Normal 25669 2 12 2010-12-07T16:33:00Z 2010-12-07T16:33:00Z 26 35920 204750 TBMM 1706 480 240190 12.00 Clean Clean false 21 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

 

DÖNEM: 23                            CİLT: 80                    YASAMA YILI: 5

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

12’nci Birleşim

27 Ekim 2010 Çarşamba

 

(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.-  Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin uzun vadeli finansman ihtiyacına ve kiralama şirketlerine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, Türkiye’de adil yargılanma ve savunma hakkı alanında yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, cumhuriyetin 87’nci kuruluş yıl dönümünün anlam ve önemine ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, Lozan Anlaşması’nın azınlıklarla ilgili 39’uncu maddesine ilişkin açıklaması

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, cumhuriyetin 87’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, cumhuriyetin 87’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, cumhuriyetin 87’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.-TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, Başkanlık Divanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak cumhuriyetimizi kuran Atatürk’e, silah arkadaşlarına ve tüm halka teşekkürlerini sunan konuşması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, Kelkit Irmağı üzerinde kurulacak HES’lerin çevreye olası etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/893)

2.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil ve 41 milletvekilinin, sınava dayalı eğitim sisteminin yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/894)

3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin, Kürt sorununun siyasi, sosyal ve ekonomik sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/895)

4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/896)

B) Tezkereler

1.- Kanser Hastalığı Konusunun Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Amerika Birleşik Devletleri’nde inceleme çalışması yapmasına, gidecek komisyon üyelerinin sayıları ve inceleme süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesi kaydıyla TBMM Başkanlık Divanının 26 Ekim 2010 tarih ve 81 sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1331)

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak altı oturum yaptı.

 

Ordu Milletvekili Rahmi Güner, Ordu ilinin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu yardımlarının dağıtımında yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşmasına Devlet Bakanı Hayati Yazıcı,

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İzmir Seferihisar ilçesi Sığacık Körfezi’nde kurulmak istenen orkinos yetiştirme tesisinin yaratacağı çevre sorunlarına ve milletvekillerine gönderilen mektupların ilgili idare amiri tarafından kendilerine iletilmediğine ilişkin gündem dışı konuşmasına Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu,

Cevap verdi.

 

Muş Milletvekili M. Nuri Yaman, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının işleyişine,

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, esnafın vergi, BAĞ-KUR ve SSK borçlarının çözümüne,

Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’nun yaptığı yardımlara,

Adana Milletvekili Mustafa Vural, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu tarafından yapılan yardımların dağıtım zamanına,

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir, konuşmasında geçen birçok konuya Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın değinmediğine,

Bursa Milletvekili Necati Özensoy, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının dağıttığı kömürleri TKİ’nin dışarıdan satın aldığına,

Yalova Milletvekili Muharrem İnce, milletvekillerine gelen mektupların idare amiri tarafından engellendiğine ve bu konunun incelenerek Başkanlık Divanınca açıklama yapılmasına,

İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras, kendisine ve milletvekillerine gelen birçok yazılı metnin kendilerine ulaşmadığına,

Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz, orkinos yetiştirme tesisi kurulmasına, Gaziantep Yamaçoba mevkisindeki taş ocaklarına, İkizdere Vadisi’ne kurulması düşünülen HES’e

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Muş Milletvekili M. Nuri Yaman, Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, şahsına sataşmaları nedeniyle bir açıklamada bulundu.

Kenya Parlamentosu Yerel Yönetimler ve Fon Hesapları Komisyonu Başkanı Pollynis Anyango ve beraberinde bir parlamento heyetinin ülkemizi ziyaretine,

 

CHP Grup Başkanlığınca, NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubunda boş bulunan asıl üyeliğe aday gösterilen Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı ve Parlamentolararası Birlik Türk Grubunda boş bulunan üyeliğe Ankara Milletvekili Emrehan Halıcı’nın, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda boş bulunan üyeliğe de BDP Grup Başkanlığınca aday gösterilen Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın üyeliklerine,

 

İlişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

 

Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 23 milletvekilinin, hayvancılık sektörünün sorunlarının (10/889),

Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 25 milletvekilinin, millî eğitim sınav sistemindeki değişikliklerin etkilerinin (10/890),

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, terör örgütünün malî kaynaklarının (10/891),

Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, mahkûmların uyuşturucu kullanımı ve bunun yarattığı sorunların (10/892),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

(10/348, 551, 666, 667, 668) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, süre uzatımına ilişkin tezkeresi okundu; daha önce verilen üç aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle, İç Tüzük’ün 105’inci maddesine göre, Komisyona bir aylık kesin süre verildiği bildirildi.

 

Türkiye Cumhuriyeti ile Finlandiya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın yeniden incelenmek üzere geri verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Dışişleri Komisyonunda bulunan tasarının Hükûmete geri verildiği açıklandı.

 

Bazı milletvekillerine, Başkanlık tezkeresinde belirtilen sebep ve sürelerle izin ve Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’a ödenek ve yolluklarının verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 395 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bu kısmın 10’uncu sırasına alınmasına, diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun, 2, 9, 23 ve 30 Kasım 2010 Salı günkü birleşimlerinde 1 saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 3, 10 ve 24 Kasım 2010 Çarşamba günkü birleşimlerde ise sözlü soruların görüşülmemesine; Genel Kurulun, 26 Ekim, 2, 9, 23 ve 30 Kasım 2010 Salı günlerinde 15.00-21.00 saatleri arasında, 3, 4, 10, 11, 24 ve 25 Kasım 2010 Çarşamba ve Perşembe günlerinde ise 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/451) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, 8 Martta Elâzığ’da meydana gelen depremden sonra vatandaşların yaşadıkları sorunlara ilişkin bir açıklamada bulundu.

 

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının:

1’inci     sırasında        bulunan       (6/1094),

2’nci                                            (6/1095),

4’üncü                                         (6/1108),

11’inci                                         (6/1141),

13’üncü                                       (6/1159),

14’üncü                                       (6/1160),

16’ncı                                          (6/1165),

17’nci                                          (6/1166),

19’uncu                                       (6/1169),

24’üncü                                       (6/1209),

27’nci                                          (6/1231),

28’inci                                         (6/1235),

29’uncu                                       (6/1237),

54’üncü                                       (6/1312),

63’üncü                                       (6/1339),

68’inci                                         (6/1365),

137’nci                                        (6/1553),

191’inci                                       (6/1647),

199’uncu                                     (6/1669),

200’üncü                                     (6/1671),

211’inci                                       (6/1690),

242’nci                                        (6/1744),

254’üncü                                     (6/1773),

259’uncu                                     (6/1786),

263’üncü                                     (6/1794),

288’inci                                       (6/1840),

289’uncu                                     (6/1848),

297’nci                                        (6/1856),

308’inci                                       (6/1872),

326’ncı                                        (6/1902),

334’üncü                                     (6/1920),

336’ncı                                        (6/1923),

338’inci                                       (6/1928),

347’nci                                        (6/1942),

362’nci                                        (6/1966),

378’inci                                       (6/1996),

380’inci     sırasında     bulunan      (6/1999),

389’uncu                                     (6/2014),

396’ncı                                        (6/2024),

450’nci                                        (6/2091),

480’inci                                       (6/2132),

482’nci                                        (6/2134),

491’inci                                       (6/2147),

 

Esas numaralı sözlü sorulara, İçişleri Bakanı Beşir Atalay cevap verdi; soru sahiplerinden Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Adıyaman Milletvekili Şevket Köse de cevaplara ilişkin görüşlerini açıkladı.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen ve görüşmelerine devam olunan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (2/594) (S. Sayısı: 510) birinci bölümünün 8’inci maddesine kadar kabul edildi.

 

27 Ekim 2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 20.58’de son verildi.

 

 

 

Şükran Güldal MUMCU

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Fatih METİN

 

Yusuf COŞKUN

 

Bolu

 

Bingöl

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

No.: 18

II.- GELEN KÂĞITLAR

27 Ekim 2010 Çarşamba

 

Teklifler

1.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 9 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/763) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.10.2010)

2.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri M. Akif Hamzaçebi ve Muharrem İnce ile 4 Milletvekilinin; 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/764) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2010)

3.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün’ün; Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/765) (Plan ve Bütçe ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2010)

4.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/766) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2010)

 

Tezkereler

1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1326) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)

2.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1327) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)

3.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani ve Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1328) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)

4.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1329) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)

5.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1330) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 19 Milletvekilinin, Kelkit Irmağı üzerinde kurulacak HES’lerin çevreye olası etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/893) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.07.2010)

2.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil ve 41 Milletvekilinin, sınava dayalı eğitim sisteminin yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/894) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.07.2010)

3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 Milletvekilinin, Kürt sorununun siyasi, sosyal ve ekonomik sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/895) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.07.2010)

4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/896) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.07.2010)  


27 Ekim 2010 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.04

BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayımız yoktur.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.07


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.18

BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin uzun vadeli finansman ihtiyacı ve kiralama şirketleri hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olalım, konuşmacıyı dinleyelim.

Buyurunuz Sayın Aslanoğlu.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin uzun vadeli finansman ihtiyacına ve kiralama şirketlerine ilişkin gündem dışı konuşması

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, konuştuğum konu bu ülkenin üretim istihdamını -çok önemli- ilgilendiren bir konudur. Hepinizin bu nedenle dikkatle dinlemesini arz ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu ülkede üretim ve istihdam en büyük sorunumuz. Türkiye’de, özellikle KOBİ’lerin, küçük, orta işletmelerin veya işletmelerin uzun vadeli fon bulması olanaksız yani Türkiye’de bankacılık sistemi kesinlikle iki yıl, üç yıl, dört yıl ve hatta beş yıllık bir finansman yapmıyor. Ben size birkaç rakam vermek istiyorum. Yani finansal kiralama şirketleri ve KOBİ’ler, küçük işletmelerle ilgili bu konuşmam. Finansal kiralama şirketleri yani leasing şirketleri hakkında birkaç rakam vermek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, 85 yılında leasing kanunu yürürlüğe girmiş, o günden bu yana yaklaşık yirmi beş yılda 45 milyar dolarlık fonlama yapmış, yatırıma para vermiş, altını çiziyorum, leasing şirketleri 45 milyar dolar yirmi beş yılda fonlama yapmış. Değerli arkadaşlarım, bu rakamın içinde 286 bin tane sözleşme yapmış ve 250 bin yatırımcıya ve bu rakamların ortalaması da, yaptığı sözleşmenin ortalaması da 157 bin dolar yani 157 bin dolar ortalamayla kiralama yapmışlar. Yani kimlere fonlamışlar? Küçük ve orta işletmelere.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de bankacılık sistemi kesinlikle uzun vadeli kredi vermiyor. Küçük, orta işletmeler, bir, bankalardan kredi alamıyorlar bunlar yani kısa vadeli kredi de olsa alamıyorlar. Neden? Bilançoları çok uygun değil ama finansal kiralama şirketleri mal kendisinin olduğu için yani kendisinde kaldığı için bu işletmelere çok kolaylıkla üç yıl vadeli, dört yıl vadeli, aylık eşit ödemeli veya değişik ödeme planıyla kredi verebiliyorlar yani bunları fonluyorlar. Türkiye’de kesinlikle bankacılık sisteminin yapmadığını bu kurumlar yapıyor değerli arkadaşlar, bunun altını çiziyorum. Bu kurumların yaptığı hizmeti size sunmak istiyorum. Genelde istihdam yaratan kurumlar bunlar; genelde 3 işçi, 5 işçi, 10 işçi, 20 işçi, 100 işçiye kadar çalıştıran kurumlar bunlar arkadaşlar. Bu nedenle, değerli arkadaşlarım, özellikle finansal kurumların yani leasing şirketlerinin önünü açmamız gerekiyor ancak 2008 yılına kadar, yaklaşık 2008 yılı rakamı 8,2 milyar dolara ulaşmasına rağmen, 2008’de alınan bir kararla, özellikle leasing şirketlerinin kiraladığı araçlar gereçler, yatırım mallarının KDV oranı yüzde 1’den yüzde 18’e çıkarıldı.

Değerli arkadaşlarım, olan yatırımcıya oldu, olan küçük işletmeye oldu. Leasing şirketleri fonlama maliyetlerine yüzde 20’yi koydular, yatırımcıya bu maliyetle verdiler. Yatırımcının maliyeti çok yükseldi değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlarım, büyük şirketlere teşviklerinde, yani leasing yapmayan şirketlere teşvikli mallarda KDV oranı yüzde 1 olmasına rağmen, bu şirketlerin, KOBİ’lerin teşvik belgeleri olmadığı için veya teşvik belgeleri olmadığı için maalesef yüzde 18’den fonlama zorunda kalıyorlar. Teşvik belgesi olmasına rağmen eğer -büyük şirketler dâhil- bu malları lease ediyorsa, yani finansal kiralama şirketinden kiralıyorsa, maalesef teşvik belgesi bile geçmiyor arkadaşlar.

Değerli arkadaşlarım, bu ülke bizim, bu ülke hepimizin. Bu ülkede üretim ve istihdamı, ekmeği ortaya çıkarmamız lazım, lütfen… Bu KOBİ’ler yumurtlayan tavuklardır. Siz KDV alacağını yüzde 20’ye çıkararak bunların önünü kesemezsiniz. Rica ediyorum, ekmek için, istihdam için, lütfen… Uzun vadeli kredi tek veren kurum Türkiye’de, başka hiçbir kurum vermiyor. Özellikle küçük, orta işletmeler buralardan kolaylıkla kredi alabiliyor. Yine söylüyorum, neden alıyorlar? Çünkü mallar leasing şirketlerinin kendisinde. Onun için, eğer malı alan kişi parayı ödemezse, leasing şirketi malını kolaylıkla geri alabiliyor, bunun için veriyorlar.

Değerli arkadaşlarım, leasing şirketleri uzun vadeli fonlayan tek kurumdur Türkiye’de. Gelin, bunların önünü açın. Eğer bir işletme…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Yüzde 18 KDV’yi baştan alırsanız önünü kapatıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bunlar yumurtlayan tavuklardır, KOBİ’lerdir, istihdam yaratan kurumlardır. Leasing şirketlerinin KDV’sini yüzde 18’e çıkarmakla üretimin önünü kestiniz. Üretim yapan insanların önünü kesiyorsunuz. Gelin... Bu hepimizin sorunu, bu ülkenin sorunu, ekmek sorunu, aş sorunu. Ben dün Sayın Maliye Bakanına ilettim. Gelin, leasing şirketlerinin KDV oranını yüzde 1’e indirerek, kira bedellerinden yani üretim yapsın ki KDV’yi ödesin, kira bedellerinden ödesin arkadaşlar. Başta yüzde 20’lik bir fon önünü kapatıyor arkadaşlar bu kurumların. Türkiye’de uzun vadeli finansman yapan bu leasing şirketlerinin önünü kesmeyelim. Özellikle leasing şirketinin önünü kesmek değil, KOBİ’lerin önünü kesmek; KOBİ’lerin yatırım yapmasının, insan çalıştırmasının önüne geçiyorsunuz. Ben tüm Meclisten yardım istiyorum. Bu yumurtlayan tavukların mutlaka yumurtlamasına devam edelim. Değerli arkadaşlarım, bu nedenle ben…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen Genel Kurulu selamlayınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Arkadaşlar, çok önemli bir konu. Türkiye’de istihdam için, üretim için yapacağınız hemen hemen önünü açacak tek şeydir. Bunu bir keza daha dikkatlerinize sunuyor, hepinize saygılar sunuyorum. Leasing kanununun, öncelikle komisyonda bekleyen kanunun görüşülüp bu konunun KDV Kanunu’yla birlikte çözülmesi elzemdir arkadaşlar. İçinizde bir sürü leasing yaptıran insanlar var, bunun kolaylığını biliyorsunuz ama maalesef hiç biriniz buna çözüm getirmiyorsunuz. Gelin, hep birlikte bu sorunu çözelim.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.

Gündem dışı ikinci söz, adil yargılanma ve savunma hakkıyla ilgili söz isteyen Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’ye aitir. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Geylani.

2.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, Türkiye’de adil yargılanma ve savunma hakkı alanında yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de adil yargılanma ve savunma hakkı alanında yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, insan olmanın gereği olan hak aramanın en son ve en etkili yeri yargıdır. Bu nedenle, hak arama ve adalete ulaşma konusunda son yetkili yer olan yargının ve onun özneleri olan yargıçlar önünde kişilerin adil yargılama hakkı vardır. Bu hak oldukça kutsal bir haktır.

Ayrıca, anılan bu haklar uluslararası belgelerde de yer alarak tüm dünyada kabul gören evrensel bir norm hâline gelmiştir. Adalet de her bireyin haklarına saygı gösterilmesine dayanır. Martin Luther King’in “Herhangi bir yerdeki adaletsizlik adaleti her yerde tehdit eder.” sözünden anlaşıldığı üzere -yani kötü bir örnek olması noktasında ele alıyor- söz konusu amaca sadece bireylerin haklarına saygı göstermekle sınırlı değil her alanda adalete ulaşma gayretiyle ulaşılabilir. Öyle ki bir kimse, hakkında bir suç isnadıyla mahkeme önüne çıkarıldığında bütün devlet aygıtıyla karşı karşıya gelmektedir. Devletin herhangi bir şüpheliye muamele şekli o devletin bireysel insan haklarına ne ölçüde saygılı olduğunun somut bir göstergesidir ve devlet her ceza yargılamasında insan hakları açısından bir sınavdan geçmektedir ancak ne yazık ki Türkiye’de devlet bu sınavlardan hep sınıfta kalmıştır. Adil yargılamanın ihlali nedeniyle Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine binlerce başvuru yapılmış, bu başvurular hâlâ hız kesmeden devam etmektedir. Ayrıca, adil yargılama yapılmadığı gerekçesiyle Türkiye çok sayıda mahkûm edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, adil yargılama ana dil hakkıyla başlar. İnsan adalet ararken ana dilinde kendisini savunması temel insan haklarından en önemlisidir. Oysaki  Kürtler, tüm kamu kurumlarında olduğu gibi, mahkeme salonlarında da ana dillerinden başka bir dilde konuşmaya zorlanmaktadırlar. Yaşamın herhangi bir alanında yurttaşların kendilerini sadece ve sadece resmî dil ile ifadeye zorlanmaları kabile yönetimlerinde bile rastlanmayan bir zorbalıktır diye düşünüyoruz. Bireylerin ana dillerinde savunma yapma haklarının ellerinden alınması tıpkı ana dilde eğitim hakkının yasaklanması gibi farklı etnik kökenlere sahip aidiyetlere yönelik olarak gerçekleştirilen asimilasyon ve inkâr politikalarının bir başka biçimi ve bir başka devamı şeklinde tezahür ediyor. Üstelik de savunma hakkının açık ihlali bizzat, eşit, adil ve tarafsız davranmakla yükümlü olan mahkemeler tarafından gerçekleştirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisinin seçilmiş belediye başkanları ve partinin her kademesindeki yöneticilerinin yargılandığı ancak sistem tarafından kamuoyuna “KCK davası” olarak empoze edilmeye çalışılan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmaları devam eden tutuklu arkadaşlarımızın ana dilde savunma taleplerinin mahkeme heyetince reddedilmesi bir hakkın gasbı ve uluslararası sözleşmelerin de ihlalidir.

Bakınız, hâlen yürürlükte olan Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin son fıkrasına göre, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler en üst norm olup Anayasa’nın üzerindedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturan Lozan Antlaşması’nın 39/5’inci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının mahkemelerde ana dilde savunma yapabilmeleri taahhüt edilmiştir. Ayrıca ticarette ve yaşamın diğer her alanında kendi aidiyetini ifade etmekle ana diliyle kendisini savunabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Mahkeme heyeti aldığı bu haksız ve hukuksuz kararlarıyla başta Anayasa suçu işlediği gibi Türkiye’nin altına imza attığı çok sayıda uluslararası sözleşmeyi de hiçe saymıştır.

Değerli arkadaşlar, bundan daha vahimi de devletin, daha doğrusu AKP’nin resmî kanalı TRT, yayınında -parantez içine alıyorum- “Türkiye’yi kana bulayanların davası başladı” duyurusunu yapmıştır. Böylesi bir suçlama iddianamede dahi bulunmazken devletin resmî kanalı, yargıyı etkileme ve yargıya müdahale ile suç işlemiştir. Hükûmetin bu kurum hakkında ve bundan ötürü yasal işlem başlatmaması nedeniyle aynı suçu mükerrir bir şekilde Hükûmet de işlemiştir. Kaldı ki şu an yargılanan arkadaşlarımızın hiçbirinin üzerinde ya da evinde bir tek çakı dahi bulunmamıştır.

Değerli arkadaşlar, hiçbir hukuk normuna sığmayan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Geylani, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, hiçbir hukuk normuna sığmayan bu davanın siyasi olduğu tüm dünya kamuoyu tarafından bilinmektedir. Bu dava, sadece toplumsal barışı ve demokratikleşmeyi engellemekle kalmamakta, aynı zamanda çatışma ve şiddet kültürünü besleyerek tetiklemektedir. Bu nedenle Parlamentoyu göreve çağırarak hukuksuzlukların son bulmasına katkı sunmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim efendim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Geylani.

Gündem dışı üçüncü söz, cumhuriyetimizin 87’nci kuruluş yıl dönümünün anlam ve önemi hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’e aittir.

Buyurunuz Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, cumhuriyetin 87’nci kuruluş yıl dönümünün anlam ve önemine ilişkin gündem dışı konuşması

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hafta cumhuriyetimizin 87’nci kuruluş yıl dönümünü tüm Türkiye’de coşkuyla kutluyoruz.

29 Ekim 1923, çökmüş, çağ dışı bir devletten, yepyeni, tam bağımsız, dünya devletleriyle eşit hakta ve millet egemenliğine dayalı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşudur ve büyük bir devrimdir. Bu Ulusal Kurtuluş Savaşı, tüm Türkiye’de değişik yörelerde verilen savaşların bütünüdür. En son İzmir’de, Çanakkale’de, Gaziantep’te, Kahramanmaraş’ta, Karadeniz Bölgesi’nde ve diğer illerimizde verilen çok anlı şanlı bir mücadelenin sonucudur. Dünyada bağımsız, çağdaş, özgür tek Müslüman ülkenin doğuşudur. Cumhuriyetin ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlamak için çevremizdeki ülkelere, özellikle Afganistan’a, İran’a, Pakistan’a, Cezayir’e bakmak durumundayız. Ayrıca, bugün burada bulunmamızı cumhuriyete, cumhuriyetin değerlerine ve cumhuriyetin kurucusuna borçlu olduğumuzu unutmamak zorundayız. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün silah arkadaşlarıyla birlikte kurduğu, bütün dünyaya örnek olan cumhuriyetimizin 87’nci yıl dönümü bu nedenle çok önemlidir, bu nedenle iyi kutlanmalıdır, okullarımızda Millî Eğitim üzerine düşen görevi yapmalıdır ama görüyoruz ki Millî Eğitimin bu işlerle uzaktan yakından alakası yok değerli arkadaşlarım.

Atatürk devrimleri bir bütündür, aydınlanma devrimidir ve ileriye dönüktür. Geriye bakmamıştır Atatürk, bakmamızı da önermemiştir. Hep ileriye dönük, yenileşmeye açık ve ideali, çağdaş bir toplum yaratmak olmuştur. Onun için, bugün bu aydınlanma devriminin ilkeleri bizi aydınlatacak, ulusumuzu esenliğe kavuşturacak ilkelerdir. Ama bugün, cumhuriyete, cumhuriyet değerlerine sahip çıkmış gibi görünenlerle cumhuriyetçi, Atatürkçü geçinenlerin bazı baskılara uğradığını da göz ardı edemeyiz. Atatürkçülerin, cumhuriyetçilerin evleri, dernekleri aranınken, tutuklanırken sessiz kalanlar bugün -cumhuriyetin, özellikle dünkü yapılan konuşmasında- “Bu cumhuriyet çıtkırıldım bir cumhuriyet değildir.” deme lütfunu göstermişlerdir. Peki, bu cumhuriyeti kuran kim? Atatürk ve silah arkadaşları, bu işe katılan Alevi’siyle, Sünni’siyle, Çerkez’iyle toplumun bütünü değil mi? Niye bu önderlerden tek laf edilmiyor? “Çıtkırıldım bir cumhuriyet değildir.” diyenlere “Günaydın.” diyoruz. Neden “Günaydın.” diyoruz? Çünkü bakın neler denmiş zamanında: “Demokrasi amaç değil, araçtır. Binersin, durağa gelince inersin.” “Laiklik elden gidiyor...” “Millet isterse elbet gider.”

Bakın, Onuncu Yıl Marşı’nı okumakla Türkiye raylarla donanmıyor, bu işler lafla olmuyor, marşı oku, demir ağlarla ör. Bugün cumhuriyet değerlerini bu kadar görmezlikten gelen bir anlayış, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olarak varlığını cumhuriyete, Atatürk’e ve Cumhuriyet Halk Partisine borçlu olduğunu bilmeden Onuncu Yıl Marşı’nı, demir ağlarla ören Atatürk’ü gizli kapaklı eleştirme durumunda kalıyor değerli arkadaşlarım. Bu bir çelişkidir. Cumhuriyetin değerlerini iyi algılamak, iyi algılatmak zorundayız. Bugün ulusumuzun bütünlüğünü sağlamak için Atatürk’ün çizdiği aydınlanma devriminin çizgisinden devam etmek durumundayız değerli arkadaşlarım.

“Cumhuriyet hukuktur.” diyebilmeliyiz. Hukukun üstünlüğünü sağlamak için mücadele etmeliyiz. Hukuku ele geçirmek değil, yargının bağımsızlığını sağlamalıyız. O nedenle Atatürk “İleriye bakın, hep ileriye bakın.” demiştir değerli arkadaşlarım ve son sözlerinde de “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” demiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu sözlerin anlamı çok önemlidir. Milliyetçiliği özümseyen ve Türk toplumunun bütünlüğünü kavrayan bir anlayışta bütünlüğü sağlamak için çaba gösteren Ulu Önder Atatürk ne acıdır ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözleriniz tamamlayınız.

Buyurun.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – …son, ölümüne yakın yıllarda “Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar ülkesi olamaz. En doğru yol uygarlık yoludur.” demiştir ve bu söz bugünün Türkiye’sinde, bugünün koşullarında çok büyük anlam taşıyor.

Ben cumhuriyetimizin 87’nci yıl dönümünü kutlarken 100’üncü yıl dönümünün de “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümü” olarak kutlanmasını, içte ve dışta “Türkiye Cumhuriyeti” adının yerine başka bir cumhuriyet kurmaya çalışanların, ismini değiştirmeye çalışanların cumhuriyetçilerin bu ülkenin yüzde 95 nüfusunu teşkil ettiklerini, cumhuriyetin yüreklerinde küllenmiş bir kor olduğunu, bu kora dokunmanın çok büyük yanılgı olduğunu belirtiyor, cumhuriyetimizin ilelebet yaşaması, yaşatılması dileğimle hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ağyüz.

Sayın İçli, sisteme girmişsiniz. Ne için acaba?

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Hatip Lozan Anlaşması’nın 39’uncu maddesinden söz etti, bir açıklamada bulundu. İzin verirseniz Lozan Anlaşması’nın 39’uncu maddesiyle ilgili kısa bir açıklamada bulunmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın İçli.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, Lozan Anlaşması’nın azınlıklarla ilgili 39’uncu maddesine ilişkin açıklaması

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Efendim, Sayın Hatip, bir önceki Hatip, Lozan Anlaşması’nın 39’uncu maddesinden söz etti. Lozan Anlaşması’nın en önemli mücadelesi akalliyyetler yani azınlıklarla ilgili olmuştur. Lozan Anlaşması’nın 36 ila 39’uncu maddesindeki azınlık tanımı gayrimüslim azınlıklarla ilgilidir, özetle Rum, Ermeni, Yahudi vatandaşlarımızı kapsayan akalliyyetlerin himayesiyle ilgili maddelerdir. Bunun tutanaklara geçmesi için söz aldım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İçli.

Sayın Güvel, siz ne için acaba?

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Cumhuriyetle ilgili…

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, bir şey ilave edebilir miyim. Yani dil özgürlüğü konusunda azınlıkların dışında herkesi kapsıyor, bence arkadaş onu anlamamış.

BAŞKAN – Peki efendim.

Sayın Güvel, siz?..

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Cumhuriyetin 87’nci yılı münasebetiyle yerimden çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, cumhuriyetin 87’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Değerli arkadaşlar, cumhuriyet ile birlikte dil, din, inanç ve cinsiyet farkı gözetmeyen bir yurttaşlık modeli oluşturulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi eşit yurttaşlık temeline dayanmaktadır. Bu yurttaşlık modeli ve yurttaşlık bilinci en büyük ortak paydamızdır ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk milletinin karakter ve âdetlerine en uygun idare” diye tanımladığı cumhuriyetimizin 87’nci yılında cumhuriyet kavramının içinin boşaltılmaya çalışıldığını üzüntüyle yaşamaktayız. Cumhuriyet değerlerini savunmanın âdeta suç hâline getirildiği, demokrasinin temeli olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin zedelendiği, temel hak ve özgürlüklerin, basın özgürlüğünün tehdit altında olduğu bugünlerde dahi cumhuriyet, yurttaşlarımız için vazgeçilmez tek yönetim biçimidir.

Yurttaşı olmaktan gurur duyduğum cumhuriyetimizin 87’nci yılının tüm halkımız için umut ve mutluluk getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Güvel.

Sayın Bahçekapılı, siz?..

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Cumhuriyetin 87’nci yıl dönümüyle ilgili kısa bir açıklamam var.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

3.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, cumhuriyetin 87’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi, her unsuru kucaklayan, onları Millî Mücadele’ye katan, ortak hedef ve idealleri tarif ve tayin eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesiyle şekillenmiştir. Cumhuriyet, milletimizin istiklal aşkının aslında açık bir tezahürüdür. Millî iradeyi, hâkimiyetimilliyeyi ön plana çıkaran anlayış da işte bizzat bu istiklal anlayışıdır. Cumhuriyet erdemli bir yönetim biçimidir, erdemli bir toplum inşa etmek için ortaya konmuş bir iradenin ve vizyonun sonucudur. Bu iradeye zincir vurmak, otoriter eğilimleri ve bunlar vasıtasıyla baskı altına almak isteyen yönetimler bu milletten her zaman gereken dersi almışlardır. İstiklal, hürriyet ve demokrasi bu milletin değiştirilemeyecek karakteri hâline gelmiştir.

Cumhuriyet ve demokrasi bu yüzden milletimizin karakterine ve engin tarihî birikimine uygun, en uygun yönetim biçimidir. Cumhuriyet, kuruluşundan nice zaman sonra ortaya çıkan, tarihine ve coğrafyasına yabancılaşmış zümrenin iddia ettiğinin tamamen aksine, sözde elitler tarafından yani seçkinleri kendilerinden menkul belli bir zümre tarafından değil, bizzat bu millet tarafından, bu milletin tüm unsurları tarafından kurulmuştur. Cumhuriyet asla ve asla belli bir zümrenin, belli bir kitlenin, belli bir grubun rejimi değil, bu milletin rejimidir ve sahibi yalnızca bu aziz millettir. Cumhuriyetin sahibi olmak noktasında hiç kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur ve olamaz. Bu ülkenin bürokratı, hâkimi, savcısı, askeri, polisi ne kadar bu cumhuriyetin sahibi ise bu ülkenin işçisi, köylüsü, esnafı, sanatkârı, sokaktaki vatandaşı da cumhuriyetin en az o kadar sahibidir ve sevdalısıdır…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bahçekapılı.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bitiyor efendim, bağlamak istiyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Belki Atatürk’ün adını anabilir Sayın Başkanım, söz verin.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bağlayacağım efendim, bitirmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından “Söz verin.” sesleri)

BAŞKAN – Tamam. Arkadaşlar, açınız lütfen, çünkü iki dakikayla...

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Şimdi bağlıyorum son cümlemi: Bu okuduğum söylemler, dün Grup Başkanımız ve Sayın Genel Başkanımızın grup toplantısında yaptığı konuşmanın bir alıntısıdır. Bundan önceki konuşmacı arkadaşlarımın bilgisine sunuyorum.

Ben de bu bağlamda grubum adına Türk ulusunun Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere cumhuriyetin kuruluşuna emek veren herkesin karşısında saygıyla eğiliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bahçekapılı.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Kendi görüşünü niye söyleyemedin, kendi görüşünü?

BAŞKAN - Sayın Şandır, siz de aynı konuda?..

Buyurunuz Sayın Şandır.

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, cumhuriyetin 87’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, tüm Milliyetçi Hareket Partisi yöneticileri, camiası adına, başta Sayın Genel Başkanımız Doktor Devlet Bahçeli olmak üzere, cumhuriyetimizin 87’nci kuruluş yıl dönümünü yürekten coşkuyla kutluyoruz. Bu cumhuriyetin kuruluşuna emek veren, kanlarıyla katkı veren, hayat veren şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.

Cumhuriyet, bir millî mücadele sonrasında bir millî devletin kuruluşunun ismidir, rejiminin adıdır. Cumhuriyet, Türk milleti üzerine kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti devletinin rejimidir ve bu millete aittir. Bu millet, bu topraklarda yaşayan halkın adıdır. Bu devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olan halkın adıdır. Dolayısıyla, yeni bir yüz yılın ilk çeyreğinde cumhuriyetimizin 87’nci yılında hiçbir farklılığı bir ayrılık olarak görmeden, birliğimizi dirliğimizin teminatı olarak görüp cumhuriyetimize sahip çıkmak ve cumhuriyeti kuran başta Büyük Atatürk, Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm gazilerimize, şehitlerimize şükranlar sunarak sahiplenmemiz gerekiyor.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, cumhuriyet değerlerinin sorgulandığı, ikinci cumhuriyet arayışlarının, cumhuriyeti değiştirmek, dönüştürmek gayretlerinin siyasallaştığı şu süreçte, milletimizin kimliğine, devletimizin, cumhuriyetimizin üniter ve millî yapısına ve milletimizin birliğine daha çok sahip çıkmak adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu cumhuriyet törenlerine, bu cumhuriyet kutlamalarına coşkuyla katılacağımızı ifade ediyor; tekrar, cumhuriyetimizin bu millete kutlu olmasını, kıyamete kadar yaşamasını diliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, Başkanlık Divanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak cumhuriyetimizi kuran Atatürk’e, silah arkadaşlarına ve tüm halka teşekkürlerini sunan konuşması

BAŞKAN - Başkanlık Divanı olarak ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak biz de Türkiye Büyük Millet Meclisine ve bugünlere bizi getiren, cumhuriyetimizi kuran Atatürk’e ve onun silah arkadaşlarına ve tüm halkımıza, cumhuriyeti bize armağan ettikleri için ve bundan sonra yaşatacakları için şu andaki aziz Türk milletine teşekkürlerimizi sunuyoruz. (Alkışlar)

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, Kelkit Irmağı üzerinde kurulacak HES’lerin çevreye olası etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/893)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kelkit Irmağı üzerine kurulacak olan HES Santrallerinin çevreye yapacağı etkilerinin araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması yapılmasını arz ederiz.

1) Reşat Doğru                                               (Tokat)

2) Süleyman Nevzat Korkmaz                        (Isparta)

3) Mehmet Serdaroğlu                                    (Kastamonu)

4) Ahmet Duran Bulut                                    (Balıkesir)

5) Hasan Özdemir                                          (Gaziantep)

6) Hamza Hamit Homriş                                (Bursa)

7) Emin Haluk Ayhan                                    (Denizli)

8) Mehmet Şandır                                           (Mersin)

9) Kemalettin Nalcı                                         (Tekirdağ)

10) Recep Taner                                             (Aydın)

11) Kamil Erdal Sipahi                                   (İzmir)

12) Mithat Melen                                            (İstanbul)

13) Behiç Çelik                                               (Mersin)

14) Kürşat Atılgan                                          (Adana)

15) Yılmaz Tankut                                          (Adana)

16) Rıdvan Yalçın                                          (Ordu)

17) Mustafa Kalaycı                                       (Konya)

18) Ahmet Bukan                                           (Çankırı)

19) Metin Ergun                                             (Muğla)

20) Osman Çakır                                            (Samsun)

 

Gerekçe:

Kelkit Irmağı üzerinde yapılması düşünülen HES projeleri bu ovalarımızdaki ekolojik dengenin bozulmasına sebep olacaktır. Bu durum, telafisi güç, geri dönüşümü mümkün olmayan zararlara sebep olacaktır. Irmak yatağı boşaltılacaktır. Kilometrelerce uzunluktaki kanala alınan su, iklim üzerindeki eski etkisini gösteremeyecek, bölgemizdeki nem dengesi değişecektir. Bu sadece tarımsal üretimi değil, burada yaşayan insanlarımızın sağlığını da olumsuz yönde etkileyecektir.

Bölgeye yapılacak HES projelerinden sonra ovalardaki sulayan sağ ve sol sahil sulama kanallarına su verilip verilmeyeceği veya verilecek su miktarının sulamaya yetip yetmeyeceği, bölgede tarım yapan çiftçimizin sıkıntısı hâline gelmiştir. Çünkü küresel ısınmanın da etkisiyle ırmaktaki miktarı yarı yarıya azalmıştır. Projelerin yapılması ve suyun tutulmaya başlamasıyla tarımsal bölgelerde ciddi sulama problemlerinin yaşanması kaçınılmaz olacaktır.

HES projesindeki kanalların geçtiği yerlerde 50-60 metre genişliğinde tarım arazisi kullanılamayacaktır. Kanallar etrafındaki iki yönlü yolla beraber arazisi tamamen ortadan kalkacak, tarım yapılamaz konuma gelecektir.

Ayrıca Kelkit Irmağının geçtiği havzada su çok azalacağından mikro klima özelliği kaybolacak ve bitki örtüsü tamamen yok olacaktır. Kelkit havzasında dünyanın en önemli bitkileri bulunmaktadır. HES'in yapılmasıyla ortaya çıkacak bu durum, çevrenin ekolojik dengesini büyük oranda değiştirecektir.

Kelkit Vadisi aynı zamanda Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde bulunduğundan 1. derece deprem bölgesidir. Yapılacak proje çevreye yapacağı yıkımın yanında, ileride devleti de zarara uğratacaktır.

Bölgedeki HES projeleri gerçekleştirildiği takdirde, su debisinde oluşacak azalma ile taban suyu seviyesi düşecek, nem dengesinin değişmesi ile de çiftçilerimizin yapmış olduğu tarımsal üretim olumsuz etkilenecektir. Küresel iklim değişikliklerinin de etkisiyle bu olumsuzluklar hem yöre halkımızın yaşamını etkileyecek hem çiftçilerimizin girdi maliyetlerini artırarak, kıt kanat üretimini sürdüren çiftçilerimizi güç durumda bırakacaktır.

2.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil ve 41 milletvekilinin, sınava dayalı eğitim sisteminin yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/894)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlköğretimden Ortaöğretime geçişte, Ortaöğretimden de Yükseköğretime geçişte uygulanan sınavlar; okulları, öğrencileri, bu okullarda görev yapan öğretmenleri ve bu öğrencilerin velilerini baskı altına almış, okul dışında sınavlara hazırlık çalışmaları okuldaki eğitimin önüne geçmiştir. Bu durum Türk Milli Eğitiminin genel amacı olan, Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek; beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek; ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Bu durumun sürdürülmesi geleceğimiz için tehlikeli sonuçlar doğuracaktır. Bu ve ekteki gerekçelerle; Anayasamızın 98'inci; Türkiye Büyük Millet Meclisi iç tüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca meclis araştırması açılması için gereğini önemle arz ve teklif ederiz.

1) Beytullah Asil                                         (Eskişehir)

2) Mehmet Şandır                                       (Mersin)

3) Oktay Vural                                            (İzmir)

4) Mehmet Günal                                        (Antalya)

5) Ertuğrul Kumcuoğlu                               (Aydın)

6) Süleyman Nevzat Korkmaz                    (Isparta)

7) Mustafa Kemal Cengiz                           (Çanakkale)

8) Recep Taner                                            (Aydın)

9)Ali Uzunırmak                                         (Aydın)

10) Reşat Doğru                                          (Tokat)

11) Ahmet Duran Bulut                              (Balıkesir)

12) Alim Işık                                               (Kütahya)

13) Mümin İnan                                          (Niğde)

14) Durmuş Ali Torlak                               (İstanbul)

15) Hüseyin Yıldız                                      (Antalya)

16) Kamil Erdal Sipahi                                (İzmir)

17) Osman Ertuğrul                                    (Aksaray)

18) Kadir Ural                                             (Mersin)

19) Şenol Bal                                              (İzmir)

20) Yılmaz Tankut                                      (Adana)

21) Emin Haluk Ayhan                               (Denizli)

22) Süleyman Latif Yunusoğlu                   (Trabzon)

23) Mustafa Kalaycı                                    (Konya)

24) Ahmet Orhan                                        (Manisa)

25) İsmet Büyükataman                              (Bursa)

26) Necati Özensoy                                     (Bursa)

27) Mehmet Akif Paksoy                            (Kahramanmaraş)

28) Muharrem Varlı                                    (Adana)

29) Hakan Coşkun                                      (Osmaniye)

30) Hasan Özdemir                                     (Gaziantep)

31) Behiç Çelik                                           (Mersin)

32) Abdülkadir Akcan                                (Afyonkarahisar)

33) Mehmet Serdaroğlu                              (Kastamonu)

34) Kürşat Atılgan                                      (Adana)

35) Yıldırım Tuğrul Türkeş                         (Ankara)

36) Rıdvan Yalçın                                       (Ordu)

37) Akif Akkuş                                           (Mersin)

38) Mithat Melen                                        (İstanbul)

39) Mustafa Enöz                                        (Manisa)

40) Erkan Akçay                                         (Manisa)

41) Cemaleddin Uslu                                  (Edirne)

42) Hasan Çalış                                           (Karaman)

Gerekçe: İlköğretimden Ortaöğretime geçişte, Ortaöğretimden de Yükseköğretime geçişte uygulanan sınavlar, ilk ve ortaöğretimi baskı altına alarak okullarda eğitim ve öğretimin tamamen sınav merkezli olarak yapılmasına neden olmaktadır. Öğretmen çaresizlik içinde derslerde, sınavda çıkacak soruları göz önüne alarak konuları belirlemekte, asgari ortak bir genel kültür vermek suretiyle onlara kişi ve toplum sorunlarını tanımak, çözüm yolları aramak ve yurdun iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunmak bilincini ve gücünü kazandırmak gayesini ve öğrencilerin bir bütün olarak gelişimini göz ardı etmek zorunda kalmaktadır. Öğrenciler hayatlarına yön verecek kararları sınavlardan alacakları puanlara dayandırmakta, çaresizlik içinde sınavlara odaklanmaktadırlar. Sosyal, sportif, sanatsal ve kültürel bir etkinliğe zaman ayırması güçleşmektedir. Sınav kazanmak öğrencilerden çok ailelerin önceliği haline geldiğinden bu tür etkinliklere çocuklar yönlendirilmemekte, çocukları yönlenmek istediklerinde de onlara engel olmakta bu da öğrencilerin sosyal ve psikolojik gelişimlerini olumsuz etkilemektedir. Pek çok öğrenci yüksek düzeyde kaygı, stres, çaresizlik, bitkinlik, fiziksel ve psikolojik rahatsızlık, davranış bozukluğu gibi sorunlar yaşamaktadırlar. Ailelerin çocuklardan tek beklentisi sınavlara hazırlanmaları olduğundan çocukların evde rutin olarak yapmaları gereken, beslenmeleri, odalarının düzen ve temizliği de dahil olmak üzere pek çok iş, anneler tarafından yapılmaktadır. Bu nedenle öğrenciler, hayatları boyunca gerekecek ev ve el işleri ile ilgili becerileri kazanamamaktadırlar. Sorumlu bir yetişkin olmak için gerekli beceriden yoksun kalmaktadırlar. İlköğretim okullarımızın başarısı öğrencilerinin ne kadarının fen liselerine ne kadarının Anadolu liselerine yerleştirdiği ile ortaöğretim okullarımızın başarısı da kaç öğrencisini üniversiteye yerleştirdiği ile ölçülmeye başlamıştır. Hatta bu da yeterli olmamış hangi üniversitelere öğrenci yerleştirdiği ile ölçülür hâle gelmiştir. Hâl böyle olunca okullarda öğrencilerini sınavlara hazırlık amacı ile kurulan özel dershanelere erken yaşlardan itibaren yönlendirmeye başlamışlardır. Velilerin de birinci önceliği çocuklarının en iyi okulları kazanmasını istemeleri olunca bunun üzerine de ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimdeki yapısal dengesizlikler, eşitsizlikler ve yetersizlikler eklendiğinde, örgün eğitim sisteminin dışında kocaman bir sınava hazırlık sektörünün oluşmasına ve her geçen gün biraz daha büyümesine neden olmaktadır. Bu sektörün öğrencileri sınava hazırlamaktan başka bir gayesi olmadığından öğrencilerin gelişmesine ciddi bir katkı vermemektedirler. Buna rağmen örgün eğitim için harcanan kamu kaynağına yakın bir kaynak bu alana harcanmaktadır. Sınava hazırlık, ailelerin ekonomik güçlerine bağlı olarak satın alabildikleri ya da satın alamadıkları bir eğitim hakkı hâline gelmiştir. Toplumun bu sınav sisteminin adil ve eşit olmadığı yönündeki algısı, toplumun adalet ve eşitlik duygularını ve değerlerini olumsuz etkilemektedir. Toplumun adalet duygusunun korunması ve geliştirilmesi devletin temel görevleri arasında olmasına rağmen bu görevin devlet tarafından yerine getirilmemesi aleyhlerine oluşan eşitsizlikler nedeni ile, dar gelirli kesimlerde ve genel olarak sınav sisteminden zarar gören kesimlerde adalet ve eşitlik duygularının zedelenmesi ile eğitim sistemine ve devlete olan güven zaafa uğramaktadır. Sınavlarda başarılı olamayacağını ve eleneceğini düşünen öğrenciler arasında okuldan ayrılmalar artmakta ve bu öğrenciler eğitim sisteminin dışına çıkmaktadır. Okullarımızın ve öğretmenlerimizin başarısının, sınav kazanan öğrenci sayısıyla ölçülüyor olması nedeni ile bütün öğrencilerin kurtarılamayacağı bir düşünceye kapılıp seviye grupları oluşturarak, yüksek puan alacak öğrencilere odaklanır ve çoğu zaman daha alt başarı düzeyindeki öğrencileri göz ardı etmelerine neden olmaktadır. Öğrenciler de ilköğretim ve orta öğretim programlarında yer alan, fakat sınav soruları içinde yer almayan görsel sanatlar, teknoloji ve tasarım, müzik, beden eğitimi gibi derslerin gereksiz olduğunu ya da bu dersleri gerekli görseler bile, sınava hazırlık amacıyla bu derslerin yapılmaması gerektiğini düşünmeye başlamışlardır.

3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin, Kürt sorununun siyasi, sosyal ve ekonomik sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/895)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

87 yıllık Cumhuriyet tarihinde, resmî kaynaklara göre 29 Kürt İsyanı'nın çıkmasına sebep olan ve özellikle son 30 yıllık çatışmalı süreçte sonuçları ağır bir şekilde hissedilen sorunun çözümsüzlüğün sebebiyet verdiği ağır insan hakları ihlalleri ve insanlık dışı suçlarla yüzleşebilmek, çözüm yerinin halkın iradesinin tecelli yeri olan TBMM olduğu inancıyla yaşanan sorunun kaynağının hangi sosyal siyasal ve ekonomik gerekçelere dayandığının tespiti ve sorunun çözümü için ortak bir siyasi iradeyi açığa çıkarabilmek amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Ayla Akat Ata                                         (Batman)

2) Selahattin Demirtaş                                 (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                                       (Diyarbakır)

4) Bengi Yıldız                                            (Batman)

5) Akın Birdal                                             (Diyarbakır)

6) Emine Ayna                                            (Mardin)

7) Fatma Kurtulan                                       (Van)

8) Hasip Kaplan                                          (Şırnak)

9) Hamit Geylani                                         (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                                       (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                                    (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş                         (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                               (İstanbul)

14) Osman Özçelik                                     (Siirt)

15) Özdal Üçer                                            (Van)

16) Pervin Buldan                                       (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                                      (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                                   (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                             (Muş)

20) Şerafettin Halis                                     (Tunceli)

 

Gerekçe:

Bir yanı ile tarihsel bir yanı ile güncel bir boyut taşıyan, kökleri Cumhuriyetin kuruluşundan öncesine kadar uzanan, Cumhuriyetin ilanından sonra da varlığını koruyan ve zamanla giderek daha da ağırlık kazanan Kürt sorunu yıllardır sistemsel düzeyde ağır tahribatlara ve toplumsal travmalara yol açmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu'ndan cumhuriyete geçişle birlikte Türkiye'nin, Osmanlı toplumunun çoğulcu-heterojen toplum yapısını aynen devraldığı tarihsel ve sosyolojik bir gerçekliktir. Osmanlı Devleti'nin, farklılıklardan oluşan toplum yapısını kendi anayasa sistemi içinde nispeten tanıdığı ve bu durumun daha sonrasında kuruluş anayasası olarak kabul edilen 1921 Anayasasına da yansıtıldığı bilinmektedir. Dönemi içerisinde demokratik içeriği güçlü olan 1921 Anayasası, tüm etnik ve toplumsal kesimleri kucaklamış, çoğulcu ve bütünleştirici bir role sahip olmuştur. Ancak bu durum Cumhuriyetin ilanı sonrasında kabul edilen 1924 Anayasası ile birlikte değişmiş, farklılıkların birlikte yaşama iradesi yerini farklılıkları reddeden, tekçiliği merkeze alan bir anlayışa bırakmış, bunun sonucu olarak da günümüze kadar devam ede gelen çatışmalı bir süreç yaşanmıştır. 1924 Anayasasıyla başlayan ve günümüze kadar devam eden bu süreçte Şeyh Sait, Sason, Ağrı, Koçuşağı, Mutki, Oramar, Dersim İsyanı gibi çok sayıda Kürt isyanı yaşanmıştır. Nitekim 1925-1940 yıllarını kapsayan dönemde Ziya Gökalp'in "Kürt aşiretleri hakkındaki tetkikler" araştırması, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın raporu, Başbakan İsmet İnönü'nün raporu, İktisat Vekili Celal Bayar'ın "Şark Raporu"nda sorun genellikle asayiş eksenli ele alınmış ve asimilasyona varan baskıcı yöntemler sorunun çözümü için önerilmiştir. Bütün bu isyanlar ve hazırlanan raporların sonucu isyana öncülük ettiği belirtilen kişiler, dönemin İstiklal Mahkemelerinde hukuksuz bir biçimde yargılanarak idam edilmiş, binlerce sivil insan uygulanan politikalar sonucu yaşamını yitirmiş, binlercesi de sürgün edilmiştir.

Bugün ise gelinen aşamada Türkiye'nin son 30 yılına damgasını vuran çatışmalı süreç beraberinde 40 bin can kaybını, binlerce faili meçhul siyasi cinayeti, binlerce köyün boşaltılmasını, onlarcasının yakılmasını, üç milyon insanın zorla göç ettirilmesini, yine bu kapsamda onlarca sınır ötesi operasyon yapılmasını, milyarlarca dolar kaynak ayrılması sonucunu getirmiştir. Cumhuriyetin kuruluş döneminde olduğu gibi bu dönemde de Kürt Sorununa ilişkin olarak değişik tarihlerde, farklı kesimler tarafından pek çok rapor hazırlanmıştır. Cumhuriyetin kuruluş döneminde hazırlanan raporlardan farklı olarak bu dönemde hazırlanan raporlar soruna salt asayiş eksenli yaklaşmamış farklı boyutları ile sorun ele alınmaya çalışılmıştır. Yine son dönemde Türkiye'de yaşanan gelişmeler Kürt sorunu ekseninde yapılan tartışmaların giderek daha da derinleşmesi gerekliliğini ve ihtiyacını doğurmaktadır. Zira konu ile ilgili bugüne kadar yapılan ve ortaya konan çalışmalar Kürt sorununa bakışı ve yaşananların ancak kısmi bir boyutunu ortaya koyabilmektedir. Cumhuriyetle yaşıt sayılan ve on yıllarca çözümsüz bırakılan bu sorun bugün gelinen aşamada siyasi, ekonomik, sosyal alandan askeri alana kadar toplumsal yaşamın bütün alanlarını etkisi altına almıştır.

Bu kapsamda 87 yıllık Cumhuriyet tarihinde, resmi kaynaklara göre 29 Kürt İsyanı'nın çıkmasına sebep olan ve özellikle son 30 yıllık çatışmalı süreçte sonuçları ağır bir şekilde hissedilen sorunun çözümsüzlüğün sebebiyet verdiği ağır insan hakları ihlalleri ve insanlık dışı suçlarla yüzleşebilmek, çözüm yerinin halkın iradesinin tecelli yeri olan TBMM olduğu inancıyla yaşanan sorunun kaynağının hangi sosyal siyasal ve ekonomik gerekçelere dayandığının tespiti ve sorunun çözümü için ortak bir siyasi iradeyi açığa çıkarabilmek amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/896)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'deki giderek artan işsizliğin nedenleri ve gerekli çözüm yollarının bulunması hususunda Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1)   M. Nuri Yaman                                    (Muş)

2)   Selahattin Demirtaş                               (Diyarbakır)

3)   Gültan Kışanak                                     (Diyarbakır)

4)   Ayla Akat Ata                                      (Batman)

5)   Bengi Yıldız                                         (Batman)

6)   Akın Birdal                                           (Diyarbakır)

7)   Emine Ayna                                          (Mardin)

8)   Fatma Kurtulan                                     (Van)

9)   Hasip Kaplan                                        (Şırnak)

10) Hamit Geylani                                      (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                                       (Şanlıurfa)

12) Mehmet Nezir Karabaş                         (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                              (İstanbul)

14) Osman Özçelik                                     (Siirt)

15) Özdal Üçer                                           (Van)

16) Pervin Buldan                                       (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                                     (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                                   (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                            (Muş)

20) Şerafettin Halis                                     (Tunceli)

Gerekçe:

Türkiye'de işsizlik sorunu can yakıcı bir biçimde var olmaya devam etmektedir. Resmi işsizlik oranları yıllarca yüzde 10'lar seviyesinde yapısal bir özellik kazanmışken, krizin etkisi ile birlikte yüzde 14-15 düzeylerine çıkmış durumdadır.

8 Haziran 2010 tarihinde gerekleştirilen Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında (EKK) "Ulusal İstihdam Stratejisi" taslağında işsizliğin yüzde 10'luk kısmının yapısal bir olgu olduğu kabul edilmektedir. Kısa vadeli amaç konjonktürel etkinin giderilmesi olarak -ki bu oran yüzde 4'tür- belirlenmiştir.

Bu durum hükümetin başarısızlığının itirafı olduğu kadar krizin teğet geçtiği söyleminin de gerçeklerden ne kadar uzak olduğunun bir göstergesidir. Hükümet 2 milyon 200 bin işsizi yapısal işsiz olarak görmekte; bu durumu adeta kanıksatmaya çalışmakta; krizin yarattığı bir olgu olarak açığa çıkan 1 milyon 264 bin işsizi ise dönemsel bir olgu olarak kabul etmektedir.

2010 dönemini Mart dönemi kapsayan Hanehalkı İşgücü Anketi sonuçlarına göre işsizlik oranı yüzde 13,7 olmuştur. 2008 yılında ilgili dönemde yaklaşık 2,5 milyon olan işsiz sayısı, yine son açıklanan resmi verilere göre yaklaşık 3,5 milyondur. İşsiz sayımız 2 yılda yüzde 35 artış göstermiştir.

Geçici bir işte çalışanların sayısı aynı dönem için 2009 yılında 1 milyon 35 bin iken, 2010 yılında 1 milyon 255 bin düzeyine ulaşmıştır. Güvencesiz ve geleceğinden endişeli olan bu kesimin sayısındaki artış ise 220 bindir.

Türkiye'de her 10 kişiden sadece 1'i geçici bir işte çalıştığı halde, işsizlerin yüzde 31'ini geçici işlerde çalıştığı için işsiz kalanlar oluşturmaktadır. Bu halde olanların sayısı 1 milyon 83 bindir. İşten çıkartıldığı için işsiz kalanların toplam içindeki payı azalmakla birlikte hâlâ 653 bin kişi işten atılmış ve iş bulamamıştır. Yine bu dönemde işten ayrılanların oranı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 346 binden 360 bine yükselmiştir.

TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi Mart dönemi verilerine göre eksik istihdam rakamlarında da artış görünmektedir. Buna göre esas işinde ve diğer işinde/işlerinde toplam olarak 40 saatten daha az süre çalışmış olan ve 1 saat çalışmış olsa bile istihdamda sayılanlarla, aynı nedenlerle istihdamda görünen ancak iş bırakanların yani gizli işsizlerin de sayısında 154 bin kişilik artış gerçekleşmiştir.

İşsizlik verilerinin düşük görünmesinin nedenlerinden biri de, çaresizlik nedeniyle kentten kırsal alana işgücündeki kaymadır. Mart 2010 dönemi için kırsaldaki istihdam geçen yılın aynı dönemine göre 610 bin kişi artış göstererek 7 milyon 375 bine ulaşmıştır.

İşsizlerin arasında 1 yıldan fazladır işsiz olanların  sayısında da artış yaşanmıştır. Geçtiğimiz yıl 820 bin olan kronik işsizlere bu yıl, kriz döneminde işsiz kalmış 124 bin kişi daha katılmış ve toplam işsizler arasında kronik işsizlerin oranı yüzde 21'den yüzde 28'e ulaşmıştır.

Yine 2004 yılında sayısı 1 milyon 100 bin olan işe başlamaya hazır olup son 3 aydır çeşitli nedenlerle iş arama kanallarından birini kullanmayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanların sayısı, 2010 yılının Mart döneminde 2 milyon 225 bin düzeyindedir.

Tanımlama nedeniyle işsiz sayılmayan, söz konusu 2 milyon 225 bin işsizi dahil ettiğimizde, geniş tanımlı işsizlik oranlarına ulaşılmaktadır. Bu hesaplamaya göre işsiz sayısı 3 milyon 438 binden 5 milyon 663 bine yükselmekte, işsizlik oranı ise yüzde 13,7'den yüzde 20,66'ya çıkmaktadır.

Geniş tanımlı işsizlik verilerine çeşitli nedenlerle tam zamanlı çalışamayanlardan oluşan, eksik istihdam sayılarını ilave ettiğimizde, işsiz ve yetersiz istihdam edilenlerin, toplam istihdama oranı yüzde 25,51'i bulmaktadır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

B) Tezkereler

1.- Kanser Hastalığı Konusunun Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Amerika Birleşik Devletleri’nde inceleme çalışması yapmasına, gidecek komisyon üyelerinin sayıları ve inceleme süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesi kaydıyla TBMM Başkanlık Divanının 26 Ekim 2010 tarih ve 81 sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1331)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Kanser Hastalığı Konusunun Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının yurt dışı inceleme çalışması yapma talebi sonucunda; Komisyonun Amerika Birleşik Devletleri'nde inceleme çalışması yapması, gidecek Komisyon üyelerinin sayıları ve inceleme süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesi kaydıyla TBMM Başkanlık Divanının 26 Ekim 2010 tarih ve 81 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.

Genel Kurulun onayına sunulur.

                                                                                                              Mehmet Ali Şahin

                                                                                                     Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                      Başkanı    

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Burada.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen teklifin birinci bölümünde yer alan 7’nci maddesi kabul edilmişti.

Şimdi, 8’inci madde üzerinde önerge işlemleri yapılacaktır.

Madde üzerinde üç tane önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 8'inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "Kamu idarelerinin" ibaresinden sonra gelmek üzere "gelir, gider ve mal" ibarelerinin ve "muhasebe yetkilileri" ibarelerinden sonra da "veya ilgililer" ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Emin Haluk Ayhan

 

Konya

Manisa

Denizli

 

Süleyman Latif Yunusoğlu

Mustafa Enöz

M. Akif Paksoy

 

Trabzon

Manisa

Kahramanmaraş

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay kanun teklifinin 8 nci maddesinin (4) ncü fıkrasında “kamu idareleri” ibaresinden sonra “ve bağlı tüzel kişilerin” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Nuri Yaman

Ufuk Uras

 

 

 

 

Şırnak

Muş

İstanbul

 

 

 

 

Akın Birdal

M. Nezir Karabaş

 

 

 

 

 

Diyarbakır

Bitlis

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 8 nci maddesine dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın beşinci fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

        M. Akif Hamzaçebi              Ferit Mevlüt Aslanoğlu                          Akif Ekici

                 Trabzon                                   Malatya                                       Gaziantep

"(5) Usulüne uygun biçimde görevlendirilmediği halde kendiliğinden veya verilen emir üzerine gelirleri tahakkuk ettiren, toplayan, harcayan ve bu işlemeleri onaylayanlar, malları muhafaza eden ve idare edenlerle her türlü mali iş ve işlemleri yürütenlerin işlemleri bir hesaba dahil edilmediği takdirde, sorumluluk bu kişiler hakkında da uygulanır Bu durum yöneticilerin yazılı emirleri üzerine meydana gelmiş ise sorumluluğa yöneticiler de ortak olur."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, hesap vermek ve hesap sormak bir erdemliliktir, insanın kendisinde olmalı. Namuslu, şerefli, onurlu insan hesap verir, namuslu, şerefli insan hesap sorar. Bu, hepimizde olması gereken, bir ülkede, bir kurumda, bir kişide olması gereken bir özelliktir arkadaşlar, mutlak hesabını vermeliyiz, hesabını da sormalıyız.

Değerli arkadaşlarım, size bir örnek vereceğim. Kamu malı hepimizin malı, tüyü bitmemiş yetimin hakkı var kamu malında.

Değerli arkadaşlarım, yüzde 49’u kamuya ait yerler var, yüzde 51’i bir şekilde kamunun değil ama, yüzde 49’u kamuya ait yerler var, ama o kurumu kamu yönetiyor, çünkü genel kurullarında yüzde 49 ne diyorsa, hem yöneticisini hem denetçisini kamu seçiyor. Altını çiziyorum. Yani böyle kurumlar var. Yani Özelleştirme İdaresi listeyi verirse, o liste, kamu adına siz onu atıyorsunuz. “Burası anonim şirket, burası şirkettir.” demeyin, onu siz atıyorsunuz, onu oraya kamu seçtiriyor, Özelleştirme seçtiriyor, bunun da hesabını vermek zorundasınız.

Değerli arkadaşlarım, bu şirketler denetim dışı kalıyor, sadece kamunun sermaye payını inceleyebiliyor bu kurumlarda. Dikkatinizi çekerim, sermaye kâr oranı doğru mu yanlış mı diye bir işleve bakabiliyor Sayıştay, başka bir şeyini denetleyemiyor.

Arkadaşlar, bu insanları siz atıyorsanız, bu şirketleri atadığınız insanlar yönetiyorsa -size kaç tane kurum ismi vereyim- kamunun malını, kamunun hakkını da denetlemek; iki, geri kalan yüzde 51, yüzde 1, yüzde yarım, on binde 1, yüz binde 1 hissesi olan insanların da hakkını korumak sizin göreviniz ama maalesef, bu kanunla bunu da yok ettiniz. Bir önceki maddelerde dediniz ki: “Yüzde 51…”

Değerli arkadaşlarım, burada tüyü bitmemiş yetimin hakkı var. Size birçok kurum ismi verebilirim. Siz atıyorsanız, bunlar bu şirketleri yönetiyorsa bunun hesabını vermek sizin göreviniz. Bırakın, denetlesinler ya! Niye engel oluyorsunuz? Niye denetlemekten kaçındırıyorsunuz ya? Niye denetletmiyorsunuz?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Belediyeler…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Hangi birini söyleyeyim.

Şu anda Özelleştirme İdaresinde olan, genel kurullarında Özelleştirme İdaresinin listeyi verip, el kaldırıp… Yüzde 49 el kaldırınca yönetimi onlar kazanıyor, denetimi onlar kazanıyor. Denetimini de atıyorsunuz. Denetimini de siz atıyorsunuz. “Yönetim kurulu bu.”, “Denetim kurulu bu.” diyorsunuz, atama yapıyorsunuz.

Arkadaşlar, bu insanların hesabını vermek zorundasınız. Bundan kaçmayın. Kaçıyorsunuz. Atıyorsanız, atadığınız insanın hesabını vermek zorundasınız ama vermiyorsunuz. Böyle bir şey olmaz arkadaşlar.

Burada “Belediye” diye laf edildi, belediyeye gelene kadar Özelleştirmenin “Özelleştireceğim.” diye yıllarca oyaladığı ve bir kısmını, 51’i düşürmek için halka açıyorum falanca şirketi diye yüzde 3’ünü, yüzde 5’ini halka açıp, o oranı yüzde 49’a düşürüp, yüzde 50’nin altına düşürüp ondan sonra da bunun hesabını vermiyorsunuz arkadaşlar.

Arkadaşlar, eğer hak varsa, hukuk varsa atadığınız, göreve getirdiğiniz insanların hesabını vermek sizin namus borcunuzdur. Lütfen, hesap vermekten kaçmayın. Siz sorumlusunuz. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı sizin elinizde ama siz hepten daraltıyorsunuz. Bırakın onu bir de performans denetiminden kaçırdınız. Bundan sonra Allah rast getire!

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM BAŞKANLIĞINA

Görüşülmekte olan Sayıştay kanun teklifinin 8 nci maddesinin (4) ncü fıkrasında “kamu idareleri” ibaresinden sonra “ve bağlı tüzel kişilerin” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon okuttuğum önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kamu idarelerine ait veya ortak oldukları tüzel kişiler de kapsama dahil edilmiştir.

BAŞKAN – Gerekçesini okuttuğum bu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddolunmuştur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 8'inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "Kamu idarelerinin" ibaresinden sonra gelmek üzere "gelir, gider ve mal" ibarelerinin ve "muhasebe yetkilileri" ibarelerinden sonra da "veya ilgililer" ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Süleyman Latif Yunusoğlu konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Yunusoğlu, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sayıştay Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri; Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkının kullanımına ve denetim görevini yerine getirmesine katkılar sunan çok önemli bir anayasal kuruluşumuzdur. Sayıştay, kamu kaynakları üzerindeki denetim yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına kullanmaktadır. Demokrasilerin olmazsa olmazı, hesap verebilirlik ve şeffaflıktır. Sayıştay, yapılan harcamaların kamu harcama ilkelerine uygun bir şekilde yapılıp yapılmadığını denetlediği için önemli bir kurumdur. Sayıştayın işlevi, tüyü bitmemiş yetimin hakkının yenilip yenilmediğini denetlemektir.

Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 8’inci maddesi kamu idarelerindeki muhasebe yetkilerini düzenlemektedir. Biz önergemizle, hem “kamu idarelerinin” ibaresinden sonra gelmek üzere “gelir, gider ve mal” ibarelerinin eklenmesi ve “muhasebe yetkilileri” ibaresinden sonra ise “veya ilgililer” ibaresinin eklenmesini öneriyoruz. Bu önergemizle maddeyi daha anlaşılabilir ve uygulanabilir hâle getiriyoruz.

Sayıştay denetimi, hükûmetleri denetlemenin de bir aracıdır. Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti başta dokunulmazlıkların kaldırılmaması olmak üzere, birçok istisna hükümle, yargıdan ve denetimden kaçma eğilimindedir. Denetleme yapmak, Hükûmetin hoşuna gitmeyen konularda denetim görevini yerine getirmek neredeyse imkânsız hâle gelmiştir.

Bunun bir örneği geçtiğimiz günlerde Trabzon’un Arsin ilçesinde yaşanmıştır. Arsin’de kanalizasyon ihalesinde usulsüzlük yapıldığı, Arsin Belediyesinin bazı işlem ve uygulamalarının yasalara uygun olmadığı iddiaları gündemi işgal etmiştir. Cumhuriyet savcılığının iddialar üzerine soruşturma açması üzerine, iddialar konusunda çok duyarlı olan kaymakam, henüz göreve başlayalı sekiz ay olmasına rağmen, özel idare müdürünü görevden almış, bu tasarruf özellikle AKP çevrelerinde büyük bir rahatsızlık yaratmış, görevden almanın ihalelerle ilgili olabileceği düşünülmüştür. Akabinde, kendisi Trabzon’dan uzaklaştırılarak Elâzığ’a vali yardımcılığına getirilmiştir. Söz konusu kanalizasyon ihalesi ile ilgili olarak Trabzon’daki siyasi partilerin il ve ilçe teşkilatları kamuoyu nezdinde, birtakım, duyurulan yolsuzluk iddialarını dile getirmelerine rağmen, maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi il yönetimi ve milletvekilleri, duymamayı ve görmemeyi tercih ettiler. AKP Arsin İlçe Başkanının sahibi olduğu firmaya en düşük teklifin neredeyse 2 katına verilmek istenen ihale, komisyon başkanı mühendisin korkusuz, vatansever tavrı ve Kaymakamın dik duruşu, dirayeti ile istedikleri gibi sonuçlanmadı. Epeyce sürüncemede kalan ihale, karara bağlandı ve en düşük teklif veren firmaya verildi. Konu ile ilgili olarak Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı, Arsin Belediye Başkanı ve Arsin AKP İlçe Başkanı hakkında soruşturma başlattı, soruşturma devam ediyor. Bizim endişemiz odur ki ilk Savcılar Kararnamesi’nde başsavcı da sürgün edilir.

Değerli milletvekilleri, Arsin ilçemizde yapılan bu ihalelerdeki yolsuzluk ve çok büyük rakamlarla ifade edilen vurgun herhâlde Hükûmeti, herhâlde milletin temsilcileri olan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini ve herhâlde denetim görevi yapmak olan Sayıştay ilgililerini de çok yakından ilgilendirmektedir. Köye Hizmet Getirme Birliği tarafından yapılan taşıma ihalesinde bu kanalizasyon ihalesinde kilometre başına 22 TL olarak ihale gerçekleşiyor. Kilometre başına 22 TL! Sayın Kaymakam, kendi ilçelerinde, daha evvella görev yaptığı yerlerde bu ihalelerin 3-4 TL’ye yapıldığını bildiği için derhâl bir soruşturma başlatıyor ve ihale iptal ediliyor. Yapılan ikinci ihalede firmaya kilometre başına 5 TL’ye ihale veriliyor. Düşünebiliyor musunuz, 5 TL nerede, 22 TL nerede!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Devamla) – Yolsuzluğun boyutu nereye kadar çıkıyor ve sonunda, Sayın Kaymakam, Arsin ilçesinde 2005 yılı ile 2009 yılı arasında yapılan bütün ihaleleri inceliyor, inceleme sonucunda suistimal rakamı ortaya çıkıyor, 1,5 milyon TL yani eski rakamla 1,5 trilyon! Arsin ilçesi ayağa kalkıyor, sürgün edilen kaymakamlarına sahip çıkıyor, muhtarlar deklarasyon yayınlıyor ama neticede, bu fakir fukaranın hakkını gözeten, hayvancılığın gelişmesine katkı sağlayan, mesleki gelişmeye önem veren, eğitim ve kültürel çalışmalarıyla öne çıkan Kaymakama Arsinliler sahip çıkmasına rağmen yine de tayini engelleyemiyorlar.

Bütün bu gelişmeler de bize gösteriyor ki yolsuzluk açısından diğer pek çok gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye de kötü bir karneye sahiptir. Siyasette ve bürokraside yolsuzluk sıkça görülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayınız efendim.

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Devamla) – Son cümlem.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli milletvekillerinin bu önergemizi dikkate alacaklarına ve Sayıştay görevlilerinin denetim yapma görevi olan ilgililerin de temiz toplum, temiz siyaset anlayışı içerisinde görevlerini yerine getireceklerine inanıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ediyoruz Sayın Yunusoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: 8’inci maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 9’uncu maddesinin üçüncü fıkrasının başında geçen “Hesabı” ibaresinin, “Haklı bir sebebe dayanmaksızın, hesabı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Emin Haluk Ayhan

 

Konya

Manisa

Denizli

 

M. Akif Paksoy

Mustafa Enöz

Mehmet Şandır

 

Kahramanmaraş

Manisa

Mersin

 

 

Behiç Çelik

 

 

 

Mersin

 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunun 9 ncu maddesinin (4) ncü fıkrasının sonuna “Göstermeyenler hakkında, Sayıştayın talebi üzerine kovuşturma açılır” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

 Ufuk Uras

M. Nezir Karabaş

 

Şırnak

İstanbul

Bitlis

 

Akın Birdal

Sırrı Sakık

 

 

Diyarbakır

Muş

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 9 ncu maddesinin madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         M.Akif Hamzaçebi              Ferit Mevlüt Aslanoğlu                     Gökhan Durgun

                 Trabzon                                   Malatya                                          Hatay

"Üst Yöneticiler, sorumlular ve muhasebe yetkilileri ile diğer ilgili görevlilerin sorumluluğu

Madde 9- (1) Sorumlular veya diğer ilgili görevliler, denetçilerin isteyecekleri bilgi, kayıt ve belgeleri vermeye, işlem, faaliyet ve malların fiili ve fiziki durumunu geciktirmeksizin göstermeye mecburdurlar.

(2) Sorumluların yanında bulunmayan belgeler ilgili kamu idarelerinden istenir. Sorumlular belgelerin asıllarını ve aslı gösterilemeyen belgelerin ikinci nüshalarını göstermek zorundadırlar.

(3) Yukarıdaki hükümlere uymayanlar ile 6 ncı maddenin birinci ve ikinci fıkralarının gereklerini haklı bir sebebe dayanmaksızın tam olarak ve zamanında yerine getirmeyen ilgili görevliler hakkında Sayıştay'ın istemi üzerine ceza ve disiplin kovuşturması yapılır.

(4) Hesabını kanun hükümlerine göre zamanında ve tam olarak vermeyen muhasebe yetkilileri ile Sayıştay denetimine giren kamu idareleri görevlilerinden, denetleme ve yargılama sırasında, istenilen her çeşit bilgi, belge ve defterleri vermeyen ve denetleme ve yargılamayı güçleştirenlerin aylıkları, Sayıştay'ın istemi üzerine ilgili kamu idarelerince, hesabını veya istenen bilgi, belge ve defterleri eksiksiz verinceye kadar yarım olarak ödenir. Yarım aylık kesildiği tarihten itibaren muhasebe yetkilileri en çok üç ay, diğer görevliler ise Sayıştay'ca belli edilen süre içinde yine hesabını veya istenilen bilgi, belge ve defterleri vermez veya denetleme ve yargılamayı güçleştiren sebepleri ortadan kaldırmazlarsa bu defa ilgili kamu idarelerince atanmalarındaki usule göre işten el çektirilerek haklarında gerekli kovuşturma yapılır.

(5) Sayıştay ilamlarının infazını izlemeyen ve gereklerini yerine getirmeyenler hakkında da dördüncü fıkradaki hükümler uygulanır.

(6) Emeklilik, Bakanlık emrine alınma ve benzeri sebeplerle hesabını devretmeden temelli veya geçici olarak görevden ayrılmış bulunan muhasebe yetkilileri hesaplarını verinceye kadar, aylık ve diğer hakedişlerinin ödenmesi geciktirilir.

(7) Başka göreve naklen atanan muhasebe yetkilileri de devrini vermedikçe yeni görevlerine başlayamazlar. İstifa suretiyle ayrılan muhasebe yetkililerinden devrini zamanında vermeyenler, Sayıştay denetimine tabi kamu idarelerinde bir göreve atanamazlar.

(8) İlgili kamu idareleri dört, beş, altı ve yedinci fıkralar hükümlerinin uygulanış ve sonucu hakkında Sayıştay'a bilgi vermeye zorunludurlar.

(9) Sayıştay'ın istemi üzerine dört, beş, altı ve yedinci fıkralar hükümlerini uygulamayanlar hakkında ilgili kamu idarelerince disiplin kovuşturması yapılır.

(10) Üst yöneticiler ve askeri amirler ile daire üstleri yönetimleri altındaki muhasebe yetkililerinin, hesaplarını kanunla belirtilen süreler içinde tam ve noksansız olarak hazırlayıp hazırlamadıklarını izlemek, inceleme görevi ile mahalline gelen Sayıştay denetçilerine gereken yardım ve kolaylığı sağlamak ve görevin gereklerine uygun ve düzenli bir şekilde yapılmasını sağlayacak tedbirleri almakla yükümlüdürler."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gökhan Durgun konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Durgun, buyurunuz efendim.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 9’uncu maddesinin değiştirilmesi üzerinde verilen değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle Sayın Başkan sizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu değişiklik önergesinin amacı, teklifin 9’uncu maddesindeki eksikliklerin, tutarsızlıkların, hukuki karmaşanın ortadan kaldırılmasıdır.

Sayıştay denetçileri, savcılar ile kıyaslandığında daha az soruşturma yetkisine sahip olmasına rağmen, tek dezavantajı denetledikleri kurumların hesaplarını iyi biliyor olmalarıdır. Açıkça görülmektedir ki yolsuzlukla mücadelede en iyi sonuç sayıştayların ve savcıların birlikte çalışmaları hâlinde elde edilebilir. Teknik bilgilerde uzmanlaşmış, savcıların geniş soruşturma yetkileriyle bağlantılı olarak çalışan sayıştaylar yolsuzlukla mücadelede kullanılabilecek en güçlü silahtır. Sayıştaylar, yolsuzluğun önlenmesi konusunda desteklenmeli ve aynı zamanda yolsuzluğun ortaya çıkartılmasında başarılı bir rol oynayabilmeleri için de güçlendirilmelidir.

Bürokratik yapımızdaki siyasallaşma, siyasal kayırmacılık, üst düzey yöneticilerin her iktidar değişikliğinde değiştirilmesi, kamu yönetimimizdeki örgütlenme yetersizlikleri, devletin siyasal yapısındaki bozukluklar için uygun bir ortam hazırlanmıştır. Toplumsal yapımızdaki aile, akraba, hemşehri ilişkilerinin bürokratik süreçlere taşınması, devlet yapımızın genelde otoriter ve merkeziyetçi olması, ülkenin yönetiminde yeterli ve yetenekli insanların yer almamış olması, hızlı nüfus artışı ve çarpık kentleşmenin getirdiği işsizlik ve yaşam şartlarının zorlaşması yolsuzluklara uygun zemin hazırlamaktadır.

AKP dönemine yolsuzluk iddiaları damgasını vurmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerini belirleyen Anayasa’nın 87’nci maddesinde yasama ve diğer görevlerinin yanı sıra Bakanlar Kurulunu, bakanları denetlemek, bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek de görevleri arasında sayılmaktadır.

AKP İktidarı döneminde sayıştaylar, müfettişler yıldırılmakta, iktidarın yanlışlıklarıyla ilgili düzenlenen raporlarda yer alan önerilerin yerine getirilmesiyle değil, bu konudaki denetim elemanlarıyla uğraşılmaya devam edilmektedir.

AKP’nin iktidar dönemi hem merkezî idarede hem de mahallî idarede yolsuzluk iddialarının arttığı, bu iddiaların parti yönetimine taşındığı… AKP İktidarı döneminde bakan ve başbakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları, parti yöneticileri, bürokratlar, yandaş partili iş adamlarıyla birlikte her geçen gün yeni bir yolsuzluk iddiası içinde yer almışlardır. Özelleştirme adına atılan adımların gerisinde daha önce özel ilişkilerle oluşturulmuş bir altyapı olduğu görülmektedir.

AKP İktidarında Oferler, Ögerler, Ali Dibolar, Deniz Feneri, Başbakan ve bakanların çocuklarının gemileri, yaptıkları işler, ATV ve Sabah gazetesinin satışından sağlanan krediler, sahte faturadan ve hayalî ihracattan aklanmalar hiçbir zaman unutulmayacaktır ve bunların hesabı da günü geldiğinde sorulacaktır.

Eğer bu ülkenin Başbakanı 9 milyar lira ile geçinemediğini söylüyorsa, eğer bu ülkede naylon fatura düzenlemekten sanık birisi Maliye Bakanı oluyorsa ve bu Bakanın oğlu hiç çalışmadan, yorulmadan, oturduğu yerde, bir kalemde mısır ithalatındaki gümrük vergisini yüzde 45’ten yüzde 20’ye indirerek 366 milyon lira kazanıyorsa, yine bu Maliye Bakanının oğlu pastörize yumurta işine girerek 2,5 milyon liralık teşvik belgesi alıyor ve daha işe başlamadan pastörize yumurtada KDV oranları yüzde 18’den 8’e iniyorsa, eğer ortaklarından biri AKP’nin Bakırköy eski İlçe Başkanlığını yapmış olan ve sözleşme tarihinden sadece bir hafta önce kurulmuş olan bir şirkete İzmir Limanı on beş yıllığına 2 milyar 100 milyon liraya ihalesiz olarak sözleşmeyle veriliyorsa, gerçek değeri 51 milyon dolar olan SEKA Kâğıt Fabrikası 1,1 milyon dolara AKP yandaşı Albayraklar AŞ’ye satılıyorsa ve daha sonra mahkeme kararıyla iptal edildikten sonra bunun 10 milyon dolarlık varlık kaybı olduğu tespit ediliyorsa, bir eski bakan Türkiye Jokey Kulübü hakkında önce inceleme ve soruşturma açtırdıktan sonra Türkiye Jokey Kulübü bu bakanın avukat oğlunu aylık 7,5 milyar liraya danışman olarak tutuyorsa, Millî Eğitim Bakanlığı 7 Haziran 2004 tarihinde 135 ilköğretim okulu inşaatı için 62 ihale açıyor ve bu ihalede yapılan yolsuzluklar nedeniyle Kamu İhale Kurumu Başbakanlığa resmen başvurarak dönemin Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında soruşturma açılmasını istemesine rağmen soruşturma açılmıyor, yolsuzluk yapanlar özenilerek korunuyorsa, bakan olmadan önce genel müdürü olduğu bir Alman şirketine bakan olduktan sonra Türkiye Denizcilik İşletmesine ait bir gemiyi ihalesiz olarak kiralayan ve daha sonra bu bakanın oğlu bu Alman şirketinden 200 bin avroya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

…gemi satın alıyorsa bu ülkede isterseniz Sayıştay Kanunu’nu değiştirin isterseniz Ceza Kanunu’nu değiştirin hiçbir sonuç elde etmek mümkün değildir.

Sizlere saygı ve sevgi sunuyorum. Önergemize destek bekliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Durgun.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunun 9 ncu maddesinin (4) ncü fıkrasının sonuna “Göstermeyenler hakkında, Sayıştayın talebi üzerine kovuşturma açılır” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Sakık, buyurunuz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında biraz önce içeri girdim bütün gruplar cumhuriyetle ilgili düşüncelerini ifade ettiler, bizim de cumhuriyetle ilgili söyleyecek birkaç sözümüz var ama tabii bir dakikalık süreye sığmaz söyleyeceklerimiz. Onun için, biz, yarın, iki gün sonra cumhuriyetin 87’nci yılını birlikte kutlayacağız. Bu Cumhuriyet hepimizin ortak cumhuriyeti ama cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle bugünkü yönetim arasında ciddi bir çelişki var. Çünkü 1921’lerde cumhuriyet kurulurken cumhuriyet herkesin ortak cumhuriyetiydi yani bütün kimliklerin, renklerin o 1921 Anayasası’nda kendisini özgürce ifade ettiği bir süreci yaşıyorduk ama ne yazık ki 1924’ten bugüne kadar cumhuriyet teklik üzerine şekillendi, bütün kimlikler, Türk kimliğine kilitlendi ve bugüne kadar kavganın devamı da odur.

Şimdi, sorunlarımızı çözemedik, cumhuriyetin, 1924’ten bugüne kadar temel sorunlarımızı yani derin dondurucuya alıp koyduk, zaman zaman siyaset dünyası Kürt sorunundan nemalanmak için derin dondurucudan Kürt sorununu masaya çıkardı ama sorunu çözmedi. Yine, türban sorunu da aynı şekilde. Onun için bu cumhuriyet, önümüzdeki yıllar -yani 2011 yılı seçim yılıdır, yeni bir yıldır, yeni bir süreçtir- bu derin dondurucudan bu sorunları çıkararak sorunları artık çözme dönemi, çözüm dönemi, hep birlikte demokratik bir cumhuriyet yaratmalıyız. Bu demokratik cumhuriyet bütün renklere, bütün kimliklere eşit şartlarda olmalıdır. Başta Anayasa bu şekilde şekillenmelidir. Yani 2011 yılı yeni bir seçim yılıdır. Onun için, kurucu meclis ruhuyla hareket edecek bir mecliste Meclisin adil olabilmesi için ilk önce 12 Eylülün getirdiği bu antidemokratik Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu, yüzde 10’luk baraj bu Meclis tarafından derhâl ele alınmalıdır; halkın iradesi 2011 yılında bu Meclise özgürce yansımalı ve bu Meclis 2011 yılında kurucu meclis ruhuyla hareket etmelidir ve sorunlarımızı çözebilmelidir. Ama ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi bir taraftan 12 Eylül generallerinden hesap soracağını söyleyenler, bir taraftan da 12 Eylülün yasalarına ve Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu’na -yüzde 10’luk baraja- sığınarak yeniden 12 Eylülün ruhuyla iktidar yaratmaya çalışıyor. İşte, bu ülkeye yapılabilecek en büyük haksızlık budur. Eğer gerçekten halkın iradesiyle oluşacak bir demokratik cumhuriyette, demokratik bir parlamentoda sorunların çözüleceğine inanıyorsak… Biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak bu inancımızı yitirmedik ve buna uygun adımların atılması gerektiğini hep söylüyoruz ama ne yazık ki bu sorunlar bir türlü çözülmüyor.

Mustafa Kemal “Cumhuriyet, kimsesizlerin cumhuriyetidir.” diyor. Ama bu söz sadece sözde kalmamalıdır, kimsesizler, evet, Anayasa’da yerini bulabilmelidir. Yani bugüne kadar haksızlık ettiğimiz bütün kimliklere bir özür borcumuz vardır. Çünkü bu, cumhuriyetin göreviydi. Yani eğer türban sorununu çözememişse, türban konusunda hassas olan kesimlere bir özür borcu vardır; Kürt sorununu çözememişse Kürtlere karşı bu cumhuriyetin bir özür borcu vardır. Yani bu borç hepimizin boynunun borcudur ve ilk önce bu ülkeyi yönetenlerin, siyasi aktörlerin borcudur.

O vesileyle, bu cumhuriyetin demokratikleşmesi için Parlamentoya önemli görevler düşüyor. Hepimizin ortak vatanı eğer Türkiye Cumhuriyeti ise… Çünkü kuruluş gününde herkes ortak vatan için birlikte mevzilere, siperlere yattı ve bedel ödeyerek geldiyse bugün bu hakkın verilmesi de bir lütuf değildir. Onun için, kendimize göre bir demokratlık değil, kendimize göre bir demokrasi değil, herkesin eşit şartlarda yaşadığı bir ortak cumhuriyeti oluşturmamız gerektiğine inanıyor, bu duygularla hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 9’uncu maddesinin üçüncü fıkrasının başında geçen “Hesabı” ibaresinin, “Haklı bir sebebe dayanmaksızın, hesabı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Teklif’in 9’uncu maddesi hakkında vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinize bu vesileyle saygılar sunuyorum.

Sayıştay, devletimizin en önemli organlarından biridir. Anayasa’nın 160’ıncı maddesine göre Sayıştayın, merkezî yönetimin, sosyal güvenlik kurumlarının, yerel yönetimlerin gelir ve gider ve mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleme yetkisi mevcuttur.

Yine Sayıştay, sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamaktadır. İnceleme ve denetleme görevini de yerine getirmektedir.

Sayıştay, tüm bu görevlerini yerine getirirken acaba denetlenen kurum ve kuruluşlarda etkinlik, verimlilik sağlanabiliyor mu? Acaba Sayıştayın bütün kurum ve kuruluşlardaki denetim oranı nedir?

Bildiğimiz kadarıyla, gerek merkezî idare ve gerekse mahallî idarelerde denetim oranının oldukça düşük olduğu yönündedir. Denetlenemeyen kurum ve kuruluşların fazlalığı âdeta yolsuzluğa davetiye çıkarmaktadır. Bu bağlamda Sayıştayın etkin denetim yapabilmesi hâlinde kamu vicdanında rahatlama sağlanabileceğine de işaret etmek istiyorum.

Sayıştay dairelerinin ve denetçilerinin kariyer ve liyakatinin arttırılması diğer önemli bir husustur. Sayıştayın partizanlaştırılması, militanlaştırılması milletimizin hayrına değildir. Üç yıl önce Sayıştay üyeliği seçimini hatırlıyoruz; Sayıştay Genel Kurulunun seçtiği üye adayları için Türkiye Büyük Millet Meclisinde engelleme yapılmıştır ve Meclis, Komisyon görev ifa etmemiştir. Neticede, AKP kendisine uygun bir seçim yöntemini kanun çıkararak tamamlamıştır. Keza, 427 sıra sayılı Kanun Teklifi -sonradan 5924 sayılı Kanun hâline dönüştü- geldikten sonra anladık ki yine 57 Sayıştay denetçi yardımcısı sınavı iktidarın yüzüne, gözüne bulaşmış. Buna benzer onlarca örnek gösterebiliriz. Biz “Sayıştayın partizanlaşması” derken kastımız da budur. Yandaş denetim mekanizmasını kurduktan sonra artık denetim denetim olmaktan çıkar, hükûmetin muhaliflerini yok etmek için fırsat kollayan uygulamalarla bir ucubeye dönüşür.

Değerli arkadaşlar, Sayıştayın denetimi temelde mali niteliklidir, mevzuata uygunluk takip edilir ancak Türk denetim sistemine son yıllarda giren performans denetimi de önemli denetim alanını teşkil eder. Harcamalarda göze çarpan usulsüzlük ve yolsuzluklar hakkında hesap yargılaması da ciddi bir denetim yoludur. Ne var ki, AKP Grubunun önergesiyle performans denetiminin sulandırılarak etkisizleştirilmesi Sayıştayın var oluşunu dahi tartışılacak duruma getirmiştir. Sayıştay denetimini önemsememiz, güçlendirmemiz, tüm iş ve işlevlere teşmil etmemiz kaçınılmazdır. Fakat iktidarın silahı hâline gelmiş bir Sayıştay, tabii ki asla kabul edilemez.

Değerli arkadaşlar, 1050 sayılı Kanun Türkiye’de yaklaşık seksen yıl uygulandı ve 1/1/2006 yılından itibaren 5018 sayılı Yasa yürürlüğe sokuldu. Gerçi, millî ihtiyaçlara uygun olduğu düşünülen bu Kanun belli odakların da müdahalesine maruz kalarak çıkartıldı. Ama bu Yasa yürürlüğe girdikten hemen sonra yapılması gereken en önemli şey, 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nu tamamen değiştirmekti, şimdi yapılandı. Aradan neredeyse beş yıl geçiyor ve şimdi, biz, 510 sıra sayılı Teklif’i görüşüyoruz. Burada sormak lazım “Beş yıldır neredeydiniz?” diye.

Değerli milletvekilleri, bir Sayıştay üyesi Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildi. Bu süreci burada hep birlikte yaşadık ve bu Sayıştay üyesinin Anayasa Mahkemesi üyesi olmasındaki keyfî tutum ve davranışları da bu vesileyle dikkatlerinize sunuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İktidar, devlete hükûmet etmekle devleti işgal etmeyi birbirine karıştırmaktadır ve bu menfur teşebbüsler Türk demokrasisine öldürücü darbeler anlamına gelmektedir.

Tekrar Sayıştaya dönersek: Sayıştay, kendi denetimine tabi kurum ve kuruluşları dahi bütünüyle denetleyemezken -KÖYDES, BELDES, hizmet birlikleri denetim dışındadır- bu arada belediye şirketlerini kim denetliyor? Bu da tabii ki, burada ifade etmek lazım, doğal olarak denetlenemiyor.

Bu sona yaklaşmışken ben 9’uncu maddeyle ilgili önergemizin kabulünü yüce heyetinizden talep ediyor, hepinize tekrar saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.

Sayın Durgun, Sayın Hamzaçebi, Sayın Bingöl, Sayın Akıncı, Sayın Keleş, Sayın Kaptan, Sayın Aslanoğlu, Sayın Köse, Sayın Özdemir, Sayın Güvel, Sayın Güner, Sayın Koçal, Sayın Barış, Sayın Günday, Sayın Gök, Sayın Paçarız, Sayın Sönmez, Sayın Tamaylıgil, Sayın Baytok, Sayın Mengü.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

                                                            Kapanma Saati: 15.55

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.12

BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama işlemi için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)

BAŞKAN – Konya Milletvekili Sayın Kalaycı ve arkadaşlarının verdiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Hükûmet ve Komisyon yerindedir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9’uncu madde kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 10’uncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde geçen “mensupları” ibaresinin “personeli” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Emin Haluk Ayhan

 

Konya

Manisa

Denizli

 

M. Akif Paksoy

Mustafa Enöz

Mehmet Şandır

 

Kahramanmaraş

Manisa

Mersin

 

 

Necati Özensoy

 

 

 

Bursa

 

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Birlikte işleme alacağım ama istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 10 uncu maddesinin birinci fıkrası (b) bendindeki “Başsavcı ve savcılar” ibaresinin “Sayıştay Başsavcı ve savcıları” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                     M. Akif Hamzaçebi                                            Şevket Köse

                              Trabzon                                                       Adıyaman

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanununun 10 uncu maddesinin (1) inci fıkrasının (b) bendinde yer alan ibarenin “Sayıştay Başsavcı ve Savcıları” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Ufuk Uras

Nuri Yaman

 

Şırnak

İstanbul

Muş

 

M. Nezir Karabaş

Akın Birdal

 

 

Bitlis

Diyarbakır

 

BAŞKAN – Aynı mahiyette olan son okuttuğum iki önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Köse, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz yasa tasarısının 10’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, emperyalizmin zulmüne karşı baş kaldırmanın, ülkemizde yaşayan herkesin güvencesi olan ve bilhassa kimsesizlerin kimsesi olan cumhuriyetimizin, cumhuriyetin bayramını en içten duygularımla kutluyor ve cumhuriyeti kuranların mücadelesi önünde saygıyla eğiliyorum.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi Sayıştay, Anayasa’da 160’ıncı maddede düzenlenmiş ve yüksek mahkemelerin içinde sayılmıştır. Oysa Sayıştayın nitelikleri itibarıyla bir mahkeme görevi görmediği genel olarak kabul edilmektedir.

Anayasa’da Sayıştayın görevleri şöyle sıralanmıştır:

1) Merkezî yönetim bütçesi kapsamında kamu idareleriyle sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleriyle mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek.

2) Sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak.

3) Kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir Danıştay.

Sayın milletvekilleri, 10’uncu madde için verdiğimiz değişiklik önergesine dikkat edecek olursak, yasa teklifi yasalaştıktan sonra baş ağrıtabilecek noktaları düzeltmeyi amaçladık. Mevcut düzenlemede 10’uncu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (3) numaralı sırasında “Sayıştay denetçileri” ibaresi geçmektedir. Anayasa’ya göre Sayıştay, bir anlamda denetim ve hesap yargılaması görevini yapmaktadır, üstelik bu görevi Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapmaktadır. Teklifte hesap yargılamasının yargılama daireleri üyelerince yapılacağı belirtilmiştir. Söz konusu yargılamanın raportörlük hizmetleri ise raportörlerce yürütülmektedir. Bu itibarla mevcut düzenlemedeki “Sayıştay denetçileri” ibaresinin değiştirilerek “Sayıştay denetçi ve raportörleri” biçimine getirilmesi uygun olacaktır.

Değerli milletvekilleri, benzer bir duruma, yine 10’uncu maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde de rastlamaktayız. Bu maddedeki “Başsavcılar ve savcılar” ibaresi “Sayıştay başsavcı ve savcıları” olmalıdır. Böylece adli ve idari yargı kurumlarının başsavcı ve savcıları ile olan ayrıma nokta konulmuş olacaktır.

Değerli arkadaşlar, AKP İktidarı yaptığı son değişiklikle Sayıştayın başına çuval geçirmiştir. Sayıştay, Meclis adına denetim yaptığına göre aslında Meclisin başına çuval geçirmiştir. Bu üzüntü verici bir durumdur. Böylelikle yolsuzlukların ve israfın önü açılacaktır. Açıkçası, hırsızlara ve yağmacılara gün doğacaktır.

Sayın milletvekilleri, denetimin etkili yapılabilmesi için denetim sonuçlarının çok iyi irdelenmesi gerekir diye düşünüyorum ve yazılan bu rapor sonuçlarına göre yaptırım uygulamak da gereklidir. Yıllarca Tekeli denetlediniz, raporlar yazdınız, rapor sonuçlarına göre ne önlem alındı? Hiçbir önlem alınmadı. Yıllarca sorumlularına hesap sormadınız. Bunun sonucunda Tekeli yok pahasına peşkeş çektiniz ve Tekel fabrikalarını elden çıkarttınız ve tütün üreticisini perişan ettiniz.

Sayın milletvekilleri, tüm bunlardan dolayı Adıyaman’da ve yirminin üzerinde ilde tütün üreticileri yoksullaştı. Tütün üreticileri mecburi ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak bir duruma getirildi. “Bu konuda Meclis araştırması açılsın.” dedik, dinlemediniz. Alternatif ürün projesi yerleşene kadar tütünü destekleyin diye yasa teklifi verdik, kulaklarınızı tıkadınız. Şimdi ise tütün üreticisi ne hâle geldi görmüyor musunuz? Eğer Sayıştay raporlarını dikkatle incelemiş olsaydınız belki de sonuç çok farklı olacaktı. Yine bu raporlara göre sorumlular cezalandırılsaydı Tekel şimdi çok iyi bir durumda olurdu. Neticede Tekel çalışanı mutlu, tütün üreticisi ise daha rahat bir yaşam sürecekti.

Değerli arkadaşlar, Hükûmet Tekel ve tütün konusunda sınıfta kaldı, iyi niyetli davranmadı. Bütün Türkiye bu olaya şahit oldu. Tütün sorunu konusunda Hükûmete defalarca kez seslendim, bir kez daha sesleniyorum: Hükûmet eğer samimi ise tütünle ilgili hazırladığımız son yasa teklifine destek versin ve bu sorun bir saatte çözülsün, yeter ki tütün üreticilerimiz mağdur edilmesin.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle, verdiğimiz önergenin kabul edilmesini diliyor, hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.

Diğer önerge üzerinde Sayın Kaplan, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, seksen yedi yıl önce cumhuriyetimizin ilanı demek, padişahlığa son verip tebaa olmaktan yurttaşlığa geçiş ve aradan  seksen yedi yıl geçti. İlk Meclis kuruldu, sonra cumhuriyet ilan edildi ve yüce Meclisin çatısı altında Türkiye'nin bütün renkleri, farklılıkları, çoğulcu yapısıyla, Meclisimizin ilk tutanaklarına baktığımız zaman, kürdistan mebuslarından Lazistan mebuslarına kadar, “Türkiye halkı” kavramından en önemli, 1921 Anayasası’nın “eşit yurttaşlık” kavramında, etnisiteye vurgu yapmayan anlayışı cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi ve tüm yurttaşlarımızı eşit ve özgür yurttaş yapma mücadelesinin bugünlere evrilerek gelmesidir.

Seksen yedi yılda cumhuriyet demokratikleşebildi mi? Bugünkü Sayıştay Kanunu’na baktığımız zaman, gizli yönetmelikle -bunu istedim, hâlâ verilmedi, ulaşamıyorum bir Meclis üyesi olarak- yine de askerî harcamaların ileriki maddelerde yine bir yönetmelikle denetleneceği fikri dikkate alındığı zaman, Meclisin denetleyemediği harcamalar eğer bütçenin en büyük kalemini oluşturuyorsa Sayıştay da asli görevini yapmıyor demektir. Ve bugün hâlâ seksen yedi yıl sonra geldiğimiz noktada bakıyoruz, darbe anayasasından kurtulabildik mi cumhuriyetin seksen yedi yılında? Hayır, Kenan Evren’in ruhu, 82 Anayasası yamalı bir şekilde olduğu gibi duruyor. Peki, temsilin önündeki engeli kaldırdık mı? Yüzde 10 barajı olduğu gibi duruyor. Bütçe görüşmelerine başladık, seçim yılına girdik, üç siyasi parti, AK PARTİ, CHP, MHP’ye hazine yardımı yapılacak seçimlerde ama grubu olan partimize bir kuruş hazine yardımı yapılmıyor. 12 Eylül Kenan Evren yasalarında dahi grubu olan partilere hazine yardımı yapılıyordu ama bu ayıp hâlâ devam ediyor. Eşit yurttaşlık sağlanıyor mu? Sağlanamadı. Başörtülü üniversitede özgür mü? Değil. Kürtçe ana dilinde eğitim-öğretim özgür mü? Değil. Düşünce, örgütlenme özgürlüğü özgür mü? Değil, yasaklar, Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza kanunlarıyla baskı altına alınmış.

Peki, cumhuriyetin seksen yedi yılında en önemli kotalardan birisi, kadın temsiliyetinde seçme seçilme hakkını veren bu cumhuriyet, seksen yedi yıl sonra eğer Irak’tan, Afrika ülkelerinden -kadın kotası olarak- Mecliste daha geriyse bu cumhuriyet ilerlemiş midir? İlerlememiştir. Bu cumhuriyetin bu Mecliste seksen yedi yılda bir kadın kotası dahi yoktur. Mecliste, yine, azınlıklarımızın temsili konusunda, renklerimizin temsili konusunda bir kota yoktur. Bugün bütün bunları gördüğümüz zaman, bütün bu çerçevede baktığımız zaman sanki cumhuriyetten geriye dönüşle ilgili -seksen yedi yıl içinde- bir süreç yaşanıyor, sanki padişahlığa bir özlem, sanki otoriter bir yapı, başkanlık sistemine bir özlem, sanki çoğulcu yapıyı yadsıyan bir yaklaşım, sanki hukuk devletini yadsıyan bir yaklaşım önümüzde; maalesef geleceğimize umutla bakmamızı engelliyor.

Değerli milletvekilleri, cumhuriyetin seksen yedi yılı içinde hâlâ yirmi yedi yıldır çatışma sürecini Türkiye yaşıyorsa, 31 Ekimde çatışmasızlık sürecinin risk altında olduğu biliniyorsa, hâlâ Kürt siyasetçiler kelepçeli, belediye başkanları ve Kürt sorunu mahkemelerde yargılanıyorsa cumhuriyette bir arpa boyu adım atmamışız demektir, önümüzde çok ciddi sorunlar var demektir. Bunları bilerek, cumhuriyete elbette sahip çıkalım ama demokratikleşmesini de sağlamak bizim temel görevimiz olmalıdır diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, cumhuriyetin 87’nci yılında Cumhurbaşkanlığı resepsiyonu var, tek resepsiyona dönecek, bunu hâlâ tartışıyoruz arkadaşlar. Ülkemizin renkleri bir araya gelemeyecek kadar birbirimizi anlayamıyoruz, Türk Kürt’ü anlayamıyor, Kürt Türk’ü anlayamıyor; başörtülü birisi başörtüsüz birini anlayamıyor; Alevi Sünni’yi anlayamıyor, Sünni Alevi’yi anlayamıyor. Böylesi bir toplumun yaratılmasında siyaset kurumunun, Meclisimizin hiç mi günahı yok, hiç mi vebali yok? Hiç mi vicdanımız bu konuda sızlamıyor? Ne zaman, özgür bireyi, örgütlü toplumu, çoğulcu demokrasiyi, katılımcı demokrasiyi, demokratikleşmiş bir cumhuriyeti, insan haklarını, insanı onurlarıyla yaşatacağız? Benim bütün temennim bu.

“Cumhuriyetin 87’nci yılı barışa vesile olsun, kardeşliğe vesile olsun, eşitliğe, hukuka vesile olsun.” diyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 10’uncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde geçen “mensupları” ibaresinin “personeli” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Necati Özensoy (Bursa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 87’nci yılında Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş felsefesiyle birlikte, Büyük Atatürk’ün dediği gibi ilelebet payidar kalacaktır. Bu inançla bugün buradayız.

Yine, Orhaneli’nde maalesef elim bir maden kazası oldu, 2 vatandaşımız vefat etti, onlara Allah’tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Bugün Sayıştay kanununu görüşüyoruz. Sayıştay kanununda biz beklerdik ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim yetkisi biraz daha etkin hâle getirilsin ama burada verilen önergeden sonra “performans” kelimesinin içi boşaltılınca, tanımı boşaltılınca maalesef Meclisin denetim yetkisi elinden alınmaya çalışılıyor bugün.

Bakın, bunların ışığında, yine bu özelleştirmeler kapsamında yapılan hukuksuzluklar devam ediyor. Türk Telekom özelleştirildi. Kamuoyunda çok tartışıldı. Beş yıllık kârıyla, beş yıl vadeyle verildi ama Türk Telekom’u alanların hâlâ gözleri doymadı. Bakın, bu günlerde çıkan ilanlarla Bilecik, Bursa, Düzce, Isparta, Kütahya, Manisa, Mersin, Şanlıurfa ve Trabzon’da 11 adet gayrimenkulü satışa çıkardılar. Bunun hukuksuzluk boyutu şurada, bu özelleştirmede, sözleşmenin 38’inci maddesinde şu ifadeler yer alıyor: Sözleşmenin sona ermesi veya yenilenmesi hâlinde Türk Telekom, sistemin işleyişini etkileyen tüm teçhizatı bütün fonksiyonlarıyla çalışır vaziyette ve teçhizatın kurulu bulunduğu taşınmazların kuruma bedelsiz olarak devrini ifade ediyor bu madde. Oger şerh koydu ancak Danıştay iptal etti. Bugün yapılan bu satışlar hukuksuzdur. Bunun önüne geçilmesi, bir an önce tedbir alınması gerekiyor.

Bakın, bu tür satışlarla ortaya çıkan, yine rantları, sadece Bursa’daki rantları -daha önceki önergemde de ifade ettim- bugün, vicdanlara sığmayan bir satışla ortaya çıkan durumu sizlerle paylaşmak istiyorum: BOTAŞ’a ait 142 dönümlük arazi Bursa’da imarsız bir şekilde satışa sunuldu. Daha sonra, hemen satışın akabinde, bir ay sonra bir imar çıktı Belediyeden, tam 169 bin metrekare alışveriş yeri inşaatı ve tam 1.200 adet daire. Bakın, bununla ilgili de, “Bursa’da 169 bin metrekare alan üzerinde inşa edilen Türkiye’nin üçüncü büyük alışveriş merkezi kapılarını 5 Eylülde açıyor”, “resmî açılışı Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından 8 Eylülde yapılacak” diye, “Korupark Konut ve Alışveriş Merkezi Projesi tamamen bittiğinde 400 milyon dolara mal olacak” şeklinde ifadeler var. Bu ifadeleri bu firmanın Yönetim Kurulu Başkanı bizzat söylüyor. Tabii, bu açılışa Sayın Başbakan katılmadı. Katılmayışının gerekçesini biz biliyoruz. Daha fazla bu konu üzerinde spekülasyon yapılmasın, yapılan yolsuzluk daha fazla ayyuka çıkmasın diye Sayın Başbakan katılmadı. Oysa, Sayın Başbakanın Bursa’da katıldığı açılışları biliyoruz. Çok küçük özel bir şirket bir yatırım yaptığı zaman bile Sayın Başbakan gelip buralarda açılışlara katılıp boy gösteriyor ama bakın, kendi ifadeleriyle, 400 milyon dolarlık yaptıkları yatırım ki bu firmanın bilançolarına bakın -alışveriş merkezinin 150 milyon dolar olduğu ifade ediliyor- bilançolarında kaça olduğunu bizzat görün. Ancak şunu da ifade edeyim: Bu firma bugünlerde gazetelere ilan veriyor “2,65 milyarlık portföyümüzü halka açıyoruz.” diye. Bu 2,65 milyarlık portföyün içerisinde bu alışveriş merkezi ne kadar yer tutuyor? Lütfen, o bilançolara bakın ve hatta iktidar partisi Bursa milletvekillerine, bu firmanın yaptığı yatırımın bedelinin ne olduğunu ve arsanın nasıl peşkeş çekildiğini sorun ve vicdanlarınıza da ondan sonra sorun, bir değerlendirin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Bakın, bu 142 dönümlük arazi yine rekabetsiz bir şekilde ihaleye açıldıktan sonra kaça satıldı biliyor musunuz? Yalnızca 17 trilyona yani 12 milyon dolara satıldı. Dünyanın neresinde -bu rakamlara göre bile baksanız- yüzde 3’lük bir arsa payı vardır? Bu satışı, sayın iktidar partisi milletvekilleri ve Sayın Başbakan vicdanen neresine sığdırmıştır? Ama belki bir tesellisi, bu yatırımı yapan -yüzde 3 gibi- sadece maliyetin arazi payını alan bu firmanın sahiplerinin Başbakanın ve bir kısım bakanların da kırk yıllık arkadaşı olduğudur herhâlde. Ama yeri geldiğinde bunların hepsinin hesabı sorulacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özensoy.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 11’inci maddesinin madde başlığının “Sayıştayın Organları” şeklinde değiştirilmesini ve birinci fıkrasının başlık cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

M. Akif Paksoy

 

Konya

Manisa

Kahramanmaraş

 

Mustafa Enöz

Yılmaz Tankut

Mehmet Şandır

 

Manisa

Adana

Mersin

 

 

Emin Haluk Ayhan

 

 

 

Denizli

 

“(1) Sayıştayın organları şunlardır:”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 11 inci maddesinin madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        M. Akif Hamzaçebi                                                                         Zekeriya Akıncı

                 Trabzon                                                                                         Ankara

Sayıştayın yargı ve karar organları

Madde 11- (1) Sayıştayın kuruluşuna dâhil yargı ve karar organları şunlardır:

a) Daireler,

b) Genel Kurul,

c) Temyiz Kurulu,

ç) Daireler Kurulu,

d) Başkanlar Kurulu,

e) Yüksek Disiplin Kurulu,

f) Meslek Mensupları Yükseltme ve Disiplin Kurulu,

Hazine temsilcisi sıfatıyla Başsavcılık bu kuruluşa dahildir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe mi?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Akıncı...

BAŞKAN – Sayın Akıncı, buyurunuz.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11’inci madde üzerindeki önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken de tam bir siyasal bilinç temelinde oluşmuş, üniter devlet yapısı üzerinde şekillenmiş, süreç içerisinde laik, demokratik kimliğini pekiştirmiş, seksen yedi yıl boyunca hiç kuşkusuz her aşamada farklı çevrelerin saldırısına maruz kalmış ve bütün bu saldırıları atlatabilme basiretini gösterebilmiş, bugün de AKP’nin hoyrat ellerinde yıpratılmak istenen cumhuriyetimizin 87’nci yılının sizlere ve ulusumuza kutlu olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayıştayın yargı ve karar organlarının düzenlendiği teklifin 11’inci maddesinin (a) bendinde “Başkanlık” denilmiş ve 20’nci maddesinde de Başkanlık düzenlenmiştir.

Başkanlık, Sayıştayda bir karar organı değil, idari bir makamdır. Arkadaşlarım, sizler de biliyorsunuz, başkanlık, yargı yetkisine sahip olmayan Anglosakson ülkelerinde “ofis tipi” diye tanımlanan sayıştaylarda karar organı olarak yer almaktadır. Kıta Avrupası modelinin “yargı tipi” sayıştaylarında ise başkanlık idari bir makamdır. Yargı tipi sayıştaylarda karar organları kurullardır.

İdari bir makam olan Başkanlığın, Sayıştayın yargı ve karar organlarının sıralandığı teklifin 11’inci maddesi ile 20’nci maddesinden çıkarılmasının ve –Danıştay ve Yargıtayda örneği bulunduğu üzere- bir karar organı olarak “Başkanlık Kurulu”nun ihdas edilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.

Benzer şekilde, teklifin 11’inci maddesinin (e) ve (g) bendinde yeni düzenlemeler öngörülmekte, yine maddenin (h) bendinde yer alan “Başsavcılık” adli ve idari yargıdaki başsavcılıklardan farklı olarak, Sayıştayın yargı ve karar organlarında hazinenin çıkarlarını korumak amacıyla ve hazinenin temsilcisi sıfatıyla bulunmaktadır.

Dolayısıyla yanlış anlaşılmalara yol açmamak için, 832 sayılı Kanun’da olduğu üzere, maddenin “Hazine temsilcisi sıfatıyla Başsavcılık bu kuruluşa dâhildir.” biçiminde düzenlenmesi gerekmektedir.

Ayrıca, sevgili arkadaşlarım, bir konuyu daha dikkatinize sunmak isterim. Kamu mali yönetiminin anayasası kabul edilen ve 2003 yılında çıkarılan 5018 sayılı Kanun’da sıkça kullanılan ve günümüz kamu yönetiminde revaçta olan saydamlık, hesap verilebilirlik ve katılımcılık ilkelerine bu teklifte de sıkça yer verilmiştir ancak bu ilkelerin amaçlananlar doğrultusunda bir altyapısı oluşturulmamıştır. 5018 sayılı Kanun’daki düzenlemeler, bu kanun teklifinde sadece tekrar edilerek geçilmiştir.

Yine teklifin bir başka gerekçesinde, Sayıştayın asli görevlerinden olan adına denetim yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisine rapor verme görevinin yasal dayanağının düzenlendiği belirtilmektedir. Oysa yürürlükte bulunan 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nda da zaten Sayıştayın Türkiye Büyük Millet Meclisine rapor sunmasına ilişkin değişik düzenlemeler bulunmaktadır. Günümüz kamu yönetiminde sıklıkla kullanılan performans denetimi ve kamu denetimi 1996 yılında 832 sayılı Kanun’a eklenen maddeler uyarınca zaten Sayıştayca yapılmaktadır. Söz konusu düzenleme sonucu bugüne değin Sayıştayca on beş adet performans denetimi raporu Meclis Başkanlığına sunulmuştur. Bugüne kadar bu raporların uluslararası standartlara uygun olmadığı ileri sürülmemekle birlikte, anılan raporlar Meclis gündemine alınmış da değildir. Düzenlenen performans raporları hakkında idari yöneticilerce raporların gereğinin yerine getirilip getirilmediği yönünde bir değerlendirmede de bugüne kadar bulunulmamıştır.

Öte yandan yine teklif gerekçesinde yargı yetkisine işlerlik kazandırılmış bir Sayıştayın oluşturulmasının amaçlandığı belirtilmekte ise de bu amacın altını dolduracak düzenlemelere de yeterince yer verilmemektedir. Zira, teklif, 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun genel felsefesi ve günümüz kamu yönetiminin moda ilkeleri uyarınca Sayıştayın kamu mali yönetimi hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine rapor sunması ve kamuda performans esaslı denetim sistemine geçilmesini amaçlamaktadır. Bu yaklaşımın bir sonucu olarak düzenlilik denetimi ve bu denetim sonucu düzenlenecek yargı raporlarının kesin hükme bağlanması da göz ardı edilmektedir.

Gerçi, iktidar bugüne kadar zaten istediği kalıba soktuğu bu köklü kurumu şimdi de geçen günler içerisinde vermiş olduğu tek bir önergeyle asıl işlevinden, ana görevinden koparma marifetini göstermiştir ama biz yine de büyük tepkiler alan bu girişiminizden vazgeçmenizi diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akıncı.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz. Peki, arkadaşlar.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özkan, Sayın Ersin, Sayın Akıncı, Sayın Kaptan, Sayın Köse, Sayın Barış, Sayın Küçük, Sayın Güner, Sayın Paçarız, Sayın Günday, Sayın Genç, Sayın Serter, Sayın Tamaylıgil, Sayın Kart, Sayın Ünsal, Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın Topuz, Sayın Özyürek.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 11’inci maddesinin madde başlığının “Sayıştayın Organları” şeklinde değiştirilmesini ve birinci fıkrasının başlık cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Yılmaz Tankut (Adana) ve arkadaşları

“(1) Sayıştayın organları şunlardır:”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Tankut, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, sözlerime başlamadan, cuma günü idrak edeceğimiz, Türk milletinin çelikleşmiş iradesinde sonsuza kadar yaşayacak olan cumhuriyetimizin 87’nci yıl dönümünü de kutluyorum.

Sayın milletvekilleri, Sayıştay hepinizin malumu olduğu üzere kamu idareleri ve sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleyen ve hükme bağlayan çok önemli bir anayasal kuruluşumuzdur ancak ne yazık ki bu çok önemli anayasal kuruluşumuz da AKP'nin kendi siyasi ikbal ve çıkarları doğrultusunda tanzim edilerek âdeta AKP hükûmetlerinin sekiz yıllık iktidarı süresince yapmış olduğu ve bundan sonra yapacağı bütün haksız ve hukuksuz uygulama ve yolsuzluklarını onaylama kurumu hâline getirilmek istenmektedir.

Bugün ne yazık ki bizzat Sayın Başbakanın ve bakanlarının yakınları yolsuzluk ve haksızlık konularında en fazla itham edilen kesimler hâline gelmiş ve vatandaşımızın da bu manada Hükûmete hiç güveni kalmamıştır. Devletin bütün devasa ekonomik kurum ve kaynakları “özelleştirme” maskesi, adı altında ya yabancılara ya da yandaşlara peşkeş çekilmiştir. Diğer taraftan, daha düne kadar çok önemli ölçüde istihdam sağlayan, insanlarımızın sosyal huzur ve refahına hizmet eden, ülkenin göz bebeği konumundaki kurumların da benzer şekilde içi boşaltılmış ve on binlerce çalışanı kapı önüne konulmuştur.     

Kamu kaynaklarının “verimli ve etkin bir kazanç” ilkesine göre kullanımı esas iken özellikle son sekiz yıllık dönemde uygulanan yanlış politikalar ve istihdamlar ile bu kaynaklarımız ne yazık ki heba edilerek elden çıkarılmıştır. Dolayısıyla sekiz yıllık AKP döneminde devlet borç sarmalının içine sokulmuş ve kaynaklarımızın etkin kullanılmamasından dolayı ne yazık ki pek çok kurumumuz ve kaynağımız israf edilmiştir. Açıklarımızı kapatmak için de yabancı banka ve finans çevrelerine hesapsızca borçlanılmış ve bu borçları da çevirebilmek için “ne var ne yok satma” anlayışı hâkim kılınmıştır.

Değerli arkadaşlar, normalde özelleştirme anlayışının zarar edenlerin satışına yönelik olması gerekirken, yani ziyan eden kuruluşların satışına öncelik verilmesi icap ederken maalesef, özellikle de AKP döneminde tam tersi yapılmış ve gözünün yaşına bakılmadan, âdeta altın yumurtlayan kuruluşlarımız “özelleştirme” kılıfı, adı altında peşkeş çekilmiştir.  Örneğin, Türk Telekom satışa çıkarıldığında 29-30 milyar dolar edecekken "Cep telefonunun yaygınlaşmasıyla değeri çok düştü, satamazsak elimizde kalacak." denilmiş ve sanki kaynak hortumlayan bir öcü gibi tanıtılmıştır. Oysa, Türk Telekom, özelleştirilinceye kadar, hem yatırım yapıp teknolojisini yenileyen hem de 52 bin insanımıza istihdam sağlayan, çok değerli bir kuruluşumuz idi. Aynı zamanda, bugünkü rakamlarla milyarlarca lirayla ifade edilen kazanç açıklayıp hem vergisini hem de katma değerini vermek suretiyle bütçeye de çok önemli katkılar sağlamakta idi. Fakat bugün ne yazık ki AKP zihniyeti ve ona çanak tutanlar, Türk Telekom'un değerini, sözde “ekonomik analiz ve fizibilite raporu” senaryolarıyla, üç yıllık net kazancıyla ödenebilecek bir seviyeye düşürmüşlerdir.

Türk Telekom, hepinizin malumu olduğu üzere, yaklaşık 6,5 milyar dolara; 1,1 milyar doları peşin olmak üzere, geri kalanı beş yıl vadeli olarak özelleştirilmiş ve Oger denilen bir yabancı firmaya âdeta  altın  tepsi  içerisinde  sunulmuştur.

Değerli arkadaşlar, bakınız, Türk Telekom özelleştirildiğinde 52 bin personele sahip iken bu personelin 17 bin adedinin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilmesi devlete yaklaşık o günün parası ile 800 trilyon ilave bir yük getirmiştir.

Şimdi özelleştirme sürecini yeniden şöyle bir hatırlayalım: Alıcı peşin olarak 1,110 milyar dolar ödemiştir. Bir yıl içerisinde 3,5 katrilyon yani 2,3 milyar dolar kâr elde ederek peşin ödediği parayı ve iki yıl için de ödeyeceği miktarı elde ettiği kazanç ile sağlamıştır. Peki, bu kazancı elde etmek için ne yapmıştır? Bize göre hiçbir şey yapmamıştır. Ne yatırım, ne düzenleme, ne de herhangi gözle gözükür bir iyileştirme yapmamıştır. Sadece bol ve etkileyici yoğun reklâm ve pazarlama faaliyetinde bulunmuştur. Yani tabiri caizse esasında taş üstüne taş konulmamıştır ve zaten kâr eden bir kurumun 17 bin personeli de gidince, ilaveten bu personel maliyeti de Telekom'u alan Oger firmasına hediye edilmiş olmuştur. Keza Türk Telekom'un tahakkuk etmiş yüzlerce trilyon tutan geçmiş alacakları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi  tamamlayınız.

Buyurunuz.

YILMAZ TANKUT (Devamla) – …ve sağlık yardım sandığında biriken meblağlar da söz konusu bu şirkete kalmıştır.

Sayın milletvekilleri, geçenlerde ve geçtiğimiz dönemlerde gazetelerde ballandıra ballandıra Türk Telekom'un personel çıkartmadan kaynak  meydana getirdiği ve 3 bin kişiyi işe alacağı şeklinde haberler yer almıştır. Buradan üzülerek ifade etmeliyim ki bu ve benzer haberler tam bir aldatıcı ve teslimiyetçi zihniyetin mahsulüdür çünkü sırada başka devlet kurumlarına gitmeyi bekleyen 15 bin mevcut personelin varlığından bahsedilmemektedir ve esasen 3 bin kişinin işe alınacağını varsaysak bile diğer kurumlara gönderileceklerin maliyeti dikkate alındığında yapılan hesaplamalara göre bugünkü değer ile yaklaşık 500 milyon TL'nin daha Oger’in kasasına aktarılacağı hiç söylenmemektedir.

İşte bütün bu acı gerçekler ışığında denetim görevini millet adına yapan Sayıştay ile ilgili bu kanun teklifini görüşmemizin AKP'nin -ifade etmeye çalıştığımız- kapkaççı anlayışı değişmediği sürece hiçbir manasının olmadığını yüce milletimizin ve sizlerin takdirlerine sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tankut.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde üç önerge vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 12'nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında geçen "toplam bir yıl" ibarelerinin, "en az üç yıl" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Emin Haluk Ayhan

 

Konya

Manisa

Denizli

 

Mehmet Şandır

Mustafa Enöz

Reşat Doğru

 

Mersin

Manisa

Tokat

 

 

M. Akif Paksoy

 

 

 

Kahramanmaraş

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        M. Akif Hamzaçebi                                                                          Osman Kaptan

                 Trabzon                                                                                        Antalya

"Madde 12- (1) Sayıştay Başkan ve üyelerinin hukuk, siyasal bilgiler, İktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri veya öğrenim itibariyle bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından onanmış yurt içinde veya yurt dışındaki en az dört yıllık fakülte veya yüksekokulların birinden mezun olduktan sonra kamu idarelerinde en az yirmi yıl çalışmış olmaları gerekir.

(2) Sayıştay Başkanlığı için birinci fıkrada sayılan nitelikler ile birlikte;

a) Sayıştay üyeliği,

b) Bakanlık,

c) Müsteşarlık ve müsteşar yardımcılığı,

ç) Rektörlük,

d) Maliye Teftiş Kurulu ile Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığı, görevlerinde en az üç yıl çalışmış olmaları gerekir.

(3) Üyelik için birinci fıkrada sayılan nitelikler ile birlikte;

a) İkinci fıkrada sayılan görevlerde,

b) Birinci sınıfa ayrılmak şartıyla Sayıştay denetçiliği, Sayıştay başsavcı veya savcılığında,

c) Başbakanlık ve Bakanlık genel müdürlüğünde

ç) Profesörlükte,

d) Birinci sınıfa ayrılmak şartıyla idari veya adli yargı hakimliğinde veya savcılığında,

e) Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı merkez denetim elemanlığı görevlerinde, en az iki yıl çalışmış olmaları gerekir.

(4) Sayıştay dışından üye seçilenler, son görev yaptıkları idare ile ilgili işlere üç yıl süre ile bakamazlar."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanun Teklifinin 12 nci maddesinin 4. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Fatma Kurtulan

Pervin Buldan

Ayla Akat Ata

 

Van

Iğdır

Batman

 

Nuri Yaman

Hamit Geylani

 

 

Muş

Hakkâri

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet de katılmıyor.

Sayın Yaman, buyurunuz efendim.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay Kanunu’nun 12’nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Tabii, üç yılı aşkın bir süredir -dördüncü yılında- birçok muhalefet milletvekilinin vermiş olduğu önergeler burada, bu kürsüde dile getirildi. Bizim de Sayıştay kanunu ile ilgili çok önemsediğimiz, önemli gördüğümüz önergelerimiz ne yazık ki haklı gerekçelerine ve Türkiye gerçeklerine uymasına rağmen bu yüce Mecliste yine oy çokluğuna dayalı olan sayın AKP milletvekillerinin ret oylarıyla işleme konmadı. Öyle sanıyorum ki bu konuyla ilgili de haklı gerekçemiz yine gündeme alınmayacak ama ben bu değişiklik önergesinin önemini vurgulamadan önce, bununla ilgili görüşlerimi belirtmeden önce ülkemiz için önemli bulduğum, sizin de bilginize sunmak istediğim bir konuyu burada dile getirmek istiyorum.

Bugün ülkemiz gerçekten çok hassas bir dönemden geçiyor ve en ufak jestlerin, en ufak iyi adımların… Yıllardır bu ülkede kangren hâline gelmiş olan önemli bir sorunu, Kürt sorununu çözmeye ve sonuçlandırmaya çok büyük katkı sunacak bir konumdayız ama ne yazık ki bu güzel yurdumuzun birçok yerinde pompalanan aşırı milliyetçi duyguların ve Hükûmetin aşıladığı umutların da bir sonuç vermemesinin yarattığı bir stresle, bir bunalımla Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yine Kürt işçilerine, Kürt insanlarına karşı böyle bilinçli ve geleceği de iyi olmayan birtakım girişimlerle karşı karşıyayız.

En son bana ulaşan bilgide, 20 Ekim 2010 tarihinde, Giresun’a bağlı Yağlıdere ilçesinin hidroelektrik santralinde çalışan Kürt işçiler aynı gece saat 19.30’da bir grup tarafından basılıyor ve bu grup ilgili kişilere, burada çalışamayacakları, burayı derhâl terk etmeleri ve gerekirse tanınan süre sonunda burayı terk etmedikleri zaman her türlü sonucuna katlanmaları gerektiğini bildiriyorlar. Bu duyumu alan grubun temsilcisi olan kişi hemen ilçe jandarma komutanını ve Kaymakamı arıyor. Bakın, ilgili Kaymakam ve ilgili jandarma komutanı bu gruba ne cevap veriyor: ”Biz dışarı çıkamıyoruz çünkü biz akşam saat 19.30’dan sonra güvenlik gerekçesiyle resmî kıyafetli askerlerimizi dışarı çıkaramayız.” diyorlar ve ertesi gün hemen yakınındaki köy muhtarı geliyor kendilerini ziyarete. Köyün ismini de söyleyeyim size. Kanlıca köyünün muhtarı şantiyeye gelip “Arkadaşlarımız bu akşam burayı basmış, geçmiş olsun ama eğer muhtar olmasaydım ben de onlarla gelirdim.” deyip baskın yapan grubu âdeta teşvik ediyor. Bakın, bu söylediğim sözler, devletin temsilcisi durumunda olan ilçenin Kaymakamına ve ilçenin jandarma komutanına ve oraya yakın olan köy muhtarına aittir.

Eğer bir ilçe kaymakamı kendi hudutları içindeki güvenliği sağlayamıyorsa, eğer bir ilçe jandarma komutanı o ilçesi, bölgesi içindeki, kendisine haber verilmesine rağmen “Biz sizin, bu akşam saat 19.30’dan itibaren resmî kıyafetle sizin can güvenliğinizi sağlayamıyorum.” diyorsa, bu ülkede içişleri bakanı ikide bir çıkıp bu kürsüden “Bu memlekette asayiş normaldir, ben can ve mal güvenliği sağlıyorum.” diyemez. Böyle bir ülkenin içişleri bakanı, böyle bir jandarma komutanının sözleri karşısında, böyle bir kaymakamın kendi vatandaşına sahip çıkmaması karşısında o ülkede içişleri bakanlığını yapamaz. Bakın ertesi gün ne oluyor biliyor musunuz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

M. NURİ YAMAN (Devamla) - …O HES inşaatının yöneticileriyle ilçe Kaymakamı ve ilçe jandarma komutanı birlikte karar alıyorlar, toplantı yapıyorlar ve orada o çalışan işçilerin, Kürt işçilerinin grup başkanına ne tür bir tebligat yapıyorlar biliyor musunuz? Açık ve net olarak “Biz tırmanan bu ortamda sizin burada can güvenliğinizi sağlayamıyoruz, buradan ayrılmanız lazım.” diyorlar. Bu ülkede hukuk var mıdır? Bu ülkede adalet var mıdır? Bu ülkede idareciler bu yaklaşım içinde olursa bu ülkeye huzur nasıl gelecek? Ben bunu İçişleri Bakanına soruyorum. O nedenle maalesef Yağlıdere HES Elektrik Santrali’nde çalışan o Kürt işçiler oradaki inşaat sahibiyle, firma sahibiyle hesaplarını kesip oradan ayrılmak zorunda kalıyorlar. Bence onların değil, oradaki Kaymakamın, oradaki ilçe jandarma komutanının ve hatta hatta İçişleri Bakanının böyle bir durum karşısında o görevde kalmaması gerekiyor diyor, bu konuda duyarlı davranılmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yaman.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                            M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

"Madde 12- (1) Sayıştay Başkan ve üyelerinin hukuk, siyasal bilgiler, İktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri veya öğrenim itibariyle bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından onanmış yurt içinde veya yurt dışındaki en az dört yıllık fakülte veya yüksekokulların birinden mezun olduktan sonra kamu idarelerinde en az yirmi yıl çalışmış olmaları gerekir.

(2) Sayıştay Başkanlığı için birinci fıkrada sayılan nitelikler ile birlikte;

a) Sayıştay üyeliği,

b) Bakanlık,

c) Müsteşarlık ve müsteşar yardımcılığı,

ç) Rektörlük,

d) Maliye Teftiş Kurulu ile Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığı, görevlerinde en az üç yıl çalışmış olmaları gerekir.

(3) Üyelik için birinci fıkrada sayılan nitelikler ile birlikte;

a) İkinci fıkrada sayılan görevlerde,

b) Birinci sınıfa ayrılmak şartıyla Sayıştay denetçiliği, Sayıştay başsavcı veya savcılığında,

c) Başbakanlık ve Bakanlık genel müdürlüğünde,

ç) Profesörlükte,

d) Birinci sınıfa ayrılmak şartıyla idari veya adli yargı hakimliğinde veya savcılığında,

e) Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı merkez denetim elemanlığı görevlerinde, en az iki yıl çalışmış olmaları gerekir.

(4) Sayıştay dışından üye seçilenler, son görev yaptıkları idare ile ilgili işlere üç yıl süre ile bakamazlar."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Osman Kaptan.

BAŞKAN – Sayın Kaptan, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; kimsesizlerin kimsesi olan, bir hukuk projesi olan, bir siyaset projesi olan, bir eğitim projesi olan, bir kılık kıyafet projesi olan, bir aydınlanma projesi olan ve sonsuza kadar yaşatma azim ve kararlılığında olduğumuz cumhuriyetimizin 87’nci yılını kutlayarak sözlerime başlamak isterim.

Sayın arkadaşlarım, görüşülmekte olan kanun teklifinin 12’nci maddesinin değiştirilmesini istedik. 12’nci madde Sayıştay Başkanı ve üyelerin nitelikleri, atamaları, atanmaları, süreleriyle ilgili.

Ben şimdi, bizim Sayıştay Başkanına bakıyorum. Sayın Sayıştay  Başkanı 2001 yılında kaymakamlıktan istifa etmiş. 2001 ile 2003 yılları arasında Albayraklar’da çalışmış. Bu Albayraklar Balıkesir SEKA’nın, 50 milyon dolarlık SEKA’nın 1 milyon dolara verildiği kurumdu sanıyorum. 2003 yılında tekrar kaymakamlığa dönüyor ve 2007 yılında Tokat Vali Vekili oluyor, altı ay vekâlet ediyor, bir buçuk yıl valilik yaptıktan sonra da 25/6/2009 tarihinde Sayıştay Başkanı oluyor. Onun için biz bu teklifi verdik ki belli sürelerde belli yerlerde çalışılma zorunluluğu olsun diye.

Sayın arkadaşlarım, Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 14/10/2010 tarihinde geneli üzerindeki görüşmeler sırasında, Sayın Kamer Genç, Ankara Büyükşehir Belediyesinin Gölbaşı istikametinden gelirken yolun sağ tarafında bulunan ve Millî Kütüphanenin karşısında ve Eskişehir yolu üzerinde Büyükşehrin yapmış olduğu inşaatlar hakkında Sayıştay tarafından bir inceleme yapılıp yapılmadığını, yapıldıysa akıbetinin ne olduğunu sormuştu.

Sayın Sayıştay Başkanı bu soruya, Sayıştayın şu anki mevzuatına göre böyle bir denetim yapma yetkisinin olmadığı, bu teklif yasalaşır ise bu tür denetimleri yapabileceği şeklinde yanıt verdi, tutanaklardan görülebilir.

Sayın arkadaşlarım, Sayıştayın sevk ve idaresinden sorumlu Sayıştay Başkanının Genel Kurulda sorulan soruya böylesine tam tersi bir yanıt vermesi düşündürücüdür, çünkü Sayın Başkanın “Yetkimiz yok.” dediği yürürlükteki 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nun ek 10’uncu maddesine göre, Sayıştay 1996 yılından bu yana performans denetimi yapmakta iken şimdi içi boşaltılıyor.

Ayrıca, 832 sayılı Kanun’un 25’inci maddesine göre, Sayıştayın anlam, uygulama ve sonuçları bakımından Hazineyi zarara uğratan mevzuat hakkında, 28’inci maddesinde ise mali işler, hesap usulleri ve gelir tahakkuk sistemleriyle ilgili gördüğü diğer hususlar hakkında ve 87’nci maddesine göre devlet malları hakkında, 88’inci maddesine göre de inceleme ve denetlemeler sırasında mevzuata uygun görülmeyenler Sayıştay Genel Kurulunca gerekli görülenler hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine rapor sunma görevi vardır. Oysa görüşmekte olduğumuz Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 2’nci ve 36’ncı maddelerindeki performans denetimi performans ölçümüne indirgenerek, içi boşaltılarak veya kaldırılarak demek daha doğru olur, yüksek denetim kurumları teşkilatının denetim standartlarına uygun denetim yapılması imkânsız hâle getirilmiştir.

832 sayılı Kanun’da Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması öngörülen raporlar görüşmekte olduğumuz teklifle ortadan kaldırılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

OSMAN KAPTAN (Devamla) – Teklifin 7’nci maddesinin 6 no.lu fıkrasında “Sayıştay tarafından gerçekleştirilen performans denetimleri mali ve hukuki sorumluluk doğurmaz.” denilerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkından kaynaklanan yetkisine müdahale edilmiştir.

Yine “Sayıştay tarafından yerindelik denetimi yapılamaz.” diyerek 35’inci maddede de bu ortaya konulmuştur.

Sayın arkadaşlarım, Sayıştay Başkanının söylediğinin aksine, Sayıştayın yürürlükte bulunan mevzuatına göre, Sayın Kamer Genç’in sorduğu bu soruya verilen yanıttan ötürü, eğer bunu bilmediği hâlde böyle bir cevap veriyorsa bilinmemesi büyük bir sorundur, onun için Sayın Başkanın istifa etmesi lazım; bilerek böyle bir yanıt verdiyse o zaman da Genel Kurulumuzu yanıltmaya yöneliktir, yine bu da bir hukuki sonuç doğurur, Sayın Başkanın yine de istifa etmesi lazım, eğer istifa etmiyorsa Hükûmetin istifa ettirmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

Buyurunuz.

OSMAN KAPTAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Eğer Hükûmet de istifa ettirmiyorsa, o zaman Sayıştayı kaldırmak lazım sayın arkadaşlar.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Raporlar var…

OSMAN KAPTAN (Devamla) - Sayıştayın zaten içi boşaltıldı. Sayıştayın içi boşaltıldı. Bunu işte, TÜRMOB’a verin bu denetimleri. Onları daha da bağımsızlaştırın, daha da yetkilerini verin, onlar bu denetimleri yapabilirler.

Sayın arkadaşlarım, diyeceksiniz ki “Biz Sayıştay Başkanımızdan memnunuz, onu görevden almayız.”

Evet, bu konuda Sayın Demirel, zamanında Başbakan iken Kinyas Ağa, Kinyas Kartal, Van Milletvekili “Sayın Başbakanım, bizim valiyi görevden alın.” der Demirel’e. Sayın Demirel inceler ve on beş yirmi gün sonra veyahut bir ay sonra “Kinyas Ağa, sizin valiyi inceledim. Sizin vali iyi insanmış.” der. Bunun üzerine Kinyas Ağa der ki: “Sayın Başbakanım, ben bizim vali kötü vali demedim ki, bizim valiyi alın da Isparta’ya vali yapın dedim.” der.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN KAPTAN (Devamla) - Onun için sayın arkadaşlar, bu Sayıştay Başkanını da alın kendinize başbakan yardımcısı yapın, milletvekili yapın, bakan yapın ama Sayıştay, Parlamento adına denetim yapan saygın bir kurum olarak kalmalıdır.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaptan.

Önergeyi…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) -  Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

                                                            Kapanma Saati: 17.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.26

BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Bu karar yeter sayısını elektronik cihazla arayacağım.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır ve önerge reddolunmuştur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 12'nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında geçen "toplam bir yıl" ibarelerinin, "en az üç yıl" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                  Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Doğru, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında 87’nci yılını kutladığımız 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı tebrik ediyorum, nice cumhuriyet bayramları kutlamamızı niyaz ediyorum. Bu millet birlik ve beraberlik içerisinde bulunduğu sürece hiç kimse cumhuriyeti ortadan kaldıramayacak ve bu birliğimizi ve dirliğimizi bozamayacaktır diye düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, önergemizdeki amacımız “toplam bir yıl” ibaresinin “üç yıl” şeklinde değiştirilmesinin yeterli deneyim kazanılmasında etkili olacağı ve Sayıştayın daha iyi çalışacağı şeklindedir.

Yolsuzluk, kamu vicdanını yaralayan en büyük olaydır. İnsanlar, düzgün ve dürüst çalışılmasını ve yetim hakkının korunmasını istemektedir. Yolsuzluğun engellenmesine yönelik oluşturulacak stratejinin başarısı, kamu yetkisini ve gücünü elinde bulunduran kişilerin başarısına ve devletin kurumlarının hesap verme sorumluluğunun artırılmasına bağlıdır. Dolayısıyla, etkin bir denetim sistemi oluşturulması gerekir. Bu noktada parlamentolar adına dış denetim yapan Sayıştayın önemi ortaya çıkar. Böylece Sayıştay, halk adına denetimi, görevi gereği en iyi şekilde, tarafsız bir şekilde yapmak mecburiyetindedir. Sayıştay yıpratılmamalıdır.

Sayıştay Sayın Başkanı Recai Akyel eski Tokat Valisidir. Kendisini yakinen tanıyoruz. Yapmış olduğu bir buçuk yıllık Tokat Valiliği süresince düzgün çalışmış, dürüst çalışmış ve Tokat’ımıza çok güzel hizmetlerde bulunmuştur, inanıyorum ki, önümüzdeki dönemde de, yine şu andaki vasfıyla, Sayıştay Başkanlığı görevini en iyi şekilde yapacaktır.

Sayın milletvekilleri, tabii, Sayıştay, sadece şimdiki durumu değil geçmişi de yakından takip etmeli ve olayları değerlendirmelidir. Geçmişte araştırılması ve kamuoyunun bilmesi gereken birçok yolsuzluk hadiseleri vardır. Bunlar da unutulmamalı ve kamu vicdanı mutlaka rahatlatılmalıdır. Bunlardan bir tanesi de Tokat Sigara Fabrikasında yaşanan yolsuzluk olayıdır. Tekel, 10 Haziran 2004 tarihinde Tokat Sigara Fabrikasında sert paket kutulu sigara paketleme makineleri alımı için ihale açmıştır. Sözleşme şartnamesinde makinelerin kullanılmamış ve yeni olması koşulu bulunuyordu. İhale yapılmış ancak makinelerin şartnameye göre alınmamış olduğu ortaya çıkmıştır. Bu ihalede de yaklaşık olarak 13 milyon 840 bin euro civarında para harcanmıştır. Daha sonra makinelerin bazılarının yeni bazılarının ise kullanılmış olduğu tespit edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Tekele 1,7 milyon euroya satılan makinelerin Beyaz Rusya’ya 570 bin euroya satıldığı görülmüştür. Bu durum halkta infiale sebep olmuş, bunun üzerine, AKP İktidarı her zaman yaptığı gibi torba yasası çıkartmış, Tekel tarafından, kullanılmış makinelerin de satın alınmasına izin verilmesini isteyen kanun çıkarılmıştır. Böylece 24 trilyon civarında -mal olan- para İspanyol firmasına geçmiştir. Bunun üzerine, halkın infialine sebep olan bu ihale yolsuzluğu üzerine Tekel geri adım atmak mecburiyetinde kalmıştır. Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu ihaleyi iptal etmiştir. Tekel Yönetim Kurulu da makinelerin iade edilmesi kararını almıştır. Makineler sökülmüş, acaba geri iade edilmiş midir veya ne olmuştur?

Ancak kamuoyu bu olayları unutmamıştır. Tokat halkı, bütün Türkiye gibi, bu olayla ilgili bir tahkim davası oldu mu, tazminatların miktarı neydi, soruşturma nasıl yapıldı ve sonuçlandı, bunu öğrenmek istiyor. Kamuoyu, bu ihaleyi kim yaptı, İspanyol firmasına tazminat ödendi mi, sorumlular hakkında herhangi bir cezai işlem uygulandı mı, bunları da öğrenmek istiyor. Yine kamuoyu “Sigara fabrikası özelleşince kapanmayacak, çalışacak.” denilen fabrikanın neden kapatıldığını, kapanma sebeplerinin ne olduğunu da öğrenmek istiyor. Ayrıca Tokat Sigara Fabrikası kapatıldıktan sonra bir firmaya satılmıştır. Özel sektör araziyi tamamen satın almış ve yaklaşık olarak 200 bin metrekare kapalı alanı olan bu fabrika özel sektörün eline geçmiştir. Tabii, Tokat Sigara Fabrikası çalışırken yaklaşık olarak burada 1.200 civarında, zaman zaman da 1.500 kişinin çalışmış olduğu bir ortam vardı. Yani insanlar buradan aş temin ediyor, iş temin ediyorlardı. Özel sektöre satılan bu fabrika yerinin acaba ne olacağı noktasında da beklentiler vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Bitiriyorum.

Yaklaşık olarak 200 bin metrekare kapalı alanı bulunan burası mutlaka iyi bir şekilde değerlendirilmelidir. Tokat ilinin tam ortasında bulunan burası toplu konut alanı hâline getirilmemelidir, halkta bu yönlü olarak büyük bir beklenti vardır. Yani, özel sektöre verildiyse, öyleyse buraya sahip çıkılmalı. Tokat, tarım noktasında önemli mesafeler almış olan illerin başında gelmektedir. Tarımla ilgili yatırımların yapılmış olduğu bir alan hâline, fabrikalar hâline getirilebilir.

Tabii, aynı tabloyu şu anda Tokat’ımızda Turhal Şeker Fabrikasıyla ilgili olarak da yaşıyoruz. Turhal Şeker Fabrikası özelleştirme kapsamı içerisinde satılma durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Şu anda gerçi satılması durdurulmuştur ama, satılmasının durdurulmuş olması, tamamen ortadan kaldırılmış olduğunu göstermemektedir. Acaba diyor Tokat halkı, Tokat Sigara Fabrikasının başına gelenler Turhal Şeker Fabrikasının başına da gelecek mi? Yani burası da özelleştirme kapsamı içerisinde satıldıktan sonra kapanacak mı ve beraberinde de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

…pancar üretimi duracak mı şeklinde bir beklenti içerisindedir. Yani, Turhal Şeker Fabrikası, Tokat Sigara Fabrikasındaki gibi bir duruma gelmek istememektedir ve Tokat halkı da bunu bekliyor diyor, yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 13 ncü maddesinin üçüncü fıkrasının, “(3) Sayıştay Başkanı seçilebilmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu aranır.”

şeklinde;

dördüncü fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin ise,

“Sayıştay Başkanının görev süresi yedi yıldır. Bir kimse üst üste iki defa başkan seçilemez.”

şeklinde;

değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        M. Akif Hamzaçebi                                                                       Bihlun Tamaylıgil

                 Trabzon                                                                                        İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Tamaylıgil konuşacaklar.

BAŞKAN – Sayın Tamaylıgil, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle 87’nci yılını kutladığımız cumhuriyetimiz ve cumhuriyetimiz için onun kuruluş ve kurtuluş mücadelesinde emeği olan başta Ulu Önder Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizin ve kurucu ulus güçlerinin önünde saygıyla eğiliyorum ve diliyorum ki, cumhuriyet ve demokrasi, her zaman demokrasinin taçlandırdığı bir cumhuriyet olarak yarınlara ulaşsın, cumhuriyetin ilke ve değerleri her zaman bu güç ile aydınlık yarınlara yürüyüşüne devam edebilsin.

Değerli arkadaşlar, şu an 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesi üzerinde verilmiş olan önergemiz adına söz aldım. Bu madde neyi içeriyor? Bu madde, Sayıştay Başkanının seçim yöntemini ve görev süresiyle ilgili düzenlemeyi içeriyor. Bu Sayıştay Kanun Teklifi geldiği zaman, gerekçesine baktığımızda, gerekçesinin sürekli olarak “INTOSAI…” Yani “INTOSAI” deniyor, nedir dediğinizde, Uluslararası Yüksek Denetim Kurumları Organizasyonu, yani buna Sayıştayın da üye olduğu bir organizasyon ve o organizasyon içinde denetim standartları bu maddenin içeriğini aslında ilkesel olarak belirlemiş ve bunun içerisinde gayet net deniyor ki: “Sayıştay Başkanının görev süresine ilişkin şartlar kurumun yürütme organından bağımsızlığına katkı sağlar. Bu husus, atamanın uzun ve sabit süreli olması veya belirli bir emeklilik yaşına kadar sürmesi hâliyle temin edilir. Bunun aksine, Sayıştayı, yürütmeyi memnun etme baskısı altına sokan görev süresine ilişkin şartlar kurum bağımsızlığı üzerinde zedeleyici bir etki yapar.” Tekrar söylüyorum, “Kurum bağımsızlığı üzerinde zedeleyici bir etki yapar.”

Şimdi, baktığımız zaman, görev süresiyle ilgili düzenlemenin 5+5 olarak gündeme getirilmesi, siyaset ve siyasetin ve sürecin etkilerinden ne yazık ki bağımsız olması gereken Sayıştay, Sayıştay denetçileri ve Sayıştayın yapısı üzerinde bir siyasi baskı sürecini işletecektir. Eğer burada INTOSAI’nin tavsiyeleri ve kararları dikkate alınıyorsa neden bu maddede gözden kaçırıldı?

Diğer taraftan, Sayıştayın görevi, parlamentolar adına ve parlamentoları seçen yüce irade milletin bütçe hakkı adına gerekli denetimi ve bu denetimin sonucunu ortaya koymayı emreden bir yapıdır ve bunun bağımsız olması şarttır.

Peki, bütçe hakkını kullanan milletimiz bir Parlamento oluşturmakta ve bu Parlamento 550 milletvekilinden oluşmakta ancak görüyoruz ki Sayıştay Başkanının seçimiyle ilgili olarak istenen oylama miktarı, bu milletvekillerinin dörtte 1’inin bir fazlası oy verse yeter noktasında. Yani iktidarların “seçim” başlığı altında atamasıyla seçilecek bağımsız bir Sayıştay Başkanı mı olacaktır? Bu noktada nitelikli bir çoğunluk oyunu ortaya koyacak seçim yöntemini de biz bu ilgili önergemizde dile getiriyoruz. Önergemizde, hem görev süresi hem de seçim yöntemiyle ilgili bağımsızlığını gerçek anlamda yansıtacak bir değişiklik talep ediyoruz.

Diğer taraftan, Sayıştay Başkanı, geçtiğimiz hafta, bağımsız Sayıştay Başkanımız, Sayıştayın “performans denetimi” tanımında yüz elli yıllık varoluş temelini ortadan kaldıran bir teklife ses çıkaramamıştır. Neden Sayın Başkan bu sesi çıkaramadınız? Temsil ettiğiniz Sayıştaydaki çalışma arkadaşlarınız hiç mi sizi eleştirmedi bu konuda? Sayın Başkan, sizin yedi aydır bir kısmını ilgili kuruluşlara göndermediğiniz, bir kısmını ise Genel Kurula indirmediğiniz, önünüzde performans raporları var. Bunların içeriğinde bir kamu zararı mı vardır? Bunların içerisinde kamuoyuna ve Meclise bilgi verilmemesini isteyenlerin olduğu raporlar mı vardır? Lütfen bunları açıklayınız. Açıklamadığınız takdirde siz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – …Parlamento yetkisiyle verilmiş olan görevi yerine getirmeme suçuyla karşı karşıya kalırsınız. Neden getirmiyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, Sayıştayın çok önemli raporları var. Bir taraftan hazinenin alacak rakamlarının eksik gösterildiği, 13,1 milyar lira eksik, yani, 13 katrilyon eksik gösterildiğini ortaya koyan raporlar var. Tahsil edilemeyen TOKİ alacakları var hazine üzerinden. Bunlarla ilgili yapılan hiçbir şey olmadıktan sonra...

Geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakan “RTE” damgasını tescilletti biliyorsunuz. “RTE” tescillenmiş damgayla bir denetim ve bu denetimin getirdiği mekanizmayı işletme tercihinde olabilecek bir yönetimle Sayıştayı nasıl idare edeceğiz, nasıl hak arayacağız, bunu da yüce milletin takdirlerine sunuyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tamaylıgil.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz. Arayacağız efendim.

Önergenin oylamasını elektronik cihazla yapacağım.

Oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.45
BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.58

BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

HALUK ÖZDALGA (Ankara) – Cihaz takıntı yaptı. Bir dakika olur mu! Ayıp ya!

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Başkan, bu acele nedir?

ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – “On dakika ara” diyorsunuz, on beş dakika gelmiyorsunuz Başkan!

ENGİN ALTAY (Sinop) – Mehmet Ali Şahin’e niye sormuyorsunuz, Mehmet Ali Şahin’e!

HALUK ÖZDALGA (Ankara) – Başkan, çok ayıp oluyor yani! Cihazlar zaten hiç çalışmıyor. Sayın Başkan, Meclisi kapatmaya çalışmak sizin göreviniz değil! Sizin görevleriniz arasında bu yok!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gel de buradan konuş!

HALUK ÖZDALGA (Ankara) – “Bir dakika” ayıp ya!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gel de buradan konuş, ayıp olan ne, biz de bilelim!

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge reddolunmuştur.

510 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde bir önerge vardır:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 14 ncü maddesinin ikinci fıkrasındaki “Daire başkanlarının görev süresi dört yıldır.” cümlesinin “Daire başkanlarının görev süresi üç yıldır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Akif Hamzaçebi                                                                            Engin Altay

          Trabzon                                                                                                 Sinop

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Altay…

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayıştay Kanunu üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde konuşacaktım ancak biraz önce, barışın, sevginin, huzurun, huzur ortamının en yoğun yaşandığı Sinop ilinde de bölücü terör örgütünün muhtemelen, jandarmamıza yaptığı bir hain pusu nedeniyle son derecede üzgünüm. Öncelikle, yaralanan Silahlı Kuvvetler mensuplarımıza acil şifalar diliyorum.

Ancak, cumhuriyet tarihi boyunca bu, Sinop’ta bir ilktir ve bu çok düşündürücüdür sayın milletvekilleri. Karadeniz’in en uç noktasına bölücü terör örgütlerinin ya da onların taşeron örgütlerinin girip jandarma kuvvetlerimize böyle hain bir saldırı gerçekleştirebilmiş olmaları, Hükûmetinizin çok övündüğü terörle mücadele politikasının da bütünüyle iflas ettiğinin açık bir ifadesidir. Hükûmeti, bu meselede daha dikkatli, daha duyarlı, daha makul olmaya davet ediyorum, daha doğrusu, Hükûmeti göreve davet ediyorum.

Cumhuriyetin 87’nci yılını yarından sonra coşkuyla kutlayacakken Türkiye'nin özellikle bu en kuzey noktasından bu tür haberlerin alınması bütün milletin de moralini bozmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bugün bu kürsüye gelen herkes cumhuriyetimizle ilgili birkaç kelime söyledi. Müsaade ederseniz ben de söylemek istiyorum.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların, cepheden, savaştan Parlamentoya, Parlamentodan cumhuriyete bu milleti taşıyanların anılarının önünde minnetle ve şükranla eğiliyorum, onları rahmetle, minnetle anıyorum. Ancak, cumhuriyetle ilgili yeni kavramlar, yeni terimler ortaya koyuluyor. Sayın Başbakanın “Bu cumhuriyet böyle çıtkırıldım bir şey değildir.” ifadesini de çok yadırgadığımı söylüyorum.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Kötü bir şey değil.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Tabii, tabii, Başbakanın söylediği yanlış değil, yanlış değil. Yani, cumhuriyete kurulduğu gün de karşı olanlar vardı, karşı devrimciler vardı, şimdi de var. Fark şurada: Kurulduğu gün karşı olanların, yani karşı devrimci anlayış içinde olanların başında fes, ayaklarında cizlavet vardı, şimdikilerin yakalarında kravat var, ayaklarında iskarpin var, başka da bir fark yok. Kafa seksen yedi yıl önceki kadar örümcekli bir kafadır, bunu belirtmek istiyorum. Gene…

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Doğru, doğru…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet, evet…

…Cumhuriyet, Başbakanın tabir ettiği gibi bir şey değildir. Cumhuriyet sapasağlamdır ve çok diktir ve çok güçlüdür, onu yıkacak hiçbir tank, top, bomba, füze, zihniyet de yoktur, bilinmelidir. Bir şey daha bilinmelidir ama, Cumhuriyet seksen yedi yıl önce karşıtlarına ne yaptıysa bugün de onu yapacak muktedirattadır, güçtedir, kapasitededir, bunun da bilinmesi lazım.

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – İyi işler, hayırlı işler!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 163’üncü maddesiyle ifade edilen, tarif edilen Sayıştay Kanunu hakkında görüşüyoruz. Biz de bir değişiklik önergesi verdik. Dikkat ederseniz her maddesiyle ilgili veriyoruz. Bunu sizin dikkatinizi biraz daha çekmek, kamuoyunun dikkatini biraz daha çekmek için veriyoruz.

Bakın, 2010 Temiz Toplum Sıralaması’nda 178 ülke içindeki sıralamada 56’ncı sıradayız. Yani bizden daha temiz, bizden daha iyi, bizim olmamız gereken yerde, üstümüzde 55 tane ülke var. Her şeyle bu kadar övünüyorsunuz, “Türkiye’ye çağ atlattık, mağ atlattık.” diyorsunuz da bu tablo sizi hoşnut ediyor mu sayın milletvekilleri? Şimdi Malezya’yla, Namibya’yla aynı kategorideyiz şu anda. Onun için Sayın Hükûmet yani laf yapacağına biraz iş yapsın.

Şimdi, bir iktidar partisi milletvekilimiz -gerekirse ismini de veririm- Türk Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesinde değişiklik kanun teklifi verdi bu Meclise. Verdi mi? Verdi. Ne diyor bakın orada, AK PARTİ milletvekilinin kanun teklifi şunu getiriyor: Sayın milletvekilleri, görevini kötüye kullanan kamu görevlilerine uygulanan hapis cezasında indirim getiriyor. Sayıştayın görevi ne? Sayıştayın görevi de kamu harcamalarını denetlemek. Ne adına? Türkiye Büyük Millet Meclisi adına. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Böyle şey olur mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi siz ne yapmaya çalışıyorsunuz bunu anlamak mümkün değil. Ben çok merak ediyorum, bu kanun teklifi hangi kamu görevlisi için hangi sebeple getirilmiştir bunu çok merak ediyorum. Bu Sayıştay Kanunu’nda yaptığınız manipülasyonlarla Türkiye’de bu yolsuzluğun önlenmesi mümkün değildir. Eğer bu çok iddialı olduğunuz 3Y meselesinde hakikaten samimiyseniz, samimi olsanız -ya da sizler mutlaka büyük çoğunluğunuz samimisiniz de Hükûmet bu konuda samimi değil, ondan eminim- yani bu siyaset-bürokrat-tüccar sacayağını, üçgenini kırıversek bu “Yolsuzluk” dediğiniz şey kendiliğinden ortadan kalkar. Sırtını siyasetçiye dayamadan yolsuzluk yapabilen bir tüccar ya da bu tüccarla iş birliği içinde devleti soyan bir bürokrat olabilir mi? Bunların arkasında siyasetçi olmasa kim devlete halel getirebilir, kim beytülmale el uzatabilir? İşte buradayız. Bakın, bunun bir tane yolu var. Yani bu sacayağını kırmak için, bu şeytan üçgenini ortadan kaldırıp Türk milletini hak ettiği o refah seviyesine, refah düzeyine, huzur, mutluluk seviyesine ulaştırmanın yolu var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Altay, sürenizi aştınız.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri, şu Parlamentoda millet adına iş görüyoruz. Hepinizden rica ediyorum, vicdanınıza sesleniyorum: Bunun bir tane yolu var, bu şeytan üçgenini kırmak lazım; bu bürokratın, bu tüccarın, bunların siyasete dayadığı sırttaki duvarı düşürmek lazım. Kimsenin sırtını siyasetçiye dayayarak beytülmale el uzatmaması lazım. Bunun yolu hep belli: Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Sayın Deniz Baykal’ın ta 2002’de verdiği sözün yerine getirilmesi lazım, yani dokunulmazlığın kalkması lazım. Bu Sayıştay kanunlarında yaptığınız manipülasyonlar sadece bu şeytan üçgeninin daha rahat etmesini sağlar. Allah aşkına, bu Sayıştay iki yüz senedir var da, ne iş yaptığı belli değil! Sayıştay denetçisi Malatya’da bir rapor hazırlıyor, raporu AKP İl Başkanı denetçiden önce okuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın milletvekilleri, hepimiz vatanseveriz, hepimiz bu milletin evladıyız.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bu duruma… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Teşekkür edeceğim müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz teşekkür edeceğim.

BAŞKAN – Sayın Altay, teşekkür ederiz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu duruma daha fazla seyirci kalmak vicdanınız açısından sakınca yaratmıyorsa, benim size diyecek hiçbir sözüm yok.

BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen yerinize geçiniz, süremiz fazlasıyla geçti.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 14’üncü madde kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 15’inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen “yedi gün” ibaresinin, “beş işgünü” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Emin Haluk Ayhan

 

Konya

Manisa

Denizli

 

M. Akif Paksoy

Mustafa Enöz

Mehmet Şandır

 

Kahramanmaraş

Manisa

Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 15 inci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesindeki “dörder” ibaresinin ise “üçer” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        M. Akif Hamzaçebi                                                                        Mustafa Özyürek

                 Trabzon                                                                                        İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 15’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi nedeniyle söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle cuma günü kutlayacağımız Cumhuriyet Bayramı’nın Türk milletine kutlu olmasını diliyorum. Son zamanlarda cumhuriyet üzerinde yoğun bir tartışma yaşanıyor. Cumhuriyeti gözden düşürebilmek için, cumhuriyeti kuranları; Mustafa Kemal Atatürk’ü ve arkadaşlarını gözden düşürebilmek için yoğun bir yıpratma kampanyası yaşanıyor. Televizyonlarda belli zihniyette insanlar çıkıyor, cumhuriyetin ne kadar despot bir yönetim olduğunu, cumhuriyetin demokrasiden yana olmadığını anlatmaya çalışıyorlar.

Değerli arkadaşlarım, kan ve barut içinden kurulmuş olan bu cumhuriyet, zaman içinde gelişmiş, Türkiye’nin bütün sorunlarını çözmeye çalışmış ve daha sonra, gene cumhuriyeti kuranlardan, Cumhuriyet Halk Partisinin İkinci Genel Başkanı İsmet İnönü zamanında çok partili düzene geçilmiştir. Hiçbir mecburiyet yokken sırf demokrasiye, halkın yönetimine, millî iradeye bağlılığı nedeniyle çok partili demokrasiyi getirmiş olan insanları, şimdi, aradan bunca zaman geçtikten sonra kötülemek gerçekten son derece yakışıksız bir durumdur. Bütün uluslar, geçmişlerine, tarihlerine sahip çıkarlar. Elbette, geçmişte yaşanan acılar varsa onlar da değerlendirilir, anılır ama sanki hiçbir şey yapılmamış gibi cumhuriyetin bütün eserlerini kötüleyen bir anlayışla yaklaşmak son derece yanlıştır.

Sayın Başbakan diyor ki: “Cumhuriyet çıtkırıldım değildir.” Elbette cumhuriyet çıtkırıldım değildir. Cumhuriyetin sahipleri vardır. Cumhuriyetin sahipleri de bu millettir, halkımızdır. Halkı gruplara ayırarak, işte “Bürokratlar, askerler, polisler cumhuriyete sahip, onun dışındakiler sahip değildir.” demek ne kadar yanlışsa, bu şekilde nitelemeler yapmak, bazı kesimleri cumhuriyetten yanaymış gibi gösterip bazı kesimleri cumhuriyet düşmanıymış gibi ilan etmek son derece yanlıştır. Tarihteki bütün olaylar o günün şartlarıyla değerlendirilir. Otuz sene, kırk sene, elli sene geçtikten sonra, bugün olduğu gibi, seksen yedi sene geçtikten sonra “O gün şöyle yapılsaydı, bugün böyle yapılsaydı.” demek insafsızlıktır.

Değerli arkadaşlarım, cumhuriyet güçlüdür. Cumhuriyet, bazılarının zannettiğinden daha da güçlüdür ve cumhuriyet, onun temel değerleriyle uğraşanları, onun laik, demokratik kimliğini yıpratmaya çalışanları çarpar.

O nedenle, herkes, cumhuriyeti yıpratmak yerine, cumhuriyeti kuranları yıpratmak yerine cumhuriyete sahip çıkmalıdır, cumhuriyeti kuranları da büyük bir saygıyla, sevgiyle anmalıdır. Eğer cumhuriyet olmasaydı bu Meclis olmayacaktı, cumhuriyet olmasaydı millî hâkimiyet iktidarda olmayacaktı, padişahlık sistemi devam edecekti. Bunlara dikkat etmek lazım.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz 15’inci maddeyle ilgili kısaca şunu söylemek istiyorum: Bu Sayıştay üye seçiminde, hepimizin bildiği gibi, burada bir partinin ilçe kongresinde ilçe yöneticilerini seçermiş gibi burada anahtar listeler dağıtılır, iktidar partisi kimi isterse onları biz üye olarak seçeriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Oysa, hem Plan ve Bütçe Komisyonundaki seçimlerde üçte 2 çoğunluk aranmalıdır hem de Genel Kuruldaki seçimlerde üçte 2 çoğunluk aranmalıdır. Deniliyor ki bu teklifte, önce salt çoğunluk aranır, arkasından yoksa katılanların çoğunluğu aranır. Yani son derece düşük bir çoğunlukla Sayıştay gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapacak üyeleri seçiyoruz. Bu son derece yanlıştır. Ama her nedense hem Anayasa Mahkemesine üye seçilmesinde hem diğer kurullara üye seçilmesinde AKP hiçbir zaman nitelikli çoğunluk aramıyor hep salt çoğunluk arıyor. Öyle olunca da Sayıştaya seçilenler de AKP’nin memurları konumuna düşürülüyor, Anayasa Mahkemesine seçilenler de bu duruma düşürülüyor. Bundan kaçınılması ve mutlaka nitelikli çoğunlukla seçilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özyürek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 15’inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen “yedi gün” ibaresinin, “beş işgünü” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                     Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Paksoy, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli arkadaşlar, kamudaki denetimin asıl amacı usulsüzlük ve hukuksuzluklara mâni olmak, varsa kamuyu zarara uğratanları tespit ederek haklarında gerekli işlemleri yapmaktır. Ancak Hükûmetin denetim müessesesine bakışının bunun tam tersi olduğunu görmekteyiz. Hükûmet, denetim kurumlarından korkmakta, kamuoyu baskısından dolayı kaldırmaya cesaret edememekte, ancak fonksiyonunu etkisizleştirme cihetine gitmektedir.

Şimdi söylediklerime itiraz edebilirsiniz. Nasıl hukuksuzluğa ve yolsuzluğa davetiye çıkardığınızı biraz sonra belgesiyle açıklayacağım. Benim amacım, yüce Türk milletinin hak ve hakikati öğrenmesi ve adında “Adalet” bulunan bir partinin, yapılan adaletsizlikler üzerine gerekli mekanizmaları çalıştırmamasını dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Kıymetli arkadaşlar, Yüksek Denetleme Kurulunun Atatürk Orman Çiftliği için hazırladığı 2008 yılı raporundan bir bölüm okuyacağım: “Çankaya Balgat-Çukurambar’da Atatürk Orman Çiftliğine ait 396.312 metrekare arazi 2823 sayılı Kanun kapsamında Gazi Üniversitesine devredilmiştir. Kanunda arazinin devir bedelinin Bakanlık ve Üniversite arasında tespit edilecek bedel üzerinden yapılması da hükme bağlanmıştır. Bu arsalar Gazi Üniversitesine Tıp Fakültesi ve Hastanesinin genişletilmesi amacıyla tahsis edilmiştir. Tahsis edilen arazinin Gazi Üniversitesine devri amacıyla Ankara Büyükşehir Belediyesinden metrekare birim fiyat tespit etmesi istenilmiş. Belediye 41 TL, AOÇ ise 45 TL birim fiyat tespiti yaparak bu bedel üzerinden satış yapılmıştır.”

Şimdi, kanunda devir bedelinin bakanlıkla üniversite arasında kararlaştırılacağı amir hüküm olmasına rağmen, buna uyulmayarak belediyeden birim fiyat istenmesi, bu fiyata da cüzi bir ilaveyle satışın yapılması gerçekten izanları zorlayan bir husustur. 2007 yılında metrekaresi 45 TL’ye satılan yerin aynı yıl Çankaya Belediyesi emlak vergi beyannamesindeki asgari metrekare değerinin 311.070 TL olduğu belirtilmektedir.

Şimdi, asıl püf noktasına geliyoruz. Bakın kıymetli arkadaşlar, lütfen dikkatle dinleyin. Yukarıda zikrettiğim Kanun çerçevesinde, tamamen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinin ihtiyaçlarında kullanılmak amacıyla devri yapılan arazinin 132 dönümünün bedeli, Gazi Üniversitesi yerine, Kuzu Toplu Konut İnşaat ve Limitet Şirketi ile Park Gazi İnşaat Yatırım AŞ tarafından ödenmiştir. Bu alan üzerinde, tahsis amaçlarına aykırı olarak, bahse konu şirketlerin konut inşaatı yapma girişimi nedeniyle Sayıştay Başkanlığınca başlatılan incelemelerin sonuçları konusunda bilgi edinmek amacıyla, Sayıştay nezdinde girişimde bulunulması ve söz konusu arazilerin tahsis amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının takip edilmesi Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca önerilmiştir.

Bu araziye söz konusu firmalarca konut yapılacaktır. Tahminî olarak 2 bin konutluk bir projelendirme yapıldığı ve bunun yüzde 50’sinin kat karşılığı verildiği düşünüldüğünde bile bin konut düşmekte, her konutun anılan yerde 400 bin TL olduğu hesaplandığında -eski parayla- 400 trilyon liralık bir rant ortaya çıkmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bir  taraftan yaklaşık 6 trilyon liraya verilen arsa, diğer tarafta 400 trilyon. Bunun kumarda da, bahiste de karşılığı yok. Bunun hesabını AKP Hükûmeti vermelidir. AKP sözcüleri çıkıp, bu işlemin doğruluğuna inanıyorlarsa doğruluğunu savunmalı, yok haksız, adaletsiz buluyorlarsa bu işlemin iptali için gerekli her türlü mekanizmayı çalıştıracaklarına yüce kürsüden söz vermelidir.

Şimdi şu sorulara cevap bulunması gerekiyor: Tescil işlemi bu şirketler adına yapıldı mı, yoksa Gazi Üniversitesi adına mı yapıldı? Tescil işlemi para ödenmeden önce mi, para ödendikten sonra mı yapıldı?

Konuşmamın başında da söyledim, denetimin olmadığı yerde bütün kamu kaynakları fütursuzca peşkeş çekilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) – Ben, gidişatın o yönde olduğunu düşünüyorum. AKP sözcüleri çıkarlar, bu kürsüden yanlış düşündüğüm konusunda benim aziz milletimi ikna ederler. Beytülmalin, yetimin hakkını gasbedenleri, gasbedilmesine göz yumanları önce aziz milletimizin, nihayetinde Cenabıallah’ın adaletine havale ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Paksoy.

Önergeyi oylarınıza…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum efendim.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz…

Peki, karar yeter sayısını arayacağım, bunu elektronik cihazla yapacağım.

Bir dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekili arkadaşlarım, süreyi başlatıyorum, bir dakika…

HALUK İPEK (Ankara) – Bir dakikada nasıl oy kullanacağız?

BAŞKAN – Burada olan arkadaşlarımızı oyluyoruz biz, lütfen…. Bir dakika…

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Reddolmuştur, karar yeter sayısı vardır.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 15’inci madde kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı yasa tasarısının 16. maddesinin 2. fıkrasındaki “Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı” ifadesinden sonra gelmek üzere “grubu bulunan partilerden komisyon üyesi birer kişi” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Tansel Barış

 

Trabzon

Malatya

Kırklareli

 

Bilgin Paçarız

Engin Altay

Ali Rıza Öztürk

 

Edirne

Sinop

Mersin

TBMM Başkanlığına

510 sayılı Sayıştay Kanunu Teklifinin 16. maddesi Anayasa’nın 95. maddesine aykırı olup teklif metninden çıkarılmasını saygıyla arz ederiz.

 

Tayfun İçli

Necla Arat

Malik Ecder Özdemir

 

Eskişehir

İstanbul

Sivas

 

Fehmi Murat Sönmez

Kamer Genç

Harun Öztürk

 

Eskişehir

Tunceli

İzmir

 

 

Halil Ünlütepe

 

 

 

Afyonkarahisar

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 16’ncı maddeyle ilgili önergemiz nedeniyle söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, devamlı, yoklamalarla, yeterli çoğunluğu sağlayarak sağlamayarak bir görüşmeyi götürüyoruz. Bizi izleyenler zannederler ki burada gerçekten kamunun denetimi için, halktan toplanan vergilerin harcanmasının denetimi için önemli bir yasa görüşülüyor. Oysa geçen gün burada verilen bir önergeyle bu yasanın içi boşaltılmıştır. Performans denetimi yapma imkânı Sayıştayın elinden alınmıştır. Oysa Sayıştay on beş-on altı yıldır performans denetimi yapıyordu. Bir yasa çıkarıyorsanız daha iyiyi, daha güzeli, daha mükemmeli gerçekleştirmek için yasa çıkarırsınız. Oysa biz, eskisinden daha geriye gitmiş, yetkileri elinden alınmış, sıradan denetim yapan bir kurum hâline getiriyoruz Sayıştayı. Ne yapacak Sayıştay? İşte, bir harcama yapılmışsa, bu harcamalarla ilgili fatura var mı, fiş var mı, sözleşme var mı, ihale usulüne uygun yapılmış mı, yapılmamış mı? Ama o harcama etkin şekilde yapılmış mı, o harcama verimli şekilde yapılmış mı, o harcama bütçede öngörülen hedeflere uygun yapılmış mı? Bunu denetleme imkânı performans denetimiyle vardır ama ne yazık ki, burada iktidar partisinin verdiği ve iktidar partili arkadaşlarımızın oylarıyla kabul edilen önergeyle artık performans denetimi yapılamaz hâle gelmiştir ve böylece Sayıştay, yüzlerce insanın çalıştığı bu hazineden büyük harcamalar yaptığımız, başkanları, başkan yardımcıları ile büyük bir devlet dairesi hâline getirdiğimiz ama fonksiyonu olmayan, görevi olmayan bir kurum hâline gelmektedir.

Değerli arkadaşlarım, buna hiçbirimizin hakkı yok, bu doğru değil. Çünkü vatandaşın vergisinin nereye harcandığı, nasıl harcandığı, amacına uygun harcanıp harcanmadığını denetlemek, parlamento adına denetleme dünyanın her tarafında sayıştayların görevidir. Bu yasa bu şekliyle geçerse dünyada ilk kez sadece ve sadece Türkiye’de performans denetimi yapmayan bir Sayıştay olacak ve bu da bütün literatüre geçecektir.

Değerli arkadaşlarım, ben yıllarca denetim görevi yapmış bir geçmişten geliyorum. Dünyada bütün denetimlerin özü performans denetimidir. Uzun uğraşlardan sonra, hem Uluslararası Muhasebeciler Örgütü hem Uluslararası Sayıştay Örgütü performans denetimine geçmiştir ve bu olmazsa olmazıdır Sayıştayın ama ne yazık ki geldiğimiz noktada, Sayıştayın kolunu kanadını kırıyoruz, elinden denetim yapma yetkisini alıyoruz. Bunu niçin yapıyoruz? Bunun belli nedenleri var, biraz önce Bihlun Tamaylıgil arkadaşım da bahsetti, daha dün grup toplantısında Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da bahsetti, şu anda, Sayıştay Başkanının önünde bekleyen bazı raporlar var. Bu raporlar, mesela Türkiye İçme Suyu Yönetimi Raporu, Türkiye Gıda Denetimi Raporu, TÜBİTAK’ın ARGE destekleme faaliyetlerine ilişkin raporlar yedi aydır Sayıştay Başkanının önünde duruyor. Bir kamu görevlisinin, bir muhalefet partisinin lideri bunu açıkladığı zaman hemen bir cevap vermesi lazım “Biz bunu hayır tutmuyoruz, böyle bir şey yok.” veya “Tutuyoruz, şu nedenle tutuyoruz.” demesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Ama ne yazık ki şu ana kadar böyle bir açıklama gelmedi, umarım ve dilerim ki burada benim bu konuşmamdan sonra Sayıştay Başkanı bu noktada bir açıklama yapacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi eğer görevini yapmıyorsa yani yaptığı eleştirilere, Hükûmet, Hükûmeti temsil eden kurumların başkanları “Anlat, anlat, heyecanlı oluyor.” havasında dinliyor ve hiç tepki vermiyorsa, Türkiye Büyük Millet Meclisi görevini yapmıyor demektir, Türkiye Büyük Millet Meclisine o zaman kimse itibar etmez. Onun için bu konularda Sayıştay Başkanından net, kapsamlı, somut açıklamalar bekliyoruz ve dediğim gibi, performans denetimi olmadığı sürece de bu Sayıştayın göstermelik olarak kalacağını ifade etmek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özyürek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı yasa tasarısının 16. maddesinin 2. fıkrasındaki “Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı” ifadesinden sonra gelmek üzere “grubu bulunan partilerden komisyon üyesi birer kişi” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla,

                                                                          M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akif Hamzaçebi, buyurunuz efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; seksen dört maddelik Sayıştay Kanunu Teklifi’nin daha 16’ncı maddesini görüşüyoruz, bir hayli maddeyi daha görüşeceğimiz anlaşılıyor. Fakat bu görüşmede iktidar partisinin, Adalet ve Kalkınma Partisinin teklifin tümüne olan yaklaşımı, maddelere ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığı önerilerdeki yaklaşımı maalesef Sayıştay gibi önemli bir kurumun yasa görüşmesine yakışmıyor.

Teklifin tümü üzerindeki görüşlerimizi ifade ederken de belirtmiştim, bir kez daha ifade etmek istiyorum: Pozitif muhalefet anlayışıyla yaklaştığımız bir kanun teklifidir Sayıştay Kanunu Teklifi. Seksen dört maddelik bu kanun teklifinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak düzeltilmesini veya daha iyi bir hâle getirilmesini arzu ettiğimiz toplam beş madde vardır. Bunun da en önemli maddesi Sayıştaya girişi düzenleyen sınav maddesidir ancak teklifin görüşmeleri yapılırken 2’nci madde üzerinde yapılan değişiklikle Sayıştayın 96 yılından beri yapagelmekte olduğu performans denetimi ortadan kaldırılmıştır, Sayıştaya bir darbe vurulmuştur. Buraya çıkan birçok arkadaşımız bunu ifade ediyor.

Elimde bir tablo var. İngiltere Sayıştayının yapmış olduğu bir araştırma sonucunda, 2009 yılında düzenlediği bir raporun ekinde yer alıyor bu tablo. Yirmi beş Avrupa Birliği ülkesinin hangisinde, sayıştaylar hangi tür denetimleri yapıyor? Harcama öncesi denetim belli ülkelerde var, birçoğunda yok; bizde bir dönem vardı, daha sonra kaldırıldı ki doğru yapıldı. Harcama sonrası denetim bütün ülkelerde var. Yargı yetkisi var mı sayıştayların? Bazı ülkelerde var, bazılarında yok; olabilir, ülkelerin tercihleri farklı olabilir. Harcama sonrası denetim, yirmi beş ülkenin sadece birisinde yok, o da Yunanistan. Yunanistan’ın son yaşadığı krizin gerisinde, hesaplarını doğru tutamayışının yani saydam olmayan mali yapısının, muhasebe sisteminin, kamu muhasebe sisteminin yer aldığını hepimiz biliyoruz. Kamu borcu yüzde 160’lara gelmişken bunu kamu muhasebe sistemi yüzde 110 gösteriyorsa siz, ekonomideki riskleri göremiyorsunuz demektir. Yunanistan’ın krize girmesinin gerisinde böyle bir neden vardır. Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti de, çok şükür, Adalet ve Kalkınma Partisinin yapmış olduğu bu düzenlemeden sonra, iktidar partisi grup başkan vekilinin imzasını taşıyan önergenin kabulünden sonra, Yunanistan’ın yoluna girmeyi başarmıştır. Yani Türkiye’deki Sayıştay artık performans denetimi yapmayacaktır.

Şimdi, teklifin tümüne yaklaşım yanlış. Dün bir madde görüştük burada, teklifin 6’ncı maddesi, örneğin Sayıştayın yetkilerini düzenliyor, diyor ki: “Sayıştay bütün kamu kurumlarının her türlü evrakını, belgesini görmeye yetkilidir.” Tabii ki görmelidir. “Bunları dilediği yere getirtmeye yetkilidir. Dedik ki: “Bu ‘dilediği yere’ olmasın, bu bir keyfîlik taşıyor, görev mahalline…” Basit bir şey örneğin, çok basit. İktidar partisi grup başkan vekilimize bu öneriyi söylüyorum “Biz karar aldık bunların hiçbirisini görüşmeyeceğiz, hepsine ‘hayır’ diyeceğiz.” Bu belki mantıklı bir öneri, basit bir düzeltme. Örneğin bu düzeltmeyi yaparken belki şu fahiş hatayı da düzeltme imkânı bulabilirdik. 6’ncı madde diyor ki: “Sayıştay, işte her türlü bilgiyi, belgeyi, defteri, kaydı görmeye yetkilidir. Bunları dilediği yere getirtmeye yetkilidir, mallar hariç.” Malları getirtme yetkisi zaten yok, belgeleri, defterleri, kayıtları getirtme yetkisi var, malları getirtemez. Malları saymamış ki zaten ama iktidar partisi “Hayır, biz karar verdik muhalefet partilerinden gelen hiçbir öneriyi kabul etmeyeceğiz.” İktidar partisinin genel konulardaki yaklaşımı da budur. İşte “Anayasa değişikliği” mi diyoruz, iktidar partisi “Hayır, muhalefetin önerilerine kapalıyız.”, “Falan konu” mu diyoruz, “Kapalıyız.”, “Bu konuda bir kelime düzeltelim.”, “Kapalıyız.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Evet, hayırlı olsun ama çok fahiş hatalar da yapılıyor. Bu şekilde Sayıştay gibi bir anayasal kurumun yasasına yakışmayacak bazı böyle hatalar da yapılıyor. Yani bunu, uluslararası platforma bu tasarıyı, bu teklifi götürdüğümüzde, bu yasayı götürdüğümüzde bu maddeyi okuyanlar “Allah Allah, Türkiye’deki Parlamentonun kalitesi bu kadar düştü mü?” diyecekler. Parlamentoda kalitenin düştüğü kanaatinde değilim ama bazı yönetici arkadaşlarımızın, iktidar partisi grubu yöneticisi arkadaşlarımızın gereksiz ısrarı bu kaliteyi düşürmeye neden oluyor ama Sayıştay açısından gördüğüm üzüntü verici bir durumu da ifade etmeliyim: Parlamentoya bağlı, bağımsız bir kuruluş olan Sayıştayın Sayın Başkanı da bu teklif konusunda titizlenmiyor. Görev sadece Parlamentonun değildir, Parlamentonun olduğu kadar Sayıştay Başkanınındır da.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Elektronik cihazla oylama yapacağım.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur, on dakika ara veriyorum.

                                                            Kapanma Saati : 18.41
ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.55

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Bir dakika süre veriyorum.

 (Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Önerge reddolunmuştur, karar yeter sayısı vardır.

510 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 16’ncı madde kabul olmuştur.

17’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 17’nci maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Emin Haluk Ayhan

 

Konya

Manisa

Denizli

 

M. Akif Paksoy

Mustafa Enöz

Mehmet Şandır

 

Kahramanmaraş

Manisa

Mersin

“(5) Yazılı sınav, zorunlu olan; İktisat, Maliye, Hukuk, Muhasebe ile Kompozisyon konularından oluşur. Yazılı sınav sonucunda, yetmiş puandan az olmamak üzere, en yüksek puandan başlayarak eleme sınavı ilanında belirtilen kadronun üç katına kadar aday mülakata çağrılır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 17 nci maddesinin: Üçüncü fıkrasının, "Giriş sınavı; eleme sınavı, yazılı sınav ve sözlü sınavdan oluşur. Eleme ve yazılı sınavlar, Sayıştay Başkanlığı ile imzalanacak protokole göre Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılır." şeklinde;

Dördüncü fıkrasının, "Eleme sınavı; alan bilgisi, genel kültür ve genel yetenek ile yabancı dil bilgisi sorularından oluşur. Alan bilgisi testi, iktisat, maliye ve hukuk bilgisi sorularını; yabancı dil bilgisi testi ise adayın tercihine göre İngilizce veya Almanca veyahut Fransızca dil bilgisi sorularını kapsar. Eleme sınavı değerlendirmesi yüz tam puan üzerinden yapılır. Alan bilgisi yüzde elli, genel kültür ve genel yetenek yüzde otuz, yabancı dil bilgisi yüzde yirmi oranında değerlendirmeye dahil edilerek ağırlıklı puan hesaplanır. Eleme sınavı sonucunda soruların en az yüzde yetmişini doğru yapmış olmak kaydıyla en yüksek puandan başlayarak sınav ilanında belirtilen kadronun üç katına kadar aday yazılı sınava çağrılır." şeklinde;

Beşinci fıkrasının, "Yazılı sınav, zorunlu olan; İktisat, Maliye, Hukuk ve Kompozisyon ile seçimlik olan Ticaret Hukuku veya Muhasebe konularından oluşur ve yazılı sınav her konu için ayrı ayrı yapılır. Yazılı sınav sonucunda, yüz tam puan üzerinden her sınav konusunda en az elli puan almak şartıyla ortalama en az yetmiş ve üzeri puan alanlar sözlü sınava çağrılır." şeklinde;

Altıncı fıkrasının, "Yazılı sınavı kazananlar sözlü sınava tabi tutulurlar. Sözlü sınav, kompozisyon ve seçimlik grup konuları hariç beşinci fıkrada belirtilen İktisat, Maliye ve Hukuk konuları çerçevesinde yapılır. Sözlü sınavda, adayların zeka intikal sürati ile ifade ve temsil yeteneği de dikkate alınır. Değerlendirmede adayların bilgisi yüzde altmış, bilgisi üzerinden zeka intikal sürati ile ifade yeteneği yüzde yirmi ve temsil yeteneği yüzde yirmi ağırlığa sahiptir. Komisyon üyeleri adayları söz konusu faktörlerin ağırlıklarına göre değerlendirir ve verdikleri puanları ayrı ayrı tutanağa geçirirler. Sözlü sınavın belgelendirilmesinde ayrıca teknolojik olanaklardan yararlanılabilir." şeklinde;

Yedinci fıkrasının ikinci cümlesinde geçen, "en az yetmiş" ifadesinin, "en az elli" şeklinde;

Sekizinci fıkrasının ilk cümlesinde geçen "mülakat" ibaresinin, "sözlü sınav" şeklinde; değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.

             M. Akif Hamzaçebi                                                              Kamer Genç

                       Trabzon                                                                           Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Kamer Genç konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay kanununun 17’nci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

17’nci madde, denetçi ve denetçi yardımcılarının göreve alınmasıyla ilgili usul ve esasları belirleyen bir madde.

Şimdi, sayın milletvekilleri, aslında böyle bir maddeye ihtiyaç da yok, bunlar yönetmelikle düzenlenebilecek şeyler ama AKP’nin, öteden beri Tayyip Erdoğan’ın dediği bir laf var, “Yargı benim ciğerimi kanatıyor.” diyor. Tabii, yargının bir ülkede hak ve adalet kurallarına uygun olarak kamu hizmetine alınmada gözettiği objektif, genel kuralları yok etmek için AKP diyor ki: Bir kişi çok dürüst olabilir, bilgili olabilir, kültürlü olabilir ama benim felsefemde değilse o yoktur. Yani o ancak bilgisiz olabilir, geçmişi karanlık olabilir ama yeter ki beni benimsesin diyor, dolayısıyla ben o tip insanları seçerim. Bunun da en büyük göstergesi burada, mülakatı getiriyorlar.

Arkadaşlar, bakın, Danıştay imtihanı yapılıyor, hâkim ve savcı, personel alım imtihanı yapılıyor, orada kaymakamlık da var, üst düzey bürokratlar da var. Şimdi, yazılıda en büyük puanı alıyor, 1, 2, 3 veya ilk 3, 5, 10’da insanlar kazanıyor, çalışkan, dürüst, ülkesini seven insanlar. Fakat sözlüye gidiyor, soruluyor: “Ananın adı ne? Babanın adı ne?” Ondan sonra “Memleketin ne? Hadi yahu, git.” diyor. Şimdi, Danıştay ne yaptı? Diyor ki: “Kardeşim, o zaman burası bir hukuk devleti ise sen sözlüyü de bir kasete geçireceksin. Ben seni denetleyeyim.”

HALUK İPEK (Ankara) – Eskiden nasıl olmuş?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu kasette sen bu kişilere ne soru soruyorsun?

HALUK İPEK (Ankara) – Eskiden nasıl hâkim olmuşlar?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakalım, ana baba ismiyle mi geçiyorsun yoksa ki hakikaten bu çocuğun gerekli olan bilgisini ölçüyor musun? Hayır, ölçmüyor.

HALUK İPEK (Ankara) – O nasıl hâkim olmuş? Kendisi nasıl hâkim olmuş?

KAMER GENÇ (Devamla) – Dolayısıyla bu yönde, Danıştayın verdiği iptal kararlarını ortadan kaldırmak için kanunlara, buraya diyor ki: “Bunun dışında, mülakatla ilgili herhangi bir kayıt ve işlem tutulmaz.”

HALUK İPEK (Ankara) – O hâkimler nasıl hâkimmiş?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu Hâkimler Kanunu’nda da böyle, her tarafta…

OSMAN KILIÇ (Sivas) – Konuyu çok iyi biliyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Geçen gün Gelir İdaresi imtihanı yapıldı. Bakın, Gelir İdaresinde ilk 1, 2, 3, 4’üncü sırada kazananlar sözlüde eleniyor. “İçeriye girenler niye elendi?” diyoruz. “Efendim, anamızın babamızın ismi, memleketimiz soruldu.” diyorlar.

Arkadaşlar, bu, bu ülkeye yapılacak en büyük aşağılıkça bir muameledir. Bir memlekette eğer bu insanların, gençlerin bilgisi, görgüsü, hukuk bilgisi veyahut da o mesleğin gerektirdiği bilgiler yerindeyse sırf belli bir inancın veyahut da belli bir geleneğin adamları değilse…

HALUK İPEK (Ankara) – Bölücülük yapma!

KAMER GENÇ (Devamla) – …onlar göreve alınmıyorsa o en alçakça bir davranış biçimidir.

AHMET YENİ (Samsun) – Doğrudur, en alçakça…

KAMER GENÇ (Devamla) – İşte bu alçakça davranışı maalesef son zamanlarda görüyoruz.

RECEP KORAL (İstanbul) – Hadi canım sen de!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, arkadaşlar, bir memlekette dürüstlük varsa, dürüstlüğün kuralları bellidir yani her şeyin açık olması lazım, şeffaf olması lazım. Niye, peki, bu gençlerimizi daha imtihana alırken ille “Sen böyle bir inancın insanısın.” demeye hakkınız var mı, kimin hakkı var? Bunun göstergesi de bu. Niye siz şeffaflıktan çekiniyorsunuz?

Tabii zamanımız da çok az olduğu için, arkadaşlar, bunu kısaca izah ettikten sonra, yarın da cumhuriyetimizin kuruluş yıl dönümü… Cumhuriyet, Yüce Atatürk’ün, dünyanın bütün liderlerinin büyük bir saygı duyduğu, büyük bir devrimcinin kurduğu yüce bir, soylu bir, erdemli bir yönetimdir. Hâlâ bu cumhuriyetin erdemlerini kavramamış, zavallı, aşağılık insanlar, bu cumhuriyete karşı maalesef karşı düşünceler öne sürmektedirler. Devletin, dün televizyonda birisi çıkmış diyor ki: “Cumhuriyeti ve laikliği yıktık, Kemalizmi yıktık.”

Ulan geri zekâlılar, siz bu cumhuriyeti yıkamazsınız, bu cumhuriyet kan üzerine kurulmuştur. Bu cumhuriyeti kuran insanlar asil ve soylu, yurtsever insanlardır. Sizin gücünüz ne? Bir gün bir kısa zamanda belki bir siyasi iktidarın yarattığı, bu ülkeye, cumhuriyete düşmanlık, Atatürk’e düşmanlığın yarattığı hava içinde bundan yararlanabilirsiniz ama sizin gücünüz bu cumhuriyeti yıkmaya yetmez. En kısa zamanda bundan dönmeniz lazım.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Söylediğin kim ya?

KAMER GENÇ (Devamla) – Uşaklar, başkasının kölesi olmaya layık olan insanlar, cumhuriyete karşı olanlardır. Uşaklar ve başkasına köle olmaya layık olan insanlar, başka bir devletin egemenliğinde yaşamak isteyenler, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin getirdiği erdemli yönetime karşı olan insanlardır.

OSMAN KILIÇ (Sivas) – Cumhuriyete karşı olan vatan hainidir, vatan!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bunu herkesin bilmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Genç.

OSMAN KILIÇ (Sivas) – Kamer Bey, cumhuriyete karşı olan vatan hainidir, vatan!

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam, işte, onu kabul edin. Sizin liderleriniz söylesin evvela. Sizin liderleriniz söylesin onları; onlar gelsin, burada söylesinler. Bu cumhuriyet kan üzerine kurulmuştur, erdemli bir yönetimdir. Bu yönetimi sırf Amerika’nın veya bazı devletlerin verdiği, onlara köle olmak için, sırf bu memleketi Afganistan’a, Suudi Arabistan’a, İran’a benzetmeye çalışan bedbahtlar bilsinler ki bu Türkiye Cumhuriyeti devleti hiçbir zaman o seviyeye gelmeyecektir. Sizin liderlerinizin Türkiye’yi getirmek istedikleri çağdaşlık seviyesi… Afganistan’daki çağdaşlık seviyesini esas alıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Utanmaz herif! Utanmıyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – İran’daki çağdaşlık seviyesini esas alıyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Utanmaz adam!

KAMER GENÇ (Devamla) – Suriye’deki, Arap devletlerindeki bugünkü yönetimi çağdaşlık kabul ediyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Utanmaz!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yoksa Türkiye Cumhuriyeti devletinin bugün çağdaşlığının hedefi bellidir.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Cumhursuz cumhuriyet olmaz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ayıp! Ayıp!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu devleti kuranların ilk hedefi belirtilmiştir ama maalesef dün televizyonlarda çıkıp da bu memlekette…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Otur yerine, otur!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sana ne!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Otur!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sana ne! Senden mi emir alacağım!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Utan!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, böyle hitap edemezsiniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Kimin uşaklığını yapıyorsun? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen yerinize geçiniz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Twitter günlüğünün ağzıyla konuşuyorsun be! Müslüm Gündüz’ün ağzıyla konuşuyorsun! Ayıptır be!

BAŞKAN – Sayın Genç, gayet net anlaşıldı sizin söyledikleriniz. Lütfen yerinize geçiniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Cumhuriyete karşı hareketlere karşı gelmek de onurlu ve soylu bir davranıştır. Niye rahatsız oluyorlar?

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen yerinize geçiniz.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Cumhuriyet sizin tekelinizde mi ya?

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen yerinize geçiniz.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Cumhursuz cumhuriyet olmaz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Anlayan anlıyor. (AK PARTİ sıralarından “Git sokakta konuş ya!” sesi)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen nerede konuştuğunun farkında bile değilsin be!

KAMER GENÇ (Devamla) – Cumhuriyete karşı olanlar bu tepkiyi gösteriyor.

BAŞKAN – Sayın Genç, çok rica ediyorum, yerinize geçiniz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen nerede konuştuğunun farkında bile değilsin, yürü!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri, kürsüde olan bir arkadaşımıza da öyle hitap edemezsiniz, çok rica ederim. “Otur yerine” diyemezsin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – O da öyle hitap edemez. Sayın Başkan, kürsüden öyle konuşamaz, sizin ikaz etmeniz lazım.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan, düzeltme yapmanız lazım. Sayın Başkan, kürsüde Türkiye Cumhuriyeti’nin aleyhinde söz konuşamaz, ikaz etmeniz lazım.

BAŞKAN – Önerge reddolunmuştur.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İkaz etmesi lazım Sayın Başkanın.

BAŞKAN – Diğer önergeyi…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, o konuşan arkadaşımız, hitap eden Sayın Genç’e iftira ediyor efendim. Sayın Kamer Genç’in Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde konuştuğu gibi bir iftiraya muhatap kılıyor Sayın Genç’i.

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Aleyhinde konuştu, ne var!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Bu cümleyi iade ediyorum kendisine.

MEHMET OCAKDEN (Bursa)- Aleyhinde konuştu, dinlemediniz galiba.

AHMET YENİ (Samsun) – Yani Kamer Genç’i müdafaaya kalktınız ha Sayın Başkan, Kamer’i müdafaaya kalktınız.

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Cumhuriyeti babanızın malı zannediyorsunuz herhâlde!

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 17’nci maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                     Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

“(5) Yazılı sınav, zorunlu olan; İktisat, Maliye, Hukuk, Muhasebe ile Kompozisyon konularından oluşur. Yazılı sınav sonucunda, yetmiş puandan az olmamak üzere, en yüksek puandan başlayarak eleme sınavı ilanında belirtilen kadronun üç katına kadar aday mülakata çağrılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Kanun teklifinde, denetçi yardımcılığı yazılı sınavında muhasebe konusu seçimlik konular arasında yer almaktadır. Sayıştayın görevlerinden birisi de mali denetimdir. Takdir edersiniz ki muhasebe bilgisi olmayan birinin mali denetim yapması mümkün değildir, o nedenle muhasebe konusunun yazılı sınavda zorunlu konular arasına alınması önerilmektedir.

Değerli milletvekilleri, AKP grup yönetimi ile performans denetimi konusunda anlaşamıyoruz, hem de tanımında. AKP grup başkan vekillerinin kürsüde de izah ettikleri gerekçeleri, mevcut, değiştirilmeden önceki tanıma göre Sayıştayın yerindelik denetimi yapabileceği endişesi.

Şimdi, teklifin 7’nci maddesine -ki kabul edildi- bakarsak diyor ki: “Performans denetimleri mali ve hukuki sorumluluk doğurmaz.” Yine 35’inci maddesinde de “Sayıştay tarafından yerindelik denetimi yapılamaz, idarenin takdir yetkisini sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar alınamaz.” diyor. Kaldı ki eski bir denetim elemanı olarak ben bu hükümlerin bile kanuna konulmasına karşıyım çünkü bu, Sayıştaya bir güvensizlik içerir ve performans denetiminin gerçek manasını bilmemek anlamına gelir.

Şimdi, ne yapıldı Genel Kurulda geçen hafta? Verilen önergeyle tanım değiştirildi ve tanımda yer alan “Kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının incelenmesi” ibareleri performans tanımından çıkarıldı. Performans denetimi idarelerce belirlenen hedef ve göstergelerle ilgili olarak faaliyetlerin ölçülmesiyle sınırlandırıldı.

Değerli arkadaşlarım, 5018 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinde bu konu kamu idarelerine stratejik plan hazırlanırken verilen bir görev yani bu denetim değil performans ölçme işlemi. Aslında 5018 sayılı Kanun biliyorsunuz kamu mali yönetimi ve kontrolü alanında reform bir düzenleme ve bu Kanun’un üç sacayağı var: Performans esaslı bütçeleme, performans esaslı kamu mali yönetimi ve performans esaslı denetim. Aslında yapılan bu değişiklikle 5018 sayılı Kanun dahi anlamsız bir hâle getirilmektedir. Şimdi, 5018 sayılı Kanun’un hangi maddelerinde bu husus düzenleniyor, kısaca sizlere bilgi vermek istiyorum. Daha “Amaç” maddesinde “Bu Kanunun amacı… kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesi ve kullanılması, hesap verebilirliği ve malî saydamlığı sağlamak...” olarak sayılmıştır.

Yine, 3’üncü maddesinde, mali kontrol tanımında “Kamu kaynaklarının belirlenmiş amaçlar doğrultusunda, ilgili mevzuatla belirlenen kurallara uygun, etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılmasını sağlamak…” demiştir.

Yine, 8’inci maddede, “Hesap verme sorumluluğu” maddesinde, her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanların, kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden, kullanılmasından sorumlu olduğunu belirtmektedir.

Yine, 11’inci maddesinde, kamu kaynaklarının etkin, verimli ve ekonomik kullanılmasından bakanların, Başbakana ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sorumlu olduğu, yine üst yöneticilerin bakana karşı sorumlu olduğu düzenlenmektedir.

Peki, sizlere soracağım: Bu görev veriliyor kamu görevlilerine, bakanlara bu sorumluluklar konuyor, bunun denetimini kim yapacak? Bu konuda da yine 5018 sayılı Kanun’un 68’inci maddesinde,“Dış denetim” başlıklı maddesinde “Kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve performans bakımından değerlendirilmesi Sayıştay tarafından gerçekleştirilir.” diyor.

Dolayısıyla, eğer kafalarda başka bir hesap yoksa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Yani çağdaş denetim olarak tüm dünyaca kabul edilen performans denetiminin uluslararası denetim standartlarında yer alan, 5018 sayılı Kanun’da yer alan tanımını değiştirmenin... Bilmiyorum ki bu teklifi veren, altında imzası bulunan değerli arkadaşımız da uzunca yıllar kamu mali yönetiminde ve denetiminde bulunmuş grup başkan vekili arkadaşımız, ben anlamakta güçlük çekiyorum. Bu düzenlemenin Sayıştayı etkisiz hâle getirmek anlamına geleceğini açıklıkla söylüyorum eğer başka bir düşünce yoksa burada çünkü dünyayı yeniden keşfetmiyoruz, performans denetiminin tanımı bellidir. Yani bunu değiştirmekten ne amaçlanıyor? Açıkçası bu değişikliği yadırgadığımı ve bu inattan AKP grup başkan vekillerinin vazgeçmesini diliyorum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci madde kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “onaltı” ibaresinin “onbeş” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                          Nurettin Canikli                                 Ayhan Sefer Üstün

                                Giresun                                                Sakarya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 18’inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde geçen “en az onaltı yıl çalışmış olmak,” ibaresinin “Sayıştay Başsavcısı için en az onaltı yıl, savcılar için en az on iki yıl çalışmış olmak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Emin Haluk Ayhan

 

Konya

Manisa

Denizli

 

Mehmet Şandır

Mustafa Enöz

Yılmaz Tankut

 

Mersin

Manisa

Adana

 

 

M. Akif Paksoy

 

 

 

Kahramanmaraş

 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Beş imzalı olması gerekir, iki imzayla verilmiş. İşleme koyamazsınız efendim.

BAŞKAN – On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.17


YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.29

BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

510 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi teklifin 18’inci maddesi üzerinde önerge işlemlerini yapacağız.

Madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanun teklifinin 18’inci maddesindeki “onaltı” ibaresinin “on” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fatma Kurtulan

Pervin Buldan

Ayla Akat Ata

 

Van

Iğdır

Batman

 

Hasip Kaplan

Hamit Geylani

 

 

Şırnak

Hakkâri

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 18’inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde geçen “en az onaltı yıl çalışmış olmak,” ibaresinin “Sayıştay Başsavcısı için en az onaltı yıl, savcılar için en az on iki yıl çalışmış olmak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Emin Haluk Ayhan

 

Konya

Manisa

Denizli

 

Mehmet Şandır

Mustafa Enöz

Yılmaz Tankut

 

Mersin

Manisa

Adana

 

 

M. Akif Paksoy

 

 

 

Kahramanmaraş

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “onaltı” ibaresinin “onbeş” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Ayhan Sefer Üstün

Ayşenur Bahçekapılı

 

Giresun

Sakarya

İstanbul

 

Ahmet Yeni

Abdurrahman Arıcı

 

 

Samsun

Antalya

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 18 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       M. Akif Hamzaçebi                                      Yaşar Ağyüz

                                Trabzon                                                  Gaziantep

“Madde 18 - Sayıştay Başsavcısı, Sayıştay Başkanının görüşü alınmak suretiyle birinci sınıfa ayrılmış ve bu sınıfta üç yılını doldurmuş Sayıştay savcıları arasından, Sayıştay Başkanının görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca yapılacak teklif üzerine ortak kararname ile atanır. Sayıştay Başsavcısının görev süresi dört yıldır. Süresi dolan Sayıştay Başsavcısı yeniden atanabilir. Görevi sona eren Sayıştay Başsavcısı boş kadro şartı aranmaksızın Sayıştay savcısı olarak görevine devam eder ve boşalan ilk savcı kadrosu kendisine tahsis edilir.

Sayıştay Savcıları ise;

a) Hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri veya Yükseköğretim Kurulu tarafından bunlara denkliği kabul edilen yurt içindeki veya yurt dışındaki en az dört yıllık fakülte veya yüksekokullardan birini bitirmiş olmak ve yüksek öğrenimden sonra mali, iktisadi veya hukuki konularla ilgili kamu hizmetinde en az oniki yıl çalışmış olmak,

b) Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinde denetim elemanlığı, müşavir, Hazine avukatlığı veya daire başkanlığı ve üstü görevlerde bulunmuş olmak, niteliklerini taşıyanlar arasından Sayıştay Başkanının görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca yapılacak teklif üzerine ortak kararname ile atanırlar.

Savcıların intibaklarında Sayıştay dışındaki hizmet sürelerinin üçte ikisi dikkate alınır. Başsavcı ve savcılar; aylık, ödenek, mali, sosyal, emeklilik ve diğer hakları ile disiplin, ceza kovuşturması, sicil ve teminatları bakımından kendi derece ve kıdemindeki denetçiler hakkındaki hükümlere tabidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Yaşar Ağyüz

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geçen haftadan beri Sayıştay yasasının, 510 sayılı yasanın yeniden düzenlenmesini görüşüyoruz. Kaç yoklama istendi, kaç karar yeter sayısı istendi onu ben unuttum. Hem ciddi bir yasa diyorsunuz hem de üzerinde durmuyorsunuz. Bu televizyonu vatandaşlar seyrediyorlar. Vatandaşlar görevini yapmayan partiyi, iktidar partisini de görüyorlar açık ve net. Ama ne hikmetse, işinize gelen maddelerde düzenleme yapmak zorunluluğu talimat olarak size bildirildiğinde grup başkan vekilleriniz değişiklik önergesini veriyor ve performans denetimi dışında kamu kurumlarının kalmasını sağlayabiliyorsunuz.

Şimdi bakın, biz verdiğimiz önergeyle katılımı sağlamak, özlük haklarını düzenlemek ve çalışma yılını on iki yıla çekmek için bu önergeyi verdik. Katılımcı bir önerge, sosyal ve özlük haklarını koruyan bir önerge.

Şimdi, bu önergeye Sayıştayın bütününün katıldığı inancındayım ben ama ne var ki iktidarın baskısı altında bulunan Sayıştay Başkanı, denetim, performans denetimi dışında kaldığı zaman nasıl ses çıkaramamışsa bugün de buna sessiz kalacak ve sizin değerli oylarınızla bu önerge reddedilecek.

Günümüzün çağdaş demokrasilerinde, çoğunlukta bulunan siyasi iktidarlar her istediğini yapar diye bir kural yoktur ama görüyoruz ki siz, çoğunluğunuza güvenerek her şeyi yapmaya çalışıyorsunuz.

Peki, dün Sayın Genel Başkanımızın söylediği yedi aydır bekleyen dosyalar için -bugün yirmi dört saat geçti- niye bir açıklamanız yok? Günlerdir Türk Telekom’un şerhli olan anlaşması Danıştayca bozulmasına rağmen gayrimenkuller satılıyor. Niye sesiniz çıkmıyor? Niye bakanlarınız açıklama yapmıyor? Niye sessizsiniz yani bir ortaklık mı var Telekom’la? O aklımıza geliyor bizim.

Hani 2002’de seçilirken siz çok idealdiniz. “Üç Y” diye bir şey çıkarmıştınız, “Üç Y”. Halkı aldatan, kandıran “Üç Y”. “Yolsuzluklar bitecek, yoksulluklar bitecek, yasaklar kalkacak.” diye. Yoksulluk eksildi mi? Arttı. Bakın, Sosyal Dayanışma Vakfı rakamlarınız teyit ediyor bunu. 343 bin aile artmış, 2007’den bugüne kadar kömür yardımı yaptığınız. Kömür yardımınız artmadı, 500 kilo. Gıda yardımında aktardığınız ödenekler yüzde 100 artmış. Fakirliği bu tür yollarla… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Çıkar burada konuşursun! Çıkar burada konuşursun! Bu tür rakamları çalışma raporunuzdan alıyoruz biz, kafamızdan konuşmuyoruz burada ama bakanlarınız maalesef demagoji yaparak olayı geçiştirmeye çalışıyorlar.

Şimdi, bugün geldiğimiz bu noktada da belediyeleriniz vesaire kurumlar denetim dışı kalacak. O zaman bunun adı “hukuk düzeni” değildir, bunun adı “kendin pişir kendin ye” düzenidir ve “diktatörlüktür” bunun adı. Yani sizler bile bu olayda görüşlerinizi açıklayamıyorsanız, grup başkan vekilinin verdiği önergeden 5 kişi, imzalayan 5 kişi bile haberdar değilse ve talimatla birtakım şeyler yaptırılıyorsa bunun adı “parlamenter demokrasi” olmaz, şekil yönünden parlamenter demokrasi olur ama güdümlü demokrasi olur. Güdümlü oylarla kalkan önergeler de halkın yararına değildir, ülkenin yararına değildir.

Siz denetimden kaçıyorsunuz. Niye kaçıyorsunuz? Hani şeffaftınız? Hani katılımcıydınız? Bunun hiçbiri yok ki. “Üç Y”nin üç tanesinde bile batağa battınız bugün. Önemli yasalar duruyor, Sayıştayla oyalıyorsunuz.

Bakın, şimdi, referandumda Sayın Başbakan söz vermedi mi? Esnafın prim borçlarının yeniden yapılandırılmasını niye getirmiyorsunuz? Çiftçinin elektrik borçlarını niye getirmiyorsunuz? Niye getirmiyorsunuz?

AHMET YENİ (Samsun) – Gelecek, gelecek. Acele etme!

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) -  İntibak yasasını niye getirmiyorsunuz emeklilerin? Niye? Getiremezsiniz, getiremezsiniz. Ekonomik yük ağır geliyor, taşıyamıyorsunuz. Sizin yerinizde olsam ben, ben milletvekili olarak erken seçim kararına imza atarım. Bitti, miadınız bitti, miadınız bitti. Yoruldunuz, yoruldunuz, taşıyamıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, yoklamalardan geçilmiyor. Yoklamalardan geçilmeyen bir Meclis görevini yapmıyorsa halkın lehine hiçbir şey çıkaramaz. Zaten bugüne kadar halkın lehine hiçbir şey çıkarmadınız. O nedenle, bırakın Meclis yenilensin, yenilensin. Zaten gidicisiniz, Abbas yolcu da bunu çabuklaştıralım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – 12 Eylülde dersini almamışsın!

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Size iki örnek vermek istiyorum, bakın, iyi dinleyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Ağyüz.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – 500 milyon maaşla çalışırken bütün uzunluğu 95,54 metre olan 4.300 tonluk geminin sahibi hangi siyasetçinin oğlu? Bilin bakalım, bilin bakalım!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Zor sorular sorma!

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Peki “Ne yapacaklardı, oturup gelip gideni mi seyredecekti?” diyen siyasetçi kim? Bunun da cevabını verin. Veremezsiniz, veremezsiniz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – Cevabını millet verdi, 12 Eylülde verdi.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Veremezsiniz, veremezsiniz!

Pırlanta şirketine ortak olan kimin oğlu? ATV, Sabah’ı beleş verdiniz. Kim vardı başında?

Yolsuzluk batağına batmış bir iktidar. Şimdi denetimden kaçıyorsunuz ama halktan kaçamazsınız, kaçamazsınız! Onun için Abbas yolcu. Dikkat edin, halk yararına çalışın. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ağyüz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “onaltı” ibaresinin “onbeş” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                             Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Benim önergem daha aykırıdır, daha önce okunması gerekir.

BAŞKAN – Evet, yanlış.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – “On” daha aykırıdır. Daha önce “on” varken “onbeş”, “onaltı” diyor. Hangisi daha aykırı? Çok açık Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ne yaptınız arkadaşlar?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – “On” varken “onbeş” önce okunuyor, olmaz. İktidar önergesi önce okunuyor, olmaz arkadaşlar. Yanlış yapmayın, hele ben varken yapmayın.

BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanun Teklifinin 18’inci maddesindeki “onaltı” ibaresinin “on” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli milletvekilleri, sizinle samimi olarak bir şeyi paylaşmak istiyorum, Meclisin saygınlığı için, görüştüğümüz Sayıştay Kanunu Türkiye'nin, ülkemizin geleceğini çok yakından ilgilendirdiği için. Şimdi okuyorum, Türkiye'de önemli bir gazete, iktidara taraf, diyor ki: “Mecliste korsan bir önerge dolaştırıldı. Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerî mallarının denetimi önlenmek, engellenmek istendi ve AK PARTİ’ye de bu yaptırılmak istendi.” Manşet haber ve bu haber öyle kısa bir haber olsa hani gözden kaçmış, hani TRT 3 canlı yayın yapmasa, burada 73 milyon ve bütün dünya açık ve şeffaf olarak Meclisteki tartışmaları izlemese bunu da anlarım.

Şimdi soruyorum: Burada, bu haberde “AK PARTİ İktidarına Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerî mallarının denetlenmesinin engellenmesi için korsan önerge dağıtıldı.” deniliyor. Arkadaşlar, şu önergeler İç Tüzük’e göre, Başkanlık Divanına gelir, beş imzayla gelir; burada bütün gruplara dağıtılır, stenograflara da bırakılır, komisyona ve sayın bakana, Hükûmete de bırakılır. Şimdi soruyoruz: Nasıl bir korsan önerge dolaştı Meclisin içinde arkadaşlar? Bu korsan önerge nereden çıktı? Bu korsan önergeyi kim dolaştırdı Mecliste? Meclisin hangi üyesini etkileyip kandırabilecek veya tehdit edip baskı altına alabilecek bir anlayış bu Mecliste korsan önerge dağıtabilir? Medyanın biraz sorumlu olması lazım arkadaşlar. Kimin için yapıyorsa, ne için yapıyorsa bu Meclise karşı -cumhuriyetin 87’nci yılını kutluyoruz- bir özür borcu var, aynı manşette, aynı büyüklükte Meclisten özür dilemesi lazım. Böyle şey olmaz. Biz biliyoruz ki Türk Silahlı Kuvvetlerinin yerinde denetimi komisyon toplantılarımız, alt komisyon ve üst komisyon döneminde çıkarıldı. Yerinde denetim çıkarıldı. Şimdi buradaki habere bakıyorsunuz, korsan önergeli askerî malları denetimden kaçırma girişimi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin mallarının gizlilik arz etmesi nedeniyle ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin görüşünün alınması suretiyle bunun AK PARTİ’ye kabul ettirilmek istendiği ifade ediliyor. Şimdi soruyorum: Sayın grup başkan vekilleri böyle bir önerge gördünüz mü?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Görmedim.

HASİP KAPLAN (Devamla) – CHP gördünüz mü böyle bir korsan önerge, Mecliste dolaştı mı? MHP’ye de soruyorum. Biz de görmedik.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Biz de size soruyoruz: Var mı böyle bir önerge?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ben zaten görmediğim için ve sürekli içinde olduğum için… Ancak şunu ifade edeyim: Alt komisyondan üst komisyona, Genel Kuruldan şu ana kadar o 44’üncü maddeyle ilgili şimdiden, ilk günden vermiş olduğumuz bir önerge var. Bu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, güvenlik güçlerinin ve istihbarat makamlarının askerî harcamalarının, silah alımlarının, tank, top ve gayrimenkul alımlarının, rüşvet olayları dâhil hepsinin denetlenmesinin Sayıştay tarafından yapılması gerektiğini, Meclisin, milletin egemenliğinin denetimi açısından şart olduğunu ama bunun da bir yönetmelikle olacağını bütün gruplar ısrar ettiği zaman şunu söylemiştim: Bu yönetmelik… Yine Meclis adına Sayıştay, eğer bunun denetimini yapacaksa Sayıştay yapmalı veya Meclis yapmalı, Meclis Başkanlığı yapmalı. O maddede “Bakanlar Kurulu yönetmelik yapar.” deniyor. Bakanlar Kurulu yürütmedir. Yürütme yasamaya müdahale edemez arkadaşlar. O 44’üncü maddeyi şimdiden uyarın, daha zamanı gelmeden. Yürütme yönetmelik yapamaz arkadaşlar. Yürütme yasamaya, yönetmelik denetimi alanına girip… Yürütmeyle yasama ayrıdır. Yasama adına, Meclis adına Sayıştay denetim yapacaksa kendi yönetmeliğini kendisi yapar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum efendim.

Şimdi, gizli bir yönetmelik var diyorum. İlk gün konuştum, istedim, gizli yönetmeliği alamadım. Hükûmetten istiyorum yine, bakanlarımızdan istiyorum yine, Millî Savunma Bakanından istiyorum yine, Başbakan Sayın Erdoğan’dan istiyorum bu gizli yönetmeliği. Meclis üyesi olarak bu gizli yönetmeliği görme hakkım var bu Mecliste. Bu gizli yönetmeliği görmeliyiz ki Bakanlar Kurulu nasıl bir yönetmelik düzenleyecek, onun kaygılarını giderelim.

Şimdi, benim burada verdiğim önerge çok basit. On yıl çalışmış kişilerin başsavcı veya savcı olması… Zaten kırk beş yaşına geliyor, staj, okul, üniversite, master. On altı yıl da çalıştırdınız mı elli yaşına geliyor. Elli  yaşından sonra başsavcı veya savcı Sayıştayda. Arkadaşlar, bu olmaz. On yılda kırk yaşını doldurmuş oluyor, dinamik, bilgili. Onları alabiliriz, on yıl yeterlidir. O sınırlamanın kalkmasını istiyorum ve Meclisin bütün gruplarının bu korsan önerge haberi nedeniyle itirazlarını yükseltmelerini ve özre davet etmelerini Meclisin saygınlığı açısından uygun görüyorum, talep ediyorum.

Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifinin 18’inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde geçen “en az on altı yıl çalışmış olmak,” ibaresinin “Sayıştay Başsavcısı için en az on altı yıl, savcılar için en az on iki yıl çalışmış olmak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Yılmaz Tankut (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Tankut konuşacak.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 18’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, az önce ifade edilen ve bugün de bazı basın organlarında yer alan bu korsan önergeyle ilgili olarak Meclis Başkanlığını ve Başkanlık Divanını, kamuoyunu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini tatmin edecek bir açıklama yapmaya davet ediyorum.

Sayın milletvekilleri, daha önce de pek çok kez ifade etmeye çalıştığımız gibi, AKP İktidarı bu zamana kadar ortaya koyduğu çapsız ve şeffaf olmayan politika ve uygulamalarını her zemin ve zamanda denetimden ve hesap vermekten uzak tutmak için her yola fütursuzca başvurmaktan çekinmemektedir. İşte bunun en tipik örneklerinden birini de bugün, Sayıştayı daha etkin çalıştıracağını iddia ettikleri ve haklı hiçbir öneriyi ve katkıyı kabul etmedikleri bu kanun teklifinin görüşmelerinde de hep birlikte yaşamaktayız.

Bugün, siyasi tarihimizde çok ender bir şekilde Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran AKP’nin maalesef ayakları yerden kesilmiştir. Sandalye sayısının çoğunluğunun verdiği şımarıklık ile yüce Meclisi âdeta AKP genel merkezine bağlı bir birim olarak çalıştırmak istediğini de ibretle izlemekteyiz.

Kamunun bütün kurumlarının gelir ve giderlerini denetleyen böylesine önemli bir kuruluş, ne yazık ki AKP’nin gizli emelleri doğrultusunda, diğer devlet kurumlarında da olduğu gibi siyasallaştırılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, hepinizin yakinen bildiği gibi, bizim inancımıza göre devletin malına yani beytülmale ziyan verenlerin, ona halel getirenlerin her iki cihanda da iflah olması elbette ki mümkün değildir. Bugün sadece ve sadece siyasi ikbal ve iktidarları için bu milletin yıllardan beri dişinden, tırnağından keserek meydana getirdiği cumhuriyet Türkiyesinin devasa ekonomik ve stratejik varlıklarını yani beytülmali kendi yakınlarına, yabancılara dolayısıyla ehlisalibe peşkeş çeken AKP, elbette ki ne yaparsa yapsın hem bu dünyada hem de öbür dünyada bu yaptıklarının hesabını mutlaka verecektir. Başta Telekom, Tekel, TÜPRAŞ olmak üzere limanlarımızı, madenlerimizi, enerji ve sanayi tesislerimizi, şeker, kâğıt ve sigara fabrikalarımızı, bankalarımızı, verimli tarım arazilerimizi ve saymakla bitiremeyeceğimiz varlıklarımızı özelleştirme maskesiyle haraç mezat satan ve buna göz yumanların affedilmesi tabiidir ki imkânsızdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkeyi yönetenler geçmişte verdikleri sözleri unutmadan yerine getirip milletin kendisine olan güvenini, dolayısıyla devletine olan itimadını zedelememelidir. Bu noktada çok küçük bir örnekle Sayın Başbakanın ve AKP Hükûmetinin dikkatini çekmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, hem seçim bölgem olan Adana’da hem de bütün ülke genelinde, çok değil, daha geçtiğimiz yıl Tekel işçilerinin hak arayışına ve bunun karşılığında onların büyük dramına hep birlikte şahit olmuş idik. Peki, bu insanlarımız macera olsun diye mi, yoksa haksız birtakım taleplerle mi belleklerimizden hâla silinmeyen ve asla da silinmeyecek olan, Ankara’nın buz gibi havasında eylemlerini yaptılar, yoksa 2007 seçimlerinden önce kendilerine AKP’li vekiller ve Sayın Başbakanın verdiği sözlerin yerine getirilmeyip aldatılmanın o müthiş çaresizliği içerisinde mi Hükûmetin sert ve acımasız tokadını yeme pahasına haklarını aradılar?

Sayın milletvekilleri, şimdi size sadece AKP’li 2 Adana milletvekili arkadaşımızın basına yansıyan sözlerini aktarmak istiyorum.

“Adana Tekel kapatılmayacak.” (Şubat, 2006) Özelleştirme İdaresinin kapatma kararı verdiği Tekel Adana Sigara Fabrikasında bir ayı aşkın süredir direnişte olan işçileri ziyaret eden AKP Adana Milletvekili Abdullah Çalışkan, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a Tekelin kapatılmayacağı yönünde talimat verdiğini bildirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Türk-İş Mali Sekreteri Ergün Atalay ve Tekgıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel ile görüşerek Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a “Tekelin sorununu çözün, işçilerin lehine sonuçlandırın.” şeklinde talimat verdiğini aktaran Çalışkan “Tekel yeniden üretime geçecek ve burada makineleri hep birlikte çalıştıracağız.” sözünü verdi.

Yine AKP kurucularından olan ve uzun dönem çok etkili konumlarda bulunan ve hâlen de etkili konumda olduğuna inandığımız –bilmiyorum, şu anda bu salonda mevcut mu- AKP’nin Adana Milletvekili Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat’ın 6 Temmuz 2009 tarihinde Adıyaman Gazeteciler Cemiyetinde söylediği ifade edilen şu sözleri de sizlerin ve aziz milletimizin takdirlerine sunuyorum. Bakınız, Sayın Fırat Tekel çalışanlarıyla ilgili neler söylemiş: “Biz Hükûmet olarak hiçbir zaman hiçbir çalışanımızı mağdur etmedik ve bundan sonra da etmeyeceğiz. Tekel çalışanları havuza alınacaktır. Bu olayı kimse 4/C ile karıştırmasın. O, bir dönem bazı mağdur olan vatandaşlarımız için çıkarıldı…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

YILMAZ TANKUT (Devamla) -  “…ancak Tekel çalışanları kesinlikle bu statüye alınmayacak. Onlar havuza alınacak, kendilerinden bir tercih sorulacak ve “Nerede, hangi kurumda çalışmak istiyorsun?” denecek ve uygun olan bir kurumda çalışması sağlanarak emekliliğini orda tamamlayacak. Yani özelleştirmenin içerisinde bulunan bütün Tekel memur ve işçileri kesinlikle mağdur edilmeyecek, her türlü özlük hakları devam edecek.” demiştir.

Değerli arkadaşlar, benzer sözleri Tekel sigara ve yaprak tütün işletmelerinin bulunduğu diğer illerimizin, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarımız da söylemişlerdir. Fakat ne acıdır ki verilen bütün bu sözler tutulmamış ve hak arayan işçilerimiz ne yazık ki acımasızca mağdur edilmiştir.

Netice olarak, kendi vatandaşına verdiği sözü tutmayan, hatırlamayan bir iktidarın denetimden kaçarak hesap vermemek için her yola başvuracağını söylemek için kâhin olmaya ihtiyaç yoktur diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederiz Sayın Tankut.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “onaltı” ibaresinin “onbeş” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                    Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN -  Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Buyurunuz Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada yapılan bazı konuşmaları gerçekten hayretle ve ibretle izliyorum değerli arkadaşlar. Hükûmetimizi, partimizi denetimden kaçmakla suçlayan açıklamaların gerçekle hiçbir alakası yoktur. Şu proje, şu Sayıştay projesi, Sayıştay Kanunu’nu yeniden dizayn eden, düzenleyen şu proje bile, denetimin etkinleştirilmesi ve şu andaki dağınık yapının ortadan kaldırılması, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının denetim kapsamına alınmasının en somut ifadesidir değerli arkadaşlar. Bakın, bugün 832 sayılı Sayıştay Kanunu yürürlükte ve etkinliği tartışılıyor ama o kadar çok kamu kurumu istisna kapsamında ki. Mesela belediyelerin şirketleri şu anda denetim dışında, hem KİT Komisyonu denetimi dışında -3346 sayılı Kanun’da bir istisna hükmü var- hem de Sayıştay Kanunu kapsamı dışında. Bugün, özel fonlara baktığınız zaman -kamu kaynaklı fonlara- büyük çoğunluğunun kendi özel kuruluş kanunlarında 832 sayılı Sayıştay Kanunu’na tabi olmayacağına dair hükümler vardır. Bakın, bununla bütün istisnalar kaldırılıyor değerli arkadaşlar. Bugün denetim dışında olan, kamu kaynağı kullanan ya da sermayesinde kamu payı olan tüm kuruluşlar denetim kapsamına alınıyor. Gerçekten çok yazık. Şu yorumlara… Çok yanlış, eksik bilgiyle burada çıkıp önemli yargılar ihtiva eden açıklamaların yapılmaması gerekir değerli arkadaşlar.

Bakın, BİT’lerin denetimi… Uzun yıllardan beri denetim dışında. Onun kuralını biz getirmedik. 1982 Anayasası’ndan sonra getirilen kanunla BİT’ler denetim kapsamı dışına çıkartıldı, denetime tabi hâle getirilmedi.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Elinizi tutan mı vardı? Yapsaydınız.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yıllardan beri, otuz yıldan beri denetim dışında değerli arkadaşlar, ilk defa biz denetim kapsamına alıyoruz şu anda bu kanunla.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sekiz yıldır ne bekliyordunuz o zaman?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti tarihinde denetimin etkinleştirilmesi noktasında gerçekten reform mahiyetinde bir düzenlemedir bu. Bakın, çok basit bir örnek vereyim: Bazı bakanlıklarda teftiş kurulları kaldırıldı. Teftiş kurullarının yaptığı denetim vardı. Onları kim yapacak bundan sonra? Sayıştay yapacak değerli arkadaşlar. Hükûmet, kendi bakanlarının yetkisinde ve kontrolünde olan bir denetim mekanizmasını, denetim yetkisini kapatıyor ve Sayıştaya devrediyor, kendi dışında, özerk bir yapıya sahip olan Sayıştaya devrediyor.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hangi yetkiyle yapacaksınız Sayın Canikli?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Gerçekten çok yazık arkadaşlar, çok yazık, çok ayıp! Bunu hak etmiyor. Burada doğruların konuşulması gerekir. Bunların hangi birine yanlış diyebilirsiniz değerli arkadaşlar?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gizli yönetmeliği istiyoruz, gizli yönetmeliği verin.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sekiz yıldır neredesiniz?

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Yetkiyi, boşalttıktan sonra devrediyorsunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla, şimdi, bakın, performans denetimi konuşuluyor. Biz, 12 Eylülde bir Anayasa değişikliği oyladık ve orada değiştirdiğimiz maddelerden bir tanesi de Anayasa’nın 125’inci maddesiydi ve yargının denetim sınırını çizerken orada, yerindelik denetimi yapamayacağını, kendisini idarenin yerine koyarak takdir yetkisini ortadan kaldırıcı bir denetim yapamayacağını çok net bir hüküm olarak koydu ve milletimiz tarafından da kabul edildi.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Hani, söyledin mi? Millete bunları söyledin mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu yapılan düzenleme, şu anda 2’nci maddede benim verdiğim önergeyle yapılan düzenleme, 12 Eylül günü referandumda değiştirilen Anayasa değişikliğine paralel bir mantığın buraya hâkim olmasını sağlamaktır, hepsi bu kadar. Bakın, isterseniz okuyalım değerli arkadaşlar, çok net burada…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Anayasa teklifini üç günde getirdiniz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Diyor ki, bakın, Anayasa’nın 125’inci maddesi: “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.”

HASİP KAPLAN (Şırnak) – İptal etme işlemleri farklı.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Pardon, “Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimiyle sınırlı olup hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz.” Bunu yeni değiştirdik daha, 12 Eylülde değiştirdik.

AHMET YENİ (Samsun) – Haberleri yok, haberleri.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Milletimiz tarafından benimsendi ve takdir edildi. Devam ediyor -bu hükümler 1982 Anayasası’nın orijinal hükmü değerli arkadaşlar- diyor ki: “Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.” Çok açık Anayasa kuralı ve 1982 Anayasası’nın kuralı.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yerindelik denetimi yapılamayacağı Sayıştay Kanunu’nda zaten var.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, bunu savunan arkadaşlar şunu istiyorlar: Bugün biz varız, yarın yokuz.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – İnşallah.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Hükûmet bir karar alacak, diyelim ki -herhangi bir yatırım- bir yerde otoyol yapma kararı aldı, herhangi bir güzergâhtan geçirdi. Şimdi, burada bir denetim elemanı gelecek, diyecek ki “Hayır, bu güzergâh yanlıştı.”

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayıştay yargı yeri midir Sayın Canikli?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – “Yanlıştı.” diyecek değerli arkadaşlar, bunu kabul ediyor musunuz? Bu doğru mu? Aynen olacak budur.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – 35’inci maddede zaten öyle bir yetki olmadığı yazılı.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın, yine, bu konu konuşulurken Sayın Özyürek’in burada yaptığı bir açıklama var. Aynen ifade şu…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayıştay Anayasa’da yüksek yargı organları arasında yer almaz Sayın Canikli, önce Anayasa’ya bir bak.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …diyor ki Sayın Özyürek: “Artık bundan sonra hidroelektrik santrallerinin yeri ve konumu konusunda Danıştay da Sayıştay da eleştiri, değerlendirme yapamayacak.” Elbette yapamayacak. O, idarenin, yürütmenin takdirindedir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Var zaten Sayıştayda, 35’inci maddede yerindelik denetimi.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Hem Anayasa’yla sabittir hem de uluslararası standartlara, kurallara uygundur değerli arkadaşlar.

Eleştirirken arkadaşlarımızın neyi eleştirdiğini bilmesi gerekir.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Performans denetimi yapıyor mu Sayın Canikli?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu, ilk defa, Sayıştay tarihinde hiç olmadığı kadar etkin hâle getirilmektedir ve yürütmeyi denetlemek üzere etkin hâle getirilmektedir.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Canikli, gizli yönetmeliği getirmediğiniz sürece ne deseniz boş. Gizli yönetmeliği getirin, Meclise sunun.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, eksik bilgiyle burada konuşulduğunun en önemli delili şudur: Deniliyor ki “Performans denetimi, efendim, işte bu yapıldı, yolsuzluklar artacak.” Değerli arkadaşlar, bunun performans denetimiyle ne alakası var? Onun denetimini sağlayan uygunluk denetimidir, hukuka uygunluk denetimidir. Hukuka uygunluk denetiminde en ufak bir problem var mı? Yok.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – “Zaten öyle yapıyoruz” mu diyorsun yoksa?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bütün yasalara, mevzuata, ihale mevzuatına, Türk Ceza Kanunu’na uygunluğu açısından bütün bu işlemler denetlenecek Sayıştay tarafından. Bunda herhangi bir problem yok.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Kendin bile inanmıyorsun!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Niye kaldırdınız o iki yetkiyi Nurettin Bey? Onu da söyleyin.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Performans denetimini, yerindelik denetimini tartışıyoruz biz değerli arkadaşlar. Elma ile armudu bazı arkadaşlarımız karıştırıyor, lütfen bunu yapmayalım.

Şimdi, bakın, son olarak şunu söyleyeyim: Biz verdiğimiz sözleri yerine getirdik. Yoksulluk konusunda da, yolsuzluk konusunda da daha önceki dönemlerle kıyaslanamayacak kadar iyileşme var. Rakamlarla konuşulması gerekir.

Bakın, yolsuzluk konusunda bu işleri ülkeler bazında takip eden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sınıfta kaldınız, sınıfta!

BAŞKAN – Sayın Canikli, çalışma süremizin sonuna geliyoruz.

Lütfen Sayın Canikli

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Uluslararası Şeffaflık Örgütünün yayınladığı en son rapora göre, Türkiye yirmi basamak birden atlamıştır değerli arkadaşlar.

BAŞKAN – Sayın Canikli, çalışma süremizin sonuna geldik.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ezbere konuşmayın, bilerek konuşun.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 18’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ile alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 2 Kasım 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.01