Normal 44163 2 6 2010-12-14T12:06:00Z 2010-12-14T12:06:00Z 64 36191 206292 TBMM 1719 483 242000 12.00 Clean Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT : 79                   YASAMA YILI: 5

 

 

                                                         

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

9’uncu Birleşim

20 Ekim 2010 Çarşamba

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, Gümüşhane ilinde eğitim ve spor alanında gösterilmiş olan başarılara ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, Zonguldak’ta 17 Mayıs 2010 tarihinde  meydana gelen grizu patlamasına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin açıklaması

2.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasına ilişkin açıklaması

3.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasına ilişkin açıklaması

4.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın “bu ülkede faili meçhul cinayetler kalmadı” sözüne ilişkin açıklaması

5.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, milletin kaynaklarının verimli ve doğru kullanılıp kullanılmadığına ilişkin açıklaması

6.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Sayıştayın performans denetimi yapıp yapamayacağına ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, afete uğrayan çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/881)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Turhal ilçesinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/882)

3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, trafik kazalarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/883)

4.- BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, bazı şahısların mezar yerlerinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/884)

B) Çeşitli İşler

- Gösteri ve Protestolar

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, konuşmadan kürsüde beklemesi

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/618) esas numaralı, Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 20/10/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

VIII.-  KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN  DİĞER  İŞLER

 

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)

4.- Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İstanbul, Türkiye’de Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Ofisi Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/942) (S. Sayısı: 557)

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Sayıştay Kanunu Teklifi’nin görüşmeleri sırasında bir önergeyle Sayıştayın performans denetiminin ortadan kaldırılmasının hukuk bozuculuğu olduğuna ve Başkanlık Divanının buna müsaade etmemesi gerektiğine ilişkin Oturum Başkanının tutumu hakkında

X.- OYLAMALAR

1.- Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İstanbul, Türkiye’de Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Ofisi Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, bazı ilaçların uzman hekimce reçete edilme zorunluluğuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/15387)

2.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, İlaç Takip Sisteminde kişisel veri güvenliğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/15417)

3.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Hükûmet üyelerine ve müsteşarlara ödenen harcırahlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/15782)

4.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, kamuda kullanılan araçlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/15783)

5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın afet kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/15807)

6.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’te yapılan TOKİ konutlarının borç ödemelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/15877)

7.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, örtülü ödenekten yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/16193)

8.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir yabancı gazetede yer alan bir iddiaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/16196)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.04’te açılarak dört oturum yaptı.

 

Ülkemizi ziyaret etmekte olan Almanya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Christian Wulff’un 19 Ekim 2010 Salı günü Genel Kurula hitaben bir konuşma yapması hususu kabul edildi.

 

Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne,

Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın, Güneydoğu Anadolu Projesi’ndeki gelişmelere,

İlişkin gündem dışı konuşmalarına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.

 

Konuşma yapmak üzere Genel Kurulu teşrif eden Almanya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Christian Wulff’a Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.

Alınan karar gereğince, Genel Kurula hitaben konuşma yapması kabul edilen Almanya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Christian Wulff, Genel Kurula hitaben bir konuşma yaptı.

 

İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi, İzmir ilinin milletlerarası tanıtımına ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

 

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, GAP Projesi’ne,

Muğla Milletvekili Gürol Ergin, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in sözlerini çarpıtması nedeniyle,

Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu, Hükûmetin tarım politikalarına,

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin İzmir’de Cumhuriyet Halk Partili belediyelere yönelik haksız eleştirisine,

Yalova Milletvekili Muharrem İnce, GAP’a aktarılan kaynağa,

Edirne Milletvekili Rasim Çakır, et ithalatına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2009 yılına ait dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına,

Çin Halk Cumhuriyeti Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

 

BDP Grubu adına Grup Başkanvekilleri Batman Milletvekilleri Ayla Akat Ata ve Bengi Yıldız’ın, sporun ve sporcuların sorunlarının araştırılarak (10/876),

Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve 21 milletvekilinin, spor kulüplerinin sorunlarının araştırılarak sporda şiddetin önlenmesi için (10/877),

Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya ve 19 milletvekilinin, spor kulüplerinin sorunlarının araştırılarak sporcuların başarılarının artırılması için (10/878),

Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 22 milletvekilinin, spor müsabakalarında yaşanan şiddet olaylarının nedenlerinin araştırılarak (10/879),

Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz ve 24 milletvekilinin, Türk futbolunun sorunlarının araştırılarak (10/880),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 557, 556, 555, 554, 553 ve 552 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 4, 5, 6, 7, 8 ve 9’uncu sıralarına alınmasına, diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan 1 üyelik için seçimin Genel Kurulun 19 Ekim 2010 Salı günkü (bugün) birleşiminde yapılmasına; gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan (10/80, 10/91, 10/267, 10/674, 10/714, 10/737, 10/739) ve bugün okunarak Genel Kurulun bilgisine sunulan ve “gelen kâğıtlar” listesinde yayımlanan (10/876, 10/877, 10/878, 10/879 ve 10/880) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 19 Ekim 2010 Salı günkü (bugün) birleşiminde birlikte yapılması ve Genel Kurulun bu görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

 

Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, 6237 sayılı Limanlar İnşaatı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/481) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının:

1’inci           sırasında bulunan        (6/1087),

39’uncu                                       (6/1281),

46’ncı                                          (6/1290),

47’nci                                          (6/1293),

48’inci                                         (6/1294),

61’inci                                         (6/1320),

72’nci                                          (6/1350),

86’ncı                                          (6/1397),

89’uncu                                       (6/1414),

90’ıncı                                         (6/1415),

164’üncü      sırasında bulunan        (6/1584),

171’inci                                       (6/1593),

185’inci                                       (6/1619),

211’inci                                       (6/1665),

243’üncü                                     (6/1715),

275’inci                                       (6/1787),

285’inci                                       (6/1800),

288’inci                                       (6/1805),

306’ncı                                        (6/1839),

324’üncü                                     (6/1868),

340’ıncı                                       (6/1894),

397’nci                                        (6/1986),

417’nci                                        (6/2022),

446’ncı                                        (6/2052),

447’nci                                        (6/2053),

462’nci                                        (6/2077),

Esas numaralı sözlü sorulara, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün cevap verdi; soru sahiplerinden Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz de cevaplara karşı görüşlerini açıkladı.

 

Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda açık bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil,

Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda açık bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Prof. Dr. Mehmet Korkmaz Alemdar, yapılan gizli oylamadan sonra

Seçildiler.

 

Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen;

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 21 milletvekilinin (10/80),

Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak ve 25 milletvekilinin (10/91),

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin (10/267),

Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 19 milletvekilinin (10/674),

İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 27 milletvekilinin (10/714),

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin (10/737),

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekilinin (10/739)

Esas numaralı Meclis araştırması önergeleri ile bugün okunarak bilgiye sunulan, spor kulüplerinin sorunları ile sporda şiddet sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin (10/876), (10/877), (10/878), (10/879) ve (10/880) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin yapılan ön görüşmelerinden sonra kabul edildiği açıklandı.

Kurulacak komisyonun:

16 üyeden teşekkül etmesi,

Çalışma süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve katip üyenin seçimi tarihinden itibaren 3 ay olması,

Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,

Kabul edildi.

 

20 Ekim 2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 19.27’de son verildi.

 

 

 

 

Sadık YAKUT

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Murat ÖZKAN

 

Bayram ÖZÇELİK

 

Giresun

 

Burdur

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                                                                                               No.: 13

II.- GELEN KAĞITLAR

20 Ekim 2010 Çarşamba

Teklifler

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Soyadı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/756) (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği; Plan ve Bütçe; İçişleri ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.10.2010)

2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; YÖK Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/757) (Anayasa; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.10.2010)

3.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in; 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/758) (Milli Savunma ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.10.2010)

 

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, afete uğrayan çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/881) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.06.2010)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Turhal ilçesinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/882) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.06.2010)

3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, trafik kazalarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/883) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.06.2010)

4.- BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, bazı şahısların mezar yerlerinin araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/884) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.06.2010) 

 

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.     Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, özelleştirilen bir işletmenin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15211)

2.     Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, terörle mücadeleye ve bir açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15213)

3.     Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Mavi Marmara gemisinin yolculuğuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15215)

4.     İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, yardım derneklerine ve gıda bankalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15216)

5.     Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, artan terör olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15217)

6.     Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bölücü terör nedeniyle verilen şehitlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15220)

7.     Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bölücü teröre ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15222)

8.     Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Akçay TCDD Eğitim ve Dinlenme Tesisinin satılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15223)

9.     Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, terörle mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15227)

10.   Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bölücü terör örgütü ile ilgili bir açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15228)

11.   Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, OHAL uygulaması ve terör olayları ile ölüm cezasının kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15229)

12.   Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Mavi Marmara gemisiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15233)

13.   Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, aldığı hediye ve ödüllere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15238)

14.   İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, Ankara’da bir caddede meydana gelen kazalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15267)

15.   Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’da korucuların karıştığı suç olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15271)

16.   Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin logosuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15272)

17.   Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, otomobillerde çocuk koltuğu bulundurma zorunluluğuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15273)

18.   Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir çocuğun ölümü olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15276)

19.   Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir kişinin AÖF sınavına girip girmediğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15278)

20.   Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, üniversitelere tahsis edilen akademik kadrolara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15280)

21.   Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, üniversitelerin akademik ve ideri çalışanlarının özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15281)

22.   Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, eğitim çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15285)

23.   Osmaniye Milletvekili Osman Coşkun’un, Osmaniye İl Milli Eğitim Müdürlüğünde yapılan bazı görevlendirmelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15287)

24.   İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, taarruz helikopteri teminine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15288)

25.   Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, iptal edilen yolcu treni seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15306)

26.   İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki sinyalizasyon ihalelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15308)

27.   Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, İstanbul’da deniz otobüsü ve feribot bilet fiyatlarına yapılan zamma ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15309)

28.   Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Erdek-Marmara arasındaki yolcu taşımacılığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15310)

29.   Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’daki alt geçit projelerinin üst geçit olarak değiştirildiği iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15311)

30.   Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Vangölü Demiryolu Hattına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15312)

31.   Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün alt geçit ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15313)

32.   İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Yalova Tersaneler Bölgesi ile ilgili sözleşmeye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15315)

33.   Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, terör olaylarıyla ilgili bir açıklamaya ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/15317)

20 Ekim 2010 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşimini açıyorum.

 

III.- Y O K L A M A

 

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için beş dakika süre vereceğim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 14.08

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için beş dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Gümüşhane ilinin eğitim ve spor alanında göstermiş olduğu başarılarla ilgili söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’a aittir.

Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, Gümüşhane ilinde eğitim ve spor alanında gösterilmiş olan başarılara ilişkin gündem dışı konuşması

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) -  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümüşhane ilinin eğitim ve spor alanında göstermiş olduğu başarılar konusunda sizleri ve toplumu bilgilendirmek adına söz almış bulunuyorum.

Hepimiz biliyoruz ki, küçük, şirin, sosyal yaşamı yüksek, Türkiye'nin nadide illerinden birisi olan Gümüşhane’de, 24 bin öğrenciye 1.262 öğretmen ile derslik başına 17 öğrenci ve öğretmen başına 19 öğrenciyle dünya standartlarına yakın bir standartta eğitim veren bir ildeyiz.

Hükûmetimiz döneminde, özellikle 2003 yılından itibaren eğitimde yapılan fiziksel altyapı yatırımlarıyla da bugün hâlihazırda Gümüşhane ilinde, çok az eksiklerimiz olmakla beraber, eğitim yatırımları tamamlanmış, bütün ilçelerimizdeki okul altyapıları, laboratuvar altyapıları tamamlanmış.

Öğretmen açığı bulunmayan bir ilde, Türkiye çapında baktığımız zaman, kız çocuklarının okullaşmasında Türkiye 1’incisi olan, erkek çocuklarının okullaşma oranında Türkiye 2’ncisi olan bir ilde, aynı zamanda ilimizin kamu yönetimi kadrolarının da yoğun çalışmaları ve halkın gösterdiği yüksek ilgiyle de yüzde 80 oranında okul öncesi eğitimi olan  ve yine Türkiye'nin hedeflemiş olduğu 2013 yılında yüzde 63’ün üzerindeki mesleki eğitim ilimizde şu an için tamamlanmış bulunmakta ve yüzde 65 oranında mesleki eğitime devam edilmektedir.

Yine ilimizin Türkiye genelinde başlatılan “Haydi kızlar liseye” kampanyasından daha önce, 2006 yılında başlatılan “Haydi kızlar liseye” kampanyasında, daha önce, liseye 10 mezun olan öğrencimizin 4’ü giderken, bugün mezun olan öğrencilerimizin, kız çocuklarımızın yüzde 90’ı liseye devam edebilmekte.

Kısaca, öğretmen açığının olmadığı, okul, öğrenci ve aile iş birliğinin iyi olduğu ve üç sendika olan, Türkiye’deki üç sendika olan Eğitim-Bir, Türk Eğitim-Sen ve Eğitim Sen ile beraber her yıl değerlendirmesi yapılarak yakın takip edilen ilimizde, son yıllarda yine TÜBİTAK’ın Millî Eğitim Bakanlığı ile yaptığı çalışmalarda dereceye giren öğrencilerimiz “Bu Benim Eserim Yarışması”nda bir ilçe okulundan bir çocuğumuz, yine TÜBİTAK’tan, fen lisesinin bir öğrencisi Türkiye derecelerine girmiştir.

SBS’de daha önceki yıllarda Türkiye’de 70’inci sıralardan bugün 20’nci sıralara inen il öğrencilerinin üniversiteyi kazanmada da 70’li sıralardan bu yıl Türkçe-sosyalde Türkiye 3’üncüsü olmuş, matematik-fende Türkiye 10’uncusu ve Türkçe-matematikte de Türkiye 13’üncüsü olan bir ilin başarısını sizlere anlatmaya çalışıyoruz.

Tabii ki bu oran böyle kalmamış, üniversiteyi kazanma oranında da hemen hemen öğrencilerinin yüzde 70’ine üniversiteyi kazandırarak Türkiye’nin 20’nci sıralarına kadar inmiştir.

Onunla da kalmayıp, Hükûmetimizin politikası doğrultusunda “Her ile bir üniversite”de çok başarılı bir Gümüşhane Üniversitesine sahibiz ve yurt eksiği de tamamlanmak üzeredir.

Spora gelince; Gümüşhane Spor ve diğer Bocce Birinci Ligi’nin yanında, atletizmde Türkiye 1’incisi, yine atletizmde Dünya Kros 1’incisi ve Balkan 1’incisi çıkaran bir il. Atıcılıkta Türkiye 2’ncisi ve 3’üncüsü, kayakta Türkiye 2’ncisi ve 3’üncüsü çıkaran bir il.

Voleybol liginde; Türkiye Erkekler Birinci Voleybol Ligi’nde, ilimizin 5 bin nüfuslu bir ilçesi, bugün Türkiye Voleybol Birinci Ligi’nde Türkiye’de Ankara, İstanbul, Bursa ve İzmir illeriyle, Anadolu’dan tek takım olarak mücadele etmektedir.

Tabii ki bu 5 bin nüfuslu ilin bu takımı oradaki sosyal projeleri yürüten 4 gencin bir kahvehane köşesindeki düşüncesinden olgunlaşmış, Anadolu’da kırk ili egale ederek ya da onları başarıyla yenerek Üçüncü Lig’e, İkinci Lig’e ve sonunda da Türkiye Birinci Lig’ine çıkmıştır, bugün de mücadele etmektedir. Burada başarılarından dolayı bu gençleri ve Torul Gençlerbirliği’ni tebrik ediyoruz.

Yalnız, burada bir konunun altını çizmekte de yarar görüyorum. Bu başarıları, özellikle algılama özelliğinin yüksek olduğu dünya şampiyonalarının yapıldığı yarışmaları destekleyen sponsor kuruluşların maalesef Anadolu’daki bu başarılı takımları desteklemekten imtina ettiklerini sizlerle paylaşmak istiyoruz. Gönül ister ki, Anadolu’da, özellikle bu kadar küçük ilçelerde bu mücadeleyi veren gençleri, Türkiye’de spora sponsor olan kuruluşların daha yüksek bir gönülle desteklemesi... Şu anda kulüp bu desteği bulamamaktan dolayı da zorluk yaşamaktadır. Bu da özellikle Türk gençliğinin iyiye doğru yönelmesini isteyen spor yöneticileri ve sponsorlara duyurulur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

KEMALETTİN AYDIN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir de Gümüşhane ilindeki bu eğitim ile spor başarılarında ilimizde emeği geçen, özellikle Sayın Vali ve bürokratik kadroya, ailelere ve öğrencilere teşekkür ettikten sonra, yüksek eğitim düzeyine sahip olan, hem okullaşma oranında hem üniversiteyi kazanma oranında yüksek eğitim düzeyine sahip olan Gümüşhane ilinde daha fazla özgürlüğün, daha fazla demokrasinin, daha insan haklarına saygılı bir Türkiye'nin olması adına 12 Eylülde gidilen referandumda yüzde 80 oranında “evet” demesinden dolayı da sevgili Gümüşhane halkını tebrik ediyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Belediye Başkanına da teşekkür et!

MÜMİN İNAN (Niğde) – Belediye Başkanına da teşekkür etseydiniz iyi olurdu!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

Gündem dışı ikinci söz, Zonguldak Türkiye Taşkömürü Kurumundaki grizu patlaması hakkında söz isteyen Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’a aittir.

Buyurun Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, Zonguldak’ta 17 Mayıs 2010 tarihinde  meydana gelen grizu patlamasına ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak’taki 17 Mayısta olan grizu patlamasıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi Şili’deki göçük sonucunda geçen hafta 33 madenci sağ salim yeryüzüne çıkartılmış ve dünyada ve Türkiye’de önemli gündem maddesi olmuştur. Böylece de Zonguldak’taki grizu patlaması ve onun sonuçları tekrar gündeme gelmiştir.

Zonguldak’a baktığımız zaman yüz altmış yıllık kömür üretim kültürüne sahip bir il, aynı zamanda Türkiye'nin sanayi devrimine katkı vermiş, Türkiye'nin sanayileşmesinde önemli yer tutmuş bir ilimiz.

Yüz altmış yıllık bu birikim ve donanım son zamanlarda, özellikle de 2002’den bu yana, kullanılmayarak “taşeronlaşma” ve “özelleştirme” adı altında, Zonguldak’taki birikim, yok sayılmış ve kömür üretimi giderek azalmaya başlamıştır. Türkiye'nin 20 milyon ton kömüre, taş kömürüne ihtiyacı vardır. 20 milyon tona karşılık sadece Zonguldak’ta çıkartılmakta olan taş kömürünün 1,5 milyon tonu TTK tarafından, yaklaşık 1,5 milyon tonu da özel sektör tarafından üretilerek 3 milyon ton kömür üretilmektedir. Dolayısıyla yıllık 17 milyon ton dışarıdan ithal edilmekte, bunun karşılığında da yaklaşık 2 milyar dolar dışarıya döviz verilmektedir. Oysaki Zonguldak’ta var olan 1 milyar 300 milyon tonluk kömürü eğer üretmiş olsak, yeryüzüne çıkartıp ekonomiye katmış olsak, yurt dışına verdiğimiz 2 milyar doları Türkiye’de kullanmış olsak bu sonuç ortaya çıkmaz. Zonguldak’taki birikim ve donanım bir kenara itilerek “özelleştirme” ve “taşeronlaşma” adı altında oradaki işler son yıllarda taşeronlara verilerek yapılmaya, yaptırılmaya çalışılmaktadır ama Zonguldak’ın işçisi, Zonguldak’ın mühendisi, yetişmiş elemanları aslında bu üretimi dünya standartlarında yapabilecek güce sahiptir.

Bu nedenledir ki, 17 Mayıstaki grizu patlaması ve onun sonucunda 30 madencimizi yitirmiş olmamız, Hükûmetin uygulamakta olduğu politikanın bir sonucudur. Yani, eğer Zonguldak’ta taşeronlaşma yöntemine başvurulmamış olsaydı, TTK kendi işini kendisi yapmış olsaydı 30 yurttaşımızı yitirmemiş olacaktık. 30 yurttaşımızın şehit olmasından sonra, o dönemi hatırlayacaksınız, 28’i çıkartılmış ve ailelerine teslim edilmiş ama 28’inden 6’sının cenazeleri de birbirine karıştırılmıştır. Hükûmet söylemlerinde, özellikle de Çalışma Bakanımız söylemlerinde “Şili’deki olay eğer Türkiye’de olmuş olsaydı biz bunu üç günde hallederdik.” demesinin karşılığında biz de şunu söyleyebiliriz: Şu anda 2 madencimiz beş aydan bu yana hâlâ yer altındadır. Ayrıca, çıkartılan madencilerimizden 6’sının da cenazeleri birbirine karıştırılmıştır. Bunu bile halledemedik, bu konuda bile bir ilerleme sağlayamadık. Dolayısıyla geldiğimiz noktada, şu anda Zonguldak’ta grizu patlaması sonucu 28 yurttaşımız, madencimiz yeryüzüne çıkartılmış, 2’si hâlâ içeridedir.

Bununla ilgili Çalışma Bakanlığı müfettişlerinin yaptığı çalışmaların, aynı zamanda diğer komisyonların yaptığı çalışmaların sonucunda görüldü ki idarenin bu konuda çok büyük ihmalleri olmuştur. İdarenin ihmalleri sonucunda 30 yurttaşımızı yitirmiş durumdayız. Dolayısıyla Sayın Başbakanın ifade ettiği gibi, bir kader söz konusu değildir. Çalışma Bakanlığı müfettişleri, Enerji Bakanlığı müfettişleri, TTK’nın kendi müfettişleri ve komisyonların verdiği raporlar, burada bir ihmalin olduğunu çok açık ve net olarak ortaya koymuştur. O nedenledir ki, Başbakanın söylediği “kader” havada kalmıştır. Buradaki ölümler kader değildir. Peki, ondan sonra ne olmuştur?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Ondan sonraki süreçte 2 madencimizin cenazesinin çıkartılması için beş ay, yüz elli altı gün zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ bu madencilerimiz yeryüzüne çıkartılamamıştır. Bununla ilgili ihale daha pazartesi günü yapılmıştır, değerli milletvekilleri ve ihale dün sonuçlanmıştır, pazartesi yapılmıştır, dün sonuçlandırılmıştır. Bu konuda dikkatinizi çekiyorum. Yapılan ihale şaibelidir, yapılan ihale sıkıntılıdır. Bu ihalenin mutlaka değerlendirilip gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, burada ihmalin olduğu açık ve net olarak ortadadır. Bu ihmal Bakanlık tarafından gerçekleştirilmiştir ve TTK’yı yönetenler tarafından bu ihmal ortaya konmuştur. O nedenle, öncelikle Bakanlık, mutlaka, bu konuda yeniden durumu gözden geçirip ilgililerin ve yetkililerin ifadelerini alarak, gerekli değerlendirmeleri yaparak bu insanların, sorumlu olanların istifa etmesini sağlamalı, yeniden bir yönetim kurulu oluşturulmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koçal, teşekkür için açıyorum.

Buyurun.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, selamlıyorum.

Aslında, Avrupa'da böyle bir şey olmuş olsaydı hem bakan hem de ilgili yöneticiler istifa etmiş olacaklardı. Bundan sonraki süreçte bu işlerin yeniden değerlendirilip ele alınması doğru olacaktır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Koçal.

Gündem dışı üçüncü söz, 16 Ekim Dünya Gıda Günü münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’a aittir.

Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 16 Ekim Dünya Gıda Günü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli arkadaşlar, bütün canlıların varlıklarını sürdürmeleri için olmazsa olmaz iki şey vardır: Birisi güvenlik, diğeri de gıda. Yeterli miktarda, uygun fiyatta ve kalitede, güvenli ve sürekli gıdaya ulaşmak bir insanlık hakkıdır. Kuşkusuz, yaşamımızı sağlıklı ve mutlu bir şekilde sürdürebilmemiz açısından diğer unsurların da yeterli ve olumlu olması gerekir. Ancak güvenliğini ve beslenmesini sağlayamayan hiçbir canlı organizma, maalesef, yaşamını sürdüremez.

Sayın milletvekilleri, şüphesiz ki açlık bu ülkenin de bugün için en önemli problemlerinin başında gelmektedir. En az 1 milyon insan fiilen açtır, en az 15 milyon insan yoksulluk sınırının altındadır. Yani, insan gibi yaşamak için yeterli miktar ve kalitede gıdaya erişme hakkından mahrumdur ve bu ülkede çok büyük bir gelir dağılımı bozukluğu vardır. İstatistiklere baktığınızda göreceksiniz ki Türk halkı yeteri kadar beslenememektedir, ciddi bir protein açığı vardır.

Sayın milletvekilleri, hâl böyleyken, Türkiye için çok önemli olan bu trajik konu Hükûmetin gündemini hiç işgal etmemektedir. AKP hükûmetleri boyunca gelir dağılımı gitgide bozulmuş, geniş halk kitleleri daha çok fakirleşmiş, sağlıklı ve dengeli beslenmeden mahrum bırakılmıştır. Son aylardaki yaşanan gelişmelere, gıda fiyatlarındaki artışlara, özellikle ette ve sütte yaşananlara ve bu durum karşısında Hükûmetin ve özellikle de Bakanın ilgisiz, lakayt tutumuna bakınca bugün gelinen noktanın hiç de sürpriz olmadığı görülecektir.

Sayın Bakan, Türk halkına varlık içinde yokluk yaşattınız, en büyük kaynağını, hayvancılığı kuruttunuz. Milletten özür dilemeniz gerekirken, hâlen gereksiz açıklamalarla milleti aldatmaya devam ediyorsunuz.

Kıymetli arkadaşlar, ette geldiğimiz nokta malum. Türkiye, tarım potansiyeli bakımından kendi kendine yeterli, hatta ihracat potansiyeli bulunan bir ülkeyken, geldiğimiz süreçte, önce buğdayla başlayan, pirinçle devam eden, nihayet ete sıçrayan, gelecekte de fındığa ve turunçgillere kadar ulaşabilecek olan bu kriz, önümüzdeki en büyük tehlikedir. Hükûmetin, istatistik oyunlarıyla “tarıma şu kadar, yok bu kadar destek verdik” demesinin bizim nazarımızda hiçbir ehemmiyeti bulunmamaktadır, biz neticeye bakarız. Milletimiz lafa değil gerçeklere bakar.

Bu Hükûmet döneminde Türk tarımı yerlerde sürünmektedir. Süt üreticisinin zarar etmesinden dolayı önce süt hayvanlarımız kesime gönderildi, bu sayede damızlık kalmadığından besi hayvanlarının sayısı azaldı, sonuçta da et fiyatları roket gibi yükseldi. Hükûmetin et fiyatları konusundaki önermesi, “Spekülasyon yapılıyor.” iddiasından ibarettir. Varsa bir spekülasyon, bunu önlemenin birinci yolu mevcut yasal mekanizmaları çalıştırmaktır.

AKP Hükûmeti bir sorunla karşılaştığı zaman, hükûmet gibi çözüm noktasında gereğini yapmak yerine mağdur gibi şikâyet etmektedir. Hükûmet, şikâyet makamı değil, çözüm makamıdır. AKP Hükûmetinin bugüne kadar bildiği tek çözüm yolu ise ithalat olmuştur. Milletin mağduriyetinden ithalat adı altında tıpkı mısırda, pirinçte ve buğdayda olduğu gibi bir kısım yandaş unsurlar ihya edilmiştir. Bu, karaborsacılıktan daha büyük bir vebaldir. Et ve Balık Kurumunun görevi ithalat yapmak değildir, kuruluş kanunu amacında böyle bir görevi bulunmamaktadır. İthalat, ancak gelişmiş ülkelerle eşit kulvarlarda koşulabildiğinde, ithal ürünlerle rekabet edilebilir hâle gelindiğinde üreticiye zarar vermeyecek şekilde yapılabilir.

Et sorununda yapıldığı gibi piyasayı düzenlemek üzere ithalata yönelmek, ithalatı üretici üzerinden bir sopa gibi kullanmak sorunu çözmekten öte büyümesine neden olur. Yaşanan süreçler bizi haklı çıkartmıştır. Piyasa dengelerini ithalat düzeltemez. Önce doğru ve gerçekçi destekler, peşinden etkin ve yeterli bir denetim ve müdahale kurumlarının hayata geçirilmesi gerekir. Bunu sağlayamadığımız sürece, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi ithalat kapısı Pandora’nın kutusu gibi açıldığında, bu sadece etle sınırlı kalmayacak, bugün itibarıyla hangi ürün dışarıda ucuz ise o ürün ithal edilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Paksoy, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) – Ülkemizdeki duruma baktığımızda, gelecek on yıllar içerisinde daha da ciddi bir gıda kriziyle karşılaşacağımız açıkça görülmektedir. Tüm dünyada gıdanın üretilmesinden çok gıdaya erişim önem kazanmıştır. Bu Hükûmet döneminde yapılan uygulamalara baktığımızda, gıda için temel bir projeksiyonun olmadığı, gıdanın diğer metalarla aynı kategoride mülahaza edildiği görülmektedir. Bu son derece sakat bir anlayıştır. Tarafımızdan AKP Hükûmeti bu yanlıştan vazgeçmesi için sürekli olarak ikaz edilmektedir ancak Hükûmet bu ikazları sinek vızıltısı kabilinden izlemekle yetinmekte, gerekli tedbirleri almamakta, bilerek veya bilmeyerek direnmektedir.

Sözlerime son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.

Gündem dışı konuşmaya Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap vereceklerdir.

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşmadan önce bu konuda söylemek istediğim şeyler var.

BAŞKAN – Sayın Ertugay, konumuz gündem dışı konuşmalar, sizinki gündem dışı konuşmanın haricinde. Sayın Bakan gündem dışı konuşmaya cevap verecek. Gördüm burada, işaretini de yaptım, vereceğim size söz.

Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

16 Ekim Dünya Gıda Günü münasebetiyle yapılan gündem dışı konuşmada dile getirilen hususlar var. Bu konularla ilgili olarak yüce Meclise bilgi sunmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki gıdaya erişim hakkı, beslenme hakkı insanların temel ihtiyaçlarından, temel haklarından bir tanesidir. Türkiye ile ilgili olarak dile getirilen iddialar, yani Türkiye’de gıda güvenliğinin bulunmadığı hususuyla veya Türkiye’deki tarımsal üretimle ilgili yanlış bilgiler verilmek suretiyle kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesi, toplumun zihninin bulandırılması da doğrusu esef vericidir.

Şimdi, muhalefet elbette ki kendi politikalarını, kendi bakış açışını ortaya koyacak ama muhalefetin görevi, bile bile, toplumun gözünün içine baka baka yanlışları sürekli tekrarlamak da olmamalı çünkü, herhâlde, bu da hiçbir yapıcı tarafı olmayan bir konudur.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) - Sayın Bakan, 350 gıda denetim elemanının işine son verdiniz, denetim yapılmıyor. Milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyorsunuz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Arkadaşın bir tanesi dün şunu söyledi, dedi ki: “2002 yılında 3 milyar dolar ithalat vardı, bugün 10,5 milyar dolar ithalat var.” İkisi de yanlış. 2002 yılında tarım ürünü ithalatı 4 milyar dolardı, 2009 yılındaki ithalat da 9,6 milyar dolardır, onu da söyledik ama bunun da 3,5 milyar doları tarım olmayan, yani tarımın kullanmadığı başka girdilerdir. Yani, kauçuk, rejenere kauçuk tarım sektörünün, gıdanın kullandığı bir ürün değil ki. Bu da içinde olduğu hâlde Türkiye dünyada net tarım ihracatçısı ülkedir arkadaşlar, net tarım ihracatçısı ülke. Bakın, dün ben söyledim, bugün bir daha söylüyorum: 11,2 milyar dolar Türkiye'nin tarım ürünü ihracatıdır. Bunun da çok büyük bir kısmı gıdadır, gıda maddesidir. Yani Türkiye 72 milyon insanı besliyor, 30 milyon turist besliyor, üstüne de dünyaya 11,2 milyar dolar tarım ve gıda maddesi ihraç ediyor. Şimdi, böyle bir ülkeyi kalkıp da, yok efendim, bu ülke ithalata bağımlı, vesaire demek ne kadar insafla bağdaşır, bunu da sizin takdirinize bırakıyorum.

Şimdi, bir arkadaşımız yine söyledi, diyor ki: “Süt ithal ediliyor.” Arkadaşlar, süt ithal edilmedi, süt ithal edilmedi, süt ithal edilmiyor, böyle bir şey yok. Bu bilgi yanlış bir bilgi. Düzeltmemize rağmen, arkadaşlar yerinden söz alıyorlar ve bunu tekrar ediyorlar; bu da yanlış.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Süt tozu.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, süt tozu dâhilde işleme rejimi kapsamında. Avrupa Birliğine ihraç edilmek kaydıyla. Ürünü, nihai ürünü önce ihraç ediyorsun, ihraç ettikten sonra, Türkiye, onun karşılığında, yaptığı ticari anlaşma gereği, ticaret anlaşması gereği -dâhilde işleme rejimi kapsamında- Avrupa’dan 2.500 ton civarında süt tozu almış ama bunun tedbirini de biz aldık. Biz, içerideki fiyatlar düşmesin diye, içerideki sanayicimize de süt tozu yapması için destek veriyoruz, 2009’da da yaptık, 2010’da da yapıyoruz.

Bir başka husus söyleniyor, deniliyor ki: “Hububat ithali her gün artıyor.” Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin ürettiği hububat kendi ihtiyacını karşılıyor, kendi ihtiyacının üzerinde bile üretimi var; geçen sene de vardı, bu sene de var. Peki, ne oluyoruz?

Bakın, şimdi size bir şey söyleyeceğim, bunu Türkiye’ye herhâlde çok görüyorsunuz: Türkiye buğday unu ihracatında, 2002 yılında, dünyada 11’inci sıradaydı arkadaşlar, 11’inci sırada. Peki, 2009 yılında, bugün Türkiye dünyada buğday unu ihracatında kaçıncı sırada? 1’inci sırada.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Yağmuru siz yağdırdınız değil mi!

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sonuç ne Sayın Bakan?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Türkiye dünyanın bir numaralı buğday unu ihracatçısı ülke hâline geldi. Şimdi, Türkiye kendi buğdayını üretiyor, ihtiyacını karşılıyor, üstüne kaldığı buğdayı da un yapıyor, satıyor ama bizim sanayicimize bu yetmiyor, dünya piyasalarından ucuz buğdayı buluyor, getiriyor, bunu işliyor, un yapıyor, dünyada bir numara oluyor. Siz bunun nesini tenkit ediyorsunuz Allah’ınız aşkına, böyle şey olur mu, bu tenkit edilir mi? Yani sizin tarım politikanız, sizin ufkunuz, stratejiniz bu mu? Eğer siz bu memlekette ihracat yaptırmayacaksanız, insanların, sanayinin gelişmesine, yatırımın yapılmasına, kalkınmanın gerçekleşmesine de laf söyleyecekseniz… Yani bu, iftira, bu doğru bir bilgi değil ki. Niye bu bilgilerle vatandaşın zihnini bulandırıyorsunuz, yanlış bilgilerle?

Bakın, bir şey daha söylüyor, diyor ki bir arkadaşımız dün burada, yine Mecliste: “Domates ithali yapılıyor.” Arkadaşlar, yalan, domates ithali yapılmadı, domates ithali yapılmıyor, böyle bir şey yok. Yani bunu da söylüyorum.

Bir arkadaşımız diyor ki: “İşte, mısırda, pirinçte…” Arkadaşlar, insaf edin, Türkiye, 2002 tarihinde, AK PARTİ’den önce bir yılda 2,1 milyon ton mısır üretiyordu; ihtiyacı 4,5 milyon tondu, 2,1’ini üretiyordu, gerisini ithal ediyorduk. Biz böyle bir Türkiye devraldık. Peki, bugün hangi durumda Türkiye? Bugün Türkiye 4,5 milyon ton mısır üretiyor. Türkiye, mısır üretimini yüzde 100’ün üzerinde artırmış bir ülkedir. Daha buna nasıl laf edilir.

Bir şey daha söylüyorum: “Pirinç” diyor arkadaşlarımız, pirinçten bahsediyor. Değerli arkadaşlar, Türkiye 360 bin ton çeltik üretiyordu. Bunun karşılığı 220 bin ton pirinç. Peki, bugün Türkiye ne kadar üretiyor? Geçen sene 750 bin-760 bin ton çeltik üretti, bu sene bizim beklentimiz 850 bin ton, asgari. Bu, cumhuriyet tarihinin rekoru. Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman Türkiye 850 bin ton-875 bin ton çeltik üretmedi. Şimdi Türkiye neredeyse pirinçte ihtiyacının tamamını karşılayacak hâle geldi ve bu, bu Hükûmet döneminde oldu.

Dediğim gibi, buğdayda da biz ihtiyacımız olduğundan, mecbur olduğumuzdan iç tüketim amaçlı olarak değil, işleyip ihraç etmek amaçlı olarak yapıyoruz, elbette ki yapacağız.

Dün de söyledim, tekrar söylüyorum, yani bazı arkadaşların anlaması demek ki zaman alıyor: Arkadaşlar, şimdi, dünyada “Ben sürekli sadece ihraç edeceğim, ben hiç ürün ithal etmeyeceğim.” diyebilecek bir ülke var mı? Böyle bir şey yok. Bir arkadaşımız biraz önce dedi ki: “Türkiye bir zamanlar kendi kendine yeterken, hatta ihraç ederken bugün ne hâllere düştü!” Arkadaşlar, hiçbir zaman Türkiye kendi kendine yeterli olmadı. O bir masaldı! Yani “Dünyada yedi tane kendi kendine yeten ülke var!” Tamamen masaldı, yoktu öyle bir ülke. Ne Türkiye öyleydi ne de bir başka ülke var. Bana gösterin bakalım, dünyada o geri kalan altı ülkenin üç tanesini bir sayın, hangisi dünyada tek başına hiçbir şekilde hiçbir ithalat yapmadan oluyor? Ben dün söyledim, isterseniz bir daha söyleyeyim size: Yani Avrupa Birliği 495 bin ton et ithal ediyor, Amerika Birleşik Devletleri 1 milyon 192 bin ton et ithal ediyor. Hollanda’nın ithalatına bakın, çok büyük bir tarım ithalatı var. Dünyada “Hiçbir şekilde ithal etmeden sadece ihraç edeceğim.” diyebilen hangi ülke var? Bu, 1970’li yıllardaki bazı küçük marjinal Marksist rejimlerdeki ülkelerin siyasetidir. Yani bunu terk edin, bununla kalkınma falan olmaz; bu anlayışla, bu ufukla, bu vizyonla Türkiye hiçbir yere gidemez.

Önemli olan şu: Arkadaşım, Türkiye’de verimlilik arttı mı, tarımda verimlilik arttı mı, artmadı mı, sen bana bunu söyle. Evet, arttı. Eğer 23,5 milyar dolardan 50 küsur milyar dolara çıktıysa Türkiye'nin tarımsal üretim değeri, bunun verimliliği arttı demektir.

Eğer Türkiye’de hayvan başına süt verimi 1.700 litrelerden 2.800 litrelere çıkmışsa, Türkiye’de 8,5 milyon tondan 12,5 milyon tona toplam süt üretimi çıkmışsa bunda verimlilik artışı var.

Eğer Türkiye’de dekar başına buğday üretimi 200 kilolardan 250 kilolara çıktıysa bunda verimlilik artışı var demektir. Bunu konuşalım, bunu söyleyelim.

Şimdi, bunları söylemeden bunları sadece tutup, yani “Efendim, siz işte her şeyi ithal ettiniz, şöyle yaptınız, böyle yaptınız.” demek… Bunlar akılla, insafla bağdaşacak şeyler değildir.

Şahsıma yönelik olarak söylenen hususları da… Arkadaşlar, ben milletime de yüce milletimin temsilcilerine de asla yalan söylemedim, bundan sonra da Allah beni yalan söylemekten korusun.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Amin! Amin!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Onun için, bunu söyleyenlere de itham edenlere de aynen iade ediyorum. Kem söz sahibine aittir. Biz milletimize hiçbir zaman yalan söylemedik, bundan sonra da söylemeyiz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, demin arkadaşlar…

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Domates 10 lira.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -Domateste 10 milyon 700 bin ton idi Türkiye'nin üretimi, bu sene de beklenen odur; 10 milyon 700 bin ton civarında, birinci tahmin o civarda.

Arkadaşlar, bilenler biliyor, tarlada, açıkta yetiştirilen domateste sıcak ve aşırı sıcak ve rutubetten dolayı bir miktar azalma meydana geldi, doğrudur ama Türkiye ocak-ağustos arasında 500 bin ton domates ihraç etti, 500 bin ton. 420-430 milyon dolar da para kazandı bu işten.

Şimdi, bu ayın sonuna doğru sera yavaş yavaş çıkıyor. Aradaki bir dönemde konjonktürel bir sorun oldu, o da şu: Üretici fiyatı ile tüketici fiyatı arasındaki makas açık. Haller Yasası’nı biz çıkardık, yüce Meclis çıkardı, bu devreye giriyor, girdiğinde o tür zaten sorunlar da kendiliğinden ortadan kalkar.

Bakın, değerli arkadaşlar, “TİGEM neden ithalat yapıyor, niye hayvan ithalatı yapıyor?” deniyor. Tabii ki, Türkiye’de Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü amaç ve faaliyetini gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu mal ve hizmeti yurt içinden, yurt dışından temin eder. Eğer daha fazla damızlık ihtiyacı varsa ve Türkiye’ye daha çok hayvancılık yatırımı yapılıyorsa bunun ortaya çıkaracağı bir ihtiyaç varsa, kendi de üretiyor.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Bakan, “mal ve hizmet” diyor.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Kendi de üretiyor, kendi de artırıyor. Şimdi, siz bakın…

GÜROL ERGİN (Muğla) – “Mal” derken siz hayvanı mı anlıyorsunuz? Oradaki mal hayvan değil. 

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Ben dün size söyledim, bakın, 4.300 tane, içinde 50 başın üzerinde olan hayvancılık işletmesi varken biz o tabloyu Türkiye’de devraldık. Bugün 18.600’e çıkmış bu. Bu ne demektir? 14.300 tane 50 başın üzerinde, içinde hayvan bulunan işletme kurulmuş Türkiye’de demektir. Yani 14.300 tane yeni büyük işletme kurulmuş. Ne zaman olmuş bu? 2002’den sonra kuruldu. 4.300’den…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Peki, niye o zaman ortada hayvan yok?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Talep artıyor talep, talep artıyor.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Nereye gidiyor bunlar, buharlaşıp uçuyorlar mı?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Yatırım artıyor.  Bakın, iki ayda…

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Bakan, şu talep artışını bir açıklayın!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – İki ayda 1 milyar 50 milyon lira hayvancılığa yatırım kredisi verildi, sıfır faizli kredi. 15.500 tane Türk çiftçisi buna müracaat etti, bu krediyi kullanıyor ve bunlar şu anda yatırım yapıyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 40 hibeyle verdiğimiz 217 işletme -o da 50 başın üzerinde- de kuruldu. Bunların hepsi yapılıyor. Bunlar orta ve uzun vadede Türkiye’de hayvancılığı geliştirecek önemli projeler.

Bakın, Türkiye’de hayvanların ihtiyacı olan yem 50 milyon ton civarındaydı. Bunun sadece 25 milyon tonu -kaba yemi- Türkiye içerisinden karşılanıyordu, gerisi samanla karşılanıyordu.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Ya, sonucu söyle sonucu.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Bugün 37,5 milyon tona çıktı Türkiye'nin yem bitkisi üretimi. Şimdi, bu nasıl oldu, durduk yerde mi oldu? Hayır, işte bizim o verdiğimiz 1 milyar 250 milyon liralık desteğin bir kısmı yem bitkileri ekilişlerine gidiyor. Vatandaş silaj üretiyor, korunga üretiyor, fiğ üretiyor ve hayvanını daha fazla besliyor, verimlilik artıyor. Şimdi, bitkisel üretimde de hayvansal üretimde de verim artışı söz konusu, verimler artıyor. 

Tarımsal destekleri biz artırdık, söylüyoruz, rahatsız oluyorlar. 1,8 milyar lira idi, biz bunu 5,6 milyar liraya çıkardık, bu sene 5,6 milyar lira ödedik yani üçe katlandı. Şimdi, biz bunu söyleyince “Efendim niye söylediniz?” Peki, siz niye yapmadınız bunu? Eğer siz o zaman 83 milyon lira değil de, toplam desteklerin yüzde 4,4’ünü hayvancılığa değil de bizim gibi yüzde 22 verseydiniz o zaman Türkiye hayvancılığı geliştirme hamlesini daha önce atmış olurdu.

Bakın, değerli arkadaşlar, Türkiye tarım ürünleri ihracatını 161 ülkeden 177 ülkeye çıkardı. Ne zaman? AK PARTİ yönetiminde. 177 ülkeye bugün biz tarım ürünü ihraç ediyoruz. Daha önce ne kadardı? 161 ülkeydi.

Bakın, bir şey daha söylüyorum: İhraç edilen ürün sayısı 1.480 idi, bugün 1.530; 1.530 tane ürün ihraç ediyoruz. Şimdi, içeride vatandaşımıza yetecek kadar üretim var, tarım sektörü bunu üretiyor; üstüne 11,2 milyar dolarlık da ihracat yapıyor ve biz net ihracatçıyız, buna rağmen, yani ihracatımız ithalatımızdan daha fazla. Şimdi, Allah’ınızı severseniz, böyle bir durumda kalkıp da illa muhalefet yapacağım diye gerçekleri saptırmanın bir manası yok.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakan, dış ticaret açığı var tarımda, niye öyle söylüyorsunuz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Hayır yoktur efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Var, 3 milyar dolar.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Hayır, yoktur doğru değildir. Sayın Şandır, siz Grup Başkan Vekilisiniz, size söylenen bilgiler doğru değil.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Devlet İstatistik Kurumunun rakamlarına bakın.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Doğru değil, doğru değil onlar. Ben size söyledim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bakın, benim elimde rakamlar var, burada, burada! Açın bakın, Dış Ticaretin verilerine bakın.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Dış Ticaret Müsteşarlığının rakamları var.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Dış Ticaretin verilerine bakın. Niye bunu söylemiyorsunuz, Dış Ticaretin verilerinden niye rahatsız oluyorsunuz? Ben size diyorum ki devletin verileri bunlar, Dış Ticaretin verileri burada. 2009 yılında ne almışız, ne satmışız ortada, yani ihracat, ithalattan fazla.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tarımsal ürünlerin dış ticaret rakamlarına bakın.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bütün tarımın tamamını dikkate alsanız bile tarımın kullanmadığı ithal ürünlerini, ham maddelerini dikkate alsanız bile yine fazla, yine fazla, yine fazla.

Değerli arkadaşlar, tütünle ilgili olarak, bir arkadaşımız dün bir hususu sordu.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Ben söyledim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Yok, Sayın Köse söyledi, siz söylemediniz, Sayın Köse söyledi.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Olsun, ben söylemiş olayım. Söyle bakayım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi “Tütün alternatifsiz bir şekilde yok edildi.” gibi bir iddiada bulundu. Doğru değil. 2009 yılından itibaren alternatif ürünlere yönlendirilerek çiftçilerin desteklenmeleri sağlandı ve tütün ekiminden vazgeçen çiftçilere üç yıl boyunca, dekar başına 120 lira ödeme yapılacağı söylendi. Bakın, sadece Adıyaman ilinde, Sayın Köse söylediği için söylüyorum… Burada şimdi, muhalefet milletvekilleri bir şey söylüyor ve toplumun resmen zihnini bulandırıyorlar, gerçek dışı bilgilerle konuşuyorlar.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Dışarıdan tütün alıyor muyuz, onu söyle Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bakın, 2009 yılında, 3.211 üretici için, 13.294 dekar alanda 1 milyon 440 bin TL ödendi Adıyaman’da. 2010 yılında 6.401 üretici için, 27.833 dekar alanda 3 milyon 340 bin TL kasım ayı içerisinde ödenecek.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Bakan, dışarıdan tütün alıyor muyuz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Yani biz alternatifsiz bırakmadık, verdiğim rakamlarla da ortada. Tütüne alternatif ürün desteği verdik, vermeye devam ediyoruz.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Hangi alternatif ürün üretiliyor peki, onu söyle, hangi alternatif ürün üretilmeye başlandı?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, hepsini biz çiftçilere önerdik, çiftçilerimiz de bunları kaldırıyor.

Bir arkadaşımız dedi ki: “Efendim, IBR, tüberküloz, brucella kontrolleri kaldırıldı.” Doğru değil arkadaşlar. İthalatı gerçekleştirilecek canlı hayvanlardan testler hiçbir şekilde kaldırılmadı. OIE raporlarına göre değerlendirme yapılıyor. Bu değerlendirmede, ithalat yapılacak ülkenin hastalıklardan ari olduğuna dair eğer açıklama varsa, bir teminat varsa, bir garanti varsa, bir rapor varsa, o zaman test istenmiyor ama onun dışında testler isteniyor.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Bakan, şapta durum nedir, onu bir söyle bakayım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir arkadaşımız dedi ki: “Edirne’de 50 baş hayvan ile 300 dönüm şartı konulmuş, dolayısıyla Edirne bundan istifade edemiyor.”

Şimdi, buna da baktım, doğru değil. Yani hep olduğu gibi, maalesef, bunlar hep doğru değil. Edirne’de hayvancılık kredisiyle ilgili 50 baş hayvan ve 300 dönüm şartı aranmıyor. Bugüne kadar da Edirne’de –bakın, işin tuhafına bakın, bir de böyle bir gerçek var ve bu, milletten saklanıyor- 176 üreticiye 8 milyon 172 bin lira kredi kullandırıldı. Bakın, şimdi, hem böyle bir şey var hem deniyor ki: “Efendim, işte Edirne bundan istifade edemiyor.” Dolayısıyla 250 üreticinin de müracaatı değerlendirme aşamasında.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye gıda yönünden güvenliktedir. Bunu Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Teşkilatının raporları söylüyor, ben söylemiyorum. Bakın, FAO Türkiye’nin tarımdaki başarı hikâyesini yayınladı. Size de okumanızı tavsiye ederim, orada güzel bilgiler var Türkiye’yle ilgili.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Bizim masal dinleyecek zamanımız çoktan geçti Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Şimdi, biz söylüyoruz. Bizim dediğimizi -muhalefet olduğunuz için belki- dikkate almıyorsunuz, inanmak işinize gelmiyor, onu anlayabiliyorum ama Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Teşkilatının yayınladığı raporu, tarımdaki başarı öyküsünü lütfen okuyun. Orada Türkiye’den ne şekilde bahsedildiği, tarımdaki gelişmenin ne olduğu açık bir şekilde anlatılıyor.

Hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Ertugay, Sayın Ergin ve Sayın Sipahi’nin kısa bir açıklama talepleri var. Birer dakika söz veriyorum.

Buyurun Sayın Ertugay.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin açıklaması

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Her yılın 16 Ekiminin Dünya Gıda Günü olarak anılmasının sebebi dünyadaki çok büyük bir trajediye, açlığa dikkati çekmektir ve özellikle zengin ülkelerin buna dikkatini çekmektir. Ülkemizde de bu konuda büyük bir sıkıntı, büyük bir trajedi ve büyük bir açlık yaşanmaktadır, yetersiz beslenme çok yaygındır. Türkiye gıda üretimi bakımından -Sayın Bakanı dehşetle, ibretle dinledim, üzülerek söylüyorum- gerçekten çok şanslı bir ülke olmasına rağmen bugün gerçekten varlık içinde darlık çeken bir ülkedir ve bu uygulanan yanlış politikaların Türkiye’yi getirdiği noktadır. Hükûmetin bu konuyu çok daha dikkatli ve gerçekten özverili bir şekilde ele almasını, yanlış bilgilerle, rakamlarla milleti aldatmamasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun, teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.

Sayın Ergin…

2.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasına ilişkin açıklaması

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Bakan “Bile bile, toplumun gözünün içine baka baka yanlışları söylüyorlar.” dedi. Sayın Bakanın karşısında bir ayna vardı galiba konuşurken. Teşekkür ediyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türkiye şaptan kırılıyor. İki yıl süreli, Avrupa Birliğinden destek alarak proje yaptılar, maalesef Türkiye’yi şaptan bir türlü kurtaramadılar, iyice berbat ettiler; bu bir.

“TİGEM mal ve hizmet satın alır.” diyor. Oradaki mal sizin aklınızdaki mal değil. Türkiye’de damızlık üretmek için, tohum üretmek için gerekli olan emtia kastediliyor. Sayın Bakan, “Hayvan alsınlar.” demiyor, “Hayvanı üretsinler diye emtia alsınlar.” diyor.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Üretiyor da alıyor da.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Türkiye, mısırı 2,1 milyon tondan 4,5 milyon tona çıkarmış. Sen pamuk tarlalarının hepsini mısır tarlasına çevirmek zorunda bırakırsan çiftçiyi elbette orada da mısır üretilecektir, pamuk nerede?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Mısırda öyle değil. Bu seneki pamuk üretimine bak bakalım.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Tütün nerede? Tütünü söylüyorsun. 80 bin tona indirdin tütün üretimini, Yunanistan’a mahkûm ettin Türkiye’yi, bunu söyle. Domatesin niye 10 milyon olduğunu söylerken “500 bin ton ihraç ediyoruz da o yüzden.”diyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜROL ERGİN (Muğla) – Türkiye her yıl o ihracatı yapıyor domateste. Güve meselesini söyle güve.

BAŞKAN – Sayın Ergin, teşekkür ediyorum.

Sayın Sipahi, buyurun.

3.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasına ilişkin açıklaması

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan konuşurken acaba Sayın Bakan mı Türkiye’de yaşamıyor yoksa biz mi Türkiye’de yaşamıyoruz anlayamadık.

Ben kendilerine bazı örnekler vereceğim: İki sene önce, Tire’de, Süt Üreticileri Birliği, süt fiyatlarının yarıya inmesi nedeniyle hayvanların kesime gideceğine, süt ve ette bir darboğaza gidileceğine dair Hükûmeti ikaz ettiler, biz İzmir milletvekilleri olarak ikaz ettik, cevap yok. Ardından, Afyon Ticaret Borsası ve İzmir Borsası, doğuda on altı ile uygulanan besicilik kredisinin, yüzde 40 hibe desteğinin Türkiye geneline yaygınlaştırılarak hayvancılık konusundaki sorunun aşılmasını teklif etti, Sayın Bakandan gene cevap yok. Bizim verdiğimiz önerilere de anlamsız birtakım cevaplar verildi. Bu, hayvancılığın durumu.

Çiftçinin durumunu söylemeye gerek yok. İzmir’de Kiraz ilçesinde 51 köyden 31 tanesi yabancı bir bankaya ipotek karşılığı tarlalarını feda etmiş durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sipahi.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, afete uğrayan çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/881)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde afete uğrayan çiftçilerin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken tedbirler amacıyla Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Reşat Doğru                                                (Tokat)

2) Münir Kutluata                            (Sakarya)

3) Ali Uzunırmak                            (Aydın)

4) Akif Akkuş                                 (Mersin)

5) Hüseyin Yıldız                            (Antalya)

6) Abdülkadir Akcan                       (Afyonkarahisar)

7) Yılmaz Tankut                             (Adana)

8) Hamza Hamit Homriş                 (Bursa)

9) Murat Özkan                               (Giresun)

10) Ahmet Deniz Bölükbaşı            (Ankara)

11) Hasan Özdemir                         (Gaziantep)

12) Recep Taner                              (Aydın)

13) Beytullah Asil                           (Eskişehir)

14) Mehmet Günal                          (Antalya)

15) Mümin İnan                              (Niğde)

16) Mustafa Enöz                            (Manisa)

17) Mehmet Şandır                          (Mersin)

18) Osman Ertuğrul                         (Aksaray)

19) Cemaleddin Uslu                       (Edirne)

20) Hasan Çalış                               (Karaman)

21) Kemalettin Nalcı                        (Tekirdağ)

Gerekçe:

Ülkemizin birçok yerinde sel, dolu, yağmur neticesi mahsullerini kaybeden çiftçilerin ekonomik olarak çok ciddi kayıpları bulunmaktadır.

Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde birçok yöremiz dolu afetine ağır bir şekilde maruz kalmıştır. Ülkenin her yerinde afet var ve çiftçi perişandır. Toprağa, emek verip topraktan gelecek ile yaşamını idame ettiren çiftçilerimizin durumu içler acısıdır. Örneğin Tokat genelinde 50.000 dönüm ekili alanın hasar gördüğü, bunun 10.000 dönümünün ise ağır hasarlı olduğu Tarım İl Müdürlüğü ekiplerince tespit edilmiştir.

Ancak tespitler yapılmış ama afete uğrayanların eline bir netice ulaşmamıştır. Yapılan incelemelerin sonucunda varılan acı bir gerçek önümüze çıkmaktadır. Tarım İl Müdürlüğünün yaptığı tespitlerde, ağır hasara uğrayan 400 çiftçiden sadece 2'si ürünlerini sigortalatmıştır.

Çiftçimiz istese de ürünlerini tapu sorunundan dolayı sigorta yaptıramamaktadır. Devlet acilen tapu sorununu da çözmelidir. Tapu sorunu olan yerlerde sigorta ve çiftçilik belgesi yapılamamaktadır.

Ülkemizdeki çiftçilerin başka bir geliri yoktur. Hasar tespiti incelemesi hızlı yapılmalı borç batağında bulunan, umutları tükenmiş olan insanlarımızın derdine çare bulunmalıdır. Eğer gerekli destekler zamanında verilmezse çiftçi faiz batağına saplanacak ve tarlasını bile kaybedebilecektir.

Son yılları çok ağır ekonomik şartlarla geçiren çiftçimiz, artık masal ya da siyasi bir söylem değil, çözüm istemektedir. Emeğinin karşılığını isteyen çiftçilerimiz birçok ürününü 8 yıl öncenin fiyatlarıyla satmaktadır. Çiftçilerimizden, çok ucuz fiyatlarla alınan ürünlerin, tüketiciye çok yüksek fiyatlarla satılması ayrı bir sorundur.

2002 yılında buğday 35 kuruş, mazot 1.224 kuruş, gübre 33 kuruş idi. Şimdi 2010 yılı buğday 55 kuruş, mazot 3.050 kuruş, gübre 105 kuruştur. Tarım Bakanlığının tespit ettiği buğday alım fiyatları, maliyeti bile karşılamamaktadır. Sonuçta çiftçimiz kara kara düşünmektedir.

Pancar, mısır dâhil, diğer bütün çiftçinin ürettiği ürünlerde de tablo aynıdır. Ülkemizde çiftçi can çekişmekte, her gün bir önceki günü ve yılı aramaktadır.

Çiftçimiz artık sofrasına koyacak ekmek bulamamaktadır. Gübre, mazot, elektrik borçlarından dolayı 100 çiftçinin 70-80'i bankalar ya da devlet tarafından icraya verilmiş, ürününü gerçek değerinde satamamış borç içinde yüzmektedir. AKP hükümetleri zamanında, neredeyse borçlu olmayan çiftçi bulunamaz hale gelmiştir. Bu da hükümetin tarım politikasının iflas ettiğini göstermektedir.

Doğal afetlerin getirdiği zararlar da eklendiğinde, ürününü kaybeden çiftçiye zamanında ve gerekli desteği vermezsek tarımda da sonumuz hayvancılıkta yaşadığımız sorunlardan daha büyük olacaktır.

Yanlış hükümet politikaları neticesinde ülkemizde hayvancılık bitmiş ve vatandaşlarımız ithal ete muhtaç hale getirilmiştir. Tarımda da gerekli tedbirleri almaz, çiftçilerimizin sorunlarını acil çözmezsek, tarım ürünlerimizi de ithal eder duruma geliriz. Çiftçi reel manada desteklenmeyi ve sahip çıkılmayı bekliyor.

Doğal şartlardan dolayı afete uğrayan bölgeler acilen tarım'da afet bölgesi olarak ilan edilmeli ve ivedilikle soruna çareler bulunmalıdır.

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Turhal ilçesinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/882)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tokat ili Turhal ilçemizin gelişmesini engelleyici sorunların araştırılarak, çözüm yollarının bulunması amacıyla, Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması yapılmasını saygıyla arz ederiz.

1) Reşat Doğru                                (Tokat)

2) Mehmet Şandır                            (Mersin)

3) Ali Uzunırmak                            (Aydın)

4) Münir Kutluata                            (Sakarya)

5) Abdülkadir Akcan                       (Afyonkarahisar)

6) Akif Akkuş                                 (Mersin)

7) Hüseyin Yıldız                            (Antalya)

8) Yılmaz Tankut                             (Adana)

9) Hamza Hamit Homriş                 (Bursa)

10) Murat Özkan                             (Giresun)

11) Ahmet Deniz Bölükbaşı            (Ankara)

12) Hasan Özdemir                         (Gaziantep)

13) Recep Taner                              (Aydın)

14) Beytullah Asil                           (Eskişehir)

15) Mehmet Günal                          (Antalya)

16) Mümin İnan                              (Niğde)

17) Osman Ertuğrul                         (Aksaray)

18) Kemalettin Nalcı                        (Tekirdağ)

19) Cemaleddin Uslu                       (Edirne)

20) Hasan Çalış                               (Karaman)

21) Mustafa Enöz                            (Manisa)

Gerekçe:

Kuzeyinde Amasya ili Erbaa ilçesi, güneyinde Pazar ilçesi, batısında Zile ilçesi, doğusunda Tokat il merkezi yer almaktadır. Tokat'a uzaklığı 46 km’dir. Turhal nüfusu itibariyle Tokat ilinin en büyük ilçesidir. Türkiye'nin en uzun akarsularından biri olan Yeşilırmak Turhal'ın şehir merkezinden geçmektedir.

İlçede mevcut ormanlık ve fundalık alanların toplamı 40.386 ha., tarım alanlarının toplamı 35.380 ha., çayır ve meralarının toplamı 8.908 ha., tarım dışı arazilerin toplamı 6.426 ha.’dır. İlçenin en büyük su kaynağı Yeşilırmak’tır. Köse Dağı'ndan çıkan Yeşilırmak 365 km'de Almus Barajına ulaşır, daha sonra Tokat'tan geçerek Kazova'ya girer. Buradan Turhal Ovası'nı geçerken Dazya ve Kuruçay derelerini de alır. Amasya ilinde Çekerek Irmağı ile birleşerek devam eder. Turhal İlçesi Karadeniz iklimine geçiş bölgesindedir. Bu nedenle ılıman bir iklim tesiri altındadır. Ortalama yıllık sıcaklık kışın -3 ve +5 derece, yazın ise 13-35 derece arasında değişmektedir.

Yeşilırmak havzasında, Karadeniz bölgesinin orta bölümünün yerleşime en müsait yerinde kurulan Turhal, İç Anadolu'yu Karadeniz'e, Doğu Anadolu'yu batıya bağlayan yolların kesiştiği yerde kurulmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki nüfusuyla küçük bir yerleşim yeri iken 1944 yılında ilçe olan Turhal; bugün hızlı bir nüfus kaybı yaşamaktadır.

Zengin bir tarihe sahip olan bu ilçemiz, Cumhuriyet döneminde de bir çok güzel olaylara şahit olmuştur. Yurt ekonomisinde de önemli bir yere ve paya sahiptir. Temeli 1933'te temeli atılan ve açılışı 1934 yılında açılan ve dünyanın en kaliteli şekerini üreten Turhal (Muammer Tuksavul) Şeker Fabrikası, Turhal Makine Fabrikası yöreye hayat vermiştir. Son yıllarda konfeksiyon (tekstil) alanında gerçekleşen yatırımlar, Antimuan madeni, Kevser süt ve yem fabrikaları ülke ve ilçe ekonomisinde önemli bir yer almıştı.

Ancak Turhal Şeker özelleştirme kapsamına alınmış, yıllarca ülke ve ilçe ekonomisine çok büyük katkıları bulunan kâr yapan ve yüzlerce kişiye ekmek kapısı olan fabrika neden devlet elinden çıkarılmaktadır. Anlamak mümkün değildir. Tokat Sigara Fabrikası gibi kapatılmaya ve orada çalışan işçiler gibi Turhal Şeker Fabrikası da mahkûm edilmiştir.

Çiftçilerin arazilerini ekip biçmemeleri, tarımın bitme noktasına gelmesi, sanayi yatırımının son yıllarda olmaması nedeniyle bilhassa son ekonomik krizin Tokat'ta ve tüm ilçelerinde çok ağır seyretmesi köylerden büyük kentlere, özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir'e yerleşmek üzere göçenlere ya da mevsimlik işçi olarak gidenlerin sayısının hızla artmasına neden olmuştur.

Göçlerle birlikte verimli tarım alanları, ekilip biçilemez durumda kalmış ilçeyi ve çevre illeri besleyen ekonomik hayatında önemli yer tutan tarım ürünleri (Buğday, arpa, nohut, mercimek, fiğ, fasulye, patates, soğan, sanayi ürünlerinden şeker pancarı ve ayçiçeği) artık üretilemez olmuştur.

Ülkemizde yaşanan ekonomik kriz, Turhal ilçemizi de derinden etkilemiş, hayat pahalılığı ve tarımsal üretim şartlarının zorlaşmasıyla birlikte büyük bir göç yaşamıştır.

Gerek Anadolu'muzun, gerekse Tokat ilimizin en eski yerleşim birimlerinden olan ve geçmişte çok büyük ekonomik potansiyele sahip ilçemiz, gerekli destekler verildiğinde, ülkemiz ve ilimiz ekonomisi için yeniden bir güç olacaktır.

Araştırma önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.

3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, trafik kazalarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/883)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Türkiye'de meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması hususunda Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) M. Nuri Yaman                           (Muş)

2) Selahattin Demirtaş                     (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                           (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                             (Batman)

5) Bengi Yıldız                                (Batman)

6) Akın Birdal                                (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                                                (Mardin)

8) Fatma Kurtulan                           (Van)

9) Hasip Kaplan                              (Şırnak)

10) Hamit Geylani                           (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa)

12) Mehmet Nezir Karabaş             (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                   (İstanbul)

14) Osman Özçelik                          (Siirt)

15) Özdal Üçer                                (Van)

16) Pervin Buldan                           (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                          (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                       (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                 (Muş)

20) Şerafettin Halis                          (Tunceli)

Gerekçe:

Trafik kazaları ve kazalar sonucunda meydana gelen ölümler gerek ülkemiz gerekse Avrupa Birliği gündeminde önemli bir yere sahiptir. Veriler, 2008 yılında Avrupa Birliği'nde 1,3 milyon trafik kazasının meydana geldiğini, 39.000 kişinin trafik kazalarında hayatını kaybettiğini, 1,6 milyon kişinin ise yaralandığını ortaya koymaktadır.

2009 yılında ülkemizde meydana gelen toplam trafik kazası sayısı 264.163 olup kazalar sonucu oluşan ölü sayısı 2.969, yaralı sayısı ise 160.744 olarak kaydedilmiştir. Aynı yıl meydana gelen kazalar sonucu oluşan maddi hasar miktarı ise 835.190.922 TL olarak hesaplanmıştır. Buna göre, Türkiye ile Avrupa Birliği genelinde meydana gelen trafik kazaları sonucunda ortaya çıkan ölüm oranları karşılaştırıldığında Türkiye'deki oranın Avrupa Birliği ortalamasının oldukça üzerinde olduğu dikkat çekmektedir.

Veriler, 18 ile 25 yaş arasındaki gençlerin yol kazalarındaki ölüm oranını % 20 olarak ortaya koymaktadır. Ayrıca çalışan kişilerin işe gidiş ve gelişleri esnasında yol kazalarına maruz kalma oranı da oldukça yüksektir.

Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre; dünya üzerinde her yıl bir milyon 250 bin kişi trafik kazalarında hayatını kaybetmektedir. Trafik kazaları 15-19 yaş grubu gençlerin ölüm sebepleri arasında 1 inci, 10-14 ve 20-24 yaş grubu kişilerin ölüm sebepleri arasında 2 nci sırada yer almaktadır. Bugüne kadar dünya üzerinde trafik kazalarında ölenlerin sayısı tüm dünya savaşlarında ölenlerin sayısından fazladır.

Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde trafik kazalarından ölümler, bilinen tüm ölüm nedenleri arasında 3 üncü sırada yer almaktadır. Ülkemizde son 10 yılda trafik kazaları sebebiyle ölenlerin resmî sayısı 50.000'nin üzerinde, yaralananların sayısı ise bir milyonun üzerindedir.

Türkiye'de trafik kazalarında ilk sırayı her yıl olduğu gibi yine İstanbul almıştır. İstanbul ilinde geçen yıl 10 bin 870'i ölümlü ve yaralanmalı, 39.387'si maddi hasarlı olmak üzere 50.257 trafik kazası meydana gelmiştir. Kazalarda 241 kişi yaşamını yitirirken 16.610 kişi yaralanmıştır. İkinci sırada yer alan Ankara'da ise bir yılda gerçekleşen 35.731 kazada 174 kişi ölmüş, 13.955 kişi yaralanmıştır. Ölü sayısına göre üçüncü sıradaki Konya'da geçen yıl meydana gelen kazalarda 134, Antalya'da meydana gelen trafik kazalarında ise 125 kişi hayatını kaybetmiştir.

Trafik polislerinin Türkiye genelinde yaptıkları denetimlerde 2009 yılında 22.168 yayaya, 4.561.722 sürücüye ve 3.499.267 araç plakasına olmak üzere toplam 8.083.267 adet trafik cezası tanzim edilmiştir. Sürücü ve yayalara bir yıl içinde 14.732.644'ü peşin, 951.657.167'si ihbarlı olmak üzere toplam 966.389.811 liralık ceza kesilmiştir.

Ayrıca; Trafik Ekiplerin denetimlerinde alkollü araç kullanan 109.192 sürücünün; 100 ceza puanını dolduran 14.137 sürücünün; 5 kez hız limitini aşan 812 sürücünün; sağlık şartları değişen 137 sürücünün; Karayolları Trafik Kanunu gereği hüküm giyen 56 sürücü ile hakkında mahkeme kararı bulunan 1.171 sürücünün sürücü belgeleri geri alınmıştır.

Bu denetimler sonucu 195.550 sürücü Cumhuriyet Savcılığına sevk edilirken 722.069 araç ise belge ve donanımlarındaki eksiklikler nedeniyle trafikten men edilmiştir.

Yukarıda ifade edilen denetimler sonucu gerek idari gerekse adli yaptırımlar söz konusu olduğu halde istenilen caydırıcılık sağlanamamış; kaza, ölüm ve yaralanma oranlarında hiçbir azalma meydana gelmemiştir.

Bu vesileyle Türkiye'de meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi ve önlenmesine yönelik gerekli çalışmaların yapılması önem arz etmektedir.

4.- BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, bazı şahısların mezar yerlerinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/884)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

29 Haziran 1925'te idam edilen Şeyh Sait ve arkadaşları, 15 Kasım 1937'de idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşları ile 23 Mart 1960'da Urfa'da vefat eden Saidi Nursi'nin mezar yerlerinin nerede olduğunun tespit edilmesi ve naaşlarının ailelerine verilmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve talep ederiz.

                                                                                                              Bengi Yıldız

                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

Şeyh Said ve Osmanlı'nın son döneminde Danıştay Başkanlığını yapan Seyit Abdülkadir ile 47 arkadaşı 29 Haziran 1925 yılında "İslami bir Kürt Devleti" kurma iddiasıyla yargılanıp idam edildiler.

Seyit Rıza ve arkadaşları 15 Kasım 1937'de 75 yaşında iken, oğlu ise 18 yaşından küçük olmasına karşın yaşı büyütülerek idam edildiler. Bugün kamuoyu Seyit Rıza şahsında Dersim'de (Tunceli) yaşananların bir vahşet, bir düzmece yargılama olduğunu biliyor. Başbakan Sayın Recep Tayip Erdoğan, bu hukuksuzluğu Seyit Rıza'nın "Evladı Kerbelayık. Be günahık. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir" şeklindeki sözleriyle anıyor.

Saidi Nursi 1960'ta Urfa'da yaşamını yitirdi. Ancak 1960 darbesini yapanlar onu mezarında dahi rahat bırakmayarak, bilinmeyen bir yere götürdüler. Saidi Nursi hem yaşamında hem de vefatından sonra Türkiye'nin en çok fikirleri tartışılan, eserleri en çok satıp okunan bir düşünürdür.

İdam edilen bu şahısların her birisinin bir ailesi, onları seven bir çevresi olduğu bilinmektedir. Hem İslami kurallara hem de "Demokratik Hukuk Devleti" olarak kendisini tanımlayan Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre, bu insanların yakınlarının ve sevenlerinin onların mezarının nerede olduğunu bilme hakkı vardır. Demokratik devlet, vatandaşlarına karşı kin gütmez, öç duygularıyla hareket etmez. Aradan geçen bunca yıla rağmen ailelerinin bu talebini görmezden gelinemez.

Kürt sorununun en hararetli tartışıldığı bu dönemde Kürtler arasında en çok sevilen, saygı duyulan bu şahsiyetlerin mezarının bulunup ailelerine, sevenlerine verilmesinin devletin geçmişiyle yüzleşmesinde ve barışçıl bir toplumun yaratılmasında çok önemli katkısının olacağını düşünüyoruz.

Bu amaçla Mecliste bir Araştırma Komisyonunun kurularak, bir an önce bu şahısların mezarlarının tespiti için araştırmalara başlamasının elzem olduğunu düşünüyoruz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/618) esas numaralı, Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 20/10/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

                                                                                                                        20.10.2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 20.10.2010 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                        M. Akif Hamzaçebi

                                                                                                                 Trabzon

                                                                                                         Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (Faili meçhul cinayetlerin aydınlanması); (10/618) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurul’un, 20.10.2010 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Öztürk.

Süreniz on dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sabahattin Ali’den başlayarak Hrant Dink’e kadar olan süreçte yapılan siyasi cinayetlerde yaşamını kaybedenler ve bu siyasi cinayetlerin aydınlatılması üzerine verdiğimiz Meclis araştırması önergesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihine baktığımız zaman faili meçhullerle doludur. Türkiye Cumhuriyeti, tarihi âdeta faili meçhullerle, mezarlarla dolu bir cumhuriyet hâline gelmiştir.

1948 yılında Sabahattin Ali’nin katledilmesinden itibaren olan süreçte sağ veya sol görüşlü pek çok aydınımız katledilmişlerdir. Sabahattin Ali, Doğan Öz, Bedrettin Cömert, Bedri Karafakioğlu, Necdet Bulut, Abdi İpekçi, Cevat Yurdakul, Ümit Doğanay, Cavit Orhan Tütengil, Ümit Kaftancıoğlu, Kemal Türkler, İlhan Erdost, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Vedat Aydın, Mehmet Sincar, Musa Anter, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve Hrant Dink katledilen aydınlarımızdan bazılarıdır.

Değerli arkadaşlarım, bu faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerde katledilen kişilerin yakınları bir araya gelerek Toplumsal Bellek Platformu oluşturmuşlar, bu siyasi cinayetlerin neden, nasıl, kimler tarafından gerçekleştirildiğinin araştırılması için mücadeleye başlamışlardır ve bu kapsamda Toplumsal Bellek Platformu üyeleri 11 Şubat 2010 günü Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmişler, başta Meclis Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin olmak üzere tüm parti grup başkan vekillerini ziyaret etmişler ve bunlar taleplerinde, Türkiye’de bu siyasi cinayetlerin araştırılması ve aydınlığa çıkarılması için, bir Meclis araştırma komisyonunun kurulmasını talep etmişlerdir. Bunlar, bu siyasi cinayetlerin araştırılması, aydınlatılması, yargı sürecinin zaman aşımı ya da başka manevralarla kapatılmaması için milletin iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisini göreve çağırmışlardır.

Sabahattin Ali’den itibaren Hrant Dink’e kadar uzanan süreçte meydana gelen ve faili meçhul bırakılan bu siyasi cinayetlerin neden, nasıl gerçekleştirildiğinin, kimler tarafından yapıldığının araştırılması ve gün ışığına çıkarılması için Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak Meclis araştırma önergesi verdik. Verdiğimiz bu Meclis araştırma önergesi ilk önce 6 Nisan 2010 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi olarak görüşülmüş ancak AKP’nin oylarıyla reddedilmiştir.

Toplumdaki bu konudaki beklenti ve duyarlılığı da dikkate alan Cumhuriyet Halk Partisi, tekrar aynı önergeyi 22 Haziran 2010 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna getirmiş, yine bu Genel Kurulda AKP oylarıyla bu önerge reddedilmiştir.

Yine 1 Mayıs 1977 katliamının neden, nasıl, kimler tarafından yapıldığının açığa çıkarılmasına yönelik Cumhuriyet Halk Partisi Meclis araştırma önergesi yine bu Meclis gündemine getirilmiş -16 Haziran 2010 günü- yine bu Mecliste AKP oylarıyla reddedilmiş, DTP’nin buna benzer önergeleri bu Meclis Genel Kurulunda AKP’nin oylarıyla reddedilmiştir.

16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin üzerine silahlı ve bombalı yapılan saldırı olayının kimler tarafından nasıl gerçekleştirildiğinin açığa çıkarılmasına ilişkin Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği Meclis araştırma önergesi hâlen Meclis Genel Kurulunda görüşülmeyi beklemektedir.

Bütün bu olaylara rağmen, değerli milletvekilleri, Başbakan 3 Eylül 2010 günü Diyarbakır’daki AKP mitinginde “Bir gece yarısı sokak ortasında ensesine kurşun sıkılarak katledilen, katilleri gecenin karanlığında kaybolup bir daha hiç ortaya çıkmayan, çıkarılmayan faili meçhullerin acısını çok iyi biliriz. Sevgili kardeşlerim, Ape Musa’nın yani Musa Anter’in acısını bizler unutamayız, Orhan Miroğlu’nun yarasını bizler unutamayız.” demiştir. Görüldüğü gibi Sayın Başbakanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde unuttuğu faili meçhullerin acısı Anayasa değişikliğine verilecek evet oylarını artırabilmek için gittiği Diyarbakır’da aklına geliyor. Başbakanın partisi AKP Ape Musa’nın kimler tarafından, neden ve nasıl katledildiğinin araştırılması hususuna Türkiye Büyük Millet Meclisinde karşı çıkıyor, Diyarbakır’a gidince de her nedense Ape Musa’nın acısını çok iyi hatırlıyor. Şimdi insana sormazlar mı Sayın Başbakan gerçekten Musa Anter’in acısını unutmamışsa, Musa Anter’in de içinde bulunduğu faili meçhul bırakılan cinayetlerin acısını çok iyi biliyorsa, partisi AKP Mecliste faili meçhul bırakılan cinayetlerin araştırılıp açığa çıkarılmasına neden karşı çıkmıştır, neden karşı çıkmaktadır? AKP 1 Mayıs 1977 katliamının araştırılmasına neden karşı çıkmıştır?

Değerli milletvekilleri, AKP Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, JİTEM, Güneydoğu, Doğu Anadolu Bölgelerinde yaşanan faili meçhullerin, cinayetlerin araştırılmasına ilişkin BDP’nin verdiği Meclis araştırma önergesi üzerine 3/2/2010 tarihinde yaptığı konuşmada “Ben esasen bu önergenin kabul edilmesini ve tüm bu zamana kadar yaşanmış olan tüm faili meçhullerin ortaya çıkmasını arzu ediyorum.” diyor ve devam ediyor “Aslında zamanlaması uygun olsaydı bunu kabul edebilir ve bu şekilde bu faili meçhullerin ortaya çıkmasını arzu ederdik.”

Değerli arkadaşlarım, dediğim gibi “Ben şahsen bunun, bu komisyon kurulmasından yanayım.” demektedir. Bunun üzerine de Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Kemal Anadol “Haydi kuralım, ona göre oy kullan.” demiştir.

Yine, 6/4/2010 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisinin faili meçhullerin araştırılmasına ilişkin önergesinin aleyhine AKP Konya Milletvekili Sayın Ayşe Türkmenoğlu yaptığı konuşmada “Demokratik bir Türkiye’ye kavuşmak için söz konusu bu cinayetlerin aydınlatılması gerekmektedir. Bu faili meçhul cinayetlerin üzerinde bir sır perdesinin kaldırılması ve somut adımlar atılması gerekmektedir. Bizler de tabii ki bu cinayetlerin aydınlatılmasını istiyoruz.” demişlerdir ama her nedense bu araştırma önergelerinin yapılmaması konusunda oy kullanmışlardır.

22/6/2010 tarihinde AKP Grubu adına konuşan Sakarya Milletvekili Sayın Ayhan Sefer Üstün: “Değerli arkadaşlar, bizler inşallah tatilden sonra geleceğiz, bu faili meçhullerle ilgili komisyonu kuracağız. Aslında bu öneriyi önemsiyoruz. Gerçekten bu memlekette faili meçhul kalmaması lazım, her şeyin aydınlığa çıkması lazım. O bakımdan da önerge geldiğinde sizlerden destek istiyoruz.” demiştir. Yani peşinen Meclis kapanmadan önce böyle bir önergeyi getireceklerini ve bizden destek isteyeceklerini söylemiştir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, tatil bitti. Şayet faili meçhul bırakılan cinayetlerin aydınlatılmasını gerçekten AKP’li arkadaşlarımız önemsiyorlarsa işte, önerge tekrar gündeme geldi. Haydi, iş başına. Önergeye kabul oyu vererek faili meçhullerin aydınlatılmasını istediğiniz konusundaki samimiyetinizi gösterme fırsatı doğmuştur.

Bugüne kadar faili meçhullerin araştırılması, soruşturulması ve yargılanması yapılmamıştır değerli arkadaşlarım. Yargılanıyormuş gibi yapılmıştır, mahkemelerin önü tıkanmıştır, mahkemelerin istediği bilgiler “devlet sırrı” denilerek mahkemelerden gizlenmiştir, mahkemelere gönderilmemiştir. 12 Eylül 1980 darbesinin işaret fişeği sayılan 1 Mayıs 1977, 16 Mart 1980 katliamları bir türlü aydınlatılamamıştır.

Aslında faili meçhul cinayet diye bir şey yok, faili meçhul bırakılan cinayetler vardır. Devleti yönetenlerin, hele hele Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, iktidar partisinin yöneticilerinin devlet içindeki illegal örgütlenmelerden ve çetelerden şikâyet etmeye hakları yoktur. Devletin görevi işlenen cinayetlerin faillerini bulmaktır, cinayetlerin neden, nasıl ve kimler tarafından işlendiğini açığa çıkarmaktır, siyasi cinayetlerin arkasındaki gizli ilişkileri, çeteleri ortaya çıkarmaktır. Devleti yönetenlerin görevi devletin içindeki ya da dışındaki çetelerden hesap sormaktır. Devletin içindeki yasa dışı yapılanma ve örgütlenmeleri darmadağın etmektir. Devleti çete devleti olmaktan çıkarıp demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği çetelerin hukuku yerine yurttaşın hukukunun egemen olduğu hukuk devleti hâline getirmektir. Demokratik hukuk devletinde şu veya bu nedenle olayların üzeri örtülemez, failleri gizlenemez, devlet sırrı diyerek hiçbir siyasi cinayet aydınlatılmadan karanlıkta bırakılamaz çünkü hiçbir sır, katilleri saklama onursuzluğunu, aşağılamayı taşıyacak kadar önemli değildir. Türkiye'nin geçmişindeki karanlıkların aydınlatılması, demokrasimizin ve özgürlüklerimizin gelişmesi açısından son derece önemlidir.

Biz bu konuyu bu kadar önemli saydığımız için, işte bu Meclis araştırma önergemizi 3’üncü kez bu Meclis Genel Kurulunun huzuruna getirmekteyiz değerli arkadaşlarım. Susurluk kazasında ortaya çıkan çete davasının Ergenekon davasıyla neden birleştirilmediği konusunda toplumda çok derin kuşkular vardır. Bu Susurluk davasına bakan 6 no.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin gerekçeli kararı ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – …Özel Harp Dairesi eski Başkanının anıları, açıklamaları, eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’in kontrgerillayla ilgili beyanlarının ışığında, siyasi katliam ve cinayetlerin arasındaki fiil ve fail bağlantıları dikkate alındığında, bunun bir ucunun ABD’ye dayanan kontrgerilla faaliyetleri olduğu şeklinde toplumda çok derin kuşkular vardır, çok derin endişeler vardır değerli arkadaşlarım.

O nedenle, Cumhuriyet Halk Partisinin getirdiği bu Meclis araştırma önergesinin kabul edilmesi demokrasinin gelişmesi açısından çok önemlidir. Onun için, her şeyden önemli olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin buna benzer soruları kapsayan bir araştırma önergesini kabul ederek yasa dışı örgütlerle, çetelerle, emperyalizme dayanan kontrgerillalarla gerçekten hesaplaşmayı istiyor olması gerekmektedir. Umarım hepimiz için o gün bugündür. Araştırma önergemizin kabulünü diliyorum ve toplumda bu konudaki beklentileri, toplumun, milletin iradesini temsil eden bu yüce Meclisin karşılaması gerektiğini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

…ve topluma bu konudaki bizden olan alacağını ödemesini istiyorum. Bu nedenle araştırma önergemizin desteklenmesini diliyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili.

Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Meclisin çalışma takvimi ve gündemi daha önce alınan Danışma Kurulu önerisinin yine Genel Kurul tarafından kabulüyle belirlenmiştir. Genel Kurulun 3/10/2010 tarihli 3’üncü Birleşiminde kabul edilerek belirlenen takvim gereği salı günleri denetim yapılmakta, çarşamba ve perşembe günleri denetime ayrılmamakta, gündemin diğer maddeleri görüşülmekte; yine çalışma saatleri bakımından, sizlerin de her zaman arzu ettiği, ifade ettiği gibi, daha rahat, daha medeni bir çalışma sistemi getirilmiş, salı günleri 15.00-20.00, çarşamba ve perşembe günleri de 14.00-20.00 saatleri çalışma saatleri olarak kabul edilmiştir.

Hâl bu iken Danışma Kurulunca gündemde bekleyen ve ayrıca Genel Kurulun gündeminde olan ve halkımızın beklediği, önemsediği diğer gündem maddeleri ile yeni gelebilecek Anayasa uyum yasaları ve bütçeyle birlikte, yine seçim dönemi de nazara alınarak gündemin çok daha yoğun olacağı aşikârdır. Bu nedenle, salı günleri dışında çarşamba ve perşembe günlerinde denetim yapılması çok zor görülmektedir. Zira, Meclisi çok daha yoğun çalışma günleri beklemekte, gece gündüz çalışsa dahi gündemi bitirememe ihtimali de bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

SIRRI SAKIK (Muş) – Bundan daha önemli bir konu olur mu? 

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Oraya geleceğim.

Söz konusu CHP’nin grup önerisinin 6 Nisan 2010 Salı günü ve 22 Haziran 2010 Salı günkü birleşimlerinde de ön görüşmeleri yapılmış ve her iki birleşimde de gündeme alınması reddedilmiştir.

CHP’nin grup önerisini aslında bizler de önemsiyoruz. İşte bu nedenledir ki Hükûmetimizin kararlı ve istikrarlı duruşu sayesinde İktidarımız döneminde işlenen faili meçhul cinayetlerin neredeyse tamamı çözülmüş ve açığa çıkmıştır. Çünkü AK PARTİ Grubu olarak bizler de faili meçhul tüm cinayetlerin aydınlatılmasını istiyoruz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – İstiyorsanız, o zaman oy verirsiniz!

AHMET AYDIN (Devamla) - Hükûmet olarak da grup olarak da elimizden geleni yapmaktayız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Oy ver, oy!

AHMET AYDIN (Devamla) - Hatta, hatta eğer sizler samimi iseniz, bugün grup başkan vekillerimiz baş örtüsüyle ilgili meseleyi görüşmek adına CHP Grubunu da ziyaret etti.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Onu niye karıştırıyorsun?

AHMET AYDIN (Devamla) – CHP Grubunu ziyaretinde grup başkan vekillerimiz “Faili meçhullerle ilgili konuyu değerlendirelim ve gerekirse önümüzdeki hafta hep birlikte getirelim.” dedi. Samimiyet budur değerli arkadaşlar. İkide bir gündemi saptırmakla, gündemde olmayan konuları getirip çalışma takvimini geciktirmekle bu işler olmaz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 3’üncü defa reddediyorsunuz ama.

AHMET AYDIN (Devamla) - Eğer samimi iseniz “Bekleyin. Bugün değil, haftaya salı günü, çarşamba günü değerlendirelim.”

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ne fark eder? Şimdi kabul et!

AHMET AYDIN (Devamla) – “Hep birlikte getirelim ve bütün faili meçhulleri sizlerin de samimiyeti varsa hep birlikte aydınlatalım.” dedik. Sadece burada sayılanları değil, hepsinin üzerine gidelim.

Değerli arkadaşlar, ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Aynen, aynen!

AHMET AYDIN (Devamla) – Türkiye, önceden faili meçhullerle, işkencelerle anılan bir ülkeydi.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Kaldır elini, bitir işi.

AHMET AYDIN (Devamla) -  Bugün çok daha pozitif bir noktadayız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yok ya!

AHMET AYDIN (Devamla) -  Olayların üzerine daha cesaretle gitmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, asit kuyuları bu dönemde açıldı. Çeteler diyorsunuz, çetelerle mücadelemize niye destek vermiyorsunuz?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bulalım, bulalım!

AHMET AYDIN (Devamla) -  Çetelerle en büyük mücadele bu dönemde yapılıyor.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Tamam, önergeyi kabul et, bulalım.

AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, çağdaş değerlere sahip, demokratik ve huzur dolu bir Türkiye tabii ki hepimizin ortak gayesidir. Faili meçhullerin, faili meçhul cinayetlerin hedefi olan toplumun önde gelen isimlerinin katledilmesi de ülkemizin huzurunu bozarak anarşi yaratmayı hedefleyen ve bundan nemalanan katillerin ortak amacıdır. AK PARTİ İktidarı olarak bunun önüne geçmek ve cumhuriyet tarihimizde ülkemizin yaşamış olduğu bu acı olayların bir daha yaşanmaması için önlemler almaya çalışıyoruz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ne zaman?

AHMET AYDIN (Devamla) -  Gerek yasal ve anayasal düzlemde gerekse fiilî çalışmalarımızla yapmış olduğumuz icraatlar ve demokratikleşmede geldiğimiz nokta, çetelerle mücadelede geldiğimiz nokta ortadadır değerli arkadaşlar.

PERVİN BULDAN (Iğdır)- Ortada, ortada, zaten görüyoruz!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Araştırılmasını istemiyorsunuz!

AHMET AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinde bugüne kadar faili meçhul cinayetler konusu sıkça araştırılan bir konu olmuş ve bu konu hakkında da bugüne kadar aslında altı tane araştırma komisyonu kurulmuştur ve bu araştırma komisyonlarında da bugüne kadar, işin doğrusu, çok ciddi bir sonuç da alınamamıştır.

Araştırma komisyonları bir mahkeme gibi değil, yürütmeyi denetleyerek tavsiye niteliğinde kararlar alan bir mekanizmadır. Komisyonların görev ve yetkilerini daha güçlü hâle getirerek etkinliğini artıracak olan İç Tüzük değişikliklerinin yapılması için tüm parti gruplarının belki bir araya gelmesi gerekiyor. Eğer samimiysek bunu da yapmamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, bakınız, bu ülkede, daha önce, bu araştırma komisyonları tarafından çağırılan kamu görevlileri oldu. Yetkililer, kamu görevlileri çağrıldı ama maalesef yüce Meclisin çağrısına kulak vermediler ve bu Meclis çatısı altında kurulan komisyona ifade vermeye, beyan vermeye gelmediler. Siz kurdunuz, bu İç Tüzük’le, yarın, tekrar çağırdınız; aynı şahıslar ya da farklı şahıslar -fark etmez- komisyona gelmedikleri takdirde nasıl bir çalışma yapacaksınız, nasıl bir araştırma yapacaksınız?

SIRRI SAKIK (Muş) – Görevden alacaksınız! İktidarsınız!

AHMET AYDIN (Devamla) – O yüzden, işte, doğal olarak da bu komisyonların çok daha etkili sonuçlar elde etmesi gerekiyor ve bu manada, gerekirse de İç Tüzük değişikliğinin bence yapılması gerekiyor diye düşünüyorum. Daha güçlü ve etkileri artırılmış komisyonların kurularak faaliyete geçirilmesi hâlinde cinayetlerin araştırılması, önüne geçilip tedbir alınması ve bir daha bu tip cinayetlerin yaşanmamasının sağlanması kesindir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Çeteyi kim kurdu Ahmet Bey? Ahmet Bey, çeteleri kim kurdu?

AHMET AYDIN (Devamla) - Kaldı ki değerli arkadaşlar, konu, yargıyı ilgilendiren bir konudur.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Çeteyi kim kurdu? Ahmet Bey, çeteleri kim kurdu?

AHMET AYDIN (Devamla) - Yargının görevini tam anlamıyla yerine getirmesiyle de faili meçhul cinayetlerin teker teker aydınlatılacağından da eminiz.

Diyarbakır’da faili meçhullerin davaları için kurulan mahkeme Türkiye’de bir ilktir. Yargı bu tip mahkemelerle bu olayların önüne geçmekte büyük öneme sahiptir. Faillerin ortaya çıkarılıp yargılanması ve cezalandırılması yarınlar için de bizlere umut verecektir.

Değerli arkadaşlar, biraz önce de ifade ettiğim üzere, AK PARTİ İktidarı boyunca faili meçhul cinayetlerin üzerine kararlı bir şekilde gidilmiş ve ciddi manada sonuçlar da alınmıştır. 14 bin civarında faili meçhul olay açığa çıkmıştır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kim bunlar ya? 14 bin kişi!

AHMET AYDIN (Devamla) – Yine, Meclis İç Tüzüğü’ndeki araştırma komisyonlarıyla ilgili değişiklikler yapıldığı ve bu komisyonlara etkinlik kazandırıldığı zaman kurulacak olan bir faili meçhul cinayetler komisyonunun da çok daha etkili sonuçlar elde edeceği aşikârdır. Bağımsız yargının da faili meçhul cinayetlerle ilgili uzman mahkemelerle yapacağı yargılama süreci de bu olaylara önemli katkılar sağlayacaktır. Tabii, her şeyden önce samimiyetimizi ortaya koyarak işte bugün grup başkan vekili arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi değerli arkadaşlar, çok önemli bir konu, bu konunun üzerinde bizler sıkı sıkı duruyoruz, üzerine gidiyoruz. Eğer samimiyseniz dedik ya…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Türbandan başka derdiniz yok mu? Gelin, faili meçhullere oy verin, bırakın bunları!

AHMET AYDIN (Devamla) – “Bugün gündemde denetim yok, gündem belli; denetimi salıya da aldık, denetimi de kaçırtmadık. Bugün denetim günü değil, bunu bekletin.” dedik, “Madem çok önemsiyorsunuz, iktidar olarak bizler de varız.” dedik, “Bekleyin önümüzdeki hafta hep birlikte değerlendirelim, gerekirse hep birlikte bir araştırma önergesi, araştırma komisyonu kurulması şeklinde getirelim.” dedik ama maalesef sizler tabii ki niyet üzüm yemek olmadığı için bundan da kaçtınız.

Tekrar teşekkür ediyor, bu nedenlerle CHP grup önerisinin aleyhinde olduğumu ifade ediyorum.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Haftaya Amerika’dan size bir bilgi mi gelecek?

AHMET AYDIN (Devamla) - Ama mutlak surette de ileride bir uzlaşıyla birlikte faili meçhullerin aydınlatılması gereğine de inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Muş Milletvekili Nuri Yaman.

Buyurun Sayın Yaman. (BDP sıralarından alkışlar)

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması üzerine lehinde söz almış bulunuyorum. Bu nedenle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce bu kürsüde bu araştırma önergesinin ve benzer araştırma önergelerinin ne kadar anlamsız olduğunu, ne kadar zamansız olduğunu söyleyen Değerli Hatibi dinlediğim zaman gerçekten yerimde kızarmaya başladım.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – “Anlamsız” demedim, “anlamlı” dedim.

M. NURİ YAMAN (Devamla) – Yani bu Meclisin bu kadar önemli konuları varken siz nasıl oluyorsunuz da kalkıp da faili meçhul cinayetlerin araştırılması konusunda böyle bir önerge getiriyorsunuz diye neredeyse hatipleri ve bu konudaki CHP’yi azarlayacak konumda konuştu. Üzülmemek elde değil. Daha dün, bu AKP Grubu, bu Meclisten, çok kısa bir süre içinde, sözüm ona çok çok önemli buldukları spor konularının araştırılmasını önemsiyor da… Bu ülkenin vicdanını karartan, gerçekten hâlen bu olayların içinden gelip görgü tanıklığını yapan insanların vicdan azabı çektiği konularda konuşmaları ve bilgi vermeleri gereken bir konuda araştırma yapılmamasını istemek kadar bir aymazlık olacağını zannetmiyorum. Türkiye’de spor sorunlarının konuşulması çok mu önemliydi değerli AKP’li milletvekilleri, siz on beş dakika içinde bu konuyla ilgili bir araştırma komisyonu oluşturdunuz?

Bakın, halkımız bizi dinliyor, insanlarımızın gözü bu Mecliste, sorunların çözümleneceği yeri burası olarak görüyor ve sizden büyük görevler bekliyor. Türkiye'nin, yıllardır, cumhuriyet tarihi boyunca faili meçhul cinayetlerle kanayan vicdanının artık bana göre onarılması gerekir. Ben, hafızalarınızı tazelemek için birkaç kişiden bahsedeceğim ama genelde de vurgulayacağım, meslek yaşantım içinde gerek Kahramanmaraş olaylarını soruşturan müfettiş raporlarını okuyan, değerlendiren gerek Çorum olaylarını yine değerlendiren İçişleri Bakanlığı müfettiş raporlarını okuyan ve yine Fırat’ın ötesinde Kürt coğrafyasında bilhassa 1988 ve 1993 yılları arasında binlerce insanın Ape Musaların, Vedat Aydınların, HEP Malazgirt İlçe Başkanı Harbi Arman’ın ve oradaki cinayet şebekelerinin devletin de bir noktada gözetim ve denetimi altında çalışan JİTEM’in neler yaptığını gözlerinizin önüne sermek isteyeceğim. Ancak bu araştırma önergelerini, ne yazık ki bundan önce olduğu gibi, öyle sanıyorum yine AK PARTİ’nin Meclisteki çoğunluğuna dayanarak reddedeceği ayan beyan ortada ama onların vicdanlarına seslenmek istiyorum.

Siz Çorum olaylarında, hâlen o anekdotları anlatan -eğer yaşıyorsa uzun ömürler diliyorum- göz yaşlarını dökerek olayların içinde büyüyen, olayları inceleyen zamanın Çorum Cumhuriyet Savcısı Ertem Türker’i şu anda dinleyip onun vicdanının aklanmasını istemez misiniz? Yine, siz, Sivas olaylarında gidip o olayları inceleyen, o olayların video kayıtlarını alıp müfettiş raporuna bağlayan ve o müfettiş raporları klasörlerinin hâlen İçişleri Bakanlığının arşivlerindeki o belgelerin, o düzenlenen, alınan ifadelerin gün ışığına çıkmasını istemez misiniz? Yine, Maraş’taki olayları inceleyen, bir aylık bir süredeki alınan ifadelerde olayların nasıl tezgâhlandığını, bu faili meçhul cinayetlerin nasıl devletin kollaması ve gözetimi altında yapıldığını duymak istemez misiniz? En yakın tanığı olarak benim de 2005 yılında, bundan beş yıl önce il teftişini yaparken Edirne Emniyet Müdürü olan, o zaman ve orada ancak tanışma durumunda olduğum, şimdi yargılanmakta olan Hanefi Avcı’nın, benim kanımı donduran ve “Gerçekten bunlar doğru mu?” diye kendisine sorduğumda “Ben o zaman orada İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürüydüm.” deyip orada işlenen Vedat Aydın cinayetinin, orada işlenen Harbi Arman’ın cinayetinin, Mehmet Sincar’ın cinayetinin, orada gözlemcisi, belki bir bakıma da emniyet istihbaratının da bilgilerini öğrenmek istemez misiniz?

Bakın, bu saydığım olaylar sıradan olaylar değil. Şimdi yargı süreci olduğu için fazla konuşmak istemiyorum ve Hanefi Avcı, benim denetimimde anlattığı olayları, eğer -inanıyorum ve umuyorum ki- bana anlattıkları doğruysa, her olayın kendisinde bilgi ve belgesi, notları var diyordu. O notlara dayanarak ben bilhassa Diyarbakır’da işlenen cinayetleri sordum. O tarihte elimde de yine itirafçı Abdulkadir Aygan’nın kitabı vardı. Kitaptaki isimleri sordum. Hepsini Sayın Avcı teker teker biliyor ve hatta bana, o sohbet sırasında, bu saydığınız o (A) timinde, (B) timinde, bizim de emniyetin birimlerinde… (A) timinde biliyorsunuz rütbeliler, (B) timinde de itirafçılar, astsubaylar ve polis memurları vardı. Bunları, JİTEM’in orada at oynattığı dönemde Hanefi Avcı’nın bana sohbet babında anlattığı ama kendisinden o anda öğrendiğim kadarıyla bütün hepsinin bilgi ve belgelerinin arşivlendiği… Tabii yeni kitabında bunlara ne kadar değiniyor bilmiyorum. Onları siz duymak istemez misiniz? Ben duyduğumda inanın ki devletin, JİTEM’in ve belki bir bölümünde emniyetin de bu cinayetlere nasıl ortak olduğunu, bunların gerçek olup olmadığını kendisine onaylattığımda benim kanım durdu.

O nedenle, gelin, eğer, öyle inanıyorum ki… Sayın Avcı o tarihte “O bilgi, belgeleri günü geldiği zaman ben değerlendireceğim ve bunu kamuoyuyla paylaşacağım.” diyordu. Hatta kendisine şunu da söyledim: “Yahu, böyle bu belge, bilgiye sahip olan bir Cem Ersever’i kısa bir sürede bitirdiler, ortadan kaldırdılar, sen bunları nasıl muhafaza ediyorsun?” dediğimde de, bana “Ben, çok güvendiğim birine de yedeklemesini yaparak kendimi sağlama aldım.” diyor. Gelin bu araştırma önergesini kabul edelim. Gelin ülkemizin bu karanlık bölümünü, Maraş’ın, Çorum’un, Sivas’ın, Diyarbakır’ın ve Silopi’nin o karanlık cinayetlerini hep birlikte bu araştırma önergesiyle su yüzüne çıkaralım.

Ben inanıyorum ki eğer bu araştırma önergesi kabul edilir ve bu Meclisin, yüce Meclisin oluşturacağı komisyon o raflardaki dosyaları indirirse, yaşayanların bir kısmına da ulaşırsa ve bu yakın tarihin, karanlık dönemin, Kürt coğrafyasındaki, Diyarbakır’daki işlenen ve Hanefi Avcı’nın bire bir tanığı olduğu, bire bir bilgisi bulunduğu o dosyalar, o arşivler eğer açıklanırsa Türkiye bu yükten kurtulur, Türkiye aklanır. Eğer adınız gibi AK PARTİ olmak istiyorsanız gelin, Türkiye'nin aklanmasına birlikte katkı sunalım. Eğer bu araştırma önergesi kabul edilir ve o yasal süresi içinde, üç aylık süresinde iyi bir çalışma yapılırsa hazır olan belgeler, raflarda bulunan dosyalar sadece indirilsin, o dosyalardan yararlanılarak Türkiye'nin yüzlerce faili meçhul cinayeti çok rahatlıkla aydınlığa kavuşur. Burada ben vicdanları rahatlatmak için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yaman, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

M. NURİ YAMAN (Devamla) – Ben geçmişimizdeki hataların ve geçmişimizde yaşadığımız olumsuzluklarla yüzleşmenin bir erdemlik olduğuna inanıyorum. Tabii, Kürt tarihi içinde de, Kürt ayaklanmaları içinde de benzer komplolarla, benzer karanlık birtakım senaryolarla çok kişiler bu faili meçhul cinayetlere kurban gitti. Onların hâlen yaşayan tanıkları var. Benim görev yaptığım süre içinde İçişleri Bakanlığının arşivi dahi… Bu dediğim bir sürü faili meçhul cinayetler o yapılan asayiş toplantılarındaki verilen raporlar değerlendirilirse çok rahatlıkla, çok konuda bir başarıya ulaşacağımıza inanıyor diyor ve bu Meclis araştırmasının, ülkemizin akı, yüz akı olması dileğiyle kabul edilmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.(BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili.

Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz grup önerisiyle, 1948 yılından bu yana ülkemizde meydana gelen faili meçhul cinayetlerin öncesinde ve sonrasındaki tüm olayların araştırılması, öldürülenlerin arkasındaki örgütlenmenin ortaya çıkarılması amacıyla verilen Meclis araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin önergenin Genel Kurulun bugünkü gündemine alınması istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ İktidarından önce ülkemizde faili meçhul cinayetlerin çok sık yaşandığı bir gerçektir. Çok değerli aydınlarımız, gazetecilerimiz, bilim adamlarımız faili meçhul cinayetler neticesinde, maalesef, hayatlarını kaybetmişlerdir.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Şimdi onları hapishanelere atıyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - AK PARTİ’nin iktidara gelmesiyle birlikte, son sekiz yıla baktığımızda, Türkiye’de faili meçhul olayların aydınlatılmaya çalışıldığını, çetelerin, mafyanın, karanlık odakların üzerine kararlılıkla gidildiğini, hiçbir şeyin üzerinin örtülmediğini, şüphelilerin bağımsız ve tarafsız yargı önünde hesap vermelerinin sağlandığını görmekteyiz.

AK PARTİ hükûmetleri, hukuk ve adalet alanında ve demokratikleşme konusunda öncelikle mevzuatımızda önemli değişikliklerin yapılmasını sağlamıştır. Başta artık çağımızın ihtiyaçlarına cevap veremeyen ceza sistemimizde önemli değişiklikler yapılarak ceza adalet sistemimiz daha çağdaş bir yapıya kavuşturulmuş, çok önemli yasa değişiklikleri gerçekleştirilmiştir.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Türkiye’yi açık cezaevine çevirdiniz.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Son olarak da temel hak ve özgürlükleri genişleten, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlayan, hukukun üstünlüğünü ve hukuk devleti ilkelerini güçlendiren yirmi altı maddelik çok önemli Anayasa değişikliği 12 Eylülde milletimizin onayıyla yürürlüğe girmiştir.

AK PARTİ’nin iktidara gelmesiyle birlikte, Türkiye'nin hukukun üstünlüğüne dayanan, demokratik, çağdaş bir ülke olması için gerekli çalışmaları yapacağını, adaletin her alanda tesis edileceğini, temel hak ve hürriyetlerin, bireyin özgürlüğünün en ön planda tutulacağını ve bunun için gerekli olan mekanizmaların işletileceğini, mevzuatımızın yenileneceğini ve ülkemizin hukukun üstünlüğüne dayanan bir devlet olması için yapılması gereken ne varsa yapacağını hem programında hem de her seçim öncesi yayınladığı seçim beyannamelerinde ilan eden AK PARTİ, sekiz yıllık süreçte bu söylediklerinin büyük bir kısmını tek tek ele alarak hayata geçirmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokratikleşme alanında son sekiz yılda elde ettiğimiz kazanımları kalıcı hâle getirmenin ve daha da geliştirmenin gayreti içerisindeyiz. Ülkemizin geçmişte yaşadığı acı tecrübelerin bir daha yaşanmaması için çalışıyoruz. Türkiye’yi demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti nitelikleriyle güçlendirerek geleceğe hazırlıyoruz. Demokrasiye yönelik her türlü girişime kararlılıkla karşı çıkıyor, çetelerle, mafyayla, suç örgütleriyle, hukuk dışı oluşumlarla mücadeleden taviz vermiyoruz. Bizim amacımız gelecek nesillere bugünkünden çok farklı, daha demokratik, daha kalkınmış, daha yaşanılabilir, çok daha güçlü bir Türkiye bırakabilmektir. Sekiz yılda her alanda gerçekleştirdiğimiz bu icraatlarımızı milletimiz görmekte ve yaşamakta ve onun için de yapılan iki referandumda değişime ve demokratikleşmeye “evet” demiş, son dört seçimde de AK PARTİ’yi, tartışmasız, açık ara birinci parti yapmıştır.

Bugün ülkemizin geldiği nokta gurur vericidir. Avrupa Birliğiyle müzakere aşamasına gelmiş, Avrupa Konseyi Parlamentosunun Meclis Başkanlığını elde etmiş, İslam Konferansı Teşkilatının Genel Sekreterliğini üstlenmiş, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin üyeliğine yüz elli bir ülkenin oyunu alarak seçilmiş, gücünü dünyanın kabul ettiği bir konuma yükselmiştir. Lider ülke Türkiye'nin muhalefetinin de artık karalama siyaseti yerine yapıcı, ülke menfaatini gözeten bir siyaset izlemesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması, karanlık odakların ortaya çıkarılması konusunda hepimiz hemfikiriz. Ancak, bir taraftan “Faili meçhul cinayetler aydınlatılsın.” diyeceksiniz, diğer taraftan karanlık güç odaklarını araştıran, onlardan hesap sormaya başlayan yargıyı eleştirerek Türkiye'nin geleceği için çok önemli davaların sulandırılması için elinizden gelen gayreti göstereceksiniz. Bir taraftan “Siyasi cinayetlerin öncesinde ve sonrasındaki tüm olayların araştırılması için Mecliste komisyon kurulsun.” diyeceksiniz, diğer taraftan faili meçhul cinayetlere neden olanlardan hesap sorulmasına, geçmişte darbeye zemin hazırlayanların yargı önüne çıkarılmasına, ülkemizi kaosa sürüklemek isteyenlerin yargılanabilmesinin önünü açacak değişikliklere “hayır” diyeceksiniz. Bu çelişkili davranışlar milletimizin gözünden kaçmamaktadır.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Mehmet Haberal hangi cinayeti işledi? On sekiz aydır orada!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, siyasi cinayetlerin en yoğun olarak yaşandığı, iktidarda olduğunuz, DYP-SHP Hükûmetinin iktidarda olduğu 90’lı yıllarda meydana gelen Eşref Bitlis suikastı, Başbağlar katliamı, Sivas olayları, Turgut Özal’ın ölümü, Uğur Mumcu suikastı gibi onlarca faili meçhul olayı neden aydınlatamadınız, bugünlere devrettiniz?

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) -  Tamam işte, kuralım şu komisyonu.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terörle mücadele çerçevesinde alınan kararların uygulanmasında zafiyetlerin önlenmesi, etkin, verimli ve sonuç alıcı çalışmaların gerçekleştirilmesi, İçişleri Bakanlığımız ile diğer kurum ve kuruluşlarımızın ifa ettikleri görevler sırasında ortaya çıkan sorunların giderilmesi ve terörle mücadelede koordinasyonun sağlanması için kurulan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı AK PARTİ’nin bu konudaki hassasiyetinin açık göstergelerinden birisidir. Bu hassasiyetimize muhalefetin de ortak olmasını istiyoruz. Sekiz yılda elde ettiğimiz kazanımlar sayesinde artık Türkiye faili meçhuller ülkesi olmaktan çıkmıştır. Faili meçhul olaylar ve cinayetlerin aydınlatılması ve faillerinin bulunup yakalanması çalışmalarıyla ilgili olarak Adalet Bakanlığının muhtelif zamanlarda yayınladığı genelgeler de Hükûmetin bu konudaki hassasiyetinin önemli göstergeleridir.

Değerli milletvekilleri, araştırma önergesinde ifade edilen olayların büyük bir kısmının aydınlatılamadığı doğrudur. Bu olayların aydınlatılması için geçmişte Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok sayıda araştırma komisyonu kurulmuştur. 2002 yılından önce kurulan bu komisyonlar neticesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzüğü’nden de kaynaklanan sebeplerle başarıya ulaşılamamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nde ve yeni Anayasa’da yapılacak düzenlemelerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuda çok daha aktif bir rol üstlenmesinin önü açılarak geçmişteki karanlık noktaların aydınlatılması son derece önemlidir.

Araştırma önergesinde bahsedilen olayların bir kısmı yargının gündemine gelmiş, bağımsız yargı tarafından soruşturulmuş, bir kısmının soruşturması da hâlen devam etmektedir.

Bugün çetelerin, mafyanın, hukuk dışı yapılanmaların bağımsız yargı önünde hesap verdiği bir ortamda, öncelikle, devam eden soruşturma ve yargılamaları etkilemekten vazgeçmek gerekir. Artık, Türkiye’de karanlıkları aydınlatmak isteyen savcılar ve yargıçlar vardır, hukuk dışına çıkanlardan hesap sormak isteyen bir yargı vardır, 12 Eylülde gerçekleştirilen referandumla üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçilmesini sağlayan…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yok ya!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - …yanlış yapanlardan hesap soracak bağımsız ve tarafsız bir yargı sisteminin kurulmasını isteyen bir millet vardır.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Ali Dibo yargısı var.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Milletimizin bu isteği doğrultusunda çalışmak ve bu istekleri gerçekleştirmek de en başta millî iradenin tecelli ettiği bu yüce çatı altında bizlere düşmektedir.

Görüşmekte olduğumuz araştırma önergesiyle aynı konuda başka siyasi partilerimizin de vermiş olduğu araştırma önergeleri vardır. Bu önemli konunun tüm siyasi partilerimizin grupları tarafından görüşülüp bir uzlaşma dâhilinde gündeme getirilmesinde fayda olduğu kanaatindeyim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Tamam işte, verin oyunuzu, uzlaşma tamam.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – “Bugün karanlıklar aydınlansın.” şeklinde bir önergenin hemen, acilen bugünkü Genel Kurulun gündemine alınmasını istemenin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını aksatmaya yönelik bir girişim olduğunu…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Beş senedir, bugün değil, bugün değil.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – …bu önemli konunun Meclis çalışmalarını aksatma vesilesi olarak kullanılmasını doğru bulmadığımı belirtmek istiyor, önergenin aleyhinde olduğumu ifade ediyor…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yılmaz, bu konuşmaları dördüncü kez yapıyorsun, bu konuşmaları dördüncü kez yapıyorsun aynı kürsüden!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – …yüce heyetinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Aynı kürsüden dördüncü kez konuşuyorsun, bugün değil. Aynı lafları dördüncü kez söylüyorsun. Bugün gelmedi bu önerge. Çünkü korkuyorsunuz faili meçhullerin araştırılmasından. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tunç.

Sayın Sakık, bir söz talebiniz var.

İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesi gereğince bir dakikalık süre veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR ( Devam)

4.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın “bu ülkede faili meçhul cinayetler kalmadı” sözüne ilişkin açıklaması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bundan önce AKP Grubu adına konuşan Adıyaman Milletvekili arkadaşımızın şöyle bir belirlemesi vardı: “Bu ülkede faili meçhul cinayetler kalmadı, hepsi aydınlatıldı.” dedi. Oysaki burada oturuyoruz, Sayın Pervin Buldan eşini kaybetti, ben ağabeyimi kaybettim ve ailemden onlarca faili meçhul cinayetlere kurban giden insanlar var ve Musa Anter’in cinayetinden… Mehmet Sincar Milletvekili arkadaşımdı, yanı başımızda öldürüldü. Şu an yüzlerce isim, binlerce isim sayabiliriz. Bunların hiçbirinin failleri bulunmadı.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisini anlamakta büyük bir zorluk çekiyoruz ve nasıl bir yöntem?

Şimdi, bu cinayetler sizin döneminizde işlenmedi, bunu biliyoruz. Peki, bu cinayetlerin aydınlığa kavuşması için -siz iktidarsınız- böyle bir talebimiz var. Bunu, bu araştırma önergelerini niye reddediyorsunuz? Neden bu katillerin bulunması için ortak bir çaba sarf etmiyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- (10/618) esas numaralı, Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 20/10/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. [BDP sıralarından alkışlar(!)]

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bravo, aferin size(!)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.07

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyoruz ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Birinci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

 GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’ üncü sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Geçen birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri ve varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme alacağım:

                         

(x) 510 S.Sayılı Basmayazı 14/10/2010 tarihli 7’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanununun 1’inci maddesinde, “amacı” ibaresinden sonra “güvenlik ve savunma harcamaları dahil” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Nuri Yaman

Ufuk Uras

 

 

 

Şırnak

Muş

İstanbul

 

 

 

 

Pervin Buldan

 

Akın Birdal

 

 

 

Iğdır

 

Diyarbakır

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

 

 

 

 

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 1 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Mustafa Özyürek

Osman Kaptan

 

 

Trabzon

İstanbul

Antalya

 

“Madde 1- Bu Kanunun amacı, kamu kaynaklarının ekonomik, verimli, etkin ve hukuka uygun kullanılmasına güvence oluşturmak üzere, Anayasa ve kanunlarla verilen  inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapan Sayıştay’ın kuruluşunu, işleyişini, denetim ve hesap yargılaması usullerini, mensuplarının niteliklerini ve atanmalarını, görev ve yetkilerini, hakları ve teminatları ile diğer özlük işlerini düzenlemektir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifinin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

E. Haluk Ayhan

 

Konya

Manisa

Denizli

 

M. Akif Paksoy

Mustafa Enöz

Mehmet Şandır

 

Kahramanmaraş

Manisa

Mersin

“Madde 1- Bu Kanunun amacı, Sayıştay’ın kuruluşunu, işleyişini, denetim ve hesap yargılaması usullerini; mensuplarının niteliklerini ve atanmalarını, görev ve yetkilerini, hakları ve teminatları ile diğer özlük işlerini düzenlemektir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Enöz, Manisa Milletvekili.

Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 1’inci maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, önergemizde de belirttiğimiz gibi kanun teklifinin 1’inci maddesinde yer alan “kesin hükme bağlanması” ibaresinden sonra gelmek üzere “yargılama yoluyla” ibaresinin eklenmesini teklif ediyoruz. Gerekçede de belirttiğimiz gibi madde metninin daha anlaşılabilir bir hâle gelmesini önermekteyiz.

Sayın milletvekilleri, “özelleştirme” adı altında kamu mallarının nasıl çarçur edildiği, eşe dosta, akrabaya, partiliye, yandaşlara nasıl peşkeş çekildiği yaşanan birçok olayla ortaya çıkmıştır, örnekleri çoktur. AKP döneminde yolsuzluklar ayyuka çıkmış, denetim kurumları işlemez ve işletilemez hâle getirilmişlerdir.

Kendi ilim olan Manisa’dan sizlere çarpıcı bir örnek vermek istiyorum: Bu Manisa Pamuklu Mensucat Fabrikasının yani Sümerbank’ın özelleştirilmesiyle ilgili bir süreçtir. Manisa Sümerbank 1955 yılında devlet- halk ortaklığı şeklinde kurulmuş, 1960 yılında iplik ve dokuma üretimine başlayan tesis 1.600 işçisiyle ekonomik ve sosyal hayata getirdiği yenilikler yanında özellikle kentli nüfusun ve kent kültürünün oluşumunda da önemli roller üstlenmiştir. Anonim şirket 1987 yılında özelleştirme programına alınmış, 1998 ve 2004 yıllarında yapılan ihalelere yeterli teklif verilmediğinden iptal edilmiş, daha sonra şirketin üretim birimleri kapatılarak kapsam içi personelin iş akitleri feshedilmiş, tazminat ve diğer hakları ödenip ihale öncesinde 31/1/2005 günlü 205/6 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile asıl değerini oluşturan ve sanayi alanında bulunan 144.198 metrekarelik arsası, dönemin AKP’li belediye başkanlığınca imar planı değiştirilerek, 92.228 metrekarelik özel koşullu ticaret alanı hâline getirilmiş, 48.110 metrekarelik kısmı ise park-yeşil alan hâline getirilmiş.

Ancak, imar planı değişikliği ihale ilanı ve ihale şartları belgesinde belirtilmeyen Manisa Pamuklu Mensucat AŞ’nin özelleştirme safhasını kısaca sizlere arz etmek istiyorum:

Gerçek değeri Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesince 47 milyon 739 bin 894 Türk lirası, Başbakanlıkça ise -Teftiş Kurulu Başkanlığınca- 2007 yılında 46 milyon 250 bin Türk lirası olarak belirlenmiş olmasına rağmen, Manisa Pamuklu Mensucat AŞ, Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından 3 milyon 751 bin 900 Amerika Birleşik Devletleri dolarına, ödeme de peşin yapıldığından yüzde 10 indirimle 3 milyon 375 bin 900 ABD dolarına, yani yaklaşık 4,5 trilyon liraya Manisa Ortak Girişim AŞ’ye satılmıştır.

Manisa Pamuklu Mensucat AŞ’nin asıl değerini oluşturan arsasında yapılan imar planı değişikliği ihale şartları belgesinde belirtilmediğinden, açıklık ve rekabet ilkelerine de aykırı davranılmıştır.

Manisa Ortak Girişim Grubu teklif verirken, taşınmaza 30 milyon dolarlık yatırım planladıklarını belirtmelerine ve taahhütte bulunmalarına rağmen bunu yerine getirmemişlerdir. Tesiste bulunan makine ve eşya bu Ortak Girişim Grubu tarafından 900 bin Türk lirası bedelle satılmıştır.

Pamuklu Mensucat AŞ’deki kamu hissesinin değerinin çok altında satıldığı, bu işlemlerden bazı kişilerin çıkar sağladığı ve devletin zarara uğratıldığı iddiaları Başbakanlık Teftiş Kurulunca incelenmiş, rapor sonucunda, hisselerin doğrudan geri alınmasıyla ilgili hukuki sürecin derhâl başlatılması istenmiş ve bu yolda Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığına 5/4/2007 tarihinde yazı gönderilmiştir. Ancak Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı herhangi bir girişimde bulunmamıştır. Bu arada söz konusu taşınmaz, Manisa Ortak Girişim tarafından 13/4/2007 tarihinde katma değer vergisi hariç 25 milyon avroya yani 46 milyon 250 bin Türk lirası bedelle REDEVCO Emlak Geliştirme İnşaat Yatırım Grubuna satılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Enöz.

MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Hisselerin doğrudan geri alınması ile ilgili hukuki sürecin derhâl başlatılması yolundaki talimatı yerine getirmeyen Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, taşınmazın REDEVCO AŞ’ye satılması üzerine de iş işten geçtikten sonra zevahiri kurtarmak amacıyla Manisa Ortak Girişim AŞ aleyhine hisselerin geri alınması için Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesine bir dava ile devir tescil işlemlerinin iptali için satıcı ve satın alan REDEVCO AŞ aleyhine Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde bir dava açmıştır.

Burada önemli olan, devrin AKP’li Belediye Başkanının da bu Ortak Girişim Grubuyla beraber hareket ettiğini, Pamuklu Mensucat AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanı olduğunu buradan sizlere ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, burada kamu mallarının nasıl çarçur edildiğinin bariz bir örneğini sizlere takdim ettim.

Bu duygu ve düşüncelerle önergemizin kabulü yönünde oylarınızı bekler, hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Enöz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 1 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                         M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

“Madde 1- Bu Kanunun amacı, kamu kaynaklarının ekonomik, verimli, etkin ve hukuka uygun kullanılmasına güvence oluşturmak üzere, Anayasa ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapan Sayıştay’ın kuruluşunu, işleyişini, denetim ve hesap yargılaması usullerini, mensuplarının niteliklerini ve atanmalarını, görev ve yetkilerini, hakları ve teminatları ile diğer özlük işlerini düzenlemektir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Osman Kaptan, Antalya Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 1’inci maddesinin değiştirilmesi için verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın arkadaşlarım, bir yasanın amaç ve kapsamının açık seçik, kısa, öz ve anlaşılır olması gerekmez mi? Sayıştayın bağımsız olması, tarafsız görev yapması ve kamu kaynağı kullanılan tüm alanları denetim altına alması gerekmez mi? Bu teklif böyle mi? Hayır.

Amaç ve kapsam maddesindeki doksan üç kelimelik tek cümlenin öznesini, yüklemini, ana fikrini bulana, anlayana, teklifin kendi içinde bir ifade bütünlüğü taşıdığını görene helal olsun.

2’nci maddede “Sayıştay denetimi”, “düzenlilik denetimi”, “performans denetimi” kavramlarının tanımları yapılıyor. 36’ncı maddede ise aynı tanımlar yeniden niye tekrar ediliyor?

4’üncü maddede ise denetim alanları sayılıyor ve “…diğer kamu idareleri Sayıştayın denetimi altındadır.” deniliyor. Peki, nedir bu “diğer kamu idareleri” diye size sormak istiyorum?

Sayın milletvekilleri, yüz elli yıllık geçmişi olan Sayıştay bir anayasal kurum olarak 1924, 1961, 1982 anayasalarında yer almıştır. Bu yasanın da çıkması gerekir ancak doğru dürüst, bağımsız denetim yapacak, yolsuzluklara karşı tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyacak bir Sayıştay yasasının çıkarılması gerekir. 5018 sayılı Yasa’yla uyumlu bir Sayıştay yasasının çıkarılması kamu mali yönetimi ve kontrolü açısından önemlidir.

Sayın milletvekilleri, Hükûmetin söylem ve uygulamalarına göre, ülkemizde, artık, kuvvetler ayrılığı kuvvetler birliğine dönüşmüştür; yasama da yargı da giderek yürütmenin etkisi altına girmiştir. Genel Kurulumuzda Başkanlık Divanı arkasında yazan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” sözü “Egemenlik kayıtsız şartsız siyasal iktidarındır.” uygulamasına dönüşmüştür. Yine “Adalet mülkün temelidir.” sözü, günümüz Türkiye’sinde “Adalet siyasal iktidarın mülkü.” hâline getirilmiştir. Sayıştay Kanunu Teklifi de böyle bir anlayışla hazırlanmıştır. “Benim valim, benim kaymakamım”dan sonra, son Anayasa değişikliğiyle de “Benim hâkimim, benim savcım”a gelinmiştir. “Benim Anayasa Mahkemem, benim HSYK’m”a gelinmiştir. Şimdi de “Benim Sayıştayım”a gelinecektir. “Kamu yönetimini ben belirlerim.” diyen İktidar “Denetimini de ben belirleyeceğim, Sayıştayı da ben belirleyeceğim.” diyor. İktidar “Sayıştay Başkanını ben seçeceğim, Sayıştaya alınacakları ben belirleyeceğim, onun için yazılıya filan gerek yok, mülakat yaparsam yeter.” diyor. Bu durumu gören Sayıştay Başkanı da Plan ve Bütçe Komisyonundaki tutumuyla, Sayıştay Genel Kurulunun ve Sayıştay denetçilerinin görüşlerinin yanında değil, iktidarın görüşleri yanında, iktidarın yanında yer alıyor, zaten kendisini de bu göreve iktidar getirmiştir. Kaymakamlık yaparken Tokat’a Vali Vekili olacaksın, altı ay sonra Vali olacaksın, bir buçuk yıl sonra da Sayıştay Başkanı olacaksın, o Başkan da hangi hesapların nerede -yerinde mi, merkezde mi- denetleneceğine karar verecek. Eskiden bu kararı Sayıştay Genel Kurulu verirken, yeni yasayla Başkan karar verecek.

Sayın arkadaşlarım, geçen haftaki görüşmelerin soru-cevap bölümünde Sayın Kamer Genç’in sorusuna Sayıştay Başkanının verdiği cevap yanlıştır, Genel Kurulumuza tam tersi yanlış bilgi verilmiştir, ileriki maddelerde yapacağım konuşmada bunu açıklayacağım.

Sayın arkadaşlarım, aslında bu teklifin amacı ve kapsamı, iktidarın belediyelerini, uygulamalarını kamu yönetimine aklamak ve kendinden olmayan belediyeleri de cezalandırmaya dönük, yasada Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, fiiliyatta da hükûmet adına bir denetim sistemi oluşturulmasını sağlamaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaptan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

OSMAN KAPTAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, AKP’nin sekiz yıllık iktidarında yandaş cumhurbaşkanını gördük, yandaş medyayı gördük, yandaş bürokrasiyi gördük derken, şimdi de yandaş denetim yapacak Sayıştayı göreceğiz. Başbakan “Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü olacaktır.” Derken, yapılan Anayasa değişikliği ile aslında AKP İktidarının üstünlüğü hukuku yaratılmıştır. Yargı siyasallaştırılmıştır. Referandumda “Evet” oyu verenlerle “Evet ama yetmez.” Diyenlerin ve HSYK seçiminde Adalet Bakanlığı listesine oy veren hâkim ve savcıların gözü aydın olsun. Türkiye’de yargı bağımsızlığı bitmiştir.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaptan.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Arayacağım Sayın Başkan.

Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşların isimlerini tespit edeceğim: Sayın Hamzaçebi, Sayın Anadol, Sayın Özyürek, Sayın Ergin, Sayın Emek, Sayın Keleş, Sayın Aslanoğlu, Sayın Oksal, Sayın Barış, Sayın Coşkuner, Sayın Selvi, Sayın Kaptan, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Ekici, Sayın Özkan…

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Başkan, orada vakit geçireceğine üç  dakika fazla süre verirsin, kapatırsın açığı! Ne o öyle, bizi ayakta tutuyorsun?

BAŞKAN – Söylüyoruz sayın milletvekilleri. Niye acele ediyorsunuz? Söylüyoruz... Liste verin o zaman.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Görüyorsunuz, okumuyorsunuz.

BAŞKAN - Çok kısa sürmesini istiyorsanız liste verin. Lütfen yani…

Sonra, sayın milletvekilleri, herkesi aynı anda tanımak da zorunda değiliz yani. Söylüyoruz burada…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Dört sene oldu Sayın Başkan, seçime gidiyoruz!

BAŞKAN - …Sayın İçli, Sayın Günday, Sayın Meral, Sayın Paçarız, Sayın Çöllü.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama isteminde bulunan sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum. 

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.46

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

510 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Hükûmet ve Komisyon yerinde.

 

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Tasarının 1’inci maddesi üzerinde verilen Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasına geçilirken yoklama istenmiş ve toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

 GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanununun 1’inci maddesinde, “amacı” ibaresinden sonra “güvenlik ve savunma harcamaları dahil” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergemizi vermemizin amacını kısaca anlatmak istiyorum.

“Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapar.” Öyle deniliyor, bu yasada da öyle deniyor. Oysaki Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri esnasında hem alt komisyonda görev aldım hem üst komisyonda üye olarak bulundum ve Danıştay Genel Sekreteri, askerî harcamaların gizli bir yönetmeliğe göre yapıldığını, bu gizli yönetmeliği kendilerinin dahi görmediğini, görmeden bir denetim yaptıklarını söyledi ve o komisyon aşamasında, alt komisyonda, üst komisyonda, Meclis adına, bizim adımıza, yani vatandaştan alınan vergilerin Meclis tarafından hem alınması hem harcanması ve denetlenmesindeki usul ve esaslar dikkate alındığında, demokrasinin en önemli olan noktasında, bir Meclis üyesi olarak, milletin vekili olarak, bu gizli genelgeyi, gizli yönetmeliği ben Komisyonda istedim ve bu gizli yönetmeliği vermediler.

Şimdi, halk adına burada yasa yapacağız. Bu gizli yönetmelik nerede arkadaşlar? Hükûmetten, Sayın Bakandan ve uzmanlarından bu gizli yönetmeliği istiyorum ve Meclisin bütün üyelerine de dağıtılmasını istiyorum. Eğer Sayıştay Genel Sekreteri “Gizli yönetmeliği ben bile göremedim.” diyorsa, bu çok vahimdir.

Demokrasi adına, hukuk adına, adalet adına ve bu ülkenin geleceği adına, yarınlarımız adına, özgürlüklerimiz adına ve hepsi adına şunu açıklıkla söylüyorum: Eğer bu gizli yönetmeliği Meclisin bilgisine sunmadığı takdirde Hükûmet, bu kanun teklifinin sahipleri bunu getirip burada -bu gizli yönetmeliği- bütün milletvekillerine vermediği takdirde sonuna kadar bu mücadeleyi, bu kanun boyunca devam ettireceğiz. Bunu öğrenmek hakkımız çünkü faili meçhul cinayetlerin yaşandığı bir bölgede ben, Hançer Timi’ne, kelle avcılarına ne kadar insan öldürüp kelle parası ödendiğini bilme hakkını millet adına burada bu hakkı kullanmak istiyorum. F-35’lere ayrılan 10 milyarın -5 milyar daha harcama yapılacak- neden yetmediğini…. Buna ayrılacak kalemi Meclisin ve milletin bilme hakkı olduğunu düşünüyorum. JİTEM, faili meçhul cinayetler -ki biraz önce tartışıldı- 17  bin faili meçhul cinayet işlenirken bir general emeklisinin, Sayın Atilla Kıyat’ın “Bunu devlet adına yaptık.” dediği zaman JİTEM’in bütçesine, JİTEM’in muhbirlerine, JİTEM’in katillerine, JİTEM’in cinayet işleyenlerine ne kadar para harcama yapıldığını bu Meclisin, milletin bilme hakkı var diye düşünüyoruz.

Yine, Batman’da kayıp silahları -Susurluk raporunda ortaya çıkan- bilme hakkı var diye istiyoruz. Eğer gizli yönetmeliklerle bu ülke yönetiliyorsa bu Meclisin bir anlamı yoktur arkadaşlar. Bu gizli yönetmeliği eğer Sayıştay Genel Sekreteri dahi görmemişse, nasıl denetim yapmıştır, söyler misiniz? Hangi denetimden bahsediyor?

Burada, işte ilerleme raporu. Savunma Sanayii Fonu’nun harcamaları, askerî harcamalar, güvenlik harcamaları… Bunların denetlenmediğini belirtiyor ve defalarca bunu yazıyor.

Şimdi, burada tarihî bir görev yapıyoruz. Kendi kendimize kimseyi kandırmadan açık olalım. Eğer bu Sayıştay Kanunu’nda yapılması gereken bir madde değişikliği varsa, en önemlisi, arkadaşlar, askerî harcamaların, sanayi harcamalarının, Türk Silahlı Kuvvetlerinin operasyonlarının, atılan bombaların, kaybolan mayınların, işlenen cinayetlerin bütününün denetiminin Meclis tarafından yapılması lazım.

Şimdi burada soruyorum: Sayın Bakan, bana o gizli yönetmeliği verecek misiniz? Soruyorum arkadaşlar iktidar partisi milletvekillerine, Sayıştay Genel Sekreterinin dahi ulaşmadığı gizli yönetmeliği istiyorum. Muhalefet partilerine sesleniyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – 1’inci maddeyi görüşüyoruz. Arkadaşlar, bu gizli yönetmelik önünüze gelmediği sürece Meclisin bu yasayı tartışmasının bir anlamı yoktur, Meclisin Sayıştay Kanunu’nu görüşmesinin bir anlamı yoktur. Bu gizli yönetmelik önünüze gelmediği takdirde askerî harcamaları, F-16’ları, Skorskyleri, Kobralara verilen paraları, ihaleleri, rüşvetleri, 12 Eylülde harcanan rüşvetleri, hiçbirini denetleyemezsiniz, bu kanunu konuşamazsınız, bu maddeleri görüşemezsiniz.

Şimdi, saygının gereği, vekilliğimizin gereği, milletin temsilinin gereği, bu kürsünün gereği bu yönetmeliği istiyorum Sayın Bakan.

Sayın Hükûmet, bu gizli yönetmeliği istiyorum, bu gizli yönetmeliği görmek istiyorum ki görevimi yapayım.

Bu duygularla önergemizin kabul edileceğine inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde dört adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay kanunu teklifinin 2 nci maddesinin (1) fıkrasının (b) bendinde “mali denetim” ibaresinden sonra “yerindelik denetimi” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Nuri Yaman

Ufuk Uras

 

 

 

Şırnak

Muş

İstanbul

 

 

 

 

Akın Birdal

 

Pervin Buldan

 

 

 

Diyarbakır

 

Iğdır

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

510 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Ahmet Aydın

Orhan Erdem

 

 

Giresun

Adıyaman

Konya

 

 

 

Osman Aslan

 

Durdu Mehmet Kastal

 

 

Diyarbakır

 

Osmaniye

 

“d) Performans denetimi: Hesap verme sorumluluğu çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve göstergeler ile ilgili olarak faaliyet sonuçlarının ölçülmesini,”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (d), (f), (k) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (n) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Mehmet Akif Paksoy

 

Konya

Manisa 

Kahramanmaraş

 

Mustafa Enöz

Emin Haluk Ayhan

Mehmet Şandır

 

Manisa

Denizli

Mersin

 “d) Performans denetimi: Kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve performans bakımından değerlendirilmesini,”

“f) Yargılamaya esas rapor: Sayıştay dairelerince yapılacak yargılamaya esas olmak üzere, denetçiler tarafından Sayıştay denetimine tabi kurumların hesap ve işlemlerinin denetimi sonucunda düzenlenen raporu,”

“k) Kamu zararı: Mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasını,”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 2 nci maddesinin birinci fıkrasının:

(a) bendinin,

-"(a) Sayıştay denetimi: Mali denetim ve performans denetimini" şeklinde değiştirilmesini;

-(b) bendinin madde metninden çıkarılmasını;

- (c) bendinin (b) bendi olarak,

"(b) Mali denetim: Kamu idarelerinin muhasebe kayıtları ve mali tabloları ile faaliyet raporlarının incelenmesi, bildirimlerin   değerlendirilmesi   ve   doğruluklarının saptanması ile hesap ve işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygunluğunun denetimini," şeklinde değiştirilmesini;

- (ç) bendinin madde metninden çıkarılmasını;

- (d) bendindeki performans denetiminin (c) bendi olarak,

"(c) Performans denetimi: Kamu idarelerinin faaliyetlerinin, programlarının veya organizasyonlarının verimliliğinin ve etkinliğinin, ekonomiklik ve iyileştirme amacı gözetilerek, bağımsız bir biçimde incelenmesini," şeklinde değiştirilmesini;

(e) bendinin (ç) bendi olarak teselsül ettirilmesini;

(f) bendinin "mali denetim raporu" adıyla ve (d) bendi olarak,

"(d) Mali denetim raporu: Denetçiler tarafından genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin muhasebe kayıtları ve mali tabloları ile hesap ve işlemlerinin denetimi sonucu düzenlenen raporu," şeklinde değiştirilmesini;

(g), (ğ) ve (h) bentlerinin (e), (f) ve (g) olarak teselsül ettirilmesini;

(ı) bendinin (ğ) olarak,

"(ğ) Kamu idaresi: Bu Kanunun uygulaması yönüyle, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda kamu idaresi olarak sayılan kurumlarla, bunlara ait veya tabi bulunan müessese, birlik, işletme, bağlı ortaklık ve şirketleri" şeklinde yeniden düzenlenmesini;

(i) ve (j) bentlerinin madde metninden çıkarılmasını;

(k) bendinin madde metninden çıkarılmasını;

(m) bendinin (h) bendi olarak teselsül ettirilmesini;

(n) bendinin madde metninden çıkarılmasını,

arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

 

Bülent Baratalı

 

Trabzon

 

İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Bülent Baratalı…

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Baratalı, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Baratalı.

BÜLENT BARATALI (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle ilgili verdiğimiz bir önerge üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkan sizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sayıştay Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde tanımlara yer verilmiştir. Bilindiği gibi tanımlar kanunların temelini oluşturmaktadır. Ancak, 2’nci maddenin (a) bendinde yer alan “Sayıştay denetimi”, (b) bendinde yer alan “düzenlilik denetimi” ve yine (d) bendinde yer alan “performans denetimi” kavramları teklifin 36’ncı maddesinde aynen tanımlanmış, tekrar edilmiş, (ç) bendinde yer alan “mali denetim” ile yine “uygunluk denetimi” kavramlarına ise teklifin başka hiçbir maddesinde yer verilmemiştir. Öte yandan maddede yer alan düzenlilik, mali ve uygunluk denetimi kavramları ayrı ayrı, birbirinden bağımsız ve kopuk denetim sistemi gibi gösterilmektedir. Bu yaklaşım, zihin bulandırmaktan öte bir anlam taşımamaktadır çünkü biraz önce sıraladığım denetimler literatürde aynı tür denetimi anlatmak için kullanılmaktadır. 2’nci maddenin (d) bendinde yer alan “performans denetimi” tanımı, uluslararası terminolojideki “tasdik denetimi” tanımının işlev ve içeriğiyle ifade edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, teklifin genel gerekçesinde INTOSAI denetim standartlarına bolca atıf yapılmasına karşın, teklifte yapılan performans denetimi tanımı INTOSAI standartlarına aykırıdır, uygun değildir. Bu hatalı tanımlar 35 ve 36’ncı maddelerde aynen tekrar edilmiştir. Ayrıca, 38 ve 39’uncu maddelerde de bunun üzerine inşa edildiği için dünyada örneğine rastlanmayacak ölçüde vahim bir yanlışın içine düşülmüş bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maddenin (f) bendinde “yargılamaya esas rapor” ifadesi tekliften çıkarılmalı ve “malî denetim raporu” adı altında yeniden düzenlenmelidir çünkü bu raporları yargılamaya esas kabul etmek Sayıştayın kendine özgü hesap yargısı kavramıyla bağdaşmamaktadır. Maddenin (ı) bendindeki kamu idaresi tanımı hatalıdır ve 5018  sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’yla çelişmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısaca özetlemeye çalıştığım bu tespitler ışığında, kanun teklifi, son derece aceleye getirilmiş, üzerinde yeterince çalışılmamış, ilgili tarafların katılımından ve değerlendirmelerinden uzak, saydamlık ve hesap verebilirlikten yoksun, “Ben yaptım, oldu.” mantığının bir sonucudur. Yani, tam sekiz yıldır yaşandığı gibi bu yöntem, bu tavır bir AKP klasiğinin örneğidir. Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararları teklifte yeni bir Sayıştay Kanunu hazırlanmasına gerekçe yapılırken, iptal edilen hükmün, Anayasa’nın, yeni teklifin 71’inci -aynısının-  maddesinde öngörülmesi bu ciddiyetsizliğin en açık örneğidir. Alt komisyondaki ısrarlarımızda bu hatadan dönülmüştür ancak teklifin bütününe bakıldığında birçok düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu görülmektedir. Bu Anayasa’ya aykırılıklar ve yanlışlıklar, eğer bilinçli olarak yapılıyorsa bu da vahim bir hatadır çünkü bu bilinçli yapılan yanlışlıklar, az önce söylediğim gibi AKP klasiğidir ve AKP bu konuda sabıkalı bir partidir çünkü AKP kendisinden başkasını yok sayan bir partidir. Halkın yüzde 42’sini darbeci ve hain ilan eden, “Çoğunluk bende, güç bende.” diyerek hukuk tanımayan, Meclis üstünlüğü sistemini -1950’de bütün Avrupa terk etmesine karşın- uygulayan bir partidir ve Başbakanlarının deyimiyle “Muhalefete zırnık koklatmam.” diyen bir anlayış içindedir.

Değerli arkadaşlarım, bu sekiz yılda yapılanlar ne AKP’nin ne de Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hırslarını ve ihtiraslarını dindirememiştir. Onun içindir ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bilinçaltındakileri yüksek sesle dile getirmekte, hukuksuzluğun temelini oluşturacak çok hukukluluktan söz edebilme cüretini göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, Lima Deklarasyonu’nda, yüksek denetim kurumlarının görevlerini ancak denetlenen kurumdan bağımsız ve dışarıdan gelecek etkilere karşı korunması hâlinde yerine getirebilecekleri beyan edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baratalı.

BÜLENT BARATALI (Devamla) – Teşekkür ederim.

Ancak gerek üye seçimleriyle gerekse yeni kanunla Sayıştay artık yürütmenin bir organı hâline dönüştürülmüş ve siyasallaştırılmıştır. Görüşmekte olduğumuz bu düzenlemeyle AKP, Sayıştayın Uluslararası Sayıştaylar Birliği standartlarında denetim yapmasını engellemektedir.  Değişiklik önergemiz bu tanımların uluslararası terminolojiye uygun hâle getirilmesi için verilmiştir.

Bu nedenlerle, verdiğimiz önergenin desteklenmesini takdirlerinize sunar, Sayın Başkan ve yüce heyeti saygıyla tekrar selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Baratalı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (d), (f), (k) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (n) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 

                                                                            Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

“d) Performans denetimi: Kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve performans bakımından değerlendirilmesini,”

“f) Yargılamaya esas rapor: Sayıştay dairelerince yapılacak yargılamaya esas olmak üzere, denetçiler tarafından Sayıştay denetimine tabi kurumların hesap ve işlemlerinin denetimi sonucunda düzenlenen raporu,”

“k) Kamu zararı: Mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasını,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Akçay konuşacak efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2’nci madde üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayıştay denetimi ve yargılaması bakımından kamu zararının tanımı ve kamu zararının tespiti çok büyük önem taşımaktadır. Teklifteki 2’nci maddenin (k) bendinde yapılan kamu zararı tanımı 5018 sayılı Kanun’un 71’inci maddesine atıfta bulunmaktadır ve bu 5018’in 71’inci maddesi kamu zararını tanımlamaktadır.

Kamu zararı tanımının yeniden düzenlenmesinin daha faydalı olacağını düşünüyoruz, çünkü 5018’deki kamu zararı tanımı fiil ile zarar arasında bir illiyet bağı aramaktadır. Oysa harcama yetkilisi, deyim yerindeyse bütçenin patronudur, ancak kanun teklifi bütçe üzerinde böylesine geniş yetkileri olan birisinin sorumluluğunu sadece harcama talimatıyla sınırlı tutmaktadır. 5018 sayılı Kanun fiil ile sonucu ayrı tutmaktadır, bu yanlıştır, ortada bir zarar var ise o usul ve esasa uyulmadığından meydana gelmiştir.

Kamu zararı, mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel olunması veya eksilmeye neden olunmasıyla doğan zararı ifade etmektedir.

Kamu kaynağında artışa engel olan veya eksilmeye neden olan kamu zararı sorumluluk açısından değerlendirildiğinde, mevzuata aykırı işlem, eylem veya ihmal sonucunda ortaya çıkmaktadır. Kamu görevlisinin görevini kanunun gereklerine göre veya yürürlükteki esas ve usullere göre yapmaması sonucunda zarar doğmuş ise kamu görevlisinin ihmali söz konusudur. Yaptığı işin sonucunu tasavvur etmemiş ise kusuru vardır, bilerek veya isteyerek yapmış ise kastı söz konusudur. Aksine bir yorumla, ayrıca illiyet bağı aranılması ve “Herkes kendi fiiliyle sorumludur.” denilerek zarardan sorumluluğun daraltılması üst yönetici ve harcama yetkilisinin zarardan sorumlu tutulmayacağı gibi hiç de istenilmeyecek ve mali yönetimin sorumsuzluğuna kadar gidecek bir sonuçla karşılaşmak mümkün olacaktır.

Fail ile fiil varsa ve sonucunda zarar olmuşsa en azından ihmal söz konusudur. Bu itibarla, kamu zararı deyince mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıyla doğan zararı anlamak ve sorumluları buna göre 5018 sayılı Kanun hükümleri gereğince tayin etmek gerektiğini düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, konuyla ilgili birkaç örnek vermek istiyorum:

Manisa’daki Et ve Balık Kurumuna ait et ve tavuk kombinası gerçek değerinin çok altında, 1 milyon 260 bin liraya bir firmaya üç yıl içinde ödenecek taksitlerle satıldı. Sadece makine parkı 2 milyon dolar ediyordu. Satın alan firma tesisi alır almaz bütün makine parkını ve her şeyi söktü, götürdü ve sonra bu tesisi ve araziyi bir başka firmaya sattı. AKP Hükûmetinin kendisine tanıdığı kolaylıklar nedeniyle kombinaya ilk taksit olarak ödediği 523 bin dolara sahip olan firma, bu satışla bir anda 2 milyon 800 bin dolar para kazanmış oldu. Kombina kapandı, işçiler çıkarıldı.

Yine Manisa’da 3 milyon 750 bin dolara özelleştirme yoluyla satılan Sümerbank tesisleri kısa süre içerisinde 25 milyon avroya başkalarına satıldı.

Hesaba bakınız değerli arkadaşlar. 1 liraya al 12 liraya, 13 liraya sat. Bu hesabı kurt yapmaz kuzulara şah olsa. Deyim yerindeyse, insan babasının malını bu şekilde satamaz. Bu yağma değil de nedir? Burada kamu zararı var mı yok mu? Kamu zararının en büyüğü söz konusu. Tekelin alkol birimi, alıcılar tarafından 230 milyon dolarlık kredi kullanılarak, 292 milyon dolara satıldı. Bu işletmeler, sadece iki yıl sonra, bu alkol biriminin yüzde 90’ı 810 milyon dolara ABD’li bir şirkete satılmıştır. Alıcı ilk firma başta Manisa Alaşehir’de bulunan 140 milyon dolarlık suma stoklarıyla verdiği paranın önemli bir kısmını karşılamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – “Taş atıp kolu yorulmasın. Beş kuruşluk yatırım yapma. Çayın taşıyla çayın kuşunu vur.” Bu, kamu zararı değil mi? Peki, bu zararın sorumlusu kim olacak?

Şimdi, bu kamu zararı üzerine belirttiğimiz görüşler ile anlattığımız örnek olayı birlikte değerlendirdiğimizde, cevabını arayan sorular şunlardır:

Özelleştirmeleri denetleyemeyen bir Sayıştayın denetimi şeklî bir denetimden öteye gidebilir mi?

Sayıştayın özelleştirme faaliyetlerini, bu satışları denetlemesi gerekmez mi?

Bir tasfiyeye dönüşen, âdeta batan geminin malları anlayışıyla haraç mezat satılan ve peşkeş çekilen bu özelleştirme satışlarında kamu zararı açık ve seçik değil midir?

Peki, bu kamu zararının sorumlusu kimdir?

Bu düşüncelerle muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

510 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.           

                                                                        Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

“d) Performans denetimi: Hesap verme sorumluluğu çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve göstergeler ile ilgili olarak faaliyet sonuçlarının ölçülmesini,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz sahibi?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Performans tanımının teknik olarak daha uygun hale getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay kanunu teklifinin 2 inci maddesinin (1) fıkrasının (b) bendine “mali denetim” ibaresinden sonra “yerindelik” denetimi ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nuri Yaman, Muş Milletvekili.

Buyurun Sayın Yaman. (BDP sıralarından alkışlar)

M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay kanununun 2’nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu nedenle hepinizi en içten duygularımla selamlarım.

Bilindiği gibi, kamu idarelerinin denetim şekilleri bu maddede sayılırken yerindelik denetiminin, çağdaş denetim sistemleri içinde görülen bu yöntemin sayılmadığı görülüyor. Ama bundan önce -biraz önce konuşan Değerli Arkadaşımız Hasip Kaplan’ın değindiği gibi- Türkiye'de hesap verebilirlik ve şeffaflık ilkelerinin sağlanması bakımından, bu askerî harcamaların dışında daha başka harcamaların da muhakkak şeffaf ve hesap verilebilirlik ilkesi içinde yapılması gerektiğiyle ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Eğer Avrupa ilerleme raporlarını her yıl takip ediyorsanız, bizim kamu yönetiminin denetimiyle ilgili, hesap verebilirlikte ve şeffaflıkta son sıralarda bulunduğumuzu ve bunun her yıl da tekrarlandığını göreceksiniz. Sadece askerî harcamalar değil, bugün, geçmişte dedikoduları basına çarşaf çarşaf yayılan örtülü ödeneklerin, dolandırıcıların bu ödeneklerden nasıl yararlandığı, yine, çeşitli bakanlıklarda bulunan, Jandarma Genel Komutanlığının, İçişleri Bakanlığının ve benzer istihbarat birimlerinin haber alma elemanlarına, daha doğru bir deyimle, halkın anlayacağı biçimde, ajanlaştırılan kişilere ödedikleri paraların ve trilyonların hesabı da ne yazık ki bu ülkede hâlen sorulamamaktadır. Bu nedenle, eğer Avrupa Birliğine samimi olarak gireceksek, eğer bu normlara uyacaksak evvela mali yönetimimizin şeffaflığı ve hesap verebilirliği konusunda, hesap verebilme konusunda alnımızın açık olması lazım.

Ben de yine burada tekrarlıyorum ve Değerli Meslektaşım Sayıştay Başkanımızın dahi ulaşamadığı, şu anda bizi dinlediği bu ortamda, hemen talimatını verip öncelikle bu askerî harcamaların yapılmasına ilişkin bu gizli yönergeyi bu Meclisin bu halkın temsilcilerinden esirgememesi lazım. Eğer her şey bu Meclisin kürsüsünden konuşulmayacaksa, eğer her şey, bu gizli kapaklı, biraz önce değindiğim konular böyle, burada da sözde kalacaksa ve AKP’nin oy çokluğuna dayanan bu önergeleri reddiyle olacaksa, halkımızdan da bunu muhakkak ki gerekli cevabını verecek şekilde takip etmesini istiyorum.

Bu denetim birimleriyle ilgili olarak, uzun süre yerel yönetimleri denetleyen bir kişi olarak yerindelik ilkesinin denetiminin yapılmasının ne kadar önemli olduğunu bu denetimler sırasında gören bir insanım. Bilhassa il özel idarelerinin bütçelerinin harcanmasındaki yetkisi nedeniyle, o vesayet yetkisini kullanan valilerin ve yine büyükşehir belediyelerimizin önemli bir sorunu olan bütçelerinin, ne yazık ki son yapılan değişiklikle âdeta bir belediye şubesi hâline getirilen ilçe belediye bütçelerinin, yerindelik ilkelerine uygun olarak hazırladığı bütçelerinin, de büyükşehir belediyelerinin keyfî anlayışıyla nasıl onaylanmadığını, nasıl değiştirilerek çıkarıldığını da zaman zaman gören ve inceleyen bir kişiyim. Her ne kadar 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasası’ndan önce yerel yönetimler, gerek il özel idareleri ve gerekse belediyeler İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişleri tarafından denetlenirken hem performans yönetimi hem de yerindelik ilkesi çağdaş bir anlayışla göz önüne alınıyordu. Ancak bu yasanın değişmesinden sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Yaman.

Buyurun.

M.NURİ YAMAN (Devamla) – 5018 sayılı Yasa’nın çıkması ve yerel yönetimlerde, bilhassa il valilerinin son dönemlerdeki çalışma programlarını, yatırım programlarını… İl genel meclislerinde yerindelik ilkesinde idarenin takdiri, ödenek ve hizmetin önceliği kapsamında yapılmasına rağmen, o sayın valilerin çoğunun bu programları ve harcamaların yapılmasına ilişkin düzenlemeleri onaylamaması da yerindelik ilkesinin eksikliğinden kaynaklanıyor.

Belediyelerin, büyükşehir belediyelerinin, ilçe belediyelerinin çektiği sıkıntıları bire bir bilen bir insanım. Bu nedenle, bu önergede öngördüğümüz yerindelik ilkesinin, idarelerin takdir yetkisinin önüne geçmemesi bakımından, bunların rahatlatılması bakımından siz değerli milletvekilleri tarafından kabul edilmesini diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Karar yeter sayısı…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.30

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

510 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, bir arzım var.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan bir grup milletvekili arkadaşımızın verdiği önergeyle, Hükûmetin teklif ettiği, Komisyonda da kabul edilen 2’nci maddenin (d) fıkrası değiştiriliyor ve Sayıştayın performans denetimi ortadan kaldırılıyor. Bu, hukuk bozuculuğudur. Hukuk bozuculuğuna Meclis Başkanlık Divanının alet olması kabul edilemez. Bu sebeple, usul tartışması açıyorum. Buna müdahale etmeniz gerekir çünkü bu, Sayıştayın asli görevi olan denetim yetkisini ortadan kaldıran bir düzenlemedir. Bu hukuk bozuculuğudur. Hukuk kurmakla görevli olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının buna müsaade etmemesi gerekir. Bu sebeple, tutumunuz hakkında 63’e göre usul tartışması açılmasını arz ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şandır, bir doğrunun yapılması için usul tartışması isteyebilirsiniz ama Başkanlık Divanının, biliyorsunuz, bu konuda hiçbir katkısı yok. Ara verilmesini talep ettiniz ve on beş dakika ara verdim anlaşmanız için.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, bunun tartışılmasını istiyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ben de aleyhte söz istiyorum Sayın Başkan.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, tutumunuzun lehinde söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Şandır, lehte mi aleyhte mi istiyorsunuz?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Aleyhte.

BAŞKAN -  Tutumumun aleyhinde, buyurun.

 

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Sayıştay Kanunu Teklifi’nin görüşmeleri sırasında bir önergeyle Sayıştayın performans denetiminin ortadan kaldırılmasının hukuk bozuculuğu olduğuna ve Başkanlık Divanının buna müsaade etmemesi gerektiğine ilişkin Oturum Başkanının tutumu hakkında

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, tabii, İç Tüzük’te bir başka imkân olmadığı için İç Tüzük 63’e göre usul tartışması başlattık; yoksa, maksadım, yapılan bir yanlışlığı sayın milletvekillerinin takdirine ve bilgisine sunmak amacı taşımaktadır.

Değerli milletvekilleri, öncelikle yüce heyetinize saygılar sunuyorum.

Bakınız, bu Sayıştay Kanunu, uzun müddetten bu yana Meclisimizin ilgili Komisyonunda tartışılıyor. Ben ölçüm yaptırdım, bu Kanun yaklaşık 25 bin kelimeden oluşuyor. Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkan kanun 25.651 kelime, buna yazılan muhalefet şerhlerinin toplamıysa yine yaklaşık 23 bin kelime. Yani, bu kanun, Komisyonda, Parlamento tarafından, iktidar partisi grubu, muhalefet partileri grupları tarafından ısrarla tartışılmış, muhtemel bürokratların da katkılarıyla bir şekle ulaştırılarak buraya getirilmiştir, ama burada, iktidar partisinden bir grup arkadaşın verdiği bir önergeyle bu kanunun esası olan, yani Sayıştayın denetim yetkisini tanımlayan 2’nci maddesinin (d) fıkrasındaki performans denetiminin tanımını ortadan kaldırıyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu kanunun gerekçesinde, bu kanun teklifini getiren sayın milletvekillerinin de ifade ettiği “Dağıtılan kaynakların etkin, verimli ve tutumlu kullanımını sağlamak…” yani, kamu kaynaklarının etkin, verimli ve tutumlu kullanımını denetlemekle görevli Sayıştay ve bu şekilde tanzim edilmiş, gayet de doğru tanzim edilmiş. Deniliyor ki (d) fıkrasında: “Performans denetimi: Hesap verme sorumluluğu çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve göstergeler ile ilgili olarak faaliyet sonuçlarının ölçülmesi…” Tamam, burayı muhafaza ediyor ama şu kısmı çıkartıyor, diyor ki: “değerlendirilmesi, kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının incelenmesini...”

Sayıştayın bu yetkisini bu önergeyle bu kanun metninden çıkartıyoruz. O zaman Sayıştay neyi denetleyecek? Değerli arkadaşlar, Sayıştay neyi denetleyecek? Bu Sayıştay, sizin adınıza, Türk milleti adına kamu kaynaklarının etkin, verimli ve tutumlu denetimini yapmadıktan sonra görevini yapmış olacak mı?

Ben Sayıştay Başkanını da açıklama yapmaya davet ediyorum. İç Tüzük 62’ye göre Sayıştay Başkanı burada görüş bildirebilir.

Bir başka soru soruyorum: Bu kanun Hükûmet tarafından veya işte kanun hazırlayıcıları tarafından uzun müddet düşünülerek, danışılarak hazırlanmış. Hükûmet tarafından, ilgili kurumlar tarafında tartıştırılmış, Meclis Komisyonunda çok uzun müddet tartışılmış. Dediğim gibi 23 bin kelimelik muhalefet şerhi yazılmış bu kanuna. Yani Meclisimiz bu kanuna verdiği önemi orada ifade etmiş ve kararlaştırılmış. Hükûmetten gelen tasarı belli, teklif belli veya işte teklif sahiplerinin teklifi belli, Komisyondan çıkan teklif de belli, şimdi burada bir önergeyle Sayıştaya danışmadan, Komisyona danışmadan 5 milletvekilinin getirip burada bir önergeyle hem Komisyonu zor durumda bırakıp takdire bırakmasını hem de konuyla ilgisi olmayan Sayın Bakanın bir mecburiyetiyle sizleri de parmak kaldırıp parmak indirmek gibi görüntüyle mecburiyete bırakan, böyle bir duruma düşüren bu düzenlemeye itiraz etmemiz lazım.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak hukuk koyucu bir müessesedir, hukuk bozucu bir görev yapamaz, yapmamalıdır.

Sayın Ahmet İyimaya’nın, çok yetkin bir şeklide tanımladığı hukuk bozuculuğun maalesef şimdi bir örneğini yaşıyoruz burada. Ben şimdi bu önergeyi veren arkadaşlarımın neden böyle bir tanım değişikliği yaptıkları gerekçesini burada anlatmalarını istiyorum ve bu anlatıma karşı Komisyonun görüş ifade etmesini, Sayıştay yetkililerinin burada görüş ifade etmesini istiyorum. Bunları yapmadan, el kaldırıp, el indirerek, parmak sayarak, böyle kararlaştırılmış ve gerçekten uluslararası düzlemde tanımlanmış bir hususu böyle değiştirmeye kalkarsanız -buranın görevi hukuk kurmak- ihtiyaca cevap verecek, evrensel normlar getirecek bir hukuk kuruculuğu, koyuculuğu değil, hukuk bozuculuğu olur. Türkiye Büyük Millet Meclisini hukuk bozuculuğuna alet etmeye de kimsenin hakkı yok.

Değerli milletvekilleri, söylediğimizin gerekçesi olarak ifade ediyorum. Lütfen dikkat ediniz. El kaldırıp, indiriyorsunuz. Geleceğe karşı sorumluluğunuz var, hukuka karşı sorumluluğunuz var.

Bakınız, uluslararası denetim standartları içinde kabul edilen INTOSAI (Uluslararası Yüksek Denetim Kurumları Teşkilatı) performans denetimini aynen Plan ve Bütçe Komisyonundan çıktığı şekliyle tanımlıyor. Yani uluslararası normların dışında yeni bir hukuk performans denetimi getirmenin gerekçesi nedir? Nedir sizin mecburiyetiniz? Kamu kaynaklarının etkin, verimli ve tutumlu kullanılmasının denetlenmesinden niye korkuyorsunuz? Neden kaçınıyorsunuz? Nedir amaç? Yani bu soruların cevabı verilmeden, gerekçe anlatılmadan, konunun uygulayıcısı Sayıştayın onayı alınmadan, burada, geçiştirerek -dikkatimizi çekmese geçip gidecek- böyle bir düzenleme yapmaya niye gerek duydunuz ve niye Türkiye Büyük Millet Meclisini böyle bir şeye alet ediyorsunuz? Bunu sorgulamanızı istiyorum değerli milletvekilleri. Burada kaldırdığınız ellerle, burada verdiğiniz oylarla Türkiye'nin geleceğini uluslararası standartlara uygun bir hukuka kavuşturmak gibi bir sorumluluğunuz var. Yoksa, birtakım ihtiyaçlara cevap vermek, birtakım endişelerden korkarak denetimden kaçmak için sizlerin iradesinin -yani bağışlayın- alet edilmesine müsaade etmemek gerekir. Bizim gönlümüz buna razı değil.

Tekrar ifade ediyorum: Uluslararası standartlarda Sayıştayın denetim performansının tanımı bellidir ve bu performans tanımına uygun bir değişiklik, bir kanun hazırlanmıştır, komisyondan da böyle geçmiştir, gerekçede de böyle ifade edilmiştir ama burada verilen bir önergeyle bunların tamamı ortadan kaldırılmıştır. Buna hakkınız yok; bu, doğru değil; bu, bu soruları ortaya getirir.

Siz kamu kaynaklarının etkin, verimli ve tutumlu kullanılmasını Sayıştay denetiminden niye kaçırıyorsunuz? Nedir bunun amacı? Nedir bunun endişesi? Dolayısıyla, geliniz, bu önergeyi geri çekiniz. Eğer gerçekten bunun düzenlenmesine ihtiyaç varsa kanunu Komisyona getiriniz, orada bir daha tartışalım. Böyle Genel Kurul görüşmelerinde bir önergeyle kanunun özünü boşaltan, amacını boşaltan düzenlemeler yapılması bana göre hak değil, bana göre iktidar partisi grubunun uzlaşma arayışıyla ters düşmektedir. Uzlaşılarak buraya getirilen, uzlaşma olmamış olsa bile buraya getirilip görüşmeye açılan bir konuyu böyle bir önergeyle değiştirmeye kalkmak bence birtakım maksatları… İyi niyet, kötü niyet sorgulaması yapmıyorum ama cevabı verilmeyen soruların altında ezilecektir. Bunu doğru bulmuyorum. Bunu siz iktidar partisi grubu sayın milletvekillerine de bir eziyet olarak görüyorum, yakıştıramıyorum. Gelin, bunun gerekçesini anlatın, bu konuda Sayıştay ilgilileri görüş ifade etsinler, Komisyon da bunun takdire bırakma gerekçesini burada anlatmalı. Yoksa “Ben yaptım, oldu.” anlayışıyla yaptığınız iş hukuk kurmak olmaz, hukuk bozuculuğu olur değerli arkadaşlar.

Takdirinize sunar, saygılar sunarım.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.

Tutumum lehinde söz isteyen Bekir Bozdağ, Yozgat Milletvekili.

Buyurun Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bekir Bey, belki önergeye açıklık getirirsiniz değil mi?

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Tabii, tabii, onu yapacak zaten!

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlık Divanının tutumu lehinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, tutumu lehine söz aldım ama bir şeyi de belirtmem lazım işin başında. Burada usul tartışması açmayı gerektirecek herhangi bir husus da yok. Başkanlık Divanının burada bir usul tartışması da açmaması lazımdı. Çünkü usul tartışmasını İç Tüzük hükümlerine göre açmayı gerektirecek herhangi bir husus burada kesinlikle söz konusu değil. Bu bir.

İkincisi: Türkiye Büyük Millet Meclisinde pek çok kanun görüşülür ve komisyonlarda görüşülüp kabul edilen pek çok kanun da Genel Kurulda milletvekillerinin takdirine sunulan önergelerle kabul görülürse değiştirilir. Anayasa da dâhil buna. Anayasa görüşmelerinde de Meclis Genel Kurulu komisyonun kabul ettiği anayasa değişikliğini İç Tüzük ve Anayasa’nın öngördüğü usule riayet ederek Genel Kurulda değiştirme yetkisini haizdir. Defalarca bu yapılmıştır. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisinde olan bir konuda herhangi bir kanun teklifinin veya tasarısının komisyonlarda kabul edilen şekli dışında Genel Kurulda verilen önergelerle değiştirilmesi Anayasa ve İç Tüzük’e uygundur. Bu, hukuk bozuculuğu falan da değildir. O zaman bizim Sayıştay Kanunu’nu hiç görüşmememiz lazım. Çünkü yeni bir kanun yapıyoruz ve kanunu yeniliyoruz. Veya başka kanunları değiştiriyoruz, maddelerini değiştiriyoruz, yeniden yazıyoruz, yürürlükten kaldırıyoruz. Sonuçta bir kanunu yürürlükten kaldırmak veya bir maddeyi yürürlükten kaldırmak veyahut da bir maddenin fıkrasını değiştirmek hukuk bozuculuğu olmaz, bu Meclisin tamamen yetkisinde olan bir konudur. Verilen bir önerge vardır. Önerge burada görüşülmüştür ve milletvekillerinin değerli oylarıyla da kabul edilmiştir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hiç görüşülmedi.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bir defa burada bir hukuk bozuculuğu kesinlikle yoktur. Meclisin denetimine tabi olan konulardan… Örneğin Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunulabilir. Böyle bir durum da kesinlikle söz konusu değildir, tamamen Anayasa ve İç Tüzük’e uygun bir düzenlemedir. Bu bir.

İki: “Performans denetimini ortadan kaldırıyorlar.” diye bir ifade kullanıldı veya “Performans denetiminin tanımı değişiyor.”

Bir defa, burada performans denetimi ortadan kaldırılmıyor, performans denetiminin tanımında bir değişiklik yapılıyor. Performans denetimi yasada korunuyor, tanımında bir değişiklik yapılıyor.

Yapılan değişiklik nedir? Performans denetimi “Hesap verme sorumluluğu çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve göstergeler ile ilgili olarak faaliyet sonuçlarının ölçülmesi…” diye tanımlanıyor. Yani idarelerce belirlenen hedef ve göstergeler var ve bununla ilgili yapılmış faaliyetler var, ortaya çıkan sonuçlar var. Sayıştay, yapacağı performans denetiminde gösterilen hedef ve göstergeler nedir, bunun gerçekleşmesi için yapılan faaliyetler ve ortaya çıkan sonuçlar nedir, buna dair bir değerlendirmeyi elbette yapacak. Bunları yaptıktan sonra raporlarını kendilerine tanınan yetkiler çerçevesinde düzenleyip gerekli yerlere ulaştıracaktır. Performans denetiminin kaldırılması söz konusu değildir ama tanımında bir değişiklik vardır. 96’dan beri yürürlükte olan bir maddede de bu açıdan bir değişiklik söz konusu, onunla bir çelişen durum söz konusu ama burada performans denetimine bir tanım getiriliyor ve bu tanım, ne olduğu performans denetiminin, ifade ediliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu her konuda tanım yapmak, yapılan tanımları değiştirmek hakkına sahiptir. Ha, Danıştay veya komisyon veya bir başkası şöyle der veya böyle düşünebilir ama bu konularda son karar verme mercisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruludur. Bu nedenle, yapılan değişiklikte “Hukuk bozuculuğu” diye bir şey kesinlikle söz konusu değildir, “Performans denetiminin ortadan kaldırılması” diye bir şey kesinlikle söz konusu değildir. Sadece performans denetiminin tanımında bir değişiklik yapılmaktadır. Bu denetimden kimsenin kaçması da söz konusu değildir çünkü denetim yapılacaktır.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Niçin yapılıyor bu değişiklik, gerekçesi ne?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Gösterilen hedefler ve göstergeler çerçevesinde yapılan faaliyetlerin sonuçları bu denetim çerçevesinde her zaman olduğu gibi Sayıştay tarafından da denetlenecektir.

Ben bu vesileyle, ortada İç Tüzük’e ve Anayasa’ya aykırı herhangi bir durum bulunmadığını, Başkanlık Divanının bu önergeyi görüşüp oya sunup kabulünde de herhangi bir usule aykırılık bulunmadığını ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bozdağ.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İdarenin hedefleri ikide bir değişirse neye dayalı olarak bu değişikliği yapacaksınız? 

BAŞKAN – Tutumum aleyhinde söz isteyen Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 2’nci maddesinde değişiklik yapan bir önergenin kabulü nedeniyle açılan usul tartışmasında Sayın Başkanın tutumu aleyhinde söz aldım. Sözlerime başlarken sizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan iktidar grubunun vermiş olduğu bir önergeyi Komisyona ve Hükûmete sorarak, onların görüşlerini alarak Genel Kurulun oyuna sundu. Usul olarak Sayın Başkanın yaptığında herhangi bir usulsüzlük görmüyorum. Ancak önerinin içeriğinde çok ciddi bir sorun vardır arkadaşlar. Bu, Sayın Bozdağ’ın ifade ettiği şekilde masum görülebilecek bir değişiklik değildir. Bu önergeyi yazanlar, işleme koyanlar eğer cahil değilse -ki böyle olduğunu düşünmüyorum- bir kasta sahiptir. Şimdi, bu kastı sizlerin dikkatine sunmak istiyorum. Türkiye Cumhuriyetinin Parlamentosuna bu önerge yakışmamıştır. Eğer -kabul edilmiştir ama- tekriri müzakere yoluna giderek geri dönüp bu önergeyi değiştirmezsek Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihine bir kara leke olarak geçecektir bu. Neden? İzninizle çok kısaca açıklamak istiyorum.

510 sıra sayılı Rapor önümüzde. Bu raporun 41’inci sayfasında Cumhuriyet Halk Partisinin Plan ve Bütçe Komisyonu grubunun bu maddeye ilişkin olarak ve bu madde çerçevesinde performans denetimine ilişkin olarak maddedeki sorunları etraflıca belirten görüşü yer almaktadır. Biz burada şunu demişiz: Maddedeki performans denetimi yani bu önergeden önceki şekliyle yer alan performans denetimi INTOSAI’ın yani Uluslararası Sayıştaylar Birliğinin denetim standartlarına ve performans denetimi uygulama rehberine aykırıdır. Aykırılığı da şu şekilde açıklıyoruz, performans denetimi olarak maddede yer alan tanım şudur, şöyle diyor madde: “Performans denetimi: Hesap verme sorumluluğu çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve göstergeler ile ilgili olarak faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve değerlendirilmesi ile -bu, birinci bölümü; ikinci bölümünde- kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının incelenmesini ifade eder.” Biz raporda şunu diyoruz: Bu birinci bölümde yer alan tanım performans denetimi değildir, bu performans ölçümüdür. INTOSAI denetim standartlarına ve uygulama rehberine baktığımızda bunun böyle olduğu görülecektir. Faaliyet sonuçlarının ölçülmesi performans denetiminin kendisi değildir, bu o değil. İkinci bölümde yer alan tanım performans denetiminin kendisidir. İlk bölümün çıkması gerekir, ikinci bölümün kalması gerekir. Ben de doğrusu burada maddeler görüşülürken bu yönde bir değişiklik olabilir mi diye bekliyordum. Umutlu değildim çünkü bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda anlatamadık Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna. Ama bir grup başkan vekili ve 4 milletvekilinin imzasını taşıyan iktidar önergesi bizim önerdiğimizin tam tersini yapıyor, performans ölçümü bölümünü muhafaza ediyor, ikinci bölümü çıkarıyor, asıl performans denetimi olan bölümü çıkarıyor.

Ayrıca tanımın birinci bölümünde yer alan “hedef ve göstergelerle ilgili olarak faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve değerlendirilmesi ile” bölümündeki değerlendirilmesini de çıkarıyor, “Sadece ölç” diyor. Bu önerge Sayıştaya “Sadece ölçeceksin, değerlendirme sakın yapma.” diyor.

Performans denetimi, değerli arkadaşlar, bu teklifle kamu mali yönetim sisteminin içerisine giriyor değildir. Performans denetimini Sayıştay 1996 yılından beri yapıyor. 1996 yılında kabul edilen 4149 sayılı Kanun’la, Sayıştay Kanunu’na ek 10’uncu madde eklenmiştir. Bu maddenin birinci fıkrasını aynen okuyorum: “Sayıştay, denetimine tabi kurum ve kuruluşların kaynakları ne ölçüde verimli ve etkin ve tutumlu kullandıklarını incelemeye yetkilidir. Bu inceleme sonuçları Sayıştay Birinci Başkanı tarafından bir değerlendirme raporuyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulur.” Bu çerçevede Sayıştay bugüne kadar belki yirmiye yakın performans denetimi raporu düzenlemiştir.

Şimdi, önerge diyor ki, iktidar partisi diyor ki: “Kardeşim, benim faaliyetlerimi sakın değerlendirme.” Performans denetiminin amacı, hükûmete bütçeyle verilen kaynakları hükûmet etkin bir şekilde kullanmış mı; toplanan vergilerle yapılan harcamalar yerli yerine yapılmış mı; üretilen hizmetlerden, yapılan binalardan, inşaatlardan vatandaş memnun mu; vatandaş devletten memnun mu, bunu değerlendirecek Sayıştay. Modern denetim bu demektir. Çok anlayamadığım  bir şekilde, yani bir kötü niyetle –kusura bakmayın arkadaşlar- bu denetimi kaldırıyorsunuz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Değerlendirme yapmayan denetimin ne anlamı var?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – “Sadece ölç, bana bildir, ben Meclis olarak bakacağım, işime gelene evet diyeceğim, gelmeyene demeyeceğim.”

Şimdi, Sayıştay, örneğin enerji sektöründeki yap-işlet-devretleri inceledi, Türkiye Büyük Millet Meclisine bir rapor gönderdi, “Şu kadar liralık kamu zararı vardır.” dedi. Yıllardır uyuyor, bekliyor, Mecliste bekliyor; istemiyor, AKP bu raporları artık istemiyor. “Bu raporları bana göndermeyeceksin, denetlemeyeceksin. Ben iktidarda sekiz yıl kaldım, 9’uncu yıl bitiyor. Şimdi benim dönemimde böyle performans denetimi yapma kardeşim, yapmayacaksın. Eski yıllar, tamam, o yılları yap bizden önceki yılları ama bundan sonra artık benim yıllarımı inceleme.”

Değerli arkadaşlar, bu bir cinayettir. Kamu mali yönetimi ve denetim sistemi katledilmektedir. Sayın Sayıştay Başkanı -tabii ki bir bürokrat kimliği vardır burada ama- Parlamento tarafından seçilir, Parlamento tarafından seçilmesinin nedeni Sayıştayın bağımsızlığı nedeniyledir. Sayın Sayıştay Başkanının bu konuda, bu bağımsızlık ona burada bu konuya müdahale etme hakkını vermektedir; Meclis Başkanlık Divanına, yanındaki Sayın Bakana başvurma hakkını vermektedir ama bu başvurudan bile yoksun bir Sayıştay Başkanının huzurunda bu önergenin kabul ediliyor olmasını Sayıştay adına da üzüntü verici buluyorum. Sayıştayın tarihine, birikimine saygısızlık bu. Sayıştayın değerli mensuplarını bir kenara atmak demektir. Öyle anlaşılıyor ki yüzde 58 oyla bugüne kadar takiye stajı yapmış olan bazı yüksek yargı organı mensuplarını iktidar partisi mensupları da takip ediyor. Onlar da takiye stajlarını bitirdiler, artık takiyeye ihtiyaç görmüyorlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Tutumum lehinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu usul tartışması konusunda söz alırken Sayın Başkanın kastının olmadığını düşünerek, gerçekten -üç buçuk yıldır buradayız- Meclise, tartışmalardan geçiyor, komisyonlardan geçiyor, geliyoruz, sonra son dakika golleri hep böyle veriliyor Hükûmet, AK PARTİ tarafından. Tabii İç Tüzük’e göre, çalışma tarzımıza göre Başkanlık Divanının bir işleyiş tarzı var. Şimdi, baktığımız zaman, Başkanlık Divanına yardımcı olacak teknik elemanlar, uzmanlar var. O uzmanların görevi Başkanlık Divanına yardım etmektir. Hükûmet temsilcisi var, Hükûmet temsilcisinin yanında ilgili kanun teklifinin görüşüldüğü uzmanlar var, hepsi de burada oturuyorlar. Komisyon temsilcileri var. Şimdi, bu kadar bir ekibin içinde, ben Sayın Başkanın şahsında bir kasıt aramıyorum.

Arkadaşlar, burada kolektif bir ihmal var, kolektif bir hata var, kolektif bir, Meclisin iradesine gölge düşme var, kolektif, birlikte işlenen bir hata var. Neden bu? Çok önemli bir konuyu görüşüyoruz. Anayasal bir kurum olarak -160’ıncı maddede açıklandığı kadar- görevi çok net Sayıştayın. “Denetlemek Meclis adına” diyor, “denetlemek” diyor. Öyle ölçmek, biçmek, çizmek, boyunun posunun, bilmem nesinin gramajını tartmak, terazi merazi, bakkaliye işi değil arkadaşlar; de-net-le-mek. Vatandaş diyor ki: “Benim verdiğim vergiyi, hazineye giren her yetimin kuruşunu Mecliste benim adıma denetlemekle görevlisiniz.” Bu görevi Türkiye Büyük Millet Meclisine veriyor. Anayasa 160 diyor ki: “Bu görevi Meclis adına Sayıştaya veriyorum.”

Şimdi bakın, Sayıştay kanunu yapıyoruz, temel bir kanun. Bu temel kanunlar yürürlüğe girdikten sonra öyle bir günde, iki günde değişmiyor. Otuz yıl, kırk yıl uygulamada kalan temel kanunlar.

Peki, burada hata nerede? Nerede boğuyoruz, öldürüyoruz, nerede işlevsiz kılıyoruz, nerede yanlış yapıyoruz? Ben şuna kısaca bir baktığımda, gerçekten yasama Meclisi böyle mi yasa yapıyor, yoksa çoğunluk, iktidar partisi uyanık davranıp çaktırmadan, bu temel yasada en önemli değişiklikleri geçirebilme becerisine mi sahip?

Bakın, tetkik kurulu İç Tüzük’ü okuyorum arkadaşlar, 85: “Kanun teklifleri Anayasa’nın diline uygun olacak.” diyor. Performans ölçülür… Sayıştayın görevinde ölçme yok arkadaşlar, denetlenir. Anayasa’nın 160’ıncı madde diline uygun değil. Kanun yazılış tekniğine uygun olacak, değil. “Eğer maddi hata varsa uyarılır.” diyor; o da yok. Yazılış ve sıra bakımından bozukluk varsa düzeltilir; o da yok. Hükûmet görüşe katılsa bile metinde değişiklik gerekirse yapılır; o da yok.

Arkadaşlar, bu bana, ilk milletvekili seçilip bu Meclise geldiğim zaman bir önergenizi hatırlattı. Burada bir önerge vermiştiniz çalışma gündemiyle ilgili ve o önergede 30 şubat günü Meclisin çalışmasını önermiştiniz. Şimdi soruyorum… Anayasa’ya uygun verdiğiniz önerge, gayet uygun. Önerinin altında imzanız var. Başkanlık da sevk etmiş komisyona veya oylamanıza. Arkadaşlar, 30 şubat yok ki. Bu mübarek ay dört yılda bir yirmi dokuz çekiyor, otuz çekmiyor, otuz yok. Yani bunu, böyle bir maddi hatayı Başkanlık Divanı, bizler düzeltmeyecek miyiz? İşte burada şu an işlenen maddi hata bu.

“Performans ölçülür…” Ne ölçümü kardeşim, terzi miyiz biz burada? Meclis terzi mi? Sayıştay terzi mi, ölçüm mü yapacak? Böyle bir anlayış var mı? INTOSAI kurallarında çok açık “denetim” demiyor mu? Peki, INTOSAI kurallarında çok açık “denetim” denirken, Avrupa Birliğinin mali denetimi nedir? Yasası bekliyor.

Peki, mali denetimi de geçtik, Meclis adına denetim olayında Sayıştayın Avrupa Birliğinin bütün başlıklarında denetim notunuz ne olacak, denetim notu ne olacak?

Haydi bunu da geçtik, yani Allah aşkına İç Tüzük’e bakın, lütfen okuyun arkadaşlar. Bakın, şu İç Tüzük’te “Önergeler gerekçeli olur.” diyor. Ben bunu üşenmeden çıkardım, İç Tüzük 87 diyor ki: “Önergeler yeni bir değişiklik, yeni bir kanun teklifi gerektiriyorsa ayrı bir usul gerektirir.” Bu, tamamen denetimi baypas ediyor. O zaman yeni bir durum.

Yine İç Tüzük diyor ki: “Bu önergeler gerekçeli olur.”

Şimdi, Allah aşkına şu önerge bir satır bile değil arkadaşlar, bir satır. Diyor ki gerekçe: “ ‘Performans’ tanımının teknik olarak daha uygun hâle getirilmesi amaçlanmıştır.” Bu gerekçe midir arkadaşlar? Allah aşkına söyleyin, bu neyin gerekçesi? Bu neyin gerekçesi?

Yine İç Tüzük diyor ki: “Başkanlık bunu Meclis Genel Kuruluna bilgilendirir, anlatır.” Hangi bilgilendirme oldu, hangi anlatım oldu? Komisyon “takdire”, Hükûmet de “olur” dedi; gerekçe… Gerekçe bu kadar okundu.

Şimdi, arkadaşlar, Sayıştay Kanunu’nun temeli, özü, içeriği, anayasal olarak değiştirilmeyecek yanı performans denetimidir. Zaten onu aldığınız zaman yerindelik denetimi sınırlı, diğer denetimler sınırlı, bazı yerleri hiç denetleyemiyorsunuz.

Ben söz almayacaktım bu usul tartışmasında fakat uyarmak istiyorum arkadaşlar, ciddi ciddi uyarmak istiyorum: Bugün çoğunluk olabilirsiniz. Demokrasi, çoğunluk diktası değildir, paylaşımdır çoğulculuk, ortaklaşmadır, ortak kararlar almadır. Eğer Sayıştay gibi bir temel kanunda ortaklaşamazsak vay hâline Türkiye’nin.

Bakın, bu önergenin devamı kritik bir önerge daha 4’üncü maddede geliyor, önümüzde, elimizde arkadaşlar. 4’üncü madde, kamu yönetimine ilişkin denetimlerde, bütçe payı yüzde 50’nin altında olan denetimleri kaldırıcı bir hüküm taşıyor. Şimdi soruyorum size: F-35 projesine biz şimdiye kadar 10 milyar dolar koyduk. Bizim o projede yüzde 51 devlet payımız olabilir mi? Anadolu Jet’i denetleyebilir misiniz arkadaşlar? Anadolu Jet’te Türk Hava Yollarının yüzde 47,5 - 48 oranında sermayesi vardır diye, bu vereceğiniz önergeyle Anadolu Jet’i de denetleyemeyeceksiniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Türk Hava Yolları da denetlenmiyor zaten.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bırakın, Savunma Sanayii Destekleme Fonu itibarıyla, bilmem hangi ülkeyle ortak yapacağınız projedeki silah alımında, vesairede, orada da yapamayacaksınız.

Şimdi, performans denetimini bu noktaya indirirseniz, 4’üncü maddeyle de bunu getirirseniz ne yapmış olursunuz bilmiyorum ama inanın, bu ülkeye yapabileceğiniz en büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Bizler, hepimiz, buraya gelen gidecek, görev itibarıyla yerini başkalarına bırakacak ama gün gelecek, çocuklarımız, torunlarımız bu tutanaklara girdiğinde “Bizim adımıza Mecliste görev yaptınız, bu kadar açık ve kaba hataları nasıl yaptınız?” diye bizden hesabını soracak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Her ilde bir üniversite açtık arkadaşlar. Her ilde üniversiteliler okuyor. Bütün üniversiteler bu tutanakları, bu gerekçeleri alıp tartışacaklar. Unutmayın, demokrasinin üç ayağı var: Birisi, siyasal demokrasi temsildir. Yüzde 15 seçim barajının arkasına saklanıp temsilin önünde durmak diktatörlüğün âlâsıdır. İkincisi, ekonomik demokrasidir, şeffaflıktır. Bu şeffaflığı örtenler, gizlilik ve karanlığı getirenler, karanlıktan beslenenlerdir. Üçüncüsü, çoğunluktur, çoğulculuktur, çoğulcu kültürdür. İşte, birliğimizin harcı, kardeşliğimizin temeli budur. Bu temele dinamit atacak bu yanlış yaklaşımlardan vazgeçin, düzeltelim diyorum. Sayın Başkanlık Divanına da bu anlamda bu hatanın düzeltilerek   -komisyonda tekrar tekriri müzakere mi olur, ne olur ama- bunun performans ölçülür olayından mutlak surette çıkması lazım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural, bir şey mi söyleyeceksiniz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, yani eğer bu konuyla ilgili bir karara varacaksanız ondan önce bir konuyu arz etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden sisteme girin.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, milletin kaynaklarının verimli ve doğru kullanılıp kullanılmadığına ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz milletin vekiliyiz. Milletin kaynaklarının da verimli, doğru kullanılıp kullanılmadığı sorumluluğu bireysel olarak kendi irademizdedir. Burada yürütmenin herhangi bir organına bununla ilgili yetkimizi devretmek bizi vebalden kurtarmaz. Bunun sorumluluğu hepimize aittir. Dolayısıyla bu yetkiyi devrederken bu taşıdığımız vebali dikkate alalım.

Sayın Başkanım, 1’inci madde kabul edildi, sizlerin oylarıyla kabul edildi. Bakın, 1’inci maddede şunu söylüyor, diyor ki: “Kamu idarelerinin etkili, ekonomik, verimli, hukuka uygun olarak çalışmasını denetlemek amacıyla yapıyoruz.” Şimdi, burada performans denetimini ortadan kaldırdığınız zaman, burada ekonomik, verimli ve etkin kullanmayla ilgili denetimi ortadan kaldırdığınız zaman, bu amacı gerçekleştirecek hiçbir aracınız olmayacak. O zaman, kanun koyucunun amacı ortadan kaldırılmış olacak. Amaçta diyor ki: “Bunun verimli, etkin kullanılmadığını denetle.” Şimdi, denetleyecek, bunu ortaya koyacak bir performans denetiminden vazgeçmek amaca mugayir bir kararı kabul etmek demektir. Ayrıca, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu var, bu Kanun’da da aynen şöyle diyor: “Kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi ve sonuçlarının ölçülmesi, performans bakımından değerlendirilmesi suretiyle dış denetim gerçekleştirilir. Bunu da Sayıştay yapar.” Şimdi, biz bundan da vazgeçiyoruz. Elimizi vicdanımıza koyalım. Allah için, bu konuda, bu verimli kullanılmaması konusundaki sorumluluktan kurtarılmış olamayız. Eğer verimli, doğru kullanıldığına ilişkin bir endişemiz yok ise gelin, hep beraber, birlikte, Sayıştayın bunun denetimini temin etmesi gerekir.

Benim önerdiğim yöntem şudur Sayın Başkan: Lütfen, Komisyon, çoğunluk iradesiyle birlikte, müzakere ederek bu maddeyi Komisyona çeksin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde… Yarın, seçmenlere gideceğiz, milletvekilliği de gidecek. Verdiğimiz bu yetkiyle eğer bu milletin hakkı ve hukuku verimli kullanılmamışsa bu, yetkiyi veren milletvekillerinin vebalinde kalacaktır. O bakımdan, bu konuda sorumluluğu Sayıştaya verelim, denetimi yapsınlar. Sayın Komisyon da doğrudan doğruya 1’inci maddeyle kabul ettiğiniz etkili ve verimli kullanılmasına ilişkin denetimi etkisiz hâle dönüştüren buna “Evet” demekle de siz getirdiğiniz kanuna sahip çıkmamış oluyorsunuz. Sizin öncelikli göreviniz, bu kanuna sahip çıkmaktır.

BAŞKAN – Sayın Vural, teşekkür ediyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla bu konuda, lütfen Komisyon olarak gereğini yapın. Arz ederim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Vural.

Sayın Komisyonun bu konuda söyleyeceği herhangi bir sözü var mı?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Başkan, şu aşamada yok ancak tabii gruplar arasında mesele tekrar tekriri müzakereyle değerlendirilebilir de Genel Kurulda, bu konuda bir çalışma yapılır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, bana sorman lazım, niye görüşümü almıyorsun, ben komisyon üyesiyim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bakın, Sayın Aslanoğlu, söylediğime dikkat ederseniz, ne diyorum?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Bana sormanız lazım.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Aslanoğlu, benim söylediğimi herhâlde dinlemediniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Dinledim, dinledim.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Karşıyız” deyin.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - O zaman karşı çıkın.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, oylamaya geçiyorsanız yoklama istiyorum.

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- Sayıştay Kanunu Teklifi’nin görüşmeleri sırasında bir önergeyle Sayıştayın performans denetiminin ortadan kaldırılmasının hukuk bozuculuğu olduğuna ve Başkanlık Divanının buna müsaade etmemesi gerektiğine ilişkin Oturum Başkanının tutumu hakkında (Devam)

 

BAŞKAN – Tamam Sayın Şandır.

Sayın milletvekilleri, olay, Başkanlık Divanının meselesi değil. Sayıştay Yasası görüşülürken 2’nci maddeyle ilgili, iktidar partisi bir önerge vermiştir ve Genel Kurul önergeyi kabul etmiştir. Önergenin kabul edilmesinden sonra ve başka bir önergeyle işlem yapıldıktan sonra muhalefet partilerinin önergenin muhtevasına itiraz etmeleri söz konusudur. Belki, önergenin muhtevasının Anayasa’ya aykırı olduğu iddia edilebilir. Aslında meselenin anlaşılması için usul tartışması açılmıştır, tutumuzla ilgili değil. Önerge usule uygun bir önergedir. Dolayısıyla, yapılan usul tartışması neticesinde tutumumda herhangi bir değişiklik olmamıştır.

III.- YOKLAMA

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN - Tasarının 2’nci maddesini kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.

Sayın Vural, Sayın Şandır, Sayın Korkmaz, Sayın Akçay, Sayın Kalaycı, Sayın Enöz, Sayın Serdaroğlu, Sayın Yalçın, Sayın Özdemir, Sayın Paksoy, Sayın Asil, Sayın Çalış, Sayın Doğru, Sayın Ayhan, Sayın Yunusoğlu, Sayın Varlı, Sayın Özensoy, Sayın Coşkun, Sayın Günal, Sayın Kumcuoğlu.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay kanunu teklifinin 3’üncü maddesinde yer alan “olan” ibaresinden sonra “Anayasal” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Nuri Yaman

Ufuk Uras

 

 

Şırnak

Muş

İstanbul

 

 

 

Pervin Buldan

 

Akın Birdal

 

 

Iğdır

 

Diyarbakır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 3 ncü maddesinin madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Trabzon

 

Malatya

"Sayıştayın bağımsızlığı

Madde 3- "Sayıştay, Anayasal konumuna uygun olarak denetim yaklaşımlarının belirlenmesi, denetim konularının seçimi, denetim sonuçlarının raporlanması ve hesap ve işlemlerin yargılanması faaliyetlerini hiçbir sınırlamaya ve dış müdahaleye tabi olmaksızın yargıç teminatına sahip meslek mensupları ve yargısal kurullarıyla yürüten, kurumsal, işlevsel ve mali bağımsızlığa sahip bir kurumdur."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 3'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

M. Akif Paksoy

Erkan Akçay

 

Konya

Kahramanmaraş

Manisa

 

Mustafa Enöz

Mehmet Serdaroğlu

Emin Haluk Ayhan

 

Manisa

Kastamonu

Denizli

 

 

Mehmet Şandır

 

 

 

Mersin

 

Madde 3- "Sayıştay; kamu idarelerinin gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini yargılama yolu ile kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve kesin hükme bağlama işlerini yapmakla görevli, işlevsel, kurumsal ve malî bağımsızlığı olan Anayasal bir kurumdur."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Serdaroğlu, Kastamonu Milletvekili, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 3’üncü maddesinde verdiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hesap verebilmenin ve saydamlığın sağlanarak kamu kaynaklarının etkin, verimli ve tutumlu bir şekilde kullanılabilmesini gerçekleştirmek Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan Sayıştayın temel işlevlerindendir. Hesap verme sorumluluğu ve saydamlık, yolsuzlukların önlenmesi açısından da fevkalade önemlidir. AKP İktidarı döneminde çıkarılan birçok yasada olduğu gibi Sayıştay Kanunu Teklifi’nde de saydamlık, hesap verebilirlik gibi ilkelerden sıkça bahsedilmektedir ancak bu ilkelerin altı doldurulmadığı ve işlerlik kazandıracak mekanizmalar kurulmadığı için söylemden öteye gidememiştir, dolayısıyla yolsuzluk iddiaları ve şüpheleri ayyuka çıkmıştır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, dolayısıyla millet adına denetim yapan Sayıştayın yolsuzluk iddiaları ve şüpheleri karşısında temel işlevini yerine getirip getirmediği konusu ise çok daha önemlidir. Bakın, size birkaç örnek vermek istiyorum: 99 depreminden sonra, iletişimden şans oyunlarına kadar, on bir yıldır vatandaşımız deprem vergisi ödedi ve ödemeye de devam ediyor. Bugüne kadar 30 katrilyon lira para toplanmıştır. Bu paralar nereye harcandı, kalan para nerede, bunu Sayıştay dâhil kimse bilmiyor. Millet on bir yıldır deprem için vergi ödüyor, ödediği 30 katrilyon ortada yok ama bu parayı buhar eden Adalet ve Kalkınma Partisi maalesef hâlâ iktidarda.

Değerli milletvekilleri, yolsuzluk iddialarının en çok gündeme geldiği diğer bir konu da özelleştirme uygulamalarıdır. Bugüne kadar gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarıyla 40 milyar dolara yakın gelir elde edilmiştir. AKP İktidarı döneminde ise, çok önemli ve stratejik değeri olan tesisleri de içine alan, yaklaşık 32 milyar dolarlık özelleştirme yapılmıştır. İktidarın övündüğü bu rakam, aslında, sadece Türk Telekom’un olması gereken gerçek değerdir.

Değerli milletvekilleri, “Cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmesi.” diye adlandırılan Türk Telekom’un yüzde 55 hissesi, Lübnan’ın Başbakanı Hariri’nin ailesine ait olan Oger firmasına, 6,5 milyar dolara satılmıştır. On üç günlük tesadüfler süreci Başbakan Sayın Erdoğan’ın 15-16 Haziran 2005  tarihinde Lübnan’ı ziyaretiyle başlamaktadır. Bu ziyarette özelleştirmeden sorumlu Maliye Bakanı Sayın Unakıtan da onunla birliktedir. Lübnan ziyaretinin hemen arkasından, iki gün sonra 17 Haziran 2005 tarihinde Lübnanlı Oger firmasıyla Sayın Başbakanın dostu Berlusconi’nin desteklediği Telekom-İtalya ortaklık kurduklarını Özelleştirme İdaresine  bildirmişlerdir. On üç gün sonra bu ortaklık Telekom ihalesini kazanmıştır.

Dikkat çekici diğer bir tesadüf ise Sayın Başbakanın bu ziyaretinin öncesinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığının ortak bildirme süresinde uzatmaya gitmiş olmasıdır. Bu nasıl özelleştirme diye insan aslında düşünmeden yapamıyor.

Bu ihalenin süreci ve yaşananlar madalyonun bir yüzünü oluştururken madalyonun diğer yüzünü ise 6,5 milyar dolarlık satış bedeli oluşturmaktadır. Güçlü altyapısıyla, yeniliğe açık teknolojisiyle, 20 milyona yakın abonesiyle Telekom gibi dev bir operatöre biçilen bu değer ne kadar gerçekçidir? Buna, vereceğim örnek ile siz karar verin: Telekom 17 milyon abonesinden ayda 170 trilyon…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, lütfen sözlerinizi tamamlayın.

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – …yılda 2 katrilyon, bir başka ifadeyle yılda 1,5 milyar dolar sadece sabit ücret geliri elde ediyor. Yani Telekom sadece dört yıllık sabit ücret gelirine satılmıştır.

Şimdi, bu ve benzeri işlerden kuşkulanmayalım da bizler ne yapalım? Bu ve benzeri sözüm ona icraatlarınızı Sayıştayın da, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun da, Devlet Denetleme Kurulunun da sıkı bir şekilde incelemesi, araştırması gerekmektedir. Sayısal üstünlüğünüze, kadrolaşmanıza güvenerek bugüne kadar bu tür araştırmaları hep engellediniz.

Burada samimiyetle ifade ediyorum, Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında yaptıklarınız bir bir araştırılacak, bankalar satışı, Telekom’un satışı, Balıkesir SEKA’nın satışı bile ilgililerini Yüce Divana göndermeye yetecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Serdaroğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 3 üncü maddesinin madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

"Sayıştayın bağımsızlığı

Madde 3- "Sayıştay, Anayasal konumuna uygun olarak denetim yaklaşımlarının belirlenmesi, denetim konularının seçimi, denetim sonuçlarının raporlanması ve hesap ve işlemlerin yargılanması faaliyetlerini hiçbir sınırlamaya ve dış müdahaleye tabi olmaksızın yargıç teminatına sahip meslek mensupları ve yargısal kurullarıyla yürüten, kurumsal, işlevsel ve mali bağımsızlığa sahip bir kurumdur."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.

Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayıştayın bağımsızlık maddesi. Bağımsızlık çok güzel, özgür olmak çok güzel, özgür iradeye sahip olmak çok güzel. Bağımsız kurumlar kendi özgür iradesine sahip kurumlardır ama acaba öyle mi?

Değerli milletvekilleri, Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan ve bu raporları Meclise gönderen bir kurumdur. Ben dokuz yıldır buradayım. Benim bu sözüm Sayıştaya değil, Türkiye Büyük Millet Meclisine: Benim adıma Sayıştaya denetim yaptırıyorsunuz, acaba dokuz yıldır Sayıştayın gönderdiği raporlara ne işlem yaptınız? Dokuz yıldır Sayıştayın gönderdiği raporlarda acaba hiç suç unsuru yok mu arkadaşlar? Herkes görevini en iyi yapmış mı? Acaba Sayıştayın gönderdiği raporlarda hiç yolsuzluk yok mu? Sayıştayın gönderdiği raporlarda işini en iyi yapanla en iyi yapmayan ayrılmışsa, acaba Meclis Başkanlığı ne yaptı? Soruyorum.

Enerjiyle ilgili, enerji raporu geldi. Sayıştay raporunda hazinenin çok büyük zararı olduğu ifade edilmesine rağmen ve Plan ve Bütçe Komisyonunda bu rapor görüşülmesine rağmen, acaba Meclis Başkanlığı daha sonra bu rapor hakkında ne işlem yaptı?

Arkadaşlar, raporlar niye etkin olur, biliyor musunuz? İşlevi yerine getirilirse, hesap sorulursa veya teşekkür edilirse etkin olur raporlar. Yoksa, rapor düzenlemişsin… Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan Sayıştay anlı şanlı, sayfalarca rapor düzenliyor ama bu rapor eğer işlev görürse, bu raporda suçlularla suçlu olmayanlar ayrılırsa, suçlu hakkında her türlü işlem yapılırsa, suç duyurusunda bulunulursa rapor rapordur ama Meclis Başkanlığının ben, dokuz yıldır, bugüne kadar -Sayıştayın gönderdiği, suç unsuru içeren- hangi işlemi yaptığını merak ediyorum. Ne yaptı? Enerji raporuyla ilgili ben Meclis Başkanlığının hangi işlemi yaptığını, acaba hazinenin zararlarını kimlerden alması gerektiğini… Neden bekliyor? Niçin bekletiyorsunuz? O zaman sayfalarca rapor düzenle, ne işe yarar bu raporlar arkadaşlar? Ne işe yarıyor?

Onun için, burada, Sayıştay eğer işlevini iyi yapacaksa… Ama iyi yapılan bir rapor da işlevini yerine getirmelidir. Meclis Başkanlığının ben bugüne kadar hangi işlevleri yaptığını merak ediyorum. Acaba tüm raporlar pırıl pırıl mı? Hiçbir şekilde, hiçbir raporda sorun yok mu? Acaba sorunlu raporlar vardı da bunlarla ilgili, kendi adına denetim yapan Sayıştay raporlarıyla ilgili hangi önlemleri aldı? Arkadaşlar, ben bugüne kadar görmedim, eğer bilen varsa gelsin bana söylesin.

Bu nedenle, bir raporun rapor olması için, rapor yasak savmak için değil, rapor kamu kaynaklarının en iyi şekilde kullanılmasını… Görevi Sayıştayın, verdiği raporun nedeni budur, amacı budur ama verdiği rapor hiçbir şekilde hiçbir işlevi yerine getirilmiyorsa yazıklar olsun o raporlara.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.

Sayın Ergin, Sayın Hamzaçebi, Sayın Özyürek, Sayın Aslanoğlu, Sayın Keleş, Sayın Özdemir, Sayın İçli, Sayın Barış, Sayın Yıldız, Sayın Köktürk, Sayın Öztürk, Sayın Ekici, Sayın İçli, Sayın Coşkuner, Sayın Ağyüz, Sayın Hacaloğlu, Sayın Ersin, Sayın Tütüncü, Sayın Özkan, Sayın Ünsal.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay kanunu teklifinin 3 ncü maddesinde yer alan “olan” ibaresinden  sonra “Anayasal” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın 1’inci maddesinde “Gizli genelgeyi istiyorum.” demiştim. Sayın Bakandan hâlâ ses gelmedi. Hükûmet bu gizli genelgeyi nasıl uyguladı sekiz sene? Onun cevabını bekliyorum, yok.

Arkasından, bir bakıyoruz 2’nci madde önergesiyle performans denetimi performans ölçümüne getiriliyor, sanki Sayıştay anayasal, yargısal, yargıç teminatına mensup bir kurul değilmiş gibi davranılıyor. Bu önergemiz de “Anayasal bir kurumdur.” önergesi ve şunu soruyoruz: Anayasa 160’ın açık hükmü, Sayıştayın görevi Meclis adına denetimse “performans ölçülür” denmesi ne demek? Bu önergenin… Ölçülmesi ne demek? Sayıştay bakkaliye dükkânı değil arkadaşlar, gramaj ölçümü mü yapacak? Terzi dükkânı mı, kol ceket ölçümü mü yapacak? Yani Sayıştayı -arkadaşlar yapmayın- patlıcan kabak denetimi yapacak, memur özlük haklarını inceleyecek dereceye mi düşüreceksiniz?

Arkadaşlar, Yüksek Denetleme Kurulunu bu Sayıştay Kanunu kaldırıyor diye Sayıştayı Başbakanlığa bağlı Yüksek Denetleme Kuruluna mı dönüştürmek istiyorsunuz? Demin bunun tartışmasını yaptık, usul tartışmasını.

Şimdi, bütün gruplar tekriri müzakere konusunda bu kararı alıp bu 2’nci maddeyi düzeltene kadar… Çünkü şunu açık söylüyorum: Siz bu maddeyi düzeltmediğiniz zaman Sayıştayı Sayıştay yapamazsınız, Sayıştay Sayıştay olmaktan çıkar. Ben de millet adına, milletin temsilcisi olarak Sayıştayı Sayıştay olmaktan çıkaran bu çok önemli tehlike karşısında “sözün bittiği yerdeyiz” diyorum ve geri kalan dört dakikamı bu kürsüyü, sessiz bir şekilde, protesto ederek -bu yanlış düzelene kadar- kullanıyorum, bunu halkın bana verdiği temsil yetkisine dayanarak.

(Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, konuşmadan kürsüde beklemesi)

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Çeşitli İşler

- Gösteri ve Protestolar

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, konuşmadan kürsüde beklemesi

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Kürsüler susmak için değil, konuşmak için.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Tam üç dakika.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, rica ediyorum.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Devamla) – …susma hakkı da vardır, ben önerge süremi kullanıyorum.

BAŞKAN – Sayın idare amirlerini göreve davet ediyorum, lütfen…

HASİP KAPLAN (Devamla) – Önerge süremi kullanıyorum Sayın Başkan.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Tabii ki hakkıdır.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Önerge süremi kullanıyorum.

BAŞKAN – Sayın idare amirleri, lütfen…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, kürsü konuşmak içindir, kürsü protesto için kullanılamaz.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Protesto…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, bakın, şu anda eylem yapıyor Mecliste.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sessiz olarak da konuşulur.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Olur mu ama, siz Divan olarak eylem yapmasına izin veriyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, idare amirlerini göreve davet ettim. Benim yapabileceğim bu yani.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hayır, konuşmasını yapacak, burada eylem yapıyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz işleme devam edersiniz.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Elitaş… İdare amirleri geldi, şimdi görevlerini yaparlar, sonra biz söz veririz ondan sonraki arkadaşımıza.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Kürsü konuşmak içindir Sayın Başkan, o zaman orada herkes eylem yapar. Böyle bir şey olur mu? Sayın Divan, var mı İç Tüzük’te böyle bir hüküm? Nerede yazıyor efendim? Nerede yazıyor?

BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen… Göreve davet ediyorum.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün hangi hükmünde yazıyor böyle bir usul var diye? Divan görevini yapmıyor, Divan görevini doğru yapmıyor Sayın Başkan, burası konuşmak içindir, eylem yeri değildir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.54

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)

510 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının önergesini oylamaya sunmadan önce, Sayın Kaplan’ın bir dakikalık süresi vardı.

Konuşacak mısınız Sayın Kaplan?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tamamlayayım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

Bir dakikalık süreniz var.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, bu süreyi bu şekilde tamamlamak istememin nedeni Meclisi uyarmak, uyandırmak. Sayıştay diye bir şey kalmıyor arkadaşlar. 5018 sayılı Yasa’nın denetimi kalkıyor. Türkiye Ulusal Programı bu Mecliste kabul edildi, ihlal ediliyor. Anayasa 160 ihlal ediliyor, INTOSIA (Uluslararası Sayıştaylar Birliği) denetim standartları ihlal ediliyor, Avrupa Birliği ilerleme raporu ihlal ediliyor.

Plan ve Bütçe Komisyonunda alt komisyonda kabul ettiklerimiz üst komisyonlarda budandı. 4’üncü maddede de göreceksiniz, askerî harcamalar, istihbarat harcamaları, savunma harcamaları, onların özel şirketleri hepsi denetim dışında, altında bırakılıyor.

Elbette ki bu kürsü konuşmak içindir, susmak için değil. Bu kürsü milletin kürsüsüdür ama bazen bu kürsüden milletin adına da öyle bir duruş sergilersiniz ki konuşmanın bin katı eder diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Önergemizin bu anlamda dikkate alınıp kabul edilmesini diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde dört önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.08

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

510 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

4’üncü madde üzerinde dört önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

510 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

Nurettin Canikli

Abdülhadi Kahya

Ömer Faruk Öz

 

 

Giresun

Hatay

Malatya

 

 

 

Ahmet Aydın

 

 İlknur İnceöz

 

 

Adıyaman

 

Aksaray

“a) Merkezi Yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarını, mahallî idareleri, sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak %50’den fazla olan özel kanunlar ile kurulmuş anonim ortaklıkları % 50’den az olması hâlinde ortaklık hakları yönüyle diğer kamu idarelerini (kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları hariç)”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (b) bendinin eklenmesini ve diğer bendlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

M. Akif Paksoy

 

Konya

Manisa

Kahramanmaraş

 

Mustafa Enöz

Necati Özensoy

Mehmet Şandır

 

Manisa

Bursa

Mersin

 

 

Emin Haluk Ayhan

 

 

 

Denizli

 

"b) (a) bendinde sayılan idarelere bağlı veya bu idarelerin kurdukları veya doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak ortak oldukları her çeşit idare, kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketleri (kamu payının yarıdan az olması hâlinde ortaklık hakları yönüyle),"

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı yasanın 4 ncü maddesinin “a” fıkrası “üzere” ibaresinden sonra gelmek üzere “Savunma, güvenlik ve istihbarat hizmetlerini ve” ibaresinin (b) bendinde geçen “sayılan” ibaresi yerine “kamu” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Ufuk Uras

Nuri Yaman

 

Şırnak

İstanbul

Muş

 

Akın Birdal

Sırrı Sakık

İbrahim Binici

 

Diyarbakır

Muş

Şanlıurfa

 

 

Bengi Yıldız

 

 

 

Batman

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 4 ncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Mustafa Özyürek

Kamer Genç

 

Trabzon

İstanbul

Tunceli

"Madde 4- Sayıştay;

a)     Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının, mahalli idarelerin, özel kanunlarla anonim ortaklık şeklinde kurulmuş olanlar da dâhil olmak üzere diğer kamu idarelerinin hesap ve işlemleri ile faaliyetlerini,

b) Kamu idareleri tarafından yapılan her türlü iç ve dış borçlanma, yurt dışından hibe alınması, borç ve hibe verilmesi ve bunlara ilişkin geri ödemeler, Hazine garantileri, Hazine alacakları, nakit yönetimi ve bunlarla ilgili diğer hususları; tüm kaynak aktarımları ve kullanımları ile Avrupa Birliği fonları dâhil yurtiçi ve yurtdışından sağlanan diğer kaynakların ve fonların kullanımını,

c) Kamu idareleri bütçelerinde yer alıp almadığına bakılmaksızın özel hesaplar dâhil tüm kamu hesaplarını, fonlarını, kaynaklarını ve faaliyetlerini,

 denetler.

Kamu idarelerine bağlı veya bu idarelerin kurdukları veya doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak ortak oldukları kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketler ile adı ve kuruluş biçimi ne olursa olsun kamu kaynağı ve/veya yetkisi kullanan tüm kurum ve kuruluşları Sayıştay kuruluş amaçları, ortaklık hakları, kamu kaynağının aktarım amacı ve kullanım esas ve usulleri çerçevesinde yıllık veya dönemler itibariyle denetleyebilir.

Sayıştay; yapılan andlaşma veya sözleşmedeki esaslar çerçevesinde uluslararası kuruluş ve örgütlerin hesap ve işlemlerini de denetler.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının denetimi bu Kanun ve 2/4/1987 tarihli ve 3346 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre yürütülür.

Savunma, güvenlik ve istihbarat hizmetlerine ilişkin Devlet mallarının Sayıştayca yapılacak denetimine ilişkin esas ve usuller Millî Savunma ve İçişleri Bakanlığı ile Başbakanlığın görüşleri alınarak Sayıştay Genel Kurulu tarafından hazırlanacak yönetmelikte belirlenir.

2/4/1987 tarihli ve 3346 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2 nci maddesi kapsamına giren kamu kurum, kuruluş ve ortaklıklarının Türkiye Büyük Millet Meclisince denetlenmesi ile ilgili görevler, bu Kanun ve diğer kanunlarda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde Sayıştay tarafından yerine getirilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Mustafa Özyürek konuşacaklar.

BAŞKAN – Mustafa Özyürek, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Özyürek.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 4’üncü maddesiyle ilgili önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugünkü tartışmalarımız da ortaya koydu ki AKP tarafsız ve bağımsız denetim istemiyor, AKP tarafsız ve bağımsız yargı istemiyor.

Şimdi, uzun uzun tartışıldı, arkadaşlarım meseleyi çok güzel ortaya koydular. Performans denetiminin siz içini boşaltırsanız, o zaman Sayıştay ne yapacak? Bunca madde, bunca kişi nasıl çalışacak, neyi yapacak? Geriye kalıyor bir mali denetim, onu da bir yolunu bulup kaldıralım, o zaman denetimden uzak kalalım, kurtulalım anlayışı var.

Değerli arkadaşlarım, tabii, Sayıştayın -biraz önce Mevlüt Aslanoğlu arkadaşım da ifade etti- çok önemli raporları var. Plan Bütçe Komisyonunda biz bunları görüştük. Enerjiyle ilgili çok önemli raporlar var, çok büyük meblağlara ulaşan yolsuzluk iddiaları var. Bunların Genel Kurula gelip bir sonuca bağlanması gerekirdi ama bunların hiçbirini yapmadık. Öyleyse, Sayıştaya ne kalıyor, geriye ne kalıyor? Kalan şu: İşte, bir yerde bir sayman, bir muhasebeci bir yanlışlık yapmışsa, bir hata yapmışsa bununla ilgili rapor düzenlenecek, onunla ilgili davalar açılacak, zimmet çıkarılacak. Buraya indirgiyorsunuz. Siz, bir kere, yerindelik denetimini kaldırıyorsunuz. Bir yerde, mesela Karadeniz Bölgesi’nde yapılmakta olan hidroelektrik santrallerinin yeri, konumu, oradaki doğayı tahrip ettiğine dair çok ciddi iddialar olmasına rağmen, bu konuda Danıştay karar veremez, bu konuyu Sayıştay eleştiremez. O zaman siz eleştiriden uzak bir yönetim istiyorsunuz. Zaten Sayın Başbakan Anayasa tartışmaları sırasında hep ifade edegeldi, dedi ki: “Bu yargı bizim ayağımıza pranga takıyor, bize engel oluyor.“ Öyleyse biz bu yargının elini kolunu bağlayalım, bu denetimin elini kolunu bağlayalım.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapacak olan Sayıştay, yüz yılı aşan mazisi olan bir denetim organımız. Bu denetim organının daha çok yetkilendirilmesi, daha etkin çalıştırılması için bir kanun teklifi getirildi, çok uzunca bir süre Plan ve Bütçe Komisyonunda arkadaşlarımız bunu görüştüler, şimdi buraya indirildi. Orada da bizim çok kapsamlı bir ayrışık oyumuz var, eğer onu değerlendirirseniz… Bu metinle ilgili de bizim önemli itirazlarımız, çekincelerimiz var. Bunları da bir kenara bıraktık ama siz, burada, komisyondan geçmiş metinlerle ilgili olarak işin özünü sakatlayacak önergeler getirirseniz, o zaman Meclisin saygınlığına gerçekten gölge düşer.

Bir de Sayın Başkan dedi ki: “Burada Anayasa’ya aykırılık yok.” Peki, Anayasa’ya aykırılık yok ama işin özüne aykırılık var. Belki Anayasa’ya aykırılık da gündeme gelebilir, tartışılabilir, başka bir konu ama siz… Sayıştay niçin vardır? Sayıştay denetim için vardır. Denetimin en önemli unsurlarından biri nedir? Performans denetimidir. Siz bunu kaldırıyorsunuz. Geriye ne kalıyor? Mali denetim kalıyor. Onu da kaldıralım, o zaman Danıştayı kaldıralım. Yani, siz, ortaya koyduğunuz hedefleri, bütçeyle kamu idarelerine verdiğiniz kaynakları, yerine kullanılıp kullanılmadığını, amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını, ortaya konulan bütçeyle çeşitli planlarla ortaya konulan hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığını sorgulamazsanız, ortaya koymazsanız, bu konuda denetim yaptırmazsanız, o zaman gerçekten Türkiye, sadece Hükûmetin istediğini yaptığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özyürek.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - …bu isteklerin yerine getirilip getirilmediğinin hiçbir şekilde denetlenmediği, sorgulanmadığı bir ülke hâline getiriliyor. Bunu kesinlikle yapmayalım. Yüz yıllık mazisi olan, yüz elli yıllık mazisi olan bir Sayıştayın temel işlevlerini yapmasına fırsat verelim, daha etkin bir şekilde yapılmasına fırsat verelim, birkaç kişi istedi diye işin özünü ortadan kaldıran, temel fonksiyonlarını yok eden değişiklikleri buraya getirmeyelim diyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi adına gecenin bu saatinde beni dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı yasanın 4 üncü maddesinin “a” fıkrası “üzere” ibaresinden sonra gelmek üzere “Savunma, güvenlik ve istihbarat hizmetlerini ve” ibaresinin (b) bendinde geçen “sayılan” ibaresi yerine “kamu” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

AB ilerleme raporu ve tüm kurumların Meclis tarafından denetlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (b) bendinin eklenmesini ve diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

"b) (a) bendinde sayılan idarelere bağlı veya bu idarelerin kurdukları veya doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak ortak oldukları her çeşit idare, kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketleri (kamu payının yarıdan az olması hâlinde ortaklık hakları yönüyle),"

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Necati Özensoy, Bursa Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay kanununun 4’üncü maddesinde değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz hafta Bursa’da bir sel felaketi oldu, bir vatandaşımız vefat etti ve çok sayıda vatandaşımız da bu selden dolayı zarar gördü. Vefat eden vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum, zarar gören vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum ve bir an önce de Hükûmetin bu konuya el atmasını buradan talep ediyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanunun genel gerekçelerine baktığımızda “Vatandaşların ödedikleri vergilerin karşılığı olarak devletten bekledikleri hizmetlerin etkin ve verimli bir biçimde kendilerine sunulması isteği, parlamentoların kamu kaynakları üzerindeki denetim, gözetim ve yükümlülüğün de farklı bir anlayışla ele alınmasını beraberinde getirmektedir.” diyor.

Ancak, bu kanunu burada görüşürken, maalesef, üzülerek görüyoruz ki bu milletin bize verdiği en önemli yetki olan denetim yetkisini, burada, iktidar partisi milletvekilleri verdikleri önergelerle elimizden almaya çalışıyorlar. Ben bu konuda üzüldüğümü ve bunu buradan, bu kürsüden vatandaşa şikâyet ettiğimi ifade etmek istiyorum.

Mecliste yapılan denetimlerin içerisinde KİT Komisyonunda olan bir kişi olarak da şunu ifade ediyorum: Yüksek Denetleme Kurulu, kurumlarla ilgili bir yıl ciddi anlamda mesai sarf ederek bize özeti getiriyorlar, orada öneriler getirerek. Biz bu öneriler üzerinde o kurumları denetlemeye çalışıyoruz. Sonuç itibarıyla, koskoca bir yıllık yapılan, belki milyarlarca liralık paraların hesabını üç saatte, beş saatte görüyoruz. Ancak, bizi rahatlatan bir konu, işte Yüksek Denetleme Kurulunun değerli üyelerinin o bir yıl harcadıkları mesaiyle bizim önümüze gelen raporların sağlıklı olabileceği noktasındaydı ama Yüksek Denetleme Kurulu da şimdi bu kanunla Sayıştayın bünyesine geçiyor ve Yüksek Denetlemeden bu anlamda bu kanunun içerisinde çıkacak sonuçla birlikte bize nasıl raporlar geleceği konusunda da doğrusu endişeli olduğumu da ifade etmek istiyorum.

Burada “Hesap verilebilirliğin ve saydamlığın sağlanarak kamu kaynaklarının etkin, verimli ve tutumlu bir şekilde kullanılmasını gerçekleştirmek.” diyor.

Bakın, bütün bunların dışında zaman zaman özelleştirmelerde her ne kadar hukuka uygun birtakım özelleştirmeler, devirler yapılmış olsa da kamu vicdanında, bizlerin vicdanında öyle çok içimize sinmeyen özelleştirmeler de çok fazla mevcut, özellikle bu son sekiz yıl içerisinde. Buna vaktimin yettiği sürece, özellikle Gemlik Gübre ile ilgili sizlerin vicdanınızda bu konu aklandı mı acaba, ben tekraren bunu gündeme getirmek ve vatandaşın da gündeminde aklanmadığını bildiğim bu konunun biraz bazı paragraflarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bakın, bu söylediklerimi geçmiş dönemde sizin grubunuzda bir milletvekili ifade etmiş: “Gemlik Gübre 928.785 metrekarelik arsa ve üzerinde bulunan 154 adet lojman, cami, okul, market, spor alanları ve sosyal kompleksler. Burada arazinin değeri metrekare başına 120 dolar çünkü serbest bölgeye sınır ve çok kıymetli. Arazinin mülk değerinin bugün için 120 milyon dolar olduğu söyleniyor.” diyor sizin milletvekiliniz.

İkincisi, Amonyak İşletmesi. Kuruluş maliyeti 370 milyon dolar.

Üçüncüsü, liman. 40 bin tonluk gemiler yanaşabiliyor. 300 metre rıhtım uzunluğuna sahip. Bugünkü yapım maliyeti 45 milyon dolar.

Dördüncüsü ise özelleşecek gübre fabrikası. Bir kararla sermaye artırımına gidiliyor, 19 trilyon. Şirketin stoklarında tam 23,2 trilyon olan ham madde var ve bu ihalelere girecek sınırlı sayıda firma var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özensoy, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Samsun, İstanbul, Gemlik gübre fabrikaları da aynı anda ihaleye çıktığı için, art arda özelleştirmeye çıktığı için rekabet gücü de düşüyor. Bakın, bu ifade ettiklerimin toplamını matematiksel olarak yaptığımızda, yaklaşık 700-800 milyon dolar değeri bulan bu fabrika maalesef o dönemde sadece 83,1 milyon dolara satıldı, yüzde 20’si peşin ve gerisi beş yıl vadeyle.

Yine sizin milletvekiliniz sormuş: “Daha önce özelleştirmeye gelindiğinde bir fiyat geldi mi? Niye iptal edildi?” diye. Onu ben söyleyeyim: 2000 yılında yine bu özelleştirme kapsamında fiyat geldi, 96 milyon dolar fiyat geldi. Fiyat düşük olduğu için iptal edilmişti ama bugün bu bahsettiğim Gemlik Gübre Fabrikasının satış değeri bu. Biliyorsunuz, GÜBRETAŞ da İran’da 650 milyon dolara, gübre fabrikası aldı. Şimdi gübreyi İran’dan bir anlamda ithal eder duruma geldik.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

510 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                              Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

“a) Merkezi Yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarını, mahallî idareleri, sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50’den fazla olan özel kanunlar ile kurulmuş anonim ortaklıkları, % 50’den az olması hâlinde ortaklık hakları yönüyle diğer kamu idarelerini (kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları hariç)”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili.

Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 4’üncü madde üzerinde verdiğim önerge için söz aldım.  Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önce 2’nci maddeyle ilgili bir önerge kabul edildi. Orada bazı arkadaşlarımızın bu değişiklik çerçevesinde tereddütleri olduğunu gördüm ve bununla ilgili bazı açıklamaların yapılmasının yerinde olacağını düşünüyorum.

Önce şunu peşinen ifade etmek gerekir ki değerli arkadaşlar, değiştirmeden önceki hâliyle teknik olarak bir hata söz konusu. O da şu: Biliyorsunuz, üç tane denetim söz konusu Sayıştayın yaptığı. Bunlardan bir tanesi, esas itibarıyla mali tablolarda yer alan rakamların doğruluğunu tespit eden mali denetim; yapılan işlemlerin hukuka uygun olup olmadığının denetlenmesini hedefleyen uygunluk denetimi.

Biraz önce Sayın Özyürek de söyledi “Sayıştay ne yapacak?” dedi. Sayıştayın yapacağı çok şey var. Yani herhangi bir işlemin, herhangi bir kamu idaresinin uygulamasının, aldığı kararın ya da ihalesinin tüm hukuka, hukukun tüm boyutlarıyla hukuka uygun olup olmadığını denetleyecek; ondan yana problem yok. Üretilen rakamların, mali tablolarda yer alan rakamların gerçeği yansıtıp yansıtmadığını denetleyecek; ondan yana hiçbir problem yok. Ayrıca bir de performans denetimi yapacak. Sorun, tartışma, performans denetiminin boyutu ve ne olup olmadığı konusunda.

Şimdi, bakın değerli arkadaşlar, performans denetiminin yapısı 5018 sayılı Kanun’da dizayn ediliyor. Orada, biliyorsunuz, her bakanlık bütçe kanununa kendi performans hedeflerini yazacak ve bu hedefler yer alacak -her bakanlık için- performans kriterleri çerçevesinde. Performans kriterleri, Hazinenin bağlı olduğu bakanlık, Maliye Bakanlığı ve ilgili bakanlık tarafından belirlenecek ve yine ilgili bakanlık tarafından kendisine verilen bütçe çerçevesinde performans hedeflerini bütçeye yıl başında koyacaklar, yazılı olarak metne dâhil edilecek. Sayıştay performans denetimi çerçevesinde ilgili bakanlığın hedeflerine ulaşılıp ulaşılamadığını tespit edecek, araştıracak, bununla ilgili gerekli çalışmayı yapacak. Örnek olarak söylüyorum, herhangi bir kurum, diyelim ki Ulaştırma Bakanlığı, kendisine verilen bütçe çerçevesinde performans hedefi olarak –tabii bu kadar basit olmayacak ama- diyelim ki 3 bin kilometre yol konuldu, böyle bir hedef belirlendi. Sayıştay, performans denetimi çerçevesinde, yıl sonunda, yani bütçe uygulaması bittikten sonra, bu bütçe hedefine ulaşılıp ulaşılamadığını, gerekçeleriyle beraber bütün boyutlarıyla ortaya koyacak, bunu rapor olarak kaleme alacak ve Meclise gönderecek. Değerlendirmesini elbette Meclis yapacak, ondan sonrası.

Şimdi, bu çıkarılan kısım kalmış olsaydı Sayıştay buna ilave olarak şunu da yapacaktı, yani biraz önce Sayın Özyürek’in ifade ettiği gibi bu denetim kesinlikle ortadan kalkmıyor, yani bu sorgulama kesinlikle ortadan kalkmıyor. Çok net olarak 5018 sayılı Kanun’da yer alan bu performans hedefine ulaşılıp ulaşılamadığını bu yeni hâliyle Sayıştay yapacak, bunda hiçbir tartışma konusu yok, tartışma yok. Eğer eski hâliyle kalmış olsaydı bir de Sayıştay şunu yapacaktı: Diyelim ki Sağlık Bakanlığı bir hastane yaptı bu performans hedefleri çerçevesinde. Diyelim ki -örnek olarak söylüyorum- Ankara’nın Etlik Semtine yaptı. Sayıştay şunu söyleyebilirdi, eğer o hüküm kalmış olsaydı: “Bunu neden Etlik’e yaptın, bunu neden Çankaya’ya yapmadın? Çankaya’ya yapman gerekirdi şu şu gerekçelerle.” O önergeyle çıkardığımız bu yetkidir.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Hayır hayır, burada hiç öyle bir şey yok.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Kesinlik öyle. Bakın, takdir eder…

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Oku, devam et.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani şu: İdareye Etlik’te

OKTAY VURAL (İzmir) – İdare yapsın onu.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Tamam işte, idarenin Etlik’te yaptığı bir hastaneyi “Sen neden bunu Çankaya’da yapmadın da -örnek olarak söylüyorum- Etlik’te yaptın”ı sorgulama yetkisini ortadan kaldırıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Takdir yetkisine müdahale edemez.” diye var mı maddede?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Aynen öyle. Açıkça… Bakın değerli arkadaşlar, böyle bir karar, hiç kuşkusuz idarenin takdir ve yetkisindedir. Yani, bu yetkiyi… Siyasi sorumluluğu vardır. Hukuki açıdan elbette bu denetleniyor, yani bu ihalenin, bu hastane örneğini verdiğim için söylüyorum…

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Doğru bir misal vermiyorsun, doğru bir misal değil bu.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Hastane ihalesinin bütün yapım aşamaları hukuki denetime, uygunluk denetimine tabi, ondan yana hiçbir problem yok. Bu ilave ettiğimiz, konuştuğumuz, tartıştığımız nokta böyle bir takdir yetkisinin kullanılmasındaki isabetin sorgulanması.

Biraz önce, aslında, Sayın Özyürek’in bir örneği oldu, şunu söyledi aynen, eğer yanlış ifade edersem lütfen düzeltin: “Bir hidroelektrik santralinin nereye yapılıp yapılamayacağını sorgulasın, çevre açısından başka kriterler kullanarak sorgulasın.” dedi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen Sayın Canikli, buyurun.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, elbette hidroelektrik santralinin nereye yapılıp yapılmayacağının takdiri hiç kuşkusuz hükûmetlere aittir. Bugün biz varız, yarın yokuz. Dolayısıyla genel anlamda ve objektif olarak bakıldığında denetimin böyle bir yetkisi olamaz. Denetleyecek, hukuka uygunluk denetimini yapacak, hukuki denetimini yapacak ama takdir yetkisi alanına girmeyecek. Genel ilkelere de aykırı. Yaptığımız teknik düzenleme budur ve burada bu düzenlemeden sonra -yine o örnekten yola çıkarak söylüyorum- hidroelektrik santralinin yerini sorgulayamayacak ama onun dışında hedeflere ulaşılıp ulaşılamadığını ve kaynakların verimli olarak kullanılıp kullanılmadığını, hukuka uygun olup olmadığını denetleyecek çünkü zaten o 2’nci maddenin (c) mali denetiminde, uygunluk denetiminde var.

OKTAY VURAL (İzmir) – Verimli olup olmadığını, etkili ve ekonomik olup olmadığını Sayıştay hangi denetimle ortaya koyacak?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şöyle, bakın, onları ancak uygunluk denetimi çerçevesinde ve hukuka uygunluk çerçevesinde yapabilir. Bir başka ifadeyle, eğer hukuka uygun yapılmışsa, mali tablolar gerçek rakamları üretilmişse yani sonuçlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür için Sayın Canikli, lütfen…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesi gereğince kısa bir açıklama talebiniz var.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

6.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Sayıştayın performans denetimi yapıp yapamayacağına ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Canikli’nin performans denetimine ilişkin olarak yapmış olduğu açıklama gerçeklerle ve mevzuatla uyuşmamaktadır, gerçeklere, mevzuata tamamen aykırıdır. Örneğin Karayolları Genel Müdürlüğüne 100 kilometrelik yol yapımı için 2 milyar TL’lik bir ödenek verilmişse ve Karayolları 100 kilometre yerine bu ödenekle herhangi bir mücbir sebep neden olmadığı hâlde 60 kilometre yol yapmışsa “Neden 60 kilometre yol yaptın? Bu yolu sen pahalı yaptın.” sorusunu soramayacaktır Sayıştay. Önergeyle, bu sorunun sorulması, araştırılması engellenmektedir veya diğer bir örnek vereyim. Bir belediye her sene aynı kaldırımı yaptırıyorsa “Neden aynı kaldırımı yaptırıyorsa, “Neden aynı kaldırımı her sene, beğenmeyip, bir daha bozup yeniden yapıyorsun?” sorusunu Sayıştay soramayacaktır. Oysa bu soruyu Sayıştay on beş yıldır sormaktadır, 1996 yılından bu yana. Çok şükür, bu önergeyle, bundan sonra Sayıştay bu denetimi yapmayacaktır! Önergenin özeti, açıklaması budur. Bunu Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.43

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.47

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

510 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında İstanbul, Türkiye’de Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Ofisi Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

4.- Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İstanbul, Türkiye’de Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Ofisi Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/942) (S. Sayısı: 557) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 557 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NÜFUS FONU VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA İSTANBUL, TÜRKİYE’DE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NÜFUS FONU DOĞU AVRUPA VE ORTA ASYA BÖLGESEL OFİSİ KURULMASI HAKKINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

Madde 1-(1) 1 Temmuz 2010 tarihinde New York’ta imzalanan Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İstanbul, Türkiye’de Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Ofisi Kurulması Hakkında Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

Madde 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Söz isteyen? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

Madde 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

                     

(x) 557 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Söz isteyen? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İstanbul, Türkiyede Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Ofisi Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu açıklıyorum:

“Kullanılan oy sayısı:      198

  Kabul:                            198(x)

 

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

Bayram Özçelik

Murat Özkan

 

 

Burdur

Giresun”

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Süremiz dolmak üzere olduğu için, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 21 Ekim 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

                     

(*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

 

Kapanma Saati: 19.54