DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 83
23’üncü Birleşim
30 Kasım 2010 Salı
(Bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncü’nün, Mevlânâ
Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Mardin
Milletvekili Cüneyt Yüksel’in, Mardin’de sağlık alanındaki gelişmelere ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin,
Afyonkarahisar ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Mevlânâ’ya
ilişkin açıklaması
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Mevlânâ’ya ilişkin
açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Libya lideri Kaddafi
tarafından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a verilen ödüle ilişkin açıklaması
4.- Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş’un, aile hekimliğine ilişkin açıklaması
5.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin konuşmasında
belirttiği tütün kotasının Hükûmetleri
zamanında değil, daha önceki hükümetler döneminde olduğuna ilişkin açıklaması
6.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in
konuşmasındaki “BOTAŞ’a bağlı BIL şirketinin Genel Müdürüne 500 dolar yevmiye verildiği”ne dair ifadesinin doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/2202) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/240)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, (2/444) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/241)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur
ve 23 milletvekilinin, ÖSYM’nin yaptığı sınavlarla ilgili usulsüzlük
iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/929)
2.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 23 milletvekilinin, Ankara’da turizm sektöründe
yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/930)
3.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan ve 24 milletvekilinin, hayvancılık sektöründe yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/931)
4.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, Orgeneral Eşref Bitlis’in ölümü
ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/932)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Yaş sebze ve
meyve üretimi ve ihracatıyla ilgili Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergenin, 30 Kasım 2010 Salı günkü birleşimde Genel Kurulda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
2.- (10/327,
10/340, 10/456) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 30/11/2010 Salı günkü
birleşiminde birleştirilerek yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin bazı harcamalarına ve BOTAŞ’a borcuna ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1140) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’ın cevabı
2.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, reel sektörün kredi ihtiyacına ve banka
borçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1184) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
3.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, yabancı yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1331) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
4.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, tekstil sektörünün
desteklenmesine ve borçlu üreticilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1390) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
5.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, KEY ödemelerine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1442) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’ın cevabı
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, bireysel kredilerin geri ödemesindeki sıkıntılara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1456) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan’ın cevabı
7.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, alkollü içecek
reklamlarını düzenleyen tebliğe ilişkin sözlü soru önergesi (6/1513) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
8.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep ekonomisinin teşvikine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1570) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın
cevabı
9.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, kamu bankalarının kredi ve mevduatlarını
sigortalamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1577) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
10.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, ekonominin
iyileştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1587) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
11.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, işsizliğe yönelik
önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1595) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
12.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, KEY
ödemelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1602) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, KEY ödemelerindeki
aksaklıklara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1626) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
14.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, tütün üretimine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1675) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
15.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Yaprak Tütün İşletmelerindeki duruma
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1681) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan’ın cevabı
16.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
TAPDK ile ilgili bir iddiaya ilişkin sözlü soru önergesi (6/1695) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
17.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, TAPDK’nın atıl binasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1696) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
18.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
uluslararası fon ve kuruluşlardan kullanılan krediye ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1697) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
19.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
tütün üretimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1739) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
20.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Tütün Fonuna ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1742) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’ın cevabı
21.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen konut
kredisi kullanıcılarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1746) ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
22.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, icra takibindeki kredi kartı ve tüketici kredisi
borçlularına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1751) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
23.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Hazine ihalelerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1758) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
24.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, İMKB’nin yapısal sorunlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1760) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
25.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen kredi
borçlularına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1814) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
26.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen borçlu
KOBİ’lere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1815) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
27.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, SPK
eski Başkanının THY Yönetim Kurulu üyeliğine atanmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1857) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
28.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu Anadolu’da işsizliği
azaltacak bazı önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1873) ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
29.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, işsizliği azaltmak üzere
memur alımı yapılıp yapılmayacağına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1876) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
30.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, gıda fiyatlarındaki
artışların dar ve sabit gelirlilere etkisine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1933) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
31.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, işsizliğe ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1934) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın
cevabı
32.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, çiftçilerin destekleme
paralarının bankada bloke edilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1941) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
33.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Siirt-Kurtalan’a Halkbank şubesi açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1959) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
34.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Sarıveliler ilçesinde
Ziraat Bankası şubesi açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1965) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
35.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, doğal afet sigortasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2035) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan’ın cevabı
36.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, bankaların aldığı hesap işletim
ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2060) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
37.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, bankalara olan tüketici
borçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2137) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
38.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, TMSF’nin elindeki medya
kuruluşlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2213) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği
Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, YSK’nın kullandığı veri
tabanı ve yazılımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/14774) Ek cevap
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki icra
takiplerine ve bazı davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/15574)
3.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, yurt dışında yaşayan vatandaşların sigorta
belgelerini onaylatmasına ilişkin Sağlık Bakanından sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/16119)
4.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, TRT 5 Anadolu kanalının açılış törenine ilişkin
Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/16414)
5.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, bir ören yerinin
sorunlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/16454)
6.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir okula yapılan
saldırıya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı (7/16461)
7.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki
okullara yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/16462)
8.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Suriye sınırındaki mayınların
temizlenmesine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün
cevabı (7/16472)
9.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
doğum borçlanması uygulamasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/16496)
10.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, bir gençlik ve spor il müdürünün
açıklamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız
Özak’ın cevabı (7/16497)
11.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, süt tozu ve tereyağı ithalatına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/16513)
12.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve
kurumdan ayrılan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/16536)
13.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’nin spiker olarak aldığı personele
ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/16538)
14.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, TRT’nin
spiker olarak aldığı personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın cevabı (7/16539)
15.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, tarımsal amaçlı sulamada kullanılan elektrik
faturalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/16549)
16.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bazı öğrencilerin okullarına ulaşmada
yaşadığı sorunlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/16573)
17.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve
kurumdan ayrılan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın
cevabı (7/16610)
18.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, yapıldığı iddia
edilen bir görüşmeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı (7/16618)
19.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, TRT kanallarının iç yapımları, izlenme oranları ve
reklam gelirlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın cevabı (7/16655)
20.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bazı açıklamalarına ve bazı istatistiki
verilere ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın cevabı (7/16662)
21.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Edirne’de yapıldığı
iddia edilen bir görüşmeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
(7/16686)
22.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, 2022 sayılı Kanuna göre aylık alan kişi sayısına
ve 2011 yılı aylık miktarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/16715)
23.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, memurların tedavi giderlerine ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
cevabı (7/16808)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’te açılarak
iki oturum yaptı.
Yapılan
yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yeter sayısı bulunmadığı
anlaşıldığından, 30 Kasım 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 14.15’te son verildi.
Sadık
YAKUT |
Başkan
Vekili |
|
Yusuf
COŞKUN Yaşar
TÜZÜN |
Bingöl
Bilecik |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 34
II.- GELEN KÂĞITLAR
30 Kasım 2010 Salı
Tasarılar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında TİKA Program Koordinasyon
Ofisinin Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/969) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2010)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Kara Gümrük Geçiş
Noktalarının Ortak Kullanımına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/970) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2010)
3.- Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/971) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2010)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana-Ceyhan’da
Pasaport Şube Müdürlüğü kurulmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2247) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)
2.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrul’un, imalat sektöründe kapanan ve açılan işyeri
sayısına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/2248)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)
3.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Aksaray’da ithalat ve ihracat yapan firmalara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/2249) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/11/2010)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, ücretsiz kitap dağıtımına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2250) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
5.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2251) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/11/2010)
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki öğretmen sayısına ve ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2252) (Başkanlığa geliş tarihi:
09/11/2010)
7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta
taşımalı eğitim kapsamındaki öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2253) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Yeşilyurt İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün bina
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2254)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta okullarda madde bağımlılığını önlemeye
yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2255) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, okul öncesi eğitime çocuklarını göndermeyen
velilere uygulanan cezalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2256) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köylerin yol, su ve
elektrik sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2257)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/11/2010)
12.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köylerin yol, su ve
elektrik sorunlarının giderilmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2258) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/11/2010)
13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köylerin yol, su ve
elektrik sorunlarının giderilmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2259) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/11/2010)
14.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, eğitim-öğretim
ödeneğinin öğretmenler haricindeki diğer kurum personeline de verilmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2260) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2010)
15.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki meslek hastalıklarına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2261) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
16.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te öğrenci başına gerçekleştirilen
eğitim harcamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2262)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
17.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, AB Kırsal Kalkınmayı Destekleme Hibe Programına
Gaziantep’in alınmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2263) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
18.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te üreticilerin kullandıkları
kredilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2264) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
19.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te tarım sigortası uygulamasına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2265) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bölücü terör örgütü
lideriyle görüşme yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16851) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
2.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bir gazetede çıkan
bir habere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16852) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/11/2010)
3.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, CHP Genel Başkanı
hakkındaki bir karikatüre ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16853)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
4.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, kadın istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16854) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
5.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Allianoi Antik Kentine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16855) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
6.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, kamuya alınması planlanan taşıtlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16856) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
7.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Cumhuriyet tarihi ile ilgili yaptığı
konuşmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16857) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/11/2010)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, şehit ve gazilerle ilgili
mevzuat ile şehit yakınları ve gazilerin yararlandığı haklara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16858) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/11/2010)
9.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, kaçak etlere ve et
fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16859) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/11/2010)
10.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, uygulanması planlanan
hızlı tren güzergahlarına Doğu Akdeniz’in dahil
edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16860) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/11/2010)
11.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, öğrencilere ücretsiz
dağıtılan kitaplarda kullanılan baskı mürekkeplerinin değiştirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16861) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)
12.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, TOKİ konutlarının yapıldığı bir bölgedeki
kanalizasyon sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16862)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)
13.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, çırak ve meslek lisesi öğrencilerinin sağlık
yardımından yararlanamamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16863) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)
14.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, TMSF kapsamına alınan bir
şirkete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16864) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/11/2010)
15.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Hayata Dönüş
Operasyonu ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16865) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)
16.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Isparta-Yakaören köyünde
yeraltından çıkan gaza ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16866)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
17.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bazı devlet görevlilerinin terör örgütü
başı ile görüştüğü iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16867) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
18.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, şeker fabrikalarının şeker
pancarı alımına ve Kütahya Şeker Fabrikasında uygulanan alım yöntemine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16868) (Başkanlığa geliş tarihi:
09/11/2010)
19.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir köyün afet kapsamına alınmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16869) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
20.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, THY’de yaşanan sorunlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16870) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
21.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, adı kopya skandalına karışan adaylara bakan ve
milletvekillerinin referans olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16871) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
22.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, emeklilerin özlük
haklarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16872)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
23.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, üniversiteyi kazanan
öğrencilere bir siyasi parti yetkilisinin elektronik posta gönderdiği
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16873) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/11/2010)
24.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, erişimi engellenen
internet sitelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16874)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
25.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, TMSF yönetimindeki
medya kuruluşlarına ve bir sorunun ticari sır sebebiyle cevaplandırılmamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16875) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
26.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, işsizlik sorununa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16876) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
27.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Sürat Demiryolu
Projesinin güzergahına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16877)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
28.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, terör örgütüyle görüşme
yapıldığına dair basında çıkan haberlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16878) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
29.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, İşsizlik Sigortası
Fonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16879) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/11/2010)
30.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, usulsüz oy
kullanıldığı iddialarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/16880) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
31.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, mera alanlarının tahsis amacı dışında
kullanılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16881) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/11/2010)
32.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, TÜİK’de çalışan
geçici personelin sendika üyeliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16882) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
33.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Diyarbakır’da bir gölette meydana gelen boğulma
olayına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16883) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2010)
34.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Amasya’da bir sözleşmeli öğretmenle ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16884) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2010)
35.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’ye yapılan kamu yatırımlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16885) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/11/2010)
36.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, Bor’da yapılan TOKİ konutlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16886) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
37.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, İstanbul’da bir
semtteki yeşil alana okul yapılacağı haberlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16887) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
38.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, 6008 sayılı Kanundan faydalanan çocuklara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16888) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/11/2010)
39.- Kırşehir
Milletvekili Metin Çobanoğlu’nun, görevi kötüye kullanmak suçundan yargılanan
kamu görevlileri ve belediye başkanlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16889) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)
40.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, idari dava sayısına ve türlerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16890) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
41.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, son on yılda Başbakanların gazetecilere açtığı
tazminat davası sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16891) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
42.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, HSYK’nın
toplantılarına ve üye seçimine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16892) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
43.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Osmaniye T Tipi
Kapalı Cezaevinde tutuklu ve hükümlülerin yaşadığı sorunlara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16893) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
44.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Tekirdağ F Tipi
Cezaevinde yaşandığı iddia edilen hak ihlallerine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16894) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
45.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, kadastro işlemlerinde
alınan ücretlere ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16895) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)
46.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Tavşanlı’daki mera alanlarının tapu kayıtları ile
ilgili iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16896) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
47.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, arazi toplulaştırmalarındaki hatalı tescil
işlemlerine ve Kütahya Şeker Fabrikası adına tescil edildiği iddia edilen bir
araziye ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/16897)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
48.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve
kurumdan ayrılan personele ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16898) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
49.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir kamulaştırma
işlemi ile ilgili iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16899) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
50.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, çalışanlarla ilgili bazı istatistiki verilere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/16900)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)
51.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, kayıt
dışı istihdamın önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16901) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
52.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
Trakya’daki tarım arazilerinde yaşanan kirliliğe ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16902) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
53.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, doğaya yeniden
kazandırma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16903) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
54.- Amasya Mliletvekili Hüseyin Ünsal’ın, DSİ personelinin
ücretlerinin iyileştirilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16904) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
55.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in, Allianoi
Antik Kentinin korunmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16905) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
56.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, 2006-2010 yılları arası
kum, çakıl ve taş ocakları için yapılan ÇED raporu başvuruları ve sonuçlarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16906) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09/11/2010)
57.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Loç
Vadisi üzerindeki HES inşaatına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16907) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
58.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, bir sulama kanalının tamiri ve bir gölün
temizlenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16908)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
59.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki kum,
çakıl ve taş ocakları için alınan ÇED raporlarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16909) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
60.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir beldedeki sulama kanallarının bakımına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16910) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/11/2010)
61.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, büyükşehirlerdeki hava kirliliğine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16911) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/11/2010)
62.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, İstanbul Çamlıca’daki
verici istasyon anten sisteminin yenilenmesine ve verici kulesinde meydana
gelen yangına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16912) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/11/2010)
63.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bir televizyon
kanalında yayınlanan programa ve RTÜK’ün verdiği cezalara ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/16913) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
64.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, örtülü ödenekten TRT’ye
para aktarılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16914) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/11/2010)
65.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, TRT’de yayınlanan bir
programın konuğuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16915) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/11/2010)
66.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TBMM’deki TRT bürosunda çalışan personele
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/16916) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
67.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, reçetesiz ilaçların
reklamına izin veren kanun tasarısına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/16917) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
68.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, TRT’de yayınlanan bir
programın konuğuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16918) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2010)
69.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, TRT’deki programlara ve bazı iddialara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/16919) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
70.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu kesinti
oranının tüketicilere yansıtılmaması için alınan tedbirlere ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/16920)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
71.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, dış ticaret açığı, bankacılıktaki yabancı sermaye
oranı, toplam borç stoku ve İMKB’deki yabancı sermaye oranına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/16921)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
72.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Almus’un kapalı spor salonu ve öğrenci yurdu
ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/16922) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/11/2010)
73.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
Sütçü İmam Üniversitesi öğrencilerinin yurt ihtiyacına ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Nafız Özak)
yazılı soru önergesi (7/16923) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
74.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, hayvan ithaline
ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/16924)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
75.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, özürlü vatandaşların istihdamına ilişkin Devlet
Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/16925) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2010)
76.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, AB’nin vize politikasına ilişkin Devlet
Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi (7/16926) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/11/2010)
77.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, Türkiye-AB müzakere
başlıklarının açılması konusunda yapılan çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından
(Egemen Bağış) yazılı soru önergesi (7/16927) (Başkanlığa geliş tarihi:
09/11/2010)
78.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve
kurumdan ayrılan personele ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru
önergesi (7/16928) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
79.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki yatırım
projelerine ayrılan kaynağa ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı
soru önergesi (7/16929) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
80.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’in, Bingöl’deki bina ve yol yapım ihaleleri
hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru
önergesi (7/16930) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
81.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’in, Bingöl’deki TOKİ konutları ihalesine
ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/16931)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
82.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve
kurumdan ayrılan personele ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı
soru önergesi (7/16932) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
83.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Füze Kalkanı Projesine
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16933) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/11/2010)
84.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, resmi konut olarak kullanılmak üzere
kiralanan bir binayla ilgili bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16934) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
85.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, Yunan basınındaki
karasuları sınırıyla ilgili bir habere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16935) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
86.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, Türkiye ve Ermenistan
arasında imzalanan protokollerin onay sürecinin canlandırılacağı iddiasına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16936) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/11/2010)
87.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve
kurumdan ayrılan personele ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16937) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
88.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Akkuyu’da
kurulması kararlaştırılan nükleer güç santraline ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16938) (Başkanlığa geliş tarihi:
03/11/2010)
89.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir beldenin elektrik şebekesinin yenilenmesine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16939)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
90.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, akaryakıt dağıtımı yapan firmalar ve Niğde’deki
petrol arama çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16940) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
91.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Akkuyu’da
nükleer enerji santrali kurulmasına dair anlaşmadaki devretme hakkıyla ilgili
hükme ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16941) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
92.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Akkuyu’da
kurulacak nükleer santralde kullanılacak VVER-1200 tipi reaktörlere ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16942) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/11/2010)
93.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Akkuyu’da
nükleer enerji santrali kurulmasına dair anlaşmadaki üçüncü tarafın
sorumluluğuna ve santralin ticari ömrüne ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16943) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
94.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Akkuyu’da
kurulacak nükleer enerji santralinde kullanılacak yakıt cihazlarının teminine
ve proje şirketine tahsis edilecek araziye ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16944) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
95.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, ziraat odası
başkanlarının silah taşıma ruhsatı harcından muaf tutulmalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16945) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/11/2010)
96.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16946) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)
97.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, TMK kapsamında hayatını kaybedenlerin yakınlarının
kamu kurum ve kuruluşlarında sınavsız olarak istihdamına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16947) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)
98.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığın bazı etkinliklerinin aynı otelde yapılmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16948) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/11/2010)
99.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Samsun-Ladik’te iki polisin şehit olmasıyla ilgili
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16949)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
100.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, İstanbul Bağcılar’da gerçekleşen bir gözaltı olayına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16950) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/11/2010)
101.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, soruşturma izni istenen belediye başkanlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16951) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/11/2010)
102.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, 2004-2010 yılları
arasında Adana İl Özel İdaresinden maden işletme ruhsatı alan işletmelere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16952) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/11/2010)
103.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir üniversitede
yaşandığı iddia edilen saldırı olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16953) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
104.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, il özel idareleri
tarafından verilen kum ve çakıl ocakları işletme ruhsatlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16954) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
105.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir beldenin bazı sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16955) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
106.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16956) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
107.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun kıyılarındaki yapılaşmaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16957) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
108.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Yüksekova’nın asayişiyle ilgili bir köşe
yazısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16958) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/11/2010)
109.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın,
2004-2010 tarihleri arasında belediye başkanları hakkında yapılan ihbar ve
şikayetler ile soruşturma izni taleplerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16959) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
110.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in alt yapı sistemine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16960) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
111.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’deki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16961) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/11/2010)
112.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, çocukların gözaltına
alınmasında görevli kolluk kuvvetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16962) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
113.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, bir tarihi çeşme kazısına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16963) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
114.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki turizm
belgeli tesislere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16964) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
115.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, il ve ilçe turizm müdürlüğü personeline ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16965) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2010)
116.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki taşınmaz kültür ve tabiat
varlıklarının intifa haklarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16966) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
117.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve
kurumdan ayrılan personele ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16967) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
118.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
hava yolu ulaşımındaki farklı fiyat uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16968) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
119.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
5811 sayılı Kanundan kaynaklanan bazı mağduriyetlere ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16969) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
120.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, TEMTAŞ ile ilgili bazı iddialara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16970) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)
121.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, Kaynak
Kullanımını Destekleme Fonu kesinti oranının tüketicilere yansıtılmaması için
alınan tedbirlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16971) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09/11/2010)
122.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
borçların yapılandırılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16972) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
123.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, tarımsal sulama elektrik abonelerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16973) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
124.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Kaynak Kullanımı
Destekleme Fonu kesinti oranının tüketicilere yansıtılmaması için alınan
tedbirlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16974) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/11/2010)
125.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve
kurumdan ayrılan personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16975) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
126.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, kesintisiz eğitim
uygulaması hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16976) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
127.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, iki veya üç yıllık yüksekokul mezunu milli eğitim
müfettişlerinin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16977) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)
128.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, hizmet içi eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16978) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)
129.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, üniversitelere tahsis edilen kadrolara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16979) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/11/2010)
130.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, güvenlik güçlerinin
öğrencilere müdahalesine ve üniversiteden atılan öğrencilere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16980) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/11/2010)
131.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta “Ana-kız okuldayız” kampanyasına katılan
ve sertifika alan öğrenci sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16981) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
132.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, Anadolu Üniversitesi AÖF ile imzalanan protokollere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16982) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09/11/2010)
133.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, eğitim amaçlı bilimsel araştırma konularına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16983) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/11/2010)
134.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, bir siyasi parti yetkilisince üniversiteyi
kazananlara elektronik posta gönderilmesine ve öğrencilerin iletişim
bilgilerinin nasıl elde edildiğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16984) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
135.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, bir köy ilköğretim okulundaki fiziki mekan yetersizliğiyle
ilgili basında yer alan habere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16985) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
136.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’da satılması planlanan okullara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16986) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/11/2010)
137.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, bir üniversitede bazı öğrencilerin yerleşkeye
girişlerinin yasaklanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16987) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
138.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Valilik
oluru ile Bartın İl Özel İdaresinde görevlendirilen ve eski görev yerine dönen
personele ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16988)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
139.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın,
Bartın’daki iki okulla ilgili deprem güçlendirme projelerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16989) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2010)
140.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki okulların
öğretmen ve araç-gereç ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16990) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
141.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki okulların
ısınma sorununa ve lojman ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16991) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
142.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, bir işitme engelliler
anaokulu eski müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16992) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
143.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, geçici görevle
İstanbul’a yapılan öğretmen tayinlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16993) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
144.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, KPSS’de yaşanan kopya
olayına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16994)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
145.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, yeniden yapılan KPSS Eğitim Bilimleri sınavına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16995) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/11/2010)
146.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, askerlik görevi
esnasında hayatını kaybeden bir kişinin ölüm sebebine ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16996) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)
147.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, kurulması planlanan
Füze Kalkanı Projesine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16997)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
148.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve
kurumdan ayrılan personele ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16998) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
149.- Van Milletvekili
Fatma Kurtulan’ın, askerlik görevi sırasındaki
şüpheli ölümlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16999) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)
150.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Medula Provizyon
sistemindeki sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17000)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
151.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in,
hastanelerdeki idari kadrolara yapılan atamalara ve standart fazlası
idarecilerin mağduriyetine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17001) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
152.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, kapatılması planlanan
sağlık ocaklarının sağlık merkezine dönüştürülmesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17002) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
153.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir beldenin sağlık
ocağının kapatılacağı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17003) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
154.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir beldenin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17004) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/11/2010)
155.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa Dörtçelik Akıl
ve Ruh Sağlığı Hastanesinin yapımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17005) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
156.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Bakanlığın
desteklediği yardım projelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17006) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
157.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, güzellik salonları ve
poliklinikleri ile ilgili yapılan yeni düzenlemelere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17007) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
158.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, yapılması planlanan hastanenin yatak kapasitesinin
düşürülmesine ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17008) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
159.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de KOBİ’lerin
KOSGEB aracılığıyla kullandığı kredilere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17009) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
160.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, taklit ve sahte
ürünlerin piyasadaki payına ve marka ihlaline ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17010) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
161.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Türk Patent
Enstitüsünün personel servisi ihalesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17011) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
162.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Türk Patent
Enstitüsünün yönetim kademesinde çalışanların gelirlerine ve bunların
siyasetçiler ile yakınlığına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17012) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
163.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki
işletmelere KOSGEB tarafından sağlanan desteğe ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17013) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)
164.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’de ticarete başlayan ve ticaretten ayrılan
müteşebbis sayısına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17014) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
165.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Belediyesine
ait olan Et Süt Entegre Tesisinin Et Balık Kurumuna devredileceği iddiasına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17015) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
166.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, TMO’nun protein cihazı
alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17016) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
167.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir köyde meydana gelen sel felaketine ve
alınan önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17017) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
168.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, zeytinciliğin
geliştirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17018) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
169.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, et ve süt ürünleri ile
gıda üretim yerlerinin denetlenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17019) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
170.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, kaçak et girişlerinin
önlenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17020) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
171.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Manisa’daki zeytin
üreticilerine yapılan desteğin yükseltilip yükseltilmeyeceğine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17021)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
172.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, illere göre hayvan sayıları ve verilen teşvik
miktarlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17022) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)
173.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, damızlık hayvan sayısına ve et ithaline ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17023) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)
174.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Tavşanlı’daki mera alanlarının imara açılacağı
iddialarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17024) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
175.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Tavşanlı’daki mera alanlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17025)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
176.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Tavşanlı’daki mera alanlarının tapu kayıtları ile
ilgili iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17026) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
177.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Tavşanlı’daki mera alanlarının tarım arazisi gibi
gösterilerek tarımsal desteklerden yararlanıldığı iddialarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17027)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
178.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, et fiyatlarındaki artış ve et ithaline
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17028) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
179.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’deki hayvan varlığına ve kullandırılan
hayvancılık kredilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17029) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
180.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Ankara-Yozgat-Sivas
hızlı tren projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17030) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
181.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun,
bir balıkçı barınağındaki sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17031) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
182.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, tren seferlerinin güzergahlarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17032) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/11/2010)
183.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul-İzmir
otoyol projesi ile ilgili bazı iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17033) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)
184.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, bir demiryolu projesinin güzergahına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17034) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/11/2010)
185.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Balıkesir-Dursunbey-Harmancık-Tavşanlı yolu
projesinin tamamlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17035) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)
186.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, bir telefon şirketinin kutsal kabul edilen
bir alana kurduğu baz istasyonuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17036) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)
187.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul-İzmir otoyol projesi Yalova
güzergahındaki arazilerin projenin ilanından önce Bakanlık bürokratlarınca ucuza
alındığı iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17037)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
188.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Sürat Demiryolu Projesinin güzergahına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17038) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2010)
189.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin-Antalya karayoluna ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17039) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
190.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, Sürat Demiryolu Projesinin güzergahına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17040) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/11/2010)
191.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Sürat Demiryolu
Projesinin güzergahına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17041) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
192.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, yol güvenliği standartlarının yükseltilmesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17042) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2010)
193.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, PTT Merkez ve şubelerindeki soygunlara ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17043) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/11/2010)
194.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde Havaalanı projesi ve demiryolu hattına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17044) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2010)
195.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ta Sınır Ticaret
Merkezi kurulmasına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan) yazılı
soru önergesi (7/17045) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)
196.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldız’ın, yüksek mahkemelerdeki iş yoğunluğuna ve bazı
istatistik bilgilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17046)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 23
Milletvekilinin, ÖSYM’nin yaptığı sınavlarla ilgili usulsüzlük iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/929) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.10.2010)
2.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 23 Milletvekilinin, Ankara’da turizm sektöründe
yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/930)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.10.2010)
3.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan ve 24 Milletvekilinin, hayvancılık sektöründe yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/931) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.10.2010)
4.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 Milletvekilinin, Orgeneral Eşref Bitlis’in ölümü
ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/932) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.10.2010)
30 Kasım 2010 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşimini açıyorum.
III.-Y O K L A M A
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz Mevlânâ Haftası münasebetiyle söz isteyen
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’ye aittir.
Sayın
milletvekilleri, biraz sessiz olursanız…
Teşekkür ederim.
Buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün,
Mevlânâ Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Mevlânâ Haftası 2 Aralık günü
başlıyor. Bu nedenle ben Mevlânâ Haftası arifesinde, Mevlânâ, Anadolu felsefesi ve onun insancılık, yani
hümanizma anlayışı konusunda gündem dışı söz aldım. Sözlerime başlarken
hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; insan kimdir; nereden gelmiş, nereye gitmektedir?
Doğa, tabiat, yaşam, dünya, ay, güneş, evren nasıl oluşmuştur? Devran nasıl
dönmektedir? Böylesi sorular tarih öncesi çağlardan itibaren insanın iç dünyasının
ana sorununu oluşturmuş.
13’üncü yüzyıl
Anadolu düşünürleri, yani Mevlânâlar, Hacı Bektaş Veliler, Ahi Evranlar,
Yunus Emreler, Şeyh Edebaliler, Nasreddin
Hocalar bu soruna insan, sevgi, bilgi ve aklın üstünlüğü bütünlüğünde
eğilmişler, insan sevgisini neredeyse Allah sevgisi gibi görmüşler, insana
hizmetin en büyük ibadet olduğunu ileri sürmüşler; bu nedenle insana ve
Allah’ın yarattığı her şeye, ama özellikle de kimsesize, yoksula, ezilene sahip
çıkmasını sürekli savunmuşlardır.
Bakınız, Mevlânâ insanın yüceliği konusunda ne demiş: “Ey Allah’ı
arayan, aradığın sensin.”
Anadolu’nun bir
diğer düşünürü Hacı Bektaş Veli aynı konuda “Benim
Kâbe’m insandır.” demiş ve eklemiş: “Hiçbir milleti ve hiçbir insanı
ayıplamayınız.”
Yunus Emre “Yaradılanı severim yaradandan
ötürü.”, “Bir ben vardır bende benden içeri.” diye insanın yüceliğini kendi iç
dünyasını yansıtarak dile getirmiş.
Yine Mevlânâ söylemiş:
“Gönlümdeki iç ve
dış odur, bende can o.
Gövdem, damarım,
ruhum odur, bende kan o.
Tek tanrıya çok
tanrıya tapmak bir midir?
Bak, benzeri yok
varlığımın, var olan o.”
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; işte, bu dizelerle, bu söylemlerle Anadolu
düşünürlerinin Kur'an’ı yorumlarken nereden hareket
ettikleri, hangi felsefe sistemine dayandıkları bize göre açıkça ortaya
çıkmaktadır. Bu felsefe sistemi milattan sonra 2’nci yüzyılda ünlü filozof Plotinos tarafından geliştirilen Yeni Eflatunculuk felsefe
sistemidir. Bu sistem, vahdetivücut yani varlık birliği düşüncesini ortaya
atmıştır. Anadolu’ya göçler, tasavvuf ve düşünce akımları gelmeye başlamadan
önce Plotinos’un vahdetivücut düşüncesi Anadolu’daki
Hıristiyanlığın ve Museviliğin o zamanki tasavvuf ve düşünce açılımlarını
esasen şekillendirmişti ve yoğurmuştu.
Öte yandan, Ahmed Yesevi’den önce yaşamış -Maveraünnehir’de, İran’da- olan Farabi
ve İbni Sina bilindiği gibi eski Yunan felsefesi ile
İslam düşüncesini bağdaştırmaya çalışmışlardır, yorumlarında özellikle
Eflatunculuk, Aristoculuk ve yeni Eflatunculuktan etkilenmişlerdir.
Yine bilindiği
gibi, Farabi ile İbni
Sina’nın yaptığı yorumlar zamanın Hıristiyanlık dünyasını çok derinden
etkilemişti ama onun ötesinde ve de her şeyden önce Maveraünnehir’deki
düşünce ve tasavvuf akımlarını şekillendirmişti.
Ahmed Yesevi’nin sözünü ettiği bilginlerin Farabi,
İbni Sina, Beyazıdi Bestami ve Hallacı Mansur gibi bilgin ve mutasavvıflar
olduğunu düşünüyoruz.
Şöyle demiş Ahmed Yesevi:
“Sünnet imiş,
kâfir de olsa incitme sen;
Huda bizardır
katı yürekli gönül incitenden.
Allah şahit, öyle
kula hazırdır siccin.” Yani cehennem.
“Bilginlerden
duyup bu sözü söyledim işte.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, ayrıca Endülüslü Muhyiddin İbni Arabi bir dönem, anımsanacağı üzere, davet üzerine
geldiği Konya’da yaşamıştır. Onun geliştirdiği Vahdetivücut Mektebi’nin
görüşleri de Anadolu felsefesinin oluşmasına büyük katkı yapmıştır.
Anadolu
felsefesinde öylesine ileri düşünceler savunulmuştur ki, o zamanki Batı
dünyasında kilise baskısı ile engizisyon mahkemeleri ve işkenceleri altında
insan inim inim inletilmekteydi. Bu dönemde Orta Çağ
karanlığı bir güneş gibi aydınlatılmıştı Anadolu düşünürleri tarafından. Bu
süreci biz insanlığın erken rönesansı, erken
aydınlanma dönemi olarak görüyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bunlara şunun için değiniyorum: Anadolu felsefesindeki
ve bizatihi Mevlânâ’daki düşünsel açılımlar, onun
hümanizma anlayışları zaman sürecinde…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
bağlayınız sözlerinizi.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Sayın Başkanım, biraz daha istirham edeceğim bu haftanın yüzü suyu
hürmetine.
Evet, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu söylediklerim kanımca çok önemli. Meclisin
zabıtlarına girmesi açısından da düşünülenin ötesinde önemlidir diye
düşünüyorum.
Bakınız, Anadolu
felsefesindeki ve bizatihi Mevlânâ’daki düşünsel
açılımlar ve bu açılımların hümanizma anlayışları zaman sürecinde Sünni İslam
yorumunu kabullenmiş geniş halk kitlelerini de etkilemiş ve onların inançlarını
yoğurmuştur. Böylece, Anadolu ve Rumeli İslamiyet yorumu yani Türkiye
Müslümanlığı doğmuştur. Bu yorum, Arabistan yarımadası ve İran başta olmak
üzere dünyanın çeşitli yörelerinde yapılmış ve sayıları bugün 100’ü aşan
İslamiyet yorumlarından oldukça farklıdır ve kanımızca İslamiyet’in bugün de
değerini giderek artıran, laiklik anlayışıyla bütünleşen ve özgürce yaşanan en
güzel ve tek yorumudur. Türkiye’deki İslam yorumu Allah korkusuna değil, Allah
sevgisine dayanıyor; Allah sevgisiyle, insan ve doğa sevgisi bu dünyada
bütünleştiriliyor. Böylece, İslamiyet’in bu topraklardaki hümanizma anlayışına
ulaşılıyor. Yunus Emre’nin “Dünya benim rızkımdır/Halkı kendi halkımdır.”
dizeleri Anadolu İslam yorumundaki hümanizma anlayışının en muhteşem
ifadesidir. Bunların değerini bilelim.
Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Değişik İslam
yorumlarıyla ve bazı tarikatlarla cemaatlerin farklı anlatımlarıyla halkın
kafasını karıştırmayalım. Yüce İslam Dini’ni siyasete alet etmeyelim. İyi bir
Müslüman başkasının neden oruç tutmadığını, neden namaz kılmadığını, neden içki
içtiğini sorgulama hakkını kendinde göremez çünkü Allah ile kul arasına hiç
kimsenin girmeye hakkı yoktur.
Sözümü Mevlânâ’nın ünlü yedi öğüdünden sonuncusu yani yedincisiyle
bitiriyorum: “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.” Yani, takiye asla yapma.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hepinizi tekrar,
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Tütüncü.
Sayın Güvel, sisteme girmişsiniz. Ne için acaba?
HULUSİ GÜVEL
(Adana) – Efendim, yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – 60’a
göre söz mü istiyorsunuz?
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Mevlânâ’ya ilişkin açıklaması
HULUSİ GÜVEL
(Adana) – Teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, gönüller sultanı Mevlânâ Celâleddin Rûmî, din, dil, ırk
ayırmadan tüm insanlığı barış içinde kucaklayan, Anadolu toprağının
yetiştirdiği en büyük düşünürlerden birisidir. Mevlânâ,
Anadolu insanının büyük aydınlanmasının öncülerinden birisidir. Felsefenin
temelinde yer alan hoşgörü ve insan severlik, günümüzde tüm dünyaya yol
göstermektedir. Mevlânâ’nın güzel ahlakı, topluma
ilettiği en büyük mesajlardan bir tanesidir. Çağları aşan bu güzel ahlak anlayışı
bugün de akılları ve gönülleri arındırmaktadır. Günümüzde Mevlânâ’nın
hoşgörüsüne ve insanı yücelten felsefesine, hem ülkemizde hem dünyada daha çok
ihtiyaç duyulmaktadır.
Teşekkür ediyorum
Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Güvel.
Sayın Köse, siz
de 60’ a göre…
Buyurunuz.
2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Mevlânâ’ya ilişkin açıklaması
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yaşadığı çağda
Hacı Bektaş Veliler, Yunus Emreler gibi Anadolu’ya
aydınlık bir kişilik sergileyen Hazreti Mevlânâ,
gerçekten günümüzde ise yalnız Anadolu’ya değil, dünyaya örnek olmuş büyük bir
şahsiyettir. Şöyle ki yanlışa, çirkine, kötüye karşı iyiliği, güzeli, doğruluğu
savunmuştur. Sevgide güneş gibi olmayı, kötülüklere karşı ölü gibi olmayı ve
her zaman insanlara güzellik yönünden, doğruluk yönünden örnek olan bu güzel
insanı unutmak mümkün değildir. Dolayısıyla, çağımızda tüm insanlık bu güzel
insandan örnek almalıdır.
Saygılarımı
sunuyorum. Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Köse.
Sayın Ersin,
buyurun.
3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Libya lideri Kaddafi tarafından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a verilen
ödüle ilişkin açıklaması
AHMET ERSİN
(İzmir) – Sayın Başkan, Libya lideri diktatör Kaddafi,
Sayın Başbakana İnsan Hakları Ödülü’nü verdi.
Sayın Başkanım,
bazı terör örgütlerine yardım ettiği bilinen ve Batılı ülkeler tarafından
terörist olarak tanımlanan diktatör Kaddafi’nin
elinden bir ödül almak, hem de İnsan Hakları Ödülü’nü almak Sayın Başbakanı
onurlandırmış olabilir ama bu ödülü kabul etmesi Türkiye'nin imajına çok zarar
vermiştir. Kendi vatandaşlarından insan haklarını esirgeyen bir diktatörün
elinden bu ödülü almış olması, maalesef Türkiye'nin imajında ciddi bir sıkıntı
yaratmıştır. Bu nedenle diktatör Kaddafi’nin İnsan
Hakları Ödülü’nü kabul eden Sayın Başbakanı protesto ediyorum. Bu ödülü derhâl
iade etmesi lazım, kabul etmemesi lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Ersin.
Gündem dışı
ikinci söz Mardin’de sağlıkta dönüşüm hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili
Cüneyt Yüksel’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Yüksel.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksel’in, Mardin’de sağlık
alanındaki gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması
CÜNEYT YÜKSEL
(Mardin) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, burada,
sizlere, halkımızın etkili, hakkaniyetli, ulaşılabilir ve kaliteli bir sağlık
hizmeti alabilmesi için Hükûmetimizin sağlık alanında
tüm Türkiye’de gerçekleştirdiği dönüşümü ve Mardin’de sağlık alanındaki
gelişmeler hakkındaki görüşlerimi bildirmek üzere burada bulunmaktayım.
Hepinizi bu vesileyle, saygıyla, en kalbî duygularımla selamlarım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz göreve geldiği
andan beri, vatandaşlarımıza hakları olan çağdaş ve nitelikli sağlık hizmeti
sunulması için her türlü adımı atmıştır ve atmaya devam etmektedir. Bizim için
siyasetin de, icraatın da temeli insandır. Biz “Her şeyin başı sağlık.” dedik.
Annelerin sağlıklı bebekler doğurması, evlatların anne babalarının
sağlıklarından emin olmaları için çabaladık. Biz dedik ki: “Adalet ve
hakkaniyet ilkelerine uygun olarak herkese sağlık güvencesi sağlanmalı.
Cinsiyet, sosyal statü ve sosyal sınıf gibi hiçbir ayırım sağlık hizmetinden
yararlanmaya engel teşkil etmemeli. Sağlık hizmetleri kolay erişilebilir olmalı
ve sunulan sağlık hizmetleri çağdaş düzeyde ve etkili olmalıdır.” İşte bu
düşünceyle, halkımıza “Sağlığınız bize emanet.” dedik. AK PARTİ hükûmetleri ile sağlık hizmetlerinde yeni bir dönem
başlattık.
Hatırlarsanız
vatandaşımıza sağlık hizmeti ambargoları konmuştu. “Sen SSK hastanesine
gidebilirsin.”, “Sen ancak devlet hastanesinden hizmet alabilirsin.”, “Sen
üniversite hastanesine başvurabilirsin.” denmişti. Bu, ne sosyal adalet ne
eşitlik ne de insan hakları ilkeleriyle bağdaşıyordu. Bizler tüm
hastanelerimizin kapılarını vatandaşlarımızın tamamının hizmetine açtık.
Kurumlar, bölgeler ve hizmet dağılımı konularında da eşitsizlikler vardı.
Gerçekleştirdiğimiz sağlık reformlarıyla bunları birer birer
ortadan kaldırdık, kaldırmaya da devam ediyoruz. Hiç kimseyi sağlıktan mahrum
bırakmadık. On yıllardır yapılamayanı yaptık, Genel Sağlık Sigortasını hayata
geçirdik, tüm vatandaşlarımızı sağlık kapsamına aldık. Birinci basamak
hizmetlerini de ücretsiz hâle getirdik. Artık hastanelerde rehin kalmak,
kapıdan dönmek yok.
Dünyanın bütün
çağdaş ülkelerinde uygulanan aile hekimliği sistemini kurduk. Şu an yetmiş üç
ilimiz aile hekimliğine geçmiş olup, 2010 yılı sonuna kadar tüm ülkemizde
sisteme topyekûn geçilmiş olacak. 1924 yılında, çocuklarımızın bir pankartla
Atatürk’ten istemiş oldukları bu uygulamayı hayata geçirmek de çok şükür
bizlere nasip oldu.
Sağlığın her
alanında olduğu gibi 112 hizmetlerinde devrim niteliğinde gelişmeler yaşandı.
2002 ve öncesinde, vatandaşımız zaten zor bulduğu ambulansa cebinden para
ödüyordu, ne sevindiricidir ki günümüzde artık, uçak ambulanslara bile tek bir
kuruş ödemeden sağlık hizmeti alabilme ayrıcalığına kavuşmuştur. Yaptığımız
altyapı ve fiziksel yatırımlarla halkımızın hak ettiği şekilde daha sağlıklı
ortamlarda, daha kaliteli hizmet almasını sağlamış olduk. Önceleri hep şikâyet
edilen reality şovlara sürekli malzeme edilen sağlık
hizmetlerindeki kalitesizliği gidermek için çaba gösterdik. Sağlık hizmetini en
yaygın ve kaliteli sunmak için çalıştık.
İşte bunun en
önemli örneklerinden biri de memleketim Mardin’dir. Mardin’de, Güneydoğu’da ve
bütün Türkiye'de sağlık hizmetleri âdeta Orta Çağdan Yeni Çağa dönüştü.
1995-2002 arası Mardin’e sağlık alanında yapılan yatırımların toplamı 40 milyon
lira iken 2003-2010 yılları arasında bu rakam 4 katından fazla artarak yaklaşık
170 milyon lira oldu. 2002’de 792 olan sağlık personeli sayısı bu sene 2.152’ye
ulaştı yani 3 kat arttı. Yine 90’larda başlanıp yıllarca tamamlanamayan Mardin
Devlet Hastanesi ile Mazıdağı, Derik, Dargeçit, Ömerli ilçe hastanelerini çok
kısa bir sürede biz hizmete açtık. 2003 yılından sonra dokuz adet sağlık ocağı
yatırımına başlanıp tamamlandı. 200 yataklı Kızıltepe Devlet Hastanesi
tamamlandı ve 150 yataklı Midyat Devlet Hastanesi üç dört ay içinde
vatandaşımızın hizmetine girecek. 300 yataklı Mardin Devlet Hastanesi ile 150
yataklı Nusaybin Devlet Hastanesinin inşaatlarına başlıyoruz. Bu hastanelerimizle
Mardin’in otuz yıllık hastane ihtiyacı böylece karşılanmış olacak.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; son olarak, geçtiğimiz hafta aile hekimliği
planlamaları tamamlandı ve ilimizde 22 Kasımdan itibaren 189 aile hekimi görev
yapıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
CÜNEYT YÜKSEL
(Devamla) – Ben buradan tüm Mardinli hemşehrilerime
de sesleniyorum; aile hekimleriyle tanışsınlar, kayıtlarını yaptırsınlar ve en
güzel şekliyle birinci basamak hizmetlerini aile hekimlerinden almaya
başlasınlar.
Bütün bunların
neticesinde sağlık hizmetlerine erişebilirlik kolaylaştı, sağlık kurum,
kuruluşlarına müracaat sayısı 3,5 katına çıktı. Vatandaşımızın memnuniyet
oranları 2002’ye kıyasla bugün 2,5 kat artmış oldu. Tabii ki, medeniyetlerin
beşiği olan memleketin Mardin’e, insanlarımıza, ülkemize de böylesi layık.
Ben, sözlerimi
burada bitirirken, başta Mardin olmak üzere tüm Türkiye’de çalışan fedakâr
sağlık çalışanlarımıza teşekkür eder, hepinizi en kalbi duygularımla selamlar,
saygılarımı sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yüksel.
Sayın Durmuş,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un,
aile hekimliğine ilişkin açıklaması
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Mardin ilimiz,
gerçekten turizm bakımından herkesin gidip görmesi gereken bir il. 2,5 ay evvel
Urfa’dan Mardin’e giderken, o duble yolun her tarafı delik deşikti ve arabamın
amortisörü bozuldu, o kadar kötüydü.
Bir gecede sağlık
ocaklarında çalışan pratisyen hekimlerin hepsi nasıl aile hekimi oluyor? Aile
hekimleri dört yıllık uzmanlık eğitimidir. Sağlık ocaklarımızda doktorlar
vardı, hemşireler vardı, ebeler vardı; üzülerek ifade ediyorum, aile hekimliği
uygulamasına başladıktan sonra hemşireler çekildi, müstahdemler çekildi. 2
doktor kan ağlıyor “Ben müstahdemlik mi yapacağım, hekimlik mi yapacağım,
burayı nasıl yöneteceğim” diye. Onları kendi kaderlerine terk ettik.
Sağlık
ocaklarımız yıllardır var, Dargeçit’te de var, Ömerli’de
de var, her yerde var ama bir gecede levhalar değişti. “Bir mühür, bir müdür”le
nasıl üniversite açıyorsak aile hekimliğine de öyle geçildi. İçler acısı bir
durum; sevk sistemi yok, hekim hastanın ayağına gidiyordu, şimdi hasta hekimin
ayağına gidiyor.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Durmuş.
Gündem dışı
üçüncü söz, Afyonkarahisar ilinin sorunları hakkında
söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’ye ait.
Buyurunuz Sayın Ünlütepe. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Afyonkarahisar Milletvekili
Halil Ünlütepe’nin, Afyonkarahisar
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; ilimizin sorunları hakkında söz almış bulunuyorum.
Daha ziyade sorunları anlatırken somut bir iki örnek vererek de konuşmamı
sonuçlandıracağım.
Değerli
milletvekilleri, ilimizin ekonomisi tarım, hayvancılık ve hizmet sektörüne
dayanmaktadır. Uygulanan tarım politikaları sonucu tarımdaki girdilerinin
fiyatlarının çok yüksek olmasına rağmen ürün bedellerinin düşük seyretmesi
sonucu köylerimizden çok ciddi bir şekilde -toprakları ekmeyerek- göç
başlamıştır. Bunun yanında hayvancılık sektöründe ilimiz ilerlemiş iken,
uygulanan politikalar sonucu artık hayvancılıkla uğraşan esnafımızın da
sayısında ciddi bir azalma olmuştur. Açıkçası ilimiz göç veren iller kapsamı
içinde Ege Bölgesi’nde ağırlıklı illerden biridir, daha doğrusu Ege Bölgesi
kapsamında en fazla göç veren ildir.
Şimdiye kadar
ilimizden insanlar, yurttaşlarımız ekmek bulabilmek amacıyla göç verirken, son
dönemlerde ilimize komşu sınır illerine yakın köy ve kasabaların Afyon’dan hizmet
alamadıkları gerekçesiyle başka illere bağlandıklarını görüyoruz. Bu tür
taleplerin günden güne arttığını görüyoruz. Bu çok acı bir olaydır. Şimdiye
kadar insanların ekmek parası için göç yaptıklarını içimize sindirebiliyorduk
ama köy ve kasabaların hizmet alabilmek amacıyla başka bir ile bağlanma
istekleri, ilimizde yatırımsızlığın, ilimizde hizmetin gereklerinin yerine
getirilmediğinin bir kanıtıdır.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle, 2004 yılında Dinar ilçemize bağlı Çapalı kasabası vardı.
Bu kasaba bizden, Afyon ilinden yeterli hizmetleri alamadığı için ayrıldı.
Şimdi, Dinar ilçemize bağlı Çapalı köyünde de ilimizden ayrılma gerekçesiyle
bir referandum yapıldığını duydum. Köye gittim, incelemelerde bulundum.
Gördüğüm şey içler acısı. Bir köy, hizmet alamıyor. Bundan on yıl önce
yurttaş-devlet iş birliğiyle hizmet binası yapımına girişilmiş. 2000’li
yıllarda ne yapılmışsa o günden bugüne kadar o binaya bir tane çivi çakılmamış,
devletin parası orada har vurulup harman savrulmuş. Sekiz yıllık, hiçbir yatırımın
o alanda olmaması sonucu bina yıkılmakla karşı karşıya. Bu binanın yapımının
tamamlanması yönünde ne kamu yöneticilerinden ne il genel meclisinden köye
ciddi bir uyarı gelmiş, köylülerin bu konudaki taleplerine de ne kamu
yöneticileri ne de il genel meclisi üyeleri sıcak bir ilgi göstermemişlerdir.
Köyün
kanalizasyonu yapılmamıştır. Köyde ciddi eksiklikler vardır. Biraz önce de
söyledim, köy, bir tarım köyü. Bunun asıl arazileri yaylada. O tarım toprağını
işleyebilmesi için tarlasına gidebilmek zorunda çiftçi. O yol yapılmıyor, yol
kullanılmamakta.
Köy muhtarlığının
talepleri kamu yöneticilerince yeterince değerlendirilmiyor. Bunun üzerine
köylü toplanarak “Ben eğer bu ilden hizmet alamıyorsam başka bir ile
bağlanayım.” diyor. Bu, içler acısı bir olay. Bir köye 2002 yılından bu tarafa
hiçbir hizmet gitmiyorsa ve siyasi düşüncesi farklı olduğundan dolayı da sanki
cezalandırılıyorsa bu aklımıza başka şeyleri de getiriyor. Bu nedenle bu köye
hizmetin aksamadan yürütülmesi gerektiği kanaatindeyim ve bunun da takipçisi
olacağım.
Başka bir örnek
daha vermek istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Afyon 2002 yılında bir deprem geçirmiştir. Afyon
merkez ilçeye bağlı, 20 kilometre mesafede Gebeceler kasabası vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Devamla) – Bağlamaya çalışacağım efendim.
Bu Gebeceler
kasabasındaki deprem sonucu pek çok konut kullanılamayacak bir duruma
düşmüştür. Yapılan incelemeler sonucunda, bir teknik heyetin raporu
doğrultusunda köyden 3,5 kilometre uzaklıkta bir yere yerleşim yeri yapılmıştır
ve 2007 yılında bu yerleşim yerine yurttaşlarımız geçmiştir.
Sevgili
arkadaşlar, yeni yerleşim yeri Gebeceler merkezine 2,5 kilometre mesafededir ve
burada okul yoktur. Bu yeni yerleşim yerindeki çocuklar okula gidebilmek için
günde 8 kilometre yol kat etmektedirler. İlköğretim Anayasa’mız gereği
mecburidir. İlköğretim çağındaki çocukların yaşları çok küçüktür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözünüzü bağlayınız.
Buyurunuz.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkanım.
Bir öğrencinin
okula gidebilmek amacıyla günde 8 kilometre yol kat etmesi kabul edilebilecek
bir olay değildir. O öğrenciden ne verim alabilirsiniz? Afyon gibi ikliminin
soğuk olduğu bölgelerde sabahleyin erken saatte çıkan bir çocuk okula gidecek,
öğleüzeri okuldan gelecek, yemeğini yiyecek, tekrar öğleden sonra öğretim için
okuluna gidecek, tekrar oradan geri dönecek. Bunun anlamı nedir? Okutmayın demektir
çocukları ve hâlihazırda 25’e yakın öğrenci ana okuluna uzaklıktan dolayı
gidememektedir.
Sevgili
arkadaşlar, bu da eğitime bakış açımızın bir göstergesidir. Ben, bu konularda
biraz önce konuşan arkadaşım gibi, hizmetlerin yeterli geldiği kanaatinde değilim.
Hizmetler yurttaşa ulaştırılmamaktadır.
Eğitim hizmeti
yadsınamayacak olan hizmetlerden biridir. Eğitime yapılacak olan hizmet en
önemli hizmetlerden birisidir. Bu nedenle, Gebeceler kasabasında, bir an önce o
bölgede okul yapılarak çocukların eğitiminin sağlanması için gerekli
düzenlemenin yapılmasını rica ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Ünlütepe.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Ondan önce,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan, gündemin “Sözlü
Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 4, 28, 37, 46, 51, 64, 94, 99, 100,
103, 105, 111, 135, 137, 143, 144, 145, 167, 170, 171, 175, 178, 179, 194, 195,
213, 220, 223, 245, 246, 250, 258, 264, 304, 325, 377 ve 445’inci sıralarındaki
soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini
sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/2202) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/240)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının 434’üncü sırasında yer alan (6/2202) esas numaralı sözlü soru
önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutacağım.
İlk okutacağım Meclis araştırması önergesi beş yüz kelimeden fazla
olduğu için önerge özeti okunacaktır. Ancak, önergenin tam metni tutanak
dergisine eklenecektir.
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 23
milletvekilinin, ÖSYM’nin yaptığı sınavlarla ilgili usulsüzlük iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/929) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Türkiye'nin en önemli kurumlarından olan ve AKP hükümeti öncesi
Türkiye'nin en güvenilir kurumu olarak anılan ÖSYM'nin son yıllarda
sorumluluğunu aldığı sınav ve atamalar esnasında kimi şaibelere yol açması ve
bu şaibelerin aydınlatılması yönünde isteksiz ve umursamaz bir tutum takınması
sebebiyle bu iddiaların uzman görüşler eşliğinde, Meclis çatısı altında
araştırılması ve sorunların giderilmesi için, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri ve Anayasanın 98. Maddesi gereğince bir meclis araştırması açılmasını
arz ederiz.
1) Nevingaye Erbatur (Adana)
2) Rahmi Güner (Ordu)
3) Osman Kaptan (Antalya)
4) Ahmet Ersin (İzmir)
5) Hüsnü Çöllü (Antalya)
6) Rasim Çakır (Edirne)
7) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
8) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
9) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
10) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
11) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
12) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
13) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
14) Şevket Köse (Adıyaman)
15) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
16) Tayfur Süner (Antalya)
17) Atila Emek (Antalya)
18) İsa Gök (Mersin)
19) Mustafa Özyürek (İstanbul)
20) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
21) Engin Altay (Sinop)
22) Ali Arslan (Muğla)
23) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
24) Ahmet Küçük (Çanakkale)
(x) (10/929) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
tam metni tutanağa eklidir.
Gerekçe Özeti:
KPSS (Kamu Personeli Seçme Sınavı), kamu kurumlarında görev alacak
personeli belirlemek amacıyla yapılan bir dizi sınavın genel adıdır. Bu sınav,
Genel Yetenek, Genel Kültür, Yabancı Dil, Eğitim Bilimleri, Hukuk, İktisat,
İşletme, Maliye, Muhasebe, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri,
Ekonometri, İstatistik, Kamu Yönetimi ve Uluslararası İlişkiler sınavlarından
oluşmaktadır. Kamu Personeli Seçme Sınavına 2010 yılında 3 milyon 254 bin 86
aday başvurmuştur. Başvuranlar arasında 835 bin 320 lisans mezunu, 1 milyon 812
bin 103 ortaöğretim mezunu ve 606 bin 663 adet de 2 yıllık yüksekokul mezunu
bulunmaktadır. Üniversite mezunu 835 bin 320 aday, genel kültür ve genel
yetenek sınavına girmiştir. Bunların 327 bine yakını öğretmen olmak isteyen
memur adaylarından oluşmuştur.
KPSS sonuçlarının açıklanmasıyla başta öğretmen adayları olmak
üzere yüz binlerce üniversite mezununun kafasında sınavdaki soruların yapısına,
uygulanma biçimine ve sonuçlarına yönelik kuşkular oluşmuştur. Ayrıca adaylar
arasında sınavda kopya çekildiğine dair iddialar yaygın bir şekilde ortaya
çıkmıştır.
Bazı illerde kopya çekildiği iddiaları bulunmaktadır.
En çarpıcı iddia ise, Eğitim Bilimleri alanında çıkan soruların
zor olmasına rağmen dikkati çeken sayıda adayın 120 soruda 120 doğru cevap
vermiş olması, akla sonuçları değerlendiren bilgisayar programına bile müdahale
edilmiş olabileceği ve organize bir kopya eylemi şüphesini getirmektedir. Oysa
Genel Yetenek-Genel Kültür alanlarındaki soruların çok kolay olmasına rağmen,bu
kısımdaki net doğru cevap sayısı, Eğitim Bilimleri alanındaki doğru cevap
sayısı kadar yüksek çıkmamıştır.
Dört kez sınava giren bir öğrencinin önceki üç yılında soruların
yarısını bile doğru cevaplayamamışken, 2010 KPSS sınavında bu öğrencinin 120
soruda 120 doğru cevabının olması ölçme ve değerlendirme teorilerine bile ters
düşmektedir. Benzer şekilde bir karı-kocanın matematik dahil bütün soruları
doğru cevaplaması çok zor bir ihtimaldir. ÖSYM'ye bunun nedeni sorulduğunda
"Sorular kolay olduğu için bu kadar doğru yapan kişi vardır ve güvenilir
bir ölçmenin yapılabilmesi için soruların tamamını cevaplayan öğrenci
olmalıdır." şeklinde bir açıklama yapılmıştır. O zaman LYS sınavında
felsefe sorularının tamamını doğru yapan öğrencinin olmaması, LYS sınavının
güvenilir bir ölçmeyle yapılmadığını ortaya çıkarmıştır.
Bu sene KPSS lisans sınav sonuçlarına bakıldığında 350 adayın tam
puan alması KPSS tarihinde bir ilktir.
Bununla birlikte sınavda çıkan 4 soru hatalı olduğu açıklanmasına
rağmen, bu sorular iptal edilmemiş, doğru kabul edilmiştir. Bu sorularının
cevaplarını işaretleyenlerin sorularının doğru kabul edilip, boş bırakanların
doğru sayılmaması çok adaletsiz bir durumdur.
Soruların önceden çalınıp belli gruplara dağıtıldığı iddiaları
KPSS gibi, birçok üniversite mezunu gencin iş bulabilmesini sağlayan bir sınav
için, çok önemli ve açığa kavuşturulması gereken iddialardır. Birçok öğrenci bu
sınav için çeşitli dershanelere gitmiştir. Hem öğrenciler, hem de aileler maddi
ve manevi olarak çok büyük fedakarlıklarda bulunmuşlardır. Hatta birçok öğrenci
de geleceğini sadece bu sınava bağlamaktadır.
2010 yılında yapılmış olan KPSS sonucunda 500 kişinin bütün
soruları doğru cevaplaması ve bununla başlayan birçok kopya çekme iddiasının
ortaya çıkması, adayların ÖSYM'ye olan güvenini ortadan kaldırıp, sonuçlarıyla
ilgili endişe ve kuşku duymalarına neden olmuştur. Bu kabul edilebilir bir
durum değildir. Bu iddialar karşısında ÖSYM'nin kendi kendini incelemesi
yerine, başka kurumlar tarafından incelenmesi gerekmektedir. Tüm bu sorunların
incelenip çözüm önerilerinin uzman görüşleri eşliğinde tartışılabilmesi
amacıyla bu araştırmanın açılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
2.- Ankara Milletvekili Yılmaz
Ateş ve 23 milletvekilinin, Ankara’da turizm sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/930)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Turizm, ülke ekonomilerine ciddi gelir sağlayan sektörlerin
başında gelmektedir. Dünya Turizm Örgütü'nün (WTO) verilerine göre uluslararası
turizm hareketlerine katılanların sayısı 2000 yılında 702 milyon kişi iken bu
sayı 2009 yılında 880 milyon olarak gerçekleşmiştir. Aynı örgüt tarafından hazırlanan
"Turizm 2020 Vizyonu" adlı raporda 2020 yılında dünya genelinde
turist sayısının 1.6 milyar kişi, turizm gelirlerinin ise yaklaşık 2 trilyon
dolar olarak gerçekleşeceği tahminine yer verilmektedir. Raporda, 2020 yılında,
turizm pastasından en çok pay alması beklenen on ülke sayılmakta, ülkemiz sahip
olduğu turizm potansiyeline rağmen bu on ülke arasında yer almamaktadır.
Turizmde yaşanan sorunlar, önümüzdeki döneme ilişkin tahminler,
sektörde ivedi ve ciddi önlemler alınması gerektiğini bir kez daha gözler önüne
sermektedir.
Turizmin gelişmesinde tarih, kültür, doğal güzelliklerin yanında,
konaklama imkânları, tanıtım gibi faktörler de önemli rol oynamaktadır.
Özellikle marka olmuş kentler turizm açısından bulundukları ülkelere büyük
avantaj sağlamaktadır. Dünyada en çok turist çeken ülkelerin başkentleri,
turizm sektörünün de lokomotifi konumundadırlar. Günümüzde Paris ortalama 14.8
milyon, Londra ise ortalama 14.1 milyon turiste hizmet vermektedir. Başkentimiz
Ankara ise yılda yaklaşık 335 bin turisti ağırlamaktadır.
Ankara, tarihi ve kültürel zenginlikleri, doğal güzelliklerinin
yanında modern Türkiye'nin kuruluş merkezi ve başkentidir. Tüm bu özelliklerine
karşın Ankara, uygulanan yanlış ve pasif politikalar nedeniyle turizmden çok az
pay almaktadır. Bunun da ötesinde Ankara plansız ve hızla değişmekte, kendine
özgü pek çok önemli özelliğini yavaş yavaş
kaybetmektedir.
Ankara'da turizm sektöründe yaşanan sorunların tespit edilmesi,
var olan sorunların çözümü için yeni ve etkin politikaların oluşturulması,
turizmle ilgili önceliklerinin saptanması için Anayasa'nın 98'inci, TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Yılmaz Ateş (Ankara)
2) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
3) Rahmi Güner (Ordu)
4) Ahmet Ersin (İzmir)
5) Hüsnü Çöllü (Antalya)
6) Rasim Çakır (Edirne)
7) Osman Kaptan (Antalya)
8) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
9) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
10) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
11) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
12) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
13) Nevingaye Erbatur
(Adana)
14) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
15) Şevket Köse (Adıyaman)
16) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
17) Tayfur Süner (Antalya)
18) Atila Emek (Antalya)
19) İsa Gök (Mersin)
20) Mustafa Özyürek (İstanbul)
21) Engin Altay (Sinop)
22) Ali Arslan (Muğla)
23) Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
24) Ahmet Küçük (Çanakkale)
Gerekçe:
Turizm günümüzün en önemli ve sürekli gelişen sektörlerinden
biridir. Turizm sektörünün ülke ekonomilerine olan büyük katkısı ve yarattığı
istihdam benzer özelliklere sahip ülkeler arasında kıyasıya bir rekabete yol
açmaktadır. Türkiye sahip olduğu tarih ve kültür mirası, doğal güzellikleri ile
turizm alanında ciddi bir üstünlüğe sahiptir. Tüm bu üstünlüklere rağmen dünya
turizm pastasından % 1.2 gibi çok düşük bir pay almaktadır.
Turizm sektöründe başarı sağlayan ülkelerin; tanıtım, turizm
hizmetleri ve marka oluşturmak için ciddi kaynak ayırdıkları görülmektedir.
Turizm pastasından en büyük payı alan ülkeler, özellikle başkentlerini bir
marka haline getirmek için ciddi tanıtım ve yatırım yapmışlar, bunun olumlu
sonuçlarını da hızla almışlardır. Örneğin, Fransa 2009 yılı itibariyle 74,2
milyon kişi ile dünyanın en çok turist çeken ülkelerinden biri olmuştur.
Başkent Paris'i yıllık ortalama 14.8 milyon kişi ziyaret etmektedir. Paris'in
sembolü sayılan Eiffel Kulesini ise yılda yaklaşık 8 milyon kişi gezmektedir.
Yine 2009 yılında İngiltere'yi yaklaşık 28 milyon turist ziyaret etmiştir.
İngiltere bu turist sayısı ile dünyada 6. Avrupa'da ise 4. sırada yer
almaktadır. Başkent Londra ise ortalama 14.1 milyon turiste ev sahipliği
yapmaktadır.
Aynı pencereden ülkemize bakıldığında, Başkent Ankara'nın diğer
Avrupa başkentleri gibi yeterince turist çekemediği görülmektedir. Ankara'ya
gelen yerli ve yabancı turist sayısı yaklaşık 335 bin civarındadır. Bu sayı
diğer başkentlerle mukayese edildiğinde oldukça düşüktür.
Başkent Ankara marka haline gelmiş pek çok Avrupa başkentinden
daha fazla tarih ve turizm zenginliğine sahiptir. Hacı Bayram Camii, Augustus Tapınağı (Dünya Anıtlar Vakfı tarafından dünyada
korunması gereken 100 anıt arasına alınmıştır) ve Polatlı İlçesinde bulunan
antik Gordion Şehri Ankara'da bulunan dünyaca ünlü eserlerden sadece bir
kaçıdır. Ankara; Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara Kalesi, Etnografya
Müzesi, Roma Harabeleri ve daha pek çok tarihi miras ile tarih öncesi çağların
tanıklığını yaparken, Anıtkabir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ile de modern
Türkiye'yi yansıtmaktadır. Medeniyetlerin buluşma noktası olan Ankara, kongre
turizmi ve teknoloji fuarları için de önemli avantajlara sahiptir. Ayrıca,
Ayaş, Beypazarı, Çubuk, Haymana, Kızılcahamam ilçelerinde bulunan termal
kaynaklar Ankara'yı sağlık turizmi açısından da dünyanın önemli merkezleri
arasına taşıyabilecek zenginlik ve büyüklüktedir. Elmadağ ilçesi kış turizmi,
Gölbaşı İlçesi ise Tuluntaş mağarası ile mağara turizmi için elverişli
konumdadır. Ankara'nın Beypazarı İlçesi Karaşar
Beldesi Eğriova, Çamlıdere Benli, Nallıhan Andız,
Güdül Sorgun, Kızılcahamam Ulucak, Başköy ve Salın yaylaları doğa ve yayla turizmi için
değerlendirmeyi bekleyen alanlardır.
Ankara, yukarıda ifade edilen özellikleriyle Avrupa başkentlerine
yakın turizm hareketliliğine sahip olması gereken bir kenttir. Hükümetin
Ankara'nın içini boşaltmaya yönelik politikaları, yanlış uygulamalar ve yerel
yönetimlerin yetersiz yatırımları, Ankara ve ülkemizi önemli bir turizm
gelirinden yoksun bırakmaktadır. Ankara'da turizmin gelişmesi, hem bölge hem de
ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır.
Sonuç olarak; Başkent Ankara'nın dünya ve ülke turizminde hak
ettiği yere gelmesi, Ankara'ya gelen turist sayısının arttırılması, turizmle
ilgili yatırım ve önceliklerini saptaması, turizm konusunda yeni ve etkin
politikaları hayata geçirmesi için bir araştırma komisyonu kurulması faydalı
olacaktır.
3.- İzmir Milletvekili Selçuk
Ayhan ve 24 milletvekilinin, hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/931)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tarım ve hayvancılıkta uygulanan yanlış politikalar, hayvancılık
sektöründe ciddi daralmaya neden olmuştur. Hayvan sayısında yaşanan azalma, et
arzında düşüşe neden olurken, et fiyatlarının artması, arzın talebi
karşılayamaması, kaçak ve sağlığa uygun olmayan et ve et ürünlerinin piyasaya
sürülmesine yol açmıştır. Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı, hayvancılık konusunda yaşanan olumsuzluğu giderecek kalıcı çözümler
üretmezken, Bakanlığın denetim yapacak yeterli personele sahip olmaması, sürekli
ve etkin olarak denetim yapılamaması, kaçak ve sağlıksız etlerin piyasaya
sürülmesine sebep olmuştur.
Basınımızda, virüslü, sağlık dışı, kaynağı ve menşei belli olmayan
etlerin kamu kurumları başta olmak üzere tüketime sunulduğu konusunda ciddi
iddialar yer almaktadır. Bu durum, insan sağlığı açısından ne kadar ürkütücü
bir noktaya gelindiğini göstermektedir.
Hükümet et fiyatını düşürmek için, 2010 yılı içerisinde Et ve
Balık Kurumu aracılığı ile 6 ihale yapmıştır. Bu kapsamda bugüne kadar 38 bin
baş kasaplık canlı sığır ülkemize getirilmiştir. Önümüzdeki günlerde 21 bin baş
daha canlı sığırın ülkeye girmesi beklenmektedir. Alınan önlemlere karşı
piyasalarda istikrarın sağlanamaması üzerine hükümet, son çare olarak karkas et
ithalatı yapmaya hazırlanmaktadır. 14 yıldan bu yana deli dana riski nedeniyle
ithalata kapalı olan Avrupa ülkelerinden et ithalatı yapılması yönündeki
çalışmaları sürmektedir. Ancak, hayvancılık sektörü uzmanları bunun da işe
yaramayacağını ve ithalatla et fiyatının düşmeyeceği gibi, hayvancılığın daha
büyük darbe yiyeceği yönündeki açıklamaları dikkat çekicidir.
Et ve et ürünlerinin sağlıklı bir biçimde piyasa sunumunun
sağlanması, kaçak ve sağlık dışı et ve et ürünleriyle mücadele etmek amacıyla,
etkin ve kalıcı politikaların acilen oluşturulması ve hayvancılık sektöründe
yaşanan sorunların çözülmesine yönelik önlemlerin saptanması için Anayasa'nın
98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Selçuk Ayhan (İzmir)
2) Osman Kaptan (Antalya)
3) Rahmi Güner (Ordu)
4) Ahmet Ersin (İzmir)
5) Hüsnü Çöllü (Antalya)
6) Rasim Çakır (Edirne)
7) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
8) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
9) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
10) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
11) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
12) Nevingaye Erbatur
(Adana)
13) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
14) Şevket Köse (Adıyaman)
15) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
16) Tayfur Süner (Antalya)
17) Atila Emek (Antalya)
18) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
19) İsa Gök (Mersin)
20) Mustafa Özyürek (İstanbul)
21) Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(Malatya)
22) Engin Altay (Sinop)
23) Birgen Keleş (İstanbul)
24) Ali Arslan (Muğla)
25) Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
Gerekçe:
Tarım ve hayvancılığımız, AKP hükûmetlerinin
uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle tarihinde olmadığı kadar büyük bir
yıkımla karşı karşıyadır. Tarım ve hayvancılık konusunda kendine yetebilen
ülkelerden biri olan Türkiye, son yıllarda tarım ve hayvancılıkta adeta bir
ithalat cenneti haline getirilmiştir. Yaşanan olumsuz tablo nedeniyle özellikle
son yıllarda hayvan sayısında yaşanan azalma, et arzında düşüşe neden olurken,
et fiyatlarının artması, arzın talebi karşılayamaması, kaçak ve sağlığa uygun
olmayan et ve et ürünlerinin piyasaya sürülmesine yol açmıştır.
Hükûmet et fiyatını
düşürmek 2010 yılı içerisinde Et ve Balık Kurumu aracılığı ile 6 ihale
yapmıştır. Bu kapsamda bugüne kadar 38 bin baş kasaplık canlı sığır ülkemize
getirilmiştir. Önümüzdeki günlerde 21 bin baş daha canlı sığırın ülkeye girmesi
beklenmektedir. Alınan önlemlere karşı piyasalarda istikrarın sağlanamaması
üzerine hükûmet son çare olarak karkas et ithalatı
yapmaya hazırlanmaktadır. 14 yıldan bu yana deli dana riski nedeniyle ithalata
kapalı olan Avrupa ülkelerinden et ithalatı yapılması yönündeki çalışmaları
sürmektedir.
Hayvancılıkta yaşanan çöküş, et arzının var olan talebi
karşılayamaması, virüslü, sağlık dışı, kaynağı ve menşei belli olmayan etlerin
kamu kurumları başta olmak üzere tüketime sunulmasına yol açmaktadır. Bu konuda
yaşanan olaylar son zamanlarda basınımızda geniş yer bulurken, toplumda da
ciddi endişeye neden olmaktadır. Sağlıksız et tüketiminin yarattığı tehdidin ne
kadar büyük olduğunu gösteren örneklerden biri de, özellikle çocukların
tükettiği hamburger ve fastfood ürünlerinde ortaya çıkmıştır. Kamuoyunda
bilinen firmalardan biri olan Fasdat firması
depolarındaki rutin denetimlerde alınan 12 adet numunenin 8 adedinde virüs
saptanmıştır.
Virüs saptanan numunelerin tüketilmesi; insana bulaşan listeria, salgınlar halinde enfeksiyonlara yol açarken,
özellikle yaşlılar, yeni doğanlar ve bağışıklık sistemi çeşitli nedenlerle
yetersiz olanlarda ölümcül enfeksiyonlara sebep olmaktadır.
Piyasada menşei belli olmayan, halk sağlığı açısından ciddi ve
salgına yol açabilecek et ve et ürünlerinin yoğun biçimde piyasaya sürüldüğü
iddialarına karşılık, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bu
konudaki denetimlerini sadece şikâyetlere dayandırmaktadır. Nitekim kamuoyuna
yansıyan virüslü et olayı da iki firma arasında yaşanan rekabet nedeniyle
yapılan ihbar sonucu ortaya çıkmıştır. Bu durum, toplumda büyük endişeye neden
olmuştur. Yaşanan bu olumsuz olay, et ve et ürünlerinin sadece şikâyetlere göre
değil, etkin ve yeterli olarak denetlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur.
Ülkemizde denetimlerin yetersiz olmasının yanında cezaların caydırıcı olmayışı,
yasal yaptırımların etkisizliği sağlıksız gıdaların piyasaya sürülmesine adeta
davetiye çıkartmaktadır.
Toplum ve insan sağlığının korunması, gıda tüketimi nedeniyle
ortaya çıkabilecek salgınların ve yaşanacak can kayıplarının önüne geçilmesi ve
AB standartlarında gıda üretim ve sunumunun sağlanması için ivedilikle etkin ve
kalıcı politikalar oluşturarak hayata geçirilmelidir.
Bu amaçla; et ve et ürünlerinin sağlıklı bir biçimde piyasa
sunumunun sağlanması, kaçak ve sağlık dışı et ve et ürünleriyle mücadele etmek
amacıyla etkin ve kalıcı politikaların acilen oluşturulması ve hayvancılık
sektöründe yaşanan sorunların çözülmesine yönelik önlemlerin saptanması için
bir araştırma komisyonu kurulması büyük önem arz etmektedir.
4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin
ve 23 milletvekilinin, Orgeneral Eşref Bitlis’in ölümü ile ilgili iddiaların
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/932)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Jandarma eski Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in, 17 Şubat
1993 tarihinde Diyarbakır'a gitmek üzere bindiği Beechcraft
B 200 tipi VIP uçağının, Güvercinlik askeri alandan hareketinden 7 dakika
sonra, Yenimahalle Posta İşleme Merkezi bahçesine düşmesi sonucu şehit olması,
aradan 17 yıl geçmiş olmasına karşın tartışılmaktadır.
17 Şubat 1993 tarihinde, saat 12.19'da Güvercinlik'ten
hareket edip, saat 12.26'da düşen uçakta Orgeneral Bitlis'le birlikte, 1. pilot
Kurmay Albay Yaşar Erian ve 2.pilot Kurmay Yüzbaşı
Tuğrul Sezginler ile Uçak Makinisti Teknisyen Kıdemli Başçavuş Emin Öner de
şehit olmuşlardır.
Olaydan hemen sonra, enkaz üzerinde çıplak gözle yapılan inceleme
sonucu, uçağın pilotaj hatası ve buzlanma ile düştüğü ileri sürülmüş ve Askeri
Savcılık, aynı gerekçelerle takipsizlik kararı vermişse de, bunlar kamuoyunu
tatmin etmemiş ve uçağın sabotaja uğradığı kuşkuları aradan geçen 17 yıla
rağmen dağıtılamamıştır.
Bir kere uçuş ekibindeki şehit 1. ve 2. pilotlar, her türlü
donanıma sahip bu VIP uçağın, satın alındığı ABD'den (Kansas) 1991 Aralık
ayında, kötü hava koşulları, kar ve tipiye rağmen 4 günlük uçuş sonucu
Türkiye'ye getirmişlerdir. Yani son derecede deneyimlidirler. Uçağın buzlanma
ile düştüğü iddiaları ile ilgili, birbiriyle çelişen hatta birbirini çürüten
bilirkişi raporları mevcuttur. Kaldı ki, söz konusu VIP uçağın kalkış saatinde
Esenboğa'dan kalkan ve teknik olarak daha geri olan diğer uçaklarda buzlanma
görülmediği gibi, aynı gün Güvercinlik’ten kalkan 21
askerî uçak hiçbir sorunla karşılaşmadan seferlerini tamamlamışlardır.
Dolayısıyla kamuoyunda, Eşref Bitlis ve uçuş ekibinin şehit olduğu
olayın gerek askerî ve gerekse sivil yetkililer tarafından yeterince
araştırılmadığı kanaati vardır. Kürt sorununda sertlik yanlısı olmayan, ayrıca Çekiç
Güç'ün Türkiye aleyhine ve yasadışı faaliyetlerde bulunduğu ve Kuzey Irak'ta
bir Kürt Devleti kurmaya çalıştığına ilişkin tespitleri ve Devlet yetkililerine
ilettiği raporları olan Orgeneral Bitlis’in uçağına yapılan sabotaj sonucu
şehit olduğu iddiaları yaygındır.
Bu nedenlerle, kurumları zan altında bırakan bu kanaat ve
kuşkuların giderilmesi amacıyla, Orgeneral Eşref Bitlis’in şehit olduğu 17
Şubat 1993 tarihinde düşen uçağının, pilotaj hatası ve buzlanma ile mi düştüğü,
yoksa sabotaja mı uğradığının tespiti için, Anayasa'nın 98 ve İçtüzüğün 104 ve
105. maddeleri gereği, bir Meclis Araştırması açılmasını talep ederim.
1) Ahmet Ersin (İzmir)
2) Osman Kaptan (Antalya)
3) Rasim Çakır (Edirne)
4) Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(Malatya)
5) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
6) Hüsnü Çöllü (Antalya)
7) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
8) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
9) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
10) Nevingaye Erbatur
(Adana)
11) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
12) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
13) Şevket Köse (Adıyaman)
14) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
15) Tayfur Süner (Antalya)
16) Atila Emek (Antalya)
17) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
18) İsa Gök (Mersin)
19) Mustafa Özyürek (İstanbul)
20) Engin Altay (Sinop)
21) Birgen Keleş (İstanbul)
22) Ali Arslan (Muğla)
23) Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
24) Ahmet Küçük (Çanakkale)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki öngörüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- Yaş sebze ve meyve üretimi ve
ihracatıyla ilgili Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin, 30 Kasım
2010 Salı günkü birleşimde Genel Kurulda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu
önerisi
Tarih:
30.11.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 30.11.2010 Salı günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
30 Kasım 2010 tarih ve 56925 sayı ile vermiş olduğumuz “Yaş sebze
ve meyve üretimi içinde yer alan narenciye üretimimizin dış pazarlarda rekabet
üstünlüğü sağlayarak, aldığı payın yükseltilmesi bakımından başta üretici ve
ihracatçılarının yaşadığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla” Meclis Araştırma önergemizin 30 Kasım 2010 Salı günü
(bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin Genel Kurulun 30 Kasım 2010
tarihli bugünkü 23. Birleşiminde yapılmasını Danışma Kurulunun görüşlerine arz
ederim.
BAŞKAN –Önerinin lehinde Mersin Milletvekili Kadir Ural…
Buyurunuz Sayın Ural. (MHP sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
televizyon aracılığıyla bizleri izleyen değerli vatandaşlarımız; bugün burada,
ülkemizin sahip olduğu potansiyelin en iyi şekilde değerlendirilmesi ve dış
pazarlarda rekabet üstünlüğü sağlayarak aldığı payın yükseltilmesi, başta
üreticilerimiz ve ihracatçılarımızın yaşadığı sorunlar olmak üzere, narenciye
sektöründe yaşanan tüm sorunların tespit edilerek gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla, Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılması önerimizin lehinde söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemizin gerekçesinde de
belirttiğimiz gibi, başta üreticilerimiz olmak üzere, ürünlerin işlenmesi,
nakliyesi ve ihracatı gibi diğer unsurlar da dikkate alındığında, narenciyenin
ülkemiz ekonomisine ve istihdamına oldukça yüksek miktarlarda katma değer
sağlayan büyük bir sektör konumunda olduğu daha sağlıklı
değerlendirilebilecektir.
Toplam yaş meyve ve sebze ihracatımız içinde narenciye 2009
yılında miktar bazında yüzde 41 pay almıştır. 2009 yılı itibarıyla narenciye
ihracatımızdan elde edilen döviz gelirimiz yaklaşık 802 milyon dolar olmuştur.
Dolayısıyla, narenciye ülkemizin yaş meyve ve sebze ihracatının da öncüsü
konumundadır. Ancak, en az altı, yedi yıllık bir emek sonrası meyve vermesini
sağlayan ve ürünü on beş yirmi yıl değiştirme şansı bulunmayan narenciye
üreticisinin sorunları AKP iktidarları döneminde artarak büyümektedir.
Narenciye ürünlerinden portakal, mandalina, limon, greyfurt ya maliyetinin
altında bir fiyatla alıcı bulmakta ya da dalında kalmaktadır. Emek verdiği
ürünü maliyetini bile karşılayacak fiyatta pazarlayamayan çiftçi ürününü
çaresiz şekilde yollara dökmekte veya dişinden tırnağından artırarak
yetiştirdiği ağaçlarını kesmek zorunda kalmaktadır.
Narenciye sektörüne yönelik bir politika oluşturulamamasının yanı
sıra, üretici ve ihracatçıya sağlanan destek ve teşviklerin yetersizliği iç
pazardaki talebin gerilemesine ve dış pazar payının başka ülkelere kaymasına
sebep olmaktadır. Diğer taraftan ürünün işlenmesini sağlayacak modern işleme
tekniklerinin kullanıldığı gerekli nicelik ve nitelikte tesislerin kurulmasının
teşvik edilmemesi, ürünün nakliyesinde karşılaşılan bürokratik engeller,
bilinçli bir üretim ve örgütlenme sağlanamaması, ARGE çalışmalarına yeterli
önemin verilmemesi, fidan tedariki ve ürün çeşitlendirmesinde yaşanan sorunlar
nedeniyle sektör gelişememiştir.
Narenciye dünyada en çok üretilen meyve türüdür. Türkiye,
narenciye üreticisi durumunda bulunan 80’i aşkın ülke içinde dünyada 12’nci,
Akdeniz havzasında 5’inci sıradadır. Ülkemizde yetiştirilen turunçgillerin en
yaygın olanı portakal, limon ve mandalinadır. Türkiye'de ortalama yılda 2,5-3
milyon ton civarında narenciye üretimi yapılmakta ancak sadece 1 milyon ton
civarında narenciye ihraç edilmekte, kalan üretim ise iç piyasada tüketilmeye
çalışılmaktadır.
Mersin, Antalya, Adana, Osmaniye, Aydın ve İzmir’de narenciye
üreticileri geçen sezon limonu 40, mandalinayı 30, portakalı 40 kuruşa
satmıştır. Bu fiyatlar üreticinin maliyetini bile karşılamamaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1 kilogram limon fiyatı şu anda 25-30 kuruş, eski
parayla 250-300 bin lira. Buna bir de nakliye ve depo ücreti maliyeti bindiği
zaman bu rakam 550-600 bin liraya çıkıyor ve bunu vatandaş kaça satacak diye
beklediğinizde, 250-300 bin liradan alıcı bulamıyor.
Size bir şey söyleyeceğim. Limon ağaçları meyve dolu ama 300 bin
liraya yüzüne bakan yok. Vatandaş 400 liraya limonunu satsa bile zarar. Bir de
bunları meyvelerden kurtarmak, tekrar ağacını budamak, ilaçlamak, sulamak gibi
işlemleri de yapması gerekiyor ki tekrar gelecek yıla ürün alınabilsin. Bütün
bu işlemleri yaptığı zaman yüzde 100 zararla bu sezonu kapatacak, artı bir de
bankalardan kullandığı kredilerle boğuşacak yani bu yılın zararı vatandaşa dört
beş yıla mal olacak. Narenciyenin maliyetinin üzerinde satılabilmesi ve ihraç
edilebilmesi için ihracat priminin tonda 75 geriye dönük olarak, 75 de nakit
olarak, 150 dolara çıkartılması ve nakit ödemesinin yapılması kararı mutlaka
alınmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, Türk çiftçimiz zaten
narenciyesini 1 liradan sattığı zaman devletinden teşvik filan da istemiyor,
ürünü para etmediği zaman teşvik istiyor yani 60 kuruşa mal ettiği narenciyeyi
30-40 kuruşa satmak mecburiyetinde kaldığı zaman istiyor teşviki.
Ayrıca, teşvikin kapsamı üreticiyi de içine alacak şekilde
tanımlanmalıdır. Bahçede kullanılan elektrik ve çiftçinin BAĞ-KUR primi de
teşvik kapsamına alınmalı, soğutmalı konteyner ile
özellikle Rusya ve Ukrayna’ya yapılan gemi taşımacılığı da teşvik edilmelidir.
Ayrıca, sabahın saat beşinde evinden çıkan, buz gibi havada işçi kamyonlarının
içerisinde, buz gibi bahçede 20 lira karşılığında akşamın altısına kadar yorgun
düşen tarım işçilerimizin tarım sigorta primlerinin de teşvik kapsamına
alınması gerekmektedir.
Çiftçilerimiz gübre, zirai ilaç ve akaryakıtta yüzde 8 ila 18 oranında
KDV ödemektedirler ve ürün satışlarında KDV alamadıkları için bunu mahsup
edememekte yani ödedikleri KDV’yi de devletten geri alamamaktadırlar.
Ayrıca, akaryakıtta yüzde 70 civarında ÖTV ile ürün satışlarında
peşin olarak yüzde 2 ila 4 oranında zirai stopaj vergisi ödemekteler.
Buralardan alınan vergiler ile 1 milyon ton narenciye ihracatına ton başına 150
dolardan ödenecek prim toplamı 150 milyon dolar veya 200 milyon lira civarında
olacaktır. Primi ödeyerek sadece on binlerce narenciye üreticisine fayda
sağlanmayacak, bunun yanında ülkeye daha fazla döviz girdisi, daha fazla işçi
çalıştırılması, daha fazla ambalaj malzemesi kullanılması ve daha fazla nakliye
hizmeti yapılması sağlanarak birçok sektöre gerçek anlamda da fayda
sağlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; umut ediyorum Hükûmet gerekli önlemleri alacak, narenciye ihraç ettiğimiz
ülkelerle ilişkilerini geliştirecek, Mersin, Adana, Osmaniye ve diğer illerdeki
narenciye üreticilerinin umutlarını artıracaktır. Belki yeterli olmayacaktır
ama en azından bir umut olacaktır.
Mersin çiftçisi, özellikle Erdemli çiftçisi iktidar
temsilcilerine, her mitinginde "Limonunuzu 1 liradan aşağı satmayın.”
diyen siyasilere önümüzdeki ilk seçimde, kandırılmalarının cevabını da sandıkta
hatırlatacaktır.
Bu nedenle, gerek üreticinin hak ettiği geliri elde edebilmesi,
gerekse ihracatçının uluslararası pazardaki katı rekabet koşullarında mücadele
edebilmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması önergemize destek vermenizi, özellikle
iktidar partisi Mersin milletvekillerimizin olumlu oy kullanmalarını
beklemekteyim.
Sözlerime son verirken yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Biraz önce soruyorlar “Bu ne?” diye; buna “limon” derler. Evet,
buna “limon” derler. Bu limonu 500-600 bin liraya üretiyor çiftçi fakat bunu
200-300 bin liraya satamıyor, şu anda alıcısı yok. Çiftçimizin yanına
gittiğiniz zaman, üreticimizin yanına gittiğiniz zaman bu limonu alan yok,
dökülüyor şu anda limon değerli hemşehrilerim,
değerli milletvekilleri; limon dökülüyor haberiniz olsun.
Özellikle Mersin milletvekillerimize söylüyorum: Erdemli’ye, Silifke’ye, Atayurt’a,
Anamur’a, Aydıncık’a gittiğiniz zaman limon
üreticileriyle oturup sohbet etmenizi istiyoruz. Özellikle oturup onlarla
sohbet ederseniz limonun şu andaki durumunun ne hâle geldiğini çok daha iyi bir
şekilde görebilirsiniz.
Hepinize teşekkür ediyorum. Önergemize destek vermenizi istiyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ural.
Aleyhte Mersin Milletvekili Ali Er.
Buyurunuz Sayın Er. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ER (Mersin) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Narenciyeyle
ilgili verilen araştırma önergesiyle ilgili AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinize teşekkür ediyorum.
Muhterem arkadaşlar, tabii, narenciye de dâhil, yaş meyve sebze ve
bununla ilgili ürünü üreten insanlarımızın sıkıntılarını hep beraber biliyoruz.
Aslında bakarsanız sıkıntı bugün değil, dün de vardı, evvelki gün de vardı,
daha evvelki gün de vardı. Çiftçilik öyle kolay bir meslek değil, çiftçilik
meşakkatli bir meslek. Çiftçilikle ilgili meşakkati anlayabilmek için
çiftçiliği yapmak lazım. Onun için tabii, ben bir üretici olarak, çiftçi olarak
da çiftçinin nerede, nasıl zorluklar çektiğini iyi bildiğim kanaatindeyim.
Bununla ilgili görüşlerimi açıklayacağım.
Şimdi, muhterem arkadaşlar, efendim, geçen dönem yaş sebze
meyveyle ilgili, narenciyeyle ilgili bir araştırma komisyonu kurmuştuk Türkiye
Büyük Millet Meclisinde, daha yeni. Bu konularla ilgili uzun uzun araştırmalar yaptık. Narenciyeyle de ilgili ne
problemleri var, hangi çözümlerin getirilmesi lazım; bunlarla ilgili
araştırmalarımızı yaptık, Türkiye Büyük Millet Meclisine de teslim ettik. Bugün
o raporu açar okursanız, narenciyeyle ilgili bütün problemleri orada
görebilirsiniz ama ondan sonra bir şeyi daha takip etmeniz gerekli; peki, bu
raporun arkasından, narenciyeyle ilgili bu rapor düzenlendikten sonra neler
yapılabildi, ne yapıldı yaş sebze meyveyle ilgili derseniz, onu da eğer Meclis
gündemini takip ettiğiniz takdirde, üreticiyle görüştüğünüz takdirde, onunla
ilgili de neler yapıldığını hep beraber görürüz.
Bir kere, muhterem
arkadaşlar, şunu söyleyeyim: O raporda bizim belirlediğimiz birkaç ana konu var
idi. Bir tanesi mutlaka ne yapıp yapıp narenciyeyle
ilgili çiftçinin yahut sebze meyveyle ilgili, yahut hangi üretim olursa olsun
çiftçinin eğitilmesi gerekliydi, onunla ilgili Türkiye'de eğitimler hızla devam
ediyor. Bununla ilgili, devamında neydi? Mutlaka ne yapıp edip, cumhuriyet
kurulduğundan bu yana getirilemeyen Sigorta Kanunu’nun çıkarılması gerekliydi,
bu da çıkarıldı. Bununla birlikte, arazilerin bütünleşmesi konusunda da hukuki
düzenlemeler yapıldı. Ama en önemlisi, yıllardır çiftçiye Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri istenilen desteği maalesef, üzülerek söyleyeyim
ki verememişti. Şunu hepimiz biliyoruz ki AK PARTİ İktidarıyla birlikte
çiftçiye gerçekten çok destek verilmeye başlandı. Ben, bundan dolayı da, evet,
AK PARTİ Hükûmetine çiftçilerimiz adına teşekkür
ediyorum. Şimdi mazota destek veriliyor, gübreye destek veriliyor, ihracata
destek veriliyor, fidana destek veriliyor ve çiftçinin kullandığı kredi
faizleri de bugün yüzde 8’in altında, hatta yüzde 5 faizle kredi kullanan
çiftçiler var.
Şimdi, bunu yaşayanlar biliyor ama ben asıl meseleye geleceğim,
narenciyeye geleceğim.
Muhterem arkadaşlar, tabii, narenciye de dâhil çiftçinin ürettiği
her ürün mutlaka arz ve talebe, ihracata, üretime bağlı bir mesele. Yani eğer
dünyada üretim az oluyorsa bütün ürünler para ediyor, dünyada arz ve talep
fazla oluyorsa bütün ürünler para ediyor; üretim fazla oluyorsa, arz ve talep
az oluyorsa da -üzülerek söyleyeyim ki- ürünler geçmişte de bugün de
fiyatlarını bulamıyor. Narenciye, evet, yazın iyi gitti, onu söyleyeyim yani
mesela yatak limon 40 bin liraya kadar çıktı ama sonradan belli bir düşüş
yaşandı. Bu sene domates altın yılını yaşadı, şeftali altın yılını yaşadı,
sebzeler gerçekten altın yılını yaşadı ama narenciyede gerçekten bugünlerde bir
problem var, narenciyenin fiyatı sıkıntılı. Bunun giderilmesi için de ihracata
destek primi verilmesi konusunda bizim talebimiz oldu. 75 dolarlık bir destek
biliyorsunuz daha önce verildi. Biz bu konunun yetmediğini, narenciyeyi ayağa
kaldırmayacağını Hükûmetimize ilettik. Pazar günü
Sayın Bakanımız Zafer Çağlayan beni aradı “50 dolar daha yazdık, 125 dolara
çıkardık.” dedi. Buradan narenciye üreticilerine hayırlı olsun diyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, muhterem arkadaşlar, bu 50 dolar, yani 125 dolar, ihracata
destek narenciyeyi istediğimiz noktaya getirecek mi, önümüzdeki günlerde
mutlaka göreceğiz, hep beraber göreceğiz. Ama muhterem arkadaşlar, burada şunu
rahatlıkla söyleyebiliriz: Bakın, AK PARTİ İktidarıyla beraber -biraz önce söyledim- Türk çiftçisine
tarihinin en büyük desteklerini verdik yani bundan daha fazla vermemiz lazım
biliyorum çünkü Türkiye'nin nüfusunun yüzde 30’u çiftçi, daha fazla destek
verilmesi lazım ama muhterem arkadaşlar, bunun hepsi de aniden olmuyor.
Benim ilimde bu yıl 5 tane uygulamanın arkasından 73-74 tane proje
uygulaması yapıldı. Yani bunlar nedir? Paketleme fabrikaları, soğuk hava
depoları. Sadece Mersin’de, 73 tane, bu sene, programda, çiftçiyle ilgili
destek alabilecek tesisler yapıldı, bunun 56 tanesi de tamamlandı. Allah’ın
izniyle, inşallah, diğerlerini de, kalanlarını da tamamlayacağız. Bu nedir
peki? Diyorsunuz ki çiftçiye: “Yap kardeşim narenciye paketleme fabrikanı. Yap
kardeşim soğuk hava deponu. Yarısı senden yarısı benden.” Muhterem arkadaşlar,
bunlar öyle kolay olmadı, bunlar kolaylıkla elde edilmedi.
Onun için, tabii ki burada zaman kaybetmemize gerek yok
arkadaşlar. Narenciyenin de dâhil Türk çiftçisinin bütün problemlerini, artık,
Türkiye Büyük Millet Meclisi de, milletvekilleri de, milletimiz de biliyor.
Hele hele yaş sebzeyle, meyveyle ilgili geçen dönem
yaptığımız araştırmada da bunların hepsini bir bir bir tespit ettik. Şimdi, merak eden arkadaşlarımız o raporu
açarlar, okurlar; ne varmış yaş sebzeyle, meyveyle ilgili problem, ne varmış
narenciyeyle ilgili problem? Onun uygulamasını, gelirler, buradan, Hükûmetten isterler, biz de uygulamak için elimizden geleni
yaparız. Ve o rapor çıktıktan sonra da -ben o komisyonun başkanlığını yaptığım
için de sürekli takip ediyorum, gerçekten Hükûmete
teşekkür ediyorum- bu konularla ilgili problemlerin çözülmesi için birçok
hukuki düzenleme yapıldı ve bunun arkasından çeşitli destekler verildi. Ama
muhterem arkadaşlar, dünyada bir üretim var, bizdeki üretim var. Dünyanın
üretiminin girdileri, doğrudur, daha ucuzdur, daha ucuza mal ediliyor; bizdeki
girdiler daha fazladır, bu da bir doğrudur. Biz de o çerçevede onlarla yarışmak
mecburiyetinde kalıyoruz. Bunlar bir yılda, iki yılda, üç yılda, beş yılda
çözülecek meseleler değil. Gönlümüz isterdi ki AK PARTİ Hükûmetinden
önceki birçok hükûmet de AK PARTİ kadar hızlı hareket
etseydi, Türk çiftçisinin problemlerinin çözülmesiyle ilgili konuları daha
hızlı hareket ederek çözüme kavuşturmaya kalksalardı, samimi söylüyorum ki
bugün bu problemlerin hiçbirini konuşmazdık ve konuşamazdık da çünkü birçok
problem de çözülmüş olurdu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İşte, o hıza
uyamadığımız için de bugün, AK PARTİ, o kalan yılların gerilemişliğini, o kalan
yılların durağanlığını, daha ileriye götürmek için hızla koşturuyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kaç yıl gerekiyor Ali Bey?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – ANAP milletvekiliyken de aynı şeyleri
söylüyordun, hâlâ aynı şeyleri söylüyorsun!
ALİ ER (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, ben size bir şey söyleyeyim.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Doğruyu söyle.
ALİ ER (Devamla) – Ben üreticiyim. Ben bu kürsülerde doğruyu
söyleyecek kadar da cesur bir milletvekiliyim. Yirmi üç yıldır bu kürsülerdeyim
ben, her şeyi söylerim, açık söyleyeyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Başaramadınız ama.
ALİ ER (Devamla) – Ama arkadaşlar, bakın, çiftçinin hâlini
anlayabilmeniz için, bir defa bugünkü problem narenciye mi? Narenciye. Elinize
makası alıp eğer ağacın arasında kuru aldıysanız, makasla limon kestiyseniz,
tezgâhta limonu boy boy seçtiyseniz…
KADİR URAL (Mersin) – Ben yaptım, ben yaptım. Ali Ağabey, ben
yaptım onu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu limon göstermeye benzemez!
ALİ ER (Devamla) – …sandıkladıysanız, çaktıysanız anlarsanız yoksa
anlayamazsınız.
Onun için, ben çiftçinin hâlini bilen insanım, dününü de
biliyorum, bugününü de biliyorum, yarınını da kestirecek kadar onların içinde
yaşıyorum.
KADİR URAL (Mersin) – Ali Ağabey, sen yirmi senedir milletvekilisin,
yirmi senedir buradasın ya! Gözünü seveyim ya! Yirmi senedir sen yapmadın, ben
yaptım onu.
ALİ ER (Devamla) – Onun için, benimle ilgili, bu konuda
arkadaşlarımız oradan laf atarken şunu bilecekler: Ali Er, omzunda telis ile
sadır dağıtıp, domates yalaklarına sadır dağıtmış adam, mecrefe
ile o sadırı karıştırmış adam, çitili kurmuş adam, onu dikmiş ve yatırmış,
yetiştirmiş, toplamış adam. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin) – Biz de yaptık, hâlâ da yapıyoruz.
ALİ ER (Devamla) – Onun için, bizimle konuşurken bu konulara
dikkat edin ama şunu da söylüyorum burada, beni narenciye çiftçileri de
dinliyor: Evet, bugünlerde narenciyede problem var, bunun araştırması yapıldı,
işte burada biraz evvel söyledim, Türkiye Büyük Millet Meclisinde raporlar var,
bununla ilgili tedbirler alınmaya devam ediliyor. Baktık ki 75 dolar
-ihracatta- bunu ayağa kaldırmıyor, 50 dolar daha verildi ve inşallah bundan
sonra bu limon ayağa kalkar, narenciye ayağa kalkar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KADİR URAL (Mersin) – Mümkün mü Ali Ağabey, sen onu söyle ya?
ALİ ER (Devamla) – Hem de sadece limona değil bütün narenciyeye,
olduğu gibi narenciyenin hepsine bu destek verildi.
KADİR URAL (Mersin) – Ali Ağabey, mümkün mü onu söyle?
ALİ ER (Devamla) – Onun için, muhterem arkadaşlar, benim sizden
ricam şu: Tabii ki problemi olan yerleri hep beraber konuşacağız. Ben bugün
burada “Evet, narenciyede problem var, bugünlerde fiyatta sıkıntı var.”
diyorsam, bunu ben söylüyorum ama ben şunu da söylüyorum muhterem arkadaşlar:
“Evet, bunda sıkıntı var ama yaptıklarımızda şunlar var, bunun da inşallah
içinden çıkacağız.” Ya, bir gün insan şunu buraya gelince söyler, ben hep buna
üzülmüşümdür: “Evet, AK PARTİ İktidarı çiftçinin faizini yüzde 10’un altına
düşürdü, Allah razı olsun.” der insan, “Yüzde 50 hibe veriyor şunlara, şunlara,
Allah razı olsun.” der insan. Ya, bunları yapmadık mı arkadaşlar? Yani bunları
söyleyince size millet hiçbir şey söylemez, “Evet, bu adamlar, bu insanlar
doğru söylüyordu.” Ben de burada “Limon, narenciye, portakal vesaire bugünlerde
sıkıntılı.” diyorum, bunu söylemekten de geri kalmıyorum ama “Bunun için de Hükûmetimiz tedbir aldı, 50 dolar daha verdi, inşallah bu da
ayağa kaldıracak.” diyorum. Öyleyse hep birlikte el ele vereceğiz, orada da
burada da doğruyu söyleyeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum, iyi günler diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Er.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yirmi bir yıldır böyle söylüyorsun Ali
Bey.
BAŞKAN – Önerinin lehinde Antalya Milletvekili Osman Kaptan. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Aynı şeyleri yirmi senedir söyledin Ali
Bey, yirmi senedir. İnşallah emekli olursun da bir daha söyleyemezsin.
Doğruları bir sefer söylemedin yirmi senedir.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaptan.
OSMAN KAPTAN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi
Hareket Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın arkadaşlarım, ülkemizde yaş meyve ve sebze sorunu, maalesef,
ben iki dönemdir milletvekiliyim ama iki dönemdir çözülemedi, çözülmesi için
yapılan birtakım çalışmalar oldu fakat bu çalışmalar da sonuç vermedi.
Şimdi, bizim dünyadaki önce potansiyelimiz ne sebze ve meyve
olarak ona bakmak istiyoruz. Bu potansiyele rağmen niye biz ihracat
yapamıyoruz?
Şimdi, değerli arkadaşlarım, ülkemizde yaş sebze ve meyve üretimi,
yılda 42-43 milyon ton. Çin, Hindistan ve Amerika Birleşik Devletleri’nden
sonra dünyada 4’üncü sıradayız. Ülkemizde üretilen 42-43 milyon ton yaş sebze
ve meyvenin 16 milyon tonu meyve, 26 milyon tonu da sebzedir. Sebze üretiminde,
dünyada yaklaşık 116 milyon ton domates üretilmektedir, bu miktarın yaklaşık 16
milyon tonu AB ülkelerinde, 8 milyon tonu da ülkemizde üretilmektedir. Dünya
domates üretiminin yüzde 7’si, AB ülkeleri içinde üretimin de yarısı ülkemizde
yapılmaktadır. Domates üretiminde, AB ülkeleri içinde 1’inci sıradayız. Yine
aynı şekilde, patlıcanda, biberde, salatalıkta 1’inci sıradayız.
Meyve üretiminde, AB ülkeleri içinde, fındıkta, kayısıda, incirde,
kirazda, kavunda, karpuzda 1’inci sıradayız. Elmada, portakalda, mandalinada,
limonda 3’üncü sıradayız. Tabii ki Finike portakalında ve kalitesinde dünya
1’incisiyiz. Armutta, şeftalide, üzümde ise 4’üncü sıradayız. Ancak, ihracatta
ne yazık ki aynı başarıyı gösteremiyoruz. Peki, niye gösteremiyoruz? Bunda
sorun niye? Çiftçide mi? Sayın Ali Er’in biraz önceki yaptığı konuşmaya
bakarsanız sanki çiftçide gibi gösteriyor. Peki, siyasal iktidarda mı? Bize
göre de siyasal iktidarda. Yoksa, ihracat yaptığımız ülkelerde mi? Onlar kasti
olarak bizim malımızı almıyorlar mı?
Bu nedenle, önergenin lehinde söz aldım, önergenin
araştırılmasında yarar vardır. Bu konuda gereğinin yapılması gerekir.
Sayın arkadaşlarımız, ihraç ettiğimiz ürünlerin üçte 2’sini AB
ülkelerine, üçte 1’ini de Rusya’ya ihraç ediyoruz. Rusya’yla sık sık da sorun yaşıyoruz. Soruna baktığımız zaman, Rusya
“Bizimle ilgili değil.” diyor. Bizim Hükûmete
baktığımız zaman, Hükûmet “Sorumlu biz değiliz,
Rusya.” diyor. Peki, arkadaşlar, Rusya üzerine almıyor, Hükûmet
üzerine almıyor, sorumlu ne oluyor, çiftçi mi oluyor? Bunun araştırılması
gerekiyor. Çiftçi de değil.
Rakip ülkeler bir yıl önceden, ne satacaklarsa onu üretmeden önce
pazar bulmaya dönük bir planlama çalışması yapıyorlar, planlama yapıyorlar. Biz
ise üretiyoruz ama pazar bulamıyoruz, pazar bulamadığımız için de ihracat
yapamıyoruz. Biz o yıl ne varsa onu üretiyoruz, satamıyoruz, elimizde kalıyor,
dalında kalıyor, döküyoruz veyahut da ürünü ucuza satıyoruz. Üretici zaten
“Zarar ediyorum.” diyor, bu sefer ürünü değiştirmek zorunda kalıyor, örneğin
pamuk ekimini bırakıyor, yerine portakal ve limon fidanı dikiyor. Çiftçi dört
beş yıl toprağı sürüyor, suluyor, ilaçlıyor, gübreliyor, her türlü bakımı
yapıyor, ağaçlar dört beş sene sonra meyve vermeye başlıyor, bu sefer de pazar
yok, satılamıyor. Bu kez de “Narenciye para etmiyor.” diye portakal ve limon bahçesini
çiftçilerimiz köklüyor, söküyor, sebzeye dönüyor, seraya dönüyor. Sebze de
böyle üretilmiyor, öyle kolay değil; camekânı var, serasıydı, naylonuydu, kışın
yağmuruydu, çamuruydu, fırtınasıydı, doluydu, dondu, seldi derken çiftçilerimiz
perişan oluyor. Bu kısır döngü devam edip gidiyor. İlaç, gübre, naylon, mazot,
elektrik gibi girdilerin fiyatı sürekli artıyor, yaş sebze ve meyve fiyatları
ise sürekli ya yerinde sayıyor ya geriliyor.
Şimdi, arkadaşlar, son dönemde -şu anda sanırım bu önergenin
verilmesinin nedeni de odur- 90-100 kuruşa dalında limon alındı Mersin’de,
90-100 kuruşa, şu anda 25 kuruş, 30 kuruş Mersin’de, Silifke’de, Erdemli’de.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – 25 kuruşa zor alıyorlar.
OSMAN KAPTAN (Devamla) – Sayın Ali Er herhâlde bu son günlerde
Mersin’e gitmemiş. Eğer Mersin’e gitmiş olsaydı, orada Erdemli’nin,
Silifke’nin limon üreticisi ona durumu yakından söylerdi.
Şimdi, Hükûmetin gözüne girmek için
burada konuşmalar yapmak çok güzel. “Hükûmetin
eğitilmesi gerekir.” diyor. Pardon… Allah söyletiyor demek ki. Ali Er Bey diyor
ki: “Çiftçinin eğitilmesi lazım.” Yahu, sevgili arkadaşlar, çiftçinin değil,
burada Hükûmetin eğitilmesi lazım, Hükûmetin! Çiftçi konusunda Hükûmetin
eğitilmesi lazım! (CHP sıralarından alkışlar) Yani Hükûmet
bunları bilmiyor. Biz bunu Plan Bütçede de söyledik, Hükûmetin
dünyada ayak basmadığı yer yok, Başbakanın da, efendim, bu ihracata bakan Sayın
Zafer Çağlayan’ın da. Dünyada ayak basmadığı yer olmadığı için Türkiye’de ayağı
yere basmıyor, Türkiye’de ayağı yere basmadığı için de domatesin hastalığını
göremiyor, limonun dalında 100 kuruşa alınıp şimdi 25 kuruşa satılmadığının da
farkına bile varamıyorlar.
Sayın arkadaşlarım, bu meyvede de, sebzede de Türkiye’de sorun
var, meyvenin de, sebzenin de sorunlarının çözülmesi gerekiyor. Domatesin
sorunu herhâlde çözülecek gibi, yani Plan Bütçede anladığımız kadarıyla,
bilgiler böyle.
Şimdi, son zamanda Rusya yine Novorossisk Limanı’ndan -24 tondu sanıyorum- 24 ton
portakalı geri gönderdi? Bu portakal Türkiye’den giden portakal ama 24 ton
değil, 24 tırın içinde belki, belki de 140 tırın içinde
24 ton lekeli veyahut işte, “Akdeniz sineği” denen şeyler çıkabiliyor ama
bunlar konusunda çok hassas Rusya. Bulgaristan… Zaten Bulgaristan’da şöyle bir
durum var sayın arkadaşlar: Tırlar iki gün, üç gün, dört gün bekliyor. Armutta,
domateste, kabakta, biberde, Türkiye’de analizi yapılsa bile Bulgaristan’da
tekrar analiz yaptırıyorlar. Onun için, Bulgaristan’da da sorun var, Rusya’da
da sorun var. Bizdeki bu paketlemede, ilaçlamada, gübrelemede ve analizlerde
daha dikkatli olmamız veyahut onlarla daha iyi anlaşmamız gerekiyor. İspanya bu
işi yapıyor da Türkiye niye yapamıyor? Birtakım diğer rakip ülkelerin durumunu
da yakından takip etmemiz gerekiyor.
Sevgili arkadaşlarım, biz, geçen 22’nci Dönemde bu konuda, sadece
narenciye konusunda Grup Başkan Vekili Sayın Kemal Anadol’un
başkanlığında 22 milletvekili Seferihisar’dan başladık ve Hatay’a kadar,
Samandağ’ına kadar gittik, bütün üreticinin sorunlarını yerinde izledik, ondan
sonra araştırma komisyonu kuruldu sebze meyve üzerine. Bu araştırma komisyonu
kuruldu, burada, Yüce Meclise getirildi, kabul gördü, komisyon kuruldu, tekrar
aynı bölgeler gezildi, raporlar hazırlandı ama o gün bugün bu raporlar maalesef
raflarda duruyor.
Şimdi, sayın arkadaşlarım, İç Tüzük’te bir değişiklik yapılması
gerekiyor. İç Tüzük’te araştırma komisyonları raporu her üç ayda bir Genel
Kurula getirilmeli, o konuda -çiftçiye yönelik ne yapılıp ne yapılmadığını- o
ilgili bakanlar Genel Kurula bilgi vermeli. Şimdi biz hazırlıyoruz raporu,
hazırladığımız zaman dosyalara konuluyor, dosyalar da raflara konuluyor, ilgili
bakanın inisiyatifine kalmış bir durum.
Biz bunun sonunun da böyle olmaması için İç Tüzük’te de gerekli
değişikliğin yapılmasını istiyoruz. Sadece bu konuda… Üreticinin evet birtakım
eksiklikleri olabilir ama aslında üreticinin desteklenmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
OSMAN KAPTAN (Devamla) – Bu girdi fiyatlarının ucuzlatılması
gerekiyor, bunun yanı sıra ihracat planlamasının ta önceden yapılması
gerekiyor. Biz limonu ihraç yapmadığımız sürece Mersin’in limonu ağacında
kalmak durumundadır. Yine, Finike tarafının, Antalya tarafının limonu iç
piyasada belki tüketilebiliyor ama… İşte Ali Rıza Bey orada bakıyor, ayakta
duruyor yani “Beni gör.” diyor. Niye? “Bizim Silifke’nin limonu para etmiyor.
Bu enterdonatı daha sulanmadan kesiyor, bu Hükûmet, kestirdiği zaman da, hani göz yumuyor. Onun için
de Rusya almıyor, ta bilmem Arjantin’den alıyor, Mersin’den almıyor. Onun için
Mersin çiftçisi de kan ağlıyor.” diyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Aynen öyle.
OSMAN KAPTAN (Devamla) – Bu önerge yerindedir, biz destekliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyoruz. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaptan.
Sayın Şandır 60’a göre söz istemiştir.
Buyurunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Tabii, bu önergeyi verirken narenciye üreticilerinin ve
ihracatçılarının sorunlarının Meclisin gündemine getirilmesini amaçladık. İyi
de oldu, arkadaşlarımız konuştu, toplumun, Meclisin dikkatine sunduk.
Değerli milletvekilleri, gerçekten narenciye üreticisi, özellikle
Sayın Ali Er’in ilçesi olan Erdemli’de insanımız
ekmeğini taştan çıkartıyor, taşı kırıyor, sera yapıyor, orada meyve ve sebze
üretiyor. Bugün itibarıyla çok zor durumdalar. 25 kuruşa limon satarak yani o
tarlaları ekip sürebilmeleri mümkün değil. Satacaklar, limon ağaçlarını
kesecekler o insanlar. Bu kadar kötü duruma düştüler. Ancak sebebi Sayın Ali Er
de biliyor. Sebebi, Hükûmetin ihracata verilen
primleri zamanında açıklamamış olmasıdır. Böylelikle, ihracatçılar, piyasaya
zamanında girip uluslararası rekabette güçlü bir duruma gelemiyorlar. Şimdi
açıklanan ilave 50 dolar önemli ama bunu iki ay önce açıklasalardı bu sorun
olmazdı.
Bilgilerinize sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Sayın Öztürk, buyurunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, Silifke, Erdemli,
Mersin, İskenderun, Hatay, bu bölge narenciyeyle geçimini sağlayan bir bölge
fakat Hükûmetin uyguladığı yanlış politikalar
nedeniyle bu dönem limoncuların limonu dalın başında kaldı, narenciye dalın
başında. Limonu 300 liraya, 250 liraya alan yok. Bunun en önemli nedenlerinden
bir tanesi, kontrolsüz ve denetimsiz kesim yapılmasıdır. Limonlar daha
sulanmadan, sulu hâle gelmeden kestirilerek Rusya’ya satılması nedeniyle Rusya
limonları almamıştır. Niye bu limonlar sulanmadan kestirilmiştir, niye kontrol
edilmemiştir? Bugün Rusya, Arjantin’den ve Brezilya’dan -daha uzak yerlerden-
limon aldığı hâlde, burnunun dibindeki Mersin’den -Türkiye’den- limon
almamaktadır. Bu, Hükûmetin gerçekten çiftçiye
bakışının çarpık örneğidir, çiftçiyi eğitmeden önce Hükûmetin
kendisinin eğitilmesi gerektiğini açık olarak göstermektedir.
O nedenle MHP’nin önergesi çok doğrudur ve MHP’nin önergesinin
desteklenmesi gerektiğini düşünmekteyim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
Aleyhte İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yemişci.
TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; narenciye ürünündeki
sorunların araştırılması için verilen Meclis araştırma önergesinin aleyhinde
söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi, sözlerime başlarken saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, benden evvel konuşan arkadaşlarım çeşitli
rakamlar verdiler, ben de birkaç rakamla konuya girmek istiyorum. Bilindiği
üzere Türkiye’mizde yaş meyve üretiminin toplam 16 milyon ton olduğunu ifade
ettiler. Yaklaşık bunun 3,5 milyon tonunu narenciye teşkil etmektedir ve bunun
da büyük bir kısmının -daha evvel izah edildi- Avrupa Birliği ülkelerine ve bir
miktar da komşumuz Rusya’ya ihracatı yapılmaktadır.
Ben, ayrıca, her ne kadar bu araştırma önergesinin -aleyhindeyiz-
aleyhinde söz aldıysam da bir vesileyle araştırma önergesini veren muhalefete
de teşekkür ediyorum çünkü konu bir daha dile geldi. Yalnız, araştırma önergesi
açılıp onunla daha fazla vakit geçirileceğine, Hükûmetin
aldığı acil tedbirlerin veya bundan sonra alınması gerekli olan, geçmiş
raporlara dayanarak ortaya çıkanlar varsa -eksik- onların söylenmesini daha çok
tercih ederim. Hakikaten bu sene olumsuz hava koşulları nedeniyle, havaların
sıcak gitmesi dolayısıyla çabuk olgunlaşan narenciye ürünü, ayrıca bu olumsuz
koşula ilave yüzde 30 civarında da üretimdeki fazlalıktan dolayı bütün Akdeniz
kenarında benzeri ürünleri üreten ülkelerde de aynı durum yaşandığından
maalesef fiyatlarda düşme meydana gelmiş, bu bir gerçek. Bununla ilgili Hükûmetimizin daha önce kurduğu turunçgillerde ulusal
konsey, ayrıca ihracatçı birlikleri, üreticilerle ilgili birlikler ve konunun
ilgililerinin ilgili bakanlığa müracaatıyla acil tedbir alınması, ihracatın
önünün açılması için ise verilen mevcut 75 dolar navlun desteğine 50 dolar daha
ilave yapılması talebinin memnuniyetle kabul edildiğini duyuyoruz ve bunun da
fiyatların bir nebze canlanmasına sebep olacağını kabul ediyoruz. Bakınız,
tabii ki ticarette bir ürün fazla çıktığı zaman ve alıcısı da olmazsa onun fiyatları
düşer ancak bu fazla çıkan ürünün geçmişten bugüne kadar Hükûmetimizin
yaptığı teşviklerle kurulan soğuk hava depolarının daha fazlalaşması… Eskiden
limonda şikâyet edildi. Eski yılları hatırlarsak… Limonun düşük fiyatta olduğu
zaman talebin artması için soğuk havalara gitmesi ve saklanması lazım. Yatak
limonu, ondan sonra üreticiden alan bundan para kazanacağını umanların piyasaya
girmesiyle alıcının fazlalaşmasını sağlamış olacağız. Bunlara verilen destekler
var mı, bakın onları sıralamak isteyeceğim, neler yapılmış? Yeni tür meyve
üretim tesisleriyle ilgili teşvikler verilmiş ve ülkemizde yeni meyve
üretimiyle ilgili bir çok yatırım teşviki alınmış ve bunun üzerine çalışmalar
yapılmakta. Ayrıca, bilindiği üzere, yaş meyve sebzenin satışında, bunların
meyvelerde, bilhassa meyve suyundan da istifade ederek belli bir yere
fiyatların gelmesi için bununla desteklenmiş ve meyve suyu ile ilgili yeni
yatırımların kapıda olduğunu ve izin alındığını, bununla ilgili yatırımlar
yapılmak üzere olduğunu biliyoruz.
Yine narenciyeyle ilgili yine memnuniyet verici bir konu.
İhracatçı Birlikleri Başkanıyla biraz evvel konuştum, bilgi aldım. Japonya’ya
yeni pazar açılmış, greyfurt ihracatımız Japonya’ya yapılmakta ve giderek bu
pazarda daha fazla narenciye satma umudumuz var.
Ayrıca yine sevindirici, narenciyeyle ilgili değil ama meyveyle
ilgili. Kiraz ürünümüzün bundan sonra Japonya’ya da ihracatı kabul edilmiş ve
ihracatı yapılacak. Bunların hepsi sevindirici, üretici adına, ülkemiz adına
sevindirici gelişmeler.
Değerli milletvekilleri, benden önce arkadaşlarım da bahsetti ama
ben de tekrarlamadan edemeyeceğim. Tarımda sigorta başlı başına üreticiye
destek olan bir konuydu, yıllardan beri beklenen. Bunun geçtiğimiz senelerde,
yakın tarihte uygulamaya geçmesiyle birçok üreticimiz tarım sigortasından
istifade eder hâle geldi. Bu, sevindirici husustur.
Ayrıca şu rakamları da vermeden geçemeyeceğim: Bakın, bu yıl
içinde yaş meyve sebzeyle ilgili 312 adet tesis için yaklaşık 44 milyon TL hibe
desteği sağlanmış Bakanlıkça. Ayrıca makine ekipmanları için 12.915 adet ve
damla sulamada 2.734 adet olmak üzere yaklaşık 85 milyon TL destek yapılmıştır.
Mersin’e -narenciyenin başkenti bir yerde Antalya ile Mersin-
yapılan bu yıl içindeki yardım ise tarımsal destekleme kapsamında 2010 yılında
toplam 48,5 milyon TL Mersin iline yardım yapılmıştır.
Şimdi, geçtiğimiz yıllarda, geçtiğimiz sene üreticilerin
şikâyetinden bugüne Bakanlığa intikal eden, Hükûmete
intikal eden konularda neler yapıldığına da bakmak istersek ne durumdayız… Şunu
da kısaca söyleyebilirim: Rusya’ya ihracatımızda sıkıntılar olduğu burada ifade
edildi. Hem teknik yönden hem de firma bazında sıkıntılar vardı. Bilindiği
üzere 155 tane firma ancak komşumuz Rusya’ya ihracat izni almış idi. Süratle
firma sayısı tek taraflı olarak 292’ye çıkarılarak ihracat potansiyelimizin
artması sağlanmıştır.
Ayrıca ilaç kalıntılarının önlenmesiyle ilgili danışmanlık
ofislerinin kurulması çalışmaları devam etmektedir. Tarım danışmanlığı
müessesesini İktidarımız bildiğiniz gibi geçtiğimiz yıllarda gündeme getirdi ve
uygulamaya koydu. Bunun sayesinde ayrıca Avrupa Birliğine yapılan ihracatta da
Avrupa Birliğinin kabul ettiği kodeks bizim tarafımızdan da uygulanmaktadır.
İhracatta ilaç kalıntısı bu şekilde önlenme yoluna gitmiştir. Basından da takip
ettiğimiz gibi, duyduğumuz gibi -duyamadığımız gibi daha doğrusu- geçtiğimiz
yıllarda yaşanan olumsuz koşulların en aza indiğini, hatta yok olduğunu
görmekteyiz.
Daha önceleri yine ihracatçımızın sorunlarından, dolayısıyla
üreticiye intikal eden sorunlardandı, 23 tonluk parti başına analiz alınması.
Dolayısıyla bu çok sıkı 23 ton başına alınan numunelerden dolayı üreticilerin
ve ihracatçının sıkıntısı vardı. Bu şikâyet bahçe bazında kontroller yapılsın
diye önerildi. Bu da kabul edilmiş, çalışmalar yapılmaktadır. Ayrıca devam eden
analiz fiyatlarının yüksek olmasıyla ilgili şikâyet de, o da halledilmiş,
temize çıkan ürün analizlerinin ücretinin yarısını Dış Ticaret Müsteşarlığı
karşılamaktadır. Bu gibi somut önerilere karşı kesin tedbirler alınmasıyla
ihracattaki geçici tıkanıklığın geçilmesine çalışılmıştır.
Bundan sonra yapılacak olan da araştırma komisyonları kurarak
belli olan şikâyetlerde yeniden zaman kaybetmek değil, belli olan konularda Hükûmetimize ileterek, iktidarıyla muhalefetiyle bunları
ilgili bakanlıktan talep ederek hep birlikte yaptırmamızdır. Ben dolayısıyla bu
araştırma önergesinin aleyhinde oy kullanacağımızı belirtirken yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yemişci.
Sayın Varlı, buyurunuz.
MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Verilen önergeyle ilgili iktidar sözcülerini dinlediğimizde sanki
Türkiye’de her şey güllük gülistanlık. Sayın Ali Er 80’den sonra kurulan bütün hükûmetlerin milletvekilliğini yaptı. Demek ki bugüne kadar
yeterli ve doğru çözümleri bulamamışlar ki bu sıkıntılar hâlâ daha devam
ediyor. Sadece limonda, narenciyede değil, bu hayvancılıkta da yıllardan
beridir “Sıkıntı var, sıkıntı var.” dedik, hep iyileri, hep güzelleri
söylediler ama bugün gelinen nokta belli. Türkiye ithal kurbanlık getirdi ne
yazık ki. Şu anda çiftçi buğday ekmiyor, özellikle Çukurova çiftçisi buğday
ekmiyor. Sebebi girdilerin fazla olması, buğdaydan para kazanamaması.
Önümüzdeki yıl da buğdayla ilgili sıkıntı olacak. Ben şimdiden buradan uyarımı
yapayım da yarın bir gün söylenmedi denmesin en azından. Tutanaklara geçmek
açısından söylüyorum. İktidar milletvekilleri ne yazık ki doğruları değil de
yanlışları savunmakla yetiniyorlar. Bununla da siyasi şov yaparak kendilerini
ve milletimizi kandıracaklarını zannediyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Varlı.
Sayın Uzunırmak…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Parlamentonun değerli milletvekillerinin bir hususa
dikkatlerini çekmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, eğer teşvik mantık olarak
doğru kurgulanmazsa kaynak israfı anlamına gelir. İhracatçıya verilen destek ne
kadar üreticiye yansıyor? Saklama ve işleme safhasında verilen destek ne kadar
üreticiye yansıyor? Bütün bunları doğru analiz etmek gerekir. Tarımsal bütün
ürünlerdeki destek mantığının eşit fiyat uygulamasıyla eğer üretim maliyetleri
ile pazar fiyatları arasında oluşan, üreticinin aleyhine olan durumu gidermek
için bir teşvik sistemi getirilmiyorsa diğer yapılan bütün teşvikler doğru ve
verimli kullanılmış anlamına gelmez.
Dolayısıyla buradaki çiftçiye, direkt üreticiye verilecek olan
destek ürün bazındaki pazar fiyatı ile üretici maliyetleri arasında üreticinin
aleyhine olan durumun ortadan giderilmesine yönelik olmalıdır. Ali Er arz talep
konusunda bir şeyler söyledi. Daha geniş değerlendirilebilir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Uzunırmak.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- (10/327, 10/340, 10/456) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
30/11/2010 Salı günkü birleşiminde birleştirilerek yapılmasına ilişkin CHP
Grubu önerisi
30.11.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 30.11.2010 Salı günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Grup
Başkan Vekili
Öneri
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında
yer alan (Süt Üreticilerinin Sorunları); (10/327, 10/340, 10/456) esas numaralı
Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun, 30.11.2010 Salı
günlü birleşiminde birleştirilerek yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin lehinde Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan
konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine bir kargaşa ortamında süt üreticilerinin sorunlarını
tartışacağız. Verdiğimiz önergede bu sorunun bu Meclis tarafından çözülmesini
yeğlemekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, verdiğimiz önerge 19/2/2009. Bakın, uyarı ve
önerilerimizi dikkate almıyorsunuz ama sonunda cezayı hem üreticimiz çekiyor
hem tüketicimiz çekiyor. Bakın ülke ne hâle geldi. Tarım ve hayvancılık ülkesi
kurbanlığını yurt dışından kesmek zorunda kaldı. Tarım ve hayvancılık ülkesi
sütünü, süt tozunu, tereyağını yurt dışından almak zorunda kaldı.
Verdiğimiz önerge, araştırma önergesi 19/2/2009, iki yıl geçmiş
değerli arkadaşlarım ama anlatıyoruz, Sayın Başbakan “Çözüm, proje yok.” diyor.
Sizlere proje sunuyoruz. Bu proje neydi? Süt üreticilerine, Türkiye
hayvancılığına sahip çıkmaktı.
2008’de, 2009’da sizleri uyardık değerli arkadaşlarım. Birazdan
çıkar sözcüleriniz yine verilen desteklerden bahseder ama biz o kuraklık
döneminde, o kıtlık döneminde hayvanları besleyemeyen üretici adına, süt
fiyatları 40 kuruşa düştüğünde size “4 kuruş destek verin, gelin bu hayvancılık
bitmesin.” dedik ama ne yazık ki bizim söylemlerimizi dikkate almadınız,
geldiğimiz noktada yurt dışından et almak zorunda kaldık, canlı hayvan almak
zorunda kaldık, süt almak zorunda kaldık, süt tozu almak zorunda kaldık,
tereyağı almak zorunda kaldık.
Değerli arkadaşlarım, şu anda ülkemizde 13,5 milyon ton süt
üretiliyor ki bu hayvanları üreticilerimiz geçtiğimiz günlerde 7 bin Türk
lirasından ahırlarına bağladı. Biz geleceği görüyoruz, şimdi yine uyarıyoruz:
Gelecek yıl süt artacak. Bakın, 2002’de yemin çuvalı 9 liraydı, 10 lira kabul
edelim, şu anda 30 lira. Yani yemin çuvalı 3 kat artmış. O günlerde süt 40
kuruştu. Ne olması gerekiyor şu anda süt fiyatlarının? 3 misli artmış olsa
sadece yem girdisinden dolayı -mazotu söylemiyorum ilacı söylemiyorum, gübreyi
söylemiyorum- 3’le çarpsak 120 yani 1 lira 20 kuruş olması gerekiyor. Şu anda
kaç kuruş süt? 75 kuruş. Yani üreticinin eline geçen 70 kuruş. Yemin kilosu kaç
para? O da 70 kuruş. Yani yem 70, süt 70, bu iş bitmiş değerli kardeşlerim. Bu
işle bu hayvancılık yapılmaz. 70 kuruştan yem alacak, 70 kuruştan süt satacak,
onun arkasından bu hayvanın bakımı yapılacak, ilacı yapılacak, yonca ekilecek,
traktöre mazot alınacak, çocuğa giysi alınacak, elektrik alınacak, güğüm
değiştirilecek, süt sağım ünitesi değiştirilecek. Bunlar yapılabilir mi?
Değerli arkadaşlarım, Türk üreticisi gerçekten Avrupa
standartlarında, bugün kendine yapamadıklarını hayvanına yapıyor. Kendi için
barınma… Evlerine girin… Ben daha önce anlatmıştım, vatandaşımız kendisi için
yapamadığını hayvanı için yapıyor. Bir gün Ziraat Bankası yetkilileri geliyor,
ahıra giriyor, ahırı beğenmiyor. Ürkütlü’de geçti bu.
Abdullah Keleş amcam telaşlanıyor, bunlar kredi vermeyecek diye. Diyor ki
Ziraat Bankası yetkililerine: “Efendim, müsaitseniz buyurun yukarı çıkalım.”
“Ne yapacağız yukarıda?” diyorlar. Herhâlde ayran ikramı var, bal ikramı var
zannediyorlar. “Değil, değil.” diyor. “Çünkü siz benim ahırı beğenmediniz,
altının beton olmadığını söylediniz, camlarının küçük olduğunu söylediniz,
tavanının badanasız olduğunu söylediniz. Siz kredi verecekseniz ben inekleri
benim oturduğum yere çıkarırım, ben kendim ahıra inerim.” diyor.
Vatandaşımız üretmek istiyor. Bu şartlarda üretti. Onun için bu
süt üreticisinin sorunlarına eğilmek zorundayız. Bunun için verdik bu araştırma
önergesini.
Şu anda bakın, daha dün 40 kuruşa verdiği arpayı köylümüz bugün 75
kuruştan, 80 kuruştan almak zorunda kaldı. “Faizler düştü.” diyeceksiniz. Düştü
evet, biliyoruz, faizler düştü, teşekkür ederiz ama faizlerin düşmesine rağmen
bu üreticimizin eli hamur karnı aç yine. Neden? Çünkü girdiler çok pahalı.
Dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor şu anda Türk çiftçisi, dünyanın en
pahalı gübresini kullanıyor şu anda Türk çiftçisi, dünyanın en pahalı ilacını
kullanıyor şu anda Türk çiftçisi. E bunu görelim değerli arkadaşlarım, bunlar
araştırılsın, bir çözüm üretelim diyoruz, kooperatiflerimizi güçlendirelim
diyoruz. Süt Konseyi var. Süt Konseyi, okul sütünü sekiz yıldır… Biraz sonra
yine aynı kardeşim çıkacak, okul sütünden bahsedecek belki ama sekiz yıldır
okul sütünü yapamadınız. Kendiniz yorumlayın, son ayda kaç litre süt içtiniz?
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.
Kültürün temeli de beslenmedir. Beslenmede de hayvansal proteinler birinci
önceliktir. Her yaşta, her kiloda süte ihtiyacı var bu canlı vücudun. Süte
ihtiyaç var. Süt içen beyinler zekidir, süt içen beyinler üretendir. Ne diyor
Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk? “Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat
yaşamak isteyen toplumlar önce hassasiyetlerini, daha sonra istiklal ve
istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.” diyor. Benim üreticim çalışıyor,
yoruluyor, üretiyor ama biz onun ürününe sahip çıkmıyoruz.
Burdur bölgesinde şu anda yaklaşık 200’ün üzerinde kooperatifimiz
var. Toplu sağım merkezleri yapıldı, her biri 70 bin, 80 bin, 60 bin
dolaylarında bir rakama mal oldu. Niçin bu? İnsanlarımızı sağlıklı sütle
buluşturmak için. Bu kadar özveriye rağmen, bu yapılanlara rağmen, süt
üreticisi eli hamur karnı aç kalıyorsa bu emeklere yazık demektir; teknolojiye yazık,
veteriner hekimlik hizmetlerine yazık, Bakanlığın ayırdığı ödeneğe yazık.
Gelecek yıl vatandaşımızın bu inekçilikten vazgeçmemesi için, bu fabrikaların
kapanmaması için… Bu fabrikalar süt fabrikası. Bunlar, bu fabrikalar, bu
inekler, samanı alır, otu alır, yemi alır, kandan ve etten bu doğal gıdayı
ayırır, bize süt verir. Bunun adı süttür. Bunun kaynağı, ottur, samandır,
yemdir ama bu girdiler olağanüstü fiyatlarla alınıp satılmaktadır şu anda. Onun
için, bu araştırma önergemizin sizlerin oylarıyla kabul edilmesini istiyoruz.
Bakanlık şöyle bir sistem geliştirdi değerli arkadaşlarım:
“Dahilde işleme rejimi” adı altında 13 bin ton süt tozu ithalatı yapıyor her
yıl. Ne kadar yanlış. Ki, siz süt tozuna destek veriyorsunuz “Kullanılmayan
sütler daha korunaklı hâle getirilsin, vatandaş sütle buluşsun.” diye ama buna
rağmen yurt dışından süt tozu alıyorsunuz. Bakanlığı, bu yanlışlıktan bir an
önce dönmesi için uyarıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın, girdilerden saman şu anda 30-35
kuruş, pancar küspesi 50 kuruş. Pancar küspesi… İlinde şeker fabrikası olan
arkadaşlarıma, bir küspe çukuruna gitmesini tavsiye ederim, küspe çukuruna. O
küspe çukurunda öyle kavgalar oluyor ki sıra için, 1 ton küspe almak için… Şu
anda, Burdur’da, 400 tane, o 50 milyarlık, 70 milyarlık araçlarımız küspe
kuyruğunda bekliyor. Pancara kota getirdik, üretim azlığı var. Hâlbuki pancar
bizim her şeyimizdi, sütü üretiyordu, eti üretiyordu, yumurtayı üretiyordu, bir
beslenme kaynağıydı ama onu ihmal ettik. Küspe kuyruğunda her gün, bir araç en
az üç dört gün bekliyor, dört günde bir sıra geliyor. Küspenin tonu 50 bin lira
olmuş. Onun için, buraya da bir eğilmenizde fayda var diyorum.
Bu feryat sadece Burdur yöresinden değil, Trakya’dan, Ege’den,
Akdeniz’den, İç Anadolu’dan, Marmara’dan geliyor. Çünkü bu bölgelerde artık entansif hayvancılık yapılıyor. Trakya bölgesi sütün en
güzelini üretiyor ama Trakya üreticileri şunu sesleniyor, Burdur üreticileri
şunu sesleniyor: “1 litre süt, 1 litre suya eş değer.” Bu fiyat yakışıyor mu?
Şurada 25 kuruştan çay içiyorsunuz. 25 kuruş çay, 60 gram. Litresi kaç liraya
geliyor? 5 bin liraya geliyor. Sütün litresi 70 kuruş. Satış maliyeti 2 lira, 1
lira 95 kuruş. Aradaki makas da çok açıldı. Aradaki makasın bir an önce
kapatılması gerekiyor. Onun için bu araştırma önergesinin kabul edilmesi
yönünde desteklerinizi bekliyorum.
Bakın, değerli arkadaşlarım, Burdur günde 800 ton süt üretiyor,
800 ton. Bu süt üretimini yaparken ineğin ağzından giren yemden KDV ödüyor,
inek memesinden çıkan sütten KDV ödüyor, mazottan KDV ödüyor. Şimdi, çıkıyor
burada iktidar sözcülerimiz “Şu kadar destek verdik, suni tohumlamaya bunu
verdik, yeme bunu verdik, gübreye bunu verdik.” diyor ama alınanları hiç
konuşmuyor, alınanlar konuşulmuyor. İneklerin sütünden yüzde 6’dan KDV kaç lira
alındı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Yılda Türk çiftçisinden en az 15
milyar dolar devletimiz gelir ve getiri sağlıyor ama Türk çiftçisine bunun ancak
5’le 6 milyar dolarını verebiliyoruz. Biz gayrisafi millî hasılanın yüzde
1’inden az olmamak üzere bir kanun yaptık, tarım ve hayvancılık desteklenecek
diye ama onda da aldığınız o yetkiyi yine kullanmıyorsunuz. Diyorsunuz ki:
“Avrupa Birliği ülkeleri en az yüzde 2’yle bu işi çözmüş.” Ama benim ülkemde
kanun yaptık, gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 1’i ama bu yüzde 1’ini çok
görüyorsunuz, yüzde 0,49’la tarım ve hayvancılığı geliştirmek istiyorsunuz.
Bununla bu iş olmaz, Bakanlık sınıfta kalır.
Süt üreticilerinin sesine kulak verilmesini sizlerden talep
ediyor, yüce Meclisi tekrar saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Aleyhinde Bursa Milletvekili Ali Koyuncu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Koyuncu.
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin süt ve süt sektörüyle ilgili Meclis araştırması
açılmasıyla ilgili vermiş olduğu önergenin aleyhi hakkında, hususunda AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla,
dostlukla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, verilen bu araştırma önergesini okudum.
Yukarından aşağı, aşağıdan yukarı, sağdan sola, soldan sağa okuduğumda baktım,
gördüm ki bu önergenin gerekçeleri gerçekten acaba… Hayretler içerisinde
kaldım, dedim ki: Akşam yatılmış, sabahleyin de kalkılmış, gece de bir rüya
görülmüş, bu rüyada verilen rakamlar çerçevesinde arkadaşlarımız bir önerge
hazırlamışlar ve gerekçelerini de ortaya koymuşlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu gerekçedeki rakamlara baktığımızda
gerçekten bunların nereden alındığını, hangi verilerden alındığını ben merak
ettim. Ama dedim ya az önce, yukarıdan aşağı, aşağıdan yukarı, sağdan sola,
soldan sağa baktım, okudum, araştırdım, dedim ki: Bu arkadaşlarımız, aynen eski
alışkanlıkları çerçevesi içerisinde, karalama, yaralama anlayışı içerisinde
akşam yatmışlar, gece bir rüya görmüşler, bu rüya çerçevesinde de…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Bakın, verilen önergenin tarihi
2009.
ALİ KOYUNCU (Devamla) – Ramazan Bey, ben sizi dinledim.
Bu rüya çerçevesinde de bu önergeyi vermişler.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – 2009’da verildi önerge.
ALİ KOYUNCU (Devamla) – Şimdi, buradan bizleri televizyonları
başında izleyen hem Türk çiftçilerine hem de yüce Meclisimize doğru bilgileri,
Türkiye Cumhuriyetinin bir milletvekili olarak, hem de bu sektörün içerisinden
gelen bir milletvekili olarak ahirete bırakmayacağız.
Burada da bunları söylememiz gerekiyor.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Mazot kaç para, mazot? Mazot
fiyatlarından bahset!
ALİ KOYUNCU (Devamla) – Şimdi bakıyoruz, değerli kardeşlerim…
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Mazot kaç para?
ALİ KOYUNCU (Devamla) – Önergeniz burada kardeşim! Okuma yazma
biliyorsunuz, tabii ki buraya geldiniz, açın okuyun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Önerge tarihi 2009.
ALİ KOYUNCU (Devamla) – Verdiğiniz önergeden bahsediyorum. Doğru
bilgileri de burada söyleyeceğiz, söyleyeceğiz.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Söyle, mazotun fiyatını söyle.
ALİ KOYUNCU (Devamla) – Şimdi diyorsunuz ki: Türkiye'de…
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Kaç para olduğunu söyle.
ALİ KOYUNCU (Devamla) – … değerli kardeşlerim, 13,5 milyon ton süt
üretimi var diyoruz. Gerçekten bu böyle mi? Hayır, yanlış.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Hayır, 2009 fiyatı…
ALİ KOYUNCU (Devamla) – Türkiye'de süt üretimi 12,5 milyon ton, 1
milyon ton da fazla söylemişsiniz. Ama
yani, şimdi siz burada fazla söylediniz diye popülist bir politika yaparak
“Efendim, biz süt üretimini daha da çok artırdık.” mı diyelim? Hayır. Biz
doğruları söyleyeceğiz, doğruları söyleyeceğiz. Bizim misyonumuz bu millete
doğruları söylemek. Burada vermiş olduğunuz rakamları nereden aldınız, ben bunu
bilemiyorum.
Değerli kardeşlerim, ayrıca, demişsiniz ki: “11 milyon 150 bin
büyükbaş hayvan var.” demişsiniz. Hayır, öyle
değil. Türkiye'de 10 milyon 850 bin hayvan var. Ayrıca, yine diyorsunuz
ki… Örgütlü üretici ve örgütsüz üreticiyle ilgili süt fiyatlarını
söylüyorsunuz, 370 liradan bahsediyorsunuz eski parayla. Ya Allah’ın aşkına,
bütün milletvekillerine, bütün herkese buradan sesleniyorum: Türkiye'nin
neresinde eski parayla 370 bin liraya süt var? Niye bunları yalan yanlış burada
yani eksik bilgilerle konuşuyoruz? Yok kardeşlerim, böyle bir uygulama yok,
Türkiye'nin hiçbir yerinde 370 bin liraya süt satılmıyor.
Ayrıca yine diğer bir konu, Ulusal Süt Kayıt Sistemi kuruldu. Yani
burada ben Ramazan Bey’den şunu beklerdim: Evet, Ulusal Süt Kayıt Sistemi
kuruldu. Gerçekten, sizler bugüne kadar Türkiye'de olmayan ve gerçekten Avrupa
Birliğine giriş süreci içerisinde kayıtlı sütün kota açısından ne kadar önem
arz ettiğini burada açıklasaydınız, deseydiniz ki “Ey Hükûmet
yetkilileri, Avrupa Birliğine AK PARTİ Hükûmetiyle
birlikte süratli bir şekilde girilmesi noktasında çabalarınız var,
gayretleriniz var. Türk halkı da bunu takdir ediyor ki size destek veriyor ama
kayıtsız sütü kayıt altına alma noktasında ne yaptınız?” diye bana sorsaydı, o
zaman yine ben, oturduğum yerden Ramazan Bey’i alkışlardım, ama bakın, ben
söyleyeyim:
Değerli kardeşlerim, AK PARTİ Hükûmetine
kadar, bu ülkenin ne kadar keçi sütü var, ne kadar inek sütü var, ne kadar
manda sütü var, ne kadar büyükbaş hayvanın sütü var, bunları biliyor muydunuz?
Yani bu ülkede koyunlar ne kadar süt veriyor, inekler ne kadar süt veriyor,
bilinmiyordu. Ne zaman bilindi? Bizler geldik, Ulusal Süt Kayıt Sistemi’ni
kurduk. Şu anda Türkiye’de bugüne kadar kurulmayan Ulusal Süt Kayıt Sistemi
bizim Hükûmetimiz döneminde kurulmuştur.
Ramazan Bey, Burdur’da ne kadar süt üretildiğini, ne kadar koyun
sütü, ne kadar keçi sütü, ne kadar manda sütü üretildiğini biliyor muydunuz?
Bilmiyordunuz. Ulusal Süt Kayıt Sistemi çerçevesinde biz bunları
gerçekleştirdik. Bunların takdir edilmesi gerekirken, maalesef konuşulmuyor.
Ayrıca, yine doğru bilinen bir yanlış var değerli kardeşlerim,
doğru bilinen bir yanlış var. Temcit pilavı gibi, hayvancılıkla ilgili bir konu
olduğunda bunları çıkıyorsunuz, söylüyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Efendim siz süt
tozu ithalatı yapıyorsunuz.”
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Yapmadınız mı?
ALİ KOYUNCU (Devamla) – Ya, el insaf, elinizi vicdanınıza koyun…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Şu anda gelmiyor mu?
ALİ KOYUNCU (Devamla) – Değerli kardeşlerim, üçüncü dünya
ülkelerine süt ürünleri ihracatı sizin aklınızın ucundan geçmezdi…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Almadınız mı?
ALİ KOYUNCU (Devamla) – …biz artık dünyaya süt ürünleri ihraç
ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Onun içinde yüzde 19’luk bir vergi
var. Bu yüzde 19’luk vergiden kurtulmak için, işte, Burdur’daki, Bursa’daki,
Amasya’daki, Trakya’daki süt üreticisinin sütünü değerlendirip üçüncü dünya
ülkelerine satmamız için ne kadar süt tozu ithal ediyoruz? Daha önceki hükûmetler döneminde de ithal edildi. Ne kadar? 25 bin ton.
Kardeşim be, 25 bin ton sütün ne anlama geldiğini, 13,5 milyon tonda akıl, mantık,
ilim, bilim kuralları çerçevesinde bir hesap edin. Niye kandırıyorsunuz bu
insanları! Kandırmayın. Biz, yüzde 19’luk vergiden kurtulmak için, 25 bin ton
süt tozu ithalatını, daha önceki hükûmetlerin yapmış
oldukları gibi bu ithalata izin verdik. Neden? O yüzde 19’dan istifade etmek
için.
Ayrıca, 25 bin tondan ne kadar süt tozu yapılıyor? 2.500 ton. Bu
süt piyasasında ne anlama gelir? Hiçbir anlama gelmez değerli kardeşlerim.
Ayrıca, yine burada bakın sizin yazdıklarınızdan ve verdiğiniz
önergeden bahsediyorum. Diyorsunuz ki: SEK sütün özelleştirilmesi…
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Atma Ali atma, din kardeşiyiz!
ALİ KOYUNCU (Devamla) – SEK süt bizim dönemimizde mi özelleşti?
Değerli kardeşlerim, okuduysanız, eksik bilgiler var burada. SEK
süt 1997 yılında özelleşmiştir. Bu bilgiyi de buradan, doğru bilgiyi de değerli
kardeşlerim sizlerle paylaşmak istedim.
Ayrıca, burada Ramazan Bey yine söylerken şunu söyledi: İşte köylü
bir amca Ziraat Bankasına gitmiş de kredi bilmem ne falan alamamış… Bakın,
onlar sizin dönemlerinizdeydi. Eskiden salavat getirerek Ziraat Bankasının
kapısından içeriye sağ ayakla girilirdi sol ayakla çıkılırdı, şimdi Ziraat
Bankasının yetkilileri köylere gidiyor, sizin damlarınıza geliyor, evlerinize
geliyor. Sıfır faizli krediyi verdik, sıfır faizli! Ama bunu rüyanızda
görmediniz değil mi? Ama biz gerçekleştirdik, gerçekleştirdik değerli
kardeşlerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bizden önce hayvancılığa verilen destekleme miktarı ne kadardı? Ne
kadardı? Ne kadardı değerli kardeşlerim? 83 milyon destekleme verilirken bugün
ne kadar veriliyor? Ne kadar veriliyor? Söylüyorum ne kadar verildiğini…
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Atma, atma!
ALİ KOYUNCU (Devamla) – Ne atması be kardeşim! Okuma yazma
biliyorsan al oku hayvancılığa verilen desteklemeyi.
1 katrilyon 251 trilyon lira veriliyor. 83 trilyon lira mı eski
parayla büyük, 1 katrilyon 250 trilyon lira mı büyük? Tabii ki bunu insanlar
biliyor, görüyor ve çıkıyorsunuz diyorsunuz ki: Efendim, bu ülkenin ete
ihtiyacı var, bu ülkenin süte ihtiyacı var. Ya, bu ülkenin bugüne kadar AK
PARTİ İktidarı döneminde, sekiz yıl içerisinde nüfusu arttı mı, artmadı mı?
Şimdi gelin hesabı beraber yapalım. Sizin anlayacağınız dilden ve halkımızın
anlayacağı dilden konuşuyorum. Siz de anlayacaksınız. Beni dinleyin, şimdi bir
hesap yapacağız sizinle beraber. Şimdi, bu ülkenin nüfusu arttı mı sekiz yıl
boyunca? Arttı.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hile yaptınız, hile, nüfusu 73
milyondan 70 milyona düşürdünüz.
ALİ KOYUNCU (Devamla) – Peki, bu ülkeye gelen turist sayısı arttı
mı? 8-9 milyondu turist sayısı, 30 milyona çıktı mı? Çıktı. Millî gelir arttı
mı?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Angus
sayısı arttı mı? Angusu söyleyin, angusu!
ALİ KOYUNCU (Devamla) – Angus boğasından
mı bahsediyorsun?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Angus
geldi mi, gelmedi mi?
ALİ KOYUNCU (Devamla) – Sen veteriner…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayın Sayın Koyuncu.
ALİ KOYUNCU (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
10 milyondan, 9 milyondan… 30 milyon turist bu ülkeye gelmiş.
Bunlar ne yediler? Ağaç mı yediler? Dağ, taş mı yediler? Bunlar et yemediler
mi, süt içmediler mi? Ayrıca, bu ülkenin millî geliri 2002 yılından 2010 yılına
kadar 2 bin dolarlar seviyesinden 11 bin dolarlara çıkmış mı? Şimdi ilim, bilim
kuralları çerçevesinde, bir ülkede millî gelir arttığında, insanlar tahıldan
ete dönerler, et ve süt tüketimi olur. Ya, bir tane vatandaş gördünüz mü
yabancısıyla yerlisiyle “Ben et bulamadım, et arıyorum; ben süt bulamadım, süt
arıyorum” diyen? Ya, bırakın bu karamsarlıkları.
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Alacak hâli mi kaldı ya? Millette para
mı var?
ALİ KOYUNCU (Devamla) – Gelin, hep birlikte bu ülkede gülleri
açtıralım. Herkesin de bu güllerden koklamasını sağlayalım. Çiftçiye de
koklatalım, diğer vatandaşlarımıza da bu gülleri koklatalım.
Ramazan Bey, geçen konuşmamda şunu söylemiştim değerli kardeşim:
Sıfır faizli hayvancılık kredisinden yararlandıralım demiştim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Koyuncu.
ALİ KOYUNCU (Devamla) – 2’sinde Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bir
genelge çıkarttı hayvan işletmeleriyle, damlarla ilgili, haberin var mı? Onu
oku. Okumadıysan da ben yine size göstereyim. Hayvancılık damlarıyla ilgili bir
genelge. Biz kolaylaştırıyoruz, zorlaştırmıyoruz değerli kardeşlerim.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Başkanım, sizlere de teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Koyuncu.
Sayın İnan, buyurun.
MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ali Bey’i heyecanla izledik. Kendisi de herhâlde söylediklerine
inanmıyor, öyle zannediyorum ama…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, grup önerileri üzerinde
sayın milletvekillerine 60’ıncı maddeyi uygulamanız yersiz efendim.
BAŞKAN – Efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, şu anda grup önerisi…
BAŞKAN – Şimdi bir uygulamaya geçtim Sayın Elitaş.
Buyurunuz Sayın İnan.
MÜMİN İNAN (Niğde) – Efendim, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, ben o uygulama hakkında
konuşuyorum.
BAŞKAN – Efendim, 60’a göre herkesin söz hakkı her zaman vardır.
Bunu Grup Başkan Vekili olarak en iyi sizin bilmeniz lazım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, grup önerileri konuşulurken
60’ıncı maddeye göre söz verilmez Sayın Başkanım. Yeni bir uygulama mı?
BAŞKAN – Öyle bir sınırlama ben okumadım efendim.
Buyurunuz Sayın İnan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olur efendim? Kanunlar ve Kararlardan
sorun.
MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yaklaşık üç yıl önce Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de süt
üreticilerinin sorunlarıyla ilgili, hayvancılık sorunlarıyla ilgili çeşitli
defalar bu konuları gündeme getirmemize rağmen, maalesef, Hükûmet,
bu konuların sorun olarak varlığını kabul etmediği için bugüne kadar
görüşülmedi. Yaklaşık üç yıl önce yine süt üreticileriyle ilgili
öğrencilerimize ve askerlerimize süt dağıtımı ve sütçülerin desteklenmesi
konusunda önerilerimiz olmuştu. Dolayısıyla süt inekçiliğine sahip çıkarsak
damızlığa da sahip çıkarız, et üretimine de sahip çıkarız düşüncesiyle bu
önergeleri getirmiştik ama gelinen noktada Türkiye, maalesef kurbanlık et ithal
eder hâle geldi. Bu sorun değil de nedir?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnan.
Önerinin lehinde Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu.
Buyurunuz Sayın Serdaroğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine söz aldım.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, önergeye “Rüya mahsulü.” diyen Sayın Ali
Koyuncu ve İktidarın rüya gördüğünü ifade etmek istiyorum ve Sayın Ali Koyuncu
burada ahkâm kesti ama ben hafta sonu Bursa’da ve Yalova’daydım, oradaki süt
üreticilerinin ağladığını sizlere ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu grup önerisi süt ve süt ürünleri
üreticilerimizin içinde bulunduğu sorunları gündeme getirmek için fevkalade
önemlidir. Yandaş medya organları vasıtasıyla topluma pembe hayaller satan AKP
İktidarının tarım ve hayvancılığımızı getirdiği noktayı bu önergeler
vesilesiyle bir kez daha önünüze getirmek, dikkatinize sunmak istiyorum. AKP
sözcülerinin ballandıra ballandıra anlattığı “Şunu yaptık, bunu yaptık, şu desteği verdik,
bu desteği verdik, krediyi artırdık, faizi indirdik.” sözlerini bugüne kadar çok
duyduk, çok! Biliyoruz ki sözcüler bugün de aynı şeyleri tekrar edecekler ve
ettiler. Milletimizin de üreticimizin de çiftçimizin de bu sözlere karnı tok.
Neden? Çünkü mal meydanda! Nasıl? Bu ülkede bugün borçsuz bir çiftçiyi bulmanız
mümkün değil.
Değerli milletvekilleri, hayvancılığımızın bu noktada olmasının en
temel sebeplerinden bir tanesi, süt ve süt ürünlerinin yıllardır para
etmemesindendir. Bakın, tüm dünyada süt besiciliğindeki ölçü şudur: 1 litre süt
2 kilogram yem alabilmelidir. Oysa ülkemizde yem fiyatları 2002 yılından bugüne
kadar üç defa artmıştır, 13 liradan 39 liraya çıkmıştır. Bugün 1 litre süt
sadece 600 gram yem alabilmektedir. Biraz önce de ifade ettiğim gibi, AKP
sözcüleri ne derse desin, rakamlar üreticilerimizin iflasını bütün çıplaklığıyla
ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, geçen sekiz yılda yem ve ilaç gibi girdi
fiyatlarının inanılmaz artışına rağmen süt fiyatının yedi yıl boyunca artmaması
besiciliği, dolayısıyla hayvancılığımızı olumsuz etkilemiştir. Özellikle 2006,
2007, 2008 yıllarında 35 kuruşa kadar düşen süt fiyatı sonucunda süt
üreticileri üretim maliyetlerini karşılayamamışlar, bankalara ve birliklere
borçlanmışlardır. Nihayetinde başka çıkış yolu bulamadıkları için damızlık
hayvanlarını kesimhanelere göndermişlerdir. İşte bu süreçte özellikle orta
çaplı süt işletmeleri bir bir iflas ederek
kapanmıştır. Bu ise hayvan varlığımızın azalmasının en önemli nedenlerinden bir
tanesidir.
Değerli milletvekilleri, hayvan varlığımızın azalmasında diğer
önemli bir neden de Hükûmetin uyguladığı yanlış
teşvik politikalarıdır. AKP, hayvancılığı terörü önleme aracı olarak görmüş, bu
sebeple hayvancılık teşvikini güneydoğuyla ilgili sınırlı tutmuştur. Oysa bunun
yanlış olduğunu, bu teşvikin ülkemizin her bölgesine yayılması gerektiğini
Milliyetçi Hareket Partisi olarak defalarca ifade etmemize rağmen, her zaman
olduğu gibi İktidar “Dediğim dedik, çaldığım düdük.” anlayışıyla hayvancılığı
teröre maalesef kurban etmiştir.
Hükûmetin hayvancılık
desteğini güneydoğuya vermesi ile ülkemizin önemli hayvancılık merkezlerinden
Kastamonu’muzda hayvancılık büyük darbe almıştır. Hükûmetin
bu yanlış kararı İç Anadolu’dan Karadeniz’e, Ege’den Trakya’ya bütün
hayvancılığımızı vurmuş ve bitirmiştir.
Değerli milletvekilleri, süt üreticilerimizi tedirgin eden, süt
besiciliğinden vazgeçme noktasına getiren AKP’nin diğer bir yanlış kararı ise
süt ve süt ürünleri ithalatına izin vermesidir.
Ekim ayında alınan bir Bakanlar Kurulu kararıyla 4.500 ton süt,
krema ve tereyağı için ithalat izni verilmiştir. Verilen izin toplamda küçük
gibi görülse de “Bu ithalatın, ette olduğu gibi arkası gelecek midir?” sorusunu
gündeme getirmektedir.
AKP’nin mevcut sabıkaları nedeniyle akla gelen başka bir soru da
“Bu ithalat izniyle kimlerin çıkar sağlayacağı?” sorusudur. AKP İktidarı, bir
yandan tarım ve hayvancılığa verdiği destek, yaptığı yatırımlar ve teşvik
politikalarıyla övünürken, diğer yandan etten sonra süt ve süt ürünlerine de
ithalat kapısını açmıştır. Yani her konuda yaptığı gibi bu konuda da kendi çiftçisini,
kendi köylüsünü, kendi besicisini ithalatla vurmuştur. Neticede, İktidarın
geçen sekiz yılda yürüttüğü yanlış tarım politikaları sonucunda tarım ürünleri
ithalatı yıllık 3 milyar dolardan 11 milyar dolara çıkmıştır. Böylece, her yıl
fazladan 8 milyar dolar AKP tarafından yabancı çiftçinin cebine aktarılmıştır.
Özellikle tarımda her şeyi ithal eder hâle gelen ülkemizde insanımız eti gramla
yiyemez konuma gelirken, Uruguay’dan ithal edilen anguslara
maalesef muhtaç edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, taa 2001
yılında bugünleri görerek “Anadolu alacası” adıyla yerli hayvan ırkımızı üretme
çabalarını başlatan Milliyetçi Hareket Partisi ve o dönemin Milliyetçi Hareket
Partili Tarım Bakanının hakkını da teslim etmemiz gerekiyor. Yerli ırklarımızı
ıslah çalışmaları nedeniyle o gün bizi hayvancılık üzerinden ırkçılık yapmakla
suçlayan zihniyet ile bugün yerli hayvan ırkımızı yok olma noktasına getiren ve
angus ithal eden zihniyet aynı zihniyettir. (MHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Hükûmet
hayvancılık politikasını başından itibaren yanlış yürütmüştür. “Ette şunu
yaptık, sütte şunu yaptık, hayvancılığa şu yenilikleri getirdik.” diyerek hem
toplumu kandırmış hem de kendisini aldatmıştır. Aslında, tarım ve
hayvancılığımıza yenilikler Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon döneminde
getirilmiştir. Şayet Hükûmetin dediği gibi olsaydı
bugün et ithalatı yapılır mıydı? Bugün, süt ve süt ürünleri ithalatı yapılır
mıydı? Hayvan varlığımız küçükbaşta yüzde 70, büyükbaşta ise yüzde 40 azalır
mıydı?
Bakın, Sayın Bakan -maalesef burada yok- koca ülkenin tarım politikalarını ve Tarım
Bakanlığını yönetmek belediye veteriner müdürlüğü yapmaya benzemiyor. Etin
kilosunun 40 liraya çıktığı, küçükbaş hayvan varlığının yüzde 70, büyükbaş
hayvan varlığının yüzde 40 azaldığı, kurban ibadeti için bile ne idiği belirsiz hayvanların ithal edildiği bir ülkede istifa
etmek için daha neyi bekliyorsunuz, neyi?
Bakın, Sayın Tarım Bakanı, hayvancılığın teröre kurban edildiği,
tarımsal ithalat yoluyla yedi yılda 56 milyar doların yabancı çiftçinin cebine
konulduğu, 1 litre sütün sadece 600 gram yem alabildiği, bu nedenle besicilerin
iflas ettiği, süt hayvanlarının mezbahalara gönderildiği bir ülkede Tarım
Bakanının yapması gereken tek şey istifadır. İstifa edin. Bu ülkenin tarımına,
bu ülkenin hayvancılığına verdiğiniz zarar artık yeter. Başarısızlığınızı kabul
edin, istifa edin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Tarım
Bakanını görevden alma konusunda tecrübeli olan ve son günlerde görevden alma
mekanizmasını fazlasıyla işleten Sayın Başbakanımıza sesleniyorum: Ülke tarım
ve hayvancılığını batıran, görevinde son derece başarısız olan Tarım Bakanınızı
da paşa paşa görevden alın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.
Sayın Tütüncü…
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yani Sayın Ali Koyuncu’nun
açıklamalarını hayretle izledik. Yani Sayın Ramazan Kerim Özkan aslında önerge
tarihi 12 Şubat 2009 tarihteki rakamları kullandı. Kaldı ki bu rakamlar süt
üretimini ve hayvan sayısını olduğundan daha yüksek gösteriyordu, olduğundan
daha az göstermiyor. Buna rağmen Sayın Koyuncu’nun
böylesine celallenmesini doğrusu yadırgadığımızı ifade etmeliyim.
Türkiye’de tabii ki nüfus artıyor, artacak; tabii ki turist sayısı
artıyor, artacak. Gelir dağılımındaki adaletsizlik derinleşmekle birlikte,
artacak, talep artacak. Talebi karşılayacak üretimi niye yapamadınız kardeşim?
Burada hayvan sayısını azaltıyorsunuz. Yani böyle bir şey olabilir mi ve burada
nasıl böyle bir savunma yapılabilir, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz.
Angus…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tütüncü.
Aleyhte Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk…(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Ertürk.
AHMET ERTÜRK (Aydın) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin süt ve süt sektörünün, süt üreticilerinin
sorunlarıyla, problemleriyle ilgili vermiş olduğu önergenin aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve bizi izleyen değerli
üreticilerimize, ürettiği ürünlerle bizi besleyen, doyuran değerli
çiftçilerimize de saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum ve onların sorunlarıyla
dertlenen, onların dertlerine çözüm ve çare bulmak için sekiz yıldan bu yana
çaba harcayan, gayret eden bir Hükûmetin de ve o Hükûmetin mensup olduğu partinin bir üyesi olarak da
ülkemizin güzel geleceği için, Türkiye’mizin, Türk tarımının hak ettiği ve
layık olduğu onurlu ve saygın yere taşınması için çaba harcayan, gayret eden
başta Hükûmetimizin Değerli Bakanı ve milletvekilleri
olarak da çıkardığımız güzel yasalarla Türk tarımını olması gereken yere taşıma
uğraşı içerisindeyiz.
Elbette sorunlarımız vardır, elbette problemlerimiz vardır,
elbette dertlerimiz vardır ancak bu dertleri ve bu problemleri çözebilecek
irademiz de vardır. Onun için insanlarımız, üreticilerimiz, çiftçilerimiz hak
ettiği fırsatları ve imkânları bulmaktadırlar fakat burada muhalefet partisine
mensup milletvekillerimiz elbette kendilerine göre bir tavır ve duruş
içerisindedirler. İşte, kurban senaryoları vardı. “Kurban’da kurbanlık hayvan
bulunamayacak.” deniliyordu. Bakınız bunların hepsi bitti gitti. Kurban Bayramı’mızı hep beraber idrak ettik ve hiçbir vatandaşımız
da, kurban kesme ihtiyacı duyan, kurban kesme yükümlülüğünü kendisinde hisseden
hiçbir vatandaşımız “Ben kurbanlık bulamadım.” demedi. Onun için ülkemizde
muayyen zamanlarda, bilhassa bu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde
yaylalardan kaynaklanan, yaylaların üretime açılmasının yasaklanmasından
kaynaklanan sorunlardan ötürü bazı sıkıntılarımız olabilir. Türkiye bazen ithal
eder bazen de ihraç eder. Ama çok şükür Türk hayvancılığı aslında bugünlerde en
iyi noktadadır. Bunu böyle karamsar bir şekilde, kötümser bir şekilde
“Hayvancılık öldü, bitti gitti.” demek abesle iştigaldir.
Burada değerli milletvekilimiz dedi ki: “Yem fiyatları çok
yüksek.” Değerli arkadaşlarım, yemin içeriğindeki ham madde nedir? Buğdaydır,
elbette buğday fiyatlarının yüksek olmasını istemez miyiz? Kepektir, arpadır,
razmoldur, küspedir. Ayçiçeği fiyatlarının yüksek olmasını istemez miyiz? Pamuk
fiyatlarının yüksek olmasını istemez miyiz? Mısır fiyatlarının yüksek olmasını
istemez miyiz? Onları üreten kimlerdir? Onları üreten de çiftçilerdir. Aynı
çiftçiler hem buğday üreticisidir hem de süt üreticisidir. Aynı çiftçi hem
ayçiçeği üreticisidir hem de hayvancılık yapan bir insanımızdır, pamuk üreten
bir çiftçimizdir, hem bitkisel üretim yapmaktadır hem de hayvancılık
yapmaktadır. Onun için “Yem fiyatları çok yüksek, bu yüksek fiyatlarla üretim
yapılmaz, yazıktır, günahtır.” sözlerini söylemek, o yemin içeriğini üreten,
buğdayı üreten, mısırı üreten, ayçiçeğini üreten, pamuğu üreten çiftçilerimizin
ürünlerini ucuz fiyata satmalarını istemek demektir. Burada yapılması gereken
iş, maliyetlerin, bu girdilerin arttırılmasında fırsatları, imkânları lehe
çevirmektir. Ne yapıyor Hükûmetimiz? İşte, mazot
desteği, gübre desteği, yem bitkileri desteği, silajlık mısır desteği, yonca
eken insanlarımıza yonca desteği, yem bitkileri, yem bitkilerinden hayvan
pancarı ekenlere, tritikale ekenlere yem bitkileri
desteği, dekar başına vermek suretiyle, girdileri düşürmeye çalışıyor.
Gene kendileri de söylüyorlar. 40 lira litre başına süt yani 0,40
kuruş büyükbaş hayvanlarımızın sütlerinde ve küçükbaşlarımızın sütlerinde de 10
kuruş yani 100 lira destekleme verilmektedir. Keza, hayvan başına desteklemeler
süt hayvancılığında, mandada, büyükbaşta 225 lira destekleme verilmektedir.
Eğer çiftçimiz bir örgüt içerisindeyse, Damızlık Sığır Yetiştiricileri
Birliğine, üretici birliğine, HAYKOOP’a, hayvan
yetiştiricileri birliğine, KÖY-KOOP’a yani bir örgüt
disiplini içerisinde üretimini sürdürüyorsa... Damızlık Yetiştiricileri
Birliğinde mesela 50 lira hayvan başına ek destek verilmektedir.
Ayrıca, değerli arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; suni
tohumlamadan doğan buzağıya... Bakın, ırkımızın iyileştirilmesi, daha çok süt
veren, daha çok et alabildiğimiz hayvan ırkının geliştirilebilmesi için de suni
tohumlamayı Hükûmetimiz önemsemekte ve suni
tohumlamadan doğan buzağıya da buzağı başına 60 lira destek vermektedir.
Hayvanımız ikiz doğurduğu takdirde 2 tane 60 lira, üçüz doğurduğu takdirde 3 tane
60 lira destek almaktadır çiftçimiz.
Değerli arkadaşlarım, onun için, bugün süt fiyatlarının makul
noktaya gelmesinde, üreten insanlarımızın ürettiğini hak ettiği fiyattan
satabilmesinde yapılan bazı çalışmalar vardır. İşte, bunlardan birisi okul sütü
projesi, bir tanesi süt regülasyon desteği, bir tanesi ihracat desteği. Süt ve
ürünlerinin ihracatında fırsatları ve imkânları iyi değerlendiren
sanayicilerimize eğer üretim imkânları kısıtlıysa yüzde 50 hibe destek vermek
suretiyle süt ürünlerini ambalajlayan, paketleyen, işleyen müteşebbislerimize,
kurum ve kuruluşlarımıza, kooperatiflerimize yüzde 50... Bu faizli falan değil,
hibe destek bu. Yani vatandaşımız 400 bin liralık bir yatırım yapıyorsa, bunun
200 bin lirasını Hükûmetimiz, devletimiz, sen üretilen
bir ürünü değerlendirmek için bir ambalajlama, bir paketleme, bir üretim tesisi
kuruyorsun, ben de sana bu yaptığın işi yüzde 50, hibeyle, yaptığın masrafın
veya bedelin yüzde 50’sini ödemek suretiyle destek oluyorum demektedir. Bütün
bunları yok farz etmek niye? Anlamak mümkün değil. Eğer insanlarımız…
Tabii, buradan, konuşmacıların sözleri, konuşmacıların hitapları,
anlattıkları meseleleri dinleyen insanlarımız hayretle bizlere de söylüyorlar:
“Ya bu kadar, böyle bir zamanda, geçmiş yıllarda sıkıntı olmuştur ama şimdi
hiçbir sıkıntı yok.” Kuraklık oldu mesela üç sene önce. Elbette kuraklıkta
çiftçilerimiz sıkıntılar yaşadılar. Süt ürünlerinde bir ara fiyatlar aşağı
düştü. İlkbahar gelmesiyle, baharda hayvanların yeşil ot yemesiyle, havaların
çok ılık gitmesiyle bir anda süt üretiminde büyük bir artış oldu. Orada bir,
bir iki aylık gecikmemiz oldu. Hemen arkasından süt regülasyon kanunu çıkardık,
Ulusal Süt Konseyini kurduk, hemen tedbirleri aldık ve bakınız iki yıldan bu
tarafa artık böyle bir sorun yaşamıyoruz. İki yıldan bu tarafa süt
üreticilerimiz ürettikleri sütleri eder fiyattan satıyorlar. Besicilerimiz,
besledikleri hayvanları eder fiyattan satıyorlar.
Üreticimizin kazanmasını istemiyor muyuz ki böyle, burada, süt
hayvancılığının sorunları… Elbette sorunlarımız varsa konuşalım ama şu anda pik
noktaya gelmiş, üreten insanların ürettiklerini en iyi fiyattan satabildikleri
bir durumda, bizim tüketici insanlarımız “Ben pahalı et yiyorum, pahalı peynir
yiyorum.” derken, onları konuşmamız gerekirken, üreten insanların
ürettiklerinin hak ettikleri fiyatta olmadığını söylemek, gerçekten abesle
iştigaldir.
Sayın milletvekilleri, sıfır faizli krediyle yoğun bir talep oldu
Ziraat Bankamıza ve tarım kredi kooperatiflerimize. Tabii, insanlarımız
hayvancılık yapmak istiyor. Neden? Neden insanlar hayvancılık yapmak için
bankaya ve tarım kredi kooperatiflerine gidiyor? Para kazanıyor çünkü. Para
kazanılan bir iş yapmak istiyor insanlar. Şimdi para kazanılan bir işi, bu
insanlar para kazanmıyor… Peki, geri zekâlı mı bu insanlar, aptal mı bu
insanlar, ahır kurmak için, işletme kurmak için Ziraat Bankasına, tarım kredi
kooperatifine gidiyor? Hükûmetimiz desteklemek için
sıfır faizli, yedi yıl vadeli -yedi yıl vadeli, sıfır faizli- iki yıl ödemesiz,
beş yılda ödenecek şekilde hayvancılık desteklemeleri çıkarıyor. Çünkü neden?
Daha çok üreten bir Türkiye olması lazım. Çünkü Türkiye’nin protein açığı
yaşamaması lazım. Türkiye’nin ürettiğini, ihtiyacından fazla ürettiğini de yurt
dışına satabilecek bir duruşu var. Bugün komşularıyla sorunlarını tüketmiş,
dünyanın istikrar, Orta Doğu’nun ılıman, sakin ülkesi olan güzel vatanımızın
ürettiği ürünleri -işte demin narenciye konuşuldu, diğer muhalefet partimizin
verdiği önergeyle- Türkiye bugün zeytinyağında, incirde, fındıkta, kayısıda,
pek çok üründe yurt dışına ihracat yapmak suretiyle hem üreten insanlarımızın
ürettiklerinin hak ettiği fiyatlara gelmesine hem de ülkemizin ihracattan
kazanımlar sağlamasına gayret etmektedir. Sorunlarımız yok mudur? Vardır.
Mesela benim ilimde de incirle ilgili sorunlarımız vardır. Neden vardır? O
kadar aşırı bir sıcak yaşadık ki hiç yaşanmamış, son kırk elli yılın yaşanmamış
bir sıcağını yaşadık. Her ürünün belli bir üretim iklim değeri vardır. Belli
sıcaklarda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
AHMET ERTÜRK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, belli sıcak iklim şartları olduğu zaman da hemen bu ürünler
etkileniyor, işte ekşimtırak bir hâle geliyor, tadı bozuluyor. Ne yapıyoruz
bununla ilgili? Hemen kurumlarımızı çağırıyoruz, ziraat odalarımızı, Tariş İncir Birliğini, borsalarımızı, ilgili bakanlarımızla
buluşturarak burada çözüm ve çare bulmaya çalışıyoruz.
Sorunlar çözülmek için vardır ve insanlar bu sorunlarını çözmek
için çaba ve gayret harcarlarken elbette biz milletvekilleri de yasama organı
olarak burada bunları çözmek için çaba harcıyoruz. Mesela en son bir kanun
çıkardık, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu. Bu 11/6/2010
tarihli 5996 sayılı Kanun’un 11’inci maddesinde hayvancılık işletmeleri için
çok büyük kolaylıklar getirdik. Yani üreten insanlarımız için her türlü fırsat
ve çare vardır.
Ben bu duygularımla yüce heyetinizi ve bizi dinleyen, ürettiği
ürünlerle bizi besleyen değerli çiftçilerimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ertürk.
III.-YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Oylamaya geçmeden önce yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Diren, Sayın
Tütüncü, Sayın Bayram Meral, Sayın Oksal, Sayın Güvel,
Sayın Aydoğan, Sayın Çöllü, Sayın Güner,
Sayın Öztürk, Sayın Coşkuner,
Sayın Özkan, Sayın Ünlütepe, Sayın Özyürek, Sayın Hacaloğlu, Sayın
Arat, Sayın Günday, Sayın Erbatur,
Sayın Anadol, Sayın Arifağaoğlu.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/327, 10/340, 10/456) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
30/11/2010 Salı günkü birleşiminde birleştirilerek yapılmasına ilişkin CHP
Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza
sunacağım:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
A)
Önergeler (Devam)
2.- Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse’nin, (2/444) esas numaralı Kanun
Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/241)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
21.04.2009 tarih ve 2/444 esas numarası ile Başkanlığınıza gelen
ve tarafımdan verilen “4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” ile ilgili olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü’nün 37. maddesine göre işlem yapılması için gereğinin
yapılmasını bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Şevket
Köse
Adıyaman
BAŞKAN – Teklif sahibi olarak Adıyaman Milletvekili Şevket Köse.
Buyurunuz Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verdiğim İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile ilgili söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, “Ülkemizin en önemli sorunları nedir?” diye
halkımıza sorduğumuzda şüphesiz aklımıza ilk gelen yanıt ise işsizliktir.
Gerçekten, Türkiye’nin dört bir yanında işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk
manzaraları yaşanmaktadır. Hemen hemen her evde bir
işsiz bulunmaktadır. Hükûmetin çözemediği ya da
çözmek istediğimiz sorunlar da zaten bunlardan ibarettir.
Sayın milletvekilleri, ben bu kanun teklifini Nisan 2009’da Meclis
Başkanlığına sundum ve ne yazık ki geçen bir buçuk yılda işsizlik konusunda
ülkemiz geri gitmeye devam etmektedir. Hatırlayacağımız gibi 2009 yılının ilk
üç ayında işsizlik rekor boyutlara ulaşmıştı. Üstelik bu rakamlar TÜİK
rakamlarıydı. Başka bir ifadeyle, rakamlar düzeltildiğinde ortaya daha da kötü
bir tablo çıkmaktadır. Örneğin TÜİK rakamlarına göre 2006 yılında işsiz sayısı
2 milyon 442 bindir. Oysa bu rakam düzeltildiğinde 5 milyon 414 bin kişinin
işsiz olduğu görülmektedir. Maalesef Hükûmetimiz
böyle rakam oyunlarını da çok sevmektedir. Geçtiğimiz günlerde bir gecede
zenginleştiğimizi unutmayalım. Bir gecede Bakanlar Kurulu kararıyla zenginleşen
ama işsiz sayısı artan, hemen hemen her alanda dışa
bağımlı olan bir ülke görüntüsü inandırıcı olabilir mi?
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi işsizlik sigortası Mart
2002’den bu yana uygulanan bir sistemdir. Ancak Eylül 2007’ye geldiğimizde bu
sigortadan sadece 872 bin kişi yararlanmıştır. Bu rakamla bile İşsizlik
Fonundan yararlananların sayısının ne kadar az olduğunu görmekteyiz. Çünkü
işsizlik sigortasından yararlanabilmenin koşulları oldukça ağırdır. Bilindiği
üzere işsizlik sigortası için kesintiler 2000 yılından itibaren yapılmış,
ödemeler ise 2002 yılında başlamıştır. Başka bir ifadeyle İşsizlik Fonunda çok
ciddi miktarda para birikmiştir. Bu para bugün 40 milyar lirayı aşmıştır. Eski
deyimiyle 40 katrilyonun üzerinde bir rakamdan bahsetmekteyiz. Toplanan primler
ise işsizlere sigorta olarak dağıtılmamaktadır. Bu sigortayı hak edebilmek için
yerine getirilmesi gereken şartlar sosyal devlet ilkesiyle çelişmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İşsizlik Sigortası
Kanunu’nun 51’inci maddesi şöyle demektedir: “Hizmet akitlerinin sona
ermesinden önceki son üç yıl içinde en az 600 gün sigortalı olarak çalışıp
işsizlik sigortası primi ödemiş ve işten ayrılmadan önceki son 120 gün içinde
prim ödeyerek sürekli çalışmış olmaları kaydıyla işsizlik ödeneği almaya hak
kazanırlar.” Ama, görüyoruz ki Yasa’daki şartlar oldukça ağırdır. Şüphesiz ki
işçilerin lehinde bir düzenlemeye ihtiyaç vardır.
Benim verdiğim bu yasa teklifiyle 600 günlük çalışma süresinin 300
güne ve 120 günlük çalışma süresinin de
60 güne indirilmesini teklif ettim. Bundan daha doğal ne olabilir ki.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şayet, Hükûmet
sosyal devletin gereğini yerine getirmek ve ülkemizdeki işsizlerin durumunu
düzeltmek istiyorsa, sunduğum yasa teklifine lütfen destek versin. Bu yasa
teklifiyle ülkemizdeki milyonlarca işsize yardımcı olacağız. Eğer, ülkemizdeki
işsizlerin yaşam koşullarını iyileştirirsek, toplumun psikolojisine olumlu
katkı sağlamış oluruz. Halkımız işsizlik, yoksulluk ve yolsuzlukla
boğuşmaktadır ve bir an önce çözüm yolu da beklemektedir.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde üzücü olan başka bir tablo ise genç
işsizliğidir. Geçtiğimiz günlerde Ankara Ticaret Odasının TÜİK
istatistiklerinden yararlanarak hazırladığı bir rapora göre her 100 gencimizden
34’ü atıl durumdadır. Maalesef, bu atıl gençlerin büyük bir kısmı seçim bölgem
olan Adıyaman’da yaşamaktadır. Gençler içinde atıllığın en yüksek olduğu ikinci
il ise Adıyaman’dır. Sosyal ve ekonomik olarak hemen hemen
her konuda üvey evlat muamelesi gören Adıyaman ilimiz, gençlerin atıllığıyla da
kötü gidişatını yenememiştir. Adıyaman ilimizde gençlerimiz mevsimlik tarım
işçisi olmakta -karın tokluğuna çalışmakta- ya da kahvehane köşelerinde ve
gazetelerde iş aramaktadırlar. Oysa, Adıyaman gibi GAP’a büyük fedakârlık yapan
bir ilin tütün gibi stratejik bir ürünü bulunmaktadır. Hem sanayiye dönük hem
dünyanın en kaliteli ürünü elinde olan bir ilin bu kadar olumsuz tablo yaşaması
adaletle bağdaşmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İşsizlik sigortasından yararlanan yurttaşlarımız artarsa, en
azından bir parça daha mutlu bir ülke oluruz. Kardeşlerimize zarar gelmez diye
düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İşsizlik Sigortası Fonunda
biriken büyük miktarlarda paranın işsizliği azaltılması amacıyla kullanılması
konusunda çeşitli önerilerimiz olmuştur bu kürsüde. Bunları her fırsatta dile
getirmişiz. Süremin darlığı nedeniyle bu konulara girmek istemiyorum.
Önergemin kabul edilmesini diler, yüce heyeti tekrar en derin
saygılarımla selamlarım. Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Köse.
İstanbul Milletvekili Bayram Meral.
Buyurunuz Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Milletvekilimizin verdiği kanun teklifi hepinizce
malumdur. Türk-İş Genel Başkanı iken,
rahmetlik Ecevit’in Başbakanlığı döneminde bu fon oluşturuldu, bu fona katkı
sunan arkadaşlarınızdan birisiyim. Malumlarınız, ne zaman özelleştirme olmuşsa
binlerce insan işinden ve aşından olmuştur, geçici de olsa bunların
sıkıntılarını aza indirebilmek için bu fon oluşturuldu. Bu fona tabii, işçinin,
işverenin ve hükûmetin katkısı sağlandı. Bugün bu
fonda 58 katrilyon 943 trilyon para birikti. Bu, büyük bir fon değerli
arkadaşlarım. Bu paradan -kademeli olarak- 4 küsur milyar GAP’a verilecek,
devam itibarıyla 10 milyar lirayı dolduracak ve bu fon bu hâliyle kısmen
eritilmeye başlanacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bunun amacı, işinden olan insanların belli
süre için sorunlarını aza indirmektir ama uygulanan süre buna kâfi
gelmemektedir. Yani üç yıl içerisinde en az 600 gün prim ödeyen bir işçi bu
fondan yararlanma imkânına sahiptir. Biliyorsunuz, bizde, devlet, tarımda,
şekerde, ayrıca inşaatlarda ve ormanda kısa süreli işçi çalıştırmaktadır.
Bunların birçoğu bu süreyi doldurmakta zorlanmakta, bu fondan gereken katkıyı
da alamamaktadır. Değerli arkadaşlarım, bunun için Sayın Adıyaman
Milletvekilimizin yasa teklifinde ortaya koyduğu talep, bu süreleri biraz daha
uzatmak, işinden ve aşından olan, iş bulamayan, mağdur olan işçilerin
sıkıntılarını biraz daha aza indirmektir; bu para aslında bunun için ihdas
edilmiştir, bu fonun amacı, gayesi budur ama maalesef bu süre dar bir kalıba
sıkıştırılmıştır. İşçiler bundan büyük ölçüde yararlanmamaktadır.
Bakınız, değerli arkadaşlarım, bu fonda 48 trilyon para
birikmesine rağmen 3 trilyona yakın bir para işçilere dağıtılmıştır; bu büyük
bir haksızlıktır, büyük bir adaletsizliktir. O zaman ne yapmak lazım? Amacı bu
olan, geçmişte bu fona prim ödeyen ama özelleştirme nedeniyle, birçok nedenle
işten atılan işçilerin, bu fondan biraz daha uzun süreli yararlanması için,
yani amacına uygun olarak bu fonun kullanılması için saygıdeğer arkadaşımız bu
yasa teklifini vermiştir. Umuyorum ki bütün milletvekilleri buna olumlu
bakacaktır.
Bakınız, değerli arkadaşlarım -mutlaka size de geliyordur- TEDAŞ
da özelleştirildi. Öyle bir yasalar icat ettiniz ki, yani aklın alamayacağı
bazı kadrolar ihdas ettiniz. Şimdi, yüksekokul mezunu arkadaşları buraya
imtihanla almışsınız, işçi kadrosuna almışsınız, ne işçi ne memur. Şimdi,
burası özelleşmiş. Bu insanlar acaba hangi kadroda ihdas edilecek, bunu
bilmiyor. Bugün bizim kapımızı çaldı, sizin kapınızı çalıyor. Değerli
arkadaşlarım, bu insanları sağlıklı bir sisteme kavuşturmak için, bunların
hakkına hukukuna saygı duymak, bunların haklarını vermek lazım.
48 katrilyon para birikmiş. Amacı ne? İşten atılan işçiler bu
parayı kullanır. Ne olmuş bu para? 44 katrilyon para şu anda duruyor. Neyi
kullanmış? Bunun kullansa kullansa 4 trilyonunu
kullandığını, 3 trilyonunu kullandığını düşünün. Öbür para ne olacak peki
değerli arkadaşlarım? Bunun amacı bu, gayesi bu. İşten atılan işçiler bu parayı
kullanacak ama para birikmiş. Geçmişte bu fonların kullanıldığı gibi bunları
şimdi değişik amaçla kullanıyorsunuz, Tasarruf Teşvik Fonu böyle kullanıldı,
diğer fonlar bu şekilde kullanıldı; ondan sonra eritildi, tüketildi, bir bölümü
sonradan işçilere dağıtıldı.
Değerli arkadaşlarım, hepinizden özellikle talep ve teklif
ediyorum. Bu, çok ciddi bir sorundur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Umuyorum ki bu teklif kabul edilirse
en fazla sizin başınızın ağrısı azalacaktır, size daha az talep ve teklif
gelecektir sayın milletvekilleri. Yani muhalefet ne getirirse getirsin, ben
bunu reddederim mantığından lütfen biraz uzak duralım. Bu çok ciddi bir
konudur. İnsan işinden oluyor, bunun çocuğu okula gidiyor, yakıt parası
bulamıyor, elektrik parası bulamıyor, su parası bulamıyor. Bu insanların hiç
olmazsa kısmen bu sorunlarını, bu sıkıntılarını biraz aza indirme imkânı
sağlayacaktır bu teklif.
Bu teklifin kabulünü özellikle yüce Genel Kuruldan istiyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 18.00’e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.48
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
23’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.
Daha önce sayılarını okuduğum soruları Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Ali Babacan cevaplayacaktır.
Şimdi soruları okutuyorum:
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı
harcamalarına ve BOTAŞ’a borcuna ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1140) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Beşir Atalay tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Hazineye 4 milyar 491 milyon YTL, BOTAŞ'a yaklaşık olarak 700
milyon YTL borcu bulunan Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin, 2008 yılı içinde
düzenlediği konser, festival, resepsiyon, gösteri ve kutlamalara 20 milyon
YTL'ye yakın para harcadığı belirtilmektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1. Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından 2008 yılında düzenlenen
konser, festival, resepsiyon, gösteri ve kutlamalara 20 milyon YTL harcandığı
doğru mudur? Bu doğru ise Devletin tasarruf tedbirleri nerede kalmıştır?
2. Hazineye ve BOTAŞ'a olan borcunu ödemeyen Ankara Büyükşehir
Belediyesi Konser ve festivallere nereden ve nasıl para bulmaktadır? BOTAŞ'a
olan borcunu ödemediği için doğal gaz fiyatlarının artmasına ve vatandaşların
pahalı doğal gaz kullanmalarına neden olan Ankara Büyükşehir Belediyesi,
BOTAŞ'a olan borcunu ne zaman ödemeyi planlıyor?
2.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir’in, reel sektörün kredi ihtiyacına ve banka borçlarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1184) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Aşağıdaki sorularımın sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz
ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Küreselleşen ekonomik kriz içerisinde Türk sanayicisi ciddi
sıkıntılar yaşamaktadır. Bu sıkıntıların temelinde de bu şirketlerin bankalara
olan borçları neticesinde bankaların baskıları bulunmaktadır. Kriz yüzünden
mevduatların büyük bankalara kayması neticesinde orta ölçekli bankalar mevduat
gelmemesi neticesinde kredi kullandırtmıyor ve bu durum da reel sektöre
yansıyor.
Buna göre;
1) Orta ölçekli bankaların rahatlatılması ve dolayısıyla reel
sektöre kredi kullanımı vasıtasıyla kaynak aktarımı amacıyla mevduatlara
garanti verilmesi söz konusu mudur?
2) Reel sektörde faaliyet gösteren bu firmaların bankalara olan
borçları hususunda yeni düzenlemeler yapılacak mı?
3.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir’in, yabancı yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1331) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Aşağıdaki sorularımın sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Küreselleşen ekonomik krizin etkilerinin her geçen gün daha
derinden hissedildiği ülkemizde makro ekonomik stratejiler belirlemedeki
yetersizliklerle birlikte mevcut iktisadî sistemin de ekonomik krize karşı
yapılandırılmadığını görmekteyiz.
Buna göre;
1) Dövize Dünyada en fazla faiz ödeyen ülke neden hâlâ
Türkiye'dir?
2) Türkiye'ye gelen yabancı yatırımların ne kadarı istihdam
yaratıcı, ne kadarı finansman kaynaklıdır?
3) Türkiye'ye yatırım yapan yabancı şirketler kârlarını kendi
ülkelerine aktardıklarına göre Türkiye ekonomisi için sadece istihdam olgusu
yeterli midir?
4.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, tekstil sektörünün desteklenmesine ve borçlu
üreticilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1390) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Mustafa
Enöz
Manisa
Sorular:
1- Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası'nda borçları yapılandırılan
üreticiler bankaca takip listesine alınmakta ve bu üreticiler diğer kredi
imkânlarından yararlanamamaktadır. Böyle bir uygulama sizce doğru mudur?
Borçların yapılandırılmasının bir anlamı olması için bu yanlış uygulamayı ne
zaman durdurmayı planlıyorsunuz?
2- Ülkemiz için en önemli istihdam alanlarından birisi olan
tekstil ve konfeksiyon sektörünün üzerindeki vergi, sigorta ve enerji
yüklerinin hafifletilmesi ile ilgili bir çalışmanız bulunmakta mıdır?
5.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, KEY ödemelerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1442) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Ülkemizde yaşanan Ekonomik krizin dar gelirlilerimizi, İşçi, Memur
ve Emeklilerimizi de sıkıntıya soktuğu bir gerçektir.
Piyasada yaşanan nakit sıkıntısı büyük sorun iken, ödenmeyen KEY
hesaplarının ödenmesi, hem piyasa için hem de hak sahipleri için rahatlık
sağlayacak olması nedeniyle,
1. Birinci ödemede Resmi Gazetede ve İnternet adreslerinde ismi
çıkmayan Mükellefler büyük sıkıntılar ve listede eksikliklerin yaşanması
nedeniyle KEY ödemelerini alamamışlardır.
KEY ödemelerini alamayan Mükellefler için yapılan çalışma neden
uzamaktadır?
2. Genel olarak Ülkemizin bütününde ve seçim bölgem Gaziantep'teki
İşçi-Memur ve Emekli olmuş Mükelleflerin, dört gözle beklediği KEY ödemeleri ne
zaman yapılacaktır?
6.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, bireysel kredilerin geri ödemesindeki sıkıntılara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1456) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Son günlerde İcra dairelerinde ev, otomobil ve çeşitli eşya
için kullanılan bireysel kredilerin geri ödememeye bağlı olarak büyük oranda
icra takipleri başlamıştır.
Bu yönde faizlerin düşürülmesi ve ödeme kolaylığı konusunda bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
7.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, alkollü içecek reklamlarını düzenleyen tebliğe
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1513) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu'nun Alkollü içecek
Reklamlarını yeniden düzenleyen tebliği, her yönüyle baskıcı ve insan yaşamını
biçimlendiren amacını aşan yasaklayıcı niteliktedir,
1. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu'nun 20 Temmuz'da
yürürlüğe girecek olan,
Sinemalarda Alkollü İçki Reklamlarının yayınlanmasını ve etkisini
yok eden,
Yazılı Medya ve Elektronik iletişim araçlarıyla reklamı neredeyse
yasaklayan ve geniş bir yelpazede kısıtlamalar getiren tebliğin,
Bu ve benzeri kısıtlamalarını, yaşam biçimimize, kültürümüze,
Ülkemizin imajına ve Turizmimize olumsuz etkisi olmayacak mıdır?
2. Rakı ile Balığın, Şarap ile Peynirin, Bira ile Jips'in bir
arada gösterilmesinin engellenme mantığı hangi kriterlere dayandırılmaktadır?
İçkinin satışını ve tüketimini yasaklamak demek değil midir?
3. Bu tebliğ ile aşamalı olarak örtülü yasaklama mı getirilmek
istenmektedir?
8.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir’in, Gaziantep ekonomisinin teşvikine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1570) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Gaziantep ekonomisi çevresini saran teşvikli iller nedeniyle zor
günler yaşarken geçtiğimiz aylarda açıklanan yeni Teşvik Paketinde Gaziantep de
3'üncü dereceden teşvikli iller kapsamında değerlendirilmiştir. Yaşanan
ekonomik krizin etkilerini de azaltacağı düşünülen yeni Teşvik Paketinin
Gaziantep ekonomisinin mevcut kurumları için hiçbir getirisi olmadığı geçen
süre içerisinde anlaşılmıştır.
Buna göre;
1) Gaziantep'in en önemli sorunlarından olan mevcut işyerlerinin
varlığını sürdürebilmeleri için yeni bir ekonomik paket açıklanması söz konusu
mudur?
2) Özellikle üretim sektöründeki
kapalı işyerlerinin faaliyetlerine devam edebilmeleri için ne gibi acil
önlemlerin alınması düşünülmektedir?
9.- Ordu Milletvekili Rıdvan
Yalçın’ın, kamu bankalarının kredi ve mevduatlarını sigortalamalarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1577) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. 12.10.2009
Av.
Rıdvan Yalçın
Ordu
Soru:
1) Kamu bankaları ödedikleri kredileri ve uhdesindeki mevduatları
sigortalamakta mıdır?
2) 2002 itibariyle kamu bankaları bakımından ödenen toplam sigorta
primleri ayrı ayrı ne miktardadır?
3) 2002 itibariyle hangi şirketlere sigorta yaptırılmaktadır?
4) Ziraat Bankasının mevduat ya da kredi sigortalama alanında
kurulmuş bir iştiraki bulunmakta mıdır? Varsa kuruluşu hangi tarih itibariyle
gerçekleşmiştir?
10.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, ekonominin iyileştirilmesine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1587) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Karşılıksız çıkan çekler yeni şirketler batırmaya devam
etmektedir. Merkez Bankası verilerini kaynak gösteren gazete ve televizyon
haberleri, karşılıksız çek sayısının Eylül ayında yüzde 39 oranında arttığını
göstermektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1) Yetkili ağızlardan "iyileşme başlayacak"
açıklamalarının yapıldığı bir dönemde, karşılıksız çek sayısının yüzde 39
oranında artmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
2) Bu durumda yapılan açıklamalarla, açıklanan veriler birbiriyle
çelişmiyor mu?
3) Karşılıksız çek oranının yüzde 39'lara yükselmesi, açılan
ekonomik önlem paketlerinin yeterli olmadığını mı ortaya koymaktadır?
4) Toplumun tüm kesimlerini rahatlatacak yeni bir ekonomik paket
açıklamayı düşünüyor musunuz? Bu konuda çalışmanız var mıdır?
11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, işsizliğe yönelik önlemlere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1595) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Türkiye'nin siyasi gündemine ilişkin olarak İstanbul, Ankara,
Bursa, Kocaeli, Edirne, Van, Erzurum, Şanlıurfa ve Diyarbakır gibi İllerde
yapılan araştırmada; vatandaşların hükümetin açılım konusuyla pek ilgilenmediği
ve en büyük dertlerinin işsizlik ile ekonomik sorunlar olduğu ortaya çıkmıştır.
Bu araştırma işsizlik konusunda da TÜİK rakamlarıyla paralellik göstermiştir.
Bu bilgiler ışığında;
1- Bu illerimizde yapılan araştırmayı dikkate almayı düşünüyor
musunuz? Vatandaşlarımızın en büyük derdi haline gelen işsizlik ve ekonomik
sorunlarının çözümüyle ilgili bir takvim verebilecek misiniz?
2- Geçen yılın Ağustos ayında yüzde 9,8 olan işsizlik oranı, bu
yılın Ağustos ayında yüzde 13,6 olarak gerçekleşmiştir. Her ay artış gösteren
İşsizliğe ne zaman çare bulacaksınız?
3- İşsizlikle mücadele konusunda hükûmetinizin
bugüne kadar aldığı tedbirler maalesef yetersiz kalmıştır. Yetersiz kalan bu
hedeflerinizi revize etmeyi düşünüyor musunuz? Hükûmetinizin
kısa, orta ve uzun vadeli yeni hedefleri nelerdir?
12.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un, KEY ödemelerine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1602) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Konut Edindirme Yardımları ile ilgili sorumun Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Mehmet
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
1- Çalışanlardan kesilen Konut Edindirme Yardımlarının bir kısmı
kurumların eksik bildirimi nedeniyle ödenmemiştir. Aradan geçen sürede
çalışmaların tamamlanamadığı ödemelerin yapılabilmesi için yeni bir yasal
düzenleme gerektiği yetkililerce ifade edilmiştir. Çalışanların KEY ödemeleri
ne zaman yapılacaktır?
2- Bu konuda bütçede yeterli kaynak olmadığı doğru mudur?
3- KEY ödemelerinin yapılabilmesi için yasal düzenleme yapılması
gerekliyse bu kanun tasarısı ne zaman TBMM gündemine getirilecektir?
4- Ödemesini halen alamayan vatandaşlarımızın hak kayıpları telafi
edilecek midir?
13.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, KEY ödemelerindeki aksaklıklara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1626)
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirtilen sorularımın, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı
Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Ülkemiz genelinde çok sayıda kamu çalışanından önceki yıllarda
kesilen Konut Edindirme Yardımlarının (KEY) Eylül-2009 itibariyle geri
ödemelerinin yapılacağı yetkililerce kamuoyuna açıklanmasına rağmen bu ödemeler
halen yapılmamıştır. Bu konuyla ilgili olarak;
1. Söz konusu KEY ödemelerinin anılan tarihte yapılamamasının ve
gecikmesinin gerekçeleri nelerdir? Bu ödemelerin ne zaman yapılması
düşünülmektedir?
2. Halen kaç hak sahibine ne kadar KEY ödemesi yapılacaktır?
3. Ödemelerin Kurban Bayramı öncesinde yapılması sağlanabilecek
midir?
4. Yapılacak KEY ödemelerinde gecikme ve diğer nedenlerle oluşan
mağduriyetlerin giderilmesine yönelik bir düzenleme söz konusu mudur?
14.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, tütün üretimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1675) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tütün üretimi ile ilgili olarak 2008-2009 yıllarında
ülkemizde ne kadar üretim yapılmış, ne kadarını özel sektör satın almıştır?
Ülkemizde faaliyette bulunan sigara fabrikaları ne kadar yerli tütün
kullanmıştır?
15.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat Yaprak Tütün İşletmelerindeki duruma ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1681) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ilindeki Yaprak Tütün İşletmelerinde tütün alımı devam
etmekte midir? Kaç işçi ve memur çalışmaktadır?
16.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un, TAPDK ile ilgili bir iddiaya
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1695) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali
Babacan'ın sözlü olarak cevaplandırmasını arz ederim.
Mehmet
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme
Kurulu Başkanı Kazım Çalışkan’ın personele ait olan ve Vakıflar Bankası
hesabında bulunan 30.000 TL’lik promosyon bedelinden özel ihtiyaçlarına yönelik
etik dışı harcamalar yaptığı iddia edilmektedir.
Bu konuda herhangi soruşturma yapılmış mıdır? Bilgi verir misiniz?
17.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un, TAPDK’nın
atıl binasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1696) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali
Babacan'ın sözlü olarak cevaplandırmasını arz ederim.
Mehmet
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme
Kurulunun Güneş Sokak Numara 11 'deki kurumuna ait binanız boş dururken Söğütözü'ndeki kiraladığınız bina yıllık yaklaşık 800.000
TL değerindedir.
Personel orada sıkışık bir vaziyette hizmet vermeye çalışırken
neden Güneş Sokaktaki binayı çürümeye terk ettiniz?
18.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un, uluslararası fon ve
kuruluşlardan kullanılan krediye ilişkin sözlü soru önergesi (6/1697) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali
Babacan'ın sözlü olarak cevaplandırmasını arz ederim.
Mehmet
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
Dünya Bankası ve diğer uluslararası fon ve kuruluşlardan hûkümetiniz;
1- Projeler kapsamında kullandığı kredi miktarı ne kadardır?
2- Bu kredilerin faiz oranı ve geri dönüşüm şartları nasıldır?
3- Bu kredilerin amaçları doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığının denetimi yapılmakta mıdır? Yapılmışsa sonucunu açıklar
mısınız?
19.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un, tütün üretimine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1739) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tütün ithaliyle ilgili sorumun Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Mehmet
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
1) Ülkemizin coğrafi şartları gayet elverişli olmasına, tütün
üreticilerinin her türlü birikime ve gerekli teknik altyapıya sahip olmalarına
rağmen, Virginia ve Burley tipi tütünler Türk
çiftçisine ürettirilmek yerine neden ithal edilmektedir?
2) Ülkemizin tütün ihracatçısı konumundan, ithalatçı konuma
geçmesinin izahı nedir?
3) 2002-2009 döneminde tütün üretimini yıllar itibariyle verir
misiniz?
4) Tütün ithalatından dolayı 2002-2009 döneminde yurt dışına
ödemek zorunda olduğumuz döviz miktarı yıllar itibariyle ne kadardır?
5) Tütün üretimi ile ilgili hükümet politikalarınızı yeniden
gözden geçirerek, ülkemizde yetişebilecek kaliteli tütün türlerinin ekimini
tekrar teşvik etmeyi düşünüyor musunuz?
20.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Tütün Fonuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1742)
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Günlerdir hak arama mücadelesi veren Tekel işçilerine yüz çeviren
hükümetin, yabancı sigaraların vergisinde indirime gittiği ortaya çıkmıştır.
Bazı gazetelerde yayınlanan habere göre, ithal edilen tütünlerin bir kilosundan
alınan 3 dolar ve yabancı üretimi bir paket sigaradan alınan 40 sentlik
vergiden vazgeçilerek, tütün fonu sıfırlanmıştır.
Bu bilgiler ışığında;
1) Hak arama mücadelesi veren Tekel işçilerine "para
yok" gerekçesiyle yüz çeviren hükümetin, yabancı sigaraların vergisinde
indirime giderek, tütün fonunu sıfırladığı doğru mudur? Hangi gerekçeyle böyle
bir uygulamaya gidilmiştir?
2) Tütün fonundan yıllık toplam ne kadar gelir sağlanıyordu? Bu
gelirlerden vazgeçen hükümet, bu gelir açığını sigaraya zam yaparak tiryakinin
sırtına mı yüklemek istemektedir?
3) Fonun kaldırılması konusunda bir AB baskısı olmuş mudur? Tütün
fonu veya benzeri fonlar başka hangi ülkelerde uygulanmaktadır?
21.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen konut kredisi kullanıcılarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1746) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Vatandaşlarımız için her geçen gün ağırlaşan ekonomik koşullar,
takibe düşen konut kredisi sayısını da her geçen yıl artırmaktadır. 2004
yılında konut kredisi kullanan 113 bin 12 kişiden 823 kişi takibe düşerken,
2009'un Kasım ayında tüketici kredisi kullanan 907 bin 748 kişiden 18 bin 124
kişi takibe düşmüştür.
Bu bilgiler ışığında;
1) 2009 yılında 18 bin 124 konut kredisi kullanıcısının takibe
düştüğü doğru mudur? Takibe düşen bu 18 bin 124 kişiden kaç kişisi İşçi, memur
ve esnaflardan oluşmaktadır?
2) Konut kredisi borcu nedeniyle takibe düşen vatandaşlarımız için
icra takibi başlatılmış mıdır? Başlatılmışsa bugün itibarıyla kaç kişi için
başlatılmıştır?
3) İcra takibine düşen bu vatandaşlarımızı evsiz-barksız
bırakmamak için bir çalışmanız var mıdır? Bu konuda çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz?
22.- Niğde Milletvekili Mümin
İnan’ın, icra takibindeki kredi kartı ve tüketici kredisi borçlularına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1751) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı sorumun Devlet Bakanı Sn. Ali Babacan tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru:1- 31.12.2009 Tarihi
itibarıyla, icra takibine uğrayan tüketici kredisi ve kredi kartı borcu ne
kadardır? Bu borçlardan dolayı kaç kişi takibe alınmıştır?
23.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir’in, Hazine ihalelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1758) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Geçtiğimiz günlerde açıklanan Sayıştay raporuna göre Hazine
Müsteşarlığı, ihalelerde bankalara gereğinden fazla "rekabetçi olmayan
teklif” verme hakkı tanıyarak faizin olabildiğince düşük çıkmasına neden
oluyor. Ayrıca ihaleler öncesi borçlanacağı tutarı belirlemedi; ihale sonuç-
karar gerekçelerini belgelendirmemesi ve bankaların ihalelerde anlaşmasına
ilişkin önlem alınmadığına raporda dikkat çekiliyor.
Buna göre,
1) Hazine müsteşarlığında ihale sisteminin işleyişine bir düzenleme
yapmayı düşünüyor musunuz?
2) Hazine'de yaşanan bu denetimsizliği gidermek için neler
yapacaksınız?
24.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir’in, İMKB’nin yapısal sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1760)
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Küreselleşen Dünyada artık ekonomik krizler de küreselleşmektedir
ve bugün ekonomik krize karşı direncin en önemli göstergelerinden birisi
ülkelerin borsalarının güçlülüğüdür. Ancak İMKB Dünya borsaları ile rekabet
edebilecek bir düzeye henüz ulaşamamıştır.
Buna göre,
1) İMKB'nin yapısal sorunlarını gidermek için projeleriniz
nelerdir?
2) İMKB'nin Dünya borsalar liginde üst sıralara çıkabilmesi için
ne gibi çalışmalar yapmaktasınız?
25.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen kredi borçlularına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1814) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) verilerine göre, 2009 yılının
üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine oranla Kanuni takibe düşen
krediler yüzde 100 oranında artış göstererek 955 milyona çıkmıştır. Aynı dönem
içinde Kanuni takibe düşen kredilerin yüzde 17'sini taşıt, yüzde 24'ünü konut
ve yüzde 58'ini ihtiyaç kredileri oluşturmaktadır.
Bu bilgiler ışığında;
1-Takibe düşen kredilerin bir önceki yıla oranla yüzde 100 artış
gösterdiği doğru mudur? Doğru ise bu kadar çok kredinin Kanuni takibe düşmesini
nasıl değerlendiriyor ve neye bağlıyorsunuz?
2- Kanuni takibe düşen bu vatandaşlarımıza hem nefes aldıracak,
hem de kullandıkları kredi borçlarını geri ödeyecek bir imkan sunmayı düşünüyor
musunuz? Bu konuda bir çalışmanız var mıdır?
26.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen borçlu KOBİ’lere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1815) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Türkiye'nin kalkınma ve gelişmesine önemli katkılar sağlayan Küçük
ve Orta Boy İşletmeler (KOBİ) borç batağına saplanmış durumdadır. Kredi borcu
takibe düşen KOBİ sayısı son bir yıl içinde yüzde 83 artarak, 195 bin 700'e
yükselmiştir. Kanuni takibe düşen bu kredilerin 165 bin 993'ünü mikro
işletmeler, 24 bin 361'ini küçük işletmeler ve 5 bin 346'lık bölümünü de orta
ölçekli işletmeler oluşturmaktadır.
Bu bilgiler ışığında;
1- Yaklaşık 200 bin KOBİ'nin borçlarını ödeyemedikleri için Kanuni
takibe düştükleri doğru mudur? KOBİ'lerimiz destek alamadıkları için mi bu hale
düşmüştür? Hükümet, üretim ve istihdama önemli katkılar sağlayan KOBl'lere niçin yeterli desteği verememektedir?
2- Borçlarını ödeyemedikleri için Kanuni takibe düşen yaklaşık 200
bin KOBİ'yi düştükleri bu sıkıntılı durumdan kurtarmak için her hangi bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda çalışmanız var mıdır?
27.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un, SPK eski Başkanının THY
Yönetim Kurulu üyeliğine atanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1857) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
SPK eski Başkanı Turhan Erol'un görevden ayrıldıktan sonra THY
Yönetim Kurulu Üyesi olmasıyla ilgili sorumun Başbakan Yardımcısı Sayın Ali
Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Mehmet
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
1- Sermaye Piyasası Kurulu eski Başkanı Turhan Erol'un bu
görevinden ayrıldıktan sonra THY Yönetim Kurulu üyesi olmasını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
2- Bu görevlendirmenin öncelikle 2531 sayılı Yasa ve etik ilkelere
uygun olup olmadığı yönünde bir inceleme yaptırdınız mı? Yaptırmadınızsa
yaptırmayı düşünüyor musunuz?
3- Söz konusu görevlendirmenin 2531 sayılı Yasa ile etik ilkelere
aykırılığından dolayı re'sen iptali yönünde bir işlem
tesis edecek misiniz?
28.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu Anadolu’da işsizliği azaltacak bazı
önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1873) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 15.02.2010
Ensar Öğüt
Ardahan
Türkiye genelinde 9 milyon 555 bin kişi yeşil kart sahibi olarak
açıklanmıştır. 5 milyon 224 bin nüfusa sahip olan Doğu Anadolu'da yeşil kart
sahibi 2 milyon 215 bin. Bu da gösteriyor ki işsizlik, geçim sıkıntısı artık
dayanılmaz durumdadır. Çalışanları düşersek yaklaşık her iki kişiden birisi
yeşil karta sahiptirler. Bu durumun böyle devam etmesi durumunda bu sayı daha
yukarılara çıkacağı gibi çok hızlı bir göç olgusu yaşanacaktır.
1- Doğu Anadolu'nun bu durumunun göz önünde bulundurularak Doğu
Anadolu'da yapılan özelleştirmelerin bir an evvel durdurulması gerekmektedir.
Doğu Anadolu’da özelleştirmeye son verilecek mi?
2- Bu illerimizde bulunan üniversitelerin öğrenci alımları
sırasında kapasiteleri arttırılarak yeni iş sahaları açılması sağlanarak
işsizliğin ve göçün durması sağlanabilir. Doğu Anadolu’daki üniversitelerin
daha fazla öğrenci alınması için bir çalışma yapılması sağlanabilir mi?
3- Doğu Anadolu bölgesindeki Et ve Balık kurumu başta olmak üzere
Şeker fabrikaları daha fazla ürün almaları sağlanarak işsizliğin ve göçün önüne
geçilmesi sağlanacak mı?
29.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, işsizliği azaltmak üzere memur alımı yapılıp
yapılmayacağına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1876) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 10.02.2010
Ensar Öğüt
Ardahan
Resmî işsizlik oranı bundan 7 yıl önce % 6,5 iken, bugün % 15’lere
yükselmiştir. Her ne kadar işsizlikte yüksek artış krize bağlansa da durum
gözüktüğü gibi değildir. 2006 yılından bu yana % 10'lardan % 15'lere kadar
çıkmıştır işsizlik. Hükûmet programında vatandaştan 3
yıl sabretmesi istenmiş 3 yıl sonra her şeyin daha güzel olacağını, herkesin
aşı ve işi olacağı söylenmişti oysaki bu süreçte yeşil kartlı vatandaş sayısı 3
kat artarak 16 milyona ulaşmıştır.
1- Hemen hemen her ailede bir işsizin
olduğu toplumsal yapımız oluştu. Bunun anlamı şudur, her hanedan sessiz
çığlıklar yükseliyor. Bu çığlıkları duyan yok. Evine ekmek götüremeyen baba,
evlenme yaşına gelmiş bir işi olmayan evlatlar. Sessiz çığlığın adı işsizim,
mutsuzum ve umutsuzum. Bu gençlerimizin iş bulabilmeleri için Devlete alınacak
memurların sayısını artırmak için bir çalışmanız olacak mı?
30.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, gıda fiyatlarındaki artışların dar ve sabit
gelirlilere etkisine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1933) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Şubat ayı içinde
sivri biberin fiyatı yüzde 87,77 oranında artarken, sivri biberi yüzde 68,99
ile patlıcan, yüzde 21,98 ile domates izlemiştir. Aynı ay pırasanın fiyatı
yüzde 20,07; salatalığın fiyatı yüzde 19,34; ıspanağın fiyatı yüzde 18,97; kuru
soğanın fiyatı yüzde 10,36 oranında artmıştır.
Bu bilgiler ışığında;
1. Yüksek fiyat artışları dar gelirlinin mutfağını yangın yerine
çevirmiştir. Mutfaktaki bu yangını nasıl söndürmeyi düşünüyorsunuz? Bu konuda
çalışmanız var mıdır?
2. Memur, işçi, emekli ve dar gelirlilerimiz düşük maaş zamları
karşısında yüzde 20,07 oranında pahalanan pırasayı, yüzde 68,99 oranında
pahalanan patlıcanı ve yüzde 87,77 oranında pahalanan sivri biberi nasıl alarak
tüketecekler?
3. Ücretli çalışanlarımızın maaşları yüksek zamlar karşısında bir
ay içinde erimiştir. Pahalılığı dikkate alarak, bu kesimin maaşlarının
artırılması yönünde çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
31.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, işsizliğe ilişkin sözlü soru önergesi (6/1934) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2009'da işsizlik oranının yüzde
14,0 olduğunu açıkladı. Türkiye genelinde geçen yıl işsiz sayısı 3 milyon 471
bin kişiye yükseldi. Genç nüfusun işsizlik oranı yüzde 25,3 olarak
açıklanırken, tarım dışı işsizlik ise yüzde 17,4'e çıktı.
Bu bilgiler ışığında;
1) Ülkemizde her 4 gençten biri işsiz duruma düşmüştür. İşsizliğe
nasıl bir çözüm bulmayı düşünüyorsunuz? İşsiz vatandaşlarımıza hangi alanlarda
istihdam sağlayacaksınız?
2) Yanlış ekonomi politikalarınız sayesinde neredeyse her gün bir
çok fabrika ve işyerleri kapanmaktadır. Kabine üyeleriniz "Devlet kapısı
iş kapısı değildir." şeklinde açıklama yaparken, işsiz kalan
vatandaşlarımıza kim, nerede ve nasıl iş verecek?
32.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, çiftçilerin destekleme paralarının bankada
bloke edilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1941) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 9.03.2010
Ensar Öğüt
Ardahan
Ardahan Çıldır ilçesinde çiftçilere dağıtılan mazot ve gübre
destekleme paralarının banka ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları
dolayısıyla bloke edilmiştir. Ardahan Çıldır ilçesinde bin üç yüz çiftçinin
destekleme paralarını alamadıkları için devlet çiftçilerin kalkınması için
Dünya Bankası katkılarıyla verilen destekleme paralarına haciz konulamayacağı
gerçeğine rağmen çiftçilerin kefilliğinden dolayı destekleme paralarına el
konulması kanuni değildir.
1) Ardahan Çıldır ilçesinde çiftçilere dağıtılan mazot ve gübre
destekleme paraları banka ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları
dolayısıyla bloke edilmiştir. Dünya Bankası katkılarıyla verilen destekleme
paralarına haciz konulamayacağı gerçeğinden hareketle haciz işlemini
kaldırılacak mı?
2) Dünya Bankası tarafından çiftçilerin kalkınması için dağıtılan
mazot ve gübre destekleme paralarını kefilliklerinden dolayı bankadan
alamamışlardır. Yaklaşan ekin mevsimi nedeniyle çiftçilerimiz ekinlerini ekmek
için mazot ve gübre paralarını alamamaktadırlar. Çiftçilerimizin mağduriyetlerinin
giderilmesi için destekleme paraları ne zaman ödenecektir?
33.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Siirt-Kurtalan’a Halkbank
şubesi açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1959) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 19.03.2010
Ensar Öğüt
Ardahan
Siirt Kurtalan ilçesi mezra ve köylerden gelen hemşerilerimizden
dolayı çok hızla büyümektedir. Bu büyüme de değişik meslek dallarında yeni
işyerlerinin açılması ve ilçenin ticaret hacminin hızlı artmasına neden
olmaktadır. Bundan dolayı mevcut banka yetmediğinden bir Halk Bankası şubesi
açılması ihtiyaç olmuştur.
1- Siirt Kurtalan ilçesinde ticaret hacminin gelişmesi ve değişik
meslek dallarında yeni iş yerlerinin açılması ile tarım kredi kooperatif ve
esnaf kefalet kooperatifi üyelerinin de çoğalması nedeniyle acilen Halk Bankası
şubesi açılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Siirt Kurtalan İlçesine Halk Bankası
şubesi açmayı düşünüyor musunuz?
34.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Sarıveliler ilçesinde Ziraat Bankası şubesi
açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1965) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Belde ve köyleriyle birlikte toplam nüfusu 30 bini bulan
Sarıveliler ilçemizde, Ziraat Bankası şubesi açılmayışı hem esnaflarımızı hem
de maaş alan binlerce vatandaşımızı mağdur etmektedir. İlçede yaşayan
genç-yaşlı tüm vatandaşlarımız, günlük, haftalık ve aylık banka işlemleri için
kendilerine 38 kilometre uzakta bulunan Ermenek ilçesine gitmek zorunda
kalmaktadır.
6/312 sayılı sözlü soru önergemize daha önce verilen cevapta,
problemi çözeceğiniz sözü verilmişti.
Bu bilgiler ışığında;
1. Bugüne kadar her hangi bir gelişme olmamıştır. Nüfusu bu
ilçemizden daha az olan ilçelerde banka şubesi bulunurken, Orta Toroslar’da yer alan ve il merkezi ve banka şubesi olan
diğer ilçelere uzak olan bu ilçemizin banka şubesi problemini ne zaman çözmeyi
düşünüyorsunuz? Bu konuda çalışmanız var mıdır?
35.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, doğal afet sigortasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/2035) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla. 20.04.2010
Hulusi
Güvel
Adana
1. 2002-2010 yılları arasında ve yıllar itibariyle Doğal Afet
Sigortası kapsamında biriktirilen kaynak miktarı ne kadardır? Söz konusu kaynak
hangi yatırımlara yönlendirilmiştir?
2. 2002-2010 yılları arasında ve yıllar itibariyle Doğal Afet
Sigortası kapsamında sigorta edilen binalara ait tazminat ödemeleri ve yetkili
sigorta şirketlerine ödenen komisyonlar ne kadardır?
3. 2002-2010 yılları arasında ve yıllar itibariyle Doğal Afet
Sigortaları Kurumunca depreme ilişkin yaptırılan bilimsel çalışma ve
araştırmalara ilişkin ödemeler ne kadar olmuştur?
36.- Bitlis Milletvekili Mehmet
Nezir Karabaş’ın, bankaların aldığı hesap işletim ücretlerine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/2060) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
26.04.2010
Mehmet
Nezir Karabaş
Bitlis
1) Bankaların mudilerinden aldığı hesap işletim ücretinin yasal
dayanağı var mıdır? Varsa hangi yasada düzenlenmiştir?
2) Hesap işletim ücretinin belirlenmesinde kullanılan kriterler
nelerdir?
3) Bankaların 2009 yılında mudilerinden aldığı hesap işletim
ücreti toplamı ne kadardır?
4) Ekonomik krizin piyasaları salladığı 2009 yılında, bankaların
kârının bir önceki yıla göre % 49,6 artarak 20,1 milyar TL olmasında, hesap
işletim ücreti ve kart ücretlerinin payı var mıdır? Varsa ne kadardır?
37.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, bankalara olan tüketici borçlarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/2137) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Ankara Ticaret Odası (ATO) tarafından yapılan bir araştırma,
Türkiye’de kişi başına düşen tüketici borcunun 2 bin liraya yaklaştığını ortaya
koymuştur. Kişi başı borç miktarında son 6 yıl içinde 10 kat fazla artış
yaşanmıştır. İyi yönetilemeyen ekonomi politikaları, vatandaşları borçla yaşamaya
mahkûm etmiştir.
Bu bilgiler ışığında;
1) Mart 2010 tarihi itibarıyla tüketicilerin bankalara olan toplam
borç miktarı 139,2 milyar liraya yükselmiştir. Borcunu zamanında ödemeyen
tüketici sayısı kaçtır?
2) Kişi başına borç miktarının son 6 yıl içinde 10 kat daha fazla
artış göstermesini dikkate alarak, vatandaşların borçlarını daha rahat
ödemeleri konusunda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda bir
çalışmanız var mıdır?
38.- Niğde Milletvekili Mümin
İnan’ın, TMSF’nin elindeki medya kuruluşlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2213) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan’ın cevabı
TBMM Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sn. Ali Babacan tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini arz ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru 1) 15-09-2009 tarihi itibarıyla radyo, gazete, dergi ve
televizyon olmak üzere TMSF’nin elinde kaç adet medya
kuruluşu vardır?
Soru 2) Cine 5 televizyonu, TMSF’ye ne
zaman devredilmiştir? Bu televizyon kanalı geçmişte kaç kez satılmak amacıyla
ihaleye çıkarılmıştır? Talipliler olmasına rağmen neden satılmayıp hâlen TMSF’nin elinde tutulmaktadır?
Soru 3) Cine 5 televizyonunu ne zaman satmayı düşünüyorsunuz, bu
konuyla ilgili ihale tarihi tespit edilmiş midir?
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisine, hem tarafıma
hem de konuyla ilgili daha önce görev almış bakan arkadaşlarıma yöneltilmiş
sözlü soru önergelerine cevap vermek üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
(6/1140) numaralı Sayın Çalış’ın soru
önergesi: Ankara Büyükşehir Belediyesince düzenlenen konser, festival,
resepsiyon gibi etkinliklerin çoğu millî bayramlar dolayısıyla düzenlenmekte ve
her yıl belediye meclisince onaylanan bütçe imkânlarıyla
gerçekleştirilmektedir.
Öte yandan, doğal gaz fiyatlarıyla ilgili düzenlemelerin Ankara
Büyükşehir Belediyesinin BOTAŞ’a olan borcuyla bir ilgisi bulunmamaktadır. EGO
Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan Başkent Doğalgaz Dağıtım Şirketinin 5669
sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun
gereği özelleştirilmesi için ihale edilmiş, ancak ihale süreci henüz
tamamlanmamıştır. İhale sonucu elde edilecek gelirden, anılan Yasa gereği
öncelikle Ankara Büyükşehir Belediyesinin BOTAŞ’a olan tüm borçları
kapatılacak, kalan meblağ Ankara Büyükşehir Belediyesinin mücavir alanlarında
bulunan altyapı ve yatırım çalışmalarında kullanılacaktır.
(6/1184) sayılı Sayın Özdemir’in, (6/1456) sayılı Sayın Doğru’nun,
(6/1746) sayılı Sayın Çalış’ın, (6/1814) sayılı Sayın
Çalış’ın, (6/1751) sayılı Sayın İnan’ın ve (6/2137)
sayılı Sayın Çalış’ın sorularının hepsi BDDK ile
ilgili, bankacılıkla ilgili olduğu için topluca cevap veriyorum:
5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca, kredi kuruluşları nezdindeki tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım
fonları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından sigorta edilmektedir. Buna
göre her bir gerçek kişi için 50 bin Türk Lirasına kadar olan kısmı sigorta
kapsamındadır. Kredilerin ve diğer alacakların yeni sözleşme koşullarına
bağlanmasını, yeniden yapılandırılmasını teminen
Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve
Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik’te bazı değişiklikler yapılmış ve anılan
yönetmeliğe eklenen geçici 3’üncü maddeyle, 1 Mart 2010 tarihine kadar yakın
izlemeye alınmış olan kredilerin “donuk alacak” olarak sınıflandırılmaları için
öngörülen sürelerde olması kaydıyla iki defa yeni sözleşme koşuluna bağlanması
ve “donuk alacak” olarak sınıflandırılmış olan kredilerin yeniden
yapılandırılması imkânının daha esnek koşullarla 2’den 3’e çıkartılması imkânı
getirilmiştir. Bahse konu geçici 3’üncü madde uygulaması, ayrıca, 1 Mart 2011
tarihine kadar da uzatılmış bulunmaktadır.
BDDK veri tabanında bulunan bilgiler çerçevesinde takibe düşen
konut kredisi müşteri sayısı Kasım 2009 tarihi itibarıyla 18.124, Aralık 2009
tarihi itibarıyla ise 18.624’tür. BDDK verileri kapsamında “takipteki kredi”
olarak mütalaa edilen kredilerin mutlaka “icra takibine konu olmuş kredi”
olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığından, takibe alınan kredi
müşterilerinden ne kadarı hakkında icra takibi başladığına dair bir bilgi BDDK
kayıtlarında mevcut bulunmamaktadır.
Toplam tüketici kredisi rakamı -toplam kredi hacmi- 2008
Aralığında 85 milyar iken 2009 Aralığında 97 milyara, 2010 Eylülünde ise 120
milyara yükselmiştir. Bunların içerisinde, takipte olan rakam, 2008 Aralığında
2 milyar 74 milyon, 2009 Aralıkta 4 milyar 40 milyon, 2010 Eylülünde 3 milyar
857 milyondur.
Takipteki kredilerin toplama oranı, 2008 Aralığında yüzde 2,43
iken 2009 Aralığında yüzde 4,15’e yükselmiş ancak daha sonra, 2010 Eylül
itibarıyla da yüzde 3,20’ye tekrar geri düşmüştür.
Takipteki tüketici kredilerine baktığımızda, 31 Aralık 2009
itibarıyla 4 milyar 40 milyonluk hacim vardır, 1 milyon 61 bin müşteri sayısı
vardır burada.
Takipteki bireysel kredi kartlarına gelince, 4 milyar 247
milyonluk hacim, 2 milyon 276 bin kişi sayısı vardır.
Tüketici kredileri ve kredi kartlarındaki toplam takipteki müşteri
sayısına bakacak olursak, Mart 2010’da 3 milyon 32 bin, Nisan 2010’da 3 milyon
13 bin, Mayıs 2010’da 2 milyon 949 bin, Eylül 2010’da 3 milyon 57 bin kişidir.
(6/2060) sayılı Sayın Karabaş’ın soru önergesi: Bankaların hesap
işletim ücreti ve bunun gibi tahsil ettikleri ücretlerin dayanağı Borçlar
Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu gibi genel hükümlerdir. 9 Kasım 2006’da Türkiye
Bankalar Birliği tarafından yayımlanan tebliğde, mevduat ve katılım fonu kabulü
dolayısıyla ödenmesi gereken ücret, komisyon, masraf, vergi, resim, harç ve fon
benzeri parasal yükümlülüklerin kimin tarafından ödeneceği konusu düzenlenirken
müşterilerce ödenecek tutara ilişkin bir düzenleme şu anda bulunmamaktadır.
Bankalar, bireysel ve ticari bankacılık hizmetlerini belirli bir karşılığı
olarak müşterilerinden “hesap işletim”, “yıllık hesap”, “yıllık mevduat” gibi
isimler altında ücret tahsil etmektedirler. Hesap işletim ücreti bankalarca
belirlenmekte olup mevcut durumda kriterlere ilişkin herhangi bir mevzuat
bulunmamaktadır. Kredi kartı ücret ve komisyonları ile hesap işletim ücreti
gibi gelirler “faiz dışı gelirler” altında sınıflanan bankacılık hizmet gelirlerinde
muhasebeleştirilmektedir. Bankacılık sektörünün “faiz dışı gelirler” altında
gösterilen bankacılık hizmet gelirleri Eylül 2010 döneminde geçen yılın aynı
dönemine göre yüzde 2,7 artmıştır ve toplam 8 milyar lira civarındadır.
(6/1941) sayılı Sayın Öğüt’ün soru önergesi: Bu öneride zikredilen
Çıldır Ardahan şubesinde uygulanan blokelerin -ki Ziraat Bankasıyla ilgilidir
bu- başkaca alacaklılar tarafından vazedilen hacizlerin İcra ve İflas Kanunu
hükümleri uyarınca hak sahiplerinin hesaplarına tatbik edilmesinden
kaynaklandığı tespit edilmiştir. Kredi borcu normal hesaplarda kayıtlı bulunan
veya kredi borcu tasfiye olunacak alacaklılar hesabına intikal ettirilmekle
birlikte borcunu taksitlendirerek taahhüde bağlamış olan üreticilerimizin
doğrudan gelir desteği ödemeleri banka alacaklarına mahsup edilmemekte ve
kendilerine ödenmektedir.
(6/1959) sayılı Sayın Ögüt’ün soru
önergesi: Halk Bankası, şube açma kriterleri çerçevesinde Kurtalan ilçesinde de
araştırma ve incelemelerini yapmıştır. Bugün itibarıyla Kurtalan ilçesinde şube
açılması için gerekli şartların oluşmadığı tespit edilmiştir. İlçede ekonomik
verilerin gelişmesine paralel olarak önümüzdeki dönemlerde bu konu tekrar
değerlendirilebilecektir.
(6/1965) sayılı Sayın Çalış’ın soru
önergesi: Karaman ili Sarıveliler ilçesinde şube açılmasıyla ilgili olarak
Ziraat Bankasının kârlılık ve verimlilik prensipleri doğrultusunda yaptığı
inceleme ve değerlendirmeler sonucunda adı geçen ilçemizin mevcut
potansiyelinin şube açılışı uygun görülen bölgelere kıyasla daha düşük olduğu
görüşüne varılmıştır, ancak söz konusu talep önümüzdeki dönemde ilçe
potansiyelinde meydana gelebilecek değişiklikler doğrultusunda tekrar
değerlendirilebilecektir.
(6/1577) sayılı Sayın Yalçın’ın soru önergesi: Bankalar nezdindeki mevduatlarla ilgili olarak 7 Kasım 2006 tarih ve
26339 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sigortaya Tabi Mevduat ve Katılım
Fonları ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primlere Dair Yönetmelik’te “Tasarruf mevduatı hesaplarının ve katılım
hesaplarının her bir gerçek kişi için 50 bin Yeni Türk Lirasına kadar olan
kısmı sigorta kapsamındadır.” düzenlemesi mevcuttur. Söz konusu Yönetmelik
hükümlerine kamu bankaları da uymaktadır.
Bu kapsamda, Ziraat Bankasınca tasarruf mevduatıyla ilgili olarak
2002 yılında TMSF’ye ödenen prim tutarı toplam 160
milyon 367 bin 431 liradır. 2002 yılında Ziraat Bankası iştiraki olan Başak
Sigorta AŞ ve Başak Hayat Sigorta AŞ’ye -ki sonradan adı “Emeklilik” olarak
değişti- sigorta işlemlerini yaptırmaktaydı. Ziraat Bankasının sermayelerine
yüzde 99,96 oranında iştirak ederek kurduğu Ziraat Sigorta AŞ ve Ziraat Hayat
ve Emeklilik AŞ’nin 11 Mayıs 2009 tarihinde İstanbul Ticaret Siciline tescil ve
ilanları yapılmış olup, bu şirketler anılan tarih itibarıyla tüzel kişilik kazanmışlardır.
Ziraat Sigorta AŞ hâlen tüm hayat dışı sigortacılık branşlarında; Ziraat
Emeklilik AŞ ise, bireysel emeklilik hariç, hayat branşında faaliyetini
sürdürmektedir.
Halk Bankasına gelecek olursak; tasarruf mevduatıyla ilgili olarak
2002 yılında TMSF’ye ödediği prim tutarı 73 milyon
179 bin 493 Türk Lirasıdır. 2002 yılı itibarıyla sigorta işlemleri, Halk
Bankasının ortaklığı konumundaki Birlik Sigorta AŞ ve Birlik Hayat Sigorta AŞ
tarafından yapılmaktadır.
Vakıfbank tarafından 2002 yılında TMSF’ye
ödenen prim rakamı 34 milyon 100 bin liradır. Vakıfbankın
kullandırdığı bireysel ve ticari tüm kredilerde kredi teminatının konut, paket,
kasko ve DASK sigortaları, müşteriler adına Güneş Sigorta AŞ üzerinden;
bireysel kredilerde ise tercihe bağlı olarak kişinin hayat sigortası, yine
müşteri adına Vakıf Emeklilik AŞ üzerinden yapılmaktadır. Ticari kredilerde ve
proje kredilerinde bir fabrika ya da tesisin ipotek alınması söz konusu ise
makine ve teçhizat sigortası, müşteri adına yine Güneş Sigorta AŞ üzerinden
yapılmaktadır.
Eximbank diğer kamu
bankalarından farklı olarak mevduat toplama yetkisine sahip olmadığı için
mevduat sigortasıyla ilgili bir ödeme yükümlülüğü yoktur. Kalkınma Bankasında
da durum aynıdır.
(6/1390) esas numaralı Sayın Enöz’ün
soru önergesi: Normal hesaplarda borcu bulunan üreticilerimizin yapılandırma
talebinde bulunmaları hâlinde, Ziraat Bankamızca vade uzatımı yapılmaktadır. Bu
kapsamda, borçlarının vadesi uzatılan üreticilerin yeni kredi talepleri de
ayrıca değerlendirmeye alınmaktadır. Diğer taraftan, borçları yasal takip
hesaplarında kayıtlı bulunan üreticilerin yeni kredi yapılandırma talepleri ise
Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve
Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik
hükümleri çerçevesinde değerlendirilmektedir.
Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında 2009/15199 sayılı Karar
kapsamında tekstil ve konfeksiyon sektörü de dâhil olmak üzere yatırımların KDV
istisnası, gümrük muafiyeti, indirimli kurumlar vergisi uygulaması, Sosyal
Güvenlik Kurumu primi işveren hissesinin bir kısmının ve kullanılacak
kredilerde faizin bir kısmının Hazine Müsteşarlığı tarafından karşılanması,
yatırım yeri tahsisi gibi destek unsurlarından yararlanmaktadır.
(6/1570) sayılı Sayın Özdemir’in soru önergesi: Bölgeler arası
gelişmişlik farklılıklarını gidermek, istihdam artışı sağlamak ve işletmelerde
yaratılan katma değeri yükseltmek amacıyla kalkınma planları ve yıllık
programlarında öngörülen hedefler doğrultusunda uluslararası yükümlülüklerimiz
de dikkate alınarak tasarrufların ileri ve uygun teknolojileri kullanan
yatırımlara yönlendirilmesini sağlamak amacıyla 2009/15199 sayılı Yatırımlarda
Devlet Yardımları Hakkında Karar 16 Temmuz 2009 tarih ve 227290 sayılı Resmî
Gazete’de yayınlanmış olup mevcut veya yeni işletmeye geçecek işletmelere
yönelik olarak bunun dışında bir mevzuat çalışması bugün için bulunmamaktadır.
(6/1675) sayılı Sayın Doğru’nun soru önergesi: 2008 yılında toplam
74.584 tonluk tütün üretiminin 53.411 tonu, 2009 yılında ise toplam 93.403
tonluk tütün üretiminin 72.995 tonu özel sektör tarafından satın alınmıştır.
Ülkemizde bulunan sigara fabrikaları 2008 yılında 27.787 ton, 2009 yılında
24.977 ton yerli tütün kullanmıştır.
(6/1681) sayılı Sayın Doğru’nun soru önergesi: Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri AŞ Genel Müdürlüğünün sigara üretim işiyle
ilgili varlık, marka ve hakları 24 Haziran 2008 tarihinde alıcıya
devredilmiştir. Tütün ihtiyacının olmaması nedeniyle 2009 ürün yılında tütün
üreticileriyle tütün üretim alım satım sözleşmesi imzalanmamıştır, 2010 yılında
da yurt genelinde tütün alımı söz konusu değildir. Bu çerçeve içerisinde,
kuruluşun merkez ve taşra teşkilatında kademeli olarak uygulanan yeniden
yapılanma çalışmaları kapsamında Haziran 2010 sonu itibarıyla İzmir ve
Diyarbakır yaprak tütün işletmeleri dışındaki tüm birimler kapatılmış, bunlarda
çalışan kadrolu ve sözleşmeli personel, Devlet Personel Başkanlığı marifetiyle
başka kurumlara nakledilmiş; işçi personel ise, tüm hak ediş ve tazminatları
ödenmek suretiyle iş akdinin feshini takiben talebi hâlinde yine Devlet
Personel Başkanlığı vasıtasıyla 4/C uygulaması kapsamında istihdam edilmiştir.
(6/1695) sayılı Sayın Paksoy’un soru
önergesi:
BAŞKAN – Sayın Bakanım bir dakika, o soru önergesine geçmeden
önce… Sayın Doğru’nun sorularını cevapladınız hepsini galiba, onun bir ek
açıklama talebi olmuş.
Buyurunuz.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, özelleştirme kapsamında tabii birçok fabrika gibi
Tokat’taki sigara fabrikaları da satıldı. Gerçi fabrikalar satıldıktan
sonra, “Fabrikalar satılsa da üretim
devam edecek.” denilmişti ama üretim devam etmedi. Şu anda da oradaki
işçilerimiz, Tekel sigara fabrikası işçileri 4/C kapsamında çeşitli yerlere
dağıtıldılar. Tabii, bu insanlar daha önceleri daha iyi maaş alıyorlardı, şu
anda 800 lira ile 950 lira arasında para alıyorlar.
Bir de ayrıca, tabii, bu insanlarımız kendi bulundukları yerde
değil de başka ilçelere nakledildiler, dağıtıldılar ve şu an itibarıyla da kredi
kartları olsun, diğer borçlarda olsun müthiş şekilde sıkıntı içerisindeler. En
azından bunların ailelerinin bulunduğu yerlere, çocuklarının olduğu yerlere
bunların tayinleri yapılmış olsaydı herhâlde daha bir farklı durum meydana
gelebilir, daha iyi olabilirdi. Bu konuda da Sayın Başbakan da söz vermişti bu
işçilere. Yani, siz bulunduğunuz yerlerde görev yapacaksınız diye. Bu insanlar
şu anda kredi mağdurları. Ev almışlar, çeşitli noktalarda araba almışlar
veyahut da geçimleriyle ilgili çok ciddi büyük sıkıntı içerisindeler. Bu
insanların yeniden durumlarını düzeltmek, ücretlerini düzeltmek veyahut da
almış oldukları krediler noktasında birtakım iyileştirmeler yapmak ve
beraberinde de en azından bulundukları yerlerde bu adamların çalışmasını temin
etmek noktasında bir çalışma yapmak gerekiyor. Bizim söylemlerimiz burası.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Buyurunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – 4/C,
biliyorsunuz bizim Hükûmetimiz döneminde başlanan
nispeten yeni bir uygulama. Daha önce, hatta on yıl öncesine kadar giderek
bütün özelleştirmelerden doğan iş kaybı ya da işini kaybeden vatandaşlarımıza
açılmış bir imkân ve bütçe imkânları elverdiği dönemlerde, elverdiği ölçüde de
özlük haklarıyla ilgili düzenlemeler yapılıyor.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Bakanım, 57’nci Hükûmet
zamanında da verilmişti işçilere, aynı bu şekilde hak verilmişti.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) –
(6/1695) sayılı önergede kalmıştım Sayın Paksoy’un.
Söz konusu 30 bin liralık promosyon tutarının 7 bin liralık kısmı
kuruma sonradan katılan personele dağıtılmış olup, 23 bin liralık promosyon
tutarının harcanması ile ilgili olarak Başbakanlık Etik Kurulu Başkanlığı eski
kurum Başkanı Kazım Çalışkan hakkında inceleme başlatmış ve bu inceleme
sonucunda kamu görevlileri etik davranış ilkelerine aykırılık yönünden bir
işlem tesisine yer olmadığına 25 Aralık 2009 tarihinde karar vermiştir.
(6/1696) sayılı Sayın Paksoy’un soru
önergesi: TAPDK’nın personel sayısındaki artış da göz
önünde bulundurularak bazı birimlerin Güneş Sokak’ta bulunan binaya taşınması
söz konusudur. Söz konusu bina şu an ek hizmet binası olarak kullanılmakta ve
arşivlik evraklar orada muhafaza edilmektedir.
(6/1739) sayılı Sayın Paksoy’un soru
önergesi: Bazı tip tütünlerin üretimi ve kurutulması için gerekli olan ilk
yatırım kurutma hangarı ve fırınları enerji ve işçilik maliyetlerinin yüksek
olması nedeniyle birim üretim maliyetleri dünya piyasasının üzerinde
gerçekleşmektedir. Ülkemizde üretilen oryantal tip tütünlerden yapılan
sigaralara olan tüketici talebi giderek azalmış, soslu türden sigaralara olan
tüketici talebi sürekli artış göstermiştir. Bu tür sigaralarda kullanılan ve
ülkemizde üretimi sınırlı olan türden tütün ithalatı yıllar itibarıyla
artmıştır. Ki tütün üretim miktarları, yıllar itibarıyla 2002’den 2009’a kadar
olan rakamları okuyacağım yıl yıl: 159 bin ton, 112
bin ton, 133 bin ton, 135 bin ton, 98 bin ton, 74 bin ton, 93 bin ton, 81 bin
ton, 63 bin ton. İthalat bedellerine gelince, 2002’den 2009’a kadar olan
rakamları milyon dolar cinsinden okumak istiyorum. 215 milyon dolar, 200 milyon
dolar, 220 milyon dolar, 272 milyon dolar, 252 milyon dolar, 292 milyon dolar,
372 milyon dolar, 388 milyon dolar. 2010 Haziran sonu itibarıyla rakam 149
milyon 940 bin dolar.
Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri, kısa adıyla TTA,
4733 sayılı Kanun’un geçici 6’nci maddesinde 2007 ürün yılı için sözleşme
imzaladığı üreticiler ile anılan yılda sözleşme yaptığı miktarları aşmamak
koşuluyla 2008 ürün yılı için tütün üretim ve alım satım sözleşmesi
imzalayacağını hüküm altına almıştır. 2008 ürünü olarak TTA tarafından 2009
yılında satın alınan söz konusu tütünler, devlet nam ve hesabına son olarak
alınan tütünlerdir. Dolayısıyla bu tarihten sonraki süreçte tütün alım ve
satımları serbest piyasada gerçekleşmektedir.
(6/1742) sayılı Sayın Çalış’ın soru
önergesi…
BAŞKAN – Sayın Bakan, onu cevaplamadan önce, Sayın Enöz’ün de soruları bitmiş ve bir ekstra açıklama istiyor.
Buyurunuz.
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bilhassa tarım sektöründe iştigal eden üreticilerimizin Ziraat
Bankasına olan borçlarının yeniden yapılandırılması hususunun gerekliliğini
birçok kez talep etmiştik. Bu konuda, nihayet, Hükûmet
bir adım atmış gözüküyor. Çok geç de olsa bu konudaki yasal düzenlemenin bir an
önce kanunlaşmasına destek vereceğimizi ifade ediyorum ve Sayın Bakana teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Enöz.
Evet Sayın Bakan…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) –
(6/1742) sayılı Sayın Çalış’ın soru önergesi: 29
Aralık 2009 tarihli ve 27447 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Bazı Mallara
Uygulanacak Tütün Fonu Tutarlarının Belirlenmesine Dair Karar’da tütün
mamullerinden alınan vergilerle ilgili bir düzenleme yer almamaktadır. Söz
konusu Bakanlar Kurulu kararıyla yurt dışından getirilecek tütün mamulleri ile homojenize tütün, şişirilmiş tütün ve şişirilmiş tütün
damarından alınan fon kaldırılmıştır ancak ithal edilecek her türlü yaprak tütünden
alınan fonda bir değişiklik yapılmamıştır ve bu tip tütünlerde ton başına 3 bin
Amerikan doları fon uygulamasına devam edilmektedir. 2002-2009 yıllarında
yıllık ortalama 150 milyon dolarlık Tütün Fonu tahsilatı yapılmıştır.
Avrupa Birliği ilerleme raporlarında Tütün Fonu’nun kaldırılması
gerektiği yönünde ifadeler yer almaktadır. Ülkemizdeki şekliyle ithal edilen
tütün ve tütün mamullerinin bedeli üzerinden kesinti yapılmasına dayalı fon
uygulaması, bilindiği kadarıyla, dünyanın önde gelen tütün ithalatçısı
ülkelerinde uygulanmamaktadır ancak sadece adı benzemekle birlikte, Avrupa
Birliğinde içerik olarak bizimkinden farklı bir biçimde Birliğin üreticilere
ödediği primlerden “Tütün Fonu” altında bir kesinti yapılmaktadır.
(6/1513) sayılı Sayın Ağyüz’ün soru
önergesi: TAPDK’dan yine aldığımız bilgilere göre
devam etmek istiyorum. Anayasa’mızın 58’inci maddesi gereğince devletin,
gençleri alkol düşkünlüğünden korumak için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü
bulunmaktadır. Diğer yandan, ülkemizin de katıldığı EURO 08/01, Kopenhag ve
Madrid, 12 Eylül 2001 Avrupa Alkol Eylem Planı çerçevesinde mutabık kalınan
alkolle ilgili Avrupa Şartı’nda -5’inci maddesinde- yer alan alkollü içkilerin
dolaysız ve dolaylı reklamları üzerinde sıkı denetim uygulamak ve reklamların
hiçbir şekilde alkol ile spor arasında kurulan bağ örneğinde olduğu gibi genç
insanları hedef almasını engelleme kararı bulunmaktadır. Gençler ve alkol
üzerine bildirgede de alkolün teşvik edilmesi, bedava dağıtımı, reklamları,
sponsorlukları ve kolay ulaşılabilirlik durumlarıyla ilişkili olarak gençlerin
içmeleri yönünde baskıları azalmak hususunda Dünya Sağlık Örgütüne üye
devletler tarafından mutabık kalınmıştır. Soru önergesine konu tebliğin diğer
hükümleri gibi alkollü içeceklerin tüketimini özendirici ve teşvik edici
uygulamaları engellemek, çocuklar ile gençleri hedef kitle olmaktan uzak
tutabilmek kamusal gayesiyle yasaklama değil, ancak sınırlar ve ilkeler
benimsenmiştir. İnternet ve yazılı medya
araçlarında yoğun sıklıkla alkollü içki reklamlarının hâlen yayınlanıyor olması
bu yasağın şu anda olmadığının da bir başka göstergesidir. Ancak, birbirlerinin
ayrılmaz parçası, olmazsa olmazı olduklarını ifade eden ve bu kanının
oluşmasını temin eden reklamlar özellikle çocuk ve gençlerin zihinlerinde yer
etmekte ve özendirici mahiyetiyle alkollü içkiyi tanıtma amacını aşmaktadır.
Öte yandan, on sekiz yaşından büyük kişilerin istediği şekilde alkollü içki
tüketmesinde engel bir husus bulunmamaktadır ve böyle anlaşılacak bir ifade de
tebliğde yer almamaktadır. Tebliğ, toplumun alkollü içki tüketimini teşvik
edici ve özendirici şekilde reklam yapılmasını önlemeye yönelik olarak
düzenlenmiştir. Alkollü içki reklamlarında hedef kitle olarak çocuklara ve
gençlere yönelen veya çocukları ve gençleri etkileme olasılığı yüksek bulunan
uygulamalar kısıtlanmıştır.
(6/1602) sayılı Sayın Paksoy’un,
(6/1442) sayılı Sayın Ağyüz’ün, (6/1626) sayılı Sayın
Işık’ın sorularına yine birbirleriyle çok ilgili olduğu için -KEY hesaplarıyla
ilgili olduğu için- topluca cevap veriyorum.
KEY hesaplarıyla ilgili ilk listede ismi yer almayan veya eksik
ödeme yapılan hak sahiplerine ilişkin bilgilerin tasfiye hâlinde Emlak
Bankasına bildirilmesine ilişkin süreyi uzatan ve daha önce kurumlarca yapılan
hatalı bildirimlerin düzeltilmesine olanak sağlayan 5939 sayılı Kanun 17 Aralık
2009 tarihinde yayımlanmıştır. Söz konusu kanun ile kurumlara yapılan hatalı ve
eksik bildirimleri düzeltme imkânı tanınmıştır. Kurumlarca düzeltme işlemleri
yapılarak Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına gönderilen hisseler ise üçer
aylık periyotlar hâlinde bankaca Resmî Gazetede ilan edilmekte ve her ilan
sonrası ilana ilişkin ödemeler yapılmaktadır. Bu kapsamda KEY ödemelerine
ilişkin beşinci liste 10 Kasım 2010 tarih ve 27755 sayılı mükerrer Resmî Gazetede
yayımlanmıştır. Ödemeler 11 Kasım 2010 tarihinde başlamış olup, müteakip
listeler üçer aylık periyotlarla aynı bu şekilde yayımlanmaya devam edecektir.
Ödemelere ilişkin olarak herhangi bir ödenek sıkıntısı söz konusu
değildir. KEY ödemelerinde ilk ilanın yapılacağı tarihe kadarki dönem için
yüzde 10 artış uygulanmıştır. İlk ilan tarihinden sonraki listelerde isimleri
yer alan hak sahiplerine ise her ilan dönemi için başlangıçtaki yüzde 10 artışa
ilave olarak basit usulde yüzde 1,25’lik artış sağlanmıştır. 2 Kasım 2010
itibarıyla toplam yaklaşık 7,5 milyon hak sahibine 3 milyar 400 milyon
civarında bir ödeme yapılmıştır bugüne kadar ve şahısların taleplerine
istinaden, dediğim gibi, üçer aylık periyotlar hâlinde bu ödemeler ve liste
yayınları devam etmektedir.
(6/1587) sayılı Sayın Çalış’ın, 6/1595
sayılı yine Sayın Çalış’ın soru önergelerine cevaben:
Merkez Bankası verilerine göre karşılıksız çek adedi 2010 yılı Eylül ayında bir
önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 53 oranında azalmıştır. Bankalararası Takas Odaları Merkezi verilerine göre ise Bankalararası Takas Odalarına ibraz edilip karşılıksız
çıkan çek tutarlarının toplam ibraz edilen çek tutarına oranı 2009 yılı ekim
ayında yüzde 5,20 iken, yüzde 2,66’ya düşmüştür. Adet olarak ise yüzde 5,82’den
yüzde 3’e gerilemiştir.
Ekonomik krizle mücadele kapsamında aralarında yurt içi talebi
canlandırmak amacıyla belirli sektörlerde geçici KDV ve ÖTV indirimleri
gerçekleştirilmesinin, bölgesel ve sektörel
teşvikleri içeren yeni bir teşvik sistemi oluşturmasının, kısa çalışma
ödeneğinin miktarının artırılarak ödenekten yararlanma süresinin uzatılmasının,
aktif iş gücü programlarının güçlendirilmesini öngören yeni istihdam paketinin
hazırlanmasının, genç ve kadın istihdam teşvikinin süresinin uzatılmasının, ihracatçılara
kullandırılan kredilerin faizlerinin düşürülerek kullanım limitlerinin
artırılmasının, KOBİ’lerin finansman imkânlarına daha kolay erişebilmesi
amacıyla Kredi Garanti Fonu’na ek kaynak aktarılmasının ve KOBİ’lere sıfır ve
düşük faizli kredi desteği verilmesinin de aralarında olduğu son derece kritik
önlemler alınmıştır. Ayrıca, Merkez Bankası, döviz ve TL likiditesini artırmaya
yönelik önemli adımlar atmıştır bu dönem içerisinde.
Ekonomide başlayan canlanma eğilimi ve ilan etmiş olduğumuz orta vadeli
programlar çerçevesinde, zamanında ve doğru politikalar uygulanarak krizden
ülkemiz en az zararla, en az hasarla geçmektedir ve önümüzdeki üç yılda
uygulanacak olan ekonomi politikaları ve makroekonomik hedefler en son olarak
yine 10 Ekim 2010 tarihinde açıkladığımız yeni orta vadeli programla da ortaya
konmuştur.
(6/1815) sayılı Sayın Çalış’ın soru
önergesi: 2008 yılında yüzde 5 olarak gerçekleşen takipteki KOBİ kredilerinin
toplam KOBİ kredilerine oranı, küresel krizin olumsuz etkileri nedeniyle yüzde
8,3 düzeyine yükselmiştir. 2009 yılının son çeyreğinden itibaren ekonomide
gözlenen toparlanmaya paralel olarak düşmeye başlayan söz konusu oran 2010
Eylül ayında yüzde 5,8 olarak gerçekleşmiştir. Ekonomideki toparlanmanın devam
etmesiyle birlikte takipteki kredilerin toplam kredilere oranın daha da
aşağılara düşmesini beklemekteyiz.
Türkiye ekonomisinin belkemiğini oluşturan KOBİ’ler, küresel
krizin olumsuz etkilerini hafifletmek amacıyla Hükûmetimiz
tarafından birçok alanda desteklenmiştir. Bu kapsamda, kısa çalışma ödeneğinin
miktarı yüzde 50 oranında artırılarak yararlanma süresi üç aydan altı aya
çıkarılmış, 5084 sayılı Teşvik Kanunu’nun soysal güvenlik primi desteği
uygulaması 2012 yılına kadar uzatılmış, yeni teşvik sistemi hazırlanmış, KOSGEB
tarafından KOBİ’lere düşük ve sıfır faizli kredi desteği verilmiş, KOSGEB
Kanunu’nda yapılan değişikliklerle hizmet ve ticaret sektöründeki KOBİ’lerin
de, vergi ve SGK prim borcu bulunan esnaf ve sanatkârların da KOSGEB
kredilerinden yararlanması sağlanmış, KOBİ’lerin finansman imkânlarına daha
kolay erişebilmesi amacıyla kredi garanti desteği uygulamasına başlanmış,
ihracat reeskont kredi limiti artırılarak söz konusu kredilere kullanım
kolaylığı getirilmiş ve Eximbankın ihracatçı
KOBİ’lere kullandırdığı kredilerin faiz oranları düşürülmüştür.
(6/1933) sayılı Sayın Çalış’ın soru
önergesi: Şöyle bir bakacak olursak, 2002 sonundan 2010 yılı Temmuz sonuna
kadarki dönemde en düşük memur maaşındaki artış nominal yüzde 208’dir,
enflasyondan bunu arındırdığımızda reel anlamdaki artış yüzde 53’tür.
Net asgari ücret yine aynı dönemde yüzde 226 oranında nominal
olarak artırılmıştır, enflasyondan arındırıp baktığımızda reel artış yüzde
62’dir.
En düşük SSK emeklisinin maaşındaki artış aynı dönemde nominal
olarak yüzde 176’dır, reel yüzde 37’dir.
En düşük BAĞ-KUR emeklisinin, esnaf emeklisinin maaşı aynı dönemde
nominal olarak yüzde 280 artmıştır, reel artış da yüzde 89’a tekabül
etmektedir.
Sayın Çalış’ın (6/1934) sayılı soru
önergesi: Krizin istihdam üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek için kısa
çalışma ödeneğinin ve bu ödenekten faydalanma süresinin artırılması, genç ve
kadın istihdam teşvikinin süresinin uzatılması, aktif iş gücü programının
artırılması gibi önemli düzenlemeler yapılmıştır. Bu önlemlere ek olarak
istihdama dolaylı yollardan katkı sağlayabilecek reel sektöre yönelik diğer
düzenlemeler de hayata geçirilmiştir.
Yeni yatırım teşvik sisteminin hazırlanması, ihracatçılara ve
KOBİ’lere kredi desteği verilmesi, kredi garantisine işlerlik kazandırılması gibi
önemli konular istihdama olumlu etkide bulunmuştur.
Bütçe imkânları çerçevesinde alınan bu önlemler ekonominin birçok
alanında üretim ve istihdama olumlu yönde yansımış ve yansımaya devam
etmektedir. Nitekim, 2009 yılı için işsizlik oranı orta vadeli programda
öngörülenin de altında gerçekleşmiştir. TÜİK tarafından en son açıklanan
verilere göre ise 2010 yılı Ağustos ayında işsizlik oranı önceki yılın aynı
dönemine göre 2 puan azalarak yüzde 11,4 seviyesinde gerçekleşmiştir ve Türkiye
ILO üyesi ülkeler içerisinde işsizliğin en çok düştüğü, en hızlı düştüğü
ülkedir.
İşsizlik probleminin çözümüne yönelik olarak bahsedilen önlemlerin
yanı sıra iş gücü piyasasının daha esnek bir yapıya kavuşturulması, iş
dünyasının talep ettiği nitelikte iş gücünün yetiştirilmesine yönelik
düzenlemeler ve aktif iş gücü programlarının yaygınlaştırılması ve etkinliğinin
artırılması önümüzdeki dönemde öncelikli olarak ele alacağımız çalışma
alanlarıdır ve bununla ilgili de en son gönderdiğimiz yasa tasarısında da yine
önemli düzenlemeler yer almaktadır.
(6/1933) sayılı…
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika…
Sayın Çalış’ın ek açıklama talebi olmuş.
Buyurunuz.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, geç de olsa sorularımıza ilgi gösterdiğiniz için
teşekkür ediyorum çünkü bizim sorularımız belli sorunların çözümüne yönelik.
Maalesef Sayın Hükûmetin sorulara güncelliğini
kaybettirerek âdeta Türkiye Büyük Millet Meclisinin Hükûmet
üzerindeki denetim yetkisini sulandırma gibi bir gayreti var, maalesef burada
da bunu görüyoruz. Bu konuda üzüntülerimi belirtmek istiyorum.
Sarıveliler Ziraat Bankası ile ilgili açıklamanız konusunda da hemşehrilerim adına üzüntülerimi belirtmek istiyorum çünkü
aynı kürsüde sizden önceki Sayın Bakan bu sorunu çözeceğini söylemişti, kayıtlarda
vardır. Bizim bu ilçemizden daha küçük ilçelerde hâlen faaliyet gösteren Ziraat
Bankaları vardır. Onlar ilçe olma kriterine göre banka olarak faaliyetini devam
ettiriyor ama şimdi bizim önümüze verimlilik kriterini koyuyorsunuz. Bu kararı
tekrar gözden geçirmenizi ben hemşehrilerim adına
istirham ediyorum.
Mutfaktaki zaruri tüketim maddelerindeki fiyat artışı, sabit
gelirlinin gelir durumu ve maalesef enflasyon sepetiniz dar gelirliyi, sabit
gelirliyi ezmektedir. Bu zaruri tüketim maddelerinin artışına paralel olarak
dar gelirlinin, ücretlinin ücretlerini yeniden gözden geçirmek gerekiyor. Ben
özellikle, ekonomik krizle ilgili, işsizlikle ilgili sizin burada bahsettiğiniz
iyileşmenin orta ve alt gelir grubunda, maalesef Anadolu’da hissedilmediğini,
vatandaşın bunu hissetmediğini, hâlâ sıkıntıların devam ettiğini, bu konuda
daha dikkatli tedbir almak gerektiğini söylemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çalış.
Buyurunuz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, soru önergelerine, sözlü
sorulara her hafta bir bakanımız kendi konusuyla ilgili buraya geliyor, cevap
veriyor ve bize Kurumunuz tarafından bildirilen tarihlerde, günlerde biz gelip
buraya açıklamalarımızı bakan arkadaşlarımızla beraber sırasıyla yapıyoruz.
Doğru, bazı önergeler belki tarih olarak biraz eski ama çok yakın zamanda
sorulmuş sorulara da toplu olarak cevap verdiğimiz için hepsini beraberce
cevaplandırmış oluyoruz.
Bankaların şube açışıyla ilgili hem Ziraat Bankasında hem Halk
Bankasında kriterler vardır ve bu kriterlere uyan ilçelerde ancak şube
açılmaktadır. Kriterlerin uymadığı durumlarda ise şube açılması mümkün
olmamaktadır. Bir bakıma, 2001 öncesiyle ilgili o kötü alışkanlıkları biz bu
dönemde devam ettirmek istemiyoruz. Verimlilik ve makul düzeydeki kârlılık
anlayışıyla kamu bankalarımız şu anda çalışmakta.
Dar gelirlilerle ilgili ben rakamları biraz önce açıkladım. 2002
sonundan bugüne kadar pek çok gelir grubunun artışı, reel anlamda çok ciddi
oranda artmıştır. Biraz önce rakamları da söyledim, reel artışları da verdim.
Bunlar hayatın gerçeklerinden alınan rakamlardır. Ödenen maaşlar bellidir, bu
süre içerisindeki enflasyon bellidir, temel ihtiyaç ürünlerindeki fiyat artışları
bellidir, reel artışlar da zaten bu çerçevede hesaplanmaktadır.
(6/1331) sayılı Sayın Özdemir’in soru önergesine gelmek istiyorum:
Ülkeler itibarıyla dövizle borçlanma faizlerinin karşılaştırılmasında
kullanılan ve gelişen piyasa ülkelerinin çıkardığı uzun vadeli dolar cinsinden
tahvillerin faizlerinin aynı vadedeki ABD hazinesi tahviline göre ne kadar
yüksek seviyeden işlem gördüğünü gösteren EMBI plus
endeksi, 5 Kasım 2010 tarihi itibarıyla Türkiye için 152 olarak
gerçekleşmiştir. Türkiye şu anda pek çok Avrupa ülkesinden daha az riskli
olarak algılanmaktadır ve Türkiye’nin dolar ya da euro
cinsinden borçlanma faizleri yine Avrupa Birliğine üye bazı ülkelerin dahi
altında kalmıştır. Türkiye’deki uluslararası yatırımlar, faaliyetlerinden doğan
kârı aktarmadan önce Türkiye’de vergilendirilmektedirler. Yurt dışına transfer
edilen kâr paylarının bir kısmı da bu firmaların sermaye artışları veya yeni
girişim faaliyetleri için tekrar geri getirilebilmektedir Türkiye’ye.
Türkiye’nin en büyük 500 şirketi içerisinde 153 tanesi uluslararası sermayeli
şirkettir. Bu 153 uluslararası sermayeli şirket, ilk 500’ün 2009 yılındaki
üretiminin, üretimdeki satışlarının yüzde 33’ünü, toplam satış hasılatınınsa
yüzde 38’ini gerçekleştirmektedir.
(6/1697) sayılı, Sayın Paksoy’un soru
önergesi: 2003-2010 yılları arasında, üyesi olduğumuz Dünya Bankası, Avrupa
Yatırım Bankası ve İslam Kalkınma Bankası gibi finans kuruluşlarından kamu
yatırımlarının finansmanı amacıyla toplam 16,3 milyar dolarlık kredi temin
edilmiştir. Tabii, özel sektöre sağlanan kredilerle beraber bu rakamların
toplamı aslında daha yüksektir. Uluslararası kuruluşlardan sağlanan proje
kredilerinin denetimi ihtiyaç hasıl olması durumunda fraklı kurum ve
kuruluşlarca yapılabilmektedir. Burada Sayıştay Başkanlığı, kreditör kuruluşlar
tarafından görevlendirilen heyetler, Hazine Kontrolörler Kurulu gibi birimler,
bu temin edilen dış kredileri proje amaçları doğrultusunda kullanıp
kullanmadığının denetimini yapmaktadır. Yine 5018 sayılı Kanun gereği, her bir
mahalli idarenin söz konusu denetimleri yapmakla yükümlü kendi birimleri
bulunmaktadır.
(6/1758) sayılı Sayın Özdemir’in soru önergesi: Borçlanma faizinin
düşmesi, düşük çıkması Hazinenin lehine olup düşük maliyetle borçlanmayı temin
etmektedir. Diğer yandan, rekabetçi olmayan teklif aşaması ihale sürecinin bir
parçası olup fiyat oluşumunda başlı başına bir etken değildir. Ayrıca, Sayıştay
2009 yılı Hazine İşlemleri Raporu’nda, konunun, Hazine Müsteşarlığı bünyesinde
çalışmalar yapılarak değerlendirildiği ve mevcut uygulamanın devam
ettirilmesinin idarenin takdirinde olduğu belirtilmiştir. Yine Sayıştay, 2009
yılı Hazine İşlemleri Raporu’nda, Hazine Müsteşarlığınca çalışmalar yapılmakta
olduğu ve ispatlayıcı belgelerin Sayıştaya sunularak
önerilerinin Hazine Müsteşarlığınca karşılandığını ifade etmiştir. Buna
ilaveten, piyasa yapıcı bankalar arasında birlikte hareket etme ihtimalini
engelleyici tedbirler ve yaptırımlar kapsamında, 2010-2011 Piyasa Yapıcılığı
Sözleşmesi’ne “Piyasa yapıcı, birincil piyasada rekabeti bozacak şekilde, diğer
piyasa yapıcılar veya katılımcılarla anlaşamaz ve ortak hareket edemez.”
ibaresi eklenerek önerilerinin Hazine Müsteşarlığınca tam anlamıyla
karşılandığı Sayıştay tarafından belirtilmiştir.
(6/2035) sayılı Sayın Güvel’in soru
önergesi: DASK’ın kurulduğu 2000 yılında 5,2 milyon
lira düzeyinde toplam portföy büyüklüğü, 5 Kasım 2010 itibarıyla yaklaşık 1,36
milyar liraya yükselmiştir yani 1 milyar 390 milyon gibi bir mertebe. DASK
kaynakları, ağırlıklı olarak, mevduat, devlet tahvili ve hazine bonosuyla diğer
menkul kıymetlerin yatırımına yönlendirilmektedir. DASK, zorunlu deprem
sigortasının yürürlüğe girdiği 2000 yılından bu yana meydana gelen 297 deprem
olayında 11.072 hasar dosyası için toplam 21 milyon liralık tazminat ödemesinde
bulunmuştur. DASK, zorunlu deprem sigortasını, sigorta şirketleri ve acenteleri
vasıtasıyla ev sahiplerine sunmakta ve yıllık olarak yenilemektedir. Bu hizmet
karşılığı olarak verilen komisyon İstanbul için primin yüzde 12,5’u, diğer
iller için ise primin yüzde 17,5’uğudur. Bu kapsamda, 2010-2012 yılları
arasında gerçekleşen kümülatif toplam komisyon tutarı 296 milyon 700 bin TL’ye
ulaşmıştır. 2006-2010 yılları arasında bilimsel çalışma ve araştırmalar
kapsamında yapılan harcamaların tutarı yaklaşık olarak 53 bin liradır.
(6/1760) sayılı Sayın Özdemir’in soru önergesi: Uluslararası
gelişmeler karşısında İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının rekabet gücünün
artırılması ve daha esnek bir yapıya kavuşturulması amacıyla, İMKB’nin
öncelikle anonim şirkete dönüştürülmesi, daha sonraki süreçte paylarının satışı
ve devriyle ilgili çalışmalar SPK bünyesinde devam ettirilmektedir ve bu konu
yeni hazırlanan Sermaye Piyasası Kanunu tasarısı taslağı çalışmalarında dikkate
alınmaktadır. Diğer yandan, İMKB’nin dünya borsalarınca ulaşılan noktalara
taşınması amacıyla, SPK, İMKB, TOBB, Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları
Birliği arasında 7 Ağustos 2008 tarihinde imzalanan iş birliği protokolü
çerçevesinde 6-7 Mayıs 2010 tarihleri arasında bir halka arz seferberliği zirvesi
düzenlenmiştir. Halka arz seferberliği kapsamında, 2010 yılı içerisinde toplam
37 şirket halka arz için SPK’ya başvurmuş, bunlardan
18 tanesi sonuçlandırılmıştır. Diğer yandan, İMKB bünyesinde işlem gören ürün
çeşitliliğinin artırılması amacıyla aracı kuruluşların varant
ihraç edebilmesi ve söz konusu varantların İMKB’de
işlem görmesine yönelik çalışmalar tamamlanmış ve İMKB Hisse Senetleri Piyasası
bünyesinde varant pazarı oluşturmuştur.
(6/1857) sayılı Sayın Paksoy’un soru
önergesi: 2006 yılı Mayıs ayı içerisinde yapılan halka arz uygulaması sonucu,
Türk Hava Yollarının sermayesindeki kamu payı yüzde 50’nin altına düşmüştür. Bu
surette, Türk Hava Yollarının kamu tüzel kişiliği 25 Haziran 2006 tarihinde
sona ermiştir. Özel hukuk tüzel kişiliği konumunda olan Türk Hava Yollarında
yönetici ve çalışanların hiçbirisi kamu görevlisi sıfatını haiz değildir.
Danıştay 1. Dairesinin 21 Eylül 1984 tarihli kararında da
vurgulandığı üzere, alınacak görev ve işin 2531 sayılı Kanun’un 2’nci
maddesinde getirilmiş olan yasaklama kapsamında sayılabilmesi için, daha önce
hizmetinde bulunduğu daire, idare, kurum ve kuruluşa karşı bir görev, iş veya
temsilcilik niteliğinde bulunması gerekmektedir.
Sayın Doçent Doktor Turan Erol’un Türk Hava Yollarındaki yönetim
kurulu üyeliği daha önce görev yaptığı kurum olan SPK’ya
karşı bir görev değildir. Türk Hava Yollarının icrai
faaliyetleri 7 üyeden oluşan yönetim kurulu içinden seçilen 3 kişilik icra
komitesi vasıtasıyla yürütülmektedir. Sayın Erol, bu icra komitesinde yer
almamaktadır.
(6/1873) sayılı Sayın Öğüt’ün soru önergesi: Et ve Balık Ürünleri
AŞ’nin Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararıyla özelleştirme kapsam ve
programından çıkarılarak eski statüsüne iade edilmesine karar verilmiştir.
Şirketle ilgili olarak tasarrufta bulunma yetkisi Tarım ve Köyişleri
Bakanlığına aittir. Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine ait şeker
fabrikalarının coğrafi bazı portföy grupları hâlinde ve her portföy grubunun
ayrı ayrı ve kendi içinde bir bütün hâlinde satış
yöntemi varlık satışı şeklinde uygulanmak suretiyle özelleştirilmesine karar
verilmiş olup özelleştirilmesiyle ilgili çalışmalarda Rekabet Kurumu ve Şeker
Kurumunun görüşleri de alınmıştır.
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca üniversiteler bünyesinde yeni
bölüm açma, öğrenci alma teklifleriyle üniversite rektörlerinden geldiği
takdirde değerlendirildiği, söz konusu kontenjanlara yerleşmenin ise
öğrencilerin tercihleri doğrultusunda yapılmakta olduğu beyan edilmektedir.
Et ve Balık Kurumu, faaliyetlerini sekiz adet kombinayla devam ettirmektedir.
Kuruluş, imkânları ölçüsünde bölgedeki Ağrı, Van, Erzurum, Bitlis
kombinalarıyla istihdam sağlayarak bölge ekonomisine ve hayvancılığa katkıda
bulunmaktadır.
Ülkemizde, Şeker Kurulu yurt içi talebe göre toplam şeker kotasını
belirlemekte ve özel ve kamuya ait şeker fabrikaları kendilerine tahsis edilen
bu kotalara göre üretimde bulunmaktadır.
(6/1876) sayılı Sayın Öğüt’ün soru önergesi: 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu’na göre, kamu idare kurum ve kuruluşları serbest memur
kadrolarına 2009 yılında emeklilik, ölüm, istifa veya nakil sonucu ayrılan
memur sayısının yüzde 50’sini geçmeyecek şekilde açıktan veya diğer kamu idare
kurum ve kuruluşlarından nakil suretiyle atama yapabileceği, bu sınırlar
içerisinde memur ihtiyacını karşılayamayacak söz konusu idare kurum ve
kuruluşlardan yükseköğretim kurumları için ilave 4 bin adet, diğerleri için ise
ilave 21 bin adet atama izni verilebileceğini hükme bağlamıştır. Ancak yıl
içerisinde yeni tespit edilen ihtiyaçlar doğrultusunda da Türkiye Büyük Millet
Meclisi gerektiğinde adımlar atmaktadır.
(6/2213) sayılı Sayın İnan’ın soru önergesi: TMSF’den
aldığımız bilgiye göre, Akıllı TV’nin denetimi tamamen fonda kalmış olup
yönetimi kısmen Garipoğlu Grubuna devredilmiştir.
Olay Medya Grubunun da aynı şekilde denetimi tamamen fonda kalmış olup yönetimi
kısmen Çağlar Grubuna devredilmiştir. Olay TV, Olay FM, Olay gazetesi ve Olay
Trend dergisi, CINE5 TV, Show Radyo, Viva TV, Radyo Viva, Radyotek’in satışa hazırlık
işlemleri devam etmektedir. Maksi TV, Radyo 5, Radyo Cool,
Türkçe TV, Şık FM, Bursa TV, Bursa FM, fon tarafından satışları yapılmış ancak
üst kurullar nezdinde işlemleri devam ettiğinden ihaleleri henüz
sonuçlandırılamamıştır. Fon kurulunun 25 Mayıs 2004 tarih ve 253 sayılı
kararıyla Erol Aksoy Grubuna dâhil “CINE5” logosu ile Ulusal TV yayınını yapan
CINE5 Filmcilik ve Yayıncılık AŞ’nin de aralarında bulunduğu Aksoy Grubu
şirketlerinin temettü hariç ortaklık haklarıyla yönetim ve denetimi fon
tarafından devir alınmıştır.
CINE5 TV ticari ve iktisadi bütünlüğü daha önce 3 kez satışa
çıkartılmış ancak ihalelere katılan olmadığından ihale gerçekleştirilememiştir.
CINE5 TV ticari ve iktisadi bütünlüğünün ihale süreci devam etmektedir.
Ben tekrar teşekkür ediyorum hepinize.
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika, Sayın İnan sisteme girmiş, ek
bir açıklama istiyor.
Buyurunuz efendim.
MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, teşekkür ediyoruz verdiğiniz cevaplar için.
Bu sorduğumuz sorular aslında Türkiye’de var olan ekonomik krizle
ilgiliydi çünkü geçtiğimiz dönemlerde sorduğumuz sorulara henüz cevap
verilmiştir ve Hükûmet, son günlerde basına da
yansıyan, sizin de açıklamalarınızı kapsayan vergi, sosyal sigortalar, BAĞ-KUR,
TEDAŞ, tarım kredi, banka borçları ve kredi kartları borçlarıyla ilgili yeni
yapılandırmaların yapılacağını yani bir affın geleceğini söylüyorsunuz. Bu da
şu demektir: Geçmişte Türkiye’de ciddi bir biçimde ekonomik kriz yaşanmıştır,
bu ekonomik krizin sonuçları olarak da bu arızalar ortaya çıkmıştır. Bunun düzeltilmesi
olumlu bir adım. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak da yapılacak
düzenlemelerde destek vereceğimizi ifade etmek isterim.
Diğer taraftan, Türkiye’deki medya kuruluşlarının çok önemli bir
kısmı maalesef Hükûmeti çok açıktan destekler bir vaziyettedir,
özellikle TMSF’nin elindeki medya kurumları da
bunlardandır, hatta devletin kurumu TRT’nin de çok yanlı yayın yaptığı çok
bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla, adalet ilkesine uygun bir biçimde, devleti
temsil eden kurumların da yayın yapmalarının gerekli olduğunu bir kez daha
hatırlatmak isterim.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İnan.
Buyurunuz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – TMSF’nin yönetiminde ya da kontrol ettiği, denetlediği
medya kuruluşlarımıza TMSF atamalarını yaptıktan sonra günlük yayın
politikalarına karışmamaktadır.
Yine TRT, mevcut yasal çerçevesi içerisinde ve kendine verilmiş
olan, Anayasa’nın ve yasaların verdiği görevler doğrultusunda, tarafsız bir
yayıncılık ilkesini izlemeye çalışmaktadır.
Ben, tekrar hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.21
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
23’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ,
Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay
Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ,
Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay
Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(2/594) (S. Sayısı: 510) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen teklifin birinci bölümünde yer alan 18’inci maddesi kabul
edilmişti. Şimdi de 19’uncu madde üzerinde önerge işlemleri yapılacaktır.
19’uncu madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
(x) 510 S. Sayılı Basmayazı 14/10/2010 tarihli 7’nci Birleşim Tutanağı’na
eklidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
19'uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
"(2) Yönetim mensupları, 657 sayılı Kanuna tabi olarak
yönetim birimlerinde çalışan personeli ifade eder. Bunlar, 657 sayılı Kanun
hükümleri çerçevesinde Sayıştay Başkanının onayı ile atanır. Yönetim
birimlerinin görevleri, bu görevlerin yürütülmesine ilişkin esas ve usuller ile
ilgililerin sorumlulukları yönetmelikle düzenlenir."
Mustafa
Kalaycı M. Akif Paksoy Erkan
Akçay |
Konya Kahramanmaraş Manisa |
Mustafa
Enöz Emin
Haluk Ayhan Mehmet
Şandır |
Manisa Denizli Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 19 uncu maddesinin
birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Ali
Rıza Öztürk Fehmi
Murat Sönmez |
Trabzon Mersin Eskişehir |
"(1) Sayıştayın yönetim işleri
27.9.1984 tarihli ve 3046 sayılı Kanun hükümleri göz önüne alınarak Sayıştay
Başkanının teklifi ve Sayıştay Genel Kurulunun kararı ile kurulacak birimler tarafından
yürütülür."
BAŞKAN – Komisyon son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Sönmez.
FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 510 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayıştaya
kurulduğu andan itibaren başlıca iki görev verilmiştir. Bunlardan birincisi,
kamu idarelerine ait hesap ve işlemler ile faaliyetlerin Türkiye Büyük Millet
Meclisi adına denetimi. İkincisi, sorumluların hesap ve işlemlerinin
yargılanması görevidir. Sayıştay teşkilatı da verilen bu iki göreve uygun
şekilde yargı ve karar organları ve denetim grupları biçiminde örgütlenmek
durumundadır.
Türkiye İlerleme Raporu’nda 2000 ve 2003 arası dönemde mali
kontrol sistemimize ilişkin ciddi eleştiriler yer almaktadır. Özellikle Sayıştayın dış denetim görevini yerine getiremediği, Maliye
Bakanlığıyla örtüşen ve çatışan iş yerlerinin bulunduğu ve Sayıştay Kanunu’nda
gerekli değişikliklerin yapılması istenmiştir. 5018 sayılı Kanun’un hedeflediği
kontrol sisteminin en önemli ayaklarından biri olan Sayıştay Kanunu değişikliği
bugüne kadar beklemek zorunda kalmıştır. Bu değişikliğe ilişkin ciddi endişeler
taşımaktayız ve endişelerimiz korkarım ki yersiz değildir.
Değerli milletvekilleri, Kanun’unu
görüşmekte olduğumuz Sayıştayın bir raporu
var. Ne var bu raporda? Sınavsız olarak açıktan atama yoluyla yapılan atamaları
eleştiren bir rapor ve raporda: “Bu durum, devlete duyulan güveni zedelemekte
ve sonuçları bakımından Hazine menfaatlerini zarara uğratıcı nitelikte
görülmektedir. Kamu personeli seçme sınavına girip kazanan ve devlette bir
kadroya atanmak için bekleyenlere karşı haksızlık olmaktadır.” denilmiştir.
Bakanlıklar “istisnai kadro” adı altında kamu kurumlarına atamalar yapıyor.
Bakanlıkların özel kalem müdürlükleri ve basın müşavirlikleri için sınava girme
ya da herhangi bir şart taşıma zorunluluğu bulunmadığı için bu kadrolardan
devlete adım atanlar daha sonra başka bakanlıklara yatay geçiş yapıyor. Boşalan
kadrolar da sürekli doldurulup yeni memur alımı da bu yolla yapılıyor. Rapor, istisnai memurluk kadrolarının
kişilere devlet memurluğu statüsü sağlamanın kolay bir yolu olarak görüldüğüne
işaret etmektedir. “Bu kadrolara açıktan veya 657 sayılı Kanun’a tabi olmayanlar
arasında yapılan atamaların atanan kişileri kısa bir süre sonra diğer memurluk
kadrolarına atayabilmek amacını taşıması, 657 sayılı Kanun’un temel ilkelerine
aykırı bir uygulama olduğu gibi Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ve kamu
hizmetlerine girmede eşitlik ilkelerini zedeleyici mahiyettedir.” görüşüne de
bu raporda yer verilmişti. Bu tür gerçekçi açıklamalar karşısında iktidar
rahatsız olmuş ve Sayıştayı da kendi yandaşı olacak
biçimde yapılandırmaya çalışmaktadır.
Üzerinde durulması gereken diğer bir konu da yürütme karşısında
güçsüz başkanın yeni Sayıştay Kanunu’yla kurumun yapısı ve üzerinde son derece
etkili olmasına yol açacak yetkilerdir. Komisyonda belirtildiği gibi, Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından seçilen üyelerin dairelere dağılımı, görev
yerlerinin değiştirilmesi ve daireler arasında iş dağılımının düzenlenmesi gibi
konular doğrudan Sayıştay Başkanının yetkisine bırakılmak istenmektedir. Bunun
yerine Sayıştay Başkanı ve daire başkanlarından oluşturulacak bir başkanlar
kuruluna görev verilmesi, Yargıtay ve Danıştay gibi yargı yeri olan ve kurullar
hâlinde çalışan Sayıştayın yapısına daha uygun
düşecektir. Bu derece önemli yetkileri tek bir kişinin elinde toplamak yerine
bunu bir kurulun yerine getirmesi kamu yararı açısından daha uygundur.
Yönetim işleri biriminin doğrudan başkanın onayına verilmesi, yeni
yapıyı tümüyle başkanın otoritesine tabi hâle getirmektedir. Bu yapı, kanun
teklifinin hazırlanmasında Türk Sayıştayının
yapısının iyi anlaşılmadığını göstermektedir. AKP İktidarı, Sayıştayın
adilane, tarafsız görev yapması için düzenlemeler yapması gerekirken bakıyor ki
bu Sayıştayın yaptığı denetlemeler sonucu bazı
projelerde kamuoyunun zararına sonuçların ortaya çıkma imkânı var. O zaman
yapılacak iş, Sayıştayı denetleyici olmaktan çıkarıp
gözlemci hâline sokmak gerekliliğidir. İhalelerde kendi yandaşlarını kollayan,
devletin bankalarından yandaşlarına kredi verdirip basını ele geçiren,
stratejik noktalardaki kurumların yabancıların eline geçmesinden çekinmeyen,
Telekom gibi bir kurumu kârıyla ödenecek şekilde satan AKP, devletin
kurumlarında yandaşların neden olduğu zararların ortaya çıkmaması için
denetimden kaçmak istemektedir.
Eğer verilmeyecek hesabınız olmasa denetimden kaçmazsınız ama
sizin anlayışınız, devletin her kurumunun olduğu gibi, denetim kurumlarının da
sizin emrinizde olması ve denetim yapmamasıdır. Bu, verdiğiniz değişiklik
önergesiyle performans denetimini anlamsız hâle getirmenizden, Sayıştay
denetçilerinin sorumluluğunu kaldırmanızdan bellidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sönmez.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
19'uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
"(2) Yönetim mensupları, 657 sayılı Kanuna tabi olarak
yönetim birimlerinde çalışan personeli ifade eder. Bunlar, 657 sayılı Kanun
hükümleri çerçevesinde Sayıştay Başkanının onayı ile atanır. Yönetim
birimlerinin görevleri, bu görevlerin yürütülmesine ilişkin esas ve usuller ile
ilgililerin sorumlulukları yönetmelikle düzenlenir."
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 2003 yılında çıkarılan 5018 sayılı Kanun
kamu mali yönetiminde köklü değişiklikler getirmiştir. 5018 sayılı Kanun’un
68’inci maddesinde dış denetime ilişkin hükümler yer almıştır. Ancak bu
Kanun’un kabul edildiği 2003 yılından itibaren aradan yedi yıl geçmiş olmasına
rağmen bu Kanun’da düzenlenen hükümler doğrultusunda bir işlem yapılmadığından
kamu idarelerine ait dış denetim raporları hazırlanıp Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulmamıştır. Sayıştay tarafından hazırlanması gereken dış denetim
raporlarının sunulmaması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim
görevini yedi yıldır gerektiği şekilde yapamadığı ortadadır. Bu itibarla, çok
geç kalınmış olsa da 5018 sayılı Kanun’la uyumlu yeni Sayıştay Kanunu’nun çıkarılması kamu mali yönetimi ve
kontrolü açısından büyük önem arz etmektedir.
Sayıştay Kanun Teklifi şubat ayında Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş ve Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmelerde Milliyetçi Hareket
Partisi olarak katılmadığımız bazı hükümleri olsa da geneli itibarıyla bu
teklife destek verdik, katkı verdik. Ekim ayında Genel Kurulda yapılan
görüşmeler esnasında performans denetimiyle ilgili tanımda değişiklik yapılması
açıkçası bizim bu kanun teklifine bakış açımızda değişiklikler olmasına neden
olmuştur. Şöyle ki: Kanun teklifini veren Grup Başkan Vekilinin kamu mali
yönetiminde ve kamu mali denetiminde uzun yıllar çalışan bir arkadaşımız
olmasını da yadırgadığımı burada ifade etmek istiyorum. Şöyle ki: O tarihte, 27
Ekim 2010 tarihinde Meclis kürsüsünden yaptığı konuşma var. Konuyu ne kadar
çarpıttığını, ne kadar farklı bilgi verdiğini sizlere kısaca izah edeceğim.
Sayın Canikli diyor ki burada, performans denetimi
konuşuluyor, zabıtlardan okuyorum: “Biz, 12 Eylülde bir Anayasa değişikliği
oyladık ve orada değiştirdiğimiz maddelerden bir tanesi de Anayasa’nın 125’inci
maddesiydi ve yargının denetim sınırını çizerken orada, yerindelik denetimi
yapamayacağını, kendisini idarenin yerine
koyarak takdir yetkisini ortadan kaldırıcı bir denetim yapamayacağını
çok net bir hüküm olarak koydu ve milletimiz tarafından da kabul edildi. Bu
yapılan düzenleme, şu anda 2’nci maddede benim verdiğim önergeyle yapılan
düzenleme de bu paraleldedir.” Hâlbuki, değerli arkadaşlarım, hepinizde kanun
teklifi vardır. 7’nci maddeye bakın. 7’nci maddenin altıncı fıkrasında çok net
olarak bu performans denetim raporlarının mali ve hukuki sorumluluk
doğurmayacağı yazmaktadır.
Yine 117’nci sayfada, bu kanun teklifi raporunun 117’nci
sayfasında, teklifin de 35’inci maddesinde çok açık bir hüküm var: “Sayıştay
tarafından yerindelik denetimi yapılamaz, idarenin takdir yetkisini sınırlayacak
ve ortadan kaldıracak karar alınamaz.” diyor. Yani Sayın Canikli’nin
Genel Kurulda verdiği bilgi, açıkçası, değerli arkadaşlarım, doğru değil. Sayın
Canikli’nin söylediği hususlar kanun teklifinin
ilgili maddelerinde yer almaktadır yani gerçek dışı bilgi vermiştir. Vallahi
bizim oralarda gerçek dışı bilgiye “yalan” derler, bunu söyleyene de “yalancı”
derler, bunu da ifade edeyim.
Teklifte -size aynen okuyacağım- neyi değiştirmiş Sayın Canikli; şimdi, 2’nci maddenin, “Tanımlar” maddesinin (d)
bendi, teklifte diyor ki: “Hesap verme sorumluluğu çerçevesinde idarelerce
belirlenen hedef ve göstergeler ile ilgili olarak faaliyet sonuçlarının
ölçülmesi…” diyor “performans denetimi” tanımında. Burada dikkat ederseniz,
mevcut tanımda ne değişiyor, bunu çok net olarak sizlerin de göreceğini tahmin
ediyorum. Kanun teklifinde yer alan tanımda “Hesap verme sorumluluğu
çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve göstergeler ile ilgili olarak
faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve değerlendirilmesi ile kamu kaynaklarının etkin,
ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının incelenmesini” diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Yani burada değiştirilen, metinden
çıkarılan hüküm “…kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli olarak
kullanılıp kullanılmadığının incelenmesi” ifadesidir. Yani değiştirilen, Sayın Canikli’nin anlattığı hususlar değil, tamamen bu söylediğim
ki kendi önergesi de burada, kanun teklifi de burada, tüm arkadaşlarımız bunu teyiden bakabilirler.
Ben, son olarak şunu söyleyeceğim: Biz Sayıştay Kanunu Teklifi’nin
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir an önce çıkması taraftarıyız. Bu anlamda
da maddelerle ilgili vermiş olduğumuz önergelerin de -birinci bölümle ilgili,
kalan maddelerle ilgili- birçoğunu geri çekeceğiz. Bu bizim bir iyi niyet
göstergemiz. AKP Grubundan da beklentimiz “performans denetimi” tanımının 5018
sayılı Kanun’a ve uluslararası denetim standartlarına tekrar uygun hâle
getirilmesidir diyorum, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 19’uncu madde kabul edilmiştir.
20’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 20 nci maddesinin madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Bilgin
Paçarız |
Trabzon Edirne |
“Başkanlar Kurulu
Madde 20- (1) Başkanlar Kurulu, Sayıştay Başkanının başkanlığında
daire başkanları ile Denetim Kurulu başkanından oluşur ve Sayıştay Başkanının
davetiyle toplanır.
(2) Başkanlar Kurulu;
a) Yeni seçilen üyelerin dairelere ayrılmalarını,
b) Daire Başkanları ve üyelerin dairelerinin değiştirilmesini,
c) İhtisas daireleri de dâhil olmak üzere daireler arasında iş
dağılımını,
d) Diğer kurulların görev alanına girmemek kaydıyla Sayıştay
Başkanının Kurulda görüşülmesini uygun bulduğu işleri,
inceler ve gereğine göre karar verir veya düşüncesini bildirir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Paçarız, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 20’nci maddesi hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bildiğim kadarıyla bu Sayıştay Kanunu bir ay önce geri çekilmişti,
herhâlde daha öncelikli yasalarınız vardı. Ben de kendi kendime düşündüm,
herhâlde bu Sayıştay Kanunu Tasarısı’ndan AKP’liler vazgeçtiler ama baktık bir
ay sonra tekrar kanun gündeme geldi. Zaten Sayıştay Başkanını Meclis seçiyor,
dolayısıyla sizler seçiyorsunuz AKP’li milletvekilleri. Sayıştay Başkanı sizin
denetiminiz altında, etkiniz altında. Sayın Başbakanın 12 Eylül referandumundan
önce bir sözü vardı değerli milletvekilleri: “Bitaraf olmayan bertaraf olur.”
Bir nevi tehdit yani bertaraf ederim.
RECEP KORAL (İstanbul) – Olmayan değil olan.
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Zaten Sayın Başbakanın sayesinde
bitaraf olmayan müteahhitler yaratıldı, Sayın Başbakanın sayesinde bitaraf
olmayan rektörler, yandaş medya yaratıldı, arkadan Anayasa Mahkemesi, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu ve şimdi de Sayıştay. Ne yapacak Sayıştay? Denetim
yapmayacak. Neyin denetimini yapmayacak? Sizin sekiz yıllık iktidarınız
dönemindeki kamu kurum ve kuruluşlarının denetimini yapmayacak. Artı İstanbul,
Ankara, Adana, Konya, Antep gibi büyükşehir belediye başkanlarınızın denetimini
yapmayacak. Sayıştayda çalışan 300 kişi, 500 kişi,
bin kişi ne iş yapacak? Herhâlde makamlarında gazete okuyacaklar. Yani denetim
olmayacak. Nedir burada amaç denetim olmayınca? Yani siz 2011 seçimlerinde
şayet iktidardan düşerseniz, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı gündeme gelirse
biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak sizin yapamadığınızı, yanlışları, sekiz
yıllık iktidarınız boyunca, denetleyeceğiz. Zaten sizin yapmak istediğiniz bu.
Her zaman sayısal çoğunluğunuza, sayısal milletvekili grup üyelerinize bakarak
istediğiniz kanunları gündeme getiriyorsunuz, muhalefete önem vermiyorsunuz,
muhalefet milletvekillerine değer vermiyorsunuz, başınız sıkıştığı zaman “gelin
uzlaşalım” diyorsunuz, “gelin anlaşalım” diyorsunuz ama başınız göğe erdiği
zaman da “Muhalefet milletvekilleri işine baksın."
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Şu konuşmanla neyi uzlaşacağız?
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Sayın Başbakanım uzlaşıdan bahsediyor
ya! Sayın Başbakan 12 Eylül referandumunda hep uzlaşmadan bahsetmedi mi?
Anayasa değişikliği gündeme geldiği zaman hep “uzlaşalım” demedi mi? Bazı
konularda, işine geldiği konularda Başbakan ve siz değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partili grup başkan vekillerine geliyorsunuz, “görüşelim”
diyorsunuz ya! O uzlaşı olmuyor mu?
Neyse, konuyu dağıtmayalım. Nedir burada? Şimdi Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanına gelelim. Şimdi, Eskişehir yolunda bir demir yığını var.
Nedir bu demir yığını? Ne işe yarar? En azından görüntü bozukluğu, benim gözümü
bozuyor, benim gözümün görüntüsünü bozuyor. Sayıştay bunu denetleyebiliyor mu?
Konya yolunda on beş tane villa yaptı. Fakirin, gurebanın, benim, sizlerin, halkımızın, seçmenlerimizin
verilen vergisiyle orada on beş tane villa yaptı. Ne oldu on beş tane villa?
Yıllardan beri -ben buraya gelelim üç buçuk sene oldu- bomboş duruyor. Orada da
20 tane çalışan bekçi var, o bekçiye de maaş veriyorsunuz. Yazık günah değil
mi? Hani, fakirden fukaradan, garipten bahsediyorsunuz, “Yolsuzluk
yapmayacağız.” diyorsunuz, “Yoksulluğu önleyeceğiz.” diyorsunuz, Sayıştay niye
onu denetleyemiyor? Çünkü Sayıştay Başkanı korkuyor. Kimden korkuyor? “Bitaraf
olmayan bertaraf olur”dan korkuyor, Sayın Başbakandan korkuyor.
Ama gelin Edirne Belediye Başkanını denetleyin. Hakkında on tane
dava açın, on beş sene ceza verin ama çok şükür yüce yargı var, adalet var,
temyiz mahkemesinde hepsi âdeta bertaraf olacak, yaşayarak göreceğiz. Ama siz
iktidarınız boyunca hangi belediye başkanınızı denetleyebildiniz? Hangi
belediye başkanınızın yaptığı yolsuzluk hakkında soruşturma açtırabildiniz?
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının seksene yakın dosyası var. Hangisini
Sayıştay inceleyebildi?
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Dosya varsa götür hâkime, savcıya
ver! Bu memleketin hâkimi var, savcısı var!
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Hâkime, savcıya yetkiyi veren kim?
Hâkime, savcıya yetkiyi Başbakan veriyor, ben vermiyorum ki…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Paçarız.
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – …ama inşallah 2011 seçimlerinden sonra,
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, o yetkiyi biz o hâkimlere, savcılara
vereceğiz, inşallah vereceğiz.
OSMAN DEMİR (Tokat) – Bilmiyorsunuz, bilmiyorsunuz!
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Bilmiyorsak, özür dilerim, Sayın
Milletvekilim, gelirsiniz burada bu kürsüde konuşma yaparsınız. Ben dilimin
döndüğü ölçülerde, bilebildiğim kadar konuşuyorum, sizin de yüreğiniz varsa
çıkarsınız burada konuşursunuz, 340 tane milletvekiliniz var.
Neyse, konuyu dağıtmayalım. Sayıştay ne iş yapacak bu durumda? Ne
yapacak arkadaşlar? Performans denetimi yapmayacak, değil mi? Performans
denetimi yok. Ee, AKP’li belediyeleri
denetleyemeyecek, sizin sekiz yıllık iktidarınızdaki kamuyu denetleyemeyecek. Ee, çalışan bin kişi. Vallahi bravo yani! Sizi kutlamak
lazım. Hakikaten bu kadar denetiminden çekinen, devletin Sayıştayından,
denetiminden çekinen başka bir iktidar yoktur sizden başka.
Hepimizin de bildiği gibi, Sayıştay üyelerini bizler seçiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Paçarız. Ek bir dakika süreniz de
doldu.
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Doldu mu?
BAŞKAN – Doldu efendim.
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Peki, ne yapalım? Biraz hararetli
konuştum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 20’nci madde kabul edilmiştir.
21’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 21 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Selçuk
Ayhan Tansel
Barış |
Trabzon İzmir Kırklareli
|
"Sayıştay Başkanı
Madde 21- Sayıştay Başkanı, Sayıştayı
yönetir ve temsil eder. Sayıştayın üst yöneticisi
olup, Sayıştayın genel işleyişten sorumludur.
Kanunlarla verilen görevlerin iyi yapılması ve yönetimin düzenli bir surette
yürütülmesi için gerekli tedbirleri alır.
Sayıştay Başkanı, Genel Kurulun ve Başkanlar Kurulunun Başkanıdır.
Gerekli gördükçe Temyiz Kurulu, Daireler Kurulu ve Denetim Kuruluna da
başkanlık eder. Bu kurullara verilecek işleri düzenler ve görüşmeleri yönetir.
Sayıştay Başkanı, Sayıştayın
faaliyetleri ile ilgili olarak yılda en az iki defa Türkiye Büyük Millet
Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunu bilgilendirir.
Sayıştay Başkanı veya zorunlu hallerde Denetim Kurulu başkanı,
Sayıştay raporlarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi sırasında
hazır bulunur.
Sayıştay Başkanı; denetim ve denetim destek grup başkanlıklarını
oluşturur, meslek ve yönetim mensuplarının görevlerini ve görev yerlerini tayin
ve tespit eder; hesapların merkezde ve yerinde incelenmesine ilişkin
programları yapar.
Sayıştay Başkanı görevinde bulunamayacağı zaman Denetim Kurulu
başkanı veya daire başkanlarından birini yerine vekil bırakır. Vekil tayin
etmemiş olduğu veya Sayıştay Başkanlığının açık bulunduğu hallerde Denetim
Kurulu başkanı Sayıştay Başkanlığına vekalet eder.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Tansel Barış.
BAŞKAN – Sayın Barış, buyurunuz efendim.
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 21’inci maddesi hakkında verdiğimiz
önerge doğrultusunda söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyete
saygılarımı sunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, bir iki saat önce bu kürsüde bir sayın
AKP’li milletvekili arkadaşım, ismini de veriyorum, Bursa Milletvekili Ali
Koyuncu çiftçilerin durumundan söz etti, süt üreticilerinin durumundan söz etti
ve köylümüzün durumunun iyi olduğundan bahsetti. Hani gerçekten Sayın
Milletvekili herhâlde bu ülkede yaşamıyor. Çiftçinin nasıl perişan olduğunu
gidip kendi yerinde bir görmesi gerekiyor. Belki kendisinin tuzu kuru ama Türk
halkının, Türk çiftçisinin tuzu pek de kuru değildir. Özellikle bu arkadaşımın
bunları nazarıdikkate alması lazım ve konuşmasında
ona göre davranması gerekiyor.
Çok kısa ve özet bir hesap yapalım: 100 dekar toprağı olan ve
buğday eken bir çiftçi yılda 30 ton buğday alıyor ve 15 bin TL para kazanıyor.
Bunun yarısı diyelim ki masrafa gidiyor, 7.500 TL. Ayda 600 lira arkadaşlar,
bunun hesabını iyi yapmak gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; 21’inci maddenin
altıncı fıkrası “Sayıştay Başkanı gerekli gördüğü takdirde en az beş denetçiyi
danışman olarak atayabilir.” hükmünü getirmektedir ama maddenin beşinci
fıkrasında ise denetim destek grup
başkanlıkları kuruluyor ve bunların fiilen bir denetçi görevleri olmadığından
dolayı, bunlar zaten danışman görevi yapabilirler. Bu nedenle bu destek
grubundaki denetçiler diğer danışmanlarla burada bir sorun yaşayabilirler. Bu
nedenle bunun bu tekliften çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca,
savurganlık da yapabileceğinden, yine, bu maddenin, bu fıkranın tekliften
çıkarılmasını ve de verdiğimiz önerge doğrultusunda 21’inci maddenin
değiştirilmesini öneriyoruz.
Sayın milletvekilleri, gerçekten, performans denetiminin yok
edilmesini ben hayretle karşılıyorum. Yani, vatandaşlarımızın verdiği
vergilerle oluşturulan bütçenin verimli kullanılmasının denetiminin,
performansının denetiminin yapılmamasından gerçekten üzüntü duyuyorum. Buradan
korkacak ne var ki arkadaşlar? Vatandaşın verdiği parayı denetlemenin, o
kurumun yaptığı işin verimliliğini denetlemenin, etkinliğini denetlemenin,
ekonomik olup olmadığını denetlemenin ne gibi zararı var ben merak ediyorum ve
eminim ki sizler de böyle bir şey istemiyorsunuz. Ama, bu kanun teklifini
Bakanlar Kurulu Meclise gönderdikten sonrası ile Genel Kurula geldiği süre
arasında neler geçti ki önce “Performans denetimi var.” dediniz, daha sonra
Genel Kurulda verdiğiniz değişiklik önergesiyle bu denetimi kaldırıyorsunuz?
İçinize sindirebiliyor musunuz arkadaşlar? Eminim ki hiçbiriniz
sindirmiyorsunuz.
Vatandaşın verdiği verginin denetimini yapmak elbette bizlerin
görevidir ve bizler adına görev yapan Sayıştayın da
bu görevi yapması gerekiyor. Bunu kaldırmak, bunu yok etmek, ne sizlere ne bu
yüce Meclise yakışıyor ve bu yasa böyle geçerse de bu, Mecliste, ileride bir
kara leke olarak anılacaktır arkadaşlar. Ben, elbette, bunun, sizlerin de
desteğiyle geçmeyeceğine inanıyorum. Bizler bu ülke adına, bu halk adına, bu
halkın 1 kuruşunun hesabını sorma adına burada görev yapıyoruz ve bu görevi de
en iyi şekilde hep beraber yapmaya çalışıyoruz ama gördüğüm kadarı ile burada
bir sıkıntı vardır ve bu sıkıntının giderilmesi de hepimize düşüyor. Çünkü
vatandaşlarımız bizden bunu bekliyor arkadaşlar. Ne olur, bu ülkeye sahip
çıkalım ve Sayın Grup Başkan Vekilim Akif Hamzaçebi’nin
dediği gibi, bu madde böyle geçerse inanın ki bu bir cinayet olur, bu, Türk
halkına haksızlık olur ve bu durumda sizler de bu hesabı ileride
veremeyebilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
TANSEL BARIŞ (Devamla) – O nedenle, verdiğimiz teklif
doğrultusunda önergemizin kabulünü istiyoruz, sizlerden destek bekliyoruz ve bu
performans denetiminin de gerçekten yerinde kalması gerekiyor. 1996’dan beri yapılagelen bu denetimlerin kaldırılması kimseye fayda
getirmez ve eminim ki sizlere de fayda getirmeyecektir.
Ben görüşlerimi böyle açıklıyorum ve yüce heyete saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Barış.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 21’inci madde kabul edilmiştir.
22’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 22 nci maddesinin madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Selçuk
Ayhan Osman
Kaptan |
Trabzon İzmir Antalya |
Orhan
Ziya Diren |
Tokat |
"Genel Sekreter ve yardımcıları
Madde 22- Sayıştay Başkanının seçeceği bir üye Sayıştay Genel
Sekreterliği görevini yapar. Genel Sekreter yönetim işlerinde Sayıştay
Başkanının yardımcısıdır.
Sayıştay Başkanı, kendisine bu Kanunla verilmiş yönetime ilişkin
görevlerden bir kısmını kendi adına yürütme görevini Genel Sekretere verebilir.
Genel Sekreter kendine yardımcı olmak üzere birinci sınıfa
ayrılmış uzman denetçiler arasından beş genel sekreter yardımcısı seçer. Genel
sekreter yardımcıları arasında görev dağılımını Genel Sekreterin önerisi ile
Sayıştay Başkanı belirler.
Genel Sekreter, Genel Kurula ve Daireler Kuruluna üye sıfatıyla
katılır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Diren, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay
Kanunu Teklifi’nin 22’nci maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Sayıştay, millet adına ülke kaynaklarımızın
hukuka ve yasalara uygun şekilde kullanılıp kullanılmadığının denetlenmesi gibi
çok önemli bir görevi ifa etmektedir. Bu nedenledir ki bu kurumun
tarafsızlığının ve bağımsızlığının korunması çok önemlidir.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz Sayıştayında
şu an uygulanan yargı tipi model; başkan, genel sekreter, grup başkanı,
denetçiler şeklindedir. Oysa teklifle getirilmek istenen, Anglosakson modelin
de ötesinde, başkan, başkan yardımcıları, bölüm başkanları, grup başkanları,
denetçiler şeklindedir. Bu maddeyle yapılacak olan örgütlenme değişikliğinin
elle tutulur hiçbir gerekçesi mevcut teklifte belirtilmemiştir. Objektif
şekilde baktığımızda da yıllardan beri süregelen ve oturmuş bir yönetim
sisteminin sadece Sayıştayın denetim alanının
genişlemesi gerekçesiyle değiştirilmesini ise yeni bir kadrolaşma kapısı mı
aralanıyor diye algılıyoruz.
Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin Sayıştayın
da üyesi bulunduğu Uluslararası Yüksek Denetim Kurumları Teşkilatı (INTOSAI)
Denetim Standartları dikkate alınarak hazırlandığı genel gerekçede
belirtilmiştir. Oysa INTOSAI Denetim Standartlarının Devlet Denetimlerinde
Temel Önermeler kısmının 13’üncü fıkrası “Bazı Sayıştayların yapısından ve
yaklaşımından kaynaklanan nedenlerle yaptıkları işin her yönüne denetim
standardı uygulanmaz. Örneğin; mahkeme şeklinde kurulan Sayıştaylarca yapılan
kontrollerin yargısal ve kurulsal yapısı, bunların bir Genel Denetçi veya
Kontrolör başkanlığı altında hiyerarşik bir şekilde yapılanmış diğer
Sayıştaylarca yürütülen mali ve performans denetiminden temelde farklı olmasına
yol açar.” biçimindedir.
Buna göre Sayıştayın yargı yetkisine
sahip sayıştaylar gibi başkan, kurullar ve idari
işlerinde başkana yardımcı olacak genel sekreterlik şeklinde örgütlenmesi
gerekirken madde ile Başkan, başkan yardımcıları, bölüm başkanları ve grup
başkanları gibi yargı yetkisine sahip olmayan ofis tipi sayıştayların
örgütlenme yapısının benimsenmesi, referans alınan INTOSAI Denetim Standardı
esaslarına da aykırı bir uygulamadır.
Sayın milletvekilleri, şu anki uygulamada Sayıştay Daire
Başkanlığı görevine Sayıştay Genel Kurulunun yapacağı seçimle gelinmektedir.
Teklifte ise Sayıştay Başkanının seçeceği başkan yardımcılarının Daire Başkanı
statüsünde olması öngörülmektedir. Bu durum Sayıştay Başkanının bireysel
iradesi ile Sayıştay Genel Kurulunun genel iradesinin eş değer olduğu anlamını
taşımakta ve bu durum evrensel hukuk kurallarıyla ve Anayasa ile
bağdaşmamaktadır.
Sayın milletvekilleri, vermiş olduğumuz önerge ile 832 sayılı
Sayıştay Kanunu’nda 3 olan Genel Sekreter Yardımcısı sayısını 5’e çıkararak
örgütlenme şeklinin değişmesine tek gerekçe gösterilen Sayıştayın
denetim alanının genişlemesiyle ilgili ihtiyaçlar da giderilmiş olacaktır.
Eğer bu madde teklifte görüldüğü şekilde Anglosakson yani ofis
tipi bir örgütlenme şekliyle kanunlaşırsa Sayıştayın
bağımsızlığının, özerk yapısının ve kurumsal kimliğinin zayıflaması
kaçınılmazdır.
Seçimle gelinen Daire Başkanlığı görevine Sayıştay Başkanının
atadığı başkan yardımcılarının bu unvanla atanması Başkanın güdümünde olanlar
ve olmayanlar şeklinde bir ayrımcılık yaratacak ve maalesef bu durum kurumun
siyasallaşmasına yol açabilecektir. Eğer bu siyasallaşmanın önünü açacak
olursak biliniz ki Sayıştay diye bir kurum maalesef önemli bir yara alacaktır.
Bundan dolayı, Sayıştay bir kadrolaşma kurbanı olmasın, yansız,
tarafsız bir şekilde görevini ifa etsin diye vermiş olduğumuz bu önergeye
destek vereceğinizi ümit ediyor, yüce Meclisi ve sizleri, Sayın Başkanımı
saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Diren.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 22’nci madde kabul edilmiştir.
23’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 23 ncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi ile üçüncü
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Selçuk
Ayhan Hüsnü
Çöllü |
Trabzon İzmir Antalya |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Çöllü, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510
sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle ilgili değişiklik
önergemiz üzerinde söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 23’üncü maddeyle dairelerin yapısı
düzenlenmektedir ve dairelerin hesap mahkemesi olarak işlev göreceği
bildirilmektedir. Yani daireler mahkeme niteliğinde çalışacak ve kamu zararına
ilişkin dosyalarla ilgili hüküm verecektir. Ancak bu mahkemelere bir de denetim
raporlarıyla ilgili görüş bildirme görevi verilmektedir. Plan ve Bütçe
Komisyonunda da buna itiraz edilmiş, mahkeme niteliğindeki bir kuruma görüş
bildirme görevinin verilmesinin uygun olmadığı ifade edilmiş ancak dikkate
alınmamış.
Mahkemelerin görevi görüş bildirmek değil, hüküm vermektir. Bir
kuruma mahkeme diyorsanız, onun görevi önüne gelen dosya üzerinde hüküm
vermektir. Mahkemelerin aynı zamanda da görüş bildirmesi uygun olmayacaktır.
Önergemizin de gerekçesi budur. Mali denetim raporlarının yargılanmasında uzmanlaşmış
yargılama dairelerinin, başka yöntemler çerçevesinde gerçekleştirilen
performans denetimi raporlarının teknik değerlendirmesini yaparak görüş
bildirmesi uzmanlık alanı dışında bir durumdur. Bu nedenle (b) fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını öneriyoruz.
Değerli milletvekilleri, denetim neden önemlidir? Çünkü,
kaynakları etkin ve verimli kullanmanın yolu nitelikli bir denetim
mekanizmasının sağlıklı işlemesinden geçmektedir. Nitelikli bir denetim
mekanizması kuramadığımızda Türkiye’de olduğu gibi kaynaklar israf edilir ve
yolsuzluklarla anılan bir ülke olursunuz.
Bakınız Avrupa Birliği raporlarına, Türkiye için ne deniyor? 2010
İlerleme Raporu’nda da var. Söylenenler şu: “Yolsuzluklar pek çok alanda yaygın
olmaya devam ediyor.” Bu tespit AB ilerleme raporlarının tamamında var.
Adalet ve Kalkınma Partisi yaklaşık dokuz yıldır iktidardadır,
yolsuzlukla mücadele stratejisi ancak bu yıl yayınlanabilmiştir. Ama
yolsuzlukla mücadele belgelerle, stratejilerle yapılmaz değerli arkadaşlar,
burada kararlı olacaksınız, denetim elemanlarınız bağımsız olacak, korkusuzca
denetimlerini yapabilecekler. Peki, böyle bir durum, böyle bir ortam var mı?
Buna “evet” demek mümkün değil. İktidara yakın kişilerle ilgili denetim
işlemlerinin sonuçlandırılması nedense mümkün olmamaktadır, ya ilgili bakan ya
Sayın Başbakan soruşturmaya izin vermiyor. Böyle bir denetim olur mu? Sonra
Sayın Başbakan çıkıp diyor ki: “Lekeli insanları temizlememiz lazım.
Yöneticiler tutucu davranmasın.” Güzel de söylüyor. Siz idari ya da adli makamlardan
gelen soruşturma açılması istemlerine karşı çıkarsanız, izin vermezseniz alt
kademelerde de bu süreç böyle sürer değerli arkadaşlar. Denetimi bırakın,
iktidara yakın kişilerle ilgili yargılama süreçlerinin bile sağlıklı işlediği
şüphelidir. Deniz Feneri örneği ortadadır. Böyle bir ortamda yolsuzluklar
önlenebilir mi?
Değerli milletvekilleri, denetim elemanları üzerinde de ciddi bir
baskı vardır. Geçen yıllarda bir dizi müfettiş haberleri yansıyordu basına. Ben
de o dönemde bir önerge verdim. Yanıtta deniyor ki: “2002-2008 döneminde 1.018
müfettiş hakkında soruşturma açılmış, 138’i hakkında disiplin cezası
uygulanmış, 62’si müfettişlikten alınmıştır.”
Tabii ki müfettişler de soruşturulabilir ve soruşturulmalıdır
ancak bu soruşturmaları hangi amaçla yaptığınız önemli. Bakın, 1.018
soruşturma, 138 disiplin cezası; neredeyse yüzde 15’i gerçekten bir sonuca
ulaşmış, yüzde 85’inin ise dayanaksız olduğu ortaya çıkıyor. Siz her kurumda
2-3 müfettişi dayanaksız, mesnetsiz iddialarla soruşturursanız, onlara böyle
bir sıkıntı yaşatırsanız o kurumdaki diğer müfettişlere de gözdağı vermiş
olursunuz.
Denetim elemanları gerçekten bağımsız, tarafsız denetim yapamadığı
sürece, Sayıştayın denetimini sulandırmak yerine daha
nitelikli yapmasını sağlayacak adımları atmadığımız sürece Türkiye'de
yolsuzlukların önlenmesi mümkün değildir. Bu teklifle de nitelikli bir
denetimin önünün açıldığını söylemek mümkün değildir değerli arkadaşlar. Burada
en güçlü iradenin en üst idari makamlarca ortaya konması gerekir. Aksi takdirde
Türkiye'nin yolsuzluklar ligindeki sıralamasını değiştirmek mümkün olmaz.
Bu düşüncelerle önergemizin dikkate alınmasını bekliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çöllü.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 23’üncü madde kabul edilmiştir.
24’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 24 üncü maddesinin
ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Selçuk
Ayhan R. Kerim
Özkan |
Trabzon
İzmir
Burdur |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ekim ayının son haftasında bıraktığımız Sayıştay Kanun Teklifi
görüşmelerine bugün devam etmeye başlamış bulunuyoruz. Aslında ekim ayında
yapılan bir değişiklikle Sayıştay Kanunu özünden koparılmıştır. Sayıştay artık
on altı yıldan beri yapmakta olduğu performans denetimini yapamayacaktır. Çünkü
iktidar partisi böyle istemiştir. Bundan
sonraki maddeleri görüşmenin hiçbir anlamı yoktur. Denetim istemeyen, yapmış
olduğu yolsuzlukların denetlenmesini istemeyen bir hükûmet
anlayışı, bu tasarının içerisine girmiştir. Burada, iktidar partisinin grup başkan vekili çıktı, bir
konuşma yaptı 27 Ekim tarihinde. Şöyle diyor Sayın Canikli,
meslektaşım şöyle diyor: “Burada yapılan konuşmaları gerçekten hayretle ve
ibretle izliyorum.” Sayın Canikli olduğu için, eski
bir maliyeci, konuşmalarını ciddiye alırım, takip ederim. Devam ediyor: “Biz 12
Eylülde bir anayasa değişikliği yaptık ve orada değiştirdiğimiz maddelerden bir
tanesi de Anayasa'nın 125'inci maddesiydi ve yargının denetim sınırını çizerken
orada yerindelik denetimi yapamayacağını, kendisini idarenin yerine koyarak
takdir yetkisini ortadan kaldırıcı bir denetim yapamayacağını çok net bir hüküm
olarak ortaya koydu ve milletimiz tarafından da kabul edildi.” Ön sıralarda,
burada konuşan iktidar partisi
milletvekillerine destek amaçlı laf atan bir arkadaşımız da “CHP’liler
Anayasayı okumamış.” anlamında bir laf atıyor. Anlıyorum o arkadaşı, bir maliyeci
arkadaşın buradaki konuşmasını ciddiye alıyor, önemsiyor ve ona inanıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, güzel bir sözümüz vardır: Deveye sormuşlar: “Boynun
niye eğri?” O da “Nerem doğru ki.” demiş. Bu lafın neresini ben düzelteyim!
Birincisi: Sayın Canikli’ye şu Anayasa’yı bir daha
okumasını öneririm. Yüksek mahkemeleri sayıyor burada. Sayıştay yüksek
mahkemeler arasında değildir, bir yargı mercisi değildir. Dolayısıyla, 12
Eylülde yapılan referandumda kabul edilen değişiklik Sayıştayı
kapsamıyor, onunla ilgisi yok. İki: Görüştüğümüz Sayıştay Kanun Teklifi’nin
35’inci maddesinde Sayıştayın yerindelik denetimi
yapamayacağı zaten yazılı. Sayıştay yerindelik denetimi yapamaz, ayrıca
idarenin takdir yetkisini sınırlayacak şekilde herhangi bir karar alamaz. Gayet
açık, net. Peki, 35’inci maddede bu yazılmışken, teklifin 7’nci maddesinin altı
numaralı bendinde “Sayıştay kararları, performans denetimine ilişkin kararları
hukuki ve mali açıdan sorumluluk yaratmaz.” dendiği hâlde, neden “Sayıştay
performans denetimi yapamaz.” şeklinde iktidar partisinin önergesi kabul
edilmiştir? Niyet samimi değildir. Niyet, Sayıştayın
gündeminde bulunan üç tane raporu işlemden kaldırmaktır değerli arkadaşlar.
Bunu burada dikkatinize bir kez daha sunuyorum. Karadeniz Sahil Yolu Projesi, Deriner Barajı Projesi, Türkiye'de hafif raylı sistemler.
Buralardaki performans denetimi raporları, Sayıştay Başkanında mart ayından bu
yana beklemektedir. Bu raporları temin etmek mümkün olmadı. Ben grup başkan
vekili olarak, milletvekili olarak Sayıştay Başkanından bu raporları veya en azından
bu raporlar üzerine Sayıştayca hangi işlemler
yapıldığına ilişkin bilgileri istedim, “Raporları veremeyiz.” dediler, “Peki,
bilgi verin.” “Bilgi de veremeyiz.” dediler. Neden? Çünkü bir emir, bir
talimat, gelen bir talimat Sayıştaya, bağımsız olması
gereken Sayıştaya gelen bir talimat uyarınca, o
talimatı veren makamca oraya seçilmiş olan Sayın Başkan o raporları tutuyor,
tutmak zorunda. O görevi ifa etmek üzere Sayıştay Başkanlığına seçildi. Tablo
budur.
Burada görüşülecek herhangi bir teklif yoktur. Sayıştay özünden
koparılmıştır. On altı yıldır yaptığı denetimi artık Sayıştay yapamayacaktır,
yapmayacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, bu denetimi kendi dönemi
için istemiyor, eski dönemler için yapılan yapılmıştır ama “Benim dönemimde
yapılan ihaleleri, işleri Sayıştay performans denetimine tabi tutmayacaktır.”
diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Teklif öyle diyor, önerge öyle
diyor.
Sayın Canikli bir önerge veriyor
Efendim, bir yol projesine Hükûmet karar vermiş,
Sayıştay gelecek, denetim yapacak “Bu yolun güzergâhı yanlış.” diyecek! İnsan
inandığı şeyleri iyi savunur ama inanmadığı şeyleri bir insanın, hele uzman bir
kişinin savunmasını yadırgıyorum. Ben inandığım şeyi savunurum, iyi savunurum,
inanmadığım şey için huzurunuza çıkmam. Yani yok böyle bir olay. Performans
denetiminde “Bu yolun güzergâhı yanlıştır.” şeklinde bir hüküm verecek konumda
değildir Sayıştay, böyle bir yetkisi yoktur, yasalar bu izni ona vermiyor.
Teklifte “Sayıştay, idarenin görev alanını daraltacak karar alamaz.” hükmü
olmasa dahi performans denetiminin tanımında bu yoktur. Bunu bir kez daha
dikkatlerinize sunmak için söz aldım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 24’üncü madde kabul edilmiştir.
25’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 25 inci maddesinin
birinci fıkrasındaki "başkan yardımcıları" ibaresinin "denetim
kurulu başkanı" ibaresiyle değiştirilmesini; ikinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan "Genel uygunluk bildirimleri" ibaresinden sonra
gelmek üzere, "ve Sayıştay raporlarını" ibaresinin eklenmesini; (c)
bendinin "Bu Kanun gereğince hazırlanacak yönetmelik, standart, el kitabı
ve rehberleri görüşerek karara bağlar" şeklinde değiştirilmesini; beşinci
fıkrasındaki "başkan yardımcılarından" ifadesinin madde metninden
çıkarılarak yerine "daire başkanlarından" ifadesinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Selçuk
Ayhan R. Kerim
Özkan |
Trabzon İzmir Burdur |
Eşref
Karaibrahim Enis
Tütüncü |
Giresun Tekirdağ |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Tütüncü…
BAŞKAN – Sayın Tütüncü, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 25’inci maddesindeki değişiklik
önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddede Sayıştay Genel
Kurulunun görevleri düzenleniyor.
Dünyadaki tüm sayıştayların ortak bir
özelliği vardır, dikkatinize sunuyorum: Yargı yetkisine sahip olsun ya da
olmasın, tüm sayıştayların ortak özelliği, denetimin
nasıl yapılacağı ve sayıştay raporları hakkında son
sözü söyleme yetkisinin sayıştay genel kurulunda
olmasıdır. Sayıştayları sayıştay yapan bu temel
özelliktir. Oysa 25’inci madde bu iki temel görevi Sayıştay Genel Kurulundan
esirgiyor. Böyle bir şey olabilir mi Sayın Başkan, değerli milletvekilleri!
Sayıştay raporları hakkında görüş bildirme görevi 28’inci maddeyle Rapor
Değerlendirme Kuruluna verilmiş. Benzer şekilde, Danıştay denetiminin nasıl
yapılacağına ilişkin görevin 31’inci maddeyle Denetim Planlama ve Koordinasyon
Kuruluna verilmesi öngörülmüş.
Sayın milletvekilleri, Sayıştay Genel Kurulu kurumun en üst ve en
yetkili karar organıdır. Sayıştay raporları konusunda Sayıştay Genel Kurulunu
neden, niçin devreden çıkarıyorsunuz? Bu tercih hem Anayasa’mıza hem de INTOSAI
denetim standartlarına aykırı değil midir? Sayıştay, kuruluşundan bu yana
kurullar şeklinde çalışmış ve Genel Kurul Sayıştayın
en üst ve en yetkili organı olagelmiştir. Rapor Değerlendirme Kurulu, Sayıştay
Genel Kurulunun ikamesi olabilir mi? Bu durum, bir yandan Sayıştayın
tarafsızlığı ve bağımsızlığını gölgeleyecektir, diğer yandan ise Sayıştay
raporlarının güvenilirliği ve yeterliliği hakkında tereddütler ortaya
çıkacaktır. Buna nasıl izin veriyorsunuz Allah aşkına? Sayıştay raporlarının Sayıştayın kurumsal görüşünü yansıtması, güvenilirlik ve
yeterlilik konusunda herhangi bir tartışma yaratılması kime, ne yarar sağlar
Allah aşkına?
Sayın milletvekilleri, öte yandan, bakıyoruz, yine bu maddede
Sayıştay Genel Kurulunun yönetmelikler hakkında görüş bildireceği belirtilirken
teklifin 31’inci maddesinde ise denetime ilişkin yönetmelik, standart,
rehberleri hazırlamak ve mesleki etik kuralları belirlemek görevi denetim,
planlama ve koordinasyon kuruluna verilmekte. Böylece, denetime ilişkin
standart, rehber ve mesleki kuralların Genel Kurula getirilmeyeceği öngörülmüş.
Oysa Sayıştay Genel Kurulunun yönetmelikleri görüşerek karara bağlaması
gerekmektedir, öyle değil mi?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yönetmelikler yanında,
standart ve rehberler de Sayıştay denetiminin iç mevzuatı içinde yer alan temel
dokümanlardır. Bu nedenle, bunların bağlayıcı metinler hâline getirilebilmesi
için nihai olarak Genel Kurulda görüşülmesi gerekir, aksi hâlde durum,
Anayasa’mızın 160’ıncı maddesi yanında INTOSAI denetim standartlarına da aykırı
olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz, Anayasa’ya ve
INTOSAI denetim standartlarına aykırı olan, az önce değindiğimiz söz konusu
yanlışları düzeltmeyi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan,
toparlıyorum.
Önergemiz, Anayasa’ya ve INTOSAI denetim standartlarına aykırı
olan değindiğimiz yanlışlıkları düzeltmeyi; yansızlığı, güvenilirliği ve
yeterliliği hakkında hiçbir tereddüdün olmayacağı Sayıştay raporlarının yüce
Meclise gönderilmesinin altyapısını oluşturmayı amaçlamaktadır. Rica ediyoruz,
bu yönleriyle önergemizin dikkate alınmasını rica ediyoruz, takdiri yüce
Meclise bırakıyoruz.
Hepinizi tekrar en iyi dileklerimle, sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tütüncü.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 25’inci madde kabul edilmiştir.
26’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesindeki “Savcı,
duruşmalı oturumlarda doğrudan,” ifadesinin, “Savcı, duruşmalı oturumlar ile
kendisinin temyiz ettiği ilamların görüşüldüğü oturumlara doğrudan” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Selçuk
Ayhan R. Kerim
Özkan |
Trabzon
İzmir
Burdur |
Şevket
Köse |
Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Köse, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 26’ncı maddesinde değişiklik
amacıyla verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle,
sizlere ve ekranları başında bizleri izleyen yurttaşlarımıza en içten
saygılarımı sunarım.
Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz Sayıştay Kanunu
Teklifi’nin 26’ncı maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde şöyle bir ifade
vardır: “Savcı, duruşmalı oturumlarda doğrudan katılarak görüşlerini belirtir.”
Savcının kendisinin temyiz ettiği ilamlarda ne olacak? Kanun teklifine göre,
temyiz edilen ilamlarda Kurul savcıyı davet ederse katılmaktadır. Bu nedenle,
sunduğumuz önergeye göre ilgili kısım şöyle olmalıdır: “Savcı, duruşmalı
oturumlar ile kendisinin temyiz ettiği ilamların görüldüğü oturumlara doğrudan
katılır.” Kısacası, savcı kendi temyiz ettiği ilamlarda Kurulun davetini
beklemeden Kurula katılabilmelidir. Bu yolla kendi görüşünü açıklayabilir
savcı. Görüşlerini açıklaması ise sorunların çözümünde kolaylık sağlayacaktır.
Eğer savcı kendi ilgilendiği ilamı neden temyiz ettiğini anlatırsa
anlaşmazlıklar azalacaktır.
Sayın milletvekilleri, üzerinde görüştüğümüz Sayıştay Kanunu
Teklifi kamuoyunda yoğun eleştiriler almaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bizler de bu konuda her fırsatta görüşlerimizi söylüyoruz ve söylemeye de devam
edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde bir yandan
zenginler artarken Hükûmet, esnafımız, çiftçimiz,
emeklimizin ne durumda olduğunu düşünmemektedir. Bu konuda yaşanan son
gelişmeyi bilgilerinize sunmak isterim. Biliyorsunuz, KOSGEB esnafımıza
krediler vermektedir. Bunlardan sonuncusu, ölçek endeksli büyüme destek kredisi
ve ihracat kredisidir. Bu krediyle, kepenk kapatmaya hazırlanan Adıyaman esnafı
rahat bir nefes alacağını düşünmüştür. Adıyaman’da Esnaf ve Sanatkârlar Odası
da bu konunun üzerine düşmüş ve esnafımızın bu kredilerden yararlanması için
canla başla çalışmıştır ama ne yazıktır ki KOSGEB kredilerinin sonuçları ise
Adıyaman’da tam bir hüsrana neden olmuştur çünkü Adıyaman kapsamında KOSGEB
kredilerinden yalnızca 26 kişi yararlandırılmıştır. Evet, yanlış duymadınız,
koca Adıyaman’da yalnızca 26 kişi KOSGEB kredisinden yararlandırılmıştır.
Oysaki Adıyaman’da yalnızca esnaflar içinden 350 kişi başvurmuştur.
Sayın Başbakanım da buradayken… Yıl 2004. Yer Adıyaman Hükûmet Konağı. Miting, yerel seçimler için. Ben de o
mitingde Sayın Başbakanımı dinliyor idim. Aynen şu cümleyi söyledi Sayın
Başbakanım, dedi ki: “Tütünün kotasını 2 katına çıkaracağım.” Yıl 2008,
maalesef tütün kotalarla yok edildi ve bir de üstüne üstelik yerine alternatif
ürün yetiştirilmeden. 700 bin insan, Adıyaman esnafı, köylüsüyle birlikte
açlığa, yoksulluğa mahkûm edildi Sayın Başbakanım. Bu insanlarımızın 240 bini
yeşil kartlıdır, geri kalanı ise yazın mevsimlik tarım işçisi konumundadır. Ben
Adıyaman’daki 700 bin insan adına sizlere bu yüce Mecliste bu kürsüden
sesleniyorum: Alternatif ürün yetiştirilmeden tütünün tekrar serbest edilmesini
önemle rica ediyor ve saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Adıyaman’da herkes bazı konularda gerçekten
çok gayret göstermektedir. “Adıyaman gibi ekonomik anlamda büyük sorun yaşayan
bir ilde krizden yalnızca 26 kişinin yararlanmasının acaba sebebi nedir?” diye
merak ediyorum.
Sayın milletvekilleri, siz de acaba bu konuda ne düşünüyorsunuz
diye, bu konuyu sizin vicdanlarınıza ve takdirlerinize bırakıyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Sayıştay ne oldu?
ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Daha önceleri de belirttim: Adıyaman ve
Adıyaman gibi illerimize kimi konularda pozitif ayrımcılık mutlaka
uygulanmalıdır. Bu pozitif ayrımcılık eşitliğe aykırı değildir, aksine bölgeler
arası sosyoekonomik eşitsizliğe çözüm bulmak için mutlaka şarttır ancak
maalesef, Hükûmetin sesi bu konuda çıkmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adıyaman gibi ekonomik
olarak sıkıntı yaşayan illerimizde KOSGEB kredisi konusunda farklı bir
uygulamaya gidilmesi mutlaka gerekmektedir. Bölgelerin gelişmişlik düzeyine
göre, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına başvurulara kota mutlaka uygulanmalıdır. Bu
yolla ekonomik olarak gelişmemiş illerimizin daha fazla krediden
yararlanmasının önü açılacaktır ve böylelikle de kredi, amacına daha da çok
hizmet etmiş olacaktır. Ayakta kalabilmek için paraya ihtiyacı olan esnafımızın
kredi kullanması daha doğru ve adil uygulamadır bence.
Kota önerisi Hükûmet tarafından tekrar
dikkate alınmalı der, verdiğimiz önergenin kabul edilmesini rica eder, yüce
Meclisi en derin sevgi ve saygılarımla tekrar selamlarım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyoruz: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 26’ncı madde kabul edilmiştir.
27’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 27 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Rapor
Değerlendirme Kurulu” ibaresinin “Denetim Kurulu Başkanı” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Selçuk
Ayhan |
Trabzon İzmir |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN – Pardon, görmemişim. Ne içindi acaba?
AHMET AYDIN (Adıyaman) – İç Tüzük 60’a göre açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Ayhan konuşsun ondan sonra size söz vereceğim
efendim, çağırmış bulundum kürsüye.
Buyurunuz efendim.
SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifi’nin birinci bölümünün 27’nci
maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına verdiğimiz önerge
üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başbakanımıza da
Genel Kurulu onurlandırdığı için teşekkür ediyorum. Sanıyorum devamsızlık
konusu kendisi açısından çok önemli.
Şimdi teklifin özüne baktığımızda, değerli arkadaşlar, Sayıştay
Genel Kurulunun yetkilerinin baypas edildiğini, bu amaçla da bir Rapor
Değerlendirme Kurulu oluşturulduğunu görüyoruz. Bu bizi şaşırtmıyor çünkü
Sayıştay Genel Kurulunda henüz
demokratikleştirme tamamlanmadı. Tabii buradaki demokratikleştirmeyi
günümüzün modern Türkçesiyle AKP’lileştirme olarak algılayacaksınız.
Bir diğer önemli nokta: Personel alımı için yapılacak sınavlarda
bilginin ikinci plana atılması, sözlü sınav yerine mülakatın konulması ve
yandaş kadrolaşmanın önünün açılması. Bu da bizi şaşırtmadı çünkü bilgili insan
tehlikeli insandır. Yerine biatkâr bir kadro yapısı
kurulması gerekir. Talimatı vereceksin, istediğin kararı alacak, istediğin
imzayı atacak.
Bir başka önemli ayrıntı: Sayıştayda kurum dışı uzman çalıştırma yetkisi verilmesi
konusu. Bu durum anayasal yetkinin kurum dışı kişilere devredilmesi anlamına
gelir ki Anayasa’ya aykırıdır ama bu da önemli değil yani şaşırtıcı değildir
çünkü nasıl olsa Anayasa Mahkemesi de referandumdan sonra önemli ölçüde
demokratikleşti.
Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde yapıldığı söylenen bu
teklif ile yüksek yargı organları arasında olmamasına karşın Sayıştaya yüksek mahkemelerden daha kapsamlı bir
bağlayıcılık olanağı tanınmış oluyor. Bu da dünya hukuk literatüründe örneği
olmayan bir uygulama. Aslında olay çok açık. Sayın Başbakanın zaman zaman kendini hukukun yerine, zaman zaman
yargının yerine, zaman zaman mahkemenin yerine, zaman
zaman Parlamentonun yerine koyduğu bir ülkede bunlar
doğal. En son 3 generalle ilgili Sayın Başbakanın söylemlerini anımsarsak o
mahkemenin ne karar alacağını merak ediyoruz. “Gerekirse Parlamentodan yeni
kanun çıkartırız.” diyor. Yani Parlamentodaki herkes asker arkadaşıdır. Sayın
Başbakan söyleyecek, herkes eline kaldıracak. Böylesi bir hukuk anlayışı sadece
totaliter rejimlerde var. Yani İkinci Dünya Savaşı sürecinde Avrupa ülkelerinde
tanıdığımız diktatörlerin, diktatör liderlerin anımsanmaması mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım, her şeye Başbakanın karar verip emir eri
gibi uygulattığı bir ülkede kanun çıkarmaya gerek var mı? Bu ülkede
Parlamentoya gerek var mı? Bunları sorgulamamız, bu konularda iyi düşünmemiz
gerekiyor. Ne yazık ki ülkemizde yasama, yürütme, yargı, kuvvetler ayrılığı
diye bir şey ortadan kalkmıştır, kalmamıştır. Hepsi Sayın Başbakanın yetkisi ve
kontrolü altına geçmiştir. Böyle bir ülkede demokrasiden bahsetmek olası mı? 12
Eylül 1980 darbesinin zulmü altında yıllarca inleyen insanların duygularının
istismar edilerek yürütülen bir referandum çalışmasının arkasından Türkiye’de
12 Eylülün yeni bir versiyonunu görmekten hicap duyuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkanım; bu sözlerimin çok fazla
dikkate alınmayacağının farkındayım ama buradan bir kez daha kamuoyuyla
paylaşmayı bir görev bildim.
Sözlerime son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 27’nci
madde kabul edilmiştir.
Evet, Sayın Aydın, buyurunuz efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın, Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin konuşmasında belirttiği tütün
kotasının Hükûmetleri zamanında değil, daha önceki
hükümetler döneminde olduğuna ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Az önce kürsüdeki Değerli Hatip, aynı zamanda benim de hemşehrim, Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın Köse
konuşmasını yaparken Başbakanımızın, bir mitingde, tütün kotasını 2 katına
çıkaracağı şeklinde bir taahhütte bulunduğunu ifade etti.
Efendim, öncelikle şunu söyleyeyim ki bu doğru değildir. Tütün bir
kere bizim dönemde kotaya bağlanmadı, daha önce kotaya bağlanmıştı. Kaldı ki o
mitingde Sayın Başbakanımız sadece o yıl için üreticinin elinde bulunan kota
fazlası tütünle ilişkili bir alım yapacağını söyledi ve o yıl itibarıyla
üreticinin elindeki bütün tütün alındı.
Yine, KOSGEB’le ilgili bir ifade kullandı. Adıyaman’da kabul
edilen dosya sayısının yirmi altı olduğunu
söyledi. Sayın KOSGEB Başkanımızla az önce de görüştüm. Resmî rakamlara
göre Adıyaman’da kabul edilen dosya sayısı seksen bir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ,
Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay
Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)
BAŞKAN – 28’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 28 inci maddesinin
madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Kamer
Genç |
Trabzon Tunceli |
“Denetim Kurulu
Madde 28- Denetim Kurulu, Sayıştay Genel Kurulunun kendi üyeleri
arasından seçeceği bir kurul başkanı ile birinci sınıfa ayrıldıktan sonra üç
yılını doldurmuş ve Sayıştay üyeliğine seçilme hakkını kaybetmemiş uzman denetçiler
arasından seçeceği on üyeden oluşur. Kurul başkan ve üyeliği seçimleri beş
yılda bir yapılır. Kurul başkan ve üyeliklerinin boşalması halinde boşalan
kadrolar için bir ay içinde seçim yapılır. Görev süresini tamamlayanlar tekrar
seçilebilir.
Kurul, kurul başkanının katılamadığı durumlarda en kıdemli kurul
üyesinin başkanlığında toplanır.
Kurulun görevleri şunlardır:
a) Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacak Sayıştay raporları ile
inceleme raporlarını inceleyerek teknik değerlendirmesini yapmak.
b) Kurum stratejik planı ve yıllık performans programını
hazırlamak.
c) Denetim stratejik planlarını ve yıllık denetim programlarını
hazırlamak.
d) Plan ve programların uygulanmasını izlemek, değerlendirmek ve
performans ölçüm sistemlerini oluşturmak.
e) Denetime ilişkin yönetmelik, standart, el kitapları ve
rehberleri hazırlamak.
f) Sayıştay Başkanının görüşülmesini istediği konularda görüş
bildirmek.
Kurul toplantılarına; Sayıştay raporları ile inceleme raporlarının
görüşülmesi sırasında ilgili raporu hazırlayan denetim ekibi, Kurum stratejik
planlarının hazırlanması ve izlenmesi ile yıllık performans programının
hazırlanmasına ilişkin hususların görüşülmesi sırasında ise, Genel Sekreter ve
yardımcıları ile Sayıştay Başkanı tarafından her daireden görevlendirilecek
birer üye ve denetim ve denetim destek grup başkanları da katılır.
Kurul başkanı, Sayıştay Genel Kurulunun Sayıştay raporları ile
denetime ilişkin yönetmelik, standart, el kitapları ve rehberleri görüştüğü
toplantılarına kurul başkanı sıfatıyla, diğer toplantılarına ise üye sıfatıyla
katılır. Kurul başkanı daire başkanı statüsündedir ve daire başkanlarının
yararlandığı özlük haklarından yararlanır.
Kurulun sekreterya işleri, denetim
planlama görevini yürüten denetim destek grup başkanlığı tarafından
yürütülür."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Kamer Genç konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510
sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 28’inci
maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Önergemiz, 28’inci madde rapor değerlendirme kurulu, biz bunu
denetleme kurulu olarak yapıyoruz. Şimdi, tabii, önerge üzerinde konuşmadan
önce, şimdi Tayyip Bey diyor ki: “Meclisi çalıştıralım.” İşte çalıştırmanın
yolu belli. Tayyip Bey gelir burada oturursa bak bütün milletvekilleri
geliyorlar. Diyor ki: “Eğer gelmezlerse…” Yalnız çok gelmişsiniz, şimdi,
önümüzdeki seçimde dörtte 1’iniz gelmeyecek yani dörtte 3’ünüz gelmeyecek
dörtte 1’iniz gelecek, nasıl olacak? Şimdi bunların arasından tercih yapmak da
çok zor arkadaşlar. Keşke, hiç olmazsa, çok az kişi gelseydiniz de seçimlerde
size… Yani işte Genel Merkez de zorlanmasaydı.
Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, Tayyip Bey şimdi Libya’ya
“İnsan Hakları Ödülü”nü almak üzere gelmiş. Düşünebiliyor musunuz, bir dikta
rejimini uygulayan, insan haklarının zerresi olmayan bir ülkeden bizim Türkiye
Cumhuriyeti devletinin Başbakanı gidip İnsan Hakları Ödülü’nü alıyor. Çok
tebrik ederim, güzel bir şey. Yani acaba Libya Hükûmetinde,
Libya’da bir insan hakkı var mıdır? Diktatörlük kanunları dışında hüküm süren
bir kanun… Diktatörlük dışında hukuk devleti ilkesi var mıdır? Neyse,
Türkiye’yi bu hâle getirdik.
Değerli milletvekilleri, zaten şimdi aslında bu kanunları boşa
çıkarıyoruz, denetimi yok devletten. Bakın, Sayıştay denetim yapmıyor. Sayıştay
bugün AKP İktidarının oluşturduğu kadrolarla teşekkül edilmiş. Hatta öyle bir
ileri gittiniz ki referandumda Anayasa Mahkemesine -Türkiye Büyük Millet
Meclisinde- Sayıştaydan üye seçmeyi öngördük. Hâlbuki
Anayasa Mahkemesi Yüce Divan görevini yapıyor. Hâlbuki Anayasa Mahkemesi ne
yapıyor? Kanunları şey ediyor. Sayıştaydaki kişiler
-hesap mahkemesi- yüksek hâkim statüsünde değil. Dolayısıyla yani sizin
Türkiye’ye getirmek istediğiniz statü belli.
Şimdi, Tayyip Bey diyor ki: “Yargı benim ciğerimi kanatıyor.” Yani
eğer Danıştay, Yargıtayda bu Hükûmet
aleyhine bir karar çıkarsa Tayyip Bey’in ciğeri kanıyor, niye kanıyor? Çünkü
diyor ki: “Ben tek seçiciyim. Hâkim de benim, Meclis de benim, yasa da benim,
yürütme de benim.” Ya, arkadaşlar, bu dünyanın en ilkel toplumlarında olmayan
bir yönetim tarzı. Böyle bir şey olur mu? Yani şimdi 3 tane general gitmiş
idari yargıya dava açmış. Sizin daha yeni değiştirdiğiniz Anayasa’da idari
yargı var. İdari yargıya hakkı ihlal edilen her vatandaşın müracaat hakkı
olduğu hâlde neden bundan rahatsız oluyorsunuz? Yani böyle…
Arkadaşlar, bakın, burada fuzuli şeyler konuşuyoruz. Eğer bu
Parlamento demokrasiye inanıyorsa, insan haklarına inanıyorsa, hukuka
inanıyorsa bu kanunları çıkaralım. Yoksa bu kanunları çıkarmanın da bir anlamı
yok.
Bugün Sayıştay hangi belediyenin yaptığı suistimalleri
buraya getirdi, Meclise getirdi? Bakın, İstanbul Ana Kent Belediye Başkanının
yaptığı ihalelerde, seksen dokuz ihalede suistimal
var. İçişleri Bakanı bununla ilgili soruşturma emrini vermiyor. Danıştaya dava açılıyor, Mart 2010’da Danıştay diyor ki:
“Arkadaş, İstanbul Belediye Başkanının yaptığı suistimallerden
dolayı, seksen dokuz ihaleden dolayı soruşturma açılması lazım.” O tarihten
beri İstanbul Başsavcılığı, AKP’nin yarattığı korkudan dolayı soruşturma
açmıyor. Böyle bir şey olur mu? Peki, yani yargı işlemiyorsa, yargı korku
içindeyse, yargı işletilmiyorsa bizim burada kanun çıkarmamızın ne anlamı var?
Değerli milletvekilleri, onun için, yani hakikaten yazık oluyor bu
memlekete. Memleketimizde soygun, suistimal almış
yürümüş. Geçen gün KİT Komisyonunda BOTAŞ’ın hesaplarını inceliyoruz. Bir BIL
Şirketi diye bir şirket var. Tayyip Bey’in yakın bir arkadaşını oraya Genel
Müdür atamışlar, arkadaşını getirmiş günde 500 dolar yevmiye veriyor
arkadaşlar, 500… Daha bunlar neler…
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Kamer Bey, niye yalan söylüyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, 500… Günde 500 dolar…
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Niye yalan söylüyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Yalanı sen söylüyorsun.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Beraber değil miydik orada?
KAMER GENÇ (Devamla) – E, tamam. 500 dolar vermiyor muydu yevmiye?
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Değildi, değildi. İşlem yaparsa
denildi.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, olur mu? Her gün. Her gün, bak…
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – “Eğer işlem yaparsa” denildi.
KAMER GENÇ (Devamla) – Oku, oku… Her gün…
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Öyle bir şey yok.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın arkadaşlar, her gün BIL Şirketinin…
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Niye yalan söylüyorsun, iftira
ediyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Yalanı kimin söylediğini araştıracağız.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Niye yalan söylüyorsun? KİT
Komisyonunun hepsi burada, Başkan burada.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, çıksın burada söylesin. Rapor
bende, rapor…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen sözleriniz bağlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) – BIL Şirketine bir genel müdür atanmış…
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – İş yaparsa günde 500 alacaktı. Niye
doğru konuşmuyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) – …BIL
Şirketinin Genel Müdürü de kendi yakınını, bir arkadaşını getirmiş bir göreve
atamış, günde 500 dolar harcırah ödüyor, düşün!
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) –Yalan söylüyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yalan… Var mısın, milletvekilliğinden
istifaya var mısın?
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Evet, varım.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın arkadaşlar, ben yarına bu raporu
getireceğim buraya.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Hayır, işlem yaparsa…
KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer yalan söylediysem ben istifa edeceğim,
yoksa bu ediyor mu? Bu ediyor mu?
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Öyle değil, öyle değil…
KAMER GENÇ (Devamla) – Ha, sen de oradan çık burada konuş.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Laf ebeliği yapma!
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, devamlı…
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Kamer Genç, bana bak. Laf ebeliği
yapma!
KAMER GENÇ (Devamla) – Laf ebeliği yapan sensin.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Olay öyle değil.
KAMER GENÇ (Devamla) – Hırsızları örten sizsiniz.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – İşlem yaparsa 500 dolar alacak, niye
yalan söylüyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Orada, KİT Komisyonunda bizleri
konuşturmayan sizsiniz.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Niye yalan söylüyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Suistimalleri
engellemeyen sizsiniz.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Burada yalan söylüyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – Burada gelip de dile getirdiğimiz zaman da…
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Senin bu saman duvarına benzemez!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, hem yapıyorsunuz hem de sesiniz
yüksek çıkıyor.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Doğruyu konuş ama. Niye yalan
söylüyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, doğruyu konuşuyorum. Ben şimdiye
kadar yalan söylemedim ve siz…
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – KİT Komisyonunda konuşulan günde 500
dolar, işlem yaparsa…
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, KİT Komisyonu, işte söylüyorum:
KİT Komisyonundaki bir…
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Yalan söyleme!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu niye yalan söyleyeyim? Acaba senin mi…
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Başbakanı tahakküm altına alamazsın!
Sen sahtekârlık yapıyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse, ben onların hesabını sana soracağım.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Sor, hesaba açığız.
BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın lütfen.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Doğruyu konuşacaksın bu kürsüde!
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, eğer Türkiye
de bir hukuk devletiyse hukuk kurallarını uygulamak lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer uygulamıyorsak niye bu kanunları
çıkarıyoruz?
Teşekkür ederim efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 28’inci madde kabul edilmiştir.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sayın Başkan, İç Tüzük 60’a göre kısa
bir açıklama talebinde bulunuyorum.
BAŞKAN – Açıklama yapmak istiyorsunuz. Sisteme girerseniz lütfen…
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyraz’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in konuşmasındaki “BOTAŞ’a bağlı BIL
şirketinin Genel Müdürüne 500 dolar yevmiye verildiği”ne
dair ifadesinin doğru olmadığına ilişkin açıklaması
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Saygıdeğer Başkanım, değerli
arkadaşlar; Sayın Genç’in bahsettiği oturumun aynı zamanda başkanıyım ve
yıllardır BOTAŞ’ın da alt komisyon başkanlığını yapmaktayım. İddia ettiği
üzere… Bu KİT Komisyon tutanakları aynı zamanda aynı Meclis Genel Kurulumuz
gibi tam tutanak şeklinde tutulmaktadır. O günkü oturumdaki gerek
arkadaşlarımızın soruları gerekse ilgililerin verdiği cevaplar tutanaklarda
harfiyle mevcuttur. İddia edildiği üzere 500 dolar verilmemekte…
KAMER GENÇ (Tunceli) – 500 dolar günlük yevmiye yok mu orada?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – …sadece hizmet satın alması
biçiminde o ilgili danışmandan kaç gün
yararlanılıyorsa, diyelim ki bir ay içinde iki gün yararlanıldıysa iki gün için
bin dolar, eğer on gün yararlanıldıysa on gün için 5 bin dolar niteliğinde
yoksa 365 gün mesai ve 365 günün her günü için 500 dolar gibi bir ödeme söz
konusu değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – Herhâlde Sayın Genç o zaman çok
dalgındı, konuyu tam anlayamamış.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Poyraz, açıklandı söylediğiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, komisyonun raporunda günde
500 dolar. Kendisi de biliyor. Yarına isterseniz bu raporu da getiririm.
BAŞKAN – Sayın Genç, konu net bir şekilde anlaşıldı efendim…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Günde 500 dolar yevmiye veriyor efendim.
BAŞKAN – Sayın Genç, anlaşıldı.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ,
Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay
Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)
BAŞKAN – 29’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 29’uncu maddesinin
birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Bayram
Ali Meral |
Trabzon İstanbul |
“(1) Yüksek Disiplin Kurulu, her takvim yılı için Sayıştay Genel
Kurulunca seçilecek üç daire başkanı ve farklı dairelerden seçilecek dört
üyeden oluşur. Kurula en kıdemli daire başkanı başkanlık eder.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Meral, buyurunuz efendim.
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay Yasası Teklifi’nin 29’uncu maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayıştayın başlıca
görevi merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik
kurumlarının gelir, gider ve mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
denetlemektir. Sayın Sayıştayın çok büyük bir görevi
vardır.
Muhterem arkadaşlarım, bazı konulardan lütfen rahatsız olmayalım,
doğruları birlikte tespit edelim. İnanıyorum ki bazı olumsuzluklara karşı bizim
kadar rahatsızsınız ama bunu bizim gibi dile getiremiyorsunuz. Biz bunun
farkındayız. Niye rahatsız oluyorsunuz?
Bakınız, denetim diyorsunuz. Sayıştayın
bazı konularda denetim yapmasını ben de rica ediyorum. Bir örnek vermek
istiyorum. Tekelin alkollü bölümü iki yıl ödemesiz, yedi yıl vadeli, 230 milyon
dolarlık kredi kullanmak suretiyle 292 milyona yerli ve yabancı firmalara
satıldı. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun tespiti. Ne olmuş orada?
Devirden bir ay önce 1 trilyonluk şişe alınmış. Devirden iki ay önce 507 milyar
liralık ambalaj malzemesi alınmış. Devirden üç ay önce 37 trilyon liralık kuru
üzüm, 15 trilyon liralık yaş üzüm, 15 trilyon liralık anason alınmış, depolara
konulmuş.
Değerli arkadaşlarım, bunlar satışta tespit edilmemiş. Şimdi
soruyorum Sayıştaya, soruyorum size: Bugüne kadar
bunu yapan, tespit etmeyen, Özelleştirme İdaresinde veya onun bağlı olduğu
bakan hakkında ne yaptınız sayın milletvekilleri? Yüreğiniz sızlamıyor mu?
Sizin malınız gitmiyor mu?
Değerli arkadaşlarım, ne olmuş ondan sonra biliyor musunuz? Bunu
alan firma altı ay sonra yüzde 90’ını 810 milyon dolara satmış, aradaki fark
600 küsur milyon dolar. Altı ayın içerisinde böyle bir kazanca kim sahip olmuş,
Allah rızası için sordunuz mu? Bunu yapanlar hakkında bir işlem yaptınız
mı? O zaman niye rahatsız oluyorsunuz?
Yani talana, vurguna, hırsıza kucak açıyorsanız, göz yumuyorsanız bunu da
dinleyeceksiniz, bu lafları da yutacaksınız.
Dahası var. Telekom’u iki yıllık kârına sattınız, iki yıllık
kârına. Ankara Defterdarlığının tespiti bu, gazetelerde manşet oldu. Kime
sattınız? Hariri’ye sattınız ve gidiyorsunuz
ülkesinde öpüşüyorsunuz. Helalühoş olsun! Fakir
fukaranın hakkı ne oluyor?
Siz Tekeli böyle talan ettirin, Tekel işçisini yerlerde
süründürün. O dünyada Allah soracak bunun hesabını sizden.
Dahası var. Para basıyor, araç muayene istasyonlarını niye
sattınız değerli arkadaşlarım? Ne
zararı vardı bunun? Şimdi, millet kuyrukta, matbaa gibi para basıyor. Ne zararı
vardı bunun? Ne sıkıntısı vardı? Bunları da sattınız. Bu talandır, vurgundur,
birilerinin sizin kanalınızdan zengin olmasıdır.
TÜPRAŞ ne oldu şimdi? Türkiye’de, dünyada söz konusu edildi. Ne
yaptınız değerli arkadaşlar biliyor musunuz? Baba baba
satıyordunuz ya! Soruyorum size: Bu Abdüllatif Şener
niye görevden alındı? Baba baba satmıyordu, değil mi?
Baba baba satan geldi, ondan sonra TÜPRAŞ’ın yüzde 61’i 1 milyar 140 milyon dolara satıldı.
İptal ettirdik; ondan sonra yüzde 51’i -değerli arkadaşlarım, yüzde 10’u
devlete kaldı- neye satıldı biliyor musunuz? 4 milyar 140 milyon dolara. Yahu,
bunu yapan Allah’tan korkmuyor da siz niye buna tepki göstermiyorsunuz sayın
milletvekilleri? Dünyanın neresinde böyle bir hırsızlık, talan olmuş? Hesap
sordunuz mu bunu yapanlardan? O zaman neyi konuşuyorsunuz? Ya, kusura bakmayın
arkadaşlar, komisyondan ne gelirse tıkır tıkır geçiriyoruz.
Yani biz çok akıllı da siz de akıl yok, hiçbir şey; buraya getirip de burada
konuşmuyor musunuz? Bir gün biri der ki -o ki konuşmuyorsunuz, bütçeden
gelenler geçiyor- “Bütçedeki milletvekilleri kadar milletvekili Meclise
gönderelim; bu kadar çoğunluğa ne gerek var?” der; bir gün bunu size sorarlar.
Etmeyin bunu. Çıkıp şurada…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Çıkıp şurada sizin de tasvip
etmediğiniz maddeler var, konuşun değerli arkadaşlarım. Konuşun da şu Meclise
bir canlılık gelsin. Bir taraf durmuş, bir taraf konuşuyor. Kaldır, reddedildi;
indir, reddedildi. Bu, güzel görünüm vermiyor saygıdeğer milletvekilleri. Bu,
güzel görünüm vermiyor, olmuyor. Sorun şimdi hesabı. Bunlardan hesap soruyor
musunuz?
Şimdi soruyorum: Bunu tespit eden, Özelleştirme İdaresinde adamlar
orada oturuyor daha, hesap sordunuz mu, görevden aldınız mı? Baba baba satan Bakandan hesap sordunuz mu? Yok. Yahu, aşikâr
bir şey. Biriniz çıkıp deyin ki: “Ya, Bayram Meral, sen iftira ediyorsun.” Bir
çıkın şuradan, içim rahat etsin. Bir deyin “Şunlar yalan…” Peki, doğruysa
bundan sizin de vebaliniz, günahınız yok mu, sorumluluğunuz yok mu sayın
milletvekilleri? Niye hesap sormuyorsunuz? Ya, birisi çalıyor; size bir
faydası, yararı yok, buna müdahale edin sayın milletvekilleri. Bu bir
hırsızlık, açık hırsızlık. Niye hesap sormuyorsunuz? Soramıyorsunuz değil mi?
Sizin adınıza üzgünüm.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 29’uncu madde kabul edilmiştir.
30’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 30 uncu maddesinin
ikinci fıkrasındaki “oy çokluğuyla” ibaresinin “üçte iki çoğunlukla” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Yıldız…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Sayıştay Başkanı, daire başkanı ve üyeler dışındaki meslek
mensupları hakkındaki yükseltme işleri ile disiplin soruşturmaları ve ceza
kovuşturmalarını yürütecek olan Kurulun üçte iki çoğunlukla karar alması
vereceği kararların kalitesini artıracaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 30’uncu madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, 31 ila 60’ıncı maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
milletvekili…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ben konuşacağım.
BAŞKAN – Siz konuşacaksınız, peki…
Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi
konuşacaktır.
Buyurunuz efendim.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Sayıştay Kanunu Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamadan önce sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin tümü üzerinde
ifade ettiğim görüşleri, çok kısaca, bu bölüm üzerinde de ifade etmek
istiyorum, bu bölümle ilgili olduğu için aynı zamanda. Eğer Sayıştayın
kuruluşuna ilişkin olarak temel espriyi, temel amacı bir kenara bırakıp da bu
yasa görüşmelerine devam edersek yanlış bir yasa çıkarmış oluruz, Sayıştayı amacından uzaklaştırmış oluruz. Sayıştaylar
demokratik bütün ülkelerde parlamentoya bağlı olarak kurulur çünkü sayıştay bütçe hakkının denetlenmesine yetkili olan bir
kuruluştur. “Bütçe hakkı” dediğimiz zaman, halkın ödediği vergilerle
parlamentonun yaptığı bütçeler vasıtasıyla hükûmetlerin
yaptığı harcamaların halk adına denetlenmesi demektir. Bütçe hakkı budur. Bütçe
hakkı vergilere vatandaşın karar vermesi demektir. Bütçe hakkı harcamalara
vatandaşın karar vermesi demektir. Vatandaş bütçe hakkını temsilcileri
vasıtasıyla kullanır. O nedenle, sayıştaylar
parlamentoya bağlı olarak kurulur ve parlamento adına denetim yaparlar.
Parlamentoya bağlılık sayıştayı bağımsız kılmanın, hükûmetin etkisinden uzak tutmanın da bir yöntemidir
ayrıca.
Şimdi görüşmüş olduğumuz bu teklifte yer alan bir kısım
düzenlemeler Sayıştayın “bütçe hakkı” kavramı
uyarınca yapacağı denetimi amacından uzaklaştırmaktadır. Eğer bu denetimi Hükûmetin hâkim olacağı bir yapıya vermiş olursanız
vatandaşın ödediği vergilerin nereye harcandığını ve bu harcamalardan dolayı
üretilen hizmetler nedeniyle vatandaşın memnun olup olmadığını denetlemek
mümkün değildir. Bunu, Sayıştayın performans denetim
yetkisiyle ilgili olarak biraz önce bir madde üzerindeki önerge hakkında
yaptığım görüşmede kısmen ifade etmeye çalışmıştım. Performans denetimi, halkın
ödediği vergilerin halk adına yapılacak harcamalar nedeniyle etkin bir şekilde
kullanılıp kullanılmadığının denetlenmesinin bir aracıdır ama maalesef bu
teklif performans denetimini ortadan kaldırmıştır.
Yine, bu teklifle Sayıştaya meslek
memuru olarak girecek olan kişilerin objektif bir sınavla bilgi ve
yeteneklerinin ölçülmesi imkânı ortadan kaldırılmış, tam tersine subjektif birtakım değerlendirmelerin yapılması ve Sayıştayı yöneten kişilerin, daha doğrusu Hükûmetin etkisindeki kişilerin Sayıştaya
istediği şekilde eleman almasının yolu açılmıştır.
Bugüne kadar, daha doğrusu -bugüne kadar demeyeyim- geçen sene
Sayıştay Kanunu’nda yapılan bir değişikliğe kadar Sayıştaya
girişte yazılı sınavdan sonra sözlü sınav yapılmaktaydı. Şimdi geçen sene
yapılan değişiklikle ve bu teklifle getirilen düzenlemeyle bu sözlü sınav
kaldırılmakta, bunun yerine mülakat getirilmektedir. Mülakat, hiçbir zaman
sözlü sınavın alternatifi değildir, onun yerini dolduracak olan bir düzenleme
değildir. İlgili maddeye bakıldığında, mülakatta adayın bilgisinin ölçülmesinin
yerine, adayın kişisel özelliklerinin, duruşunun, temsil kabiliyetinin, ne
bileyim belki iktidara olan yakınlığının, bu tip subjektif
değerlendirmelerin ölçüldüğü, bunların kontrol edildiği bir sistemin geldiği
görülecektir. Oysa sözlü sınav, eskiden var olan sözlü sınav, yazılı sınavın
eksik kaldığı, eksik bıraktığı, ölçemediği konuları ölçmeye yönelmişti. Sözlü
sınavın amacı budur. Sözlü sınavda, tabii ki adayın temsil kabiliyetine,
yeteneğine, ifade kabiliyetine, bütün bunlara da bakılır, eskiden de
bakılıyordu; ama sözlü sınavın bilgi ölçme amaçlı yanı hiçbir zaman eski
yöntemde ihmal edilmemişti.
Buraya Sayıştay neden geldi, neden sözlü sınav kaldırılıp yerine
mülakat getirildi? Buradaki niyet samimi değildir, niyet kötüdür. Geçen yıl
kabul edilen yasayı yasalaştıran Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunu, Hükûmeti bu konuda eleştiriyorum. Buna yeşil ışık yakan, Hükûmete bu konuda referans olan Sayıştayı
eleştiriyorum. Her şey yasama organının iradesiyle olmuyor. Yasama organına
Sayıştay o şekilde öneri getirirse Sayıştay da Hükûmetin
önünü açan bir rol üstlenmiş olur.
Daha önce yapılmış olan bir sınavı kaybetmiş olan, sözlü sınavı
kaybetmiş olan bir kısım adaylar Danıştayda iptal
davası açtılar. İptal davası sonucunda ilgili sınav iptal edildi, o
yönetmeliğin ilgili bölümü de iptal edildi. Bunun yerine, geçen yıl bir yasa
kabul edildi, 2009 yılında 5924 sayılı Yasa kabul edildi. Bu Yasa’yla sözlü
sınav yerine mülakat sistemi getirildi ve o Yasa’nın bir geçici maddesiyle de
sınavı kaybetmiş olan adaylar bir kez daha sınava çağrıldı, daha doğrusu
mülakata çağrıldı. Aslında doğru olan, onların elendiği, sözlü sınavı
kaybettiği tarihte yürürlükte olan şekilde bir sınavı onlara uygulamaktır.
Hukuk devletinde bu vardır. O tarihte mademki sözlü sınav vardır, siz, biz
eleştirsek de mülakat sistemini, en azından eskiler için sözlü sınavı uygulamak
zorundasınız. Sözlü sınavın esasını Danıştay iptal etmedi, o orada duruyor.
“Hayır.” dediler, bunu çokça hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem Genel Kurulda
ifade etmiş olmamıza rağmen iktidar partisinin direncini aşmak maalesef mümkün
olmadı ve o sınav kaybetmiş olup yeniden mülakata alınan adaylar için o Yasa
kabul edildi. 28 aday sınava girdi, mülakata girdi. Bu 28 aday içerisinde, ÖSYM
tarafından yapılan eleme ve yazılı sınavlarda ilk on sırada yer alan kişiler de
var. Ancak bu 28 adayın hiçbirisi mülakatta kazanamadı. Bu adayların hepsi 50
puanın altında not aldı. Evet, bunu Hükûmetiniz başardı, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, o Hükûmet paralelinde Sayıştayda hareket eden arkadaşlar bunu başardılar. 28
adayın hepsi bu sınavı kaybetti. Bu teklif bunu tekrar ediyor, yineliyor. Son
derece demokrasiye aykırı, bütçe hakkına aykırı, Sayıştayın
bağımsızlığına aykırı, onu yok eden bir kavram.
Buna paralel başka düzenlemeler var teklifte. Sayıştay Genel
Kurulunun yetkileri budanmaktadır. Yine, Sayıştay, dünyadaki ofis tipi, yargı
tipi sayıştay modellerinden Türkiye için geçerli
olmayan ofis tipi sayıştay modeline uygun olarak örgütlenmektedir. Bütün
yargı tipi sayıştaylarda başkan vardır, başkanın
altında genel sekreter vardır, daireler vardır, bir de bizdeki yüksek yargı
organları gibi, Yargıtay, Danıştay gibi... Çünkü yargılama yetkisi vardır, bir
hesap mahkemesidir sayıştay. O nedenle, başkan
yardımcısı diye bir birim yoktur, o tip bir örgütlenme yoktur. Esas olan, yargı
görevini yapacak olan dairelerdir. Bu teklifle Sayıştay, başkanın yönetimdeki
gücünü artırmak amacıyla…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
…başkanın Sayıştay denetçileri üzerindeki, daireler üzerindeki
yetkisini artırmak amacıyla yargı tipi sayıştaydan
ofis tipi sayıştaya dönüşmektedir. Bir kısım
ülkelerde var ama o ülkelerde o sayıştayların
yargılama yetkisi, hesap mahkemesi olma özelliği yok. Hem Türkiye’de Sayıştayın yargılama yetkisi var, hesap mahkemesi olma
özelliği var hem de bu özelliğin olmadığı ülkelerdeki örgütlenme modelini alıp Sayıştaya monte ediyoruz, teklif bunu getiriyor. Bunu
sorduk: “Niye bunu yapıyorsunuz?” İlgili arkadaşlar, Sayıştaydaki
görevli arkadaşlar “Efendim, Başkanın denetçiler üzerinde, daireler üzerinde
yetkisi yok, onu yetkili kılmak istiyoruz.” dediler.
Evet, bu teklifin hâkim olduğu anlayış budur. Daha başka konular
var bu konuda söyleyebileceğim ama zaman yetmediği için bunları söyleyemiyorum,
ilgili maddelerde arkadaşlarımız ifade edecek.
Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Nevzat
Korkmaz.
Buyurunuz Sayın Korkmaz (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AKP grup başkan vekilleri ve yine 3 AKP
milletvekilinin hazırladığı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde
şahsım ve grubumuz adına görüşlerimizi belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, çağdaş demokrasilerde seçimle gelmiş hükûmetler tüm siyasi sorumluluğu üstlenerek ülkeyi
yönetirken elbette kamu kaynaklarını kullanacaklardır, elbette harcama
yapacaklardır. Bu ne kadar olağan ve normal ise yaptıkları harcamaların,
kullandıkları kaynakların hesabını millete vermeleri de bir o kadar normal ve
olağandır. Bu yüzden hükûmetlerin Meclise, sadece çoğunluğuna
değil yani milletin tamamına yönetimlerinin hesabını vermeleri asıldır. Dünyada
kabul edilen düşünce de, tüm kamu kaynakları ve harcamalarının parlamento adına
denetim yapan sayıştaylarca denetlenmesidir.
“Efendim, ben milletten yetki aldım, bu yetkiyle istediğim gibi
hareket ederim.” diyemezsiniz çünkü hukuk devletinin en önemli ilkesi,
yönetenlerin kendi koydukları kurallara kendilerini de bağlı hissetmeleridir.
“Denetimi halk zaten seçimden seçime yapıyor, denetçiler de
nereden çıktı, Sayıştay da kim oluyormuş?” diyemezsiniz.
Bu kadar medya karartması ve yoğun propagandanın yaşandığı böyle
bir ortamda hesapların ve yanlışların halka anlatılması zaten çok zor
gözüküyor. Kaldı ki denetim profesyonel bir iştir. Böyle olmazsa denetçiye,
müfettişe ne gerek var? Sekiz yıldır iktidarda neredeyse 1 trilyon dolarlık
kaynak kullanan Hükûmet lütfedip hesap vermeye bir
türlü yanaşmıyor.
Görüştüğümüz Sayıştay Kanunu Teklifi hazırlanış ve Mecliste
görüşülmesi bakımından maalesef garabetler içermektedir. Ayrıca tüm
uyarılarımıza rağmen belki de beş yıl kadar gecikmiş bir kanun teklifidir.
Sayıştay kimin adına denetim yapıyor? Türkiye Büyük Millet Meclisinin. Teklifi
kimler Meclise sunuyor? AKP Meclis Grubu. Meclis, kıymetli arkadaşlar, sadece
sizlerden mi ibaret? Bu Sayıştay Meclisin tümü adına denetim yapmıyor mu? Ne
olurdu hazırlık sürecinde diğer Meclis gruplarının da katkılarını alsaydınız?
Yok. “Benim hazırladığım teklifin çerçevesi dâhilinde ne söyleyecekseniz
söyleyin.” Yaptığınız bu. Buna, kıymetli arkadaşlar, “dayatma” denmez de ne
denir? Ne zaman Meclisin bütününde bir uzlaşma arayacaksınız? Gündeme
getirilmesi gerekenleri de görüşsek ve kanunu uzun yıllar hayatını devam
ettirecek şekilde en az hatayla çıkarsak daha iyi olmaz mı? Ama bu işinize gelmiyor
çünkü Mecliste sulh ve huzur olursa tabanı ne ile istismar edeceksiniz? “Ben
yaptım, oldu.”cu zihniyetinize bir son verin artık.
Ayrıca, kıymetli arkadaşlarım, milletin parasının nasıl
harcandığının, nerede harcandığının sorgulanması gibi son derece önemli bir
konuyu tartışmayacak da Meclis ne yapacak? Meclisi işler olmaktan çıkarıp
sembolik bir hâle getirmenin bu millete ve demokrasiye nasıl bir katkısı
olacak? Bu kadar önemli bir kanunu “Genel Kurulda ne kadar az görüşülürse iyi
olur.” mantığından hareketle normal yasa yapma sürecini zorlayarak temel kanun
şeklinde görüştürüyorsunuz. Dolayısıyla konuşma süreleri de neredeyse yarı
yarıya azalıyor. Şu Şark kurnazlıklarından artık bir vazgeçin.
Silahlı kuvvetleri, mahkemeleri, basını, iş dünyasını hesap vermeye
çağırırken önce kendinizin, başta Sayın Başbakan olmak üzere Hükûmetinizin bu millete layıkıyla hesap vermesini temin
edin. Bu ülkede devri iktidarınızda milyarlarca dolar harcayan sizler ve
belediyeleriniz ve de milletin üzerinden haksız zenginleşen yandaşlarınız,
yıllardır hesap vermiyor. Hesap soracak kurumlara da izin vermiyorsunuz. Teftiş
kurullarının köküne kibrit suyu döktünüz, âdeta müfettişleri görevsizliğe
mahkûm ederek, odalarında paslandırdınız. İç, dış denetim diye bir garabet
çıkardınız, bu kadar yılda ortaya koyduğunuz hiçbir somut iş yok. İç denetici
olarak hangi çerçevede, ne yapacağını bilmeyen birilerini atayarak âdeta ulufe
dağıttınız. En önemli dışdenetim kurumu olan Sayıştayı da çalıştırmadınız.
Gidin bakın aylardır, denetçiler işsiz, sabahtan akşama kadar
oturuyorlar. Onlar da şikâyetçi. Samimiyetle bağlı oldukları kurumlarının
sıradanlaştırılmasına içleri elvermiyor. “Denetçiler, sahaya denetim için
çıktıklarında bir şeyler bulacaklar ve AKP yolsuzlukları konuşulacak.” diye görev
vermiyorsunuz. “Oturun oturduğunuz yerde, sesinizi çıkarmayın, alın maaşınızı
gül gibi geçinip gidin” mantığı değil de nedir bu?
Diğer yandan senelerdir, Sayıştayın
hazırladığı mali ve performans raporları da Genel Kurula indirilmemiştir. Kamu
kurumlarının nasıl çalıştığı Meclisten gizlenmiştir. Üzülerek söylüyorum: AKP
kullandığı kaynakları milletten kaçırarak, istediğini de nispeten elde
etmiştir. AKP’ye yıllardır hesap sorulamamaktadır, hem de milletin bu
gerçekleri bilmeden kendisine verdiği oyları da güven oyuymuş gibi telakki
ederek ve halkın gözünün içine bakarak fütursuzca yoluna devam etmektedir.
Ancak aziz milletimizin bu fütursuzluğa “dur” diyeceği günler yakındır ve
mutlaka bu usulsüzlüklerin, bu yolsuzlukların hesabını soracaktır.
Değerli milletvekilleri, bu teklifin gerek alt komisyon ve gerekse
esas komisyon görüşmelerinde Sayıştay yönetiminin aksayan yönlerin giderilerek
hizmetlerin etkinleştirilmesi ve süratlendirilmesine ilişkin görüşleri maalesef
dikkate alınmamıştır. Sayıştaydaki yetkililerle
görüştüğümüzde “Bu noksanlıkları biliyoruz ama zaten kanunumuz Mecliste
senelerdir bekliyor, hiç olmazsa eksik gedik çıksın da kurtulalım.” gibi görüş
beyan ediyorlar. Arkadaşlar, bir kanun bu şekilde çıkarılabilir mi? Yani buna
ölümü gösterip sıtmaya razı etmek denmez de ne nedir? Ne yetkilileri ne
muhalefeti dinliyorsunuz. AKP’nin zaviyesinden Sayıştayı
dizayn ediyorsunuz. Bunda iyi niyet görebilmek mümkün mü?
Değerli milletvekilleri, teklifin 31’inci maddesinde düzenlenen
Denetim Planlama ve Koordinasyon Kurulunun, başkan, başkan yardımcıları ve
bölüm başkanlarından oluşacağı ifade edilmektedir. Bu kişiler 20’nci maddeye
göre Başkanlığı da oluşturmaktadır. O hâlde, aynı kişilerin oluşturduğu iki
kurulun iki farklı isimle anılmasının ne gibi faydası olacak kafa karışıklığına
sebep olma dışında? Anlamakta hakikaten güçlük çekiyoruz. O hâlde, bu
karışıklığı giderip bu kurula “Başkanlık” mı diyeceksiniz yoksa “Denetim
Planlama ve Koordinasyon Kurulu” olarak mı tanımlayacaksınız ya da bu kuruluşun
görevlerini 20’nci madde içeriğinde sayıp bu karmaşıklığı mı gidereceksiniz,
bir karar verin.
Kanun teklifinin ilk hâlinde, denetçiye “hazırladığı rapor ile
ilgili olarak temyize gitme hakkı” tanınmış iken son hâlinde, kelime
oyunlarıyla, bu yetki işlevsiz bırakılmış “savcıya temyize başvurabileceğini
hatırlatma” şekline dönüştürülmüştür. Sayıştay savcılarını adli yargıdaki
savcılardan ayıran en önemli husus, raporun hazırlanmasında en ufak bir
inceleme, araştırma katkılarının olmamasıdır, raporlar denetçiler tarafından
hazırlanır. Yaptığı inceleme ve araştırmalar sonunda raporlarını hazırlayan
denetçiler, raporun hazırlık safhalarında hiç yer almamış savcıların
değerlendirme kabiliyetlerine mahkûm edilmektedir ve savcılar âdeta
denetçilerin üzerinde, onların raporlarını kabul eden ya da etmeyen amirleri
pozisyonuna getirilmektedir. Bu düzenleme, Sayıştayın
fonksiyonelliğinin içini boşaltan bir düzenlemedir, bundan vazgeçilmeli ve
denetçilere, hazırladıkları raporla ilgili olarak temyize başvurma imkânı
getirilmelidir.
Teklifin 36’ncı maddesinin üçüncü fıkrası “Performans denetimi,
kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp
kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve performans
bakımından değerlendirilmesidir.” şeklinde değiştirilmelidir.
Ayrıca, AKP Hükûmetince senelerdir Genel
Kurula indirilmeyen dış denetim, faaliyet, mali istatistikleri değerlendirme,
genel değerlendirme ve diğer raporlar, milletin temsilcilerinin olan bitenden
haberdar olmaması sonucu doğurmuş, Hükûmet
uygulamalarını gözlerden kaçırmıştır. Bunun önüne geçebilmek için 38, 39, 40,
41 ve 42’nci maddelerde tanımlanan bu raporların, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna indirilmesi için bağlayıcı ve yaptırımı olan süreler
öngörülmeli, kendi adına denetim yapan Sayıştay ile Meclisin fiilî irtibatı
netleştirilmelidir. Bu bağlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisinde Sayıştayın bir irtibat bürosu olmasının, milletvekillerince
kendilerine yöneltilecek sualler ve istenen bilgilere yardımcı olunması hizmeti
verilmesinde önemli bir hizmet olacağını düşünüyoruz.
35’inci maddede, Hükûmet, niyetini
açıkça ortaya koyuyor, “Ben parayı istediğim gibi kullanırım, mahkemeler de
dâhil hiç kimse bunu sorgulayamaz.” diyor. Bu, literatürde senelerdir
tartışılan takdir hakkının sınırlarıyla ilgili bir konudur. “Nerede başlar,
nerede biter?” sorusu ön plana çıkıyor. Elbette, hükûmet
edenlerin siyasi sorumluluğu olması sebebiyle bir takdir hakkı bulunacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Bunun da elbette bir sınırı var. Bu
sınır da, genel hukuk anlayışına göre, kamu yararının bulunup bulunmaması
sorgulamasının yapılmasıdır.
Hükûmet, kendisine
sınırsız bir hareket alanı sağlayacak bu düzenlemeyi Anayasa değişikliğine de
koydu. Tek amacı, “Kimse beni yetkilerim ve harcamaların için sorgulamasın. Ben
istediğimi yapayım.” Bu değişiklikleri bundan sonraki yasal düzenlemelerde de
göreceğiz. Halkımız “evet” oyu verirken bu değişiklikler karartıldı. Milliyetçi
Hareket Partisinin tüm izah çabalarına rağmen milletimiz yoğun medya
bombardımanıyla yönlendirildi. İşte, Karaman’ın koyununun sonradan çıkan bir
oyununu görüyoruz; hesaptan kaçmak.
Dünyanın neresinde olursa olsun bir işte kamu yararı olup olmadığı
yargı tarafından değerlendirilir. Mali yargının en üst kurumu olan Sayıştaydan bu yetkileri almak hesap vermekten kaçmanın bir
yoludur. Ayrıca, bir kariyer kurumu olan Sayıştayın
düzenli çalışması ve meslek memurları arasındaki iş barışı ve huzurunun
sağlanması açısından, Sayıştay denetçileri arasındaki kurum kıdeminin sağlam
temellere oturtulması…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
Buyurunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.
…uzman denetçiyle, baş denetçi unvanlarının yer değiştirmeleri,
birinci sınıf denetçilerin de Sayıştay üyeliği seçimlerinin Sayıştay safhasında
oy vermelerinin temini ve Sayıştay üyeliği süresinin sınırlandırılması gibi
birtakım düzenlemelerin Sayıştay Kanunu Teklifi’nde bulunmamasını da bir
eksiklik olarak kabul ettiğimizi belirtmek istiyorum. Bu eksikliklerin
giderilmesi yönünde verilecek önergelere destek olunması temennilerimle yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Buldan.
BDP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay
Kanunu Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde konuşmak üzere grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yalnız, bir şey ifade etmek istiyorum. Bugün, saat dört otuz
sıralarında parti genel merkezimize bir saldırı düzenlenmiştir. Bu saldırı
esnasında yakalanan bir kişi, akli dengesi yerinde olmadığı gerekçesiyle
muhtemelen yarın ya da öbür gün serbest bırakılacaktır ama şunu ifade etmek
isteriz: Akli dengesi yerinde olmayanlar, deliler hep bizi mi buluyor acaba,
hep Barış ve Demokrasi Partisini mi buluyor acaba?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Biraz da Beşir Atalay’ı bulsunlar.
PERVİN BULDAN (Devamla) – Partimize yönelik bu tür saldırıların
bir an önce son bulması ve bu saldırıları düzenleyenlerin de yargı önüne
çıkarılarak yargılanması talebimizi bir kez daha buradan ifade etmek istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay, esas olarak
anayasal bir denetim kurumudur. Yasama organının hükûmete
verdiği gelir toplama ve harcama yapma izninin yasalar çerçevesinde ve yerinde
kullanılıp kullanılmadığı Sayıştay tarafından denetlenmekte ve izlenmektedir.
Yürütme organının hazırladığı kesin hesaplar ile beraber diğer mali rapor ve
tabloların doğruluğu ve güvenilirliği noktasında Sayıştayın
vereceği güven bildirimi, Meclis için değerlendirme yaparken öncelikli
dayanaklardan birisini oluşturur. Bu bağlamda, Sayıştay tarafından yapılacak
harcama sonrası dış denetimin amacı, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
hesap verme sorumluluğu çerçevesinde yönetimin mali faaliyet, karar ve
işlemlerinin kanunlara, kurumsal amaç, hedef ve planlara uygunluk yönünden
incelenmesi ve sonuçlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine raporlanmasıdır.
İşte bu nedenlerle Sayıştay, demokrasilerde çok önemli bir işleve
sahiptir ancak ülkemizde Sayıştayın tam da demokratik
sistemlerde olduğu gibi sivil denetimi tam anlamıyla gerçekleştirdiğini sanırım
bu Parlamento çatısı altında bulunan hiçbir milletvekili arkadaşım
söyleyemeyecektir. Özellikle savunma ve güvenlik amaçlı harcamaların özel bir
uygulamaya tabi tutulması Sayıştayı hepten
işlevsizleştirmiştir. Sayıştaya getirilen bu denetim
kısıtlaması, Türkiye Cumhuriyeti devletinin çok önemli bir oranda kaynağının
Parlamento denetimi dışında tutulmasına neden olmaktadır ve bütçe hakkının
kullanılmasına engel teşkil etmektedir. Vergiler ile finanse edilen söz konusu
harcamaların bütçe kanununa ve mevzuata uygunluğu denetlenmemektedir. Bu
noktada, devlet sırlarının deşifre edilmesi endişesi temel dayanak olarak öne
sürülmektedir ancak Türkiye’de hangi bilgilerin devlet sırrı olabileceği ve
hangi bilgilerin devlet sırrı sayılamayacağı konusunda bir netlik sağlanmadığı
için her türlü kirli iş, devlet sırrı gerekçesiyle saklanabilmekte ve denetimi
yapılmamaktadır. İşte, en son 2009 yılında Savunma Bakanlığı bütçesi
görüşülürken Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün kameralardan haberdar olmaması
nedeniyle Müsteşarı Korgeneral Ahmet Turmuş’un
kulağına eğilerek “Güneydoğu’da bir operasyon göstersek bütçeyi çoktan
kurtarırız.” dediğini hep beraber dinledik. Tabii, bu, Bakanın
dikkatsizliğinden dolayı işittiğimiz, yapılan kirli işlerin sadece birisiydi.
Otuz yıllık kirli savaş döneminde bu şekilde kaç operasyonun düzenlendiğini
hesap etmek mümkün görünmese de aralıksız sürdürülen operasyonlara bu kadar
şiddetle ihtiyaç duyulmasına anlam vermek zor olmamaktadır. Bu zihniyet, bu
yasalar ve bozulmamasına itina gösterilen bu sistemin daha birçok savaş
tezkeresini bu Meclisin gündemine getireceği açıkça görülmektedir. Nitekim,
savaş giderleri her zaman için bir muamma olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, satın alma
paritesine göre yapılan sıralamada, silahlanma harcamalarında, 16,5 milyar ile
dünyanın 14’üncü ülkesi konumundadır. Bu noktada, Türkiye’de silahlanmaya
ayrılan bütçenin ne kadar olduğu, Türkiye’de silah sektörünün kimlerin elinde
olduğu, Türkiye'nin hangi tür silahlara ihtiyacı olduğuna kimlerin, nasıl karar
verdikleri, kimlerin, nereden, ne tür alımlar yaptıkları, aracılık yapan
kurumların hangileri olduğu, nasıl lobi yaptıkları ve kaç lira komisyon
aldıkları gibi konuların hepsi meçhuldür. Millî Savunma Bakanlığının bütçe dışı
kaynaklar ile birlikte mal ve hizmet alımı giderlerine ne kadar harcandığını
hiçbir zaman tam olarak bilememekteyiz. Çünkü, bu konular “devlet sırrı” olarak
tanımlanmıştır ve üzerine denetimlerin yapılması, bu konuların üzerinde
konuşulması yasaktır. Mevzunun asıl trajik tarafı ise sivillerin de bu
yasakları desteklemeleridir.
Değerli milletvekilleri, yine, Türk Silahlı Kuvvetleri
personelinin giderleri, Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı gibi bakanlıkların
personel giderlerinin oldukça üzerindedir ancak bu giderlerin harcama kalemleri
de yine meçhul durumdadır. Valilerin, profesörlerin, müsteşarların maaşları
kamuoyuna açıklanmakta iken subayların maaşları, ek ödemeleri ve tazminatları,
karşılaştırmalı tablolarda yer almamaktadır. Kısacası, son kırk yıldır, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin her türlü malı, harcamaları ve tasarrufları, siyasetin,
hukukun ve sivil denetimin dışındadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi görüşmekte olduğumuz
Sayıştay Kanunu Teklifi’nin amacının, kamuda hesap verme sorumluluğunun ve
saydamlığın sağlanması, kamu idarelerinin ekonomik, verimli ve hukuka uygun
olarak çalışması olduğu Hükûmet tarafından ifade
edilmektedir. Bu paralelde, kanunda, kamu kaynaklarının öngörülen amaç, hedef,
kanunlar ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olarak elde edilmesi ve
kullanılmasını sağlamak için Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapılacak denetimleri,
sorumluların hesap ve işlemlerinin kesin hükme bağlanmasını ve kanunlar ile
verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlemini yapmak üzere Sayıştayda düzenlemeler yapıldığı ifade edilmektedir.
Doğrusunu isterseniz, kanun teklifinin amacı şeffaflık, denetim,
hesap verilebilirlik gibi çok güzel kelimeler ile ifade edilmiş olsa da kanun
teklifi ile getirilen düzenlemeler tam olarak bu ifadeleri karşılamamaktadır.
Nitekim tasarı henüz Komisyonda görüşülürken dahi askerî harcamaların denetlenmesiyle
ilgili gizli yönetmelik milletvekillerimize verilmemiştir. Yine, Sayıştayın da bu yönetmeliklere ulaşamadığı tutanaklara
geçirilmiştir.
Yasadan “Savunma, güvenlik ve istihbarat ile ilgili kamu
idarelerinin ellerinde bulunan devlet mallarının Sayıştayca
yapılacak denetimine ilişkin esas ve usuller Sayıştay tarafından ayrıca
belirlenir.” fıkrasının çıkarılması, Sayıştayın etkin
denetimi engellemekle beraber askerî harcamaların denetlenmezliğini
sağlamaktadır.
Avrupa Birliği raporlarında da belirtilen denetimlerin özellikle
askerî harcamalar ile ilgili hükümleri eksik bırakılmıştır. Bilhassa askerî
vakıfların gelir, gider ve harcamaları denetim dışında tutulmuştur.
Yine, 44’üncü madde ile “Savunma, güvenlik, istihbarat ve askerî
harcamaların nasıl yapılacağı Bakanlar Kurulunun çıkaracağı bir yönetmelik ile
belirlenir.” denilerek Meclisin denetim yetkisinin yürütme ile paylaştırılması
kabul edilemezdir. Bu durumun ne şeffaflık ilkesi ile ne de demokratik düzen
ile bir ilgisi yoktur.
Tüm bu nedenlerden dolayı Sayıştay kanununu onaylamadığımızı
belirtmek istiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Buldan.
Şahsı adına Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.
Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifi, Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekilleri
ve 3 milletvekilinin birlikte düzenledikleri bir değişiklik teklifi değil,
doğrudan bir kanun teklifi. 1967 yılında kabul edilen 832 sayılı Sayıştay
Kanunu’nu bütünüyle yenileyen, yeni bir temel kanun, yeni bir yapılanma kanunu.
Dolayısıyla, bu kanun teklifi 2010 yılının 1 Şubat tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulmuş ve Komisyonda uzun müddet -alt komisyonda, sonra ana
komisyonda uzun müddet- görüşülmüş... Bu kanuna Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
da katkı vermiş. Dolayısıyla, bu kanun teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
ilgili komisyonlarında uzun uzun tartışılmış bir
kanun teklifi, bir değişiklik teklifi değil.
Değerli milletvekilleri, burada sorgulamamız gereken husus şudur…
Aslında, Sayın Başbakan buradaydı, keşke yine burada olsaydı da Sayın Başbakana
bu bilgileri sunsaydık, bu soruyu sorsaydık. Bu kanun teklifini hazırlayan Grup
Başkan Vekillerinden Sayın Nurettin Canikli’nin
kanunun 2’nci maddesi Genel Kurulda görüşülürken vermiş olduğu önergeyle bu
kanunun hazırlanmasındaki tüm gerekçeler ortadan kaldırılmıştır. Aramızda
Sayıştaycı arkadaşlarımız da var, onlara da bakarak söylüyorum.
Değerli milletvekilleri, yani, bu kanun teklifi, yeni yazılan,
yeni kurulan bir hukuk olarak bu kanun teklifi hazırlayıcılar tarafından çok
tutarlı gerekçelerle hazırlanmış ve birtakım yeni tanımlar yapılmış. Bu yeni tanımlar
Avrupa Birliği uyumuna da uygun hâle getirilmiş. Ayrıca uluslararası bu
konudaki denetim kuruluşlarının tanımlarına da uygun hâle getirilmiş ve bu
gerekçeyle burada, komisyonda görüşülmüş, sonra Genel Kurulda görüşülmeye
başlanmış.
Değerli milletvekilleri, bakın, bu gerekçede, kanun
hazırlayıcıların gerekçesinde, ortaya koyduğu gerekçede bu konuyu Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına konuşan sayın arkadaşlarımız, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına konuşan Sayın Grup Başkan Vekili ısrarla burada ifade etti
ama bir cevap, bunu tatmin edici bir karşılık ortaya konulamadı. Bakın “Bu
kanun teklifi, kamu kaynaklarını stratejik önceliklere göre dağıtmak, dağıtılan
kaynakların etkin, verimli ve tutumlu kullanımını sağlamak, etkin bir hesap
verme sorumluluğu sistemini kurmak zorunluluğuyla hazırlanmıştır.” deniliyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu gerekçeyle hazırlanan bu kanun
teklifi, bu kanun, burada görüşülürken Sayın Nurettin Canikli’nin
verdiği önergeyle 2’nci maddesindeki kamu kaynaklarının etkin, tutumlu ve
verimli olarak kullanılıp kullanılmadığını denetlemek yetkisi Sayıştaydan geri alınmıştır. Bunun gerekçesini burada ifade
etmesi lazım. Sayın Canikli’nin ileri sürdüğü gerekçe
gerçekten akılla alay etmektir, bu Genel Kurulla alay etmektir. “Sayıştay
yerindelik denetimi yapamaz, bunun için bu değişikliği yapıyoruz.” demişti.
Zaten Sayıştayın öyle bir iddiası yok. Hazırladıkları
teklifin 35’inci maddesinde bunu sarahaten yazmışlar “Sayıştay yerindelik
denetimi yapamaz.” diye ama Sayıştay eğer kamu kaynaklarının idare tarafından
kullanımını denetlemekle yetkili ise, bir hesap mahkemesi ise, bunu, kamu
kaynaklarının etkin, verimli ve tutumlu kullanılıp kullanılmadığını
denetlemekle ancak yerine getirebilir.
Şimdi, bu gerekçeyle hazırladığınız kanun teklifini burada bir
önergeyle, Hükûmete sormadan, Sayıştaya
sormadan burada değiştirerek bu kanunu burada gerçekleştirirseniz, görüşmeye
açarsanız yazık etmiş olursunuz, doğru olanı yapmazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkanım, gerçekten, 2’nci maddede
bir önergeyle yapılan bu değişikliğin gerekçesi, kanun teklifinin tüm gerekçesi
değiştirilerek ortaya konulmak mecburiyetindedir. Bu gerekçeler kanunun
mütemmimidir. Yarın uygulayıcılar, karar vericiler yani hâkimler, bu kanunun
uygulanmasıyla ilgili bir ihtilafta bu gerekçeye müracaat edecekler. Gerekçede
kamu kaynaklarının kullanımında etkin, verimlilik ve tutumluluğu Sayıştaya bir görev olarak vereceksiniz ama kanunun 2’nci
maddesinden önergeyle çıkartacaksınız! Bu tutarsızlığı buradan kaldırmamız
lazım.
Değerli milletvekilleri, değerli iktidar partisi milletvekilleri;
milletin size emanet ettiği milletin kaynaklarını kullanma yetkisini gerçekten
Sayıştay vasıtasıyla hesap verilebilinir bir hukuka kavuşturmak
mecburiyetindesiniz. Yoksa hesabı ahirete bırakmış
olursunuz. Doğru yapmazsınız, yanlış yaparsanız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu yanlışa Milliyetçi Hareket Partisi
olarak asla katkı vermeyiz. Birinci bölümle ilgili verdiğimiz önergelerin bir
kısmını geri çektik ama ikinci bölümle ilgili bu yanlışı düzeltinceye kadar bu
kanunun muhalifi olacağız, bu kanunla ilgili bu yanlışın düzeltilmesi için
ısrarcı olacağız. Bunu bilgilerinize sunmak için söz aldım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Şahsı adına Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Poyraz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Saygıdeğer Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım, 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifi ile ilgili
olarak -ikinci bölümüyle ilgili olarak- şahsım adına söz aldım. Sözlerime
başlarken hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, biz AK PARTİ olarak kuruluşumuzdan bugüne
kadar bir siyaset güttük ve siyasetimizin merkezine de özetle “İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın.” ifadesiyle her zaman ifade ettiğimiz insanı, milletimizi
oturttuk. Dolayısıyla her hareketimizde, her davranışımızda, her uygulamamızda
da millete hesap vereceğimizi asla ve asla unutmaksızın tutum ve
davranışlarımızı, eylemlerimizi ayarladık.
Dolayısıyla burada, iktidara geldiğimiz şu sekiz yıllık dönem
zarfında bir gün yoktur ki Parlamento görüşmeleri sırasında, bir gün yoktur ki Hükûmet uygulamaları sırasında, bir gün gelip vatandaşın
karşısına çıktığımız zaman, yaptığımız uygulamalarımızın hesabını vatandaşımıza
vermeyeceğimiz düşüncesi aklımızın ucundan hiç çıkmadı. Bu şuurla, bu bilinçle
biz bütün işlemlerimizi yaptık, bütün uygulamalarımızı yaptık. “Hâkimiyet
kayıtsız şartsız milletindir.” sözünün gereğini bütün gücümüzle yerine
getirmeye çalıştık.
Dolayısıyla bizim bu anlamda, bugün, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde hep birlikte çıkarmaya çalıştığımız Sayıştay Kanunu da bu siyasetin,
bu duruşun aslında bir başka şekilde ifade edilmesinden başka bir şey değil.
Bugün biz Sayıştay Kanunu’nu çıkarmakla daha önceki hükûmetler,
daha önceki parlamentolar zamanında çıkarılmış olan ve Sayıştayın
önünde denetim alanında pek çok engelleri olan bir kanunu değiştiriyoruz ve
kanunun maddelerine bakarsak Sayıştayın denetim
alanını alabildiğince genişletiyoruz. Neredeyse, hemen hemen
her alanda, nerede bir kamu kaynağı kullanılıyorsa, artık o kamu kaynağının
Sayıştay tarafından denetlenmesinin yolunu açıyoruz.
Şu da söyleniyor: “Efendim, işte, siz bu kanunu çıkarmakla Sayıştayı kendi kafanıza göre dizayn etmeye
çalışıyorsunuz.”
Değerli arkadaşlar, biz
sekiz yıldır iktidardayız ama şu anda Sayıştay mensuplarından, şu
aramızda bulunanlar bile, aralarında otuz yılını Sayıştaya
vermiş arkadaşlarımız var, en azı on beş yıldır Sayıştayda
çalışıyor, yani AK PARTİ olmadan önce de bu arkadaşlarımız Sayıştaydaydı.
Sayıştayda şu anda 800’ün üzerinde denetçi var, Sayıştayda şu anda 50 küsur tane üye var. Biliyorsunuz
bunları kendileri alıyor, Hükûmetin bu personeli alım
noktasında, AK PARTİ’nin bu personeli alım noktasında
bir dahli var mı?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yok canım, olur mu hiç!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – Üyeleri seçerken bile Sayıştay Genel
Kurulu kendi üyeleri arasından her boş üyelik için 4 katı kadar aday
gönderiyor. Biz Sayıştay Genel Kurulunun seçtiği üyeler arasından Türkiye Büyük
Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu ve Genel Kurulu olarak Sayıştay
üyelerini seçiyoruz, doğrudan doğruya burada Sayıştaya
üye atamıyoruz. Dolayısıyla biz Sayıştaya inanıyoruz,
Sayıştayın gücüne, kapasitesine, potansiyeline
inanıyoruz ve biliyoruz ki aslında bizim gocunacak yaramız yok, tam tersine
milleti her yerde hâkim kılmak için, kapalı kapılar ardında birtakım hesaplar
kitaplar görülmesin, kararlar alınmasın için bu kanunu bugün burada görüşüyoruz
ve çıkartmaya çalışıyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Öyle bir şey varsa sekiz yıldır niye
hesap sormadınız?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
– Ve inşallah inanıyoruz ki önümüzdeki dönemde Sayıştayın
daha etkin, daha verimli çalışmasıyla da, buradaki yetkileri uygulamasıyla da
artık bu sistemde Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan Sayıştayın çalışmasıyla hesap vermeyen bir kurum ve kuruluş da kalmayacaktır. Birilerinin iddia
ettiği gibi istisnalar da yok. Tüm kamu kurum ve kuruluşları bu anlamda Sayıştaya hesap verir hâle getirilecektir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Raporları niye yayınlamıyorsunuz Genel
Kurulda?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – Ama burada şunu da yapıyoruz değerli
arkadaşlar: Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisiyle Sayıştayın
irtibatına baktığınız zaman, mevcut kanun çerçevesinde ancak kesin hesap kanunu
Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında, Sayıştay geliyor, oradaki
çalışmalara o iş yoğunluğu arasında ne kadar katkı sağlayabiliyorsa Türkiye
Büyük Millet Meclisiyle Sayıştayın ilişkileri o
kadar. Ama siz de fark etmişsinizdir, yeni kanunla Sayıştaya
verdiğimiz yeni yetkilerle artık Sayıştay tüm kamu kurumlarımızın yaptığı
çalışmalara, faaliyetlere ilişkin olarak hazırlayacağı raporları Türkiye Büyük
Millet Meclisine gönderecek ve bundan sonraki süreçte Sayıştay ile Türkiye
Büyük Millet Meclisimizin, yani aslında milleti temsil eden sizler vasıtasıyla
milletimizin bağı da güçlenmiş olacak.
Değerli arkadaşlar, daha çok şey söylenebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – Ancak, ben inanıyorum ki bu kanun
uygulamaya başlanmadan önce bugünlerde bile etkisini gösterecek, göstermektedir
de. Şu anda pek çok kamu kurum ve kuruluşu, Kamu Mali Yönetim ve Kontrol
Kanunu’ndan sonra kendine çekidüzen vermeye başlamıştır. Bu kanunla birlikte de
inşallah yeni bir döneme başlayacağız ve bu yeni dönem, Sayıştay Kanunu’yla
birlikte milletin her yerde hâkim olduğu yepyeni bir dönem olacaktır diyor,
kanunumuzun ülkemize hayırlar getirmesi temennisiyle hepinize saygılar sunarak
sözlerimi tamamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Poyraz.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Bu bölümde soru cevap işlemi on beş dakikadır.
Sayın Doğru, Sayın Şandır, Sayın Yıldız, Sayın Taner, Sayın Işık,
Sayın Genç, Sayın Özdemir ve Sayın Asil sisteme girmişler.
Tekrar yineliyorum: Birer dakika süre vereceğim, on beş dakikayla
da sınırlı tutacağım, süremiz çünkü o kadar.
Sayın Doğru, buyurunuz.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizde ekonomik sıkıntılara bağlı olarak ev, araba gibi çeşitli
alımlara ait bireysel kredilerin geri ödenmesinde sıkıntılar yaşanmaktadır.
İnsanlar aldıkları kredileri ödeyemedikleri için evlerini, arabalarını,
verdikleri paraları kaybetmeyle karşı karşıyadırlar. Borçlar katlanmış, icralara
düşülmüştür. Bu borçlu insanlar için Hükûmet olarak
faizlerin kaldırılması, tekrar yapılandırılması konusunda bir çalışma yapacak
mısınız? Kamuoyunda çok büyük bir beklenti vardır, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, Sayıştayın hazırladığı
performans raporlarından kaç tanesini bugüne kadar -sekiz yıllık iktidarınız
döneminde- Genel Kurula indirdiniz? Şu anda Sayıştayda
kaç rapor beklemektedir? Bunları ne zaman indireceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
Sayın Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sekiz yıllık iktidarınızda Sayıştay kamu
kaynaklarının kullanımının denetimini, Türk milleti, dolayısıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına yeterli denetimi yapmış mıdır?
Getirdiğiniz Sayıştay yasa değişikliği gerekçesinde bu
denetimlerin yeterince yapılamadığını kabul etmektesiniz. AKP İktidarı bu sekiz
yıllık yapılamayan denetimlerden sorumlu değil midir? Yeterli denetimi yaptık
diyorsanız, yasa değişikliğine niçin ihtiyaç duydunuz? Sekiz yıldır bu yasa
değişikliğini niçin yapmadınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Yıldız.
Sayın Taner…
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz Sayıştay
Kanunu’nun 2’nci maddesinde yapılan değişiklik neticesinde performans
denetiminin fiilen kaldırılmasının gerekçesi nedir?
2) Kanunun ana gerekçesine baktığımızda AB’ye uyum için yapıldığı
belirtilmektedir. AB ülkelerindeki denetim kapsamıyla ülkemizdeki bu
düzenlemeyle verilen denetim kapsamını kıyaslayabilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Taner.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu teklifte AKP’li milletvekilleri tarafından verilen
bir önergeyle kaldırılan Sayıştayın performans
denetimiyle şimdiye kadar ortaya konan kurumsal verimlilik, etkinlik ve
tutumluluk gibi kriterler bundan sonra nasıl uygulanacaktır? Bunların yerine
uygulanacak yeni kriterler var mıdır? Varsa bu kriterler nasıl uygulanacak ve
hangi mevzuata göre değerlendirme yapılacaktır?
Bir de, bu teklifin hazırlanmasında veya Plan Bütçe Komisyonu
görüşmeleri sırasında Sayıştayın resmî görüşü alınmış
ve değerlendirilmiş midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinden beni
arayan muhtarlar diyorlar ki: “Biz 350 lira maaş alıyoruz, 240 lirasını BAĞ-KUR
aidatı ödüyoruz. Eski kaymakam bize müsamaha ediyordu, yeşil kartımızı da
aldık. Kendimizi tedavi edemiyoruz.” Sayın Bakandan soruyorum: Bu muhtar
maaşlarını artıracak mı?
İkincisi: Belediyeler sekiz on aydır maaş almıyor. Sayın Bakan, bu
belediyeleri ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Üçüncüsü: Bu İstanbul Belediye Başkanı hakkında Danıştayca verilmiş ve üçüncü aydan beri hakkında
soruşturma açılması gereken davalar var. Niye savcılık bu soruşturmayı açmıyor?
Yine Deniz Feneri davasında maalesef Hükûmetiniz
bu konuda çok tembel davranıyor ve bu konuda yayın yasağı getirildi. Bu Deniz
Feneri olayını nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz? Ne zaman mahkemede yargılanacak?
Zekeriya Karaman geliyor, “Ben susma hakkını kullanıyorum…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, bunlar susma hakkını kullanınca bu
yargılama olmayacak mı?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: Sekiz yıllık AKP hükûmetleri
döneminde Sayıştay tarafından kaç adet kamu kurumu denetlenmiştir? Bunların
kaçında yolsuzluk ve usulsüzlük tespit edilmiştir? Denetlenen belediyelerden
kaçı AKP’li, kaçı ise diğer partilere mensup belediyelerdir? AKP’li
belediyelerde hiç yolsuzluk ve usulsüzlük tespit edilmiş midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.
Sayın Asil…
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, denetim, kamu idaresinin hesap, işlem ve faaliyetleri
ile iç kontrol sistemlerinin incelenmesi ve kaynakların etkili, ekonomik,
verimli ve hukuka uygun olarak kullanılmasının değerlendirilmesi olduğuna göre,
iyi uygulama örnekleriyle karşılaştırılması ve performansın iyileştirilmesine
yönelik önerileri zorunlu olarak içermektedir. Denetimin doğasından kaynaklı
değerlendirme, analiz, karşılaştırma ve tavsiyeler 35’inci maddedeki “Sayıştay
tarafından yerindelik denetimi yapılamaz. İdarenin takdir yetkisini
sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar alınamaz.” hükmü bunu ortadan kaldırma
girişimi değil midir? Denetimin tarafsızlığı ile bağımsızlığına müdahale
sayılmaz mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Asil.
Sayın Çalış…
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, belediye
şirketleri, gerçekten, yapılan yolsuzluklarla kamu vicdanını yaralamaktadır.
Belediye şirketlerinin denetimini bir önergeyle Sayıştay kapsamına almayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çalış.
Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakan, Balıkesir Susurluk
Şeker Fabrikası’nda 1998-1999 yıllarında toplam 117.287 ton şeker üretilirken,
2010 yılında sadece 27 bin ton şeker üretilmiştir.
Bu üretimi düşürerek, ithalatın yolunu açarak, başka ülkelerin
çiftçilerine para kazandırıp Türk çiftçisini fukaralığa terk etmiş olmuyor
musunuz?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bulut.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
1’inci sorudan başlayarak cevaplandırmaya çalışacağım. Türkiye'de
hane halkı borcunun millî gelire oranı yaklaşık yüzde 15 civarındadır. Bu
aslında Doğu Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığı zaman Doğu Avrupa ülkelerinin
neredeyse yarısı kadardır, Batı Avrupa ülkelerinin ise dörtte 1’i civarındadır.
Türkiye'de faizler hiçbir dönemde olmadığı kadar aşağı düşmüştür,
ilk defa faizler tek haneli bir rakama düşmüştür. Tabii ki hâlâ bütün bu
koşullara rağmen, bütün bu iyileşen koşullara rağmen, bireysel kredileri geri
ödemede sıkıntıya düşmüş olan vatandaşlarımız olabilir. Geçmişte, hatırlarsanız
buna ilişkin bir yasal düzenleme yapıldı ve bankaların bu kredileri
yapılandırmasının önü açıldı. Aslında bankalar bunu her zaman kendi
müşterileriyle yapabilirler, bunun için bir yasal düzenlemeye dahi gerek
yoktur. BDDK’nın gerekli izni vermesi… Zaten bu konuda
ben sıkıntı yaşanacağını sanmıyorum. Mevcut, Meclise sevk ettiğimiz
yapılandırma yasasında buna ilişkin bir husus yok, ama geçmişte yapıldı,
bankalar teşvik edildi, onun önü açık, yine de yapılabilir diye düşünüyorum.
Sayıştayla ilgili birtakım
sorular vardı. Sayın Şandır’ın sorusuna cevap vermek
istiyorum. On üç adet performans denetim raporu Plan ve Bütçe Komisyonunda şu
anda beklemektedir. Bu husus Parlamento İç Tüzüğü’nde ya da başka bir yasal
düzenlemede bu sürecin açıkça tanımlanmamasından kaynaklanmaktadır. Şu an, altı
adet performans denetimi raporu Sayıştayda kalite
kontrol süreçlerinden geçmektedir, Sayıştay dairelerinde raporlar
değerlendirilmektedir.
Sayın Çalış’ın sorusuna cevap veriyorum:
Belediye şirketleri kanununun 4’üncü maddesine göre denetim kapsamına
alınmıştır. Dolayısıyla, yeni yasayla belediye şirketleri de Sayıştay
denetimine tabi tutulacaktır.
Sayın Özdemir, denetlenen belediye sayısıyla ilgili bir açıklama…
Arkadaşlar rakamları verememişler bana. Bununla ilgili size yazılı olarak cevap
vereceğiz.
Sayın Işık, performans denetimiyle ilgili olarak verimlilik,
tutumluluk kriterleri, bu kanun teklifi yasalaşırsa uluslararası denetim
standartları çerçevesinde Sayıştay tarafından esas alınarak denetimler
gerçekleştirilecektir… Bu konuda herhâlde bir soru var.
Değerli arkadaşlar, tabii ki, Sayıştay Kanunu, bence çok önemli
bir reformdur. Bu reformda uluslararası kriterlere uygunluk önem taşımaktadır.
Tabii, performans denetimiyle ilgili düzenleme tartışmalı bir düzenlemedir.
Doğrusu, bir taraftan yerindelik denetiminin yapılmaması hususu haklı bir
husustur, onu vatandaşın yapması lazım. Ama aynı zamanda tabii ki, kamu
kaynaklarının kullanımında birtakım kriterlere göre değerlendirmenin
yapılmasını da doğru buluyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani, yapılan o değişiklik doğru değil,
değil mi Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Genç’in
muhtarlarla ilgili bir sorusu var.
Sayın Genç, benim bildiğim kadarıyla İçişleri Bakanlığımız yeni
bir köy kanunu tasarısı üzerinde çalışmaktadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayıştay Kanunu’nu da ilgilendiriyor da
onun için.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Hayır, anlıyorum, yani
ben sizin sorunuza cevap vermeye çalışıyorum.
Yeni bir köy kanunu üzerinde çalışmalar yapılmaktadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Biraz geç kalmadı mı?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Muhtemelen o çalışmalar
çerçevesinde muhtarların durumu da değerlendirilecektir.
Diğer bir husus, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ile ilgili
eğer bir durum varsa, tabii ki bu savcılığa gönderilir, gereken yapılır.
Türkiye, bir hukuk devletidir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Savcılar korkuyor Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Yine, Deniz Feneri
davasında da, şunu çok açık bir şekilde söyleyeyim, yargıya…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Belediyelere de biraz para verirseniz
memnun olurum.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bizim yargıya
müdahalemiz söz konusu olmaz Sayın Genç. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk
devletidir. O çerçevede, gerek belediyelere ilişkin gerek diğer bütün hususlara
ilişkin, tabii ki hukuk çerçevesinde, mevcut mevzuat çerçevesinde ne
gerekiyorsa yapılır.
Diğer sorulara da müsaade ederseniz… Özellikle Sayıştay ile ilgili
birtakım sayısal, yani raporlara ilişkin birtakım sorular vardı. Müsaade
ederseniz onu Sayıştaydan aldıktan sonra sizlerle
paylaşalım; yazılı olarak onlara cevap vereyim.
Şeker fabrikalarıyla ilgili bir soru vardı. Tabii Türkiye’de biz
şeker fabrikalarımızın tam kapasiteyle çalışmasını arzularız ama şöyle bir
durum var: Eğer şeker fabrikaları tam kapasiteyle çalışırsa Türkiye’nin şeker
ihtiyacının 2 katı kadar şeker üretmiş oluruz; bir. Maalesef -gerçi son dönemde
dünyada şeker fiyatları biraz arttı ama- geçmişte Türkiye’de şeker
fabrikalarındaki şeker üretim maliyetleri dünya üretim maliyetlerinin çok
üstündeydi. Dolayısıyla biz eskiden olduğu gibi tam kapasiteyle bunları
çalıştırırsak, devletin, dolayısıyla vatandaşın zarar görmesi söz konusu
olabilir.
Biz dahilde işleme rejimi dışında, bildiğim kadarıyla şeker
ithalatına izin vermiyoruz. Böyle bir şey söz konusu değildir. Ama dediğim
gibi, Türkiye’deki şeker fabrikalarının kapasitesi Türkiye’nin ihtiyacının çok
ötesindedir ve maalesef maliyetler de dünya üretim maliyetlerinin çok
üstündedir. Muhtemelen bu konudan, yani bundan dolayı, bahsettiğiniz Balıkesir
Şeker Fabrikasındaki üretim bundan dolayı gerilemiştir. Yani rasyonel…
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakan yüzde 77 geriledi.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Ama şöyle, bakın, yani benim
spesifik bir fabrikayla ilgili şu anda bilgi yok yanımda. Ben size genel olarak
Türkiye’deki şeker üretimi, şeker ihtiyacı, o hususlarda şu anda bildiğim
kadarıyla bilgi vermeye çalışıyorum ama gerçekten, şeker fabrikalarımızın çok
daha verimli, çok daha etkin bir şekilde kullanılması bizim de arzumuzdur. Biz
şeker ithal etmiyoruz, sadece dahilde işleme rejimi kapsamında -benim bildiğim
kadarıyla- çok sınırlı ölçüde buna izin veriliyor ama bu sadece şekerle ilgili
değildir, bütün ürünlerde, dahilde işleme rejimi, ihracatçıyı desteklemek
üzere, bu türden izinler veriliyor ama onun dışında herhangi bir ithalat izni
söz konusu değildir.
Sayın Başkan, müsaade ederseniz diğer sorulara yazılı olarak cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN – Evet, teşekkür ederiz.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 1 Aralık 2010 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.59