DÖNEM: 23 CİLT : 79 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
9’uncu Birleşim
20 Ekim 2010 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Gümüşhane
Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, Gümüşhane ilinde
eğitim ve spor alanında gösterilmiş olan başarılara ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, Zonguldak’ta 17 Mayıs 2010
tarihinde meydana
gelen grizu patlamasına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, 16 Ekim Dünya
Gıda Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, 16 Ekim Dünya Gıda
Günü’ne ilişkin açıklaması
2.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasına ilişkin
açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasına ilişkin
açıklaması
4.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın’ın “bu ülkede faili meçhul cinayetler kalmadı” sözüne ilişkin
açıklaması
5.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, milletin kaynaklarının verimli ve doğru kullanılıp
kullanılmadığına ilişkin açıklaması
6.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Sayıştayın performans denetimi yapıp yapamayacağına ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, afete uğrayan çiftçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/881)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Turhal ilçesinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/882)
3.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, trafik kazalarının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/883)
4.- BDP Grubu
adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, bazı şahısların
mezar yerlerinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/884)
B) Çeşitli İşler
-
Gösteri ve Protestolar
1.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, konuşmadan kürsüde
beklemesi
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/618) esas
numaralı, Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 20/10/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği
Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)
4.- Birleşmiş
Milletler Nüfus Fonu ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İstanbul,
Türkiye’de Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesel
Ofisi Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/942) (S. Sayısı: 557)
IX.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Sayıştay
Kanunu Teklifi’nin görüşmeleri sırasında bir önergeyle Sayıştayın
performans denetiminin ortadan kaldırılmasının hukuk bozuculuğu olduğuna ve
Başkanlık Divanının buna müsaade etmemesi gerektiğine ilişkin Oturum Başkanının
tutumu hakkında
X.-
OYLAMALAR
1.- Birleşmiş
Milletler Nüfus Fonu ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İstanbul,
Türkiye’de Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesel
Ofisi Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, bazı ilaçların uzman hekimce reçete edilme
zorunluluğuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı (7/15387)
2.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
İlaç Takip Sisteminde kişisel veri güvenliğine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/15417)
3.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Hükûmet üyelerine ve
müsteşarlara ödenen harcırahlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı (7/15782)
4.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, kamuda kullanılan araçlara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/15783)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın afet kapsamına
alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı (7/15807)
6.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’te yapılan
TOKİ konutlarının borç ödemelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/15877)
7.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, örtülü ödenekten yapılan harcamalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/16193)
8.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir yabancı gazetede yer alan bir iddiaya ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/16196)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.04’te açılarak dört oturum yaptı.
Ülkemizi ziyaret
etmekte olan Almanya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Christian
Wulff’un 19 Ekim 2010 Salı günü Genel Kurula hitaben
bir konuşma yapması hususu kabul edildi.
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne,
Şanlıurfa
Milletvekili Ramazan Başak’ın, Güneydoğu Anadolu Projesi’ndeki gelişmelere,
İlişkin gündem
dışı konuşmalarına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker cevap verdi.
Konuşma yapmak
üzere Genel Kurulu teşrif eden Almanya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Christian Wulff’a Başkanlıkça
“Hoş geldiniz” denildi.
Alınan karar
gereğince, Genel Kurula hitaben konuşma yapması kabul edilen Almanya Federal
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Christian Wulff, Genel Kurula hitaben bir konuşma yaptı.
İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi, İzmir ilinin milletlerarası tanıtımına ilişkin
gündem dışı bir konuşma yaptı.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, GAP Projesi’ne,
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin, Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’in sözlerini çarpıtması nedeniyle,
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu, Hükûmetin
tarım politikalarına,
İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin İzmir’de
Cumhuriyet Halk Partili belediyelere yönelik haksız eleştirisine,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, GAP’a aktarılan kaynağa,
Edirne
Milletvekili Rasim Çakır, et ithalatına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Sayıştayın 2009 yılına ait dış
denetim raporlarının inceleme sonuçlarına,
Çin Halk
Cumhuriyeti Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun davetine icabet edecek olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın
beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
ismi bildirilen milletvekillerine,
İlişkin Başkanlık
tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
BDP Grubu adına
Grup Başkanvekilleri Batman Milletvekilleri Ayla Akat
Ata ve Bengi Yıldız’ın, sporun ve sporcuların sorunlarının araştırılarak
(10/876),
Antalya
Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve 21 milletvekilinin,
spor kulüplerinin sorunlarının araştırılarak sporda şiddetin önlenmesi için
(10/877),
Sivas
Milletvekili Hamza Yerlikaya ve 19 milletvekilinin,
spor kulüplerinin sorunlarının araştırılarak sporcuların başarılarının
artırılması için (10/878),
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 22 milletvekilinin,
spor müsabakalarında yaşanan şiddet olaylarının nedenlerinin araştırılarak
(10/879),
Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz ve 24 milletvekilinin, Türk futbolunun
sorunlarının araştırılarak (10/880),
Alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında yer alan 557, 556, 555, 554, 553 ve 552 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının bu kısmın 4, 5, 6, 7, 8 ve 9’uncu sıralarına alınmasına, diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunda boş bulunan 1 üyelik için seçimin Genel Kurulun 19 Ekim 2010 Salı
günkü (bugün) birleşiminde yapılmasına; gündemin “Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında
yer alan (10/80, 10/91, 10/267, 10/674, 10/714, 10/737, 10/739) ve bugün
okunarak Genel Kurulun bilgisine sunulan ve “gelen kâğıtlar” listesinde
yayımlanan (10/876, 10/877, 10/878, 10/879 ve 10/880) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 19 Ekim 2010 Salı günkü
(bugün) birleşiminde birlikte yapılması ve Genel Kurulun bu görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi kabul edildi.
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, 6237 sayılı Limanlar İnşaatı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/481) İç Tüzük’ün 37’nci
maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının:
1’inci sırasında bulunan (6/1087),
39’uncu ” ” (6/1281),
46’ncı ” ” (6/1290),
47’nci ” ” (6/1293),
48’inci ” ” (6/1294),
61’inci ” ” (6/1320),
72’nci ” ” (6/1350),
86’ncı ” ” (6/1397),
89’uncu ” ” (6/1414),
90’ıncı ” ” (6/1415),
164’üncü sırasında bulunan (6/1584),
171’inci ” ” (6/1593),
185’inci ” ” (6/1619),
211’inci ” ” (6/1665),
243’üncü ” ” (6/1715),
275’inci ” ” (6/1787),
285’inci ” ” (6/1800),
288’inci ” ” (6/1805),
306’ncı ” ” (6/1839),
324’üncü ” ” (6/1868),
340’ıncı ” ” (6/1894),
397’nci ” ” (6/1986),
417’nci ” ” (6/2022),
446’ncı ” ” (6/2052),
447’nci ” ” (6/2053),
462’nci ” ” (6/2077),
Esas numaralı
sözlü sorulara, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün cevap verdi; soru
sahiplerinden Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz de cevaplara karşı
görüşlerini açıkladı.
Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonunda açık bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen
1 üyeliğe İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil,
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunda açık bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen
1 üyeliğe Prof. Dr. Mehmet Korkmaz Alemdar, yapılan gizli oylamadan sonra
Seçildiler.
Birleştirilerek
görüşülmesi kabul edilen;
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 21 milletvekilinin (10/80),
Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak ve 25 milletvekilinin
(10/91),
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin
(10/267),
Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 19 milletvekilinin
(10/674),
İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen ve 27 milletvekilinin
(10/714),
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 22 milletvekilinin (10/737),
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 23 milletvekilinin (10/739)
Esas numaralı Meclis araştırması önergeleri ile bugün okunarak
bilgiye sunulan, spor kulüplerinin sorunları ile sporda şiddet sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin (10/876), (10/877), (10/878), (10/879) ve (10/880)
esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin yapılan ön görüşmelerinden sonra
kabul edildiği açıklandı.
Kurulacak
komisyonun:
16 üyeden
teşekkül etmesi,
Çalışma
süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve katip
üyenin seçimi tarihinden itibaren 3 ay olması,
Gerektiğinde
Ankara dışında da çalışması,
Kabul edildi.
20 Ekim 2010
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
19.27’de son verildi.
|
|
Sadık
YAKUT |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Murat
ÖZKAN |
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
Giresun |
|
Burdur |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 13
II.-
GELEN KAĞITLAR
20
Ekim 2010 Çarşamba
Teklifler
1.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın; Soyadı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/756) (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği; Plan ve Bütçe; İçişleri
ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.10.2010)
2.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın; YÖK Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/757) (Anayasa; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.10.2010)
3.- Siirt Milletvekili
Osman Özçelik’in; 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/758) (Milli Savunma ile Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.10.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, afete uğrayan çiftçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi. (10/881) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.06.2010)
2.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Turhal ilçesinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi. (10/882) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.06.2010)
3.- Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, trafik kazalarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi. (10/883) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.06.2010)
4.- BDP Grubu adına
Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, bazı şahısların mezar yerlerinin
araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/884)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.06.2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1. Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, özelleştirilen bir işletmenin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15211)
2. Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, terörle
mücadeleye ve bir açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15213)
3. Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Mavi
Marmara gemisinin yolculuğuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15215)
4. İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, yardım
derneklerine ve gıda bankalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15216)
5. Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, artan terör olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15217)
6. Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bölücü
terör nedeniyle verilen şehitlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15220)
7. Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bölücü teröre ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15222)
8. Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Akçay TCDD Eğitim ve Dinlenme Tesisinin satılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15223)
9. Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, terörle
mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15227)
10. Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bölücü terör örgütü ile ilgili bir açıklamaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15228)
11. Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, OHAL uygulaması ve terör olayları ile ölüm cezasının
kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15229)
12. Bursa Milletvekili Onur Öymen’in,
Mavi Marmara gemisiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15233)
13. Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, aldığı
hediye ve ödüllere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15238)
14. İstanbul Milletvekili Atila
Kaya’nın, Ankara’da bir caddede meydana gelen kazalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15267)
15. Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın, Batman’da korucuların karıştığı suç olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15271)
16. Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin logosuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15272)
17. Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un,
otomobillerde çocuk koltuğu bulundurma zorunluluğuna ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15273)
18. Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın,
bir çocuğun ölümü olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15276)
19. Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir kişinin AÖF sınavına girip girmediğine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15278)
20. Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, üniversitelere tahsis edilen akademik kadrolara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15280)
21. Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, üniversitelerin akademik ve ideri çalışanlarının
özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15281)
22. Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, eğitim çalışanlarının
bazı sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15285)
23. Osmaniye Milletvekili Osman Coşkun’un, Osmaniye
İl Milli Eğitim Müdürlüğünde yapılan bazı görevlendirmelere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15287)
24. İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, taarruz
helikopteri teminine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15288)
25. Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, iptal edilen
yolcu treni seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15306)
26. İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
İzmir’deki sinyalizasyon ihalelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15308)
27. Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, İstanbul’da deniz otobüsü ve feribot bilet fiyatlarına
yapılan zamma ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15309)
28. Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Erdek-Marmara arasındaki yolcu taşımacılığına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15310)
29. Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un,
Adana’daki alt geçit projelerinin üst geçit olarak değiştirildiği iddialarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15311)
30. Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Vangölü Demiryolu Hattına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15312)
31. Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, bir köyün alt geçit ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15313)
32. İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Yalova
Tersaneler Bölgesi ile ilgili sözleşmeye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15315)
33. Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, terör olaylarıyla ilgili bir açıklamaya ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/15317)
20
Ekim 2010 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşimini açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için beş
dakika süre vereceğim.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.08
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.17
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN – Yapılan
ilk yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için beş
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Gümüşhane ilinin eğitim ve spor alanında göstermiş olduğu başarılarla
ilgili söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydın’a aittir.
Buyurun Sayın
Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, Gümüşhane
ilinde eğitim ve spor alanında gösterilmiş olan başarılara ilişkin gündem dışı
konuşması
KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gümüşhane ilinin eğitim ve spor alanında göstermiş olduğu
başarılar konusunda sizleri ve toplumu bilgilendirmek adına söz almış
bulunuyorum.
Hepimiz biliyoruz
ki, küçük, şirin, sosyal yaşamı yüksek, Türkiye'nin nadide illerinden birisi
olan Gümüşhane’de, 24 bin öğrenciye 1.262 öğretmen ile derslik başına 17
öğrenci ve öğretmen başına 19 öğrenciyle dünya standartlarına yakın bir
standartta eğitim veren bir ildeyiz.
Hükûmetimiz döneminde, özellikle 2003 yılından itibaren eğitimde yapılan
fiziksel altyapı yatırımlarıyla da bugün hâlihazırda Gümüşhane ilinde, çok az
eksiklerimiz olmakla beraber, eğitim yatırımları tamamlanmış, bütün
ilçelerimizdeki okul altyapıları, laboratuvar
altyapıları tamamlanmış.
Öğretmen açığı
bulunmayan bir ilde, Türkiye çapında baktığımız zaman, kız çocuklarının
okullaşmasında Türkiye 1’incisi olan, erkek çocuklarının okullaşma oranında
Türkiye 2’ncisi olan bir ilde, aynı zamanda ilimizin kamu yönetimi kadrolarının
da yoğun çalışmaları ve halkın gösterdiği yüksek ilgiyle de yüzde 80 oranında
okul öncesi eğitimi olan
ve yine Türkiye'nin hedeflemiş olduğu 2013 yılında yüzde 63’ün
üzerindeki mesleki eğitim ilimizde şu an için tamamlanmış bulunmakta ve yüzde
65 oranında mesleki eğitime devam edilmektedir.
Yine ilimizin
Türkiye genelinde başlatılan “Haydi kızlar liseye” kampanyasından daha önce,
2006 yılında başlatılan “Haydi kızlar liseye” kampanyasında, daha önce, liseye
10 mezun olan öğrencimizin 4’ü giderken, bugün mezun olan öğrencilerimizin, kız
çocuklarımızın yüzde 90’ı liseye devam edebilmekte.
Kısaca, öğretmen
açığının olmadığı, okul, öğrenci ve aile iş birliğinin iyi olduğu ve üç sendika
olan, Türkiye’deki üç sendika olan Eğitim-Bir, Türk Eğitim-Sen ve Eğitim Sen
ile beraber her yıl değerlendirmesi yapılarak yakın takip edilen ilimizde, son
yıllarda yine TÜBİTAK’ın Millî Eğitim Bakanlığı ile yaptığı çalışmalarda
dereceye giren öğrencilerimiz “Bu Benim Eserim Yarışması”nda bir ilçe okulundan
bir çocuğumuz, yine TÜBİTAK’tan, fen lisesinin bir öğrencisi Türkiye
derecelerine girmiştir.
SBS’de daha önceki yıllarda Türkiye’de 70’inci sıralardan bugün 20’nci
sıralara inen il öğrencilerinin üniversiteyi kazanmada da 70’li sıralardan bu
yıl Türkçe-sosyalde Türkiye 3’üncüsü olmuş, matematik-fende Türkiye 10’uncusu
ve Türkçe-matematikte de Türkiye 13’üncüsü olan bir ilin başarısını sizlere
anlatmaya çalışıyoruz.
Tabii ki bu oran
böyle kalmamış, üniversiteyi kazanma oranında da hemen hemen
öğrencilerinin yüzde 70’ine üniversiteyi kazandırarak Türkiye’nin 20’nci
sıralarına kadar inmiştir.
Onunla da
kalmayıp, Hükûmetimizin politikası doğrultusunda “Her
ile bir üniversite”de çok başarılı bir Gümüşhane Üniversitesine sahibiz ve yurt
eksiği de tamamlanmak üzeredir.
Spora gelince;
Gümüşhane Spor ve diğer Bocce Birinci Ligi’nin
yanında, atletizmde Türkiye 1’incisi, yine atletizmde Dünya Kros 1’incisi ve
Balkan 1’incisi çıkaran bir il. Atıcılıkta Türkiye 2’ncisi ve 3’üncüsü, kayakta
Türkiye 2’ncisi ve 3’üncüsü çıkaran bir il.
Voleybol liginde;
Türkiye Erkekler Birinci Voleybol Ligi’nde, ilimizin 5 bin nüfuslu bir ilçesi,
bugün Türkiye Voleybol Birinci Ligi’nde Türkiye’de Ankara, İstanbul, Bursa ve
İzmir illeriyle, Anadolu’dan tek takım olarak mücadele etmektedir.
Tabii ki bu 5 bin
nüfuslu ilin bu takımı oradaki sosyal projeleri yürüten 4 gencin bir kahvehane
köşesindeki düşüncesinden olgunlaşmış, Anadolu’da kırk ili egale ederek ya da
onları başarıyla yenerek Üçüncü Lig’e, İkinci Lig’e ve sonunda da Türkiye
Birinci Lig’ine çıkmıştır, bugün de mücadele etmektedir. Burada başarılarından
dolayı bu gençleri ve Torul Gençlerbirliği’ni tebrik
ediyoruz.
Yalnız, burada
bir konunun altını çizmekte de yarar görüyorum. Bu başarıları, özellikle
algılama özelliğinin yüksek olduğu dünya şampiyonalarının yapıldığı yarışmaları
destekleyen sponsor kuruluşların maalesef Anadolu’daki
bu başarılı takımları desteklemekten imtina ettiklerini sizlerle paylaşmak
istiyoruz. Gönül ister ki, Anadolu’da, özellikle bu kadar küçük ilçelerde bu
mücadeleyi veren gençleri, Türkiye’de spora sponsor
olan kuruluşların daha yüksek bir gönülle desteklemesi... Şu anda kulüp bu
desteği bulamamaktan dolayı da zorluk yaşamaktadır. Bu da özellikle Türk
gençliğinin iyiye doğru yönelmesini isteyen spor yöneticileri ve sponsorlara duyurulur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
KEMALETTİN AYDIN
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir de Gümüşhane
ilindeki bu eğitim ile spor başarılarında ilimizde emeği geçen, özellikle Sayın
Vali ve bürokratik kadroya, ailelere ve öğrencilere teşekkür ettikten sonra,
yüksek eğitim düzeyine sahip olan, hem okullaşma oranında hem üniversiteyi
kazanma oranında yüksek eğitim düzeyine sahip olan Gümüşhane ilinde daha fazla
özgürlüğün, daha fazla demokrasinin, daha insan haklarına saygılı bir
Türkiye'nin olması adına 12 Eylülde gidilen referandumda yüzde 80 oranında
“evet” demesinden dolayı da sevgili Gümüşhane halkını tebrik ediyor, teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Aydın) – Belediye Başkanına da teşekkür et!
MÜMİN İNAN
(Niğde) – Belediye Başkanına da teşekkür etseydiniz iyi olurdu!
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aydın.
Gündem dışı
ikinci söz, Zonguldak Türkiye Taşkömürü Kurumundaki grizu patlaması hakkında söz
isteyen Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’a aittir.
Buyurun Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)
2.-
Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, Zonguldak’ta 17
Mayıs 2010 tarihinde
meydana gelen grizu patlamasına ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Zonguldak’taki 17 Mayısta olan grizu patlamasıyla
ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi Şili’deki göçük sonucunda geçen hafta
33 madenci sağ salim yeryüzüne çıkartılmış ve dünyada ve Türkiye’de önemli
gündem maddesi olmuştur. Böylece de Zonguldak’taki grizu patlaması ve onun
sonuçları tekrar gündeme gelmiştir.
Zonguldak’a
baktığımız zaman yüz altmış yıllık kömür üretim kültürüne sahip bir il, aynı
zamanda Türkiye'nin sanayi devrimine katkı vermiş, Türkiye'nin sanayileşmesinde
önemli yer tutmuş bir ilimiz.
Yüz altmış yıllık
bu birikim ve donanım son zamanlarda, özellikle de 2002’den bu yana,
kullanılmayarak “taşeronlaşma” ve “özelleştirme” adı altında, Zonguldak’taki
birikim, yok sayılmış ve kömür üretimi giderek azalmaya başlamıştır.
Türkiye'nin 20 milyon ton kömüre, taş kömürüne ihtiyacı vardır. 20 milyon tona
karşılık sadece Zonguldak’ta çıkartılmakta olan taş kömürünün 1,5 milyon tonu
TTK tarafından, yaklaşık 1,5 milyon tonu da özel sektör tarafından üretilerek 3
milyon ton kömür üretilmektedir. Dolayısıyla yıllık 17 milyon ton dışarıdan
ithal edilmekte, bunun karşılığında da yaklaşık 2 milyar dolar dışarıya döviz
verilmektedir. Oysaki Zonguldak’ta var olan 1 milyar 300 milyon tonluk kömürü
eğer üretmiş olsak, yeryüzüne çıkartıp ekonomiye katmış olsak, yurt dışına
verdiğimiz 2 milyar doları Türkiye’de kullanmış olsak bu sonuç ortaya çıkmaz.
Zonguldak’taki birikim ve donanım bir kenara itilerek “özelleştirme” ve
“taşeronlaşma” adı altında oradaki işler son yıllarda taşeronlara verilerek
yapılmaya, yaptırılmaya çalışılmaktadır ama Zonguldak’ın işçisi, Zonguldak’ın
mühendisi, yetişmiş elemanları aslında bu üretimi dünya standartlarında
yapabilecek güce sahiptir.
Bu nedenledir ki,
17 Mayıstaki grizu patlaması ve onun sonucunda 30 madencimizi yitirmiş olmamız,
Hükûmetin uygulamakta olduğu politikanın bir
sonucudur. Yani, eğer Zonguldak’ta taşeronlaşma yöntemine başvurulmamış
olsaydı, TTK kendi işini kendisi yapmış olsaydı 30 yurttaşımızı yitirmemiş
olacaktık. 30 yurttaşımızın şehit olmasından sonra, o dönemi hatırlayacaksınız,
28’i çıkartılmış ve ailelerine teslim edilmiş ama 28’inden 6’sının cenazeleri
de birbirine karıştırılmıştır. Hükûmet söylemlerinde,
özellikle de Çalışma Bakanımız söylemlerinde “Şili’deki olay eğer Türkiye’de
olmuş olsaydı biz bunu üç günde hallederdik.” demesinin karşılığında biz de
şunu söyleyebiliriz: Şu anda 2 madencimiz beş aydan bu yana hâlâ yer
altındadır. Ayrıca, çıkartılan madencilerimizden 6’sının da cenazeleri
birbirine karıştırılmıştır. Bunu bile halledemedik, bu konuda bile bir ilerleme
sağlayamadık. Dolayısıyla geldiğimiz noktada, şu anda Zonguldak’ta grizu
patlaması sonucu 28 yurttaşımız, madencimiz yeryüzüne çıkartılmış, 2’si hâlâ
içeridedir.
Bununla ilgili
Çalışma Bakanlığı müfettişlerinin yaptığı çalışmaların, aynı zamanda diğer
komisyonların yaptığı çalışmaların sonucunda görüldü ki idarenin bu konuda çok
büyük ihmalleri olmuştur. İdarenin ihmalleri sonucunda 30 yurttaşımızı yitirmiş
durumdayız. Dolayısıyla Sayın Başbakanın ifade ettiği gibi, bir kader söz
konusu değildir. Çalışma Bakanlığı müfettişleri, Enerji Bakanlığı müfettişleri,
TTK’nın kendi müfettişleri ve komisyonların verdiği
raporlar, burada bir ihmalin olduğunu çok açık ve net olarak ortaya koymuştur.
O nedenledir ki, Başbakanın söylediği “kader” havada kalmıştır. Buradaki
ölümler kader değildir. Peki, ondan sonra ne olmuştur?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ KOÇAL
(Devamla) – Ondan sonraki süreçte 2 madencimizin cenazesinin çıkartılması için
beş ay, yüz elli altı gün zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ bu madencilerimiz
yeryüzüne çıkartılamamıştır. Bununla ilgili ihale daha pazartesi günü
yapılmıştır, değerli milletvekilleri ve ihale dün sonuçlanmıştır, pazartesi
yapılmıştır, dün sonuçlandırılmıştır. Bu konuda dikkatinizi çekiyorum. Yapılan
ihale şaibelidir, yapılan ihale sıkıntılıdır. Bu ihalenin mutlaka
değerlendirilip gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, burada ihmalin olduğu açık ve net olarak ortadadır. Bu ihmal
Bakanlık tarafından gerçekleştirilmiştir ve TTK’yı
yönetenler tarafından bu ihmal ortaya konmuştur. O nedenle, öncelikle Bakanlık,
mutlaka, bu konuda yeniden durumu gözden geçirip ilgililerin ve yetkililerin
ifadelerini alarak, gerekli değerlendirmeleri yaparak bu insanların, sorumlu
olanların istifa etmesini sağlamalı, yeniden bir yönetim kurulu
oluşturulmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koçal, teşekkür için açıyorum.
Buyurun.
ALİ KOÇAL
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, selamlıyorum.
Aslında,
Avrupa'da böyle bir şey olmuş olsaydı hem bakan hem de ilgili yöneticiler
istifa etmiş olacaklardı. Bundan sonraki süreçte bu işlerin yeniden
değerlendirilip ele alınması doğru olacaktır.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Koçal.
Gündem dışı
üçüncü söz, 16 Ekim Dünya Gıda Günü münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’a aittir.
Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, 16
Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 16 Ekim Dünya
Gıda Günü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, bütün canlıların varlıklarını sürdürmeleri için olmazsa olmaz iki
şey vardır: Birisi güvenlik, diğeri de gıda. Yeterli miktarda, uygun fiyatta ve
kalitede, güvenli ve sürekli gıdaya ulaşmak bir insanlık hakkıdır. Kuşkusuz,
yaşamımızı sağlıklı ve mutlu bir şekilde sürdürebilmemiz açısından diğer
unsurların da yeterli ve olumlu olması gerekir. Ancak güvenliğini ve
beslenmesini sağlayamayan hiçbir canlı organizma, maalesef, yaşamını
sürdüremez.
Sayın
milletvekilleri, şüphesiz ki açlık bu ülkenin de bugün için en önemli
problemlerinin başında gelmektedir. En az 1 milyon insan fiilen açtır, en az 15
milyon insan yoksulluk sınırının altındadır. Yani, insan gibi yaşamak için
yeterli miktar ve kalitede gıdaya erişme hakkından mahrumdur ve bu ülkede çok
büyük bir gelir dağılımı bozukluğu vardır. İstatistiklere baktığınızda
göreceksiniz ki Türk halkı yeteri kadar beslenememektedir, ciddi bir protein
açığı vardır.
Sayın
milletvekilleri, hâl böyleyken, Türkiye için çok önemli olan bu trajik konu Hükûmetin gündemini hiç işgal etmemektedir. AKP hükûmetleri boyunca gelir dağılımı gitgide bozulmuş, geniş
halk kitleleri daha çok fakirleşmiş, sağlıklı ve dengeli beslenmeden mahrum
bırakılmıştır. Son aylardaki yaşanan gelişmelere, gıda fiyatlarındaki
artışlara, özellikle ette ve sütte yaşananlara ve bu durum karşısında Hükûmetin ve özellikle de Bakanın ilgisiz, lakayt tutumuna
bakınca bugün gelinen noktanın hiç de sürpriz olmadığı görülecektir.
Sayın Bakan, Türk
halkına varlık içinde yokluk yaşattınız, en büyük kaynağını, hayvancılığı
kuruttunuz. Milletten özür dilemeniz gerekirken, hâlen gereksiz açıklamalarla
milleti aldatmaya devam ediyorsunuz.
Kıymetli
arkadaşlar, ette geldiğimiz nokta malum. Türkiye, tarım potansiyeli bakımından
kendi kendine yeterli, hatta ihracat potansiyeli bulunan bir ülkeyken, geldiğimiz
süreçte, önce buğdayla başlayan, pirinçle devam eden, nihayet ete sıçrayan,
gelecekte de fındığa ve turunçgillere kadar ulaşabilecek olan bu kriz,
önümüzdeki en büyük tehlikedir. Hükûmetin, istatistik
oyunlarıyla “tarıma şu kadar, yok bu kadar destek verdik” demesinin bizim
nazarımızda hiçbir ehemmiyeti bulunmamaktadır, biz neticeye bakarız. Milletimiz
lafa değil gerçeklere bakar.
Bu Hükûmet döneminde Türk tarımı yerlerde sürünmektedir. Süt
üreticisinin zarar etmesinden dolayı önce süt hayvanlarımız kesime gönderildi,
bu sayede damızlık kalmadığından besi hayvanlarının sayısı azaldı, sonuçta da
et fiyatları roket gibi yükseldi. Hükûmetin et
fiyatları konusundaki önermesi, “Spekülasyon yapılıyor.” iddiasından ibarettir.
Varsa bir spekülasyon, bunu önlemenin birinci yolu
mevcut yasal mekanizmaları çalıştırmaktır.
AKP Hükûmeti bir sorunla karşılaştığı zaman, hükûmet gibi çözüm noktasında gereğini yapmak yerine mağdur
gibi şikâyet etmektedir. Hükûmet, şikâyet makamı
değil, çözüm makamıdır. AKP Hükûmetinin bugüne kadar
bildiği tek çözüm yolu ise ithalat olmuştur. Milletin mağduriyetinden ithalat
adı altında tıpkı mısırda, pirinçte ve buğdayda olduğu gibi bir kısım yandaş
unsurlar ihya edilmiştir. Bu, karaborsacılıktan daha büyük bir vebaldir. Et ve
Balık Kurumunun görevi ithalat yapmak değildir, kuruluş kanunu amacında böyle
bir görevi bulunmamaktadır. İthalat, ancak gelişmiş ülkelerle eşit kulvarlarda koşulabildiğinde, ithal ürünlerle rekabet
edilebilir hâle gelindiğinde üreticiye zarar vermeyecek şekilde yapılabilir.
Et sorununda
yapıldığı gibi piyasayı düzenlemek üzere ithalata yönelmek, ithalatı üretici
üzerinden bir sopa gibi kullanmak sorunu çözmekten öte büyümesine neden olur.
Yaşanan süreçler bizi haklı çıkartmıştır. Piyasa dengelerini ithalat düzeltemez.
Önce doğru ve gerçekçi destekler, peşinden etkin ve yeterli bir denetim ve
müdahale kurumlarının hayata geçirilmesi gerekir. Bunu sağlayamadığımız sürece,
yukarıda da ifade ettiğimiz gibi ithalat kapısı Pandora’nın
kutusu gibi açıldığında, bu sadece etle sınırlı kalmayacak, bugün itibarıyla
hangi ürün dışarıda ucuz ise o ürün ithal edilecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Paksoy, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) – Ülkemizdeki duruma baktığımızda, gelecek on yıllar
içerisinde daha da ciddi bir gıda kriziyle karşılaşacağımız açıkça
görülmektedir. Tüm dünyada gıdanın üretilmesinden çok gıdaya erişim önem
kazanmıştır. Bu Hükûmet döneminde yapılan
uygulamalara baktığımızda, gıda için temel bir projeksiyonun
olmadığı, gıdanın diğer metalarla aynı kategoride mülahaza edildiği
görülmektedir. Bu son derece sakat bir anlayıştır. Tarafımızdan AKP Hükûmeti bu yanlıştan vazgeçmesi için sürekli olarak ikaz
edilmektedir ancak Hükûmet bu ikazları sinek
vızıltısı kabilinden izlemekle yetinmekte, gerekli tedbirleri almamakta,
bilerek veya bilmeyerek direnmektedir.
Sözlerime son
verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Paksoy.
Gündem dışı
konuşmaya Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker
cevap vereceklerdir.
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) – Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşmadan önce bu konuda söylemek
istediğim şeyler var.
BAŞKAN – Sayın Ertugay, konumuz gündem dışı konuşmalar, sizinki gündem
dışı konuşmanın haricinde. Sayın Bakan gündem dışı konuşmaya cevap verecek.
Gördüm burada, işaretini de yaptım, vereceğim size söz.
Buyurun Sayın
Bakan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
16 Ekim Dünya
Gıda Günü münasebetiyle yapılan gündem dışı konuşmada dile getirilen hususlar
var. Bu konularla ilgili olarak yüce Meclise bilgi sunmak istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii ki gıdaya erişim hakkı, beslenme hakkı
insanların temel ihtiyaçlarından, temel haklarından bir tanesidir. Türkiye ile
ilgili olarak dile getirilen iddialar, yani Türkiye’de gıda güvenliğinin
bulunmadığı hususuyla veya Türkiye’deki tarımsal üretimle ilgili yanlış
bilgiler verilmek suretiyle kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesi, toplumun
zihninin bulandırılması da doğrusu esef vericidir.
Şimdi, muhalefet
elbette ki kendi politikalarını, kendi bakış açışını ortaya koyacak ama
muhalefetin görevi, bile bile, toplumun gözünün içine
baka baka yanlışları sürekli tekrarlamak da olmamalı çünkü, herhâlde, bu da hiçbir yapıcı tarafı olmayan bir konudur.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) - Sayın Bakan, 350 gıda denetim elemanının işine son verdiniz,
denetim yapılmıyor. Milletin gözünün içine baka baka
yalan söylüyorsunuz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Arkadaşın bir tanesi dün şunu
söyledi, dedi ki: “2002 yılında 3 milyar dolar ithalat vardı, bugün 10,5 milyar
dolar ithalat var.” İkisi de yanlış. 2002 yılında tarım ürünü ithalatı 4 milyar
dolardı, 2009 yılındaki ithalat da 9,6 milyar dolardır, onu da söyledik ama
bunun da 3,5 milyar doları tarım olmayan, yani tarımın kullanmadığı başka
girdilerdir. Yani, kauçuk, rejenere kauçuk tarım
sektörünün, gıdanın kullandığı bir ürün değil ki. Bu da içinde olduğu hâlde
Türkiye dünyada net tarım ihracatçısı ülkedir arkadaşlar, net tarım ihracatçısı
ülke. Bakın, dün ben söyledim, bugün bir daha söylüyorum: 11,2 milyar dolar
Türkiye'nin tarım ürünü ihracatıdır. Bunun da çok büyük bir kısmı gıdadır, gıda
maddesidir. Yani Türkiye 72 milyon insanı besliyor, 30 milyon turist besliyor,
üstüne de dünyaya 11,2 milyar dolar tarım ve gıda maddesi ihraç ediyor. Şimdi,
böyle bir ülkeyi kalkıp da, yok efendim, bu ülke ithalata bağımlı, vesaire
demek ne kadar insafla bağdaşır, bunu da sizin takdirinize bırakıyorum.
Şimdi, bir
arkadaşımız yine söyledi, diyor ki: “Süt ithal ediliyor.” Arkadaşlar, süt ithal
edilmedi, süt ithal edilmedi, süt ithal edilmiyor, böyle bir şey yok. Bu bilgi yanlış bir bilgi. Düzeltmemize rağmen, arkadaşlar
yerinden söz alıyorlar ve bunu tekrar ediyorlar; bu da yanlış.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Süt tozu.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, süt tozu dâhilde işleme
rejimi kapsamında. Avrupa Birliğine ihraç edilmek kaydıyla. Ürünü,
nihai ürünü önce ihraç ediyorsun, ihraç ettikten sonra, Türkiye, onun
karşılığında, yaptığı ticari anlaşma gereği, ticaret anlaşması gereği -dâhilde
işleme rejimi kapsamında- Avrupa’dan 2.500 ton civarında süt tozu almış ama
bunun tedbirini de biz aldık. Biz, içerideki fiyatlar düşmesin diye, içerideki
sanayicimize de süt tozu yapması için destek veriyoruz, 2009’da da yaptık,
2010’da da yapıyoruz.
Bir başka husus
söyleniyor, deniliyor ki: “Hububat ithali her gün artıyor.” Değerli arkadaşlar,
Türkiye'nin ürettiği hububat kendi ihtiyacını karşılıyor, kendi ihtiyacının
üzerinde bile üretimi var; geçen sene de vardı, bu sene de var. Peki, ne
oluyoruz?
Bakın, şimdi size
bir şey söyleyeceğim, bunu Türkiye’ye herhâlde çok görüyorsunuz: Türkiye buğday
unu ihracatında, 2002 yılında, dünyada 11’inci sıradaydı arkadaşlar, 11’inci
sırada. Peki, 2009 yılında, bugün Türkiye dünyada buğday unu ihracatında
kaçıncı sırada? 1’inci sırada.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Yağmuru siz yağdırdınız değil mi!
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) – Sonuç ne Sayın Bakan?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Türkiye dünyanın bir numaralı
buğday unu ihracatçısı ülke hâline geldi. Şimdi, Türkiye kendi buğdayını
üretiyor, ihtiyacını karşılıyor, üstüne kaldığı buğdayı da un yapıyor, satıyor
ama bizim sanayicimize bu yetmiyor, dünya piyasalarından ucuz buğdayı buluyor,
getiriyor, bunu işliyor, un yapıyor, dünyada bir numara oluyor. Siz bunun
nesini tenkit ediyorsunuz Allah’ınız aşkına, böyle şey olur mu, bu tenkit
edilir mi? Yani sizin tarım politikanız, sizin ufkunuz, stratejiniz bu mu? Eğer
siz bu memlekette ihracat yaptırmayacaksanız, insanların, sanayinin
gelişmesine, yatırımın yapılmasına, kalkınmanın gerçekleşmesine de laf
söyleyecekseniz… Yani bu, iftira, bu doğru bir bilgi değil ki. Niye bu
bilgilerle vatandaşın zihnini bulandırıyorsunuz, yanlış bilgilerle?
Bakın, bir şey daha
söylüyor, diyor ki bir arkadaşımız dün burada, yine Mecliste: “Domates ithali
yapılıyor.” Arkadaşlar, yalan, domates ithali yapılmadı, domates ithali
yapılmıyor, böyle bir şey yok. Yani bunu da söylüyorum.
Bir arkadaşımız
diyor ki: “İşte, mısırda, pirinçte…” Arkadaşlar, insaf edin, Türkiye, 2002
tarihinde, AK PARTİ’den önce bir yılda 2,1 milyon ton
mısır üretiyordu; ihtiyacı 4,5 milyon tondu, 2,1’ini üretiyordu, gerisini ithal
ediyorduk. Biz böyle bir Türkiye devraldık. Peki, bugün hangi durumda Türkiye?
Bugün Türkiye 4,5 milyon ton mısır üretiyor. Türkiye, mısır üretimini yüzde
100’ün üzerinde artırmış bir ülkedir. Daha buna nasıl laf edilir.
Bir şey daha
söylüyorum: “Pirinç” diyor arkadaşlarımız, pirinçten bahsediyor. Değerli
arkadaşlar, Türkiye 360 bin ton çeltik üretiyordu. Bunun karşılığı 220 bin ton
pirinç. Peki, bugün Türkiye ne kadar üretiyor? Geçen sene 750 bin-760 bin ton
çeltik üretti, bu sene bizim beklentimiz 850 bin ton, asgari. Bu, cumhuriyet tarihinin rekoru. Cumhuriyet tarihinde hiçbir
zaman Türkiye 850 bin ton-875 bin ton çeltik üretmedi. Şimdi Türkiye neredeyse
pirinçte ihtiyacının tamamını karşılayacak hâle geldi ve bu, bu Hükûmet döneminde oldu.
Dediğim gibi,
buğdayda da biz ihtiyacımız olduğundan, mecbur olduğumuzdan iç tüketim amaçlı
olarak değil, işleyip ihraç etmek amaçlı olarak yapıyoruz, elbette ki
yapacağız.
Dün de söyledim,
tekrar söylüyorum, yani bazı arkadaşların anlaması demek ki zaman alıyor:
Arkadaşlar, şimdi, dünyada “Ben sürekli sadece ihraç edeceğim, ben hiç ürün
ithal etmeyeceğim.” diyebilecek bir ülke var mı? Böyle bir şey yok. Bir
arkadaşımız biraz önce dedi ki: “Türkiye bir zamanlar kendi kendine yeterken,
hatta ihraç ederken bugün ne hâllere düştü!” Arkadaşlar, hiçbir zaman Türkiye
kendi kendine yeterli olmadı. O bir masaldı! Yani “Dünyada yedi tane kendi
kendine yeten ülke var!” Tamamen masaldı, yoktu öyle bir ülke. Ne Türkiye
öyleydi ne de bir başka ülke var. Bana gösterin bakalım, dünyada o geri kalan
altı ülkenin üç tanesini bir sayın, hangisi dünyada tek başına hiçbir şekilde
hiçbir ithalat yapmadan oluyor? Ben dün söyledim, isterseniz bir daha
söyleyeyim size: Yani Avrupa Birliği 495 bin ton et ithal ediyor, Amerika Birleşik
Devletleri 1 milyon 192 bin ton et ithal ediyor. Hollanda’nın ithalatına bakın,
çok büyük bir tarım ithalatı var. Dünyada “Hiçbir şekilde ithal etmeden sadece
ihraç edeceğim.” diyebilen hangi ülke var? Bu, 1970’li yıllardaki bazı küçük marjinal Marksist rejimlerdeki ülkelerin siyasetidir. Yani
bunu terk edin, bununla kalkınma falan olmaz; bu anlayışla, bu ufukla, bu vizyonla Türkiye hiçbir yere gidemez.
Önemli olan şu:
Arkadaşım, Türkiye’de verimlilik arttı mı, tarımda verimlilik arttı mı, artmadı
mı, sen bana bunu söyle. Evet, arttı. Eğer 23,5 milyar dolardan 50 küsur milyar
dolara çıktıysa Türkiye'nin tarımsal üretim değeri, bunun verimliliği arttı demektir.
Eğer Türkiye’de
hayvan başına süt verimi 1.700 litrelerden 2.800 litrelere çıkmışsa, Türkiye’de
8,5 milyon tondan 12,5 milyon tona toplam süt üretimi çıkmışsa bunda verimlilik
artışı var.
Eğer Türkiye’de
dekar başına buğday üretimi 200 kilolardan 250 kilolara çıktıysa bunda
verimlilik artışı var demektir. Bunu konuşalım, bunu söyleyelim.
Şimdi, bunları
söylemeden bunları sadece tutup, yani “Efendim, siz işte her şeyi ithal
ettiniz, şöyle yaptınız, böyle yaptınız.” demek… Bunlar akılla, insafla
bağdaşacak şeyler değildir.
Şahsıma yönelik
olarak söylenen hususları da… Arkadaşlar, ben milletime de yüce milletimin
temsilcilerine de asla yalan söylemedim, bundan sonra da Allah beni yalan
söylemekten korusun.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Amin! Amin!
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Onun için, bunu söyleyenlere de itham
edenlere de aynen iade ediyorum. Kem söz sahibine aittir. Biz milletimize
hiçbir zaman yalan söylemedik, bundan sonra da söylemeyiz.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, demin arkadaşlar…
RAHMİ GÜNER
(Ordu) – Domates 10 lira.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -Domateste 10 milyon 700 bin ton
idi Türkiye'nin üretimi, bu sene de beklenen odur; 10 milyon 700 bin ton
civarında, birinci tahmin o civarda.
Arkadaşlar,
bilenler biliyor, tarlada, açıkta yetiştirilen domateste sıcak ve aşırı sıcak
ve rutubetten dolayı bir miktar azalma meydana geldi, doğrudur ama Türkiye
ocak-ağustos arasında 500 bin ton domates ihraç etti, 500 bin ton. 420-430
milyon dolar da para kazandı bu işten.
Şimdi, bu ayın
sonuna doğru sera yavaş yavaş çıkıyor. Aradaki bir
dönemde konjonktürel bir sorun oldu, o da şu: Üretici
fiyatı ile tüketici fiyatı arasındaki makas açık. Haller Yasası’nı biz
çıkardık, yüce Meclis çıkardı, bu devreye giriyor, girdiğinde o tür zaten
sorunlar da kendiliğinden ortadan kalkar.
Bakın, değerli
arkadaşlar, “TİGEM neden ithalat yapıyor, niye hayvan ithalatı yapıyor?”
deniyor. Tabii ki, Türkiye’de Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü amaç ve
faaliyetini gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu mal ve hizmeti yurt içinden,
yurt dışından temin eder. Eğer daha fazla damızlık ihtiyacı varsa ve Türkiye’ye
daha çok hayvancılık yatırımı yapılıyorsa bunun ortaya çıkaracağı bir ihtiyaç
varsa, kendi de üretiyor.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Bakan, “mal ve hizmet” diyor.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Kendi de üretiyor, kendi de
artırıyor. Şimdi, siz bakın…
GÜROL ERGİN
(Muğla) – “Mal” derken siz hayvanı mı anlıyorsunuz? Oradaki mal hayvan
değil.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Ben dün size söyledim, bakın,
4.300 tane, içinde 50 başın üzerinde olan hayvancılık işletmesi varken biz o
tabloyu Türkiye’de devraldık. Bugün 18.600’e çıkmış bu. Bu ne demektir? 14.300
tane 50 başın üzerinde, içinde hayvan bulunan işletme kurulmuş Türkiye’de
demektir. Yani 14.300 tane yeni büyük işletme kurulmuş. Ne zaman olmuş bu?
2002’den sonra kuruldu. 4.300’den…
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Peki, niye o zaman ortada hayvan yok?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Talep artıyor talep, talep
artıyor.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Nereye gidiyor bunlar, buharlaşıp uçuyorlar mı?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Yatırım artıyor. Bakın, iki ayda…
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) – Sayın Bakan, şu talep artışını bir açıklayın!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – İki ayda 1 milyar 50 milyon lira
hayvancılığa yatırım kredisi verildi, sıfır faizli kredi. 15.500 tane Türk
çiftçisi buna müracaat etti, bu krediyi kullanıyor ve bunlar şu anda yatırım yapıyor.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 40 hibeyle verdiğimiz 217 işletme
-o da 50 başın üzerinde- de kuruldu. Bunların hepsi yapılıyor. Bunlar orta ve
uzun vadede Türkiye’de hayvancılığı geliştirecek önemli projeler.
Bakın, Türkiye’de
hayvanların ihtiyacı olan yem 50 milyon ton civarındaydı. Bunun sadece 25
milyon tonu -kaba yemi- Türkiye içerisinden karşılanıyordu, gerisi samanla
karşılanıyordu.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Ya, sonucu söyle sonucu.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Bugün 37,5 milyon tona çıktı
Türkiye'nin yem bitkisi üretimi. Şimdi, bu nasıl oldu, durduk yerde mi oldu?
Hayır, işte bizim o verdiğimiz 1 milyar 250 milyon liralık desteğin bir kısmı
yem bitkileri ekilişlerine gidiyor. Vatandaş silaj üretiyor, korunga üretiyor,
fiğ üretiyor ve hayvanını daha fazla besliyor, verimlilik artıyor. Şimdi,
bitkisel üretimde de hayvansal üretimde de verim artışı söz konusu, verimler
artıyor.
Tarımsal
destekleri biz artırdık, söylüyoruz, rahatsız oluyorlar. 1,8 milyar lira idi,
biz bunu 5,6 milyar liraya çıkardık, bu sene 5,6 milyar lira ödedik yani üçe
katlandı. Şimdi, biz bunu söyleyince “Efendim niye söylediniz?” Peki, siz niye
yapmadınız bunu? Eğer siz o zaman 83 milyon lira değil de, toplam desteklerin
yüzde 4,4’ünü hayvancılığa değil de bizim gibi yüzde 22 verseydiniz o zaman
Türkiye hayvancılığı geliştirme hamlesini daha önce atmış olurdu.
Bakın, değerli
arkadaşlar, Türkiye tarım ürünleri ihracatını 161 ülkeden 177 ülkeye çıkardı.
Ne zaman? AK PARTİ yönetiminde. 177 ülkeye bugün biz tarım ürünü ihraç
ediyoruz. Daha önce ne kadardı? 161 ülkeydi.
Bakın, bir şey
daha söylüyorum: İhraç edilen ürün sayısı 1.480 idi, bugün 1.530; 1.530 tane
ürün ihraç ediyoruz. Şimdi, içeride vatandaşımıza yetecek kadar üretim var,
tarım sektörü bunu üretiyor; üstüne 11,2 milyar dolarlık da ihracat yapıyor ve
biz net ihracatçıyız, buna rağmen, yani ihracatımız ithalatımızdan daha fazla.
Şimdi, Allah’ınızı severseniz, böyle bir durumda kalkıp da illa muhalefet
yapacağım diye gerçekleri saptırmanın bir manası yok.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bakan, dış ticaret açığı var tarımda, niye öyle söylüyorsunuz?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Hayır yoktur efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Var, 3 milyar dolar.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Hayır, yoktur doğru değildir. Sayın
Şandır, siz Grup Başkan Vekilisiniz, size söylenen bilgiler doğru değil.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Devlet İstatistik Kurumunun rakamlarına bakın.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Doğru değil, doğru değil onlar.
Ben size söyledim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bakın, benim elimde rakamlar
var, burada, burada! Açın bakın, Dış Ticaretin verilerine bakın.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Dış Ticaret Müsteşarlığının rakamları var.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Dış Ticaretin verilerine bakın.
Niye bunu söylemiyorsunuz, Dış Ticaretin verilerinden niye rahatsız
oluyorsunuz? Ben size diyorum ki devletin verileri bunlar, Dış Ticaretin
verileri burada. 2009 yılında ne almışız, ne satmışız ortada, yani ihracat,
ithalattan fazla.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Tarımsal ürünlerin dış ticaret rakamlarına bakın.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bütün tarımın tamamını dikkate alsanız
bile tarımın kullanmadığı ithal ürünlerini, ham maddelerini dikkate alsanız
bile yine fazla, yine fazla, yine fazla.
Değerli
arkadaşlar, tütünle ilgili olarak, bir arkadaşımız dün bir hususu sordu.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Ben söyledim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Yok, Sayın Köse söyledi, siz
söylemediniz, Sayın Köse söyledi.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Olsun, ben söylemiş olayım. Söyle bakayım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi “Tütün alternatifsiz bir
şekilde yok edildi.” gibi bir iddiada bulundu. Doğru değil. 2009 yılından
itibaren alternatif ürünlere yönlendirilerek çiftçilerin desteklenmeleri
sağlandı ve tütün ekiminden vazgeçen çiftçilere üç yıl boyunca, dekar başına
120 lira ödeme yapılacağı söylendi. Bakın, sadece Adıyaman ilinde, Sayın Köse
söylediği için söylüyorum… Burada şimdi, muhalefet milletvekilleri bir şey
söylüyor ve toplumun resmen zihnini bulandırıyorlar, gerçek dışı bilgilerle
konuşuyorlar.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Dışarıdan tütün alıyor muyuz, onu söyle Sayın Bakan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bakın, 2009 yılında, 3.211
üretici için, 13.294 dekar alanda 1 milyon 440 bin TL ödendi Adıyaman’da. 2010
yılında 6.401 üretici için, 27.833 dekar alanda 3 milyon 340 bin TL kasım ayı
içerisinde ödenecek.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Bakan, dışarıdan tütün alıyor muyuz?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Yani biz alternatifsiz
bırakmadık, verdiğim rakamlarla da ortada. Tütüne alternatif ürün desteği
verdik, vermeye devam ediyoruz.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Hangi alternatif ürün üretiliyor peki, onu söyle, hangi alternatif
ürün üretilmeye başlandı?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, hepsini biz
çiftçilere önerdik, çiftçilerimiz de bunları kaldırıyor.
Bir arkadaşımız
dedi ki: “Efendim, IBR, tüberküloz, brucella
kontrolleri kaldırıldı.” Doğru değil arkadaşlar. İthalatı gerçekleştirilecek
canlı hayvanlardan testler hiçbir şekilde kaldırılmadı. OIE raporlarına göre
değerlendirme yapılıyor. Bu değerlendirmede, ithalat yapılacak ülkenin
hastalıklardan ari olduğuna dair eğer açıklama varsa,
bir teminat varsa, bir garanti varsa, bir rapor varsa, o zaman test istenmiyor
ama onun dışında testler isteniyor.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Bakan, şapta durum nedir, onu bir söyle bakayım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir
arkadaşımız dedi ki: “Edirne’de 50 baş hayvan ile 300 dönüm şartı konulmuş,
dolayısıyla Edirne bundan istifade edemiyor.”
Şimdi, buna da
baktım, doğru değil. Yani hep olduğu gibi, maalesef, bunlar hep doğru değil.
Edirne’de hayvancılık kredisiyle ilgili 50 baş hayvan ve 300 dönüm şartı
aranmıyor. Bugüne kadar da Edirne’de –bakın, işin tuhafına bakın, bir de böyle
bir gerçek var ve bu, milletten saklanıyor- 176 üreticiye 8 milyon 172 bin lira
kredi kullandırıldı. Bakın, şimdi, hem böyle bir şey var hem deniyor ki:
“Efendim, işte Edirne bundan istifade edemiyor.” Dolayısıyla 250 üreticinin de
müracaatı değerlendirme aşamasında.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye gıda yönünden güvenliktedir. Bunu Birleşmiş
Milletler Gıda Tarım Teşkilatının raporları söylüyor, ben söylemiyorum. Bakın,
FAO Türkiye’nin tarımdaki başarı hikâyesini yayınladı. Size de okumanızı
tavsiye ederim, orada güzel bilgiler var Türkiye’yle ilgili.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bakan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Bizim masal dinleyecek zamanımız çoktan geçti Sayın Bakan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Şimdi, biz
söylüyoruz. Bizim dediğimizi -muhalefet olduğunuz için belki- dikkate
almıyorsunuz, inanmak işinize gelmiyor, onu anlayabiliyorum ama Birleşmiş
Milletler Gıda Tarım Teşkilatının yayınladığı raporu, tarımdaki başarı öyküsünü
lütfen okuyun. Orada Türkiye’den ne şekilde bahsedildiği, tarımdaki gelişmenin
ne olduğu açık bir şekilde anlatılıyor.
Hepinize saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Ertugay, Sayın Ergin ve Sayın Sipahi’nin kısa bir açıklama
talepleri var. Birer dakika söz veriyorum.
Buyurun Sayın Ertugay.
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, 16 Ekim Dünya
Gıda Günü’ne ilişkin açıklaması
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Her yılın 16
Ekiminin Dünya Gıda Günü olarak anılmasının sebebi dünyadaki çok büyük bir
trajediye, açlığa dikkati çekmektir ve özellikle zengin ülkelerin buna
dikkatini çekmektir. Ülkemizde de bu konuda büyük bir sıkıntı, büyük bir
trajedi ve büyük bir açlık yaşanmaktadır, yetersiz beslenme çok yaygındır.
Türkiye gıda üretimi bakımından -Sayın Bakanı dehşetle, ibretle dinledim, üzülerek
söylüyorum- gerçekten çok şanslı bir ülke olmasına rağmen bugün gerçekten
varlık içinde darlık çeken bir ülkedir ve bu uygulanan yanlış politikaların
Türkiye’yi getirdiği noktadır. Hükûmetin bu konuyu
çok daha dikkatli ve gerçekten özverili bir şekilde ele almasını, yanlış
bilgilerle, rakamlarla milleti aldatmamasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sağ olun,
teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ertugay.
Sayın Ergin…
2.-
Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasına ilişkin
açıklaması
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Bakan “Bile bile, toplumun gözünün içine baka baka yanlışları söylüyorlar.” dedi. Sayın Bakanın
karşısında bir ayna vardı galiba konuşurken. Teşekkür ediyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Türkiye şaptan kırılıyor. İki yıl süreli, Avrupa Birliğinden
destek alarak proje yaptılar, maalesef Türkiye’yi şaptan bir türlü
kurtaramadılar, iyice berbat ettiler; bu bir.
“TİGEM mal ve
hizmet satın alır.” diyor. Oradaki mal sizin aklınızdaki mal değil. Türkiye’de
damızlık üretmek için, tohum üretmek için gerekli olan emtia kastediliyor.
Sayın Bakan, “Hayvan alsınlar.” demiyor, “Hayvanı üretsinler diye emtia
alsınlar.” diyor.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Üretiyor da alıyor da.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Türkiye, mısırı 2,1 milyon tondan 4,5 milyon tona çıkarmış. Sen pamuk
tarlalarının hepsini mısır tarlasına çevirmek zorunda bırakırsan çiftçiyi
elbette orada da mısır üretilecektir, pamuk nerede?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Mısırda öyle değil. Bu seneki
pamuk üretimine bak bakalım.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Tütün nerede? Tütünü söylüyorsun. 80 bin tona indirdin tütün
üretimini, Yunanistan’a mahkûm ettin Türkiye’yi, bunu söyle. Domatesin niye 10
milyon olduğunu söylerken “500 bin ton ihraç ediyoruz da o yüzden.”diyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Türkiye her yıl o ihracatı yapıyor domateste. Güve meselesini söyle
güve.
BAŞKAN – Sayın
Ergin, teşekkür ediyorum.
Sayın Sipahi,
buyurun.
3.-
İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasına ilişkin
açıklaması
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan
konuşurken acaba Sayın Bakan mı Türkiye’de yaşamıyor yoksa biz mi Türkiye’de
yaşamıyoruz anlayamadık.
Ben kendilerine
bazı örnekler vereceğim: İki sene önce, Tire’de, Süt Üreticileri Birliği, süt
fiyatlarının yarıya inmesi nedeniyle hayvanların kesime gideceğine, süt ve ette
bir darboğaza gidileceğine dair Hükûmeti ikaz
ettiler, biz İzmir milletvekilleri olarak ikaz ettik, cevap yok. Ardından,
Afyon Ticaret Borsası ve İzmir Borsası, doğuda on altı ile uygulanan besicilik
kredisinin, yüzde 40 hibe desteğinin Türkiye geneline yaygınlaştırılarak
hayvancılık konusundaki sorunun aşılmasını teklif etti, Sayın Bakandan gene
cevap yok. Bizim verdiğimiz önerilere de anlamsız birtakım cevaplar verildi. Bu, hayvancılığın durumu.
Çiftçinin
durumunu söylemeye gerek yok. İzmir’de Kiraz ilçesinde 51 köyden 31 tanesi
yabancı bir bankaya ipotek karşılığı tarlalarını feda etmiş durumda.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Sipahi.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula Sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, afete uğrayan çiftçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/881)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde afete
uğrayan çiftçilerin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken tedbirler
amacıyla Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Münir Kutluata (Sakarya)
3) Ali Uzunırmak (Aydın)
4) Akif Akkuş (Mersin)
5) Hüseyin Yıldız (Antalya)
6) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
7) Yılmaz Tankut (Adana)
8) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
9) Murat Özkan (Giresun)
10) Ahmet Deniz
Bölükbaşı (Ankara)
11) Hasan Özdemir (Gaziantep)
12) Recep Taner (Aydın)
13) Beytullah Asil (Eskişehir)
14) Mehmet Günal (Antalya)
15) Mümin İnan (Niğde)
16) Mustafa Enöz (Manisa)
17) Mehmet Şandır (Mersin)
18) Osman
Ertuğrul (Aksaray)
19) Cemaleddin Uslu (Edirne)
20) Hasan Çalış (Karaman)
21) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
Gerekçe:
Ülkemizin birçok
yerinde sel, dolu, yağmur neticesi mahsullerini kaybeden çiftçilerin ekonomik
olarak çok ciddi kayıpları bulunmaktadır.
Bilindiği gibi
geçtiğimiz günlerde birçok yöremiz dolu afetine ağır bir şekilde maruz
kalmıştır. Ülkenin her yerinde afet var ve çiftçi perişandır. Toprağa, emek
verip topraktan gelecek ile yaşamını idame ettiren çiftçilerimizin durumu içler
acısıdır. Örneğin Tokat genelinde 50.000 dönüm ekili alanın hasar gördüğü,
bunun 10.000 dönümünün ise ağır hasarlı olduğu Tarım İl Müdürlüğü ekiplerince
tespit edilmiştir.
Ancak tespitler
yapılmış ama afete uğrayanların eline bir netice ulaşmamıştır. Yapılan
incelemelerin sonucunda varılan acı bir gerçek önümüze çıkmaktadır. Tarım İl
Müdürlüğünün yaptığı tespitlerde, ağır hasara uğrayan 400 çiftçiden sadece 2'si
ürünlerini sigortalatmıştır.
Çiftçimiz istese
de ürünlerini tapu sorunundan dolayı sigorta yaptıramamaktadır. Devlet acilen
tapu sorununu da çözmelidir. Tapu sorunu olan yerlerde sigorta ve çiftçilik
belgesi yapılamamaktadır.
Ülkemizdeki
çiftçilerin başka bir geliri yoktur. Hasar tespiti incelemesi hızlı yapılmalı
borç batağında bulunan, umutları tükenmiş olan insanlarımızın derdine çare
bulunmalıdır. Eğer gerekli destekler zamanında verilmezse çiftçi faiz batağına
saplanacak ve tarlasını bile kaybedebilecektir.
Son yılları çok
ağır ekonomik şartlarla geçiren çiftçimiz, artık masal ya da siyasi bir söylem
değil, çözüm istemektedir. Emeğinin karşılığını isteyen çiftçilerimiz birçok
ürününü 8 yıl öncenin fiyatlarıyla satmaktadır. Çiftçilerimizden, çok ucuz
fiyatlarla alınan ürünlerin, tüketiciye çok yüksek fiyatlarla satılması ayrı
bir sorundur.
2002 yılında
buğday 35 kuruş, mazot 1.224 kuruş, gübre 33 kuruş idi. Şimdi 2010 yılı buğday
55 kuruş, mazot 3.050 kuruş, gübre 105 kuruştur. Tarım Bakanlığının tespit
ettiği buğday alım fiyatları, maliyeti bile karşılamamaktadır. Sonuçta
çiftçimiz kara kara düşünmektedir.
Pancar, mısır
dâhil, diğer bütün çiftçinin ürettiği ürünlerde de tablo aynıdır. Ülkemizde
çiftçi can çekişmekte, her gün bir önceki günü ve yılı aramaktadır.
Çiftçimiz artık
sofrasına koyacak ekmek bulamamaktadır. Gübre, mazot, elektrik borçlarından
dolayı 100 çiftçinin 70-80'i bankalar ya da devlet tarafından icraya verilmiş,
ürününü gerçek değerinde satamamış borç içinde yüzmektedir. AKP hükümetleri
zamanında, neredeyse borçlu olmayan çiftçi bulunamaz hale gelmiştir. Bu da
hükümetin tarım politikasının iflas ettiğini göstermektedir.
Doğal afetlerin
getirdiği zararlar da eklendiğinde, ürününü kaybeden çiftçiye zamanında ve gerekli
desteği vermezsek tarımda da sonumuz hayvancılıkta yaşadığımız sorunlardan daha
büyük olacaktır.
Yanlış hükümet
politikaları neticesinde ülkemizde hayvancılık bitmiş ve vatandaşlarımız ithal
ete muhtaç hale getirilmiştir. Tarımda da gerekli tedbirleri almaz,
çiftçilerimizin sorunlarını acil çözmezsek, tarım ürünlerimizi de ithal eder
duruma geliriz. Çiftçi reel manada desteklenmeyi ve sahip çıkılmayı bekliyor.
Doğal şartlardan
dolayı afete uğrayan bölgeler acilen tarım'da afet bölgesi olarak ilan edilmeli
ve ivedilikle soruna çareler bulunmalıdır.
2.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Turhal ilçesinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/882)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tokat ili Turhal
ilçemizin gelişmesini engelleyici sorunların araştırılarak, çözüm yollarının
bulunması amacıyla, Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Meclis Araştırması yapılmasını saygıyla arz ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Ali Uzunırmak (Aydın)
4) Münir Kutluata (Sakarya)
5) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
6) Akif Akkuş (Mersin)
7) Hüseyin Yıldız (Antalya)
8) Yılmaz Tankut (Adana)
9) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
10) Murat Özkan (Giresun)
11) Ahmet Deniz
Bölükbaşı (Ankara)
12) Hasan Özdemir (Gaziantep)
13) Recep Taner (Aydın)
14) Beytullah Asil (Eskişehir)
15) Mehmet Günal (Antalya)
16) Mümin İnan (Niğde)
17) Osman
Ertuğrul (Aksaray)
18) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
19) Cemaleddin Uslu (Edirne)
20) Hasan Çalış (Karaman)
21) Mustafa Enöz (Manisa)
Gerekçe:
Kuzeyinde Amasya
ili Erbaa ilçesi, güneyinde Pazar ilçesi, batısında Zile ilçesi, doğusunda
Tokat il merkezi yer almaktadır. Tokat'a uzaklığı 46 km’dir.
Turhal nüfusu itibariyle Tokat ilinin en büyük ilçesidir. Türkiye'nin en uzun
akarsularından biri olan Yeşilırmak Turhal'ın şehir merkezinden geçmektedir.
İlçede mevcut
ormanlık ve fundalık alanların toplamı 40.386 ha., tarım alanlarının toplamı
35.380 ha., çayır ve meralarının toplamı 8.908 ha., tarım dışı arazilerin
toplamı 6.426 ha.’dır. İlçenin en büyük su kaynağı
Yeşilırmak’tır. Köse Dağı'ndan çıkan Yeşilırmak 365 km'de
Almus Barajına ulaşır, daha sonra Tokat'tan geçerek Kazova'ya
girer. Buradan Turhal Ovası'nı geçerken Dazya ve Kuruçay derelerini de alır. Amasya ilinde Çekerek Irmağı
ile birleşerek devam eder. Turhal İlçesi Karadeniz iklimine geçiş
bölgesindedir. Bu nedenle ılıman bir iklim tesiri altındadır. Ortalama yıllık
sıcaklık kışın -3 ve +5 derece, yazın ise 13-35 derece arasında değişmektedir.
Yeşilırmak
havzasında, Karadeniz bölgesinin orta bölümünün yerleşime en müsait yerinde
kurulan Turhal, İç Anadolu'yu Karadeniz'e, Doğu Anadolu'yu batıya bağlayan
yolların kesiştiği yerde kurulmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki nüfusuyla
küçük bir yerleşim yeri iken 1944 yılında ilçe olan Turhal; bugün hızlı bir
nüfus kaybı yaşamaktadır.
Zengin bir tarihe
sahip olan bu ilçemiz, Cumhuriyet döneminde de bir çok
güzel olaylara şahit olmuştur. Yurt ekonomisinde de önemli bir yere ve paya
sahiptir. Temeli 1933'te temeli atılan ve açılışı 1934 yılında açılan ve
dünyanın en kaliteli şekerini üreten Turhal (Muammer Tuksavul)
Şeker Fabrikası, Turhal Makine Fabrikası yöreye hayat vermiştir. Son yıllarda konfeksiyon (tekstil) alanında gerçekleşen yatırımlar, Antimuan madeni, Kevser süt ve yem fabrikaları ülke ve ilçe
ekonomisinde önemli bir yer almıştı.
Ancak Turhal
Şeker özelleştirme kapsamına alınmış, yıllarca ülke ve ilçe ekonomisine çok
büyük katkıları bulunan kâr yapan ve yüzlerce kişiye ekmek kapısı olan fabrika
neden devlet elinden çıkarılmaktadır. Anlamak mümkün değildir. Tokat Sigara
Fabrikası gibi kapatılmaya ve orada çalışan işçiler gibi Turhal Şeker Fabrikası
da mahkûm edilmiştir.
Çiftçilerin
arazilerini ekip biçmemeleri, tarımın bitme noktasına gelmesi, sanayi
yatırımının son yıllarda olmaması nedeniyle bilhassa son ekonomik krizin
Tokat'ta ve tüm ilçelerinde çok ağır seyretmesi köylerden büyük kentlere,
özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir'e yerleşmek üzere göçenlere ya da mevsimlik
işçi olarak gidenlerin sayısının hızla artmasına neden olmuştur.
Göçlerle birlikte
verimli tarım alanları, ekilip biçilemez durumda kalmış ilçeyi ve çevre illeri
besleyen ekonomik hayatında önemli yer tutan tarım ürünleri (Buğday, arpa,
nohut, mercimek, fiğ, fasulye, patates, soğan, sanayi ürünlerinden şeker
pancarı ve ayçiçeği) artık üretilemez olmuştur.
Ülkemizde yaşanan
ekonomik kriz, Turhal ilçemizi de derinden etkilemiş, hayat pahalılığı ve
tarımsal üretim şartlarının zorlaşmasıyla birlikte büyük bir göç yaşamıştır.
Gerek
Anadolu'muzun, gerekse Tokat ilimizin en eski yerleşim birimlerinden olan ve
geçmişte çok büyük ekonomik potansiyele sahip ilçemiz, gerekli destekler
verildiğinde, ülkemiz ve ilimiz ekonomisi için yeniden bir güç olacaktır.
Araştırma
önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.
3.-
Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, trafik kazalarının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/883)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
Türkiye'de
meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin araştırılması ve gerekli
önlemlerin alınması hususunda Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) M. Nuri Yaman (Muş)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal
(Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin
Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Trafik kazaları
ve kazalar sonucunda meydana gelen ölümler gerek ülkemiz gerekse Avrupa Birliği
gündeminde önemli bir yere sahiptir. Veriler, 2008 yılında Avrupa Birliği'nde
1,3 milyon trafik kazasının meydana geldiğini, 39.000 kişinin trafik
kazalarında hayatını kaybettiğini, 1,6 milyon kişinin ise yaralandığını ortaya
koymaktadır.
2009 yılında
ülkemizde meydana gelen toplam trafik kazası sayısı 264.163 olup kazalar sonucu
oluşan ölü sayısı 2.969, yaralı sayısı ise 160.744 olarak kaydedilmiştir. Aynı
yıl meydana gelen kazalar sonucu oluşan maddi hasar miktarı ise 835.190.922 TL
olarak hesaplanmıştır. Buna göre, Türkiye ile Avrupa Birliği genelinde meydana
gelen trafik kazaları sonucunda ortaya çıkan ölüm oranları karşılaştırıldığında
Türkiye'deki oranın Avrupa Birliği ortalamasının oldukça üzerinde olduğu dikkat
çekmektedir.
Veriler, 18 ile
25 yaş arasındaki gençlerin yol kazalarındaki ölüm oranını % 20 olarak ortaya
koymaktadır. Ayrıca çalışan kişilerin işe gidiş ve gelişleri esnasında yol
kazalarına maruz kalma oranı da oldukça yüksektir.
Dünya Sağlık
Örgütü raporlarına göre; dünya üzerinde her yıl bir milyon 250 bin kişi trafik
kazalarında hayatını kaybetmektedir. Trafik kazaları 15-19 yaş grubu gençlerin
ölüm sebepleri arasında 1 inci, 10-14 ve 20-24 yaş grubu kişilerin ölüm
sebepleri arasında 2 nci sırada yer almaktadır. Bugüne kadar dünya üzerinde
trafik kazalarında ölenlerin sayısı tüm dünya savaşlarında ölenlerin sayısından
fazladır.
Sağlık Bakanlığı
verilerine göre ülkemizde trafik kazalarından ölümler, bilinen tüm ölüm
nedenleri arasında 3 üncü sırada yer almaktadır. Ülkemizde son 10 yılda trafik
kazaları sebebiyle ölenlerin resmî sayısı 50.000'nin üzerinde, yaralananların
sayısı ise bir milyonun üzerindedir.
Türkiye'de trafik
kazalarında ilk sırayı her yıl olduğu gibi yine İstanbul almıştır. İstanbul
ilinde geçen yıl 10 bin 870'i ölümlü ve yaralanmalı, 39.387'si maddi hasarlı
olmak üzere 50.257 trafik kazası meydana gelmiştir. Kazalarda 241 kişi yaşamını
yitirirken 16.610 kişi yaralanmıştır. İkinci sırada yer alan Ankara'da ise bir
yılda gerçekleşen 35.731 kazada 174 kişi ölmüş, 13.955 kişi yaralanmıştır. Ölü
sayısına göre üçüncü sıradaki Konya'da geçen yıl meydana gelen kazalarda 134,
Antalya'da meydana gelen trafik kazalarında ise 125 kişi hayatını kaybetmiştir.
Trafik
polislerinin Türkiye genelinde yaptıkları denetimlerde 2009 yılında 22.168
yayaya, 4.561.722 sürücüye ve 3.499.267 araç plakasına olmak üzere toplam
8.083.267 adet trafik cezası tanzim edilmiştir. Sürücü ve yayalara bir yıl
içinde 14.732.644'ü peşin, 951.657.167'si ihbarlı olmak üzere toplam
966.389.811 liralık ceza kesilmiştir.
Ayrıca; Trafik
Ekiplerin denetimlerinde alkollü araç kullanan 109.192 sürücünün; 100 ceza
puanını dolduran 14.137 sürücünün; 5 kez hız limitini aşan 812 sürücünün;
sağlık şartları değişen 137 sürücünün; Karayolları Trafik Kanunu gereği hüküm
giyen 56 sürücü ile hakkında mahkeme kararı bulunan 1.171 sürücünün sürücü
belgeleri geri alınmıştır.
Bu denetimler
sonucu 195.550 sürücü Cumhuriyet Savcılığına sevk edilirken 722.069 araç ise
belge ve donanımlarındaki eksiklikler nedeniyle trafikten men edilmiştir.
Yukarıda ifade
edilen denetimler sonucu gerek idari gerekse adli yaptırımlar söz konusu olduğu
halde istenilen caydırıcılık sağlanamamış; kaza, ölüm ve yaralanma oranlarında
hiçbir azalma meydana gelmemiştir.
Bu vesileyle
Türkiye'de meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin ayrıntılı bir şekilde
incelenmesi ve önlenmesine yönelik gerekli çalışmaların yapılması önem arz etmektedir.
4.-
BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, bazı
şahısların mezar yerlerinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/884)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
29 Haziran
1925'te idam edilen Şeyh Sait ve arkadaşları, 15 Kasım 1937'de idam edilen
Seyit Rıza ve arkadaşları ile 23 Mart 1960'da Urfa'da vefat eden Saidi Nursi'nin mezar yerlerinin
nerede olduğunun tespit edilmesi ve naaşlarının ailelerine verilmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılması için gereğini arz ve talep ederiz.
Bengi
Yıldız
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Şeyh Said ve Osmanlı'nın son döneminde Danıştay Başkanlığını
yapan Seyit Abdülkadir ile 47 arkadaşı 29 Haziran
1925 yılında "İslami bir Kürt Devleti" kurma iddiasıyla yargılanıp
idam edildiler.
Seyit Rıza ve
arkadaşları 15 Kasım 1937'de 75 yaşında iken, oğlu ise 18 yaşından küçük
olmasına karşın yaşı büyütülerek idam edildiler. Bugün kamuoyu Seyit Rıza
şahsında Dersim'de (Tunceli) yaşananların bir vahşet,
bir düzmece yargılama olduğunu biliyor. Başbakan Sayın Recep Tayip Erdoğan, bu
hukuksuzluğu Seyit Rıza'nın "Evladı Kerbelayık.
Be günahık. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir"
şeklindeki sözleriyle anıyor.
Saidi Nursi 1960'ta Urfa'da yaşamını yitirdi.
Ancak 1960 darbesini yapanlar onu mezarında dahi rahat bırakmayarak, bilinmeyen
bir yere götürdüler. Saidi Nursi
hem yaşamında hem de vefatından sonra Türkiye'nin en çok fikirleri tartışılan,
eserleri en çok satıp okunan bir düşünürdür.
İdam edilen bu
şahısların her birisinin bir ailesi, onları seven bir çevresi olduğu
bilinmektedir. Hem İslami kurallara hem de "Demokratik Hukuk Devleti"
olarak kendisini tanımlayan Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre, bu insanların
yakınlarının ve sevenlerinin onların mezarının nerede olduğunu bilme hakkı
vardır. Demokratik devlet, vatandaşlarına karşı kin gütmez, öç duygularıyla
hareket etmez. Aradan geçen bunca yıla rağmen ailelerinin bu talebini görmezden
gelinemez.
Kürt sorununun en
hararetli tartışıldığı bu dönemde Kürtler arasında en çok sevilen, saygı
duyulan bu şahsiyetlerin mezarının bulunup ailelerine, sevenlerine verilmesinin
devletin geçmişiyle yüzleşmesinde ve barışçıl bir toplumun yaratılmasında çok
önemli katkısının olacağını düşünüyoruz.
Bu amaçla
Mecliste bir Araştırma Komisyonunun kurularak, bir an önce bu şahısların
mezarlarının tespiti için araştırmalara başlamasının elzem olduğunu
düşünüyoruz.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
(10/618) esas numaralı, Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 20/10/2010 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
20.10.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu;
20.10.2010 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler Kısmında yer alan (Faili meçhul
cinayetlerin aydınlanması); (10/618) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesinin
görüşmelerinin, Genel Kurul’un, 20.10.2010 Çarşamba günlü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk.
Süreniz on
dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sabahattin Ali’den başlayarak
Hrant Dink’e kadar olan
süreçte yapılan siyasi cinayetlerde yaşamını kaybedenler ve bu siyasi
cinayetlerin aydınlatılması üzerine verdiğimiz Meclis araştırması önergesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihine baktığımız zaman faili
meçhullerle doludur. Türkiye Cumhuriyeti, tarihi âdeta faili meçhullerle,
mezarlarla dolu bir cumhuriyet hâline gelmiştir.
1948 yılında
Sabahattin Ali’nin katledilmesinden itibaren olan süreçte sağ veya sol görüşlü
pek çok aydınımız katledilmişlerdir. Sabahattin Ali, Doğan
Öz, Bedrettin Cömert, Bedri Karafakioğlu, Necdet
Bulut, Abdi İpekçi, Cevat Yurdakul, Ümit Doğanay,
Cavit Orhan Tütengil, Ümit Kaftancıoğlu,
Kemal Türkler, İlhan Erdost, Muammer Aksoy, Çetin
Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Vedat Aydın, Mehmet
Sincar, Musa Anter, Uğur
Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve Hrant Dink katledilen aydınlarımızdan bazılarıdır.
Değerli
arkadaşlarım, bu faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerde katledilen
kişilerin yakınları bir araya gelerek Toplumsal Bellek Platformu oluşturmuşlar,
bu siyasi cinayetlerin neden, nasıl, kimler tarafından gerçekleştirildiğinin
araştırılması için mücadeleye başlamışlardır ve bu kapsamda Toplumsal Bellek
Platformu üyeleri 11 Şubat 2010 günü Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmişler,
başta Meclis Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin olmak üzere tüm parti grup başkan
vekillerini ziyaret etmişler ve bunlar taleplerinde, Türkiye’de bu siyasi
cinayetlerin araştırılması ve aydınlığa çıkarılması için, bir Meclis araştırma
komisyonunun kurulmasını talep etmişlerdir. Bunlar, bu siyasi cinayetlerin araştırılması, aydınlatılması,
yargı sürecinin zaman aşımı ya da başka manevralarla kapatılmaması için
milletin iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisini göreve
çağırmışlardır.
Sabahattin
Ali’den itibaren Hrant Dink’e
kadar uzanan süreçte meydana gelen ve faili meçhul bırakılan bu siyasi
cinayetlerin neden, nasıl gerçekleştirildiğinin, kimler tarafından yapıldığının
araştırılması ve gün ışığına çıkarılması için Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri olarak Meclis araştırma önergesi verdik. Verdiğimiz bu Meclis
araştırma önergesi ilk önce 6 Nisan 2010 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi olarak görüşülmüş ancak
AKP’nin oylarıyla reddedilmiştir.
Toplumdaki bu
konudaki beklenti ve duyarlılığı da dikkate alan Cumhuriyet Halk Partisi,
tekrar aynı önergeyi 22 Haziran 2010 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna getirmiş, yine bu Genel Kurulda AKP oylarıyla bu önerge
reddedilmiştir.
Yine 1 Mayıs 1977
katliamının neden, nasıl, kimler tarafından yapıldığının açığa çıkarılmasına
yönelik Cumhuriyet Halk Partisi Meclis araştırma önergesi yine bu Meclis
gündemine getirilmiş -16 Haziran 2010 günü- yine bu Mecliste AKP oylarıyla
reddedilmiş, DTP’nin buna benzer önergeleri bu Meclis
Genel Kurulunda AKP’nin oylarıyla reddedilmiştir.
16 Mart 1978’de
İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin üzerine silahlı ve bombalı yapılan saldırı
olayının kimler tarafından nasıl gerçekleştirildiğinin açığa çıkarılmasına
ilişkin Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği Meclis araştırma önergesi hâlen
Meclis Genel Kurulunda görüşülmeyi beklemektedir.
Bütün bu olaylara
rağmen, değerli milletvekilleri, Başbakan 3 Eylül 2010 günü Diyarbakır’daki AKP
mitinginde “Bir gece yarısı sokak ortasında ensesine kurşun sıkılarak
katledilen, katilleri gecenin karanlığında kaybolup bir daha hiç ortaya çıkmayan,
çıkarılmayan faili meçhullerin acısını çok iyi biliriz. Sevgili kardeşlerim, Ape Musa’nın yani Musa Anter’in
acısını bizler unutamayız, Orhan Miroğlu’nun yarasını
bizler unutamayız.” demiştir. Görüldüğü gibi Sayın Başbakanın Türkiye Büyük
Millet Meclisinde unuttuğu faili meçhullerin acısı Anayasa değişikliğine
verilecek evet oylarını artırabilmek için gittiği Diyarbakır’da aklına geliyor.
Başbakanın partisi AKP Ape Musa’nın kimler
tarafından, neden ve nasıl katledildiğinin araştırılması hususuna Türkiye Büyük
Millet Meclisinde karşı çıkıyor, Diyarbakır’a gidince de her nedense Ape Musa’nın acısını çok iyi hatırlıyor. Şimdi insana
sormazlar mı Sayın Başbakan gerçekten Musa Anter’in
acısını unutmamışsa, Musa Anter’in de içinde
bulunduğu faili meçhul bırakılan cinayetlerin acısını çok iyi biliyorsa,
partisi AKP Mecliste faili meçhul bırakılan cinayetlerin araştırılıp açığa
çıkarılmasına neden karşı çıkmıştır, neden karşı çıkmaktadır? AKP 1 Mayıs 1977
katliamının araştırılmasına neden karşı çıkmıştır?
Değerli
milletvekilleri, AKP Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, JİTEM, Güneydoğu,
Doğu Anadolu Bölgelerinde yaşanan faili meçhullerin, cinayetlerin
araştırılmasına ilişkin BDP’nin verdiği Meclis
araştırma önergesi üzerine 3/2/2010 tarihinde yaptığı
konuşmada “Ben esasen bu önergenin kabul edilmesini ve tüm bu zamana kadar
yaşanmış olan tüm faili meçhullerin ortaya çıkmasını arzu ediyorum.” diyor ve
devam ediyor “Aslında zamanlaması uygun olsaydı bunu kabul edebilir ve bu
şekilde bu faili meçhullerin ortaya çıkmasını arzu ederdik.”
Değerli
arkadaşlarım, dediğim gibi “Ben şahsen bunun, bu komisyon kurulmasından
yanayım.” demektedir. Bunun üzerine de Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili Kemal Anadol “Haydi kuralım, ona göre oy
kullan.” demiştir.
Yine, 6/4/2010 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisinin faili
meçhullerin araştırılmasına ilişkin önergesinin aleyhine AKP Konya Milletvekili
Sayın Ayşe Türkmenoğlu yaptığı konuşmada “Demokratik bir Türkiye’ye kavuşmak
için söz konusu bu cinayetlerin aydınlatılması gerekmektedir. Bu faili meçhul
cinayetlerin üzerinde bir sır perdesinin kaldırılması ve somut adımlar atılması
gerekmektedir. Bizler de tabii ki bu cinayetlerin aydınlatılmasını istiyoruz.”
demişlerdir ama her nedense bu araştırma önergelerinin yapılmaması konusunda oy
kullanmışlardır.
22/6/2010 tarihinde AKP Grubu adına konuşan Sakarya Milletvekili Sayın
Ayhan Sefer Üstün: “Değerli arkadaşlar, bizler inşallah tatilden sonra
geleceğiz, bu faili meçhullerle ilgili komisyonu kuracağız. Aslında bu öneriyi
önemsiyoruz. Gerçekten bu memlekette faili meçhul kalmaması
lazım, her şeyin aydınlığa çıkması lazım. O bakımdan da önerge
geldiğinde sizlerden destek istiyoruz.” demiştir. Yani peşinen Meclis
kapanmadan önce böyle bir önergeyi getireceklerini ve bizden destek isteyeceklerini
söylemiştir.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, tatil bitti. Şayet faili meçhul bırakılan cinayetlerin
aydınlatılmasını gerçekten AKP’li arkadaşlarımız önemsiyorlarsa işte, önerge
tekrar gündeme geldi. Haydi, iş başına. Önergeye kabul
oyu vererek faili meçhullerin aydınlatılmasını istediğiniz konusundaki
samimiyetinizi gösterme fırsatı doğmuştur.
Bugüne kadar
faili meçhullerin araştırılması, soruşturulması ve yargılanması yapılmamıştır
değerli arkadaşlarım. Yargılanıyormuş gibi yapılmıştır, mahkemelerin önü
tıkanmıştır, mahkemelerin istediği bilgiler “devlet sırrı” denilerek
mahkemelerden gizlenmiştir, mahkemelere gönderilmemiştir. 12 Eylül 1980
darbesinin işaret fişeği sayılan 1 Mayıs 1977, 16 Mart 1980 katliamları bir
türlü aydınlatılamamıştır.
Aslında faili
meçhul cinayet diye bir şey yok, faili meçhul bırakılan cinayetler vardır.
Devleti yönetenlerin, hele hele Cumhurbaşkanı,
Başbakan, bakanlar, iktidar partisinin yöneticilerinin devlet içindeki illegal
örgütlenmelerden ve çetelerden şikâyet etmeye hakları yoktur. Devletin görevi
işlenen cinayetlerin faillerini bulmaktır, cinayetlerin neden, nasıl ve kimler
tarafından işlendiğini açığa çıkarmaktır, siyasi cinayetlerin arkasındaki gizli
ilişkileri, çeteleri ortaya çıkarmaktır. Devleti yönetenlerin görevi devletin
içindeki ya da dışındaki çetelerden hesap sormaktır. Devletin içindeki yasa
dışı yapılanma ve örgütlenmeleri darmadağın etmektir. Devleti çete devleti
olmaktan çıkarıp demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği çetelerin
hukuku yerine yurttaşın hukukunun egemen olduğu hukuk devleti hâline
getirmektir. Demokratik hukuk devletinde şu veya bu nedenle olayların üzeri
örtülemez, failleri gizlenemez, devlet sırrı diyerek hiçbir siyasi cinayet
aydınlatılmadan karanlıkta bırakılamaz çünkü hiçbir sır, katilleri saklama onursuzluğunu,
aşağılamayı taşıyacak kadar önemli değildir. Türkiye'nin geçmişindeki
karanlıkların aydınlatılması, demokrasimizin ve özgürlüklerimizin gelişmesi
açısından son derece önemlidir.
Biz bu konuyu bu
kadar önemli saydığımız için, işte bu Meclis araştırma önergemizi 3’üncü kez bu
Meclis Genel Kurulunun huzuruna getirmekteyiz değerli arkadaşlarım. Susurluk
kazasında ortaya çıkan çete davasının Ergenekon davasıyla neden
birleştirilmediği konusunda toplumda çok derin kuşkular vardır. Bu Susurluk davasına
bakan 6 no.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin gerekçeli kararı ve…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – …Özel Harp Dairesi eski Başkanının anıları, açıklamaları, eski
Başbakanlardan Bülent Ecevit’in kontrgerillayla ilgili beyanlarının ışığında,
siyasi katliam ve cinayetlerin arasındaki fiil ve fail bağlantıları dikkate
alındığında, bunun bir ucunun ABD’ye dayanan kontrgerilla faaliyetleri olduğu
şeklinde toplumda çok derin kuşkular vardır, çok derin endişeler vardır değerli
arkadaşlarım.
O nedenle,
Cumhuriyet Halk Partisinin getirdiği bu Meclis araştırma önergesinin kabul
edilmesi demokrasinin gelişmesi açısından çok önemlidir. Onun için, her şeyden
önemli olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin buna benzer soruları kapsayan bir
araştırma önergesini kabul ederek yasa dışı örgütlerle, çetelerle, emperyalizme
dayanan kontrgerillalarla gerçekten hesaplaşmayı istiyor olması gerekmektedir.
Umarım hepimiz için o gün bugündür. Araştırma önergemizin kabulünü diliyorum ve
toplumda bu konudaki beklentileri, toplumun, milletin iradesini temsil eden bu
yüce Meclisin karşılaması gerektiğini…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.
…ve topluma bu
konudaki bizden olan alacağını ödemesini istiyorum. Bu nedenle araştırma
önergemizin desteklenmesini diliyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili.
Buyurun Sayın
Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Meclisin çalışma takvimi ve gündemi daha önce alınan Danışma Kurulu
önerisinin yine Genel Kurul tarafından kabulüyle belirlenmiştir. Genel Kurulun 3/10/2010 tarihli 3’üncü Birleşiminde kabul edilerek
belirlenen takvim gereği salı günleri denetim yapılmakta, çarşamba ve perşembe
günleri denetime ayrılmamakta, gündemin diğer maddeleri görüşülmekte; yine
çalışma saatleri bakımından, sizlerin de her zaman arzu ettiği, ifade ettiği
gibi, daha rahat, daha medeni bir çalışma sistemi getirilmiş, salı günleri
15.00-20.00, çarşamba ve perşembe günleri de 14.00-20.00 saatleri çalışma
saatleri olarak kabul edilmiştir.
Hâl bu iken
Danışma Kurulunca gündemde bekleyen ve ayrıca Genel Kurulun gündeminde olan ve
halkımızın beklediği, önemsediği diğer gündem maddeleri ile yeni gelebilecek
Anayasa uyum yasaları ve bütçeyle birlikte, yine seçim dönemi de nazara
alınarak gündemin çok daha yoğun olacağı aşikârdır. Bu nedenle, salı günleri
dışında çarşamba ve perşembe günlerinde denetim yapılması çok zor
görülmektedir. Zira, Meclisi çok daha yoğun çalışma
günleri beklemekte, gece gündüz çalışsa dahi gündemi bitirememe ihtimali de
bulunmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri…
SIRRI SAKIK (Muş)
– Bundan daha önemli bir konu olur mu?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Oraya geleceğim.
Söz konusu
CHP’nin grup önerisinin 6 Nisan 2010 Salı günü ve 22 Haziran 2010 Salı günkü
birleşimlerinde de ön görüşmeleri yapılmış ve her iki birleşimde de gündeme
alınması reddedilmiştir.
CHP’nin grup
önerisini aslında bizler de önemsiyoruz. İşte bu nedenledir ki Hükûmetimizin kararlı ve istikrarlı duruşu sayesinde
İktidarımız döneminde işlenen faili meçhul cinayetlerin neredeyse tamamı
çözülmüş ve açığa çıkmıştır. Çünkü AK PARTİ Grubu olarak bizler de faili meçhul
tüm cinayetlerin aydınlatılmasını istiyoruz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – İstiyorsanız, o zaman oy verirsiniz!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Hükûmet olarak da grup olarak da
elimizden geleni yapmaktayız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Oy ver, oy!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Hatta, hatta eğer sizler samimi iseniz,
bugün grup başkan vekillerimiz baş örtüsüyle ilgili meseleyi görüşmek adına CHP
Grubunu da ziyaret etti.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Onu niye karıştırıyorsun?
AHMET AYDIN (Devamla)
– CHP Grubunu ziyaretinde grup başkan vekillerimiz “Faili meçhullerle ilgili
konuyu değerlendirelim ve gerekirse önümüzdeki hafta hep birlikte getirelim.”
dedi. Samimiyet budur değerli arkadaşlar. İkide bir gündemi saptırmakla,
gündemde olmayan konuları getirip çalışma takvimini geciktirmekle bu işler
olmaz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – 3’üncü defa reddediyorsunuz ama.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Eğer samimi iseniz “Bekleyin. Bugün değil, haftaya salı günü,
çarşamba günü değerlendirelim.”
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Ne fark eder? Şimdi kabul et!
AHMET AYDIN
(Devamla) – “Hep birlikte getirelim ve bütün faili meçhulleri sizlerin de
samimiyeti varsa hep birlikte aydınlatalım.” dedik. Sadece burada sayılanları
değil, hepsinin üzerine gidelim.
Değerli arkadaşlar,
ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Aynen, aynen!
AHMET AYDIN
(Devamla) – Türkiye, önceden faili meçhullerle, işkencelerle anılan bir
ülkeydi.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Kaldır elini, bitir işi.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bugün çok daha pozitif bir
noktadayız.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yok ya!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Olayların üzerine daha
cesaretle gitmekteyiz.
Değerli
arkadaşlar, asit kuyuları bu dönemde açıldı. Çeteler diyorsunuz, çetelerle
mücadelemize niye destek vermiyorsunuz?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bulalım, bulalım!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Çetelerle en büyük mücadele
bu dönemde yapılıyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Tamam, önergeyi kabul et, bulalım.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, çağdaş değerlere sahip, demokratik ve
huzur dolu bir Türkiye tabii ki hepimizin ortak gayesidir. Faili meçhullerin,
faili meçhul cinayetlerin hedefi olan toplumun önde gelen isimlerinin
katledilmesi de ülkemizin huzurunu bozarak anarşi yaratmayı hedefleyen ve
bundan nemalanan katillerin ortak amacıdır. AK PARTİ İktidarı olarak bunun
önüne geçmek ve cumhuriyet tarihimizde ülkemizin yaşamış olduğu bu acı
olayların bir daha yaşanmaması için önlemler almaya çalışıyoruz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Ne zaman?
AHMET AYDIN (Devamla)
- Gerek yasal ve anayasal düzlemde
gerekse fiilî çalışmalarımızla yapmış olduğumuz icraatlar ve demokratikleşmede
geldiğimiz nokta, çetelerle mücadelede geldiğimiz nokta ortadadır değerli
arkadaşlar.
PERVİN BULDAN
(Iğdır)- Ortada, ortada, zaten görüyoruz!
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Araştırılmasını istemiyorsunuz!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bugüne kadar faili meçhul cinayetler konusu sıkça
araştırılan bir konu olmuş ve bu konu hakkında da bugüne kadar aslında altı
tane araştırma komisyonu kurulmuştur ve bu araştırma komisyonlarında da bugüne
kadar, işin doğrusu, çok ciddi bir sonuç da alınamamıştır.
Araştırma
komisyonları bir mahkeme gibi değil, yürütmeyi denetleyerek tavsiye niteliğinde
kararlar alan bir mekanizmadır. Komisyonların görev ve yetkilerini daha güçlü
hâle getirerek etkinliğini artıracak olan İç Tüzük değişikliklerinin yapılması
için tüm parti gruplarının belki bir araya gelmesi gerekiyor. Eğer samimiysek bunu
da yapmamız gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, bu ülkede, daha önce, bu araştırma komisyonları tarafından
çağırılan kamu görevlileri oldu. Yetkililer, kamu görevlileri çağrıldı ama
maalesef yüce Meclisin çağrısına kulak vermediler ve bu Meclis çatısı altında
kurulan komisyona ifade vermeye, beyan vermeye gelmediler. Siz kurdunuz, bu İç
Tüzük’le, yarın, tekrar çağırdınız; aynı şahıslar ya da farklı şahıslar -fark
etmez- komisyona gelmedikleri takdirde nasıl bir çalışma yapacaksınız, nasıl
bir araştırma yapacaksınız?
SIRRI SAKIK (Muş)
– Görevden alacaksınız! İktidarsınız!
AHMET AYDIN
(Devamla) – O yüzden, işte, doğal olarak da bu komisyonların çok daha etkili
sonuçlar elde etmesi gerekiyor ve bu manada, gerekirse de İç Tüzük
değişikliğinin bence yapılması gerekiyor diye düşünüyorum. Daha güçlü ve
etkileri artırılmış komisyonların kurularak faaliyete geçirilmesi hâlinde
cinayetlerin araştırılması, önüne geçilip tedbir alınması ve bir daha bu tip
cinayetlerin yaşanmamasının sağlanması kesindir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Çeteyi kim kurdu Ahmet Bey? Ahmet Bey, çeteleri kim
kurdu?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Kaldı ki değerli arkadaşlar, konu, yargıyı ilgilendiren bir
konudur.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Çeteyi kim kurdu? Ahmet Bey, çeteleri kim kurdu?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Yargının görevini tam anlamıyla yerine getirmesiyle de faili meçhul
cinayetlerin teker teker aydınlatılacağından da
eminiz.
Diyarbakır’da
faili meçhullerin davaları için kurulan mahkeme Türkiye’de bir ilktir. Yargı bu
tip mahkemelerle bu olayların önüne geçmekte büyük öneme sahiptir. Faillerin
ortaya çıkarılıp yargılanması ve cezalandırılması yarınlar için de bizlere umut
verecektir.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce de ifade ettiğim üzere, AK PARTİ İktidarı boyunca faili
meçhul cinayetlerin üzerine kararlı bir şekilde gidilmiş ve ciddi manada
sonuçlar da alınmıştır. 14 bin civarında faili meçhul olay açığa çıkmıştır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Kim bunlar ya? 14 bin kişi!
AHMET AYDIN
(Devamla) – Yine, Meclis İç Tüzüğü’ndeki araştırma komisyonlarıyla ilgili
değişiklikler yapıldığı ve bu komisyonlara etkinlik kazandırıldığı zaman
kurulacak olan bir faili meçhul cinayetler komisyonunun da çok daha etkili
sonuçlar elde edeceği aşikârdır. Bağımsız yargının da faili meçhul cinayetlerle
ilgili uzman mahkemelerle yapacağı yargılama süreci de bu olaylara önemli
katkılar sağlayacaktır. Tabii, her şeyden önce samimiyetimizi ortaya koyarak
işte bugün grup başkan vekili arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi değerli
arkadaşlar, çok önemli bir konu, bu konunun üzerinde bizler sıkı sıkı duruyoruz, üzerine gidiyoruz. Eğer samimiyseniz dedik
ya…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Türbandan başka derdiniz yok mu? Gelin, faili meçhullere oy verin,
bırakın bunları!
AHMET AYDIN
(Devamla) – “Bugün gündemde denetim yok, gündem belli; denetimi salıya da
aldık, denetimi de kaçırtmadık. Bugün denetim günü değil, bunu bekletin.”
dedik, “Madem çok önemsiyorsunuz, iktidar olarak bizler de varız.” dedik,
“Bekleyin önümüzdeki hafta hep birlikte değerlendirelim, gerekirse hep birlikte
bir araştırma önergesi, araştırma komisyonu kurulması şeklinde getirelim.”
dedik ama maalesef sizler tabii ki niyet üzüm yemek olmadığı için bundan da kaçtınız.
Tekrar teşekkür
ediyor, bu nedenlerle CHP grup önerisinin aleyhinde olduğumu ifade ediyorum.
GÜROL ERGİN
(Muğla) - Haftaya Amerika’dan size bir bilgi mi gelecek?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Ama mutlak surette de ileride bir uzlaşıyla birlikte faili meçhullerin
aydınlatılması gereğine de inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aydın.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Muş Milletvekili Nuri Yaman.
Buyurun Sayın
Yaman. (BDP sıralarından alkışlar)
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin faili meçhul cinayetlerin
aydınlatılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması üzerine lehinde söz almış
bulunuyorum. Bu nedenle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce bu
kürsüde bu araştırma önergesinin ve benzer araştırma önergelerinin ne kadar
anlamsız olduğunu, ne kadar zamansız olduğunu söyleyen Değerli Hatibi
dinlediğim zaman gerçekten yerimde kızarmaya başladım.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – “Anlamsız” demedim, “anlamlı” dedim.
M. NURİ YAMAN
(Devamla) – Yani bu Meclisin bu kadar önemli konuları varken siz nasıl
oluyorsunuz da kalkıp da faili meçhul cinayetlerin araştırılması konusunda
böyle bir önerge getiriyorsunuz diye neredeyse hatipleri ve bu konudaki CHP’yi
azarlayacak konumda konuştu. Üzülmemek elde değil. Daha dün, bu AKP Grubu, bu
Meclisten, çok kısa bir süre içinde, sözüm ona çok çok
önemli buldukları spor konularının araştırılmasını önemsiyor da… Bu ülkenin
vicdanını karartan, gerçekten hâlen bu olayların içinden gelip görgü
tanıklığını yapan insanların vicdan azabı çektiği konularda konuşmaları ve
bilgi vermeleri gereken bir konuda araştırma yapılmamasını istemek kadar bir
aymazlık olacağını zannetmiyorum. Türkiye’de spor sorunlarının konuşulması çok
mu önemliydi değerli AKP’li milletvekilleri, siz on beş dakika içinde bu
konuyla ilgili bir araştırma komisyonu oluşturdunuz?
Bakın, halkımız
bizi dinliyor, insanlarımızın gözü bu Mecliste, sorunların çözümleneceği yeri
burası olarak görüyor ve sizden büyük görevler bekliyor. Türkiye'nin,
yıllardır, cumhuriyet tarihi boyunca faili meçhul cinayetlerle kanayan
vicdanının artık bana göre onarılması gerekir. Ben,
hafızalarınızı tazelemek için birkaç kişiden bahsedeceğim ama genelde de
vurgulayacağım, meslek yaşantım içinde gerek Kahramanmaraş olaylarını
soruşturan müfettiş raporlarını okuyan, değerlendiren gerek Çorum olaylarını
yine değerlendiren İçişleri Bakanlığı müfettiş raporlarını okuyan ve yine
Fırat’ın ötesinde Kürt coğrafyasında bilhassa 1988 ve 1993 yılları arasında
binlerce insanın Ape Musaların, Vedat Aydınların, HEP
Malazgirt İlçe Başkanı Harbi Arman’ın ve oradaki
cinayet şebekelerinin devletin de bir noktada gözetim ve denetimi altında
çalışan JİTEM’in neler yaptığını gözlerinizin önüne
sermek isteyeceğim. Ancak bu araştırma önergelerini, ne yazık ki bundan
önce olduğu gibi, öyle sanıyorum yine AK PARTİ’nin
Meclisteki çoğunluğuna dayanarak reddedeceği ayan beyan ortada ama onların
vicdanlarına seslenmek istiyorum.
Siz Çorum
olaylarında, hâlen o anekdotları anlatan -eğer yaşıyorsa uzun ömürler
diliyorum- göz yaşlarını dökerek olayların içinde
büyüyen, olayları inceleyen zamanın Çorum Cumhuriyet Savcısı Ertem Türker’i şu
anda dinleyip onun vicdanının aklanmasını istemez misiniz? Yine, siz, Sivas
olaylarında gidip o olayları inceleyen, o olayların video kayıtlarını alıp
müfettiş raporuna bağlayan ve o müfettiş raporları klasörlerinin hâlen İçişleri
Bakanlığının arşivlerindeki o belgelerin, o düzenlenen, alınan ifadelerin gün
ışığına çıkmasını istemez misiniz? Yine, Maraş’taki olayları inceleyen, bir
aylık bir süredeki alınan ifadelerde olayların nasıl tezgâhlandığını, bu faili
meçhul cinayetlerin nasıl devletin kollaması ve gözetimi altında yapıldığını
duymak istemez misiniz? En yakın tanığı olarak benim de 2005
yılında, bundan beş yıl önce il teftişini yaparken Edirne Emniyet Müdürü olan,
o zaman ve orada ancak tanışma durumunda olduğum, şimdi yargılanmakta olan
Hanefi Avcı’nın, benim kanımı donduran ve “Gerçekten
bunlar doğru mu?” diye kendisine sorduğumda “Ben o zaman orada İl Emniyet
Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürüydüm.” deyip orada işlenen Vedat Aydın
cinayetinin, orada işlenen Harbi Arman’ın
cinayetinin, Mehmet Sincar’ın cinayetinin, orada
gözlemcisi, belki bir bakıma da emniyet istihbaratının da bilgilerini öğrenmek
istemez misiniz?
Bakın, bu
saydığım olaylar sıradan olaylar değil. Şimdi yargı süreci olduğu için fazla
konuşmak istemiyorum ve Hanefi Avcı, benim denetimimde anlattığı olayları, eğer
-inanıyorum ve umuyorum ki- bana anlattıkları doğruysa, her olayın kendisinde
bilgi ve belgesi, notları var diyordu. O notlara dayanarak ben bilhassa
Diyarbakır’da işlenen cinayetleri sordum. O tarihte elimde de yine itirafçı Abdulkadir Aygan’nın kitabı
vardı. Kitaptaki isimleri sordum. Hepsini Sayın Avcı teker teker
biliyor ve hatta bana, o sohbet sırasında, bu saydığınız o (A) timinde, (B)
timinde, bizim de emniyetin birimlerinde… (A) timinde biliyorsunuz rütbeliler,
(B) timinde de itirafçılar, astsubaylar ve polis memurları vardı. Bunları, JİTEM’in orada at oynattığı dönemde Hanefi Avcı’nın bana sohbet babında anlattığı ama kendisinden o
anda öğrendiğim kadarıyla bütün hepsinin bilgi ve belgelerinin arşivlendiği…
Tabii yeni kitabında bunlara ne kadar değiniyor bilmiyorum. Onları siz duymak
istemez misiniz? Ben duyduğumda inanın ki devletin, JİTEM’in
ve belki bir bölümünde emniyetin de bu cinayetlere nasıl ortak olduğunu,
bunların gerçek olup olmadığını kendisine onaylattığımda benim kanım durdu.
O nedenle, gelin,
eğer, öyle inanıyorum ki… Sayın Avcı o tarihte “O bilgi, belgeleri günü geldiği
zaman ben değerlendireceğim ve bunu kamuoyuyla paylaşacağım.” diyordu. Hatta
kendisine şunu da söyledim: “Yahu, böyle bu belge, bilgiye sahip olan bir Cem Ersever’i kısa bir sürede bitirdiler, ortadan kaldırdılar,
sen bunları nasıl muhafaza ediyorsun?” dediğimde de, bana “Ben, çok güvendiğim
birine de yedeklemesini yaparak kendimi sağlama aldım.” diyor. Gelin bu
araştırma önergesini kabul edelim. Gelin ülkemizin bu karanlık bölümünü,
Maraş’ın, Çorum’un, Sivas’ın, Diyarbakır’ın ve Silopi’nin o karanlık
cinayetlerini hep birlikte bu araştırma önergesiyle su yüzüne çıkaralım.
Ben inanıyorum ki
eğer bu araştırma önergesi kabul edilir ve bu Meclisin, yüce Meclisin
oluşturacağı komisyon o raflardaki dosyaları indirirse, yaşayanların bir
kısmına da ulaşırsa ve bu yakın tarihin, karanlık dönemin, Kürt
coğrafyasındaki, Diyarbakır’daki işlenen ve Hanefi Avcı’nın
bire bir tanığı olduğu, bire bir bilgisi bulunduğu o dosyalar, o arşivler eğer
açıklanırsa Türkiye bu yükten kurtulur, Türkiye aklanır. Eğer adınız gibi AK PARTİ olmak istiyorsanız gelin, Türkiye'nin
aklanmasına birlikte katkı sunalım. Eğer bu araştırma önergesi kabul edilir ve
o yasal süresi içinde, üç aylık süresinde iyi bir çalışma yapılırsa hazır olan
belgeler, raflarda bulunan dosyalar sadece indirilsin, o dosyalardan
yararlanılarak Türkiye'nin yüzlerce faili meçhul cinayeti çok rahatlıkla
aydınlığa kavuşur. Burada ben vicdanları rahatlatmak için…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Yaman, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
M. NURİ YAMAN
(Devamla) – Ben geçmişimizdeki hataların ve geçmişimizde yaşadığımız
olumsuzluklarla yüzleşmenin bir erdemlik olduğuna inanıyorum. Tabii, Kürt
tarihi içinde de, Kürt ayaklanmaları içinde de benzer komplolarla, benzer
karanlık birtakım senaryolarla çok kişiler bu faili meçhul cinayetlere kurban
gitti. Onların hâlen yaşayan tanıkları var. Benim görev yaptığım süre içinde
İçişleri Bakanlığının arşivi dahi… Bu dediğim bir sürü faili meçhul cinayetler
o yapılan asayiş toplantılarındaki verilen raporlar değerlendirilirse çok
rahatlıkla, çok konuda bir başarıya ulaşacağımıza inanıyor diyor ve bu Meclis
araştırmasının, ülkemizin akı, yüz akı olması dileğiyle kabul edilmesini
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili.
Buyurun Sayın
Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz grup önerisiyle, 1948 yılından bu yana ülkemizde meydana gelen faili
meçhul cinayetlerin öncesinde ve sonrasındaki tüm olayların araştırılması,
öldürülenlerin arkasındaki örgütlenmenin ortaya çıkarılması amacıyla verilen
Meclis araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin önergenin Genel Kurulun bugünkü
gündemine alınması istenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ İktidarından önce ülkemizde faili meçhul cinayetlerin
çok sık yaşandığı bir gerçektir. Çok değerli aydınlarımız, gazetecilerimiz,
bilim adamlarımız faili meçhul cinayetler neticesinde, maalesef, hayatlarını
kaybetmişlerdir.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Şimdi onları hapishanelere atıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - AK PARTİ’nin iktidara gelmesiyle
birlikte, son sekiz yıla baktığımızda, Türkiye’de faili meçhul olayların
aydınlatılmaya çalışıldığını, çetelerin, mafyanın, karanlık odakların üzerine
kararlılıkla gidildiğini, hiçbir şeyin üzerinin örtülmediğini, şüphelilerin
bağımsız ve tarafsız yargı önünde hesap vermelerinin sağlandığını görmekteyiz.
AK PARTİ hükûmetleri, hukuk ve adalet alanında ve demokratikleşme
konusunda öncelikle mevzuatımızda önemli değişikliklerin yapılmasını
sağlamıştır. Başta artık çağımızın ihtiyaçlarına cevap veremeyen ceza
sistemimizde önemli değişiklikler yapılarak ceza adalet sistemimiz daha çağdaş
bir yapıya kavuşturulmuş, çok önemli yasa değişiklikleri gerçekleştirilmiştir.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Türkiye’yi açık cezaevine çevirdiniz.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Son olarak da temel hak ve özgürlükleri genişleten, yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlayan, hukukun üstünlüğünü ve hukuk devleti
ilkelerini güçlendiren yirmi altı maddelik çok önemli Anayasa değişikliği 12
Eylülde milletimizin onayıyla yürürlüğe girmiştir.
AK PARTİ’nin iktidara gelmesiyle birlikte, Türkiye'nin hukukun
üstünlüğüne dayanan, demokratik, çağdaş bir ülke olması için gerekli
çalışmaları yapacağını, adaletin her alanda tesis edileceğini, temel hak ve
hürriyetlerin, bireyin özgürlüğünün en ön planda tutulacağını ve bunun için
gerekli olan mekanizmaların işletileceğini, mevzuatımızın yenileneceğini ve
ülkemizin hukukun üstünlüğüne dayanan bir devlet olması için yapılması gereken
ne varsa yapacağını hem programında hem de her seçim öncesi yayınladığı seçim
beyannamelerinde ilan eden AK PARTİ, sekiz yıllık süreçte bu söylediklerinin
büyük bir kısmını tek tek ele alarak hayata
geçirmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; demokratikleşme alanında son sekiz yılda elde
ettiğimiz kazanımları kalıcı hâle getirmenin ve daha da geliştirmenin gayreti
içerisindeyiz. Ülkemizin geçmişte yaşadığı acı tecrübelerin bir daha yaşanmaması
için çalışıyoruz. Türkiye’yi demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti
nitelikleriyle güçlendirerek geleceğe hazırlıyoruz. Demokrasiye yönelik her
türlü girişime kararlılıkla karşı çıkıyor, çetelerle, mafyayla, suç
örgütleriyle, hukuk dışı oluşumlarla mücadeleden taviz vermiyoruz. Bizim
amacımız gelecek nesillere bugünkünden çok farklı, daha demokratik, daha
kalkınmış, daha yaşanılabilir, çok daha güçlü bir Türkiye bırakabilmektir.
Sekiz yılda her alanda gerçekleştirdiğimiz bu icraatlarımızı milletimiz
görmekte ve yaşamakta ve onun için de yapılan iki referandumda değişime ve
demokratikleşmeye “evet” demiş, son dört seçimde de AK PARTİ’yi,
tartışmasız, açık ara birinci parti yapmıştır.
Bugün ülkemizin
geldiği nokta gurur vericidir. Avrupa Birliğiyle müzakere aşamasına gelmiş,
Avrupa Konseyi Parlamentosunun Meclis Başkanlığını elde etmiş, İslam Konferansı
Teşkilatının Genel Sekreterliğini üstlenmiş, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin üyeliğine yüz elli bir ülkenin oyunu alarak seçilmiş, gücünü dünyanın
kabul ettiği bir konuma yükselmiştir. Lider ülke Türkiye'nin muhalefetinin de
artık karalama siyaseti yerine yapıcı, ülke menfaatini gözeten bir siyaset
izlemesi gerekir.
Değerli
milletvekilleri, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması, karanlık odakların
ortaya çıkarılması konusunda hepimiz hemfikiriz. Ancak, bir taraftan “Faili
meçhul cinayetler aydınlatılsın.” diyeceksiniz, diğer taraftan karanlık güç
odaklarını araştıran, onlardan hesap sormaya başlayan yargıyı eleştirerek
Türkiye'nin geleceği için çok önemli davaların sulandırılması için elinizden
gelen gayreti göstereceksiniz. Bir taraftan “Siyasi cinayetlerin öncesinde ve
sonrasındaki tüm olayların araştırılması için Mecliste komisyon kurulsun.”
diyeceksiniz, diğer taraftan faili meçhul cinayetlere neden olanlardan hesap
sorulmasına, geçmişte darbeye zemin hazırlayanların yargı önüne çıkarılmasına,
ülkemizi kaosa sürüklemek isteyenlerin
yargılanabilmesinin önünü açacak değişikliklere “hayır” diyeceksiniz. Bu
çelişkili davranışlar milletimizin gözünden kaçmamaktadır.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Mehmet Haberal hangi cinayeti
işledi? On sekiz aydır orada!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Sayın milletvekilleri, siyasi cinayetlerin en yoğun olarak
yaşandığı, iktidarda olduğunuz, DYP-SHP Hükûmetinin
iktidarda olduğu 90’lı yıllarda meydana gelen Eşref Bitlis suikastı, Başbağlar katliamı, Sivas olayları, Turgut Özal’ın ölümü,
Uğur Mumcu suikastı gibi onlarca faili meçhul olayı neden aydınlatamadınız,
bugünlere devrettiniz?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) - Tamam işte, kuralım şu
komisyonu.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terörle mücadele
çerçevesinde alınan kararların uygulanmasında zafiyetlerin önlenmesi, etkin,
verimli ve sonuç alıcı çalışmaların gerçekleştirilmesi, İçişleri Bakanlığımız
ile diğer kurum ve kuruluşlarımızın ifa ettikleri görevler sırasında ortaya
çıkan sorunların giderilmesi ve terörle mücadelede koordinasyonun sağlanması
için kurulan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı AK PARTİ’nin
bu konudaki hassasiyetinin açık göstergelerinden birisidir. Bu hassasiyetimize muhalefetin de ortak olmasını istiyoruz. Sekiz
yılda elde ettiğimiz kazanımlar sayesinde artık Türkiye faili meçhuller ülkesi
olmaktan çıkmıştır. Faili meçhul olaylar ve cinayetlerin aydınlatılması ve
faillerinin bulunup yakalanması çalışmalarıyla ilgili olarak Adalet
Bakanlığının muhtelif zamanlarda yayınladığı genelgeler de Hükûmetin
bu konudaki hassasiyetinin önemli göstergeleridir.
Değerli
milletvekilleri, araştırma önergesinde ifade edilen olayların büyük bir
kısmının aydınlatılamadığı doğrudur. Bu olayların aydınlatılması için geçmişte
Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok sayıda araştırma komisyonu kurulmuştur.
2002 yılından önce kurulan bu komisyonlar neticesinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin İç Tüzüğü’nden de kaynaklanan sebeplerle başarıya ulaşılamamıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nde ve yeni Anayasa’da yapılacak
düzenlemelerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuda çok daha aktif bir rol
üstlenmesinin önü açılarak geçmişteki karanlık noktaların aydınlatılması son
derece önemlidir.
Araştırma
önergesinde bahsedilen olayların bir kısmı yargının gündemine gelmiş, bağımsız
yargı tarafından soruşturulmuş, bir kısmının soruşturması da hâlen devam
etmektedir.
Bugün çetelerin,
mafyanın, hukuk dışı yapılanmaların bağımsız yargı önünde hesap verdiği bir
ortamda, öncelikle, devam eden soruşturma ve yargılamaları etkilemekten
vazgeçmek gerekir. Artık, Türkiye’de karanlıkları aydınlatmak isteyen savcılar
ve yargıçlar vardır, hukuk dışına çıkanlardan hesap sormak isteyen bir yargı
vardır, 12 Eylülde gerçekleştirilen referandumla üstünlerin hukukundan hukukun
üstünlüğüne geçilmesini sağlayan…
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yok ya!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - …yanlış yapanlardan hesap soracak bağımsız ve tarafsız bir yargı
sisteminin kurulmasını isteyen bir millet vardır.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Ali Dibo yargısı var.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Milletimizin bu isteği doğrultusunda çalışmak ve bu istekleri
gerçekleştirmek de en başta millî iradenin tecelli ettiği bu yüce çatı altında
bizlere düşmektedir.
Görüşmekte
olduğumuz araştırma önergesiyle aynı konuda başka siyasi partilerimizin de
vermiş olduğu araştırma önergeleri vardır. Bu önemli konunun tüm siyasi
partilerimizin grupları tarafından görüşülüp bir uzlaşma dâhilinde gündeme
getirilmesinde fayda olduğu kanaatindeyim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Tamam işte, verin oyunuzu, uzlaşma tamam.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – “Bugün karanlıklar aydınlansın.” şeklinde bir önergenin hemen,
acilen bugünkü Genel Kurulun gündemine alınmasını istemenin, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışmalarını aksatmaya yönelik bir girişim olduğunu…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Beş senedir, bugün değil, bugün değil.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – …bu önemli konunun Meclis çalışmalarını aksatma vesilesi olarak
kullanılmasını doğru bulmadığımı belirtmek istiyor, önergenin aleyhinde
olduğumu ifade ediyor…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Yılmaz, bu konuşmaları dördüncü kez yapıyorsun, bu konuşmaları
dördüncü kez yapıyorsun aynı kürsüden!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – …yüce heyetinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Aynı kürsüden dördüncü kez konuşuyorsun, bugün değil. Aynı lafları
dördüncü kez söylüyorsun. Bugün gelmedi bu önerge. Çünkü korkuyorsunuz faili meçhullerin
araştırılmasından. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tunç.
Sayın Sakık, bir söz talebiniz var.
İç Tüzük’ün
60’ıncı maddesi gereğince bir dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR ( Devam)
4.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın “bu ülkede faili meçhul cinayetler kalmadı” sözüne
ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bundan önce AKP
Grubu adına konuşan Adıyaman Milletvekili arkadaşımızın şöyle bir belirlemesi
vardı: “Bu ülkede faili meçhul cinayetler kalmadı, hepsi aydınlatıldı.” dedi.
Oysaki burada oturuyoruz, Sayın Pervin Buldan eşini kaybetti, ben ağabeyimi
kaybettim ve ailemden onlarca faili meçhul cinayetlere kurban giden insanlar
var ve Musa Anter’in cinayetinden… Mehmet Sincar Milletvekili arkadaşımdı, yanı başımızda öldürüldü.
Şu an yüzlerce isim, binlerce isim sayabiliriz. Bunların hiçbirinin failleri
bulunmadı.
Şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisini anlamakta büyük bir zorluk çekiyoruz ve nasıl bir yöntem?
Şimdi, bu
cinayetler sizin döneminizde işlenmedi, bunu biliyoruz. Peki, bu cinayetlerin
aydınlığa kavuşması için -siz iktidarsınız- böyle bir talebimiz var. Bunu, bu
araştırma önergelerini niye reddediyorsunuz? Neden bu katillerin bulunması için
ortak bir çaba sarf etmiyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Sakık.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
(10/618) esas numaralı, Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 20/10/2010 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. [BDP
sıralarından alkışlar(!)]
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bravo, aferin size(!)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyoruz ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
Birinci sırada
yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer
alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’ üncü sırada
yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği
Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa
Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)
(x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının
birinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi, birinci
bölümde yer alan maddeleri ve varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci madde
üzerinde üç adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına
göre işleme alacağım:
(x)
510 S.Sayılı Basmayazı 14/10/2010
tarihli 7’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanununun 1’inci maddesinde, “amacı” ibaresinden sonra “güvenlik ve
savunma harcamaları dahil” ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
Nuri Yaman |
Ufuk Uras |
|
|
|
Şırnak |
Muş |
İstanbul |
|
|
|
|
Pervin Buldan |
|
Akın Birdal |
|
|
|
Iğdır |
|
Diyarbakır |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına |
|
|
|
|
|
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 1 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Mustafa Özyürek |
Osman Kaptan |
|
|
Trabzon |
İstanbul |
Antalya |
|
“Madde 1- Bu
Kanunun amacı, kamu kaynaklarının ekonomik, verimli, etkin ve hukuka uygun
kullanılmasına güvence oluşturmak üzere, Anayasa ve kanunlarla verilen inceleme,
denetleme ve hükme bağlama işlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapan
Sayıştay’ın kuruluşunu, işleyişini, denetim ve hesap yargılaması usullerini,
mensuplarının niteliklerini ve atanmalarını, görev ve yetkilerini, hakları ve
teminatları ile diğer özlük işlerini düzenlemektir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifinin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
|
Konya |
Manisa |
Denizli |
|
M. Akif Paksoy |
Mustafa Enöz |
Mehmet Şandır |
|
Kahramanmaraş |
Manisa |
Mersin |
“Madde 1- Bu
Kanunun amacı, Sayıştay’ın kuruluşunu, işleyişini, denetim ve hesap yargılaması
usullerini; mensuplarının niteliklerini ve atanmalarını, görev ve yetkilerini,
hakları ve teminatları ile diğer özlük işlerini düzenlemektir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Mustafa Enöz, Manisa
Milletvekili.
Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 510 sıra
sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 1’inci maddesinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, önergemizde de belirttiğimiz gibi kanun teklifinin 1’inci
maddesinde yer alan “kesin hükme bağlanması” ibaresinden sonra gelmek üzere
“yargılama yoluyla” ibaresinin eklenmesini teklif ediyoruz. Gerekçede de
belirttiğimiz gibi madde metninin daha anlaşılabilir bir hâle gelmesini
önermekteyiz.
Sayın
milletvekilleri, “özelleştirme” adı altında kamu mallarının nasıl çarçur
edildiği, eşe dosta, akrabaya, partiliye, yandaşlara nasıl peşkeş çekildiği
yaşanan birçok olayla ortaya çıkmıştır, örnekleri çoktur. AKP döneminde
yolsuzluklar ayyuka çıkmış, denetim kurumları işlemez ve işletilemez hâle
getirilmişlerdir.
Kendi ilim olan
Manisa’dan sizlere çarpıcı bir örnek vermek istiyorum: Bu Manisa Pamuklu
Mensucat Fabrikasının yani Sümerbank’ın özelleştirilmesiyle ilgili bir
süreçtir. Manisa Sümerbank 1955 yılında devlet- halk ortaklığı şeklinde
kurulmuş, 1960 yılında iplik ve dokuma üretimine başlayan tesis 1.600 işçisiyle
ekonomik ve sosyal hayata getirdiği yenilikler yanında özellikle kentli nüfusun
ve kent kültürünün oluşumunda da önemli roller üstlenmiştir. Anonim şirket 1987
yılında özelleştirme programına alınmış, 1998 ve 2004 yıllarında yapılan
ihalelere yeterli teklif verilmediğinden iptal edilmiş, daha sonra şirketin
üretim birimleri kapatılarak kapsam içi personelin iş akitleri feshedilmiş,
tazminat ve diğer hakları ödenip ihale öncesinde 31/1/2005
günlü 205/6 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile asıl değerini
oluşturan ve sanayi alanında bulunan 144.198 metrekarelik arsası, dönemin
AKP’li belediye başkanlığınca imar planı değiştirilerek, 92.228 metrekarelik
özel koşullu ticaret alanı hâline getirilmiş, 48.110 metrekarelik kısmı ise
park-yeşil alan hâline getirilmiş.
Ancak, imar planı
değişikliği ihale ilanı ve ihale şartları belgesinde belirtilmeyen Manisa
Pamuklu Mensucat AŞ’nin özelleştirme safhasını kısaca sizlere arz etmek
istiyorum:
Gerçek değeri
Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesince 47 milyon 739 bin 894 Türk lirası,
Başbakanlıkça ise -Teftiş Kurulu Başkanlığınca- 2007 yılında 46 milyon 250 bin
Türk lirası olarak belirlenmiş olmasına rağmen, Manisa Pamuklu Mensucat AŞ,
Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından 3 milyon 751 bin 900
Amerika Birleşik Devletleri dolarına, ödeme de peşin yapıldığından yüzde 10
indirimle 3 milyon 375 bin 900 ABD dolarına, yani yaklaşık 4,5 trilyon liraya
Manisa Ortak Girişim AŞ’ye satılmıştır.
Manisa Pamuklu
Mensucat AŞ’nin asıl değerini oluşturan arsasında yapılan imar planı
değişikliği ihale şartları belgesinde belirtilmediğinden, açıklık ve rekabet
ilkelerine de aykırı davranılmıştır.
Manisa Ortak
Girişim Grubu teklif verirken, taşınmaza 30 milyon dolarlık yatırım
planladıklarını belirtmelerine ve taahhütte bulunmalarına rağmen bunu yerine
getirmemişlerdir. Tesiste bulunan makine ve eşya bu Ortak Girişim Grubu
tarafından 900 bin Türk lirası bedelle satılmıştır.
Pamuklu Mensucat
AŞ’deki kamu hissesinin değerinin çok altında satıldığı, bu işlemlerden bazı
kişilerin çıkar sağladığı ve devletin zarara uğratıldığı iddiaları Başbakanlık
Teftiş Kurulunca incelenmiş, rapor sonucunda, hisselerin doğrudan geri
alınmasıyla ilgili hukuki sürecin derhâl başlatılması istenmiş ve bu yolda
Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığına 5/4/2007
tarihinde yazı gönderilmiştir. Ancak Başbakanlık Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı herhangi bir girişimde bulunmamıştır. Bu arada söz konusu taşınmaz,
Manisa Ortak Girişim tarafından 13/4/2007 tarihinde
katma değer vergisi hariç 25 milyon avroya yani 46 milyon 250 bin Türk lirası
bedelle REDEVCO Emlak Geliştirme İnşaat Yatırım Grubuna satılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Enöz.
MUSTAFA ENÖZ
(Devamla) – Teşekkür ederim.
Hisselerin
doğrudan geri alınması ile ilgili hukuki sürecin derhâl başlatılması yolundaki
talimatı yerine getirmeyen Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, taşınmazın REDEVCO
AŞ’ye satılması üzerine de iş işten geçtikten sonra zevahiri kurtarmak amacıyla
Manisa Ortak Girişim AŞ aleyhine hisselerin geri alınması için Ankara 3. Asliye
Ticaret Mahkemesine bir dava ile devir tescil işlemlerinin iptali için satıcı
ve satın alan REDEVCO AŞ aleyhine Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde bir dava
açmıştır.
Burada önemli
olan, devrin AKP’li Belediye Başkanının da bu Ortak Girişim Grubuyla beraber
hareket ettiğini, Pamuklu Mensucat AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanı olduğunu
buradan sizlere ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, burada kamu mallarının nasıl çarçur edildiğinin bariz bir
örneğini sizlere takdim ettim.
Bu duygu ve
düşüncelerle önergemizin kabulü yönünde oylarınızı bekler, hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Enöz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 1 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi
(Trabzon) ve arkadaşları
“Madde 1- Bu
Kanunun amacı, kamu kaynaklarının ekonomik, verimli, etkin ve hukuka uygun
kullanılmasına güvence oluşturmak üzere, Anayasa ve kanunlarla verilen
inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına yapan Sayıştay’ın kuruluşunu, işleyişini, denetim ve hesap yargılaması
usullerini, mensuplarının niteliklerini ve atanmalarını, görev ve yetkilerini,
hakları ve teminatları ile diğer özlük işlerini düzenlemektir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Osman Kaptan, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan
510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi’nin 1’inci maddesinin değiştirilmesi
için verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın
arkadaşlarım, bir yasanın amaç ve kapsamının açık seçik, kısa, öz ve anlaşılır
olması gerekmez mi? Sayıştayın bağımsız olması,
tarafsız görev yapması ve kamu kaynağı kullanılan tüm alanları denetim altına
alması gerekmez mi? Bu teklif böyle mi? Hayır.
Amaç ve kapsam
maddesindeki doksan üç kelimelik tek cümlenin öznesini, yüklemini, ana fikrini
bulana, anlayana, teklifin kendi içinde bir ifade bütünlüğü taşıdığını görene
helal olsun.
2’nci maddede
“Sayıştay denetimi”, “düzenlilik denetimi”, “performans denetimi” kavramlarının
tanımları yapılıyor. 36’ncı maddede ise aynı tanımlar yeniden niye tekrar
ediliyor?
4’üncü maddede
ise denetim alanları sayılıyor ve “…diğer kamu idareleri Sayıştayın
denetimi altındadır.” deniliyor. Peki, nedir bu “diğer kamu idareleri” diye
size sormak istiyorum?
Sayın
milletvekilleri, yüz elli yıllık geçmişi olan Sayıştay bir anayasal kurum
olarak 1924, 1961, 1982 anayasalarında yer almıştır. Bu yasanın da çıkması
gerekir ancak doğru dürüst, bağımsız denetim yapacak, yolsuzluklara karşı tüyü
bitmemiş yetimin hakkını koruyacak bir Sayıştay yasasının çıkarılması gerekir.
5018 sayılı Yasa’yla uyumlu bir Sayıştay yasasının çıkarılması kamu mali
yönetimi ve kontrolü açısından önemlidir.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetin söylem ve uygulamalarına
göre, ülkemizde, artık, kuvvetler ayrılığı kuvvetler birliğine dönüşmüştür;
yasama da yargı da giderek yürütmenin etkisi altına girmiştir. Genel
Kurulumuzda Başkanlık Divanı arkasında yazan “Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir.” sözü “Egemenlik kayıtsız şartsız siyasal iktidarındır.”
uygulamasına dönüşmüştür. Yine “Adalet mülkün temelidir.” sözü, günümüz
Türkiye’sinde “Adalet siyasal iktidarın mülkü.” hâline getirilmiştir. Sayıştay
Kanunu Teklifi de böyle bir anlayışla hazırlanmıştır. “Benim valim, benim kaymakamım”dan sonra, son Anayasa değişikliğiyle de “Benim
hâkimim, benim savcım”a gelinmiştir. “Benim Anayasa
Mahkemem, benim HSYK’m”a gelinmiştir. Şimdi de “Benim
Sayıştayım”a gelinecektir. “Kamu yönetimini ben
belirlerim.” diyen İktidar “Denetimini de ben belirleyeceğim, Sayıştayı da ben belirleyeceğim.” diyor. İktidar “Sayıştay
Başkanını ben seçeceğim, Sayıştaya alınacakları ben
belirleyeceğim, onun için yazılıya filan gerek yok, mülakat yaparsam yeter.”
diyor. Bu durumu gören Sayıştay Başkanı da Plan ve Bütçe Komisyonundaki
tutumuyla, Sayıştay Genel Kurulunun ve Sayıştay denetçilerinin görüşlerinin
yanında değil, iktidarın görüşleri yanında, iktidarın yanında yer alıyor, zaten
kendisini de bu göreve iktidar getirmiştir. Kaymakamlık yaparken Tokat’a Vali
Vekili olacaksın, altı ay sonra Vali olacaksın, bir buçuk yıl sonra da Sayıştay
Başkanı olacaksın, o Başkan da hangi hesapların nerede -yerinde mi, merkezde
mi- denetleneceğine karar verecek. Eskiden bu kararı Sayıştay Genel Kurulu
verirken, yeni yasayla Başkan karar verecek.
Sayın
arkadaşlarım, geçen haftaki görüşmelerin soru-cevap bölümünde Sayın Kamer
Genç’in sorusuna Sayıştay Başkanının verdiği cevap yanlıştır, Genel Kurulumuza
tam tersi yanlış bilgi verilmiştir, ileriki maddelerde yapacağım konuşmada bunu
açıklayacağım.
Sayın
arkadaşlarım, aslında bu teklifin amacı ve kapsamı, iktidarın belediyelerini,
uygulamalarını kamu yönetimine aklamak ve kendinden olmayan belediyeleri de
cezalandırmaya dönük, yasada Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, fiiliyatta da hükûmet adına bir denetim sistemi oluşturulmasını
sağlamaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Kaptan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
OSMAN KAPTAN
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, AKP’nin sekiz yıllık iktidarında yandaş
cumhurbaşkanını gördük, yandaş medyayı gördük, yandaş bürokrasiyi gördük
derken, şimdi de yandaş denetim yapacak Sayıştayı
göreceğiz. Başbakan “Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü olacaktır.”
Derken, yapılan Anayasa değişikliği ile aslında AKP İktidarının üstünlüğü
hukuku yaratılmıştır. Yargı siyasallaştırılmıştır. Referandumda “Evet” oyu
verenlerle “Evet ama yetmez.” Diyenlerin ve HSYK seçiminde Adalet Bakanlığı
listesine oy veren hâkim ve savcıların gözü aydın olsun. Türkiye’de yargı bağımsızlığı
bitmiştir.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaptan.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Arayacağım Sayın Başkan.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.
Yoklama talebinde
bulunan arkadaşların isimlerini tespit edeceğim: Sayın Hamzaçebi,
Sayın Anadol, Sayın Özyürek,
Sayın Ergin, Sayın Emek, Sayın Keleş, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Oksal, Sayın Barış, Sayın Coşkuner, Sayın Selvi, Sayın Kaptan, Sayın Coşkunoğlu,
Sayın Ekici, Sayın Özkan…
AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Başkan, orada vakit geçireceğine üç dakika fazla süre verirsin, kapatırsın
açığı! Ne o öyle, bizi ayakta tutuyorsun?
BAŞKAN –
Söylüyoruz sayın milletvekilleri. Niye acele ediyorsunuz? Söylüyoruz... Liste
verin o zaman.
AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Görüyorsunuz, okumuyorsunuz.
BAŞKAN - Çok kısa
sürmesini istiyorsanız liste verin. Lütfen yani…
Sonra, sayın
milletvekilleri, herkesi aynı anda tanımak da zorunda değiliz yani. Söylüyoruz
burada…
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Dört sene oldu Sayın Başkan, seçime gidiyoruz!
BAŞKAN - …Sayın
İçli, Sayın Günday, Sayın Meral, Sayın Paçarız, Sayın
Çöllü.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama isteminde
bulunan sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica
ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
510 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Hükûmet ve Komisyon yerinde.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
Tasarının 1’inci maddesi üzerinde verilen Antalya Milletvekili Sayın Osman
Kaptan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasına geçilirken yoklama istenmiş ve
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, elektronik
cihazla yeniden yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa
Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)
(Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanununun 1’inci maddesinde, “amacı” ibaresinden sonra “güvenlik ve
savunma harcamaları dahil” ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergemizi vermemizin
amacını kısaca anlatmak istiyorum.
“Sayıştay,
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapar.” Öyle deniliyor, bu yasada da
öyle deniyor. Oysaki Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri
esnasında hem alt komisyonda görev aldım hem üst komisyonda üye olarak bulundum
ve Danıştay Genel Sekreteri, askerî harcamaların gizli bir yönetmeliğe göre
yapıldığını, bu gizli yönetmeliği kendilerinin dahi görmediğini, görmeden bir
denetim yaptıklarını söyledi ve o komisyon aşamasında, alt komisyonda, üst komisyonda,
Meclis adına, bizim adımıza, yani vatandaştan alınan vergilerin Meclis
tarafından hem alınması hem harcanması ve denetlenmesindeki usul ve esaslar
dikkate alındığında, demokrasinin en önemli olan noktasında, bir Meclis üyesi
olarak, milletin vekili olarak, bu gizli genelgeyi, gizli yönetmeliği ben
Komisyonda istedim ve bu gizli yönetmeliği vermediler.
Şimdi, halk adına
burada yasa yapacağız. Bu gizli yönetmelik nerede arkadaşlar? Hükûmetten, Sayın Bakandan ve uzmanlarından bu gizli
yönetmeliği istiyorum ve Meclisin bütün üyelerine de dağıtılmasını istiyorum.
Eğer Sayıştay Genel Sekreteri “Gizli yönetmeliği ben bile göremedim.” diyorsa,
bu çok vahimdir.
Demokrasi adına,
hukuk adına, adalet adına ve bu ülkenin geleceği adına, yarınlarımız adına, özgürlüklerimiz
adına ve hepsi adına şunu açıklıkla söylüyorum: Eğer bu gizli yönetmeliği
Meclisin bilgisine sunmadığı takdirde Hükûmet, bu
kanun teklifinin sahipleri bunu getirip burada -bu gizli yönetmeliği- bütün
milletvekillerine vermediği takdirde sonuna kadar bu mücadeleyi, bu kanun
boyunca devam ettireceğiz. Bunu öğrenmek
hakkımız çünkü faili meçhul cinayetlerin yaşandığı bir bölgede ben, Hançer
Timi’ne, kelle avcılarına ne kadar insan öldürüp kelle parası ödendiğini bilme
hakkını millet adına burada bu hakkı kullanmak istiyorum. F-35’lere ayrılan 10
milyarın -5 milyar daha harcama yapılacak- neden yetmediğini….
Buna ayrılacak kalemi Meclisin ve milletin bilme hakkı olduğunu düşünüyorum.
JİTEM, faili meçhul cinayetler -ki biraz önce tartışıldı- 17 bin faili meçhul cinayet işlenirken
bir general emeklisinin, Sayın Atilla Kıyat’ın “Bunu
devlet adına yaptık.” dediği zaman JİTEM’in
bütçesine, JİTEM’in muhbirlerine, JİTEM’in
katillerine, JİTEM’in cinayet işleyenlerine ne kadar
para harcama yapıldığını bu Meclisin, milletin bilme hakkı var diye
düşünüyoruz.
Yine, Batman’da
kayıp silahları -Susurluk raporunda ortaya çıkan- bilme hakkı var diye
istiyoruz. Eğer gizli yönetmeliklerle bu ülke yönetiliyorsa bu Meclisin bir
anlamı yoktur arkadaşlar. Bu gizli yönetmeliği eğer Sayıştay Genel Sekreteri
dahi görmemişse, nasıl denetim yapmıştır, söyler misiniz? Hangi denetimden
bahsediyor?
Burada, işte
ilerleme raporu. Savunma Sanayii Fonu’nun
harcamaları, askerî harcamalar, güvenlik harcamaları… Bunların denetlenmediğini
belirtiyor ve defalarca bunu yazıyor.
Şimdi, burada
tarihî bir görev yapıyoruz. Kendi kendimize kimseyi kandırmadan açık olalım.
Eğer bu Sayıştay Kanunu’nda yapılması gereken bir madde değişikliği varsa, en
önemlisi, arkadaşlar, askerî harcamaların, sanayi harcamalarının, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin operasyonlarının, atılan bombaların, kaybolan mayınların, işlenen
cinayetlerin bütününün denetiminin Meclis tarafından yapılması lazım.
Şimdi burada
soruyorum: Sayın Bakan, bana o gizli yönetmeliği verecek misiniz? Soruyorum
arkadaşlar iktidar partisi milletvekillerine, Sayıştay Genel Sekreterinin dahi
ulaşmadığı gizli yönetmeliği istiyorum. Muhalefet partilerine sesleniyorum…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – 1’inci maddeyi görüşüyoruz. Arkadaşlar, bu gizli yönetmelik önünüze
gelmediği sürece Meclisin bu yasayı tartışmasının bir anlamı yoktur, Meclisin
Sayıştay Kanunu’nu görüşmesinin bir anlamı yoktur. Bu gizli yönetmelik önünüze
gelmediği takdirde askerî harcamaları, F-16’ları, Skorskyleri,
Kobralara verilen paraları, ihaleleri, rüşvetleri, 12 Eylülde harcanan
rüşvetleri, hiçbirini denetleyemezsiniz, bu kanunu konuşamazsınız, bu maddeleri
görüşemezsiniz.
Şimdi, saygının
gereği, vekilliğimizin gereği, milletin temsilinin gereği, bu kürsünün gereği
bu yönetmeliği istiyorum Sayın Bakan.
Sayın Hükûmet, bu gizli yönetmeliği istiyorum, bu gizli
yönetmeliği görmek istiyorum ki görevimi yapayım.
Bu duygularla
önergemizin kabul edileceğine inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2’nci madde
üzerinde dört adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay kanunu teklifinin 2 nci maddesinin (1) fıkrasının (b) bendinde “mali
denetim” ibaresinden sonra “yerindelik denetimi” ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
Nuri Yaman |
Ufuk Uras |
|
|
|
Şırnak |
Muş |
İstanbul |
|
|
|
|
Akın Birdal |
|
Pervin Buldan |
|
|
|
Diyarbakır |
|
Iğdır |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
510 sıra sayılı
kanun teklifinin 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Ahmet Aydın |
Orhan Erdem |
|
|
Giresun |
Adıyaman |
Konya |
|
|
|
Osman Aslan |
|
Durdu Mehmet Kastal |
|
|
Diyarbakır |
|
Osmaniye |
“d) Performans
denetimi: Hesap verme sorumluluğu çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve
göstergeler ile ilgili olarak faaliyet sonuçlarının ölçülmesini,”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 2’nci maddesinin birinci fıkrasının
(d), (f), (k) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (n) bendinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Mehmet Akif Paksoy |
|
Konya |
Manisa |
Kahramanmaraş |
|
Mustafa Enöz |
Emin Haluk Ayhan |
Mehmet Şandır |
|
Manisa |
Denizli |
Mersin |
“d) Performans denetimi: Kamu kaynaklarının
etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi,
faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve performans bakımından değerlendirilmesini,”
“f) Yargılamaya
esas rapor: Sayıştay dairelerince yapılacak yargılamaya esas olmak üzere,
denetçiler tarafından Sayıştay denetimine tabi kurumların hesap ve işlemlerinin
denetimi sonucunda düzenlenen raporu,”
“k) Kamu zararı:
Mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa
engel veya eksilmeye neden olunmasını,”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 2 nci maddesinin birinci fıkrasının:
(a) bendinin,
-"(a)
Sayıştay denetimi: Mali denetim ve performans denetimini" şeklinde
değiştirilmesini;
-(b) bendinin
madde metninden çıkarılmasını;
- (c) bendinin
(b) bendi olarak,
"(b) Mali
denetim: Kamu idarelerinin muhasebe kayıtları ve mali tabloları ile faaliyet
raporlarının incelenmesi, bildirimlerin değerlendirilmesi ve
doğruluklarının saptanması ile hesap ve işlemlerinin kanunlara ve diğer
hukuki düzenlemelere uygunluğunun denetimini," şeklinde değiştirilmesini;
- (ç) bendinin
madde metninden çıkarılmasını;
- (d) bendindeki
performans denetiminin (c) bendi olarak,
"(c)
Performans denetimi: Kamu idarelerinin faaliyetlerinin, programlarının veya
organizasyonlarının verimliliğinin ve etkinliğinin, ekonomiklik ve iyileştirme
amacı gözetilerek, bağımsız bir biçimde incelenmesini," şeklinde
değiştirilmesini;
(e) bendinin (ç)
bendi olarak teselsül ettirilmesini;
(f) bendinin
"mali denetim raporu" adıyla ve (d) bendi olarak,
"(d) Mali
denetim raporu: Denetçiler tarafından genel yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin muhasebe kayıtları ve mali tabloları ile hesap ve işlemlerinin
denetimi sonucu düzenlenen raporu," şeklinde değiştirilmesini;
(g), (ğ) ve (h)
bentlerinin (e), (f) ve (g) olarak teselsül ettirilmesini;
(ı) bendinin (ğ)
olarak,
"(ğ) Kamu
idaresi: Bu Kanunun uygulaması yönüyle, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda
kamu idaresi olarak sayılan kurumlarla, bunlara ait veya tabi bulunan müessese,
birlik, işletme, bağlı ortaklık ve şirketleri" şeklinde yeniden
düzenlenmesini;
(i) ve (j)
bentlerinin madde metninden çıkarılmasını;
(k) bendinin
madde metninden çıkarılmasını;
(m) bendinin (h)
bendi olarak teselsül ettirilmesini;
(n) bendinin
madde metninden çıkarılmasını,
arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
|
Bülent Baratalı |
|
Trabzon |
|
İzmir |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Bülent Baratalı…
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Bülent Baratalı, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Baratalı.
BÜLENT BARATALI
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay Kanun Teklifi’nin
2’nci maddesiyle ilgili verdiğimiz bir önerge üzerinde grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkan sizi ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sayıştay Kanun Teklifi’nin 2’nci
maddesinde tanımlara yer verilmiştir. Bilindiği gibi tanımlar kanunların
temelini oluşturmaktadır. Ancak, 2’nci maddenin (a) bendinde yer alan “Sayıştay
denetimi”, (b) bendinde yer alan “düzenlilik denetimi” ve yine (d) bendinde yer
alan “performans denetimi” kavramları teklifin 36’ncı maddesinde aynen
tanımlanmış, tekrar edilmiş, (ç) bendinde yer alan “mali denetim” ile yine
“uygunluk denetimi” kavramlarına ise teklifin başka hiçbir maddesinde yer
verilmemiştir. Öte yandan maddede yer alan düzenlilik, mali ve uygunluk
denetimi kavramları ayrı ayrı, birbirinden bağımsız
ve kopuk denetim sistemi gibi gösterilmektedir. Bu yaklaşım, zihin
bulandırmaktan öte bir anlam taşımamaktadır çünkü biraz önce sıraladığım
denetimler literatürde aynı tür denetimi anlatmak için
kullanılmaktadır. 2’nci maddenin (d) bendinde yer alan “performans denetimi”
tanımı, uluslararası terminolojideki “tasdik denetimi” tanımının işlev ve
içeriğiyle ifade edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, teklifin genel gerekçesinde INTOSAI denetim standartlarına
bolca atıf yapılmasına karşın, teklifte yapılan performans denetimi tanımı
INTOSAI standartlarına aykırıdır, uygun değildir. Bu hatalı tanımlar 35 ve 36’ncı
maddelerde aynen tekrar edilmiştir. Ayrıca, 38 ve 39’uncu maddelerde de bunun
üzerine inşa edildiği için dünyada örneğine rastlanmayacak ölçüde vahim bir
yanlışın içine düşülmüş bulunmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; maddenin (f) bendinde “yargılamaya esas rapor” ifadesi
tekliften çıkarılmalı ve “malî denetim raporu” adı altında yeniden
düzenlenmelidir çünkü bu raporları yargılamaya esas kabul etmek Sayıştayın kendine özgü hesap yargısı kavramıyla
bağdaşmamaktadır. Maddenin (ı) bendindeki kamu idaresi tanımı hatalıdır ve 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu’yla çelişmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kısaca özetlemeye çalıştığım bu tespitler ışığında,
kanun teklifi, son derece aceleye getirilmiş, üzerinde yeterince çalışılmamış,
ilgili tarafların katılımından ve değerlendirmelerinden uzak, saydamlık ve
hesap verebilirlikten yoksun, “Ben yaptım, oldu.” mantığının bir sonucudur.
Yani, tam sekiz yıldır yaşandığı gibi bu yöntem, bu tavır bir AKP klasiğinin
örneğidir. Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararları teklifte yeni bir
Sayıştay Kanunu hazırlanmasına gerekçe yapılırken, iptal edilen hükmün,
Anayasa’nın, yeni teklifin 71’inci -aynısının-
maddesinde öngörülmesi bu ciddiyetsizliğin en açık örneğidir. Alt komisyondaki
ısrarlarımızda bu hatadan dönülmüştür ancak teklifin bütününe bakıldığında
birçok düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu görülmektedir. Bu Anayasa’ya
aykırılıklar ve yanlışlıklar, eğer bilinçli olarak yapılıyorsa bu da vahim bir
hatadır çünkü bu bilinçli yapılan yanlışlıklar, az önce söylediğim gibi AKP
klasiğidir ve AKP bu konuda sabıkalı bir partidir çünkü AKP kendisinden
başkasını yok sayan bir partidir. Halkın yüzde 42’sini darbeci ve hain ilan
eden, “Çoğunluk bende, güç bende.” diyerek hukuk tanımayan, Meclis üstünlüğü
sistemini -1950’de bütün Avrupa terk etmesine karşın- uygulayan bir partidir ve
Başbakanlarının deyimiyle “Muhalefete zırnık koklatmam.” diyen bir anlayış
içindedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu sekiz yılda yapılanlar ne AKP’nin ne de Sayın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın hırslarını ve ihtiraslarını dindirememiştir. Onun içindir ki
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bilinçaltındakileri yüksek sesle dile getirmekte,
hukuksuzluğun temelini oluşturacak çok hukukluluktan söz edebilme cüretini göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, Lima Deklarasyonu’nda, yüksek denetim kurumlarının görevlerini
ancak denetlenen kurumdan bağımsız ve dışarıdan gelecek etkilere karşı
korunması hâlinde yerine getirebilecekleri beyan edilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Baratalı.
BÜLENT BARATALI
(Devamla) – Teşekkür ederim.
Ancak gerek üye
seçimleriyle gerekse yeni kanunla Sayıştay artık yürütmenin bir organı hâline
dönüştürülmüş ve siyasallaştırılmıştır. Görüşmekte olduğumuz bu düzenlemeyle
AKP, Sayıştayın Uluslararası Sayıştaylar Birliği
standartlarında denetim yapmasını engellemektedir. Değişiklik önergemiz bu tanımların
uluslararası terminolojiye uygun hâle getirilmesi için verilmiştir.
Bu nedenlerle,
verdiğimiz önergenin desteklenmesini takdirlerinize sunar, Sayın Başkan ve yüce
heyeti saygıyla tekrar selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Baratalı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 2’nci maddesinin birinci fıkrasının
(d), (f), (k) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (n) bendinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
“d) Performans
denetimi: Kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp
kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve performans
bakımından değerlendirilmesini,”
“f) Yargılamaya
esas rapor: Sayıştay dairelerince yapılacak yargılamaya esas olmak üzere,
denetçiler tarafından Sayıştay denetimine tabi kurumların hesap ve işlemlerinin
denetimi sonucunda düzenlenen raporu,”
“k) Kamu zararı:
Mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa
engel veya eksilmeye neden olunmasını,”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Akçay konuşacak efendim.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın
Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2’nci madde üzerine
verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayıştay denetimi
ve yargılaması bakımından kamu zararının tanımı ve kamu zararının tespiti çok
büyük önem taşımaktadır. Teklifteki 2’nci maddenin (k) bendinde yapılan kamu
zararı tanımı 5018 sayılı Kanun’un 71’inci maddesine atıfta bulunmaktadır ve bu
5018’in 71’inci maddesi kamu zararını tanımlamaktadır.
Kamu zararı
tanımının yeniden düzenlenmesinin daha faydalı olacağını düşünüyoruz, çünkü
5018’deki kamu zararı tanımı fiil ile zarar arasında bir illiyet bağı
aramaktadır. Oysa harcama yetkilisi, deyim yerindeyse bütçenin patronudur,
ancak kanun teklifi bütçe üzerinde böylesine geniş yetkileri olan birisinin
sorumluluğunu sadece harcama talimatıyla sınırlı tutmaktadır. 5018 sayılı Kanun
fiil ile sonucu ayrı tutmaktadır, bu yanlıştır, ortada bir zarar var ise o usul
ve esasa uyulmadığından meydana gelmiştir.
Kamu zararı,
mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa
engel olunması veya eksilmeye neden olunmasıyla doğan zararı ifade etmektedir.
Kamu kaynağında
artışa engel olan veya eksilmeye neden olan kamu zararı sorumluluk açısından
değerlendirildiğinde, mevzuata aykırı işlem, eylem veya ihmal sonucunda ortaya
çıkmaktadır. Kamu görevlisinin görevini kanunun gereklerine göre veya
yürürlükteki esas ve usullere göre yapmaması sonucunda zarar doğmuş ise kamu
görevlisinin ihmali söz konusudur. Yaptığı işin sonucunu tasavvur etmemiş ise
kusuru vardır, bilerek veya isteyerek yapmış ise kastı söz konusudur. Aksine
bir yorumla, ayrıca illiyet bağı aranılması ve “Herkes kendi fiiliyle
sorumludur.” denilerek zarardan sorumluluğun daraltılması üst yönetici ve
harcama yetkilisinin zarardan sorumlu tutulmayacağı gibi hiç de istenilmeyecek
ve mali yönetimin sorumsuzluğuna kadar gidecek bir sonuçla karşılaşmak mümkün
olacaktır.
Fail ile fiil
varsa ve sonucunda zarar olmuşsa en azından ihmal söz konusudur. Bu itibarla,
kamu zararı deyince mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda
kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıyla doğan zararı
anlamak ve sorumluları buna göre 5018 sayılı Kanun hükümleri gereğince tayin
etmek gerektiğini düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, konuyla ilgili birkaç örnek vermek istiyorum:
Manisa’daki Et ve
Balık Kurumuna ait et ve tavuk kombinası gerçek değerinin çok altında, 1 milyon
260 bin liraya bir firmaya üç yıl içinde ödenecek taksitlerle satıldı. Sadece
makine parkı 2 milyon dolar ediyordu. Satın alan firma tesisi alır almaz bütün
makine parkını ve her şeyi söktü, götürdü ve sonra bu tesisi ve araziyi bir
başka firmaya sattı. AKP Hükûmetinin kendisine
tanıdığı kolaylıklar nedeniyle kombinaya ilk taksit olarak ödediği 523 bin
dolara sahip olan firma, bu satışla bir anda 2 milyon 800 bin dolar para
kazanmış oldu. Kombina kapandı, işçiler çıkarıldı.
Yine Manisa’da 3
milyon 750 bin dolara özelleştirme yoluyla satılan Sümerbank tesisleri kısa
süre içerisinde 25 milyon avroya başkalarına satıldı.
Hesaba bakınız
değerli arkadaşlar. 1 liraya al 12 liraya, 13 liraya sat. Bu hesabı kurt yapmaz
kuzulara şah olsa. Deyim yerindeyse, insan babasının malını bu şekilde satamaz.
Bu yağma değil de nedir? Burada kamu zararı var mı yok mu? Kamu
zararının en büyüğü söz konusu. Tekelin alkol birimi, alıcılar
tarafından 230 milyon dolarlık kredi kullanılarak, 292 milyon dolara satıldı.
Bu işletmeler, sadece iki yıl sonra, bu alkol biriminin yüzde 90’ı 810 milyon
dolara ABD’li bir şirkete satılmıştır. Alıcı ilk firma başta Manisa Alaşehir’de
bulunan 140 milyon dolarlık suma stoklarıyla verdiği paranın önemli bir kısmını
karşılamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – “Taş atıp kolu yorulmasın. Beş kuruşluk yatırım yapma. Çayın
taşıyla çayın kuşunu vur.” Bu, kamu zararı değil mi? Peki, bu zararın sorumlusu
kim olacak?
Şimdi, bu kamu
zararı üzerine belirttiğimiz görüşler ile anlattığımız örnek olayı birlikte
değerlendirdiğimizde, cevabını arayan sorular şunlardır:
Özelleştirmeleri
denetleyemeyen bir Sayıştayın denetimi şeklî bir
denetimden öteye gidebilir mi?
Sayıştayın özelleştirme faaliyetlerini, bu satışları denetlemesi gerekmez
mi?
Bir tasfiyeye
dönüşen, âdeta batan geminin malları anlayışıyla haraç mezat satılan ve peşkeş
çekilen bu özelleştirme satışlarında kamu zararı açık ve seçik değil midir?
Peki, bu kamu
zararının sorumlusu kimdir?
Bu düşüncelerle
muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Akçay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
510 sıra sayılı
kanun teklifinin 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
“d) Performans
denetimi: Hesap verme sorumluluğu çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve
göstergeler ile ilgili olarak faaliyet sonuçlarının ölçülmesini,”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz sahibi?
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Performans tanımının teknik olarak daha uygun hale getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay kanunu teklifinin 2 inci maddesinin (1) fıkrasının (b) bendine “mali
denetim” ibaresinden sonra “yerindelik” denetimi ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Nuri Yaman, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın
Yaman. (BDP sıralarından alkışlar)
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay kanununun 2’nci
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu nedenle hepinizi en içten duygularımla selamlarım.
Bilindiği gibi,
kamu idarelerinin denetim şekilleri bu maddede sayılırken yerindelik
denetiminin, çağdaş denetim sistemleri içinde görülen bu yöntemin sayılmadığı
görülüyor. Ama bundan önce -biraz önce konuşan Değerli Arkadaşımız Hasip Kaplan’ın değindiği gibi- Türkiye'de hesap
verebilirlik ve şeffaflık ilkelerinin sağlanması bakımından, bu askerî harcamaların
dışında daha başka harcamaların da muhakkak şeffaf ve hesap verilebilirlik
ilkesi içinde yapılması gerektiğiyle ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Eğer
Avrupa ilerleme raporlarını her yıl takip ediyorsanız, bizim kamu yönetiminin
denetimiyle ilgili, hesap verebilirlikte ve şeffaflıkta son sıralarda
bulunduğumuzu ve bunun her yıl da tekrarlandığını göreceksiniz. Sadece askerî harcamalar değil, bugün, geçmişte dedikoduları basına
çarşaf çarşaf yayılan örtülü ödeneklerin,
dolandırıcıların bu ödeneklerden nasıl yararlandığı, yine, çeşitli
bakanlıklarda bulunan, Jandarma Genel Komutanlığının, İçişleri Bakanlığının ve
benzer istihbarat birimlerinin haber alma elemanlarına, daha doğru bir deyimle,
halkın anlayacağı biçimde, ajanlaştırılan kişilere ödedikleri paraların ve
trilyonların hesabı da ne yazık ki bu ülkede hâlen sorulamamaktadır. Bu
nedenle, eğer Avrupa Birliğine samimi olarak gireceksek, eğer bu normlara
uyacaksak evvela mali yönetimimizin şeffaflığı ve hesap verebilirliği
konusunda, hesap verebilme konusunda alnımızın açık olması lazım.
Ben de yine
burada tekrarlıyorum ve Değerli Meslektaşım Sayıştay Başkanımızın dahi
ulaşamadığı, şu anda bizi dinlediği bu ortamda, hemen talimatını verip
öncelikle bu askerî harcamaların yapılmasına ilişkin bu gizli yönergeyi bu
Meclisin bu halkın temsilcilerinden esirgememesi lazım. Eğer her şey bu
Meclisin kürsüsünden konuşulmayacaksa, eğer her şey, bu gizli kapaklı, biraz
önce değindiğim konular böyle, burada da sözde kalacaksa ve AKP’nin oy
çokluğuna dayanan bu önergeleri reddiyle olacaksa, halkımızdan da bunu muhakkak
ki gerekli cevabını verecek şekilde takip etmesini istiyorum.
Bu denetim
birimleriyle ilgili olarak, uzun süre yerel yönetimleri denetleyen bir kişi
olarak yerindelik ilkesinin denetiminin yapılmasının ne kadar önemli olduğunu
bu denetimler sırasında gören bir insanım. Bilhassa il özel
idarelerinin bütçelerinin harcanmasındaki yetkisi nedeniyle, o vesayet
yetkisini kullanan valilerin ve yine büyükşehir belediyelerimizin önemli bir
sorunu olan bütçelerinin, ne yazık ki son yapılan değişiklikle âdeta bir
belediye şubesi hâline getirilen ilçe belediye bütçelerinin, yerindelik
ilkelerine uygun olarak hazırladığı bütçelerinin, de büyükşehir belediyelerinin
keyfî anlayışıyla nasıl onaylanmadığını, nasıl değiştirilerek çıkarıldığını da
zaman zaman gören ve inceleyen bir kişiyim. Her
ne kadar 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasası’ndan önce yerel
yönetimler, gerek il özel idareleri ve gerekse belediyeler İçişleri Bakanlığı
mülkiye müfettişleri tarafından denetlenirken hem performans yönetimi hem de
yerindelik ilkesi çağdaş bir anlayışla göz önüne alınıyordu. Ancak bu yasanın
değişmesinden sonra…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Yaman.
Buyurun.
M.NURİ YAMAN
(Devamla) – 5018 sayılı Yasa’nın çıkması ve yerel yönetimlerde, bilhassa il
valilerinin son dönemlerdeki çalışma programlarını, yatırım programlarını… İl
genel meclislerinde yerindelik ilkesinde idarenin takdiri, ödenek ve hizmetin
önceliği kapsamında yapılmasına rağmen, o sayın valilerin çoğunun bu
programları ve harcamaların yapılmasına ilişkin düzenlemeleri onaylamaması da
yerindelik ilkesinin eksikliğinden kaynaklanıyor.
Belediyelerin,
büyükşehir belediyelerinin, ilçe belediyelerinin çektiği sıkıntıları bire bir
bilen bir insanım. Bu nedenle, bu önergede öngördüğümüz yerindelik ilkesinin,
idarelerin takdir yetkisinin önüne geçmemesi bakımından, bunların
rahatlatılması bakımından siz değerli milletvekilleri tarafından kabul
edilmesini diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Karar yeter sayısı…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.30
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
510 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, bir arzım var.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan bir grup
milletvekili arkadaşımızın verdiği önergeyle, Hükûmetin
teklif ettiği, Komisyonda da kabul edilen 2’nci maddenin (d) fıkrası
değiştiriliyor ve Sayıştayın performans denetimi
ortadan kaldırılıyor. Bu, hukuk bozuculuğudur. Hukuk bozuculuğuna Meclis
Başkanlık Divanının alet olması kabul edilemez. Bu sebeple, usul tartışması
açıyorum. Buna müdahale etmeniz gerekir çünkü bu, Sayıştayın
asli görevi olan denetim yetkisini ortadan kaldıran bir düzenlemedir. Bu hukuk
bozuculuğudur. Hukuk kurmakla görevli olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının buna müsaade etmemesi gerekir. Bu sebeple, tutumunuz
hakkında 63’e göre usul tartışması açılmasını arz ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Şandır, bir doğrunun yapılması için usul tartışması isteyebilirsiniz ama
Başkanlık Divanının, biliyorsunuz, bu konuda hiçbir katkısı yok. Ara
verilmesini talep ettiniz ve on beş dakika ara verdim anlaşmanız için.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, bunun tartışılmasını istiyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ben de aleyhte söz istiyorum Sayın Başkan.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan, tutumunuzun lehinde söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın
Şandır, lehte mi aleyhte mi istiyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Aleyhte.
BAŞKAN - Tutumumun aleyhinde, buyurun.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Sayıştay Kanunu Teklifi’nin görüşmeleri sırasında bir önergeyle Sayıştayın performans denetiminin ortadan kaldırılmasının
hukuk bozuculuğu olduğuna ve Başkanlık Divanının buna müsaade etmemesi
gerektiğine ilişkin Oturum Başkanının tutumu hakkında
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, tabii, İç Tüzük’te bir başka imkân olmadığı için İç
Tüzük 63’e göre usul tartışması başlattık; yoksa,
maksadım, yapılan bir yanlışlığı sayın milletvekillerinin takdirine ve
bilgisine sunmak amacı taşımaktadır.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle yüce heyetinize saygılar sunuyorum.
Bakınız, bu
Sayıştay Kanunu, uzun müddetten bu yana Meclisimizin ilgili Komisyonunda
tartışılıyor. Ben ölçüm yaptırdım, bu Kanun yaklaşık 25 bin kelimeden oluşuyor.
Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkan kanun 25.651 kelime, buna yazılan muhalefet
şerhlerinin toplamıysa yine yaklaşık 23 bin kelime. Yani, bu
kanun, Komisyonda, Parlamento tarafından, iktidar partisi grubu, muhalefet
partileri grupları tarafından ısrarla tartışılmış, muhtemel bürokratların da
katkılarıyla bir şekle ulaştırılarak buraya getirilmiştir, ama burada, iktidar
partisinden bir grup arkadaşın verdiği bir önergeyle bu kanunun esası olan,
yani Sayıştayın denetim yetkisini tanımlayan 2’nci
maddesinin (d) fıkrasındaki performans denetiminin tanımını ortadan kaldırıyor.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bu kanunun gerekçesinde, bu kanun teklifini getiren sayın
milletvekillerinin de ifade ettiği “Dağıtılan kaynakların etkin, verimli ve
tutumlu kullanımını sağlamak…” yani, kamu kaynaklarının etkin, verimli ve
tutumlu kullanımını denetlemekle görevli Sayıştay ve bu şekilde tanzim edilmiş,
gayet de doğru tanzim edilmiş. Deniliyor ki (d) fıkrasında: “Performans
denetimi: Hesap verme sorumluluğu çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve
göstergeler ile ilgili olarak faaliyet sonuçlarının ölçülmesi…” Tamam, burayı
muhafaza ediyor ama şu kısmı çıkartıyor, diyor ki: “değerlendirilmesi, kamu
kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının
incelenmesini...”
Sayıştayın bu yetkisini bu önergeyle bu kanun metninden çıkartıyoruz. O
zaman Sayıştay neyi denetleyecek? Değerli arkadaşlar, Sayıştay neyi
denetleyecek? Bu Sayıştay, sizin adınıza, Türk milleti adına kamu kaynaklarının
etkin, verimli ve tutumlu denetimini yapmadıktan sonra görevini yapmış olacak
mı?
Ben Sayıştay
Başkanını da açıklama yapmaya davet ediyorum. İç Tüzük 62’ye göre Sayıştay
Başkanı burada görüş bildirebilir.
Bir başka soru
soruyorum: Bu kanun Hükûmet tarafından veya işte
kanun hazırlayıcıları tarafından uzun müddet düşünülerek, danışılarak
hazırlanmış. Hükûmet tarafından, ilgili kurumlar
tarafında tartıştırılmış, Meclis Komisyonunda çok uzun müddet tartışılmış.
Dediğim gibi 23 bin kelimelik muhalefet şerhi yazılmış bu kanuna. Yani
Meclisimiz bu kanuna verdiği önemi orada ifade etmiş ve kararlaştırılmış. Hükûmetten gelen
tasarı belli, teklif belli veya işte teklif sahiplerinin teklifi belli,
Komisyondan çıkan teklif de belli, şimdi burada bir önergeyle Sayıştaya danışmadan, Komisyona danışmadan 5 milletvekilinin
getirip burada bir önergeyle hem Komisyonu zor durumda bırakıp takdire
bırakmasını hem de konuyla ilgisi olmayan Sayın Bakanın bir mecburiyetiyle
sizleri de parmak kaldırıp parmak indirmek gibi görüntüyle mecburiyete bırakan,
böyle bir duruma düşüren bu düzenlemeye itiraz etmemiz lazım.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu toplumun ihtiyaçlarını
karşılayacak hukuk koyucu bir müessesedir, hukuk bozucu bir görev yapamaz,
yapmamalıdır.
Sayın Ahmet İyimaya’nın, çok yetkin bir şeklide tanımladığı hukuk
bozuculuğun maalesef şimdi bir örneğini yaşıyoruz burada. Ben şimdi bu önergeyi
veren arkadaşlarımın neden böyle bir tanım değişikliği yaptıkları gerekçesini
burada anlatmalarını istiyorum ve bu anlatıma karşı Komisyonun görüş ifade etmesini,
Sayıştay yetkililerinin burada görüş ifade etmesini istiyorum. Bunları
yapmadan, el kaldırıp, el indirerek, parmak sayarak, böyle kararlaştırılmış ve
gerçekten uluslararası düzlemde tanımlanmış bir hususu böyle değiştirmeye
kalkarsanız -buranın görevi hukuk kurmak- ihtiyaca cevap verecek, evrensel
normlar getirecek bir hukuk kuruculuğu, koyuculuğu değil, hukuk bozuculuğu
olur. Türkiye Büyük Millet Meclisini hukuk bozuculuğuna alet etmeye de kimsenin
hakkı yok.
Değerli
milletvekilleri, söylediğimizin gerekçesi olarak ifade ediyorum. Lütfen dikkat
ediniz. El kaldırıp, indiriyorsunuz. Geleceğe karşı sorumluluğunuz var, hukuka
karşı sorumluluğunuz var.
Bakınız,
uluslararası denetim standartları içinde kabul edilen INTOSAI (Uluslararası
Yüksek Denetim Kurumları Teşkilatı) performans denetimini aynen Plan ve Bütçe
Komisyonundan çıktığı şekliyle tanımlıyor. Yani uluslararası normların dışında
yeni bir hukuk performans denetimi getirmenin gerekçesi nedir? Nedir sizin
mecburiyetiniz? Kamu kaynaklarının etkin, verimli ve tutumlu kullanılmasının
denetlenmesinden niye korkuyorsunuz? Neden kaçınıyorsunuz? Nedir amaç? Yani bu
soruların cevabı verilmeden, gerekçe anlatılmadan, konunun uygulayıcısı Sayıştayın onayı alınmadan, burada, geçiştirerek
-dikkatimizi çekmese geçip gidecek- böyle bir düzenleme yapmaya niye gerek
duydunuz ve niye Türkiye Büyük Millet Meclisini böyle bir şeye alet
ediyorsunuz? Bunu sorgulamanızı istiyorum değerli milletvekilleri. Burada
kaldırdığınız ellerle, burada verdiğiniz oylarla Türkiye'nin geleceğini
uluslararası standartlara uygun bir hukuka kavuşturmak gibi bir sorumluluğunuz
var. Yoksa, birtakım ihtiyaçlara cevap vermek,
birtakım endişelerden korkarak denetimden kaçmak için sizlerin iradesinin -yani
bağışlayın- alet edilmesine müsaade etmemek gerekir. Bizim gönlümüz buna razı
değil.
Tekrar ifade
ediyorum: Uluslararası standartlarda Sayıştayın
denetim performansının tanımı bellidir ve bu performans tanımına uygun bir
değişiklik, bir kanun hazırlanmıştır, komisyondan da böyle geçmiştir, gerekçede
de böyle ifade edilmiştir ama burada verilen bir önergeyle bunların tamamı
ortadan kaldırılmıştır. Buna hakkınız yok; bu, doğru değil; bu, bu soruları
ortaya getirir.
Siz kamu
kaynaklarının etkin, verimli ve tutumlu kullanılmasını Sayıştay denetiminden
niye kaçırıyorsunuz? Nedir bunun amacı? Nedir bunun endişesi? Dolayısıyla,
geliniz, bu önergeyi geri çekiniz. Eğer gerçekten bunun düzenlenmesine ihtiyaç
varsa kanunu Komisyona getiriniz, orada bir daha tartışalım. Böyle Genel Kurul
görüşmelerinde bir önergeyle kanunun özünü boşaltan, amacını boşaltan
düzenlemeler yapılması bana göre hak değil, bana göre iktidar partisi grubunun
uzlaşma arayışıyla ters düşmektedir. Uzlaşılarak buraya getirilen, uzlaşma
olmamış olsa bile buraya getirilip görüşmeye açılan bir konuyu böyle bir
önergeyle değiştirmeye kalkmak bence birtakım maksatları… İyi niyet, kötü niyet
sorgulaması yapmıyorum ama cevabı verilmeyen soruların altında ezilecektir.
Bunu doğru bulmuyorum. Bunu siz iktidar partisi grubu sayın milletvekillerine de
bir eziyet olarak görüyorum, yakıştıramıyorum. Gelin, bunun gerekçesini
anlatın, bu konuda Sayıştay ilgilileri görüş ifade etsinler, Komisyon da bunun
takdire bırakma gerekçesini burada anlatmalı. Yoksa “Ben yaptım, oldu.”
anlayışıyla yaptığınız iş hukuk kurmak olmaz, hukuk bozuculuğu olur değerli
arkadaşlar.
Takdirinize
sunar, saygılar sunarım.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Şandır.
Tutumum lehinde
söz isteyen Bekir Bozdağ, Yozgat Milletvekili.
Buyurun Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Bekir Bey, belki önergeye açıklık getirirsiniz değil mi?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Tabii, tabii, onu yapacak zaten!
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlık Divanının tutumu
lehinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, tutumu
lehine söz aldım ama bir şeyi de belirtmem lazım işin başında. Burada usul
tartışması açmayı gerektirecek herhangi bir husus da yok. Başkanlık Divanının
burada bir usul tartışması da açmaması lazımdı. Çünkü usul tartışmasını İç
Tüzük hükümlerine göre açmayı gerektirecek herhangi bir husus burada kesinlikle
söz konusu değil. Bu bir.
İkincisi: Türkiye
Büyük Millet Meclisinde pek çok kanun görüşülür ve komisyonlarda görüşülüp
kabul edilen pek çok kanun da Genel Kurulda milletvekillerinin takdirine
sunulan önergelerle kabul görülürse değiştirilir. Anayasa da dâhil buna.
Anayasa görüşmelerinde de Meclis Genel Kurulu komisyonun kabul ettiği anayasa
değişikliğini İç Tüzük ve Anayasa’nın öngördüğü usule riayet ederek Genel
Kurulda değiştirme yetkisini haizdir. Defalarca bu yapılmıştır. Şimdi Türkiye
Büyük Millet Meclisinin yetkisinde olan bir konuda herhangi bir kanun
teklifinin veya tasarısının komisyonlarda kabul edilen şekli dışında Genel
Kurulda verilen önergelerle değiştirilmesi Anayasa ve İç Tüzük’e uygundur. Bu,
hukuk bozuculuğu falan da değildir. O zaman bizim Sayıştay Kanunu’nu hiç
görüşmememiz lazım. Çünkü yeni bir kanun yapıyoruz ve kanunu yeniliyoruz. Veya
başka kanunları değiştiriyoruz, maddelerini değiştiriyoruz, yeniden yazıyoruz,
yürürlükten kaldırıyoruz. Sonuçta bir kanunu yürürlükten kaldırmak veya bir
maddeyi yürürlükten kaldırmak veyahut da bir maddenin fıkrasını değiştirmek
hukuk bozuculuğu olmaz, bu Meclisin tamamen yetkisinde olan bir konudur.
Verilen bir önerge vardır. Önerge burada görüşülmüştür ve milletvekillerinin
değerli oylarıyla da kabul edilmiştir.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Hiç görüşülmedi.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Bir defa burada bir hukuk bozuculuğu kesinlikle yoktur. Meclisin
denetimine tabi olan konulardan… Örneğin Anayasa’ya aykırılık iddiasında
bulunulabilir. Böyle bir durum da kesinlikle söz konusu değildir, tamamen
Anayasa ve İç Tüzük’e uygun bir düzenlemedir. Bu bir.
İki: “Performans
denetimini ortadan kaldırıyorlar.” diye bir ifade kullanıldı veya “Performans
denetiminin tanımı değişiyor.”
Bir defa, burada
performans denetimi ortadan kaldırılmıyor, performans denetiminin tanımında bir
değişiklik yapılıyor. Performans denetimi yasada korunuyor, tanımında bir
değişiklik yapılıyor.
Yapılan
değişiklik nedir? Performans denetimi “Hesap verme sorumluluğu çerçevesinde
idarelerce belirlenen hedef ve göstergeler ile ilgili olarak faaliyet
sonuçlarının ölçülmesi…” diye tanımlanıyor. Yani idarelerce belirlenen hedef ve
göstergeler var ve bununla ilgili yapılmış faaliyetler var, ortaya çıkan
sonuçlar var. Sayıştay, yapacağı performans denetiminde gösterilen hedef ve
göstergeler nedir, bunun gerçekleşmesi için yapılan faaliyetler ve ortaya çıkan
sonuçlar nedir, buna dair bir değerlendirmeyi elbette yapacak. Bunları
yaptıktan sonra raporlarını kendilerine tanınan yetkiler çerçevesinde
düzenleyip gerekli yerlere ulaştıracaktır. Performans denetiminin kaldırılması
söz konusu değildir ama tanımında bir değişiklik vardır. 96’dan beri yürürlükte
olan bir maddede de bu açıdan bir değişiklik söz konusu, onunla bir çelişen
durum söz konusu ama burada performans denetimine bir tanım getiriliyor ve bu
tanım, ne olduğu performans denetiminin, ifade ediliyor. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu her konuda tanım yapmak, yapılan tanımları değiştirmek
hakkına sahiptir. Ha, Danıştay veya komisyon veya bir başkası şöyle der veya
böyle düşünebilir ama bu konularda son karar verme mercisi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruludur. Bu nedenle, yapılan değişiklikte “Hukuk bozuculuğu”
diye bir şey kesinlikle söz konusu değildir, “Performans denetiminin ortadan
kaldırılması” diye bir şey kesinlikle söz konusu değildir. Sadece performans
denetiminin tanımında bir değişiklik yapılmaktadır. Bu denetimden kimsenin
kaçması da söz konusu değildir çünkü denetim yapılacaktır.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Niçin yapılıyor bu değişiklik, gerekçesi ne?
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Gösterilen hedefler ve göstergeler çerçevesinde yapılan
faaliyetlerin sonuçları bu denetim çerçevesinde her zaman olduğu gibi Sayıştay
tarafından da denetlenecektir.
Ben bu vesileyle,
ortada İç Tüzük’e ve Anayasa’ya aykırı herhangi bir durum bulunmadığını,
Başkanlık Divanının bu önergeyi görüşüp oya sunup kabulünde de herhangi bir
usule aykırılık bulunmadığını ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bozdağ.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – İdarenin hedefleri ikide bir değişirse neye dayalı olarak bu
değişikliği yapacaksınız?
BAŞKAN – Tutumum
aleyhinde söz isteyen Akif Hamzaçebi, Trabzon
Milletvekili.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 2’nci
maddesinde değişiklik yapan bir önergenin kabulü nedeniyle açılan usul
tartışmasında Sayın Başkanın tutumu aleyhinde söz aldım. Sözlerime başlarken
sizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan
iktidar grubunun vermiş olduğu bir önergeyi Komisyona ve Hükûmete
sorarak, onların görüşlerini alarak Genel Kurulun oyuna sundu. Usul olarak
Sayın Başkanın yaptığında herhangi bir usulsüzlük görmüyorum. Ancak önerinin
içeriğinde çok ciddi bir sorun vardır arkadaşlar. Bu, Sayın Bozdağ’ın
ifade ettiği şekilde masum görülebilecek bir değişiklik değildir. Bu önergeyi
yazanlar, işleme koyanlar eğer cahil değilse -ki böyle olduğunu düşünmüyorum-
bir kasta sahiptir. Şimdi, bu kastı sizlerin dikkatine sunmak istiyorum.
Türkiye Cumhuriyetinin Parlamentosuna bu önerge yakışmamıştır. Eğer -kabul
edilmiştir ama- tekriri müzakere yoluna giderek geri dönüp bu önergeyi
değiştirmezsek Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihine bir kara leke olarak
geçecektir bu. Neden? İzninizle çok kısaca açıklamak istiyorum.
510 sıra sayılı
Rapor önümüzde. Bu raporun 41’inci sayfasında Cumhuriyet Halk Partisinin Plan
ve Bütçe Komisyonu grubunun bu maddeye ilişkin olarak ve bu madde çerçevesinde
performans denetimine ilişkin olarak maddedeki sorunları etraflıca belirten
görüşü yer almaktadır. Biz burada şunu demişiz: Maddedeki performans denetimi
yani bu önergeden önceki şekliyle yer alan performans denetimi INTOSAI’ın yani Uluslararası Sayıştaylar Birliğinin denetim
standartlarına ve performans denetimi uygulama rehberine aykırıdır. Aykırılığı da şu şekilde açıklıyoruz, performans denetimi olarak
maddede yer alan tanım şudur, şöyle diyor madde: “Performans denetimi: Hesap
verme sorumluluğu çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve göstergeler ile
ilgili olarak faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve değerlendirilmesi ile -bu,
birinci bölümü; ikinci bölümünde- kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli
olarak kullanılıp kullanılmadığının incelenmesini ifade eder.” Biz
raporda şunu diyoruz: Bu birinci bölümde yer alan tanım performans denetimi değildir,
bu performans ölçümüdür. INTOSAI denetim standartlarına ve uygulama rehberine
baktığımızda bunun böyle olduğu görülecektir. Faaliyet sonuçlarının ölçülmesi
performans denetiminin kendisi değildir, bu o değil. İkinci bölümde yer alan
tanım performans denetiminin kendisidir. İlk bölümün çıkması gerekir, ikinci
bölümün kalması gerekir. Ben de doğrusu burada maddeler görüşülürken bu yönde
bir değişiklik olabilir mi diye bekliyordum. Umutlu değildim çünkü bunu Plan ve
Bütçe Komisyonunda anlatamadık Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna. Ama bir grup
başkan vekili ve 4 milletvekilinin imzasını taşıyan iktidar önergesi bizim
önerdiğimizin tam tersini yapıyor, performans ölçümü bölümünü muhafaza ediyor,
ikinci bölümü çıkarıyor, asıl performans denetimi olan bölümü çıkarıyor.
Ayrıca tanımın
birinci bölümünde yer alan “hedef ve göstergelerle ilgili olarak faaliyet
sonuçlarının ölçülmesi ve değerlendirilmesi ile” bölümündeki
değerlendirilmesini de çıkarıyor, “Sadece ölç” diyor. Bu önerge Sayıştaya “Sadece ölçeceksin, değerlendirme sakın yapma.”
diyor.
Performans
denetimi, değerli arkadaşlar, bu teklifle kamu mali yönetim sisteminin
içerisine giriyor değildir. Performans denetimini Sayıştay 1996 yılından beri
yapıyor. 1996 yılında kabul edilen 4149 sayılı Kanun’la, Sayıştay Kanunu’na ek
10’uncu madde eklenmiştir. Bu maddenin birinci fıkrasını aynen okuyorum:
“Sayıştay, denetimine tabi kurum ve kuruluşların kaynakları ne ölçüde verimli
ve etkin ve tutumlu kullandıklarını incelemeye yetkilidir. Bu inceleme
sonuçları Sayıştay Birinci Başkanı tarafından bir değerlendirme raporuyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulur.” Bu çerçevede Sayıştay
bugüne kadar belki yirmiye yakın performans denetimi raporu düzenlemiştir.
Şimdi, önerge
diyor ki, iktidar partisi diyor ki: “Kardeşim, benim faaliyetlerimi sakın
değerlendirme.” Performans denetiminin amacı, hükûmete
bütçeyle verilen kaynakları hükûmet etkin bir şekilde
kullanmış mı; toplanan vergilerle yapılan harcamalar yerli yerine yapılmış mı;
üretilen hizmetlerden, yapılan binalardan, inşaatlardan vatandaş memnun mu;
vatandaş devletten memnun mu, bunu değerlendirecek Sayıştay. Modern denetim bu
demektir. Çok anlayamadığım
bir şekilde, yani bir kötü niyetle –kusura bakmayın arkadaşlar-
bu denetimi kaldırıyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Değerlendirme yapmayan denetimin ne anlamı var?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – “Sadece ölç, bana bildir, ben Meclis olarak bakacağım,
işime gelene evet diyeceğim, gelmeyene demeyeceğim.”
Şimdi, Sayıştay,
örneğin enerji sektöründeki yap-işlet-devretleri
inceledi, Türkiye Büyük Millet Meclisine bir rapor gönderdi, “Şu kadar liralık
kamu zararı vardır.” dedi. Yıllardır uyuyor, bekliyor, Mecliste bekliyor;
istemiyor, AKP bu raporları artık istemiyor. “Bu raporları bana göndermeyeceksin,
denetlemeyeceksin. Ben iktidarda sekiz yıl kaldım, 9’uncu yıl bitiyor. Şimdi
benim dönemimde böyle performans denetimi yapma kardeşim, yapmayacaksın. Eski
yıllar, tamam, o yılları yap bizden önceki yılları ama bundan sonra artık benim
yıllarımı inceleme.”
Değerli
arkadaşlar, bu bir cinayettir. Kamu mali yönetimi ve denetim sistemi
katledilmektedir. Sayın Sayıştay Başkanı -tabii ki bir bürokrat kimliği vardır
burada ama- Parlamento tarafından seçilir, Parlamento tarafından seçilmesinin
nedeni Sayıştayın bağımsızlığı nedeniyledir. Sayın
Sayıştay Başkanının bu konuda, bu bağımsızlık ona burada bu konuya müdahale
etme hakkını vermektedir; Meclis Başkanlık Divanına, yanındaki Sayın Bakana
başvurma hakkını vermektedir ama bu başvurudan bile yoksun bir Sayıştay Başkanının
huzurunda bu önergenin kabul ediliyor olmasını Sayıştay adına da üzüntü verici
buluyorum. Sayıştayın tarihine, birikimine
saygısızlık bu. Sayıştayın değerli mensuplarını bir
kenara atmak demektir. Öyle anlaşılıyor ki yüzde 58 oyla bugüne kadar takiye stajı yapmış olan bazı yüksek yargı organı
mensuplarını iktidar partisi mensupları da takip ediyor. Onlar da takiye stajlarını bitirdiler, artık takiyeye
ihtiyaç görmüyorlar.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Tutumum lehinde
söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu usul tartışması
konusunda söz alırken Sayın Başkanın kastının olmadığını düşünerek, gerçekten
-üç buçuk yıldır buradayız- Meclise, tartışmalardan geçiyor, komisyonlardan
geçiyor, geliyoruz, sonra son dakika golleri hep böyle veriliyor Hükûmet, AK PARTİ tarafından. Tabii İç Tüzük’e göre,
çalışma tarzımıza göre Başkanlık Divanının bir işleyiş tarzı var. Şimdi,
baktığımız zaman, Başkanlık Divanına yardımcı olacak teknik elemanlar, uzmanlar
var. O uzmanların görevi Başkanlık Divanına yardım etmektir. Hükûmet temsilcisi var, Hükûmet
temsilcisinin yanında ilgili kanun teklifinin görüşüldüğü uzmanlar var, hepsi
de burada oturuyorlar. Komisyon temsilcileri var. Şimdi, bu kadar bir ekibin
içinde, ben Sayın Başkanın şahsında bir kasıt aramıyorum.
Arkadaşlar,
burada kolektif bir ihmal var, kolektif bir hata var, kolektif bir, Meclisin
iradesine gölge düşme var, kolektif, birlikte işlenen bir hata var. Neden bu?
Çok önemli bir konuyu görüşüyoruz. Anayasal bir kurum olarak -160’ıncı maddede
açıklandığı kadar- görevi çok net Sayıştayın.
“Denetlemek Meclis adına” diyor, “denetlemek” diyor. Öyle ölçmek, biçmek,
çizmek, boyunun posunun, bilmem nesinin gramajını
tartmak, terazi merazi, bakkaliye işi değil
arkadaşlar; de-net-le-mek.
Vatandaş diyor ki: “Benim verdiğim vergiyi, hazineye giren her yetimin kuruşunu
Mecliste benim adıma denetlemekle görevlisiniz.” Bu görevi Türkiye Büyük Millet
Meclisine veriyor. Anayasa 160 diyor ki: “Bu görevi Meclis adına Sayıştaya veriyorum.”
Şimdi bakın,
Sayıştay kanunu yapıyoruz, temel bir kanun. Bu temel kanunlar yürürlüğe
girdikten sonra öyle bir günde, iki günde değişmiyor. Otuz yıl, kırk yıl
uygulamada kalan temel kanunlar.
Peki, burada hata
nerede? Nerede boğuyoruz, öldürüyoruz, nerede işlevsiz kılıyoruz, nerede yanlış
yapıyoruz? Ben şuna kısaca bir baktığımda, gerçekten yasama Meclisi böyle mi
yasa yapıyor, yoksa çoğunluk, iktidar partisi uyanık davranıp çaktırmadan, bu
temel yasada en önemli değişiklikleri geçirebilme becerisine mi sahip?
Bakın, tetkik
kurulu İç Tüzük’ü okuyorum arkadaşlar, 85: “Kanun teklifleri Anayasa’nın diline
uygun olacak.” diyor. Performans ölçülür… Sayıştayın
görevinde ölçme yok arkadaşlar, denetlenir. Anayasa’nın 160’ıncı madde diline
uygun değil. Kanun yazılış tekniğine uygun olacak, değil. “Eğer maddi hata
varsa uyarılır.” diyor; o da yok. Yazılış ve sıra bakımından bozukluk varsa
düzeltilir; o da yok. Hükûmet görüşe katılsa bile
metinde değişiklik gerekirse yapılır; o da yok.
Arkadaşlar, bu
bana, ilk milletvekili seçilip bu Meclise geldiğim zaman bir önergenizi
hatırlattı. Burada bir önerge vermiştiniz çalışma gündemiyle ilgili ve o önergede
30 şubat günü Meclisin çalışmasını önermiştiniz. Şimdi
soruyorum… Anayasa’ya uygun verdiğiniz önerge, gayet uygun. Önerinin altında
imzanız var. Başkanlık da sevk etmiş komisyona veya oylamanıza. Arkadaşlar, 30 şubat yok ki. Bu mübarek ay dört yılda bir yirmi dokuz
çekiyor, otuz çekmiyor, otuz yok. Yani bunu, böyle bir maddi hatayı Başkanlık
Divanı, bizler düzeltmeyecek miyiz? İşte burada şu an işlenen maddi hata bu.
“Performans
ölçülür…” Ne ölçümü kardeşim, terzi miyiz biz burada? Meclis terzi mi? Sayıştay
terzi mi, ölçüm mü yapacak? Böyle bir anlayış var mı? INTOSAI kurallarında çok
açık “denetim” demiyor mu? Peki, INTOSAI kurallarında çok açık “denetim”
denirken, Avrupa Birliğinin mali denetimi nedir? Yasası bekliyor.
Peki, mali
denetimi de geçtik, Meclis adına denetim olayında Sayıştayın
Avrupa Birliğinin bütün başlıklarında denetim notunuz ne olacak, denetim notu
ne olacak?
Haydi bunu da geçtik, yani Allah aşkına İç Tüzük’e bakın, lütfen okuyun
arkadaşlar. Bakın, şu İç Tüzük’te “Önergeler gerekçeli olur.” diyor. Ben bunu
üşenmeden çıkardım, İç Tüzük 87 diyor ki: “Önergeler yeni bir değişiklik, yeni
bir kanun teklifi gerektiriyorsa ayrı bir usul gerektirir.” Bu, tamamen
denetimi baypas ediyor. O zaman yeni bir durum.
Yine İç Tüzük
diyor ki: “Bu önergeler gerekçeli olur.”
Şimdi, Allah
aşkına şu önerge bir satır bile değil arkadaşlar, bir satır. Diyor ki gerekçe:
“ ‘Performans’ tanımının teknik olarak daha uygun hâle getirilmesi
amaçlanmıştır.” Bu gerekçe midir arkadaşlar? Allah aşkına söyleyin, bu neyin
gerekçesi? Bu neyin gerekçesi?
Yine İç Tüzük
diyor ki: “Başkanlık bunu Meclis Genel Kuruluna bilgilendirir, anlatır.” Hangi
bilgilendirme oldu, hangi anlatım oldu? Komisyon “takdire”, Hükûmet
de “olur” dedi; gerekçe… Gerekçe bu kadar okundu.
Şimdi,
arkadaşlar, Sayıştay Kanunu’nun temeli, özü, içeriği, anayasal olarak
değiştirilmeyecek yanı performans denetimidir. Zaten onu aldığınız zaman
yerindelik denetimi sınırlı, diğer denetimler sınırlı, bazı yerleri hiç
denetleyemiyorsunuz.
Ben söz
almayacaktım bu usul tartışmasında fakat uyarmak istiyorum arkadaşlar, ciddi ciddi uyarmak istiyorum: Bugün çoğunluk olabilirsiniz.
Demokrasi, çoğunluk diktası değildir, paylaşımdır çoğulculuk, ortaklaşmadır,
ortak kararlar almadır. Eğer Sayıştay gibi bir temel kanunda ortaklaşamazsak
vay hâline Türkiye’nin.
Bakın, bu
önergenin devamı kritik bir önerge daha 4’üncü maddede geliyor, önümüzde,
elimizde arkadaşlar. 4’üncü madde, kamu yönetimine ilişkin denetimlerde, bütçe
payı yüzde 50’nin altında olan denetimleri kaldırıcı bir hüküm taşıyor. Şimdi
soruyorum size: F-35 projesine biz şimdiye kadar 10 milyar dolar koyduk. Bizim
o projede yüzde 51 devlet payımız olabilir mi? Anadolu Jet’i denetleyebilir
misiniz arkadaşlar? Anadolu Jet’te Türk Hava Yollarının yüzde 47,5 - 48
oranında sermayesi vardır diye, bu vereceğiniz önergeyle Anadolu Jet’i de
denetleyemeyeceksiniz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Türk Hava Yolları da denetlenmiyor zaten.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bırakın, Savunma Sanayii Destekleme Fonu
itibarıyla, bilmem hangi ülkeyle ortak yapacağınız projedeki silah alımında, vesairede, orada da yapamayacaksınız.
Şimdi, performans
denetimini bu noktaya indirirseniz, 4’üncü maddeyle de bunu getirirseniz ne
yapmış olursunuz bilmiyorum ama inanın, bu ülkeye yapabileceğiniz en büyük
kötülüğü yapmış olursunuz. Bizler, hepimiz, buraya gelen gidecek, görev
itibarıyla yerini başkalarına bırakacak ama gün gelecek, çocuklarımız,
torunlarımız bu tutanaklara girdiğinde “Bizim adımıza Mecliste görev yaptınız,
bu kadar açık ve kaba hataları nasıl yaptınız?” diye bizden hesabını soracak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Her ilde bir üniversite açtık arkadaşlar. Her ilde üniversiteliler
okuyor. Bütün üniversiteler bu tutanakları, bu gerekçeleri alıp tartışacaklar.
Unutmayın, demokrasinin üç ayağı var: Birisi, siyasal
demokrasi temsildir. Yüzde 15 seçim barajının arkasına saklanıp temsilin önünde
durmak diktatörlüğün âlâsıdır. İkincisi, ekonomik demokrasidir, şeffaflıktır.
Bu şeffaflığı örtenler, gizlilik ve karanlığı getirenler, karanlıktan
beslenenlerdir. Üçüncüsü, çoğunluktur, çoğulculuktur, çoğulcu kültürdür. İşte,
birliğimizin harcı, kardeşliğimizin temeli budur. Bu temele dinamit atacak bu
yanlış yaklaşımlardan vazgeçin, düzeltelim diyorum. Sayın Başkanlık Divanına da
bu anlamda bu hatanın düzeltilerek -komisyonda
tekrar tekriri müzakere mi olur, ne olur ama- bunun performans ölçülür
olayından mutlak surette çıkması lazım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Vural, bir şey mi söyleyeceksiniz?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hayır, yani eğer bu konuyla ilgili bir karara varacaksanız ondan önce
bir konuyu arz etmek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun,
yerinizden sisteme girin.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.-
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, milletin kaynaklarının verimli ve doğru
kullanılıp kullanılmadığına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz milletin
vekiliyiz. Milletin kaynaklarının da verimli, doğru kullanılıp kullanılmadığı
sorumluluğu bireysel olarak kendi irademizdedir. Burada yürütmenin herhangi bir
organına bununla ilgili yetkimizi devretmek bizi vebalden kurtarmaz. Bunun
sorumluluğu hepimize aittir. Dolayısıyla bu yetkiyi devrederken bu taşıdığımız
vebali dikkate alalım.
Sayın Başkanım,
1’inci madde kabul edildi, sizlerin oylarıyla kabul edildi. Bakın, 1’inci
maddede şunu söylüyor, diyor ki: “Kamu idarelerinin etkili, ekonomik, verimli,
hukuka uygun olarak çalışmasını denetlemek amacıyla yapıyoruz.” Şimdi, burada
performans denetimini ortadan kaldırdığınız zaman, burada ekonomik, verimli ve
etkin kullanmayla ilgili denetimi ortadan kaldırdığınız zaman, bu amacı
gerçekleştirecek hiçbir aracınız olmayacak. O zaman, kanun koyucunun amacı
ortadan kaldırılmış olacak. Amaçta diyor ki: “Bunun verimli, etkin
kullanılmadığını denetle.” Şimdi, denetleyecek, bunu ortaya koyacak bir
performans denetiminden vazgeçmek amaca mugayir bir kararı kabul etmek
demektir. Ayrıca, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu var, bu
Kanun’da da aynen şöyle diyor: “Kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli
kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi ve sonuçlarının ölçülmesi, performans
bakımından değerlendirilmesi suretiyle dış denetim gerçekleştirilir. Bunu da
Sayıştay yapar.” Şimdi, biz bundan da vazgeçiyoruz. Elimizi vicdanımıza
koyalım. Allah için, bu konuda, bu verimli kullanılmaması konusundaki
sorumluluktan kurtarılmış olamayız. Eğer verimli, doğru kullanıldığına ilişkin
bir endişemiz yok ise gelin, hep beraber, birlikte, Sayıştayın
bunun denetimini temin etmesi gerekir.
Benim önerdiğim
yöntem şudur Sayın Başkan: Lütfen, Komisyon, çoğunluk iradesiyle birlikte,
müzakere ederek bu maddeyi Komisyona çeksin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde…
Yarın, seçmenlere gideceğiz, milletvekilliği de gidecek. Verdiğimiz bu yetkiyle
eğer bu milletin hakkı ve hukuku verimli kullanılmamışsa bu, yetkiyi veren milletvekillerinin
vebalinde kalacaktır. O bakımdan, bu konuda sorumluluğu Sayıştaya
verelim, denetimi yapsınlar. Sayın Komisyon da doğrudan doğruya 1’inci maddeyle
kabul ettiğiniz etkili ve verimli kullanılmasına ilişkin denetimi etkisiz hâle
dönüştüren buna “Evet” demekle de siz getirdiğiniz kanuna sahip çıkmamış
oluyorsunuz. Sizin öncelikli göreviniz, bu kanuna sahip çıkmaktır.
BAŞKAN – Sayın
Vural, teşekkür ediyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Dolayısıyla bu konuda, lütfen Komisyon olarak gereğini yapın. Arz
ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Vural.
Sayın Komisyonun
bu konuda söyleyeceği herhangi bir sözü var mı?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Başkan, şu aşamada yok
ancak tabii gruplar arasında mesele tekrar tekriri müzakereyle
değerlendirilebilir de Genel Kurulda, bu konuda bir çalışma yapılır.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, bana sorman lazım, niye görüşümü
almıyorsun, ben komisyon üyesiyim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bakın, Sayın Aslanoğlu, söylediğime dikkat ederseniz, ne diyorum?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Bana sormanız lazım.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Aslanoğlu,
benim söylediğimi herhâlde dinlemediniz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Dinledim, dinledim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – “Karşıyız” deyin.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - O zaman karşı çıkın.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, oylamaya geçiyorsanız yoklama istiyorum.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.-
Sayıştay Kanunu Teklifi’nin görüşmeleri sırasında bir önergeyle Sayıştayın performans denetiminin ortadan kaldırılmasının
hukuk bozuculuğu olduğuna ve Başkanlık Divanının buna müsaade etmemesi
gerektiğine ilişkin Oturum Başkanının tutumu hakkında (Devam)
BAŞKAN – Tamam
Sayın Şandır.
Sayın
milletvekilleri, olay, Başkanlık Divanının meselesi değil. Sayıştay Yasası
görüşülürken 2’nci maddeyle ilgili, iktidar partisi bir önerge vermiştir ve
Genel Kurul önergeyi kabul etmiştir. Önergenin kabul edilmesinden sonra ve
başka bir önergeyle işlem yapıldıktan sonra muhalefet partilerinin önergenin
muhtevasına itiraz etmeleri söz konusudur. Belki, önergenin muhtevasının
Anayasa’ya aykırı olduğu iddia edilebilir. Aslında meselenin anlaşılması için
usul tartışması açılmıştır, tutumuzla ilgili değil. Önerge usule uygun bir
önergedir. Dolayısıyla, yapılan usul tartışması neticesinde tutumumda herhangi
bir değişiklik olmamıştır.
III.-
YOKLAMA
(MHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN -
Tasarının 2’nci maddesini kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunacağım ancak yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın Vural,
Sayın Şandır, Sayın Korkmaz, Sayın Akçay, Sayın Kalaycı, Sayın Enöz, Sayın Serdaroğlu, Sayın
Yalçın, Sayın Özdemir, Sayın Paksoy, Sayın Asil,
Sayın Çalış, Sayın Doğru, Sayın Ayhan, Sayın Yunusoğlu,
Sayın Varlı, Sayın Özensoy, Sayın Coşkun, Sayın Günal, Sayın Kumcuoğlu.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa
Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)
(Devam)
BAŞKAN – 2’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
3’üncü madde
üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri geliş sırasına göre okutup
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay kanunu teklifinin 3’üncü maddesinde yer alan “olan” ibaresinden sonra
“Anayasal” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
Nuri Yaman |
Ufuk Uras |
|
|
Şırnak |
Muş |
İstanbul |
|
|
|
Pervin Buldan |
|
Akın Birdal |
|
|
Iğdır |
|
Diyarbakır |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 3 ncü maddesinin madde
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Trabzon |
|
Malatya |
"Sayıştayın bağımsızlığı
Madde 3-
"Sayıştay, Anayasal konumuna uygun olarak denetim yaklaşımlarının
belirlenmesi, denetim konularının seçimi, denetim sonuçlarının raporlanması ve
hesap ve işlemlerin yargılanması faaliyetlerini hiçbir sınırlamaya ve dış müdahaleye
tabi olmaksızın yargıç teminatına sahip meslek mensupları ve yargısal
kurullarıyla yürüten, kurumsal, işlevsel ve mali bağımsızlığa sahip bir
kurumdur."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 3'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
M. Akif Paksoy |
Erkan Akçay |
|
Konya |
Kahramanmaraş |
Manisa |
|
Mustafa Enöz |
Mehmet Serdaroğlu |
Emin Haluk Ayhan |
|
Manisa |
Kastamonu |
Denizli |
|
|
Mehmet Şandır |
|
|
|
Mersin |
|
Madde 3-
"Sayıştay; kamu idarelerinin gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini
yargılama yolu ile kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme,
denetleme ve kesin hükme bağlama işlerini yapmakla görevli, işlevsel, kurumsal
ve malî bağımsızlığı olan Anayasal bir kurumdur."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Mehmet Serdaroğlu, Kastamonu
Milletvekili, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU
(Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay Kanunu
Teklifi’nin 3’üncü maddesinde verdiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hesap verebilmenin ve saydamlığın sağlanarak kamu
kaynaklarının etkin, verimli ve tutumlu bir şekilde kullanılabilmesini
gerçekleştirmek Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan Sayıştayın temel işlevlerindendir. Hesap verme sorumluluğu
ve saydamlık, yolsuzlukların önlenmesi açısından da fevkalade önemlidir. AKP
İktidarı döneminde çıkarılan birçok yasada olduğu gibi Sayıştay Kanunu
Teklifi’nde de saydamlık, hesap verebilirlik gibi ilkelerden sıkça
bahsedilmektedir ancak bu ilkelerin altı doldurulmadığı ve işlerlik
kazandıracak mekanizmalar kurulmadığı için söylemden öteye gidememiştir,
dolayısıyla yolsuzluk iddiaları ve şüpheleri ayyuka çıkmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, dolayısıyla millet adına
denetim yapan Sayıştayın yolsuzluk iddiaları ve
şüpheleri karşısında temel işlevini yerine getirip getirmediği konusu ise çok
daha önemlidir. Bakın, size birkaç örnek vermek istiyorum: 99 depreminden
sonra, iletişimden şans oyunlarına kadar, on bir yıldır vatandaşımız deprem
vergisi ödedi ve ödemeye de devam ediyor. Bugüne kadar 30 katrilyon lira para
toplanmıştır. Bu paralar nereye harcandı, kalan para nerede, bunu Sayıştay
dâhil kimse bilmiyor. Millet on bir yıldır deprem için vergi ödüyor, ödediği 30
katrilyon ortada yok ama bu parayı buhar eden Adalet ve Kalkınma Partisi
maalesef hâlâ iktidarda.
Değerli
milletvekilleri, yolsuzluk iddialarının en çok gündeme geldiği diğer bir konu
da özelleştirme uygulamalarıdır. Bugüne kadar gerçekleştirilen özelleştirme
uygulamalarıyla 40 milyar dolara yakın gelir elde edilmiştir. AKP İktidarı
döneminde ise, çok önemli ve stratejik değeri olan tesisleri de içine alan,
yaklaşık 32 milyar dolarlık özelleştirme yapılmıştır. İktidarın övündüğü bu
rakam, aslında, sadece Türk Telekom’un olması gereken gerçek değerdir.
Değerli
milletvekilleri, “Cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmesi.” diye
adlandırılan Türk Telekom’un yüzde 55 hissesi, Lübnan’ın Başbakanı Hariri’nin
ailesine ait olan Oger firmasına, 6,5 milyar dolara
satılmıştır. On üç günlük tesadüfler süreci Başbakan Sayın Erdoğan’ın 15-16
Haziran 2005 tarihinde
Lübnan’ı ziyaretiyle başlamaktadır. Bu ziyarette özelleştirmeden sorumlu Maliye
Bakanı Sayın Unakıtan da onunla birliktedir. Lübnan
ziyaretinin hemen arkasından, iki gün sonra 17 Haziran 2005 tarihinde Lübnanlı Oger firmasıyla Sayın Başbakanın dostu Berlusconi’nin
desteklediği Telekom-İtalya ortaklık kurduklarını Özelleştirme İdaresine bildirmişlerdir.
On üç gün sonra bu ortaklık Telekom ihalesini kazanmıştır.
Dikkat çekici
diğer bir tesadüf ise Sayın Başbakanın bu ziyaretinin öncesinde Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının ortak bildirme süresinde uzatmaya gitmiş olmasıdır. Bu nasıl
özelleştirme diye insan aslında düşünmeden yapamıyor.
Bu ihalenin
süreci ve yaşananlar madalyonun bir yüzünü oluştururken madalyonun diğer yüzünü
ise 6,5 milyar dolarlık satış bedeli oluşturmaktadır. Güçlü altyapısıyla,
yeniliğe açık teknolojisiyle, 20 milyona yakın abonesiyle Telekom gibi dev bir
operatöre biçilen bu değer ne kadar gerçekçidir? Buna, vereceğim örnek ile siz
karar verin: Telekom 17 milyon abonesinden ayda 170 trilyon…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, lütfen sözlerinizi tamamlayın.
MEHMET SERDAROĞLU
(Devamla) – …yılda 2 katrilyon, bir başka ifadeyle yılda 1,5 milyar dolar
sadece sabit ücret geliri elde ediyor. Yani Telekom sadece dört yıllık sabit
ücret gelirine satılmıştır.
Şimdi, bu ve
benzeri işlerden kuşkulanmayalım da bizler ne yapalım? Bu ve benzeri sözüm ona
icraatlarınızı Sayıştayın da, Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulunun da, Devlet Denetleme Kurulunun da sıkı bir şekilde
incelemesi, araştırması gerekmektedir. Sayısal üstünlüğünüze, kadrolaşmanıza
güvenerek bugüne kadar bu tür araştırmaları hep engellediniz.
Burada
samimiyetle ifade ediyorum, Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında
yaptıklarınız bir bir araştırılacak, bankalar satışı,
Telekom’un satışı, Balıkesir SEKA’nın satışı bile ilgililerini Yüce Divana
göndermeye yetecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Serdaroğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 3 üncü maddesinin madde başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
"Sayıştayın bağımsızlığı
Madde 3-
"Sayıştay, Anayasal konumuna uygun olarak denetim yaklaşımlarının
belirlenmesi, denetim konularının seçimi, denetim sonuçlarının raporlanması ve
hesap ve işlemlerin yargılanması faaliyetlerini hiçbir sınırlamaya ve dış
müdahaleye tabi olmaksızın yargıç teminatına sahip meslek mensupları ve
yargısal kurullarıyla yürüten, kurumsal, işlevsel ve mali bağımsızlığa sahip
bir kurumdur."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Mevlüt Aslanoğlu,
Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sayıştayın bağımsızlık maddesi. Bağımsızlık çok güzel, özgür olmak çok güzel, özgür iradeye sahip
olmak çok güzel. Bağımsız kurumlar kendi özgür iradesine sahip
kurumlardır ama acaba öyle mi?
Değerli
milletvekilleri, Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapıyor,
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan ve bu raporları Meclise
gönderen bir kurumdur. Ben dokuz yıldır buradayım. Benim bu sözüm Sayıştaya değil, Türkiye Büyük Millet Meclisine: Benim
adıma Sayıştaya denetim yaptırıyorsunuz, acaba dokuz
yıldır Sayıştayın gönderdiği raporlara ne işlem
yaptınız? Dokuz yıldır Sayıştayın gönderdiği
raporlarda acaba hiç suç unsuru yok mu arkadaşlar? Herkes görevini en iyi
yapmış mı? Acaba Sayıştayın gönderdiği raporlarda hiç
yolsuzluk yok mu? Sayıştayın gönderdiği raporlarda
işini en iyi yapanla en iyi yapmayan ayrılmışsa, acaba Meclis Başkanlığı ne
yaptı? Soruyorum.
Enerjiyle ilgili,
enerji raporu geldi. Sayıştay raporunda hazinenin çok büyük zararı olduğu ifade
edilmesine rağmen ve Plan ve Bütçe Komisyonunda bu rapor görüşülmesine rağmen,
acaba Meclis Başkanlığı daha sonra bu rapor hakkında ne işlem yaptı?
Arkadaşlar,
raporlar niye etkin olur, biliyor musunuz? İşlevi yerine getirilirse, hesap
sorulursa veya teşekkür edilirse etkin olur raporlar. Yoksa,
rapor düzenlemişsin… Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
denetim yapan Sayıştay anlı şanlı, sayfalarca rapor düzenliyor ama bu rapor
eğer işlev görürse, bu raporda suçlularla suçlu olmayanlar ayrılırsa, suçlu
hakkında her türlü işlem yapılırsa, suç duyurusunda bulunulursa rapor rapordur ama
Meclis Başkanlığının ben, dokuz yıldır, bugüne kadar -Sayıştayın
gönderdiği, suç unsuru içeren- hangi işlemi yaptığını merak ediyorum. Ne
yaptı? Enerji raporuyla ilgili ben Meclis Başkanlığının hangi işlemi yaptığını,
acaba hazinenin zararlarını kimlerden alması gerektiğini… Neden bekliyor? Niçin
bekletiyorsunuz? O zaman sayfalarca rapor düzenle, ne işe yarar bu raporlar
arkadaşlar? Ne işe yarıyor?
Onun için,
burada, Sayıştay eğer işlevini iyi yapacaksa… Ama iyi yapılan bir rapor da
işlevini yerine getirmelidir. Meclis Başkanlığının ben bugüne kadar hangi
işlevleri yaptığını merak ediyorum. Acaba tüm raporlar pırıl pırıl mı? Hiçbir şekilde, hiçbir raporda sorun yok mu?
Acaba sorunlu raporlar vardı da bunlarla ilgili, kendi adına denetim yapan
Sayıştay raporlarıyla ilgili hangi önlemleri aldı? Arkadaşlar, ben bugüne kadar
görmedim, eğer bilen varsa gelsin bana söylesin.
Bu nedenle, bir
raporun rapor olması için, rapor yasak savmak için değil, rapor kamu
kaynaklarının en iyi şekilde kullanılmasını… Görevi Sayıştayın,
verdiği raporun nedeni budur, amacı budur ama verdiği rapor hiçbir şekilde
hiçbir işlevi yerine getirilmiyorsa yazıklar olsun o raporlara.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
III.-
Y O K L A M A
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın Ergin,
Sayın Hamzaçebi, Sayın Özyürek,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Keleş, Sayın Özdemir, Sayın
İçli, Sayın Barış, Sayın Yıldız, Sayın Köktürk, Sayın Öztürk,
Sayın Ekici, Sayın İçli, Sayın Coşkuner, Sayın Ağyüz, Sayın Hacaloğlu, Sayın
Ersin, Sayın Tütüncü, Sayın Özkan, Sayın Ünsal.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa
Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)
(Devam)
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay kanunu teklifinin 3 ncü maddesinde yer alan
“olan” ibaresinden
sonra “Anayasal” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan Şırnak
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın 1’inci maddesinde
“Gizli genelgeyi istiyorum.” demiştim. Sayın Bakandan hâlâ ses gelmedi. Hükûmet bu gizli genelgeyi nasıl uyguladı sekiz sene? Onun
cevabını bekliyorum, yok.
Arkasından, bir
bakıyoruz 2’nci madde önergesiyle performans denetimi performans ölçümüne
getiriliyor, sanki Sayıştay anayasal, yargısal, yargıç teminatına mensup bir
kurul değilmiş gibi davranılıyor. Bu önergemiz de “Anayasal bir kurumdur.”
önergesi ve şunu soruyoruz: Anayasa 160’ın açık hükmü, Sayıştayın
görevi Meclis adına denetimse “performans ölçülür” denmesi ne demek? Bu
önergenin… Ölçülmesi ne demek? Sayıştay bakkaliye dükkânı değil arkadaşlar,
gramaj ölçümü mü yapacak? Terzi dükkânı mı, kol ceket ölçümü mü yapacak? Yani Sayıştayı -arkadaşlar yapmayın- patlıcan kabak denetimi
yapacak, memur özlük haklarını inceleyecek dereceye mi düşüreceksiniz?
Arkadaşlar,
Yüksek Denetleme Kurulunu bu Sayıştay Kanunu kaldırıyor diye Sayıştayı Başbakanlığa bağlı Yüksek Denetleme Kuruluna mı
dönüştürmek istiyorsunuz? Demin bunun tartışmasını yaptık, usul tartışmasını.
Şimdi, bütün
gruplar tekriri müzakere konusunda bu kararı alıp bu 2’nci maddeyi düzeltene
kadar… Çünkü şunu açık söylüyorum: Siz bu maddeyi düzeltmediğiniz zaman Sayıştayı Sayıştay yapamazsınız, Sayıştay Sayıştay olmaktan çıkar. Ben de millet adına, milletin
temsilcisi olarak Sayıştayı Sayıştay olmaktan çıkaran
bu çok önemli tehlike karşısında “sözün bittiği yerdeyiz” diyorum ve geri kalan
dört dakikamı bu kürsüyü, sessiz bir şekilde, protesto ederek -bu yanlış
düzelene kadar- kullanıyorum, bunu halkın bana verdiği temsil yetkisine
dayanarak.
(Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, konuşmadan kürsüde
beklemesi)
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Çeşitli İşler
-
Gösteri ve Protestolar
1.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, konuşmadan
kürsüde beklemesi
HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) – Kürsüler susmak için değil, konuşmak için.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Tam üç dakika.
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, rica ediyorum.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan…
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Kaplan…
HASİP KAPLAN
(Devamla) – …susma hakkı da vardır, ben önerge süremi kullanıyorum.
BAŞKAN – Sayın
idare amirlerini göreve davet ediyorum, lütfen…
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Önerge süremi kullanıyorum Sayın Başkan.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Tabii ki hakkıdır.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Önerge süremi kullanıyorum.
BAŞKAN – Sayın
idare amirleri, lütfen…
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkanım, kürsü konuşmak içindir, kürsü protesto için
kullanılamaz.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Protesto…
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan, bakın, şu anda eylem yapıyor Mecliste.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sessiz olarak da konuşulur.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Olur mu ama, siz Divan olarak eylem
yapmasına izin veriyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, idare amirlerini göreve davet ettim. Benim yapabileceğim
bu yani.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Hayır, konuşmasını yapacak, burada eylem yapıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Siz işleme devam edersiniz.
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Elitaş… İdare amirleri geldi, şimdi görevlerini
yaparlar, sonra biz söz veririz ondan sonraki arkadaşımıza.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Kürsü konuşmak içindir Sayın Başkan, o zaman orada herkes eylem
yapar. Böyle bir şey olur mu? Sayın Divan, var mı İç Tüzük’te böyle bir hüküm?
Nerede yazıyor efendim? Nerede yazıyor?
BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen… Göreve davet ediyorum.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün hangi hükmünde yazıyor böyle bir usul var
diye? Divan görevini yapmıyor, Divan görevini doğru yapmıyor Sayın Başkan,
burası konuşmak içindir, eylem yeri değildir.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.54
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa
Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)
(Devam)
510 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının
önergesini oylamaya sunmadan önce, Sayın Kaplan’ın bir dakikalık süresi vardı.
Konuşacak mısınız
Sayın Kaplan?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Tamamlayayım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
Bir dakikalık
süreniz var.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, bu süreyi bu şekilde tamamlamak istememin nedeni
Meclisi uyarmak, uyandırmak. Sayıştay diye bir şey kalmıyor arkadaşlar. 5018
sayılı Yasa’nın denetimi kalkıyor. Türkiye Ulusal Programı bu Mecliste kabul
edildi, ihlal ediliyor. Anayasa 160 ihlal ediliyor, INTOSIA (Uluslararası
Sayıştaylar Birliği) denetim standartları ihlal ediliyor, Avrupa Birliği
ilerleme raporu ihlal ediliyor.
Plan ve Bütçe
Komisyonunda alt komisyonda kabul ettiklerimiz üst komisyonlarda budandı.
4’üncü maddede de göreceksiniz, askerî harcamalar, istihbarat harcamaları,
savunma harcamaları, onların özel şirketleri hepsi denetim dışında, altında
bırakılıyor.
Elbette ki bu
kürsü konuşmak içindir, susmak için değil. Bu kürsü milletin kürsüsüdür ama
bazen bu kürsüden milletin adına da öyle bir duruş sergilersiniz ki konuşmanın
bin katı eder diye düşünüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Önergemizin bu anlamda dikkate alınıp kabul edilmesini diliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
3’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü madde
üzerinde dört önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre
işleme alacağım.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.08
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
510 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
4’üncü madde
üzerinde dört önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre
işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı’na
510 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının a)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
Nurettin Canikli |
Abdülhadi Kahya |
Ömer Faruk Öz |
|
|
Giresun |
Hatay |
Malatya |
|
|
|
Ahmet Aydın |
|
İlknur İnceöz |
|
|
Adıyaman |
|
Aksaray |
“a) Merkezi
Yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarını,
mahallî idareleri, sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak
%50’den fazla olan özel kanunlar ile kurulmuş anonim ortaklıkları % 50’den az
olması hâlinde ortaklık hakları yönüyle diğer kamu idarelerini (kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları hariç)”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (b) bendinin eklenmesini ve diğer bendlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
M. Akif Paksoy |
|
Konya |
Manisa |
Kahramanmaraş |
|
Mustafa Enöz |
Necati Özensoy |
Mehmet Şandır |
|
Manisa |
Bursa |
Mersin |
|
|
Emin Haluk Ayhan |
|
|
|
Denizli |
|
"b) (a)
bendinde sayılan idarelere bağlı veya bu idarelerin kurdukları veya doğrudan
doğruya ya da dolaylı olarak ortak oldukları her çeşit idare, kuruluş,
müessese, birlik, işletme ve şirketleri (kamu payının yarıdan az olması hâlinde
ortaklık hakları yönüyle),"
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
510 sıra sayılı yasanın 4 ncü maddesinin “a” fıkrası
“üzere” ibaresinden sonra gelmek üzere “Savunma, güvenlik ve istihbarat
hizmetlerini ve” ibaresinin (b) bendinde geçen “sayılan” ibaresi yerine “kamu”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
Ufuk Uras |
Nuri Yaman |
|
Şırnak |
İstanbul |
Muş |
|
Akın Birdal |
Sırrı Sakık |
İbrahim Binici |
|
Diyarbakır |
Muş |
Şanlıurfa |
|
|
Bengi Yıldız |
|
|
|
Batman |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 4 ncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Mustafa Özyürek |
Kamer Genç |
|
Trabzon |
İstanbul |
Tunceli |
"Madde 4-
Sayıştay;
a) Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu
idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının, mahalli idarelerin, özel kanunlarla
anonim ortaklık şeklinde kurulmuş olanlar da dâhil olmak üzere diğer kamu
idarelerinin hesap ve işlemleri ile faaliyetlerini,
b) Kamu idareleri
tarafından yapılan her türlü iç ve dış borçlanma, yurt dışından hibe alınması,
borç ve hibe verilmesi ve bunlara ilişkin geri ödemeler, Hazine garantileri,
Hazine alacakları, nakit yönetimi ve bunlarla ilgili diğer hususları; tüm
kaynak aktarımları ve kullanımları ile Avrupa Birliği fonları dâhil yurtiçi ve
yurtdışından sağlanan diğer kaynakların ve fonların kullanımını,
c) Kamu idareleri
bütçelerinde yer alıp almadığına bakılmaksızın özel hesaplar dâhil tüm kamu
hesaplarını, fonlarını, kaynaklarını ve faaliyetlerini,
denetler.
Kamu idarelerine
bağlı veya bu idarelerin kurdukları veya doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak
ortak oldukları kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketler ile adı ve
kuruluş biçimi ne olursa olsun kamu kaynağı ve/veya yetkisi kullanan tüm kurum
ve kuruluşları Sayıştay kuruluş amaçları, ortaklık hakları, kamu kaynağının
aktarım amacı ve kullanım esas ve usulleri çerçevesinde yıllık veya dönemler
itibariyle denetleyebilir.
Sayıştay; yapılan
andlaşma veya sözleşmedeki esaslar çerçevesinde
uluslararası kuruluş ve örgütlerin hesap ve işlemlerini de denetler.
Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasının denetimi bu Kanun ve 2/4/1987
tarihli ve 3346 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Fonların Türkiye Büyük
Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre
yürütülür.
Savunma, güvenlik
ve istihbarat hizmetlerine ilişkin Devlet mallarının Sayıştayca
yapılacak denetimine ilişkin esas ve usuller Millî Savunma ve İçişleri
Bakanlığı ile Başbakanlığın görüşleri alınarak Sayıştay Genel Kurulu tarafından
hazırlanacak yönetmelikte belirlenir.
2/4/1987 tarihli ve 3346 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Fonların
Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2
nci maddesi kapsamına giren kamu kurum, kuruluş ve ortaklıklarının Türkiye
Büyük Millet Meclisince denetlenmesi ile ilgili görevler, bu Kanun ve diğer
kanunlarda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde Sayıştay tarafından yerine
getirilir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Mustafa Özyürek
konuşacaklar.
BAŞKAN – Mustafa Özyürek, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
kanun teklifinin 4’üncü maddesiyle ilgili önergemiz hakkında söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugünkü tartışmalarımız da ortaya koydu ki AKP tarafsız ve
bağımsız denetim istemiyor, AKP tarafsız ve bağımsız yargı istemiyor.
Şimdi, uzun uzun tartışıldı, arkadaşlarım meseleyi çok güzel ortaya
koydular. Performans denetiminin siz içini boşaltırsanız, o zaman Sayıştay ne
yapacak? Bunca madde, bunca kişi nasıl çalışacak, neyi yapacak? Geriye kalıyor
bir mali denetim, onu da bir yolunu bulup kaldıralım, o zaman denetimden uzak
kalalım, kurtulalım anlayışı var.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, Sayıştayın -biraz önce Mevlüt Aslanoğlu arkadaşım da
ifade etti- çok önemli raporları var. Plan Bütçe Komisyonunda biz bunları
görüştük. Enerjiyle ilgili çok önemli raporlar var, çok büyük meblağlara ulaşan
yolsuzluk iddiaları var. Bunların Genel Kurula gelip bir sonuca bağlanması
gerekirdi ama bunların hiçbirini yapmadık. Öyleyse, Sayıştaya
ne kalıyor, geriye ne kalıyor? Kalan şu: İşte, bir yerde bir sayman, bir
muhasebeci bir yanlışlık yapmışsa, bir hata yapmışsa bununla ilgili rapor
düzenlenecek, onunla ilgili davalar açılacak, zimmet çıkarılacak. Buraya
indirgiyorsunuz. Siz, bir kere, yerindelik denetimini kaldırıyorsunuz. Bir
yerde, mesela Karadeniz Bölgesi’nde yapılmakta olan hidroelektrik
santrallerinin yeri, konumu, oradaki doğayı tahrip ettiğine dair çok ciddi
iddialar olmasına rağmen, bu konuda Danıştay karar veremez, bu konuyu Sayıştay
eleştiremez. O zaman siz eleştiriden uzak bir yönetim istiyorsunuz. Zaten Sayın
Başbakan Anayasa tartışmaları sırasında hep ifade edegeldi,
dedi ki: “Bu yargı bizim ayağımıza pranga takıyor, bize engel oluyor.“ Öyleyse
biz bu yargının elini kolunu bağlayalım, bu denetimin elini kolunu bağlayalım.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapacak olan Sayıştay,
yüz yılı aşan mazisi olan bir denetim organımız. Bu denetim organının daha çok
yetkilendirilmesi, daha etkin çalıştırılması için bir kanun teklifi getirildi,
çok uzunca bir süre Plan ve Bütçe Komisyonunda arkadaşlarımız bunu görüştüler,
şimdi buraya indirildi. Orada da bizim çok kapsamlı bir ayrışık oyumuz var,
eğer onu değerlendirirseniz… Bu metinle ilgili de bizim önemli itirazlarımız,
çekincelerimiz var. Bunları da bir kenara bıraktık ama siz, burada, komisyondan
geçmiş metinlerle ilgili olarak işin özünü sakatlayacak önergeler getirirseniz,
o zaman Meclisin saygınlığına gerçekten gölge düşer.
Bir de Sayın
Başkan dedi ki: “Burada Anayasa’ya aykırılık yok.” Peki, Anayasa’ya aykırılık
yok ama işin özüne aykırılık var. Belki Anayasa’ya aykırılık da gündeme
gelebilir, tartışılabilir, başka bir konu ama siz… Sayıştay niçin vardır?
Sayıştay denetim için vardır. Denetimin en önemli unsurlarından biri nedir?
Performans denetimidir. Siz bunu kaldırıyorsunuz. Geriye ne kalıyor? Mali
denetim kalıyor. Onu da kaldıralım, o zaman Danıştayı
kaldıralım. Yani, siz, ortaya koyduğunuz hedefleri, bütçeyle kamu idarelerine
verdiğiniz kaynakları, yerine kullanılıp kullanılmadığını, amacına uygun
kullanılıp kullanılmadığını, ortaya konulan bütçeyle çeşitli planlarla ortaya
konulan hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığını sorgulamazsanız, ortaya koymazsanız,
bu konuda denetim yaptırmazsanız, o zaman gerçekten Türkiye, sadece Hükûmetin istediğini yaptığı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) - …bu isteklerin yerine getirilip getirilmediğinin hiçbir şekilde
denetlenmediği, sorgulanmadığı bir ülke hâline getiriliyor. Bunu kesinlikle
yapmayalım. Yüz yıllık mazisi olan, yüz elli yıllık mazisi olan bir Sayıştayın temel işlevlerini yapmasına fırsat verelim, daha
etkin bir şekilde yapılmasına fırsat verelim, birkaç kişi istedi diye işin
özünü ortadan kaldıran, temel fonksiyonlarını yok eden değişiklikleri buraya
getirmeyelim diyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi adına gecenin bu saatinde beni dinlediğiniz için hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Özyürek.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
510 sıra sayılı yasanın 4 üncü maddesinin “a” fıkrası “üzere” ibaresinden sonra
gelmek üzere “Savunma, güvenlik ve istihbarat hizmetlerini ve” ibaresinin (b)
bendinde geçen “sayılan” ibaresi yerine “kamu” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
AB ilerleme
raporu ve tüm kurumların Meclis tarafından denetlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
510 sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (b) bendinin eklenmesini ve diğer
bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
"b) (a)
bendinde sayılan idarelere bağlı veya bu idarelerin kurdukları veya doğrudan
doğruya ya da dolaylı olarak ortak oldukları her çeşit idare, kuruluş,
müessese, birlik, işletme ve şirketleri (kamu payının yarıdan az olması hâlinde
ortaklık hakları yönüyle),"
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Necati Özensoy, Bursa
Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 510 sıra
sayılı Sayıştay kanununun 4’üncü maddesinde değişiklik önergesiyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz hafta
Bursa’da bir sel felaketi oldu, bir vatandaşımız vefat etti ve çok sayıda
vatandaşımız da bu selden dolayı zarar gördü. Vefat eden vatandaşımıza
Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum, zarar gören
vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum ve bir an önce de Hükûmetin bu konuya el atmasını buradan talep ediyorum.
Görüşmekte
olduğumuz kanunun genel gerekçelerine baktığımızda “Vatandaşların ödedikleri
vergilerin karşılığı olarak devletten bekledikleri hizmetlerin etkin ve verimli
bir biçimde kendilerine sunulması isteği, parlamentoların kamu kaynakları
üzerindeki denetim, gözetim ve yükümlülüğün de farklı bir anlayışla ele
alınmasını beraberinde getirmektedir.” diyor.
Ancak, bu kanunu
burada görüşürken, maalesef, üzülerek görüyoruz ki bu milletin bize verdiği en
önemli yetki olan denetim yetkisini, burada, iktidar partisi milletvekilleri
verdikleri önergelerle elimizden almaya çalışıyorlar. Ben bu konuda üzüldüğümü
ve bunu buradan, bu kürsüden vatandaşa şikâyet ettiğimi ifade etmek istiyorum.
Mecliste yapılan
denetimlerin içerisinde KİT Komisyonunda olan bir kişi olarak da şunu ifade
ediyorum: Yüksek Denetleme Kurulu, kurumlarla ilgili bir yıl ciddi anlamda
mesai sarf ederek bize özeti getiriyorlar, orada öneriler getirerek. Biz bu
öneriler üzerinde o kurumları denetlemeye çalışıyoruz. Sonuç itibarıyla,
koskoca bir yıllık yapılan, belki milyarlarca liralık paraların hesabını üç
saatte, beş saatte görüyoruz. Ancak, bizi rahatlatan bir
konu, işte Yüksek Denetleme Kurulunun değerli üyelerinin o bir yıl harcadıkları
mesaiyle bizim önümüze gelen raporların sağlıklı olabileceği noktasındaydı ama
Yüksek Denetleme Kurulu da şimdi bu kanunla Sayıştayın
bünyesine geçiyor ve Yüksek Denetlemeden bu anlamda bu kanunun içerisinde
çıkacak sonuçla birlikte bize nasıl raporlar geleceği konusunda da doğrusu
endişeli olduğumu da ifade etmek istiyorum.
Burada “Hesap
verilebilirliğin ve saydamlığın sağlanarak kamu kaynaklarının etkin, verimli ve
tutumlu bir şekilde kullanılmasını gerçekleştirmek.” diyor.
Bakın, bütün
bunların dışında zaman zaman özelleştirmelerde her ne
kadar hukuka uygun birtakım özelleştirmeler, devirler yapılmış olsa da kamu
vicdanında, bizlerin vicdanında öyle çok içimize sinmeyen özelleştirmeler de
çok fazla mevcut, özellikle bu son sekiz yıl içerisinde. Buna vaktimin yettiği
sürece, özellikle Gemlik Gübre ile ilgili sizlerin vicdanınızda bu konu aklandı
mı acaba, ben tekraren bunu gündeme getirmek ve vatandaşın da gündeminde
aklanmadığını bildiğim bu konunun biraz bazı paragraflarını sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Bakın, bu
söylediklerimi geçmiş dönemde sizin grubunuzda bir milletvekili ifade etmiş:
“Gemlik Gübre 928.785 metrekarelik arsa ve üzerinde bulunan 154 adet lojman,
cami, okul, market, spor alanları ve sosyal kompleksler.
Burada arazinin değeri metrekare başına 120 dolar çünkü serbest bölgeye sınır
ve çok kıymetli. Arazinin mülk değerinin bugün için 120 milyon dolar olduğu
söyleniyor.” diyor sizin milletvekiliniz.
İkincisi, Amonyak
İşletmesi. Kuruluş maliyeti 370 milyon dolar.
Üçüncüsü, liman.
40 bin tonluk gemiler yanaşabiliyor. 300 metre rıhtım uzunluğuna sahip. Bugünkü
yapım maliyeti 45 milyon dolar.
Dördüncüsü ise
özelleşecek gübre fabrikası. Bir kararla sermaye artırımına gidiliyor, 19
trilyon. Şirketin stoklarında tam 23,2 trilyon olan ham madde var ve bu
ihalelere girecek sınırlı sayıda firma var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özensoy, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
NECATİ ÖZENSOY
(Devamla) – Samsun, İstanbul, Gemlik gübre fabrikaları da aynı anda ihaleye
çıktığı için, art arda özelleştirmeye çıktığı için rekabet gücü de düşüyor.
Bakın, bu ifade ettiklerimin toplamını matematiksel olarak yaptığımızda,
yaklaşık 700-800 milyon dolar değeri bulan bu fabrika maalesef o dönemde sadece
83,1 milyon dolara satıldı, yüzde 20’si peşin ve gerisi beş yıl vadeyle.
Yine sizin
milletvekiliniz sormuş: “Daha önce özelleştirmeye gelindiğinde bir fiyat geldi
mi? Niye iptal edildi?” diye. Onu ben söyleyeyim: 2000 yılında yine bu
özelleştirme kapsamında fiyat geldi, 96 milyon dolar fiyat geldi. Fiyat düşük
olduğu için iptal edilmişti ama bugün bu bahsettiğim Gemlik Gübre Fabrikasının
satış değeri bu. Biliyorsunuz, GÜBRETAŞ da İran’da 650 milyon dolara, gübre
fabrikası aldı. Şimdi gübreyi İran’dan bir anlamda ithal eder duruma geldik.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı’na
510 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının a)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli
(Giresun) ve arkadaşları
“a) Merkezi
Yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarını,
mahallî idareleri, sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak %
50’den fazla olan özel kanunlar ile kurulmuş anonim ortaklıkları, % 50’den az
olması hâlinde ortaklık hakları yönüyle diğer kamu idarelerini (kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları hariç)”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Nurettin Canikli, Giresun
Milletvekili.
Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 4’üncü madde
üzerinde verdiğim önerge için söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce 2’nci maddeyle ilgili bir önerge kabul edildi. Orada
bazı arkadaşlarımızın bu değişiklik çerçevesinde tereddütleri olduğunu gördüm
ve bununla ilgili bazı açıklamaların yapılmasının yerinde olacağını
düşünüyorum.
Önce şunu peşinen
ifade etmek gerekir ki değerli arkadaşlar, değiştirmeden önceki hâliyle teknik
olarak bir hata söz konusu. O da şu: Biliyorsunuz, üç tane denetim söz konusu Sayıştayın yaptığı. Bunlardan bir tanesi, esas itibarıyla
mali tablolarda yer alan rakamların doğruluğunu tespit eden mali denetim;
yapılan işlemlerin hukuka uygun olup olmadığının denetlenmesini hedefleyen
uygunluk denetimi.
Biraz önce Sayın Özyürek de söyledi “Sayıştay ne yapacak?” dedi. Sayıştayın yapacağı çok şey var. Yani herhangi bir işlemin,
herhangi bir kamu idaresinin uygulamasının, aldığı kararın ya da ihalesinin tüm
hukuka, hukukun tüm boyutlarıyla hukuka uygun olup olmadığını denetleyecek;
ondan yana problem yok. Üretilen rakamların, mali tablolarda yer alan
rakamların gerçeği yansıtıp yansıtmadığını denetleyecek; ondan yana hiçbir
problem yok. Ayrıca bir de performans denetimi yapacak. Sorun, tartışma,
performans denetiminin boyutu ve ne olup olmadığı konusunda.
Şimdi, bakın
değerli arkadaşlar, performans denetiminin yapısı 5018 sayılı Kanun’da dizayn ediliyor. Orada, biliyorsunuz, her bakanlık bütçe
kanununa kendi performans hedeflerini yazacak ve bu hedefler yer alacak -her
bakanlık için- performans kriterleri çerçevesinde.
Performans kriterleri, Hazinenin bağlı olduğu bakanlık, Maliye Bakanlığı ve
ilgili bakanlık tarafından belirlenecek ve yine ilgili bakanlık tarafından
kendisine verilen bütçe çerçevesinde performans hedeflerini bütçeye yıl başında koyacaklar, yazılı olarak metne dâhil edilecek.
Sayıştay performans denetimi çerçevesinde ilgili bakanlığın hedeflerine
ulaşılıp ulaşılamadığını tespit edecek, araştıracak, bununla ilgili gerekli
çalışmayı yapacak. Örnek olarak söylüyorum, herhangi bir kurum, diyelim ki
Ulaştırma Bakanlığı, kendisine verilen bütçe çerçevesinde performans hedefi
olarak –tabii bu kadar basit olmayacak ama- diyelim ki 3 bin kilometre yol
konuldu, böyle bir hedef belirlendi. Sayıştay, performans denetimi
çerçevesinde, yıl sonunda, yani bütçe uygulaması
bittikten sonra, bu bütçe hedefine ulaşılıp ulaşılamadığını, gerekçeleriyle
beraber bütün boyutlarıyla ortaya koyacak, bunu rapor olarak kaleme alacak ve
Meclise gönderecek. Değerlendirmesini elbette Meclis yapacak, ondan sonrası.
Şimdi, bu
çıkarılan kısım kalmış olsaydı Sayıştay buna ilave olarak şunu da yapacaktı,
yani biraz önce Sayın Özyürek’in ifade ettiği gibi bu
denetim kesinlikle ortadan kalkmıyor, yani bu sorgulama kesinlikle ortadan
kalkmıyor. Çok net olarak 5018 sayılı Kanun’da yer alan bu performans hedefine
ulaşılıp ulaşılamadığını bu yeni hâliyle Sayıştay yapacak, bunda hiçbir
tartışma konusu yok, tartışma yok. Eğer eski hâliyle kalmış olsaydı bir de Sayıştay
şunu yapacaktı: Diyelim ki Sağlık Bakanlığı bir hastane yaptı bu performans
hedefleri çerçevesinde. Diyelim ki -örnek olarak söylüyorum- Ankara’nın Etlik
Semtine yaptı. Sayıştay şunu söyleyebilirdi, eğer o hüküm kalmış olsaydı: “Bunu
neden Etlik’e yaptın, bunu neden Çankaya’ya yapmadın?
Çankaya’ya yapman gerekirdi şu şu gerekçelerle.” O
önergeyle çıkardığımız bu yetkidir.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Hayır hayır, burada hiç öyle bir şey
yok.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Kesinlik öyle. Bakın, takdir eder…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Oku, devam et.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Yani şu: İdareye Etlik’te…
OKTAY VURAL
(İzmir) – İdare yapsın onu.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Tamam işte, idarenin Etlik’te yaptığı bir
hastaneyi “Sen neden bunu Çankaya’da yapmadın da -örnek olarak söylüyorum- Etlik’te yaptın”ı sorgulama
yetkisini ortadan kaldırıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – “Takdir yetkisine müdahale edemez.” diye var mı maddede?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Aynen öyle. Açıkça… Bakın değerli arkadaşlar, böyle bir karar, hiç
kuşkusuz idarenin takdir ve yetkisindedir. Yani, bu yetkiyi… Siyasi sorumluluğu
vardır. Hukuki açıdan elbette bu denetleniyor, yani bu ihalenin, bu hastane
örneğini verdiğim için söylüyorum…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Doğru bir misal vermiyorsun, doğru bir misal değil bu.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Hastane ihalesinin bütün yapım aşamaları hukuki denetime, uygunluk
denetimine tabi, ondan yana hiçbir problem yok. Bu ilave ettiğimiz,
konuştuğumuz, tartıştığımız nokta böyle bir takdir yetkisinin kullanılmasındaki
isabetin sorgulanması.
Biraz önce,
aslında, Sayın Özyürek’in bir örneği oldu, şunu
söyledi aynen, eğer yanlış ifade edersem lütfen düzeltin: “Bir hidroelektrik
santralinin nereye yapılıp yapılamayacağını sorgulasın, çevre açısından başka kriterler kullanarak sorgulasın.” dedi...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Canikli, buyurun.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, elbette hidroelektrik santralinin nereye
yapılıp yapılmayacağının takdiri hiç kuşkusuz hükûmetlere
aittir. Bugün biz varız, yarın yokuz. Dolayısıyla
genel anlamda ve objektif olarak bakıldığında denetimin böyle bir yetkisi
olamaz. Denetleyecek, hukuka uygunluk denetimini yapacak, hukuki denetimini
yapacak ama takdir yetkisi alanına girmeyecek. Genel ilkelere de aykırı. Yaptığımız
teknik düzenleme budur ve burada bu düzenlemeden sonra -yine o örnekten yola
çıkarak söylüyorum- hidroelektrik santralinin yerini sorgulayamayacak ama onun
dışında hedeflere ulaşılıp ulaşılamadığını ve kaynakların verimli olarak
kullanılıp kullanılmadığını, hukuka uygun olup olmadığını denetleyecek çünkü
zaten o 2’nci maddenin (c) mali denetiminde, uygunluk denetiminde var.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Verimli olup olmadığını, etkili ve ekonomik olup olmadığını Sayıştay
hangi denetimle ortaya koyacak?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Şöyle, bakın, onları ancak uygunluk denetimi çerçevesinde ve hukuka
uygunluk çerçevesinde yapabilir. Bir başka ifadeyle, eğer hukuka uygun
yapılmışsa, mali tablolar gerçek rakamları üretilmişse yani sonuçlar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
için Sayın Canikli, lütfen…
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesi gereğince
kısa bir açıklama talebiniz var.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Sayıştayın performans denetimi yapıp yapamayacağına ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Canikli’nin performans denetimine ilişkin olarak yapmış
olduğu açıklama gerçeklerle ve mevzuatla uyuşmamaktadır, gerçeklere, mevzuata
tamamen aykırıdır. Örneğin Karayolları Genel Müdürlüğüne 100 kilometrelik yol
yapımı için 2 milyar TL’lik bir ödenek verilmişse ve Karayolları 100 kilometre
yerine bu ödenekle herhangi bir mücbir sebep neden olmadığı hâlde 60 kilometre
yol yapmışsa “Neden 60 kilometre yol yaptın? Bu yolu sen pahalı yaptın.”
sorusunu soramayacaktır Sayıştay. Önergeyle, bu sorunun sorulması,
araştırılması engellenmektedir veya diğer bir örnek vereyim. Bir belediye her
sene aynı kaldırımı yaptırıyorsa “Neden aynı kaldırımı yaptırıyorsa, “Neden
aynı kaldırımı her sene, beğenmeyip, bir daha bozup yeniden yapıyorsun?”
sorusunu Sayıştay soramayacaktır. Oysa bu soruyu Sayıştay on beş yıldır
sormaktadır, 1996 yılından bu yana. Çok şükür, bu önergeyle, bundan sonra
Sayıştay bu denetimi yapmayacaktır! Önergenin özeti, açıklaması budur. Bunu
Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa
Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)
(Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.43
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
510 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer
alan, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında İstanbul, Türkiye’de Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Doğu Avrupa ve
Orta Asya Bölgesel Ofisi Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlıyoruz.
4.-
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İstanbul, Türkiye’de Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Doğu Avrupa ve Orta Asya
Bölgesel Ofisi Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/942) (S. Sayısı: 557) (x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
557 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
BİRLEŞMİŞ
MİLLETLER NÜFUS FONU VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA İSTANBUL,
TÜRKİYE’DE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NÜFUS FONU DOĞU AVRUPA VE ORTA ASYA BÖLGESEL
OFİSİ KURULMASI HAKKINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
Madde 1-(1) 1
Temmuz 2010 tarihinde New York’ta imzalanan Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İstanbul, Türkiye’de Birleşmiş Milletler
Nüfus Fonu Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Ofisi Kurulması Hakkında
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
Madde 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Söz
isteyen? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
Madde 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
(x)
557 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN – Söz
isteyen? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İstanbul, Türkiyede Birleşmiş Milletler
Nüfus Fonu Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Ofisi Kurulması Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucunu açıklıyorum:
“Kullanılan oy
sayısı: 198
Kabul: 198(x)
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
Bayram Özçelik |
Murat Özkan |
|
|
Burdur |
Giresun” |
Böylece, tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Süremiz dolmak
üzere olduğu için, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 21 Ekim 2010 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
(*)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Kapanma
Saati: 19.54