hâle geldiğini belki de Sayın Bakan
zımnen burada kabul etmiş oluyor.
Tabii, şimdi, bunun gerekçelerini de altında sıralamış. İşte,
burada özetle, bu yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimindeki maliyetlerin
giderek aşağıya düşmesi ve -çok ilginci, bu açıklamaların da ihtiyacını duymuş
Sayın Bakan- ciddi anlamda, mevcut gücün 2,2 katında başvuruların olduğunu
ifade etmiş. Yani sanki buradan öyle anlaşılıyor ki Türkiye’nin gelecek
yıllarda bu lisans başvurularıyla birlikte çok fazla da enerjiye ihtiyacı
olmayacak, neredeyse ihracat yapan, enerji ihracatı yapan ülke hâline
geleceğiz. Yani buradan neredeyse bunlar anlaşılacak. Ama bakın, işin gerçeğini
burada ifade etmek gerekirse, bu Hükûmetin belki de
en beceriksiz olduğu konu, en kötü politikalarının olduğu alan enerji
politikalarıdır. Yani bunu söylerken afaki bir şey
söylemiyorum, daha geçmişe yönelik projeksiyonları da burada ifade ederek
söyledim.
Yine, kanundaki rapordan burada ifade edeyim: Türkiye’deki kurulu
güç 2005 ila 2008 arasında sadece yüzde 8 artmış değerli arkadaşlar, sadece
yüzde 8. Dünyada ne kadar artmış? Yüzde 22 artmış. Peki, Türkiye’deki elektrik
ihtiyacı her yıl ne kadar artıyor? İşte, projeksiyonlarda ifade edilmiş, düşük
talep senaryosu, yüksek talep, ortalama yüzde 7. Yani biz üç yılda, 2005 ila
2008 arasında elektrik talebinin ancak üçte 1’i kadar neredeyse güç artışını
sağlamışız. Tabii, bunun rahatlığı nereden geliyor? Yani bunları söylerken...
Şimdi burada elektrik artışı 2005 ile 2008 yüzde 22. Neden yüzde 22 artmış?
Çünkü Türkiye 2002’de bu Hükûmete mevcut gücü
devrederken... Yani 2003’teki kurulu güce baktığımızda, yüzde 20-25 civarında
bu gücü yedekli olarak bırakmış. Yani dolayısıyla bugüne kadar baktığımızda, bu
İktidar, bu sekiz yıllık süreç içerisinde âdeta mirasyedi gibi davranmış.
Bakın, bu Hükûmetin veya bu enerji
politikalarının bir şansı da şudur: Dünyadaki krizin Türkiye’ye yansımaları.
Yani nedir yansıma? 2009 yılında Türkiye’de kullanılan elektrik enerjisine
baktığımızda -işte biraz önce ifade ettiğim gibi- her yıl yüzde 7 artması
gereken elektrik, 2009 yılında belki de cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamı
olarak yüzde 2,1 geriye gitmişiz. Yani 198 milyar kilovatsaat
elektrik tüketirken, 2009’da 194 milyar kilovatsaate
düşmüş Türkiye’deki elektrik üretimi.
2009 öncesi TEİAŞ’ın projeksiyonlarına
bakın. Mevcut kurulu gücün üzerine lisansları da alınmış güç
santrallerini kursak bile, 2011 yılında Türkiye’de elektrik enerjisi açığı
başlıyor yine ama ifade ettiğim gibi, Sayın Başbakanın da “O teğet geçecek.”
dediği ama aslında hiç de teğet geçmediği, işte ifade ettiğimiz rakamlardan da
ortada olan bu kriz, işte belki de beceriksiz olunan, Türkiye’deki o elektrik
üretiminin veya enerji politikalarının yanlış bir şekilde gidişinin belki de
maskesi oldu veya bir örtüsü oldu. Şu anda Türkiye’de elektrik
kesintileri olmuyorsa bugün, bu Hükûmetin yaptığı
politikalarla, yani güç artışını doğru bir şekilde projeksiyonlandırmasından
değil, tam tersine işte o krize borçlu Türkiye.
Tabii, ileriye yönelik projeksiyonlara da
baktığımızda işte, o yüzde 10’luk veya 15 civarında büyümelerin de etkisiyle
ileriye doğru, burada ifade edilen projeksiyonlarda 2015’lere doğru elektrik
sıkıntıları başlayacak, elektrik kesintileri başlayacak bu projeksiyona göre.
Yani yüzde 3,5’luk bir elektrik enerjisi ihtiyacı doğacak eksik olarak 2015
yılında ama burada ifade ettiğim gibi bu projeksiyonun
içerisinde lisansları alınmış o santraller de dâhil. Dolayısıyla, 2015 yılına
kadar bunların da bitip bitmeyeceği çok da kesin değil. Bunun
için özellikle Türkiye’de bu anlamda baktığımızda elektrik enerjisi üretimine
ciddi anlamda ihtiyaç var ama Hükûmetin işte, önümüze
koyduğu bu yenilenebilir enerjide artık, bundan sonra yatırımları özel sektörün
yapacağı kesin olan, çıkan kanunlarla elektrik sektöründe veya enerji
sektöründeki bu yatırımların özel sektörü teşvik edici, yönlendirici,
özendirici bir kanun olmadığı ortada açık ve net bir şekilde duruyor.
Sayın Bakan, haklı olarak zaman zaman
çıkıyor kürsüden, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili, yapımlarıyla
ilgili birtakım sıkıntıları olduğu zaman, bazı alanlar sit alanlarına
çevrildiği zaman işte, diyor ki: “Bu karar Rusya’ya hayırlı olsun.” Tabii,
Rusya’ya da hayırlı oluyor, İran’a da hayırlı oluyor. Neden? Şu andaki elektrik
ihtiyacımızın yarısını doğal gazdan karşılıyoruz. İşte, genel enerjimizin yüzde
70’ini, 75’ini ithal kaynaklardan karşılıyoruz. Dolayısıyla, tabii, onlara
hayırlı oluyor ama yenilenebilir enerji kaynaklarımızı bu şekilde çıkan
kanunlarla, özel sektörü özendirici olmayan kanunlarla da teşvik edemeyiz. Zaten
özel sektör sizin iktidardaki yaptığınız politikalarla, sizin korkunuzdan, iki
dudağınızın arasında olan o lisans iptalleriyle ilgili, iki dudağınızın
arasında olan o sıkıntıdan dolayı o yatırımları yapmaya korkusundan da bu
yatırımların gelişmediği, yönlendirilmediği kanaatindeyim.
Bakın, yenilenebilir enerjinin dışında yerli kaynaklar da
önemlidir. Ben bunu bütçe konuşmamda da ifade ettim ama Sayın Bakan ona cevap
da vermedi veya bilgi vermedi. TKİ’nin ürettiği kömürlerle alakalı da özel
sektör linyitle çalışacak termik santraller yapmayla ilgili başvuruda
bulunduğunda, otuz yıllık ihtiyacını karşılamayla ilgili taahhütte bulunması
gerekiyor bir yerin, işte bu da TKİ’dir. TKİ’ye özel sektör, birkaç firma bu
anlamda başvurduğu hâlde TKİ bunu kabul etmiyor, yani “Senin otuz yıllık
ihtiyacını karşılayamam.” diye cevap veriyor. Dolayısıyla, işte, orada yerli
kaynaklarımız dururken -ki Sayın Bakan bazı mevzuatların, bu gelişmelerin,
yerli kaynakları harekete geçirme açısından önünde engel olduğunu ifade ediyor ama-
kendi uhdesinde bulunan, Bakanlığa bağlı olan TKİ’de yerli kaynakların harekete
geçmesi için de maalesef önüne set çekiyor. Birtakım bürokratlar yanlış
yorumlarla… Ama Sayın Bakanın bu konuda ne kadar bilgisi var, onu da
bilmiyorum, yoksa da ben buradan bilgisini vermiş olayım.
Sürem de dolduğu için hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
Şahsı adına söz talebi yok.
Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Paksoy, buyurun efendim.
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, benzin ve motorin fiyatlarına yine zam yapıldı. Fiyat
artışlarıyla ilgili kamuoyundan tepkiler gelince birtakım toplantılar yaptınız
ve bu toplantılarda alınan bir karar var mıdır? Varsa akaryakıt fiyatlarının
düşürülmesi için ne yapacaksınız? Rafineri çıkış fiyatları mı düşürülecek, bayi
kârları mı azaltılacak yoksa ÖTV miktarları mı düşürülecek? Bu konuda
vatandaşımız da bilgi istiyor, bize de bilgi verirseniz teşekkür ederiz.
İkinci sorum da: Afşin-Elbistan (A) ve (B) üniteleri tesislerinin
özelleştirilmesi için bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Türkiye’de son sekiz yılda verilen maden arama ruhsat
sayısında oldukça önemli sayıda artışlar olduğu söylenmektedir. Son sekiz yılda
verilen maden arama ruhsatının toplam sayısı ve yıllar itibarıyla artış oranı
nedir? Ruhsat artış oranına paralel bir şekilde maden üretiminde de artış olmuş
mudur? Olmamış ise ruhsat sayısındaki olağanüstü artışın nedeni nedir?
Yabancıların ileriye dönük olarak maden arama ruhsatı topladıkları iddiaları
doğru mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Sayın İnan…
MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Niğde’de geçtiğimiz yıllarda özelleştirilen
elektrik dağıtım işinde 2006 ve 2007 yıllarında icra takibine uğrayan
alacaklarla ilgili özel sektör bir yapılandırma getirdi. Faizler siliniyor,
yılbaşına kadar peşin ödenirse borçları tamamen siliniyor ama o dönemde icra
takibine uğramamış olanların da sıkıntıları var. Bu konuyla ilgili bir
çalışmanız olacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnan.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, zaman zaman basına yansıyan
ve biraz önce sizin de burada ifade ettiğiniz şekliyle, Avrupa ülkelerinden
bazı firmaların güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesisi yapmak üzere 10 euro sent birim fiyatla sizlerle görüşüp bu tesisi
yapabileceklerini ifade ettiniz. Acaba, bu firmalar gerçekten daha önce
dünyanın başka ülkelerinde yatırım yapmışlar mıdır? Dünyanın sayılı elektrik
enerjisi üreticisi firmaları arasında mıdırlar? Yaptılarsa hangi firmalar hangi
ülkelerde deneyime sahiptirler?
Açıklarsanız memnun olurum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Aydoğan…
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, öncelikle teşekkür ediyorum. Balıkesir ilinde yaşanan
son günlerdeki elektrik kesintileri nedeniyle, buradaki esas sorunun muhatap
sorunu olduğu ve muhatabın da EPDK olduğu, EPDK’nın
da yeterli denetim elemanı olmaması nedeniyle bu sıkıntıların yaşandığı ifade
edildi yetkililer tarafından. Bu sıkıntıyı gidermeyle ilgili bir düzenleme
yapılacak mıdır yoksa bu sıkıntı bundan sonraki süreçte devam edecek midir?
Yine, şu anda elektrik borçları nedeniyle suyu akmayan köyler var.
Şimdi, bunlar da yapılandı-rılacak. Eğer
yapılandırılacaksa, bu su sorunu yaşayan vatandaşların sorununu giderebilir
miyiz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, elektrik borçlarıyla ilgili ödemelerde bir af söz
konusu olduğu için çoğu kooperatif elektrik borçlarını ödememekte ısrar
ettiler. Ama bunun üzerine şu anda devletimizin yetkilileri bu borçların
ödenmesi yönünde taleplerde bulunmaktadır. Bu ödemeler yapılmadığında da
köylerin elektrikleri, hem kooperatiflerin hem de vatandaşın elektrikleri
kesmekle tehdit edilmektedir.
Bu konuda, en azından bu kanun çıkıncaya kadar, bu ödemelerin
ertelenmesi yönünde bir çalışmanız olacak mı? Bu, Burdur’un köylerinde
fazlasıyla yapılmaktadır. Bu konuda vatandaşlarımız devamlı telefon etmektedir.
Bugün de yine telefon aldım. Bu konuya bir açıklık getirirseniz memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakanım.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle sondan başlayarak sorulara cevap vermek
istiyorum.
Bildiğiniz gibi, aslında Özelleştirme İdaresine, dolayısıyla
Maliye Bakanlığına bağlı olan bir konu olmasına rağmen enerji sektörüne fiilen
çok yakın olmuş olmasından dolayı bunları tabii ki bizim cevaplamamız tabiidir,
doğaldır.
Bildiğiniz gibi, şahıslarla devletin arasındaki herhangi bir borç
yapılandırmasında, elektrikle alakalı konuları da dâhil ederek, çok kapsamlı
bir borç yapılandırması yapılıyor, zannediyorum önümüzdeki hafta içerisinde
Genel Kurula gelmiş olacak, şu anda Bütçede görüşülüyor. Fakat burada önemli
bir husus var: Devlette devamlılığın esas olması açısından ve sürdürülebilirlik
açısından, 31 Temmuza kadar yani 31 Temmuz 2010 tarihine kadar olan borçların
yapılandırılması burada esas. Niçin? Herhangi bir kooperatifin, sulama
tesislerinin, herhangi bir enerji tesisinin şu anki tahsilatlarının
düşmemesi için. Bu açıdan, vatandaşlarımızın, kamu kurum ve kuruluşlarının
mutlaka ödeme alışkanlıklarını bozmadan buna devam etmesi lazım sonunda
sıkıntıya girmemesi için.
Balıkesir’deki olan konuyu, özellikle Balıkesir’de on yıl kalmış
birisi olarak da takip ettim. Tabii ki, özel sektöre geçmiş olmasının bir
değişim, dönüşüm zamanı vardır. Bu değişimi iyi yönetmek lazımdır. Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu -bildiğiniz gibi- hem denetleme vazifesini ifa
edecektir hem de tarifeleriyle alakalı, yatırımlarıyla alakalı, bunların
bedellerini de belirlemiş olacaktır. Bu konuyla alakalı, herhangi bir görevinde
aksama olmaksızın bu çalışmalar devam etmektedir. Ancak, Balıkesir’de elektrik
kesintileriyle alakalı, ilginç, enteresan bir şey söyleyebilirim:
İzmir-Balıkesir kara yolu, tarihinde ilk defa belki, on bir saat kapalı kaldı
kardan dolayı yani tabiat şartlarını tabii ki sıra dışı tutmamak lazım,
herhangi bir olağan durum olarak da görmemek lazım. Geçen hafta, Moskova’nın
göbeğinde, havaalanında, 310 bin kişinin on üç saat elektriksiz kaldığı bir
ortam yaşandı. Tabii ki köy elektrifikasyonlarıyla alakalı,
34 bin tane köy, yaklaşık 46 bin tane köy bağlısı ve mezralar dâhil olmak
üzere, yine aynı şekilde 835 tane ilçe, her birinin elektrifikasyonuyla alakalı
-arızaların çıkmasını- anında ve en kısa sürede yapmaya çalışmak lazım ve
ekipler de buna göre düzenleniyor ama ağır kış şartlarının çok hâkim olduğu
durumlarda bu süre uzayabiliyor.
Güneş enerjisiyle alakalı şöyle bir şey söyleyebilirim:
Görüştüğümüz firmalar, sürecin bu yöne doğru gittiğini söylediler. Gerçekten de
gerek Çin’de gerek Japonya’da gerekse Amerika’daki bir kısım firmalarda
artık -biraz önce de bahsettiğim gibi-
malzeme biliminin ilerlemesiyle beraber de bu rakamın, değerin hızla düşeceğine
işaret ettiler. Biz de bundan cesaret alıyoruz.
Maden arama ruhsat sayıları: Bildiğiniz gibi, arama ruhsatları ve
işletme ruhsatları olmak kaydıyla, 33.819 tane arama ruhsatı ve 9.937 tane de
işletme ruhsatı olmak kaydıyla toplam şu ana kadar 43.756 adet arama ruhsatı
verilmişti. İyi niyetle çıkardığımız ve arama sayılarının ve
aramaların artmasına dönük yapılan bu çalışmalar, bir kısım yerlerde arama
ruhsat müracaatlarının artmasının aramaların arttığı anlamına gelmediğini bize
gösterdi ve en son yaptığımız düzenlemeyle ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda yapılan tekrar onaylarla beraber bunların arama müracaatlarıyla
alakalı bir kısım şartları gerçek yatırımcıya daha dönük hâle getirdik ve şu
anda günde 85-90’a yakın müracaat yapılan dönemden günde 8 ila 10 müracaat
yapılan döneme geldik, ben bunu da gerçekçi yatırımcılık açısından doğru
buluyorum.
Akaryakıt fiyatlarıyla alakalı konuda, bildiğiniz gibi, dört tane
temel konudan oluşan argümanı var: Bunlardan bir
tanesi vergi, ikincisi ham petrolün fiyatları; dövizle beraber bunu nitelemek
zorundayız. 2008 Şubat ayında 91 dolar olduğu bir dönem var. O dönemde
Türkiye’deki dolar değeri 1,18’ken, şu anda 1,56’ya geldi. Biz bunları dolarla
alıyoruz. Hem döviz fiyatları hem de ham petroldeki artış fiyatları toplamında
böyle bir artışı zorunlu hâle getirdi. Biz, ilgili, bağlı, ilişkili kurumlarla
yaptığımız toplantıda yüzde 9,5 payı olan dağıtım ve bayilerle alakalı olan
kısmını tekrar değerlendirdik. Bildiğiniz gibi 51 tane dağıtım şirketi, 14.600
civarında da bayisi bulunan bir sektördür bu ve bunlarla alakalı yurt dışından
kaynaklanan ana girdiler üzerinde temel omurgasının oturduğunu gördük; bu
konuyla alakalı, hem Afşin Elbistan’la alakalı hem de diğer konularla alakalı
yazılı olarak bir kısım bilgi verebilirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Evet, madde üzerinde dört adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına,
395 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3. maddesiyle Kanuna eklenen “I
Sayılı Cetvel “in aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ederiz.
“I Sayılı Cetvel:
YEK’na Dayalı Tesis
Tipi 12
Yıl için geçerli Birim Fiyat
(euro cent/kWh)
a) Hidroelektrik üretim tesisi 6.0
b) Rüzgar enerjisine dayalı üretim tesisi 7.0
c) Jeotermal enerjisine dayalı üretim tesisi 8.0
d) Biyokütleye dayalı üretim tesisi (çöp
gazı dahil) 12.0
e) Güneş enerjisine dayalı üretim tesisi 13.0
|
Alim Işık |
Cemaleddin Uslu |
Rıdvan Yalçın |
|
Kütahya |
Edirne |
Ordu |
|
Recai Yıldırım |
Yılmaz Tankut |
Behiç Çelik |
|
Adana |
Adana |
Mersin |
|
Hüseyin Yıldız |
|
Recep Taner |
|
Antalya |
|
Aydın |
T. B. Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı yasa teklifinin 3. maddesiyle
değişikliği öngörülen 5346 Sayılı Kanunun 6. maddesinin birinci fıkrasının ilk
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
|
Kamer Genç |
Metin Arifağaoğlu |
Ahmet Tan |
|
Tunceli |
Artvin |
İstanbul |
|
Tacidar Seyhan |
Tayfur Süner |
|
|
Adana |
Antalya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesi ile
5346 sayılı Kanuna eklenen (I) sayılı Cetvelin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve aynı çerçeve maddeyle değiştirilen 5346 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
İkram Dinçer |
Özlem P. Türköne |
|
|
Giresun |
Van |
İstanbul |
|
|
Hayrettin
Çakmak |
Yahya Akman |
|
|
|
Bursa |
Şanlıurfa |
|
|
(I) Sayılı Cetvel
Yenilenebilir Enerji Kaynağına Dayalı Üretim Tesis Tipi Uygulanacak fiyatlar
(ABD
Doları cent/kWh)
a. Hidroelektrik
üretim tesisi 7,3
b.Rüzgar
enerjisine dayalı üretim tesisi 7,3
c. Jeotermal
enerjisine dayalı üretim tesisi 10,5
d. Biyokütleye dayalı üretim tesisi (çöp gazı dahil) 13,3
e. Güneş
enerjisine dayalı üretim tesisi 13,3
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği 18/05/2005
tarihinden 31/12/2015 tarihine kadar işletmeye girmiş veya girecek YEK
Destekleme Mekanizmasına tabi üretim lisansı sahipleri için, bu Kanuna ekli (I)
Sayılı Cetvelde yer alan fiyatlar, on yıl süre ile uygulanır. Ancak, arz
güvenliği başta olmak üzere diğer gelişmeler doğrultusunda 31/12/2015
tarihinden sonra işletmeye girecek olan YEK Belgeli üretim tesisleri için bu
Kanuna göre uygulanacak miktar, fiyat ve süreler ile kaynaklar Cetveldeki
fiyatları geçmemek üzere, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
YEK Destekleme Mekanizmasına bir sonraki takvim yılında tabi olmak
isteyenler YEK Belgesi almak ve 31 Ekim tarihine kadar EPDK'ya
başvurmak zorundadır.
YEK Destekleme Mekanizmasında öngörülen süreler; tesislerden
işletmedekiler için işletmeye girdiği tarihten, henüz işletmeye girmemiş
olanlar için işletmeye girecekleri tarihten itibaren başlar. YEK Destekleme
Mekanizmasına tabi olanlar, uygulamaya dâhil oldukları yıl içerisinde
uygulamanın dışına çıkamaz.
YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olanların listesi ile bunlara
ait tesislerin işletmeye giriş tarihlerine, yıllık elektrik enerjisi üretim
kapasitelerine ve yıllık üretim programına ilişkin bilgiler, kaynak türlerine
göre her yıl 30 Kasım tarihine kadar EPDK tarafından yayımlanır.
Güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerindeki aksamın
sağlaması gereken standartlar ve denetimlerde uygulanacak test yöntemleri ile
birlikte, bu tesislerde ve hibrit üretim tesislerinde
üretilen elektrik enerjisi içerisindeki güneş enerjisine dayalı üretim
miktarlarının denetimine ilişkin usul ve esaslar EPDK'nın
görüşü alınarak Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
PMUM, her fatura dönemi için YEK toplam bedelini ilan eder ve her
bir tedarikçinin ödeme yükümlülüğü oranını belirler. Ödeme yükümlüğü oranının
belirlenmesi sırasında, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji
kaynaklarından üretilerek YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olmaksızın serbest
piyasada satışı yapılan elektrik enerjisi miktarı bu Kanun kapsamındaki
hesaplamalara dâhil edilmez. Tüketicilere elektrik enerjisi sağlayan her bir
tedarikçinin ödemekle yükümlü olduğu tutar belirlenerek ilgili tedarikçiye fatura
edilir ve yapılan tahsilat YEK Destekleme
Mekanizmasına tabi tüzel kişilere payları oranında ödenir. Bu fıkra
kapsamındaki PMUM dâhil uygulamalara ilişkin usul ve esaslar, EPDK tarafından
çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten
tesislerin lisanslarına derç edilecek yıllık üretim miktarı, bu tesislerin
kaynağına göre mevcut kurulu gücü ile üretebileceği yıllık azami üretim
miktarıdır. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte mevcut olan lisanslar da ilgililerin
müracaatıyla üç ay içinde bu doğrultuda tadil edilir.
Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik
enerjisi üreten ve bu madde hükmüne tabi olmak istemeyen tüzel kişiler,
lisansları kapsamında serbest piyasada satış yapabilirler."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesi ile
5346 sayılı Kanuna eklenen (I) sayılı Cetvelin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve aynı çerçeve maddeyle değiştirilen 5346 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Osman Coşkunoğlu |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Canan Arıtman |
|
Uşak |
Malatya |
İzmir |
|
Hüseyin Ünsal |
Malik Ecder Özdemir |
Tekin Bingöl |
|
Amasya |
Sivas |
Ankara |
I sayılı Cetvel
Yenilenebilir Enerji Kaynağına Dayalı Üretim Tesis Tipi Uygulanacak fiyatlar (Euro cent/kWh)
a. Hidroelektrik
üretim tesisi 5,5
b.Rüzgar enerjisine
dayalı üretim tesisi 6,5
c. Jeotermal
enerjisine dayalı üretim tesisi 8
d. Biyokütleye dayalı üretim tesisi (çöp gazı dahil)
10
e. Güneş
enerjisine dayalı üretim tesisi
12
"Madde 6- "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği 18/05/2005 tarihinden itibaren 31/12/2015 tarihine kadar
işletmeye girmiş veya girecek YEK destekleme mekanizmasına tabi üretim tesisi
lisans sahipleri için, bu Kanuna ekli I sayılı Cetvelde yer alan fiyatlar, on
yıl süre ile uygulanır. Ancak, arz güvenliği başta olmak üzere diğer gelişmeler
doğrultusunda 31/12/2015 tarihinden önce veya bu
tarihten sonra işletmeye girecek olan YEK belgeli üretim tesisleri için bu
Kanuna göre uygulanacak miktar, fiyat ve süreler ile kaynaklar, ekli I sayılı
Cetveldeki fiyatları geçmemek üzere, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
Fiyat belirlenirken enflasyon dikkate alınır.
YEK destekleme mekanizmasına bir sonraki takvim yılında tabi olmak
isteyenler, YEK Belgesi almak ve 31 Ekim tarihine kadar EPDK'ya
başvurmak zorundadır.
YEK destekleme mekanizmasında öngörülen süreler; tesislerden
işletmedekiler için işletmeye girdiği tarihten, henüz işletmeye girmemiş
olanlar için işletmeye girecekleri tarihten itibaren başlar. YEK destekleme
mekanizmasına tabi olanlar, uygulamaya dahil oldukları
yıl içerisinde uygulamanın dışına çıkamaz.
YEK destekleme mekanizmasına tabi olanların listesi ile bunlara
ait tesislerin işletmeye giriş tarihlerine, yıllık elektrik enerjisi üretim
kapasitelerine ve yıllık üretim programına ilişkin bilgiler, kaynak türlerine
göre her yıl 30 Kasım tarihine kadar EPDK tarafından yayımlanır. Güneş
enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerindeki aksamın sağlaması gereken
standartlar ve denetimlerde uygulanacak test yöntemleri ile birlikte, bu
tesislerde ve hibrit üretim tesislerinde üretilen elektrik
enerjisi içerisindeki güneş enerjisine dayalı üretim miktarlarının denetimine
ilişkin usul ve esaslar EPDK'nın görüşü alınmak
kaydıyla Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
PMUM, her fatura dönemi için YEK toplam bedelini ilan eder ve her
bir tedarikçinin ödeme yükümlülüğü oranını belirler. Ödeme yükümlüğü oranının
belirlenmesi sırasında, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji
kaynaklarından üretilerek YEK destekleme mekanizmasına tabi olmaksızın serbest
piyasada satışı yapılan elektrik enerjisi miktarı bu Kanun kapsamındaki
hesaplamalara dahil edilmez. Tüketicilere elektrik
enerjisi sağlayan her bir tedarikçinin ödemekle yükümlü olduğu tutar
belirlenerek ilgili tedarikçiye fatura edilir ve yapılan tahsilat
YEK destekleme mekanizmasına tabi tüzel kişilere payları oranında ödenir. Bu
fıkra kapsamındaki PMUM dahil uygulamalara ilişkin
usul ve esaslar, EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.
Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik
enerjisi üreten ve bu madde hükmüne tabi olmak istemeyen tüzel kişiler,
lisansları kapsamında serbest piyasada satış yapabilirler.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte mevcut olan ve yenilenebilir
enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten otoprodüktör
lisansına sahip tüzel kişiler YEK destekleme mekanizmasına tabi olmak
istemeleri halinde ihtiyaçlarından fazla ürettikleri enerji için bu Kanun
hükümleri uygulanır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Coşkunoğlu, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
3’üncü madde için yine aynı garabet devam ediyor. Burada (I)
sayılı cetvel, her yenilenebilir enerji için öngörülen destek fiyatını
açıklıyor. Fakat elimizde bir taslak var, komisyonlardan geçmiş. Ben önerge
veriyorum, Hükûmetin vereceği önergeye… Bu taslağı
tartışmıyoruz. Yani bu önümüzde duruyor ama Hükûmetin
önergesi de… Tamamen farklı bir yasa tasarısı veya teklifini tartışıyoruz şu
anda. Bu garabet içerisinde ben de şu öneriyi yapıyorum: Hidroelektrik üretim için
7 euro sentten 5,5’a düşürmüş Hükûmet.
Peki, rüzgâr için daha önce öngörülen değişik rakamlardan 5,5 sente düşürülmüş.
5,5 sentin rüzgâr için az olduğunu düşünüyorum, bunun 6,5 sent olarak
değiştirilmesini öneriyorum bu önergemde. Değişiklik önergemin birinci konusu
budur.
Bir diğeri de: Güneş enerjisiyle ilgili yine çeşitli rakamlar
vardı. Farklı güneş enerjisi üretme türüne göre, bunlar 10 euro
sent kilovatsaatine düşürülüyor Hükûmetin
teklifiyle. Ben, bunun, 10 sentin biraz düşük olduğunu, 12 sent olması
gerektiğini düşünüyorum. Yakında gerçi buna gerek kalmayacak. Aslında, alım
garantisi verilse belki buna da gerek kalmayacak fakat bundan sonra, 4’üncü
maddede bir de 600 megavat sınır getiriliyor güneş enerjisine. Nedir bu güneş
enerjisinden bu kadar rahatsızlık, onu anlamıyorum.
Şimdi, buradaki önergemde bir diğer değişiklik önerisi de: Bu
fiyatların… Şimdi, kur savaşı olduğunu dünyada biliyoruz, kurların değiştiğini
biliyoruz, enflasyonist baskıların olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla her ne
kadar, burada “Bakanlar Kuruluna bu fiyatlarla oynama yetkisi veriliyor.”
deniyorsa da, sadece Bakanlar Kurulunun keyfiyetine bırakmamak için, “Dünyada
kabul edilen fiyat endekslerine göre değiştirilebileceğine ilişkin fiyat
belirlenirken enflasyon dikkate alınır.” şeklinde bir destek, yani bir eskalatör konmasını öneriyorum bu önergemde.
Esas olarak, özetle, rüzgâr enerjisi için 5,5 yerine… Hükûmetin daha öncekinde daha farklıydı. İşin ilginci,
bunlar, galiba Soner Bey’in ilk teklifindeki rakamlar. O da ayrı bir garabet
usulü, yani Komisyonda değişti, şimdi Hükûmet tekrar
değiştiriyor. Güneş enerjisi için 12 sent ve bu fiyatların bir eskalatörle, kurlar arasındaki değişim…
Şimdi, Hükûmetin gelecek teklifinde, hep
euro sentten konuşuyorduk birden Amerikan sentine, dolar
sentine çevrildi. Niye? Onu da bilmiyorum. Yani rakam biraz daha yüksek
görünüyor şimdi, doların değeri euro sente göre
düştü, rakam biraz daha yüksek görünüyor diye teselli mi, onu da bilmiyorum.
Dediğim gibi, bu kanun teklifi içerisinde yaşadığımız garabetlerden bir tanesi
de o galiba. Şimdiye kadar euro sent olarak
tartışıyorduk, şimdi Amerikan senti olarak tartışıyoruz.
Bu önerimin değerlendirilmesini diler, saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesi ile
5346 sayılı Kanuna eklenen (I) sayılı Cetvelin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve aynı çerçeve maddeyle değiştirilen 5346 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
(I) Sayılı Cetvel
Yenilenebilir Enerji Kaynağına Dayalı Üretim Tesis Tipi Uygulanacak fiyatlar
(ABD
Doları cent/kWh)
a. Hidroelektrik
üretim tesisi 7,3
b.Rüzgar
enerjisine dayalı üretim tesisi 7,3
c. Jeotermal
enerjisine dayalı üretim tesisi 10,5
d. Biyokütleye dayalı üretim tesisi (çöp gazı dahil) 13,3
e. Güneş
enerjisine dayalı üretim tesisi 13,3
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği 18/05/2005
tarihinden 31/12/2015 tarihine kadar işletmeye girmiş veya girecek YEK
Destekleme Mekanizmasına tabi üretim lisansı sahipleri için, bu Kanuna ekli (I)
Sayılı Cetvelde yer alan fiyatlar, on yıl süre ile uygulanır. Ancak, arz
güvenliği başta olmak üzere diğer gelişmeler doğrultusunda 31/12/2015
tarihinden sonra işletmeye girecek olan YEK Belgeli üretim tesisleri için bu
Kanuna göre uygulanacak miktar, fiyat ve süreler ile kaynaklar Cetveldeki
fiyatları geçmemek üzere, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
YEK Destekleme Mekanizmasına bir sonraki takvim yılında tabi olmak
isteyenler YEK Belgesi almak ve 31 Ekim tarihine kadar EPDK'ya
başvurmak zorundadır.
YEK Destekleme Mekanizmasında öngörülen süreler; tesislerden
işletmedekiler için işletmeye girdiği tarihten, henüz işletmeye girmemiş
olanlar için işletmeye girecekleri tarihten itibaren başlar. YEK Destekleme
Mekanizmasına tabi olanlar, uygulamaya dâhil oldukları yıl içerisinde
uygulamanın dışına çıkamaz.
YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olanların listesi ile bunlara
ait tesislerin işletmeye giriş tarihlerine, yıllık elektrik enerjisi üretim
kapasitelerine ve yıllık üretim programına ilişkin bilgiler, kaynak türlerine
göre her yıl 30 Kasım tarihine kadar EPDK tarafından yayımlanır.
Güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerindeki aksamın
sağlaması gereken standartlar ve denetimlerde uygulanacak test yöntemleri ile
birlikte, bu tesislerde ve hibrit üretim tesislerinde
üretilen elektrik enerjisi içerisindeki güneş enerjisine dayalı üretim
miktarlarının denetimine ilişkin usul ve esaslar EPDK'nın
görüşü alınarak Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
PMUM, her fatura dönemi için YEK toplam bedelini ilan eder ve her
bir tedarikçinin ödeme yükümlülüğü oranını belirler. Ödeme yükümlüğü oranının
belirlenmesi sırasında, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji
kaynaklarından üretilerek YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olmaksızın serbest
piyasada satışı yapılan elektrik enerjisi miktarı bu Kanun kapsamındaki
hesaplamalara dâhil edilmez. Tüketicilere elektrik enerjisi sağlayan her bir
tedarikçinin ödemekle yükümlü olduğu tutar belirlenerek ilgili tedarikçiye
fatura edilir ve yapılan tahsilat YEK Destekleme
Mekanizmasına tabi tüzel kişilere payları oranında ödenir. Bu fıkra
kapsamındaki PMUM dâhil uygulamalara ilişkin usul ve esaslar, EPDK tarafından
çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten
tesislerin lisanslarına derç edilecek yıllık üretim miktarı, bu tesislerin
kaynağına göre mevcut kurulu gücü ile üretebileceği yıllık azami üretim
miktarıdır. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte mevcut olan lisanslar da
ilgililerin müracaatıyla üç ay içinde bu doğrultuda tadil edilir.
Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik
enerjisi üreten ve bu madde hükmüne tabi olmak istemeyen tüzel kişiler,
lisansları kapsamında serbest piyasada satış yapabilirler."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan ve Komisyon, burada fiyatlar var
ama bu fiyatlarda KDV filan dâhil mi, değil mi? Yani “fiyat” diyoruz, KDV dâhil
midir? Yarın, öbür gün bununla ilgili KDV talep edebilirler, Maliye.
Dolayısıyla bu fiyatların…
BAŞKAN – Sayın Vural, şimdi bakanların açıklama hakkı var ya,
belki açıklayabilirler.
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) - …içerisinde “KDV dâhil” ya da “KDV dâhil
değil” şeklinde bir ibare olması belki gerekebilir. O bakımdan…
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – KDV dâhil mi, değil mi? Yani “fiyatlar”
diyorsunuz bizim şeye göre KDV fiyatlara dâhildir. O zaman bunun içerisinde
KDV’yi alacaksınız.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Hayır,
KDV dâhil değil.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama burada “KDV hariç” diye bir hüküm olması
gerekmiyor mu? Maliye yarın öbür gün alacaktır, bakın söyleyeyim.
BAŞKAN – Sayın Bakanım, açıklama yaptınız mı efendim?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Tamam,
yeterli bu.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası
kapsamında yapılan değişiklik ile güneş ve rüzgar
enerjisindeki teknoloji farklılıkları ortadan kaldırılmakta ve uygulanan fiyat
ve süreler yeniden değerlendirilmektedir.
YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olacak hidroelektrik, rüzgar, jeotermal ve biyokütle
enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerine uygulanacak destekli fiyat ve
süreye düzenleme yapılarak güneş enerjisinin elektrik sistemimize kısa sürede
entegrasyonunun sağlanması, güneşte meydana gelebilecek teknolojik gelişmeler
dikkate alınarak piyasa fiyatlarının yakın takip edilmesi suretiyle
maliyetlerin yeniden değerlendirilmesine imkan sağlanması amaçlanmaktadır.
Güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerinde kullanılan
aksam standardının sağlanması ve denetim yapılması, güneş enerjisine dayalı
elektrik üretim tesisleri ile hibrit üretim
tesislerinde üretilen elektrik enerjisinin içindeki güneş enerjisi payının
denetimi ile bu konulara ilişkin yapılacak işlemlere yönelik yönetmelik
hazırlanmasının düzen içine alınması öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bu önergeyle madde tümüyle değiştiğinden
diğer iki önergeyi işleme alma imkânı kalmamıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim önergem var efendim.
Benim, birinci fıkranın metinden çıkarılması… En aykırı önerge benim. Önce
aykırılık sırasına göre, belli bir fıkranın çıkarılması öngörülüyorsa…
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın yıllardır usul, orada
yapılan, önce veriliş sırasına sonra aykırılık sırasına göre işleme konulur.
BAŞKAN – Tamam Sayın Genç, o öyle de, şimdiki yapılan işlem doğru
olan bir işlem çünkü maddeyi tümüyle kaldırıyor. O bakımdan işleme alamıyoruz,
kusura bakmayın.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ama,
bakın… Sayın Başkan, tümüyle değiştirildi mi?
BAŞKAN – Komisyonun bir tashih talebi varmış.
Buyurun.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Efendim, bir düzeltme talebimiz var.
Kanun yapım tekniğine uygunluğun sağlanması amacıyla, görüşülmekte
olan teklifin 3’üncü maddesinin çerçeve hükmünde geçen “Bu kanuna ekli ‘I
sayılı Cetvel’ 5346 sayılı Kanuna eklenmiş ve” ibaresinin çıkarılması
gerekmektedir. Söz konusu (I) sayılı cetvele madde metninde değinildiğinden
ayrıca cetvelin eklendiğini ifade etmeye gerek bulunmamaktadır.
Arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gerekli not alınmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu madde metinden çıkarıldı
mı?
BAŞKAN – Madde tümüyle değişti Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, değişti ama benim birinci fıkranın
birinci cümlesinin çıkarılması yönünde verdiğim önerge var.
SUAT KILIÇ (Samsun) – En aykırısı bu önerge olduğu için.
BAŞKAN – Efendim, o, daha önceki mevcut olan madde metniyle
ilgilidir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, metin meselesi ayrı bir
konu. Bakın, İç Tüzük’e göre önergeler geliş sırasına göre okunur…
BAŞKAN – Anladım Sayın Genç de yani teknik olarak bir imkân yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, teknik olarak ben size doğrusunu
söylüyorum.
BAŞKAN - Siz de takdir edersiniz yani arkadaşların da verdiği
bilgiler aynı şekilde.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Geliş sırasına göre okunur, aykırılık
sırasına göre işleme girer.
BAŞKAN – Tamam, doğru, o şekilde aldık, doğru.
KAMER GENÇ (Tunceli) – En aykırı önerge benim önergemdir, bir
fıkranın çıkarılmasıdır.
BAŞKAN – Evet, Sayın Genç, teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, teşekkür etmek bir şey ifade
etmiyor, oradaki yönetim…
BAŞKAN – Maddeyi, alınan not ve kabul edilen önerge istikametinde,
cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Kabul edilmiş olmaz ki.
BAŞKAN - …Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 4’e bağlı 6/A maddesini okutuyorum:
MADDE 4 - (1) 5346 sayılı Kanuna bu Kanuna ekli II sayılı cetvel
ile birlikte, 6 ncı maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddeler eklenmiştir.
“Muafiyetli üretim
MADDE 6/A- 4628 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamında kurulacak yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisleri
için başvuru yapılması, izin verilmesi,
denetim yapılması ile teknik ve mali usul ve esaslar, Bakanlık, İçişleri
Bakanlığı ve DSİ’nin görüşleri alınarak EPDK
tarafından çıkartılacak bir yönetmelikle düzenlenir. Hidroelektrik üretim
tesisleri için su kullanım hakkının verilmesine, DSİ’nin
ilgili taşra teşkilatının su rejimi açısından üretim tesisinin yapımında
sakınca bulunmadığına ve bağlantının yapılacağı dağıtım şirketinden dağıtım
sistemine bağlantı yapılabileceğine dair görüş alınmak kaydıyla, tesisin
kurulacağı yerdeki İl Özel İdareleri yetkilidir.
Bu madde kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik
enerjisi üreten gerçek ve tüzel kişiler; ihtiyaçlarının üzerinde ürettikleri
elektrik enerjisini dağıtım sistemine vermeleri halinde, fotovoltaik
güneş enerjisine dayalı üretim tesisleri hariç, I sayılı cetveldeki fiyatlardan
belirtilen süreler içerisinde faydalanabilir. Fotovoltaik güneş enerjisine dayalı
tesisler için; tesislerin kurulmasından itibaren onbeş
yıl süreyle dağıtım sistemine verilen aylık elektrik enerjisi miktarının 3000 kWh’den az olması halinde 35 Euro cent/kWh, 3000 kWh ile 6000 kWh arasında olması halinde ise 30 Euro cent/kWh alım fiyatı uygulanır ve PMUM tarafından yapılan
hesaplamalar sırasında bu fiyatlar esas alınır. Bu kapsamda dağıtım
sistemine verilen elektrik enerjisinin ilgili dağıtım şirketi tarafından satın
alınması zorunludur. Dağıtım şirketlerinin bu madde gereğince satın aldıkları
elektrik enerjisi, dağıtım şirketlerince YEK destekleme mekanizması kapsamında
üretilmiş ve sisteme verilmiş kabul edilir.”
BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin
Milletvekili Sayın Metin Arifağaoğlu.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
5346 sayılı Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanılmasına İlişkin Kanun 18
Mayıs 2005 tarihinde Resmî Gazete’de ilan edilerek yürürlüğe girmiştir.
Üzerinde değişiklik yapılmak istenen Kanun, beş yıl önce bu Mecliste görüşülüp
kabul edilmiş. AKP İktidarı zamanında görüşülüp kabul edilen yenilenebilir
enerji tasarısını, bugün, maalesef, yeniden görüşüyoruz.
Değerli milletvekilleri, yenilenebilir enerji kaynaklarımızı sonuna
kadar kullanmalıyız ve bu konuda gelen kanun tekliflerine, değişikliklerine
Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek veriyoruz. Neden destek veriyoruz?
Rusya’dan gelen doğal gaza olan bağımlılığımızı azaltmak için mutlaka
yenilenebilir enerjilere daha fazla ehemmiyet vermek lazım, daha fazla önem
vermek lazım.
Ben, yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan hidrolik
potansiyelimizin üzerinde durmak istiyorum yani suya dayalı enerjide hangi
durumdayız, ne durumdayız bunları bu kısa sürede sizlere aktarmaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin hidrolik potansiyeli 430 milyar kilovatsaattir. Ancak ekonomik, teknik, kullanılabilir
hidrolik potansiyelimiz yılda 140 milyar kilovatsaat,
Bakanlığın kabul ettiği rakam bu. Ancak, bu konunun uzmanları bunun 170 milyar kilovatsaat olduğunu da iddia ediyorlar ancak biz 140
milyar kilovatsaati alıyoruz. Peki, 140 milyar kilovatsaat enerjimizin ne kadarını kullanıyoruz? Değerli
milletvekilleri, şu anda işletmede bulunan 172 HES var, 172 hidroelektrik
santralimiz bulunuyor ve bunların kurulu gücü 13.700 megavattır. Bir yılda
alınan enerji miktarı 48 milyar kilovatsaattir. Peki,
bunların yanında, inşaat hâlinde olan hidrolik santrallerimiz vardır. İnşaat
hâlinde bulunan 148 adet hidroelektrik santrali bulunuyor, bunların kurulu gücü
8.600 megavattır ve yaklaşık 19 milyar kilovatsaat
enerji üretimi beklenmektedir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, işletmede olan 172 barajdan bu 140
milyar kilovatsaatin yüzde 35’ini alıyoruz. İnşa
hâlindeki barajlardan da yüzde 14’ünü alacağız. Böylece işletmede olan, artı
inşa hâlindeki olan barajlar dâhil sularımızın yüzde 49’undan istifade ediyoruz
ve sularımızın yüzde 51’ini boşa akıtıyoruz. İşte hidrolik enerjide ülkenin
durumu budur. Şimdi suların yüzde 51’ini boşa akıtıyoruz. Bir de ırmak tipi HES’ler vardır. Irmak tipi HES’ler
benim seçim bölgemde de oldukça fazladır. Şu ana kadar orada ruhsat verilen 122
proje vardır. Bunlar genel enerjide, hidrolik potansiyelimizin geneline bakacak
olursak yüzde 1’e ya tekabül eder ya yüzde 1’e tekabül etmez. Şimdi yüzde 51’i
bırakıyoruz, yüzde 1’in peşinde koşuyoruz. Yap-işlet-devret modeliyle gelen
geçene ruhsat verildi. Oysaki bir havza ele alınarak bu havzada maksimum
enerjiyi biz nasıl alabiliriz, bu konuda çalışma yapılmadı. Hangi firma bir
proje getirdiyse o firmaya ruhsat verildi. Çeşitli sorunlar çıktı. Bir kısmı
“Biz bu suyu veremeyiz, bize sulama suyu olarak lazımdır, bu sudan fedakârlık
yaptırmayın bize.” diye idarecilere yalvardılar fakat çare geçmedi ve bir kısım
firmalar gittiler, orada inşaata başladılar sorun çıkmadı, bir kısmında sorun
çıktı. Mesela benim ilimde, Şavşat’ın Meydancık beldesinin Papart
ormanlarında böyle sorun çıktı ve bölge idare mahkemesinden durdurma kararı
çıktı. Yine, Borçka’nın Macahel havzasında durum
farklı değil, orada durdurma kararı çıktı. Niçin durdurma kararı çıkıyor? Bölge
insanı diyor ki: “Bu suyu alırsanız benim yaşamım sıkıntıya girecek, bu suya
dokunmayın.” Ankara’dan 1.500 kilometre uzakta yaşayan köydeki vatandaşa
ulaşıyoruz, diyoruz ki: “Senin suyunu alacağız.” Biz de o zaman dedik ki, “Ne
olur, bunlarla uğraşmayın, depolamalı barajların üzerine gidelim, depolamalı
barajlara önem verelim.” Niye depolamalı baraj diyoruz?
Değerli milletvekilleri, hepiniz biliyorsunuz ki, elektriği
depolayamıyoruz. Ne yapacağız? O zaman suyu depolayacağız, ne zaman lazım
olursa türbinden geçireceğiz ve elektriğe dönüştüreceğiz. Onun için, depolamalı
barajlara ehemmiyet vermek lazım. Peki, depolamalı barajlara ne kadar ehemmiyet
vermişiz? İşte, yüzde 51’ini hâlen daha boşa akıtıyoruz.
Yine, hidrolik potansiyeli yüksek olan havzalardan biri Çoruh
havzasıdır. Çoruh havzası üzerinde 10 adet baraj bulunuyor, bunlardan 2 tanesi
elektrik üretiyor, üçüncüsü Deriner Barajıdır,
Türkiye’nin en yüksek barajıdır. Talvegden 207, temelden 247 metre yüksekliğe
sahiptir ve yılda 2,2 milyar kilovatsaat elektrik
üretecek bu santral, bu inşaat ne yazık ki AKP İktidarı zamanında iki kez
durdurulmuştur, eğer iki kez durdurulmuş olmasaydı, şimdi çoktan üretime geçmiş
olacaktı.
Yine Çoruh havzasında önemli olan Yusufeli Barajı vardır. Yusufeli
ve Artvin barajları müştereken 2007 yılı Martında veya Nisanında bir firma
tarafından inşaata başlandı. Dış krediyle yapılacaktı ve nisan ayı yani 2007
seçimleri öncesinde bu inşaat durduruldu. Biz, 22 Temmuz seçimlerinden sonra
hemen bir önerge verdik, bizim önergemize verilen cevapta dendi ki: “Kredi
görüşmelerinde bir tıkanıklık oldu, 2008’in ilk aylarında başlayacak.” 2008’in
ilk aylarında başlamadı, tuttum bir önerge daha verdim ve bana 12 Haziran
2009’da Çevre ve Orman Bakanı Sayın Eroğlu cevap
veriyor. Bakınız ne diyor: “Yusufeli Barajı ve HES Projesi’nin Türkiye-Fransa hükûmetler arası ikili iş birliği protokolleri kapsamında
yapılması öngörülmüşken, görülen teknik zaruretler sebebiyle proje Bakanlar
Kurulu kararıyla protokol kapsamından çıkarılmıştır.” İşte, AKP İktidarının
hidrolik potansiyele nasıl baktığının bir göstergesidir. Bakanlar Kurulu
kararıyla kapsamdan kaldırılıyor. Arkasından…
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Ne alakası var!
METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) – Ne alakası var… Çok alakası var
Beyefendi. Neden duruyor? Şantiyeyi kurdu, makinelerini getirdi, iki tane köprü
yaptı, derivasyon tüneline başlayacak adama “Dur.” dediniz. “Dur.” dedikten
sonra Bakanlar Kurulu kararıyla iptal ettiniz. “Peki, nasıl yapacaksınız?” diye
sordum, “Dış kredi kullanmayacağız, yap-işlet-devret modeliyle biz buna müşteri
bulacağız.” Bu ne zamandı? 2009’un Haziranıydı.
Neredeyiz? 2010’un sonuna geldik. Bir buçuk yılda yap-işlet-devret modeliyle
müşteri bulamazsınız. Ben bu kürsüden söyledim: “Ben milletvekiliyim,
mühendisim, aynı zamanda iş adamıyım, buna müşteri bulamazsınız.” “Hayır, bulacağız.” dediniz. Geldiğiniz
noktanın ne olduğunu görüyorsunuz.
Yine bu Mecliste 2008’in Nisan ayında “Yeni Yusufeli” şehrine
karar verdi bu Meclis. Peki, 2008’in Nisanından bu tarafa geçen sürede “Yeni
Yusufeli” şehrine kazma vuruldu mu? Vurulmadı. Peki, orada yaşayanlara yazık
değil mi? O insanlar on iki yıldır barajla yatıyor, barajla kalkıyor. “Projeden
vazgeçin.” Vazgeçmiyorsunuz. “Peki, yapın.” Yapmıyorsunuz. Peki, orada yaşayan
insanlar yatırım yapacak, yapamıyor. Evine ilave yapacak, yapamıyor. Çocuğunu
evlendirecek “Bana ev lazım.” diyor, ev yapamıyor. “Milletvekilim ne yapalım?”
diyor, geliyor bize. Biz geliyoruz Sayın Bakana, Sayın Bakanın verdiği cevap
bu: “Yap-işlet-devret modeliyle müşteri arıyoruz.”
Bakınız değerli milletvekilleri, bu ırmak tipi HES’lerden
vazgeçiniz. Sürem bitti. Irmak tipi HES’lerde can
suyuna falan dikkat etmediniz. Fotoğraflar elimdedir, Sayın Bakana vereceğim.
Bu havzanın suyunu başka havzaya aktardınız. O havza Borçka’da şehrin içinden
geçiyordu, kanalizasyon manalizasyon yok, kokudan
durulmadı. Sayın iktidar partisi milletvekili de bu durumu biliyor, fotoğraflar
yanımdadır. Hiçbir zaman can suyuna dikkat edilmedi. Bütün su tünele verildi ve
bu havzanın suyu bir başka havzaya aktarıldı, 5 kilometrelik tünelle başka
havzaya aktarıldı ve şehir içinden akan, bir mahallenin içinden akan su hiç
akmadı. Hiç akmayınca, orada kokudan durulmaz hâle geldi. İşte, ırmak tipi HES’lerde durum budur.
Vaktim yetmedi. Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arifağaoğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili Mümin
İnan.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili 395 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Dünyanın ve ülkemizin her
geçen gün daha çok enerjiye ihtiyaç duyduğu bilinen bir gerçektir. Hızla artan
dünya ve Türkiye nüfusunun ve buna bağlı olarak gelişen sanayinin ve
teknolojinin enerji ihtiyaçlarının sonu belli olan kaynaklarla
karşılanamayacağı görülmektedir.
Bugün küresel enerji
ihtiyacının yüzde 80’i doğal gaz, kömür, petrol gibi fosil yakıtlar
kullanılarak karşılanmaktadır. Bu kaynakların sonlu olması, ayrıca çevre
kirliliği sorunlarını da gittikçe büyütmesi ve çözümsüz hâle getirmesi,
ülkeleri “Farklı, alternatif yenilenebilir enerji kaynaklarından daha çok nasıl
faydalanılabilir?” düşüncesine itmiş, bir çok gelişmiş
ülkede de yenilenebilir enerji miktarının, toplam kullanılabilir enerji miktarı
içerisinde önemli bir paya ulaşmasını sağlamıştır.
Rüzgâr, güneş, akarsular ve denizler hatta henüz bilemediğimiz
farklı enerji kaynaklarından faydalanma istekleri gittikçe artmaktadır. Nükleer
enerjide araştırmalar ve geliştirme çalışmaları hâlâ atıkların depolanması
konusunda devam ederken, özellikle güneş ve rüzgâr enerjisinden enerji üretme
üzerine yapılan araştırma ve geliştirmeler hem rüzgârı hem de güneşi bugün
nükleerle yarışabilir konuma getirmiştir.
Rüzgâr ve güneşten elde edilen enerji, gerek çevre sağlığını
gerekse canlı ve insan sağlığını olumsuz anlamda etkilemediğinden dolayı tüm
dünyada uygulama sahaları bulmaya başlamış ve hızla yayılmaktadır. Çevrenin
öneminin gittikçe arttığı dünyamızda çevrenin en önemli enerji dostu olarak
güneş, rüzgâr ve akarsu kaynakları görülmektedir.
Yenilenebilir enerji kaynakları açısından oldukça zengin bir
dünyanın önemli bir bölgesinde bulunan ülkemizde yapılan bu düzenlemeler çevre
dostu ve ucuz enerji üretimini artıracaktır. Ancak yenilenebilir enerji
kaynaklarından yararlanmak amacıyla daha fazla araştırma geliştirme çalışması
yapılması, bu amaçla yenilenebilir enerji kaynakları master
planının oluşturulması, özel sektörün bu alanda yapacağı yatırımlara
sübvansiyon, düşük faizli kredi, vergi iadesi ve muafiyeti gibi uygulamalar
getirilmesi faydalı olabilecektir.
Yerli üretimin artırılabilmesi, enerji kaynaklarının
çeşitlendirilmesi, dışa bağımlılığın azaltılması, ayrıca çevreye daha az zarar
verilmesi nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarının daha fazla kullanılması
teşvik edilmeli, bu amaçla, işletme masrafları çok düşük, ulusal
kaynaklarımızdan olan ancak hâlâ yüzde 35'ini değerlendirebildiğimiz hidroenerji kaynaklarımıza yönelik yatırımlar
desteklenmelidir. Enerji talebindeki hızlı artışın karşılanması için
yenilenebilir enerji kaynaklarından en etkin ve rasyonel biçimde yararlanılması
amacıyla kamu ve özel sektör yatırımlarının bu alana yönlendirilmesi de faydalı
olacaktır.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Türkiye nüfusu
hızla artan ve gelecekte daha çok enerjiye ihtiyacı olacak bir ülkedir. Bu
nedenle, yeni enerji kaynakları bulmak ve bu kaynakları en etkin ve verimli bir
şekilde kullanmak zorundadır. Bu uygulamaya geçerken de enerji sektöründe
mümkün olduğu kadar bağımsız olmaya önem vermelidir. Bunun için, AKP
İktidarının, ivedilikle, enerji tesislerinin özelleştirilmesi merakı ve
uygulamalarından vazgeçerek, kamunun elindeki tesislerde teknolojik altyapının
geliştirilmesi ve gerektiğinde devlet eliyle yeni enerji tesislerinin kurulması
gerekmektedir.
Türkiye, gerçekten coğrafik konumuyla -özellikle Akdeniz ve Ege
sahilleri- yenilenebilir enerji bakımından önemli bir potansiyele sahiptir.
Eğer Türkiye, yenilenebilir enerji sektörünü harekete geçirirse, enerji
konusundaki dışa bağımlılığı büyük ölçüde yenebilir; yakın bir gelecekte de
enerji ithaline ihtiyaç duymayacak noktaya gelebilir. İlk bakışta bir hayal
gibi gözüken bu görüşü, bilinçli yatırım politikalarıyla ve çok iyi düşünüp
milletimizin lehine çıkarılabilecek enerji yasalarıyla bu hayali
gerçekleştirmek mümkün olabilir. Bu konuda atılacak her adım, Türkiye’nin
enerji sektöründe hedeflediği millî bağımsızlığa ulaşmasına çok önemli katkılar
yapacaktır. Türkiye’nin bugünkü enerji kaynaklarının kullanımının çeşidine
artık, acilen yenilenebilir enerji kaynakları da eklenmelidir.
Bu yasa teklifi, aslında burada yıllar önce gelmeliydi. Bugün, bu
konuda teknolojik standartlara ulaşılmıştır. Ülkemizin birçok bölgesi bu konuda
biçilmiş kaftandır. Ancak hemen özelleştirilmeden vazgeçilmeli ve bağımsız bir
enerji politikası oluşturulmalıdır. Enerji üretim tesisi yatırımlarına hız
verirken aynı anda çevre kirliliğine yol açabilecek uygulamalardan kaçınılmalı,
çevreyi koruyacak tedbirler de alınmalıdır.
Diğer taraftan, küresel elektrik enerjisinin yüzde 20’ye yakınını
üretse de bazı nükleer kazalar sonucu ortaya çıkan olumsuz gelişmeler nükleer
enerjiye de hep kuşkuyla yaklaşılmasına sebep olmuştur. Bu konuda işletmeye
açılacak yeni tesisler için tartışmalar hâlâ devam etmektedir.
Bu sebeple, ülkemizin Rusya ile yaptığı ve son günlerde Japonlarla
sürdürülen nükleer santral anlaşma çalışmaları konusunda, kamuoyu yeterince
bilgilendirilmelidir. Bu santrallerin maliyeti ne kadar olacaktır? Üretilen
enerjiyi kim satın alacaktır? Kaça satın alacaktır? Ödemeler hangi para
birimiyle yapılacaktır? Bu santrallerin dünyadaki kurulum maliyeti ile bizdeki
maliyeti arasında farklar var mıdır? Üretilen enerji dünya fiyatlarının
üzerinde mi satılacaktır? En önemlisi, nükleer atıklar nerede ve nasıl güvenli
bir biçimde saklanacaktır? Bu santrallerin kullanım teknolojisi bize
verilebilecek midir? Enerji bağımsızlığımıza bunların bir katkısı olacak mıdır?
Buna benzer birçok soru kamuoyunu meşgul etmektedir. Maalesef, vatandaşlarımız
bu konuda yeterince bilgilendirilmemiştir. Yetkililerin acilen bu konuda
kamuoyuna bilgi vermeleri gerekmektedir.
Sayın Bakanım, bu konulardan sonra, bir de Türkiye'nin genelinde
ve Niğde’de özellikle sulama elektrikleriyle ilgili üç buçuk yıldan beri
defalarca dile getirdiğimiz sorunlar hâlâ, olduğu gibi yerinde durmaktadır.
Özellikle çiftçilerimiz şu anda bizleri de, sizleri de dinlemektedir. Buradaki sorun, yaklaşık on yıldır sulama elektrik borçları zaman zaman yapılandırmaya tabi tutulmasına rağmen, ağır koşullar
ortaya getirildiği için üreticilerimiz ve çiftçilerimiz bu yükün altından
kalkamamaktadırlar, özellikle uzun vadeli yapılandırmayı beklemektedirler ve
mümkünse faizlerin silinebilmesini istemektedirler çünkü 2006 ve 2007’de takibe
uğrayan elektrik alacaklarının faizlerini şu anda özel sektör tamamen
silmektedir. Bu uygulama vardır ve vatandaş devletten de bir baba
şefkati beklemektedir. Özellikle istirham ediyoruz çünkü şu anda Niğde’de
sulama elektrik borcundan dolayı icra takibine uğramamış bir çiftçi kesinlikle
yoktur, bunu açık söylüyorum efendim. Dolayısıyla, şu anda Niğde Ovası… Ana
caddelere insanlar çıkamamaktadır, ya jandarma ya polis takibine uğramaktadır
ve yakalamalar vardır. Yani açıkçası bir açık hava hapishanesine dönmüştür,
bunu açıklıkla ifade ediyorum. Özellikle sizden bir müjdeli haber bekliyor bu
torba yasasında bir destek vermenizi ve vadenin uzun olmasını özellikle talep
ediyorlar ve faizlerin de mümkünse silinmesini.
Ayrıca, özel sektör trafo kayıp ve kaçaklarını neye göre
belirliyor? Vatandaşlarımızdan yüksek oranda trafo kayıp ve kaçak paraları
alıyor. Bunu birkaç defa dile getirdik ama maalesef bu konuda da olumlu bir
adım atılmadı. Ciddi bir para oluşturuyor çünkü. Trafo başına, okuma
zamanlarında 700-800 bin lira ücret gelmektedir.
Diğer taraftan, Niğde Belediye Başkanlığı yaptığım dönemde…
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Niğde’de
mi bu?
MÜMİN İNAN (Devamla) – Niğde’de var efendim.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Kayıp kaçak trafo paraları?
MÜMİN İNAN (Devamla) – Kayıp kaçak trafo paraları, evet efendim.
Niğde Belediye Başkanlığı yaptığım dönemde Niğde’de artezyen
olarak sıcak su termal kaynakları vardı, bütün prosedürleri
yerine getirdik, İller Bankası sıcak su sondajını başlattırdık. Bize,
üniversite raporlarına göre, belli bir seviyeye inildikten sonra 60 ile 80
derece arasındaki sıcaklıkta bir su bulunacağı söylendi. Çok özür dileyerek
söylüyorum yani bunu söylemek istemem ama siyasi baskılardan dolayı sondaj
yarım bırakıldı ve maalesef geri çekildi. Bu sondajın -şu anda AKP belediyesi
olduğu için herhangi bir siyasi şeye de gerek yok, Niğde için söylüyorum- bu
sıcak su sondajının bir an önce vurdurulması için bir katkı verirseniz
Niğdeliler adına son derece memnun olacağımı da ifade etmek istiyorum efendim.
Diğer taraftan, Niğde Bor Emen Ovası’nda petrol çalışmaları devam
etmektedir. Bunların daha geniş alanlara yayılmasının -bulgulara rastlandığı
söylenmektedir kamuoyunda, bizim sizlere yazdığımız yazılarda da bunları
söylüyorsunuz- bu konularda farklı alanlarda da araştırma yapılmasının hem
Niğde açısından hem de Türkiye’nin enerji çeşitliliği ve desteği açısından
önemli olacaktır diye düşünüyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarken, ülkemizin
gönlünden geçen bütün güzel işlerin yeni yılda gerçekleşmesi dileğiyle hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnan.
Şahsı adına Mustafa Cumur, Trabzon
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına
İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin
6/A bendi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, benden önce konuşan Artvin Milletvekilimiz bizim yöreyle
ilgili, ırmak HES’leriyle ilgili kendi düşüncelerini
söyledi. Katıldığımız tarafları var, katılmadığımız tarafları da var çünkü
küçük ırmak hidroelektrik santralleri, yapılan santraller var, onlara
baktığınız zaman çok örnek santraller var. Bir de çok sık olan can suyuyla
ilgili olan bölümleri var. Can suyuyla ilgili olan bölümlerine dikkat edilirse,
bana göre, bu küçük ırmak tipi HES santralleri hem ülkemize ekonomik olarak
katkıda bulunacak hem bölgemizdeki akan suyu değerlendirme açısından çok önemli
bir kaynak oluşturacağı kanaatindeyim.
Günümüzde dünya, yenilenebilir enerjinin önemini algılamıştır ve
bütün dünyada yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması için
birçok önlem alınmaktadır. Hedef, güvenli enerji arzıyla, çevreye zarar
vermeden ekonomik gelişmeyi gerçekleştirmektir. Bu konuda yapılması
gerekenlerden birisi de şüphesiz ki, bu toplam enerji arzını, enerji payını
artırmaktır. Ülkemiz ve dünya için enerji kaynakları önemlidir ve bu nedenle de
bu kaynakların kullanımını artırmak amaçlanmaktadır.
Bu amacın gerçekleşmesi için gerekli görülen politik önlemler
alınarak gerekli yasalar hazırlanmaktadır. Bir ülkede enerji kaynaklarının
kullanımını artırmak, sürdürülebilir gelişmenin ve iklim değişikliğiyle
mücadelenin en önemli ve kaçınılmaz yoludur. Türkiye’de enerji kaynaklarının
kullanımını artırmak için gerekli tüm önlemler alınıyor. Bu kapsamda 2001
yılında 4628 sayılı Enerji Piyasası Kanunu çıkarılmıştır. Bu Kanun’un esas
amacı rekabetçi, şeffaf ve ekonomik olarak güçlü bir piyasa oluşturmaktır. Bu
Kanun aynı zamanda enerji kaynakları için bazı önemli teşvikler içermektedir.
Bu Kanun gereği çıkarılmış olan Enerji Piyasası Lisans Yönetmeliği’nde de
enerji kaynakları için ilave teşvik ve destekler yer almaktadır. Enerji
kaynaklarının etkin bir şekilde değerlendirilmesi hususuna büyük önem
verilmektedir. Bu kapsamda Enerji Piyasası Kanunu’na ilaveten
enerji kaynaklarının kullanımı için yasal bir çerçeve oluşturan, Yenilenebilir
Enerji Kanunu olarak da bilinen -Bonn’da kabul edilen Uluslararası Eylem Planı-
ülkemizin eylem planlarından biri olan, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
çıkarılmıştır, 18 Mayıs 2005 tarih ve 25819 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanmıştır.
Bu Kanun ile yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi
üretimi amaçlı kullanımının yaygınlaştırılması hedeflenmektedir. Bu Kanun’un
temel amacı, enerji kaynaklarının güvenilir, ekonomik ve kaliteli biçimde
ekonomiye kazandırılması, kaynak çeşitliliğinin artırılması, sera gazı emisyonunun azaltılması, atıkların değerlendirilmesi,
çevrenin korunması ve bu amaçların gerçekleştirilmesinde ihtiyaç olan imalat
sektörünün geliştirilmesidir. Kanun, belirli bir süre için alım garantisi,
fiyat destek mekanizması, yatırım indirimi, vergi muafiyeti gibi teşvikler
içermektedir. Kanun’un kabulünden sonra, enerji kaynakları kullanılarak
elektrik üretmek için yapılan başvurular ve yatırımlar hızla artmıştır.
Tabii sürem sonuna geliyor.
Ben, bu vesileyle bu kanunun ülkemize hayırlı olmasını temenni
ediyorum. Yeni yılın ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ederek,
bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şahsı adına Kayhan Türkmenoğlu, Van Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Türkiye için önemli, ülkemiz için önemli stratejik bir yasayı geçiriyoruz.
Hakikaten, ülkemiz için arzuladığımız, hep hayalini kurduğumuz bir yasa bugün
burada inşallah yasalaşacak. Ben, bu yasada emeği geçen tüm insanları,
özellikle Bakanlığımızı ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurulumuzu, Elektrik
Piyasasında tüm çalışan insanlarımızı saygıyla anıyorum ve onların hepsine
teşekkür ediyorum.
Tabii, yenilenebilir enerji dediğiniz zaman ilk aklımıza gelen
konu da güneştir değerli arkadaşlar.
Ben burada sözü fazla uzatmayacağım ama bir konuya da vurgu yapmak
istiyorum: “Güneş” deyince güneş kenti kendi ilimden bahsetmek istiyorum. Van
ili bugün dünyanın en fazla güneş alan kentlerinden birisidir. Yılda iki bin
yedi yüz yetmiş dört saat güneş alan, özellikle günde ortalama yedi saat güneş
alan bir kentin ben temsilcisiyim. Bu yenilenebilir enerjide de yatırımcıları,
özellikle güneş üzerine lisans alacak yatırımcıların hepsini de Van’a davet
etmek istiyorum.
Bu vesileyle tekrar yasanın hayırlı olmasını temenni ediyorum,
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, orada muhabbet var ama,
Sayın Bakan duyamayacak sorumu.
BAŞKAN – Sayın Bakanım… Sayın Bakanım, Sayın Coşkunoğlu
soru soracak da…
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Affedersiniz.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Sayın Bakanım, bir değişiklik önergesi
verecektim ama zaman almayayım diye bunu soru olarak dikkatinize getirmek
istiyorum.
Bilmiyorum tam bilincinde misiniz ama 6/C maddesine bir değişiklik
önergesi gelecek. Dördüncü fıkrasında paragrafın son cümlesi “YEK kapasiteli
güneş enerjisine dayalı üretim santralinin -bir kere, bu ‘üretim santralleri’nin olacak herhâlde- kurulu gücü 600 megavatı
geçmeyecektir.”
Şimdi, böyle bir sınırlama hiçbirisine getirilmezken neden
getiriliyor? Bu, mahkemelik de olabilir. Ayrıca, trafo merkezi bazında zaten
bir yarışma olacak, ondan sonra bir de ülke çapında olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Bitireyim, çok az kaldı.
BAŞKAN – Evet, sürenize geç başlamıştınız. Tekrar sisteme girin
isterseniz, ben bu arada başka bir arkadaşıma söz vereyim Sayın Coşkunoğlu, tamamlarsınız.
Sayın Aydoğan…
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, biraz önce söylediğimiz bu, Balıkesir’de yaşanan ve
Türkiye'nin tümünde yaşanan elektrik arızalarının giderilmesi TEDAŞ tarafından
mı, yoksa bu özelleştirilen firmalar tarafından mı yapılacaktır? Bunun
aydınlığa kavuşturulmasını istiyorum.
Bir de, rüzgârda dünyada 19’uncuyuz, bugüne kadar bin megavat
yatırım yapmışız. Rüzgâr ve enerjide, bu YEK’le birlikte
dünyayla rekabet edebilir duruma gelecek miyiz? Doğal gaza dayalı ve dışa bağlı
enerjiden kurtulabilecek miyiz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi bu, lisanslama sürecinde bir karışıklık çıkaracak yani trafo
merkezi bazında bir yarışma olacak, ondan sonra Türkiye çapında yani 600
megavat, bu lisanslama sürecini tıkar tahmin ediyorum. Diğer tarafı da 5643
sayılı Kanun’a göre yenilenebilir enerji arasında bir ayrım yapılmıyor. Şimdi
güneşe böyle bir sınırlama uygulanırsa bu da mahkemelik olur. Oysa zaten TEİAŞ’ın getireceği trafo merkezi bağlantı kapasiteleriyle
zaten bir limitleme olacak. Dolayısıyla bu cümleye
gerek yok, bu sınırlamaya gerek yok, işleri karıştırmak ve lisanslama sürecini
tıkamaktan başka bir işe yaramaz. Zaten TEİAŞ bir TM bağlantı sınırlaması
getirecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.
Sayın Barış…
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, bildiğim kadarıyla Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC
arasında bir Barış Suyu Projesi geliştirilmiştir. Henüz hangi aşamada olduğunu
bilmediğim bu projeyle Manavgat suyu denizin 200 metre altından KKTC’ye
taşınacaktır. Borularla su taşınırken KKTC’ye elektrik de verilebileceği
hususunda yayınlar vardır, bu doğru mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biraz önce sordum ama cevap alamadım. Bu 10 euro sent kilovatsaat başına
güneş enerjisi yatırımı yapacak firmalar hangi ülkelere aittir? Bunlar
gerçekten ciddi firmalar mıdır?
İkincisi: Biraz önce oylanan bir önergeyle siz aslında
hidroelektrik ve rüzgâr enerjisine dayalı santrallerde 5,5 euro
sent, jeotermal enerjisine 8 euro sent, biyokütle ve güneş enerjisine de 10 euro
sentlik bir fiyat politikasını getirmiş oldunuz. Bunun anlamı, mevcut yasada
hidroelektrik ve rüzgâr enerjisine verilmiş olan fiyatın değiştirilmediğidir.
Bu bir teşvik midir? Bundan, rüzgârın ve hidroelektriğin olumsuz yönde
etkileneceğini düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Düzce ilinin Gölyaka mevkisinde yapılacak HES’lerle ilgili, o bölgedeki köylülerimizin ve Gölyaka
halkının büyük tepkileri vardır. Oradaki endemik bitkilerle ve ekolojik dengeyle ilgili ve köylerin fındık bahçelerinin
özellikle suyla buluşamayacağı yönünde tereddütler oluşmuştur. Bu konudaki
çalışmalarınızı öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Kıbrıs’a vereceğimiz enerji ile alakalı kısaca şunu
söylemek isterim: “Deniz altından gidebilecek bir kablo ile bunu yapabilir
miyiz?” diye söylenmişti. Bir master plan çalışması
yapıldı. Aslında, Kıbrıs’ta şu anda kendi ayakları üzerinde durabilen bir
piyasa oluşturmamız Kıbrıs için daha doğru olacaktır. Bu iletim hattı
yapılabilir ama şu anda serbest piyasada herhangi bir üretici, herhangi bir
özel sektör gittiğinde, Türkiye fiyatlarıyla orada üretim yapsa ve bunu 2
katına satsa şu anki satılan tarife fiyatının yarısı etmiş oluyor. Yani çok
fazla uçurum var ve biz orada hem dağıtımın hem de üretimin ayrıştırılmasıyla
alakalı bir model çalışması da yaptık. Kıbrıslı soydaşlarımıza da inşallah, bu
şekilde her türlü teknik desteği veriyoruz ve kendi ayakları üzerinde durabilen
bir yapıyı orada inşallah sağlamış olacağız.
Bu TEDAŞ arızalarıyla alakalı genel bir ifade kullanmak isterim.
Eğer o bölge özelleşmişse şu anki özel şirket tarafından, henüz özelleşme
süreci, devri tamamlanmamışsa TEDAŞ tarafından, TEDAŞ’ın
ilgili anonim şirketi tarafından bu çalışmalar yürütülmektedir.
Değerli arkadaşlar, şu anda ülkemizde 50 bin kilometre iletim
hattı, 950 bin kilometre de dağıtım hattı mevcuttur. 1 milyon kilometrelik hat
demek, dünyanın etrafını yaklaşık 25 kez dolaşması demek yani çok ciddi bir
iletim hattı var, dağıtım hattı var. Herhangi bir tanesindeki arıza, tabii ki o
bulunduğu bölgeyi etkiliyor. Bulunduğu şartlar, yazın ve ağır kış şartlarında
bu tür arızalar olabiliyor. Bizim amacımız, bunları en aza indirebilmek.
Bunların sıfır yapılabilme ihtimali dünyada da şu anda mevcut değildir. Şu
anda, Amerika Birleşik Devletleri’nde, Avrupa’da, Rusya’da, farklı
teknolojilerin geliştiği yerlerde dahi, şu anda enerji kesintileri zaman zaman olabilmektedir.
Sayın Işık “Bunları yeterli buluyor musunuz?” dedi. Yeterli
bulmasak inandığımız rakamı vermezdik, bunlar inandığımız rakamlar. Şunu
rahatlıkla söyleyebilirim, bizim, her birimizin hassasiyeti diğerinden az
olmadığı için söylüyorum: Buradaki verdiğimiz fiyat, ben size hiç şüphe etmeyeceğimiz
bir rakam söyleyeyim, bu rakamları 2 katına çıkartalım. Hiçbir şekilde
tereddüdünüz olmasın, yatırımcı daha fazla gelecektir ama bizi kısıtlayan
önemli bir konu var: Tüketicinin daima yüksek, üreticinin daima düşük bulduğu
bir kalemden bahsediyoruz, elektrik üretim kalemlerinden. O yüzden, bizlerin,
vatandaşımızı düşünerek bu rakamları, yatırım yapmanın önünde engel teşkil
etmeyecek şekilde ama tüketici vatandaşımıza da çok fazla fiyat oluşmayacak
şekilde düzenlememiz lazım. Bu sınır, ikisinin arasındaki hassas nokta, bu
dediğimiz rakamları ihtiva etmektedir.
“Bu ne kadar teşviktir?” diye sordunuz. Bu aslında, serbest
piyasanın şu anda çok müracaat ettiği, özel sektörün müracaat ettiği bir rakam
değildir. Bu yalnızca bankacılara karşı, kredi buldukları kurumlara karşı
teminat göstermek için sundukları rakamdır, bu verdiğimiz, şu anda tespit
ettiğimiz rakamlar. Piyasadaki oluşan rakamlar daha yüksek rakamlardır. O
yüzden, bizim bunu yüksek vermiş olmamızın bu manada artı bir faydası
olmayacağı kanaatindeyim ama başvurulması hâlinde kamu ne diyor? “Ben bu
rakamlardan, bu fiyatlardan bu elektriği alacağım.” diyor. O yüzden de bizim
bunu her zaman bu taahhüdün arkasında duracak şekilde yapabiliyor olmamız
lazım.
“Buradaki kurulan RES’ler dünyadaki RES’lerle rekabet edebilir mi?” derseniz, şu anda Avrupa
Birliği üyesi ülkelerin büyüme hızı gerek global
krizin tesiriyle gerekse gelişmiş ülke hüviyetinden dolayı bizim büyüme
hızlarımızdan daha düşük. İngiltere’de bu yüzde 1,1’ler civarında, şu anda eksi
rakamlarda devam eden var. O yüzden, rüzgâr üreticisi firmalar Türkiye’de
yatırım yapabilmek için farklı girişimlerde bulundular. O yüzden, ben
Türkiye’deki RES’lerin Avrupa’daki RES’lerle ve dünyadaki RES’lerle
rekabet edebileceği kanaatindeyim.
BAŞKAN – Bir sonrakinde bir cevap verirsiniz Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesiyle
5346 sayılı Kanuna eklenen 6/A maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Ahmet Yeni |
Veysi Kaynak |
|
Giresun |
Samsun |
Kahramanmaraş |
|
Haydar Kemal
Kurt |
Özlem Müftüoğlu |
|
|
Isparta |
Gaziantep |
|
"Bu madde kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarından
elektrik enerjisi üreten gerçek ve tüzel kişiler; ihtiyaçlarının üzerinde
ürettikleri elektrik enerjisini dağıtım sistemine vermeleri halinde, I sayılı
Cetveldeki fiyatlardan on yıl süre ile faydalanabilir. Bu kapsamda dağıtım
sistemine verilen elektrik enerjisinin perakende satış lisansını haiz ilgili
dağıtım şirketi tarafından satın alınması zorunludur. İlgili şirketlerin bu
madde gereğince satın aldıkları elektrik enerjisi, söz konusu dağıtım
şirketlerce YEK Destekleme Mekanizması kapsamında üretilmiş ve sisteme verilmiş
kabul edilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
4628 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi kapsamında kurulacak
tesislerden alınacak elektrik enerjisinin fiyatı ve süresi yeniden düzenlenmiş
olup Kanunun bütünlüğü içinde teklifin çerçeve 3 üncü madde kapsamındaki 6 ncı madde ile bağlantısı sağlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda madde 4’e bağlı 6/A maddesini
cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 4’e bağlı 6/B maddesini okutuyorum:
Yerli ürün kullanımı
MADDE 6/B- Lisans sahibi tüzel kişilerin bu Kanun kapsamındaki
yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı ve 31/12/2015
tarihinden önce işletmeye giren üretim tesislerinde kullanılan mekanik ve/veya
elektro-mekanik aksamın yurt içinde imal edilmiş olması halinde; bu tesislerde
üretilerek iletim veya dağıtım sistemine verilen elektrik enerjisi için, I
sayılı cetvelde belirtilen fiyatlara, üretim tesisinin işletmeye giriş
tarihinden itibaren beş yıl süreyle bu Kanuna ekli II sayılı cetvelde
belirtilen fiyatlar ilave edilir.
II sayılı cetvelde yer alan yurt içinde imalatın kapsamının
tanımı, standartları, sertifikasyonu ve denetimi ile ilgili usul ve esaslar,
Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
31/12/2015 tarihinden sonra
işletmeye girecek olan YEK Belgeli üretim tesisleri için yerli katkı ilavesine
ilişkin usul ve esaslar, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenerek ilan edilir.”
BAŞKAN – Gruplar adına söz talebi yok.
Şahsı adına Fazlı Erdoğan, Zonguldak Milletvekili, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında iktidarıyla muhalefetiyle
yapılan çalışmalar sonucunda sağlıklı kanunlar çıkarıldığı gibi, bugün de
yenilenebilir enerji konusunda, enerjiye destek veren bir yasa çalışması
yapıyoruz.
Takdir edersiniz, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa bugün enerjisinin
yüzde 70’ini, 75’ini nükleer enerjiden sağlarken ülkemizde bu henüz aşağı
yukarı sıfır noktasında. Yenilenebilir noktasında da bu kadar gerilerdeyiz. Enerji ihtiyacımızın tabanı, suya -tabii ki takdir edersiniz- doğal
gaza ve kömüre dayalı ama biz Komisyonda değerli başkanlarımızla uzun yıllardan
beri bu konuyu çalıştık ve bunu, yenilenebilir tabanında güneşe, rüzgâra ve
termal olmak üzere bu kaynaklarımızı da ülkemizin özel sektörün eliyle daha
fazla işlerlik kazandırarak enerjimizi -Avrupa’dan güneş konusunda, rüzgâr
konusunda çok daha iyi noktada olan yer altı zenginliklerimiz- akarsularımızın
yanında yer altındaki termal kaynaklarımızı da devreye koymak üzere yapılan
kanunlara ilaveten bugün yenilenebilir enerji kanununu bitirmek üzere burada bir
güzel gelişme var.
Bu noktada katkısı olan herkesi tebrik ediyoruz. Onlara gerçekten
bu çalışmalardan dolayı teşekkürlerimizi sunuyorum. Ama bu arada bildiğimiz bir şey varsa bunun
gecikmesinden de biz bugüne kadar açıkça biraz rahatsız olmuştuk ama bugün
bunun biteceğine inancımı kalbî duygularımla takdir ederken, 2010 yılında bütün
kanunlarda katkısı olan bütün gruplara bir kez daha teşekkür ediyorum. Verimli
bir yıl oldu.
2011 yılının da hem AK PARTİ İktidarına hem muhalefet
milletvekillerine ve gruplara başarılı ve hayırlı bir yıl olmasını temenni
ediyor, kanunun hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şahsı adına Rize Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu.
Buyurun efendim.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye açısından son derece önemli bir kanunu biraz gecikmeli olsa da şu anda
görüşüyoruz. Özellikle içinde bulunduğumuz madde Türkiye’ye sadece enerji
anlamında değil, aynı zamanda enerji sanayisini destekleme babındaki yerli
katkıları içeren bir maddedir. Bu noktada, Türkiye genelindeki orta ölçekli
bütün sanayicilerimizin de bu anlam içerisinde değerlendirmelerini, kanunun
sadece enerji babında değil, enerjiye destek verecek sanayi girdi maddelerini
üretmek olarak da değerlendirmesi lazım. Dolayısıyla, kanunun kendisi
yenilenebilir olmakla beraber içerisinde son derece ciddi bir sanayi destek
konusunu da içermektedir.
Bu anlamda kanuna emeği geçen -her ne kadar gecikmeli olsa da-
bugüne kadar muhalefet partilerinin de desteğini almış olduğumuz bu kanunun
ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemi için sisteme giren arkadaşımız yok.
Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
395 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4. maddesinin yerli ürün
kullanımıyla ilgili Madde 6/B maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ederiz.
“Yerli katkı ilavesine ilişkin usul ve esasların ilki en geç
01.04.2012 tarihine kadar yayımlanır.”
|
Alim Işık |
Cemaleddin Uslu |
Hüseyin Yıldız |
|
Kütahya |
Edirne |
Antalya |
|
Recai Yıldırım |
Yılmaz Tankut |
Behiç Çelik |
|
Adana |
Adana |
Mersin |
|
|
Recep Taner |
|
|
|
Aydın |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesiyle
5346 sayılı Kanuna eklenen 6/B maddesinin birinci fıkrası ile bu maddeye bağlı
II sayılı Cetvelin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Ahmet Yeni |
Veysi Kaynak |
|
Giresun |
Samsun |
Kahramanmaraş |
|
Haydar Kemal
Kurt |
Özlem Müftüoğlu |
|
|
Isparta |
Gaziantep |
|
"Lisans sahibi tüzel kişilerin bu Kanun kapsamındaki
yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı ve 31/12/2015
tarihinden önce işletmeye giren üretim tesislerinde kullanılan mekanik ve/veya
elektro-mekanik aksamın yurt içinde imal edilmiş olması halinde; bu tesislerde
üretilerek iletim veya dağıtım sistemine verilen elektrik enerjisi için, I
sayılı Cetvelde belirtilen fiyatlara, üretim tesisinin işletmeye giriş
tarihinden itibaren beş yıl süreyle; bu Kanuna ekli II sayılı Cetvelde
belirtilen fiyatlar ilave edilir."
II Sayılı Cetvel
Tesis Tipi Yurt içinde
gerçekleşen imalat Yerli
Katkı İlavesi
(ABD
Doları cent/kWh)
A- Hidroelektrik
üretim tesisi 1- Türbin 1,3
2-
Jeneratör ve güç elektroniği 1,0
B- Rüzgar enerjisine dayalı
üretim tesisi 1- Kanat 0,8
2-
Jeneratör ve güç elektroniği 1,0
3-
Türbin kulesi 0,6
4-
Rotor ve nasel guruplarındaki
mekanik aksamın tamamı (Kanat
grubu ile jeneratör
ve güç elektro-
niği için yapılan ödemeler hariç.) 1,3
C- Fotovoltaik güneş enerjisine
dayalı üretim
tesisi 1- PV
panel entegrasyonu ve
güneş
yapısal mekaniği imalatı 0,8
2-
PV modülleri 1,3
3-
PV modülünü oluşturan hücreler 3,5
4-
İnvertör 0,6
5-
PV modülü üzerine güneş ışınını
odaklayan malzeme 0,5
D-
Yoğunlaştırılmış güneş ener-
jisine dayalı üretim
tesisi 1 - Radyasyon
toplama tüpü 2,4
2-
Yansıtıcı yüzey levhası 0,6
3-
Güneş takip sistemi 0,6
4-
Isı enerjisi depolama sisteminin
mekanik aksamı 1,3
5-
Kulede güneş ışınını toplayarak
buhar üretim sisteminin mekanik aksamı 2,4
6-
Stirling motoru 1,3
7-
Panel entegrasyonu ve güneş paneli
yapısal mekaniği 0,6
E- Biyokütle enerjisine dayalı
üretim tesisi 1 - Akışkan
yataklı buhar kazanı 0,8
2-
Sıvı veya gaz yakıtlı buhar kazanı 0,4
3-
Gazlaştırma ve gaz temizleme gurubu 0.6
4-
Buhar veya gaz türbini 2,0
5-
İçten yanmalı motor veya stirling motoru 0,9
6-
Jeneratör ve güç elektroniği 0,5
7-
Kojenerasyon sistemi 0,4
F- Jeotermal
enerjisine dayalı
üretim tesisi 1- Buhar
veya gaz türbini 1,3
2-
Jeneratör ve güç elektroniği 0,7
3-
Buhar enjektörü
veya vakum kompresörü 0,7
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde 6/B içeriği yeniden düzenlenerek yerli ürün kullanımına
ilişkin katkı ilave fiyat ve süreler belirlenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
395 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4. maddesinin yerli ürün
kullanımıyla ilgili Madde 6/B maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ederiz.
“Yerli katkı ilavesine ilişkin usul ve esasların ilki en geç
01.04.2012 tarihine kadar yayımlanır.”
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin çerçeve 4’üncü maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
aldım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yaklaşmakta olan yeni yılda
hepinize sağlıklı, mutlu ve başarılı günler diliyorum.
Aslında önergemizin amacı, ucu açık, “31/12/2015
tarihinden sonra işletmeye girecek olan YEK Belgeli üretim tesisleri için yerli
katkı ilavesine ilişkin usul ve esaslar, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar
Kurulu tarafından belirlenerek ilan edilir.” şeklindeki cümleye bir ek cümle
daha koyarak bu belirsizliği ortadan kaldırmaktı.
Umarım, 1 Nisan 2012 tarihinden daha önceki bir dönemde Bakanlar
Kurulu tarafından bu esaslar yürürlüğe girer, bizim önergenin de kabul
edilmemiş olması çok fazla kayba yol açmaz diyorum. Buradaki amaç, belirli bir
tarihe kadar bu teşvikle ilgili esasları yayınlamaktı ancak Sayın Bakan ve
Komisyonun katılmamış olması tabii ki Genel Kurulu, şimdiye kadar örneklerine
bakarsak, bu önergenin kabul edilmeyeceği yönünde etkileyecektir.
Bunu bu şekilde açıkladıktan sonra, 3’üncü maddede geçen ve bu
teklifin en önemli maddelerinden birisi olan alım garantisi fiyatlarıyla ilgili
sözlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Aslında biraz önce Sayın Bakana da
soruda sorduğum gibi adı “teşvik kanunu” olsa da şu anda getirilen bu maddedeki
değişiklik önergesiyle ortaya konan fiyatlar hiçbir değişikliğin yapılmadığının
bir göstergesidir. Zaten şu anda mevcut yasada 5,5 euro
sent kilovatsaat başına yenilenebilir enerji kaynaklarından
üretilecek elektrik enerjisinin alım garantisi var. Türkiye'nin
potansiyeline baktığımızda, en büyük potansiyel rüzgârda ve hidrolik enerjide. Şimdi
siz, rüzgâr ve hidrolik enerjide, şu ana kadar olduğu gibi, yatırımlar
açısından “yola devam” diyorsunuz. Buna ilave olarak jeotermal enerjiye 8 euro sent, güneş enerjisine ve biyokütleye
de 10 euro sent fiyat vererek ileride belki yatırım
yapılabilecek bu yeni alanların önünü açmış oluyorsunuz.
Ben buradan şunu sizlerle paylaşmak istiyorum: Eğer siz, bu
ülkenin asıl kaynakları olan rüzgâr ve hidroelektrik üretim tesisleri için bu
fiyatı değiştirmezseniz zımnen şunu dersiniz: “Evet, şimdiye kadar Türkiye'nin
doğal gaza ve petrole bağımlılığının biz devamını istiyoruz, onların yolunun
açık olmasını diliyoruz.” demenin bir başka ifadesidir. Sayın Bakan, bu konuda
sizin sağduyulu düşünceye sahip olduğunuza inanıyorum ama bunların buraya 7,3
dolar sent olarak konmuş olması, değişiklik yapıldığı anlamına gelmiyor. Zaten
mevcut yasada 5,5 euro sent çarpı 1,3 dolar kuru
eşittir 7,3 dolar sent kilovatsaat başına fiyat
demektir. Bunları koymayalım o zaman, bunun bir anlamı yok. Bu, şu ana kadar
olduğu gibi, Türkiye'nin doğal gaza ve petrole bağımlılığının artarak devamının
yolunu açacak bir yeni uygulamadır.
Ben, rüzgârcıların ve hidroelektrik yatırımcılarının bu teşvikten
yararlanacağına çok fazla ihtimal vermiyorum ancak şu olumlu bir tarafıdır bu
kanunun: Bu maddeyle getirilen yerli imalat katkı payları artıdır. Burada
çalışacak her Türk genci istihdam imkânına kavuşmuş olacak. Bunu üreten her
yerli imalatçımız kilovatsaat enerji üretimi başına
ek bir fiyat alacak. Bu olumlu tarafı ancak alım garantisinin hem on yıla
indirilmiş olması hem de 5,5 euro sent olarak sabit
tutulmuş olması, özellikle hidroelektrikte ve rüzgârda teşvik anlamını taşımaz.
Bunun en azından on iki yıla çıkarılmış olması lazım ki uluslararası garanti
açısından bankalardan kredi bulabilsin bu insanlar. Bunu on yıla indirmiş
olmanız da bir başka dezavantaj olacaktır.
Ben, bu duygularla, her şeye rağmen, sektörün kısmen de olsa bazı
sıkıntılarını -çünkü bazı teknik düzenlemeler de var bu yasa teklifinin
içerisinde- çözecek olmasından dolayı yasanın hayırlı olmasını diliyorum. Emeği
geçen tüm komisyon üyesi arkadaşlarımıza ve Genel Kuruldaki değerli
milletvekilleriyle beraber, teklifi orijinalinde hazırlayan Kütahya
Milletvekili Sayın Soner Aksoy’a, Komisyon eski Başkanımız olarak da teşekkür
etmek istiyorum çünkü en büyük emek kendisinindir. Hakkı da teslim etmek
gerekir.
Saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Biraz önce kabul edilen önerge doğrultusunda madde 4’e bağlı 6/B
maddesini cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 4’e bağlı 6/C maddesini okutuyorum:
“Diğer uygulamalar
MADDE6/C- Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji
kaynaklarından elektrik enerjisi üreten lisans sahibi tüzel kişiler, lisanslarında
belirlenen sahaların dışına çıkılmaması ve işletme anında sisteme verilen gücün
lisanslarında belirtilen kurulu gücü aşmaması kaydıyla ek kapasite kurabilir.
Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik
enerjisi üreten lisans sahibi tüzel kişiler, on yıl süreyle sistem kullanım
tarifelerini yüzde doksan indirimli olarak öder. 1/1/2010
tarihinden itibaren geçerli olacak bu uygulama, üretim tesislerinin işletmeye
giriş tarihleri esas alınarak yapılır.
EPDK tarafından lisans başvuruları değerlendirilirken bağlantı
görüşünün oluşturulması aşamasında, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji
kaynaklarına dayalı üretim tesislerine öncelik tanınır.”
BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Durdu Özbolat.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 395 sıra sayılı kanunla ilgili
olarak Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Son yıllardaki gelişmelerden tanık olduğumuz üzere enerji
kaynaklarının yönetimi, enerji nakil stratejileri ve alternatif enerji
kaynakları konusunda teknoloji yatırımları, artık, ülkelerin geleceğini
şekillendiren çok etkin bir araç hâline gelmiştir. Artık, ülkeler, orta ve uzun
vadeli stratejilerini enerji arz güvenliği ve kaynak çeşitliliğini esas alarak
geliştirmeye ve uygulamaya başlamışlardır.
Ülkemiz enerji talebi son yirmi senedir düzenli bir şekilde her
yıl ortalama yüzde 8 artan dünyadaki birkaç ülkeden birisidir. Talebimizi
karşılamak için yapmamız gereken planlarda, yatırımlarda sürprizlerle,
belirsizliklerle dolu bir tüketimimiz yoktur. Ülkemiz, fosil yakıtlarla, arz
kaynakları ile tüketim bölgeleri arasında köprü durumundadır; ayrıca, özellikle
yenilenebilir enerji ve kömür kaynakları kendi tüketimine yetecek bir ülkedir.
Değerli arkadaşlar, bu İktidar döneminde Türkiye, her defasında
vurgulanan jeopolitik konumunu yerli kaynaklarına üvey evlat muamelesi yaparak
gittikçe daha fazla dışa bağımlı bir elektrik piyasası oluşturarak
pekiştirmiştir. Bugün tükettiğimiz elektriğin yarısı yurt dışından gelen doğal
gazla üretilmektedir, kalan yarısının önemli bir kısmı ise kömür ülkesi
olmamıza rağmen yerli kömürlerle değil de ithal kömüre dayalı santrallerle
sağlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bariz şekilde artan talebi
karşılamak için liberalleşme ve özelleştirme yönünü seçen bu Hükûmet, 1 Ağustos 2006’da serbest elektrik piyasasında
yabancıların dahi anlamakta güçlük çektiği bir acayip elektrik piyasasının
oluşumuna imza atmıştır. Arzın yetersiz olduğu bir piyasada hiçbir planlama
yapmadan, hiçbir önlem almadan serbest piyasaya geçilmesi, serbest piyasadaki
en büyük oyuncunun da kamu olması, üstüne üstlük aradan geçen uzun sürede
yatırımların da önünün tıkanması bugün Türkiye elektrik piyasasını bir sorunlar
yumağı hâline getirmiştir. Bıçak kemiğe dayandıkça da doğal gazla elektrik
üretimine, ithal kömürle çalışan elektrik santrallerine yüklenilmiştir. Bugün
Türkiye’de tüketilen elektriğin yarısı ithal doğal gazla üretilmektedir. Asıl
vahamet ise onun yerine koyabileceğimiz yerli yenilenebilir enerji
kaynaklarımız olmasına rağmen bu yönde adım atılmamasıdır.
Türkiye'nin iletim ve dağıtım şebekesi eskidir. Siz bu şebekeye
hem yatırım yapmayacaksınız, yapmadığınız için de yenilenebilir enerji
kaynaklarını bağlamakta çok küçük kapasiteler ayıracaksınız, onu dahi
karıştıracaksınız. Diğer taraftan talebi karşılayabilmek için binlerce megavat
doğal gaz ve ithal kömüre dayalı santrallere lisans vereceksiniz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TEİAŞ’a
yatırım yapmamız gerekiyor. Yeni trafo merkezleri, yeni iletim hatları ve daha
büyük iletim şebekeleri yapmamız lazım. Bu kadar önemli bir işin TEİAŞ’ın hukuki yapılanmasıyla yapılması mümkün değildir.
Bu kurumu doğrudan Bakanlığa bağlayarak bir KİT olmaktan çıkarıp şebekeye
yatırım yapılacak boyutta bir yapılanmaya dönüştürmemiz gerekiyor. TEİAŞ PMUM
yüzünden milyonlarca lira zarar etmektedir.
Bugün Türkiye plansızlık ve vurdumduymazlık sebebiyle arz
güvenliği tam olarak risk altında bir ülke konumundadır. Şimdi bu durumu biraz
olsun düzeltmek için bundan yaklaşık on sekiz ay önce bir yasa tasarısı el
birliğiyle hazırlandı ama her zamanki yaklaşım değişmedi; uzun zamandır çalışma
yok, planlama yok, hazırlık yok. Bugüne geldik, şimdi önümüze bu kadar zamandır
hiçbir diyalog kurmadan, her ay piyasaları oyalayarak sonunda “Dağ fare
doğurdu.” denilebilecek, eskisiyle pek alakası kalmamış bu yeni taslağı
getirdiniz.
Bu yasa yenilenebilir enerji kaynaklarıyla elektrik üretimini
teşvik etmemekte, tam tersine özellikle de güneş enerjisine yatırımı
kösteklemektedir. Önümüzdeki en az üç dört sene uygulanması, yatırım yapılması
mümkün olmayacak kadar yetersiz bir destek fiyatıyla teşvik edileceği ifade
edilen güneş enerjisine aynı zamanda 2013 yılına kadar 600 megavatlık bir de
Türkiye geneli toplam bağlantı sınırı getirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha geçenlerde açılışına
katıldığınız bir adet doğal gaz santralinin kapasitesi 930 megavat iken güneş
enerjisinin bu şekilde kısıtlanması, engellenmesi manidardır. Türkiye, güneş
enerjisi potansiyeli yüksek, şanslı ülkeler arasındadır. Bu
kadar önemsediğimiz güneş enerjisine, sahibi olmayan, her yerde olan, her gün
düzenli olarak sabahtan akşama kadar tekrarlanan, kimseye boynumuzu büküp el
açmayacağımız bu enerjiye hiçbir cazibesi olmayan bir alım fiyatıyla teşvik
verirken Türkiye elektrik kurulu gücünün yaklaşık yüzde 1,2’sine ancak karşılık
gelen bir bağlantı kapasitesiyle sınırlamak gerçekten doğru değildir. Zira,
güneş enerjisi her yerde vardır, hiç kimse sahibi değildir, sınır aşmaz ve
tükenmez. Bunun yerine tercih edilen şudur: Türkiye'nin elektrik üretiminin
yüzde 50’si, yurt dışından alınan, yüksek tüketim koşullarıyla dayatılan doğal
gaza endekslenmiştir, daha da fazla endekslenmeye devam edilmektedir. Bu da
yetmemiştir, bir de nükleer enerjide bağımlılık getirilmiştir.
Biz parti olarak her yeni ve yeni nesil teknolojiye her zaman
destek olduk. Nükleerle ilgili kanunun adamakıllı şekilde olmasına hiçbir
şekilde “Hayır.” demeyiz ama kanunun arkasından dolanıp bir niyet anlaşmasından
öte gitmeyen, ucu açık uluslararası sözleşme gibi önümüze getirmenizi de kabul
edemeyiz. Nükleer santral, hep beraber tüm sivil toplum örgütlerinin ve santral
alanında şu an yaşamını sürdüren insanların iknası ve rızasıyla mümkündür.
Yenilenebilir enerjiye destek vermek bir devlet politikası
olmalıdır. Yenilenebilir enerjide, özellikle rüzgârda, güneşte, HES’lerde otoprodüktör üretim
yapan tüm santralleri üretim lisansına dönüştürmemiz gerekiyor. Üretim
fazlasını satamayan bu santraller üretim yapamayacaklar ve özellikle suyu boşa
akıtacaklar. Onun için, mutlaka bir yol bulunması gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TEİAŞ size ne dedi, lütfen
bize söyleyin. Güneş için 600 megavat sınırını niye koymuşlar? Eğer harmonik ve fliker etkisi
konusunda bir yorum yapılıyorsa şunu hemen belirtelim: Solar termik
santrallerin bir doğal gaz termik santralden hiçbir farkı yoktur. İspanya,
yaklaşık 3 bin megavat güneş, 20 bin megavat rüzgâr santrali kurmuş -ki güneş
ve santral özellikleri bize çok yakın olan bir ülkedir İspanya- ve İspanya’da
kurulan santrallerin çoğu eski teknoloji olmasına rağmen hiçbir sorun
yaratmadan çalışıyorlar.
Sayın Bakan, siz İspanya’ya gittiniz, var mı böyle bir sınırlama?
Biz niye mühendislerimizi yollayıp onların bulduğu çözümü ortaya koyamıyoruz?
Sadece 2008-2009 yıllarında imzaladığınız “kullan ya da öde”
anlaşmaları gereği tüketemediğimiz doğal gaz için 4,5 milyar doların üzerinde
borçlandığımız söyleniyor. Bu doğru ise -korkarım doğrudur-Türkiye'nin
karşılığını dahi tüketemeyerek ödemeye mahkûm edildiği bu miktar güneş enerjisi
için getirilen bağlantı limiti olan 600 megavat toplam kapasiteyi 2,5 kere daha
bedavaya kurduracak bir miktardır. Burada mantık nedir? Tüketilmeyen enerjiye
iki senede borçlanılan paranın tamamı getirdiğiniz limitin 1.500 megavat kadar
güneş enerjisi santralini anahtar teslimi maliyetidir. Eğer enerjide dışa
bağımlılığımızı geri dönülemez bir noktaya doğru götürmek istemiyorsak, artık,
yenilenebilir enerji kaynaklarımızı göstermelik olarak bugün aklımıza gelen
çözümlerle değil, planlı, programlı, etkili bir şekilde devreye almamız
gerekmektedir. Bunun için bu komik kapasite limitlerinin kaldırılması,
lisanslama ve tesis açma süreci için gerekli mevzuatın da ayak sürümeden
hazırlanması, uygulanması ve artık bu tesislerin hayata geçirilmesi
gerekmektedir.
Yeni kanunun, her şeye rağmen, herkese, sektöre hayırlı olmasını
diler, hepinize saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özbolat.
Şahsı adına söz talebi yoktur.
Sayın Cengiz burada mı? Yok.
Soru-cevap işlemini gerçekleştiremiyoruz.
Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
395 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4. maddesinin 6/C
maddesinin 2. fıkrasında geçen “on yıl süreyle” ibaresinin “on iki yıl süreyle”
olarak değiştirilmesini, aynı fıkrada geçen “1/1/2010
tarihinden” ibaresinin de “1/1/2011 tarihinden” olarak düzeltilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Alim Işık |
Cemaleddin Uslu |
Yılmaz Tankut |
|
Kütahya |
Edirne |
Adana |
|
Hüseyin Yıldız |
Recep Taner |
|
|
Antalya |
Aydın |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesi ile
5346 sayılı Kanuna eklenen 6/C maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Abdulkerim Aydemir |
Yaşar Eryılmaz |
|
Giresun |
Ağrı |
Ağrı |
|
Hasan Kara |
Polat Türkmen |
|
|
Kilis |
Zonguldak |
|
"Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından
elektrik enerjisi üretimi yapmak üzere lisans alan tüzel kişiler, lisanslarında
belirlenen sahaların dışına çıkılmaması ve işletme anında sisteme verilen gücün
lisanslarında belirtilen kurulu gücü aşmaması kaydıyla ek kapasite
kurabilirler.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde,
31/12/2015 tarihine kadar her yıl güneş enerjisine
dayalı üretim tesislerinin bağlanabileceği trafo merkezleri ve bağlantı
kapasiteleri, EİEİ İdaresinin ve TEİAŞ'ın teknik
görüşleri alınarak Bakanlık tarafından belirlenir ve yayımlanır. 31/12/2015 tarihinden sonraki yıllara ait bağlantı
kapasiteleri ve trafo merkezleri, ilki 01/04/2014 tarihinde olmak üzere her yıl
Bakanlık tarafından belirlenir ve yayımlanır.
EPDK tarafından lisans başvuruları değerlendirilirken bağlantı görüşünün
oluşturulması aşamasında, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji
kaynaklarına dayalı üretim tesislerine öncelik tanınır.
Güneş enerjisine dayalı lisans başvurularında standardına uygun
ölçüm bulundurulması zorunludur. Güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesisi
kurulması için yapılan lisans başvurularında, tesis sahasının malikinin lisans
başvurusunda bulunması halinde aynı sahaya başka başvuru yapılamaz. Aynı bölge
ve/veya aynı trafo merkezi için birden fazla başvurunun bulunması halinde, başvurular
arasından ilan edilen kapasite kadar sisteme bağlanacak olanı belirlemek için
TEİAŞ tarafından bu Kanunda belirlenen süreler boyunca uygulanmak üzere, I
sayılı Cetvelde öngörülen fiyatların eksiltilmesi usulüyle yarışma yapılır.
Yarışma ile ilgili usul ve esaslar Bakanlık, EPDK ve EİE İdaresinin görüşleri
alınarak TEİAŞ tarafından çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.
31/12/2013 tarihine kadar
iletim sistemine bağlanacak YEK Belgeli güneş enerjisine dayalı üretim
tesislerinin toplam kurulu gücü 600 MW'dan fazla
olamaz. 31/12/2013 tarihinden sonra iletim sistemine
bağlanacak YEK Belgeli güneş enerjisine dayalı üretim tesislerinin toplam
kurulu gücünü belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Bu Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve
dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetimi
EPDK tarafından yapılır veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak
üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın
alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili
uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK
tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Güneş enerjisine dayalı üretim tesisi kurmak üzere Kuruma
yapılacak başvuruların değerlendirilmesinde yaşanması muhtemel sorunları
ortadan kaldırmak amacıyla, bir kişinin kendi mülkiyetindeki sahaya güneş
enerjisine dayalı elektrik üretim tesisi kurmak istemesi halinde sisteme
bağlanabilecek trafo kapasitesi bakımından sorun olmaması halinde kişiye lisans
verilmesi öngörülmektedir. Öte yandan, ister tesis sahasının, ister trafo
kapasitesinin, isterse her ikisinin birden çok başvurucu tarafından kullanılmak
istenmesi halinde, TEİAŞ tarafından yarışma yapılması öngörülerek, bu yarışmada
bu Kanunun genel yaklaşımına binaen öngörülen teşviki en az isteyen kişinin
diğer bir deyişle teşvikten en çok vazgeçen kişinin tercih edilmesi ilkesi
benimsenmektedir.
Ayrıca, üretim tesislerinin lisans kapsamında yapacakları iş ve
işlemlerinin ve özellikle de tesis sahasındaki işlerin denetiminin sağlanması
amaçlanmaktadır. Yapılan değişiklik merkez teşkilatından ibaret EPDK'nın lisanslı üretim şirketlerinin iş ve işlemleri
yanında dağıtım şirketlerinin lisansları kapsamında yapmaları gereken iş ve
işlemlerin hem EPDK hem de kendisinin denetimi altında yetkilendirilen
şirketler eliyle denetlenmesine imkân tanımaktadır. Böylece denetim
altyapısının güçlendirilmesi ve enerji üretim ve dağıtım tesislerinin
denetiminde etkin ve verimli bir altyapının kurulması temin edilmiş olmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi tümüyle değiştirdiği için diğer önergeyi işleme alamıyoruz.
Madde 4’e bağlı 6/C maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Komisyonun bir düzeltme, tashih talebi vardır.
Buyurun.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkan, kanun
yapım tekniğine uygunluğunun sağlanması amacıyla, görüşülmekte olan teklifin
4’üncü maddesinin çerçeve hükmünün “5346 sayılı Kanuna 6’ncı maddesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki maddeler eklenmiştir.” şeklinde düzeltilmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gerekli not alınmıştır.
Düzeltme talebiyle birlikte, çerçeve madde 4’ü cetvelleriyle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 5’i okutuyorum:
MADDE 5 - (1) 5346 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü
fıkrasının ilk cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddenin sonuna
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“31/12/2015 tarihine kadar devreye alınacak bu tesislerden, ulaşım
yollarından ve şebekeye bağlantı noktasına kadarki TEİAŞ ve dağıtım
şirketlerine devredilecek olan da dahil enerji nakil
hatlarından yatırım ve işletme dönemlerinin ilk onbeş
yılında izin, kira, irtifak hakkı ve kullanma izni bedellerine yüzde seksenbeş indirim uygulanır.”
“Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma
alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel
çevre koruma bölgelerinde, içme ve kullanma suyu koruma alanlarında ilgili
Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu
görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik
üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir.”
“Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı
elektrik enerjisi üretim tesisleri için 29/6/2001
tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve
Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun Ek 2 nci maddesi hükümleri uygulanmaz.”
BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; söz konusu kanun teklifinin 5’inci maddesi üzerinde grubum
adına konuşma yapmak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
İki gün sonra idrak edeceğimiz yeni yıl vesilesiyle 2011 yılının
yüce Türk milletine ve bütün insanlığa hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Türkiye’mizin yeni yılla birlikte daha onca karmaşanın, sorunlarının üstesinden
gelebileceği bir mekanizmaya kavuşması ve millî birlik ve bütünlüğümüzün daha
da artmasını Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yasa üzerinde, konuşmalardan da
anlaşılacağı üzere, aslında dört yıl, beş yıl önce çıkartılmış olan bir yasa
üzerinde değişiklik yapan bir teklif ama görünen o ki bu maddeler, bu kanun
teklifi özde önemli bir değişiklik getirmemesi nedeniyle keyfekeder
bir teklif olarak nitelendirmek gerekir. Çünkü hayatta her
şey, devletler mücadelesi, halkların mücadelesi önemli oranda enerjiye dayalı
olması nedeniyle, enerjinin bu denli sosyal ve ekonomik hayatımızı etkilemesi
nedeniyle, yerli üretimin daha da artırılması, Türkiye’nin total enerji
piyasası içerisinde rolünün daha da kuvvetlendirilmesi fevkalade önem arz etmesine
rağmen bu yönde, bu teklifle birlikte atılan adımlarda görüyoruz ki herhangi
bir önemli değişiklik getirilmemektedir. Zira, sanırım daha iki yıl
önce, önceki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler’in
basına yaptığı bir açıklama var. Diyor ki açıklamasında: “Bu metin o kadar
güzel bir metin ki bunu bazı lobiler engelleyebilir. Onun için, metni sır gibi
saklıyorum.” diyor. Daha sonra Sayın Babacan’ın girişimlerini görüyoruz söz
konusu metnin yasalaşmaması için. Bu da basına yansıyor ama bu arada Enerji
Komisyonu Başkan ve üyelerinin ve iktidar partisinden bazı milletvekili
arkadaşlarımızın, muhalefet partilerinin tümüyle birlikte, millî yarar
görmelerinden ötürü, iş birliği hâlinde güzel bir millî enerji politikamıza
uygun bir metni kabul etmesi yönünde ittifak ettikleri anlaşılıyor. Bugün,
işte, ittifak edilmeyen, daha doğrusu ittifak edilen çerçevenin içinin
boşaltıldığı bir metnin bize dayatıldığını burada görüyoruz.
İnsanlık sanayi toplumuna geçtikten sonra enerjinin artan önemi
günümüze kadar gelmekte ama özellikle, değerli arkadaşlar, fosil yakıtlarının,
petrolün, doğal gazın, kömürün, enerji tüketimi içerisinde ağırlığının
kaybolmaması ve kaynakların sürekli işletilmesi, bu kaynaklara hükmedenlerin
dünya politikasına da hükmetmesinin devamını sağlama adına tabii ki bazı
ülkelere dayatmalar oluyor.
Burada sanayi ötesi topluma, modern topluma, bilgi toplumuna
geçtiğimiz bu yıllarda, bundan sonra enerji politikalarında değişiklikler
olabilir mi, bunu tartışırken, elbette yenilenebilir enerjiye atıfta bulunmak
en önemli husustur ancak fosil yakıtların hâlâ geçerliliğini, iktidarını
yürüttüğü dünya enerji piyasasında Hazar havzasının da özellikle önemini
vurgulamak isterim. Onun için, bu havzalara, Orta Doğu’ya, Hazar’a ve diğer
önemli petrol kaynaklarına hükmedenlerin elbette yenilenebilir enerjiyi
özendirme faaliyetlerinden rahatsız olmamaları mümkün değildir. Bu itibarla,
Türkiye Cumhuriyeti olarak bütün politikalarımızı bu yönde oluşturmamız ve
geliştirmemiz gerekiyor. Son sekiz yılda, AKP İktidarı
döneminde, gerek dış politikada gerek ulusal güvenlik politikalarında gerek
makroekonomik politikalarda, istihdam politikalarında, sosyal politikalarda,
millî savunma politikalarında herhangi bir aşama kaydedilmemesi, ülkenin bugün
gündeminin çok farklılaşması, Türkiye’nin geriye götürülmesi, her anlamda
Türkiye’nin iflas noktasına doğru sürüklenmiş olması, tabii ki yine Türkiye’nin
ciddi bir enerji politikası izleyememesi sonucunu da kendiliğinden ortaya
çıkarmaktadır. Onun için, biz, Türkiye’nin, aynı zamanda, bütün boru
hatlarıyla enerjinin bir coğrafyadan Batı coğrafyasına, Orta Doğu’ya ve diğer
coğrafyalara taşınması noktasında önemli bir jeopolitiğe sahip olduğunu
biliyoruz ancak bunun yeterince değerlendirilemediğini de görüyoruz. Bu itibarla,
hayata geçirilmiş olan Bakû-Tiflis-Ceyhan Boru
Hattı’yla birlikte Yumurtalık Terminali ve özellikle Doğu Akdeniz’in bu
havzası, Yumurtalık, İskenderun alanı gelecekte aynı zamanda kentleşme ve diğer
sorunları da beraberinde getirecektir. Türkiye’nin enerji bağımlılığını
asgariye indirecek politikalar mutlaka izlenmelidir. Türkiye’de henüz şu anda
yüzde 70’in üzerinde bağımlı bir enerji politikasının yürütüldüğünü ve bu
orandan ödün verilmemesi noktasında bir mücadelenin de yapıldığını, değişik
mahfillerden ve değişik kaynaklardan öğreniyoruz.
Türkiye ne zaman ki yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarını
artırabilir, o zaman yüzde 70 bağımlılığı daha aşağı doğru çekecek kapasiteyi
kendisinde bulabilir. Bu nedenle, Türkiye'nin, özellikle birim enerji fiyatında
daha ucuza mal edecek uygulamaları, icraatları yapabilmesi için, aşırı yüksek
kayıp ve kaçak oranlarını aşağı çekmek, enerji fiyatları üzerindeki KDV ve
diğer yükleri azaltmak, pahalı enerji anlaşmalarından vazgeçmek ve personel ve
organizasyon maliyetini minimum düzeye indirgemek olarak söyleyebiliriz.
Bu itibarla, bu keyfekeder kanun
teklifinin, bu rakamlarla, ülkemiz için, yatırımcılar için pek
iyi ve cazip rakamlar olmadığını vurgular, bu duygularla grubum adına
yüce heyetinizi tekrar saygılarımla selamlarım.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Şahsı adına Osman Coşkun, Yozgat Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Coşkun.
OSMAN COŞKUN (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan teklifin 5’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yenilenebilir enerji kanunu ülkemiz için gerçekten beklenen ve çok
önemli bir kanun. Bu kanunun çıkarılması esnasında verdiği destekten ve yetimin
hakkını koruduğu hassasiyetten dolayı Enerji Bakanımıza özellikle teşekkür
ediyorum. Tüm bürokrat arkadaşlarımıza yaptığı çalışmadan dolayı özellikle
teşekkür ediyorum ama şunu da belirtmek istiyorum ki bundan sonra onların işi
daha da artacak. Bundan sonraki kısımda yine kendilerine başarılar diliyorum.
Özellikle çıkmasını dört gözle bekledikleri bu kanunun
yatırımcılara hayırlı olmasını, ülkemiz açısından verimli olmasını temenni
ediyor ve doğudan batıya, güneyden kuzeye ülkemizi şantiyeye çevirecek
çalışmalara yarından itibaren başlamalarını ümit ediyorum. İşsizlik konusunda
ülkemizde istihdamın artmasına büyük katkı sağlayacağına da özellikle
inanıyorum.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının anamızın ak sütü gibi helal kaynak
olduğunu birinci konuşmamda belirtmiştim. Bu yasanın uygulanmasıyla doğacak
güzellikleri de tüm analarımıza ithaf ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şahsı adına Düzce Milletvekili Sayın Metin Kaşıkoğlu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına
İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi
üzerine şahsım adına söz almıştım ama maksadın hasıl
olduğu düşüncesiyle ve gereksiz bazı kimselerin gereksiz bazı konuşmalarına
engel olmak amacıyla ben burada kürsüye çıkmış bulunuyorum.
Bu kanunun vatanımıza, milletimize hayırlı olması temennisiyle
hepinizi kalbî duygularla selamlıyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
395 Sıra Sayılı kanun teklifinin 5. maddesinin 1. fıkrasının başına
“Halen işletmede olanlar dahil” ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık |
Cemaleddin Uslu |
Yılmaz Tankut |
|
Kütahya |
Edirne |
Adana |
|
Hüseyin Yıldız |
Recep Taner |
|
|
Antalya |
Aydın |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci maddesi ile
değiştirilen 5346 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının ilk cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, aynı çerçeve madde ile 5346 sayılı Kanunun
8 inci maddesine eklenen beşinci fıkrasında yer alan "içme ve kullanma
suyu koruma alanlarında" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Yılmaz Helvacıoğlu |
Ahmet Yeni |
|
Giresun |
Siirt |
Samsun |
|
A. Sibel Gönül |
İkram Dinçer |
|
|
Kocaeli |
Van |
|
"Bu Kanunun yayımı tarihi itibariyle işletmede olanlar dâhil,
31/12/2015 tarihine kadar işletmeye girecek bu Kanun
kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesislerinden,
ulaşım yollarından ve lisanslarında belirtilen sisteme bağlantı noktasına
kadarki TEİAŞ ve dağıtım şirketlerine devredilecek olanlar da dâhil enerji
nakil hatlarından yatırım ve işletme dönemlerinin ilk on yılında izin, kira
irtifak hakkı ve kullanma izni bedellerine yüzde seksenbeş
indirim uygulanır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı yasa teklifinin 5. maddesinin
son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
|
Kamer Genç |
R. Kerim Özkan |
Abdulaziz Yazar |
|
Tunceli |
Burdur |
Hatay |
|
M. Rıza Yalçınkaya |
Metin Arifağaoğlu |
|
|
Bartın |
Artvin |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 395
sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 5’inci maddesinin son fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasıyla
ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Saygılar
sunuyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, bu Meclis bizim tam sinir
harbi yaptığımız bir Meclis hâline geldi. Meclis Başkanlığı makamında oturan
kişi hissî hareket ediyor, İç Tüzük’ü dinlemiyor. İç Tüzük’ün 87’nci maddesi
belli, “Önergeler geliş sırasına göre okunur, aykırılık sırasına göre işleme
konur.” Benim aykırılık önergemi koymuyor, sırf konuşturmamak için, ondan sonra
başkasının önergesini koyuyor, “maddeyi tümüyle değiştirdim…” Böyle bir
uygulama yok. AKP’liler bakıyorlar ben Genel Kurul salonundaysam kişisel söz
alıp konuşuyorlar, değilsem konuşmuyorlar; ne olacak yani bu sizin yaptığınız?
Dürüstlüğe sığmaz ki Sayın Meclis Başkan Vekili. Bakın, Mehmet Ali Şahin
burada, AKP Grup Başkan Vekilinin yaptığı konuşmada ilime sataşma vardı, söz
istedim, vermedi. Devamlı tansiyonumuzu yükseltiyorsunuz.
Bakın, Canikli’nin yaptığı konuşma şu:
“İstanbul Göztepe Hastanesinin onarım işini alan bir Tuncelili.” “Bu kişi, Ali
Özcan Tuncelili değil.” diyorum. Yine “İstanbul Merdivenköy
Dispanser inşaatını alan Adil Özçırpıcı Tuncelili.”
dedi burada Canikli. “Tuncelili değil.” dedim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Adil Özçırpıcı
Malatyalı.
KAMER GENÇ (Devamla) – Malatyalı işte, arkadaşımız biliyor.
Şimdi, ben dedim ki: “İftira atıyorsun.” Canikli
çıktı dedi ki burada: “Bu belgeye dayanıyor.” Ya Canikli,
belgeye dayanıyorsa, buyur, belgesini…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Belgeyi vereceğim size.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben bunu söyledim, geldi, bu defa işi
Aleviliğe döktü. Ya Alevilik meselesi değil. Bakın, CHP sosyal demokrat bir
partidir, kimsenin dinine, ırkına, mezhebine bakmaz, siz bakıyorsunuz,
özellikle o alana çevirmeye çalışıyorsunuz. Genel Başkan Yardımcınız Hüseyin
Çelik çıkıyor “Falanca adam Kürt ve Alevi.” Sana ne ya? Kürt ve Alevi olabilir,
dinsiz olabilir, başka bir milletten olabilir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Olabilir, biz kimseye bir şey
demiyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Biz sizin Genel Başkanınızın mezhebini,
soyunu, ırkını soruyor muyuz? Sormuyoruz. E niye soruyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sormuyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Mahsus oraya çekiyorsunuz.
Şimdi, bakın… Çık, özür dile ama bu adamlar Tuncelili değil.
Sonra, ben senin akrabanı söyledim. Bir bankada bölge müdürü
olmuş. Ama her bankanın bölge müdürü gelip de genel müdür yardımcısı mı oluyor?
Beyler, bu işler olmaz. Bakın, hep milleti kandırıyorsunuz. Ya
burada bari hiç olmazsa af dilemesini bilin, özür dilemesini bilin. Yanlış
söylüyorsunuz.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Sen yanlış söylüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben burada daima doğruları konuşuyorum.
Şimdi, bakın, bir nükleer enerji getirdiniz, nükleer enerji
santrali. Bu nükleer enerji santrali işi ne oldu? Önce Rus ve Türk şirketine
verildi ve ta o zaman verilen fiyat 21,16 sent. TETAŞ bunu çok yüksek buldu,
“Türkiye’deki toplam satış fiyatlarının 3 katı.” dedi. Danıştay da bunu iptal
etti. Tuttunuz getirdiniz Meclise, kanun hâline dönüştürdünüz. E bu ne
demektir? Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu yolsuzluğa alet edilmesi demektir.
Bu, Meclisin manevi şahsiyetine yapılan en büyük hakaret değil mi? Şimdi, Rusya
Türkiye'de 21 milyar dolarlık nükleer enerji santrali yapacak, bütün sermayesi
Rusya’ya ait. Arkadaşlar, bu, Türk halkının, Türk milletinin menfaatine mi?
Değil. Ama, yani üç beş kuruşluk, kendi
yandaşlarınızın menfaati için devletin bu kadar yük altına, bu kadar sömürü altına,
bu kadar başka kaynakların emri altına girmesini sağlayan vicdan mıdır? Hangi
vicdandır? Hangi vatanseverlik duygusudur? Hangi Müslümanlık kaidesidir?
Şimdi, burada yenilenebilir enerji kaynaklarını getirmişsiniz.
Tamam, ülkemizin menfaatine neyse onu yapalım, bu memleket hepimizin. Bu
sıralardan nice insanlar geldi geçti ama sizden önce gelip geçen insanlar bu
memleketin, milletin menfaatini düşündüler. Burada iktidar sırasında oturan
insanlara karşı bir olumsuzluk söylendiği zaman insanlar utançlarından kaçacak
yer buldular, sonra geldiler, düzelttiler.
Şimdi, kanunlar getiriyorsunuz, bütün maddelerini
değiştiriyorsunuz. Arkadaşlar, bu maddeleri kimin için değiştiriyorsunuz?
Kanun, kanun… Yazmışsınız, getirmişsiniz komisyonlara. Komisyonlarda bunlar
tartışılıyor, bir de son anda getiriyorsunuz, korsan önergeler veriyorsunuz. Bu
korsan önergelerle kime ne menfaat sağladığınız belli değil.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Yani kimseye bir şey sağlamaz ama…
KAMER GENÇ (Devamla) – Bunları uygulamada görüyoruz çünkü
okumuyoruz. Hanginiz bu önergelere okuyarak oy veriyorsunuz arkadaşlar? Bunlar,
hepsi memlekette rant kaynakları. Bu rant kaynaklarının kime aktarıldığını, devletin
kaynaklarının kim tarafından sömürüldüğünü bizim bilmemiz lazım, engellememiz
lazım, millet bizi bunun için gönderdi. Burada birtakım insanlar bazı
holdinglerin menfaatlerini özel korumak için görevli gelmişler buraya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Biz bunların karşısında nasıl engel
olacağız? Meclis Başkanı buna engel olmuyor, ötekiler olmuyor, kim olacak? (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci maddesi ile
değiştirilen 5346 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının ilk
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, aynı çerçeve madde ile 5346
sayılı Kanunun 8 inci maddesine eklenen beşinci fıkrasında yer alan "içme
ve kullanma suyu koruma alanlarında" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"Bu Kanunun yayımı tarihi itibariyle işletmede olanlar dâhil,
31/12/2015 tarihine kadar işletmeye girecek bu Kanun
kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesislerinden,
ulaşım yollarından ve lisanslarında belirtilen sisteme bağlantı noktasına
kadarki TEİAŞ ve dağıtım şirketlerine devredilecek olanlar da dâhil enerji
nakil hatlarından yatırım ve işletme dönemlerinin ilk on yılında izin, kira
irtifak hakkı ve kullanma izni bedellerine yüzde seksenbeş
indirim uygulanır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değiştirilmesi önerilen birinci fıkranın mevcut hali, bu hükmün
yürürlük tarihinden önce işletmeye girmiş olan tesislerin de bu hükümden
yararlanıp yararlanmayacağı hususunda muğlaklık
içerdiğinden yapılan değişiklikle bu muğlaklığın giderilmesi amaçlanmaktadır.
Ayrıca, içme ve kullanma suyu koruma alanları gibi toplum hayatı açısından son
derece hayati önem taşıyan alanlara müdahalenin de önüne geçilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
395 Sıra Sayılı kanun teklifinin 5. maddesinin 1. fıkrasının
başına “Halen işletmede olanlar dahil” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Alim Bey…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenleme ile hâlen işletmeye açılmış olan tesislerin de bu
Kanunla getirilen avantajlardan yararlandırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 6’yı okutuyorum:
MADDE 6 - (1) 5346 sayılı Kanunun 10 ncu
maddesi, aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 10- Bu Kanunun 6 ve 6/A maddelerine aykırı faaliyet
gösterdiği tespit edilen tedarikçiler hakkında, 4628 sayılı Kanunun 11 inci
maddesi hükümleri uygulanır.”
BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına…
OKTAY VURAL (İzmir) – Konuşmuyoruz Sayın Başkan…
BAŞKAN – Şahsı adına Mahmut Mücahit Fındıklı…
MAHMUT MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Konuşmuyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Eyüp Ayar? Yok.
Başka söz talebi? Yok.
Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 6 ncı maddesi ile değiştirilen 5346 sayılı Kanunun 10 uncu
maddesinde yer alan "edilen tedarikçiler" ibaresinin
"edilenler" ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Ahmet Yeni |
İkram Dinçer |
|
Giresun |
Samsun |
Van |
|
A. Sibel Gönül |
Yılmaz Helvacıoğlu |
|
|
Kocaeli |
Siirt |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
395 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 6. maddesinde geçen “aykırı
faaliyet gösterdiği tespit edilen” ibaresinin “aykırı faaliyette bulanan”
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık |
Cemaleddin Uslu |
Yılmaz Tankut |
|
|
Kütahya |
Edirne |
Adana |
|
|
Mümin İnan |
Hüseyin Yıldız |
Recep Taner |
|
|
Niğde |
Antalya |
Aydın |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Alim Bey, gerekçeyi mi okutayım?
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenlemeyle madde metninin daha anlaşılır hâle getirilmesi ve
4628 sayılı kanun ile uyumlu olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 6 ncı maddesi ile değiştirilen 5346 sayılı Kanunun 10 uncu
maddesinde yer alan "edilen tedarikçiler" ibaresinin
"edilenler" ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yaptırımlara ilişkin düzenlemenin atıfta bulunduğu 4628 sayılı
Kanunun 11 inci maddesi hükümleri ile uyumlu hale getirilmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun
komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi
bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç
Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi
okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa, önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlindeyse önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, anlaşılır şekilde okusun
efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin
eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Ahmet Yeni |
İkram Dinçer |
|
Giresun |
Samsun |
Van |
|
Azize Sibel
Gönül |
Yılmaz Helvacıoğlu |
|
|
Kocaeli |
Siirt |
|
Madde 7- 5346 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin ikinci
fıkrasının ilk cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"4628 sayılı Kanun kapsamında imzalanan su kullanım hakkı
anlaşması hükümleri çerçevesinde DSİ'ye ödenecek olan
enerji hissesi katılım payının hesabında esas alınacak tesis bedeli, tek veya
çok maksatlı tesislerde tesisin ihaleye esas ilk keşfi;
a) Enerji tesisini ihtiva
ediyorsa, tesisin DSİ tarafından yapılan kısmın ilk keşif bedeli,
b) Enerji tesisini ihtiva
etmiyorsa, ortak tesise ait ilk keşif bedeli,
c) Enerji tesisini ihtiva
etmemekle birlikte, DSİ tarafından enerji tesisi kısmen yapılmış ise ihaleye
esas ilk keşif bedeli,
TEFE/ÜFE ile su kullanım anlaşmasının yapıldığı tarihe getirilmiş
olan bedelin % 30'undan fazlasını geçemez."
BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Yeterli çoğunlumuz vardır,
katılıyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yeterli çoğunluk var mı?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayalım efendim.
BAŞKAN – Evet, 14 kişi var Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi tabii, bir ek madde. Bu maddeyle ne
murat ediliyor, ne sağlanıyor, bu konuda Sayın Bakan lütfen bir bilgi versin
yani bu madde ne getiriyor, ne götürüyor? Yani, milletvekili kaldır, indir yani
böyle bir şey olabilir mi?
BAŞKAN – Tamam Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yani, faydalı mı, değil mi, bilmiyoruz.
Lütfen… Bu, maliyeyle ilgili bir şey.
BAŞKAN – Tamam Sayın Başkanım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Anadol, buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bir maruzatta bulunacağım yerimden.
Diyorum ki bu teklif, muhalefet gruplarının da desteklediği bir teklifti
yenilenebilir enerji, ama komisyonlar çalıştı, Meclis üzerinde bir karara
vardı, şimdi kanun yeniden yapılıyor. Buraya sürprizlerle karşılaşmak için
gelmedik. Bugün geldi bu. Bu mutabakatın daha evvel yapılması
lazım ve bozulmaması lazım.
Teşekkür ederim.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – İzah etsin Sayın Bakan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir dakika… Sayın Başkanım… Sayın Başkanım,
izin verir misiniz?
BAŞKAN – Evet…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir saniye Sayın Başkanım…
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Komisyon üyeleri biliyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İzin verin Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Yeni madde olarak görüşme açtım.
Sayın Bakanım…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İzin verin Sayın Başkanım, Sayın
Bakandan önce ben bir…
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Alim Bey
biliyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Değerli arkadaşlar, Sayın Başkan; biz
bu madde ihdasıyla ilgili, arkadaşlarımıza bilgi verdik. Eğer gruplarımızın bu
konuda tereddütleri varsa biz talebimizi geri çekebiliriz Sayın Başkan. Çok net
olarak…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam, var; çekelim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Burada şuna katılıyorum: Yani biz
burada mutabakatla çalışıyoruz ve ben bu bilgileri kendilerine sabahleyin
takdim ettim ama buna rağmen o konuda bir tereddütleri, sıkıntıları ya da
problemleri varsa biz çekiyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Evet, çekelim.
BAŞKAN – Önergenizi geri mi çekiyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çekiyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Çok teşekkür ederiz, sağ olun.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Bakanın Genel Kurulu
aydınlatmasını rica ediyoruz.
BAŞKAN – Evet, önerge geri verilmiştir efendim.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Bilgilendirin Genel Kurulu
Sayın Bakan.
BAŞKAN – Arkadaşlar, önergeyi veren arkadaşlar önergelerini geri
çektiler. Dolayısıyla, işlemden kaldırılmıştır.
Madde 7’yi okutuyorum:
MADDE 7 - (1) 5346 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 5- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31/12/2009 tarihine kadar, bu Kanunun 6 ncı
maddesi kapsamındaki uygulamalar için 2008 yılına ait Türkiye Ortalama Elektrik
Toptan Satış Fiyatı geçerlidir.
Bu Kanunun 6, 6/A ve 6/B maddelerinde çıkarılması öngörülen
yönetmelikler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içerisinde
yayımlanır.”
BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir
Akcan.
Sayın Akcan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz ve Türkiye için
oldukça önemli olduğuna inandığım, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy
tarafından verilmiş kanun teklifinin 7’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, madde 7, geçici madde 5 olarak takdim
ediliyor içeride ve “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31/12/2009...” deniliyor. Tabii, kanun teklifi 2008’de
verildiği için -bir sene sonra ve geldiğimiz zaman 2010’un sonu- kanun
teklifinin verildiği tarihten itibaren yaklaşık iki yıl geçmiş.
Nükleer enerji ile ilgili yapılan anlaşmanın uygun bulunduğuna
dair kanun tasarıları görüşülürken ne demiştik? “Yenilenebilir enerji bu ülke
için çok önemli ki konuya hassas milletvekillerimiz kanun teklifi veriyor, bunu
bir an önce kanunlaştıralım.” Hatta, bu nükleer
enerjiyle ilgili kanun tasarısını görüşürken “Hiç görüşmeden, sadece geneli
üzerinde üç beş dakika grupların görüşünü arz etmelerinden sonra, maddelerini
hiç konuşmadan oylayalım.” diyerek değerlendirme yapmıştık ama o gün geldi ve
nihayet, geç de olsa bu tasarıyı ele alıyoruz.
Bu tasarıyı ele alırken dikkat etmemiz gereken bir husus: İki sene
önce kanun teklifi verildiği zaman bu kanun teklifinin iktidar partisi
milletvekilleri tarafından düşünülerek taşınılarak verilmiş olduğunu kabul eden
bazı yatırımcılar, kanun teklifinin içinde yer alan parametrelere göre kendilerini
yatırıma hazırladılar, hatta yatırım yaptılar. Şimdi bu parametreler bazı
noktalarda, özellikle fiyat noktasında değiştiğinde -ki Kütahya Milletvekilimiz
Sayın Alim Işık da bu konuya değindi- bu değişiklik
onların aleyhine tecelli ettiğinde -nasıl ki Rekabet Kurumu var haksız
rekabetin önüne geçmek için- bu mekanizmayı nasıl çalıştıracağız da -bu şekilde
fizibilitesini hazırlamış- teklif metninin içeriğine göre fizibilitesini
hazırlamış olan insanların mağduriyetini ortadan kaldıracağız? Ben bu hususu,
tutanaklara geçmesi açısından bir daha ifade etmeye ve dönülebilecek bir nokta
varsa o noktadan, hatadan dönülmesi adına değil de insanların olumsuz
etkilenmemesi adına düşünülmesinden yana ifade etmek istedim. Bu ihtiyacı
görüyoruz.
Bunun dışında, değerli milletvekilleri, bu teklifin 1’inci
maddesinde “biyogaz” kavramının metinden, öbür ana kanundan çıkarılması gündeme
gelmişti. O zaman da çok üzülmüştüm.
Değerli milletvekilleri, biyogaz -sera gazı salınımının
gerçi olumsuz etkilenmesinin önüne geçecek bir durum değil- sera gazı etkisinin
oluşmasında sebep olan, rol oynayan gazların atmosfere salınımında
etki eden faktörleri ele aldığımızda yaklaşık olarak üçte 1 oranında evsel
atıklar ve hayvansal üretimin rol aldığını ifade ediyor konu uzmanları.
Dolayısıyla hayvansal üretimden kaynaklanan atıklardan çıkan gazın, biyogazın
-biyogaz gaz diye nitelendirdiğimiz komponentinde
ağırlıklı olarak metan bulunan gazın- kullanılması amacıyla Avrupa yaklaşık
çeyrek asırdan beri vatandaşlarını teşvik etmekte ve “biyogaz kullanımı” adı
altında bir faktörü ele aldırmakta teşvik ederek. Nasıl? Biyogazı elde ederek
hayvansal atıklardan yani dışkıdan biyogaz elde etmek suretiyle küçük
işletmelerin ve orta ölçeklikli işletmelerin enerji ihtiyacı karşılanıyor ama
her şeyden önemlisi tarım sektörüyle ilgili bir problem hallediliyor.
Değerli milletvekilleri, ziraat fakültelerimizin toprak
bölümünün öğretim üyelerinin, bilim adamlarının yaptığı çalışmalar sonunda
ortaya koydukları Türkiye gerçeği şu: “Eğer devlet olarak mesela, bir erozyonla
mücadelede veya ağaçlandırma kampanyasında bir ciddi devlet politikası
uygulasak ve toprakların organik madde açığını karşılamak, kapatmak için bir
sistem geliştirsek ve bütün millet, bu milletin bütün fertleri bu hassasiyet
üzerinde yoğunlaşsa, yarım asır sonra, eh, Türkiye topraklarının bir miktar
organik madde açığı karşılandı diyebilecek noktaya geliriz.” diyorlar.
Yani Türkiye topraklarında bitkisel üretim için olmazsa olmaz
faktörlerden bir tanesi olan organik maddenin inanılmaz seviyelerde açığı var.
Bu açığın kapatılmasında biyogaz üretmek amacıyla toplanan gübrelerin posa
hâlinde, biyogaz üretildikten sonra açığa çıkanın kurutulup, fermente edilip
yeniden ihtiyaç varsa hâlâ organik madde açığı olan toprağımızda kullanılması bitkisel
üretimde inanılmaz boyutlarda artışlara sebep olacak bir faktör olarak
karışımıza çıkıyor. İşte bu yüzden biyogaz üretiminin teşvik edilerek, oradan
belki enerji, elektrik üretilmesini teşvik etmek suretiyle bu konuyla doğrudan
ilgili olmasa da tarımsal üretim için gerekli olan bu noktaya gitme şansını
yakalayabiliriz diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, hazır tarımla ilgili bir noktaya
gelmişken… Sayın Bakanımızın bu noktadaki hassasiyetini biliyorum. Dağıtım
hizmetlerinin özelleştirilmesinden önce, devletimiz, bitkisel üretim amacıyla,
tarımsal sulama amacıyla kullanılan elektriğin kısmen dönemsel olarak yani
hasat zamanına bağlı olarak ödenmesi imkânını sağlıyorlardı. Bu doğru bir
yaklaşımdı ama özel sektörün eline geçtikten sonra, hasat gerçeğine rağmen yani
adam, mayıs ayından itibaren tarlasını sulamaya başlıyor ve şu anda ürettiği
örneğin şeker pancarının teslimatını yaptığı hâlde daha parasını alabilmiş
değil. Mayıstan itibaren içinde bulunduğumuz ayı düşünürseniz, aralık ayını,
yaklaşık sekiz aylık periyot demektir bu. Sekiz ay
sonra hâlâ parasını alamamışsa, buna karşılık özelleştirme sonunda
özelleştirmeyi üstlenmiş sektör aylık olarak çiftçiden kullandığı elektriğin
ücretini talep ederse, burada ciddi bir çıkmaz olacak demektir. Ben, bu
noktada, özelleştirmeden dağıtım işini almış olan şirketlerimizin bu noktaya
dikkatleri çekilerek bir orta yol, bir sağlıklı yol bulunabilmesi için
görüşmeler yapılmasının Türk tarımı için oldukça elzem ve önemli olduğunu ifade
etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, benim dikkatimi çeken bir diğer husus, sayın Bakanlığın dağıttığı broşürlerde de vardı; maliyet
bazlı fiyatlandırma hususu. Bu fiyatlandırmada bir faktör de kayıp kaçaklar.
Burada kayıp, TEDAŞ’ın aldığı yaklaşık 130 milyar kilovatsaat, bunun içindeki 23 milyar kilovatsaat
kayıp kaçak. Bunun teknik boyutlu kısmı 8 milyar kilovatsaattir.
Geriye kalan 15 milyar kilovatsaat, kaçak kullanımdan
kaynaklandığına inandığımız miktardır. Eğer sokak aydınlatmalarını, eğer teknik
olmayan kaçak kullanımdan kaynaklanan bu faktörü ve eğer TRT payını üst üste
koyarsak değerli milletvekilleri, yaklaşık 4’le 5 milyar TL arasında bir yük,
faturayla düzgün elektrik ücretini kullanıp ödeyen vatandaşlarımızın üzerine
sarılıyor demektir. Yani, işin en kolay yanı. Öyle
yerler var ki belli bölgelerimizde, bu hepimizce malum, o bölgelerde trafo var,
o trafoda hiç abone yok ama şakır şakır o trafodan
elektrik kullanıldığını resmî makamlar tespit ediyor. O zaman, eğer orada abone
yoksa, ama abone olmamasına rağmen o trafodan elektrik
kullanılıyorsa, bu kullanılan elektriğin bedeli abone olmadığı için ortada
alınamıyorsa, o zaman bunun bedeli kimden alınacak? Abone olmuş olan
insanlardan alınacak. Bu rakamın yaklaşık 4,5-5 milyar civarında olduğu
hususuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu, bir haksızlıktır. Devletine karşı
borcunu yerine getiren normal tüketicinin üstüne salınması olayı ciddi bir
haksızlıktır diyor, bu kanun teklifinin hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.
Şahsı adına Başkanlığımıza ulaşmış olan bir söz talebi yoktur.
Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
395 sıra sayılı Kanun Teklifinin 7. maddesinde yer alan “31/12/2009” tarihinin “31/12/2011”, “2008 yılına” ibaresinin
de “2010 yılına” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık |
Cemaleddin Uslu |
Yılmaz Tankut |
|
Kütahya |
Edirne |
Adana |
|
Hüseyin Yıldız |
Recep Taner |
|
|
Antalya |
Aydın |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 7 nci maddesi ile 5346 sayılı Kanuna eklenen geçici 5 inci
maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Özlem Türköne |
İkram Dinçer |
|
Giresun |
İstanbul |
Van |
|
Hayrettin
Çakmak |
Yahya Akman |
|
|
Bursa |
Şanlıurfa |
|
“Geçici madde 5.- Bu Kanunun 6, 6/A, 6/B ve 6/C maddelerinde
çıkarılması öngörülen yönetmelikler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren 3 ay içerisinde yayımlanır. YEK Destekleme Mekanizmasına 2011 yılında
tabi olmak isteyenler, YEK Belgesi almak ve 6, 6/A, 6/B ve 6/C maddelerinde
çıkarılması öngörülen yönetmeliklerin yayımlanmasını takip eden 1 ay içerisinde
EPDK'ya başvurmak zorundadır. YEK Destekleme
Mekanizmasına 2011 yılında tabi olanların listesi, başvuruların alınmasını
takip eden 1 ay içerisinde EPDK tarafından yayımlanır. "
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun teklifinin hazırlandığı tarihten sonra geçen süre dikkate
alınarak tarihler yeniden düzenlenmektedir. Ayrıca Kanunda çıkarılması
öngörülen yönetmeliklerin hazırlanmasına dair süre sınırı getirilmek suretiyle
ilk uygulama yılına ilişkin düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Bu, madde metnini tamamen değiştirdiğinden diğer önergeyi işleme
alma imkânı kalmamıştır.
Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 8’i okutuyorum:
MADDE 8 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde, MHP Grubu adına Kastamonu Milletvekili
Sayın Mehmet Serdaroğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Serdaroğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına yenilenebilir
enerji kanunu üzerinde söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin sekiz yıllık iktidarı döneminde
-evet, yaptıklarınız var, yapamadıklarınız var ve hatta yapmak istemedikleriniz
var- ülkeyi sanal gündemlerle meşgul edip ülkenin önemli öncelik ve sorunlarını
maalesef göz ardı ettiniz. İşte, enerji de bunlardan biridir. Bakın, ilk defa
Milliyetçi Hareket Partisinin ortaya koyduğu “2023’te lider ülke Türkiye”
hedefine ulaşabilmek için dışa bağımsız enerjiye sahip olmamız şarttır.
Değerli milletvekilleri, bugün, elektrik üretimimizin yüzde 49’u
doğal gaz, yüzde 6’sı ithal kömür, yüzde 3’ü fuel oil olmak üzere, yüzde 58’i ithal yoluyla sağlanmaktadır.
Kalanın yüzde 20’si linyit kömüründen, yüzde 16’sı barajlardan ve yüzde 6’sı da
diğer kaynaklardan elde edilmektedir. Görülüyor ki dışa bağımlı bir enerji
üretimimiz var.
2020 yılına kadar kurulu gücümüze en az 50-60 bin megavatlık
kapasite ilave etmek zorundayız, yani yılda yaklaşık 4 bin megavatlık enerji
yatırımı yapmalıyız. Maalesef kurulu potansiyelde 2003-2007 arasında, geçmiş hükûmetlerin bıraktığı döneminizde biten yatırımların
sonucu sadece 9 bin megavatlık bir artış olmuştur. Oysa 2003-2010 arasında en
az 28 bin megavatlık bir artış olması gerekirdi. Görülüyor ki İktidarın
enerjideki karnesi de bize göre son derece zayıftır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin iklim şartları güneşten
rüzgâra, jeotermalden biyokütleye kadar pek çok
yenilenebilir enerji kaynağı açısından fevkalade zengindir. Bu kaynakların en
bolu olan akarsularımızı değerlendirip doğaya ve çevreye zarar vermeden HES’lerin sayısını ve gücünü artırabiliriz. Yalnız, bu HES’leri yaparken, önce nehir ve ırmaklarımızdaki
sularımızı değerlendirmeliyiz. Bakın, sadece bir örnek veriyorum:
Kastamonu’daki Taşköprü ve Obrucak barajlarını
2002’de söz vermenize rağmen hâlen yapmadınız. Hem elektrik üretecek hem de
sulama yapacak olan bu büyük barajlar dururken, sizin, gidip, o güzelim
ormanları ve doğayı tahrip ederek derelere HES yapmanız, tabii ki birileri
tarafından eleştirilecektir.
Değerli milletvekilleri, altını çizerek ifade ediyorum ki, enerji
yatırımlarımızı bu zengin kaynaklarımıza aktardığımızda hava kirliliğinden
uzak, çevreye duyarlı, verimli ve ucuz enerjiye sahip olacağız.
Rüzgâr enerjisine gelince: Çalışmasına 2000 yılında başlanan
Türkiye rüzgâr haritasının tamamlanarak en verimli bir şekilde rüzgâr
kaynaklarımızın enerjiye dönüştürülmesi gerekiyor. Başta rüzgâr olmak üzere,
tüm yenilenebilir enerji yatırımlarına Milliyetçi Hareket Partisinin desteği
tamdır.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar yeterince dile getirilmemiş
olan boğazlardaki alt ve üst akıntılardan enerji üretimini çok önemli saydığımı
huzurlarınızda ifade etmek istiyorum. Bu akıntıların yenilenebilir enerjide
önemli bir kaynak olduğuna inanıyorum. Görüntü kirliliği yapmadan, özellikle
alt akıntılardan teknolojinin imkânlarıyla elektrik üretilebilir. Bu imkânın
ilgililerce değerlendirilip bir sonuca bağlanmasını Hükûmetin
ve siz değerli milletvekillerinin ve muhterem kamuoyunun dikkatlerine
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, elektrik enerjisi sanayiye destek
sağlayan temel sektördür ve altyapıdır. Türk sanayicisinin ve iş adamının
devletten istediği, başka ülkelerin sanayicileriyle rekabet edebilme güçlerinin
artırılmasıdır. Devlet olarak başka ülkelerdeki şartları kendi sanayicimize ve
iş adamlarımıza hazırlamak durumundayız. Elektriğin kilovatsaati
bizde 13 sent, başka ülkelerde 3 sent ise, biz, sanayicimize “Hadi gidin,
dünyayla rekabet edin, şu cari açığı kapatalım.” diyemeyiz.
Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz ki seçim yaklaştı, seçim
yaklaşınca, dilin kemiği de yok ya, bol keseden seçim vaatleri ortalığa
saçılmaya başladı. Dillerinde kemik olmadığı için katrilyonluk vaatlerde
bulunup sözlerini tutmayanlara canlı bir örnek vermek istiyorum. 2002 seçimleri
öncesinde yani sekiz yıl evvel Sayın Başbakanımızın Kastamonu Nasrullah Camisi önündeki meydanda söz verdiği vaatlerden
sadece birini, enerjiyle ilgili olduğu için sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bakın, Sayın Başbakan neler vadediyor,
kendi sesinden size dinletmek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, lütfen efendim
yani konuşmanızı yapın, siz kendiniz söyleyin efendim, Sayın Başbakan ne
söylemişse.
Sayın Serdaroğlu, böyle bir üslup olmaz ama, lütfen… İstirham ediyorum yani, lütfen.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Böyle bir şey olabilir mi ya!
BAŞKAN - Sayın Serdaroğlu, lütfen,
istirham ediyorum. Arkadaşım, yapmayın.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Dinlemek istemiyor musunuz? Peki.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Ayıp! Ayıp!
BAŞKAN – Hayır, siz kendiniz söyleyin. Mehmet Bey, kendiniz
söyleyin.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Peki, dinlemek istemiyorsanız, ben
şimdi, değerli Başbakanımızın, Sayın Başbakanımızın bu meydanda ne söylediğini
deşifre ederek burada okumaya çalışacağım, söylemeye çalışacağım. Diyor ki:
“Düşünün, şu anda biz sanayiye kilovatsaati 7 sentten
enerji veriyoruz. Ama bugün hidroelektrik santrallerinde enerji üretiminin
maliyeti 1 sent, doğal gaz çevrimde 12 sent. 1’e 12 maliyeti görüyor musunuz?
Bu memleket batmasın da ne yapsın?” diyor. Ve “Termik santrallerinde maliyet 3
sent. Yazıktır, günahtır. Biz kalkıp sanayiye 7 sente, 8 sente değil de 3
sente, 4 sente enerji vermeye yönelirsek benim sanayicim dünyayla rekabet eder
hâle gelir ve yatırımlarını artırır.” diyor. Evet, siz de duydunuz, Sayın
Başbakan 2002 yılında sanayicinin 7 sentten kullandığı elektriği pahalı bulup
3-4 sente indireceğini vadediyor. O gün beğenmediği,
“İndireceğim.” diye söz verdiği 7 sentlik fiyat bugün ne kadar biliyor musunuz?
Tam 13 sent. Sayın Başbakan 2002 seçimlerinde sanayiciye elektrik fiyatını yarı
yarıya azaltmayı vadederken bugün bunu 2 katına
çıkarmıştır.
İşte şu, bir organize sanayi bölgesinde üretim yapan bir
sanayicimizin elektrik faturasıdır değerli milletvekilleri. Verilen sözlerin
tutulmadığının resmî bir belgesidir. İşte bu fatura -beni bağışlayın- “Atma
Recep, din kardeşiyiz!” deyiminin vücut bulmuş, canlanmış, yaşanmış bir
örneğidir!
İktidar partisi geçen sekiz yıl içinde verdiği sözlerin büyük bir
bölümünü tutamamış, bolca karşılıksız palavra basmıştır! Geçmişte ve günümüzde
bolca karşılıksız palavra basanlara bir Giresun türküsünü hatırlatmak
istiyorum:
“Atma Hakkı atma, pişman
olursun,
Giresun beylerine rezil olursun.”
Değerli milletvekilleri, bizi izleyen değerli vatandaşlarıma
senenin son günlerinde şunu söylemek istiyorum: Milliyetçi Hareket Partisinden
böyle uçuk vaatleri duymadınız ve duymayacaksınız. Dilin kemiği yok ama akıl
var, izan var, din var, iman var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Tutamayacakları sözleri verenlere
Cenabı Allah’ın nefreti var.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Size verdi cevabını.
BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, teşekkür
ediyorum.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Bakın…(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, lütfen…
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Evet, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Yasanın hayırlı olmasını Cenabı
Allah’tan diliyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.
Başka söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
9’uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam.
Buyurun Sayın Susam.
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Değerli
arkadaşlar, “Yürürlük” maddesinde söz alıp, grubumuz adına bazı duygularımızı
sizlerle paylaşıp, bu kanunun ülkemize ve tüm Bakanlık ve yatırımcılarımıza
hayırlı olmasını dilemek için aslında söz aldım ama öncelikle bir şeyi
söyleyeyim: Uzun dönemdir bu kanunla ilgili olarak Komisyonda çalışıyoruz; alt
komisyonlar kurduk, komisyonlarda çalıştık. Yalnız, şurada son yaşadığımız noktada tüm iyi niyetimizle, bu
kanunun geçmesine duyduğumuz inançla, bu ülkenin yenilenebilir enerji
kaynağında yatırım yapılabilmesinin önünün açılmasında her türlü desteği
vermenin iyi niyetiyle her türlü toleransı gösterdik. Ancak, bazı noktalardaki
duruma da -bundan sonraki- bu Meclisin kanun çıkarma tekniği açısından dikkat
etmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Tüm görüşmelerimize rağmen, sanki
kanun çıkarmıyoruz da tüzük yazıyoruz, yönetmelik yazıyoruz gibi yeniden kanun
yapan, yeniden madde ihdas eden uygulamaların doğru olmadığını düşünüyorum.
İnşallah, uyumlu, bu Meclisten kanunlar çıkartabilmenin ve bu ülkenin çıkarına
olduktan sonra iktidarıyla muhalefetiyle beraberce elbirliğiyle olumlu sonuçlar
alabilmenin yolu birbirimize güvenden geçer. O güvenin altında da, birbirimize
açık, ne istediğimizi bilen ve söylediğimiz sözlerin sonuna kadar arkasında
duran tavrımızı gerçekleştirmeliyiz.
Onun için, bu konuda dikkatinizi çektikten sonra, Sayın Bakana ve
Bakanlık bürokratlarına şunu söylemek istiyorum: Yenilenebilir enerjiyle ilgili
olarak tüm desteği verdik, bundan sonra görev sizindir. Bu görevi layıkıyla
yerine getirmek ve bu ülkenin 2023 hedeflerinde yenilenebilirde kullanılacak
tüm kaynaklarının kullanılması için yatırımcıların önünü açmak ve bu
yatırımcılara gerekli desteği sağlamak, yatırımcıları seçerken tarafgir olmak
değil bu işi gerçekten yapabilecek olan insanların önünü açmak ve onları
desteklemek sizlerin görevi olmalıdır. Biz de bu konunun takipçisi olup sonuna
kadar bu konuda düzgün ve ülke yararına olan işlerin destekçisi olacağız.
Bu duygularla, hepinize katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyorum
ve bu duygularla, şahsım ve grubum adına, yeni yılın tüm ülkemize barış, huzur,
beraberlik ve kardeşlik getirmesi dileğiyle, huzurlarınızı saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili Sayın Oktay Vural.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Öncelikle, tabiatıyla, bu kanun teklifinde ismi geçen Sayın Soner Aksoy’a
teşekkür ediyoruz, emek sarf etti, epey de badirelerden geçti. Dolayısıyla
bugün burada, biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun arzu ettiği istikamette
olmamasına rağmen böyle bir kanun teklifinin hazırlanmasında gerçekten
gayretlerinden dolayı çok teşekkür ediyorum.
Enerji konusunda gerçekten Türkiye’nin enerji bağımlılığını
azaltması gerekiyor, maliyetini azaltması gerekiyor. Bu bir millî meseledir.
Burada muhakkak hep beraber, birlikte bu kaynakların daha verimli kullanılması
için çalışmamız gerekiyor. Bu çerçevede, son derece önemli, geçen bu kanun
teklifinin Meclisten geçmemesi üzerindeki en önemli tartışma, güneş enerjisi ya
da yenilenebilir enerjiyle ilgili yapılacak yatırımlarda yerli olacak tesislere
verilecek teşvikle ilgiliydi. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunun yapılması
gerektiğini ifade ettik ancak maalesef o gün bunu kabul ettirme imkânını haiz
olmadık. Bugün düşük de olsa böyle bir teşvik var. Ben bu bakımdan Sayın Canikli’ye de teşekkür ediyorum. Ama şunu düşünmemiz lazım:
Biz üretiyoruz, özellikle AKP’nin ekonomi politikaları açısından dışarıdan olan
teknolojilere talebi oluşturup eğer bununla ilgili katma değerin Türkiye’de
kalmasını sağlayamazsak rekabet gücü elde edemeyiz. Onun için bizim düşünmemiz
gereken husus, burada her bir kuruşunu harcayacak vatandaşımızın harcadığı her
bir kuruşla daha fazla katma değerin Türkiye’de kalmasını sağlamaktır.
Vatandaşlarımız iş bekliyor, refah bekliyor. Burada bu pazarı açıp rüzgâr
enerjisiyle ilgili, teknolojiyle ilgili pazarı açın, ondan sonra yurt dışındaki
adam gelsin, teknolojiyi satsın, biz ödeyelim, adamlar kendilerine iş
bulsunlar. Böyle bir mantık artık bizim rekabet gücümüzü engelleyen bir
mantıktır. Onun için her bir konuda bunun yapılması lazım. Keşke daha önceleri
daha telefonla, cep telefonu, GSM’le ilgili pazar
açıldığı zaman, Türkiye bununla ilgili pazarı açtığı zaman, Türkiye keşke
bununla ilgili üretimlerin Türkiye’de yapılmasıyla ilgili bir teşvik koysaydı.
Keşke elektrik üretim ekipmanları piyasasında da
Türkiye’de üretimle ilgili teşvikler olsa. O bakımdan ithalata dayalı bir
büyüme. Türkiye’de üretmeyip, yurt dışında üretilenleri Türkiye’ye ithal etmek
gibi bir ekonomi politikasının bu millete iş ve aş üretmediği kesin olarak
ortaya çıkmıştır. Ben bu yeni gelişen bir teknolojide böyle bir teşvikin ne
ölçüde katma değer sağlayacağını bilemiyorum gerçekten çünkü ne yazıktır ki,
düzenleyici etki analizi yok bunlarda. Yani milletvekillerinin önüne geliyor;
peki, ne kadar iş sağlayacak, teknolojimizi hangi noktaya getirecek, ne kadar
kaynak gidecek, bizim elektrik faturamızı nasıl etkileyecek diye, bu bilgilerin
Meclise gelmesi lazım. Bunlar milletvekili. Milletvekiline gidip sordukları
zaman, evet, biz bunu çıkarttık… Sayın Başbakan diyor ki: “Hesap kitap işi.”
Bir yolla ilgili, bölünmüş yolla ilgili bir hesabı yapıyor ama bununla ilgili
hesapların milletvekillerine gelmesi gerekir ki, bunu, menfaatinize olup
olmadığını biz kontrol edelim. O bakımdan, Başbakanlığın talimatıyla -aslında
Meclis Başkanlığının da bunu yapması lazım- bu kanunların düzenleyici etki
analizlerinin muhakkak parlamenterlere verilmesi lazım. Hangi sektörü nasıl
etkileyecek, ne yapacak? Bunlar olmadan, el yordamıyla bu kanunların yapılması,
doğrusu, ne getireceğini, ne götüreceğini bilmiyoruz.
Bakın, ortalama bir maliyet var, 7 sent dediniz. Peki, ben şöyle
bir varsayım yapıyorum: Eğer Türkiye’de ortalama enerji fiyatı düştüğü zaman
siz yenilenebilir enerjiye daha fazla destek vermek durumunda kalacaksınız.
Böyle maktu oranlar, nasıl bunlarla ilgili… Varsayalım bugün sizin enerji
ortalama maliyetiniz 8 sent ya da 6,5 sent, 7 senti belirlediniz. Yarın öbür
gün 4 sente düştüğü zaman, siz bu sektöre 8 sentten kaynak aktarmış
olacaksınız. Yarın öbür gün bu Meclise birileri gelip bize sorduğu zaman, “Ey
Meclis, ey milletvekilleri, bunu göremediniz.” dediği zaman nasıl hesabını
vereceğiz?
Değerli kardeşlerim, hatırlayınız, mobil santrallerle ilgili
yapılan ihalelerde de böyle yapıldı. Enerjinin kısıtlı olduğu bir dönemde
yapılan yüksek fiyatlı enerji faturalarını Türkiye ödemek zorunda kaldı. Onun
için, bunlarla ilgili yapılırken ölçüyü iyi belirlemek gerekmektedir. Bu
bakımdan, bununla ilgili tereddütlerimizin olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Türkiye’nin ortalama enerji maliyeti düştüğü zaman buraya daha fazla kaynak
aktarmak gibi bir riskle de karşı karşıya kalabiliriz. Acaba bunun ortalama
enerjiye dayalı nispi bir oran olarak belirlenmesi daha uygun olur muydu, olmaz
mıydı, doğrusu bunların tartışılması gerekir. Bu bakımdan, bu, enerjiyle
ilgili, hepimiz “Yenilenebilir enerji olsun.” diyoruz ama bunun ekonomiye
maliyetinin ne getireceğinin de burada rakamlarla ortaya konulması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, bu yeniden yapılandırmayla ilgili,
özellikle, bir mail geldi. Belki de Sayın Bakan, elektrik borçları, TEDAŞ’la ilgili şeyleri geldiği zaman… Hatay Reyhanlı
ilçesi çiftçileri göndermiş: “2005, 2006, 2007 TEDAŞ’a
olan toplam 41 milyar borcum vardı. 2 bin kişi çevremde vardı, biz… 2009’da
çıkartılan TEDAŞ borçlarının yeniden yapılandırılması için otuz altı ay vade ve
altı ayda bir olmak üzere, 29 bin olmak üzere toplam 174 bin TL borçlandırma
yapılandırması yaptım. Şu ana kadar 87 bin TL ödedim. Eğer TEDAŞ
borçlandırmasına gitmeseydim bu af tasarısıyla 62 bin TL civarında ödeme
yapacaktım ama bugüne kadar 87 bin TL ödedim.” diyor. Bakın, 2009’da yaptığınız
yeniden yapılandırma ve bugünkü yeniden yapılandırma doğrultusunda, daha önce
bu yeniden yapılandırmaya girenler diyor ki: “Aradaki fark… 62 bin ödeyecektim,
şu anda 87 bin ödedim.” Dolayısıyla böyle olduğu zaman, bu yeniden
yapılandırmalarla ilgili, daha önce yeniden yapılandırma ödeyenlerle ilgili
maalesef adaletli bir sistem de olmamaktadır. Bu bakımdan bunu da bu vesileyle
iletmek istedim.
Ben, bu kanun teklifinin, ülkemizin enerji kaynaklarının daha fazla
kullanılmasına, daha fazla verimli olarak kullanılmasına vesile olmasını
diliyorum. Bu çerçevede, yönelttiğim eleştirilerin de Enerji Bakanlığı
tarafından dikkate alınması gerektiğini ifade ediyorum.
İnşallah, biraz sonra iki tane uluslararası sözleşmeyi de
görüşeceğiz. 2011 yılına da sayılı günler kaldı. Bu vesileyle, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak bütün milletvekillerimizin yeni yılda
ailelerinizle birlikte sağlık ve mutluluk, esenlik içerisinde geçmesini
diliyorum. Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. Saygılarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.
AK PARTİ Grubu adına, Giresun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
Sayın Nurettin Canikli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, ben de öncelikle bu kanun teklifinin yasalaşma
aşamasına gelmiş olmasında emeği geçen, başta teklifin hazırlayıcısı Soner
Aksoy Bey olmak üzere, tüm bürokrat arkadaşlara, Bakanlığımıza, Sayın
Bakanımıza ve elbette burada bulunan siyasi parti gruplarına,
milletvekillerimize, muhalefetiyle iktidarıyla, çok teşekkür ediyorum,
şükranlarımı arz ediyorum katkılarından dolayı. Gerçekten, çok güzel, örnek
diyebileceğimiz bir çalışma ortamı ile son -özellikle bu hafta- çalışmamızı
tamamlıyoruz.
Değerli arkadaşlar, biraz önce Sayın Vural’ın bahsettiği birkaç
konu var, ben de katılıyorum gerçekten. Özellikle fiyatların önümüzdeki sürece
yönelik olarak esnekliğinin sağlanmasının buraya yansıtılması, uygulamaya
yansıtılması konusunda Sayın Vural’ın söylediği hususlar çok önemli ve özelliği
nedeniyle teknoloji içeren bu alanda fiyatların, üretim maliyetlerinin çok
hızlı düştüğü dikkate alınırsa bu fiyat esnekliğinin de bu tasarıya mutlaka
monte edilmesi gerekirdi. Aksi hâlde, başlangıçta verilen lisanslar yüksek
fiyattan on yıl boyunca Türkiye’nin ödemesi gereken veya devletin ve sonuçta
milletin ödemesi gereken elektrik faturalarının yüksek rakamlara baliğ olması
gibi bir sonuçla karşı karşıya kalınabilirdi.
Bu gerçekten hareketle, 3’üncü maddeyle ilgili olarak verdiğimiz
önergede bu hususu düzenleyen, tam da biraz önce Sayın Vural’ın bahsettiği o
sakıncayı ortadan kaldıracak ya da düzenlemeyi sağlayacak bir önerge vermiştik
3’üncü maddede. Orada bu sorun çözüldü. Belki gözünüzden kaçmış olabilir.
Orada, aşağıya doğru fiyatları değiştirmek için Bakanlar Kuruluna yetki veren
bir madde var. Yukarıya yetkisi yok Bakanlar Kurulunun. Listede belirlenen
fiyatlar üst fiyatlar. Bakanlar Kurulu bu fiyatları aşağı doğru çekebilir. Bunu
verdik. Nedeni de, aynı sizin söylediğiniz, burada haklı olarak ortaya koymaya
çalıştığınız gerekçeler ve muhtemel sıkıntıları ve fiyat indirimlerini
vatandaşa yansıtabilmek amacıyla bu konuldu. Gerçekten, başta güneş enerjisi
olmak üzere maliyetler, hepimizin çok yakinen bildiği gibi, hızla düşüyor.
Birkaç yıl önce güneş enerjisinde 24 euro sentlik
fiyatlar tartışılıyordu. Bugün bu tasarıda kilovatına 10 euro
sent bir fiyat kararı verildi. Dolayısıyla, muhtemelen önümüzdeki günlerde,
başta güneş enerjisi olmak üzere tüm yenilenebilir enerji kaynaklarının
üretimine ilişkin maliyetlerde ciddi bir azalma meydana gelecek. Bu azalmanın
da buraya yansıtılmasını sağlamak amacıyla bu düzenlemeyi koyduk. Önce onu
belirtelim.
İkincisi, yine, aynı mantıkla ve aynı kaygıyla, hassasiyetle güneş
enerjisinde başlangıçta 600 kilovatlık bir üst sınır getirdik. Bunun da nedeni
bu, çünkü şu anda güneş enerjisine çok yüksek miktarlarda lisans verilmesi
hâlinde on yıl boyunca, maliyetler düşse dahi kilovat başına 10 sentten ödemek
zorunda kalacaktık devlet olarak, millet olarak. Onu engellemek için bir sınır
koyduk. Birkaç yıl sonra maliyetler düştüğünde, Bakanlar Kuruluna verilen yetki
çerçevesinde aşağı çekilecek fiyatlar ve yeni verilen lisanslar daha düşük
fiyattan verilecek. Dolayısıyla bunu öngördüğümüz için bu sakıncayı ortadan
kaldıran düzenlemeyi yapmış bulunuyoruz, bu sakınca ortaya çıkmayacak.
Ben, tekrar, emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum, siyasi
parti gruplarımıza ve bütün milletvekili arkadaşlarımıza.
Hepinizin, milletimizin, AK PARTİ Grubu olarak da yeni yılını
tebrik ediyorum, inşallah çok daha hayırlı bir dönemin başlangıcı olur diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli.
Başka söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Evet, teklifin tümünün oylamasından önce oyunun rengini belirtmek
üzere, lehte, Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekilimiz… Yok.
Aleyhte, Sayın Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.
Buyurun Sayın Genç. (AK PARTİ sıralarından “Yeter be!” sesi)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu, sana ne! Yeterse çık dışarı!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 395 sıra sayılı Yasa
Teklifi’nin tümünün oylanmasından önce oyumun rengini belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, hepimiz bu memleketin
insanlarıyız. Bizim amacımız, bu memleketin kaynaklarının en iyi şekilde
kullanılması, birtakım kişiler tarafından haksız peşkeş çektirilmemesi, ülkemizde
bu kadar işsiz varken, bu kadar aç varken, bu kadar yoksul insan varken bu
kaynakların en iyi şekilde değerlendirilmesi.
Bilmiyorum, size hiç gelmiyor mu? Bana o kadar acınacak durumda
insanlar geliyor ki, yani insan olduğumdan utanıyorum. Geliyor kadın
“Çocuklarım var, ekmek alamıyorum.” diyor, geliyor burada “Otobüs param yok.”
diyor. Tabii siz yerinize gitmediğiniz için bu insanların dertlerini
görmüyorsunuz. İşte bu sıkıntılar, bizi, burada devletimizin kaynaklarının en
iyi şekilde kullanılması, milletimizin menfaatine en iyi şekilde kullanılması
için çaba sarf ediyoruz.
Şimdi, bakın, bu kanunda mesela 5’nci madde var. Bakın, millî
parklar, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza
ormanlarında, yabani hayat geliştirme sahalarında, özel çevre koruma
bölgelerinde elektrik üretim tesisi kurulmasını, Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulundan izin almanız gerekirken, getiriyorsunuz Bakanlığa
veriyorsunuz.
Bakın, sayın milletvekilleri, şimdi, Türkiye, ender güzel coğrafyalara
sahip bir ülke. Bu ender güzel coğrafyalar içinde de belirli çok doğal parklar
var, tabiat varlıkları var. Şimdi, orada üç beş kuruş işte kâr elde etmek
için... Bakanlık siyasi bir makamdır ama Anıtlar Kurulu, Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu, bunlar ülkenin daha gerçeklerini iyi bilen
kurullardır. Şimdi, onlardan alıp siyasi bir makama veriyorsunuz. Siyasi makam
da politikacının emri altında, politikacıya dayanamaz ki. Dolayısıyla o güzelim
tabiat varlıklarını çok küçük bir değerler için tahrip etmek mi memleketin
menfaatinedir, yoksa bunların en iyi şekilde korunması, nesilden nesle gitmesi
mi daha iyi bir sonuçtur, ülke için faydalıdır? Bana göre bu maddeyle dahi
Türkiye’deki doğal yapıyı yok ediyorsunuz. Mesela, işte bizim Munzur Vadisi çok
mükemmel, şahane bir vadi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Doğal sit alanlarında koruma kurulu
veriyor.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, o alttaki koruma kurulunda
diyorsunuz, bakın…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Doğal sit alanlarında. Orası doğal sit alanı.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Doğal sit alanlarında… Doğal sit alanı her tarafı ilan etmiyorsunuz ki.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Dediğiniz yer doğal sit alanı.
KAMER GENÇ (Devamla) – Kardeşim, işte millî park. Millî park çok önemli bir alan. Hangi millî parkları doğal
sit alanı ilan ettiniz? Çoğunu etmiyorsunuz. Mesela, bizim Munzur Nehri’nin
olduğu vadi dünya harikası bir vadi. Şimdi oraya bir baraj yaptığınız zaman
hakikaten oradaki o doğal yapıyı yok ediyorsunuz. O doğal yapıyı yok etme
pahasına, orada yetişen o bitkileri yok etme pahasına ne elde ediyorsunuz? Çok düşük bir kazanç. İşte bizim istediğimiz, bu ülkenin
sıkıntılarını, gerçeklerini, ihtiyaçlarını iyi hesaplayıp bu memleketi üç beş
kuruşluk menfaat için birilerine peşkeş çektirmemek.
Bakın, bir önerge... Sayın Canikli,
teşekkür ederim bu önergeyi geri çektiğiniz için. Ama bakın, bu su kullanım
haklarıyla ilgili bir önerge verdiniz. Bunun kime fayda getireceğini ben size
açıklayacağım, şimdi zamanım yok.
Arkadaşlar, bakın, ben yirmi beş senedir bu Parlamento çatısı
altındayım. Burada öyle milletvekilleri var ki cep telefonları elinde,
holdinglerle telefonla konuşuyorlar “O maddede şu önergeyi ver…” Ve veriyorlar.
Maalesef böyle arkadaşlar, vallahi böyle billahi böyle. Dolayısıyla, devletin,
milletin katrilyonları gidiyor, trilyonları gidiyor. Yani bizim istediğimiz
bundan bu Parlamentoyu kurtarmak, bu Parlamentoya milletin menfaatine yarar
sağlayan, milletin menfaatine hizmet eden kanunları getirmek, bizim amacımız
bu.
Ben de, zamanım kalmadı, yeni yılımızın ülkemize, milletimize
hayırlar ve uğurlar getirmesini diliyorum. İnşallah, bu milletimiz… Önümüzdeki
sene bu AKP İktidarının son yılı olacak, çünkü sizden çok çekti bu millet.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Senin son yılın, senin.
KAMER GENÇ (Devamla) – Diliyorum milletimizin… Merak etmeyin,
millet her şeyi görüyor, milleti kandırıyorsunuz.
Ben bütün vatandaşlarıma Allah’tan en güzel sağlıklar, başarılar,
huzur diliyorum ve memleketimizin birlik ve bütünlüğünün korunmasını diliyorum.
Hepimizin arasındaki kardeşlik ve hoşgörü düşüncesi ve duygusunun gelişmesini
istiyorum.
OSMAN KILIÇ (Sivas) – İşte böyle ol ya!
KAMER GENÇ (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Sayın milletvekilleri, teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır,
milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın Bakanın kısa bir teşekkür konuşması olacak.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de öncelikle, başta kanun teklifinin sahibi
olan Soner Aksoy milletvekilimize huzurlarınızda teşekkür ediyorum ve bütün
emeği geçen bağlı, ilgili, ilişkili kuruluşlarımız ve Hazine başta olmak üzere
bütün bakanlıklarımıza da teşekkür ediyorum. Burada iktidarıyla muhalefetiyle
bu kanun teklifinin kanunlaşmasıyla alakalı katkı koyan bütün milletvekili
arkadaşlarımıza da ve bütün gruplara da teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, 2010 yılının son kanunu olarak çıkıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İki kanun daha var.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – İnşallah
önümüzdeki hafta salı günü de -eğer mutabakat sağlanmışsa yine enerji
KİT’lerinin mahsuplaşmasıyla alakalı kanun- bir enerji kanunuyla beraber
başlamış olacağız.
Bu vesileyle yeni yılınızı da kutluyorum, inşallah, sağlık, sıhhat
içerisinde nice yıllar temenni ediyorum.
Kısaca bir gerçekten bahsetmek istiyorum. O gerçek şu: Bu koymuş
olduğunuz katkılarla beraber istihdamı artırıcı, sanayinin daha farklı
sektörlere de yatırım yapmasını sağlayan bir kanunu burada geçirmiş olduk.
Yaklaşık 20 bin megavatlık bir güç elde etmiş olsak sırf bu kanundan sonra,
25-30 milyar dolarlık bir yatırım… Hele hele yerli
kaynaklardan yapılabiliyorsa bu, hem sanayi açısından hem de istihdam açısından
önemli bir katkı sağlanmış olacaktır.
Tabii, burada arkadaşlarımız bu katkıları koyarken aslında
tüketicinin daima pahalı, üreticinin ise daima ucuz bulduğu bir kalemi regüle etmekle alakalı bir çalışma yaptık. Dediğim gibi,
yatırımcı bu fiyatlarla mutlaka yatırım yapabileceği bir noktayı yakalar ve
bulur. O yatırımı da yapar. Bununla alakalı hiçbir endişeye düşmeyelim, piyasa
bunu bu şekliyle regüle eder. Bakın, şu ana kadar
yaklaşık 550 tanesi su, 93 tanesi da rüzgâr olmak kaydıyla yaklaşık 670 tane
yatırımcının hiçbir tanesi bu fiyatlarla satmadı, serbest piyasaya bu
fiyatların daha üzerinde sattı. O yüzden siz kaygı ve endişeye kapılmayın, verdiğiniz
tekliflerle “İşte, 1 euro sent daha, 1 dolar sent
daha fazla versek yatırımcı gelir.” demeyin. Yatırımcımız bu fiyatlarla beraber
yatırım yapar, iklim müsaittir, siyasi istikrar müsaittir, zemin müsaittir, o
açıdan inşallah bütün bu yatırımlar yapılacaktır.
Ben, sırf bilgi kirliliğine mâni olmak açısından, bir
milletvekilimiz de bahsettiler, Niğde’de İller Bankasının yaptığı yatırımla
alakalı… Ben bu arada kendisiyle telefonla konuştum. “Siyasi gerekçelerle bu
yatırım engellendi.” dendi. Sırf düzeltme adına söylüyorum. Bakın, AK PARTİ
İktidarında bu ülkenin idaresine irade koyan yapının her sektörü, hiçbir görüş
ayrılığına bakmaksızın, hangi belediye olursa olsun, ister İller Bankası
paylarıyla isterse sektörel, bütün bakanlıkların
yatırımlara koyduğu paylar itibarıyla baktığımızda hiçbir ayrım yapmaksızın…
(MHP sıralarından gürültüler)
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Öyle yapmıyorsunuz!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bakın,
arkadaşlar, sırf bir yanlış anlama olmasın diye diyorum; üç yıl önce yapılan
bir sondajda 29 derece çıkıyor su, 400 metre sonra 200 metre artırılıyor 28
derece çıkıyor, 40 derecenin altında çıkmaması için bu araştırmalar yapılıyor.
Bakın, “Siyasi gerekçelerle.” dediğiniz için söylüyorum, teknik gerekçelerle o
arama durduruluyor. Bakın, teknik gerekçelerle… Rapor yarın tekrar sunulacak,
ben bir yanlış anlama olduğu kanaatiyle söylüyorum.
Ben şöyle söylüyorum: Değerli arkadaşlar, hepinize tekrar teşekkür
ediyorum, koymuş olduğunuz katkılardan dolayı. Hayırlı, güzel bir işe imza
attık. Tekrar iyi çalışmalar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 4’üncü sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti
Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askeri
Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askerî
Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/781) (S. Sayısı: 459)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer alan İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî
veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek
İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- İşkenceye ve Diğer Zalimane,
Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/752) (S. Sayısı: 522)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti ile Filipinler
Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Filipinler Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/738) (S. Sayısı: 481) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 481 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE FİLİPİNLER
CUMHURİYETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ
ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASI VE EKİ PROTOKOLÜN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 18/3/2009 tarihinde
Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Filipinler Cumhuriyeti Arasında
Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması” ve eki “Protokol”ün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Filipinler
Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz
ediyorum:
“Kullanılan oy sayısı :
254
Kabul :
254 (xx)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Fatih
Metin Yaşar
Tüzün
Bolu Bilecik”
Her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 7’nci sırada yer alan Türkiye
Cumhuriyeti ile Kanada Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kanada
Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/784) (S. Sayısı: 533) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 533 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE KANADA
ARASINDA GELİR VE SERVET ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ
ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASI VE EKİ PROTOKOLÜN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 14 Temmuz 2009 tarihinde Ottava’da
imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Kanada Arasında Gelir ve Servet Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel
Olma Anlaşması” ve eki “Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Kanada
Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz
ediyorum:
“Kullanılan oy sayısı :
255
Kabul :
255 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Fatih
Metin Yaşar
Tüzün
Bolu Bilecik”
Her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın milletvekilleri, 8’inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Arasında Avrupa İmar ve Kalkınma
Bankasının Türkiye Cumhuriyetindeki İşbirliği ve Faaliyetleri Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Arasında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının
Türkiye Cumhuriyetindeki İşbirliği ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/907) (S. Sayısı: 569)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışmamızın son gününde,
grup başkan vekili arkadaşlarımızın mutabakatına, iyi niyetine dayalı olarak
bugün çok güzel görüşmeler yaptık, yılı böylece güzelce kapattık. İnşallah
önümüzdeki yılda da bu şekildeki uyum içerisinde bir çalışmayı ümit ediyorum.
Sizlerin ve bizleri izleyen bütün vatandaşlarımızın yeni yılını
kutluyor, milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.
Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 30 Aralık 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma saati: 20.57