Normal 44161 2 35 2010-12-28T16:07:00Z 2010-12-28T16:07:00Z 103 61500 350554 TBMM 2921 822 411232 12.00 Clean Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                                                                YASAMA YILI: 5

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 83

23’üncü Birleşim

30 Kasım 2010 Salı

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Mevlânâ Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksel’in, Mardin’de sağlık alanındaki gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Afyonkarahisar ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı  konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Mevlânâ’ya ilişkin açıklaması

2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Mevlânâ’ya ilişkin açıklaması

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Libya lideri Kaddafi tarafından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a verilen ödüle ilişkin açıklaması

4.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, aile hekimliğine ilişkin  açıklaması 

5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin konuşmasında belirttiği tütün kotasının Hükûmetleri zamanında değil, daha önceki hükümetler döneminde olduğuna ilişkin açıklaması

6.- Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in konuşmasındaki “BOTAŞ’a bağlı BIL şirketinin Genel Müdürüne 500 dolar yevmiye verildiği”ne dair ifadesinin doğru olmadığına ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/2202) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/240)

2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, (2/444) esas numaralı  Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/241)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 23 milletvekilinin, ÖSYM’nin yaptığı sınavlarla ilgili usulsüzlük iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/929)

2.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 23 milletvekilinin, Ankara’da turizm sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/930)

3.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ve 24 milletvekilinin, hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/931)

4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, Orgeneral Eşref Bitlis’in ölümü ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/932)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Yaş sebze ve meyve üretimi ve ihracatıyla ilgili Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin, 30 Kasım 2010 Salı günkü  birleşimde Genel Kurulda okunmasına ve görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

2.- (10/327, 10/340, 10/456) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 30/11/2010 Salı günkü birleşiminde birleştirilerek yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

 

VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı harcamalarına ve BOTAŞ’a borcuna ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1140) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

2.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, reel sektörün kredi ihtiyacına ve banka borçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1184) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

3.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, yabancı yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1331) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

4.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, tekstil sektörünün desteklenmesine ve borçlu üreticilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1390) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

5.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, KEY ödemelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1442) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bireysel kredilerin geri ödemesindeki sıkıntılara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1456) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

7.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, alkollü içecek reklamlarını düzenleyen tebliğe ilişkin sözlü soru önergesi (6/1513) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

8.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep ekonomisinin teşvikine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1570) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

9.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, kamu bankalarının kredi ve mevduatlarını sigortalamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1577) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

10.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, ekonominin iyileştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1587) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, işsizliğe yönelik önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1595) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, KEY ödemelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1602) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

13.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, KEY ödemelerindeki aksaklıklara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1626) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

14.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, tütün üretimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1675) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

15.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Yaprak Tütün İşletmelerindeki duruma ilişkin sözlü soru önergesi (6/1681) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

16.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, TAPDK ile ilgili bir iddiaya ilişkin sözlü soru önergesi (6/1695) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

17.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, TAPDK’nın atıl binasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1696) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

18.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, uluslararası fon ve kuruluşlardan kullanılan krediye ilişkin sözlü soru önergesi (6/1697) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

19.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, tütün üretimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1739) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

20.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Tütün Fonuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1742) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

21.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen konut kredisi kullanıcılarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1746) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

22.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, icra takibindeki kredi kartı ve tüketici kredisi borçlularına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1751) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

23.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Hazine ihalelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1758) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

24.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, İMKB’nin yapısal sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1760) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

25.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen kredi borçlularına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1814) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

26.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen borçlu KOBİ’lere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1815) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

27.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, SPK eski Başkanının THY Yönetim Kurulu üyeliğine atanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1857) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

28.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu Anadolu’da işsizliği azaltacak bazı önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1873) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

29.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, işsizliği azaltmak üzere memur alımı yapılıp yapılmayacağına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1876) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

30.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, gıda fiyatlarındaki artışların dar ve sabit gelirlilere etkisine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1933) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

31.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, işsizliğe ilişkin sözlü soru önergesi (6/1934) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

32.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, çiftçilerin destekleme paralarının bankada bloke edilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1941) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

33.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Siirt-Kurtalan’a Halkbank şubesi açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1959) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

34.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Sarıveliler ilçesinde Ziraat Bankası şubesi açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1965) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

35.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, doğal afet sigortasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2035) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

36.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, bankaların aldığı hesap işletim ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2060) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

37.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, bankalara olan tüketici borçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2137) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

38.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, TMSF’nin elindeki medya kuruluşlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2213) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, YSK’nın kullandığı veri tabanı ve yazılımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve  Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/14774) Ek cevap

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki icra takiplerine ve bazı davalara ilişkin sorusu ve  Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/15574)

3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, yurt dışında yaşayan vatandaşların sigorta belgelerini onaylatmasına ilişkin Sağlık Bakanından sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/16119)

4.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, TRT 5 Anadolu kanalının açılış törenine ilişkin Başbakandan sorusu ve  Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/16414)

5.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, bir ören yerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/16454)

6.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir okula yapılan saldırıya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/16461)

7.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’daki okullara yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/16462)

8.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesine ilişkin sorusu ve  Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/16472)

9.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, doğum borçlanması uygulamasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/16496)

10.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, bir gençlik ve spor il müdürünün açıklamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/16497)

11.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, süt tozu ve tereyağı ithalatına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/16513)

12.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve kurumdan ayrılan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı    (7/16536)

13.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’nin spiker olarak aldığı personele ilişkin sorusu ve  Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/16538)

14.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in,  TRT’nin spiker olarak aldığı personele ilişkin sorusu ve  Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/16539)

15.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, tarımsal amaçlı sulamada kullanılan elektrik faturalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/16549)

16.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın,  bazı öğrencilerin okullarına ulaşmada yaşadığı sorunlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/16573)

17.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve kurumdan ayrılan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/16610)

18.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, yapıldığı iddia edilen bir görüşmeye ilişkin Başbakandan sorusu ve  Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in  cevabı (7/16618)

19.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, TRT kanallarının iç yapımları, izlenme oranları ve reklam gelirlerine ilişkin sorusu ve  Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı    (7/16655)

20.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bazı açıklamalarına ve bazı istatistiki verilere ilişkin sorusu ve  Devlet  Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/16662)

21.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Edirne’de yapıldığı iddia edilen bir görüşmeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı    (7/16686)

22.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, 2022 sayılı Kanuna göre aylık alan kişi sayısına ve 2011 yılı aylık miktarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/16715)

23.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, memurların tedavi giderlerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/16808)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak  iki oturum yaptı.

Yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yeter sayısı bulunmadığı anlaşıldığından, 30 Kasım 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak  üzere, birleşime 14.15’te son verildi.

 

                                                                    Sadık YAKUT

                                                                    Başkan Vekili

 

                  Yusuf COŞKUN                                                                       Yaşar TÜZÜN

                          Bingöl                                                                                     Bilecik

                       Kâtip Üye                                                                                Kâtip Üye

 

 

                                                                                                                                                 No.:  34

II.- GELEN KÂĞITLAR

30 Kasım 2010 Salı

Tasarılar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında TİKA Program Koordinasyon Ofisinin Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/969) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2010)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Kara Gümrük Geçiş Noktalarının Ortak Kullanımına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/970) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2010)

3.- Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/971) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2010)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana-Ceyhan’da Pasaport Şube Müdürlüğü kurulmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2247) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

2.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un, imalat sektöründe kapanan ve açılan işyeri sayısına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/2248) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

3.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Aksaray’da ithalat ve ihracat yapan firmalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/2249) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, ücretsiz kitap dağıtımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2250) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2251) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki öğretmen sayısına ve ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2252) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

7.-  Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta taşımalı eğitim kapsamındaki öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2253) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Yeşilyurt İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün bina ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2254) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta okullarda madde bağımlılığını önlemeye yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2255) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, okul öncesi eğitime çocuklarını göndermeyen velilere uygulanan cezalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2256) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

11.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köylerin yol, su ve elektrik sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2257) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/11/2010)

12.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köylerin yol, su ve elektrik sorunlarının giderilmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2258) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/11/2010)

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köylerin yol, su ve elektrik sorunlarının giderilmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2259) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/11/2010)

14.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, eğitim-öğretim ödeneğinin öğretmenler haricindeki diğer kurum personeline de verilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2260) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

15.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki meslek hastalıklarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2261) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

16.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te öğrenci başına gerçekleştirilen eğitim harcamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2262) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

17.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, AB Kırsal Kalkınmayı Destekleme Hibe Programına Gaziantep’in alınmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2263) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

18.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te üreticilerin kullandıkları kredilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2264) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

19.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te tarım sigortası uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2265) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bölücü terör örgütü lideriyle görüşme yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16851) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

2.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bir gazetede çıkan bir habere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16852) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

3.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, CHP Genel Başkanı hakkındaki bir karikatüre ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16853) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

4.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, kadın istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16854) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

5.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Allianoi Antik Kentine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16855) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

6.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, kamuya alınması planlanan taşıtlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16856) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

7.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Cumhuriyet tarihi ile ilgili yaptığı konuşmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16857) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, şehit ve gazilerle ilgili mevzuat ile şehit yakınları ve gazilerin yararlandığı haklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16858) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

9.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, kaçak etlere ve et fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16859) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

10.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, uygulanması planlanan hızlı tren güzergahlarına Doğu Akdeniz’in dahil edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16860) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

11.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, öğrencilere ücretsiz dağıtılan kitaplarda kullanılan baskı mürekkeplerinin değiştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16861) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

12.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, TOKİ konutlarının yapıldığı bir bölgedeki kanalizasyon sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16862) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

13.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, çırak ve meslek lisesi öğrencilerinin sağlık yardımından yararlanamamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16863) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

14.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TMSF kapsamına alınan bir şirkete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16864) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)

15.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Hayata Dönüş Operasyonu ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16865) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)

16.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Isparta-Yakaören köyünde yeraltından çıkan gaza ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16866) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

17.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bazı devlet görevlilerinin terör örgütü başı ile görüştüğü iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16867) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

18.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, şeker fabrikalarının şeker pancarı alımına ve Kütahya Şeker Fabrikasında uygulanan alım yöntemine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16868) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

19.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir köyün afet kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16869) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

20.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, THY’de yaşanan sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16870) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

21.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, adı kopya skandalına karışan adaylara bakan ve milletvekillerinin referans olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16871) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

22.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, emeklilerin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16872) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

23.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, üniversiteyi kazanan öğrencilere bir siyasi parti yetkilisinin elektronik posta gönderdiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16873) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

24.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, erişimi engellenen internet sitelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16874) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

25.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, TMSF yönetimindeki medya kuruluşlarına ve bir sorunun ticari sır sebebiyle cevaplandırılmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16875) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

26.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, işsizlik sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16876) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

27.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Sürat Demiryolu Projesinin güzergahına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16877) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

28.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, terör örgütüyle görüşme yapıldığına dair basında çıkan haberlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16878) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

29.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, İşsizlik Sigortası Fonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16879) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

30.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, usulsüz oy kullanıldığı iddialarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/16880) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)

31.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, mera alanlarının tahsis amacı dışında kullanılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16881) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

32.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, TÜİK’de çalışan geçici personelin sendika üyeliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16882) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

33.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Diyarbakır’da bir gölette meydana gelen boğulma olayına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16883) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

34.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Amasya’da bir sözleşmeli öğretmenle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16884) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

35.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’ye yapılan kamu yatırımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16885) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

36.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Bor’da yapılan TOKİ konutlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16886) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

37.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, İstanbul’da bir semtteki yeşil alana okul yapılacağı haberlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16887) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

38.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, 6008 sayılı Kanundan faydalanan çocuklara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16888) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

39.- Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu’nun, görevi kötüye kullanmak suçundan yargılanan kamu görevlileri ve belediye başkanlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16889) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

40.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, idari dava sayısına ve türlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16890) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

41.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, son on yılda Başbakanların gazetecilere açtığı tazminat davası sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16891) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

42.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, HSYK’nın toplantılarına ve üye seçimine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16892) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

43.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Osmaniye T Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu ve hükümlülerin yaşadığı sorunlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16893) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

44.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Tekirdağ F Tipi Cezaevinde yaşandığı iddia edilen hak ihlallerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16894) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

45.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, kadastro işlemlerinde alınan ücretlere ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/16895) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

46.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Tavşanlı’daki mera alanlarının tapu kayıtları ile ilgili iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/16896) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

47.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, arazi toplulaştırmalarındaki hatalı tescil işlemlerine ve Kütahya Şeker Fabrikası adına tescil edildiği iddia edilen bir araziye ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/16897) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

48.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve kurumdan ayrılan personele ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/16898) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

49.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir kamulaştırma işlemi ile ilgili iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/16899) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

50.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, çalışanlarla ilgili bazı istatistiki verilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/16900) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

51.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, kayıt dışı istihdamın önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/16901) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

52.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, Trakya’daki tarım arazilerinde yaşanan kirliliğe ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16902) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

53.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, doğaya yeniden kazandırma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16903) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

54.- Amasya Mliletvekili Hüseyin Ünsal’ın, DSİ personelinin ücretlerinin iyileştirilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16904) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

55.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, Allianoi Antik Kentinin korunmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16905) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

56.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, 2006-2010 yılları arası kum, çakıl ve taş ocakları için yapılan ÇED raporu başvuruları ve sonuçlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16906) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

57.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Loç Vadisi üzerindeki HES inşaatına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16907) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

58.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, bir sulama kanalının tamiri ve bir gölün temizlenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16908) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

59.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki kum, çakıl ve taş ocakları için alınan ÇED raporlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16909) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

60.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir beldedeki sulama kanallarının bakımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16910) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

61.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, büyükşehirlerdeki hava kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16911) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

62.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, İstanbul Çamlıca’daki verici istasyon anten sisteminin yenilenmesine ve verici kulesinde meydana gelen yangına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16912) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

63.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bir televizyon kanalında yayınlanan programa ve RTÜK’ün verdiği cezalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16913) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

64.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, örtülü ödenekten TRT’ye para aktarılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16914) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

65.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, TRT’de yayınlanan bir programın konuğuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16915) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

66.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TBMM’deki TRT bürosunda çalışan personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16916) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

67.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, reçetesiz ilaçların reklamına izin veren kanun tasarısına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16917) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

68.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, TRT’de yayınlanan bir programın konuğuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16918) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

69.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, TRT’deki programlara ve bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16919) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

70.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu kesinti oranının tüketicilere yansıtılmaması için alınan tedbirlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/16920) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

71.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, dış ticaret açığı, bankacılıktaki yabancı sermaye oranı, toplam borç stoku ve İMKB’deki yabancı sermaye oranına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/16921) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

72.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Almus’un kapalı spor salonu ve öğrenci yurdu ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/16922) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

73.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Sütçü İmam Üniversitesi öğrencilerinin yurt ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/16923) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

74.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, hayvan ithaline ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/16924) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

75.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, özürlü vatandaşların istihdamına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/16925) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

76.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, AB’nin vize politikasına ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi (7/16926) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

77.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Türkiye-AB müzakere başlıklarının açılması konusunda yapılan çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi (7/16927) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

78.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve kurumdan ayrılan personele ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi (7/16928) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

79.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki yatırım projelerine ayrılan kaynağa ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/16929) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

80.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’in, Bingöl’deki bina ve yol yapım ihaleleri hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/16930) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

81.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’in, Bingöl’deki TOKİ konutları ihalesine ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/16931) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

82.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve kurumdan ayrılan personele ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/16932) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

83.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Füze Kalkanı Projesine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16933) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

84.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, resmi konut olarak kullanılmak üzere kiralanan bir binayla ilgili bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16934) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

85.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Yunan basınındaki karasuları sınırıyla ilgili bir habere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16935) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

86.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Türkiye ve Ermenistan arasında imzalanan protokollerin onay sürecinin canlandırılacağı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16936) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

87.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve kurumdan ayrılan personele ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16937) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

88.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Akkuyu’da kurulması kararlaştırılan nükleer güç santraline ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16938) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/11/2010)

89.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir beldenin elektrik şebekesinin yenilenmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16939) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

90.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, akaryakıt dağıtımı yapan firmalar ve Niğde’deki petrol arama çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16940) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

91.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Akkuyu’da nükleer enerji santrali kurulmasına dair anlaşmadaki devretme hakkıyla ilgili hükme ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16941) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

92.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Akkuyu’da kurulacak nükleer santralde kullanılacak VVER-1200 tipi reaktörlere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16942) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

93.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Akkuyu’da nükleer enerji santrali kurulmasına dair anlaşmadaki üçüncü tarafın sorumluluğuna ve santralin ticari ömrüne ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16943) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

94.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Akkuyu’da kurulacak nükleer enerji santralinde kullanılacak yakıt cihazlarının teminine ve proje şirketine tahsis edilecek araziye ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16944) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

95.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, ziraat odası başkanlarının silah taşıma ruhsatı harcından muaf tutulmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16945) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

96.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16946) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

97.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TMK kapsamında hayatını kaybedenlerin yakınlarının kamu kurum ve kuruluşlarında sınavsız olarak istihdamına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16947) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

98.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığın bazı etkinliklerinin aynı otelde yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16948) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)

99.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Samsun-Ladik’te iki polisin şehit olmasıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16949) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

100.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, İstanbul Bağcılar’da gerçekleşen bir gözaltı olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16950) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)

101.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, soruşturma izni istenen belediye başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16951) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

102.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, 2004-2010 yılları arasında Adana İl Özel İdaresinden maden işletme ruhsatı alan işletmelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16952) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

103.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir üniversitede yaşandığı iddia edilen saldırı olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16953) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

104.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, il özel idareleri tarafından verilen kum ve çakıl ocakları işletme ruhsatlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16954) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

105.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir beldenin bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16955) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

106.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16956) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

107.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun kıyılarındaki yapılaşmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16957) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

108.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Yüksekova’nın asayişiyle ilgili bir köşe yazısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16958) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

109.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, 2004-2010 tarihleri arasında belediye başkanları hakkında yapılan ihbar ve şikayetler ile soruşturma izni taleplerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16959) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

110.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in alt yapı sistemine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16960) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

111.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’deki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16961) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

112.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, çocukların gözaltına alınmasında görevli kolluk kuvvetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16962) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

113.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, bir tarihi çeşme kazısına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16963) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

114.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki turizm belgeli tesislere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16964) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

115.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, il ve ilçe turizm müdürlüğü personeline ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16965) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

116.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının intifa haklarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16966) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

117.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve kurumdan ayrılan personele ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16967) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

118.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, hava yolu ulaşımındaki farklı fiyat uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16968) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

119.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, 5811 sayılı Kanundan kaynaklanan bazı mağduriyetlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16969) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

120.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TEMTAŞ ile ilgili bazı iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16970) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)

121.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu kesinti oranının tüketicilere yansıtılmaması için alınan tedbirlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16971) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

122.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, borçların yapılandırılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16972) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

123.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, tarımsal sulama elektrik abonelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16973) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

124.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu kesinti oranının tüketicilere yansıtılmaması için alınan tedbirlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16974) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

125.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve kurumdan ayrılan personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16975) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

126.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, kesintisiz eğitim uygulaması hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16976) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

127.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, iki veya üç yıllık yüksekokul mezunu milli eğitim müfettişlerinin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16977) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

128.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, hizmet içi eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16978) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)

129.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, üniversitelere tahsis edilen kadrolara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16979) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)

130.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, güvenlik güçlerinin öğrencilere müdahalesine ve üniversiteden atılan öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16980) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)

131.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta “Ana-kız okuldayız” kampanyasına katılan ve sertifika alan öğrenci sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16981) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

132.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, Anadolu Üniversitesi AÖF ile imzalanan protokollere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16982) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

133.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, eğitim amaçlı bilimsel araştırma konularına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16983) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

134.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, bir siyasi parti yetkilisince üniversiteyi kazananlara elektronik posta gönderilmesine ve öğrencilerin iletişim bilgilerinin nasıl elde edildiğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16984) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

135.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, bir köy ilköğretim okulundaki fiziki mekan yetersizliğiyle ilgili basında yer alan habere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16985) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

136.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’da satılması planlanan okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16986) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

137.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bir üniversitede bazı öğrencilerin yerleşkeye girişlerinin yasaklanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16987) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

138.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Valilik oluru ile Bartın İl Özel İdaresinde görevlendirilen ve eski görev yerine dönen personele ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16988) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

139.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Bartın’daki iki okulla ilgili deprem güçlendirme projelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16989) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

140.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki okulların öğretmen ve araç-gereç ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16990) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

141.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki okulların ısınma sorununa ve lojman ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16991) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

142.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, bir işitme engelliler anaokulu eski müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16992) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

143.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, geçici görevle İstanbul’a yapılan öğretmen tayinlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16993) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

144.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, KPSS’de yaşanan kopya olayına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16994) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

145.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, yeniden yapılan KPSS Eğitim Bilimleri sınavına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16995) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

146.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, askerlik görevi esnasında hayatını kaybeden bir kişinin ölüm sebebine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16996) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)

147.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, kurulması planlanan Füze Kalkanı Projesine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16997) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

148.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, ataması yapılan ve kurumdan ayrılan personele ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16998) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

149.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, askerlik görevi sırasındaki şüpheli ölümlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16999) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2010)

150.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Medula Provizyon sistemindeki sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17000) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

151.-  Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, hastanelerdeki idari kadrolara yapılan atamalara ve standart fazlası idarecilerin mağduriyetine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17001) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

152.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, kapatılması planlanan sağlık ocaklarının sağlık merkezine dönüştürülmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17002) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

153.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir beldenin sağlık ocağının kapatılacağı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17003) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

154.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir beldenin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17004) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

155.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa Dörtçelik Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesinin yapımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17005) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

156.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Bakanlığın desteklediği yardım projelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17006) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

157.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, güzellik salonları ve poliklinikleri ile ilgili yapılan yeni düzenlemelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17007) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

158.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, yapılması planlanan hastanenin yatak kapasitesinin düşürülmesine ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17008) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

159.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de KOBİ’lerin KOSGEB aracılığıyla kullandığı kredilere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/17009) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

160.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, taklit ve sahte ürünlerin piyasadaki payına ve marka ihlaline ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/17010) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

161.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Türk Patent Enstitüsünün personel servisi ihalesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/17011) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

162.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Türk Patent Enstitüsünün yönetim kademesinde çalışanların gelirlerine ve bunların siyasetçiler ile yakınlığına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/17012) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

163.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki işletmelere KOSGEB tarafından sağlanan desteğe ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/17013) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2010)

164.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’de ticarete başlayan ve ticaretten ayrılan müteşebbis sayısına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/17014) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

165.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Belediyesine ait olan Et Süt Entegre Tesisinin Et Balık Kurumuna devredileceği iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17015) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

166.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, TMO’nun protein cihazı alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17016) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

167.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir köyde meydana gelen sel felaketine ve alınan önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17017) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

168.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, zeytinciliğin geliştirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17018) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

169.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, et ve süt ürünleri ile gıda üretim yerlerinin denetlenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17019) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

170.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, kaçak et girişlerinin önlenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17020) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

171.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Manisa’daki zeytin üreticilerine yapılan desteğin yükseltilip yükseltilmeyeceğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17021) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

172.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, illere göre hayvan sayıları ve verilen teşvik miktarlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17022) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

173.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, damızlık hayvan sayısına ve et ithaline ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17023) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)

174.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Tavşanlı’daki mera alanlarının imara açılacağı iddialarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17024) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

175.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Tavşanlı’daki mera alanlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17025) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

176.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Tavşanlı’daki mera alanlarının tapu kayıtları ile ilgili iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17026) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

177.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Tavşanlı’daki mera alanlarının tarım arazisi gibi gösterilerek tarımsal desteklerden yararlanıldığı iddialarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17027) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

178.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, et fiyatlarındaki artış ve et ithaline ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17028) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

179.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’deki hayvan varlığına ve kullandırılan hayvancılık kredilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17029) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

180.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Ankara-Yozgat-Sivas hızlı tren projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17030) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

181.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, bir balıkçı barınağındaki sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17031) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

182.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, tren seferlerinin güzergahlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17032) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)

183.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul-İzmir otoyol projesi ile ilgili bazı iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17033) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

184.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, bir demiryolu projesinin güzergahına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17034) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2010)

185.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Balıkesir-Dursunbey-Harmancık-Tavşanlı yolu projesinin tamamlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17035) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)

186.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, bir telefon şirketinin kutsal kabul edilen bir alana kurduğu baz istasyonuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17036) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/11/2010)

187.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul-İzmir otoyol projesi Yalova güzergahındaki arazilerin projenin ilanından önce Bakanlık bürokratlarınca ucuza alındığı iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17037) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

188.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Sürat Demiryolu Projesinin güzergahına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17038) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

189.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin-Antalya karayoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17039) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

190.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Sürat Demiryolu Projesinin güzergahına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17040) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

191.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Sürat Demiryolu Projesinin güzergahına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17041) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

192.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, yol güvenliği standartlarının yükseltilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17042) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

193.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, PTT Merkez ve şubelerindeki soygunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17043) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

194.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde Havaalanı projesi ve demiryolu hattına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17044) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)

195.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’ta Sınır Ticaret Merkezi kurulmasına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/17045) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2010)

196.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, yüksek mahkemelerdeki iş yoğunluğuna ve bazı istatistik bilgilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17046) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 23 Milletvekilinin, ÖSYM’nin yaptığı sınavlarla ilgili usulsüzlük iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/929) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.10.2010)

2.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 23 Milletvekilinin, Ankara’da turizm sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/930) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.10.2010)

3.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ve 24 Milletvekilinin, hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/931) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.10.2010)

4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 Milletvekilinin, Orgeneral Eşref Bitlis’in ölümü ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/932) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.10.2010)  

30 Kasım 2010 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşimini açıyorum.

III.-Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz Mevlânâ Haftası münasebetiyle söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’ye aittir.

Sayın milletvekilleri, biraz sessiz olursanız…

Teşekkür ederim.

Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Mevlânâ Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Mevlânâ Haftası 2 Aralık günü başlıyor. Bu nedenle ben Mevlânâ Haftası arifesinde, Mevlânâ, Anadolu felsefesi ve onun insancılık, yani hümanizma anlayışı konusunda gündem dışı söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insan kimdir; nereden gelmiş, nereye gitmektedir? Doğa, tabiat, yaşam, dünya, ay, güneş, evren nasıl oluşmuştur? Devran nasıl dönmektedir? Böylesi sorular tarih öncesi çağlardan itibaren insanın iç dünyasının ana sorununu oluşturmuş.

13’üncü yüzyıl Anadolu düşünürleri, yani Mevlânâlar, Hacı Bektaş Veliler, Ahi Evranlar, Yunus Emreler, Şeyh Edebaliler, Nasreddin Hocalar bu soruna insan, sevgi, bilgi ve aklın üstünlüğü bütünlüğünde eğilmişler, insan sevgisini neredeyse Allah sevgisi gibi görmüşler, insana hizmetin en büyük ibadet olduğunu ileri sürmüşler; bu nedenle insana ve Allah’ın yarattığı her şeye, ama özellikle de kimsesize, yoksula, ezilene sahip çıkmasını sürekli savunmuşlardır.

Bakınız, Mevlânâ insanın yüceliği konusunda ne demiş: “Ey Allah’ı arayan, aradığın sensin.”

Anadolu’nun bir diğer düşünürü Hacı Bektaş Veli aynı konuda “Benim Kâbe’m insandır.” demiş ve eklemiş: “Hiçbir milleti ve hiçbir insanı ayıplamayınız.”

Yunus Emre “Yaradılanı severim yaradandan ötürü.”, “Bir ben vardır bende benden içeri.” diye insanın yüceliğini kendi iç dünyasını yansıtarak dile getirmiş.

Yine Mevlânâ söylemiş:

“Gönlümdeki iç ve dış odur, bende can o.

Gövdem, damarım, ruhum odur, bende kan o.

Tek tanrıya çok tanrıya tapmak bir midir?

Bak, benzeri yok varlığımın, var olan o.”

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte, bu dizelerle, bu söylemlerle Anadolu düşünürlerinin Kur'an’ı yorumlarken nereden hareket ettikleri, hangi felsefe sistemine dayandıkları bize göre açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu felsefe sistemi milattan sonra 2’nci yüzyılda ünlü filozof Plotinos tarafından geliştirilen Yeni Eflatunculuk felsefe sistemidir. Bu sistem, vahdetivücut yani varlık birliği düşüncesini ortaya atmıştır. Anadolu’ya göçler, tasavvuf ve düşünce akımları gelmeye başlamadan önce Plotinos’un vahdetivücut düşüncesi Anadolu’daki Hıristiyanlığın ve Museviliğin o zamanki tasavvuf ve düşünce açılımlarını esasen şekillendirmişti ve yoğurmuştu.

Öte yandan, Ahmed Yesevi’den önce yaşamış -Maveraünnehir’de, İran’da- olan Farabi ve İbni Sina bilindiği gibi eski Yunan felsefesi ile İslam düşüncesini bağdaştırmaya çalışmışlardır, yorumlarında özellikle Eflatunculuk, Aristoculuk ve yeni Eflatunculuktan etkilenmişlerdir.

Yine bilindiği gibi, Farabi ile İbni Sina’nın yaptığı yorumlar zamanın Hıristiyanlık dünyasını çok derinden etkilemişti ama onun ötesinde ve de her şeyden önce Maveraünnehir’deki düşünce ve tasavvuf akımlarını şekillendirmişti.

Ahmed Yesevi’nin sözünü ettiği bilginlerin Farabi, İbni Sina, Beyazıdi Bestami ve Hallacı Mansur gibi bilgin ve mutasavvıflar olduğunu düşünüyoruz.

Şöyle demiş Ahmed Yesevi:

“Sünnet imiş, kâfir de olsa incitme sen;

Huda bizardır katı yürekli gönül incitenden.

Allah şahit, öyle kula hazırdır siccin.” Yani cehennem.

“Bilginlerden duyup bu sözü söyledim işte.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. 

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca Endülüslü Muhyiddin İbni Arabi bir dönem, anımsanacağı üzere, davet üzerine geldiği Konya’da yaşamıştır. Onun geliştirdiği Vahdetivücut Mektebi’nin görüşleri de Anadolu felsefesinin oluşmasına büyük katkı yapmıştır.

Anadolu felsefesinde öylesine ileri düşünceler savunulmuştur ki, o zamanki Batı dünyasında kilise baskısı ile engizisyon mahkemeleri ve işkenceleri altında insan inim inim inletilmekteydi. Bu dönemde Orta Çağ karanlığı bir güneş gibi aydınlatılmıştı Anadolu düşünürleri tarafından. Bu süreci biz insanlığın erken rönesansı, erken aydınlanma dönemi olarak görüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunlara şunun için değiniyorum: Anadolu felsefesindeki ve bizatihi Mevlânâ’daki düşünsel açılımlar, onun hümanizma anlayışları zaman sürecinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen bağlayınız sözlerinizi.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Sayın Başkanım, biraz daha istirham edeceğim bu haftanın yüzü suyu hürmetine.

Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu söylediklerim kanımca çok önemli. Meclisin zabıtlarına girmesi açısından da düşünülenin ötesinde önemlidir diye düşünüyorum.

Bakınız, Anadolu felsefesindeki ve bizatihi Mevlânâ’daki düşünsel açılımlar ve bu açılımların hümanizma anlayışları zaman sürecinde Sünni İslam yorumunu kabullenmiş geniş halk kitlelerini de etkilemiş ve onların inançlarını yoğurmuştur. Böylece, Anadolu ve Rumeli İslamiyet yorumu yani Türkiye Müslümanlığı doğmuştur. Bu yorum, Arabistan yarımadası ve İran başta olmak üzere dünyanın çeşitli yörelerinde yapılmış ve sayıları bugün 100’ü aşan İslamiyet yorumlarından oldukça farklıdır ve kanımızca İslamiyet’in bugün de değerini giderek artıran, laiklik anlayışıyla bütünleşen ve özgürce yaşanan en güzel ve tek yorumudur. Türkiye’deki İslam yorumu Allah korkusuna değil, Allah sevgisine dayanıyor; Allah sevgisiyle, insan ve doğa sevgisi bu dünyada bütünleştiriliyor. Böylece, İslamiyet’in bu topraklardaki hümanizma anlayışına ulaşılıyor. Yunus Emre’nin “Dünya benim rızkımdır/Halkı kendi halkımdır.” dizeleri Anadolu İslam yorumundaki hümanizma anlayışının en muhteşem ifadesidir. Bunların değerini bilelim.

Toparlıyorum Sayın Başkan.

Değişik İslam yorumlarıyla ve bazı tarikatlarla cemaatlerin farklı anlatımlarıyla halkın kafasını karıştırmayalım. Yüce İslam Dini’ni siyasete alet etmeyelim. İyi bir Müslüman başkasının neden oruç tutmadığını, neden namaz kılmadığını, neden içki içtiğini sorgulama hakkını kendinde göremez çünkü Allah ile kul arasına hiç kimsenin girmeye hakkı yoktur.

Sözümü Mevlânâ’nın ünlü yedi öğüdünden sonuncusu yani yedincisiyle bitiriyorum: “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.” Yani, takiye asla yapma.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hepinizi tekrar, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tütüncü.

Sayın Güvel, sisteme girmişsiniz. Ne için acaba?

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Efendim, yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – 60’a göre söz mü istiyorsunuz?

Buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Mevlânâ’ya ilişkin açıklaması

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, gönüller sultanı Mevlânâ Celâleddin Rûmî, din, dil, ırk ayırmadan tüm insanlığı barış içinde kucaklayan, Anadolu toprağının yetiştirdiği en büyük düşünürlerden birisidir. Mevlânâ, Anadolu insanının büyük aydınlanmasının öncülerinden birisidir. Felsefenin temelinde yer alan hoşgörü ve insan severlik, günümüzde tüm dünyaya yol göstermektedir. Mevlânâ’nın güzel ahlakı, topluma ilettiği en büyük mesajlardan bir tanesidir. Çağları aşan bu güzel ahlak anlayışı bugün de akılları ve gönülleri arındırmaktadır. Günümüzde Mevlânâ’nın hoşgörüsüne ve insanı yücelten felsefesine, hem ülkemizde hem dünyada daha çok ihtiyaç duyulmaktadır.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Güvel.

Sayın Köse, siz de 60’ a göre…

Buyurunuz.

2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Mevlânâ’ya ilişkin açıklaması

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yaşadığı çağda Hacı Bektaş Veliler, Yunus Emreler gibi Anadolu’ya aydınlık bir kişilik sergileyen Hazreti Mevlânâ, gerçekten günümüzde ise yalnız Anadolu’ya değil, dünyaya örnek olmuş büyük bir şahsiyettir. Şöyle ki yanlışa, çirkine, kötüye karşı iyiliği, güzeli, doğruluğu savunmuştur. Sevgide güneş gibi olmayı, kötülüklere karşı ölü gibi olmayı ve her zaman insanlara güzellik yönünden, doğruluk yönünden örnek olan bu güzel insanı unutmak mümkün değildir. Dolayısıyla, çağımızda tüm insanlık bu güzel insandan örnek almalıdır.

Saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.

Sayın Ersin, buyurun.

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Libya lideri Kaddafi tarafından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a verilen ödüle ilişkin açıklaması

AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, Libya lideri diktatör Kaddafi, Sayın Başbakana İnsan Hakları Ödülü’nü verdi.

Sayın Başkanım, bazı terör örgütlerine yardım ettiği bilinen ve Batılı ülkeler tarafından terörist olarak tanımlanan diktatör Kaddafi’nin elinden bir ödül almak, hem de İnsan Hakları Ödülü’nü almak Sayın Başbakanı onurlandırmış olabilir ama bu ödülü kabul etmesi Türkiye'nin imajına çok zarar vermiştir. Kendi vatandaşlarından insan haklarını esirgeyen bir diktatörün elinden bu ödülü almış olması, maalesef Türkiye'nin imajında ciddi bir sıkıntı yaratmıştır. Bu nedenle diktatör Kaddafi’nin İnsan Hakları Ödülü’nü kabul eden Sayın Başbakanı protesto ediyorum. Bu ödülü derhâl iade etmesi lazım, kabul etmemesi lazım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ersin.

Gündem dışı ikinci söz Mardin’de sağlıkta dönüşüm hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksel’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Yüksel.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksel’in, Mardin’de sağlık alanındaki gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması

CÜNEYT YÜKSEL (Mardin) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, burada, sizlere, halkımızın etkili, hakkaniyetli, ulaşılabilir ve kaliteli bir sağlık hizmeti alabilmesi için Hükûmetimizin sağlık alanında tüm Türkiye’de gerçekleştirdiği dönüşümü ve Mardin’de sağlık alanındaki gelişmeler hakkındaki görüşlerimi bildirmek üzere burada bulunmaktayım. Hepinizi bu vesileyle, saygıyla, en kalbî duygularımla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz göreve geldiği andan beri, vatandaşlarımıza hakları olan çağdaş ve nitelikli sağlık hizmeti sunulması için her türlü adımı atmıştır ve atmaya devam etmektedir. Bizim için siyasetin de, icraatın da temeli insandır. Biz “Her şeyin başı sağlık.” dedik. Annelerin sağlıklı bebekler doğurması, evlatların anne babalarının sağlıklarından emin olmaları için çabaladık. Biz dedik ki: “Adalet ve hakkaniyet ilkelerine uygun olarak herkese sağlık güvencesi sağlanmalı. Cinsiyet, sosyal statü ve sosyal sınıf gibi hiçbir ayırım sağlık hizmetinden yararlanmaya engel teşkil etmemeli. Sağlık hizmetleri kolay erişilebilir olmalı ve sunulan sağlık hizmetleri çağdaş düzeyde ve etkili olmalıdır.” İşte bu düşünceyle, halkımıza “Sağlığınız bize emanet.” dedik. AK PARTİ hükûmetleri ile sağlık hizmetlerinde yeni bir dönem başlattık.

Hatırlarsanız vatandaşımıza sağlık hizmeti ambargoları konmuştu. “Sen SSK hastanesine gidebilirsin.”, “Sen ancak devlet hastanesinden hizmet alabilirsin.”, “Sen üniversite hastanesine başvurabilirsin.” denmişti. Bu, ne sosyal adalet ne eşitlik ne de insan hakları ilkeleriyle bağdaşıyordu. Bizler tüm hastanelerimizin kapılarını vatandaşlarımızın tamamının hizmetine açtık. Kurumlar, bölgeler ve hizmet dağılımı konularında da eşitsizlikler vardı. Gerçekleştirdiğimiz sağlık reformlarıyla bunları birer birer ortadan kaldırdık, kaldırmaya da devam ediyoruz. Hiç kimseyi sağlıktan mahrum bırakmadık. On yıllardır yapılamayanı yaptık, Genel Sağlık Sigortasını hayata geçirdik, tüm vatandaşlarımızı sağlık kapsamına aldık. Birinci basamak hizmetlerini de ücretsiz hâle getirdik. Artık hastanelerde rehin kalmak, kapıdan dönmek yok.

Dünyanın bütün çağdaş ülkelerinde uygulanan aile hekimliği sistemini kurduk. Şu an yetmiş üç ilimiz aile hekimliğine geçmiş olup, 2010 yılı sonuna kadar tüm ülkemizde sisteme topyekûn geçilmiş olacak. 1924 yılında, çocuklarımızın bir pankartla Atatürk’ten istemiş oldukları bu uygulamayı hayata geçirmek de çok şükür bizlere nasip oldu.

Sağlığın her alanında olduğu gibi 112 hizmetlerinde devrim niteliğinde gelişmeler yaşandı. 2002 ve öncesinde, vatandaşımız zaten zor bulduğu ambulansa cebinden para ödüyordu, ne sevindiricidir ki günümüzde artık, uçak ambulanslara bile tek bir kuruş ödemeden sağlık hizmeti alabilme ayrıcalığına kavuşmuştur. Yaptığımız altyapı ve fiziksel yatırımlarla halkımızın hak ettiği şekilde daha sağlıklı ortamlarda, daha kaliteli hizmet almasını sağlamış olduk. Önceleri hep şikâyet edilen reality şovlara sürekli malzeme edilen sağlık hizmetlerindeki kalitesizliği gidermek için çaba gösterdik. Sağlık hizmetini en yaygın ve kaliteli sunmak için çalıştık.

İşte bunun en önemli örneklerinden biri de memleketim Mardin’dir. Mardin’de, Güneydoğu’da ve bütün Türkiye'de sağlık hizmetleri âdeta Orta Çağdan Yeni Çağa dönüştü. 1995-2002 arası Mardin’e sağlık alanında yapılan yatırımların toplamı 40 milyon lira iken 2003-2010 yılları arasında bu rakam 4 katından fazla artarak yaklaşık 170 milyon lira oldu. 2002’de 792 olan sağlık personeli sayısı bu sene 2.152’ye ulaştı yani 3 kat arttı. Yine 90’larda başlanıp yıllarca tamamlanamayan Mardin Devlet Hastanesi ile Mazıdağı, Derik, Dargeçit, Ömerli ilçe hastanelerini çok kısa bir sürede biz hizmete açtık. 2003 yılından sonra dokuz adet sağlık ocağı yatırımına başlanıp tamamlandı. 200 yataklı Kızıltepe Devlet Hastanesi tamamlandı ve 150 yataklı Midyat Devlet Hastanesi üç dört ay içinde vatandaşımızın hizmetine girecek. 300 yataklı Mardin Devlet Hastanesi ile 150 yataklı Nusaybin Devlet Hastanesinin inşaatlarına başlıyoruz. Bu hastanelerimizle Mardin’in otuz yıllık hastane ihtiyacı böylece karşılanmış olacak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak, geçtiğimiz hafta aile hekimliği planlamaları tamamlandı ve ilimizde 22 Kasımdan itibaren 189 aile hekimi görev yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) – Ben buradan tüm Mardinli hemşehrilerime de sesleniyorum; aile hekimleriyle tanışsınlar, kayıtlarını yaptırsınlar ve en güzel şekliyle birinci basamak hizmetlerini aile hekimlerinden almaya başlasınlar.

Bütün bunların neticesinde sağlık hizmetlerine erişebilirlik kolaylaştı, sağlık kurum, kuruluşlarına müracaat sayısı 3,5 katına çıktı. Vatandaşımızın memnuniyet oranları 2002’ye kıyasla bugün 2,5 kat artmış oldu. Tabii ki, medeniyetlerin beşiği olan memleketin Mardin’e, insanlarımıza, ülkemize de böylesi layık.

Ben, sözlerimi burada bitirirken, başta Mardin olmak üzere tüm Türkiye’de çalışan fedakâr sağlık çalışanlarımıza teşekkür eder, hepinizi en kalbi duygularımla selamlar, saygılarımı sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yüksel.

Sayın Durmuş, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, aile hekimliğine ilişkin  açıklaması 

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Mardin ilimiz, gerçekten turizm bakımından herkesin gidip görmesi gereken bir il. 2,5 ay evvel Urfa’dan Mardin’e giderken, o duble yolun her tarafı delik deşikti ve arabamın amortisörü bozuldu, o kadar kötüydü.

Bir gecede sağlık ocaklarında çalışan pratisyen hekimlerin hepsi nasıl aile hekimi oluyor? Aile hekimleri dört yıllık uzmanlık eğitimidir. Sağlık ocaklarımızda doktorlar vardı, hemşireler vardı, ebeler vardı; üzülerek ifade ediyorum, aile hekimliği uygulamasına başladıktan sonra hemşireler çekildi, müstahdemler çekildi. 2 doktor kan ağlıyor “Ben müstahdemlik mi yapacağım, hekimlik mi yapacağım, burayı nasıl yöneteceğim” diye. Onları kendi kaderlerine terk ettik.

Sağlık ocaklarımız yıllardır var, Dargeçit’te de var, Ömerli’de de var, her yerde var ama bir gecede levhalar değişti. “Bir mühür, bir müdür”le nasıl üniversite açıyorsak aile hekimliğine de öyle geçildi. İçler acısı bir durum; sevk sistemi yok, hekim hastanın ayağına gidiyordu, şimdi hasta hekimin ayağına gidiyor.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Durmuş.

Gündem dışı üçüncü söz, Afyonkarahisar ilinin sorunları hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’ye ait.

Buyurunuz Sayın Ünlütepe. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Afyonkarahisar ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı  konuşması

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ilimizin sorunları hakkında söz almış bulunuyorum. Daha ziyade sorunları anlatırken somut bir iki örnek vererek de konuşmamı sonuçlandıracağım.

Değerli milletvekilleri, ilimizin ekonomisi tarım, hayvancılık ve hizmet sektörüne dayanmaktadır. Uygulanan tarım politikaları sonucu tarımdaki girdilerinin fiyatlarının çok yüksek olmasına rağmen ürün bedellerinin düşük seyretmesi sonucu köylerimizden çok ciddi bir şekilde -toprakları ekmeyerek- göç başlamıştır. Bunun yanında hayvancılık sektöründe ilimiz ilerlemiş iken, uygulanan politikalar sonucu artık hayvancılıkla uğraşan esnafımızın da sayısında ciddi bir azalma olmuştur. Açıkçası ilimiz göç veren iller kapsamı içinde Ege Bölgesi’nde ağırlıklı illerden biridir, daha doğrusu Ege Bölgesi kapsamında en fazla göç veren ildir.

Şimdiye kadar ilimizden insanlar, yurttaşlarımız ekmek bulabilmek amacıyla göç verirken, son dönemlerde ilimize komşu sınır illerine yakın köy ve kasabaların Afyon’dan hizmet alamadıkları gerekçesiyle başka illere bağlandıklarını görüyoruz. Bu tür taleplerin günden güne arttığını görüyoruz. Bu çok acı bir olaydır. Şimdiye kadar insanların ekmek parası için göç yaptıklarını içimize sindirebiliyorduk ama köy ve kasabaların hizmet alabilmek amacıyla başka bir ile bağlanma istekleri, ilimizde yatırımsızlığın, ilimizde hizmetin gereklerinin yerine getirilmediğinin bir kanıtıdır.

Değerli arkadaşlar, öncelikle, 2004 yılında Dinar ilçemize bağlı Çapalı kasabası vardı. Bu kasaba bizden, Afyon ilinden yeterli hizmetleri alamadığı için ayrıldı. Şimdi, Dinar ilçemize bağlı Çapalı köyünde de ilimizden ayrılma gerekçesiyle bir referandum yapıldığını duydum. Köye gittim, incelemelerde bulundum. Gördüğüm şey içler acısı. Bir köy, hizmet alamıyor. Bundan on yıl önce yurttaş-devlet iş birliğiyle hizmet binası yapımına girişilmiş. 2000’li yıllarda ne yapılmışsa o günden bugüne kadar o binaya bir tane çivi çakılmamış, devletin parası orada har vurulup harman savrulmuş. Sekiz yıllık, hiçbir yatırımın o alanda olmaması sonucu bina yıkılmakla karşı karşıya. Bu binanın yapımının tamamlanması yönünde ne kamu yöneticilerinden ne il genel meclisinden köye ciddi bir uyarı gelmiş, köylülerin bu konudaki taleplerine de ne kamu yöneticileri ne de il genel meclisi üyeleri sıcak bir ilgi göstermemişlerdir.

Köyün kanalizasyonu yapılmamıştır. Köyde ciddi eksiklikler vardır. Biraz önce de söyledim, köy, bir tarım köyü. Bunun asıl arazileri yaylada. O tarım toprağını işleyebilmesi için tarlasına gidebilmek zorunda çiftçi. O yol yapılmıyor, yol kullanılmamakta.

Köy muhtarlığının talepleri kamu yöneticilerince yeterince değerlendirilmiyor. Bunun üzerine köylü toplanarak “Ben eğer bu ilden hizmet alamıyorsam başka bir ile bağlanayım.” diyor. Bu, içler acısı bir olay. Bir köye 2002 yılından bu tarafa hiçbir hizmet gitmiyorsa ve siyasi düşüncesi farklı olduğundan dolayı da sanki cezalandırılıyorsa bu aklımıza başka şeyleri de getiriyor. Bu nedenle bu köye hizmetin aksamadan yürütülmesi gerektiği kanaatindeyim ve bunun da takipçisi olacağım.

Başka bir örnek daha vermek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyon 2002 yılında bir deprem geçirmiştir. Afyon merkez ilçeye bağlı, 20 kilometre mesafede Gebeceler kasabası vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bağlamaya çalışacağım efendim.

Bu Gebeceler kasabasındaki deprem sonucu pek çok konut kullanılamayacak bir duruma düşmüştür. Yapılan incelemeler sonucunda, bir teknik heyetin raporu doğrultusunda köyden 3,5 kilometre uzaklıkta bir yere yerleşim yeri yapılmıştır ve 2007 yılında bu yerleşim yerine yurttaşlarımız geçmiştir.

Sevgili arkadaşlar, yeni yerleşim yeri Gebeceler merkezine 2,5 kilometre mesafededir ve burada okul yoktur. Bu yeni yerleşim yerindeki çocuklar okula gidebilmek için günde 8 kilometre yol kat etmektedirler. İlköğretim Anayasa’mız gereği mecburidir. İlköğretim çağındaki çocukların yaşları çok küçüktür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayınız.

Buyurunuz.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkanım.

Bir öğrencinin okula gidebilmek amacıyla günde 8 kilometre yol kat etmesi kabul edilebilecek bir olay değildir. O öğrenciden ne verim alabilirsiniz? Afyon gibi ikliminin soğuk olduğu bölgelerde sabahleyin erken saatte çıkan bir çocuk okula gidecek, öğleüzeri okuldan gelecek, yemeğini yiyecek, tekrar öğleden sonra öğretim için okuluna gidecek, tekrar oradan geri dönecek. Bunun anlamı nedir? Okutmayın demektir çocukları ve hâlihazırda 25’e yakın öğrenci ana okuluna uzaklıktan dolayı gidememektedir.

Sevgili arkadaşlar, bu da eğitime bakış açımızın bir göstergesidir. Ben, bu konularda biraz önce konuşan arkadaşım gibi, hizmetlerin yeterli geldiği kanaatinde değilim. Hizmetler yurttaşa ulaştırılmamaktadır.

Eğitim hizmeti yadsınamayacak olan hizmetlerden biridir. Eğitime yapılacak olan hizmet en önemli hizmetlerden birisidir. Bu nedenle, Gebeceler kasabasında, bir an önce o bölgede okul yapılarak çocukların eğitiminin sağlanması için gerekli düzenlemenin yapılmasını rica ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ünlütepe.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Ondan önce, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 4, 28, 37, 46, 51, 64, 94, 99, 100, 103, 105, 111, 135, 137, 143, 144, 145, 167, 170, 171, 175, 178, 179, 194, 195, 213, 220, 223, 245, 246, 250, 258, 264, 304, 325, 377 ve 445’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/2202) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/240)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 434’üncü sırasında yer alan (6/2202) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                           Hasan Özdemir

                                                                                                                Gaziantep

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutacağım.

İlk okutacağım Meclis araştırması önergesi beş yüz kelimeden fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır. Ancak, önergenin tam metni tutanak dergisine eklenecektir.

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 23 milletvekilinin, ÖSYM’nin yaptığı sınavlarla ilgili usulsüzlük iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/929) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Türkiye'nin en önemli kurumlarından olan ve AKP hükümeti öncesi Türkiye'nin en güvenilir kurumu olarak anılan ÖSYM'nin son yıllarda sorumluluğunu aldığı sınav ve atamalar esnasında kimi şaibelere yol açması ve bu şaibelerin aydınlatılması yönünde isteksiz ve umursamaz bir tutum takınması sebebiyle bu iddiaların uzman görüşler eşliğinde, Meclis çatısı altında araştırılması ve sorunların giderilmesi için, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri ve Anayasanın 98. Maddesi gereğince bir meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Nevingaye Erbatur                     (Adana)

2) Rahmi Güner                              (Ordu)

3) Osman Kaptan                           (Antalya)

4) Ahmet Ersin                               (İzmir)

5) Hüsnü Çöllü                               (Antalya)

6) Rasim Çakır                               (Edirne)

7) Ergün Aydoğan                          (Balıkesir)

8) Malik Ecder Özdemir                 (Sivas)

9) Yaşar Ağyüz                              (Gaziantep)

10) Durdu Özbolat                         (Kahramanmaraş)

11) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

12) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

13) Enis Tütüncü                            (Tekirdağ)

14) Şevket Köse                             (Adıyaman)

15) Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

16) Tayfur Süner                            (Antalya)

17) Atila Emek                               (Antalya)

18) İsa Gök                                    (Mersin)

19) Mustafa Özyürek                     (İstanbul)

20) Ferit Mevlüt Aslanoğlu            (Malatya)

21) Engin Altay                              (Sinop)

22) Ali Arslan                                (Muğla)

23) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

24) Ahmet Küçük                           (Çanakkale)

                                 

(x) (10/929) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin tam metni tutanağa eklidir.

Gerekçe Özeti:

KPSS (Kamu Personeli Seçme Sınavı), kamu kurumlarında görev alacak personeli belirlemek amacıyla yapılan bir dizi sınavın genel adıdır. Bu sınav, Genel Yetenek, Genel Kültür, Yabancı Dil, Eğitim Bilimleri, Hukuk, İktisat, İşletme, Maliye, Muhasebe, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, Ekonometri, İstatistik, Kamu Yönetimi ve Uluslararası İlişkiler sınavlarından oluşmaktadır. Kamu Personeli Seçme Sınavına 2010 yılında 3 milyon 254 bin 86 aday başvurmuştur. Başvuranlar arasında 835 bin 320 lisans mezunu, 1 milyon 812 bin 103 ortaöğretim mezunu ve 606 bin 663 adet de 2 yıllık yüksekokul mezunu bulunmaktadır. Üniversite mezunu 835 bin 320 aday, genel kültür ve genel yetenek sınavına girmiştir. Bunların 327 bine yakını öğretmen olmak isteyen memur adaylarından oluşmuştur.

KPSS sonuçlarının açıklanmasıyla başta öğretmen adayları olmak üzere yüz binlerce üniversite mezununun kafasında sınavdaki soruların yapısına, uygulanma biçimine ve sonuçlarına yönelik kuşkular oluşmuştur. Ayrıca adaylar arasında sınavda kopya çekildiğine dair iddialar yaygın bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Bazı illerde kopya çekildiği iddiaları bulunmaktadır.

En çarpıcı iddia ise, Eğitim Bilimleri alanında çıkan soruların zor olmasına rağmen dikkati çeken sayıda adayın 120 soruda 120 doğru cevap vermiş olması, akla sonuçları değerlendiren bilgisayar programına bile müdahale edilmiş olabileceği ve organize bir kopya eylemi şüphesini getirmektedir. Oysa Genel Yetenek-Genel Kültür alanlarındaki soruların çok kolay olmasına rağmen,bu kısımdaki net doğru cevap sayısı, Eğitim Bilimleri alanındaki doğru cevap sayısı kadar yüksek çıkmamıştır.

Dört kez sınava giren bir öğrencinin önceki üç yılında soruların yarısını bile doğru cevaplayamamışken, 2010 KPSS sınavında bu öğrencinin 120 soruda 120 doğru cevabının olması ölçme ve değerlendirme teorilerine bile ters düşmektedir. Benzer şekilde bir karı-kocanın matematik dahil bütün soruları doğru cevaplaması çok zor bir ihtimaldir. ÖSYM'ye bunun nedeni sorulduğunda "Sorular kolay olduğu için bu kadar doğru yapan kişi vardır ve güvenilir bir ölçmenin yapılabilmesi için soruların tamamını cevaplayan öğrenci olmalıdır." şeklinde bir açıklama yapılmıştır. O zaman LYS sınavında felsefe sorularının tamamını doğru yapan öğrencinin olmaması, LYS sınavının güvenilir bir ölçmeyle yapılmadığını ortaya çıkarmıştır.

Bu sene KPSS lisans sınav sonuçlarına bakıldığında 350 adayın tam puan alması KPSS tarihinde bir ilktir.

Bununla birlikte sınavda çıkan 4 soru hatalı olduğu açıklanmasına rağmen, bu sorular iptal edilmemiş, doğru kabul edilmiştir. Bu sorularının cevaplarını işaretleyenlerin sorularının doğru kabul edilip, boş bırakanların doğru sayılmaması çok adaletsiz bir durumdur.

Soruların önceden çalınıp belli gruplara dağıtıldığı iddiaları KPSS gibi, birçok üniversite mezunu gencin iş bulabilmesini sağlayan bir sınav için, çok önemli ve açığa kavuşturulması gereken iddialardır. Birçok öğrenci bu sınav için çeşitli dershanelere gitmiştir. Hem öğrenciler, hem de aileler maddi ve manevi olarak çok büyük fedakarlıklarda bulunmuşlardır. Hatta birçok öğrenci de geleceğini sadece bu sınava bağlamaktadır.

2010 yılında yapılmış olan KPSS sonucunda 500 kişinin bütün soruları doğru cevaplaması ve bununla başlayan birçok kopya çekme iddiasının ortaya çıkması, adayların ÖSYM'ye olan güvenini ortadan kaldırıp, sonuçlarıyla ilgili endişe ve kuşku duymalarına neden olmuştur. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Bu iddialar karşısında ÖSYM'nin kendi kendini incelemesi yerine, başka kurumlar tarafından incelenmesi gerekmektedir. Tüm bu sorunların incelenip çözüm önerilerinin uzman görüşleri eşliğinde tartışılabilmesi amacıyla bu araştırmanın açılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

2.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 23 milletvekilinin, Ankara’da turizm sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/930)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Turizm, ülke ekonomilerine ciddi gelir sağlayan sektörlerin başında gelmektedir. Dünya Turizm Örgütü'nün (WTO) verilerine göre uluslararası turizm hareketlerine katılanların sayısı 2000 yılında 702 milyon kişi iken bu sayı 2009 yılında 880 milyon olarak gerçekleşmiştir. Aynı örgüt tarafından hazırlanan "Turizm 2020 Vizyonu" adlı raporda 2020 yılında dünya genelinde turist sayısının 1.6 milyar kişi, turizm gelirlerinin ise yaklaşık 2 trilyon dolar olarak gerçekleşeceği tahminine yer verilmektedir. Raporda, 2020 yılında, turizm pastasından en çok pay alması beklenen on ülke sayılmakta, ülkemiz sahip olduğu turizm potansiyeline rağmen bu on ülke arasında yer almamaktadır.

Turizmde yaşanan sorunlar, önümüzdeki döneme ilişkin tahminler, sektörde ivedi ve ciddi önlemler alınması gerektiğini bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Turizmin gelişmesinde tarih, kültür, doğal güzelliklerin yanında, konaklama imkânları, tanıtım gibi faktörler de önemli rol oynamaktadır. Özellikle marka olmuş kentler turizm açısından bulundukları ülkelere büyük avantaj sağlamaktadır. Dünyada en çok turist çeken ülkelerin başkentleri, turizm sektörünün de lokomotifi konumundadırlar. Günümüzde Paris ortalama 14.8 milyon, Londra ise ortalama 14.1 milyon turiste hizmet vermektedir. Başkentimiz Ankara ise yılda yaklaşık 335 bin turisti ağırlamaktadır.

Ankara, tarihi ve kültürel zenginlikleri, doğal güzelliklerinin yanında modern Türkiye'nin kuruluş merkezi ve başkentidir. Tüm bu özelliklerine karşın Ankara, uygulanan yanlış ve pasif politikalar nedeniyle turizmden çok az pay almaktadır. Bunun da ötesinde Ankara plansız ve hızla değişmekte, kendine özgü pek çok önemli özelliğini yavaş yavaş kaybetmektedir.

Ankara'da turizm sektöründe yaşanan sorunların tespit edilmesi, var olan sorunların çözümü için yeni ve etkin politikaların oluşturulması, turizmle ilgili önceliklerinin saptanması için Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1) Yılmaz Ateş                               (Ankara)

2) Malik Ecder Özdemir                 (Sivas)

3) Rahmi Güner                              (Ordu)

4) Ahmet Ersin                               (İzmir)

5) Hüsnü Çöllü                               (Antalya)

6) Rasim Çakır                               (Edirne)

7) Osman Kaptan                           (Antalya)

8) Yaşar Ağyüz                              (Gaziantep)

9) Ergün Aydoğan                          (Balıkesir)

10) Durdu Özbolat                         (Kahramanmaraş)

11) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

12) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

13) Nevingaye Erbatur                   (Adana)

14) Enis Tütüncü                            (Tekirdağ)

15) Şevket Köse                             (Adıyaman)

16) Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

17) Tayfur Süner                            (Antalya)

18) Atila Emek                               (Antalya)

19) İsa Gök                                    (Mersin)

20) Mustafa Özyürek                     (İstanbul)

21) Engin Altay                              (Sinop)

22) Ali Arslan                                (Muğla)

23) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

24) Ahmet Küçük                           (Çanakkale)

Gerekçe:

Turizm günümüzün en önemli ve sürekli gelişen sektörlerinden biridir. Turizm sektörünün ülke ekonomilerine olan büyük katkısı ve yarattığı istihdam benzer özelliklere sahip ülkeler arasında kıyasıya bir rekabete yol açmaktadır. Türkiye sahip olduğu tarih ve kültür mirası, doğal güzellikleri ile turizm alanında ciddi bir üstünlüğe sahiptir. Tüm bu üstünlüklere rağmen dünya turizm pastasından % 1.2 gibi çok düşük bir pay almaktadır.

Turizm sektöründe başarı sağlayan ülkelerin; tanıtım, turizm hizmetleri ve marka oluşturmak için ciddi kaynak ayırdıkları görülmektedir. Turizm pastasından en büyük payı alan ülkeler, özellikle başkentlerini bir marka haline getirmek için ciddi tanıtım ve yatırım yapmışlar, bunun olumlu sonuçlarını da hızla almışlardır. Örneğin, Fransa 2009 yılı itibariyle 74,2 milyon kişi ile dünyanın en çok turist çeken ülkelerinden biri olmuştur. Başkent Paris'i yıllık ortalama 14.8 milyon kişi ziyaret etmektedir. Paris'in sembolü sayılan Eiffel Kulesini ise yılda yaklaşık 8 milyon kişi gezmektedir. Yine 2009 yılında İngiltere'yi yaklaşık 28 milyon turist ziyaret etmiştir. İngiltere bu turist sayısı ile dünyada 6. Avrupa'da ise 4. sırada yer almaktadır. Başkent Londra ise ortalama 14.1 milyon turiste ev sahipliği yapmaktadır.

Aynı pencereden ülkemize bakıldığında, Başkent Ankara'nın diğer Avrupa başkentleri gibi yeterince turist çekemediği görülmektedir. Ankara'ya gelen yerli ve yabancı turist sayısı yaklaşık 335 bin civarındadır. Bu sayı diğer başkentlerle mukayese edildiğinde oldukça düşüktür.

Başkent Ankara marka haline gelmiş pek çok Avrupa başkentinden daha fazla tarih ve turizm zenginliğine sahiptir. Hacı Bayram Camii, Augustus Tapınağı (Dünya Anıtlar Vakfı tarafından dünyada korunması gereken 100 anıt arasına alınmıştır) ve Polatlı İlçesinde bulunan antik Gordion Şehri Ankara'da bulunan dünyaca ünlü eserlerden sadece bir kaçıdır. Ankara; Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara Kalesi, Etnografya Müzesi, Roma Harabeleri ve daha pek çok tarihi miras ile tarih öncesi çağların tanıklığını yaparken, Anıtkabir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ile de modern Türkiye'yi yansıtmaktadır. Medeniyetlerin buluşma noktası olan Ankara, kongre turizmi ve teknoloji fuarları için de önemli avantajlara sahiptir. Ayrıca, Ayaş, Beypazarı, Çubuk, Haymana, Kızılcahamam ilçelerinde bulunan termal kaynaklar Ankara'yı sağlık turizmi açısından da dünyanın önemli merkezleri arasına taşıyabilecek zenginlik ve büyüklüktedir. Elmadağ ilçesi kış turizmi, Gölbaşı İlçesi ise Tuluntaş mağarası ile mağara turizmi için elverişli konumdadır. Ankara'nın Beypazarı İlçesi Karaşar Beldesi Eğriova, Çamlıdere Benli, Nallıhan Andız, Güdül Sorgun, Kızılcahamam Ulucak, Başköy ve Salın yaylaları doğa ve yayla turizmi için değerlendirmeyi bekleyen alanlardır.

Ankara, yukarıda ifade edilen özellikleriyle Avrupa başkentlerine yakın turizm hareketliliğine sahip olması gereken bir kenttir. Hükümetin Ankara'nın içini boşaltmaya yönelik politikaları, yanlış uygulamalar ve yerel yönetimlerin yetersiz yatırımları, Ankara ve ülkemizi önemli bir turizm gelirinden yoksun bırakmaktadır. Ankara'da turizmin gelişmesi, hem bölge hem de ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır.

Sonuç olarak; Başkent Ankara'nın dünya ve ülke turizminde hak ettiği yere gelmesi, Ankara'ya gelen turist sayısının arttırılması, turizmle ilgili yatırım ve önceliklerini saptaması, turizm konusunda yeni ve etkin politikaları hayata geçirmesi için bir araştırma komisyonu kurulması faydalı olacaktır.

3.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ve 24 milletvekilinin, hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/931)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarım ve hayvancılıkta uygulanan yanlış politikalar, hayvancılık sektöründe ciddi daralmaya neden olmuştur. Hayvan sayısında yaşanan azalma, et arzında düşüşe neden olurken, et fiyatlarının artması, arzın talebi karşılayamaması, kaçak ve sağlığa uygun olmayan et ve et ürünlerinin piyasaya sürülmesine yol açmıştır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, hayvancılık konusunda yaşanan olumsuzluğu giderecek kalıcı çözümler üretmezken, Bakanlığın denetim yapacak yeterli personele sahip olmaması, sürekli ve etkin olarak denetim yapılamaması, kaçak ve sağlıksız etlerin piyasaya sürülmesine sebep olmuştur.

Basınımızda, virüslü, sağlık dışı, kaynağı ve menşei belli olmayan etlerin kamu kurumları başta olmak üzere tüketime sunulduğu konusunda ciddi iddialar yer almaktadır. Bu durum, insan sağlığı açısından ne kadar ürkütücü bir noktaya gelindiğini göstermektedir.

Hükümet et fiyatını düşürmek için, 2010 yılı içerisinde Et ve Balık Kurumu aracılığı ile 6 ihale yapmıştır. Bu kapsamda bugüne kadar 38 bin baş kasaplık canlı sığır ülkemize getirilmiştir. Önümüzdeki günlerde 21 bin baş daha canlı sığırın ülkeye girmesi beklenmektedir. Alınan önlemlere karşı piyasalarda istikrarın sağlanamaması üzerine hükümet, son çare olarak karkas et ithalatı yapmaya hazırlanmaktadır. 14 yıldan bu yana deli dana riski nedeniyle ithalata kapalı olan Avrupa ülkelerinden et ithalatı yapılması yönündeki çalışmaları sürmektedir. Ancak, hayvancılık sektörü uzmanları bunun da işe yaramayacağını ve ithalatla et fiyatının düşmeyeceği gibi, hayvancılığın daha büyük darbe yiyeceği yönündeki açıklamaları dikkat çekicidir.

Et ve et ürünlerinin sağlıklı bir biçimde piyasa sunumunun sağlanması, kaçak ve sağlık dışı et ve et ürünleriyle mücadele etmek amacıyla, etkin ve kalıcı politikaların acilen oluşturulması ve hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların çözülmesine yönelik önlemlerin saptanması için Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1) Selçuk Ayhan                             (İzmir)

2) Osman Kaptan                           (Antalya)

3) Rahmi Güner                              (Ordu)

4) Ahmet Ersin                               (İzmir)

5) Hüsnü Çöllü                               (Antalya)

6) Rasim Çakır                               (Edirne)

7) Yaşar Ağyüz                              (Gaziantep)

8) Ergün Aydoğan                          (Balıkesir)

9) Durdu Özbolat                           (Kahramanmaraş)

10) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

11) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

12) Nevingaye Erbatur                   (Adana)

13) Enis Tütüncü                            (Tekirdağ)

14) Şevket Köse                             (Adıyaman)

15) Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

16) Tayfur Süner                            (Antalya)

17) Atila Emek                               (Antalya)

18) Malik Ecder Özdemir               (Sivas)

19) İsa Gök                                     (Mersin)

20) Mustafa Özyürek                     (İstanbul)

21) Ferit Mevlüt Aslanoğlu            (Malatya)

22) Engin Altay                              (Sinop)

23) Birgen Keleş                            (İstanbul)

24) Ali Arslan                                (Muğla)

25) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

Gerekçe:

Tarım ve hayvancılığımız, AKP hükûmetlerinin uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle tarihinde olmadığı kadar büyük bir yıkımla karşı karşıyadır. Tarım ve hayvancılık konusunda kendine yetebilen ülkelerden biri olan Türkiye, son yıllarda tarım ve hayvancılıkta adeta bir ithalat cenneti haline getirilmiştir. Yaşanan olumsuz tablo nedeniyle özellikle son yıllarda hayvan sayısında yaşanan azalma, et arzında düşüşe neden olurken, et fiyatlarının artması, arzın talebi karşılayamaması, kaçak ve sağlığa uygun olmayan et ve et ürünlerinin piyasaya sürülmesine yol açmıştır.

Hükûmet et fiyatını düşürmek 2010 yılı içerisinde Et ve Balık Kurumu aracılığı ile 6 ihale yapmıştır. Bu kapsamda bugüne kadar 38 bin baş kasaplık canlı sığır ülkemize getirilmiştir. Önümüzdeki günlerde 21 bin baş daha canlı sığırın ülkeye girmesi beklenmektedir. Alınan önlemlere karşı piyasalarda istikrarın sağlanamaması üzerine hükûmet son çare olarak karkas et ithalatı yapmaya hazırlanmaktadır. 14 yıldan bu yana deli dana riski nedeniyle ithalata kapalı olan Avrupa ülkelerinden et ithalatı yapılması yönündeki çalışmaları sürmektedir.

Hayvancılıkta yaşanan çöküş, et arzının var olan talebi karşılayamaması, virüslü, sağlık dışı, kaynağı ve menşei belli olmayan etlerin kamu kurumları başta olmak üzere tüketime sunulmasına yol açmaktadır. Bu konuda yaşanan olaylar son zamanlarda basınımızda geniş yer bulurken, toplumda da ciddi endişeye neden olmaktadır. Sağlıksız et tüketiminin yarattığı tehdidin ne kadar büyük olduğunu gösteren örneklerden biri de, özellikle çocukların tükettiği hamburger ve fastfood ürünlerinde ortaya çıkmıştır. Kamuoyunda bilinen firmalardan biri olan Fasdat firması depolarındaki rutin denetimlerde alınan 12 adet numunenin 8 adedinde virüs saptanmıştır.

Virüs saptanan numunelerin tüketilmesi; insana bulaşan listeria, salgınlar halinde enfeksiyonlara yol açarken, özellikle yaşlılar, yeni doğanlar ve bağışıklık sistemi çeşitli nedenlerle yetersiz olanlarda ölümcül enfeksiyonlara sebep olmaktadır.

Piyasada menşei belli olmayan, halk sağlığı açısından ciddi ve salgına yol açabilecek et ve et ürünlerinin yoğun biçimde piyasaya sürüldüğü iddialarına karşılık, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bu konudaki denetimlerini sadece şikâyetlere dayandırmaktadır. Nitekim kamuoyuna yansıyan virüslü et olayı da iki firma arasında yaşanan rekabet nedeniyle yapılan ihbar sonucu ortaya çıkmıştır. Bu durum, toplumda büyük endişeye neden olmuştur. Yaşanan bu olumsuz olay, et ve et ürünlerinin sadece şikâyetlere göre değil, etkin ve yeterli olarak denetlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Ülkemizde denetimlerin yetersiz olmasının yanında cezaların caydırıcı olmayışı, yasal yaptırımların etkisizliği sağlıksız gıdaların piyasaya sürülmesine adeta davetiye çıkartmaktadır.

Toplum ve insan sağlığının korunması, gıda tüketimi nedeniyle ortaya çıkabilecek salgınların ve yaşanacak can kayıplarının önüne geçilmesi ve AB standartlarında gıda üretim ve sunumunun sağlanması için ivedilikle etkin ve kalıcı politikalar oluşturarak hayata geçirilmelidir.

Bu amaçla; et ve et ürünlerinin sağlıklı bir biçimde piyasa sunumunun sağlanması, kaçak ve sağlık dışı et ve et ürünleriyle mücadele etmek amacıyla etkin ve kalıcı politikaların acilen oluşturulması ve hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların çözülmesine yönelik önlemlerin saptanması için bir araştırma komisyonu kurulması büyük önem arz etmektedir.

4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, Orgeneral Eşref Bitlis’in ölümü ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/932)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Jandarma eski Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in, 17 Şubat 1993 tarihinde Diyarbakır'a gitmek üzere bindiği Beechcraft B 200 tipi VIP uçağının, Güvercinlik askeri alandan hareketinden 7 dakika sonra, Yenimahalle Posta İşleme Merkezi bahçesine düşmesi sonucu şehit olması, aradan 17 yıl geçmiş olmasına karşın tartışılmaktadır.

17 Şubat 1993 tarihinde, saat 12.19'da Güvercinlik'ten hareket edip, saat 12.26'da düşen uçakta Orgeneral Bitlis'le birlikte, 1. pilot Kurmay Albay Yaşar Erian ve 2.pilot Kurmay Yüzbaşı Tuğrul Sezginler ile Uçak Makinisti Teknisyen Kıdemli Başçavuş Emin Öner de şehit olmuşlardır.

Olaydan hemen sonra, enkaz üzerinde çıplak gözle yapılan inceleme sonucu, uçağın pilotaj hatası ve buzlanma ile düştüğü ileri sürülmüş ve Askeri Savcılık, aynı gerekçelerle takipsizlik kararı vermişse de, bunlar kamuoyunu tatmin etmemiş ve uçağın sabotaja uğradığı kuşkuları aradan geçen 17 yıla rağmen dağıtılamamıştır.

Bir kere uçuş ekibindeki şehit 1. ve 2. pilotlar, her türlü donanıma sahip bu VIP uçağın, satın alındığı ABD'den (Kansas) 1991 Aralık ayında, kötü hava koşulları, kar ve tipiye rağmen 4 günlük uçuş sonucu Türkiye'ye getirmişlerdir. Yani son derecede deneyimlidirler. Uçağın buzlanma ile düştüğü iddiaları ile ilgili, birbiriyle çelişen hatta birbirini çürüten bilirkişi raporları mevcuttur. Kaldı ki, söz konusu VIP uçağın kalkış saatinde Esenboğa'dan kalkan ve teknik olarak daha geri olan diğer uçaklarda buzlanma görülmediği gibi, aynı gün Güvercinlik’ten kalkan 21 askerî uçak hiçbir sorunla karşılaşmadan seferlerini tamamlamışlardır.

Dolayısıyla kamuoyunda, Eşref Bitlis ve uçuş ekibinin şehit olduğu olayın gerek askerî ve gerekse sivil yetkililer tarafından yeterince araştırılmadığı kanaati vardır. Kürt sorununda sertlik yanlısı olmayan, ayrıca Çekiç Güç'ün Türkiye aleyhine ve yasadışı faaliyetlerde bulunduğu ve Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti kurmaya çalıştığına ilişkin tespitleri ve Devlet yetkililerine ilettiği raporları olan Orgeneral Bitlis’in uçağına yapılan sabotaj sonucu şehit olduğu iddiaları yaygındır.

Bu nedenlerle, kurumları zan altında bırakan bu kanaat ve kuşkuların giderilmesi amacıyla, Orgeneral Eşref Bitlis’in şehit olduğu 17 Şubat 1993 tarihinde düşen uçağının, pilotaj hatası ve buzlanma ile mi düştüğü, yoksa sabotaja mı uğradığının tespiti için, Anayasa'nın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereği, bir Meclis Araştırması açılmasını talep ederim.

1) Ahmet Ersin                               (İzmir)

2) Osman Kaptan                           (Antalya)

3) Rasim Çakır                               (Edirne)

4) Ferit Mevlüt Aslanoğlu              (Malatya)

5) Ali Rıza Ertemür                        (Denizli)

6) Hüsnü Çöllü                               (Antalya)

7) Yaşar Ağyüz                              (Gaziantep)

8) Ergün Aydoğan                          (Balıkesir)

9) Durdu Özbolat                           (Kahramanmaraş)

10) Nevingaye Erbatur                   (Adana)

11) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

12) Enis Tütüncü                            (Tekirdağ)

13) Şevket Köse                             (Adıyaman)

14) Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

15) Tayfur Süner                            (Antalya)

16) Atila Emek                               (Antalya)

17) Malik Ecder Özdemir               (Sivas)

18) İsa Gök                                    (Mersin)

19) Mustafa Özyürek                     (İstanbul)

20) Engin Altay                              (Sinop)

21) Birgen Keleş                            (İstanbul)

22) Ali Arslan                                (Muğla)

23) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

24) Ahmet Küçük                           (Çanakkale)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Yaş sebze ve meyve üretimi ve ihracatıyla ilgili Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin, 30 Kasım 2010 Salı günkü  birleşimde Genel Kurulda okunmasına ve görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

                                                                                                          Tarih: 30.11.2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 30.11.2010 Salı günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                            Mehmet Şandır

                                                                                                                  Mersin

                                                                                                   MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

30 Kasım 2010 tarih ve 56925 sayı ile vermiş olduğumuz “Yaş sebze ve meyve üretimi içinde yer alan narenciye üretimimizin dış pazarlarda rekabet üstünlüğü sağlayarak, aldığı payın yükseltilmesi bakımından başta üretici ve ihracatçılarının yaşadığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla” Meclis Araştırma önergemizin 30 Kasım 2010 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin Genel Kurulun 30 Kasım 2010 tarihli bugünkü 23. Birleşiminde yapılmasını Danışma Kurulunun görüşlerine arz ederim.

BAŞKAN –Önerinin lehinde Mersin Milletvekili Kadir Ural…

Buyurunuz Sayın Ural. (MHP sıralarından alkışlar)

KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, televizyon aracılığıyla bizleri izleyen değerli vatandaşlarımız; bugün burada, ülkemizin sahip olduğu potansiyelin en iyi şekilde değerlendirilmesi ve dış pazarlarda rekabet üstünlüğü sağlayarak aldığı payın yükseltilmesi, başta üreticilerimiz ve ihracatçılarımızın yaşadığı sorunlar olmak üzere, narenciye sektöründe yaşanan tüm sorunların tespit edilerek gerekli tedbirlerin alınması amacıyla, Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması önerimizin lehinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemizin gerekçesinde de belirttiğimiz gibi, başta üreticilerimiz olmak üzere, ürünlerin işlenmesi, nakliyesi ve ihracatı gibi diğer unsurlar da dikkate alındığında, narenciyenin ülkemiz ekonomisine ve istihdamına oldukça yüksek miktarlarda katma değer sağlayan büyük bir sektör konumunda olduğu daha sağlıklı değerlendirilebilecektir.

Toplam yaş meyve ve sebze ihracatımız içinde narenciye 2009 yılında miktar bazında yüzde 41 pay almıştır. 2009 yılı itibarıyla narenciye ihracatımızdan elde edilen döviz gelirimiz yaklaşık 802 milyon dolar olmuştur. Dolayısıyla, narenciye ülkemizin yaş meyve ve sebze ihracatının da öncüsü konumundadır. Ancak, en az altı, yedi yıllık bir emek sonrası meyve vermesini sağlayan ve ürünü on beş yirmi yıl değiştirme şansı bulunmayan narenciye üreticisinin sorunları AKP iktidarları döneminde artarak büyümektedir. Narenciye ürünlerinden portakal, mandalina, limon, greyfurt ya maliyetinin altında bir fiyatla alıcı bulmakta ya da dalında kalmaktadır. Emek verdiği ürünü maliyetini bile karşılayacak fiyatta pazarlayamayan çiftçi ürününü çaresiz şekilde yollara dökmekte veya dişinden tırnağından artırarak yetiştirdiği ağaçlarını kesmek zorunda kalmaktadır.

Narenciye sektörüne yönelik bir politika oluşturulamamasının yanı sıra, üretici ve ihracatçıya sağlanan destek ve teşviklerin yetersizliği iç pazardaki talebin gerilemesine ve dış pazar payının başka ülkelere kaymasına sebep olmaktadır. Diğer taraftan ürünün işlenmesini sağlayacak modern işleme tekniklerinin kullanıldığı gerekli nicelik ve nitelikte tesislerin kurulmasının teşvik edilmemesi, ürünün nakliyesinde karşılaşılan bürokratik engeller, bilinçli bir üretim ve örgütlenme sağlanamaması, ARGE çalışmalarına yeterli önemin verilmemesi, fidan tedariki ve ürün çeşitlendirmesinde yaşanan sorunlar nedeniyle sektör gelişememiştir.

Narenciye dünyada en çok üretilen meyve türüdür. Türkiye, narenciye üreticisi durumunda bulunan 80’i aşkın ülke içinde dünyada 12’nci, Akdeniz havzasında 5’inci sıradadır. Ülkemizde yetiştirilen turunçgillerin en yaygın olanı portakal, limon ve mandalinadır. Türkiye'de ortalama yılda 2,5-3 milyon ton civarında narenciye üretimi yapılmakta ancak sadece 1 milyon ton civarında narenciye ihraç edilmekte, kalan üretim ise iç piyasada tüketilmeye çalışılmaktadır.

Mersin, Antalya, Adana, Osmaniye, Aydın ve İzmir’de narenciye üreticileri geçen sezon limonu 40, mandalinayı 30, portakalı 40 kuruşa satmıştır. Bu fiyatlar üreticinin maliyetini bile karşılamamaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1 kilogram  limon fiyatı şu anda 25-30 kuruş, eski parayla 250-300 bin lira. Buna bir de nakliye ve depo ücreti maliyeti bindiği zaman bu rakam 550-600 bin liraya çıkıyor ve bunu vatandaş kaça satacak diye beklediğinizde, 250-300 bin liradan alıcı bulamıyor.

Size bir şey söyleyeceğim. Limon ağaçları meyve dolu ama 300 bin liraya yüzüne bakan yok. Vatandaş 400 liraya limonunu satsa bile zarar. Bir de bunları meyvelerden kurtarmak, tekrar ağacını budamak, ilaçlamak, sulamak gibi işlemleri de yapması gerekiyor ki tekrar gelecek yıla ürün alınabilsin. Bütün bu işlemleri yaptığı zaman yüzde 100 zararla bu sezonu kapatacak, artı bir de bankalardan kullandığı kredilerle boğuşacak yani bu yılın zararı vatandaşa dört beş yıla mal olacak. Narenciyenin maliyetinin üzerinde satılabilmesi ve ihraç edilebilmesi için ihracat priminin tonda 75 geriye dönük olarak, 75 de nakit olarak, 150 dolara çıkartılması ve nakit ödemesinin yapılması kararı mutlaka alınmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, Türk çiftçimiz zaten narenciyesini 1 liradan sattığı zaman devletinden teşvik filan da istemiyor, ürünü para etmediği zaman teşvik istiyor yani 60 kuruşa mal ettiği narenciyeyi 30-40 kuruşa satmak mecburiyetinde kaldığı zaman istiyor teşviki.

Ayrıca, teşvikin kapsamı üreticiyi de içine alacak şekilde tanımlanmalıdır. Bahçede kullanılan elektrik ve çiftçinin BAĞ-KUR primi de teşvik kapsamına alınmalı, soğutmalı konteyner ile özellikle Rusya ve Ukrayna’ya yapılan gemi taşımacılığı da teşvik edilmelidir.

Ayrıca, sabahın saat beşinde evinden çıkan, buz gibi havada işçi kamyonlarının içerisinde, buz gibi bahçede 20 lira karşılığında akşamın altısına kadar yorgun düşen tarım işçilerimizin tarım sigorta primlerinin de teşvik kapsamına alınması gerekmektedir.

Çiftçilerimiz gübre, zirai ilaç ve akaryakıtta yüzde 8 ila 18 oranında KDV ödemektedirler ve ürün satışlarında KDV alamadıkları için bunu mahsup edememekte yani ödedikleri KDV’yi de devletten geri alamamaktadırlar.

Ayrıca, akaryakıtta yüzde 70 civarında ÖTV ile ürün satışlarında peşin olarak yüzde 2 ila 4 oranında zirai stopaj vergisi ödemekteler. Buralardan alınan vergiler ile 1 milyon ton narenciye ihracatına ton başına 150 dolardan ödenecek prim toplamı 150 milyon dolar veya 200 milyon lira civarında olacaktır. Primi ödeyerek sadece on binlerce narenciye üreticisine fayda sağlanmayacak, bunun yanında ülkeye daha fazla döviz girdisi, daha fazla işçi çalıştırılması, daha fazla ambalaj malzemesi kullanılması ve daha fazla nakliye hizmeti yapılması sağlanarak birçok sektöre gerçek anlamda da fayda sağlanacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; umut ediyorum Hükûmet gerekli önlemleri alacak, narenciye ihraç ettiğimiz ülkelerle ilişkilerini geliştirecek, Mersin, Adana, Osmaniye ve diğer illerdeki narenciye üreticilerinin umutlarını artıracaktır. Belki yeterli olmayacaktır ama en azından bir umut olacaktır.

Mersin çiftçisi, özellikle Erdemli çiftçisi iktidar temsilcilerine, her mitinginde "Limonunuzu 1 liradan aşağı satmayın.” diyen siyasilere önümüzdeki ilk seçimde, kandırılmalarının cevabını da sandıkta hatırlatacaktır.

Bu nedenle, gerek üreticinin hak ettiği geliri elde edebilmesi, gerekse ihracatçının uluslararası pazardaki katı rekabet koşullarında mücadele edebilmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması önergemize destek vermenizi, özellikle iktidar partisi Mersin milletvekillerimizin olumlu oy kullanmalarını beklemekteyim.

Sözlerime son verirken yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Biraz önce soruyorlar “Bu ne?” diye; buna “limon” derler. Evet, buna “limon” derler. Bu limonu 500-600 bin liraya üretiyor çiftçi fakat bunu 200-300 bin liraya satamıyor, şu anda alıcısı yok. Çiftçimizin yanına gittiğiniz zaman, üreticimizin yanına gittiğiniz zaman bu limonu alan yok, dökülüyor şu anda limon değerli hemşehrilerim, değerli milletvekilleri; limon dökülüyor haberiniz olsun.

Özellikle Mersin milletvekillerimize söylüyorum: Erdemli’ye, Silifke’ye, Atayurt’a, Anamur’a, Aydıncık’a gittiğiniz zaman limon üreticileriyle oturup sohbet etmenizi istiyoruz. Özellikle oturup onlarla sohbet ederseniz limonun şu andaki durumunun ne hâle geldiğini çok daha iyi bir şekilde görebilirsiniz.

Hepinize teşekkür ediyorum. Önergemize destek vermenizi istiyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ural.

Aleyhte Mersin Milletvekili Ali Er.

Buyurunuz Sayın Er. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ER (Mersin) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Narenciyeyle ilgili verilen araştırma önergesiyle ilgili AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinize teşekkür ediyorum.

Muhterem arkadaşlar, tabii, narenciye de dâhil, yaş meyve sebze ve bununla ilgili ürünü üreten insanlarımızın sıkıntılarını hep beraber biliyoruz. Aslında bakarsanız sıkıntı bugün değil, dün de vardı, evvelki gün de vardı, daha evvelki gün de vardı. Çiftçilik öyle kolay bir meslek değil, çiftçilik meşakkatli bir meslek. Çiftçilikle ilgili meşakkati anlayabilmek için çiftçiliği yapmak lazım. Onun için tabii, ben bir üretici olarak, çiftçi olarak da çiftçinin nerede, nasıl zorluklar çektiğini iyi bildiğim kanaatindeyim. Bununla ilgili görüşlerimi açıklayacağım.

Şimdi, muhterem arkadaşlar, efendim, geçen dönem yaş sebze meyveyle ilgili, narenciyeyle ilgili bir araştırma komisyonu kurmuştuk Türkiye Büyük Millet Meclisinde, daha yeni. Bu konularla ilgili uzun uzun araştırmalar yaptık. Narenciyeyle de ilgili ne problemleri var, hangi çözümlerin getirilmesi lazım; bunlarla ilgili araştırmalarımızı yaptık, Türkiye Büyük Millet Meclisine de teslim ettik. Bugün o raporu açar okursanız, narenciyeyle ilgili bütün problemleri orada görebilirsiniz ama ondan sonra bir şeyi daha takip etmeniz gerekli; peki, bu raporun arkasından, narenciyeyle ilgili bu rapor düzenlendikten sonra neler yapılabildi, ne yapıldı yaş sebze meyveyle ilgili derseniz, onu da eğer Meclis gündemini takip ettiğiniz takdirde, üreticiyle görüştüğünüz takdirde, onunla ilgili de neler yapıldığını hep beraber görürüz.

Bir kere,  muhterem arkadaşlar, şunu söyleyeyim: O raporda bizim belirlediğimiz birkaç ana konu var idi. Bir tanesi mutlaka ne yapıp yapıp narenciyeyle ilgili çiftçinin yahut sebze meyveyle ilgili, yahut hangi üretim olursa olsun çiftçinin eğitilmesi gerekliydi, onunla ilgili Türkiye'de eğitimler hızla devam ediyor. Bununla ilgili, devamında neydi? Mutlaka ne yapıp edip, cumhuriyet kurulduğundan bu yana getirilemeyen Sigorta Kanunu’nun çıkarılması gerekliydi, bu da çıkarıldı. Bununla birlikte, arazilerin bütünleşmesi konusunda da hukuki düzenlemeler yapıldı. Ama en önemlisi, yıllardır çiftçiye Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri istenilen desteği maalesef, üzülerek söyleyeyim ki verememişti. Şunu hepimiz biliyoruz ki AK PARTİ İktidarıyla birlikte çiftçiye gerçekten çok destek verilmeye başlandı. Ben, bundan dolayı da, evet, AK PARTİ Hükûmetine çiftçilerimiz adına teşekkür ediyorum. Şimdi mazota destek veriliyor, gübreye destek veriliyor, ihracata destek veriliyor, fidana destek veriliyor ve çiftçinin kullandığı kredi faizleri de bugün yüzde 8’in altında, hatta yüzde 5 faizle kredi kullanan çiftçiler var.

Şimdi, bunu yaşayanlar biliyor ama ben asıl meseleye geleceğim, narenciyeye geleceğim.

Muhterem arkadaşlar, tabii, narenciye de dâhil çiftçinin ürettiği her ürün mutlaka arz ve talebe, ihracata, üretime bağlı bir mesele. Yani eğer dünyada üretim az oluyorsa bütün ürünler para ediyor, dünyada arz ve talep fazla oluyorsa bütün ürünler para ediyor; üretim fazla oluyorsa, arz ve talep az oluyorsa da -üzülerek söyleyeyim ki- ürünler geçmişte de bugün de fiyatlarını bulamıyor. Narenciye, evet, yazın iyi gitti, onu söyleyeyim yani mesela yatak limon 40 bin liraya kadar çıktı ama sonradan belli bir düşüş yaşandı. Bu sene domates altın yılını yaşadı, şeftali altın yılını yaşadı, sebzeler gerçekten altın yılını yaşadı ama narenciyede gerçekten bugünlerde bir problem var, narenciyenin fiyatı sıkıntılı. Bunun giderilmesi için de ihracata destek primi verilmesi konusunda bizim talebimiz oldu. 75 dolarlık bir destek biliyorsunuz daha önce verildi. Biz bu konunun yetmediğini, narenciyeyi ayağa kaldırmayacağını Hükûmetimize ilettik. Pazar günü Sayın Bakanımız Zafer Çağlayan beni aradı “50 dolar daha yazdık, 125 dolara çıkardık.” dedi. Buradan narenciye üreticilerine hayırlı olsun diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, muhterem arkadaşlar, bu 50 dolar, yani 125 dolar, ihracata destek narenciyeyi istediğimiz noktaya getirecek mi, önümüzdeki günlerde mutlaka göreceğiz, hep beraber göreceğiz. Ama muhterem arkadaşlar, burada şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Bakın, AK PARTİ İktidarıyla beraber        -biraz önce söyledim- Türk çiftçisine tarihinin en büyük desteklerini verdik yani bundan daha fazla vermemiz lazım biliyorum çünkü Türkiye'nin nüfusunun yüzde 30’u çiftçi, daha fazla destek verilmesi lazım ama muhterem arkadaşlar, bunun hepsi de aniden olmuyor.

Benim ilimde bu yıl 5 tane uygulamanın arkasından 73-74 tane proje uygulaması yapıldı. Yani bunlar nedir? Paketleme fabrikaları, soğuk hava depoları. Sadece Mersin’de, 73 tane, bu sene, programda, çiftçiyle ilgili destek alabilecek tesisler yapıldı, bunun 56 tanesi de tamamlandı. Allah’ın izniyle, inşallah, diğerlerini de, kalanlarını da tamamlayacağız. Bu nedir peki? Diyorsunuz ki çiftçiye: “Yap kardeşim narenciye paketleme fabrikanı. Yap kardeşim soğuk hava deponu. Yarısı senden yarısı benden.” Muhterem arkadaşlar, bunlar öyle kolay olmadı, bunlar kolaylıkla elde edilmedi.

Onun için, tabii ki burada zaman kaybetmemize gerek yok arkadaşlar. Narenciyenin de dâhil Türk çiftçisinin bütün problemlerini, artık, Türkiye Büyük Millet Meclisi de, milletvekilleri de, milletimiz de biliyor. Hele hele yaş sebzeyle, meyveyle ilgili geçen dönem yaptığımız araştırmada da bunların hepsini bir bir bir tespit ettik. Şimdi, merak eden arkadaşlarımız o raporu açarlar, okurlar; ne varmış yaş sebzeyle, meyveyle ilgili problem, ne varmış narenciyeyle ilgili problem? Onun uygulamasını, gelirler, buradan, Hükûmetten isterler, biz de uygulamak için elimizden geleni yaparız. Ve o rapor çıktıktan sonra da -ben o komisyonun başkanlığını yaptığım için de sürekli takip ediyorum, gerçekten Hükûmete teşekkür ediyorum- bu konularla ilgili problemlerin çözülmesi için birçok hukuki düzenleme yapıldı ve bunun arkasından çeşitli destekler verildi. Ama muhterem arkadaşlar, dünyada bir üretim var, bizdeki üretim var. Dünyanın üretiminin girdileri, doğrudur, daha ucuzdur, daha ucuza mal ediliyor; bizdeki girdiler daha fazladır, bu da bir doğrudur. Biz de o çerçevede onlarla yarışmak mecburiyetinde kalıyoruz. Bunlar bir yılda, iki yılda, üç yılda, beş yılda çözülecek meseleler değil. Gönlümüz isterdi ki AK PARTİ Hükûmetinden önceki birçok hükûmet de AK PARTİ kadar hızlı hareket etseydi, Türk çiftçisinin problemlerinin çözülmesiyle ilgili konuları daha hızlı hareket ederek çözüme kavuşturmaya kalksalardı, samimi söylüyorum ki bugün bu problemlerin hiçbirini konuşmazdık ve konuşamazdık da çünkü birçok problem de çözülmüş olurdu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İşte, o hıza uyamadığımız için de bugün, AK PARTİ, o kalan yılların gerilemişliğini, o kalan yılların durağanlığını, daha ileriye götürmek için hızla koşturuyor.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kaç yıl gerekiyor Ali Bey?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – ANAP milletvekiliyken de aynı şeyleri söylüyordun, hâlâ aynı şeyleri söylüyorsun!

ALİ ER (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, ben size bir şey söyleyeyim.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Doğruyu söyle.

ALİ ER (Devamla) – Ben üreticiyim. Ben bu kürsülerde doğruyu söyleyecek kadar da cesur bir milletvekiliyim. Yirmi üç yıldır bu kürsülerdeyim ben, her şeyi söylerim, açık söyleyeyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Başaramadınız ama.

ALİ ER (Devamla) – Ama arkadaşlar, bakın, çiftçinin hâlini anlayabilmeniz için, bir defa bugünkü problem narenciye mi? Narenciye. Elinize makası alıp eğer ağacın arasında kuru aldıysanız, makasla limon kestiyseniz, tezgâhta limonu boy boy seçtiyseniz…

KADİR URAL (Mersin) – Ben yaptım, ben yaptım. Ali Ağabey, ben yaptım onu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu limon göstermeye benzemez!

ALİ ER (Devamla) – …sandıkladıysanız, çaktıysanız anlarsanız yoksa anlayamazsınız.

Onun için, ben çiftçinin hâlini bilen insanım, dününü de biliyorum, bugününü de biliyorum, yarınını da kestirecek kadar onların içinde yaşıyorum.

KADİR URAL (Mersin) – Ali Ağabey, sen yirmi senedir milletvekilisin, yirmi senedir buradasın ya! Gözünü seveyim ya! Yirmi senedir sen yapmadın, ben yaptım onu.

ALİ ER (Devamla) – Onun için, benimle ilgili, bu konuda arkadaşlarımız oradan laf atarken şunu bilecekler: Ali Er, omzunda telis ile sadır dağıtıp, domates yalaklarına sadır dağıtmış adam, mecrefe ile o sadırı karıştırmış adam, çitili kurmuş adam, onu dikmiş ve yatırmış, yetiştirmiş, toplamış adam. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KADİR URAL (Mersin) – Biz de yaptık, hâlâ da yapıyoruz.

ALİ ER (Devamla) – Onun için, bizimle konuşurken bu konulara dikkat edin ama şunu da söylüyorum burada, beni narenciye çiftçileri de dinliyor: Evet, bugünlerde narenciyede problem var, bunun araştırması yapıldı, işte burada biraz evvel söyledim, Türkiye Büyük Millet Meclisinde raporlar var, bununla ilgili tedbirler alınmaya devam ediliyor. Baktık ki 75 dolar -ihracatta- bunu ayağa kaldırmıyor, 50 dolar daha verildi ve inşallah bundan sonra bu limon ayağa kalkar, narenciye ayağa kalkar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

KADİR URAL (Mersin) – Mümkün mü Ali Ağabey, sen onu söyle ya?

ALİ ER (Devamla) – Hem de sadece limona değil bütün narenciyeye, olduğu gibi narenciyenin hepsine bu destek verildi.

KADİR URAL (Mersin) – Ali Ağabey, mümkün mü onu söyle?

ALİ ER (Devamla) – Onun için, muhterem arkadaşlar, benim sizden ricam şu: Tabii ki problemi olan yerleri hep beraber konuşacağız. Ben bugün burada “Evet, narenciyede problem var, bugünlerde fiyatta sıkıntı var.” diyorsam, bunu ben söylüyorum ama ben şunu da söylüyorum muhterem arkadaşlar: “Evet, bunda sıkıntı var ama yaptıklarımızda şunlar var, bunun da inşallah içinden çıkacağız.” Ya, bir gün insan şunu buraya gelince söyler, ben hep buna üzülmüşümdür: “Evet, AK PARTİ İktidarı çiftçinin faizini yüzde 10’un altına düşürdü, Allah razı olsun.” der insan, “Yüzde 50 hibe veriyor şunlara, şunlara, Allah razı olsun.” der insan. Ya, bunları yapmadık mı arkadaşlar? Yani bunları söyleyince size millet hiçbir şey söylemez, “Evet, bu adamlar, bu insanlar doğru söylüyordu.” Ben de burada “Limon, narenciye, portakal vesaire bugünlerde sıkıntılı.” diyorum, bunu söylemekten de geri kalmıyorum ama “Bunun için de Hükûmetimiz tedbir aldı, 50 dolar daha verdi, inşallah bu da ayağa kaldıracak.” diyorum. Öyleyse hep birlikte el ele vereceğiz, orada da burada da doğruyu söyleyeceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum, iyi günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Er.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yirmi bir yıldır böyle söylüyorsun Ali Bey.

BAŞKAN – Önerinin lehinde Antalya Milletvekili Osman Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Aynı şeyleri yirmi senedir söyledin Ali Bey, yirmi senedir. İnşallah emekli olursun da bir daha söyleyemezsin. Doğruları bir sefer söylemedin yirmi senedir.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaptan.

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın arkadaşlarım, ülkemizde yaş meyve ve sebze sorunu, maalesef, ben iki dönemdir milletvekiliyim ama iki dönemdir çözülemedi, çözülmesi için yapılan birtakım çalışmalar oldu fakat bu çalışmalar da sonuç vermedi.

Şimdi, bizim dünyadaki önce potansiyelimiz ne sebze ve meyve olarak ona bakmak istiyoruz. Bu potansiyele rağmen niye biz ihracat yapamıyoruz?

Şimdi, değerli arkadaşlarım, ülkemizde yaş sebze ve meyve üretimi, yılda 42-43 milyon ton. Çin, Hindistan ve Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra dünyada 4’üncü sıradayız. Ülkemizde üretilen 42-43 milyon ton yaş sebze ve meyvenin 16 milyon tonu meyve, 26 milyon tonu da sebzedir. Sebze üretiminde, dünyada yaklaşık 116 milyon ton domates üretilmektedir, bu miktarın yaklaşık 16 milyon tonu AB ülkelerinde, 8 milyon tonu da ülkemizde üretilmektedir. Dünya domates üretiminin yüzde 7’si, AB ülkeleri içinde üretimin de yarısı ülkemizde yapılmaktadır. Domates üretiminde, AB ülkeleri içinde 1’inci sıradayız. Yine aynı şekilde, patlıcanda, biberde, salatalıkta 1’inci sıradayız.

Meyve üretiminde, AB ülkeleri içinde, fındıkta, kayısıda, incirde, kirazda, kavunda, karpuzda 1’inci sıradayız. Elmada, portakalda, mandalinada, limonda 3’üncü sıradayız. Tabii ki Finike portakalında ve kalitesinde dünya 1’incisiyiz. Armutta, şeftalide, üzümde ise 4’üncü sıradayız. Ancak, ihracatta ne yazık ki aynı başarıyı gösteremiyoruz. Peki, niye gösteremiyoruz? Bunda sorun niye? Çiftçide mi? Sayın Ali Er’in biraz önceki yaptığı konuşmaya bakarsanız sanki çiftçide gibi gösteriyor. Peki, siyasal iktidarda mı? Bize göre de siyasal iktidarda. Yoksa, ihracat yaptığımız ülkelerde mi? Onlar kasti olarak bizim malımızı almıyorlar mı?

Bu nedenle, önergenin lehinde söz aldım, önergenin araştırılmasında yarar vardır. Bu konuda gereğinin yapılması gerekir.

Sayın arkadaşlarımız, ihraç ettiğimiz ürünlerin üçte 2’sini AB ülkelerine, üçte 1’ini de Rusya’ya ihraç ediyoruz. Rusya’yla sık sık da sorun yaşıyoruz. Soruna baktığımız zaman, Rusya “Bizimle ilgili değil.” diyor. Bizim Hükûmete baktığımız zaman, Hükûmet “Sorumlu biz değiliz, Rusya.” diyor. Peki, arkadaşlar, Rusya üzerine almıyor, Hükûmet üzerine almıyor, sorumlu ne oluyor, çiftçi mi oluyor? Bunun araştırılması gerekiyor. Çiftçi de değil.

Rakip ülkeler bir yıl önceden, ne satacaklarsa onu üretmeden önce pazar bulmaya dönük bir planlama çalışması yapıyorlar, planlama yapıyorlar. Biz ise üretiyoruz ama pazar bulamıyoruz, pazar bulamadığımız için de ihracat yapamıyoruz. Biz o yıl ne varsa onu üretiyoruz, satamıyoruz, elimizde kalıyor, dalında kalıyor, döküyoruz veyahut da ürünü ucuza satıyoruz. Üretici zaten “Zarar ediyorum.” diyor, bu sefer ürünü değiştirmek zorunda kalıyor, örneğin pamuk ekimini bırakıyor, yerine portakal ve limon fidanı dikiyor. Çiftçi dört beş yıl toprağı sürüyor, suluyor, ilaçlıyor, gübreliyor, her türlü bakımı yapıyor, ağaçlar dört beş sene sonra meyve vermeye başlıyor, bu sefer de pazar yok, satılamıyor. Bu kez de “Narenciye para etmiyor.” diye portakal ve limon bahçesini çiftçilerimiz köklüyor, söküyor, sebzeye dönüyor, seraya dönüyor. Sebze de böyle üretilmiyor, öyle kolay değil; camekânı var, serasıydı, naylonuydu, kışın yağmuruydu, çamuruydu, fırtınasıydı, doluydu, dondu, seldi derken çiftçilerimiz perişan oluyor. Bu kısır döngü devam edip gidiyor. İlaç, gübre, naylon, mazot, elektrik gibi girdilerin fiyatı sürekli artıyor, yaş sebze ve meyve fiyatları ise sürekli ya yerinde sayıyor ya geriliyor.

Şimdi, arkadaşlar, son dönemde -şu anda sanırım bu önergenin verilmesinin nedeni de odur- 90-100 kuruşa dalında limon alındı Mersin’de, 90-100 kuruşa, şu anda 25 kuruş, 30 kuruş Mersin’de, Silifke’de, Erdemli’de.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – 25 kuruşa zor alıyorlar.

OSMAN KAPTAN (Devamla) – Sayın Ali Er herhâlde bu son günlerde Mersin’e gitmemiş. Eğer Mersin’e gitmiş olsaydı, orada Erdemli’nin, Silifke’nin limon üreticisi ona durumu yakından söylerdi.

Şimdi, Hükûmetin gözüne girmek için burada konuşmalar yapmak çok güzel. “Hükûmetin eğitilmesi gerekir.” diyor. Pardon… Allah söyletiyor demek ki. Ali Er Bey diyor ki: “Çiftçinin eğitilmesi lazım.” Yahu, sevgili arkadaşlar, çiftçinin değil, burada Hükûmetin eğitilmesi lazım, Hükûmetin! Çiftçi konusunda Hükûmetin eğitilmesi lazım! (CHP sıralarından alkışlar) Yani Hükûmet bunları bilmiyor. Biz bunu Plan Bütçede de söyledik, Hükûmetin dünyada ayak basmadığı yer yok, Başbakanın da, efendim, bu ihracata bakan Sayın Zafer Çağlayan’ın da. Dünyada ayak basmadığı yer olmadığı için Türkiye’de ayağı yere basmıyor, Türkiye’de ayağı yere basmadığı için de domatesin hastalığını göremiyor, limonun dalında 100 kuruşa alınıp şimdi 25 kuruşa satılmadığının da farkına bile varamıyorlar.

Sayın arkadaşlarım, bu meyvede de, sebzede de Türkiye’de sorun var, meyvenin de, sebzenin de sorunlarının çözülmesi gerekiyor. Domatesin sorunu herhâlde çözülecek gibi, yani Plan Bütçede anladığımız kadarıyla, bilgiler böyle.

Şimdi, son zamanda Rusya yine Novorossisk  Limanı’ndan -24 tondu sanıyorum- 24 ton portakalı geri gönderdi? Bu portakal Türkiye’den giden portakal ama 24 ton değil, 24 tırın içinde belki, belki  de 140 tırın içinde 24 ton lekeli veyahut işte, “Akdeniz sineği” denen şeyler çıkabiliyor ama bunlar konusunda çok hassas Rusya. Bulgaristan… Zaten Bulgaristan’da şöyle bir durum var sayın arkadaşlar: Tırlar iki gün, üç gün, dört gün bekliyor. Armutta, domateste, kabakta, biberde, Türkiye’de analizi yapılsa bile Bulgaristan’da tekrar analiz yaptırıyorlar. Onun için, Bulgaristan’da da sorun var, Rusya’da da sorun var. Bizdeki bu paketlemede, ilaçlamada, gübrelemede ve analizlerde daha dikkatli olmamız veyahut onlarla daha iyi anlaşmamız gerekiyor. İspanya bu işi yapıyor da Türkiye niye yapamıyor? Birtakım diğer rakip ülkelerin durumunu da yakından takip etmemiz gerekiyor.

Sevgili arkadaşlarım, biz, geçen 22’nci Dönemde bu konuda, sadece narenciye konusunda Grup Başkan Vekili Sayın Kemal Anadol’un başkanlığında 22 milletvekili Seferihisar’dan başladık ve Hatay’a kadar, Samandağ’ına kadar gittik, bütün üreticinin sorunlarını yerinde izledik, ondan sonra araştırma komisyonu kuruldu sebze meyve üzerine. Bu araştırma komisyonu kuruldu, burada, Yüce Meclise getirildi, kabul gördü, komisyon kuruldu, tekrar aynı bölgeler gezildi, raporlar hazırlandı ama o gün bugün bu raporlar maalesef raflarda duruyor.

Şimdi, sayın arkadaşlarım, İç Tüzük’te bir değişiklik yapılması gerekiyor. İç Tüzük’te araştırma komisyonları raporu her üç ayda bir Genel Kurula getirilmeli, o konuda -çiftçiye yönelik ne yapılıp ne yapılmadığını- o ilgili bakanlar Genel Kurula bilgi vermeli. Şimdi biz hazırlıyoruz raporu, hazırladığımız zaman dosyalara konuluyor, dosyalar da raflara konuluyor, ilgili bakanın inisiyatifine kalmış bir durum.

Biz bunun sonunun da böyle olmaması için İç Tüzük’te de gerekli değişikliğin yapılmasını istiyoruz. Sadece bu konuda… Üreticinin evet birtakım eksiklikleri olabilir ama aslında üreticinin desteklenmesi gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

OSMAN KAPTAN (Devamla) – Bu girdi fiyatlarının ucuzlatılması gerekiyor, bunun yanı sıra ihracat planlamasının ta önceden yapılması gerekiyor. Biz limonu ihraç yapmadığımız sürece Mersin’in limonu ağacında kalmak durumundadır. Yine, Finike tarafının, Antalya tarafının limonu iç piyasada belki tüketilebiliyor ama… İşte Ali Rıza Bey orada bakıyor, ayakta duruyor yani “Beni gör.” diyor. Niye? “Bizim Silifke’nin limonu para etmiyor. Bu enterdonatı daha sulanmadan kesiyor, bu Hükûmet, kestirdiği zaman da, hani göz yumuyor. Onun için de Rusya almıyor, ta bilmem Arjantin’den alıyor, Mersin’den almıyor. Onun için Mersin çiftçisi de kan ağlıyor.” diyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Aynen öyle.

OSMAN KAPTAN (Devamla) – Bu önerge yerindedir, biz destekliyoruz.

Hepinize saygılar sunuyoruz. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaptan.

Sayın Şandır 60’a göre söz istemiştir.

Buyurunuz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Tabii, bu önergeyi verirken narenciye üreticilerinin ve ihracatçılarının sorunlarının Meclisin gündemine getirilmesini amaçladık. İyi de oldu, arkadaşlarımız konuştu, toplumun, Meclisin dikkatine sunduk.

Değerli milletvekilleri, gerçekten narenciye üreticisi, özellikle Sayın Ali Er’in ilçesi olan Erdemli’de insanımız ekmeğini taştan çıkartıyor, taşı kırıyor, sera yapıyor, orada meyve ve sebze üretiyor. Bugün itibarıyla çok zor durumdalar. 25 kuruşa limon satarak yani o tarlaları ekip sürebilmeleri mümkün değil. Satacaklar, limon ağaçlarını kesecekler o insanlar. Bu kadar kötü duruma düştüler. Ancak sebebi Sayın Ali Er de biliyor. Sebebi, Hükûmetin ihracata verilen primleri zamanında açıklamamış olmasıdır. Böylelikle, ihracatçılar, piyasaya zamanında girip uluslararası rekabette güçlü bir duruma gelemiyorlar. Şimdi açıklanan ilave 50 dolar önemli ama bunu iki ay önce açıklasalardı bu sorun olmazdı.

Bilgilerinize sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.

Sayın Öztürk, buyurunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, Silifke, Erdemli, Mersin, İskenderun, Hatay, bu bölge narenciyeyle geçimini sağlayan bir bölge fakat Hükûmetin uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle bu dönem limoncuların limonu dalın başında kaldı, narenciye dalın başında. Limonu 300 liraya, 250 liraya alan yok. Bunun en önemli nedenlerinden bir tanesi, kontrolsüz ve denetimsiz kesim yapılmasıdır. Limonlar daha sulanmadan, sulu hâle gelmeden kestirilerek Rusya’ya satılması nedeniyle Rusya limonları almamıştır. Niye bu limonlar sulanmadan kestirilmiştir, niye kontrol edilmemiştir? Bugün Rusya, Arjantin’den ve Brezilya’dan -daha uzak yerlerden- limon aldığı hâlde, burnunun dibindeki Mersin’den -Türkiye’den- limon almamaktadır. Bu, Hükûmetin gerçekten çiftçiye bakışının çarpık örneğidir, çiftçiyi eğitmeden önce Hükûmetin kendisinin eğitilmesi gerektiğini açık olarak göstermektedir.

O nedenle MHP’nin önergesi çok doğrudur ve MHP’nin önergesinin desteklenmesi gerektiğini düşünmekteyim.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.

Aleyhte İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Yemişci.

TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; narenciye ürünündeki sorunların araştırılması için verilen Meclis araştırma önergesinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi, sözlerime başlarken saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, benden evvel konuşan arkadaşlarım çeşitli rakamlar verdiler, ben de birkaç rakamla konuya girmek istiyorum. Bilindiği üzere Türkiye’mizde yaş meyve üretiminin toplam 16 milyon ton olduğunu ifade ettiler. Yaklaşık bunun 3,5 milyon tonunu narenciye teşkil etmektedir ve bunun da büyük bir kısmının -daha evvel izah edildi- Avrupa Birliği ülkelerine ve bir miktar da komşumuz Rusya’ya ihracatı yapılmaktadır.

Ben, ayrıca, her ne kadar bu araştırma önergesinin -aleyhindeyiz- aleyhinde söz aldıysam da bir vesileyle araştırma önergesini veren muhalefete de teşekkür ediyorum çünkü konu bir daha dile geldi. Yalnız, araştırma önergesi açılıp onunla daha fazla vakit geçirileceğine, Hükûmetin aldığı acil tedbirlerin veya bundan sonra alınması gerekli olan, geçmiş raporlara dayanarak ortaya çıkanlar varsa -eksik- onların söylenmesini daha çok tercih ederim. Hakikaten bu sene olumsuz hava koşulları nedeniyle, havaların sıcak gitmesi dolayısıyla çabuk olgunlaşan narenciye ürünü, ayrıca bu olumsuz koşula ilave yüzde 30 civarında da üretimdeki fazlalıktan dolayı bütün Akdeniz kenarında benzeri ürünleri üreten ülkelerde de aynı durum yaşandığından maalesef fiyatlarda düşme meydana gelmiş, bu bir gerçek. Bununla ilgili Hükûmetimizin daha önce kurduğu turunçgillerde ulusal konsey, ayrıca ihracatçı birlikleri, üreticilerle ilgili birlikler ve konunun ilgililerinin ilgili bakanlığa müracaatıyla acil tedbir alınması, ihracatın önünün açılması için ise verilen mevcut 75 dolar navlun desteğine 50 dolar daha ilave yapılması talebinin memnuniyetle kabul edildiğini duyuyoruz ve bunun da fiyatların bir nebze canlanmasına sebep olacağını kabul ediyoruz. Bakınız, tabii ki ticarette bir ürün fazla çıktığı zaman ve alıcısı da olmazsa onun fiyatları düşer ancak bu fazla çıkan ürünün geçmişten bugüne kadar Hükûmetimizin yaptığı teşviklerle kurulan soğuk hava depolarının daha fazlalaşması… Eskiden limonda şikâyet edildi. Eski yılları hatırlarsak… Limonun düşük fiyatta olduğu zaman talebin artması için soğuk havalara gitmesi ve saklanması lazım. Yatak limonu, ondan sonra üreticiden alan bundan para kazanacağını umanların piyasaya girmesiyle alıcının fazlalaşmasını sağlamış olacağız. Bunlara verilen destekler var mı, bakın onları sıralamak isteyeceğim, neler yapılmış? Yeni tür meyve üretim tesisleriyle ilgili teşvikler verilmiş ve ülkemizde yeni meyve üretimiyle ilgili bir çok yatırım teşviki alınmış ve bunun üzerine çalışmalar yapılmakta. Ayrıca, bilindiği üzere, yaş meyve sebzenin satışında, bunların meyvelerde, bilhassa meyve suyundan da istifade ederek belli bir yere fiyatların gelmesi için bununla desteklenmiş ve meyve suyu ile ilgili yeni yatırımların kapıda olduğunu ve izin alındığını, bununla ilgili yatırımlar yapılmak üzere olduğunu biliyoruz.

Yine narenciyeyle ilgili yine memnuniyet verici bir konu. İhracatçı Birlikleri Başkanıyla biraz evvel konuştum, bilgi aldım. Japonya’ya yeni pazar açılmış, greyfurt ihracatımız Japonya’ya yapılmakta ve giderek bu pazarda daha fazla narenciye satma umudumuz var.

Ayrıca yine sevindirici, narenciyeyle ilgili değil ama meyveyle ilgili. Kiraz ürünümüzün bundan sonra Japonya’ya da ihracatı kabul edilmiş ve ihracatı yapılacak. Bunların hepsi sevindirici, üretici adına, ülkemiz adına sevindirici gelişmeler.

Değerli milletvekilleri, benden önce arkadaşlarım da bahsetti ama ben de tekrarlamadan edemeyeceğim. Tarımda sigorta başlı başına üreticiye destek olan bir konuydu, yıllardan beri beklenen. Bunun geçtiğimiz senelerde, yakın tarihte uygulamaya geçmesiyle birçok üreticimiz tarım sigortasından istifade eder hâle geldi. Bu, sevindirici husustur.

Ayrıca şu rakamları da vermeden geçemeyeceğim: Bakın, bu yıl içinde yaş meyve sebzeyle ilgili 312 adet tesis için yaklaşık 44 milyon TL hibe desteği sağlanmış Bakanlıkça. Ayrıca makine ekipmanları için 12.915 adet ve damla sulamada 2.734 adet olmak üzere yaklaşık 85 milyon TL destek yapılmıştır.

Mersin’e -narenciyenin başkenti bir yerde Antalya ile Mersin- yapılan bu yıl içindeki yardım ise tarımsal destekleme kapsamında 2010 yılında toplam 48,5 milyon TL Mersin iline yardım yapılmıştır.

Şimdi, geçtiğimiz yıllarda, geçtiğimiz sene üreticilerin şikâyetinden bugüne Bakanlığa intikal eden, Hükûmete intikal eden konularda neler yapıldığına da bakmak istersek ne durumdayız… Şunu da kısaca söyleyebilirim: Rusya’ya ihracatımızda sıkıntılar olduğu burada ifade edildi. Hem teknik yönden hem de firma bazında sıkıntılar vardı. Bilindiği üzere 155 tane firma ancak komşumuz Rusya’ya ihracat izni almış idi. Süratle firma sayısı tek taraflı olarak 292’ye çıkarılarak ihracat potansiyelimizin artması sağlanmıştır.

Ayrıca ilaç kalıntılarının önlenmesiyle ilgili danışmanlık ofislerinin kurulması çalışmaları devam etmektedir. Tarım danışmanlığı müessesesini İktidarımız bildiğiniz gibi geçtiğimiz yıllarda gündeme getirdi ve uygulamaya koydu. Bunun sayesinde ayrıca Avrupa Birliğine yapılan ihracatta da Avrupa Birliğinin kabul ettiği kodeks bizim tarafımızdan da uygulanmaktadır. İhracatta ilaç kalıntısı bu şekilde önlenme yoluna gitmiştir. Basından da takip ettiğimiz gibi, duyduğumuz gibi -duyamadığımız gibi daha doğrusu- geçtiğimiz yıllarda yaşanan olumsuz koşulların en aza indiğini, hatta yok olduğunu görmekteyiz.

Daha önceleri yine ihracatçımızın sorunlarından, dolayısıyla üreticiye intikal eden sorunlardandı, 23 tonluk parti başına analiz alınması. Dolayısıyla bu çok sıkı 23 ton başına alınan numunelerden dolayı üreticilerin ve ihracatçının sıkıntısı vardı. Bu şikâyet bahçe bazında kontroller yapılsın diye önerildi. Bu da kabul edilmiş, çalışmalar yapılmaktadır. Ayrıca devam eden analiz fiyatlarının yüksek olmasıyla ilgili şikâyet de, o da halledilmiş, temize çıkan ürün analizlerinin ücretinin yarısını Dış Ticaret Müsteşarlığı karşılamaktadır. Bu gibi somut önerilere karşı kesin tedbirler alınmasıyla ihracattaki geçici tıkanıklığın geçilmesine çalışılmıştır.

Bundan sonra yapılacak olan da araştırma komisyonları kurarak belli olan şikâyetlerde yeniden zaman kaybetmek değil, belli olan konularda Hükûmetimize ileterek, iktidarıyla muhalefetiyle bunları ilgili bakanlıktan talep ederek hep birlikte yaptırmamızdır. Ben dolayısıyla bu araştırma önergesinin aleyhinde oy kullanacağımızı belirtirken yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yemişci.

Sayın Varlı, buyurunuz.

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Verilen önergeyle ilgili iktidar sözcülerini dinlediğimizde sanki Türkiye’de her şey güllük gülistanlık. Sayın Ali Er 80’den sonra kurulan bütün hükûmetlerin milletvekilliğini yaptı. Demek ki bugüne kadar yeterli ve doğru çözümleri bulamamışlar ki bu sıkıntılar hâlâ daha devam ediyor. Sadece limonda, narenciyede değil, bu hayvancılıkta da yıllardan beridir “Sıkıntı var, sıkıntı var.” dedik, hep iyileri, hep güzelleri söylediler ama bugün gelinen nokta belli. Türkiye ithal kurbanlık getirdi ne yazık ki. Şu anda çiftçi buğday ekmiyor, özellikle Çukurova çiftçisi buğday ekmiyor. Sebebi girdilerin fazla olması, buğdaydan para kazanamaması. Önümüzdeki yıl da buğdayla ilgili sıkıntı olacak. Ben şimdiden buradan uyarımı yapayım da yarın bir gün söylenmedi denmesin en azından. Tutanaklara geçmek açısından söylüyorum. İktidar milletvekilleri ne yazık ki doğruları değil de yanlışları savunmakla yetiniyorlar. Bununla da siyasi şov yaparak kendilerini ve milletimizi kandıracaklarını zannediyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Varlı.

Sayın Uzunırmak

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yüce Parlamentonun değerli milletvekillerinin bir hususa dikkatlerini çekmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, eğer teşvik mantık olarak doğru kurgulanmazsa kaynak israfı anlamına gelir. İhracatçıya verilen destek ne kadar üreticiye yansıyor? Saklama ve işleme safhasında verilen destek ne kadar üreticiye yansıyor? Bütün bunları doğru analiz etmek gerekir. Tarımsal bütün ürünlerdeki destek mantığının eşit fiyat uygulamasıyla eğer üretim maliyetleri ile pazar fiyatları arasında oluşan, üreticinin aleyhine olan durumu gidermek için bir teşvik sistemi getirilmiyorsa diğer yapılan bütün teşvikler doğru ve verimli kullanılmış anlamına gelmez.

Dolayısıyla buradaki çiftçiye, direkt üreticiye verilecek olan destek ürün bazındaki pazar fiyatı ile üretici maliyetleri arasında üreticinin aleyhine olan durumun ortadan giderilmesine yönelik olmalıdır. Ali Er arz talep konusunda bir şeyler söyledi. Daha geniş değerlendirilebilir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Uzunırmak.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

2.- (10/327, 10/340, 10/456) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 30/11/2010 Salı günkü birleşiminde birleştirilerek yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

                                                                                                               30.11.2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 30.11.2010 Salı günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                        M. Akif Hamzaçebi

                                                                                                                 Trabzon

                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (Süt Üreticilerinin Sorunları); (10/327, 10/340, 10/456) esas numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun, 30.11.2010 Salı günlü birleşiminde birleştirilerek yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin lehinde Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Özkan.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yine bir kargaşa ortamında süt üreticilerinin sorunlarını tartışacağız. Verdiğimiz önergede bu sorunun bu Meclis tarafından çözülmesini yeğlemekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, verdiğimiz önerge 19/2/2009. Bakın, uyarı ve önerilerimizi dikkate almıyorsunuz ama sonunda cezayı hem üreticimiz çekiyor hem tüketicimiz çekiyor. Bakın ülke ne hâle geldi. Tarım ve hayvancılık ülkesi kurbanlığını yurt dışından kesmek zorunda kaldı. Tarım ve hayvancılık ülkesi sütünü, süt tozunu, tereyağını yurt dışından almak zorunda kaldı.

Verdiğimiz önerge, araştırma önergesi 19/2/2009, iki yıl geçmiş değerli arkadaşlarım ama anlatıyoruz, Sayın Başbakan “Çözüm, proje yok.” diyor. Sizlere proje sunuyoruz. Bu proje neydi? Süt üreticilerine, Türkiye hayvancılığına sahip çıkmaktı.

2008’de, 2009’da sizleri uyardık değerli arkadaşlarım. Birazdan çıkar sözcüleriniz yine verilen desteklerden bahseder ama biz o kuraklık döneminde, o kıtlık döneminde hayvanları besleyemeyen üretici adına, süt fiyatları 40 kuruşa düştüğünde size “4 kuruş destek verin, gelin bu hayvancılık bitmesin.” dedik ama ne yazık ki bizim söylemlerimizi dikkate almadınız, geldiğimiz noktada yurt dışından et almak zorunda kaldık, canlı hayvan almak zorunda kaldık, süt almak zorunda kaldık, süt tozu almak zorunda kaldık, tereyağı almak zorunda kaldık.

Değerli arkadaşlarım, şu anda ülkemizde 13,5 milyon ton süt üretiliyor ki bu hayvanları üreticilerimiz geçtiğimiz günlerde 7 bin Türk lirasından ahırlarına bağladı. Biz geleceği görüyoruz, şimdi yine uyarıyoruz: Gelecek yıl süt artacak. Bakın, 2002’de yemin çuvalı 9 liraydı, 10 lira kabul edelim, şu anda 30 lira. Yani yemin çuvalı 3 kat artmış. O günlerde süt 40 kuruştu. Ne olması gerekiyor şu anda süt fiyatlarının? 3 misli artmış olsa sadece yem girdisinden dolayı -mazotu söylemiyorum ilacı söylemiyorum, gübreyi söylemiyorum- 3’le çarpsak 120 yani 1 lira 20 kuruş olması gerekiyor. Şu anda kaç kuruş süt? 75 kuruş. Yani üreticinin eline geçen 70 kuruş. Yemin kilosu kaç para? O da 70 kuruş. Yani yem 70, süt 70, bu iş bitmiş değerli kardeşlerim. Bu işle bu hayvancılık yapılmaz. 70 kuruştan yem alacak, 70 kuruştan süt satacak, onun arkasından bu hayvanın bakımı yapılacak, ilacı yapılacak, yonca ekilecek, traktöre mazot alınacak, çocuğa giysi alınacak, elektrik alınacak, güğüm değiştirilecek, süt sağım ünitesi değiştirilecek. Bunlar yapılabilir mi?

Değerli arkadaşlarım, Türk üreticisi gerçekten Avrupa standartlarında, bugün kendine yapamadıklarını hayvanına yapıyor. Kendi için barınma… Evlerine girin… Ben daha önce anlatmıştım, vatandaşımız kendisi için yapamadığını hayvanı için yapıyor. Bir gün Ziraat Bankası yetkilileri geliyor, ahıra giriyor, ahırı beğenmiyor. Ürkütlü’de geçti bu. Abdullah Keleş amcam telaşlanıyor, bunlar kredi vermeyecek diye. Diyor ki Ziraat Bankası yetkililerine: “Efendim, müsaitseniz buyurun yukarı çıkalım.” “Ne yapacağız yukarıda?” diyorlar. Herhâlde ayran ikramı var, bal ikramı var zannediyorlar. “Değil, değil.” diyor. “Çünkü siz benim ahırı beğenmediniz, altının beton olmadığını söylediniz, camlarının küçük olduğunu söylediniz, tavanının badanasız olduğunu söylediniz. Siz kredi verecekseniz ben inekleri benim oturduğum yere çıkarırım, ben kendim ahıra inerim.” diyor.

Vatandaşımız üretmek istiyor. Bu şartlarda üretti. Onun için bu süt üreticisinin sorunlarına eğilmek zorundayız. Bunun için verdik bu araştırma önergesini.

Şu anda bakın, daha dün 40 kuruşa verdiği arpayı köylümüz bugün 75 kuruştan, 80 kuruştan almak zorunda kaldı. “Faizler düştü.” diyeceksiniz. Düştü evet, biliyoruz, faizler düştü, teşekkür ederiz ama faizlerin düşmesine rağmen bu üreticimizin eli hamur karnı aç yine. Neden? Çünkü girdiler çok pahalı. Dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor şu anda Türk çiftçisi, dünyanın en pahalı gübresini kullanıyor şu anda Türk çiftçisi, dünyanın en pahalı ilacını kullanıyor şu anda Türk çiftçisi. E bunu görelim değerli arkadaşlarım, bunlar araştırılsın, bir çözüm üretelim diyoruz, kooperatiflerimizi güçlendirelim diyoruz. Süt Konseyi var. Süt Konseyi, okul sütünü sekiz yıldır… Biraz sonra yine aynı kardeşim çıkacak, okul sütünden bahsedecek belki ama sekiz yıldır okul sütünü yapamadınız. Kendiniz yorumlayın, son ayda kaç litre süt içtiniz?

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür. Kültürün temeli de beslenmedir. Beslenmede de hayvansal proteinler birinci önceliktir. Her yaşta, her kiloda süte ihtiyacı var bu canlı vücudun. Süte ihtiyaç var. Süt içen beyinler zekidir, süt içen beyinler üretendir. Ne diyor Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk? “Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar önce hassasiyetlerini, daha sonra istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.” diyor. Benim üreticim çalışıyor, yoruluyor, üretiyor ama biz onun ürününe sahip çıkmıyoruz.

Burdur bölgesinde şu anda yaklaşık 200’ün üzerinde kooperatifimiz var. Toplu sağım merkezleri yapıldı, her biri 70 bin, 80 bin, 60 bin dolaylarında bir rakama mal oldu. Niçin bu? İnsanlarımızı sağlıklı sütle buluşturmak için. Bu kadar özveriye rağmen, bu yapılanlara rağmen, süt üreticisi eli hamur karnı aç kalıyorsa bu emeklere yazık demektir; teknolojiye yazık, veteriner hekimlik hizmetlerine yazık, Bakanlığın ayırdığı ödeneğe yazık. Gelecek yıl vatandaşımızın bu inekçilikten vazgeçmemesi için, bu fabrikaların kapanmaması için… Bu fabrikalar süt fabrikası. Bunlar, bu fabrikalar, bu inekler, samanı alır, otu alır, yemi alır, kandan ve etten bu doğal gıdayı ayırır, bize süt verir. Bunun adı süttür. Bunun kaynağı, ottur, samandır, yemdir ama bu girdiler olağanüstü fiyatlarla alınıp satılmaktadır şu anda. Onun için, bu araştırma önergemizin sizlerin oylarıyla kabul edilmesini istiyoruz.

Bakanlık şöyle bir sistem geliştirdi değerli arkadaşlarım: “Dahilde işleme rejimi” adı altında 13 bin ton süt tozu ithalatı yapıyor her yıl. Ne kadar yanlış. Ki, siz süt tozuna destek veriyorsunuz “Kullanılmayan sütler daha korunaklı hâle getirilsin, vatandaş sütle buluşsun.” diye ama buna rağmen yurt dışından süt tozu alıyorsunuz. Bakanlığı, bu yanlışlıktan bir an önce dönmesi için uyarıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, girdilerden saman şu anda 30-35 kuruş, pancar küspesi 50 kuruş. Pancar küspesi… İlinde şeker fabrikası olan arkadaşlarıma, bir küspe çukuruna gitmesini tavsiye ederim, küspe çukuruna. O küspe çukurunda öyle kavgalar oluyor ki sıra için, 1 ton küspe almak için… Şu anda, Burdur’da, 400 tane, o 50 milyarlık, 70 milyarlık araçlarımız küspe kuyruğunda bekliyor. Pancara kota getirdik, üretim azlığı var. Hâlbuki pancar bizim her şeyimizdi, sütü üretiyordu, eti üretiyordu, yumurtayı üretiyordu, bir beslenme kaynağıydı ama onu ihmal ettik. Küspe kuyruğunda her gün, bir araç en az üç dört gün bekliyor, dört günde bir sıra geliyor. Küspenin tonu 50 bin lira olmuş. Onun için, buraya da bir eğilmenizde fayda var diyorum.

Bu feryat sadece Burdur yöresinden değil, Trakya’dan, Ege’den, Akdeniz’den, İç Anadolu’dan, Marmara’dan geliyor. Çünkü bu bölgelerde artık entansif hayvancılık yapılıyor. Trakya bölgesi sütün en güzelini üretiyor ama Trakya üreticileri şunu sesleniyor, Burdur üreticileri şunu sesleniyor: “1 litre süt, 1 litre suya eş değer.” Bu fiyat yakışıyor mu? Şurada 25 kuruştan çay içiyorsunuz. 25 kuruş çay, 60 gram. Litresi kaç liraya geliyor? 5 bin liraya geliyor. Sütün litresi 70 kuruş. Satış maliyeti 2 lira, 1 lira 95 kuruş. Aradaki makas da çok açıldı. Aradaki makasın bir an önce kapatılması gerekiyor. Onun için bu araştırma önergesinin kabul edilmesi yönünde desteklerinizi bekliyorum.

Bakın, değerli arkadaşlarım, Burdur günde 800 ton süt üretiyor, 800 ton. Bu süt üretimini yaparken ineğin ağzından giren yemden KDV ödüyor, inek memesinden çıkan sütten KDV ödüyor, mazottan KDV ödüyor. Şimdi, çıkıyor burada iktidar sözcülerimiz “Şu kadar destek verdik, suni tohumlamaya bunu verdik, yeme bunu verdik, gübreye bunu verdik.” diyor ama alınanları hiç konuşmuyor, alınanlar konuşulmuyor. İneklerin sütünden yüzde 6’dan KDV kaç lira alındı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Yılda Türk çiftçisinden en az 15 milyar dolar devletimiz gelir ve getiri sağlıyor ama Türk çiftçisine bunun ancak 5’le 6 milyar dolarını verebiliyoruz. Biz gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden az olmamak üzere bir kanun yaptık, tarım ve hayvancılık desteklenecek diye ama onda da aldığınız o yetkiyi yine kullanmıyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Avrupa Birliği ülkeleri en az yüzde 2’yle bu işi çözmüş.” Ama benim ülkemde kanun yaptık, gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 1’i ama bu yüzde 1’ini çok görüyorsunuz, yüzde 0,49’la tarım ve hayvancılığı geliştirmek istiyorsunuz. Bununla bu iş olmaz, Bakanlık sınıfta kalır.

Süt üreticilerinin sesine kulak verilmesini sizlerden talep ediyor, yüce Meclisi tekrar saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.

Aleyhinde Bursa Milletvekili Ali Koyuncu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Koyuncu.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin süt ve süt sektörüyle ilgili Meclis araştırması açılmasıyla ilgili vermiş olduğu önergenin aleyhi hakkında, hususunda AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla, dostlukla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, verilen bu araştırma önergesini okudum. Yukarından aşağı, aşağıdan yukarı, sağdan sola, soldan sağa okuduğumda baktım, gördüm ki bu önergenin gerekçeleri gerçekten acaba… Hayretler içerisinde kaldım, dedim ki: Akşam yatılmış, sabahleyin de kalkılmış, gece de bir rüya görülmüş, bu rüyada verilen rakamlar çerçevesinde arkadaşlarımız bir önerge hazırlamışlar ve gerekçelerini de ortaya koymuşlar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu gerekçedeki rakamlara baktığımızda gerçekten bunların nereden alındığını, hangi verilerden alındığını ben merak ettim. Ama dedim ya az önce, yukarıdan aşağı, aşağıdan yukarı, sağdan sola, soldan sağa baktım, okudum, araştırdım, dedim ki: Bu arkadaşlarımız, aynen eski alışkanlıkları çerçevesi içerisinde, karalama, yaralama anlayışı içerisinde akşam yatmışlar, gece bir rüya görmüşler, bu rüya çerçevesinde de…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Bakın, verilen önergenin tarihi 2009.

ALİ KOYUNCU (Devamla) – Ramazan Bey, ben sizi dinledim.

Bu rüya çerçevesinde de bu önergeyi vermişler.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – 2009’da verildi önerge.

ALİ KOYUNCU (Devamla) – Şimdi, buradan bizleri televizyonları başında izleyen hem Türk çiftçilerine hem de yüce Meclisimize doğru bilgileri, Türkiye Cumhuriyetinin bir milletvekili olarak, hem de bu sektörün içerisinden gelen bir milletvekili olarak ahirete bırakmayacağız. Burada da bunları söylememiz gerekiyor.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Mazot kaç para, mazot? Mazot fiyatlarından bahset!

ALİ KOYUNCU (Devamla) – Şimdi bakıyoruz, değerli kardeşlerim…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Mazot kaç para?

ALİ KOYUNCU (Devamla) – Önergeniz burada kardeşim! Okuma yazma biliyorsunuz, tabii ki buraya geldiniz, açın okuyun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Önerge tarihi 2009.

ALİ KOYUNCU (Devamla) – Verdiğiniz önergeden bahsediyorum. Doğru bilgileri de burada söyleyeceğiz, söyleyeceğiz.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Söyle, mazotun fiyatını söyle.

ALİ KOYUNCU (Devamla) – Şimdi diyorsunuz ki: Türkiye'de…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Kaç para olduğunu söyle.

ALİ KOYUNCU (Devamla) – … değerli kardeşlerim, 13,5 milyon ton süt üretimi var diyoruz. Gerçekten bu böyle mi? Hayır, yanlış.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Hayır, 2009 fiyatı…

ALİ KOYUNCU (Devamla) – Türkiye'de süt üretimi 12,5 milyon ton, 1 milyon ton da fazla söylemişsiniz.  Ama yani, şimdi siz burada fazla söylediniz diye popülist bir politika yaparak “Efendim, biz süt üretimini daha da çok artırdık.” mı diyelim? Hayır. Biz doğruları söyleyeceğiz, doğruları söyleyeceğiz. Bizim misyonumuz bu millete doğruları söylemek. Burada vermiş olduğunuz rakamları nereden aldınız, ben bunu bilemiyorum.

Değerli kardeşlerim, ayrıca, demişsiniz ki: “11 milyon 150 bin büyükbaş hayvan var.” demişsiniz. Hayır, öyle  değil. Türkiye'de 10 milyon 850 bin hayvan var. Ayrıca, yine diyorsunuz ki… Örgütlü üretici ve örgütsüz üreticiyle ilgili süt fiyatlarını söylüyorsunuz, 370 liradan bahsediyorsunuz eski parayla. Ya Allah’ın aşkına, bütün milletvekillerine, bütün herkese buradan sesleniyorum: Türkiye'nin neresinde eski parayla 370 bin liraya süt var? Niye bunları yalan yanlış burada yani eksik bilgilerle konuşuyoruz? Yok kardeşlerim, böyle bir uygulama yok, Türkiye'nin hiçbir yerinde 370 bin liraya süt satılmıyor.

Ayrıca yine diğer bir konu, Ulusal Süt Kayıt Sistemi kuruldu. Yani burada ben Ramazan Bey’den şunu beklerdim: Evet, Ulusal Süt Kayıt Sistemi kuruldu. Gerçekten, sizler bugüne kadar Türkiye'de olmayan ve gerçekten Avrupa Birliğine giriş süreci içerisinde kayıtlı sütün kota açısından ne kadar önem arz ettiğini burada açıklasaydınız, deseydiniz ki “Ey Hükûmet yetkilileri, Avrupa Birliğine AK PARTİ Hükûmetiyle birlikte süratli bir şekilde girilmesi noktasında çabalarınız var, gayretleriniz var. Türk halkı da bunu takdir ediyor ki size destek veriyor ama kayıtsız sütü kayıt altına alma noktasında ne yaptınız?” diye bana sorsaydı, o zaman yine ben, oturduğum yerden Ramazan Bey’i alkışlardım, ama bakın, ben söyleyeyim:

Değerli kardeşlerim, AK PARTİ Hükûmetine kadar, bu ülkenin ne kadar keçi sütü var, ne kadar inek sütü var, ne kadar manda sütü var, ne kadar büyükbaş hayvanın sütü var, bunları biliyor muydunuz? Yani bu ülkede koyunlar ne kadar süt veriyor, inekler ne kadar süt veriyor, bilinmiyordu. Ne zaman bilindi? Bizler geldik, Ulusal Süt Kayıt Sistemi’ni kurduk. Şu anda Türkiye’de bugüne kadar kurulmayan Ulusal Süt Kayıt Sistemi bizim Hükûmetimiz döneminde kurulmuştur.

Ramazan Bey, Burdur’da ne kadar süt üretildiğini, ne kadar koyun sütü, ne kadar keçi sütü, ne kadar manda sütü üretildiğini biliyor muydunuz? Bilmiyordunuz. Ulusal Süt Kayıt Sistemi çerçevesinde biz bunları gerçekleştirdik. Bunların takdir edilmesi gerekirken, maalesef konuşulmuyor.

Ayrıca, yine doğru bilinen bir yanlış var değerli kardeşlerim, doğru bilinen bir yanlış var. Temcit pilavı gibi, hayvancılıkla ilgili bir konu olduğunda bunları çıkıyorsunuz, söylüyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Efendim siz süt tozu ithalatı yapıyorsunuz.”

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Yapmadınız mı?

ALİ KOYUNCU (Devamla) – Ya, el insaf, elinizi vicdanınıza koyun…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Şu anda gelmiyor mu?

ALİ KOYUNCU (Devamla) – Değerli kardeşlerim, üçüncü dünya ülkelerine süt ürünleri ihracatı sizin aklınızın ucundan geçmezdi…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Almadınız mı?

ALİ KOYUNCU (Devamla) – …biz artık dünyaya süt ürünleri ihraç ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Onun içinde yüzde 19’luk bir vergi var. Bu yüzde 19’luk vergiden kurtulmak için, işte, Burdur’daki, Bursa’daki, Amasya’daki, Trakya’daki süt üreticisinin sütünü değerlendirip üçüncü dünya ülkelerine satmamız için ne kadar süt tozu ithal ediyoruz? Daha önceki hükûmetler döneminde de ithal edildi. Ne kadar? 25 bin ton. Kardeşim be, 25 bin ton sütün ne anlama geldiğini, 13,5 milyon tonda akıl, mantık, ilim, bilim kuralları çerçevesinde bir hesap edin. Niye kandırıyorsunuz bu insanları! Kandırmayın. Biz, yüzde 19’luk vergiden kurtulmak için, 25 bin ton süt tozu ithalatını, daha önceki hükûmetlerin yapmış oldukları gibi bu ithalata izin verdik. Neden? O yüzde 19’dan istifade etmek için.

Ayrıca, 25 bin tondan ne kadar süt tozu yapılıyor? 2.500 ton. Bu süt piyasasında ne anlama gelir? Hiçbir anlama gelmez değerli kardeşlerim.

Ayrıca, yine burada bakın sizin yazdıklarınızdan ve verdiğiniz önergeden bahsediyorum. Diyorsunuz ki: SEK sütün özelleştirilmesi…

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Atma Ali atma, din kardeşiyiz!

ALİ KOYUNCU (Devamla) – SEK süt bizim dönemimizde mi özelleşti?

Değerli kardeşlerim, okuduysanız, eksik bilgiler var burada. SEK süt 1997 yılında özelleşmiştir. Bu bilgiyi de buradan, doğru bilgiyi de değerli kardeşlerim sizlerle paylaşmak istedim.

Ayrıca, burada Ramazan Bey yine söylerken şunu söyledi: İşte köylü bir amca Ziraat Bankasına gitmiş de kredi bilmem ne falan alamamış… Bakın, onlar sizin dönemlerinizdeydi. Eskiden salavat getirerek Ziraat Bankasının kapısından içeriye sağ ayakla girilirdi sol ayakla çıkılırdı, şimdi Ziraat Bankasının yetkilileri köylere gidiyor, sizin damlarınıza geliyor, evlerinize geliyor. Sıfır faizli krediyi verdik, sıfır faizli! Ama bunu rüyanızda görmediniz değil mi? Ama biz gerçekleştirdik, gerçekleştirdik değerli kardeşlerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bizden önce hayvancılığa verilen destekleme miktarı ne kadardı? Ne kadardı? Ne kadardı değerli kardeşlerim? 83 milyon destekleme verilirken bugün ne kadar veriliyor? Ne kadar veriliyor? Söylüyorum ne kadar verildiğini…

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Atma, atma!

ALİ KOYUNCU (Devamla) – Ne atması be kardeşim! Okuma yazma biliyorsan al oku hayvancılığa verilen desteklemeyi.

1 katrilyon 251 trilyon lira veriliyor. 83 trilyon lira mı eski parayla büyük, 1 katrilyon 250 trilyon lira mı büyük? Tabii ki bunu insanlar biliyor, görüyor ve çıkıyorsunuz diyorsunuz ki: Efendim, bu ülkenin ete ihtiyacı var, bu ülkenin süte ihtiyacı var. Ya, bu ülkenin bugüne kadar AK PARTİ İktidarı döneminde, sekiz yıl içerisinde nüfusu arttı mı, artmadı mı? Şimdi gelin hesabı beraber yapalım. Sizin anlayacağınız dilden ve halkımızın anlayacağı dilden konuşuyorum. Siz de anlayacaksınız. Beni dinleyin, şimdi bir hesap yapacağız sizinle beraber. Şimdi, bu ülkenin nüfusu arttı mı sekiz yıl boyunca? Arttı.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hile yaptınız, hile, nüfusu 73 milyondan 70 milyona düşürdünüz.

ALİ KOYUNCU (Devamla) – Peki, bu ülkeye gelen turist sayısı arttı mı? 8-9 milyondu turist sayısı, 30 milyona çıktı mı? Çıktı. Millî gelir arttı mı?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Angus sayısı arttı mı? Angusu söyleyin, angusu!

ALİ KOYUNCU (Devamla) – Angus boğasından mı bahsediyorsun?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Angus geldi mi, gelmedi mi?

ALİ KOYUNCU (Devamla) – Sen veteriner…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayın Sayın Koyuncu.

ALİ KOYUNCU (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

10 milyondan, 9 milyondan… 30 milyon turist bu ülkeye gelmiş. Bunlar ne yediler? Ağaç mı yediler? Dağ, taş mı yediler? Bunlar et yemediler mi, süt içmediler mi? Ayrıca, bu ülkenin millî geliri 2002 yılından 2010 yılına kadar 2 bin dolarlar seviyesinden 11 bin dolarlara çıkmış mı? Şimdi ilim, bilim kuralları çerçevesinde, bir ülkede millî gelir arttığında, insanlar tahıldan ete dönerler, et ve süt tüketimi olur. Ya, bir tane vatandaş gördünüz mü yabancısıyla yerlisiyle “Ben et bulamadım, et arıyorum; ben süt bulamadım, süt arıyorum” diyen? Ya, bırakın bu karamsarlıkları.

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Alacak hâli mi kaldı ya? Millette para mı var?

ALİ KOYUNCU (Devamla) – Gelin, hep birlikte bu ülkede gülleri açtıralım. Herkesin de bu güllerden koklamasını sağlayalım. Çiftçiye de koklatalım, diğer vatandaşlarımıza da bu gülleri koklatalım.

Ramazan Bey, geçen konuşmamda şunu söylemiştim değerli kardeşim: Sıfır faizli hayvancılık kredisinden yararlandıralım demiştim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Koyuncu.

ALİ KOYUNCU (Devamla) – 2’sinde Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bir genelge çıkarttı hayvan işletmeleriyle, damlarla ilgili, haberin var mı? Onu oku. Okumadıysan da ben yine size göstereyim. Hayvancılık damlarıyla ilgili bir genelge. Biz kolaylaştırıyoruz, zorlaştırmıyoruz değerli kardeşlerim.

Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Başkanım, sizlere de teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Koyuncu.

Sayın İnan, buyurun.

MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Ali Bey’i heyecanla izledik. Kendisi de herhâlde söylediklerine inanmıyor, öyle zannediyorum ama…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, grup önerileri üzerinde sayın milletvekillerine 60’ıncı maddeyi uygulamanız yersiz efendim.

BAŞKAN – Efendim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, şu anda grup önerisi…

BAŞKAN – Şimdi bir uygulamaya geçtim Sayın Elitaş.

Buyurunuz Sayın İnan.

MÜMİN İNAN (Niğde) – Efendim, teşekkür ediyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, ben o uygulama hakkında konuşuyorum.

BAŞKAN – Efendim, 60’a göre herkesin söz hakkı her zaman vardır. Bunu Grup Başkan Vekili olarak en iyi sizin bilmeniz lazım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, grup önerileri konuşulurken 60’ıncı maddeye göre söz verilmez Sayın Başkanım. Yeni bir uygulama mı?

BAŞKAN – Öyle bir sınırlama ben okumadım efendim.

Buyurunuz Sayın İnan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olur efendim? Kanunlar ve Kararlardan sorun.

MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Yaklaşık üç yıl önce Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de süt üreticilerinin sorunlarıyla ilgili, hayvancılık sorunlarıyla ilgili çeşitli defalar bu konuları gündeme getirmemize rağmen, maalesef, Hükûmet, bu konuların sorun olarak varlığını kabul etmediği için bugüne kadar görüşülmedi. Yaklaşık üç yıl önce yine süt üreticileriyle ilgili öğrencilerimize ve askerlerimize süt dağıtımı ve sütçülerin desteklenmesi konusunda önerilerimiz olmuştu. Dolayısıyla süt inekçiliğine sahip çıkarsak damızlığa da sahip çıkarız, et üretimine de sahip çıkarız düşüncesiyle bu önergeleri getirmiştik ama gelinen noktada Türkiye, maalesef kurbanlık et ithal eder hâle geldi. Bu sorun değil de nedir?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnan.

Önerinin lehinde Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu.

Buyurunuz Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken, önergeye “Rüya mahsulü.” diyen Sayın Ali Koyuncu ve İktidarın rüya gördüğünü ifade etmek istiyorum ve Sayın Ali Koyuncu burada ahkâm kesti ama ben hafta sonu Bursa’da ve Yalova’daydım, oradaki süt üreticilerinin ağladığını sizlere ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu grup önerisi süt ve süt ürünleri üreticilerimizin içinde bulunduğu sorunları gündeme getirmek için fevkalade önemlidir. Yandaş medya organları vasıtasıyla topluma pembe hayaller satan AKP İktidarının tarım ve hayvancılığımızı getirdiği noktayı bu önergeler vesilesiyle bir kez daha önünüze getirmek, dikkatinize sunmak istiyorum. AKP sözcülerinin ballandıra ballandıra anlattığı  “Şunu yaptık, bunu yaptık, şu desteği verdik, bu desteği verdik, krediyi artırdık, faizi indirdik.” sözlerini bugüne kadar çok duyduk, çok! Biliyoruz ki sözcüler bugün de aynı şeyleri tekrar edecekler ve ettiler. Milletimizin de üreticimizin de çiftçimizin de bu sözlere karnı tok. Neden? Çünkü mal meydanda! Nasıl? Bu ülkede bugün borçsuz bir çiftçiyi bulmanız mümkün değil.

Değerli milletvekilleri, hayvancılığımızın bu noktada olmasının en temel sebeplerinden bir tanesi, süt ve süt ürünlerinin yıllardır para etmemesindendir. Bakın, tüm dünyada süt besiciliğindeki ölçü şudur: 1 litre süt 2 kilogram yem alabilmelidir. Oysa ülkemizde yem fiyatları 2002 yılından bugüne kadar üç defa artmıştır, 13 liradan 39 liraya çıkmıştır. Bugün 1 litre süt sadece 600 gram yem alabilmektedir. Biraz önce de ifade ettiğim gibi, AKP sözcüleri ne derse desin, rakamlar üreticilerimizin iflasını bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekilleri, geçen sekiz yılda yem ve ilaç gibi girdi fiyatlarının inanılmaz artışına rağmen süt fiyatının yedi yıl boyunca artmaması besiciliği, dolayısıyla hayvancılığımızı olumsuz etkilemiştir. Özellikle 2006, 2007, 2008 yıllarında 35 kuruşa kadar düşen süt fiyatı sonucunda süt üreticileri üretim maliyetlerini karşılayamamışlar, bankalara ve birliklere borçlanmışlardır. Nihayetinde başka çıkış yolu bulamadıkları için damızlık hayvanlarını kesimhanelere göndermişlerdir. İşte bu süreçte özellikle orta çaplı süt işletmeleri bir bir iflas ederek kapanmıştır. Bu ise hayvan varlığımızın azalmasının en önemli nedenlerinden bir tanesidir.

Değerli milletvekilleri, hayvan varlığımızın azalmasında diğer önemli bir neden de Hükûmetin uyguladığı yanlış teşvik politikalarıdır. AKP, hayvancılığı terörü önleme aracı olarak görmüş, bu sebeple hayvancılık teşvikini güneydoğuyla ilgili sınırlı tutmuştur. Oysa bunun yanlış olduğunu, bu teşvikin ülkemizin her bölgesine yayılması gerektiğini Milliyetçi Hareket Partisi olarak defalarca ifade etmemize rağmen, her zaman olduğu gibi İktidar “Dediğim dedik, çaldığım düdük.” anlayışıyla hayvancılığı teröre maalesef kurban etmiştir.

Hükûmetin hayvancılık desteğini güneydoğuya vermesi ile ülkemizin önemli hayvancılık merkezlerinden Kastamonu’muzda hayvancılık büyük darbe almıştır. Hükûmetin bu yanlış kararı İç Anadolu’dan Karadeniz’e, Ege’den Trakya’ya bütün hayvancılığımızı vurmuş ve bitirmiştir.

Değerli milletvekilleri, süt üreticilerimizi tedirgin eden, süt besiciliğinden vazgeçme noktasına getiren AKP’nin diğer bir yanlış kararı ise süt ve süt ürünleri ithalatına izin vermesidir. 

Ekim ayında alınan bir Bakanlar Kurulu kararıyla 4.500 ton süt, krema ve tereyağı için ithalat izni verilmiştir. Verilen izin toplamda küçük gibi görülse de “Bu ithalatın, ette olduğu gibi arkası gelecek midir?” sorusunu gündeme getirmektedir.

AKP’nin mevcut sabıkaları nedeniyle akla gelen başka bir soru da “Bu ithalat izniyle kimlerin çıkar sağlayacağı?” sorusudur. AKP İktidarı, bir yandan tarım ve hayvancılığa verdiği destek, yaptığı yatırımlar ve teşvik politikalarıyla övünürken, diğer yandan etten sonra süt ve süt ürünlerine de ithalat kapısını açmıştır. Yani her konuda yaptığı gibi bu konuda da kendi çiftçisini, kendi köylüsünü, kendi besicisini ithalatla vurmuştur. Neticede, İktidarın geçen sekiz yılda yürüttüğü yanlış tarım politikaları sonucunda tarım ürünleri ithalatı yıllık 3 milyar dolardan 11 milyar dolara çıkmıştır. Böylece, her yıl fazladan 8 milyar dolar AKP tarafından yabancı çiftçinin cebine aktarılmıştır. Özellikle tarımda her şeyi ithal eder hâle gelen ülkemizde insanımız eti gramla yiyemez konuma gelirken, Uruguay’dan ithal edilen anguslara maalesef muhtaç edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, taa 2001 yılında bugünleri görerek “Anadolu alacası” adıyla yerli hayvan ırkımızı üretme çabalarını başlatan Milliyetçi Hareket Partisi ve o dönemin Milliyetçi Hareket Partili Tarım Bakanının hakkını da teslim etmemiz gerekiyor. Yerli ırklarımızı ıslah çalışmaları nedeniyle o gün bizi hayvancılık üzerinden ırkçılık yapmakla suçlayan zihniyet ile bugün yerli hayvan ırkımızı yok olma noktasına getiren ve angus ithal eden zihniyet aynı zihniyettir. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Hükûmet hayvancılık politikasını başından itibaren yanlış yürütmüştür. “Ette şunu yaptık, sütte şunu yaptık, hayvancılığa şu yenilikleri getirdik.” diyerek hem toplumu kandırmış hem de kendisini aldatmıştır. Aslında, tarım ve hayvancılığımıza yenilikler Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon döneminde getirilmiştir. Şayet Hükûmetin dediği gibi olsaydı bugün et ithalatı yapılır mıydı? Bugün, süt ve süt ürünleri ithalatı yapılır mıydı? Hayvan varlığımız küçükbaşta yüzde 70, büyükbaşta ise yüzde 40 azalır mıydı?

Bakın, Sayın Bakan -maalesef burada yok-  koca ülkenin tarım politikalarını ve Tarım Bakanlığını yönetmek belediye veteriner müdürlüğü yapmaya benzemiyor. Etin kilosunun 40 liraya çıktığı, küçükbaş hayvan varlığının yüzde 70, büyükbaş hayvan varlığının yüzde 40 azaldığı, kurban ibadeti için bile ne idiği belirsiz hayvanların ithal edildiği bir ülkede istifa etmek için daha neyi bekliyorsunuz, neyi?

Bakın, Sayın Tarım Bakanı, hayvancılığın teröre kurban edildiği, tarımsal ithalat yoluyla yedi yılda 56 milyar doların yabancı çiftçinin cebine konulduğu, 1 litre sütün sadece 600 gram yem alabildiği, bu nedenle besicilerin iflas ettiği, süt hayvanlarının mezbahalara gönderildiği bir ülkede Tarım Bakanının yapması gereken tek şey istifadır. İstifa edin. Bu ülkenin tarımına, bu ülkenin hayvancılığına verdiğiniz zarar artık yeter. Başarısızlığınızı kabul edin, istifa edin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Tarım Bakanını görevden alma konusunda tecrübeli olan ve son günlerde görevden alma mekanizmasını fazlasıyla işleten Sayın Başbakanımıza sesleniyorum: Ülke tarım ve hayvancılığını batıran, görevinde son derece başarısız olan Tarım Bakanınızı da paşa paşa görevden alın.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.

Sayın Tütüncü…

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yani Sayın Ali Koyuncu’nun açıklamalarını hayretle izledik. Yani Sayın Ramazan Kerim Özkan aslında önerge tarihi 12 Şubat 2009 tarihteki rakamları kullandı. Kaldı ki bu rakamlar süt üretimini ve hayvan sayısını olduğundan daha yüksek gösteriyordu, olduğundan daha az göstermiyor. Buna rağmen Sayın Koyuncu’nun böylesine celallenmesini doğrusu yadırgadığımızı ifade etmeliyim.

Türkiye’de tabii ki nüfus artıyor, artacak; tabii ki turist sayısı artıyor, artacak. Gelir dağılımındaki adaletsizlik derinleşmekle birlikte, artacak, talep artacak. Talebi karşılayacak üretimi niye yapamadınız kardeşim? Burada hayvan sayısını azaltıyorsunuz. Yani böyle bir şey olabilir mi ve burada nasıl böyle bir savunma yapılabilir, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz.

Angus

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tütüncü.

Aleyhte Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk…(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Ertürk.

AHMET ERTÜRK (Aydın) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin süt ve süt sektörünün, süt üreticilerinin sorunlarıyla, problemleriyle ilgili vermiş olduğu önergenin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve bizi izleyen değerli üreticilerimize, ürettiği ürünlerle bizi besleyen, doyuran değerli çiftçilerimize de saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum ve onların sorunlarıyla dertlenen, onların dertlerine çözüm ve çare bulmak için sekiz yıldan bu yana çaba harcayan, gayret eden bir Hükûmetin de ve o Hükûmetin mensup olduğu partinin bir üyesi olarak da ülkemizin güzel geleceği için, Türkiye’mizin, Türk tarımının hak ettiği ve layık olduğu onurlu ve saygın yere taşınması için çaba harcayan, gayret eden başta Hükûmetimizin Değerli Bakanı ve milletvekilleri olarak da çıkardığımız güzel yasalarla Türk tarımını olması gereken yere taşıma uğraşı içerisindeyiz.

Elbette sorunlarımız vardır, elbette problemlerimiz vardır, elbette dertlerimiz vardır ancak bu dertleri ve bu problemleri çözebilecek irademiz de vardır. Onun için insanlarımız, üreticilerimiz, çiftçilerimiz hak ettiği fırsatları ve imkânları bulmaktadırlar fakat burada muhalefet partisine mensup milletvekillerimiz elbette kendilerine göre bir tavır ve duruş içerisindedirler. İşte, kurban senaryoları vardı. “Kurban’da kurbanlık hayvan bulunamayacak.” deniliyordu. Bakınız bunların hepsi bitti gitti. Kurban Bayramı’mızı hep beraber idrak ettik ve hiçbir vatandaşımız da, kurban kesme ihtiyacı duyan, kurban kesme yükümlülüğünü kendisinde hisseden hiçbir vatandaşımız “Ben kurbanlık bulamadım.” demedi. Onun için ülkemizde muayyen zamanlarda, bilhassa bu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde yaylalardan kaynaklanan, yaylaların üretime açılmasının yasaklanmasından kaynaklanan sorunlardan ötürü bazı sıkıntılarımız olabilir. Türkiye bazen ithal eder bazen de ihraç eder. Ama çok şükür Türk hayvancılığı aslında bugünlerde en iyi noktadadır. Bunu böyle karamsar bir şekilde, kötümser bir şekilde “Hayvancılık öldü, bitti gitti.” demek abesle iştigaldir.

Burada değerli milletvekilimiz dedi ki: “Yem fiyatları çok yüksek.” Değerli arkadaşlarım, yemin içeriğindeki ham madde nedir? Buğdaydır, elbette buğday fiyatlarının yüksek olmasını istemez miyiz? Kepektir, arpadır, razmoldur, küspedir. Ayçiçeği fiyatlarının yüksek olmasını istemez miyiz? Pamuk fiyatlarının yüksek olmasını istemez miyiz? Mısır fiyatlarının yüksek olmasını istemez miyiz? Onları üreten kimlerdir? Onları üreten de çiftçilerdir. Aynı çiftçiler hem buğday üreticisidir hem de süt üreticisidir. Aynı çiftçi hem ayçiçeği üreticisidir hem de hayvancılık yapan bir insanımızdır, pamuk üreten bir çiftçimizdir, hem bitkisel üretim yapmaktadır hem de hayvancılık yapmaktadır. Onun için “Yem fiyatları çok yüksek, bu yüksek fiyatlarla üretim yapılmaz, yazıktır, günahtır.” sözlerini söylemek, o yemin içeriğini üreten, buğdayı üreten, mısırı üreten, ayçiçeğini üreten, pamuğu üreten çiftçilerimizin ürünlerini ucuz fiyata satmalarını istemek demektir. Burada yapılması gereken iş, maliyetlerin, bu girdilerin arttırılmasında fırsatları, imkânları lehe çevirmektir. Ne yapıyor Hükûmetimiz? İşte, mazot desteği, gübre desteği, yem bitkileri desteği, silajlık mısır desteği, yonca eken insanlarımıza yonca desteği, yem bitkileri, yem bitkilerinden hayvan pancarı ekenlere, tritikale ekenlere yem bitkileri desteği, dekar başına vermek suretiyle, girdileri düşürmeye çalışıyor.

Gene kendileri de söylüyorlar. 40 lira litre başına süt yani 0,40 kuruş büyükbaş hayvanlarımızın sütlerinde ve küçükbaşlarımızın sütlerinde de 10 kuruş yani 100 lira destekleme verilmektedir. Keza, hayvan başına desteklemeler süt hayvancılığında, mandada, büyükbaşta 225 lira destekleme verilmektedir. Eğer çiftçimiz bir örgüt içerisindeyse, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğine, üretici birliğine, HAYKOOP’a, hayvan yetiştiricileri birliğine, KÖY-KOOP’a yani bir örgüt disiplini içerisinde üretimini sürdürüyorsa... Damızlık Yetiştiricileri Birliğinde mesela 50 lira hayvan başına ek destek verilmektedir.

Ayrıca, değerli arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; suni tohumlamadan doğan buzağıya... Bakın, ırkımızın iyileştirilmesi, daha çok süt veren, daha çok et alabildiğimiz hayvan ırkının geliştirilebilmesi için de suni tohumlamayı Hükûmetimiz önemsemekte ve suni tohumlamadan doğan buzağıya da buzağı başına 60 lira destek vermektedir. Hayvanımız ikiz doğurduğu takdirde 2 tane 60 lira, üçüz doğurduğu takdirde 3 tane 60 lira destek almaktadır çiftçimiz.

Değerli arkadaşlarım, onun için, bugün süt fiyatlarının makul noktaya gelmesinde, üreten insanlarımızın ürettiğini hak ettiği fiyattan satabilmesinde yapılan bazı çalışmalar vardır. İşte, bunlardan birisi okul sütü projesi, bir tanesi süt regülasyon desteği, bir tanesi ihracat desteği. Süt ve ürünlerinin ihracatında fırsatları ve imkânları iyi değerlendiren sanayicilerimize eğer üretim imkânları kısıtlıysa yüzde 50 hibe destek vermek suretiyle süt ürünlerini ambalajlayan, paketleyen, işleyen müteşebbislerimize, kurum ve kuruluşlarımıza, kooperatiflerimize yüzde 50... Bu faizli falan değil, hibe destek bu. Yani vatandaşımız 400 bin liralık bir yatırım yapıyorsa, bunun 200 bin lirasını Hükûmetimiz, devletimiz, sen üretilen bir ürünü değerlendirmek için bir ambalajlama, bir paketleme, bir üretim tesisi kuruyorsun, ben de sana bu yaptığın işi yüzde 50, hibeyle, yaptığın masrafın veya bedelin yüzde 50’sini ödemek suretiyle destek oluyorum demektedir. Bütün bunları yok farz etmek niye? Anlamak mümkün değil. Eğer insanlarımız…

Tabii, buradan, konuşmacıların sözleri, konuşmacıların hitapları, anlattıkları meseleleri dinleyen insanlarımız hayretle bizlere de söylüyorlar: “Ya bu kadar, böyle bir zamanda, geçmiş yıllarda sıkıntı olmuştur ama şimdi hiçbir sıkıntı yok.” Kuraklık oldu mesela üç sene önce. Elbette kuraklıkta çiftçilerimiz sıkıntılar yaşadılar. Süt ürünlerinde bir ara fiyatlar aşağı düştü. İlkbahar gelmesiyle, baharda hayvanların yeşil ot yemesiyle, havaların çok ılık gitmesiyle bir anda süt üretiminde büyük bir artış oldu. Orada bir, bir iki aylık gecikmemiz oldu. Hemen arkasından süt regülasyon kanunu çıkardık, Ulusal Süt Konseyini kurduk, hemen tedbirleri aldık ve bakınız iki yıldan bu tarafa artık böyle bir sorun yaşamıyoruz. İki yıldan bu tarafa süt üreticilerimiz ürettikleri sütleri eder fiyattan satıyorlar. Besicilerimiz, besledikleri hayvanları eder fiyattan satıyorlar.

Üreticimizin kazanmasını istemiyor muyuz ki böyle, burada, süt hayvancılığının sorunları… Elbette sorunlarımız varsa konuşalım ama şu anda pik noktaya gelmiş, üreten insanların ürettiklerini en iyi fiyattan satabildikleri bir durumda, bizim tüketici insanlarımız “Ben pahalı et yiyorum, pahalı peynir yiyorum.” derken, onları konuşmamız gerekirken, üreten insanların ürettiklerinin hak ettikleri fiyatta olmadığını söylemek, gerçekten abesle iştigaldir.

Sayın milletvekilleri, sıfır faizli krediyle yoğun bir talep oldu Ziraat Bankamıza ve tarım kredi kooperatiflerimize. Tabii, insanlarımız hayvancılık yapmak istiyor. Neden? Neden insanlar hayvancılık yapmak için bankaya ve tarım kredi kooperatiflerine gidiyor? Para kazanıyor çünkü. Para kazanılan bir iş yapmak istiyor insanlar. Şimdi para kazanılan bir işi, bu insanlar para kazanmıyor… Peki, geri zekâlı mı bu insanlar, aptal mı bu insanlar, ahır kurmak için, işletme kurmak için Ziraat Bankasına, tarım kredi kooperatifine gidiyor? Hükûmetimiz desteklemek için sıfır faizli, yedi yıl vadeli -yedi yıl vadeli, sıfır faizli- iki yıl ödemesiz, beş yılda ödenecek şekilde hayvancılık desteklemeleri çıkarıyor. Çünkü neden? Daha çok üreten bir Türkiye olması lazım. Çünkü Türkiye’nin protein açığı yaşamaması lazım. Türkiye’nin ürettiğini, ihtiyacından fazla ürettiğini de yurt dışına satabilecek bir duruşu var. Bugün komşularıyla sorunlarını tüketmiş, dünyanın istikrar, Orta Doğu’nun ılıman, sakin ülkesi olan güzel vatanımızın ürettiği ürünleri -işte demin narenciye konuşuldu, diğer muhalefet partimizin verdiği önergeyle- Türkiye bugün zeytinyağında, incirde, fındıkta, kayısıda, pek çok üründe yurt dışına ihracat yapmak suretiyle hem üreten insanlarımızın ürettiklerinin hak ettiği fiyatlara gelmesine hem de ülkemizin ihracattan kazanımlar sağlamasına gayret etmektedir. Sorunlarımız yok mudur? Vardır. Mesela benim ilimde de incirle ilgili sorunlarımız vardır. Neden vardır? O kadar aşırı bir sıcak yaşadık ki hiç yaşanmamış, son kırk elli yılın yaşanmamış bir sıcağını yaşadık. Her ürünün belli bir üretim iklim değeri vardır. Belli sıcaklarda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

AHMET ERTÜRK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tabii, belli sıcak iklim şartları olduğu zaman da hemen bu ürünler etkileniyor, işte ekşimtırak bir hâle geliyor, tadı bozuluyor. Ne yapıyoruz bununla ilgili? Hemen kurumlarımızı çağırıyoruz, ziraat odalarımızı, Tariş İncir Birliğini, borsalarımızı, ilgili bakanlarımızla buluşturarak burada çözüm ve çare bulmaya çalışıyoruz.

Sorunlar çözülmek için vardır ve insanlar bu sorunlarını çözmek için çaba ve gayret harcarlarken elbette biz milletvekilleri de yasama organı olarak burada bunları çözmek için çaba harcıyoruz. Mesela en son bir kanun çıkardık, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu. Bu 11/6/2010 tarihli 5996 sayılı Kanun’un 11’inci maddesinde hayvancılık işletmeleri için çok büyük kolaylıklar getirdik. Yani üreten insanlarımız için her türlü fırsat ve çare vardır.

Ben bu duygularımla yüce heyetinizi ve bizi dinleyen, ürettiği ürünlerle bizi besleyen değerli çiftçilerimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ertürk.

III.-YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Oylamaya geçmeden önce yoklama talebi vardır.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Diren, Sayın Tütüncü, Sayın Bayram Meral, Sayın Oksal, Sayın Güvel, Sayın Aydoğan, Sayın Çöllü, Sayın Güner, Sayın Öztürk, Sayın Coşkuner, Sayın Özkan, Sayın Ünlütepe, Sayın Özyürek, Sayın Hacaloğlu, Sayın Arat, Sayın Günday, Sayın Erbatur, Sayın Anadol, Sayın Arifağaoğlu.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- (10/327, 10/340, 10/456) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 30/11/2010 Salı günkü birleşiminde birleştirilerek yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Önergeler (Devam)

2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, (2/444) esas numaralı  Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/241) 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

21.04.2009 tarih ve 2/444 esas numarası ile Başkanlığınıza gelen ve tarafımdan verilen “4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” ile ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 37. maddesine göre işlem yapılması için gereğinin yapılmasını bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Şevket Köse

                                                                                                                Adıyaman

BAŞKAN – Teklif sahibi olarak Adıyaman Milletvekili Şevket Köse.

Buyurunuz Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğim İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile ilgili söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, “Ülkemizin en önemli sorunları nedir?” diye halkımıza sorduğumuzda şüphesiz aklımıza ilk gelen yanıt ise işsizliktir. Gerçekten, Türkiye’nin dört bir yanında işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk manzaraları yaşanmaktadır. Hemen hemen her evde bir işsiz bulunmaktadır. Hükûmetin çözemediği ya da çözmek istediğimiz sorunlar da zaten bunlardan ibarettir.

Sayın milletvekilleri, ben bu kanun teklifini Nisan 2009’da Meclis Başkanlığına sundum ve ne yazık ki geçen bir buçuk yılda işsizlik konusunda ülkemiz geri gitmeye devam etmektedir. Hatırlayacağımız gibi 2009 yılının ilk üç ayında işsizlik rekor boyutlara ulaşmıştı. Üstelik bu rakamlar TÜİK rakamlarıydı. Başka bir ifadeyle, rakamlar düzeltildiğinde ortaya daha da kötü bir tablo çıkmaktadır. Örneğin TÜİK rakamlarına göre 2006 yılında işsiz sayısı 2 milyon 442 bindir. Oysa bu rakam düzeltildiğinde 5 milyon 414 bin kişinin işsiz olduğu görülmektedir. Maalesef Hükûmetimiz böyle rakam oyunlarını da çok sevmektedir. Geçtiğimiz günlerde bir gecede zenginleştiğimizi unutmayalım. Bir gecede Bakanlar Kurulu kararıyla zenginleşen ama işsiz sayısı artan, hemen hemen her alanda dışa bağımlı olan bir ülke görüntüsü inandırıcı olabilir mi?

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi işsizlik sigortası Mart 2002’den bu yana uygulanan bir sistemdir. Ancak Eylül 2007’ye geldiğimizde bu sigortadan sadece 872 bin kişi yararlanmıştır. Bu rakamla bile İşsizlik Fonundan yararlananların sayısının ne kadar az olduğunu görmekteyiz. Çünkü işsizlik sigortasından yararlanabilmenin koşulları oldukça ağırdır. Bilindiği üzere işsizlik sigortası için kesintiler 2000 yılından itibaren yapılmış, ödemeler ise 2002 yılında başlamıştır. Başka bir ifadeyle İşsizlik Fonunda çok ciddi miktarda para birikmiştir. Bu para bugün 40 milyar lirayı aşmıştır. Eski deyimiyle 40 katrilyonun üzerinde bir rakamdan bahsetmekteyiz. Toplanan primler ise işsizlere sigorta olarak dağıtılmamaktadır. Bu sigortayı hak edebilmek için yerine getirilmesi gereken şartlar sosyal devlet ilkesiyle çelişmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İşsizlik Sigortası Kanunu’nun 51’inci maddesi şöyle demektedir: “Hizmet akitlerinin sona ermesinden önceki son üç yıl içinde en az 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş ve işten ayrılmadan önceki son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış olmaları kaydıyla işsizlik ödeneği almaya hak kazanırlar.” Ama, görüyoruz ki Yasa’daki şartlar oldukça ağırdır. Şüphesiz ki işçilerin lehinde bir düzenlemeye ihtiyaç vardır.

Benim verdiğim bu yasa teklifiyle 600 günlük çalışma süresinin 300 güne ve 120  günlük çalışma süresinin de 60 güne indirilmesini teklif ettim. Bundan daha doğal ne olabilir ki.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şayet, Hükûmet sosyal devletin gereğini yerine getirmek ve ülkemizdeki işsizlerin durumunu düzeltmek istiyorsa, sunduğum yasa teklifine lütfen destek versin. Bu yasa teklifiyle ülkemizdeki milyonlarca işsize yardımcı olacağız. Eğer, ülkemizdeki işsizlerin yaşam koşullarını iyileştirirsek, toplumun psikolojisine olumlu katkı sağlamış oluruz. Halkımız işsizlik, yoksulluk ve yolsuzlukla boğuşmaktadır ve bir an önce çözüm yolu da beklemektedir.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde üzücü olan başka bir tablo ise genç işsizliğidir. Geçtiğimiz günlerde Ankara Ticaret Odasının TÜİK istatistiklerinden yararlanarak hazırladığı bir rapora göre her 100 gencimizden 34’ü atıl durumdadır. Maalesef, bu atıl gençlerin büyük bir kısmı seçim bölgem olan Adıyaman’da yaşamaktadır. Gençler içinde atıllığın en yüksek olduğu ikinci il ise Adıyaman’dır. Sosyal ve ekonomik olarak hemen hemen her konuda üvey evlat muamelesi gören Adıyaman ilimiz, gençlerin atıllığıyla da kötü gidişatını yenememiştir. Adıyaman ilimizde gençlerimiz mevsimlik tarım işçisi olmakta -karın tokluğuna çalışmakta- ya da kahvehane köşelerinde ve gazetelerde iş aramaktadırlar. Oysa, Adıyaman gibi GAP’a büyük fedakârlık yapan bir ilin tütün gibi stratejik bir ürünü bulunmaktadır. Hem sanayiye dönük hem dünyanın en kaliteli ürünü elinde olan bir ilin bu kadar olumsuz tablo yaşaması adaletle bağdaşmamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –  Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İşsizlik sigortasından yararlanan yurttaşlarımız artarsa, en azından bir parça daha mutlu bir ülke oluruz. Kardeşlerimize zarar gelmez diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İşsizlik Sigortası Fonunda biriken büyük miktarlarda paranın işsizliği azaltılması amacıyla kullanılması konusunda çeşitli önerilerimiz olmuştur bu kürsüde. Bunları her fırsatta dile getirmişiz. Süremin darlığı nedeniyle bu konulara girmek istemiyorum.

Önergemin kabul edilmesini diler, yüce heyeti tekrar en derin saygılarımla selamlarım. Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ederiz Sayın Köse.

İstanbul Milletvekili Bayram Meral.

Buyurunuz Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Milletvekilimizin verdiği kanun teklifi hepinizce malumdur.  Türk-İş Genel Başkanı iken, rahmetlik Ecevit’in Başbakanlığı döneminde bu fon oluşturuldu, bu fona katkı sunan arkadaşlarınızdan birisiyim. Malumlarınız, ne zaman özelleştirme olmuşsa binlerce insan işinden ve aşından olmuştur, geçici de olsa bunların sıkıntılarını aza indirebilmek için bu fon oluşturuldu. Bu fona tabii, işçinin, işverenin ve hükûmetin katkısı sağlandı. Bugün bu fonda 58 katrilyon 943 trilyon para birikti. Bu, büyük bir fon değerli arkadaşlarım. Bu paradan -kademeli olarak- 4 küsur milyar GAP’a verilecek, devam itibarıyla 10 milyar lirayı dolduracak ve bu fon bu hâliyle kısmen eritilmeye başlanacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bunun amacı, işinden olan insanların belli süre için sorunlarını aza indirmektir ama uygulanan süre buna kâfi gelmemektedir. Yani üç yıl içerisinde en az 600 gün prim ödeyen bir işçi bu fondan yararlanma imkânına sahiptir. Biliyorsunuz, bizde, devlet, tarımda, şekerde, ayrıca inşaatlarda ve ormanda kısa süreli işçi çalıştırmaktadır. Bunların birçoğu bu süreyi doldurmakta zorlanmakta, bu fondan gereken katkıyı da alamamaktadır. Değerli arkadaşlarım, bunun için Sayın Adıyaman Milletvekilimizin yasa teklifinde ortaya koyduğu talep, bu süreleri biraz daha uzatmak, işinden ve aşından olan, iş bulamayan, mağdur olan işçilerin sıkıntılarını biraz daha aza indirmektir; bu para aslında bunun için ihdas edilmiştir, bu fonun amacı, gayesi budur ama maalesef bu süre dar bir kalıba sıkıştırılmıştır. İşçiler bundan büyük ölçüde yararlanmamaktadır.

Bakınız, değerli arkadaşlarım, bu fonda 48 trilyon para birikmesine rağmen 3 trilyona yakın bir para işçilere dağıtılmıştır; bu büyük bir haksızlıktır, büyük bir adaletsizliktir. O zaman ne yapmak lazım? Amacı bu olan, geçmişte bu fona prim ödeyen ama özelleştirme nedeniyle, birçok nedenle işten atılan işçilerin, bu fondan biraz daha uzun süreli yararlanması için, yani amacına uygun olarak bu fonun kullanılması için saygıdeğer arkadaşımız bu yasa teklifini vermiştir. Umuyorum ki bütün milletvekilleri buna olumlu bakacaktır.

Bakınız, değerli arkadaşlarım -mutlaka size de geliyordur- TEDAŞ da özelleştirildi. Öyle bir yasalar icat ettiniz ki, yani aklın alamayacağı bazı kadrolar ihdas ettiniz. Şimdi, yüksekokul mezunu arkadaşları buraya imtihanla almışsınız, işçi kadrosuna almışsınız, ne işçi ne memur. Şimdi, burası özelleşmiş. Bu insanlar acaba hangi kadroda ihdas edilecek, bunu bilmiyor. Bugün bizim kapımızı çaldı, sizin kapınızı çalıyor. Değerli arkadaşlarım, bu insanları sağlıklı bir sisteme kavuşturmak için, bunların hakkına hukukuna saygı duymak, bunların haklarını vermek lazım.

48 katrilyon para birikmiş. Amacı ne? İşten atılan işçiler bu parayı kullanır. Ne olmuş bu para? 44 katrilyon para şu anda duruyor. Neyi kullanmış? Bunun kullansa kullansa 4 trilyonunu kullandığını, 3 trilyonunu kullandığını düşünün. Öbür para ne olacak peki değerli arkadaşlarım? Bunun amacı bu, gayesi bu. İşten atılan işçiler bu parayı kullanacak ama para birikmiş. Geçmişte bu fonların kullanıldığı gibi bunları şimdi değişik amaçla kullanıyorsunuz, Tasarruf Teşvik Fonu böyle kullanıldı, diğer fonlar bu şekilde kullanıldı; ondan sonra eritildi, tüketildi, bir bölümü sonradan işçilere dağıtıldı.

Değerli arkadaşlarım, hepinizden özellikle talep ve teklif ediyorum. Bu, çok ciddi bir sorundur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Umuyorum ki bu teklif kabul edilirse en fazla sizin başınızın ağrısı azalacaktır, size daha az talep ve teklif gelecektir sayın milletvekilleri. Yani muhalefet ne getirirse getirsin, ben bunu reddederim mantığından lütfen biraz uzak duralım. Bu çok ciddi bir konudur. İnsan işinden oluyor, bunun çocuğu okula gidiyor, yakıt parası bulamıyor, elektrik parası bulamıyor, su parası bulamıyor. Bu insanların hiç olmazsa kısmen bu sorunlarını, bu sıkıntılarını biraz aza indirme imkânı sağlayacaktır bu teklif.

Bu teklifin kabulünü özellikle yüce Genel Kuruldan istiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, 18.00’e kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.48

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Şimdi gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

Daha önce sayılarını okuduğum soruları Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan cevaplayacaktır.

Şimdi soruları okutuyorum:

VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı harcamalarına ve BOTAŞ’a borcuna ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1140) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Beşir Atalay tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Hazineye 4 milyar 491 milyon YTL, BOTAŞ'a yaklaşık olarak 700 milyon YTL borcu bulunan Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin, 2008 yılı içinde düzenlediği konser, festival, resepsiyon, gösteri ve kutlamalara 20 milyon YTL'ye yakın para harcadığı belirtilmektedir.

Bu bilgiler ışığında;

1. Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından 2008 yılında düzenlenen konser, festival, resepsiyon, gösteri ve kutlamalara 20 milyon YTL harcandığı doğru mudur? Bu doğru ise Devletin tasarruf tedbirleri nerede kalmıştır?

2. Hazineye ve BOTAŞ'a olan borcunu ödemeyen Ankara Büyükşehir Belediyesi Konser ve festivallere nereden ve nasıl para bulmaktadır? BOTAŞ'a olan borcunu ödemediği için doğal gaz fiyatlarının artmasına ve vatandaşların pahalı doğal gaz kullanmalarına neden olan Ankara Büyükşehir Belediyesi, BOTAŞ'a olan borcunu ne zaman ödemeyi planlıyor?

2.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, reel sektörün kredi ihtiyacına ve banka borçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1184) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Aşağıdaki sorularımın sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                           Hasan Özdemir

                                                                                                                Gaziantep

Küreselleşen ekonomik kriz içerisinde Türk sanayicisi ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Bu sıkıntıların temelinde de bu şirketlerin bankalara olan borçları neticesinde bankaların baskıları bulunmaktadır. Kriz yüzünden mevduatların büyük bankalara kayması neticesinde orta ölçekli bankalar mevduat gelmemesi neticesinde kredi kullandırtmıyor ve bu durum da reel sektöre yansıyor.

Buna göre;

1) Orta ölçekli bankaların rahatlatılması ve dolayısıyla reel sektöre kredi kullanımı vasıtasıyla kaynak aktarımı amacıyla mevduatlara garanti verilmesi söz konusu mudur?

2) Reel sektörde faaliyet gösteren bu firmaların bankalara olan borçları hususunda yeni düzenlemeler yapılacak mı?

3.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, yabancı yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1331) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Aşağıdaki sorularımın sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                           Hasan Özdemir

                                                                                                                Gaziantep

Küreselleşen ekonomik krizin etkilerinin her geçen gün daha derinden hissedildiği ülkemizde makro ekonomik stratejiler belirlemedeki yetersizliklerle birlikte mevcut iktisadî sistemin de ekonomik krize karşı yapılandırılmadığını görmekteyiz.

Buna göre;

1) Dövize Dünyada en fazla faiz ödeyen ülke neden hâlâ Türkiye'dir?

2) Türkiye'ye gelen yabancı yatırımların ne kadarı istihdam yaratıcı, ne kadarı finansman kaynaklıdır?

3) Türkiye'ye yatırım yapan yabancı şirketler kârlarını kendi ülkelerine aktardıklarına göre Türkiye ekonomisi için sadece istihdam olgusu yeterli midir?

4.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, tekstil sektörünün desteklenmesine ve borçlu üreticilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1390) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                             Mustafa Enöz

                                                                                                                  Manisa

Sorular:

1- Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası'nda borçları yapılandırılan üreticiler bankaca takip listesine alınmakta ve bu üreticiler diğer kredi imkânlarından yararlanamamaktadır. Böyle bir uygulama sizce doğru mudur? Borçların yapılandırılmasının bir anlamı olması için bu yanlış uygulamayı ne zaman durdurmayı planlıyorsunuz?

2- Ülkemiz için en önemli istihdam alanlarından birisi olan tekstil ve konfeksiyon sektörünün üzerindeki vergi, sigorta ve enerji yüklerinin hafifletilmesi ile ilgili bir çalışmanız bulunmakta mıdır?

5.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, KEY ödemelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1442) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

Ülkemizde yaşanan Ekonomik krizin dar gelirlilerimizi, İşçi, Memur ve Emeklilerimizi de sıkıntıya soktuğu bir gerçektir.

Piyasada yaşanan nakit sıkıntısı büyük sorun iken, ödenmeyen KEY hesaplarının ödenmesi, hem piyasa için hem de hak sahipleri için rahatlık sağlayacak olması nedeniyle,

1. Birinci ödemede Resmi Gazetede ve İnternet adreslerinde ismi çıkmayan Mükellefler büyük sıkıntılar ve listede eksikliklerin yaşanması nedeniyle KEY ödemelerini alamamışlardır.

KEY ödemelerini alamayan Mükellefler için yapılan çalışma neden uzamaktadır?

2. Genel olarak Ülkemizin bütününde ve seçim bölgem Gaziantep'teki İşçi-Memur ve Emekli olmuş Mükelleflerin, dört gözle beklediği KEY ödemeleri ne zaman yapılacaktır?

6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bireysel kredilerin geri ödemesindeki sıkıntılara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1456) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Son günlerde İcra dairelerinde ev, otomobil ve çeşitli eşya için kullanılan bireysel kredilerin geri ödememeye bağlı olarak büyük oranda icra takipleri başlamıştır.

Bu yönde faizlerin düşürülmesi ve ödeme kolaylığı konusunda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

7.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, alkollü içecek reklamlarını düzenleyen tebliğe ilişkin sözlü soru önergesi (6/1513) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu'nun Alkollü içecek Reklamlarını yeniden düzenleyen tebliği, her yönüyle baskıcı ve insan yaşamını biçimlendiren amacını aşan yasaklayıcı niteliktedir,

1. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu'nun 20 Temmuz'da yürürlüğe girecek olan,

Sinemalarda Alkollü İçki Reklamlarının yayınlanmasını ve etkisini yok eden,

Yazılı Medya ve Elektronik iletişim araçlarıyla reklamı neredeyse yasaklayan ve geniş bir yelpazede kısıtlamalar getiren tebliğin,

Bu ve benzeri kısıtlamalarını, yaşam biçimimize, kültürümüze, Ülkemizin imajına ve Turizmimize olumsuz etkisi olmayacak mıdır?

2. Rakı ile Balığın, Şarap ile Peynirin, Bira ile Jips'in bir arada gösterilmesinin engellenme mantığı hangi kriterlere dayandırılmaktadır? İçkinin satışını ve tüketimini yasaklamak demek değil midir?

3. Bu tebliğ ile aşamalı olarak örtülü yasaklama mı getirilmek istenmektedir?

8.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep ekonomisinin teşvikine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1570) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                           Hasan Özdemir

                                                                                                                Gaziantep

Gaziantep ekonomisi çevresini saran teşvikli iller nedeniyle zor günler yaşarken geçtiğimiz aylarda açıklanan yeni Teşvik Paketinde Gaziantep de 3'üncü dereceden teşvikli iller kapsamında değerlendirilmiştir. Yaşanan ekonomik krizin etkilerini de azaltacağı düşünülen yeni Teşvik Paketinin Gaziantep ekonomisinin mevcut kurumları için hiçbir getirisi olmadığı geçen süre içerisinde anlaşılmıştır.

Buna göre;

1) Gaziantep'in en önemli sorunlarından olan mevcut işyerlerinin varlığını sürdürebilmeleri için yeni bir ekonomik paket açıklanması söz konusu mudur?

2) Özellikle   üretim   sektöründeki  kapalı   işyerlerinin   faaliyetlerine  devam edebilmeleri için ne gibi acil önlemlerin alınması düşünülmektedir?

9.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, kamu bankalarının kredi ve mevduatlarını sigortalamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1577) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. 12.10.2009

                                                                                                         Av. Rıdvan Yalçın

                                                                                                                    Ordu

Soru:

1) Kamu bankaları ödedikleri kredileri ve uhdesindeki mevduatları sigortalamakta mıdır?

2) 2002 itibariyle kamu bankaları bakımından ödenen toplam sigorta primleri ayrı ayrı ne miktardadır?

3) 2002 itibariyle hangi şirketlere sigorta yaptırılmaktadır?

4) Ziraat Bankasının mevduat ya da kredi sigortalama alanında kurulmuş bir iştiraki bulunmakta mıdır? Varsa kuruluşu hangi tarih itibariyle gerçekleşmiştir?

10.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, ekonominin iyileştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1587) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Karşılıksız çıkan çekler yeni şirketler batırmaya devam etmektedir. Merkez Bankası verilerini kaynak gösteren gazete ve televizyon haberleri, karşılıksız çek sayısının Eylül ayında yüzde 39 oranında arttığını göstermektedir.

Bu bilgiler ışığında;

1) Yetkili ağızlardan "iyileşme başlayacak" açıklamalarının yapıldığı bir dönemde, karşılıksız çek sayısının yüzde 39 oranında artmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

2) Bu durumda yapılan açıklamalarla, açıklanan veriler birbiriyle çelişmiyor mu?

3) Karşılıksız çek oranının yüzde 39'lara yükselmesi, açılan ekonomik önlem paketlerinin yeterli olmadığını mı ortaya koymaktadır?

4) Toplumun tüm kesimlerini rahatlatacak yeni bir ekonomik paket açıklamayı düşünüyor musunuz? Bu konuda çalışmanız var mıdır?

11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, işsizliğe yönelik önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1595) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                               Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Türkiye'nin siyasi gündemine ilişkin olarak İstanbul, Ankara, Bursa, Kocaeli, Edirne, Van, Erzurum, Şanlıurfa ve Diyarbakır gibi İllerde yapılan araştırmada; vatandaşların hükümetin açılım konusuyla pek ilgilenmediği ve en büyük dertlerinin işsizlik ile ekonomik sorunlar olduğu ortaya çıkmıştır. Bu araştırma işsizlik konusunda da TÜİK rakamlarıyla paralellik göstermiştir.

Bu bilgiler ışığında;

1- Bu illerimizde yapılan araştırmayı dikkate almayı düşünüyor musunuz? Vatandaşlarımızın en büyük derdi haline gelen işsizlik ve ekonomik sorunlarının çözümüyle ilgili bir takvim verebilecek misiniz?

2- Geçen yılın Ağustos ayında yüzde 9,8 olan işsizlik oranı, bu yılın Ağustos ayında yüzde 13,6 olarak gerçekleşmiştir. Her ay artış gösteren İşsizliğe ne zaman çare bulacaksınız?

3- İşsizlikle mücadele konusunda hükûmetinizin bugüne kadar aldığı tedbirler maalesef yetersiz kalmıştır. Yetersiz kalan bu hedeflerinizi revize etmeyi düşünüyor musunuz? Hükûmetinizin kısa, orta ve uzun vadeli yeni hedefleri nelerdir?

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, KEY ödemelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1602) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konut Edindirme Yardımları ile ilgili sorumun Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                       Mehmet Akif Paksoy

                                                                                                           Kahramanmaraş

1- Çalışanlardan kesilen Konut Edindirme Yardımlarının bir kısmı kurumların eksik bildirimi nedeniyle ödenmemiştir. Aradan geçen sürede çalışmaların tamamlanamadığı ödemelerin yapılabilmesi için yeni bir yasal düzenleme gerektiği yetkililerce ifade edilmiştir. Çalışanların KEY ödemeleri ne zaman yapılacaktır?

2- Bu konuda bütçede yeterli kaynak olmadığı doğru mudur?

3- KEY ödemelerinin yapılabilmesi için yasal düzenleme yapılması gerekliyse bu kanun tasarısı ne zaman TBMM gündemine getirilecektir?

4- Ödemesini halen alamayan vatandaşlarımızın hak kayıpları telafi edilecek midir?

13.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, KEY ödemelerindeki aksaklıklara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1626) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen sorularımın, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                         Prof. Dr. Alim Işık

                                                                                                                 Kütahya

Ülkemiz genelinde çok sayıda kamu çalışanından önceki yıllarda kesilen Konut Edindirme Yardımlarının (KEY) Eylül-2009 itibariyle geri ödemelerinin yapılacağı yetkililerce kamuoyuna açıklanmasına rağmen bu ödemeler halen yapılmamıştır. Bu konuyla ilgili olarak;

1. Söz konusu KEY ödemelerinin anılan tarihte yapılamamasının ve gecikmesinin gerekçeleri nelerdir? Bu ödemelerin ne zaman yapılması düşünülmektedir?

2. Halen kaç hak sahibine ne kadar KEY ödemesi yapılacaktır?

3. Ödemelerin Kurban Bayramı öncesinde yapılması sağlanabilecek midir?

4. Yapılacak KEY ödemelerinde gecikme ve diğer nedenlerle oluşan mağduriyetlerin giderilmesine yönelik bir düzenleme söz konusu mudur?

14.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, tütün üretimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1675) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Tütün üretimi ile ilgili olarak 2008-2009 yıllarında ülkemizde ne kadar üretim yapılmış, ne kadarını özel sektör satın almıştır? Ülkemizde faaliyette bulunan sigara fabrikaları ne kadar yerli tütün kullanmıştır?

15.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Yaprak Tütün İşletmelerindeki duruma ilişkin sözlü soru önergesi (6/1681) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Tokat ilindeki Yaprak Tütün İşletmelerinde tütün alımı devam etmekte midir? Kaç işçi ve memur çalışmaktadır?

16.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, TAPDK ile ilgili bir iddiaya ilişkin sözlü soru önergesi (6/1695) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan'ın sözlü olarak cevaplandırmasını arz ederim.

                                                                                                       Mehmet Akif Paksoy

                                                                                                           Kahramanmaraş

Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanı Kazım Çalışkan’ın personele ait olan ve Vakıflar Bankası hesabında bulunan 30.000 TL’lik promosyon bedelinden özel ihtiyaçlarına yönelik etik dışı harcamalar yaptığı iddia edilmektedir.

Bu konuda herhangi soruşturma yapılmış mıdır? Bilgi verir misiniz?

17.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, TAPDK’nın atıl binasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1696) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan'ın sözlü olarak cevaplandırmasını arz ederim.

                                                                                                       Mehmet Akif Paksoy

                                                                                                           Kahramanmaraş

Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulunun Güneş Sokak Numara 11 'deki kurumuna ait binanız boş dururken Söğütözü'ndeki kiraladığınız bina yıllık yaklaşık 800.000 TL değerindedir.

Personel orada sıkışık bir vaziyette hizmet vermeye çalışırken neden Güneş Sokaktaki binayı çürümeye terk ettiniz?

18.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, uluslararası fon ve kuruluşlardan kullanılan krediye ilişkin sözlü soru önergesi (6/1697) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan'ın sözlü olarak cevaplandırmasını arz ederim.

                                                                                                       Mehmet Akif Paksoy

                                                                                                           Kahramanmaraş

Dünya Bankası ve diğer uluslararası fon ve kuruluşlardan hûkümetiniz;

1- Projeler kapsamında kullandığı kredi miktarı ne kadardır?

2- Bu kredilerin faiz oranı ve geri dönüşüm şartları nasıldır?

3- Bu kredilerin amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığının denetimi yapılmakta mıdır? Yapılmışsa sonucunu açıklar mısınız?

19.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, tütün üretimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1739) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tütün ithaliyle ilgili sorumun Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                       Mehmet Akif Paksoy

                                                                                                           Kahramanmaraş

1) Ülkemizin coğrafi şartları gayet elverişli olmasına, tütün üreticilerinin her türlü birikime ve gerekli teknik altyapıya sahip olmalarına rağmen, Virginia ve Burley tipi tütünler Türk çiftçisine ürettirilmek yerine neden ithal edilmektedir?

2) Ülkemizin tütün ihracatçısı konumundan, ithalatçı konuma geçmesinin izahı nedir?

3) 2002-2009 döneminde tütün üretimini yıllar itibariyle verir misiniz?

4) Tütün ithalatından dolayı 2002-2009 döneminde yurt dışına ödemek zorunda olduğumuz döviz miktarı yıllar itibariyle ne kadardır?

5) Tütün üretimi ile ilgili hükümet politikalarınızı yeniden gözden geçirerek, ülkemizde yetişebilecek kaliteli tütün türlerinin ekimini tekrar teşvik etmeyi düşünüyor musunuz?

20.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Tütün Fonuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1742) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.  

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Günlerdir hak arama mücadelesi veren Tekel işçilerine yüz çeviren hükümetin, yabancı sigaraların vergisinde indirime gittiği ortaya çıkmıştır. Bazı gazetelerde yayınlanan habere göre, ithal edilen tütünlerin bir kilosundan alınan 3 dolar ve yabancı üretimi bir paket sigaradan alınan 40 sentlik vergiden vazgeçilerek, tütün fonu sıfırlanmıştır.

Bu bilgiler ışığında;

1) Hak arama mücadelesi veren Tekel işçilerine "para yok" gerekçesiyle yüz çeviren hükümetin, yabancı sigaraların vergisinde indirime giderek, tütün fonunu sıfırladığı doğru mudur? Hangi gerekçeyle böyle bir uygulamaya gidilmiştir?

2) Tütün fonundan yıllık toplam ne kadar gelir sağlanıyordu? Bu gelirlerden vazgeçen hükümet, bu gelir açığını sigaraya zam yaparak tiryakinin sırtına mı yüklemek istemektedir?

3) Fonun kaldırılması konusunda bir AB baskısı olmuş mudur? Tütün fonu veya benzeri fonlar başka hangi ülkelerde uygulanmaktadır?

21.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen konut kredisi kullanıcılarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1746) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.  

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Vatandaşlarımız için her geçen gün ağırlaşan ekonomik koşullar, takibe düşen konut kredisi sayısını da her geçen yıl artırmaktadır. 2004 yılında konut kredisi kullanan 113 bin 12 kişiden 823 kişi takibe düşerken, 2009'un Kasım ayında tüketici kredisi kullanan 907 bin 748 kişiden 18 bin 124 kişi takibe düşmüştür.

Bu bilgiler ışığında;

1) 2009 yılında 18 bin 124 konut kredisi kullanıcısının takibe düştüğü doğru mudur? Takibe düşen bu 18 bin 124 kişiden kaç kişisi İşçi, memur ve esnaflardan oluşmaktadır?

2) Konut kredisi borcu nedeniyle takibe düşen vatandaşlarımız için icra takibi başlatılmış mıdır? Başlatılmışsa bugün itibarıyla kaç kişi için başlatılmıştır?

3) İcra takibine düşen bu vatandaşlarımızı evsiz-barksız bırakmamak için bir çalışmanız var mıdır? Bu konuda çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

22.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, icra takibindeki kredi kartı ve tüketici kredisi borçlularına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1751) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorumun Devlet Bakanı Sn. Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                              Mümin İnan

                                                                                                                   Niğde

 Soru:1- 31.12.2009 Tarihi itibarıyla, icra takibine uğrayan tüketici kredisi ve kredi kartı borcu ne kadardır? Bu borçlardan dolayı kaç kişi takibe alınmıştır?

23.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Hazine ihalelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1758) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Hasan Özdemir

                                                                                                                Gaziantep

Geçtiğimiz günlerde açıklanan Sayıştay raporuna göre Hazine Müsteşarlığı, ihalelerde bankalara gereğinden fazla "rekabetçi olmayan teklif” verme hakkı tanıyarak faizin olabildiğince düşük çıkmasına neden oluyor. Ayrıca ihaleler öncesi borçlanacağı tutarı belirlemedi; ihale sonuç- karar gerekçelerini belgelendirmemesi ve bankaların ihalelerde anlaşmasına ilişkin önlem alınmadığına raporda dikkat çekiliyor.

Buna göre,

1) Hazine müsteşarlığında ihale sisteminin işleyişine bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

2) Hazine'de yaşanan bu denetimsizliği gidermek için neler yapacaksınız?

24.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, İMKB’nin yapısal sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1760) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                           Hasan Özdemir

                                                                                                                Gaziantep

Küreselleşen Dünyada artık ekonomik krizler de küreselleşmektedir ve bugün ekonomik krize karşı direncin en önemli göstergelerinden birisi ülkelerin borsalarının güçlülüğüdür. Ancak İMKB Dünya borsaları ile rekabet edebilecek bir düzeye henüz ulaşamamıştır.

Buna göre,

1) İMKB'nin yapısal sorunlarını gidermek için projeleriniz nelerdir?

2) İMKB'nin Dünya borsalar liginde üst sıralara çıkabilmesi için ne gibi çalışmalar yapmaktasınız?

25.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen kredi borçlularına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1814) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.  

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) verilerine göre, 2009 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine oranla Kanuni takibe düşen krediler yüzde 100 oranında artış göstererek 955 milyona çıkmıştır. Aynı dönem içinde Kanuni takibe düşen kredilerin yüzde 17'sini taşıt, yüzde 24'ünü konut ve yüzde 58'ini ihtiyaç kredileri oluşturmaktadır.

Bu bilgiler ışığında;

1-Takibe düşen kredilerin bir önceki yıla oranla yüzde 100 artış gösterdiği doğru mudur? Doğru ise bu kadar çok kredinin Kanuni takibe düşmesini nasıl değerlendiriyor ve neye bağlıyorsunuz?

2- Kanuni takibe düşen bu vatandaşlarımıza hem nefes aldıracak, hem de kullandıkları kredi borçlarını geri ödeyecek bir imkan sunmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda bir çalışmanız var mıdır?

26.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen borçlu KOBİ’lere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1815) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.  

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Türkiye'nin kalkınma ve gelişmesine önemli katkılar sağlayan Küçük ve Orta Boy İşletmeler (KOBİ) borç batağına saplanmış durumdadır. Kredi borcu takibe düşen KOBİ sayısı son bir yıl içinde yüzde 83 artarak, 195 bin 700'e yükselmiştir. Kanuni takibe düşen bu kredilerin 165 bin 993'ünü mikro işletmeler, 24 bin 361'ini küçük işletmeler ve 5 bin 346'lık bölümünü de orta ölçekli işletmeler oluşturmaktadır.

Bu bilgiler ışığında;

1- Yaklaşık 200 bin KOBİ'nin borçlarını ödeyemedikleri için Kanuni takibe düştükleri doğru mudur? KOBİ'lerimiz destek alamadıkları için mi bu hale düşmüştür? Hükümet, üretim ve istihdama önemli katkılar sağlayan KOBl'lere niçin yeterli desteği verememektedir?

2- Borçlarını ödeyemedikleri için Kanuni takibe düşen yaklaşık 200 bin KOBİ'yi düştükleri bu sıkıntılı durumdan kurtarmak için her hangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda çalışmanız var mıdır?

27.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, SPK eski Başkanının THY Yönetim Kurulu üyeliğine atanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1857) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

SPK eski Başkanı Turhan Erol'un görevden ayrıldıktan sonra THY Yönetim Kurulu Üyesi olmasıyla ilgili sorumun Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                       Mehmet Akif Paksoy

                                                                                                           Kahramanmaraş

1- Sermaye Piyasası Kurulu eski Başkanı Turhan Erol'un bu görevinden ayrıldıktan sonra THY Yönetim Kurulu üyesi olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

2- Bu görevlendirmenin öncelikle 2531 sayılı Yasa ve etik ilkelere uygun olup olmadığı yönünde bir inceleme yaptırdınız mı? Yaptırmadınızsa yaptırmayı düşünüyor musunuz?

3- Söz konusu görevlendirmenin 2531 sayılı Yasa ile etik ilkelere aykırılığından dolayı re'sen iptali yönünde bir işlem tesis edecek misiniz?

28.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu Anadolu’da işsizliği azaltacak bazı önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1873) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 15.02.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Türkiye genelinde 9 milyon 555 bin kişi yeşil kart sahibi olarak açıklanmıştır. 5 milyon 224 bin nüfusa sahip olan Doğu Anadolu'da yeşil kart sahibi 2 milyon 215 bin. Bu da gösteriyor ki işsizlik, geçim sıkıntısı artık dayanılmaz durumdadır. Çalışanları düşersek yaklaşık her iki kişiden birisi yeşil karta sahiptirler. Bu durumun böyle devam etmesi durumunda bu sayı daha yukarılara çıkacağı gibi çok hızlı bir göç olgusu yaşanacaktır.

1- Doğu Anadolu'nun bu durumunun göz önünde bulundurularak Doğu Anadolu'da yapılan özelleştirmelerin bir an evvel durdurulması gerekmektedir. Doğu Anadolu’da özelleştirmeye son verilecek mi?

2- Bu illerimizde bulunan üniversitelerin öğrenci alımları sırasında kapasiteleri arttırılarak yeni iş sahaları açılması sağlanarak işsizliğin ve göçün durması sağlanabilir. Doğu Anadolu’daki üniversitelerin daha fazla öğrenci alınması için bir çalışma yapılması sağlanabilir mi?

3- Doğu Anadolu bölgesindeki Et ve Balık kurumu başta olmak üzere Şeker fabrikaları daha fazla ürün almaları sağlanarak işsizliğin ve göçün önüne geçilmesi sağlanacak mı?

29.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, işsizliği azaltmak üzere memur alımı yapılıp yapılmayacağına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1876) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 10.02.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Resmî işsizlik oranı bundan 7 yıl önce % 6,5 iken, bugün % 15’lere yükselmiştir. Her ne kadar işsizlikte yüksek artış krize bağlansa da durum gözüktüğü gibi değildir. 2006 yılından bu yana % 10'lardan % 15'lere kadar çıkmıştır işsizlik. Hükûmet programında vatandaştan 3 yıl sabretmesi istenmiş 3 yıl sonra her şeyin daha güzel olacağını, herkesin aşı ve işi olacağı söylenmişti oysaki bu süreçte yeşil kartlı vatandaş sayısı 3 kat artarak 16 milyona ulaşmıştır.

1- Hemen hemen her ailede bir işsizin olduğu toplumsal yapımız oluştu. Bunun anlamı şudur, her hanedan sessiz çığlıklar yükseliyor. Bu çığlıkları duyan yok. Evine ekmek götüremeyen baba, evlenme yaşına gelmiş bir işi olmayan evlatlar. Sessiz çığlığın adı işsizim, mutsuzum ve umutsuzum. Bu gençlerimizin iş bulabilmeleri için Devlete alınacak memurların sayısını artırmak için bir çalışmanız olacak mı?

30.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, gıda fiyatlarındaki artışların dar ve sabit gelirlilere etkisine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1933) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Şubat ayı içinde sivri biberin fiyatı yüzde 87,77 oranında artarken, sivri biberi yüzde 68,99 ile patlıcan, yüzde 21,98 ile domates izlemiştir. Aynı ay pırasanın fiyatı yüzde 20,07; salatalığın fiyatı yüzde 19,34; ıspanağın fiyatı yüzde 18,97; kuru soğanın fiyatı yüzde 10,36 oranında artmıştır.

Bu bilgiler ışığında;

1. Yüksek fiyat artışları dar gelirlinin mutfağını yangın yerine çevirmiştir. Mutfaktaki bu yangını nasıl söndürmeyi düşünüyorsunuz? Bu konuda çalışmanız var mıdır?

2. Memur, işçi, emekli ve dar gelirlilerimiz düşük maaş zamları karşısında yüzde 20,07 oranında pahalanan pırasayı, yüzde 68,99 oranında pahalanan patlıcanı ve yüzde 87,77 oranında pahalanan sivri biberi nasıl alarak tüketecekler?

3. Ücretli çalışanlarımızın maaşları yüksek zamlar karşısında bir ay içinde erimiştir. Pahalılığı dikkate alarak, bu kesimin maaşlarının artırılması yönünde çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

31.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, işsizliğe ilişkin sözlü soru önergesi (6/1934) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2009'da işsizlik oranının yüzde 14,0 olduğunu açıkladı. Türkiye genelinde geçen yıl işsiz sayısı 3 milyon 471 bin kişiye yükseldi. Genç nüfusun işsizlik oranı yüzde 25,3 olarak açıklanırken, tarım dışı işsizlik ise yüzde 17,4'e çıktı.

Bu bilgiler ışığında;

1) Ülkemizde her 4 gençten biri işsiz duruma düşmüştür. İşsizliğe nasıl bir çözüm bulmayı düşünüyorsunuz? İşsiz vatandaşlarımıza hangi alanlarda istihdam sağlayacaksınız?

2) Yanlış ekonomi politikalarınız sayesinde neredeyse her gün bir çok fabrika ve işyerleri kapanmaktadır. Kabine üyeleriniz "Devlet kapısı iş kapısı değildir." şeklinde açıklama yaparken, işsiz kalan vatandaşlarımıza kim, nerede ve nasıl iş verecek?

32.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, çiftçilerin destekleme paralarının bankada bloke edilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1941) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.            9.03.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Ardahan Çıldır ilçesinde çiftçilere dağıtılan mazot ve gübre destekleme paralarının banka ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları dolayısıyla bloke edilmiştir. Ardahan Çıldır ilçesinde bin üç yüz çiftçinin destekleme paralarını alamadıkları için devlet çiftçilerin kalkınması için Dünya Bankası katkılarıyla verilen destekleme paralarına haciz konulamayacağı gerçeğine rağmen çiftçilerin kefilliğinden dolayı destekleme paralarına el konulması kanuni değildir.

1) Ardahan Çıldır ilçesinde çiftçilere dağıtılan mazot ve gübre destekleme paraları banka ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları dolayısıyla bloke edilmiştir. Dünya Bankası katkılarıyla verilen destekleme paralarına haciz konulamayacağı gerçeğinden hareketle haciz işlemini kaldırılacak mı?

2) Dünya Bankası tarafından çiftçilerin kalkınması için dağıtılan mazot ve gübre destekleme paralarını kefilliklerinden dolayı bankadan alamamışlardır. Yaklaşan ekin mevsimi nedeniyle çiftçilerimiz ekinlerini ekmek için mazot ve gübre paralarını alamamaktadırlar. Çiftçilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için destekleme paraları ne zaman ödenecektir?

33.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Siirt-Kurtalan’a Halkbank şubesi açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1959) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.           19.03.2010

                                                                                                               Ensar Öğüt

                                                                                                                 Ardahan

Siirt Kurtalan ilçesi mezra ve köylerden gelen hemşerilerimizden dolayı çok hızla büyümektedir. Bu büyüme de değişik meslek dallarında yeni işyerlerinin açılması ve ilçenin ticaret hacminin hızlı artmasına neden olmaktadır. Bundan dolayı mevcut banka yetmediğinden bir Halk Bankası şubesi açılması ihtiyaç olmuştur.

1- Siirt Kurtalan ilçesinde ticaret hacminin gelişmesi ve değişik meslek dallarında yeni iş yerlerinin açılması ile tarım kredi kooperatif ve esnaf kefalet kooperatifi üyelerinin de çoğalması nedeniyle acilen Halk Bankası şubesi açılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Siirt Kurtalan İlçesine Halk Bankası şubesi açmayı düşünüyor musunuz?

34.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Sarıveliler ilçesinde Ziraat Bankası şubesi açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1965) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Belde ve köyleriyle birlikte toplam nüfusu 30 bini bulan Sarıveliler ilçemizde, Ziraat Bankası şubesi açılmayışı hem esnaflarımızı hem de maaş alan binlerce vatandaşımızı mağdur etmektedir. İlçede yaşayan genç-yaşlı tüm vatandaşlarımız, günlük, haftalık ve aylık banka işlemleri için kendilerine 38 kilometre uzakta bulunan Ermenek ilçesine gitmek zorunda kalmaktadır.

6/312 sayılı sözlü soru önergemize daha önce verilen cevapta, problemi çözeceğiniz sözü verilmişti.

Bu bilgiler ışığında;

1. Bugüne kadar her hangi bir gelişme olmamıştır. Nüfusu bu ilçemizden daha az olan ilçelerde banka şubesi bulunurken, Orta Toroslar’da yer alan ve il merkezi ve banka şubesi olan diğer ilçelere uzak olan bu ilçemizin banka şubesi problemini ne zaman çözmeyi düşünüyorsunuz? Bu konuda çalışmanız var mıdır?

35.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, doğal afet sigortasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2035) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla.                       20.04.2010

                                                                                                             Hulusi Güvel

                                                                                                                   Adana

1. 2002-2010 yılları arasında ve yıllar itibariyle Doğal Afet Sigortası kapsamında biriktirilen kaynak miktarı ne kadardır? Söz konusu kaynak hangi yatırımlara yönlendirilmiştir?

2. 2002-2010 yılları arasında ve yıllar itibariyle Doğal Afet Sigortası kapsamında sigorta edilen binalara ait tazminat ödemeleri ve yetkili sigorta şirketlerine ödenen komisyonlar ne kadardır?

3. 2002-2010 yılları arasında ve yıllar itibariyle Doğal Afet Sigortaları Kurumunca depreme ilişkin yaptırılan bilimsel çalışma ve araştırmalara ilişkin ödemeler ne kadar olmuştur?

36.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, bankaların aldığı hesap işletim ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2060) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                               26.04.2010

                                                                                                     Mehmet Nezir Karabaş

                                                                                                                    Bitlis

1) Bankaların mudilerinden aldığı hesap işletim ücretinin yasal dayanağı var mıdır? Varsa hangi yasada düzenlenmiştir?

2) Hesap işletim ücretinin belirlenmesinde kullanılan kriterler nelerdir?

3) Bankaların 2009 yılında mudilerinden aldığı hesap işletim ücreti toplamı ne kadardır?

4) Ekonomik krizin piyasaları salladığı 2009 yılında, bankaların kârının bir önceki yıla göre % 49,6 artarak 20,1 milyar TL olmasında, hesap işletim ücreti ve kart ücretlerinin payı var mıdır? Varsa ne kadardır?

37.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, bankalara olan tüketici borçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2137) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Ankara Ticaret Odası (ATO) tarafından yapılan bir araştırma, Türkiye’de kişi başına düşen tüketici borcunun 2 bin liraya yaklaştığını ortaya koymuştur. Kişi başı borç miktarında son 6 yıl içinde 10 kat fazla artış yaşanmıştır. İyi yönetilemeyen ekonomi politikaları, vatandaşları borçla yaşamaya mahkûm etmiştir.

Bu bilgiler ışığında;

1) Mart 2010 tarihi itibarıyla tüketicilerin bankalara olan toplam borç miktarı 139,2 milyar liraya yükselmiştir. Borcunu zamanında ödemeyen tüketici sayısı kaçtır?

2) Kişi başına borç miktarının son 6 yıl içinde 10 kat daha fazla artış göstermesini dikkate alarak, vatandaşların borçlarını daha rahat ödemeleri konusunda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda bir çalışmanız var mıdır? 

38.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, TMSF’nin elindeki medya kuruluşlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2213) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı

TBMM Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sn. Ali Babacan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini arz ederim.

                                                                                                              Mümin İnan

                                                                                                                   Niğde

Soru 1) 15-09-2009 tarihi itibarıyla radyo, gazete, dergi ve televizyon olmak üzere TMSF’nin elinde kaç adet medya kuruluşu vardır?

Soru 2) Cine 5 televizyonu, TMSF’ye ne zaman devredilmiştir? Bu televizyon kanalı geçmişte kaç kez satılmak amacıyla ihaleye çıkarılmıştır? Talipliler olmasına rağmen neden satılmayıp hâlen TMSF’nin elinde tutulmaktadır?

Soru 3) Cine 5 televizyonunu ne zaman satmayı düşünüyorsunuz, bu konuyla ilgili ihale tarihi tespit edilmiş midir?

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisine, hem tarafıma hem de konuyla ilgili daha önce görev almış bakan arkadaşlarıma yöneltilmiş sözlü soru önergelerine cevap vermek üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

(6/1140) numaralı Sayın Çalış’ın soru önergesi: Ankara Büyükşehir Belediyesince düzenlenen konser, festival, resepsiyon gibi etkinliklerin çoğu millî bayramlar dolayısıyla düzenlenmekte ve her yıl belediye meclisince onaylanan bütçe imkânlarıyla gerçekleştirilmektedir.

Öte yandan, doğal gaz fiyatlarıyla ilgili düzenlemelerin Ankara Büyükşehir Belediyesinin BOTAŞ’a olan borcuyla bir ilgisi bulunmamaktadır. EGO Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan Başkent Doğalgaz Dağıtım Şirketinin 5669 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun gereği özelleştirilmesi için ihale edilmiş, ancak ihale süreci henüz tamamlanmamıştır. İhale sonucu elde edilecek gelirden, anılan Yasa gereği öncelikle Ankara Büyükşehir Belediyesinin BOTAŞ’a olan tüm borçları kapatılacak, kalan meblağ Ankara Büyükşehir Belediyesinin mücavir alanlarında bulunan altyapı ve yatırım çalışmalarında kullanılacaktır.

(6/1184) sayılı Sayın Özdemir’in, (6/1456) sayılı Sayın Doğru’nun, (6/1746) sayılı Sayın Çalış’ın, (6/1814) sayılı Sayın Çalış’ın, (6/1751) sayılı Sayın İnan’ın ve (6/2137) sayılı Sayın Çalış’ın sorularının hepsi BDDK ile ilgili, bankacılıkla ilgili olduğu için topluca cevap veriyorum:

5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca, kredi kuruluşları nezdindeki tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından sigorta edilmektedir. Buna göre her bir gerçek kişi için 50 bin Türk Lirasına kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır. Kredilerin ve diğer alacakların yeni sözleşme koşullarına bağlanmasını, yeniden yapılandırılmasını teminen Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik’te bazı değişiklikler yapılmış ve anılan yönetmeliğe eklenen geçici 3’üncü maddeyle, 1 Mart 2010 tarihine kadar yakın izlemeye alınmış olan kredilerin “donuk alacak” olarak sınıflandırılmaları için öngörülen sürelerde olması kaydıyla iki defa yeni sözleşme koşuluna bağlanması ve “donuk alacak” olarak sınıflandırılmış olan kredilerin yeniden yapılandırılması imkânının daha esnek koşullarla 2’den 3’e çıkartılması imkânı getirilmiştir. Bahse konu geçici 3’üncü madde uygulaması, ayrıca, 1 Mart 2011 tarihine kadar da uzatılmış bulunmaktadır.

BDDK veri tabanında bulunan bilgiler çerçevesinde takibe düşen konut kredisi müşteri sayısı Kasım 2009 tarihi itibarıyla 18.124, Aralık 2009 tarihi itibarıyla ise 18.624’tür. BDDK verileri kapsamında “takipteki kredi” olarak mütalaa edilen kredilerin mutlaka “icra takibine konu olmuş kredi” olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığından, takibe alınan kredi müşterilerinden ne kadarı hakkında icra takibi başladığına dair bir bilgi BDDK kayıtlarında mevcut bulunmamaktadır.

Toplam tüketici kredisi rakamı -toplam kredi hacmi- 2008 Aralığında 85 milyar iken 2009 Aralığında 97 milyara, 2010 Eylülünde ise 120 milyara yükselmiştir. Bunların içerisinde, takipte olan rakam, 2008 Aralığında 2 milyar 74 milyon, 2009 Aralıkta 4 milyar 40 milyon, 2010 Eylülünde 3 milyar 857 milyondur.

Takipteki kredilerin toplama oranı, 2008 Aralığında yüzde 2,43 iken 2009 Aralığında yüzde 4,15’e yükselmiş ancak daha sonra, 2010 Eylül itibarıyla da yüzde 3,20’ye tekrar geri düşmüştür.

Takipteki tüketici kredilerine baktığımızda, 31 Aralık 2009 itibarıyla 4 milyar 40 milyonluk hacim vardır, 1 milyon 61 bin müşteri sayısı vardır burada.

Takipteki bireysel kredi kartlarına gelince, 4 milyar 247 milyonluk hacim, 2 milyon 276 bin kişi sayısı vardır.

Tüketici kredileri ve kredi kartlarındaki toplam takipteki müşteri sayısına bakacak olursak, Mart 2010’da 3 milyon 32 bin, Nisan 2010’da 3 milyon 13 bin, Mayıs 2010’da 2 milyon 949 bin, Eylül 2010’da 3 milyon 57 bin kişidir.

(6/2060) sayılı Sayın Karabaş’ın soru önergesi: Bankaların hesap işletim ücreti ve bunun gibi tahsil ettikleri ücretlerin dayanağı Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu gibi genel hükümlerdir. 9 Kasım 2006’da Türkiye Bankalar Birliği tarafından yayımlanan tebliğde, mevduat ve katılım fonu kabulü dolayısıyla ödenmesi gereken ücret, komisyon, masraf, vergi, resim, harç ve fon benzeri parasal yükümlülüklerin kimin tarafından ödeneceği konusu düzenlenirken müşterilerce ödenecek tutara ilişkin bir düzenleme şu anda bulunmamaktadır. Bankalar, bireysel ve ticari bankacılık hizmetlerini belirli bir karşılığı olarak müşterilerinden “hesap işletim”, “yıllık hesap”, “yıllık mevduat” gibi isimler altında ücret tahsil etmektedirler. Hesap işletim ücreti bankalarca belirlenmekte olup mevcut durumda kriterlere ilişkin herhangi bir mevzuat bulunmamaktadır. Kredi kartı ücret ve komisyonları ile hesap işletim ücreti gibi gelirler “faiz dışı gelirler” altında sınıflanan bankacılık hizmet gelirlerinde muhasebeleştirilmektedir. Bankacılık sektörünün “faiz dışı gelirler” altında gösterilen bankacılık hizmet gelirleri Eylül 2010 döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,7 artmıştır ve toplam 8 milyar lira civarındadır.

(6/1941) sayılı Sayın Öğüt’ün soru önergesi: Bu öneride zikredilen Çıldır Ardahan şubesinde uygulanan blokelerin -ki Ziraat Bankasıyla ilgilidir bu- başkaca alacaklılar tarafından vazedilen hacizlerin İcra ve İflas Kanunu hükümleri uyarınca hak sahiplerinin hesaplarına tatbik edilmesinden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Kredi borcu normal hesaplarda kayıtlı bulunan veya kredi borcu tasfiye olunacak alacaklılar hesabına intikal ettirilmekle birlikte borcunu taksitlendirerek taahhüde bağlamış olan üreticilerimizin doğrudan gelir desteği ödemeleri banka alacaklarına mahsup edilmemekte ve kendilerine ödenmektedir.

(6/1959) sayılı Sayın Ögüt’ün soru önergesi: Halk Bankası, şube açma kriterleri çerçevesinde Kurtalan ilçesinde de araştırma ve incelemelerini yapmıştır. Bugün itibarıyla Kurtalan ilçesinde şube açılması için gerekli şartların oluşmadığı tespit edilmiştir. İlçede ekonomik verilerin gelişmesine paralel olarak önümüzdeki dönemlerde bu konu tekrar değerlendirilebilecektir.

(6/1965) sayılı Sayın Çalış’ın soru önergesi: Karaman ili Sarıveliler ilçesinde şube açılmasıyla ilgili olarak Ziraat Bankasının kârlılık ve verimlilik prensipleri doğrultusunda yaptığı inceleme ve değerlendirmeler sonucunda adı geçen ilçemizin mevcut potansiyelinin şube açılışı uygun görülen bölgelere kıyasla daha düşük olduğu görüşüne varılmıştır, ancak söz konusu talep önümüzdeki dönemde ilçe potansiyelinde meydana gelebilecek değişiklikler doğrultusunda tekrar değerlendirilebilecektir.

(6/1577) sayılı Sayın Yalçın’ın soru önergesi: Bankalar nezdindeki mevduatlarla ilgili olarak 7 Kasım 2006 tarih ve 26339 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sigortaya Tabi Mevduat ve Katılım Fonları ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primlere Dair Yönetmelik’te “Tasarruf mevduatı hesaplarının ve katılım hesaplarının her bir gerçek kişi için 50 bin Yeni Türk Lirasına kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır.” düzenlemesi mevcuttur. Söz konusu Yönetmelik hükümlerine kamu bankaları da uymaktadır.

Bu kapsamda, Ziraat Bankasınca tasarruf mevduatıyla ilgili olarak 2002 yılında TMSF’ye ödenen prim tutarı toplam 160 milyon 367 bin 431 liradır. 2002 yılında Ziraat Bankası iştiraki olan Başak Sigorta AŞ ve Başak Hayat Sigorta AŞ’ye -ki sonradan adı “Emeklilik” olarak değişti- sigorta işlemlerini yaptırmaktaydı. Ziraat Bankasının sermayelerine yüzde 99,96 oranında iştirak ederek kurduğu Ziraat Sigorta AŞ ve Ziraat Hayat ve Emeklilik AŞ’nin 11 Mayıs 2009 tarihinde İstanbul Ticaret Siciline tescil ve ilanları yapılmış olup, bu şirketler anılan tarih itibarıyla tüzel kişilik kazanmışlardır. Ziraat Sigorta AŞ hâlen tüm hayat dışı sigortacılık branşlarında; Ziraat Emeklilik AŞ ise, bireysel emeklilik hariç, hayat branşında faaliyetini sürdürmektedir.

Halk Bankasına gelecek olursak; tasarruf mevduatıyla ilgili olarak 2002 yılında TMSF’ye ödediği prim tutarı 73 milyon 179 bin 493 Türk Lirasıdır. 2002 yılı itibarıyla sigorta işlemleri, Halk Bankasının ortaklığı konumundaki Birlik Sigorta AŞ ve Birlik Hayat Sigorta AŞ tarafından yapılmaktadır.

Vakıfbank tarafından 2002 yılında TMSF’ye ödenen prim rakamı 34 milyon 100 bin liradır. Vakıfbankın kullandırdığı bireysel ve ticari tüm kredilerde kredi teminatının konut, paket, kasko ve DASK sigortaları, müşteriler adına Güneş Sigorta AŞ üzerinden; bireysel kredilerde ise tercihe bağlı olarak kişinin hayat sigortası, yine müşteri adına Vakıf Emeklilik AŞ üzerinden yapılmaktadır. Ticari kredilerde ve proje kredilerinde bir fabrika ya da tesisin ipotek alınması söz konusu ise makine ve teçhizat sigortası, müşteri adına yine Güneş Sigorta AŞ üzerinden yapılmaktadır.

Eximbank diğer kamu bankalarından farklı olarak mevduat toplama yetkisine sahip olmadığı için mevduat sigortasıyla ilgili bir ödeme yükümlülüğü yoktur. Kalkınma Bankasında da durum aynıdır.

(6/1390) esas numaralı Sayın Enöz’ün soru önergesi: Normal hesaplarda borcu bulunan üreticilerimizin yapılandırma talebinde bulunmaları hâlinde, Ziraat Bankamızca vade uzatımı yapılmaktadır. Bu kapsamda, borçlarının vadesi uzatılan üreticilerin yeni kredi talepleri de ayrıca değerlendirmeye alınmaktadır. Diğer taraftan, borçları yasal takip hesaplarında kayıtlı bulunan üreticilerin yeni kredi yapılandırma talepleri ise Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümleri çerçevesinde değerlendirilmektedir.

Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında 2009/15199 sayılı Karar kapsamında tekstil ve konfeksiyon sektörü de dâhil olmak üzere yatırımların KDV istisnası, gümrük muafiyeti, indirimli kurumlar vergisi uygulaması, Sosyal Güvenlik Kurumu primi işveren hissesinin bir kısmının ve kullanılacak kredilerde faizin bir kısmının Hazine Müsteşarlığı tarafından karşılanması, yatırım yeri tahsisi gibi destek unsurlarından yararlanmaktadır.

(6/1570) sayılı Sayın Özdemir’in soru önergesi: Bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarını gidermek, istihdam artışı sağlamak ve işletmelerde yaratılan katma değeri yükseltmek amacıyla kalkınma planları ve yıllık programlarında öngörülen hedefler doğrultusunda uluslararası yükümlülüklerimiz de dikkate alınarak tasarrufların ileri ve uygun teknolojileri kullanan yatırımlara yönlendirilmesini sağlamak amacıyla 2009/15199 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar 16 Temmuz 2009 tarih ve 227290 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmış olup mevcut veya yeni işletmeye geçecek işletmelere yönelik olarak bunun dışında bir mevzuat çalışması bugün için bulunmamaktadır.

(6/1675) sayılı Sayın Doğru’nun soru önergesi: 2008 yılında toplam 74.584 tonluk tütün üretiminin 53.411 tonu, 2009 yılında ise toplam 93.403 tonluk tütün üretiminin 72.995 tonu özel sektör tarafından satın alınmıştır. Ülkemizde bulunan sigara fabrikaları 2008 yılında 27.787 ton, 2009 yılında 24.977 ton yerli tütün kullanmıştır.

(6/1681) sayılı Sayın Doğru’nun soru önergesi: Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri AŞ Genel Müdürlüğünün sigara üretim işiyle ilgili varlık, marka ve hakları 24 Haziran 2008 tarihinde alıcıya devredilmiştir. Tütün ihtiyacının olmaması nedeniyle 2009 ürün yılında tütün üreticileriyle tütün üretim alım satım sözleşmesi imzalanmamıştır, 2010 yılında da yurt genelinde tütün alımı söz konusu değildir. Bu çerçeve içerisinde, kuruluşun merkez ve taşra teşkilatında kademeli olarak uygulanan yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında Haziran 2010 sonu itibarıyla İzmir ve Diyarbakır yaprak tütün işletmeleri dışındaki tüm birimler kapatılmış, bunlarda çalışan kadrolu ve sözleşmeli personel, Devlet Personel Başkanlığı marifetiyle başka kurumlara nakledilmiş; işçi personel ise, tüm hak ediş ve tazminatları ödenmek suretiyle iş akdinin feshini takiben talebi hâlinde yine Devlet Personel Başkanlığı vasıtasıyla 4/C uygulaması kapsamında istihdam edilmiştir.

(6/1695) sayılı Sayın Paksoy’un soru önergesi:

BAŞKAN – Sayın Bakanım bir dakika, o soru önergesine geçmeden önce… Sayın Doğru’nun sorularını cevapladınız hepsini galiba, onun bir ek açıklama talebi olmuş.

Buyurunuz.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, özelleştirme kapsamında tabii birçok fabrika gibi Tokat’taki sigara fabrikaları da satıldı. Gerçi fabrikalar satıldıktan sonra,  “Fabrikalar satılsa da üretim devam edecek.” denilmişti ama üretim devam etmedi. Şu anda da oradaki işçilerimiz, Tekel sigara fabrikası işçileri 4/C kapsamında çeşitli yerlere dağıtıldılar. Tabii, bu insanlar daha önceleri daha iyi maaş alıyorlardı, şu anda 800 lira ile 950 lira arasında para alıyorlar.

Bir de ayrıca, tabii, bu insanlarımız kendi bulundukları yerde değil de başka ilçelere nakledildiler, dağıtıldılar ve şu an itibarıyla da kredi kartları olsun, diğer borçlarda olsun müthiş şekilde sıkıntı içerisindeler. En azından bunların ailelerinin bulunduğu yerlere, çocuklarının olduğu yerlere bunların tayinleri yapılmış olsaydı herhâlde daha bir farklı durum meydana gelebilir, daha iyi olabilirdi. Bu konuda da Sayın Başbakan da söz vermişti bu işçilere. Yani, siz bulunduğunuz yerlerde görev yapacaksınız diye. Bu insanlar şu anda kredi mağdurları. Ev almışlar, çeşitli noktalarda araba almışlar veyahut da geçimleriyle ilgili çok ciddi büyük sıkıntı içerisindeler. Bu insanların yeniden durumlarını düzeltmek, ücretlerini düzeltmek veyahut da almış oldukları krediler noktasında birtakım iyileştirmeler yapmak ve beraberinde de en azından bulundukları yerlerde bu adamların çalışmasını temin etmek noktasında bir çalışma yapmak gerekiyor. Bizim söylemlerimiz burası.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.

Buyurunuz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – 4/C, biliyorsunuz bizim Hükûmetimiz döneminde başlanan nispeten yeni bir uygulama. Daha önce, hatta on yıl öncesine kadar giderek bütün özelleştirmelerden doğan iş kaybı ya da işini kaybeden vatandaşlarımıza açılmış bir imkân ve bütçe imkânları elverdiği dönemlerde, elverdiği ölçüde de özlük haklarıyla ilgili düzenlemeler yapılıyor.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Bakanım, 57’nci Hükûmet zamanında da verilmişti işçilere, aynı bu şekilde hak verilmişti.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – (6/1695) sayılı önergede kalmıştım Sayın Paksoy’un.

Söz konusu 30 bin liralık promosyon tutarının 7 bin liralık kısmı kuruma sonradan katılan personele dağıtılmış olup, 23 bin liralık promosyon tutarının harcanması ile ilgili olarak Başbakanlık Etik Kurulu Başkanlığı eski kurum Başkanı Kazım Çalışkan hakkında inceleme başlatmış ve bu inceleme sonucunda kamu görevlileri etik davranış ilkelerine aykırılık yönünden bir işlem tesisine yer olmadığına 25 Aralık 2009 tarihinde karar vermiştir.

(6/1696) sayılı Sayın Paksoy’un soru önergesi: TAPDK’nın personel sayısındaki artış da göz önünde bulundurularak bazı birimlerin Güneş Sokak’ta bulunan binaya taşınması söz konusudur. Söz konusu bina şu an ek hizmet binası olarak kullanılmakta ve arşivlik evraklar orada muhafaza edilmektedir.

(6/1739) sayılı Sayın Paksoy’un soru önergesi: Bazı tip tütünlerin üretimi ve kurutulması için gerekli olan ilk yatırım kurutma hangarı ve fırınları enerji ve işçilik maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle birim üretim maliyetleri dünya piyasasının üzerinde gerçekleşmektedir. Ülkemizde üretilen oryantal tip tütünlerden yapılan sigaralara olan tüketici talebi giderek azalmış, soslu türden sigaralara olan tüketici talebi sürekli artış göstermiştir. Bu tür sigaralarda kullanılan ve ülkemizde üretimi sınırlı olan türden tütün ithalatı yıllar itibarıyla artmıştır. Ki tütün üretim miktarları, yıllar itibarıyla 2002’den 2009’a kadar olan rakamları okuyacağım yıl yıl: 159 bin ton, 112 bin ton, 133 bin ton, 135 bin ton, 98 bin ton, 74 bin ton, 93 bin ton, 81 bin ton, 63 bin ton. İthalat bedellerine gelince, 2002’den 2009’a kadar olan rakamları milyon dolar cinsinden okumak istiyorum. 215 milyon dolar, 200 milyon dolar, 220 milyon dolar, 272 milyon dolar, 252 milyon dolar, 292 milyon dolar, 372 milyon dolar, 388 milyon dolar. 2010 Haziran sonu itibarıyla rakam 149 milyon 940 bin dolar.

Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri, kısa adıyla TTA, 4733 sayılı Kanun’un geçici 6’nci maddesinde 2007 ürün yılı için sözleşme imzaladığı üreticiler ile anılan yılda sözleşme yaptığı miktarları aşmamak koşuluyla 2008 ürün yılı için tütün üretim ve alım satım sözleşmesi imzalayacağını hüküm altına almıştır. 2008 ürünü olarak TTA tarafından 2009 yılında satın alınan söz konusu tütünler, devlet nam ve hesabına son olarak alınan tütünlerdir. Dolayısıyla bu tarihten sonraki süreçte tütün alım ve satımları serbest piyasada gerçekleşmektedir.

(6/1742) sayılı Sayın Çalış’ın soru önergesi…

BAŞKAN – Sayın Bakan, onu cevaplamadan önce, Sayın Enöz’ün de soruları bitmiş ve bir ekstra açıklama istiyor.

Buyurunuz.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bilhassa tarım sektöründe iştigal eden üreticilerimizin Ziraat Bankasına olan borçlarının yeniden yapılandırılması hususunun gerekliliğini birçok kez talep etmiştik. Bu konuda, nihayet, Hükûmet bir adım atmış gözüküyor. Çok geç de olsa bu konudaki yasal düzenlemenin bir an önce kanunlaşmasına destek vereceğimizi ifade ediyorum ve Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Enöz.

Evet Sayın Bakan…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – (6/1742) sayılı Sayın Çalış’ın soru önergesi: 29 Aralık 2009 tarihli ve 27447 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Bazı Mallara Uygulanacak Tütün Fonu Tutarlarının Belirlenmesine Dair Karar’da tütün mamullerinden alınan vergilerle ilgili bir düzenleme yer almamaktadır. Söz konusu Bakanlar Kurulu kararıyla yurt dışından getirilecek tütün mamulleri ile homojenize tütün, şişirilmiş tütün ve şişirilmiş tütün damarından alınan fon kaldırılmıştır ancak ithal edilecek her türlü yaprak tütünden alınan fonda bir değişiklik yapılmamıştır ve bu tip tütünlerde ton başına 3 bin Amerikan doları fon uygulamasına devam edilmektedir. 2002-2009 yıllarında yıllık ortalama 150 milyon dolarlık Tütün Fonu tahsilatı yapılmıştır.

Avrupa Birliği ilerleme raporlarında Tütün Fonu’nun kaldırılması gerektiği yönünde ifadeler yer almaktadır. Ülkemizdeki şekliyle ithal edilen tütün ve tütün mamullerinin bedeli üzerinden kesinti yapılmasına dayalı fon uygulaması, bilindiği kadarıyla, dünyanın önde gelen tütün ithalatçısı ülkelerinde uygulanmamaktadır ancak sadece adı benzemekle birlikte, Avrupa Birliğinde içerik olarak bizimkinden farklı bir biçimde Birliğin üreticilere ödediği primlerden “Tütün Fonu” altında bir kesinti yapılmaktadır.

(6/1513) sayılı Sayın Ağyüz’ün soru önergesi: TAPDK’dan yine aldığımız bilgilere göre devam etmek istiyorum. Anayasa’mızın 58’inci maddesi gereğince devletin, gençleri alkol düşkünlüğünden korumak için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Diğer yandan, ülkemizin de katıldığı EURO 08/01, Kopenhag ve Madrid, 12 Eylül 2001 Avrupa Alkol Eylem Planı çerçevesinde mutabık kalınan alkolle ilgili Avrupa Şartı’nda -5’inci maddesinde- yer alan alkollü içkilerin dolaysız ve dolaylı reklamları üzerinde sıkı denetim uygulamak ve reklamların hiçbir şekilde alkol ile spor arasında kurulan bağ örneğinde olduğu gibi genç insanları hedef almasını engelleme kararı bulunmaktadır. Gençler ve alkol üzerine bildirgede de alkolün teşvik edilmesi, bedava dağıtımı, reklamları, sponsorlukları ve kolay ulaşılabilirlik durumlarıyla ilişkili olarak gençlerin içmeleri yönünde baskıları azalmak hususunda Dünya Sağlık Örgütüne üye devletler tarafından mutabık kalınmıştır. Soru önergesine konu tebliğin diğer hükümleri gibi alkollü içeceklerin tüketimini özendirici ve teşvik edici uygulamaları engellemek, çocuklar ile gençleri hedef kitle olmaktan uzak tutabilmek kamusal gayesiyle yasaklama değil, ancak sınırlar ve ilkeler benimsenmiştir. İnternet  ve yazılı medya araçlarında yoğun sıklıkla alkollü içki reklamlarının hâlen yayınlanıyor olması bu yasağın şu anda olmadığının da bir başka göstergesidir. Ancak, birbirlerinin ayrılmaz parçası, olmazsa olmazı olduklarını ifade eden ve bu kanının oluşmasını temin eden reklamlar özellikle çocuk ve gençlerin zihinlerinde yer etmekte ve özendirici mahiyetiyle alkollü içkiyi tanıtma amacını aşmaktadır. Öte yandan, on sekiz yaşından büyük kişilerin istediği şekilde alkollü içki tüketmesinde engel bir husus bulunmamaktadır ve böyle anlaşılacak bir ifade de tebliğde yer almamaktadır. Tebliğ, toplumun alkollü içki tüketimini teşvik edici ve özendirici şekilde reklam yapılmasını önlemeye yönelik olarak düzenlenmiştir. Alkollü içki reklamlarında hedef kitle olarak çocuklara ve gençlere yönelen veya çocukları ve gençleri etkileme olasılığı yüksek bulunan uygulamalar kısıtlanmıştır.

(6/1602) sayılı Sayın Paksoy’un, (6/1442) sayılı Sayın Ağyüz’ün, (6/1626) sayılı Sayın Işık’ın sorularına yine birbirleriyle çok ilgili olduğu için -KEY hesaplarıyla ilgili olduğu için- topluca cevap veriyorum.

KEY hesaplarıyla ilgili ilk listede ismi yer almayan veya eksik ödeme yapılan hak sahiplerine ilişkin bilgilerin tasfiye hâlinde Emlak Bankasına bildirilmesine ilişkin süreyi uzatan ve daha önce kurumlarca yapılan hatalı bildirimlerin düzeltilmesine olanak sağlayan 5939 sayılı Kanun 17 Aralık 2009 tarihinde yayımlanmıştır. Söz konusu kanun ile kurumlara yapılan hatalı ve eksik bildirimleri düzeltme imkânı tanınmıştır. Kurumlarca düzeltme işlemleri yapılarak Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına gönderilen hisseler ise üçer aylık periyotlar hâlinde bankaca Resmî Gazetede ilan edilmekte ve her ilan sonrası ilana ilişkin ödemeler yapılmaktadır. Bu kapsamda KEY ödemelerine ilişkin beşinci liste 10 Kasım 2010 tarih ve 27755 sayılı mükerrer Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Ödemeler 11 Kasım 2010 tarihinde başlamış olup, müteakip listeler üçer aylık periyotlarla aynı bu şekilde yayımlanmaya devam edecektir.

Ödemelere ilişkin olarak herhangi bir ödenek sıkıntısı söz konusu değildir. KEY ödemelerinde ilk ilanın yapılacağı tarihe kadarki dönem için yüzde 10 artış uygulanmıştır. İlk ilan tarihinden sonraki listelerde isimleri yer alan hak sahiplerine ise her ilan dönemi için başlangıçtaki yüzde 10 artışa ilave olarak basit usulde yüzde 1,25’lik artış sağlanmıştır. 2 Kasım 2010 itibarıyla toplam yaklaşık 7,5 milyon hak sahibine 3 milyar 400 milyon civarında bir ödeme yapılmıştır bugüne kadar ve şahısların taleplerine istinaden, dediğim gibi, üçer aylık periyotlar hâlinde bu ödemeler ve liste yayınları devam etmektedir.

(6/1587) sayılı Sayın Çalış’ın, 6/1595 sayılı yine Sayın Çalış’ın soru önergelerine cevaben: Merkez Bankası verilerine göre karşılıksız çek adedi 2010 yılı Eylül ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 53 oranında azalmıştır. Bankalararası Takas Odaları Merkezi verilerine göre ise Bankalararası Takas Odalarına ibraz edilip karşılıksız çıkan çek tutarlarının toplam ibraz edilen çek tutarına oranı 2009 yılı ekim ayında yüzde 5,20 iken, yüzde 2,66’ya düşmüştür. Adet olarak ise yüzde 5,82’den yüzde 3’e gerilemiştir.

Ekonomik krizle mücadele kapsamında aralarında yurt içi talebi canlandırmak amacıyla belirli sektörlerde geçici KDV ve ÖTV indirimleri gerçekleştirilmesinin, bölgesel ve sektörel teşvikleri içeren yeni bir teşvik sistemi oluşturmasının, kısa çalışma ödeneğinin miktarının artırılarak ödenekten yararlanma süresinin uzatılmasının, aktif iş gücü programlarının güçlendirilmesini öngören yeni istihdam paketinin hazırlanmasının, genç ve kadın istihdam teşvikinin süresinin uzatılmasının, ihracatçılara kullandırılan kredilerin faizlerinin düşürülerek kullanım limitlerinin artırılmasının, KOBİ’lerin finansman imkânlarına daha kolay erişebilmesi amacıyla Kredi Garanti Fonu’na ek kaynak aktarılmasının ve KOBİ’lere sıfır ve düşük faizli kredi desteği verilmesinin de aralarında olduğu son derece kritik önlemler alınmıştır. Ayrıca, Merkez Bankası, döviz ve TL likiditesini artırmaya yönelik önemli adımlar atmıştır bu dönem içerisinde.

Ekonomide başlayan canlanma eğilimi ve ilan etmiş olduğumuz orta vadeli programlar çerçevesinde, zamanında ve doğru politikalar uygulanarak krizden ülkemiz en az zararla, en az hasarla geçmektedir ve önümüzdeki üç yılda uygulanacak olan ekonomi politikaları ve makroekonomik hedefler en son olarak yine 10 Ekim 2010 tarihinde açıkladığımız yeni orta vadeli programla da ortaya konmuştur.

(6/1815) sayılı Sayın Çalış’ın soru önergesi: 2008 yılında yüzde 5 olarak gerçekleşen takipteki KOBİ kredilerinin toplam KOBİ kredilerine oranı, küresel krizin olumsuz etkileri nedeniyle yüzde 8,3 düzeyine yükselmiştir. 2009 yılının son çeyreğinden itibaren ekonomide gözlenen toparlanmaya paralel olarak düşmeye başlayan söz konusu oran 2010 Eylül ayında yüzde 5,8 olarak gerçekleşmiştir. Ekonomideki toparlanmanın devam etmesiyle birlikte takipteki kredilerin toplam kredilere oranın daha da aşağılara düşmesini beklemekteyiz.

Türkiye ekonomisinin belkemiğini oluşturan KOBİ’ler, küresel krizin olumsuz etkilerini hafifletmek amacıyla Hükûmetimiz tarafından birçok alanda desteklenmiştir. Bu kapsamda, kısa çalışma ödeneğinin miktarı yüzde 50 oranında artırılarak yararlanma süresi üç aydan altı aya çıkarılmış, 5084 sayılı Teşvik Kanunu’nun soysal güvenlik primi desteği uygulaması 2012 yılına kadar uzatılmış, yeni teşvik sistemi hazırlanmış, KOSGEB tarafından KOBİ’lere düşük ve sıfır faizli kredi desteği verilmiş, KOSGEB Kanunu’nda yapılan değişikliklerle hizmet ve ticaret sektöründeki KOBİ’lerin de, vergi ve SGK prim borcu bulunan esnaf ve sanatkârların da KOSGEB kredilerinden yararlanması sağlanmış, KOBİ’lerin finansman imkânlarına daha kolay erişebilmesi amacıyla kredi garanti desteği uygulamasına başlanmış, ihracat reeskont kredi limiti artırılarak söz konusu kredilere kullanım kolaylığı getirilmiş ve Eximbankın ihracatçı KOBİ’lere kullandırdığı kredilerin faiz oranları düşürülmüştür.

(6/1933) sayılı Sayın Çalış’ın soru önergesi: Şöyle bir bakacak olursak, 2002 sonundan 2010 yılı Temmuz sonuna kadarki dönemde en düşük memur maaşındaki artış nominal yüzde 208’dir, enflasyondan bunu arındırdığımızda reel anlamdaki artış yüzde 53’tür.

Net asgari ücret yine aynı dönemde yüzde 226 oranında nominal olarak artırılmıştır, enflasyondan arındırıp baktığımızda reel artış yüzde 62’dir.

En düşük SSK emeklisinin maaşındaki artış aynı dönemde nominal olarak yüzde 176’dır, reel yüzde 37’dir.

En düşük BAĞ-KUR emeklisinin, esnaf emeklisinin maaşı aynı dönemde nominal olarak yüzde 280 artmıştır, reel artış da yüzde 89’a tekabül etmektedir.

Sayın Çalış’ın (6/1934) sayılı soru önergesi: Krizin istihdam üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek için kısa çalışma ödeneğinin ve bu ödenekten faydalanma süresinin artırılması, genç ve kadın istihdam teşvikinin süresinin uzatılması, aktif iş gücü programının artırılması gibi önemli düzenlemeler yapılmıştır. Bu önlemlere ek olarak istihdama dolaylı yollardan katkı sağlayabilecek reel sektöre yönelik diğer düzenlemeler de hayata geçirilmiştir.

Yeni yatırım teşvik sisteminin hazırlanması, ihracatçılara ve KOBİ’lere kredi desteği verilmesi, kredi garantisine işlerlik kazandırılması gibi önemli konular istihdama olumlu etkide bulunmuştur.

Bütçe imkânları çerçevesinde alınan bu önlemler ekonominin birçok alanında üretim ve istihdama olumlu yönde yansımış ve yansımaya devam etmektedir. Nitekim, 2009 yılı için işsizlik oranı orta vadeli programda öngörülenin de altında gerçekleşmiştir. TÜİK tarafından en son açıklanan verilere göre ise 2010 yılı Ağustos ayında işsizlik oranı önceki yılın aynı dönemine göre 2 puan azalarak yüzde 11,4 seviyesinde gerçekleşmiştir ve Türkiye ILO üyesi ülkeler içerisinde işsizliğin en çok düştüğü, en hızlı düştüğü ülkedir.

İşsizlik probleminin çözümüne yönelik olarak bahsedilen önlemlerin yanı sıra iş gücü piyasasının daha esnek bir yapıya kavuşturulması, iş dünyasının talep ettiği nitelikte iş gücünün yetiştirilmesine yönelik düzenlemeler ve aktif iş gücü programlarının yaygınlaştırılması ve etkinliğinin artırılması önümüzdeki dönemde öncelikli olarak ele alacağımız çalışma alanlarıdır ve bununla ilgili de en son gönderdiğimiz yasa tasarısında da yine önemli düzenlemeler yer almaktadır.

(6/1933) sayılı…

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika…

Sayın Çalış’ın ek açıklama talebi olmuş.

Buyurunuz.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, geç de olsa sorularımıza ilgi gösterdiğiniz için teşekkür ediyorum çünkü bizim sorularımız belli sorunların çözümüne yönelik. Maalesef Sayın Hükûmetin sorulara güncelliğini kaybettirerek âdeta Türkiye Büyük Millet Meclisinin Hükûmet üzerindeki denetim yetkisini sulandırma gibi bir gayreti var, maalesef burada da bunu görüyoruz. Bu konuda üzüntülerimi belirtmek istiyorum.

Sarıveliler Ziraat Bankası ile ilgili açıklamanız konusunda da hemşehrilerim adına üzüntülerimi belirtmek istiyorum çünkü aynı kürsüde sizden önceki Sayın Bakan bu sorunu çözeceğini söylemişti, kayıtlarda vardır. Bizim bu ilçemizden daha küçük ilçelerde hâlen faaliyet gösteren Ziraat Bankaları vardır. Onlar ilçe olma kriterine göre banka olarak faaliyetini devam ettiriyor ama şimdi bizim önümüze verimlilik kriterini koyuyorsunuz. Bu kararı tekrar gözden geçirmenizi ben hemşehrilerim adına istirham ediyorum.

Mutfaktaki zaruri tüketim maddelerindeki fiyat artışı, sabit gelirlinin gelir durumu ve maalesef enflasyon sepetiniz dar gelirliyi, sabit gelirliyi ezmektedir. Bu zaruri tüketim maddelerinin artışına paralel olarak dar gelirlinin, ücretlinin ücretlerini yeniden gözden geçirmek gerekiyor. Ben özellikle, ekonomik krizle ilgili, işsizlikle ilgili sizin burada bahsettiğiniz iyileşmenin orta ve alt gelir grubunda, maalesef Anadolu’da hissedilmediğini, vatandaşın bunu hissetmediğini, hâlâ sıkıntıların devam ettiğini, bu konuda daha dikkatli tedbir almak gerektiğini söylemek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çalış.

Buyurunuz Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, soru önergelerine, sözlü sorulara her hafta bir bakanımız kendi konusuyla ilgili buraya geliyor, cevap veriyor ve bize Kurumunuz tarafından bildirilen tarihlerde, günlerde biz gelip buraya açıklamalarımızı bakan arkadaşlarımızla beraber sırasıyla yapıyoruz. Doğru, bazı önergeler belki tarih olarak biraz eski ama çok yakın zamanda sorulmuş sorulara da toplu olarak cevap verdiğimiz için hepsini beraberce cevaplandırmış oluyoruz.

Bankaların şube açışıyla ilgili hem Ziraat Bankasında hem Halk Bankasında kriterler vardır ve bu kriterlere uyan ilçelerde ancak şube açılmaktadır. Kriterlerin uymadığı durumlarda ise şube açılması mümkün olmamaktadır. Bir bakıma, 2001 öncesiyle ilgili o kötü alışkanlıkları biz bu dönemde devam ettirmek istemiyoruz. Verimlilik ve makul düzeydeki kârlılık anlayışıyla kamu bankalarımız şu anda çalışmakta.

Dar gelirlilerle ilgili ben rakamları biraz önce açıkladım. 2002 sonundan bugüne kadar pek çok gelir grubunun artışı, reel anlamda çok ciddi oranda artmıştır. Biraz önce rakamları da söyledim, reel artışları da verdim. Bunlar hayatın gerçeklerinden alınan rakamlardır. Ödenen maaşlar bellidir, bu süre içerisindeki enflasyon bellidir, temel ihtiyaç ürünlerindeki fiyat artışları bellidir, reel artışlar da zaten bu çerçevede hesaplanmaktadır.

(6/1331) sayılı Sayın Özdemir’in soru önergesine gelmek istiyorum: Ülkeler itibarıyla dövizle borçlanma faizlerinin karşılaştırılmasında kullanılan ve gelişen piyasa ülkelerinin çıkardığı uzun vadeli dolar cinsinden tahvillerin faizlerinin aynı vadedeki ABD hazinesi tahviline göre ne kadar yüksek seviyeden işlem gördüğünü gösteren EMBI plus endeksi, 5 Kasım 2010 tarihi itibarıyla Türkiye için 152 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye şu anda pek çok Avrupa ülkesinden daha az riskli olarak algılanmaktadır ve Türkiye’nin dolar ya da euro cinsinden borçlanma faizleri yine Avrupa Birliğine üye bazı ülkelerin dahi altında kalmıştır. Türkiye’deki uluslararası yatırımlar, faaliyetlerinden doğan kârı aktarmadan önce Türkiye’de vergilendirilmektedirler. Yurt dışına transfer edilen kâr paylarının bir kısmı da bu firmaların sermaye artışları veya yeni girişim faaliyetleri için tekrar geri getirilebilmektedir Türkiye’ye. Türkiye’nin en büyük 500 şirketi içerisinde 153 tanesi uluslararası sermayeli şirkettir. Bu 153 uluslararası sermayeli şirket, ilk 500’ün 2009 yılındaki üretiminin, üretimdeki satışlarının yüzde 33’ünü, toplam satış hasılatınınsa yüzde 38’ini gerçekleştirmektedir.

(6/1697) sayılı, Sayın Paksoy’un soru önergesi: 2003-2010 yılları arasında, üyesi olduğumuz Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası ve İslam Kalkınma Bankası gibi finans kuruluşlarından kamu yatırımlarının finansmanı amacıyla toplam 16,3 milyar dolarlık kredi temin edilmiştir. Tabii, özel sektöre sağlanan kredilerle beraber bu rakamların toplamı aslında daha yüksektir. Uluslararası kuruluşlardan sağlanan proje kredilerinin denetimi ihtiyaç hasıl olması durumunda fraklı kurum ve kuruluşlarca yapılabilmektedir. Burada Sayıştay Başkanlığı, kreditör kuruluşlar tarafından görevlendirilen heyetler, Hazine Kontrolörler Kurulu gibi birimler, bu temin edilen dış kredileri proje amaçları doğrultusunda kullanıp kullanmadığının denetimini yapmaktadır. Yine 5018 sayılı Kanun gereği, her bir mahalli idarenin söz konusu denetimleri yapmakla yükümlü kendi birimleri bulunmaktadır.

(6/1758) sayılı Sayın Özdemir’in soru önergesi: Borçlanma faizinin düşmesi, düşük çıkması Hazinenin lehine olup düşük maliyetle borçlanmayı temin etmektedir. Diğer yandan, rekabetçi olmayan teklif aşaması ihale sürecinin bir parçası olup fiyat oluşumunda başlı başına bir etken değildir. Ayrıca, Sayıştay 2009 yılı Hazine İşlemleri Raporu’nda, konunun, Hazine Müsteşarlığı bünyesinde çalışmalar yapılarak değerlendirildiği ve mevcut uygulamanın devam ettirilmesinin idarenin takdirinde olduğu belirtilmiştir. Yine Sayıştay, 2009 yılı Hazine İşlemleri Raporu’nda, Hazine Müsteşarlığınca çalışmalar yapılmakta olduğu ve ispatlayıcı belgelerin Sayıştaya sunularak önerilerinin Hazine Müsteşarlığınca karşılandığını ifade etmiştir. Buna ilaveten, piyasa yapıcı bankalar arasında birlikte hareket etme ihtimalini engelleyici tedbirler ve yaptırımlar kapsamında, 2010-2011 Piyasa Yapıcılığı Sözleşmesi’ne “Piyasa yapıcı, birincil piyasada rekabeti bozacak şekilde, diğer piyasa yapıcılar veya katılımcılarla anlaşamaz ve ortak hareket edemez.” ibaresi eklenerek önerilerinin Hazine Müsteşarlığınca tam anlamıyla karşılandığı Sayıştay tarafından belirtilmiştir.

(6/2035) sayılı Sayın Güvel’in soru önergesi: DASK’ın kurulduğu 2000 yılında 5,2 milyon lira düzeyinde toplam portföy büyüklüğü, 5 Kasım 2010 itibarıyla yaklaşık 1,36 milyar liraya yükselmiştir yani 1 milyar 390 milyon gibi bir mertebe. DASK kaynakları, ağırlıklı olarak, mevduat, devlet tahvili ve hazine bonosuyla diğer menkul kıymetlerin yatırımına yönlendirilmektedir. DASK, zorunlu deprem sigortasının yürürlüğe girdiği 2000 yılından bu yana meydana gelen 297 deprem olayında 11.072 hasar dosyası için toplam 21 milyon liralık tazminat ödemesinde bulunmuştur. DASK, zorunlu deprem sigortasını, sigorta şirketleri ve acenteleri vasıtasıyla ev sahiplerine sunmakta ve yıllık olarak yenilemektedir. Bu hizmet karşılığı olarak verilen komisyon İstanbul için primin yüzde 12,5’u, diğer iller için ise primin yüzde 17,5’uğudur. Bu kapsamda, 2010-2012 yılları arasında gerçekleşen kümülatif toplam komisyon tutarı 296 milyon 700 bin TL’ye ulaşmıştır. 2006-2010 yılları arasında bilimsel çalışma ve araştırmalar kapsamında yapılan harcamaların tutarı yaklaşık olarak 53 bin liradır.

(6/1760) sayılı Sayın Özdemir’in soru önergesi: Uluslararası gelişmeler karşısında İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının rekabet gücünün artırılması ve daha esnek bir yapıya kavuşturulması amacıyla, İMKB’nin öncelikle anonim şirkete dönüştürülmesi, daha sonraki süreçte paylarının satışı ve devriyle ilgili çalışmalar SPK bünyesinde devam ettirilmektedir ve bu konu yeni hazırlanan Sermaye Piyasası Kanunu tasarısı taslağı çalışmalarında dikkate alınmaktadır. Diğer yandan, İMKB’nin dünya borsalarınca ulaşılan noktalara taşınması amacıyla, SPK, İMKB, TOBB, Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği arasında 7 Ağustos 2008 tarihinde imzalanan iş birliği protokolü çerçevesinde 6-7 Mayıs 2010 tarihleri arasında bir halka arz seferberliği zirvesi düzenlenmiştir. Halka arz seferberliği kapsamında, 2010 yılı içerisinde toplam 37 şirket halka arz için SPK’ya başvurmuş, bunlardan 18 tanesi sonuçlandırılmıştır. Diğer yandan, İMKB bünyesinde işlem gören ürün çeşitliliğinin artırılması amacıyla aracı kuruluşların varant ihraç edebilmesi ve söz konusu varantların İMKB’de işlem görmesine yönelik çalışmalar tamamlanmış ve İMKB Hisse Senetleri Piyasası bünyesinde varant pazarı oluşturmuştur.

(6/1857) sayılı Sayın Paksoy’un soru önergesi: 2006 yılı Mayıs ayı içerisinde yapılan halka arz uygulaması sonucu, Türk Hava Yollarının sermayesindeki kamu payı yüzde 50’nin altına düşmüştür. Bu surette, Türk Hava Yollarının kamu tüzel kişiliği 25 Haziran 2006 tarihinde sona ermiştir. Özel hukuk tüzel kişiliği konumunda olan Türk Hava Yollarında yönetici ve çalışanların hiçbirisi kamu görevlisi sıfatını haiz değildir.

Danıştay 1. Dairesinin 21 Eylül 1984 tarihli kararında da vurgulandığı üzere, alınacak görev ve işin 2531 sayılı Kanun’un 2’nci maddesinde getirilmiş olan yasaklama kapsamında sayılabilmesi için, daha önce hizmetinde bulunduğu daire, idare, kurum ve kuruluşa karşı bir görev, iş veya temsilcilik niteliğinde bulunması gerekmektedir.

Sayın Doçent Doktor Turan Erol’un Türk Hava Yollarındaki yönetim kurulu üyeliği daha önce görev yaptığı kurum olan SPK’ya karşı bir görev değildir. Türk Hava Yollarının icrai faaliyetleri 7 üyeden oluşan yönetim kurulu içinden seçilen 3 kişilik icra komitesi vasıtasıyla yürütülmektedir. Sayın Erol, bu icra komitesinde yer almamaktadır.

(6/1873) sayılı Sayın Öğüt’ün soru önergesi: Et ve Balık Ürünleri AŞ’nin Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararıyla özelleştirme kapsam ve programından çıkarılarak eski statüsüne iade edilmesine karar verilmiştir. Şirketle ilgili olarak tasarrufta bulunma yetkisi Tarım ve Köyişleri Bakanlığına aittir. Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine ait şeker fabrikalarının coğrafi bazı portföy grupları hâlinde ve her portföy grubunun ayrı ayrı ve kendi içinde bir bütün hâlinde satış yöntemi varlık satışı şeklinde uygulanmak suretiyle özelleştirilmesine karar verilmiş olup özelleştirilmesiyle ilgili çalışmalarda Rekabet Kurumu ve Şeker Kurumunun görüşleri de alınmıştır.

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca üniversiteler bünyesinde yeni bölüm açma, öğrenci alma teklifleriyle üniversite rektörlerinden geldiği takdirde değerlendirildiği, söz konusu kontenjanlara yerleşmenin ise öğrencilerin tercihleri doğrultusunda yapılmakta olduğu beyan edilmektedir.

Et ve Balık Kurumu, faaliyetlerini sekiz adet kombinayla devam ettirmektedir. Kuruluş, imkânları ölçüsünde bölgedeki Ağrı, Van, Erzurum, Bitlis kombinalarıyla istihdam sağlayarak bölge ekonomisine ve hayvancılığa katkıda bulunmaktadır.

Ülkemizde, Şeker Kurulu yurt içi talebe göre toplam şeker kotasını belirlemekte ve özel ve kamuya ait şeker fabrikaları kendilerine tahsis edilen bu kotalara göre üretimde bulunmaktadır.

(6/1876) sayılı Sayın Öğüt’ün soru önergesi: 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu’na göre, kamu idare kurum ve kuruluşları serbest memur kadrolarına 2009 yılında emeklilik, ölüm, istifa veya nakil sonucu ayrılan memur sayısının yüzde 50’sini geçmeyecek şekilde açıktan veya diğer kamu idare kurum ve kuruluşlarından nakil suretiyle atama yapabileceği, bu sınırlar içerisinde memur ihtiyacını karşılayamayacak söz konusu idare kurum ve kuruluşlardan yükseköğretim kurumları için ilave 4 bin adet, diğerleri için ise ilave 21 bin adet atama izni verilebileceğini hükme bağlamıştır. Ancak yıl içerisinde yeni tespit edilen ihtiyaçlar doğrultusunda da Türkiye Büyük Millet Meclisi gerektiğinde adımlar atmaktadır.

(6/2213) sayılı Sayın İnan’ın soru önergesi: TMSF’den aldığımız bilgiye göre, Akıllı TV’nin denetimi tamamen fonda kalmış olup yönetimi kısmen Garipoğlu Grubuna devredilmiştir. Olay Medya Grubunun da aynı şekilde denetimi tamamen fonda kalmış olup yönetimi kısmen Çağlar Grubuna devredilmiştir. Olay TV, Olay FM, Olay gazetesi ve Olay Trend dergisi, CINE5 TV, Show Radyo, Viva TV, Radyo Viva, Radyotek’in satışa hazırlık işlemleri devam etmektedir. Maksi TV, Radyo 5, Radyo Cool, Türkçe TV, Şık FM, Bursa TV, Bursa FM, fon tarafından satışları yapılmış ancak üst kurullar nezdinde işlemleri devam ettiğinden ihaleleri henüz sonuçlandırılamamıştır. Fon kurulunun 25 Mayıs 2004 tarih ve 253 sayılı kararıyla Erol Aksoy Grubuna dâhil “CINE5” logosu ile Ulusal TV yayınını yapan CINE5 Filmcilik ve Yayıncılık AŞ’nin de aralarında bulunduğu Aksoy Grubu şirketlerinin temettü hariç ortaklık haklarıyla yönetim ve denetimi fon tarafından devir alınmıştır.

CINE5 TV ticari ve iktisadi bütünlüğü daha önce 3 kez satışa çıkartılmış ancak ihalelere katılan olmadığından ihale gerçekleştirilememiştir. CINE5 TV ticari ve iktisadi bütünlüğünün ihale süreci devam etmektedir.

Ben tekrar teşekkür ediyorum hepinize.

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika, Sayın İnan sisteme girmiş, ek bir açıklama istiyor.

Buyurunuz efendim.

MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, teşekkür ediyoruz verdiğiniz cevaplar için.

Bu sorduğumuz sorular aslında Türkiye’de var olan ekonomik krizle ilgiliydi çünkü geçtiğimiz dönemlerde sorduğumuz sorulara henüz cevap verilmiştir ve Hükûmet, son günlerde basına da yansıyan, sizin de açıklamalarınızı kapsayan vergi, sosyal sigortalar, BAĞ-KUR, TEDAŞ, tarım kredi, banka borçları ve kredi kartları borçlarıyla ilgili yeni yapılandırmaların yapılacağını yani bir affın geleceğini söylüyorsunuz. Bu da şu demektir: Geçmişte Türkiye’de ciddi bir biçimde ekonomik kriz yaşanmıştır, bu ekonomik krizin sonuçları olarak da bu arızalar ortaya çıkmıştır. Bunun düzeltilmesi olumlu bir adım. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak da yapılacak düzenlemelerde destek vereceğimizi ifade etmek isterim.

Diğer taraftan, Türkiye’deki medya kuruluşlarının çok önemli bir kısmı maalesef Hükûmeti çok açıktan destekler bir vaziyettedir, özellikle TMSF’nin elindeki medya kurumları da bunlardandır, hatta devletin kurumu TRT’nin de çok yanlı yayın yaptığı çok bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla, adalet ilkesine uygun bir biçimde, devleti temsil eden kurumların da yayın yapmalarının gerekli olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İnan.

Buyurunuz Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – TMSF’nin yönetiminde ya da kontrol ettiği, denetlediği medya kuruluşlarımıza TMSF atamalarını yaptıktan sonra günlük yayın politikalarına karışmamaktadır.

Yine TRT, mevcut yasal çerçevesi içerisinde ve kendine verilmiş olan, Anayasa’nın ve yasaların verdiği görevler doğrultusunda, tarafsız bir yayıncılık ilkesini izlemeye çalışmaktadır.

Ben, tekrar hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, bir saat ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 19.21

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Geçen birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen teklifin birinci bölümünde yer alan 18’inci maddesi kabul edilmişti. Şimdi de 19’uncu madde üzerinde önerge işlemleri yapılacaktır.

19’uncu madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

                                   

(x) 510 S. Sayılı Basmayazı 14/10/2010 tarihli 7’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 19'uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"(2) Yönetim mensupları, 657 sayılı Kanuna tabi olarak yönetim birimlerinde çalışan personeli ifade eder. Bunlar, 657 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde Sayıştay Başkanının onayı ile atanır. Yönetim birimlerinin görevleri, bu görevlerin yürütülmesine ilişkin esas ve usuller ile ilgililerin sorumlulukları yönetmelikle düzenlenir."

                  Mustafa Kalaycı                      M. Akif Paksoy                         Erkan Akçay

                          Konya                              Kahramanmaraş                             Manisa

                    Mustafa Enöz                      Emin Haluk Ayhan                     Mehmet Şandır

                          Manisa                                    Denizli                                     Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                M. Akif Hamzaçebi                    Ali Rıza Öztürk                  Fehmi Murat Sönmez

                         Trabzon                                    Mersin                                   Eskişehir        

"(1) Sayıştayın yönetim işleri 27.9.1984 tarihli ve 3046 sayılı Kanun hükümleri göz önüne alınarak Sayıştay Başkanının teklifi ve Sayıştay Genel Kurulunun kararı ile kurulacak birimler tarafından yürütülür."

BAŞKAN – Komisyon son okuttuğum önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Sönmez.

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayıştaya kurulduğu andan itibaren başlıca iki görev verilmiştir. Bunlardan birincisi, kamu idarelerine ait hesap ve işlemler ile faaliyetlerin Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetimi. İkincisi, sorumluların hesap ve işlemlerinin yargılanması görevidir. Sayıştay teşkilatı da verilen bu iki göreve uygun şekilde yargı ve karar organları ve denetim grupları biçiminde örgütlenmek durumundadır.

Türkiye İlerleme Raporu’nda 2000 ve 2003 arası dönemde mali kontrol sistemimize ilişkin ciddi eleştiriler yer almaktadır. Özellikle Sayıştayın dış denetim görevini yerine getiremediği, Maliye Bakanlığıyla örtüşen ve çatışan iş yerlerinin bulunduğu ve Sayıştay Kanunu’nda gerekli değişikliklerin yapılması istenmiştir. 5018 sayılı Kanun’un hedeflediği kontrol sisteminin en önemli ayaklarından biri olan Sayıştay Kanunu değişikliği bugüne kadar beklemek zorunda kalmıştır. Bu değişikliğe ilişkin ciddi endişeler taşımaktayız ve endişelerimiz korkarım ki yersiz değildir.

Değerli milletvekilleri, Kanun’unu  görüşmekte olduğumuz Sayıştayın bir raporu var. Ne var bu raporda? Sınavsız olarak açıktan atama yoluyla yapılan atamaları eleştiren bir rapor ve raporda: “Bu durum, devlete duyulan güveni zedelemekte ve sonuçları bakımından Hazine menfaatlerini zarara uğratıcı nitelikte görülmektedir. Kamu personeli seçme sınavına girip kazanan ve devlette bir kadroya atanmak için bekleyenlere karşı haksızlık olmaktadır.” denilmiştir. Bakanlıklar “istisnai kadro” adı altında kamu kurumlarına atamalar yapıyor. Bakanlıkların özel kalem müdürlükleri ve basın müşavirlikleri için sınava girme ya da herhangi bir şart taşıma zorunluluğu bulunmadığı için bu kadrolardan devlete adım atanlar daha sonra başka bakanlıklara yatay geçiş yapıyor. Boşalan kadrolar da sürekli doldurulup yeni memur alımı da bu yolla yapılıyor.  Rapor, istisnai memurluk kadrolarının kişilere devlet memurluğu statüsü sağlamanın kolay bir yolu olarak görüldüğüne işaret etmektedir. “Bu kadrolara açıktan veya 657 sayılı Kanun’a tabi olmayanlar arasında yapılan atamaların atanan kişileri kısa bir süre sonra diğer memurluk kadrolarına atayabilmek amacını taşıması, 657 sayılı Kanun’un temel ilkelerine aykırı bir uygulama olduğu gibi Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ve kamu hizmetlerine girmede eşitlik ilkelerini zedeleyici mahiyettedir.” görüşüne de bu raporda yer verilmişti. Bu tür gerçekçi açıklamalar karşısında iktidar rahatsız olmuş ve Sayıştayı da kendi yandaşı olacak biçimde yapılandırmaya çalışmaktadır.

Üzerinde durulması gereken diğer bir konu da yürütme karşısında güçsüz başkanın yeni Sayıştay Kanunu’yla kurumun yapısı ve üzerinde son derece etkili olmasına yol açacak yetkilerdir. Komisyonda belirtildiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilen üyelerin dairelere dağılımı, görev yerlerinin değiştirilmesi ve daireler arasında iş dağılımının düzenlenmesi gibi konular doğrudan Sayıştay Başkanının yetkisine bırakılmak istenmektedir. Bunun yerine Sayıştay Başkanı ve daire başkanlarından oluşturulacak bir başkanlar kuruluna görev verilmesi, Yargıtay ve Danıştay gibi yargı yeri olan ve kurullar hâlinde çalışan Sayıştayın yapısına daha uygun düşecektir. Bu derece önemli yetkileri tek bir kişinin elinde toplamak yerine bunu bir kurulun yerine getirmesi kamu yararı açısından daha uygundur.

Yönetim işleri biriminin doğrudan başkanın onayına verilmesi, yeni yapıyı tümüyle başkanın otoritesine tabi hâle getirmektedir. Bu yapı, kanun teklifinin hazırlanmasında Türk Sayıştayının yapısının iyi anlaşılmadığını göstermektedir. AKP İktidarı, Sayıştayın adilane, tarafsız görev yapması için düzenlemeler yapması gerekirken bakıyor ki bu Sayıştayın yaptığı denetlemeler sonucu bazı projelerde kamuoyunun zararına sonuçların ortaya çıkma imkânı var. O zaman yapılacak iş, Sayıştayı denetleyici olmaktan çıkarıp gözlemci hâline sokmak gerekliliğidir. İhalelerde kendi yandaşlarını kollayan, devletin bankalarından yandaşlarına kredi verdirip basını ele geçiren, stratejik noktalardaki kurumların yabancıların eline geçmesinden çekinmeyen, Telekom gibi bir kurumu kârıyla ödenecek şekilde satan AKP, devletin kurumlarında yandaşların neden olduğu zararların ortaya çıkmaması için denetimden kaçmak istemektedir.

Eğer verilmeyecek hesabınız olmasa denetimden kaçmazsınız ama sizin anlayışınız, devletin her kurumunun olduğu gibi, denetim kurumlarının da sizin emrinizde olması ve denetim yapmamasıdır. Bu, verdiğiniz değişiklik önergesiyle performans denetimini anlamsız hâle getirmenizden, Sayıştay denetçilerinin sorumluluğunu kaldırmanızdan bellidir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sönmez.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 19'uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"(2) Yönetim mensupları, 657 sayılı Kanuna tabi olarak yönetim birimlerinde çalışan personeli ifade eder. Bunlar, 657 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde Sayıştay Başkanının onayı ile atanır. Yönetim birimlerinin görevleri, bu görevlerin yürütülmesine ilişkin esas ve usuller ile ilgililerin sorumlulukları yönetmelikle düzenlenir."

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 2003 yılında çıkarılan 5018 sayılı Kanun kamu mali yönetiminde köklü değişiklikler getirmiştir. 5018 sayılı Kanun’un 68’inci maddesinde dış denetime ilişkin hükümler yer almıştır. Ancak bu Kanun’un kabul edildiği 2003 yılından itibaren aradan yedi yıl geçmiş olmasına rağmen bu Kanun’da düzenlenen hükümler doğrultusunda bir işlem yapılmadığından kamu idarelerine ait dış denetim raporları hazırlanıp Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmamıştır. Sayıştay tarafından hazırlanması gereken dış denetim raporlarının sunulmaması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim görevini yedi yıldır gerektiği şekilde yapamadığı ortadadır. Bu itibarla, çok geç kalınmış olsa da 5018 sayılı Kanun’la uyumlu yeni Sayıştay  Kanunu’nun çıkarılması kamu mali yönetimi ve kontrolü açısından büyük önem arz etmektedir.

Sayıştay Kanun Teklifi şubat ayında Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş ve Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmelerde Milliyetçi Hareket Partisi olarak katılmadığımız bazı hükümleri olsa da geneli itibarıyla bu teklife destek verdik, katkı verdik. Ekim ayında Genel Kurulda yapılan görüşmeler esnasında performans denetimiyle ilgili tanımda değişiklik yapılması açıkçası bizim bu kanun teklifine bakış açımızda değişiklikler olmasına neden olmuştur. Şöyle ki: Kanun teklifini veren Grup Başkan Vekilinin kamu mali yönetiminde ve kamu mali denetiminde uzun yıllar çalışan bir arkadaşımız olmasını da yadırgadığımı burada ifade etmek istiyorum. Şöyle ki: O tarihte, 27 Ekim 2010 tarihinde Meclis kürsüsünden yaptığı konuşma var. Konuyu ne kadar çarpıttığını, ne kadar farklı bilgi verdiğini sizlere kısaca izah edeceğim. Sayın Canikli diyor ki burada, performans denetimi konuşuluyor, zabıtlardan okuyorum: “Biz, 12 Eylülde bir Anayasa değişikliği oyladık ve orada değiştirdiğimiz maddelerden bir tanesi de Anayasa’nın 125’inci maddesiydi ve yargının denetim sınırını çizerken orada, yerindelik denetimi yapamayacağını, kendisini idarenin yerine  koyarak takdir yetkisini ortadan kaldırıcı bir denetim yapamayacağını çok net bir hüküm olarak koydu ve milletimiz tarafından da kabul edildi. Bu yapılan düzenleme, şu anda 2’nci maddede benim verdiğim önergeyle yapılan düzenleme de bu paraleldedir.” Hâlbuki, değerli arkadaşlarım, hepinizde kanun teklifi vardır. 7’nci maddeye bakın. 7’nci maddenin altıncı fıkrasında çok net olarak bu performans denetim raporlarının mali ve hukuki sorumluluk doğurmayacağı yazmaktadır.

Yine 117’nci sayfada, bu kanun teklifi raporunun 117’nci sayfasında, teklifin de 35’inci maddesinde çok açık bir hüküm var: “Sayıştay tarafından yerindelik denetimi yapılamaz, idarenin takdir yetkisini sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar alınamaz.” diyor. Yani Sayın Canikli’nin Genel Kurulda verdiği bilgi, açıkçası, değerli arkadaşlarım, doğru değil. Sayın Canikli’nin söylediği hususlar kanun teklifinin ilgili maddelerinde yer almaktadır yani gerçek dışı bilgi vermiştir. Vallahi bizim oralarda gerçek dışı bilgiye “yalan” derler, bunu söyleyene de “yalancı” derler, bunu da ifade edeyim.

Teklifte -size aynen okuyacağım- neyi değiştirmiş Sayın Canikli; şimdi, 2’nci maddenin, “Tanımlar” maddesinin (d) bendi, teklifte diyor ki: “Hesap verme sorumluluğu çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve göstergeler ile ilgili olarak faaliyet sonuçlarının ölçülmesi…” diyor “performans denetimi” tanımında. Burada dikkat ederseniz, mevcut tanımda ne değişiyor, bunu çok net olarak sizlerin de göreceğini tahmin ediyorum. Kanun teklifinde yer alan tanımda “Hesap verme sorumluluğu çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve göstergeler ile ilgili olarak faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve değerlendirilmesi ile kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının incelenmesini” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Yani burada değiştirilen, metinden çıkarılan hüküm “…kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının incelenmesi” ifadesidir. Yani değiştirilen, Sayın Canikli’nin anlattığı hususlar değil, tamamen bu söylediğim ki kendi önergesi de burada, kanun teklifi de burada, tüm arkadaşlarımız bunu teyiden bakabilirler.

Ben, son olarak şunu söyleyeceğim: Biz Sayıştay Kanunu Teklifi’nin Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir an önce çıkması taraftarıyız. Bu anlamda da maddelerle ilgili vermiş olduğumuz önergelerin de -birinci bölümle ilgili, kalan maddelerle ilgili- birçoğunu geri çekeceğiz. Bu bizim bir iyi niyet göstergemiz. AKP Grubundan da beklentimiz “performans denetimi” tanımının 5018 sayılı Kanun’a ve uluslararası denetim standartlarına tekrar uygun hâle getirilmesidir diyorum, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 19’uncu madde kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 20 nci maddesinin madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                                     M. Akif Hamzaçebi                        Bilgin Paçarız

                                               Trabzon                                       Edirne

“Başkanlar Kurulu

Madde 20- (1) Başkanlar Kurulu, Sayıştay Başkanının başkanlığında daire başkanları ile Denetim Kurulu başkanından oluşur ve Sayıştay Başkanının davetiyle toplanır.

(2) Başkanlar Kurulu;

a) Yeni seçilen üyelerin dairelere ayrılmalarını,

b) Daire Başkanları ve üyelerin dairelerinin değiştirilmesini,

c) İhtisas daireleri de dâhil olmak üzere daireler arasında iş dağılımını,

d) Diğer kurulların görev alanına girmemek kaydıyla Sayıştay Başkanının Kurulda görüşülmesini uygun bulduğu işleri,

inceler ve gereğine göre karar verir veya düşüncesini bildirir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Paçarız, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 20’nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğim kadarıyla bu Sayıştay Kanunu bir ay önce geri çekilmişti, herhâlde daha öncelikli yasalarınız vardı. Ben de kendi kendime düşündüm, herhâlde bu Sayıştay Kanunu Tasarısı’ndan AKP’liler vazgeçtiler ama baktık bir ay sonra tekrar kanun gündeme geldi. Zaten Sayıştay Başkanını Meclis seçiyor, dolayısıyla sizler seçiyorsunuz AKP’li milletvekilleri. Sayıştay Başkanı sizin denetiminiz altında, etkiniz altında. Sayın Başbakanın 12 Eylül referandumundan önce bir sözü vardı değerli milletvekilleri: “Bitaraf olmayan bertaraf olur.” Bir nevi tehdit yani bertaraf ederim.

RECEP KORAL (İstanbul) – Olmayan değil olan.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Zaten Sayın Başbakanın sayesinde bitaraf olmayan müteahhitler yaratıldı, Sayın Başbakanın sayesinde bitaraf olmayan rektörler, yandaş medya yaratıldı, arkadan Anayasa Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve şimdi de Sayıştay. Ne yapacak Sayıştay? Denetim yapmayacak. Neyin denetimini yapmayacak? Sizin sekiz yıllık iktidarınız dönemindeki kamu kurum ve kuruluşlarının denetimini yapmayacak. Artı İstanbul, Ankara, Adana, Konya, Antep gibi büyükşehir belediye başkanlarınızın denetimini yapmayacak. Sayıştayda çalışan 300 kişi, 500 kişi, bin kişi ne iş yapacak? Herhâlde makamlarında gazete okuyacaklar. Yani denetim olmayacak. Nedir burada amaç denetim olmayınca? Yani siz 2011 seçimlerinde şayet iktidardan düşerseniz, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı gündeme gelirse biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak sizin yapamadığınızı, yanlışları, sekiz yıllık iktidarınız boyunca, denetleyeceğiz. Zaten sizin yapmak istediğiniz bu. Her zaman sayısal çoğunluğunuza, sayısal milletvekili grup üyelerinize bakarak istediğiniz kanunları gündeme getiriyorsunuz, muhalefete önem vermiyorsunuz, muhalefet milletvekillerine değer vermiyorsunuz, başınız sıkıştığı zaman “gelin uzlaşalım” diyorsunuz, “gelin anlaşalım” diyorsunuz ama başınız göğe erdiği zaman da “Muhalefet milletvekilleri işine baksın."

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Şu konuşmanla neyi uzlaşacağız?

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Sayın Başbakanım uzlaşıdan bahsediyor ya! Sayın Başbakan 12 Eylül referandumunda hep uzlaşmadan bahsetmedi mi? Anayasa değişikliği gündeme geldiği zaman hep “uzlaşalım” demedi mi? Bazı konularda, işine geldiği konularda Başbakan ve siz değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partili grup başkan vekillerine geliyorsunuz, “görüşelim” diyorsunuz ya! O uzlaşı olmuyor mu?

Neyse, konuyu dağıtmayalım. Nedir burada? Şimdi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanına gelelim. Şimdi, Eskişehir yolunda bir demir yığını var. Nedir bu demir yığını? Ne işe yarar? En azından görüntü bozukluğu, benim gözümü bozuyor, benim gözümün görüntüsünü bozuyor. Sayıştay bunu denetleyebiliyor mu?

Konya yolunda on beş tane villa yaptı. Fakirin, gurebanın, benim, sizlerin, halkımızın, seçmenlerimizin verilen vergisiyle orada on beş tane villa yaptı. Ne oldu on beş tane villa? Yıllardan beri -ben buraya gelelim üç buçuk sene oldu- bomboş duruyor. Orada da 20 tane çalışan bekçi var, o bekçiye de maaş veriyorsunuz. Yazık günah değil mi? Hani, fakirden fukaradan, garipten bahsediyorsunuz, “Yolsuzluk yapmayacağız.” diyorsunuz, “Yoksulluğu önleyeceğiz.” diyorsunuz, Sayıştay niye onu denetleyemiyor? Çünkü Sayıştay Başkanı korkuyor. Kimden korkuyor? “Bitaraf olmayan bertaraf olur”dan korkuyor, Sayın Başbakandan korkuyor. 

Ama gelin Edirne Belediye Başkanını denetleyin. Hakkında on tane dava açın, on beş sene ceza verin ama çok şükür yüce yargı var, adalet var, temyiz mahkemesinde hepsi âdeta bertaraf olacak, yaşayarak göreceğiz. Ama siz iktidarınız boyunca hangi belediye başkanınızı denetleyebildiniz? Hangi belediye başkanınızın yaptığı yolsuzluk hakkında soruşturma açtırabildiniz? Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının seksene yakın dosyası var. Hangisini Sayıştay inceleyebildi?

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Dosya varsa götür hâkime, savcıya ver! Bu memleketin hâkimi var, savcısı var!

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Hâkime, savcıya yetkiyi veren kim? Hâkime, savcıya yetkiyi Başbakan veriyor, ben vermiyorum ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Paçarız.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – …ama inşallah 2011 seçimlerinden sonra, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, o yetkiyi biz o hâkimlere, savcılara vereceğiz, inşallah vereceğiz.

OSMAN DEMİR (Tokat) – Bilmiyorsunuz, bilmiyorsunuz!

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Bilmiyorsak, özür dilerim, Sayın Milletvekilim, gelirsiniz burada bu kürsüde konuşma yaparsınız. Ben dilimin döndüğü ölçülerde, bilebildiğim kadar konuşuyorum, sizin de yüreğiniz varsa çıkarsınız burada konuşursunuz, 340 tane milletvekiliniz var.

Neyse, konuyu dağıtmayalım. Sayıştay ne iş yapacak bu durumda? Ne yapacak arkadaşlar? Performans denetimi yapmayacak, değil mi? Performans denetimi yok. Ee, AKP’li belediyeleri denetleyemeyecek, sizin sekiz yıllık iktidarınızdaki kamuyu denetleyemeyecek. Ee, çalışan bin kişi. Vallahi bravo yani! Sizi kutlamak lazım. Hakikaten bu kadar denetiminden çekinen, devletin Sayıştayından, denetiminden çekinen başka bir iktidar yoktur sizden başka.

Hepimizin de bildiği gibi, Sayıştay üyelerini bizler seçiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Paçarız. Ek bir dakika süreniz de doldu.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Doldu mu?

BAŞKAN – Doldu efendim.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Peki, ne yapalım? Biraz hararetli konuştum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 20’nci madde kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 21 inci maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.  

                M. Akif Hamzaçebi                     Selçuk Ayhan                           Tansel Barış

                         Trabzon                                     İzmir                                    Kırklareli

"Sayıştay Başkanı

Madde 21- Sayıştay Başkanı, Sayıştayı yönetir ve temsil eder. Sayıştayın üst yöneticisi olup, Sayıştayın genel işleyişten sorumludur. Kanunlarla verilen görevlerin iyi yapılması ve yönetimin düzenli bir surette yürütülmesi için gerekli tedbirleri alır.

Sayıştay Başkanı, Genel Kurulun ve Başkanlar Kurulunun Başkanıdır. Gerekli gördükçe Temyiz Kurulu, Daireler Kurulu ve Denetim Kuruluna da başkanlık eder. Bu kurullara verilecek işleri düzenler ve görüşmeleri yönetir.

Sayıştay Başkanı, Sayıştayın faaliyetleri ile ilgili olarak yılda en az iki defa Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunu bilgilendirir.

Sayıştay Başkanı veya zorunlu hallerde Denetim Kurulu başkanı, Sayıştay raporlarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi sırasında hazır bulunur.

Sayıştay Başkanı; denetim ve denetim destek grup başkanlıklarını oluşturur, meslek ve yönetim mensuplarının görevlerini ve görev yerlerini tayin ve tespit eder; hesapların merkezde ve yerinde incelenmesine ilişkin programları yapar.

Sayıştay Başkanı görevinde bulunamayacağı zaman Denetim Kurulu başkanı veya daire başkanlarından birini yerine vekil bırakır. Vekil tayin etmemiş olduğu veya Sayıştay Başkanlığının açık bulunduğu hallerde Denetim Kurulu başkanı Sayıştay Başkanlığına vekalet eder.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Tansel Barış.

BAŞKAN – Sayın Barış, buyurunuz efendim.

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 21’inci maddesi hakkında verdiğimiz önerge doğrultusunda söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyete saygılarımı sunuyorum.

Sözlerime başlamadan önce, bir iki saat önce bu kürsüde bir sayın AKP’li milletvekili arkadaşım, ismini de veriyorum, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu çiftçilerin durumundan söz etti, süt üreticilerinin durumundan söz etti ve köylümüzün durumunun iyi olduğundan bahsetti. Hani gerçekten Sayın Milletvekili herhâlde bu ülkede yaşamıyor. Çiftçinin nasıl perişan olduğunu gidip kendi yerinde bir görmesi gerekiyor. Belki kendisinin tuzu kuru ama Türk halkının, Türk çiftçisinin tuzu pek de kuru değildir. Özellikle bu arkadaşımın bunları nazarıdikkate alması lazım ve konuşmasında ona göre davranması gerekiyor.

Çok kısa ve özet bir hesap yapalım: 100 dekar toprağı olan ve buğday eken bir çiftçi yılda 30 ton buğday alıyor ve 15 bin TL para kazanıyor. Bunun yarısı diyelim ki masrafa gidiyor, 7.500 TL. Ayda 600 lira arkadaşlar, bunun hesabını iyi yapmak gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; 21’inci maddenin altıncı fıkrası “Sayıştay Başkanı gerekli gördüğü takdirde en az beş denetçiyi danışman olarak atayabilir.” hükmünü getirmektedir ama maddenin beşinci fıkrasında ise  denetim destek grup başkanlıkları kuruluyor ve bunların fiilen bir denetçi görevleri olmadığından dolayı, bunlar zaten danışman görevi yapabilirler. Bu nedenle bu destek grubundaki denetçiler diğer danışmanlarla burada bir sorun yaşayabilirler. Bu nedenle bunun bu tekliften çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca, savurganlık da yapabileceğinden, yine, bu maddenin, bu fıkranın tekliften çıkarılmasını ve de verdiğimiz önerge doğrultusunda 21’inci maddenin değiştirilmesini öneriyoruz.

Sayın milletvekilleri, gerçekten, performans denetiminin yok edilmesini ben hayretle karşılıyorum. Yani, vatandaşlarımızın verdiği vergilerle oluşturulan bütçenin verimli kullanılmasının denetiminin, performansının denetiminin yapılmamasından gerçekten üzüntü duyuyorum. Buradan korkacak ne var ki arkadaşlar? Vatandaşın verdiği parayı denetlemenin, o kurumun yaptığı işin verimliliğini denetlemenin, etkinliğini denetlemenin, ekonomik olup olmadığını denetlemenin ne gibi zararı var ben merak ediyorum ve eminim ki sizler de böyle bir şey istemiyorsunuz. Ama, bu kanun teklifini Bakanlar Kurulu Meclise gönderdikten sonrası ile Genel Kurula geldiği süre arasında neler geçti ki önce “Performans denetimi var.” dediniz, daha sonra Genel Kurulda verdiğiniz değişiklik önergesiyle bu denetimi kaldırıyorsunuz? İçinize sindirebiliyor musunuz arkadaşlar? Eminim ki hiçbiriniz sindirmiyorsunuz.

Vatandaşın verdiği verginin denetimini yapmak elbette bizlerin görevidir ve bizler adına görev yapan Sayıştayın da bu görevi yapması gerekiyor. Bunu kaldırmak, bunu yok etmek, ne sizlere ne bu yüce Meclise yakışıyor ve bu yasa böyle geçerse de bu, Mecliste, ileride bir kara leke olarak anılacaktır arkadaşlar. Ben, elbette, bunun, sizlerin de desteğiyle geçmeyeceğine inanıyorum. Bizler bu ülke adına, bu halk adına, bu halkın 1 kuruşunun hesabını sorma adına burada görev yapıyoruz ve bu görevi de en iyi şekilde hep beraber yapmaya çalışıyoruz ama gördüğüm kadarı ile burada bir sıkıntı vardır ve bu sıkıntının giderilmesi de hepimize düşüyor. Çünkü vatandaşlarımız bizden bunu bekliyor arkadaşlar. Ne olur, bu ülkeye sahip çıkalım ve Sayın Grup Başkan Vekilim Akif Hamzaçebi’nin dediği gibi, bu madde böyle geçerse inanın ki bu bir cinayet olur, bu, Türk halkına haksızlık olur ve bu durumda sizler de bu hesabı ileride veremeyebilirsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

TANSEL BARIŞ (Devamla) – O nedenle, verdiğimiz teklif doğrultusunda önergemizin kabulünü istiyoruz, sizlerden destek bekliyoruz ve bu performans denetiminin de gerçekten yerinde kalması gerekiyor. 1996’dan beri yapılagelen bu denetimlerin kaldırılması kimseye fayda getirmez ve eminim ki sizlere de fayda getirmeyecektir.

Ben görüşlerimi böyle açıklıyorum ve yüce heyete saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Barış.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 21’inci madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 22 nci maddesinin madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                M. Akif Hamzaçebi                     Selçuk Ayhan                         Osman Kaptan

                         Trabzon                                     İzmir                                      Antalya

                                                                 Orhan Ziya Diren

                                                                           Tokat

"Genel Sekreter ve yardımcıları

Madde 22- Sayıştay Başkanının seçeceği bir üye Sayıştay Genel Sekreterliği görevini yapar. Genel Sekreter yönetim işlerinde Sayıştay Başkanının yardımcısıdır.

Sayıştay Başkanı, kendisine bu Kanunla verilmiş yönetime ilişkin görevlerden bir kısmını kendi adına yürütme görevini Genel Sekretere verebilir.

Genel Sekreter kendine yardımcı olmak üzere birinci sınıfa ayrılmış uzman denetçiler arasından beş genel sekreter yardımcısı seçer. Genel sekreter yardımcıları arasında görev dağılımını Genel Sekreterin önerisi ile Sayıştay Başkanı belirler.

Genel Sekreter, Genel Kurula ve Daireler Kuruluna üye sıfatıyla katılır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Diren, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 22’nci maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Sayıştay, millet adına ülke kaynaklarımızın hukuka ve yasalara uygun şekilde kullanılıp kullanılmadığının denetlenmesi gibi çok önemli bir görevi ifa etmektedir. Bu nedenledir ki bu kurumun tarafsızlığının ve bağımsızlığının korunması çok önemlidir.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz Sayıştayında şu an uygulanan yargı tipi model; başkan, genel sekreter, grup başkanı, denetçiler şeklindedir. Oysa teklifle getirilmek istenen, Anglosakson modelin de ötesinde, başkan, başkan yardımcıları, bölüm başkanları, grup başkanları, denetçiler şeklindedir. Bu maddeyle yapılacak olan örgütlenme değişikliğinin elle tutulur hiçbir gerekçesi mevcut teklifte belirtilmemiştir. Objektif şekilde baktığımızda da yıllardan beri süregelen ve oturmuş bir yönetim sisteminin sadece Sayıştayın denetim alanının genişlemesi gerekçesiyle değiştirilmesini ise yeni bir kadrolaşma kapısı mı aralanıyor diye algılıyoruz.

Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin Sayıştayın da üyesi bulunduğu Uluslararası Yüksek Denetim Kurumları Teşkilatı (INTOSAI) Denetim Standartları dikkate alınarak hazırlandığı genel gerekçede belirtilmiştir. Oysa INTOSAI Denetim Standartlarının Devlet Denetimlerinde Temel Önermeler kısmının 13’üncü fıkrası “Bazı Sayıştayların yapısından ve yaklaşımından kaynaklanan nedenlerle yaptıkları işin her yönüne denetim standardı uygulanmaz. Örneğin; mahkeme şeklinde kurulan Sayıştaylarca yapılan kontrollerin yargısal ve kurulsal yapısı, bunların bir Genel Denetçi veya Kontrolör başkanlığı altında hiyerarşik bir şekilde yapılanmış diğer Sayıştaylarca yürütülen mali ve performans denetiminden temelde farklı olmasına yol açar.” biçimindedir.

Buna göre Sayıştayın yargı yetkisine sahip sayıştaylar gibi başkan, kurullar ve idari işlerinde başkana yardımcı olacak genel sekreterlik şeklinde örgütlenmesi gerekirken madde ile Başkan, başkan yardımcıları, bölüm başkanları ve grup başkanları gibi yargı yetkisine sahip olmayan ofis tipi sayıştayların örgütlenme yapısının benimsenmesi, referans alınan INTOSAI Denetim Standardı esaslarına da aykırı bir uygulamadır.

Sayın milletvekilleri, şu anki uygulamada Sayıştay Daire Başkanlığı görevine Sayıştay Genel Kurulunun yapacağı seçimle gelinmektedir. Teklifte ise Sayıştay Başkanının seçeceği başkan yardımcılarının Daire Başkanı statüsünde olması öngörülmektedir. Bu durum Sayıştay Başkanının bireysel iradesi ile Sayıştay Genel Kurulunun genel iradesinin eş değer olduğu anlamını taşımakta ve bu durum evrensel hukuk kurallarıyla ve Anayasa ile bağdaşmamaktadır.

Sayın milletvekilleri, vermiş olduğumuz önerge ile 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nda 3 olan Genel Sekreter Yardımcısı sayısını 5’e çıkararak örgütlenme şeklinin değişmesine tek gerekçe gösterilen Sayıştayın denetim alanının genişlemesiyle ilgili ihtiyaçlar da giderilmiş olacaktır.

Eğer bu madde teklifte görüldüğü şekilde Anglosakson yani ofis tipi bir örgütlenme şekliyle kanunlaşırsa Sayıştayın bağımsızlığının, özerk yapısının ve kurumsal kimliğinin zayıflaması kaçınılmazdır.

Seçimle gelinen Daire Başkanlığı görevine Sayıştay Başkanının atadığı başkan yardımcılarının bu unvanla atanması Başkanın güdümünde olanlar ve olmayanlar şeklinde bir ayrımcılık yaratacak ve maalesef bu durum kurumun siyasallaşmasına yol açabilecektir. Eğer bu siyasallaşmanın önünü açacak olursak biliniz ki Sayıştay diye bir kurum maalesef önemli bir yara alacaktır.

Bundan dolayı, Sayıştay bir kadrolaşma kurbanı olmasın, yansız, tarafsız bir şekilde görevini ifa etsin diye vermiş olduğumuz bu önergeye destek vereceğinizi ümit ediyor, yüce Meclisi ve sizleri, Sayın Başkanımı saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Diren.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 22’nci madde kabul edilmiştir.

23’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 23 ncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi ile üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                M. Akif Hamzaçebi                     Selçuk Ayhan                           Hüsnü Çöllü

                         Trabzon                                     İzmir                                      Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Çöllü, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle ilgili değişiklik önergemiz üzerinde söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 23’üncü maddeyle dairelerin yapısı düzenlenmektedir ve dairelerin hesap mahkemesi olarak işlev göreceği bildirilmektedir. Yani daireler mahkeme niteliğinde çalışacak ve kamu zararına ilişkin dosyalarla ilgili hüküm verecektir. Ancak bu mahkemelere bir de denetim raporlarıyla ilgili görüş bildirme görevi verilmektedir. Plan ve Bütçe Komisyonunda da buna itiraz edilmiş, mahkeme niteliğindeki bir kuruma görüş bildirme görevinin verilmesinin uygun olmadığı ifade edilmiş ancak dikkate alınmamış.

Mahkemelerin görevi görüş bildirmek değil, hüküm vermektir. Bir kuruma mahkeme diyorsanız, onun görevi önüne gelen dosya üzerinde hüküm vermektir. Mahkemelerin aynı zamanda da görüş bildirmesi uygun olmayacaktır. Önergemizin de gerekçesi budur. Mali denetim raporlarının yargılanmasında uzmanlaşmış yargılama dairelerinin, başka yöntemler çerçevesinde gerçekleştirilen performans denetimi raporlarının teknik değerlendirmesini yaparak görüş bildirmesi uzmanlık alanı dışında bir durumdur. Bu nedenle (b) fıkrasının madde metninden çıkarılmasını öneriyoruz.

Değerli milletvekilleri, denetim neden önemlidir? Çünkü, kaynakları etkin ve verimli kullanmanın yolu nitelikli bir denetim mekanizmasının sağlıklı işlemesinden geçmektedir. Nitelikli bir denetim mekanizması kuramadığımızda Türkiye’de olduğu gibi kaynaklar israf edilir ve yolsuzluklarla anılan bir ülke olursunuz.

Bakınız Avrupa Birliği raporlarına, Türkiye için ne deniyor? 2010 İlerleme Raporu’nda da var. Söylenenler şu: “Yolsuzluklar pek çok alanda yaygın olmaya devam ediyor.” Bu tespit AB ilerleme raporlarının tamamında var.

Adalet ve Kalkınma Partisi yaklaşık dokuz yıldır iktidardadır, yolsuzlukla mücadele stratejisi ancak bu yıl yayınlanabilmiştir. Ama yolsuzlukla mücadele belgelerle, stratejilerle yapılmaz değerli arkadaşlar, burada kararlı olacaksınız, denetim elemanlarınız bağımsız olacak, korkusuzca denetimlerini yapabilecekler. Peki, böyle bir durum, böyle bir ortam var mı? Buna “evet” demek mümkün değil. İktidara yakın kişilerle ilgili denetim işlemlerinin sonuçlandırılması nedense mümkün olmamaktadır, ya ilgili bakan ya Sayın Başbakan soruşturmaya izin vermiyor. Böyle bir denetim olur mu? Sonra Sayın Başbakan çıkıp diyor ki: “Lekeli insanları temizlememiz lazım. Yöneticiler tutucu davranmasın.” Güzel de söylüyor. Siz idari ya da adli makamlardan gelen soruşturma açılması istemlerine karşı çıkarsanız, izin vermezseniz alt kademelerde de bu süreç böyle sürer değerli arkadaşlar. Denetimi bırakın, iktidara yakın kişilerle ilgili yargılama süreçlerinin bile sağlıklı işlediği şüphelidir. Deniz Feneri örneği ortadadır. Böyle bir ortamda yolsuzluklar önlenebilir mi?

Değerli milletvekilleri, denetim elemanları üzerinde de ciddi bir baskı vardır. Geçen yıllarda bir dizi müfettiş haberleri yansıyordu basına. Ben de o dönemde bir önerge verdim. Yanıtta deniyor ki: “2002-2008 döneminde 1.018 müfettiş hakkında soruşturma açılmış, 138’i hakkında disiplin cezası uygulanmış, 62’si müfettişlikten alınmıştır.”

Tabii ki müfettişler de soruşturulabilir ve soruşturulmalıdır ancak bu soruşturmaları hangi amaçla yaptığınız önemli. Bakın, 1.018 soruşturma, 138 disiplin cezası; neredeyse yüzde 15’i gerçekten bir sonuca ulaşmış, yüzde 85’inin ise dayanaksız olduğu ortaya çıkıyor. Siz her kurumda 2-3 müfettişi dayanaksız, mesnetsiz iddialarla soruşturursanız, onlara böyle bir sıkıntı yaşatırsanız o kurumdaki diğer müfettişlere de gözdağı vermiş olursunuz.

Denetim elemanları gerçekten bağımsız, tarafsız denetim yapamadığı sürece, Sayıştayın denetimini sulandırmak yerine daha nitelikli yapmasını sağlayacak adımları atmadığımız sürece Türkiye'de yolsuzlukların önlenmesi mümkün değildir. Bu teklifle de nitelikli bir denetimin önünün açıldığını söylemek mümkün değildir değerli arkadaşlar. Burada en güçlü iradenin en üst idari makamlarca ortaya konması gerekir. Aksi takdirde Türkiye'nin yolsuzluklar ligindeki sıralamasını değiştirmek mümkün olmaz.

Bu düşüncelerle önergemizin dikkate alınmasını bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çöllü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 23’üncü madde kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 24 üncü maddesinin ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                M. Akif Hamzaçebi                     Selçuk Ayhan                        R. Kerim Özkan

                         Trabzon                                     İzmir                                      Burdur

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ekim ayının son haftasında bıraktığımız Sayıştay Kanun Teklifi görüşmelerine bugün devam etmeye başlamış bulunuyoruz. Aslında ekim ayında yapılan bir değişiklikle Sayıştay Kanunu özünden koparılmıştır. Sayıştay artık on altı yıldan beri yapmakta olduğu performans denetimini yapamayacaktır. Çünkü iktidar  partisi böyle istemiştir. Bundan sonraki maddeleri görüşmenin hiçbir anlamı yoktur. Denetim istemeyen, yapmış olduğu yolsuzlukların denetlenmesini istemeyen bir hükûmet anlayışı, bu tasarının içerisine girmiştir. Burada, iktidar  partisinin grup başkan vekili çıktı, bir konuşma yaptı 27 Ekim tarihinde. Şöyle diyor Sayın Canikli, meslektaşım şöyle diyor: “Burada yapılan konuşmaları gerçekten hayretle ve ibretle izliyorum.” Sayın Canikli olduğu için, eski bir maliyeci, konuşmalarını ciddiye alırım, takip ederim. Devam ediyor: “Biz 12 Eylülde bir anayasa değişikliği yaptık ve orada değiştirdiğimiz maddelerden bir tanesi de Anayasa'nın 125'inci maddesiydi ve yargının denetim sınırını çizerken orada yerindelik denetimi yapamayacağını, kendisini idarenin yerine koyarak takdir yetkisini ortadan kaldırıcı bir denetim yapamayacağını çok net bir hüküm olarak ortaya koydu ve milletimiz tarafından da kabul edildi.” Ön sıralarda, burada konuşan iktidar  partisi milletvekillerine destek amaçlı laf atan bir arkadaşımız da “CHP’liler Anayasayı okumamış.” anlamında bir laf atıyor. Anlıyorum o arkadaşı, bir maliyeci arkadaşın buradaki konuşmasını ciddiye alıyor, önemsiyor ve ona inanıyor. Şimdi, değerli arkadaşlar, güzel bir sözümüz vardır: Deveye sormuşlar: “Boynun niye eğri?” O da “Nerem doğru ki.” demiş. Bu lafın neresini ben düzelteyim! Birincisi: Sayın Canikli’ye şu Anayasa’yı bir daha okumasını öneririm. Yüksek mahkemeleri sayıyor burada. Sayıştay yüksek mahkemeler arasında değildir, bir yargı mercisi değildir. Dolayısıyla, 12 Eylülde yapılan referandumda kabul edilen değişiklik Sayıştayı kapsamıyor, onunla ilgisi yok. İki: Görüştüğümüz Sayıştay Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesinde Sayıştayın yerindelik denetimi yapamayacağı zaten yazılı. Sayıştay yerindelik denetimi yapamaz, ayrıca idarenin takdir yetkisini sınırlayacak şekilde herhangi bir karar alamaz. Gayet açık, net. Peki, 35’inci maddede bu yazılmışken, teklifin 7’nci maddesinin altı numaralı bendinde “Sayıştay kararları, performans denetimine ilişkin kararları hukuki ve mali açıdan sorumluluk yaratmaz.” dendiği hâlde, neden “Sayıştay performans denetimi yapamaz.” şeklinde iktidar partisinin önergesi kabul edilmiştir? Niyet samimi değildir. Niyet, Sayıştayın gündeminde bulunan üç tane raporu işlemden kaldırmaktır değerli arkadaşlar. Bunu burada dikkatinize bir kez daha sunuyorum. Karadeniz Sahil Yolu Projesi, Deriner Barajı Projesi, Türkiye'de hafif raylı sistemler. Buralardaki performans denetimi raporları, Sayıştay Başkanında mart ayından bu yana beklemektedir. Bu raporları temin etmek mümkün olmadı. Ben grup başkan vekili olarak, milletvekili olarak Sayıştay Başkanından bu raporları veya en azından bu raporlar üzerine Sayıştayca hangi işlemler yapıldığına ilişkin bilgileri istedim, “Raporları veremeyiz.” dediler, “Peki, bilgi verin.” “Bilgi de veremeyiz.” dediler. Neden? Çünkü bir emir, bir talimat, gelen bir talimat Sayıştaya, bağımsız olması gereken Sayıştaya gelen bir talimat uyarınca, o talimatı veren makamca oraya seçilmiş olan Sayın Başkan o raporları tutuyor, tutmak zorunda. O görevi ifa etmek üzere Sayıştay Başkanlığına seçildi. Tablo budur.

Burada görüşülecek herhangi bir teklif yoktur. Sayıştay özünden koparılmıştır. On altı yıldır yaptığı denetimi artık Sayıştay yapamayacaktır, yapmayacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, bu denetimi kendi dönemi için istemiyor, eski dönemler için yapılan yapılmıştır ama “Benim dönemimde yapılan ihaleleri, işleri Sayıştay performans denetimine tabi tutmayacaktır.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Teklif öyle diyor, önerge öyle diyor.

Sayın Canikli bir önerge veriyor Efendim, bir yol projesine Hükûmet karar vermiş, Sayıştay gelecek, denetim yapacak “Bu yolun güzergâhı yanlış.” diyecek! İnsan inandığı şeyleri iyi savunur ama inanmadığı şeyleri bir insanın, hele uzman bir kişinin savunmasını yadırgıyorum. Ben inandığım şeyi savunurum, iyi savunurum, inanmadığım şey için huzurunuza çıkmam. Yani yok böyle bir olay. Performans denetiminde “Bu yolun güzergâhı yanlıştır.” şeklinde bir hüküm verecek konumda değildir Sayıştay, böyle bir yetkisi yoktur, yasalar bu izni ona vermiyor. Teklifte “Sayıştay, idarenin görev alanını daraltacak karar alamaz.” hükmü olmasa dahi performans denetiminin tanımında bu yoktur. Bunu bir kez daha dikkatlerinize sunmak için söz aldım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 24’üncü madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 25 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "başkan yardımcıları" ibaresinin "denetim kurulu başkanı" ibaresiyle değiştirilmesini; ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "Genel uygunluk bildirimleri" ibaresinden sonra gelmek üzere, "ve Sayıştay raporlarını" ibaresinin eklenmesini; (c) bendinin "Bu Kanun gereğince hazırlanacak yönetmelik, standart, el kitabı ve rehberleri görüşerek karara bağlar" şeklinde değiştirilmesini; beşinci fıkrasındaki "başkan yardımcılarından" ifadesinin madde metninden çıkarılarak yerine "daire başkanlarından" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                M. Akif Hamzaçebi                     Selçuk Ayhan                        R. Kerim Özkan

                         Trabzon                                     İzmir                                      Burdur

                                       Eşref Karaibrahim                         Enis Tütüncü

                                               Giresun                                     Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Tütüncü…

BAŞKAN – Sayın Tütüncü, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 25’inci maddesindeki değişiklik önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddede Sayıştay Genel Kurulunun görevleri düzenleniyor.

Dünyadaki tüm sayıştayların ortak bir özelliği vardır, dikkatinize sunuyorum: Yargı yetkisine sahip olsun ya da olmasın, tüm sayıştayların ortak özelliği, denetimin nasıl yapılacağı ve sayıştay raporları hakkında son sözü söyleme yetkisinin sayıştay genel kurulunda olmasıdır. Sayıştayları sayıştay yapan bu temel özelliktir. Oysa 25’inci madde bu iki temel görevi Sayıştay Genel Kurulundan esirgiyor. Böyle bir şey olabilir mi Sayın Başkan, değerli milletvekilleri! Sayıştay raporları hakkında görüş bildirme görevi 28’inci maddeyle Rapor Değerlendirme Kuruluna verilmiş. Benzer şekilde, Danıştay denetiminin nasıl yapılacağına ilişkin görevin 31’inci maddeyle Denetim Planlama ve Koordinasyon Kuruluna verilmesi öngörülmüş.

Sayın milletvekilleri, Sayıştay Genel Kurulu kurumun en üst ve en yetkili karar organıdır. Sayıştay raporları konusunda Sayıştay Genel Kurulunu neden, niçin devreden çıkarıyorsunuz? Bu tercih hem Anayasa’mıza hem de INTOSAI denetim standartlarına aykırı değil midir? Sayıştay, kuruluşundan bu yana kurullar şeklinde çalışmış ve Genel Kurul Sayıştayın en üst ve en yetkili organı olagelmiştir. Rapor Değerlendirme Kurulu, Sayıştay Genel Kurulunun ikamesi olabilir mi? Bu durum, bir yandan Sayıştayın tarafsızlığı ve bağımsızlığını gölgeleyecektir, diğer yandan ise Sayıştay raporlarının güvenilirliği ve yeterliliği hakkında tereddütler ortaya çıkacaktır. Buna nasıl izin veriyorsunuz Allah aşkına? Sayıştay raporlarının Sayıştayın kurumsal görüşünü yansıtması, güvenilirlik ve yeterlilik konusunda herhangi bir tartışma yaratılması kime, ne yarar sağlar Allah aşkına?

Sayın milletvekilleri, öte yandan, bakıyoruz, yine bu maddede Sayıştay Genel Kurulunun yönetmelikler hakkında görüş bildireceği belirtilirken teklifin 31’inci maddesinde ise denetime ilişkin yönetmelik, standart, rehberleri hazırlamak ve mesleki etik kuralları belirlemek görevi denetim, planlama ve koordinasyon kuruluna verilmekte. Böylece, denetime ilişkin standart, rehber ve mesleki kuralların Genel Kurula getirilmeyeceği öngörülmüş. Oysa Sayıştay Genel Kurulunun yönetmelikleri görüşerek karara bağlaması gerekmektedir, öyle değil mi?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yönetmelikler yanında, standart ve rehberler de Sayıştay denetiminin iç mevzuatı içinde yer alan temel dokümanlardır. Bu nedenle, bunların bağlayıcı metinler hâline getirilebilmesi için nihai olarak Genel Kurulda görüşülmesi gerekir, aksi hâlde durum, Anayasa’mızın 160’ıncı maddesi yanında INTOSAI denetim standartlarına da aykırı olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz, Anayasa’ya ve INTOSAI denetim standartlarına aykırı olan, az önce değindiğimiz söz konusu yanlışları düzeltmeyi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, toparlıyorum.

Önergemiz, Anayasa’ya ve INTOSAI denetim standartlarına aykırı olan değindiğimiz yanlışlıkları düzeltmeyi; yansızlığı, güvenilirliği ve yeterliliği hakkında hiçbir tereddüdün olmayacağı Sayıştay raporlarının yüce Meclise gönderilmesinin altyapısını oluşturmayı amaçlamaktadır. Rica ediyoruz, bu yönleriyle önergemizin dikkate alınmasını rica ediyoruz, takdiri yüce Meclise bırakıyoruz.

Hepinizi tekrar en iyi dileklerimle, sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tütüncü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 25’inci madde kabul edilmiştir.

26’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesindeki “Savcı, duruşmalı oturumlarda doğrudan,” ifadesinin, “Savcı, duruşmalı oturumlar ile kendisinin temyiz ettiği ilamların görüşüldüğü oturumlara doğrudan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                M. Akif Hamzaçebi                     Selçuk Ayhan                        R. Kerim Özkan

                         Trabzon                                     İzmir                                      Burdur

                                                                     Şevket Köse

                                                                       Adıyaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Köse, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 26’ncı maddesinde değişiklik amacıyla verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, sizlere ve ekranları başında bizleri izleyen yurttaşlarımıza en içten saygılarımı sunarım.

Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 26’ncı maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde şöyle bir ifade vardır: “Savcı, duruşmalı oturumlarda doğrudan katılarak görüşlerini belirtir.” Savcının kendisinin temyiz ettiği ilamlarda ne olacak? Kanun teklifine göre, temyiz edilen ilamlarda Kurul savcıyı davet ederse katılmaktadır. Bu nedenle, sunduğumuz önergeye göre ilgili kısım şöyle olmalıdır: “Savcı, duruşmalı oturumlar ile kendisinin temyiz ettiği ilamların görüldüğü oturumlara doğrudan katılır.” Kısacası, savcı kendi temyiz ettiği ilamlarda Kurulun davetini beklemeden Kurula katılabilmelidir. Bu yolla kendi görüşünü açıklayabilir savcı. Görüşlerini açıklaması ise sorunların çözümünde kolaylık sağlayacaktır. Eğer savcı kendi ilgilendiği ilamı neden temyiz ettiğini anlatırsa anlaşmazlıklar azalacaktır.

Sayın milletvekilleri, üzerinde görüştüğümüz Sayıştay Kanunu Teklifi kamuoyunda yoğun eleştiriler almaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler de bu konuda her fırsatta görüşlerimizi söylüyoruz ve söylemeye de devam edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde bir yandan zenginler artarken Hükûmet, esnafımız, çiftçimiz, emeklimizin ne durumda olduğunu düşünmemektedir. Bu konuda yaşanan son gelişmeyi bilgilerinize sunmak isterim. Biliyorsunuz, KOSGEB esnafımıza krediler vermektedir. Bunlardan sonuncusu, ölçek endeksli büyüme destek kredisi ve ihracat kredisidir. Bu krediyle, kepenk kapatmaya hazırlanan Adıyaman esnafı rahat bir nefes alacağını düşünmüştür. Adıyaman’da Esnaf ve Sanatkârlar Odası da bu konunun üzerine düşmüş ve esnafımızın bu kredilerden yararlanması için canla başla çalışmıştır ama ne yazıktır ki KOSGEB kredilerinin sonuçları ise Adıyaman’da tam bir hüsrana neden olmuştur çünkü Adıyaman kapsamında KOSGEB kredilerinden yalnızca 26 kişi yararlandırılmıştır. Evet, yanlış duymadınız, koca Adıyaman’da yalnızca 26 kişi KOSGEB kredisinden yararlandırılmıştır. Oysaki Adıyaman’da yalnızca esnaflar içinden 350 kişi başvurmuştur.

Sayın Başbakanım da buradayken… Yıl 2004. Yer Adıyaman Hükûmet Konağı. Miting, yerel seçimler için. Ben de o mitingde Sayın Başbakanımı dinliyor idim. Aynen şu cümleyi söyledi Sayın Başbakanım, dedi ki: “Tütünün kotasını 2 katına çıkaracağım.” Yıl 2008, maalesef tütün kotalarla yok edildi ve bir de üstüne üstelik yerine alternatif ürün yetiştirilmeden. 700 bin insan, Adıyaman esnafı, köylüsüyle birlikte açlığa, yoksulluğa mahkûm edildi Sayın Başbakanım. Bu insanlarımızın 240 bini yeşil kartlıdır, geri kalanı ise yazın mevsimlik tarım işçisi konumundadır. Ben Adıyaman’daki 700 bin insan adına sizlere bu yüce Mecliste bu kürsüden sesleniyorum: Alternatif ürün yetiştirilmeden tütünün tekrar serbest edilmesini önemle rica ediyor ve saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Adıyaman’da herkes bazı konularda gerçekten çok gayret göstermektedir. “Adıyaman gibi ekonomik anlamda büyük sorun yaşayan bir ilde krizden yalnızca 26 kişinin yararlanmasının acaba sebebi nedir?” diye merak ediyorum.

Sayın milletvekilleri, siz de acaba bu konuda ne düşünüyorsunuz diye, bu konuyu sizin vicdanlarınıza ve takdirlerinize bırakıyorum.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Sayıştay ne oldu?

ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Daha önceleri de belirttim: Adıyaman ve Adıyaman gibi illerimize kimi konularda pozitif ayrımcılık mutlaka uygulanmalıdır. Bu pozitif ayrımcılık eşitliğe aykırı değildir, aksine bölgeler arası sosyoekonomik eşitsizliğe çözüm bulmak için mutlaka şarttır ancak maalesef, Hükûmetin sesi bu konuda çıkmamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adıyaman gibi ekonomik olarak sıkıntı yaşayan illerimizde KOSGEB kredisi konusunda farklı bir uygulamaya gidilmesi mutlaka gerekmektedir. Bölgelerin gelişmişlik düzeyine göre, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına başvurulara kota mutlaka uygulanmalıdır. Bu yolla ekonomik olarak gelişmemiş illerimizin daha fazla krediden yararlanmasının önü açılacaktır ve böylelikle de kredi, amacına daha da çok hizmet etmiş olacaktır. Ayakta kalabilmek için paraya ihtiyacı olan esnafımızın kredi kullanması daha doğru ve adil uygulamadır bence.

Kota önerisi Hükûmet tarafından tekrar dikkate alınmalı der, verdiğimiz önergenin kabul edilmesini rica eder, yüce Meclisi en derin sevgi ve saygılarımla tekrar selamlarım.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köse.

Önergeyi oylarınıza sunuyoruz: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 26’ncı madde kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 27 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Rapor Değerlendirme Kurulu” ibaresinin “Denetim Kurulu Başkanı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     M. Akif Hamzaçebi                        Selçuk Ayhan

                                               Trabzon                                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Pardon, görmemişim. Ne içindi acaba?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – İç Tüzük 60’a göre açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Ayhan konuşsun ondan sonra size söz vereceğim efendim, çağırmış bulundum kürsüye.

Buyurunuz efendim.

SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifi’nin birinci bölümünün 27’nci maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başbakanımıza da Genel Kurulu onurlandırdığı için teşekkür ediyorum. Sanıyorum devamsızlık konusu kendisi açısından çok önemli.

Şimdi teklifin özüne baktığımızda, değerli arkadaşlar, Sayıştay Genel Kurulunun yetkilerinin baypas edildiğini, bu amaçla da bir Rapor Değerlendirme Kurulu oluşturulduğunu görüyoruz. Bu bizi şaşırtmıyor çünkü Sayıştay Genel Kurulunda henüz  demokratikleştirme tamamlanmadı. Tabii buradaki demokratikleştirmeyi günümüzün modern Türkçesiyle AKP’lileştirme olarak algılayacaksınız.

Bir diğer önemli nokta: Personel alımı için yapılacak sınavlarda bilginin ikinci plana atılması, sözlü sınav yerine mülakatın konulması ve yandaş kadrolaşmanın önünün açılması. Bu da bizi şaşırtmadı çünkü bilgili insan tehlikeli insandır. Yerine biatkâr bir kadro yapısı kurulması gerekir. Talimatı vereceksin, istediğin kararı alacak, istediğin imzayı atacak.

Bir başka önemli ayrıntı: Sayıştayda  kurum dışı uzman çalıştırma yetkisi verilmesi konusu. Bu durum anayasal yetkinin kurum dışı kişilere devredilmesi anlamına gelir ki Anayasa’ya aykırıdır ama bu da önemli değil yani şaşırtıcı değildir çünkü nasıl olsa Anayasa Mahkemesi de referandumdan sonra önemli ölçüde demokratikleşti.

Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde yapıldığı söylenen bu teklif ile yüksek yargı organları arasında olmamasına karşın Sayıştaya yüksek mahkemelerden daha kapsamlı bir bağlayıcılık olanağı tanınmış oluyor. Bu da dünya hukuk literatüründe örneği olmayan bir uygulama. Aslında olay çok açık. Sayın Başbakanın zaman zaman kendini hukukun yerine, zaman zaman yargının yerine, zaman zaman mahkemenin yerine, zaman zaman Parlamentonun yerine koyduğu bir ülkede bunlar doğal. En son 3 generalle ilgili Sayın Başbakanın söylemlerini anımsarsak o mahkemenin ne karar alacağını merak ediyoruz. “Gerekirse Parlamentodan yeni kanun çıkartırız.” diyor. Yani Parlamentodaki herkes asker arkadaşıdır. Sayın Başbakan söyleyecek, herkes eline kaldıracak. Böylesi bir hukuk anlayışı sadece totaliter rejimlerde var. Yani İkinci Dünya Savaşı sürecinde Avrupa ülkelerinde tanıdığımız diktatörlerin, diktatör liderlerin anımsanmaması mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, her şeye Başbakanın karar verip emir eri gibi uygulattığı bir ülkede kanun çıkarmaya gerek var mı? Bu ülkede Parlamentoya gerek var mı? Bunları sorgulamamız, bu konularda iyi düşünmemiz gerekiyor. Ne yazık ki ülkemizde yasama, yürütme, yargı, kuvvetler ayrılığı diye bir şey ortadan kalkmıştır, kalmamıştır. Hepsi Sayın Başbakanın yetkisi ve kontrolü altına geçmiştir. Böyle bir ülkede demokrasiden bahsetmek olası mı? 12 Eylül 1980 darbesinin zulmü altında yıllarca inleyen insanların duygularının istismar edilerek yürütülen bir referandum çalışmasının arkasından Türkiye’de 12 Eylülün yeni bir versiyonunu görmekten hicap duyuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkanım; bu sözlerimin çok fazla dikkate alınmayacağının farkındayım ama buradan bir kez daha kamuoyuyla paylaşmayı bir görev bildim.

Sözlerime son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 27’nci madde kabul edilmiştir.

Evet, Sayın Aydın, buyurunuz efendim.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin konuşmasında belirttiği tütün kotasının Hükûmetleri zamanında değil, daha önceki hükümetler döneminde olduğuna ilişkin açıklaması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Az önce kürsüdeki Değerli Hatip, aynı zamanda benim de hemşehrim, Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın Köse konuşmasını yaparken Başbakanımızın, bir mitingde, tütün kotasını 2 katına çıkaracağı şeklinde bir taahhütte bulunduğunu ifade etti.

Efendim, öncelikle şunu söyleyeyim ki bu doğru değildir. Tütün bir kere bizim dönemde kotaya bağlanmadı, daha önce kotaya bağlanmıştı. Kaldı ki o mitingde Sayın Başbakanımız sadece o yıl için üreticinin elinde bulunan kota fazlası tütünle ilişkili bir alım yapacağını söyledi ve o yıl itibarıyla üreticinin elindeki bütün tütün alındı.

Yine, KOSGEB’le ilgili bir ifade kullandı. Adıyaman’da kabul edilen dosya sayısının yirmi altı olduğunu  söyledi. Sayın KOSGEB Başkanımızla az önce de görüştüm. Resmî rakamlara göre Adıyaman’da kabul edilen dosya sayısı seksen bir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)

BAŞKAN – 28’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 28 inci maddesinin madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     M. Akif Hamzaçebi                         Kamer Genç

                                               Trabzon                                      Tunceli

“Denetim Kurulu

Madde 28- Denetim Kurulu, Sayıştay Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından seçeceği bir kurul başkanı ile birinci sınıfa ayrıldıktan sonra üç yılını doldurmuş ve Sayıştay üyeliğine seçilme hakkını kaybetmemiş uzman denetçiler arasından seçeceği on üyeden oluşur. Kurul başkan ve üyeliği seçimleri beş yılda bir yapılır. Kurul başkan ve üyeliklerinin boşalması halinde boşalan kadrolar için bir ay içinde seçim yapılır. Görev süresini tamamlayanlar tekrar seçilebilir.

Kurul, kurul başkanının katılamadığı durumlarda en kıdemli kurul üyesinin başkanlığında toplanır.

Kurulun görevleri şunlardır:

a) Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacak Sayıştay raporları ile inceleme raporlarını inceleyerek teknik değerlendirmesini yapmak.

b) Kurum stratejik planı ve yıllık performans programını hazırlamak.

c) Denetim stratejik planlarını ve yıllık denetim programlarını hazırlamak.

d) Plan ve programların uygulanmasını izlemek, değerlendirmek ve performans ölçüm sistemlerini oluşturmak.

e) Denetime ilişkin yönetmelik, standart, el kitapları ve rehberleri hazırlamak.

f) Sayıştay Başkanının görüşülmesini istediği konularda görüş bildirmek.

Kurul toplantılarına; Sayıştay raporları ile inceleme raporlarının görüşülmesi sırasında ilgili raporu hazırlayan denetim ekibi, Kurum stratejik planlarının hazırlanması ve izlenmesi ile yıllık performans programının hazırlanmasına ilişkin hususların görüşülmesi sırasında ise, Genel Sekreter ve yardımcıları ile Sayıştay Başkanı tarafından her daireden görevlendirilecek birer üye ve denetim ve denetim destek grup başkanları da katılır.

Kurul başkanı, Sayıştay Genel Kurulunun Sayıştay raporları ile denetime ilişkin yönetmelik, standart, el kitapları ve rehberleri görüştüğü toplantılarına kurul başkanı sıfatıyla, diğer toplantılarına ise üye sıfatıyla katılır. Kurul başkanı daire başkanı statüsündedir ve daire başkanlarının yararlandığı özlük haklarından yararlanır.

Kurulun sekreterya işleri, denetim planlama görevini yürüten denetim destek grup başkanlığı tarafından yürütülür."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Kamer Genç konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510 sıra  sayılı Yasa Teklifi’nin 28’inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Önergemiz, 28’inci madde rapor değerlendirme kurulu, biz bunu denetleme kurulu olarak yapıyoruz. Şimdi, tabii, önerge üzerinde konuşmadan önce, şimdi Tayyip Bey diyor ki: “Meclisi çalıştıralım.” İşte çalıştırmanın yolu belli. Tayyip Bey gelir burada oturursa bak bütün milletvekilleri geliyorlar. Diyor ki: “Eğer gelmezlerse…” Yalnız çok gelmişsiniz, şimdi, önümüzdeki seçimde dörtte 1’iniz gelmeyecek yani dörtte 3’ünüz gelmeyecek dörtte 1’iniz gelecek, nasıl olacak? Şimdi bunların arasından tercih yapmak da çok zor arkadaşlar. Keşke, hiç olmazsa, çok az kişi gelseydiniz de seçimlerde size… Yani işte Genel Merkez de zorlanmasaydı.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, Tayyip Bey şimdi Libya’ya “İnsan Hakları Ödülü”nü almak üzere gelmiş. Düşünebiliyor musunuz, bir dikta rejimini uygulayan, insan haklarının zerresi olmayan bir ülkeden bizim Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanı gidip İnsan Hakları Ödülü’nü alıyor. Çok tebrik ederim, güzel bir şey. Yani acaba Libya Hükûmetinde, Libya’da bir insan hakkı var mıdır? Diktatörlük kanunları dışında hüküm süren bir kanun… Diktatörlük dışında hukuk devleti ilkesi var mıdır? Neyse, Türkiye’yi bu hâle getirdik.

Değerli milletvekilleri, zaten şimdi aslında bu kanunları boşa çıkarıyoruz, denetimi yok devletten. Bakın, Sayıştay denetim yapmıyor. Sayıştay bugün AKP İktidarının oluşturduğu kadrolarla teşekkül edilmiş. Hatta öyle bir ileri gittiniz ki referandumda Anayasa Mahkemesine -Türkiye Büyük Millet Meclisinde- Sayıştaydan üye seçmeyi öngördük. Hâlbuki Anayasa Mahkemesi Yüce Divan görevini yapıyor. Hâlbuki Anayasa Mahkemesi ne yapıyor? Kanunları şey ediyor. Sayıştaydaki kişiler -hesap mahkemesi- yüksek hâkim statüsünde değil. Dolayısıyla yani sizin Türkiye’ye getirmek istediğiniz statü belli.

Şimdi, Tayyip Bey diyor ki: “Yargı benim ciğerimi kanatıyor.” Yani eğer Danıştay, Yargıtayda bu Hükûmet aleyhine bir karar çıkarsa Tayyip Bey’in ciğeri kanıyor, niye kanıyor? Çünkü diyor ki: “Ben tek seçiciyim. Hâkim de benim, Meclis de benim, yasa da benim, yürütme de benim.” Ya, arkadaşlar, bu dünyanın en ilkel toplumlarında olmayan bir yönetim tarzı. Böyle bir şey olur mu? Yani şimdi 3 tane general gitmiş idari yargıya dava açmış. Sizin daha yeni değiştirdiğiniz Anayasa’da idari yargı var. İdari yargıya hakkı ihlal edilen her vatandaşın müracaat hakkı olduğu hâlde neden bundan rahatsız oluyorsunuz? Yani böyle…

Arkadaşlar, bakın, burada fuzuli şeyler konuşuyoruz. Eğer bu Parlamento demokrasiye inanıyorsa, insan haklarına inanıyorsa, hukuka inanıyorsa bu kanunları çıkaralım. Yoksa bu kanunları çıkarmanın da bir anlamı yok.

Bugün Sayıştay hangi belediyenin yaptığı suistimalleri buraya getirdi, Meclise getirdi? Bakın, İstanbul Ana Kent Belediye Başkanının yaptığı ihalelerde, seksen dokuz ihalede suistimal var. İçişleri Bakanı bununla ilgili soruşturma emrini vermiyor. Danıştaya dava açılıyor, Mart 2010’da Danıştay diyor ki: “Arkadaş, İstanbul Belediye Başkanının yaptığı suistimallerden dolayı, seksen dokuz ihaleden dolayı soruşturma açılması lazım.” O tarihten beri İstanbul Başsavcılığı, AKP’nin yarattığı korkudan dolayı soruşturma açmıyor. Böyle bir şey olur mu? Peki, yani yargı işlemiyorsa, yargı korku içindeyse, yargı işletilmiyorsa bizim burada kanun çıkarmamızın ne anlamı var?

Değerli milletvekilleri, onun için, yani hakikaten yazık oluyor bu memlekete. Memleketimizde soygun, suistimal almış yürümüş. Geçen gün KİT Komisyonunda BOTAŞ’ın hesaplarını inceliyoruz. Bir BIL Şirketi diye bir şirket var. Tayyip Bey’in yakın bir arkadaşını oraya Genel Müdür atamışlar, arkadaşını getirmiş günde 500 dolar yevmiye veriyor arkadaşlar, 500… Daha bunlar neler…

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Kamer Bey, niye yalan söylüyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, 500… Günde 500 dolar…

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Niye yalan söylüyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yalanı sen söylüyorsun.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Beraber değil miydik orada?

KAMER GENÇ (Devamla) – E, tamam. 500 dolar vermiyor muydu yevmiye?

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Değildi, değildi. İşlem yaparsa denildi.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, olur mu? Her gün. Her gün, bak…

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – “Eğer işlem yaparsa” denildi.

KAMER GENÇ (Devamla) – Oku, oku… Her gün…

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Öyle bir şey yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın arkadaşlar, her gün BIL Şirketinin…

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Niye yalan söylüyorsun, iftira ediyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yalanı kimin söylediğini araştıracağız.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Niye yalan söylüyorsun? KİT Komisyonunun hepsi burada, Başkan burada.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, çıksın burada söylesin. Rapor bende, rapor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen sözleriniz bağlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – BIL Şirketine bir genel müdür atanmış…

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – İş yaparsa günde 500 alacaktı. Niye doğru konuşmuyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) –  …BIL Şirketinin Genel Müdürü de kendi yakınını, bir arkadaşını getirmiş bir göreve atamış, günde 500 dolar harcırah ödüyor, düşün!

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) –Yalan söylüyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yalan… Var mısın, milletvekilliğinden istifaya var mısın?

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Evet, varım.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın arkadaşlar, ben yarına bu raporu getireceğim buraya.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Hayır, işlem yaparsa…

KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer yalan söylediysem ben istifa edeceğim, yoksa bu ediyor mu? Bu ediyor mu?

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Öyle değil, öyle değil…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ha, sen de oradan çık burada konuş.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Laf ebeliği yapma!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, devamlı…

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Kamer Genç, bana bak. Laf ebeliği yapma!

KAMER GENÇ (Devamla) – Laf ebeliği yapan sensin.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Olay öyle değil.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hırsızları örten sizsiniz.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – İşlem yaparsa 500 dolar alacak, niye yalan söylüyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Orada, KİT Komisyonunda bizleri konuşturmayan sizsiniz.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Niye yalan söylüyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Suistimalleri engellemeyen sizsiniz.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Burada yalan söylüyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Burada gelip de dile getirdiğimiz zaman da…

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Senin bu saman duvarına benzemez!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, hem yapıyorsunuz hem de sesiniz yüksek çıkıyor.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Doğruyu konuş ama. Niye yalan söylüyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, doğruyu konuşuyorum. Ben şimdiye kadar yalan söylemedim ve siz…

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – KİT Komisyonunda konuşulan günde 500 dolar, işlem yaparsa…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, KİT Komisyonu, işte söylüyorum: KİT Komisyonundaki bir…

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Yalan söyleme!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu niye yalan söyleyeyim? Acaba senin mi…

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Başbakanı tahakküm altına alamazsın! Sen sahtekârlık yapıyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse, ben onların hesabını sana soracağım.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Sor, hesaba açığız.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın lütfen.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Doğruyu konuşacaksın bu kürsüde!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, eğer Türkiye de bir hukuk devletiyse hukuk kurallarını uygulamak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer uygulamıyorsak niye bu kanunları çıkarıyoruz?

Teşekkür ederim efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 28’inci madde kabul edilmiştir.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sayın Başkan, İç Tüzük 60’a göre kısa bir açıklama talebinde bulunuyorum.

BAŞKAN – Açıklama yapmak istiyorsunuz. Sisteme girerseniz lütfen…

Buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

6.- Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in konuşmasındaki “BOTAŞ’a bağlı BIL şirketinin Genel Müdürüne 500 dolar yevmiye verildiği”ne dair ifadesinin doğru olmadığına ilişkin açıklaması

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Saygıdeğer Başkanım, değerli arkadaşlar; Sayın Genç’in bahsettiği oturumun aynı zamanda başkanıyım ve yıllardır BOTAŞ’ın da alt komisyon başkanlığını yapmaktayım. İddia ettiği üzere… Bu KİT Komisyon tutanakları aynı zamanda aynı Meclis Genel Kurulumuz gibi tam tutanak şeklinde tutulmaktadır. O günkü oturumdaki gerek arkadaşlarımızın soruları gerekse ilgililerin verdiği cevaplar tutanaklarda harfiyle mevcuttur. İddia edildiği üzere 500 dolar verilmemekte…

KAMER GENÇ (Tunceli) – 500 dolar günlük yevmiye yok mu orada?

FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – …sadece hizmet satın alması biçiminde  o ilgili danışmandan kaç gün yararlanılıyorsa, diyelim ki bir ay içinde iki gün yararlanıldıysa iki gün için bin dolar, eğer on gün yararlanıldıysa on gün için 5 bin dolar niteliğinde yoksa 365 gün mesai ve 365 günün her günü için 500 dolar gibi bir ödeme söz konusu değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – Herhâlde Sayın Genç o zaman çok dalgındı, konuyu tam anlayamamış.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Poyraz, açıklandı söylediğiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, komisyonun raporunda günde 500 dolar. Kendisi de biliyor. Yarına isterseniz bu  raporu da getiririm.

BAŞKAN – Sayın Genç, konu net bir şekilde anlaşıldı efendim…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Günde 500 dolar yevmiye veriyor efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, anlaşıldı.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)

BAŞKAN – 29’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 29’uncu maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     M. Akif Hamzaçebi                    Bayram Ali Meral

                                               Trabzon                                     İstanbul

“(1) Yüksek Disiplin Kurulu, her takvim yılı için Sayıştay Genel Kurulunca seçilecek üç daire başkanı ve farklı dairelerden seçilecek dört üyeden oluşur. Kurula en kıdemli daire başkanı başkanlık eder.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Meral, buyurunuz efendim.

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay Yasası Teklifi’nin 29’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayıştayın başlıca görevi merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının gelir, gider ve mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemektir. Sayın Sayıştayın çok büyük bir görevi vardır.

Muhterem arkadaşlarım, bazı konulardan lütfen rahatsız olmayalım, doğruları birlikte tespit edelim. İnanıyorum ki bazı olumsuzluklara karşı bizim kadar rahatsızsınız ama bunu bizim gibi dile getiremiyorsunuz. Biz bunun farkındayız. Niye rahatsız oluyorsunuz?

Bakınız, denetim diyorsunuz. Sayıştayın bazı konularda denetim yapmasını ben de rica ediyorum. Bir örnek vermek istiyorum. Tekelin alkollü bölümü iki yıl ödemesiz, yedi yıl vadeli, 230 milyon dolarlık kredi kullanmak suretiyle 292 milyona yerli ve yabancı firmalara satıldı. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun tespiti. Ne olmuş orada? Devirden bir ay önce 1 trilyonluk şişe alınmış. Devirden iki ay önce 507 milyar liralık ambalaj malzemesi alınmış. Devirden üç ay önce 37 trilyon liralık kuru üzüm, 15 trilyon liralık yaş üzüm, 15 trilyon liralık anason alınmış, depolara konulmuş.

Değerli arkadaşlarım, bunlar satışta tespit edilmemiş. Şimdi soruyorum Sayıştaya, soruyorum size: Bugüne kadar bunu yapan, tespit etmeyen, Özelleştirme İdaresinde veya onun bağlı olduğu bakan hakkında ne yaptınız sayın milletvekilleri? Yüreğiniz sızlamıyor mu? Sizin malınız gitmiyor mu?

Değerli arkadaşlarım, ne olmuş ondan sonra biliyor musunuz? Bunu alan firma altı ay sonra yüzde 90’ını 810 milyon dolara satmış, aradaki fark 600 küsur milyon dolar. Altı ayın içerisinde böyle bir kazanca kim sahip olmuş, Allah rızası için sordunuz mu? Bunu yapanlar hakkında bir işlem yaptınız mı?  O zaman niye rahatsız oluyorsunuz? Yani talana, vurguna, hırsıza kucak açıyorsanız, göz yumuyorsanız bunu da dinleyeceksiniz, bu lafları da yutacaksınız.

Dahası var. Telekom’u iki yıllık kârına sattınız, iki yıllık kârına. Ankara Defterdarlığının tespiti bu, gazetelerde manşet oldu. Kime sattınız? Hariri’ye sattınız ve gidiyorsunuz ülkesinde öpüşüyorsunuz. Helalühoş olsun! Fakir fukaranın hakkı ne oluyor?

Siz Tekeli böyle talan ettirin, Tekel işçisini yerlerde süründürün. O dünyada Allah soracak bunun hesabını sizden.

Dahası var. Para basıyor, araç muayene istasyonlarını niye sattınız değerli arkadaşlarım?   Ne zararı vardı bunun? Şimdi, millet kuyrukta, matbaa gibi para basıyor. Ne zararı vardı bunun? Ne sıkıntısı vardı? Bunları da sattınız. Bu talandır, vurgundur, birilerinin sizin kanalınızdan zengin olmasıdır.

TÜPRAŞ ne oldu şimdi? Türkiye’de, dünyada söz konusu edildi. Ne yaptınız değerli arkadaşlar biliyor musunuz? Baba baba satıyordunuz ya! Soruyorum size: Bu Abdüllatif Şener niye görevden alındı? Baba baba satmıyordu, değil mi? Baba baba satan geldi, ondan sonra TÜPRAŞ’ın yüzde 61’i 1 milyar 140 milyon dolara satıldı. İptal ettirdik; ondan sonra yüzde 51’i -değerli arkadaşlarım, yüzde 10’u devlete kaldı- neye satıldı biliyor musunuz? 4 milyar 140 milyon dolara. Yahu, bunu yapan Allah’tan korkmuyor da siz niye buna tepki göstermiyorsunuz sayın milletvekilleri? Dünyanın neresinde böyle bir hırsızlık, talan olmuş? Hesap sordunuz mu bunu yapanlardan? O zaman neyi konuşuyorsunuz? Ya, kusura bakmayın arkadaşlar, komisyondan ne gelirse tıkır tıkır geçiriyoruz. Yani biz çok akıllı da siz de akıl yok, hiçbir şey; buraya getirip de burada konuşmuyor musunuz? Bir gün biri der ki -o ki konuşmuyorsunuz, bütçeden gelenler geçiyor- “Bütçedeki milletvekilleri kadar milletvekili Meclise gönderelim; bu kadar çoğunluğa ne gerek var?” der; bir gün bunu size sorarlar. Etmeyin bunu. Çıkıp şurada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Çıkıp şurada sizin de tasvip etmediğiniz maddeler var, konuşun değerli arkadaşlarım. Konuşun da şu Meclise bir canlılık gelsin. Bir taraf durmuş, bir taraf konuşuyor. Kaldır, reddedildi; indir, reddedildi. Bu, güzel görünüm vermiyor saygıdeğer milletvekilleri. Bu, güzel görünüm vermiyor, olmuyor. Sorun şimdi hesabı. Bunlardan hesap soruyor musunuz?

Şimdi soruyorum: Bunu tespit eden, Özelleştirme İdaresinde adamlar orada oturuyor daha, hesap sordunuz mu, görevden aldınız mı? Baba baba satan Bakandan hesap sordunuz mu? Yok. Yahu, aşikâr bir şey. Biriniz çıkıp deyin ki: “Ya, Bayram Meral, sen iftira ediyorsun.” Bir çıkın şuradan, içim rahat etsin. Bir deyin “Şunlar yalan…” Peki, doğruysa bundan sizin de vebaliniz, günahınız yok mu, sorumluluğunuz yok mu sayın milletvekilleri? Niye hesap sormuyorsunuz? Ya, birisi çalıyor; size bir faydası, yararı yok, buna müdahale edin sayın milletvekilleri. Bu bir hırsızlık, açık hırsızlık. Niye hesap sormuyorsunuz? Soramıyorsunuz değil mi? Sizin adınıza üzgünüm.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 29’uncu madde kabul edilmiştir.

30’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 30 uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki “oy çokluğuyla” ibaresinin “üçte iki çoğunlukla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                        M. Akif Hamzaçebi

                                                                                                                 Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Sayıştay Başkanı, daire başkanı ve üyeler dışındaki meslek mensupları hakkındaki yükseltme işleri ile disiplin soruşturmaları ve ceza kovuşturmalarını yürütecek olan Kurulun üçte iki çoğunlukla karar alması vereceği kararların kalitesini artıracaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 30’uncu madde kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 31 ila 60’ıncı maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul milletvekili…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Siz konuşacaksınız, peki…

Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi konuşacaktır.

Buyurunuz efendim.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayıştay Kanunu Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamadan önce sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin tümü üzerinde ifade ettiğim görüşleri, çok kısaca, bu bölüm üzerinde de ifade etmek istiyorum, bu bölümle ilgili olduğu için aynı zamanda. Eğer Sayıştayın kuruluşuna ilişkin olarak temel espriyi, temel amacı bir kenara bırakıp da bu yasa görüşmelerine devam edersek yanlış bir yasa çıkarmış oluruz, Sayıştayı amacından uzaklaştırmış oluruz. Sayıştaylar demokratik bütün ülkelerde parlamentoya bağlı olarak kurulur çünkü sayıştay bütçe hakkının denetlenmesine yetkili olan bir kuruluştur. “Bütçe hakkı” dediğimiz zaman, halkın ödediği vergilerle parlamentonun yaptığı bütçeler vasıtasıyla hükûmetlerin yaptığı harcamaların halk adına denetlenmesi demektir. Bütçe hakkı budur. Bütçe hakkı vergilere vatandaşın karar vermesi demektir. Bütçe hakkı harcamalara vatandaşın karar vermesi demektir. Vatandaş bütçe hakkını temsilcileri vasıtasıyla kullanır. O nedenle, sayıştaylar parlamentoya bağlı olarak kurulur ve parlamento adına denetim yaparlar. Parlamentoya bağlılık sayıştayı bağımsız kılmanın, hükûmetin etkisinden uzak tutmanın da bir yöntemidir ayrıca.

Şimdi görüşmüş olduğumuz bu teklifte yer alan bir kısım düzenlemeler Sayıştayın “bütçe hakkı” kavramı uyarınca yapacağı denetimi amacından uzaklaştırmaktadır. Eğer bu denetimi Hükûmetin hâkim olacağı bir yapıya vermiş olursanız vatandaşın ödediği vergilerin nereye harcandığını ve bu harcamalardan dolayı üretilen hizmetler nedeniyle vatandaşın memnun olup olmadığını denetlemek mümkün değildir. Bunu, Sayıştayın performans denetim yetkisiyle ilgili olarak biraz önce bir madde üzerindeki önerge hakkında yaptığım görüşmede kısmen ifade etmeye çalışmıştım. Performans denetimi, halkın ödediği vergilerin halk adına yapılacak harcamalar nedeniyle etkin bir şekilde kullanılıp kullanılmadığının denetlenmesinin bir aracıdır ama maalesef bu teklif performans denetimini ortadan kaldırmıştır.

Yine, bu teklifle Sayıştaya meslek memuru olarak girecek olan kişilerin objektif bir sınavla bilgi ve yeteneklerinin ölçülmesi imkânı ortadan kaldırılmış, tam tersine subjektif birtakım değerlendirmelerin yapılması ve Sayıştayı yöneten kişilerin, daha doğrusu Hükûmetin etkisindeki kişilerin Sayıştaya istediği şekilde eleman almasının yolu açılmıştır.

Bugüne kadar, daha doğrusu -bugüne kadar demeyeyim- geçen sene Sayıştay Kanunu’nda yapılan bir değişikliğe kadar Sayıştaya girişte yazılı sınavdan sonra sözlü sınav yapılmaktaydı. Şimdi geçen sene yapılan değişiklikle ve bu teklifle getirilen düzenlemeyle bu sözlü sınav kaldırılmakta, bunun yerine mülakat getirilmektedir. Mülakat, hiçbir zaman sözlü sınavın alternatifi değildir, onun yerini dolduracak olan bir düzenleme değildir. İlgili maddeye bakıldığında, mülakatta adayın bilgisinin ölçülmesinin yerine, adayın kişisel özelliklerinin, duruşunun, temsil kabiliyetinin, ne bileyim belki iktidara olan yakınlığının, bu tip subjektif değerlendirmelerin ölçüldüğü, bunların kontrol edildiği bir sistemin geldiği görülecektir. Oysa sözlü sınav, eskiden var olan sözlü sınav, yazılı sınavın eksik kaldığı, eksik bıraktığı, ölçemediği konuları ölçmeye yönelmişti. Sözlü sınavın amacı budur. Sözlü sınavda, tabii ki adayın temsil kabiliyetine, yeteneğine, ifade kabiliyetine, bütün bunlara da bakılır, eskiden de bakılıyordu; ama sözlü sınavın bilgi ölçme amaçlı yanı hiçbir zaman eski yöntemde ihmal edilmemişti.

Buraya Sayıştay neden geldi, neden sözlü sınav kaldırılıp yerine mülakat getirildi? Buradaki niyet samimi değildir, niyet kötüdür. Geçen yıl kabul edilen yasayı yasalaştıran Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunu, Hükûmeti bu konuda eleştiriyorum. Buna yeşil ışık yakan, Hükûmete bu konuda referans olan Sayıştayı eleştiriyorum. Her şey yasama organının iradesiyle olmuyor. Yasama organına Sayıştay o şekilde öneri getirirse Sayıştay da Hükûmetin önünü açan bir rol üstlenmiş olur.

Daha önce yapılmış olan bir sınavı kaybetmiş olan, sözlü sınavı kaybetmiş olan bir kısım adaylar Danıştayda iptal davası açtılar. İptal davası sonucunda ilgili sınav iptal edildi, o yönetmeliğin ilgili bölümü de iptal edildi. Bunun yerine, geçen yıl bir yasa kabul edildi, 2009 yılında 5924 sayılı Yasa kabul edildi. Bu Yasa’yla sözlü sınav yerine mülakat sistemi getirildi ve o Yasa’nın bir geçici maddesiyle de sınavı kaybetmiş olan adaylar bir kez daha sınava çağrıldı, daha doğrusu mülakata çağrıldı. Aslında doğru olan, onların elendiği, sözlü sınavı kaybettiği tarihte yürürlükte olan şekilde bir sınavı onlara uygulamaktır. Hukuk devletinde bu vardır. O tarihte mademki sözlü sınav vardır, siz, biz eleştirsek de mülakat sistemini, en azından eskiler için sözlü sınavı uygulamak zorundasınız. Sözlü sınavın esasını Danıştay iptal etmedi, o orada duruyor. “Hayır.” dediler, bunu çokça hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem Genel Kurulda ifade etmiş olmamıza rağmen iktidar partisinin direncini aşmak maalesef mümkün olmadı ve o sınav kaybetmiş olup yeniden mülakata alınan adaylar için o Yasa kabul edildi. 28 aday sınava girdi, mülakata girdi. Bu 28 aday içerisinde, ÖSYM tarafından yapılan eleme ve yazılı sınavlarda ilk on sırada yer alan kişiler de var. Ancak bu 28 adayın hiçbirisi mülakatta kazanamadı. Bu adayların hepsi 50 puanın altında not aldı. Evet,  bunu Hükûmetiniz başardı, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, o Hükûmet paralelinde Sayıştayda hareket eden arkadaşlar bunu başardılar. 28 adayın hepsi bu sınavı kaybetti. Bu teklif bunu tekrar ediyor, yineliyor. Son derece demokrasiye aykırı, bütçe hakkına aykırı, Sayıştayın bağımsızlığına aykırı, onu yok eden bir kavram.

Buna paralel başka düzenlemeler var teklifte. Sayıştay Genel Kurulunun yetkileri budanmaktadır. Yine, Sayıştay, dünyadaki ofis tipi, yargı tipi sayıştay modellerinden Türkiye için geçerli olmayan ofis tipi sayıştay  modeline uygun olarak örgütlenmektedir. Bütün yargı tipi sayıştaylarda başkan vardır, başkanın altında genel sekreter vardır, daireler vardır, bir de bizdeki yüksek yargı organları gibi, Yargıtay, Danıştay gibi... Çünkü yargılama yetkisi vardır, bir hesap mahkemesidir sayıştay. O nedenle, başkan yardımcısı diye bir birim yoktur, o tip bir örgütlenme yoktur. Esas olan, yargı görevini yapacak olan dairelerdir. Bu teklifle Sayıştay, başkanın yönetimdeki gücünü artırmak amacıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

…başkanın Sayıştay denetçileri üzerindeki, daireler üzerindeki yetkisini artırmak amacıyla yargı tipi sayıştaydan ofis tipi sayıştaya dönüşmektedir. Bir kısım ülkelerde var ama o ülkelerde o sayıştayların yargılama yetkisi, hesap mahkemesi olma özelliği yok. Hem Türkiye’de Sayıştayın yargılama yetkisi var, hesap mahkemesi olma özelliği var hem de bu özelliğin olmadığı ülkelerdeki örgütlenme modelini alıp Sayıştaya monte ediyoruz, teklif bunu getiriyor. Bunu sorduk: “Niye bunu yapıyorsunuz?” İlgili arkadaşlar, Sayıştaydaki görevli arkadaşlar “Efendim, Başkanın denetçiler üzerinde, daireler üzerinde yetkisi yok, onu yetkili kılmak istiyoruz.” dediler.

Evet, bu teklifin hâkim olduğu anlayış budur. Daha başka konular var bu konuda söyleyebileceğim ama zaman yetmediği için bunları söyleyemiyorum, ilgili maddelerde arkadaşlarımız ifade edecek.

Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz.

Buyurunuz Sayın Korkmaz (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP grup başkan vekilleri ve yine 3 AKP milletvekilinin hazırladığı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde şahsım ve grubumuz adına görüşlerimizi belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, çağdaş demokrasilerde seçimle gelmiş hükûmetler tüm siyasi sorumluluğu üstlenerek ülkeyi yönetirken elbette kamu kaynaklarını kullanacaklardır, elbette harcama yapacaklardır. Bu ne kadar olağan ve normal ise yaptıkları harcamaların, kullandıkları kaynakların hesabını millete vermeleri de bir o kadar normal ve olağandır. Bu yüzden hükûmetlerin Meclise, sadece çoğunluğuna değil yani milletin tamamına yönetimlerinin hesabını vermeleri asıldır. Dünyada kabul edilen düşünce de, tüm kamu kaynakları ve harcamalarının parlamento adına denetim yapan sayıştaylarca denetlenmesidir.

“Efendim, ben milletten yetki aldım, bu yetkiyle istediğim gibi hareket ederim.” diyemezsiniz çünkü hukuk devletinin en önemli ilkesi, yönetenlerin kendi koydukları kurallara kendilerini de bağlı hissetmeleridir.

“Denetimi halk zaten seçimden seçime yapıyor, denetçiler de nereden çıktı, Sayıştay da kim oluyormuş?” diyemezsiniz.

Bu kadar medya karartması ve yoğun propagandanın yaşandığı böyle bir ortamda hesapların ve yanlışların halka anlatılması zaten çok zor gözüküyor. Kaldı ki denetim profesyonel bir iştir. Böyle olmazsa denetçiye, müfettişe ne gerek var? Sekiz yıldır iktidarda neredeyse 1 trilyon dolarlık kaynak kullanan Hükûmet lütfedip hesap vermeye bir türlü yanaşmıyor.

Görüştüğümüz Sayıştay Kanunu Teklifi hazırlanış ve Mecliste görüşülmesi bakımından maalesef garabetler içermektedir. Ayrıca tüm uyarılarımıza rağmen belki de beş yıl kadar gecikmiş bir kanun teklifidir. Sayıştay kimin adına denetim yapıyor? Türkiye Büyük Millet Meclisinin. Teklifi kimler Meclise sunuyor? AKP Meclis Grubu. Meclis, kıymetli arkadaşlar, sadece sizlerden mi ibaret? Bu Sayıştay Meclisin tümü adına denetim yapmıyor mu? Ne olurdu hazırlık sürecinde diğer Meclis gruplarının da katkılarını alsaydınız? Yok. “Benim hazırladığım teklifin çerçevesi dâhilinde ne söyleyecekseniz söyleyin.” Yaptığınız bu. Buna, kıymetli arkadaşlar, “dayatma” denmez de ne denir? Ne zaman Meclisin bütününde bir uzlaşma arayacaksınız? Gündeme getirilmesi gerekenleri de görüşsek ve kanunu uzun yıllar hayatını devam ettirecek şekilde en az hatayla çıkarsak daha iyi olmaz mı? Ama bu işinize gelmiyor çünkü Mecliste sulh ve huzur olursa tabanı ne ile istismar edeceksiniz? “Ben yaptım, oldu.”cu zihniyetinize bir son verin artık.

Ayrıca, kıymetli arkadaşlarım, milletin parasının nasıl harcandığının, nerede harcandığının sorgulanması gibi son derece önemli bir konuyu tartışmayacak da Meclis ne yapacak? Meclisi işler olmaktan çıkarıp sembolik bir hâle getirmenin bu millete ve demokrasiye nasıl bir katkısı olacak? Bu kadar önemli bir kanunu “Genel Kurulda ne kadar az görüşülürse iyi olur.” mantığından hareketle normal yasa yapma sürecini zorlayarak temel kanun şeklinde görüştürüyorsunuz. Dolayısıyla konuşma süreleri de neredeyse yarı yarıya azalıyor. Şu Şark kurnazlıklarından artık bir vazgeçin.

Silahlı kuvvetleri, mahkemeleri, basını, iş dünyasını hesap vermeye çağırırken önce kendinizin, başta Sayın Başbakan olmak üzere Hükûmetinizin bu millete layıkıyla hesap vermesini temin edin. Bu ülkede devri iktidarınızda milyarlarca dolar harcayan sizler ve belediyeleriniz ve de milletin üzerinden haksız zenginleşen yandaşlarınız, yıllardır hesap vermiyor. Hesap soracak kurumlara da izin vermiyorsunuz. Teftiş kurullarının köküne kibrit suyu döktünüz, âdeta müfettişleri görevsizliğe mahkûm ederek, odalarında paslandırdınız. İç, dış denetim diye bir garabet çıkardınız, bu kadar yılda ortaya koyduğunuz hiçbir somut iş yok. İç denetici olarak hangi çerçevede, ne yapacağını bilmeyen birilerini atayarak âdeta ulufe dağıttınız. En önemli dışdenetim kurumu olan Sayıştayı da çalıştırmadınız.

Gidin bakın aylardır, denetçiler işsiz, sabahtan akşama kadar oturuyorlar. Onlar da şikâyetçi. Samimiyetle bağlı oldukları kurumlarının sıradanlaştırılmasına içleri elvermiyor. “Denetçiler, sahaya denetim için çıktıklarında bir şeyler bulacaklar ve AKP yolsuzlukları konuşulacak.” diye görev vermiyorsunuz. “Oturun oturduğunuz yerde, sesinizi çıkarmayın, alın maaşınızı gül gibi geçinip gidin” mantığı değil de nedir bu?

Diğer yandan senelerdir, Sayıştayın hazırladığı mali ve performans raporları da Genel Kurula indirilmemiştir. Kamu kurumlarının nasıl çalıştığı Meclisten gizlenmiştir. Üzülerek söylüyorum: AKP kullandığı kaynakları milletten kaçırarak, istediğini de nispeten elde etmiştir. AKP’ye yıllardır hesap sorulamamaktadır, hem de milletin bu gerçekleri bilmeden kendisine verdiği oyları da güven oyuymuş gibi telakki ederek ve halkın gözünün içine bakarak fütursuzca yoluna devam etmektedir. Ancak aziz milletimizin bu fütursuzluğa “dur” diyeceği günler yakındır ve mutlaka bu usulsüzlüklerin, bu yolsuzlukların hesabını soracaktır.

Değerli milletvekilleri, bu teklifin gerek alt komisyon ve gerekse esas komisyon görüşmelerinde Sayıştay yönetiminin aksayan yönlerin giderilerek hizmetlerin etkinleştirilmesi ve süratlendirilmesine ilişkin görüşleri maalesef dikkate alınmamıştır. Sayıştaydaki yetkililerle görüştüğümüzde “Bu noksanlıkları biliyoruz ama zaten kanunumuz Mecliste senelerdir bekliyor, hiç olmazsa eksik gedik çıksın da kurtulalım.” gibi görüş beyan ediyorlar. Arkadaşlar, bir kanun bu şekilde çıkarılabilir mi? Yani buna ölümü gösterip sıtmaya razı etmek denmez de ne nedir? Ne yetkilileri ne muhalefeti dinliyorsunuz. AKP’nin zaviyesinden Sayıştayı dizayn ediyorsunuz. Bunda iyi niyet görebilmek mümkün mü?

Değerli milletvekilleri, teklifin 31’inci maddesinde düzenlenen Denetim Planlama ve Koordinasyon Kurulunun, başkan, başkan yardımcıları ve bölüm başkanlarından oluşacağı ifade edilmektedir. Bu kişiler 20’nci maddeye göre Başkanlığı da oluşturmaktadır. O hâlde, aynı kişilerin oluşturduğu iki kurulun iki farklı isimle anılmasının ne gibi faydası olacak kafa karışıklığına sebep olma dışında? Anlamakta hakikaten güçlük çekiyoruz. O hâlde, bu karışıklığı giderip bu kurula “Başkanlık” mı diyeceksiniz yoksa “Denetim Planlama ve Koordinasyon Kurulu” olarak mı tanımlayacaksınız ya da bu kuruluşun görevlerini 20’nci madde içeriğinde sayıp bu karmaşıklığı mı gidereceksiniz, bir karar verin.

Kanun teklifinin ilk hâlinde, denetçiye “hazırladığı rapor ile ilgili olarak temyize gitme hakkı” tanınmış iken son hâlinde, kelime oyunlarıyla, bu yetki işlevsiz bırakılmış “savcıya temyize başvurabileceğini hatırlatma” şekline dönüştürülmüştür. Sayıştay savcılarını adli yargıdaki savcılardan ayıran en önemli husus, raporun hazırlanmasında en ufak bir inceleme, araştırma katkılarının olmamasıdır, raporlar denetçiler tarafından hazırlanır. Yaptığı inceleme ve araştırmalar sonunda raporlarını hazırlayan denetçiler, raporun hazırlık safhalarında hiç yer almamış savcıların değerlendirme kabiliyetlerine mahkûm edilmektedir ve savcılar âdeta denetçilerin üzerinde, onların raporlarını kabul eden ya da etmeyen amirleri pozisyonuna getirilmektedir. Bu düzenleme, Sayıştayın fonksiyonelliğinin içini boşaltan bir düzenlemedir, bundan vazgeçilmeli ve denetçilere, hazırladıkları raporla ilgili olarak temyize başvurma imkânı getirilmelidir.

Teklifin 36’ncı maddesinin üçüncü fıkrası “Performans denetimi, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve performans bakımından değerlendirilmesidir.” şeklinde değiştirilmelidir.

Ayrıca, AKP Hükûmetince senelerdir Genel Kurula indirilmeyen dış denetim, faaliyet, mali istatistikleri değerlendirme, genel değerlendirme ve diğer raporlar, milletin temsilcilerinin olan bitenden haberdar olmaması sonucu doğurmuş, Hükûmet uygulamalarını gözlerden kaçırmıştır. Bunun önüne geçebilmek için 38, 39, 40, 41 ve 42’nci maddelerde tanımlanan bu raporların, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna indirilmesi için bağlayıcı ve yaptırımı olan süreler öngörülmeli, kendi adına denetim yapan Sayıştay ile Meclisin fiilî irtibatı netleştirilmelidir. Bu bağlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisinde Sayıştayın bir irtibat bürosu olmasının, milletvekillerince kendilerine yöneltilecek sualler ve istenen bilgilere yardımcı olunması hizmeti verilmesinde önemli bir hizmet olacağını düşünüyoruz.

35’inci maddede, Hükûmet, niyetini açıkça ortaya koyuyor, “Ben parayı istediğim gibi kullanırım, mahkemeler de dâhil hiç kimse bunu sorgulayamaz.” diyor. Bu, literatürde senelerdir tartışılan takdir hakkının sınırlarıyla ilgili bir konudur. “Nerede başlar, nerede biter?” sorusu ön plana çıkıyor. Elbette, hükûmet edenlerin siyasi sorumluluğu olması sebebiyle bir takdir hakkı bulunacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Bunun da elbette bir sınırı var. Bu sınır da, genel hukuk anlayışına göre, kamu yararının bulunup bulunmaması sorgulamasının yapılmasıdır.

Hükûmet, kendisine sınırsız bir hareket alanı sağlayacak bu düzenlemeyi Anayasa değişikliğine de koydu. Tek amacı, “Kimse beni yetkilerim ve harcamaların için sorgulamasın. Ben istediğimi yapayım.” Bu değişiklikleri bundan sonraki yasal düzenlemelerde de göreceğiz. Halkımız “evet” oyu verirken bu değişiklikler karartıldı. Milliyetçi Hareket Partisinin tüm izah çabalarına rağmen milletimiz yoğun medya bombardımanıyla yönlendirildi. İşte, Karaman’ın koyununun sonradan çıkan bir oyununu görüyoruz; hesaptan kaçmak.

Dünyanın neresinde olursa olsun bir işte kamu yararı olup olmadığı yargı tarafından değerlendirilir. Mali yargının en üst kurumu olan Sayıştaydan bu yetkileri almak hesap vermekten kaçmanın bir yoludur. Ayrıca, bir kariyer kurumu olan Sayıştayın düzenli çalışması ve meslek memurları arasındaki iş barışı ve huzurunun sağlanması açısından, Sayıştay denetçileri arasındaki kurum kıdeminin sağlam temellere oturtulması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız.

Buyurunuz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

…uzman denetçiyle, baş denetçi unvanlarının yer değiştirmeleri, birinci sınıf denetçilerin de Sayıştay üyeliği seçimlerinin Sayıştay safhasında oy vermelerinin temini ve Sayıştay üyeliği süresinin sınırlandırılması gibi birtakım düzenlemelerin Sayıştay Kanunu Teklifi’nde bulunmamasını da bir eksiklik olarak kabul ettiğimizi belirtmek istiyorum. Bu eksikliklerin giderilmesi yönünde verilecek önergelere destek olunması temennilerimle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Pervin Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Buldan.

BDP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde konuşmak üzere grubum adına söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yalnız, bir şey ifade etmek istiyorum. Bugün, saat dört otuz sıralarında parti genel merkezimize bir saldırı düzenlenmiştir. Bu saldırı esnasında yakalanan bir kişi, akli dengesi yerinde olmadığı gerekçesiyle muhtemelen yarın ya da öbür gün serbest bırakılacaktır ama şunu ifade etmek isteriz: Akli dengesi yerinde olmayanlar, deliler hep bizi mi buluyor acaba, hep Barış ve Demokrasi Partisini mi buluyor acaba?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Biraz da Beşir Atalay’ı bulsunlar.

PERVİN BULDAN (Devamla) – Partimize yönelik bu tür saldırıların bir an önce son bulması ve bu saldırıları düzenleyenlerin de yargı önüne çıkarılarak yargılanması talebimizi bir kez daha buradan ifade etmek istiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay, esas olarak anayasal bir denetim kurumudur. Yasama organının hükûmete verdiği gelir toplama ve harcama yapma izninin yasalar çerçevesinde ve yerinde kullanılıp kullanılmadığı Sayıştay tarafından denetlenmekte ve izlenmektedir. Yürütme organının hazırladığı kesin hesaplar ile beraber diğer mali rapor ve tabloların doğruluğu ve güvenilirliği noktasında Sayıştayın vereceği güven bildirimi, Meclis için değerlendirme yaparken öncelikli dayanaklardan birisini oluşturur. Bu bağlamda, Sayıştay tarafından yapılacak harcama sonrası dış denetimin amacı, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin hesap verme sorumluluğu çerçevesinde yönetimin mali faaliyet, karar ve işlemlerinin kanunlara, kurumsal amaç, hedef ve planlara uygunluk yönünden incelenmesi ve sonuçlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine raporlanmasıdır.

İşte bu nedenlerle Sayıştay, demokrasilerde çok önemli bir işleve sahiptir ancak ülkemizde Sayıştayın tam da demokratik sistemlerde olduğu gibi sivil denetimi tam anlamıyla gerçekleştirdiğini sanırım bu Parlamento çatısı altında bulunan hiçbir milletvekili arkadaşım söyleyemeyecektir. Özellikle savunma ve güvenlik amaçlı harcamaların özel bir uygulamaya tabi tutulması Sayıştayı hepten işlevsizleştirmiştir. Sayıştaya getirilen bu denetim kısıtlaması, Türkiye Cumhuriyeti devletinin çok önemli bir oranda kaynağının Parlamento denetimi dışında tutulmasına neden olmaktadır ve bütçe hakkının kullanılmasına engel teşkil etmektedir. Vergiler ile finanse edilen söz konusu harcamaların bütçe kanununa ve mevzuata uygunluğu denetlenmemektedir. Bu noktada, devlet sırlarının deşifre edilmesi endişesi temel dayanak olarak öne sürülmektedir ancak Türkiye’de hangi bilgilerin devlet sırrı olabileceği ve hangi bilgilerin devlet sırrı sayılamayacağı konusunda bir netlik sağlanmadığı için her türlü kirli iş, devlet sırrı gerekçesiyle saklanabilmekte ve denetimi yapılmamaktadır. İşte, en son 2009 yılında Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülürken Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün kameralardan haberdar olmaması nedeniyle Müsteşarı Korgeneral Ahmet Turmuş’un kulağına eğilerek “Güneydoğu’da bir operasyon göstersek bütçeyi çoktan kurtarırız.” dediğini hep beraber dinledik. Tabii, bu, Bakanın dikkatsizliğinden dolayı işittiğimiz, yapılan kirli işlerin sadece birisiydi. Otuz yıllık kirli savaş döneminde bu şekilde kaç operasyonun düzenlendiğini hesap etmek mümkün görünmese de aralıksız sürdürülen operasyonlara bu kadar şiddetle ihtiyaç duyulmasına anlam vermek zor olmamaktadır. Bu zihniyet, bu yasalar ve bozulmamasına itina gösterilen bu sistemin daha birçok savaş tezkeresini bu Meclisin gündemine getireceği açıkça görülmektedir. Nitekim, savaş giderleri her zaman için bir muamma olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, satın alma paritesine göre yapılan sıralamada, silahlanma harcamalarında, 16,5 milyar ile dünyanın 14’üncü ülkesi konumundadır. Bu noktada, Türkiye’de silahlanmaya ayrılan bütçenin ne kadar olduğu, Türkiye’de silah sektörünün kimlerin elinde olduğu, Türkiye'nin hangi tür silahlara ihtiyacı olduğuna kimlerin, nasıl karar verdikleri, kimlerin, nereden, ne tür alımlar yaptıkları, aracılık yapan kurumların hangileri olduğu, nasıl lobi yaptıkları ve kaç lira komisyon aldıkları gibi konuların hepsi meçhuldür. Millî Savunma Bakanlığının bütçe dışı kaynaklar ile birlikte mal ve hizmet alımı giderlerine ne kadar harcandığını hiçbir zaman tam olarak bilememekteyiz. Çünkü, bu konular “devlet sırrı” olarak tanımlanmıştır ve üzerine denetimlerin yapılması, bu konuların üzerinde konuşulması yasaktır. Mevzunun asıl trajik tarafı ise sivillerin de bu yasakları desteklemeleridir.

Değerli milletvekilleri, yine, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin giderleri, Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı gibi bakanlıkların personel giderlerinin oldukça üzerindedir ancak bu giderlerin harcama kalemleri de yine meçhul durumdadır. Valilerin, profesörlerin, müsteşarların maaşları kamuoyuna açıklanmakta iken subayların maaşları, ek ödemeleri ve tazminatları, karşılaştırmalı tablolarda yer almamaktadır. Kısacası, son kırk yıldır, Türk Silahlı Kuvvetlerinin her türlü malı, harcamaları ve tasarrufları, siyasetin, hukukun ve sivil denetimin dışındadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi görüşmekte olduğumuz Sayıştay Kanunu Teklifi’nin amacının, kamuda hesap verme sorumluluğunun ve saydamlığın sağlanması, kamu idarelerinin ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak çalışması olduğu Hükûmet tarafından ifade edilmektedir. Bu paralelde, kanunda, kamu kaynaklarının öngörülen amaç, hedef, kanunlar ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olarak elde edilmesi ve kullanılmasını sağlamak için Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapılacak denetimleri, sorumluların hesap ve işlemlerinin kesin hükme bağlanmasını ve kanunlar ile verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlemini yapmak üzere Sayıştayda düzenlemeler yapıldığı ifade edilmektedir.

Doğrusunu isterseniz, kanun teklifinin amacı şeffaflık, denetim, hesap verilebilirlik gibi çok güzel kelimeler ile ifade edilmiş olsa da kanun teklifi ile getirilen düzenlemeler tam olarak bu ifadeleri karşılamamaktadır. Nitekim tasarı henüz Komisyonda görüşülürken dahi askerî harcamaların denetlenmesiyle ilgili gizli yönetmelik milletvekillerimize verilmemiştir. Yine, Sayıştayın da bu yönetmeliklere ulaşamadığı tutanaklara geçirilmiştir.

Yasadan “Savunma, güvenlik ve istihbarat ile ilgili kamu idarelerinin ellerinde bulunan devlet mallarının Sayıştayca yapılacak denetimine ilişkin esas ve usuller Sayıştay tarafından ayrıca belirlenir.” fıkrasının çıkarılması, Sayıştayın etkin denetimi engellemekle beraber askerî harcamaların denetlenmezliğini sağlamaktadır.

Avrupa Birliği raporlarında da belirtilen denetimlerin özellikle askerî harcamalar ile ilgili hükümleri eksik bırakılmıştır. Bilhassa askerî vakıfların gelir, gider ve harcamaları denetim dışında tutulmuştur.

Yine, 44’üncü madde ile “Savunma, güvenlik, istihbarat ve askerî harcamaların nasıl yapılacağı Bakanlar Kurulunun çıkaracağı bir yönetmelik ile belirlenir.” denilerek Meclisin denetim yetkisinin yürütme ile paylaştırılması kabul edilemezdir. Bu durumun ne şeffaflık ilkesi ile ne de demokratik düzen ile bir ilgisi yoktur.

Tüm bu nedenlerden dolayı Sayıştay kanununu onaylamadığımızı belirtmek istiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Buldan.

Şahsı adına Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.

Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifi, Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekilleri ve 3 milletvekilinin birlikte düzenledikleri bir değişiklik teklifi değil, doğrudan bir kanun teklifi. 1967 yılında kabul edilen 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nu bütünüyle yenileyen, yeni bir temel kanun, yeni bir yapılanma kanunu. Dolayısıyla, bu kanun teklifi 2010 yılının 1 Şubat tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuş ve Komisyonda uzun müddet -alt komisyonda, sonra ana komisyonda uzun müddet- görüşülmüş... Bu kanuna Avrupa Birliği Uyum Komisyonu da katkı vermiş. Dolayısıyla, bu kanun teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilgili komisyonlarında uzun uzun tartışılmış bir kanun teklifi, bir değişiklik teklifi değil.

Değerli milletvekilleri, burada sorgulamamız gereken husus şudur… Aslında, Sayın Başbakan buradaydı, keşke yine burada olsaydı da Sayın Başbakana bu bilgileri sunsaydık, bu soruyu sorsaydık. Bu kanun teklifini hazırlayan Grup Başkan Vekillerinden Sayın Nurettin Canikli’nin kanunun 2’nci maddesi Genel Kurulda görüşülürken vermiş olduğu önergeyle bu kanunun hazırlanmasındaki tüm gerekçeler ortadan kaldırılmıştır. Aramızda Sayıştaycı arkadaşlarımız da var, onlara da bakarak söylüyorum.

Değerli milletvekilleri, yani, bu kanun teklifi, yeni yazılan, yeni kurulan bir hukuk olarak bu kanun teklifi hazırlayıcılar tarafından çok tutarlı gerekçelerle hazırlanmış ve birtakım yeni tanımlar yapılmış. Bu yeni tanımlar Avrupa Birliği uyumuna da uygun hâle getirilmiş. Ayrıca uluslararası bu konudaki denetim kuruluşlarının tanımlarına da uygun hâle getirilmiş ve bu gerekçeyle burada, komisyonda görüşülmüş, sonra Genel Kurulda görüşülmeye başlanmış.

Değerli milletvekilleri, bakın, bu gerekçede, kanun hazırlayıcıların gerekçesinde, ortaya koyduğu gerekçede bu konuyu Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşan sayın arkadaşlarımız, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Grup Başkan Vekili ısrarla burada ifade etti ama bir cevap, bunu tatmin edici bir karşılık ortaya konulamadı. Bakın “Bu kanun teklifi, kamu kaynaklarını stratejik önceliklere göre dağıtmak, dağıtılan kaynakların etkin, verimli ve tutumlu kullanımını sağlamak, etkin bir hesap verme sorumluluğu sistemini kurmak zorunluluğuyla hazırlanmıştır.” deniliyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu gerekçeyle hazırlanan bu kanun teklifi, bu kanun, burada görüşülürken Sayın Nurettin Canikli’nin verdiği önergeyle 2’nci maddesindeki kamu kaynaklarının etkin, tutumlu ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığını denetlemek yetkisi Sayıştaydan geri alınmıştır. Bunun gerekçesini burada ifade etmesi lazım. Sayın Canikli’nin ileri sürdüğü gerekçe gerçekten akılla alay etmektir, bu Genel Kurulla alay etmektir. “Sayıştay yerindelik denetimi yapamaz, bunun için bu değişikliği yapıyoruz.” demişti. Zaten Sayıştayın öyle bir iddiası yok. Hazırladıkları teklifin 35’inci maddesinde bunu sarahaten yazmışlar “Sayıştay yerindelik denetimi yapamaz.” diye ama Sayıştay eğer kamu kaynaklarının idare tarafından kullanımını denetlemekle yetkili ise, bir hesap mahkemesi ise, bunu, kamu kaynaklarının etkin, verimli ve tutumlu kullanılıp kullanılmadığını denetlemekle ancak yerine getirebilir.

Şimdi, bu gerekçeyle hazırladığınız kanun teklifini burada bir önergeyle, Hükûmete sormadan, Sayıştaya sormadan burada değiştirerek bu kanunu burada gerçekleştirirseniz, görüşmeye açarsanız yazık etmiş olursunuz, doğru olanı yapmazsınız. 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkanım, gerçekten, 2’nci maddede bir önergeyle yapılan bu değişikliğin gerekçesi, kanun teklifinin tüm gerekçesi değiştirilerek ortaya konulmak mecburiyetindedir. Bu gerekçeler kanunun mütemmimidir. Yarın uygulayıcılar, karar vericiler yani hâkimler, bu kanunun uygulanmasıyla ilgili bir ihtilafta bu gerekçeye müracaat edecekler. Gerekçede kamu kaynaklarının kullanımında etkin, verimlilik ve tutumluluğu Sayıştaya bir görev olarak vereceksiniz ama kanunun 2’nci maddesinden önergeyle çıkartacaksınız! Bu tutarsızlığı buradan kaldırmamız lazım.

Değerli milletvekilleri, değerli iktidar partisi milletvekilleri; milletin size emanet ettiği milletin kaynaklarını kullanma yetkisini gerçekten Sayıştay vasıtasıyla hesap verilebilinir bir hukuka kavuşturmak mecburiyetindesiniz. Yoksa hesabı ahirete bırakmış olursunuz. Doğru yapmazsınız, yanlış yaparsanız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu yanlışa Milliyetçi Hareket Partisi olarak asla katkı vermeyiz. Birinci bölümle ilgili verdiğimiz önergelerin bir kısmını geri çektik ama ikinci bölümle ilgili bu yanlışı düzeltinceye kadar bu kanunun muhalifi olacağız, bu kanunla ilgili bu yanlışın düzeltilmesi için ısrarcı olacağız. Bunu bilgilerinize sunmak için söz aldım.

Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.

Şahsı adına Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Poyraz.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifi ile ilgili olarak -ikinci bölümüyle ilgili olarak- şahsım adına söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla  selamlarım.

Değerli arkadaşlar, biz AK PARTİ olarak kuruluşumuzdan bugüne kadar bir siyaset güttük ve siyasetimizin merkezine de özetle “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” ifadesiyle her zaman ifade ettiğimiz insanı, milletimizi oturttuk. Dolayısıyla her hareketimizde, her davranışımızda, her uygulamamızda da millete hesap vereceğimizi asla ve asla unutmaksızın tutum ve davranışlarımızı, eylemlerimizi ayarladık.

Dolayısıyla burada, iktidara geldiğimiz şu sekiz yıllık dönem zarfında bir gün yoktur ki Parlamento görüşmeleri sırasında, bir gün yoktur ki Hükûmet uygulamaları sırasında, bir gün gelip vatandaşın karşısına çıktığımız zaman, yaptığımız uygulamalarımızın hesabını vatandaşımıza vermeyeceğimiz düşüncesi aklımızın ucundan hiç çıkmadı. Bu şuurla, bu bilinçle biz bütün işlemlerimizi yaptık, bütün uygulamalarımızı yaptık. “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” sözünün gereğini bütün gücümüzle yerine getirmeye çalıştık.

Dolayısıyla bizim bu anlamda, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde hep birlikte çıkarmaya çalıştığımız Sayıştay Kanunu da bu siyasetin, bu duruşun aslında bir başka şekilde ifade edilmesinden başka bir şey değil. Bugün biz Sayıştay Kanunu’nu çıkarmakla daha önceki hükûmetler, daha önceki parlamentolar zamanında çıkarılmış olan ve Sayıştayın önünde denetim alanında pek çok engelleri olan bir kanunu değiştiriyoruz ve kanunun maddelerine bakarsak Sayıştayın denetim alanını alabildiğince genişletiyoruz. Neredeyse, hemen hemen her alanda, nerede bir kamu kaynağı kullanılıyorsa, artık o kamu kaynağının Sayıştay tarafından denetlenmesinin yolunu açıyoruz.

Şu da söyleniyor: “Efendim, işte, siz bu kanunu çıkarmakla Sayıştayı kendi kafanıza göre dizayn etmeye çalışıyorsunuz.”

Değerli arkadaşlar, biz  sekiz yıldır iktidardayız ama şu anda Sayıştay mensuplarından, şu aramızda bulunanlar bile, aralarında otuz yılını Sayıştaya vermiş arkadaşlarımız var, en azı on beş yıldır Sayıştayda çalışıyor, yani AK PARTİ olmadan önce de bu arkadaşlarımız Sayıştaydaydı. Sayıştayda şu anda 800’ün üzerinde denetçi var, Sayıştayda şu anda 50 küsur tane üye var. Biliyorsunuz bunları kendileri alıyor, Hükûmetin bu personeli alım noktasında, AK PARTİ’nin bu personeli alım noktasında bir dahli var mı?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yok canım, olur mu hiç!

FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – Üyeleri seçerken bile Sayıştay Genel Kurulu kendi üyeleri arasından her boş üyelik için 4 katı kadar aday gönderiyor. Biz Sayıştay Genel Kurulunun seçtiği üyeler arasından Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu ve Genel Kurulu olarak Sayıştay üyelerini seçiyoruz, doğrudan doğruya burada Sayıştaya üye atamıyoruz. Dolayısıyla biz Sayıştaya inanıyoruz, Sayıştayın gücüne, kapasitesine, potansiyeline inanıyoruz ve biliyoruz ki aslında bizim gocunacak yaramız yok, tam tersine milleti her yerde hâkim kılmak için, kapalı kapılar ardında birtakım hesaplar kitaplar görülmesin, kararlar alınmasın için bu kanunu bugün burada görüşüyoruz ve çıkartmaya çalışıyoruz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Öyle bir şey varsa sekiz yıldır niye hesap sormadınız?

 FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – Ve inşallah inanıyoruz ki önümüzdeki dönemde Sayıştayın daha etkin, daha verimli çalışmasıyla da, buradaki yetkileri uygulamasıyla da artık bu sistemde Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan Sayıştayın çalışmasıyla hesap vermeyen bir kurum ve  kuruluş da kalmayacaktır. Birilerinin iddia ettiği gibi istisnalar da yok. Tüm kamu kurum ve kuruluşları bu anlamda Sayıştaya hesap verir hâle getirilecektir.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Raporları niye yayınlamıyorsunuz Genel Kurulda?

FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – Ama burada şunu da yapıyoruz değerli arkadaşlar: Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisiyle Sayıştayın irtibatına baktığınız zaman, mevcut kanun çerçevesinde ancak kesin hesap kanunu Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında, Sayıştay geliyor, oradaki çalışmalara o iş yoğunluğu arasında ne kadar katkı sağlayabiliyorsa Türkiye Büyük Millet Meclisiyle Sayıştayın ilişkileri o kadar. Ama siz de fark etmişsinizdir, yeni kanunla Sayıştaya verdiğimiz yeni yetkilerle artık Sayıştay tüm kamu kurumlarımızın yaptığı çalışmalara, faaliyetlere ilişkin olarak hazırlayacağı raporları Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderecek ve bundan sonraki süreçte Sayıştay ile Türkiye Büyük Millet Meclisimizin, yani aslında milleti temsil eden sizler vasıtasıyla milletimizin bağı da güçlenmiş olacak.

Değerli arkadaşlar, daha çok şey söylenebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – Ancak, ben inanıyorum ki bu kanun uygulamaya başlanmadan önce bugünlerde bile etkisini gösterecek, göstermektedir de. Şu anda pek çok kamu kurum ve kuruluşu, Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’ndan sonra kendine çekidüzen vermeye başlamıştır. Bu kanunla birlikte de inşallah yeni bir döneme başlayacağız ve bu yeni dönem, Sayıştay Kanunu’yla birlikte milletin her yerde hâkim olduğu yepyeni bir dönem olacaktır diyor, kanunumuzun ülkemize hayırlar getirmesi temennisiyle hepinize saygılar sunarak sözlerimi tamamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Poyraz.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Bu bölümde soru cevap işlemi on beş dakikadır.

Sayın Doğru, Sayın Şandır, Sayın Yıldız, Sayın Taner, Sayın Işık, Sayın Genç, Sayın Özdemir ve Sayın Asil sisteme girmişler.

Tekrar yineliyorum: Birer dakika süre vereceğim, on beş dakikayla da sınırlı tutacağım, süremiz çünkü o kadar.

Sayın Doğru, buyurunuz.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ülkemizde ekonomik sıkıntılara bağlı olarak ev, araba gibi çeşitli alımlara ait bireysel kredilerin geri ödenmesinde sıkıntılar yaşanmaktadır. İnsanlar aldıkları kredileri ödeyemedikleri için evlerini, arabalarını, verdikleri paraları kaybetmeyle karşı karşıyadırlar. Borçlar katlanmış, icralara düşülmüştür. Bu borçlu insanlar için Hükûmet olarak faizlerin kaldırılması, tekrar yapılandırılması konusunda bir çalışma yapacak mısınız? Kamuoyunda çok büyük bir beklenti vardır, bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.

Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, Sayıştayın hazırladığı performans raporlarından kaç tanesini bugüne kadar -sekiz yıllık iktidarınız döneminde- Genel Kurula indirdiniz? Şu anda Sayıştayda kaç rapor beklemektedir? Bunları ne zaman indireceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, sekiz yıllık iktidarınızda Sayıştay kamu kaynaklarının kullanımının denetimini, Türk milleti, dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yeterli denetimi yapmış mıdır?

Getirdiğiniz Sayıştay yasa değişikliği gerekçesinde bu denetimlerin yeterince yapılamadığını kabul etmektesiniz. AKP İktidarı bu sekiz yıllık yapılamayan denetimlerden sorumlu değil midir? Yeterli denetimi yaptık diyorsanız, yasa değişikliğine niçin ihtiyaç duydunuz? Sekiz yıldır bu yasa değişikliğini niçin yapmadınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz  Sayın Yıldız.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz Sayıştay Kanunu’nun 2’nci maddesinde yapılan değişiklik neticesinde performans denetiminin fiilen kaldırılmasının gerekçesi nedir?

2) Kanunun ana gerekçesine baktığımızda AB’ye uyum için yapıldığı belirtilmektedir. AB ülkelerindeki denetim kapsamıyla ülkemizdeki bu düzenlemeyle verilen denetim kapsamını kıyaslayabilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Taner.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu teklifte AKP’li milletvekilleri tarafından verilen bir önergeyle kaldırılan Sayıştayın performans denetimiyle şimdiye kadar ortaya konan kurumsal verimlilik, etkinlik ve tutumluluk gibi kriterler bundan sonra nasıl uygulanacaktır? Bunların yerine uygulanacak yeni kriterler var mıdır? Varsa bu kriterler nasıl uygulanacak ve hangi mevzuata göre değerlendirme yapılacaktır?

Bir de, bu teklifin hazırlanmasında veya Plan Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında Sayıştayın resmî görüşü alınmış ve değerlendirilmiş midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinden beni arayan muhtarlar diyorlar ki: “Biz 350 lira maaş alıyoruz, 240 lirasını BAĞ-KUR aidatı ödüyoruz. Eski kaymakam bize müsamaha ediyordu, yeşil kartımızı da aldık. Kendimizi tedavi edemiyoruz.” Sayın Bakandan soruyorum: Bu muhtar maaşlarını artıracak mı?

İkincisi: Belediyeler sekiz on aydır maaş almıyor. Sayın Bakan, bu belediyeleri ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Üçüncüsü: Bu İstanbul Belediye Başkanı hakkında Danıştayca verilmiş ve üçüncü aydan beri hakkında soruşturma açılması gereken davalar var. Niye savcılık bu soruşturmayı açmıyor?

Yine Deniz Feneri davasında maalesef Hükûmetiniz bu konuda çok tembel davranıyor ve bu konuda yayın yasağı getirildi. Bu Deniz Feneri olayını nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz? Ne zaman mahkemede yargılanacak? Zekeriya Karaman geliyor, “Ben susma hakkını kullanıyorum…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, bunlar susma hakkını kullanınca bu yargılama olmayacak mı?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana soruyorum: Sekiz yıllık AKP hükûmetleri döneminde Sayıştay tarafından kaç adet kamu kurumu denetlenmiştir? Bunların kaçında yolsuzluk ve usulsüzlük tespit edilmiştir? Denetlenen belediyelerden kaçı AKP’li, kaçı ise diğer partilere mensup belediyelerdir? AKP’li belediyelerde hiç yolsuzluk ve usulsüzlük tespit edilmiş midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, denetim, kamu idaresinin hesap, işlem ve faaliyetleri ile iç kontrol sistemlerinin incelenmesi ve kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak kullanılmasının değerlendirilmesi olduğuna göre, iyi uygulama örnekleriyle karşılaştırılması ve performansın iyileştirilmesine yönelik önerileri zorunlu olarak içermektedir. Denetimin doğasından kaynaklı değerlendirme, analiz, karşılaştırma ve tavsiyeler 35’inci maddedeki “Sayıştay tarafından yerindelik denetimi yapılamaz. İdarenin takdir yetkisini sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar alınamaz.” hükmü bunu ortadan kaldırma girişimi değil midir? Denetimin tarafsızlığı ile bağımsızlığına müdahale sayılmaz mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Asil.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan,  belediye şirketleri, gerçekten, yapılan yolsuzluklarla kamu vicdanını yaralamaktadır. Belediye şirketlerinin denetimini bir önergeyle Sayıştay kapsamına almayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çalış.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakan, Balıkesir Susurluk Şeker Fabrikası’nda 1998-1999 yıllarında toplam 117.287 ton şeker üretilirken, 2010 yılında sadece 27 bin ton şeker üretilmiştir.

Bu üretimi düşürerek, ithalatın yolunu açarak, başka ülkelerin çiftçilerine para kazandırıp Türk çiftçisini fukaralığa terk etmiş olmuyor musunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bulut.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

1’inci sorudan başlayarak cevaplandırmaya çalışacağım. Türkiye'de hane halkı borcunun millî gelire oranı yaklaşık yüzde 15 civarındadır. Bu aslında Doğu Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığı zaman Doğu Avrupa ülkelerinin neredeyse yarısı kadardır, Batı Avrupa ülkelerinin ise dörtte 1’i civarındadır.

Türkiye'de faizler hiçbir dönemde olmadığı kadar aşağı düşmüştür, ilk defa faizler tek haneli bir rakama düşmüştür. Tabii ki hâlâ bütün bu koşullara rağmen, bütün bu iyileşen koşullara rağmen, bireysel kredileri geri ödemede sıkıntıya düşmüş olan vatandaşlarımız olabilir. Geçmişte, hatırlarsanız buna ilişkin bir yasal düzenleme yapıldı ve bankaların bu kredileri yapılandırmasının önü açıldı. Aslında bankalar bunu her zaman kendi müşterileriyle yapabilirler, bunun için bir yasal düzenlemeye dahi gerek yoktur. BDDK’nın gerekli izni vermesi… Zaten bu konuda ben sıkıntı yaşanacağını sanmıyorum. Mevcut, Meclise sevk ettiğimiz yapılandırma yasasında buna ilişkin bir husus yok, ama geçmişte yapıldı, bankalar teşvik edildi, onun önü açık, yine de yapılabilir diye düşünüyorum.

Sayıştayla ilgili birtakım sorular vardı. Sayın Şandır’ın sorusuna cevap vermek istiyorum. On üç adet performans denetim raporu Plan ve Bütçe Komisyonunda şu anda beklemektedir. Bu husus Parlamento İç Tüzüğü’nde ya da başka bir yasal düzenlemede bu sürecin açıkça tanımlanmamasından kaynaklanmaktadır. Şu an, altı adet performans denetimi raporu Sayıştayda kalite kontrol süreçlerinden geçmektedir, Sayıştay dairelerinde raporlar değerlendirilmektedir.

Sayın Çalış’ın sorusuna cevap veriyorum: Belediye şirketleri kanununun 4’üncü maddesine göre denetim kapsamına alınmıştır. Dolayısıyla, yeni yasayla belediye şirketleri de Sayıştay denetimine tabi tutulacaktır.

Sayın Özdemir, denetlenen belediye sayısıyla ilgili bir açıklama… Arkadaşlar rakamları verememişler bana. Bununla ilgili size yazılı olarak cevap vereceğiz.

Sayın Işık, performans denetimiyle ilgili olarak verimlilik, tutumluluk kriterleri, bu kanun teklifi yasalaşırsa uluslararası denetim standartları çerçevesinde Sayıştay tarafından esas alınarak denetimler gerçekleştirilecektir… Bu konuda herhâlde bir soru var.

Değerli arkadaşlar, tabii ki, Sayıştay Kanunu, bence çok önemli bir reformdur. Bu reformda uluslararası kriterlere uygunluk önem taşımaktadır. Tabii, performans denetimiyle ilgili düzenleme tartışmalı bir düzenlemedir. Doğrusu, bir taraftan yerindelik denetiminin yapılmaması hususu haklı bir husustur, onu vatandaşın yapması lazım. Ama aynı zamanda tabii ki, kamu kaynaklarının kullanımında birtakım kriterlere göre değerlendirmenin yapılmasını da doğru buluyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani, yapılan o değişiklik doğru değil, değil mi Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Genç’in muhtarlarla ilgili bir sorusu var.

Sayın Genç, benim bildiğim kadarıyla İçişleri Bakanlığımız yeni bir köy kanunu tasarısı üzerinde çalışmaktadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayıştay Kanunu’nu da ilgilendiriyor da onun için.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Hayır, anlıyorum, yani ben sizin sorunuza cevap vermeye çalışıyorum.

Yeni bir köy kanunu üzerinde çalışmalar yapılmaktadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Biraz geç kalmadı mı?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Muhtemelen o çalışmalar çerçevesinde muhtarların durumu da değerlendirilecektir.

Diğer bir husus, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ile ilgili eğer bir durum varsa, tabii ki bu savcılığa gönderilir, gereken yapılır. Türkiye, bir hukuk devletidir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Savcılar korkuyor Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Yine, Deniz Feneri davasında da, şunu çok açık bir şekilde söyleyeyim, yargıya…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Belediyelere de biraz para verirseniz memnun olurum.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bizim yargıya müdahalemiz söz konusu olmaz Sayın Genç. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. O çerçevede, gerek belediyelere ilişkin gerek diğer bütün hususlara ilişkin, tabii ki hukuk çerçevesinde, mevcut mevzuat çerçevesinde ne gerekiyorsa yapılır.

Diğer sorulara da müsaade ederseniz… Özellikle Sayıştay ile ilgili birtakım sayısal, yani raporlara ilişkin birtakım sorular vardı. Müsaade ederseniz onu Sayıştaydan aldıktan sonra sizlerle paylaşalım; yazılı olarak onlara cevap vereyim.

Şeker fabrikalarıyla ilgili bir soru vardı. Tabii Türkiye’de biz şeker fabrikalarımızın tam kapasiteyle çalışmasını arzularız ama şöyle bir durum var: Eğer şeker fabrikaları tam kapasiteyle çalışırsa Türkiye’nin şeker ihtiyacının 2 katı kadar şeker üretmiş oluruz; bir. Maalesef -gerçi son dönemde dünyada şeker fiyatları biraz arttı ama- geçmişte Türkiye’de şeker fabrikalarındaki şeker üretim maliyetleri dünya üretim maliyetlerinin çok üstündeydi. Dolayısıyla biz eskiden olduğu gibi tam kapasiteyle bunları çalıştırırsak, devletin, dolayısıyla vatandaşın zarar görmesi söz konusu olabilir.

Biz dahilde işleme rejimi dışında, bildiğim kadarıyla şeker ithalatına izin vermiyoruz. Böyle bir şey söz konusu değildir. Ama dediğim gibi, Türkiye’deki şeker fabrikalarının kapasitesi Türkiye’nin ihtiyacının çok ötesindedir ve maalesef maliyetler de dünya üretim maliyetlerinin çok üstündedir. Muhtemelen bu konudan, yani bundan dolayı, bahsettiğiniz Balıkesir Şeker Fabrikasındaki üretim bundan dolayı gerilemiştir. Yani rasyonel…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakan yüzde 77 geriledi.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Ama şöyle, bakın, yani benim spesifik bir fabrikayla ilgili şu anda bilgi yok yanımda. Ben size genel olarak Türkiye’deki şeker üretimi, şeker ihtiyacı, o hususlarda şu anda bildiğim kadarıyla bilgi vermeye çalışıyorum ama gerçekten, şeker fabrikalarımızın çok daha verimli, çok daha etkin bir şekilde kullanılması bizim de arzumuzdur. Biz şeker ithal etmiyoruz, sadece dahilde işleme rejimi kapsamında -benim bildiğim kadarıyla- çok sınırlı ölçüde buna izin veriliyor ama bu sadece şekerle ilgili değildir, bütün ürünlerde, dahilde işleme rejimi, ihracatçıyı desteklemek üzere, bu türden izinler veriliyor ama onun dışında herhangi bir ithalat izni söz konusu değildir.

Sayın Başkan, müsaade ederseniz diğer sorulara yazılı olarak cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederiz.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 1 Aralık 2010 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 22.59