Normal 25669 3 13 2011-02-11T15:50:00Z 2011-02-11T15:50:00Z 1 57010 324957 TBMM 2707 762 381205 12.00 Clean Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

 

DÖNEM: 23                            CİLT: 88                    YASAMA YILI: 5

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

44’üncü Birleşim

29 Aralık 2010 Çarşamba

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki ekonomik gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, tarımda yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, Hatay Erzin’de kurulması planlanan termik santrale ve olumsuz etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir ilindeki narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

2.- Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk’ün, Hatay Erzin’de yapılacak termik santrale ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, “Genç Bakış” adlı televizyon programıyla ilgili konuşmasına ilişkin açıklaması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, bir ABD firmasının Türkiye’de rüşvet dağıttığı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/965)

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 20 milletvekilinin, tarım ve hayvancılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/966)

3.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız ve 24 milletvekilinin, hastanelerde çalışan taşeron işçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/967)

4.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve 20 milletvekilinin, dış politika uygulamalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/968)

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/781) (S. Sayısı: 459)

5.- İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/752) (S. Sayısı: 522)

6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Filipinler Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/738) (S. Sayısı: 481)

7.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kanada Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/784) (S. Sayısı: 533)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Arasında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Türkiye Cumhuriyetindeki İşbirliği ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/907) (S. Sayısı: 569)

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- OYLAMALAR

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Filipinler Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kanada Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, 1995’teki Gazi olaylarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/13634) (Ek cevap)

2.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, adı kopya skandalına karışan adaylara bakan ve milletvekillerinin referans olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/16871)

3.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, TRT’de yayınlanan bir programın konuğuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/16915)

4.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TBMM’deki TRT bürosunda çalışan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/16916)

5.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, TRT’de yayınlanan bir programın konuğuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/16918)

6.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, resmî konut olarak kullanılmak üzere kiralanan bir binayla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/16934)

7.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kamu yatırımlarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/17061)

8.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, TRT’ye yeni alınan personele ve mevcut personelin tayinlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/17069)

9.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, TRT’nin bir gazeteciye ödeme yapıp yapmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/17071)

10.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/17118)

11.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/17122)

12.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, füze kalkanı konusunda yaptığı açıklamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/17131)

13.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, NATO Balistik Füze Savunma Sistemi’ne ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/17139)

14.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, AB uyum sürecinde Rekabet Politikası Faslı ile ilgili çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/17144)

15.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, restorasyonu yapılan bir caminin açılışına ve bununla ilgili bazı gazetelerdeki ilana ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/17148)

 


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.03’te açılarak iki oturum yaptı.

 

Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in, İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşmasına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay,

Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Türkiye İş Kurumu ile KOSGEB’in iş birliğiyle girişimcilere verilen hibe ve kredi desteklerine ilişkin gündem dışı konuşmasına Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün,

Cevap verdiler.

 

Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 91’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

 

İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın,

Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın,

İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıldönümüne ilişkin açıklamalarına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay cevap verdi.

 

Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 91’inci yıl dönümüne,

Edirne Milletvekili Rasim Çakır, Atatürk’ün Ankara’ya gelişi münasebetiyle yapılan Harbiyeli koşusuna,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, gündem dışı konuşmalara cevap veren 2 bakanın Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 91’inci yıl dönümü nedeniyle Valilik uygulamalarına değinmemesine ilişkin açıklamasına Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün cevap verdi.

 

Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde kamu yönetimindeki kadrolaşma iddialarının ve siyasi maksatlı işlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin (10/961),

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, KÖYDES projesinin uygulanmasında ortaya çıkan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin (10/962),

Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, sel afetinin nedenlerinin araştırılması ve sel riski taşıyan alanlar ile yerleşim yerleri ve ekonomik faaliyet alanlarının (10/963),

BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki deprem riskinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin (10/964),

Belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Genel Kurulun 4 ve 11 Ocak 2011 Salı günlerindeki birleşimlerde bir saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine, 5 ve 12 Ocak 2011 Çarşamba günlerindeki birleşimlerde ise sözlü soruların görüşülmemesine; Genel Kurulun 4 ve 11 Ocak 2011 Salı günleri 15.00-20.00 saatleri arasında, 5, 6, 12 ve 13 Ocak 2011 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde ise 13.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

 

İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/139) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının:

1’inci sırasında bulunan      (6/1142),

129’uncu                         (6/1699),

157’nci                            (6/1772),

158’inci                           (6/1775),

159’uncu                         (6/1776),

161’inci                           (6/1780),

174’üncü                         (6/1824),

175’inci                           (6/1825),

179’uncu                         (6/1832),

191’inci                           (6/1869),

204’üncü                         (6/1900),

218’inci                           (6/1940),

229’uncu                         (6/1963),

255’inci                           (6/2015),

317’nci                            (6/2101),

351’inci                           (6/2155),

355’inci                           (6/2159),

357’nci                            (6/2161),

358’inci                           (6/2162),

362’nci                            (6/2166),

374’üncü                         (6/2179),

383’üncü                         (6/2188),

384’üncü                         (6/2189),

404’üncü                         (6/2210),

412’nci                            (6/2220),

413’üncü                         (6/2221),

414’üncü                         (6/2222),

453’üncü                         (6/2261),

461’inci                           (6/2269),

464’üncü                         (6/2272),

Esas numaralı sözlü sorulara, Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap verdi; soru sahiplerinden Tokat Milletvekili Reşat Doğru, cevaplara ilişkin görüşlerini açıkladı.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

3’üncü sırasında bulunan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (2/340) (S. Sayısı: 395),

5’inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/781) (S. Sayısı: 459),

6’ncı sırasında bulunan, İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/752) (S. Sayısı: 522),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonları Raporları (1/772) (S. Sayısı: 472) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.

 

29 Aralık 2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 19.37’de son verildi.

                         

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

Yaşar TÜZÜN

 

Harun TÜFEKCİ

 

 

Bilecik

 

Konya

 

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

Bayram ÖZÇELİK

 

 

 

 

Burdur

 

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

No.: 52

II.- GELEN KÂĞITLAR

29 Aralık 2010 Çarşamba

 

Tasarılar

1.- Geçici İthalat Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/985) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.12.2010)

2.- Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/896) (Adalet; Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2010)

 

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21 Milletvekilinin, bir ABD firmasının Türkiye’de rüşvet dağıttığı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/965) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 20 Milletvekilinin, tarım ve hayvancılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/966) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)

3.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız ve 24 Milletvekilinin, hastanelerde çalışan taşeron işçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/967) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)

4.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve 20 Milletvekilinin, dış politika uygulamalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/968) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)  

 

 


29 Aralık 2010 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Üç arkadaşıma gündem dışı söz vereceğim.

İlk söz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki ekonomik gelişmeler hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’a aittir.

Sayın Başak, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki ekonomik gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması

RAMAZAN BAŞAK (Şanlıurfa) - Değerli arkadaşlar, 2010 yılıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmak üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi, Değerli Dostum, Saygıdeğer Meclis Başkan Vekilimizin şahsında saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında, bugünkü bu konuşmamı ekonomik gelişmeler üzerine yapacaktım ama ekonomik gelişmelerle ilgili 2002’den 2010 yılına kadar geçen süre zarfındaki en önemli hususlardan birini anlattıktan sonra, bence en az bunlar kadar önemli olan bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, şöyle bir geriye gidelim; 2002 yılında bu ülkenin ekonomisini, gidişatını, toplanan vergileri bir gözümüzün önüne getirelim. 2002 yılında değerli arkadaşlar, bu ülkede 70 milyon insandan, sizler adına, bizler adına, bu ülkede yatırım yapmak adına toplanan vergilerin hemen hemen tümüne yakın yani yüzde 85,9’u faiz giderlerine gidiyormuş yani 70 milyon insan, 72 milyon insan -o günkü tarihle olan rakamı söylüyorum- vergi veriyor, devlete para veriyor, vatandaşlık görevini yerine getiriyor ama o günkü iktidarların, borç batağına sürüklenen iktidarların hatalarından dolayı yatırıma dönüşmesi gereken, okul yapılması gereken, hastane yapılması gereken paralar faize gidiyor. Peki, 2010 yılında durum nasıl? 2010 yılındaki bu rakam yani faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı yüzde 20 civarındaki bir orana düşmüş. Bu ne demek? İşte, yaklaşık olarak vergi gelirlerinin beşte 1’i faiz giderlerine beşte 4’ü de duble yollara, yapılan hastanelere, burslara, emeklilere, çalışanlara fark olarak ödeniyor.

Değerli arkadaşlar, çok iyi biliyorum ki ekonominiz ne kadar iyi olursa olsun, paranız ne kadar çok olursa olsun o ülkede demokrasi yoksa, o ülkede insan hakları, özgürlükler alanında sıkıntılar varsa, emin olun paranızın, pulunuzun birşey ifade etmeyeceğini çok iyi biliyorum. İşte, Adalet ve Kalkınma Partisinin özellikle 2010 yılında gerek demokratik açılım gerekse Anayasa paketindeki adımların temelinde bu eksiklerin giderilmesi yatıyor. Anayasa paketine destek veren, bu ülkenin aydınlık yarınları için atılan bu adıma destek veren, ben, hepinize minnettarlığımı ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu ülkenin birliği ve bütünlüğü üzerine birçok şeyler söyleniliyor. Ben seçim bölgemde, bundan yaklaşık kısa bir süre önce yaptığım bir ziyaretteki, oğlunu askere gönderip bu ülkenin, bu vatanın birlik, beraberliği için şehit veren bir amcamın sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. O amcamın elini öpmeye gittim. Bayramda bizim de onun bir evladı olduğunu ispatlamaya gittim. Öptükten sonra bana bir şey söyledi biliyor musunuz: “Oğlum bu yaygaraların hepsi boş ‘…’(x)” dedi. Ne dedi biliyor musunuz, tercümesini de söyleyeyim? “Biz hepimiz kardeşiz.” dedi.

Peki, bunu söyleyen kim? Türkçeyi, geçmiş iktidarların o bölgede eğitim yapmadıkları için az denecek kadar bilen, Türkçe konuşan Kürt kökenli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Peki, bunu söyleyen kim arkadaşlar biliyor musunuz? Yüreği evlat acısıyla yanan ama “Geride kalan 5 evladımı da bu ülkeye feda etmeye hazırım.” diyen bir baba. Arkadaşlar, bir şey daha söyledi, biliyor musunuz: “Vebalimiz, bu şehitlerin vebali, bu ülkede aş, iş bekleyen insanların vebali hepinizin omzunda.” dedi. Peki, bunu, Ramazan Başak’a mı söyledi? Bunu, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekillerine veya sadece Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a mı söyledi? Bence değil. BDP’deki arkadaşlarımıza, ana muhalefetteki ve diğer muhalefet partideki arkadaşlarımızın tümüne söyledi değerli arkadaşlar. Doğru mu? Doğruysa bizden istediği değil, AK PARTİ’den istediği değil, sizlerden istediği bir hususu ben özellikle burada paylaşmak istiyorum. Olmayan diğer milletvekili arkadaşlarıma da söylerseniz gerçekten Doğu, Güneydoğu halkıyla birlikte 73 milyon insana çok büyük bir katkı sağlayacağınızı da özellikle belirtmek istiyorum. Ne dedi, biliyor musunuz? “Şu, size Parlamentoda destek vermeyen muhalefet partilerinin tümüne, özellikle milletvekillerine, bu tür siyasal bir beklenti içinde olmadan yapılan adımların tümü…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başak.

RAMAZAN BAŞAK (Devamla) – Peki. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, tarımda yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Vahap Seçer’e aittir.

Sayın Seçer, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, tarımda yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugünkü gündem dışı konuşmamın konusu tarımda yaşanan sorunlar. Hoş, biz konuları sürekli gündeme getirmeye çalışıyoruz ama bu çabalar sanıyorum beyhude. Neticede, Sayın Tarım Bakanı -böyle önemli bir konu tartışılacak- şu ana kadar buraya gelmedi. “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.” diye bir deyim vardır. Aslında bu, Sayın Tarım Bakanına cuk diye oturuyor. Yani burada da olsa biz yine sorunlardan  bahsedeceğiz ama o, önüne aldığı bilgileri, bürokratlardan aldığı bilgileri yine dönüp dönüp bize okuyacaktı. 

Evet, ülkemizin gündemde olan tarımsal üretimdeki en önemli sorunlarından bir tanesi narenciye sektöründe yaşanıyor. Sizin de takdir edeceğiniz gibi, tarım üretiminde önemli bir üretim kalemi. 100 bin hektarın üzerinde bir alanda üretim yapılıyor, 3 milyon ton civarında bir üretim söz konusu. Bundan da 30-35 bin işçi ailesi geçiniyor. Özellikle Güneydoğu’dan iç göçü absorbe eden Akdeniz Bölgesi’nde istihdam yaratması açısından da çok önemli bir sektör. Ekonomik büyüklüğü de önemli, yaklaşık olarak 2 milyar dolar ekonomik büyüklüğe sahip ve 800 milyon dolar gibi bir ihracatımız söz konusu, yaş sebze-meyve ihracatının da yüzde 40-45’ini oluşturuyor.

Bugüne kadar neler yaşandı? Evet, üretici perişan, ürün dalında kaldı, para etmiyor, desteklemeler yetersiz. Ne yapmamız gerekiyor? Üretimimiz fazla, iç tüketimimiz bu üretimi tüketmeye kifayet etmiyor, ihracat yapmamız lazım, ihracatı desteklememiz lazım.

Bakın, bundan bir ay önce Mersin’de bir narenciye festivali düzenledi. Sayın Bakan da oraya geldi, sayın milletvekilleriniz de oraya geldi. Orada Sayın Bakan bir açıklama yaptı, dedi ki: “Narenciye ihracatına ödenen destekleme primini 75 dolardan 125 dolara çıkardık.” Bu, Tarım Bakanlığının resmî İnternet sitesinde yayınlandı. Şimdi üzerinden bir ay geçti, bu açıklamayı doğrulayacak herhangi bir karar çıkmadı. Çiftçinin önünde farklı konuşuyorsunuz, Ankara’da farklı konuşuyorsunuz. Bunun ikinci bir sıkıntısı var, bu bir skandaldır. Yarın uluslararası piyasalarda rekabet ettiğimiz ülkeler “Rekabet koşullarını yerine getirmiyorsunuz.” diye bize dava açsa bunu delil olarak kullanır. İşte Tarım Bakanlığının geldiği noktayı size anlatmaya çalışıyorum. Deveye sormuşlar “Neren eğri?” diye, “Nerem doğru ki!” demiş.

Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, 2010 yılının tarımda yaşanan en önemli sorunlarından bir tanesi de et sektöründe yaşanan sıkıntılar. Sayın Başbakan her kürsüye çıktığında, özellikle ana muhalefet partisine diyor ki: “3 koyunu güdemezsiniz. Size bu Hükûmeti teslim etmeyiz, siz 3 koyunu güdemezsiniz.” Ben Sayın Başbakana tavsiye ediyorum, kendi etrafına, kendi kabinesine baksın. Bakın, Sayın Tarım Bakanına 3 koyun teslim ettik, güdemedi, 2’sini kaybetti, elde 1 koyun kaldı, o da bize yetmedi ve et krizini çıkarttı. Şimdi, çıkıyor diyor ki: “Sıfır faizli kredi veriyoruz.” Bu krediler kime gidiyor? Bu paralar çarçur ediliyor. Et krizi çıktığında bunun müsebbibi dedi ki: “Büyük entegrasyonlar, entegre et tesisleri, bu krizin nedeni spekülatörler.” Bu kredilerin yaklaşık olarak -ağustostan bu yana 2,5 milyar lira kredi verildi- yüzde 80’i o “spekülatörler” dediği kesime gitti, yani o spekülatörleri ödüllendirmiş oldunuz.

Bakın, Tarım Bakanlığı daha nelere imza attı: Yurt dışından hayvan ithal ettiler. Öncelikle Et Balık Kurumu vasıtasıyla bunu yaptılar. Binlerce büyükbaş hayvan ve küçükbaş hayvan ithal edildi. Bu ithal edilen canlı hayvanların -büyükbaşta- ithal edildikten sonra on beş gün süre içerisinde kesime gönderilmeleri gerekiyordu. Bu hayvanlar kırk-elli gün kesime gönderilemedi. Bakımsızlıktan bu hayvanlar telef oldu. 340 tane büyükbaş hayvan, bu beceriksizlikleri yüzünden Et Balık Kurumunun, telef oldu, açlıktan öldü.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Tarım Bakanı bu yıl buğday üretiminin yeteceğini söyledi, “Biz buğday ithal etmiyoruz, ihtiyacımız yok.” dedi. Daha geçen hafta bunu söyledi, dedi ki: “Biz sadece dâhilde işleme rejimi kapsamında buğday ithal ediyoruz, un ihracatı için bunu yapıyoruz.” İşte, geçen çarşamba, Bakanlar Kurulu kararı… 22 Aralık 2010 Çarşamba günü tarife kontenjanından Toprak Mahsulleri Ofisine yetki verildi, 1 milyon ton buğday ithal edeceğiz, sıfır gümrükle.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakanın tahammülsüz bir yapısı var, biliyorum ama bu Sayın Tarım Bakanına nasıl tahammül ediyor, hayretler içerisindeyim.

Hepinizin yeni yılını kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seçer.

Gündem dışı üçüncü söz, Hatay Erzin’de kurulması planlanan termik santral ve olumsuz etkileri hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’a aittir.

Sayın Yılmaz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, Hatay Erzin’de kurulması planlanan termik santrale ve olumsuz etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı

İZZETTİN YILMAZ (Hatay) – Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; Hatay’ın Erzin ilçesinde kurulması planlanan termik santral ve bu santralin olumsuz etkileri üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Erzin, Amanos Dağları’nın eteğinde, bir tarafı denize bakan, herkesi büyüleyen uçsuz bucaksız narenciye bahçeleriyle Türkiye’nin ve Hatay’ın gurur kaynağı olan güzel bir ilçemizdir. Son zamanlarda termik santral kurulması projesiyle beraber ilçe sahip olduğu zenginliklerin büyük bir bölümünü kaybetmek üzeredir. Erzin ilçesinde kurulması planlanan termik santralin bölgeye yapacağı etkiler araştırılmadan, ilçenin özellikleri göz ardı edilerek uygulanmaya çalışılmaktadır.

Erzin ve çevresi geniş ekili ve dikili tarım alanlarına sahip, doğal klima özelliği olan cennet köşelerimizden bir tanesidir. Ayrıca, bölge bitki örtüsü açısından Türkiye’nin en zengin bölgeleri arasında yer almaktadır. Kurulması planlanan termik santralle beraber atmosfere kükürtdioksit, azotoksit, karbonmonoksit, ozon, hidrokarbon ve partiküler maddelerin içinde bulunduğu zararlı gazlar yayılacaktır. Uzun vadede bitki örtüsüne ciddi zararlar verecek termik santralin olumsuz etkileri saymakla bitirilemez. Neden olacağı asit yağmurlarıyla beraber toprak ve suyun kirletilmesini sağlayacağı gibi doğadaki bütün canlıları olumsuz yönde etkileyecektir. Geçimini ekili ve dikili alanlardan sağlayan çiftçilerimizin tarlalarında ve narenciye bahçelerinde termik santralin kurulmasıyla birlikte zararlı böcek, mantar ve çeşitli nedenlerle meydana gelen kalite bozukluğu yaşanacaktır. Termik santrale onay verenlerin Erzin’e gelip doğal güzellikleri gözleriyle görmeleri gerekmektedir. Acaba vicdanları bu doğa katliamına elverecek mi?

Kıymetli milletvekilleri, termik santralin Erzin ilçesine bir diğer olumsuz etkisi de turizm üzerinde olacaktır. Sahil şeridinde kurulması planlanan termik santral, sahili kullanılmaz hâle getireceği gibi bölge turizmini de bitirecektir.

Hangi açıdan bakarsanız bakın bu termik santralin zararları planlanan yararlarından kat be kat daha fazla olacaktır. Sivil toplum örgütleri ve bölge insanının ısrarla karşı çıkmasına rağmen proje inadına uygulanmak istenmektedir. Kendi yağıyla kavrulmaya çalışan, her türlü ekonomik olumsuzluklara rağmen üreten kesim içerisinde yer alan Erzin, AKP Hükûmetince cezalandırıl-maktadır.

Değerli milletvekilleri, Adana’dan, Osmaniye’den E-91 kara yoluyla Erzin’e gelirken büyüleyici görselliğinin yanında o güzelim portakal, limon, mandalina çiçeklerinin kokuları insanı mest eden dayanılmaz bir güzellik yaratmaktadır.

Erzin’in Akdeniz havzasında yer alması sebebiyle narenciye üretiminde önemli bir yeri vardır. Termik santral kurulduktan sonra bölge en önemli gelir kaynağını kaybedecektir. Ayrıca termik santralin kurulmasıyla beraber bölgedeki tarlaların ve arsaların bedelleri de düşecektir.

Kıymetli milletvekilleri, konunun daha iyi anlaşılması için narenciyede Erzin’in yerini anlatmak gerekiyor: Ülkemizde üretilen yaklaşık 3 milyon ton narenciyenin yüzde 10’undan fazlası Erzin’de üretilmektedir. Özellikle, ülke narenciye ihracatının yüzde 20’sinden fazlasını Erzin ilçesi karşılamaktadır. Yani, kaybedenin yalnızca Erzin olmayacağını anlayabilmemiz için önemli verilerdir bunlar. Bu konu, sadece bir ilçenin değil, ihracatı sekteye uğrayacak Türkiye’nin de sorunudur. Bölgedeki narenciye kalitesinden dolayı ihracat yaptığımız ülkeler Erzin ürününü tercih etmektedirler.

Kıymetli milletvekilleri, bu kürsüde birkaç kelime de narenciye üretimi yapan çiftçilerin sorunlarından bahsetmek isterim: Geçtiğimiz beş yıl ile bugünkü fiyatları karşılaştırdığımızda çiftçinin gelirlerinde yarı yarıya bir düşüş yaşanmıştır, ama maliyet kalemleri inadına hızlı bir şekilde artmaktadır. Borç batağına giren üretici ya bahçesini çok ucuza satarak ya da tefecilerin eline düşerek yanlış ve sonu olmayan yollara girmektedir. Ne acıdır ki, narenciyemiz dalında çürümeye terk edilmiş, toplanan ürünü de alıcı bulamaz pozisyona getirilmiştir. Narenciye üretimi yapan çiftçilerimizi AKP hükûmetlerinin yanlış politikalarına kurban edersek, hem bölgeyi hem de ülkemizi ciddi krizlere sokmuş oluruz. Unutulmamalıdır ki, çiftçi biterse ekonomi çöker.

Bu vesileyle, 8 Ocak Erzin’in düşman işgalinden kurtuluşunu kutlar, 2011 yılının devletimize, milletimize hayırlar getirmesini Allah’tan niyaz ederim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.

İZZETTİN YILMAZ (Hatay) – Ayrıca, Erzin’in güzelliklerini görmek amacıyla 7-8-9 Ocakta düzenlenecek olan Narenciye Festivali’ne tüm halkımızı davet ediyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı konuşmaya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız cevap verecektir.

Buyurun Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gündem dışı söz alan Sayın İzzettin Yılmaz’ın konuşmaları üzerine Hükûmetimiz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milletvekilimizin bahsettiği gibi, Hatay ili Erzin ilçesinde bir termik santral kurmayı planlıyoruz. Hepinizin de bildiği gibi, özel sektör, müteşebbislerle beraber oluşturmaya çalıştığımız enerji piyasasında ithal kömüre dayalı bir santral kurulacak ve bu santral yaklaşık 900 megavat civarında olacak. Yine, İskenderun’da, yakın bir mevkide kurulan ve şu anda son derece verimli bir şekilde çalışan kömüre dayalı bir termik santral şeklinde inşallah çalışmasına devam edecek.

Çok kısaca, kurulacak santralin geçmişiyle alakalı bir kısım işlemlerden ben de bahsetmek istiyorum: Bildiğiniz gibi, bir firma tarafından 900 megavat civarında kurulacak olan bu santralin, tesisin kurulacağı toplam inşaat alanı yaklaşık 15,5 hektar civarında. Çevre ve Orman Bakanlığının koordinasyonunda Hatay Valiliğiyle beraber yapılan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun 6’ncı maddesi gereğince, İl Genel Meclisince 10 Kasım 2006 tarihinde ve Antakya Belediyesi Meclisince 8 Mart 2007 tarihinde onaylanarak yürürlüğe giriyor. Bahse konu planın yürürlüğe girmesiyle birlikte, 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı yürürlükten kalkıyor ve yaklaşık yirmi ay yürürlükte kalan Hatay ili 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın Hatay İdare Mahkemesinin 10 Kasım 2008 tarih ve ilgili sayılı kararıyla yürütmesi durduruluyor, daha sonra yine aynı Mahkemenin 10 Mart 2009 tarihli Kararı’yla da iptal ediliyor. İptal kararı üzerine, Hatay ili 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı yürürlükten kaldırılıyor, daha sonra 19 Kasım 2009 tarihinde yapılan koordinasyon toplantısıyla beraber nihai ÇED raporu üzerinde bir kabul görüyor ve söz konusu toplantıya Erzin Belediyesi olumsuz görüşüyle beraber katılıyor.

Hatay İl Özel İdaresince yürütülen ve 1/25.000 ölçekli İskenderun Körfezi ve Yakın Çevresi Çevre Düzeni Planı’na göre, proje alanının bir kısmının günübirlik tesis alanı, bir kısmının kumsal alan ve geri kalan alanın da tarımsal niteliği korunacak şekliyle özel mahsul alanının kaldığı ve 1/25.000 ölçekli Yakın Çevre Düzeni Planı’yla beraber ilgili 3194 sayılı İmar Kanunu yönetmelikleri çerçevesinde de değerlendiriliyor ve bu konu 18 Kasım 2009 tarihi itibarıyla da Çevre Bakanlığına bildiriliyor.

Tarım İl Müdürlüğünün 8 Nisan 2009 tarihli yazısında, arazi üzerinde herhangi bir tarımsal ürün bulunmadığı, toprak yapısı itibarıyla tamamen kumsal olduğu ve tarımsal faaliyete uygun olmadığı, sahanın kuzey kısmında ise tarla bitkileri üretimi yapılan arazinin bulunduğu hususu belirtiliyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, tarım, kültür varlıkları, tabiat varlıkları, sit alanlarının medeniyetin beşiği olan ülkemizde her bir tarafta bulunma imkânı var ama bunlarla çakışmadan da yine enerjiyle alakalı hassasiyetlerimizin korunabilme kabiliyeti de gelişmiştir. Zaman zaman bahsediyorum, 8.484 kilometre kıyısı olan, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin aslında bütün bu saydığım işlemleri yapabilecek kabiliyetleri var. Yani hem tarımı yapmamız lazım -bizim ülkemizin zenginliğidir- hem turizm yapmamız lazım hem enerjiyle alakalı varsa kaynakları değerlendirebiliyor olmamız lazım.

Geçen hafta içerisinde Japonya’daydık. Dünyanın en büyük nükleer güç santralleri Japonya’da. Toplam sahil boyu mesafesi 3,2 kilometre; 1,5 kilometre derinliği var, çarpıp bölün, hepsi toplam 5-6 kilometrekareye sığabilen büyüklükler bunlar. Kashiwazaki’deki santral dünyanın en büyük nükleer güç santrali, toplam büyüklüğü bu kadar. Yani şimdi biz her türlü işi yapıyoruz da tabii ki narenciyeyle alakalı işlemleri yapacağız, tabii ki Erzin’deki tabii güzellikleri biz koruyacağız ama toplamında bu kadar işlem yaptığımız yerin Türkiye'nin narenciye ihracatını etkileyebilmesini düşünmek doğru değildir diye belirtiyorum. Yani biz bütün bunların her birisini yapabilecek durumdayız. Turist her tarafa geliyor da niçin, hemen yanı başındaki yere gelmemiş oluyor? Bakın, tekrar tekrar söylüyorum. Dünyanın en büyük turist çeken şehri Paris’tir; Türkiye'nin toplam turist çekiminin yaklaşık 2 katı kadar, 55-56 milyon kadar turist çekmektedir; hemen yanı başında nükleer güç santrali var, hemen yanı başında termik santral var. Artık, yeni gelişen teknolojiyle beraber, bunların her birinin yan yana yapılabileceğini… Yeşil alan, tarım alanları, termik santraller, turizm alanları, kültür varlıklarıyla alakalı müzeler, her birini bir arada yapabiliriz. O yüzden, ben, özellikle belirtiyorum ki bizler, çevrenin kirlenmesine ne İskenderun’da ne Erzin’de ne Hatay’da ne de Türkiye'nin hiçbir yerinde müsaade etmeyiz ve bununla alakalı hassasiyetlerimiz kesinlikle azalmış değildir ama biz, büyüyen, gelişen ve sürekli değişim içerisinde bulunan Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılayabilmek açısından da bütün bunlara cevap verebiliyor olmamız lazım; hem Türkiye'nin arz güvenliğiyle alakalı kaynak çeşitliliğini artırıp hem de bütün kaynaklarda enerji kaynaklarıyla alakalı işlemleri yapabiliyor olmamız lazım. Türkiye tarımıyla beraber de büyüyecek, turizmiyle beraber de büyüyecek, enerjisiyle beraber de büyüyecek çevre ve ekolojik şartlara da hiçbir şekilde sıkıntı getirmeksizin.

Ben bu konuda hepimizin benzer görüşlerde olduğu kanaatiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Buyurun Sayın Aydoğan.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir ilindeki narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Konunun muhatabı olmamakla birlikte ben de ilimizdeki narenciye üreticilerinin sorununu yetkililere iletmek için söz almış bulunuyorum.

Balıkesir ili Edremit ilçesinde 300 bin, Havran ilçesinde 150 bine yakın mandalina ve narenciye olmakla birlikte bütün tarım ürünlerinde olduğu gibi narenciye üreticimiz de maalesef bütün sıkıntıları en derin biçimde yaşamakta. Bakanlık tarafından narenciye ihracatçısına ton başına 100 dolar üzerinde ihracat desteği verilmesi ile ülkemizde yetiştirilen ürünün yüzde 40’ı olan 1,2 milyon ton narenciye Rusya ve Ukrayna’ya ihraç edildi, yaklaşık 800 milyon dolar gelir elde edildi. Oysa bu uygulamaya bu yıl son verildi, destek 100 dolardan 75 dolara düşüldü. Yine sayın Bakan bir toplantıda bu desteğe ilave olarak 50 dolar vereceğini söylemekle birlikte şu ana kadar herhangi bir destek verilebilmiş değil. Diğer tarım ürünlerinde yaşanan sorunda olduğu gibi narenciye üreticisi de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.

Sayın Öztürk, buyurun.

2.- Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk’ün, Hatay Erzin’de yapılacak termik santrale ilişkin açıklaması

MUSTAFA ÖZTÜRK (Hatay) – Sayın Başkanım, özellikle Erzin’de yapılacak termik santrallerle ilgili söz almış bulunmaktayım.

Özellikle Erzin’de kömüre dayalı termik santral yapımı ÇED olumlu kararı çıkmamıştır -bu konuşmayı yapan arkadaşların ve Erzin’deki vatandaşların bilmesi lazım, bu, kamuoyuna duyuruldu zaten yaklaşık bir ay önce- çünkü bu alan, birinci sınıf tarım arazisi ve sit alanı kapsamı içerisinde, narenciye alanlarının içinde olduğu için yapılmasına karar verilmedi ama doğal gaza dayalı santral ise özellikle birinci sınıf tarım arazisinde olmadığından, sit alanında olmadığından, Avrupa Birliği normlarında da baca gazı standartlarını sağlayacağı için, ÇED olumlu kararı çıkmıştır ve bu prosedürler yürümektedir.

Bölgemizde çevre kirliliği oluşturulmaması için bütün gücümüzle mücadele ediyoruz. Bunu özellikle belirtiyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört adet önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, bir ABD firmasının Türkiye’de rüşvet dağıttığı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/965)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ulusal basın yayın organlarında Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük şirketlerinden biri olan 3M şirketi ile ilgili olarak çarpıcı açıklamalar yer almıştır. Bu açıklamalara göre 3M şirketinin, Türkiye'deki bazı kamu kuruluşlarına hizmet ve ürün satmak için rüşvet verip haksız ihaleler aldığı, yolsuzluk ve usulsüzlük yaptığı belirtilmiştir.

Dünyanın önde gelen şirketlerinden biri olan 3M şirketinin 2010 yılının Ağustos ayında Adalet Bakanlığı ve Halka Açık Şirketler Denetleme Komisyonuna verdiği çeyrek dönem faaliyet raporunda, şirket hakkındaki iddiaların yetkili makamlara bildirildiği ifade edilmektedir. Soruşturmanın sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla Türk asıllı avukatların da dâhil edildiği ifade edilmektedir.

Türkiye'de yaklaşık 20 yıldır faaliyet gösteren bu şirket çalışma alanı, çalışan sayısı ve faaliyet gösterilen ülke açısından, dünyanın en büyük şirketlerinden biri olarak tanımlanan 3M şirketinin Türkiye yetkilileri tarafından ise gereken açıklamanın soruşturma sonunda yapılacağı ifade edilmiştir.

Söz konusu haber son derece endişe verici bir durumu gün yüzüne çıkarmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarında hatta bazı belediyelerde rüşvetlerin verildiği, ihalelere fesat karıştırıldığı açık bir şekilde belirtilmiştir. Üstelik bu süreçte hükümetten bazı kişilerle de görüşmelerin yapıldığı belirtilmektedir. Kamuya yani halka hizmet vermek amacıyla oluşturulmuş olan kamu kurum ve kuruluşlarının kişisel çıkarlar doğrultusunda kamuyu zarara uğratmalarını kabul etmek mümkün değildir. Bu kapsamda değerlendirildiğinde şeffaf bir anlayışın yerleştirilebilmesi için konunun tüm ayrıntılarının açığa çıkarılması gerekmektedir. Bu durumda, rüşvet ve ihale yolsuzlukların hangi yıllarda yapıldığının, iddialara konu olan kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelerin hangileri olduğu, kurumsal sorumluluklar yanında kişisel sorumluların da olup olmadığı, yolsuzluk işlemleri sonucunda ne kadar zararın ortaya çıktığının ayrıntılı olarak ve ivedilikle tespit edilmelidir.

Bunun yanında hükümet yetkilisi olarak tanımlanan kişilerin kimler olduğu, hukuka aykırı, kamuyu zarara uğratacak, kişisel çıkar ve beklentileri doğrultusunda hareket edenlerin hangi kurum ve kuruluşlarla irtibat halinde oldukları ortaya çıkarılmalıdır.

Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük şirketlerinden biri olan ve 20 yıldır Türkiye'de faaliyet gösteren 3M şirketinin Türkiye'de hangi kurum ve kuruluşlara rüşvet verdiği ve hangi ihalelere fesat karıştırıldığı, bu süreçte yetkili olarak adlandırılan kişilerin kimler olduğunun ile kamuyu zarara uğratanların tespiti ile kamu kurum ve kuruluşları ve belediyelerde rüşvetin önlenmesi için alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 20.10.2010

1) Çetin Soysal                                      (İstanbul)

2) Enis Tütüncü                                     (Tekirdağ)

3) Hüseyin Pazarcı                                (Balıkesir)

4) Durdu Özbolat                                  (Kahramanmaraş)

5) Abdulaziz Yazar                              (Hatay)

6) Mevlüt Coşkuner                             (Isparta)

7) Algan Hacaloğlu                              (İstanbul)

8) Sacid Yıldız                                     (İstanbul)

9) Erol Tınastepe                                  (Erzincan)

10) Mehmet Ali Özpolat                      (İstanbul)

11) Atila Emek                                     (Antalya)

12) Rasim Çakır                                   (Edirne)

13) Ali Rıza Öztürk                              (Mersin)

14) Bilgin Paçarız                                 (Edirne)

15) Ahmet Tan                                     (İstanbul)

16) Şevket Köse                                   (Adıyaman)

17) Ramazan Kerim Özkan                  (Burdur)

18) Ali Rıza Ertemür                            (Denizli)

19) Ensar Öğüt                                     (Ardahan)

20) Ahmet Küçük                                (Çanakkale)

21) Hulusi Güvel                                 (Adana)

22) Muhammet Rıza Yalçınkaya          (Bartın)

 

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 20 milletvekilinin, tarım ve hayvancılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/966)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Ülkemizde tarım ve hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu kriz sonucunda alınabilecek tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98'inci, T.B.M.M. İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca "Meclis Araştırması" açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Tayfur Süner                                     (Antalya)

2) Ali Rıza Öztürk                                 (Mersin)

3) Şevket Köse                                      (Adıyaman)

4) Durdu Özbolat                                  (Kahramanmaraş)

5) Ahmet Küçük                                   (Çanakkale)

6) Mehmet Ali Özpolat                         (İstanbul)

7) Ramazan Kerim Özkan                     (Burdur)

8) Yaşar Tüzün                                     (Bilecik)

9) Enis Tütüncü                                     (Tekirdağ)

10) Hüseyin Pazarcı                              (Balıkesir)

11) Abdulaziz Yazar                               (Hatay)

12) Mevlüt Coşkuner                              (Isparta)

13) Sacid Yıldız                                      (İstanbul)

14) Algan Hacaloğlu                               (İstanbul)

15) Erol Tınastepe                                   (Erzincan)

16) Atila Emek                                        (Antalya)

17) Rasim Çakır                                      (Edirne)

18) Bilgin Paçarız                                   (Edirne)

19) Ahmet Tan                                        (İstanbul)

20) Ali Rıza Ertemür                               (Denizli)

21) Ensar Öğüt                                       (Ardahan)

Gerekçe:

AKP Hükümeti 2002'de göreve geldiği zaman, dünyada tarımda kendine yeten 7 ülkeden birisi konumundaydık. Zaman içerisinde uygulanan yanlış politikalar ve AB kriterleri öne sürülerek, tarım nüfusunun azaltılması düşüncesi sonrası, tarım sektörü zor günler geçirmeye başlamıştır. AKP tarafından planlanan tarım sektörü nüfusunun yüzde 15'lere düşürülmesi politikası sonucunda çiftçilerimiz ve köylülerimiz yaşadığı yerlerden koparılmak suretiyle büyük şehirlere göç etmeye zorunlu tutulmuşlardır. Bununla birlikte yine tarımla ilgilenen halkımıza büyük darbeler vurulmuştur ve hâlen vurulmaktadır. Bazı tarım ürünlerinde uygulanan tavan-taban fiyatları veya tarım girdilerinin devamlı yükselmesi sonucunda üreticiler zarar etmektedirler ve tarımla uğraşmaktan kaçınmaktadırlar.

AKP Hükümeti, bununla beraber hayvan üreticilerine de darbe üstüne darbe vurmuştur. Hayvansal desteklemeler yeniden gözden geçirilerek, belli bir hayvan sayısının üzerindeki üreticilerde destekler yoğunlaşmış, bireysel üreticiler göz ardı edilerek bu sektörden uzaklaştırılmıştır. Bunun sonucunda da ülkemizdeki küçük ve büyük baş hayvan sayısında büyük oranda düşüş olmuştur.

Tüm bu uygulanan politikalar sonucunda bu sektörler zor günler geçirmektedir. Bu yaşananlar sonrasında AKP Hükümeti ne yapmıştır, ne gibi önlemler almaktadır? Ülkemiz önceleri birçok tarımsal ürünü ihraç ederken, artık ithal ürünler piyasamızda yerlerini almaktadır. Ülkemizin hayvanları da bir bir yok olurken, son zamanlarda başlayan et ithalatı da geldiğimiz son noktadır.

Komşumuz Yunanistan'ın yüzölçümünün yaklaşık iki katı büyüklüğünde tarım alanına sahip olan ülkemiz, Yunanistan ve ABD'den pamuk, Rusya'dan buğday, Fransa'dan arpa, Mısır'dan pirinç, Ukrayna'dan mısır, Sri Lanka'dan çay, İtalya'dan bakla, Çin'den sarımsak, Panama'dan muz, Meksika'dan nohut, Kanada'dan mercimek ithal etmek durumunda bırakılmıştır. Ülkemiz bugün 100'ü aşkın ülkeden tarım ürünleri ithal etmektedir. Tarım piyasamızın daralması sonucu birçok köylümüz, birçok çiftçimiz işsiz kalmıştır.

Bunun yanında hayvancılık sektörüne de bir göz attığımızda durumun tarım sektöründen hiç farklı olmadığını görürüz. Kırmızı etin ülkemizde en önemli kaynağı olan besi sığırcılığı özellikle 2007 yılında süt sektöründe yaşanan ve önlenmeyen, önlem alınmayan krizleri sonucunda bitme noktasına getirilmiştir. Ülkemiz hayvancılığına son yıllarda şiddeti giderek artan bir darbe yapılmaktadır. AKP Hükûmetinin bireysel desteklemeleri sonlandırması sonucunda hayvancılık sektörü de bitme noktasına gelmiştir. Dünyanın en pahalı kırmızı eti Türkiye'dedir. Ülkemizde hayvan sayısının azalması ile başlayan arz talep dengesinin bozulması, et fiyatlarının artmasına neden olmuştur. Etin kilosu Almanya'da 7 dolar, Romanya'da 5 dolar, Bulgaristan'da 3,5 dolar, Avusturya'da 2,5 dolar, Brezilya'da 2 dolar civarında iken, Türkiye'de yaklaşık 20 dolar civarındadır. Dünyada eti en pahalı yiyen ülke konumuna gelmemizin en önemli nedeni, AKP Hükûmetinin tutarlı ve uzun vadeli bir tarım politikasının olmamasındandır.

AKP Hükümeti tarım ve hayvancılık sektörlerinde uyguladığı politikaları sürdürmeye devam ederek, Et-Balık Kurumu gibi piyasayı dengeleyen kurumları işlevsizleştirerek, yasal düzenlemeleri çıkarıp, tüm muhalefetimize rağmen tohum ve süttozu ithalatının önünü açarak bu sektörlerin gün be gün daha geriye gitmesinin önünü açmaktadır. Görünen o ki, önümüzdeki dönemde değil et fiyatlarının düşüşü, tarım ürünlerinin de fiyatlarının fahiş oranda arttığına tanık olabiliriz.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, ülkemizde tarım ve hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu kriz sonucunda alınabilecek tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması yerinde olacaktır.

3.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız ve 24 milletvekilinin, hastanelerde çalışan taşeron işçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/967)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sağlık Bakanlığı bünyesindeki hastanelerde değişik alanlardaki on binlerce elemanın, taşeron firmalar eliyle çalıştırıldıkları bilinen bir gerçektir. Başlangıçta sadece hastanelerin ve diğer sağlık kuruluşlarının temizlik işlerini ilgilendiren taşeron eleman çalıştırma işi her geçen gün artmış ve bugün inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Sağlık Bakanı Ocak ayında yaptığı açıklamada bu sayının 116 bin olduğunu bizzat belirtmiştir. Güvenlik, temizlik ve kayıt başta olmak üzere birçok alanda, hatta teknik ve tıbbi alandaki işler bile, taşeron işçiler eliyle yürütülmektedir.

Taşeron işçilerin sayıları çığ gibi artarken sorunları da giderek büyümektedir. Şimdiye kadar bu konuyla ilgili kalıcı çözümlerin bulunamaması sonucu taşeron olarak çalışan insanlar firmaların insafına terk edilmiş durumdadırlar. Sosyal hakları ve güvenceleri yeterli olmayan taşeron firma çalışanları âdeta köle gibi çalıştırılmaktadır ve her şey firma yetkilisinin iki dudağı arasındadır. Asgari ücrete talim eden bu işçiler aynı ve hatta daha fazla işi, emsallerinden çok daha ucuza yaptıkları hâlde çok daha düşük ücret almaktadırlar. Mesai saati belli olmayan, sendikal haklardan yoksun olan taşeron firma çalışanları için tazminatın lafını etmek bile mümkün değildir. Bu durum Sosyal Devlet ilkesi ile de bağdaşmamaktadır. Taşeron şirketler her yıl girdi çıktı yaparak çalışanlarının birçok haklardan mahrum kalmasını sağlamaktadırlar. Hastane yönetimleri de, ihtiyaç duydukları alanlardaki elemanları bu yolla temin etmektedirler. İşleri ucuza getirmek amacıyla emek sömürülmekte, insan onuru ayaklar altına alınmaktadır. Henüz bu konuya bir çözüm bulunamaması başta Bakanlık olmak üzere yöneticilerin de bu duruma göz yumduğunu göstermektedir.

Başka çareleri olmayan, iş bulamama endişesi, ev geçindirme kaygısı, çocuklarına her akşam ekmek götürme düşüncesi içinde olan taşeron firma çalışanları bu çağ dışı zihniyetin esiri olmayı kabul etmektedirler. Gelinen noktada taşeron şirketler işçi sırtından köşeyi döndükleri, hastane yönetimleri de fazla risk almadan aynı işi ucuza yaptırdığı için hâllerinden memnundurlar. Hastanelerin, diğer personele verdiği başta döner sermaye ve promosyon olmak üzere hiçbir iyileştirmeden yararlanamayan, mesaisi belli olmayan, izni belli olmayan, ne iş verilirse yapmak zorunda kalan, havadan sudan sebeplerle işten çıkartılabilen, emeği istismar edilen ve gerçekten birçoğu önemli işler yapan bu insanlar, en kısa zamanda insanca çalışma şartlarına ve iş güvencesine kavuşturulmalıdırlar.

Taşeron diye insanlara dayatılan ve insanların sırtından şirket patronlarına emeksiz kazanç sağlatan bu uygunsuz sistem, insanımızın kişiliğine, onuruna ve emeğine yapılan en büyük saygısızlıktır. Devlet, kamuda çalıştırdığı personeli arasında ayırımcılık yapmamakla, çalıştırdığı bu insanlara sahip çıkmakla, bu sistem bozukluğuna çözüm bulmakla ve çalışma barışını sağlamakla yükümlüdür.

Hastanelerde özellikle son yıllarda, uzmanlık gerektiren bazı işlerde dahi taşeron firmalara bağlı elemanlar çalıştırılmaktadır. Böylece hastane yönetimleri sorumluluktan kurtulurken, hiçbir hakkı ödenmeyen işçiler de ucuz iş gücü olarak kullanılmaktadırlar. İşçiler ise açtıkları davalarla verilmeyen haklarını almaya çalışmaktadırlar.

Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak, Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde görev yapan taşeron işçilerin aynı işi yaptıkları hâlde farklı ücret almalarına yol açan ekonomik adaletsizliğin önüne geçmek, taşeron firmaya bağlı çalışan işçilerin tüm sosyal haklardan yararlanabilmesini sağlamak ve sorunlarına kalıcı çözüm yolları bulmak amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1)   Sacid Yıldız                               (İstanbul)

2)   Rasim Çakır                               (Edirne)

3)   Atila Emek                                 (Antalya)

4)   Ali Rıza Öztürk                         (Mersin)

5)   Ahmet Ersin                              (İzmir)

6)   Gürol Ergin                               (Muğla)

7)   Tansel Barış                               (Kırklareli)

8)   Tekin Bingöl                              (Ankara)

9)   Hüseyin Ünsal                           (Amasya)

10) Tayfur Süner                             (Antalya)

11) Şevket Köse                              (Adıyaman)

12) Durdu Özbolat                           (Kahramanmaraş)

13) Ahmet Küçük                            (Çanakkale)

14) Mehmet Ali Özpolat                  (İstanbul)

15) Ramazan Kerim Özkan              (Burdur)

16) Yaşar Tüzün                              (Bilecik)

17) Enis Tütüncü                             (Tekirdağ)

18) Hüseyin Pazarcı                         (Balıkesir)

19) Abdulaziz Yazar                        (Hatay)

20) Mevlüt Coşkuner                       (Isparta)

21) Algan Hacaloğlu                        (İstanbul)

22) Erol Tınastepe                            (Erzincan)

23) Bilgin Paçarız                            (Edirne)

24) Ali Rıza Ertemür                        (Denizli)

25) Ahmet Tan                                 (İstanbul)

4.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve 20 milletvekilinin, dış politika uygulamalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/968)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de dış politikada son 8 yılda kaydedilen gelişmeler, Türkiye'nin Avrupa Birliği ilişkileri ile ABD ilişkileri başta olmak üzere, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, Ermenistan, Irak ve İsrail ile ilişkilerinde olumsuz gelişmeler olduğunu ve bu ilişkilerin beklenenden farklı olarak geliştiğini göstermektedir.

Söz konusu ilişkilerin bir an önce TBMM dışından akademisyenlerin ve Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin katılımı ile de irdelenmesi için, Anayasa'nın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması önemlidir.

İzninizi ve gereğini arz ederim.

1)    Birgen Keleş                                 (İstanbul)

2)    Ali Rıza Öztürk                             (Mersin)

3)    Şevket Köse                                  (Adıyaman)

4)    Tayfur Süner                                 (Antalya)

5)    Durdu Özbolat                              (Kahramanmaraş)

6)    Ahmet Küçük                               (Çanakkale)

7)    Mehmet Ali Özpolat                     (İstanbul)

8)    Ramazan Kerim Özkan                 (Burdur)

9)    Mevlüt Coşkuner                          (Isparta)

10)  Enis Tütüncü                                 (Tekirdağ)

11)  Hüseyin Pazarcı                            (Balıkesir)

12)  Abdulaziz Yazar                           (Hatay)

13)  Algan Hacaloğlu                           (İstanbul)

14)  Sacid Yıldız                                  (İstanbul)

15)  Erol Tınastepe                               (Erzincan)

16)  Atila Emek                                    (Antalya)

17)  Rasim Çakır                                  (Edirne)

18)  Bilgin Paçarız                                (Edirne)

19)  Ahmet Tan                                    (İstanbul)

20)  Ali Rıza Ertemür                           (Denizli)

21)  Ensar Öğüt                                    (Ardahan)

Gerekçe:

Hükümetlerin uyguladıkları bütün politikalar ülkenin ve toplumun geleceğini doğrudan etkilemektedir. Kuşkusuz, uygulanan politikalar Hükümetlere göre, yurt içinde ve dışında kaydedilen gelişmelere göre farklılıklar gösterebilir. Ne var ki, dış ilişkilerle ve ekonomi ile ilgili politikalar açısından istikrarın, tutarlılığın ve vazgeçilemeyen ilkelerin varlığı çok önemlidir.

Bir ülkenin dış politikası yaşamsal önemdedir. O nedenle de, dış politika, gazete haberlerine dayanılarak veya bir başka ülkenin devlet veya hükümet başkanına tepki gösterilmesi gündeme geldiğinde, Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle ve bu alandaki akademisyenlerle ciddi çalışmalar yapmadan, ayaküstü oluşturulamaz. Dış politika devletin var olan yerleşik ve vazgeçilmez ilkelerini yok sayarak sık sık değiştirilmemelidir.

Kuşkusuz dış politikada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da başka devletlerin Türkiye'yi haksız ve dayanaktan yoksun olarak suçlamalarına izin vermemektir. Bunun bir örneği Ermenistan'ın sözde soykırım iddialarıdır. Her türlü dayanaktan yoksun olan sözde Ermeni soykırımı iddiaları Ermeniler tarafından 95 yıldır Türkiye aleyhine bir propaganda aracı olarak kullanılmaktadır.

İşin üzücü olan yanı, bu yoğun ve uzun propagandaya Türkiye'de yöneticilerin, sadece başka ülkelerde sözde soykırım parlamentolarda kabul edileceği sırada, kısa süre tepki göstermeleri, ama ondan sonra, Ermenistan'ın ve Ermeni Diasporası'nın propagandalarına sistemli yanıt vermeyi unutmaları, suçlamaları söz konusu süre içinde reddetmekle yetinmeleridir. Çeşitli kaynaklar tarafından hazırlanan, bazı toplantılarda elden ele dolaştırılan ve Türkiye topraklarını paylaşma özlemlerini dile getiren hayal ürünü haritalara da tepki gösterilmemektedir.

Sözde Ermeni soykırım iddialarına, bu iddiaların çeşitli ülke parlamentoları tarafından kabulüne ve yapılan propagandalara sürekli, tutarlı ve gerçeği yansıtan karşı propaganda ile yanıt verilmemesi Türkiye aleyhine çalışanların hak etmedikleri bir başarı kazanmalarına yol açmaktadır.

Aslında, sorun sadece yapılan propagandalara tepki gösterilmemesinden ibaret de değildir. Türkiye, özellikle son yıllarda kendi politikalarını anlatmak ve bunları ısrarla savunmak için de gerekli çabayı göstermemiştir. Oysa, devletin vazgeçilmez ilkelerini ve politikalarını vurguladıktan sonra, karşı taraf kendi iddialarında, tutumunda ve uygulamalarında ısrar ettiği ve hiçbir ödün vermediği halde Protokoller imzalamak, ziyaretler yapmak, en haklı davamızın çarpıtılması karşısında bile suskun kalmak, verilen her ödüne razı olduğu izlenimini yaratmak bir ülkeye başarı getirmediği gibi o ülkenin saygınlığından da çok şey götürür. Türkiye'nin tezlerinin ve taleplerinin ciddiye alınmamasına yol açar. Nitekim, Türkiye'nin aleyhine olan bir karardan sonra Ermenistan'dan bir yetkili "Türkler bir süre itiraz ederler, sonra susarlar." gibi bir ifade kullanma cesaretini gösterebilmiştir.

Ermenistan ile olan ilişkilerdeki tutum ve davranışlar; Türkiye Cumhuriyeti devletinin vazgeçilemez ilkelerinin ve politikalarının tutarlı bir şekilde savunulmaması ve gereksiz ödünler verilmesi diğer ülkelerle olan ilişkilerde de söz konusudur. Bu nedenle, önergemin başında sözünü ettiğim ülkelerle olan ilişkilerimizi irdeleyecek, dış politikamızdaki eksiklikleri ve yapılması gerekenleri saptayacak bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması büyük önem taşımaktadır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3'üncü sırada yer alan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

4 Kasım 2010 tarihli 15’inci Birleşimde teklifin tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi, varsa soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

O birleşimde sisteme giren milletvekili arkadaşlarımın isimlerini okuyorum: Sayın Kamer Genç, Sayın Osman Coşkunoğlu, Sayın Cemalettin Uslu, Sayın Yaşar Ağyüz, Sayın Oktay Vural, Sayın Yılmaz Tankut, Sayın Hasip Kaplan, Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Sayın Mehmet Ali Susam, Sayın Mehmet Akif Paksoy. Evet, 10 milletvekilimizin ismini okudum, bu arkadaşlarımızdan burada olanlar varsa sisteme girerlerse kendilerinin söz hakkı doğacaktır.

Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu yasada ciddi zaman kaybı oldu ve bu bağlamda ülkemizde önemli kayıplar da oldu, bunu tabii siz de takdir ediyorsunuz. Şimdi, bunları telafi etmek için bir projeniz var mı, yani bu zaman kaybını? Çünkü dört beş sene önce bundan önceki yasa “devrim” diye ileri sürülmüştü.

İkincisi: Bir projeksiyon yaptınız mı? Yani güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, diğer yenilenebilir enerjiler zaman içerisinde şu şekilde gelişecektir, bu fiyatlarla diye bir projeksiyon yaptınız mı? Enerji stratejisi içerisinde -Bakanlığınız tarafından yayınlanan- bunu göremedim, bunu entegre etmeyi, yeniden bir strateji yayınlamayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.

Sayın Uslu...

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım kanunu biraz sonra görüşeceğiz gerçi ama hem bu fiyatlandırmalar hem de teşviklerle ilgili bu en son uzlaşılan rakamlar nedir, bunu soracağım.

Bir de önümüzdeki on yıl, yirmi yıl sonrasında bu yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımıyla ilgili nasıl bir öngörünüz var, neler olabilir? Türkiye bu hususta ne kadar yol alabilir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Sayın Tankut...

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, enerji üretimi temin maksadıyla işletmeye alınan HES’ler (hidroelektrik santraller) nedeniyle bazı bölgelerimizde ekili alanlar susuz bırakılmaktadır. Son olarak Adana’nın Seyhan ve Yüreğir ilçeleri de bundan etkilenmiş ve tam ekin döneminde maalesef sular verilmemiştir. Sayın Çevre ve Orman Bakanlığının bundan haberinin olmadığı bir yazılı soru önergesiyle cevap istediğimde belirtilmiştir.

Ben şunu sormak istiyorum: Tarımsal faaliyetlerin aksamaması için bakanlıklar arası eş güdüm ve iş birliğine daha fazla önem vermeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda Çevre ve Orman Bakanlığıyla herhangi bir ilişki içerisinde, haberleşme içerisinde misiniz? Bu çok önemli bir konu olduğu için bunun cevabını almak istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut.

Sayın Susam, sisteme girerseniz size söz vereceğim. Daha önceki görüşmede not almış arkadaşlar, orada sizin de isminiz var. Eğer soru sormak istiyorsanız sisteme girerseniz…

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Ben zaten konuşmacıyım şimdi 1’inci maddede.

BAŞKAN – Tamam o zaman, problem yok.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, nihayet yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili bir teklifi inşallah bugünden itibaren tekrar görüşmeye aldık. Umarım bir an önce çıkar diye temennimi ilettikten sonra özellikle bu tür tesislerin kurulmasında yerli katkı ilavesinin artırılması yönünde bir düşünceniz var mıdır? Bu konuya ilişkin esaslar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Sayın Nalcı…

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, birinci sorum: Bu yenilenebilir enerjide su regülatörlerinde ve su kaynakları kullanırken doğal ekolojik dengeye dikkat ediliyor mu? Edilmiyorsa bununla ilgili verilmiş olan ruhsatlarla ilgili yeniden bir çalışma yapılacak mı?

İkinci sorum ise: Yenilenebilir enerjide yerli üretimle ilgili ayrıyeten bir teşvik verilecek mi? Buna bir örnek olarak rüzgâr enerjisi. Yerli üretim olduğu zaman bu, ayrıyeten bir  teşvik kapsamı içinde değerlendirilecek mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Nalcı.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum. Öncelikle soru soran arkadaşlarımızın bu kanuna koyacakları katkı açısından da teşekkür ediyorum.

Tabii, YEK Kanunu “çıktı”, “geliyor”, “çıkmadı”, “biraz daha Genel Kurulda” diye kamuoyunda da tartışılır oldu. Aslında bunun üzerinde biraz detaylı açıklama yapmakta fayda var diye düşünüyorum, bu soru da buna bir fırsat oluşturduğu için de tekrar teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi yine Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundan 2005 yılında çıkartılan yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı kanun şu anda yürürlüktedir. Bu kanun 15 kilometrekareyi geçmeyen rezervuar alanlı olan HES’leri de kapsayarak nehir tipi santralleri, güneşi, jeotermali, rüzgârları, biyokütle gibi birçok yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kapsayarak yürürlüğe girmiştir ve 5,5 euro sentlik bir alım garantisiyle beraber sistem çalışmaktadır. Yani bu kanun, bugün üzerinde konuşacağımız ve nihayetlendireceğimiz kanunun şu ana kadar çıkmamış olmasıyla, piyasadaki bu faaliyetler aksamış değildir.

Nitekim, şu ana kadar 1.200 megavat civarında rüzgâr santralleri farklı yerlerde ve farklı alanlarda işletmeye alınmıştır ve 2 bin megavatlık rüzgâr santrali de hem lisans almış hem de inşaatla alakalı çalışmaları devam etmektedir.

Bu kanun çıktıktan sonra ne tür bir değişiklik olacaktır, rüzgâr santrali yapmak isteyenlerle alakalı nasıl bir değişiklik olacaktır, derseniz eğer fiyatla alakalı bir konu temel başlık olarak alınırsa herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Yani bu kanun çıkmıyor diye piyasadaki faaliyetler kesintiye uğramış değildir ve sıkıntıya uğramış değildir, ancak bu kanunla beraber bir kısım fiilî uygulamadaki yaşanan zorlukların giderilmesine dönük bazı işlemler yapılacaktır; bunlar da doğru değişiklikler olacaktır, iktidarıyla muhalefetiyle bunu hep beraber inşallah gerçekleştirmiş olacağız. Yani bu kanunun çıkmamış olması, özellikle yine en fazla güç kaynağı oluşturan ve Türkiye'nin nehir tipi santralleriyle beraber su kaynaklarını harekete geçirebilecek olan bir kısımdır.

Hepinizin bildiği gibi, yine yaklaşık rakamlarla söylüyorum, 45 bin megavatlar civarında, 45-48 bin megavatlar civarında Türkiye'nin kurulu gücü var ve bu güç kadar da su potansiyeli var. Bu su potansiyelinin üçte 1’i şu anda işletmede, yaklaşık üçte 1’i lisans almış ve inşaat safhasında olanlar var, üçte 1’i de planlamayla beraber inşaata geçme aşamasında olanlar var. Böyle bir kategorik yaklaşımda bulunursak çok fazla yanlış yapmış olmayız. Dolayısıyla, su kaynaklarının da üretilmesi hâlinde ve alım garantisi istenmesi hâlinde 5,5 euro sentten alınmasına mâni şu anda da bir şey yok yani bir yıl önce, iki yıl önce müracaat etmiş olanlar, dört yıl önce müracaat etmiş olanlar normal işlemlerine devam ediyorlar. Bunların rakamı değiştirilecek mi diye sorarsak yine hep beraber, Genel Kurulun onayına sunularak geçireceğimiz ve kanunlaştırmaya çalışacağımız bu kanun teklifinde yine bunlarla alakalı bir fiyat değişikliği de söz konusu değil.

Dolayısıyla, bu kanunun gecikmiş olmasının farklı komplikasyonları, yan tesirleri vardır, kabul; ama fiyatla alakalı ve inşa edilmesiyle alakalı herhangi bir yan tesiri bulunmamaktadır, herhangi bir özel sektörü, işletmeciyi geri plana koyacak bir yaklaşım da bulunmamaktadır.

Biz, ne öneriyoruz bunlarla beraber? Türkiye, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100’üncü yıldönümü olan 2023 yılına bütün yerli kaynaklarını kullanmış bir vaziyette girmek durumundadır, yenilenebilir kaynakların her birisini değerlendirmiş olarak girmek durumundadır.

Bildiğiniz gibi, Avrupa Birliğinin hedefi, özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı 2020 yılında yüzde 20’lik bir portföy oluşturmakla alakalıdır. Türkiye, şu anda, bütün su kaynaklarıyla beraber 2010 yılının yazında, ağustos, eylül, ekim aylarında yaklaşık yüzde 28’lere kadar çıkmıştır. Bizim hedefimiz büyüyen tüketim talepleriyle, projeksiyonlarıyla beraber yüzde 30’luk yani Avrupa Birliği ortalamasının da üzerindeki bir rakamla, yüzde 30’luk bir yerli ve yenilenebilir kaynakları Türkiye’ye kazandırmaktır.

O yüzden en son geldiğimiz noktada, bu ay aldığımız rakamlar itibarıyla ben size kısa bir özet vermek isterim: Rüzgâr, hidrolik, doğal gaz, linyit, taş kömürü, jeotermal ve diğer enerji kaynakları açısından baktığımızda, bugün lisans verilenlerin toplamı 48.916 megavat civarındadır. İnceleme değerlendirmesine alınanlar, uygun bulunanlar, lisans verilenler ve toplam başvuruları dikkate aldığımızda, Türkiye’nin şu anda kurulu gücünün yaklaşık 2,2 katı, yani yüzde 220 civarında bir talep projeksiyonu bulunmaktadır. O toplam miktar da 121.660 megavat civarındadır.

Bunların her birisi gerçekleşebilir mi? Açıklıkla konuşmalıyım ki, her birisi gerçekleşmeyebilir. Bunların her birisi uygulama alanında kâğıt üzerindeki rakamlara ulaşamayabilir ama bizim amacımız şu: Hep beraber koyacağımız destekle beraber biz, Türkiye’nin yerli kaynaklarının kullanılabilmesi, bunun ön plana alınabilmesi ve hız kazandırılabilmesi, yine serbest piyasa tarafından, özel sektör tarafından bunların kullanılabilmesini teminen bütün kolaylıkları sağlayacağız. Ama bundan sonra yapmayan özel sektör varsa suçun kamuda olmadığını hep beraber kamuyla paylaşmamız lazım.

Ben özel sektöre bu vesileyle bu konuda açık bir şey söylemek istiyorum, bu cümleyi kullanmam gerekir: Ciddi olan bütün özel sektör temsilcilerinin rahatlıkla zemin bulabileceği bir enerji alanı vardır, bir enerji sektörü vardır. Ama bunun üzerinden herhangi bir rant sağlamaya çalışan, piyasada “çantacı” diye tabir ettiğimiz, herhangi bir emek koymadan, herhangi bir proje değeri koymadan, herhangi bir katkısı olmaksızın bir değer elde edilecekse bunun doğru olmadığını ve onların yolunun çok açık olmadığını bu vesileyle söylemek istiyorum.

İşletmedeki santrallere baktığımızda, kasım ayı sonu itibarıyla yani aralık ayının başı itibarıyla baktığımızda, yaklaşık 47.573 megavatlık bir santral görüyoruz. 1.202 megavatlık rüzgâr, 15.248 megavatlık hidrolik, 1.567 megavatlık fuel oil, motorin ve LPG, 18.104 megavatlık doğal gaz santrali, 8.691 megavatlık linyit santrali ve 2.416 megavatlık da taş kömürü santralinin olduğunu görüyoruz. 135 megavat asfaltit gibi, 94 megavat jeotermal gibi kaynakların ve diğer santraller kaynağını oluşturan da bir 114 megavatlık santralin olduğunu söyleyebilirim. Bunların içerisinde özel sektör müteşebbis oranının bu yıl sonu itibarıyla yüzde 50’nin daha üzerine çıktığını, bizim istediğimiz serbestleşmeyle alakalı, liberal piyasayla alakalı, daha kaliteli ve daha rekabetçi piyasaya geçmeyle alakalı, yüzde 50’nin daha üzerinde bir kaynağın oluştuğunu görüyoruz. Bunların içerisinde                   -bildiğiniz gibi- özel lisanslı 14.179 megavat, kamu santrallerinin 24.202 megavat ve yap-işlet, yap-işlet-devret ve işletme hakkı devriyle oluşan santrallerin de 9.191 megavat olduğunu yani dolayısıyla şu anda, 47.573 megavatlık bir portföy olduğunu, kurulu gücün olduğunu söyleyebiliriz.

Bu lisans başvurularından, özellikle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuyla beraber yapılan düzenleme ve denetlemelerle bunların ne kadarının gerçekleşeceğine hep beraber şahit olacağız, hep beraber buna tanık olacağız.

Benim temennim şudur ki, şu ana kadar bütün müracaat etmiş bulunan 121 bin, 122 bin megavatlık santrallerin her birisinin, aslında, üretime geçmeyle alakalı çaba ve gayretlerinin artmasıdır. Arz güvenliğiyle alakalı herhangi bir tehdit, herhangi bir sıkıntı yoktur. Yine açıklıkla söylemeliyiz ki buradan, global krizin getirdiği tüketim düşüklüğüyle alakalı faktörleri de bu, özellikle 2009 yılı içerisinde yaşamış bulunuyoruz ve enerjide yüzde 3 gibi tüketim rakamlarının düştüğünü görüyoruz. Yapılan projeksiyonlarda –hepiniz de bilirsiniz- bizim beklentilerimiz neydi? 2009 yılında minimum yüzde 6 civarında büyümekti. Yüzde 3 de küçüldüğüne göre tahminlerin, bu projeksiyonların yüzde 9 civarında bir revize edilmesi lazım geldiğine hep beraber karar verdik ve en son yaptığımız tespitlerde kriz öncesi rakamların yani 2008 Mayıs, Haziran rakamlarının şu anda 2010 yılı Aralık ayı itibarıyla aşıldığını görüyoruz. Bir kısım sektörlerde bu rakamlar henüz yakalanmış değil ama enerji sektöründe, tüketim rakamları itibarıyla baktığımızda, hem sanayide hem meskende kriz öncesi rakamların daha üzerinde kaldığımızı söyleyebilirim. Amacımızı, tekrar, en son şu cümleyle özetleyebilirim: 2020 yılında ve 2030 yılında Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı minimum yüzde 30’lar civarında bir portföyünün bulunması lazım geldiğine dairdir.

Fiyatlandırma ve teşvikle alakalı konularda, bildiğiniz gibi özellikle bizim şu ana kadar bu saydığım enerji santrallerinin içerisinde, YEK’e tabi olanların, teşvike tabi olanların içerisinde bu mekanizmaya tabi olmaksızın serbest piyasaya daha üstteki rakamlarla sattığını görüyor ve biliyoruz. Ama buradaki vereceğimiz 5,5 euro sentlik veya dolar karşılığı rakamların özellikle fizibilitenin hazırlanmasında yatırımcının bir garantisi olduğu ve bankacılara karşı kamunun, istenmesi hâlinde, tercih edilmesi hâlinde on yıllık alım garantilerinin bu projelerin gerçekleştirilmesi için önemli bir katkı sağladığını, önemli bir katkı koyduğunu biliyoruz, o açıdan da bu teşviklerimiz bu manada devam edecek.

Enerji Strateji Belgemizde yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı hedeflerimiz belirlenmiş durumda, bunlar yayımlandı, istenmesi hâlinde Strateji Belgemizle alakalı evrakları tarafınıza sunabiliriz. Özellikle HES’lerin çevreye verebileceği zararlarla alakalı, ekolojik dengelerle alakalı, bitki örtüsüyle alakalı ve tarım alanlarıyla alakalı bir kısım tedirginliklerin olduğunu görüyoruz ve buna şahit oluyoruz.

Değerli arkadaşlar, Çevre Bakanlığımızla beraber yaptığımız çalışmalarda hem enerjinin üretilebilmesi hem yerli kaynaklardan üretilebilmesi hem de çevre şartlarına dikkat edilebilmesi açısından çok ciddi bir koordinasyon içerisindeyiz. Özellikle Karadeniz’deki HES’lerden eleştiri alanların, susuz bırakılan herhangi bir yerleşim birimi var mıdır ve onlar bundan olumsuz etkileniyorlar mı, bunlarla alakalı Çevre Bakanlığımızın yürüttüğü bir çalışma var. Mansap tarafında yani memba tarafında değil, suyun geldiği tarafta değil bırakıldığı tarafta, mansap tarafındaki su miktarları üzerinde tekrar proje proje Çevre Bakanlığımız, Devlet Su İşleri bu manada katkı paylı ihale modeline tekrar bir çalışma yapıyor. Bu çalışmanın sonucunda değerli arkadaşlar, eğer çok fazla tahrip edilen, çok fazla çevreyle alakalı sıkıntının oluştuğu projeler varsa -bu projelerin tekrar gözden geçirilmesini- Çevre Bakanlığımız bu konuda açıklamasını kamuoyuyla paylaşacak.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Fazla varsa ne olacak Sayın Bakan, çok fazla varsa?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Çok fazla tahrip edilen varsa Sayın Başkan, fazlaca tahrip edilen varsa onlarla alakalı lisansları tekrar gözden geçirilecek.

Bu konuda son derece şeffaf söylüyorum, bakın, eğer çevre şartları, yerleşim birimleriyle alakalı sıkıntıların özellikle belli spektleri aştığı konular varsa bunlarla alakalı, dediğim gibi, Devlet Su İşleri ve Çevre Bakanlığımız bu çalışmalarını yapıyorlar.

Yerli üretimin teşvikiyle alakalı konuda -birazdan maddelerine geçtiğimizde göreceğiz- biz özellikle rüzgâr santrallerinin, Türkiye'de yerli oranının düşük olduğu santrallerde yerli katkının çok fazla olmasını istiyoruz. Bu konuda uluslararası anlaşmaları da sıkıntıya sokmayacak şekilde bir teşvik mekanizmasını burada koymak istiyoruz ve bunun da özellikle hidroelektrik santrallerde yerli katkı payı çok fazla; ama teknoloji transferini ihtiva eden, özellikle güneş gibi, jeotermal gibi, rüzgâr gibi santral tiplerinde yerli katkının özellikle yerli sanayiye çok fazla katkı koyacağı kanaatindeyiz. Bunun, uygulamada da hem Dünya Ticaret Örgütü hem de yaptığımız uluslararası anlaşmalara aykırı olmayacak bir şekilde burada yerleştirilmesinin uygun olacağı kanaatindeyiz. Bunların detaylarını biraz sonra maddelerine geçtiğimizde hep beraber göreceğiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Peki Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım Sayın Anadol.

Maddelerine geçilmesini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.11

 

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

395 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi oylamayı tekrarlayacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

395 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine devam ediyoruz.

Sayın Komisyon ve Hükûmet yerinde.

1’inci maddeyi okutuyorum:

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARININ ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİMİ AMAÇLI KULLANIMINA İLİŞKİN KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR

KANUN TEKLİFİ

MADDE 1 - (1) 10/5/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 3 üncü maddesinin; birinci fıkrasının (8) ve (11) numaralı bentlerinde geçen “biyogaz” ibaresi metinden çıkarılmış, birinci fıkrasına aşağıdaki bentler ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“13. Çöp gazı: Çöp toplama alanlarında biriktirilen atıklardan oluşan gazı,

14. YEK destekleme mekanizması: Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim faaliyeti gösterenlerin faydalanabileceği fiyat, süreler ve bunlara yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esasları içeren destekleme mekanizmasını,

15. PMUM: Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezini,

16. YEK toplam bedeli: YEK destekleme mekanizmasına tabi olanların her biri  tarafından iletim veya dağıtım sistemine verilen elektrik enerjisi miktarı ile YEK listesindeki fiyatların çarpılması suretiyle, fatura tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden Türk Lirası olarak hesaplanan bedellerin toplamını,

17. Ödeme yükümlülüğü oranı: Tüketicilere elektrik enerjisi satışı yapan tedarikçilerin ödemekle yükümlü olacağı tutarın hesaplanmasında kullanılacak olan, her bir tedarikçinin tüketicilerine sattığı elektrik enerjisi miktarının, bu tedarikçilerin tamamının tüketicilere sattığı toplam elektrik enerjisi miktarına bölünmesi suretiyle hesaplanan oranı,”

“Bu Kanunda geçmekle birlikte tanımlanmamış diğer terim ve kavramlar, 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunundaki anlama sahiptir.”

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yenilenebilir enerji kanununu görüşmek üzere, 1’inci maddede Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yenilenebilir enerji kanununu uzun zamandır bu Parlamentoya getirip görüşme konusunda sıkıntılar çekiyoruz. Bu sıkıntıların temeli, bu kanunla ilgili olarak bütün destekleri vermiş olmamıza rağmen, komisyonlarda ve bu kanunun çıkış süreçlerinde, iktidar partisinin, bu kanunla ilgili olarak kendi içinde bir anlaşma, bir birlik, kanunun çıkması konusunda yeterli bir anlaşma sağlanamamış olmasıdır. Bugün, hâlâ, şu noktalarda, yeniden bu kanunla ilgili fiyatlandırmalar ve benzeri konularda, son noktada, önerge değişiklikleriyle kendi aralarındaki tartışma devam etmektedir.

Peki, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu konuya nasıl bakıyoruz, önce bunu söyleyelim. Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynaklarının 2023 yılında iktidarın koyduğu hedeflere varması için her türlü desteği vermeye hazırız. Türkiye’de enerji politikalarında dışa bağımlılığın, özellikle yüzde 76’lara varan bir bağımlılık hâlinde olduğu, doğal gaza bağlı çevrim santralleriyle Türkiye'nin kendi yerli kaynaklarını kullanmayıp, yenilenebilir enerjiye yatırım yapmadığı çok açık bir gerçekliktir. Bizim hedefimiz Avrupa Birliğinin ve Türkiye'nin dünyadaki gelişen duruma göre koymuş olduğu hedeflere varmak noktasındadır.

Bakın, iktidar, bu konuda 2023 hedeflerini hidroelektrik santralde tüm rezervlerinin kullanılması olarak koymuş, rüzgârda 20 bin megavata çıkacağını koymuş, jeotermal, güneş ve diğerlerinde de tüm hedeflerini koymuş. Bu hedeflere ulaşılabilmesini sağlama konusunda Cumhuriyet Halk Partisi her türlü desteği vermeye açık bir politikayı bugüne kadar izlemiş ama ne yazık ki yenilenebilir enerji kanunu iki yıldır bu Parlamentoya gelememiştir, gelemediği gibi yatırım yapılma konusunda da ciddi mesafeler alınmamış, verilen hedefler, istenilen noktalar ve yatırımlar yapılamamıştır. Şu an yapılmış olan toplam yatırım tutarı 16 projeyle 3.700 megavat sınırlarına gelmiştir Türkiye’deki rüzgâr enerjisindeki toplam yatırım. 20 bin megavata varması için ise… 2023 yılı hedefleri tutturulması çok zor hedefler gözükmektedir.

Değerli arkadaşlarım, özellikle iktidar partisi tarafından enerji politikasında, dışa bağımlılığın ortadan kaldırılmasında, yenilenebilir enerji kaynaklarında çok ciddi politikalara ihtiyaç vardır. Biz bu kanunda ne istiyoruz, bu kanun niye gecikiyor, hangi lobiler bu kanunun gecikmesi için çalışma yapıyorlar, bunun altını çizmekte yarar var.

Fiyat konusu: Sayın Bakan az önceki açıklamalarında “Ben şu an 5,5 euro sente yatırımcı buluyorum, rüzgârda bu işi hallediyorum ve bu anlamıyla yatırımcı sıkıntısı yoktur. Güneşte de 10 euro sente bana yatırımcı var, bu yatırımları yapma kapasitem var.” diyor. Bizim fiyatlar konusunda herhangi bir ön yargımız yok. Eğer siz bu hedeflere varabilecek noktada yatırımcı bulabiliyorsanız, bu konuda istediğiniz fiyatta bu ülke enerjisini elde etmek için en ucuz fiyatta yatırım yapılsın ve enerji en ucuza elde edilsin ama Sayın Bakan, yatırım yapılmayacaksa ve bu konuda ciddi bir hedef sapması olacaksa bunun vebalinin çok büyük olacağı açıktır.

Bakın, siz nükleer santralle ilgili olarak 13,5 euro sente -nükleer santralden- Rusya’yla anlaşma yaptınız, enerji alıyorsunuz. Peki, o pahalı denilen, Rusya’da daha ucuza yapılan bu nükleer enerji santrallerinde fiyata bakmadan nükleer enerjide ikili anlaşmalarla bu ülkede yatırım yapılmasının önünü açarken neden yenilenebilir enerjide aynı duyarlılıkla bu yatırımların artmasının önünün açılmadığını bu Meclise anlatmalısınız. Aynı şekilde, yenilenebilir enerjide yatırımın önünün açılması demek, malzemede, yerli üretimde bir sanayi oluşması ve bu sanayinin teşvik edilmesidir. Burada getirilen önergelerle yerli üretime verilen teşviklere biz de katılıyor ve doğru buluyoruz, ama öncelikle yatırımcının gelmesi lazım. 1 megavat yatırım için 1 milyon 200 bin euroluk bir yatırıma ihtiyaç var. Şu an sizin hedeflediğiniz yatırımlar için 50 milyar euroluk bir yatırım ihtiyacı var ama bu yatırımın gerçekleşebilmesi için bulunacak kaynak konusunda dünyada ciddi sıkıntılar yaşandığını özellikler yatırımcıların belirttiğini burada paylaşmak istiyorum. Yatırımcı diyor ki: “Ben bu fiyatlarla yatırım konusunda finansman bulmakta zorluk çekiyorum. Bu finansmanın bulunması konusunda benim yatırım süremin geri dönüşü yüksektir. Bu konuda benim sorunumu çözün.” Bu kanunun temel hedeflerinden bir tanesi de budur.

Değerli arkadaşlar, aynı şekilde hidroelektrik santrallerle ilgili konuda da yenilenebilir enerji konusunda da bir çekincemizi burada sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Özellikle barajlar yapılarak hidroelektrik santrallerle bu ülkenin yenilenebilir enerji kaynaklarında mesafe alabilecek potansiyeller varken, bu alanlara yeterli yatırımlar yapılamayıp, Türkiye’de çok ufak ve doğanın dengesini bozabilecek -nehirlere, dere yataklarına, vadilere- öyle ruhsatlar verildi ki bugün o ruhsatları alanlar bile vicdanları sızlayıp bu yatırımlardan vazgeçebiliyorlar. İşte, Muğla Yuvarlakçay’da vazgeçen yatırımcının gerekçelerinden bir tanesi budur.

Siz de az önce söylediniz “Bu konuda Çevre Bakanlığıyla araştırma yapıyoruz.” dediniz. Karadeniz’de bu işte mücadele eden, sularına sahip çıkan, vadilerine sahip çıkan insanların bu haykırışlarını dikkatle değerlendirmek zorundasınız. Elde edilebilecek enerji o kadar küçük ama doğaya ve ülkeye verilen tahribat o kadar büyük. Bunu değerlendirirken bu mantıkla bakmalısınız.

Nükleer enerji konusunda da politikanızda bir şeyi söylemek istiyorum. “Enerjiyi hep ulusal bir politika hâline getirin.” diye size söyledik ama ulusal politika yapmak yerine bu Meclisten ve ülkenin ulusal yargılarından uzaklaşıp ikili anlaşmalarla nükleer anlaşmaları yapıyorsunuz ve bugün Güney Kore’ye gittiniz, nükleerde anlaşamadınız, Japonya’da arayış içerisindesiniz. Peki, önce şunun hesabını vermek durumunda değil misiniz: Nükleer için yapılacak yatırımlar öncesinde nükleerin doğurduğu tehlikeli atıklar ve nükleerle ilgili kamuoyunun çekincelerini giderecek yasal bir düzenlemeyi bu Parlamentodan geçirmek durumunda değil miyiz? Bu konu Türkiye'nin en önemli konularından bir tanesi değil midir? Nükleer, Türkiye’de, evet yapılmalıdır ama önce nükleerin bütün zararlarını ortadan kaldırabilecek, atık sorununu çözebilecek, nükleerle doğabilecek çevre ve insanlığa verilecek zararları ortadan kaldırabilecek çalışmayı yapmak durumundayız.

Onun için, bu kanunda yenilenebilir enerjiye destek veriyoruz ama sıkıntıları, yanlışlıkları da buradan dillendirmeye her zaman olduğu gibi devam edeceğiz. Bundan Hükûmet de gerekli dersleri almalı, enerjiyi Türkiye'nin önemli bir konusu olarak görmeli. Savaşlar nedeni olan enerji, Türkiye’de sanayinin gelişmesinde rekabetçi olabilecek enerji politikalarını hayata geçirmek için ulusal bir enerji politikasını bu Meclis gündeminde konuşmak ve tartışmak durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, maalesef, bu konuda konulan hedefler ve söylenen şeyler bugüne kadar ulusal bir enerji politikasıyla alınacak sonuçlara varmamıştır. Eğer 2009 krizi olmasaydı yine bakanlık bürokratlarının açıklamasıyla -bir enerji kongresinde- Türkiye enerji krizine ve kesintilerine girecekti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Hem arzda bir sıkıntı var hem de bunun getirdiği ciddi yatırım eksiklikleri var.

BAŞKAN – Sayın Susam, teşekkür ederim.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, uygulamayı kaldırın efendim.

BAŞKAN – Hayır efendim, uygulamamız gayet güzel. Milletvekilleri çok memnun, diğer arkadaşlar memnun.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Bütçede yaparsınız.

BAŞKAN - Sayın Susam, teşekkür ederim efendim.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Ben teşekkür edeyim.

BAŞKAN – Yok arkadaşlar, mikrofon açma yok.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Ben teşekkür ediyorum.

Bu duygularla, bu yenilenebilir enerji kanununda çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Yılmaz Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Yılmaz Bey.

MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Üretimi Amaçlı Kullanımıyla İlgili Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün dünyamızdaki bütün gelişmiş ülkeler toplumlarına refah düzeyi yüksek bir yaşantı sağlamayı amaç edinmişlerdir. Bu amaç doğrultusunda, söz konusu ülkelerin hemen hepsi enerji ihtiyaçlarını kesintisiz ve uzun yıllar karşılayabilecek şekilde temin etmeyi de öncelikli hedefleri arasına koymuşlardır. İşte bu çerçevede ülkemizin enerji ihtiyacının kesintisiz ve yeterli bir şekilde kaynak çeşitliliği sağlanarak temin edilmesi toplumumuzun refahı ve milletimizin, devletimizin bekası için hepimizin önünde bir mecburiyet olarak durmaktadır. Bu doğrultuda da öncelikle kamu enerji yatırımları planlı ve istikrarlı bir şekilde devam ettirilmeli, yerli ve yabancı sermayenin bu alandaki yatırımları da teşvik edilmelidir.

Bugün ülkemiz coğrafi konumu itibarıyla Orta Doğu ve Kafkasya bölgelerindeki petrol ve doğal gaz kaynaklarına yakın olmasına rağmen benzin, mazot, gaz yağı, LPG, jet yakıtı ve benzeri gibi fosil tabanlı yakıtlara en yüksek ücreti ödeyen ülkelerden birisidir. Enerjide dışa bağımlı olan ülkemiz acilen kendi petrol ve gaz yataklarını araştırma çalışmalarına hız vermeli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin enerji yatırımlarını da fazlalaştırmalıdır.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de enerji politikaları ve verimliliğine yönelik olarak her türlü siyasi taassup ve istismarın dışında, ortak payda ve millî çıkarlarımız doğrultusunda, uzmanlar tarafından kabul edilen ve mutlaka dikkat edilmesi gereken başlıca hususlar şunlardır:

1) İhtiyaç duyduğu enerjinin yaklaşık dörtte 3’ünü ithal eden Türkiye’nin artan enerji talebi yüzünden dışa bağımlılığı fazlalaşarak devam edecektir. Bu nedenle uygulanacak enerji politikalarının enerji arz güvenliğini sağlayacak ve sürdürülebilecek biçimde düzenlenmesi gerekmektedir.

2) Bu doğrultuda dışa bağımlılığın azaltılması, yeni ve yenilenebilir kaynaklara yönelme, enerji potansiyelinin etkin ve verimli kullanılması, ithal kaynaklara bağımlılığın azaltılması kaçınılmaz hâle gelmiştir.

3) Türkiye’nin enerji talebindeki artışa bağlı olarak özellikle doğal gaz ithalatında kaynak çeşitliliği fazlalaştırılmalı ve Rusya’ya olan bağımlılık kesinlikle azaltılmalıdır.

4) Ayrıca ortaya çıkabilecek kısa vadeli enerji sıkıntısında kullanılmak üzere stratejik rezerv bulundurulmalıdır.

5) İthal yakıtların kullanımından yerli ve yeni yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelerek kömür, hidrolik, rüzgâr ve diğer enerji kaynaklarına ağırlık verilmelidir.

6) Bu doğrultuda rüzgâr, hidrolik, jeotermal, biyoyakıt yatırımları desteklenmeli, yasal düzenlemeler yatırımları teşvik edecek biçimde gözden geçirilmeli ve yeni finansman modelleri geliştirilmelidir.

7) Enerji, maden ve su kaynaklarıyla BOTAŞ, Türkiye Kömür İşletmeleri ve benzeri stratejik kurum ve kuruluşların özelleştirilmesine yönelik söylentilere artık bir son verilmeli, en yetkili ağızlardan bu konuda yapılacak tutarlı açıklamalarla kamuoyundaki endişeler giderilmelidir.

8) Ülkemizde oldukça yüksek olan elektrik kayıp ve kaçaklarının azaltılması yönünde gerekli tedbirler alınarak eşit, adaletli ve kademeli ücret politikası geliştirilmelidir. Elektrik hırsızlığına ilişkin cezalar da artırılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik değer üretiminde, ısınmada, barınmada, ulaşımda, iletişimde vesair ihtiyaçların karşılanmasında enerjiye olan bağımlılık elbette ki hayatımızın bir gerçeğidir. Enerjinin temini, dağıtımı, tüketimi ve tüketim sonrası gibi safhaların her birine ait bu alanlarla ilgili, ayrı ayrı izlenmesi gereken metotlar bulunmaktadır. İşte bunların belirlenmesinde ve uygulanmasında takip edilecek yolların, usul ve esasların insan sağlığı, çevreye olan etkileri, ekonomik değeri, refahı ve ulusal güvenliği doğrudan etkilemesi sebebiyle uzun vadeli bir enerji politikasının az önce ifade etmeye çalıştığım hususlar çerçevesinde, her türlü siyasi mülahazadan uzak bir şekilde oluşturulması gerekmektedir ve bu politikanın mutlak surette millî menfaatlerimize uygun olması lazım gelmektedir çünkü bu alanda yapılan hataların faturası çok ağır olabilmektedir ki bu faturayı da milletçe, hep beraber ödemek durumunda kalmaktayız.

Dolayısıyla, ülkeyi yöneten siyasi iktidarların özellikle enerji politikalarında çok dikkatli ve hassas olma mecburiyetleri vardır. Ancak bugün sekiz yılı aşkın bir zamandır tek başına ülkeyi yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının tasallutunda enerji politikalarında olması gereken özen ve hassasiyetlerin hiçbirisine maalesef pek dikkat edilmemiştir ve ne yazık ki kapalı kapılar arkasında hiç de şeffaf olmayan pazarlıkların yapıldığı kötü bir dönem yaşanmıştır ve bize göre de hâlen yaşanmaya devam edilmektedir.

Bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin bu dönemde aziz milletimizin önüne çıkarttığı bu faturalar ne yazık ki gelecek kuşakların belki de altından kalkamayacağı bir boyuta ulaşacak ve AKP’nin siyasi saltanatı için geleceğimiz şimdiden acımasızca harcanarak çalınmış olacaktır. İşte bu sebeple, bugün görüşmekte olduğumuz ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak da olumlu baktığımız bu kanun teklifinde bile AKP zihniyetinin petrol ve doğal gaz lobileriyle sütre gerisinde rant pazarlığı yaptığı şüphelerimizi, biz, maalesef, henüz giderebilmiş değiliz. Çünkü Komisyon ve alt komisyon çalışmalarında rüzgâr, hidrolik ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilecek elektrik alım fiyatlarının AKP Grubunun Genel Kuruldaki önergeleriyle değiştirileceğine dair duyum ve iddialar mevcuttur. Yani yenilenebilir enerji kaynaklarının özellikle de yerli üretim ve teknolojinin teşvik edilerek önünün açılmasına yönelik olması gereken devlet alım garantili özendirici elektrik fiyatlarının petrol ve doğal gaz lobilerinin lehine değiştirilerek, AKP Grubu tarafından verilecek önergelerle kilovat başına 2-3 sent daha aşağı çekileceği söylenmektedir ki, değerli arkadaşlar, biz buna inanmak istemiyoruz.

Eğer bu söylentiler gerçekleşir ve AKP şayet Genel Kurulda önergelerle söz konusu alım fiyatlarında, kanun teklifinde bir azaltmaya giderse çok açık bir şekilde kapalı kapılar arkasında çok kirli pazarlıkların yapıldığı da ortaya çıkmış olacaktır diyor ve bunu yapanların er veya geç hesap vermekten kurtulamayacaklarını da buradan hatırlatmak istiyorum. Dolayısıyla siyasi taassupların, şahsi ve siyasi hesap ve menfaatlerin şekillendirdiği enerji politikalarına tevessül edilmeden, önce ülkem ve milletim, sonra partim ve sonra ben anlayışının hâkim kılınması lazım gelmektedir diye bizler düşünmekteyiz ve tabiidir ki ülkemizin ve aziz milletimizin yüksek menfaatlerine uygun şekilde izlenecek stratejilerin insan ve çevreye oluşabilecek etkileri de mutlak suretle dikkate alınmalıdır.

Değerli arkadaşlar, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretimi hepimizin önem verdiği bir husustur ve mutlak suretle ülkemizin artan elektrik enerjisi ve enerji ihtiyacının da karşılanması icap etmektedir. Ancak bunları yaparken, az önce de ifade ettiğim gibi, devletimizin ve milletimizin ali menfaatlerinin esas alınması, insanlarımızın sağlığının bozulmaması, çevrenin katledilmemesi hayati derecede önemlidir. Temiz,  çevreyle barışık, ekonomik ve kesintisiz sürdürülebilir, yenilenebilir enerji üretim ve tüketimi noktasında yeni enerji kaynaklarının devreye alınması, çeşitliliğin artması, dışa bağımlılığın azalması, milletçe, ulusça, devletçe önem vermemiz gereken bir husustur. Bu alanda ilgili düzenlemelerde ise elbette ki Hükûmet birinci derecede sorumludur.

Bu arada unutulmaması gereken bir husus da, boşa giden ya da kaçak olarak kullanılan enerji takibinin de mutlaka yapılmasının lazım geldiğidir. Bu husus da doğal olarak AKP İktidarının sorumluluğu altındadır. Bugün, birçok yerde kaçak enerji kullanımının yüzde 75’lere kadar, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde bu oranın çok yükseklere ulaştığı bilinmektedir ve bu konuda maalesef etkin bir denetim mekanizması da henüz kurulabilmiş değildir. Boşa giden ya da kaçak olarak kullanılan enerji en çok dürüst ve masum vatandaşlarımızı mağdur etmektedir. Fatura kaçakçıya değil, namuslu vatandaşımıza çıkmaktadır. Kaçak kullanım aynı zamanda dürüst sanayicilerimiz için de haksız bir rekabet ortamı meydana getirmektedir.

Diğer taraftan, üzerinde çok konuşulan ve haklı şüphelere neden olan enerji ithalatı ve ihracında büyük meblağları bulan fiyatların da artık açık ve şeffaf hâle getirilmesi lazımdır. Türkiye kimden, hangi miktarda, kaç liraya enerji ithal etmiştir; kime, ne kadar, kaç liraya enerji satmaktadır? Örneğin, Kuzey Irak’a elektrik satılmakta mıdır? Satılıyorsa ne kadar satılmakta ve kaç liradan satılmaktadır? İran’dan, Rusya’dan, Azerbaycan’dan ithal edilen doğal gazın fiyatı nedir? Bütün bunlar açık ve hassas bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Aksi hâlde, kapalı kapılar arkasında yapılan pazarlıklar sonucu çok haklı olarak halkımızın kafasındaki kuşkuları dağıtamazsınız diyorum ve sözlerimi tamamlarken bu kanun teklifinin ülkemizin enerji ihtiyacına katkı sağlamasını, yerli yatırımcı ve sanayicilerimizin önünü açarak yenilenebilir enerji potansiyelimizin en üst seviyede kullanılır hâle gelmesine vesile olmasını temenni ediyor, yaklaşan yeni yılın bütün milletimize, ülkemize, devletimize hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık.

Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinize selam ve saygı, Sayın Bakanım, size de geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz, 2010 yılında önemli iki kaza geçirdiniz. Diliyoruz, umuyoruz 2011 yılı ülkemiz adına da sizin adınıza da kazasız, belasız bir yıl olur.

Sevgili arkadaşlar, aslında burada yasalar hep görüşülürken muhalefet hep toplumsal uzlaşıyı arar ama Adalet ve Kalkınma Partisi hiçbir gün bu yasalarla ilgili bir toplumsal uzlaşıyı bulmaz, hele hele bizimle asla böyle bir derdi yoktur. Şimdi, bizimle derdiniz yoksa bizim sizinle çok derdimiz var. Onun için, gerçekten ne yapılmak isteniyor?

Şimdi, burada, bu yasaları görüşüyorsunuz. Türkiye son yıllarda önemli yasalar bu Parlamentodan geçti. Uluslararası sözleşmelere imza attınız. Birçok sözleşmede imzanız var, yani enerjiden tutun petrole kadar. Hiçbirini de bu ülke üretmiyor ama siz lojistik destek sağlıyorsunuz. Lojistik destek sağlayan ülkeler ilk önce iç barışını sağlamalıdır. Yani iç barışınız eğer sağlanmamışsa, hiçbir ülke buradan petrolünü de enerjisini de Türkiye üzerinden bir başka yere nakletmez. Bunları gündeme getirdiğimiz için zaman zaman suikasttan tutun ihanete kadar varan birçok suçlamalarla karşı karşıyayız. Daha üç gün önce Sayın Başbakan burada çıkıp konuşuyordu ve altmış dakikalık sürenin kırk dakikası Barış ve Demokrasi Partisiydi. Niye? Barış ve Demokrasi Partisi bu bütçe görüşmelerinde, evet, buraya damgasını vuran tek siyasi parti oldu, Türkiye gündemini oluşturan tek siyasi parti oldu. Onun içindir ki kırk dakika, sürekli Barış ve Demokrasi Partisine acımasız eleştiriler getiren Sayın Başbakan iki ruh bir bedende; beş gün öncesinden Muş ve Bitlis’te, gidiyor, orada yaptığı konuşmada halka sesleniyor: “Kürt halkı var.” diyor, “Kürt halkının sorunları var ve bunları çözeceğiz.” diyor, 2005’te de gidiyor, Diyarbakır’da “Kürt halkı vardır...”

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Çözüyoruz da.

SIRRI SAKIK (Devamla) – “...cumhuriyet -evet- geçmişiyle yüzleşmelidir.” diyor ama buraya da geliyor, teklik politikalarını hayata geçiriyor ve ne diyor: “Herkes Türk’tür.” diyor...

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Öyle demiyor.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Ve Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki...

SONER AKSOY (Kütahya) – Öyle bir şey demiyor. Saçmalama ya!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Yani tek millet ne demektir? Türkçemiz mi kıt, sizin mi kıt, onu bilmiyorum.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – “Tek millet” demedi.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Kılıçdaroğlu diyordu ki: “Konuş, konuş!” ve sürekli “Konuş!” dediğinde, Başbakan, bir taraftan genel başkan yardımcılarını...

SONER AKSOY (Kütahya) – “Herkes Türk’tür.” demedi.

SIRRI SAKIK (Devamla) – ...bir taraftan Meclis Başkanını konuşturuyordu, bir taraftan Genelkurmay Başkanı e-muhtıra veriyordu ve en son kendisi de çıktı, geldi buraya, Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Konuş!” dediği şeyi konuştu. Evet, çıktı, geçmişin politikalarına vurgu yaptı ve geçmişe döndü ve Sayın Bahçeli de oradan seslendi: “Teşekkür ediyorum.” dedi. “Aslında konuşmanız 2005’in öz eleştirisidir, aralık ayında Muş’ta yaptığınız, Bitlis’te yaptığınız konuşmanın öz eleştirisidir.” O gün buradaki konuşmalar kurşun kadar ağırdı. Bu halk bunları hak etmiyor. Yani siyaset dünyası için geleceğimizi heba etmeye hakkınız yoktur. Hele bir partinin sözcüsü çıkıp çıkıp açıkça...

SONER AKSOY (Kütahya) – Halkı manipüle edenler için söylenen sözler onlar.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Aslında buradaki hatip onları yapıyordu. Burada sizin temsilcileriniz çıkıp polis ağzıyla konuşuyor, “malum parti” diyor. Bu partinin adı “Barış ve Demokrasi Partisi”dir. Bu “malum parti” geçmişte faili meçhuller işlenirken o katillerin kullandığı sözcüklerdir. Biz malum değiliz. Siz ne kadar iradeyseniz biz de o kadar iradeyiz. Bizim adımız “Barış ve Demokrasi Partisi”dir. Bir partiye nasıl “malum parti” dersiniz? Ve sözcüleriniz çıkıp televizyonlarda bu partiyi, bu halkın temsilcilerini aşağılamaya asla hakkı yoktur. Eğer gerçekten bir projeniz varsa bu projeyi hayata geçirmelisiniz. Bu ülkede kimler özgürlüklerden ve demokrasiden bahsediyorsa onları hainlikle suçluyorsunuz. “Demokratik özerklik” denilen şey daha çok demokrasidir, yani daha az devlet, daha çok halk, daha çok özgürlüktür.

SONER AKSOY (Kütahya) – Onu dedi işte.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, bakın, Türkiye’nin dört bir tarafında holdingler özerkliklerini ilan etmişler, kıyametler kopmuyor. Dönün, plazalarda farklı bir hayat yaşanıyor, özerklikleri var, kimse müdahale etmiyor. Ama halkın, yoksul halkın özerkliğini en çok biz seslendiriyoruz, biz bunu sunuyoruz. Şimdi bunu sunduğumuzda, bu bir anayasa değil bu bir taslaktır, oturup konuşabiliriz, tartışabiliriz ama bunu tartışmaktan çok, bunu sürekli suikastla itham etmenin kimseye bir yararı yoktur.

Sayın Başbakanın -dün Genel Başkanımız da açıkladı- 1993’teki konuşmaları var, biz onları günü gelince buraya getireceğiz, dün grubumuzda da getirdik. Bakın, o dönemde de, Sayın Başbakan -ben o dönem cezaevindeydim, 2004 yılında. Biz savunmalarımızı hazırlıyoruz, bir kitap önümde, karıştırıyorum. Sayın Başbakanın o dönem açıklamaları var- otonom bölgelerden bahsediyor, yıl 1993. Yani özerklikten, hatta bir halkın kendi kaderini tayin hakkından Sayın Başbakan bahsediyor ve biz onu mahkemede yargıçlara sunduk. “Bakın, bu ülkede sadece biz değil, bu ülkenin siyasetçileri, önemli şahsiyetleri bu sorunla ilgili projeler üretiyorlar ve topluma bunu sunabiliyorlar.” Şimdi, 1993’te bunu söyleyen Başbakan, bugün tekçi politikalar üzerinden siyaset yaparak geleceği yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Bakın, gelecek ret ve inkâr üzerinde şekillenmez.

Kürtler toplanıyor, bir şey sunuyorlar. Yani burada niye kıyametler kopuyor? Siz de bir şey sunun, oturalım tartışalım, konuşalım. Bunun adına niye “çete” diyorsunuz, niye “mafya” diyorsunuz? Aslında ret ve inkâr politikalarını bize karşı kullananlar çetevari davranıyorlar. Aleyhte yazı yazan bir gazeteciye “malum gazeteci” diyorsunuz. Yani bütün muhalifleri susturmaya çalışıyorsunuz. Bunların hiçbirinin bu ülkede sorunları çözmediğinin bir göstergesidir.

Bakın “demokratik açılım” dediniz, bir sürü şeyler yaptığınızı söylediniz. Oysaki bütçenin son günkü görüşmesinde Sayın Başbakanın burada yaptığı konuşma da gerçekten bir projenizin olmadığının bir göstergesiydi, bir feryattı. Genelde hep söylenir “Yenilmiş bir ordu ve yaralı bir fil çok tehlikelidir.” diye. Eğer siyaseten yenilmişseniz, halka sunacak politikalarınız yoksa yaralı bir fil kadar tehlikeli olursunuz o ülke için. İşte o günkü sözler kurşun kadar ağırdı ve bizim geleceğimiz adına bizi kuşkulandırıyor, endişelendiriyor. Bunu sadece biz söylemiyoruz, artık Türkiye’de bunu toplumun büyük bir kesimi seslendiriyor.

Bakın, Şener Şen geçen gün diyor ki: “Bizi de topladılar. Gittik, oturduk, konuştuk. Sadece Başbakan konuştu. Ne bize bir fırsat tanındı ne de ‘Siz Kürt sorunuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?’ denildi.” Yani bunu Genç Bakış’ta üniversite öğrencilerine söylüyor.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – O toplantı saatlerce sürdü, herkes konuştu!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, bakın, siz sadece… Sayın Başbakan diyor ki: “Ben ameliyat yaptırtmam.” Eğer bir hasta hastaysa, tıp emreder, ameliyatlık bir konum varsa ameliyat edilmesi gerekir. Sadece konuşarak bunlar çözülmez ama Sayın Başbakanın bilmediği bir şey vardır. Sayın Başbakan, hep söylüyorum, acemi bir cerrah gibidir, bütün meseleleri masaya yatırır, neşteri atar ama bu neşterle ilgili bir dikiş, bir tedavi olmaz. İşte buradan, siyaset dünyası yeni dönemde yeniden neşter attığı yaralardan beslenmeye çalışıyor, akbabalar bunun üzerinden yeniden siyaseti şekillendirmeye çalışıyor.

Şimdi, burada milliyetçi dalgalara oynayarak geleceğimizi kimsenin heba etmesine asla müsaade etmeyiz ve ben eminim ki burada, aranızda oturan Kürt kardeşlerimin büyük bir çoğunluğunun da o konuşma yüreklerinde yara açmıştır, vicdanlarda mahkûm olan bir konuşmadır. O konuşma 1990’ların, Çiller’in, Mesut Yılmaz’ın, Demirel’in konuşma dilidir ve üslubudur. O konuşma bugünümüzün ruhuna uygun bir konuşma değil. Biz onun için 1993’lerdeki başbakan olmayan ve düz vatandaş olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı özlüyoruz yani biz onu özlüyoruz. Başbakan olduktan sonra Muş’a gidip Muş halkının emrinde olduğunu söyleyen ama Ankara’ya geldiğinde Genelkurmayın emrinde olan bir Başbakanı istemiyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Çünkü onun söylemi ve Genelkurmay Başkanının açıklamaları arasında hiçbir fark yoktur, biri e-muhtıra, biri de e-muhtıranın sesini buradan seslendirdi. Onun için, bakın, gerçekten, biz siyaseti bir ranta dönüştürmüyoruz. Sizin yaralarınızı biliyorum, sevgili kardeşlerim, evet, seçim yakın…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Yarası olan sensin, bizim yaramız yok.

BAŞKAN – Sayın Sakık, teşekkür ederim, teşekkür ederim efendim.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Son söz…

BAŞKAN – Yok… Tamamlıyoruz, açmıyoruz artık mikrofonları, süre bitti mi tamam. Öyle bir uygulamamız var.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum.

Ama kızmayın ne olur! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Yanlış söylüyorsun, yanlış!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım.

Sayın Sakık, teşekkür ederim.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bahçekapılı, buyurun.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – İzin verirseniz yerimden bir açıklama yapmak istiyorum çünkü Sayın Hatip konuşmasında Sayın Şener Şen ile ilgili bir açıklama yaptı. O toplantıda ben de vardım. İzin verirseniz yerimden açıklama getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bahçekapılı, açıldı mikrofonunuz efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, “Genç Bakış” adlı televizyon programıyla ilgili konuşmasına ilişkin açıklaması

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Hatip biraz önceki konuşmasında Sayın Şener Şen’in bir açıklamasına değinerek bazı sözler sarf etti. Bahsedilen toplantıda ben de vardım.

Sayın Başbakan, o toplantıda giriş konuşmasından sonra, saatlerce süren toplantıda mikrofonu serbest bıraktı ve o toplantıda Kürt sorunuyla ilgili olarak, demokratikleşmeyle ilgili olarak kimin ne sözü varsa söyleme olanağını sağladı ve herkes konuştu. Bunun kayıtlara geçmesini istiyorum.

Ayrıca şunu da belirtmek isterim: Konuşmasında Sayın Başbakan “Biz Türkçülüğe de, Kürtçülüğe de karşıyız, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimliğinde bütün alt kimliklere saygı duyuyoruz.” dedi. Bu kayıtlara da geçti, Sayın Konuşmacının herhâlde atladığı bir şeydi. Biz, demokratik bir Türkiye’de tüm etnik kimliklerin, tüm inançların serbest olarak ifade edildiği bir Türkiye hayali ve iddiası içindeyiz. Bunu bir kez daha kayıtlara geçirilmesi anlamında Meclisin bilgisine sunuyorum.

Teşekkür ederim efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395) (Devam)

BAŞKAN – Şahsı adına Yozgat Milletvekili Sayın Osman Coşkun.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN COŞKUN (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlarım.

Çocukluğumuzda dere kenarında oynar, akşamları seyre dalardık. Bu bizim ruhumuzu dinlendirdiğimiz anlar “Su akar Türk bakar.” olarak adlandırılır ve bizlerle dalga geçilirdi. Bugün ise hem akarsularımız hem de sıcak su kaynaklarımız değerlendiriliyor ve değerlendirilecek. Eskiden çöplükler patlar, insanlar çöp yığınının altında kalırdı. Bugün çöplükler kokudan ve pis görüntüden kurtuluyor, bahçesinde seralar kuruluyor ve çöpten elektrik üretiliyor ve üretilecek. Eskiden, esen yelimiz, doğan güneşimiz mânilerimize, türkülerimize, şiirlerimize konu oluyordu ancak bugün o esen yelden, doğan güneşten elektrik üretiliyor ve üretilecek. Bildiğiniz gibi, bunların hepsi yerli kaynaklarımız, anamızın ak sütü gibi milletimize helal, petrol ve doğal gaz gibi kökü dışarıda, bedeli yetim hakkıyla ödenen kaynaklara alternatif bizim kaynaklarımız. İşte, Yenilenebilir Enerji Kanunu Teklifi AK PARTİ Hükûmeti olarak bugüne kadar icracı bakanlıklarımız tarafından kazandırılan 10 bin megavatın üstünde ilave kurulu güce güç katacaktır. Bunun büyük bir kısmı yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşacaktır.

Değerli milletvekilleri, yenilenebilir enerji kaynaklarının önemini ve icracı bakanlıklarımızın özverili çalışmalarına rağmen çeşitli kesimlerin engelleme çalışmalarının nedenlerini halkımızla paylaşmalıyız. Bu kanun teklifi, enerji sektöründeki dönüşüm için çok önemlidir. Ülkemiz, enerjide büyüme rakamları itibarıyla dünyanın ilk 12 ülkesi arasında, kurulu güç rakamları itibarıyla Avrupa’da altıncı sıradadır. Büyüme rakamlarımız bu seviyede devam ederse Avrupa’nın ilk üçüne gireceğiz inşallah.

Bu kanun teklifiyle, mevcut elektrik tüketimimizin yüzde 27’sini karşılayan yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımız, Türkiye’nin büyüyen hızıyla birlikte yüzde 30’lara ulaşacaktır.

Hatırlatmalıyım ki 2011 bütçesine bakıldığında, kamu finansmanında, kamu bütçesinde en az payın enerji sektörüne ayrıldığını göreceksiniz. Bunun yerine, sosyal projelerin, millî eğitimin daha çok bütçelendiği bir yapıya kavuştuk. Yenilenebilir enerji yasa teklifinin yasalaşması sonrasında enerjinin bütçedeki payı daha da azalacak, özel sektörümüzün önü daha da açılacaktır. Enerji sektöründe mevcut istihdamı artıracak, işsizliğin önüne geçilecek, sanayicimize ucuz elektrik sağlanmasının önü açılacaktır ve en önemlisi, global lobilerin ülkemiz üzerindeki oyunlarının bozulmasına, enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmak üzere büyük bir adım daha atılmış olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bizim görevimiz, elimizi vicdanımıza koyarak, halkımıza, sade bir şekilde, yenilenebilir enerji kaynaklarımızın anamızın ak sütü gibi helal, bu milletin kaynakları olduğunu ve değerlendirilmesi gerektiğini tekrar tekrar anlatmaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, yenilenebilir enerji kanununun ülkemize ve milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına Düzce Milletvekili Sayın Metin Kaşıkoğlu.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlarım.

Ülkemizde enerji ihtiyacı her gün artarak devam etmektedir. Bunun yanında, fosil kaynaklı yakıtların hızla tükendiği de hepimizin malumudur.

Ülkemizin enerji politikasının ana hedefi, yerli kaynaklarımızı ortaya çıkarmak ve bunlardan da maksimum oranda yararlanmaktır. Türkiye’nin bir yanda üyesi olmayı amaçladığı AB, 2020 yılında yenilenebilir enerjilerin toplam enerji içindeki payını yüzde 20’ye, ulaşımda tüketilen enerji payını da yüzde 10’a çıkarmayı hedeflemektedir. Enerji piyasasında sürdürülebilirliğin sağlanması yani gelecek kuşakların enerji ihtiyacını dikkate alarak günümüz enerji ihtiyacının karşılanması son yıllarda daha da önemini artırmıştır.

Sürdürülebilir enerji kaynakları genelde üç unsur üzerinde inşa edilmektedir. Bunlar, enerji üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılması, enerji verimliliğinin sağlanması ve karbondioksit salımının azaltılması çabalarıdır. Sürdürülebilir enerji politikalarının oluşturulması sırasında enerji kaynaklarının güvenliğinin sağlanması, karbondioksit salımlarının azaltılması çerçevesinde yenilenebilir enerji kaynakları ön plana çıkar. Bunun nedeni, fosil bazlı yakıt kaynaklarının sonlu olması ve gittikçe bu kaynakların azalması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının geleneksel enerji kaynaklarıyla rekabeti engelleyen teknolojik, mali, siyasi engeller karşımızdadır. Özellikle bazı yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji üretiminde çok yakın zamanda kullanıma girmiş olması, teknolojileri itibarıyla ticari uygulamalara yeterince elverişli olmaması, maliyetlerin yüksek olmasına rağmen yatırımların bir an evvel yapılması da önemini muhafaza etmektedir.

Zira, petrol gibi fosil bazlı yakıt kaynaklar orta ve uzun vadede tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bulunmakta ve bu durum fiyatların devamlı yükselmesine neden olmaktadır. Görüldüğü üzere, yenilenebilir enerji kaynaklarına bugünden yatırım yapmak uzun vadede büyük yararlılık sağlayacaktır. Bunun için de dünyada birçok ülkede yapıldığı gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının çeşitli mekanizmalarla desteklenmesi de gerekmektedir.

Biz bunların süratle hayata geçirilmesi için çalışmaya devam ediyoruz. Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynakları konusunda çok ciddi potansiyeli vardır. Dünyanın toplam jeotermal potansiyelinin sekizde 1’inin ülkemizde olduğu bir gerçektir. Bu bağlamda, 2003 yılında önemli bir adım atılmış ve yüzde 36’sını kullanabildiğimiz hidroelektrik potansiyelimiz özel sektörün hizmetine açılmıştır. Bunun yanında, diğer enerji kaynaklarımızı değerlendirmek için de ciddi adımlar atılmaktadır. Mevcut potansiyeli belirlemek için de rüzgâr atlası hazırlanmıştır. Öte yandan ülkemiz, sera gazının azaltılması yolunda çevre dostu, enerji güvenliği ve çeşitliliğimizi artıran biyoyakıtlara oldukça önem vermektedir. 15 milyon tonluk biyokütle potansiyelimizi tamamen harekete geçirmek için mali destek projeleri uygulanmaktadır. İklim değişikliğiyle mücadelede yeni enerji teknolojilerine yönelik ar-ge çalışmalarını hızla artırmaya devam ediyoruz. Bu çerçevede, hibrit teknolojisi ve hidrojenin yakıt olarak kullanılmasına yönelik bilimsel çalışmalar da devam etmektedir.

Elbette ki enerjinin çeşitlendirilmesi noktasında bugün kabul edilecek yasa sektörün önündeki birçok engelin de ortadan kaldırılmasına katkı sağlayacaktır. Bu anlamda, bu yasanın yasalaşmasına katkıda bulunacak tüm kesimleri, tüm siyasi aktörleri burada kutluyor ve katkılarından dolayı teşekkür ederek yasanın milletimize hayırlı olması duygu ve düşüncesiyle tüm heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana daha önce sormuştum, daha ayrıntılı bir açıklama verirken sorumun yanıtını vermedi, somut olarak sorayım.

1) Rüzgâr ve güneş enerjisi toplam enerji, kurulu güç olarak ve üretim olarak -yani enerji olarak, güç olarak, o pariteyi de hesaplayarak- 2020’yi, 2023’ü geçelim, önümüzdeki beş yıl için ne gibi bir projeksiyon vardır?

2) Bu yasa çıktıktan sonra ilk güneş enerjisi santrali -koyacağınız değişiklik maddeleriyle de ilgili olarak yani bu yasa çıktıktan sonra- ne zaman kurulabilir üzerine tahmininizi rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ben Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Yenilenebilir enerji konusu Türkiye için yani enerji sıkıntısı çeken ve çekme ihtimali gelecekte olan bir ülke için bu kadar önemli iken sekiz yıllık iktidarınız döneminde neden geciktirilmiş, neden en sona atılmıştır? Bunun cevabını öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Sakık

SIRRI SAKIK (Muş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de Sayın Bakanıma Muş’ta Alpaslan I ve II barajları vardı, biri bitti. İkinci, Alpaslan II Barajı’yla ilgili ne noktadayız? Bu yıl böyle bir çalışmamız var mı yok mu? Bu konuda bilgi sahibi olmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de tekrar saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Sayın Coşkunoğlu’nun sorusundan başlayarak onu en azından garanti altına almaya çalışayım, biraz önce vakit kalmamıştı. Rüzgâr ve güneşin önümüzdeki beş yıl içerisindeki, kurulu güç içerisindeki bu projeksiyonda nasıl bir yer alabileceğiyle alakalı, kendileri soru sordular. Kurulu güç itibarıyla ve üretim miktarları itibarıyla aslında şöyle bir önemli soru: Güneş ve rüzgâr, kurulu güç ile üretim miktarı arasındaki korelasyonun en fazla açıldığı enerji kaynaklarıdır. Nasıl? Bunu biraz -teknik tabir- açmamız lazım. Eğer siz bir gaz santrali kurmuşsanız veya bir nükleer güç santrali kurmuşsanız, hele hele bir kömür santrali kurmuşsanız neredeyse bir yıl içerisindeki toplam 8.640 saatin kaynaklarına göre 7 bin saat, 7.500 saat, hatta 8 bin saat üretilmesini, en son teknolojiyle beraber de -artık yakıt çubukları da işletmedeyken değiştirilebiliyor- son jenerasyonla neredeyse 8.500 saatlik bir üretim yapma imkânınız var. Hâl böyleyken rüzgâr ve güneşte bu kadar iyimser konuşamıyoruz rakamlar itibarıyla. Niçin? 8.640 saatin, rüzgârda, ülkemizde 2.300 saatler civarında, 2.800 saatler civarında, zaman zaman da 3 bin saatleri aşan bölgelerin olduğunu görüyoruz. Güneşte ise 1.800 saatler civarında bir ortalama görüyoruz. O zaman, biraz önceki bahsettiğimiz kaynakların neredeyse üçte 1’i, kaynağına göre dörtte 1’i, hatta beşte 1’ine varan kurulu güçten üretim miktarına dönüşen bir üretim projeksiyonu elde edebiliriz. O zaman -bunları ikinci soruyla da birleştirerek söylüyorum- dünyanın hiçbir yerinde, Türkiye de dâhil, ülkelerin büyüme hızını karşılayabilecek enerji kaynakları olarak -ne yazık ki teknik sonuç budur- yenilenebilir enerji kaynakları yetmemektedir. Gönül böyle istemez, akıl böyle temenni etmez ama gerçek bu. Tekrar ediyorum: Ülkelerin büyüme kaynaklarını, büyüme rakamlarını karşılayabilecek rakamların yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanamadığını görüyoruz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, sekiz sene önce başlasak daha iyi olmaz mıydı?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Normalde tabii ki daha iyi olur. Bunun, her işin kendine has bir kültürü, kendine has bir rakamı var. Sekiz yıl önce başlanan bir güneşin, şu anki rakamlardan çok pahalıya mal olacağını da söyleyebilirim. Bunu bir teselli olarak söylemiyorum, bu da bir tespittir. Bakın, iki yıl önce, 28 euro sentten olması lazım geldiğini…

OKTAY VURAL (İzmir) – Peki, beş yıl sonra yapsak bugün daha mı pahalı olacak?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Onun bir dengesi var, belki beş ay sonradır. Onu da konuşabiliriz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – “Geciktik.” demek ne kadar mantıklı?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Yok, düz mantık yok orada ama ben size rakamlarla cevap vereyim isterseniz: İki yıl önce dünyada 28 euro sentler civarında güneşin fiyatının makul olduğu söylenirken bugün aynı makuliyet söylenmiyor. Siz yapacağınız on yıllık alım garantileriyle başkasının teknolojisine finansman sağlarken şu anda yapacağımız düzenleme aynı anlama gelmeyecek. Bunu, hep beraber, ilgili kanun maddesi geldiğinde tekrar cevaplandıracağız.

Ama Sayın Coşkunoğlu’nun sorusuna tekrar dönersek: Mademki yenilenebilir enerji kaynakları ülkelerin büyüme hızını karşılayamıyor, o zaman maksimum oranda o güçten ülkelerin yararına bir yatırım elde etmemiz lazım. Dünyadaki yenilenebilir enerji kaynaklarının ortalaması yüzde 16’ları aşmış durumda değil hâlâ. Bakın, Çekoslovakya, Almanya, İspanya, Portekiz gibi rüzgâra ve güneşe en fazla yatırımın yapıldığı ülkelerde dahi, şu anda bunlarla alakalı teşvik rakamları gözden geçiriliyor. Global krizin tesiriyle hükûmetlerin genel bütçeleri üzerindeki yaptıkları etkilemeler özellikle bu sübvansiyon rakamlarını çok fazla tesir altına aldı. Bizim burada 10 euro sentler veya karşılığı olan 13,3 dolar sentler civarındaki güneşe vereceğimiz teşvikler, ülkenin güneşiyle alakalı avantajları yine ülkede bırakmasıyla alakalı, doğru tespitler olacaktır.

Bakın, bugün Almanya’da, 800 saat civarında yani toplam 8.640 saatin on birde 1’i, onda 1’i kadar güneş ışınımı olan bir ülkedeki verilen sübvansiyon rakamlarının takdir edersiniz ki Türkiye’de verilmesi doğru olmaz çünkü Allah’ın güneşi bizim bu ülkemize daha fazla ışınım yapıyorsa bundan yine bu ülkenin insanının yararlanması lazım, gidip de bir başka teknoloji sahibinin, bir başka ülkenin teknoloji sahiplerinin yararlanmaması lazım. O yüzden bizim buradaki fiyatla alakalı -değerli konuşmacı Sayın Tankut da belirtti, diğer arkadaşlar da belirttiler- biz diyelim ki bu rakamları 2 katına çıkaralım, yatırımcı belki 3 katına çıkacaktır ama bunun bir optimum noktası var, bir dengesi var. Hem vatandaşımız için pahalı olmayacak hem de bu yatırımların zamanında yapılmasını sağlayacak bir orta nokta bulmamız lazım. Bu rakamlar konuşmamın başında belirttiğim 121 bin megavatlık lisans müracaatlarına etkiyecek rakamlardır. “(A) firmasına vermeyin lütfen, (B) firmasına vermeyin, bana verin.” diyen yatırımcıların herhâlde bu rakamları bilerek yaptığını anlıyoruz. O yüzden bu rakamları ille yükseltmeye çalışmak vatandaşımız açısından doğru bir sonuç oluşturmayacaktır.

Şimdi, bizim bu önümüzdeki beş yıl içerisinde, özellikle rüzgârla alakalı minimum 13 bin megavatlık bir kurulu gücü Türkiye’ye kazandırmamız lazım geldiğiyle alakalıdır. 2023 yılına kadar da 20 bin megavatlık bir rüzgârı Türkiye’ye kazandırmamız lazım. Güneşte biraz daha ihtiyatlı gideceğiz. Özellikle Karaman bölgesi gibi, Urfa bölgesi gibi, Antalya bölgesi gibi hem tarım arazilerini etkileyebilecek ama aynı zamanda güneşin en fazla olduğu bölgelerde Türkiye’de biz maksimum 600 megavatla başlamak istiyoruz. Bu, şu anda, gelişen teknoloji ve ilerleyen malzeme bilimiyle beraber 2,2 hektar ile 1,8 hektar arasında, 1 megavatına karşılık gelen bir zemin kaplıyor.

Burada yine sit alanlarını, kültür varlıklarını, tarım arazilerini korumamız ve Türkiye’deki hem tarımla alakalı ihracatı olumsuz yönde etkilemeyecek hem de iç ihtiyaçlarımızın karşılanmasına mâni olmayacak bir yapıyı sağlamamız lazım. Önümüzdeki beş yıldaki projeksiyonumuz budur.

Üretim miktarlarıyla alakalı konuya gelirsek: Aynen biraz önce belirttiğim rakamlarda, katsayılarda, bölgelerine göre değişen -bir kısım yerlerde 2.800 saat, bir kısım yerlerde 2.200 saatlik- rüzgâr üretimleriyle toplam bu güç kaynaklarının dörtte 1’ine karşılık gelecek bir üretim portföyü de oluşturmayı düşünüyoruz. Güneşte de aynen belirttiğim oranlarda  üretim düşünüyoruz.

Arz ediyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Peki, Sayın Bakanım, bizim sorumuzun bir soru değeri yok muydu acaba?

BAŞKAN – Alpaslan 2 Barajı’yla ilgili bir soru vardı.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Süre sıfırlandığı için…

SIRRI SAKIK (Muş) – Zaten 3 kişi soru sorduk. Beş dakikayı 2 kişiye ayırıyorsunuz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Tamam, bir sonrakinde de onu cevaplayalım.

SIRRI SAKIK (Muş) – Canın sağ olsun.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Hayhay, bir sonrakinde cevaplayalım.

BAŞKAN – Evet, sayın milletvekilleri, madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Ahmet Yeni

A. Sibel Gönül

 

Giresun

Samsun

Kocaeli

 

İkram Dinçer

Yılmaz Helvacıoğlu

 

 

Van

Siirt

 

"Madde 1- 10/5/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8), (9) ve (11) numaralı bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, birinci fıkraya aşağıdaki bentler ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"8. Yenilenebilir enerji kaynakları (YEK): Hidrolik, rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dahil), dalga, akıntı enerjisi ve gel-git gibi fosil olmayan enerji kaynaklarını,

9. Biyokütle : Organik atıkların yanı sıra bitkisel yağ atıkları, tarımsal hasat artıkları dahil olmak üzere, tarım ve orman ürünlerinden ve bu ürünlerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan yan ürünlerden elde edilen kaynakları,"

"11. Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynakları: Rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dahil), dalga, akıntı enerjisi ve gel-git ile kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı onbeş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynaklarını,"

"13. Çöp gazı: Çöp dahil diğer atıklardan enerji elde edilmesi amacıyla üretilen gazı,

14. YEK Destekleme Mekanizması: Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim faaliyeti gösterenlerin faydalanabileceği fiyat, süreler ve bunlara yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esasları içeren destekleme mekanizmasını,

15. PMUM: Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezini,

16. YEK toplam bedeli: YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olanların her biri tarafından iletim veya dağıtım sistemine verilen elektrik enerjisi miktarı ile YEK listesindeki fiyatların çarpılması suretiyle, enerjinin sisteme verildiği tarihteki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden Türk Lirası olarak hesaplanan bedellerin toplamını,

17. Ödeme yükümlülüğü oranı: Tüketicilere elektrik enerjisi satışı yapan tedarikçilerin ödemekle yükümlü olacağı tutarın hesaplanmasında kullanılacak olan, her bir tedarikçinin tüketicilerine sattığı elektrik enerjisi miktarının, bu tedarikçilerin tamamının tüketicilere sattığı toplam elektrik enerjisi miktarına bölünmesi suretiyle hesaplanan oranı,"

"Bu Kanunda geçmekle birlikte tanımlanmamış diğer terim ve kavramlar, 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunundaki anlama sahiptir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

395 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 1. Maddesinin ilk fıkrasına, diğer bentlerden önce gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini ve izleyen bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ederiz.

“13. Yenilenebilir Enerji Kaynakları (YEK) : Hidrolik, rüzgâr, güneş, jeotermal, çöp gazı dâhil biyokütleden elde edilen gaz, dalga, akıntı ve gel-git gibi enerji kaynakları”

 

Hüseyin Yıldız

Alim Işık

Muharrem Varlı

 

Antalya

Kütahya

Adana

 

Cemaleddin Uslu

Behiç Çelik

Nevzat Korkmaz

 

Edirne

Mersin

Isparta

 

Yılmaz Tankut

Recep Taner

 

 

Adana

Aydın

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Katılıyorlar efendim.

BAŞKAN – İkinci önergeyi…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

H. HAMİT HOMRİŞ (Bursa) – Dinlemiyorlar ki.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim “Katılıyoruz.” dedi, katılmıyor. Hangisi acaba, tekrar sorar mısınız?

BAŞKAN - İkinci söylediği herhâlde.

Sayın Bakanım?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Biz de gülmekten katılıyoruz Sayın Bakan!

BAŞKAN – Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 1’inci maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında siz değerli milletvekillerimizin ve aziz milletimizin de yeni yılını tebrik ediyorum. 2011 yılının ülkemize, milletimize ve Türk İslam âlemine de huzur, mutluluk ve başarılar getirmesini temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, hakikaten, çok boyutlu, hem ülkemiz hem de insanlık âlemi için gerçekten önemli bir konuyu görüşüyoruz. Herkes bu alanın ne kadar önemli olduğundan zaten konuşmalarında bahsetti. Ben, bu hususları tekrarlamayacağım ama arz güvenliği alanında şu rakamları sizinle paylaşmanın da bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum: TEİAŞ’ın 2010-2018 arz ve talep tahminlerinde talepte yüzde 7,5’luk bir artış öngören tahminine göre 2015’te elektrikte tehlike çanları bizi bekliyor, yüzde 6,6’lık iyimser tahmininde ise bu süreyi sadece bir yıl geciktirebiliyoruz. Bu kadar acil bir sorun ülkemizi beklerken bu tasarıyı yıllardır bekleten Hükûmet, herhâlde milletin karnını doyurmayacak ama istismar ederek oy alacağı hususları daha önemli görmüş olmalı ki bir türlü bu darboğazı aşabilecek yatırımların önünü açmamıştır ya da kimilerinin iddia ettiği gibi, uluslararası enerji tröstlerinin isteği ve baskısı dışında hareket edememiştir, çok zaman kaybedilmiştir.

Değerli milletvekilleri, yenilenebilir enerji alanında çözüm bekleyen birçok problem var. Nedir bunlar? Bu problemlerin başında bağlantı problemleri geliyor. TEİAŞ, uzun süre yatırımcıya bağlantı görüşü vermiyor. Bu problemin varlığı biraz kamu sektörünün hantallığından, biraz da TEİAŞ’ın bu yükü olduğu gibi özel sektöre yıkma kolaycılığından kaynaklanıyor. Havza planlaması henüz bitirilmemiş. TEİAŞ özerk bir yapıda değil, yedi kocalı Hürmüz misali, bir türlü özgür iradeyle hızlı karar alamıyor.

Bir diğer sorun, ÇED programlarının hazırlanma süreci oldukça yavaş. Bu da yatırımcıda ne şevk ne heyecan bırakıyor. Bürokrasi kırtasiyeciliğini en aza indirgemek, süreci hızlandırmak gerekiyor.

Üçüncü önemli sorun, imar planları ve inşaat ruhsatları alanında yaşanan gecikmeler. Belediyelerden bazıları içinde bulundukları sıkıntılı mali durumdan çıkmak için bu yatırımcıları fırsat biliyor. Mühür ellerinde ya, bu firmalardan belediye olarak nasıl istifade edebiliriz diye bir anlayış içine girmişler.

Bazen, enerji yatırımcıları, haklı haksız bir şekilde çevresel sivil toplum kuruluşları ile karşı karşıya bırakılabiliyor. Objektif raporlara dayanmaksızın sırf popülist yaklaşımlarla yatırımcıların engellenmesi de bir başka sorun. Mahkemelere gerek STK’lar gerek idare ve gerekse yatırımcı tarafından açılan davaların ne kadar süreceği, ne kadar adil kararlar çıkacağı da bir başka belirsizlik. Bu belirsizlikler hem maliyetleri artırıyor hem de yatırımcıyı canından bezdiriyor. “Yargıda reform yaptık.” diyenlerin, yargıyı ele geçirmek dışında, örneğin insanlarımızı mahkeme kapılarında yıllarca sürünmekten kurtarmak ve adaleti temin etmek başta olmak üzere, hiçbir şey yapmadıkları ortada. Bu tasarının aylarca AKP tarafından bekletilmesi de belirsizlikleri artırmış, bir kısım yatırımcının başka alanlara kaymasına sebep olmuştur.

Değerli milletvekilleri, yenilenebilir enerji alanında yatırım için sırada bekleyen yatırımcılar, alım fiyatlarını oldukça düşük bulmaktadırlar. Bu tasarıda da fiyatların düşük olması, açıkça, “Biz yenilenebilir enerjiyi desteklemiyoruz, başka kapıya.” demek ile aynı anlama geliyor. Krizi her sektöründe yaşayan bir ekonomide yatırımcıyı cesaretlendirmek, teşvik etmek gerekmez mi?

Karar vericiler kendilerini yatırımcıların yerine koysalar eminim şu gerçeği görecekler: Bir tarafta krizi hiçbir emek ve alın teri dökmeden, üretmeden fırsata çeviren, faizden, hisse senedinden, devlet tahvilinden medet uman garanti paracılar; diğer tarafta da artı değer yaratan, istihdamı artıran, ekonomiye reel katkılar sağlayan ekonomi mücahitleri. Bu ikinci grup her türlü desteği hak etmiyor mu değerli milletvekilleri? Heybesinde üreten ekonomi olmayan beleşçiler, sanal ekonomi mimarı AKP’ye göre her türlü korumaya layık ama reel sektör ve yatırımcılar kendi başının çaresine baksın. Bu anlayışla bir yere varılamayacağı, üretmeden millî ekonominin ayakta kalabilmesinin mümkün olmayacağı görüldü, inşallah Hükûmet de görür ve bu sorunları bire bir yetkili sektör temsilcileriyle istişareye başlarlar diyorum. Muhatap alınıp alınmama hususunda sektörel yatırımcılar gerçekten muzdarip. Elbette bu alanda yeni düzenlemeler gerekiyor ancak bunları bir plan dâhilinde sektördeki piyasa aktörlerinin de görüşü alınarak alıcı ve satıcıların görüşlerinin bir metne yansıtıldığı hazırlık süreci sonunda yapılması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Ben de teşekkür ediyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.33


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumu açıyorum.

Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi oylamayı tekrarlayacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

395 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine devam ediyoruz.

Önerge kabul edilmiştir.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Önerge kabul edildi.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Hayır…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Önerge kabul edildi.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Hayır, hayır… Kabul edilmedi efendim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Önerge kabul edilmedi mi? Tutanağa bakın. Tekrar oylanmaz, önerge kabul edildi.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                    Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

"Madde 1- 10/5/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8), (9) ve (11) numaralı bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, birinci fıkraya aşağıdaki bentler ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"8.Yenilenebilir enerji kaynakları (YEK) : Hidrolik, rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dahil), dalga, akıntı enerjisi ve gel-git gibi fosil olmayan enerji kaynaklarını,

9. Biyokütle : Organik atıkların yanı sıra bitkisel yağ atıkları, tarımsal hasat artıkları dahil olmak üzere tarım ve orman ürünlerinden ve bu ürünlerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan yan ürünlerden elde edilen kaynakları,"

"11. Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynakları: Rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dahil), dalga, akıntı enerjisi ve gel-git ile kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynaklarını,"

"13. Çöp gazı: Çöp dahil diğer atıklardan enerji elde edilmesi amacıyla üretilen gazı,

14. YEK Destekleme Mekanizması: Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim faaliyeti gösterenlerin faydalanabileceği fiyat, süreler ve bunlara yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esasları içeren destekleme mekanizmasını,

15. PMUM: Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezini,

16. YEK toplam bedeli: YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olanların her biri tarafından iletim veya dağıtım sistemine verilen elektrik enerjisi miktarı ile YEK listesindeki fiyatların çarpılması suretiyle, enerjinin sisteme verildiği tarihteki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden Türk Lirası olarak hesaplanan bedellerin toplamını,

17. Ödeme yükümlülüğü oranı: Tüketicilere elektrik enerjisi satışı yapan tedarikçilerin ödemekle yükümlü olacağı tutarın hesaplanmasında kullanılacak olan, her bir tedarikçinin tüketicilerine sattığı elektrik enerjisi miktarının, bu tedarikçilerin tamamının tüketicilere sattığı toplam elektrik enerjisi miktarına bölünmesi suretiyle hesaplanan oranı,"

"Bu Kanunda geçmekle birlikte tanımlanmamış diğer terim ve kavramlar, 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunundaki anlama sahiptir."

BAŞKAN – Komisyon önergeyi katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Gerekçe...

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunda yer alan yenilenebilir enerji kaynakları ve biyokütle tanımı çöp gazı da dahil edilerek yeniden tanımlanmıştır. Çünkü biyokütle kaynakların katı da olabildiği dikkate alınarak bunların yakma yoluyla ısı elde edileceği ve bundan elektrik üretilebileceği dikkate alındığında, biyokütle kaynakların gaz üretimi yoluyla da kullanılması öngörülmektedir. Ayrıca, tanımlar arasına çöp gazı da dahil edilerek yerel idarelerden belediyelerin mevcut çöp alanlarının yanı sıra diğer atıklarından elde edilecek gazın değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu çerçevede yapılacak üretime, ekli cetvelde belirtilen fiyatın uygulanması öngörülmektedir.

Teklifte yer alan YEK toplam bedeli tanımında "fatura tarihindeki" ibaresi yerine "enerjinin sisteme verildiği tarihteki" ibaresi eklenerek verilen enerji karşılığında enerjinin sisteme verildiği tarihteki kurlar dikkate alınarak hesaplama yapılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim, buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme aldınız ve ilk önerge kabul edildi. Dolayısıyla bu konuda kabul edilen önergeler çerçevesinde maddeyi oylamanız gerekmektedir. İki tane önerge de kabul edilmiştir. Dolayısıyla diğer önergenin de kabul edildiğini dikkate alarak buna göre maddenin tanzim edilmesi gerekir.

BAŞKAN – İkinci önergeyle madde komple değiştiği için…

Niye elinizi sallıyorsunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, şimdi, bakın birinci önerge kabul edildi. Aykırılık sırasına göre olan önerge olduğuna göre o önerge, artık madde o önerge çerçevesinde değiştirilmiştir. Dolayısıyla ya ondan sonraki önerge -yani hangi sıraya göre aldınız bilmiyorum ama- bir önerge kabul edilmişken o iradenin başka bir önergeyle yok edilmesi mümkün olmayacağına göre Başkanlık olarak bu konuda Meclisin iradesi doğrultusunda işlem yapmanız gerekir. Milletvekilinin iradesini orada değiştirmeniz mümkün değil.

BAŞKAN – Hayır, biz değiştirmedik, Genel Kurulda oyladık, şeyin içinde yaptık.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Edildi” diyor Sayın Başkanım. Bakın, böyle bir şey olmaz canım. Yani yıllarca biz de burada şey yapıyoruz. Önerge kabul edildi mi madde değişmiştir. Ondan sonraki önergeyle bununla değiştirilmesi aykırı olan, en aykırı olan maddeyi değiştirmiştir. Bu kadar açık ve net. En aykırı olan…

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, bir şey yok bunda ya, kabul edilmiş olsun o önerge. Bir gelgit ilavesi var onda, bir problem yok. Beraber kabul edilmiş olsun canım. Sayın Başkan, ikisini beraber kabul edebilirsiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani kabulle oylanan bir önerge… Nasıl değiştireceksiniz? Ret mi edeceksiniz?

KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman bu maddeyi geri alsınlar Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kabul edilen önergeler istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2 - (1) 5346 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi yürürlükten kaldırılmış ve fıkranın sonuna aşağıdaki cümleler eklenmiştir.

“Elektrik enerjisi üretimine yönelik yenilenebilir kaynak alanlarının ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak belirlenmesi, derecelendirilmesi, korunması ve kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Belirlenen yenilenebilir kaynak alanları imar planlarına re’sen işlenmek üzere Bakanlık tarafından ilgili mercilere bildirilir.”

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yenilenebilir Enerji Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün üzerinde görüşmekte olduğumuz Yenilenebilir Enerji Kanun Teklifi uzun zamandan beri Mecliste beklemekle birlikte bugüne kadar görüşülememiş. Oysa enerjiye olan ihtiyacımızın her zamankinden daha fazla olduğu, tüketimin hızla arttığı, fosil yakıtlarının sınırlı olduğu dünyamızda yeni kaynaklar yaratma çalışmaları devam etmektedir.

Yenilenebilir enerji çevreye duyarlı olması, ekonomik ve sonsuz olması nedeniyle önemliyken, AKP İktidarı enerji alanında rant yaratma ve paylaşmayla birlikte bu alanı kullanmak yerine, doğal gaza dayalı ve pahalı olan enerjiyi tercih etmiş, bu sebeple sanayiyi rekabet edemez hâle getirmiştir. AKP 2005 yılından beri maalesef yenilenebilir enerji kanunu konusunda tam bir kararsızlık göstermiş ve bu konuda ülkenin önünü açmakta her zamanki gibi geç kalmıştır. Bu kanun da muhalefetin tüm desteğine rağmen, sekiz ayda komisyonda kabul edilmesine rağmen bir buçuk yıldan beri beklemektedir. Bu da oldukça ilginçtir, hakkında düşünülmesi gerekmektedir.

Bu süreçte, şu anda burada olan Sayın Soner Aksoy, Komisyon Başkanı değişmiştir, Enerji Bakanı değişmiştir, Maliye Bakanı değişmiştir ama bugüne kadar gecikmiş olmasının başka nedenleri olmalıdır diye düşünüyorum. Bu gecikme birilerine fırsat yaratma olabilir mi? Bu gecikmeyle kimler ne çıkar sağlamıştır? Buna da bakmak gerekiyor. Bu gecikmeye enerji sektöründe olan yatırımcılar da ciddi anlamda tepki göstermiş, yasama sürecinin neden bu kadar uzadığı tepkilerini göstermelerine rağmen, sizin de gördüğünüz gibi, ancak şimdi Parlamentoya gelebilmiştir.

Bunlar olurken, Sayın Ali Babacan’ın niye yenilenebilir enerji kaynaklarını sevmediğini merak ediyoruz. Merak etmemek mümkün değil, 2005’ten beri muhalefet ediyor, anlaşılabilir değil. Yani sürekli eleştirilen muhalefetin tüm desteğine rağmen, Komisyon eski Başkanı Soner Aksoy’un tüm desteklerine rağmen bugüne kadar gelebilmiş değil. Dışarıdaki büyük enerji gruplarının kendisine dönük bir baskısı olup olmadığı gerçekten merak konusu.

Ayrıca, enerji sektöründe yolsuzlukların da sık tartışıldığı, sürekli gündemde olduğu, hatta uluslararası WikiLeaks belgelerinde bile Türkiye’yi sarsacak yolsuzluk belgelerinin isimlerinin konuşulduğu çok açık bir gerçek. Globalleşen dünyada sanayideki en ağırlıklı girdi enerjinin kesintisiz, güvenilir kaynaklardan ve asıl önemlisi de ucuza temin edilmesidir. AKP Hükûmeti her zaman ülkemizin menfaatlerini düşündüğünü derken dünyanın en pahalı enerjisini üretmekte, ikili anlaşmalar yapmakta, harcamadığımız enerjinin parasını ödemektedir, satın aldığı her türlü enerji girdisini de her seferinde maliyetleri üzerinde alıp, bunun faturasını da herkesten çok düşündüğünü söylediği vatandaşımızın sırtına yüklemektedir. Almadığımız doğal gazın parasını İran’a ödediğimiz gibi.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Elektrik Mühendisleri Odası, sokak aydınlatmalarının yıllık giderinin 302 milyon olduğunu, buna karşın vatandaşımızdan 768 milyon TL toplanmak istendiğini de açıklamaktadır. Bu, nasıl bir yönetim mantığı, gerçekten anlamakta zorlanıyoruz.

Enerjiye olan ihtiyacımız her zamankinden daha fazla oldu. Türkiye, enerji koridorunda olurken, etrafımızdaki birçok ülkenin çıkış kapısı olmuşken, en üst seviyeye çıkarken bunun yönetimini bile maalesef doğru idare edemiyoruz.

Bu sektörde en önemli olan kriterlere sahip iken, yüksek petrol ve doğal gaz yataklarına yakınken, hidroelektrik santrallerinin kurulumuna en uygun nehir varlıklarına sahipken, güneş enerjisinin uygun iklimine sahipken, jeotermal kaynaklarının bolluğu ortada iken hâlâ bu kaynaklardan yararlanamıyoruz.

Rüzgâr enerjisi de bu kadar rahat kullanılabileceği bir coğrafyada olmamıza rağmen şu ana kadar ancak dünyada on dokuzuncu sırada ve bin megavat rüzgâr enerjisi yapabilmiş durumdayız.

Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmelerinde ve Parlamentoda da sürekli AKP’li milletvekillerinin AKP başarılarından bahsettiği bir tabloda, sekiz yıldan beri bu ülkeyi tek başına yönettiğiniz ve Sayın Başbakanın bütçe görüşmelerinin son gününde de konuşmasına baktığımızda, bugünleri anlatması gerekirken geçmişte CHP’yi vurmuş, gelecekte hayaller kurmuş ama bugünü unutmuş bir tabloyla karşı karşıyayız.

24 Şubat 1974’teki, bazı illerdeki elektrik kesintisinden bahsederken, 2023 yılını hedef gösterirken, 25 bin dolar millî geliri hedef gösterirken, dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olacağımızı iddia ederken nereden geldiniz bu yıllara, geçmiş yıllara ve gelecek yıllara? Oysa bugüne gelmediğini çok açık biçimde görüyoruz. Bugüne geldiğimizde yani geçmiş 1974 veya gelecek 2023’ü bırakıp 2010 yılına geldiğimizde, her yerin “özelleştirme” adı altında satıldığı, peşkeş çekildiği döneminde TEDAŞ da özelleştirildi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu özelleştirme sonrasında da, ülkenin birçok yerinde olduğu gibi, Balıkesir ili, ilçeleri ve köylerindeki enerji kesintilerinin de hesabını kimin vereceği… Şu anda muhatap yok. Balıkesir’de seksen yerleşim yerinde, elektrik kesintisi nedeniyle su yok. Bunun yanında, şu anda, bir haftadan beri de Balıkesir ilçesi İvrindi’nin köylerinde, Osmanlar köyünde, Topuzlar köyünde, Kocaoba köyünde, Beyoba köyünde, Balıkesir’in merkez Kozören köyünde üç günden beri elektrikler yok. Üç günden beri vatandaşım muhatap bulamadığı gibi, biz de muhatap bulamadık. Üç günden beri aradığımız muhatap sonrasında, dün akşam Sayın Bakanla görüştüğümüzde ortaya çıkan tablo şu: Bu özelleştirme sonrasında ortaya çıkan arızalarda bir muhatap yok. TEDAŞ mal varlığı sahibi ama sorumlu EPDK yani Enerji Piyasası Denetleme Kurulu. Bunu vatandaşa söylediğimizde, vatandaşın sanki Et Balık Kurumu gibi anladığını, genel müdür yardımcısı ifade ediyor. Yani, böylesi bir tablo karşısında değerli arkadaşlar, muhatap yok. Bu özelleştirme de diğer özelleştirmeler gibi yanlış olmuştur. Şu anda birileri, özel sektörün para kazanması adına, özelleştirilen iletim ve dağıtımda, vatandaşın elektrikleri kesildiğinde, vatandaş muhatap bulamamaktadır. 21’inci yüzyılda, Balıkesir’de, şu anda, sayısız köyün elektrikleri yoktur değerli arkadaşlar. Bu özelleştirme sonrasında, 5 lira borcu nedeniyle elektriği kesilen vatandaş, günlerce elektriği kesildiğinde muhatap bulamamıştır. Aynı şekilde, Balıkesir’deki Küçüksan esnafı da ciddi sıkıntı yaşamakta. Bununla ilgili de esnaf temsilcilerine özelleştirme sorumluları gelmiş demişler ki:  “Elektrik saatlerinizi dışarıya çıkaracaksınız, yoksa elektriğinizi keseriz.” Bu da Balıkesir esnafına ciddi bir yük getirmekle birlikte, büyük uğraşlar sonucunda şu anda razı edilmiş, saatler içeride kalmıştır. Buradaki esas gözetilen esnafın ve vatandaşın durumu değil, tamamen özelleştirilen, bu özelleştirmeden gelir elde eden özel sektörün kârlılığı hedeflenmiştir.

Değerli milletvekilleri, böylesi bir tabloyla karşı karşıyayız. Vatandaşımızın 21’inci yüzyılda elektriği, suyu kesilirken, elektriksiz ve susuz yaşamaya devam ederken sekiz yıldan beri ülkeyi yöneten AKP İktidarının sorumluları vatandaşımızın sorunlarını çözmek yerine kendi eş, dost, yandaşlarına, akrabalarına… Bütçe görüşmemde de ifade etmiştim, bir AKP bakanının kayınbiraderinin yanında, şimdi de Cumhurbaşkanının dayısının damadına bir üniversite kurulmuş, rektör atanmış. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Oysa esas olan, vatandaşın sorununu çözmektir, vatandaşın derdine çare bulmaktır. 21’inci yüzyılda vatandaşımızı elektriksizliğe mahkûm etmek AKP İktidarının başarısı değildir. Olmayan üniversitelere rektör atamak yerine vatandaşın elektriğinin, ihtiyacının giderilmesi gerekmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle yenilenebilir enerji kanun tasarısını destekliyoruz. Yüce Parlamentonun yeni yılını kutluyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslu.

Cemaleddin Bey, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 395 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde her geçen gün enerjiye olan ihtiyacımız artmakta ve dışarıya olan bağımlılığımız da bu şartlarda artmaktadır. Kalkınmanın temel gereksinimlerinden biri de enerji üretimidir. Günümüzden çok eskilerde, ilk çağlarda yaşayan insanların o gün ihtiyaç duyduğu enerji, bugün 40 katına, 50 katına çıkmış durumdadır. Enerjiye olan talebin kesintisiz, güvenilir ve düşük maliyetlerle karşılanması, kaynak çeşitlendirilmesine giderek arz güvenliğinin sağlanmasıyla mümkün olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu görüşmekte olduğumuz tasarı, birkaç defa Meclis gündemine gelmiş ancak, inşallah, bugün bitirilecektir. Birkaç defa görüşülmeye çalışıldı ancak görüşülmeden geriye çekilmişti. Esasen bu tasarının genel olarak hangi hususlarla ilgili olduğuna baktığımızda, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapacak olan kişilere; yani, rüzgâr, güneş enerjisi, su, biyokütle, dalga, akıntı, gelgit enerjilerine dair yatırım yapacak olan kişilere, on yıl süreyle başlayan bir süreçte alım garantisi verilecek belli bir fiyatla. Bu alım garantisinde öngörülmüş fiyatlar var. Bir de eğer bu santraller, üretim tesisleri yerli kaynaklarla yapıldığı takdirde makine ve teçhizat kullanılırsa bunlara dair birtakım teşvikler var. Kilovatsaat enerji başına belirli miktarlarda euro sent cinsinden teşvikler öngörülüyor.

Bu tasarının bir an önce çıkarılması bu uğurda yatırım yapacak olan yatırımcılarımıza fayda sağlayacaktır. Esasen yenilenebilir enerjiyle ilgili yasa tasarısı 2005 yılında görüşülmeye başladığında şiddetle karşı çıkılan hususlar olmuştu. Bugün yine bu karşı çıkılan hususların olduğunu görüyoruz. Özellikle 2005’ten 2010’a geldik, çok fazla değişen bir şey yok. Petrolcülerin baskısı ile sanıyorum fiyatlandırmada birtakım sıkıntılar yaşanıyor hâlâ. Doğal gaz ve petrol lobisinin baskısı, bu kanun üzerinde etkisini hâlâ sürdürüyor. Bakınız, nükleer enerji santrallerinden elde edilecek olan enerjinin birim başına, kilovatsaat başına fiyatı neredeyse 15 dolar sent seviyesinde. Biz burada bu yasayla 7-8 euro sent olması düşünülen bir enerjiyi yüksek buluyoruz ve bunun fiyatını düşürmeye çalışıyoruz. Esasen fiyatlandırmada rakamlarda bir değişiklik yok ama verilecek olan önergeyle de -bunu gördüm- euro sent cinsinden dolar sent cinsine dönüyor. Ancak burada şunu söylememiz lazım: Yerli kaynak kullanımının teşvikinde bu teşvik devam ediyor ve bu anlamda da katkısı olan arkadaşlarıma huzurunuzda teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, AB ülkeleri uygulamalarına baktığımızda yenilenebilir enerji kaynakları için mali, vergi ve üretim teşvikleri adı altında çeşitli piyasa destek ve yöntemlerinin benimsendiği görülmektedir. Yani her ülkede bunun desteklenmesinde ciddi şekilde fayda vardır. Ülkemizde de bu yasanın bir an önce çıkarılması ve desteklenmesi gerçekten önem teşkil ediyor.

Bugün basında görebildiğim kadarıyla Maliye eski Bakanımız Sevgili Unakıtan da bu anlamda bir enerji santrali kurma çabasından -kendi ifadesiyle burada görüyorum- şimdilik vazgeçtiğini ifade ediyor. Demek ki yeterli destek alınamadığı, göremediği de… Herhangi bir yatırımcı da bunu böyle değerlendirebilir ama Sayın eski Bakanımız da bunu yeterli görmemiş anlaşılan.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde genel olarak bu yenilenebilir enerji kaynaklarına baktığımızda hidrolik enerji ve rüzgâr enerjisinin daha ön planda olduğu görülüyor ama bunlara verilen desteklerin de düşük kaldığını burada tekrar ifade etmek istiyorum. Güneş enerjisine yatırım belki bir süre yeterli şekilde olmayacaktır. Jeotermal enerji itibarıyla baktığımızda da ülkemizde sınırlı kaynaklar vardır. Dolayısıyla, hidrolik enerjisi ve rüzgâr enerjisinin desteklenmesi çok önem teşkil ediyor gerçekten. Rüzgâr gücü elektrik enerjisine dönüş itibarıyla gerçekten en temiz enerjilerden bir tanesidir, çünkü çevreyle çok uyumludur.

Keza, Türkiye’nin jeotermal enerjisi kaynaklarını da iyi değerlendirmek lazım, bugüne kadar yeterli destek görülememiştir.

Dünya petrol rezervleri itibarıyla bir değerlendirme yaptığımızda; petrol rezervlerinin kırk yıl, doğal gaz rezervlerinin altmış yıl, kömür rezervlerinin de yaklaşık iki yüz kırk yıl bir ömrü olduğu ifade edilmektedir. Bazı kaynaklara göre bu ömürler daha kısadır. Değerlerin doğruluğu tartışılabilir ama tartışılmayacak gerçek varsa da, o da, ekonomik olarak kullanılabilir yeni bir enerji kaynağı bulunmadığı sürece gelecekte de kömürün önemli bir enerji kaynağı olmaya devam edeceğini de söylememiz lazım. Belki de bugün petrol savaşları var, gelecekte de kömür savaşları olabilir bu şartlarda, yeni yenilenebilir enerji kaynakları bulunmadığı takdirde.

Sanayileşmiş ülkelerde yaşayan ve toplam dünya nüfusunun yüzde 20’sini oluşturan 1 milyarın üzerindeki nüfus, kullanılan toplam enerjinin yaklaşık yüzde 60’ını tüketiyor, gelişmekte olan ülkelerde yaşayan 5 milyarın biraz altındaki nüfus da yüzde 40’ını tüketmektedir. Bazı gelişmiş ülkelerdeki soğuk iklim koşulları dikkate alınsa bile, bu dengesizlik büyük ölçüde devam etmekte.

Dünya toplam petrol rezervlerine baktığımızda, bölgeler itibarıyla yüzde 64 ile en büyük payı Orta Doğu ülkeleri, ikinci sırayı ise yüzde 9 ile Orta ve Güney Amerika almaktadır. Petrol rezervlerine ülke bazında baktığımızdaysa, Suudi Arabistan ilk sırada, daha sonra Birleşik Arap Emirlikleri, aynı oranlarla İran ve Kuveyt olarak karşımıza çıkmaktadır, ama bir gerçek var ki, petrol rezervlerinin Orta Doğu’da yaygınlaşmış olduğunu söylememiz lazım. Bugün sözde demokrasi adına Irak’ın işgal edilme temel gerekçesinin petrol olduğunu fazla düşünmeye de gerek yok.

İşte bu sebeplerden dolayı yenilenebilir enerji kaynaklarının gerçekte desteklenip, yeni yatırımlarla teşvik edilmesi ve yatırımların artırılmasında fayda var değerli arkadaşlar.

Her şeyden önce, bu sekiz yıllık dönemde AKP İktidarının enerji kaynaklarımızı etkili olarak değerlendiremediğini düşünüyoruz. Doğal gaz ithalatı yaklaşık yüzde 120 oranında arttı. Yerli üretimin tüketimi karşılama oranı gitgide aşağıya düşüyor, azalıyor. Linyit kaynakları yeterince değerlendirilemiyor. Enerjide dışa bağımlılık bu yüzden artmakta.

Yine petrol ya da doğal gazda maalesef bağımlılık artmış ve dışa bağımlılık petrolde yüzde 93, doğal gazda yüzde 97 oranında yükselmiştir. Doğal gaz yönünden belirli kaynak ülkelere bağımlılığın artmasına sebep olmuş, Rusya’ya ve son dönemde nükleer enerjiyle ilgili yapılan anlaşmayla da neredeyse Türkiye, Rusya’ya göbeğinden bağlı hâle gelmiştir. Elektrik enerjisi üretiminde doğal gazın payı arttırılmış, artmış ve hidroelektrik payı azalmıştır.

Netice itibarıyla, değerli milletvekilleri, Türkiye’de yapılan enerji planlamaları bilimsellikten ne yazık ki uzaktır. Enerji projeksiyonlarına baktığımızda, sık sık değiştiğini görmekteyiz. Dolayısıyla yenilenebilir enerji kaynaklarının ülkemizde üretim yapmasının teşviki son derece önemli hâle gelmektedir.

Sözlerime son verirken yeni yılımızı da tebrik ediyorum; vatanımıza, milletimize, ülkemize hayırlı olması dileklerimle sözlerime son veriyorum. Sizleri de saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal.

Sayın Birdal, buyurun efendim.

BDP GRUBU ADINA AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Barış ve Demokrasi Partisi adına hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, başta hidroelektrik, rüzgâr, jeotermal, biyokütle ve güneş enerjisi olmak üzere, yenilenebilir enerji kaynaklarının kamu ve toplum yararına etkin bir şekilde devreye girmesini öngören düzenlemenin gerekliliği kuşkusuz burada tartışılmaz ancak konuya ilişkin çıkarılmak istenilen yasa, böyle bir gereklilikten değil, Avrupa Birliği müktesebatına uygunluk açısından çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz ya da çıkarılmak istendiğini düşünüyoruz. Bu nedenle yapılan düzenlemelerde kamu yararından daha çok sermayenin gereksinmelerinin dikkate alındığı görülmektedir. Enerji politikasında temel olması gereken kamusal politikalar doğrultusunda temiz, ucuz, bol ve yerli enerjinin kullanıma sokulması amacının dışına çıkılmıştır.

Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, bu yasaya ilişkin olarak “Yenilenebilir enerji kaynakları alanında kamunun yürütmesi gereken görevleri göz ardı edilmekte ve süreç sadece çeşitli teşvikler sağlanarak tamamen piyasa aktörlerinin girişimlerine bırakılmış görünmektedir. Öngörülen teşvikler sadece en avantajlı bölgelerdeki rüzgâr ve bazı hidroelektrik projeler için destek sunabilecektir ancak öngörülen uygulamalarla, diğer yenilenebilir enerji kaynakları seçeneklerinin (biyokütle, güneş ve jeotermal ve benzeri) desteklenmesi ve bu sektörlerde herhangi bir gelişme yaratılması mümkün görünmemektedir.” demektedirler.

Son günlerde yaşananları gördükçe bu eleştirinin haklılığı ortaya çıkmaktadır. Hasankeyf, Allianoi, Munzur, İkizdere gibi dünya mirası sayılan doğa ve sit alanı ve tarihî bölgelerde barajlar yapılmakta, bu barajlar aracılığıyla da hidroelektrik santrallerinin kurulması gündemdedir.

Hasankeyf, binlerce yıllık bir yerleşim yeridir ve yok edilmek istenmektedir. Allianoi, dünyanın ilk sağlık merkezidir, su altında bırakılmak ve yok edilmek istenmektedir. İkizdere ve Munzur, millî parktır, doğanın eşsiz bir bölümüdür. Bu da ne yazık ki yok edilmek istenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; piyasanın gücü, doğa ve tarihî alan dinlemeden ezip geçmektedir. Bu alanları, barbarca yönelimden, sit alanı olmaları da ne yazık ki kurtaramamaktadır.

Basından izlediğimiz kadarıyla, siyasi iktidar, sit alanlarının statüsünün değiştirileceği bir yasa tasarısı hazırlamakta, hiçbir engel istememekte ve tanımamakta, kırk elli yıllık ömrü olacak barajlar, santraller karşılığında binlerce yıllık tarih, doğa, kültür değerleri yok edilmek istenmektedir. Bu bir tercihtir kuşkusuz. Ya piyasanın, sermayenin engellenemez yönelimlerini, kâr etme isteklerini dikkate alırsınız ya da kamu yararına güneş, rüzgâr gibi kaynaklara öncelik veren bir enerji politikasını geliştirirsiniz. Ne yazık ki halkın yararına değil, sermayenin yanında bir enerji politikası uygulanmaktadır.

Ülkemizde bugün dışa bağımlı ve neoliberal bir enerji politikası söz konusudur. Elektrik üretiminin neredeyse üçte 2’si doğal gaz, dolayısıyla dışa bağımlıdır. Enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve çevreyle uyumlu bir teknolojik yapılanmanın kurulması temel amaç olmalıdır. Bunun için, başta rüzgâr ve güneş olmak üzere, yenilenebilir enerji kaynaklarının hızlı bir şekilde devreye girmesi sağlanmalıdır. Yapılması gereken iyi bir enerji planlamasıdır. Gerekli tasarruf önlemleri alınarak enerji tüketiminin azaltılabileceği, meslek odalarınca belirtilmektedir.

Yine, enerji hatlarındaki kayıplar toplam tüketimin yüzde 25’ine ulaşmaktadır. İletim hatlarına yapılacak yatırımlarla bunu önlemek de olanaklıdır. Bu önlemler alındığı ölçüde ne doğal ne de tarihî alanların enerjiye kurban edilemeyeceği açıktır. Böylelikle Hasankeyf ve diğer tarih, kültür miraslarımız korunabilecek ve geleceğe taşınabilecektir.

“Derelerin Kardeşliği” girişiminin çağrılarına kulak verelim ve hatta onları bir çağıralım, bu konudaki çalışmalarının sonuçlarını ve ne istediklerini bir dinleyelim ve böylece derelerin özgürce akmasının önüne barikatlar koymayalım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz almışken, Diyarbakır Milletvekili olarak Sayın Cumhurbaşkanının yarın Diyarbakır’a yapacağı geziye ilişkin düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

Daha önce Sayın Cumhurbaşkanı, 2009 yılında Diyarbakır’a gitmiş ve Güroymak’tan da geçerken “Norşin” diyerek, oradaki Kürtçe adını da söyleyerek bir mesaj vermek istemiştir.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının yarın başlayacak ve yarından sonra da sürecek olan bu ziyaretini biz çok önemsiyoruz, fakat gerçekten bu gidiş ve dönüş diğer gidiş ve dönüşler gibi olmamalı ya da Sayın Cumhurbaşkanının bu gidişi ya da Diyarbakır’da söyleyecekleri Ankara’ya geldikten sonra unutulmamalı. Örneğin, Sayın Cumhurbaşkanı bir buçuk yıl önce “Çok iyi şeyler olacak.” deyip, sonra da “Adına ne derseniz deyin, ister ‘terör sorunu’ ister ‘Doğu ve Güneydoğu sorunu’ ama bu sorun Kürt sorunudur ve öncelikle de çözülmelidir.” diye bir saptama yapmıştır ve sonra da işte AKP İktidarınca bir açılım süreci başlatılmış ve o da değişik adlandırmalarla “Kürt sorunu”, “demokratik açılım”, sonra “Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi” diye sürmüştür ama bugüne gelindiği zaman bunun ne yazık ki karşılığı yoktur.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanını Diyarbakır bekliyor ve Sayın Cumhurbaşkanının Diyarbakır’da ne diyeceğini sadece kendisine konser vermek isteyen sokaktaki mendil ve su satıcı çocuklar beklemiyor, sadece “demokratik özerklik” diyerek yerinde bir yönetim ile merkezî yönetimin yükünü hafifletmek ve doğrudan demokratikleşmeye evrilecek bir süreci başlatacak olanlar beklemiyor, sadece Diyarbakır’ın Seyrantepe, Benusen, Şehitlik, İplik gibi mahallelerindeki yoksul insanlar beklemiyor, aslında Sayın Cumhurbaşkanının Diyarbakır’da ne diyeceğini Türkiye halkı bekliyor çünkü gerçekten Diyarbakır’a böyle bir süreçte gidişi kuşkusuz rastlantı değil. O nedenle, Sayın Cumhurbaşkanının bu ziyareti çok önemli. Hem de ne yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisi, başta AKP ve onun Başbakanının demokratikleşme ve Kürt sorununda ruh hâlinin bozulduğu bir döneme rastlamış olması çok anlamlı. O nedenle, Sayın Cumhurbaşkanının vereceği mesaj yalnız oradaki halkımıza değil, aynı zamanda iktidara ve muhalefetedir de. Ve gerçekten bu sürecin, demokratikleşme sürecinin, barış içinde bir arada yaşamanın, demokratik özerkliğin ayrışma değil tam da tersi birlikte yaşama projesinin olduğunu ve ana dilde bir eğitim hakkının Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası hukuka ve taraf olduğu Lozan Anlaşması’nın gerekliliğinin olduğunu anlatmış olması ya da söyleyecek olması çok önemlidir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Cumhurbaşkanının yarın yapacağı Diyarbakır ziyaretinin başka bir önemi, yaklaşık üç dört aydır süren ve dört ay daha sürecek olan eylemsizlik kararına rastlıyor olmuş olması ve gerçekten silahların yeniden haziran ayında konuşmaması ve sorunun demokratik bir süreçte konuşulmasının zeminini yaratacak bir konuşma olmalıdır. Ayrıca, yine insan hakları savunucularının, belediye başkanlarımızın, seçilmişlerin, 13 Ocakta “KCK” adı altında bir davanın görülecek olmasıdır. Ve Sayın Cumhurbaşkanının ana dildeki bir hakkın her alanda, kamusal alanda da kullanılacağına dair verilecek mesajı bu bağlamda adil yargılanma ve savunma hakkının da önünü açacak ve Kürt sorununa devletin bakışını ortaya koyacaktır. Bu nedenle, Sayın Cumhurbaşkanını yarın Diyarbakır baş göz üstüne selamlayacak, karşılayacak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AKIN BİRDAL (Devamla) - …ve gerçekten vereceği bu mesajların anlamını değerlendirecektir. Umut ediyoruz, yeni yıla yeni bir sözle ve yeni umutla gider ve gelirler.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, Malatya Milletvekili Mücahit Fındıklı.

Sayın Fındıklı, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, yenilenebilir enerjiyle ilgili söz almış bulunuyorum.

Yalnız, bu maddeleri konuşurken, 2’nci madde üzerine söz aldım, 2’nci maddeye geçmeden evvel, burada ağırlıklı olarak birtakım eleştirilere de cevap vermek isterim.

Özellikle “Yenilenebilir enerjinin geciktirilmesiyle, sanki birilerine çıkar sağlamak maksadıyla önce suyu karıştırıp sonradan içinden muhalefet yapmak adına bir şeyler çıkarırız mı?” diye birtakım eleştiriler oldu, bunları tasvip etmiyorum çünkü yenilenebilir enerjide, bu kanun çıkmadı diye rüzgâr santrali kurulmuyor değil, bu kanun çıkmadı diye termik santral kurulmuyor değil, bu kanun çıkmadı diye hidroelektrik santrali kurulmuyor değil, bunların hepsi devam ediyor. Üstelik, son, rüzgârın aşağı yukarı gücünün yarıya yakın bir bölümü -yani 440 megavatlık- 2009 yılında işletmeye zaten geçmiş. Bu yılın ilk üç ayında da 300 megavatlık özel sektör tarafından yapılan yatırımın 110 megavatı da rüzgâr santrali olarak yapılmış. Dolayısıyla, bu getirdiğimiz yasa, taslak, bugün huzurlarınıza gelen yasa, yenilenebilir enerji yatırımlarındaki düzenlemelerle alakalıdır. Yani mevcut zaten yasa vardır. Bunun bilinmesinde fayda var. Dolayısıyla, bu yenilenebilir enerjinin bir yıllık gecikmesinin, aslında altında başka şeyler aramanın uygun olmayacağı görüşündeyim.

Bir diğer konu, değerli arkadaşlar, Türkiye’deki sanayicinin, üretimin temel girdilerinden biri enerji yatırımıdır, elektriktir. Dolayısıyla, biz, elektrik yatırımının mutlaka ucuz ve sürdürülebilir bir enerji olmasını, güvenilir ve stabil bir enerji olmasını isteriz. Yenilenebilir enerjide -hem rüzgârda hem hidroelektrik santralinde- yeteri kadar yatırımların önü açık ve devam etmektedir. Ancak güneşle ilgili, özellikle güneşin fiyatıyla ilgili çok ciddi tartışmalar yaşanıyor, onu da çok açıklıkla söyleyeyim. “28 euro sent” gibi telaffuz edilen rakamlarla piyasaya sunacağımız enerjinin üretim sanayisinde hiçbirimizin işine yaramayacağı açıktır. Dolayısıyla, burada rakamların oluşmasında, yüksek teşvik edeceğiz diye sanayiciye veya devlete yük getirecek rakamları savunuyor olmak, başka bir anlamda işin vahametiyle yakından ilgili olmadığımızın farkında olunması gerekir.

Bakın, size… 2009 yılında, elektrik enerjisinin projeksiyonu 2009 yılında 194 bin gigavatsaatti, 2018 yılında 335 gigavatsaat, 2019 yılında da 383 gigavatsaat olacağı öngörülüyor. Yani ülkemiz eğer bu yatırım hızıyla devam ederse 383 gigavatsaat yani 2009’dan 2019 yılına kadar on yılda yüzde 100’e yakın bir enerji talebiyle karşılaşacağız. Dolayısıyla, Türkiye'nin bu kadar büyük enerjisini yalnızca sularından, yalnızca kömüründen, yalnızca güneşinden elde etmemizin reel olarak karşılığı da yoktur. Dolayısıyla, yenilenebilir enerji elbette gereklidir, ancak ciddi tedbirler alınmazsa, ciddi enerji yatırımları yapılmazsa gelecek on yılda ciddi açıklarla karşı karşıya kalacağız. Onun için, Türkiye'nin, kaçınılmaz olarak nükleer santrallerde hız kazanması ve Sayın Enerji Bakanımızın da bu konuda hassasiyet gösterip üç tane nükleer santralin yapımıyla ilgili olayı hızlandırması, Türkiye'nin enerjide geleceğini de garanti altına alacaktır diye düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Fındıklı.

Şahsı adına Kocaeli Milletvekili Sayın Eyüp Ayar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

EYÜP AYAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kanunu hakkında şahsım adına 2’nci madde üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye sürekli büyüyor, teknoloji gelişiyor, yepyeni ürünler ortaya çıkıyor, şehirlere göç devam ediyor. Dolayısıyla enerjiye olan ihtiyaç da her gün artmakta. Dünya enerji ihtiyaçlarını çoğunlukla fosil kaynaklardan yani kömür, petrol ve doğal gazdan karşılamaktayken son zamanlarda yenilenebilir enerji alanlarına yönelme olmuştur. Yenilenebilir enerji kaynaklarının başlıcaları hidrolik, güneş, rüzgâr, jeotermal, biyokütle, dalga akıntılarıdır; hiçbir zaman bitmeyen, tükenmeyen, temiz, ucuz, çevreye zarar vermeyen enerji kaynaklarıdır. Dünyanın uzunca süredir enerji üretiminde kullanmakta olduğu fosil yakıtlardan öncelikle petrol rezervlerinin sonuna yaklaşıldığı bilinmektedir. Petrol rezervlerinin kırk bir yıl, doğal gaz rezervlerinin de altmış üç yıl sonra tükeneceği söylenmektedir. Ayrıca bu yakıtlardan çevreye çok miktarda karbondioksit salınmaktadır. Bunlar da çevre kirliliği oluşturmakta, sera gazları artmakta ve iklim değişikliklerine neden olmaktadır. Bugün dünyadaki sera gazlarının miktarı 27 milyar ton iken yirmi yıl sonra bu miktarın 42 milyar tona ulaşması beklenmektedir. Onun için dünyadaki iklim değişiklikleri dolayısıyla dünyanın ısınması, bunun neticesinde fırtınaların, sellerin olması, çölleşmelerin olması Türkiye’yi de etkilemektedir ve etkileyecektir. Bu bakımdan da yenilenebilir enerji, kullanılması gereken enerji kaynaklarıdır.

Bir diğer konu da 2002 yıllarında 20 dolar civarında olan petrol 100-150 dolarlara kadar çıkmıştır, bugün yine 100 dolarlar civarındadır. Bu açıdan da baktığımız zaman, Türkiye’nin cari dengesindeki açıklık kadar enerji ithalatımız da söz konusudur.

Türkiye enerji üretiminde yenilenebilir enerji kaynağı potansiyelini değerlendirmek ve geleceğe dönük arz güvenliğini sağlamak adına adımlar atmaktadır; bu kapsamda, yasal mevzuatını buna göre hazırlamakta, yenilemekte, ihtiyaca ve yeni durumlara göre revize etmektedir.

2005 yılında çıkardığımız 5346 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinde, kamu ve hazine arazilerinde yenilenebilir enerji kaynak alanlarının kullanımını ve verimliliğini etkileyici imar planları düzenlenmeyeceğini hükme bağlamıştık. Devamında da, elektrik enerjisi üretimine yönelik jeotermal kaynak alanlarının belirlenmesi, korunması ve kullanılmasına ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenlenmesi esasını getirmiştik. Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 2’nci maddesiyle, yönetmelikle düzenlenmesi esasını sadece jeotermal değil, hidroelektrik, rüzgâr, güneş, biyoenerji ve hidrojen gibi tüm yenilenebilir enerji kaynak alanlarını içine alacak şekilde genişletiyoruz. Ayrıca, yenilenebilir kaynak alanları belirlenirken ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin alınması hükmünü de getiriyoruz ve yine, 4’üncü maddeye eklediğimiz cümleyle, belirlenen yenilenebilir kaynak alanlarının Elektrik İşleri Etüt İdaresi tarafından imar planlarına resen işlenmek üzere ilgili mercilere bildirilmesi esasını getiriyoruz. Ancak bu konuyla ilgili, Sayın Bakanım, geçmişte Maden Kanunu’ndaki Türkiye’deki uygulamaları gördük. Bunun için, yönetmelikler hazırlanırken bir kanun titizliğinde bu yönetmeliklerin hazırlanması ve amacına uygun olarak tahsislerin yapılması ve atıl durumda kesinlikle hiçbir alanın bırakılmaması yönünde çalışmalar yapılması gerektiğine inanıyorum.

Çıkaracak olduğumuz kanunun ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizin yeni yılını şimdiden tebrik ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben daha önceki sorduğum sorulara devam etmek istiyorum.

Sayın Bakan, güneş enerjisi santrali, anlamlı miktarda, yani evdeki duş alma suyunu ısıtacak miktarda demiyorum, anlamlı bir kapasitede ilk santralin ne zaman kurulacağını öngörüyorsunuz, bu yasa çıktıktan sonra getirilen kurallar ve koşullar içerisinde? Bir.

İkincisi, yine bir öngörü, projeksiyon yapılmış olmalı. Grid paritesini güneş enerjisinin ne zaman yakalayacağını varsayıyorsunuz? Grid paritesi, yani üretim maliyeti ile perakende fiyatın çakıştığı noktanın ne zaman yakalanacağı varsayımını yapıyorsunuz ve bu varsayımı yaparken iklim değişikliği ve küresel ısınmanın getireceği karbon baskısını da hesaba kattınız mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Munzur Parkı’nın çevresel etüt planı yapılmış mıdır? Yapılmışsa ne zaman onaylanmıştır? Bu plan yapılmadan Munzur Vadisi’nde baraj vesair yapı yapılması mümkün müdür? Ayrıca Munzur ve Pülümür Çayı Vadisi’nde bugüne kadar Hükûmetin yapmayı planladığı kaç tane baraj vardır? Bunların ayrı ayrı isimlerini istiyorum.

İki: İstanbul ve Çanakkale boğazlarında enerji üretimiyle ilgili herhangi bir çalışma var mıdır? Varsa ne durumdadır?

Üçüncü sorum: Samsun-Ceyhan Boru Hattı hangi firmaya, nasıl, hangi ihale usulüyle verilmiştir? Ve bu boru hattında hangi yakıt taşınacaktır, hangi kaynaktan sağlanan yakıt taşınacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özkan...

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde bütçe görüşmelerinde Türkiye’nin birlik ve beraberliği yönünde birçok açıklama yapıldı. Bakanlar Kurulunun bir üyesi olarak sizinle paylaşmak istediğim konu, araştırma şirketlerinin illerde yaptıkları anketlerde vatandaşlarımıza mezhepleriyle ilgili sorular yöneltilmektedir. Mezhep ve etnik kimlik tüm vatandaşlarımızın şerefidir. Bunu araştırmak bir ayrıştırmadır, bir bölücülüktür. Bu konuyu araştırmanızı ve son verdirmenizi öneriyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; güneş enerjisiyle alakalı, Sayın Coşkunoğlu’nun sorduğu soruyla alakalı bizim piyasa araştırmalarımız ve özellikle malzeme biliminin de çok hızlı ilerlemesiyle beraber yaklaşık -megavat cinsinden söylersek-  250 bin dolar civarında yıl başına düşmektedir bunun tarifesi. Bu şu demek: Yaklaşık 6 milyon dolar civarında iki yıl önceki olan rakam özellikle bu iki yılda çok fazla hızla düştü ve 3.500’ler civarına kadar düştü. Avrupa’dan ve Amerika’dan gelen firmalar... Çinli firmaları ikinci planda tutuyorum çünkü onların fiyatı ve teknolojisiyle alakalı zaman zaman Avrupa’da tartışmalar yaşanıyor ama farklı kaliteleri de üretebileceklerine dair Çinli firmaların da müracaatları oldu. Eğer, biz, iki yıl önceki rakamlarla davranıyor olsaydık, normalde 28 euro sentten daha aşağı yapamayacaklarını ve böyle bir sübvansiyonla beraber piyasayı canlandırabileceklerini, yatırım yapabileceklerini söylemişlerdi. Amerika’dan 1 ve Avrupa’dan 2 tane firma, toplam 3 tane firma bize 10 euro sentler civarında yatırımın çok uç noktada olmasına rağmen gerçekleştirilebilecek bir rakam olduklarını söylediler ve biz, bundan da aldığımız, piyasadan aldığımız cesaretle de 2011’in üçüncü çeyreğinde ve 2012’nin ikinci çeyreğinde toplam bu yatırımların piyasadaki tarifeyle ve buradan, eğer Genel Kurul da onaylarsa, bu fiyatlarla beraber yatırımın başlayabileceğini düşünüyoruz. Biraz daha konservatif davranıyoruz, biraz daha bu manada muhafazakâr davranıyoruz.

600 megavatlık bir gücün önümüzdeki üç yıl içerisinde gerçekleştirilebilmesinin gerçekçi bir rakam olacağını, hem bizim arazilerle alakalı düzenlemelerimizin hem de lisanslamalarla alakalı düzenlemelerimizin bu piyasadaki yatırımla paralel gideceğine inanıyoruz, çünkü bu manada çok yeni bir teknoloji üretilmemiş olmasına rağmen malzemelerin tedarikiyle alakalı ciddi bir ucuzlama olduğunu gördük. Hele hele rüzgârda global krizin tesiriyle rüzgâr üreticilerinin fiyatlarının zaman zaman yüzde 35’lere varan fiyat indirimleriyle alakalı olduğunu gördük. Bunlar, Türkiye’deki yatırımcılar açısından bence global krizin tehdidinin Türkiye’de bir fırsat hâline dönüştüğünü söyleyebiliriz. “Güneşle alakalı bu kapasite ne zaman kurulur?”u bu şekliyle cevaplamış oldum.

İklim değişikliğiyle alakalı konuda, tabii, yine aynı şekilde söyleyebilirim, ciddi ve olumlu manada bir tesiri olacaktır. Avrupa Birliğinin her ne kadar Kopenhag Kriterleri’nde, daha doğrusu dünyadaki bütün bu işe katkı koymaya çalışan, Kyoto’ya taraf olan ve taraf olmayan ülkeler dâhil olmak üzere, Kopenhag’daki somut sonuçların elde edilememiş olmasını, aslında tekrar bir reorganize olmayı gerektirdiğine karar verdi dünyadaki hemen hemen bütün ülkeler ve en son yapılan Cancun’daki, Meksika’daki toplantıda da bu manada bir ilerleme sağlanmaya çalışılıyor ama iklim değişikliğiyle alakalı, dünyayı kirletenlerle temizleyenlerin hemen hemen aynı noktada olmadıklarını şu anda rahatlıkla söyleyebiliriz.

İkinci soruyla alakalı, son soruda, böyle bir araştırmanın olup olmadığını tabii ki ben de araştıracağım. Bunun bir ayrıştırma gerekçesi olarak değil, bir tespit gerekçesi olarak yapıldığını düşünüyorum ama bununla alakalı detaylı bilgiyi de, dediğim gibi, araştırdıktan sonra size bildireceğim.

“Samsun-Ceyhan Boru Hattı niçin kullanılacak?” diye bir soru vardı. Samsun-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı, ham petrol için kullanılacak, adı üzerinde. Bununla alakalı “throughput” dediğimiz bir garanti, yani buraya petrol veren ülkeler, firmaların bir garantisiyle beraber bu proje başlayabilecek. Bununla alakalı, Rusya Federasyonu kamuoyuna da açıkladı, 25 milyon ton civarında -ki toplam kapasitesi 50 milyon tondur- bir petrolü verebileceğini ve bununla alakalı da firmalarında bu konuda çalışıldığını söyledi. Kazakistan Devlet Başkanı, Türkiye’yi ziyaretinde, 10 milyon ton da kendilerinin verebileceğini söylediler.

Burada, Pülümür Çayı ve Munzur Vadisi’yle alakalı çalışmaları bildiğiniz gibi Çevre Bakanlığı yürütüyor ve Çevre Bakanlığının bu konudaki yazılı cevabı da tarafınıza aktarılacaktır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Samsun-Ceyhan Boru Hattı hangi ihale sistemiyle yapıldı? Davetiye usulüyle mi?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Sezer’in imzasıyla yürürlüğe girdi; biliyorsunuz, Bakanlar Kurulu kararı.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi, bildiğiniz gibi...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sahibi kim diyorum.

SUAT KILIÇ (Samsun) – “Sayın Sezer’in imzasıyla girdi.” dedik ya.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şu anda Türkiye adına, -bunu kamuoyunda bir gizli bilgiymiş gibi sordunuz, bu açık bir bilgidir- şu anda bunu Çalık Holding Türkiye’den...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Biz de onu diyoruz. Kimler olduğunu bilelim yani.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Tabii, tabii.

Rusya’dan, Transneft ve Rosneft’in yürüttüğü ve bu konuda da İtalya’dan da Eni’nin yürüttüğü bir çalışmadır.

Sayın Sakık burada yok ama ben cevaplamaya devam edeyim. Alpaslan I Barajı’yla alakalı, bildiğiniz gibi kurulu güç 160 megavat civarındadır, dört üniteden oluşmaktadır ve yaklaşık 500 milyon kilovatsaat yılda enerji üretecektir. Bir ve ikinci üniteler hemen önümüzdeki ay, inşallah ocak ayında üretime geçmiş olacak, üç ve dördüncü üniteler de mayıs ve haziran ayında üretime geçmiş olacak. Alpaslan II Barajı’yla alakalı ise 204 megavatlık, o da toplam 4x51’lik, yani dört üniteden oluşan ve 714 milyon kilovatsaat civarında da yıllık üretim kapasitesi oluşturacağımız bir baraj olacak. Biliyorsunuz, ikili anlaşmalar çerçevesinde bunlar yapılmıştı. Burada özel sektör tarafından yapılacağını söylemeliyim. Su kullanım anlaşması da yapıldı. Hükûmetler arası iş birliği kapsamında olan bu projenin aslında, 4283 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca bir konsorsiyum tarafından yapılmasına müsaade edilmişti ve bunun içinde kaynak katkı payı yoktu. Konsorsiyum ortaklarından oluşturuldu ve Bakanlık oluru da alındı. Yurt dışından ve yurt içinden bir kısım ortaklar var ve bu Alpaslan II Barajı’nın da inşallah Türkiye’ye, özellikle HES’ler konusundaki toplam kurulu gücü açısından da doğru bir proje olacağına inanıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

2’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

395 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2. maddesinin 2. cümlesinde geçen “usul ve esaslar” ibaresinden sonra “Kanunun yürürlük tarihinden itibaren en geç 6 ay içerisinde hazırlanacak” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Alim Işık

Cemaleddin Uslu

Yılmaz Tankut

 

Kütahya

Edirne

Adana

 

Necati Özensoy

Kemalettin Nalcı

Hüseyin Yıldız

 

Bursa

Tekirdağ

Antalya

 

Muharrem Varlı

Recep Taner

 

 

Adana

Aydın

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı yasa teklifinin 2. maddesinde geçen (yönetmelik) ifadesinin tüzük olarak değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                   Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 395 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 2’nci maddesinde geçen “yönetmelik” kelimesinin “tüzük” olarak değiştirilmesi konusunda verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Biliyorsunuz, AKP İktidarıyla beraber “tüzük” kelimesi unutuldu. Hâlbuki Anayasa’mızın 115’inci maddesinde, kanunların uygulanmasını göstermek üzere tüzüklerin hazırlanacağı ve bu tüzüklerin yasadan sonra, kaideler hiyerarşisi içinde en etkili, en sağlıklı bir düzenleme olduğu belirtilmektedir. Ama maalesef AKP İktidarıyla beraber tüzükler hep yönetmeliklere çevrildi. Ama burada önemli olan, yönetmelikle tespit edilecek durum, konu…

“Elektrik enerjisi üretimine yönelik yenilenebilir kaynak alanlarının ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak belirlenmesi, derecelendirilmesi, korunması ve kurulmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.” Hâlbuki tüzük olursa daha ciddi bir araştırma olur. Çünkü maalesef AKP’yle beraber bürokrasi de çok zayıflatıldı ve bürokraside artık belirli bir tarikat, belirli bir cemaat mensubu olmayınca bir yere gelemiyorsunuz. Gelmeyince de tabii sağlıklı bir yönetim de ortaya çıkmıyor. Ama tabii tüzük olursa bu Danıştaya gidiyor, Danıştayda enine boyuna tartışılıyor, daha ülkenin sorunlarına uygun bir bilgi ve düzenleme getiriliyor. Sonra zaten siz getirdiğiniz bir kanunla bu tüzükleri inceleme yetkisini Diyanet İşleri Başkanlığına da verdiniz. Bari Danıştaya sormuyorsanız, Diyanet İşleri Başkanlığına sorun. Dolayısıyla o hükmü de şey edin.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii bu kürsüde her an söz alma imkânımız olmuyor. Burada bütçe müzakereleri yapılırken AKP Grubu adına konuşan Nurettin Canikli çıktı burada bizim Tunceli’yle ilgili çok iftiralar attı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İftira atmadım!

KAMER GENÇ (Devamla) – Mesela dedi ki: “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Genel Müdürken bu Genel Müdürlükten iş alan Ali Özçırpıcı ile Ali Özcan Tuncelili.” Bunların ikisi Tuncelili değil. Şimdi, yani kaldı ki Tuncelili de olabilir.

Arkadaşlar, yani şimdi Nurettin Bey’e… Mesela geçen gün birisi bana bir yazı yazmış, diyor ki: “Kamer Bey, sor Halk Bankasıyla ilgili. Başbakanın yakını olduğu bilinen Güneş Albayrak Ticaret ve Turizm Anonim Şirketinin İstanbul Halk Bankası Şubesinden İSKİ alacakları karşılığında kredi açılmasının uygun görülmediği doğru mudur?”

AHMET YENİ (Samsun) – Yalan!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika, sus!

“Bunun üzerine aynı firmaya Ankara kurumsal şubeden kredi açıldığı ve bu krediyi açan Müdürün, Selahattin Süleymanoğlu’nun Genel Müdür Yardımcılığına terfi ettirildiği doğru mudur? Terfi ettirilen bu şahsın AKP Milletvekili Nurettin Canikli’nin yeğeni olduğu doğru mudur?”

AHMET YENİ (Samsun) – Yalan!

KAMER GENÇ (Devamla) – “Nurettin Canikli’nin geçmişte Albayrak Grubunda Mali İşler Müdürü olarak çalıştığı doğru mudur?” Vatandaş bana soru soruyor arkadaşlar, ben getirip burada şey ediyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Sonu doğru, gerisi yalan!

KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, şimdi, bakın, 1989’lardan aşağı yukarı 2000’e yakın dönemlere kadar Doğu’da çok ciddi silahlı eylemler vardı. Bakın, ben hem Meclis Başkan Vekiliydim hem milletvekiliydim, maalesef kendi ilime önümüzde bir özel tim arabası, arkamızda bir özel tim arabasıyla gidiyorduk ve maalesef bu konuda ciddi bir güvenlik yoktu.

Ayrıca, o tarihlerde mesela Doğu, Güneydoğu’da, Tunceli’de ihale alan müteahhitleri idare tayin etmiyordu. Niye etmiyordu biliyor musunuz: İhaleyi alan kişiler silahlı örgütlerin yakınları olmasın diye orada özellikle belli kişilere ihale verilmemesi konusunda siciller vardı, bunun hepsi biliniyor. Nurettin Bey’in de bunu bilmemesi mümkün değil ama burada çıkıp da Tuncelililere iftira atmak için bir bahane arıyor.

Nurettin Bey, senin memleketinde kaç tane ihale alınıyor? Efendim, Tayyip Bey’in memleketindeki, Rize’deki en ballı, yağlı, kaymaklı ihaleleri kim alıyor, hem de yüzde kaç tenzilatla alıyor? Gel, onları burada karşılaştıralım.

SONER AKSOY (Kütahya) – Saçmalama!

KAMER GENÇ (Devamla) – Önemli olan, yani bunlar bir memlekette… Yani Tuncelili vatandaşlara devri iktidarınızda hiçbir yerde ne ihale veriliyor ne kamu hizmetine alınıyor; tamamen ayrımcılık, dışlayıcı bir davranış içindesiniz. Bir gösterir misiniz Tuncelili vatandaşların kaç tanesini sözlüde kazandırmışsınız? En başta da senin geldiğin Gelir İdaresi Başkanlığında, kaç tanesi elenmiş? İşte, zatıalinizin geldiği merkezî uzlaşma komisyonunda kimlerin çok yüklü miktardaki vergi alacaklarını sıfıra indirdiniz, cezaları sıfıra indirdiniz? Gelin, bunları inceleyelim, kim dürüst kim değil, bunları araştıralım arkadaşlar.

Onun için, yani burada çıkıp da konuştuğunuz zaman vicdan ölçüsünden, süzgecinden olayları geçirin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı ismimden de bahsederek bazı suçlamalarda bulundu.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tabii tabii… Yok, doğru doğru, sataştım, sataştım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Evet, sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Canikli.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce şunu söyleyeyim: Biz herhangi bir kamu kurumunda hiçbir şekilde insanların etnik yapısına göre, mezhebî inancına göre bir kayıt tutmuyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – E niye söyledin?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Dolayısıyla, herhangi bir sınavda, ister Maliye Bakanlığının yaptığı sınavlarda -ki, birinci aşama hep ÖSYM tarafından yapılıyor- hiçbir şekilde böyle bir kayıt yok. Dolayısıyla, biraz önce Sayın Konuşmacının o sorduğu soruya ya da “Ne kadar Alevi vatandaşımız giriyor?” gibi bir soruya bizim cevap vermemiz mümkün değil ve böyle bir soruya da cevap verilemez zaten.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben “Alevi” demedim, Tuncelili dedim.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ancak bu tür kayıt tutanlar var ise -geçmişte ya da bugün, bilemiyorum- insanları etnik yapılarına göre, siyasi düşüncelerine, kanaatlerine göre ayrımcılığı esas alan bir uygulama olmuş ise geçmişte ve böyle insanlar, böyle yöneticiler varsa ancak onlar bilebilir, ancak onlar bu konuda bilgi verebilir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen hesabına geleni söylüyorsun, ben “Alevi” demedim, Tuncelili dedim!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bizim böyle bir ayrımımız, böyle bir kriterimiz olmadığı için bu soruya cevap vermemiz mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, bakın, bütçe konuşmalarında ben sadece belgelerden yola çıkarak bilgileri aktardım, hiçbir de yorum yapmadım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, o kişilerin Tuncelili olduğunu söyledin!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Hiçbir yorum yapmadım. Hele Tunceli’ye ya da Tuncelililere hakaret ya da bu anlama gelebilecek en ufak bir söz sarf etmedim, sarf etmem de söz konusu olamaz. Böyle bir şey söz konusu olamaz, ima da olamaz. Ben sadece hepsi resmî belge olan… Hepsi resmî belgeye dayanıyor, bütün konuşmalarım istisnasız ve tekrar etmek istemiyorum, tekrar bir tartışma açmak istemiyorum, ama sizin bahsettiğiniz konu da dâhil olmak üzere, yani memleket meselesiyle, yani nereli olduğuyla ilgili hepsinin belgesi vardır, hepsi belgelidir. Çok net olarak söylüyorum.

Ayrıca o zaman ihalelerin davetiye usulüyle yapıldığını söyledim. Gerçekten öyle, doğru, bu bir tespit yani bir suçlama ya da bir töhmet altında bırakmak değil ki.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, 15 kişinin katıldığı ihalede davetiye olur mu Nurettin Bey!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, davetiye usulüne göre yapılmış. Davetiye usulü o zaman geçerli kurallara göre yapılan bir usul, ama usulün özelliğini söyledim ben ayrıca, sadece. Dedim ki, davetiye usulünde insanlar, idare takdir ettiği kişileri, müteahhitleri çağırır ihaleye, ancak onlar katılabilir ihaleye. İdarenin çağırmadığı kişiler ihaleye katılamaz dedim. Doğru. Bir itirazınız var mı buna? Yok. Dolayısıyla -tabii zaman da daralıyor- şimdi, bakın, bir de suçlamada bulundu. Ben tam neyi kastettiğini anlayamadım ama Selahattin Süleymanoğlu’nu, bahsettiği ismi tanıyorum, doğru. O kişi…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Akrabalığın var mı?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şunu söyleyeyim sadece: O kişi banka müfettişliğinden gelen bir isimdir ve bizim AK PARTİ İktidarından önce bir kamu bankasının bölge müdürlüğünü yapmış, o aşamaya gelmiş bir isimdir, çok net olarak söylüyorum. Yani bizden önce, bizim AK PARTİ Hükûmetinin iktidarından önce bir bankanın, büyük bir bankanın bölge müdürlüğü seviyesine gelmiş ve bizim de en ufak bir katkımız olmadan gelmiş bir isimdir. Dolayısıyla, kendi mecrasında yürüyen bir atamadır. En ufak bir dahlim söz konusu olmamıştır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …çok net olarak ifade ediyorum burada.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli, sağ olun.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395) (Devam)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istemiştim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Arkadaşlarımız arasında mutabakat yok.

Elektronik cihazla oylama yapacağım ve bir dakika süre vereceğim.

Bir dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.56


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumu açıyorum.

Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi oylamayı tekrarlayacağım ve karar yeter sayısını arayacağım:

Sayın Genç’in önergesini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

395 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

395 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2. maddesinin 2. cümlesinde geçen “usul ve esaslar” ibaresinden sonra “Kanunun yürürlük tarihinden itibaren en geç 6 ay içerisinde hazırlanacak” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Özensoy, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 395 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2’nci maddede “Elektrik enerjisi üretimine yönelik yenilenebilir kaynak alanlarının ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak belirlenmesi, derecelendirilmesi, korunması ve kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.” deniyor ancak bu yönetmeliğin hangi süre içerisinde belirleneceği, düzenleneceği burada ifade edilmemiş. Dolayısıyla biz de burada, bunun bir an önce düzenlenmesiyle ilgili, bunun altı ay içerisinde hazırlanmasıyla ilgili önerge verdik gayet makul ve mantıklı ama şunu ifade edeyim: Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili değişiklik yapılması konusunda… Buraya geldiğimizden bu yana enerjiyle ilgili ne zaman bir konu olsa, ne zaman bir kanun konuşulsa hep bu kanunun bir an önce geçmesiyle ilgili biz de teklifte bulunduk, eleştirdik ama maalesef işte bu kanuna verilen değer ortada…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, arkadaşlar, oturalım.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) - …burada karar yeter sayısı bulunamıyor, burada bulunan milletvekillerinin işte, birbirleri arasında konuşarak bu kanuna ne kadar önem verdikleri de ortada. Çok affedersiniz, bu kanun da zaten “Saldım çayıra, Mevla’m kayıra.” gibi olduğu için, yani üzerine neredeyse bu şimdi meşhur dizeler gibi bir dizi senaryosu bile yazılacak düzeyde bir kanuna dönüştü. 2 defa Meclise gelip geri çekildi, ardından, bugün geldi, bugün yapılan üzerindeki bütün neredeyse maddelerdeki değişikliklerle de kuşa döndü. Bakın, ben size örnek vereyim bu işin ciddiyetiyle alakalı: Bu rapor yazılırken Komisyon Raporu’nda, yenilenebilir enerji kaynaklarının küresel durumuyla ilgili bir tablo verilmiş burada. Bakın, bu tabloda birimlere bakıyorum, güç birimlerinin karşısına enerji birimleri yazılmış; 5’inci sayfa, merak edenler varsa baksınlar.

Bakın, ben mühendislik okudum. Mühendislik derslerinde verilen bir problemin cevabını, rakamını noktasına kadar doğru da çıkarsanız karşısına birimini yanlış yazdığınızda hocalar onu tamamen yanlış kabul ederler. Dolayısıyla, güç biriminin karşısına burada “gigavatsaat” yazarsanız bu raporun da ne kadar ciddiyetle yazıldığı, ne kadar ciddiyetle hazırlandığı da açık ve net bir şekilde ortada.

Bakın, başından beri ifade ettim, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili, gerçekten aslına bakarsanız burada bulunan hiçbir grubun ihtilafı olmamış olmasına rağmen, çıkan İktidar Partisi mensubu arkadaşlarımız, yenilenebilir enerji kaynaklarının faziletlerinden bahsediyorlar, sanki muhalefet bu kanuna karşıymış gibi buradan birtakım şeyler söylüyorlar. Tam aksine, muhalefet grupları, bu kanunun bir an önce çıkması için burada mücadele ediyor. Yıllardır burada ifade ettiğim gibi, bu kanunun bir an önce çıkması, yenilenebilir enerji kaynaklarının hayata geçirilmesi için ne gerekiyorsa bizim de katkımızın olabileceğini ifade etmemize rağmen, bu kanun ancak, ifade ettiğim gibi, kuşa dönmüş bir şekilde, zaten 2005’te çıkan kanunla hemen hemen eşit hâle getirilerek, ifade ettiğim gibi, dostlar alışverişte görsün diye, rakamlar da 2005’teki rakamlara çekilerek… İşte, Sayın Bakanın bu konuyla ilgili birtakım açıklamaları, gerekçeleri var ama, yani bunlar bize çok tatmin edici konuşmalar olarak gelmiyor. Dolayısıyla, bu kanunun daha verimli olabilmesi… Türkiye'nin geleceği açısından, Türkiye'nin enerji kapasitesi, enerji geleceği, projeksiyonu açısından çok daha faydalı bir şekilde bu kanun bu Meclisten çıkabilirdi ama bu da bu fırsat da buradan kaçtı diye düşünüyorum.

Biraz sonra madde üzerinde de konuşma yapacağım. Orada da bildiklerimizi ifade etmeye çalışacağız; gördüğümüz yanlışları, eksikleri, katkı sağlamak istediklerimizi de ifade etmeye çalışacağız.

Ben, bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Komisyonun bir düzeltme talebi var.

Buyurun.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Kanun yapım tekniğine uygunluğun sağlanması açısından, görüşülmekte olan teklifin 2’nci maddesinin çerçeve hükmünün “5346 sayılı Kanuna 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.” şeklinde düzeltilmesini teklif ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gerekli not alınmıştır.

Evet, bu düzeltmeyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3 - (1) Bu Kanuna ekli “I sayılı Cetvel” 5346 sayılı Kanuna eklenmiş ve 5346 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“YEK Destekleme Mekanizması

MADDE 6– Üretim tesisleri 31/12/2015 tarihinden önce işletmeye giren ve YEK destekleme mekanizmasına tabi olan lisans sahibi tüzel kişiler için, bu Kanuna ekli I sayılı cetvelde yer alan fiyatlar ve belirlenen süreler uygulanır. YEK destekleme mekanizmasına bir sonraki takvim yılında tabi olmak isteyenler, YEK Belgesi almak ve 31 Ekim tarihine kadar EPDK’ya başvurmak zorundadır. Ancak bitkisel veya hayvansal atık yağlardan veya bunların işlenmesi sonucu ortaya çıkan yan ürünlerden elde edilen katı ve sıvı haldeki yakıtları kullanmak suretiyle elektrik enerjisi üreten biyokütleye dayalı üretim tesislerinden kurulu gücü 1000 kilovattan az olanlar YEK destekleme mekanizmasına tabi olamaz.

YEK destekleme mekanizmasında öngörülen süreler; tesislerden işletmedekiler için işletmeye girdiği tarihten, henüz işletmeye girmemiş olanlar için işletmeye girecekleri tarihten itibaren başlar. YEK destekleme mekanizmasına tabi olanlar, uygulamaya dahil oldukları yıl içerisinde uygulamanın dışına çıkamaz.

YEK destekleme mekanizmasına tabi olanların listesi ile bunlara ait tesislerin işletmeye giriş tarihlerine, yıllık elektrik enerjisi üretim kapasitelerine ve yıllık üretim programına ilişkin bilgiler, kaynak türlerine göre her yıl 30 Kasım tarihine kadar EPDK tarafından yayımlanır.

Yoğunlaştırılmış güneş enerjisi ile birlikte yenilenebilir olmayan diğer enerji kaynaklarını kullanarak elektrik enerjisi üreten hibrit üretim tesislerinde, sadece yoğunlaştırılmış güneş enerjisinden üretilen elektrik enerjisi miktarı için I sayılı cetveldeki fiyat ve süreler geçerlidir. Bu fıkraya ilişkin usul ve esaslar, EİE tarafından çıkarılacak yönetmelikte belirlenir.

31/12/2015 tarihinden sonra işletmeye girecek olan YEK Belgeli üretim tesisleri için uygulanacak fiyat ve süreler, ilki 31/12/2011 tarihinden önce yayımlanmak kaydıyla Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir. Ayrıca Bakanlar Kurulu, I sayılı cetvelde yer almayan yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesis tipleri için uygulanacak fiyat ve süreyi belirlemeye yetkilidir.

PMUM, her fatura dönemi için YEK toplam bedelini ilan eder ve her bir tedarikçinin ödeme yükümlülüğü oranını belirler. Ödeme yükümlüğü oranının belirlenmesi sırasında, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilerek YEK destekleme mekanizmasına tabi olmaksızın serbest piyasada satışı yapılan elektrik enerjisi miktarı hesaplamalara dahil edilmez. Tüketicilere elektrik enerjisi sağlayan her bir tedarikçinin ödemekle yükümlü olduğu tutar belirlenerek ilgili tedarikçiye fatura edilir ve yapılan tahsilat YEK destekleme mekanizmasına tabi tüzel kişilere payları oranında ödenir. Bu fıkra kapsamındaki uygulamalara ilişkin usul ve esaslar, EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.

Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten ve bu madde hükmüne tabi olmak istemeyen tüzel kişiler, lisansları kapsamında serbest piyasada satış yapabilirler.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 5 Haziran 2009 tarihinde Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun kabul ettiği tasarıyı aradan bir buçuk sene geçtikten sonra bir kez daha görüşüyoruz. Sayın Soner Aksoy’un ve 5 arkadaşının yasa teklifi yaklaşık iki sene önce gelmişti. Bir buçuk sene önce Komisyondan çıktı, geldi, gitti. Bu arada birçok önerge verildi, Sayın Aksoy ve arkadaşlarının ilk teklif ettiği rakamlar Komisyonda değiştirildi. Ondan sonra, Komisyondan çıktıktan sonra birtakım sohbetler oldu dışarıda anladığımız kadarıyla, Komisyonda tartışılmayan gerekçelerle o rakamlar bir kez daha değişti. Geldi gündeme, tartışırken geri çekildi. Şimdi tekrar geldi gündeme ve hâlâ birtakım önergeler uçuşuyor etrafta ve bizim önümüzde “Tartışıyoruz.” dediğimiz  bir yasa teklifi var fakat aslında hemen hemen her maddenin değiştirileceği önceden belirlenmiş. Bu garabeti ben burada tutanaklara geçirmek durumundayım. Kanun böyle hazırlanmaz. Kanun için komisyonlar vardır, görüşülür, orada tartışılır çıkar, Genel Kurula gelir ama istikrar da… İşte istikrar buradadır. Tek parti hükûmeti her zaman istikrarlı demek ki olamıyor, bu düzeni gösterememiştir; bunu burada ifade etmek isterim. Zaten kanunda da birçok sakıncalar oluşmuştur bu süreç içerisinde.

 Şimdi, ben, Sayın Bakanın bazı söyledikleri üzerinde duracağım bu maddeyle de ilişkili olarak. Sık ifade edilen şu terimin beni çok üzdüğünü, eminim sizleri de üzdüğünü ama âdeta öğrenilmiş bir çaresizlik içerisinde sürekli tekrarlandığını görüyorum, o da şudur: “Bu teknolojileri ithal ederek birilerini zengin edeceğiz. Türkiye’yi teknoloji çöplüğüne çevireceğiz.” Bunu bir veri gibi, baştan, bir aksiyomatik, değiştirilemez gerçek gibi kabul edip bunun üstüne argümanlar inşa ediliyor. Bu, ne kadar yanlış ve ne kadar kabul edilemez bir acziyet ifadesidir. Bu teknolojileri neden Türkiye geliştiremez? Ben buraya, 2002’de Milletvekili seçilmeden önce Orta Doğu Teknik Üniversitesinde öğretim üyesiydim. Nasıl öğrenciler yetiştirdiğimizi biliyorum. İnsan kaynağımız var. “ARGE’ye de dünya kadar para verdik.” diye Hükûmet sürekli övünüyor. Bu teknolojiler neden Türkiye’de geliştirilmez, bir strateji içerisinde ele alınamaz, bunu anlayamadığım gibi, bunu bir veri gibi kabul edip “Ne yapalım bizde yok teknoloji.” diye bu varsayımı, değiştirilemez bir varsayım gibi bunun üstüne bir enerji politikası inşa etmeyi de kabul edilemez görüyorum.

Sayın Bakanın tümü üzerine yapmış olduğu konuşmalarda da birkaç noktaya değinmek istiyorum. Umarım, sonunda bu konularda bazı açıklamalar verir. Şimdi, Sayın Bakanın bazı cümlelerini alayım. Bakın diyor ki: “Her tarafı güneş yapmamız lazım dediler.” Kimse “Her tarafı güneş yapmamız lazım.” diye bir şey söylemiyor. Güneş enerjisi bu kadar bol olduğu hâlde yararlanmayan bir ülke hâlindeyiz. Yani bunu ekstrem bir uca çevirip “Her şeyi güneşle yapalım.” deniliyormuş gibi buna yanıt vermesi doğrusu doğru değildi, bir.

İkincisi, değerli arkadaşlar, Almanya’dan örnekler verdi Sayın Bakan, 28 sent, diğerleri gibi. Bunlar da ekstrem örneklerdir. Bunların üzerine argüman inşa etmek, hani dinleyene doğru gibi gelebilir ama yanlıştır. Buna başvurmadan haklı argümanlarını sunmasını Sayın Bakanın bekliyorum. Burada başka hatalar da var, onlara girmeyeyim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, şu anda görüştüğümüz yasa teklifinde bu kadar garip bir süreçten geçmiş, bu kadar rakamların arkasında somut bir araştırma olmamış bir yasa teklifini görüşmemizde işin açıkçası yavaş yavaş başka nedenler aramaya başlıyorum. Bunlar yanlış olabilir, insanlara niyet atfetmek yanlış olabilir ama makul bir neden, şu anda bu yasayı geçirmenin makul nedenini görmüyorum. Neden? Şimdi, bundan sonraki maddede, 4’üncü maddede 600 megavatlık güneş enerjisi için bir sınır konması üzerine bir önerge gelecek, değişiklik önergesi gelecek, daha önce olmayan, 600 megavat. Biraz önce Sayın Bakana sordum -bu var olan- bu yasa geçerse, bu yasanın kabul ettiği kurallar ve koşullar içerisinde ilk güneş enerjisi santrali -anlamlı elektrik üretimi yapan ilk, gene, güneş enerjisi santrali- ne zaman kurulur?” dedim. Sayın Bakanın cevabı “Üç sene içerisinde 600 megavat.” oldu. Şimdi üç sene içerisinde 600 megavatı sınırlamak, bundan sonraki maddede zaten var olan bir şey. Ben “İlk santral ne zaman kurulur?” diye sordum. Şimdi, bunlarda somut, yalın yanıtlar alamamak beni düşündürüyor, en kibar tabirle düşündürüyor.

Benim iddiam şudur… Bakalım zaman neyi gösterecek? Ama bunlar mühendislik hesabına… Bunlar fal açmayla olmaz. 2012 sonu itibarıyla güneş enerjisi pariteyi yakalayacak yani alternatif… Şunu unutmayın: Güneşten kaynaklanan her kilovatsaat elektrik enerjisi, birilerinin elektrik enerjisi almasını önleyecektir. O birileri de lobileri güçlü olan enerji kaynaklarının sahipleridir, onu da biliyoruz.

Şimdi, en geç 2012-2013’te güneş enerjisi ekonomik olmaya başlar. Âdeta, şimdiden, bir yasa çıkartarak -o zaman “Yahu, güneş pahalı.” filan gibi bahaneler de ileri süremeyeceğiz- 600 megavata sınırlama gibi bir niyet taşıyor anlayışındayım, düşüncesindeyim. Onun için, bundan sonra tartışacağımız 4’üncü maddedeki 600 megavat sınırının kaldırılması -şimdiden söylüyorum, yoksa onun başka bir izahı yok- güneş enerjisinin satımından enerji şebekeye verildikten sonra enerjisini şebekeye veremeyecek insanları sanki tatmin etmek içinmiş gibi geldi bana.

Burada bir rakam daha vereyim size ve bu rakam yanlışsa -ne olsa mühendislik hesaplarında yanlışlık yapabiliriz, şu anda mühendislik yapmıyoruz, siyaset yapıyoruz- onu da düzeltsinler. 600 megavat sınır konuyor güneş enerjisine. Bu iki tane 600 megavatlık santral kapasitesinin inşası, yapımı 1.200 megavatlık al ya da öde anlaşması yaptığımız doğal gazda almayıp da ödediğimiz miktara eşittir. Bir daha söyleyeyim 2008-2009’da almadığımız doğal gaza ödediğimiz miktar şimdi güneş enerjisine kurulu kapasiteye güce geçirilmek istenen kapasitenin 2 katı kadar kapasiteyi ülkemize kazandırabilirdi, bir de bu gerçek var ortada. Bütün bu gerçekler içerisinde çok iyi niyetle baştan itibaren desteklediğimiz yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin bu yasa maalesef arzu edildiği zamanlama ve şekilde gelmemiştir.

Bunları değerlendirmeniz dileğiyle saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 395 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi bu kanunla ilgili ifade ettiğim gibi çok isteksiz veya çok önemsiz hâle getirip buradan çıkartmak üzereyiz. Tabii bunun teyidini de Sayın Bakan bu kanunla ilgili, kanuna geçmeden önce yaptığı açıklamalarda da ifade ediyor. “2005 yılında çıkartılan yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı kanun şu anda yürürlüktedir.” demiş Sayın Bakan. Daha sonra enerji kaynaklı “…nehir tipi santralleri, güneşi, jeotermali, rüzgârları, biyokütle gibi birçok yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kapsayarak yürürlüğe girmiş ve 5,5 euro sentlik bir alım garantisiyle beraber sistem çalışmaktadır. Yani bu kanun, bugün üzerinde konuşacağımız ve nihayetlendireceğimiz kanunun şu ana kadar çıkmamış olmasıyla -bugün üzerinde konuşacağımız ve nihayetlendireceğimiz kanunun- piyasadaki bu faaliyetler aksamış değildir.” diyor Sayın Bakan. Yani bu kanunun artık gerçekten de çıkıp çıkmamasıyla çok da önemli olmayan bir hâle geldiğini belki de Sayın Bakan zımnen burada kabul etmiş oluyor.

Tabii, şimdi, bunun gerekçelerini de altında sıralamış. İşte, burada özetle, bu yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimindeki maliyetlerin giderek aşağıya düşmesi ve -çok ilginci, bu açıklamaların da ihtiyacını duymuş Sayın Bakan- ciddi anlamda, mevcut gücün 2,2 katında başvuruların olduğunu ifade etmiş. Yani sanki buradan öyle anlaşılıyor ki Türkiye’nin gelecek yıllarda bu lisans başvurularıyla birlikte çok fazla da enerjiye ihtiyacı olmayacak, neredeyse ihracat yapan, enerji ihracatı yapan ülke hâline geleceğiz. Yani buradan neredeyse bunlar anlaşılacak. Ama bakın, işin gerçeğini burada ifade etmek gerekirse, bu Hükûmetin belki de en beceriksiz olduğu konu, en kötü politikalarının olduğu alan enerji politikalarıdır. Yani bunu söylerken afaki bir şey söylemiyorum, daha geçmişe yönelik projeksiyonları da burada ifade ederek söyledim.

Yine, kanundaki rapordan burada ifade edeyim: Türkiye’deki kurulu güç 2005 ila 2008 arasında sadece yüzde 8 artmış değerli arkadaşlar, sadece yüzde 8. Dünyada ne kadar artmış? Yüzde 22 artmış. Peki, Türkiye’deki elektrik ihtiyacı her yıl ne kadar artıyor? İşte, projeksiyonlarda ifade edilmiş, düşük talep senaryosu, yüksek talep, ortalama yüzde 7. Yani biz üç yılda, 2005 ila 2008 arasında elektrik talebinin ancak üçte 1’i kadar neredeyse güç  artışını sağlamışız. Tabii, bunun rahatlığı nereden geliyor? Yani bunları söylerken... Şimdi burada elektrik artışı 2005 ile 2008 yüzde 22. Neden yüzde 22 artmış? Çünkü Türkiye 2002’de bu Hükûmete mevcut gücü devrederken... Yani 2003’teki kurulu güce baktığımızda, yüzde 20-25 civarında bu gücü yedekli olarak bırakmış. Yani dolayısıyla bugüne kadar baktığımızda, bu İktidar, bu sekiz yıllık süreç içerisinde âdeta mirasyedi gibi davranmış.

Bakın, bu Hükûmetin veya bu enerji politikalarının bir şansı da şudur: Dünyadaki krizin Türkiye’ye yansımaları. Yani nedir yansıma? 2009 yılında Türkiye’de kullanılan elektrik enerjisine baktığımızda -işte biraz önce ifade ettiğim gibi- her yıl yüzde 7 artması gereken elektrik, 2009 yılında belki de cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamı olarak yüzde 2,1 geriye gitmişiz. Yani 198 milyar kilovatsaat elektrik tüketirken, 2009’da 194 milyar kilovatsaate düşmüş Türkiye’deki elektrik üretimi.

2009 öncesi TEİAŞ’ın projeksiyonlarına bakın. Mevcut kurulu gücün üzerine lisansları da alınmış güç santrallerini kursak bile, 2011 yılında Türkiye’de elektrik enerjisi açığı başlıyor yine ama ifade ettiğim gibi, Sayın Başbakanın da “O teğet geçecek.” dediği ama aslında hiç de teğet geçmediği, işte ifade ettiğimiz rakamlardan da ortada olan bu kriz, işte belki de beceriksiz olunan, Türkiye’deki o elektrik üretiminin veya enerji politikalarının yanlış bir şekilde gidişinin belki de maskesi oldu veya bir örtüsü oldu. Şu anda Türkiye’de elektrik kesintileri olmuyorsa bugün, bu Hükûmetin yaptığı politikalarla, yani güç artışını doğru bir şekilde projeksiyonlandırmasından değil, tam tersine işte o krize borçlu Türkiye.

Tabii, ileriye yönelik projeksiyonlara da baktığımızda işte, o yüzde 10’luk veya 15 civarında büyümelerin de etkisiyle ileriye doğru, burada ifade edilen projeksiyonlarda 2015’lere doğru elektrik sıkıntıları başlayacak, elektrik kesintileri başlayacak bu projeksiyona göre. Yani yüzde 3,5’luk bir elektrik enerjisi ihtiyacı doğacak eksik olarak 2015 yılında ama burada ifade ettiğim gibi bu projeksiyonun içerisinde lisansları alınmış o santraller de dâhil. Dolayısıyla, 2015 yılına kadar bunların da bitip bitmeyeceği çok da kesin değil. Bunun için özellikle Türkiye’de bu anlamda baktığımızda elektrik enerjisi üretimine ciddi anlamda ihtiyaç var ama Hükûmetin işte, önümüze koyduğu bu yenilenebilir enerjide artık, bundan sonra yatırımları özel sektörün yapacağı kesin olan, çıkan kanunlarla elektrik sektöründe veya enerji sektöründeki bu yatırımların özel sektörü teşvik edici, yönlendirici, özendirici bir kanun olmadığı ortada açık ve net bir şekilde duruyor.

Sayın Bakan, haklı olarak zaman zaman çıkıyor kürsüden, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili, yapımlarıyla ilgili birtakım sıkıntıları olduğu zaman, bazı alanlar sit alanlarına çevrildiği zaman işte, diyor ki: “Bu karar Rusya’ya hayırlı olsun.” Tabii, Rusya’ya da hayırlı oluyor, İran’a da hayırlı oluyor. Neden? Şu andaki elektrik ihtiyacımızın yarısını doğal gazdan karşılıyoruz. İşte, genel enerjimizin yüzde 70’ini, 75’ini ithal kaynaklardan karşılıyoruz. Dolayısıyla, tabii, onlara hayırlı oluyor ama yenilenebilir enerji kaynaklarımızı bu şekilde çıkan kanunlarla, özel sektörü özendirici olmayan kanunlarla da teşvik edemeyiz. Zaten özel sektör sizin iktidardaki yaptığınız politikalarla, sizin korkunuzdan, iki dudağınızın arasında olan o lisans iptalleriyle ilgili, iki dudağınızın arasında olan o sıkıntıdan dolayı o yatırımları yapmaya korkusundan da bu yatırımların gelişmediği, yönlendirilmediği kanaatindeyim.

Bakın, yenilenebilir enerjinin dışında yerli kaynaklar da önemlidir. Ben bunu bütçe konuşmamda da ifade ettim ama Sayın Bakan ona cevap da vermedi veya bilgi vermedi. TKİ’nin ürettiği kömürlerle alakalı da özel sektör linyitle çalışacak termik santraller yapmayla ilgili başvuruda bulunduğunda, otuz yıllık ihtiyacını karşılamayla ilgili taahhütte bulunması gerekiyor bir yerin, işte bu da TKİ’dir. TKİ’ye özel sektör, birkaç firma bu anlamda başvurduğu hâlde TKİ bunu kabul etmiyor, yani “Senin otuz yıllık ihtiyacını karşılayamam.” diye cevap veriyor. Dolayısıyla, işte, orada yerli kaynaklarımız dururken -ki Sayın Bakan bazı mevzuatların, bu gelişmelerin, yerli kaynakları harekete geçirme açısından önünde engel olduğunu ifade ediyor ama- kendi uhdesinde bulunan, Bakanlığa bağlı olan TKİ’de yerli kaynakların harekete geçmesi için de maalesef önüne set çekiyor. Birtakım bürokratlar yanlış yorumlarla… Ama Sayın Bakanın bu konuda ne kadar bilgisi var, onu da bilmiyorum, yoksa da ben buradan bilgisini vermiş olayım.

Sürem de dolduğu için hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy.

Şahsı adına söz talebi yok.

Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Paksoy, buyurun efendim.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, benzin ve motorin fiyatlarına yine zam yapıldı. Fiyat artışlarıyla ilgili kamuoyundan tepkiler gelince birtakım toplantılar yaptınız ve bu toplantılarda alınan bir karar var mıdır? Varsa akaryakıt fiyatlarının düşürülmesi için ne yapacaksınız? Rafineri çıkış fiyatları mı düşürülecek, bayi kârları mı azaltılacak yoksa ÖTV miktarları mı düşürülecek? Bu konuda vatandaşımız da bilgi istiyor, bize de bilgi verirseniz teşekkür ederiz.

İkinci sorum da: Afşin-Elbistan (A) ve (B) üniteleri tesislerinin özelleştirilmesi için bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, Türkiye’de son sekiz yılda verilen maden arama ruhsat sayısında oldukça önemli sayıda artışlar olduğu söylenmektedir. Son sekiz yılda verilen maden arama ruhsatının toplam sayısı ve yıllar itibarıyla artış oranı nedir? Ruhsat artış oranına paralel bir şekilde maden üretiminde de artış olmuş mudur? Olmamış ise ruhsat sayısındaki olağanüstü artışın nedeni nedir? Yabancıların ileriye dönük olarak maden arama ruhsatı topladıkları iddiaları doğru mudur?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut.

Sayın İnan…

MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Niğde’de geçtiğimiz yıllarda özelleştirilen elektrik dağıtım işinde 2006 ve 2007 yıllarında icra takibine uğrayan alacaklarla ilgili özel sektör bir yapılandırma getirdi. Faizler siliniyor, yılbaşına kadar peşin ödenirse borçları tamamen siliniyor ama o dönemde icra takibine uğramamış olanların da sıkıntıları var. Bu konuyla ilgili bir çalışmanız olacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnan.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, zaman zaman basına yansıyan ve biraz önce sizin de burada ifade ettiğiniz şekliyle, Avrupa ülkelerinden bazı firmaların güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesisi yapmak üzere 10 euro sent birim fiyatla sizlerle görüşüp bu tesisi yapabileceklerini ifade ettiniz. Acaba, bu firmalar gerçekten daha önce dünyanın başka ülkelerinde yatırım yapmışlar mıdır? Dünyanın sayılı elektrik enerjisi üreticisi firmaları arasında mıdırlar? Yaptılarsa hangi firmalar hangi ülkelerde deneyime sahiptirler?

Açıklarsanız memnun olurum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Aydoğan

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, öncelikle teşekkür ediyorum. Balıkesir ilinde yaşanan son günlerdeki elektrik kesintileri nedeniyle, buradaki esas sorunun muhatap sorunu olduğu ve muhatabın da EPDK olduğu, EPDK’nın da yeterli denetim elemanı olmaması nedeniyle bu sıkıntıların yaşandığı ifade edildi yetkililer tarafından. Bu sıkıntıyı gidermeyle ilgili bir düzenleme yapılacak mıdır yoksa bu sıkıntı bundan sonraki süreçte devam edecek midir?

Yine, şu anda elektrik borçları nedeniyle suyu akmayan köyler var. Şimdi, bunlar da yapılandı-rılacak. Eğer yapılandırılacaksa, bu su sorunu yaşayan vatandaşların sorununu giderebilir miyiz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.

Sayın Özkan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, elektrik borçlarıyla ilgili ödemelerde bir af söz konusu olduğu için çoğu kooperatif elektrik borçlarını ödememekte ısrar ettiler. Ama bunun üzerine şu anda devletimizin yetkilileri bu borçların ödenmesi yönünde taleplerde bulunmaktadır. Bu ödemeler yapılmadığında da köylerin elektrikleri, hem kooperatiflerin hem de vatandaşın elektrikleri kesmekle tehdit edilmektedir.

Bu konuda, en azından bu kanun çıkıncaya kadar, bu ödemelerin ertelenmesi yönünde bir çalışmanız olacak mı? Bu, Burdur’un köylerinde fazlasıyla yapılmaktadır. Bu konuda vatandaşlarımız devamlı telefon etmektedir. Bugün de yine telefon aldım. Bu konuya bir açıklık getirirseniz memnun olurum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakanım.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle sondan başlayarak sorulara cevap vermek istiyorum.

Bildiğiniz gibi, aslında Özelleştirme İdaresine, dolayısıyla Maliye Bakanlığına bağlı olan bir konu olmasına rağmen enerji sektörüne fiilen çok yakın olmuş olmasından dolayı bunları tabii ki bizim cevaplamamız tabiidir, doğaldır.

Bildiğiniz gibi, şahıslarla devletin arasındaki herhangi bir borç yapılandırmasında, elektrikle alakalı konuları da dâhil ederek, çok kapsamlı bir borç yapılandırması yapılıyor, zannediyorum önümüzdeki hafta içerisinde Genel Kurula gelmiş olacak, şu anda Bütçede görüşülüyor. Fakat burada önemli bir husus var: Devlette devamlılığın esas olması açısından ve sürdürülebilirlik açısından, 31 Temmuza kadar yani 31 Temmuz 2010 tarihine kadar olan borçların yapılandırılması burada esas. Niçin? Herhangi bir kooperatifin, sulama tesislerinin, herhangi bir enerji tesisinin şu anki tahsilatlarının düşmemesi için. Bu açıdan, vatandaşlarımızın, kamu kurum ve kuruluşlarının mutlaka ödeme alışkanlıklarını bozmadan buna devam etmesi lazım sonunda sıkıntıya girmemesi için.

Balıkesir’deki olan konuyu, özellikle Balıkesir’de on yıl kalmış birisi olarak da takip ettim. Tabii ki, özel sektöre geçmiş olmasının bir değişim, dönüşüm zamanı vardır. Bu değişimi iyi yönetmek lazımdır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu -bildiğiniz gibi- hem denetleme vazifesini ifa edecektir hem de tarifeleriyle alakalı, yatırımlarıyla alakalı, bunların bedellerini de belirlemiş olacaktır. Bu konuyla alakalı, herhangi bir görevinde aksama olmaksızın bu çalışmalar devam etmektedir. Ancak, Balıkesir’de elektrik kesintileriyle alakalı, ilginç, enteresan bir şey söyleyebilirim: İzmir-Balıkesir kara yolu, tarihinde ilk defa belki, on bir saat kapalı kaldı kardan dolayı yani tabiat şartlarını tabii ki sıra dışı tutmamak lazım, herhangi bir olağan durum olarak da görmemek lazım. Geçen hafta, Moskova’nın göbeğinde, havaalanında, 310 bin kişinin on üç saat elektriksiz kaldığı bir ortam yaşandı. Tabii ki köy elektrifikasyonlarıyla alakalı, 34 bin tane köy, yaklaşık 46 bin tane köy bağlısı ve mezralar dâhil olmak üzere, yine aynı şekilde 835 tane ilçe, her birinin elektrifikasyonuyla alakalı -arızaların çıkmasını- anında ve en kısa sürede yapmaya çalışmak lazım ve ekipler de buna göre düzenleniyor ama ağır kış şartlarının çok hâkim olduğu durumlarda bu süre uzayabiliyor.

Güneş enerjisiyle alakalı şöyle bir şey söyleyebilirim: Görüştüğümüz firmalar, sürecin bu yöne doğru gittiğini söylediler. Gerçekten de gerek Çin’de gerek Japonya’da gerekse Amerika’daki bir kısım firmalarda artık  -biraz önce de bahsettiğim gibi- malzeme biliminin ilerlemesiyle beraber de bu rakamın, değerin hızla düşeceğine işaret ettiler. Biz de bundan cesaret alıyoruz.

Maden arama ruhsat sayıları: Bildiğiniz gibi, arama ruhsatları ve işletme ruhsatları olmak kaydıyla, 33.819 tane arama ruhsatı ve 9.937 tane de işletme ruhsatı olmak kaydıyla toplam şu ana kadar 43.756 adet arama ruhsatı verilmişti. İyi niyetle çıkardığımız ve arama sayılarının ve aramaların artmasına dönük yapılan bu çalışmalar, bir kısım yerlerde arama ruhsat müracaatlarının artmasının aramaların arttığı anlamına gelmediğini bize gösterdi ve en son yaptığımız düzenlemeyle ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yapılan tekrar onaylarla beraber bunların arama müracaatlarıyla alakalı bir kısım şartları gerçek yatırımcıya daha dönük hâle getirdik ve şu anda günde 85-90’a yakın müracaat yapılan dönemden günde 8 ila 10 müracaat yapılan döneme geldik, ben bunu da gerçekçi yatırımcılık açısından doğru buluyorum.

Akaryakıt fiyatlarıyla alakalı konuda, bildiğiniz gibi, dört tane temel konudan oluşan argümanı var: Bunlardan bir tanesi vergi, ikincisi ham petrolün fiyatları; dövizle beraber bunu nitelemek zorundayız. 2008 Şubat ayında 91 dolar olduğu bir dönem var. O dönemde Türkiye’deki dolar değeri 1,18’ken, şu anda 1,56’ya geldi. Biz bunları dolarla alıyoruz. Hem döviz fiyatları hem de ham petroldeki artış fiyatları toplamında böyle bir artışı zorunlu hâle getirdi. Biz, ilgili, bağlı, ilişkili kurumlarla yaptığımız toplantıda yüzde 9,5 payı olan dağıtım ve bayilerle alakalı olan kısmını tekrar değerlendirdik. Bildiğiniz gibi 51 tane dağıtım şirketi, 14.600 civarında da bayisi bulunan bir sektördür bu ve bunlarla alakalı yurt dışından kaynaklanan ana girdiler üzerinde temel omurgasının oturduğunu gördük; bu konuyla alakalı, hem Afşin Elbistan’la alakalı hem de diğer konularla alakalı yazılı olarak bir kısım bilgi verebilirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Evet, madde üzerinde dört adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına,

395 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3. maddesiyle Kanuna eklenen “I Sayılı Cetvel “in aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ederiz.

 “I Sayılı Cetvel:

YEK’na Dayalı Tesis Tipi                                              12 Yıl için geçerli Birim Fiyat

                                                                                                  (euro cent/kWh)

a) Hidroelektrik üretim tesisi                                                                 6.0

b) Rüzgar enerjisine dayalı üretim tesisi                                                7.0

c) Jeotermal enerjisine dayalı üretim tesisi                                             8.0

d) Biyokütleye dayalı üretim tesisi (çöp gazı dahil)                             12.0

e) Güneş enerjisine dayalı üretim tesisi                                                13.0

 

Alim Işık

Cemaleddin Uslu

Rıdvan Yalçın

 

Kütahya

Edirne

Ordu

 

Recai Yıldırım

Yılmaz Tankut

Behiç Çelik

 

Adana

Adana

Mersin

 

Hüseyin Yıldız

 

Recep Taner

 

Antalya

 

Aydın

T. B. Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı yasa teklifinin 3. maddesiyle değişikliği öngörülen 5346 Sayılı Kanunun 6. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

 

Kamer Genç

Metin Arifağaoğlu

Ahmet Tan

 

Tunceli

Artvin

İstanbul

 

Tacidar Seyhan

Tayfur Süner

 

 

Adana

Antalya

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesi ile 5346 sayılı Kanuna eklenen (I) sayılı Cetvelin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve aynı çerçeve maddeyle değiştirilen 5346 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

İkram Dinçer

Özlem P. Türköne

 

 

Giresun

Van

İstanbul

 

 

Hayrettin Çakmak

Yahya Akman

 

 

 

Bursa

Şanlıurfa

 

 

 

(I)  Sayılı  Cetvel

Yenilenebilir Enerji Kaynağına Dayalı Üretim Tesis Tipi                       Uygulanacak fiyatlar

                                                                                                             (ABD Doları cent/kWh)

a. Hidroelektrik üretim tesisi                                                                                 7,3

b.Rüzgar enerjisine dayalı üretim tesisi                                                                 7,3

c. Jeotermal enerjisine dayalı üretim tesisi                                                           10,5

d. Biyokütleye dayalı üretim tesisi (çöp gazı dahil)                                             13,3

e. Güneş enerjisine dayalı üretim tesisi                                                                13,3

 

"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği 18/05/2005 tarihinden 31/12/2015 tarihine kadar işletmeye girmiş veya girecek YEK Destekleme Mekanizmasına tabi üretim lisansı sahipleri için, bu Kanuna ekli (I) Sayılı Cetvelde yer alan fiyatlar, on yıl süre ile uygulanır. Ancak, arz güvenliği başta olmak üzere diğer gelişmeler doğrultusunda 31/12/2015 tarihinden sonra işletmeye girecek olan YEK Belgeli üretim tesisleri için bu Kanuna göre uygulanacak miktar, fiyat ve süreler ile kaynaklar Cetveldeki fiyatları geçmemek üzere, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.

YEK Destekleme Mekanizmasına bir sonraki takvim yılında tabi olmak isteyenler YEK Belgesi almak ve 31 Ekim tarihine kadar EPDK'ya başvurmak zorundadır.

YEK Destekleme Mekanizmasında öngörülen süreler; tesislerden işletmedekiler için işletmeye girdiği tarihten, henüz işletmeye girmemiş olanlar için işletmeye girecekleri tarihten itibaren başlar. YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olanlar, uygulamaya dâhil oldukları yıl içerisinde uygulamanın dışına çıkamaz.

YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olanların listesi ile bunlara ait tesislerin işletmeye giriş tarihlerine, yıllık elektrik enerjisi üretim kapasitelerine ve yıllık üretim programına ilişkin bilgiler, kaynak türlerine göre her yıl 30 Kasım tarihine kadar EPDK tarafından yayımlanır.

Güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerindeki aksamın sağlaması gereken standartlar ve denetimlerde uygulanacak test yöntemleri ile birlikte, bu tesislerde ve hibrit üretim tesislerinde üretilen elektrik enerjisi içerisindeki güneş enerjisine dayalı üretim miktarlarının denetimine ilişkin usul ve esaslar EPDK'nın görüşü alınarak Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

PMUM, her fatura dönemi için YEK toplam bedelini ilan eder ve her bir tedarikçinin ödeme yükümlülüğü oranını belirler. Ödeme yükümlüğü oranının belirlenmesi sırasında, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilerek YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olmaksızın serbest piyasada satışı yapılan elektrik enerjisi miktarı bu Kanun kapsamındaki hesaplamalara dâhil edilmez. Tüketicilere elektrik enerjisi sağlayan her bir tedarikçinin ödemekle yükümlü olduğu tutar belirlenerek ilgili tedarikçiye fatura edilir ve yapılan tahsilat YEK Destekleme Mekanizmasına tabi tüzel kişilere payları oranında ödenir. Bu fıkra kapsamındaki PMUM dâhil uygulamalara ilişkin usul ve esaslar, EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.

Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten tesislerin lisanslarına derç edilecek yıllık üretim miktarı, bu tesislerin kaynağına göre mevcut kurulu gücü ile üretebileceği yıllık azami üretim miktarıdır. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte mevcut olan lisanslar da ilgililerin müracaatıyla üç ay içinde bu doğrultuda tadil edilir.

Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten ve bu madde hükmüne tabi olmak istemeyen tüzel kişiler, lisansları kapsamında serbest piyasada satış yapabilirler."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesi ile 5346 sayılı Kanuna eklenen (I) sayılı Cetvelin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve aynı çerçeve maddeyle değiştirilen 5346 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Osman Coşkunoğlu

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Canan Arıtman

 

Uşak

Malatya

İzmir

 

Hüseyin Ünsal

Malik Ecder Özdemir

Tekin Bingöl

 

Amasya

Sivas

Ankara

 

I sayılı Cetvel

Yenilenebilir Enerji Kaynağına Dayalı Üretim Tesis Tipi         Uygulanacak fiyatlar (Euro cent/kWh)

a. Hidroelektrik üretim tesisi                                                                                5,5

b.Rüzgar enerjisine dayalı üretim tesisi                                                                6,5

c. Jeotermal enerjisine dayalı üretim tesisi                                                              8

d. Biyokütleye dayalı üretim tesisi (çöp gazı dahil)                                              10

e. Güneş enerjisine dayalı üretim tesisi                                                                12

 

"Madde 6- "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği 18/05/2005 tarihinden itibaren 31/12/2015 tarihine kadar işletmeye girmiş veya girecek YEK destekleme mekanizmasına tabi üretim tesisi lisans sahipleri için, bu Kanuna ekli I sayılı Cetvelde yer alan fiyatlar, on yıl süre ile uygulanır. Ancak, arz güvenliği başta olmak üzere diğer gelişmeler doğrultusunda 31/12/2015 tarihinden önce veya bu tarihten sonra işletmeye girecek olan YEK belgeli üretim tesisleri için bu Kanuna göre uygulanacak miktar, fiyat ve süreler ile kaynaklar, ekli I sayılı Cetveldeki fiyatları geçmemek üzere, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir. Fiyat belirlenirken enflasyon dikkate alınır.

YEK destekleme mekanizmasına bir sonraki takvim yılında tabi olmak isteyenler, YEK Belgesi almak ve 31 Ekim tarihine kadar EPDK'ya başvurmak zorundadır.

YEK destekleme mekanizmasında öngörülen süreler; tesislerden işletmedekiler için işletmeye girdiği tarihten, henüz işletmeye girmemiş olanlar için işletmeye girecekleri tarihten itibaren başlar. YEK destekleme mekanizmasına tabi olanlar, uygulamaya dahil oldukları yıl içerisinde uygulamanın dışına çıkamaz.

YEK destekleme mekanizmasına tabi olanların listesi ile bunlara ait tesislerin işletmeye giriş tarihlerine, yıllık elektrik enerjisi üretim kapasitelerine ve yıllık üretim programına ilişkin bilgiler, kaynak türlerine göre her yıl 30 Kasım tarihine kadar EPDK tarafından yayımlanır. Güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerindeki aksamın sağlaması gereken standartlar ve denetimlerde uygulanacak test yöntemleri ile birlikte, bu tesislerde ve hibrit üretim tesislerinde üretilen elektrik enerjisi içerisindeki güneş enerjisine dayalı üretim miktarlarının denetimine ilişkin usul ve esaslar EPDK'nın görüşü alınmak kaydıyla Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

PMUM, her fatura dönemi için YEK toplam bedelini ilan eder ve her bir tedarikçinin ödeme yükümlülüğü oranını belirler. Ödeme yükümlüğü oranının belirlenmesi sırasında, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilerek YEK destekleme mekanizmasına tabi olmaksızın serbest piyasada satışı yapılan elektrik enerjisi miktarı bu Kanun kapsamındaki hesaplamalara dahil edilmez. Tüketicilere elektrik enerjisi sağlayan her bir tedarikçinin ödemekle yükümlü olduğu tutar belirlenerek ilgili tedarikçiye fatura edilir ve yapılan tahsilat YEK destekleme mekanizmasına tabi tüzel kişilere payları oranında ödenir. Bu fıkra kapsamındaki PMUM dahil uygulamalara ilişkin usul ve esaslar, EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.

Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten ve bu madde hükmüne tabi olmak istemeyen tüzel kişiler, lisansları kapsamında serbest piyasada satış yapabilirler.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte mevcut olan ve yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten otoprodüktör lisansına sahip tüzel kişiler YEK destekleme mekanizmasına tabi olmak istemeleri halinde ihtiyaçlarından fazla ürettikleri enerji için bu Kanun hükümleri uygulanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

3’üncü madde için yine aynı garabet devam ediyor. Burada (I) sayılı cetvel, her yenilenebilir enerji için öngörülen destek fiyatını açıklıyor. Fakat elimizde bir taslak var, komisyonlardan geçmiş. Ben önerge veriyorum, Hükûmetin vereceği önergeye… Bu taslağı tartışmıyoruz. Yani bu önümüzde duruyor ama Hükûmetin önergesi de… Tamamen farklı bir yasa tasarısı veya teklifini tartışıyoruz şu anda. Bu garabet içerisinde ben de şu öneriyi yapıyorum: Hidroelektrik üretim için 7 euro sentten 5,5’a düşürmüş Hükûmet. Peki, rüzgâr için daha önce öngörülen değişik rakamlardan 5,5 sente düşürülmüş. 5,5 sentin rüzgâr için az olduğunu düşünüyorum, bunun 6,5 sent olarak değiştirilmesini öneriyorum bu önergemde. Değişiklik önergemin birinci konusu budur.

Bir diğeri de: Güneş enerjisiyle ilgili yine çeşitli rakamlar vardı. Farklı güneş enerjisi üretme türüne göre, bunlar 10 euro sent kilovatsaatine düşürülüyor Hükûmetin teklifiyle. Ben, bunun, 10 sentin biraz düşük olduğunu, 12 sent olması gerektiğini düşünüyorum. Yakında gerçi buna gerek kalmayacak. Aslında, alım garantisi verilse belki buna da gerek kalmayacak fakat bundan sonra, 4’üncü maddede bir de 600 megavat sınır getiriliyor güneş enerjisine. Nedir bu güneş enerjisinden bu kadar rahatsızlık, onu anlamıyorum.

Şimdi, buradaki önergemde bir diğer değişiklik önerisi de: Bu fiyatların… Şimdi, kur savaşı olduğunu dünyada biliyoruz, kurların değiştiğini biliyoruz, enflasyonist baskıların olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla her ne kadar, burada “Bakanlar Kuruluna bu fiyatlarla oynama yetkisi veriliyor.” deniyorsa da, sadece Bakanlar Kurulunun keyfiyetine bırakmamak için, “Dünyada kabul edilen fiyat endekslerine göre değiştirilebileceğine ilişkin fiyat belirlenirken enflasyon dikkate alınır.” şeklinde bir destek, yani bir eskalatör konmasını öneriyorum bu önergemde.

Esas olarak, özetle, rüzgâr enerjisi için 5,5 yerine… Hükûmetin daha öncekinde daha farklıydı. İşin ilginci, bunlar, galiba Soner Bey’in ilk teklifindeki rakamlar. O da ayrı bir garabet usulü, yani Komisyonda değişti, şimdi Hükûmet tekrar değiştiriyor. Güneş enerjisi için 12 sent ve bu fiyatların bir eskalatörle, kurlar arasındaki değişim…

Şimdi, Hükûmetin gelecek teklifinde, hep euro sentten konuşuyorduk birden Amerikan sentine, dolar sentine çevrildi. Niye? Onu da bilmiyorum. Yani rakam biraz daha yüksek görünüyor şimdi, doların değeri euro sente göre düştü, rakam biraz daha yüksek görünüyor diye teselli mi, onu da bilmiyorum. Dediğim gibi, bu kanun teklifi içerisinde yaşadığımız garabetlerden bir tanesi de o galiba. Şimdiye kadar euro sent olarak tartışıyorduk, şimdi Amerikan senti olarak tartışıyoruz.

Bu önerimin değerlendirilmesini diler, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesi ile 5346 sayılı Kanuna eklenen (I) sayılı Cetvelin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve aynı çerçeve maddeyle değiştirilen 5346 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                  Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

(I) Sayılı Cetvel

Yenilenebilir Enerji Kaynağına Dayalı Üretim Tesis Tipi                       Uygulanacak fiyatlar

                                                                                                             (ABD Doları cent/kWh)

a. Hidroelektrik üretim tesisi                                                                                7,3

b.Rüzgar enerjisine dayalı üretim tesisi                                                                7,3

c. Jeotermal enerjisine dayalı üretim tesisi                                                          10,5

d. Biyokütleye dayalı üretim tesisi (çöp gazı dahil)                                            13,3

e. Güneş enerjisine dayalı üretim tesisi                                                               13,3

"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği 18/05/2005 tarihinden 31/12/2015 tarihine kadar işletmeye girmiş veya girecek YEK Destekleme Mekanizmasına tabi üretim lisansı sahipleri için, bu Kanuna ekli (I) Sayılı Cetvelde yer alan fiyatlar, on yıl süre ile uygulanır. Ancak, arz güvenliği başta olmak üzere diğer gelişmeler doğrultusunda 31/12/2015 tarihinden sonra işletmeye girecek olan YEK Belgeli üretim tesisleri için bu Kanuna göre uygulanacak miktar, fiyat ve süreler ile kaynaklar Cetveldeki fiyatları geçmemek üzere, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.

YEK Destekleme Mekanizmasına bir sonraki takvim yılında tabi olmak isteyenler YEK Belgesi almak ve 31 Ekim tarihine kadar EPDK'ya başvurmak zorundadır.

YEK Destekleme Mekanizmasında öngörülen süreler; tesislerden işletmedekiler için işletmeye girdiği tarihten, henüz işletmeye girmemiş olanlar için işletmeye girecekleri tarihten itibaren başlar. YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olanlar, uygulamaya dâhil oldukları yıl içerisinde uygulamanın dışına çıkamaz.

YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olanların listesi ile bunlara ait tesislerin işletmeye giriş tarihlerine, yıllık elektrik enerjisi üretim kapasitelerine ve yıllık üretim programına ilişkin bilgiler, kaynak türlerine göre her yıl 30 Kasım tarihine kadar EPDK tarafından yayımlanır.

Güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerindeki aksamın sağlaması gereken standartlar ve denetimlerde uygulanacak test yöntemleri ile birlikte, bu tesislerde ve hibrit üretim tesislerinde üretilen elektrik enerjisi içerisindeki güneş enerjisine dayalı üretim miktarlarının denetimine ilişkin usul ve esaslar EPDK'nın görüşü alınarak Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

PMUM, her fatura dönemi için YEK toplam bedelini ilan eder ve her bir tedarikçinin ödeme yükümlülüğü oranını belirler. Ödeme yükümlüğü oranının belirlenmesi sırasında, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilerek YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olmaksızın serbest piyasada satışı yapılan elektrik enerjisi miktarı bu Kanun kapsamındaki hesaplamalara dâhil edilmez. Tüketicilere elektrik enerjisi sağlayan her bir tedarikçinin ödemekle yükümlü olduğu tutar belirlenerek ilgili tedarikçiye fatura edilir ve yapılan tahsilat YEK Destekleme Mekanizmasına tabi tüzel kişilere payları oranında ödenir. Bu fıkra kapsamındaki PMUM dâhil uygulamalara ilişkin usul ve esaslar, EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.

Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten tesislerin lisanslarına derç edilecek yıllık üretim miktarı, bu tesislerin kaynağına göre mevcut kurulu gücü ile üretebileceği yıllık azami üretim miktarıdır. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte mevcut olan lisanslar da ilgililerin müracaatıyla üç ay içinde bu doğrultuda tadil edilir.

Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten ve bu madde hükmüne tabi olmak istemeyen tüzel kişiler, lisansları kapsamında serbest piyasada satış yapabilirler."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan ve Komisyon, burada fiyatlar var ama bu fiyatlarda KDV filan dâhil mi, değil mi? Yani “fiyat” diyoruz, KDV dâhil midir? Yarın, öbür gün bununla ilgili KDV talep edebilirler, Maliye. Dolayısıyla bu fiyatların…

BAŞKAN – Sayın Vural, şimdi bakanların açıklama hakkı var ya, belki açıklayabilirler.

Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) - …içerisinde “KDV dâhil” ya da “KDV dâhil değil” şeklinde bir ibare olması belki gerekebilir. O bakımdan…

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – KDV dâhil mi, değil mi? Yani “fiyatlar” diyorsunuz bizim şeye göre KDV fiyatlara dâhildir. O zaman bunun içerisinde KDV’yi alacaksınız.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Hayır, KDV dâhil değil.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ama burada “KDV hariç” diye bir hüküm olması gerekmiyor mu? Maliye yarın öbür gün alacaktır, bakın söyleyeyim.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, açıklama yaptınız mı efendim?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Tamam, yeterli bu.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası kapsamında yapılan değişiklik ile güneş ve rüzgar enerjisindeki teknoloji farklılıkları ortadan kaldırılmakta ve uygulanan fiyat ve süreler yeniden değerlendirilmektedir.

YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olacak hidroelektrik, rüzgar, jeotermal ve biyokütle enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerine uygulanacak destekli fiyat ve süreye düzenleme yapılarak güneş enerjisinin elektrik sistemimize kısa sürede entegrasyonunun sağlanması, güneşte meydana gelebilecek teknolojik gelişmeler dikkate alınarak piyasa fiyatlarının yakın takip edilmesi suretiyle maliyetlerin yeniden değerlendirilmesine imkan sağlanması amaçlanmaktadır.

Güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerinde kullanılan aksam standardının sağlanması ve denetim yapılması, güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesisleri ile hibrit üretim tesislerinde üretilen elektrik enerjisinin içindeki güneş enerjisi payının denetimi ile bu konulara ilişkin yapılacak işlemlere yönelik yönetmelik hazırlanmasının düzen içine alınması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bu önergeyle madde tümüyle değiştiğinden diğer iki önergeyi işleme alma imkânı kalmamıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim önergem var efendim. Benim, birinci fıkranın metinden çıkarılması… En aykırı önerge benim. Önce aykırılık sırasına göre, belli bir fıkranın çıkarılması öngörülüyorsa…

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın yıllardır usul, orada yapılan, önce veriliş sırasına sonra aykırılık sırasına göre işleme konulur.

BAŞKAN – Tamam Sayın Genç, o öyle de, şimdiki yapılan işlem doğru olan bir işlem çünkü maddeyi tümüyle kaldırıyor. O bakımdan işleme alamıyoruz, kusura bakmayın.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ama, bakın… Sayın Başkan, tümüyle değiştirildi mi?

BAŞKAN – Komisyonun bir tashih talebi varmış.

Buyurun.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Efendim, bir düzeltme talebimiz var.

Kanun yapım tekniğine uygunluğun sağlanması amacıyla, görüşülmekte olan teklifin 3’üncü maddesinin çerçeve hükmünde geçen “Bu kanuna ekli ‘I sayılı Cetvel’ 5346 sayılı Kanuna eklenmiş ve” ibaresinin çıkarılması gerekmektedir. Söz konusu (I) sayılı cetvele madde metninde değinildiğinden ayrıca cetvelin eklendiğini ifade etmeye gerek bulunmamaktadır.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gerekli not alınmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu madde metinden çıkarıldı mı?

BAŞKAN – Madde tümüyle değişti Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, değişti ama benim birinci fıkranın birinci cümlesinin çıkarılması yönünde verdiğim önerge var.

SUAT KILIÇ (Samsun) – En aykırısı bu önerge olduğu için.

BAŞKAN – Efendim, o, daha önceki mevcut olan madde metniyle ilgilidir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, metin meselesi ayrı bir konu. Bakın, İç Tüzük’e göre önergeler geliş sırasına göre okunur…

BAŞKAN – Anladım Sayın Genç de yani teknik olarak bir imkân yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, teknik olarak ben size doğrusunu söylüyorum.

BAŞKAN - Siz de takdir edersiniz yani arkadaşların da verdiği bilgiler aynı şekilde.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Geliş sırasına göre okunur, aykırılık sırasına göre işleme girer.

BAŞKAN – Tamam, doğru, o şekilde aldık, doğru.

KAMER GENÇ (Tunceli) – En aykırı önerge benim önergemdir, bir fıkranın çıkarılmasıdır.

BAŞKAN – Evet, Sayın Genç, teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, teşekkür etmek bir şey ifade etmiyor, oradaki yönetim…

BAŞKAN – Maddeyi, alınan not ve kabul edilen önerge istikametinde, cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kabul edilmiş olmaz ki.

BAŞKAN - …Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 4’e bağlı 6/A maddesini okutuyorum:

MADDE 4 - (1) 5346 sayılı Kanuna bu Kanuna ekli II sayılı cetvel ile birlikte, 6 ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddeler eklenmiştir.

“Muafiyetli üretim

MADDE 6/A- 4628 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında kurulacak yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisleri için başvuru yapılması, izin verilmesi,  denetim yapılması ile teknik ve mali usul ve esaslar, Bakanlık, İçişleri Bakanlığı ve DSİ’nin görüşleri alınarak EPDK tarafından çıkartılacak bir yönetmelikle düzenlenir. Hidroelektrik üretim tesisleri için su kullanım hakkının verilmesine, DSİ’nin ilgili taşra teşkilatının su rejimi açısından üretim tesisinin yapımında sakınca bulunmadığına ve bağlantının yapılacağı dağıtım şirketinden dağıtım sistemine bağlantı yapılabileceğine dair görüş alınmak kaydıyla, tesisin kurulacağı yerdeki İl Özel İdareleri yetkilidir.

Bu madde kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten gerçek ve tüzel kişiler; ihtiyaçlarının üzerinde ürettikleri elektrik enerjisini dağıtım sistemine vermeleri halinde, fotovoltaik güneş enerjisine dayalı üretim tesisleri hariç, I sayılı cetveldeki fiyatlardan belirtilen süreler içerisinde faydalanabilir. Fotovoltaik güneş enerjisine dayalı tesisler için; tesislerin kurulmasından itibaren onbeş yıl süreyle dağıtım sistemine verilen aylık elektrik enerjisi miktarının 3000 kWh’den az olması halinde 35 Euro cent/kWh, 3000 kWh ile 6000 kWh arasında olması halinde ise 30 Euro cent/kWh alım fiyatı uygulanır ve PMUM tarafından yapılan hesaplamalar sırasında bu fiyatlar esas alınır. Bu kapsamda dağıtım sistemine verilen elektrik enerjisinin ilgili dağıtım şirketi tarafından satın alınması zorunludur. Dağıtım şirketlerinin bu madde gereğince satın aldıkları elektrik enerjisi, dağıtım şirketlerince YEK destekleme mekanizması kapsamında üretilmiş ve sisteme verilmiş kabul edilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Sayın Metin Arifağaoğlu.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanılmasına İlişkin Kanun 18 Mayıs 2005 tarihinde Resmî Gazete’de ilan edilerek yürürlüğe girmiştir. Üzerinde değişiklik yapılmak istenen Kanun, beş yıl önce bu Mecliste görüşülüp kabul edilmiş. AKP İktidarı zamanında görüşülüp kabul edilen yenilenebilir enerji tasarısını, bugün, maalesef, yeniden görüşüyoruz.

Değerli milletvekilleri, yenilenebilir enerji kaynaklarımızı sonuna kadar kullanmalıyız ve bu konuda gelen kanun tekliflerine, değişikliklerine Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek veriyoruz. Neden destek veriyoruz? Rusya’dan gelen doğal gaza olan bağımlılığımızı azaltmak için mutlaka yenilenebilir enerjilere daha fazla ehemmiyet vermek lazım, daha fazla önem vermek lazım.

Ben, yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan hidrolik potansiyelimizin üzerinde durmak istiyorum yani suya dayalı enerjide hangi durumdayız, ne durumdayız bunları bu kısa sürede sizlere aktarmaya çalışacağım.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin hidrolik potansiyeli 430 milyar kilovatsaattir. Ancak ekonomik, teknik, kullanılabilir hidrolik potansiyelimiz yılda 140 milyar kilovatsaat, Bakanlığın kabul ettiği rakam bu. Ancak, bu konunun uzmanları bunun 170 milyar kilovatsaat olduğunu da iddia ediyorlar ancak biz 140 milyar kilovatsaati alıyoruz. Peki, 140 milyar kilovatsaat enerjimizin ne kadarını kullanıyoruz? Değerli milletvekilleri, şu anda işletmede bulunan 172 HES var, 172 hidroelektrik santralimiz bulunuyor ve bunların kurulu gücü 13.700 megavattır. Bir yılda alınan enerji miktarı 48 milyar kilovatsaattir. Peki, bunların yanında, inşaat hâlinde olan hidrolik santrallerimiz vardır. İnşaat hâlinde bulunan 148 adet hidroelektrik santrali bulunuyor, bunların kurulu gücü 8.600 megavattır ve yaklaşık 19 milyar kilovatsaat enerji üretimi beklenmektedir.

Şimdi, değerli milletvekilleri, işletmede olan 172 barajdan bu 140 milyar kilovatsaatin yüzde 35’ini alıyoruz. İnşa hâlindeki barajlardan da yüzde 14’ünü alacağız. Böylece işletmede olan, artı inşa hâlindeki olan barajlar dâhil sularımızın yüzde 49’undan istifade ediyoruz ve sularımızın yüzde 51’ini boşa akıtıyoruz. İşte hidrolik enerjide ülkenin durumu budur. Şimdi suların yüzde 51’ini boşa akıtıyoruz. Bir de ırmak tipi HES’ler vardır. Irmak tipi HES’ler benim seçim bölgemde de oldukça fazladır. Şu ana kadar orada ruhsat verilen 122 proje vardır. Bunlar genel enerjide, hidrolik potansiyelimizin geneline bakacak olursak yüzde 1’e ya tekabül eder ya yüzde 1’e tekabül etmez. Şimdi yüzde 51’i bırakıyoruz, yüzde 1’in peşinde koşuyoruz. Yap-işlet-devret modeliyle gelen geçene ruhsat verildi. Oysaki bir havza ele alınarak bu havzada maksimum enerjiyi biz nasıl alabiliriz, bu konuda çalışma yapılmadı. Hangi firma bir proje getirdiyse o firmaya ruhsat verildi. Çeşitli sorunlar çıktı. Bir kısmı “Biz bu suyu veremeyiz, bize sulama suyu olarak lazımdır, bu sudan fedakârlık yaptırmayın bize.” diye idarecilere yalvardılar fakat çare geçmedi ve bir kısım firmalar gittiler, orada inşaata başladılar sorun çıkmadı, bir kısmında sorun çıktı. Mesela benim ilimde, Şavşat’ın Meydancık beldesinin Papart ormanlarında böyle sorun çıktı ve bölge idare mahkemesinden durdurma kararı çıktı. Yine, Borçka’nın Macahel havzasında durum farklı değil, orada durdurma kararı çıktı. Niçin durdurma kararı çıkıyor? Bölge insanı diyor ki: “Bu suyu alırsanız benim yaşamım sıkıntıya girecek, bu suya dokunmayın.” Ankara’dan 1.500 kilometre uzakta yaşayan köydeki vatandaşa ulaşıyoruz, diyoruz ki: “Senin suyunu alacağız.” Biz de o zaman dedik ki, “Ne olur, bunlarla uğraşmayın, depolamalı barajların üzerine gidelim, depolamalı barajlara önem verelim.” Niye depolamalı baraj diyoruz?

Değerli milletvekilleri, hepiniz biliyorsunuz ki, elektriği depolayamıyoruz. Ne yapacağız? O zaman suyu depolayacağız, ne zaman lazım olursa türbinden geçireceğiz ve elektriğe dönüştüreceğiz. Onun için, depolamalı barajlara ehemmiyet vermek lazım. Peki, depolamalı barajlara ne kadar ehemmiyet vermişiz? İşte, yüzde 51’ini hâlen daha boşa akıtıyoruz.

Yine, hidrolik potansiyeli yüksek olan havzalardan biri Çoruh havzasıdır. Çoruh havzası üzerinde 10 adet baraj bulunuyor, bunlardan 2 tanesi elektrik üretiyor, üçüncüsü Deriner Barajıdır, Türkiye’nin en yüksek barajıdır. Talvegden 207, temelden 247 metre yüksekliğe sahiptir ve yılda 2,2 milyar kilovatsaat elektrik üretecek bu santral, bu inşaat ne yazık ki AKP İktidarı zamanında iki kez durdurulmuştur, eğer iki kez durdurulmuş olmasaydı, şimdi çoktan üretime geçmiş olacaktı.

Yine Çoruh havzasında önemli olan Yusufeli Barajı vardır. Yusufeli ve Artvin barajları müştereken 2007 yılı Martında veya Nisanında bir firma tarafından inşaata başlandı. Dış krediyle yapılacaktı ve nisan ayı yani 2007 seçimleri öncesinde bu inşaat durduruldu. Biz, 22 Temmuz seçimlerinden sonra hemen bir önerge verdik, bizim önergemize verilen cevapta dendi ki: “Kredi görüşmelerinde bir tıkanıklık oldu, 2008’in ilk aylarında başlayacak.” 2008’in ilk aylarında başlamadı, tuttum bir önerge daha verdim ve bana 12 Haziran 2009’da Çevre ve Orman Bakanı Sayın Eroğlu cevap veriyor. Bakınız ne diyor: “Yusufeli Barajı ve HES Projesi’nin Türkiye-Fransa hükûmetler arası ikili iş birliği protokolleri kapsamında yapılması öngörülmüşken, görülen teknik zaruretler sebebiyle proje Bakanlar Kurulu kararıyla protokol kapsamından çıkarılmıştır.” İşte, AKP İktidarının hidrolik potansiyele nasıl baktığının bir göstergesidir. Bakanlar Kurulu kararıyla kapsamdan kaldırılıyor. Arkasından…

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Ne alakası var!

METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) – Ne alakası var… Çok alakası var Beyefendi. Neden duruyor? Şantiyeyi kurdu, makinelerini getirdi, iki tane köprü yaptı, derivasyon tüneline başlayacak adama “Dur.” dediniz. “Dur.” dedikten sonra Bakanlar Kurulu kararıyla iptal ettiniz. “Peki, nasıl yapacaksınız?” diye sordum, “Dış kredi kullanmayacağız, yap-işlet-devret modeliyle biz buna müşteri bulacağız.” Bu ne zamandı? 2009’un Haziranıydı. Neredeyiz? 2010’un sonuna geldik. Bir buçuk yılda yap-işlet-devret modeliyle müşteri bulamazsınız. Ben bu kürsüden söyledim: “Ben milletvekiliyim, mühendisim, aynı zamanda iş adamıyım, buna müşteri bulamazsınız.”  “Hayır, bulacağız.” dediniz. Geldiğiniz noktanın ne olduğunu görüyorsunuz.

Yine bu Mecliste 2008’in Nisan ayında “Yeni Yusufeli” şehrine karar verdi bu Meclis. Peki, 2008’in Nisanından bu tarafa geçen sürede “Yeni Yusufeli” şehrine kazma vuruldu mu? Vurulmadı. Peki, orada yaşayanlara yazık değil mi? O insanlar on iki yıldır barajla yatıyor, barajla kalkıyor. “Projeden vazgeçin.” Vazgeçmiyorsunuz. “Peki, yapın.” Yapmıyorsunuz. Peki, orada  yaşayan insanlar yatırım yapacak, yapamıyor. Evine ilave yapacak, yapamıyor. Çocuğunu evlendirecek “Bana ev lazım.” diyor, ev yapamıyor. “Milletvekilim ne yapalım?” diyor, geliyor bize. Biz geliyoruz Sayın Bakana, Sayın Bakanın verdiği cevap bu: “Yap-işlet-devret modeliyle müşteri arıyoruz.”

Bakınız değerli milletvekilleri, bu ırmak tipi HES’lerden vazgeçiniz. Sürem bitti. Irmak tipi HES’lerde can suyuna falan dikkat etmediniz. Fotoğraflar elimdedir, Sayın Bakana vereceğim. Bu havzanın suyunu başka havzaya aktardınız. O havza Borçka’da şehrin içinden geçiyordu, kanalizasyon manalizasyon yok, kokudan durulmadı. Sayın iktidar partisi milletvekili de bu durumu biliyor, fotoğraflar yanımdadır. Hiçbir zaman can suyuna dikkat edilmedi. Bütün su tünele verildi ve bu havzanın suyu bir başka havzaya aktarıldı, 5 kilometrelik tünelle başka havzaya aktarıldı ve şehir içinden akan, bir mahallenin içinden akan su hiç akmadı. Hiç akmayınca, orada kokudan durulmaz hâle geldi. İşte, ırmak tipi HES’lerde durum budur.

Vaktim yetmedi. Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arifağaoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili Mümin İnan.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili 395 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Dünyanın ve ülkemizin her geçen gün daha çok enerjiye ihtiyaç duyduğu bilinen bir gerçektir. Hızla artan dünya ve Türkiye nüfusunun ve buna bağlı olarak gelişen sanayinin ve teknolojinin enerji ihtiyaçlarının sonu belli olan kaynaklarla karşılanamayacağı görülmektedir.

Bugün küresel enerji ihtiyacının yüzde 80’i doğal gaz, kömür, petrol gibi fosil yakıtlar kullanılarak karşılanmaktadır. Bu kaynakların sonlu olması, ayrıca çevre kirliliği sorunlarını da gittikçe büyütmesi ve çözümsüz hâle getirmesi, ülkeleri “Farklı, alternatif yenilenebilir enerji kaynaklarından daha çok nasıl faydalanılabilir?” düşüncesine itmiş, bir çok gelişmiş ülkede de yenilenebilir enerji miktarının, toplam kullanılabilir enerji miktarı içerisinde önemli bir paya ulaşmasını sağlamıştır.

Rüzgâr, güneş, akarsular ve denizler hatta henüz bilemediğimiz farklı enerji kaynaklarından faydalanma istekleri gittikçe artmaktadır. Nükleer enerjide araştırmalar ve geliştirme çalışmaları hâlâ atıkların depolanması konusunda devam ederken, özellikle güneş ve rüzgâr enerjisinden enerji üretme üzerine yapılan araştırma ve geliştirmeler hem rüzgârı hem de güneşi bugün nükleerle yarışabilir konuma getirmiştir.

Rüzgâr ve güneşten elde edilen enerji, gerek çevre sağlığını gerekse canlı ve insan sağlığını olumsuz anlamda etkilemediğinden dolayı tüm dünyada uygulama sahaları bulmaya başlamış ve hızla yayılmaktadır. Çevrenin öneminin gittikçe arttığı dünyamızda çevrenin en önemli enerji dostu olarak güneş, rüzgâr ve akarsu kaynakları görülmektedir.

Yenilenebilir enerji kaynakları açısından oldukça zengin bir dünyanın önemli bir bölgesinde bulunan ülkemizde yapılan bu düzenlemeler çevre dostu ve ucuz enerji üretimini artıracaktır. Ancak yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmak amacıyla daha fazla araştırma geliştirme çalışması yapılması, bu amaçla yenilenebilir enerji kaynakları master planının oluşturulması, özel sektörün bu alanda yapacağı yatırımlara sübvansiyon, düşük faizli kredi, vergi iadesi ve muafiyeti gibi uygulamalar getirilmesi faydalı olabilecektir.

Yerli üretimin artırılabilmesi, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, dışa bağımlılığın azaltılması, ayrıca çevreye daha az zarar verilmesi nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarının daha fazla kullanılması teşvik edilmeli, bu amaçla, işletme masrafları çok düşük, ulusal kaynaklarımızdan olan ancak hâlâ yüzde 35'ini değerlendirebildiğimiz hidroenerji kaynaklarımıza yönelik yatırımlar desteklenmelidir. Enerji talebindeki hızlı artışın karşılanması için yenilenebilir enerji kaynaklarından en etkin ve rasyonel biçimde yararlanılması amacıyla kamu ve özel sektör yatırımlarının bu alana yönlendirilmesi de faydalı olacaktır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Türkiye nüfusu hızla artan ve gelecekte daha çok enerjiye ihtiyacı olacak bir ülkedir. Bu nedenle, yeni enerji kaynakları bulmak ve bu kaynakları en etkin ve verimli bir şekilde kullanmak zorundadır. Bu uygulamaya geçerken de enerji sektöründe mümkün olduğu kadar bağımsız olmaya önem vermelidir. Bunun için, AKP İktidarının, ivedilikle, enerji tesislerinin özelleştirilmesi merakı ve uygulamalarından vazgeçerek, kamunun elindeki tesislerde teknolojik altyapının geliştirilmesi ve gerektiğinde devlet eliyle yeni enerji tesislerinin kurulması gerekmektedir.

Türkiye, gerçekten coğrafik konumuyla -özellikle Akdeniz ve Ege sahilleri- yenilenebilir enerji bakımından önemli bir potansiyele sahiptir. Eğer Türkiye, yenilenebilir enerji sektörünü harekete geçirirse, enerji konusundaki dışa bağımlılığı büyük ölçüde yenebilir; yakın bir gelecekte de enerji ithaline ihtiyaç duymayacak noktaya gelebilir. İlk bakışta bir hayal gibi gözüken bu görüşü, bilinçli yatırım politikalarıyla ve çok iyi düşünüp milletimizin lehine çıkarılabilecek enerji yasalarıyla bu hayali gerçekleştirmek mümkün olabilir. Bu konuda atılacak her adım, Türkiye’nin enerji sektöründe hedeflediği millî bağımsızlığa ulaşmasına çok önemli katkılar yapacaktır. Türkiye’nin bugünkü enerji kaynaklarının kullanımının çeşidine artık, acilen yenilenebilir enerji kaynakları da eklenmelidir.

Bu yasa teklifi, aslında burada yıllar önce gelmeliydi. Bugün, bu konuda teknolojik standartlara ulaşılmıştır. Ülkemizin birçok bölgesi bu konuda biçilmiş kaftandır. Ancak hemen özelleştirilmeden vazgeçilmeli ve bağımsız bir enerji politikası oluşturulmalıdır. Enerji üretim tesisi yatırımlarına hız verirken aynı anda çevre kirliliğine yol açabilecek uygulamalardan kaçınılmalı, çevreyi koruyacak tedbirler de alınmalıdır.

Diğer taraftan, küresel elektrik enerjisinin yüzde 20’ye yakınını üretse de bazı nükleer kazalar sonucu ortaya çıkan olumsuz gelişmeler nükleer enerjiye de hep kuşkuyla yaklaşılmasına sebep olmuştur. Bu konuda işletmeye açılacak yeni tesisler için tartışmalar hâlâ devam etmektedir.

Bu sebeple, ülkemizin Rusya ile yaptığı ve son günlerde Japonlarla sürdürülen nükleer santral anlaşma çalışmaları konusunda, kamuoyu yeterince bilgilendirilmelidir. Bu santrallerin maliyeti ne kadar olacaktır? Üretilen enerjiyi kim satın alacaktır? Kaça satın alacaktır? Ödemeler hangi para birimiyle yapılacaktır? Bu santrallerin dünyadaki kurulum maliyeti ile bizdeki maliyeti arasında farklar var mıdır? Üretilen enerji dünya fiyatlarının üzerinde mi satılacaktır? En önemlisi, nükleer atıklar nerede ve nasıl güvenli bir biçimde saklanacaktır? Bu santrallerin kullanım teknolojisi bize verilebilecek midir? Enerji bağımsızlığımıza bunların bir katkısı olacak mıdır? Buna benzer birçok soru kamuoyunu meşgul etmektedir. Maalesef, vatandaşlarımız bu konuda yeterince bilgilendirilmemiştir. Yetkililerin acilen bu konuda kamuoyuna bilgi vermeleri gerekmektedir.

Sayın Bakanım, bu konulardan sonra, bir de Türkiye'nin genelinde ve Niğde’de özellikle sulama elektrikleriyle ilgili üç buçuk yıldan beri defalarca dile getirdiğimiz sorunlar hâlâ, olduğu gibi yerinde durmaktadır. Özellikle çiftçilerimiz şu anda bizleri de, sizleri de dinlemektedir. Buradaki sorun, yaklaşık on yıldır sulama elektrik borçları zaman zaman yapılandırmaya tabi tutulmasına rağmen, ağır koşullar ortaya getirildiği için üreticilerimiz ve çiftçilerimiz bu yükün altından kalkamamaktadırlar, özellikle uzun vadeli yapılandırmayı beklemektedirler ve mümkünse faizlerin silinebilmesini istemektedirler çünkü 2006 ve 2007’de takibe uğrayan elektrik alacaklarının faizlerini şu anda özel sektör tamamen silmektedir. Bu uygulama vardır ve vatandaş devletten de bir baba şefkati beklemektedir. Özellikle istirham ediyoruz çünkü şu anda Niğde’de sulama elektrik borcundan dolayı icra takibine uğramamış bir çiftçi kesinlikle yoktur, bunu açık söylüyorum efendim. Dolayısıyla, şu anda Niğde Ovası… Ana caddelere insanlar çıkamamaktadır, ya jandarma ya polis takibine uğramaktadır ve yakalamalar vardır. Yani açıkçası bir açık hava hapishanesine dönmüştür, bunu açıklıkla ifade ediyorum. Özellikle sizden bir müjdeli haber bekliyor bu torba yasasında bir destek vermenizi ve vadenin uzun olmasını özellikle talep ediyorlar ve faizlerin de mümkünse silinmesini.

Ayrıca, özel sektör trafo kayıp ve kaçaklarını neye göre belirliyor? Vatandaşlarımızdan yüksek oranda trafo kayıp ve kaçak paraları alıyor. Bunu birkaç defa dile getirdik ama maalesef bu konuda da olumlu bir adım atılmadı. Ciddi bir para oluşturuyor çünkü. Trafo başına, okuma zamanlarında 700-800 bin lira ücret gelmektedir.

Diğer taraftan, Niğde Belediye Başkanlığı yaptığım dönemde…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Niğde’de mi bu?

MÜMİN İNAN (Devamla) – Niğde’de var efendim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –  Kayıp kaçak trafo paraları?

MÜMİN İNAN (Devamla) – Kayıp kaçak trafo paraları, evet efendim.

Niğde Belediye Başkanlığı yaptığım dönemde Niğde’de artezyen olarak sıcak su termal kaynakları vardı, bütün prosedürleri yerine getirdik, İller Bankası sıcak su sondajını başlattırdık. Bize, üniversite raporlarına göre, belli bir seviyeye inildikten sonra 60 ile 80 derece arasındaki sıcaklıkta bir su bulunacağı söylendi. Çok özür dileyerek söylüyorum yani bunu söylemek istemem ama siyasi baskılardan dolayı sondaj yarım bırakıldı ve maalesef geri çekildi. Bu sondajın -şu anda AKP belediyesi olduğu için herhangi bir siyasi şeye de gerek yok, Niğde için söylüyorum- bu sıcak su sondajının bir an önce vurdurulması için bir katkı verirseniz Niğdeliler adına son derece memnun olacağımı da ifade etmek istiyorum efendim.

Diğer taraftan, Niğde Bor Emen Ovası’nda petrol çalışmaları devam etmektedir. Bunların daha geniş alanlara yayılmasının -bulgulara rastlandığı söylenmektedir kamuoyunda, bizim sizlere yazdığımız yazılarda da bunları söylüyorsunuz- bu konularda farklı alanlarda da araştırma yapılmasının hem Niğde açısından hem de Türkiye’nin enerji çeşitliliği ve desteği açısından önemli olacaktır diye düşünüyorum.

Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarken, ülkemizin gönlünden geçen bütün güzel işlerin yeni yılda gerçekleşmesi dileğiyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnan.

Şahsı adına Mustafa Cumur, Trabzon Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin 6/A bendi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, benden önce konuşan Artvin Milletvekilimiz bizim yöreyle ilgili, ırmak HES’leriyle ilgili kendi düşüncelerini söyledi. Katıldığımız tarafları var, katılmadığımız tarafları da var çünkü küçük ırmak hidroelektrik santralleri, yapılan santraller var, onlara baktığınız zaman çok örnek santraller var. Bir de çok sık olan can suyuyla ilgili olan bölümleri var. Can suyuyla ilgili olan bölümlerine dikkat edilirse, bana göre, bu küçük ırmak tipi HES santralleri hem ülkemize ekonomik olarak katkıda bulunacak hem bölgemizdeki akan suyu değerlendirme açısından çok önemli bir kaynak oluşturacağı kanaatindeyim.

Günümüzde dünya, yenilenebilir enerjinin önemini algılamıştır ve bütün dünyada yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması için birçok önlem alınmaktadır. Hedef, güvenli enerji arzıyla, çevreye zarar vermeden ekonomik gelişmeyi gerçekleştirmektir. Bu konuda yapılması gerekenlerden birisi de şüphesiz ki, bu toplam enerji arzını, enerji payını artırmaktır. Ülkemiz ve dünya için enerji kaynakları önemlidir ve bu nedenle de bu kaynakların kullanımını artırmak amaçlanmaktadır.

Bu amacın gerçekleşmesi için gerekli görülen politik önlemler alınarak gerekli yasalar hazırlanmaktadır. Bir ülkede enerji kaynaklarının kullanımını artırmak, sürdürülebilir gelişmenin ve iklim değişikliğiyle mücadelenin en önemli ve kaçınılmaz yoludur. Türkiye’de enerji kaynaklarının kullanımını artırmak için gerekli tüm önlemler alınıyor. Bu kapsamda 2001 yılında 4628 sayılı Enerji Piyasası Kanunu çıkarılmıştır. Bu Kanun’un esas amacı rekabetçi, şeffaf ve ekonomik olarak güçlü bir piyasa oluşturmaktır. Bu Kanun aynı zamanda enerji kaynakları için bazı önemli teşvikler içermektedir. Bu Kanun gereği çıkarılmış olan Enerji Piyasası Lisans Yönetmeliği’nde de enerji kaynakları için ilave teşvik ve destekler yer almaktadır. Enerji kaynaklarının etkin bir şekilde değerlendirilmesi hususuna büyük önem verilmektedir. Bu kapsamda Enerji Piyasası Kanunu’na ilaveten enerji kaynaklarının kullanımı için yasal bir çerçeve oluşturan, Yenilenebilir Enerji Kanunu olarak da bilinen -Bonn’da kabul edilen Uluslararası Eylem Planı- ülkemizin eylem planlarından biri olan, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun çıkarılmıştır, 18 Mayıs 2005 tarih ve 25819 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

Bu Kanun ile yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımının yaygınlaştırılması hedeflenmektedir. Bu Kanun’un temel amacı, enerji kaynaklarının güvenilir, ekonomik ve kaliteli biçimde ekonomiye kazandırılması, kaynak çeşitliliğinin artırılması, sera gazı emisyonunun azaltılması, atıkların değerlendirilmesi, çevrenin korunması ve bu amaçların gerçekleştirilmesinde ihtiyaç olan imalat sektörünün geliştirilmesidir. Kanun, belirli bir süre için alım garantisi, fiyat destek mekanizması, yatırım indirimi, vergi muafiyeti gibi teşvikler içermektedir. Kanun’un kabulünden sonra, enerji kaynakları kullanılarak elektrik üretmek için yapılan başvurular ve yatırımlar hızla artmıştır.

Tabii sürem sonuna geliyor.

Ben, bu vesileyle bu kanunun ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Yeni yılın ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ederek, bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Kayhan Türkmenoğlu, Van Milletvekili.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Türkiye için önemli, ülkemiz için önemli stratejik bir yasayı geçiriyoruz. Hakikaten, ülkemiz için arzuladığımız, hep hayalini kurduğumuz bir yasa bugün burada inşallah yasalaşacak. Ben, bu yasada emeği geçen tüm insanları, özellikle Bakanlığımızı ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurulumuzu, Elektrik Piyasasında tüm çalışan insanlarımızı saygıyla anıyorum ve onların hepsine teşekkür ediyorum.

Tabii, yenilenebilir enerji dediğiniz zaman ilk aklımıza gelen konu da güneştir değerli arkadaşlar.

Ben burada sözü fazla uzatmayacağım ama bir konuya da vurgu yapmak istiyorum: “Güneş” deyince güneş kenti kendi ilimden bahsetmek istiyorum. Van ili bugün dünyanın en fazla güneş alan kentlerinden birisidir. Yılda iki bin yedi yüz yetmiş dört saat güneş alan, özellikle günde ortalama yedi saat güneş alan bir kentin ben temsilcisiyim. Bu yenilenebilir enerjide de yatırımcıları, özellikle güneş üzerine lisans alacak yatırımcıların hepsini de Van’a davet etmek istiyorum.

Bu vesileyle tekrar yasanın hayırlı olmasını temenni ediyorum, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, orada muhabbet var ama, Sayın Bakan duyamayacak sorumu.

BAŞKAN – Sayın Bakanım… Sayın Bakanım, Sayın Coşkunoğlu soru soracak da…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Affedersiniz.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Sayın Bakanım, bir değişiklik önergesi verecektim ama zaman almayayım diye bunu soru olarak dikkatinize getirmek istiyorum.

Bilmiyorum tam bilincinde misiniz ama 6/C maddesine bir değişiklik önergesi gelecek. Dördüncü fıkrasında paragrafın son cümlesi “YEK kapasiteli güneş enerjisine dayalı üretim santralinin -bir kere, bu ‘üretim santralleri’nin olacak herhâlde- kurulu gücü 600 megavatı geçmeyecektir.”

Şimdi, böyle bir sınırlama hiçbirisine getirilmezken neden getiriliyor? Bu, mahkemelik de olabilir. Ayrıca, trafo merkezi bazında zaten bir yarışma olacak, ondan sonra bir de ülke çapında olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Bitireyim, çok az kaldı.

BAŞKAN – Evet, sürenize geç başlamıştınız. Tekrar sisteme girin isterseniz, ben bu arada başka bir arkadaşıma söz vereyim Sayın Coşkunoğlu, tamamlarsınız.

Sayın Aydoğan

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, biraz önce söylediğimiz bu, Balıkesir’de yaşanan ve Türkiye'nin tümünde yaşanan elektrik arızalarının giderilmesi TEDAŞ tarafından mı, yoksa bu özelleştirilen firmalar tarafından mı yapılacaktır? Bunun aydınlığa kavuşturulmasını istiyorum.

Bir de, rüzgârda dünyada 19’uncuyuz, bugüne kadar bin megavat yatırım yapmışız. Rüzgâr ve enerjide, bu YEK’le birlikte dünyayla rekabet edebilir duruma gelecek miyiz? Doğal gaza dayalı ve dışa bağlı enerjiden kurtulabilecek miyiz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi bu, lisanslama sürecinde bir karışıklık çıkaracak yani trafo merkezi bazında bir yarışma olacak, ondan sonra Türkiye çapında yani 600 megavat, bu lisanslama sürecini tıkar tahmin ediyorum. Diğer tarafı da 5643 sayılı Kanun’a göre yenilenebilir enerji arasında bir ayrım yapılmıyor. Şimdi güneşe böyle bir sınırlama uygulanırsa bu da mahkemelik olur. Oysa zaten TEİAŞ’ın getireceği trafo merkezi bağlantı kapasiteleriyle zaten bir limitleme olacak. Dolayısıyla bu cümleye gerek yok, bu sınırlamaya gerek yok, işleri karıştırmak ve lisanslama sürecini tıkamaktan başka bir işe yaramaz. Zaten TEİAŞ bir TM bağlantı sınırlaması getirecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.

Sayın Barış…

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, bildiğim kadarıyla Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasında bir Barış Suyu Projesi geliştirilmiştir. Henüz hangi aşamada olduğunu bilmediğim bu projeyle Manavgat suyu denizin 200 metre altından KKTC’ye taşınacaktır. Borularla su taşınırken KKTC’ye elektrik de verilebileceği hususunda yayınlar vardır, bu doğru mudur?

Teşekkür ediyorum. 

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, biraz önce sordum ama cevap alamadım. Bu 10 euro sent kilovatsaat başına güneş enerjisi yatırımı yapacak firmalar hangi ülkelere aittir? Bunlar gerçekten ciddi firmalar mıdır?

İkincisi: Biraz önce oylanan bir önergeyle siz aslında hidroelektrik ve rüzgâr enerjisine dayalı santrallerde 5,5 euro sent, jeotermal enerjisine 8 euro sent, biyokütle ve güneş enerjisine de 10 euro sentlik bir fiyat politikasını getirmiş oldunuz. Bunun anlamı, mevcut yasada hidroelektrik ve rüzgâr enerjisine verilmiş olan fiyatın değiştirilmediğidir. Bu bir teşvik midir? Bundan, rüzgârın ve hidroelektriğin olumsuz yönde etkileneceğini düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özkan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Düzce ilinin Gölyaka mevkisinde yapılacak HES’lerle ilgili, o bölgedeki köylülerimizin ve Gölyaka halkının büyük tepkileri vardır. Oradaki endemik bitkilerle ve ekolojik dengeyle ilgili ve köylerin fındık bahçelerinin özellikle suyla buluşamayacağı yönünde tereddütler oluşmuştur. Bu konudaki çalışmalarınızı öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Kıbrıs’a vereceğimiz enerji ile alakalı kısaca şunu söylemek isterim: “Deniz altından gidebilecek bir kablo ile bunu yapabilir miyiz?” diye söylenmişti. Bir master plan çalışması yapıldı. Aslında, Kıbrıs’ta şu anda kendi ayakları üzerinde durabilen bir piyasa oluşturmamız Kıbrıs için daha doğru olacaktır. Bu iletim hattı yapılabilir ama şu anda serbest piyasada herhangi bir üretici, herhangi bir özel sektör gittiğinde, Türkiye fiyatlarıyla orada üretim yapsa ve bunu 2 katına satsa şu anki satılan tarife fiyatının yarısı etmiş oluyor. Yani çok fazla uçurum var ve biz orada hem dağıtımın hem de üretimin ayrıştırılmasıyla alakalı bir model çalışması da yaptık. Kıbrıslı soydaşlarımıza da inşallah, bu şekilde her türlü teknik desteği veriyoruz ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir yapıyı orada inşallah sağlamış olacağız.

Bu TEDAŞ arızalarıyla alakalı genel bir ifade kullanmak isterim. Eğer o bölge özelleşmişse şu anki özel şirket tarafından, henüz özelleşme süreci, devri tamamlanmamışsa TEDAŞ tarafından, TEDAŞ’ın ilgili anonim şirketi tarafından bu çalışmalar yürütülmektedir.

Değerli arkadaşlar, şu anda ülkemizde 50 bin kilometre iletim hattı, 950 bin kilometre de dağıtım hattı mevcuttur. 1 milyon kilometrelik hat demek, dünyanın etrafını yaklaşık 25 kez dolaşması demek yani çok ciddi bir iletim hattı var, dağıtım hattı var. Herhangi bir tanesindeki arıza, tabii ki o bulunduğu bölgeyi etkiliyor. Bulunduğu şartlar, yazın ve ağır kış şartlarında bu tür arızalar olabiliyor. Bizim amacımız, bunları en aza indirebilmek. Bunların sıfır yapılabilme ihtimali dünyada da şu anda mevcut değildir. Şu anda, Amerika Birleşik Devletleri’nde, Avrupa’da, Rusya’da, farklı teknolojilerin geliştiği yerlerde dahi, şu anda enerji kesintileri zaman zaman olabilmektedir.

Sayın Işık “Bunları yeterli buluyor musunuz?” dedi. Yeterli bulmasak inandığımız rakamı vermezdik, bunlar inandığımız rakamlar. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, bizim, her birimizin hassasiyeti diğerinden az olmadığı için söylüyorum: Buradaki verdiğimiz fiyat, ben size hiç şüphe etmeyeceğimiz bir rakam söyleyeyim, bu rakamları 2 katına çıkartalım. Hiçbir şekilde tereddüdünüz olmasın, yatırımcı daha fazla gelecektir ama bizi kısıtlayan önemli bir konu var: Tüketicinin daima yüksek, üreticinin daima düşük bulduğu bir kalemden bahsediyoruz, elektrik üretim kalemlerinden. O yüzden, bizlerin, vatandaşımızı düşünerek bu rakamları, yatırım yapmanın önünde engel teşkil etmeyecek şekilde ama tüketici vatandaşımıza da çok fazla fiyat oluşmayacak şekilde düzenlememiz lazım. Bu sınır, ikisinin arasındaki hassas nokta, bu dediğimiz rakamları ihtiva etmektedir.

“Bu ne kadar teşviktir?” diye sordunuz. Bu aslında, serbest piyasanın şu anda çok müracaat ettiği, özel sektörün müracaat ettiği bir rakam değildir. Bu yalnızca bankacılara karşı, kredi buldukları kurumlara karşı teminat göstermek için sundukları rakamdır, bu verdiğimiz, şu anda tespit ettiğimiz rakamlar. Piyasadaki oluşan rakamlar daha yüksek rakamlardır. O yüzden, bizim bunu yüksek vermiş olmamızın bu manada artı bir faydası olmayacağı kanaatindeyim ama başvurulması hâlinde kamu ne diyor? “Ben bu rakamlardan, bu fiyatlardan bu elektriği alacağım.” diyor. O yüzden de bizim bunu her zaman bu taahhüdün arkasında duracak şekilde yapabiliyor olmamız lazım.

“Buradaki kurulan RES’ler dünyadaki RES’lerle rekabet edebilir mi?” derseniz, şu anda Avrupa Birliği üyesi ülkelerin büyüme hızı gerek global krizin tesiriyle gerekse gelişmiş ülke hüviyetinden dolayı bizim büyüme hızlarımızdan daha düşük. İngiltere’de bu yüzde 1,1’ler civarında, şu anda eksi rakamlarda devam eden var. O yüzden, rüzgâr üreticisi firmalar Türkiye’de yatırım yapabilmek için farklı girişimlerde bulundular. O yüzden, ben Türkiye’deki RES’lerin Avrupa’daki RES’lerle ve dünyadaki RES’lerle rekabet edebileceği kanaatindeyim.

BAŞKAN – Bir sonrakinde bir cevap verirsiniz Sayın Bakan. 

Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesiyle 5346 sayılı Kanuna eklenen 6/A maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Ahmet Yeni

Veysi Kaynak

 

Giresun

Samsun

Kahramanmaraş

 

Haydar Kemal Kurt

Özlem Müftüoğlu

 

 

Isparta

Gaziantep

 

"Bu madde kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten gerçek ve tüzel kişiler; ihtiyaçlarının üzerinde ürettikleri elektrik enerjisini dağıtım sistemine vermeleri halinde, I sayılı Cetveldeki fiyatlardan on yıl süre ile faydalanabilir. Bu kapsamda dağıtım sistemine verilen elektrik enerjisinin perakende satış lisansını haiz ilgili dağıtım şirketi tarafından satın alınması zorunludur. İlgili şirketlerin bu madde gereğince satın aldıkları elektrik enerjisi, söz konusu dağıtım şirketlerce YEK Destekleme Mekanizması kapsamında üretilmiş ve sisteme verilmiş kabul edilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

4628 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi kapsamında kurulacak tesislerden alınacak elektrik enerjisinin fiyatı ve süresi yeniden düzenlenmiş olup Kanunun bütünlüğü içinde teklifin çerçeve 3 üncü madde kapsamındaki 6 ncı madde ile bağlantısı sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda madde 4’e bağlı 6/A maddesini cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 4’e bağlı 6/B maddesini okutuyorum:

Yerli ürün kullanımı

MADDE 6/B- Lisans sahibi tüzel kişilerin bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı ve 31/12/2015 tarihinden önce işletmeye giren üretim tesislerinde kullanılan mekanik ve/veya elektro-mekanik aksamın yurt içinde imal edilmiş olması halinde; bu tesislerde üretilerek iletim veya dağıtım sistemine verilen elektrik enerjisi için, I sayılı cetvelde belirtilen fiyatlara, üretim tesisinin işletmeye giriş tarihinden itibaren beş yıl süreyle bu Kanuna ekli II sayılı cetvelde belirtilen fiyatlar ilave edilir.

II sayılı cetvelde yer alan yurt içinde imalatın kapsamının tanımı, standartları, sertifikasyonu ve denetimi ile ilgili usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

31/12/2015 tarihinden sonra işletmeye girecek olan YEK Belgeli üretim tesisleri için yerli katkı ilavesine ilişkin usul ve esaslar, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenerek ilan edilir.”

BAŞKAN – Gruplar adına söz talebi yok.

Şahsı adına Fazlı Erdoğan, Zonguldak Milletvekili, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında iktidarıyla muhalefetiyle yapılan çalışmalar sonucunda sağlıklı kanunlar çıkarıldığı gibi, bugün de yenilenebilir enerji konusunda, enerjiye destek veren bir yasa çalışması yapıyoruz.

Takdir edersiniz, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa bugün enerjisinin yüzde 70’ini, 75’ini nükleer enerjiden sağlarken ülkemizde bu henüz aşağı yukarı sıfır noktasında. Yenilenebilir noktasında da bu kadar gerilerdeyiz. Enerji ihtiyacımızın tabanı, suya -tabii ki takdir edersiniz- doğal gaza ve kömüre dayalı ama biz Komisyonda değerli başkanlarımızla uzun yıllardan beri bu konuyu çalıştık ve bunu, yenilenebilir tabanında güneşe, rüzgâra ve termal olmak üzere bu kaynaklarımızı da ülkemizin özel sektörün eliyle daha fazla işlerlik kazandırarak enerjimizi -Avrupa’dan güneş konusunda, rüzgâr konusunda çok daha iyi noktada olan yer altı zenginliklerimiz- akarsularımızın yanında yer altındaki termal kaynaklarımızı da devreye koymak üzere yapılan kanunlara ilaveten bugün yenilenebilir enerji kanununu bitirmek üzere burada bir güzel gelişme var.

Bu noktada katkısı olan herkesi tebrik ediyoruz. Onlara gerçekten bu çalışmalardan dolayı teşekkürlerimizi sunuyorum. Ama bu arada  bildiğimiz bir şey varsa bunun gecikmesinden de biz bugüne kadar açıkça biraz rahatsız olmuştuk ama bugün bunun biteceğine inancımı kalbî duygularımla takdir ederken, 2010 yılında bütün kanunlarda katkısı olan bütün gruplara bir kez daha teşekkür ediyorum. Verimli bir yıl oldu.

2011 yılının da hem AK PARTİ İktidarına hem muhalefet milletvekillerine ve gruplara başarılı ve hayırlı bir yıl olmasını temenni ediyor, kanunun hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Rize Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu.

Buyurun efendim.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye açısından son derece önemli bir kanunu  biraz gecikmeli olsa da şu anda görüşüyoruz. Özellikle içinde bulunduğumuz madde Türkiye’ye sadece enerji anlamında değil, aynı zamanda enerji sanayisini destekleme babındaki yerli katkıları içeren bir maddedir. Bu noktada, Türkiye genelindeki orta ölçekli bütün sanayicilerimizin de bu anlam içerisinde değerlendirmelerini, kanunun sadece enerji babında değil, enerjiye destek verecek sanayi girdi maddelerini üretmek olarak da değerlendirmesi lazım. Dolayısıyla, kanunun kendisi yenilenebilir olmakla beraber içerisinde son derece ciddi bir sanayi destek konusunu da içermektedir.

Bu anlamda kanuna emeği geçen -her ne kadar gecikmeli olsa da- bugüne kadar muhalefet partilerinin de desteğini almış olduğumuz bu kanunun ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Soru-cevap işlemi için sisteme giren arkadaşımız yok.

Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

395 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4. maddesinin yerli ürün kullanımıyla ilgili Madde 6/B maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederiz.

“Yerli katkı ilavesine ilişkin usul ve esasların ilki en geç 01.04.2012 tarihine kadar yayımlanır.”

 

Alim Işık

Cemaleddin Uslu

Hüseyin Yıldız

 

Kütahya

Edirne

Antalya

 

Recai Yıldırım

Yılmaz Tankut

Behiç Çelik

 

Adana

Adana

Mersin

 

 

Recep Taner

 

 

 

Aydın

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesiyle 5346 sayılı Kanuna eklenen 6/B maddesinin birinci fıkrası ile bu maddeye bağlı II sayılı Cetvelin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Ahmet Yeni

Veysi Kaynak

 

Giresun

Samsun

Kahramanmaraş

 

Haydar Kemal Kurt

Özlem Müftüoğlu

 

 

Isparta

Gaziantep

 

"Lisans sahibi tüzel kişilerin bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı ve 31/12/2015 tarihinden önce işletmeye giren üretim tesislerinde kullanılan mekanik ve/veya elektro-mekanik aksamın yurt içinde imal edilmiş olması halinde; bu tesislerde üretilerek iletim veya dağıtım sistemine verilen elektrik enerjisi için, I sayılı Cetvelde belirtilen fiyatlara, üretim tesisinin işletmeye giriş tarihinden itibaren beş yıl süreyle; bu Kanuna ekli II sayılı Cetvelde belirtilen fiyatlar ilave edilir."

II Sayılı Cetvel

               Tesis Tipi                          Yurt içinde gerçekleşen imalat                    Yerli Katkı İlavesi

                                                                                                                       (ABD Doları cent/kWh)

A- Hidroelektrik üretim tesisi          1- Türbin                                                                 1,3

                                                        2- Jeneratör ve güç elektroniği                                1,0

B- Rüzgar enerjisine dayalı

üretim tesisi                                     1- Kanat                                                                  0,8

                                                        2- Jeneratör ve güç elektroniği                                1,0

                                                        3- Türbin kulesi                                                      0,6

                                                        4- Rotor ve nasel guruplarındaki

                                                        mekanik aksamın tamamı (Kanat 

                                                        grubu  ile jeneratör ve güç elektro-

                                                        niği için yapılan ödemeler hariç.)                            1,3  

C- Fotovoltaik güneş enerjisine

dayalı üretim tesisi                           1- PV panel entegrasyonu ve  güneş

                                                        yapısal mekaniği imalatı                                          0,8

                                                        2- PV modülleri                                                      1,3

                                                        3- PV modülünü oluşturan hücreler                        3,5

                                                        4- İnvertör                                                               0,6

                                                        5- PV modülü üzerine güneş ışınını

                                                        odaklayan malzeme                                                 0,5                  

D- Yoğunlaştırılmış güneş ener-

jisine dayalı üretim tesisi                  1 - Radyasyon toplama tüpü                                   2,4

                                                        2- Yansıtıcı yüzey levhası                                       0,6

                                                        3- Güneş takip sistemi                                            0,6

                                                        4- Isı enerjisi depolama sisteminin

                                                        mekanik aksamı                                                      1,3

                                                        5- Kulede güneş ışınını toplayarak

                                                        buhar üretim sisteminin mekanik aksamı                2,4

                                                        6- Stirling motoru                                                   1,3

                                                        7- Panel entegrasyonu ve güneş paneli

                                                        yapısal mekaniği                                                     0,6                  

E- Biyokütle enerjisine dayalı

üretim tesisi                                     1 - Akışkan yataklı buhar kazanı                             0,8

                                                        2- Sıvı veya gaz yakıtlı buhar kazanı                       0,4

                                                        3- Gazlaştırma ve gaz temizleme gurubu                 0.6

                                                        4- Buhar veya gaz türbini                                        2,0

                                                        5- İçten yanmalı motor veya stirling motoru           0,9

                                                        6- Jeneratör ve güç elektroniği                                0,5

                                                        7- Kojenerasyon sistemi                                         0,4

F- Jeotermal enerjisine dayalı

üretim tesisi                                     1- Buhar veya gaz türbini                                        1,3

                                                        2- Jeneratör ve güç elektroniği                                0,7

                                                        3- Buhar  enjektörü veya vakum kompresörü         0,7

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde 6/B içeriği yeniden düzenlenerek yerli ürün kullanımına ilişkin katkı ilave fiyat ve süreler belirlenmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

395 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4. maddesinin yerli ürün kullanımıyla ilgili Madde 6/B maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederiz.

“Yerli katkı ilavesine ilişkin usul ve esasların ilki en geç 01.04.2012 tarihine kadar yayımlanır.”

                                                                                             Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 4’üncü maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yaklaşmakta olan yeni yılda hepinize sağlıklı, mutlu ve başarılı günler diliyorum.

Aslında önergemizin amacı, ucu açık, “31/12/2015 tarihinden sonra işletmeye girecek olan YEK Belgeli üretim tesisleri için yerli katkı ilavesine ilişkin usul ve esaslar, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenerek ilan edilir.” şeklindeki cümleye bir ek cümle daha koyarak bu belirsizliği ortadan kaldırmaktı.

Umarım, 1 Nisan 2012 tarihinden daha önceki bir dönemde Bakanlar Kurulu tarafından bu esaslar yürürlüğe girer, bizim önergenin de kabul edilmemiş olması çok fazla kayba yol açmaz diyorum. Buradaki amaç, belirli bir tarihe kadar bu teşvikle ilgili esasları yayınlamaktı ancak Sayın Bakan ve Komisyonun katılmamış olması tabii ki Genel Kurulu, şimdiye kadar örneklerine bakarsak, bu önergenin kabul edilmeyeceği yönünde etkileyecektir.

Bunu bu şekilde açıkladıktan sonra, 3’üncü maddede geçen ve bu teklifin en önemli maddelerinden birisi olan alım garantisi fiyatlarıyla ilgili sözlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Aslında biraz önce Sayın Bakana da soruda sorduğum gibi adı “teşvik kanunu” olsa da şu anda getirilen bu maddedeki değişiklik önergesiyle ortaya konan fiyatlar hiçbir değişikliğin yapılmadığının bir göstergesidir. Zaten şu anda mevcut yasada 5,5 euro sent kilovatsaat başına yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilecek elektrik enerjisinin alım garantisi var. Türkiye'nin potansiyeline baktığımızda, en büyük potansiyel rüzgârda ve hidrolik enerjide. Şimdi siz, rüzgâr ve hidrolik enerjide, şu ana kadar olduğu gibi, yatırımlar açısından “yola devam” diyorsunuz. Buna ilave olarak jeotermal enerjiye 8 euro sent, güneş enerjisine ve biyokütleye de 10 euro sent fiyat vererek ileride belki yatırım yapılabilecek bu yeni alanların önünü açmış oluyorsunuz.

Ben buradan şunu sizlerle paylaşmak istiyorum: Eğer siz, bu ülkenin asıl kaynakları olan rüzgâr ve hidroelektrik üretim tesisleri için bu fiyatı değiştirmezseniz zımnen şunu dersiniz: “Evet, şimdiye kadar Türkiye'nin doğal gaza ve petrole bağımlılığının biz devamını istiyoruz, onların yolunun açık olmasını diliyoruz.” demenin bir başka ifadesidir. Sayın Bakan, bu konuda sizin sağduyulu düşünceye sahip olduğunuza inanıyorum ama bunların buraya 7,3 dolar sent olarak konmuş olması, değişiklik yapıldığı anlamına gelmiyor. Zaten mevcut yasada 5,5 euro sent çarpı 1,3 dolar kuru eşittir 7,3 dolar sent kilovatsaat başına fiyat demektir. Bunları koymayalım o zaman, bunun bir anlamı yok. Bu, şu ana kadar olduğu gibi, Türkiye'nin doğal gaza ve petrole bağımlılığının artarak devamının yolunu açacak bir yeni uygulamadır.

Ben, rüzgârcıların ve hidroelektrik yatırımcılarının bu teşvikten yararlanacağına çok fazla ihtimal vermiyorum ancak şu olumlu bir tarafıdır bu kanunun: Bu maddeyle getirilen yerli imalat katkı payları artıdır. Burada çalışacak her Türk genci istihdam imkânına kavuşmuş olacak. Bunu üreten her yerli imalatçımız kilovatsaat enerji üretimi başına ek bir fiyat alacak. Bu olumlu tarafı ancak alım garantisinin hem on yıla indirilmiş olması hem de 5,5 euro sent olarak sabit tutulmuş olması, özellikle hidroelektrikte ve rüzgârda teşvik anlamını taşımaz. Bunun en azından on iki yıla çıkarılmış olması lazım ki uluslararası garanti açısından bankalardan kredi bulabilsin bu insanlar. Bunu on yıla indirmiş olmanız da bir başka dezavantaj olacaktır.

Ben, bu duygularla, her şeye rağmen, sektörün kısmen de olsa bazı sıkıntılarını -çünkü bazı teknik düzenlemeler de var bu yasa teklifinin içerisinde- çözecek olmasından dolayı yasanın hayırlı olmasını diliyorum. Emeği geçen tüm komisyon üyesi arkadaşlarımıza ve Genel Kuruldaki değerli milletvekilleriyle beraber, teklifi orijinalinde hazırlayan Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy’a, Komisyon eski Başkanımız olarak da teşekkür etmek istiyorum çünkü en büyük emek kendisinindir. Hakkı da teslim etmek gerekir.

Saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Biraz önce kabul edilen önerge doğrultusunda madde 4’e bağlı 6/B maddesini cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 4’e bağlı 6/C maddesini okutuyorum:

“Diğer uygulamalar

MADDE6/C- Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten lisans sahibi tüzel kişiler, lisanslarında belirlenen sahaların dışına çıkılmaması ve işletme anında sisteme verilen gücün lisanslarında belirtilen kurulu gücü aşmaması kaydıyla ek kapasite kurabilir.

Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten lisans sahibi tüzel kişiler, on yıl süreyle sistem kullanım tarifelerini yüzde doksan indirimli olarak öder. 1/1/2010 tarihinden itibaren geçerli olacak bu uygulama, üretim tesislerinin işletmeye giriş tarihleri esas alınarak yapılır.

EPDK tarafından lisans başvuruları değerlendirilirken bağlantı görüşünün oluşturulması aşamasında, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesislerine öncelik tanınır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Durdu Özbolat.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 395 sıra sayılı kanunla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Son yıllardaki gelişmelerden tanık olduğumuz üzere enerji kaynaklarının yönetimi, enerji nakil stratejileri ve alternatif enerji kaynakları konusunda teknoloji yatırımları, artık, ülkelerin geleceğini şekillendiren çok etkin bir araç hâline gelmiştir. Artık, ülkeler, orta ve uzun vadeli stratejilerini enerji arz güvenliği ve kaynak çeşitliliğini esas alarak geliştirmeye ve uygulamaya başlamışlardır.

Ülkemiz enerji talebi son yirmi senedir düzenli bir şekilde her yıl ortalama yüzde 8 artan dünyadaki birkaç ülkeden birisidir. Talebimizi karşılamak için yapmamız gereken planlarda, yatırımlarda sürprizlerle, belirsizliklerle dolu bir tüketimimiz yoktur. Ülkemiz, fosil yakıtlarla, arz kaynakları ile tüketim bölgeleri arasında köprü durumundadır; ayrıca, özellikle yenilenebilir enerji ve kömür kaynakları kendi tüketimine yetecek bir ülkedir.

Değerli arkadaşlar, bu İktidar döneminde Türkiye, her defasında vurgulanan jeopolitik konumunu yerli kaynaklarına üvey evlat muamelesi yaparak gittikçe daha fazla dışa bağımlı bir elektrik piyasası oluşturarak pekiştirmiştir. Bugün tükettiğimiz elektriğin yarısı yurt dışından gelen doğal gazla üretilmektedir, kalan yarısının önemli bir kısmı ise kömür ülkesi olmamıza rağmen yerli kömürlerle değil de ithal kömüre dayalı santrallerle sağlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bariz şekilde artan talebi karşılamak için liberalleşme ve özelleştirme yönünü seçen bu Hükûmet, 1 Ağustos 2006’da serbest elektrik piyasasında yabancıların dahi anlamakta güçlük çektiği bir acayip elektrik piyasasının oluşumuna imza atmıştır. Arzın yetersiz olduğu bir piyasada hiçbir planlama yapmadan, hiçbir önlem almadan serbest piyasaya geçilmesi, serbest piyasadaki en büyük oyuncunun da kamu olması, üstüne üstlük aradan geçen uzun sürede yatırımların da önünün tıkanması bugün Türkiye elektrik piyasasını bir sorunlar yumağı hâline getirmiştir. Bıçak kemiğe dayandıkça da doğal gazla elektrik üretimine, ithal kömürle çalışan elektrik santrallerine yüklenilmiştir. Bugün Türkiye’de tüketilen elektriğin yarısı ithal doğal gazla üretilmektedir. Asıl vahamet ise onun yerine koyabileceğimiz yerli yenilenebilir enerji kaynaklarımız olmasına rağmen bu yönde adım atılmamasıdır.

Türkiye'nin iletim ve dağıtım şebekesi eskidir. Siz bu şebekeye hem yatırım yapmayacaksınız, yapmadığınız için de yenilenebilir enerji kaynaklarını bağlamakta çok küçük kapasiteler ayıracaksınız, onu dahi karıştıracaksınız. Diğer taraftan talebi karşılayabilmek için binlerce megavat doğal gaz ve ithal kömüre dayalı santrallere lisans vereceksiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TEİAŞ’a yatırım yapmamız gerekiyor. Yeni trafo merkezleri, yeni iletim hatları ve daha büyük iletim şebekeleri yapmamız lazım. Bu kadar önemli bir işin TEİAŞ’ın hukuki yapılanmasıyla yapılması mümkün değildir. Bu kurumu doğrudan Bakanlığa bağlayarak bir KİT olmaktan çıkarıp şebekeye yatırım yapılacak boyutta bir yapılanmaya dönüştürmemiz gerekiyor. TEİAŞ PMUM yüzünden milyonlarca lira zarar etmektedir.

Bugün Türkiye plansızlık ve vurdumduymazlık sebebiyle arz güvenliği tam olarak risk altında bir ülke konumundadır. Şimdi bu durumu biraz olsun düzeltmek için bundan yaklaşık on sekiz ay önce bir yasa tasarısı el birliğiyle hazırlandı ama her zamanki yaklaşım değişmedi; uzun zamandır çalışma yok, planlama yok, hazırlık yok. Bugüne geldik, şimdi önümüze bu kadar zamandır hiçbir diyalog kurmadan, her ay piyasaları oyalayarak sonunda “Dağ fare doğurdu.” denilebilecek, eskisiyle pek alakası kalmamış bu yeni taslağı getirdiniz.

Bu yasa yenilenebilir enerji kaynaklarıyla elektrik üretimini teşvik etmemekte, tam tersine özellikle de güneş enerjisine yatırımı kösteklemektedir. Önümüzdeki en az üç dört sene uygulanması, yatırım yapılması mümkün olmayacak kadar yetersiz bir destek fiyatıyla teşvik edileceği ifade edilen güneş enerjisine aynı zamanda 2013 yılına kadar 600 megavatlık bir de Türkiye geneli toplam bağlantı sınırı getirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha geçenlerde açılışına katıldığınız bir adet doğal gaz santralinin kapasitesi 930 megavat iken güneş enerjisinin bu şekilde kısıtlanması, engellenmesi manidardır. Türkiye, güneş enerjisi potansiyeli yüksek, şanslı ülkeler arasındadır. Bu kadar önemsediğimiz güneş enerjisine, sahibi olmayan, her yerde olan, her gün düzenli olarak sabahtan akşama kadar tekrarlanan, kimseye boynumuzu büküp el açmayacağımız bu enerjiye hiçbir cazibesi olmayan bir alım fiyatıyla teşvik verirken Türkiye elektrik kurulu gücünün yaklaşık yüzde 1,2’sine ancak karşılık gelen bir bağlantı kapasitesiyle sınırlamak gerçekten doğru değildir. Zira, güneş enerjisi her yerde vardır, hiç kimse sahibi değildir, sınır aşmaz ve tükenmez. Bunun yerine tercih edilen şudur: Türkiye'nin elektrik üretiminin yüzde 50’si, yurt dışından alınan, yüksek tüketim koşullarıyla dayatılan doğal gaza endekslenmiştir, daha da fazla endekslenmeye devam edilmektedir. Bu da yetmemiştir, bir de nükleer enerjide bağımlılık getirilmiştir.

Biz parti olarak her yeni ve yeni nesil teknolojiye her zaman destek olduk. Nükleerle ilgili kanunun adamakıllı şekilde olmasına hiçbir şekilde “Hayır.” demeyiz ama kanunun arkasından dolanıp bir niyet anlaşmasından öte gitmeyen, ucu açık uluslararası sözleşme gibi önümüze getirmenizi de kabul edemeyiz. Nükleer santral, hep beraber tüm sivil toplum örgütlerinin ve santral alanında şu an yaşamını sürdüren insanların iknası ve rızasıyla mümkündür.

Yenilenebilir enerjiye destek vermek bir devlet politikası olmalıdır. Yenilenebilir enerjide, özellikle rüzgârda, güneşte, HES’lerde otoprodüktör üretim yapan tüm santralleri üretim lisansına dönüştürmemiz gerekiyor. Üretim fazlasını satamayan bu santraller üretim yapamayacaklar ve özellikle suyu boşa akıtacaklar. Onun için, mutlaka bir yol bulunması gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TEİAŞ size ne dedi, lütfen bize söyleyin. Güneş için 600 megavat sınırını niye koymuşlar? Eğer harmonik ve fliker etkisi konusunda bir yorum yapılıyorsa şunu hemen belirtelim: Solar termik santrallerin bir doğal gaz termik santralden hiçbir farkı yoktur. İspanya, yaklaşık 3 bin megavat güneş, 20 bin megavat rüzgâr santrali kurmuş -ki güneş ve santral özellikleri bize çok yakın olan bir ülkedir İspanya- ve İspanya’da kurulan santrallerin çoğu eski teknoloji olmasına rağmen hiçbir sorun yaratmadan çalışıyorlar.

Sayın Bakan, siz İspanya’ya gittiniz, var mı böyle bir sınırlama? Biz niye mühendislerimizi yollayıp onların bulduğu çözümü ortaya koyamıyoruz?

Sadece 2008-2009 yıllarında imzaladığınız “kullan ya da öde” anlaşmaları gereği tüketemediğimiz doğal gaz için 4,5 milyar doların üzerinde borçlandığımız söyleniyor. Bu doğru ise -korkarım doğrudur-Türkiye'nin karşılığını dahi tüketemeyerek ödemeye mahkûm edildiği bu miktar güneş enerjisi için getirilen bağlantı limiti olan 600 megavat toplam kapasiteyi 2,5 kere daha bedavaya kurduracak bir miktardır. Burada mantık nedir? Tüketilmeyen enerjiye iki senede borçlanılan paranın tamamı getirdiğiniz limitin 1.500 megavat kadar güneş enerjisi santralini anahtar teslimi maliyetidir. Eğer enerjide dışa bağımlılığımızı geri dönülemez bir noktaya doğru götürmek istemiyorsak, artık, yenilenebilir enerji kaynaklarımızı göstermelik olarak bugün aklımıza gelen çözümlerle değil, planlı, programlı, etkili bir şekilde devreye almamız gerekmektedir. Bunun için bu komik kapasite limitlerinin kaldırılması, lisanslama ve tesis açma süreci için gerekli mevzuatın da ayak sürümeden hazırlanması, uygulanması ve artık bu tesislerin hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Yeni kanunun, her şeye rağmen, herkese, sektöre hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özbolat.

Şahsı adına söz talebi yoktur.

Sayın Cengiz burada mı? Yok.

Soru-cevap işlemini gerçekleştiremiyoruz.

Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

395 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4. maddesinin 6/C maddesinin 2. fıkrasında geçen “on yıl süreyle” ibaresinin “on iki yıl süreyle” olarak değiştirilmesini, aynı fıkrada geçen “1/1/2010 tarihinden” ibaresinin de “1/1/2011 tarihinden” olarak düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Alim Işık

Cemaleddin Uslu

Yılmaz Tankut

 

Kütahya

Edirne

Adana

 

Hüseyin Yıldız

Recep Taner

 

 

Antalya

Aydın

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesi ile 5346 sayılı Kanuna eklenen 6/C maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Abdulkerim Aydemir

Yaşar Eryılmaz

 

Giresun

Ağrı

Ağrı

 

Hasan Kara

Polat Türkmen

 

 

Kilis

Zonguldak

 

"Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretimi yapmak üzere lisans alan tüzel kişiler, lisanslarında belirlenen sahaların dışına çıkılmaması ve işletme anında sisteme verilen gücün lisanslarında belirtilen kurulu gücü aşmaması kaydıyla ek kapasite kurabilirler.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde, 31/12/2015 tarihine kadar her yıl güneş enerjisine dayalı üretim tesislerinin bağlanabileceği trafo merkezleri ve bağlantı kapasiteleri, EİEİ İdaresinin ve TEİAŞ'ın teknik görüşleri alınarak Bakanlık tarafından belirlenir ve yayımlanır. 31/12/2015 tarihinden sonraki yıllara ait bağlantı kapasiteleri ve trafo merkezleri, ilki 01/04/2014 tarihinde olmak üzere her yıl Bakanlık tarafından belirlenir ve yayımlanır.

EPDK tarafından lisans başvuruları değerlendirilirken bağlantı görüşünün oluşturulması aşamasında, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesislerine öncelik tanınır.

Güneş enerjisine dayalı lisans başvurularında standardına uygun ölçüm bulundurulması zorunludur. Güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesisi kurulması için yapılan lisans başvurularında, tesis sahasının malikinin lisans başvurusunda bulunması halinde aynı sahaya başka başvuru yapılamaz. Aynı bölge ve/veya aynı trafo merkezi için birden fazla başvurunun bulunması halinde, başvurular arasından ilan edilen kapasite kadar sisteme bağlanacak olanı belirlemek için TEİAŞ tarafından bu Kanunda belirlenen süreler boyunca uygulanmak üzere, I sayılı Cetvelde öngörülen fiyatların eksiltilmesi usulüyle yarışma yapılır. Yarışma ile ilgili usul ve esaslar Bakanlık, EPDK ve EİE İdaresinin görüşleri alınarak TEİAŞ tarafından çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.

31/12/2013 tarihine kadar iletim sistemine bağlanacak YEK Belgeli güneş enerjisine dayalı üretim tesislerinin toplam kurulu gücü 600 MW'dan fazla olamaz. 31/12/2013 tarihinden sonra iletim sistemine bağlanacak YEK Belgeli güneş enerjisine dayalı üretim tesislerinin toplam kurulu gücünü belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Bu Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetimi EPDK tarafından yapılır veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Güneş enerjisine dayalı üretim tesisi kurmak üzere Kuruma yapılacak başvuruların değerlendirilmesinde yaşanması muhtemel sorunları ortadan kaldırmak amacıyla, bir kişinin kendi mülkiyetindeki sahaya güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesisi kurmak istemesi halinde sisteme bağlanabilecek trafo kapasitesi bakımından sorun olmaması halinde kişiye lisans verilmesi öngörülmektedir. Öte yandan, ister tesis sahasının, ister trafo kapasitesinin, isterse her ikisinin birden çok başvurucu tarafından kullanılmak istenmesi halinde, TEİAŞ tarafından yarışma yapılması öngörülerek, bu yarışmada bu Kanunun genel yaklaşımına binaen öngörülen teşviki en az isteyen kişinin diğer bir deyişle teşvikten en çok vazgeçen kişinin tercih edilmesi ilkesi benimsenmektedir.

Ayrıca, üretim tesislerinin lisans kapsamında yapacakları iş ve işlemlerinin ve özellikle de tesis sahasındaki işlerin denetiminin sağlanması amaçlanmaktadır. Yapılan değişiklik merkez teşkilatından ibaret EPDK'nın lisanslı üretim şirketlerinin iş ve işlemleri yanında dağıtım şirketlerinin lisansları kapsamında yapmaları gereken iş ve işlemlerin hem EPDK hem de kendisinin denetimi altında yetkilendirilen şirketler eliyle denetlenmesine imkân tanımaktadır. Böylece denetim altyapısının güçlendirilmesi ve enerji üretim ve dağıtım tesislerinin denetiminde etkin ve verimli bir altyapının kurulması temin edilmiş olmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi tümüyle değiştirdiği için diğer önergeyi işleme alamıyoruz.

Madde 4’e bağlı 6/C maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyonun bir düzeltme, tashih talebi vardır.

Buyurun.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkan, kanun yapım tekniğine uygunluğunun sağlanması amacıyla, görüşülmekte olan teklifin 4’üncü maddesinin çerçeve hükmünün “5346 sayılı Kanuna 6’ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddeler eklenmiştir.” şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gerekli not alınmıştır.

Düzeltme talebiyle birlikte, çerçeve madde 4’ü cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 5’i okutuyorum:

MADDE 5 - (1) 5346 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının ilk cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddenin sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“31/12/2015 tarihine kadar devreye alınacak bu tesislerden, ulaşım yollarından ve şebekeye bağlantı noktasına kadarki TEİAŞ ve dağıtım şirketlerine devredilecek olan da dahil enerji nakil hatlarından yatırım ve işletme dönemlerinin ilk onbeş yılında izin, kira, irtifak hakkı ve kullanma izni bedellerine yüzde seksenbeş indirim uygulanır.”

“Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde, içme ve kullanma suyu koruma alanlarında ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir.”

“Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik enerjisi üretim tesisleri için 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun Ek 2 nci maddesi hükümleri uygulanmaz.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu kanun teklifinin 5’inci maddesi üzerinde grubum adına konuşma yapmak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

İki gün sonra idrak edeceğimiz yeni yıl vesilesiyle 2011 yılının yüce Türk milletine ve bütün insanlığa hayırlara vesile olmasını diliyorum. Türkiye’mizin yeni yılla birlikte daha onca karmaşanın, sorunlarının üstesinden gelebileceği bir mekanizmaya kavuşması ve millî birlik ve bütünlüğümüzün daha da artmasını Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasa üzerinde, konuşmalardan da anlaşılacağı üzere, aslında dört yıl, beş yıl önce çıkartılmış olan bir yasa üzerinde değişiklik yapan bir teklif ama görünen o ki bu maddeler, bu kanun teklifi özde önemli bir değişiklik getirmemesi nedeniyle keyfekeder bir teklif olarak nitelendirmek gerekir. Çünkü hayatta her şey, devletler mücadelesi, halkların mücadelesi önemli oranda enerjiye dayalı olması nedeniyle, enerjinin bu denli sosyal ve ekonomik hayatımızı etkilemesi nedeniyle, yerli üretimin daha da artırılması, Türkiye’nin total enerji piyasası içerisinde rolünün daha da kuvvetlendirilmesi fevkalade önem arz etmesine rağmen bu yönde, bu teklifle birlikte atılan adımlarda görüyoruz ki herhangi bir önemli değişiklik getirilmemektedir. Zira, sanırım daha iki yıl önce, önceki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler’in basına yaptığı bir açıklama var. Diyor ki açıklamasında: “Bu metin o kadar güzel bir metin ki bunu bazı lobiler engelleyebilir. Onun için, metni sır gibi saklıyorum.” diyor. Daha sonra Sayın Babacan’ın girişimlerini görüyoruz söz konusu metnin yasalaşmaması için. Bu da basına yansıyor ama bu arada Enerji Komisyonu Başkan ve üyelerinin ve iktidar partisinden bazı milletvekili arkadaşlarımızın, muhalefet partilerinin tümüyle birlikte, millî yarar görmelerinden ötürü, iş birliği hâlinde güzel bir millî enerji politikamıza uygun bir metni kabul etmesi yönünde ittifak ettikleri anlaşılıyor. Bugün, işte, ittifak edilmeyen, daha doğrusu ittifak edilen çerçevenin içinin boşaltıldığı bir metnin bize dayatıldığını burada görüyoruz.

İnsanlık sanayi toplumuna geçtikten sonra enerjinin artan önemi günümüze kadar gelmekte ama özellikle, değerli arkadaşlar, fosil yakıtlarının, petrolün, doğal gazın, kömürün, enerji tüketimi içerisinde ağırlığının kaybolmaması ve kaynakların sürekli işletilmesi, bu kaynaklara hükmedenlerin dünya politikasına da hükmetmesinin devamını sağlama adına tabii ki bazı ülkelere dayatmalar oluyor.

Burada sanayi ötesi topluma, modern topluma, bilgi toplumuna geçtiğimiz bu yıllarda, bundan sonra enerji politikalarında değişiklikler olabilir mi, bunu tartışırken, elbette yenilenebilir enerjiye atıfta bulunmak en önemli husustur ancak fosil yakıtların hâlâ geçerliliğini, iktidarını yürüttüğü dünya enerji piyasasında Hazar havzasının da özellikle önemini vurgulamak isterim. Onun için, bu havzalara, Orta Doğu’ya, Hazar’a ve diğer önemli petrol kaynaklarına hükmedenlerin elbette yenilenebilir enerjiyi özendirme faaliyetlerinden rahatsız olmamaları mümkün değildir. Bu itibarla, Türkiye Cumhuriyeti olarak bütün politikalarımızı bu yönde oluşturmamız ve geliştirmemiz gerekiyor. Son sekiz yılda, AKP İktidarı döneminde, gerek dış politikada gerek ulusal güvenlik politikalarında gerek makroekonomik politikalarda, istihdam politikalarında, sosyal politikalarda, millî savunma politikalarında herhangi bir aşama kaydedilmemesi, ülkenin bugün gündeminin çok farklılaşması, Türkiye’nin geriye götürülmesi, her anlamda Türkiye’nin iflas noktasına doğru sürüklenmiş olması, tabii ki yine Türkiye’nin ciddi bir enerji politikası izleyememesi sonucunu da kendiliğinden ortaya çıkarmaktadır. Onun için, biz, Türkiye’nin, aynı zamanda, bütün boru hatlarıyla enerjinin bir coğrafyadan Batı coğrafyasına, Orta Doğu’ya ve diğer coğrafyalara taşınması noktasında önemli bir jeopolitiğe sahip olduğunu biliyoruz ancak bunun yeterince değerlendirilemediğini de görüyoruz. Bu itibarla, hayata geçirilmiş olan Bakû-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’yla birlikte Yumurtalık Terminali ve özellikle Doğu Akdeniz’in bu havzası, Yumurtalık, İskenderun alanı gelecekte aynı zamanda kentleşme ve diğer sorunları da beraberinde getirecektir. Türkiye’nin enerji bağımlılığını asgariye indirecek politikalar mutlaka izlenmelidir. Türkiye’de henüz şu anda yüzde 70’in üzerinde bağımlı bir enerji politikasının yürütüldüğünü ve bu orandan ödün verilmemesi noktasında bir mücadelenin de yapıldığını, değişik mahfillerden ve değişik kaynaklardan öğreniyoruz.

Türkiye ne zaman ki yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarını artırabilir, o zaman yüzde 70 bağımlılığı daha aşağı doğru çekecek kapasiteyi kendisinde bulabilir. Bu nedenle, Türkiye'nin, özellikle birim enerji fiyatında daha ucuza mal edecek uygulamaları, icraatları yapabilmesi için, aşırı yüksek kayıp ve kaçak oranlarını aşağı çekmek, enerji fiyatları üzerindeki KDV ve diğer yükleri azaltmak, pahalı enerji anlaşmalarından vazgeçmek ve personel ve organizasyon maliyetini minimum düzeye indirgemek olarak söyleyebiliriz.

Bu itibarla, bu keyfekeder kanun teklifinin, bu rakamlarla, ülkemiz için, yatırımcılar için pek iyi ve cazip rakamlar olmadığını vurgular, bu duygularla grubum adına yüce heyetinizi tekrar saygılarımla selamlarım.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Şahsı adına Osman Coşkun, Yozgat Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Coşkun.

OSMAN COŞKUN (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin 5’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yenilenebilir enerji kanunu ülkemiz için gerçekten beklenen ve çok önemli bir kanun. Bu kanunun çıkarılması esnasında verdiği destekten ve yetimin hakkını koruduğu hassasiyetten dolayı Enerji Bakanımıza özellikle teşekkür ediyorum. Tüm bürokrat arkadaşlarımıza yaptığı çalışmadan dolayı özellikle teşekkür ediyorum ama şunu da belirtmek istiyorum ki bundan sonra onların işi daha da artacak. Bundan sonraki kısımda yine kendilerine başarılar diliyorum.

Özellikle çıkmasını dört gözle bekledikleri bu kanunun yatırımcılara hayırlı olmasını, ülkemiz açısından verimli olmasını temenni ediyor ve doğudan batıya, güneyden kuzeye ülkemizi şantiyeye çevirecek çalışmalara yarından itibaren başlamalarını ümit ediyorum. İşsizlik konusunda ülkemizde istihdamın artmasına büyük katkı sağlayacağına da özellikle inanıyorum.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının anamızın ak sütü gibi helal kaynak olduğunu birinci konuşmamda belirtmiştim. Bu yasanın uygulanmasıyla doğacak güzellikleri de tüm analarımıza ithaf ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Düzce Milletvekili Sayın Metin Kaşıkoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerine şahsım adına söz almıştım ama maksadın hasıl olduğu düşüncesiyle ve gereksiz bazı kimselerin gereksiz bazı konuşmalarına engel olmak amacıyla ben burada kürsüye çıkmış bulunuyorum.

Bu kanunun vatanımıza, milletimize hayırlı olması temennisiyle hepinizi kalbî duygularla selamlıyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde üç adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

395 Sıra Sayılı kanun teklifinin 5. maddesinin 1. fıkrasının başına “Halen işletmede olanlar dahil” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Alim Işık

Cemaleddin Uslu

Yılmaz Tankut

 

Kütahya

Edirne

Adana

 

Hüseyin Yıldız

Recep Taner

 

 

Antalya

Aydın

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci maddesi ile değiştirilen 5346 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, aynı çerçeve madde ile 5346 sayılı Kanunun 8 inci maddesine eklenen beşinci fıkrasında yer alan "içme ve kullanma suyu koruma alanlarında" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Yılmaz Helvacıoğlu

Ahmet Yeni

 

Giresun

Siirt

Samsun

 

A. Sibel Gönül

İkram Dinçer

 

 

Kocaeli

Van

 

"Bu Kanunun yayımı tarihi itibariyle işletmede olanlar dâhil, 31/12/2015 tarihine kadar işletmeye girecek bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesislerinden, ulaşım yollarından ve lisanslarında belirtilen sisteme bağlantı noktasına kadarki TEİAŞ ve dağıtım şirketlerine devredilecek olanlar da dâhil enerji nakil hatlarından yatırım ve işletme dönemlerinin ilk on yılında izin, kira irtifak hakkı ve kullanma izni bedellerine yüzde seksenbeş indirim uygulanır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı yasa teklifinin 5. maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

 

Kamer Genç

R. Kerim Özkan

Abdulaziz Yazar

 

Tunceli

Burdur

Hatay

 

M. Rıza Yalçınkaya

Metin Arifağaoğlu

 

 

Bartın

Artvin

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 395 sıra sayılı  Yasa Tasarısı’nın 5’inci maddesinin son fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Saygılar sunuyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, bu Meclis bizim tam sinir harbi yaptığımız bir Meclis hâline geldi. Meclis Başkanlığı makamında oturan kişi hissî hareket ediyor, İç Tüzük’ü dinlemiyor. İç Tüzük’ün 87’nci maddesi belli, “Önergeler geliş sırasına göre okunur, aykırılık sırasına göre işleme konur.” Benim aykırılık önergemi koymuyor, sırf konuşturmamak için, ondan sonra başkasının önergesini koyuyor, “maddeyi tümüyle değiştirdim…” Böyle bir uygulama yok. AKP’liler bakıyorlar ben Genel Kurul salonundaysam kişisel söz alıp konuşuyorlar, değilsem konuşmuyorlar; ne olacak yani bu sizin yaptığınız? Dürüstlüğe sığmaz ki Sayın Meclis Başkan Vekili. Bakın, Mehmet Ali Şahin burada, AKP Grup Başkan Vekilinin yaptığı konuşmada ilime sataşma vardı, söz istedim, vermedi. Devamlı tansiyonumuzu yükseltiyorsunuz.

Bakın, Canikli’nin yaptığı konuşma şu: “İstanbul Göztepe Hastanesinin onarım işini alan bir Tuncelili.” “Bu kişi, Ali Özcan Tuncelili değil.” diyorum. Yine “İstanbul Merdivenköy Dispanser inşaatını alan Adil Özçırpıcı Tuncelili.” dedi burada Canikli. “Tuncelili değil.” dedim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Adil Özçırpıcı Malatyalı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Malatyalı işte, arkadaşımız biliyor.

Şimdi, ben dedim ki: “İftira atıyorsun.” Canikli çıktı dedi ki burada: “Bu belgeye dayanıyor.” Ya Canikli, belgeye dayanıyorsa, buyur, belgesini…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Belgeyi vereceğim size.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben bunu söyledim, geldi, bu defa işi Aleviliğe döktü. Ya Alevilik meselesi değil. Bakın, CHP sosyal demokrat bir partidir, kimsenin dinine, ırkına, mezhebine bakmaz, siz bakıyorsunuz, özellikle o alana çevirmeye çalışıyorsunuz. Genel Başkan Yardımcınız Hüseyin Çelik çıkıyor “Falanca adam Kürt ve Alevi.” Sana ne ya? Kürt ve Alevi olabilir, dinsiz olabilir, başka bir milletten olabilir.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Olabilir, biz kimseye bir şey demiyoruz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Biz sizin Genel Başkanınızın mezhebini, soyunu, ırkını soruyor muyuz? Sormuyoruz. E niye soruyorsunuz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sormuyoruz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Mahsus oraya çekiyorsunuz.

Şimdi, bakın… Çık, özür dile ama bu adamlar Tuncelili değil.

Sonra, ben senin akrabanı söyledim. Bir bankada bölge müdürü olmuş. Ama her bankanın bölge müdürü gelip de genel müdür yardımcısı mı oluyor?

Beyler, bu işler olmaz. Bakın, hep milleti kandırıyorsunuz. Ya burada bari hiç olmazsa af dilemesini bilin, özür dilemesini bilin. Yanlış söylüyorsunuz.

MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Sen yanlış söylüyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben burada daima doğruları konuşuyorum.

Şimdi, bakın, bir nükleer enerji getirdiniz, nükleer enerji santrali. Bu nükleer enerji santrali işi ne oldu? Önce Rus ve Türk şirketine verildi ve ta o zaman verilen fiyat 21,16 sent. TETAŞ bunu çok yüksek buldu, “Türkiye’deki toplam satış fiyatlarının 3 katı.” dedi. Danıştay da bunu iptal etti. Tuttunuz getirdiniz Meclise, kanun hâline dönüştürdünüz. E bu ne demektir? Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu yolsuzluğa alet edilmesi demektir. Bu, Meclisin manevi şahsiyetine yapılan en büyük hakaret değil mi? Şimdi, Rusya Türkiye'de 21 milyar dolarlık nükleer enerji santrali yapacak, bütün sermayesi Rusya’ya ait. Arkadaşlar, bu, Türk halkının, Türk milletinin menfaatine mi? Değil. Ama, yani üç beş kuruşluk, kendi yandaşlarınızın menfaati için devletin bu kadar yük altına, bu kadar sömürü altına, bu kadar başka kaynakların emri altına girmesini sağlayan vicdan mıdır? Hangi vicdandır? Hangi vatanseverlik duygusudur? Hangi Müslümanlık kaidesidir?

Şimdi, burada yenilenebilir enerji kaynaklarını getirmişsiniz. Tamam, ülkemizin menfaatine neyse onu yapalım, bu memleket hepimizin. Bu sıralardan nice insanlar geldi geçti ama sizden önce gelip geçen insanlar bu memleketin, milletin menfaatini düşündüler. Burada iktidar sırasında oturan insanlara karşı bir olumsuzluk söylendiği zaman insanlar utançlarından kaçacak yer buldular, sonra geldiler, düzelttiler.

Şimdi, kanunlar getiriyorsunuz, bütün maddelerini değiştiriyorsunuz. Arkadaşlar, bu maddeleri kimin için değiştiriyorsunuz? Kanun, kanun… Yazmışsınız, getirmişsiniz komisyonlara. Komisyonlarda bunlar tartışılıyor, bir de son anda getiriyorsunuz, korsan önergeler veriyorsunuz. Bu korsan önergelerle kime ne menfaat sağladığınız belli değil.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –  Yani kimseye bir şey sağlamaz ama…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bunları uygulamada görüyoruz çünkü okumuyoruz. Hanginiz bu önergelere okuyarak oy veriyorsunuz arkadaşlar? Bunlar, hepsi memlekette rant kaynakları. Bu rant kaynaklarının kime aktarıldığını, devletin kaynaklarının kim tarafından sömürüldüğünü bizim bilmemiz lazım, engellememiz lazım, millet bizi bunun için gönderdi. Burada birtakım insanlar bazı holdinglerin menfaatlerini özel korumak için görevli gelmişler buraya.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Biz bunların karşısında nasıl engel olacağız? Meclis Başkanı buna engel olmuyor, ötekiler olmuyor, kim olacak? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci maddesi ile değiştirilen 5346 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, aynı çerçeve madde ile 5346 sayılı Kanunun 8 inci maddesine eklenen beşinci fıkrasında yer alan "içme ve kullanma suyu koruma alanlarında" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                    Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

"Bu Kanunun yayımı tarihi itibariyle işletmede olanlar dâhil, 31/12/2015 tarihine kadar işletmeye girecek bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesislerinden, ulaşım yollarından ve lisanslarında belirtilen sisteme bağlantı noktasına kadarki TEİAŞ ve dağıtım şirketlerine devredilecek olanlar da dâhil enerji nakil hatlarından yatırım ve işletme dönemlerinin ilk on yılında izin, kira irtifak hakkı ve kullanma izni bedellerine yüzde seksenbeş indirim uygulanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değiştirilmesi önerilen birinci fıkranın mevcut hali, bu hükmün yürürlük tarihinden önce işletmeye girmiş olan tesislerin de bu hükümden yararlanıp yararlanmayacağı hususunda muğlaklık içerdiğinden yapılan değişiklikle bu muğlaklığın giderilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca, içme ve kullanma suyu koruma alanları gibi toplum hayatı açısından son derece hayati önem taşıyan alanlara müdahalenin de önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

395 Sıra Sayılı kanun teklifinin 5. maddesinin 1. fıkrasının başına “Halen işletmede olanlar dahil” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Alim Bey…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu düzenleme ile hâlen işletmeye açılmış olan tesislerin de bu Kanunla getirilen avantajlardan yararlandırılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 6’yı okutuyorum:

MADDE 6 - (1) 5346 sayılı Kanunun 10 ncu maddesi, aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 10- Bu Kanunun 6 ve 6/A maddelerine aykırı faaliyet gösterdiği tespit edilen tedarikçiler hakkında, 4628 sayılı Kanunun 11 inci maddesi hükümleri uygulanır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına…

OKTAY VURAL (İzmir) – Konuşmuyoruz Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şahsı adına Mahmut Mücahit Fındıklı…

MAHMUT MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Konuşmuyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Eyüp Ayar? Yok.

Başka söz talebi? Yok.

Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 6 ncı maddesi ile değiştirilen 5346 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde yer alan "edilen tedarikçiler" ibaresinin "edilenler" ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Ahmet Yeni

İkram Dinçer

 

Giresun

Samsun

Van

 

A. Sibel Gönül

Yılmaz Helvacıoğlu

 

 

Kocaeli

Siirt

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

395 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 6. maddesinde geçen “aykırı faaliyet gösterdiği tespit edilen” ibaresinin “aykırı faaliyette bulanan” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Alim Işık

Cemaleddin Uslu

Yılmaz Tankut

 

 

Kütahya

Edirne

Adana

 

 

Mümin İnan

Hüseyin Yıldız

Recep Taner

 

 

Niğde

Antalya

Aydın

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Alim Bey, gerekçeyi mi okutayım?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu düzenlemeyle madde metninin daha anlaşılır hâle getirilmesi ve 4628 sayılı kanun ile uyumlu olması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 6 ncı maddesi ile değiştirilen 5346 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde yer alan "edilen tedarikçiler" ibaresinin "edilenler" ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                  Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yaptırımlara ilişkin düzenlemenin atıfta bulunduğu 4628 sayılı Kanunun 11 inci maddesi hükümleri ile uyumlu hale getirilmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlindeyse önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, anlaşılır şekilde okusun efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz. 

 

Nurettin Canikli

Ahmet Yeni

İkram Dinçer

 

Giresun

Samsun

Van

 

Azize Sibel Gönül

Yılmaz Helvacıoğlu

 

 

Kocaeli

Siirt

 

Madde 7- 5346 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"4628 sayılı Kanun kapsamında imzalanan su kullanım hakkı anlaşması hükümleri çerçevesinde DSİ'ye ödenecek olan enerji hissesi katılım payının hesabında esas alınacak tesis bedeli, tek veya çok maksatlı tesislerde tesisin ihaleye esas ilk keşfi;

a) Enerji tesisini ihtiva ediyorsa, tesisin DSİ tarafından yapılan kısmın ilk keşif bedeli,

b) Enerji tesisini ihtiva etmiyorsa, ortak tesise ait ilk keşif bedeli,

c) Enerji tesisini ihtiva etmemekle birlikte, DSİ tarafından enerji tesisi kısmen yapılmış ise ihaleye esas ilk keşif bedeli,

TEFE/ÜFE ile su kullanım anlaşmasının yapıldığı tarihe getirilmiş olan bedelin % 30'undan fazlasını geçemez."

BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Yeterli çoğunlumuz vardır, katılıyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yeterli çoğunluk var mı?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayalım efendim.

BAŞKAN – Evet, 14 kişi var Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi tabii, bir ek madde. Bu maddeyle ne murat ediliyor, ne sağlanıyor, bu konuda Sayın Bakan lütfen bir bilgi versin yani bu madde ne getiriyor, ne götürüyor? Yani, milletvekili kaldır, indir yani böyle bir şey olabilir mi?

BAŞKAN – Tamam Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani, faydalı mı, değil mi, bilmiyoruz. Lütfen… Bu, maliyeyle ilgili bir şey.

BAŞKAN – Tamam Sayın Başkanım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Anadol, buyurun.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bir maruzatta bulunacağım yerimden. Diyorum ki bu teklif, muhalefet gruplarının da desteklediği bir teklifti yenilenebilir enerji, ama komisyonlar çalıştı, Meclis üzerinde bir karara vardı, şimdi kanun yeniden yapılıyor. Buraya sürprizlerle karşılaşmak için gelmedik. Bugün geldi bu. Bu mutabakatın daha evvel yapılması lazım ve bozulmaması lazım.

Teşekkür ederim.

MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – İzah etsin Sayın Bakan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir dakika… Sayın Başkanım… Sayın Başkanım, izin verir misiniz?

BAŞKAN – Evet…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir saniye Sayın Başkanım…

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Komisyon üyeleri biliyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İzin verin Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Yeni madde olarak görüşme açtım.

Sayın Bakanım…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İzin verin Sayın Başkanım, Sayın Bakandan önce ben bir…

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Alim Bey biliyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Değerli arkadaşlar, Sayın Başkan; biz bu madde ihdasıyla ilgili, arkadaşlarımıza bilgi verdik. Eğer gruplarımızın bu konuda tereddütleri varsa biz talebimizi geri çekebiliriz Sayın Başkan. Çok net olarak…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam, var; çekelim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Burada şuna katılıyorum: Yani biz burada mutabakatla çalışıyoruz ve ben bu bilgileri kendilerine sabahleyin takdim ettim ama buna rağmen o konuda bir tereddütleri, sıkıntıları ya da problemleri varsa biz çekiyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Evet, çekelim.

BAŞKAN – Önergenizi geri mi çekiyorsunuz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çekiyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Çok teşekkür ederiz, sağ olun.

MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Bakanın Genel Kurulu aydınlatmasını rica ediyoruz.

BAŞKAN – Evet, önerge geri verilmiştir efendim.

MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Bilgilendirin Genel Kurulu Sayın Bakan.

BAŞKAN – Arkadaşlar, önergeyi veren arkadaşlar önergelerini geri çektiler. Dolayısıyla, işlemden kaldırılmıştır.

Madde 7’yi okutuyorum:

MADDE 7 - (1) 5346 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 5- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31/12/2009 tarihine kadar, bu Kanunun 6 ncı maddesi kapsamındaki uygulamalar için 2008 yılına ait Türkiye Ortalama Elektrik Toptan Satış Fiyatı geçerlidir.

Bu Kanunun 6, 6/A ve 6/B maddelerinde çıkarılması öngörülen yönetmelikler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içerisinde yayımlanır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan.

Sayın Akcan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz ve Türkiye için oldukça önemli olduğuna inandığım, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy tarafından verilmiş kanun teklifinin 7’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, madde 7, geçici madde 5 olarak takdim ediliyor içeride ve “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31/12/2009...” deniliyor. Tabii, kanun teklifi 2008’de verildiği için -bir sene sonra ve geldiğimiz zaman 2010’un sonu- kanun teklifinin verildiği tarihten itibaren yaklaşık iki yıl geçmiş.

Nükleer enerji ile ilgili yapılan anlaşmanın uygun bulunduğuna dair kanun tasarıları görüşülürken ne demiştik? “Yenilenebilir enerji bu ülke için çok önemli ki konuya hassas milletvekillerimiz kanun teklifi veriyor, bunu bir an önce kanunlaştıralım.” Hatta, bu nükleer enerjiyle ilgili kanun tasarısını görüşürken “Hiç görüşmeden, sadece geneli üzerinde üç beş dakika grupların görüşünü arz etmelerinden sonra, maddelerini hiç konuşmadan oylayalım.” diyerek değerlendirme yapmıştık ama o gün geldi ve nihayet, geç de olsa bu tasarıyı ele alıyoruz.

Bu tasarıyı ele alırken dikkat etmemiz gereken bir husus: İki sene önce kanun teklifi verildiği zaman bu kanun teklifinin iktidar partisi milletvekilleri tarafından düşünülerek taşınılarak verilmiş olduğunu kabul eden bazı yatırımcılar, kanun teklifinin içinde yer alan parametrelere göre kendilerini yatırıma hazırladılar, hatta yatırım yaptılar. Şimdi bu parametreler bazı noktalarda, özellikle fiyat noktasında değiştiğinde -ki Kütahya Milletvekilimiz Sayın Alim Işık da bu konuya değindi- bu değişiklik onların aleyhine tecelli ettiğinde -nasıl ki Rekabet Kurumu var haksız rekabetin önüne geçmek için- bu mekanizmayı nasıl çalıştıracağız da -bu şekilde fizibilitesini hazırlamış- teklif metninin içeriğine göre fizibilitesini hazırlamış olan insanların mağduriyetini ortadan kaldıracağız? Ben bu hususu, tutanaklara geçmesi açısından bir daha ifade etmeye ve dönülebilecek bir nokta varsa o noktadan, hatadan dönülmesi adına değil de insanların olumsuz etkilenmemesi adına düşünülmesinden yana ifade etmek istedim. Bu ihtiyacı görüyoruz.

Bunun dışında, değerli milletvekilleri, bu teklifin 1’inci maddesinde “biyogaz” kavramının metinden, öbür ana kanundan çıkarılması gündeme gelmişti. O zaman da çok üzülmüştüm.

Değerli milletvekilleri, biyogaz -sera gazı salınımının gerçi olumsuz etkilenmesinin önüne geçecek bir durum değil- sera gazı etkisinin oluşmasında sebep olan, rol oynayan gazların atmosfere salınımında etki eden faktörleri ele aldığımızda yaklaşık olarak üçte 1 oranında evsel atıklar ve hayvansal üretimin rol aldığını ifade ediyor konu uzmanları. Dolayısıyla hayvansal üretimden kaynaklanan atıklardan çıkan gazın, biyogazın -biyogaz gaz diye nitelendirdiğimiz komponentinde ağırlıklı olarak metan bulunan gazın- kullanılması amacıyla Avrupa yaklaşık çeyrek asırdan beri vatandaşlarını teşvik etmekte ve “biyogaz kullanımı” adı altında bir faktörü ele aldırmakta teşvik ederek. Nasıl? Biyogazı elde ederek hayvansal atıklardan yani dışkıdan biyogaz elde etmek suretiyle küçük işletmelerin ve orta ölçeklikli işletmelerin enerji ihtiyacı karşılanıyor ama her şeyden önemlisi tarım sektörüyle ilgili bir problem hallediliyor.

Değerli milletvekilleri, ziraat fakültelerimizin toprak bölümünün öğretim üyelerinin, bilim adamlarının yaptığı çalışmalar sonunda ortaya koydukları Türkiye gerçeği şu: “Eğer devlet olarak mesela, bir erozyonla mücadelede veya ağaçlandırma kampanyasında bir ciddi devlet politikası uygulasak ve toprakların organik madde açığını karşılamak, kapatmak için bir sistem geliştirsek ve bütün millet, bu milletin bütün fertleri bu hassasiyet üzerinde yoğunlaşsa, yarım asır sonra, eh, Türkiye topraklarının bir miktar organik madde açığı karşılandı diyebilecek noktaya geliriz.” diyorlar.

Yani Türkiye topraklarında bitkisel üretim için olmazsa olmaz faktörlerden bir tanesi olan organik maddenin inanılmaz seviyelerde açığı var. Bu açığın kapatılmasında biyogaz üretmek amacıyla toplanan gübrelerin posa hâlinde, biyogaz üretildikten sonra açığa çıkanın kurutulup, fermente edilip yeniden ihtiyaç varsa hâlâ organik madde açığı olan toprağımızda kullanılması bitkisel üretimde inanılmaz boyutlarda artışlara sebep olacak bir faktör olarak karışımıza çıkıyor. İşte bu yüzden biyogaz üretiminin teşvik edilerek, oradan belki enerji, elektrik üretilmesini teşvik etmek suretiyle bu konuyla doğrudan ilgili olmasa da tarımsal üretim için gerekli olan bu noktaya gitme şansını yakalayabiliriz diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, hazır tarımla ilgili bir noktaya gelmişken… Sayın Bakanımızın bu noktadaki hassasiyetini biliyorum. Dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesinden önce, devletimiz, bitkisel üretim amacıyla, tarımsal sulama amacıyla kullanılan elektriğin kısmen dönemsel olarak yani hasat zamanına bağlı olarak ödenmesi imkânını sağlıyorlardı. Bu doğru bir yaklaşımdı ama özel sektörün eline geçtikten sonra, hasat gerçeğine rağmen yani adam, mayıs ayından itibaren tarlasını sulamaya başlıyor ve şu anda ürettiği örneğin şeker pancarının teslimatını yaptığı hâlde daha parasını alabilmiş değil. Mayıstan itibaren içinde bulunduğumuz ayı düşünürseniz, aralık ayını, yaklaşık sekiz aylık periyot demektir bu. Sekiz ay sonra hâlâ parasını alamamışsa, buna karşılık özelleştirme sonunda özelleştirmeyi üstlenmiş sektör aylık olarak çiftçiden kullandığı elektriğin ücretini talep ederse, burada ciddi bir çıkmaz olacak demektir. Ben, bu noktada, özelleştirmeden dağıtım işini almış olan şirketlerimizin bu noktaya dikkatleri çekilerek bir orta yol, bir sağlıklı yol bulunabilmesi için görüşmeler yapılmasının Türk tarımı için oldukça elzem ve önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, benim dikkatimi çeken bir diğer husus, sayın Bakanlığın dağıttığı broşürlerde de vardı; maliyet bazlı fiyatlandırma hususu. Bu fiyatlandırmada bir faktör de kayıp kaçaklar. Burada kayıp, TEDAŞ’ın aldığı yaklaşık 130 milyar kilovatsaat, bunun içindeki 23 milyar kilovatsaat kayıp kaçak. Bunun teknik boyutlu kısmı 8 milyar kilovatsaattir. Geriye kalan 15 milyar kilovatsaat, kaçak kullanımdan kaynaklandığına inandığımız miktardır. Eğer sokak aydınlatmalarını, eğer teknik olmayan kaçak kullanımdan kaynaklanan bu faktörü ve eğer TRT payını üst üste koyarsak değerli milletvekilleri, yaklaşık 4’le 5 milyar TL arasında bir yük, faturayla düzgün elektrik ücretini kullanıp ödeyen vatandaşlarımızın üzerine sarılıyor demektir. Yani, işin en kolay yanı. Öyle yerler var ki belli bölgelerimizde, bu hepimizce malum, o bölgelerde trafo var, o trafoda hiç abone yok ama şakır şakır o trafodan elektrik kullanıldığını resmî makamlar tespit ediyor. O zaman, eğer orada abone yoksa, ama abone olmamasına rağmen o trafodan elektrik kullanılıyorsa, bu kullanılan elektriğin bedeli abone olmadığı için ortada alınamıyorsa, o zaman bunun bedeli kimden alınacak? Abone olmuş olan insanlardan alınacak. Bu rakamın yaklaşık 4,5-5 milyar civarında olduğu hususuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu, bir haksızlıktır. Devletine karşı borcunu yerine getiren normal tüketicinin üstüne salınması olayı ciddi bir haksızlıktır diyor, bu kanun teklifinin hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.

Şahsı adına Başkanlığımıza ulaşmış olan bir söz talebi yoktur.

Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

395 sıra sayılı Kanun Teklifinin 7. maddesinde yer alan “31/12/2009” tarihinin “31/12/2011”, “2008 yılına” ibaresinin de “2010 yılına” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Alim Işık

Cemaleddin Uslu

Yılmaz Tankut

 

Kütahya

Edirne

Adana

 

Hüseyin Yıldız

Recep Taner

 

 

Antalya

Aydın

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 7 nci maddesi ile 5346 sayılı Kanuna eklenen geçici 5 inci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Özlem Türköne

İkram Dinçer

 

Giresun

İstanbul

Van

 

Hayrettin Çakmak

Yahya Akman

 

 

Bursa

Şanlıurfa

 

“Geçici madde 5.- Bu Kanunun 6, 6/A, 6/B ve 6/C maddelerinde çıkarılması öngörülen yönetmelikler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içerisinde yayımlanır. YEK Destekleme Mekanizmasına 2011 yılında tabi olmak isteyenler, YEK Belgesi almak ve 6, 6/A, 6/B ve 6/C maddelerinde çıkarılması öngörülen yönetmeliklerin yayımlanmasını takip eden 1 ay içerisinde EPDK'ya başvurmak zorundadır. YEK Destekleme Mekanizmasına 2011 yılında tabi olanların listesi, başvuruların alınmasını takip eden 1 ay içerisinde EPDK tarafından yayımlanır. "

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun teklifinin hazırlandığı tarihten sonra geçen süre dikkate alınarak tarihler yeniden düzenlenmektedir. Ayrıca Kanunda çıkarılması öngörülen yönetmeliklerin hazırlanmasına dair süre sınırı getirilmek suretiyle ilk uygulama yılına ilişkin düzenleme yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Bu, madde metnini tamamen değiştirdiğinden diğer önergeyi işleme alma imkânı kalmamıştır.

Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 8’i okutuyorum:

MADDE 8 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde, MHP Grubu adına Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına yenilenebilir enerji kanunu üzerinde söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisinin sekiz yıllık iktidarı döneminde -evet, yaptıklarınız var, yapamadıklarınız var ve hatta yapmak istemedikleriniz var- ülkeyi sanal gündemlerle meşgul edip ülkenin önemli öncelik ve sorunlarını maalesef göz ardı ettiniz. İşte, enerji de bunlardan biridir. Bakın, ilk defa Milliyetçi Hareket Partisinin ortaya koyduğu “2023’te lider ülke Türkiye” hedefine ulaşabilmek için dışa bağımsız enerjiye sahip olmamız şarttır.

Değerli milletvekilleri, bugün, elektrik üretimimizin yüzde 49’u doğal gaz, yüzde 6’sı ithal kömür, yüzde 3’ü fuel oil olmak üzere, yüzde 58’i ithal yoluyla sağlanmaktadır. Kalanın yüzde 20’si linyit kömüründen, yüzde 16’sı barajlardan ve yüzde 6’sı da diğer kaynaklardan elde edilmektedir. Görülüyor ki dışa bağımlı bir enerji üretimimiz var.

2020 yılına kadar kurulu gücümüze en az 50-60 bin megavatlık kapasite ilave etmek zorundayız, yani yılda yaklaşık 4 bin megavatlık enerji yatırımı yapmalıyız. Maalesef kurulu potansiyelde 2003-2007 arasında, geçmiş hükûmetlerin bıraktığı döneminizde biten yatırımların sonucu sadece 9 bin megavatlık bir artış olmuştur. Oysa 2003-2010 arasında en az 28 bin megavatlık bir artış olması gerekirdi. Görülüyor ki İktidarın enerjideki karnesi de bize göre son derece zayıftır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin iklim şartları güneşten rüzgâra, jeotermalden biyokütleye kadar pek çok yenilenebilir enerji kaynağı açısından fevkalade zengindir. Bu kaynakların en bolu olan akarsularımızı değerlendirip doğaya ve çevreye zarar vermeden HES’lerin sayısını ve gücünü artırabiliriz. Yalnız, bu HES’leri yaparken, önce nehir ve ırmaklarımızdaki sularımızı değerlendirmeliyiz. Bakın, sadece bir örnek veriyorum: Kastamonu’daki Taşköprü ve Obrucak barajlarını 2002’de söz vermenize rağmen hâlen yapmadınız. Hem elektrik üretecek hem de sulama yapacak olan bu büyük barajlar dururken, sizin, gidip, o güzelim ormanları ve doğayı tahrip ederek derelere HES yapmanız, tabii ki birileri tarafından eleştirilecektir.

Değerli milletvekilleri, altını çizerek ifade ediyorum ki, enerji yatırımlarımızı bu zengin kaynaklarımıza aktardığımızda hava kirliliğinden uzak, çevreye duyarlı, verimli ve ucuz enerjiye sahip olacağız.

Rüzgâr enerjisine gelince: Çalışmasına 2000 yılında başlanan Türkiye rüzgâr haritasının tamamlanarak en verimli bir şekilde rüzgâr kaynaklarımızın enerjiye dönüştürülmesi gerekiyor. Başta rüzgâr olmak üzere, tüm yenilenebilir enerji yatırımlarına Milliyetçi Hareket Partisinin desteği tamdır.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar yeterince dile getirilmemiş olan boğazlardaki alt ve üst akıntılardan enerji üretimini çok önemli saydığımı huzurlarınızda ifade etmek istiyorum. Bu akıntıların yenilenebilir enerjide önemli bir kaynak olduğuna inanıyorum. Görüntü kirliliği yapmadan, özellikle alt akıntılardan teknolojinin imkânlarıyla elektrik üretilebilir. Bu imkânın ilgililerce değerlendirilip bir sonuca bağlanmasını Hükûmetin ve siz değerli milletvekillerinin ve muhterem kamuoyunun dikkatlerine sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, elektrik enerjisi sanayiye destek sağlayan temel sektördür ve altyapıdır. Türk sanayicisinin ve iş adamının devletten istediği, başka ülkelerin sanayicileriyle rekabet edebilme güçlerinin artırılmasıdır. Devlet olarak başka ülkelerdeki şartları kendi sanayicimize ve iş adamlarımıza hazırlamak durumundayız. Elektriğin kilovatsaati bizde 13 sent, başka ülkelerde 3 sent ise, biz, sanayicimize “Hadi gidin, dünyayla rekabet edin, şu cari açığı kapatalım.” diyemeyiz.

Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz ki seçim yaklaştı, seçim yaklaşınca, dilin kemiği de yok ya, bol keseden seçim vaatleri ortalığa saçılmaya başladı. Dillerinde kemik olmadığı için katrilyonluk vaatlerde bulunup sözlerini tutmayanlara canlı bir örnek vermek istiyorum. 2002 seçimleri öncesinde yani sekiz yıl evvel Sayın Başbakanımızın Kastamonu Nasrullah Camisi önündeki meydanda söz verdiği vaatlerden sadece birini, enerjiyle ilgili olduğu için sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bakın, Sayın Başbakan neler vadediyor, kendi sesinden size dinletmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, lütfen efendim yani konuşmanızı yapın, siz kendiniz söyleyin efendim, Sayın Başbakan ne söylemişse.

Sayın Serdaroğlu, böyle bir üslup olmaz ama, lütfen… İstirham ediyorum yani, lütfen.

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Böyle bir şey olabilir mi ya!

BAŞKAN - Sayın Serdaroğlu, lütfen, istirham ediyorum. Arkadaşım, yapmayın.

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Dinlemek istemiyor musunuz? Peki.

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Ayıp! Ayıp!

BAŞKAN – Hayır, siz kendiniz söyleyin. Mehmet Bey, kendiniz söyleyin.

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Peki, dinlemek istemiyorsanız, ben şimdi, değerli Başbakanımızın, Sayın Başbakanımızın bu meydanda ne söylediğini deşifre ederek burada okumaya çalışacağım, söylemeye çalışacağım. Diyor ki: “Düşünün, şu anda biz sanayiye kilovatsaati 7 sentten enerji veriyoruz. Ama bugün hidroelektrik santrallerinde enerji üretiminin maliyeti 1 sent, doğal gaz çevrimde 12 sent. 1’e 12 maliyeti görüyor musunuz? Bu memleket batmasın da ne yapsın?” diyor. Ve “Termik santrallerinde maliyet 3 sent. Yazıktır, günahtır. Biz kalkıp sanayiye 7 sente, 8 sente değil de 3 sente, 4 sente enerji vermeye yönelirsek benim sanayicim dünyayla rekabet eder hâle gelir ve yatırımlarını artırır.” diyor. Evet, siz de duydunuz, Sayın Başbakan 2002 yılında sanayicinin 7 sentten kullandığı elektriği pahalı bulup 3-4 sente indireceğini vadediyor. O gün beğenmediği, “İndireceğim.” diye söz verdiği 7 sentlik fiyat bugün ne kadar biliyor musunuz? Tam 13 sent. Sayın Başbakan 2002 seçimlerinde sanayiciye elektrik fiyatını yarı yarıya azaltmayı vadederken bugün bunu 2 katına çıkarmıştır.

İşte şu, bir organize sanayi bölgesinde üretim yapan bir sanayicimizin elektrik faturasıdır değerli milletvekilleri. Verilen sözlerin tutulmadığının resmî bir belgesidir. İşte bu fatura -beni bağışlayın- “Atma Recep, din kardeşiyiz!” deyiminin vücut bulmuş, canlanmış, yaşanmış bir örneğidir!

İktidar partisi geçen sekiz yıl içinde verdiği sözlerin büyük bir bölümünü tutamamış, bolca karşılıksız palavra basmıştır! Geçmişte ve günümüzde bolca karşılıksız palavra basanlara bir Giresun türküsünü hatırlatmak istiyorum:

 “Atma Hakkı atma, pişman olursun,

Giresun beylerine rezil olursun.”

Değerli milletvekilleri, bizi izleyen değerli vatandaşlarıma senenin son günlerinde şunu söylemek istiyorum: Milliyetçi Hareket Partisinden böyle uçuk vaatleri duymadınız ve duymayacaksınız. Dilin kemiği yok ama akıl var, izan var, din var, iman var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Tutamayacakları sözleri verenlere Cenabı Allah’ın nefreti var.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Size verdi cevabını.

BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, teşekkür ediyorum.

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Bakın…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, lütfen…

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Evet, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Yasanın hayırlı olmasını Cenabı Allah’tan diliyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.

Başka söz talebi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam.

Buyurun Sayın Susam.

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Değerli arkadaşlar, “Yürürlük” maddesinde söz alıp, grubumuz adına bazı duygularımızı sizlerle paylaşıp, bu kanunun ülkemize ve tüm Bakanlık ve yatırımcılarımıza hayırlı olmasını dilemek için aslında söz aldım ama öncelikle bir şeyi söyleyeyim: Uzun dönemdir bu kanunla ilgili olarak Komisyonda çalışıyoruz; alt komisyonlar kurduk, komisyonlarda çalıştık. Yalnız, şurada son yaşadığımız noktada tüm iyi niyetimizle, bu kanunun geçmesine duyduğumuz inançla, bu ülkenin yenilenebilir enerji kaynağında yatırım yapılabilmesinin önünün açılmasında her türlü desteği vermenin iyi niyetiyle her türlü toleransı gösterdik. Ancak, bazı noktalardaki duruma da -bundan sonraki- bu Meclisin kanun çıkarma tekniği açısından dikkat etmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Tüm görüşmelerimize rağmen, sanki kanun çıkarmıyoruz da tüzük yazıyoruz, yönetmelik yazıyoruz gibi yeniden kanun yapan, yeniden madde ihdas eden uygulamaların doğru olmadığını düşünüyorum. İnşallah, uyumlu, bu Meclisten kanunlar çıkartabilmenin ve bu ülkenin çıkarına olduktan sonra iktidarıyla muhalefetiyle beraberce elbirliğiyle olumlu sonuçlar alabilmenin yolu birbirimize güvenden geçer. O güvenin altında da, birbirimize açık, ne istediğimizi bilen ve söylediğimiz sözlerin sonuna kadar arkasında duran tavrımızı gerçekleştirmeliyiz.

Onun için, bu konuda dikkatinizi çektikten sonra, Sayın Bakana ve Bakanlık bürokratlarına şunu söylemek istiyorum: Yenilenebilir enerjiyle ilgili olarak tüm desteği verdik, bundan sonra görev sizindir. Bu görevi layıkıyla yerine getirmek ve bu ülkenin 2023 hedeflerinde yenilenebilirde kullanılacak tüm kaynaklarının kullanılması için yatırımcıların önünü açmak ve bu yatırımcılara gerekli desteği sağlamak, yatırımcıları seçerken tarafgir olmak değil bu işi gerçekten yapabilecek olan insanların önünü açmak ve onları desteklemek sizlerin görevi olmalıdır. Biz de bu konunun takipçisi olup sonuna kadar bu konuda düzgün ve ülke yararına olan işlerin destekçisi olacağız.

Bu duygularla, hepinize katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyorum ve bu duygularla, şahsım ve grubum adına, yeni yılın tüm ülkemize barış, huzur, beraberlik ve kardeşlik getirmesi dileğiyle, huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vural.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, tabiatıyla, bu kanun teklifinde ismi geçen Sayın Soner Aksoy’a teşekkür ediyoruz, emek sarf etti, epey de badirelerden geçti. Dolayısıyla bugün burada, biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun arzu ettiği istikamette olmamasına rağmen böyle bir kanun teklifinin hazırlanmasında gerçekten gayretlerinden dolayı çok teşekkür ediyorum.

Enerji konusunda gerçekten Türkiye’nin enerji bağımlılığını azaltması gerekiyor, maliyetini azaltması gerekiyor. Bu bir millî meseledir. Burada muhakkak hep beraber, birlikte bu kaynakların daha verimli kullanılması için çalışmamız gerekiyor. Bu çerçevede, son derece önemli, geçen bu kanun teklifinin Meclisten geçmemesi üzerindeki en önemli tartışma, güneş enerjisi ya da yenilenebilir enerjiyle ilgili yapılacak yatırımlarda yerli olacak tesislere verilecek teşvikle ilgiliydi. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunun yapılması gerektiğini ifade ettik ancak maalesef o gün bunu kabul ettirme imkânını haiz olmadık. Bugün düşük de olsa böyle bir teşvik var. Ben bu bakımdan Sayın Canikli’ye de teşekkür ediyorum. Ama şunu düşünmemiz lazım: Biz üretiyoruz, özellikle AKP’nin ekonomi politikaları açısından dışarıdan olan teknolojilere talebi oluşturup eğer bununla ilgili katma değerin Türkiye’de kalmasını sağlayamazsak rekabet gücü elde edemeyiz. Onun için bizim düşünmemiz gereken husus, burada her bir kuruşunu harcayacak vatandaşımızın harcadığı her bir kuruşla daha fazla katma değerin Türkiye’de kalmasını sağlamaktır. Vatandaşlarımız iş bekliyor, refah bekliyor. Burada bu pazarı açıp rüzgâr enerjisiyle ilgili, teknolojiyle ilgili pazarı açın, ondan sonra yurt dışındaki adam gelsin, teknolojiyi satsın, biz ödeyelim, adamlar kendilerine iş bulsunlar. Böyle bir mantık artık bizim rekabet gücümüzü engelleyen bir mantıktır. Onun için her bir konuda bunun yapılması lazım. Keşke daha önceleri daha telefonla, cep telefonu, GSM’le ilgili pazar açıldığı zaman, Türkiye bununla ilgili pazarı açtığı zaman, Türkiye keşke bununla ilgili üretimlerin Türkiye’de yapılmasıyla ilgili bir teşvik koysaydı. Keşke elektrik üretim ekipmanları piyasasında da Türkiye’de üretimle ilgili teşvikler olsa. O bakımdan ithalata dayalı bir büyüme. Türkiye’de üretmeyip, yurt dışında üretilenleri Türkiye’ye ithal etmek gibi bir ekonomi politikasının bu millete iş ve aş üretmediği kesin olarak ortaya çıkmıştır. Ben bu yeni gelişen bir teknolojide böyle bir teşvikin ne ölçüde katma değer sağlayacağını bilemiyorum gerçekten çünkü ne yazıktır ki, düzenleyici etki analizi yok bunlarda. Yani milletvekillerinin önüne geliyor; peki, ne kadar iş sağlayacak, teknolojimizi hangi noktaya getirecek, ne kadar kaynak gidecek, bizim elektrik faturamızı nasıl etkileyecek diye, bu bilgilerin Meclise gelmesi lazım. Bunlar milletvekili. Milletvekiline gidip sordukları zaman, evet, biz bunu çıkarttık… Sayın Başbakan diyor ki: “Hesap kitap işi.” Bir yolla ilgili, bölünmüş yolla ilgili bir hesabı yapıyor ama bununla ilgili hesapların milletvekillerine gelmesi gerekir ki, bunu, menfaatinize olup olmadığını biz kontrol edelim. O bakımdan, Başbakanlığın talimatıyla -aslında Meclis Başkanlığının da bunu yapması lazım- bu kanunların düzenleyici etki analizlerinin muhakkak parlamenterlere verilmesi lazım. Hangi sektörü nasıl etkileyecek, ne yapacak? Bunlar olmadan, el yordamıyla bu kanunların yapılması, doğrusu, ne getireceğini, ne götüreceğini bilmiyoruz.

Bakın, ortalama bir maliyet var, 7 sent dediniz. Peki, ben şöyle bir varsayım yapıyorum: Eğer Türkiye’de ortalama enerji fiyatı düştüğü zaman siz yenilenebilir enerjiye daha fazla destek vermek durumunda kalacaksınız. Böyle maktu oranlar, nasıl bunlarla ilgili… Varsayalım bugün sizin enerji ortalama maliyetiniz 8 sent ya da 6,5 sent, 7 senti belirlediniz. Yarın öbür gün 4 sente düştüğü zaman, siz bu sektöre 8 sentten kaynak aktarmış olacaksınız. Yarın öbür gün bu Meclise birileri gelip bize sorduğu zaman, “Ey Meclis, ey milletvekilleri, bunu göremediniz.” dediği zaman nasıl hesabını vereceğiz?

Değerli kardeşlerim, hatırlayınız, mobil santrallerle ilgili yapılan ihalelerde de böyle yapıldı. Enerjinin kısıtlı olduğu bir dönemde yapılan yüksek fiyatlı enerji faturalarını Türkiye ödemek zorunda kaldı. Onun için, bunlarla ilgili yapılırken ölçüyü iyi belirlemek gerekmektedir. Bu bakımdan, bununla ilgili tereddütlerimizin olduğunu da ifade etmek istiyorum. Türkiye’nin ortalama enerji maliyeti düştüğü zaman buraya daha fazla kaynak aktarmak gibi bir riskle de karşı karşıya kalabiliriz. Acaba bunun ortalama enerjiye dayalı nispi bir oran olarak belirlenmesi daha uygun olur muydu, olmaz mıydı, doğrusu bunların tartışılması gerekir. Bu bakımdan, bu, enerjiyle ilgili, hepimiz “Yenilenebilir enerji olsun.” diyoruz ama bunun ekonomiye maliyetinin ne getireceğinin de burada rakamlarla ortaya konulması gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, bu yeniden yapılandırmayla ilgili, özellikle, bir mail geldi. Belki de Sayın Bakan, elektrik borçları, TEDAŞ’la ilgili şeyleri geldiği zaman… Hatay Reyhanlı ilçesi çiftçileri göndermiş: “2005, 2006, 2007 TEDAŞ’a olan toplam 41 milyar borcum vardı. 2 bin kişi çevremde vardı, biz… 2009’da çıkartılan TEDAŞ borçlarının yeniden yapılandırılması için otuz altı ay vade ve altı ayda bir olmak üzere, 29 bin olmak üzere toplam 174 bin TL borçlandırma yapılandırması yaptım. Şu ana kadar 87 bin TL ödedim. Eğer TEDAŞ borçlandırmasına gitmeseydim bu af tasarısıyla 62 bin TL civarında ödeme yapacaktım ama bugüne kadar 87 bin TL ödedim.” diyor. Bakın, 2009’da yaptığınız yeniden yapılandırma ve bugünkü yeniden yapılandırma doğrultusunda, daha önce bu yeniden yapılandırmaya girenler diyor ki: “Aradaki fark… 62 bin ödeyecektim, şu anda 87 bin ödedim.” Dolayısıyla böyle olduğu zaman, bu yeniden yapılandırmalarla ilgili, daha önce yeniden yapılandırma ödeyenlerle ilgili maalesef adaletli bir sistem de olmamaktadır. Bu bakımdan bunu da bu vesileyle iletmek istedim.

Ben, bu kanun teklifinin, ülkemizin enerji kaynaklarının daha fazla kullanılmasına, daha fazla verimli olarak kullanılmasına vesile olmasını diliyorum. Bu çerçevede, yönelttiğim eleştirilerin de Enerji Bakanlığı tarafından dikkate alınması gerektiğini ifade ediyorum.

İnşallah, biraz sonra iki tane uluslararası sözleşmeyi de görüşeceğiz. 2011 yılına da sayılı günler kaldı. Bu vesileyle, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bütün milletvekillerimizin yeni yılda ailelerinizle birlikte sağlık ve mutluluk, esenlik içerisinde geçmesini diliyorum. Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. Saygılarımla. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

AK PARTİ Grubu adına, Giresun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Nurettin Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, ben de öncelikle bu kanun teklifinin yasalaşma aşamasına gelmiş olmasında emeği geçen, başta teklifin hazırlayıcısı Soner Aksoy Bey olmak üzere, tüm bürokrat arkadaşlara, Bakanlığımıza, Sayın Bakanımıza ve elbette burada bulunan siyasi parti gruplarına, milletvekillerimize, muhalefetiyle iktidarıyla, çok teşekkür ediyorum, şükranlarımı arz ediyorum katkılarından dolayı. Gerçekten, çok güzel, örnek diyebileceğimiz bir çalışma ortamı ile son -özellikle bu hafta- çalışmamızı tamamlıyoruz.

Değerli arkadaşlar, biraz önce Sayın Vural’ın bahsettiği birkaç konu var, ben de katılıyorum gerçekten. Özellikle fiyatların önümüzdeki sürece yönelik olarak esnekliğinin sağlanmasının buraya yansıtılması, uygulamaya yansıtılması konusunda Sayın Vural’ın söylediği hususlar çok önemli ve özelliği nedeniyle teknoloji içeren bu alanda fiyatların, üretim maliyetlerinin çok hızlı düştüğü dikkate alınırsa bu fiyat esnekliğinin de bu tasarıya mutlaka monte edilmesi gerekirdi. Aksi hâlde, başlangıçta verilen lisanslar yüksek fiyattan on yıl boyunca Türkiye’nin ödemesi gereken veya devletin ve sonuçta milletin ödemesi gereken elektrik faturalarının yüksek rakamlara baliğ olması gibi bir sonuçla karşı karşıya kalınabilirdi.

Bu gerçekten hareketle, 3’üncü maddeyle ilgili olarak verdiğimiz önergede bu hususu düzenleyen, tam da biraz önce Sayın Vural’ın bahsettiği o sakıncayı ortadan kaldıracak ya da düzenlemeyi sağlayacak bir önerge vermiştik 3’üncü maddede. Orada bu sorun çözüldü. Belki gözünüzden kaçmış olabilir. Orada, aşağıya doğru fiyatları değiştirmek için Bakanlar Kuruluna yetki veren bir madde var. Yukarıya yetkisi yok Bakanlar Kurulunun. Listede belirlenen fiyatlar üst fiyatlar. Bakanlar Kurulu bu fiyatları aşağı doğru çekebilir. Bunu verdik. Nedeni de, aynı sizin söylediğiniz, burada haklı olarak ortaya koymaya çalıştığınız gerekçeler ve muhtemel sıkıntıları ve fiyat indirimlerini vatandaşa yansıtabilmek amacıyla bu konuldu. Gerçekten, başta güneş enerjisi olmak üzere maliyetler, hepimizin çok yakinen bildiği gibi, hızla düşüyor. Birkaç yıl önce güneş enerjisinde 24 euro sentlik fiyatlar tartışılıyordu. Bugün bu tasarıda kilovatına 10 euro sent bir fiyat kararı verildi. Dolayısıyla, muhtemelen önümüzdeki günlerde, başta güneş enerjisi olmak üzere tüm yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimine ilişkin maliyetlerde ciddi bir azalma meydana gelecek. Bu azalmanın da buraya yansıtılmasını sağlamak amacıyla bu düzenlemeyi koyduk. Önce onu belirtelim.

İkincisi, yine, aynı mantıkla ve aynı kaygıyla, hassasiyetle güneş enerjisinde başlangıçta 600 kilovatlık bir üst sınır getirdik. Bunun da nedeni bu, çünkü şu anda güneş enerjisine çok yüksek miktarlarda lisans verilmesi hâlinde on yıl boyunca, maliyetler düşse dahi kilovat başına 10 sentten ödemek zorunda kalacaktık devlet olarak, millet olarak. Onu engellemek için bir sınır koyduk. Birkaç yıl sonra maliyetler düştüğünde, Bakanlar Kuruluna verilen yetki çerçevesinde aşağı çekilecek fiyatlar ve yeni verilen lisanslar daha düşük fiyattan verilecek. Dolayısıyla bunu öngördüğümüz için bu sakıncayı ortadan kaldıran düzenlemeyi yapmış bulunuyoruz, bu sakınca ortaya çıkmayacak.

Ben, tekrar, emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum, siyasi parti gruplarımıza ve bütün milletvekili arkadaşlarımıza.

Hepinizin, milletimizin, AK PARTİ Grubu olarak da yeni yılını tebrik ediyorum, inşallah çok daha hayırlı bir dönemin başlangıcı olur diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli.

Başka söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Evet, teklifin tümünün oylamasından önce oyunun rengini belirtmek üzere, lehte, Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekilimiz… Yok.

Aleyhte, Sayın Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.

Buyurun Sayın Genç. (AK PARTİ sıralarından “Yeter be!” sesi)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu, sana ne! Yeterse çık dışarı!

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 395 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin tümünün oylanmasından önce oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, hepimiz bu memleketin insanlarıyız. Bizim amacımız, bu memleketin kaynaklarının en iyi şekilde kullanılması, birtakım kişiler tarafından haksız peşkeş çektirilmemesi, ülkemizde bu kadar işsiz varken, bu kadar aç varken, bu kadar yoksul insan varken bu kaynakların en iyi şekilde değerlendirilmesi.

Bilmiyorum, size hiç gelmiyor mu? Bana o kadar acınacak durumda insanlar geliyor ki, yani insan olduğumdan utanıyorum. Geliyor kadın “Çocuklarım var, ekmek alamıyorum.” diyor, geliyor burada “Otobüs param yok.” diyor. Tabii siz yerinize gitmediğiniz için bu insanların dertlerini görmüyorsunuz. İşte bu sıkıntılar, bizi, burada devletimizin kaynaklarının en iyi şekilde kullanılması, milletimizin menfaatine en iyi şekilde kullanılması için çaba sarf ediyoruz.

Şimdi, bakın, bu kanunda mesela 5’nci madde var. Bakın, millî parklar, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yabani hayat geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde elektrik üretim tesisi kurulmasını, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulundan izin almanız gerekirken, getiriyorsunuz Bakanlığa veriyorsunuz.

Bakın, sayın milletvekilleri, şimdi, Türkiye, ender güzel coğrafyalara sahip bir ülke. Bu ender güzel coğrafyalar içinde de belirli çok doğal parklar var, tabiat varlıkları var. Şimdi, orada üç beş kuruş işte kâr elde etmek için... Bakanlık siyasi bir makamdır ama Anıtlar Kurulu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, bunlar ülkenin daha gerçeklerini iyi bilen kurullardır. Şimdi, onlardan alıp siyasi bir makama veriyorsunuz. Siyasi makam da politikacının emri altında, politikacıya dayanamaz ki. Dolayısıyla o güzelim tabiat varlıklarını çok küçük bir değerler için tahrip etmek mi memleketin menfaatinedir, yoksa bunların en iyi şekilde korunması, nesilden nesle gitmesi mi daha iyi bir sonuçtur, ülke için faydalıdır? Bana göre bu maddeyle dahi Türkiye’deki doğal yapıyı yok ediyorsunuz. Mesela, işte bizim Munzur Vadisi çok mükemmel, şahane bir vadi.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Doğal sit alanlarında koruma kurulu veriyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, o alttaki koruma kurulunda diyorsunuz, bakın…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Doğal sit alanlarında. Orası doğal sit alanı.

KAMER GENÇ (Devamla) –  Doğal sit alanlarında… Doğal sit alanı her tarafı ilan etmiyorsunuz ki.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Dediğiniz yer doğal sit alanı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Kardeşim, işte millî park. Millî park çok önemli bir alan. Hangi millî parkları doğal sit alanı ilan ettiniz? Çoğunu etmiyorsunuz. Mesela, bizim Munzur Nehri’nin olduğu vadi dünya harikası bir vadi. Şimdi oraya bir baraj yaptığınız zaman hakikaten oradaki o doğal yapıyı yok ediyorsunuz. O doğal yapıyı yok etme pahasına, orada yetişen o bitkileri yok etme pahasına ne elde ediyorsunuz? Çok düşük bir kazanç. İşte bizim istediğimiz, bu ülkenin sıkıntılarını, gerçeklerini, ihtiyaçlarını iyi hesaplayıp bu memleketi üç beş kuruşluk menfaat için birilerine peşkeş çektirmemek.

Bakın, bir önerge... Sayın Canikli, teşekkür ederim bu önergeyi geri çektiğiniz için. Ama bakın, bu su kullanım haklarıyla ilgili bir önerge verdiniz. Bunun kime fayda getireceğini ben size açıklayacağım, şimdi zamanım yok.

Arkadaşlar, bakın, ben yirmi beş senedir bu Parlamento çatısı altındayım. Burada öyle milletvekilleri var ki cep telefonları elinde, holdinglerle telefonla konuşuyorlar “O maddede şu önergeyi ver…” Ve veriyorlar. Maalesef böyle arkadaşlar, vallahi böyle billahi böyle. Dolayısıyla, devletin, milletin katrilyonları gidiyor, trilyonları gidiyor. Yani bizim istediğimiz bundan bu Parlamentoyu kurtarmak, bu Parlamentoya milletin menfaatine yarar sağlayan, milletin menfaatine hizmet eden kanunları getirmek, bizim amacımız bu.

Ben de, zamanım kalmadı, yeni yılımızın ülkemize, milletimize hayırlar ve uğurlar getirmesini diliyorum. İnşallah, bu milletimiz… Önümüzdeki sene bu AKP İktidarının son yılı olacak, çünkü sizden çok çekti bu millet.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Senin son yılın, senin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Diliyorum milletimizin… Merak etmeyin, millet her şeyi görüyor, milleti kandırıyorsunuz.

Ben bütün vatandaşlarıma Allah’tan en güzel sağlıklar, başarılar, huzur diliyorum ve memleketimizin birlik ve bütünlüğünün korunmasını diliyorum. Hepimizin arasındaki kardeşlik ve hoşgörü düşüncesi ve duygusunun gelişmesini istiyorum.

OSMAN KILIÇ (Sivas) – İşte böyle ol ya!

KAMER GENÇ (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum.

Sayın Bakanın kısa bir teşekkür konuşması olacak.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de öncelikle, başta kanun teklifinin sahibi olan Soner Aksoy milletvekilimize huzurlarınızda teşekkür ediyorum ve bütün emeği geçen bağlı, ilgili, ilişkili kuruluşlarımız ve Hazine başta olmak üzere bütün bakanlıklarımıza da teşekkür ediyorum. Burada iktidarıyla muhalefetiyle bu kanun teklifinin kanunlaşmasıyla alakalı katkı koyan bütün milletvekili arkadaşlarımıza da ve bütün gruplara da teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, 2010 yılının son kanunu olarak çıkıyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İki kanun daha var.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – İnşallah önümüzdeki hafta salı günü de -eğer mutabakat sağlanmışsa yine enerji KİT’lerinin mahsuplaşmasıyla alakalı kanun- bir enerji kanunuyla beraber başlamış olacağız.

Bu vesileyle yeni yılınızı da kutluyorum, inşallah, sağlık, sıhhat içerisinde nice yıllar temenni ediyorum.

Kısaca bir gerçekten bahsetmek istiyorum. O gerçek şu: Bu koymuş olduğunuz katkılarla beraber istihdamı artırıcı, sanayinin daha farklı sektörlere de yatırım yapmasını sağlayan bir kanunu burada geçirmiş olduk. Yaklaşık 20 bin megavatlık bir güç elde etmiş olsak sırf bu kanundan sonra, 25-30 milyar dolarlık bir yatırım… Hele hele yerli kaynaklardan yapılabiliyorsa bu, hem sanayi açısından hem de istihdam açısından önemli bir katkı sağlanmış olacaktır.

Tabii, burada arkadaşlarımız bu katkıları koyarken aslında tüketicinin daima pahalı, üreticinin ise daima ucuz bulduğu bir kalemi regüle etmekle alakalı bir çalışma yaptık. Dediğim gibi, yatırımcı bu fiyatlarla mutlaka yatırım yapabileceği bir noktayı yakalar ve bulur. O yatırımı da yapar. Bununla alakalı hiçbir endişeye düşmeyelim, piyasa bunu bu şekliyle regüle eder. Bakın, şu ana kadar yaklaşık 550 tanesi su, 93 tanesi da rüzgâr olmak kaydıyla yaklaşık 670 tane yatırımcının hiçbir tanesi bu fiyatlarla satmadı, serbest piyasaya bu fiyatların daha üzerinde sattı. O yüzden siz kaygı ve endişeye kapılmayın, verdiğiniz tekliflerle “İşte, 1 euro sent daha, 1 dolar sent daha fazla versek yatırımcı gelir.” demeyin. Yatırımcımız bu fiyatlarla beraber yatırım yapar, iklim müsaittir, siyasi istikrar müsaittir, zemin müsaittir, o açıdan inşallah bütün bu yatırımlar yapılacaktır.

Ben, sırf bilgi kirliliğine mâni olmak açısından, bir milletvekilimiz de bahsettiler, Niğde’de İller Bankasının yaptığı yatırımla alakalı… Ben bu arada kendisiyle telefonla konuştum. “Siyasi gerekçelerle bu yatırım engellendi.” dendi. Sırf düzeltme adına söylüyorum. Bakın, AK PARTİ İktidarında bu ülkenin idaresine irade koyan yapının her sektörü, hiçbir görüş ayrılığına bakmaksızın, hangi belediye olursa olsun, ister İller Bankası paylarıyla isterse sektörel, bütün bakanlıkların yatırımlara koyduğu paylar itibarıyla baktığımızda hiçbir ayrım yapmaksızın… (MHP sıralarından gürültüler)

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Öyle yapmıyorsunuz!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, sırf bir yanlış anlama olmasın diye diyorum; üç yıl önce yapılan bir sondajda 29 derece çıkıyor su, 400 metre sonra 200 metre artırılıyor 28 derece çıkıyor, 40 derecenin altında çıkmaması için bu araştırmalar yapılıyor. Bakın, “Siyasi gerekçelerle.” dediğiniz için söylüyorum, teknik gerekçelerle o arama durduruluyor. Bakın, teknik gerekçelerle… Rapor yarın tekrar sunulacak, ben bir yanlış anlama olduğu kanaatiyle söylüyorum.

Ben şöyle söylüyorum: Değerli arkadaşlar, hepinize tekrar teşekkür ediyorum, koymuş olduğunuz katkılardan dolayı. Hayırlı, güzel bir işe imza attık. Tekrar iyi çalışmalar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, 4’üncü sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/781) (S. Sayısı: 459)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/752) (S. Sayısı: 522)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti ile Filipinler Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Filipinler Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/738) (S. Sayısı: 481) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 481 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE FİLİPİNLER CUMHURİYETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASI VE EKİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 18/3/2009 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Filipinler Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması” ve eki “Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Filipinler Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :        254

Kabul                                   :         254 (xx)

                           Kâtip Üye                                                             Kâtip Üye

                          Fatih Metin                                                          Yaşar Tüzün

                               Bolu                                                                   Bilecik”

Her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, 7’nci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti ile Kanada Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kanada Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/784) (S. Sayısı: 533) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 533 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE KANADA ARASINDA GELİR VE SERVET ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASI VE EKİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 14 Temmuz 2009 tarihinde Ottava’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Kanada Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması” ve eki “Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Kanada Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :        255

Kabul                                   :         255 (x)

                           Kâtip Üye                                                             Kâtip Üye

                          Fatih Metin                                                          Yaşar Tüzün

                               Bolu                                                                   Bilecik”

Her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.

Sayın milletvekilleri, 8’inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Arasında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Türkiye Cumhuriyetindeki İşbirliği ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Arasında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Türkiye Cumhuriyetindeki İşbirliği ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/907) (S. Sayısı: 569)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışmamızın son gününde, grup başkan vekili arkadaşlarımızın mutabakatına, iyi niyetine dayalı olarak bugün çok güzel görüşmeler yaptık, yılı böylece güzelce kapattık. İnşallah önümüzdeki yılda da bu şekildeki uyum içerisinde bir çalışmayı ümit ediyorum.

Sizlerin ve bizleri izleyen bütün vatandaşlarımızın yeni yılını kutluyor, milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.

Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 30 Aralık 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma saati: 20.57