44162 Normal 44162 4 4 2011-02-11T13:58:00Z 2011-02-11T14:01:00Z 1 38935 221933 TBMM 1849 520 260348 12.00 110 false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                                                                YASAMA YILI: 5

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 88

43’üncü Birleşim

28 Aralık 2010 Salı

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in, İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

2.- Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 91’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Türkiye İş Kurumu ile KOSGEB’in iş birliğiyle girişimcilere verilen hibe ve kredi desteklerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

2.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

3.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 91’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

4.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Atatürk’ün Ankara’ya gelişi münasebetiyle yapılan Harbiyeli koşusuna ilişkin açıklaması

5.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, gündem dışı konuşmalara cevap veren 2 bakanın Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 91’inci yıl dönümü nedeniyle Valilik uygulamalarına değinmemesine ilişkin açıklaması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde kamu yönetimindeki kadrolaşma iddialarının ve siyasi maksatlı işlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/961)

2.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, KÖYDES projesinin uygulanmasında ortaya çıkan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/962)

3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, sel afetinin nedenlerinin araştırılması ve sel riski taşıyan alanlar ile yerleşim yerleri ve ekonomik faaliyet alanlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/963)

4.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki deprem riskinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/964)

B) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/139), gündeme alınmasına ilişkin önergesi

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurul çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, öğrenim ve harç kredilerinin geri ödemesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1142) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Damal’daki bazı köylerin sağlık ocaklarındaki ihtiyaçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1699) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki sağlık hizmetlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1772) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki içme suyu analizine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1775) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki içme suyu analizine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1776) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki sağlık hizmetlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1780) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki kar ambulansı sayısının artırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1824) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki kar ambulansı sayısının artırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1825) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

9.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Iğdır’daki sağlık ocağı ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1832) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

10.-Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, domuz gribi önlemlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1869) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

11.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezi ihtiyacı ile hastanelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1900) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

12.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki sağlık çalışanlarının döner sermaye paylarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1940) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Siirt Devlet Hastanesindeki personel açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1963) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da sağlık hizmetlerindeki bazı ihtiyaçlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/2015) ve  Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ili Çıldır ilçesi Aşıkşenlik beldesindeki doktor ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2101) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

16-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çıldır’daki doktor ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2155) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof Devlet Hastanesine diyaliz ünitesi kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2159) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

18.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, organ nakline ilişkin sözlü soru önergesi (6/2161) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

19.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2162) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

20.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli sağlık personelinin sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2166) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

21.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof’taki kapalı sağlık ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2179) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

22.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Merkez köylerindeki kapalı sağlık ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2188) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

23.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle’nin köylerindeki kapalı sağlık ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2189) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

24.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki kapalı sağlık ocaklarının hizmete açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2210) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

25.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, kanser hastası sayısına ve kullanılan kanser ilacı miktarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2220) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

26.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ve bazı ilçelerindeki uzman hekim açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2221) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

27.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, açılan ve kapanan eczane sayısına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2222) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

28.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki meslek hastalıklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2261) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

29.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un, kişi başına düşen hekim sayısına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2269) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

30.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Tarsus’un hastane ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2272) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)

4.- Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonları Raporları (1/772) (S. Sayısı: 472)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/781) (S. Sayısı: 459)

6.- İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu  (1/752) (S. Sayısı: 522)

IX.- OYLAMALAR

1.- Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Edremit Devlet Hastanesinin doktor ve tıbbi cihaz ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/16498)

2.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, kaçak etlere ve et fiyatlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/16859)

3.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, mera alanlarının tahsis amacı dışında kullanılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/16881)

4.-İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, İstanbul’da bir semtteki yeşil alana okul yapılacağı haberlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/16887)

5.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir beldedeki sulama kanallarının bakımına ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/16910)

6.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, İstanbul Çamlıca’daki verici istasyon anten sisteminin yenilenmesine ve verici kulesinde meydana gelen yangına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/16912)

7.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, TRT’deki programlara ve bazı iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/16919)

8.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Türkiye-AB müzakere başlıklarının açılması konusunda yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/16927)

9.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Füze Kalkanı Projesine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/16933)

10.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, hava yolu ulaşımındaki farklı fiyat uygulamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/16968)

11.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, askerlik görevi esnasında hayatını kaybeden bir kişinin ölüm sebebine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül’ün cevabı (7/16996)

12.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Belediyesine ait olan Et Süt Entegre Tesisinin Et Balık Kurumuna devredileceği iddiasına,

TMO’nun protein cihazı alımına,

-Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir köyde meydana gelen sel felaketine ve alınan önlemlere,

-Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, zeytinciliğin geliştirilmesine,

Et ve süt ürünleri ile gıda üretim yerlerinin denetlenmesine,

Kaçak et girişlerinin önlenmesine,

Manisa’daki zeytin üreticilerine yapılan desteğin yükseltilip yükseltilmeyeceğine,

-Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, illere göre hayvan sayıları ve verilen teşvik miktarlarına,

-Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, damızlık hayvan sayısına ve et ithaline,

Tavşanlı’daki mera alanlarının imara açılacağı iddialarına,

Tavşanlı’daki mera alanlarına,

Tavşanlı’daki mera alanlarının tapu kayıtları ile ilgili iddialara,

Tavşanlı’daki mera alanlarının tarım arazisi gibi gösterilerek tarımsal desteklerden yararlanıldığı iddialarına,

- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, et fiyatlarındaki artış ve et ithaline,

- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’deki hayvan varlığına ve kullandırılan hayvancılık kredilerine,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/17015, 7/17016, 7/17017, 7/17018,  7/17019, 7/17020,  7/17021, 7/17022, 7/17023, 7/17024,  7/17025, 7/17026, 7/17027, 7/17028 7/17029)

13.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/17060)

14.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17084)

15.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kamu yatırımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/17133)

16.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, eski bir futbolcunun enerji alanında lisans ticareti yaptığı iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17157)

17.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki kum, çakıl ve taş ocakları için alınan ÇED raporlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/17198)

18.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, ilgili kuruluşların ve enerji sektöründeki KİT’lerin mali durumuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/17228)

19.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, özel tiyatroların desteklenmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/17235)

20.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bir tarihî eserin yurt dışına kaçırıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/17237)

21.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, yeni ihdas edilen hukuk müşavirliği kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/17384)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.05’te açılarak iki oturum yaptı.

2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/960) (S. Sayısı: 575),

2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2009 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/905, 3/1261) (S. Sayısı: 576),

Tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.

Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Genel Başkanına,

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Hükûmete ve Başbakana,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bütçenin kabulü nedeniyle bir teşekkür konuşması yaptı.

28 Aralık 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.39’da son verildi.

 

                                                             Mehmet Ali ŞAHİN

                                                                       Başkan

              Bayram ÖZÇELİK                                                                     Yusuf COŞKUN

                       Burdur                                                                                       Bingöl

                    Kâtip Üye                                                                                 Kâtip Üye


No.: 50

II.- GELEN KÂĞITLAR

27 Aralık 2010 Salı

Tasarı

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmaya Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/984) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.12.2010)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Türk Cumhuriyetlerine yönelik politikalara ve ortak tarih kitaplarının yazımına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) sözlü soru önergesi (6/2291) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Füze Kalkanı Projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2292) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, bir ilköğretim okulunun bina ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2293) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ziraat mühendislerinin istihdamına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2294) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, yeni ihdas edilen hukuk müşaviri kadrolarına yapılan atamalara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/17384) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/12/2010)

2.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, akaryakıt ürünlerindeki fiyat artışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17385) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2010)

3.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, KÖY-DES Projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17386) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

4.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, Füze Savunma Kalkanı Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17387) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

5.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, bir Yunan istihbarat görevlisi ile görüştüğü iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17388) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

6.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz'un, ilaçlar piyasaya çıkmadan önce yapılan ve insan sağlığına zarar veren testlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17389) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/12/2010)

7.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, Balâ’daki bir taşınmazın satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17390) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

8.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Samsun’da kömür yardımının dağıtılma şekline ve yardımlardan yararlanacak kişilerin kriterlerinin belirlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17391) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

9.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, TOKİ konutlarının ödemelerine ve iade edilen konutlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17392) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

10.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Seydişehir Eti Alüminyum A.Ş.’nin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17393) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

11.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir beldenin nüfusu, seçmen sayısı ve referandum sonuçları ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17394) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

12.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, internet üzerinden yapılan satışlardaki vergi yükümlülüğüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17395) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

13.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Tokat’ın Çevrecik-Saraykışla-Büşürüm bağlantı yoluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17396) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

14.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, Maliye Bakanının emeklilerle ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17397) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

15.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, üniversitelerdeki olaylara karışan öğrencilere verilen cezalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17398) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

16.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, zaman aşımına uğrayan Kemal Türkler cinayeti davasıyla ilgili hakim ve bürokratların soruşturulması izni taleplerinin sonuçlandırılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17399) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

17.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Kemal Türkler cinayeti davası sanığının ödenek yetersizliği nedeniyle duruşmada hazır bulundurulmadığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17400) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

18.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, etik davranış ilkelerini ihlal eden personele ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17401) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

19.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Adana Kürkçüler Cezaevinde intihar eden bir tutukluya ve idarenin uygulamalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17402) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

20.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Adıyaman E Tipi Cezaevinde kalmakta olan adli tutuklulara bazı gazetelerin verilmediği iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17403) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

21.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, kayıt dışı istihdama, primsiz ödemeler kapsamındaki aylıklara ve İşsizlik Sigortası Fonunun kullanımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17404) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

22.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki işsizlik oranına ve işsizlikle mücadeleye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17405) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

23.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, BOREN’deki uzman kadrolarına ve bazı iddialara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17406) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2010)

24.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 2002-2010 yıllarındaki enerji talebine ve sektöre yönelik yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17407) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Afşin-Elbistan Termik Santraline ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17408) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

26.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Bursa’da verilen bir taş ocağı açma ruhsatına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17409) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

27.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, akaryakıt fiyatlarındaki artışa ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17410) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

28.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Otluca Hidroelektrik Santrali inşaatında meydana gelen kazaya ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17411) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

29.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, Tekirdağ ve ilçelerinde merkezi yönetim ve belediyelerin yaptığı ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17412) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2010)

30.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, kolluk güçlerinin biber gazı kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17413) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2010)

31.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İnsani Yardım Vakfı ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17414) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

32.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, il özel idaresi çalışanlarına eş durumu tayini imkanının sağlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17415) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

33.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İran sınırında bir köylünün öldürülmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17416) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

34.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, kurulması düşünülen büyükşehirlerle ilgili kriterlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17417) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

35.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İstanbul-İzmir Otoyolu Projesinin muhtemel etkilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17418) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

36.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, güvenlik güçlerince protestocu öğrencilere yönelik müdahalede yaşanan bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17419) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

37.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir lokantada yapılan polis denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17420) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

38.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, cezaevinde kalan ve tahliye olan siyasi kimliğe sahip kişilerin takibe alınması konusunda yayımlandığı iddia edilen genelgeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17421) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

39.-  İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’de turizm sektöründe yatırım projelerine ve tanıtım çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17422) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

40.-  İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Ege Uygarlıkları Müze inşaatına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17423) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

41.-  Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Mısır Apartmanının müze olarak düzenlenmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17424) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

42.-  Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’daki bazı belde ve köy okullarındaki ısınma sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17425) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

43.-  İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, OECD tarafından gerçekleştirilen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programının sonuçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17426) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

44.-  Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Okul Polisi Projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17427) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

45.-  Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Bölge Hastanesi Projesine ve Gaziantep İl Sağlık Müdürüyle ilgili bir iddiaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17428) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

46.-  Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Akinaton isimli ilacın piyasada bulunmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17429) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

47.-  Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Sinop Durağan Devlet Hastanesindeki doktor ihtiyacına ve yatak kapasitesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17430) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

48.-  Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, tarımsal amaçlı kalkınma kooperatiflerinin borç faiz yüklerinin azaltılması konusunda Genel Kurul’da verilecek önergelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17431) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

49.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanununun Osmaniye’deki uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17432) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

50.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununun Adana’daki uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17433) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

51.-  Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, çiftçilerin ve minibüsçü esnafının borçlarının affedilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/17434) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

52.-  İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 2010 ve 2011 yılı mahalli idarelerin yatırım programlarına ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/17435) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)

53.-  Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, süt tozu ve tereyağı ithalatı kontenjanlarına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/17436) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

54.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, etik davranış ilkelerini ihlal eden personele ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/17437) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

55.-  Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, ehliyet harçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17438) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

56.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Zafer Bölgesel Havaalanı Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17439) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)

57.-  Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, özel bir şirketin aldığı kamu ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17440) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)

58.-  İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Kemal Türkler cinayeti davası sanığının yurt dışına kaçırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17441) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)

59.-  Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Başbakanlık Müsteşarının aylık toplam gelirine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17442) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)

60.-  Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Datça Devlet Hastanesi Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17443) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)

61.-  Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, İstanbul Üniversitesinde çıkan bir olaya ve bazı öğrencilere verilen disiplin cezasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17444) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)

62.-  Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, TOKİ tarafından Manisa’da yaptırılan konutların sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17445) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

63.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 2003-2010 yıllarında oluşturulan istihdama ve taşeron şirket uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17446) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

64.-  Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, çiftçilerin kullandığı kredilerden alınmayan kısımlarının nasıl karşılandığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17447) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

65.-  İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, İGDAŞ’ın özelleştirilmesi kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17448) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2010)

66.-  İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, çalışma hayatı ile ilgili bir yasa tasarısı için UÇÖ ile diyalog kurulmadığı ve UÇÖ sözleşmelerinin dikkate alınmadığı iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17449) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)

67.-  Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa SGK İl Müdürlüğünde çalışan bazı memurlarla ilgili disiplin işlemlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17450) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)

68.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, RTÜK üyeleri ile ilgili bir iddiaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/17451) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

69.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait hayrat ve ibadet yeri niteliğindeki taşınmazların kiraya verildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/17452) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

70.-  Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir lokantada yapılan polis denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17453) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)

71.-  Van Milletvekili Özdal Üçer’in, İran sınırındaki kaçakçılık olaylarına ve bir köylünün öldürülmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17454) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)

72.-  Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa-Nilüfer Ertuğrulkent mevkiinde üst geçit olmaması sebebiyle meydana gelen kazalara ve üst geçit yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17455) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

73.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Polis Meslek Yüksek Okulundan ilişiği kesilen öğrencilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17456) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

74.-  Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, İran sınırında öldürülen Türk vatandaşlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17457) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

75.-  Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17458) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2010)

76.-  Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğündeki bazı yolsuzluk iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17459) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)

77.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in okul öncesi eğitim ve ilköğretim okullarının mevcut durumlarına ve ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17460) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

78.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki okulların hijyen koşullarına ve çevre düzenlemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17461) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

79.-  Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2006-2010 yıllarında öğretmen çocuklarına verilen ve iptal edilen burs sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17462) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

80.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli öğretmenlerin özür grubu atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17463) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

81.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yenilenen KPSS Eğitim Bilimleri Sınavından sonra yapılan öğretmen atamaları ile ilgili bir iddiaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17464) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

82.-  Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, eş durumu atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17465) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

83.-  Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı üst düzey görevlilerinin yurt dışı seyahatlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17466) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

84.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanununun uygulanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17467) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)

85.-  Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, AB tarafından sağlanan kırsal kalkınma yardımlarının dağıtımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17468) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

86.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yurt dışı seyahatlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/17469) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)

87.-  İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Özürlüler İdaresi Başkanlığında görevli bir memurun şiddete maruz kaldığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/17470) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)

88.-  Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Başbakan ile Genelkurmay eski Başkanının Dolmabahçe Sarayındaki görüşmesiyle ilgili soru önergesine verilen cevaba ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/17471) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)

89.-  Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, belediyelerin Hazineye olan borçlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/17472) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

90.-  İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İzmir Metrosunun devrinde yaşanan soruna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17473) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

91.-  İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Allianoi Antik Kentine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17474) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)

No.: 51

28 Aralık 2010 Salı

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 Milletvekilinin, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde kamu yönetimindeki kadrolaşma iddialarının ve siyasi maksatlı işlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/961) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2010)

2.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 Milletvekilinin, KÖYDES projesinin uygulanmasında ortaya çıkan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/962) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2010)

3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, sel afetinin nedenlerinin araştırılması ve sel riski taşıyan alanlar ile yerleşim yerleri ve ekonomik faaliyet alanlarının belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/963) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)

4.- BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki deprem riskinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/964) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)  


28 Aralık 2010 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bir hususu Genel Kurulun bilgilerine arz edeyim: Geçen, bir başkan vekili arkadaşımızın yönetiminde meydana gelen usul tartışmalarından sonra Genel Kurulda bir karar alındı. Bu karara da uyacağız, uygulamaya devam edeceğiz. Süresi dolan arkadaşlarımızın kesinlikle mikrofonu açılmayacaktır. Onun için arkadaşlarımız, kendi sürelerini, kendi konuşma üsluplarını kendileri ayarlayacaklar.

Bilgilerinize sunuyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman, gündem dışı konuşmaları da vermeyin tasarruf edecekseniz.

BAŞKAN - Evet, gündem dışı ilk söz, Mehmet Âkif Ersoy’un ölümünün yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen, Burdur Milletvekili Bayrak Özçelik’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Milletvekilinin konuşmasından tasarruf olur mu Sayın Başkan? Milletvekilinin sesini kesmekle tasarruf olur mu?

BAŞKAN – Milletvekilinin konuşma süresi bellidir Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir sayın milletvekilinin selamlamasını kesmek, bu Meclisin mehabetine uyar mı? O zaman, Meclis başkan vekilleri de konuşmasın.

BAŞKAN - Sayın Özçelik, buyurun efendim.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in, İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Mücadele’mizin öncülerinden, İstiklal Marşı şairimiz ve ilk Meclisimizin Burdur Milletvekili Mehmet Âkif Ersoy’u, vefatının 74’üncü yıl dönümünde, rahmetle, minnetle ve şükranla yâd ediyoruz.

Mehmet Âkif, 27 Aralık 1936’da gözlerini hayata yumduğunda, geriye misal alınması gereken bir hayat, vazgeçilmez düsturlar ve eserler bırakmıştı. Mehmet Âkif’i daha yakından tanımak, hepimiz için bir vefa borcu olmalıdır. Anadolu insanımızın gönlünde müstesna bir yere sahip olan Mehmet Âkif Ersoy, mahallelerimizde, derneklerimizde, okullarımızda ismi yaşatılmaya çalışılırken Türkiye Büyük Millet Meclisinde, 1 Mart 2006 yılında Burdur’umuzda kurulan Mehmet Âkif Ersoy Üniversitesi ile taçlandırılmıştır. İstiklal Marşı’mızın kabul ve Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıl dönümlerinde, üniversitemizde, Mehmet Âkif Ersoy Araştırma ve Uygulama Merkezi vasıtasıyla, önemli programlara öncülük edilmekte, uluslararası sempozyumlar düzenlenmekte, Mehmet Âkif için kaleme alınan tüm eserler yayınlanmakta ve en son olarak da “Mehmet Âkif Ersoy’un Aile Mektupları” kitabı yayınlanmıştır.

Mehmet Âkif Ersoy’un Millî Mücadele’deki istiklal ve istikbal uğruna Anadolu’nun dört bir tarafında fakruzaruret içerisinde dahi insanlarımızın gönlündeki ve yüreklerindeki hürriyet, birlik, kardeşlik ve dirlik ateşini alevlendirmesi çok manidardır. Ülkenin zor dönemlerinde halkıyla bağlarını koparan Batı hayranı aydınların çıkmazlarına ışık tutan fikirlerini yeni yeni anlayabiliyoruz. Buhranlar anaforunda yüzen, çağdaşlık adı altında çağ dışı ve insanlık dışı mefhumlarla boğuşan gençliğin ilk okuyup anlamaya çalışacağı düşünce dimağımızdır. Milletimize fikirleri, eserleri ve şahsiyetiyle mal olmuş olan millî şairimizi genç nesillere yeteri kadar anlatabiliyor muyuz acaba?

Asım ve arkadaşları, birtakım meseleleri kaba kuvvetle halledeceklerini zanneden, iyi niyetli fakat ilimden irfandan uzak delikanlılardır. Âkif onlara Asım’ın Nesli’nde nasihat eder: “Bu yol yanlıştır. Kaba kuvvetle meselelerimizi halledemezsiniz. Milletlerin kalkınması için iki temele dayanmaları gerekir. Bunlardan birisi fazilet, ötekisi marifettir.” der.

Milletin yüzlerce, binlerce şairi var ama millî şairi olmak; milletin dertleriyle dertlenme, umut adamı olma, istikbali görme, yüksek sorumlulukta onunla örtüşme ve bütünleşme demektir. Âkif entelektüel, ahlak sahibi bir insan, iyi bir aile babası, hisli bir eş, örnek bir akademisyen, fedakâr bir milletvekili, iddialı bir güreşçi, cömert bir insan, çetin ceviz bir dost; cesur, mütevazı ama vakur, mahcup ama mukavim, yalnız ama Asım’ın Nesli’yle dünyanın evladına sahip; okuyan ve okutan; taassuba, gericiliğe, istismara, sapıklığa, tutuculuğa, kolaycılığa, “ben yaptım”cılığa sonuna kadar düşman; sözde ve özde gerçek dindar, kahramanlık meselesinde ırkçı değil milliyetçi, yiğit bir memleketsever, özellikle Müslümanları İslam’ı yeniden okumaya çağıran ahlak sahibi bir mütefekkir, his ve fikirleri ise milletin tarihî motifi. Ona “bizim Âkif’imiz” diyoruz, tıpkı “bizim vatanımız” der gibi. Söylemleri millî olduğu kadar evrensel: Tembelliği yenmek, üretmek ve paylaşmak, art niyetlilere karşı uyanık olmak. İsteyen “benim Âkif’im” der, isteyen “bizim Âkif’imiz” diyebilir.

Milletimizin uyanık vicdanlarından biridir Mehmet Âkif, dışarıdan ve içeriden gelen bütün tehlikelerin farkına varmış, milletini anında uyarmıştır Mehmet Âkif. Kendinin, değerlerinin, tarihinin, kültürünün, dilinin, dininin farkına varmıştır Mehmet Âkif. Bütün cahilliklere, tembelliklere, ayrılıklara, ümitsizliklere, geriliklere canhıraş gayretle savaş açmıştır Mehmet Âkif. Birliğimize, beraberliğimize sokulan fitne ve fesattan, ilimden irfandan uzak kalmaktan yaka silkmiştir Mehmet Âkif.

Düşüncelerini hayata geçirmesi, dürüstlüğü, ilkeli ve tutarlı duruşu. Âkif için en tahammül edilmez şeylerden birisi kibirli bir kimsenin kibrine tahammüldür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özçelik.

BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) – Dün, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Senatosu, Edirnekapı Şehitliği’nde, kabri başında Mehmet Âkif’imizi anmışlardır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Vakit geçiyor yine kürsüde, niye uzatıyorsunuz? O sözleri milletvekili duymayacaksa niye uzatıyorsunuz?

BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) – Ruhu için en güzel hediye bir Fatiha olmuştur.

Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – O sözleri milletvekilinin duymasını niye engelliyorsunuz?

Yani, konuşuyor orada, sesi kesiyor!

BAŞKAN – Gündem dışı konuşmayla ilgili olarak Hükûmet adına Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay, buyurun efendim.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ben hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bayram Özçelik arkadaşım İstiklal Marşı’mızın büyük şairi Mehmet Âkif Ersoy’u anmak vesilesiyle bazı bilgileri sizinle paylaşma fırsatını bana verdi, onun için söz aldım.

Mehmet Âkif, elbette, bir büyük şair olmanın ötesinde -dün de bir vesileyle, Tacettin Dergâhı önünde yapılan törende söylemiştim- bir ahlak öğreticisi. Bütün vasıflarıyla, bütün hayatıyla gerçekten örnek bir insan, örnek bir yurttaş, örnek bir Müslüman olarak hayatı her zaman genç kuşaklar tarafından bilinmesi, anlatılması, anlaşılması gereken, milletimizin özel evlatlarından birisi ve dilimizin en büyük ses bayraklarından birisi, Türkçemizin en büyük ses bayraklarından birisi.

Bu sabah Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda Sayın Başbakan da kamuoyumuzla paylaştı, gelecek yıl 2011 yılı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İstiklal Marşı’nı kabulünün 90’ıncı yıl dönümü ve Mehmet Âkif’in ebediyete intikal edişinin de 75’inci yıl dönümü. Bu iki tarihi birleştirerek biz 2011 yılını, İstiklal Marşı’nın kabulü tarihi 12 Mart 2011’den başlayıp Aralığın 27’sine kadar sürecek olan süreci Mehmet Âkif yılı olarak hem ülkemizde hem de ülkemizin sınırları dışında değerlendirmeyi kararlaştırdık. Bir Mehmet Âkif yılı, Mehmet Âkif Ersoy anma yılı ilan ediyoruz. Bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisiyle ve Meclis aracılığıyla kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.

Elbette Âkif’in yaşadığı mekânlarda, elbette Meclisimizde, elbette Tacettiin Dergâhı  ve çevresinde Ankara’da, elbette milletvekilliği yaptığı Burdur’da, Anadolu’da Millî Mücadele’ye katkı yaptığı bütün minberlerin bulunduğu Anadolu şehirlerinde ve onun bütün tarihî bağlılıklar taşıdığı coğrafyada, Balkan coğrafyasından ön Asya coğrafyasına kadar hatta kuzey Avrupa coğrafyasına kadar bütün bu alanlarda Âkif’le ilgili etkinlikler, sempozyumlar, anma törenleri yapmaya çalışacağız.

Benim göreve başladığımın ertesi yılı, Âkif’i anmak için ve Âkif’in bu yeni nesille ilgili ideallerini paylaşmak için “Âkif’ten Asım’a” diye bir çalışma yapmıştık. Bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi arkadaşlarımıza takdim etmiştim önceki dönemde.

Şimdi, bu 2011 yılında, Âkif’le ilgili yeni bir anma kitabı ve daha mufassal, daha kapsamlı bir çalışma gerçekleştireceğiz. Onun ötesinde, bizim Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak kütüphanelerle ilgili yeni bir kavram çalışması, bir kavram çerçevesinde yeni kütüphane yapma gayretimiz var. İstanbul’da “Ahmet Hamdi Tanpınar” ismiyle, “Erzurumlu Emrah” ismiyle Erzurum’da, “Eyüboğlu” ismiyle Trabzon’da, değişik isimlerle ve Ankara’da “Mehmet Âkif” ismiyle bir edebiyat müze kütüphanesi açmayı planlıyoruz. Bunun mekânını Altındağ Belediyesiyle birlikte tespit ettik ve tahmin ediyorum ki 12 Mart 2011 tarihinde o kütüphaneyi, Ankara’daki Mehmet Âkif edebiyat müze kütüphanesini açmakla işe başlayacağız.

Yine bir mutluluğumu sizinle paylaşmak istiyorum. Mehmet Âkif Ersoy merhumun milletvekili olduğu dönemde Ankara’da yerleşik olduğu -Tacettin Dergâhı- Altındağ Hamamönü civarında bir mekân var. Burada otuz yıldan, otuz yılı aşkın süreden bu yana, bir sivil toplum kuruluşu, bir edebiyat kuruluşu, anma törenleri yapıyordu ama önceki yıllardaki görüntüsü gerçekten içler acısıydı bu mekânın. Bir üniversitenin hemen yanı başında ve Ankara’nın tarihî kent merkezi de olmakla birlikte gerçekten çok bakımsız, bir çöküntü alanı çerçevesi içindeydi. Ankara’da yerel belediyelerden birisi, Altındağ Belediyesi, 2005’te Meclisimizin çıkardığı kanunun verdiği imkânla yani emlak vergisinin tescilli kültürel varlıklara yardım edilmesini sağlayan imkânlarıyla, bu imkânları iyi değerlendirerek Tacettin Dergâhı ve çevresinde bir kentsel dönüşüm ve tarihî alanın ayağa kaldırılması konusunda bir çalışma yaptı ve şu anda Ankara halkının çok rahatlıkla, gönül huzuruyla gidebileceği, görebileceği, gezebileceği ve Âkif’in hatırasına hürmet duyguları içinde mekânı içselleştirebileceği bir ortam ortaya çıktı. Kuşkusuz eksikler var. O çevrede İstiklal Marşı’mızla ilgili bir anıtsal düzenleme yapılmıştı ama mekânın tarihî özellikleriyle çok bağlaşık görülmediği için kaldırıldı. Şimdi Bakanlığımızın ilgili birimleri ile Altındağ Belediyesi bir çalışma yapıyor ve yine 12 Mart 2011’de yani İstiklal Marşı’mızın kabulünün 90’ıncı yıl dönümünde o anıtsal düzenlemeyi de o mekânda gerçekleştirmiş olacağız.

Ben, Mehmet Âkif Ersoy gibi büyük şahsiyetlerin artık bu saatten sonra özel bir biçimde övgüye değil, onların hatırasını içselleştirdiğimizi gösteren gerçekten maddi ve manevi saygı duruşlarına, o hatırayı yüreğimizde yaşattığımızı gösteren anlamlı düzenlemelere ve onların hatırasını genç kuşaklara aktaracak olan çalışmalara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Öteki bütün birimlerle iş birliği yapacağız 2011 yılında Âkif’le ilgili yaptığımız çalışmalar çerçevesinde, elbette Millî Eğitim Bakanlığıyla, elbette okullarla, üniversitelerle; Âkif’in hayatının bir ahlak öğretisi olarak gerçekten genç kuşakların bilincinde yeni baştan yer almasını sağlamaya çalışacağız. İtiraf etmemiz gerekiyor ki Türkiye geçmiş yıllarda önemli zihinsel kopukluklar yaşadı ve bize bu vatanı vatan olarak bırakan, vatan olarak bu toprakların bize kalmasında büyük emeği olan birçok insanın hatırasını, birçok insanın hayatını genç kuşaklar ne yazık ki yeteri kadar bilmiyorlar. Bu tür anma yılları, sanıyorum, onların bilinmesi için, onların öğrenilmesi için bir vesiledir.

Yüce Meclisimizin bütün üyeleri elbette benim kadar biliyorlar ama Meclisin tutanaklarına geçirirken bir kez daha kamuoyuna aktarma fırsatı bulacağım için izninizle tekrar etmek istiyorum. Âkif, biliyorsunuz, son derece diğerkâm bir insan; Ankara’nın o kavurucu soğuklarında, 1920-1921 yıllarında paltosunu bir arkadaşına -daha muhtaç olan bir arkadaşına- verecek kadar diğerkâm bir insan ve güçlük içinde bir dergâhın bir köşesinde o mekânı paylaşırken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin koyduğu maddi ödülü almamak şartıyla İstiklal Marşı’nı yazacağını ilgili komiteye bildiren, yüksek vasıfta, gerçekten, çok yüksek karakterde bir insan.

Düşünün ki o zaman İstiklal Marşı’nın yazımı karşılığında Meclisin, o fakir Meclisin, o fakir milletin bütçesinden koyduğu karşılık, Ankara’da bir ev, bir çiftlik alabiliyor ama Âkif “Bu milletin kesesinden bu maddi karşılığı almamak kaydıyla bu yarışmaya girerim.” diyor. Herkes de biliyor ki o dönemde adı millî şaire çıkmış çok büyük şairler olmakla birlikte, İstiklal Marşı’nı ancak bu milletin yüreğinden gelen yüksek bir sesle, “Çanakkale Şehitleri” şiirinin şairi yazabilir.

Bu vesileyle bir kez daha Mehmet Âkif’i ve onun idealini, onun hayalini, onun millî birlik ve bütünlük anlayışını, gayesini paylaşmış olan herkesi -ebediyete intikal eden herkesi- bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Vural, buyurun efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Âkif Ersoy’un dün ölüm yıl dönümüydü. Gerçekten Sayın Bakan 2011 yılının Mehmet Âkif Ersoy yılı ilan edildiğini ifade etti ve Tacettin Dergâhı’yla ilgili bir müjdeyi de paylaştı. Mehmet Âkif Ersoy’un Beyoğlu’nda Mısır Apartmanı’nda öldüğü evle ilgili acaba Kültür Bakanlığının bu evin müze yapılmasına yönelik bir girişimi olacak mı olmayacak mı, bu konuda eğer görüşlerini milletvekillerimizle paylaşırsa çok memnun olurum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Sayın Çakır…

2.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İstiklal Marşı’mızın çok değerli şairi Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıl dönümünü hep beraber anıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, sadece İstiklal Marşı’mızı yazan değil yaşamıyla da bu topluma örnek olan, örnek olmaya da devam edecek olan büyük şairi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına da minnetle, şükranla anıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.

Sayın Bakanım, mikrofonunuzu açtıracağım.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkanım, Âkif’le ilgili milletimizin minnet duygularını paylaşan arkadaşlarıma ben de teşekkür ederim. Mehmet Âkif Ersoy’un İstanbul’da bir süre mukim olduğu Beyoğlu’nda Mısır Apartmanı özel mülk şu anda. Daha önceden bu yana bu yapıyla ilgili, bunun kamulaştırmasıyla ilgili başlatılmış bir girişimimiz var, 2011 yılı içinde inşallah bu girişimi de sonuçlandırıp, oturduğu mekânın bulunduğu katın Âkif’in hatırasına hürmeten bir müze düzenlemesine kavuşmasını sağlamak bizim de amacımızdır.

Arz ederim, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Gündem dışı ikinci  söz, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 91’inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı’ya aittir.

Sayın Akıncı, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 91’inci yıl dö-nümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Ben de konuşmama Mehmet Âkif’i anarak başlıyorum ve konuşmamın, Ankara’nın başkent oluşuyla ve Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişiyle ilgili olduğunu bir kez daha anımsatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, kuşkusuz bütün kentlerin tarihlerinde önemli günler vardır, Ankara’mızın da öyledir. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın öncesinde sonrasında, cumhuriyet tarihinde çok önemli günler yaşamıştır, tanıklık etmiştir Ankara ama bunların içinde iki tanesi hiç kuşkusuz istisnadır. Birisi 27 Aralık 1919’da Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişidir, diğeri de 13 Ekim 1923’te başkent ilan edilişidir. Kuşkusuz, bunlar birbirini besleyen süreçlerin bir parçasıdır. Üstelik Mustafa Kemal beş dönem milletvekilliği yapmıştır, dört dönemini Ankara Milletvekili olarak tamamlamıştır. O nedenle, özellikle Ankara’mızda 27 Aralık ve 13 Ekim tarihleri bütün diğer bayramlarımızla beraber ayrıca bir coşkuyla kutlanır, çok çeşitli etkinlikler düzenlenir. Bu etkinliklerin en önemli parçalarından bir tanesi de koşulardır ve Ankara’mıza has olan seğmen yürüyüşleridir, seğmen alaylarıdır.

Ben bir milletvekili arkadaşınız olarak, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin önemine dikkat çekmek, onun hazzını, mutluluğunu bir kez daha yaşamak, tıpkı 1919’da binlerce seğmenin Mustafa Kemal’i karşılarken duyduğu heyecanı bir kez daha yaşamak amacıyla bu yıl Atatürk Koşusu’na katıldım, Ankara Valimizin elinden koşuyu bitirdiğim için de bu madalyayı aldım. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu madalyayı yaşamım boyunca onurla da taşıyacağım. Kuşkusuz, bu madalyayı almış olmanın mutluluğunu ve hazzını yaşadığım gün, bir başka iptal gerekçesiyle de, bir Ankaralı olarak, bir hemşehriniz olarak aynı şekilde hüznü ve üzüntüyü de yaşadım.

Valiliğimiz -umarım kendi iradesiyledir, bir telkin ve tavsiye sonucu değildir- bir genelge yayınlayarak, Ankara’da geleneksel hâle gelmiş olan kimi koşuların güzergâh olmadığı gerekçesiyle yasaklandığını ve iptal edildiğini duyurdu. Kuşkusuz, Vali, görevini yapmaya çalışan, cumhuriyetin başkentinde önemli bir devlet adamıdır ama ben Sayın İçişleri Bakanından özellikle, bugün kamuoyumuzda geniş bir yer tutan bu koşulların iptaliyle ilgili bir açıklama bekliyorum, özellikle bekliyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Türkiye’de İçişleri Bakanı mı var? Bozguncu bir bakan, fesatçı bir bakan.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - Seğmen alayına niçin izin verilmemiştir ve yürüyüşe katılamamıştır? Halkın refahını, huzurunu bozmuyor, halkın kendisidir seğmenler. Bin üç yüz yıllık tarihi vardır seğmenliğin ama seğmen alayı kızılca günlerde, zor günlerde kurulur.

Peki, 1932’den beri yürüyen seğmenlere, Sayın İçişleri Bakanı, niçin izin verilmemiştir, seğmen alayının Ankara’da kurulmasına? Halkın, Ankaralıların hiç huzursuz olduğu yok, onların gösterdiği sevgiyi, coşkuyu, alkışlarla ortaya koydukları desteği bizler çok iyi biliyoruz. Bu, mutlaka açıklanmalıdır.

Mustafa Kemal’in emriyle kurulmuş, seğmenlik geleneğini yaşatmak amacıyla kurulmuş 1932’de, Ankara Kulübünün önderliğinde yapılan seğmen alayı niçin yasaklanmıştır güzergâh bahanesiyle?

Bir başka şey, 1967’den beri yapılan bir başka koşu, Garnizon Koşusu iptal edildi. Bunu da merak ediyoruz. Güzergâh gerekçe gösterilmiştir. Halkın refahı ve huzuru, güvenliği gerekçe gösterilmiştir ama ben geçen sene bu Garnizon Koşusu’na katılan harp akademisi öğrencilerinin, askerî öğrencilerin halk tarafından nasıl büyük bir coşkuyla, nasıl bir sevgi seliyle kucaklandığını çok iyi biliyorum. Halk ne Atatürk Koşusu’ndan ne Garnizon Koşusu’ndan ne de seğmen alayından rahatsız ve huzursuz değildir ama bunlardan rahatsız ve huzursuz olanlar olabilir. Aradan bunca yıl geçmiş olmasına rağmen, askerlerin de yurttaşların da Ankara halkının da sivillerin de atletlerin da aynı tazelikte ve aynı güzellikte, aynı coşkuyla ve aynı heyecanla Ata’ya olan saygılarını gösteriyor olmalarından bir biçimde rahatsızlık duyanlar olabilir; bunlar güzergâhı bahane edebilirler, Ankara halkının refahını bahane edebilirler ama bunlar inandırıcı değildir. Biz, Sayın İçişleri Bakanımızdan bir açıklama bekliyoruz, burada yok ama inşallah sonra yapar. Niçin iptal edilmiştir bu koşular ve yürüyüşler? İnandırıcı bir gerekçe ortaya koyabilmelidir.

Ayrıca, bir şeyi daha hatırlamasını özellikle isterim: Bu tür yasaklamalarla yurttaşlarımızın Mustafa Kemal’e olan sevgisinin ve ona olan güveninin, inancının önüne geçmeniz mümkün değildir. Eğer siz gerçekten Ankara halkının refahını düşünüyorsanız bütün protokol geliş gidişlerinde Başbakanın, Cumhurbaşkanının evine giderken, AKP Genel Merkezine giderken kesilen yolları düşününüz. 3-5 kilometrelik bir güzergâhta koşacak Garnizon Koşusu’ndaki askerlerimizin ya da bir saat, bir buçuk saat boyunca Keklikpınarı’ndan valiliğe koşacak olan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akıncı.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Selamlayayım Başkanım.

…yurttaşlarımızın, halkın refahını ve huzurunu bozması söz konusu değildir. Ben Sayın İçişleri Bakanından bu yasaklarla ilgili inandırıcı bir açıklama bekliyorum. Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Erçelebi, buyurun efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 91’inci yıl dönü-müne ilişkin açıklaması

HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıl dönümü cumhuriyet tarihimizde çok önemli bir gündür. Atatürk 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldiği zaman Millî Mücadele’nin bir yerde ateşini yakmış ve başkentin de Ankara olduğunu bütün dünyaya duyurmuştu. O günkü görkemli karşılanış yüzünden tren garındaki İngilizler ürkmüşler ve hemen telgraf çekmişlerdir “Mustafa Kemal’in arkasında 200 bin kişi yürüyor.” diye. Oysa o zaman Ankara’nın nüfusu o kadar değildi. Demek ki korkmuşlardı. Acaba Atatürk’ün Ankara’ya gelişindeki bu yapılan törenlerin yasaklanmasında günümüzde bir başka korku mu var diye ister istemez…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Çakır, ben talebinizi gördüm ama şimdi her konuşmacıya bir cevap şekli olursa, açıklama olursa…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Konuyla ilgili efendim, katkı yapmak adına Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Efendim, haklısınız da bakınız, biraz önce size söz verdim. Şimdi, ikinci defa tekrar veya diğer arkadaşlar da her defasında girip bir talepte bulunurlarsa…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın Başkanım, her zaman ben talep etmiyorum. Ben bir harbiyeliyim. Arkadaşım bir konuşma yaptı. Harbiyeli olarak bir dakikalık katkı yapmak istiyorum eğer uygun görürseniz, takdirinize bırakıyorum.

BAŞKAN – Peki, efendim. Hayır, şöyle bir şey var. Şimdi, biraz önce de girdiniz, defaatle…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Usulü bozmak istemem efendim.

BAŞKAN – Şimdi, öbür adam da diyelim ki mülkiyeli olarak girerse, filan adam tıbbiyeli olarak girerse, bu işin…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Takdir sizin efendim.

BAŞKAN – Neyse, ilk ve son olsun.

Buyurun efendim.

4.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Atatürk’ün Ankara’ya gelişi münasebetiyle yapılan Harbiyeli koşusuna ilişkin açıklaması

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan anlayışınıza.

Evet, değerli arkadaşlarım, ben 1975-1979 yılları arasında, 27 Aralık Atatürk’ün Ankara’ya gelişiyle ilgili Harbiye Koşusu’nu yapan arkadaşlarınızdan biriyim.

Bugün, harbiyelinin Ankaralıyla buluştuğu, Ankaralının büyük bir coşku seli içerisinde harbiyeliyi kucakladığı, bağrına bastığı ve gerçekten çok güzel duygusallıkların yaşandığı bir gün, bunları yaşayan insanlardan birisiyim. Ama bugün harbiyelinin bu koşusuna Ankara’da Valilik tarafından izin verilmemiş. Bu çok önemli bir olaydır. Bu, Sayın Valinin inisiyatifiyle mi yapılmıştır, yoksa Hükûmetinizin sivilleşme iradesi altında, harbiyelinin Ankara caddelerinde görünmemesi adına almış olduğu bir karar mıdır, bunun gerçekten samimiyetle sorgulanması gerekir. Ama şunu biliniz ki ne yapılırsa yapılsın harbiyeliyle Ankaralının o birbiriyle kenetlenmiş, kopmaz bağlarını gevşetebilmek mümkün değildir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı üçüncü söz, Türkiye İş Kurumu-KOSGEB iş birliğiyle düzenlenen mesleki eğitim kursları ve girişimcilere verilecek olan hibe ve destekler hakkında söz isteyen Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’na aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Türkiye İş Kurumu ile KOSGEB’in iş birliğiyle girişimcilere verilen hibe ve kredi desteklerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; Hükûmetimiz tarafından verilen krediler, kaynaklar yerinde kullanılıyor mu kullanılmıyor mu diye, burada birkaç kez birçok arkadaşlarımız bunu ifade etmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, gerek sanayicimize gerek müteşebbisimize gerek girişimcimize verilebilecek en mükemmel kaynaklar 60’ıncı Hükûmetimiz dönemi tarihinde verilmiştir, ancak bir şeyi, bir gerçeği bilmemiz gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, sanayicilik, yatırımcılık bir kültürdür, girişimcilik, müteşebbislik de bir ruhtur. Bizim amacımız, sanayici ve yatırımcı kültürünü geliştirmek, girişimci ve müteşebbis ruhunu canlandırmaktır. Sanayicilik ve yatırımcılık ruhunu geliştirebilmemiz, kültürünü geliştirebilmemiz için aklınıza ne geliyorsa, bir yatırımcı için, ilk işe başladığı andan itibaren üretimi sonlandırdığı ana kadar, makine teçhizatından tutun şirket kurmasına, yaptığı üretimi ihraç etmesine, dış dünyaya pazarlamasına kadar her aşamada Hükûmetimizin özel destekleri var ve bunlar mükemmel bir şekilde kullanılıyor. Ama benim burada bir şeyi önemle ifade etmem gerekiyor: Türkiye’de, özellikle son yıllarda KOSGEB’in ve İŞKUR’un vermiş olduğu destekler çok çok önemlidir. Bunu bizatihi ben kendi ilimde uyguladığım için burada da ifade etmekte fayda görüyorum. Bizim için önemli olan, girişimcilik ve müteşebbis ruhunu canlandırmak idi.

Girişimcilik, insanların içerisinde, özellikle genç girişimcilerimizin bu konuda büyük bir hevesi var, büyük bir iştahı var. Bununla ilgili Hükûmetimiz tarafından özellikle İŞKUR’un eğitimleri, mesleki eğitimleri, KOSGEB’in de destekleri sayesinde uygulamalı girişimcilik eğitim modelini ortaya çıkarmış durumdayız. Hemen hemen geçen hafta tüm kamuoyunda bu paylaşıldı.

Burada, kendi işini kurmak isteyen genç girişimciye, kadın girişimci arkadaşlarımıza müthiş bir fırsat var. Hibe para var değerli arkadaşlarım, hibe para ama bunu alabilmek için bir eğitimden geçilmesi gerekiyor. Bu eğitimi veren kurum İŞKUR’dur. Yirmi saat atölye olmak kaydıyla altmış saatlik bir eğitim sonucunda girişimci kursiyerlerimiz ellerine bir sertifika alıyorlar. Bu sertifikayı alan girişimci aynı zamanda KOSGEB’in girişimcilik kredisine başvurma hakkını kazanıyor. Bu da şu demektir: KOSGEB’in girişimcilik kredisi, 5 milyarı işletme kuruluşu için, yani 5 bin TL’si işletme kuruluşu için, ofis ve teçhizat desteği için 10 bin, işletme giderleri için de 12 bin; yani bu sertifikayı alan arkadaşımız 27 TL devletin hibe desteğini kazanma hakkını elde ediyor.

İlim Van ilinde 94 tane girişimciyi bu şekilde ülke istihdamına, ülkeye girişimci olarak kaydettik ve bunların her birisinin yanında da en azından 1-2 tane de istihdam edilen vatandaş var.

Ha, bu yetmedi mi? Yani bu, yetmeyebilir. Bunun dışında, sabit yatırım desteği de hemen akabinde, on iki ay sonra sabit yatırım desteğini de arkasından veriyoruz; bu da 70 bin TL. Hâliyle 27 bin artı 70 bin; 97 bin TL bir girişimci için müthiş bir paradır arkadaşlar. Bu parayı kullanabilmek benim için en büyük fırsatlardan birisidir. Ülkemiz için de en büyük fırsatlardan birisidir. Ancak onun orada olduğunu bilmemiz gerekiyor. KOSGEB’in bu kredileri verdiğini, İŞKUR’un mesleki eğitimlerini verdiğini iyi bilmemiz gerekiyor.

İŞKUR’la ilgili de; bakın, İŞKUR, 2002 yılında toplam mesleki eğitimi 1.800 kişiye yaygınlaştırırken, 2009 yılında 165 bin insana mesleki eğitim kursu vermiştir İŞKUR. Bizim hedefimiz, 500 bin insana mesleki eğitimi kazandırmaktır. Buradaki istihdama katkı da yüzde 23’tür değerli arkadaşlar. Yani bu fırsatları, önümüze gelen bu fırsatları değerlendirmemiz gerekiyor ve bunu anlatmamız gerekiyor. Asıl seçmenimize, asıl bizim gittiğimiz seçim meydanlarındaki veya seçim çevremize bu tür imkânları anlatmamız gerekiyor. Önemli olan, bu tür imkânlardan faydalanabilmektir. Yani bunu devlet veriyor ve bu imkânları kullanması için de aynı zamanda bunu teşvik ediyor. Biz de bunları burada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkmenoğlu.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Bu vesileyle teşekkür ediyor, yüce heyeti saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan cevaplayacak, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Nihat Ergün.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gündem dışı söz alan Kayhan Türkmenoğlu, Van Milletvekili arkadaşımıza çok teşekkür ediyorum. Onun bu açıklamaları vesilesiyle sizlerle de bazı bilgileri paylaşma imkânı bulmuş oluyorum.

Değerli milletvekilleri, bizim ülkemizde istihdam ve girişimcilikle ilgili belki çok şey konuşuluyor, çok şey yazılıyor, çiziliyor ama bazı bilgileri de zamanında ve doğru bir şekilde elde etmek, bütün milletvekili arkadaşlarımız için son derece faydalı olacaktır. Ülkemizin imkânları, kaynakları ne kadar bol olursa olsun, sonuç itibarıyla bunları zenginliğe dönüştürecek olan girişimcilerdir. Eğer bir ülkede girişimci bir ruh, girişimci bir potansiyel ne kadar fazlaysa, zenginlik de, istihdam da, üretim de o kadar fazla olacaktır. Bu konuda, başka ülkelere göre bazı eksiklerimiz olduğunu ve girişimciliği ülkemizde geliştirmek zorunda olduğumuzu görmeliyiz. Türkiye’de her 100 yetişkin insandan yaklaşık 4,6’sı şirket kurarken, Amerika Birleşik Devletleri’nde her 100 yetişkinden 11,7’si, Güney Kore’de her 100 yetişkinden 15 kişi, Meksika’da bile her 100 yetişkinden 18 kişi şirket kurma noktasındadır. Dolayısıyla bizim -yetişkin insanlarımızın- iş aramaktan ziyade iş kurma gibi, müteşebbis olma, girişimci olma gibi bir eksikliğe sahip olduğumuzu ve bu eksikliği gidermemizi düşünmeliyiz. Biz de bu çerçevede, girişimciliğe, Bakanlık olarak da son derece büyük önem veriyoruz ve destek veriyoruz çünkü girişimcilik, ülkeyi gerçekten zenginleştirecek olan ruhtur, heyecandır. Bu ruhu, bu heyecanı, bizim, genç kuşaklarımıza mutlaka aşılamak mecburiyetimiz vardır.

Evet, son yıllarda Türkiye’de kurulan şirket sayısında ciddi bir artış var. 2002 yılında Türkiye’de 30 bin şirket kurulurken, küresel krize rağmen, 2009 yılında 44 bin şirket kuruldu. 2003 yılından bugüne kadar 400 binin üzerinde yeni şirket açıldı Türkiye’de ve kapanan şirket sayısı bu dönem içerisinde sadece 80 binde kaldı. Dolayısıyla 320 bin yeni şirket, kapananları düştüğümüzde, iş hayatımıza ilave oldu. Bunlar elbette yatırım demek, üretim demek, istihdam demek. Ama bizim istihdam artışını sağlamamızın en etkin yollarından bir tanesi girişimci sayısını artırmak ve her girişimcinin yeni bir ruhla, heyecanla üretim ve istihdam yapmasına katkı sağlamaktır.

Bu çerçevede, KOSGEB desteklerini, bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Sadece yeni girişimciler için destek vermek yetmez, mevcut girişimcileri de geliştirmek ve güçlendirmek icap eder. Elbette, yeni girişimci olmak isteyenler için –Van Milletvekilimizin açıkladığı gibi- altmış saatlik bir girişimcilik eğitiminden sonra 27 bin Türk lirası hibe vererek iş hayatına başlamalarına destek veriyoruz. Bu eğitimler geçtiğimiz on yıl içerisinde sadece 6 bin kişiye verilebilmişken, sadece 2010 yılında 12 bin kişiye, bir yıl içerisinde 12 bin kişiye bu eğitimleri verme imkânımız oldu. Demek ki toplumda da bu konulara bir ilgi var, bir farkındalık oluştu. On yılda 6 bin kişi eğitim alırken bir yılda 12 bin kişi eğitim almaya başladı. Bu eğitimlerden bir kısmı işini kurmak, yeni iş kurmak isteyenlerin aldığı eğitimler, bir kısmı da mevcut işini geliştirmek, güçlendirmek, daha iyi yönetmek için alınmış olan eğitimler. İş kurmak isteyenler için, bu eğitimleri aldıktan sonra 27 bin Türk lirası hibe olarak veriyoruz. Bunların bir kısmını bir yıllık masrafları için kullanıyorlar, 12 bin lirasını, ayda bin lira olmak üzere, bir kısmını kuruluş masrafları, harcamaları için, bir kısmını ofis malzemelerinin dizaynı için, işte, telefon, faks cihazı, masa, sandalye vesaire almak için kullanıyor ve eğer makine ve teçhizata ve mala da ihtiyacı varsa 70 bin lira daha geri ödemeli kredi olarak veriyoruz, 70 bin Türk lirası. Dört yıl vadeli, iki yılı ödemesiz ve bu 70 bin lira faiz ve komisyon alınmaksızın kredi olarak kendisine veriliyor. Dört yıl sonra ödemiş olacak, ama bunun iki yılı da ödemesiz olacak. İki yıl işini geliştirebilmesi için ondan herhangi bir şey istemiyoruz, dördüncü yılın sonunda bu ödemelerini yapmasını istiyoruz. Bu, girişimci olmak isteyenler için önemli, büyük bir fırsat. Bütün milletvekili arkadaşlarımız, kendi çevrelerinde “Ben girişimci olmak istiyorum, ne yapmam lazım?” diye soru soran olursa işte KOSGEB’in bu desteklerinden yararlanmak için o arkadaşlarımızı mutlaka yönlendirmeliler.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Bankalar “Para yok.” diyor.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Bir başka girişimci desteğimiz daha var, nitelikli girişimciler için. Yüksek lisans öğrencisi, doktora öğrencisi veya lisans son sınıf öğrencisi olan veya bunları beş yıl içerisinde bitirmiş genç akademisyen veya mezun olan kişi “Benim bir teknolojik ürün veya yeni bir teknoloji geliştirecek projem var. Bunu ticarileştirmek istiyorum.” diyorsa projesini sunuyor. Bu, panellerden geçiyor, akademik çevrelerden ve iş dünyasından oluşan heyetlerin panellerinden geçiyor ve ticarileşmeye müsait olan bu projelere teknoparklarda yer ayırıyoruz. Bu genç arkadaşımız şirketini kuruyor. Ona da tamamı hibe olmak üzere 100 bin Türk lirası teknogirişim sermayesi veriyoruz. Tamamı hibe, geri ödemesi yok. Bazen soruyorlar: “Bu çocuklar bu parayı batırırlarsa?” Biz, sırf onları cesaretlendirmek için diyoruz ki: “Batırırsanız siz batırın.” Bunların içinden çıkacak bir tane, iki tane Türkiye’yi markalaştıracak proje, gerçekten Türkiye'nin önünü açacaktır.

Biz, Türkiye’de risk sermayesini geliştiremedik şimdiye kadar. Bu projeleri riskli gördüğü için kimse bunların yanına yanaşmadı. Ama gençlerimizin üretmiş olduğu bu teknolojik projelere destek vermeliyiz. Şu anda 180 gencimize, biz, bu desteği verdik. Teknoparklarda bu gençlerimiz çalışıyorlar. Bu gençlerimizin bu projeleri, çok önemli konularda yapılmış olan çalışmaları içeriyor. Bunlardan bir kısmı yazılımla ilgili projeler, bir kısmı tıp teknolojileriyle ilgili projeler, bir kısmı kimyayla ilgili projeler, bir kısmı ziraat teknolojileriyle ilgili projeler. Bu projelerden birkaç tanesi bile önemli bir başarı elde etmiş olsa, gerçekten, Türkiye'nin dünyadaki imajına çok ciddi katkı yapacak olan projelerdir.

 Şimdi, Parlamento gündemine gelecek olan kamu borçlarının yapılandırmasını da içeren torba kanunda her yıl 100 gence vermiş olduğumuz bu teknogirişim sermaye desteğini 2011 yılından itibaren 300’e çıkartıyoruz, her yıl 300 gencimize vereceğiz. Şu anda 2011 yılı için 800 proje başvuru yaptı, 800 proje panellerden elenecek ve bunların içinden 300’ü desteklenecek. 2010 yılında 730 proje başvurmuştu, bunlardan ancak 100’üne destek verebildik. Biz bu projeyi 2009 yılında başlattık. O zaman 159 proje başvurmuştu, sadece 78 projeye destek verebilmiştik. Şimdi 300 projeye destek vererek bu proje alanını daha da genişletiyoruz ve teknogirişimci arkadaşlarımızı destekleyen, onlar arasından çıkacak önemli teknolojik buluşları destekleyen bir yaklaşımı sürdürmeye devam ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, tabii ki mevcut işletmelerin de desteklenmesi, mevcut girişimcilerin de desteklenmesi icap ediyor, onların da bu desteğe ihtiyacı var. Özellikle KOBİ’lerin günümüz dünyasının şartlarına uygun destek modellerine ihtiyacı var. Bu modelleri de KOSGEB vasıtasıyla geliştirdik. Bunların bir kısmını sizlerle paylaşmak isterim. Mesela, mevcut KOBİ’ler için KOBİ Proje Destek Programı var. Bu programda işletmelerimiz eğer işletmelerin üretim, yönetim, organizasyon, pazarlama, dış ticaret, insan kaynaklarını geliştirme, mali işler ve finans konularını, bilgi yönetimi ve buna benzer alanlardaki konularını geliştirmek için bir proje yaparlarsa, yaptıkları bu projenin maliyetinin yüzde 50’sini birinci, ikinci teşvik bölgelerinde, yüzde 60’ını da üçüncü ve dördüncü teşvik bölgelerinde destekliyoruz. Üst limiti 150 bin Türk lirası. Yani 150 bin Türk lirasına kadar bu projesine destek veriyoruz. Bu projesinin süresi iki yıl olabilir, iki yıllık bir proje uygulayacağım diyebilir. İki yıllık bir projenin eğer 300 bin liraysa maliyeti, 150 bin lirasını biz karşılıyoruz, yani o da elini taşın altına sokuyor. Firmasını geliştirmek isteyen kişiye, bu tür danışmanlık hizmeti alan, bu tür projeler yapan KOBİ’lere bu tür destekler veriyoruz.

Bir başka destek yaklaşımı, KOBİ’lerin de bağlı olduğu sivil toplum örgütleriyle birlikte eğer tematik projeler yaparlarsa, belirli temaları işleyen projeler yaparlarsa, bu projeler de teklif çağrısına çıkıyor. Aynı şekilde bunlara da, yüzde 50’sini, yüzde 60’ını destekliyoruz, 150 bin liraya kadar üst limit de bu projelerin gerçekleşmesine destek veriyoruz.

En önemli destek konularından birisi, işbirliği-güçbirliği destek programları. Bizim ülkemizde zayıf olan bir şey bu. İşbirliği-güçbirliği desteğiyle bunu güçlendirmek istiyoruz. İş birliği yapmaya yanaşmıyor bizim işletmelerimiz, “küçük olsun, benim olsun” düşüncesi içerisinde. “Azıcık aşım, ağrısız başım” düşüncesi içerisinde. Birisiyle ortak olmak son derece zor geliyor. Hâlbuki ortaklıklarla büyümemiz lazım. Hatta büyük ortaklıklar bile bir süre sonra ayrılmayı tercih ediyorlar. Dünyada birçok devasa firmalar evlilikler gerçekleştirirken, bizim küçük firmalarımız bile bir araya gelmeyi maalesef yeterince kendilerini güçlendirecek bir formül olarak bulmuyorlar. Biz de onları teşvik ediyoruz. Eğer beş firma bir araya gelirse, bir işbirliği-güçbirliği projesi yaparlarsa, biz, bu projelerini de, bu işbirliği-güçbirliği projelerini de destekliyoruz. Buradaki destek üst limiti 500 bin Türk lirasıdır. 500 bin liraya kadar geri ödemeli, 250 bin lira da geri ödemesiz destek veriyoruz. Yani, böyle bir birleşme, iş birliği projesine 750 bin liraya kadar destek veriyoruz.

Rekabet öncesi iş birliği de olabilir. “Rekabet öncesi iş birliği nedir?” diye soranlara, tabii ki sektöre göre, firmalara göre değişir, ama özü şudur: İki takım, üç takım, beş takım maç yapacaklar. Bir futbol sahasına ihtiyaç var. Futbol sahasını beraber yapın, iyi oynayan kazansın. İşte, rekabet öncesi iş birliği projesi, futbol sahasını beraber yapma projesidir, oyun alanını birlikte yapma projesidir. Sonra iyi oynayan kazanacak. Rekabet öncesi iş birliği projeleri de böylece desteklenmiş olacak, 750 bin liraya kadar -250 bin lirası hibe, 500 bin lirası geri ödemeli- destek olmak üzere.

En önemli desteklerden birisi ARGE, inovasyon destekleri. Her firmanın ARGE’ye, inovasyona büyük önem vermesi lazım. Bunun için benim kaynağım yok diyen, projem var ama kaynak bulamıyorum diyen firmalarımıza da bu projeleri için destek veriyoruz, 200 bin Türk lirasına kadar destek veriyoruz bu ARGE çalışmalarıyla alakalı. Mesela makine ve teçhizat gerekiyorsa 200 bin lira, kira desteği gerekiyorsa 12 bin lira, personel desteği gerekiyorsa 100 bin lira, başlangıç sermayesi gibi birtakım destekler gerekiyorsa işte 20 bin lira, sınai, fikrî mülkiyet hakları desteği gerekiyorsa             25 bin lira gibi destekler var. Bunlar, rakamları bazen 500 binleri, milyonları bulan rakamlar bile desteklenebilmektedir ama bu kalemlerin içerisinde 5 bin liradan 200 bin liraya kadar varan limitlerde desteklemeler var. Ben burada ayrıntısına girmiyorum, arkadaşlarımıza, bunları bilgi olarak da odalarına ayrıca göndereceğiz.

Ve nihayetinde, az önce, baştan konuştuğumuz Girişimci Destek Programı: Yeni girişimci olmak isteyenleri de hem 27 bin lira hibe destekle altmış saat eğitim vererek hem de 70 bin lira geri ödemeli destekle destekliyoruz. 70 bin lira da yirmi dört ay geri ödemesiz, geri kalan yirmi dört ayda bunu ödemek durumunda.

Genel Destek Programı: Aslında en önemli destek programlarımızdan birisi. Her firmanın tek tek yararlanabileceği destek programı, genel destek. Mesela bir firma diyor ki ben yurt içi fuarlara katılmak istiyorum, desteğe ihtiyacım var, stant kirası vesaire bunlar bana yüksek geliyor ama firmamı da, ürünlerimi de burada göstermem lazım. Fuar desteği olarak, 30 bin Türk lirasına kadar bir firmaya iç fuarlarda biz destek veriyoruz. Bu 30 bin lira, harcamasının maksimum yüzde 50’si; üçüncü, dördüncü bölgelerde yüzde 60’ı. Yani 60 bin lira harcıyorsa fuar için, 30 bin lirası bizden. Biz, 30 bin lira fuar desteği veriyoruz.

“Ben yurt dışı iş gezisine gitmek istiyorum. Bir grup arkadaş aynı sektörden, dünyada bizim sektörümüzde neler oluyor, bunu görmek istiyoruz.” diyorsa buna da 10 bin Türk lirası yurt dışı iş gezisi desteği veriyoruz. 20 bin lira harcıyorsa yurt dışında, 10 bin lirası bizden, yüzde 50’si. Üçüncü, dördüncü bölgeden bir işletmeyse bu, yüzde 60’ı bizden.

“Tanıtım yapmak istiyorum, ürünlerimi tanıtacağım, bunun için bana destek var mı?” Evet,        15 bin Türk lirası destek var. 30 bin lira tanıtım harcaması yapıyorsa 15 bin lirasını biz karşılıyoruz.

“Yurt dışı firmalarla eşleştirme, benim gibi iş yapan başka firmalarla kontak kurmak istiyorum. Bunun için eşleştirme programlarında destek var mı?” Var, firma başına 15 bin Türk lirası eşleştirme desteği veriyoruz.

“Ben, nitelikli eleman çalıştırmak istiyorum ama cesaret edemiyorum, bir mühendisin, iyi bir muhasebecinin bana ne faydası olacak, bunu bilmiyorum.” diyorsa cesaretlendiriyoruz bu kişiyi, diyoruz ki: Sen çalıştır, 20 bin liraya kadar, bir yıl boyunca bu kişinin maaşına biz destek veriyoruz. Bir sene sonra göreceksin, o mühendisin, o nitelikli elemanın, iyi bir muhasebecinin senin firmana yaptığı katkıyı göreceksin. Yıllık 20 bin Türk lirasına kadar, bir kişinin, nitelikli elemanın ücretine o firmada biz destek veriyoruz “Nitelikli eleman çalıştırmak istiyorum, cesaret edemiyorum.” diyene.

Ayrıca, “Danışmanlık almak istiyorum.” diyorsa 15 bin Türk lirasına kadar, 30 bin liralık danışmanlık ücretinin 15 bin lirasını…

“Personelime eğitim vermek istiyorum.” diyorsa o eğitim için 10 bin Türk lirası destek veriyoruz. Eğer 20 bin lira eğitim harcaması yapıyorsa 10 bin lirasını biz karşılıyoruz.

“Enerji verimliliği projesi yaptım.” diyorsa, 60 bin liraysa projesi, 30 bin lirasını biz karşılıyoruz.

“Tasarım yaptım, bu tasarımı hayata geçirmem lazım.” diyorsa, bu tasarım faaliyetlerine 15 bin liraya kadar tasarım desteği veriyoruz.

Sınai mülkiyet hakları desteği veriyoruz. “Patent alacağım ürünüme.” diyorsa, patent harcamaları için 20 bin Türk lirasına kadar -harcamasının yüzde 50’si, yüzde 60’ı- patent sınai mülkiyet hakları desteği veriyoruz bir KOBİ’ye, bir işletmeye.

“Belgelendireceğim ben, TSE belgesi alacağım, işte, ürünlerimi belgelendireceğim, personelimi belgelendireceğim, kalite güvence sistemine girmek istiyorum, bunun için harcama yapmak istiyorum.” diyorsa, belgelendirme desteği olarak da 10 bin Türk lirası, yine, bir işletmeye belgelendirme desteği veriyoruz ve “Ürünlerimi teste, analize tabi tutmam lazım ama laboratuvarlarda bu işler için çok para isteniyor, benim de buna verecek fazla bir imkânım yok.” diyorsa, 20 bin Türk lirasına kadar da laboratuvarlarda test, analiz ve kalibrasyon desteği veriyoruz işletmelere.

Değerli arkadaşlar, hem mevcut işletmelerimiz hem de yeni girişimcilerimiz KOSGEB’in bu desteklerinden önümüzdeki dönemde daha çok yararlanmalıdırlar.

Ben, Kayhan Türkmenoğlu arkadaşımıza, bu konuyu gündeme getirdiği için, hatırlattığı için bir kere daha teşekkür ediyorum ve bütün milletvekili arkadaşlarımızdan, kendi bölgelerinde, özellikle KOBİ’lerin, yeni girişimci olmak isteyenlerin veya teknogirişimci olmak isteyenlerin bu desteklerimizden yararlanması için kendilerine bilgi vermelerini öneriyorum. Onlara gelen bu sorulara bu cevapları verebilmeleri için de bu dokümanları arkadaşlarımıza da göndereceğiz. İnanıyorum ki, bunlar, o arkadaşlar için de faydalı olacaktır.

Hepinize çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Sipahi, buyurun efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, gündem dışı konuşmalara cevap veren 2 bakanın Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 91’inci yıl dönümü nedeniyle Valilik uygulamalarına değinmemesine ilişkin açıklaması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce bir sayın milletvekili tarafından 27 Aralıkta Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişindeki valiliğin bir uygulaması konusu gündeme getirildi. Ben, bu konuyu, tekrar, bu vesileyle gündeme getirmek istiyorum.

2 Sayın Bakanın söz almaları esnasında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulmasının en önemli adımlarından birisi olan 27 Aralıktaki gelenekleşmiş ve millî ordunun kurulmasının ilk adımı olan, bu, Atatürk’ün Ankara’ya gelişiyle ilgili konudaki uygulama rahatsızlığını dile getirmelerini beklerdim, gerçekten üzüldüm.

Bu konu açıklığa kavuşmak zorundadır. Kendisinin haddi olmayan konularda ahkâm kesmeye cüret eden İçişleri Bakanı bu konuda bilgi vermek zorundadır. Ekmeği ve suyu millî değerlere düşmanlık olan bir zihniyetin baskı, telkin veya tavsiyesi midir, yoksa başka bir maksattan mı kaynaklanmaktadır? Bu konu Türkiye Büyük Millet Meclisinde açıklığa kavuşturulmak zorundadır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN -  Teşekkür ederim.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bu konuyla ilgili yerimden bir açıklama yapabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuyla ilgili, Atatürk’ün Ankara’ya gelişiyle ilgili kutlamalar her yıl coşkulu bir şekilde yapılmaktadır, bu yıl da yapıldı ve yapılıyor. Sizin söylediğiniz konuyla ilgili açıklamayı hem Ankara Valiliği yaptı hem de bugün İçişleri Bakanımız bir televizyon programında da hem bütün Türkiye kamuoyuna bu konuyla ilgili gereken açıklamayı yaptı. Dolayısıyla “Açıklama yapılmadı.” diye bir yaklaşım gerçeği yansıtmıyor, gerekli açıklamalar yapılmıştır.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani televizyon programında yapılmış olması burada millete bu konuda bilgi verilmesini engelleyen bir husus mudur? Milletvekilleri çalışıyor, televizyonda Bakanı izlemiyor herhâlde! Hükûmet olarak bu konuda bilgi vereceksiniz tabii ki.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 129, 157, 158, 159, 161, 174, 175, 179, 191, 204, 218, 229, 255, 317, 351, 355, 357, 358, 362, 374, 383, 384, 404, 412, 413, 414, 453, 461 ve 464’üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır. Ayrı ayrı okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde kamu yönetimindeki kadrolaşma iddialarının ve siyasi maksatlı işlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/961)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

AKP iktidarı döneminde kamu kurum ve kuruluşlarında yaşanan personel kıyımı, sürgün ve kadrolaşmanın tüm boyutlarıyla ortaya konulması, yaşanan kadrolaşmanın kamu hizmetlerinin nitelik ve niceliğine yaptığı etkinin, kıyıma ve sürgüne uğrayan personelin durumlarının araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenmesi için Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince, bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mehmet Serdaroğlu                    (Kastamonu)

2) Mehmet Şandır                           (Mersin)

3) Durmuş Ali Torlak                     (İstanbul)

4) Abdülkadir Akcan                      (Afyonkarahisar)

5) Mustafa Enöz                             (Manisa)

6) Mustafa Kalaycı                         (Konya)

7) Osman Ertuğrul                          (Aksaray)

8) Süleyman Nevzat Korkmaz        (Isparta)

9) Kemalettin Nalcı                         (Tekirdağ)

10) Mümin İnan                              (Niğde)

11) Ahmet Kenan Tanrıkulu           (İzmir)

12) Hasan Çalış                              (Karaman)

13) Süleyman Latif Yunusoğlu       (Trabzon)

14) Recep Taner                              (Aydın)

15) Hüseyin Yıldız                         (Antalya)

16) Reşat Doğru                             (Tokat)

17) Ahmet Orhan                            (Manisa)

18) Ahmet Duran Bulut                  (Balıkesir)

19) Rıdvan Yalçın                           (Ordu)

20) Erkan Akçay                             (Manisa)

21) Osman Durmuş                        (Kırıkkale)

Gerekçe:

İktidarlar, üst bürokrasi kadrosunu oluştururken kendilerine yakın kişilerle çalışmak isterler. Ancak, 8 yıllık AKP iktidarı bu hakkını öylesine suiistimal etmiştir ki, bırakın bürokrasinin üst kademesini, en alt kademedeki memur atamaları bile AKP'li olup olmadığına bakılarak yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir.

Bu hükümet döneminde özellikle ve bilinçli olarak, milliyetçi memur kıyımı yapılmıştır. AKP, vatanını milletini seven, milli hassasiyeti biraz daha yüksek olan memurlara kamu kurumlarını zindan etmiştir. AKP'nin sürgüne gönderdiği, emekliliğe zorladığı, kadro ve unvanlarını elinden aldığı memurların tamamına yakını, milliyetçi memurlardır. Bunlar, görevlerini layıkıyla yapamadıkları için değil, milliyetçi oldukları için tasfiye edilmişlerdir.

AKP döneminde, kamuda 400 bine yakın atama yapılmıştır. Cumhurbaşkanlığı makamının ele geçirilmesi ile birlikte, üst düzey atamaların önündeki direnç ortadan kalkmış, Cumhurbaşkanlığından dönen hiçbir atama olmamıştır.

Kamu kurumları, AKP'nin arka bahçesinin ötesinde, adeta, çiftliğine dönmüştür. Kamu çalışanlarını, “senin memurun, benim memurum” diye ayıran, atama ve terfilerde, liyakat ve beceriyi değil, yandaşlığı esas alan AKP zihniyeti, toplumun tüm kesimlerinde olduğu gibi, ayrışma ve çatışmayı, kamu çalışanları arasına da sokarak, çalışma barışını bozmuştur.

Atama, nakil, terfi ve tayinlerde, AKP'nin il ve ilçe yöneticilerinin referans ve onayına başvurulmakta, en küçük memur atamalarına bile siyasi müdahaleler yapılmaktadır.

2002 yılında yapılan seçimlerle birlikte, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde çalışan kalmamıştır. AKP'nin kadrolaşması, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden başlayarak, AKP'li diğer belediyelerde çalışanların kamu kurum ve kuruluşlarını istilası ve işgali ile devam etmiştir. Bakan kardeşleri genel müdür, kendilerini aklayan müfettişler vali, milletvekili aday adaylarının hepsi, ya genel müdür, ya daire başkanı yapılmıştır.

Her seçim gecesinde Parti balkonundan "ben her kesimin başbakanıyım" diye nutuk atan Sayın Başbakanın devri iktidarında, AKP'li olmayanın, AKP'li görünmeyenin, ne kamuda, ne özelde iş bulma ve yükselme şansı kalmamıştır.

Tüm bu gerekçelerle AKP iktidarı döneminde kamu kurum ve kuruluşlarında yaşanan personel kıyımı, sürgün ve kadrolaşmanın tüm boyutlarıyla ortaya konulması, yaşanan kadrolaşmanın kamu hizmetlerinin nitelik ve niceliğine yaptığı etkinin, kıyıma ve sürgüne uğrayan personelin durumlarının araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenmesi için bir Meclis Araştırma Komisyonu Kurulması gerekmektedir.

2.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, KÖYDES projesinin uygulanmasında ortaya çıkan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/962)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

İçişleri Bakanlığı tarafından 2005 yılında susuz veya suyu yetersiz köy ve bağlılarının sağlıklı ve yeterli içme suyuna kavuşturulması ile köy yollarının kalite ve standartlarının yükseltilmesi amacıyla başlatılan Köy Altyapısını Destekleme Projesinde (KÖYDES) kırsal altyapının iki önemli unsuru olan yol ve içme suyu sorunlarının aşılması hedeflenirken aradan geçen süre içerisinde proje kaynaklarının objektiflikten uzak bir biçimde belirlendiği ve dağıtıldığı görülmektedir. KÖYDES projesinin uygulamasında ortaya çıkan sorunları tespit etmek ve için alınacak önemleri belirlemek üzere Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1) Hasan Özdemir                           (Gaziantep)

2) Emin Haluk Ayhan                     (Denizli)

3) Kamil Erdal Sipahi                      (İzmir)

4) Hakan Coşkun                            (Osmaniye)

5) Erkan Akçay                               (Manisa)

6) Mustafa Kalaycı                          (Konya)

7) Beytullah Asil                             (Eskişehir)

8) Mehmet Akif Paksoy                  (Kahramanmaraş)

9) Akif Akkuş                                 (Mersin)

10) İzzettin Yılmaz                          (Hatay)

11) Osman Durmuş                         (Kırıkkale)

12) Muharrem Varlı                        (Adana)

13) Mustafa Enöz                            (Manisa)

14) Süleyman Latif Yunusoğlu       (Trabzon)

15) Mümin İnan                              (Niğde)

16) Recai Yıldırım                           (Adana)

17) Abdülkadir Akcan                     (Afyonkarahisar)

18) Metin Ergun                              (Muğla)

19) Ertuğrul Kumcuoğlu                 (Aydın)

20) Ahmet Orhan                            (Manisa)

21) Ahmet Duran Bulut                   (Balıkesir)

Gerekçe:

İçişleri Bakanlığı 2005 yılında, susuz veya suyu yetersiz köy ve bağlılarının sağlıklı ve yeterli içme suyuna kavuşturulması ile köy yollarının kalite ve standartlarının yükseltilmesi amacıyla KÖYDES Projesi (Köy Altyapısını Destekleme Projesi) başlatmıştır. Kaynak yetersizliği sebebiyle mevcut yatırım programlarında kapsama alınamayan köylerin ve bağlılarının içme suyu ve yol sorunlarının Vali ve Kaymakamlar önderliğinde, İl Özel İdareleri ve Köylere Hizmet Götürme Birlikleri aracılığı ile mahalli imkân ve kabiliyetleri verimli bir şekilde kullanarak kısa sürede ve düşük maliyetle çözülmesi olarak tanımlanabilecek KÖYDES Projesinin, kırsal altyapının iki önemli unsuru olan yol ve içme suyu sorunlarının aşılmasına önemli katkılarda bulunması hedeflenmiştir. Projenin başlangıç hedeflerinde kanalizasyon yatırımları da var iken daha sonra bu yatırımlar kapsam dışına çıkarılmıştır.

KÖYDES projesi ile ilgili ciddi sorunlar bulunmaktadır. Öncelikle kaynak aktarımı objektif kıstaslara göre yapılmamaktadır. Hangi ile ne kadar ve hangi ölçüt ile ödenek aktarılacağı belli değildir. İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü'nün verilerine KÖYDES projesinden beş yılda en çok ödenek alan ilk iki İl olan Diyarbakır ve Şanlıurfa, ne köy yolu ağı uzunluğu bakımından ne de susuz veya yetersiz sulu yerleşim birimi bakımından sıralamaya girememektedir.

KÖYDES ile ilgili kamuoyunda oluşan tereddütlerin temel sebebi burada ortaya çıkmaktadır. Böylece iktidarın elinde seçim malzemesi olarak kullanacağı çok kullanışlı bir araç ortaya çıkmış olmaktadır. İktidar hangi seçim bölgesinde  oy potansiyelini arttırmak isterse o yöreye göndereceği ödenekleri muazzam bir oranda arttırabilir. Her şeyden önce ödeneklerin illere göre dağılımına objektif ve amaca uygun bir ölçüt getirilmelidir.

KÖYDES projesi ile içme suyu ve yol projeleri kapsama alınmış, ancak kanalizasyon, köy içine trotuar ya da kilit parke döşenmesi, sulama projeleri v.b. kırsal kalkınma için önem arz eden yatırımlar kapsam dışı tutulmuştur. Hâlbuki köylünün yaşantısının büyük bölümünün geçtiği köy içi yollar genelde çok bakımsız durumdadır; kışın çamur, yazın toz içindedir. Köy içlerinde yapılacak iyileştirme faaliyetleri ve kanalizasyon, köylü vatandaşlarımızın hayat kalitelerini doğrudan yükseltecek ve sağlıklı bir çevrenin oluşmasının halk sağlığına olumlu katkısı olacaktır. Sokakları temiz ve düzenli, köyler, köy yaşantısı ile ilgili algılamayı da olumlu yönde etkileyecek ve köyden kente göçü yavaşlatacaktır.

KÖYDES ile ilgili en temel sorun ise aslında projenin kendisinden kaynaklanmaktadır. KÖYDES her yıl Yüksek Planlama Kurulu kararıyla devam ettirilmektedir. Bir sonraki yıl ne olacağı meçhuldür. Hâlbuki kamu hizmetleri süreklilik arz eder. Yapılan bir yol her yıl bakım, onarım ve geliştirilmeye ihtiyaç duyar. Örneğin yapılan binlerce kilometre asfalt yolun onarımı nasıl ve kim tarafından yapılacaktır? Her içme suyu projesi beraberinde bakım, onarım ve işletme maliyetlerini getirir. Örneğin bozulan bir dalgıç pompa hangi kurum tarafından ve hangi ödenekle değiştirilecektir? Ayrıca her geçen gün kamu hizmetleri gelişmektedir. Kırsal hizmetler de aynı şekilde gelişme göstermektedir. Eskiden köy içine bir çeşme yeterli görülürken bugün her yerleşim birimine şebekeli sistem yapılmaktadır. Aynı şekilde bugün köylere yönelik bir hizmet olarak görmediğimiz -örneğin çöp toplama hizmeti gibi- kimi kamu hizmetleri çok yakın zaman içerisinde ihtiyaç olarak karşımıza çıkacaktır.

Öte yandan Gaziantep ilinde de birçok köyde kanalizasyon yoktur. Köylerin içerisinde sosyal yaşam alanı olarak parklar yoktur. Atık sular köy sokaklarında dışarıdan akmaktadır.

Netice itibariyle kırsal alana yönelik hizmetlerin bir proje vasıtasıyla yürütülmesinden kaynaklanan sıkıntıların giderilmesi için gerekli araştırmaların yapılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi gerekmektedir.

3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, sel afetinin nedenlerinin araştırılması ve sel riski taşıyan alanlar ile yerleşim yerleri ve ekonomik faaliyet alanlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/963)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de meydana gelen sel felaketlerinin etkilerini en aza indirmek maksadıyla sel riski taşıyan alanların saptanması ve yerleşim alanlarıyla ekonomik faaliyet alanlarının buna göre seçilmesi için gerekli inceleme ve araştırmaların yapılması hususunda Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) M. Nuri Yaman                          (Muş)

2) Selahattin Demirtaş                    (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                          (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                            (Batman)

5) Bengi Yıldız                               (Batman)

6) Akın Birdal                                (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                               (Mardin)

8) Fatma Kurtulan                          (Van)

9) Hasip Kaplan                             (Şırnak)

10) Hamit Geylani                          (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                          (Şanlıurfa)

12) Mehmet Nezir Karabaş            (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                  (İstanbul)

14) Osman Özçelik                         (Siirt)

15) Özdal Üçer                               (Van)

16) Pervin Buldan                          (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                         (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                      (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                (Muş)

20) Şerafettin Halis                         (Tunceli)

Gerekçe:

Türkiye'de çok sık görülen doğal tehlikelerin başında, sel olayları gelmektedir. Önemli can ve mal kaybına neden olan ve değişik nedenlerle oluşan sel, Türkiye'nin hızla değişen ve gelişen sosyal ve ekonomik yapısı içinde daha da etkili olmakta, büyük ekonomik  kayıpların ve acıların  yaşandığı bir afete dönüşmektedir.

Türkiye'de görülen doğal afetler içinde sel, depremden sonra en büyük can ve mal kayıplarının görüldüğü doğa olayıdır. Her yıl bu afetten kaynaklanan ekonomik kaybın ortalama 160 trilyon Türk Lirası olduğu hesap edilmiştir.

Sel taşkınını önleme ve kaza zararlarından korunma çalışmalarına baktığımızda; meydana gelen ölümlerin yanında ayrıca ekonomik kayıplar açısından da olumlu bir tablo çizmek mümkün değildir. Çünkü Sel/Taşkın riski olan alanlardaki ekonomik etkinlikler zamanla artmıştır. Bu nedenle daha küçük boyuttaki bir sel olayında bile oluşan ergonomik kayıplar, daha önce yaşanan ve daha büyük boyuttaki bir sel olayındakinden, daha fazla olmaktadır.

Türkiye'nin sel olayına karşı duyarlılığını doğal etkenlerin (iklim, bitki örtüsü, topografya vb.) yanında, insanların çeşitli ekonomik ve sosyal etkinlikleri de belirlemektedir. Çeşitli sektörlerdeki ekonomik faaliyetlerin yoğun olarak devam ettiği ülkemizde hızlı nüfus artışı, sağlıksız kentleşmeyi de beraberinde getirmektedir. Bu durum sele duyarlı alanlarda ve özellikle de akarsu havzalarında nüfus ve sanayi yoğunluğunu arttırmaktadır. Bu yerleşim alanlarında yeni yollar açılmakta, kurulan işletmeler ile arazi yapısı değişmekte, ormanlar ve meralar tahrip edilmektedir. Dolayısıyla havzadaki jeomorfolojik ve hidrolojik denge bozulduğundan can ve özellikle de mal kaybına neden olan Sel/Taşkın afetleri daha sık görülmektedir.

Hangi koşullar altında olursa olsun Türkiye, hızlı ve çarpık bir biçimde artan nüfusun, iskân ve düzgün alt yapı ihtiyacının karşılanabilmesi için, akarsuların özelliklerini göz önüne alarak, su yapılarını projelendirmek, güçlendirmek, ekonomik yönden akarsu havzalarını çok dikkatli bir biçimde değerlendirmek zorundadır. Bunun için bütün akarsu havzalarının Sel/Taşkın karakterini belirlemek çok önemlidir.

Bu konuda yapılacak ilk iş, Türkiye'nin yapı ve yeryüzü şekilleri, doğal bitki örtüsü ve iklim özellikleri ile sosyo-ekonomik yapısının kapsamlı bir biçimde ortaya konulmasıdır. Çünkü akarsu havzalarının sele karşı duyarlılıklarını; büyüklükleri, jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri, kullanım durumları, toprak özellikleri, orman örtüsü, kütle hareketleri ve erozyona karşı tutumları, vadi eğilimi ve uzunlukları gibi etkenler belirlemektedir.

Jeomorfolojik olarak Türkiye etrafı dağlarla çevrili, ortalama yüksekliği 1100 metre civarında olan, derin vadilerle yarılmış bir plato görünümündedir. Eğimi %40 olan alanlar, genel yüz ölçümün %45'ini kaplamaktadır. Türkiye'nin büyük bir bölümü bu jeomorfolojik özelliğiyle şiddetli ve sürekli yağış sonucunda her an sel olayı ile karşılaşabilecek olan bir ülke konumundadır.

İklim olarak Türkiye'nin güney kıyıları yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı olarak bilinen Akdeniz iklim bölgesinde yer almakla beraber, tamamında ise sahip olduğu fiziki coğrafya özellikleri nedeniyle, yoğun kar yağışları yanında yaz ve ilkbahar yağışlarının da görüldüğü bir ülkedir.

Türkiye'de arazi kullanımı yönünden bakıldığında, ilk çağlardan günümüze kadar, başta ormanlar olmak üzere, doğal bitki örtüsünün büyük bölümü yok edilmiştir. Bitki örtüsü tahrip edilen alanlarda, eğim ve erozyon nedeniyle tarım yapılamaz hale geldiğinden, kültür bitkileri yönünden de fakirleşen yamaçlar, sel oluşumunu hızlandıran bir etken haline gelmiştir.

Bu nedenlerden dolayı Türkiye'nin ayrıntılı bir şekilde sel haritasının çıkarılması, koşulları bakımından sel ihtimali yüksek olan bölgelerin saptanması ve gerekli önlemlerin alınarak hem can kayıplarının hem de ekonomik kayıpların önüne geçilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.

4.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki deprem riskinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/964)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Doğu Anadolu Bölgesi ve yakın çevresini etkileyecek olası bir deprem riskinin yaratacağı muhtemel sonuçlarının bütün boyutları araştırılarak gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

                                                                                                            Ayla Akat Ata

                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

İnsanlar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplara neden olan, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen doğal, teknolojik veya insan kökenli olaylar afet olarak tanımlanmaktadır. Afetlerin büyüklüğü meydana getirdiği can kayıpları, yaralanmalar, yapısal hasarlar ve neden olduğu sosyal ve ekonomik kayıplarla ölçülebilmektedir.

Doğal afet türleri içinde en fazla can ve mal kaybına sebep olanı, belirsizlik oranının en yüksek oluşu nedeniyle depremlerdir. Depremler eğitim, sağlık, güvenlik gibi zorunlu kamu yatırımlarını olumsuz etkileyebilmekte ve toplum güvenliğini tehdit edebilmektedir.

Türkiye'nin, dünyada depremselliği yüksek olan ülkeler arasında yer aldığı bilinmektedir. Resmi istatistiklere göre Türkiye topraklarının % 96'sı, nüfusunun ise % 98'i deprem riski ile karşı karşıya bulunmaktadır.

Türkiye'nin doğal afetlerle ilgili istatistik verilerine bakıldığında da depremlerin en tahripkar doğal afet sonucuna yol açtığı görülmektedir. Nitekim 1902-2003 yılları arasında 137 adet hasara neden olan deprem meydana gelmiş, bu depremler sonucunda on binlerce kişi yaşamını yitirmiş, yine on binlerce kişi de yaralanmıştır.

Türkiye'de son yıllarda can ve mal kayıplarına neden olan depremler arasında 1992 Erzincan, 1995 Dinar, 1998 Adana-Ceyhan ve 1999 Marmara depremi yer almaktadır. Özellikle Marmara bölgesinde 1999 yılında Gölcük ve Düzce'de meydana gelen iki büyük deprem, yol açtığı ağır sonuçlar itibariyle dikkatleri olası İstanbul depremine çevirdiğinden çalışmalarda ağırlıklı olarak Marmara Bölgesinde yoğunlaşmıştır.

Ancak Türkiye'de başlıca deprem kuşakları arasında yer alan ve en etkin iki ana fay kuşağından birini oluşturan Doğu Anadolu Fay Hattı Karlıova-Antakya arasında geniş bir alana uzanım göstermekte olup, bölgenin depremselliğinde önemli bir rol oynamaktadır. Nitekim son birkaç yüzyılda bu fay hattı üzerinde meydana gelen Karlıova, Antakya, Gezin, Çelikhan, Pötürge, Bingölü, Lice, Ceyhan ve Elazığ depremleri önemli depremler arasındadır. Üzerinde çok sayıda sismik boşluğun bulunduğu belirtilen Doğu Anadolu Fay Hattının değişik kollarının yakın gelecekte yıkıcı etkilere yol açabilecek depremlere kaynaklık etmesinin kaçınılmaz olacağı belirtilmektedir.

Afet İşleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan raporlarda da, Doğu Anadolu Fay Hattında oluşan birikimin boşalmasının her an gerçekleşebileceği belirtilmesine karşın, son yıllarda bu fay hattı üzerinde yer alan alanlarda gerçekleşen depremler sonucunda oluşan can ve mal kayıpları gerekli tedbirlerin alınmadığını ortaya koymaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi ve yakın çevresini etkileyen fayların aktif olması ve değişik büyüklüklerde sürekli deprem üretme olasılığının bulunması gerçeği gerekli tedbirlerin zamanında alınmasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle önümüzdeki süreçte yaşanabilecek olası bir deprem riskinin yaratacağı muhtemel sonuçlarının bütün boyutları araştırılarak gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır.

Okutuyorum:

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurul çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

Danışma Kurulu Önerisi

                                                                                                        Tarihi: 28/12/2010

Danışma Kurulunun yaptığı toplantıda, ekteki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                  Nevzat Pakdil

                                                      Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                 Başkanı Vekili

                         Nurettin Canikli                                                               K. Kemal Anadol

                 Adalet ve Kalkınma Partisi                                                 Cumhuriyet Halk Partisi

                     Grubu Başkan Vekili                                                        Grubu Başkan Vekili

 

                            Oktay Vural                                                                      Bengi Yıldız

                  Milliyetçi Hareket Partisi                                                 Barış ve Demokrasi Partisi

                     Grubu Başkan Vekili                                                        Grubu Başkan Vekili

 

Öneri: Genel Kurulun; 4 ve 11 Ocak 2011 Salı günlerindeki birleşimlerde 1 saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi, 5 ve 12 Ocak 2011 Çarşamba günlerindeki birleşimlerde ise Sözlü Soruların görüşülmemesi,

Genel Kurulun; 4 ve 11 Ocak 2011 Salı günleri 15.00-20.00 saatleri arasında, 5, 6, 12 ve 13 Ocak 2011 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde ise 13.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi,

Önerilmiştir.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Geçtik Sayın Anadol.

Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istedim efendim.

BAŞKAN – Sayın Başkanım, oylamaya geçtikten sonra söylediniz. Özür dilerim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayır. Evvela “Lehte, aleyhte söz isteyen var mı?” diye sormanız gerekiyor.

BAŞKAN – Sayın Başkanım, ben okuttum. Söz almak isteyenler her zaman gelip buraya, malumunuz, müracaat ediyorlardı.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/139), gündeme alınmasına ilişkin önergesi

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

“Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”m, süresi içerisinde ilgili Komisyon’da görüşülmediği için doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmesini arz ve talep ederim. 02.03.2010

                                                                                                              Hasan Macit

                                                                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Teklif sahibi İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit.

Sayın Macit, buyurun efendim.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu’nda değişiklik yapılmasıyla ilgili kanun teklifimizin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifimizde istediğimiz değişiklik ne yöndedir? Bizim teklif ettiğimiz konu şudur: “Fiziki güvenlik sistemleri, sınır bölgesinin coğrafi, fiziki ve topoğrafik koşullarına göre fiziki elektronik güvenlik duvarları şeklinde tesis edilebilir.” şekliyle bir değişiklik yapılmasını teklif ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, niçin biz bu teklifi yaptık? Öncelikle bir ülkenin sınır güvenliğine hâkim olması gerekir. Eğer sınırlarına hâkim olamıyorsa, sınır güvenliğini sağlayamıyorsa içerideki huzuru, güvenliği sağlaması mümkün değildir. Bu nedenle yaklaşık yirmi beş yıl  süre içerisinde bölücü terör örgütünün Türkiye’de yaşatmış olduğu sıkıntı ve acımasızca yapılan terör eylemleri sonucunda, 30 bini aşkın insanımız canından olmuş ve yüz milyarlarca dolar ekonomik kayba neden olmuştur. İşte bunun bu şeklide sürmesinin çok büyük bir katkısı sınır güvenliğimize hâkim olamadığımızdan kaynaklanmaktadır. Eğer sınırlarımıza hâkim olabilseydik, sınır güvenliğimizi sağlayabilseydik bu terör örgütü bu boyutlarda can ve ekonomik kayıplara neden olmayacaktı. Mevcut koşullarda askerlerimiz, güvenlik güçlerimiz sınırlarda ya siperlerde sınır güvenliğini sağlamaktadır veyahut da geniş arazi içerisinde sadece insani gücünü kullanarak bu güvenliği sağlamakla karşı karşıya. Ama gelişmiş ülkelere baktığımız zaman veya gelişmekte olan ülkelere baktığımız zaman sınır güvenliklerini sağlamak üzere çok değişik alanlara başvurulmuştur.

Değerli arkadaşlar, bunu söylerken belki hayal gibi konuşulabilir veyahut da böyle algılanabilir ama dünyada örneklerine baktığımız zaman ilk olarak Çin Seddi’nden bahsetmeme gerek yok. Oradaki coğrafi koşullar herhâlde bizim bölgemizdeki coğrafi koşullardan az değildir. Bunun ötesinde, Suudi Arabistan ile Irak sınırı arasında bir güvenlik şeridi, 900 kilometrelik elektronik çit oluşturulmuştur. Dünyada başka örnekleri de vardır; Hindistan-Bangladeş sınırında, Hindistan-Pakistan sınırında, Çin-Kuzey Kore sınırında, İsrail-Filistin sınırında bu gibi güvenlik anlamında, sınır güvenliğini sağlayacak gerek elektronik çitler gerek tel örgüler gerekse beton duvarlar çekilmek suretiyle göçmenlerin engellenmesi, kaçakçıların engellenmesi, terörist sızmaların engellenmesi için gerekli önlemler alınmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri, “süper güç” olarak tanımladığımız bu ülke dahi, Meksika sınırından ülkesine geçen kaçakçılığı ve göçmen sızmalarını önleyemediği için buraya fiziki bir duvar oluşturmuştur, yani beton bir duvar oluşturmuş ve elektronik sistemlerle burayı donatmıştır. Öyleyse dünyadaki örneklere baktığımız zaman, Türkiye’de de böyle bir güvenlik sisteminin kurulması, sınır güvenliğinin tesis edilmesi gerekiyor.

Bu anlamda vermiş olduğumuz kanun teklifinde bunun yapılabilmesinin önünü açan ve bu yapıldığı zaman…  Hani çoğu güvenlik yetkililerimiz diyor ya “Terör örgütü militanları elini kolunu sallayarak Türkiye’den, sınırlarımızdan geçiyor.” Keza sadece terör örgütü militanları değil, buradan her türlü kaçakçılık olayları da Türkiye’ye girmektedir. Gerek gıda maddelerinde gerekse diğer ihtiyaçlarımızı karşılamak için giren, işte petrol kaçakçılığı gibi  -bunlar her gün yazılıp çizilmekte ve basınımızda yer almaktadır- bu anlamdaki kaçakçılık olaylarının da önüne geçilecektir. Gerek insan sağlığımız konusunda gerekse ekonomik kayıplar konusunda bu güvenlik sınırını sağladığımız zaman önemli kazanımlar olacaktır. Kaldı ki, değerli arkadaşlar, 1996 yılında ve 2003 yılında Meclisimizin araştırma komisyonunun bu anlamda bir tesisin yapılmasıyla ilgili Meclise önerileri vardır ve o zaman iktidara mensup ve bugün iktidar partisinin genel başkan yardımcısı olan bir arkadaşımızın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Macit, teşekkür ederim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Oylayacak mısınız efendim?

BAŞKAN – Yok, Sayın Erçelebi de var.

HASAN MACİT (Devamla) – Ek süre vermeyecek misiniz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Yok efendim, kaldırdık onu.

HASAN MACİT (Devamla) – Bu kanun teklifimize desteklerinizi bekliyoruz, hepinize saygılar sunuyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hasan Erçelebi, Denizli Milletvekili.

Buyurun efendim.

HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi Demokratik Sol Parti ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Macit’in vermiş olduğu kanun teklifi üzerinde konuşacağım. Evet, konu sınırlarımızın güvenliği. Türkiye büyük bir ülke ve toplam 10.765 kilometre sınırımız var, bunun 2.949 kilometresi kara sınırımız. Bu sınırların korunması konusunda bugüne kadar gerçekten ciddi bir önlem aldığımızı söyleyemeyiz, sadece Türkiye-Suriye sınırında güvenlik önlemlerimiz yeterli sayılabilecek düzeydedir.

Değerli milletvekilleri, sınırlarını korumak bir ülke için onurdur, korunamayan sınırlar sınır sayılamayacaktır. Onun için biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak sınırlarımızın korunması için her türlü önlemi almak zorundayız.

Değerli milletvekilleri, bugün baktığımız zaman gerçekten sınırlarımızı koruyabiliyor muyuz? Buna “Evet” demek son derece zor. Sınırlarımız kimi söylemlere göre kevgir gibidir ama en iyimser söyleme göre delik kova gibidir. Delik kova dolmaz arkadaşlar, delik kovayla su taşınmaz.

Sınırlarımızın korunmasındaki en önemli konu terör ve kaçakçılıktır. Bugün “Otuz yıldır terörü önleyemedik.” diyorsak bunun en önemli sebebi sınırlarımızın güvenliğinin olmamasıdır. Ülkemize sınırlarımız dışından saldırılar yapılmakta ve yine sınırlarımız dışına kaçılmaktadır.

Bunun yanında -kaçakçılığa baktığımız zaman- terör örgütünün otuz yıldır önlenemeyen saldırılarının en önemli sebebi silah kaçakçılığıdır, patlayıcı madde kaçakçılığıdır. Onun için sınırlarımızı güvenlik altına almak zorundayız.

Et kaçakçılığı bu ülkede hayvancılığı bitirdi, köylümüzü bitirdi, şeker kaçakçılığı aynı şekilde çiftçimizi bitirdi. Uyuşturucu kaçakçılığı gençlerimizi bitirdi ve Birleşmiş Milletler raporuna göre, “Türkiye uyuşturucu kaçakçılığında bir köprü görevi görmektedir.” denilmektedir. Bu, dünya çapında bir utanç kaynağıdır. Petrol kaçakçılığı aynı şekilde hem halkımızı vurmakta hem de devletimizi vurmaktadır. Şu anda en pahalı petrolü kullanıyoruz. Dolayısıyla, bunların sonucunda vergilerimiz azalıyor.

Değerli milletvekilleri, bu araştırma raporu Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılmıştır. Yani, Türkiye’de sınır güvenliğinin olmadığı, kaçakçılığın nasıl, kimler tarafından yapıldığı, terörün nasıl beslendiği burada yazıyor. İşte, bu kanun teklifiyle aslında yüce Meclisin yıllardır yaptığı çalışmaya sahip çıkmak istiyoruz. O nedenle, bu kanun teklifine hepinizin, hepimizin olumlu oy vermesi, aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarının bir sonuca varması demektir. İşte, o nedenle hepinizden bu kanun için olumlu oy istiyoruz. Çünkü, bu kanunun herhangi bir iç siyasete malzeme hedefi yoktur, ama bu kanun teklifinin terörü önlemede, kaçakçılığı önlemede çok çok önemli özellikleri vardır. İşte o yüzden Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin tamamından oy istiyoruz. Bu kanunla inşallah özlediğimiz sınır güvenliğini sağlarız.

Bugün teknolojik bir çağda yaşıyoruz. “Efendim, sınırlarımız sarp kaya-ların arasında oralara duvar çekilemez.” diyemeyiz. Bugün elektronik duvarlar oraya çekilebilir, bugün oraya pekâlâ uydudan duvarlar çekilebilir ve sınır güvenliğimizi sağlayabiliriz diyorum.

Yüce Meclisin bu kanuna olumlu oy vereceğini umuyorum, hepinize say-gılar sunuyorum. Sağ olun, var olun.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam efendim.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilen doğrudan gündeme alınma önergesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 16.31


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verdiği doğrudan gündeme alınma önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

Biraz önce Sağlık Bakanının cevaplandıracağı soruları sizlere arz etmiştim, tekrar okumuyorum. Bu soruları sırasıyla okutuyorum:

VII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, öğrenim ve harç kredilerinin geri ödemesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1142) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

 

Global fınans krizinden ülkemiz de olumsuz etkilenmektedir.

Ayrıca, öğrenimlerini Kredi Yurtlar Kurumundan aldıkları kredi ile tamamlayan üniversite mezunu gençlerimizin, iş bulamadığı kriz ortamında kredi borçları için kendisinin ve ailesinin hacizle karşı karşıya kalmaları acı bir gerçektir.

1. Kredi borcunu ödeyemeyen üniversite mezunu gençlerimize ve ailelerine 17 Aralık’a kadar tanınan süre içinde çok önemli bir bölümü faiz olan, 5100 YTL'lik borç için haciz uygulanmasını bu ortamda doğru buluyor musunuz?

2. Vergi Barışı, vergi affı ve vergi borçlarının taksitlendirilmelerinin Maliye Bakanlığınca, periyodik dilimler hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirildiği ve yasal düzenlemelerin yapıldığı bir gerçek iken, kredi borcu için süre uzatımı, taksitlendirme ve peşin ödemelerde faiz affı gibi yeniden bir yapılandırma neden düşünülmemektedir?

 

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Damal’daki bazı köylerin sağlık ocaklarındaki ihtiyaçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1699) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 21.12.2009

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan Damal İlçesine bağlı köylerden, Aşağı gündeş; Cumhuriyet Mah., Tepeköy Burmadere, Üçdere, Dereköyü, Seyitören köylerinde sağlık ocağı olmadığından veya var olan sağlık ocaklarının fiziki durumlarının iyi olmadığı gibi sağlık ocaklarında gerekli ebe ve sağlık memuru olmadığından dolayı gerekli hizmet verilememektedir.

1- Ardahan Damal ilçesine bağlı yukarıda isimlerini yazdığım köylerde sağlık ocağı olmadığından vatandaşlarımız sağlık hizmetlerinden yeterli oranda yararlanamamaktadır. Ayrıca var olan bazı sağlık ocaklarında ebe ve sağlık memuru olmadığından dolayı ocaklar kapalı durumdadır. Yine bazı sağlık ocakları çok eskiden yapıldığından fiziki durumlarının bir an evvel düzeltilmesi gerekmektedir. Bu aksaklıkların giderilmesi ebe ve sağlık memuru ataması yapılacak mı, yapılacaksa ne zaman yapılacak?

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki sağlık hizmetlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1772) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 18.01.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Gümüşhane ve Bayburt bölgede kar yağışı en fazla olan illerimizdendir, yoğun ve aralıksız yağan kar yağışından dolayı çok zaman köylerin yolları kapalı kalmaktadır. Bu durum uzun süre devam ettiğinden köylerdeki sağlık ocaklarında ebe, hemşire, sağlık memuru ve doktor bulunmadığı gibi malzeme eksiği de bulunmaktadır. Bölgede eksik olan sağlık ocağına da çok ihtiyaç bulunmaktadır.

1- Gümüşhane ve Bayburt illerinde yaşayan hemşehrilerimiz sağlık hizmetlerinden tam anlamıyla yararlanamamaktadır, sağlık hizmetlerinden faydalanabilmesi için sağlık ocaklarına ebe, hemşire, sağlık memuru ve doktor ataması yapmayı düşünüyor musunuz?

4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki içme suyu analizine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1775) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 18.01.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Su yaşamın en temel gereksinimlerinden birisidir. Yaşamla özdeş olup, su olmadan hayat da olmaz. Kişinin ve toplumun sağlıklı olabilmesi için, içme ve kullanma sularının tümünün temiz ve yeterli olması gerekir. İçme, kullanma sularının düzenli olarak sağlıklı olup olmadığının denetlenmesinde insani tüketim amaçlı sular hakkında yönetmelik hükümleri gereğince denetleme ve kontrol izlemleri yine yönetmelik hükümleri gereğince sağlık müdürlüğünce yapılmalıdır.

1- Gümüşhane, Bayburt'da hemşehrilerimizin analizi yapılmış su içmeleri için, su analizi yapılabilmesi için bir çalışmanız olacak mı, olacaksa ne zaman yapacaksınız?

5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki içme suyu analizine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1776) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 18.01.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Su yaşamın en temel gereksinimlerinden birisidir. Yaşamla özdeş olup, su olmadan hayat da olmaz. Kişinin ve toplumun sağlıklı olabilmesi için, içme ve kullanma sularının tümünün temiz ve yeterli olması gerekir. İçme, kullanma sularının düzenli olarak sağlıklı olup olmadığının denetlenmesinde insani tüketim amaçlı sular hakkında yönetmelik hükümleri gereğince denetleme ve kontrol izlemleri yine yönetmelik hükümleri gereğince sağlık müdürlüğünce yapılmalıdır.

1- Ardahan, Kars ve Iğdır'da hemşehrilerimizin analizi yapılmış su içmeleri için su analizi yapılabilmesi için bir çalışmanız olacak mı, olacaksa ne zaman yapacaksınız?

6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki sağlık hizmetlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1780) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 18.01.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ülkemiz genelinde sağlık hizmetlerinden vatandaşlarımız gelişmiş dünya ülkelerindeki insanlar gibi faydalanamadığı gibi özellikle ülkemizin daha geri kalmış olan bölgelerindeki hemşehrilerimizin durumları içler acısıdır. Bölgedeki sağlık ocaklarının sayılarının yetersiz olmasının yanında araç ve gereç açısından da istenilen düzeyde bulunmadığı bir gerçektir. Bir de mevcut sağlık ocaklarında Doktor, Ebe, Hemşire ve Sağlık Memuru bulunmamaktadır. Bu durumda vatandaşlarımızın sağlık tedavisi almaları aksamaktadır.

1- Elazığ, Tunceli, Muş, Hakkâri, Diyarbakır, Ş.urfa, Gümüşhane, Bayburt illerinde yoğun kar yağışı nedeniyle başta köy yolları olmak üzere köyü ilçeye bağlayan yollar zaman zaman da ilçeyi ile bağlayan yollar kapandığından dolayı bu illerde yaşayan hemşehrilerimizin gerektiği miktarda sağlık hizmeti almaları imkânsız durumdadır, mevcut bulunan sağlık ocaklarında araç ve gereç açığı çok fazla durumdadır. Sağlık hizmetleri için gerekli olan malzemelerin tamamlanması için bir çalışmanız olacak mı?

2- Adı geçen illerin İl, İlçe ve köylerindeki sağlık ocaklarında Doktor, Hemşire, Ebe ve Sağlık memuru açığının giderilebilmesi için bir çalışmanız olacak mı?

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki kar ambulansı sayısının artırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1824) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 27/01/2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan, Kars ve Ağrı bölgesinde yoğun ve sürekli olarak yağan kar yağışı nedeniyle başta köy yolları olmak üzere ilçeyi ile bağlayan yollar da zaman zaman kar nedeniyle kapanmaktadır. Köylerden hastaneye yetiştirilmesi gereken diyaliz hastaları başta olmak üzere acil doğum yapacak olan hastaların da hastaneye yetiştirilmesi için uzun süreli uğraşlar verilmekte ve zaman kaybına neden olmaktadır.

1- Ardahan, Kars ve Ağrı bölgesinde yoğun ve sürekli olarak yağan kar yağışı hastalarımızın zamanında hastaneye ulaşabilmesi için kar ambulansı sayısının çoğaltılması için bir çalışmanız olacak mı?

8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki kar ambulansı sayısının artırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1825) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 27/01/2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Erzurum, Gümüşhane, Bayburt, Şırnak, Bingöl, Muş, Van ve Elazığ bölgesinde yoğun ve sürekli olarak yağan kar yağışı nedeniyle başta köy yolları olmak üzere ilçeyi ile bağlayan yollar da zaman zaman kar nedeniyle kapanmaktadır. Köylerden hastaneye yetiştirilmesi gereken diyaliz hastaları başta olmak üzere acil doğum yapacak olan hastaların da hastaneye yetiştirilmesi için uzun süreli uğraşlar verilmekte ve zaman kaybına neden olmaktadır.

1- Erzurum, Gümüşhane, Bayburt, Şırnak, Bingöl, Muş, Van ve Elazığ bölgesinde yoğun ve sürekli olarak yağan kar yağışı hastalarımızın zamanında hastaneye ulaşabilmesi için kar ambulansı sayısının çoğaltılması için bir çalışmanız olacak mı?

9.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Iğdır’daki sağlık ocağı ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1832) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 01/02/2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Doğu Anadolu Bölgesinde nüfus artışı olan illerden birisi de Iğdır'dır Iğdır’da çok acil olarak sağlıkevine ihtiyaç bulunmaktadır. Iğdır ve ilçelerindeki köylerde bulunan sağlık ocakları yetersiz olmakla beraber Ebe, Hemşire, Sağlık Memuru ve Doktor ihtiyaçlarının karşılanması gerekmektedir.

1- Iğdır ve ilçelerine bağlı köylerde hızlı bir nüfus artışı olduğundan köylerde sağlık ocağına ihtiyaç bulunmaktadır. İl ve ilçelere bağlı köylere sağlık ocağı yapılacak mı?

2-     Iğdır ve İlçelerine mevcut sağlık ocaklarına sağlık memuru, Ebe, Hemşire ve Doktor ataması yapılacak mı?

10.-Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, domuz gribi önlemlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1869) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 11/02/2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Sağlık Bakanlığı 2009 yılının son aylarında 28 milyon kişiye aşı yapılması planlanmıştı ve bunun için 43 milyon doz aşı siparişi verilmişti ve bu aşıların yaklaşık yarısı alınmıştı. Bu hastalıkla ilgili yürütülen çalışmalarda belirli tedbirler alınmıştı. Bu tedbirlerden şimdi vazgeçildi mi?

1- Domuz Gribinden ölenlerin sayısının üçer günlük periyotlar hâlinde açıklanması uygulamasından neden vazgeçildi?

2- Domuz Gribinden bu güne kadar kaç kişi aşı oldu?

3- Domuz Gribine karşı alınacak önlemleri anlatan kampanyalara neden son verildi?

4- Türkiye halen Domuz Gribi riski altında değil mi?

5- Azalmaya gerilemeye giren Domuz Gribi aktivitesinde içinde bulunduğumuz aylarda artış görüleceği iddia ediliyor bu doğru mudur?

11.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezi ihtiyacı ile hastanelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1900) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorulanının Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 28.02.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan, Ağrı, Iğdır, Gümüşhane, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Muş, Hakkâri, Tunceli, Şırnak’ta bulunan Fiziksel engelliler ve rehabilitasyon merkezi olmadığı için tedavilerini sürdürmek için ve engelli raporu almak için Bölge hastanelerinin bulunduğu illere gitmektedirler bu durumda vatandaşlarımızın çok ciddi maddi ve manevi kayıpları olmaktadır. Bu kayıplarının bir an evvel giderilebilmesi için isimleri yazılı illerde bu işlemlerinin yapılması bir Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon merkezi açmakla bu konudaki sıkıntıya son verilmiş olacaktır.

1- Yukarıda İsimlerini yazmış bulunduğum illerde çok sayıda Fiziksel engelliler ve rehabilitasyon merkezi bulunmadığı için ve engelli raporu alabileceği illere gitmektedirler. Bu durum karşısında vatandaşların maddi ve manevi kayıplarının önüne geçebilmek için bulunduğu illerde Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi açmayı düşünüyor musunuz?

2- Türkiye'de ne kadar Devlet Hastanesi üniversite hastanesi ve ne kadar özel hastane bulunmaktadır?

12.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki sağlık çalışanlarının döner sermaye paylarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1940) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.11.03.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan'da gerek doğa şartları gerekse binaların fiziki durumlarıyla beraber araç ve gereç bakımından çok zor şartlar altında sağlık personeli olarak Ardahan'lı hemşerilerimize hizmet etmektedirler. Sağlık personeli olarak çalışanlar Döner Sermayeden hak etmiş oldukları hakları da 2006 yılından beri alamamaktadırlar. Çalışanların günün şartlarına göre ailelerinin geçimlerini sağlamak için verdikleri çabaların karşılığı olarak gecikmiş olan paralarının ödenmesi ve mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir.

1- Ardahan da eksik Döner Sermaye alan sağlık çalışanları 2006 yılından beri Ardahan sağlık personeli olarak çalışan düşük döner sermayeden para alanlar 375 sayılı kanun kapsamında 2006 yılından beri almaları gereken paraları alamamışlardır bu paraların sağlık çalışanlarına ödenmesi için bir çalışmanız olacak mı , olacaksa ne zaman olacak?

2- Bütçe konuşmalarında en düşük devlet memuru maaşı 1.350 TL. olacaktır denmesine rağmen Ardahan'da Sağlık memuru olarak çalışan Ardahan'da çalışanların maaşları artı döner sermaye ile birlikte bin lirayı bulmuyor bu arkadaşlarımız bütün kış boyunca yaklaşık olarak 5 ton kömür parası ödemektedirler bu arkadaşlarımızın durumlarının göz önünde bulundurularak maaşlarının yüzde 50 arttırılması için bir çalışmanız olacak mı?

 

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Siirt Devlet Hastanesindeki personel açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1963) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 19.03.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Siirt çevre illerden ve köylerden gelen vatandaşlardan dolayı çok hızlı büyümektedir. Mevcut hastanedeki doktorlar günde ortalama 10 ameliyat yapmakta, yine her gün 120 hastaya bakmaktadırlar. İlde ve ilçelerde doktor eksikliği nedeniyle hasta tedavilerinde gecikme olmakta, bundan dolayı hastalar başka illere tedavi için gitmektedirler. Bu durumda da hemşehrilerimizin ekonomik kayıpları olmaktadır.

1) Siirt ve ilçelerindeki nüfus artışı hızla artarak devam etmektedir. Siirt Devlet Hastanesinde uzman doktor eksiği ile birlikte ebe, hemşire ve sağlık memuru açığının giderilebilmesi için bir çalışmanız var mıdır? Varsa ne zaman gidereceksiniz?

14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da sağlık hizmetlerindeki bazı ihtiyaçlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/2015) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 07.04.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Türkiye'nin toprak bütünlüğü için savaş tazminatı olarak verilen ve yarım asra yakın işgal altında kalan hemşehrilerimiz ne dillerinden ne dinlerinden ne de gelenek ve göreneklerinden taviz vermemişlerdir. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında Ardahanlı vatandaşlarımızın büyük fedakârlıkları vardır.

1) Yapılan çeşitli araştırmalarda, bebek ve çocuk ölümlerinde Türkiye'de ilk sırayı almaktadır. Ardahan'da yaşanan doktor sıkıntısı artık dayanılmaz noktaya gelmiştir. Uzman doktor eksiğinin tamamlanması için bir çalışmanız olacak mı?

2) 21. yüzyılda Ardahan'da bebek ve çocuk ölümlerinin durdurulması için hastanelerin araç ve gereç ihtiyaçlarının giderilmesi için doktorlara hizmet verecek olan lojman yapılması için bir çalışmanız var mıdır?

15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ili Çıldır ilçesi Aşıkşenlik beldesindeki doktor ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2101) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 01.06.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan Çıldır ilçesi Aşıkşenlik beldesindeki Sağlık Ocağında 4 Doktor kadrosu bulunmasına rağmen uzun süreden beri doktor bulunmamaktadır. Bu durumda hemşehrilerimiz hastalandıklarında Çıldır Merkeze veya Ardahan'daki hastaneye gitmektedirler. Bu durum hem zaman kaybına hem de maddi kayıplara neden olmaktadır.

1) Ardahan Çıldır ilçesi Aşıkşenlik beldesindeki Sağlık Ocağında 4 Doktor kadrosu bulunmasına rağmen Doktor bulunmamaktadır. Hemşehrilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için Sağlık Ocağına Doktor tayini yapacak mısınız?

16- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çıldır’daki doktor ihtiyacına ilişkin sözlü soru öner-gesi (6/2155) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 1.07.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan Çıldır ilçesinde Doktor bulunmadığından dolayı ilçedeki hemşerilerimiz çok sıkıntı çekmektedirler. Çıldır ilçesine bağlı bir kasaba ve 35 köy mevcut olup buralarda yaşayan vatandaşlara sadece bir doktor hizmet vermektedir. Bu durumda hastalarımıza yeterli oranda sağlık hizmeti verilmemektedir. Hastalarını Ardahan'a ve Kars’a götürmekte bu durum da vatandaşlarımızın hem maddi hem de zaman kaybına yol açmaktadır.

1- Ardahan Çıldır ilçesinde bir ilçe, bir belde ve 35 köye aynı Doktorun hizmet vermesi beklenmektedir. İlçede görev yapan Doktor da izne ayrıldığında ilçede hiç Doktor bulunmayacaktır. Acilen yeteri kadar Doktor ataması yapılacak mı?

17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof Devlet Hastanesine diyaliz ünitesi kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2159) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 7.07.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                  Ardahan

Ardahan Posof İlçesi Devlet Hastanesinin bünyesinde Diyaliz ünitesi olmamasından dolayı hastalarımız Ardahan Merkez hastanesine tedavi için haftada iki gün gitmektedirler. Bu durumda her hafta iki defa 85 km yolu kat etmek zorunda kalmaktadır. Hastalarımız yaz kış bu sıkıntıyı çekmektedirler. Diyaliz makinesinden çıkan hastalar vücutlarını sıcak tutmak zorundadırlar. Bu durum da hem maddi hem de manevi kayıplara neden olmaktadır.

1- Ardahan Posof İlçesindeki Hastanemizde Diyaliz Makinesi bulunmadığından dolayı hastalarımız haftada iki gün tedavilerinin yapılabilmesi için Ardahan'daki Hastaneye gidip gelmek zorunda kalmaktadır. Bu yol 85 km olmasından dolayı hastalarımız çok sıkıntı çekmektedirler, hastalarımızın yerinde tedavi edilebilmesi için Posof Hastanesine Diyaliz ünitesi kurulması için bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

18.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, organ nakline ilişkin sözlü soru önergesi (6/2161) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

1- Türkiye'de kaç hastanede organ nakli yapılmaktadır?

2- Son 5 yılda kaç kişiye organ nakli yapılmıştır?

19.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi açıl-masına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2162) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

 

Soru: Tokat ilinde açılması planlanan Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi ne zaman faaliyete geçecektir?

20.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli sağlık personelinin sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2166) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                         Prof. Dr. Alim Işık

                                                                                                                 Kütahya

Bakanlığınız bünyesinde sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık personelinin sorunlarının ve bu sorunlar nedeniyle yaşanan mağduriyetlerin her geçen gün arttığı kamuoyunca bilinmektedir. Bu konuyla ilgili olarak;

1. Hâlen Bakanlığınız bünyesinde sözleşmeli olarak çalıştırılan personel sayısı ne kadardır? Sözleşmeli personelin toplam personel içindeki payı nedir?

2. 2003-2010 döneminde işe başlayan sözleşmeli personelin yıllara ve unvanlarına göre dağılımları nasıldır?

3. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerinin sağlık personeli ihtiyacının karşılanması amacıyla başlatılan sözleşmeli personel uygulamasının yol açtığı aile parçalanması sorununun çözümüne yönelik bir çalışmanız var mıdır? Varsa çalışma ne aşamadadır?

4. Bakanlığınızca, sözleşmeli sağlık personelinin mağduriyetinin giderilmesine yönelik ne tür tedbirler alınmış ya da alınmaktadır?

21.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof’taki kapalı sağlık ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2179) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 18.08.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

18 sene önce il olan Ardahan aradan geçen yıllara rağmen sağlık sorunları yanlış politikalar sebebiyle çözülememiştir. Ardahan, hastalarının halen Kızak üstünde sağlık ocaklarına ve hastanelere taşındığı, Doktor, Hemşire ve Sağlık tedavi görememektedir. Yoğun kış şartlarının da göz önünde bulundurularak sağlık problemlerinin giderilmesi gerekmektedir.

1- Ardahan İli Posof ilçesinde kaç uzman doktor vardır. Eksik uzman Doktor ataması ne zaman yapılacak?

2- Ardahan Posof ilçesi ve bağlı köylerinde sağlık ocaklarındaki doktor, ebe ve hemşire eksiği bulunmaktadır. Bu eksikliklerin giderilmesi için bir çalışmanız var mıdır?

22.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Merkez köylerindeki kapalı sağlık ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2188) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 22.08.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Merkez ilçesine bağlı köylerdeki sağlık ocaklarının kapalı olması, açık olanlarda ise doktor, hemşire, ebe ve gerekli teçhizatların yetersiz olması nedeniyle hastalara acil müdahale edilememekte, zor ve uzun kış şartlarının zorluğu nedeni ile şehir merkezine ulaştırılamadığından dolayı da hastalar yollarda ölmektedir. Teknoloji çağını yaşadığımız 21. yüzyılda Ardahan ilimizde doktor, hemşire, ebe ve gerekli teçhizatları olmayan sağlık ocakları kapanmış ve kullanılamaz durumda harabeye dönmüştür.

1- Ardahan ili merkez ilçesine bağlı köylerde kapalı bulunan sağlık ocaklarının doktor, hemşire, ebe ve teçhizat eksiklerinin bir an önce tamamlanarak vatandaşlarımızın hizmetine açılmaları için herhangi bir çalışma yapacak mısınız.

23.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle’nin köylerindeki kapalı sağlık ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2189) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 22.08.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan ili Göle ilçesine bağlı köylerdeki sağlık ocaklarının kapalı olması, açık olanlarda ise doktor, hemşire, ebe ve gerekli teçhizatların yetersiz olması nedeniyle hastalara acil müdahale edilememekte, zor ve uzun kış şartlarının zorluğu nedeni ile şehir merkezine ulaştırılamadığından dolayı da hastalar yollarda ölmektedir. Teknoloji çağını yaşadığımız 21. yüzyılda Ardahan ilimizde doktor, hemşire, ebe ve gerekli teçhizatları olmayan sağlık ocakları kapanmış ve kullanılamaz durumda harabeye dönmüştür.

1- Ardahan ili Göle ilçesine bağlı köylerde kapalı bulunan sağlık ocaklarının doktor, hemşire, ebe ve teçhizat eksiklerinin bir an önce tamamlanarak vatandaşlarımızın hizmetine açılmaları için herhangi bir çalışma yapacak mısınız.

24.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki kapalı sağlık ocaklarının hizmete açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2210) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 31.08.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Kars ili Merkez ilçesine bağlı köylerdeki sağlık ocaklarının kapalı olması, açık olanlarda ise doktor, hemşire, ebe ve gerekli teçhizatların yetersiz olması nedeniyle hastalara acil müdahale edilememekte, zor ve uzun kış şartlarının zorluğu nedeni ile şehir merkezine ulaştırılamadığından dolayı da hastalar yollarda ölmektedir. Teknoloji çağını yaşadığımız 21. yüzyılda Kars ilimizde doktor, hemşire, ebe ve gerekli teçhizatları olmayan sağlık ocakları kapanmış ve kullanılamaz durumda harabeye dönmüştür.

1- Kars ili merkez ilçesine bağlı köylerde kapalı bulunan sağlık ocaklarının doktor, hemşire, ebe ve teçhizat eksiklerinin bir an önce tamamlanarak vatandaşlarımızın hizmetine açılmaları için herhangi bir çalışma yapacak mısınız.

25.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, kanser hastası sayısına ve kullanılan kanser ilacı miktarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2220) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Son yıllarda ülkemizde kanser vakalarında artışlar görülmektedir. Buna bağlı olarak da ilaç ihtiyacımız artmıştır. Buna göre;

Son üç yılda kaç hastaya, ne kadar kanser ilacı kullanılmıştır?

26.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ve bazı ilçelerindeki uzman hekim açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2221) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

 

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

 

Tokat ile Artova, Almus, Reşadiye ilçe hastanelerimizde çeşitli branşlarda uzman hekim açığı vardır. İlçelerimize hekim atamaları ne zaman yapılacaktır?

27.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, açılan ve kapanan eczane sayısına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2222) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

1- Son beş yılda ülkemizde kaç eczane açılmış, kaç eczane kapatılmıştır?

2- Eczanelere yaptırılan Sağlık Bakanlığına ait kesintilere ne zaman son vermeyi düşünüyorsunuz?

28.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki meslek hastalıklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2261) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                           Hasan Özdemir

                                                                                                                Gaziantep

Ülkemizde çalışma koşullarına dair problemler devam ederken bu problemlerin en önemli yansıması meslek hastalıkları hususudur. Bakanlığınızın verilerine göre Türkiye'de her yıl ortalama 6 binin üzerinde maluliyet ve 2 binin üzerinde ölüm meslek hastalıkları kaynaklıdır.

Buna göre;

1) Gaziantep ilinde son 8 yılda Hastanelere meslek hastalığından dolayı kaç başvuru olmuştur?

2) Gaziantep ilinde son 8 yılda meslek hastalıklarından dolayı malul olan ve ölen kişi sayısı nedir?

3) Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinin en gelişmiş sanayi kenti olan Gaziantep'te bir meslek hastalıkları hastanesi açmayı düşünüyor musunuz

29.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un, kişi başına düşen hekim sayısına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2269) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 23/11/2010

                                                                                                           Osman Ertuğrul

                                                                                                                 Aksaray

 

Soru:

Kişi başına düşen hekim sayısında Türkiye ortalaması nedir?

Aksaray ilimizde İlçe, Belde ve köyleri dahil olmak üzere sağlık hizmetleri kaç personelle yürütülmektedir? Kişi başına düşen hekim sayısı yeterli midir?

Büyükşehirlerde yaygınlaşan teşekküllü özel hastanelerin Aksaray ilimiz gibi illerde de açılması için yatırımcıları özendirici çalışmalarınız var mıdır?

30.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Tarsus’un hastane ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2272) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan soruma Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ’ın sözlü olarak cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 23.11.2010

                                                                                                       Prof. Dr. Akif Akkuş

                                                                                                                  Mersin

Tarsus, ülkemizin en büyük ilçe nüfusuna sahip olan bir yerleşim birimidir. Sağlık birimlerinin birleşmesinden önce, Tarsus’ta 221 yataklı devlet hastanesi ve 520 yataklı sigorta hastanesi adı altında iki hastane bulunmakta idi. Hastaneler birleşti, eski sigorta hastanesi, genel hastane, eski devlet hastanesi ise kadın doğum hastanesi haline geldi.

Genel hastane, vatandaşın ihtiyacına cevap verememektedir. 233 bin merkez, köy ve beldelerle beraber 320 bin nüfusa sahip, Tarsus ilçesine yeni bir hastane yapılması konusunda bir çalışmanız var mı? Kadın doğum hastanesinde, farklı hastalar için de hizmet verilebilmesi, değişik bölümler kurulması konusunda talimatınız olur mu?

BAŞKAN – Soruları cevaplandırmak üzere Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ.

Sayın Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Saygıdeğer Başkanım, teşekkür ediyorum.

Benim kırk dakikam mı kalmış Değerli Başkanım, ona göre zamanımı harcayacağım.

BAŞKAN – Kırk dakikalık süre var ama belki arkadaşların, soru yönelten arkadaşların da tekrar bir şey ilave etme hakları var, bir iki dakika verebilirim.

Buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Peki efendim.

Gaziantep Milletvekilimiz Yaşar Ağyüz’ün Millî Eğitim Bakanına sorusunu cevaplıyorum, esas no (6/1142) numaralı soru: Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğünden öğrenim veya katkı kredisi alan öğrenciler borçlarını, bilindiği gibi, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunu’nun 16’ncı maddesi hükümleri doğrultusunda geri ödemektedir.

2006 yılında bu maddeye eklenen bir fıkra ile kredi borç ödemeleri başladığı hâlde, borçlarını herhangi bir sebepten dolayı ödeyemeyecek olanlara borçlarını birer yıllık sürelerle erteletme imkânı getirmiştik. 2009 yılında da yine, bazı kanunlara eklediğimiz maddelerle 10 Temmuz 2009 tarihinden itibaren üç ay içerisinde Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna başvurarak ödeme taahhüdünde bulunmaları hâlinde seçtikleri peşin veya taksitli ödeme seçeneklerine göre gecikme zammı borçlarının belli oranda terkin edilmesi imkânını da getirdik. Bütün bunlar öğrencilerimize getirdiğimiz kolaylıklardır.

Ayrıca, bildiğiniz gibi, bugün, Değerli Başbakanımız  da açıkladılar, öğrencilere 2002 yılında burs ya da kredi olarak verilen 45 lira bugün 240  liraya çıkmış durumdadır. Bu da gerçekten eğitim adına yıllarını üniversitede geçirmiş bir kişi olarak beni ziyadesiyle memnun etmektedir.

Sayın Ensar Öğüt’ün (6/1699) sayılı sorusuna cevap veriyorum. Sayın Öğüt’ün birçok sorusu var, bunlar Ardahan ili, ilçeleri ya da yine bazı illerimize ait sorular.

Ardahan ili Damal ilçemizde toplamda 6.977 kişi yaşamaktadır. Bütün nüfus 6.977 kişidir, bu nüfusun 3.773’ü köylerde ikamet etmektedir. Damal ilçe merkezine Bakanlığımız imkânlarıyla 2009 yılı içerisinde iki katı hizmet binası ve iki katı da lojman olarak kullanılan dört katlı, il tipi çok güzel bir bina yaptık. Bu bina, bugün Aile Sağlığı ve Toplum Sağlığı Merkezi olarak hizmet vermektedir. Buradaki merkezimizde 2’si aile hekimi olmak üzere 19 sağlık çalışanı görev yapmaktadır.

Bu arada, önergeye konu edilen bazı köyler var, buralarda neden sağlık ocaklarında doktor yok deniyor. Bu köylerden Burmadere köyünün nüfusu 900’dür. İlçe merkezine 10 kilometre uzaklıktadır. Burada bir sağlık-evi binasının onarımını da Aralık 2010 tarihi itibarıyla 21 Aralıkta tamamlamış durumdayız.

Önergede sözü edilen başka köyler var. Aşağıgündeş köyü, 419 nüfusludur, merkeze 3 kilometre. Cumhuriyet Mahallesi, ilçe merkezine 4 kilometredir, 532 nüfusludur. Sözü edilen diğer köylerin de nüfusları son derece az.

Değerli milletvekilleri, aslında bu durum Anadolu’da nüfusu çok azalmış olan, on yıllar içinde çok azalmış olan köylerde sağlık personeli istihdamını maalesef mümkün kılamamaktadır. Dolayısıyla, yeni aile hekimliği modelinde bu köylerimize mobil sağlık hizmeti götürüyoruz. Yani aile hekimlerimiz bu köylere yakın bir merkezde ikamet ediyorlar. Köylülerimiz, kırsalda yaşayan vatandaşlarımız kendi toplu taşıma araçlarıyla buralara ulaşıp hizmet alabiliyorlar ama haftanın belli günlerinde de hekimlerimiz personelleriyle bu köylere çıkarak köylerimizde bizzat vatandaşımızın ayağında kendilerine hizmet vermektedirler. Sonuç itibarıyla Ardahan ili Damal ilçesi merkez ve köylerinde de bugün, yeni kurduğumuz sistemle geçmişle kıyaslanamayacak kadar daha yaygın bir sağlık hizmeti sunulmaktadır.

Yine, Sayın Ensar Öğüt’ün (6/1772) esas sayılı sorusuna cevap veriyorum. Gümüşhane ve Bayburt ilimizle ilgili sorular sormuş Sayın Ensar Öğüt. Burada kar yağışının fazla olduğundan, köylerin yollarının kapalı olduğundan bahsediyor. Ayrıca, sağlık memuru, doktor yokluğundan, malzeme eksiğinden bahsediyor. Aslında geçmişle hiç kıyaslanmayacak ölçüde çok ciddi bir hizmet artışı olduğunu özellikle bu illerimizde ifade etmeliyim Doğu Anadolu illerinde. Sayın Ensar Öğüt’ün de yaşadığı, milletvekili olduğu Doğu Anadolu açısından konuşuyorum. Örneğin, Gümüşhane ilimizde 29 hekim tarafından geçmişte sağlık ocaklarında sunulan, sunulmaya çalışılan sağlık hizmeti bugün 41 adet aile hekimi tarafından sunulmaktadır. Ayrıca, Bayburt ilimizde de 18 hekim tarafından sunulan hizmetler 24 aile hekimi tarafından sunuluyor. Bunlara ilave, toplum sağlığında da hekimlerimiz var ve yine hem Bayburt’ta hem Gümüşhane’de aile sağlığı merkezlerinden gezici hizmetler yapıyoruz. Bunun ötesinde, acil  sağlık hizmetleri için artık bütün köylerimize ambulans çıkmaktadır. Bu, son derece önemli bir husus. Geçmişte köylerimize ambulans hizmeti ne yazık ki verilmiyordu ve bu bölgelerde artık kar üzerinde yürüyen, paletli kar ambulanslarımız var. Türkiye’de bunların sayısı 140’a çıktı. Bölgede de bu ambulanslarımızdan var ve sayılarını artırarak, 200’e kadar da, bütün Türkiye’de, çıkaracağız. Örneğin, bu durumda, hem Bayburt ilimizde hem de Gümüşhane ilimizde paletli ambulanslar bugün hizmet vermektedir. Tabii, geçmişte vatandaşlarımız bu imkânlar yokken, kızaklarla, kendi imkânlarıyla -ben de Doğu Anadolu’da yaşayan, oradan milletvekili olmuş bir kişiyim- bu büyük imkânsızlıklarla hastalarını taşımaya gayret ederlerdi, bu imkânsızlıklar artık ortadan kalkmıştır. Bildiğiniz gibi helikopter ambulansla da vatandaşlarımızı gerektiğinde taşıyoruz. Bölgede bu taşıma yoğun biçimde bugün yapılmaktadır, bu hizmetlerimizi geliştirerek devam ettireceğiz.

Yine, Sayın Ensar Öğüt’ün (6/1775) ve (6/1776) sayılı soruları var. Burada da özellikle suyla ve temiz su kaynaklarıyla ilgili bir soru soruyor Sayın Ensar Öğüt.

Değerli milletvekilleri, Türkiye bu açıdan son beş yıl içerisinde çok büyük bir mesafe almıştır. 2003 yılı içerisinde Bakanlığımız içme sularıyla ilgili yeni bir yönetmelik yayınladı. Belediyelere ve il özel idarelerine belli bir zaman verdik buna uyum göstermeleri için, bu süre de tamamlandı ve bir taraftan Çevre ve Orman Bakanlığımız, bir taraftan Sağlık Bakanlığı olarak biz, bir taraftan İçişleri Bakanlığımız, il belediyeleriyle ve il özel idareleriyle çok sıkı bir çalışma yaptık. Bu sadece mevzuat oluşturmakla da olmuyor, bu belediyeleri bir taraftan gerçekten bu husustaki potansiyelleri itibarıyla zenginleştirmek gerekiyordu, bir taraftan da çok iyi takip edildiklerini kendilerine anlatmak gerekiyordu. Bütün bunları yaptık. Sadece Sayın Milletvekilinin bahsettiği illerde değil, artık bütün Türkiye'de içme, kullanma sularının kalitesi, periyodik olarak, hem kimyasal hem bakteriyolojik analizlerle belediyeler tarafından yapılıyor, il özel idareleri tarafından yapılıyor, bir anlamda onların kontrolünü de Sağlık Bakanlığı olarak biz yapıyoruz, yerine getiriyoruz.

Peki, bu ne sağladı bize? 2000’li yıllara geri döndüğümüzde, yılda aşağı yukarı 20 binin üzerinde tifo vakasıyla karşılaşırdık. Bakanlığa bildirim yapılan tifo vakaları 20 binin üzerine çıkardı. Tifo, bu açıdan gösterge olarak çok önemli bir hastalıktır çünkü ancak çok kirli sularla bulaşır -suyla bulaşan kısmını söylüyorum- ama 2010 rakamları şu şekildedir: Türkiye’de kayıtlı tifo vakası 31’dir yani 10 binlerle ifade edilen vakalardan bugün 31’e geriledik.

Burada, gerçekten, ben belediyelerimize de Türk halkı adına, Türk halkının sağlığı adına şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Çok küçük istisnalarıyla, küçük sayıdaki istisnalarıyla belediyelerimiz de bu yeni sisteme, bu yeni anlayışa ayak uydurmuştur, duyarlılıkları artmıştır.

Ayrıca, KÖYDES’te köylere götürülen sular, bu suların daha temiz biçimde vatandaşımıza ulaştırılması, en küçük köy depolarında bile klorlama çalışmalarının büyük ölçüde başlatılmış olması Türkiye’yi temiz içme suyu kullanımı açısından bugün Avrupa ülkelerine yakın bir noktaya getirmiştir, birçok Doğu Avrupa ülkesinden de üstün bir 0noktaya taşımıştır. Belki hâlâ eksiklerimiz var ama bu eksiklerimizi bir taraftan gidermeye devam edeceğiz.

Konu içme suyu olunca, temiz içme suyu olunca, burada ana görev belediyelere aittir. İktidar partisine veya muhalefet partisine ait olsun, hiç fark etmez, bu görev belediyelerin görevidir. Ayrıca, köyler açısından da il özel idarelerinin görevidir. Sağlık Bakanlığı olarak da biz bu meseleyi takibe devam edeceğiz.

Sadece tifo açısından değil, dikkat ederseniz, Türkiye’de son iki yıl içerisinde büyük salgınlarla hemen hemen hiç karşılaşmıyoruz. Allah korusun, karşılaşmayacağımız anlamına gelmez. Bir belediye biraz gevşeklik gösterse, özellikle tamirat, tadilat sırasında bir mahallede, bir semtte salgına yol açılabiliyor. Belediyelerimizin bu dikkati hiç işin ciddiyetini azaltmadan devam ettirmeleri gerekiyor. Biz de bu meselenin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Ama Türkiye, artık örneğin tifo gibi, örneğin, ne bileyim, işte suyla bulaşan dizanteriler gibi, benzeri birtakım virüs hastalıklar gibi hastalıklar açısından bir anlamda lig atlamış durumdadır hem de belki iki lig birden atlamış durumdadır ama bu hususta hassasiyetimizi devam ettireceğiz.

Sayın Ensar Öğüt’ün yine (6/1780) esas sayılı sorusunda da bazı illerimiz zikredilerek, bu illerimizde özellikle yolların kapanmasından ve bir taraftan da araç gereç açığından bahsediliyor.

Şunu açıkça ifade etmeliyim değerli milletvekilleri: Türkiye, artık o eski Türkiye değildir. Bildiğiniz gibi, her köyümüze yol yapma imkânı oldu. Bu, sağlık hizmetlerinin köylere ulaşması açısından çok önemliydi. Hani biz “Sağlıkta şöyle şöyle gelişmeler oldu.” diyoruz. Bunun yan unsurlarını çok iyi değerlendirmek lazım. Yani siz ambulans hizmeti vermeye karar verirsiniz, bu hususta da gerekli teçhizatı, personeli oluşturursunuz ama köye ulaşamıyorsanız nasıl götüreceksiniz ambulansı? Bu açıdan Türkiye’de kırsal dâhil olmak üzere sağlık hizmetinin kalitesi büyük ölçüde artmış durumdadır.

Bir de şunu yapıyoruz biz: Özellikle Sayın Milletvekilinin sorusuna sebep olan şehirlerimizde, doğudaki şehirlerimizde, karın fazla olduğu ilçelerimizde birtakım yeni uygulamalarımız var. Biraz önce ifade ettim; ambulans helikopterlerle taşıma yapıyoruz, kar üstü araçlarla taşıma yapıyoruz. Ancak bu köylerde bazen bu imkânları kullanarak da hasta taşımak mümkün olmaz, ulaşamazsınız. Kar o kadar fazladır, tipi vardır; oralarda yaşayan vatandaşlarımız çok iyi biliyorlar. Örneğin, şöyle bir uygulama yaptık geçtiğimiz yıllarda: Özellikle hamile kadınları doğumdan on beş gün, bir ay önce il merkezlerine davet ettik. Bu daveti kabul eden çok sayıda da hamile kadın oldu. Bunları ilde veya ilçede ağırladık ve doğumlarını yaptırdıktan sonra da belli bir müddet sonra köylerine götürdük. Gerçekten özellikle Doğu Anadolu’nun öyle bir iklimi vardır ki, yaşayanlar bilirler, ben de Doğu Anadolulu bir milletvekiliyim, bazen ulaşamazsınız; yani helikopterle bile ulaşamıyorsunuz. O zaman buna benzer tedbirleri de almaya devam edeceğiz.

Tabii, bu illerimizde personel sayısını da çok ciddi ölçüde artırdık. Özellikle, uzman hekim sayısı son derece yetersiz olan bölge illerinde uzman hekim sayılarını ve diğer personel sayılarını çok büyük ölçüde artırdık. Bugün, 2002 yılından bu yana, Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerine 2.182 uzman hekim, 523 diş hekimi, 8.518 hemşire ve ebe, 7.295 diğer sağlık personeli ataması yapmış durumdayız. Bundan sonra da… Artık, kısmen bir denge sağlandı. Şöyle söyleyeyim: 2002 yılından önce Ağrı ili ile Ankara ilini kıyasladığınızda, uzman hekim açısından fark 1’e 24’tü, bugün bu farkı 1’e 3’e, 1’e 2,5’a düşürmüş durumdayız ama hâlâ bu dengeyi sağlamak için de gayret ediyoruz.

Yine, Sayın Ensar Öğüt’ün (6/1824) ve (6/1825) esas sayılı soruları: Burada da birtakım illerden bahsediliyor, diyaliz hastalarından ve  diğer hastalardan… Hükûmetimizce, coğrafi durum ve iklim şartları sebebiyle ulaşımda sıkıntı çekilen bütün illerimize kar paletli ambulanslar, hasta kabinli kar araçları temin edilmiş durumdadır, biraz önce de ifade ettim. Bunların sayısını daha da artıracağız. Bu sene de yeni alımlar yapıyoruz ve üç dört yıldır vatandaşlarımıza düzenli olarak bu hizmeti sunuyoruz. Yukarıda bahsi geçen iller yani Sayın Milletvekilimizin sorusuna esas olan iller, Erzurum, Gümüşhane, Bayburt, Şırnak, Bingöl, Muş, Van, Elâzığ, Ardahan, Kars ve Ağrı bölgesinde bugün, 49 kar üstü ambulansı hizmet vermektedir. Bu yıl da Ardahan iline 2, Kars iline 1, Ağrı iline 1 adet kar paletli ambulans -2010 yılı itibarıyla- tahsis edilmiştir. 2011’de de bu tahsisata devam edeceğiz.

Sayın Ensar Ögüt’ün (6/1832) sayılı sorusu: Iğdır’la ilgili sorular var. Şimdi, Iğdır’da da acaba nereden nereye gelmişiz, bir bakmak lazım. Iğdır ilimizde, ben Sağlık Bakanı olarak göreve başladığımda uzman hekim sayısı 28 kişi, bu yıl bu sayıyı 66’ya yükseltmişiz; 62 olan pratisyen hekim sayısını da 91’e yükseltmişiz. 2010’un dördüncü ayından itibaren, başarılı bir şekilde, aile hekimliği uygulamasına geçmiş durumdayız. Yirmi bir aile sağlığı merkezi aktif olarak aile hekimliğini başarılı bir şekilde Iğdır ilimizde devam ettirmektedir.

Bazı sağlıkevi talepleri var ama Iğdır’da, aslında bu sağlıkevi meselesini de -söylediğim gibi- artık gezici sağlık hizmetleriyle birlikte yürütüyoruz. Nüfusu yeterli olan, belli bir sayının üstünde olan bütün köylerimize ebe tahsisi yapıyoruz ama nüfus çok azalmışsa da ebe tahsisi yapamayacağımız için bu köylümüzün ayağına bizzat gezici hizmetleri en az haftada 1 kere götürüyoruz.

Sayın Ensar Öğüt’ün (6/1869) sayılı sorusunda geçtiğimiz yıl bütün dünyada salgını görülen domuz gribiyle ilgili sorular var. Bu hususla ilgili aslında kamuoyunu yeterince bilgilendirdik ama bu soru vesilesiyle bir kere daha bilgilendirme imkânım olacak. Ülkemizde ve dünyada hastalığın seyriyle ilgili açıklamalarımızda zaman zaman ölüm sayılarıyla ilgili verileri de paylaşmıştık. Dünya Sağlık Örgütü, Ağustos 2010’da pandeminin sona erdiğini ilan etti. Ülkemizde de 2010’un ilk aylarından sonra yeni bir pandemik grip vakası tespit etmiş değiliz. Zaman zaman vatandaşlarımız yahut basın tarafından da bize soruluyor. Dünya Sağlık Örgütü artık bu domuz gribi virüsünün salgın durumunun olmadığını ilan etmiş durumda, bizim ülkemizde de durum bu şekildedir. Virüs hâlâ dünyada dolaşıyor ama her yıl şu mevsimlerde 3 virüs özellikle yaygın olarak toplumda mevsimsel grip yapar. Artık domuz gribi virüsü de toplumda mevsimsel grip yapan bir virüs durumuna geçti yani geçen yılki salgın virüsü olmaktan çıktı. Neden geçen yıl bir salgın virüsüydü? Çünkü dünya toplumu, insanların vücudu bu virüsü tanımıyordu ama artık böyle bir salgın tehlikesini şu anda doğrusu beklemiyoruz, bilim adamlarımız böyle bir tehlikeyi beklemiyorlar. Bu arada, ölüm sayısının sık açıklanmasına ihtiyaç olmadığında tabii ki günlük açıklama yapmadık, buna bilim adamlarımız karar vermekteydi, o bilim adamlarımızın kararlarına biz de uyduk. 2010 Haziran ayına kadar yaklaşık 3 milyon doz pandemik grip aşısı kullanmış durumdayız. Bu hususta da daha önce kamuoyunu bilgilendirdik ama yüce Meclisimizi bir kere daha bilgilendirmek isterim. Başlangıçta, bir tedbir olmak üzere, 43 milyon doz aşı anlaşması yapılmıştı, Türkiye bu sigortayı elde etmişti. Ama süreç içerisinde, biz, firmalarla görüşerek, anlaşmalarımızı yenileyerek kullandığımız 3 milyon dozun parasını onlara vermiş olduk. Kullanmadığımız ve Türkiye’ye getirdiğimiz bir miktar aşıyı, başka aşılarla ve ilaçlarla değiştirdik, herhangi bir kamu harcaması olmamış oldu. 3 milyon doz aşıyı da stoklarımızda tutuyoruz ileride başka bir salgın olma riskine karşı bir tedbir olmak üzere. Yani, 43 milyon dozla bir sigorta elde etmiştik ama bunun yalnızca 6 milyon dozuna para ödedik, geri kalan kısmına herhangi bir ödeme, bir harcama yapmış değiliz.

Sayın Ensar Öğüt’ün (6/1900) esas numaralı sorusu. Tabii bu arada söylemek zorundayım değerli milletvekilleri, Sayın Ensar Öğüt’ün sadece kendi iliyle değil bütün illerle ilgili çok sayıda sorusu geliyor bize, bu vesileyle biz de kamuoyumuzu bilgilendirmiş oluyoruz.

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Kendisi gelip dinlemez.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Yine doğu illeriyle ilgili bir soru var; fiziksel engelliler ve rehabilitasyon merkezi konusu. Sayın Milletvekilinin sorusuna esas olan bütün illerde fizik tedavi uzmanlarımız var, bunlar vatandaşlarımıza hizmet ediyorlar. Ayrıca, engelliler için Millî Eğitim Bakanlığına bağlı rehabilitasyon merkezleri de var bu illerin birçoğunda. Buralarda da vatandaşlarımıza hizmet veriliyor ve bunun ödemesi de devlet tarafından yapılıyor. Bu arada, ancak böyle çok kapsamlı, ileri rehabilitasyon merkezi, belki Sayın Milletvekilimizin maksadı bu olabilir, takdir edilmelidir ki her ilde böyle bir rehabilitasyon merkezi yapılamaz. Dünyanın hiçbir yerinde de böyle bir uygulama yok. Bu sebeple, biz, bölgesel anlamda ileri rehabilitasyonu sağlayacak bir planlama da yapmış durumdayız. Örneğin, bu anlamda, Erzurum, Trabzon, Elâzığ, Malatya, Van, Diyarbakır illerimizde, doğu ve güneydoğuda bölgesel, ileri rehabilitasyon merkezleri kurmak üzere hazırlıklarımızı büyük ölçüde tamamladık. Kamu-özel ortaklığı yöntemiyle bu binaları ve işletmeleri ihale ederek böyle bir bölgesel hizmet de inşallah önümüzdeki yıllarda sunacağız. Ama bahsedilen illerde yani yine Ardahan, Ağrı, Iğdır, Gümüşhane, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Muş, Hakkâri, Tunceli, Şırnak, şu anda 27 fizik tedavi uzmanı kamu ve özel sağlık kuruluşunda hizmet vermektedir.

Türkiye'de kaç hastane olduğunu da sormuş Sayın Milletvekili. Bakanlığımıza bağlı 843 hastane, üniversitelere bağlı 62 hastane, özel sektöre ait de 486 hastane hizmet vermektedir.

Sayın Ensar Öğüt’ün (6/1940) sayılı sorusunda Ardahan iliyle ilgili birtakım sorular var. Döner sermaye dağıtılmadığı veya işte eksik kaldığı gibi bir soru da var. Ardahan’da sağlık memuru olarak çalışanların ağustos ayı net maaşı -örnek olarak veriyorum- 1.300 lira olup döner sermaye ek ödeme miktarları ortalamaları da yıllık 350 liradır. Ama şöyle bir husus var biliyorsunuz: Diğer memurlara ödenen denge tazminatının altında bir ek ödeme oluşmuşsa eğer, değerli milletvekilleri, yıl sonunda bu eksik kalan miktarlar Sağlık Bakanlığı çalışanlarına ödenmektedir. Ancak şimdi Plan-Bütçede görüşülen bir kanun var biliyorsunuz, geniş maddeli bir kanun, onun içine bu hususta, çalışanlarımızı daha rahatlatacak bir madde de koyduk. Ümit ederim bunu muhalefetimizle birlikte, onların da desteğiyle yasalaştırırız. Bu, yıl sonunda yapılan mahsuplaşmayı aylık mahsuplaşmaya dönüştürüyoruz. Yani bir sağlık çalışanı, memurlara ödenen denge tazminatının daha üstünde bir ek ödeme imkânını bulmuşsa o ek ödemeyi kendisine aylık yapıyoruz, bunun altında kalmışsa ödeme  -ki bu 400 liranın biraz üstünde bir rakama tekabül edecek 2011 yılında- aylık olarak o eksik kendisine ödenecek, denge tazminatı miktarına çıkarılacak. Böylece, garanti bir para ve onun üzerinde yine ek ödemeyle alabileceği bir miktarı da çalışanlarımıza inşallah sağlamış olacağız.

(6/1963) sayılı, Sayın Öğüt’ün sorusunda da Siirt’le ilgili sorular var. Siirt’le ilgili de elimizde çok enteresan bilgiler var tabii. Aralık 2002 yılında 28 olan uzman hekim sayısı, Haziran 2010 tarihinde 79’dur.

Bu illerle ilgili olarak Sayın Milletvekili soru sorarken, bu illerin nüfusunun arttığından da bahsediyor. Doğru, nüfus artmış. Siirt’te nüfus artış oranı yüzde 15, uzman hekim artış oranı yüzde 321. Bizim, AK PARTİ olarak meselelere bakış tarzımız budur değerli milletvekilleri. Yıllarca Türkiye’de sağlık hizmet arzının kamu tarafından veya özel sektör tarafından verilen sağlık hizmet arzının, hakkaniyetten uzak, dengesiz bir biçimde sunulduğunu biliyoruz. İşte Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla bu dengeyi büyük ölçüde sağlamaya başlamış durumdayız. Nitekim, mesela, en son, devlet hizmeti yükümlülük kurasında da Siirt Devlet Hastanesine, şöyle bakıyorum, 6 uzman daha görevlendirmişiz. Bunların içinde anestezi uzmanı var, kalp damar cerrahi uzmanı var, göz hastalıkları uzmanı var. Türkiye’de bütün vatan sathında yaşayan vatandaşlarımızın sağlık hizmetini bir hak olarak elde etmeleri gerektiğine inanıyoruz, politikalarımızı da bu yönde geliştiriyoruz.

Bütün milletvekillerimiz bilirler, zaman zaman bize çeşitli personelimizden, doktorlarımızdan, milletvekillerimiz vasıtasıyla bazı talepler gelir, bizi şu ile götürün, bu ile götürün diye ama artık hepimiz bunu öğrendik, bunu çalışanlarımız da biliyorlar, Sağlık Bakanlığının Türkiye’de böyle bir nakil yapma imkânı falan yoktur. Yani, kendi talebiyle Bakan ya da Bakanlık yapamaz. Ya nedir? Her çalışanın bir sağlık hizmet puanı var, dönem tayini dediğimiz, yılda üç defa yaptığımız dönem tayinlerinde, belirtilen boş pozisyonlara çalışanlarımız -doktorlarımız da bu arada- müracaat ederler ve kendi puanlarına göre kendi aralarında yarışarak yer değiştirirler. Tabii ki hakkaniyet de bunu gerektiriyor.

Sayın Öğüt’ün (6/2105) sayılı sorusu şöyle, deniyor ki: “Yapılan çeşitli araştırmalarda bebek ve çocuk ölümlerinde Türkiye’de ilk sırayı Ardahan almaktadır. Ardahan’da bebek ve çocuk ölümlerinin durdurulması için ne yapacaksınız?” falan… Ardahan ilinde 2009 yılında bebek ölüm hızı binde 17,6’dır, Türkiye’de 16’ncı sıradadır bu açıdan Ardahan, iyi bir sıradadır. Türkiye ortalaması da şu anda aşağı yukarı binde 10’lara doğru gerilemiş durumda. 2009’da bu binde 13’tü. Ama çok haklı Değerli Milletvekilimiz, özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu oranlar bundan sekiz sene önce binde 60’lar, binde 70’ler mesabesindeydi. Bu kadar ciddi bir gerilemeyi şükürler olsun ki Türkiye Cumhuriyeti sağlamış durumdadır.

(6/2101) sayılı, Sayın Ensar Öğüt’ün, Çıldır’la ilgili soruları var, “Çıldır’da da yine Aşıkşenlik beldesindeki sağlık ocağında 4 doktor kadrosu bulunmasına rağmen doktor bulunmamaktadır.” diyor Sayın Milletvekili. Tabii nüfusu 843 olan bir beldeye 4 doktor kadrosu falan… Böyle bir şey akla ziyan bir iş, asla mümkün değil. İlçe merkezine 7 kilometredir Aşıkşenlik beldesi, buraya 1 ebe şu anda hizmet vermektedir ve aile hekimi tarafından da iki gün gezici sağlık hizmeti yapılmaktadır.

Sayın Öğüt’ün (6/2155) sayılı sorusu Çıldır ilçesiyle ilgili: Bugün Çıldır ilçesinde 3 aile hekimimiz, 1 toplum sağlığı merkezi hekimimiz vardır, 4 doktorla hizmet etmekteyiz.

Posof ilçesinde diyalizle ilgili bir soru var. Posof ilçemiz, hakikaten, Ardahan’a 85 kilometre uzakta bir ilçemiz. Nüfusu az olmasına rağmen buradaki diyaliz hastalarına yerinde hizmet vermek istiyoruz. Bu anlamda bir diyaliz ünitesi kurmak için de gerekli ihaleleri tamamladık, 2 hemşiremiz de eğitimde. Ancak şu anda da Posof ilçemizdeki değerli kardeşlerimizi, diyaliz hizmetine ihtiyaç duyan kardeşlerimizi biz kendi araçlarımızla taşıyarak Ardahan’a götürüyoruz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye bu hususta da çok büyük yol katetmiştir. Geçmişte, bir böbrek hastası, ortalama beş sene ancak ömre sahipti çünkü düzenli diyaliz hizmeti alamazdı. Bugün, böbrek hastaları, çok düzenli diyaliz hizmeti alabiliyorlar hem kamudan hem özel sektörden. Bunlar için taşıma yapılıyor; köylerden, kentlerden, kırsaldan, her yerden taşıma yapılıyor. 50 bine yakın vatandaşımız diyaliz hizmeti almaktadır.

Ama bu hususta bütün vatandaşlarımıza düşen önemli bir görev de var: Mutlaka beyin ölümü tespit edilmiş olan yakınlarının organlarının bağışlanmaları için müsaade etmelidir halkımız. Şu anda beyin ölümü tespitinde organ bağışı yapılan vatandaş oranımız yüzde 30 civarındadır, üçte 1 civarındadır. Yani bu oranı mutlaka yükseltmemiz lazım. Aileler bilmelidir ki beyin ölümü tespit edilmiş yakınlarının organını bağışladıklarında birçok insanın hayatını kurtarıyorlar. Bu hususta ben değerli milletvekillerimizden de yardım talep ediyorum. Toplumda bu duyarlılığı birlikte artırmalıyız. Geçmişte, beyin bölümü tespitinde çok geriydik, yani yılda beyin ölümü tespit edebildiğimiz çok az sayıda vatandaşımız oluyordu ama bugün çok önemli sayıda beyin ölümü tespit ediyoruz, yeter ki beyin ölümü tespit edilen vatandaşlarımızın yakınları bu bağışı yapsınlar şimdi. “Organ bağışı” dendiği zaman, hani yaşayan bir insanın “Ben bağışçıyım.” demesinin bir önemi yok ancak beyin ölümü tespit edilmiş bir kişinin yakınlarının buna razı olması önemli. Dolayısıyla bu husustaki duyarlılığı hep birlikte artırmalıyız. Ama şöyle söyleyeyim: Mesela, sadece 2002 yılında kamuda 1.500 olan diyaliz sayısı bugün 4.119’dur ama bu diyaliz cihazlarından kurtulmamız lazım, bunun için de organ naklini artırmamız lazım.

Sayın Reşat Doğru’nun (6/2161) sayılı sorusu: “Türkiye’de kaç hastanede organ nakli yapılmaktadır? Beş yılda kaç kişiye organ nakli yapıldı?” 57 hastanede, 103 merkezde organ nakli yapılıyor Değerli Milletvekilim. 2005-2010 yılları arasında 3.896 kişiye kadavradan, beyin ölümü gerçekleşmiş vatandaşlarımızdan, 8.151 kişiye de canlıdan organ nakli yapılmıştır. 2002’de 729 olan organ nakli sayısı, 2010 yılında 3.172’ye yükselmiştir, yaklaşık 4,5 kat artış var ama yeterli değil, bunu el birliğiyle artırmak durumundayız.

(6/2162) sayılı soru, Sayın Reşat Doğru’nun: “Tokat’ta ruh sağlığı hastanesi ne zaman faaliyete geçecek?” Recep Yazıcıoğlu Devlet Hastanesinin ruh sağlığı hastalıkları hastanesi olarak revize edilme çalışmalarını tamamlama aşamasına geldik. Şartname gereği 31/3/2010 tarihine kadar güçlendirme çalışmaları ve revizyon çalışmalarının tamamlanmasını bekliyoruz. İhale süreçlerinde bir aksama olmazsa, inşallah, yaz mevsimine kalmadan bu hastanemizi hizmete açabiliriz.

(6/2166) sayılı, Kütahya Milletvekilimiz Alim Işık’ın sorusu sözleşmeli personelle ilgili bir soru. Şu anda sözleşmeli personellerin toplam personel içindeki payı yüzde 20’dir Sağlık Bakanlığında. 66.681 sözleşmeli personelimiz var ve oran yüzde 20’dir. Bakanlığımızca 4.924’ü sözleşmeli personel atamaları ile 2003, 2004, 2005 yıllarında 17.562 personel ataması yaptık, 2005 yılından sonra da yine bu atamalara devam edildi.

Gerek sözleşmeli personel gerekse ilgili meslek kuruluşları ile sendikalardan özlük haklarına ilişkin gelen talepleri Bakanlığımız ve Devlet Personel değerlendirdi, eş durumuyla ilgili, becayişle ilgili, hastalıkla ilgili yer değiştirmeler konusunda bazı iyileştirmeler yaptık. Bu arada, farklı statüde görev yapan sözleşmeli personelin bir çatı kanunla aynı, bir sözleşmelilik esasında birleştirilmesi için de bir çalışma yürütmekteyiz.

Sayın Ensar Öğüt’ün (6/2179) sayılı sorusunda, yine, Ardahan ve Posof’la ilgili sorular var. Bugün, Ardahan Devlet Hastanesinde 33 uzman hekimimiz var, Posof’ta da 3 aile hekimi ile görev yapmaktayız.

Buralarda bir (B) tipi 112 acil sağlık hizmetimiz var, Posof’ta. İlk otuz dakikada kırsal bölgelerdeki acillere ulaşma oranımız yüzde 100’dür. Tam donanımlı ambülansımız var, ayrıca Ardahan’da 4 adet tam paletli, lastikli, karlı arazi şartlarına uygun da ambülanslarımız hizmet vermektedir.

Sayın Ensar Öğüt’ün (6/2188) ve (6/2189) sayılı sorularında yine Ardahan iliyle ilgili sorular var. Burada da Göle’de 8 aile hekimliği birimi vasıtasıyla birinci basamak sağlık hizmetleri verdiğimizi ifade etmek istiyorum ve 2002 yılında Ardahan’da kara ambülans sayısı 2 iken bugün 11 kara ambülansı ve 4 de paletli ambülansla -15 ambülansla- hizmet verdiğimizi ifade etmek isterim.

2002 yılında ambülanslarla 134 vaka taşınmışken 2010’da 3.500 vakayı ambülanslarla taşımışız değerli milletvekilleri.

Sayın Öğüt’ün (6/2210) sayılı sorusu: Kars ve merkez ilçesine bağlı köyler hakkında soru sormaktadır. Kars ilimizde Ağustos 2010 tarihinde aile hekimliğine başladık. Bugün artık aile hekimliği merkezimiz pırıl pırıl yerler yani o geçmişin kırık dökük, bakımsız sağlık ocakları bugün bütün Türkiye’de yerini gayet güzel ve titiz hizmet veren yerlerle değiştirmiş durumdadır. Sağlık ocaklarında en fazla 45 hekim görev yapmaktayken bugün birinci basamakta Kars’ta 102 hekimle görev yapıyoruz. Kuşkusuz ki yine bazı eksikler vardır, bunları da tamamlamaya devam edeceğiz.

Sayın Reşat Doğru’nun (6/2220) sayılı sorusu: “Son üç yılda kaç hastaya ne kadar kanser ilacı kullanılmıştır?” sorusu. Bir defa, kanser istatistikleriyle ilgili bir şey söyleyeyim. Geriye dönük olarak bunlar yayınlanır, bütün dünyada seriler hâlinde verilir. Dünyada en son açıklanan seri 2004-2006 serisidir. Buna göre vaka sayımız 406 bindir. İlaçla ilgili olarak da IMS diye bir kuruluşun verileri genelde kullanılmaktadır. Biz de Bakanlık olarak onların verilerini satın alarak kullanıyoruz.

Son üç yılda antikanser ilaçları ve kansere yardımcı ilaçlar, immünomodülatör ilaç grubunda 13 milyon 770 bin kutu ilaç tüketilmiştir. Yıllara sari olarak tüketilen miktarlar da birbirine son derece yakındır.

Sayın Reşat Doğru (6/2221) esas sayılı sorusunda Tokat iliyle ilgili, bazı ilçelerde çeşitli branşlarda uzman hekim açığından bahsetmektedir. Tokat Almus ilçe hastanesi D grubu rolünde bir hastanedir. Burada 36’ncı dönem kurasında (2010’da) 1 iç hastalıkları uzmanı atamış durumdayız. Yine de bundan sonra atamaya çalışacağız tabii ki uzman hekim. Bu nispeten ölçeği küçük olan ilçelerimize uzman hekim atamasında gerçekten zorluk çekiyoruz Türkiye’deki doktor sayısı yetersizliğinden dolayı.

Reşadiye’de şu anda 4 uzman hekimimiz vardır: Çocuk sağlığı, genel cerrahi, iç hastalıkları ve kadın doğum hastalıkları. Burada da bir eksik bulundurmamaya gayret edeceğiz.

Ama şunu da ifade etmek isterim değerli milletvekillerimiz: Tokat ilimizin uzman hekim sayısı 2002 yılında 140 iken, 2010 Aralık ayı itibarıyla 219 olmuştur ve aşağı yukarı Türkiye ortalamasına yakın bir uzman sayısı var. İnşallah ileriki zamanlarda daha da bu sayıyı artırmaya çalışacağız.

“Son beş yılda ülkemizde kaç eczane açılmış, kaç eczane kapatılmıştır?” diyor Sayın Milletvekilimiz Doğru. Son beş yılda 5.760 eczane açılmış Bakanlığımız kayıtlarında, 3.722 eczane de kapanmıştır.

Bu arada “Eczanelerde Sağlık Bakanlığına ait kesintilere ne zaman son vermeyi düşünüyorsunuz?” diye bir soru var. Muayene katılım paylarından bahsediyor Sayın Milletvekilimiz. Bunun tahsiline ilişkin esaslar Sosyal Güvenlik Kurumunca düzenleniyor ama bunu pek değiştirmek istemiyoruz. Çünkü aksi takdirde bunların hastanelerde ödenmesi lazım. Hastanede ciddi ve gereksiz kuyruklara yol açmaktadır. Dolayısıyla bunların eczaneden ödenmesine devam edilecektir.

Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Hasan Özdemir (6/2261) sayılı sorusunda meslek hastalığıyla ilgili son derece önemli sorular sormaktadır: “Gaziantep ilinde son sekiz yılda hastanelere meslek hastalığından kaç başvuru olmuş?”

3 başvuru olmuş ama bu, gerçek anlamda meslek hastalığının 3 olduğunu göstermiyor. Türkiye’de meslek hastalıklarını tespit konusunda sayısal anlamda şu anda yetersiziz. Sosyal Güvenlik Kurumuyla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla özel bir proje başlattık. Meslek hastalıklarının Türkiye’de bir yılda tespit edildiği sayı 500’ün biraz üzerindedir, oysa bunu 10 binle ifade etmemiz lazım ama iki 10 bin mi, üç 10 bin mi, bilmiyoruz.

Dolayısıyla, hem işletmelerde duyarlılığı artıracak hem çalışanlarda duyarlılığı artıracak çalışmaları Sosyal Güvenlik Bakanlığımızla birlikte yapacağız. Bir protokol düzenledik, bundan yaklaşık bir hafta önce bu protokolü ve eylem planımızı Türkiye’de ilan ettik. Gerçekten, bu konuda daha yapmamız gereken çok önemli işler olduğu kanaatindeyiz.

Sayın Osman Ertuğrul’un –iki sorum kaldı, hemen bitiriyorum Değerli Başkanım- (6/2269) sayılı sorusu: “Kişi başına düşen hekim sayısında Türkiye ortalaması nedir?”

10 bin kişiye düşen hekim sayısı 15’tir. Avrupa’da bu sayı 35’tir, Türkiye'nin aşağı yukarı 2,5 katıdır.

Aksaray ilimizle ilgili de sorular sormuş Değerli Milletvekilimiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Hemen tamamlıyorum.

BAŞKAN - Süremiz doldu…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bir dakika verirseniz, bitiriyorum.

BAŞKAN – Efendim, şimdi…

KADİR URAL (Mersin) – Verin Başkanım.

BAŞKAN – Hayır, vereceğiz de şimdi sistemi delmiş oluruz yani.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Bitirsin, bir soru kaldı.

AHMET YENİ (Samsun) – Oylama yapılmış, oylama.

BAŞKAN - Onun için, şimdi siz Bakana bir katkıda bulunacaksınız, Bakan Bey o arada diğer soruya da cevap verebilir.

Sayın Bakanım, böyle usul. Reşat Bey’i bir konuşturayım da efendim, izninizle.

Siz yerinizde oturunuz Sayın Bakanım isterseniz çünkü o arada sizin tekrar bir beş dakika hakkınız var.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Tamam, nasıl arzu ederseniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Doğru, buyurun efendim.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakana teşekkür ediyorum sorularıma vermiş olduğu cevaplardan dolayı.

Tokat ilindeki psikiyatri hastanesinin yeri, Sayın Bakanım, uygun bir yer değildir. Recep Yazıcıoğlu Hastanesi, tam şehrin ortasında, göbeğinde olup böyle rahat bir şekilde psikiyatr hastalarının yatacağı ve tedavi olabileceği bir yer değildir. Dolayısıyla, halk burayı eski şekliyle -yani tam teşekküllü bir hastane olmasını- istemektedir. Bu yönlü olarak, özellikle uzmanlarınız vasıtasıyla incelenmesini istiyoruz. Psikiyatr hastanesi yapılabilecek olan yer şu andaki mevcut olan doğumevinin olduğu yerdir. Doğumevinin de yeni Tokat Devlet Hastanesinin olduğu yere taşınması planlanıyor. En azından bu şekilde yaparsanız, şu andaki Recep Yazıcıoğlu Hastanesi hem eski hâline kavuşmuş olur hem de orada çok büyük sayıda insan bundan faydalanmış olur. Artova, Sulusaray ve Yeşilyurt ilçeleri bu bölgeden gelmektedir ve bu bölgede de çok büyük sayıda  insan yaşamaktadır. Dolayısıyla da buranın tekrar bir tam teşekküllü hastane olması istenmektedir.

Ayrıca, Tokat Devlet Hastanesinin eski yeri şu anda atıl bir vaziyette bulunmaktadır. Burası sağlık müdürlüğüne devredildi, çeşitli kuruluşlara devredildi. Ancak o bölgede yaşayan halk hem maddi olarak zarar görmektedir hem de aynı zamanda buranın tam teşekküllü bir semt polikliniği hâline…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım, bir soruya cevap verdim, en azından beş altı sorum var. Daha fazla süre vermeniz gerekmez mi?

BAŞKAN – Sayın Doğru, yani burada tabii ki soru sormanın öbür tarafında yorumlar yapıldığı için bu sürelerin çok uzaması buradan kaynaklanıyor.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – En azından iki dakika verseniz… Derdimizi anlatalım.

BAŞKAN – Yani, sizin birikiminiz, tecrübeniz bu işe yeterli, üstelik alanınızla da ilgili. Soruyu cepheden sorarsanız olur.

Eğer beş soru  sormuşsanız, bir tekrar yapın, bir dakikalık süre daha vereyim ama bu defa tamamlayın lütfen.

Buyurun efendim.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, aynı zamanda hasta katılım paylarıyla ilgili olarak da toplumunun her tarafında çok ciddi sıkıntılar vardır. Yani, hasta katılım paylarını, en azından, emeklilerin vermemesi, yeşil kartlı olan insanların da vermemesi beklenmektedir. Bakın, yeşil kartlı insanlardan şu anda hasta katılım payı alınıyor, daha sonra deniyor ki: “Siz daha sonra gelin, paranızı geri alın.” En azından buraya bir madde konmasında -mesela torba kanun geliyor- bunun içerisinde “yeşil kartlılardan hasta katılım payı alınmaması, emeklilerden hasta katılım payı alınmaması” şeklinde bir düşünce olabilir mi?

Bir diğer konu da: Bu hasta katılım payları eczaneler tarafından aldırılmaya çalışılıyor. Bu da doğru bir uygulama mı diye tartışılması gerekir. Bence yanlış bir uygulamadır yani eczaneleri bir yerde muhasebe gibi kullanma durumuyla karşı karşıya kalıyoruz, bunun da düzenlenmesini bekliyoruz.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Sayın Bakanım, söz talebi olan arkadaşlardan sonra sayın bakanların süresini size kullandıracağım, kürsüye buyurun Sayın Bakan, bu arada öbür soruyu da cevaplandırmış olursunuz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.

Çok da bol zamanım var, beş dakika, iyi, rahat rahat açıklayabileceğim.

Tokat’taki psikiyatri hastanesi nerede olsun meselesi… Aslında, Değerli Milletvekilim, biz psikiyatri hastanelerinden büyük ölçüde Türkiye’de vazgeçiyoruz.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – “Vazgeçin” demiyoruz biz de.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Şimdi anlatacağım efendim.

Tokat’takini de böyle kullanacağız. Büyük ölçekli psikiyatri hastaneleri yerine toplum temelli ruh sağlığı dediğimiz bir modele geçiyoruz. Burada hastalar mümkün olduğu kadar az yatırılıp, bir şekilde ailelerine yakın bir hizmetle rehabilite edilecek. Dolayısıyla aşağı yukarı 200 bin kişiye, 250 bin kişiye böyle, şehirlerde merkezler kuracağız, toplum temelli ruh sağlığı merkezleri kuracağız. Psikiyatri hastalarını böyle kaçak göçek bir taraflara götürüp oralarda saklamak, aylarca yatırmak falan, bu alışkanlıktan vazgeçeceğimiz için bu bahsettiğiniz konu bence çok önemli bir sakınca olmaktan çıkıyor.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – İnceletirseniz belki…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Tekrar inceleteyim efendim.

Eski hastanenin yeri, binası çok eski bir bina. Biz bu binayı aslında buradan kaldırarak -çünkü yani bir daha güçlendirme şu bu vesaire yapılabilecek bir hâli kalmamış, 20’li yıllardan zannediyorum kalmış bu bina-burada şehre çok güzel bir yeşil alan, park oluşturmak ve bunun yanı sıra burada da bir ağız-diş sağlığı merkezi geliştirmek istiyoruz. Bir semt polikliniği yapılamaz mı? Yapılabilir. Ancak bizim tecrübelerimiz şunu gösteriyor: Orta ve küçük ölçekli şehirlerde ana hastaneden kopuk semt poliklinikleri yaptığınız zaman, bu, hizmetin kalitesini artırmıyor. Çünkü diyelim ki bir branşta 3 doktor var, 3 doktorun 1’ini oraya veriyorsunuz, 2’si hastanede kalıyor. Dolayısıyla vatandaşın hem hekim seçme hakkı açısından sıkıntılar çıkıyor hem de hastanedeki hizmetler aksıyor. Bunu bu açıdan değerlendirelim yani. Tokat’ta, siz de iyi biliyorsunuz ben de iyi biliyorum, o hastane ile diğer hastane arasındaki mesafe çok yakın bir mesafe. Toplu taşıma araçları var. Belki belediyelerimizin toplu taşıma açısından biraz daha işi geliştirmesi lazım.

Bu, hasta katılım payları meselesi, vatandaştan biz para alalım da bununla devleti zenginleştirelim için yapılmıyor ancak biz şunu gördük: Katılım payı olmaksızın hastaların hastanelere gitmesi hastaneleri aşırı yüklüyor. Bugün aile sağlığı merkezlerimiz var, bedava hizmet veriyor, hiçbir katılım payı yok, sosyal güvencesi olmayan bile gidebiliyor. Reçete yazdıracaksanız, nezle olduysanız aile hekiminize gideceksiniz. Dolayısıyla katılım payları biliyorsunuz 5 liradır, reçete alınmışsa 3 lira daha geliyor. Bunlar bir anlamda talebi yönetmek amaçlı olarak yapılan sigortacılık uygulamalarıdır ve bence doğru uygulamalardır. Bu uygulamaların biz çalıştığını gördük. Hastanelerimizdeki yoğunluğun azalmasına kısmi de olsa faydaları oldu. Şunu da ifade etmeliyim: Sürekli hastalığı olanlardan katılım payı almıyoruz.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Yeşil kartlılar…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Yeşil kartlılardan da bunu almak lazım çünkü yeşil kartlılar da aynı işi yapar. Bu sefer, almadığınız zaman bütün yeşil kartlılar hastaneye gidecektir, aile hekimlerini asla kullanmayacaklardır.

Bu rakamlar gerçekten küçük rakamlardır. Tekrar söylüyorum: Eğer kronik bir hastalığı varsa kişinin veya ailesinin -kanser olmuştur, veremdir, efendim, sürekli takipteki bir kalp hastasıdır, diyabettir- bunlardan zaten katılım payı alınmıyor. Yani raporlu ilaç alan hastalardan katılım payı alınmıyor. Dolayısıyla bu biraz sistemi regüle etmek için düzenlenmiş bir şeydir, kanaatimce de devamında yarar vardır.

(6/2269) sayılı, Sayın Osman Ertuğrul’un sorusuna cevap veriyordum.

Aksaray ilimizde 71 yataklı 3 özel hastane vardır, 53 yataklı bir özel hastane de ön izin almıştır. Bu hastanelerimizin toplamı da 124 yataklı 4 özel hastane olacaktır. Dolayısıyla yeni bir özel hastane açılmasına da gerek görmüyoruz.

Sayın Akif Akkuş, son soru, (6/2272) sayılı soru, Tarsus’la ilgili bir soru. Tarsus ilinde otuz üniteden oluşan bir ağız-diş sağlığı merkezi ve 2012-2013 yılları programı açısından da yeni bir hastane yapmayı düşünüyoruz. Tüm branşlarda bugün poliklinik hizmetlerini Tarsus’ta verebilmekteyiz. Mevcut hastanelerimizi geliştirecek yeni bir hastane de, söylediğim gibi, 2012-2013 yılı programına almış durumdayız.

Teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Saygıdeğer milletvekilleri, soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

Alınan karar gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

 

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

 

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3'üncü sırada yer alan Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

4.- Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonları Raporları (1/772) (S. Sayısı: 472) (x)

 

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 472 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde ilk söz AK PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Fikri Işık’a aittir.

Sayın Işık, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 472 sıra sayılı Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, 23’üncü Dönem milletvekilleri olarak çok yoğun bir tempoda çalışarak bir taraftan ülkemizin sorunlarına çözüm getirecek yasaları çıkartıyor, diğer taraftan da ülkemizin yarınlarını inşa edecek yasal altyapıyı hep birlikte hazırlıyoruz. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak geçmişi, bugünü ve yarını düşünerek çok önemli çalışmalar yapıyoruz.

Bugün görüştüğümüz yasa tasarısı -ki inşallah, bütün grupların ve milletvekillerin desteğiyle yasalaşacağına inanıyorum- ülkemizin ve en önemlisi dünyanın kültür mirası olarak kabul ettiği hazine değerindeki el yazması eserlerin bakımı, onarımı, korunması, bilim ve edebiyatın ve sanatın hizmetine sunulması açısından son derece önemli bir kurumun kuruluşunu gerçekleştireceğiz. Hava, su, toprak ve çevre gibi, diğer tüm kültür varlıkları gibi el yazması eserler de sadece bize atalarımızdan miras değil, aynı zamanda gelecek kuşakların bizim üzerimizdeki emanetidir.

Doğrusu, özellikle yönetimler bazında sahip olduğumuz veya emanetçisi olduğumuz bu kültür ve tabiat varlıklarımızı hakkıyla koruyup gelecek kuşaklara aktarma noktasında gereken titizliği gösterdiğimizi söyleyemeyiz. Maalesef, atalarımızın meydana getirdiği ve inşa ettiği pek çok esere çok uzun yıllar bigâne kaldık; onları kaderlerine terk edip o eserlerin meydana getirilmesi için günlerini, aylarını, yıllarını, hatta ömürlerini harcayan, emeklerini, alın terlerini ve bütün birikimlerini harcayanların bu birikimlerini önemsemedik ve eserlerin yok olup gitmesine seyirci kaldık. Pek çok ecdat yadigârı eser bugün hâk ile yeksan olmuştur. Ancak zararın neresinden dönülürse kârdır.

                                             

(x) 472 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Son zamanlarda, özellikle AK PARTİ İktidarında unutulan, yıkılmaya, yok olmaya yüz tutmuş pek çok eserimiz ele alınmış, gerekli çalışmalar yapılmış ve insanlığın hizmetine sunulmuştur. Süleymaniye Camii’nden Aydın Nasuhpaşa Külliyesi’ne, Niğde Ulukışla Kervansarayı’ndan Samsun Büyük Camii’ne, Van Hüsrevpaşa Camii’nden Yenikapı Mevlevihanesi’ne, Akdamar Kilisesi’nden İskenderun Süryani Katolik Kilisesi’ne kadar pek çok eser restore edilmiştir. Örnek vermek gerekirse Vakıflar Genel Müdürlüğümüz AK PARTİ İktidarına kadar olan 1996-2002 yılları arasında sadece 56 eser restore etmişken 2003-2010 yılları arasında tam 3.484 eseri restore ederek ülkemizin ve insanlığın hizmetine sunmuştur. Bu çalışmalar sadece yurt sathında kalmamış, ecdadın ayak bastığı ve çil çil eserler bıraktığı her yerde bu yeniden ayağa kaldırma işlemi yapılmaya başlanmıştır. Orhun Kitabelerinden Sultan Murat Han’ın Türbesi’ne, Medine Tren İstasyonu’ndan Mostar Köprüsü’ne, Sultan Sencer Türbesi’nden Kırım’daki Zincirli Han’a, Sudan’daki Osmanlı eserlerinden Karadağ’daki Fatih Sultan Mehmet Camii’ne, doğudan batıya, kuzeyden güneye tüm tarihî mirasımıza bugün sahip çıkılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kültür varlıkları sadece taşınmaz eserlerden ibaret değildir. Hazine değerinde, Türkiye ve dünya kültürüne, bilimine, sanatına katkıda bulunan ve bulunacak olan paha biçilmez taşınabilir kültür varlıklarına da sahibiz. Taşınabilir kültür varlıklarının en önemlilerinin başında hiç kuşkusuz ki yazma eserler gelmektedir. Çok büyük bir bölümü Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait olan yazma eserler, bilim, sanat, edebiyat, tarih, din, astronomi ve diğer pek çok alanda kaleme alınmış eserlerdir. Bu eserlerimizin öncelikle korunması, gün yüzüne çıkarılması ve gelecek kuşaklara aktarılması her birimiz açısından millî bir görevdir.

Ayrıca, bu eserlerin ülkemizdeki ve dünyadaki araştırmacıların hizmetine sunulması, bilimsel çalışmalara kaynaklık etmesi ve böylece kültürümüzün dünyaya tanıtılması da çok çok önemlidir. Bugün bu hizmeti Kültür ve Turizm Bakanlığımız bünyesindeki Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü ile Millî Kütüphane Başkanlığı yerine getirmektedir. Bu durumda “Neden yeni bir kuruma ihtiyaç duyulmuştur?” sorusu akla gelebilir. Bu konuya geçmeden önce yazma eser hakkında bilgi vermek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yazma eser, çeşitli konularda elle yazılmış ve çoğaltılmış eserlerdir ve bunlar tarih, din, felsefe, coğrafya, astronomi, fen bilimleri gibi çeşitli konularda yazıldığı dönem ve yere ait temel bilgileri bünyesinde toplayan, bilim ve sanat dünyasının ilk elden kaynaklarını oluşturmaktadır. Dolayısıyla yazma eserler, içerik ve sanatsal özellikleri açısından hem kültürel ve sanatsal hem de bilimsel değer taşırlar.

Yazının icadıyla başlayan dönemlerden bu yana, önceleri deri, papirüs, parşömen levha üzerine, daha sonraları ise kâğıt üzerine çeşitli konularda insanoğlunun birikimlerini aktardığı tüm ürünler “el yazması eserler” olarak tanımlanmaktadır. Tarihsel süreçte, eser, ilk defa yazıya geçirildikten sonra okuyan ilgililer tarafından da çoğaltmak amacıyla tekrar tekrar yazıya geçirilmişlerdir. Kimi zaman da yazma eserler, farklı yazı türleri ve yeni eklenmiş bilgilerle çoğaltılmış; bu sayede, matbaanın keşfinden önce, bilginin toplumlar arasında aktarımına aracılık etmiştir. Türkçe ilk yazma eserler, Uygur Devletinin Çince ve Sanskritçe yazılmış eserleri kendi dillerine çevirme faaliyetleri sonucunda meydana getirilmiştir. Selçuklu Devleti zamanında yazma eserlerde tezhib sanatı ortaya çıkmış, özellikle 6 ila 10’uncu yüzyıllar arasında Arap harflerinin geçirdiği gelişim sayesinde hat sanatı ortaya çıkmış ve böylece yazma eserler, içerik değerlerinin yanı sıra sanatsal bir değer de kazanmışlardır. İslam dünyasına ait ilk yazma eserler ise 4 halife döneminde, Hazreti Ebu Bekir’in Kur’an-ı Kerim’i kitap hâline getirmesi ve Hazreti Osman’ın da Kur’an-ı Kerim’i yazıcılara yazdırıp çoğaltarak İslam ülkelerine göndermesiyle ortaya çıkmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; el yazması eserler, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı kütüphaneler ve müzeler olmak üzere üniversiteler, resmî ve özel kurum ve kuruluşlarda ve şahıslarda bulunmaktadır. Hâlihazırda yazma ve nadir basma eserlere ilişkin her türlü idari ve teknik işlemler, yukarıda belirttiğim gibi kütüphanecilik hizmetleri konusunda genel görevli kurumlar olan Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdürlüğü ile Millî Kütüphane Başkanlığı bünyesindeki birer şube müdürlüğü ile genel müdürlüğe bağlı kütüphane müdürlüklerince yürütülmektedir. Bugün itibarıyla Bakanlık bünyesinde on dört adet yazma eser kütüphanesi ve koleksiyonunda yazma ve eski harflerle basma eser bulunduran on dört kütüphane bulunmaktadır. Millî Kütüphane Başkanlığının da yazma eser koleksiyonu bulunmaktadır. Bakanlığa ait koleksiyonlarda yüz yetmiş bine yakın yazma eser ve iki yüz kırk bin civarında da eski harflerle basma eser bulunmaktadır.

Dünyadaki yazma ve nadir eserlere yönelik çalışmalar ile bu eserlerin saklandığı birimlerin idari ve teknik yapılarını incelediğimizde, uzman personel kapasitesi, binaların fiziki durumları, teknolojik imkânlar ve maddi kaynaklar açısından oldukça geri olduğumuz gerçeği ortaya çıkmaktadır.

Bu söylediklerimden, asla, yürütülmekte olan kütüphanecilik faaliyetlerini yetersiz görme veya değersizleştirme gibi bir sonuç kesinlikle çıkarılmamalıdır. Çünkü, ilgili olan, faaliyetlerinden yararlanan herkes bilmelidir ki gerek Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü bünyesindeki kütüphaneler gerekse Millî Kütüphane Başkanlığı son derece özenli ve özverili bir şekilde çalışmaktadır. Amacım, genel kütüphaneciliğin çalışma tarzı ve bakış açısının yazma eserler konusunda eksik ve yetersiz kaldığı gerçeğini ifade etmektir. Gerçekten de günümüze ulaşan yeni bilgi ve teknolojilere bağlı olarak yazma eserlere ilişkin koruma, restorasyon, içerik tespiti, sanatsal açıdan inceleme yöntemleri geliştikçe mevcut yapılanma ihtiyacı karşılamamakta, kısıtlı ve yetersiz kalmaktadır. Maddi kaynaklar, uzman personel, fiziki durumlar değerlendirildiğinde bu görevlerin Genel Müdürlük bünyesindeki bir şube müdürlüğü ve buna bağlı kütüphanelerce gerçekleştirilmesinde sıkıntı ve zorluklarla karşılaşılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyadaki yazma eserler konusunda görev yapan kurumlara bir göz atacak olursak, örneğin İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, Japonya, Özbekistan, Gürcistan gibi ülkelerde yazma ve nadir eserler açısından oldukça zengin koleksiyonlar bulunmaktadır. İngiltere’de bu koleksiyonları muhafaza eden ilk yapılanmalar 13’üncü yüzyılda kütüphane şeklinde ve 18’inci yüzyılda da müze şeklinde gerçekleştirilmiştir. Bugün British Library ve British Museum’un birleştirilmesiyle ortaya çıkan yapılanmada 500’den fazla uzman personelin çalıştığı bilinmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde 18’inci yüzyılda kurulan Kongre Kütüphanesinin bünyesinde bulunan yazma eserlerin sayısı, bugün itibarıyla bunlara önemli sanatçı, şair ve yazarların el yazmaları da dâhil 62 milyon civarındadır ve bunların 500 bin kadarı mikrofilmlere aktarılmış durumdadır.

5 milyondan fazla yazma eser koleksiyonuna sahip olan Hindistan’da, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, ülkedeki tüm eserlerin tespit edilmesi, kataloglanması, dijital ortamlara aktarılması çalışmalarını yürütmek amacıyla ulusal bir heyet oluşturulmuştur. Bu heyetin nihai amacı da ulusal yazma eserler kütüphanesi kurulması olarak belirlenmiştir.

1958 yılında kurulan Gürcistan Yazma Eserler Ulusal Merkezi ülke içerisindeki farklı merkezlerde bulunan el yazmalarının bu merkezde toplanmasıyla kurulmuş enstitü niteliği taşıyan bir yapılanmadır.

Bu konuda daha pek çok örnek vermek mümkündür. Genel olarak dünyada ve Avrupa’da yazma ve nadir eserlerle ilgilenen kurumlar incelendiğinde kütüphane, enstitü veya müze gibi farklı yapılanmalara sahip oldukları görülmektedir ancak buna karşın hepsinin birleştikleri bazı ortak noktalar da göze çarpmaktadır. Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz: Dünyadaki yazma ve nadir eserlerin saklandığı kurum ve kuruluşların yapıları incelediğinde eserlerin tek elden yönetiminin sağlanmaya çalışıldığı görülmektedir. Bu kurumlar idari açıdan yarı bağımsız veya özerktirler ve sadece eserlere ilişkin koruyucu hizmeti veren birimler olarak yapılandırılmamış, akademik ve bilimsel kurumlarla iş birliği içerisinde kültürel, sanatsal, bilimsel çalışmalar gerçekleştiren birimler olarak da hizmet vermektedirler. Ülke içerisinde ve dışında yazma eserlerin korunmasına yönelik uygulamaların öğretildiği kurslar düzenlemekte ve eser koruma üzerine teorik bilgileri ile uzmanların pratik uygulamalarını birleştirerek yeni yöntem ve uygulamalar oluşturmaktadırlar. Uzman personel çalıştırmakta, teknolojik imkânlardan en iyi şekilde yararlanmayı hedeflemektedirler. Koleksiyonların zenginleştirilmesi, koleksiyondaki eserlerin restorasyon ve konservasyonunun en iyi şekilde gerçekleştirilmesi, akademik ve bilimsel çalışmalar yürütülmesi başlıca görevleri arasındadır.

Gerçekten de bu kurum ve kuruluşlarda yazma eserlere yönelik çalışmalar için istihdam edilen uzman personel sayısı ve niteliği de oldukça iyi durumdadır. Örneğin, Mısır Millî Kütüphanesi ve arşivlerinde saklanan yazma ve nadir eserler için oluşturulan birimlerin sadece konservasyon ve restorasyon bölümünde yaklaşık 500 personel çalışmaktadır. İtalya’da bu konuyla ilgili 8 ayrı laboratuvar ve çok sayıda uzman personel çalışmaktadır.

Aktarmaya çalıştığım bu bilgilerden de anlaşılacağı üzere, yazma eserlerle ilgili özellikli ve nitelikli görevlerin yerine getirilmesi, nitelikli personel ye-tiştirilmesine ve istihdamına, yazma eserlere uygun fiziki şartların ve mekânların hazırlanmasına, yönetim sorununun çözümlenmesine ve gerekli kaynakların sağlanmasına bağlıdır. İşte, bu sebeplerle, taşıdığı değerli bilgiler dışında ni-telikleri itibarıyla bizatihi kültürel birer varlık olan yazma eserlerin hak ettiği ve olması gerektiği şekilde değerlerine uygun olarak orijinal hâliyle korunması, gelecek kuşaklara aktarılması, bunlarla ilgili bilimsel çalışmaların yapılması, içerik tespiti yapılarak bilim ve sanat dünyasının hizmetine sunulması gibi iş-levleri yerine getirebilecek ihtisas kurumu niteliğinde yeni bir kurumsal yapı-lanmaya ihtiyaç vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte, bu saikler doğrultusunda ku-rulması amaçlanan Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı hakkında da siz-lere kısaca bilgi vermek istiyorum: Tasarıyla başkanlığa yazma eserler kütüp-hanelerini koordinasyon içinde yönetmek, kütüphanecilik hizmetlerini doğrudan veya elektronik ortamda sunmak, yazma ve nadir basma eserlerle ilgili çalış-malara ilişkin ilkeleri belirlemek, geliştirmek, konservasyon ve restorasyon iş-lemlerini yürütmek, hat, tezhip, ebru, ciltçilik gibi geleneksel Türk el sanatlarıyla ilgili sertifikalı ve sertifikasız eğitim programları düzenlemek, bu sanatların yaşatılmasına, yaygınlaştırılmasına, desteklenmesine ve tanıtılmasına yönelik faaliyetleri yürütmek gibi temel görevler yüklenmektedir. Başkanlık, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı, tüzel kişiliği haiz ve özel bütçeli bir kurum olup merkezi İstanbul’da olacaktır. Diğer kütüphanelerdeki yazma eserler de kanunun yürürlüğünü müteakip iki yıl içerisinde başkanlık bünyesinde kurulan yazma eserler kütüphanelerine devredilecektir. Yazma ve Nadir Eserler Dairesi Başkanlığı, Çeviri ve Yayım Dairesi Başkanlığı, Kitap Şifahanesi ve Arşiv Dairesi Başkanlığı da ana hizmet birimleri olarak, değerli arkadaşlarım, hizmet verecektir.

Değerli arkadaşlarım, bu kurumda nitelikli personel çalıştırılması konusunda da gerekli yasal düzenlemeler bu tasarıda yer almaktadır. Ümit ediyoruz ve inanıyoruz ki bu kurumda çok özel, yetenekli personel istihdam edilsin ve bu personel, ülkemizin bilim, kültür ve sanat hayatına ışık tutacak bu eserlerin bir an önce hem korunması hem gelecek kuşaklara aktarılması konusunda gerekli çalışmaları yapsınlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının hazırlanmasında emeği geçen Başbakanlığa, Maliye Bakanlığına, ilgili tüm kurum ve kuruluşlara, onların değerli çalışma arkadaşlarına teşekkür ediyorum. Ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanımıza, onun şahsında tüm bakanlık çalışanlarına teşekkür ediyorum.

Türkiye’nin geleceği açısından son derece önemli bu kurumun ülkemize, milletimize ve tüm dünya kültür mirasına hayırlı olmasını diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Akif Akkuş.

Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA AKİF AKKUŞ (Mersin) – Değerli arkadaşlar, Sayın Başkan; 472 sıra sayılı Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bir toplumun tarihsel süreç içerisinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe “kültür” adını veriyoruz. Milletleri diğer milletlerden ayıran en önemli yönü de budur yani kültürdür. Kültür, bir milleti ayakta tutan en önemli unsurdur. Milletlerin hayatiyetinin devamı kültür unsurlarına sahip çıkmalarına bağlıdır. Bu kültür unsurlarından biri de milletlerin meydana getirdiği yazılı eserlerdir yani tarihî süre içerisinde ortaya koydukları eserlerdir. Yazılı eserler, milletlerin heyecanlarının, duygularının, düşüncelerinin nesilden nesile aktarımını sağlar, bir bakıma milletlerin kültürel kodlarını meydana getirir.

Değerli milletvekilleri, Türk milleti de sayısız eserler meydana getirmiştir, bu eserleri meydana getirirken birçok alfabe kullanmıştır. Bu alfabeler arasında Göktürk alfabesi, Uygur alfabesi, Arap alfabesi, Latin alfabesi bunların belli başlılarındandır. Türk milleti hangi alfabeyi kullanırsa kullansın önemli olan meydana getirdiği eserdir, bu da Türk milletinin kendi özünü yansıtmaktadır. Türk milleti bin yıllık bir süreç içerisinde Arap alfabesini kullanmıştır. Bu alfabe ile düşünce dünyasını yansıtmış, yüz binlerce eser vermiştir. Bunların önemli bir kısmı el yazması eserlerdir.

Taşınır kültür varlıklarımızdan olan yazma eserler elbette matbaanın bulunmadığı yahut yaygın olmadığı dönemlerde kaleme alınmış ve günümüze kadar da varlıklarını sürdürmüş kaynaklarımızdır. Bugün “yazma eser” olarak nitelendirdiğimiz bu kültür kaynaklarımız Selçuklular ve Osmanlı döneminde yazılmış olan eserlerdir. Tabii, bunlardan daha eski eserler de var ama çoğunlukla Selçuklu ve Osmanlıdan kalan eserlerdir bu “yazma eserler” diye belirttiğimiz eserler.

Bu dönemlere ait yazma eserler, tarih, sanat, edebiyat, din ve fen ilimleri ile pek çok alanda yazılmış ve günümüz Türk millî kültürüne önemli katkıları olmuştur. Birçoğu nadir eser niteliğine uygun olan bu eserlerin korunması, hizmete sokulması, kültürel kaynaklarımızın yeni nesillere ve dünyaya tanıtılması, bilimsel çalışmalara kaynaklık etmesi özel ve titiz bir çalışmayı gerektirmektedir. Dolayısıyla, bu çalışmaları yapacak olanların ve bu eserlerin bulunduğu mekânlarda görevlendirilecek kişilerin de ona göre görevlendirilmesi gerekmektedir. Bu eserlerin bulundurulacağı kütüphanelerin de oralarda görev alacaklar kadar nitelikli olması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bir anımı belirtmek istiyorum burada, bir anekdot olarak ortaya koymak istiyorum: 2000 yılında Kansas’a gitmiştim. Kansas Üniversitesinde bir toplantı vardı, ona gittim. Orada kütüphaneye gittim. Burada dediler ki: “Roma hukukunun el yazmaları bulunmakta.” “Bunları görebilir miyim?” dedim oradaki kütüphane yetkilisine, ismimi aldı, yazdı falan filan, “Yarın öğleden sonra gelin, hazır edeceğim.” dedi. Dedim ki: “Fazla da işiniz yok, burada fazla bir şey gözükmüyor. Nedir? Niye vermiyorsunuz.” Dedi ki: “Şu anda, onlar eksi 70 derecede tutuluyor. Doğrudan doğruya biz onu eksi 70 dereceden gün ışığına çıkartamayız. Onu belirli aşamalardan geçireceğiz ve dört aşama sonra o eser sizin elinize ulaşacak.”

Elbette ki bunların gerçekten bu şekilde saklanmaları gerekiyor. Bu bakımdan, “yazma eserler” dediğimiz zaman, böyle, işte çokça, her yerde rastladığımız eserler değil bunlar, son derece kıymetli, geçmişte yazılmış olan ve el emeği, göz nuruyla yazılmış olan eserlerdir. Bu bakımdan, bunları, kıymetlerine binaen, gerçekten milletimize yakışır bir şekilde ve geleceğimizi teminat altına almak için korumalı ve saklamalıyız, gelecek nesillere de ulaştırmalıyız.

El yazması eser, adından da anlaşılacağı üzere, matbaada basılmamış, çoğaltılmamış olan, elle yazılmış kitap veya risale demektir. El yazması eserlerin yanında yine Arap harfleriyle yazılmış ama matbaadan çoğaltılmış olanlar da vardır, bunlar da “nadir eser” adıyla nitelendirilmektedir. Bugün dünyanın ve Türkiye'nin değişik müze ve kütüphanelerinin en seçkin köşelerinde Türklere ait çok sayıda el yazması eser bulunmaktadır. Bu eserler içerik itibarıyla edebiyat, dil, bilim, tarih, coğrafya, felsefe, din bilimleri, matematik, fizik, kimya, tıp, botanik, astronomi gibi pek çok alanda kaleme alınmıştır.

El yazması eserler içerikleri yanında fiziki özellikleriyle de birer kültür hazinesidir çünkü birçok sanat dalının ve bu dallarla uğraşanların ortak ürünüdür. Onlarda Türk ciltçiliğinin, nakkaşlığının, tezhipçiliğinin, tezyinciliğinin birer yansımasını müşahede ederiz. Bugün bu sanat dallarıyla uğraşanlar, eski harfli nadir eserler gibi çok azalmış, bir elin parmakları ile sayılabilecek sayıya düşmüştür ancak yazma eserler ortaya çıktığı zamanlarda gerek bu sanatlarla uğraşanlar gerekse yaptıkları işler büyük bir çalışma idi ve oldukça itibarlı mesleklerdi. Bugün bu sanat dallarıyla ilgilenenlerin azalmış olması o sanat dallarında yapılmış eserleri birer antika hâline getirmiştir. Eserlerin yanında onların da titizlikle korunması gerekmektedir.

Çağımızda bilgi kaynaklarının çeşitlenmesi ile el yazması eserler eski konumunu yitirmiş gibi görünse de kültür taşıyıcısı olarak önemini sürdürmeye devam edecektir. Gerçekten de bu kitapların içeriği kadar tezyini de göreni duygulandırmakta ve heyecanlandırmaktadır. Bugün, Türkiye’de sadece resmî kurumlardaki yazma eserlerin sayısı 300 bini bulmaktadır. “Risale” dediğimiz makale niteliğindeki eserlerin bir araya toplandığı mecmuaları da sayarsak bu sayı 500 bine ulaşmaktadır ki oldukça zengin bir kaynak olduğunu belirtebiliriz. Bunların tespiti ve tanıtımına yönelik birçok yayın yapılmıştır.

1978 yılında, Kültür Bakanlığı tarafından, Türkiye genelinde Yazmalar Toplu Kataloğu hazırlanmaya başlanmış ve bu proje altında bu çalışmalar sürdürülmüştür. Katalog projesi çerçevesinde 32 cilt katalog hazırlanmış, bunlardan 31.866 kitabın tanıtımı yapılmıştır. 2004 yılından itibaren ise Kültür Bakanlığı, el yazmalarının daha iyi korunması adına, eserleri dijital ortama aktarmaya başlamıştır. Bugün, dijital ortama aktarılan bibliyografik künye sayısı 198.444 civarındadır. El yazmalarının dijital ortama aktarılması projesi hâlen devam etmektedir. Bu projelerle dijital ortama alınan eserler, mutlaka en iyi şekilde korunmaya çalışılmalı ve önümüzdeki bin yıllarda da yeni nesillerin ilgi ve alakasına tevdi edilmelidir.

Devletimiz tarafından yürütülen, el yazmalarının tespitine yönelik birçok çalışma olsa da bunlar yeterli değildir çünkü yazmalar, millî kültür ve İslam medeniyeti için hayati bir öneme sahiptir. Onların iyi korunması, herkesin faydalanabileceği bir statüye kavuşturulmaları millî bir ödevdir. Yazmalar olmadan, atalarımızı, tarihimizi, kültür ve medeniyetimizi tanımamız hemen hemen mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, yukarıda da kısmen değinildiği gibi, bu eserler, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğüne bağlı 28 adet kütüphanede bulunmaktadır ve 166.210 cilt hâlinde muhafaza edilmekte ve kullanıcıların hizmetine sunulmaktadır. Kültür Bakanlığına bağlı bu kütüphanelerden bugün 14’ü yazma eser kütüphanesidir. Yazma eserlerin büyük bir kısmı İstanbul’daki kütüphanelerde bulunmaktadır ancak ülke geneline yayılmış birçok kütüphanede de yazma eser bulunmakta ve muhafaza edilmektedir. Süleymaniye’de ve Süleymaniye Kütüphanesine bağlı beş yazma eser kütüphanesi ile birlikte 90 bin cilt el yazma eser bulunmaktadır.

Bunların yanında, “nadir basma eser” olarak nitelendirilen on binlerce eser daha bulunmaktadır. Nadir basma eser, Türk kültür kaynakları içerisinde yer alan ve genellikle bir defa basılmış eserlerdir. Elbette bunlar da büyük bir ehemmiyetle korunup istifade edilmesi gereken kitaplardır.

Ülkemizde Bakanlığa bağlı kütüphanelerin dışında özel kütüphaneler veya özel koleksiyoncuların elinde bulunan yazma eserlerin ve nadir basım eserlerin bulunduğu da bir gerçektir. Yazma eser kütüphanelerinin zenginleştirilmesi ve koleksiyoncularda bulunan bu eserlerin daha uzun müddet kültür kaynağı olarak devam etmesinin sağlanması maksadıyla bu eserler satın alma veya hibe yoluyla kütüphanelere kazandırılmaya çalışılıyor, ancak bu eserleri vermek istemeyenler de zaman zaman çıkıyor. Böyleleri çıkarsa bunlara ait bu değerli eserlerin o kişi adına tescillerinin yapılması ve teknik özelliklere sahip kütüphanelerde koleksiyoncular adına muhafaza edilmesi yolu mutlaka seçilmelidir. Yani “İlla alacağız.” dediğimizde vermiyor, o zaman diyelim ki “Getir, bu senin eserin, şu kütüphanede eskimeden, yıpranmadan dursun.” diyebilmeliyiz.

Bu tasarıyla yazma eserlerle ilgili hizmetin yaygınlaştırılması amaçlanmaktadır. Buna göre, Yazma Eserler Başkanlığı adı altında Marmara Bölgesi’ndeki kütüphaneler yeni oluşturulan ve Süleymaniye Kütüphanesi çerçevesinde bir araya getirilen merkeze bağlanmıştır. Bunun yanında, Ankara ve Konya’da olmak üzere iki yeni bölge müdürlüğü daha kurulmuştur.

Bu sebeple, el yazmalarıyla ilgili şunları yapmamız gerekiyor, yani bunları koruyabilmek, gelecek nesillere bırakabilmek, gelecek nesillerin bunlardan istifadesini sağlayabilmek için şunları yapmamız gerekiyor:

Yazmaların değeri ve önemi konusunda yoğun bir bilinçlendirme yapmalıyız. Bugüne kadar geçen süre içerisinde elimize mutlaka çok kıymetli olmayan ama “nadir eser” diyebileceğimiz eserler geçmiştir ama onun o yıpranmış hâli, yazılarının artık yer yer silinmiş hâli o kitabı bir kenara fırlatmamıza sebep olmuştur ki bunların biz çok kıymetli olduğunu mutlaka anlatmalıyız ve bu konuda özellikle yeni nesilleri, genç nesilleri bilinçlendirmeliyiz.

Yazmaları veya mikrofilmlerini özel ellerden temin ederek koruma altına almalıyız.

Yazma eser kütüphanelerini maddi imkân ve uzman bakımından yeterli bir şekilde donatmalıyız. Biraz önce belirttiğim gibi, Kansas Üniversitesinin kütüphanesindeki gibi bir donatıma sahip olması gerekiyor bunların.

Yazmaları değişik kütüphanelerden geniş imkânlara sahip merkezlere toplamalıyız.

Yurt dışındaki yazmalara yönelik tasnif ve tespit çalışmaları da ihmal edilmemelidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Yazma Eserler Başkanlığının kurulmasıyla burada görev yapacak bir kadroya da ihtiyaç duyulmuş ve bu kadrolar için beş ayrı cetvel ve üç adet de liste ihdas edilmiş bulunmaktadır. Bunlar yasa tasarısı kitapçığında yer almaktadır ancak bunları kısaca şöyle belirtecek olursak: Bu cetvellere göre, dört yıllık süre için, müşterek kararnameyle, 1 başkan, belirlenen bölge müdürlüklerine 1’er bölge müdürü, 1’er hukuk müşaviri atanması gerekiyor. Yine müşterek kararnameler ile bunların atanmasından sonra, bölge müdürü dâhil, ana hizmetlerin daire başkanları, yazma eser uzmanı, yazma eser uzman yardımcısı kadrolarına birtakım atamaların yapılması gerekiyor. Bu atanacak olan kişilerin ilgili bilim dallarından mezun olmuş, sahasında doktora yapmış, en az dört yıllık eğitim öğretim kurumlarından mezun olma şartları hiçbir sulandırmaya maruz bırakılmaksızın ve 8’inci maddenin ikinci fıkrasına titizlikle uyarak… Bunların atanması bugün de yarın da bu şekilde yapılmalıdır diyor, bu yasa ile ortaya çıkacak olan Yazma Eserler Başkanlığının yürüteceği, kontrol edeceği, denetiminde bulunduracağı kütüphanelerin hayırlı olmasını belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkuş.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Çetin Soysal.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;  472 sıra sayılı Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile  ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Tabii, tarihî kültürel mirasımız son derece önem taşımaktadır. Yazma eserlerimizde de son derece önem taşıyor. Selçuklu, Osmanlı dönemlerinde önemli râkımlarımız son derece önemli eserler bırakmıştır. Elbette ki bu tarihî kültürel mirasımızı korumak ve onu dünyaya açmak gibi bir sorumluluk, bir görev olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu anlamda da böyle bir yasayı desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Tabii, tarihî kültürel miras deyince mirasın her birini sahiplenmek, o tarihî kültürel birikimi, binlerce yıllık Anadolu’da var olan o kültürel birikimi elbette ki günümüze ve daha ileri dönemlere taşımak gibi bir sorumluluğumuz var. Bu temel sorumluluk da elbette ki bununla ilgili var olan  Kültür Bakanlığımızın önemli bir görevi olarak karşımıza çıkıyor.

Tabii, bu kültürel mirasın korunmasıyla ilgili ne yazık ki yeterli ve yeterince yapılmış çalışma olmadığını görüyoruz. Daha önce de Sayın Bakanla buralarda bu konuları görüştük, aldığımız yanıtlar hiç de tatmin edici değil. Üzerine biraz daha ileri boyutlarda söylediğimiz zaman da “Şimdi, bu bugünün sorunu değil, geçmişe kadar uzanırız.” diyor.

Geçmişi filan bırakalım da bugüne bir bakalım. Bugüne baktığımız zaman, daha önce de burada ifade ettim, kara surlarının 2010 Ajansı tarafından nasıl cahilce ve bilgisizce kullanıldığını ve oralarda 3’er ton, yaklaşık 69x3 ton betonun nasıl döküldüğünü ifade etmiştik ve bunun soru  önergesini de Sayın Bakana sorduğumuzda bize verdiği yanıt da aynen şuydu: “11-12 Kasım 2009 tarihlerinde İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından yürütülen projeler kapsamında kara surlarının üzerine ve etrafına ışıklandırma sistemi yapmak için beton blokların döküldüğü ve 2863 sayılı Kanun’a aykırı hareket edildiğine ilişkin Bakanlığımız Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne elektronik posta kanalıyla yapılan başvurular üzerine, 20/11/2009 tarihli ve 221284 sayılı yazı ile konunun 2863 sayılı Kanun kapsamında incelenerek gereğinin yapılması, varsa aykırı uygulamaların durdurulması ve yapılan işlemlerin sonucunda bilgi verilmesi İstanbul IV Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünden istenmiştir.”

Şimdi, bu istenirken öte yandan aydınlatma işinin kendileri uhdesi altında kaldığı belirtilerek, uygulanması düşünülen proje ekte gönderilmiş ve projenin koruma bölge kurulunca değerlendirilmesi istenmiş. Ancak 25/12/2009 tarihinde yerinde yapılan incelemede söz konusu uygulamanın dört ay önce gerçekleşmiş olduğu tespit edilmiş tarafınızdan.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Durduruldu…

ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Hayır, durduruldu da hâlâ duruyor orada. Tespit edildiği görülmüştür.

Şimdi dört ay önce yapılıyor ve Bakanlığın bundan haberi yok. Neresi? Tarihî kültürel mirasımızın en önemli kara surları, İstanbul’un varlık nedeni, İstanbul’un tarihî birikimini yansıttığı, Roma’yı, Bizans’ı kapsayan, Osmanlıyı kapsayan o önemli kara surları ne yazık ki yapıldıktan dört  ay sonra Bakanlık tarafından, bizim vermiş olduğumuz önergenin sonucunda ilgi duyuluyor.

Bakın, bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Örneğin Kariye Müzesi’nde veya müzelerde stant kurulmuş. Kariye Müzesi’nin içerisinde bir stant var. Şimdi, Kariye Müzemiz son derece ciddi, önemli bir tarihi, kültürel birikimimizdir, bir tarihî mirasımızdır. Hiçbir ülkede, hiçbir müzenin içerisinde bu tür stantlar kurulamaz ve tanık olmanın üzüntüsünü yaşadım. 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’un en önemli müzelerinden biri olan Kariye Müzesi’nin içerisine tanıtımla ilgili stant kuruldu. Bilginiz var mı, yok mu, bilmiyorum ama bu kültürel mirastır. Bunun içerisinde her isteyenin her dilediği gibi davranma hakkı ve şansı yoktur. Bunun bir ciddiyeti var, bir önemi var. Bunun da gereğinin yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Tabii, İstanbul deyince ister istemez 2010 Avrupa Kültür Başkentine değinmeden geçemiyorum. Son zamanlarda önemli, devasa reklamlar yapılıyor bütün kanallarda, 10 milyonun üzerinde ziyaretçi olduğu ifade ediliyor. Ne hikmetse İstanbul bunu duymuyor, İstanbul bunu yaşamıyor, İstanbul bunu hissetmiyor. Hissetmediğinin önemli bir fotoğrafını da burada sizlere ifade etmek istiyorum: Yayıncılıkta İstanbul Vizyonu Sempozyumu. Tarih: 10-11-12 Kasım 2010. Yer: İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü. Konuşmacılar, 6 tane önemli zatı muhteremimiz konuşuyor. İzleyici sayısı 4. 2010 Avrupa Kültür Başkenti, önemli bir sempozyum, 2010’u tanıtıyoruz, 2010’u konuşuyoruz, Avrupa Kültür Başkentini konuşuyoruz -buraya da muhtemelen bir kaynak aktarılmıştır- 6 tane önemli bilim adamımız konuşma yapacak, izleyici sayısı 4 kişi. Fotoğrafı da burada. Hayretler içerisinde kalmamak mümkün değil çünkü 10 milyonun üzerinde ziyaretçi geldiği ifade ediliyor İstanbul’la ilgili etkinliklere. Ne hikmetse İstanbul’da bu etkinliği yaşayan, tanık olan, bilen ve bu anlamda hisseden hiç kimse yok.

E, tabii, bunu niçin konuşuyorum? Sayın Bakan da aynı zamanda koordinatörü -aslında bir Ajans- bu Ajansın başında olması gereken Bakan. Kültür faaliyeti, kültür etkinliği, kültürel tarihî mirası Avrupa’yla buluşturma anlayışı ama Sayın Bakan ne yazık ki bu işin içinde bir koordinatör bakan olarak görev yapıyor. Şimdi baktığımızda milyonlarca insanın geldiği ifade ediliyor. Ben hep söylüyorum, işte Türkiye’ye, İstanbul’a 4,5 milyon insan girdiğini ifade ederken “Ya, işte Antep’ten, Suriye’den girenler de var, o sınırı kullananlar da var.” ifadesi yer alıyor Ajansın yöneticileri tarafından.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, İstanbul’u, turizm açısından, kültürel varlığını hissettirmesi açısından gerçekten Avrupa’yla ve dünyayla buluşturmak son derece önemli. Her konuşmamda söylüyorum, iki metre kazdığınızda Osmanlıyı, dört metre kazdığınızda Büyük Bizans’ı, altı metre kazdığınızda Roma’yı görmek mümkün olan İstanbul nitekim sekiz metrede Neolitik Çağı yakalamışız, bir tek açık hava müzesi bile olmayan İstanbul’u konuşuyoruz.

Bakın İstanbul’a en çok katkısı olanlardan bir tanesi bugün cezaevinde, Sayın Mehmet Haberal. Sayın Mehmet Haberal bugün cezaevinde. Sayın Mehmet Haberal 2010 senesinde altmış dört ülkeden 742 kayıtlı bilim insanının yanında çok değerli katılımcılarla birlikte 1.000‘in üzerinde insanı 2010, 21 ve 25 Haziran tarihleri arasında İstanbul’da ağırlamış. Dünyada ilk defa, Türkiye’de ilk defa yapılıyor İstanbul’da, Dünya Yanık Kongresi. Şimdi bakın, Türkiye’nin tanıtılması için son derece önemli, üstelik de cezaevinden. Daha doğrusu rahatsız olduğu hastaneden, tedavi altında olduğu hastaneden katkı vererek kendi Başkent Üniversitesinin sponsorluğunda gerçekleşiyor. 21-25 tarihleri arasında 2010 Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul’a dünyada yapılan, yetmiş altı yıldır yapılan Yanık Kongresine Sayın Haberal’ın 1.000’in üzerinde insanı, bilim adamını konuk ettiğine tanık oluyoruz. Peki, soruyorum, mesela 2010 Avrupa Kültür Başkenti uluslararası arenada hangi sanatçıları, hangi yazarçizerleri, hangi bilim adamlarını ağırlama imkânını yakalamıştır? Evet, bir U2 konseri yapıldı. U2 konserinin sponsoru 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, gişe gelirleri İKSV’nin. Böyle bir şey olabilir mi? İKSV oranın gişe gelirlerinden istifade edecek, 2010 projesi kapsamında yapılacak ve bunun gibi daha birçok etkinlik, ne yazık ki gişe gelirleri… Örneğin Asya Organizasyonu 2009’da “yaz konserleri” diye adlandırdığı ama hiç kimsenin tanık olmadığı çatma yaz konserinde o gişe gelirlerinin bile nereye gittiği bilinmemektedir. Yani gerçekten 2010’a baktığımız zaman bir iflasın eşiğinde olduğunu, derme çatma, günü kurtarma… “Ya, nereden başımıza iş aldık da 2010 Avrupa Kültür Başkenti olduk, bir an önce bundan nasıl sıyırırız?” der iken ne oldu? Vatandaşımızın, sokaktaki insanımızın 1 kuruş ve 1,5 kuruşları da iç edildi. Maliye Bakanlığı… Ben burada bunu ifade ettiğim zaman Sayın Bakan Hayati Yazıcı “Bu para bize gelmiyor.” dedi. Doğru, pompa istasyonundan gelecek hâli yok. Maliye Bakanlığının bütçesine giriyor, Maliye Bakanlığı 2010 Ajansının hesabına bunu geçiyor.

Yani yine 2010’a baktığım zaman gördüğüm, gerçekten üç yıl boyunca para toplandı ki esas merak ettiğim… Önümüzdeki günlerde herhâlde bunu da konuşacağız. Bu 2010 Ajansı topladığı bu 1 kuruş, 1,5 kuruşlardan ötürü sanıyorum Ajansı uzatabilirler, bu Ajansın çalışmaları devam edebilir endişesini yaşıyorum çünkü yılda toplanan paranın 250 milyon olduğu ifade edilmişti, üç yılda 750 milyon. Ama baktığımız zaman bu rakamları bile kullanamadıklarını görüyoruz. Örneğin bunun, İl Özel İdaresinin katkıları olacaktı, İl Özel İdaresinin katkıları 3,5 milyon. İstanbul Sanayi Odası 50 bin lira katkıda bulunmuş toplamda. Ticaret Odasının katkısı 1 milyon civarında kalmış. Toplamda 499-500 milyonluk bir gelir elde edilmiş, harcanan para da 339 milyon lira. Para bile yeterince kullanılamadı. Niye kullanılamadı? Çünkü tarihî kültürel miras olan İstanbul’un birikimine, o tarihî bilgisine, o tarihsel işlevine dönük bir yapılaşma olmadığı için. Ne İstanbul’un sanatçıları ne entelektüelleri ne bilgi adamları ne birikimli insanlarının buraya katkı sunma şansı olamadığı gibi, tarihî kültürel mekânların da sanatsal alanların da ne yazık ki işlevi hayata geçirilemedi.

Baktığımızda, Sayın Bakan, “Bülent Ecevit Kültür Merkezi’ni açtık.” demişti. Kartal Belediyesiyle Büyükşehir Belediyesinin çok önceden organize ettikleri bir yer idi.

Bana, 2010 Ajansı tarafından Kültür Bakanlığıyla birlikte bir açık hava müzesini göstermeniz mümkün mü?

Arkeoloji Müzesi’ni daha önce örneklemiştim ben. 70-80 bin eserimiz orada sergilenebiliyor, 1 milyon 200 bin eser depolarda duruyor. Şimdi, bunlar tarihî kültürel mirasımız değil mi?

Ben, yine söylemiştim, 130 bin yabancı gelmişti. Sayın Bakan da dedi ki: “Senede 240 bin kişi geliyor.” Bunun 130 bininin yabancı olduğu benim elimdeki bilgilere, kayıtlara göre görünüyor.

Düşününüz ki binlerce yıllık o tarihî kültürel birikimin, o Arkeoloji Müzesi’nin 130 bin yabancı tarafından izlenmesi büyük bir talihsizliktir, çok daha önemli boyutlarda olması gerekirken. Ayasofya örneğini, Yerebatan Sarayı örneğini verdi ama Sayın Bakan, oraya çok daha fazla insanların girdiğini. Doğrudur çünkü okulların yapmış olduğu geziler var, o gezilerle, o katkılar alınıyor ama burada, oraya çok daha fazla insanın girmesi... 2 milyon civarında olduğunu ben de sanıyorum, o bile çok düşük bir rakamdır.

Yani, tarihî yarımadayı, o kültürel mirası, o kültürel birikimi sadece Avrupa’yla değil, dünyayla buluşturmak durumundayız. Turizm, kültürel miraslar geleceğin en önemli ekonomi dayanakları olarak görülüyor. Bugün bile baktığımızda bir Paris’e 60 milyon insan giriyor, Londra’ya yine o civarda insanlar giriyor, Prag gibi yedi yüz yıllık bir tarihî geçmişi olan kente 20 milyon civarında insan giriyorsa elbette ki bizim buradaki hakkımız olan sayının çok daha ileri boyutlarda olması gerektiğini düşünüyorum. Milyonlarca insanın İstanbul’a gelmesi gerektiğini düşünüyorum ama ne yazık ki tarihî kültürel mirasımıza yeterince sahip çıkamamamızı da önemli bir faktör olarak görüyorum.

Dedik ya, 2010 Avrupa Kültür Başkenti. Örneğin Sayın Bakanın ben şuna cevap vermesini istiyorum: Biz ilk çıktığımız zaman nasıl çıktık? 2010 Avrupa Kültür Başkenti dört element üzerine -Geçen konuşmamda da söylemiştim, yanıt alamamıştım- ateş, toprak, hava, su. Bu dört elementi niye bir daha kullanamadık? Bunun bir yanıtı olmalıdır. Niçin? Ve bu tanıtımla ilgili, “2010 Avrupa Kültür Başkenti olacağız.” diye burada sabahlara kadar çalıştık. Ondan evvel davullar, zurnalar çalındı. Avrupa Birliğine girmiş gibi büyük bir heyecan yaratılmaya çalışıldı. Daha sonra da “Ya, bunun da çok fazla önemi yok. İşte, diğer Avrupa kültür başkentlerini gördük, küçücük iller, İstanbul devasa bir il. İstanbul’a da zaten Avrupa Kültür Başkenti çerçevesinde işte, verildi ama biz bunu çok fazla önemsemiyoruz.” denmeye başlandı çünkü orada bir başarısızlık var,  bir beceriksizlik var, bir yetersizlik var, bir bilgisizlik var, bir cahillik var. Bütün bunları ele aldığınız zaman “Ya, işte 2010 Avrupa Kültür Başkenti yaptık, bitti, kurtulduk” mantığını egemen kılmaya dayalı bir anlayışı görüyoruz. Hani bu önemliydi? Hani Avrupa’da ses getiriyordu? Hani Avrupa Kültür Başkenti? Burada sabahlara kadar çalıştık. Ne oldu Atatürk Kültür Merkezi? Sayın Bakanın sorduğumuz soruya verdiği yanıt: “Atatürk Kültür Merkezi mahkeme kararıyla durduruldu, yeniden onarımı ve bakımı yapılacak.” Yapılamadı. Ayazağa’nı soruyoruz. Şimdi Ayazağa’nı elli günlüğüne verdiniz. Senede elli gün Kültür Bakanlığı kullanacak, elli gün. İstanbul’un ciddi kültürel mekânlara ihtiyacı var. Niçin elli gün? Niçin üç yüz altmış beş gün değil? Bir Kültür Bakanlığı üç yüz altmış beş gün kullanılacak bir sanatsal mekânı hayata geçiremiyor mu? İKSV geçiremedi, Kültür Bakanlığı devraldı -burada konuştuk bunları- “Biz burayı hayata geçireceğiz.” dedi Sayın Bakan, baktığımızda elli gün kullanmak kaydıyla ihale edildi. Olmaz. Böyle bir mekâna, bir sanatsal faaliyet yürütecek sanatsal mekânlara ihtiyacımız varken, bir anlayışla ihale ediliyor, elli günü kullanılıyor.

Peki, Rami Kışlası ne oldu? Burada konuşmadık mı Rami Kışlası’nı? Şimdi bunlar tarihî kültürel miraslar değil mi? Rami Kışlası deyince aklıma Davutpaşa Kışlası geldi. Şimdi Davutpaşa Kışlası’na bakıyorsunuz, orada işkence görmüş sendikacılar -Otağ-ı Hümayun Müzesi yapılmış, tebrik ediyorum, çok büyük bir başarı elde etmişler- orayı ziyarete gidiyor, orada bir basın açıklaması yapacak, 12 Eylüle dikkatleri çekmeye çalışıyor, işkence yeri olarak gördükleri bir yerde bir duyarlılık… Bunun sonucunda yine polisiye önlemler, yine biber gazı, yine şiddet, adına da demokrasi diyeceğiz. Aslında bunları konuşmak lazım, 12 Eylül, 12 Eylülle hesaplaşmak.

Bakın, 12 Eylül deyince aklıma Mamak geliyor, Davutpaşa geliyor, Metris geliyor, Diyarbakır Cezaevi geliyor. Aslında bunlar 12 Eylülün sembolleridir, Metris, Mamak. 12 Eylülün o sembollerine karşı demokrasi adına elbette buraların müze olmasından daha doğal ne olabilir? Hatta daha ileri gideyim, Ekrem Ekşi gibi gençlerin işkencede katledildikleri Gayrettepe Siyasi Şube dahi müze olmalıdır. Bir ibret müzesi olmalıdır, bir demokrasi müzesi olmalıdır ki orada binlerce insan, yüz binlerce genç işkenceden geçti, Ekrem Ekşi gibi gençlerimiz de orada işkencede katledildi.

Şimdi bunlara karşı bir duyarlılık gösteren o dönemin sendikacılarına biber gazı sıkmanın, o insanlara copla müdahale etmenin demokrasilerdeki yeri nedir? Ne yazık ki görüyoruz, tanık oluyoruz ki demokrasi adına demokrasiler katlediliyor, özgürlükler adına özgürlükler katlediliyor. En önemlisi, hukuk adına hukuk katlediliyor. Ama tüm bunların içinde, gerçekten tarihî kültürel mirasımıza sahip çıkmak bir sorumluluktur, bir ödevdir, bir görevdir, onu gelecek nesillere taşımak da bir görevdir.

Bu vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soysal.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm, 1 ila 11’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna adına Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil.

Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ecdadımızın değişik dönemlerinde, bilhassa Selçuklu ve Osmanlı döneminde bizim din, edebiyat, sanat ve tarih başta olmak üzere değişik alanlarda hayat bulmuş kültür varlıklarımızdan büyük bir bölümünü oluşturan yazma eserlerin öncelikle korunması, bugüne ve geleceğe taşınması, sahip olduğumuz kültürün dünyaya tanıtılması açısından çok önemsediğimiz Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve nezdinizde aziz milletimi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa tasarısının amaçladığımız hedeflere varmamızı kolaylaştırmasını temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, istediğiniz kadar güzel, amaca matuf kanunlar yapın, hedefe ulaşmayı sağlayacak, hazırlanan bu kanunları doğru uygulamakla mümkündür.

Bu Kanun’la, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı merkez, taşra teşkilatı için yeni kadrolar ihdas ediyoruz, sözleşmeli uzman personel çalıştırma yetkisi veriyoruz. İnşallah bu kadrolar amaca uygun, işin ehli personel tarafından doldurulur.

Niçin bu uyarıyı yapma gereğini duydum? Bir örnekle izah etmek istiyorum: 2007 tarihinde yine bu Mecliste bir kanun kabul edildi. Bu Kanun’la, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu kuruldu. Kanunda, ihtiyaç duyulan pozisyonlar sıralanıyor ve bu pozisyonlar için istihdam edileceklerin yabancı dil bilgisi noktasında belli bir düzeyde puan almış olmaları ve dil yeterliliği bakımından bunlara denkliği kabul edilen uluslararası geçerliliğe sahip bir belgeye sahip olmalarını zorunlu kılıyordu.

Bu Kanun’la, Kurumun nitelikli personel ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla istihdam edilecek personel için 31/12/2010 tarihine kadar yabancı dil yeterliliği şartı aranmayabileceği, ancak bu tarihe kadar bu fıkrada öngörülen dil yeterliliği belgesini ibraz etmeyenlerin de sözleşmelerinin yenilenmeyeceği hükmü getiriliyordu.

Değerli arkadaşlarım, maalesef bu kuruma eleman istihdam edilirken Kanun’un bu amir hükmü hiç dikkate alınmadan, sadece “adama iş” mantığıyla hareket edilerek bu pozisyonlar dolduruldu. Tabiidir ki “adama iş” mantığıyla, “benim partilim”, “benim yandaşım” mantığıyla doldurulan bu pozisyona alınanların, gerekli şartları, Kanun’da öngörülen süre olan 31/12/2010’a kadar sağlayamayacakları anlaşılınca, Hükûmet, bir ay önce “süre uzatımı” talebiyle Genel Kurulun huzuruna geldi. O nedenledir ki, bu Kanun’la ihdas edilen kadroların işin ehli personel tarafından doldurulması temennisinde bulundum. Bunun, milletim adına takipçisi olacağımızı da ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanunla kuracağımız Başkanlığın başarısı,  sadece ülkemizdeki eserlerin orijinal hâlleriyle gelecek kuşaklara ulaştırılması, bilimsel çalışmalara kaynak oluşturması, çeviri ve sadeleştirme yapması yeterli değildir. Şimdiye kadar edinilen koleksiyon ve tecrübe, yerine getirilen görevlerin ve yeni yapılanmanın getireceği dinamizm ile Avrasya coğrafyasına da hizmet edecek konuma gelmelidir. Dünya kütüphaneleri taranmalı, bilhassa, ellerindeki eserin içeriğinin ne olduğunu bilmeden yıllardır “ata yadigârı” olarak kütüphanelerinin en güzel köşesinde saklanan yazma eser ve bir o kadar da nadir basma eser taranmalı ve insanlığın hizmetine hazır hâle getirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, okuyan, araştıran insan, çok üreten insandır; sorunları hoşgörü ve bilgiyle çözecek ve bunu bir yaşam biçimi hâline getirmek ve topluma artı değer katmak arzusunda olacaktır. Gelişmiş, bilgili, hoşgörülü ve geniş ufuklu bireylerin üretim toplumunu meydana getireceği ise bir başka gerçektir. Bilindiği gibi bir toplumun her yönden kalkınmış olması, o toplumun sorumluluğunu üzerine alacak genç kuşakların çok iyi yetişmiş olmasıyla mümkündür. Bu bakımdan, geleceğin büyükleri olacak çocuklarımızın ve gençlerimizin hızla gelişen karmaşık bir dünyada, ilim, kültür ve sanat alanlarında daha iyi yetişerek geleceğe en iyi şekilde hazırlanmalarını sağlamak en büyük vazifemiz olmalıdır. Bunun için gençlerimizin eğitim ve öğretimlerini sürdürürken bir yandan da okumak, bilgilerini artırmak, çevreyle kolaylıkla anlaşıp uyuşarak faydalı ilişkiler kurmalarına yardımcı olacak okuma alışkanlığının kazandırılması gerekmektedir. Ne yazık ki ülkemizde halkın çok büyük bir bölümü hayatları boyunca “kütüphane” kavramını bilmeden yetişiyor. O nedenledir ki tuttukları takımın başkanını bir çırpıda söyleyebilen ama 11 cumhurbaşkanını sayamayan nesiller yetiştiriyoruz. Söylemde çok önemsiyormuş gibi gözüktüğümüz gençliğe, gençliğin güçlenmesine yönelik hizmetler için bugün olduğu gibi millî gelirin binde 3’ünü ayırırsanız sağlıklı nesiller yetiştiremezsiniz, sonra da millî gelirin çok önemli bir kısmını ilaca, tahlile, tetkike, tedaviye ayırmak zorunda kalırsınız.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle canımı çok acıtan, sadece benim değil, hepimizin, aziz milletimizin de canını acıttığını bildiğim İçişleri Bakanının bir sözü ve bir uygulamasıyla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi, milyonlarca insanın oyunu almış, kırk iki yıla yaklaşan şerefli mazisi olan büyük bir siyasi harekettir. Biz, 72 milyon insanımızdan birinin dahi burnunun kanamasını siyasi ikballere değişmeyecek kadar da onurluyuz.

Değerli arkadaşlarım, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıl dönümünde yapılagelen Garnizon Koşusu’na ve 1932’den beri gerçekleştirilen seğmen alayı yürüyüşüne güzergâh tahsis etmeyerek engel olunmuştur. Sayın İçişleri Bakanı taşınan Atatürk posterinden mi rahatsız olmuştur, yoksa yürüyüş boyunca askerlerin “Her şey vatan için.”, “Ne mutlu Türk'üm diyene!”, “Vatan canım sana feda.” sloganlarından mı rahatsız olmuştur? Bu sloganlardan rahatsız olan, milyonlarca mensubu ve şerefli mazisi olan partimize dil uzatan İçişleri Bakanı milletin güvenini kaybetmiştir. Milletimizin güvenini kaybeden İçişleri Bakanını istifaya davet ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Maddelerin oylamasına geçiyoruz.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 3 üncü maddesinin (j) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(j) Gerçek veya tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşlarında bulunan eserlerin tespit ve tescil işlemlerini yapmak, talep hâlinde bunlara bedelli ya da bedelsiz restorasyon ve konservasyon hizmetleri vermek.”

                   Nurettin Canikli                   Azize Sibel Gönül                          Ahmet Yeni

                         Giresun                                 Kocaeli                                      Samsun

                                     Ali İhsan Merdanoğlu                  Mustafa Kabakcı

                                              Diyarbakır                                   Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Önergeye katılıyor musunuz Sayın Bakanım?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kurulacak olan Başkanlık dışındaki kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek veya tüzel kişilerin sahip olduğu yazma eserlerin de Başkanlığın bütçe imkânlarıyla restorasyon ve konservasyon hizmetlerinden yararlanması ve bu surette korunması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN -  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda madde 3’ü cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6’ ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi ek listeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, çerçeve 14’üncü maddedeki 1, 2, 3, 4, ve 5’inci fıkralar ile geçici 1’inci madde dâhil olmak üzere 12 ila 16’ncı maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’in söz talebi vardır.

Sayın Cengiz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 472 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; bin yıldır Anadolu toprağını ilmek ilmek işleyen Türk milleti Anadolu’da kendine özgü ve özgün bir medeniyet yaratmış, bu medeniyet üç kıtada 22 milyon kilometrekareye uzanmıştır. Anadolu’ya gelen Türk milleti, Orta Asya’dan aldığı, Anadolu’ya gelirken yolda kazandığı ve Anadolu’da bulduğu medeniyet ürünlerini, kendi süzgecinden geçirerek sentezleştirmiş ve özgün bir sanatı, kültürü ve medeniyeti dünya sahnesine sunmuştur.

Değerli milletvekilleri, bugün görüşmekte olduğumuz Türkiye Yazma Eserler Başkanlığının kurulmasıyla ilgili kanunla, gerçekten bugüne kadar kurulması gerçekleştirilememiş, atıl hâlde kalmış ve büyük bir hazinenin gün ışığına çıkarılamadığı noktada gerçekten önemli bir teşkilat kanununu burada görüşmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, bu kültür hazinesi ve milletimizin belleği olan yazma eserler, eski harfli basma eserlerin bugün hatırlanması ve sahip çıkılması noktasında bir şeyler yapılmasını da gerçekten çok önemsiyoruz.

Bir ulusun kimliğini oluşturan ve yaşatan unsurları, Türk kültürü, sanatı, bilim anlayışı ve ülkenin en değerli kültür varlıkları arasında olan yazmalarımız ve el yazısıyla ilgili bu önemli tasarıda, baktığımızda, tarihimize en önemli el yazmaları, İslam âleminin ve halifemiz olan Hazreti Osman’ın Kur’an-ı Kerim’i istinsâh ettirerek bir nüshasını Medine’ye, Kufe’ye, Basra’ya ve Şam’a göndererek, İslam âlemindeki ilk örneğini görmekteyiz.

İlk Türkçe yazma eser olarak da İbn en-Nedim Kitabü’l-buzat li’t Türk’ten bahseder. Milattan sonra 745 yıllarında yine Orta Asya’da yaşayan Uygurlarda, Uygur devletinin ilk yazma eserlerini edebiyat alanında görmekteyiz.

Ülkemizdeki yazma eserler hem nicelik hem nitelik açısından çok büyük önem arz etmektedir. El yazmaları, cilt, tezhip, minyatür ve hat sanatı bakımından çok kıymetli bu eserler, sadece Türk dünyası değil, bütün İslam ülkeleri ve Batılı şarkiyatçıları ve bilim, kültür ve edebiyat araştırmacılarını yakından ilgilendiren, insanlığın mazisini geleceğe taşıyan ve geleceğe ışık tutacak insanlık mirasının en değerli hazinesi niteliğindedir. Bu hazinenin derlenmesi açısından kurulan bu başkanlığı, önemli bir adım ve yapılanma olarak görmekteyiz ancak bu kurum, çok uzun, meşakkatli, yorucu bir işe de soyunduğunu çok iyi bilmelidir.

Yazma eserlerimizin en temel sorunlarını şöyle sıralayabiliriz:

1) Örgütlenme ve teşkilatlanma sorunu. Bugün inşallah kısmen bu olay çözülecektir.

2) Kataloglama sorunu.

3) Yetişmiş uzman ve bu alanda ehil personel sorunu.

4) Hizmete sunma ve yararlanma sorunu.

5) Bakım ve restorasyon sorunu.

6) Eserlerin günümüz Türkçesine kazandırılmasıyla ilgili sorun.

7) Hat, tezhip, cilt, kâğıtçılık gibi yazma sanatların yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılmasıyla ilgili sorunlar.

8) Ulusal ve uluslararası bilim, sanat ve kültür platformuna bu eserlerin taşınarak insanlığa ve ülkemize katkı sağlamasıyla ilgili sorunlarımız.

9) Eserlerin mutlaka elektronik ve mikrofilm ortamına alınması, aktarılması ve bunların derlenmesiyle ilgili sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yazma eserlerin kataloglama ve sınıflamasıyla ilgili çalışmalar 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Münif Paşa tarafından da hazırlanan Kütüphaneler Nizamnamesi, yazmaları da hatırlayan bir düzenleme olmuştu.

Ülkemizde yazma eserler bakımından Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğüne bağlı elli sekiz kütüphanede toplam 162.214 yazma olduğu bilinmekte olup ülkemizde yazma eserler bakımından İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi 67.274 adet yazma ile Millî Kütüphanede ise 31 bin civarında yazma eserin yanında Bakanlık dışındaki Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesindeki on bir ayrı koleksiyonda toplam 15.059 yazma eserin bulunması çok önemlidir. Bu ecdat yadigârı hazine, insanlık âlemi, bilim, sanat ve kültürümüz için ve gelecek nesiller için dünya mirası bir zenginliktir ve yazmaların acilen bibliyografik tanımları tamamlanıp katalogları yayınlanarak araştırmacılara sunulması gerekmektedir.

Bu yazma eserlerle ilgili ciddi çalışma olarak, Milli Kütüphane bünyesi içinde TÜYATOK çalışmaları önemli yer tutmaktadır.

Yine, önemli çalışma olarak, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi bilim adamları tarafından yapılan kataloglama işlemleri ve bilgisayar ortamına alınmasıyla ilgili çalışmalar dikkati çekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bugün, gerçekten, belki çoğumuzun fark etmediği ama Türk milletinin ve ecdadımızın bizlere bırakmış olduğu çok önemli bir hazinenin görüşülmesiyle ilgili önemli bir kanun tasarısını Meclis çatısı altında görüşüyoruz. Buradan, ben, Sayın Bakana teşekkür ediyorum gerçekten. Böyle bir hazinenin derlenmesi, toparlanması, teşkilatlanması ve bunların hem millî kültürümüze kazandırılması hem gelecek nesillere kazandırılması hem de turizm sektörü açısından; dünya mirası olabilecek bu değerli el yazmalarımız, eski harfli eserlerimiz gelecek nesiller açısından, bilimimiz açısından, sanatımız açısından, kültürümüz açısından çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu teşkilatlanma yapısının ortaya konulmasını çok ciddi buluyoruz ve gerçekten, ben, bir arkeolog ve sanat tarihçisi olarak da bunu çok önemsiyorum ve sizlere de teşekkür ediyorum.

Gerçekten, üç kıtaya yayılmış, 22 milyon kilometrekarelik bir alanda fethi gerçekleştiren ecdadın, aynı zamanda, fermanlarıyla, emirleriyle, yasalarıyla, yazma emirleriyle bu alanlara kadar ulaştığını ve buralardan da bize geri dönüşen… Uluslararası düzeyde de yazmaları bulmak ve ülkemize kazandırmak ve ecdat yadigârı bu eserleri toplamak, bu Başkanlığın görevleri arasında olmalıdır diye düşünüyorum.

Türk kültürünün, gerçekten, çok büyük yayıldığı alan, yayılmış olduğu coğrafya, üç kıtadaki coğrafi değerler ve oradan gelen bilgilerle birlikte bu el yazmalarının aynı zamanda süslemesiyle, hat sanatıyla, işte tezhibiyle ve içeriğiyle gerçekten bizim, belki de, gelecek nesillerimize, geçmişimizin, mazimizin bir hatırası olarak ve gelecek nesillerimize, aynı zamanda ecdadımızın düşüncelerini, duygularını, şiirlerini, edebiyatını, kültürünü ve bütün değerlerini taşıyabileceğimiz en önemli el yazmaları olarak görmekteyim. Bu değerli hazinenin derlenmesini, gün ışığına çıkarılmasını, mikrofilmlerinin elde edilmesini, bilgisayar ortamına aktarılmasını ve böyle bir uzman kadronun kazandırılmasını ve aynı zamanda bu eserleri günümüze kazandıracak uzmanların da yetiştirilmesini çok önemli olarak görmekteyim.

Yalnız, Değerli Bakanım, acaba, Başkanlık Ankara merkezde olup, İstanbul bölge müdürlüğü, genişletilmiş, güçlendirilmiş bir bölge müdürlüğü olarak tesis edilse, böyle bir uygulama yapılsa, başkentte merkez olsa. Diğer illerdeki bölge müdürlüklerimiz ve kütüphane müdürlükleri, işte, Başkanlığa, İstanbul’a gitme noktasında belki daha da mesafe olarak, coğrafi olarak… İşte, bir Diyarbakır’daki, bir Siirt’teki, bir Hakkâri’deki ve bir Erzurum’daki müzelerdeki insanımızın, çalışanlarımızın yazışmalarının İstanbul’a kadar gitmesi acaba tartışılabilir miydi? Merkezin Ankara’ya yapılması daha uygun olabilir miydi? Bu konuda da, mutlaka, düşünülmesi gerekirdi diye düşünüyorum.

Özellikle, bu uzmanlar, yazmaları inceleyecek uzmanlar arasında mutlaka, cilt bakımından, tezhip bakımından, süsleme bakımından sanat tarihçilerinin de değerlendirilmesi, bu Başkanlıkta sanat tarihçilerine de geniş yer alanı açılmasını temenni ediyorum. Özellikle sanat tarihçileri son zamanlarda çok atıl kaldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde son zamanlarda biraz sanat tarihçilerine verilen önem ortaya çıksa da, orada görsek de, ama Kültür Bakanlığımızda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengiz.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Bitti mi Sayın Başkan?

BAŞKAN – Süremiz tamam.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Sayın Bakanım, aynı zamanda Kültür Bakanlığımızın bünyesi içindeki arkeolog, müze uzmanları ve kütüphaneciler için hazırlamış olduğumuz önergeye destek verirseniz teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına Ahmet Duran Bulut, Balıkesir Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili tasarı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yazma eserler, kitaplar kültür hayatımızın vesikaları, belgeleri, tapularıdır. Avrupa, eğitim inkılabını 18’inci, 19’uncu yüzyılda, kültür inkılabını ise 20’nci yüzyılın başında, 1920’de tamamlamıştır. Avrupa’da, Almanya’da ilk kitap 1740 yılında basıldığında sayı itibarıyla 1.140 adet basılırken, bizler 1727 ve 1829 yılları arasında toplam 180 adet kitap basmış bulunuyoruz. Harf inkılabına kadar Türkiye’de basılan kitap sayısı 27 bin adet. Bu demektir ki matbaanın dışında asıl yazılan, elle yazılan, Türk kültürünü oluşturan çok sayıda eserin varlığı bir gerçek ancak bu yazılı eserlerin derlenip toparlanması, bir kayda alınması, envanterinin tutulması, tertipli, düzenli onarılması noktasında getirilen tasarıyı çok yerinde ve uygun bulmaktayız. Bizler, kültür hayatımızın içerisinde, tabii ki 29 Ekim 1923 yılında cumhuriyeti ilan ettiğimizde erkek nüfusun yüzde 10’u, kadın nüfusun ise binde 4’ü okuryazar iken Türkiye’deki doktor, hekim sayısı 554, mühendis sayısı 38. Çanakkale’de bir darülfünun kaybetmiş iken cumhuriyet, Osmanlının 90 milyon akçe borcunu ödediği gibi Anadolu’yu şeker fabrikaları, çimento fabrikaları, kâğıt fabrikalarıyla donatmış ve kalkınmanın yolunda hızlı bir şekilde ilerlemiş.

Değerli milletvekilleri, bir ülkenin, bir milletin bir kültür sınırı vardır, bir de siyasi sınırı vardır. Bizim siyasi sınırımız Edirne’den Kars’a kadardır ama kültür sınırımız Altaylardan Tuna’ya kadar uzanan, şiiriyle, edebiyatıyla, destanıyla, efsanesiyle, yazma eserleriyle, kitaplarıyla bu kıtalara dağılmış bir kaynak. Anadolu kültürünün Orta Asya kültürüyle kucaklaşması, o ülkelerdeki Türk devletleriyle diyalogların iyi kurulmasına bağlı olmaktadır.

Şimdi Azerbaycan Parlamentosundan bir milletvekili hanımefendi Güler Ahmedova bir mektup göndermiş bizlere. Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında yine Azerbaycan milletvekili olan Devlet Başkanı Aliyev’in eşi Mihriban Hanım hakkındaki Türkiye’deki televizyon kanallarının bazılarında yayınlanan bir haberden dolayı üzüntülerini ifade etmektedirler. Bizler bu koca Türk dünyasında Türk kültürünün birleşmesi, kaynakların değerlendirilmesi, korunması ve zenginleştirilmesini sağlar iken, Avrupa Birliği kapılarında ille Avrupa Birliğine girmek adına dayatmalara, ısrarlara boyun eğerken, orada hazır bekleyen Türk dünyası içerisinde en azından kültürel birliği, daha sonra ekonomik, ticari birliği, daha sonrasında siyasi birliği kurma noktasında Türkiye'nin öncü ve örnek bir hareket tarzını takip etmesi gerekmektedir. Tabii, onların dertleriyle dertlenmek, acılarına, üzüntülerine hassasiyet göstermek gibi de bizlerin bir zorunluluğu bulunmaktadır.

Bu kültürün alışverişinde bir ortak alfabenin oluşması, bu Türk kültürünün değerlerinin ortaya çıkartılması ve bu coğrafyada çocuklarımıza okuma alışkanlığı kazandırılarak, Anadolu kültürünü Asya kültürüyle birleştirerek böyle bir kaynaşmanın sağlanması noktasında Kültür Bakanlığımıza büyük görevler düşmektedir, Millî Eğitim Bakanlığımıza büyük görevler düşmektedir. Bunda öğrenci alışverişi, kültürel diyalogların, toplantıların, kurultayların yapılması, tertiplenmesi, bilim adamlarının, edebiyatçıların, sanatçıların gidip gelmeleri, ortak değerlendirmelerde bulunmaları ve bu yazılı eserlerin Türk dünyasında, Türk kültürü çerçevesinde bir yerde toplanması, bu çıkan tasarıdan daha öte bunun bilgisayar ortamında Türk dünyasının her üyesinin bunlara ulaşabilmesi gibi bir gayret ve çabanın olması dilek ve düşüncesiyle tasarının hayırlı olmasını diliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde 12’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 13’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 14’e bağlı birinci fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 472 sıra sayılı "Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın "Değiştirilen ve Yürürlükten Kaldırılan Hükümler" başlıklı 14. Maddesinin 1. fıkrasının "ç" bendinden sonra gelmek üzere, "d" ve "e" bentlerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

d- 36 ncı maddesinin "II- Teknik Hizmetler Sınıfı" bendine "mimar" ibaresinden sonra gelmek üzere "arkeolog, müze araştırmacısı" ibaresi

e- Eki (I) sayılı cetvelin "II- Teknik Hizmetler Sınıfı" başlıklı bölümünün (a) bendine "mimar" ibaresinden sonra gelmek üzere "arkeolog, müze araştırmacısı, kütüphaneci" ibaresi.

             Mustafa Kemal Cengiz                  Oktay Vural                            Osman Ertuğrul

                       Çanakkale                                 İzmir                                       Aksaray

                                              Mümin İnan                         Recep Taner

                                                   Niğde                                   Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK ve SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Efendim, bu konu bizim teşkilat yasamızda, gündemde olan yasamızda düzenleniyor.

Takdire bırakıyoruz.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Takdire bıraktılar.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kusura bakma.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) - Arkadaşlar, bakın buna oy istiyorum ben, 500 tane arkeolog, sanat tarihçisi…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Olmaz, dengeyi bozar. Kusura bakma.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım Sayın Vural?

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe...

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe

Bu tasarıya eklenmesi teklif edilen bentler ile bugün kültürel mirasın geleceğe taşınmasında büyük emeği olan, bu alanda manevi görevi üstlenen bu meslek gruplarının diğer ülkelerde olduğu gibi ve mesleklerinin teknik hüviyeti göz önünde bulundurularak bu zamana kadar mağdur edilmiş ve hakkını alamamış ve kariyer kaybı yaşayan bu meslek gruplarımıza iadei itibarlar verilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Bak, kabul edildi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayalım efendim, sayalım, kabul edildi.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Vallahi kabul edildi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul edildi efendim.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Kabul edildi, herkes kaldırdı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul edildi.

BAŞKAN – Efendim, “kabul edenler” den sonra bir de “kabul etmeyenler”i sormam lazım, sadece “kabul edenler”i değil.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Kabul edildi, kabul edildi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın efendim, kabul edenleri sayın. 

BAŞKAN – Arkadaşlar, oylamayı tekrarlayayım, daha neticelendirmedim.

Önergeyi kabul edenler, buyursunlar efendim…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Ya arkadaşlar, 500 kişiye hak vereceğiz.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler…Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 14’e bağlı birinci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 14’e bağlı ikinci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 14’e bağlı üçüncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 14’e bağlı dördüncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 14’e bağlı beşinci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve madde 14’ü biraz önce okumuş olduğumuz fıkralarla birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 1 inci maddesinin altıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(6) Başkanlığın 2011 mali yılı harcamaları, Maliye bakanlığınca yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar Bakanlığın 2011 yılı bütçesinde yer alan ödeneklerden karşılanır.”

                   Nurettin Canikli                     A. Sibel Gönül                             Ahmet Yeni

                         Giresun                                 Kocaeli                                      Samsun

                                    Ali İhsan Merdanoğlu                         Mustafa Kabakcı

                                             Diyarbakır                                          Konya

                                                                                                                       

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(3) Bakanlık Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğüne bağlı diğer kütüphanelerde, Bakanlık Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı müzelerde ve Millî Kütüphane Başkanlığında bulunan eserler ile bu eserlerin restorasyonunda kullanılan teçhizattan Bakanlıkça uygun görülenler, öncelikle bulunduğu ilde olmak üzere en yakın yazma eser kütüphanesine iki yıl içinde devredilir.”

                   Nurettin Canikli                       Ahmet Yeni                             A. Sibel Gönül

                         Giresun                                 Samsun                                      Kocaeli

                                             Mustafa Kabakcı                    Ali İhsan Merdanoğlu

                                                     Konya                                     Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK ve SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor, Komisyon takdire bırakıyor.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yazma eserlerin ve ilgili teçhizatın devri işlemlerinin sorunsuz bir şekilde yürütülmesi amacıyla Bakanlığa yetki verilmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 1 inci maddesinin altıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(6) Başkanlığın 2011 mali yılı harcamaları, Maliye bakanlığınca yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar Bakanlığın 2011 yılı bütçesinde yer alan ödeneklerden karşılanır.”

                                                                                        Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK ve SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun tasarısının yürürlük tarihi dikkate alınarak harcamaların yapılacağı mali yılın 2011 olarak değiştirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergelerle birlikte geçici madde 1’i cetvelleriyle birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 15’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 16’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları  tamamlanmıştır.

Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

 

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı   :            235

Kabul                           :            235 (x)

 

                                          Kâtip Üye                                       Kâtip Üye

                                        Yaşar Tüzün                                Bayram Özçelik

                                             Bilecik                                           Burdur”               

Evet, kültürümüze, tarihimize ve milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.

Buyurun Sayın Bakanım.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Size ve yüce Meclise teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum. Gerçekten Türkiye’nin kültür yaşamı için çok önemli bir kanunu oy birliğiyle bugün Meclisimiz çıkarmıştır. Bir kez daha minnetlerimi sunuyorum. Milletimize, ülkemize hayırlı olmasını bütün kalbimle diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Biz de kanaatlerinize katılıyoruz.

Hayırlı olmasını diliyorum Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

5.- Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/781) (S. Sayısı: 459)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

6.- İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/752) (S. Sayısı: 522)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı dikkate alınarak, gruplar arasında da mutabakatı gözeterek, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 29 Aralık 2010 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Size ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati: 19.37

                                     

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.