DÖNEM: 23 CİLT: 83 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
24’üncü
Birleşim
1 Aralık 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, Türk kadınının seçme
ve seçilme hakkını kazanışının 76’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Türk kadınının
seçme ve seçilme hakkını kazanışının 76’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meral’in, Karabük Demir Çelik İşletmesinde sendika
değiştirdikleri gerekçesiyle işten çıkarılan işçilerin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin
76’ncı, Adıyaman’ın il oluşunun 56’ncı yılını kutladığına ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, 1 Aralık Dünya AIDS
Günü’ne ilişkin açıklaması
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, 76 yıl önce
kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı verildiğine, bunun cumhuriyetin en büyük
atılımlarından, kazanımlarından biri olduğuna ilişkin açıklaması
4.- Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, kadına seçme ve seçilme hakkının verilişinin
76’ncı yılını kutladığına ilişkin açıklaması
5.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalık’ın, kadına seçme ve seçilme
hakkı verilişinin 76’ncı yıl dönümüne, bugüne kadar kadınlarla ilgili birçok
yasal düzenlemeler yapıldığına ilişkin açıklaması
6.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak KARDEMİR’de işten çıkarılmalar konusunu endişeyle takip
ettiklerine ilişkin açıklaması
7.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, 30/11/2010
tarihinde yapmış olduğu konuşmada kullandığı cümleleri bir başka anlama gelecek
şekilde kullandığına ilişkin açıklaması
8.- Gümüşhane
Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş’un konuşmasında ifade
ettiği rapora ilişkin açıklaması
9.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in konuşma üslubuna ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Kuveyt Ulusal
Meclis Başkanı Jassem Mohammed
Al-Kharıfı ve beraberindeki heyetin ülkemizi
ziyaretlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1343)
2.- (10/80, 91,
267, 674, 714, 737, 739, 876, 877, 878, 879, 880) esas numaralı Meclis
Araştırma Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1344)
3.- (10/80, 91,
267, 674, 714, 737, 739, 876, 877, 878, 879, 880) esas numaralı Meclis
Araştırma Komisyonu Geçici Başkanlığının, kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1345)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin, ana
dilde eğitim görmeyen çocukların karşılaştıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/933)
2.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 29 milletvekilinin, boğazlardan geçen yük
gemilerinin yarattığı tehlikelerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/934)
3.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 29 milletvekilinin, tarihî ve kültürel eserlerin
korunmasında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/935)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Tokat’taki çiftçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/936)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Ülkemiz kara
yollarında meydana gelen trafik kazaları ile ilgili Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin, 1/12/2010 Çarşamba günkü
birleşimde Genel Kurulda okunmasına ve görüşmelerinin aynı birleşimde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
2.- (10/901) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin (TOKİ) ön görüşmesinin Genel Kurulun 1/12/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği
Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bir üniversite
açılışında yaptığı konuşmaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk
Çelik’in cevabı (7/16402)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Diyanet İşleri
Başkanının bir açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk
Çelik’in cevabı (7/16416)
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, “sıfır faizli
hayvancılık kredisi” uygulamalarına ve süt üreticilerinin sorunlarına,
- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, artan et
fiyatlarına ve et ithaline,
- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, hayvancılığın geliştirilmesi ve ithal et
konusuna,
- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, TMO’dan ayrılmış
eski idarecilerin çalıştıkları firmalardan ürün alındığı iddialarına,
TMO
çalışanlarının Yenimahalle TOKİ konutlarında bulunan lojmanlarına,
- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi’ne,
- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, ithal etlerin denetimine ve hayvancılığın
geliştirilmesine,
- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta afetlerden etkilenen çiftçilere yapılan
yardım miktarına,
- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, artan et fiyatlarının
düşürülmesi için alınacak önlemlere,
- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, TİGEM’e
yapılan atamalara,
- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, domates güvesi olarak
bilinen “tuta absoluta” zararlısına,
İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/16479), (7/16480), (7/16481), (7/16482),
(7/16483), (7/16484), (7/16485), (7/16486), (7/16487), (7/16488), (7/16489)
4.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Alevi vatandaşların
sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı
(7/16516)
5.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve
kurumdan ayrılan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in
cevabı (7/16608)
6.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, banka kartlarından
alınan ücretlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’ın cevabı (7/16654)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü, Mevlânâ Haftası’na,
Mardin
Milletvekili Cüneyt Yüksel, Mardin’de sağlık alanındaki gelişmelere,
Afyonkarahisar Milletvekili
Halil Ünlütepe, Afyonkarahisar
ilinin sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse,
Mevlânâ’ya;
İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin, Libya lideri Kaddafi
tarafından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a verilen ödüle,
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş, aile hekimliğine,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur
ve 23 milletvekilinin, ÖSYM’nin yaptığı sınavlarla ilgili usulsüzlük
iddialarının (10/929),
Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 23 milletvekilinin, Ankara’da turizm sektöründe
yaşanan sorunların (10/930),
İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan ve 24 milletvekilinin, hayvancılık sektöründe yaşanan
sorunların (10/931),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi;
İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, Orgeneral Eşref Bitlis’in ölümü
ile ilgili iddiaların araştırılması (10/932),
Amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/2202) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
30 Kasım 2010 tarihinde “Yaş sebze ve meyve üretimi içinde yer
alan narenciye üretimimizin dış pazarlarda rekabet üstünlüğü sağlayarak, aldığı
payın yükseltilmesi bakımından başta üretici ve ihracatçılarının yaşadığı
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla”
verilmiş olan Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin, 30 Kasım 2010
Salı günkü 23’üncü Birleşimde Genel Kurulda okunmasına ve görüşmelerinin aynı
birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi,
Gündemin, “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan (süt üreticilerinin sorunları) (10/327, 10/340, 10/456) esas
numaralı Meclis Araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 30/11/2010 Salı günkü birleşiminde birleştirilerek
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/444) İç Tüzük’ün 37’nci
maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan (6/1140),
4’üncü ” ” (6/1184),
28’inci ” ” (6/1331),
37’nci ” ” (6/1390),
46’ncı ” ” (6/1442),
51’inci ” ” (6/1456),
64’üncü ” ” (6/1513),
94’üncü ” ” (6/1570),
99’uncu ” ” (6/1577),
100’üncü ” ” (6/1587),
103’üncü ” ” (6/1595),
105’inci ” ” (6/1602),
111’inci ” ” (6/1626),
135’inci ” ” (6/1675),
137’nci ” ” (6/1681),
143’üncü ” ” (6/1695),
144’üncü ” ” (6/1696),
145’inci ” ” (6/1697),
167’nci ” ” (6/1739),
170’inci ” ” (6/1742),
171’inci ” ” (6/1746),
175’inci ” ” (6/1751),
178’inci ” ” (6/1758),
179’uncu ” ” (6/1760),
194’üncü ” ” (6/1814),
195’inci ” ” (6/1815),
213’üncü ” ” (6/1857),
220’nci ” ” (6/1873),
223’üncü ” ” (6/1876),
245’inci ” ” (6/1933),
246’ncı ” ” (6/1934),
250’nci ” ” (6/1941),
258’inci ” ” (6/1959),
264’üncü ” ” (6/1965),
304’üncü ” ” (6/2035),
325’inci ” ” (6/2060),
377’nci ” ” (6/2137),
445’inci ” ” (6/2213),
Esas numaralı
sözlü sorulara, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan cevap verdi;
soru sahiplerinden Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Manisa Milletvekili Mustafa Enöz, Karaman Milletvekili Hasan Çalış, Niğde Milletvekili
Mümin İnan cevaplara ilişkin görüşlerini açıkladılar.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği
Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (2/594) (S. Sayısı: 510)
ikinci bölümünün tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin konuşmasında
belirttiği tütün kotasının Hükümetleri zamanında değil, daha önceki hükümetler
döneminde olduğuna;
Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyraz, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in
konuşmasındaki “BOTAŞ’a bağlı BIL şirketinin Genel Müdürüne 500 dolar yevmiye verildiği”ne dair ifadesinin doğru olmadığına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
1 Aralık 2010
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
22.59’da son verildi.
|
|
Şükran Güldal MUMCU |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Fatih METİN |
|
Yusuf COŞKUN |
|
Bolu |
|
Bingöl |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
|
|
Burdur |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 35
II.- GELEN KÂĞITLAR
1 Aralık 2010 Çarşamba
Teklifler
1.- Kocaeli
Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/801) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.12.2010)
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/802) (İçişleri; Tarım, Orman ve Köyişleri; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.12.2010)
3.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve 12 Milletvekilinin; 12 Eylül 1980 Müdahalesinden
Sonra Çalışmadan Alıkonulan, Kapatılan ve Münfesih Sayılan Mesleki Dernek ve
Kuruluşların Yeniden Açılması ve Hazineye Devredilen Taşınmazların İadesi
Hakkında Kanun Teklifi (2/803) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.11.2010)
4.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; 22/5/2003
Tarihli ve 4857 Sayılı İş Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/804) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani
ve 19 Milletvekilinin, ana dilde eğitim görmeyen çocukların karşılaştıkları
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/933) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06.10.2010)
2.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak ve 29 Milletvekilinin,
Boğazlardan geçen yük gemilerinin yarattığı tehlikelerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/934) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.10.2010)
3.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak ve 29 Milletvekilinin,
tarihi ve kültürel eserlerin korunmasında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/935) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.10.2010)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Tokat’taki çiftçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/936) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07.10.2010)
1 Aralık 2010 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazanışının 76’ncı yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Canan Arıtman’a
aittir.
Buyurunuz Sayın
Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın,
Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazanışının 76’ncı yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, Türk kadınının siyasal haklarını kazanışının 76’ncı yıl
dönümünü önümüzdeki 5 Aralık günü idrak edeceğiz. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 90’ıncı yılında, Türk kadınının belediye meclislerine seçme ve
seçilme hakkını kazanışının 80’inci yılında ve milletvekili seçme ve seçilme
hakkını elde edişinin 76’ncı yılında durum kadınlar ve demokrasimiz açısından
vahimdir.
Üzerinden bir
insan ömrü, birkaç nesil geçmiş ama hâlâ nüfusun ve seçmenlerin yarısını
oluşturan kadınları, yüzde 91’i erkek olan meclisler temsil etmekte. Yerel parlamentoların yüzde 96’sı erkek. Kadın belediye
başkanı oranımız yüzde 1 bile değil ve 21’inci yüzyılın Türkiyesi’nde
otuz altı ilimizin il genel meclisinde hiç kadın üye yoktur yani otuz altı
ilimizin meclisi yüzde 100 erkektir.
Değerli
milletvekilleri, adalet, eşitlik, demokrasi bunun neresindedir? Bugün yaşanılan
gerçek, meclislerimizin erkek meclisi, demokrasimizin kadınsız demokrasi veya
eksik demokrasi veya bir başka deyişle ayıplı demokrasi olduğu şeklindedir.
Meclisimizin
duvarında yazan “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” sözünü “Hâkimiyet
kayıtsız şartsız erkeklerindir.” diye düzeltmemiz lazım, çünkü yaşanılan acı
gerçek budur.
Türkiye gerçek
anlamdaki çağdaş demokrasiye ulaşmak istiyorsa, öncelikle nüfusun yarısını
oluşturan kadınların siyasetteki eksik temsil sorununu çözmelidir.
Türk kadını
1934’te siyasal haklarını kazandığında dünyada sadece on yedi ülke kadınının bu
hakkı vardı ve ilk kez 1935’te Parlamentoya girdiğinde kadın parlamenter
oranıyla dünya listesinde ikinci sıradaydık ve o yıllarda Türk kadını,
Atatürk’e, tek bir neslin haremin parmaklıkları ardından Parlamento kürsüsüne
geçişini görebilmelerini sağladığı için teşekkür ediyordu. Üzerinden nesiller
geçti, bugün Türk kadını erkek meclislere uzaktan bakıyor. Yetmiş beş yıl sonra
kadın parlamenter oranlarımızla Avrupa parlamentolarında liste sonuncusuyuz.
Dünya listesinde bizim üstümüzde yüz otuz yedi ülke var. Biz, demokrasiyle
yönetilmeyen ülkelerle birlikte listenin sonlarındayız.
Toplumumuzun en
ağır ayrımcılığa uğrayan kesimi kadınlardır. Uluslararası raporlarla da
belgelendiği gibi, ülkemizde çok ağır bir cinsiyet ayrımcılığı yaşanmaktadır.
Kadınların güçlenme alanları olan eğitim, sağlık, çalışma yaşamına ve siyasete
katılım, karar mekanizmalarında yer alma konumlarında Türkiye dünyada hep
listelerin sonlarında yer almakta ve devamlı geriye gitmektedir.
Ünlü düşünür Stuart Mill’in “Bir ülkenin
uygarlık seviyesini anlamak için kadınlarının durumuna bakmanız yeterlidir.”
sözünden yola çıkacak olursak, ülkemizin uygar, çağdaş, demokratik olduğunu
söylememiz, söyleyebilmemiz mümkün değildir.
Günümüz
aydınlarının, yazarların, iktidar mensubu siyasetçilerin ağzından, “demokrasi”,
“çağdaş demokrasi”, “ileri demokrasi” sözcükleri eksik olmuyor, ama ne hayret
vericidir ki hiçbiri “Demokrasi için kadınların siyasette ve karar
mekanizmalarında eşit temsili gereklidir.” demiyor. Bırakın eşitliği, makul,
adil bir temsilden dahi bahseden yok.
Kadınların
siyasette eşit temsil talebi sadece bir eşitlik talebi değildir, aslında ve
özünde bir demokrasi talebidir, demokrasinin gereğidir. Demokrasinin gereği
olarak siyasi temsil erkeklerin tekelinden çıkarılmalıdır. Yetmiş beş yıl sonra
ulusal Meclisimizdeki yüzde 9’luk, yerel meclislerimizdeki yüzde 4’lük temsil
oranları aynı zamanda gerçek demokrasiye olan uzaklığımızın da ölçütleridir.
Kadınların siyasi
katılım ve temsil sorununu çözmek, diğer sorunların çözümünde de anahtar
konumundadır. Siyasette kadınlara yönelik ağır cinsiyet ayrımcılığının
giderilmesi için kota uygulamaları gereklidir. Gelenekler, ekonomik ve sosyal
faktörler nedeniyle ülkemizde adalet ve demokrasinin iyi işlememesine göz
yumulamaz, seyirci kalınamaz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
CANAN ARITMAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Ülkemizde
kadınlara fırsat eşitliği kazandıracak kota sistemine, parite
yasasına ihtiyaç vardır. Çağdaş, ileri demokrasiler bu sorunu kota uygulamaları
ve parite yasalarıyla çözmüşlerdir. Türkiye,
kadınların siyasi temsilindeki eşitsizliği giderecek yasal düzenlemeleri yapma
konusunda uluslararası sözleşmelere taraf olmuş, taahhütte bulunmuş, gerekli
anayasal düzenlemeleri yapmıştır ama gelin görün ki Hükûmet
cinsiyet kotası ve parite yasalarını gündeme bile getirmemektedir.
Bu konuda Meclisimizde başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere muhalefet
partileri tarafından verilmiş yasa teklifleri vardır. Ayrıca Kadın Örgütleri
Federasyonu, Kadın Hareketi de yıllardır bu konudaki taleplerini sürekli bir
eylemlik içerisinde dile getirmektedirler. Buradan onları da minnetle
selamlıyorum.
Ancak dillerinden
“demokrasi”, “eşitlik”, “özgürlük” sözcüklerini düşürmeyen iktidar ve…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
CANAN ARITMAN
(Devamla) – Evet, tamamlıyorum Sayın Başkan.
“Demokrasi”,
“eşitlik”, “özgürlük” sözlerini ağızlarından düşürmeyenler, özellikle Sayın
Başbakan, bırakın kota-parite yasaları çıkarmayı, bu
konuda kadınlarla âdeta alay etmektedir. Sekiz yıldır iktidarda olanlar,
demokrasi söylemlerinde eğer gerçekten samimi iseler kota-parite
yasalarını ivedilikle Meclisten geçirmeli, süreç tamamlanmadan yapılacak tüm
seçimlerde ise gönüllü olarak cinsiyet kotası uygulayacaklarını deklare
etmelidirler. Bu, onlar için bir demokrasi sınavı, bir demokratlık testi
olacaktır ve ancak bu şartla “Demokratım.” deme hakkına sahip olabilirler.
Kadınlara yönelik bu ağır ayrımcılık, eşitsizlik giderilmeden hiç kimse “hak”,
“eşitlik”, “adalet” ve “demokrasi” söyleminde bulunmamalıdır çünkü inandırıcı
olamazlar.
Değerli
milletvekilleri, adalet ve gerçek demokrasi talep eden kadınların da eşit
temsil edileceği meclislerde çalışmanız, çalışabilmeniz dileğiyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Arıtman.
Sayın Köse,
sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Türk kadınına
seçme ve seçilme hakkı verilişinin 76’ncı, Adıyaman’ın il oluşunun 56’ncı
yılını kutladığına ilişkin açıklaması
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk kadınına
seçme ve seçilme hakkı verilişinin 76’ncı yılı kutlu olsun. Bu hakkın dünyada
birçok ülkeden önce ülkemizde uygulanması bir ayrılacaktır. Bunun önemini
belirtmekte yarar vardır.
Sayın Başkanım,
yine, bugün, Adıyaman’ımızın il oluşunun 56’ncı yılı tüm Adıyaman hemşehrilerime kutlu olsun.
Adıyaman’ımız,
ülkemiz ve dünyamızın en önemli yerlerinden biridir. Yarım yüzyıldan fazla bir
süredir il olan Adıyaman’ın sosyoekonomik koşullarıyla daha iyi bir konumda
olması gerekmektedir ama ne yazık ki tütünden alternatif ürün projesine,
eğitimden teşvike kadar birçok alanda Adıyaman’ımız hak ettiği yerde değildir.
Adıyaman’ın gün gelip hak ettiği yere ulaşacağına zerre kadar kuşkum yoktur.
Bu duygu ve
düşüncelerle, Adıyaman’ın il oluşunun 56’ncı yılını kutlar, tüm hemşehrilerime sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Köse.
Sayın Yıldız…
2.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldız’ın, 1 Aralık Dünya AIDS Günü’ne ilişkin açıklaması
SACİD YILDIZ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1 Aralık Dünya
AIDS Günü nedeniyle söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
1 Aralık günü tüm
dünyada 1988 yılından bu yana “AIDS Günü” olarak anılmaktadır. Bugünün amacı,
HIV AIDS’in yayılımını ve HIV ile yaşayan kişilere
yönelik ayrımcılığı önlemek için toplumsal farkındalığı
artırmaktır.
Birleşmiş
Milletlerin son raporuna göre günümüzde tüm dünyada 33,5 milyon insan HIV AIDS
ile yaşamaktadır. Bu kişilerin yarısını kadınlar, yaklaşık 2,5 milyonunu
çocuklar oluşturmaktadır.
Sağlık
Bakanlığının 2010 Haziran verilerine göre Türkiye’de 4.177’ye ulaşmıştır fakat
gerçek rakam bunun çok çok üstündedir, çünkü
gizlenmektedir.
AIDS, tüm dünyada
olduğu gibi ülkemizde de her kesimden ve her yaştan kadınları, erkekleri ve
çocukları etkilemektedir. Sosyal yaşamda AIDS tanısı konmuş bir kişi ile
tokalaşmak, öpüşmek, aynı sofrayı, bardağı kullanma gibi davranışlarla
bulaşmamaktadır. 1996 yılından bu yana geliştirilmekte olan etkili ilaçlar
sayesinde HIV ile enfekte olan kişiler günümüzde
kaliteli ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmektedirler. Dünya Sağlık Örgütü de
artık AIDS’i ölümcül bir hastalık olarak değil, şeker
ya da tansiyon gibi kronik bir hastalık olarak tanımlamaktadır.
HIV ile yaşayan
kişilerin hakları gerek ulusal gerek uluslararası yasal düzenlemelerle koruma
altına alınmaktadır. Ancak, ülkemizde HIV ile yaşayan kişiler hâlâ yaşamın
birçok alanında temel insan hakkı ihlallerine maruz kalmaktadırlar. Özellikle
kadınların ve çocukların AIDS’ten etkilenmek
bakımından daha savunmasız grupları oluşturdukları gerçeği göz önüne
alındığında, kadınların ve çocuklar AIDS ile ilgili koruyucu bilgi ve araçlara
erişimlerini artırıcı çalışmalar yapılmalı ve cinsel baskı ve şiddete maruz
kalmaları engellenmelidir. Bu bakımdan, toplumların ve hükûmetlerin
üstlenecekleri insan ve hasta haklarına saygılı yaklaşım AIDS salgınını
önlemenin tek etkili yöntemidir.
Yüce heyetinize
teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yıldız.
Sayın Güvel, buyurun.
3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
76 yıl önce kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı verildiğine, bunun
cumhuriyetin en büyük atılımlarından, kazanımlarından biri olduğuna ilişkin
açıklaması
HULUSİ GÜVEL
(Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, 76 yıl önce kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının verilmesi
cumhuriyetimizin en büyük atılımlarından ve kazanımlarından biridir. Ancak,
günümüzde, gerek toplumsal alanda gerek siyasi alanda kadınlarımıza
cumhuriyetimizin ilk yıllarında gösterilen hassasiyetin gösterilmediğini
gözlemek mümkündür.
Bildiğiniz gibi,
Dünya Ekonomik Forumunun açıkladığı raporda kadın-erkek eşitliği sıralamasında
Türkiye, 134 ülke arasında ekonomik katılım ve fırsat eşitliği açısından
131’inci, eğitim düzeyi açısından 109’uncu sıradadır. Bu durum kadınlarımızın
sosyal, ekonomik ve siyasal yaşamın dışında tutulmak istendiğinin en büyük
göstergelerinden birisidir.
Kadınlar
özgürleşmeden toplumun özgürleşmesinin, kadınlar siyasette yer almadan
ülkemizin demokratikleşmesinin ve eşitliğin sağlanmasının mümkün olmadığını
belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Güvel.
Sayın
Türkmenoğlu…
4.- Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, kadına seçme
ve seçilme hakkının verilişinin 76’ncı yılını kutladığına ilişkin açıklaması
AYŞE TÜRKMENOĞLU
(Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de kadına
seçme ve seçilme hakkının verilişinin 76’ncı yıl dönümünü kutluyorum ve tüm
hanımlarımızın gelecek dönemlerde siyasette daha aktif rol almaları konusunda
burada bir davet yapmak istiyorum. Özellikle şunu belirtmek istiyorum: Yerel
seçimlerde kadına belediye meclisi üyelikleri, il genel meclisi üyelikleri
anlamında en çok yer veren illerden birinin milletvekili olarak konuşuyorum.
Konya, yerel seçimlerde en çok kadın aday gösteren ve seçilen iller noktasında
Türkiye’de birinci olmuştur ve ben şunu söylemek istiyorum: 1934 yılında kadına
seçme ve seçilme hakkı verildi fakat sadece seçme ve seçilme hakkının verilmiş
olması yeterli değil, kadına yönelik kadın haklarıyla ilgili yapılan çalışmalar
da önemli. Bu noktada hükûmetlerimiz döneminde
yapılan çalışmaları kısaca belirtmek istiyorum. Biliyorsunuz ilk kez Kadın
Erkek Eşitliği Komisyonu geçen yıl kuruldu. Yine, istihdama yönelik
çalışmalarımız var. Anayasa’da 12 Eylülde yapılan oylamada kadınlarla ilgili
pozitif ayrımcılığın yapılması noktasında anayasal güvence altına alındı. Bu
noktada yasal değişiklikler var.
Bir de şu noktaya
değinmek istiyorum: Dünya Ekonomik Forumundaki istatistiki
bilgiler nasıl elde ediliyor, buna bakmak lazım. Bu noktada kadınlarımızın
sıralamasındaki durum evet kötü gözüküyor ama burada çok objektif bir
değerlendirme olmadığını da belirtmek istiyorum. Burada çalışmalarımız var,
bunu özellikle vatandaşlarımızla paylaşmak istiyorum.
Kadına seçme ve
seçilme hakkının verilişini tekrar kutluyorum, 2011 genel seçimlerinde Mecliste
çok daha fazla bayan milletvekilleri görmek umuduyla tüm halkımızı
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Türkmenoğlu.
Gündem dışı
ikinci söz, gene Türk Kadınının seçme ve seçilme hakkı kazanışının 76’ncı yıl
dönümü nedeniyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’a aittir.
Buyurunuz Sayın Ağırbaş.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
(Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın,
Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazanışının 76’ncı yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
AYŞE JALE AĞIRBAŞ
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 5 Aralık 2010 tarihinde Türk kadınına seçme ve seçilme
hakkının verilmesinin 76’ncı yıl dönümünü kutlayacağız. Bu konuda konuşmama
başlamadan önce hepinizi şahsım ve Demokratik Sol Parti adına saygıyla
selamlıyorum.
Avrupa’nın birçok
ülkesinde kadınlar seçme ve seçilme hakkına sahip değilken, Atatürk’ün yüksek
öngörüsüyle Türk kadınlarına 1934 yılında bu hak tanınmıştı ve Türk kadını
1934’ten bu yana kadar siyasi karar organlarında “yok” denecek kadar az oranda
temsil edilmişlerdir. 35’ten bugüne baktığımızda yetmiş iki yılda Türkiye Büyük
Millet Meclisinde 233 kadın görev yapmıştır. 2009 yerel seçimlerinde 2.921
erkek belediye başkanına karşılık 27 belediye başkanı kadın olmuştur. İl genel
meclisinde 3.379 üyeden 110’u kadındır. Belediye meclislerinin 31.790 üyesinin
sadece ve sadece 1.340’ı kadındır. Nüfusumuzun yüzde 50’sini oluşturan
kadınların siyasal katılımın dışında kalması Türkiye adına utanç vericidir.
Kadınların
biçimsel temsilden gerçek temsile geçebilecekleri bir sayısal eşik vardır.
Uluslararası Kadın Hareketince geliştirilip Birleşmiş Milletlerin uluslararası
hedefleri arasına da girmiş ve resmî kabul görmüş bulunan yüzde 30’luk asgari
temsil eşiğine ulaşmadan kadınların kendi cinslerinin sorun ve gereksinimlerini
temsil etmeleri olanaklı görülmemektedir. Bu oranın güvence altına alınması
için başta Anayasa olmak üzere Siyasi Partiler ve Seçim yasalarında özel
önlemler getirilmelidir.
Kadınların
toplumsal ve ekonomik hayata katılımın yetersizliği, siyasal temsilin
sorunlarının da en temel ve en yapısal nedenleridir. Kadınların önemli bir
çoğunluğu eğitimlerini sürdürecek ya da ekonomik etkinliğe katılabilecek ortam
bulamazken, dahası, evlerinde ve onlara biçilen geleneksel rolün katı
sınırlarından çıkamazken nasıl siyasete atılmaları ya da nasıl temsil hakkını
kazanmaları beklenebilir?
Doğru yönde
atılacak adımlarla bu kısır döngü olumlu bir dinamiğe dönüştürülebilir.
Kızların eğitimi ve okullaşmasının geliştirilmesi için çabalar artarak
sürdürülmelidir. Kadın istihdamı ve girişimciliği desteklenmelidir. Kadın-erkek
arası ücret eşitsizliği giderilmelidir. Bunun için istihdamın kayıt altına
alınması çabalarına da hız verilmelidir. Kadınların birincil iş tanımına giren
“çocuk ve yaşlı bakımı” konusunda devlet kaynaklı çözümler getirilmelidir.
Sayın Başbakan 8
Martta kadınların 3 çocuk doğurması için çağrıda bulunarak, Sayın Bakanı ise
Türkiye’de yıllardan beri “Çocuk yapmayın.” telkininde bulunulduğunu ve bunun
yanlış olduğunu söyleyerek kadınları çocuk doğurması için teşvik etmektedirler.
Muhafazakâr ideolojiye uygun olarak kadını, aile bireylerine bakması için
teşvik etmektedir, cinsiyete dayalı iş bölümünde kadının yerinin evi olduğu
düşüncesinin ağır bastığı söylemlerdir bu ifadeler.
En az 3 çocuğa
sahip olmak, üstelik iş yerinde kreş ve emzirme odası dahi olmayan, yaşlı anne
ve babasına bakmakla yükümlü olan kadının istihdama dâhil olması, siyasete
katılması, hatta ve hatta sosyal hayata katılması nasıl beklenebilir?
Hükûmet samimi olmalı ve
kadını eve mahkûm etme düşüncesinden vazgeçmelidir. Hatırlarsanız, Sayın
Başbakan kadına kontenjan uygulamasına da karşı çıkmıştı. Gerçi, bu
düşüncesinin altında kadını sosyal yaşamın içine çekmeme eğiliminin yattığını
düşünüyorum.
Kadına kontenjan
ayrılması geçici bir uygulamadır. Yani kadınlar nüfus sayılarına paralel olarak
siyasette, karar alma mekanizmalarında yer almaları gereken oranlara
ulaştığında ortadan kaldırılacak, ihtiyaç kalmayacak bir itici güç içeren bir
politikadır.
Toplumsal
fırsatların farklı toplum kesimleri arasında nasıl dağılacağı, Parlamentoda, hükûmet ve politika belirleyen kamu kurumları gibi yasal,
siyasal karar organlarında belirlenmektedir.
Bu süreçlerde
kadınların eksik temsili, sorunların çözümsüz kalmasına, devam eden
eşitsizlikler ise kadınların eksik temsilinin sürekliliğine yol açmaktadır. Bu
nedenle, kadınların siyasal süreçlere katılımını sağlayan adımlar bir an önce,
ivedilikle atılmalıdır. Kadınları politikaya çekici, özendirici çalışmalar yapılmalı,
kotalar ya da başka mekanizmalar ile yeteri kadar kadını seçebilecek yerlerde
aday göstermeyi zorunlu kılacak parti içi düzenlemelere yer verilmelidir.
Partilerin karar mekanizmalarında kadın temsilcilerin yer almasını sağlamalı ve
her alanda olduğu gibi politikayla uğraşan kadınlara karşı toplumsal bakış
açısını ve geleneksel değer yargılarını değiştirecek stratejiler bir an önce
geliştirilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
AYŞE JALE AĞIRBAŞ
(Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Türk kadınının
siyasi karar alma süreçlerine aktif olarak katılması ve politik alanda görünülürlüğünü artırmanın yolu Demokratik Sol Parti
tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan kanun teklifinde
yer almaktadır. Demokrasi, adalet, çağdaşlık adına söz konusu kanun teklifinin
bir an önce komisyonda ve Genel Kurulda ele alınarak yasalaşmasının
gerekliliğini tüm kadınlar adına sizlere hatırlatıyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle seçme ve seçilme hakkını bize veren Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk’ü saygıyla anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ağırbaş.
Buyurunuz Sayın
Çalık.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Malatya Milletvekili Öznur
Çalık’ın, kadına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 76’ncı yıl dönümüne, bugüne
kadar kadınlarla ilgili birçok yasal düzenlemeler yapıldığına ilişkin
açıklaması
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Sayın Başkanım, kadına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin
76’ncı yıl dönümü dolayısıyla söz aldım ben de ve o günden bugüne yüzde 4,1
oranındaki temsil oranının bugün itibarıyla yüzde 9’lara çıkmış olması tabii ki
önemli bir başarıdır. Ama bunun yanı sıra çok daha ciddi manada siyasi katılımı
da artıracak zihinsel değişimlerin yapılması gerektiği kanaatindeyim. Bugüne
kadar yapılan yasal düzenlemeler içerisinde Türk Ceza Kanunu, Türk Medeni
Kanunu, ailenin korunmasına dair kanunlar dâhil olmak üzere çok önemli yasal
düzenlemeler yapıldı. Bununla birlikte 12 Eylül 2010 tarihinde yapmış olduğumuz
Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki değişiklikle birlikte kadına yönelik pozitif
ayrımcılık da anayasal güvence altına alınmış vaziyette. Bu yasal
düzenlemelerin çerçevesinde yaşanacak ve yapılacak olan zihinsel değişimle de
kadınımızın hem siyasi katılım hem istihdamdaki katılım hem toplumsal cinsiyet
eşitliği açısından çok önemli kazanımlar sağlayacağını düşünüyorum. Kadın-erkek
fırsat eşitliğini sağlarken kadınların da kendi içerisinde eşitlenmesi
gerektiği kanaatimi yüce Meclisle paylaşmak istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Çalık.
Gündem dışı
üçüncü söz, Karabük Demir Çelik İşletmesinde sendika değiştirdikleri gerekçesiyle
işten çıkarılan işçilerin sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Bayram Ali Meral’e aittir.
Buyurunuz Sayın
Meral. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
(Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral’in, Karabük
Demir Çelik İşletmesinde sendika değiştirdikleri gerekçesiyle işten çıkarılan
işçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BAYRAM ALİ MERAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce yüce Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlarım, Ankara’ya yakın illerimizden birisi olan Karabük’te çok ciddi
sorunlar yaşanmaktadır. Orada 1 liraya satılan demir çelik fabrikası… Bir birim
oluşturulmuş, burada 7 kişilik bir yönetim kurulu oluşmuştur o dönemki satış
şartnamesine göre. Bu 7 kişinin 4’ü işçilerden oluşmaktadır, 2’si
sanayicilerden oluşmaktadır, 1’isi de halktan. Bilahare bize gelen bilgilere
göre, bizim edindiğimiz bilgilere göre, yapılan genel kurullarda bağlı
bulundukları yani işçilerin bağlı bulundukları sendikanın genel kurullara
katılmaması, ihmalkâr davranması, fabrikanın 2008 yılında 300 trilyona yakın
kâr etmesi, oradan işçilere kâr payının dağıtılmaması nedeniyle işçiler,
değerli arkadaşlarım, sendika değiştirmiştir.
Demir Çelik
Fabrikasında 2.641 işçi çalışmaktaydı. Bunlardan 2.151’i bağlı bulundukları
sendikadan ayrılarak karşı sendikaya geçmişlerdir değerli arkadaşlarım. Gerekçe,
sendikanın gerektiği kadar haklarını savunmamasıdır ve bundan rahatsız olan
idare maalesef işçi kıyımına başlamış, işçi çıkışları sıralamayla devam
etmiştir.
Sonuçta, değerli
arkadaşlarım, bize bilgi geldi. Şahsım, Antalya Milletvekili Osman Kaptan,
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk Bey’le Zonguldak’a gittik; Sayın
Valiyi ziyaret ettik, Belediye Başkanını ziyaret ettik, taraf sendikaları
ziyaret ettik ve Fabrika Genel Müdürüne gittik. Fabrika Genel Müdürünü
dinlediğimizde -şu ana kadar binlerce işverenle ilişkim olmuştur, böyle kesin
ve kararlı, acımasız bir tutumla hiç karşılaşmadım- “Ben bir tarafım. Burada
600 işçiye kadar işçi çıkaracağım ve bundan sonrası devam edecektir.” dedi.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, burada olay şudur: Fabrika dolaylı yollardan üç ailenin eline
geçmiştir; Yolbulan ailesi, Güleç ailesi, Yücel
ailesinin fabrika eline geçmiştir, üç ailenin. Hangi yollardan buranın sahibi
oldu, bu fabrikanın, nasıl sahibi oldu? Sayın Hükûmetimizden
özellikle rica ediyorum -Sayın Bakan da burada- bir soruşturması, araştırması
gerekir. Yani bu 1 liraya satıldıysa, oradaki işçinin katkısı olsun, payı
olsun, sanayicinin olsun, halkın olsun. Yani daha özetle diyecek olursak
Karabük’ün olsun ama maalesef, uyanıklar nasıl yapıyor, nasıl ediyorsa, 1
liraya satılan koskocaman bir fabrikayı üç aile ele geçiriyor, ondan sonra
saltanatını ilan ediyor, hakkını arayan işçiyi kapının dışına koyuyor.
Değerli
arkadaşlarım, işçi hangi şartlarda çıkarılır, bunu biliyorsunuz. Fabrika zarar
ederse çıkarılır. Tam tersi işçi çıkarılırken 1.200 işçiyi işe alıyoruz. Tekrar
ediyorum, işçiye çıkış verirken 1.200 işçiyi işe alıyoruz. Kusura bakmayın,
bunun 600’ünün üzerindekini, yaptığımız tespitlere göre, AK PARTİ’li
milletvekillerimiz ve oradaki vatandaşlar veriyor. Ne oluyor sonradan değerli
arkadaşlarım? Hakkını arayan işçi kapının dışında kendisini buluyor. Sayın AK PARTİ’liler kusura bakmayın, ya, bu işçiler de sizin
vatandaşınız. Yani hak aramak, hakkını gasbedenlere
karşı müracaatta bulunmanın suç olduğu nerede görülmüş? Anayasa çıkardınız,
Sayın Başbakanımız her tarafta çıktı göğsünü gere gere
“Ben, iki sendikaya üye olmayı getirdim.” dedi. İşçi sendikaya üye olmuş, niye
işine son veriyorlar? Nasıl oluyor bu değerli arkadaşlarım?
Şimdi, muhterem
arkadaşlarım, bakınız, işçi ne yapıyor şu anda Karabük’te? Açlık grevine gitmiş
kendisini fabrikanın önünde zincirlerle kilitlemiş. Ne istiyor bu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) – Diyor ki: “Namusumla çalıştım, hırsızlık yapmadım, amirime karşı
gelmedim, verimi düşürmedim, arkadaşlarımla kavga etmedim. Hangi şartlarda
benim işime son veriliyor?” Hakkını aramış. Bu suç mu şimdi değerli
arkadaşlarım? Bir bölüm işçi de oradan yaya yürüyerek değerli arkadaşlarım,
Ankara’ya gelmiştir bugün. Tahmin ederim ki AK PARTİ Genel Merkezini de bu
arkadaşların bir bölümü ziyaret edecektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, saygıdeğer AK PARTİ’liler; sorun
üzerine sorun yaratmayın. İnsanlar arasında ayrım yapmaya müsaade etmeyin. İşçi
hakkını arıyorsa, memur hakkını arıyorsa, emekli hakkını arıyorsa bunlara
zulmetmeyin, edenlere göz yummayın. Devletsiniz, devletin sorumluluğunu yerine
getirin. Ne yapmış adam? Sen bir taraftan işçinin işine son ver, bir taraftan
1.200 işçiyi işe al! Bunun hoşgörülür tarafı var mı
sayın milletvekilleri? Bunun nedenini aramak Hükûmetin
görevi değil mi? İşten atılanlar bu Hükûmetin
vatandaşı değil mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Meral, lütfen sözlerinizi tamamlayınız, bitiriniz.
Buyurunuz.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) – Şimdi rica ediyorum, Hükûmet lütfen işe
müdahale etsin. Bu vurguncu, talancı, soyguncu takımı bir fabrika sahibi nasıl
oldu? Nerden geldi? Bunu nasıl hak etti? Bunu bir sorun Allah rızası için. Yani
nerede bir usulsüzlük varsa, yolsuzluk varsa, bilmem ne varsa buna göz yummak
zorunda mısınız? Nedir bunların gücü? Hesap sorun.
Ben Karabük
milletvekili arkadaşlarımdan da rica ediyorum. Bir gün gitsinler oraya Allah
rızası için. Oradaki insanların bir hâlini dinlesinler, nedenlerini
dinlesinler. Yani taraflarından birkaç tane insanı orada işe sokmak onlara
huzur veriyorsa yazık ediyorlar.
Ne olmuş, biliyor
musun? Bir apartmanda 4 tane işçinin işine son verilmiş, aynı apartmanda 4 tane
adam işe alınmış ve huzursuzluk had safhada değerli arkadaşlarım.
Sayın Bakanım,
özellikle sizlerden rica ediyorum. Duruma müdahale edin, devlet olduğunuzu ortaya
koyun, haksızlıkla mücadele ettiğinizi ortaya koyun…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) – …vurguncuyla mücadele ettiğinizi ortaya koyun, biz de sizi
alkışlayalım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Meral.
Sayın Vural,
buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak KARDEMİR’de işten çıkarılmalar
konusunu endişeyle takip ettiklerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak gerçekten KARDEMİR’de bu
işten çıkarılmalar konusunu endişeyle takip ediyoruz. Aslında KARDEMİR Karabük
ailesinin bir parçası ve orada çalışanlara sahip çıkması kadar aynı zamanda
yeni istihdam imkânları da oluşturarak gelişmesi gerekmektedir. Gerçekten bu
konuda, orada iş akdi feshedilenlerin içler acısı bir durumla karşı karşıya
kaldığımızı ifade etmek istiyorum. Bizler de 57’nci Hükûmet
döneminde KARDEMİR’e tekrar faaliyete geçmesi için
gerekli destekleri sağlamıştık. Milliyetçi Hareket Partisi olarak iş barışının
temin edilerek Karabük ve KARDEMİR’in bütünleşmiş
yapısının ortadan kaldırılmasını engelleyecek tedbirlerin alınması, Hükûmetin de özellikle bu işten çıkarmalar karşısında da
gerekli uyarıları yapmalarını istirham ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Vural.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize
sunacağım:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Kuveyt Ulusal Meclis Başkanı Jassem
Mohammed Al-Kharıfı ve
beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaretlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1343)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kuveyt Ulusal
Meclis Başkanı Sayın Jassem Mohammed
Al-Kharıfı ve beraberindeki heyetin ülkemizi
ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nın 23 Kasım 2010 tarih
ve 82 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu
heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul’un
bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin, ana dilde eğitim görmeyen
çocukların karşılaştıkları sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/933)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Anadilinde eğitim göremeyen çocukların öğrenmede
karşılaştıkları güçlüklerin" araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM
İçtüzüğü’nün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu’nun
kurulmasını saygılarımla arz ederim.
1) Hamit Geylani (Hakkâri)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe
Dil, insanlar arasındaki anlaşma ve iletişimin en önemli aracıdır.
Anadil ise, çocuğun başta ailesi olmak üzere, soyu, çevresi ve ulusundan
bilinçli bir öğrenim süreci olmadan edindiği dildir. Bu bakımdan anadili,
"çocuğun anasının konuştuğu dil" gibi tanımlamak yanlış olacaktır.
Topluluk kültürünün yaşatılması ve sonraki kuşaklara aktarılması açısından
yazılı dil çok önemlidir.
Dil ile zihinsel gelişim arasında sıkı bir paralellik olduğu
uzmanların görüşleri çerçevesinde ifade edilmektedir. Bebek anne karnından
başlayıp doğduğu günden sonra seslere karşı sürekli bir duyarlılık içindedir.
Dolaysıyla kişi ile anadili arasındaki duygusal ilişki, yaşam boyu sürecek
kadar derin bağlarla örülmektedir.
Çocuk okul çağına gelinceye kadar temel dil yeteneklerini kazanır.
Edindiği sözcüklerle düşünür, dış dünya ile bağlantısını sözcüklerle kurar.
Yani gelişimi ve iletişimi; anlaşması, anlaşılması bu zihinsel süreç ve de buna
aracılık eden dil ile ortaya dökülür.
Okula başladığında anadili dışında farklı bir dile dayalı eğitim
onun gelişimini alt-üst ederek bocalamasına, çevreye küsmesine, kendini
önemsemeyip kendinden kaçmasına neden olur. Dolayısıyla başarısızlık kaçınılmaz
olmaktadır.
Uzmanların görüşüne göre farklı kültürlerden gelen çocuklar,
baskın dilde eğitime başladığında çocukla ebeveyn arasındaki iletişim kesiliyor
ve pedagojinin temel kuralı olan çocuğun deneyimlerle kazandığı bilgiler
üzerinden öğretimin yürütülmesi ilkesi ihlal ediliyor. Çocuğa doğrudan ya da
ima yoluyla “kendi kültürünü okul kapısının dışında bırakacaksın” dendiği için
çocuk kendisini ret edilmiş olarak hissediyor ve çocuğun öğrenme ortamına aktif
katılımı engellenmiş oluyor. Çünkü 7 yaşına kadar çocuk ruhsal ve bedensel
olarak ana diliyle şekilleniyor. İlkokula başladığında 7 yılı sıfırlanıyor.
Yeni doğmuş gibi bir kalıba sokuluyor. O da çocuğun ruhsal şekillenmesini
alt-üst ederek başarısızlıklara ve travmalara neden
olmaktadır.
Hakkari'den başlayarak,
Kürtlerin yaşadığı diğer bölge illerinin Türkiye geneline göre sırayla sonda
yer almaları salt bölgenin “ekonomik geri kalmışlığı” ile açıklamak olanak
dışıdır. Kendi ana dilleriyle eğitim alamayan bölge çocukları daha ilköğretim
okulunda başarısız olmaktadırlar.
Bundan dolayı kendi anadili dışında eğitim gören çocukların
öğrenimde yaşadığı sorunların kurulacak bir Meclis Araştırma Komisyonu ile
araştırılması kaçınılmazdır.
2.- İstanbul Milletvekili D. Ali
Torlak ve 29 milletvekilinin, boğazlardan geçen yük gemilerinin yarattığı
tehlikelerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/934)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İstanbul ve Çanakkale boğaz denizlerinden büyük tonajlı ve
tehlikeli yük taşıyan gemi geçişlerinden dolayı “Türk Boğazlarındaki sorunların
ve risklerin incelenerek tespit edilmesi ve çözümüne yönelik politika ve önlemlerin
belirlenmesi” amacıyla Anayasa'nın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince “Meclis Araştırması” açılmasını arz ve talep ederiz.
07.10.2010
1) D. Ali Torlak (İstanbul)
2) Mustafa Cihan Paçacı (Ankara)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
5) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
6) Bekir Aksoy (Ankara)
7) Reşat Doğru (Tokat)
8) Murat Özkan (Giresun)
9) Şenol Bal (İzmir)
10) Ahmet Orhan (Manisa)
11) Akif Akkuş (Mersin)
12) Ali Uzunırmak (Aydın)
13) Recep Taner (Aydın)
14) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
15) Necati Özensoy (Bursa)
16) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
17) Muharrem Varlı (Adana)
18) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
19) Mustafa Enöz (Manisa)
20) Osman Durmuş (Kırıkkale)
21) Kürşat Atılgan (Adana)
22) Ahmet Bukan (Çankırı)
23) İzzettin Yılmaz (Çankırı)
24) Hasan Çalış (Karaman)
25) Cemaleddin Uslu (Edirne)
26) Zeki Ertugay (Erzurum)
27) Erkan Akçay (Manisa)
28) Metin Ergun (Muğla)
29) Cumali Durmuş (Kocaeli)
30) Recai Yıldırım (Adana)
Gerekçe:
Kıyılarının tamamı Türk toprakları ile çevrili ve tarihî olarak iç
sular rejimine tabi Marmara Denizi'nden geçen ve tamamen millî boğaz özelliğine
sahip İstanbul ve Çanakkale Boğazları Montrö Sözleşmesi doğrultusunda
milletlerarası ulaşımda kullanılmaktadır.
Türk Boğazları uluslararası sözleşmeye tabii ve uluslararası deniz
ulaşımında kullanılmaktadır. Toplam uzunluğu yaklaşık 164 mil olan Türk
boğazları; coğrafi konumu, fiziki yapısı ile dünyadaki en uzun doğal ve dar su yollarından biridir. Türk Boğazlarında uluslararası deniz
trafiği de dâhil her türlü güvenliğin sağlanması, ülkemizin yükümlülüğündedir.
İstanbul Boğazı'nda meydana gelen deniz kazalarına genel olarak
insan hataları, teknik arızalar ve İstanbul Boğazı'nın doğal koşullarının neden
olduğu açıkça görülmektedir. Bu nedenle İstanbul Boğazı; doğal yapısı,
meteorolojik ve oşinografik şartları, 80 dereceye
varan keskin dönüşleri ile yaklaşık 12 rota değişikliği gerektiren, uğraklı,
uğraksız ve günlük ortalama 2500'ün üzerinde hareket gerçekleştiren yerel deniz
trafiğinin iç içe ve yoğun olduğu, 6-7 deniz mili/saat hıza sahip karmaşık
akıntıların mevcut olduğu dünyanın en zor seyir yapılan, kaza riski çok yüksek su yollarından biridir.
Her yıl Türk Boğazlarından 10 bini tehlikeli yük taşıyan olmak üzere
toplam 55 bin gemi geçiş yapmaktadır. Bu nedenle, fiziksel, oşinografik
ve meteorolojik olarak emniyetli seyri kısıtlayıcı unsurların yanında, İstanbul
Boğazı Panama ve Süveyş Kanalı'nın üç katı yoğunluğunda trafiğe sahiptir. Gemi
inşa sanayisindeki teknolojik gelişmeler ve Hazar petrollerinin uluslararası
pazara çıkarılması gibi nedenlerle son yıllarda Türk Boğazları'ndan geçen
gemilerin boyutları, tonajları ve taşınan tehlikeli yüklerin miktarlarında da
önemli artışlar meydana gelmiştir. Dört yıl önce Boğazlardan tehlikeli yük
miktarı yılda 65 milyon ton iken bugün 150 milyon tona ulaşmıştır.
İstanbul Boğazı'nda geçmiş yıllarda meydana gelmiş Nassia ve Independenta
kazalarında yaşanan tehlikeler, yüksek tanker trafiği sonucunda oluşacak olası
bir kazanın, Türk Boğazları'nın tarihi ve doğal çevresine yol açacağı
tehlikelere örnek olarak verilebilir.
LPG taşıyan bir tankerin İstanbul Boğazı'nda patlaması halinde 11
şiddetinde bir depreme eşdeğer etki yaratacağı ve an az 50 km çapında bir
alanda etkili olacağı göz önüne alındığında böyle bir patlamanın vahameti, 1999
yılındaki Marmara depremi ile kıyaslandığında daha iyi anlaşılacaktır.
Ayrıca, boğazların fiziki özellikleri ve nüfusu tehlikeli yük
taşıyan gemilerin potansiyel felaket oluşturması gibi hassasiyetler nedeniyle sansasyon yaratabileceğinden terör eylemleri için öncelikle
tercih edilecek yerlerin başında gelmesi göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu nedenlerle, Türk Boğazlarının Karadeniz ile diğer
denizler arasında alternatifsiz bağlantı olmasının yanı sıra, 13 milyon nüfusu
ile dünyanın en güzel ve tarihi şehirlerinden biri olan İstanbul’dan da geçmesi
nedeniyle, dünya denizciliğine yön veren bu önemi göz önünde bulundurularak
sorunların ve risklerin incelenerek tespit edilmesi ile çözümüne yönelik
politika ve önlemlerin en kısa sürede hayata geçirilmesi gerekmektedir.
3.- İstanbul Milletvekili D. Ali
Torlak ve 29 milletvekilinin, tarihî ve kültürel eserlerin korunmasında yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/935)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemiz tarihi ve kültürel mirası ile çevre değerleri bakımından
dünyanın en zengin ülkelerinden birisidir. Tarihi eserlerin korunmasına yönelik
tespit, tescil, envanter, bakım, onarım ve güvenlik
ile ilgili faaliyetlerin yeterliliği, korunması ve kiralanmasına ilişkin
eksikliklerin giderilmesi, gerekli önlemlerin alınması ve yaşanan sıkıntılara
yönelik çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla, Anayasa'nın 98'inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince "Meclis Araştırması"
açılmasını arz ve talep ederiz. 07.10.2010
1) D. Ali Torlak (İstanbul)
2) Mustafa Cihan Paçacı (Ankara)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Ali Uzunırmak (Aydın)
5) Zeki Ertugay (Erzurum)
6) Kürşat Atılgan (Adana)
7) Bekir Aksoy (Ankara)
8) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
9) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
10) Reşat Doğru (Tokat)
11) Ahmet Orhan (Manisa)
12) Murat Özkan (Giresun)
13) Şenol Bal (İzmir)
14) Recep Taner (Aydın)
15) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
16) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
17) Akif Akkuş (Mersin)
18) Necati Özensoy (Bursa)
19) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
20) Mustafa Enöz (Manisa)
21) Osman Durmuş (Kırıkkale)
22) Muharrem Varlı (Adana)
23) Ahmet Bukan (Çankırı)
24) İzzettin Yılmaz (Hatay)
25) Hasan Çalış (Karaman)
26) Cemaleddin Uslu (Edirne)
27) Erkan Akçay (Manisa)
28) Metin Ergun (Muğla)
29) Recai Yıldırım (Adana)
30) Cumali Durmuş (Kocaeli)
Gerekçe
Binlerce yıldan beri sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış
Anadolu toprakları, değeri ölçülemeyecek kadar zenginliklerle doludur.
Yurdumuzun her köşesinde bulunan ve bütün dünyanın hayranlığını kazanan tarihi
ve kültürel eserler Türk ve Dünya kültürünün eşsiz örneklerini oluşturmaktadır.
Paha biçilemeyen kültürel, tarihi ve mimari eserlerin korunması,
fonksiyon verilerek kullanılması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması
özel ihtisas, büyük mali kaynaklar, iyi bir planlama isteyen zor ve önemli bir
görevdir. Buna karşın, aynı zenginliğin korunması, yaşatılması ve geleceğe
aktarılması yönünde kullanılabilecek kaynaklar ise son derece kıt olduğu gibi,
aynı kaynakları kullanmakla yetkili kurumlar arasında da eşgüdüm eksikliği
yaşanmaktadır.
Tarihi eserlerin korunmasına yönelik tespit, tescil, envanter, bakım, onarım ve güvenlik ile ilgili faaliyetlerin
yeterliliği, ayrıca bu faaliyetlerin başarılı bir şekilde yürütülmesi için
gerekli olan yetki, görev ve sorumluluk sistemi ile mali kaynak ve insan gücü planlamasının
yapılması gerekmektedir. Bu husus, özellikle anıtsal nitelikli birçok tarihi ve
kültürel varlığımızın korunması ve atalarımızdan aldığımız bu mirası geleceğe
bırakma görevi ile daha da önem ve anlam kazanmaktadır.
Bunun yanında ilgili kişi ve kurumların tescil kararlarının
gereklerine uyup uymadıklarının takibi yapılmamakta ve bunun sonucunda tarihî
ve kültürel eserlere izinsiz müdahaleler olabilmektedir. Tarihî ve kültürel
eserlerin korunmasında, birden çok kurumu ilgilendiren alanlarda koordinasyonun
sağlanması, kanunlar veya yönetmeliklerle kurumlar arası ve kurum içi yetki,
görev ve sorumluluk çakışmalarını engelleyecek düzenlemelerin yapılması,
taşınır tarihî eserlerin korunması, sergilenmesi ve kiralanmasında her kurumun
sorumlulukları netleştirilmelidir.
Bu nedenle; tarihî ve kültürel mirasımızın korunması çabalarını
olumsuz yönde etkileyen unsurların belirlenerek, verimli ve etkin olarak
kullanılmasının sağlanmasına yönelik millî bir politika belirlenmesi hayatî
önemi haizdir.
Bizi dış dünyaya tanıtmada, ülkemizin adının doğru anılmasını ve
dış toplumların bizi doğru yönde tanımasını sağlamada tarihî ve kültürel
eserlerimizin payı yadsınamayacak kadar büyüktür. Tüm bu vasıfları üzerinde
taşıdığından millî değer sıfatı kazanan bu eserlerin korunması hem devletimizin
hem de vatandaşlarımızın başlıca görevleri arasındadır.
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru
ve 20 milletvekilinin, Tokat’taki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/936)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak, alınması
gereken tedbirler konusunda Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mustafa Enöz (Manisa)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
5) Cumali Durmuş (Kocaeli)
6) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
7) Zeki Ertugay (Erzurum)
8) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
9) Şenol Bal (İzmir)
10) Recep Taner (Aydın)
11) Hasan Çalış (Karaman)
12) Hasan Özdemir (Gaziantep)
13) Mustafa Cihan Paçacı (Ankara)
14) Akif Akkuş (Mersin)
15) Ahmet Orhan (Manisa)
16) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
17) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
18) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
19) Murat Özkan (Giresun)
20) D. Ali Torlak (İstanbul)
21) Necati Özensoy (Bursa)
Gerekçe
Ülkemizin genelinde olduğu gibi Tokat İlinde tarım yapmaya çalışan
çiftçimizin durumu her geçen gün daha da zorlaştığından tarım yapamaz duruma
gelmiştir. Tarımsal alanda kullanılan tohum, gübre, mazot ve zirai mücadele
ilaçlarının maliyetlerinin her geçen gün yükselmesi, aynı şekilde zor şartlar
altında ürettiği ürünün değerinin yıldan yıla düşmesi de çiftçimizi ekonomik
olarak çok zor durumda bırakmış, artık tarlasını ekemez hâle getirmiştir. Bu
durum Tokat ilini genelinde göçleri artırmıştır.
Çiftçinin ürettiği ürünleri para etmediği için esnafa ve bankalara
olan borçlarını ödeyemez hâle gelmişlerdir. Tarıma dayalı ekonomi ile ayakta
duran ilimizde bu durumdan çiftçinin yanında esnaf da etkilenmektedir.
İlimizde Tekel Sigara Fabrikasının kapatılması ve özellikle sanayi
ürünlerine konulan kota sistemi çiftçimizin âdeta elini kolunu bağlamıştır. Bu
durum tabandan tavana tüm üretim ve tüketim sektörlerimizi etkilemektedir. Bu
sıkıntılar birleştiğinde, neredeyse borcu olmayan çiftçi bırakmamıştır.
Bütün bunlara ilaveten geçmiş yıllarda olduğu gibi 2009-2010 yılı
çiftçilerimiz için bol kazançlı, bereketli bir yıl olarak geçmemiştir. Önce
dolu afeti, daha sonra aşırı sıcaklardan dolayı ürünlerini kaybetmişlerdir.
Erbaa ilçesi Karayaka, Çalkara, Üzümlü çiftçileri, ürünlerinin
para yapmaması sebebiyle buğday, soğan, karpuz üretiminden neredeyse vazgeçecek
konuma gelmişlerdir. Zile çiftçileri buğdaydan zarar etmişlerdir. TMO çiftçiye
yeterli desteği göstermemiş, üretici çok ucuz fiyata ürününü elden çıkarmıştır.
Kazova ve Artova Ovası çiftçileri gelecek yıllarla
ilgili ne yapacakları, ne ekip dikecekleri kaygısı içerisindedirler.
Bu şekilde devam etmesi hâlinde çiftçilerimizi çok zor bir gelecek
beklemektedir. Çünkü ürettiği ürün, yaptığı masrafı karşılayamaz duruma
gelmiştir. Bu durum işsizliğe çare aranırken, giderek artan işsizler ordusuna
yenilerini ekleyecek ve Büyükşehirlere daha fazla göç olacaktır.
Konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılması, hem
ilimizde hem de ülke genelinde bu durumda olan çiftçilerimizin durumunun
düzeltilmesi açısından yararlı olacaktır.
Araştırma önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Spor Kulüplerinin Sorunları ile Sporda Şiddet Sorununun
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine dair
iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
A)
Tezkereler (Devam)
2.- (10/80, 91, 267, 674, 714,
737, 739, 876, 877, 878, 879, 880) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu
Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1344)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Katip
üyelerini seçmek üzere 24.11.2010 günü saat 14.30’da B Blok 2. Kat 4.
Banko’daki Araştırma Komisyonu Toplantı Salonunda 14 Üye ile toplanmış ve
aşağıda isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir.
Tuğrul
Yemişci
İzmir
Komisyon
Geçici Başkanı
Adı
ve Soyadı Seçim Bölgesi Aldığı Oy
Başkan : Nazım Ekren İstanbul 14
Başkan vekili : Abdurrahman Arıcı Antalya 14
Sözcü : Hamza Yerlikaya Sivas 14
3.- (10/80, 91, 267, 674, 714,
737, 739, 876, 877, 878, 879, 880) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu
Geçici Başkanlığının, kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1345)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz, Katip üyesini seçmek üzere
01.12.2010 Çarşamba günü saat 10.00’da B Blok 2. Kat 4. Banko’daki Araştırma
Komisyonu Toplantı Salonunda 14 Üye ile toplanmış ve aşağıda ismi yazılı sayın
üyemiz belirtilen göreve seçilmiştir.
Nazım
Ekren
İstanbul
Komisyon
Başkanı
Adı
ve Soyadı Seçim Bölgesi Aldığı Oy
Katip : M. Fatih Atay Aydın 13
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- Ülkemiz kara yollarında
meydana gelen trafik kazaları ile ilgili Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergenin, 1/12/2010 Çarşamba günkü birleşimde Genel
Kurulda okunmasına ve görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 01.12.2010 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
26 Kasım 2010 tarih ve 56735 sayı ile vermiş olduğumuz
“Ülkemiz karayollarında meydana gelen trafik kazalarının nedenlerini ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla” Genel Görüşme Açılması
önergemizin 01.12.2010 Çarşamba (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin
Genel Kurulun 01.12.2010 Çarşamba tarihli bugünkü 24. Birleşiminde yapılmasını
Danışma Kurulunun görüşlerine arz ederim.
BAŞKAN – Öneri lehine İstanbul Milletvekili Ahmet Tan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Geliyor, geliyor.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tan. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET TAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
teşekkür ederim ve özür dilerim. İlgili Meclis araştırması önergesi konusunda
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu telaşın sebebi, daha önce kurulan bu konudaki Komisyonun
raporu, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kitaplaştırılan Komisyonun
raporu. Kapıya gelecekti -çünkü ani oldu bu gelişme- bunu almaya gittim ama ne
yazık ki yok. Daha önce Sayın Bakana, Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi grup
başkan vekillerine o kitabı göstermiştim.
Devlette devamlılık var diye, bütün okullarda ezberlediğimiz,
bellediğimiz gerçek ne yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisini kapsamıyor,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde devamlılık ne yazık ki yok. Eğer bu devamlılık
olsaydı, trafik konusunda içinde yaşadığımız, ülke çapında yaşadığımız trajik
tablo bu kadar kanlı hâle gelmezdi. Ne yazık ki her Kurban Bayramı’nı koçların
kurban edildiği değil de vatandaşlarımızın kurban edildiği, yollarda kurban
olduğu bir manzara içinde kutluyoruz. Bu bayramda da 160’ın üzerinde
vatandaşımız kaza anında ve kaza yerinde öldü. Kaza anı ve kaza yerinin altını
çiziyorum çünkü ne yazık ki trafikteki ölülerimiz kaza anındaki istatistikleri
kapsıyor, yoldaki yahut da hastanedeki ölümler kesinlikle trafik
istatistiklerinin içinde yer almıyor. Bu konuda daha önceki Meclis Araştırması
Komisyonunda o zamanki Refah Partisinin ilgilileri vardı, tabii şimdi Adalet ve
Kalkınma Partisinin yetkilileri de aralarında var. O zamanki feryadımız, bu
akan kanın… “Akan kan” sözü ne yazık ki daha çok trafik için geçerli çünkü
trafikte kaybettiğimiz canlar terörden daha fazla. Tabii insan canı sayıya
vurulamayacak kadar azizdir ancak bu konuda depremleri, büyük felaketleri
aratmayacak bir trafik tablosu var. Buradaki tek fark, günlere bölündüğü için,
saatlere bölündüğü için, toptan gözümüzün önüne gelmediği için ölülerimiz, o
yüzden kanıksamış durumdayız. Bu, trafik kazalarından, trafik felaketinden daha
büyük bir tehlikedir, daha acı bir durumdur çünkü trafiği kanıksamak,
trafikteki bu belayı, bu acıları kanıksamak bizi atalete sevk ediyor. Bu
kanıksamayı başta medya olmak üzere bütün toplumda görüyoruz, Büyük Millet
Meclisinde de görüyoruz. Kitaplaştırılan o söz konusu Meclis araştırması
21’inci Dönemde olmuştu. Her 55 dakikada 1 vatandaşımızın öldüğünü Komisyon,
çalışmalarıyla ortaya çıkartmıştı. Bir yazı yazmıştık Büyük Millet Meclisine
Komisyon Başkanlığı olarak: “Görevdeki milletvekillerinden son on yıl içinde
kaç sayın milletvekili trafik kazalarında ölmüştür?” diye. Bize, Büyük Millet
Meclisi Başkanlığından yanıt geldi: “Bizde ölüm nedenlerine göre bir ayrım yok,
siz kendiniz gazete arşivlerini tarayarak bulabilirsiniz.” Yani Büyük Millet
Meclisi kendi ölülerini -trafikte ölümleri- sayamayacak bir durumda. Daha yemin
etmeden, bir merhum Milliyetçi Hareket Partili milletvekilimiz hemen seçimin
akabinde trafikte kurban olmuştu. Belki bu anlamda da o, trafikte kaybettiğimiz
değerli MHP’li arkadaşımızın aziz ruhuna hürmeten bu araştırma önergesinin
kabul edilmesi gerekir.
Trafikteki ölümler önlenebilir ölümlerdir, tıpkı sigarayla ilgili
ölümler gibi. Zaten dünyada, önlenebilir -yani herkesin kaderi tabii, çizili
ama- iki ölüm nedeni var. Bunun birisinin üstüne bu Hükûmet
gitti. Büyük Millet Meclisinden çıkan kanun gerçekten ciddi tutulan, sigara
içmeyle ilgili önlemler dolayısıyla ama ne yazık ki trafikte bunu göremiyoruz.
Trafik sekiz ayrı bakanlığa, belediyeleri de sayarsak dokuz on ayrı
kuruma bölünmüş durumda. Bu bölüntülü yapıyı, bu karmaşık yapıyı organize etmek
üzere de başbakanlar görevlendirilmiştir. Tabii, garip bir manzara, Başbakan
bunca işinin arasında trafikle mi uğraşır? Ama ne yazık ki Karayolları
Kanunu’na göre, sayın başbakanlar -şu andaki Başbakandan bahsetmiyoruz tabii,
daha önceki başbakanları da kapsıyor- her altı ayda bir, yani yılda iki kere
başkanı olduğu Trafik Güvenliği Yüksek Kurulunu toplamakla görevlidir.
“Toplayabilir” demiyor, toplamakla görevlidir, daha fazla da toplayabilir. Ne
yazık ki bu kurban bayramlarının insan kurbanına dönüştüğü manzara içinde dahi
şu andaki Sayın Başbakan, bu toplantıyı yapmamıştır. En azından, duble yollarla ilgili hayırlı bir girişim başlatmıştır bu Hükûmet. Duble yollarla ilgili başlatılan bu girişimin
sonucu nasıl yansıdı ölümlere diye, bir ihtiyaçla, bir merakla da
toplanabilirdi, bu da yapılmadı.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu,
geçen grup toplantısında, bayramın hemen ertesinde, bu komisyonun toplanması
gerektiğini söyledi, hiçbir cevap gelmedi. Her konuda anında cevap geliyor
sayın iktidardan, sayın Hükûmet
sözcülerinden ama ne yazık ki buna en ufak bir cevap gelmedi. Bu konuda sayısız
önerge verdim. Tabii, gelseydi eğer, iki dakikam olsaydı, o önergeleri burada
sallayacaktım. Sayın Başbakana mektuplar yazdım, aleni mektup, burada dağıttım.
Gazetelerde yayınlandı mektuplarım. Sayın Başbakan, siyasete atılırken açtığı
bir İnternet sitesinde, siyasetin hayat kurtarmak olduğunu tarif ediyordu.
Gerçekten de doğrudur, hayat kurtarmaksa eğer siyaset, trafikte ölen
vatandaşlarımızın hiç değilse bir kısmının ölmelerini önleyecek tedbirlerin
alınması gerekirdi. Bu tedbirler ne yazık ki alınmadı.
16 bayramdır AKP iktidarda, Sayın Başbakan da 16 bayramdır bu ülkenin
Başbakanı. Kanunun kendisine yüklediği bu görevi, bu komisyonu toplama
görevini, ne yazık ki yerine getirmiyor. Niye getirmediğini de söyleyebilir,
belki makul bir sebebi vardır. Onun üzerine, belki biz de buradan muhalefet
olarak bir teklifte bulunabiliriz, diyebiliriz ki “Başbakanlar trafikle
uğraşmasın, yerine bir başbakan yardımcısı, bir devlet bakanı
görevlendirilsin.” Havaları değiştirme imkânımız yok ama havalardan sorumlu bir
devlet bakanımız var, meteorolojiden sorumlu bakanımız ama trafiğin bu acı
tablosunu değiştirme imkânımız var, trafikten sorumlu bakan yok.
Trafik, ceza yazmak yahut da işte, ilgili plakaları vermek,
ehliyetleri vermekle ilgili İçişleri Bakanlığı; kara yolları Bayındırlık
Bakanlığında; Ulaştırma Bakanlığı, ruhsatlandırma, kamyon; Sağlık Bakanlığı,
acil müdahaleyle ilgili; Millî Eğitim Bakanlığı, ehliyetnamenin, sürücü belgesi
vermenin bir yanında duruyor. Bu karmaşık tabloyu, bu koordinasyonsuzluğu
giderecek bir başbakan yardımcılığına ihtiyaç var, bir sorumlu siyasetçiye ihtiyaç
var. Bunu defalarca verdiğim soru önergelerinde, bu kürsüden yaptığım
konuşmalarda ve hepsinden de önemlisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
hazırladığı Trafik Güvenliği Raporu’nda belirttik.
Baştan, lafa girerken söylediğim gibi, devlette devamlık var ama
Büyük Millet Meclisinde yok. Daha önce, MHP Milletvekili Sayın Ömer İzgi’nin
döneminde bu rapor belki de Meclis tarihinde ilk defa kitap hâline getirildi,
bu kitaplar çok küçük ücretle belediyelere dağıtılsın diye. Çünkü oradaki
sorunlar ve öneriler, işte, kör noktaların yerleri, nasıl önlenebilir, bununla
ilgili her türlü ayrıntıyı ortaya koyan bir rapor. Sayın AKP grup
yöneticilerine de vermiştim, Komisyon Başkanına, Ulaştırma Bakanına bundan bir
ay evvel, fazla taşıyan okul taşıtlarıyla ilgili yahut da minibüslerle ilgili
bir düzenleme yaparken verdik. Hepsinden önemlisi, bu sürat tahditlerini
yukarı çekerken yapılan konuşmada gösterdim ve verdim bu raporları fakat Meclis
sahip çıkmadı, kendi çıkardığı belgeye sahip çıkmadı.
Şimdi, hazırlanacak yeni bir belge de MHP’nin verdiği bu araştırma
ile ilgili önerge kabul edilirse bu bir fırsat olacaktır ve Kurban Bayramı’nda
trafiğe kurban olan vatandaşlarımızın geride bıraktığı ailelerine, yetimlerine
azıcık şifa olacaktır çünkü gerçekten, kanları yerde kalıyor, vatandaşlarımızın
hiçbir takibi yapılmıyor. Bu takibi yapacak olan da hepsinden önemlisi, kanuna
göre Sayın Başbakandır, Başbakan yapamıyorsa görevlendireceği bir sayın
bakandır ama en ufak bir çıt çıkmıyor Hükûmetten.
Feryat etti Sayın Kılıçdaroğlu geçen grup
toplantısında. Daha da üzücüsü -mesleği gazetecilik olan bir arkadaşınızım-
hiçbir gazetede -ne yandaş medya ne özdeş medya, hiçbir gazetede- Sayın Genel
Başkanımızın yaptığı bu konuşmaya, yani Sayın Başbakanın Kurulu niye
toplamadığı, niye bu konudaki önlemleri gözden geçirip bu kanı durdurmak yoluna
gitmediği yolundaki ifadesine bir tek cümleyle bile yer verilmedi. Yani topluca
bir uyuşukluk hâli yaşıyoruz toplumda. Bu silkiniş, bu Meclisten başlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
AHMET TAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu önerge vesilesiyle, söylediğim gibi, bayramı felakete
dönüştüren bu manzarayı önleyecek… Çünkü yine önümüzde bayram var, Türkiye
yaşadıkça bu bayramları kutlamaya devam edeceğiz ama kutlama imkânı vermiyor
trafik kazaları. O yüzden, kesin olarak bu önergenin kabul edilmesi ve Büyük
Millet Meclisinin bu konuya el atması gerekir çünkü trafik sahipsizdir, sahip
çıkmak Büyük Millet Meclisinin görevidir. Yollarda ölen vatandaşlarımızın kanı
bizim sorumluluk alanımıza girer. Canını korumanın, malını korumaktan hiç farkı
yoktur, canlarını korumak zorundayız. Ettiğimiz yemin, sadakat yemini
vatandaşın canını da kapsar, malını da kapsar çünkü demokrasi, vatandaşlarımız
sağsa, yollarda ölmüyorlarsa anlam taşır.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tan.
Aleyhinde, Muş Milletvekili Nuri Yaman.
Buyurunuz Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Milliyetçi Hareket Partisinin Türkiye’de meydana gelen trafik
kazaları nedeniyle vermiş olduğu araştırma önergesi üzerinde, her ne kadar
aleyhinde söz almışsam da, düşüncelerimizi ve konunun önemini belirtmek
bakımından, bu kapsamda söz aldığımı belirterek sözlerime başlamak istiyorum.
Aynı şekilde, ülkemizin çok önemli konularında, Barış ve
Demokrasi Partisi olarak, bundan önceki Demokratik Toplum Partisi sürecinde de,
bu yüce Meclise, iki yüz otuz altı tane, benzer konuda araştırma önergesi verdik
ve bunların içinde, şimdi üzerinde konuşacağımız, ülkemizin trafik sorunu ile
kara yolları sorunu gibi grubumuzun aynı şekilde önergesi ve yine arkasından
görüşülecek olan TOKİ yönetiminin uygulamaları hakkında da bir araştırmanın
yapılmasına ilişkin grubumuzun vermiş olduğu araştırma önergeleri
bulunmaktadır. Ancak ne yazık ki üç buçuk yılı aşan bu süre içinde kamuoyunun
da çok iyi bilmesini isterim ki bu Meclis sadece sayısal çoğunluğuna dayanan
bir partinin, bir noktada “Ben yaptım oldu, benim sayısal çoğunluğum her şeyin
üstündedir.” düşüncesiyle hareket ettiği için işte böyle zaman zaman Danışma Kurulunun uzlaşmaması sonucu grup önergeleri,
araştırma önergeleri ancak o şekilde Meclise geliyor ve bu nedenle de sadece
görüşülmüş olmakla geçiştirilerek yine AKP İktidarının sayısal çoğunluğuyla her
zaman olduğu gibi biraz sonra yapılacak oylamada da bu nedenle de gündemden
düşmüş olacak.
Tabii bu, ülke sorunlarıyla ilgilenilip ilgilenilmediği konusuyla
bire bir ilgilidir. Ülkenin gerçekten bu iki konusunda ve
benzer araştırma önergelerinde öncelikli olan sorunları olduğunu hepimiz
biliyoruz ama ben burada bizi şu anda dinleyen -az sayıda da olsa- değerli AKP
milletvekillerinin vicdanlarına sesleniyorum: Siz hiç yakınınızı bu çarpışık yol yapımı ve çözüm bulunmayan trafik kazasında
kaybettiniz mi? Ben üzülerek beyan ediyorum, çok değerli 3 kardeşimi, meslek
sahibi olan 3 kardeşimi trafik kazasında kaybeden bir kişiyim. O nedenle
de trafik kazası denildiği an yüreğim kan ağlar ve vücudumdaki bütün duygularım
boşalır. O nedenle de hazırladığımız ve yüce Meclise vermiş
olduğumuz önergemizin de bu kapsamda değerlendirileceğini düşünerek şu anda
verilen bu trafik kazalarının önlenmesi konusunda alınacak tedbirlerin ve kara
yollarıyla ilgili dile getireceğimiz konuların bir araştırma önergesinin
okunması düzeyinde değil, bir komisyonun kurulması konusundaki vereceğiniz
oylarla belki birtakım yürekleri serinletirsiniz ve bu soruna çözüm bulursunuz.
Evet, trafik kazaları, öyle sanıyorum ki herkesin başına
gelebilecek olan şeyler. Hepimiz hemen hemen her gün
dört teker üzerindeyiz ve bu dört tekerin de mevcut kara yollarımızda, şehirler arası yollarda, şehir içi yollarda hayatımızı belki
kendi elimizle yönettiğimiz bir aracın veyahut da kullanan şoförün, onun
güvenine ve onun ferasetine, onun becerisine bırakıyoruz. Ancak tabii bu
kazaların büyük bir çoğunluğunun da trafik kural ve trafik alanlarının
yetmezliğinden ve kurallara uyulmamasından kaynaklandığını da bilmemiz gerekir.
Avrupa Birliği gündeminde önemli bir yere sahip olan trafik
kazaları ve sonucunda meydana gelen ölümlü olaylar her yıl Avrupa Birliğinin
raporlarında dile getirilir. 2008 yılındaki Avrupa Birliği raporunda, bu
ülkelerde meydana gelen kaza sayısı 1 milyon 300 bin ve ölen kişi sayısı da 39
bin kişi olarak belirtiliyor. Aynı döneme ilişkin Türkiye’deki rakamlara
baktığımızda, maalesef bunların sadece Türkiye’deki sayısı 264.163 ve ölü
sayısı da 2.969, yaralı sayısını artık burada dile getirmek istemiyorum. Yani
Türkiye, Avrupa Birliği ülkelerinin ortalamasının kat kat
üzerinde ve bu verileri Türkiye bazında değerlendirdiğimizde de yol kazalarında
ölüm oranının maalesef en yüksek olduğu ülkelerden biri de Türkiye ve bu ölümlü
trafik kazalarının oranı da yüzde 20.
Yine, demografik olarak, nüfus yapımıza göre de bu istatistikleri
incelediğimizde ne yazık ki ehliyet yaşının altında bulunan, on sekiz yaşın
altındaki kazalarda 1’inci olan ülkelerden biriyiz. Yine, yirmi-yirmi dört yaş
arasındaki ölümlü kazalarda da -yani kullanıcı olarak, şoför olarak
kullananlarda da- biz yine Avrupa Birliği 2’ncisi durumundayız, Avrupa
Birliğinden sonra 2’nci geliyoruz.
Demek ki bu verilere göre bizim birtakım altyapı ve eğitim
eksikliklerimiz var. Altyapı deyince de başta trafiğin çalıştığı, trafiğin
işlediği yollarımız geliyor.
Yine, burada bir parantez açarak Türkiye’deki il bazındaki
kazaların, ölümlü kazaların sıralamasında da ne yazık ki İstanbul 1’inci sırada
ve Ankara ise 2’nci sırada görünüyor. İstanbul’da geçen yıl 10.870 ölümlü ve
yaralamalı kaza meydana gelmiş. Bunlarda, bu kazalarda 241 kişi ölmüş. Ankara
da il sıralamasında 2’nci. Burada da gerçekleşen kaza sayısı
35.731 ve bunda da 174 kişi hayatını kaybetmiş ki bu iki ilimiz de hem
şehircilik bakımından hem altyapı bakımından iddialı olarak iktidarın hep
gündeme taşıdığı illerimiz ama ne yazık ki buradaki trafik keşmekeşliği,
buradaki, ulaşımdaki altyapı hizmetlerinin yetersizliğinden dolayı ve buradaki
denetimin, trafik polisi denetiminin ve verilen cezaların etkisizliğinden
dolayı da bu konuda başarılı bir karnemiz yok.
Hükûmet duble yolların sayısını cumhuriyet tarihi içinde en yüksek
düzeye yükseltmesiyle övünüyor, tabii bazı bölgeler için bu geçerli. Ben çok spesifik bir örnek vereceğim. Eğer Sayın eski Bayındırlık
Bakanımız Zeki Ergezen buradaysa -evet burada
görüyorum- onun da dikkatine sunacağım. Kendileri sağ olsun o dönemde -her
zaman için sitayişle bahsederim- geri bırakılmışlığımızın ve altyapıdaki
eksikliğimizin bilincinde olan bir bölge insanı, bölgenin çocuğu bir bakan
olarak elhak o konuda pozitif ayrımcılıkla bölgede
çok büyük hizmetler yaptı. Zaman zaman bunu her
toplantıda dile getirmekten de geri kalmadım, doğruya doğru demek lazım. Ancak
kendisinin de dikkatini zaman zaman o dönemde de
çektiğim çok önemli bir yolun hâlen yılan hikâyesine dönüştüğünü, bilhassa
Bitlis-Diyarbakır’ı Muş üzerinden, Malazgirt üzerinden Erzurum’a bağlayan,
Ağrı’ya bağlayan Ahlat-Malazgirt arasındaki yolun ben
kendimi bildim bileli kara yolları ağında…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
M. NURİ YAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
…olmasına rağmen bu yol hâlen teknik araştırmalar ve ilgili
bilimsel incelemeler yapılmadan her yıl yapılıyormuş gibi gösterilerek,
programa alınarak bugüne değin çalışır bir hâle getirilmemiştir. İşte bu duble yolları ve ulaşımı en üst düzeye getirdiğini iddia
eden iktidara verilecek olan en güzel örnektir.
Yine aynı şekilde, Malazgirt-Erzurum arasındaki Aktuzla yolu da aynı teknik eksiklikleriyle her yıl
kazalara neden olmaktadır. Bu arada Bulanık, Malazgirt ve Patnos arasındaki
yolun da bilinçli olarak yapılmaması, her yıl yılanvari
olan ve virajlarında her yıl onlarca kişinin kaybına
neden olan bu yolların da düzeltileceği düşüncesiyle bu araştırma önergesinin
vicdanlara seslenerek onaylanmasını ve en kısa sürede bir komisyon kurularak
bunların araştırılmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yaman.
Önerinin lehinde, İstanbul Milletvekili Durmuş Ali Torlak.
Buyurunuz Sayın Torlak. (MHP sıralarından alkışlar)
D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemiz kara yollarında meydana gelen trafik kazalarının nedenlerini ve
alınması gereken önlemleri Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmek
amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına vermiş olduğumuz genel görüşme
açılmasıyla ilgili önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde meydana gelen trafik
kazalarında her yıl binlerce insanımız hayatını kaybetmekte, on binlercesi de
yaralanmaktadır. Trafik kazaları sonucunda yok olan ve parçalanan aileler ile
yaşamının geri kalan bölümünü engelli olarak sürdürmek zorunda kalanlar olayın
sosyal boyutunu ortaya koymakta, ayrıca yaralıların tedavi süreçleri ve
maliyetleri ile kaza sonrasında meydana gelen maddi hasar miktarı ülke
ekonomisini olumsuz yönde etkilemektedir. Kara yollarına alternatif diğer
ulaşım sektörlerinin yetersizliği, yeterli düzeyde yatırım yapılmaması ve her hükûmet döneminde sadece kara yolları politikalarına
ağırlık verilmesi gibi etkenlere bağlı olarak, ülke içi ulaşımda kara yolu
ulaşımının daha da çok kullanılması kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Bu kapsamda, ülkemizde yolcu taşımacılığının yüzde 95’inin, yük
taşımacılığının da yüzde 92’sinin kara yolları vasıtasıyla gerçekleştirilmesi,
trafik kazaları riskinin yüksek seviyede olmasına neden olmaktadır.
Emniyet Genel Müdürlüğü raporlarını incelediğimizde, 2003 yılında
ülkemizde 455.637 kaza meydana gelirken, 2009 yılında ise bu sayı yüzde 227’lik
bir artışla 1 milyon 34 bin 435’e yükselmiştir. Trafik kazalarındaki artışa
paralel olarak ölü ve yaralı sayısında 2003 yılından itibaren artış görülmektedir.
2003 yılında trafik kazaları neticesinde yaralananların sayısı 117.551 iken
2009 yılına gelindiğinde bu sayı yüzde 70’lik bir artışla 200.405’e ulaşmıştır.
Benzer biçimde ölü sayısı ya da kaza tespit tutanaklarındaki ölü sayılarına
yaralı olarak hastanelere kaldırılan ve hayatlarını kaybedenlerin büyük bir
kısmı dâhil edilmese de resmî rakamlar 2003 yılında 3.959 iken bu sayının
2009’da 4.300’e yükseldiğini göstermektedir. Dolayısıyla kaza sonucunda
ölenlerin sayısı açıklanan rakamların oldukça üzerindedir.
Ayrıca, OECD raporlarında 2003 yılında 100 bin araca düşen ölü
sayısı bazı OECD ülkelerinde ortalama 16’iken ülkemizde bu oran 44 olarak
gerçekleşmiştir. OECD ülkelerinde meydana gelen trafik kazalarıyla ülkemizdeki
durum karşılaştırıldığında yaşanmakta olan trafik kaza sorununun büyüklüğü net
olarak ortaya çıkmaktadır.
Kurban Bayramı tatilinin başladığı 13 Kasım 2010 Cumartesi
gününden itibaren tüm yurtta meydana gelen trafik kazalarında 144 vatandaşımız
hayatını kaybetmiştir, 773 insanımız da yaralanmıştır. Son altı yılda sadece
kurban bayramlarında 646 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi ve 17.948
insanımızın yaralanması Türkiye’de yaşanmakta olan trafik terörünün büyüklüğünü
teyit etmektedir.
Değerli milletvekilleri, meydana gelen trafik kazalarının birçok
nedenleri vardır. Bunların başında aşırı hız, alkollü araç kullanımı, bozulmuş
yollar, standart dışı yükleme, kurallara uymama ve yeterli eğitimin verilmemesi
gibi nedenler gelmektedir. Bu nedenlerin dışında da devletin trafik ve ilgili,
yetkili ve düzenleyici kuruluşlarının yapmış olduğu hatalı ya da eksik
uygulamalar bulunmaktadır. Yaya denetimlerine yeterli öncelik verilmemesi,
yayaların kurallara uyma alışkanlıklarının yeterince sağlanmaması sebebiyet
vermektedir. Son on yıllık Emniyet Genel Müdürlüğü istatistikleri
incelendiğinde trafik kazaları sonucunda hayatını kaybedenlerin yaklaşık yüzde
22’sinin yayalar olduğu görülmektedir. Sürücüler tarafından yaya geçitlerinde
ilk geçiş hakkının yayalarda olduğu kuralına riayet edilmemekte ve trafik polisleri
tarafından da bu yönde yaygın bir kontrol maalesef yapılmamaktadır.
Bir diğer husus: Şehirler arası yapılan ve çoğu yerde de senede en
az bir iki kez bakım onarım geçirilmek zorunda kalınan standart dışı duble yollarda meydana gelen bozulmalar ve çökmeler, trafik
işaretlerinin doğru ve yerinde olmaması ve silinen bazı yerler, kaza riskini ve
sayısını artıran nedenlerdir.
Ayrıca, direksiyon eğitimlerinde, sürücü adaylarına her türlü
trafik ortamında neler yapılması gerektiğinin öğretilmesi ve bu becerilerin
kazandırılması yerine, adaylara, aracı hareket ettirerek düz yolda
kullanabilmelerinin öğretilmesiyle yetinildiği görülmektedir. Direksiyon
eğitimlerinin, nitelikleri bakımından yönetmelikle belirlenen eğitim
alanlarında verilmesi gerekirken, kurslar, gerekli altyapıdan yoksun eğitim
alanlarında eğitim vermekte ya da söz konusu alanlar hiç kullanılmamaktadır.
Dolayısıyla motorlu taşıt sürücü kursları etkin bir şekilde
denetlenememektedir. Yapılan denetlemeler ise genellikle kursların fiziki şartları,
büro ve personel işleri gibi eksikleri üzerinde yoğunlaştırılmaktadır. Sonuçta,
gerekli eğitimi tam olarak almadan sürücü belgesini alan sürücüler trafiğe
çıkarak, başta kendi hayatları olmak üzere, vatandaşlarımız için büyük tehlike
oluşturmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, trafik açısından tehlike oluşturan ve
trafik kazalarının yoğun olarak meydana geldiği noktalarda kazaları önleyici
alt ve üstyapının trafiğinin gerektirdiği fiziki şartlara kavuşturulması ve
trafik güvenliğine yönelik teknolojik imkânlardan faydalanılması kaçınılmaz
hâle gelmiştir.
Trafik ve yol güvenliği konularında kamu ve sivil toplum kurum ve
kuruluşlarının topluma yararlı projeler geliştirmeleri teşvik edilerek toplumun
bütün kesimine yönelik, trafik ve yol güvenliği konusunda ve alanında bilimsel
ve eğitsel nitelikte paneller ve benzeri nitelikte toplantılar ve etkinlikler
düzenlenerek toplumsal bilincin artırılması hususunda hepimize görevler
düşmektedir. Bu kapsamda, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan Trafik
Genel Eğitim Planı da günün koşullarına uygun olarak yeniden gözden
geçirilmelidir. Denetimlerin etkin şekilde gerçekleştirilebilmesi için trafik
kazaları ve kural ihlallerine ilişkin risk analizlerine dayalı denetim
modellerinin geliştirilmesi sağlanmalıdır.
Şehir içlerinde okul ve hastane bölgeleri ya da kaza kara
noktaları gibi hıza duyarlı, riskli yol güzergâhlarından başlanmak suretiyle
kameralı denetim sistemi kurulmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Sürücülerin hızlı
araç kullanımını önlemeye yönelik olarak bazı noktalara yerleştirilmiş olan
ışıklı panoların kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
Emniyet Genel Müdürlüğü trafik denetlemelerine ilişkin kısa, orta
ve uzun vadeli ölçülebilir amaç ve hedefler belirlemeli, ekip faaliyetlerinin
etkin bir şekilde izlenmesine yönelik risk kontrol mekanizmaları mutlaka
oluşturulmalıdır. Diğer yandan bu amaca yönelik olarak yürütülen plan, proje
çalışmaları bir ulusal trafik güvenliği stratejisine entegre
edilmelidir. Yaya Hakları Bildirgesi’nde yer verilen hususlar ülkemiz için de
esas alınmalı ve denetimlerde yaya güvenliğini sağlayıcı hususlara mutlaka
öncelik verilmelidir. Trafik birimleri ve fahri trafik müfettişleri arasında iş
birliği ve koordinasyon geliştirilmeli, sürücüler üzerinde algılanan yakalanma
riskini artırmaya yönelik olarak sisteme etkinlik ve süreklilik
kazandırılmalıdır. Tüm denetimlerde sürekliliğin sağlanması bakımından aynı
güzergâhta bulunan trafik birimlerinin de denetimlerinin koordineli bir şekilde
yürütülmelerini sağlayacak bir sistem kurulmalıdır.
Okullarda trafik ve ilk yardım derslerini verecek öğretmenlerin
müfredata uygun şekilde eğitim almalarını sağlamak açısından Millî Eğitim
Bakanlığı, YÖK ve İçişleri Bakanlıkları arasında koordinasyon ve iş birliği
mutlaka sağlanmalıdır. İl emniyet müdürlüklerinde konusunda deneyimli
personelin okullarda öğrencilere, öğretmenlere, velilere ve idarecilere yönelik
trafik güvenliğiyle ilgili seminerler verebilmesi için daha yakın iş birliği ve
koordinasyon sağlanmalı, buna süreklilik kazandırılmalıdır. Trafikte uygulamalı
eğitime etkinlik kazandırılabilmesi için öğrenci sayıları göz önünde
bulundurularak her il ve ilçede park ihtiyacı tespit edilmeli, imar planlarında
merkezî trafik parklarına yer verilmelidir. Ayrıca, fiziki koşulları uygun
okullarda trafik eğitim parklarının yer almasını sağlayacak girişimlerde
bulunulmalı, parkların kullanımının planlanması aşamasında kurumlar arası iş
birliği mutlaka sağlanmalıdır. Trafik eğitiminin topluma en hızlı ve en yaygın
bir şekilde ulaştırılmasında, radyo ve televizyon olanakları da geniş ölçüde
mutlaka kullanılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, artık vahim bir boyut kazanan ve çok
büyük acılara sebep olan trafik facialarının önlenmesi ve gerekli tedbirlerin
alınması bir zorunluluk hâline gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
D. ALİ TORLAK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu nedenle, milletimizin hayatlarının ve umutlarının yollarda
kaybolup gitmesine bir son verilmesi önümüzdeki en acil konular arasında
olmalıdır. Dolayısıyla, trafik kazalarının azaltılabilmesi için en önemli
hedef, mutlaka yoğun bir çalışma göstermek olmalıdır. Bu nedenlerle, ülkemiz
kara yollarında meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin ve alınması
gereken önlemlerin belirlenerek gerekli yasal ve yapısal düzenlemelerin hayata
geçirilmesi kaçınılmaz bir hâl almıştır.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Torlak.
Aleyhinde, Giresun Milletvekili Ali Temür.
Buyurunuz Sayın Temür. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ TEMÜR (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin, ülkemiz kara yollarında meydana
gelen trafik kazalarının nedenlerinin araştırılması ve alınması gereken
önlemlerle ilgili komisyon oluşturulmasına yönelik teklifini biz uygun
buluyoruz ama zamansız buluyoruz. Çünkü, Türkiye’de
gerçekten trafik kazaları halkımızın canını yakıyor, bizleri üzüyor, binlerce
insanımız sakat kalıyor, binlerce insanımızı kaybediyoruz. Fakat şu anda bu
verilen önergeyi, daha önce Danışma Kurulunda alınan karar çerçevesinde
Meclisin çalışma gündemini etkilemeye yönelik olarak görüyoruz.
Teklifimiz şudur: İnşallah, önümüzdeki yasama yılında, AK PARTİ
Grubu olarak öncelikle bu önergenin gereği olarak komisyonun kurulabilmesi için
biz tarafız. Bu konuda, gelecek yıl öncelikle bu konunun gündeme alınmasını
teklif ediyoruz.
Şunu ifade edelim: AK PARTİ İktidarı olarak cumhuriyet tarihinde,
özellikle kara yollarında standardın artırılması, bölünmüş yolların artırılması
noktasında çok büyük çalışma yaptık. 2002 yılı itibarıyla yaklaşık 6 bin
kilometre bölünmüş yol var iken biz şu anda 19 bin kilometrenin üzerine çıktık
şükürler olsun. Yani yaklaşık sekiz yıl içerisinde 23,5 katrilyon ya da yeni
para deyimiyle 23,5 milyar para harcadık ve çalışmalarımız çok hızlı bir
şekilde devam ediyor. Ve bizim amacımız aynı zamanda halkımızın güvenli seyahat
edebilmesi için sadece kara yoluyla değil hava yolu ve tren taşımacılığına da
çok büyük önem veriyoruz. İktidarımız döneminde hava yolunu halkın yolu yaptık,
tren yolunu Türkiye'nin geneline yaymaya çalışıyoruz; hızlı trenle şu an
Eskişehir’e kadar bağlandı -inşallah- İstanbul ve Konya projelerimiz devam
ediyor.
Yine, trafik terörü Türkiye'nin temel sorunları arasında ilk
sıralarda yer almaktadır. On binlerce insanımızın hayatını kaybettiğini ifade
ettik. AK PARTİ Hükûmeti 2002 yılında göreve
geldikten sonra bu konuda önemli adımlar atarak duble
yolların yapımına büyük bir ağırlık verdi. Bu sayede geride kalan sekiz yılda
seksen bir ilde binlerce kilometre, yaklaşık 16 bin kilometre civarında duble yol yaptık ve bu duble yolların yapılması sayesinde,
şükürler olsun, bu güzergâhlardaki kaza sayısında yüzde 55,6; ölü sayısında
yüzde 58,3 oranında, yaralı sayısında ise yüzde 40,3 oranında azalma meydana
gelmiştir.
Yine, bu kazaların meydana gelmesi sadece kara yollarının yeterli
olmamasından kaynaklanmıyor; yapılan çalışmalarda, istatistiki
bilgilerde, bir araştırmacının ifadesine, çalışmasına göre, meydana gelen
trafik kazalarının yüzde 23,5’u alkollü araç kullanmaktan, yüzde 22’si hatalı sollamadan, yüzde 17’si sürücünün yorgun ve uykusuz
olmasından, yüzde 16’sı sürücünün yeterli tecrübeye, yeterliliğe sahip
olmamasından, yüzde 15’i de aşırı süratten kaynaklanmaktadır.
Yine, bakınız, AK PARTİ İktidarı gerçekten halkımızın refah
düzeyini artırmıştır. Bunu trafiğe giren araç sayılarından çok rahatça
anlayabiliriz. 2002 yılında trafikte kullanılan, seyahat eden araç sayısı,
motorlu araç sayısı 9 milyon 274 bin 780 iken, 2010 Ekim sonu itibarıyla bu
sayı 14 milyon 943 bin 715’e çıkmıştır. Tabii şunu görmek lazım değerli
dostlar: Eğer AK PARTİ iktidar olmasaydı, bu binlerce kilometre yollar
yapılmasaydı acaba bu sayıdaki milyonlarca araç nereye sığacaktı? Şükürler olsun, araç sayısının bu kadar artmasına, sürücü sayısının
bu kadar artmasına rağmen -biraz önce konuşmacı arkadaş bazı bilgiler verdi,
gerçekten ben de, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünden aldığım
bilgileri arz etmek istiyorum- 2002 yılında 1 milyon araca düşen ölü sayısı
trafik kazaları sonucu 449 iken, 2009 sonu itibarıyla 1 milyon araca düşen ölü
sayısı 300’e düşürülmüştür. Yani, araç sayısının sekiz yıl içerisinde
yüzde 50 artmasına rağmen, sürücülerin artmasına rağmen 1 milyon araca düşen
ölü sayısı 300’e düşürülmüştür ama yeterli değildir. Önümüzdeki süreçte
gerçekten böyle araştırma ve soruşturma komisyonları kurularak inşallah sadece
kara yollarıyla alakalı değil, eğitimle, kültürle, bir trafik kültürünün
oluşturulmasıyla alakalı mutlaka bu Meclisin çalışma yapması lazım. Buna biz canıgönülden inanıyoruz.
Yine, bakınız değerli dostlar, 1/4/2008
tarihinden itibaren vatandaşların kendi aralarında anlaşarak tuttukları tutanak
sayıları söz konusu, TRAMER veri tabanından alınarak toplam kaza sayısına bu
ilave edilmiştir. Ülkemizde meydana gelen trafik kazalarının azaltılması ve
trafik sorununun çözümüne yönelik olarak “Trafik Güvenliğinde Yeni Açılımlar,
Hedefler ve Çözüm Projeleri” adı altında bir proje hazırlanarak 01/01/2008 tarihinden itibaren uygulamaya konulmuştur
İçişleri Bakanlığı tarafından.
Araç sayısındaki artışlara rağmen projenin ilk yılı 2008’de, 2007
yılına göre ölümlü kaza sayısında yüzde 15,6; ölü sayısında yüzde 15,4 düşüş
sağlanmıştır. Projenin ikinci yılı olan 2009 yılında ise 2007 yılına göre
ölümlü kaza sayısında yüzde 14,2; ölü sayısında yüzde 14,1 azalma meydana
gelmiştir. Projenin aynı kararlılıkla devam ettirildiği 2010 yılının ilk dokuz
ayında, 2007 yılının ilk dokuz ayına göre ölümlü kaza sayısında yüzde 18,1; ölü
sayısında yüzde 19,2 azalma meydana gelmiştir değerli dostlar.
Yine maddi hasarla sonuçlanan trafik kazalarında tarafların trafik
polisi beklemeden uzlaşarak trafiğin tıkanıklığını engellemek açısından tutanak
tutmalarına imkân sağlayan düzenleme 1 Nisan 2008 tarihinden itibaren
uygulamaya konulmuştur. 30 Eylül 2010 tarihine kadar olan otuz aylık dönemde
meydana gelen 2 milyon 305 bin 87 maddi hasarlı trafik kazasında 1 milyon 814
bin 768’inde taraflar anlaşarak kendi aralarında tutanak düzenlemişlerdir.
490.319 kazaya ise trafik ekipleri müdahale etmiştir. Başka bir ifadeyle, maddi
hasarlı kazaların yüzde 87,7’si anlaşmayla sonuçlanmıştır.
Yine, bakınız, şu anda elimde, değerli dostlar, Türkiye Esnaf ve
Sanatkârları Konfederasyonunun yaptığı bir çalışma var. Bu çalışmada da motorlu
araç sayısı son on yılda 2 kat artarak Ağustos 2010’da 14 milyon 828 bine
yükseldiği hâlde, bu durumun trafik kazalarında artışa yol açmasından
korkulurken, duble yollar imdada yetişmiştir. Bölünmüş
yollar sayesinde ölümlü trafik kazaları yüzde 18 azalmıştır. Bu, Türkiye Esnaf
ve Sanatkârları Konfederasyonunun, TESK’in Trafik
Raporu’ndan çarpıcı bilgilerdir değerli dostlar.
Yani, bu şunu gösteriyor: Biz AK PARTİ İktidarı olarak kara
yolunda çok büyük bir devrim yaptık, çok büyük icraatlara imza attık ama bunu
yeterli görmüyoruz. Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu bu önergeye
önümüzdeki aylarda, önümüzdeki yasama yılında biz de katkı sağlayacağız.
Meclisimizde, inşallah, böyle bir araştırma komisyonu kurulması taraftarıyız. Çünkü, biz, her ne kadar trafikteki araçlar yüzde 50, yüzde
70 artmış olmasına rağmen, trafik kazalarımız, ölüm sayısı araç sayısına göre
yüzde 50 azalmış olmasına rağmen, bir tane dahi trafik kazasında ölümü kabul
etmiyoruz. Bunun için, AK PARTİ Hükûmeti olarak
gerekli çalışmaların her zaman yanında olacağız ama şunu da görmek lazım
değerli dostlar: Türkiye'nin genelinde hangi bölgeye gidersek gidelim, Türkiye,
vücudumuzdaki kılcal damarlar gibi duble yollarla
kaplanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ TEMÜR (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kendi bölgemden örnek vermek gerekirse, şu anda Ankara’dan
Karadeniz’e, Giresun’a kadar duble yoldan gitmekteyiz.
Samsun’dan Sarp’a kadar, dünyanın belki maliyeti en büyük sahil yolunu yaptık, duble yolunu yaptık şükürler olsun.
Bakınız, biz daha önce 8 saatte, 10 saatte giderken, şu anda 6;
6,5; 7 saatte ilimize gidiyoruz. Bu konuda bir hatıramı anlatmak istiyorum:
Geçenlerde Giresun’a giderken duble yol üzerinde bir
çalışma olduğu için yol kapalıydı -Bolaman geçişini
kastediyorum- eski yoldan gitmek zorunda kaldık ve o yoldan gidince yeni yolun
kıymeti daha güzel anlaşılıyor. Ben, bu konuda, Sayın Başbakanımıza, Hükûmetimize, bakanlarımıza, ülkemize yaptıkları bu güzel
hizmetlerden dolayı, otoyollardan, duble yollardan,
bölünmüş yollardan dolayı teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Temür.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranmasını
istiyorum.
BAŞKAN – Arayacağım efendim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.43
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 14.59
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verdiği önerinin oylamasında karar yeter sayısı aranmıştı ve bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- (10/901) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin (TOKİ) ön görüşmesinin Genel Kurulun 1/12/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 01.12.2010 Çarşamba günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında
yer alan (TOKİ); (10/901) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesinin
görüşmesinin, Genel Kurul’un, 01.12.2010 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin lehinde Gaziantep Milletvekili Akif
Ekici.
Buyurunuz Sayın Ekici.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2985 sayılı Toplu Konut
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, bugün
Türk kadınının seçme ve seçilme hakkı kazanmasının 76’ncı yıl dönümünü
kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, 1980’lerde ülkemizde konut ihtiyacının
karşılanması ve özellikle yoksul kesimdeki insanların konut ihtiyacını
karşılamak için kurulmuş olan TOKİ, o günlerde çok ciddi şekilde önemli işler
yapacağı düşüncesiyle karşılanmıştı fakat özellikle AKP döneminde yapılan
değişikliklerle asıl amacından hızla uzaklaşmış ve iktidarın rant
kuruluşu hâline gelmiştir. Bu süreçte TOKİ’ye konut
sektörüyle ilgili şirketler kurmak ve şirketlere ortak olma yetkisi verilmiş,
Toplu Konut Fonu’nun kaldırılması suretiyle konut üretimi için en temel
gereksinim olan arsayı üretme imkânına kavuşturulmuştu. Böylece, sahip olduğu
güçle istediği yere istediği binayı diker, dilediği işi yapar hâle gelmişti.
5162 sayılı Yasa’yla TOKİ'ye, her türlü
imar planı yapma yetkisi ve belediyelerin üç ay içerisinde onaylamadığı imar
planlarını resen onaylama yetkisi de verilmişti. Ayrıca, 5018 sayılı Yasa’nın
dışına çıkartılarak denetim mekanizmasından, hesap verme sorumluluğundan da
azledilmişti.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının gecekondu alanlarındaki tüm
yetkileri TOKİ'ye devredilmiş, ayrıca hazineye ait
arazileri, bakan veya Maliye Bakanının teklifi ve Başbakanın onayıyla bedelsiz
olarak devralma imtiyazına kavuşturulmuştur.
Bunlarla da bitmiyor tabii. TOKİ, kredi kullanma koşullarında
kolaylıklara sahip, emlak vergisinden muaf, harç muafiyetleri, ilgili
belediyelere ruhsat ve iskân harcı ödememe gibi birçok özel yetkilerle
donatılmış ve altı bakanlığın yetkilerine sahip hâle gelmişti.
Şimdi, bu kuruluşa bu kadar imtiyaz verirseniz, bir kuruluş böyle
geniş yetkilerle donatılırsa beklenti de ona göre yüksek olur ama TOKİ bu
beklentileri karşılıyor mu? Bir kamu kuruluşu olan, dolayısıyla kamu yararı
gözetmesi gereken, kamu kaynaklarını rasyonel bir şekilde kullanması gereken
TOKİ bunu yapıyor mu? Cevap: Kesinlikle hayır.
Ayrıca, iktidarın emrinde, kendini padişah zanneden bir Başbakanın
kontrolünde, devasa imkânlarla donatılmış bir TOKİ amacının tamamen dışına
çıkmış durumdadır.
TOKİ'nin dar gelirlilere
ve yoksullara ayırdığı kaynağın toplam içerisindeki payı yüzde 22’dir. Asıl
amacı, yoksul, dar gelirli, “alt grup” dediğimiz kesime ev yapma imkânı vermesi
gerekirken buradaki payı sadece yüzde 22’de kalmıştır. Üstelik,
bu grupta ev alan insanlar zaman içerisinde evini satacak hâle ve taksitini
ödeyemez hâle gelmiştir.
Dar gelirli ve yoksul kesimlerin barınma ihtiyacına öncelik
vermesi gereken bir kuruluş olan TOKİ, dar ve orta gelirli aileler yerine
zengin kesime konut modeli üreterek ticaret yapma yolunu, rezidanslar
yapma yolunu seçmiştir. Dar ve orta gelirli vatandaşlar için yaptığı konutları
yaklaşık 1,5 katına kârla satar hâle gelmiştir. Bunun en çarpıcı örneğini benim
seçim bölgem olan Gaziantep’ten verebiliriz ve şu anda da o problem ciddi bir
şekilde yaşanmaktadır, devam etmektedir. TOKİ tarafından Gaziantep Şahinbey
Gecekondu Dönüşüm Projesi kapsamında Serinevler Perilikaya’da 1.260 sosyal konut, iki cami, ticaret merkezi
yapıldı. TOKİ’yle Şahinbey Belediyesi 2008 yılında…
Vatandaşa şu vaatle satıldı: “Kira ödemek yerine evinizin bedelini ödeyin”,
“Kira rakamı kadar, evinizin bedelini ödeyin.” sloganı eşliğinde bir kampanya
ile vatandaşlara kura çekilerek bu konutlar satıldı ve 554 adet 2+1, alt gelir
grubu konut, brüt 85 metrekare, 78 binle 88 bin TL arasında bir rakamla
satıldı. Bu fiyatlar yüksek olmasına rağmen, yoksul vatandaşlarımız bir konut
sahibi olmanın mutluluğunu yaşadılar. Yapılan kurada ismi çıktığında insanların
o anki sevincini hep beraber görmekte yarar var idi. Bu konutlar Gaziantep’te
bir müteahhide, arsası belediye tarafından verilerek 26 milyar bedelle
yaptırıldı. Ama vatandaşa 78 binle -o günkü bedel 78 milyar, bugünkü bedel 78
bin- 88 bin TL arasında bir rakamla satıldı ve şu taahhüt edildi: Alt grupta
geliri olan insanlara şu anki 500 TL civarında bir rakamla taksitle ödeme
imkânı verildi. Vatandaş buna çok mutlu oldu.
Şimdi şu örneği vermek istiyorum: 80 bin liraya satılmış
olan bir daireye ayda 400 TL taksit ödeyen bir vatandaş on iki ay içerisinde
4.800 TL para ödüyor, almış olduğu aylıktan para kesiliyor ve altındaki madde
şöyle: “TEFE, TÜFE veya memur maaş katsayısına endeksli, yılda 2 defa, her altı
ayda bir olmak üzere fark eklenir.” denildi. Bu fark yüzde 4 ile 5 arasına tekabül eden bir oran. 80 bin TL’ye
alınmış bir daire. Bir yıl içerisinde yüzde 5 olarak hesapladığımızda
4.000-4.800 lira fark geliyor paranın üzerine. Yani on iki ay çalışarak,
maaşından kesintiler yaparak taksit ödeyen bir vatandaş 4.800 TL para ödemiş
oluyor. Anapara 80 bin lira, gelmiş olan faiz 4 bin lira, toplam 84 bin lira.
84 bin-4.800… Yani sonuçta yıl sonunda ödediği paradan
vatandaş sadece ve sadece 800 lira bir para ödemiş oluyor. Yani değil kendisi,
değil çocukları, torunları bu dairelerin bedellerini ödeyemez hâle gelmiştir.
Şu anda çok ciddi bir sıkıntı yaşanıyor.
Geçtiğimiz ağustos ayında, 15 Ağustosta Sayın Başbakan Gaziantep’e
referandum çalışmaları için geldiğinde burada çok ciddi bir sıkıntı olduğu
söyleniyor ve gece yarısı, 12’den sonra bir saatte bu bölgeye gidiyor. Oradaki
vatandaşların çok ciddi tepkisiyle karşılaşıyor Sayın Başbakan. En son şu
cümleyi söylüyor vatandaşa: “Verin bunların parasını, gitsinler.” Bu kadar ucuz
mu değerli arkadaşlar? O ümitlerle, o hayallerle bu dairenin sahibi olmuş insan,
evinin kilidini açarak içeri girme şansını yakalamış bir insan bu kadar ucuz
cümlelerle “Verin paralarını, gitsin.” demeyle savuşturulabilir mi?
Ayrıca bu vatandaşlar, şimdi bu konutta oturan insanlar paralarını
almak istiyorlar, paralarını da alamıyorlar. Ödemiş oldukları paraları almak
istiyorlar, paralarını alamıyorlar.
Ayrıca TOKİ bu kooperatiflere, yapmış olduğu o sitelere bir
yönetim kurulu atıyor. Bu yönetim kurulu ortak giderden kullanılan elektrik
paralarını vatandaşlardan topluyor, onları da ödemiyor. TOKİ Başkanına yapmış
olduğumuz müracaatta geçen ay içerisinde şu cevabı aldık: “O yönetimi görevden
aldık.” Bitiyor mu, yetiyor mu değerli arkadaşlar? “O yönetimi görevden aldık.”
O yönetimi görevden aldınız ama orada yüzlerce vatandaşın ödemiş olduğu para
hebaya gitti ve çok ciddi sıkıntı yaşadı değerli arkadaşlar.
Şimdi bizim talep ettiğimiz, bu kanun teklifiyle talep ettiğimiz,
buranın gerçek bedeli, tespit edilmiş bayındırlık birim fiyatlarına da
istinaden 55.802 TL olmaktadır. Yani binanın ana bedeli 55.250, yüzde 1 kâr
ilave ederseniz, artı yüzde 1 KDV ilave ederseniz 55.802 TL olmaktadır. Bu
vatandaşlara 55.802 TL’den bu gayrimenkullerin teslim edilmesi ve bu sıkıntılı,
problemli durumun ortadan kaldırılması gerekiyor.
Ben biraz önce -o kadar ciddi sıkıntı yaşanıyor ki- Gaziantep’te
bu mağdurlara telefon açtım, dedim ki: Birazdan Meclis gündemine bu konuyu
getireceğiz, siz de dinleyin, dedim. Çok acı bir cevap aldım: “Elektriklerimiz
kesik, elektriklerimiz kesildi borcumuzdan dolayı, elektrik yok ki sizi
izleyelim.” dediler. Yani vatandaşları bu umutlarla ortaya çıkarıp ev sahibi
yapma hayalleriyle, sonradan bu hâle düşürmeye kimin hakkı var değerli
arkadaşlar? Bu kadar ilgisiz, bu kadar alakasız bu konuya yaklaşmanın son
derece yanlış ve tehlikeli olduğu düşüncesi içerisindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
AKİF EKİCİ (Devamla) – Haksız rekabet ortamı TOKİ zenginleri
yaratmıştır. Şu anda ülkede vurgun zihniyeti, soygun zihniyeti içerisinde olan
bir iktidarla karşı karşıyayız. Onlarca konuda olduğu gibi, ülkenin tüm
nimetleri, imkânları satılıp peşkeş çekildiği gibi, TOKİ’de
de çok ciddi vurgunlar yaşanmaktadır. Bugün 23 katrilyona ulaşmış bir ödeme
yapılmış. Bu tamamen yandaş, özellikle MÜSİAD, ASKON, TUSKON üyeleri olan müteahhitlere yaptırılmış işlerle beraber peşkeş çekilmiş
bir ortam yaşanıyor değerli arkadaşlar. Bu kanun…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir tane somut örneğiniz var mı?
Ezbere konuşmayın. Örneğiniz varsa söyleyin, yoksa sözünüzü geriye alın.
AKİF EKİCİ (Devamla) – Biraz sonra söz alır, konuşursun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ayıptır ya!
AKİF EKİCİ (Devamla) – Bu kanun teklifine vicdanı olan, vicdanı
sızlayan, vicdanı rahatsız olan her kişinin “evet” demesi düşüncesindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İhaleyle yapılıyor, tüm
televizyonlarda, kamuoyunun gözü önünde yapılıyor. Nasıl böyle konuşuyorsunuz?
Yaptığınız iftiradır.
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız, Genel Kurulu
selamlayınız.
AKİF EKİCİ (Devamla) – Ama maalesef, şu anda Sayın Grup Başkan
Vekilinin çıkıştığı hareketiyle, yapmış olduğu hareketiyle, dinlemediği bile
düşüncesindeyim. Konuyu bile dinlemeyip sadece duyduğu bir isme göstermiş
olduğu bir tepki görülmektedir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İsim değil, ben dinliyorum,
duyuyorum.
AKİF EKİCİ (Devamla) – Sadece telaffuz edilen bir cümleye
gösterilen tepki.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Elinizde bir belgeniz varsa, bir
deliliniz varsa çıkın oradan konuşun, ezbere konuşmayın. Boş konuşuyorsunuz.
Bir tane elinizde deliliniz yok, belgeniz yok. Bir tanesini ispat
edemiyorsunuz. Böyle genel, afaki şeyler söylüyorsunuz.
AKİF EKİCİ (Devamla) – Ben on dakikadır önemli olaylar
anlatıyorum. Orada 1.260 ailenin çok ciddi sıkıntı yaşadığını, evinin
elektriğinin kesildiğini anlatıyorum, siz bana ne söylüyorsunuz. Bir kurumun
ismini söyledim, bir kuruma sahip çıkmak için envaitürlü çaba ve gayret sarf
ediyorsun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İspatınız varsa konuşun. Belgeyi
ortaya koyun.
AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli Grup Başkan Vekili arkadaş, sen,
Gaziantep’te yaşanan o 1.260 ailenin dertlerini nasıl çözerim, ona nasıl bir
çare bulurum, nasıl beraber değerlendirelim, nasıl çözüme gidelim demen
gerekirken sen sadece…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Onu konuşalım, çözelim de başka şey
konuşuyorsun, konuyu değiştirmeyin. Suçlamada bulunuyorsunuz, iftira
atıyorsunuz. Belgeniz varsa söyleyin.
AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu konuyla ilgili daha
söyleyecek çok şey var, zaman dar. Ben geçtiğimiz aylar içerisinde de bu konuyu
getirmiştim. Sizlerin TOKİ’ye nasıl baktığınızı,
yanınızda oturan Sayın Grup Başkan Vekili Suat Kılıç’ın da hangi şartlar
altında Eskişehir yolu üzerinde daire aldığını burada dile getirmiştim,
cevabını alamamıştım. Suat Bey salonu terk edip çıkmıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ekici, teşekkür ediyoruz.
AKİF EKİCİ (Devamla) – İsterseniz çıksın şimdi cevap versin. Onun
cevabı da bunun içerisindedir.
En içten saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Aleyhinde Muş Milletvekili Nuri Yaman. (BDP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Evet, ne yazık ki bizim de aynı konuda vermiş olduğumuz bir
araştırma önergesinin buradaki Meclisin işleyişinden kaynaklı, lehinde
konuşmamız gerektiği hâlde aleyhinde söz alma zorunda bırakılıyoruz. O nedenle,
bizi burada dinleyecek olan insanlarımızın bu davranışımızdan dolayı bizi
kınamamasını diliyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin yine önemli konularından biri,
gerçekten yasal düzenleme yürürlüğe girdikten sonra dar gelirlilerin ve
yoksulluğun ortadan kaldırılmasında, dar gelirlilerin konut sahibi olacağında
umut bağladığı bir konuyla ilgili önemli bir araştırma önergesi üzerinde
konuşuyoruz.
Toplu Konut İdaresi tarafından yapılan konutlarda sosyal devlet
anlayışına ne kadar uyulduğunu ve bu konuda uygulanan projelerin çarpıklığı
üzerinde durmadan önce, bu araştırma önergesinin de ne yazık ki biraz sonra
oylanarak gündemden çıkarılacağına kesin bir inançla sözlerime başlamak
istiyorum.
Biz de aynı konuda, hem KİT Komisyonundaki Barış ve
Demokrasi Partisinin bir üyesi olarak üç yılı aşkın bir süredir bu
çarpıklıkları, bu olumsuzlukları hep dile getirdik ama yandaş medya, taraflı
medya hem görsel basında hem yazılı basında bu kuruluşun başındaki kişiyi hep
şişirerek, hep dünyadaki örneklerinin sanki ilkini yerine getiriyormuş gibi çok
önemli bir propagandayla Toplu Konutun olumlu yanlarını su yüzüne çıkardı. Bizim 13/4/2010 tarih ve 651 sayıyla
verdiğimiz bu araştırma önergesiyle ilgili olarak benim titiz bir çalışma
sonucunda hazırladığım ve rakamlara, Türkiye’deki örneklerine de dayalı bir
çalışmam vardı. Dilerdim ki bu çalışmamı bizim önergemizin normal prosedürü içinde burada, bu araştırma önergesi gelsin ve
hepimiz benzer önergelerimizi birleştirerek burada, bu konunun ülkemiz için
olumsuzluklarını giderecek bir çözüm önerisini bulacak bir araştırma komisyonu
oluşturalım ve bunu, bu sorunu çözüme kavuşturmak isterdik.
TOKİ, kuruluş amacında belirtilen dar gelirli ve ödeme zorluğu
içinde bulunan insanları konut sahibi yapmaktan ziyade, hepinizin gördüğü gibi,
rantiyeye dayalı ve kendisinin de bilhassa AKP Hükûmetinin uyguladığı bu proje ile kendisine oy getirecek
yerlerde ve buna dayalı olarak da lüks inşaatlar yapmaya hâlen devam ediyor. KİT
Komisyonunda, Sayın TOKİ Başkanı, sürekli 81 il, 432 ilçede TOKİ’nin
konutlarının büyük bir hızla devam ettiğini ve TOKİ müteahhitlerini
bu başarılı çalışmalarından dolayı da hep övgüyle dile getirdi. Biraz önce,
benden önce konuşan Değerli Hatip, Gaziantep Milletvekili de çok iyi
hatırlayacak ki biz o toplantılarda müteahhitlerle ilgili spesifik
olarak şu inşattaki bu kişinin bu işteki yolsuzluğunu belgesiyle ortaya
koyduğumuzda, Sayın Başkan orada verdiği yanıtta aynen şunu söylüyor: “Evet, bu
kişinin sözleşmesi feshedildi, ceza uygulaması yapıldı.” Evet, Sayın AKP Grup
Başkan Vekili, eğer zahmet ederseniz, üşenmezseniz, bu konularla ilgili
bizlerin zaman zaman KİT Komisyonunda dile
getirdiğimiz o tutanaklara geçen ve o müteahhitlerle
ilgili olarak verdiğimiz ve öngördüğümüz soruların yanıtını okusunlar ve Sayın
TOKİ İdaresi Başkanı da bu konularla mücadele ettiğini ve hatta can
güvenliğinin dahi söz konusu olduğunu sık sık dile getirdi.
Şimdi, bu TOKİ inşaatlarının inşaat sektörüne de Türkiye’deki
önemli bir yeri olan, yaratılan gayrisafi millî hasılanın
yüzde 33’ünü oluşturan müteahhitlere de çok büyük bir zarar verdiğini ve
devletin bu yasal düzenlemesindeki imkânları kullanarak bu sektörü de bir
bakıma ortadan çıkardığını belirtmeden geçemeyeceğim.
Yine, biz, diğer inşaatlarda, kamunun ve özel sektörün
inşaatlarında her ne kadar bağımsız denetim kurumlarının işlevini yerine
getiriyorsak da TOKİ inşaatlarında kendisinin oluşturduğu yetersiz birtakım
firmalara ihale etmek suretiyle yapmış olduğu bu denetimlerinde zaman zaman yaptığı inşaatlarda ortaya atılan ve basına da
yansıyan haberlerden sizler de öyle sanıyorum ki haberdarsınız. Bu inşaatların
kaliteleriyle ilgili, bu inşaatların geçici kabulleriyle ilgili, yine bu
inşaatlarda gerçekten içine girdikten sonra kullanılamaz durumda bulunan
altyapı eksiklikleriyle ilgili -yine KİT Komisyonunda bulunan değerli
arkadaşlarım çok iyi hatırlayacaklar ki- bunları sık sık
gündeme getirdik ve onlarda da her nedense böyle göstermelik de olarak bazı
yerlerde hani yoksulların veya Sayın Başbakanın sık sık
istismara yönelerek sanki 100 lira karşılığında konutları birtakım dar
gelirlilere dağıtacağız projelerinin henüz hayata geçmediği o yapılarda nelerin
olduğu, açılan pencerelerin ve açılan kapıların pervazlarıyla beraber ilgili
şahısların yüzüne ve üstüne nasıl yıkıldığını hep örnek olaylarıyla bu
komisyonlarda dile getirdik. Ancak buna rağmen
TOKİ, ne yazık ki kuruluş amacında belirtilenlerin dışında, İstanbul gibi,
Ankara gibi rant getirecek yerlerdeki bu lüks
inşaatlarının yapımına hâlen devam ediyor.
Yine bu komisyonlarda hep dile getirdiğimiz kentsel dönüşüm ve
değişim projeleri kapsamında yapılması gereken işlerle ilgili olarak da en
başta ülkemizin deprem bölgesinde 1’inci sırada bulunması nedeniyle bu yerlerin
öncelikle ele alınmasını istedik.
Değerli milletvekilleri, deprem açısından dünyanın en riskli
merkezlerinden birisi de Türkiye’dir. Son yüz yılda meydana gelen depremlerle
ilgili olarak Bayındırlık ve İskân Bakanlığının sitesine girerseniz orada 1903
yılından itibaren ülkemizde meydana gelen depremlerdeki ölü sayısı ile
depremlerin kaç Richter ölçeğinde olduğunu göreceksiniz.
Yine, bu toplantılarda birinci sırada bulunan doğu fay hattı içindeki
Malazgirt, Varto, Hınıs ve o bölgeyle ilgili, sürekli, buraların yasa gereği
depremsel dönüşüm ve yapım bakımından bu bölgelerin bir projelendirilmesini
istememize rağmen bugüne değin bu konuda herhangi bir mesafe alamadık.
En son örneğini de ben size Malazgirt’ten vereceğim: Bakın,
Malazgirt’in tarihi bakımından, ülkemizde taşıdığı önemi bakımından bunları
izah etmeme gerek yok. Üç yıldır bu Komisyonda olmama rağmen, Sayın Başkandan
Malazgirt’te de muhakkak talep organizasyonuna dayalı ilçenin Kaymakamı ile
Belediye Başkanının yapmış olduğu bu başvurunun gündeme alınmasını istememe
rağmen sürekli çıkarılan bürokratik engellerle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
M. NURİ YAMAN (Devamla) – …bugüne değin bunun hâlen
gerçekleştirilmemesinin üzüntüsünü taşıyorum. En son aldığım bilgiye göre de
bütün işlemler buraya bildirilmiş ve konu Belediye ile Kaymakamlığın müşterek
talep organizasyonuyla olduğu için yasa gereği Sayın İçişleri Bakanının onayı…
Bunun programa alınması istenmesine rağmen bugün aldığım bilgide Bakanlık,
burası belediye hudutları içinde mi yoksa köy sınırları içinde mi diye hazine
arazisinin statüsünü sormak için yazıyı ve dosyayı tekrar geri göndermiş. İşte, derler ya, eğer çobanın niyeti iyiyse tekeden de süt
çıkarılabilir ama üç yılı aşkın bir süredir tüm uğraşmalarımıza rağmen bu
konunun hâlen böyle sürüncemede bulunduğunu da TOKİ’nin
çalışmalarının bazı yerlere göre nasıl, bazı yerlere göre de nasıl
engellendiğini ve nasıl yerine getirilmediğini bir örnekle belirtirken beni
dinlediğiniz için hepinizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yaman.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ederim Başkanım.
Gaziantep’le ilgili, yerimden çok kısa bir söz almış bulunuyorum.
Şimdi, biraz önce Değerli Gaziantep Milletvekilimiz de bu TOKİ’nin Gaziantep’teki konularıyla ilgili geniş
açıklamalar yaptı. Gerçekten Gaziantep’in bilhassa Perilikaya
Serinevler bölgesinde alt gelir grubuna inşa edilen
toplu konutlarında oturan bugünkü durumda vatandaşlarımızdan 900 lira geliri
olanlardan 640 lira para istemektedirler ve her altı ayda bir de bunlar
artmaktadır. Vatandaşlar aldıkları bu binaları gerçekten yeniden ellerinden
çıkarmak durumunda kalmaktadır. Sayın Başbakanın ilimize geldiği bir zamanda
vatandaşlar, mağdurlar bunların yanına gelip konuştuğunda “O hâlde ödediğin
parayı al git, kimse sana zorla ev sattırmadı.” gibi cevaplar olmuştur ve buna
fukara bir vatandaş da “Sayın Başbakan, seni Allah’a havale ediyorum.”
demiştir. Gaziantep’te konu son derece ciddidir. Bunun dışında da bu TOKİ’yle ilgili birçok kokular gelmektedir, rekabeti
önlemektedir, gereksiz yere lüks konutlar yapmaktadırlar ve denetimler
yapılmamakta, yolsuzlukla ilgili hiçbir haber çıkmamaktadır ve Sayın Başbakan
illere gittiğinde de birçok masraflarını TOKİ’nin
yaptığını söyleyebilirim.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.
Önerinin lehinde Giresun Milletvekili Murat Özkan.
Buyurunuz Sayın Özkan. (MHP sıralarından alkışlar)
MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde görüşlerimi belirtmek üzere
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, güncel bir konu olduğu için değinmeden
geçemeyeceğim: Sayın Başbakan sekiz yıllık iktidarı döneminde birçok
uluslararası kuruluştan ödül aldı. Bunlardan bir tanesi de Libya Lideri Muammer
Kaddafi’nin vermiş olduğu insan hakları ödülü. Libya
Lideri Muammer Kaddafi’yi herhâlde tanımayanınız
yoktur. Bu arkadaş bir ihtilal yaparak iktidarı ele geçirmiş bir diktatördür.
İnsan hakları sicili de olimpiyat baskınının -72 yılında hatırlarsınız Münih
Olimpiyatlarını bastırmıştı- peşinden uçak kaçırmaktan tazminat davasına
uğramış ve hakkında tazminata hükmedilmiş. Böyle bir arkadaşımız kalktı, böyle
bir devlet adamı kalktı Başbakanımıza insan hakları ödülü verdi. Tabii, bu bana
Mevlânâ’nın bir sözünü hatırlattı. Ondan uyarlarsak,
ödül verene, verdiği ödüle ve alana bakmak gerekir. Bu ödül de herhâlde Sayın
Başbakanımızın ülkede uygulamış olduğu tek kişilik iktidar anlayışı ve bu
anlayışın devamı olan yargı, eleştiri hakkının kullanılmasındaki yapısı gereği Kaddafi’nin verebileceği bir ödül olsa gerekti. Bu yönetim
anlayışına çok güzel de uymuştur. Hatta amiyane tabirle cuk diye oturmuştur.
Benim tavsiyem, bunun, Başbakanlığın demirbaşına geçirilmemesi ödülün. Sayın
Başbakan emekli olduğunda evinin bir köşesine koyup bu ödülüne iftiharla bakıp gurur
duyabileceği bir ödül olmuştur. Bunu belirtmek istiyorum. Tabii, hep dersiniz
nereden nereye geldik? Gerçekten bu ödül nereden nereye geldiğimizi de gösteren
bir hadise olmuştur. Bir zamanlar Türkiye Cumhuriyeti’nin, hatta birçoğunuzun
hocası olarak tabir edilen bir Başbakanımız fırça yemişti Sayın Kaddafi’den, şimdi ödül veriyor Kaddafi.
Demek ki Kaddafi hem ceza hem de ödül yöntemini iyi
bilen bir insan ve Türkiye’yi de yakinen takip ediyor. Bunu belirtmeden
geçemiyorum.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisiyle ilgili
görüşlerimi, grubumun görüşlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, malumunuz, Türkiye Cumhuriyeti, bugün,
sosyal devlet anlayışı gereği olarak bir konut üretim politikasına maalesef
sahip değildir. Türkiye'de ilk sosyal konutlar, 1960 sonrasında, Bayındırlık
Bakanlığı tarafından, özellikle küçük yerlerde, küçük kasaba ve illerimizde
yapılan sosyal konutlar şeklinde meydana geldi ve Türkiye'de konut ihtiyacının
bu şekilde karşılanması 84 yılına kadar devam etti. 84 yılında, dönemin
iktidarı tarafından -Özal döneminde- bildiğiniz gibi, Toplu Konut İdaresi
kuruldu. Bu Konut İdaresinin amacı neydi arkadaşlar? Birinci, çok önemli amacı,
arsa üretmek, kamuya ait arazileri değerlendirmek ve bu kamuya ait arazileri,
altyapısını yapmak suretiyle toplu konut yapacak fakir fukara kesime
devretmekti. Bu konuda başarılı örnekler yapıldı Türkiye'de ancak çarpık
kentleşme önlenemedi. Peki, siz geldikten sonra ne yaptı? Siz de sosyal konut
yapıyormuş gibi yaptınız, yine bir “mış yapmak” gibi
oldu. Değerli arkadaşlar, aziz milletimiz şunu çok iyi biliyor ki sizin yapmış
olduğunuz konutların ancak ve ancak yüzde 10’u “kısmi sosyal konut”
diyebileceğimiz konut kapsamında ama bunun dışındaki konutların büyük bir kısmı
lüks konut içerisinde yer almaktadır. Devlet lüks konut niye yapar? Bu,
sorgulanması gereken en önemli husustur.
Bir diğer anlayış da değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma
Partisi liberal iktisat anlayışını benimsemiş, serbest rekabete inanan bir
parti olduğunu gerek programında gerekse görüşmelerinde belirtir. Şimdi, tarım
sektöründe serbest piyasayı uygulamaya kalkan, örneğin fındık piyasasını
tamamen serbest piyasa kurallarına bırakan, önümüzdeki yıl desteği tamamen
çekeceğini ifade eden bir zihniyet, Türkiye'de en gelişmiş sektör olan, bunun
altını çizerek söylüyorum, en gelişmiş sektör olan inşaat sektörünü maalesef
kamulaştırmış durumda. Bugün, her yer TOKİ tarafından yapılıyor ve Türkiye’deki
konut ihtiyacının tamamı TOKİ tarafından üretilmeye çalışılıyor.
Peki, Türkiye’de müteahhitlik hizmetleri
ne durumda, bir de ona bakalım: Türkiye’de, değerli arkadaşlar, bırakın
Türkiye'nin ihtiyacını, dünyanın ihtiyacını karşılayacak kapasitede
müteahhitlerimiz var. Müteahhitlik sektörü, Türkiye’de, serbest piyasa
mantığında, rekabet koşullarında en iyi çalışabilecek sektör durumundadır,
yeter ki devlet denetleme görevini yapsın, yeter ki devlet ucuz konut
üretebilsin. Peki, TOKİ ne yapmalı? TOKİ inşaat mı yapmalı? Hani Doğu Bloku’nu andıran her yerde aynı binalar. İçinizde Doğu
Almanya’ya gidenleriniz vardır ki demokrasi anlayışınız da bana hep demokratik
Doğu Almanya’yı çağrıştırır. Konuşurken demokratsınız ama maalesef eleştiriye
tahammül edemeyen, hiçbir eleştiriyi kaldıramayan bir hâletiruhiye
içerisindesiniz. Bunları değiştirin diye söylüyorum, sizin için iyi olur diye
söylüyorum. Belki bir kulağınızdan girecek, öbür kulağınızdan çıkacak ama ben
milletin vekili olarak bana verilen bu görevi layıkı
veçhile yapmak zorundayım. Benim sizleri uyarmak gibi bir mesuliyetim var
arkadaşlar.
Şimdi, bu açıdan baktığınızda yapmanız gereken husus, TOKİ’nin sadece arsa üretimi yapmasına dönüştürmek, gerçek
amaçlarını, artı, dönüşüm, yani özellikle deprem riski yaşanan bölgelerde
dönüşüm projelerini gerçekleştirmek olmalıdır. Aksi takdirde, yaptığınız şey,
konut piyasalarında kendi yandaş müteahhitlerinize
Sayıştay denetimi ya da Yüksek Denetleme Kurulunun denetimi olmadan, yani kamu
denetimi olmadan yapılan kaynak aktarımından öte bir şey değildir. Hem piyasa
sistemi sizden hesap sorar hem hukuk sizden hesap sorar hem de yanılırsınız hem
de “Liberal ekonomiye inanıyoruz.” derseniz büyük bir demagoji
yaptığınızı, yine “mış” gibi yaptığınızı söylerler.
TÜPRAŞ’ı satan zihniyet…
Niye “TÜPRAŞ” diyorum? Çünkü, değerli arkadaşlar,
TÜPRAŞ, tekel niteliğinde mal ve hizmet üretirdi. Tekelleri özelleştirirseniz,
tekel olmaktan dolayı sağladığı üstün yüksek kârı siz kamuya mal etmez, birkaç
kişinin cebine atarsınız ama Türkiye’de en yüksek rekabetin yaşandığı konut
sektöründe, inşaat sektöründe devletleştirme yaparak hangi amaca hizmet
ettiğinizi bizlere, kamuoyuna izah etmeniz gerekir. Aksi takdirde “Biz liberal
ekonomiye inanıyoruz, biz serbest piyasaya güveniyoruz.” diyen insanlar
olmaktan sizi men etmek lazım. Tarım sektöründe, rekabetin hiç olamadığı, çok
sayıda satıcının, çok az sayıda alıcının olduğu bir sektörde tutup serbest
piyasa mantığıyla hareket edeceksiniz ama iş lüks konut üretimine geldiğinde
“Biz üreteceğiz.” diyeceğiz! Arkadaşlar, bu, ne sosyal devlet ilkesine uyar ne
de liberal ekonominin kurallarına uyar. Siz kafanıza göre kural uydurduğunuz
takdirde yaptığınız işler doğru olmayacaktır ve doğru da gitmiyor değerli
arkadaşlar. Şimdi, buradan şuna bakmak lazım: Türkiye’de yapılan konutların
niceliğinden çok niteliği de çok önemli. Yetersiz konutlar, hep aynı binalar,
her yerde birbirine benzer bloklar dikiyorsunuz ama bana, bu yaptığınız iş
biraz komünizmi hatırlatıyor.
Bakın, değerli arkadaşlar, yörelerin kendi özgün koşullarına göre,
yörelerin özgün mimarilerine göre tipler geliştirilmeli ve bu tiplerin toplu
konut yapan kooperatiflerin hizmetine verilmesi gerekir. Biraz önce belirttiğim
gibi, lütfen, tekrar etmeme müsaade ediniz: Bir, kentsel dönüşüm projelerini
deprem riski taşıyan bölgelere taşıyınız lütfen. Artı, sosyal konutları küçük
şehirler ve kasabalarla sınırlı tutunuz çünkü Türkiye'nin özellikle İstanbul,
Ankara, İzmir gibi kentlerinde özel sektörün ürettiği çok sayıda konut var,
hatta konut piyasasında fiyatlar tepetakla gidiyor. Türkiye için özel, önemli
bir sektördür inşaat sektörü. İnşaat sektörüne devletleştirmek suretiyle ciddi
darbe vurdunuz, ciddi darbe vurdunuz, ciddi şekilde sektörde sıkıntı var. Bu
sıkıntının da gitmesi, ortadan kaldırılması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi, son dönemde yapılan TOKİ konutlarının
özellikle üç büyük ilde toplandığını görüyoruz. Fakire yapılan ev sayısının ne
kadar olduğunu sürekli soruyoruz. Hani hep övünüyoruz ya “Türkiye dünyanın
16’ncı büyük ekonomisi.” diye, maalesef OECD’nin de en fakir ülkesi.
Türkiye'nin fakirlik oranı, OECD rakamlarına baktığınız zaman en fakirsiniz, en
fakiriz sayenizde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MURAT ÖZKAN (Devamla) – Türkiye, kalkınma yarışına girdiği 1950’li
yıllarda İtalya’yla neredeyse başa baş, Yunanistan’dan zengin, Kore’den
katbekat zengin bir ülke iken bugün geldiği nokta, Türkiye, bu ülkelere millî
gelir açısından baktığınızda, maalesef çok kötü durumda. Hatta bu “16’ncı büyük
ekonomi” diye övündüğünüz şeye bakarsanız, Hindistan da dünyanın 4’üncü büyük
ekonomisi ama hanginiz Hindistan’da yaşamak istersiniz bilmiyorum, “el
kaldırın” desem herhâlde hiçbiriniz elinizi kaldırmayacaktır. Övündüğünüz
şeylerin parametrelerinin, kriterlerinin ne olduğuna
iyi bakmak lazım yoksa utanırsınız, mahcup olursunuz şu anda olduğunuz gibi.
Ben, tekrar, arkadaşlarımızın vermiş olduğu önergelerinin
desteklenmesini, bunun araştırılmasını, toplu konut olayının sosyal bir proje
olduğunu, yapılan yanlışların giderilmesini, denetim yapılması gerektiğini
hassaten belirtmek istiyorum. Bu vesileyle hepinizi ve yüce milletimizi tekrar
saygıyla selamlıyorum, önergeye grup olarak destek vereceğimizi tekrar belirmek
istiyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Sayın Erdoğan, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Kısa bir bilgilendirme yapmak
istiyorum.
Gaziantep TOKİ’yle, ilgili 2 muhalefet
partisi vekilimizin açıklamaları oldu. Tabii, bu noktada orada TOKİ’yle ilgili konutlar yaptıktan sonra yerleşen
vatandaşlarımızla ilgili Boğaziçi AŞ orada geçici bir site yönetimi
oluşturmuştu. Vekillerimizin dediği doğrudur yani o noktada bazı sıkıntılar
yaşanmıştı, biz o noktada müdahale ettik. Boğaziçi AŞ’nin de dönemi
tamamlanmıştı ve onlara terk ettirildi. Boğaziçi AŞ yerine, site yönetimini orada
oturan sakinlerimizden oluşturduk Serinevler
bölgemizde.
Tabii, bununla ilgili bir de vekilimizin açıkladığı gibi,
rakamları büyük bulmuşlardı, 485 TL’ye kadar yapılan bir ödeme söz konusuydu.
Ancak, TOKİ’den, 6 bin kişinin katıldığı bir kurada,
1.260 kişi ev sahibi olmuştu. Tabii, oradaki şartları kabul etmişlerdi. Buna
rağmen, bütün buna rağmen, oradaki bazı vatandaşlarımızın “Ödemede güçlük
çekiyoruz.” demesi üzerine, Sayın Başbakanımızın Gaziantep ziyaretinde, gece
geç saatte, alıp Serinevler’e birlikte gittik. Sayın
Başbakanımız bizzat gitti, oradaki sakinlerle görüştü, onlara tüm alternatif
planları sundu. Şu anda, o alternatif planda başvurusunu yapanların başvuruları
da o noktada değerlendirilecek.
Bilgilendirmek istedim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erdoğan.
Önerinin aleyhinde, İstanbul Milletvekili Nusret
Bayraktar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Bayraktar.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Elbette, üretim yaptığınız zaman, neticesiyle ilgili
olumlu-olumsuz tartışmalar olacaktır. Gündeme getirilmesi, tartışılması,
konuşulması, eleştirilmesi, demokrasinin ve demokratik geleneklerin bir
gereğidir, faydalı da oluyordur. İlla araştırma ve soruşturma açılmasına gerek
kalmadan, bu çalışmaların da etkili olduğunu ben düşünüyorum. Dile getirilen
hususların büyük bir bölümü eksik ve yanlı ama bir bölümü doğru olan şeyler
vardır. Bardağın boş tarafından da bahsedecek olursanız malzeme bulursunuz,
dolu tarafından da bahsedecek olursanız malzeme bulursunuz. Ben sadece dolu
tarafından bahsedecek olur isem on dakikaya bunları sığdırmam mümkün değildir
ama özellikle ortaya atılan iddialarla ilgili birkaç sözü söylemeden de
geçmenin mümkün olmayacağını düşünüyorum. Yani Toplu Konut
İdaresi, 1984 yılında rahmetli Özal’ın önderliğinde kurulurken sadece sosyal
konut üretmek üzere değil, Türkiye'nin şartlarına, bölgesel durumlara göre
estetik yapılar, depreme mukavim olan sosyal konutlar ve depremle ilgili,
kentsel dönüşümle ilgili projeleri üretmenin yanı sıra -1994 yılında belediye
başkanı olan arkadaşlarımız hatırlayacaklar- uluslararası HABİTAT II
toplantısını organize etmek suretiyle HABİTAT yerleşim birimleri ve huzurlu
yerleşim alanlarıyla ilgili organizasyonlara da ev sahipliği yaptığını ve doğru
olduğunu düşünüyorum, yani bunlar yanlış şeyler değildir.
Bütün bunlara rağmen, 2002-2010 yılları arasında TOKİ’nin üretmiş olduğu 463 bin konut projesinin yüzde
86’sının sosyal proje olduğunu ama bu sosyal konutlar ve projelerin
desteklenmesi için de elbette finansal desteği ortaya atacak olan bazı
yatırımların İstanbul gibi, İzmir gibi, Ankara gibi büyük kentlerde üretilecek…
Her şey öyle. İstanbul, Ankara, İzmit ve İzmir gibi
büyük kentlerde üretilen yatırımların Türkiye'nin seksen bir vilayetinin
kalkınmasına, seksen bir vilayetindeki afetlerin organize edilmesine, koordine
edilmesine ve bunların dönüştürülmesine yönelik katkı sağladığını hepimiz
biliyoruz. O hâlde finansal destek olmadan dönüşümün yapılması mümkün değil.
23 milyar TL’lik bir ödeme, karşılığında 463 bin konut. Bunu siz
“peşkeş çekme”, “yandaşlarına ve yandaş müteahhitlere
ihaleyi verme” diye adlandıracak olur iseniz bunu müşahhas olarak ortaya
koymanızın ve savcılıklara şikâyette ve suç duyurusunda bulunmanızın gerekli
olduğunu düşünüyorum. Kimlerdir bunlar? Hangi haksız kazancı elde etmişlerdir?
Kaldı ki “Denetimden yoksun.” dediğiniz TOKİ’nin
kendi iç denetimi vardır, kontrol mekanizmaları vardır. Kontrol mühendisleri
görevlerini yapıyorlar. Eğer onlar yapmıyorlarsa Türkiye Büyük Millet
Meclisinde grubu bulunan bütün siyasi partilerin vekillerinin temsil ettiği, en
büyük denetim mekanizması olan KİT Komisyonu tarafından denetim yapılabiliyor.
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından da denetim yapılıyor. Bütün
bunların yanı sıra suç duyurusu yapıldığı takdirde -elbette cumhuriyet
savcılarının da görevleri içerisinde- hukuki araştırmalar da yapılabiliyor ama
bu arada hiç mi eksiklik olmuyor, hiç mi hata olmuyor? İnsanın olduğu ve
yönetimin olduğu, finansın olduğu her yerde, maalesef, iyi niyetli olanlar
olduğu kadar, art niyetli ve -buradan söylemeyi hicap duyarak arzu etmediğim-
sütü bozukların da işin içerisine bazı yanlışlıkları kattığını biliyoruz. Bu,
her kurumda, her yerde oluyor. İşte, denetimler de organizasyonlar da
suçlularla ilgili tedbirler de bunlarla ilgili alınıyor. Bu konuşmalardan elde
ettiğimiz bilgilerin de bu açıdan önemli olduğunu düşünüyorum.
Söz konusu hususlarla ilgili ben şimdi birkaç rakamsal örnek
vermek istiyorum: “Sayın Başbakanımız sekiz yıldan bu yana Türkiye’yi
fakirleştirdi veyahut AK PARTİ İktidarı, OECD ülkeleri arasında en fakir ülke
konumunda”. AK PARTİ iktidara gelmeden önce, yıllar yılı Türkiye'nin fert
başına millî geliri 1.500 dolarla 3 bin dolar arasında seyretti. Görevi
devraldığımız dönemlerde 2.850 dolardı fert başına millî gelir ama şimdi 15.300
dolara yükselmesini siz nasıl önemsemez de dile getirmezsiniz?
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Bir gecede, bir kalemde 2.500 dolar artırdınız.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Olumsuz, sadece olumsuz yönleri
söylemeyin. 15 bin dolara çıkışın da olumlu olduğunu ama yeterli olmadığını
söyleyebilirsiniz. 30 bin dolara çıkmasını düşünüyoruz.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Rakamlarla oynayın biraz daha!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Elbette, Türkiye’de, bugüne kadar,
yanlış hortumlamalar ve yanlış yatırımlar sonucu ülkenin kaynakları başka
yerlere aktarılmak suretiyle hem ülke yatırımına hem de fert başına millî
gelirin dağılımına yönelik adaletsizliklerden hepimiz şikâyetçiydik. Bu hızın
daha da yükseleceği konusunda… Ulusal, yurt içi göstergeler ve yurt dışı
göstergeler, açık ve net bir şekilde, Türkiye'nin notlarını yükseğe doğru…
Uluslararası krizlere rağmen Türkiye’de ekonominin bu kadar dalgasız ve sağlam
temeller üzerine oturmasını gıpta ile takip edenleri de unutmamak gerekir.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Mal varlığı yok oluyor, sanayisi yok
oluyor, fabrikası yok oluyor, hastanesi yok oluyor, yoksullaşıyor!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Hatta bu gelişmelere Toplu Konut
İdaresi de dâhil. Toplu Konut İdaresi 1984 yılından 2002 yılına kadar 45 bin
konut üretebilirken, 2002 yılından 2010 yılına kadar 463 bin… Hedef, 500
bindir. Bu kadar büyük rakamlara ulaşmanın öyle kolay bir şey olmadığını
hepimiz biliyoruz.
Ha, bunların arasında da şu konu dile getiriliyor: Kamuda haksız
rekabet. Elbette Toplu Konut İdaresi kamu kuruluşu olduğu için bazı yetkilerle
donatılmış, bunlar tartışılıyor, yetkiler fazla verildi, az verildi… Hızlı ve
bölgenin, ülkenin sorunlarına cevap verebilecek adımları atabilme ve
sürdürülebilir bir politikayı sürdürebilme açısından TOKİ’nin
elbette yerel yönetimlerle iş birliği yapmak suretiyle plan değişikliği yapması
gerekir. Belediyelere üç ay içerisinde imar mevzuatlarına yönelik teklifler
tasdik edilmediği takdirde veyahut herhangi bir öneri getirilmediği takdirde TOKİ’ye resen yetki verilmesi bence doğrudur. Üç ay o belediye,
o konuyla ilgili eğer gündemine almaz, dikkate almaz, lehte ve aleyhte karar
almazsa o belediyenin ya düşünce yapısından ya kadrosundan veyahut
imkânsızlığından dolayı bir sıkıntı olduğu ortada. O hâlde bu sıkıntının
çözümüne yönelik Toplu Konut İdaresi resen karar alabilmekte, o da sıradan bir
karar değil. Buna da itiraz etme imkânları vardır. Ulu orta imar planları ve
plan ölçekleri dışında yerleşim şartlarına aykırı bir şekilde gelişmek mümkün
değil ama…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Dere yatağına hastane yapıyor
Kırıkkale’de.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Ben arkadaşlarımızın olumlu
önerilerini de söylemek istiyorum.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Dere yatağına hastane yapıyor,
uyardığımız hâlde yapıyor.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Toplu Konut İdaresi, evet, arsa
üretiminde daha aktif…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Devlet Su İşlerinin ıslah alanına
hastane yapıyor.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Lütfen müsaade eder misiniz? Ben
sonuna kadar sabırla dinledim, siz benim konuşmama dahi tahammül edemiyorsunuz,
lütfen…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Ediyoruz efendim ama doğruları
söylüyoruz.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Lütfen… Sonra verirsiniz, söz alır
cevap verirsiniz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Tamam, buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Söz alır cevap verirsiniz. Ben bakın
arkadaşlarımı, sabırla, samimiyetle, nezaketle ve istifade etmek suretiyle…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hastane yapmak TOKİ’nin
görevi değil.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Şimdi onlardan bahsedeceğim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Dere yatağına hastane yapılıyor,
buradan uyardım kaç kez “yapmayın” diye...
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Diyor ki değerli arkadaşım… Dere
yatağına çarpık yapılaşmalar TOKİ tarafından yapılmamış, yaptırılmamıştır.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – …“Düzgün arsaya yapın.” diye…
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Bugüne kadar popülist
politikalarla…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Popülizmi siz yapıyorsunuz.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – …vatandaşa “Gel istediğin yerde
istediğin konutu yap, ben sana elektriği, suyu getireceğim.” diyerek kaçak
yapılaşmaları teşvik etmek suretiyle maalesef bugüne kadar sadece burada
herhangi bir siyasi partiyi ve kişiyi suçlamak değil...
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Belediye Başkanınız adına Sayın Tayyip
Erdoğan yaptı.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Ülkenin ve bugüne kadar ülkeyi
yönetenlerin eksikliklerinden dolayı vatandaş devletten önde gittiği için,
plansız programsız yerlerde…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – İstanbul’da olduğu gibi…
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – …başını sokacak bir bina yapma
hususunda bulduğu kolaylığı, elde ettiği imkânı “Bir an önce kullanayım.”
diyerek kaçak yapılaşma cenneti hâline gelerek Türkiye'nin yüzde 65’i kaçak
yapılarla ilgili. Buna yönelik dönüşüm kanunlarını dile getirdiğimiz zaman “Vay
elinizdeki imkânı ve mülkü, gecekonduyu başınıza yıkacaklar.” diyerek siyasi
istismar yapanları da biliyoruz. “Kentsel dönüşüm uygulaması yapılacak, TOKİ
gelecek, eyvah, elinizden evinizi de alacak.” diyerek aleyhte propagandalar
yapıldığını da biliyoruz ama Değerli Arkadaşım çok güzel önerilerde bulundu.
Toplu Konut İdaresi, özellikle deprem bölgelerinde dönüşüm projelerine yönelik
faaliyetlerini hızlandırarak artırmalı; aynen katılıyorum. Arsa üretiminde daha
etkin olmalı; aynen katılıyorum ve ayrıca fakir ve fukaralara yönelik
faaliyetler ki bugüne kadar hangi iktidar veyahut hangi dönem, kim tarafından,
nasıl yapıldığını bilmediğimiz şeyleri rakamsal olarak belirtmek istiyorum. 80
il ve 800 ilçede 1.827 şantiyede başlatılan konut sayısı 463 bindir. Bunların
341 bini sosyal donatıları ve çevre düzenlemesiyle birlikte tamamlanmıştır ve
üretilen bu konutların yüzde 86’sı sosyal konut niteliğindedir. Alt gelir grubu
ve yoksullara yönelik 125.277 konut, dar ve orta gelir grubuna yönelik 193.458
konut, gecekondu dönüşüm kapsamında 53.547 konut, afet konutları kapsamında
13.311 konut, tarım köy kapsamında 33 köyde 4.051 konut olmak üzere 390 bin
konut, sosyal konut olarak üretilmiş. Kaynak geliştirme ve uygulamaları
kapsamında ise sadece 73 bin konut…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, görüldüğü
üzere, Şahinbey’de yani özellikle de sayın milletvekillerimizin verdiği
önergelere söz konusu olan Gaziantep’teki projede şartlar belirtilmiş, reel
olarak aslında ülkenin finans modellerine uygun en düşük maliyetlerde, 6 bin
peşin, 300 lira taksitle on beş yıl, altı ayda bir vatandaş lehine olmak
kaydıyla, güncelleştirilen farkları ödemek kaydıyla, vatandaşa konut teslimatı
yapılmak suretiyle bir çalışma yapılmış.
İzmit’te depremzedelere verilemeyen, yıllarca verilemeyenlere
karşılık TOKİ’nin yapmış olduğu konutlara lütfen
gelip bir bakınız; modern villa görünümünde konutlar. Ha, her ilde aynı
standartlar çerçevesinde, komünist mantıkla belli bir yapılaşma… Eğer böyleyse
bunu biz de tenkit ederiz ama öyle değil. Gidin, birçok yerde yöresel mimariye
uygun, yöresel şartları kapsayacak, ihtiyaçları kapsayacak nitelikte proje
ürettiğini de görüyoruz.
Zamanımızın darlığı dolayısıyla aslında bu konulara daha fazla
giremiyorum.
Sayın Başkan, son olarak bir cümleyle şunu söylemek istiyorum:
Meclisimizin yoğun gündemi ve bütçenin görüşüleceği şu ortamda, üç aylık zaman
zarfı içerisinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurunuz.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Dünkü gündeme baktım, 502 tane
soruşturma ve araştırma önergesi, 500 sözlü soru var, 170’i aşkın da gündeme
girmiş kanun tasarı ve teklifleri var. Bu kadar yoğun bir gündem çerçevesinde
yeni bir araştırma komisyonu kurulmasının ne kadar mantıklı olduğunu
takdirlerinize sunuyor ve bu grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu bildirerek
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bayraktar.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.53
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:16.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ,
Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay
Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe komisyonları
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği
Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen teklifin ikinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
(x) 510 S. Sayılı Basmayazı 14/10/2010 tarihli 7’nci
Birleşim Tutanağına eklidir.
31’inci madde üzerinde üç önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan Teklifin 31’inci maddesinin madde başlığının
“Koordinasyon kurulu” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
|
A.Sibel Gönül |
Kemalettin Göktaş |
|
Giresun |
|
Kocaeli |
Trabzon |
|
İhsan Koca |
|
|
İbrahim Yiğit |
|
Malatya |
|
|
İstanbul |
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir.
Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 31 nci maddesinin Tekliften çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Ahmet
Küçük
Trabzon Çanakkale
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kn.
teklifinin 31. maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Enöz |
|
Mustafa Kalaycı |
Nevzat Korkmaz |
|
Manisa |
|
Konya |
Isparta |
|
Reşat Doğru |
|
Alim Işık |
Mehmet Şandır |
|
Tokat |
|
Kütahya |
Mersin |
|
|
|
Behiç Çelik |
|
|
|
|
Mersin |
|
BAŞKAN – Komisyon bu okuttuğum iki önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Doğru, siz konuşacaksınız.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanunun 31’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Devletin mali yapısının düzgün ve sağlıklı bir şekilde
işleyebilmesi için kamu mali kontrol sistemine çok önemli görevler düşmektedir.
Hayatın her alanında, kamuya ait her yerde şeffaf bir şekilde yönetim yapılmalı
ve de hesap da verilmelidir. Kamu mali sisteminin iyi işlemesi bağımsız,
şeffaf, emin bir denetim sisteminin oluşturulmasından geçmektedir. Bu yönlü
olarak Sayıştay Başkanlığına çok önemli görevler düşüyor. Tarafsız, adil, ülke
çıkarlarını gözeten, haksız kazanılan veya kullanılan bir kuruşun bile
hesabının sorulacağını herkese gösteren bir görev anlayışında bulunmalıdır.
Vatandaşın hakkını en iyi şekilde koruması ve hiç kimseye taviz vermemesi
gereklidir ancak ülkemizde son yıllarda siyasi yolsuzluklar, ekonomik soygunlar
bir bir gündeme gelmektedir fakat AKP İktidarında
gündem değiştirmek adına her gün yeni yeni olaylar da
olmaktadır.
Ülkemizde yeni gerginlikler ortaya çıkıyor, yeni yeni kazanç kapıları oluşturuluyor. İşte burada kamu
vicdanı olarak da insanlarımız düşünüyorlar: Siyasilerin çeşitli yurt içi ve
yurt dışı bankalarda paraları nasıl oluyor? Bu paralar ve imkânlar nasıl
kazanılıyor?
Dünya Bankası tarafından yapılan, herkesin kabul ettiği tanıma
göre yolsuzluk, kamu gücünün özel şahıslar için kötüye kullanılmasına bağlıdır.
Yolsuzluk iddiaları, kamu gücünü elinde tutan politikacılar ve kamu görevlileri
esas alınarak açıklanmaktadır. İşte, denetim burada görev başı yapmalıdır,
Sayıştay gibi kuruluşlar kamu kaynaklarının suistimal
ve israf edilmesinin hesabını sormalıdır ancak Sayıştay Kanunu hazırlanıp
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulduktan sonra AKP’nin bir önergesiyle
performans denetimi ortadan kaldırılmıştır. On altı yıldan beri yaptığı, bu
kanunla da daha fazla yetki ve imkân verilmesi gerekirken performans
denetiminin kaldırılmasını anlayamıyoruz. Hâlbuki bu kanunun özü burada
yatıyor. Acaba denetimden mi kaçılıyor? İktidar bunu halkın anlayacağı şekilde
mutlaka izah etmelidir.
Sayıştayın hayatın her
alanındaki yanlış yapılan işlerin hesabını sorması gerekmez mi? Örneğin,
geçmişle ilgili kamuoyunun aydınlanmayı ve bilgilendirilmeyi beklediği Tokat’ta
geçen bir olayı anlatmak istiyorum: Tokat Sigara Fabrikasında özelleştirme
öncesinde makinelerin yenilenmesiyle ilgili ihale açıldı. Şartnamede “alınacak makinelerin
yeni, kullanılmamış olması gerekli” ibaresi vardı ancak daha sonra ihale
yapılmış, ikinci el, kullanılmış makinelerin yüksek fiyatla alındığı
görülmüştür. Bu durum kamuoyuna yansıyınca makineler tekrar sökülerek geri
götürülmüştür. İşte, burada bu makineleri kim almış? Kim menfaat temin etmiş?
Sorumlular ortaya konmalı ve hesap da sorulmalıdır. Kamuoyuna da sonuçla ilgili
mutlaka bilgi verilmelidir.
Halkımızın gündeminin en başında işsizlik ve yoksulluk
gelmektedir. Hatta ülkemiz işsizlik konusunda yüzde 20 seviyeleriyle tarihî
rekorlar da yaşamıştır. İşsizlikten dolayı insanların psikolojisi bozulmuş,
intihar vakaları artmıştır. Ağır bir ekonomik buhranla da karşı karşıya
olduğumuzu söylemek durumundayız. Öyleyse insanlarımız devletin elindeki imkânların
adil kullanılmasını, yerinde kullanılmasını ve yatırımların teşvikleriyle
beraber üretim ve istihdamın da artmasını beklemektedirler. AKP İktidarı “fakir
ve fukaranın hakkını koruyacağım, işsizliği önleyeceğim” diyerek vatandaştan oy
almıştır ancak fakirlik, yoksulluk, yolsuzluk iddiaları devam etmekte, günden
güne de artmaktadır.
Özel idareler, belediye gibi özel kuruluşlar çok iyi bir şekilde
denetlenmeli ve yaptıkları işler de yakından takip edilmelidir ancak “bu benim
partimin belediyesi değil, bu kuruluş yöneticileri benim partime mensup değil”
diyerek teftiş üzerine teftiş göndermek de doğru değildir. Örneğin Tokat Esnaf
Odaları Birliğine devamlı müfettiş gelmektedir. Aynı konuda tekrar tekrar müfettiş göndermenin manası nedir? Birlik Başkanı
Mehmet Bekçi, dürüst, başarılı bir sivil toplum kuruluşu başkanıdır. Bu
arkadaşımıza ve kuruluşuna her gün neredeyse devamlı olarak müfettişin gelmekte
olduğunu görüyoruz. Hâlbuki bu arkadaşımızın çalışkanlığı ve çalışma şevkini
neden kırıyorsunuz? Neden insanların morallerini bozuyorsunuz? Yani bir konuda
müfettişin biri bitiyor, aynı konuda tekrar müfettişin gelmesinin manasını da
bir türlü anlayamıyoruz. Dolayısıyla bu insanların şevklerinin kırılmaması
gerekiyor.
Devlet herkese adil davranmalı ve haksızlık, yolsuzluk yapan her
kimse mutlaka hesap sormalıdır. Bugün toplumsal barışı ve demokratik sistemin
özünü tehdit eden…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
REŞAT DOĞRU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
…toplumsal tahribata sebep olan ahlaki kirlilik ve yolsuzluklarla
kararlı ve etkin bir mücadele için temiz siyaset, temiz yönetim, temiz toplum
tesisi için gereken her şeyin yapılması gerekir.
Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında geçmişte yapılan bütün
haksızlıklar, yolsuzluklar bir bir ortaya çıkarılacak
ve sorumlulardan da dünyanın neresinde olursa olsun mutlaka hesap sorulacaktır
diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Sayın Küçük, buyurunuz.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu’nun 31’inci maddesinde verdiğimiz önergeyle
ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Demokratik devlet sistemlerinde halk iradesinin temsil edildiği
parlamentoların, kamu kaynaklarının hükûmetlerce
toplanması ve kullanılması, bağımsız, tarafsız ve uzman kuruluşlar eliyle
denetlenmesi zarureti, yüksek denetimin ve sayıştayların
varoluş nedenlerinin başındadır.
Anayasa’mızda benimsenen kuvvetler ayrılığı ilkesinin temelinde de
devlet görev ve yetkisinin tek bir organda toplanmasının iktidar aşırılıklarına
ve özgürlüklerin zedelenmesine yol açacağı düşüncesi vardır. Dolayısıyla bu
sistemde güdülen amaç, aslında tek olan devlet iktidarının kullanılışını
çeşitli organlar arasında bölmek, yürütmeyi, yasama ve yargı denetimine tabi
tutarak bu erkler arasında karşılıklı dengeler yaratmak temel amaçtır.
Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına idareyi denetleyen,
bazı durumlarda da yargı yetkisini kullanmak suretiyle sorumluların hesap ve
işlemlerini kesin hükme bağlayan bir anayasal organ olarak yasama, yargı ve
yürütme erkleriyle doğrudan ilişkilidir. Bu hâliyle Sayıştay, kuvvetler
ayrılığı ilkesinin uygulanmasında önemli bir supap vazifesi görmektedir.
Diğer bir ifadeyle, Sayıştay faaliyetlerinin etkinlik derecesi,
yasama ve yürütme erkleri arasında dengeyi etkileyen önemli unsurlardan
birisini teşkil etmektedir.
Değerli milletvekilleri, parlamenter sistemin hakkıyla geliştiği
modern ülkelerde sayıştaylar kamuoyunun ve
parlamentoların en güvenli bilgi kaynaklarıdır. Yasama organı yürütme
üzerindeki denetimini bu bilgilere dayanarak yapar. Böylece sayıştaylar
kuvvetler ayrımı ilkesinin hayata geçirilişinde en belirleyici bir dış kurum
işlevini de yüklenmiş olur. Hâlbuki, bizim Parlamento
sistemimizde bilgi denetlenmeden, yürütmeden talep edildiğinden yasama bu
bilgiye her zaman itimat etmemekte ve özellikle muhalefet partileri basın ve
yayın organlarında yer alan veya değişik yollarla elde edilen kanıtlanmamış
bilgileri kullanmaya kalkmakta, bu da Parlamento müzakerelerini karşılıklı
itimatsızlıkla malul hâle dönüştürebilmektedir.
Esas itibarıyla sayıştaylar yürütme
erkinin de teminatıdır. Kamu kaynakları üzerinde tasarruf yetkisine sahip
olanlar çoğu zaman şahsi menfaatini toplum menfaatinin üstünde tutanların
uygunsuz talepleriyle karşılaşmak durumundadır. Politik çıkarlar sebebiyle bu
taleplerin geri çevrilmesinde iktidar sahipleri zor durumda kalabilmektedir.
Etkin çalışan sayıştayların varlığı, sözü edilen
uygunsuz tekliflerin geri çevrilmesinin de en tartışmasız vesilesini oluşturur.
Kaldı ki, kamu fonları üzerinde tasarruf yetkisi bulunan başarılı ve dürüst
yöneticiler için icraatının hesabını vermek yükümlülükten öte bir gerçek
ihtiyaçtır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu nedenlerle Sayıştayın kendisine mevdu görevleri uluslararası
standartlar düzeyinde gerçekleştirmesi ve kamu kaynaklarını yöneten kişi ve kuruluşlardan
beklenen hesap verme sorumluluğunun istisnasız olarak yerine getirilmesi önemli
bir devlet ciddiyeti gereğidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Sayıştay tarafından yürütülen
denetimde karşılaşılan sorunlar, yapılmasında yarar görülen yeni düzenlemeler
ile bu hususları da ayrıca değerlendirmek gerekir.
İşte bütün bu nedenlerle, Devlet Planlama ve Koordinasyon
Kurulunun yapısı teklifin 31’inci maddesinde yer alan görevlere uygun
düşmemektedir. Çünkü söz konusu Kurul, Sayıştay Başkanı ile seçtiği 2 başkan
yardımcısı ve 8 bölüm başkanı olmak üzere niceliksel olarak 11 kişiden oluşuyor
gibi görünürken, niteliksel olarak sadece 1 kişiden, yani Sayıştay Başkanından
oluşmaktadır. Yani esas olarak Sayıştay Başkanının bu Kurulu tek başına temsil
eder bir görüntüsü olduğundan, bu madde uygun görülmemekte ve bu nedenle
verdiğimiz önergeyle tekliften çıkarılması teklif edilmiştir.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Küçük.
İki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan Teklifin 31’inci maddesinin madde başlığının
“Koordinasyon kurulu” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Canikli, buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, şu hususun altının ısrarla çizilmesi gerekir: Daha önce
verdiğimiz, 2’nci maddeyle ilgili olarak verdiğimiz önergeyle performans
denetimi kaldırılmamıştır. Performans denetimi, bu kanun teklifinde yer
almaktadır ve gerçek anlamıyla özüne, içeriğine uygun bir şekilde muhafaza
edilmektedir.
Kaldırılan şudur değerli arkadaşlar: Kaldırılan, sadece
“performans denetimi” tanımı içerisinde yer alan ve esasında yerindelik
denetimini içeren kısım kaldırılmıştır; çok net olarak bunu ifade edelim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Onun için ayrı madde var; buna gerek
yok.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Biraz önce, çok değerli bir
konuşmacımız bir somut örnekten bahsetti. Bakın, oradan yola çıkalım değerli
arkadaşlar. Eğer konuşmacı arkadaşımızın söylediği husus doğru ise -o konuyu
tartışmıyoruz- doğru ise bu, zaten Sayıştayın en
temel fonksiyonu olan, görevi olan uygunluk denetimi çerçevesinde denetlenmesi
gereken bir konudur ve bir başka ifadeyle, performans denetimiyle yolsuzluk
denetiminin ya da yolsuzlukların ortaya çıkartılması arasında hiçbir illiyet
yoktur. Yolsuzlukların ortaya çıkartılmasını sağlayan denetim mali denetim ve
uygunluk denetimidir değerli arkadaşlar ve mali denetim ile uygunluk denetimi
de aynen burada muhafaza edilmektedir.
Dün -ben yoktum Genel Kurulda- Sayın Hamzaçebi’nin,
bir açıklaması, bir konuşması -ismimi zikrederek- daha önce, 27 Martta yaptığım
bir konuşmadan bahisle, bir açıklaması oldu. Orada, düzeltilmesi gereken önemli
hususlar var, onları düzeltmekte fayda görüyorum. Esasında, Sayın Hamzaçebi, benim 27 Mart tarihinde yaptığım konuşmamdaki
-cümlenin- bir sonraki cümleyi de okumuş olsaydı, bu kadar, gerçekten son
derece üzücü ve değerlendirme dışı, yanlış bir ifadede bulunmak zorunda
kalmazdı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Buradaydım, hepsini dinledim
Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Konu şu değerli arkadaşlar: O gün
yaptığım konuşmada, 12 Eylül tarihinde bir referandum yapıldığını, bu
referandumda Anayasa’nın değiştirildiğini ve bu değiştirilen hükümler arasında
da yargının yerindelik denetimini yapmaması gerektiğine, yapamayacağına dair
bir hükmün de yer aldığını ifade ettim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – “Aynı anlayışı buraya da
yansıtıyoruz.” dediniz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Buradan yola çıkarak Sayın Hamzaçebi diyor ki dünkü konuşmasında: “Sayıştay yargı
değildir. Sayın Canikli Anayasa’yı açsın, baksın.”
Ben Anayasa’yı çok iyi biliyorum. Ama, isterdim ki,
Sayın Hamzaçebi o günkü konuşmamın bir sonraki
cümlesine keşke bakabilmiş olsaydı, keşke onu görebilmiş olsaydı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – “Aynı anlayışı buraya
yansıtıyoruz.” diyorsunuz Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Orada, bakın, ne diyorum. Bu
açıklamadan sonra diyorum ki: “12 Eylül günü referandumla değiştirilen Anayasa değişikliğine
paralel bir mantığın buraya hâkim olması sağlanmaktadır.”; o zaman verdiğim
önergeyle yani 2’nci maddede yapılan değişiklikle. Dolayısıyla buradan yola
çıkarak, hiçbir şekilde, Sayıştayın bir yargı organı
olduğu ifadesi çıkmamaktadır. Tam aksine, yargıya dahi verilmeyen bu yetkinin Sayıştaya verilmesi arasındaki çelişki ifade edilmektedir
ve eğer Sayın Hamzaçebi bu ifadeyi okumuş olsaydı,
gerçekten, yani üzüldüğüm, üzüntü duyduğum o açıklamayı yapmak durumunda
kalmazdı, yanlış olan açıklamayı yapmak durumunda kalmazdı.
Orada çok net olarak diyorum ki: “Benim verdiğim önergeyle yapılan
düzenleme, 12 Eylül günü referandumla değiştirilen Anayasa değişikliğine
paralel bir mantığın buraya hâkim olmasını sağlamaktır.” Nereye hâkim olmasını
sağlamaktır? Sayıştayın yaptığı denetim sürecine
hâkim olmasını sağlamaktır, olay budur. Buradan yola çıkarak “Sayıştay bir
yargı kurumudur, dolayısıyla 12 Eylüldeki Anayasa değişikliği Sayıştayı kapsamaz.” gibi bir değerlendirme ya da benim
böyle bir ifadede bulunduğum gibi bir değerlendirme yapmayı gerçekten hayretle
karşılıyorum. Yani buradan bu sonucun nasıl çıkarıldığını tam anlamıyla
hayretle karşılıyorum. Çünkü Sayın Hamzaçebi’nin
konuşmalarını biz de takip ediyoruz, dikkatle izliyoruz. Yani isterdim ki daha dikkatli
bir şekilde konuşmamın tamamını okusun ve bu çerçevede değerlendirme yapsın,
bunu isterdim. Temenni ediyorum, bundan sonraki yapılacak olan tartışma ve
değerlendirmelerde de bu husus dikkate alınır.
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, bir de deniliyor ki: “Bu
düzeltme ile, yani 2’nci maddede yaptığımız ve
yerindelik denetimini ortadan kaldıran doğru bir düzeltme ile şu anda Sayıştayda bulunan bazı raporların ortadan kaldırılması
hedeflenmektedir.” şeklinde bir ifade de kullanılıyor. Bakın, yazılmış bir
raporun ortadan kaldırılması kesinlikle söz konusu değildir. Eğer o rapor
kayıtlara girmişse -ki konuşmadan öyle, girdiği anlaşılıyor- istediğiniz kadar
geriye yönelik düzenleme yapsanız dahi bu konuda o raporu ortadan
kaldıramazsınız. Yani resmî evrakın işleyişini bilen herkes bunun böyle
olmayacağını bilir. Dolayısıyla, gerçekten, kusura bakmasınlar ama bu kadar
yüzeysel bir değerlendirmeyi ben anlamakta zorlanıyorum. Elbette
eleştirilebilir, ona hiç kimsenin bir itirazı olamaz, o konuda hiçbir
itirazımız olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ancak yapılan değerlendirmelerin ve
eleştirilerin de hem hukuka uygun olması gerekir hem de özellikle atıf
yapılıyor ise atıf yapılan cümlelere, konuşmalara uygun olması gerekir, aksi
hâlde o zaman gerçekten son derece yanlış sonuçlar ve değerlendirmeler ortaya
çıkabilir.
Benzer bir, paralel bir düzenlemeyi 36’ncı maddede de yapacağız,
çünkü önergem var, eğer Meclis tarafından kabul edilirse 2’nci maddede yapılan
değişikliğin aynısı, aynı paralelde, yeni bir şey değil. Bu yapılmadığı takdirde, ki Sayın Özyürek çok net
olarak ifade etti bir konuşmasında, bu açıdan teşekkür ediyorum, diyor ki Sayın
Özyürek bu konuşmasında: “Bu düzenlemeden sonra artık
hidroelektrik santrallerinin yeri ve konumu konusunda ne yargı -yani Danıştay-
ne de Sayıştay bir denetim yapabilecek.” Doğru bir değerlendirme, doğru bir
tespit. Bu bile yapılan düzenlemenin yani değişikliğin yerindelik denetiminin
ortadan kaldırıldığını teyit eden bir düzenlemedir. Gerçekten Sayın Özyürek son derece tecrübeli ve konulara vâkıf bir
milletvekili arkadaşımız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Dolayısıyla, hakikaten doğru. İşte, ben, Anayasa’da değişikliği kastederken onu söyledim. Danıştaya ve yargıya yerindelik denetimi verilmezken Sayıştaya böyle bir denetim yetkisinin verilmesinin
çelişkisi ve düzeltilmesi gereğiyle, nedeniyle, arzusuyla o önergeyi vermiştim
ve kabul edildi. Bu çerçevede düzeltilmiştir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, Sayın Canikli, benim dün yapmış olduğum konuşmamda kullandığım
cümleleri bir başka anlama gelecek şekilde kullanmak suretiyle şahsıma
sataşmıştır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır efendim, aynen okudum Sayın
Başkanım, bir şey söylemedim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – 69’uncu maddeye göre söz
istiyorum efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Aynen konuşmasını okudum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Trabzon Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, 30/11/2010 tarihinde
yapmış olduğu konuşmada kullandığı cümleleri bir başka anlama gelecek şekilde
kullandığına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar, işin özeti şudur:
Sayıştay Kanunu Teklifi’nden Sayıştayın performans
denetimi yapma yetkisi çıkarılmıştır. Sayın Canikli,
27 Ekim 2010 tarihinde bu kürsüde yapmış olduğu konuşmada, bunun gerekçesini 12
Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda kabul edilen Anayasa değişikliği
olarak açıklamıştır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Hamzaçebi,
Allah aşkına, ne alakası var? Hayret bir şey!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – O Anayasa değişikliğiyle artık
yargının yerindelik denetimi yapamayacağı Anayasa hükmü altına alınmış
olduğundan, benzer bir anlayışın buraya dâhil edilmesi gerektiği düşüncesini
ifade etmiştir.
Cümleleriniz bu Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bakın, burada cümle, okudum biraz
önce size. Siz okumuyorsunuz ama bunu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bakın, ben, siz konuşurken de
orada söyledim, “Benzer bir anlayışı buraya dâhil ediyoruz.” diyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Doğru.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ön sırada oturan bir arkadaşımız
da “Evet, Anayasa’yı okumamışlar.” dedi bizim gruba veya muhalefet gruplarına
atfen.
Evet, 12 Eylülde Anayasa’nın yüksek yargıyla ilgili düzenlemeleri
değişti. Ayrıca, 125’inci maddesinde yapılan değişiklikle de, mahkemelerin,
yargının yerindelik denetimi yapamayacağı, idarenin karar ve işlemlerinde,
karar alma sürecinde onun takdir yetkisini sınırlayamayacağı şeklinde bir hüküm
kabul edildi ve Sayın Canikli cümlelerinde “Aynı
anlayışı buraya yansıtıyoruz.” dedi. Bunun anlamı nedir arkadaşlar? Yargı için
madem bir değişiklik yapıldı, bir kurumun uygulama yasasına da, kendisi yargı
olan bir kurumun uygulama yasasına da bunu dâhil ediyoruz demektir. Cümlelerin
anlamı budur. Şimdi bunu bir başka tarafa götüremezsiniz.
Sayıştay Anayasa’nın “Yargı” bölümünde yer alır ama “Yüksek
mahkemeler” bölümünde yer almaz. Yüksek mahkemeler altı tanedir: Anayasa
Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi,
Uyuşmazlık Mahkemesi. Bunlar arasında Sayıştay yoktur. Sayın Canikli’nin açıklamasından anlaşılan “Sayıştay da bir
yüksek yargı olduğu için onun da yerindelik denetimini yapamayacağını buraya
açıkça yazıyoruz.” diyor. Sayıştay Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesinde Sayıştayın yerindelik denetimi yapamayacağı zaten yazılı.
Niye o zaman performans denetimini kaldırıyorsunuz? İşin esasına gelelim,
performans denetiminin yerindelik denetimiyle hiçbir ilgisi yoktur. Niyet
samimi değildir, niyet kötüdür. Sayıştayın, Hükûmetin uygulamalarına yönelik olarak, bütçe
harcamalarına yönelik olarak “Bu harcamalardan vatandaş memnun mu, iyi hizmet
üretilmiş midir?” sorusunu sormasını istememektedir. İşin özeti budur.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, Sayın Hamzaçebi konuşmamda hiç ifade etmediğim, düşünmediğim
şekilde yorumlayarak başka bir anlam yüklemiştir. Bu nedenle, lütfen…
BAŞKAN – Sayın Canikli, net anlaşıldı
konu. Siz izah ettiniz, o da izah etti. Konu -yeterli bence- gayet net
anlaşıldı.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği
Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 31’inci madde kabul edilmiştir.
32’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 32 nci maddesinin altıncı fıkrası ile yedinci fıkrasındaki
“illerde kurulacak denetim grup başkanlıklarında görevlendirme kriterleri” ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Sacid Yıldız
Trabzon İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 32’nci
maddesinin altıncı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve yedinci fıkranın
da altıncı fıkra olarak aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Nevzat Korkmaz |
|
Mehmet Günal |
Yılmaz Tankut |
|
Isparta |
|
Antalya |
Adana |
|
|
|
Ahmet Duran
Bulut |
|
|
|
|
Balıkesir |
|
“Denetim ve denetim destek grup başkanlıklarının çalışma esas ve
usulleri ile görev ve sorumlulukları yönetmelikle düzenlenir.”
BAŞKAN – Komisyon en son okunan önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?
Sayın Bulut, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi hakkında, 32’nci
maddesine verdiğim önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bizlerin görevleri, millet adına burada
denetim yapmak, aynı zamanda yasama görevimizi yürütmek. Denetimin performans
denetimini kaldırmak değil, denetimin performansını yükseltmek gibi bir
görevimiz, bizim, olması gerekmektedir. Kamu harcamalarının düzgün, sağlıklı
planlanması, bu harcamaların sağlıklı kullanılıp kullanılmadığının denetlenmesi
gibi bir görev üstlenen Parlamentonun, hepimiz birer müfettiş olmadığına göre,
bu denetimi kendi başımıza yapamayacağımıza göre, bir kurum olan Sayıştayın bizler adına bu denetimi yapması, performans
denetimini ölçmesi ve sonuçlarını değerlendirmesi gibi bir ortam var. Bir
meclis, bu yetkilerinden sıyrılmak ve denetimsiz bırakmak gibi -bu kurumları-
bir görevi yapmaması gerekir.
Şimdi, Türkiye’de Özelleştirme İdaresi ile Avrupa Birliğinin
dayatması çerçevesinde özelleştirmeler yapılıyor. Bu yapılan hangi
özelleştirmeyi biz takip edebiliyoruz? Hangisinin sonuçlarını biliyoruz?
Muhalefet eleştiriyor, şurada yolsuzluk oldu diyor, burada haksızlık oldu
diyor, hangisinin üzerine gidilebiliyor?
Balıkesir’de SEKA Kâğıt Fabrikası, değerli milletvekilleri,
satıldı. Türkiye’de kâğıt üretilmiyor. Türkiye’de kâğıt ithal ediliyor. Her
tarafımız orman, ağaç ama biz başka ülkelerin ormanlarından üretilen,
ağaçlarından üretilen kâğıtları ithal ediyoruz. Balıkesir SEKA’yı 1 milyon 100
bin dolara sattılar. Oradaki yüzlerce dönümlük arazi değil, binalar değil,
lojmanlar değil, hurdası 1 milyon doların üstünde idi, “Albayraklar”
isimli bir firmaya satıldı, sonra birtakım mahkemeleşmeler oldu, geceleyin
kamyonlarla oradan hurdalar taşındı, götürüldü. Şu an ne durumda biliyor muyuz,
biliyor musunuz? Bir denetim yok.
Balıkesir’de Susurluk Şeker Fabrikası var. Şeker fabrikaları, hem
istihdam açısından hem ülkenin kalkınması açısından çok önemli kuruluşlar. Biz
tarım ülkesiyiz. Dün Sayın Bakana sordum, akşam, sekiz yıl öncesinde 127 bin
ton şeker üretilirken geçtiğimiz yıl 27 bin tona düşmüş olmasının, bu
düşüklüğün sebebini sordum. Sayın Bakan bana dedi ki: “Biz Türkiye’de şeker
fabrikalarını rantabl çalıştırmıyoruz. Sebebi şu: Eğer
tam randımanlı çalıştırırsak Türkiye'nin ihtiyacının 2 katı şeker üretilmiş
olur.”
Değerli milletvekilleri, bir ülke sadece kendi insanının ihtiyacı
için mi üretim yapar? Biz başka ülkelerden neden pamuk alıyoruz? Neden ceviz
alıyoruz? Neden tatlandırıcı alıyoruz başka ülkelerden? Irak’ta Amerikan
askerlerine üretilen, Irak için üretilen Coca-Cola’lara tatlandırıcı değil, Türkiye’de üretilen şekerler
konur iken; biz, Türk insanının, tatlandırıcıyla üretilmiş kolaları içmesine
maalesef göz yumuyoruz.
Bu ülkede biz fazla üreteceğiz ki zenginleşelim, fazla üreteceğiz
ki borçlarımızı kapatalım, fazla üreteceğiz ki yatırım yapabilelim, fazla
üreteceğiz ki bölgemizde söz sahibi olalım. Üretme, başkalarının ürettiklerini
satın al, yaşa! Böyle bir hayat tarzı yok değerli milletvekilleri. Ancak bu
tarzın sekiz yıldır ülkemizde uygulanmış olması, giderek üretimin düşmesi,
üretime değil ithalata dayalı bir ekonomi modelinin tercih edilmesi ülkenin
geleceğini tehlikeye sokmakta, tehdit etmektedir. Bu yanlış yoldan mutlaka
dönülmeli. Üretimin artırılması için seferber olunması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Bulut.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ülkemizde,
değişik bölgelerde şeker fabrikaları sadece 3 milyar katma değer sağlamaktadır.
Bu sektörde 25 milyon ton iş hacmi vardır. Burada doğrudan veya dolaylı olarak
10 milyon insan ekmek yemektedir. Mısır üretiminden 8 kat daha fazla istihdam
sağlamaktadır, baş, yaprak ve posasının nişasta değeri çok yüksek olduğundan
hayvan yemi olarak kullanılmaktadır. Bir dekar pancardan 6 kişinin bir yıl
kullandığı kadar oksijen üretilmektedir. Pancarın ve de şeker fabrikasının Doğu
Anadolu Bölgesi’nde bilhassa işsizliğe -kapatma konusunda- çok büyük katkısı
vardır.
Bu varlıkların değerlendirilmesi, çiftçi sayısının 10 milyondan 3
milyona düşmüş olmasının mutlaka düzeltilmesi düşüncesiyle önergemize destek
vermenizi istiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bulut.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 32 nci maddesinin altıncı fıkrası ile yedinci fıkrasındaki
“illerde kurulacak denetim grup başkanlıklarında görevlendirme kriterleri” ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Sacid Yıldız (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 32’nci maddesinin altıncı
fıkrasının iptali ile yedinci fıkrasındaki “illerde kurulacak denetim grup
başkanlıklarında görevlendirme kriterleri” ifadesinin
madde metninden çıkarılması için vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, başka bir ifadeyle
halk adına denetim yapan Sayıştay kuruluşunu, yetkilerini, mensuplarının hak ve
sorumluluklarını, denetim ve yargılama usulleri ile teşkilatını düzenleyen
Sayıştay Kanunu’nu görüşüyoruz.
Sayıştay denetimi Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, yani halk
adına yapılıyor ise öncelikle bu denetimin bağımsız ve tarafsız olması gerekir.
Sayıştay denetimini bakanlıkların teftiş kurulları ve idarelerin iç denetçileri
tarafından yapılan denetim ve teftişlerden ayıran en önemli özellik, Sayıştay
denetiminin bağımsızlığı ve tarafsızlığıdır. Sayıştayın
bağımsızlığı ve tarafsızlığı, Sayıştayımızın da üyesi
olduğu Uluslararası Sayıştaylar Birliğinin denetim standartlarında temel ilke
olarak yer almaktadır. Sayıştay denetiminin bağımsızlığını ve tarafsızlığını
sağlayamazsak Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkını gerektiği şekilde
kullandığından söz edemeyiz. Demokrasinin, parlamentonun bütçe hakkından
doğduğunu göz önüne alırsak, bütçe hakkının kısıtlanması demokrasinin
kısıtlanması demektir.
Değerli milletvekilleri, teklifin 32’nci maddesinin altı no.lu
fıkrasında Sayıştay Başkanının teklifi ve Sayıştay Genel Kurulunun kararıyla gerek
görülen illerde denetim grup başkanlıkları kurulabileceği hüküm altına
alınmaktadır. Sayıştay kurulduğu andan itibaren anayasal bir kurum olarak
Başkentte hizmet yürütmüş ve taşra teşkilatı olmamıştır. Bunun iki nedeni
vardır değerli milletvekilleri. Birincisi, Sayıştay denetçilerinin görev
yaptıkları illerde yerel ilişki ağları kurarak tarafsızlıklarını kaybetmelerine
yol açabilecek uygun ortamı sağlamamak; ikincisi ise denetçilerin başka ile
tayin baskısı altında çalıştırılarak bağımsızlıklarını kaybetmelerine engel
olmaktır.
Günümüzdeki teknolojik gelişmeler nedeniyle ulaşım ve iletişim
imkânlarının geçmişle kıyaslanmayacak düzeye geldiği bir gerçektir. Öte yandan,
Sayıştay Başkanlığının geçmişte olduğu gibi şimdi de bütün illerde denetçileri
geçici sürelerle görevlendirerek denetim yaptırma yetkisi vardır. Nitekim, Sayıştay Genel Kurulu her yıl mahallinde yani
yerinde denetlenecek kurum ve hesapları hiçbir kısıtlama ve baskı olmadan
belirlemekte ve bu denetim görevlileri mahalline gönderilerek denetim faaliyeti
düzenli bir şekilde yerine getirilmektedir. Dünyadaki diğer ülke sayıştaylarına bakıldığında taşra teşkilatının “Bölge Sayıştayı” adı altında siyasi federalizmi benimsemiş
devletlerde olduğu gözlenmekte, üniter devletlerde
ise örneğine rastlanmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti üniter
bir devlettir. Üniter bir devletin sayıştayına taşra teşkilatı kurulması doğru değildir
değerli arkadaşlar. Sayıştay Başkanlığının bütün illerde geçici görevlendirme
yoluyla denetim yaptırma yetkisinin bulunduğu göz önüne alındığında illerde
denetim grup başkanlıkları kurulmasının hangi ihtiyaçtan doğduğu sorusu gündeme
gelmektedir.
Sayıştayın yerelleşmesinin
denetimin verimliliğine ve etkililiğine hiçbir katkısı olmayacağı, aksine uzun
süreli ve yerleşik olarak görev yapmanın yerel ilişki ağlarının doğmasına ve
geliştirilmesine yol açarak denetimin tarafsızlığını tehdit edeceği ortadadır.
Başkanlığa bağlı illere atama yetkisinin verilmesi ise, görevlerini hiçbir
baskı, etki ve müdahale altında kalmadan yürütmek zorunda olan denetçilerin
başında Demokles’in kılıcı gibi asılı duracak,
denetçinin ve denetimin bağımsızlığını doğrudan veya dolaylı yollarla
etkileyebilecektir.
Değerli milletvekilleri, bu tür önerilerin somut bir ihtiyaca ve
iş analizlerine dayanması gerekir. Denetim grup başkanlığı kurulan her ilde
hizmet binaları ile lojmanlar satın alınacak, yaptırılacak veya kiralanacaktır.
Ayrıca, hizmet binaları tefriş edilecek, döşenecek, bunların hepsi bütçe
üzerine ek maliyet getirecektir.
Bu bağlamda, taşra teşkilatı kurulması denetimin verimliliği ile
etkinliği üzerinde olumlu değişimler sağlamadığı gibi, denetimin bağımsızlığı
ve tarafsızlığını tehdit etmekte ve ayrıca denetimin maliyetini yükselten
harcamaları gerektirmektedir.
Bu gerekçelerle önergemizi destekleyeceğinizi umuyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, karar yeter sayısı
istemiştik.
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı aramadınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı istendi efendim.
BAŞKAN – Öyle mi? Duymadım efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Oylandı artık efendim. Geri çekiyoruz
talebimizi.
BAŞKAN – 32’nci madde kabul edilmiştir.
33’üncü madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 33 üncü maddesinin
üçüncü fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve
teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Ali
Arslan
Trabzon Muğla
“b) Yargılama dairesinin davet etmesi üzerine oy hakkı bulunmamak
kaydıyla hesap yargılamasına katılır ve görüşünü açıklar.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
33’üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
Nevzat Korkmaz |
Alim Işık |
|
Antalya |
|
Isparta |
Kütahya |
”b) Daire başkanının veya savcının talebi üzerine; oy hakkı
bulunmamak üzere hesap yargılamasına katılır ve varsa görüşünü açıklar.”
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Teklifin 33’üncü maddesinin b fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“b) ilamların infazını izler ve bu hususla ilgili gerekli
işlemleri yapar ve yaptırır.”
|
Nurettin Canikli |
|
Abdurrahman Arıcı |
Rüstem Zeydan |
|
Giresun |
|
Antalya |
Hakkâri |
|
Fahrettin
Poyraz |
|
|
Nusret Bayraktar |
|
Bilecik |
|
|
İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon en son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Canikli, buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, polemiği sürdürecek değilim ancak
tekrar ifade etmem gerekir: Lütfen, o yorumu yapan değerli arkadaşımız bir
sonraki cümleyi birkaç defa okusun. Tek istirhamım bu, bunu özellikle istirham
ediyorum. Onu okuduğu zaman, önceki konuşmasıyla hiçbir alakası olmayan bir
içerik olduğunu orada görecektir. Neyse…
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, bu Sayıştay Yasa Teklifi’yle
gerçekten denetim konusunda tam bir reform yapılmaktadır, denetimin kapsamı ve
etkinliği artırılmaktadır.
Çok ayrıntıya girmeden size birkaç örnek vereceğim. Bugün Sayıştay
Kanunu’na tabi olmayan, Sayıştay denetimine tabi olmayan onlarca fon ve kuruluş
vardır. Değişik tarihlerde yasalaşmış ve özellikle yasalarına, Sayıştay
Kanunu’na tabi olmayacağı dercedilmiştir.
Ben size birkaç tane örnek vereceğim değerli arkadaşlar. Bakın,
İşsizlik Sigortası Fonu. Kanun no: 4447. Kabul tarihi: 25/8/1999.
Aynen maddelerden bir tanesi şöyle, başka kanunları da sayıyor: “Fon, 832
sayılı Sayıştay Kanunu’na tabi değildir.” Yani Sayıştay denetimi dışında
tutulmuştur. 1999. Yani bunları çıkarabildiğim itibarıyla çıkarmışımdır. Yoksa, özellikle şu dönem, bu dönem gibi bir arayışımız
olmadı.
BDDK’nın oluşturulması,
kurulması. Kanunun kabul tarihi: 18/6/1999. Kanun
numarası: 4389. Orada da işte, Muhasebe-i Umumiye Kanunu -şu andaki 5018 sayılı
Kanun- Devlet Memurları Kanunu, KİT Kanunu, vesaire ve “832 sayılı Sayıştay
Kanunu’na tabi değildir.”
Üst kurulların denetimiyle ilgili olarak da o kadar çok kanun var
ki değerli arkadaşlar, bakın, mesela TİKA’nın
kurulmasına ilişkin kanun. Keza orada Sayıştay Kanunu’na tabi olmayacağı ifade
ediliyor. Çıkış tarihi, onun tarihi de yine 2001.
Teknoloji Geliştirme Bölgeler Kanunu. Orada da bu kurumun hesap ve
işlemlerinin Sayıştay tarafından denetlenmeyeceği hüküm altına alınıyor, çok
net bir ifadeyle. Devam ediyor bu şekilde. İşte, Afetten Doğan Zararların
Giderilmesi Hakkında Kanun, Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketinin Kuruluşu
Hakkında Kanun. Orada da çok açık bir şekilde bu Bankanın hesap ve işlemlerinin
Sayıştay tarafından denetlenemeyeceği, denetlenmemesi gerektiği kanunla hüküm
altına alınıyor. Tarih ne zaman? 1999 değerli arkadaşlar ve devam ediyor, bu
şekilde liste uzayıp gidiyor. Eski dönemlerde de var, çok var, sadece bu
dönemlere ilişkin değil, o kadar çok fazla ki.
Şimdi, bu teklif eğer kabul edilirse, bütün bu kuruluşlar, yani
kanunları çıkarken Sayıştay denetimi dışında tutulacağı öngörülen, Sayıştay
denetiminden kaçırılan, hesap ve işlemleri Sayıştay denetimine tabi tutulmayan
bu kuruluşların tamamının -istisnasız- hesap ve işlemleri, en geniş anlamıyla
Sayıştay tarafından denetime tabi tutulacak değerli arkadaşlar.
Bakın, 3346 sayılı Kanun’da bir hüküm var. Belediyelerin sahip
olduğu iktisadi kuruluşlar Anayasa’ya aykırı bir şekilde hem Sayıştay
Kanunu’nun denetimi dışına çıkartılmıştır hem de KİT Komisyonunun denetimi
dışına çıkartılmıştır, 1983 yılında çıkarılan bir yasayla. O da dâhil olmak
üzere belediyelerin sahip olduğu iktisadi kuruluşlar bugün denetim dışına…
İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin yaptığı denetimi dışarıda bırakırsanız, onun
dışında gerçek anlamda bildiğimiz hiçbir denetime tabi tutulmamaktadır. Eğer bu
teklif yasalaşırsa, biraz önce saydığım ve saymadığım ve Sayıştay denetimi
dışında tutulan kuruluşların tamamı ve belediyelerin sahip olduğu iktisadi
kuruluşların tamamı denetime tabi olur hâle gelecektir değerli arkadaşlar. Vicdanınıza
seslenmek istiyorum: Denetimden kaçan bir siyasi iktidar böyle bir şey
yapabilir mi? Böyle bir adım atabilir mi değerli arkadaşlar? Denetimden kaçan
siyasi iktidar, hükûmet bakıyorsanız geçmiş dönemlere
bakacaksınız, örneklerini biraz önce verdim. Biz, samimi olarak tüm kamu
kurumlarının, kamu kaynağı kullanan tüm kurumların hesap ve işlemlerinin en
etkili bir şekilde hukuka uygunluk açısından, mali denetim açısından, Sayıştay
tarafından denetlenmesini istiyoruz. O kadar daha ileri gitti ki hükûmetlerimiz, Hükûmetimiz, bu
konuda Sayıştayın sahip olmadığı, aslında hükümetin
ya da bakanlıkların sahip olduğu birçok denetim konusunu, feragat ederek, yani
bakanların sahip olduğu birçok denetim imkânından feragat ederek Sayıştaya aktarmaktadır. Bu, uzun yıllardan beri, en
azından tartıştığımız, bildiğimiz dönemden beri ilk defa olmaktadır değerli
arkadaşlar. Dolayısıyla…
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Doğru söylemiyorsun! Her taraf kokuşmuş bir
durumda.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ne zaman kokuşur biliyor musunuz?
Eğer bir kuruluşu, bir fonu, kamu kaynağı kullanan bir kuruluşu 832 sayılı eski
Sayıştay Kanunu’nun…
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Yolsuzluk almış başını gidiyor. Siz öyle
konuşuyorsunuz boşu boşuna. Danıştayı harekete
geçirin. Belediyelerin durumu ortada.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …Sayıştay denetimi dışına
çıkarırsanız o zaman kokuşma ihtimali olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Eğer denetim kapsamına alırsanız,
bizim yaptığımız gibi, değerli arkadaşlar, o zaman gerçek anlamda denetimin
yapılmasını istiyorsunuz demektir. Biz samimiyiz. Samimiyetimiz lafta değil.
İcraatla gösteriyoruz, samimiyetimizi icraatla gösteriyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayıştayın
raporları bekliyor. Niye Genel Kurula getirmediniz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Eğer herhangi bir kişinin elinde,
herhangi bir arkadaşımızın elinde herhangi bir kurumla ilgili bir yolsuzluk
iddiası varsa lütfen çıksın, açıklasın ve suç duyurusunda bulunsun değerli
arkadaşlar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Liste, liste…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Afaki, delillendirilemeyen, müdellel olmayan, soyut ifadelerle
yolsuzluk suçlaması yapamazsınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – İşte, işte bak! Bu listeyi niye
Genel Kurula indirmediniz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Varsa elinizde belgeniz, varsa
iddianız savcılığa gönderirsiniz. Çıkar konuşursunuz ama belgelendirirsiniz.
Yoksa susarsınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
Sayın Vural, sisteme girmişsiniz.
Buyurunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, önerge oylanmadan önce bir
şeyi öğrenmek istiyorum. Şimdi burada (b) fıkrasında değişiklik yapılırken “Bu
ilama esas yargılamaya ilişkin raporları hazırlayan denetçiler tarafından
yapılan temyiz istemini gerçekleştirir…” O hüküm ortadan kaldırılıyor. Temyiz
istemini kim talep edecektir? Yani bu kaldırıldığı zaman, bir temyiz istemi
olduğu zaman bunu kim talep edecek? Talep edecek denetçilerin bu yetkisi
kaldırılıyor bu teklifte. Temyizi kim isteyecek? Savcılara (a) bendinde
verilen, temyiz konusu dosyaları ve diğer işleri savcılara havale eder de,
temyizi isteyecek denetçi, yani ilama esas yargılama yapan denetçi temyiz
isteyemeyecek mi bundan sonra? O konunun açıklığa kavuşması gerekiyor.
Efendim, bu önemli bir konu. Neden? Çünkü ben bu ilama esas
yargılamayla ilgili temyizin kimin tarafından gerçekleştirilebileceği… Eğer
temyiz hakkı ortadan kaldırılıyorsa, burada üst hukuka götürmeyle ilgili bir
yetki ortadan kaldırılıyor demektir; bu, hukuk üstünlüğünde olmaz.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Sayın Canikli, açıklama yapabilir
misiniz Sayın Vural için?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – O, genel kuraldır; temyizle ilgili genel
düzenleme vardır zaten. Teklifin orijinal hâlinde de, yani benim
değiştirilmesini teklif ettiğim metinden önceki hâlinde de temyiz vardır, oraya
bir ilave yaptırılıyor sadece. İlave yapılmasını öneriyorum. Dolayısıyla…
OKTAY VURAL (İzmir) – İlave değil efendim, tamamı kaldırılıyor,
bakın…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, tamamı kaldırılmıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – “(b) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir” diyor. “Sadece ve sadece ilamların infazını izler ve bu
hususla ilgili işlemleri yapar ve yaptırır.” Temyiz kaldırılmış buradan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır efendim, öyle bir şey yok.
İzah edeyim isterseniz Sayın Başkan. Orada sadece…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan, Sayıştay Başkanı lütfen bu
konuda bilgi versin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, izin verin,
açıklayayım.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Bakan bilgi versin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Önerge sahibi benim Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan bilgi versin efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Önerge sahibi o değil ki, önerge
sahibi benim. Müsaade ederseniz ben vereyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Hükûmet
ve Komisyon katılmadı önergeye.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, önemli bir konu…
BAŞKAN – Evet, Komisyon ve Hükûmet
önergeye katılmadı efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hükûmet ve
Komisyon önergeye katılmadı Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Temyiz işlemi talebini kim getirecek, bunu
öğrenmek istiyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Vural, Hükûmet
ve Komisyon önergeye katılmadı diyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Katılsın katılmasın efendim. Oylama
yapılmayacak mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılmadı. Neyini?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hazırlayan benim, öneren benim…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayıştay Başkanı istediğimiz zaman
konuşabilir, Genel Kurula hitap edebilir.
BAŞKAN – Sayın Vural, Komisyon ve Hükûmet
önergeye katılmadığı için, onlar bu maddeye şey yapmıyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir) – Niye efendim? Sayıştay Başkanı, Meclis Genel
Kurulu şeyiyle…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama sizin talimatınızla değil ki.
Sayıştay Başkanı isterse buna bir cevap verir.
BAŞKAN – Onlar zaten katılmadılar efendim, Canikli
de izahını yaptı.
Sayın Yaman, buyurunuz efendim, siz ne soracaksınız? Oylamaya
geçeceğim şimdi.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkanım, Sayın AKP Grup Başkan Vekili
kürsüde konuşurken, bir Sayıştay devriminden ve bu denetim dışında kalacak olan
birimleri sayarken, sanki çok büyük bir kadroyla Sayıştayın
bu olanakları varmış gibi bir tablo çizdi. Aslında bakın, eskiden belediyelerle
ilgili, evet, şirketleri ve belediye BİT’leri
dediğimiz iktisadi kuruluşları bu kapsam dışındaydı ancak belediye hesapları
dahi mevcut Sayıştayın mevcut kadrosuyla üç yıl
içinde eğer Sayıştay ilamına bağlanmadığı takdirde bir bakıma ibra edilmiş
oluyordu. Şimdi bu geniş denetim kapsamı içinde, ben merak ediyorum, bu kadar
böyle parlak birtakım sözcüklerle bir devrimi anlatacak şekilde büyük bir işi
başardıklarını söyleyen Sayın Grup Başkan Vekiline şunu sormak istiyorum: Hangi
kadroyla bunu yapacak? Sayıştayın 800 kişilik
kadrosu, bu demektir ki belediyeleri bundan sonra denetim dışı bırakacak ve
bunlarla ilgili evrakları alacak ve süresi de belli olmadığı için hem dava
zaman aşımı, hem ceza zaman aşımı uğrayacak. Bu nedenle bu konulara dikkat
etmek gerekir diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz katkınız için Sayın Yaman.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına denetim yapan organa ben şunu soruyorum: Temyiz talebi denetçiler
tarafından dile getirilmeyecekse bu talebi kim dile getirecek? Bu kanun
teklifinin hangi maddesine istinaden getirecektir bunu öğrenmek istiyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Soru-cevap bölümünde cevaplandırılır
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, böyle bir usul yok.
Önergeyi reddedeceğiz, Hükûmet ve Komisyon katılmamış
önergeye.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ama bu konuda aydınlanma ihtiyacı
var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Açıkladı, önerge sahibi açıkladı
önergesini.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ya ne kaçırıyorsunuz? Ne kaçırıyorsun?
Seninle ilgili bir konu mu var? Öğrenmek istiyoruz ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önerge sahibi açıkladı diyoruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Hayır, Sayıştay Başkanının cevap
vermesinde ne sakınca görüyorsunuz?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Savcı var, savcı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Savcıya sadece hatırlatıyor.
Savcının takdirine bırakılıyor. Sayıştaydaki savcının
adli hukuktaki savcı olmadığını sen de biliyorsun.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Ne iş yapacak savcı o zaman?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Biliyorsun sen, Sayıştaydan
gelen olarak biliyorsun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Temyiz talebi kimin tarafından dile
getirilecek, kanunun hangi maddesine göre temyiz talebiyle ilgili değerlendirme
yapılacak?
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Bakan açıklama yapsın bu konuda.
BAŞKAN – Sayın Akyel, siz kısa bir açıklamada bulunur musunuz?
Milletvekillerimiz bu konuda net bir bilgiye sahip olsunlar.
SAYIŞTAY BAŞKANI RECAİ AKYEL – Sayın Başkanım, sayın vekillerim;
şahsım ve kurumum adına sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayıştay yargısıyla ilgili olarak temyiz hakkı hem taraf olarak
sorumluların hem kurum idarecilerinin, sorumluların temyiz hakkı zaten var.
Ayrıca savcıların temyiz hakkı var. Bu maddede yani 33/b maddesinde düzenlenen
sorguyu, denetimi yapan denetçinin temyiz hakkını, temyiz isteğini, talebini
savcıya bildirmesi, savcının da bunu yerinde bulursa temyize gitmesi, yerinde
bulmazsa gerekçesini denetçiye bildirmesi şeklindedir. Zaten verilen önergeye
de Komisyonla birlikte biz de katılmıyoruz.
Arz ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akyel.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, söz istiyorum. Sayın
Başkana bir soru… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, Sayın Başkan açıklama yaptı artık bu
konuda, tamam…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Eksik efendim, eksik…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Televizyondaki açık oturumları da geçti
bu iş.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Şöyle bir eksiklik var Sayın Başkan…
BAŞKAN – Artık bu konu tamamdır. Oylamaya geçeceğim. Yeterli
açıklama gelmiştir. Karar yeter sayısını da arayacağım.
Önergeyi kabul edenler…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İtiraz ettikleri şeyi kabul ediyorlar.
Nasıl bir iş Sayın Başkan, bu?
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Siz de verdiğiniz önergeyi
reddedeceksiniz.
BAŞKAN – Önergeyi kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, muhalefet, az önce itiraz
ettiği önergeyi kabul ediyor!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bu, espri yapılacak bir şey değil.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
33’üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
”b) Daire başkanının veya savcının talebi üzerine; oy hakkı
bulunmamak üzere hesap yargılamasına katılır ve varsa görüşünü açıklar.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu
Teklifi’nin 33’üncü maddesinde değişiklik öngören önergemiz hakkında açıklamada
bulunmak üzere huzurunuzdayım. Öncelikle hepinizi saygılarımla selamlarım.
Birçok köklü kurumumuz gibi bize atamız Osmanlıdan miras kalmış ve
bütün anayasalarımızda genel kabul görmüş Sayıştayın
832 sayılı mevcut Kanun’u, teklifin geneli üzerinde konuşan Sayın AKP
Sözcüsünce “Kurumsal işleyiş yapısını dünyanın en gelişmiş ülkelerine örnek
teşkil edecek tarzda yeniden düzenleyip karşınıza getirdik.” şeklinde ifade
edilen bir kanun teklifiyle değiştirilmektedir. Hükûmetin
her alanda kullandığı demokratikleşme ve şeffaflaşma söylemi, bu kanun teklifi
için de kullanılmıştır. Bu söylem kullanılarak âdeta devletle hesaplaşma adına
yapılan düzenlemelerden birisi de, maalesef, bu teklifle Sayıştay Kanunu’nda
yapılmaktadır. “Hesap verme sorumluluğu” ve “mali saydamlık” kavramları
vurgulanarak, 2005 yılında yürürlüğe giren 5018 sayılı Kanun’la getirilen
düzenlemelere paralel değişiklikler arz eden gerekçelerle önümüze gelmiş olan
bu kanun teklifinin hazırlanmasında, 2001 yılı krizinde sonra gündeme gelen
yolsuzlukların etkili olduğu Sayın AKP sözcüleri tarafından bu kürsüden dile
getirilmiştir. Ancak ne gariptir ki yolsuzlukların üstüne gitmek için Sayıştayı yeniden yapılandıran Hükûmet,
iktidara geldiği sekiz yıldan ve 5018 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği beş
yıldan bu yana yolsuzluklarla mücadele konusunda maalesef kılını bile
kıpırdatmamıştır.
“Acaba aradan geçen yıllar sonrasında yapılan bu
düzenlemelerle giderayak sekiz yıllık icraatın üzerinin örtülmesi gibi bir
niyet olabilir mi? Ayrıca çoğu sivil toplum örgütünün AKP yandaşı olduğu,
bitaraf olanların ise bertaraf ilan edildiği ve yargının can havliyle ele
geçirilmeye çalışıldığı bir dönemde Sayıştaya da sıra
yeni mi gelmiştir?” şeklindeki soruları maalesef sormadan geçemeyeceğim.
Değerli milletvekilleri, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’nun 68’inci maddesinde dış denetime ilişkin hükümler yer almaktadır. Bu
Yasa’nın yürürlüğe girdiği 2005 yılından bu yana, aradan geçen beş yıl zarfında
bu Kanun’la düzenlenen hükümler doğrultusunda bir işlem tesis edilmemiş ve dış
denetim genel değerlendirme raporları ile diğer raporlar hazırlanıp Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulmamıştır. Yasama görevi yanında Bakanlar Kurulu
üyelerini de denetleme yetkisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi söz konusu
raporların sunulmamasından dolayı denetim görevini de ne yazık ki yerine
getirememiştir.
Diğer yandan, bakanlık teftiş kurullarını ortadan kaldıran bazı
tasarılar da Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde yer almaktadır. Bir
yandan, 5018 sayılı Kanun’a göre oluşturulan ve hangi liyakat kriterlerine göre alındıkları belli olmayan kamuda görev
yapan denetim elemanlarından iç denetim birimleri oluşturacaksınız, ardından da
bakanlık teftiş kurullarını kapatacaksınız. Diğer yandan, denetimin etkinliği
açısından Sayıştayı yeniden yapılandıracaksınız ancak
bunu yaparken de Sayıştaya denetçi alım sınavlarında
“mülakat” adıyla muhakeme ve temsil kabiliyeti gibi eleme kriterlerinin
yer aldığı yeni bir sistem getireceksiniz. Bu yolla, alan bilgisi ölçümünden
ziyade, tamamen kişisel duruşa bağlı yeni kriterler
ile sınavlara müdahil olabilmenin yolu açılmak istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, daha önceki icraatlarından da iyi niyetli
olmadığı birçok defa açığa çıkan Hükûmetin bu
düzenlemelerle de bu gibi art niyetli beklentilerinin olduğu açıktır. Nitekim
Genel Kurulda verilen bir önergeyle Sayıştayın
performans denetiminin kaldırılması bunun en belirgin delilidir. Böylece kamu
kurum ve kuruluşlarında sekiz yıllık AKP döneminde yapılan birçok yolsuzluk ve
usulsüzlüğün üzeri örtülmüş olacaktır.
Denetimin bağımsızlığını ve etkinliğini artırmaktan ziyade yeni
oluşturulan idari yapıyla yürütmenin Sayıştaya
müdahalesinin önünü açan bu düzenlemelerden mutlaka vazgeçilmelidir. Bağımsız
denetim ve bunun en köklü adresi olan Sayıştayın
performans denetiminin engellenmesinin önüne geçilmeli…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİM IŞIK (Devamla) –
Teşekkür ediyorum.
…ve bakanlıkların teftiş kurullarının Sayıştay ihtisas
dairelerinde yapılandırılarak bağımsız ve tarafsız, tek elden denetimin önü
açılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Sayıştayın
denetim alanının genişlemesine ve görevlerinin artmasına paralel olarak
savcılık müessesesini daha etkin hâle getirmek için teklife eklenen
“Başsavcılık” başlıklı 33’üncü maddede kurumun kendi iç bünyesinde yer alan
çalışma ahenk ve uyumuna katkıda bulunmak, Başsavcılığa intikal eden yargılamaya
esas raporların, dosyaların ve diğer işlerin dağıtım ve organizasyonunu yapan
Başsavcının, varsa görüşte bulunmak üzere yargılamaya katılmasını sağlamayı
öngören önergemizin kabulünü diler, tekrar saygılarımı sunarım.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 33 üncü maddesinin
üçüncü fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali
Arslan (Muğla) ve arkadaşları
“b) Yargılama dairesinin davet etmesi üzerine oy hakkı bulunmamak
kaydıyla hesap yargılamasına katılır ve görüşünü açıklar.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 33’üncü maddesi
üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye bildiğiniz gibi, biraz da övünerek
söylüyoruz, dünyada 17’nci büyük ekonomi. Bu iyi bir şey -yeterli midir değil
midir tartışılabilir- ancak bir başka rakam var: Türkiye sosyoekonomik
gelişmişlik sıralamasında dünya ülkeleri içinde 70’inci sıralarda, 70’inci
sıralarda gidip geliyor, yani ortalarda seyrediyor. Hem ilk 20 içinde
ekonomimizin olduğuyla ilgili övüneceksiniz ancak halkınız bu büyümeden,
ekonomik büyümeden yeterli gelişmeyi sağlayamayacak, sağlıkta, eğitimde, sosyal
refahta büyük sıkıntılar yaşayacak. Gerçekten bir çelişki var yani Türkiye'nin
ekonomik kaynakları iyi, ancak doğru yönetilmiyor, çarçur ediliyor, hepimizin
çok yakından bildiği, her alanda neredeyse yolsuzluklar almış başını götürmüş;
o nedenle Türkiye'nin ekonomik büyüklüğü, ekonomik gelişmesi vatandaşa
yansımıyor, sıkıntı da bu zaten Türkiye'deki.
O zaman hâl böyle olunca denetimin çok büyük önemi var. Ancak
yapılan bu düzenlemeyle Sayıştayın yetkilerinin âdeta
budandığını görüyoruz. Sayıştay, artık denetlemenin daha ötesinde, AKP’nin
âdeta bir yan kuruluşu gibi, AKP’nin arka bahçesi gibi algılanmaya çalışılıyor.
Bence artık Sayıştayın adını da “sayıştayyip”
yapalım, siz de rahat edin, biz de rahat edelim!
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, denetleme konusunda Türkiye'de
büyük sıkıntılar var ama bazı alanlarda maşallah çok iyi denetliyorsunuz.
Cumhuriyet Halk Partili belediyeler konusunda şahinsiniz mesela. Artık,
belediyeler denetlemelerden neredeyse iş yapamaz hâle geldiler, bıktırdınız
belediyeleri ama AKP’li belediyelere gelince kanatlarınızın altında, istediği
her türlü yolsuzluğu cirit atarcasına yapmakta serbest AKP’nin belediyeleri.
AKP’li belediye başkanları Türkiye'nin dolar milyarderleri arasına girmiş,
müthiş zenginlikler içindeler. Hepimizin gözleri önünde, AKP’li belediye
başkanlarının neler yaptığını, nasıl zenginleştiklerini, nasıl köşeyi
döndüklerini hep beraber görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, mesela yurt dışındaki vatandaşlarımızın
sömürülmesiyle ilgili, kanının emilircesine sömürülmesiyle ilgili yıllardan
beri facialar yaşıyoruz. Almanya’da davalar açılıyor, Almanya’da o yolsuzluklar
nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve o vatandaşların birçoğu da sizin
çok yakın yandaşlarınız, cezalar alıyor ama Türkiye’deki mahkemelerde tık yok,
bir arpa boyu yol gidemiyor. YİMPAŞ’ta böyleydi,
hatırlayın. Deniz Fenerinde ne oldu, ne bitti; hiç kimse bilmiyor, dava hangi
aşamadadır, hiç belli değil. Âdeta, Deniz Feneri denetimin dışında, yargının
dışında tutulmaya çalışılıyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, yurt dışında, Almanya’da, Amerika’da
Türkiye Cumhuriyeti’ndeki yolsuzluklarla ilgili davalar açılıyor, Alman
şirketleri, Amerikan şirketleri Türkiye’de rüşvet verdikleri için cezalar alıyor,
ama Türkiye’de rüşvet alan -bence çok daha büyük bir utanç- Türkiye
Cumhuriyeti’nin vatandaşları hakkında hiçbir işlem yapmıyorsunuz! SIEMENS
şirketi Türkiye’de yaptığı yolsuzluklarla ilgili, verdiği rüşvetlerle ilgili 1
milyar euro ceza alıyor, ama Türkiye’de SIEMENS’in o rüşvetini alanlarla ilgili Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinin yaptığı hiçbir şey yok! Bakın, yeni ortaya çıkan başka bir yolsuzluk, yeni de değil
aslında, bir yıl oldu: Amerika’da “3M” diye bir şirket var, Türkiye’de kamu
kurumlarında, belediyelere hizmet alımlarında ve ihalelerde yolsuzluk yapıldığı
gerekçesiyle Amerika’da soruşturma açılıyor, büyük cezalar alacağı söyleniyor
ve şirket, Türkiye’deki temsilcisinin yolsuzluk yaptığını, rüşvet yaptığını
Amerikan mahkemelerine kendisi bildiriyor, ama Türkiye’de Türk kamu kurumları
suçlanan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları değil; belediyeler suçlanan, rüşvet
alan belediyelerle ilgili, ihalede yolsuzluk yapan belediyelerle ilgili hiçbir
işlem yok arkadaşlar! Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu durumdan, rüşvet
alan bir ülkenin vatandaşları konumundan yüzümüz kızarıyor. Sizlerin kızarmıyor
mu sevgili dostlar? Amerika’daki şirketler “Türkiye’de biz rüşvet verdik.”
diyor, “İhale aldık, hizmet satın aldık.” diyor, Amerika’da dava görülüyor,
rüşvet verdikleri için Amerikan şirketleri, Türkiye’de rüşvet alan şirket ve
belediyelerle ilgili hiçbir işlem yok. Arkadaşlar, hakikaten ayıp, hakikaten
yazık…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ ARSLAN (Devamla) – Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, iki haftadır, Türkiye'de
çok önemli bir yolsuzluğa parmak basıyor. İzmir ve Manisa’daki camilerin,
medreselerin restorasyonuyla ilgili yapılan
yolsuzluklar, Süleymaniye Camisi’nin restorasyonunda yapılan yolsuzluklar.
Arkadaşlar, bakın, yıllarca siz bu camileri oy deposu olarak sömürdünüz, şimdi
de kendi yandaşlarınızı kalkındırmak, geliştirmek için sömürüyorsunuz. Ayıptır,
yazıktır, günahtır sevgili dostlar. İki haftadır Genel Başkanımız dile
getiriyor, sadece inkâr ediyorsunuz, yaptığınız başka bir şey yok. Lütfen,
camilerden artık elinizi çekin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Camilerden elinizi çekin ne demek?
Camilerin içindeyiz biz.
ALİ ARSLAN (Devamla) – Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanının uyarılarına Başbakanın kulak vermesi gerekiyor. Ne işlem yaptığınızı
bilmek istiyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sorarsınız, gidersiniz mahkemeye, ne
işlem yapıldığına bakarsınız.
ALİ ARSLAN (Devamla) – İki haftadır Genel Başkanımız kürsüden
soruyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Buradan iftira atmakla olmaz.
ALİ ARSLAN (Devamla) – İki haftadır soruyoruz, hiçbir cevap
veremediniz. Tık yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Genel Başkanınız kürsüden değil, gider
mahkemeye suç duyurusunda bulunur, savcıları harekete geçirsin.
ALİ ARSLAN (Devamla) – Sevgili dostlar, Süleymaniye Camisi’ni bile
sömürmeye kalkıyorsunuz. Gerçekten, belki bu dünyada hesap vermekten
kaçabilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ ARSLAN (Devamla) – İktidarınız ne kadar sürer bilmiyorum ama
Allah’tan korkun. Öbür dünyada mutlaka bunların hesabını vereceksiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Korkmayanlar korksun.
ALİ ARSLAN (Devamla) – Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP KORAL (İstanbul) – İftiracılar da hesap verecek mi?
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Arslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 33’üncü madde kabul edilmiştir.
34’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
34’üncü maddesinin başlığının “Sayıştay denetiminin amacı” şeklinde
değiştirilmesini ve birinci fıkrasının (a) bendinde geçen “güvenilir ve
yeterli” ibarelerinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
E. Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Denizli |
Isparta |
|
|
|
Murat Özkan |
|
|
|
|
Giresun |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 34’üncü maddesinin
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Ali
Koçal
Trabzon Zonguldak
BAŞKAN – Komisyon bu en son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Koçal, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sayıştay
Kanunu Teklifi’nin 34’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasına ilişkin
önergemiz üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi de saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetleriyle
birlikte kamu kurum ve kuruluşlarının yapılarında ciddi sayılacak
değişikliklere gidilmiş, yapılan ve yapılmakta olan bu değişiklikler sonucunda
kamu kurum ve kuruluşları cumhuriyetle birlikte edindikleri kazanımları
kaybetmekte, AKP’nin ülkemizi gelecekte şekillendirmek istediği mecraya doğru
sürüklenmektedir. Çıkarılan mali içerikli yasalar daha uygulanmaya konulmadan
değişmekte, uygulanmaya konulduktan sonra da çıkar gruplarının baskılarıyla
defalarca değiştirilmektedir. Örneğin, İhale Kanunu yürürlüğe girmeden 2 kez,
yürürlüğe girdikten sonra 17 kez değiştirilmiştir. Yasa’nın tamamen değişikliği
ise gündemdedir. Yine, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu yürürlüğe girmeden
önce 1 kez ve yürürlüğe girdikten sonra da 8 kez değişikliğe uğratılmıştır.
İyice düşünülüp yeterince araştırılmadan Parlamento gündemine
getirilen yasa tasarılarının, Parlamento sürecinde grubumuzun yaptığı eleştiri
ve öneriler dikkate alınmadan yasalaşması neticesinde, kamu mali yönetiminin
sistematiği tamamen bozulmaktadır. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun
yürürlüğe girmesiyle, giderin gerçekleşme sürecinde kontrol ve denetim işlevi
zayıflatılmış, kamu kaynakları bu süreçte yeterince incelenmeden, denetlenmeden
israf edilir duruma getirilmiştir. Şimdi ise görüşülmekte olan yasa tasarısıyla
da kamu kaynağının harcanmasından sonraki denetim süreci zayıflatılmakta,
Sayıştay, Parlamento adına denetim yapmaktan uzaklaştırılmakta, hükûmetlerin güdümü altına sokulmaya çalışılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Sayıştayın
yapısı özellikle 1983 yılından sonra başlayan ve günümüze kadar gelen süreçte
kasıtlı olarak siyasallaştırılmış, denetçi seçimi ve üye atamalarındaki siyasi
tercihler tamamen bozulmuştur. Şimdi ise görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu
Teklifi’yle Sayıştayın kamu kaynaklarının kullanımı
üzerindeki dış denetim yetkisi zayıflatılmak istenmektedir. Hemen ifade etmek
gerekir ki bu, aynı zamanda Parlamentonun denetim yetkisinin de zayıflatılması
anlamına gelmektedir. Sayıştay anayasal bir kuruluştur. Sayıştayın
görevleri Anayasa’yla düzenlenmiştir. Teklifle, Anayasa’nın kanuna bıraktığı
hususların düzenlenmesi yapılmaktadır. Sayıştay denetiminin amacı ise kendisine
Anayasa ve kanunlarla verilen görevler bağlamında şekillenmektedir. Bu
bağlamda, Sayıştayın kuruluşunu, işleyişini, denetim
usulleri ile mensuplarının atanmalarını, ödev ve yetkilerini, haklarını,
teminatlarını ve yükümlülüklerini düzenlemeyi amaçlayan bu kanun teklifinde
denetimin amacının yer almaması gerekir. Sayıştayın
denetim amacının, Anayasa ve kanunlarla verilen görevlerin en iyi şekilde
yapılmasını teminen Sayıştayın
strateji bildirimleri ile strateji planlarında yer alması gerekmektedir. Bu
nedenle, teklifin 34’üncü maddesi yanlış ve eksik bir şekilde düzenlendiğinden
tekliften çıkarılmalıdır.
Diğer taraftan, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve kamuoyuna
güvenilir ve yeterli bilgi sunulması Sayıştayın
değil, kamu idarelerinin görevidir. Sayıştayların bu süreçteki görevi,
parlamentolara ve kamuoyuna sunulan bilgilerin yeterli ve güvenilir olup
olmadığını denetleyerek parlamentolara raporlamaktır. Ayrıca, sayıştayların kamuoyuna bilgi sunması ayrı, sayıştay raporlarının kamunun erişimine açık olması ayrı
şeylerdir. Sayıştay ve kamuoyu açısından önemli olan, sayıştay
raporlarının kamuoyunun erişimine açık olmasıdır. Maddenin (a) bendi (c)
bendinde ifade edilen hususu da kapsadığından, (c) bendi tekrar mahiyetindedir.
Maddenin (d) bendinde ifade edilen hesap verme sorumluluğu ve mali saydamlığın
yerleştirilmesi ve yaygınlaştırılması Sayıştayın
değil iç kontrolün meselesidir ve bu anlamda idarelerin amacıdır. Sayıştay bu
süreçte ancak yaptığı denetimlerle katkı sağlayabilir.
Teklifin 34’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde “bütçe
hakkının gereği olarak” ifadesine yer verilmiştir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik
kurumları üzerinde bütçe hakkını kullanmakta, yerel yönetimlerle, birlik,
vakıf, işletme, bağlı ortaklık ve şirketler ise bütçe hakkının kapsamı dışında
bulunmaktadır. Bu durumda, bütçe hakkının kapsamı dışında bulunan kamu
idareleri için…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ KOÇAL (Devamla) – …Türkiye Büyük Millet Meclisine ve kamuoyuna
güvenilir ve yeterli bilgi sunulmayacağı kabul edilmekte, sunulacak ise de
hangi gerekçe ile sunulacağı sorusu cevapsız kalmaktadır. Bu nedenle, öncelikle
“bütçe hakkı” kavramının tanımına ihtiyaç vardır. Bu eksikliğin mutlaka
giderilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu nedenlerle
önergemizin kabul edilerek teklifin 34’üncü maddesinin tekliften çıkarılmasını
talep ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Koçal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
34’üncü maddesinin başlığının “Sayıştay denetiminin amacı” şeklinde
değiştirilmesini ve birinci fıkrasının (a) bendinde geçen “güvenilir ve
yeterli” ibarelerinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat
Özkan (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özkan. (MHP sıralarından alkışlar)
MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 34’üncü maddesiyle ilgili Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz önce, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Canikli “Performans denetimini kaldırmadık, biz bunu daha
iyi bir hâle getirdik ve birçok kamu kurumunu da denetim kapsamı içine aldık.”
gibi birtakım iddialar ileri sürdü.
Değerli arkadaşlar, bazı şeyler evrensel hukuk kuralları
çerçevesinde yapılır, bunlardan birisi bütçe hakkıdır. Bu maddede de bütçe
hakkından söz ediliyor. Acaba, bütçe hakkı nedir? Bütçe hakkı, ilk kez dünyaya Magna Carta Libertatum
yani Büyük Özgürlük Sözleşmesi denilen bir kavramla gelmiş, Fransız İhtilali ki bize de Senedi İttifakla geçmiş bir kavramdır.
Bütçe hakkında, devleti yöneten, milleti yöneten insanların harcamış olduğu
paraları millet adına denetleme yetkisi ve toplama izni verilen bir kavramdır.
Bütçe hakkı gereği, genel bütçeye tabi -bizim Anayasa’mızda da genel bütçe ve
SSK- sosyal güvenlik bütçelerinin denetiminden bahsediliyor.
Şimdi, bu Hükûmetten önce yapılan ve
bazı kurumların Sayıştay denetimi dışında tutulması, tamamen, bütçe hakkı gibi
evrensel bir ilkenin uygulamasından geçiyor ama bunu bilmeden konuşuyorsa böyle
kötü bir duruma düşme durumunuz var. Keşke bunları bilerek konuşsaydı
arkadaşımız, daha iyi olurdu. Bu kurumlar denetim dışında değildi. Devlette
sadece Sayıştay denetimi olmaz, farklı denetim yolları da her zaman vardır.
Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, bütçe hakkı gereği yapılan bir
denetimin uygulayıcısıdır ama siz ne yaptınız bu kanunu getirerek? Değerli
arkadaşlar, Sayıştay denetiminin bağımsızlığını tamamen ve tamamen ortadan
kaldırdınız; performans denetimini ortadan kaldırdınız; Uluslararası
Sayıştaylar Birliğinin olmazsa olmaz saydığı performans denetimi yerine
performans ölçümünü getirdiniz. Performans denetimi, diyebilirsiniz ki 5018
sayılı Yasa’da zaten var. Var da değerli arkadaşlar, onu iç denetçiler yapacak.
İç denetçiler kim? Kurum amirine bağlı kişiler. Biz ne yapmaya çalışıyoruz,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sayıştay vasıtasıyla? Bizim adımıza vermiş
olduğumuz yetkiyle toplanan gelirlerin nereye, vermiş olduğumuz izinle harcanıp
harcanmadığını denetliyoruz. Hatta, bu noktadan
baktığınızda, mahallî idarelerin Sayıştay kapsamına alınması, Sayıştay denetimi
kapsamına alınması bile sorunlu bir uygulamadır arkadaşlar.
Bir önceki Anayasa’mızda, değişiklikten önce, Sayıştay denetiminin
mahallî idarelere ilişkin özel bir sayıştayın
kurulmasıyla yapılması öngörülüyordu ki bana göre bu daha hukuki, evrensel
hukuk kurallarıyla da örtüşen bir şeydi.
Ama siz her şeyi çok bildiğinizi zannediyorsunuz, bilmiş gibi
yapıyorsunuz ama maalesef, bilmiyorsunuz, bilmediğiniz bir kez daha ortada.
Burada yaptığınız performans değerlendirmesi değil, performans ölçümünü
getirdiniz. Performans denetimi yapmıyorsunuz çünkü performans denetimini
yapmayı sağlayacak olan bu kanunun, değişikliğin 2’nci maddesinin (d) fıkrasını
ortadan kaldırdınız.
Bir başka şey, hiç konuşulmayan bir şey değerli arkadaşlar: Bu
kanunun, yine, 7’nci maddesinde performans değerlendirmenizin bile hukuki bir
sonuç doğurmayacağını da açık açık yazıyorsunuz.
Peki, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yürütmesinin yapmış olduğu harcamaların
yerinde, ekonomik, verimli olup olmadığına bakamayacağız, bunu ortadan
kaldırdınız. Peki, biz bu bütçe hakkını nasıl kullanacağız arkadaşlar?
Sayıştay raporlarının da güvenilir olup olmamasından
bahsediyorsunuz, yine bu kanunun bu maddesinde, 34’üncü maddesinde. Biz de
“güvenilir ve yeterli” ibaresinin çıkarılmasını istiyoruz. Neden istiyoruz
değerli arkadaşlar bunu? Sayıştayın raporlarının güvenilir
olup olmaması değil, burada aradığımız husus: Kamu harcamalarını, yapan
birimlerin Sayıştaya vermiş olduğu raporların ya da
harcama belgelerinin doğru olup olmadığını Sayıştay denetler.
Şimdi, burada bir başka şey: “Sayıştayı,
biz denetimi genişlettik.” diyor. Evet. Denetim programını kim yapacak değerli
arkadaşlar, söyler misiniz bana? Sayıştay Başkanının talimatıyla…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MURAT ÖZKAN (Devamla) – …Sayıştayın
Başkanının atadığı bir kurulun, bir kişinin yapacağı program. Eskiden kim
yapıyordu? Genel Kurul yapıyordu. Sayıştay Genel Kurulu üzerinde Sayıştay
Başkanının bir yetkisi var mıydı? Yoktu çünkü en üst karar organıydı. Peki, bu
karar organının bu yetkisini ortadan kaldırdığınız zaman ne oluyor? İstediğiniz
adamı denetlettireceksiniz, istediğiniz adamı denetlettirmeyeceksiniz. Yani
bizim “keyfiyet” dediğimiz, “keyfî uygulama” dediğimiz hususlar tam da bunlar
değerli arkadaşlar. İşte tek adam yönetimi, işte hukuk dışı yönetim, evrensel
kurallara aykırılık burada ortaya çıkıyor. Siz, aynen Sakallı Celal’in dediği
gibi, Doğu’ya giden gemide Batı’ya koşan arkadaşlara benziyorsunuz maalesef.
Bir yere gittiğinizi zannediyorsanız, yanılıyorsunuz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Dört seçim yaptık.
MURAT ÖZKAN (Devamla) – Biz şunu biliyoruz ki siz Türkiye’yi hukuk
dışına çıkarıyorsunuz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Dört seçim yaptık, dört.
MURAT ÖZKAN (Devamla) – Benim dediklerimi, sen Sayıştaycısın değerli
kardeşim, anlıyorsun da…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Dört seçim yaptık.
MURAT ÖZKAN (Devamla) – “Mış” gibi
yapıyorsunuz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Doğu’ya mı gidiyoruz, Batı’ya mı
gidiyoruz, millet kararı veriyor.
MURAT ÖZKAN (Devamla) – “Mış” gibi
yapıyorsunuz, “mış” gibi yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özkan, lütfen tamamlayınız.
MURAT ÖZKAN (Devamla) – Selamlamam için müsaade ederseniz çok
memnun olurum çünkü bu arkadaşım yerinde duramadı, heyecanlandı biraz;
doğruları söylediğimi görünce, maalesef, çok heyecanlanıyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Doğrular buradan geliyor, sizden
gelmiyor.
MURAT ÖZKAN (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 34’üncü madde kabul edilmiştir.
35’inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanununun 35.
maddesinin a) bendinde yer alan “Sayıştay tarafından
yerindelik denetimi yapılamaz, idarenin takdir yetkisini sınırlayacak ve
ortadan kaldıracak karar alınamaz.” cümlesinin metinden çıkarılmasını arz
ederiz.
|
Nuri Yaman |
|
Hasip Kaplan |
Sırrı Sakık |
|
Muş |
|
Şırnak |
Muş |
|
M. Nezir
Karabaş |
|
|
Osman Özçelik |
|
Bitlis |
|
|
Siirt |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
35'inci maddesinin başlığının "Sayıştay denetiminin genel esasları"
şeklinde değiştirilmesini ve birinci fıkrasının (a) bendinde geçen
"Sayıştay tarafından yerindelik denetimi yapılamaz, idarenin takdir
yetkisini sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar alınamaz." cümlesinin
metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Nevzat Korkmaz |
|
E. Haluk Ayhan |
Mehmet Günal |
|
Isparta |
|
Denizli |
Antalya |
|
|
|
Beytullah Asil |
|
|
|
|
Eskişehir |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 35 nci maddesinin madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
"Hesapların Niteliği
Madde 35- Sayıştay denetimine giren kamu idarelerinin:
a) Tahakkuk eden ve tahsil edilen bütün gelirlerin, gelir
artıklarının ve emanetlerin miktar ve mahiyetini gösteren cetvel ve defterlerle
bunlarla ilgili her türlü belgeler gelir hesabını;
b) Yapılan harcamaların ve bunlara ilişkin olarak alınan para ve
sair kıymetlerin miktar ve mahiyetini gösteren cetvel ve defterlerle bunlarla
ilgili her türlü belgeler, gider hesabını;
c) Mevcut ve alınan, sarf olunan, satış, yok etme veya sair suretlerle
elden çıkarılan her türlü taşınır ve taşınmaz malların ve eşyanın miktar ve
mahiyetini gösteren cetvel ve defterlerle bunlarla ilgili her türlü belgeler,
mal hesabını;
oluşturur.
İşletme, fon, birlik, anonim ortaklık, şirket ve sair kamu
idarelerinin bütçe ve kesin hesapları ve bunlarla ilgili kararlar ile kesin
mizan ve bilanço gibi mali tabloları Sayıştaya
verilecek hesaplara dahildir.
Muhasebe yetkilisinin aynı zamanda gelir, gider ve mal işlemlerini
yapmakla görevli olması halinde bu işlemlerin tamamının hesabı verilir.
Hesapların verilme tarz ve şekillerini Sayıştay bir genelgeyle
tespit ederek kamu idareleri ve muhasebe yetkililerine tebliğ eder.
Muhasebe birimi hesapları Sayıştaya
noksansız verildiği tarihten itibaren iki yıl içinde yargılanamadığı takdirde
hükmen onanmış sayılır.
Şu kadar ki, muhasebe birimi hesabını oluşturan mali tablo ve
cetvellerle eki belgelerdeki maddi hata ve tutarsızlıklar nedeniyle hesabın
hükme bağlanmaya elverişli görülmediğinin daire kararıyla saptanması halinde,
muhasebe birimi hesabının verilme tarihi, hesabın tam ve doğru olarak
düzenlendikten sonra Sayıştay'a verildiği tarihtir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe :
Teklifin 35 nci maddesi denetimin genel
esasları bağlamında hiçbir açılım getirmediği, çoğu bentlerinin denetimin genel
esaslarıyla ilgisi bulunmadığı, INTOSAI Denetim Standartlarına aykırı hükümler
içerdiği ve yönetmelik ve daha alt düzenlemelere konu oluşturabilecek hususları
yasa maddesi haline getirmeyi öngördüğü için Teklif metninden tamamen
çıkarılması gerekmektedir.
Öte yandan, Teklifte kamu idarelerinin gelir, gider ve mallarıyla
hesap ve işlemlerinden söz edilmesine rağmen, gelir, gider ve mal hesaplarının
ne olduğu ve nelerden oluştuğuna, hesapların Sayıştaya
tam ve eksiksiz verilmesi gerekeceği ile hükmen onanmasına ilişkin olarak
Sayıştay denetiminin ve hesap yargılamasının temelini oluşturan hükümler
bulunmamaktadır.
Söz konusu eksikliklerin 832 sayılı Kanunun 40 ve 66 ncı maddeleri gözetilerek giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
35'inci maddesinin başlığının "Sayıştay denetiminin genel esasları"
şeklinde değiştirilmesini ve birinci fıkrasının (a) bendinde geçen
"Sayıştay tarafından yerindelik denetimi yapılamaz, idarenin takdir
yetkisini sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar alınamaz." cümlesinin
metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Beytullah Asil (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) –Beytullah Asil…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 35’inci
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 35’inci maddeyle denetimin genel esasları
sayılmaktadır. Maddenin (a) bendinde “Denetim; kamu idarelerinin hesap, mali
işlem ve faaliyetleri ile iç kontrol sistemlerinin incelenmesi ve kaynakların
etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak kullanılmasının
değerlendirilmesidir. Sayıştay tarafından yerindelik denetimi yapılamaz,
idarenin takdir yetkisini sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar alınamaz.”
denilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, kanunlarda neyin yapılamayacağı değil, neyin
yapılacağı ifade edilmelidir ve böyle de yapılmaktadır. Bu yasa ile Sayıştaya da böyle bir görev verilmemiş. Sayıştaya böyle bir görev verilmemişken kanun koyucunun
böyle bir vehme kapılmasının nedenini anlamak mümkün değildir.
Denetim, kamu idarelerinin hesap, mali işlem ve faaliyetleriyle iç
kontrol sistemlerinin incelenmesi ve kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve
hukuka uygun olarak kullanılmasının değerlendirilmesi olduğuna göre, iyi
uygulama örnekleriyle karşılaştırılması ve performansın iyileştirilmesine
yönelik önerileri zorunlu olarak içermelidir. Denetimin doğasından kaynaklı
değerlendirme, analiz, karşılaştırma ve tavsiyeler 35’inci maddedeki “Sayıştay
tarafından yerindelik denetimi yapılamaz, idarenin takdir yetkisini sınırlayacak
ve ortadan kaldıracak karar alınamaz.” hükmü bunu ortadan kaldırma girişimi
midir?
Ankara Büyükşehir Belediyesinin yıllar önce başlattığı, bugüne
kadar 900 trilyon lira harcadığı ama bir türlü bitiremediği, sonunda da pes
ederek bugünlerde Ulaştırma Bakanlığına devretmeye hazırlandıkları metro inşaatı var. Ulaştırma Bakanlığı devraldıktan sonra,
yeni teknolojiye uyumlu olmadığı gerekçesiyle, acaba bu 900 trilyon lira
harcanarak yapılan işin ne kadarını bozup yapacak? Bu kaynak israfının hesabını
kim verecek? Bir tarafta, “idarenin takdir yetkisi” diyerek devletin kıt
kaynakları israf edilmeye devam mı edilecek? Diğer tarafta,
düzenli bir toplu taşıma hizmeti sunamayan belediye yüzünden sabah işe gitmek
için, akşam eve dönmek için duraklarda, trafikte çile çeken insanlar, israf
edilen zamanlar; işlerine özel araçlarıyla gitmek zorunda kalan insanlar,
sıkışan trafik, bozulan sinirler, hava kirliliği, görüntü kirliliği, bunu
önlemek için açılan yollar, köprüler, batçıklar, kavşaklar, harcanan benzin,
fakirleşen insanımız. Sorulmayacak mı bunun hesabı, sorulmamalı mı?
Sömürmeye, sömürülmeye devam mı edeceğiz?
Değerli milletvekilleri “Kanunun vermediği bir yetkinin
kullanılamayacağını ifade etmenin anlamsız ve gereksiz olacağı, ayrıca yanlış
anlaşılmalara ve Sayıştayın yetkilerinin
tartışılmasına sebebiyet vereceği gerekçeleriyle Sayıştay tarafından yerindelik
denetimi yapılamaz, idarenin takdir yetkisini sınırlayacak ve ortadan
kaldıracak karar alınamaz.” ibaresinin teklif metninden çıkarılmasını teklif
ettiğimiz bu önergemize desteklerinizi istiyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Asil.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arıyorum.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:18.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
510 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesi üzerinde
verilen, Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım ve bunu elektronik oylamayla yapacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanununun 35.
maddesinin a) bendinde yer alan “Sayıştay tarafından
yerindelik denetimi yapılamaz, idarenin takdir yetkisini sınırlayacak ve
ortadan kaldıracak karar alınamaz.” cümlesinin metinden çıkarılmasını arz
ederiz.
M.
Nuri Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yani, Sayıştay Kanunu da yasalar da Anayasa da değişse belli bir
kesimin, toplumun belli bir kesiminin hayatında bir şey değişmiyor. Bakın,
Erzurum H Tipi Cezaevinde üç gündür insanlar oradaki tutuklu ve hükümlülerle
diyalog kuramıyorlar ve son aldığımız habere göre orada birçok arkadaşımızın
saldırıya maruz kaldığını, 2009 seçimlerinde Ağrı’dan belediye başkan adayımız
olan arkadaşımız ve il başkanımızın ağır yaralı olduğuna dair haberler
alıyoruz. Şimdi cezaevinde durum bu.
Dört gün önce burada Kürt çocuklar üniversiteden alınıp dört
gündür gözaltında, şimdi de savcılıkta bir kısmı tutuklanıyor. Onun için, hangi
yasayı değiştirirseniz değiştirin burada muhalif olan Kürtler ve Türkiye
demokrasi güçlerinin hayatında bir şey değişmiyor.
Ben yeni Hatay Dörtyol’dan geliyorum. Hatay Dörtyol’da hepinizin
bildiği gibi bundan bir iki ay önce orada Kürtlerin iş yerlerine karşı ciddi
saldırılar olmuştu, orada üç gün o odaklar Kürtlerin iş yerlerini tahrip etmiş
ve Kürtler büyük bir bedel ödeyerek… Üç gün o saldırı ne yazık ki güvenlik
güçleri tarafından engellenmemişti.
Şimdi, dün duruşmayı izlemek üzere oradaydım. Daha önce İnegöl’de
de aynı şey oldu, dün Hatay’da da oldu, daha önce Muş’un Bulanık ilçesinde de
Demokratik Toplum Partisinin kapatılmasını protesto eden oradaki vatandaşların
üzerine ateş açılarak 2 insan yaşamını yitirdi, 10 insan da yaralandı ama dört
ay içerisinde o katiller özgürlüklerine kavuştu. Dün Hatay’da da, Hatay’ı üç
gece üç gün esir alanlar tutuklanmıyor. İnegöl’de de aynı şey oluyor ama
demokratik haklarını kullanan BDP’liler, 60 kişi
gözaltına alınıyor Bulanık’ta ve hepsi on yıl cezayla cezalandırılıyor. İşte,
bu ülkede yargı bu, bu ülkede Kürtlere uygulanan politikalar bu. Onun için,
hangi yasayı değiştirirseniz değiştirin bize yasalar olumlu bir şekilde
yansımıyor. Daha önce de bu konuda epeyce gündeme taşıdığımız olaylar oldu.
Şimdi, bakın, 2 bine yakın arkadaşımız, -bir tek çakı bile
evlerinde, iş yerlerinde, kendilerinde bulunmadı- demokratik siyaset yapan
arkadaşlarımız içeride ama halkın iş yerine saldıranlar, ellerinde devletin
malını acımasızca ateşe verenler tutuklanmıyorlar ve bir bildiri okudu diye her
birine on yıl ceza veriliyor. Şimdi, siz bize hangi yasalarla ilgili “Yahu,
gerçekten bu yasalar bu toplumun, muhalif olan kesimlerin hayatında değişiklik
yapıyor” diyebilirsiniz?
Yine bakın, cezaevleri gündemde. Hayata Dönüş
Operasyonu’yla ilgili -biliyorsunuz- 2000’li yıllarda, o dönemde de 30’un
üzerinde insan yaşamını yitirdi ve ben bu kürsüde onu dile getirdiğim için, o
dönemin sorunlarıyla ilgili burada konuşma yaptığım için, -bakın failler
bulunmuyor- o dönemde görev yapanlarla ilgili burada konuşma yaptığımız için
alelacele, kısa bir süre içerisinde, beş gün içerisinde 12 milyar lira
tazminata mahkûm oldum. Oysaki o dönemde görev alanlar ve o genel müdür
olan adam şu anda da Hâkimler ve Savcılar Üst Kurul üyesi. Tabii ki talimat
veriliyor, yargı öyle işliyor. Diğer davalarda, bize mesela grubunuzdan biri
çıktı “şerefsizler” dedi. Biz dava açtık, yargıya sığındık, yargı dedi ki:
“Burada suç yok.” O zaman bize de şu görev düşüyor, kısasa kısas politikası.
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Yapma, lütfen yapma!
SIRRI SAKIK (Devamla) – Ben de buradan aynı şeyi bin kez iade
ediyorum. Eğer yargıya sığınamayacaksak, yargı üç gün içerisinde bizi mahkûm
edecekse ve burada birileri de “Beyaz Türk” olduğu için bize hakaret edecekse,
biz de buradan iade ederiz kendilerine. Ama biz yargının bu noktada olmasını
istemiyoruz. Sizden bu yargının adil davranmasını, yani hukukun ve huzurun
ülkesini hep birlikte sağlamalıyız. Bizim için üç gün içerisinde kararlar
verebilen yargı… BDP Grubu için aynen şunu söylüyor bir gazeteye, diyor ki:
“BDP Grubundan ölen her şehit için 5 kişiyi öldürebilirsiniz.” Ve biz dava
açıyoruz, yerel mahkeme, savcıdan tut da ağır cezaya kadar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
…yerel mahkeme ve Yargıtaya kadar bunu
düşünce suçu olarak alıyor. Bakın, birilerini öldürün diye. Ama biz de burada
Hayata Dönüş Operasyonu’yla ilgili, insanlığa karşı suç işlendi, lav
silahlarıyla içerideki, elinizde olan ve sizin namusunuz olan o tutuklu ve
hükümlüler orada katledildiler. Onlarla ilgili lütfen yargı göreve gelsin, bir
an önce o dönemde bu halka karşı suç işleyenleri lütfen yargının karşısına
çıkaralım dediğimiz için buradan, mahkûm oluyoruz ve siz de dönüp bize
diyorsunuz ki: “Ya, siz ne istiyorsunuz?” İşte, biz bunu istiyoruz. Evet, bu
ülkede yargı yok, bu ülkede Kürt çocuklarına karşı… Bakın, biraz önce
söylediğim gibi, o üniversiteden alınan Kürt çocuklarının büyük bir kısmı şu anda
tutuklama talebiyle savcılığa gönderildi. Ne yapmak istiyorsunuz? Yani Kürt
çocukları okumasın mı? Kürt halkı siyaset yapmasın mı? Siyasetin önüne set
çekiyorsunuz, üniversitenin önüne set çekiyorsunuz. Ne yapmak istiyorsunuz? Silahla mı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız,Genel
Kurulu selamlayınız.
Buyurunuz.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Son…
Ne yapmak istiyorsunuz? Allah rızası için… Siz silah ve şiddetten
nemalanmak mı istiyorsunuz? Yıllardır silah ve şiddet bu ülkenin gündeminde
oturdu, bu ülkenin gündemini işgal etti ve sorunların gelinen noktada artık
silahla çözülmeyeceğini hepimiz, onlar da söylüyorlar. Peki, demokratik kanalın
önünü niye tıkıyoruz? Niye üniversite öğrencilerinin kapısını her gece polis
timleri gidip çalıyor, alıp eften püften şeylerden tutukluyor?
Siyaset dünyası içinde elinizden ne geliyorsa onu yapıyorsunuz.
Şimdi anketlerde yüzde 48-50’nin üzerindesiniz. Allah gözünüzü doyursun. Toprak
mı gözünüzü doyuracak? Yüzde 60-70 oy alsanız ne değişir? Eğer bu ülkenin
farklılıkları bu Parlamentoya yansımayacaksa sizin diktatörlüğünüz neyi
değiştirecek? Açın demokratik kanalları, insanlar gelsin burada kendisini
özgürce ifade etsin. Ama yapmıyorsunuz. Ama bütün kurumlarınızı, Kürtlere karşı
kimin elinden ne geliyorsa hepsini acımasız bir silah gibi Kürtlere karşı kullanıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İyi akşamlar. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 35’inci madde kabul edilmiştir.
36’ncı madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 Sıra Sayılı Sayıştay Kanunu Teklifinin 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
|
Mustafa Elitaş |
Ali Temür |
|
Giresun |
|
Kayseri |
Giresun |
|
Yılmaz Tunç |
|
|
Yahya Doğan |
|
Bartın |
|
|
Gümüşhane |
“(3) Performans denetimi; hesap verme sorumluluğu çerçevesinde
idarelerce belirlenen hedef ve göstergelerle ilgili olarak faaliyet
sonuçlarının ölçülmesi suretiyle gerçekleştirilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 36’ncı
maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
Mustafa Enöz |
E. Haluk Ayhan |
|
Antalya |
|
Manisa |
Denizli |
|
|
|
Nevzat Korkmaz |
|
|
|
|
Isparta |
|
“(3) Performans denetimi; kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve
verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet sonuçlarının
ölçülmesi ve performans bakımından değerlendirilmesi suretiyle
gerçekleştirilir.”
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanununun 36 ncı maddesi (3) ncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“3) Performans denetimi; kamu kaynaklarının kullanılmasında
idarenin faaliyetlerinin, programlarının ekonomik, verimli ve etkin olarak
kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi, sonuçlarının ölçümlenmesi ve
performansının denetlenmesi suretiyle gerçekleştirilir.”
|
Hasip Kaplan |
|
Nuri Yaman |
Osman Özçelik |
|
Şırnak |
|
Muş |
Siirt |
|
M. Nezir
Karabaş |
|
|
Sırrı Sakık |
|
Bitlis |
|
|
Muş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 36 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Rasim
Çakır
Trabzon Edirne
“Madde 36- (1) Sayıştay denetimi, mali denetim ve performans
denetimini kapsar.
(2) Mali denetim;
a) Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri, sosyal
güvenlik kurumları, mahalli idareler, kamu idareleri bütçelerinde yer alıp
almadığına bakılmaksızın özel hesaplar dahil tüm kamu
hesap, fon ve kaynakların, birlik ve işletmelerin gelir, gider ve malları ile
bunlara ilişkin hesap ve işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere
uygun olup olmadığının tespiti,
b) (a) bendi kapsamı dışında kalan kamu idarelerinin hesap ve
işlemleri ile program ve faaliyetlerinin hukuka uygunluğunun değerlendirilmesi,
c) (a) ve (b) bendi kapsamındaki kamu idarelerinin mali yönetim ve
iç kontrol sistemlerinin değerlendirilmesi, mali rapor ve tabloları ile
faaliyet raporlarının ve bunlara dayanak oluşturan her türlü belgelerin
incelenerek, bunların doğruluğu ve güvenirliği hakkında görüş bildirilmesi,
şeklinde yapılır.
(3) Performans denetimi; kamu idarelerinin faaliyetlerinin,
programlarının veya organizasyonlarının verimliliğinin ve etkinliğinin,
ekonomiklik ve iyileştirme amacı gözetilerek, bağımsız bir biçimde incelenmesi
suretiyle gerçekleştirilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Çakır, buyurunuz.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başbakana teşekkürü bir borç bilerek sözlerime başlamak
istiyorum. Biz muhalefet partileri olarak Meclisin çalışmasını, düzenli
çalışmasını sağlamak adına sürekli yoklama istiyoruz, karar yeter sayısı
istiyoruz ama bir türlü muhalefeti dinleyip böyle toplanma zahmetine
katlanmadınız. Sayın Başbakan 72 milyonun önünde iyi niyetlerini sununca
sizlere, sağ olun, eksik olmayın, hepiniz toplu bir biçimde bizleri
dinliyorsunuz.
RECEP KORAL (İstanbul) – Darısı başınıza!
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Ben, yine, böyle bir kalabalık salonda,
bizleri dinliyorken, muhalefet milletvekili olarak sizlere uyarılarımı yapmaya
çalışacağım, eğer izin verirseniz.
Değerli arkadaşlarım, muhalefetteki milletvekili arkadaşlarımın
Sayıştay Kanunu ile ilgili olarak yaptıkları eleştirilerde ortak bir taraf var,
o da şu: Hepsinin söylemeye çalıştığı, Sayıştayın
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına değil Hükûmet
adına çalışan bir kurum hâline getiriliyor olması. Yani
muhalefetin temel eleştirisi bu. Tabii, sizler şu ana kadar bu temel
eleştiriyi dikkate almadınız.
Haddizatında bu kanun teklifi, bugüne kadar, sekiz yıllık AKP
İktidarının genel ruh hâli ve anlayışından farklı bir kanun teklifi değil.
Şöyle ki: Sizler bugüne kadar, AKP İktidarı olarak kendi hukuk sisteminizi
yaratmaya gayret ettiniz. Gerek Cumhurbaşkanının seçilmesi
gerek Anayasa Mahkemesindeki değişiklik, bundan sonra, bu Parlamentoda sayısal
üstünlükle çıkacak olan kanunların artık geriye dönüş yollarının azalması,
hatta olanaksız hâle gelmesi gibi bir sonuç yarattınız; gerekse diğer taraftan
da devlet bürokrasisi içerisinde, en alt kademeye kadar yani bir hastanede
temizlikçi olarak çalışan şirket elemanı, sözleşmeli bir işçiye kadar,
AKP’lileştirmek için yoğun bir gayret sarf ettiniz. Bu, sizin İktidarınızın
temel bir anlayışı, temel bir politikası. Siz sürekli “Biz şunu yapmak
istiyoruz, eğer önümüzde kanun engeli varsa bu engeli ortadan kaldırırız; biz
bunu böyle yapmak istiyoruz, eğer önümüzde anayasal engel varsa Anayasa’yı
değiştiririz; biz bunu böyle yapmak istiyoruz, herhangi bir mahkeme veya
bürokrat bize engel oluyorsa biz onu değiştiririz.” anlayışıyla bu ülkeyi
yönetmeye çalıştınız.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına görev yapacak olan ve
kamunun kaynaklarını kullanmakla yükümlü olan, Hükûmeti
bu anlamda denetleyecek olan Sayıştayın Millet
Meclisi adına değil de AKP İktidarı veya onun Sayın Genel Başkanı adına görev
yapıyor hâle gelmesi, AKP’li arkadaşları ve yandaşlarını çok fazla mutlu
etmesin. Bu yapı, bu sistem birilerinin -bizler uyarıyoruz- iştahını kabartıp
da “Nasıl olsa yargıda bize bir şey olmaz, nasıl olsa Sayıştaydan
bize bir şey olmaz.” diyerek daha ileri hamlelerle daha fazla usulsüzlüklerin,
haksızlıkların ve yolsuzlukların içerisine girmeye niyet etmesin diye
uyarıyoruz. Çünkü gün gelir bu devran döner, devranın dönmediği bir siyasal
tarih yok. Gün gelir bu devran döner, sizin yaratmış olduğunuz hukuk sistemi ve
sizin yaratmaya çalıştığınız bürokrasi ve mahkemeler bile sizi ve
yandaşlarınızı koruyamaz ve kurtaramaz bir güne gelir bu ülke. Çünkü siyaset
her zaman dönüşen, dönüşmeye uygun olan bir alandır. Eğer
böyle bir ortamı fırsat bilip “Nasıl olsa bir şey olmaz, yerel yönetimlerde
veya başka yerlerde nasıl olsa bir şey olmaz.” diyerek alabildiğince usulsüz,
haksız ve yolsuz uygulamalar içerisine girerseniz, bizim endişemiz şudur ki,
yarın yarattığınız mahkeme ve hukuk sistemiyle kendinizi koruyamayacağınız bir
günde, işte o zaman demokrasiden vazgeçip o korumayı bir faşizm yönetimi ile
sağlama zorunluluğu içerisine girersiniz. Biliniz ki dünya siyasi
tarihine bakarsanız, faşizm ülkelere sadece askerî darbelerle gelmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Faşizm ve faşist yönetim anlayışı,
ülkelere demokrasi kullanılarak da gelmiştir, seçimle de iş başına gelmiştir.
Ve faşizmle yönetilen ülkeler, hiçbir zaman isteyerek ve canıgönülden
“Ben faşist bir diktatör olacağım.” niyetiyle de yola çıkmamıştır ama koşullar,
kendini koruyamayacağı, kendini meşru ve haklı bir zeminde koruyamayacağı
koşullar bu kadroları, bu iktidar kadrolarını gün gelir bu ülkede faşist bir
yönetim anlayışı noktasına iter. Bizim de endişemiz budur.
Muhalefet olarak bizim derdimiz, Türkiye’de yargının bağımsız
olması, hukukun üstün olması, üstünlerin hukukunun olmaması ve bu ülkede sadece
muhalefetin değil bu ülkede yaşayan herkesin ama herkesin demokrasiye ve hukuka
bir gün ihtiyacının olabileceğini bilmek ve bu güvence içerisinde Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşayabilmektir.
Bu düşüncelerle, önergeme olumlu oy vereceğinizi umut ederek yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çakır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanununun 36 ncı maddesi (3) ncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“3) Performans denetimi; kamu kaynaklarının kullanılmasında
idarenin faaliyetlerinin, programlarının ekonomik, verimli ve etkin olarak
kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi, sonuçlarının ölçümlenmesi ve
performansının denetlenmesi suretiyle gerçekleştirilir.”
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuştuğumuz yasa, vatandaşın cebinden ödediği her kuruş verginin hükûmetler tarafından harcanması ve denetlenmesi ile ilgili
çok temel bir yasa. Bu yasada Sayıştay, anayasal, yargısal bir kurum olarak
Meclis adına denetim yapan bir kurum. Meclis adına denetim yapıldığı zaman da
onun kuruluş yasasının, denetimin kriterlerinin
oturması gerekiyor. Nedir bu kriterler? 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu değişiklikleri, Türkiye Ulusal Programı,
INTOSAI (Uluslararası Sayıştaylar Birliğinin) Denetim Standartları, Anayasa
Mahkemesinin iptal kararları, Avrupa Birliği İlerleme Raporu, geçici madde 1 ve
şu an yapılması gereken bu.
Peki, bu maddede ne oluyor? Performans denetimini Meclis adına,
halk adına, irade adına yapma olayının kuşa çevrilmesi var. Bunun ilk gün
tartışmasını yaşadık. Burada sessiz bir protesto yapmıştım o gün. Çoğu kişi
anlamadı, niçin bu? Ölçümleme ayrı bir şeydir, denetim ayrı bir şeydir
arkadaşlar. Eğer siz bu kanunun 36’ncı maddesiyle performans denetimini
idarelerce belirlenen hedef ve göstergeler doğrultusunda yaparsanız Sayıştay
idarelere göre bir denetim yapar. O zaman Meclisin adına bir denetim yapmaz.
“Performans denetimi” derken çok açık bunun INTOSAI kurallarındaki anlamı,
devlet, hükûmet faaliyetlerinin, programlarının veya
organizasyonlarının verimliliğini ve etkinliğini, ekonomiklik ve
iyileştirmelere yol açma amacı gözetilerek bağımsız bir biçimde incelenmesidir.
Şimdi, Yüksek Denetleme Kurulunu kaldırdık, tek denetim
getirdik, Sayıştay ama bu teklifle de Sayıştayı
Yüksek Denetleme Kuruluna çevirirseniz ve Sayıştayı
Yüksek Denetleme Kuruluna çevirdikten sonra onu da Hükûmete
bağlarsanız, sonra da Hükûmetin valilerini getirip
Sayıştay başkanı yaparsanız, sonra da Sayıştayın
üyelerini burada göstermelik seçerseniz, bu artık, bu şekilde vatandaşla da
dalga geçmenin biraz da ölçüsü kaçmış olur, ölçüsü fazla kaçmış olur. Yani siz, buraya Sayıştay üyesini getireceksiniz, hiç biriniz,
iktidar partisi üyeleri, bir tek milletvekili tanımayacak Sayıştay adaylarını,
ceplerinde anahtar listeyle oy kullanacaklar, bu şekilde seçilecek ve ondan
sonra Sayıştayın yapısını Hükûmete
bağlı bir duruma getireceksiniz. Ne yapmak istiyorsunuz arkadaşlar, açık
konuşalım.
Şimdi, ölçümleme denen kriter çok açık.
Bu ölçümleme kriteri, yine INTOSAI kurallarında
geçiyor ve performans ölçümü genellikle programın gerçekleşip gerçekleşmediği
noktasında deniyor. Ölçülmeyle denetleme ayrı şeylerdir, bunu anlatmaya
çalışıyoruz fakat nedense denetim kavramı ürkütüyor, korkutuyor.
Arkadaşlar, Meclisin denetiminden bu kadar kaçmanın bir gereği
yok. Bu kürsü, bu iktidar hiç kimseye payidar değil, kalmaz. Sonuçta 2011’de
sandık var, sonrası var ama şunu koyun önünüze: Ne yapmak istiyorsunuz? Askerî
vesayet dediniz, askerî vesayette Genelkurmay dediniz. Ordu 600 bin kişi. 600
bin kişilik ordunun askerî vesayetini günlerdir konuşuyoruz. Peki, 230 bin
jandarma, 225 bin emniyet, 467 bin özel güvenlik, 38 bin kıyı emniyeti koruma,
bunların hepsi İçişleri Bakanlığına bağlı değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, 1 milyon 200 bin kişi İçişleri
Bakanına bağlı, “…”(x) Beşir Atalay’a bağlı. Şimdi “…”(x) Genelkurmay
Başkanının yerini tutmuş durumda. 1 milyon 200 bin silahlı güç mü büyük 600
binlik ordu mu büyük?
Şimdi, Hükûmet sizsiniz zaten, Meclis
çoğunluğu da sizde. Yasama-yürütmeyi birleştirdiniz. Yetmedi, Anayasa
referandumunda Anayasa ile HSYK’yı da değiştirdiniz,
yargıyı da kendinize bağladınız. Maşallah maşallah,
yakında tek parti rejimine döndürürsünüz ülkeyi, tek parti olursunuz. Yasaması,
yürütmesi, yargısı birleşmiş tek güç. Ona da gerek yok, bir de Chavez gibi bir kanun çıkarırsınız, “Tayyip Erdoğan ölene
kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı değil, devlet başkanıdır.” dersiniz.
Yapar mısınız? Yaparsınız. Sıkıysa yapmayın! On bire kadar da burayı terk edin,
görürsünüz o zaman! Tebdilikıyafetle Başbakan on bire
doğru gelir buraya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Tebdilikıyafetle
de gelir, işiniz zor olur. Yapmayın arkadaşlar!
Bu Sayıştay Kanunu’nun bu maddelerini siz düzeltmezseniz, seneye
inşallah bu Meclis düzeltecektir. Yani bu arıza maddeleri böyle bırakacağımızı
sanmayın, peşini bırakacağımızı. Ölçümleme başka, denetleme başka. Biz, denetleyen
bir Meclisi yaratacağız diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 36’ncı
maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“(3) Performans denetimi; kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve
verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet sonuçlarının
ölçülmesi ve performans bakımından değerlendirilmesi suretiyle
gerçekleştirilir.”
Mustafa
Enöz (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Enöz. (MHP
sıralarından alkışlar)
(x) “Bu bölümde, Hatip tarafından
Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.”
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 36’ncı
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, önergeyle kanun teklifinin 36’ncı
maddesinin üçüncü fıkrasının değiştirilmesini teklif ediyoruz. Şöyle ki:
“Performans denetimi, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli olarak
kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve
performans bakımından değerlendirilmesi suretiyle gerçekleştirilir.” diyoruz.
Gerekçede de belirttiğimiz gibi, performans denetimi tanımı, uluslararası
denetim standartlarından ve 5018 sayılı Kanun’daki performans denetimi
tanımından farklıdır. Uluslararası standartlarda denetim yapılması için bu
tanımın standartlara uygun şekilde değiştirilmesi şarttır.
Kanun teklifi gerekçesinde dile getirildiği gibi, hükûmet politikalarını değerlendirmek performans
denetiminin yetkisi ile kapsamı dâhilinde değildir. Performans denetimi,
politikaları değil, politik uygulama sonuçlarını değerlendirmektedir. Sayıştay
tarafından gerçekleştirilen performans denetimi sonuçları da buna örnek olarak
gösterilebilir. Kanun teklifinde yer aldığı şekilde yapılacak performans
denetimleri uluslararası denetim standartlarında olmayacak, 5018 sayılı
Kanun’la uyumlu olmayan raporlar üretilmesine sebep olacaktır. Bu eksikliği
gördüğümüz için bu önergeyi vermiş bulunmaktayız.
Sayın milletvekilleri, önemli gördüğüm bir başka konuya
dikkatinizi çekmek istiyorum. 5/12/2009 tarihinde
İçişleri Bakanlığının cevaplandırması istemiyle vermiş olduğum soru önergesinde
“Bazı belediye başkanlarının sosyal denge tazminatı adı altında memurlarına
ödemeler yaptığı bilinmektedir. Ancak, bu ödemeler, Sayıştay tarafından yapılan
incelemelerde kanuna aykırılığı tespit edilerek belediye başkanının zimmetine
alındığı da bir gerçektir. Sayıştayın bu uygulaması bazı belediyeleri söz konusu ödemeleri yapmasında
tereddüde düşürmekte ve ödemelerin yapılmaması yönünde bir tercihte bulunmasına
yol açmaktadır.” demiş ve şu soruları Bakana yöneltmiştim: “Denge tazminatı
ödemesi yapmayan belediyeler ile memurları arasında huzursuzluk ve çatışma
ortamı oluşmakta bu da iş verimini olumsuz yönde etkilemekte, belediyeler
arasında ayrımcılık yaşanmakta, bazı belediye çalışanları tazminat almakta, bir
diğer belediye çalışanı ise tazminat alamamaktan yakınmakta ve belediye
başkanını sorumlu tutmaktadır. Sizce bu durumdan belediye başkanı mı
sorumludur?”
Bir diğer soru da, “Bu ayrımcı uygulamaların ortadan
kaldırılmasını teminen belediyeler arasında ortak bir
mutabakatın sağlanması amacıyla Bakanlıkça bir çalışmanız bulunmakta mıdır?”
Bir diğer sorumda ise “Uygulamada yasal bir eksiklik olduğunu düşünüyor
musunuz? Eğer bir eksiklik varsa yeni bir yasal düzenleme hazırlığınız var
mıdır?” şeklinde sormuştum.
Sayın İçişleri Bakanının bu soru önergemize 11/12/2009
tarihinde vermiş olduğu cevap aynen şu şekildedir: “Anayasa’nın 90’ıncı
maddesinin son fıkrası uyarınca usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası
anlaşmalar kanun hükmünde olduğundan bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık
iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulmamakta ise de 151 sayılı ILO
Sözleşmesi’yle sağlanan hakların hayata geçirilmesi ancak bu husustaki mevzuat
hükümlerinde gerekli değişikliklerin yapılması ve uygulama esaslarının
belirlenmesi hâlinde mümkün olabilecektir. Zaten bu çerçevede Sayıştay Genel
Kurulu da, 1994/3, 4808/1 sayılı Karar’ında, belediyelerde memur statüsünde
çalışan personele kanunlarla sağlanan haklar dışında toplu iş sözleşmeleri
akdetmek ya da başka bir suretle hiçbir yarar sağlanamayacağına karar
vermiştir.
Bu itibarla, Bakanlığım denetiminde, birimlerince yapılan
denetimlerde Sayıştay kararı doğrultusunda işlem yapıldığı hususunda
bilgilerinize arz ederim.” şeklinde bir cevap alınmıştır Sayın Bakandan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Teşekkür ederim.
Verilen bu cevapla aslında böyle bir sosyal denge tazminatının
memurlara belediyelerce verilemeyeceği, verildiği takdirde Sayıştay tarafından
yapılan incelemede böyle bir ödemeye rastlanması durumunda belediye başkanının
zimmetine alınacağı ifade edilmektedir. Ancak, birçok belediye bu tazminat
ödemelerine hâlen devam etmekte, bir kısmı da çekinerek bu ödemeleri yapmaktan
imtina etmektedir. Bu da dolayısıyla belediye çalışanları üzerinde -soru
önergemizde de belirttiğim gibi- huzursuzluğa yol açmakta, tazminat veremeyen
ilgili belediyeler sanki çalışanlarına karşı haksızlık yapmış bir konuma
düşmektedirler.
Değerli milletvekilleri, bu konu hâlâ muallaktadır,
kesin çözüme kavuşturulması için Hükûmetçe yasal bir
düzenleme yapılması gerekmektedir. Yoksa, bahsettiğim
şekilde iş verimini de olumsuz etkileyen huzursuzluklar belediye memurları
arasında sürüp gidecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurunuz.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Bu konuda acilen Hükûmetçe
yapılması gereken düzenlemelerin hayata geçirilmesini Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak beklemekteyiz ve desteklemekte kararlıyız.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Enöz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 Sıra Sayılı Sayıştay Kanunu Teklifinin 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
“(3) Performans denetimi; hesap verme sorumluluğu çerçevesinde
idarelerce belirlenen hedef ve göstergelerle ilgili olarak faaliyet
sonuçlarının ölçülmesi suretiyle gerçekleştirilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Önerge ile, Teklifin ikinci
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yapılan değişikliğe uyum sağlanması
amaçlanmaktadır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Var Sayın Başkanım, var. (AK PARTİ
sıralarından “Var” sesleri)
BAŞKAN – Bir dakika süre veriyorum, lütfen açın. (MHP sıralarından
gürültüler)
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Göz var, izan var arkadaşlar!
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim “Yoktur.” denildi bir kere. Sayın
Başkan, karar yeter sayısı olmadığını beyan ettiniz.
BAŞKAN – Divanla müzayakaya düştük efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, siz olmadığını söylediniz.
Dolayısıyla, kâtip üyelere sorma durumunda değilsiniz, siz bakıyorsunuz, siz
karar veriyorsunuz.
BAŞKAN – İtiraz ettiler efendim. Biliyorsunuz, tartışma olunca
oluyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, itiraz diye bir şey yok ki. Siz
karar verdiniz.
AHMET YENİ (Samsun) – İhtilaf var arada, ihtilaf.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, oylama İç Tüzük’e uygun
yapılmıştır. Siz karar verdiniz, “Yoktur.” dediniz. Kararı siz veriyorsunuz,
kâtip üyelerin işi değil ki efendim. Siz gerektiğinde onlara sorarsınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, kâtip üyelerin arasında ihtilaf
olduğu takdirde elektronik oylamaya başvurulur.
OKTAY VURAL (İzmir) – Onlara sorduğu zaman efendim... Meclis İç
Tüzük’ünü açın bakın, biraz okuyun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Açın bakın.
BAŞKAN – Sayın Vural, İç Tüzük son derece açık.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Önerge kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Eklemelerle, eklemelerle!
BAŞKAN – Kabul edilmiş önerge doğrultusunda 36’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 36’ncı madde kabul
edilmiştir.
37’nci madde üzerinde iki önerge vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 37’nci
maddesinin başlığının “Sayıştay denetimi süreci” şeklinde değiştirilmesini ve
birinci fıkrasının ( c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
E. Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Denizli |
Isparta |
c) Yapılan denetime ilişkin inceleme, değerlendirme ve sonuçlar
ile tavsiyelerin raporlanması,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 37 nci maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Canan
Arıtman
Trabzon İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Canan Arıtman…
BAŞKAN – Sayın Arıtman, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 37’nci
maddesinde Sayıştay tarafından yapılacak denetimlerin aşamaları düzenlenmiştir.
Günümüzde Sayıştaylar tarafından yapılan denetimlerin bilimsellikten uzak,
geleneksel yöntemlerle yapılmadığını belirtmek isterim. Türk Sayıştayı da denetimlerini üyesi bulunduğu Uluslararası
Sayıştaylar Birliği yani INTOSAI’ın denetim
standartlarına göre yürütmektedir.
Değerli milletvekilleri, teklifin 37’nci maddesine baktığımızda,
denetim programının hazırlanması, programın uygulanması, sonuçlarının
raporlanması ve raporların izlenmesinin, denetimin aşamaları arasında
sayıldığını görüyoruz.
Öncelikle, denetimin aşamaları gibi bir ayrıntının bir kanunda
değil, mutlaka hukuki bir metinde düzenlenmesi gerekiyor ise bunun yerinin en
fazla yönetmelik olması gerekeceğini belirtmek isterim.
Ayrıca, Sayıştaylar tarafından yapılan mali denetimlerde
raporların izlenmesi söz konusu değildir çünkü yıllık ve periyodik olarak
yapılan mali denetimlerde raporların izlenmesinden ve izleme raporları üretilmesinden
bahsedilemez. Muhtemelen madde, mali denetimle raporların izlendiği performans
denetiminin aynı süreç içinde gerçekleştirileceği varsayımıyla kaleme
alınmıştır. Oysa bu iki denetim türü birbirinden çok farklıdır.
Öte yandan, maddenin (ç) bendinde, hazırlanan raporların Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulması ve ilgili kamu idaresine gönderilmesinin bir
denetim aşaması olduğu ileri sürülmektedir ki bunu denetimin bir aşaması olarak
kabul etmek mümkün değildir çünkü Sayıştayların, adına denetim yaptığı Türkiye
Büyük Millet Meclisine rapor sunmaları Sayıştayların varlık nedenidir.
Değerli milletvekilleri, konuya genel olarak bakacak olursak mali
denetim ile performans denetimi dâhil bütün denetimlerin planlama, uygulama ve
raporlama olmak üzere üç aşaması bulunur. Ancak mali denetimle performans
denetimi arasındaki fark denetimler sonucunda ulaşılacak amacın farklı
olmasından kaynaklanan yöntemdeki farklılıktır. Başka bir anlatımla, mali
denetimin yöntem ve teknikleri ile performans denetiminin yöntem ve teknikleri
birbirinden çok farklıdır.
Öte yandan, söz konusu yöntem ve teknikler süreç içinde değişmekte
ve gelişmektedir. Bu durumda da her iki denetim türü için ortak aşamaların
gösterilmesi ya da her iki denetim türünün aşamalarının ayrı ayrı yasa hükmü hâline getirilmesi doğru değildir. Aynı
zamanda performans denetimi de artık verilen önergeyle yasa metninden
çıkarılmıştır.
Değerli milletvekilleri, denetimin aşamaları, denetim
rehberlerinin konusunu oluşturmaktadır. Nitekim, Sayıştayımızın da üyesi bulunduğu INTOSAI’ın
sürekli görev yapan komisyonları tarafından geliştirilen yeni yöntem ve
teknikler INTOSAI denetim standartları ile INTOSAI’ın
mali denetim ile performans denetimi uygulama rehberlerine kazandırılmaktadır.
Denetimin aşamalarının bir kanunda düzenlenerek
statikleştirilmesi, geliştirilen denetim yöntem ve tekniklerinin Sayıştayımıza kazandırılmasını engelleyen bir işlev
görmektedir. Kaldı ki maddenin ikinci fıkrasında denetim sürecine ilişkin diğer
hususların kanunlar ile genel kabul görmüş uluslararası denetim standartları
çerçevesinde hazırlanacak yönetmelik, standart ve rehberlerde belirtileceğine
yer verilerek bu düşüncemiz teklif sahiplerince de kabul edilmiş bulunmaktadır.
Ancak uluslararası denetim literatüründe “genel kabul
görmüş denetim standartları” ve “uluslararası denetim standartları” gibi
kavramlar bulunmakla birlikte, “genel kabul görmüş uluslararası denetim
standartları” gibi bir kavramsallaşma bulunmamaktadır. Olmayan bir kavramın
yasa maddesi hâline getirilmesi kabul edilemez.
Öte yandan Sayıştayın Anayasa…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
CANAN ARITMAN (Devamla) – …görevlerine uygun uluslararası denetim
standartlarından hangilerini kabul edeceğinin Sayıştayın
yetkisinde olduğu, INTOSAI tarafından kabul edilmiş bir denetim standardıdır.
Dolayısıyla uluslararası denetim standartlarının Sayıştay tarafından hiçbir
inceleme, değerlendirme ve uygun bulmaya bağlanmadan otomatik olarak
yönetmelik, standart ve rehberlerde yer alacağına yönelik bir düzenleme doğru
bir yaklaşım olamaz.
Değerli milletvekilleri, tüm bu gerekçelerle bu maddenin bütünüyle
tekliften çıkarılması gerekir. Adalet ve Kalkınma Partisi, bu yasa teklifiyle
sadece adaletten kaçanlar partisi olmayıp aynı zamanda denetimden kaçanlar
partisi olduğunu da göstermiştir. Derin üzüntü ve kaygılarımı ileterek yüce
Meclise saygılarımı sunuyorum.
Allah vatandaşımızın yardımcısı olsun. Geldiğimiz nokta budur.
Sekiz yıllık AKP İktidarının sonunda gelinen nokta budur. Söylenecek tek söz
budur.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Arıtman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 37’nci
maddesinin başlığının “Sayıştay denetimi süreci” şeklinde değiştirilmesini ve
birinci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Behiç
Çelik (Mersin) ve arkadaşları
c) Yapılan denetime ilişkin inceleme, değerlendirme ve sonuçlar
ile tavsiyelerin raporlanması,
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurunuz.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.
Söz konusu kanun teklifi Türk yönetim yapısı içerisinde özellikle
anayasal bir kurum niteliğinde olan Sayıştayın
çalışma esas ve usullerini ve devletimizin kamu kurum ve kuruluşlarının en
önemli ve üst denetim organı olan Sayıştayımızla
ilgili olması hasebiyle, Türk yönetim yapısı içerisinde mümtaz ve önemli bir
yere sahiptir.
Değerli arkadaşlarım, Sayıştay denetimi… Tabii, denetim deyince,
önce planlama ve daha sonra program hazırlanması, raporlama ve izleme
bölümlerinden oluşmakla birlikte, Sayıştayın denetim
kapsamında olan genel bütçeli idareler, özel bütçeli idareler, düzenleyici ve
denetleyici kurumlar, sosyal güvenlik kurumları, mahallî idareler ve kanunla
kurulmuş olan anonim ortaklıklar gibi diğer kamu kuruluşlarını kapsamakta.
Sayıştay bu derece kapsamlı denetim yaparken, aslında bir noktada
almış olduğu yetkileri bütünüyle kullanabildiği yönünde, rakamlara,
istatistiklere baktığımız zaman maalesef tam anlamıyla kamu kurum ve
kuruluşlarını denetleyemiyor, sonuç böyle çıkıyor. Bir taraftan da iktidar
grubunun vermiş olduğu önergeyle performans denetiminin etkisizleştirilmesi bu
anlamda yine denetimde bir kaos yaratıyor.
Bu da yetmiyor, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’na aykırı düzenlemeler getiriyorsunuz ve devlette geleneksel hâle gelmiş
olan teftiş kurullarını etkisizleştiriyorsunuz. Bunun yerine iç denetim ve dış
denetim kavramlarını getirerek denetim mekanizmasını Türkiye’de bir keşmekeş
hâline getiriyorsunuz, sonra bu işin içinden hiç kimse çıkamıyor. Bir karmaşa
var. Aslında arzu edilen şu: Yolsuzluklar alabildiğine yaygınlaşsın, vurgunlar,
talanlar çoğalsın ve denetim olmasın. Özellikle yerel yönetimler alanında
belediyeleri iç denetim mekanizmasını çalıştırarak denetlemek mümkün gibi
gözüküyor, öyle olmuyor. Dış denetim mekanizmasında Mülkiye Teftiş Kurulunu
çalıştıramıyorsunuz, o da olmuyor ve böylece çıkarmış olduğunuz Belediye
Kanunu’nun 77’nci maddesine baktığınızda, orada herhangi bir belediyede
yolsuzluk olduğu zaman, “Yolsuzluk var. Ben belediyemde yolsuzluk yaptım.”
diyecek ki bir belediye başkanı o zaman denetim yapabiliyorsunuz. Böylesine
karmaşık, anlamsız, ilkel ve keyfîliği çağrıştıran, adaletsizliği alabildiğine
yaygınlaştıran ve zulmü getiren bir denetim mekanizmasını ya da denetimsizliği
AKP İktidarı olarak ortaya çıkarıyorsunuz. Burada, sadece
belediye şirketlerine bakarsak ve müzahir dernekleriniz ve vakıflarınıza
bakarsak, Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümleri burada gündemde ve Belediye
Kanunu, Büyükşehir Belediye Kanunu, İl Özel İdare Kanunu, 4046 sayılı
Özelleştirme Yasası’nın 26’ncı maddesi ve Kamu İhale Yasası’nın 5’inci
maddesindeki ilkeler, bunların hepsi göz ardı ediliyor ve şirket kurulurken
biliyorsunuz ilgili belediye meclis kararı gerekiyor ama bunun yanında,
4046’nın 26’ncı maddesine göre, arz etmiş olduğum ve Bakanlar Kurulu kararıyla
şirketi kuruyorsunuz. Peki, bu şirket başka şirketle hissedar alarak
ortaklık yaptığı zaman Bakanlar Kurulu kararı gerekiyor mu? Hayır, gerekmiyor.
Yine boşluklar ortaya çıkıyor.
Size şöyle bir örnek verebilirim değerli arkadaşlarım: Ankara
Büyükşehir Belediyesinde dört yılda, 2004-2008 arasında, 108 ihaleden 61 adedi
şirketlere verilmiş, malum şirketlerine ve bu şirketlerin iş büyüklüğü
itibarıyla, 108’e 61 olmakla birlikte tamamına yakını, yani 1 milyar 422
milyondan 1 milyar 044 milyonu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
…1 milyarı aşkınını bu şirketler almış. Burada ihale yok. Tabii,
İhale Kanunu’nun 5’inci maddesindeki saydamlık, rekabet, gizlilik, kamuoyu
denetimi, eşit muamele, güvenilirlik ilkeleri göz ardı ediliyor ve korkunç bir
yolsuzluk ortaya çıkıyor ve Meclis araştırma komisyonunun talebi üzerine Sayıştayın raporunda da bunlar teyit ediliyor. 33 kamu
vakfına ve derneklerine ait 46 şirketin, devleti 170 milyon lira dolandırdığı
ifade ediliyor Sayıştay raporunda. Bütün bunlar… Raporda aynen şöyle diyor:
“Denetimsizlik ve denetim boşluğu kamu kaynaklarının savurganca kullanılmasına
yol açmaktadır.” diyor Sayıştay. Sayıştayın elini
kolunu bu yasayla, bazı maddeleriyle yine siz bağlıyorsunuz, sonra da “Sayıştay
Kanunu çıkarıyoruz, niye karşı çıkıyorsunuz?” diye bize konuşuyorsunuz.
INTOSAI’da performans
denetimine ilişkin tanım var, bunlar göz ardı ediliyor ve belediyeler yolsuzluk
batağında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bitiriniz, tamamlayınız.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu belediyelere karşı hiçbir önlem alınmıyor. Yolsuzluk geometrik
diziyle Türkiye’de artmaya devam ediyor, hiçbir önlem alınmıyor ama belediye,
yolsuzluk yapan başkanlar hakkında açığa alma işlemi de uygulayamıyorsunuz.
Önergemizin -bu duygularla- kabulünü diler, hepinize tekrar
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 37’nci madde kabul edilmiştir.
38’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
38'inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, ikinci
fıkrasında geçen "Kurulca görüş bildirilen" ibaresinin ve üçüncü
fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı
|
|
Recep Taner |
Mehmet Şandır |
|
Konya |
|
Aydın |
Mersin |
|
Behiç Çelik |
|
Nevzat Korkmaz |
E. Haluk Ayhan |
|
Mersin |
|
Isparta |
Denizli |
|
|
|
Mehmet Günal |
|
|
|
|
Antalya |
|
1) Kamu idarelerinin düzenlilik ve performans denetimleri
sonucunda denetim grup başkanlıklarınca düzenlenen denetim raporları, idareler
itibariyle birleştirilir ve bir örneği Sayıştay Başkanlığınca ilgili kamu
idaresine gönderilir. Denetim raporları, kamu idaresinin üst yöneticisi
tarafından, raporun alındığı tarihten itibaren otuz gün içinde cevaplandırılır.
Bu cevaplar da dikkate alınarak son şekli verilen denetim raporları Sayıştay
dairelerinin görüşleri alınmak üzere raporun ilgili olduğu yılın bitimini takip
eden Haziran ayı sonuna kadar Sayıştay Başkanlığına sunulur. Bu raporlara kamu
idarelerinin cevapları da eklenir. Daireler, raporlar hakkındaki görüşlerini
Temmuz ayının sonuna kadar Sayıştay Başkanlığına sunar. Daireler denetim
raporları hakkında görüş oluştururken, söz konusu raporların bu Kanunda
öngörülen amaç, çerçeve ve sınırlar içinde olup olmadığı yönünden inceleme
yapar ve bu hususlara uygunluk taşımayan raporların düzeltilmesine ilişkin
görüşünü Sayıştay Başkanlığına sunar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 38 nci maddesinin madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şeklide
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Esfender Korkmaz
Trabzon İstanbul
"Dış denetim raporu
Madde 38- Genel Yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
hesap ve işlemlerinin inceleme ve denetimi sırasında mevzuata uygun
görülmeyenlerden, üst yöneticilerin uygulamalarıyla ilgisi kurulanlar ve Sayıştayca gerekli görülenler ile 4 ncü
maddede sayılan diğer idarelerinin mali denetimleri sonucunda düzenlenen
raporlar, denetim grup başkanlıklarınca idareler itibariyle birleştirilir ve
bir örneği Sayıştay Başkanlığınca ilgili kamu idaresine gönderilir.
Denetim raporları, kamu idaresinin üst yöneticisi tarafından,
raporun alındığı tarihten itibaren otuz gün içinde cevaplandırılır. Bu cevaplar
da dikkate alınarak yeniden düzenlenen denetim raporları, Denetim Kurulunda
incelenmek üzere Mayıs ayının sonuna kadar Sayıştay Başkanlığına sunulur. Bu
raporlara kamu idarelerinin cevapları da eklenir. Denetim Kurulu, raporları
inceleyerek teknik değerlendirmesini yapar ve yetersiz bulduğu raporların
düzeltilmesi talebi ile Haziran ayının sonuna kadar Sayıştay Başkanlığına
sunar.
Denetim Kurulunun uygun bulduğu denetim raporları ile Sayıştayca mali konularda belirtilmesi uygun görülen diğer
hususları da içeren dış denetim raporu hazırlanır ve Genel Kurulun kararına
sunulur. Dış denetim raporu ile Genel Kurulca görüş bildirilen kamu idarelerine
ilişkin denetim raporları Sayıştay Başkanınca genel uygunluk bildirimi ile
birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.
Dış denetim sonuçları, kurum veya konu bazında müstakil raporlar
halinde de Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulabilir.
Performans denetimlerinin, planlama, uygulama, değerlendirme ve
raporlama süreçleri ile Denetim Kurulunda incelenme ve Genel Kurulda görüşülme
takvimi, kendi denetim planına göre yürür.
Dış denetim raporu, performans denetimi raporu, faaliyet genel
değerlendirme raporu, genel uygunluk bildirimi ve bu Kanunun 42 nci maddesinde belirtilen raporlar ve değerlendirmeler
çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, kamu kaynağının elde edilmesi ve
kullanılmasına ilişkin olarak kamu idarelerinin yönetim ve hesap verme
sorumluluklarını görüşür. Bu görüşmelere Sayıştay Başkanı veya Denetim Kurulu
başkanı ile kamu idarelerinin üst yönetici veya görevlendireceği yardımcısının
ilgili bakanla birlikte katılması zorunludur.
Bu madde ile bu bölümde yer alan diğer madde hükümlerinin
uygulanmasına ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmaya Genel Kurulun uygun görüşü
üzerine Sayıştay Başkanı yetkilidir. "
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayıştay Yasa Teklifi’nde, dış denetimi düzenleyen 38’inci
maddenin eksik yanları var, bu maddenin önergemiz doğrultusunda
değiştirilmesini talep ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay, hukuk devletinin Türkiye’de
vazgeçilmez bir kurumudur. Ne var ki sürekli olarak hukuk devleti vasfını
zedeleyen birtakım uygulamalar yapılmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri eski
Büyükelçisi Jeffrey, WikiLeaks’te
yer alan balyoz harekâtı için şöyle bir yorum yapmıştır: “Amerika Birleşik
Devletleri’nde olsa savcı gider, soru sorardı. Burada -Türkiye’yi kastediyor-
Türkiye’de ise bilgi sahibi olduğundan şüphe duyulan herkes rezil ediliyor.”
Bir başka örnek vermek istiyorum hukuk devletinin Türkiye’de ne düzeyde
olduğunu, nasıl istismar edildiğini… Hükûmetin,
İçişleri Komisyonuna sunduğu bir yasa tasarısı var. Bu tasarının 9’uncu maddesi
ile Emniyet Teşkilatı Kanunu’na yeni bir fıkra ekleniyor. Bu fıkra aynen şöyle:
“Ceza soruşturması ve kovuşturması ile disiplin soruşturmaları rütbe terfisine
engel teşkil etmez.” Buna olumsuz bir sözümüz yok ama hukuk devleti
çerçevesinde şu soruları sormak istiyorum:
1) Polis için getirilmekte olan bu imkân asker için neden
getirilmiyor?
2) Ortada bir mahkeme kararı yokken hakkında idarenin ceza
vermesi, yürütmenin ceza vermesi hangi hukuka uyar?
3) Bu insanlar suçsuz çıkarsa kimden tazminat alacaklar?
Alacakları tazminat maruz kaldıkları haksızlığı telafi edebilecek mi?
4) Bu tür uygulamaların sürekli yaşandığı bir Türkiye’de hukuk
devletinden söz etmek imkânı var mı?
Değerli arkadaşlar, bir araştırmayı size açıklamak istiyorum.
“Dünya Adalet Projesi” isimli sivil toplum kuruluşu gelişmiş ve gelişmekte olan
36 ülkede üç yıl çalışarak 2010 Yılı Hukukun Üstünlüğü Endeksi düzenledi. Bu
endeksteki bir sorunun sonucunu söyleyeyim. Endeksteki soruların birisi şudur:
Bir ülkede hukuk kuralları hükûmetlerin yetkisini ne
kadar sınırlıyor? Türkiye içinde bulunduğu 35 ülke içerisinde sıralamada 31’inci
sırada yer alıyor. Bunun özeti şudur: Türkiye’de hukuk kuralları hükûmetlerin yetkisini sınırlamakta yetersiz kalıyor. Eğer hükûmetlerin yetkisini hukuk kuralları sınırlayamıyorsa o
zaman hukuk devletinde zedelenme ortaya çıkmıştır demektir.
Yine aynı araştırmanın, aynı endeksin başka bir sorusundan söz
etmek istiyorum. Yine orada diyor ki: Yasalar halk tarafından ne kadar
anlaşılıyor? Bu 35 ülke içerisinde Türkiye 32’nci sırada -bakın, dikkat edin-
ve kendisiyle aynı gelir grubu ve aynı bölgede bulunan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – …7 ülke içinde de sonuncu ülke
arkadaşlar. Çok dikkat edin. Kendisiyle aynı gelir grubu içerisinde, aynı
gelişmişlik düzeyinde bulunan 7 ülke içerisinde sonuncu. Sayılan 35 ülke
içerisinde monarşi rejimlerinin olduğu ülkeler var, demokrasiye yeni geçmiş
ülkeler var. Hırvatistan, Dominik Cumhuriyeti, El Salvador, Gana, Ürdün,
Tayland gibi ülkelere göre Türkiye’nin hukuk devleti olma sorunu varsa oturup
düşünmemiz lazım ve buna çözüm getirmemiz lazım.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.06
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
510 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 38’inci maddesi üzerinde verilen ikinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
38'inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
ikinci fıkrasında geçen "Kurulca görüş bildirilen" ibaresinin ve
üçüncü fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
1) Kamu idarelerinin düzenlilik ve performans denetimleri
sonucunda denetim grup başkanlıklarınca düzenlenen denetim raporları, idareler
itibariyle birleştirilir ve bir örneği Sayıştay Başkanlığınca ilgili kamu idaresine
gönderilir. Denetim raporları, kamu idaresinin üst yöneticisi tarafından,
raporun alındığı tarihten itibaren otuz gün içinde cevaplandırılır. Bu cevaplar
da dikkate alınarak son şekli verilen denetim raporları Sayıştay dairelerinin
görüşleri alınmak üzere raporun ilgili olduğu yılın bitimini takip eden Haziran
ayı sonuna kadar Sayıştay Başkanlığına sunulur. Bu raporlara kamu idarelerinin
cevapları da eklenir. Daireler, raporlar hakkındaki görüşlerini Temmuz ayının
sonuna kadar Sayıştay Başkanlığına sunar. Daireler denetim raporları hakkında
görüş oluştururken, söz konusu raporların bu Kanunda öngörülen amaç, çerçeve ve
sınırlar içinde olup olmadığı yönünden inceleme yapar ve bu hususlara uygunluk
taşımayan raporların düzeltilmesine ilişkin görüşünü Sayıştay Başkanlığına
sunar.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Taner, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 38’inci
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu maddeyle denetim
genel değerlendirme raporlarının ne şekilde gerçekleştirileceği ve denetimle
ilgili raporların idareler itibarıyla yıllık olarak birleştirilmesi ve
cevaplandırılmasının genel uygunluk bildirimiyle birlikte Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulmasının sürecini takvime bağlamaktayız.
Vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle 32’nci maddenin
birinci fıkrasının yeniden düzenlenmesini ve yapılacak değişikliklerle de
denetim raporlarının Sayıştay Başkanlığına veriliş süresi bir ay ertelenmekte
yani fiilî imkânsızlıklar dikkate alınarak denetçilerin rapor yazılım süreleri
haziran ayı sonuna kadar ve de dairelerin rapor hakkındaki görüşlerinin temmuz
ayı sonuna kadar Sayıştay Başkanlığına sunulması talep edilmektedir. Bu şekilde süre uzatılmakta ve ikinci fıkrasındaki sadece kurulca
görüş bildirilen raporların değil, kamu idarelerine ilişkin tüm raporların
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmesini amaçlamaktayız. Ayrıca aynı
maddenin üçüncü fıkrasının ise madde metninden çıkarılmasının daha uygun
olacağı kanaatindeyiz.
Değerli milletvekilleri, kamu kaynaklarının etkin ve verimli bir
şekilde kullanılıp kullanılmadığını denetleyen, mali disiplinin sağlanması için
ve de stratejik önceliklerin tespiti amacıyla önemli görev yapan Sayıştay,
kurum ve kuruluşların hesap verme sorumluluğunu sağlayarak denetim ve gözetimi
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapan ve de mali kontrolü düzenleyen bir
birimdir. Bugüne kadar muhtelif zamanlarda Sayıştay Kanunu’nun maddeleri
değiştirildi. Bu görüşmekte olduğumuz teklif de AB’ye uyum programı
çerçevesinde getirilmiş ama ne hikmetse Hükûmet
tarafından değil de AKP’li grup başkan vekilleri tarafından kanun teklifi
olarak sunulmuştur. Tabii görüşmeler başlar başlamaz esas niyetin ne olduğu da
ortaya çıkmıştır. Hükûmet tasarısı olarak geldiğinde
yapılması zor olan bazı değişiklikler teklif olarak verdirerek ve de kanunu ana
amacından çıkartacak değişiklikler önergelerle düzenlenmiş ve kanun işlevsiz
bir hâle getirilmiştir. Bunun en güzel örneği kanun teklifinde imzası bulunan
Sayın Canikli’nin 2’nci madde görüşmeleri sırasında
vermiş olduğu değişiklik önergesiyle ortaya çıkmış ve Plan ve Bütçe
Komisyonunda kabul edilen 2’nci maddenin (d) fıkrasıyla Sayıştayın
performans denetimi maddesi ortadan kaldırılmıştır. Yani AKP
grup başkan vekilleri tarafından imzalanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulan kanun teklifi, teklifte imzası bulunan bir AKP Grup Başkanı tarafından
verilen değişiklik önergesinin AKP milletvekillerince kabul edilmesiyle kanun
amacından saptırılmış, Sayıştayın asli görevlerinden
olan denetim yetkisi ortadan kaldırılarak hukuk bozulmuş ve kendi amaçlarına
hizmet edecek bir teklif hâline dönüştürülmesi sağlanmıştır. Her ne
kadar AB’ye uyum kanunu olarak Mecliste gündeme gelmiş olsa da gerek teklif
metni ve gerekse görüşmeler sırasında yapılan değişikliklerle, aslında çok
fazla da denetim yapma niyetinizin olmadığı açıkça ortaya çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, yolsuzlukla mücadele edeceği vaadiyle
iktidara gelen AKP, sekiz yıllık iktidarı döneminde yolsuzluk ve usulsüzlüğü
had safhaya çıkarmış, yolsuzluk sıralamasında maalesef yolsuzluğun en yoğun
olduğu ülkeler arasında Türkiye her geçen yıl bir üst sıraya çıkmıştır.
Dünyanın ve dolayısıyla ülkemizin en önemli sorunlarının başında gelen
yolsuzlukların son bulması ve yapanların yaptıklarının yanlarına kâr kalmaması
için Sayıştay gibi denetim birimlerinin denetim alanları genişletilmelidir. Bugün
hâlâ bazı kurum ve kuruluşlar, TOKİ gibi, özelleştirme uygulamaları gibi
denetim dışında bırakılıyorsa, bunun altında maalesef art niyet aramaktayız.
Özellikle özelleştirme adı altında devletin seksen yıllık birikimleri yok
pahasına eşe dosta, il başkanlarına, yandaşlara peşkeş çekilmiş, Ali Dibolar bu dönemin simgesi hâline gelmiş, rüşvetin belgesi
bu dönemde ortaya konmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
RECEP TANER (Devamla) – Gerçi Sayıştay denetçileri tarafından
ortaya çıkarılan yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin birçoğunun raporlarda
kaldığını, neticenin alınmadığını da bilmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, sekiz yıllık AKP İktidarı döneminde yeni
bir denetim anlayışı ortaya çıkmış ve yandaşlar, partililer denetim dışı
tutulurken maalesef muhalif olanlar sık sık denetime
tabi tutulmuşlardır. Sayın Başbakan da yolsuzluklarla ilgili damardan
girdiklerinden bahsetmiş olsa da yolsuzluklara bulaşmış olan yandaş ve
partililerden hiçbirisinin bugüne kadar herhangi bir soruşturmaya tabi
tutulduğunu ve neticelendiğini de duymadık.
Bu dönemle ilgili ortaya atılan yolsuzluk iddialarının buz dağının
görünen kısmı olduğu, esas kitlesinin ise AKP’nin iktidardan düşmesinden sonra
ortaya çıkacağı bir gerçektir.
Bu duygu ve düşüncelerle heyetinizi en içten duygularımla
selamlıyor, teklifimizin kabulünü saygıyla arz ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Taner.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.21
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:20.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
510 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 38’inci maddesi üzerinde verilen
Aydın Milletvekili Recep Taner ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 38’inci madde kabul edilmiştir.
39’uncu madde üzerinde iki önerge vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
39'uncu maddesinin ikinci fıkrasında geçen "mahallî idarelere ait olanlar
hariç olmak üzere" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı
|
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
Emin Haluk
Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Denizli |
Isparta |
|
|
|
Hasan Özdemir |
|
|
|
|
Gaziantep |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 39 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Ali
Rıza Ertemür
Trabzon Denizli
"Madde 39- Kamu idareleri tarafından gönderilen idare
faaliyet raporları, İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan mahalli idareler
genel faaliyet raporu ve Maliye Bakanlığınca hazırlanan genel faaliyet raporu
denetim grup başkanlıklarınca, raporların hazırlanmasına ilişkin olarak
belirlenmiş bulunan esas ve usullere uygunluğu ve hedeflerin gerçekleşme durumu
ile faaliyet raporunun ilişkin olduğu kamu idaresinin mali denetimleri
sonucunda elde edilen bulgular da dikkate alınarak değerlendirilir.
Denetim grup başkanlıklarınca bu konuda hazırlanan
değerlendirme raporları esas alınarak hazırlanan faaliyet genel değerlendirme
raporu, Denetim Kurulunda değerlendirildikten ve Genel Kurulda görüşüldükten
sonra Sayıştay Başkanı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulur ve bir örneği Maliye Bakanlığına, mahalli idarelerin idare faaliyet
raporları hakkındaki Sayıştay görüşünün bir örneği ise İçişleri Bakanlığına
gönderilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ertemür
konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Ertemür, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 39’uncu maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizin de çok iyi
bildiği gibi, Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile
sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına denetleyen ve sorumluların hesap ve işlemlerini
kesin hükme bağlayan ve -ayrıca mahallî idarelerin- kanunlarla kendisine
verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapan anayasal bir
kuruluşumuzdur. Sayıştay, yüklendiği görevleri yerine getirme sırasında
Bakanlık, kurul ve kurumlarla, idare amirleriyle, sayman ve diğer sorumlularla
doğrudan yazışmaya, gerekli gördüğü belge, defter ve kayıtları göndereceği
memurları vasıtasıyla görmeye veya dilediği yere getirtmeye ve sözlü bilgi
almak üzere her derece ve her sınıftan ilgili memurları çağırmaya, bakanlık,
daire ve kurumlardan temsilci istemeye yetkilidir.
Değerli milletvekilleri, bu kadar önemli ve sorunlu görevler
üstlenen Sayıştayın yapılan bu değişiklikle yaklaşık
elli yıldır uygulamada olan Sayıştay Kanunu yürürlükten kaldırılmaktadır.
Görüşmekte olduğumuz Sayıştay Kanun Teklifi’nin 39’uncu maddesinde
kamu idarelerinin Sayıştaya yönetsel hesap verme
sorumluluklarının yerine getirilmesindeki katkısı düzenlenmiştir. Sayıştay
Kanun Teklifi’nin 39’uncu maddesinin birinci fıkrasında faaliyet raporlarının Sayıştayca değerlendirileceğinden söz edilmesine karşın,
değerlendirmenin nasıl yapılacağı, değerlendirmenin yöntem, teknik ve
araçlarının ne olacağı gibi hususlara yer verilmemiştir. Bu önemli bir
eksikliktir. Bu eksiklik uygulamada çok ciddi sıkıntılara neden olacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleme yapan kuruma bu eksiklikten dolayı
ortaya çıkan sonuçları da ağır olacaktır.
Değerli milletvekilleri, kamu kaynaklarının nerelere, ne tutarda
aktarıldığı kadar, hangi program ve faaliyetlere, hangi hedeflere ulaşmak için
harcandığının ve hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığının önceden belirlenmiş
performans ölçü ve göstergeleri temelinde raporlanması da önem taşımaktadır.
Performans ölçümü, stratejik amaç ve hedeflerin, program ve
faaliyetlerinin, performans ölçü ve göstergelerinin tespiti, performans
bilgisinin üretilmesi, önceden belirlenen amaç ve hedeflere göre elde edilen
çıktı ve sonuçların değerlendirilmesi, raporlanması ve nihayet iyileştirmeye
yönelik önlemlerin alınmasını kapsayan bir süreçtir, esas olarak da Sayıştayın değil, bizatihi idarelerin meselesidir.
İdarelerin program, performans, hesap verme
sorumluluklarının yerine getirilmesinde Sayıştaya
düşen görev ise idarelerin hazırladığı faaliyet raporlarının, bu raporların
hazırlanmasına ilişkin olarak belirlenmiş bulunan esas ve usullere uygunluğu ve
hedeflerin gerçekleşme durumu ile faaliyet raporunun ilişkin olduğu kamu
dairesinin mali denetimleri sonucunda elde edilen bulgu ve verilere uyumunu
içeren bir görüş oluşturmaktan ibarettir. Başka bir anlatımla, Sayıştay, idarelerin hazırladığı faaliyet
raporlarını tasdik edecektir. Bu bağlamda, gerçekçi olmak ve faaliyet
raporlarının Sayıştay tarafından değerlendirilmesine gereğinden fazla önem
atfetmemek gerekmektedir. Önemli olan, Sayıştay tarafından yapılacak performans
denetimleridir. Gerçekten de idarelerin hazırladığı performans programlarındaki
hedeflerin faaliyetlerle ilgisinin kurulup kurulmadığı, performans ölçü ve göstergelerinin
doğru şeyleri ölçüp ölçmediği, performans ölçüm sisteminin güvenilir ölçülmüş
sonuçları sağlamaya elverişli olup olmadığı gibi idarelerin performans ölçme ve
değerlendirme sistemlerinin yeterliliğinin analiz ve değerlendirmesi ise
performans denetimlerinin konusunu oluşturmaktadır.
Bu teklifin birçok maddesinde olduğu gibi bu maddesinde de program
ya da performans değerlendirmesi ile performans denetimi birbirine
karıştırılmış ve idarelerin hazırladığı faaliyet raporlarının değerlendirilmesi,
performans denetimi olarak tasarlanmıştır. Oysa,
faaliyet raporlarının değerlendirilmesi ayrı, performans denetimi ise ayrıdır.
Uluslararası Sayıştaylar Birliğinin Denetim Standartları’na aykırı bu teknik
hatanın düzeltilmesi gerekmektedir. Verdiğimiz değişiklik önergesi, söz konusu
teknik hatayı düzelterek uluslararası standartlara uygun hâle getirmeyi
amaçlamaktadır. Bunun sonucunda, iki farklı ama birbiriyle ilgili yasada ortaya
çıkacak uyumsuzluk giderileceği gibi, yasal boşlukların doğması da engellenecektir.
Öte yandan, Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki
idareler ile sosyal güvenlik kurumlarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
denetlemektedir. Diğer idarelerin denetim yetkisi ise Anayasa’dan alınmaktadır.
Bu itibarla, mahallî idarelerin faaliyet raporlarını, değerlendirme sonuçlarını
mahallî idarelerin meclisine göndermesi düşünülemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ RIZA ERTEMÜR (Devamla) – Çünkü Sayıştay, mahallî idareleri
denetleme yetkisini, mahallî idarelerin meclislerinden değil Anayasa’dan
almaktadır. Değerlendirme raporlarını Sayıştayın
mahallî idarelerin meclisine göndermesi değil, kamuoyunun bilgisine ve ilgililerin
erişimine açık tutması gerekir. Açıklık ve şeffaflık, demokrasinin de bir
gereğidir. Bunu gözden uzak tutamayız. Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına denetim yapan anayasal bir kurumdur. Bu kanunun siyasi bir yanı yoktur.
Sizlerden beklediğimiz, teklifi, Uluslararası Sayıştaylar Birliği Denetim
Standartları’na aykırı teknik hatalardan arındırmaktır.
Bu duygularla önergemize desteğinizi bekler, yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ertemür.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
39’uncu maddesinin ikinci fıkrasında geçen “mahallî idarelere ait olanlar hariç
olmak üzere” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasan
Özdemir (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifi’nin 39’uncu maddesi için vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde Uluslararası
Saydamlık Örgütünün her yıl yayınladığı 2010 Yolsuzluk Algılama Endeksi
açıklandı. Türkiye 10 üzerinden 4,4 puan ile AKP döneminde yine sınıfta kaldı.
Hâlbuki AKP hükûmetleri ne vaat etmişti? Daha Ocak 2003’te, 58’inci Hükûmetin ilan
ettiği Eylem Planı’nda yer alan yolsuzlukla ilgili bölümlerde, öncelikler
arasında, Avrupa Konseyi Yolsuzlukla İlgili Ceza ve Medeni Kanun Sözleşmesi’nin
onaylanması, Ceza Kanunu’ndaki yolsuzlukla ilgili yaptırımların artırılması,
siyasi partilerin finansmanında saydamlığın güçlendirilmesi, sır kavramıyla
ilgili hükümleri gözden geçirilerek bilgiye ulaşımının güçlendirilmesi, kamu
yönetimi ve sivil toplum arasındaki diyaloğun
artırılması sayılabilir. Ancak aradan geçen sekiz yıldaki uygulamalarla
AKP’nin bu ilk Eylem Planı’yla tam bir çakışma içerisinde olduğu görüldü. AKP
iktidara geldiği ilk günden itibaren yolsuzluk batağına saplandı.
Yolsuzluklarının ortaya çıkmaması için de denetim mekanizmalarını devre dışı
bırakma gayreti içerisine girdi.
AKP hükûmetleri, iktidarlarının ilk
gününden başlayarak pek çok kamu ihalelerinde Sayıştay denetimini devre dışı
bırakacak ihaleler gerçekleştirdi. Şimdi de Sayıştay tamamen denetim sürecinin
dışına itilmek isteniyor. Bu düzenlemelere neden ihtiyaç duyuluyor? Cevap açık;
AKP, yolsuzluk iddialarının denetimini istemiyor.
Bakınız, Kamu İhale Kanunu’ndaki değişiklikle AKP istediği ihaleyi
istediği şirkete verme yetkisi kazandı ve Kamu İhale Kurumunun ihaleleri
denetleme yetkisi kısıtlandı. Başbakanlık Teftiş Kurulu ve Cumhurbaşkanlığı
Denetleme Kurulu denetim sürecinden dışlandı. Sormak istiyorum: Başbakanlık
Teftiş Kurulu son sekiz yılda kaç AKP yolsuzluk iddialarını araştırdı, hangi
yolsuzlukları tespit etti? Bakınız, Kamu İhale Kurumundan Millî Eğitim Bakanlığına
soruşturma açılmasına dair bir talep dahi Başbakanlıktan reddedildi. AKP
iktidarları, bu kanunla kontrol dışı harcama ve yolsuzluk denetimini kısıtlama
gayreti içerisindedir, ancak unutulmamalıdır ki, hükûmetin
eylem ve işlemleri ne kadar denetim dışına çıkarsa demokrasi de o kadar rafa
kalkar. Denetimden uzak yolsuzluk dosyalarının AKP Hükûmetinin
sonunu hazırlayacağını kendileri de bilemiyorlar.
Değerli milletvekilleri, memleketin her köşesinde ziyaretler
düzenliyoruz. Kiminle konuşsak, hangi kapıyı çalsak her yerden yolsuzluk
sesleri yükselmektedir. Bir yerde yolsuzluk varsa, orada ona izin verenler de
vardır, çünkü yolsuzluk itibar görmediği yerde barınmaz. Yolsuzluk ahlaki bir
konudur, yolsuzluk siyasi yozlaşmanın işaretidir. Türkiye’de AKP hükûmetleriyle yolsuzluk ve yozlaşma tehlike çanları çoktan
çaldı. Ateşi yüksek siyasi tartışmalar bu tür konuların konuşulmasını belki
şimdi engelleyebilir. Böyle toplum yolsuzluk ithamlarına fazla dayanamaz.
Değerli milletvekilleri, bilinmelidir ki yolsuzluk, toplumu ve
devleti çürüten bir olgudur. Yolsuzluk, bugün Türkiye'nin üstüne bir kâbus gibi
çökmüştür. AKP ile ilgili yolsuzluk iddialarının çetelesi tutulamaz hâle
gelmiştir. AKP yöneticileriyle ilgili bütün iddialar boşlukta bırakıldı.
Netice itibarıyla devletteki ve toplumdaki yozlaşmanın önüne
geçebilmek için yolsuzluk iddiaları bir an önce karşılık bulmalıdır. Devlet ve
toplum yolsuzluk belasından mutlaka kurtulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Aksi hâlde, 29 Ekim 2010 tarihli bir
ulusal gazetede yer alan Londra merkezli bir düşünce kuruluşunun hazırladığı ve
110 ülkenin yer aldığı refah endeksinde Türkiye'nin 80’inci sırada yer aldığı
gibi haberleri görmeye devam edeceğiz.
Konuşmama burada son verirken yüce heyetinizi bir kez daha
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 39’uncu madde kabul edilmiştir.
40’ıncı madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
40’ıncı maddesinin ikinci fıkrasında geçen “Sayıştay Başkanınca” ibaresinin,
“Sayıştay Başkanlığınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Nevzat Korkmaz |
|
E. Haluk Ayhan |
Alim Işık |
|
Isparta |
|
Denizli |
Kütahya |
|
|
|
Mehmet Günal |
|
|
|
|
Antalya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 40 ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Kamer
Genç
Trabzon Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Kamer Genç konuşacaklar.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510
sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 40’ıncı maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, çok önemli bir kanunu görüşüyoruz.
Bu kanunun enine boyuna iyi tartışılması lazım. Bu
kanun, devletin temel denetim organının düzenlenmesine ilişkin bir kanundur.
Şimdi, o kadar ifade eksiklikleri var ki, mesela diyor ki: “Maliye Bakanlığınca
yayımlanan bir yıla ait mali istatistikler izleyen yılın Mart ayı içinde;
hazırlanma, yayımlanma, doğruluk, güvenilirlik ve önceden belirlenmiş
standartlara uygunluk bakımından denetim grup başkanlıklarınca
değerlendirilir.” Buradaki “denetim grup başkanlığı” Maliye Bakanlığının
denetim grup başkanlığı mıdır yoksa Sayıştay denetim grup başkanlığı mıdır?
Bakın, bu, çok şey götürür. “Bu amaçla düzenlenen değerlendirme raporu…” Bu değerlendirme
raporu nereden çıkıyor? Yani öyle ifadeler madde içinde kullanıyorsunuz ki,
bunun ne anlama geldiğini ortaya çıkarabilmek için bunu okuyanların kâhin
olmaları lazım. Yine “…Sayıştay Başkanınca Rapor Değerlendirme Kurulunun görüşü
de alındıktan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur ve Maliye
Bakanlığına gönderilir. Bu raporda yer alan değerlendirmelere ilişkin olarak
Maliye Bakanı gerekli önlemleri alır.” Nasıl bir önlem alır? Ya,
bunların biraz burada açıklanması lazım. Her şeyi çok kapalı yapıyoruz.
Dolayısıyla kapalı yapınca iş bürokratın keyfine kalıyor.
Mesela, bakın, bugün KİT Komisyonunda bir kurumun hesaplarını
inceledik. KİT’te bir boru ihalesi yapılıyor, bir firmaya veriliyor, 7 milyon
300 bin dolar. Sonra iş bitiyor, diyorlar ki: Efendim, bu 7 milyon 300 bin
dolar fazla. Ee, ne yapalım? Efendim, bu aynı yerde
başka bir firma da bu şekilde bir boru inşaatı yapmış. Ee,
ne yapalım? Bunda 3,3 milyon doları tenzil edelim. Peki, siz bu ihaleyi
yaptığınız zaman keşif bedelini yapmadınız mı? Hangi hattan kaç kilometre
gideceği, ne kadar toprak çıkacağı, ne yapacağı belli değil mi? Yok. Bürokratın
tercihine… Çünkü denetim yok. Düşünebiliyor musunuz? Ondan sonra, adam gidiyor…
Orada o kadar, bürokratın tercihinden ve takdir hakkından doğan şeyler var ki…
Yani, 7 milyon 300 bin dolarlık bir ihale yapılıyor; ya, BOTAŞ da burada bunu
yaptı, aynı boruyu orada yaptı. O neye yaptı? O işte 3,5 milyon dolar eksik
yaptı. Haydi diyorlar, bu firma da biraz daha zor işler yaptı, yüzde 15 de buna
tolerans tanıyalım. Ya, böyle bir şey olur mu arkadaşlar! Bu devlet ya! Bu devletin parası, vatandaşın parası, cebinden çıkan para. Böyle
mi olur!
Yine bir iş ihale etmişler, 74 milyon dolar. Ondan sonra iş bitmiş
mi bitmemiş mi… Sonra bir tahkim heyetine gidiyorlar. Tahkim heyeti tutuyor… Ya
bu işten 8,1 milyon dolar fazla alınmıştır diyorlar, tahkime gidiyorlar. Şimdi
tahkimde bir sürü avukat ücretini ödüyorsunuz. Tahkim heyeti ekseriyetle
yabancılardan oluyor, yabancı müteahhitlerin hesabına
çalışıyor.
Değerli arkadaşlarım, özellikle AKP zamanında maalesef devlet,
millet dürüstlüğe hasret kaldı. Ya, geçen gün de söyledim: Bu dürüstlük biraz
parayla olsaydı da, gitseydik alsaydık da, birilerine verseydik de buralarda
bunları konuşmasaydık ama hakikaten Türkiye çok kötü vaziyette yönetiliyor.
Şimdi, Amerika çıkmış, Tayyip Bey için diyor ki: “İsviçre’de 8
tane bankada hesabı var.”
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tayyip Bey gerekli açıklamayı yaptı.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yalan söylüyor kardeşim, yalan söylüyor.
Ben Tayyip Bey’in yerinde olsam hemen giderim bir tazminat davası açarım. Ben
bir laf söylediğim zaman gidiyor hemen aleyhime tazminat davasını açıyor. Hem
de yüklü bir tazminat davası açarım. Mahkemelere sordururum: İsviçre
bankalarında hakikaten benim param var mıdır, yok mudur? İsviçre bankalarında
yok olduğu anlaşılınca o tazminatı getirsin, bizim 8 Mart depreminde Tunceli’de
bir para yardımı yapmadı, o depremzedelere bir miktarını yardım edelim. Bir de KARDEMİR’de biliyorsunuz 400 tane işçi şimdi açıkta kaldı,
patronun keyfiyle atıldı işten, adamlar sokakta aç. Bir miktar da o KARDEMİR’deki işçilere yardım edelim. Böyle bir şey olur.
Hakikaten, yani çok güzel bir şey yapabilir. Tayyip Bey’in eğer mahkeme
masrafları yoksa ben katkıda bulunabilirim ama hakikaten Amerika’nın bu yetkili
kişileri hakkında bir tazminat davası açsın arkadaşlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Servetinin ne seviyede olduğunu
biliyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Tazminatı da biraz yüklü açsın yani küçük
rakamlarla açmasın, böyle okkalı bir tazminat davasını açsın. Bize gelince
hemen gidiyorlar 30 bin, 40 bin liralık tazminat davasını açıyorlar. Tabii,
Türkiye’deki yargı bağımsızlığını da…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Türkiye’de, tabii, Hükûmet
yargı diye bir kurum bırakmadı. “Nasıl olsa benim açtığım tazminatlar kabul
edilir.” diyor. Biraz önce de bir arkadaşımız da burada dedi. Yani hakikaten
madem Türk vatandaşları hakkında “Efendim, bana iftira atıyorlar.” deyip de
tazminat davası açıyorsa, ben de inanıyorum, yoksa böyle bir para, bence gidip
tazminat davasını açmak lazım. Yani ben de gerekli danışmanlık hizmetini
verebilirim bu konuda ama tabii, burada… Ama eğer bu dava açılmazsa arkadaşlar,
iddia ortada kalmış olur yani aksi kanıtlanmamış olur. O bakımdan burada
yapılacak en önemli şey, Amerika’nın bu hangi kurumu tarafından böyle iftira,
şayia çıkarıldıysa hemen o kurum aleyhine bir tazminat davasını açıp… Ya, böyle
iftira olur mu, koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanına iftira atıyorlar! Böyle bir şey olur mu! Tayyip Bey’in parası olsa Türkiye’de
bankalara koymaz, gidip de İsviçre bankalarına koyar… Böyle mantıksızlık olmaz
arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 40’ıncı
maddesinin ikinci fıkrasında geçen “Sayıştay Başkanınca” ibaresinin, “Sayıştay
Başkanlığınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 40’ıncı maddesinde değişiklik öngören önergemiz
hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerek ilgili komisyonda gerekse Genel Kurulda AKP milletvekilleri
tarafından verilen birçok önergeyle hâlâ değiştirilmeye devam edilen Sayıştay
Kanunu Teklifi’nin niçin şimdiye kadar gündeme getirilmediği sorusunun
cevaplanmasında yarar olduğu düşüncesindeyim.
Türkiye Ulusal Programı’nda yer alan kamuda performans odaklı
denetim sistemine geçilmesi ve Sayıştayın
güçlendirilerek kapsamının genişletilmesi hedefinin gerçekleştirilmesi
gerekçeleriyle önümüze gelen bu kanun teklifi acaba neden bugüne kadar bir
türlü Meclis gündeminde görüşülememiştir?
Sayıştay yetkilileri tarafından da her ortamda dile getirilen 832
sayılı mevcut Sayıştay Kanunu’nun 5018 sayılı Kamu Mali Kontrol Kanunu’yla
uyumlu olmaması elbette ki önemli bir gerekçedir. Tabii ki bu iki kanunun
birbiriyle uyumlu hâle getirilmesi, kamu mali yönetimi ve kontrolü açısından
kaçınılmazdır. Ancak, Kamu Mali Kontrol Kanunu 2005 yılında yürürlüğe girmiş ve
kamuda bu Yasa’nın öngördüğü çoğu yapısal ve hukuksal düzenlemeler
gerçekleştirilmişken, bahsedilen uyumsuzluğa ve aradan geçen beş yıla rağmen
Sayıştay Kanunu’nda şimdiye kadar neden bir türlü ilerleme kaydedilememiştir,
neyin ya da hangi şartların olgunlaşması beklenmiştir?
Teklifin hazırlanmasında veya Komisyon görüşmeleri sırasında
Sayıştay Genel Kurulunun Sayıştayın resmî görüşü
niteliğindeki 57 maddeden oluşan önerileri neden hiç dikkate alınmamıştır? Bu
doğrultuda kanun teklifinde gerekli düzenlemeler niçin yapılmamıştır? Plan ve
Bütçe Komisyonunda görev alan Sayıştay yetkilileri neden Sayıştayın
resmî görüşü niteliğindeki bu önerileri savunmamış da, âdeta kanun teklifini
hazırlayan bir milletvekili tavrını göstermişlerdir? Acaba Sayıştay yetkilileri
üzerinde de bir baskı mı vardır? Bunların aydınlatılması gerektiğini
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bunları sorgulamadaki gerekçemiz,
maalesef Hükûmetin şimdiye kadar tecrübe ettiğimiz
icraatlarıdır.
Referandum süreci sonrası yürürlüğe giren Anayasa değişikliklerini
müteakip hemen yapılan Anayasa Mahkemesi üyeleri seçimi ve HSYK seçimlerindeki
Adalet Bakanlığının taraf olarak sergilediği tavır, hâliyle, beş yıldır hiçbir
düzenleme yapılmayan Sayıştay Kanunu’ndaki bu düzenlemeleri de sorgulamamıza
neden olmuştur.
Yaptığı icraatlarla makyajlanmış niyetleri bir bir
açığa çıkan Hükûmetin tüm yasal düzenlemeleri, artık
geri plandaki niyetleri sorgulatır ve araştırır bir tavır sergilenmesine neden
olmaktadır. Bu şüphenin mutlaka kaldırılması gerekir.
Yargısal bir örgütlenme modeline sahip ve idare açısından hesap
mahkemesi niteliğindeki bu köklü kurumumuzda Hükûmetin,
denetimden kaçma ve yargıyı ele geçirme niyetlerinin olduğu açıkça
görülmektedir.
Sayıştayda yıllardır teamül
hâlini almış yazılı ve sözlü aşamalara dayalı ve esasta alan bilgisini ölçen
sınav sisteminin sözlü sınav bölümünün “ifade ve temsil kabiliyeti” gibi
gerekçelerle mülakat sınavına çevrilmesi bunun en önemli göstergesidir.
Mülakatlar konusunda, sekiz yıldır iktidarda olan Hükûmetin
tavrı ve bu konudaki Danıştay kararları ortada iken bu değişiklikten iyi niyet
beklemek biraz safdillik olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Parlamento tarafından kullanılan bütçe
yapma ve denetleme hakkını, uygulamada Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
denetleyen, yani halktan alınanın haklı kullanılıp kullanılmadığını ve tüyü
bitmedik yetimin hakkını arayan bir kurum olan Sayıştayın
bağımsızlığını zedeleyecek bu tür düzenlemelerden kaçınılmasında önemli
yararlar olacaktır.
Bağımsızlığı yanında etkinliği ve saygınlığı da önemli bir kuruluş
olan Sayıştaya 40’ıncı maddede yüklenen mali istatistiklerin
değerlendirilmesi görevi, kurumun asli görevlerinin aksamasına neden olacaktır.
Nitekim, hâlen mevcut denetçi sayısıyla kamudaki
denetim faaliyetlerine yetişemeyen kurum açısından…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİM IŞIK (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
…bu teklif ile denetim kapsamına alınması düşünülen belediye
şirketlerinin fazlalığı da göz önüne alınırsa birçok asli denetim
faaliyetlerinin yerine getirilemeyeceği görünen bir gerçektir. Dolayısıyla,
mali istatistiklerin değerlendirilmesi de başlı başına bir denetim faaliyeti
olarak düşünüleceğinden, belirtilen 40’ıncı maddede şahsi yetki ve keyfiyeti
çağrıştıran “Sayıştay Başkanı” ifadesi yerine, devletin devamlılığını ve
kurumsallığını vurgulayan “Sayıştay Başkanlığı” ifadesinin kullanılmasının daha
doğru olacağını önerdiğimiz önergemize kabulünüzü bekler hepinize saygılarımı
tekrar sunarım.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 40’ıncı madde kabul edilmiştir.
41’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
41’inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Nevzat Korkmaz |
|
E. Haluk Ayhan |
Ali Uzunırmak |
|
Isparta |
|
Denizli |
Aydın |
|
|
|
Mehmet Günal |
|
|
|
|
Antalya |
|
“Genel uygunluk bildirimi taslağı; denetim grup başkanlıklarınca
Sayıştay denetim sonuçları ve kamu idarelerinin faaliyet raporları dikkate
alınarak hazırlanır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 41 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki “ve faaliyet raporları”
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Maddenin ikinci fıkrasının başlangıcında genel uygunluk
bildiriminin denetim sonuçları ve faaliyet raporları dikkate alınarak
hazırlanacağı belirtilmektedir.
Genel uygunluk bildiriminin hazırlanmasında, Sayıştayın
denetim sonuçlarından başka bir veri ve belgeden yararlanılması söz konusu
olamayacağından fıkradaki, “faaliyet raporları” ibaresinin çıkarılması gerekir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
41’inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Uzunırmak (Aydın) ve arkadaşları
“Genel uygunluk bildirimi taslağı; denetim grup başkanlıklarınca
Sayıştay denetim sonuçları ve kamu idarelerinin faaliyet raporları dikkate
alınarak hazırlanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, buyurunuz
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifi’nde 41’inci maddedeki önergemiz üzerine söz
aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında tabii ki Komisyon katılıyor mu, Hükûmet katılıyor mu, katılmıyoruz ve muhalefet konuşacak…
Ama burada beş dakikada birçok şeyi beyinlere yerleştirmek de mümkün değil. Ben
isterseniz demokrasiden konuşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, biz demokrasiye acaba esastan inanıyor
muyuz ve esastan kurmak istiyor muyuz, yoksa şeklen birtakım uygulamalarını acaba
“mış” gibi yaparak mı tesis etmek istiyoruz?
Demokrasinin en vazgeçilmez kurumlarından birisidir aslında Sayıştay çünkü kamu
kaynaklarının uygun kullanılıp kullanılmadığını esastan denetleyen bir yüksek
mahkeme görevini görmektedir. Oysaki bugün Sayıştay Kanunu’ndaki gerekçelere ve
birtakım şeylere baktığımızda, Avrupa Birliği ve birtakım demokratik
ülkelerdeki olan kurumsal yapıları sözde bize getiriyormuşcasına…
Getiriyoruz ama mantık olarak, felsefi olarak bir şekli yerine getiriyoruz
sadece çünkü Avrupa’daki demokrasi kültürü, demokrasi bilinci ve esasıyla
maalesef bizdeki işleyiş aynı anlamda değil. Bunu nereden sizlerle paylaşmak
istiyorum?
Değerli milletvekilleri, yürütmeyi içimizden aynı iktidar
çoğunluğu çıkarıyor. Eğer biz demokrasi, halk iradesi, hukuk düzleminde birçok
meseleyi doğru tartışmazsak demokrasiyi esastan kurmamız mümkün olmaz çünkü
halk iradesi Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan Sayıştayın seçimine baktığımızda, seçimde aynı yürütmeyi
içinden çıkaran çoğunluk Sayıştayı seçmeye
muktedirdir. Dolayısıyla iktidarı, yürütmeyi denetleyecek olan harcama
denetimini, mali denetimini yapacak olan denetim kurumunun çoğunluğu gene
iktidarı içerisinden çıkaran bir çoğunluk tarafından seçiliyor. Böyle bir
mantık içerisinde demokrasiyi ve denetimi doğru inşa etmek mümkün olabilir mi?
Bu, Sayıştaya seçilmiş kıymetli insanları töhmet
altında bırakmak için söylediğim bir şey değildir ama bu mantık içerisinde
orada sağlıklı bir demokrasiyi, denetimi inşa etmenin mümkün olmayacağı
kanaatini taşıyorum.
Sayın Başbakan ve iktidar, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu için,
Danıştay, Yargıtay, birtakım kast sisteminin oluştuğunu, birbirlerini seçerek
birtakım kurumları oluşturduklarını iddia etmişti. İşte burada da aynı kast
sistemi oluşmaktadır. İktidarı seçen çoğunluk, denetimi seçen
çoğunluk, siyasi denetimi yapan aynı çoğunluk, hukuk denetimini yapan birçok
alanda aynı çoğunluk. Böyle bir demokrasiyi inşa etmek mümkün olmaz.
Eğer demokrasiyi biz gerçekten inşa etmek istiyorsak, yürütmeyi denetleyen
kurum ve kurulların seçiminde mümkünse muhalefetin kontenjanını fazla tutmak
gerekmektedir. Eğer muhalefet bu kontenjanlar sayesinde daha sağlıklı bir
denetim ortaya koyabiliyorsa, o zaman bu denetim şeklî olarak değil, esas
olarak tecelli eder. Oysa bugün denetimler sadece tecelli edişi açısından şeklî
olarak tecelli etmektedir. Dolayısıyla, biz burada aslında demokrasi trajedi
komedyasını oynamaktayız. Belki yüce Parlamento için bu çok ağır bir ifadedir.
Değerli milletvekilleri, kanun devleti, hukuk devleti ve bugün
çağdaş demokrasilerin geldiği tanımda hukukun üstünlüğünü kabul eden devlet
anlayışı hâkim olmaktadır. Dolayısıyla hukukun üstünlüğünü kabul eden
devletlerde artık kanunların da evrensel hukuka ve hukukun üstünlüğüne uygun
olması gerekmektedir. Kanunun buradan geçmiş olması, şeklî birtakım
uygulamaların buradan tasvip ediliyor olması hukukun üstünlüğünün kabul
edildiği anlamına gelmez. Eskiden padişahlar ferman yayınlarlardı, fermanlar da
bir kanundu. Diktatörler parlamentolarından kanunlar çıkartarak ülkelerini
yönetiyorlar. O kanunlar hukukun üstünlüğüne uygun mu oluyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Ben şunu ifade etmek istiyorum: Eğer demokrasi bilincini ve
kültürünü biz yerleştirmek istiyorsak, demokrasinin felsefesine uygun,
demokrasinin bütün kurum ve kurallarını sadece şeklî değil, esasına uygun,
hükmeden yasalar yapmamız gerekmektedir. Dolayısıyla, burada, kısacık,
yolsuzluğa, usulsüzlüğe boğulmuş bir Türkiye’nin, Sayıştayın
bu işlerin üstesinden gelebileceğine inanmıyorum ve bu duygularla hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Uzunırmak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…. Kabul etmeyenler… 41’inci madde kabul edilmiştir.
42’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 42’nci
maddesinin ikinci fıkrasında geçen “Sayıştay Başkanı” ibaresinin, “Sayıştay
Başkanlığı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
E. Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Denizli |
Isparta |
|
|
|
Hüseyin Yıldız |
|
|
|
|
Antalya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 42 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
"Madde 42- Sayıştay gerektiğinde;
a) Mali işlere ve hesap usulleriyle gelir tahakkuk sistemlerine,
b) Devlet borç ve alacakları ile gelir ve mallarına,
c) Anlam, uygulama veya
sonuçları bakımından Hazine menfaatlerini zarara uğratıcı nitelikteki kanun, tüzük,
yönetmelik ve sair hukuki düzenlemelere,
dair Türkiye Büyük
Millet Meclisine rapor sunabilir.
Sayıştay, bu raporların gerektirdiği her türlü inceleme ve
denetimi yapabilir.
Bu raporlar, Denetim Kurulunda değerlendirildikten ve Genel
Kurulda görüşüldükten sonra Sayıştay Başkanı tarafından Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulur."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Teklifin 42 nci maddesinin birinci
fıkrasında, "Denetim ve incelemeler sonucunda hazırlanan ve bu Kanunun
diğer maddelerinde öngörülenler dışında kalan raporlardır." gibi toptancı
ve içeriği belirsiz bir ifadeye yer verilerek Sayıştayın
her konuda rapor yazabileceği öngörülmektedir.
Sayıştaya böylesine
toptancı bir görev verilmesi doğru olmadığı gibi, bu genel görevlendirme,
verilen görevin kapsamı içinde olabilecek raporların da hazırlanmaması gibi bir
sonuca yol açabilir. Bu itibarla raporun konusu ve amacının açıkça yazılması
görevin yerine getirilmesinin ön şartıdır. Öte yandan, Anayasanın 2 nci maddesinde "hukuk devleti" Türkiye
Cumhuriyetinin temel nitelikleri arasında sayılmıştır. Hukuk devleti,
kurallarda belirlilik gerektirir. Dolayısıyla bu düzenleme aynı zamanda
Anayasaya da aykırıdır. Bu bağlamda içeriği belirsiz toptancı ifadeler yerine,
832 sayılı Sayıştay Kanununda yer alan raporların madde metnine aynen alınması
her açıdan daha uygun olacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında ise, Sayıştayın
hazırladığı raporların ilgisine göre kamu idarelerine gönderilebileceği
öngörülmektedir. Sayıştay, TBMM adına denetim yaptığından denetim bulgularını
da TBMM'ne sunmak durumundadır. Sayıştay raporları, bakanlar ile üst
yöneticilerin hesap verme sorumluluklarının TBMM'de görüşülmesine temel
oluşturmak üzere hazırlanacağından, Sayıştayın
denetlediği kuruma rapor üretmesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Kaldı ki
raporda konu edilen hususların gereğinin yerine getirilmesini kamu
idarelerinden isteyecek olan da Sayıştay değil, TBMM olmalıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 42’nci
maddesinin ikinci fıkrasında geçen “Sayıştay Başkanı” ibaresinin, “Sayıştay
Başkanlığı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Yıldız (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 42’nci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, getirdiğiniz yasa teklifinin
gerekçesinde, kamu harcamalarının ve kamunun performans odaklı denetim
sistemine geçilmesini, Sayıştayın güçlendirilerek
denetim kapsamının genişletilmesini, denetimlerin uluslararası standartlarda
yapılmasını, halkımızın ödedikleri vergilerin ve kamu gelirlerinin,
vatandaşlarımızın beklentileri doğrultusunda etkin ve verimli biçimde
sunulmasının denetiminin yapılmasını öngördüğünüzü belirtmektesiniz. Ancak
sekiz yıldır kanun tasarı ve tekliflerinde yaptığınız gibi Sayıştay Yasa Teklifi’nde
de söylemlerinizle eylemleriniz maalesef çatışmaktadır.
Sayıştay Yasa Teklifi’niz,
Anayasa’mızdaki ilkelere ve uluslararası denetim standartlarına uygun, çağdaş
Türk milletinin beklentilerini karşılayacak bir yasa teklifi maalesef
olmamıştır. Ancak vakit geçmemiştir. Milliyetçi Hareket Partisinin önerilerini
dikkate alıp düzeltmeler yapmalısınız.
Teklifin 42’nci maddesinde, kanunda belirtilen raporlar dışında
kalan denetim ve incelemeler sonucunda gerekli görülen hususların da
raporlanmasını öngörmektesiniz. Sayıştaya böylesine
toptancı bir görev verilmesi doğru bir yaklaşım değildir. Böyle bir genel
görevlendirme, asli görevleri olan raporların hazırlanmamasına da sebep
olabilecektir. Sayıştay raporlarının, konusunun ve amacının açıkça yazılması, görevin
yerine getirilmesinin ön şartıdır. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir;
hukuk devletinde de kurallarda muğlaklık değil
belirlilik gerekir. Bu düzenleme bu nedenle Anayasa’mıza da aykırıdır. Sayıştay
Kanunu’nda denetim, inceleme ve raporların açıkça belirtilmesi hukuk devletinin
bir gerekliliğidir. Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, yani Türk
milleti adına denetim yapmakta ve rapor hazırlamaktadır. Denetlediği kuruma
rapor hazırlaması söz konusu bile olmamalıdır çünkü raporların gereğinin yerine
getirilmesini kamudan isteyecek olan Sayıştay değil Türkiye Büyük Millet
Meclisidir. Tabii ki bunlar hukuk devletinde hükûmet
olanlar için geçerlidir. Sekiz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarında
hukuk anlayışı, isteklerinin gerçekleşmesinde başvurulan, işine gelmeyen iş ve
işlemlerde ise uyulması gerekmeyen yöntem olarak uygulanmaktadır. Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarı, görmek istediklerini görüyor, görmek istemediklerini
ise görmezlikten geliyor.
Sayıştay Yasa Teklifi’nin gerekçesinde, sekiz yıllık Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarının kamu kaynaklarının kullanımının, denetiminin tam
olarak yapılamadığını, bu nedenle bu yasa teklifinin getirildiği
belirtilmektedir. Şimdi AKP Hükûmetine soruyorum:
Sekiz yıllık Hükûmetiniz döneminde yapılamayan
denetimlerden sorumlu değil misiniz? “Yeterli denetimleri yaptık.” diyorsanız
yasa değişikliğine niçin ihtiyaç duyuyorsunuz? Eğer, mevcut yasa yeterli
denetimin önünde bir engel ise sekiz yıldır niçin bekliyorsunuz? Adalet ve
Kalkınma Partisi sözcüleri “Biz, seçimlerde hükûmet
uygulamalarını vatandaşa hesap vermekten hiç kaçmadık. Biz sadece yetkinin
sahibi olan millete hesap veririz.” demektedirler. Denetimler için Sayıştaya ihtiyaç olmadığını mı söylemeye çalışıyorsunuz?
Gerçek amacınız kamunun denetimini sağlamak değil mi? Yoksa,
kendinizi denetleyecek kadar temiz değil misiniz? Yoksa,
gerçek amacınız, devletin diğer kurumlarında yaptığınız gibi denetleme kurumu
olan Sayıştaya da AKP zihniyetini hâkim kılmak mı
istiyorsunuz? Yoksa, siz denetim değil, denetçileri mi
denetlemek istiyorsunuz?
Çatışma, ayrıştırma, ötekileştirerek siyasi rant
elde etme politikalarından bir an önce vazgeçmelisiniz. Türk milletinden
aldığınız tek başına iktidar yetkisini yandaşlarınız için değil, yetkisini
aldığınız Türk milleti için kullanmaya artık başlamalısınız. Sayıştay gibi
işinin uzmanı kurumun önerilerini dikkate almadınız. Milliyetçi Hareket
Partisinin teklif ve itirazlarını da dikkate almayarak dikta yönetiminize devam
etmektesiniz. Bu anlayışınızın size de, ülkemize de yarar getirmeyeceğini er
geç anlayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli AKP milletvekilleri, unutmayınız ki, gerçeklerin çok kötü
bir huyu vardır, bir gün mutlaka ortaya çıkarlar. Uyguladığınız baskı, tehdit,
hakaret, rüşvet yöntemleriyle sonsuza kadar iktidarda kalacağınızı
sanıyorsanız, sizin gibi söyleyen iktidarları hatırlamanızı öneririm. Hükûmetiniz döneminde, sağır sultanın duyduğu, artık
İnternet sitelerine de düşen yolsuzlukların ilelebet süreceğini ve bunun bir
hesabının olmayacağını düşünüyorsanız yine yanılıyorsunuz. Yaşadığınız
çevrelerde kamu harcamalarında yolsuzluk yapanların, yetim hakkı yiyenlerin
sonlarının ne olduğunu bir kez daha düşünmenizi, dünyada yapılanların hesabının
dünyada verileceğini unutmamanızı öneriyorum. Umuyor ve diliyorum ki hem
kendiniz hem de ülkeniz için çok geçmeden bu gerçekleri görürsünüz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 42’nci madde kabul edilmiştir.
43’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
43’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında geçen “içeren” ibaresinin, “değerlendiren”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Nevzat Korkmaz |
|
E. Haluk Ayhan |
Mehmet Günal |
|
Isparta |
|
Denizli |
Antalya |
|
|
|
Cemaleddin Uslu |
|
|
|
|
Edirne |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 43 üncü maddesinin
birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Hüseyin
Ünsal
Trabzon Amasya
“(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin son fıkrası kapsamında bulunan
kuruluşların denetimi sonucunda hazırlanan yıllık denetim raporları, en geç
ilgili olduğu yılın bitimini takip eden Ağustos ayı sonuna kadar Denetim
Kuruluna gönderilir. Denetim Kurulunda teknik değerlendirmesi yapılan raporlar
Eylül ayı sonuna kadar Genel Kurula sunulur. Genel Kurulda Ekim ayı sonuna
kadar görüşülen raporlar, Sayıştay Başkanlığınca denetlenen kuruluşa ve bir
örneği de ilgili bakanlığa gönderilir. Kuruluşlar hazırlayacakları cevaplarını
varsa yönetim kurullarından yoksa yetkili organlarından geçirmek kaydıyla,
raporun alındığı tarihten itibaren otuz gün içinde Sayıştaya
ve ilgili bakanlığa gönderir. İlgili bakanlık bu cevapları kendi görüşleri ile
birlikte en geç onbeş gün içinde Sayıştaya
gönderir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasanın 43’üncü maddesi üzerinde verilen önerge için söz
aldım. Sözlerime başlarken saygılar sunuyorum.
43’üncü madde, denetim raporlarının Rapor Değerlendirme Kuruluna
hangi sürelerde ve ne şekilde verileceğini hükme bağlıyor. Bizim bu konudaki
verdiğimiz önergemiz ise raporun, Sayıştayın en üst
organı olan Sayıştay Genel Kurulunda görüşüldükten sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulmasının sağlanması. Bu madde üzerinde tabii bizim merak
ettiğimiz bazı konular var.
Değerli milletvekilleri, fıkrada, Sayıştay raporlarının
sunuldukları ya da verildikleri gün kamuoyuna açıklanacağı neden bir kural
hâline getirilmemektedir? Bunu merak ediyoruz.
Diğer bir merak ettiğimiz konu da raporların İnternet aracılığıyla
kamuoyuna duyurulacağı ve bir bilgi notu hazırlanacağı neden hükme
bağlanmamıştır? Bunu merak ediyoruz.
Üçüncü merak ettiğimiz konu ise -esas konuşulacak konu bu- çok
rutin olan bir açıklama işinde Sayıştay Başkanının veya görevlendireceği
yardımcısının devreye sokulması izaha muhtaç, tartışmaya açık, aynı zamanda
manidardır. Önemli olan konu da buradadır. Yani burada bir şeyler mi saklanmak
isteniyor? Bir denetimden geçtikten sonra açıklama Başkanın sorumluluğuna
bırakılıyor. Hâlbuki bu çok rutin bir konu. Bu konuyla
ilgili tabii başımızdan geçenler olduğu için, özelikle KİT Komisyonunda
karşılaştığımız konulardan dolayı biz bunun üzerine gidilmesini istiyoruz.
KİT’lerin denetimiyle ilgili yaptığımız tartışmaların hepsinde, maalesef bir
AKP klasiğiyle, tüm ortaya çıkardığımız yolsuzlukların, usulsüzlüklerin üstü
kapanmıştır.
Dördüncü yılını tamamlamak üzere bulunduğumuz 23’üncü Dönemde kamu
iktisadi teşebbüsleri de bundan sonra artık Sayıştay tarafından
denetlenecektir. Denetlenirken de işte bu usulsüzlükler, bu yolsuzluklar veya
ortaya çıkan tartışmalar, maalesef, üzülerek ifade etmek gerekir ki, Sayıştay
tarafından da yeterince dikkate alınmayacağı bu açıklama nedeniyle ortaya
çıkmaktadır.
Sayıştaycı arkadaşlarımız var, Yüksek Denetleme Kurulundan
arkadaşlarımız da var, bu konuları eğer ciddiye alıp da tartışmayı istiyorlarsa
birkaç konuda kendilerini bilgilendirmek istiyorum.
KİT Komisyonunda Kalkınma Bankasını görüştük değerli arkadaşlar.
Bu görüşmeyi yaparken Kalkınma Bankasını inceleyen denetçi birtakım
usulsüzlükler saptamış. Bu usulsüzlükleri saptayıp rapor
hâline getirdiği andan itibaren Kalkınma Bankası Genel Müdürü Yüksek Denetleme
Kurulu Başkanına gidiyor ve Yüksek Denetleme Kurulu Başkanına giderek bu
raporun yazılmamasıyla ilgili yardım istiyor ve aynı gün, aynı gün, o raporu
yazan denetçi görevden alınıyor fakat Yüksek Denetleme Kurulu Başkanının oğlu
da, hiç hak etmediği hâlde, bir lise mezunu olmasına rağmen, yüksekokul
mezunlarının aldığı görevi, aynı gün işe müracaat ediyor ve aynı gün Kalkınma
Bankasına alınıyor. Şimdi, bu ülkenin hesaplarını incelemekle görevli
olan bir yapı, insanlar bunu da yaptıktan sonra, buna tuzun bozulması, tuzun
kokması deniyor. Değerli milletvekilleri, bunlar çok önemli konular.
Bir konuda yine Sayıştayla ilgili
arkadaşlarımızı uyarmak istiyorum ve bu konunun da üzerine gidilmesini
istiyorum. Türkiye Kömür İşletmelerinin hesaplarının mutlaka ve mutlaka
incelenmesi gerekiyor. Özellikle TKİ’nin Çorum Alpagut-Dodurga maden ocağında -ki bu konu Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu tarafından da sıkça
dile getirildi, biz de bu konuyu KİT Komisyonunda dile getirdik ama bir türlü
başarılı olamadık; bu konuyla ilgili muhalefetimizi sunduk- hiç hak etmediği
hâlde, bir açık işletme ve galeri işletmesiyle, Türkiye Kömür İşletmelerinde
galeri işletmesi yapılmasına rağmen, ihale böyle çıkmasına rağmen ve diğer
firmalar da, galeri olacağı için, yüksek fiyat verdiği için ihaleye
giremiyorlar, ihaleyi Çelikler Holding alıyor. Çelikler Holdingin de, daha 2002
yılında sıradan bir inşaat şirketiyken şimdiki durumunu sizlerin takdirine
bırakıyorum ve daha sonra, bu ihale alındıktan sonra bu işletmede, Dodurga
işletmesinde, açık işletmeden kömür alınıyor ve bununla da yetinilmiyor, bu da
yetmiyor, bu firmanın çıkardığı kömürler daha önce 3.150 kaloriyken yine
kamunun eliyle 4.795 kaloriye çıkarılıyor ve 4.795 kaloriye çıkarılan kömür
Türkiye'nin en iyi kömürleri olan Soma fiyatına, 348 lira bedelle Türkiye Kömür
İşletmelerine satılıyor. Ne için satılıyor? İşte,
fakirlere dağıtılmak üzere.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, iktidarınız
döneminde özellikle yoksullar üzerinden çok nemalanmaya çalıştınız ama bu
yoksullar üzerinde yapılan en büyük yolsuzluktur. Özellikle
Sayın Bakana da söylüyorum, Sayıştay Başkanına da söylüyorum, Türkiye Kömür
İşletmelerinde yapılan bu yolsuzluğun mutlaka üzerine gidilmesi lazım ve
birilerinin korunması anlamında, kış aylarında, Sayın Başbakanın da söylediği
gibi, “Ellerini açan fakir çocuklarımızın ısınması için gerekirse soba da
götürün.” diye valilere talimat verirken, bir yandan birilerinin ellerini
paralarla doldurması çok tehlikelidir, vahimdir; ne ahlakla ne de siyasetle
bağdaşmamaktadır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ünsal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
43’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında geçen “içeren” ibaresinin, “değerlendiren”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemaleddin Uslu (Edirne) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Uslu, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
510 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 43’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, son yıllarda dünyanın her yerinde olduğu
gibi ülkemizde de kamu hizmetlerinin sunumunda ve türlerinde değişiklikler
olmaktadır. Kamu kurumlarının bazı alanlarda doğrudan hizmet sunucu olmaktan
çıktığını, kamu hizmetlerinin sunumunda özel sektörün rolünün arttığını ve kamu
hizmetlerini sunan örgütlerin yapısında çeşitlilik meydana geldiğini görüyoruz.
Bir başka ifadeyle klasik bakanlık yapılarının değişerek yeni
yapıların ortaya çıktığını, okul, hastane gibi kamu hizmetinin verildiği
alanlarda bile özel sektör girişimlerinin hızla yaygınlaştığını ve kamu
hizmetleri sunumunda özel sektör ve diğer kamu kuruluşlarıyla ve gönüllü
kuruluşlarla iş birliği yapmanın yaygınlaştığını görmekteyiz.
Bu değişim sürecinin devam edeceğini, hizmetlerden yararlananların
görüşlerini dikkate almanın, hizmet kalitesini artırmanın ve kamu hizmetinin ne
ölçüde başarıyla yerine getirildiğini sergileyen performans ölçütlerine ve
performans bilgilerine sahip olmanın daha da önem kazanacağını şimdiden
söyleyebiliriz.
Kamu hizmeti sunumunda ve türlerinde meydana gelen değişmelerle
birlikte kamu parasının kullanımı da farklılaşmaya başlamıştır. Kamu hizmetleri
farklı idari yapılar aracılığıyla sunulduğu için, hatta bir kısım hizmetler
doğrudan kamu sektörü tarafından verilmediği için, hesap verme sorumluluğu
açısından kamu parasını yeniden tanımlama gereği ortaya çıkmıştır.
“Hükûmetin harcadığı tüm paralar kamu
parasıdır.” demenin artık yeterli olmadığı açıktır. “Hesap verme sorumluluğu.”
kavramının altında yatan temel düşünce, ilgili kişi veya kurumun hareketlerini
geri raporlamasıdır. Çok genel bir tanımlamayla, hesap verme sorumluluğu,
kendilerine kaynak tahsis edilenlerin ya da yetki verilenlerin bu kaynakları ve
yetkileri ne kadar iyi kullandıklarını sergileme sorumluluğudur.
Değerli milletvekilleri, şüphesiz ki, kamu sektöründe özel sektöre
göre daha fazla açıklık ve şeffaflık beklenmektedir. Kamu parasının
kullanımında hesap verme sorumluluğuna daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü, kamu parasının elde edilmesinde genellikle bir
zorlama vardır. Bu yüzden, Hükûmetin bu paraların
kullanımını ve muhafazasını özel bir dikkatle yapması gerekmektedir. Kamu
parası ancak tahsis edildiği yerde ve yetki verilen alanlarda harcanmak
zorundadır. Bundan emin olmak için hesap verme sorumluluğuna daha fazla ihtiyaç
vardır. Kamu parasının kullanımıyla ilgili beklentiler daha yüksek olduğundan
kamu kurumları kamu parasını uygun davranış standartlarına göre harcamak
durumundadır.
Bir başka ifadeyle, kamu parası yolsuzluğa mahal verilmeden ve
genel kabul görmüş iyi yönetim ilkelerine ve standartlarına uygun biçimde
kullanılmadır. Kamu parasının harcanmasında bu da yeterli değildir. Kamu
parasının aynı zamanda verimli, etkin ve tutumlu bir şekilde harcanmasını
güvence altına almak için daha fazla hesap verme sorumluluğuna ihtiyaç vardır.
Kamu kurumları rekabet koşulları altında hizmet sunmadığı için
daha fazla hesap verme sorumluluğu maliyetlerin düşmesine, verimliliğin ve
etkinliğin artmasına yol açar. İşte bu nedenlerle önem taşıyan kamusal hesap
verme sorumluluğu ancak bağımsız dış denetimle güvence altına alınabilir,
yerine getirilebilir. Görüşmekte olduğumuz bu önemli yasa ile kamu parasının
dış denetimi doğru, tarafsız, bağımsız ve etkin bir şekilde yapılabilir
kılınmalıdır.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz bu maddeyle kamu iktisadi
teşebbüslerinin denetimi ve denetim sonuçlarının raporlanması düzenlenmiştir.
Düzenlenen raporlar ilgili olduğu yılın sonunda rapor değerlendirme kurulunun
kararlarıyla şekillenerek ilgili kuruluş ve bakanlığın da cevap ve görüşleri
değerlendirilerek ilgili komisyonda görüşülmek üzere Meclise gönderilmekte. Bu
raporların, ayrıca, Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazine Müsteşarlığına da
gönderilebileceği belirtilmektedir.
Neticede, genel raporun kamuoyuna her yıl duyurulacağı da
belirtilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız; buyurunuz.
CEMALEDDİN USLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Verdiğimiz önergeyle bu maddenin düzenlemesine katkı yapmayı
istedik.
Sözlerime son verirken sizleri saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Uslu.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN – Karar yetersayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yetersayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.
43’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 43’üncü madde kabul edilmiştir.
44’üncü madde üzerinde üç önerge vardır; okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı yasa teklifinin 44 üncü maddesi
2 nci fıkrasındaki “Bakanlar Kurulunca” ibaresinin
çıkarılarak “TBMM” ibaresinin konulmasını arz ve teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
|
Ufuk Uras |
Nuri Yaman |
|
Şırnak |
|
İstanbul |
Muş |
|
Sırrı Sakık |
|
Akın Birdal |
İbrahim Binici |
|
Muş |
|
Diyarbakır |
Şanlıurfa |
|
|
|
Bengi Yıldız |
|
|
|
|
Batman |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 44 üncü maddesinin
ikinci fıkrasının ilk cümlesindeki “Savunma, güvenlik ve istihbarat ile ilgili
kamu idarelerinin ellerinde bulunan devlet mallarının” ifadesinin “Savunma,
güvenlik ve istihbarat hizmetleri ile ilgili devlet mallarının” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
44’üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı
|
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
Emin Haluk
Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Denizli |
Isparta |
|
|
|
Osman Durmuş |
|
|
|
|
Kırıkkale |
|
“Bu Raporlara Sayıştay internet sitesinde yer verilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak efendim?
Sayın Durmuş, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
huzurunuzda Sayıştay Başkanına teşekkür etmek istiyorum. Bir eski bakanımız,
rahmetli Sayın Veysel Atasoy hastane enfeksiyonu nedeniyle ölmüştü. Zekai
Tahir Burak Hastanesinde 37 tane bebek, Denizli’de 12, Edirne’de 10 tane,
Kayseri de bu şekilde, hastane enfeksiyonlarından
bebeklerimiz ölmüştü. Hastane enfeksiyonlarıyla
mücadele konusunda bir performans araştırması yaptırıyorlar. 19 tane hastanede
bizzat denetim, 119 hastanede inceleme yapılıyor ve 48 ayrı maddede yetersizlik
bulunuyor.
Zamanım yettiği kadar, başlıkları okuyacağım sadece: “Sağlık
Bakanlığınca, ülkemizde hastane enfeksiyonlarıyla ilgili istatistiki
veriler ve hastane enfeksiyonlarıyla ilgili mücadele için mevcut imkânlar
konusunda durum analizi yapılmamış, amaç, hedef ve stratejiler
belirlenmemiştir.” diyor.
Yine, “Hastane enfeksiyonu nedeniyle
ortaya çıkan ekonomik maliyetler hesaplanmamıştır.”
“Hastanenin önemli bir kısmında enfeksiyon
kontrol programı oluşturulmamış olup, mevcut enfeksiyon kontrol programları ise
içerik olarak yetersizdir.”
“Hastanelerde yürütülen sürveyans
sistemi konusunda uygulama standartları bulunmamaktadır.”
Bunlar tam kırk sekiz ayrı madde ve hepsinde eksiklik var.
Şimdi, beni üzen şey, asıl beni üzen şey: Böylesine güzel bir
araştırma AKP’li milletvekillerinden ve tüm Parlamentodan gizleniyor. Bu
araştırma Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk edilmiş, üç yıldır, Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanı, Sayıştayın üniversite
hastanelerinde, özel hastanelerde, kamu hastanelerinde yaptığı bu incelemeyi
aşağıya indirmiyor. Eğer bu dönemde ben bakan olsaydım bu araştırmadan kendime
büyük hisse çıkarırdım. Gerçekten ciddi bir araştırma, yapmam gerekenleri
tavsiye ediyor. Ama burada her gün Bakan çıkıyor, Brezilya dizisi gibi, “Yalan
Rüzgârları.” gibi konuları anlatıyor. Ben istirham ediyorum bu ölen bebekler
bizim bebeklerimiz, yarın bu hastanelere biz yatacağız.
Hastane enfeksiyonu nedir? Hastane enfeksiyonu… (AK PARTİ sıralarından “Önergene gel.” sesi)
Sakin ol, dinle, sana da uğramaz inşallah öyle bir şey.
Hastanede birçok antibiyotikle karşılaştığı için direnç kazanmış
mikroplarla karşılaştığınızda oluşan enfeksiyondur.
Siz hastaneye gidiyorsunuz, eğer mikrop sizde kuluçka döneminde değilse kırk
sekiz saat içinde hastalanırsanız bu bir hastane enfeksiyonudur.
Hastaneden taburcu oldunuz, on gün içinde hasta olursanız bu hastane enfeksiyonudur. Siz yaşlıysanız, diyabetliyseniz, vücut
direnç mekanizmanız düşükse ölebilirsiniz. Bu kadar ciddi, öldürücüdür. Hâl
böyle iken, lütfen, Sayıştay Başkanından rica ediyorum, Parlamentodaki tüm
parlamenterlere bir defa daha bu raporu posta yoluyla gönderiniz. Türkiye’deki
hastanelerimizin risk potansiyelini, hastalarımızın taşıdığı riski öğrenmemiz
bakımında bu çok çok önemli.
Değerli arkadaşlarım, biz burada her şeyi siyaset yapmak için
söylemiyoruz. Türkiye’de antibiyotik kullanımını, biz hekimler bile bilmiyoruz.
Açıkça söyleyeyim size, bugün, içi boş organ açmadığımız zaman, ince bağırsak,
mide gibi organları ve göğüs boşluğunu açmadığımız zaman cerrahi sırasında
antibiyotik kullanmaya gerek yoktur. Fıtık ameliyatında antibiyotik
kullanılmamalıdır, tiroit ameliyatından kullanılmamalıdır ama hastanelerimiz
kullanıyor. Dolayısıyla, birçok mikroba direnç oluşuyor. O dirençli mikroplar
da günü geldiğinde, bize bulaştığında, biz onunla başa çıkamıyoruz. Toplumsal
bilinci geliştirmek önce Parlamentodan başlar, sağlık çalışanlarından başlar. Sağlık çalışanlarının bu bilgiye ulaşması lazım.
Sayıştay Başkanımdan istirham ediyorum, hastanelerimizin tüm
başhekimlerine bu bilgiyi lütfen iletiniz. Ben, tüm Parlamentonun huzurunda
böylesine ciddi bir çalışmadan dolayı sizi kutluyor, başarılarınızı diliyorum.
Tabii, Sayıştay istenmez; doğruları parayla vermiş bir kısım
Batılılar gibi yazmıyorsunuz, çırılçıplak doğruları yazıyorsunuz, akıl
veriyorsunuz, “Parayı idareli kullanın, israf etmeyin.” diyorsunuz, “İnsan
sağlığını koruyun.” diyorsunuz. Ama bu, Türkiye’den saklanıyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Durmuş.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, 60’ıncı maddeye göre
söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Aydın, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un konuşmasında ifade ettiği rapora ilişkin
açıklaması
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan teşekkür ederim.
Sayın Osman Durmuş’un ortaya koymuş
olduğu rapor, hakikaten enfeksiyon hastalıkları
açısından anlamlı bir rapor. Sayıştaya bu konuda da
teşekkür etmek gerekiyor.
Hastane enfeksiyonları, 1880’li yıllarda Semmelweis’ten beri bilinen enfeksiyonlardır. 2005’te,
Türkiye’de, Sağlık Bakanlığının yönetmelikleriyle beraber hastane enfeksiyon kontrol komiteleri kurulmuştur; 2005’ten beri de
oldukça kaliteli çalışmaktadır. Yirmi yılını enfeksiyon
hastalıklarına vermiş bir kişi olarak söylüyorum ki enfeksiyon hastalıkları
uzmanları 2005’teki bu düzenlemeden sonra son derece mutludur ve Hıfzıssıhha’ya
bağlı Üst Kurul aracılığıyla bugün bütün hastanelerde yoğun mücadele
verilmektedir. Hem rapora teşekkür ederim hem de Sağlık Bakanlığımızın bu
2005’teki yönetmeliğinden dolayı Sayın Bakana teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği
Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 44 üncü maddesinin
ikinci fıkrasının ilk cümlesindeki “Savunma, güvenlik ve istihbarat ile ilgili
kamu idarelerinin ellerinde bulunan devlet mallarının” ifadesinin “Savunma,
güvenlik ve istihbarat hizmetleri ile ilgili devlet mallarının” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifin 44 üncü maddesinin ikinci fıkrasında getirilen istisna bu
hâliyle savunma, güvenlik ve istihbarat ile ilgili kamu idarelerine tanınmış
olmaktadır. Oysa istisna kamu idarelerine değil, kamu idarelerinin elinde
bulunan savunma, güvenlik ve istihbaratla ilgili mallara tanınmalıdır. Çünkü, bu idarelerin elinde diğer tüm kamu idarelerinde
bulunan tüketim, donatım ve benzeri devlet malları da bulunmakta ve böylece bu
mallar da istisna kapsamına alınmaktadır.
Değişiklikle bu yanlışlığın düzeltilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı yasa teklifinin 44 üncü maddesi
2 nci fıkrasındaki “Bakanlar Kurulunca” ibaresinin
çıkarılarak “TBMM” ibaresinin konulmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sayıştay Meclis, yani yasama organı adına denetleme yapmaktadır.
Bu nedenle yürütmenin yönetmelik düzenlemesi, yasama alanına müdahale anlamına
gelmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
44 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 44’üncü madde kabul edilmiştir.
45’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
510 sıra sayılı Sayıştay Kn. Teklifinin
45. maddesinde “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı”ndan sonra gelmek üzere
“TBMM nde grubu bulunan siyasi partiler” ibaresinin
getirilerek değişiklik yapılmasını arz ederiz.
|
Hüseyin Yıldız |
|
Kemalettin Nalcı |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Tekirdağ |
Isparta |
|
Muharrem Varlı |
|
|
Cemaleddin Uslu |
|
Adana |
|
|
Edirne |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 45 nci maddesinin aşağıdaki değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Durdu
Özbolat
Trabzon Kahramanmaraş
“Madde 45- Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu
ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu kararlarına istinaden Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının talebi üzerine Sayıştay, talep edilen konuyla
sınırlı olmak kaydıyla denetimine tabi olup olmadığına bakılmaksızın
özelleştirme, teşvik, borç ve kredi uygulamaları dahil
olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarının hesap ve işlemleri ile aynı usule
bağlı olarak, kullanılan kamu kaynak ve imkanlarından yararlanma çerçevesinde
her türlü kurum, kuruluş, fon, işletme, şirket, kooperatif, birlik, vakıf ve
dernekler ile benzeri teşekküllerin hesap ve işlemlerini denetleyebilir.
Denetim sonuçları, Plan ve Bütçe Komisyonunda değerlendirilmek üzere Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulur.
Sayıştay, yıllık denetim programlarında Türkiye Büyük Millet
Meclisinden gelen denetim taleplerine öncelik verilir. Bu taleplerin ne şekilde
karşılanacağına ilişkin esas ve usuller Sayıştayca
düzenlenecek yönetmelikle tespit edilir.
Cumhurbaşkanlığı bu madde kapsamı dışındadır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Durdu Özbolat
konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Özbolat, buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu’nun 45’inci maddesi üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi en içten duygularımla
selamlıyorum.
Bu teklif yasalaşırsa -ki yasalaşacak- kırk üç yıldır yürürlükte
olan 832 sayılı Sayıştay Kanunu yürürlükten kaldırılacak. Anayasa’mızın
160’ıncı maddesi Sayıştay çalışmalarıyla çerçeveyi belirliyor.
Sayıştay denetim planlaması uygulanması ve sonuca bağlanması
faaliyetlerini mevzuat çerçevesinde herhangi bir organın müdahalesi olmaksızın
yerine getirmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanunların da bir ömrü var.
İhtiyacı karşılayamaz hâle gelen kurumların da, kanunların da çağın ihtiyaçları
doğrultusunda yenilenmesi, değiştirilmesi, gerekli düzenlemelerin yapılması
tabii bir zorunluluktur.
Şimdi Sayıştay Kanunu’nu görüşüyoruz. Yeni teklif hazırlanırken
ilgili tarafların görüşlerini aldınız mı? Mevcut Kanun hangi noktalarda
ihtiyacı karşılayamaz hâle düştü, bunu tespit ettiniz mi? Bunları bilmiyoruz.
Çağdaş dünyada bu kurumlar nasıl çalışıyor, incelediniz mi? Gerek komisyonlarda
gerekse Meclis kürsüsünde muhalefetin düşüncelerini hiç dikkate aldınız mı?
Plan ve Bütçe Komisyonunda görevli arkadaşlarımız bu Kanun ile ilgili olarak
tam kırk sayfalık bir karşı oy yazısı yazmışlar. Bunu bir okumanız ve bu
Meclisin muhalefet milletvekillerinin de bu ülkeyi en az sizin kadar sevdiğini
bilmeniz lazım. Getirdiğiniz makul tekliflerin hangisi bu Meclisten geçmedi?
Sekiz yıllık AK PARTİ İktidarı döneminde çıkarılan birçok kanunda en çok vurgu
yapılan konular saydamlık, hesap verilebilirlik ve katılımcılık oldu.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben 2007 yılından bu yana bu
kavramların altını doldurduğunuza hiç tanık olmadım. Birçok konuda olduğu gibi
bu konuda da reklamdan öteye geçmediniz. Kamu yönetiminin temel kavramları
sizin elinizde içi boş, moda kavramlar hâline dönüşüyor. Mesela katılımcılık
ilkesini ele alalım. Bu kanun teklifinde yasal düzenleme yapmayı düşündüğünüz
taraflardan, kurumlardan hangilerinin görüşlerini aldınız? Sayıştay
denetçileriyle konuştunuz mu? Denetçiler birçok maddeyle ilgili olumsuz görüş
bildirdi, bunları hiç dikkate aldınız mı? Sayıştay Genel Kurulu yürürlük ve
yürütme dâhil 82 maddelik teklifin tam 56 maddesinde değişiklik yapılması
yönünde görüş bildirmesine rağmen, bir buçuk asırlık birikimi olan bu kurumun
görüşlerine komisyonlarda dahi itibar etmediniz. Ne hazindir ki komisyonlara
gelen kurum yetkilileri de kurumsal görüş açıklama yerine, teklif sahiplerinin
düşüncelerini komisyona kabul ettirme gibi kabul edilmesi mümkün olmayan bir
tavır içerisine girmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım, bu teklifle ne yazık ki ortak aklın gücü
parmak sayısına yenik düşmüştür. Cumhuriyetimizin bu güzide kurumu yasama
organından gelen taleplere göre şekillenecektir. Bu durum, Sayıştayın
bağımsızlığı açısından büyük tehlike yaratacaktır. Gerek Türkiye Büyük Millet
Meclisi gerekse komisyonlar iktidar partisinin sayısal gücüne göre
oluştuğundan, bu uygulama, zaman içinde, Sayıştayın
bağımsızlığını tartışılır hâle getirecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisinden
gelecek taleplerin Sayıştayın inceleme ve denetleme
programı üzerinde olumsuz etki yaratmayacağını hangi akıl ve vicdan sahibi
savunabilir? Biz, bu sakıncaların ve tereddütlerin ortadan kalkması için Sayıştayın sadece Plan ve Bütçe ve KİT Komisyonundan gelen
talepleri sonuçlandırmasından yanayız. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının resen ya da araştırma ve soruşturma komisyonlarının isteklerine
dayanarak Sayıştaydan inceleme talebinde bulunması
önlenmelidir. İnceleme ve denetimle ilgili tespit ve öncelikler Sayıştaya bırakılmalıdır.
Avrupa Birliğine üye ülkelerin sayıştayları
nasıl çalışıyorlar, hiç merak ettiniz mi? Biz, komisyonlarda da bu vurguyu
yaptık. Tabii, ama sizin AB politikaları konusundaki önceliğiniz de kendi
ajandanıza göre şekillendiğinden bunu pas geçtiniz. Ben size yardımcı olayım,
Avrupa Birliği sayıştayları, bütçe komisyonu ve bütçe
kontrol komisyonları ile ilişki içerisinde çalışıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) – Meclisin, araştırma ve soruşturma
komisyonlarının inceleyecekleri konuları Sayıştaya
inceletmek yerine, daha önce yapıldığı gibi, komisyonlarda görevlendirilmek
üzere Sayıştaydan denetçi talebinde bulunarak
inceleme yapmaları daha uygun değil midir?
Değerli arkadaşlarım, bu uygulama, denetçilerin tarafsızlığını
ortadan kaldıracaktır, Sayıştay da Sayıştay Başkanının tahakkümüne
sokulacaktır. Denetimden korkmayınız; zira denetim, fren görevini yerine
getirir. En büyük denetçi de millettir. Bu millet altı ay sonra denetim
mekanizmasını çok iyi bir şekilde işletecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özbolat.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
510 sıra sayılı Sayıştay kn. teklifinin 45. maddesinde “Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı”ndan sonra gelmek üzere “TBMM nde grubu
bulunan siyasi partiler” ibaresinin getirilerek değişiklik yapılmasını arz
ederiz.
Hüseyin
Yıldız (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayıştay Kanun Teklifi’nin 45’inci maddesi için verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerine görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınızdayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu önergemizde Sayıştaya
araştırma ve inceleme görevi verme yetkisinin sadece Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yanında,
grubu bulunan siyasi partilere de yetki verilmesi talep edilmektedir.
Bildiğiniz üzere, Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
denetim görevini yapan bir üst kuruluş olup kastedilen Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tümüdür. Sadece iktidar partisinin seçtiği Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanının iradesini ve takdirini yeterli görmek, bugün örneklerini
yaşadığımız gibi, muhalefetin taleplerinin hep havada bırakılması, denetim
taleplerinin dikkate alınmaması sonucunu doğurmaktadır. Örnek mi istiyorsunuz
değerli arkadaşlar? Bakınız, Sayıştayca hazırlanıp
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen ancak bugüne kadar Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görüştürülmesi iktidar partisince engellenen denetim
raporlarının bir listesi. Bunlar, bu performans denetim raporlarının sayısı 13
kıymetli arkadaşlar.
Hangi başlıkları, hangi içeriği taşıyor bu konuda da sizleri
bilgilendireyim. Örneğin, deniz kirliliğiyle ilgili bir performans denetim
raporu 2007 yılından beri Plan ve Bütçe Komisyonunda bekliyor. İstanbul’da
yaşanacak muhtemel bir deprem, 2002; Bolu ve Düzce depremiyle ilgili yapılan
analizler, yine 2002; tarihî eserlerin korunması, 2004; ormanların korunması,
2004; hastanelerdeki ilaç ve tıbbi sarf malzemeleriyle ilgili hazırlanan
performans denetim raporu, 2005; kıyıların korunması, 2006; e-devlet, 2006;
e-dönüşüm, 2006; atık yönetimi, 2007; hastane enfeksiyonlarıyla
ilgili -biraz önce Sayın Bakan Osman Durmuş Beyefendi’nin de sunduğu- 2007;
büyükşehir belediyelerinin altyapı faaliyetleri, 2008; trafik kazalarını önleme
raporu 2008’den beri, arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda bekletilmektedir.
İşte, biz bu konuya parmak basıyoruz, şayet bu raporların görüşülmesi Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çoğunluğunun takdirine bırakıldığı anda ortaya çıkan
sonuç bu, bu raporlar Genel Kurula indirilmiyor.
Değerli milletvekilleri, bizim parlamenter sistemimizin de örnek
aldığı klasik Batı Avrupa sistemlerinde -Batı Avrupa parlamenter sistemlerine
baktığımızda- yürütmeyi elinde tutan, vergi toplayıp kamu kaynaklarını kullanan
hükûmetin denetlenmesi görevi muhalefete
bırakılmıştır ki, âdeta kamu müfettişi anlayışla bu kaynakların nerede, nasıl
kullanıldığı ortaya konsun ve halkla paylaşılsın. Bu yapılabildiği sürece
vatandaşların tümünün yani sadece iktidar partisinin değil, tümünün yönetime
katılması iktidarın kamu kaynaklarını kullanırken sadece taraftarlarının siyasi
çıkarları için değil, yine kamunun tümünün yararını düşünerek karar vermesi
imkânı olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu düşünce gereği birçok ülkede
parlamentoların en önemli komisyonlarından biri olan kesin hesap komisyonlarının
başkanlığı muhalefete bırakılmıştır. Düşünülmüştür ki gelirleri toplayan,
harcamaları yapan hükûmetler ancak böylece
denetlenebilir. Çoğunluğu iktidar partisine ait olan yahut başkan ve yönetimi hükûmetin temsilcileri olan komisyonlar bu işlevleri yerine
getiremezler.
Bildiğiniz üzere, iki yıl önce kurulan İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma yöntemlerini yeniden düzenlemek,
çalışmalarına verimlilik ve sürat, denetimlere etkinlik kazandırmak amacıyla
bir taslak ortaya koymuştur. Bu taslakta da aynı mantıkla komisyonların
başkanlık divanında başkan yardımcılarının muhalefete bırakılmasını önermiştik.
Doğrusu da budur. Çünkü bu paylaşımı yapmaz iseniz bütün belirlemelerin
iktidarca yapılması anlamına gelir ki, muhalefetin katkısının alınmaması,
iktidarın kendisinin çalıp kendisinin oynaması anlamına gelir.
Kıymetli milletvekilleri, bu önerimizi değerlendirirken ilelebet
iktidarda kalacakmışsınız gibi değerlendirirseniz yanılırsınız. Yarın
muhalefete düştüğünüzde harcamaları denetlemek ve kamu kaynaklarının, halkın
vergilerinin nerelerde harcandığını, kamu adına, yani sizlere oy verenler adına
bilmek isteyeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
S. NEVZAT KORMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şu anda bizim konumumuz gibi, bu önergeyi bugünkü konjonktüre göre değerlendirmeyin. Demokratik sistemin
şeffaflaşması, katılımcı demokrasinin yerleştirilmesine hizmet şeklinde telakki
edin.
Bugün sahip oldukları güce güvenerek yetkiyi paylaşmayanların
yarın konumları değiştiğinde taleplerini samimi bulmamız, samimi bulunması
mümkün olmayacaktır diyor, önerimizin kabulü dileğimle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
45’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 45’inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.02
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati:22.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
510 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
46’ncı madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 46’ncı
maddesinin birinci fıkrasında geçen “yararlanır” ibaresinin, “yararlanabilir”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
E. Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Denizli |
Isparta |
|
Kemalettin Nalcı |
|
|
M. Akif Paksoy |
|
Tekirdağ |
|
|
Kahramanmaraş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 46 ncı maddesinin Tekliften çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sayıştayın denetimleri
sırasında, diğer denetim raporları ile birlikte başka birçok dokümandan
yararlanacağı INTOSAI Denetim Standartlarının gereğidir ve yasa maddesi haline
getirilmesine gerek bulunmamaktadır. Yararlanacaklarının diğer denetim
raporları ile sınırlı tutularak yasa maddesi haline getirilmesi, üretilmiş
başka dokümanlardan yararlanamayacağı gibi bir sonuca yol açar ki bu durumun
yasa koyucunun arzulamadığı bir sonuç olduğu açıktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 46’ncı
maddesinin birinci fıkrasında geçen “yararlanır” ibaresinin “yararlanabilir” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı(Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
Sayın Nalcı, buyurunuz.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifi’nin 46’ncı maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önerge üstünde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, buradaki kanunun özüne bakacak olursak Sayıştayın görevi kamu harcamalarını denetlemek. “Kamu
harcamaları” dediğimiz zaman da ilk akla gelen kamu ihaleleri ve bunun alt
birimi olan belediyeler, belediyelerin dışında bakanlıklar ve KİT’ler. Şimdi,
burada, kamu harcamalarının denetlenmesini isterken çıkartılan kanunlar
çerçevesinde Sayıştay denetleme yapabiliyor.
Ben burada sizlere şu soruyu sormak istiyorum: Acaba, Devlet İhale
Kanunu’nun maddelerinden -hepsinden- haberi olan kaç kişi var veya bir doğrudan
teminle alım yapmayla normal İhale Kanunu arasındaki fark nedir? Şimdi, ben
size bu konu üzerinde azıcık bilgi vermek istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, doğrudan teminle ilgili alınan tüm
alımların hiçbirisi Devlet İhale Kanunu’na tabi değil. Tabi olmadığı için de
bunların denetiminin Sayıştay tarafından yapılması ve ihaleye fesat
karıştırılması kapsamına sokulamıyor. Buna dikkat etmemiz gerekiyor ve
belediyelerdeki, kamu kurumlarındaki en büyük yolsuzluk bu kısımda başlıyor. Ne
yapıyor? Büyükşehirlerde bu rakam 56 milyar, büyükşehir belediyelerinde; ilçe
belediyelerinde, belde belediyelerinde bu rakam 12 milyar eski parayla, 12 bin
lira ve bir bakıyorsunuz ki 30 bin-40 bin nüfuslu bir belediye bir yılda 10
trilyonluk yani şimdiki parayla 10 milyonluk ihale yapmış. Bunu incelemeye
aldığınız zaman herhangi bir usulsüzlükte bu Devlet İhale Kanunu kapsamına
girmediği için cezalandırılamıyor. Başta bunları değiştirmemiz lazım sayın
milletvekilleri, Sayıştayın denetim yapabilmesi için,
Sayıştayın devlet kurumlarını doğru denetleyebilmesi
için biz bunlara vesile olan kanunları doğru çıkartmamız lazım.
Burada 4734 sayılı Devlet İhale Kanunu’nu kaç kere değiştirdik. En
son yine çorba... Zannedersem ya yılbaşından sonra yine Devlet İhale Kanunu
4734 ile ilgili bir kanun daha gelecek. Şimdi, önemli olan, eğer devlet
harcamalarının doğru yapılıp yapılmadığını denetleyecek kanunları çıkartıyorsak
burada Sayıştay adına, bunların yapıldığı kanunları da çok iyi denetlememiz
lazım.
Burada ben şunu sormak istiyorum: Kurumlar, keyfiyeten,
ihaleleri sonuçlandırmadan iptal ediyorlar. Keyfiyeten,
kurumlar, ihalelerin sonuçlarına bakmadan, kendi istedikleri kişilere gitmediği
zaman ihaleyi sonuçlandırmıyorlar. Bunlar ve daha sonradan bu ihaleler daha
yüksek bedellere, başka, kendi istedikleri kişilere geldiği zaman da ihaleyi
sonuçlandırıyorlar. Başta bunları durdurmamız lazım sayın milletvekilleri ve belediyelerde
ben şunu söyleyeyim: Belediyelerin harcamalarına bakacak olursak, burada,
belediyeler asli görevlerinin dışına çıkıyorlar. Yani biz tabii ki amatör spora
karşı değiliz ama her belediye kendi bütçesinden rakamı spor kulüplerine
aktarıyor. Belediyeler altyapı hizmetlerine, belediyeler halka yapması gereken
hizmetler yerine konserler veriyor. Bunların denetlenmesini Sayıştay… Bu
kanunları çıkarmamız lazım. Bunları çıkarmadığımız zaman Sayıştay neyi
denetleyecek? Eğer kanununa, usulüne uygunsa, en ufak bir belediye ki bu, kendi
bölgemden örnek vereyim ben.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) – 2 bin nüfuslu bir belediye yaz
şölenleri için 150 milyar para harcıyor, 150 bin lira ve ondan sonra dönüyor,
kendi içme suyunu, kanalizasyonunu, çöp arabasını alacak parayı bulamıyor.
Başta bunları kısıtlamamız lazım.
Ben bu duygu ve düşüncelerle vermiş olduğumuz önergenin kabulünü
takdirlerinize sunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Nalcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir.
46’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 46’ncı madde kabul edilmiştir.
47’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 47 nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin,
“Sayıştay dışından uzman görevlendirilmesinin esas ve usulleri Genel Kurulca
hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 47’nci
maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
E. Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Denizli |
Isparta |
|
|
|
Hasan Çalış |
|
|
|
|
Karaman |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Çalış…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Çalış. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 510 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin AB Uyum ve Plan Bütçe
Komisyonu Raporu’nun 47’nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kanun teklifinin 47’nci maddesi Sayıştay
Başkanına denetimler sırasında denetçiler tarafından gerekli görülmesi hâlinde
meslek mensuplarının koordinasyonunda çalışmak ve incelenilecek konu ile
sınırlı olmak üzere Sayıştay dışından uzman görevlendirme yetkisi vermektedir.
Yine Sayıştay Başkanının yazılı talebiyle ilgili kurumdan personelin
görevlendirilmesinin usul ve esasları ve personelin hakları bu maddeyle
düzenlenmektedir. Biz, vermiş olduğumuz önergeyle 47’nci maddenin kanun
teklifinden çıkarılmasını istiyoruz çünkü Anayasa, kamu kaynağı kullanan kurum
ve kuruluşların denetim yetkisini Sayıştaya
vermiştir. Sayıştay dışından kişilerin görevlendirilmesi ise Anayasa’nın bu
esasına aykırı bir durumdur. Sayıştay, ihtiyacı kadar elemanı kendi bünyesinde
bulundurmalı ve kendi imkânlarıyla da yetiştirmelidir. Yasalarda Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına denetim yapan Sayıştay personelinin sayısal yetersizliği
ve denetimdeki çok başlılık önemli bir problem iken dışarıdan denetçi
görevlendirilmesinin problemin çözümüne çok önemli bir katkısı olmadığı gibi
zaman içerisinde yeni problemler çıkmasına sebep olacaktır.
Kıymetli arkadaşlarım, yolsuzluk maalesef ülkemizin çok önemli
sorunlarından birisi olmaya devam ediyor. Yolsuzlukların önemli sebepleri ise
yasal boşluklar, yetersiz denetim, yanlı denetim, cezaların caydırıcı
olamaması, görevi kötüye kullanma, toplum kesimlerinin yolsuzluk olaylarına ve
yolsuzluk yapanlara bakış tarzıdır. Yasal boşlukların doldurulması, denetim ve
cezaların caydırıcılığı yönünden Sayıştay Kanunu’nun yeniden ele alınması
aslında önemli bir fırsattır. Gecikmeli de olsa Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bu kanunun ele alınması önemli bir gelişmedir ancak teklifin genelini
incelediğimiz zaman görmekteyiz ki ihtiyaçların bir kısmı karşılanmakla beraber
yasal boşluklar, yetersiz denetim, yanlı denetim, cezaların caydırıcılığı,
görevi kötüye kullanma ile sıkıntıların bitmeyeceği görülmektedir. Çalınan
minarelere kılıf arama ya da mevcut kılıflara çalınan minareleri yerleştirme
maalesef devam edecektir. Hâlbuki basına yansıyan kamu kurum ve kuruluşları ve
yerel yönetimlerle ilgili yolsuzluk haberleri kamu vicdanında infial
yaratmaktadır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak siz değerli
milletvekillerine, özellikle iktidar partisine çağrıda bulunuyoruz. Sayıştay
gibi verdiği kararların tarafsızlığının tartışılmaması gereken bir kurumun
yasal düzenlemesi yapılırken Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan
partilerin, hatta Meclis dışındaki partilerin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASAN ÇALIŞ (Devamla) – Sayıştay genel kurulunun ve dışarıdaki
ilgili tarafların görüşlerinin yasaya yansıtılması ileride çıkabilecek pek çok
problemlerin çözülmesi ve ortak akıl oluşturulması anlamında olumlu bir gelişme
olacaktır. Fakat hazırlanan teklife baktığımız zaman, bu teklif Sayıştay genel
kurulunun görüşlerini yansıtıyor mu? Hayır. Hükûmetin
görüşünü yansıtıyor mu? Teklif olarak gelmiş, o da belli değil. Kimin görüşünü
yansıtıyor? Herhâlde imzası bulunan arkadaşların görüşünü yansıtıyor. AKP
Grubunun görüşlerini yansıtıyor mu? O da belirsiz değerli arkadaşlar. O zaman,
biz, böyle bir teklif ile bu kadar önemli, tartışılması gerekmeyen,
gerekilmeyen, kamu vicdanını rahatlatma ve yolsuzlukları önleme adına bu kadar
önemli bir kuruluşu nasıl rahatlatacağız, problemleri nasıl çözeceğiz değerli
arkadaşlar?
Bu duygu ve düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyoruz.
Saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çalış.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum...
III.- Y O K L A M A
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, Sayın Tan,
Sayın Öztürk, Sayın Çakır, Sayın Köse, Sayın Küçük,
Sayın Güner, Sayın Genç, Sayın Dibek, Sayın İçli,
Sayın Ünlütepe, Sayın Halıcı, Sayın Yıldız, Sayın
Korkmaz, Sayın Özdemir, Sayın Durmuş, Sayın Nalcı, Sayın Enöz,
Sayın Özensoy, Sayın Çalış.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği
Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 47 nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin,
“Sayıştay dışından uzman görevlendirilmesinin esas ve usulleri Genel Kurulca
hazırlanacak yönetmelikte düzenlenir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Uzmanların uzmanlık bilgisinden denetimlerde yararlanacağından ve
denetimin nasıl yapılacağının esas ve usullerini belirleme yetkisi Sayıştayın en üst karar organı olan Genel Kurulun
yetkisinde olduğundan, uzman görevlendirilmesine ilişkin yönetmeliğin Genel
Kurulca hazırlanmasının sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
47’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 47’nci madde kabul edilmiştir.
48’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
48’inci maddesinin birinci fıkrasında geçen “Genel yönetim” ibaresinin,
“Sayıştay denetimi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
|
Emin Haluk
Ayhan |
|
Nevzat Korkmaz |
Mustafa Enöz |
|
|
Denizli |
|
Isparta |
Manisa |
|
|
|
|
Mehmet Günal |
|
|
|
|
|
Antalya |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 48 nci maddesinin aşağıdaki değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Kamer
Genç
Trabzon Tunceli
“Mali denetim raporu
Madde 48- Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile
kanunlarla Sayıştay denetimine tabi tutulan idarelerin ve bunlara bağlı veya
ilgili olarak kurulan veya bunlardan kaynak aktarılan birlik, işletme, sandık
ve fonlarla başka isimler altında kurulan diğer her çeşit idarelerin gelir,
gider ve mallarına ilişkin hesap ve işlemlerinin denetçiler tarafından
denetlenmesi sonucunda mevzuata aykırı veya kamu zararına yol açan bir husus
tespit edildiğinde, sorumluların savunmaları alındıktan sonra savunmalarda
ileri sürülen hususlar da karşılanarak mali yıl itibariyle mali denetim raporu
düzenlenir. Mali denetim raporunun
düzenlenmesinde, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde cevap vermeyen
sorumluların savunmaları dikkate alınmaz. Mali denetim raporları, eki
belgelerle birlikte Başkanlığa sunulur. Başkanlık bu raporları en geç on beş
günde yargılamanın yapılacağı daireye gönderir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510
sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 48’inci maddesinin değiştirilmesine ilişkin olarak
verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, yani gerçekten ülkesini, milletini
düşünen, o memlekete sağlıklı bir yönetim isteyen bir grubun, bir parlamentonun
yapacağı bir kanun değil. Bakın, getirdiğiniz maddede ne diyorsunuz: “Sayıştay
denetçisi denetimi kamu zararı yönünden yapar.” Yani
düşünebiliyor musunuz… Ama bizim verdiğimiz önergede hem kamu zararı hem
de mevzuata aykırılık yönünden yapar.
Şimdi, arkadaşlar, bir kanun yapıyoruz. Sayıştay denetçisi
denetleme yaptı, kanuna aykırılığı açıkça tespit ediyor ama buna rağmen devlet
zararı doğmayabilir. O zaman yani burada, bana göre, Sayıştay denetçisinin
yapacağı denetimde, her hâlükârda mevzuata aykırılık ve/veya kamu zararı
yönünden incelemesi lazım.
Şimdi, grubunuzun yaptığı bir önerge değişikliğinde diyorsunuz ki:
“Sayıştay, kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp
kullanılmadığını denetlemez.” Peki, Sayıştay neyi denetler arkadaşlar? Kamu
kaynaklarının verimli, etkin ve yerinde kullanılıp kullanılmadığını madde
metninde getirmişsiniz, çıkardınız. Yani çıkardığınıza göre, kamu kaynaklarını
keyfî, babasının malı gibi kullananları nasıl denetleyecek Sayıştay denetçisi?
Yani buraya bir kanun getirirken, arkadaş, bu memlekete ne getiriyor, ne
götürüyor, bunu bilmek lazım.
Yani geçen gün KİT’te şey ettik işte, getirmişler Ziraat Bankası,
Halk Bankası, Merkez Bankası ve Vakıflar Bankası TOKİ’ye
1 katrilyon 100 trilyon lira para vermişler. Neymiş? TOKİ de gitmiş İstanbul’da
devletin kendisine verdiği bir araziyi almış, ondan sonra orada bina yapacak.
Peki, bu kamu kaynaklarını denetlemeyecek mi arkadaşlar?
Yahu, şimdi arkadaşlar, yani bir kanun yaparken bunun hakikaten ne
getirip ne götürdüğünü şey edelim. O zaman Sayıştay denetimini niye
getiriyorsunuz? Yani mevzuata aykırılık yönünde incelemeyecek mi? Soruyorum, Hükûmet sırasında oturan kişiye soruyorum: Kamu
kaynaklarının mevzuata aykırı olarak kullanılıp kullanılmadığını Sayıştay
denetleyecek mi, denetlemeyecek mi? Sayıştay Başkanı, orada niye oturuyorsun
arkadaş? Yani şimdi senin yetkini kaldırıyor.
Efendim, bir mevzuata aykırılık şeyi getirmeyebilir, kamu zararını
getirmeyebilir veya uzun dönemde getirmeyebilir ama mevzuatın esas olarak uygulanıp
uygulanmadığı meselesinin öncelikle denetime tabi tutulması lazım. Mevzuatı
ortadan kaldırınca… Bilmiyorum yani, içinizde hukukçular varsa birbirinize
anlatın arkadaşlar. Böyle bilmem ne yazdığını anlamaz iki tane milletvekillinin
yaptığı kanun teklifiyle bu Sayıştay teşkilatı kurulamaz arkadaşlar. Bu kanunu
hazırlayan Hükûmet yok ortada, bakanlar ne yazdığını
bilmeyen insanlar. Yani bakın, o kadar ne yazdığını, ne anlama geldiğini
bilmeyen bir kanun teklifiyle gelip de Türkiye'nin bütün hesap ve kitabını
inceleyecek derecede Türkiye burada bir düzenleme yapabilir mi?
Şimdi, diyor ki: “Efendim, mali yıl içinde denetleyebilir.” Peki,
mali yıl geçti. Herhangi bir kamu kurumunda… Sonra burada getirilen kamu
yönetim kapsamındaki idarelerin, ama kamu yönetim kapsamı dışında kalan
birlikler var, sandıklar var, fonlar var, bu yönlerde bir denetim yapmayacak mı
Sayıştay?
Arkadaşlarımız, yani aslında bunları anlamanız için en uygun
ifadeyle kullanıyorum. Yoksa hakikaten böyle bir kanun teklifini getirenin yüzüne
çarparlar bu kanunu. Böyle bir şey olur mu yani ya? Mevzuata aykırılığı
incelemeyecek Sayıştay denetçisi. Neyi inceleyecek? Kamu zararına bakacak.
Ondan sonra fonları mı incelemeyecek, sandıkları mı incelemeyecek, işletmeleri
mi incelemeyecek, birlikleri mi incelemeyecek? Bunlar kamu yönetimi kavramı
içinde değil arkadaşlarım.
Yani birtakım kanunlar buraya getirilirken enine boyuna
tartışılması lazım. Bunlarda, hatta yani bir Danıştay müessesi var. Danıştay
Kanunu’nda diyor ki: “Kanun teklif ve tasarıları Danıştayın
da incelemesine sunulur.” Ne kaybedersiniz? Önemli olan mükemmel bir kanun
çıkarmak, önemli olan buraya getirilen kanunların ülkenin sorunlarını
halledebilecek nitelikte, kapsamda olması lazım. Şimdi, burada çalakalem,
birileri keyfine geldi diye, hatta birtakım yandaş kuruluşları korumak için
ondan sonra kanun teklifini getiriyorsunuz. Onun altında devlete, millete bir
hayır getirmiyorsunuz. Devletin ve milletin başına bela açacak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) – …devletin ve milletin kaynaklarını çalacak
bir sistem getiriyorsunuz. Bu memleketin kaynaklarını heba eden bir zemin
hazırladığınız zaman bundan kim zarar görecek? Yahu, anladık da yani tamam,
sizin suistimallerinizin üzerine gitmeyelim ama sizin
beş ay sonra zaten ömrünüz bitecek arkadaşlar. Öyle bir kanun yapın ki hiç
olmazsa sizden sonra yani CHP geldiği zaman bu kanunların tümünü değiştirecek.
Gerçekten buna kanun demek için 100 tane şahit lazım arkadaşlar. Olabilir mi
yani? Böyle bir hukuk yönünden eksik, başı sonu birbirini tutmayan… Ondan sonra
getiriyorsunuz, denetimi kısıtlıyorsunuz, denetimi yok ediyorsunuz.
Dolayısıyla kamu kaynaklarının etkin, verimli kullanılmasını
kaldırıyorsunuz. Nasıl peki kullanacak bunları? Keyfî mi kullanacak? Yerinde
kullanılıp kullanılmadığını kaldırıyorsunuz. Peki, getirip cebine mi
dolduracak? Görüyoruz sizin İktidarınız zamanında belediyelerin neler yaptığını
arkadaşlarım. Yani bu kanunları bu zihniyetle hazırlarsanız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bitiriniz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) – …yarın öbür gün bu kanunları dinleyen,
gören insanlar vallahi parlamentolara gülerler. “Yahu, acaba bu Parlamentoda
aklı başında hiç mi kimse yokmuş?” derler ya! “Bu nasıl bir kanundur.” derler
ya!
AHMET YENİ (Samsun) – Ne biçim konuşuyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, böyle bir şey olur mu? Bunu
getirelim, bir bakalım millete, yahu şurada yani en ufak bir bu memleketin
meselesini bilen birilerine bu kanun metnini okutalım. Bu kanun metniyle
Türkiye’ye felaket getiriyorsunuz, bir düzenleme getirmiyorsunuz. Bu itibarla
böyle bir kanun gerçekten Türkiye için çok şansız bir kanundur.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, bir kısa açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in konuşma
üslubuna ilişkin açıklaması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, Sayın Kamer Genç
konuşurken, tabii her zamanki üslubuyla konuştu. İşin doğrusu, ben kürsüden
cevap vermek istemedim. Yani konuşan Kamer Genç’tir, ne derse yeridir diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben de müsaade ederseniz…
Benim onun yaşı kadar hukuk tahsilim var, meslek hayatım var, ben onlara iyilik
yapıyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği
Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
48’inci maddesinin birinci fıkrasında geçen “Genel yönetim” ibaresinin,
“Sayıştay denetimi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Enöz (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Enöz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 48’inci
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Verdiğimiz önergeyle kanun teklifinin 48’inci maddesinin birinci
fıkrasında geçen “Genel yönetim” ibaresinin “Sayıştay denetimi” şeklinde
değiştirilmesini teklif ediyoruz. Gerekçede de belirttiğimiz gibi, teklifle,
Sayıştay denetimine tabi tüm idarelerin kapsama alınmasını önermekteyiz.
Değerli milletvekilleri, Türk kamu denetim sistemi yaklaşık yüz
yirmi sekiz yıllık bir geçmişe sahiptir. Denetim sistemimiz köklü bir devlet
geleneği ve bu devleti yöneten bürokratik yapının refleksleri çerçevesinde
kendisini yenileyerek süregelmiştir.
Sayıştayın denetim alanına
giren yerel yönetimler kamu yönetimi sisteminin bir parçası ve mahallî sınırlar
içinde yaşayan halkın yararlanabileceği bölgesel nitelikteki hizmetleri yerine
getirmekle görevli olan kuruluşlardır. Günümüzde yerel yönetimler üzerindeki
denetim, merkez-yerel yönetim ilişkilerinin çelişkilerini ve
koordinasyonsuzluğunu önleyerek devletin birliği ve kamu hizmetlerinin
devamlılığını sağlamak amaçlarıyla yapılmaktadır.
Yerel yönetimler üzerindeki denetim, merkezî yönetim ile yerel
yönetim arasındaki ilişki kurularak çelişkilerin önlenmesi ve devletin
birliğinin sağlanmasında ve kamu hizmetlerinin görülmesinde devamlılık
sağlanması amacına yönelik olursa demokratik yerel yönetim ilkesine uyulmuş
olunur. Ancak denetimler, AKP hükûmetleri döneminde
yapıldığı gibi, bazı yerel yönetimlerde yapılıp bazılarında da yapılmazsa bunun
demokrasiyle bir alakası da yoktur.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Sayıştay Kanunu
Teklifi kamu maliyesi açısından da büyük önem arz etmektedir. Yolsuzluklar
önlenmeden sağlıklı işleyen bir hukuk sistemi ve sağlam bir ekonomi oluşturmak
mümkün değildir. Maalesef ülkemizde yolsuzluklar kamu vicdanında kanayan bir
yara olarak durmaktadır. Yolsuzluklarla ilgili sağlıklı bir denetim yapıldığını
söylemek ise gerçekten zordur. Kamu kurumlarında denetim yapacak olan birimin
özerk bir yapıya sahip olması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu bağlamda Hükûmetin
uygulamalarıyla ilgili bazı konuları da sizlerle paylaşmak istiyorum.
AKP hükûmetlerinin yapmış olduğu en
önemli icraatlardan birisi de bürokraside görev yapan deneyimli, liyakat sahibi
yöneticilerin çoğunun görevden alınması şeklinde olmuştur. Yargı kararıyla
görevine dönme hakkı kazanan kamu çalışanlarını görevine iade etmeyen veya iade
ettikten sonra zaman geçirmeden tekrar görevden alan Hükûmetin
hukuk tanımaz bir tutum içinde olduğu artık herkes tarafından bilinmektedir.
Hiçbir suçu olmadığı hâlde görevlerinden uzaklaştırılan kamu görevlilerinin
yerlerine sadece siyasi görüşlerine bakılarak yapılan atamalarla devlet hizmeti
özellikle bu Hükûmet döneminde verimsiz hâle
gelmiştir. Başta Millî Eğitim olmak üzere bütün kamu kurumlarının üst düzey
yöneticileri ile il ve ilçe teşkilatlarında çalışan yüzlerce müdür ve müdür
yardımcısı sahte ihbarlar ve imzasız mektuplara dayanılarak düzenlenen sahte
raporlarla görevlerinden el çektirilmiş veya açığa alınmışlardır.
Mevzuattan kaynaklanan kısıtlamalar nedeniyle dava açamayan,
açtığı davayı idarenin takdir yetkisine dayalı olarak kaybeden çalışanlar, adil
olmayan uygulamalar karşısında çaresiz kalarak yargı yoluna başvurmaktan Hükûmetin kin politikası nedeniyle imtina etmektedirler.
Çünkü mahkeme kararı ile hukuksuz işlemler iptal edilse dahi memurlar sırf
yasal hakkını kullanmadığı için idarenin ağır yaptırımlarına maruz
bırakılmaktadırlar. AKP hükûmetleri döneminde
görevden alınan ve sürgüne gönderilen memur sayısı binlerin üzerindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu sayı kamuda bir rekordur. Bu insanlık dışı rekor bugünkü
iktidarın marifetidir. Liyakatsiz, tecrübesiz ve birikimsiz atamalar yüzünden
kamuda verimlilik önemli ölçüde azalmıştır. Hükûmet
bu yanlışlıklardan dönmeli, hukukun üstünlüğünü kabul eden bir anlayışa
dönmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerle önergemizin kabulü yönünde desteklerinizi
bekler, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Enöz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
48’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 48’inci madde kabul edilmiştir.
49’uncu madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
49’uncu maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Nevzat Korkmaz |
|
Emin Haluk
Ayhan |
Osman Durmuş |
|
Isparta |
|
Denizli |
Kırıkkale |
|
|
|
Mehmet Günal |
|
|
|
|
Antalya |
|
“Daire başkanı başsavcılığın yazılı düşüncesini içeren yargılamaya
esas raporu üyelerden birine verir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 49 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Kamer
Genç
Trabzon Tunceli
"Mali denetim raporlarının dairelerce incelenmesi ve hükme
bağlanması
Madde 49- Daire başkanları dairelerine verilen mali denetim
raporları hakkında başsavcılığın yazılı düşüncesini alır.
Daire başkanı başsavcılığın yazılı düşüncesini içeren raporu
düşüncesini bildirmesi için üyelerden birine verir. Üye, kendisine verilen
rapor üzerinde gerekli incelemeyi yaparak düşüncesini yazmak suretiyle daire
başkanlığına geri verir ve rapor gündeme alınarak hesap ve işlemlerin
yargılanmasına başlanır. Üyelerce rapor üzerinde yapılacak inceleme sırasında,
gerektiğinde raporda ilişiksiz görülen kısımlar da dahil
olmak üzere hesabın her cihetine bakılıp bakılmadığı araştırılır. Hesabın her
cihetine bakılmadığı kanaatine varılması halinde rapor, üyenin teklifi üzerine
daire başkanınca yeniden incelemenin sağlanması için Sayıştay Başkanlığına iade
edilir. Daire kararıyla da yeniden inceleme istenebilir. Sayıştay Başkanlığınca
görevlendirilen bir uzman denetçi hesapta yeniden ilişikli hususlar görürse,
usulü dairesinde sorumluların savunmasını alır ve yazacağı rapor, düşüncesini
bildirmek üzere başsavcılığa gönderilir. Başsavcılıktan gelen rapor daire
başkanı tarafından tekrara üyeye verilir. Üyenin yazılı düşüncesi alındıktan
sonra hesap ve işlemin yargılanmasına başlanır.
Sorumluların yazılı istemi ve dairenin uygun bulması veya doğrudan
dairenin lüzum görmesi halinde sorumlular davet edilerek sözlü savunma ve
açıklamaları dinlenir. Duruşma davetiyeleri, duruşma gününden en az 30 gün önce
sorumlular ile savcıya gönderilir. Duruşmalı oturumlara savcı da katılarak
görüşünü açıklar. Yargılamalara, gerektiğinde denetçi davet edilerek sözlü
açıklamaları dinlenebilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510
sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 49’uncu maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle
ilgili olarak söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, biraz önce Bekir Bey diyor ki: “Kamer Genç konuşunca…” Eh,
yani çok küçümsüyor. Senin genel başkanının yiğitliği varsa gidelim bu Türkiye
kamuoyuna ismimizi sunalım bakalım, beni mi daha fazla tutarlar, onu mu daha
fazla tutarlar göreceğiz. Onun için… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, ben size burada gerçekleri söylüyorum. Ben Danıştayda on dört sene tetkik hâkimliği yaptım. Burada Sayıştayla ilgili getirdiğiniz denetim raporu…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sen hangi hukuk fakültesini bitirdin?
KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika… Sonra gel, sana özel anlatayım
Bekir.
Mesela bakın, bizim getirdiğimiz önergede diyoruz ki: Denetçi
raporu Sayıştay Başkanlığına verir, Sayıştay Başkanı burada savcının
düşüncesini alır, düşüncesi üzerine gerekirse bir üyeye de bu raporu okutur.
Ondan sonra duruşma sistemini getiriyoruz ve burada raporu düzenleyen
denetçinin de dairede dinlenmesi zorunluluğunu getiriyoruz. Siz ne
getirmişsiniz? Duruşmayı getirmemişsiniz, denetçinin de dinlenmesini
getirmemişsiniz. Ne demişsiniz? Raporu daireye verecek, daire de bunu savcının
mütalaasına alacak, karara bağlayacak.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu işin içinde bulunmayanlar bilmez,
gerçekten bilmez. Mesela, öyle ciddi konular olur ki herhangi bir kurumda o
raporu düzenleyen dairenin bağlı olduğu genel müdürün veya bir kuruluşun
içindeki yetkili hukuk birimindeki insanların orada Sayıştayda
dinlenmesi hâlinde o konuda Sayıştayı tatmin edecek
sağlıklı bilgiler verebilir. Bence duruşma yapılmasında da fayda var. Bir de
denetçinin de orada dinlenmesine, dairede bulunmasına gerek var. Şimdi, denetçi
raporu düzenlemiş, denetici dairede çalışmış, ilgili birimde, ilgili konuları
enine boyuna tartışmış almış raporuna. Ama orada bir başsavcı veya savcı,
Sayıştay savcısı veyahut da bu konuyu inceleyen üye, pekâlâ o birimde yapılan
denetimin özünü kavrayacak bilgilere sahip olmayabilir veyahut da bu konuyla
ilgili çok geniş bir bilgiye sahip olan ilgili hukuk müşavirleri veya genel
müdürleri olmayabilir. Biz diyoruz ki önergemizde: Önce
denetim raporu daireye verilir, daire Başkanlığa verir, Sayıştay Başkanına;
Sayıştay Başkanı ilgili daireye gönderir, ilgili daire Sayıştay savcılığından
mütalaa alır, bu mütalaa üzerine gerekirse bir üyeye de bu raporu okutur, ondan
sonra hem de denetçi de dairenin karar vermesi sırasında orada bulunur ve
sağlıklı bir karar verilir. Yoksa, raporun özü kavranılmadan bu konuda
gerekli hukuki veya maddi olaylar ayrıntılı olarak açıklanmadan çok hatalı
kararlar veriliyor. İşte görüyorsunuz, yargıda çok değişik kararlar çıkıyor.
Neden değişik kararlar çıkıyor? Yeterli inceleme yapılmadığı için veya yeterli
bir bilgi sahibi olunmadığı için bu şekilde kararlar çıkıyor. İşte bunları
önlemek için ve daha doğrusu gerçek bir karar vermek için, olaya özgü doğru
karar vermek için burada Sayıştayın duruşmayı ve
incelemeyi esasına uygun yapması lazım. Bizim getirdiğimiz önerge bu, ama sizin
getirdiğiniz… Yani bu metni yazan arkadaşlarımız hukukun işlemesini bilmediği
için, yargılama işlemesini bilmediği için böyle kendi kafasına göre basit bir
metin hazırlamışlar. Zaten, buradaki, Meclisteki müzakerenin de temel amacı
burada doğruları bulmak. Ama sizde bir fikir belirlenmiş, muhalefetin getirdiği
her doğru şeye karşı çıkıyorsunuz. Bu memlekette hem kendinize kötülük
ediyorsunuz hem de memlekete kötülük ediyorsunuz.
Arkadaşlar, yani Sayıştay yargılamasının, daire
yargılamasının çok sağlıklı olarak yapılması, olayların enine boyuna
tartışılması, orada hukuki bilgi sahibi olan veya maddi olayları en iyi bilen
insanların orada getirip de daire huzurunda o konuları aydınlatmak suretiyle o
dairenin vereceği karara etkili, doğru bir karar vermesi ortada dururken, bu
kararın verilmesini engelleyen böyle kapalı bir düzenlemenin ne anlama
geldiğini Bekir Bey çıksın söylesin bakalım. Benim hukukçuluğumu, benim konuşmalarımı beğenmeyen Bekir Bey
Kardeşimiz çıksın burada… Bu dediklerimin hangisi yalan, hangisinde gerçek dışı
var?
CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Bekir Bey hukuk mezunu, siz değilsiniz
ama!
KAMER GENÇ (Devamla) – Diyoruz ki: Onun için, bak, Bekir Bey,
senin benim yanımda biraz staj görmen lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Devamla) – Samimi söylüyorum, dostça söylüyorum.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Ama siz hukuk fakültesi mezunu
değilsiniz!
BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederiz.
Çalışma süremizin sonuna geliyoruz. Onun için…
KAMER GENÇ (Devamla) – İmam hatipten mezun olmuş, gitmiş Konya
Hukuku bitirmiş. Konya Hukukta doğru dürüst öğretim görevlisi yok.
BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ediyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ama ben Fransız Danıştayında
eğitim gördüm.
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen yerinize geçer misiniz. Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, bir cümle…
BAŞKAN – Süremiz bitti efendim. Onun için…
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 2
Aralık 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.