DÖNEM: 23 CİLT: 80 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
12’nci
Birleşim
27 Ekim 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, küçük ve
orta büyüklükteki işletmelerin uzun vadeli finansman ihtiyacına ve kiralama
şirketlerine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Türkiye’de adil
yargılanma ve savunma hakkı alanında yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, cumhuriyetin 87’nci
kuruluş yıl dönümünün anlam ve önemine ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, Lozan Anlaşması’nın
azınlıklarla ilgili 39’uncu maddesine ilişkin açıklaması
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, cumhuriyetin 87’nci
kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, cumhuriyetin
87’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, cumhuriyetin 87’nci
kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-TBMM Başkan
Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, Başkanlık Divanı ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak cumhuriyetimizi kuran Atatürk’e,
silah arkadaşlarına ve tüm halka teşekkürlerini sunan konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, Kelkit Irmağı üzerinde
kurulacak HES’lerin çevreye olası etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/893)
2.- Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asil ve 41 milletvekilinin,
sınava dayalı eğitim sisteminin yol açtığı sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/894)
3.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin,
Kürt sorununun siyasi, sosyal ve ekonomik sebeplerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/895)
4.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, işsizlik sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/896)
B) Tezkereler
1.- Kanser
Hastalığı Konusunun Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Amerika Birleşik
Devletleri’nde inceleme çalışması yapmasına, gidecek komisyon üyelerinin
sayıları ve inceleme süresinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesi kaydıyla TBMM Başkanlık Divanının 26 Ekim
2010 tarih ve 81 sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1331)
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği
Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak altı oturum yaptı.
Ordu Milletvekili
Rahmi Güner, Ordu ilinin ekonomik ve sosyal
sorunlarına ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu
yardımlarının dağıtımında yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşmasına
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı,
İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, İzmir Seferihisar ilçesi Sığacık Körfezi’nde
kurulmak istenen orkinos yetiştirme tesisinin yaratacağı çevre sorunlarına ve
milletvekillerine gönderilen mektupların ilgili idare amiri tarafından
kendilerine iletilmediğine ilişkin gündem dışı konuşmasına Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu,
Cevap verdi.
Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının işleyişine,
Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt, esnafın vergi, BAĞ-KUR ve SSK borçlarının
çözümüne,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’nun
yaptığı yardımlara,
Adana
Milletvekili Mustafa Vural, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu tarafından
yapılan yardımların dağıtım zamanına,
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir, konuşmasında geçen birçok konuya Devlet Bakanı
Hayati Yazıcı’nın değinmediğine,
Bursa
Milletvekili Necati Özensoy, sosyal yardımlaşma ve
dayanışma vakıflarının dağıttığı kömürleri TKİ’nin dışarıdan satın aldığına,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, milletvekillerine gelen mektupların idare amiri
tarafından engellendiğine ve bu konunun incelenerek Başkanlık Divanınca
açıklama yapılmasına,
İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras, kendisine ve milletvekillerine gelen birçok
yazılı metnin kendilerine ulaşmadığına,
Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz, orkinos yetiştirme tesisi
kurulmasına, Gaziantep Yamaçoba mevkisindeki taş
ocaklarına, İkizdere Vadisi’ne kurulması düşünülen HES’e
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Devlet Bakanı
Hayati Yazıcı, Muş Milletvekili M. Nuri Yaman, Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir ve Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un,
şahsına sataşmaları nedeniyle bir açıklamada bulundu.
Kenya
Parlamentosu Yerel Yönetimler ve Fon Hesapları Komisyonu Başkanı Pollynis Anyango ve beraberinde
bir parlamento heyetinin ülkemizi ziyaretine,
CHP Grup
Başkanlığınca, NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubunda boş bulunan asıl
üyeliğe aday gösterilen Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı ve Parlamentolararası Birlik Türk Grubunda boş bulunan üyeliğe
Ankara Milletvekili Emrehan Halıcı’nın,
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda boş bulunan üyeliğe de BDP Grup
Başkanlığınca aday gösterilen Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın üyeliklerine,
İlişkin Başkanlık
tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 23 milletvekilinin, hayvancılık sektörünün
sorunlarının (10/889),
Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur
ve 25 milletvekilinin, millî eğitim sınav sistemindeki değişikliklerin
etkilerinin (10/890),
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, terör örgütünün malî
kaynaklarının (10/891),
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, mahkûmların uyuşturucu
kullanımı ve bunun yarattığı sorunların (10/892),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
(10/348, 551,
666, 667, 668) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, süre
uzatımına ilişkin tezkeresi okundu; daha önce verilen üç aylık çalışma süresini
doldurması nedeniyle, İç Tüzük’ün 105’inci maddesine göre, Komisyona bir aylık
kesin süre verildiği bildirildi.
Türkiye
Cumhuriyeti ile Finlandiya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın yeniden incelenmek
üzere geri verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Dışişleri
Komisyonunda bulunan tasarının Hükûmete geri
verildiği açıklandı.
Bazı
milletvekillerine, Başkanlık tezkeresinde belirtilen sebep ve sürelerle izin ve
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’a ödenek ve
yolluklarının verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında yer alan 395 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bu kısmın
10’uncu sırasına alınmasına, diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun, 2, 9, 23 ve 30 Kasım 2010 Salı günkü
birleşimlerinde 1 saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 3, 10 ve 24 Kasım 2010
Çarşamba günkü birleşimlerde ise sözlü soruların görüşülmemesine; Genel
Kurulun, 26 Ekim, 2, 9, 23 ve 30 Kasım 2010 Salı günlerinde 15.00-21.00 saatleri
arasında, 3, 4, 10, 11, 24 ve 25 Kasım 2010 Çarşamba ve Perşembe günlerinde ise
14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,
yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/451) İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, 8 Martta Elâzığ’da meydana gelen depremden sonra
vatandaşların yaşadıkları sorunlara ilişkin bir açıklamada bulundu.
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının:
1’inci sırasında bulunan (6/1094),
2’nci “ “ (6/1095),
4’üncü “ “ (6/1108),
11’inci “ “ (6/1141),
13’üncü “ “ (6/1159),
14’üncü “ “ (6/1160),
16’ncı “ “ (6/1165),
17’nci “ “ (6/1166),
19’uncu “ “ (6/1169),
24’üncü “ “ (6/1209),
27’nci “ “ (6/1231),
28’inci “ “ (6/1235),
29’uncu “ “ (6/1237),
54’üncü “ “ (6/1312),
63’üncü “ “ (6/1339),
68’inci “ “ (6/1365),
137’nci “ “ (6/1553),
191’inci “ “ (6/1647),
199’uncu “ “ (6/1669),
200’üncü “ “ (6/1671),
211’inci “ “ (6/1690),
242’nci “ “ (6/1744),
254’üncü “ “ (6/1773),
259’uncu “ “ (6/1786),
263’üncü “ “ (6/1794),
288’inci “ “ (6/1840),
289’uncu “ “ (6/1848),
297’nci “ “ (6/1856),
308’inci “ “ (6/1872),
326’ncı “ “ (6/1902),
334’üncü “ “ (6/1920),
336’ncı “ “ (6/1923),
338’inci “ “ (6/1928),
347’nci “ “ (6/1942),
362’nci “ “ (6/1966),
378’inci “ “ (6/1996),
380’inci sırasında bulunan (6/1999),
389’uncu “ “ (6/2014),
396’ncı “ “ (6/2024),
450’nci “ “ (6/2091),
480’inci “ “ (6/2132),
482’nci “ “ (6/2134),
491’inci “ “ (6/2147),
Esas numaralı
sözlü sorulara, İçişleri Bakanı Beşir Atalay cevap verdi; soru sahiplerinden
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Adıyaman Milletvekili Şevket Köse de cevaplara
ilişkin görüşlerini açıkladı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen
ve görüşmelerine devam olunan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili
Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (2/594) (S.
Sayısı: 510) birinci bölümünün 8’inci maddesine kadar kabul edildi.
27 Ekim 2010
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
20.58’de son verildi.
|
|
Şükran
Güldal MUMCU |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Fatih
METİN |
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Bolu |
|
Bingöl |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 18
II.- GELEN KÂĞITLAR
27 Ekim 2010 Çarşamba
Teklifler
1.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 9 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/763) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.10.2010)
2.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri M. Akif
Hamzaçebi ve Muharrem İnce ile 4 Milletvekilinin; 2985
Sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/764)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2010)
3.- Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün’ün; Sulama Alanlarında
Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi (2/765) (Plan ve Bütçe ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.10.2010)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/766) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2010)
Tezkereler
1.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1326) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.10.2010)
2.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1327) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)
3.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani
ve Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın
Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1328) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)
4.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1329) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)
5.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1330) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.10.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 19 Milletvekilinin, Kelkit Irmağı üzerinde
kurulacak HES’lerin çevreye olası etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/893) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.07.2010)
2.- Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asil ve 41 Milletvekilinin,
sınava dayalı eğitim sisteminin yol açtığı sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/894) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.07.2010)
3.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 Milletvekilinin,
Kürt sorununun siyasi, sosyal ve ekonomik sebeplerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/895) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.07.2010)
4.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, işsizlik sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/896) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.07.2010)
27 Ekim 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
12’nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayımız yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.07
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.18
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
12’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin uzun
vadeli finansman ihtiyacı ve kiralama şirketleri hakkında söz isteyen Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na
aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olalım, konuşmacıyı
dinleyelim.
Buyurunuz Sayın Aslanoğlu.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, küçük ve
orta büyüklükteki işletmelerin uzun vadeli finansman ihtiyacına ve kiralama
şirketlerine ilişkin gündem dışı konuşması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, konuştuğum konu bu ülkenin üretim
istihdamını -çok önemli- ilgilendiren bir konudur. Hepinizin bu nedenle
dikkatle dinlemesini arz ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu ülkede üretim ve istihdam en büyük
sorunumuz. Türkiye’de, özellikle KOBİ’lerin, küçük, orta işletmelerin veya
işletmelerin uzun vadeli fon bulması olanaksız yani Türkiye’de bankacılık
sistemi kesinlikle iki yıl, üç yıl, dört yıl ve hatta beş yıllık bir finansman
yapmıyor. Ben size birkaç rakam vermek istiyorum. Yani finansal kiralama
şirketleri ve KOBİ’ler, küçük işletmelerle ilgili bu konuşmam. Finansal
kiralama şirketleri yani leasing şirketleri hakkında birkaç rakam vermek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, 85 yılında leasing kanunu yürürlüğe girmiş,
o günden bu yana yaklaşık yirmi beş yılda 45 milyar dolarlık fonlama yapmış, yatırıma para vermiş, altını çiziyorum,
leasing şirketleri 45 milyar dolar yirmi beş yılda fonlama
yapmış. Değerli arkadaşlarım, bu rakamın içinde 286 bin tane sözleşme yapmış ve
250 bin yatırımcıya ve bu rakamların ortalaması da, yaptığı sözleşmenin
ortalaması da 157 bin dolar yani 157 bin dolar ortalamayla kiralama yapmışlar.
Yani kimlere fonlamışlar? Küçük ve
orta işletmelere.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de bankacılık sistemi kesinlikle
uzun vadeli kredi vermiyor. Küçük, orta işletmeler, bir, bankalardan kredi
alamıyorlar bunlar yani kısa vadeli kredi de olsa alamıyorlar. Neden?
Bilançoları çok uygun değil ama finansal kiralama şirketleri mal kendisinin
olduğu için yani kendisinde kaldığı için bu işletmelere çok kolaylıkla üç yıl
vadeli, dört yıl vadeli, aylık eşit ödemeli veya değişik ödeme planıyla kredi
verebiliyorlar yani bunları fonluyorlar. Türkiye’de
kesinlikle bankacılık sisteminin yapmadığını bu kurumlar yapıyor değerli
arkadaşlar, bunun altını çiziyorum. Bu kurumların yaptığı hizmeti size sunmak
istiyorum. Genelde istihdam yaratan kurumlar bunlar; genelde 3 işçi, 5 işçi, 10
işçi, 20 işçi, 100 işçiye kadar çalıştıran kurumlar bunlar arkadaşlar. Bu
nedenle, değerli arkadaşlarım, özellikle finansal kurumların yani leasing
şirketlerinin önünü açmamız gerekiyor ancak 2008 yılına kadar, yaklaşık 2008
yılı rakamı 8,2 milyar dolara ulaşmasına rağmen, 2008’de alınan bir kararla,
özellikle leasing şirketlerinin kiraladığı araçlar gereçler, yatırım mallarının
KDV oranı yüzde 1’den yüzde 18’e çıkarıldı.
Değerli arkadaşlarım, olan yatırımcıya oldu, olan küçük işletmeye
oldu. Leasing şirketleri fonlama maliyetlerine yüzde
20’yi koydular, yatırımcıya bu maliyetle verdiler. Yatırımcının maliyeti çok
yükseldi değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, büyük şirketlere teşviklerinde, yani leasing
yapmayan şirketlere teşvikli mallarda KDV oranı yüzde 1 olmasına rağmen, bu
şirketlerin, KOBİ’lerin teşvik belgeleri olmadığı için veya teşvik belgeleri
olmadığı için maalesef yüzde 18’den fonlama zorunda
kalıyorlar. Teşvik belgesi olmasına rağmen eğer -büyük şirketler dâhil- bu
malları lease ediyorsa, yani finansal kiralama
şirketinden kiralıyorsa, maalesef teşvik belgesi bile geçmiyor arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, bu ülke bizim, bu ülke hepimizin. Bu ülkede
üretim ve istihdamı, ekmeği ortaya çıkarmamız lazım, lütfen… Bu KOBİ’ler
yumurtlayan tavuklardır. Siz KDV alacağını yüzde 20’ye çıkararak bunların önünü
kesemezsiniz. Rica ediyorum, ekmek için, istihdam için, lütfen… Uzun vadeli
kredi tek veren kurum Türkiye’de, başka hiçbir kurum vermiyor. Özellikle küçük,
orta işletmeler buralardan kolaylıkla kredi alabiliyor. Yine söylüyorum, neden
alıyorlar? Çünkü mallar leasing şirketlerinin kendisinde. Onun için, eğer malı
alan kişi parayı ödemezse, leasing şirketi malını kolaylıkla geri alabiliyor,
bunun için veriyorlar.
Değerli arkadaşlarım, leasing şirketleri uzun vadeli fonlayan tek kurumdur Türkiye’de. Gelin, bunların önünü
açın. Eğer bir işletme…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
Yüzde 18 KDV’yi baştan alırsanız önünü kapatıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bunlar yumurtlayan tavuklardır, KOBİ’lerdir,
istihdam yaratan kurumlardır. Leasing şirketlerinin KDV’sini yüzde 18’e
çıkarmakla üretimin önünü kestiniz. Üretim yapan insanların önünü kesiyorsunuz.
Gelin... Bu hepimizin sorunu, bu ülkenin sorunu, ekmek sorunu, aş sorunu. Ben
dün Sayın Maliye Bakanına ilettim. Gelin, leasing şirketlerinin KDV oranını
yüzde 1’e indirerek, kira bedellerinden yani üretim yapsın ki KDV’yi ödesin,
kira bedellerinden ödesin arkadaşlar. Başta yüzde 20’lik bir fon önünü
kapatıyor arkadaşlar bu kurumların. Türkiye’de uzun vadeli finansman yapan bu
leasing şirketlerinin önünü kesmeyelim. Özellikle leasing şirketinin önünü
kesmek değil, KOBİ’lerin önünü kesmek; KOBİ’lerin yatırım yapmasının, insan
çalıştırmasının önüne geçiyorsunuz. Ben tüm Meclisten yardım istiyorum. Bu
yumurtlayan tavukların mutlaka yumurtlamasına devam edelim. Değerli
arkadaşlarım, bu nedenle ben…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen Genel Kurulu selamlayınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Arkadaşlar, çok önemli bir konu. Türkiye’de istihdam için, üretim
için yapacağınız hemen hemen önünü açacak tek şeydir.
Bunu bir keza daha dikkatlerinize sunuyor, hepinize saygılar sunuyorum. Leasing
kanununun, öncelikle komisyonda bekleyen kanunun görüşülüp bu konunun KDV
Kanunu’yla birlikte çözülmesi elzemdir arkadaşlar. İçinizde bir sürü leasing
yaptıran insanlar var, bunun kolaylığını biliyorsunuz ama maalesef hiç biriniz
buna çözüm getirmiyorsunuz. Gelin, hep birlikte bu sorunu çözelim.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Gündem dışı ikinci söz, adil yargılanma ve savunma hakkıyla ilgili
söz isteyen Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’ye aitir. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Geylani.
2.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, Türkiye’de adil yargılanma ve savunma hakkı
alanında yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de adil yargılanma
ve savunma hakkı alanında yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, insan olmanın gereği olan hak aramanın en son
ve en etkili yeri yargıdır. Bu nedenle, hak arama ve adalete ulaşma konusunda
son yetkili yer olan yargının ve onun özneleri olan yargıçlar önünde kişilerin
adil yargılama hakkı vardır. Bu hak oldukça kutsal bir haktır.
Ayrıca, anılan bu haklar uluslararası belgelerde de yer alarak tüm
dünyada kabul gören evrensel bir norm hâline gelmiştir. Adalet de her bireyin
haklarına saygı gösterilmesine dayanır. Martin Luther
King’in “Herhangi bir yerdeki adaletsizlik adaleti
her yerde tehdit eder.” sözünden anlaşıldığı üzere -yani kötü bir örnek olması
noktasında ele alıyor- söz konusu amaca sadece bireylerin haklarına saygı
göstermekle sınırlı değil her alanda adalete ulaşma gayretiyle ulaşılabilir.
Öyle ki bir kimse, hakkında bir suç isnadıyla mahkeme önüne çıkarıldığında
bütün devlet aygıtıyla karşı karşıya gelmektedir. Devletin herhangi bir
şüpheliye muamele şekli o devletin bireysel insan haklarına ne ölçüde saygılı
olduğunun somut bir göstergesidir ve devlet her ceza yargılamasında insan
hakları açısından bir sınavdan geçmektedir ancak ne yazık ki Türkiye’de devlet
bu sınavlardan hep sınıfta kalmıştır. Adil yargılamanın ihlali nedeniyle
Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine binlerce başvuru yapılmış, bu
başvurular hâlâ hız kesmeden devam etmektedir. Ayrıca, adil yargılama
yapılmadığı gerekçesiyle Türkiye çok sayıda mahkûm edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, adil yargılama ana dil hakkıyla başlar.
İnsan adalet ararken ana dilinde kendisini savunması temel insan haklarından en
önemlisidir. Oysaki
Kürtler, tüm kamu kurumlarında olduğu gibi, mahkeme salonlarında
da ana dillerinden başka bir dilde konuşmaya zorlanmaktadırlar. Yaşamın
herhangi bir alanında yurttaşların kendilerini sadece ve sadece resmî dil ile
ifadeye zorlanmaları kabile yönetimlerinde bile rastlanmayan bir zorbalıktır diye
düşünüyoruz. Bireylerin ana dillerinde savunma yapma haklarının ellerinden
alınması tıpkı ana dilde eğitim hakkının yasaklanması gibi farklı etnik
kökenlere sahip aidiyetlere yönelik olarak gerçekleştirilen asimilasyon ve
inkâr politikalarının bir başka biçimi ve bir başka devamı şeklinde tezahür
ediyor. Üstelik de savunma hakkının açık ihlali bizzat, eşit, adil ve tarafsız
davranmakla yükümlü olan mahkemeler tarafından gerçekleştirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisinin seçilmiş
belediye başkanları ve partinin her kademesindeki yöneticilerinin yargılandığı
ancak sistem tarafından kamuoyuna “KCK davası” olarak empoze
edilmeye çalışılan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmaları
devam eden tutuklu arkadaşlarımızın ana dilde savunma taleplerinin mahkeme
heyetince reddedilmesi bir hakkın gasbı ve
uluslararası sözleşmelerin de ihlalidir.
Bakınız, hâlen yürürlükte olan Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin son
fıkrasına göre, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler en
üst norm olup Anayasa’nın üzerindedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini
oluşturan Lozan Antlaşması’nın 39/5’inci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının mahkemelerde ana dilde savunma yapabilmeleri taahhüt
edilmiştir. Ayrıca ticarette ve yaşamın diğer her alanında kendi aidiyetini
ifade etmekle ana diliyle kendisini savunabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Mahkeme heyeti aldığı bu haksız ve hukuksuz
kararlarıyla başta Anayasa suçu işlediği gibi Türkiye’nin altına imza attığı
çok sayıda uluslararası sözleşmeyi de hiçe saymıştır.
Değerli arkadaşlar, bundan daha vahimi de devletin, daha doğrusu
AKP’nin resmî kanalı TRT, yayınında -parantez içine alıyorum- “Türkiye’yi kana
bulayanların davası başladı” duyurusunu yapmıştır. Böylesi bir suçlama
iddianamede dahi bulunmazken devletin resmî kanalı, yargıyı etkileme ve yargıya
müdahale ile suç işlemiştir. Hükûmetin bu kurum
hakkında ve bundan ötürü yasal işlem başlatmaması nedeniyle aynı suçu mükerrir bir şekilde Hükûmet de
işlemiştir. Kaldı ki şu an yargılanan arkadaşlarımızın hiçbirinin üzerinde ya
da evinde bir tek çakı dahi bulunmamıştır.
Değerli arkadaşlar, hiçbir hukuk normuna sığmayan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Geylani, lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, hiçbir hukuk normuna sığmayan bu davanın
siyasi olduğu tüm dünya kamuoyu tarafından bilinmektedir. Bu dava, sadece
toplumsal barışı ve demokratikleşmeyi engellemekle kalmamakta, aynı zamanda
çatışma ve şiddet kültürünü besleyerek tetiklemektedir. Bu nedenle Parlamentoyu
göreve çağırarak hukuksuzlukların son bulmasına katkı sunmasını diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Geylani.
Gündem dışı üçüncü söz, cumhuriyetimizin 87’nci kuruluş yıl
dönümünün anlam ve önemi hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’e aittir.
Buyurunuz Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, cumhuriyetin 87’nci kuruluş yıl dönümünün anlam
ve önemine ilişkin gündem dışı konuşması
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu hafta cumhuriyetimizin 87’nci kuruluş yıl dönümünü tüm Türkiye’de coşkuyla
kutluyoruz.
29 Ekim 1923, çökmüş, çağ dışı bir devletten, yepyeni, tam
bağımsız, dünya devletleriyle eşit hakta ve millet egemenliğine dayalı Türkiye
Cumhuriyeti’nin kuruluşudur ve büyük bir devrimdir. Bu Ulusal Kurtuluş Savaşı,
tüm Türkiye’de değişik yörelerde verilen savaşların bütünüdür. En son İzmir’de,
Çanakkale’de, Gaziantep’te, Kahramanmaraş’ta, Karadeniz Bölgesi’nde ve diğer
illerimizde verilen çok anlı şanlı bir mücadelenin sonucudur. Dünyada bağımsız,
çağdaş, özgür tek Müslüman ülkenin doğuşudur. Cumhuriyetin ne kadar büyük bir
nimet olduğunu anlamak için çevremizdeki ülkelere, özellikle Afganistan’a,
İran’a, Pakistan’a, Cezayir’e bakmak durumundayız. Ayrıca, bugün burada
bulunmamızı cumhuriyete, cumhuriyetin değerlerine ve cumhuriyetin kurucusuna
borçlu olduğumuzu unutmamak zorundayız. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün
silah arkadaşlarıyla birlikte kurduğu, bütün dünyaya örnek olan
cumhuriyetimizin 87’nci yıl dönümü bu nedenle çok önemlidir, bu nedenle iyi
kutlanmalıdır, okullarımızda Millî Eğitim üzerine düşen görevi yapmalıdır ama
görüyoruz ki Millî Eğitimin bu işlerle uzaktan yakından alakası yok değerli
arkadaşlarım.
Atatürk devrimleri bir bütündür, aydınlanma devrimidir ve ileriye
dönüktür. Geriye bakmamıştır Atatürk, bakmamızı da önermemiştir. Hep ileriye
dönük, yenileşmeye açık ve ideali, çağdaş bir toplum yaratmak olmuştur. Onun
için, bugün bu aydınlanma devriminin ilkeleri bizi aydınlatacak, ulusumuzu esenliğe
kavuşturacak ilkelerdir. Ama bugün, cumhuriyete, cumhuriyet değerlerine sahip
çıkmış gibi görünenlerle cumhuriyetçi, Atatürkçü geçinenlerin bazı baskılara
uğradığını da göz ardı edemeyiz. Atatürkçülerin, cumhuriyetçilerin evleri,
dernekleri aranınken, tutuklanırken sessiz kalanlar bugün -cumhuriyetin,
özellikle dünkü yapılan konuşmasında- “Bu cumhuriyet çıtkırıldım bir cumhuriyet
değildir.” deme lütfunu göstermişlerdir. Peki, bu
cumhuriyeti kuran kim? Atatürk ve silah arkadaşları, bu işe katılan Alevi’siyle,
Sünni’siyle, Çerkez’iyle toplumun bütünü değil mi? Niye bu önderlerden tek laf
edilmiyor? “Çıtkırıldım bir cumhuriyet değildir.” diyenlere “Günaydın.”
diyoruz. Neden “Günaydın.” diyoruz? Çünkü bakın neler denmiş zamanında:
“Demokrasi amaç değil, araçtır. Binersin, durağa gelince inersin.” “Laiklik
elden gidiyor...” “Millet isterse elbet gider.”
Bakın, Onuncu Yıl Marşı’nı okumakla Türkiye raylarla donanmıyor,
bu işler lafla olmuyor, marşı oku, demir ağlarla ör. Bugün cumhuriyet
değerlerini bu kadar görmezlikten gelen bir anlayış, Türkiye Cumhuriyeti’nin
Başbakanı olarak varlığını cumhuriyete, Atatürk’e ve Cumhuriyet Halk Partisine
borçlu olduğunu bilmeden Onuncu Yıl Marşı’nı, demir ağlarla ören Atatürk’ü
gizli kapaklı eleştirme durumunda kalıyor değerli arkadaşlarım. Bu bir
çelişkidir. Cumhuriyetin değerlerini iyi algılamak, iyi algılatmak zorundayız.
Bugün ulusumuzun bütünlüğünü sağlamak için Atatürk’ün çizdiği aydınlanma
devriminin çizgisinden devam etmek durumundayız değerli arkadaşlarım.
“Cumhuriyet hukuktur.” diyebilmeliyiz. Hukukun üstünlüğünü
sağlamak için mücadele etmeliyiz. Hukuku ele geçirmek değil, yargının
bağımsızlığını sağlamalıyız. O nedenle Atatürk “İleriye bakın, hep ileriye
bakın.” demiştir değerli arkadaşlarım ve son sözlerinde de “Benim naçiz vücudum
bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar
kalacaktır.” demiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu sözlerin anlamı çok önemlidir.
Milliyetçiliği özümseyen ve Türk toplumunun bütünlüğünü kavrayan bir anlayışta
bütünlüğü sağlamak için çaba gösteren Ulu Önder Atatürk ne acıdır ki…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözleriniz tamamlayınız.
Buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – …son, ölümüne yakın yıllarda “Efendiler ve
ey millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler,
meczuplar ülkesi olamaz. En doğru yol uygarlık yoludur.” demiştir ve bu söz
bugünün Türkiye’sinde, bugünün koşullarında çok büyük anlam taşıyor.
Ben cumhuriyetimizin 87’nci yıl dönümünü kutlarken 100’üncü
yıl dönümünün de “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümü” olarak
kutlanmasını, içte ve dışta “Türkiye Cumhuriyeti” adının yerine başka bir
cumhuriyet kurmaya çalışanların, ismini değiştirmeye çalışanların
cumhuriyetçilerin bu ülkenin yüzde 95 nüfusunu teşkil ettiklerini, cumhuriyetin
yüreklerinde küllenmiş bir kor olduğunu, bu kora dokunmanın çok büyük yanılgı
olduğunu belirtiyor, cumhuriyetimizin ilelebet yaşaması, yaşatılması dileğimle
hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ağyüz.
Sayın İçli, sisteme girmişsiniz. Ne için acaba?
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Hatip Lozan Anlaşması’nın
39’uncu maddesinden söz etti, bir açıklamada bulundu. İzin verirseniz Lozan
Anlaşması’nın 39’uncu maddesiyle ilgili kısa bir açıklamada bulunmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın İçli.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Eskişehir Milletvekili H.
Tayfun İçli’nin, Lozan Anlaşması’nın azınlıklarla
ilgili 39’uncu maddesine ilişkin açıklaması
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Efendim, Sayın Hatip, bir önceki
Hatip, Lozan Anlaşması’nın 39’uncu maddesinden söz etti. Lozan Anlaşması’nın en
önemli mücadelesi akalliyyetler yani azınlıklarla
ilgili olmuştur. Lozan Anlaşması’nın 36 ila 39’uncu maddesindeki azınlık tanımı
gayrimüslim azınlıklarla ilgilidir, özetle Rum, Ermeni, Yahudi vatandaşlarımızı
kapsayan akalliyyetlerin himayesiyle ilgili
maddelerdir. Bunun tutanaklara geçmesi için söz aldım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İçli.
Sayın Güvel, siz ne için acaba?
HULUSİ GÜVEL (Adana) – Cumhuriyetle ilgili…
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, bir şey ilave
edebilir miyim. Yani dil
özgürlüğü konusunda azınlıkların dışında herkesi kapsıyor, bence arkadaş onu
anlamamış.
BAŞKAN – Peki efendim.
Sayın Güvel, siz?..
HULUSİ GÜVEL (Adana) – Cumhuriyetin 87’nci yılı münasebetiyle
yerimden çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, cumhuriyetin 87’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli arkadaşlar, cumhuriyet ile birlikte dil, din, inanç ve
cinsiyet farkı gözetmeyen bir yurttaşlık modeli oluşturulmuştur. Türkiye
Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi eşit yurttaşlık temeline dayanmaktadır. Bu
yurttaşlık modeli ve yurttaşlık bilinci en büyük ortak paydamızdır ancak
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk milletinin karakter ve âdetlerine en uygun
idare” diye tanımladığı cumhuriyetimizin 87’nci yılında cumhuriyet kavramının
içinin boşaltılmaya çalışıldığını üzüntüyle yaşamaktayız. Cumhuriyet
değerlerini savunmanın âdeta suç hâline getirildiği, demokrasinin temeli olan
kuvvetler ayrılığı ilkesinin zedelendiği, temel hak ve özgürlüklerin, basın
özgürlüğünün tehdit altında olduğu bugünlerde dahi cumhuriyet, yurttaşlarımız
için vazgeçilmez tek yönetim biçimidir.
Yurttaşı olmaktan gurur duyduğum cumhuriyetimizin 87’nci yılının
tüm halkımız için umut ve mutluluk getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Güvel.
Sayın Bahçekapılı, siz?..
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Cumhuriyetin 87’nci yıl
dönümüyle ilgili kısa bir açıklamam var.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
3.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, cumhuriyetin 87’nci kuruluş yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
“Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi, her unsuru kucaklayan, onları
Millî Mücadele’ye katan, ortak hedef ve idealleri tarif ve tayin eden Türkiye
Büyük Millet Meclisinin iradesiyle şekillenmiştir. Cumhuriyet, milletimizin
istiklal aşkının aslında açık bir tezahürüdür. Millî iradeyi,
hâkimiyetimilliyeyi ön plana çıkaran anlayış da işte bizzat bu istiklal
anlayışıdır. Cumhuriyet erdemli bir yönetim biçimidir, erdemli bir toplum inşa
etmek için ortaya konmuş bir iradenin ve vizyonun
sonucudur. Bu iradeye zincir vurmak, otoriter eğilimleri ve bunlar vasıtasıyla
baskı altına almak isteyen yönetimler bu milletten her zaman gereken dersi
almışlardır. İstiklal, hürriyet ve demokrasi bu milletin değiştirilemeyecek
karakteri hâline gelmiştir.
Cumhuriyet ve demokrasi bu yüzden milletimizin karakterine ve
engin tarihî birikimine uygun, en uygun yönetim biçimidir. Cumhuriyet,
kuruluşundan nice zaman sonra ortaya çıkan, tarihine ve coğrafyasına yabancılaşmış
zümrenin iddia ettiğinin tamamen aksine, sözde elitler tarafından yani
seçkinleri kendilerinden menkul belli bir zümre tarafından değil, bizzat bu
millet tarafından, bu milletin tüm unsurları tarafından kurulmuştur. Cumhuriyet
asla ve asla belli bir zümrenin, belli bir kitlenin, belli bir grubun rejimi
değil, bu milletin rejimidir ve sahibi yalnızca bu aziz millettir. Cumhuriyetin
sahibi olmak noktasında hiç kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur ve olamaz. Bu
ülkenin bürokratı, hâkimi, savcısı, askeri, polisi ne kadar bu cumhuriyetin
sahibi ise bu ülkenin işçisi, köylüsü, esnafı, sanatkârı, sokaktaki vatandaşı
da cumhuriyetin en az o kadar sahibidir ve sevdalısıdır…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bitiyor efendim, bağlamak
istiyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Belki Atatürk’ün adını anabilir
Sayın Başkanım, söz verin.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bağlayacağım efendim, bitirmek
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından “Söz verin.” sesleri)
BAŞKAN – Tamam. Arkadaşlar, açınız lütfen, çünkü iki dakikayla...
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Şimdi bağlıyorum son cümlemi: Bu
okuduğum söylemler, dün Grup Başkanımız ve Sayın Genel Başkanımızın grup
toplantısında yaptığı konuşmanın bir alıntısıdır. Bundan önceki konuşmacı
arkadaşlarımın bilgisine sunuyorum.
Ben de bu bağlamda grubum adına Türk ulusunun Cumhuriyet
Bayramı’nı kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere cumhuriyetin
kuruluşuna emek veren herkesin karşısında saygıyla eğiliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bahçekapılı.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Kendi görüşünü niye söyleyemedin, kendi
görüşünü?
BAŞKAN - Sayın Şandır, siz de aynı konuda?..
Buyurunuz Sayın Şandır.
4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, cumhuriyetin 87’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, tüm Milliyetçi
Hareket Partisi yöneticileri, camiası adına, başta Sayın Genel Başkanımız
Doktor Devlet Bahçeli olmak üzere, cumhuriyetimizin 87’nci kuruluş yıl dönümünü
yürekten coşkuyla kutluyoruz. Bu cumhuriyetin kuruluşuna emek veren, kanlarıyla
katkı veren, hayat veren şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.
Cumhuriyet, bir millî mücadele sonrasında bir millî devletin
kuruluşunun ismidir, rejiminin adıdır. Cumhuriyet, Türk milleti üzerine
kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti devletinin rejimidir ve bu millete aittir. Bu
millet, bu topraklarda yaşayan halkın adıdır. Bu devlete vatandaşlık bağıyla
bağlı olan halkın adıdır. Dolayısıyla, yeni bir yüz yılın ilk çeyreğinde
cumhuriyetimizin 87’nci yılında hiçbir farklılığı bir ayrılık olarak görmeden,
birliğimizi dirliğimizin teminatı olarak görüp cumhuriyetimize sahip çıkmak ve
cumhuriyeti kuran başta Büyük Atatürk, Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm
gazilerimize, şehitlerimize şükranlar sunarak sahiplenmemiz gerekiyor.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, cumhuriyet
değerlerinin sorgulandığı, ikinci cumhuriyet arayışlarının, cumhuriyeti
değiştirmek, dönüştürmek gayretlerinin siyasallaştığı şu süreçte, milletimizin
kimliğine, devletimizin, cumhuriyetimizin üniter ve
millî yapısına ve milletimizin birliğine daha çok sahip çıkmak adına,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu cumhuriyet törenlerine, bu
cumhuriyet kutlamalarına coşkuyla katılacağımızı ifade ediyor; tekrar,
cumhuriyetimizin bu millete kutlu olmasını, kıyamete kadar yaşamasını diliyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, Başkanlık Divanı ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı olarak cumhuriyetimizi kuran Atatürk’e, silah arkadaşlarına
ve tüm halka teşekkürlerini sunan konuşması
BAŞKAN - Başkanlık Divanı olarak ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı olarak biz de Türkiye Büyük Millet Meclisine ve bugünlere bizi
getiren, cumhuriyetimizi kuran Atatürk’e ve onun silah arkadaşlarına ve tüm
halkımıza, cumhuriyeti bize armağan ettikleri için ve bundan sonra
yaşatacakları için şu andaki aziz Türk milletine teşekkürlerimizi sunuyoruz.
(Alkışlar)
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru
ve 19 milletvekilinin, Kelkit Irmağı üzerinde kurulacak HES’lerin
çevreye olası etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/893)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kelkit Irmağı üzerine kurulacak olan HES Santrallerinin çevreye
yapacağı etkilerinin araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla, Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırması yapılmasını arz ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
3) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
4) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
5) Hasan Özdemir (Gaziantep)
6) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
7) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
8) Mehmet Şandır (Mersin)
9) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
10) Recep Taner (Aydın)
11) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
12) Mithat Melen (İstanbul)
13) Behiç Çelik (Mersin)
14) Kürşat Atılgan (Adana)
15) Yılmaz Tankut (Adana)
16) Rıdvan Yalçın (Ordu)
17) Mustafa Kalaycı (Konya)
18) Ahmet Bukan (Çankırı)
19) Metin Ergun (Muğla)
20) Osman Çakır (Samsun)
Gerekçe:
Kelkit Irmağı üzerinde yapılması düşünülen HES projeleri bu
ovalarımızdaki ekolojik dengenin bozulmasına sebep
olacaktır. Bu durum, telafisi güç, geri dönüşümü mümkün olmayan zararlara sebep
olacaktır. Irmak yatağı boşaltılacaktır. Kilometrelerce uzunluktaki kanala
alınan su, iklim üzerindeki eski etkisini gösteremeyecek, bölgemizdeki nem
dengesi değişecektir. Bu sadece tarımsal üretimi değil, burada yaşayan
insanlarımızın sağlığını da olumsuz yönde etkileyecektir.
Bölgeye yapılacak HES projelerinden sonra ovalardaki sulayan sağ
ve sol sahil sulama kanallarına su verilip verilmeyeceği veya verilecek su miktarının
sulamaya yetip yetmeyeceği, bölgede tarım yapan çiftçimizin sıkıntısı hâline
gelmiştir. Çünkü küresel ısınmanın da etkisiyle ırmaktaki miktarı yarı yarıya
azalmıştır. Projelerin yapılması ve suyun tutulmaya başlamasıyla tarımsal
bölgelerde ciddi sulama problemlerinin yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
HES projesindeki kanalların geçtiği yerlerde 50-60 metre
genişliğinde tarım arazisi kullanılamayacaktır. Kanallar etrafındaki iki yönlü
yolla beraber arazisi tamamen ortadan kalkacak, tarım yapılamaz konuma
gelecektir.
Ayrıca Kelkit Irmağının geçtiği havzada su çok azalacağından mikro
klima özelliği kaybolacak ve bitki örtüsü tamamen yok olacaktır. Kelkit
havzasında dünyanın en önemli bitkileri bulunmaktadır. HES'in
yapılmasıyla ortaya çıkacak bu durum, çevrenin ekolojik
dengesini büyük oranda değiştirecektir.
Kelkit Vadisi aynı zamanda Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde
bulunduğundan 1. derece deprem bölgesidir. Yapılacak proje çevreye yapacağı
yıkımın yanında, ileride devleti de zarara uğratacaktır.
Bölgedeki HES projeleri gerçekleştirildiği takdirde, su debisinde
oluşacak azalma ile taban suyu seviyesi düşecek, nem dengesinin değişmesi ile
de çiftçilerimizin yapmış olduğu tarımsal üretim olumsuz etkilenecektir.
Küresel iklim değişikliklerinin de etkisiyle bu olumsuzluklar hem yöre
halkımızın yaşamını etkileyecek hem çiftçilerimizin girdi maliyetlerini
artırarak, kıt kanat üretimini sürdüren çiftçilerimizi güç durumda
bırakacaktır.
2.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil ve 41 milletvekilinin, sınava dayalı eğitim
sisteminin yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/894)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlköğretimden Ortaöğretime geçişte, Ortaöğretimden de
Yükseköğretime geçişte uygulanan sınavlar; okulları, öğrencileri, bu okullarda
görev yapan öğretmenleri ve bu öğrencilerin velilerini baskı altına almış, okul
dışında sınavlara hazırlık çalışmaları okuldaki eğitimin önüne geçmiştir. Bu
durum Türk Milli Eğitiminin genel amacı olan, Türk Milletinin bütün fertlerini,
Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini
bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani,
manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini,
vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve
Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal
bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını
bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek; beden,
zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş
bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya
görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren,
topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak
yetiştirmek; ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Bu durumun sürdürülmesi geleceğimiz
için tehlikeli sonuçlar doğuracaktır. Bu ve ekteki gerekçelerle; Anayasamızın
98'inci; Türkiye Büyük Millet Meclisi iç tüzüğünün 104'üncü ve 105'inci
maddeleri uyarınca meclis araştırması açılması için gereğini önemle arz ve
teklif ederiz.
1) Beytullah Asil (Eskişehir)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Mehmet Günal (Antalya)
5) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
6) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
7) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
8) Recep Taner (Aydın)
9)Ali Uzunırmak (Aydın)
10) Reşat Doğru (Tokat)
11) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
12) Alim Işık (Kütahya)
13) Mümin İnan (Niğde)
14) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
15) Hüseyin Yıldız (Antalya)
16) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
17) Osman Ertuğrul (Aksaray)
18) Kadir Ural (Mersin)
19) Şenol Bal (İzmir)
20) Yılmaz Tankut (Adana)
21) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
22) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon)
23) Mustafa Kalaycı (Konya)
24) Ahmet Orhan (Manisa)
25) İsmet Büyükataman (Bursa)
26) Necati Özensoy (Bursa)
27) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
28) Muharrem Varlı (Adana)
29) Hakan Coşkun (Osmaniye)
30) Hasan Özdemir (Gaziantep)
31) Behiç Çelik (Mersin)
32) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
33) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
34) Kürşat Atılgan (Adana)
35) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
36) Rıdvan Yalçın (Ordu)
37) Akif Akkuş (Mersin)
38) Mithat Melen (İstanbul)
39) Mustafa Enöz (Manisa)
40) Erkan Akçay (Manisa)
41) Cemaleddin Uslu (Edirne)
42) Hasan Çalış (Karaman)
Gerekçe: İlköğretimden Ortaöğretime geçişte, Ortaöğretimden de
Yükseköğretime geçişte uygulanan sınavlar, ilk ve ortaöğretimi baskı altına
alarak okullarda eğitim ve öğretimin tamamen sınav merkezli olarak yapılmasına
neden olmaktadır. Öğretmen çaresizlik içinde derslerde,
sınavda çıkacak soruları göz önüne alarak konuları belirlemekte, asgari ortak
bir genel kültür vermek suretiyle onlara kişi ve toplum sorunlarını tanımak,
çözüm yolları aramak ve yurdun iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmasına
katkıda bulunmak bilincini ve gücünü kazandırmak gayesini ve öğrencilerin bir
bütün olarak gelişimini göz ardı etmek zorunda kalmaktadır. Öğrenciler
hayatlarına yön verecek kararları sınavlardan alacakları puanlara
dayandırmakta, çaresizlik içinde sınavlara odaklanmaktadırlar. Sosyal, sportif,
sanatsal ve kültürel bir etkinliğe zaman ayırması güçleşmektedir. Sınav
kazanmak öğrencilerden çok ailelerin önceliği haline geldiğinden bu tür
etkinliklere çocuklar yönlendirilmemekte, çocukları yönlenmek istediklerinde de
onlara engel olmakta bu da öğrencilerin sosyal ve psikolojik gelişimlerini
olumsuz etkilemektedir. Pek çok öğrenci yüksek düzeyde kaygı, stres,
çaresizlik, bitkinlik, fiziksel ve psikolojik rahatsızlık, davranış bozukluğu
gibi sorunlar yaşamaktadırlar. Ailelerin çocuklardan tek beklentisi sınavlara
hazırlanmaları olduğundan çocukların evde rutin olarak yapmaları gereken,
beslenmeleri, odalarının düzen ve temizliği de dahil
olmak üzere pek çok iş, anneler tarafından yapılmaktadır. Bu nedenle
öğrenciler, hayatları boyunca gerekecek ev ve el işleri ile ilgili becerileri
kazanamamaktadırlar. Sorumlu bir yetişkin olmak için gerekli beceriden yoksun
kalmaktadırlar. İlköğretim okullarımızın başarısı öğrencilerinin ne kadarının
fen liselerine ne kadarının Anadolu liselerine yerleştirdiği ile ortaöğretim
okullarımızın başarısı da kaç öğrencisini üniversiteye yerleştirdiği ile
ölçülmeye başlamıştır. Hatta bu da yeterli olmamış hangi üniversitelere öğrenci
yerleştirdiği ile ölçülür hâle gelmiştir. Hâl böyle olunca okullarda
öğrencilerini sınavlara hazırlık amacı ile kurulan özel dershanelere erken
yaşlardan itibaren yönlendirmeye başlamışlardır. Velilerin de birinci önceliği
çocuklarının en iyi okulları kazanmasını istemeleri olunca bunun üzerine de
ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimdeki yapısal dengesizlikler,
eşitsizlikler ve yetersizlikler eklendiğinde, örgün eğitim sisteminin dışında
kocaman bir sınava hazırlık sektörünün oluşmasına ve her geçen gün biraz daha
büyümesine neden olmaktadır. Bu sektörün öğrencileri sınava hazırlamaktan başka
bir gayesi olmadığından öğrencilerin gelişmesine ciddi bir katkı
vermemektedirler. Buna rağmen örgün eğitim için harcanan kamu kaynağına yakın
bir kaynak bu alana harcanmaktadır. Sınava hazırlık, ailelerin ekonomik
güçlerine bağlı olarak satın alabildikleri ya da satın alamadıkları bir eğitim
hakkı hâline gelmiştir. Toplumun bu sınav sisteminin adil ve eşit olmadığı
yönündeki algısı, toplumun adalet ve eşitlik duygularını ve değerlerini olumsuz
etkilemektedir. Toplumun adalet duygusunun korunması ve geliştirilmesi devletin
temel görevleri arasında olmasına rağmen bu görevin devlet tarafından yerine
getirilmemesi aleyhlerine oluşan eşitsizlikler nedeni ile,
dar gelirli kesimlerde ve genel olarak sınav sisteminden zarar gören kesimlerde
adalet ve eşitlik duygularının zedelenmesi ile eğitim sistemine ve devlete olan
güven zaafa uğramaktadır. Sınavlarda başarılı olamayacağını ve eleneceğini
düşünen öğrenciler arasında okuldan ayrılmalar artmakta ve bu öğrenciler eğitim
sisteminin dışına çıkmaktadır. Okullarımızın ve öğretmenlerimizin başarısının,
sınav kazanan öğrenci sayısıyla ölçülüyor olması nedeni ile bütün öğrencilerin
kurtarılamayacağı bir düşünceye kapılıp seviye grupları oluşturarak, yüksek
puan alacak öğrencilere odaklanır ve çoğu zaman daha alt başarı düzeyindeki
öğrencileri göz ardı etmelerine neden olmaktadır. Öğrenciler de ilköğretim ve
orta öğretim programlarında yer alan, fakat sınav soruları içinde yer almayan
görsel sanatlar, teknoloji ve tasarım, müzik, beden eğitimi gibi derslerin
gereksiz olduğunu ya da bu dersleri gerekli görseler bile, sınava hazırlık
amacıyla bu derslerin yapılmaması gerektiğini düşünmeye başlamışlardır.
3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin, Kürt sorununun siyasi,
sosyal ve ekonomik sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/895)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
87 yıllık Cumhuriyet tarihinde, resmî kaynaklara göre 29
Kürt İsyanı'nın çıkmasına sebep olan ve özellikle son 30 yıllık çatışmalı
süreçte sonuçları ağır bir şekilde hissedilen sorunun çözümsüzlüğün sebebiyet
verdiği ağır insan hakları ihlalleri ve insanlık dışı suçlarla yüzleşebilmek,
çözüm yerinin halkın iradesinin tecelli yeri olan TBMM olduğu inancıyla yaşanan
sorunun kaynağının hangi sosyal siyasal ve ekonomik gerekçelere dayandığının
tespiti ve sorunun çözümü için ortak bir siyasi iradeyi açığa çıkarabilmek
amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Ayla Akat Ata (Batman)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Bir yanı ile tarihsel bir yanı ile güncel bir boyut taşıyan,
kökleri Cumhuriyetin kuruluşundan öncesine kadar uzanan, Cumhuriyetin ilanından
sonra da varlığını koruyan ve zamanla giderek daha da ağırlık kazanan Kürt
sorunu yıllardır sistemsel düzeyde ağır tahribatlara ve toplumsal travmalara yol açmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu'ndan cumhuriyete geçişle birlikte
Türkiye'nin, Osmanlı toplumunun çoğulcu-heterojen toplum yapısını aynen
devraldığı tarihsel ve sosyolojik bir gerçekliktir. Osmanlı Devleti'nin,
farklılıklardan oluşan toplum yapısını kendi anayasa sistemi içinde nispeten
tanıdığı ve bu durumun daha sonrasında kuruluş anayasası olarak kabul edilen
1921 Anayasasına da yansıtıldığı bilinmektedir. Dönemi içerisinde demokratik
içeriği güçlü olan 1921 Anayasası, tüm etnik ve toplumsal kesimleri kucaklamış,
çoğulcu ve bütünleştirici bir role sahip olmuştur. Ancak bu durum Cumhuriyetin
ilanı sonrasında kabul edilen 1924 Anayasası ile birlikte değişmiş,
farklılıkların birlikte yaşama iradesi yerini farklılıkları reddeden, tekçiliği
merkeze alan bir anlayışa bırakmış, bunun sonucu olarak da günümüze kadar devam
ede gelen çatışmalı bir süreç yaşanmıştır. 1924 Anayasasıyla başlayan ve
günümüze kadar devam eden bu süreçte Şeyh Sait, Sason, Ağrı, Koçuşağı, Mutki, Oramar, Dersim
İsyanı gibi çok sayıda Kürt isyanı yaşanmıştır. Nitekim 1925-1940 yıllarını
kapsayan dönemde Ziya Gökalp'in "Kürt aşiretleri
hakkındaki tetkikler" araştırması, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın raporu,
Başbakan İsmet İnönü'nün raporu, İktisat Vekili Celal Bayar'ın "Şark
Raporu"nda sorun genellikle asayiş eksenli ele alınmış ve asimilasyona
varan baskıcı yöntemler sorunun çözümü için önerilmiştir. Bütün bu isyanlar ve
hazırlanan raporların sonucu isyana öncülük ettiği belirtilen kişiler, dönemin
İstiklal Mahkemelerinde hukuksuz bir biçimde yargılanarak idam edilmiş,
binlerce sivil insan uygulanan politikalar sonucu yaşamını yitirmiş, binlercesi
de sürgün edilmiştir.
Bugün ise gelinen aşamada Türkiye'nin son 30 yılına damgasını
vuran çatışmalı süreç beraberinde 40 bin can kaybını, binlerce faili meçhul siyasi
cinayeti, binlerce köyün boşaltılmasını, onlarcasının yakılmasını, üç milyon
insanın zorla göç ettirilmesini, yine bu kapsamda onlarca sınır ötesi operasyon
yapılmasını, milyarlarca dolar kaynak ayrılması sonucunu getirmiştir.
Cumhuriyetin kuruluş döneminde olduğu gibi bu dönemde de Kürt Sorununa ilişkin
olarak değişik tarihlerde, farklı kesimler tarafından pek çok rapor
hazırlanmıştır. Cumhuriyetin kuruluş döneminde hazırlanan raporlardan farklı
olarak bu dönemde hazırlanan raporlar soruna salt asayiş eksenli yaklaşmamış
farklı boyutları ile sorun ele alınmaya çalışılmıştır. Yine son dönemde
Türkiye'de yaşanan gelişmeler Kürt sorunu ekseninde yapılan tartışmaların
giderek daha da derinleşmesi gerekliliğini ve ihtiyacını doğurmaktadır. Zira
konu ile ilgili bugüne kadar yapılan ve ortaya konan çalışmalar Kürt sorununa
bakışı ve yaşananların ancak kısmi bir boyutunu ortaya koyabilmektedir.
Cumhuriyetle yaşıt sayılan ve on yıllarca çözümsüz bırakılan bu sorun bugün
gelinen aşamada siyasi, ekonomik, sosyal alandan askeri alana kadar toplumsal
yaşamın bütün alanlarını etkisi altına almıştır.
Bu kapsamda 87 yıllık Cumhuriyet tarihinde, resmi
kaynaklara göre 29 Kürt İsyanı'nın çıkmasına sebep olan ve özellikle son 30
yıllık çatışmalı süreçte sonuçları ağır bir şekilde hissedilen sorunun
çözümsüzlüğün sebebiyet verdiği ağır insan hakları ihlalleri ve insanlık dışı
suçlarla yüzleşebilmek, çözüm yerinin halkın iradesinin tecelli yeri olan TBMM
olduğu inancıyla yaşanan sorunun kaynağının hangi sosyal siyasal ve ekonomik
gerekçelere dayandığının tespiti ve sorunun çözümü için ortak bir siyasi
iradeyi açığa çıkarabilmek amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman
ve 19 milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/896)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'deki giderek artan işsizliğin nedenleri ve gerekli çözüm
yollarının bulunması hususunda Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) M. Nuri Yaman (Muş)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat
Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip
Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal
Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'de işsizlik sorunu can yakıcı bir biçimde var olmaya devam
etmektedir. Resmi işsizlik oranları yıllarca yüzde 10'lar seviyesinde yapısal
bir özellik kazanmışken, krizin etkisi ile birlikte yüzde 14-15 düzeylerine
çıkmış durumdadır.
8 Haziran 2010 tarihinde gerekleştirilen Ekonomi Koordinasyon
Kurulu toplantısında (EKK) "Ulusal İstihdam Stratejisi" taslağında
işsizliğin yüzde 10'luk kısmının yapısal bir olgu olduğu kabul edilmektedir.
Kısa vadeli amaç konjonktürel etkinin giderilmesi
olarak -ki bu oran yüzde 4'tür- belirlenmiştir.
Bu durum hükümetin başarısızlığının itirafı olduğu kadar krizin
teğet geçtiği söyleminin de gerçeklerden ne kadar uzak olduğunun bir
göstergesidir. Hükümet 2 milyon 200 bin işsizi yapısal işsiz olarak görmekte;
bu durumu adeta kanıksatmaya çalışmakta; krizin yarattığı bir olgu olarak açığa
çıkan 1 milyon 264 bin işsizi ise dönemsel bir olgu olarak kabul etmektedir.
2010 dönemini Mart dönemi kapsayan Hanehalkı
İşgücü Anketi sonuçlarına göre işsizlik oranı yüzde 13,7 olmuştur. 2008 yılında
ilgili dönemde yaklaşık 2,5 milyon olan işsiz sayısı, yine son açıklanan resmi
verilere göre yaklaşık 3,5 milyondur. İşsiz sayımız 2 yılda yüzde 35 artış
göstermiştir.
Geçici bir işte çalışanların sayısı aynı dönem için 2009 yılında 1
milyon 35 bin iken, 2010 yılında 1 milyon 255 bin düzeyine ulaşmıştır.
Güvencesiz ve geleceğinden endişeli olan bu kesimin sayısındaki artış ise 220
bindir.
Türkiye'de her 10 kişiden sadece 1'i geçici bir işte çalıştığı
halde, işsizlerin yüzde 31'ini geçici işlerde çalıştığı için işsiz kalanlar
oluşturmaktadır. Bu halde olanların sayısı 1 milyon 83 bindir. İşten
çıkartıldığı için işsiz kalanların toplam içindeki payı azalmakla birlikte hâlâ
653 bin kişi işten atılmış ve iş bulamamıştır. Yine bu dönemde işten
ayrılanların oranı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 346 binden 360 bine
yükselmiştir.
TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi Mart dönemi
verilerine göre eksik istihdam rakamlarında da artış görünmektedir. Buna göre
esas işinde ve diğer işinde/işlerinde toplam olarak 40 saatten daha az süre
çalışmış olan ve 1 saat çalışmış olsa bile istihdamda sayılanlarla, aynı
nedenlerle istihdamda görünen ancak iş bırakanların yani gizli işsizlerin de
sayısında 154 bin kişilik artış gerçekleşmiştir.
İşsizlik verilerinin düşük görünmesinin nedenlerinden biri de, çaresizlik
nedeniyle kentten kırsal alana işgücündeki kaymadır. Mart 2010 dönemi için
kırsaldaki istihdam geçen yılın aynı dönemine göre 610 bin kişi artış
göstererek 7 milyon 375 bine ulaşmıştır.
İşsizlerin arasında 1 yıldan fazladır işsiz olanların sayısında da artış yaşanmıştır.
Geçtiğimiz yıl 820 bin olan kronik işsizlere bu yıl, kriz döneminde işsiz
kalmış 124 bin kişi daha katılmış ve toplam işsizler arasında kronik işsizlerin
oranı yüzde 21'den yüzde 28'e ulaşmıştır.
Yine 2004 yılında sayısı 1 milyon 100 bin olan işe başlamaya hazır
olup son 3 aydır çeşitli nedenlerle iş arama kanallarından birini kullanmayan
ve bu nedenle işsiz sayılmayanların sayısı, 2010 yılının Mart döneminde 2
milyon 225 bin düzeyindedir.
Tanımlama nedeniyle işsiz sayılmayan, söz konusu 2 milyon 225 bin
işsizi dahil ettiğimizde, geniş tanımlı işsizlik
oranlarına ulaşılmaktadır. Bu hesaplamaya göre işsiz sayısı 3 milyon 438 binden
5 milyon 663 bine yükselmekte, işsizlik oranı ise yüzde 13,7'den yüzde 20,66'ya
çıkmaktadır.
Geniş tanımlı işsizlik verilerine çeşitli nedenlerle tam zamanlı
çalışamayanlardan oluşan, eksik istihdam sayılarını ilave ettiğimizde, işsiz ve
yetersiz istihdam edilenlerin, toplam istihdama oranı yüzde 25,51'i
bulmaktadır.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım:
B) Tezkereler
1.- Kanser Hastalığı
Konusunun Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla
Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Amerika Birleşik
Devletleri’nde inceleme çalışması yapmasına, gidecek komisyon üyelerinin
sayıları ve inceleme süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca
tespit edilmesi kaydıyla TBMM Başkanlık Divanının 26 Ekim 2010 tarih ve 81
sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1331)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kanser Hastalığı Konusunun Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının yurt dışı inceleme çalışması yapma talebi sonucunda; Komisyonun
Amerika Birleşik Devletleri'nde inceleme çalışması yapması, gidecek Komisyon
üyelerinin sayıları ve inceleme süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca tespit edilmesi kaydıyla TBMM Başkanlık Divanının 26 Ekim 2010
tarih ve 81 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Genel Kurulun onayına
sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ,
Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 milletvekilinin; Sayıştay
Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği
Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Burada.
Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen teklifin birinci bölümünde yer alan 7’nci maddesi kabul
edilmişti.
Şimdi, 8’inci madde üzerinde önerge işlemleri yapılacaktır.
Madde üzerinde üç tane önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 8'inci
maddesinin birinci fıkrasında geçen "Kamu idarelerinin" ibaresinden
sonra gelmek üzere "gelir, gider ve mal" ibarelerinin ve
"muhasebe yetkilileri" ibarelerinden sonra da "veya
ilgililer" ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Emin Haluk
Ayhan |
|
Konya |
Manisa |
Denizli |
|
Süleyman Latif Yunusoğlu |
Mustafa Enöz |
M. Akif Paksoy |
|
Trabzon |
Manisa |
Kahramanmaraş |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay kanun teklifinin 8 nci
maddesinin (4) ncü fıkrasında “kamu idareleri”
ibaresinden sonra “ve bağlı tüzel kişilerin” ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
Nuri Yaman |
Ufuk Uras |
|
|
|
|
Şırnak |
Muş |
İstanbul |
|
|
|
|
Akın Birdal |
M. Nezir
Karabaş |
|
|
|
|
|
Diyarbakır |
Bitlis |
|
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 8 nci
maddesine dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın beşinci fıkra
olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Akif Ekici
Trabzon Malatya Gaziantep
"(5) Usulüne uygun biçimde görevlendirilmediği halde
kendiliğinden veya verilen emir üzerine gelirleri tahakkuk ettiren, toplayan,
harcayan ve bu işlemeleri onaylayanlar, malları muhafaza eden ve idare
edenlerle her türlü mali iş ve işlemleri yürütenlerin işlemleri bir hesaba dahil edilmediği takdirde, sorumluluk bu kişiler hakkında da
uygulanır Bu durum yöneticilerin yazılı emirleri üzerine meydana gelmiş ise
sorumluluğa yöneticiler de ortak olur."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, hesap vermek ve hesap sormak bir
erdemliliktir, insanın kendisinde olmalı. Namuslu, şerefli, onurlu insan hesap
verir, namuslu, şerefli insan hesap sorar. Bu, hepimizde olması gereken, bir
ülkede, bir kurumda, bir kişide olması gereken bir özelliktir arkadaşlar,
mutlak hesabını vermeliyiz, hesabını da sormalıyız.
Değerli arkadaşlarım, size bir örnek vereceğim. Kamu malı
hepimizin malı, tüyü bitmemiş yetimin hakkı var kamu malında.
Değerli arkadaşlarım, yüzde 49’u kamuya ait yerler var, yüzde 51’i
bir şekilde kamunun değil ama, yüzde 49’u kamuya ait
yerler var, ama o kurumu kamu yönetiyor, çünkü genel kurullarında yüzde 49 ne
diyorsa, hem yöneticisini hem denetçisini kamu seçiyor. Altını çiziyorum. Yani
böyle kurumlar var. Yani Özelleştirme İdaresi listeyi verirse, o liste, kamu
adına siz onu atıyorsunuz. “Burası anonim şirket, burası şirkettir.” demeyin,
onu siz atıyorsunuz, onu oraya kamu seçtiriyor, Özelleştirme seçtiriyor, bunun
da hesabını vermek zorundasınız.
Değerli arkadaşlarım, bu şirketler denetim dışı kalıyor, sadece
kamunun sermaye payını inceleyebiliyor bu kurumlarda. Dikkatinizi çekerim,
sermaye kâr oranı doğru mu yanlış mı diye bir işleve bakabiliyor Sayıştay,
başka bir şeyini denetleyemiyor.
Arkadaşlar, bu insanları siz atıyorsanız, bu şirketleri
atadığınız insanlar yönetiyorsa -size kaç tane kurum ismi vereyim- kamunun
malını, kamunun hakkını da denetlemek; iki, geri kalan yüzde 51, yüzde 1, yüzde
yarım, on binde 1, yüz binde 1 hissesi olan insanların da hakkını korumak sizin
göreviniz ama maalesef, bu kanunla bunu da yok ettiniz. Bir önceki maddelerde dediniz ki: “Yüzde 51…”
Değerli arkadaşlarım, burada tüyü bitmemiş yetimin hakkı var. Size
birçok kurum ismi verebilirim. Siz atıyorsanız, bunlar bu şirketleri
yönetiyorsa bunun hesabını vermek sizin göreviniz. Bırakın, denetlesinler ya!
Niye engel oluyorsunuz? Niye denetlemekten kaçındırıyorsunuz ya? Niye
denetletmiyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Belediyeler…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Hangi birini söyleyeyim.
Şu anda Özelleştirme İdaresinde olan, genel kurullarında
Özelleştirme İdaresinin listeyi verip, el kaldırıp… Yüzde 49 el kaldırınca
yönetimi onlar kazanıyor, denetimi onlar kazanıyor. Denetimini de atıyorsunuz.
Denetimini de siz atıyorsunuz. “Yönetim kurulu bu.”, “Denetim kurulu bu.”
diyorsunuz, atama yapıyorsunuz.
Arkadaşlar, bu insanların hesabını vermek zorundasınız. Bundan
kaçmayın. Kaçıyorsunuz. Atıyorsanız, atadığınız insanın hesabını vermek
zorundasınız ama vermiyorsunuz. Böyle bir şey olmaz arkadaşlar.
Burada “Belediye” diye laf edildi, belediyeye gelene kadar
Özelleştirmenin “Özelleştireceğim.” diye yıllarca oyaladığı ve bir kısmını,
51’i düşürmek için halka açıyorum falanca şirketi diye yüzde 3’ünü, yüzde 5’ini
halka açıp, o oranı yüzde 49’a düşürüp, yüzde 50’nin altına düşürüp ondan sonra
da bunun hesabını vermiyorsunuz arkadaşlar.
Arkadaşlar, eğer hak varsa, hukuk varsa atadığınız, göreve
getirdiğiniz insanların hesabını vermek sizin namus borcunuzdur. Lütfen, hesap
vermekten kaçmayın. Siz sorumlusunuz. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı sizin
elinizde ama siz hepten daraltıyorsunuz. Bırakın onu bir de performans
denetiminden kaçırdınız. Bundan sonra Allah rast getire!
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM BAŞKANLIĞINA
Görüşülmekte olan Sayıştay kanun teklifinin 8 nci
maddesinin (4) ncü fıkrasında “kamu idareleri”
ibaresinden sonra “ve bağlı tüzel kişilerin” ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kamu idarelerine ait veya ortak oldukları tüzel kişiler
de kapsama dahil edilmiştir.
BAŞKAN – Gerekçesini okuttuğum bu önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddolunmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 8'inci
maddesinin birinci fıkrasında geçen "Kamu idarelerinin" ibaresinden
sonra gelmek üzere "gelir, gider ve mal" ibarelerinin ve
"muhasebe yetkilileri" ibarelerinden sonra da "veya
ilgililer" ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Süleyman Latif Yunusoğlu
konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Yunusoğlu, buyurunuz.
(MHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Sayıştay Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri; Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bütçe hakkının kullanımına ve denetim görevini yerine getirmesine katkılar
sunan çok önemli bir anayasal kuruluşumuzdur. Sayıştay, kamu kaynakları
üzerindeki denetim yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına kullanmaktadır.
Demokrasilerin olmazsa olmazı, hesap verebilirlik ve şeffaflıktır. Sayıştay,
yapılan harcamaların kamu harcama ilkelerine uygun bir şekilde yapılıp
yapılmadığını denetlediği için önemli bir kurumdur. Sayıştayın
işlevi, tüyü bitmemiş yetimin hakkının yenilip yenilmediğini denetlemektir.
Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 8’inci maddesi kamu idarelerindeki
muhasebe yetkilerini düzenlemektedir. Biz önergemizle, hem “kamu idarelerinin”
ibaresinden sonra gelmek üzere “gelir, gider ve mal” ibarelerinin eklenmesi ve
“muhasebe yetkilileri” ibaresinden sonra ise “veya ilgililer” ibaresinin
eklenmesini öneriyoruz. Bu önergemizle maddeyi daha anlaşılabilir ve
uygulanabilir hâle getiriyoruz.
Sayıştay denetimi, hükûmetleri
denetlemenin de bir aracıdır. Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti başta dokunulmazlıkların kaldırılmaması olmak
üzere, birçok istisna hükümle, yargıdan ve denetimden kaçma eğilimindedir.
Denetleme yapmak, Hükûmetin hoşuna gitmeyen konularda
denetim görevini yerine getirmek neredeyse imkânsız hâle gelmiştir.
Bunun bir örneği geçtiğimiz günlerde Trabzon’un Arsin ilçesinde
yaşanmıştır. Arsin’de kanalizasyon ihalesinde usulsüzlük yapıldığı, Arsin
Belediyesinin bazı işlem ve uygulamalarının yasalara uygun olmadığı iddiaları
gündemi işgal etmiştir. Cumhuriyet savcılığının iddialar üzerine soruşturma
açması üzerine, iddialar konusunda çok duyarlı olan kaymakam, henüz göreve başlayalı
sekiz ay olmasına rağmen, özel idare müdürünü görevden almış, bu tasarruf
özellikle AKP çevrelerinde büyük bir rahatsızlık yaratmış, görevden almanın
ihalelerle ilgili olabileceği düşünülmüştür. Akabinde, kendisi Trabzon’dan
uzaklaştırılarak Elâzığ’a vali yardımcılığına getirilmiştir. Söz konusu
kanalizasyon ihalesi ile ilgili olarak Trabzon’daki siyasi partilerin il ve
ilçe teşkilatları kamuoyu nezdinde, birtakım, duyurulan yolsuzluk iddialarını
dile getirmelerine rağmen, maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi il yönetimi ve
milletvekilleri, duymamayı ve görmemeyi tercih ettiler. AKP Arsin İlçe
Başkanının sahibi olduğu firmaya en düşük teklifin neredeyse 2 katına verilmek
istenen ihale, komisyon başkanı mühendisin korkusuz, vatansever tavrı ve Kaymakamın
dik duruşu, dirayeti ile istedikleri gibi sonuçlanmadı. Epeyce sürüncemede
kalan ihale, karara bağlandı ve en düşük teklif veren firmaya verildi. Konu ile
ilgili olarak Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı, Arsin Belediye Başkanı ve Arsin
AKP İlçe Başkanı hakkında soruşturma başlattı, soruşturma devam ediyor. Bizim
endişemiz odur ki ilk Savcılar Kararnamesi’nde başsavcı da sürgün edilir.
Değerli milletvekilleri, Arsin ilçemizde yapılan bu ihalelerdeki
yolsuzluk ve çok büyük rakamlarla ifade edilen vurgun herhâlde Hükûmeti, herhâlde milletin temsilcileri olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerini ve herhâlde denetim görevi yapmak olan Sayıştay
ilgililerini de çok yakından ilgilendirmektedir. Köye Hizmet Getirme Birliği
tarafından yapılan taşıma ihalesinde bu kanalizasyon ihalesinde kilometre
başına 22 TL olarak ihale gerçekleşiyor. Kilometre başına 22 TL! Sayın
Kaymakam, kendi ilçelerinde, daha evvella görev
yaptığı yerlerde bu ihalelerin 3-4 TL’ye yapıldığını bildiği için derhâl bir
soruşturma başlatıyor ve ihale iptal ediliyor. Yapılan ikinci ihalede firmaya
kilometre başına 5 TL’ye ihale veriliyor. Düşünebiliyor musunuz, 5 TL nerede,
22 TL nerede!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Devamla) – Yolsuzluğun boyutu nereye
kadar çıkıyor ve sonunda, Sayın Kaymakam, Arsin ilçesinde 2005 yılı ile 2009
yılı arasında yapılan bütün ihaleleri inceliyor, inceleme sonucunda suistimal rakamı ortaya çıkıyor, 1,5 milyon TL yani eski
rakamla 1,5 trilyon! Arsin ilçesi ayağa kalkıyor, sürgün edilen kaymakamlarına
sahip çıkıyor, muhtarlar deklarasyon yayınlıyor ama
neticede, bu fakir fukaranın hakkını gözeten, hayvancılığın gelişmesine katkı
sağlayan, mesleki gelişmeye önem veren, eğitim ve kültürel çalışmalarıyla öne
çıkan Kaymakama Arsinliler sahip çıkmasına rağmen yine de tayini
engelleyemiyorlar.
Bütün bu gelişmeler de bize gösteriyor ki yolsuzluk açısından
diğer pek çok gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye de kötü bir karneye
sahiptir. Siyasette ve bürokraside yolsuzluk sıkça görülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun tamamlayınız efendim.
SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Devamla) – Son cümlem.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli milletvekillerinin bu
önergemizi dikkate alacaklarına ve Sayıştay görevlilerinin denetim yapma görevi
olan ilgililerin de temiz toplum, temiz siyaset anlayışı içerisinde görevlerini
yerine getireceklerine inanıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Yunusoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: 8’inci maddeyi kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 8’inci madde kabul edilmiştir.
9’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 9’uncu
maddesinin üçüncü fıkrasının başında geçen “Hesabı” ibaresinin, “Haklı bir
sebebe dayanmaksızın, hesabı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı
|
Erkan Akçay |
Emin Haluk
Ayhan |
|
Konya |
Manisa |
Denizli |
|
M. Akif Paksoy |
Mustafa Enöz |
Mehmet Şandır |
|
Kahramanmaraş |
Manisa |
Mersin |
|
|
Behiç Çelik |
|
|
|
Mersin |
|
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunun 9 ncu
maddesinin (4) ncü fıkrasının sonuna “Göstermeyenler
hakkında, Sayıştayın talebi üzerine kovuşturma
açılır” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
Ufuk Uras |
M. Nezir
Karabaş |
|
Şırnak |
İstanbul |
Bitlis |
|
Akın Birdal |
Sırrı Sakık |
|
|
Diyarbakır |
Muş |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 9 ncu
maddesinin madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
M.Akif
Hamzaçebi Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Gökhan Durgun
Trabzon Malatya Hatay
"Üst Yöneticiler, sorumlular ve muhasebe yetkilileri ile
diğer ilgili görevlilerin sorumluluğu
Madde 9- (1) Sorumlular veya diğer ilgili görevliler, denetçilerin
isteyecekleri bilgi, kayıt ve belgeleri vermeye, işlem, faaliyet ve malların
fiili ve fiziki durumunu geciktirmeksizin göstermeye mecburdurlar.
(2) Sorumluların yanında bulunmayan belgeler ilgili kamu
idarelerinden istenir. Sorumlular belgelerin asıllarını ve aslı gösterilemeyen
belgelerin ikinci nüshalarını göstermek zorundadırlar.
(3) Yukarıdaki hükümlere uymayanlar ile 6 ncı
maddenin birinci ve ikinci fıkralarının gereklerini haklı bir sebebe
dayanmaksızın tam olarak ve zamanında yerine getirmeyen ilgili görevliler
hakkında Sayıştay'ın istemi üzerine ceza ve disiplin kovuşturması yapılır.
(4) Hesabını kanun hükümlerine göre zamanında ve tam olarak
vermeyen muhasebe yetkilileri ile Sayıştay denetimine giren kamu idareleri
görevlilerinden, denetleme ve yargılama sırasında, istenilen her çeşit bilgi,
belge ve defterleri vermeyen ve denetleme ve yargılamayı güçleştirenlerin
aylıkları, Sayıştay'ın istemi üzerine ilgili kamu idarelerince, hesabını veya
istenen bilgi, belge ve defterleri eksiksiz verinceye kadar yarım olarak
ödenir. Yarım aylık kesildiği tarihten itibaren muhasebe yetkilileri en çok üç
ay, diğer görevliler ise Sayıştay'ca belli edilen süre içinde yine hesabını
veya istenilen bilgi, belge ve defterleri vermez veya denetleme ve yargılamayı
güçleştiren sebepleri ortadan kaldırmazlarsa bu defa ilgili kamu idarelerince
atanmalarındaki usule göre işten el çektirilerek haklarında gerekli kovuşturma
yapılır.
(5) Sayıştay ilamlarının infazını izlemeyen ve gereklerini yerine
getirmeyenler hakkında da dördüncü fıkradaki hükümler uygulanır.
(6) Emeklilik, Bakanlık emrine alınma ve benzeri sebeplerle
hesabını devretmeden temelli veya geçici olarak görevden ayrılmış bulunan
muhasebe yetkilileri hesaplarını verinceye kadar, aylık ve diğer hakedişlerinin ödenmesi geciktirilir.
(7) Başka göreve naklen atanan muhasebe yetkilileri de devrini
vermedikçe yeni görevlerine başlayamazlar. İstifa suretiyle ayrılan muhasebe
yetkililerinden devrini zamanında vermeyenler, Sayıştay denetimine tabi kamu
idarelerinde bir göreve atanamazlar.
(8) İlgili kamu idareleri dört, beş, altı ve yedinci fıkralar
hükümlerinin uygulanış ve sonucu hakkında Sayıştay'a bilgi vermeye
zorunludurlar.
(9) Sayıştay'ın istemi üzerine dört, beş, altı ve yedinci fıkralar
hükümlerini uygulamayanlar hakkında ilgili kamu idarelerince disiplin kovuşturması
yapılır.
(10) Üst yöneticiler ve askeri amirler ile daire üstleri
yönetimleri altındaki muhasebe yetkililerinin, hesaplarını kanunla belirtilen
süreler içinde tam ve noksansız olarak hazırlayıp hazırlamadıklarını izlemek,
inceleme görevi ile mahalline gelen Sayıştay denetçilerine gereken yardım ve
kolaylığı sağlamak ve görevin gereklerine uygun ve düzenli bir şekilde
yapılmasını sağlayacak tedbirleri almakla yükümlüdürler."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gökhan Durgun konuşacak efendim.
BAŞKAN – Sayın Durgun, buyurunuz efendim.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 9’uncu maddesinin değiştirilmesi
üzerinde verilen değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle
Sayın Başkan sizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu değişiklik önergesinin amacı, teklifin 9’uncu maddesindeki
eksikliklerin, tutarsızlıkların, hukuki karmaşanın ortadan kaldırılmasıdır.
Sayıştay denetçileri, savcılar ile kıyaslandığında daha az
soruşturma yetkisine sahip olmasına rağmen, tek dezavantajı denetledikleri
kurumların hesaplarını iyi biliyor olmalarıdır. Açıkça görülmektedir ki
yolsuzlukla mücadelede en iyi sonuç sayıştayların ve
savcıların birlikte çalışmaları hâlinde elde edilebilir. Teknik bilgilerde
uzmanlaşmış, savcıların geniş soruşturma yetkileriyle bağlantılı olarak çalışan
sayıştaylar yolsuzlukla mücadelede kullanılabilecek
en güçlü silahtır. Sayıştaylar, yolsuzluğun önlenmesi konusunda desteklenmeli
ve aynı zamanda yolsuzluğun ortaya çıkartılmasında başarılı bir rol
oynayabilmeleri için de güçlendirilmelidir.
Bürokratik yapımızdaki siyasallaşma, siyasal kayırmacılık, üst
düzey yöneticilerin her iktidar değişikliğinde değiştirilmesi, kamu
yönetimimizdeki örgütlenme yetersizlikleri, devletin siyasal yapısındaki
bozukluklar için uygun bir ortam hazırlanmıştır. Toplumsal yapımızdaki aile,
akraba, hemşehri ilişkilerinin bürokratik süreçlere
taşınması, devlet yapımızın genelde otoriter ve merkeziyetçi olması, ülkenin
yönetiminde yeterli ve yetenekli insanların yer almamış olması, hızlı nüfus
artışı ve çarpık kentleşmenin getirdiği işsizlik ve yaşam şartlarının
zorlaşması yolsuzluklara uygun zemin hazırlamaktadır.
AKP dönemine yolsuzluk iddiaları damgasını vurmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerini belirleyen
Anayasa’nın 87’nci maddesinde yasama ve diğer görevlerinin yanı sıra Bakanlar
Kurulunu, bakanları denetlemek, bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını
görüşmek ve kabul etmek de görevleri arasında sayılmaktadır.
AKP İktidarı döneminde sayıştaylar,
müfettişler yıldırılmakta, iktidarın yanlışlıklarıyla ilgili düzenlenen
raporlarda yer alan önerilerin yerine getirilmesiyle değil, bu konudaki denetim
elemanlarıyla uğraşılmaya devam edilmektedir.
AKP’nin iktidar dönemi hem merkezî idarede hem de mahallî idarede
yolsuzluk iddialarının arttığı, bu iddiaların parti yönetimine taşındığı… AKP
İktidarı döneminde bakan ve başbakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları,
parti yöneticileri, bürokratlar, yandaş partili iş adamlarıyla birlikte her
geçen gün yeni bir yolsuzluk iddiası içinde yer almışlardır. Özelleştirme adına
atılan adımların gerisinde daha önce özel ilişkilerle oluşturulmuş bir altyapı
olduğu görülmektedir.
AKP İktidarında Oferler, Ögerler, Ali Dibolar, Deniz
Feneri, Başbakan ve bakanların çocuklarının gemileri, yaptıkları işler, ATV ve
Sabah gazetesinin satışından sağlanan krediler, sahte faturadan ve hayalî
ihracattan aklanmalar hiçbir zaman unutulmayacaktır ve bunların hesabı da günü
geldiğinde sorulacaktır.
Eğer bu ülkenin Başbakanı 9 milyar lira ile geçinemediğini
söylüyorsa, eğer bu ülkede naylon fatura düzenlemekten sanık birisi Maliye
Bakanı oluyorsa ve bu Bakanın oğlu hiç çalışmadan, yorulmadan, oturduğu yerde,
bir kalemde mısır ithalatındaki gümrük vergisini yüzde 45’ten yüzde 20’ye
indirerek 366 milyon lira kazanıyorsa, yine bu Maliye Bakanının oğlu pastörize
yumurta işine girerek 2,5 milyon liralık teşvik belgesi alıyor ve daha işe
başlamadan pastörize yumurtada KDV oranları yüzde 18’den 8’e iniyorsa, eğer
ortaklarından biri AKP’nin Bakırköy eski İlçe Başkanlığını yapmış olan ve
sözleşme tarihinden sadece bir hafta önce kurulmuş olan bir şirkete İzmir
Limanı on beş yıllığına 2 milyar 100 milyon liraya ihalesiz olarak sözleşmeyle
veriliyorsa, gerçek değeri 51 milyon dolar olan SEKA Kâğıt Fabrikası 1,1 milyon
dolara AKP yandaşı Albayraklar AŞ’ye satılıyorsa ve
daha sonra mahkeme kararıyla iptal edildikten sonra bunun 10 milyon dolarlık
varlık kaybı olduğu tespit ediliyorsa, bir eski bakan Türkiye Jokey Kulübü
hakkında önce inceleme ve soruşturma açtırdıktan sonra Türkiye Jokey Kulübü bu
bakanın avukat oğlunu aylık 7,5 milyar liraya danışman olarak tutuyorsa, Millî
Eğitim Bakanlığı 7 Haziran 2004 tarihinde 135 ilköğretim okulu inşaatı için 62
ihale açıyor ve bu ihalede yapılan yolsuzluklar nedeniyle Kamu İhale Kurumu
Başbakanlığa resmen başvurarak dönemin Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik
hakkında soruşturma açılmasını istemesine rağmen soruşturma açılmıyor,
yolsuzluk yapanlar özenilerek korunuyorsa, bakan olmadan önce genel müdürü
olduğu bir Alman şirketine bakan olduktan sonra Türkiye Denizcilik İşletmesine
ait bir gemiyi ihalesiz olarak kiralayan ve daha sonra bu bakanın oğlu bu Alman
şirketinden 200 bin avroya…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
…gemi satın alıyorsa bu ülkede isterseniz Sayıştay Kanunu’nu
değiştirin isterseniz Ceza Kanunu’nu değiştirin hiçbir sonuç elde etmek mümkün
değildir.
Sizlere saygı ve sevgi sunuyorum. Önergemize destek bekliyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Durgun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunun 9 ncu
maddesinin (4) ncü fıkrasının sonuna “Göstermeyenler
hakkında, Sayıştayın talebi üzerine kovuşturma
açılır” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Sakık, buyurunuz.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında biraz önce içeri girdim bütün gruplar cumhuriyetle ilgili
düşüncelerini ifade ettiler, bizim de cumhuriyetle ilgili söyleyecek birkaç
sözümüz var ama tabii bir dakikalık süreye sığmaz söyleyeceklerimiz. Onun için,
biz, yarın, iki gün sonra cumhuriyetin 87’nci yılını birlikte kutlayacağız. Bu
Cumhuriyet hepimizin ortak cumhuriyeti ama cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle
bugünkü yönetim arasında ciddi bir çelişki var. Çünkü 1921’lerde cumhuriyet
kurulurken cumhuriyet herkesin ortak cumhuriyetiydi yani bütün kimliklerin,
renklerin o 1921 Anayasası’nda kendisini özgürce ifade ettiği bir süreci
yaşıyorduk ama ne yazık ki 1924’ten bugüne kadar cumhuriyet teklik üzerine şekillendi,
bütün kimlikler, Türk kimliğine kilitlendi ve bugüne kadar kavganın devamı da
odur.
Şimdi, sorunlarımızı çözemedik, cumhuriyetin, 1924’ten bugüne
kadar temel sorunlarımızı yani derin dondurucuya alıp koyduk, zaman zaman siyaset dünyası Kürt sorunundan nemalanmak için derin
dondurucudan Kürt sorununu masaya çıkardı ama sorunu çözmedi. Yine, türban sorunu da aynı şekilde. Onun için bu
cumhuriyet, önümüzdeki yıllar -yani 2011 yılı seçim yılıdır, yeni bir yıldır,
yeni bir süreçtir- bu derin dondurucudan bu sorunları çıkararak sorunları artık
çözme dönemi, çözüm dönemi, hep birlikte demokratik bir cumhuriyet
yaratmalıyız. Bu demokratik cumhuriyet bütün renklere, bütün kimliklere eşit
şartlarda olmalıdır. Başta Anayasa bu şekilde şekillenmelidir. Yani 2011 yılı
yeni bir seçim yılıdır. Onun için, kurucu meclis ruhuyla
hareket edecek bir mecliste Meclisin adil olabilmesi için ilk önce 12 Eylülün
getirdiği bu antidemokratik Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu, yüzde 10’luk baraj
bu Meclis tarafından derhâl ele alınmalıdır; halkın iradesi 2011 yılında bu
Meclise özgürce yansımalı ve bu Meclis 2011 yılında kurucu meclis ruhuyla
hareket etmelidir ve sorunlarımızı çözebilmelidir. Ama ne yazık ki
Adalet ve Kalkınma Partisi bir taraftan 12 Eylül generallerinden hesap soracağını
söyleyenler, bir taraftan da 12 Eylülün yasalarına ve Siyasi Partiler Yasası ve
Seçim Kanunu’na -yüzde 10’luk baraja- sığınarak yeniden 12 Eylülün ruhuyla
iktidar yaratmaya çalışıyor. İşte, bu ülkeye yapılabilecek en büyük haksızlık
budur. Eğer gerçekten halkın iradesiyle oluşacak bir demokratik cumhuriyette,
demokratik bir parlamentoda sorunların çözüleceğine inanıyorsak… Biz Barış ve
Demokrasi Partisi olarak bu inancımızı yitirmedik ve buna uygun adımların
atılması gerektiğini hep söylüyoruz ama ne yazık ki bu sorunlar bir türlü
çözülmüyor.
Mustafa Kemal “Cumhuriyet, kimsesizlerin cumhuriyetidir.” diyor.
Ama bu söz sadece sözde kalmamalıdır, kimsesizler, evet, Anayasa’da yerini
bulabilmelidir. Yani bugüne kadar haksızlık ettiğimiz bütün kimliklere bir özür
borcumuz vardır. Çünkü bu, cumhuriyetin göreviydi. Yani eğer türban sorununu
çözememişse, türban konusunda hassas olan kesimlere bir özür borcu vardır; Kürt
sorununu çözememişse Kürtlere karşı bu cumhuriyetin bir özür borcu vardır. Yani
bu borç hepimizin boynunun borcudur ve ilk önce bu ülkeyi yönetenlerin, siyasi
aktörlerin borcudur.
O vesileyle, bu cumhuriyetin demokratikleşmesi için Parlamentoya
önemli görevler düşüyor. Hepimizin ortak vatanı eğer Türkiye Cumhuriyeti ise…
Çünkü kuruluş gününde herkes ortak vatan için birlikte mevzilere, siperlere
yattı ve bedel ödeyerek geldiyse bugün bu hakkın verilmesi de bir lütuf
değildir. Onun için, kendimize göre bir demokratlık değil, kendimize göre bir
demokrasi değil, herkesin eşit şartlarda yaşadığı bir ortak cumhuriyeti
oluşturmamız gerektiğine inanıyor, bu duygularla hepinize teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 9’uncu
maddesinin üçüncü fıkrasının başında geçen “Hesabı” ibaresinin, “Haklı bir
sebebe dayanmaksızın, hesabı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510
sıra sayılı Teklif’in 9’uncu maddesi hakkında vermiş olduğumuz önerge üzerine
söz aldım. Hepinize bu vesileyle saygılar sunuyorum.
Sayıştay, devletimizin en önemli organlarından biridir.
Anayasa’nın 160’ıncı maddesine göre Sayıştayın,
merkezî yönetimin, sosyal güvenlik kurumlarının, yerel yönetimlerin gelir ve
gider ve mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleme yetkisi
mevcuttur.
Yine Sayıştay, sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme
bağlamaktadır. İnceleme ve denetleme görevini de yerine getirmektedir.
Sayıştay, tüm bu görevlerini yerine getirirken acaba denetlenen
kurum ve kuruluşlarda etkinlik, verimlilik sağlanabiliyor mu? Acaba Sayıştayın bütün kurum ve kuruluşlardaki denetim oranı
nedir?
Bildiğimiz kadarıyla, gerek merkezî idare ve gerekse mahallî
idarelerde denetim oranının oldukça düşük olduğu yönündedir. Denetlenemeyen
kurum ve kuruluşların fazlalığı âdeta yolsuzluğa davetiye çıkarmaktadır. Bu
bağlamda Sayıştayın etkin denetim yapabilmesi hâlinde
kamu vicdanında rahatlama sağlanabileceğine de işaret etmek istiyorum.
Sayıştay dairelerinin ve denetçilerinin kariyer ve liyakatinin
arttırılması diğer önemli bir husustur. Sayıştayın
partizanlaştırılması, militanlaştırılması milletimizin hayrına değildir. Üç yıl
önce Sayıştay üyeliği seçimini hatırlıyoruz; Sayıştay Genel Kurulunun seçtiği
üye adayları için Türkiye Büyük Millet Meclisinde engelleme yapılmıştır ve
Meclis, Komisyon görev ifa etmemiştir. Neticede, AKP kendisine uygun bir seçim
yöntemini kanun çıkararak tamamlamıştır. Keza, 427 sıra sayılı Kanun Teklifi
-sonradan 5924 sayılı Kanun hâline dönüştü- geldikten sonra anladık ki yine 57
Sayıştay denetçi yardımcısı sınavı iktidarın yüzüne, gözüne bulaşmış. Buna
benzer onlarca örnek gösterebiliriz. Biz “Sayıştayın
partizanlaşması” derken kastımız da budur. Yandaş denetim mekanizmasını
kurduktan sonra artık denetim denetim olmaktan çıkar,
hükûmetin muhaliflerini yok etmek için fırsat
kollayan uygulamalarla bir ucubeye dönüşür.
Değerli arkadaşlar, Sayıştayın denetimi
temelde mali niteliklidir, mevzuata uygunluk takip edilir ancak Türk denetim
sistemine son yıllarda giren performans denetimi de önemli denetim alanını
teşkil eder. Harcamalarda göze çarpan usulsüzlük ve yolsuzluklar hakkında hesap
yargılaması da ciddi bir denetim yoludur. Ne var ki, AKP Grubunun önergesiyle
performans denetiminin sulandırılarak etkisizleştirilmesi Sayıştayın
var oluşunu dahi tartışılacak duruma getirmiştir. Sayıştay denetimini
önemsememiz, güçlendirmemiz, tüm iş ve işlevlere teşmil etmemiz kaçınılmazdır.
Fakat iktidarın silahı hâline gelmiş bir Sayıştay, tabii ki asla kabul
edilemez.
Değerli arkadaşlar, 1050 sayılı Kanun Türkiye’de yaklaşık seksen
yıl uygulandı ve 1/1/2006 yılından itibaren 5018
sayılı Yasa yürürlüğe sokuldu. Gerçi, millî ihtiyaçlara uygun olduğu düşünülen
bu Kanun belli odakların da müdahalesine maruz kalarak çıkartıldı. Ama bu Yasa
yürürlüğe girdikten hemen sonra yapılması gereken en önemli şey, 832 sayılı
Sayıştay Kanunu’nu tamamen değiştirmekti, şimdi yapılandı. Aradan neredeyse beş
yıl geçiyor ve şimdi, biz, 510 sıra sayılı Teklif’i görüşüyoruz. Burada sormak
lazım “Beş yıldır neredeydiniz?” diye.
Değerli milletvekilleri, bir Sayıştay üyesi Anayasa Mahkemesi
üyeliğine seçildi. Bu süreci burada hep birlikte yaşadık ve bu Sayıştay
üyesinin Anayasa Mahkemesi üyesi olmasındaki keyfî tutum ve davranışları da bu
vesileyle dikkatlerinize sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İktidar, devlete hükûmet etmekle devleti
işgal etmeyi birbirine karıştırmaktadır ve bu menfur teşebbüsler Türk
demokrasisine öldürücü darbeler anlamına gelmektedir.
Tekrar Sayıştaya dönersek: Sayıştay,
kendi denetimine tabi kurum ve kuruluşları dahi bütünüyle denetleyemezken
-KÖYDES, BELDES, hizmet birlikleri denetim dışındadır- bu arada belediye
şirketlerini kim denetliyor? Bu da tabii ki, burada ifade etmek lazım, doğal
olarak denetlenemiyor.
Bu sona yaklaşmışken ben 9’uncu maddeyle ilgili önergemizin
kabulünü yüce heyetinizden talep ediyor, hepinize tekrar saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama talep
ediyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.
Sayın Durgun, Sayın Hamzaçebi, Sayın
Bingöl, Sayın Akıncı, Sayın Keleş, Sayın Kaptan, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Köse, Sayın Özdemir, Sayın Güvel, Sayın Güner, Sayın Koçal, Sayın Barış,
Sayın Günday, Sayın Gök, Sayın Paçarız, Sayın Sönmez,
Sayın Tamaylıgil, Sayın Baytok,
Sayın Mengü.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.55
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.12
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
12’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama işlemi için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı
ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)
BAŞKAN – Konya Milletvekili Sayın Kalaycı ve arkadaşlarının
verdiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Hükûmet ve Komisyon
yerindedir.
9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 9’uncu madde kabul edilmiştir.
10’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
10’uncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde geçen “mensupları”
ibaresinin “personeli” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı
|
Erkan Akçay |
Emin Haluk
Ayhan |
|
Konya |
Manisa |
Denizli |
|
M. Akif Paksoy |
Mustafa Enöz |
Mehmet Şandır |
|
Kahramanmaraş |
Manisa |
Mersin |
|
|
Necati Özensoy |
|
|
|
Bursa |
|
BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Birlikte
işleme alacağım ama istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 10 uncu maddesinin
birinci fıkrası (b) bendindeki “Başsavcı ve savcılar” ibaresinin “Sayıştay
Başsavcı ve savcıları” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Şevket
Köse
Trabzon
Adıyaman
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanununun 10 uncu maddesinin (1) inci
fıkrasının (b) bendinde yer alan ibarenin “Sayıştay Başsavcı ve Savcıları”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
Ufuk Uras |
Nuri Yaman |
|
Şırnak |
İstanbul |
Muş |
|
M. Nezir
Karabaş |
Akın Birdal |
|
|
Bitlis |
Diyarbakır |
|
BAŞKAN – Aynı mahiyette olan son okuttuğum iki önergeye Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Köse, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz yasa tasarısının 10’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, emperyalizmin zulmüne karşı baş kaldırmanın,
ülkemizde yaşayan herkesin güvencesi olan ve bilhassa kimsesizlerin kimsesi
olan cumhuriyetimizin, cumhuriyetin bayramını en içten duygularımla kutluyor ve
cumhuriyeti kuranların mücadelesi önünde saygıyla eğiliyorum.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi Sayıştay, Anayasa’da 160’ıncı
maddede düzenlenmiş ve yüksek mahkemelerin içinde sayılmıştır. Oysa Sayıştayın nitelikleri itibarıyla bir mahkeme görevi
görmediği genel olarak kabul edilmektedir.
Anayasa’da Sayıştayın görevleri şöyle
sıralanmıştır:
1) Merkezî yönetim bütçesi kapsamında kamu idareleriyle sosyal
güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleriyle mallarını Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına denetlemek.
2) Sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak.
3) Kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama
işlerini yapmakla görevlidir Danıştay.
Sayın milletvekilleri, 10’uncu madde için verdiğimiz değişiklik
önergesine dikkat edecek olursak, yasa teklifi yasalaştıktan sonra baş ağrıtabilecek
noktaları düzeltmeyi amaçladık. Mevcut düzenlemede 10’uncu maddenin birinci
fıkrasının (a) bendinin (3) numaralı sırasında “Sayıştay denetçileri” ibaresi
geçmektedir. Anayasa’ya göre Sayıştay, bir anlamda denetim ve hesap yargılaması
görevini yapmaktadır, üstelik bu görevi Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
yapmaktadır. Teklifte hesap yargılamasının yargılama daireleri üyelerince
yapılacağı belirtilmiştir. Söz konusu yargılamanın raportörlük
hizmetleri ise raportörlerce yürütülmektedir. Bu itibarla mevcut düzenlemedeki
“Sayıştay denetçileri” ibaresinin değiştirilerek “Sayıştay denetçi ve raportörleri” biçimine getirilmesi uygun olacaktır.
Değerli milletvekilleri, benzer bir duruma, yine 10’uncu maddenin
birinci fıkrasının (b) bendinde de rastlamaktayız. Bu maddedeki “Başsavcılar ve
savcılar” ibaresi “Sayıştay başsavcı ve savcıları” olmalıdır. Böylece adli ve
idari yargı kurumlarının başsavcı ve savcıları ile olan ayrıma nokta konulmuş
olacaktır.
Değerli arkadaşlar, AKP İktidarı yaptığı son değişiklikle Sayıştayın başına çuval geçirmiştir. Sayıştay, Meclis adına
denetim yaptığına göre aslında Meclisin başına çuval geçirmiştir. Bu üzüntü
verici bir durumdur. Böylelikle yolsuzlukların ve israfın önü açılacaktır.
Açıkçası, hırsızlara ve yağmacılara gün doğacaktır.
Sayın milletvekilleri, denetimin etkili yapılabilmesi için denetim
sonuçlarının çok iyi irdelenmesi gerekir diye düşünüyorum ve yazılan bu rapor
sonuçlarına göre yaptırım uygulamak da gereklidir. Yıllarca Tekeli
denetlediniz, raporlar yazdınız, rapor sonuçlarına göre ne önlem alındı? Hiçbir
önlem alınmadı. Yıllarca sorumlularına hesap sormadınız. Bunun sonucunda Tekeli
yok pahasına peşkeş çektiniz ve Tekel fabrikalarını elden çıkarttınız ve tütün
üreticisini perişan ettiniz.
Sayın milletvekilleri, tüm bunlardan dolayı Adıyaman’da ve
yirminin üzerinde ilde tütün üreticileri yoksullaştı. Tütün üreticileri mecburi
ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak bir duruma getirildi. “Bu konuda Meclis
araştırması açılsın.” dedik, dinlemediniz. Alternatif ürün projesi yerleşene
kadar tütünü destekleyin diye yasa teklifi verdik, kulaklarınızı tıkadınız.
Şimdi ise tütün üreticisi ne hâle geldi görmüyor musunuz? Eğer Sayıştay
raporlarını dikkatle incelemiş olsaydınız belki de sonuç çok farklı olacaktı.
Yine bu raporlara göre sorumlular cezalandırılsaydı Tekel şimdi çok iyi bir
durumda olurdu. Neticede Tekel çalışanı mutlu, tütün üreticisi ise daha rahat
bir yaşam sürecekti.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet Tekel ve
tütün konusunda sınıfta kaldı, iyi niyetli davranmadı. Bütün Türkiye bu olaya
şahit oldu. Tütün sorunu konusunda Hükûmete defalarca
kez seslendim, bir kez daha sesleniyorum: Hükûmet
eğer samimi ise tütünle ilgili hazırladığımız son yasa teklifine destek versin
ve bu sorun bir saatte çözülsün, yeter ki tütün üreticilerimiz mağdur
edilmesin.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle,
verdiğimiz önergenin kabul edilmesini diliyor, hepinize en derin saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
Diğer önerge üzerinde Sayın Kaplan, buyurunuz. (BDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, seksen yedi yıl önce cumhuriyetimizin
ilanı demek, padişahlığa son verip tebaa olmaktan yurttaşlığa geçiş ve aradan seksen yedi
yıl geçti. İlk Meclis kuruldu, sonra cumhuriyet ilan edildi
ve yüce Meclisin çatısı altında Türkiye'nin bütün renkleri, farklılıkları,
çoğulcu yapısıyla, Meclisimizin ilk tutanaklarına baktığımız zaman, kürdistan mebuslarından Lazistan
mebuslarına kadar, “Türkiye halkı” kavramından en önemli, 1921 Anayasası’nın
“eşit yurttaşlık” kavramında, etnisiteye vurgu
yapmayan anlayışı cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi ve tüm yurttaşlarımızı
eşit ve özgür yurttaş yapma mücadelesinin bugünlere evrilerek
gelmesidir.
Seksen yedi yılda cumhuriyet demokratikleşebildi mi?
Bugünkü Sayıştay Kanunu’na baktığımız zaman, gizli yönetmelikle -bunu istedim,
hâlâ verilmedi, ulaşamıyorum bir Meclis üyesi olarak- yine de askerî
harcamaların ileriki maddelerde yine bir yönetmelikle denetleneceği fikri
dikkate alındığı zaman, Meclisin denetleyemediği harcamalar eğer bütçenin en
büyük kalemini oluşturuyorsa Sayıştay da asli görevini yapmıyor demektir. Ve bugün hâlâ seksen yedi yıl sonra geldiğimiz noktada bakıyoruz,
darbe anayasasından kurtulabildik mi cumhuriyetin seksen yedi yılında? Hayır,
Kenan Evren’in ruhu, 82 Anayasası yamalı bir şekilde olduğu gibi duruyor. Peki,
temsilin önündeki engeli kaldırdık mı? Yüzde 10 barajı olduğu gibi duruyor.
Bütçe görüşmelerine başladık, seçim yılına girdik, üç siyasi parti, AK PARTİ,
CHP, MHP’ye hazine yardımı yapılacak seçimlerde ama grubu olan partimize bir
kuruş hazine yardımı yapılmıyor. 12 Eylül Kenan Evren yasalarında dahi grubu
olan partilere hazine yardımı yapılıyordu ama bu ayıp hâlâ devam ediyor. Eşit
yurttaşlık sağlanıyor mu? Sağlanamadı. Başörtülü üniversitede özgür mü? Değil.
Kürtçe ana dilinde eğitim-öğretim özgür mü? Değil. Düşünce, örgütlenme
özgürlüğü özgür mü? Değil, yasaklar, Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza
kanunlarıyla baskı altına alınmış.
Peki, cumhuriyetin seksen yedi yılında en önemli kotalardan
birisi, kadın temsiliyetinde seçme seçilme hakkını
veren bu cumhuriyet, seksen yedi yıl sonra eğer Irak’tan, Afrika ülkelerinden
-kadın kotası olarak- Mecliste daha geriyse bu cumhuriyet ilerlemiş midir?
İlerlememiştir. Bu cumhuriyetin bu Mecliste seksen yedi yılda bir kadın kotası
dahi yoktur. Mecliste, yine, azınlıklarımızın temsili konusunda, renklerimizin
temsili konusunda bir kota yoktur. Bugün bütün bunları
gördüğümüz zaman, bütün bu çerçevede baktığımız zaman sanki cumhuriyetten
geriye dönüşle ilgili -seksen yedi yıl içinde- bir süreç yaşanıyor, sanki
padişahlığa bir özlem, sanki otoriter bir yapı, başkanlık sistemine bir özlem,
sanki çoğulcu yapıyı yadsıyan bir yaklaşım, sanki hukuk devletini yadsıyan bir
yaklaşım önümüzde; maalesef geleceğimize umutla bakmamızı engelliyor.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyetin seksen yedi yılı içinde hâlâ
yirmi yedi yıldır çatışma sürecini Türkiye yaşıyorsa, 31 Ekimde çatışmasızlık
sürecinin risk altında olduğu biliniyorsa, hâlâ Kürt siyasetçiler kelepçeli,
belediye başkanları ve Kürt sorunu mahkemelerde yargılanıyorsa cumhuriyette bir
arpa boyu adım atmamışız demektir, önümüzde çok ciddi sorunlar var demektir.
Bunları bilerek, cumhuriyete elbette sahip çıkalım ama demokratikleşmesini de
sağlamak bizim temel görevimiz olmalıdır diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, cumhuriyetin 87’nci yılında Cumhurbaşkanlığı resepsiyonu var, tek resepsiyona dönecek, bunu hâlâ
tartışıyoruz arkadaşlar. Ülkemizin renkleri bir araya gelemeyecek kadar
birbirimizi anlayamıyoruz, Türk Kürt’ü anlayamıyor, Kürt Türk’ü anlayamıyor;
başörtülü birisi başörtüsüz birini anlayamıyor; Alevi Sünni’yi anlayamıyor,
Sünni Alevi’yi anlayamıyor. Böylesi bir toplumun yaratılmasında siyaset
kurumunun, Meclisimizin hiç mi günahı yok, hiç mi vebali yok? Hiç mi vicdanımız
bu konuda sızlamıyor? Ne zaman, özgür bireyi, örgütlü toplumu, çoğulcu
demokrasiyi, katılımcı demokrasiyi, demokratikleşmiş bir cumhuriyeti, insan
haklarını, insanı onurlarıyla yaşatacağız? Benim bütün temennim bu.
“Cumhuriyetin 87’nci yılı barışa vesile olsun, kardeşliğe vesile
olsun, eşitliğe, hukuka vesile olsun.” diyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
10’uncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde geçen “mensupları”
ibaresinin “personeli” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Necati
Özensoy (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özensoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verdiğimiz önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 87’nci yılında Türkiye Cumhuriyeti,
kuruluş felsefesiyle birlikte, Büyük Atatürk’ün dediği gibi ilelebet payidar
kalacaktır. Bu inançla bugün buradayız.
Yine, Orhaneli’nde maalesef elim bir maden kazası oldu, 2
vatandaşımız vefat etti, onlara Allah’tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı
diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Bugün Sayıştay kanununu görüşüyoruz. Sayıştay kanununda biz
beklerdik ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim yetkisi biraz daha etkin
hâle getirilsin ama burada verilen önergeden sonra “performans” kelimesinin içi
boşaltılınca, tanımı boşaltılınca maalesef Meclisin denetim yetkisi elinden
alınmaya çalışılıyor bugün.
Bakın, bunların ışığında, yine bu özelleştirmeler kapsamında
yapılan hukuksuzluklar devam ediyor. Türk Telekom özelleştirildi. Kamuoyunda
çok tartışıldı. Beş yıllık kârıyla, beş yıl vadeyle verildi ama Türk Telekom’u
alanların hâlâ gözleri doymadı. Bakın, bu günlerde çıkan ilanlarla Bilecik, Bursa,
Düzce, Isparta, Kütahya, Manisa, Mersin, Şanlıurfa ve Trabzon’da 11 adet
gayrimenkulü satışa çıkardılar. Bunun hukuksuzluk boyutu şurada, bu
özelleştirmede, sözleşmenin 38’inci maddesinde şu ifadeler yer alıyor:
Sözleşmenin sona ermesi veya yenilenmesi hâlinde Türk Telekom, sistemin
işleyişini etkileyen tüm teçhizatı bütün fonksiyonlarıyla çalışır vaziyette ve
teçhizatın kurulu bulunduğu taşınmazların kuruma bedelsiz olarak devrini ifade
ediyor bu madde. Oger şerh koydu ancak Danıştay iptal
etti. Bugün yapılan bu satışlar hukuksuzdur. Bunun önüne geçilmesi, bir an önce
tedbir alınması gerekiyor.
Bakın, bu tür satışlarla ortaya çıkan, yine rantları,
sadece Bursa’daki rantları -daha önceki önergemde de ifade ettim- bugün,
vicdanlara sığmayan bir satışla ortaya çıkan durumu sizlerle paylaşmak
istiyorum: BOTAŞ’a ait 142 dönümlük arazi Bursa’da imarsız bir şekilde satışa
sunuldu. Daha sonra, hemen satışın akabinde, bir ay sonra bir imar çıktı
Belediyeden, tam 169 bin metrekare alışveriş yeri inşaatı ve tam 1.200 adet
daire. Bakın, bununla ilgili de, “Bursa’da 169 bin metrekare alan üzerinde inşa
edilen Türkiye’nin üçüncü büyük alışveriş merkezi kapılarını 5 Eylülde açıyor”,
“resmî açılışı Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından 8 Eylülde
yapılacak” diye, “Korupark Konut ve Alışveriş Merkezi
Projesi tamamen bittiğinde 400 milyon dolara mal olacak” şeklinde ifadeler var.
Bu ifadeleri bu firmanın Yönetim Kurulu Başkanı bizzat söylüyor. Tabii, bu
açılışa Sayın Başbakan katılmadı. Katılmayışının gerekçesini biz biliyoruz.
Daha fazla bu konu üzerinde spekülasyon yapılmasın,
yapılan yolsuzluk daha fazla ayyuka çıkmasın diye Sayın Başbakan katılmadı. Oysa, Sayın Başbakanın Bursa’da katıldığı açılışları
biliyoruz. Çok küçük özel bir şirket bir yatırım yaptığı zaman bile Sayın
Başbakan gelip buralarda açılışlara katılıp boy gösteriyor ama bakın, kendi
ifadeleriyle, 400 milyon dolarlık yaptıkları yatırım ki bu firmanın
bilançolarına bakın -alışveriş merkezinin 150 milyon dolar olduğu ifade
ediliyor- bilançolarında kaça olduğunu bizzat görün. Ancak şunu da ifade
edeyim: Bu firma bugünlerde gazetelere ilan veriyor “2,65 milyarlık portföyümüzü halka açıyoruz.” diye. Bu 2,65 milyarlık portföyün içerisinde bu alışveriş merkezi ne kadar yer
tutuyor? Lütfen, o bilançolara bakın ve hatta iktidar partisi Bursa
milletvekillerine, bu firmanın yaptığı yatırımın bedelinin ne olduğunu ve
arsanın nasıl peşkeş çekildiğini sorun ve vicdanlarınıza da ondan sonra sorun,
bir değerlendirin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Bakın, bu 142 dönümlük arazi yine
rekabetsiz bir şekilde ihaleye açıldıktan sonra kaça satıldı biliyor musunuz?
Yalnızca 17 trilyona yani 12 milyon dolara satıldı. Dünyanın neresinde -bu
rakamlara göre bile baksanız- yüzde 3’lük bir arsa payı vardır? Bu satışı,
sayın iktidar partisi milletvekilleri ve Sayın Başbakan vicdanen neresine
sığdırmıştır? Ama belki bir tesellisi, bu yatırımı yapan -yüzde 3 gibi- sadece
maliyetin arazi payını alan bu firmanın sahiplerinin Başbakanın ve bir kısım
bakanların da kırk yıllık arkadaşı olduğudur herhâlde. Ama yeri geldiğinde
bunların hepsinin hesabı sorulacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özensoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.
11’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
11’inci maddesinin madde başlığının “Sayıştayın
Organları” şeklinde değiştirilmesini ve birinci fıkrasının başlık cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı
|
Erkan Akçay |
M. Akif Paksoy |
|
Konya |
Manisa |
Kahramanmaraş |
|
Mustafa Enöz |
Yılmaz Tankut |
Mehmet Şandır |
|
Manisa |
Adana |
Mersin |
|
|
Emin Haluk
Ayhan |
|
|
|
Denizli |
|
“(1) Sayıştayın organları şunlardır:”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 11 inci maddesinin
madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Zekeriya
Akıncı
Trabzon Ankara
“Sayıştayın yargı ve karar organları
Madde 11- (1) Sayıştayın kuruluşuna
dâhil yargı ve karar organları şunlardır:
a) Daireler,
b) Genel Kurul,
c) Temyiz Kurulu,
ç) Daireler Kurulu,
d) Başkanlar Kurulu,
e) Yüksek Disiplin Kurulu,
f) Meslek Mensupları Yükseltme ve Disiplin Kurulu,
Hazine temsilcisi sıfatıyla Başsavcılık bu kuruluşa dahildir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçe mi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Akıncı...
BAŞKAN – Sayın Akıncı, buyurunuz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
11’inci madde üzerindeki önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Sizleri sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken de tam bir siyasal bilinç temelinde
oluşmuş, üniter devlet yapısı üzerinde şekillenmiş,
süreç içerisinde laik, demokratik kimliğini pekiştirmiş, seksen yedi yıl
boyunca hiç kuşkusuz her aşamada farklı çevrelerin saldırısına maruz kalmış ve
bütün bu saldırıları atlatabilme basiretini gösterebilmiş, bugün de AKP’nin
hoyrat ellerinde yıpratılmak istenen cumhuriyetimizin 87’nci yılının sizlere ve
ulusumuza kutlu olmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayıştayın yargı
ve karar organlarının düzenlendiği teklifin 11’inci maddesinin (a) bendinde
“Başkanlık” denilmiş ve 20’nci maddesinde de Başkanlık düzenlenmiştir.
Başkanlık, Sayıştayda bir karar organı
değil, idari bir makamdır. Arkadaşlarım, sizler de biliyorsunuz, başkanlık,
yargı yetkisine sahip olmayan Anglosakson ülkelerinde “ofis tipi” diye
tanımlanan sayıştaylarda karar organı olarak yer
almaktadır. Kıta Avrupası modelinin “yargı tipi” sayıştaylarında ise başkanlık idari bir makamdır. Yargı
tipi sayıştaylarda karar organları kurullardır.
İdari bir makam olan Başkanlığın, Sayıştayın
yargı ve karar organlarının sıralandığı teklifin 11’inci maddesi ile 20’nci
maddesinden çıkarılmasının ve –Danıştay ve Yargıtayda
örneği bulunduğu üzere- bir karar organı olarak “Başkanlık Kurulu”nun ihdas
edilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Benzer şekilde, teklifin 11’inci maddesinin (e) ve (g) bendinde
yeni düzenlemeler öngörülmekte, yine maddenin (h) bendinde yer alan “Başsavcılık”
adli ve idari yargıdaki başsavcılıklardan farklı olarak, Sayıştayın
yargı ve karar organlarında hazinenin çıkarlarını korumak amacıyla ve hazinenin
temsilcisi sıfatıyla bulunmaktadır.
Dolayısıyla yanlış anlaşılmalara yol açmamak için, 832 sayılı Kanun’da
olduğu üzere, maddenin “Hazine temsilcisi sıfatıyla Başsavcılık bu kuruluşa
dâhildir.” biçiminde düzenlenmesi gerekmektedir.
Ayrıca, sevgili arkadaşlarım, bir konuyu daha dikkatinize sunmak
isterim. Kamu mali yönetiminin anayasası kabul edilen ve 2003 yılında çıkarılan
5018 sayılı Kanun’da sıkça kullanılan ve günümüz kamu yönetiminde revaçta olan
saydamlık, hesap verilebilirlik ve katılımcılık ilkelerine bu teklifte de sıkça
yer verilmiştir ancak bu ilkelerin amaçlananlar doğrultusunda bir altyapısı
oluşturulmamıştır. 5018 sayılı Kanun’daki düzenlemeler, bu kanun teklifinde
sadece tekrar edilerek geçilmiştir.
Yine teklifin bir başka gerekçesinde, Sayıştayın
asli görevlerinden olan adına denetim yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisine
rapor verme görevinin yasal dayanağının düzenlendiği belirtilmektedir. Oysa
yürürlükte bulunan 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nda da zaten Sayıştayın
Türkiye Büyük Millet Meclisine rapor sunmasına ilişkin değişik düzenlemeler
bulunmaktadır. Günümüz kamu yönetiminde sıklıkla kullanılan performans denetimi
ve kamu denetimi 1996 yılında 832 sayılı Kanun’a eklenen maddeler uyarınca
zaten Sayıştayca yapılmaktadır. Söz konusu düzenleme
sonucu bugüne değin Sayıştayca on beş adet performans
denetimi raporu Meclis Başkanlığına sunulmuştur. Bugüne kadar bu raporların
uluslararası standartlara uygun olmadığı ileri sürülmemekle birlikte, anılan
raporlar Meclis gündemine alınmış da değildir. Düzenlenen performans raporları
hakkında idari yöneticilerce raporların gereğinin yerine getirilip getirilmediği
yönünde bir değerlendirmede de bugüne kadar bulunulmamıştır.
Öte yandan yine teklif gerekçesinde yargı yetkisine işlerlik
kazandırılmış bir Sayıştayın oluşturulmasının
amaçlandığı belirtilmekte ise de bu amacın altını dolduracak düzenlemelere de
yeterince yer verilmemektedir. Zira, teklif, 5018
Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun genel felsefesi ve günümüz kamu
yönetiminin moda ilkeleri uyarınca Sayıştayın kamu
mali yönetimi hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine rapor sunması ve kamuda
performans esaslı denetim sistemine geçilmesini amaçlamaktadır. Bu yaklaşımın
bir sonucu olarak düzenlilik denetimi ve bu denetim sonucu düzenlenecek yargı
raporlarının kesin hükme bağlanması da göz ardı edilmektedir.
Gerçi, iktidar bugüne kadar zaten istediği kalıba soktuğu bu köklü
kurumu şimdi de geçen günler içerisinde vermiş olduğu tek bir önergeyle asıl işlevinden,
ana görevinden koparma marifetini göstermiştir ama biz yine de büyük tepkiler
alan bu girişiminizden vazgeçmenizi diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akıncı.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz. Peki, arkadaşlar.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özkan, Sayın Ersin, Sayın Akıncı, Sayın Kaptan,
Sayın Köse, Sayın Barış, Sayın Küçük, Sayın Güner,
Sayın Paçarız, Sayın Günday, Sayın Genç, Sayın Serter, Sayın Tamaylıgil, Sayın
Kart, Sayın Ünsal, Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın
Topuz, Sayın Özyürek.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği
Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
11’inci maddesinin madde başlığının “Sayıştayın
Organları” şeklinde değiştirilmesini ve birinci fıkrasının başlık cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yılmaz Tankut (Adana) ve arkadaşları
“(1) Sayıştayın organları şunlardır:”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Tankut, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayıştay Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge
hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sözlerime başlamadan, cuma günü idrak
edeceğimiz, Türk milletinin çelikleşmiş iradesinde sonsuza kadar yaşayacak olan
cumhuriyetimizin 87’nci yıl dönümünü de kutluyorum.
Sayın milletvekilleri, Sayıştay hepinizin malumu olduğu
üzere kamu idareleri ve sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderlerini
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleyen ve hükme bağlayan çok önemli bir
anayasal kuruluşumuzdur ancak ne yazık ki bu çok önemli anayasal kuruluşumuz da
AKP'nin kendi siyasi ikbal ve çıkarları doğrultusunda tanzim edilerek âdeta AKP
hükûmetlerinin sekiz yıllık iktidarı süresince yapmış
olduğu ve bundan sonra yapacağı bütün haksız ve hukuksuz uygulama ve
yolsuzluklarını onaylama kurumu hâline getirilmek istenmektedir.
Bugün ne yazık ki bizzat Sayın Başbakanın ve bakanlarının
yakınları yolsuzluk ve haksızlık konularında en fazla itham edilen kesimler
hâline gelmiş ve vatandaşımızın da bu manada Hükûmete
hiç güveni kalmamıştır. Devletin bütün devasa ekonomik kurum ve kaynakları
“özelleştirme” maskesi, adı altında ya yabancılara ya da yandaşlara peşkeş
çekilmiştir. Diğer taraftan, daha düne kadar çok önemli ölçüde istihdam
sağlayan, insanlarımızın sosyal huzur ve refahına hizmet eden, ülkenin göz
bebeği konumundaki kurumların da benzer şekilde içi boşaltılmış ve on binlerce
çalışanı kapı önüne konulmuştur.
Kamu kaynaklarının “verimli ve etkin bir kazanç” ilkesine göre
kullanımı esas iken özellikle son sekiz yıllık dönemde uygulanan yanlış
politikalar ve istihdamlar ile bu kaynaklarımız ne yazık ki heba edilerek elden
çıkarılmıştır. Dolayısıyla sekiz yıllık AKP döneminde devlet borç sarmalının
içine sokulmuş ve kaynaklarımızın etkin kullanılmamasından dolayı ne yazık ki
pek çok kurumumuz ve kaynağımız israf edilmiştir. Açıklarımızı kapatmak için de
yabancı banka ve finans çevrelerine hesapsızca borçlanılmış ve bu borçları da
çevirebilmek için “ne var ne yok satma” anlayışı hâkim kılınmıştır.
Değerli arkadaşlar, normalde özelleştirme anlayışının zarar
edenlerin satışına yönelik olması gerekirken, yani ziyan eden kuruluşların
satışına öncelik verilmesi icap ederken maalesef, özellikle de AKP döneminde
tam tersi yapılmış ve gözünün yaşına bakılmadan, âdeta altın yumurtlayan
kuruluşlarımız “özelleştirme” kılıfı, adı altında peşkeş çekilmiştir. Örneğin, Türk Telekom satışa çıkarıldığında
29-30 milyar dolar edecekken "Cep telefonunun yaygınlaşmasıyla değeri çok
düştü, satamazsak elimizde kalacak." denilmiş ve sanki kaynak hortumlayan
bir öcü gibi tanıtılmıştır. Oysa, Türk Telekom,
özelleştirilinceye kadar, hem yatırım yapıp teknolojisini yenileyen hem de 52
bin insanımıza istihdam sağlayan, çok değerli bir kuruluşumuz idi. Aynı
zamanda, bugünkü rakamlarla milyarlarca lirayla ifade edilen kazanç açıklayıp
hem vergisini hem de katma değerini vermek suretiyle bütçeye de çok önemli
katkılar sağlamakta idi. Fakat bugün ne yazık ki AKP zihniyeti ve ona çanak
tutanlar, Türk Telekom'un değerini, sözde “ekonomik analiz ve fizibilite
raporu” senaryolarıyla, üç yıllık net kazancıyla ödenebilecek bir seviyeye
düşürmüşlerdir.
Türk Telekom, hepinizin malumu olduğu üzere, yaklaşık 6,5 milyar
dolara; 1,1 milyar doları peşin olmak üzere, geri kalanı beş yıl vadeli olarak
özelleştirilmiş ve Oger denilen bir yabancı firmaya âdeta altın tepsi
içerisinde sunulmuştur.
Değerli arkadaşlar, bakınız, Türk Telekom özelleştirildiğinde 52
bin personele sahip iken bu personelin 17 bin adedinin diğer kamu kurum ve
kuruluşlarına gönderilmesi devlete yaklaşık o günün parası ile 800 trilyon
ilave bir yük getirmiştir.
Şimdi özelleştirme sürecini yeniden şöyle bir hatırlayalım: Alıcı
peşin olarak 1,110 milyar dolar ödemiştir. Bir yıl içerisinde 3,5 katrilyon
yani 2,3 milyar dolar kâr elde ederek peşin ödediği parayı ve iki yıl için de
ödeyeceği miktarı elde ettiği kazanç ile sağlamıştır. Peki, bu kazancı elde
etmek için ne yapmıştır? Bize göre hiçbir şey yapmamıştır. Ne yatırım, ne
düzenleme, ne de herhangi gözle gözükür bir iyileştirme yapmamıştır. Sadece bol
ve etkileyici yoğun reklâm ve pazarlama faaliyetinde bulunmuştur. Yani tabiri
caizse esasında taş üstüne taş konulmamıştır ve zaten kâr eden bir kurumun 17
bin personeli de gidince, ilaveten bu personel maliyeti de Telekom'u alan Oger firmasına hediye edilmiş olmuştur. Keza Türk
Telekom'un tahakkuk etmiş yüzlerce trilyon tutan geçmiş alacakları…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
YILMAZ TANKUT (Devamla) – …ve sağlık yardım sandığında biriken
meblağlar da söz konusu bu şirkete kalmıştır.
Sayın milletvekilleri, geçenlerde ve geçtiğimiz dönemlerde
gazetelerde ballandıra ballandıra Türk Telekom'un
personel çıkartmadan kaynak
meydana getirdiği ve 3 bin kişiyi işe alacağı şeklinde haberler
yer almıştır. Buradan üzülerek ifade etmeliyim ki bu ve
benzer haberler tam bir aldatıcı ve teslimiyetçi zihniyetin mahsulüdür çünkü
sırada başka devlet kurumlarına gitmeyi bekleyen 15 bin mevcut personelin
varlığından bahsedilmemektedir ve esasen 3 bin kişinin işe alınacağını
varsaysak bile diğer kurumlara gönderileceklerin maliyeti dikkate alındığında
yapılan hesaplamalara göre bugünkü değer ile yaklaşık 500 milyon TL'nin daha Oger’in kasasına aktarılacağı hiç söylenmemektedir.
İşte bütün bu acı gerçekler ışığında denetim görevini millet adına
yapan Sayıştay ile ilgili bu kanun teklifini görüşmemizin AKP'nin -ifade etmeye
çalıştığımız- kapkaççı anlayışı değişmediği sürece hiçbir manasının olmadığını
yüce milletimizin ve sizlerin takdirlerine sunuyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tankut.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir.
12’nci madde üzerinde üç önerge vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 12'nci
maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında geçen "toplam bir yıl"
ibarelerinin, "en az üç yıl" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa Kalaycı
|
Erkan Akçay |
Emin Haluk
Ayhan |
|
Konya |
Manisa |
Denizli |
|
Mehmet Şandır |
Mustafa Enöz |
Reşat Doğru |
|
Mersin |
Manisa |
Tokat |
|
|
M. Akif Paksoy |
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Osman
Kaptan
Trabzon Antalya
"Madde 12- (1) Sayıştay Başkan ve üyelerinin hukuk,
siyasal bilgiler, İktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri veya
öğrenim itibariyle bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından onanmış
yurt içinde veya yurt dışındaki en az dört yıllık fakülte veya yüksekokulların
birinden mezun olduktan sonra kamu idarelerinde en az yirmi yıl çalışmış
olmaları gerekir.
(2) Sayıştay Başkanlığı için
birinci fıkrada sayılan nitelikler ile birlikte;
a) Sayıştay üyeliği,
b) Bakanlık,
c) Müsteşarlık ve müsteşar yardımcılığı,
ç) Rektörlük,
d) Maliye Teftiş Kurulu ile
Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığı, görevlerinde en az üç yıl çalışmış olmaları
gerekir.
(3) Üyelik için birinci
fıkrada sayılan nitelikler ile birlikte;
a) İkinci fıkrada sayılan görevlerde,
b) Birinci sınıfa ayrılmak
şartıyla Sayıştay denetçiliği, Sayıştay başsavcı veya savcılığında,
c) Başbakanlık ve Bakanlık
genel müdürlüğünde
ç) Profesörlükte,
d) Birinci sınıfa ayrılmak
şartıyla idari veya adli yargı hakimliğinde veya
savcılığında,
e) Maliye Bakanlığı ve Hazine
Müsteşarlığı merkez denetim elemanlığı görevlerinde, en az iki yıl çalışmış
olmaları gerekir.
(4) Sayıştay dışından üye
seçilenler, son görev yaptıkları idare ile ilgili işlere üç yıl süre ile
bakamazlar."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanun Teklifinin 12 nci
maddesinin 4. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Fatma Kurtulan |
Pervin Buldan |
Ayla Akat Ata |
|
Van |
Iğdır |
Batman |
|
Nuri Yaman |
Hamit Geylani |
|
|
Muş |
Hakkâri |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet de katılmıyor.
Sayın Yaman, buyurunuz efendim.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay Kanunu’nun 12’nci
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Tabii, üç yılı aşkın bir süredir -dördüncü yılında- birçok
muhalefet milletvekilinin vermiş olduğu önergeler burada, bu kürsüde dile
getirildi. Bizim de Sayıştay kanunu ile ilgili çok önemsediğimiz, önemli
gördüğümüz önergelerimiz ne yazık ki haklı gerekçelerine ve Türkiye
gerçeklerine uymasına rağmen bu yüce Mecliste yine oy çokluğuna dayalı olan sayın AKP milletvekillerinin ret oylarıyla işleme konmadı.
Öyle sanıyorum ki bu konuyla ilgili de haklı gerekçemiz yine gündeme
alınmayacak ama ben bu değişiklik önergesinin önemini vurgulamadan önce,
bununla ilgili görüşlerimi belirtmeden önce ülkemiz için önemli bulduğum, sizin
de bilginize sunmak istediğim bir konuyu burada dile getirmek istiyorum.
Bugün ülkemiz gerçekten çok hassas bir dönemden geçiyor ve en ufak
jestlerin, en ufak iyi adımların… Yıllardır bu ülkede kangren
hâline gelmiş olan önemli bir sorunu, Kürt sorununu çözmeye ve sonuçlandırmaya
çok büyük katkı sunacak bir konumdayız ama ne yazık ki bu güzel yurdumuzun
birçok yerinde pompalanan aşırı milliyetçi duyguların ve Hükûmetin
aşıladığı umutların da bir sonuç vermemesinin yarattığı bir stresle, bir
bunalımla Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yine Kürt işçilerine, Kürt insanlarına
karşı böyle bilinçli ve geleceği de iyi olmayan birtakım girişimlerle karşı
karşıyayız.
En son bana ulaşan bilgide, 20 Ekim 2010 tarihinde,
Giresun’a bağlı Yağlıdere ilçesinin hidroelektrik santralinde çalışan Kürt
işçiler aynı gece saat 19.30’da bir grup tarafından basılıyor ve bu grup ilgili
kişilere, burada çalışamayacakları, burayı derhâl terk etmeleri ve gerekirse
tanınan süre sonunda burayı terk etmedikleri zaman her türlü sonucuna
katlanmaları gerektiğini bildiriyorlar. Bu duyumu alan grubun temsilcisi olan kişi hemen ilçe jandarma
komutanını ve Kaymakamı arıyor. Bakın, ilgili Kaymakam ve ilgili jandarma
komutanı bu gruba ne cevap veriyor: ”Biz dışarı çıkamıyoruz çünkü biz akşam
saat 19.30’dan sonra güvenlik gerekçesiyle resmî kıyafetli askerlerimizi dışarı
çıkaramayız.” diyorlar ve ertesi gün hemen yakınındaki köy muhtarı geliyor kendilerini
ziyarete. Köyün ismini de söyleyeyim size. Kanlıca köyünün muhtarı şantiyeye
gelip “Arkadaşlarımız bu akşam burayı basmış, geçmiş olsun ama eğer muhtar
olmasaydım ben de onlarla gelirdim.” deyip baskın yapan grubu âdeta teşvik
ediyor. Bakın, bu söylediğim sözler, devletin temsilcisi durumunda olan ilçenin
Kaymakamına ve ilçenin jandarma komutanına ve oraya yakın olan köy muhtarına
aittir.
Eğer bir ilçe kaymakamı kendi hudutları içindeki güvenliği
sağlayamıyorsa, eğer bir ilçe jandarma komutanı o ilçesi, bölgesi içindeki,
kendisine haber verilmesine rağmen “Biz sizin, bu akşam saat 19.30’dan itibaren
resmî kıyafetle sizin can güvenliğinizi sağlayamıyorum.” diyorsa, bu ülkede
içişleri bakanı ikide bir çıkıp bu kürsüden “Bu memlekette asayiş normaldir, ben
can ve mal güvenliği sağlıyorum.” diyemez. Böyle bir ülkenin içişleri bakanı, böyle bir jandarma komutanının
sözleri karşısında, böyle bir kaymakamın kendi vatandaşına sahip çıkmaması
karşısında o ülkede içişleri bakanlığını yapamaz. Bakın
ertesi gün ne oluyor biliyor musunuz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
M. NURİ YAMAN (Devamla) - …O HES inşaatının yöneticileriyle ilçe
Kaymakamı ve ilçe jandarma komutanı birlikte karar alıyorlar, toplantı
yapıyorlar ve orada o çalışan işçilerin, Kürt işçilerinin grup başkanına ne tür
bir tebligat yapıyorlar biliyor musunuz? Açık ve net olarak “Biz tırmanan bu
ortamda sizin burada can güvenliğinizi sağlayamıyoruz, buradan ayrılmanız
lazım.” diyorlar. Bu ülkede hukuk var mıdır? Bu ülkede adalet var mıdır? Bu
ülkede idareciler bu yaklaşım içinde olursa bu ülkeye huzur nasıl gelecek? Ben
bunu İçişleri Bakanına soruyorum. O nedenle maalesef Yağlıdere HES Elektrik
Santrali’nde çalışan o Kürt işçiler oradaki inşaat sahibiyle, firma sahibiyle
hesaplarını kesip oradan ayrılmak zorunda kalıyorlar. Bence onların değil,
oradaki Kaymakamın, oradaki ilçe jandarma komutanının ve hatta hatta İçişleri Bakanının böyle bir durum karşısında o
görevde kalmaması gerekiyor diyor, bu konuda duyarlı davranılmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yaman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
"Madde 12- (1) Sayıştay Başkan ve üyelerinin hukuk,
siyasal bilgiler, İktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri veya
öğrenim itibariyle bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından onanmış
yurt içinde veya yurt dışındaki en az dört yıllık fakülte veya yüksekokulların
birinden mezun olduktan sonra kamu idarelerinde en az yirmi yıl çalışmış
olmaları gerekir.
(2) Sayıştay Başkanlığı için
birinci fıkrada sayılan nitelikler ile birlikte;
a) Sayıştay üyeliği,
b) Bakanlık,
c) Müsteşarlık ve müsteşar yardımcılığı,
ç) Rektörlük,
d) Maliye Teftiş Kurulu ile
Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığı, görevlerinde en az üç yıl çalışmış olmaları
gerekir.
(3) Üyelik için birinci fıkrada sayılan nitelikler ile birlikte;
a) İkinci fıkrada sayılan görevlerde,
b) Birinci sınıfa ayrılmak
şartıyla Sayıştay denetçiliği, Sayıştay başsavcı veya savcılığında,
c) Başbakanlık ve Bakanlık genel müdürlüğünde,
ç) Profesörlükte,
d) Birinci sınıfa ayrılmak
şartıyla idari veya adli yargı hakimliğinde veya
savcılığında,
e) Maliye Bakanlığı ve
Hazine Müsteşarlığı merkez denetim elemanlığı görevlerinde, en az iki yıl
çalışmış olmaları gerekir.
(4) Sayıştay dışından üye
seçilenler, son görev yaptıkları idare ile ilgili işlere üç yıl süre ile
bakamazlar."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Osman Kaptan.
BAŞKAN – Sayın Kaptan, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; kimsesizlerin kimsesi olan, bir hukuk projesi olan, bir siyaset projesi
olan, bir eğitim projesi olan, bir kılık kıyafet projesi olan, bir aydınlanma
projesi olan ve sonsuza kadar yaşatma azim ve kararlılığında olduğumuz
cumhuriyetimizin 87’nci yılını kutlayarak sözlerime başlamak isterim.
Sayın arkadaşlarım, görüşülmekte olan kanun teklifinin 12’nci
maddesinin değiştirilmesini istedik. 12’nci madde Sayıştay
Başkanı ve üyelerin nitelikleri, atamaları, atanmaları, süreleriyle ilgili.
Ben şimdi, bizim Sayıştay Başkanına bakıyorum. Sayın Sayıştay Başkanı 2001
yılında kaymakamlıktan istifa etmiş. 2001 ile 2003 yılları arasında Albayraklar’da çalışmış. Bu Albayraklar
Balıkesir SEKA’nın, 50 milyon dolarlık SEKA’nın 1 milyon dolara verildiği
kurumdu sanıyorum. 2003 yılında tekrar kaymakamlığa dönüyor ve 2007 yılında
Tokat Vali Vekili oluyor, altı ay vekâlet ediyor, bir buçuk yıl valilik
yaptıktan sonra da 25/6/2009 tarihinde Sayıştay
Başkanı oluyor. Onun için biz bu teklifi verdik ki belli sürelerde belli
yerlerde çalışılma zorunluluğu olsun diye.
Sayın arkadaşlarım, Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 14/10/2010
tarihinde geneli üzerindeki görüşmeler sırasında, Sayın Kamer Genç, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin Gölbaşı istikametinden gelirken yolun sağ tarafında
bulunan ve Millî Kütüphanenin karşısında ve Eskişehir yolu üzerinde Büyükşehrin
yapmış olduğu inşaatlar hakkında Sayıştay tarafından bir inceleme yapılıp
yapılmadığını, yapıldıysa akıbetinin ne olduğunu sormuştu.
Sayın Sayıştay Başkanı bu soruya, Sayıştayın
şu anki mevzuatına göre böyle bir denetim yapma yetkisinin olmadığı, bu teklif
yasalaşır ise bu tür denetimleri yapabileceği şeklinde yanıt verdi,
tutanaklardan görülebilir.
Sayın arkadaşlarım, Sayıştayın sevk ve
idaresinden sorumlu Sayıştay Başkanının Genel Kurulda sorulan soruya böylesine
tam tersi bir yanıt vermesi düşündürücüdür, çünkü Sayın Başkanın “Yetkimiz
yok.” dediği yürürlükteki 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nun ek 10’uncu maddesine
göre, Sayıştay 1996 yılından bu yana performans denetimi yapmakta iken şimdi
içi boşaltılıyor.
Ayrıca, 832 sayılı Kanun’un 25’inci maddesine göre, Sayıştayın anlam, uygulama ve sonuçları bakımından Hazineyi
zarara uğratan mevzuat hakkında, 28’inci maddesinde ise mali işler, hesap
usulleri ve gelir tahakkuk sistemleriyle ilgili gördüğü diğer hususlar hakkında
ve 87’nci maddesine göre devlet malları hakkında, 88’inci maddesine göre de
inceleme ve denetlemeler sırasında mevzuata uygun görülmeyenler Sayıştay Genel
Kurulunca gerekli görülenler hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine rapor
sunma görevi vardır. Oysa görüşmekte
olduğumuz Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 2’nci ve 36’ncı maddelerindeki performans
denetimi performans ölçümüne indirgenerek, içi boşaltılarak veya kaldırılarak
demek daha doğru olur, yüksek denetim kurumları teşkilatının denetim
standartlarına uygun denetim yapılması imkânsız hâle getirilmiştir.
832 sayılı Kanun’da Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması
öngörülen raporlar görüşmekte olduğumuz teklifle ortadan kaldırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
OSMAN KAPTAN (Devamla) – Teklifin 7’nci maddesinin 6 no.lu
fıkrasında “Sayıştay tarafından gerçekleştirilen performans denetimleri mali ve
hukuki sorumluluk doğurmaz.” denilerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe
hakkından kaynaklanan yetkisine müdahale edilmiştir.
Yine “Sayıştay tarafından yerindelik denetimi yapılamaz.” diyerek
35’inci maddede de bu ortaya konulmuştur.
Sayın arkadaşlarım, Sayıştay Başkanının söylediğinin
aksine, Sayıştayın yürürlükte bulunan mevzuatına
göre, Sayın Kamer Genç’in sorduğu bu soruya verilen yanıttan ötürü, eğer bunu
bilmediği hâlde böyle bir cevap veriyorsa bilinmemesi büyük bir sorundur, onun
için Sayın Başkanın istifa etmesi lazım; bilerek böyle bir yanıt verdiyse o
zaman da Genel Kurulumuzu yanıltmaya yöneliktir, yine bu da bir hukuki sonuç
doğurur, Sayın Başkanın yine de istifa etmesi lazım, eğer istifa etmiyorsa Hükûmetin istifa ettirmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.
Buyurunuz.
OSMAN KAPTAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Eğer Hükûmet de istifa ettirmiyorsa, o
zaman Sayıştayı kaldırmak lazım sayın arkadaşlar.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Raporlar var…
OSMAN KAPTAN (Devamla) - Sayıştayın
zaten içi boşaltıldı. Sayıştayın içi boşaltıldı. Bunu
işte, TÜRMOB’a verin bu denetimleri. Onları daha da
bağımsızlaştırın, daha da yetkilerini verin, onlar bu denetimleri yapabilirler.
Sayın arkadaşlarım, diyeceksiniz ki “Biz Sayıştay Başkanımızdan
memnunuz, onu görevden almayız.”
Evet, bu konuda Sayın Demirel, zamanında Başbakan iken Kinyas Ağa, Kinyas Kartal, Van
Milletvekili “Sayın Başbakanım, bizim valiyi görevden alın.” der Demirel’e.
Sayın Demirel inceler ve on beş yirmi gün sonra veyahut bir ay sonra “Kinyas Ağa, sizin valiyi inceledim. Sizin vali iyi
insanmış.” der. Bunun üzerine Kinyas Ağa der ki:
“Sayın Başbakanım, ben bizim vali kötü vali demedim ki, bizim valiyi alın da
Isparta’ya vali yapın dedim.” der.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN KAPTAN (Devamla) - Onun için sayın arkadaşlar, bu Sayıştay
Başkanını da alın kendinize başbakan yardımcısı yapın, milletvekili yapın,
bakan yapın ama Sayıştay, Parlamento adına denetim yapan saygın bir kurum
olarak kalmalıdır.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaptan.
Önergeyi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) -
Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.26
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
12’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Bu karar yeter sayısını elektronik cihazla arayacağım.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır ve önerge reddolunmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 12'nci
maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında geçen "toplam bir yıl"
ibarelerinin, "en az üç yıl" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı (Konya) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Doğru, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle
ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında 87’nci yılını kutladığımız 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı’nı tebrik ediyorum, nice cumhuriyet bayramları kutlamamızı niyaz
ediyorum. Bu millet birlik ve beraberlik içerisinde bulunduğu sürece hiç kimse
cumhuriyeti ortadan kaldıramayacak ve bu birliğimizi ve dirliğimizi
bozamayacaktır diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, önergemizdeki amacımız “toplam bir yıl”
ibaresinin “üç yıl” şeklinde değiştirilmesinin yeterli deneyim kazanılmasında
etkili olacağı ve Sayıştayın daha iyi çalışacağı
şeklindedir.
Yolsuzluk, kamu vicdanını yaralayan en büyük olaydır. İnsanlar,
düzgün ve dürüst çalışılmasını ve yetim hakkının korunmasını istemektedir.
Yolsuzluğun engellenmesine yönelik oluşturulacak stratejinin başarısı, kamu
yetkisini ve gücünü elinde bulunduran kişilerin başarısına ve devletin
kurumlarının hesap verme sorumluluğunun artırılmasına bağlıdır. Dolayısıyla,
etkin bir denetim sistemi oluşturulması gerekir. Bu noktada parlamentolar adına
dış denetim yapan Sayıştayın önemi ortaya çıkar.
Böylece Sayıştay, halk adına denetimi, görevi gereği en iyi şekilde, tarafsız
bir şekilde yapmak mecburiyetindedir. Sayıştay yıpratılmamalıdır.
Sayıştay Sayın Başkanı Recai Akyel eski Tokat Valisidir. Kendisini
yakinen tanıyoruz. Yapmış olduğu bir buçuk yıllık Tokat Valiliği süresince
düzgün çalışmış, dürüst çalışmış ve Tokat’ımıza çok güzel hizmetlerde
bulunmuştur, inanıyorum ki, önümüzdeki dönemde de, yine şu andaki vasfıyla,
Sayıştay Başkanlığı görevini en iyi şekilde yapacaktır.
Sayın milletvekilleri, tabii, Sayıştay, sadece şimdiki durumu
değil geçmişi de yakından takip etmeli ve olayları değerlendirmelidir. Geçmişte
araştırılması ve kamuoyunun bilmesi gereken birçok yolsuzluk hadiseleri vardır.
Bunlar da unutulmamalı ve kamu vicdanı mutlaka rahatlatılmalıdır. Bunlardan bir
tanesi de Tokat Sigara Fabrikasında yaşanan yolsuzluk olayıdır. Tekel, 10
Haziran 2004 tarihinde Tokat Sigara Fabrikasında sert paket kutulu sigara
paketleme makineleri alımı için ihale açmıştır. Sözleşme şartnamesinde
makinelerin kullanılmamış ve yeni olması koşulu bulunuyordu. İhale yapılmış
ancak makinelerin şartnameye göre alınmamış olduğu ortaya çıkmıştır. Bu ihalede
de yaklaşık olarak 13 milyon 840 bin euro civarında
para harcanmıştır. Daha sonra makinelerin bazılarının yeni bazılarının ise
kullanılmış olduğu tespit edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Tekele 1,7 milyon euroya
satılan makinelerin Beyaz Rusya’ya 570 bin euroya
satıldığı görülmüştür. Bu durum halkta infiale sebep olmuş, bunun üzerine, AKP
İktidarı her zaman yaptığı gibi torba yasası çıkartmış, Tekel tarafından,
kullanılmış makinelerin de satın alınmasına izin verilmesini isteyen kanun
çıkarılmıştır. Böylece 24 trilyon civarında -mal olan- para İspanyol firmasına
geçmiştir. Bunun üzerine, halkın infialine sebep olan bu ihale yolsuzluğu
üzerine Tekel geri adım atmak mecburiyetinde kalmıştır. Tütün, Tütün Mamulleri
ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu ihaleyi iptal etmiştir. Tekel
Yönetim Kurulu da makinelerin iade edilmesi kararını almıştır. Makineler
sökülmüş, acaba geri iade edilmiş midir veya ne olmuştur?
Ancak kamuoyu bu olayları unutmamıştır. Tokat halkı, bütün Türkiye
gibi, bu olayla ilgili bir tahkim davası oldu mu, tazminatların miktarı neydi,
soruşturma nasıl yapıldı ve sonuçlandı, bunu öğrenmek istiyor. Kamuoyu, bu
ihaleyi kim yaptı, İspanyol firmasına tazminat ödendi mi, sorumlular hakkında
herhangi bir cezai işlem uygulandı mı, bunları da öğrenmek istiyor. Yine
kamuoyu “Sigara fabrikası özelleşince kapanmayacak, çalışacak.” denilen
fabrikanın neden kapatıldığını, kapanma sebeplerinin ne olduğunu da öğrenmek
istiyor. Ayrıca Tokat Sigara Fabrikası kapatıldıktan sonra bir firmaya
satılmıştır. Özel sektör araziyi tamamen satın almış ve yaklaşık olarak 200 bin
metrekare kapalı alanı olan bu fabrika özel sektörün eline geçmiştir. Tabii,
Tokat Sigara Fabrikası çalışırken yaklaşık olarak burada 1.200 civarında, zaman
zaman da 1.500 kişinin çalışmış olduğu bir ortam
vardı. Yani insanlar buradan aş temin ediyor, iş temin ediyorlardı. Özel
sektöre satılan bu fabrika yerinin acaba ne olacağı noktasında da beklentiler
vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
REŞAT DOĞRU (Devamla) – Bitiriyorum.
Yaklaşık olarak 200 bin metrekare kapalı alanı bulunan burası
mutlaka iyi bir şekilde değerlendirilmelidir. Tokat ilinin tam ortasında
bulunan burası toplu konut alanı hâline getirilmemelidir, halkta bu yönlü
olarak büyük bir beklenti vardır. Yani, özel sektöre verildiyse, öyleyse buraya
sahip çıkılmalı. Tokat, tarım noktasında önemli mesafeler almış olan illerin
başında gelmektedir. Tarımla ilgili yatırımların yapılmış olduğu bir alan
hâline, fabrikalar hâline getirilebilir.
Tabii, aynı tabloyu şu anda Tokat’ımızda Turhal Şeker Fabrikasıyla
ilgili olarak da yaşıyoruz. Turhal Şeker Fabrikası özelleştirme kapsamı
içerisinde satılma durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Şu anda gerçi satılması
durdurulmuştur ama, satılmasının durdurulmuş olması,
tamamen ortadan kaldırılmış olduğunu göstermemektedir. Acaba diyor Tokat halkı,
Tokat Sigara Fabrikasının başına gelenler Turhal Şeker Fabrikasının başına da
gelecek mi? Yani burası da özelleştirme kapsamı içerisinde satıldıktan sonra
kapanacak mı ve beraberinde de…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
REŞAT DOĞRU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
…pancar üretimi duracak mı şeklinde bir beklenti içerisindedir.
Yani, Turhal Şeker Fabrikası, Tokat Sigara Fabrikasındaki gibi bir duruma gelmek
istememektedir ve Tokat halkı da bunu bekliyor diyor, yüce Meclisi en derin
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.
13’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 13 ncü maddesinin üçüncü fıkrasının, “(3) Sayıştay Başkanı
seçilebilmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt
çoğunluğunun oyu aranır.”
şeklinde;
dördüncü fıkrasının
birinci ve ikinci cümlelerinin ise,
“Sayıştay Başkanının görev süresi yedi yıldır. Bir kimse üst üste
iki defa başkan seçilemez.”
şeklinde;
değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Bihlun Tamaylıgil
Trabzon İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Tamaylıgil
konuşacaklar.
BAŞKAN – Sayın Tamaylıgil, buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle 87’nci
yılını kutladığımız cumhuriyetimiz ve cumhuriyetimiz için onun kuruluş ve
kurtuluş mücadelesinde emeği olan başta Ulu Önder Atatürk olmak üzere tüm
şehitlerimizin ve kurucu ulus güçlerinin önünde saygıyla eğiliyorum ve
diliyorum ki, cumhuriyet ve demokrasi, her zaman demokrasinin taçlandırdığı bir
cumhuriyet olarak yarınlara ulaşsın, cumhuriyetin ilke ve değerleri her zaman
bu güç ile aydınlık yarınlara yürüyüşüne devam edebilsin.
Değerli arkadaşlar, şu an 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun
Teklifi’nin 13’üncü maddesi üzerinde verilmiş olan önergemiz adına söz aldım.
Bu madde neyi içeriyor? Bu madde, Sayıştay Başkanının seçim yöntemini ve görev
süresiyle ilgili düzenlemeyi içeriyor. Bu Sayıştay Kanun Teklifi geldiği zaman,
gerekçesine baktığımızda, gerekçesinin sürekli olarak “INTOSAI…” Yani “INTOSAI” deniyor, nedir dediğinizde, Uluslararası Yüksek
Denetim Kurumları Organizasyonu, yani buna Sayıştayın
da üye olduğu bir organizasyon ve o organizasyon içinde denetim standartları bu
maddenin içeriğini aslında ilkesel olarak belirlemiş ve bunun içerisinde gayet
net deniyor ki: “Sayıştay Başkanının görev süresine ilişkin şartlar kurumun
yürütme organından bağımsızlığına katkı sağlar. Bu husus, atamanın uzun
ve sabit süreli olması veya belirli bir emeklilik yaşına kadar sürmesi hâliyle
temin edilir. Bunun aksine, Sayıştayı, yürütmeyi
memnun etme baskısı altına sokan görev süresine ilişkin şartlar kurum
bağımsızlığı üzerinde zedeleyici bir etki yapar.” Tekrar söylüyorum, “Kurum
bağımsızlığı üzerinde zedeleyici bir etki yapar.”
Şimdi, baktığımız zaman, görev süresiyle ilgili düzenlemenin 5+5
olarak gündeme getirilmesi, siyaset ve siyasetin ve sürecin etkilerinden ne
yazık ki bağımsız olması gereken Sayıştay, Sayıştay denetçileri ve Sayıştayın yapısı üzerinde bir siyasi baskı sürecini
işletecektir. Eğer burada INTOSAI’nin tavsiyeleri ve
kararları dikkate alınıyorsa neden bu maddede gözden kaçırıldı?
Diğer taraftan, Sayıştayın görevi,
parlamentolar adına ve parlamentoları seçen yüce irade milletin bütçe hakkı
adına gerekli denetimi ve bu denetimin sonucunu ortaya koymayı emreden bir
yapıdır ve bunun bağımsız olması şarttır.
Peki, bütçe hakkını kullanan milletimiz bir Parlamento
oluşturmakta ve bu Parlamento 550 milletvekilinden oluşmakta ancak görüyoruz ki
Sayıştay Başkanının seçimiyle ilgili olarak istenen oylama miktarı, bu
milletvekillerinin dörtte 1’inin bir fazlası oy verse yeter noktasında. Yani
iktidarların “seçim” başlığı altında atamasıyla seçilecek bağımsız bir Sayıştay
Başkanı mı olacaktır? Bu noktada nitelikli bir çoğunluk oyunu ortaya koyacak
seçim yöntemini de biz bu ilgili önergemizde dile getiriyoruz. Önergemizde, hem
görev süresi hem de seçim yöntemiyle ilgili bağımsızlığını gerçek anlamda
yansıtacak bir değişiklik talep ediyoruz.
Diğer taraftan, Sayıştay Başkanı, geçtiğimiz hafta, bağımsız
Sayıştay Başkanımız, Sayıştayın “performans denetimi”
tanımında yüz elli yıllık varoluş temelini ortadan kaldıran bir teklife ses
çıkaramamıştır. Neden Sayın Başkan bu sesi çıkaramadınız? Temsil ettiğiniz Sayıştaydaki çalışma arkadaşlarınız hiç mi sizi eleştirmedi
bu konuda? Sayın Başkan, sizin yedi aydır bir kısmını ilgili kuruluşlara göndermediğiniz,
bir kısmını ise Genel Kurula indirmediğiniz, önünüzde performans raporları var.
Bunların içeriğinde bir kamu zararı mı vardır? Bunların içerisinde kamuoyuna ve
Meclise bilgi verilmemesini isteyenlerin olduğu raporlar mı vardır? Lütfen
bunları açıklayınız. Açıklamadığınız takdirde siz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – …Parlamento yetkisiyle verilmiş olan
görevi yerine getirmeme suçuyla karşı karşıya kalırsınız. Neden
getirmiyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, Sayıştayın çok
önemli raporları var. Bir taraftan hazinenin alacak rakamlarının eksik
gösterildiği, 13,1 milyar lira eksik, yani, 13 katrilyon eksik gösterildiğini
ortaya koyan raporlar var. Tahsil edilemeyen TOKİ alacakları var hazine
üzerinden. Bunlarla ilgili yapılan hiçbir şey olmadıktan sonra...
Geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakan “RTE” damgasını tescilletti
biliyorsunuz. “RTE” tescillenmiş damgayla bir denetim ve bu denetimin getirdiği
mekanizmayı işletme tercihinde olabilecek bir yönetimle Sayıştayı
nasıl idare edeceğiz, nasıl hak arayacağız, bunu da yüce milletin takdirlerine
sunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tamaylıgil.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz. Arayacağız efendim.
Önergenin oylamasını elektronik cihazla yapacağım.
Oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.45
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.58
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
12’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
HALUK ÖZDALGA (Ankara) – Cihaz takıntı yaptı. Bir
dakika olur mu! Ayıp ya!
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Başkan, bu acele nedir?
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – “On dakika ara” diyorsunuz, on beş
dakika gelmiyorsunuz Başkan!
ENGİN ALTAY (Sinop) – Mehmet Ali Şahin’e niye sormuyorsunuz,
Mehmet Ali Şahin’e!
HALUK ÖZDALGA (Ankara) – Başkan, çok ayıp oluyor yani! Cihazlar
zaten hiç çalışmıyor. Sayın Başkan, Meclisi kapatmaya çalışmak sizin göreviniz
değil! Sizin görevleriniz arasında bu yok!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gel de buradan konuş!
HALUK ÖZDALGA (Ankara) – “Bir dakika” ayıp ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gel de buradan konuş, ayıp olan
ne, biz de bilelim!
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge reddolunmuştur.
510 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14’üncü madde üzerinde bir önerge vardır:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 14 ncü maddesinin ikinci fıkrasındaki “Daire başkanlarının
görev süresi dört yıldır.” cümlesinin “Daire başkanlarının görev süresi üç
yıldır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Engin
Altay
Trabzon Sinop
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Altay…
BAŞKAN – Sayın Altay, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayıştay Kanunu üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde konuşacaktım
ancak biraz önce, barışın, sevginin, huzurun, huzur ortamının en yoğun
yaşandığı Sinop ilinde de bölücü terör örgütünün muhtemelen, jandarmamıza
yaptığı bir hain pusu nedeniyle son derecede üzgünüm. Öncelikle, yaralanan
Silahlı Kuvvetler mensuplarımıza acil şifalar diliyorum.
Ancak, cumhuriyet tarihi boyunca bu, Sinop’ta bir ilktir ve bu çok
düşündürücüdür sayın milletvekilleri. Karadeniz’in en uç noktasına bölücü terör
örgütlerinin ya da onların taşeron örgütlerinin girip jandarma kuvvetlerimize
böyle hain bir saldırı gerçekleştirebilmiş olmaları, Hükûmetinizin
çok övündüğü terörle mücadele politikasının da bütünüyle iflas ettiğinin açık
bir ifadesidir. Hükûmeti, bu meselede daha dikkatli,
daha duyarlı, daha makul olmaya davet ediyorum, daha doğrusu, Hükûmeti göreve davet ediyorum.
Cumhuriyetin 87’nci yılını yarından sonra coşkuyla kutlayacakken
Türkiye'nin özellikle bu en kuzey noktasından bu tür haberlerin alınması bütün
milletin de moralini bozmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bugün bu kürsüye gelen herkes
cumhuriyetimizle ilgili birkaç kelime söyledi. Müsaade ederseniz ben de
söylemek istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların, cepheden, savaştan
Parlamentoya, Parlamentodan cumhuriyete bu milleti taşıyanların anılarının
önünde minnetle ve şükranla eğiliyorum, onları rahmetle, minnetle anıyorum. Ancak,
cumhuriyetle ilgili yeni kavramlar, yeni terimler ortaya koyuluyor. Sayın
Başbakanın “Bu cumhuriyet böyle çıtkırıldım bir şey değildir.” ifadesini de çok
yadırgadığımı söylüyorum.
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Kötü bir şey değil.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Tabii, tabii, Başbakanın söylediği yanlış
değil, yanlış değil. Yani, cumhuriyete kurulduğu gün de karşı olanlar vardı,
karşı devrimciler vardı, şimdi de var. Fark şurada: Kurulduğu gün karşı
olanların, yani karşı devrimci anlayış içinde olanların başında fes, ayaklarında
cizlavet vardı, şimdikilerin yakalarında kravat var,
ayaklarında iskarpin var, başka da bir fark yok. Kafa seksen yedi yıl önceki
kadar örümcekli bir kafadır, bunu belirtmek istiyorum. Gene…
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Doğru, doğru…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet, evet…
…Cumhuriyet, Başbakanın tabir ettiği gibi bir şey değildir.
Cumhuriyet sapasağlamdır ve çok diktir ve çok güçlüdür, onu yıkacak hiçbir
tank, top, bomba, füze, zihniyet de yoktur, bilinmelidir. Bir şey daha
bilinmelidir ama, Cumhuriyet seksen yedi yıl önce
karşıtlarına ne yaptıysa bugün de onu yapacak muktedirattadır,
güçtedir, kapasitededir, bunun da bilinmesi lazım.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – İyi işler, hayırlı işler!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, sayın milletvekilleri, Anayasa’nın
163’üncü maddesiyle ifade edilen, tarif edilen Sayıştay Kanunu hakkında
görüşüyoruz. Biz de bir değişiklik önergesi verdik. Dikkat ederseniz her
maddesiyle ilgili veriyoruz. Bunu sizin dikkatinizi biraz daha çekmek,
kamuoyunun dikkatini biraz daha çekmek için veriyoruz.
Bakın, 2010 Temiz Toplum Sıralaması’nda 178 ülke içindeki
sıralamada 56’ncı sıradayız. Yani bizden daha temiz, bizden daha iyi, bizim
olmamız gereken yerde, üstümüzde 55 tane ülke var. Her şeyle bu kadar
övünüyorsunuz, “Türkiye’ye çağ atlattık, mağ atlattık.” diyorsunuz da bu tablo
sizi hoşnut ediyor mu sayın milletvekilleri? Şimdi Malezya’yla, Namibya’yla
aynı kategorideyiz şu anda. Onun için Sayın Hükûmet
yani laf yapacağına biraz iş yapsın.
Şimdi, bir iktidar partisi milletvekilimiz -gerekirse ismini de
veririm- Türk Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesinde değişiklik kanun teklifi verdi
bu Meclise. Verdi mi? Verdi. Ne diyor bakın orada, AK PARTİ milletvekilinin
kanun teklifi şunu getiriyor: Sayın milletvekilleri, görevini kötüye kullanan
kamu görevlilerine uygulanan hapis cezasında indirim getiriyor. Sayıştayın görevi ne? Sayıştayın
görevi de kamu harcamalarını denetlemek. Ne adına? Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Böyle şey olur mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi siz ne yapmaya çalışıyorsunuz bunu
anlamak mümkün değil. Ben çok merak ediyorum, bu kanun teklifi hangi kamu
görevlisi için hangi sebeple getirilmiştir bunu çok merak ediyorum. Bu Sayıştay
Kanunu’nda yaptığınız manipülasyonlarla Türkiye’de bu
yolsuzluğun önlenmesi mümkün değildir. Eğer bu çok iddialı olduğunuz 3Y
meselesinde hakikaten samimiyseniz, samimi olsanız -ya da sizler mutlaka büyük
çoğunluğunuz samimisiniz de Hükûmet bu konuda samimi
değil, ondan eminim- yani bu siyaset-bürokrat-tüccar sacayağını, üçgenini
kırıversek bu “Yolsuzluk” dediğiniz şey kendiliğinden ortadan kalkar. Sırtını
siyasetçiye dayamadan yolsuzluk yapabilen bir tüccar ya da bu tüccarla iş
birliği içinde devleti soyan bir bürokrat olabilir mi? Bunların arkasında
siyasetçi olmasa kim devlete halel getirebilir, kim beytülmale el uzatabilir?
İşte buradayız. Bakın, bunun bir tane yolu var. Yani bu sacayağını kırmak için,
bu şeytan üçgenini ortadan kaldırıp Türk milletini hak ettiği o refah
seviyesine, refah düzeyine, huzur, mutluluk seviyesine ulaştırmanın yolu var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Altay, sürenizi
aştınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri, şu Parlamentoda
millet adına iş görüyoruz. Hepinizden rica ediyorum, vicdanınıza sesleniyorum:
Bunun bir tane yolu var, bu şeytan üçgenini kırmak lazım; bu bürokratın, bu
tüccarın, bunların siyasete dayadığı sırttaki duvarı düşürmek lazım. Kimsenin sırtını siyasetçiye dayayarak beytülmale el uzatmaması
lazım. Bunun yolu hep belli: Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Sayın
Deniz Baykal’ın ta 2002’de verdiği sözün yerine getirilmesi lazım, yani
dokunulmazlığın kalkması lazım. Bu Sayıştay kanunlarında yaptığınız manipülasyonlar sadece bu şeytan üçgeninin daha rahat
etmesini sağlar. Allah aşkına, bu Sayıştay iki yüz senedir var da, ne iş
yaptığı belli değil! Sayıştay denetçisi Malatya’da bir rapor hazırlıyor, raporu
AKP İl Başkanı denetçiden önce okuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın milletvekilleri, hepimiz
vatanseveriz, hepimiz bu milletin evladıyız.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu duruma… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Teşekkür edeceğim müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Sayın Altay…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz teşekkür
edeceğim.
BAŞKAN – Sayın Altay, teşekkür ederiz.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu duruma daha fazla seyirci kalmak
vicdanınız açısından sakınca yaratmıyorsa, benim size diyecek hiçbir sözüm yok.
BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen yerinize geçiniz, süremiz fazlasıyla
geçti.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 14’üncü madde kabul edilmiştir.
15’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
15’inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen “yedi gün” ibaresinin, “beş işgünü”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Emin Haluk
Ayhan |
|
Konya |
Manisa |
Denizli |
|
M. Akif Paksoy |
Mustafa Enöz |
Mehmet Şandır |
|
Kahramanmaraş |
Manisa |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 15 inci maddesinin
üçüncü fıkrasının birinci cümlesindeki “dörder” ibaresinin ise “üçer” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Mustafa
Özyürek
Trabzon İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özyürek. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 15’inci maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi nedeniyle söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle cuma günü kutlayacağımız Cumhuriyet
Bayramı’nın Türk milletine kutlu olmasını diliyorum. Son zamanlarda cumhuriyet
üzerinde yoğun bir tartışma yaşanıyor. Cumhuriyeti gözden düşürebilmek için,
cumhuriyeti kuranları; Mustafa Kemal Atatürk’ü ve arkadaşlarını gözden
düşürebilmek için yoğun bir yıpratma kampanyası yaşanıyor. Televizyonlarda
belli zihniyette insanlar çıkıyor, cumhuriyetin ne kadar despot bir yönetim
olduğunu, cumhuriyetin demokrasiden yana olmadığını anlatmaya çalışıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, kan ve barut içinden kurulmuş olan bu
cumhuriyet, zaman içinde gelişmiş, Türkiye’nin bütün sorunlarını çözmeye
çalışmış ve daha sonra, gene cumhuriyeti kuranlardan, Cumhuriyet Halk
Partisinin İkinci Genel Başkanı İsmet İnönü zamanında çok partili düzene
geçilmiştir. Hiçbir mecburiyet yokken sırf demokrasiye, halkın yönetimine,
millî iradeye bağlılığı nedeniyle çok partili demokrasiyi getirmiş olan
insanları, şimdi, aradan bunca zaman geçtikten sonra kötülemek gerçekten son
derece yakışıksız bir durumdur. Bütün uluslar, geçmişlerine, tarihlerine sahip
çıkarlar. Elbette, geçmişte yaşanan acılar varsa onlar da değerlendirilir,
anılır ama sanki hiçbir şey yapılmamış gibi cumhuriyetin bütün eserlerini
kötüleyen bir anlayışla yaklaşmak son derece yanlıştır.
Sayın Başbakan diyor ki: “Cumhuriyet çıtkırıldım değildir.”
Elbette cumhuriyet çıtkırıldım değildir. Cumhuriyetin sahipleri vardır.
Cumhuriyetin sahipleri de bu millettir, halkımızdır. Halkı gruplara ayırarak,
işte “Bürokratlar, askerler, polisler cumhuriyete sahip, onun dışındakiler sahip
değildir.” demek ne kadar yanlışsa, bu şekilde nitelemeler yapmak, bazı
kesimleri cumhuriyetten yanaymış gibi gösterip bazı kesimleri cumhuriyet
düşmanıymış gibi ilan etmek son derece yanlıştır. Tarihteki bütün olaylar o
günün şartlarıyla değerlendirilir. Otuz sene, kırk sene, elli sene geçtikten
sonra, bugün olduğu gibi, seksen yedi sene geçtikten sonra “O gün şöyle
yapılsaydı, bugün böyle yapılsaydı.” demek insafsızlıktır.
Değerli arkadaşlarım, cumhuriyet güçlüdür. Cumhuriyet, bazılarının
zannettiğinden daha da güçlüdür ve cumhuriyet, onun temel değerleriyle
uğraşanları, onun laik, demokratik kimliğini yıpratmaya çalışanları çarpar.
O nedenle, herkes, cumhuriyeti yıpratmak yerine, cumhuriyeti
kuranları yıpratmak yerine cumhuriyete sahip çıkmalıdır, cumhuriyeti kuranları
da büyük bir saygıyla, sevgiyle anmalıdır. Eğer cumhuriyet olmasaydı bu Meclis
olmayacaktı, cumhuriyet olmasaydı millî hâkimiyet iktidarda olmayacaktı,
padişahlık sistemi devam edecekti. Bunlara dikkat etmek
lazım.
Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz 15’inci maddeyle ilgili
kısaca şunu söylemek istiyorum: Bu Sayıştay üye seçiminde, hepimizin bildiği
gibi, burada bir partinin ilçe kongresinde ilçe yöneticilerini seçermiş gibi
burada anahtar listeler dağıtılır, iktidar partisi kimi isterse onları biz üye
olarak seçeriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Oysa, hem
Plan ve Bütçe Komisyonundaki seçimlerde üçte 2 çoğunluk aranmalıdır hem de
Genel Kuruldaki seçimlerde üçte 2 çoğunluk aranmalıdır. Deniliyor ki bu
teklifte, önce salt çoğunluk aranır, arkasından yoksa katılanların çoğunluğu
aranır. Yani son derece düşük bir çoğunlukla Sayıştay gibi Türkiye Büyük Millet
Meclisi adına denetim yapacak üyeleri seçiyoruz. Bu son derece yanlıştır. Ama
her nedense hem Anayasa Mahkemesine üye seçilmesinde hem diğer kurullara üye
seçilmesinde AKP hiçbir zaman nitelikli çoğunluk aramıyor hep salt çoğunluk
arıyor. Öyle olunca da Sayıştaya seçilenler de
AKP’nin memurları konumuna düşürülüyor, Anayasa Mahkemesine seçilenler de bu
duruma düşürülüyor. Bundan kaçınılması ve mutlaka nitelikli çoğunlukla
seçilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özyürek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
15’inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen “yedi gün” ibaresinin, “beş işgünü”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Paksoy, buyurunuz
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, kamudaki denetimin asıl amacı usulsüzlük ve
hukuksuzluklara mâni olmak, varsa kamuyu zarara uğratanları tespit ederek
haklarında gerekli işlemleri yapmaktır. Ancak Hükûmetin
denetim müessesesine bakışının bunun tam tersi olduğunu görmekteyiz. Hükûmet, denetim kurumlarından korkmakta, kamuoyu
baskısından dolayı kaldırmaya cesaret edememekte, ancak fonksiyonunu
etkisizleştirme cihetine gitmektedir.
Şimdi söylediklerime itiraz edebilirsiniz. Nasıl hukuksuzluğa ve
yolsuzluğa davetiye çıkardığınızı biraz sonra belgesiyle açıklayacağım. Benim
amacım, yüce Türk milletinin hak ve hakikati öğrenmesi ve adında “Adalet”
bulunan bir partinin, yapılan adaletsizlikler üzerine gerekli mekanizmaları
çalıştırmamasını dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Kıymetli arkadaşlar, Yüksek Denetleme Kurulunun Atatürk Orman
Çiftliği için hazırladığı 2008 yılı raporundan bir bölüm okuyacağım: “Çankaya Balgat-Çukurambar’da Atatürk
Orman Çiftliğine ait 396.312 metrekare arazi 2823 sayılı Kanun kapsamında Gazi
Üniversitesine devredilmiştir. Kanunda arazinin devir bedelinin Bakanlık ve
Üniversite arasında tespit edilecek bedel üzerinden yapılması da hükme
bağlanmıştır. Bu arsalar Gazi Üniversitesine Tıp Fakültesi ve Hastanesinin
genişletilmesi amacıyla tahsis edilmiştir. Tahsis edilen arazinin Gazi
Üniversitesine devri amacıyla Ankara Büyükşehir Belediyesinden metrekare birim
fiyat tespit etmesi istenilmiş. Belediye 41 TL, AOÇ ise 45 TL birim fiyat
tespiti yaparak bu bedel üzerinden satış yapılmıştır.”
Şimdi, kanunda devir bedelinin bakanlıkla üniversite arasında
kararlaştırılacağı amir hüküm olmasına rağmen, buna uyulmayarak belediyeden
birim fiyat istenmesi, bu fiyata da cüzi bir ilaveyle satışın yapılması
gerçekten izanları zorlayan bir husustur. 2007 yılında metrekaresi 45 TL’ye
satılan yerin aynı yıl Çankaya Belediyesi emlak vergi beyannamesindeki asgari
metrekare değerinin 311.070 TL olduğu belirtilmektedir.
Şimdi, asıl püf noktasına geliyoruz. Bakın kıymetli arkadaşlar,
lütfen dikkatle dinleyin. Yukarıda zikrettiğim Kanun çerçevesinde, tamamen Gazi
Üniversitesi Tıp Fakültesinin ihtiyaçlarında kullanılmak amacıyla devri yapılan
arazinin 132 dönümünün bedeli, Gazi Üniversitesi yerine, Kuzu Toplu Konut
İnşaat ve Limitet Şirketi ile Park Gazi İnşaat Yatırım AŞ tarafından
ödenmiştir. Bu alan üzerinde, tahsis amaçlarına aykırı olarak, bahse konu
şirketlerin konut inşaatı yapma girişimi nedeniyle Sayıştay Başkanlığınca
başlatılan incelemelerin sonuçları konusunda bilgi edinmek amacıyla, Sayıştay
nezdinde girişimde bulunulması ve söz konusu arazilerin tahsis amacına uygun
olarak kullanılıp kullanılmadığının takip edilmesi Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulunca önerilmiştir.
Bu araziye söz konusu firmalarca konut yapılacaktır. Tahminî
olarak 2 bin konutluk bir projelendirme yapıldığı ve bunun yüzde 50’sinin kat
karşılığı verildiği düşünüldüğünde bile bin konut düşmekte, her konutun anılan
yerde 400 bin TL olduğu hesaplandığında -eski parayla- 400 trilyon liralık bir rant ortaya çıkmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bir taraftan yaklaşık 6 trilyon liraya
verilen arsa, diğer tarafta 400 trilyon. Bunun kumarda da, bahiste de karşılığı
yok. Bunun hesabını AKP Hükûmeti vermelidir. AKP
sözcüleri çıkıp, bu işlemin doğruluğuna inanıyorlarsa doğruluğunu savunmalı,
yok haksız, adaletsiz buluyorlarsa bu işlemin iptali için gerekli her türlü
mekanizmayı çalıştıracaklarına yüce kürsüden söz vermelidir.
Şimdi şu sorulara cevap bulunması gerekiyor: Tescil işlemi bu
şirketler adına yapıldı mı, yoksa Gazi Üniversitesi adına mı yapıldı? Tescil
işlemi para ödenmeden önce mi, para ödendikten sonra mı yapıldı?
Konuşmamın başında da söyledim, denetimin olmadığı yerde bütün
kamu kaynakları fütursuzca peşkeş çekilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) – Ben, gidişatın o yönde olduğunu
düşünüyorum. AKP sözcüleri çıkarlar, bu kürsüden yanlış düşündüğüm konusunda
benim aziz milletimi ikna ederler. Beytülmalin, yetimin hakkını gasbedenleri, gasbedilmesine göz
yumanları önce aziz milletimizin, nihayetinde Cenabıallah’ın
adaletine havale ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Paksoy.
Önergeyi oylarınıza…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyorum efendim.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz…
Peki, karar yeter sayısını arayacağım, bunu elektronik cihazla
yapacağım.
Bir dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekili arkadaşlarım, süreyi başlatıyorum, bir dakika…
HALUK İPEK (Ankara) – Bir dakikada nasıl oy kullanacağız?
BAŞKAN – Burada olan arkadaşlarımızı oyluyoruz biz, lütfen…. Bir dakika…
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Reddolmuştur, karar yeter sayısı vardır.
15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 15’inci madde kabul edilmiştir.
16’ncı madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı yasa tasarısının 16. maddesinin
2. fıkrasındaki “Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı” ifadesinden sonra gelmek
üzere “grubu bulunan partilerden komisyon üyesi birer kişi” ifadesinin
eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Tansel Barış |
|
Trabzon |
Malatya |
Kırklareli |
|
Bilgin Paçarız |
Engin Altay |
Ali Rıza Öztürk |
|
Edirne |
Sinop |
Mersin |
TBMM Başkanlığına
510 sayılı Sayıştay Kanunu Teklifinin 16. maddesi Anayasa’nın 95.
maddesine aykırı olup teklif metninden çıkarılmasını saygıyla arz ederiz.
|
Tayfun İçli |
Necla Arat |
Malik Ecder Özdemir |
|
Eskişehir |
İstanbul |
Sivas |
|
Fehmi Murat
Sönmez |
Kamer Genç |
Harun Öztürk |
|
Eskişehir |
Tunceli |
İzmir |
|
|
Halil Ünlütepe |
|
|
|
Afyonkarahisar |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 16’ncı maddeyle ilgili önergemiz nedeniyle söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, devamlı, yoklamalarla, yeterli çoğunluğu
sağlayarak sağlamayarak bir görüşmeyi götürüyoruz. Bizi izleyenler zannederler
ki burada gerçekten kamunun denetimi için, halktan toplanan vergilerin
harcanmasının denetimi için önemli bir yasa görüşülüyor. Oysa geçen gün burada
verilen bir önergeyle bu yasanın içi boşaltılmıştır. Performans denetimi yapma
imkânı Sayıştayın elinden alınmıştır. Oysa Sayıştay
on beş-on altı yıldır performans denetimi yapıyordu. Bir yasa çıkarıyorsanız
daha iyiyi, daha güzeli, daha mükemmeli gerçekleştirmek için yasa çıkarırsınız.
Oysa biz, eskisinden daha geriye gitmiş, yetkileri elinden alınmış, sıradan
denetim yapan bir kurum hâline getiriyoruz Sayıştayı.
Ne yapacak Sayıştay? İşte, bir harcama yapılmışsa, bu harcamalarla ilgili
fatura var mı, fiş var mı, sözleşme var mı, ihale usulüne uygun yapılmış mı,
yapılmamış mı? Ama o harcama etkin şekilde yapılmış mı, o harcama verimli
şekilde yapılmış mı, o harcama bütçede öngörülen hedeflere uygun yapılmış mı? Bunu denetleme imkânı performans denetimiyle vardır ama ne yazık
ki, burada iktidar partisinin verdiği ve iktidar partili arkadaşlarımızın
oylarıyla kabul edilen önergeyle artık performans denetimi yapılamaz hâle
gelmiştir ve böylece Sayıştay, yüzlerce insanın çalıştığı bu hazineden büyük
harcamalar yaptığımız, başkanları, başkan yardımcıları ile büyük bir devlet
dairesi hâline getirdiğimiz ama fonksiyonu olmayan, görevi olmayan bir kurum
hâline gelmektedir.
Değerli arkadaşlarım, buna hiçbirimizin hakkı yok, bu doğru değil.
Çünkü vatandaşın vergisinin nereye harcandığı, nasıl harcandığı, amacına uygun
harcanıp harcanmadığını denetlemek, parlamento adına denetleme dünyanın her
tarafında sayıştayların görevidir. Bu yasa bu
şekliyle geçerse dünyada ilk kez sadece ve sadece Türkiye’de performans
denetimi yapmayan bir Sayıştay olacak ve bu da bütün literatüre
geçecektir.
Değerli arkadaşlarım, ben yıllarca denetim görevi yapmış bir
geçmişten geliyorum. Dünyada bütün denetimlerin özü performans denetimidir.
Uzun uğraşlardan sonra, hem Uluslararası Muhasebeciler Örgütü hem Uluslararası
Sayıştay Örgütü performans denetimine geçmiştir ve bu olmazsa olmazıdır Sayıştayın ama ne yazık ki geldiğimiz noktada, Sayıştayın kolunu kanadını kırıyoruz, elinden denetim yapma
yetkisini alıyoruz. Bunu niçin yapıyoruz? Bunun belli nedenleri var, biraz önce
Bihlun Tamaylıgil arkadaşım
da bahsetti, daha dün grup toplantısında Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da bahsetti, şu anda, Sayıştay Başkanının
önünde bekleyen bazı raporlar var. Bu raporlar, mesela Türkiye İçme Suyu
Yönetimi Raporu, Türkiye Gıda Denetimi Raporu, TÜBİTAK’ın ARGE destekleme
faaliyetlerine ilişkin raporlar yedi aydır Sayıştay Başkanının önünde duruyor.
Bir kamu görevlisinin, bir muhalefet partisinin lideri bunu açıkladığı zaman
hemen bir cevap vermesi lazım “Biz bunu hayır tutmuyoruz, böyle bir şey yok.”
veya “Tutuyoruz, şu nedenle tutuyoruz.” demesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Ama ne yazık ki şu ana kadar böyle bir
açıklama gelmedi, umarım ve dilerim ki burada benim bu konuşmamdan sonra
Sayıştay Başkanı bu noktada bir açıklama yapacaktır.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi eğer görevini
yapmıyorsa yani yaptığı eleştirilere, Hükûmet, Hükûmeti temsil eden kurumların başkanları “Anlat, anlat,
heyecanlı oluyor.” havasında dinliyor ve hiç tepki vermiyorsa, Türkiye Büyük
Millet Meclisi görevini yapmıyor demektir, Türkiye Büyük Millet Meclisine o
zaman kimse itibar etmez. Onun için bu konularda Sayıştay Başkanından net,
kapsamlı, somut açıklamalar bekliyoruz ve dediğim gibi, performans denetimi
olmadığı sürece de bu Sayıştayın göstermelik olarak
kalacağını ifade etmek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özyürek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı yasa tasarısının 16. maddesinin
2. fıkrasındaki “Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı” ifadesinden sonra gelmek
üzere “grubu bulunan partilerden komisyon üyesi birer kişi” ifadesinin
eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla,
M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Akif Hamzaçebi, buyurunuz
efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; seksen dört maddelik Sayıştay Kanunu Teklifi’nin daha 16’ncı
maddesini görüşüyoruz, bir hayli maddeyi daha görüşeceğimiz anlaşılıyor. Fakat
bu görüşmede iktidar partisinin, Adalet ve Kalkınma Partisinin teklifin tümüne
olan yaklaşımı, maddelere ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığı
önerilerdeki yaklaşımı maalesef Sayıştay gibi önemli bir kurumun yasa
görüşmesine yakışmıyor.
Teklifin tümü üzerindeki görüşlerimizi ifade ederken de
belirtmiştim, bir kez daha ifade etmek istiyorum: Pozitif muhalefet anlayışıyla
yaklaştığımız bir kanun teklifidir Sayıştay Kanunu Teklifi. Seksen dört
maddelik bu kanun teklifinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak düzeltilmesini veya
daha iyi bir hâle getirilmesini arzu ettiğimiz toplam beş madde vardır. Bunun
da en önemli maddesi Sayıştaya girişi düzenleyen
sınav maddesidir ancak teklifin görüşmeleri yapılırken 2’nci madde üzerinde
yapılan değişiklikle Sayıştayın 96 yılından beri yapagelmekte olduğu performans denetimi ortadan
kaldırılmıştır, Sayıştaya bir darbe vurulmuştur.
Buraya çıkan birçok arkadaşımız bunu ifade ediyor.
Elimde bir tablo var. İngiltere Sayıştayının
yapmış olduğu bir araştırma sonucunda, 2009 yılında düzenlediği bir raporun
ekinde yer alıyor bu tablo. Yirmi beş Avrupa Birliği ülkesinin hangisinde, sayıştaylar hangi tür denetimleri yapıyor? Harcama öncesi
denetim belli ülkelerde var, birçoğunda yok; bizde bir dönem vardı, daha sonra
kaldırıldı ki doğru yapıldı. Harcama sonrası denetim bütün ülkelerde var. Yargı
yetkisi var mı sayıştayların? Bazı ülkelerde var,
bazılarında yok; olabilir, ülkelerin tercihleri farklı olabilir. Harcama
sonrası denetim, yirmi beş ülkenin sadece birisinde yok, o da Yunanistan.
Yunanistan’ın son yaşadığı krizin gerisinde, hesaplarını doğru tutamayışının
yani saydam olmayan mali yapısının, muhasebe sisteminin, kamu muhasebe
sisteminin yer aldığını hepimiz biliyoruz. Kamu borcu yüzde 160’lara gelmişken
bunu kamu muhasebe sistemi yüzde 110 gösteriyorsa siz, ekonomideki riskleri
göremiyorsunuz demektir. Yunanistan’ın krize girmesinin gerisinde böyle bir
neden vardır. Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti de, çok şükür, Adalet ve Kalkınma
Partisinin yapmış olduğu bu düzenlemeden sonra, iktidar partisi grup başkan
vekilinin imzasını taşıyan önergenin kabulünden sonra, Yunanistan’ın yoluna
girmeyi başarmıştır. Yani Türkiye’deki Sayıştay artık performans denetimi
yapmayacaktır.
Şimdi, teklifin tümüne yaklaşım yanlış. Dün bir madde görüştük burada, teklifin 6’ncı maddesi, örneğin Sayıştayın yetkilerini düzenliyor, diyor ki: “Sayıştay
bütün kamu kurumlarının her türlü evrakını, belgesini görmeye yetkilidir.”
Tabii ki görmelidir. “Bunları dilediği yere getirtmeye yetkilidir. Dedik ki:
“Bu ‘dilediği yere’ olmasın, bu bir keyfîlik taşıyor, görev mahalline…” Basit bir şey örneğin, çok basit. İktidar partisi grup
başkan vekilimize bu öneriyi söylüyorum “Biz karar aldık bunların hiçbirisini
görüşmeyeceğiz, hepsine ‘hayır’ diyeceğiz.” Bu belki mantıklı bir öneri, basit
bir düzeltme. Örneğin bu düzeltmeyi yaparken belki şu fahiş hatayı da düzeltme
imkânı bulabilirdik. 6’ncı madde diyor ki: “Sayıştay, işte her türlü bilgiyi,
belgeyi, defteri, kaydı görmeye yetkilidir. Bunları dilediği yere getirtmeye
yetkilidir, mallar hariç.” Malları getirtme yetkisi zaten yok, belgeleri,
defterleri, kayıtları getirtme yetkisi var, malları getirtemez. Malları
saymamış ki zaten ama iktidar partisi “Hayır, biz karar verdik muhalefet
partilerinden gelen hiçbir öneriyi kabul etmeyeceğiz.” İktidar partisinin genel
konulardaki yaklaşımı da budur. İşte “Anayasa değişikliği” mi diyoruz, iktidar
partisi “Hayır, muhalefetin önerilerine kapalıyız.”, “Falan konu” mu diyoruz,
“Kapalıyız.”, “Bu konuda bir kelime düzeltelim.”, “Kapalıyız.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Evet, hayırlı olsun ama çok
fahiş hatalar da yapılıyor. Bu şekilde Sayıştay gibi bir anayasal kurumun
yasasına yakışmayacak bazı böyle hatalar da yapılıyor. Yani bunu, uluslararası
platforma bu tasarıyı, bu teklifi götürdüğümüzde, bu yasayı götürdüğümüzde bu
maddeyi okuyanlar “Allah Allah, Türkiye’deki Parlamentonun kalitesi bu kadar
düştü mü?” diyecekler. Parlamentoda kalitenin düştüğü kanaatinde değilim ama
bazı yönetici arkadaşlarımızın, iktidar partisi grubu yöneticisi
arkadaşlarımızın gereksiz ısrarı bu kaliteyi düşürmeye neden oluyor ama
Sayıştay açısından gördüğüm üzüntü verici bir durumu da ifade etmeliyim:
Parlamentoya bağlı, bağımsız bir kuruluş olan Sayıştayın
Sayın Başkanı da bu teklif konusunda titizlenmiyor. Görev sadece Parlamentonun
değildir, Parlamentonun olduğu kadar Sayıştay Başkanınındır da.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım efendim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Elektronik cihazla oylama yapacağım.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur, on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 18.41
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Önerge reddolunmuştur, karar yeter sayısı vardır.
510 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 16’ncı madde kabul olmuştur.
17’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 17’nci
maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa Kalaycı
|
Erkan Akçay |
Emin Haluk
Ayhan |
|
Konya |
Manisa |
Denizli |
|
M. Akif Paksoy |
Mustafa Enöz |
Mehmet Şandır |
|
Kahramanmaraş |
Manisa |
Mersin |
“(5) Yazılı sınav, zorunlu olan; İktisat, Maliye, Hukuk, Muhasebe
ile Kompozisyon konularından oluşur. Yazılı sınav sonucunda, yetmiş puandan az
olmamak üzere, en yüksek puandan başlayarak eleme sınavı ilanında belirtilen
kadronun üç katına kadar aday mülakata çağrılır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 17 nci maddesinin: Üçüncü fıkrasının, "Giriş sınavı;
eleme sınavı, yazılı sınav ve sözlü sınavdan oluşur. Eleme ve yazılı sınavlar,
Sayıştay Başkanlığı ile imzalanacak protokole göre Öğrenci Seçme ve Yerleştirme
Merkezi tarafından yapılır." şeklinde;
Dördüncü fıkrasının, "Eleme sınavı; alan bilgisi, genel
kültür ve genel yetenek ile yabancı dil bilgisi sorularından oluşur. Alan
bilgisi testi, iktisat, maliye ve hukuk bilgisi sorularını; yabancı dil bilgisi
testi ise adayın tercihine göre İngilizce veya Almanca veyahut Fransızca dil
bilgisi sorularını kapsar. Eleme sınavı değerlendirmesi yüz tam puan üzerinden
yapılır. Alan bilgisi yüzde elli, genel kültür ve genel yetenek yüzde otuz,
yabancı dil bilgisi yüzde yirmi oranında değerlendirmeye dahil
edilerek ağırlıklı puan hesaplanır. Eleme sınavı sonucunda soruların en az
yüzde yetmişini doğru yapmış olmak kaydıyla en yüksek puandan başlayarak sınav
ilanında belirtilen kadronun üç katına kadar aday yazılı sınava çağrılır."
şeklinde;
Beşinci fıkrasının, "Yazılı sınav, zorunlu olan; İktisat,
Maliye, Hukuk ve Kompozisyon ile seçimlik olan Ticaret Hukuku veya Muhasebe
konularından oluşur ve yazılı sınav her konu için ayrı ayrı
yapılır. Yazılı sınav sonucunda, yüz tam puan üzerinden her sınav konusunda en
az elli puan almak şartıyla ortalama en az yetmiş ve üzeri puan alanlar sözlü
sınava çağrılır." şeklinde;
Altıncı fıkrasının, "Yazılı sınavı kazananlar sözlü sınava
tabi tutulurlar. Sözlü sınav, kompozisyon ve seçimlik grup konuları hariç
beşinci fıkrada belirtilen İktisat, Maliye ve Hukuk konuları çerçevesinde
yapılır. Sözlü sınavda, adayların zeka intikal sürati
ile ifade ve temsil yeteneği de dikkate alınır. Değerlendirmede adayların
bilgisi yüzde altmış, bilgisi üzerinden zeka intikal
sürati ile ifade yeteneği yüzde yirmi ve temsil yeteneği yüzde yirmi ağırlığa
sahiptir. Komisyon üyeleri adayları söz konusu faktörlerin ağırlıklarına göre
değerlendirir ve verdikleri puanları ayrı ayrı
tutanağa geçirirler. Sözlü sınavın belgelendirilmesinde ayrıca teknolojik
olanaklardan yararlanılabilir." şeklinde;
Yedinci fıkrasının ikinci cümlesinde geçen, "en az
yetmiş" ifadesinin, "en az elli" şeklinde;
Sekizinci fıkrasının ilk cümlesinde geçen "mülakat"
ibaresinin, "sözlü sınav" şeklinde; değiştirilmesi arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Kamer
Genç
Trabzon Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Kamer Genç konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayıştay kanununun 17’nci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
17’nci madde, denetçi ve denetçi yardımcılarının göreve
alınmasıyla ilgili usul ve esasları belirleyen bir madde.
Şimdi, sayın milletvekilleri, aslında böyle bir maddeye ihtiyaç da
yok, bunlar yönetmelikle düzenlenebilecek şeyler ama AKP’nin, öteden beri
Tayyip Erdoğan’ın dediği bir laf var, “Yargı benim ciğerimi kanatıyor.” diyor.
Tabii, yargının bir ülkede hak ve adalet kurallarına uygun olarak kamu
hizmetine alınmada gözettiği objektif, genel kuralları yok etmek için AKP diyor
ki: Bir kişi çok dürüst olabilir, bilgili olabilir, kültürlü olabilir ama benim
felsefemde değilse o yoktur. Yani o ancak bilgisiz olabilir, geçmişi karanlık
olabilir ama yeter ki beni benimsesin diyor, dolayısıyla ben o tip insanları
seçerim. Bunun da en büyük göstergesi burada, mülakatı getiriyorlar.
Arkadaşlar, bakın, Danıştay imtihanı yapılıyor, hâkim ve savcı,
personel alım imtihanı yapılıyor, orada kaymakamlık da var, üst düzey
bürokratlar da var. Şimdi, yazılıda en büyük puanı alıyor, 1, 2, 3 veya ilk 3,
5, 10’da insanlar kazanıyor, çalışkan, dürüst, ülkesini seven insanlar. Fakat
sözlüye gidiyor, soruluyor: “Ananın adı ne? Babanın adı ne?” Ondan sonra
“Memleketin ne? Hadi yahu, git.” diyor. Şimdi, Danıştay ne yaptı? Diyor ki:
“Kardeşim, o zaman burası bir hukuk devleti ise sen sözlüyü de bir kasete
geçireceksin. Ben seni denetleyeyim.”
HALUK İPEK (Ankara) – Eskiden nasıl olmuş?
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu kasette sen bu kişilere ne soru
soruyorsun?
HALUK İPEK (Ankara) – Eskiden nasıl hâkim olmuşlar?
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakalım, ana baba ismiyle mi geçiyorsun
yoksa ki hakikaten bu çocuğun gerekli olan bilgisini ölçüyor musun? Hayır,
ölçmüyor.
HALUK İPEK (Ankara) – O nasıl hâkim olmuş? Kendisi nasıl hâkim
olmuş?
KAMER GENÇ (Devamla) – Dolayısıyla bu yönde, Danıştayın
verdiği iptal kararlarını ortadan kaldırmak için kanunlara, buraya diyor ki:
“Bunun dışında, mülakatla ilgili herhangi bir kayıt ve işlem tutulmaz.”
HALUK İPEK (Ankara) – O hâkimler nasıl hâkimmiş?
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu Hâkimler Kanunu’nda da böyle, her
tarafta…
OSMAN KILIÇ (Sivas) – Konuyu çok iyi biliyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – Geçen gün Gelir İdaresi imtihanı yapıldı.
Bakın, Gelir İdaresinde ilk 1, 2, 3, 4’üncü sırada kazananlar sözlüde eleniyor.
“İçeriye girenler niye elendi?” diyoruz. “Efendim, anamızın babamızın ismi,
memleketimiz soruldu.” diyorlar.
Arkadaşlar, bu, bu ülkeye yapılacak en büyük aşağılıkça bir
muameledir. Bir memlekette eğer bu insanların, gençlerin bilgisi, görgüsü,
hukuk bilgisi veyahut da o mesleğin gerektirdiği bilgiler yerindeyse sırf belli
bir inancın veyahut da belli bir geleneğin adamları değilse…
HALUK İPEK (Ankara) – Bölücülük yapma!
KAMER GENÇ (Devamla) – …onlar göreve alınmıyorsa o en alçakça bir
davranış biçimidir.
AHMET YENİ (Samsun) – Doğrudur, en alçakça…
KAMER GENÇ (Devamla) – İşte bu alçakça davranışı maalesef son
zamanlarda görüyoruz.
RECEP KORAL (İstanbul) – Hadi canım sen de!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, arkadaşlar, bir memlekette dürüstlük
varsa, dürüstlüğün kuralları bellidir yani her şeyin açık olması lazım, şeffaf
olması lazım. Niye, peki, bu gençlerimizi daha imtihana alırken ille “Sen böyle
bir inancın insanısın.” demeye hakkınız var mı, kimin hakkı var? Bunun
göstergesi de bu. Niye siz şeffaflıktan çekiniyorsunuz?
Tabii zamanımız da çok az olduğu için, arkadaşlar, bunu kısaca
izah ettikten sonra, yarın da cumhuriyetimizin kuruluş yıl dönümü… Cumhuriyet,
Yüce Atatürk’ün, dünyanın bütün liderlerinin büyük bir saygı duyduğu, büyük bir
devrimcinin kurduğu yüce bir, soylu bir, erdemli bir yönetimdir. Hâlâ bu
cumhuriyetin erdemlerini kavramamış, zavallı, aşağılık insanlar, bu cumhuriyete
karşı maalesef karşı düşünceler öne sürmektedirler. Devletin, dün televizyonda
birisi çıkmış diyor ki: “Cumhuriyeti ve laikliği yıktık, Kemalizmi
yıktık.”
Ulan geri zekâlılar, siz bu cumhuriyeti yıkamazsınız, bu
cumhuriyet kan üzerine kurulmuştur. Bu cumhuriyeti kuran insanlar asil ve
soylu, yurtsever insanlardır. Sizin gücünüz ne? Bir gün bir kısa zamanda belki
bir siyasi iktidarın yarattığı, bu ülkeye, cumhuriyete düşmanlık, Atatürk’e
düşmanlığın yarattığı hava içinde bundan yararlanabilirsiniz ama sizin gücünüz
bu cumhuriyeti yıkmaya yetmez. En kısa zamanda bundan dönmeniz lazım.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Söylediğin kim ya?
KAMER GENÇ (Devamla) – Uşaklar, başkasının kölesi olmaya layık
olan insanlar, cumhuriyete karşı olanlardır. Uşaklar ve başkasına köle olmaya
layık olan insanlar, başka bir devletin egemenliğinde yaşamak isteyenler, laik
Türkiye Cumhuriyeti’nin getirdiği erdemli yönetime karşı olan insanlardır.
OSMAN KILIÇ (Sivas) – Cumhuriyete karşı olan vatan hainidir,
vatan!
KAMER GENÇ (Devamla) – Bunu herkesin bilmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Genç.
OSMAN KILIÇ (Sivas) – Kamer Bey, cumhuriyete karşı olan vatan
hainidir, vatan!
KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam, işte, onu kabul edin. Sizin
liderleriniz söylesin evvela. Sizin liderleriniz söylesin onları; onlar gelsin,
burada söylesinler. Bu cumhuriyet kan üzerine kurulmuştur, erdemli bir
yönetimdir. Bu yönetimi sırf Amerika’nın veya bazı devletlerin verdiği, onlara
köle olmak için, sırf bu memleketi Afganistan’a, Suudi Arabistan’a, İran’a
benzetmeye çalışan bedbahtlar bilsinler ki bu Türkiye Cumhuriyeti devleti
hiçbir zaman o seviyeye gelmeyecektir. Sizin liderlerinizin Türkiye’yi getirmek
istedikleri çağdaşlık seviyesi… Afganistan’daki çağdaşlık seviyesini esas alıyorsunuz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Utanmaz herif! Utanmıyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – İran’daki çağdaşlık seviyesini esas
alıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Utanmaz adam!
KAMER GENÇ (Devamla) – Suriye’deki, Arap devletlerindeki bugünkü
yönetimi çağdaşlık kabul ediyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Utanmaz!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yoksa Türkiye Cumhuriyeti devletinin bugün
çağdaşlığının hedefi bellidir.
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Cumhursuz cumhuriyet olmaz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ayıp! Ayıp!
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu devleti kuranların ilk hedefi
belirtilmiştir ama maalesef dün televizyonlarda çıkıp da bu memlekette…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Otur yerine, otur!
KAMER GENÇ (Devamla) – Sana ne!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Otur!
KAMER GENÇ (Devamla) – Sana ne! Senden mi emir alacağım!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Utan!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, böyle hitap edemezsiniz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Kimin uşaklığını yapıyorsun? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen yerinize geçiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Twitter
günlüğünün ağzıyla konuşuyorsun be! Müslüm Gündüz’ün
ağzıyla konuşuyorsun! Ayıptır be!
BAŞKAN – Sayın Genç, gayet net anlaşıldı sizin söyledikleriniz.
Lütfen yerinize geçiniz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Cumhuriyete karşı hareketlere karşı gelmek
de onurlu ve soylu bir davranıştır. Niye rahatsız oluyorlar?
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen yerinize geçiniz.
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Cumhuriyet sizin tekelinizde mi ya?
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen yerinize geçiniz.
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Cumhursuz cumhuriyet olmaz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Anlayan anlıyor. (AK PARTİ sıralarından
“Git sokakta konuş ya!” sesi)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen nerede konuştuğunun farkında bile
değilsin be!
KAMER GENÇ (Devamla) – Cumhuriyete karşı olanlar bu tepkiyi
gösteriyor.
BAŞKAN – Sayın Genç, çok rica ediyorum, yerinize geçiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen nerede konuştuğunun farkında bile
değilsin, yürü!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri, kürsüde
olan bir arkadaşımıza da öyle hitap edemezsiniz, çok rica ederim. “Otur yerine”
diyemezsin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – O da öyle hitap edemez. Sayın Başkan,
kürsüden öyle konuşamaz, sizin ikaz etmeniz lazım.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan, düzeltme yapmanız lazım.
Sayın Başkan, kürsüde Türkiye Cumhuriyeti’nin aleyhinde söz konuşamaz, ikaz
etmeniz lazım.
BAŞKAN – Önerge reddolunmuştur.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İkaz etmesi lazım Sayın Başkanın.
BAŞKAN – Diğer önergeyi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, o konuşan
arkadaşımız, hitap eden Sayın Genç’e iftira ediyor efendim. Sayın Kamer Genç’in
Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde konuştuğu gibi bir iftiraya muhatap kılıyor Sayın
Genç’i.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Aleyhinde konuştu, ne var!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Bu cümleyi iade ediyorum
kendisine.
MEHMET OCAKDEN (Bursa)- Aleyhinde konuştu, dinlemediniz galiba.
AHMET YENİ (Samsun) – Yani Kamer Genç’i müdafaaya kalktınız ha
Sayın Başkan, Kamer’i müdafaaya kalktınız.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Cumhuriyeti babanızın malı
zannediyorsunuz herhâlde!
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 17’nci
maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
“(5) Yazılı sınav, zorunlu olan; İktisat, Maliye, Hukuk, Muhasebe
ile Kompozisyon konularından oluşur. Yazılı sınav sonucunda, yetmiş puandan az
olmamak üzere, en yüksek puandan başlayarak eleme sınavı ilanında belirtilen
kadronun üç katına kadar aday mülakata çağrılır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Kanun teklifinde, denetçi yardımcılığı yazılı sınavında muhasebe
konusu seçimlik konular arasında yer almaktadır. Sayıştayın
görevlerinden birisi de mali denetimdir. Takdir edersiniz ki muhasebe bilgisi
olmayan birinin mali denetim yapması mümkün değildir, o nedenle muhasebe
konusunun yazılı sınavda zorunlu konular arasına alınması önerilmektedir.
Değerli milletvekilleri, AKP grup yönetimi ile performans denetimi
konusunda anlaşamıyoruz, hem de tanımında. AKP grup başkan vekillerinin kürsüde
de izah ettikleri gerekçeleri, mevcut, değiştirilmeden önceki tanıma göre Sayıştayın yerindelik denetimi yapabileceği endişesi.
Şimdi, teklifin 7’nci maddesine -ki kabul edildi- bakarsak diyor
ki: “Performans denetimleri mali ve hukuki sorumluluk doğurmaz.” Yine 35’inci
maddesinde de “Sayıştay tarafından yerindelik denetimi yapılamaz, idarenin
takdir yetkisini sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar alınamaz.” diyor.
Kaldı ki eski bir denetim elemanı olarak ben bu hükümlerin bile kanuna
konulmasına karşıyım çünkü bu, Sayıştaya bir
güvensizlik içerir ve performans denetiminin gerçek manasını bilmemek anlamına
gelir.
Şimdi, ne yapıldı Genel Kurulda geçen hafta? Verilen önergeyle
tanım değiştirildi ve tanımda yer alan “Kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve
verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının incelenmesi” ibareleri performans
tanımından çıkarıldı. Performans denetimi idarelerce belirlenen hedef ve
göstergelerle ilgili olarak faaliyetlerin ölçülmesiyle sınırlandırıldı.
Değerli arkadaşlarım, 5018 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinde bu
konu kamu idarelerine stratejik plan hazırlanırken verilen bir görev yani bu
denetim değil performans ölçme işlemi. Aslında 5018 sayılı Kanun biliyorsunuz
kamu mali yönetimi ve kontrolü alanında reform bir düzenleme ve bu Kanun’un üç
sacayağı var: Performans esaslı bütçeleme, performans esaslı kamu mali yönetimi
ve performans esaslı denetim. Aslında yapılan bu değişiklikle 5018 sayılı Kanun
dahi anlamsız bir hâle getirilmektedir. Şimdi, 5018 sayılı Kanun’un hangi
maddelerinde bu husus düzenleniyor, kısaca sizlere bilgi vermek istiyorum. Daha
“Amaç” maddesinde “Bu Kanunun amacı… kamu
kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesi ve
kullanılması, hesap verebilirliği ve malî saydamlığı sağlamak...” olarak
sayılmıştır.
Yine, 3’üncü maddesinde, mali kontrol tanımında “Kamu
kaynaklarının belirlenmiş amaçlar doğrultusunda, ilgili mevzuatla belirlenen
kurallara uygun, etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılmasını
sağlamak…” demiştir.
Yine, 8’inci maddede, “Hesap verme sorumluluğu” maddesinde, her
türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili
olanların, kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde
edilmesinden, kullanılmasından sorumlu olduğunu belirtmektedir.
Yine, 11’inci maddesinde, kamu kaynaklarının etkin, verimli ve
ekonomik kullanılmasından bakanların, Başbakana ve Türkiye Büyük Millet
Meclisine sorumlu olduğu, yine üst yöneticilerin bakana karşı sorumlu olduğu
düzenlenmektedir.
Peki, sizlere soracağım: Bu görev veriliyor kamu görevlilerine,
bakanlara bu sorumluluklar konuyor, bunun denetimini kim yapacak? Bu konuda da
yine 5018 sayılı Kanun’un 68’inci maddesinde,“Dış denetim” başlıklı maddesinde
“Kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp
kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve performans bakımından
değerlendirilmesi Sayıştay tarafından gerçekleştirilir.” diyor.
Dolayısıyla, eğer kafalarda başka bir hesap yoksa...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Yani çağdaş denetim olarak tüm dünyaca
kabul edilen performans denetiminin uluslararası denetim standartlarında yer
alan, 5018 sayılı Kanun’da yer alan tanımını değiştirmenin... Bilmiyorum ki bu
teklifi veren, altında imzası bulunan değerli arkadaşımız da uzunca yıllar kamu
mali yönetiminde ve denetiminde bulunmuş grup başkan vekili arkadaşımız, ben
anlamakta güçlük çekiyorum. Bu düzenlemenin Sayıştayı
etkisiz hâle getirmek anlamına geleceğini açıklıkla söylüyorum eğer başka bir
düşünce yoksa burada çünkü dünyayı yeniden keşfetmiyoruz, performans
denetiminin tanımı bellidir. Yani bunu değiştirmekten ne amaçlanıyor? Açıkçası
bu değişikliği yadırgadığımı ve bu inattan AKP grup başkan vekillerinin
vazgeçmesini diliyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 17’nci madde kabul edilmiştir.
18’inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18 inci
maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “onaltı”
ibaresinin “onbeş” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Nurettin
Canikli Ayhan
Sefer Üstün
Giresun Sakarya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
18’inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde geçen “en az onaltı yıl çalışmış olmak,” ibaresinin “Sayıştay Başsavcısı
için en az onaltı yıl, savcılar için en az on iki yıl
çalışmış olmak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Emin Haluk
Ayhan |
|
Konya |
Manisa |
Denizli |
|
Mehmet Şandır |
Mustafa Enöz |
Yılmaz Tankut |
|
Mersin |
Manisa |
Adana |
|
|
M. Akif Paksoy |
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Beş imzalı olması gerekir, iki
imzayla verilmiş. İşleme koyamazsınız efendim.
BAŞKAN – On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.17
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.29
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
12’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
510 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi teklifin 18’inci maddesi üzerinde önerge işlemlerini
yapacağız.
Madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanun teklifinin 18’inci maddesindeki “onaltı” ibaresinin “on” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Fatma Kurtulan |
Pervin Buldan |
Ayla Akat Ata |
|
Van |
Iğdır |
Batman |
|
Hasip Kaplan |
Hamit Geylani |
|
|
Şırnak |
Hakkâri |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin
18’inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde geçen “en az onaltı yıl çalışmış olmak,” ibaresinin “Sayıştay Başsavcısı
için en az onaltı yıl, savcılar için en az on iki yıl
çalışmış olmak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Emin Haluk
Ayhan |
|
Konya |
Manisa |
Denizli |
|
Mehmet Şandır |
Mustafa Enöz |
Yılmaz Tankut |
|
Mersin |
Manisa |
Adana |
|
|
M. Akif Paksoy |
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18 inci
maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “onaltı”
ibaresinin “onbeş” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Ayhan Sefer
Üstün |
Ayşenur
Bahçekapılı |
|
Giresun |
Sakarya |
İstanbul |
|
Ahmet Yeni |
Abdurrahman Arıcı |
|
|
Samsun |
Antalya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 18 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Yaşar
Ağyüz
Trabzon Gaziantep
“Madde 18 - Sayıştay Başsavcısı, Sayıştay Başkanının görüşü
alınmak suretiyle birinci sınıfa ayrılmış ve bu sınıfta üç yılını doldurmuş
Sayıştay savcıları arasından, Sayıştay Başkanının görüşü alınmak suretiyle
Maliye Bakanlığınca yapılacak teklif üzerine ortak kararname ile atanır.
Sayıştay Başsavcısının görev süresi dört yıldır. Süresi dolan Sayıştay
Başsavcısı yeniden atanabilir. Görevi sona eren Sayıştay Başsavcısı boş kadro
şartı aranmaksızın Sayıştay savcısı olarak görevine devam eder ve boşalan ilk
savcı kadrosu kendisine tahsis edilir.
Sayıştay Savcıları ise;
a) Hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve
idari bilimler fakülteleri veya Yükseköğretim Kurulu tarafından bunlara
denkliği kabul edilen yurt içindeki veya yurt dışındaki en az dört yıllık
fakülte veya yüksekokullardan birini bitirmiş olmak ve yüksek öğrenimden sonra
mali, iktisadi veya hukuki konularla ilgili kamu hizmetinde en az oniki yıl çalışmış olmak,
b) Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinde denetim
elemanlığı, müşavir, Hazine avukatlığı veya daire başkanlığı ve üstü görevlerde
bulunmuş olmak, niteliklerini taşıyanlar arasından Sayıştay Başkanının görüşü
alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca yapılacak teklif üzerine ortak kararname
ile atanırlar.
Savcıların intibaklarında Sayıştay dışındaki hizmet sürelerinin
üçte ikisi dikkate alınır. Başsavcı ve savcılar; aylık, ödenek, mali, sosyal,
emeklilik ve diğer hakları ile disiplin, ceza kovuşturması, sicil ve
teminatları bakımından kendi derece ve kıdemindeki denetçiler hakkındaki
hükümlere tabidir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Yaşar Ağyüz…
BAŞKAN – Sayın Ağyüz, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
geçen haftadan beri Sayıştay yasasının, 510 sayılı yasanın yeniden
düzenlenmesini görüşüyoruz. Kaç yoklama istendi, kaç karar yeter sayısı istendi
onu ben unuttum. Hem ciddi bir yasa diyorsunuz hem de üzerinde durmuyorsunuz.
Bu televizyonu vatandaşlar seyrediyorlar. Vatandaşlar görevini yapmayan partiyi,
iktidar partisini de görüyorlar açık ve net. Ama ne hikmetse, işinize gelen
maddelerde düzenleme yapmak zorunluluğu talimat olarak size bildirildiğinde
grup başkan vekilleriniz değişiklik önergesini veriyor ve performans denetimi
dışında kamu kurumlarının kalmasını sağlayabiliyorsunuz.
Şimdi bakın, biz verdiğimiz önergeyle katılımı sağlamak, özlük
haklarını düzenlemek ve çalışma yılını on iki yıla çekmek için bu önergeyi
verdik. Katılımcı bir önerge, sosyal ve özlük haklarını
koruyan bir önerge.
Şimdi, bu önergeye Sayıştayın bütününün
katıldığı inancındayım ben ama ne var ki iktidarın baskısı altında bulunan
Sayıştay Başkanı, denetim, performans denetimi dışında kaldığı zaman nasıl ses
çıkaramamışsa bugün de buna sessiz kalacak ve sizin değerli oylarınızla bu
önerge reddedilecek.
Günümüzün çağdaş demokrasilerinde, çoğunlukta bulunan siyasi
iktidarlar her istediğini yapar diye bir kural yoktur ama görüyoruz ki siz,
çoğunluğunuza güvenerek her şeyi yapmaya çalışıyorsunuz.
Peki, dün Sayın Genel Başkanımızın söylediği yedi aydır bekleyen
dosyalar için -bugün yirmi dört saat geçti- niye bir açıklamanız yok? Günlerdir
Türk Telekom’un şerhli olan anlaşması Danıştayca
bozulmasına rağmen gayrimenkuller satılıyor. Niye sesiniz çıkmıyor? Niye
bakanlarınız açıklama yapmıyor? Niye sessizsiniz yani bir ortaklık mı var
Telekom’la? O aklımıza geliyor bizim.
Hani 2002’de seçilirken siz çok idealdiniz. “Üç Y” diye bir şey
çıkarmıştınız, “Üç Y”. Halkı aldatan, kandıran “Üç Y”. “Yolsuzluklar bitecek,
yoksulluklar bitecek, yasaklar kalkacak.” diye. Yoksulluk eksildi mi? Arttı.
Bakın, Sosyal Dayanışma Vakfı rakamlarınız teyit ediyor bunu. 343 bin aile
artmış, 2007’den bugüne kadar kömür yardımı yaptığınız. Kömür yardımınız
artmadı, 500 kilo. Gıda yardımında aktardığınız ödenekler yüzde 100 artmış.
Fakirliği bu tür yollarla… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Çıkar burada konuşursun! Çıkar burada konuşursun! Bu tür rakamları
çalışma raporunuzdan alıyoruz biz, kafamızdan konuşmuyoruz burada ama
bakanlarınız maalesef demagoji yaparak olayı
geçiştirmeye çalışıyorlar.
Şimdi, bugün geldiğimiz bu noktada da belediyeleriniz vesaire
kurumlar denetim dışı kalacak. O zaman bunun adı “hukuk düzeni” değildir, bunun
adı “kendin pişir kendin ye” düzenidir ve “diktatörlüktür” bunun adı. Yani
sizler bile bu olayda görüşlerinizi açıklayamıyorsanız, grup başkan vekilinin
verdiği önergeden 5 kişi, imzalayan 5 kişi bile haberdar değilse ve talimatla
birtakım şeyler yaptırılıyorsa bunun adı “parlamenter demokrasi” olmaz, şekil
yönünden parlamenter demokrasi olur ama güdümlü demokrasi olur. Güdümlü oylarla
kalkan önergeler de halkın yararına değildir, ülkenin yararına değildir.
Siz denetimden kaçıyorsunuz. Niye kaçıyorsunuz? Hani şeffaftınız?
Hani katılımcıydınız? Bunun hiçbiri yok ki. “Üç Y”nin
üç tanesinde bile batağa battınız bugün. Önemli yasalar duruyor, Sayıştayla oyalıyorsunuz.
Bakın, şimdi, referandumda Sayın Başbakan söz vermedi mi? Esnafın
prim borçlarının yeniden yapılandırılmasını niye getirmiyorsunuz? Çiftçinin
elektrik borçlarını niye getirmiyorsunuz? Niye getirmiyorsunuz?
AHMET YENİ (Samsun) – Gelecek, gelecek. Acele etme!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) -
İntibak yasasını niye getirmiyorsunuz emeklilerin? Niye? Getiremezsiniz,
getiremezsiniz. Ekonomik yük ağır geliyor, taşıyamıyorsunuz. Sizin yerinizde
olsam ben, ben milletvekili olarak erken seçim kararına imza atarım. Bitti,
miadınız bitti, miadınız bitti. Yoruldunuz, yoruldunuz, taşıyamıyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, yoklamalardan geçilmiyor. Yoklamalardan
geçilmeyen bir Meclis görevini yapmıyorsa halkın lehine hiçbir şey çıkaramaz.
Zaten bugüne kadar halkın lehine hiçbir şey çıkarmadınız. O nedenle, bırakın
Meclis yenilensin, yenilensin. Zaten gidicisiniz, Abbas yolcu da bunu
çabuklaştıralım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – 12 Eylülde dersini almamışsın!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Size iki örnek vermek istiyorum, bakın,
iyi dinleyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Ağyüz.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – 500 milyon maaşla çalışırken bütün
uzunluğu 95,54 metre olan 4.300 tonluk geminin sahibi hangi siyasetçinin oğlu?
Bilin bakalım, bilin bakalım!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Zor sorular sorma!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Peki “Ne yapacaklardı, oturup gelip gideni
mi seyredecekti?” diyen siyasetçi kim? Bunun da cevabını verin. Veremezsiniz,
veremezsiniz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Cevabını millet verdi, 12 Eylülde verdi.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Veremezsiniz, veremezsiniz!
Pırlanta şirketine ortak olan kimin oğlu? ATV, Sabah’ı beleş verdiniz. Kim vardı başında?
Yolsuzluk batağına batmış bir iktidar. Şimdi denetimden
kaçıyorsunuz ama halktan kaçamazsınız, kaçamazsınız! Onun için Abbas yolcu.
Dikkat edin, halk yararına çalışın. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ağyüz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18 inci
maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “onaltı”
ibaresinin “onbeş” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Benim önergem daha aykırıdır, daha önce
okunması gerekir.
BAŞKAN – Evet, yanlış.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – “On” daha aykırıdır. Daha önce “on” varken
“onbeş”, “onaltı” diyor.
Hangisi daha aykırı? Çok açık Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ne yaptınız arkadaşlar?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – “On” varken “onbeş”
önce okunuyor, olmaz. İktidar önergesi önce okunuyor, olmaz arkadaşlar. Yanlış
yapmayın, hele ben varken yapmayın.
BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanun Teklifinin 18’inci maddesindeki “onaltı” ibaresinin “on” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli milletvekilleri, sizinle samimi
olarak bir şeyi paylaşmak istiyorum, Meclisin saygınlığı için, görüştüğümüz
Sayıştay Kanunu Türkiye'nin, ülkemizin geleceğini çok yakından ilgilendirdiği
için. Şimdi okuyorum, Türkiye'de önemli bir gazete, iktidara taraf, diyor ki:
“Mecliste korsan bir önerge dolaştırıldı. Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerî
mallarının denetimi önlenmek, engellenmek istendi ve AK PARTİ’ye
de bu yaptırılmak istendi.” Manşet haber ve bu haber öyle kısa bir haber olsa
hani gözden kaçmış, hani TRT 3 canlı yayın yapmasa, burada 73 milyon ve bütün
dünya açık ve şeffaf olarak Meclisteki tartışmaları izlemese bunu da anlarım.
Şimdi soruyorum: Burada, bu haberde “AK PARTİ İktidarına Türk
Silahlı Kuvvetlerinin askerî mallarının denetlenmesinin engellenmesi için
korsan önerge dağıtıldı.” deniliyor. Arkadaşlar, şu önergeler İç Tüzük’e göre,
Başkanlık Divanına gelir, beş imzayla gelir; burada bütün gruplara dağıtılır,
stenograflara da bırakılır, komisyona ve sayın bakana, Hükûmete
de bırakılır. Şimdi soruyoruz: Nasıl bir korsan önerge dolaştı Meclisin içinde
arkadaşlar? Bu korsan önerge nereden çıktı? Bu korsan önergeyi kim dolaştırdı
Mecliste? Meclisin hangi üyesini etkileyip kandırabilecek veya tehdit edip
baskı altına alabilecek bir anlayış bu Mecliste korsan önerge dağıtabilir?
Medyanın biraz sorumlu olması lazım arkadaşlar. Kimin için yapıyorsa, ne için
yapıyorsa bu Meclise karşı -cumhuriyetin 87’nci yılını kutluyoruz- bir özür
borcu var, aynı manşette, aynı büyüklükte Meclisten özür dilemesi lazım. Böyle
şey olmaz. Biz biliyoruz ki Türk Silahlı Kuvvetlerinin yerinde denetimi
komisyon toplantılarımız, alt komisyon ve üst komisyon döneminde çıkarıldı.
Yerinde denetim çıkarıldı. Şimdi buradaki habere bakıyorsunuz, korsan önergeli
askerî malları denetimden kaçırma girişimi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin
mallarının gizlilik arz etmesi nedeniyle ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin
görüşünün alınması suretiyle bunun AK PARTİ’ye kabul
ettirilmek istendiği ifade ediliyor. Şimdi soruyorum: Sayın grup başkan
vekilleri böyle bir önerge gördünüz mü?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Görmedim.
HASİP KAPLAN (Devamla) – CHP gördünüz mü böyle bir korsan önerge,
Mecliste dolaştı mı? MHP’ye de soruyorum. Biz de görmedik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Biz de size soruyoruz: Var mı
böyle bir önerge?
HASİP KAPLAN (Devamla) – Ben zaten görmediğim için ve sürekli
içinde olduğum için… Ancak şunu ifade edeyim: Alt komisyondan üst komisyona,
Genel Kuruldan şu ana kadar o 44’üncü maddeyle ilgili şimdiden, ilk günden
vermiş olduğumuz bir önerge var. Bu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, güvenlik
güçlerinin ve istihbarat makamlarının askerî harcamalarının, silah alımlarının,
tank, top ve gayrimenkul alımlarının, rüşvet olayları dâhil hepsinin
denetlenmesinin Sayıştay tarafından yapılması gerektiğini, Meclisin, milletin
egemenliğinin denetimi açısından şart olduğunu ama bunun da bir yönetmelikle
olacağını bütün gruplar ısrar ettiği zaman şunu söylemiştim: Bu yönetmelik…
Yine Meclis adına Sayıştay, eğer bunun denetimini yapacaksa Sayıştay yapmalı
veya Meclis yapmalı, Meclis Başkanlığı yapmalı. O maddede “Bakanlar Kurulu
yönetmelik yapar.” deniyor. Bakanlar Kurulu yürütmedir. Yürütme yasamaya
müdahale edemez arkadaşlar. O 44’üncü maddeyi şimdiden uyarın, daha zamanı
gelmeden. Yürütme yönetmelik yapamaz arkadaşlar. Yürütme yasamaya, yönetmelik
denetimi alanına girip… Yürütmeyle yasama ayrıdır. Yasama adına, Meclis adına
Sayıştay denetim yapacaksa kendi yönetmeliğini kendisi yapar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum efendim.
Şimdi, gizli bir yönetmelik var diyorum. İlk gün konuştum,
istedim, gizli yönetmeliği alamadım. Hükûmetten
istiyorum yine, bakanlarımızdan istiyorum yine, Millî Savunma Bakanından
istiyorum yine, Başbakan Sayın Erdoğan’dan istiyorum bu gizli yönetmeliği.
Meclis üyesi olarak bu gizli yönetmeliği görme hakkım var bu Mecliste. Bu gizli
yönetmeliği görmeliyiz ki Bakanlar Kurulu nasıl bir yönetmelik düzenleyecek, onun
kaygılarını giderelim.
Şimdi, benim burada verdiğim önerge çok basit. On yıl çalışmış
kişilerin başsavcı veya savcı olması… Zaten kırk beş yaşına geliyor, staj,
okul, üniversite, master. On altı yıl da
çalıştırdınız mı elli yaşına geliyor. Elli yaşından sonra başsavcı veya savcı Sayıştayda. Arkadaşlar, bu olmaz. On yılda kırk yaşını
doldurmuş oluyor, dinamik, bilgili. Onları alabiliriz, on yıl yeterlidir. O
sınırlamanın kalkmasını istiyorum ve Meclisin bütün gruplarının bu korsan
önerge haberi nedeniyle itirazlarını yükseltmelerini ve özre davet etmelerini
Meclisin saygınlığı açısından uygun görüyorum, talep ediyorum.
Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifinin
18’inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde geçen “en az on altı yıl
çalışmış olmak,” ibaresinin “Sayıştay Başsavcısı için en az on altı yıl,
savcılar için en az on iki yıl çalışmış olmak” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Yılmaz Tankut (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Tankut
konuşacak.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tankut. (MHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 18’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge
hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, az önce ifade edilen ve bugün de bazı
basın organlarında yer alan bu korsan önergeyle ilgili olarak Meclis
Başkanlığını ve Başkanlık Divanını, kamuoyunu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerini tatmin edecek bir açıklama yapmaya davet ediyorum.
Sayın milletvekilleri, daha önce de pek çok kez ifade etmeye
çalıştığımız gibi, AKP İktidarı bu zamana kadar ortaya koyduğu çapsız ve şeffaf
olmayan politika ve uygulamalarını her zemin ve zamanda denetimden ve hesap
vermekten uzak tutmak için her yola fütursuzca başvurmaktan çekinmemektedir.
İşte bunun en tipik örneklerinden birini de bugün, Sayıştayı
daha etkin çalıştıracağını iddia ettikleri ve haklı hiçbir öneriyi ve katkıyı
kabul etmedikleri bu kanun teklifinin görüşmelerinde de hep birlikte
yaşamaktayız.
Bugün, siyasi tarihimizde çok ender bir şekilde Meclis çoğunluğunu
elinde bulunduran AKP’nin maalesef ayakları yerden kesilmiştir. Sandalye
sayısının çoğunluğunun verdiği şımarıklık ile yüce Meclisi âdeta AKP genel
merkezine bağlı bir birim olarak çalıştırmak istediğini de ibretle
izlemekteyiz.
Kamunun bütün kurumlarının gelir ve giderlerini denetleyen
böylesine önemli bir kuruluş, ne yazık ki AKP’nin gizli emelleri doğrultusunda,
diğer devlet kurumlarında da olduğu gibi siyasallaştırılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, hepinizin yakinen bildiği gibi, bizim
inancımıza göre devletin malına yani beytülmale ziyan verenlerin, ona halel
getirenlerin her iki cihanda da iflah olması elbette ki mümkün değildir. Bugün sadece ve sadece siyasi ikbal ve iktidarları için bu milletin
yıllardan beri dişinden, tırnağından keserek meydana getirdiği cumhuriyet Türkiyesinin devasa ekonomik ve stratejik varlıklarını yani
beytülmali kendi yakınlarına, yabancılara dolayısıyla ehlisalibe peşkeş çeken
AKP, elbette ki ne yaparsa yapsın hem bu dünyada hem de öbür dünyada bu
yaptıklarının hesabını mutlaka verecektir. Başta Telekom, Tekel, TÜPRAŞ
olmak üzere limanlarımızı, madenlerimizi, enerji ve sanayi tesislerimizi,
şeker, kâğıt ve sigara fabrikalarımızı, bankalarımızı, verimli tarım
arazilerimizi ve saymakla bitiremeyeceğimiz varlıklarımızı özelleştirme
maskesiyle haraç mezat satan ve buna göz yumanların affedilmesi tabiidir ki
imkânsızdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkeyi yönetenler geçmişte
verdikleri sözleri unutmadan yerine getirip milletin kendisine olan güvenini,
dolayısıyla devletine olan itimadını zedelememelidir. Bu noktada çok küçük bir
örnekle Sayın Başbakanın ve AKP Hükûmetinin dikkatini
çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, hem seçim bölgem olan Adana’da hem de bütün
ülke genelinde, çok değil, daha geçtiğimiz yıl Tekel işçilerinin hak arayışına
ve bunun karşılığında onların büyük dramına hep birlikte şahit olmuş idik.
Peki, bu insanlarımız macera olsun diye mi, yoksa haksız birtakım taleplerle mi
belleklerimizden hâla silinmeyen ve asla da
silinmeyecek olan, Ankara’nın buz gibi havasında eylemlerini yaptılar, yoksa
2007 seçimlerinden önce kendilerine AKP’li vekiller ve Sayın Başbakanın verdiği
sözlerin yerine getirilmeyip aldatılmanın o müthiş çaresizliği içerisinde mi Hükûmetin sert ve acımasız tokadını yeme pahasına haklarını
aradılar?
Sayın milletvekilleri, şimdi size sadece AKP’li 2 Adana
milletvekili arkadaşımızın basına yansıyan sözlerini aktarmak istiyorum.
“Adana Tekel kapatılmayacak.” (Şubat, 2006) Özelleştirme
İdaresinin kapatma kararı verdiği Tekel Adana Sigara Fabrikasında bir ayı aşkın
süredir direnişte olan işçileri ziyaret eden AKP Adana Milletvekili Abdullah
Çalışkan, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a
Tekelin kapatılmayacağı yönünde talimat verdiğini bildirdi. Başbakan Tayyip
Erdoğan’ın Türk-İş Mali Sekreteri Ergün Atalay ve Tekgıda-İş
Genel Başkanı Mustafa Türkel ile görüşerek Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan’a “Tekelin sorununu çözün,
işçilerin lehine sonuçlandırın.” şeklinde talimat verdiğini aktaran Çalışkan
“Tekel yeniden üretime geçecek ve burada makineleri hep birlikte
çalıştıracağız.” sözünü verdi.
Yine AKP kurucularından olan ve uzun dönem çok etkili
konumlarda bulunan ve hâlen de etkili konumda olduğuna inandığımız –bilmiyorum,
şu anda bu salonda mevcut mu- AKP’nin Adana Milletvekili Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat’ın 6 Temmuz 2009 tarihinde Adıyaman
Gazeteciler Cemiyetinde söylediği ifade edilen şu sözleri de sizlerin ve aziz
milletimizin takdirlerine sunuyorum. Bakınız, Sayın
Fırat Tekel çalışanlarıyla ilgili neler söylemiş: “Biz Hükûmet
olarak hiçbir zaman hiçbir çalışanımızı mağdur etmedik ve bundan sonra da
etmeyeceğiz. Tekel çalışanları havuza alınacaktır. Bu olayı kimse 4/C ile
karıştırmasın. O, bir dönem bazı mağdur olan vatandaşlarımız için çıkarıldı…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
YILMAZ TANKUT (Devamla) -
“…ancak Tekel çalışanları kesinlikle bu statüye alınmayacak. Onlar
havuza alınacak, kendilerinden bir tercih sorulacak ve “Nerede, hangi kurumda
çalışmak istiyorsun?” denecek ve uygun olan bir kurumda çalışması sağlanarak
emekliliğini orda tamamlayacak. Yani özelleştirmenin içerisinde bulunan bütün
Tekel memur ve işçileri kesinlikle mağdur edilmeyecek, her türlü özlük hakları
devam edecek.” demiştir.
Değerli arkadaşlar, benzer sözleri Tekel sigara ve yaprak tütün
işletmelerinin bulunduğu diğer illerimizin, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup
arkadaşlarımız da söylemişlerdir. Fakat ne acıdır ki verilen bütün bu sözler
tutulmamış ve hak arayan işçilerimiz ne yazık ki acımasızca mağdur edilmiştir.
Netice olarak, kendi vatandaşına verdiği sözü tutmayan,
hatırlamayan bir iktidarın denetimden kaçarak hesap vermemek için her yola
başvuracağını söylemek için kâhin olmaya ihtiyaç yoktur diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Tankut.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18 inci
maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “onaltı”
ibaresinin “onbeş” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Burada yapılan bazı konuşmaları gerçekten hayretle ve ibretle
izliyorum değerli arkadaşlar. Hükûmetimizi, partimizi
denetimden kaçmakla suçlayan açıklamaların gerçekle hiçbir alakası yoktur. Şu
proje, şu Sayıştay projesi, Sayıştay Kanunu’nu yeniden dizayn
eden, düzenleyen şu proje bile, denetimin etkinleştirilmesi ve şu andaki
dağınık yapının ortadan kaldırılması, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının denetim
kapsamına alınmasının en somut ifadesidir değerli arkadaşlar. Bakın, bugün 832
sayılı Sayıştay Kanunu yürürlükte ve etkinliği tartışılıyor ama o kadar çok
kamu kurumu istisna kapsamında ki. Mesela belediyelerin şirketleri şu anda
denetim dışında, hem KİT Komisyonu denetimi dışında -3346 sayılı Kanun’da bir
istisna hükmü var- hem de Sayıştay Kanunu kapsamı dışında. Bugün, özel fonlara
baktığınız zaman -kamu kaynaklı fonlara- büyük çoğunluğunun kendi özel kuruluş
kanunlarında 832 sayılı Sayıştay Kanunu’na tabi olmayacağına dair hükümler
vardır. Bakın, bununla bütün istisnalar kaldırılıyor değerli arkadaşlar. Bugün
denetim dışında olan, kamu kaynağı kullanan ya da sermayesinde kamu payı olan
tüm kuruluşlar denetim kapsamına alınıyor. Gerçekten çok
yazık. Şu yorumlara… Çok yanlış, eksik bilgiyle burada çıkıp önemli
yargılar ihtiva eden açıklamaların yapılmaması gerekir değerli arkadaşlar.
Bakın, BİT’lerin denetimi… Uzun
yıllardan beri denetim dışında. Onun kuralını biz getirmedik. 1982
Anayasası’ndan sonra getirilen kanunla BİT’ler
denetim kapsamı dışına çıkartıldı, denetime tabi hâle getirilmedi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Elinizi tutan mı vardı? Yapsaydınız.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yıllardan beri, otuz yıldan beri
denetim dışında değerli arkadaşlar, ilk defa biz denetim kapsamına alıyoruz şu
anda bu kanunla.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sekiz yıldır ne bekliyordunuz o zaman?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
denetimin etkinleştirilmesi noktasında gerçekten reform mahiyetinde bir
düzenlemedir bu. Bakın, çok basit bir örnek vereyim: Bazı bakanlıklarda teftiş
kurulları kaldırıldı. Teftiş kurullarının yaptığı denetim vardı. Onları kim
yapacak bundan sonra? Sayıştay yapacak değerli arkadaşlar. Hükûmet,
kendi bakanlarının yetkisinde ve kontrolünde olan bir denetim mekanizmasını,
denetim yetkisini kapatıyor ve Sayıştaya devrediyor,
kendi dışında, özerk bir yapıya sahip olan Sayıştaya
devrediyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hangi yetkiyle yapacaksınız Sayın Canikli?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Gerçekten çok yazık arkadaşlar, çok
yazık, çok ayıp! Bunu hak etmiyor. Burada doğruların konuşulması gerekir.
Bunların hangi birine yanlış diyebilirsiniz değerli arkadaşlar?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gizli yönetmeliği istiyoruz, gizli
yönetmeliği verin.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sekiz yıldır neredesiniz?
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Yetkiyi, boşalttıktan sonra
devrediyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla, şimdi, bakın, performans
denetimi konuşuluyor. Biz, 12 Eylülde bir Anayasa değişikliği oyladık ve orada
değiştirdiğimiz maddelerden bir tanesi de Anayasa’nın 125’inci maddesiydi ve
yargının denetim sınırını çizerken orada, yerindelik denetimi yapamayacağını,
kendisini idarenin yerine koyarak takdir yetkisini ortadan kaldırıcı bir
denetim yapamayacağını çok net bir hüküm olarak koydu ve milletimiz tarafından
da kabul edildi.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Hani, söyledin mi? Millete bunları
söyledin mi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu yapılan düzenleme, şu anda 2’nci
maddede benim verdiğim önergeyle yapılan düzenleme, 12 Eylül günü referandumda
değiştirilen Anayasa değişikliğine paralel bir mantığın buraya hâkim olmasını
sağlamaktır, hepsi bu kadar. Bakın, isterseniz okuyalım değerli arkadaşlar, çok
net burada…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Anayasa teklifini üç günde getirdiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Diyor ki, bakın, Anayasa’nın 125’inci
maddesi: “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.”
HASİP KAPLAN (Şırnak) – İptal etme işlemleri farklı.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Pardon, “Yargı yetkisi, idari eylem
ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimiyle sınırlı olup hiçbir surette
yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz.” Bunu yeni değiştirdik daha, 12
Eylülde değiştirdik.
AHMET YENİ (Samsun) – Haberleri yok, haberleri.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Milletimiz tarafından benimsendi ve
takdir edildi. Devam ediyor -bu hükümler 1982 Anayasası’nın orijinal hükmü
değerli arkadaşlar- diyor ki: “Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve
esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem
niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.”
Çok açık Anayasa kuralı ve 1982 Anayasası’nın kuralı.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yerindelik denetimi yapılamayacağı
Sayıştay Kanunu’nda zaten var.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, bunu
savunan arkadaşlar şunu istiyorlar: Bugün biz varız, yarın yokuz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – İnşallah.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Hükûmet bir
karar alacak, diyelim ki -herhangi bir yatırım- bir yerde otoyol yapma kararı
aldı, herhangi bir güzergâhtan geçirdi. Şimdi, burada bir denetim elemanı
gelecek, diyecek ki “Hayır, bu güzergâh yanlıştı.”
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayıştay yargı yeri midir Sayın Canikli?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – “Yanlıştı.” diyecek değerli
arkadaşlar, bunu kabul ediyor musunuz? Bu doğru mu? Aynen olacak budur.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – 35’inci maddede zaten öyle bir yetki
olmadığı yazılı.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın, yine, bu konu konuşulurken
Sayın Özyürek’in burada yaptığı bir açıklama var.
Aynen ifade şu…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayıştay Anayasa’da yüksek yargı
organları arasında yer almaz Sayın Canikli, önce
Anayasa’ya bir bak.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …diyor ki Sayın Özyürek:
“Artık bundan sonra hidroelektrik santrallerinin yeri ve konumu konusunda
Danıştay da Sayıştay da eleştiri, değerlendirme yapamayacak.” Elbette
yapamayacak. O, idarenin, yürütmenin takdirindedir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Var zaten Sayıştayda,
35’inci maddede yerindelik denetimi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Hem Anayasa’yla sabittir hem de
uluslararası standartlara, kurallara uygundur değerli arkadaşlar.
Eleştirirken arkadaşlarımızın neyi eleştirdiğini bilmesi gerekir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Performans denetimi yapıyor mu
Sayın Canikli?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu, ilk defa, Sayıştay tarihinde hiç
olmadığı kadar etkin hâle getirilmektedir ve yürütmeyi denetlemek üzere etkin
hâle getirilmektedir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Canikli,
gizli yönetmeliği getirmediğiniz sürece ne deseniz boş. Gizli yönetmeliği
getirin, Meclise sunun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, eksik bilgiyle
burada konuşulduğunun en önemli delili şudur: Deniliyor ki “Performans
denetimi, efendim, işte bu yapıldı, yolsuzluklar artacak.” Değerli arkadaşlar,
bunun performans denetimiyle ne alakası var? Onun denetimini sağlayan uygunluk
denetimidir, hukuka uygunluk denetimidir. Hukuka uygunluk denetiminde en ufak
bir problem var mı? Yok.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – “Zaten öyle yapıyoruz” mu diyorsun
yoksa?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bütün yasalara, mevzuata, ihale
mevzuatına, Türk Ceza Kanunu’na uygunluğu açısından bütün bu işlemler
denetlenecek Sayıştay tarafından. Bunda herhangi bir problem yok.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Kendin bile inanmıyorsun!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Niye kaldırdınız o iki yetkiyi Nurettin
Bey? Onu da söyleyin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Performans denetimini, yerindelik
denetimini tartışıyoruz biz değerli arkadaşlar. Elma ile armudu bazı
arkadaşlarımız karıştırıyor, lütfen bunu yapmayalım.
Şimdi, bakın, son olarak şunu söyleyeyim: Biz verdiğimiz sözleri
yerine getirdik. Yoksulluk konusunda da, yolsuzluk konusunda da daha önceki
dönemlerle kıyaslanamayacak kadar iyileşme var. Rakamlarla konuşulması gerekir.
Bakın, yolsuzluk konusunda bu işleri ülkeler bazında takip eden…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sınıfta kaldınız, sınıfta!
BAŞKAN – Sayın Canikli, çalışma
süremizin sonuna geliyoruz.
Lütfen Sayın Canikli…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Uluslararası Şeffaflık Örgütünün
yayınladığı en son rapora göre, Türkiye yirmi basamak birden atlamıştır değerli
arkadaşlar.
BAŞKAN – Sayın Canikli, çalışma
süremizin sonuna geldik.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ezbere konuşmayın, bilerek konuşun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 18’inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ile alınan karar
gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 2 Kasım 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.01