DÖNEM: 23 CİLT:
78 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
3’üncü
Birleşim
6 Ekim 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in,
hayvancılık sektöründe yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan’ın, aile sağlığı konusuna ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, hayvancılık sektörüne
ilişkin açıklaması
2.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, hayvancılık sektörüne ilişkin açıklaması
3.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl’ün, doktorlara ve
hastanelerde çalışanlara ilişkin açıklaması
4.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
kurban kesimine ilişkin açıklaması
5.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, oylama sonucuna
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, (6/2149) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/232)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin, engelli vatandaşların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/856)
2.- CHP Grubu
adına Grup Başkanvekilleri Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi
ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, İstanbul’da yaşanan sel felaketinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/857)
3.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 21 milletvekilinin, okul çağındaki çocukların
sağlıksız beslenme alışkanlıklarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/858)
4.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 27 milletvekilinin,
16 Mart 1978’de Beyazıt Meydanı’nda meydana gelen olayın araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/859)
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Dışişleri
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
2.- Plan ve Bütçe
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
B) Anayasa Mahkemesi Üyeliklerine Seçim
1.- Anayasa
Mahkemesine üye seçimi
VIII.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Anayasa
Mahkemesine seçilecek 1 üye için yapılan birinci tur gizli oylamada oy kullanan
milletvekili sayısı 367 olmadığından ikinci tur oylamaya geçilip
geçilemeyeceğine ilişkin Oturum Başkanının tutumu hakkında
2.- Anayasa
Mahkemesine seçilecek 1 üye için yapılan ikinci tur gizli oylamada ikinci ve
üçüncü aday aynı sayıda oy aldığından en çok oy alan ikinci aday
belirlenemediği için ikinci tur oylamanın tekrar yapılıp yapılamayacağına
ilişkin Oturum Başkanının tutumu hakkında
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Devlet
Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/818) (S. Sayısı: 523)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, 5947 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle
görevinden istifa eden doktor ve öğretim üyelerine ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/15019)
2.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, ağız ve diş
sağlığı merkezlerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı (7/15496)
3.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, işsizlik sigortası
fonunun kullanımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/15693)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli personelin
istihdamına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı (7/15778)
5.- İstanbul
Milletvekili Lokman Ayva’nın, halkoylamasında özürlülere yönelik önlemlere
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
(7/16165)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.03’te açılarak dört
oturum yaptı.
Sinop
Milletvekili Abdurrahman Dodurgalı, Camiler ve Din
Görevlileri Haftası’na,
Isparta
Milletvekili Haydar Kemal Kurt, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin
Mavi Marmara Raporu’na,
Bursa
Milletvekili Necati Özensoy, 4 Ekim Hayvanları Koruma
Günü’ne,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Hükûmetin Alevi açılımına,
Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman, fahri imamlara kadro verilmesine,
Van Milletvekili Özdal Üçer, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’ne;
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır,
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce,
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yeni yasama yılına;
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Kosova
Cumhuriyeti Parlamentosunun davetine icabetle, Priştine’de
düzenlenecek olan “Bölgesel İşbirliği ve Avrupa’yla Bütünleşme” konulu
Güneydoğu Avrupa Bölgesi Parlamentoları Dışişleri Komisyonu Başkanları
Zirvesine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanvekili Mehmet
Ceylan’ın katılmasına,
Portekiz
Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun davetine icabetle, Lizbon’da düzenlenecek
olan ulusal parlamentolar arasındaki diyaloğu
geliştirme amaçlı “Avrupa Parlamenterler Toplantısı”na Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın katılmasına,
İlişkin Başkanlık
tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geri
gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Millî Eğitim Komisyonunda
bulunan tasarının Hükûmete geri verildiği bildirildi.
Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun (6/2122, 6/2124, 6/2125, 6/2126, 6/2128, 6/2145, 6/2146) esas
numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü
soruların geri verildiği bildirildi.
İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 25
milletvekilinin, İstanbul’da yağan yağışlar sonucu yaşanan sel felaketleri
konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/15) Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergenin gündemde yerini alacağı ve genel görüşme açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmenin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 25 milletvekilinin,
İsrail’in Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırının araştırılması (10/853),
Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 27 milletvekilinin,
yoksulluk sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/854),
Van Milletvekili
Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, 57’nci Hükûmet
döneminde Başbakana ve Hükûmete yönelik müdahale
iddialarının araştırılması (10/855),
Amacıyla birer
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Başkanlıkça, Plan
ve Bütçe Komisyonunda grubu bulunmayan veya bağımsız milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen
bağımsız milletvekillerinin müracaatına ilişkin duyuruda bulunuldu.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Kazakistan Cumhuriyeti Meclis
Başkanı Ural Muhammedjanov’un vaki davetine icabet
etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Kazakistan’a resmî ziyarette
bulunmasına,
Belçika
Parlamentosu Temsilciler Meclisi tarafından, Brüksel’de düzenlenecek olan,
Dışişleri Komisyonu Başkanları Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın katılmasına,
TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, Çin Halk Cumhuriyeti Parlamentosu Dışişleri
Komisyonunun vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento
heyetiyle Çin’e resmî ziyarette bulunmasına,
İlişkin Başkanlık
tezkereleri kabul edildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında yer alan 523 ve 510 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve
Teklifi’nin bu kısmın 3 ve 4’üncü sıralarına alınmasına, diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 19 ve 26 Ekim 2010
Salı günkü birleşimlerinde bir saat süreyle sözlü soruların görüşülmesinden
sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;
6, 13, 20 ve 27 Ekim 2010 Çarşamba günkü birleşimlerinde ise sözlü soruların
görüşülmemesine; 19 ve 26 Ekim 2010 Salı günkü Birleşimlerinde saat 20.00’ye
kadar; 6, 7, 13, 14, 20, 21 ve 27 Ekim 2010 Çarşamba ve Perşembe günkü
Birleşimlerinde 14.00 – 20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine, 4
Ekim 2010 tarihinde dağıtılan, 544 sıra sayılı Madencilik Sektöründeki
Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla
Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu ile Millî Eğitim Eski Bakanı
Hüseyin Çelik Hakkında verilen (9/3) esas numaralı Meclis soruşturması
önergesinin gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına alınmasına,
Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerindeki genel görüşmenin 5 Ekim 2010
Salı günkü (bugün) birleşiminde, Meclis soruşturması önergesinin görüşmesinin
ise 12 Ekim 2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ve bu birleşimlerde söz
konusu görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; Anayasanın
146’ncı ve geçici 18’inci maddeleri gereğince Sayıştay Genel Kurulunca
gösterilen 3 aday arasından Anayasa Mahkemesine 1 üyelik için yapılacak seçimin
6 Ekim 2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ve bu birleşimde seçimin
tamamlanmasına, 510 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ve bölümlerinin ekteki
cetveldeki şekliyle olmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi, kabul edildi.
İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın; Kamu Yatırımları Nedeniyle Zarar Gören Esnaf
ve Tacirlere Destek Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/259), İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.
Gündemin
"Sözlü Sorular" kısmının:
1’inci sırasında bulunan (6/1084),
93’üncü “ “ (6/1423),
120’nci “ “ (6/1482),
249’uncu “ “ (6/1727),
267’nci “ “ (6/1754),
300’üncü “ “ (6/1817),
358’inci “ “ (6/1915)
380’inci “ “ (6/1953),
381’inci “ “ (6/1955),
409’uncu “ “ (6/1993),
410’uncu “ “ (6/1994),
411’inci “ “ (6/1995),
417’nci “ “ (6/2003),
418’inci “ “ (6/2004),
431’inci “ “ (6/2020),
457’nci “ “ (6/2047),
476’ncı “ “ (6/2073),
496’ncı “ “ (6/2096),
502’nci “ “ (6/2102),
520’nci “ “ (6/2121),
538’inci “ “ (6/2139),
539’uncu “ “ (6/2140),
Esas numaralı
sözlü sorulara, Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap
verdi; soru sahiplerinden Manisa Milletvekili Mustafa Enöz,
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy, Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Kütahya Milletvekili Alim
Işık, Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan, Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş da cevaplara karşı görüşlerini
açıkladı.
Madencilik
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu (10/67, 75, 82, 122, 141,
180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342, 374, 377, 388, 404)
(S. Sayısı: 544) üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
6 Ekim 2010
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime
23.43’te son verildi.
Meral
AKŞENER |
Başkan
Vekili |
|
Harun
TÜFEKCİ Bayram
ÖZÇELİK |
Konya Burdur |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Fatih
METİN |
Bolu |
Kâtip
Üye |
No.: 4
II.-
GELEN KÂĞITLAR
6
Ekim 2010 Çarşamba
Tasarılar
1.- Samsun Limanı (Türkiye
Cumhuriyeti) ve Kavkaz Limanı (Rusya Federasyonu)
Üzerinden Demiryolu Feribotu ile Uluslararası Karma Taşımacılığın Organize
Edilmesi Hakkında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Rusya Federasyonu Hükümeti
Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/941) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.9.2010)
2.- Birleşmiş Milletler Nüfus
Fonu ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İstanbul, Türkiyede
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Ofisi
Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/942) (İçişleri; Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.2010)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
İçişleri Bakanlığı ile Rusya Federasyonu İçişleri Bakanlığı Arasında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/943)
(İçişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.9.2010)
Tezkere
1.- İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1302) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
4.10.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 20 Milletvekilinin, engelli vatandaşların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/856) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.06.2010)
2.- CHP Grubu adına Grup
Başkanvekilleri Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi
ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, İstanbul’da yaşanan sel felaketinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/857) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.06.2010)
3.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan ve 21 Milletvekilinin, okul çağındaki çocukların sağlıksız beslenme
alışkanlıklarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/858)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.06.2010)
4.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk ve 27 Milletvekilinin, 16 Mart 1978’de
Beyazıt Meydanı’nda meydana gelen olayın araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/859) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2010)
6 Ekim 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN –Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 3’üncü Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, hayvancılık sektöründe yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili
Sayın Vahap Seçer’e aittir.
Buyurun Sayın
Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, hayvancılık sektöründe yaşanan sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
VAHAP SEÇER
(Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, yeni yasama yılında yüce Genel Kurula başarılı çalışmalar diliyorum.
Hayvancılık
sektöründe yaşanan sorunlarla ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Sayın Hatibi ben bile duyamıyorum. Sükûneti temin edebilirsek
çok iyi olacak.
Buyurun Sayın
Seçer.
VAHAP SEÇER
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, hayvancılık ülkesi olarak bilinen Türkiye maalesef bu sektörde…
Hayvancılık sektörünü izlenen yanlış politikalar neticesinde bitirme noktasına
getirmişiz. Daha bugün Resmî Gazete’de yayınlanan bir Bakanlar Kurulu kararı
var. Türkiye maalesef tarımsal üretimde de ithalat cenneti oldu, tarım
ürünlerini ithal eder durumdayız. Krema, tereyağı gibi bazı ürünlerin tarife
kontenjanından ithalatına bugünkü Resmî Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu
kararıyla yine izin verildi.
Değerli
arkadaşlarım, hayvancılık sektöründe ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Son
zamanlarda girdi maliyetlerinde önemli artışlar görülmüştür. Türkiye’de hayvan
varlığı azalmıştır. 2008-2009 mukayesesini yaptığımızda bir yıl içerisinde
Türkiye’de toplam hayvan varlığımızda 3 milyon baş gibi bir azalma söz
konusudur. Türkiye, maalesef, dünyada etin en pahalı satıldığı ülke konumuna
gelmiştir. Avrupa Birliğiyle Amerika Birleşik Devletleri’ni de Türkiye’yle
mukayese ettiğiniz zaman, Avrupa Birliğinde etin kilosu 4 dolar iken, Amerika
Birleşik Devletleri’nde 5 dolar iken maalesef bugün Türkiye’de et fiyatlarının
geldiği nokta 17 dolar civarlarındadır. Bakıyorsunuz et fiyatlarında, Avrupa
Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’ne oranla vatandaşımız 3-4 kat daha
fazla bir fiyat ödüyor ama kişi başına düşen gelire baktığınız zaman
vatandaşımın kişi başına düşen geliri Avrupa Birliği ya da Amerika Birleşik
Devletleri vatandaşından 3-4 kat maalesef daha az durumda.
Değerli
arkadaşlarım, artık vatandaşlarımız eti bayramdan bayrama tüketecek duruma
geldi. Yine, Avrupa Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri ile kişi başına
tüketimini mukayese ettiğiniz zaman, Avrupa Birliğinde 71 kilogram, ABD’de 94
kilogram, Türkiye’de 6,2 kilogram. Tabii ki et tüketimi toplum sağlığı
açısından da önemli, çocuklarımızın, gelecek kuşakların yetişmesi açısından da
önemli. Bu izlenen politikalar, bugün hayvancılığın geldiği durum, et
fiyatlarındaki bu muazzam artışlar toplum sağlığını da tehdit eder duruma,
boyutlara gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, et fiyatlarındaki yükselmeler bu yılın
başlarında, ocak ve şubat aylarında görüldüğünde, Sayın Bakan, telaşa gerek
olmadığını, Türkiye’de hayvan varlığının yeterli olduğunu, ithalata gerek
olmadığını söylüyordu ama baktı ki belli bir süre sonra tespitlerinde
yanıldığını anladı ve Et ve Balık Kurumu vasıtasıyla Türkiye’ye canlı hayvan ve
et ithalatı izni verildi. O dönemde Sayın
Bakan et fiyatlarındaki yükselmeleri spekülatörlere
bağlıyordu. İthalata açma sebebi de spekülatörlere bir
ders vermekti âdeta. O dönemde de bir beyanatı vardı. Önce “İthalata gerek
yok.” diyen Sayın Bakan ithalatın amacının spekülatörlerin
zararlı tesirlerini bertaraf etmek olduğunu söylüyordu ama bugün gelinen
noktada sorun çözülemedi. Herhâlde bu gidişat Sayın Bakanı bertaraf edecek gibi
görülüyor.
Değerli arkadaşlarım,
o günden bugüne
Et ve Balık Kurumu vasıtasıyla Türkiye’ye şu ana kadar 38 bin adet büyükbaş
canlı hayvan ithal edildi. Et ve Balık Kurumunun açıklamalarına göre Kurban
Bayramı’na kadar bu 90 bin adede çıkacak ve yıl sonuna
kadar 130 bin adet büyükbaş hayvan Türkiye’ye ithal edilmiş olacak.
Bu tedbirler
maalesef Türkiye’de et fiyatlarını düşüremedi ama bizim sayemizde, Bakanlığın
sayesinde dünya piyasalarında et fiyatları oldukça yükseldi. Bunun da Türkiye
Cumhuriyeti Tarım Bakanlığının bir başarısı olarak notlara geçmesini istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Et-Balık Kurumu vasıtasıyla yapılan ithalatlar maalesef piyasanın
ateşini söndürmedi. Yine yeni bir karar alındı, özel sektöre de canlı hayvan ve
et ithalatının yolunu açtılar. Yalnız son gelişmeleri takip ettiğimiz zaman, bu
işi de Bakanlığın eline yüzüne bulaştırdığını görüyoruz. Bu konuda Koruma
Kontrol Genel Müdürlüğü ithalatla ilgili özel sektöre ithalat izni veriyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
VAHAP SEÇER
(Devamla) - Bütün gelen firmalara ithalat izni veriyor ama gelin görün ki
uygulamalarda ortaya konan kriterler bu ithalatın
kolay gerçekleştirilemeyeceğini gösteriyor. Bazı firmalar üzerine -tabiri
caizse, tırnak içerisinde söylüyorum- ithalat yapmaları için kolaylık
sağlandığını da görüyoruz. Bu konuda piyasada faaliyet gösteren firmaların bu
şikâyetlerini alıyoruz.
Neler yapılıyor?
Değerli arkadaşlarım, Kurban Bayramı geliyor. Bir firmaya 200 bin baş koyun
ithal etme izni verilebiliyor, sadece bir firmaya. O firmanın yetkilileriyle de
Bakanlığa bağlı bürokratlar, veterinerler ilgili malın geleceği ülkeye
gönderilebiliyor orada hayvanların seçimine katkı sunması amacıyla ama diğer
bazı firmalara ithalat yapmaları konusunda kolaylık sağlanacağına, rekabet
ortamı sağlanacağına Bakanlık eliyle, diğer firmalara zorluk çıkartılıyor yani
rekabet ortamı ortadan kaldırılıyor. O zaman siz belirli firmalar, belirli…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VAHAP SEÇER (Devamla) – Bir dakika daha rica edebilir miyim.
BAŞKAN – Hiç
yapmıyorum, lütfen…
VAHAP SEÇER
(Devamla) – Sözümü bağlayayım…
O zaman şöyle
yapalım: Belirlediğiniz, size yakın olan firmalara bu et ithalatı ya da canlı
hayvan ithalatı iznini verin, istedikleri fiyata getirtsinler. Zaten gümrük
uygulamalarında bu canlı hayvanda baz fiyat uygulaması
da yapmıyorsunuz. Getiren firmalar istediği fiyattan bunu düşük fiyat olarak da
gösterebilirler. Türkiye Cumhuriyeti devleti vergi kaybına da sebep olur.
Buradan ilgili bakanı da uyarmak istiyorum bu vesileyle.
Vatandaşımız et
ithalatı ya da canlı hayvan ithalatı yapan firma…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VAHAP SEÇER (Devamla)
- …kendi insafına terk edilsin ve fiyatlar da artık alsın başını gitsin. 17
dolarlardan 20 dolarlara, 30 dolarlara Türk halkına et yedirelim.
Teşekkür ediyorum
beni dinlediğiniz için. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Seçer.
Gündem dışı
ikinci söz, Tokat ilinin sorunları hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili
Sayın Reşat Doğru’ya aittir.
Buyurun Sayın
Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tokat ilinin sorunları hakkında
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye’nin en
önemli sorunu işsizlik, yoksulluk ve fakirliktir. Tokat ili de işsizlik ve
yoksulluktan büyük pay almış illerden bir tanesidir. Tokat’ta nüfus her geçen
gün düşmekte, insanlar köylerini, kasabalarını bırakıp başka yerlere göç
etmektedirler. Tokatlı, hem 2002’de hem de 2007 seçimlerinde AKP İktidarına çok
önemli destek vermiş ve sorunlarının çözülmesini beklemiştir ancak sorunlar
çözülmemiştir, gençler işsiz kalmış, çiftçiler de üretim yapamadıklarından
dolayı kahvehaneleri doldurmuşlardır. Özellikle üniversite ve yüksekokulu
bitirmiş çocuklarımız ne zaman işe gireceğiz, para kazanacağız derken, çiftçi
ve köylünün borçları dağları aşmıştır. Neredeyse borcu olmayan çiftçi yok
gibidir. Çiftçi ve köylüde para olmayınca esnaf da iş yapamamaktadır. Esnaflar
günlük nafakalarını dahi temin edememekte, her geçen gün zor duruma düşmekte,
iş yerlerini kapatmayla karşı karşıya kalmaktadır. Hükûmet
“Esnaflar için kredi faizlerini düşürüyoruz.” diyor ama sicil affı
uygulanmadığı için kredi kullanamadığını bilmiyor, bankalar kredi vermiyor, zor
şartlarda aldığı krediyi ödeyemiyor, sonuçta işini kaybediyor, işsizlik
artıyor, tefecinin ve icraların eline düşüyor.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Tokat ilinde başta sigara fabrikası olmak üzere organize
sanayi bölgesinde birçok fabrika ve iş yeri kapanmıştır. İş yerlerinin
kapanması sonucu işçiler işsiz kalmıştır. Tekel’de çalışanlar 4/C kapsamına
alınmak suretiyle perişan bir duruma düşürülmüştür. Sırada Turhal Şeker
Fabrikası var. Tokatlılar, Turhallılar bu fabrikaya sahip çıkabilseler de
burası da kapanmasa, çalışsa diye bakıyoruz.
Bütün bunlara
ilaveten, geçmiş yıllarda olduğu gibi 2009-2010 yılı çiftçilerimiz için bol
kazançlı, bereketli bir yıl olarak geçmemiştir. Önce dolu afeti, daha sonra
aşırı sıcaklardan dolayı ürünlerini kaybetmişlerdir. Erbaa ilçesi Karayaka,
Çalkara, Üzümlü çiftçileri ürünlerinin para yapmaması sebebiyle buğday, soğan,
karpuz üretiminden neredeyse vazgeçecek konuma gelmişlerdir. Zile çiftçileri
buğdaydan zarar etmiştir. TMO çiftçiye yeterli desteği göstermemiş, üretici çok
ucuz fiyata ürününü elden çıkarmıştır. Kazova ve
Artova ovaları çiftçileri gelecek yıllarla ilgili ne yapacağız kaygısı
içerisindedirler.
Çiftçilerimizin
bu durumdan kurtulmaları için Bakanlık ve ilgili kuruluşlar nezdinde yapılan
bütün girişimler maalesef sonuçsuz kalmıştır. Şu anda çiftçilerimiz almış
oldukları kredileri, devlet kurum ve kuruluşlarına olan borçlarını ödeyemez
durumdadırlar.
İlimiz mevsimsel
ve coğrafi yapı olarak her türlü küçük ve büyükbaş hayvan yetiştirilmesine
müsait bir konumdadır, kendisine has hayvan çeşidi vardır, Karayaka koyunu da
bunlardan bir tanesidir. Ancak son yıllardaki yanlış politikalar ülkemizde ve
Tokat ilinde hayvancılığı bitirme noktasına getirmiştir. Gerekli devlet desteği
alamayan üreticiler mağdur edilmiş, hayvan üretiminde önemli rol oynayan yem ve
benzeri girdi maliyetlerinin yükselmesi üreticilerimizi üretimden vazgeçme
konumuna getirmiştir. Bu durum, hayvandan elde edilen süt, yoğurt, peynir, yağ
gibi temel ihtiyaç maddeleri ile deri sanayisi üretim fiyatlarını da doğrudan
etkilemektedir. Tokat ilinde bulunan mandıralar birer birer
kapanmaktadır. Tarım ve hayvancılıkla geçinen vatandaşlarımız maddi ve manevi
olarak mağdur olmuş durumdadırlar.
Bugün Tokat’ta
çevre yolu bitirilememiştir. Tokat’ı çevre illere bağlayan yollar hâlen Hükûmetten ilgi beklemektedir. Çünkü ilimizin hava yolu ve
demir yolu bağlantıları yok denecek kadar azdır. İlçe, köy ve grup yolları
kullanılamaz durumdadır. Üç dört yıldır 5-10 kilometrelik asfalt yapılması
beklenen ilçelerimiz bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi Gökal
beldesidir. Gökal beldesi şehre, Erbaa ilçesine
yaklaşık olarak 60 kilometre mesafesi olmasına rağmen, o yol asfalt olmadığı
gibi, bırakın asfaltı, şu anda arabaların bile geçemeyeceği zor bir konuma
gelmiştir. Bu mealde de Hükûmetten ve yetkililerden
acil destek beklenmektedir.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Tokat ili için önerilerimiz şunlardır:
1) Başta Niksar,
Turhal ve Zile organize sanayi bölgeleri ile Reşadiye ve Yeşilyurt küçük sanayi
sitelerinin altyapıları tamamlanıp yatırımlara teşvik verilmelidir çünkü
buralarda insanlar çok ciddi manada bir beklenti içerisindedir ve yatırım
yapmak istemektedirler.
2) Turhal Şeker
Fabrikası satılmamalı ve akabinde de kapatılmamalıdır. Pancar üreticileri başta
olmak üzere tarımla uğraşan insanlar desteklenmeli, reel teşvikler de
verilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çiftçi borçları,
faizler silinmeli, anaparalar taksitle tahsil edilmelidir. Tokat Sigara
Fabrikası yeri konut alanı olmamalıdır. Fabrika alanı mutlaka ama mutlaka yeni fabrikaların
ve üretim tesislerinin olacağı bir konuma getirilmelidir.
3) Esnaflar
desteklenmeli, sicil affı uygulaması mutlaka gerçekleştirilmelidir çünkü sicil
affı olmamasından dolayı insanlar kredi kullanamıyorlar. Hipermarketler kanunu
mutlaka ama mutlaka çıkarılmalı ve küçük esnaf korunmalıdır.
4) Genç işsizler
için Niksar ve Erbaa belediyelerinin öncülüğünde yapılan sokak atölyeleri
bayanlara yönelik üretimi teşvik edici konuma getirilmelidir ve Tokat’ın her
tarafında, her bölgesinde desteklenmelidir. Şu anda Erbaa ve Niksar
belediyeleri bu yönde öncülük yapmaktadır.
5) Tokat çevre
yolu, çevre illere bağlantı yolları tamamlanmalıdır.
6) Tokat
hayvancılık bölgesidir. Hayvancılık reel manada mutlaka desteklenmelidir. Şayet
bunları yapmazsak Tokat nüfusunun ciddi manada düşeceğini ve Tokat’ın da çok
şeyler kaybedeceğini düşünüyorum.
Bu mealde
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğru.
Gündem dışı
üçüncü söz aile sağlığı konusunda söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet
Tan’a aittir.
Buyurun Sayın
Tan. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, aile sağlığı
konusuna ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET TAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uygulamasına İstanbul’da
başlanan aile sağlık merkezleriyle ilgili gariplikleri konuşmak üzere
huzurunuzdayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Özel hastaneler
yabancı şirketlere devrediliyorken bir de kaşla göz arasında taşeron müteahhitlik uygulamasına geçildiğine tanık oluyoruz. Bu
konuda Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Doktor Sacid
Yıldız’ın verdiği bir önergeye Sayın Bakanın cevabından 113 bin taşeron
olduğunu, Sağlık Bakanlığında hizmet gördüğünü biz öğrendik. Bu 113 bin
taşerona öyle anlaşılıyor ki şimdi aile hekimleri de dâhil edilmek isteniyor.
Aile hekimliğine
otuz beşe yakın ilde yani çoğunuzun seçim bölgesinde de başlanmış ama nasıl
devam ettiği konusunda henüz ortaya çıkmış bir tablo yok. Ortaya çıkacak
tabloların ve tablonun garipliğini yansıtmak istediğimi belirtmiştim. Bu uygulama 1 Kasımda başlayacak ancak 1 Kasıma kadar hekimin kendi
başına bu düzeni kurması isteniyor yani gösterilen mahallede -ki adresi yok-
gidip emlakçıdan ev tutacak yahut da işte bir mekân
tutacak, o mekânı Bakanlığın istediği ölçüler içinde tefriş edecek, donatacak,
içine, çalışacağı hemşireyi bulacak, bilgisayar koyacak, bilgisayar programı
ayarlayacak. Daha sonra ayrıntılı bölümü var, bunu anlatmaya zaman
yetmeyecek. Mesela çocuklu, hamile yahut bebeği olan hastaların evinde ziyaret
edilmesini öngörüyor. Evine giderken kullanacağı aracı da doktor kendisi temin
edecek.
Böylece,
üstesinden gelemeyeceği, içinden çıkamayacağı büyük bir yükümlülüğün içine
sokuluyor doktorlar. Doktor bunları 1 Kasıma kadar tamamlamak zorunda. 1
Kasımdan önce de Bakanlık gelip istediği standartlara uygun olup olmadığını
yani tuttuğu, sağlık merkezi olarak kullanacağı yerin hasta muayenesine uygun
olup olmadığını da karara bağlayacak. Eğer uygun bulmazsa daha önce imzalanan
sözleşme iptal edilecek. Yalnız, tabii sözleşmenin hükümleriyle ilgili en ufak
bilgi de verilmiş değil. Çünkü “taşeron” sözü belki incitici gibi geliyor ama
tam taşeronluk esasına uygun bir işleme tabi buradaki hekimler, çünkü
alacakları paranın ne kadar olduğunu bilmiyorlar. Hasta başına bir tedavi
ücreti verilecek. Yalnız, eğer sevk ettiği hasta sayısı fazla olursa
maaşından kesilecek, eğer tetkik isterse belirlenen sayıdan, o tetkik maaşından
kesilecek. Yani tam bir taşeron uygulaması. Bu tabii,
hekimlik onuruna ve tababet mesleğine çok saygılı bir görüntü arz etmiyor.
Ayrıca, sağlık
merkezlerinin (a), (b), (c), (d) diye sınıflara ayılması öngörülüyor. Bu da
“beş yıldızlı hasta, dört yıldızlı hasta” gibi bir uygulama çıkaracak, “VIP
hastalar” gibi bir uygulamaya meydan verecek. Yalnız, (a) sınıfı hasta bakan
yerlerde, sağlık ocaklarında gerekli cihazların konması gerekiyor, gerekli
cihazları da, yani ultrason gibi vesaire, teşvik
etmiyor Maliye Bakanlığı, çünkü masraf olacak diye.
Bu kadar
aceleyle, bu kadar sıkışık bir uygulamayla niçin bu yola gidiliyor? Bunun
cevabını bulmak herhâlde bizim bakımımızdan zor da, Sayın Bakan tarafından eğer
bu cevaplandırılırsa, hepimizin seçim bölgesinde önemli işlev göreceği
anlaşılan bu sağlık merkezlerinin esasını kavramış olacağız. Çünkü
hekimlerin kendi muayene yerlerini donatmalarıyla ilgili, orada çalışacak
hemşirelerle ilgili bir altyapı öngörmeden, onlara öyle bir yardım sağlamadan
nasıl bunun üstesinden gelineceği -hele de Ekimin 6’sına geldik, önümüzde yirmi
beş gün var, tabii, iş gününe çevirirsek bunu, yirmi iş gününden daha az bir
zaman var- bu zaman zarfında böyle bir sağlık ocağı düzeninin nasıl kurulacağı,
şüphe çekici bir durum arz ediyor. Şüphe çekici, çünkü bunun üstesinden
gelemeyen sayın hekimler, ister istemez bazı odakların, ne bileyim, işte
eczacıların, ilaç fabrikalarının desteğine ve dolayısıyla, onlarla iş birliğine
ve işte “bıçak parası” diye lanetlenen…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
AHMET TAN
(Devamla) - Teşekkür ederim.
…uygulamaya benzer
bir uygulamaya tanık olacağız. O bakımdan, bu merkezlerin biraz plansız,
programsız olduğu anlaşılıyor. Aile hekimliği için ilk basamak hekimlik
deniyor, ilk basamağa çok uzakta bir durum var burada, hazırlıksız bu işe
girişilmiş durumda. Bu uygulamanın gözden geçirilmesi ve ortaya çıkacak
haksızlıkların giderilmesi için Bakanlığın daha açık, daha destekleyici
davranması gerekir. Burada, yıllarca, zaman geçtiği hâlde, sağlık ocağı düzeni
oturmamış durumdayken şimdi aile sağlığı merkezleri diye tamamen işin yükünü
hekimlere yıkan bir anlayış hastaya da sağlık sistemimize de saygısızlık gibi
geliyor. Bu, tabii, hazırlıksız tarafı eğer giderebilirse elbette ki yararlı
bir uygulama olacak. Yani, benim seçim bölgemde Maltepe Belediyesi -Cumhuriyet
Halk Partisi belediyesidir- benzer bir uygulamayı başlatmıştır ama herhangi
bir…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET TAN
(Devamla) – Sayın Başkan, selamlamak için, bir iki cümleyle…
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tan.
AHMET TAN
(Devamla) – Özetle, Allah taşeron hekimlerin eline düşürmesin değil de Allah
taşeroncu Sağlık Bakanlığının eline düşürmesin hastaları.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
60’ıncı maddeye
göre pek kısa söz talepleri vardır, birer dakikayla veriyorum.
Sayın Güvel…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
hayvancılık sektörüne ilişkin açıklaması
HULUSİ GÜVEL
(Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
1980’li yılların
ortalarına kadar et hayvancılığında Orta Doğu’nun en zengin ülkesi olan
ülkemizde hayvan varlığı yıllar içinde giderek azalmıştır. Türkiye İstatistik
Kurumu verilerine göre ülkemizde 1990 yılında 40 milyonun üzerinde küçükbaş
hayvan varken, geçen yirmi yıl içinde küçükbaş hayvan sayısı yarıdan fazla
azalmıştır. Bunda, çayır ve mera alanlarındaki olağanüstü azalmanın yanı sıra,
sektörün ihmal edilmesi, spekülasyonlara karşı açık
hâle getirilmesi, yeterli desteğin verilmemesi, sürdürülebilir, bütüncül ve
uzun vadeli politikaların izlenmemesi büyük rol oynamıştır. Yem ve girdi
fiyatındaki artışlar inanılmaz boyutlardadır. Geçtiğimiz yıllarda et ve süt
fiyatlarının düşüklüğü nedeniyle hayvanların kesime gönderilmesine yol açacak
politikalar uygulanmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Yaman…
2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, hayvancılık
sektörüne ilişkin açıklaması
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben ülkemizdeki
hayvancılığın düştüğü bu soruna önemli bir çözüm önerisi ve katkı sunmak üzere
söz aldım.
Bilindiği gibi,
ülkemizde tarımsal, kırsal kalkınma kooperatifleri çok sayıda projeleri Tarım
Bakanlığına sunmakta ama ne yazık ki bu projelerin istenilen düzeyde Sayın
Tarım Bakanlığı ve ekipleri tarafından değerlendirilmediğini görüyoruz.
Dilerdim ki keşke Sayın Bakan burada olsaydı, spesifik
örnekler de vermek isterdim.
Muş özelinde bu
konuda onlarca proje sunulduğu hâlde maalesef hayvancılığın deposu olan Muş
gibi bir ile iki projenin hayata geçirilmesiyle ilgili katkı sunulmuştur. Ben
bu konuda hayvancılığın geliştirilmesi için Tarım Bakanlığının bu projeleri bir
daha gözden geçirmesini ve kısa sürede bunun hayata geçirilerek bu sorunun,
hayvancılık sorununun çözümlenmesinin sağlanmasını diliyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Erdöl…
3.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün,
doktorlara ve hastanelerde çalışanlara ilişkin açıklaması
CEVDET ERDÖL
(Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Burada açıklık
getirmem gereken bir konu var. Hiçbir hekim sağlık sistemimizde şu anda taşeron
olarak çalışmamaktadır. Taşeron işçisi olarak çalışanlar sadece ve sadece
temizlik işçileri ve güvenlik işçileridirler. Doktorların, sağlık mensubu olan
bu kişilerin hiçbirisi taşeron sisteminde çalışmamaktadır, sözleşmeli devlet
memurudurlar.
AHMET TAN
(İstanbul) – Ben başlayacak dedim.
CEVDET ERDÖL
(Trabzon) - Hastanelerin “A”, ”B”, ”C”, “D” gibi sınıflandırılmaları tamamen
onları kaliteye yönlendirmek amacıyla yapılmıştır. Hekimlerin evde kişileri
ziyaret edip, hamileleri, çocukları muayene etmeleri de insanlarımızın
sağlığına verdiğimiz değerin bir göstergesidir.
Teşekkür ederim,
saygılar sunarım.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
4.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun, kurban kesimine ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Sayın Seçer’in
yaptığı konuşma çok önemli bir konuşmaydı.
Kurban Bayramı
geliyor. Türk halkının geleneksel bir bayramı, tüm İslam
âleminin bir bayramı, kurban kesimi. Böyle bir günde, Sayın Bakanın
gelip burada Meclisi aydınlatmasını beklerdik ve özellikle bu bir ay içerisinde
sonuç alınmazsa sorunlar büyüyecek ve burada halk mağdur olacak. Bu nedenle,
Sayın Bakanın öncelikle Meclise gelip bu konuda net bir açıklama yapmasını
bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, (6/2149) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/232)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü
Sorular Kısmının 548. sırasında yer alan (6/2149) esas numaralı sözlü soru
önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
BAŞKAN – Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20
milletvekilinin, engelli vatandaşların sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/856)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
“Ülkemizdeki
engelli vatandaşlarımızın yaşadığı sıkıntıların giderilmesi, önlerine çıkan
zorlukların ortadan kaldırılabilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi” amacıyla, aşağıda belirtilen gerekçelerle Anayasa’mızın 98’inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Hüseyin Yıldız (Antalya)
3) Akif Akkuş (Mersin)
4) Recep Taner (Aydın)
5) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
6) Mustafa Kalaycı (Konya)
7) Hasan Özdemir (Gaziantep)
8) Kadir Ural (Mersin)
9) D. Ali Torlak (İstanbul)
10) Muharrem Varlı (Adana)
11) Gürcan Dağdaş (Kars)
12) Şenol Bal (İzmir)
13) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
14) Mustafa Enöz (Manisa)
15) Beytullah Asil (Eskişehir)
16) Kürşat Atılgan (Adana)
17) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
18) Ahmet Orhan (Manisa)
19) Ali Uzunırmak (Aydın)
20) Osman Durmuş (Kırıkkale)
21) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
Gerekçe:
Dünya Sağlık
Örgütünün verilerine göre toplumu oluşturan bireyler içindeki engelli sayısının
gelişmişlikle ters orantılı olarak ülkeden ülkeye değiştiği bilinmektedir.
Gelişmiş ülkelerdeki engelli sayısının, toplam nüfusa oranı %8 civarındadır.
Ülkemizde ise en iyimser bakışla bu oranın %12 seviyelerinde olduğu tahmin
edilmektedir. Her ne kadar sağlıklı bir istatistik tutulmuş olmasa da bu orana
karşılık gelen sayı 8 milyon 500 bindir.
Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunun 20 Aralık 1993 tarihli toplantısında "Sakatlar
İçin Fırsat Eşitliği Konusunda Standart Kurallar" belirlenmiş olsa da,
bulunulan fiziki çevrenin kendileri açısından olumsuzluklarla dolu olması
nedeniyle toplumla bütünleşme ihtiyaçları kendiliğinden toplumdan dışlanmaya
dönüşmüştür.
Sürekli sorunlarla
boğuşan, sorunlarına çözüm üretemeyen engelliler kendilerini mutsuz
hissetmektedirler. Bu da temel bir insan hakkı olan bireyin kendisini
gerçekleştirme hakkını ortadan kaldıran düşük yaşam kalitesi demektir.
Engellilerin en
büyük sıkıntıyı ulaştırma konusunda çektikleri malumdur. Ulaştırmada yaşanan
fiziki zorlukların yanında kendilerine seyahatlerde sağlanan indirimlere bazı
firmalarının sıcak bakmaması şikâyetlere konu olabilmektedir.
Bir engellinin
kendi yaşadığı şehirde sağlanan bir imkânın başka bir şehirde sağlanmaması ayrı
bir sorundur. Yaşadığı sıkıntıları daha iyi duyurabilmeyi ümit ettikleri için
Ankara'ya gelen engelliler, kendi şehirlerinde geçerli olan indirimli veya
ücretsiz seyahat hakkının sağlanmadığından da şikâyetçidirler.
Engellilerin
eğitim gördüğü engelli okullarının fiziki olarak engellilerin tüm ihtiyaçlarını
karşılamaya yönelik yapıda olmadığı yine engelli vatandaşlarımız ve onların
kurduğu sivil toplum örgütlerince dillendirilmektedir.
Normal okullarda
eğitim alamayan engelli çocuklar için yeterli engelli eğitim kurumunun
olmaması; normal okulda eğitim alabilecek durumda olsa dahi okula gidiş ve
gelişlerinde kullanmaları gereken araçların engellilere uygun olmaması ve yine
gidiş gelişlerde özel ihtimam gösterilmesinin maliyetinin yüksek oluşu gibi
sebeplerle çoğu engelli vatandaşımız ilköğretimini bile tamamlayamamaktadır.
Bu durumda her ne
kadar engellilere tahsis edilmiş kadroların bulunduğu ve bu kadroların çoğunun
boş olduğu söylense de, işe girişte şart koşulan KPSS sınavı şartının engelli
vatandaşlarımız için hiçbir anlamı kalmamakta, işsizlik engelli
vatandaşlarımızın değişmez kaderi haline gelmektedir.
Engelli
haklarından yararlanmak için rapor almak isteyenlere verilen düşük dereceli
raporlar nedeniyle bu haktan da yararlanılamazken, işe girmek istendiğinde
"sen engellisin, bu iş yerinde randımanlı olamazsın" şeklinde bir
tavırla karşılaşmak engelli vatandaşlarımıza yapılmış çifte haksızlık olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Yaşam kalitesini
düşüren bu zorlukların üstesinden gelmeye çalışan engelli vatandaşlarımızın
belki de en çok şikâyet ettikleri konu, sağlık hizmeti alırken yaşadıkları
zorluklardır.
İhtiyaçlarını
görecek kadar sürdürmeleri için kullanmaları gerekli tıbbi cihazlara kurumların
düşük ücret belirlemesi, zaten zor ekonomik şartlar altında yaşayan
vatandaşlarımızı daha da sıkıntıya sokmaktadır.
Böylece gelişen
teknolojiyle beraber yenilenen ve hâliyle pahalanan bu ürünlerin yerine, hâlâ
eski teknoloji ile üretilen ürünlerin kullanımı dayatılmış olmaktadır. Hâlbuki
buradaki öncelik fiyattan daha çok, engelli vatandaşlarımızın hayatlarını
normalleştirmek, bağımsızlaştırmak, iş ve sosyal hayata katılmalarını
kolaylaştırmak olmalıdır.
Tüm bu sorunların
sebepleri ve sonuçlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif
ederiz.
2.- CHP Grubu adına Grup Başkanvekilleri Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, İstanbul’da yaşanan sel felaketinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/857)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
8 Haziran 2010
gecesi başlayan ve özellikle İstanbul'un Anadolu yakasında etkili olan yağmur,
kentin altyapısını çökertmiş ve ortaya çıkan sel felaketinde dereler taşmış,
konut ve işyerlerini su basmış ve bir yurttaşımız sel sularına kapılarak
kaybolmuştur.
Son yıllarda
İstanbul mevsim yağmurları sonrasında âdeta sele teslim olmakta, sele karşı
yapılabilecek hiçbir şeyin olmadığı, bu durumun kabullenilmesi gerektiği gibi
bir anlayış topluma benimsetilmeye çalışılmaktadır. Yani sel felaketleri can ve
mal kaybının oluştuğu, önlenemez, sıradan olaylardır algısı yaratılmak
istenmektedir. Daha bir yıl önce, 8/9/2009 tarihinde
meydana gelen yağışlarda İstanbul yine sele teslim olmuş ve Ayamama Deresinin
taşması sonucunda 32 yurttaşımız hayatını yitirmişti. 2010 yılında benzer
görüntülerin yaşanması geçen süreçte hiçbir önlem alınmadığını ortaya
koymaktadır.
Sel
felaketlerinin birinci sorumlusu İstanbul'u 16 yıldır yöneten AKP anlayışıdır.
Gerekli önlemleri almayan, kent sorunlarını rant
anlayışına feda eden Sayın Başbakan ve Sayın İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı, sel konusunda İstanbul'u bugünkü noktaya taşımıştır.
Sayın İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanının yaptığı açıklamalar onlarca yurttaşımızın
hayatını kaybetmesine büyük mal kayıplarının ortaya çıkmasına neden olan bir
konuya nasıl çarpık baktığını gözler önüne sermektedir. Kadir Topbaş'ın
9/6/2010 tarihinde yaptığı açıklamada, "Buna benzer afet boyutunda
yağışlar Amerika'da da Avrupa'da da hatta metro
istasyonlarını basacak seviyede oluşmakta." yorumunu getirerek
yaşananlarda hiçbir sorumlulukları bulunmadığını iddia etmiştir. Dünyanın
hiçbir ülkesinde hiçbir belediye başkanı yurttaşlarının yaşama hakkına bu
seviyede kayıtsız kalamaz. Bu anlayış İstanbul'un sorunlarını çözemez.
Kurbağalıdere'de can ve mal kaybına
yol açacak bir felaket beklendiğini Sayın Başbakan geçtiğimiz yıl kendisi
açıklamıştır. Sayın Başbakan Ayamama deresine ilişkin açıklaması sırasında,
"Aynı şekilde Anadolu yakasında derelerimizde bu sıkıntıları yaşamak
istemiyoruz. Oralarda da benzer şeyler olabilir." diyerek olası bir güçlü
yağış sonrasında Kurbağalıdere'de can ve mal kaybı
olabileceğini itiraf etmiştir. Sayın Başbakan aynı konuşmasında Ayamama
deresindeki can kayıplarını, "derenin intikamı ağır olur" şeklindeki
atasözünü hatırlatarak yorumlamıştı.
İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin 8.6.2010 tarihinde, "Kurbağalıdere
Islah İnşaatı İşi" adı altında yeni bir ihale yapılacağı duyurusu, aynı
zamanda Belediye'nin zamanında önlem almadığını da ortaya koymaktadır.
Sayın Başbakan ve
Sayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının açıklamaları yağışlardan sonra
ortaya çıkan can ve mal kayıplarının ortadan kaldırılması konusunda hiçbir
sorumluluk üstlenmediklerini ortaya koymaktadır. Sorumluluk makamında
olmalarına karşın sorumluluk üstlenmeyenlerin, sorunları çözme iradesini de
göstermeyecekleri açıktır.
Her mevsim
normalleri üstündeki yağışın sel felaketine dönüşeceği, sel felaketinin bir
kader olduğu ve önlenemeyeceği anlayışı geri kalmışlığın en önemli
göstergesidir.
"Sel
felaketlerinin önüne geçmek, niçin Merkezi hükümet ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin öncelikleri arasında değildir?", sorusu kamuoyu tarafından
bilinmemektedir. Günümüz dünyasında, gelişmiş ülkelerde, hayata geçirilen
akılcı önlemlerle, İstanbul'da yaşanan boyutta doğal afetlerde can kaybının
önlendiği ve en aza indirildiği bir gerçektir.
Bu bağlamda,
İstanbul'da sel felaketinin can ve mal kayıplarına yol açmasının nedenlerinin
belirlenmesi, zamanında ve etkin önlem almayan sorumluların ortaya çıkarılması
ile alınması gerekli önlemleri tespit etmek amacıyla Anayasamızın 98 nci, İçtüzüğün 104 ve 105 nci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
M. Akif Hamzaçebi |
Muharrem İnce |
Trabzon |
Yalova |
Grup Başkan
Vekili |
Grup Başkan
Vekili |
3.- Giresun Milletvekili Murat Özkan ve 21 milletvekilinin,
okul çağındaki çocukların sağlıksız beslenme alışkanlıklarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/858)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Beslenmenin
hayatımızda büyük önemi vardır. Bilinçsiz beslenme, sağlıksız nesiller
yetişmesine neden olur. Sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılmasının en
etkin yolu eğitimdir.
Yapılan
araştırmalar, Ülkemizdeki okul çağı çocuklarının beslenme alışkanlıklarına
ilişkin durumun, kaygı verici olduğunu göstermektedir. Ülkemizdeki okul
çağındaki her üç çocuktan birinin okula aç gittiği, yüzde 45'inin sokak
satıcılarından alışveriş yaptığı, süt ve ayran tüketiminin çok düşük olduğu,
hiçbir besin değeri olmayan kola, gazoz, boyalı gıdalar, fast-food gibi ürünlerle beslenme alışkanlıklarının
yaygınlaştığı görülmektedir.
Sosyal devlet
anlayışının gereği, “okul çocuklarının sağlıksız beslenme alışkanlıklarının”
araştırılması ve gereken tedbirlerin alınması için Anayasanın 98’inci, İç
Tüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz.
1) Murat Özkan (Giresun)
2) Atila Kaya (İstanbul)
3) Zeki Ertugay (Erzurum)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Hakan Coşkun (Osmaniye)
6) Mustafa Enöz (Manisa)
7) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
8) Ahmet Orhan (Manisa)
9) Alim Işık (Kütahya)
10) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
11) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
12) Hasan Özdemir (Gaziantep)
13) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
14) Kadir Ural (Mersin)
15) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
16) Ali Uzunırmak (Aydın)
17) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
18) Kürşat Atılgan (Adana)
19) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
20) Necati Özensoy (Bursa)
21) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
22) Muharrem Varlı (Adana)
Gerekçe:
Beslenmenin
hayatımızda büyük önemi vardır. Okul çağındaki çocuklar büyüme ve gelişme
sürecinde oldukları için, bu dönemde doğru beslenme büyük önem kazanır.
Çocukluk döneminde kazanılan beslenme alışkanlıkları yaşamın diğer yıllarında
devam eder.
Bilinçsiz
beslenme, sağlıksız nesiller yetişmesine neden olur. Büyüme ve gelişme
geriliği, diş çürükleri, aşırı kilo problemleri, diyabet, koroner kalp
rahatsızlıkları, bazı kanser türleri, alerjik rahatsızlıklar, kemik erimesi
gibi pek çok ciddi hastalıklar yanlış beslenmenin sonuçları olarak karşımıza
çıkan sağlık problemleridir.
Beslenmeye dayalı
davranış değişikliğini sağlamanın en etkin yolu eğitimdir. Okul ortamı, yeterli
ve dengeli beslenme alışkanlıkları kazandırarak, hastalıkların ortaya
çıkmasının önlenmesi için gerekli bilgi, yetenek ve davranışların gelişmesinde
önemli bir konuma sahiptir.
Okul, çocukların
evlerinden sonra toplu halde yaşamaya başladıkları ilk yerdir. Beslenme eğitimi
ne kadar erken başlarsa çocuğun gelişim, zeka düzeyi
ve bağışıklık sitemi de o denli güçlenir. Okul çağı, hızlı öğrenme bilgi ve
beceri kazanma ve etkilenme dönemidir. Okul, beslenme ile ilgili olumlu
davranışların edinildiği ve her zamankinden daha çok akılda kaldığı bir
dönemdir.
Sağlık eğitiminin
bir parçası olarak, okul öncesi dönemden başlanarak uygun beslenme eğitimi
verilebilir. Avrupa Birliğine bağlı birçok ülkede zorunlu olarak beslenme dersi
verilmekte, bazı ülkelerde ise seçmeli ders olarak verilmektedir.
Ülkemizde okul
çağı çocukları büyük oranda okula yemek yemeden aç olarak gitmekte, okul
kantinlerinde besin değeri düşük, denetimsiz gıdalar tüketilmektedir ki bu
durum çocukların algılarının zayıflamasına, başarı yüzdelerinin düşmesine ve
sağlıksız büyümelerine neden olmaktadır.
Okullarımızın
genelinde yemekhane bulunmamaktadır. Okullara yemek veren firmaların ve okul
çevresinde yiyecek satan yerlerin denetimi sıklıkla yapılmadır. Tam gün eğitim
yapan ilköğretim okulları ve liselerde öğle yemeği mutlaka verilmeli, verilen
yemekler diyetisyen gözetiminde olmalıdır. Gelir düzeyi düşük ailelerin
çocuklarına, verilecek öğle yemeği devlet tarafından karşılanmalıdır. Okul
yöneticilerinin ve öğretmenlerin sağlıklı beslenme konusunda
bilinçlendirilmesine ve yetiştirilmesine fırsat verilecek düzenlemeler
getirilmelidir.
Çocuklarımızın
düzenli beslenmeleri, erken yaşlardan itibaren bilinçli süt tüketim
alışkanlığını kazanmaları, sağlıklı, dinamik ve başarılı nesillerin
yetiştirilmesi noktasında büyük önem arz etmektedir. Çocukluk yıllarında
yeterli süt tüketimi, büyüme ile ilgili olduğu kadar yaşam boyu sağlıklı yeme
alışkanlıkları kazanma ve sağlığı geliştirme ile de ilgilidir. Günde bir bardak
süt içen bir çocuğun, protein ihtiyacının yüzde 35'i, kalsiyum ihtiyacının
yüzde 52'si, B12 vitamini ihtiyacının yüzde 98'i karşılanmaktadır. Dolayısıyla
süt içme alışkanlığını küçük yaştan benimsetmeyi amaçlayan politikaların
geliştirilmesi gerekliliği kendini göstermektedir.
Mevcut verilere
göre kişi başına yıllık süt tüketimi Finlandiya'da 139 litre, İngiltere'de 100
litre, İtalya'da 63 litre iken, Türkiye'de ise bu miktarın sadece 24 litre olduğu
bilinmektedir. Süt tüketiminin yeterince olmadığı, buna alternatif olarak
zararlı olan kolalı ve gazlı içeceklerin tüketiminin oldukça artması, bu konuda
tedbir alınmasının önemini ortaya koymaktadır. Sütün daha fazla tüketilmesini
özendirecek reklam, tanıtım kampanyalarının yanı sıra "okul sütü"
programı uygulamaları beslenme alışkanlıklarının yaygınlaştırılması gerekli
bulunmaktadır. Okul sütü programları daha önceden uygulanmış ve kısmen başarılı
olmuştur. Okul sütü programları yeniden ve kalıcı olarak başlatılmalıdır. Süt
dağıtımı, çocukların sağlıklı büyümesi ve hayvancılığı destekleyecek bir
program çerçevesinde olmalıdır.
Çocuklarımızın
yeterince beslenememesine en büyük etken giderek artan yoksulluk olgusudur.
Diğer bir etken de ikili öğretim programının yaygın olarak devam etmesidir.
Bilerek veya
bilmeyerek yapmaya devam edilen sağlıksız beslenme alışkanlıklarının bir an
önce terk edilmesi gerekmektedir
Sosyal devlet
anlayışının gereği, yeterli ve dengeli beslenme kuralları hakkında toplumun
bilinçlendirilmesi, anne ve babaların bilgilendirilmesi, sağlıklı nesillerin
yetişmesi için, yapılacak işlerin araştırılması ve gereken tedbirlerin alınması
gerekmektedir.
4.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk
ve 27 milletvekilinin, 16 Mart 1978’de Beyazıt Meydanı’nda meydana gelen olayın
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/859)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
16 Mart 1978 günü
Beyazıt Meydanında, İstanbul Üniversitesinden çıkan öğrencilere yapılan bombalı
ve silahlı katliamda; Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Ahmet Turan Ören, Murat Kurt,
Abdullah Şimşek, Hatice Özen, Abdülhamit Akıl oldurulmuş, pek çok öğrenci
yaralanmıştır. 1995 yılında davanın yeniden açılmasını sağlayan ölen gençlerin
arkadaşlarından Av. Cem Alptekin, katliamın 32. yıldönümünde basına yaptığı
açıklamalarda; "İlk davanın, "adam öldürmek"ten
yargılanan 5 sanığın delil yetersizliğinden beraat etmesiyle faili meçhul
olarak kapatıldığını; kendilerinin dosyayı 1988 yılında yeniden açarak,
kamuoyuna tanıklık için çağrıda bulunmaları üzerine; İsot
Ailesi'nin ortaya çıkması ile 1992 yılında yaptıkları suç duyurusu sonucu 1995
yılında yeniden başlayan yargılamada, müdahil vekillerinin katliamın
Kontrgerilla eylemi olma iddiasını Mahkemenin ciddiye alarak sanıklara ek
savunma hakkı verip; yine müdahil vekillerinin taleplerine uygun olarak, 12
Eylül öncesi ve sonrasının önemli siyasi cinayet ve katliamlarına ilişkin dava
dosyaları ile, Susurluk kazası sonrası düzenlenen,
Meclis ve Başbakanlık teftiş Kurulu raporların celbine karar vermekle davanın;
"adam öldürme davası"ndan
"Kontrgerilla Davası"na dönüştüğünü; ancak Devlet kurumlarının,
mahkemenin istediği bilgi ve belgeyi göndermemesi ve üstelik de davada müdahil
vekili olarak sunduğu belge nedeniyle kendisi (Av. Cem Alptekin) hakkında
MİT'in suç duyurusuyla başlatılan soruşturma (ve açılan dava) üzerine,
yargılamanın önünün tıkandığı gerekçesi ve, savunmaya yapılan aleni baskıları
protesto etmek amacıyla müdahil avukatların 1997 yılı Aralık ayında
duruşmalardan çekilmesi ile davada, hiçbir ilerleme olmadığını, rutin
oturumlarla yıllar geçirilerek, zamanaşımı süresinin doldurulduğunu,
Mahkemenin, 20 Ekim 2008 günü verdiği son kararla da; sanıklara verdiği ek
savunma hakkından, suç vasfının değişme ihtimalinden, delil olarak toplanan
onca siyasi cinayet ve katliam dosyasından ve Kontrgerilla iddialarından hiç
söz etmeksizin, sadece olayın üzerinden 30 yıl geçtiği yani zaman aşımı olduğu
gerekçesiyle, davayı düşürdüğünü, Yargıtay'ın kararı onaması ile de 32 yıllık
sürecin arkasında pek çok sorular bırakarak dosyanın kapatıldığını ve olayın,
yargı kararıyla faili meçhuller mezarlığına gömüldüğünü" belirterek
"suçun örgütlü bir suç olduğunu, suçu işleyen örgütün muhtemelen 16 Mart
1978 tarihinden önce de faal olan ve katliamdan sonra da varlığını sürdüren bir
örgüt olduğunu ve kesintisiz örgütlü suç faaliyeti devam ettiği sürece mevcut
mevzuatımıza göre de zamanaşımının işletilemeyeceğini; Oysa mahkemenin,
bidayette bizzat vermiş olduğu ara kararlarıyla davayı, "adam
öldürme" davasından "Kontrgerilla" davasına dönüştüğünü unutarak
ve sıradan bir cinayet davası olarak açılan ancak daha sonra Gladio davasına dönüşen 16 Mart Davası'nın Yargıtay
aşamasından da aynen bu şekilde geçerek kapanmasının, bir skandal
olduğunu" belirtmiştir.
12 Eylül'ün
işaret fişeği sayılan 1 Mayıs 1977 ve 16 Mart 1978 Katliamları ile Türkiye'yi
12 Eylül'e taşıyan olaylar arasındaki fiil ve fail bağlantısı; faili meçhul
bırakılan cinayetlerin işlenmesinde, halkın iradesi ile işbaşına gelen
hükümetler üstü bir gücün varlığını işaret ettiğinden yola çıkarak; bir ucu
ABD'ye dayandığı söylenen kontrgerilla faaliyetinin ve bu faaliyetin üstünü
örterek, delil karartma ve zamanaşımı manevralarıyla yargısal süreçte kendini
gösteren bir "devlet geleneği”nin varlığının
saptanması; Devleti esas alan "devletin hukuku" yerine, yurttaşı esas
alan "hukuk devleti”nin önündeki engellerin
kaldırılması için 16 Mart 1978 tarihindeki öğrenci katliamı'nın;
neden, nasıl, kimler tarafından ve hangi yöntemlerle yapıldığının; faillerin
neden bulunamadığının, devletin sorumluluktan nasıl sıyrıldığının, yargısal
sürecin nasıl ve hangi yöntemlerle tıkandığının, ülkemizdeki faaliyeti ile
hükümetleri devirip, sivil ya da askeri darbelerle anayasal demokratik düzeni
işlemez hale getirdiği; sosyal, kültürel, etnik, dini, mezhepsel gibi
farklıları ve yaraları kaşıyarak halkı birbiriyle çatıştırıp, cinayet ve
katliamlarla ülkede kaos yaratıp, istediği yönetimleri
işbaşına geçirdiği söylenen emperyalizmin yasadışı örgütü olduğu iddia edilen
Kontrgerillanın, 16 Mart 1978'deki öğrenci katliamı öncesinde, katliamın
oluşunda, sonrasında olaylardaki bağlantısı ve rolünün araştırılması ve tespiti
demokratik hukuk devletinin asli görevidir. Demokratik hukuk devletinde, hangi
nedenle olursa olsun demokrasiye ve halkın iradesine yönelik tüm müdahalelere
karşı çıkmak, demokrasiyi ve hukuku savunmak herkesin asli ödevidir.
Demokrasiye müdahaleye zemin hazırlayan karanlık olayların aydınlatılması,
devlet içindeki yasa dışı örgütlenme ve yapıların açığa çıkarılması, TBMM'nin
öncelikli ödevidir. Açıklanan nedenlerle Anayasanın ve İçtüzüğün ilgili
hükümleri uyarınca 16 Mart 1978 Öğrenci katliamı hakkında Meclis Araştırması
yapılmasını dileriz
1) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2) Tayfur Süner (Antalya)
3) Hulusi Güvel (Adana)
4) Fevzi Topuz (Muğla)
5) Gökhan Durgun (Hatay)
6) Ali Arslan (Muğla)
7) Atila Emek (Antalya)
8) Kemal Demirel (Bursa)
9) Tekin Bingöl (Ankara)
10) Erol Tınastepe (Erzincan)
11) Çetin Soysal (İstanbul)
12) Osman Kaptan (Antalya)
13) Gürol Ergin (Muğla)
14) Tansel Barış (Kırklareli)
15) Tacidar Seyhan (Adana)
16) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
17) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
18) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Ahmet Küçük (Çanakkale)
21) Rahmi Güner (Ordu)
22) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
23) Hüsnü Çöllü (Antalya)
24) Bülent Baratalı (İzmir)
25) Canan Arıtman (İzmir)
26 Nevingaye Erbatur (Adana)
27) Rasim Çakır (Edirne)
28) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin “Seçim”
kısmına geçiyoruz.
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Dışişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN –
Dışişleri Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen bir
üyelik için Balıkesir Milletvekili Sayın Hüseyin Pazarcı aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Plan ve Bütçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN – Plan ve
Bütçe Komisyonunda boş bulunan ve Barış ve Demokrasi Partisi Grubuna düşen bir
üyelik için Siirt Milletvekili Sayın Osman Özçelik
aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi,
Anayasa’nın 146 ve geçici 18’inci maddeleri gereğince Anayasa Mahkemesine
Sayıştay Genel Kurulunca gösterilen 3 aday içinden 1 üyenin seçimini yapacağız.
B) Anayasa Mahkemesi Üyeliklerine
Seçim
1.- Anayasa Mahkemesine üye seçimi
BAŞKAN - Sayıştay
Genel Kurulunca gösterilen adayların adları, soyadlarının alfabetik sırasına
göre mühürlü birleşik oy pusulası şeklinde düzenlenmek suretiyle
bastırılmıştır.
Adayların
adlarını bu sıraya göre okuyorum: Hicabi Dursun,
Rıdvan Güleç, Cavit Özkahraman.
Sayın
milletvekilleri, Anayasa’mızın 146’ncı ve geçici 18’inci maddeleri gereğince
Anayasa Mahkemesine Sayıştay Genel Kurulunca gösterilen 3 aday içinden 1 üyenin
seçimi gizli oyla yapılacaktır.
Üye seçilebilmek
için ilk oylamada üye tamsayısının üçte 2 çoğunluğu, yani 367 oy, ikinci
oylamada ise üye tamsayısının salt çoğunluğu, yani 276 oy aranacaktır. İkinci
oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa bu oylamada en çok oy alan 2 aday için
üçüncü oylama yapılacak ve üçüncü oylamada en fazla oy alan aday Anayasa
Mahkemesine üye seçilmiş olacaktır.
Gizli oylamanın
ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden Komisyon
sırasındaki kâtip üye Adana’dan başlayarak İstanbul’a kadar -İstanbul dâhil- Hükûmet sırasındaki kâtip üye ise İzmir’den başlayarak
Zonguldak’a kadar –Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekiline mühürlü birleşik
oy pusulası ile zarfı verecek ve milletvekilinin adını ad defterinden
işaretleyecektir.
Oyunu kullanacak
sayın milletvekili mühürlü birleşik oy pusulası ve zarfı aldıktan sonra oy
kabinine girecek, oy pusulasında adı yazılı adaylardan hangisine oy verecekse o
adayın adının önündeki kutucuğu çarpı işaretiyle işaretleyip oy pusulasını
kabinde zarfa koyduktan sonra Başkanlık Divanı kürsüsü önündeki oy kutusuna
atacaktır.
Sayın üyelerin
oylamada dikkat edecekleri hususları arz ediyorum:
1) Oy kullanırken
adaylardan sadece birinin adının önündeki kutucuk işaretlenecektir. Birden
fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları geçersiz sayılacaktır.
2) Kabinlere aynı
renk tükenmez kalemler konulmuştur. Sayın üyeler bu kalemleri kullanacaklardır.
Oy pusulasındaki oyun kime ait olduğunu belirleyecek herhangi bir işaret, imza,
karalama veya kabinlerdeki kalemlerden başka renkli bir kalem kullanma gibi
durumlarda oy geçersiz sayılacaktır.
Geçerli oy
pusulası, tercihi gösteren çarpı işareti dışında hiçbir işaret taşımayacaktır.
Şimdi sayın kâtip
üyelerin yerlerini almalarını rica ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Bitirmedim, okuyayım da ondan sonra.
Birinci oylamada
kullanılacak tek mühürlü birleşik oy pusulaları ve zarflar sayın kâtip üyelere
teslim edilsin.
Oylamanın sayım
ve dökümü için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit
edeceğim.
Buyurun Sayın
Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletvekilleri hür
iradeleriyle bir seçim gerçekleştirecekler. Ancak, milletvekillerinin
hiçbirisine bu adayların öz geçmişleriyle ilgili hiçbir bilgi verilmiş
değildir. Ayrıca milletvekillerinin yapacağı seçimin hangi
objektif esaslarla olacağına ilişkin maalesef son derece şüpheli bir durum söz
konusu. Bir seçimin ötesindedir bu. Dolayısıyla, böyle olduğu zaman,
adayların öz geçmişleri yok, bilgi yok, 367 aranmasına rağmen, buna ilişkin bir
uzlaşma arayışı bile gerçekleşmeden burada sadece bir hukuki kılıf olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilinin oy kullanmasının, gerçekten bir
tercihten ziyade, belirlenmiş bir
kişinin atanmasına yönelik bir işlem olduğu kanaati vardır. Bu şekilde nasıl
bir seçim olacak, size soruyorum. Dün Danışma Kurulunda bugün seçim yapılacağı
ifade edildi. Peki, bu seçim yapılırken,
milletvekillerine bu adayların öz geçmişleri gönderildi mi? Kimdir,
nedir, ne değildir? Nasıl bir seçim yapılacak? Dolayısıyla bu, seçimden öteye,
doğrudan doğruya çeşitli mahfillerde hazırlanmış bir atamanın milletvekilleri
iradesiyle meşrulaştırılma girişiminden öteye bir anlam taşımıyor bu seçim.
Bunu tutanaklara girmesi açısından ifade ediyorum. Bugün oy kullanacak değerli
arkadaşlarımın kime, neden oy kullandığına ilişkin hiçbir bilgi olmadan oy
kullanmasının, milletimizin huzurunda bir seçim yaptığımıza göre, gerçekten
sağlıklı olmadığını ifade etmek istiyorum. Bu seçime geçmeden önce bu hususu
milletvekillerimizin huzurunda yüce Meclisle ve siz değerli Başkanlık Divanıyla
paylaşmak istedim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Vural.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, bir milletvekili olarak seçilecek
kişileri tanımıyorum, kime oy vereceğimi bilmiyorum. Bu dayatmayla karşı
karşıya kaldığım için hicap duyuyorum.
Teşekkür ederim.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde eksiklikler
giderilebilir. Başkanlık Divanı olarak buraya, huzura getirilen adayların
kimler olduğunu lütfen milletvekillerine tanıtınız. Kim getirildiyse öz
geçmişini de getirsin, tanıyalım, oyu ona göre verelim.
BAŞKAN – Şimdi, Sayıştaydan bize gelen…
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) - Yoksa oy kullanmayacağız biz.
BAŞKAN – Sayın
Durmuş, Sayıştaydan Meclise sadece isimler gelmiş,
dilekçeler gelmiş, bu arkadaşların öz geçmişleri gelmemiş. Dolayısıyla…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bu bir seçim değildir Sayın Başkan!
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) - Bu nasıl seçim efendim!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bizi alet olarak kullanmasınlar! Biz milletvekilleri taşeron değiliz!
Milletvekillerinin iradesi var canım! Parti mutfaklarında hazırlanmış adaylara
oy vermek nasıl olacak!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, Sayıştay seçimi…
BAŞKAN – Sayın
Durmuş, ben sizi anlıyorum, tamamdır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Ne güzel demokrasi ya!
BAŞKAN –
Tamamdır, anlıyorum da ben hepinizi bilgilendiriyorum. Tabii ki bir
milletvekili olarak nasıl bir tavır belirleyecekseniz, o size ait bir durumdur.
Tasnif Kurulu
için Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse? Burada.
Siirt
Milletvekili Sayın Osman Özçelik? Yok.
Bilecik
Milletvekili Sayın Fahrettin Poyraz? Burada.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, bugün bu arkadaşlarımızın
öz geçmişleri, kimlikleri dağıtılsın, bırakalım yarın yapılsın bu seçim. Bu
seçimi niye yaptığınızı ben anlayamadım!
BAŞKAN - Sayın
Sipahi, bakın, Başkanlık Divanı bugün seçim için anlaşmış ve dün oylandı.
Hatay
Milletvekili Sayın Orhan Karasayar? Burada.
Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Ramazan Başak burada mı? Burada.
Iğdır
Milletvekili Sayın Pervin Buldan? Yok.
Ordu Milletvekili
Sayın Rıdvan Yalçın burada mı? Yok.
Muğla
Milletvekili Sayın Fevzi Topuz burada mı? Yok.
Adana
Milletvekili Sayın Necdet Ünüvar burada mı? Burada.
Tasnif
Komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon sıralarındaki
yerlerini alacaklardır.
Şimdi oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
BAŞKAN –
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ramazan Başak mazeret bildirmiştir. Yerine bir
sayın milletvekilini kurada çekiyorum.
Elâzığ
Milletvekili Sayın Tahir Öztürk burada mı? Burada.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oylama işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kutuları kaldırılsın.
Tasnif Komisyonu
üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.
Tasnif Komisyonu
üyelerinin adlarını tekrar okuyorum: Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse,
Bilecik Milletvekili Sayın Fahrettin Poyraz, Hatay Milletvekili Sayın Orhan Karasayar, Adana Milletvekili Sayın Necdet Ünüvar, Elazığ Milletvekili Sayın Tahir Öztürk.
(Oyların ayrımına
başlandı)
OKTAY VURAL
(İzmir) –Sayın Başkan, oylamaya katılım ne kadar yani 367 arandığına göre?
BAŞKAN – Henüz
öğrenemedim, onu soruyorum ben de.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yani önce 367’yi teşkil edecek çoğunluk olup olmadığına bir bakmak lazım,
o konuda şimdi…
BAŞKAN – Kaç
kişi? 297…Bir kere sayılacak Sayın Vural, ondan sonra da diyeceğiz ki “Olmadı.”
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) - Adayın 367 oy alması lazım. 367 katılmadıysa…
BAŞKAN – Ona
itirazım yok Sayın Uzunırmak, ona itirazım yok ama
yani benim şimdi burayı dağıtma yetkim var mı? Onu soruyorum.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Tabii, seçim neticesini almanız lazım, seçim neticesi tutanaklara
geçsin.
BAŞKAN – O açıdan
söylüyorum. Hani öyle bir hakkım, yetkim olsa tartışalım.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yani, bundan sonra ikinci bir oylama yapılacağına göre bir ara
vermeyecekseniz… Belki bu konuda bir mutabakat oluşması açısından bir zaman mı
vermeniz gerekiyor? Yani seçim devam edecek herhâlde!
BAŞKAN – Devam
edecek.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Mecliste nasıl bir mutabakat oluşacak o zaman, bunu anlayamıyorum!
Sadece oylar sayılacak.
BAŞKAN – Hayır,
“Mutabakatı sağla.” diye bir görev mi yüklüyorsunuz bana?
OKTAY VURAL
(İzmir) - Biz size hitaben söylemiyoruz.
BAŞKAN – Anladım,
anladım.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Ama seçim usulündeki çarpıklar açısından…
BAŞKAN – Ona
itirazım yok, onlar tutanağa geçiyor ama soru sorduğunuz için…
OKTAY VURAL
(İzmir) - Yani bu, çoğunluğun bir iradesini ortaya koymak için yapılan bir
seçim değil…
BAŞKAN – Evet,
tutanaklara geçti.
OKTAY VURAL
(İzmir) – …sadece, parti mutfağında hazırlanmış bir kişinin milletvekillerince
atanması içindir.
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Grupta kâtip üye seçer gibi bir seçim. Fakat sakatlandı, seçim
düştü.
(Oyların ayrımına
devam edildi)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okuyorum:
“Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nın 146’ncı ve geçici 18’inci maddeleri gereğince
Sayıştay Genel Kurulunca gösterilen 3 aday içinden Anayasa Mahkemesine seçilecek
1 üye için yapılacak birinci oylamaya 297 üye katılmış; kullanılan oyların
dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz
olunur.
Tasnif Komisyonu:
Şevket Köse |
Fahrettin
Poyraz |
Orhan Karasayar |
Adıyaman |
Bilecik |
Hatay |
Necdet Ünüvar |
|
Tahir Öztürk |
Adana |
|
Elazığ |
Kullanılan oy sayısı: 297
Hicabi Dursun: 259
Rıdvan Güleç: 5
Cavit Özkahraman: 3
Boş: 10
Geçersiz: 20”
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, efendim, şimdi, bu seçimin devam edebilmesi için 367
oy kullanılması lazım. Çünkü Anayasa’nın 146’ncı maddesine göre Anayasa
Mahkemesinin üyelerinin seçiminde ilk turda üçte 2 çoğunluk lazımdır. Şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarında geçmişte de bunun emsalleri
vardır. İzin verirseniz, 367 milletvekili Anayasa Mahkemesi üyesi seçiminde oy
kullanmıyorsa…
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Anayasa değişti, değişti! Anayasa değişti haberin yok! 21 Ekim’de
halk oylamasıyla değişti. (AK PARTİ sıralarından “Değişti, değişti!” sesleri)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, 367 milletvekili oy kullanmıyorsa, demek ki “Ben bu
Anayasa Mahkemesi seçimlerini Meclis gündemine almak istemiyorum.” Yani bu daha
önce de mesela 1 Mart tezkeresinde oldu. Uygun görürseniz, bir usul tartışması
açarsanız… Daha önce benim Başkanlık yaptığım bir dönemde Mustafa Taşar ile
ilgili verilen bir soruşturma önergesinde yapılan oylamada toplantı yeter
sayısı da vardı ama nisap sağlanamadığı için gündemden düşürülmüştü.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Ya yirmi sene evvelden mi bahsediyorsun?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bunlar istisnai konulardır.
Gündeme gelince, burada önemli olan nokta 367 milletvekilinin oy kullanması.
Dolayısıyla 367 kişi oy kullanmıyorsa yüce Meclis diyor ki: “Ben bunu gündeme
almak istemiyorum.”
BAŞKAN – Siz usul
tartışması açılmasını mı istiyorsunuz Sayın Genç?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Tabii, yani siz…
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Efendim, Sayın Başkan, Anayasa’nın 96’ncı maddesi çok açık.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, ben toplantı yeter sayısını demiyorum. Açıklayayım…
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Efendim, şimdi, Sayın Başkanım, okumak istiyorum: “Türkiye Büyük
Millet Meclisi, yapacağı seçimler dâhil bütün işlerinde üye tamsayısının en az
üçte biri ile toplanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasada başkaca bir
hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğuyla karar verir.” Bu konu,
Sayın Başkan, Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında tartışıldı. Burada yapılan
oylamada “367 lazımdır, çünkü biz bunu yapıyoruz, çünkü şöyledir,
böyledir… ” Konu
tartışıldı, Anayasa Mahkemesine gitti ve Anayasa Mahkemesi bir karar verdi.
Daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa’nın 96’ncı maddesini de
değiştirdi ve bu noktadaki bütün tartışmalara son verdi.
Şimdi, burada,
seçim yapılacağı zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını seçerken birinci
turda aranan çoğunluk ne diye baktığınızda yine aynı şey; ikinci tur, üçüncü
tur, dördüncü tur… O zaman bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını birinci
turda 367 yok diye seçmememiz lazımdı. O nedenle Başkanlığın uygulamasında
usule aykırı bir şey yok efendim, Anayasa’ya ve Tüzük’e uygundur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, usul tartışması… Yani siz ayrı düşüncedeyseniz… Benim
düşüncem, bu konuda usul tartışması istiyorum.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Ne alakası var usul tartışmasıyla?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Açacaksanız, aleyhte…
BAŞKAN – Efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Açacaksanız, aleyhte…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ben de aleyhte…
BAŞKAN – Tamam…
Lehte, aleyhte?
Yani Sayın Bozdağ’ın fikrindeysem dolayısıyla tavrım hakkında usul
tartışması istediler.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Aleyhte söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın
Genç, bir dakika, alalım ondan sonra.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Lehte efendim.
BAŞKAN – Aleyhte
Sayın Genç, Sayın Vural; lehte Sayın Bozdağ.
Başka? Tamam, şimdilik böyle.
Buyurun Sayın
Genç. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Anayasa Mahkemesine seçilecek 1 üye için yapılan
birinci tur gizli oylamada oy kullanan milletvekili sayısı 367 olmadığından
ikinci tur oylamaya geçilip geçilemeyeceğine ilişkin Oturum Başkanının tutumu
hakkında
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yeni yasama yılının ülkemize ve milletimize hayırlı ve
uğurlu olmasını diliyorum. Diliyorum ki, bu yasama yılında ülkemiz ve
milletimiz için en iyi, en yararlı kanunları çıkaracağız.
Sayın Başkan,
şimdi burada önemli olan şu: Şimdi, burada toplantı yeter sayısı değil, burada
bir konu var. Nedir konu? Anayasa Mahkemesi üyesinin seçilmesidir. Anayasa
Mahkemesi üyesinin seçilmesinde Anayasa’nın 146’ncı maddesi diyor ki: “İlk
turda üçte 2 çoğunluk aranır.”
Üçte 2 çoğunluk
oy kullanırsa, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde üçte 2 çoğunluk ilk
seçimde oy kullanırsa seçime devam edebilirsiniz. Oy kullanmazsa, o zaman
Meclis diyor ki: “Ben bu konuyu gündemden düşürüyorum arkadaş, ben bu konuda
seçim…”
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Karar yeter sayısı…
KAMER GENÇ
(Devamla) – Yahu bir dinle Bekir Bey, daha senin aklın ermez bunlara; bir
dakika, bir izah edeyim.
Bakın, değerli
milletvekilleri, bununla ilgili uygulamalar var. Yani, burada Meclisin
geleneklerini bilmek lazım, hukukun genel ilkelerini bilmek lazım, biraz da
siyaset hukukunu bilmek lazım buradaki bazı şeyleri anlamak için.
Şimdi, bakın, 1
Mart Tezkeresi’ni siz yaptınız. 1 Mart Tezkeresi burada oylanırken 264 kabul, 253
ret ve 19 da çekimser çıktı. Normal olarak, yani eğer sizin kabulünüz devam
etseydi o zaman bu önerge ne retten çoğunluk almıştı, ne kabulden çoğunluk
almıştı. Yani İç Tüzük’e göre Parlamentoya katılan üyelerin salt çoğunluğuyla
karar vereceği için ve burada salt çoğunluk da bulunmadığı için normal olarak o
1 Mart Tezkeresi’nin o günkü birleşimden sonraki ilk birleşimde tekrar ele
alınması lazımdı ve o zaman oylanması lazımdı. Yani burada önemli olan, Büyük
Millet Meclisi diyor ki: “Ben burada karar vermiyorum.” Dolayısıyla salt
çoğunlukla karar vermeyince, bu, gündemden düşüyor.
Yine bir gün
burada Mustafa Taşar’la ilgili bir soruşturma
önergesi geldi, ben de Meclis Başkanı olarak yönetiyordum. O soruşturma
önergesinde de gerekli çoğunluk sağlanmadı. Hatta Meclis salonu da boşaltıldı,
toplantıya katılan çok az bir üye kaldı. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tutanaklarında vardır. Orada biz… Bu istisnai bir görevdir, yüce Meclisin
istisnai bir görevidir, bir soruşturma önergesi gelmiştir, soruşturma
önergesinde yüce Meclis bir karar verememiştir. Tekrar tekrar
onu getirmek Meclis geleneklerine aykırıdır.
Dolayısıyla
burada da yapılması gereken… Burada yüce Meclis “367 oy yani Anayasa’nın
146’ncı maddesinde belirtilen, seçim için gerekli olan 367 kişi irade beyan
etmemişse, ben bunu gündemime almak istemiyorum.” diyor. Şimdi, Meclis Başkanlığında
da öyledir. Yani, Meclis Başkanlığında şimdiye kadar öyle bir durum olmadı,
orada 367 kişi oy kullandı ama oy kullanınca -yani lehte kullanmış, seçilmiş,
seçilmemiş şeyleri değil- burada ilk turda Türkiye Büyük Millet Meclisi “Ben
bunu gündemimden düşüreceğim.” diyor, çünkü 367 kişi oy kullanmıyor. Yani, 367
kişi kullansa, o çoğunluk da alması gereksiz.
Aslında, Anayasa
Mahkemesi… 367’de de burada yanlış uygulama yapıldı. Yani buradaki uygulama
yanlıştı. 184’le toplanacaktı ama Cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli olan 367
milletvekilinin oy kullanması lazımdı. Benim zaten o zaman basında yaptığım
açıklamalarda esas olan odur. Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasa
Mahkemesi üyelerini seçmesi çok istisnai bir görevdir, işte Cumhurbaşkanını
seçmek çok istisnai bir görevdir. Dolayısıyla, bu istisnai görevi yaparken
orada onu seçebilecek nitelikte bir çoğunlukla, Meclisin, yani Anayasa’nın
öngördüğü nitelikte ve çoğunlukla Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışmalarına
katılması lazım. Buradaki kritik nokta bu. Çünkü niye?
Bunlar önemli konular. Yani, Anayasa Mahkemesi üyesi tabii ki, çok önemli bir
kişi, ama Türkiye Büyük Millet Meclisi diyor ki “Kardeşim, 367 kişi oy
kullanmamak suretiyle, ben bunu gündemime almak istemiyorum.” diyor ve dolayısıyla,
bana göre bu seçim maddesi düşmüştür, Sayın Başkanın gündeme devam etmemesi
lazım, seçim gündemine devam etmemesi lazım. O bakımdan, ben bunları belirtmek
için söz aldım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Genç.
Sayın Vural,
buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden önce bu yasama
yılının hayırlı olması dileğiyle sözlerime başlamak istiyorum. Bir usul
tartışmasının açılmasına sebep olan konu, 367’yle ilgili irade beyanına biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak katılmıyoruz. Yani bu konuda 367 bulunamadı,
seçim olmaz değil. Bizim burada aramamız gereken husus, 367… O zaman, hiçbir
zaman bu seçimin yapılması mümkün olmaz yani tıkanır, yani yapılamaz. Bu
gerekçeler değil, önemli olan, bu seçimi yaparken seçim yapıyor muyuz, yapmıyor
muyuz; gerçekten milletvekillerimiz seçim mi yapıyor yoksa kendilerinin önüne
gelen bir olayı mı onaylıyor, asıl sorgulamamız gereken husus budur. O
bakımdan, her şeyden önce -daha önce de, girerken, tutanaklara geçmesi
bakımından ifade ettim, söz almamın sebebi de o- biz bir seçim yapıyoruz,
Anayasa Mahkemesi üyesi ve yasamanın çıkarttığı yasaları denetleyecek birisi.
Ne olduğunu bilmediğiniz, kim olduğunu bilmediğiniz, öz geçmişiyle ilgili bir
değerlendirme olmayan ve bugün de oylamalardan bakıyoruz ki 259 gibi büyük bir
çoğunluğun yöneldiği ve Sayıştayda da üçüncü sırada
yer alan bir adaya doğru yönlenme var. Şimdi, bu seçimin objektif olduğunu
ifade etmemiz mümkün mü? Objektif esaslara yönelik milletvekillerine bir imkân
tanındı mı? Dün Danışma Kurulu toplanıyor, bugün seçim yapılacak. Kimin
seçileceği, ne yapılacağı bile belli değil. Eğer Anayasa’mız 367 arıyor idiyse,
367 ile bir Anayasa Mahkemesi üyesi seçmek demek ki tercih edilen bir konudur.
O zaman, bu 367’yi neden arayamadık? Bunun aranması konusunda Meclis Başkanlığı
ne yaptı, parti grupları ne yaptı? Bunu sorgulamamız lazım. Aksi takdirde,
çoğunluk iradesi her zaman bununla ilgili yapar, 367 farazi konulmuş yani oraya
usulen konulmuş bir husustur. Oysa bizim aramamız gereken husus 367’yi temin
etmeye yöneliktir ama bu konuda ne Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ne
de parti grupları arasında bir müzakere yapılmış değildir. Yani burada -faraza
diyorum- 200 milletvekiliyle seçilmiş bir Anayasa Mahkemesi üyesi yerine, 380,
400 üyeyle seçilmiş bir Anayasa Mahkemesi üyesi olması arasında elbette fark
vardır ve olmalıdır. Anayasa’nın aradığı irade üçte 2 çoğunluktur. Yani böyle
olursa daha iyi olur diyor. Bugün geldiğimiz bu noktada, Türkiye Büyük Millet
Meclisine 2 üye Barolar Birliğinden ve Sayıştaydan
gelecek. Sayıştay göndermiş, bugün seçimi yapalım. Peki, Baroların gönderdiği?
Şimdi, bugün
yaptığınız seçimde Sayıştaydan seçilen daha kıdemli
hâle gelir, oysa burada seçimi bir kül olarak yapmak daha uygun olurdu. Yani
burada biz Anayasa Mahkemesine 2 üyeyi birden seçseydik bence daha uygun
olurdu.
Bir diğer husus
daha var: Bakın, değişiklik yapılan Anayasa’da, (ç) bendinde “İlk oylamada üye
tamsayısının üçte 2’si, sonra salt çoğunluk, daha sonra çoğunluk olan seçilir.”
diyor. Peki, burada süreler belli değil. O zaman ne yapmamız lazım? Bu seçimin
hangi süre içerisinde tamamlanacağına ilişkin bir irade beyanı olması lazım.
Bize burada bir dayatmayla gelip “Seçimi bitireceksiniz.” demek yerine, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanının seçimiyle ilgili “Beş gün içerisinde bu seçim
tamamlanır.” hükmü gereğince… Eğer bugün 367 bulunamadıysa hiç olmazsa yarın
276’yı bulmak için bir süre tanınması ve bunu da Meclis Başkanlığının
düzenlemesi gerekirdi. Burada Anayasa’da bu seçimin ne kadar sürede
yapılacağına ilişkin, yani işte aynı günde mi yoksa birkaç günde mi olacağına
ilişkin bir düzenleme yok. O zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının
seçimi usulüne bakarak yapmak gerekiyordu. Bu bakımdan, bu seçimin azami bir
uzlaşmayı aramak için değil, doğrudan doğruya bir çoğunluk iradesinin bir atama
yapması için kullandığı bir seçim olduğu gayet açık ortaya çıkmıştır. O
bakımdan, bundan sonraki dönem içerisinde…
Şimdi,
vatandaşlarımız bizi izliyor değerli milletvekilleri. Elinizi vicdanınıza
koyun, bize gelmedi, size de gelmedi, bu adayların kim olduğu, ne mezunu
olduğu, nasıl seçildiği, ne yapıldığı konusunda hiçbirinize bilgi verilmedi.
Dolayısıyla eğer milletvekillerinin saygınlığı artırılmak isteniyorsa,
gerçekten burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve milletvekillerinin seçim
yaptığı gibi bir iradeyle dışarıya anlatacaksak o zaman bu sürecin hiç olmazsa
demokratik olduğunu, bu sürecin bir bilgilendirme sürecinden geçtiği konusunda
da kamuoyunda kanaat uyandırmamız lazım. Aksi takdirde, dışarıya gidildiği
zaman “Ya, siz Anayasa Mahkemesi üyesini nasıl seçtiniz? Parmaklarınızı
kaldırdınız, oylarınızı kullandınız, öyle üye seçildi. Öz geçmişini bile
bilmediğiniz adaya oy verdiniz.” diye suçlamalarla karşı karşıya kalırız. O
bakımdan, ben, bu 367-276 gibi oyların bu oylamanın geçerliliğini eksilten bir
oylama usulü olduğunu düşünmüyorum. 367 olmayabilir ama bizim sorgulamamız
gereken 367 filan değil, bugün Mecliste milletvekillerinin iradesini aradığımız
o seçim süreci yapılabiliyor mu? Yani bir seçim için, insanı tanımadan nasıl
olacak? Yüksek Seçim Kurulu bile adaylar için propaganda süresi veriyor, öz
geçmiş yayınlanıyor. Burada Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçilmesi için
öz geçmişler yayınlanıyor. Dolayısıyla, bu süreç Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gerçekten bir seçim yapmış olduğunu göstermiyor. Üstelik,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasa Mahkemesine 2 üye gönderme hakkı var
ise bu 2 üyenin de aynı zamanda olması tercih edilmeliydi, bu konuda
koordinasyon yapılmalıydı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, seçimle
ilgili, en aşağısından 367’yi temin etmek üzere, milletvekillerine bir süre
tanımalıydı, ondan sonraki süreç içerisinde de “367 değil de hiç olmazsa
276’yla seçin.” diyerek, bir süre tanıyarak, iki günde bu seçimin bitirilmesi
ya da üç günde bitirilmesi gibi bir eylemi ortaya koyması daha doğru
olabilirdi. O bakımdan, bugün yaptığımız seçim gerçekten bir atamadır, sağlıklı
bir seçim yaptığımızı ifade etmemiz de mümkün değil. Bugün buraya gelen
milletvekillerimizin -dün, zannederim Danışma Kurulunda alınan karar gereğince
seçimin bugün yapılacağı hüküm altına alındı- çarpı koymak suretiyle tercihini
belirtmesi gereken kişiler hakkında yeterince bilgi sahibi kılındığına kani
değilim.
Bu bakımdan ben,
bu seçim süreci, yapılan seçim ve bu süreç içerisinde açıkçası
milletvekillerinin yeterince bilgilendirilmemesinin bu seçimi bir kılıf hâline
dönüştürdüğünü, bunun da
Türkiye Büyük Millet Meclisinin güvenilirliğini zedelediğini
ifade etmek istiyorum çünkü Anayasa Mahkemesi gibi bir kuruma üye göndermek
ciddi bir iştir. Bugün geldiğimiz bu noktada, ABD’nin Türkiye büyükelçisi bile
bir senatör itiraz ediyor diye ne kadar aydan bu yana atanamaz hâle gelmiştir.
Bu bakımdan, 367 olayını Meclisin iradesini açıkçası tıkayan bir olay olarak
görmemek gerektiğini ama bu seçim süreci ve seçime girerken yapılan işlemler konusunda Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bu seçimi gerçekten bir seçime dönüştürecek
tedbirler alması gerektiğini düşünüyorum.
Benim söz almamın
amacı, sizin bu oylama sonucunda ikinci oylamaya devam etmeniz iradesiyle
ilgili değildir. Doğrudan doğruya yapılan bu seçimin niteliği ve iradenin
oluşması konusunda
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve grupların yeterince gayret
sarf etmemesi konusundaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Yozgat
Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Başkanlık Divanının tutumu lehinde söz aldım.
Tabii, buradaki
tartışma Anayasa’da şu anda yürürlükte bulunan geçici madde 18’le ilgili. Şimdi
onu okuduğumuzda esasında tartışmaya mahal bulunmadığı da açıkça ortada. Şimdi
(ç) bendini okuyorum, diyor ki: “(c) bendi uyarınca yapılan bildirimden
itibaren on gün içinde
Türkiye Büyük Millet Meclisinde seçim yapılır.” Şimdi, bildirim
yapılmış mı? 1 Ekimde bu Sayıştay seçimlerinin sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bildirilmiş. Meclisin de on gün içerisinde seçim yapacağı
Anayasa’nın geçici madde 18’i ile hüküm altına alınmış. Dün itibarıyla da
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Danışma Kurulunun önerisiyle seçimin bugün yapılacağı
ve aynı gün içinde tamamlanacağı, gruplarımızın mutabakatıyla da hüküm altına
alınmış. Bugün, bunun gereği yapılmak üzere seçim için toplanıldı.
Devam ediyoruz, diyor ki: “Her boş üyelik için yapılacak seçimde,
ilk oylamada üye tamsayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tamsayısının salt
çoğunluğu aranır; ikinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa bu oylamada en çok
oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan
aday üye seçilmiş olur.”
Burada ifadeler
çok net. Nedir aranan nitelikli sayı? Karar yeter sayısıdır. Eğer yasa koyucu,
anayasa koyucu bunun için 367’yi şart koymuş olsaydı, Sayın Vural’ın dediği
gibi, o zaman bizim buradan bir seçim yapma imkânımız fiilen zaten olmazdı
belki. Anlaşamazsak, uzlaşamazsak, Meclis 367’yi bulamadığında tıkanırdı,
kalırdı bu iş ama anayasa koyucu ne diyor: İlk turda 367’yi arayacaksınız.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Uzlaşmaya var diyor.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – Buldunuz, bulamadınız, o zaman salt çoğunluğu arayacaksınız. O
zaman bulamadınız, ona göre şu şu usulleri takip
edeceksiniz. Peki, burada bahsedilen şey ne? Çok açık, karar yeter sayısı.
Şimdi, aynı
durum, Anayasa’nın 94’üncü maddesine bakıyoruz, ifadeler hemen hemen birbirinin aynısı, orada da üçüncü fıkraya
baktığınızda, Meclis Başkanının nasıl seçileceği anlatılıyor ve onun ilgili
kısmında deniyor ki: “İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte 2 ve üçüncü
oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır.” Buradaki ifade bunun
neredeyse tıpkısının aynısı çünkü bu çalışmalar sırasında, 94’teki seçim usulü
ve buradaki kullanılan ifadeler, birliktelik olsun diye gözetildi o
çalışmalarda. Şimdi biz Meclis Başkanını seçerken ne yapıyoruz? İlk turda 367
karar yeter sayısı arıyoruz. Bulamadığımız zaman ne yapıyoruz? İkinci tur,
üçüncü tur ve ona göre Anayasa’nın 94’üncü maddesindeki uygulamayı yapıyoruz.
Dolayısıyla ona göre de Meclis Başkanını seçmiş oluyoruz. Şu anda yaptığımız
şey de aynı şeydir.
Burada 367
tartışmalarını maalesef talihsiz olarak yaşadık. Anayasa’ya rağmen bir uygulama
ortaya çıktı ve Anayasa Mahkemesi bir karar verdi ve arkasından Türkiye Büyük
Millet Meclisi Anayasa’yı değiştirdi. Ne dedi? Toplantılarla ilgili 96’ncı
maddesi çok açık: “Türkiye Büyük Millet Meclisi, yapacağı seçimler dahil bütün işlerinde üye tamsayısının en az üçte biri ile
toplanır.” Yani 184’ü bulduğu zaman toplanır. O zaman geçici 18’deki karar
yeter sayısını bulduğu zaman da seçim işlemlerini tamamlamış olur. Burada
herhangi bir tartışmaya yol açacak, tereddütlü, şüpheli veya muğlak
bir durum kesinlikle söz konusu değil.
1 Mart
Tezkeresi’yle de bunu karıştırmamak lazım, çünkü 1 Mart Tezkeresi’nde
reddedilen tezkere karar yeter sayısı bulunmadığı için reddedilmiştir, karar
yeter sayısı bulunsaydı kabul edilmiş olacaktı. Orada “İkinci, üçüncü oylama için
şunlar aranır, bunlar olmazsa şöyle yapılır.” şeklinde bir şey yok. Bir oylama
yapılır, karar yeter sayısı bulmazsa reddolur, o öyle ama şimdi burada farklı
bir durum söz konusu. Ben onun altını çizmek istedim.
Tabii, bir de 1
Ekimden beri bu konu Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde. Yani hemen
bugün seçim huzura gelmiş, bugün adaylar milletvekillerinin veya Türkiye Büyük
Millet Meclisinin takdirine ve tercihine sunulmuş değil. 1 Ekimden beri
Mecliste bu isimlerle ilgili bilgiler var ve 1 Ekimden bu yana da bu konu Türkiye'nin
gündeminde. İlgisi olan herkes elbette ki bu konuyla ilgili bilgilenebilir.
Ben Başkanlık
Divanının tutumunun doğru olduğunu ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bozdağ.
Tutumumda bir
değişiklik olmamıştır.
Sayın
milletvekilleri, bu sonuca göre…
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Böyle
bir usul yok, yerinizden yapın.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Yerimden çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi
söyleyin, tutanağa geçecek işte siz söylediğiniz zaman.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Tabii, tutanağa geçmesi için söyleyeceğim.
BAŞKAN – Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın,
oylama sonucuna ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkanım, burada hüküm koyucu önce iyi niyetli olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin üçte 2 çoğunluğunu uzlaşma aranması için koymuştur,
önce bir uzlaşmanın aranması şartı getirilmiştir. Yoksa, 367 diğer, geçmişte tartışması olan 367’nin
tartışması değildir, Anayasa’ya bir hüküm olarak koymuştur bunu. Zaten
iktidardaki arkadaşlarımızın anlaşılmaz olan yönü budur. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde 367’yi bir mutabakat olarak… Çünkü anayasal bir kuruma bir üye
seçiyoruz. Buradaki 367’nin konulma gerekçesi odur ama yine iyi niyetten
hareketle, tıkanmanın olmaması için ikinci, üçüncü şartları koymuştur altına ve
burada 276 da dikkat edilirse, yürütmeyi içerisinden çıkaran çoğunluk
rakamıdır. Dolayısıyla, hâlen daha arkadaşlarımızın içinden yürütmeyi çıkaracak
çoğunluk olarak dayatmasıdır bizim karşı olduğumuz. Yoksa,
bir uzlaşmanın aranması iyi niyetini ortadan kaldıran bu tavır devam ettiği sürece
Türkiye de maalesef bir parti devletine doğru gitmektedir, anayasal kurumlar da
parti kurumu olmaya doğru gitmektedir. Bizim itirazımız buradadır Sayın Başkan.
Tutanaklara
geçmesi için ifade ettim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
VII.- SEÇİMLER (Devam)
B) Anayasa Mahkemesi Üyeliklerine
Seçim (Devam)
1.- Anayasa Mahkemesine üye seçimi (Devam)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bu sonuca göre, Anayasa’nın geçici 18’inci maddesinde
öngörülen üçte 2 oy çoğunluğu bulunamamıştır.
Şimdi ikinci
oylamaya başlıyoruz.
Bu oylamada
Anayasa Mahkemesine üye seçebilmek için üye tam sayısının salt çoğunluğu, yani
276 oy aranacaktır.
Sayın kâtip
üyelerin yerlerini almalarını rica ediyorum.
İkinci oylamada
kullanılacak çift mühürlü birleşik oy pusulaları ve zarflar sayın kâtip üyelere
teslim edilsin.
Oylamanın sayım
ve dökümü için ad çekmek suretiyle 5 kişilik bir Tasnif Komisyonu tespit
ediyorum.
Muhammet Rıza Yalçınkaya, Bartın Milletvekilimiz? Burada.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Fatma Şahin burada mı? Burada.
Konya
Milletvekili Sayın Ali Öztürk burada mı? Yok.
Konya
Milletvekili Sayın Muharrem Candan burada mı? Burada.
İstanbul
Milletvekili Sayın Alaattin Büyükkaya
burada mı?
Erzurum
Milletvekili Sayın Muzaffer Gülyurt? Burada.
Ankara
Milletvekili Sayın Burhan Kayatürk burada mı?
Elazığ
Milletvekili Sayın Feyzi İşbaşaran burada mı?
Kırşehir
Milletvekili Sayın Abdullah Çalışkan burada mı?
İzmir
Milletvekili Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu? Yok.
Kırklareli
Milletvekili Sayın Tansel Barış? Burada.
Tasnif
Komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon sıralarındaki
yerlerini alacaklardır.
Şimdi oylama
işlemine Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oylama işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kutuları
kaldırılsın.
Tasnif Komisyonu
üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.
Tasnif Komisyonu
üyelerinin adlarını tekrar okuyorum: Bartın Milletvekili Sayın Muhammet Rıza Yalçınkaya, Gaziantep Milletvekili Sayın Fatma Şahin, Konya
Milletvekili Sayın Muharrem Candan, Erzurum Milletvekili Sayın Muzaffer Gülyurt, Kırklareli Milletvekili Sayın Tansel Barış.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okuyorum:
“Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 146’ncı ve geçici 18’inci maddeleri gereğince Sayıştay
Genel Kurulunca gösterilen 3 aday içinden Anayasa Mahkemesine seçilecek 1 üye
için yapılan ikinci oylamaya 321 üye katılmış, kullanılan oyların dağılımı
aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz
olunur.
Tasnif Komisyonu
Muhammet Rıza Yalçınkaya |
Fatma Şahin |
Muharrem Candan |
Bartın |
Gaziantep |
Konya |
Muzaffer Gülyurt |
|
Tansel Barış |
Erzurum |
|
Kırklareli |
Hicabi Dursun: 263
Rıdvan Güleç: 1
Cavit Özkahraman: 1
Geçersiz: 40
Boş: 16”
Sayın
milletvekilleri, bu sonuca göre Anayasa’nın geçici 18’inci maddesinde öngörülen
üye tam sayısının salt çoğunluğu bulunamamıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.57
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, öncelikle yasama yılımızın hepimiz ve
milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 3’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, biraz önce ikinci oylama yapılmıştı. Anayasa’nın geçici
18’inci maddesi üçüncü oylamada en çok oy alan 2 aday için oylama yapılacağını
öngörmektedir. Yapılan ikinci oylamada adaylardan Hicabi
Dursun 263 oy alırken Rıdvan Güleç ve Cavit Özkahraman
eşit sayıda oy aldığı için -birer oy- Anayasa’da öngörülen en çok oy alan
ikinci aday belirlenememiştir. Bu nedenle, ikinci adayı tabii ki bu çerçeve
içerisinde belirlemek için ikinci oylamayı tekrarlayacağım.
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Nerede yazıyor?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Nerede yazıyor?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, nerede yazıyor?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Seçimin başladığı Başkan Vekili nerede?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Dayanak nerede, dayanak?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Böyle emrivakilerle seçim yapılmaz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, malumunuz olduğu üzere…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, Anayasa’da yazmıyor bu husus, genel hukukta da böyle
bir husus yok.
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Bir kural mı koyuyorsunuz?
BAŞKAN – Hayır,
kural… Arkadaşlar, müsaade ederseniz… Kural zaten konmuş vaziyette ve konmuş
olan kural, bir seçimin yapılmasını öngörmektedir. Dolayısıyla bir seçimin
yapılması gerekiyor. Oylamada ise 2 aday eşit oy aldığı için oylamayı
tekrarlayacağım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Tutumunuz hakkında söz istiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, seçime bir divanla başladık, şimdi siz kalkıp
diyorsunuz ki böyledir.
Şimdi, her şeyden
önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerine saygılı davranılması
gerekir. Eğer bu konuda Başkanlık Divanında bir tereddüt var ise ara
verirsiniz, yarın gelir, seçimi, bu Meclisi yöneten kimse o yapar. Şimdi,
birinci ve ikinci turda diğer bir Başkan Vekili… Siz tutum değiştiriyorsunuz.
Bu konuda bir çelişki olduğuna ilişkin bir kanaat varken seçimi bu ortamda
yaptırmanız doğru değildir. Dolayısıyla sizin de böyle bir ortamda Meclisi
yönetmek üzere görev almanız da doğru değildir. Kaldı ki en çok oy alan
bellidir, en çok oy alan ikinci aday belli değildir. Bu durumda sizin yapmanız
gereken husus, doğrudan doğruya gelip burada seçimi yapmakla ilgili bir karar
almak değildir. Bu konuda istişarelerinizi devam ettirmek suretiyle, yarın daha
düzgün… Yani Meclisi yöneten Meclis Başkan Vekilinin bir tereddüdü var ki siz
buraya geldiniz. Dolayısıyla yarın bu konuda kararınızı daha muhkem bir şekilde
yapmanızda fayda mülahaza ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Eğer ısrar ediyorsanız, tutumunuz hakkında… (Gürültüler)
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen…
Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Eğer ısrar ediyorsanız bunu yaptırmaya tutumunuz hakkında söz
istiyorum. Yaptıramazsınız.
BAŞKAN – Sayın
Kaplan…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Usul tartışması açacaksanız lehte söz almak istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Lehte Bekir Bozdağ…
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan, lehte…
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, şu anda görüştüğümüz konuyla ilgili
olarak Grup Başkan Vekili arkadaşlarımızdan Sayın Anadol’un
tutumumuz hakkında söz talebi vardır, usul tartışması açılmasını talep
etmişlerdir. İki lehte, iki aleyhte ikişer üyeye tutumum hakkında söz
vereceğim. Sayın Anadol aleyhte, lehte Hasip Kaplan, lehte Bekir Bozdağ.
Buyurun Sayın Anadol.
VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- Anayasa Mahkemesine seçilecek 1 üye için yapılan ikinci
tur gizli oylamada ikinci ve üçüncü aday aynı sayıda oy aldığından en çok oy
alan ikinci aday belirlenemediği için ikinci tur oylamanın tekrar yapılıp
yapılamayacağına ilişkin Oturum Başkanının tutumu hakkında
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; bu konu usulle
geçiştirilecek bir konu değil. Onu da özel olarak belirtmek için huzurunuza
çıktım.
Şimdi, çok büyük
masraflara ve bu sıcakta çok büyük gayretlere neden olan bir referandum yaşadık
ve muhalefetin itirazlarından en önemlileri acele ederek bu Anayasa paketini
çıkarmanızdı. Şimdi, sıradan tüzüklerde, seçim kanunlarında, çeşitli mevzuatta
“Eşitlik hâlinde şu yapılır.” diye bir hüküm vardır. Bunu koymamışsınız buraya.
Anayasa’da olmayan bir hususu, Meclisi yöneten başkan vekili resen nasıl bu
boşluğu doldurur? Mümkün mü? Hukuken geçerli mi? Bu seçimi, eğer bu turu
yaptırırsanız şimdiden gayrimeşru hâle gelir, usulsüz bir seçim olur. Kanarya
sevenler derneğine başkan, üye seçmiyoruz, Anayasa Mahkemesine üye seçiyoruz.
Biraz ciddi olalım. Gayrimeşru hâle gelebilecek bir seçimi yapmayalım. Yanlış
yaparsınız. Sizden önce burada bir başka Başkan Vekili vardı, nerede o şimdi?
Hastalandı mı, mazereti mi var? İzah edin bana. Ve siz Anayasa’daki bu boşluğu
resen doldurma hakkını hangi hukuki gerekçeden alıyorsunuz? Hayır, dostlar
alışverişte görsün. Sayın Grup Başkan Vekilinin söylediği gibi -Sayın Vural’ın-
birincide tereddüt yok, ikinci kim, o belli değil. Peki, birinci turda gelmiş,
seçimi kazanmış, 1’inci sıraya oturmuş bir kişiyi bir daha seçime nasıl
sokacaksınız? Yarın, bu üyenin –seçildi diyelim, ikinci tur yapıldı- katıldığı
Anayasa Mahkemesi kararlarına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne diyecek,
vatandaşlar ne diyecek? O üyeyi -seçim yapılırsa şimdi- kazanan üyeyi bütün
meslek hayatı boyunca takip edecek bugünkü tur ve onun verdiği her karar
tartışılacak.
O nedenle, bu
seçimi yapmaktan vazgeçin Sayın Başkan, yarına erteleyin. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanı otursun, çalışsın. Bu maddeyle ilgili uyum yasası mı
çıkaracak bu Meclis, ne yapacak, Anayasa değişikliği mi yapılacak, bilemiyorum.
Onun çaresini bulmadan bu tur seçim yapamazsınız.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Anadol.
Lehte Sayın Hasip Kaplan, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu 12 Eylül Anayasası, “Evren
Anayasası”, bu da “Evren-Erdoğan Anayasası” arkadaşlar, yenisi. “Evren-Erdoğan
Anayasası” oldu bu, önceki “Evren Anayasası.” Toplumsal mutabakat olmayınca,
gruplar arasında sözleşme, uzlaşma olmayınca, görüş alışverişi olmayınca, işte
Meclis Anayasa Mahkemesine üye seçeceği ilk seçimde böyle bir noktaya gelir.
Size bir fıkra
anlatayım bu konuda: Emir eri şoför komutanı götürüyor. Çok keskin bir viraja giriyor ama alamıyor, doğru uçuruma... Komutan diyor
ki: “Ne oldu?” “Vallahi, yol bitti komutanım.” diyor. İşte, ikinci tur oylamada
yol bitti arkadaşlar. 3 Anayasa Mahkemesi yargıç adayı var. Birisi Hicabi Dursun, 263. Diğer iki yargıç aday Rıdvan Güleç, 1;
Cavit Özkahraman, 1.
Şimdi, 18’inci
madde (ç), ikinci tur oylamada nitelikli çoğunluk sağlanamazsa iki çok oy alan
aday üzerinden üçüncü tura gidilir, salt çoğunlukla karar verilir, diyor.
Şimdi, bir 263 oy
alan bir yargıç adayı var, iki tane de birer oy alan yargıç adayı var ve
Meclisimiz bir seçim yapacak. Belki Meclisimiz 1 oy alan yargıçlardan birisini
üçüncü turda tercihini kullanacaktır ve o zaman durum değişecektir.
Şimdi, Anayasa
hükümleri birer kanun, örf, âdet, kıyas, mukayese gibi bir durum yaratmaz ki,
en üst normlardır. Bunu tartışamayız, bunu konuşamayız; buna formül bulamayız,
buna içtihat yaratamayız, buna yorum götüremeyiz. Niçin? Burada tartıştık,
sabahladık. Siz sadece elinizi kaldırır indirirken bunun hesabını yapmadınız,
yanlış yaptınız o zaman ama sizin dışınızda da bir yanlış yapan vardı. Biliyor
musunuz kim yapmıştı? İşte üye seçeceğimiz o Anayasa Mahkemesine iptal
başvurusu yapılırken bazı hükümleri iptal etti yargıçlar diyordu, HSYK için üye
seçerken Danıştaydan, hâkimlerden, Yargıtaydan yalnız birisi için oy kullanabilir ama bunun
hesabını yapmadı Anayasa Mahkemesi de. Anayasa Mahkemesi de bu sonucun
ortağıdır.
Bakın, dikkat
edin. Yasama bunun ortağıdır, yargı, üst yargı, Anayasa Mahkemesi bunun
ortağıdır ama benim en çok zoruma giden bir hukukçu olarak, partimin ve
grubumun en çok zoruna giden, bu yanlışlarınıza referandumla halkı ortak
yaptınız arkadaşlar. Bu dehşet verici bir yanlıştır.
HALUK İPEK
(Ankara) – Halk yanılmaz.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bu dehşet verici bir sorumsuzluktur.
Bakın, dikkat
edin. Yanlışlarınızı, hatalarınızı, hazırlıksız yaklaşımınızı referandumda
halkın önüne koydunuz ve halk, bunun teferruatıyla ilgilenmedi, tabii ki dedi
ki: Gelişmiş ülkelerde meclisler üye seçiyor, seçilsin. Ama bu kadar acemice
bir yasal düzenleme olacağını, sade vatandaş, hukukçu olmayan vatandaş nereden
bilsin ki? Bilemedi. Şimdi geldik bir noktaya. Bunu çözeceğiz arkadaşlar.
Yasama meclisiyiz, kalkıp yeni bir anayasa hükmü yapalım desek, süreci
işletirsek her şey sakat olur; Anayasa Mahkemesine üye seçilemez, yeni üyeler
seçilemez, Anayasa Mahkemesi teşekkül edemez. Uyum yasası desek buna, uyum
yasası olmaz çünkü uyum yasalık bir durum değil. O zaman “defakto”
bir durumla karşı karşıyayız. 3 yargıçtan 2 tanesi 1’er oy almış ve biz...
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yargıç değil onlar.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Yargıç adayı, Sayıştay üyesi yargıç adayı, Anayasa Mahkemesi yargıç
adayı...
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yargıç değil, hesap uzmanı.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Anayasa Mahkemesi üyeleri yargıçtır arkadaşlar, yargıdır. Yargıç
adayıdır Anayasa Mahkemesi üyeliğine... Değildir demeyin. İktisatçı da olabilir
ama oraya gittikten sonra sıfatı odur.
Şimdi, böyle bir
durum karşısında arkadaşlar, yasama meclisi olarak bir yol almak zorundayız,
biraz pozitif düşünmek zorundayız, biraz olabilirlikleri düşünmek zorundayız,
biraz ortaklaşmak zorundayız, yani siyasi hırslarımızı, ihtiraslarımızı, her
şeyi bir kenara bırakmak zorundayız ve bu konuda bir çözüm üretmek zorundayız,
bir çözüm bulmak zorundayız. Bu çözümü eğer tüm gruplar birlikte
hazırlayabilirsek, Başkanlık Divanı da bunu bir karar olarak uygularsa ki bana
göre, bir hukukçu olarak bu Sayıştay üyeliği seçimleri 3 adayın 2’sinin birer
oy almasıyla 18’inci geçici maddenin (ç) fıkrasına göre durdu, bitti. Ya seçimi
baştan yenileyeceğiz -bu bir formüldür- ya da ikinci turdan itibaren
yenileyeceğiz. İkinci turda bu durum tekrar ederse tekrar edeceğiz yine, yani
yine birer tane çıkarsa yargıçlara, devam edeceğiz. Ama demokrasi kültürü
içinde, uzlaşı içinde bunu çözemediğimiz zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
yasama organı bir Anayasa Mahkemesi üyesi seçme becerisi gösteremediği
görüntüsünü verdiğimiz zaman milletin iradesinin, Meclisinin bu durumunu
akşama, yarına ertelersek, anayasa profesörlerinin ve uzmanlarının
tartışmasının platformuna çekersek inanın doğru bir şey yapmış olmayız.
Biz “boykot”
dedik. Bu Anayasa’ya da, bu Evren Anayasası’na da, bu Evren-Erdoğan
Anayasası’na da, ikisine de külliyen karşı çıktık, “yeni bir anayasa” dedik,
“yeni ve köklü bir anayasa” dedik çünkü toplumun ihtiyacı. Otuz yıldır bu deli
gömleğini üzerine giye giye mutlaka her tarafından
bir gün bir patlak veriyor, her gün bir yerinden bir çatlak veriyor, her gün bir
yerinden bir aksaklık işliyor. 80 model olan bu aracın şanzımanı, kasası,
şasisi dururken pasta cila çekerek bu arabayı, 80 modeli sıfır model hâline
getirip yürütemeyiz, dedik.
Bunu, zaman bize
doğru olduğumuzu çıkaracak. Bakın, Sayın Başbakan diyor ki: Hemen 13 Eylülde “yeni
anayasa...” 4 Ekimde il başkanlarına “Yok, seçimden sonra.” dedi,
“referandumdan önce” dedi, “referandumdan sonra”, “2011 seçimi” dedi, “seçimden
sonra…” 2012’de Cumhurbaşkanlığı seçimi var, ondan sonra; ondan sonra da
mahallî seçimler geliyor 2014’te, ondan sonra.
“Ondan sonra”,
“bundan sonra” diye gidersek arkadaşlar, hepimiz temsil görevimizi kötüye
kullanmış oluruz, bu halka, bizi seçmiş olan milletimize karşı hak etmedikleri
bir davranış içine girmiş oluruz. Gelin, gayet, ortaklaşarak, ortak bir karar
hâline getirerek, yüce Meclisin iradesine gölge düşürmeden, tartışma konusu
yapmadan, bunu bir uzlaşıyla ikinci turdan veya baştan… İkisi de olabilir;
ikinci turun yenilenmesi suretiyle -eğer yine eşit oy çıkarsa ki bu durum
tekrarlanacak- ya da birinci turdan başlayarak yenilemek gerekiyor. Çünkü bu
seçimler bu maddeyle şu anda “defakto” olarak
yapılamaz bir durum yaratmıştır.
Bizim düşüncemiz:
Başkanlık Divanının gösterdiği, 2 adayın salt çoğunluk oylamasına üçüncü turda
geçilmesi için ikinci turun tekrarlanması gerekiyor. Yani bu bir hukuka
uygunluk değil; bu, Meclisin onurunu kurtarmadır, milletin iradesini ayakta
tutma olayıdır, Meclisin karar verme yetkisini tartıştırmama olayıdır, Meclisin
bu görevini hakkıyla ileride yerine getirebilme olayıdır. Bunun için, “Kişisel,
grupsal, partisel her türlü anlayışımızı bir kenara bırakarak bu uzlaşıyla bu
krizi…” bakın arkadaşlar, “…bu krizi birlikte aşmalıyız.” diyorum. Bu krizin
birlikte aşılması gerekir ve bu nedenle ikinci turun yenilenmesiyle en az
hasarla bunu atlatabiliriz, en az hasarla.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bu, tamamen uygun bir durum değil ama en az hasarla atlatma durumu
olur.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkanım, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN – 2 lehte,
2 aleyhte var; Sayın Şandır’a vereceğim, sonra Sayın
Bekir Bozdağ’ın söz talebi var.
Sayın Şandır,
buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, çözülmesi gereken
bir problemle karşı karşıyayız. Tabii, şunu kabullenmemiz mümkün değil: Bu
Genel Kurulun ortaya çıkmış her iradesi saygıdeğerdir, “onuru kurtarmak” gibi
bir tabiri kabul edemeyiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir irade ortaya
koymuştur. Yapılan ikinci tur oylamada en çok oyu alan 2’nci kişi
belirlenememiştir. Bu, bir sorun oluşturmuştur, bu sorunun çözülmesi gerekir,
ayrı bir hadise. Ancak, sorunun çözümü için takip edilen yol doğru değildir. Bu haftanın görevlisi bir Divan
bulunmaktadır. Meclis Başkan Vekili, yaptığı oylamanın sonucunda oluşan sorunun
çözümü noktasında anlaşılıyor ki farklı bir kanaat ifade etmiştir. Onun yerine
bir başka Sayın Meclis Başkan Vekili kürsüye çıkarak, oluşan sorunu kendi
iradesiyle çözmeye kalkmaktadır. Bu, doğru değil arkadaşlar. Sorunun çözümünde
eğer bu Genel Kurul bir usul koyacaksa, bunu önce Divan kendi arasında bir
mutabakata vararak, vardığı mutabakatı Genel Kurula sunarak Genel Kurulun
kabulüyle yeni bir usul ittihaz ederek sorunu çözmelidir. Yoksa “Ben yaptım
oldu, ben böyle düşünüyorum, şimdi seçimi yenileyeceğim.” diyerek sorun
çözülmez, problem böyle çözülmez. Bunun adı problem çözme değil, bunun adı
dayatma olur. Bu yanlıştır, buna hakkınız yok.
Değerli
milletvekilleri, bakınız yürürlükteki Anayasa’nın geçici 18’inci maddesinin (ç)
bendi gayet açıktır: “İkinci turda 276 oy alan bir sonuç çıkarılamazsa üçüncü
tura geçilecektir.” İkinci tur oylamada bir usul hatası var mıdır? Böyle bir
gerekçeniz var mı? (MHP ve CHP sıralarından “Yok.” sesleri)
Yok. Milletin iradesi, Meclisin iradesi tecelli etmiştir. Şimdi, yapılan
işlemde bir usul hatası olmadığı sürece, siz bu iradeyi, bu Meclisin iradesini
nasıl ortadan kaldırırsınız? “Ben istedim.” demekle olur mu Sayın Başkan? Bir
problem var, bu problemin çözülmesi noktasında görevli olan Meclis Başkan
Vekili kürsüyü terk ediyor, bir başkası geliyor.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – “İkinci seçimi yaptıracağım” diyor.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Onun kanaati ortada yokken, yeni gelen Meclis Başkan Vekili “Ben
böyle istiyorum, seçimi yenileyeceğim.” diyor. Hangi gerekçeyle yeniliyorsunuz?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Hükûmetin temsilcisi.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Milletin, Meclisin iradesini sizin ortadan kaldırmaya hakkınız var
mı? Böyle bir yetkiniz var mı? Bu bir usul tartışması değil, oylayarak,
tavrınızın usule uygun olduğunu oylattıramazsınız, yaptığınız şey yanlış,
hukuka aykırı. Aranızda çok değerli hukukçular var. Eğer diyorsanız ki “Bir
problem oluştu, bu problemin çözümüne Anayasa’da yer yok, bu problemin çözümüne
usul hukukunda yer yok, bir usul ittihaz etmemiz gerekiyor, bir içtihat ortaya
koymamız gerekiyor.” bunu tek kişi olarak sizin vazetmeye hakkınız yok Sayın
Başkan. Diyelim ki -Sayın Oktay Vural’ın sorusunu burada size soruyorum- şimdi yenileyeceğiniz
ikinci tur oylamada sonuçlar değişti, iptal ettiğiniz sonuçta en yüksek oyu
alan birinci kişinin oyu değişti, ne yapacaksınız, nasıl çözeceğiz o zaman
sorunu? Yani şu anda 263 oy alan isim değişti, nasıl adaleti temin etmiş
olacaksınız? Veya yenilediğiniz ikinci tur oyda bir aday 276’yı aldı, sonucu
nasıl ilan edeceksiniz, ikinci turda seçilmiş mi olacak o zaman?
Değerli
arkadaşlar, bizim teklifimiz şu: Bir problem doğmuştur. Bu problemin doğmasında
bir kusur aramıyoruz, bir kötü niyet aramıyoruz. Arzu ederdik ki Adalet ve
Kalkınma Partisinin, iktidar partisi grubunun sayın milletvekilleri burada
olsalardı, oylarıyla, iradeleriyle böyle bir problemin doğmasına engel
olsalardı ama anlaşılıyor ki başka işler var, burada sonuçta 263 tane veya 265
tane sayın iktidar partisi milletvekili var, en az 50-60 tanesi burada değil.
Burada olacağınız bir günde seçimi yapalım. Yarına erteleyelim bu seçimi. “Ben
yaptım.” demekle olmaz Sayın Başkanım. Burada, hukuku ihlal ederek, kendi İç
Tüzük’ümüzü ihlal ederek hukuk kuramazsınız. Kurduğunuz hukuk eğer tartışmaya
sebep oluyor, adalet duygusunu rencide ediyorsa doğru yapmıyoruz demektir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Anayasa’ya da aykırı.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Dolayısıyla bir sorun oluşmuştur. Aranızda çok değerli hukukçular
vardır. Her şeyden önce, Başkanlık Divanında bir ihtilaf yaşıyorsunuz, Başkan
Vekili değiştiğine göre, bir ihtilaf yaşıyorsunuz. Önce bu ihtilafınızı
çözmeniz ve bir sonuca ulaşmanız lazım, o sonucu getirip Genel Kurula sunmanız
gerekir. Her ihtilafta iktidar partisi grubuna ait bir sayın başkan vekilinin
gelip bu kürsüye çıkarak sorun çözmeye kalkması, bu hak değil, bu şık değil, bu
güzel değil, bu çoğunluk sultasıdır, bu “Ben yaptım.” dayatmasıdır, bu olmaz
değerli arkadaşlar. Bunu yaparsınız ama gerçekten, yani beni bağışlayın, komik
duruma düşersiniz. Hani küçükken, çocukken bir oyun oynardık, birdirbir diye,
birincinin yaptığı kuraldı. Birinci atlarken dokunursa sen de dokunacaksın,
düşerse sen de düşeceksin ve birincinin yaptıklarına etraftaki seyirciler
gülerdi çünkü birincinin yaptığını yapamayan arkadan gelenler yatarlar, ebe
olurlardı. Şimdi, böyle bir duruma bu Meclisi alet etmeyelim. Bu komikliklere
düşmeyelim. Sorun olmuştur, bir problem olmuştur. Bakınız, yeni değiştirdiğiniz
Anayasa’da öyle maddeler düzenlediniz ki yönetmelik maddesi gibi, üç sayfa
uzunluğunda madde düzenlediniz. Yani kanun değil, tüzük gibi maddeler
düzenlediniz ama anlaşılıyor ki bu ihtimali göz ardı ettiniz, öngöremediniz. En
yüksek oy alan ikinci şahsın belirlenmesinde bir usul ifade edemediniz,
belirleyemediniz.
Şimdi bu oluşan
problemi çözmek noktasında Sayın Meclis Başkan Vekilinin bu tavrı doğru
değildir. Bu tavırda inat eder, bu seçimi yaparsanız, yani Anayasa Mahkemesi
gibi sistemin denge ve denetimini sağlayacak kilit taşı mahiyetindeki bir
kurumun kuruluş yapısına hile karıştırmış olursunuz. Bunu yapmayın, tavsiye
etmeyiz. Yarın gelin, yarın seçiminizi yapın. Milletvekillerinizi getirin
“263-1-1”i değil, doğrudan 276’yı bulun veya Meclis Başkanlığı olarak bir
müzakere yapın, bir karara varın, bir tutanağı getirin, problemin çözümü
noktasında Divan olarak neyi önerdiğinizi bu Genel Kurula sunun, Genel Kurul
kabul etsin, onun üzerine bir çözüm üretilsin. Yoksa burada kalkıp da –örneği
de yok- “İşte bir
sorun var, bu sorunu çözmek bu Genel Kurulun onurudur, onun için
böyle yapalım.” diyerek meseleyi geçiştiremezsiniz, bu doğru olmaz. Biz, bir
usul tartışması mahiyetinde değil ama Sayın Meclis Başkan Vekilinin bu tavrını
doğru bulmuyoruz. Her defasında da böyle, soruna ulaşan her tartışmada, iktidar
partisi grubuna ait bir başkan vekilinin gelip, bazen de Meclis Başkanının
gelip bu kürsüye çıkarak bu Genel Kurula dayatma yapmasını, demokrasi adına,
hukuk adına şiddetle reddediyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Kınıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu sebeple tekrar ediyorum: Şimdi, ikinci turu
hangi sebeple iptal ediyorsunuz? Hangi usul hatasından dolayı iptal
ediyorsunuz? İptal ettiğiniz ikinci turun yeni oylamasında müktesebi nasıl
koruyacaksınız? Birincinin aldığı oy değişirse, en fazla oyu alan kişi
değişirse, bu milletvekillerinin iradesine ipotek mi koyuyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Şandır, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Eğer şimdi yenileyeceğiniz
turda birinci düzeyde oy alan, en fazla oyu alan isim değişirse oluşacak sonucu
nasıl çözeceksiniz? Bir problemi çözerken daha büyük bir problemin içine düşme
ihtimalini göz ardı edemezsiniz. Onun için, bu problemin çözümünde önce
Başkanlık Divanı kendi arasında tartışsın, sonra o tartışmayı Genel Kurula
sunsunlar, buldukları çözüm Genel Kurul tarafından kabul edilirse o çözümün
üzerinde yürünsün.
Bu sebeple, bu
seçimin yarına ertelenmesini, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak teklif
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
Lehte, Yozgat
Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bekir Bey, Anayasa’ya seni üye seçelim!
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlık Divanının tutumu
lehinde söz aldım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yapılan seçim
sırasında, ikinci tur oylamayı bitirip üçüncü tur oylamaya Anayasa’nın geçici
18’inci maddesi çerçevesinde geçilmesi için ortaya çıkan bir konuyu
tartışıyoruz. Şimdi, Anayasa’nın 18’inci maddesinin ilgili kısmı: “…ilk
oylamada üye tamsayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tamsayısının salt
çoğunluğu aranır;” diyor. İlk oylamayı yaptık, üçte iki bulunamadı. İkinci tur
oylamayı yaptık, salt çoğunluk da bulunamadı. Tabii, üçüncü tura geçebilmek
için hüküm devam ediyor: “…ikinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa bu
oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır;” diyor. Birinci
olan belli ama ikinci sırada 2 tane adayın ikisi de 1’er oy aldı, eşit oy
çıktı. Ortada fiilî bir durum var.
Anayasa’da benzer
konularda ne var diye baktığımızda, Anayasa’nın 94’üncü maddesinde, Meclis
Başkanının nasıl seçileceğine dair hüküm var. Şimdi bakıyoruz, orada da Meclis
Başkanının “İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki, üçüncü oylamada üye
tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa
bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü
oylamada en fazla oy alan üye, Başkan seçilmiş olur.” diyor 94. Şimdi, burada
baktığınızda eşit çıktığı zaman nasıl bir hâl çaresi aranır, Anayasa 94
öngörmemiş. Değişmeden önce Cumhurbaşkanı seçimine dair Anayasa’nın ilgili
maddesi vardı, o da bunun aynısıydı. Şimdi, orada da bir hâl çaresi buna
öngörmemiş.
Peki, böyle
durumlarda Meclis ne yapıyor? Ona göre Meclisin uygulamaları var. Şimdi
bakıyoruz, İç Tüzük’ümüzün 146’ncı maddesine bakıyoruz. Orada “Oya konulan
bütün hususlar, -şimdi oya koyuyoruz, seçim yapıyoruz, işte, belli şartlar
aranıyor- Anayasada, kanunlarda veya İçtüzükte ayrıca hüküm yoksa,
toplantıya katılan milletvekillerinin salt çoğunluğuyla kararlaştırılır. Salt
çoğunluk belli bir sayının yarısından az olmayan çoğunluktur.” ifadesi yer
alıyor.
Şimdi, özel hüküm
var mı bu konuda? Geçici madde 18 özel hüküm, yani karar nisapları bakımından
bir özel hüküm. Diyor ki: İşte, ilk turda 367, ikinci turda 276, üçüncü turda
en fazla oy. Dolayısıyla buradaki genel karar nisabını arayamayız, aramamız da
mümkün değil. Ama şimdi bu karar nisabı… Kanunları biz oyluyoruz. Kanunları
oyladığımızda ne diyor? İşte, karar nisabı aranıyor. Çıkmadı, o zaman neye göre
Meclis Başkanlık Divanı karar nisabı çıkmayan bir maddeyi ikinci defa oya
sunuyor veya kanunu karar nisabı çıkana kadar oylamayı tekrar ettiriyor? Ona
dair Meclis İç Tüzüğü’nde bir hüküm var mı? Bakıyorum, yok. Ama biz de
biliyoruz ki, Meclisin bütün uygulamalarında böyle sonuçlar var ve 146 ve
Meclisin ortaya koyduğu teamül böylesi durumda bir uygulamayı ortaya getiriyor.
Şu anda ortaya çıkan durum da bu. 1 Mart Tezkeresi
bunun bir istisnası. Bana göre o gün Meclis Başkanlık Divanının tutumu 146’ya
aykırıydı, yenilenmesi lazımdı. Meclis Başkanlık Divanı 146’ya aykırı -bana
göre- hareket etti ama 146 çok açık. Bugüne kadar Meclis aranan karar nisapları
çıkmadığında nasıl bir uygulamayı deruhte ediyorsa Meclis Başkanlık Divanı da
oylamayı tekrar etmek suretiyle aynı usulü uygulamaktadır.
Bu nedenle,
Başkanlık Divanının tutumunun doğru olduğunu ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar nisabı değil o, toplantı yeter sayısı, yanlış söylüyorsun!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, Başkanlık
Divanının bir kararı var mı?
BAŞKAN –
Başkanlık Divanının toplanması yok.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Açıkladı ya efendim baştan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Var mı Başkanlık Divanı kararı?
Daha önceki
Başkan Vekili nereye gitti efendim?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, size bir sorum olacak.
BAŞKAN – Evet?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) - Sonucu açıklarken seçimin hangi turda yapıldığını açıklayacaksınız,
ikinci turda mı, üçüncü turda mı? Eğer seçimin ikinci turda yapıldığını
açıklarsanız, geçen oylamayı neye göre iptal ettiğinizi savunacaksınız? Eğer
üçüncü turda yapıldığını açıklarsanız, üçüncü tura geçiş için şartlar
oluşmamıştır, o şartların oluşmadığı bir üçüncü turu nasıl yaptıracaksınız?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tutumumda bir değişiklik söz konusu
olmamıştır.
VII.- SEÇİMLER (Devam)
B) Anayasa Mahkemesi Üyeliklerine
Seçim (Devam)
1.- Anayasa Mahkemesine üye seçimi (Devam)
BAŞKAN – Şimdi
ikinci oylamayı tekrarlayacağım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Olmaz, bu şekilde olmaz! Yapmayın bunu!
BAŞKAN –
Tekrarlanan bu oylamada…
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, olmaz!
BAŞKAN – …Anayasa
Mahkemesine üye seçilebilmek için…
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, olmaz!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – …üye tam
sayısının salt çoğunluğu, yani 276 oy aranacaktır.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Sayın Başkanım, tasnif heyetine bizi seçtiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, grupları görmezlikten gelemezsiniz öyle.
BAŞKAN –
Görüyorum, buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Lütfen! Böyle bir şey olur mu Nevzat Bey! Yani, “siz konuşun,
konuşun, ben dediğimi yaparım!” Böyle bir şey olur mu!
BAŞKAN – Böyle
bir şey yok.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Nasıl olacak başka türlü?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Şimdi siz hangi tur oylamayı yeniliyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - İkinci tur oylamayı.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Peki, ikinci tur oylamada 276 çıkınca…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Açıklayacağız
efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – …üçüncü tura geçilmeyecek.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Kim dedi
“Geçilmeyecek.” diye?
OKTAY VURAL
(İzmir) – O zaman ikinci turun, bugün yaptığınız tartışmanın anlamı ne oluyor?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Yok böyle bir şey.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Attığınız adımı bilmiyorsunuz! Böyle bir şey olur mu ya? 276 olmadığı
için biz üçüncü tura gidiyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, hayır…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sorun buradadır. Yapamazsınız! Fiili durumdur.
BAŞKAN – Hayır…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Keyfi olarak oraya oturmanız da mümkün değildir. Meclis Başkanlığının
sizi görevlendirdiğine dair bir yazısı var mıdır? Var mıdır yazınız?
SUAT KILIÇ
(Samsun) – 276 olursa seçilmiş sayılır, bulamazsak üçüncü tura geçilir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, burada adayın biri belli olmuş.
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Burada, yok! Geldim, oturdum; yok öyle! Görevlendirilmediniz siz bu
oturumu yönetmek için.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Burada yapılacak şey bu iki aday arasından seçim yapmak çünkü
birincisi belli ikincisi belli değil. Dolayısıyla bana göre bu 2 kişi arasından
ya kura çekilmesi lazım ya...
OKTAY VURAL
(İzmir) – Burası sizin ilçe kongreniz değil!
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim bakın, burada birinci aday belli ikinci aday için seçim
yapmanız lazım, o zaman iki kişi arasında yapmanız lazım yani doğrusu bana göre
bu.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Genç.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Sayın Başkanım müsaade ederseniz bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN – Buyurun
Efendim.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Sayın Başkanım, biraz önce ikinci tur oylama sırasında
tasnif heyetini oluşturdu oradaki Başkan Vekilimiz ve ben tasnif heyetinde
görev aldım. Şimdi orada biz 5 arkadaş tasnif heyetinde bu ikinci tur oylamanın
neticelerini yazdık yani bunu nasıl geçersiz sayıyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hangi yetkiye göre?
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Biz figüran olarak mı oraya oturduk?
BAŞKAN –
Estağfurullah…
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Yani figüran olarak mı oturduk oraya?
BAŞKAN –
Estağfurullah… Estağfurullah…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sizin yetkiniz yok efendim, iptal etmeye yetkiniz yok. Böyle bir
karar yok ki.
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bakın…
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan şaibeli seçim olacak, yapmayın! Anayasa Mahkemesine
hâkim seçiyoruz, yapmayın!
BAŞKAN – Sayın Anadol…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Seçimi siz yapamazsınız! Seçimi siz nasıl yapıyorsunuz ya?
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesine üyeyi siz seçiyorsunuz. Sizin
vermiş olduğunuz bir karar var… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Ne biz seçmesi canım! Kimseyi kandırmayın, siz seçiyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın
Vural lütfen… Sayın Vural lütfen…
Saygıdeğer
arkadaşlar, seçilen 3 aday arasından -oylamayı- saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu seçiyor. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hiç de öyle değil! Hiç öyle değil!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Öyle değil!
BAŞKAN – Lütfen
arkadaşlar, kendi konumunuzu lütfen tartışmayın. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler) Lütfen arkadaşlar, lütfen…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Meral Akşener Divandan
niye çekildi? Siz niye oturdunuz? Hangi yetkiye dayalı olarak?
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, zaman zaman başkan
vekilleri arasında görev değişimi, nöbet değişimi olur, buradaki durum budur.
OKTAY VURAL (İzmir)
– Efendim olmaz, olamaz!
BAŞKAN – Sayın
Başkan Vekilimiz, yöneten arkadaşımız benden rica etmiştir, ben de geldim, şu
anda oturuma devam ediyorum. Meclisin…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim güvenimiz yok yapacağınız seçime.
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Belki bir aday lehinde geldiniz siz.
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlar, Meclisin yapmış olduğu çalışmaların hiçbirinin
diğerinden bir farkı yoktur.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yoksa niye değiştirdiniz?
BAŞKAN – Filan
zaman olduğu zaman filan Meclis Başkan Vekili arkadaş ayrılır, filan arkadaş
olduğu zaman olur, filan zaman olduğu zaman olmaz...
OKTAY VURAL
(İzmir) – Niye değiştirdiniz?
BAŞKAN - Böyle
bir yaklaşım olmaz! Meclisin kuralları her zaman için geçerlidir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Bu uygulamanın emsali var mı, emsali?
BAŞKAN – Sayın
kâtip üyelerin yerlerini almalarını rica ediyorum…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bakın, bu fiilî dayatmanız kabul edilemez!
ASIM AYKAN (Trabzon)
– Hadi oradan!
BAŞKAN – Dayatma
yok Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Dayatmanız kabul edilemez!
BAŞKAN – Ben,
normal işleme devam ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Tasnif komisyonu seçilmiştir. Tasnif komisyonu “276 çoğunluk
sağlanamamıştır.” demiştir.
BAŞKAN – Tamam…
OKTAY VURAL
(İzmir) - Siz bunu yok sayamazsınız.
BAŞKAN – Hayır,
ben yok saymıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Nasıl?
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Gereğini yapıyor efendim.
BAŞKAN – Bak,
tekrarlıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Tekrarlayamazsınız.
BAŞKAN – Meclisin
alacağı karar için Meclise bu fırsatı tanıyorum…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Tekrarlayamazsınız. Ya 276 tutarsa ne yapacaksınız?
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Vural, istirham ediyorum…
Sayın
milletvekilleri, birinci oylamada…
OKTAY VURAL (İzmir)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Ben sizi
dinledim efendim, lütfen…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bakın, yaptığınız bu parti devleti…
BAŞKAN – Hayır,
hayır efendim…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Anayasa Mahkemesine üye seçiyorsunuz…
BAŞKAN – Lütfen…
Lütfen…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Parti memuru seçmiyorsunuz, özen gösterin!
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Vural, lütfen…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yarına kadar bekleyin…
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Vural, lütfen efendim, istirham ediyorum…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Böyle bir şey olmaz ya!
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Vural, istirham ediyorum… Bakınız…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Ne istirham ediyorsunuz?
BAŞKAN – Belki
kızgınlıkla siz söylediklerinizin farkında değilsiniz, lütfen…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Neyi istirham ediyorsunuz? Ben size istirham ediyorum ya…
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Sayın Başkan, Anayasa Mahkemesini AKP’nin yüksek disiplin kurulu
hâline döndürüyorsunuz…
BAŞKAN – Lütfen,
lütfen Sayın Anadol, lütfen…
ASIM AYKAN
(Trabzon) – Oylamaya geçin efendim, oylamaya geçin…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sekiz saat bekleseniz ne olacak yani?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün veya Anayasa’nın hangi maddesine istinaden
seçimi yeniliyorsunuz, bunu lütfen açıklayın.
BAŞKAN – Evet,
saygıdeğer milletvekilleri…
Teşekkür ediyorum
Sayın Şandır.
İkinci oylamada
kullanılacak üç mühürlü birleşik oy pusulası ve zarfları sayın kâtip üyelere
teslim edilsin..
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, yapamazsınız bunu…
BAŞKAN –
Oylamanın sayım ve dökümü için ad çekmek suretiyle 5 kişilik bir tasnif
komisyonu tespit ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - AKP Anayasa Mahkemesine üye atıyor, parti devleti oluşuyor…
BAŞKAN – Lütfen
arkadaşlar…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Siz zorbalık yapıyorsunuz!
BAŞKAN – Sayın
Hüseyin Tayfun İçli, Eskişehir….
K. KEMAL ANADOL
(İzmir)- Yok, yok…
BAŞKAN – Tamam
efendim….
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bir dakika… Tayfun Bey buradaysa onun adına nasıl karar veriyorsun?
BAŞKAN – Sayın
Mehmet Sayım Tekelioğlu, İzmir…
OKTAY VURAL
(İzmir) – AKP Genel Merkezinden size gönderilen talimatı uyguluyorsunuz…
BAŞKAN – Sayın
Erol Tınastepe, Erzincan….
OKTAY VURAL
(İzmir) - Anayasa Mahkemesine üye seçmiyorsunuz siz!
BAŞKAN – Sayın
Fazlı Erdoğan, Zonguldak…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Seçime hile karıştı.
BAŞKAN – Sayın
Ali Koçal, Zonguldak…
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, bu seçimi yaparsanız, AKP katılır sadece. Seçilecek
üye, AKP’nin Anayasa Mahkemesi üyesi olur.
BAŞKAN – Sayın
Cevdet Selvi, Kocaeli…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Zaten katılmıyorsunuz siz ki! Neyi söylüyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın
Hüseyin Gülsün, Tokat…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bir üye seçiminde bile demokratik davranmıyorsunuz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bu seçilen üye, Anayasa Mahkemesi üyesi olmaz; o, AKP’nin disiplin
kurulu üyesi olur.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Böyle bir rezalet olmaz!
BAŞKAN – Sayın
Orhan Ziya Diren, Tokat…
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ayıp, ayıp!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Böyle bir rezalet olmaz!
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – İkinci turu nasıl geçersiz kılıyorsunuz ya?
BAŞKAN – Sayın
Ahmet Aydoğmuş, Çorum…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Zorla Meclis Başkan Vekilinin yerine oturuyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Aydoğmuş burada mı efendim?
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Recep Tayyip Erdoğan…
BAŞKAN – Sayın
Alev Dedegil, İstanbul…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım… Sayın Başkan… Sayın Başkan, Divanda muhalefet temsil
edilmiyor.
BAŞKAN – Sayın Zeyid Aslan, Tokat…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Divanda muhalefet temsil edilmiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gelsin efendim.
BAŞKAN – Bir
Başkanlık Divanı üyesi varsa, arkadaşımız geçsin; biri yerini versin, kâtip
üyelerden birisi gelsin.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Var var. Murat Bey, geçin.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – “Kâtip üye” sıfatıyla bulunuyor ki o da orada.
BAŞKAN – Sayın
Hayrettin Çakmak, Bursa…
Sayın Çakmak…
Sayın Çakmak…
Sayın Onur Öymen, Bursa…
Sayın Sadık Badak, Antalya…
Sayın Badak…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bu Anayasa Mahkemesi üyesi orada nasıl görev yapacak şimdi?
Başlangıcı şaibeli olan bir adam orada nasıl görev yapacak? Yazık ona, yazık
ona! Seçtiğiniz kişiye yazık!
BAŞKAN – Sayın
Metin Çobanoğlu, Kırşehir…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Görevi boyunca hep şaibeli olacak.
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Yazıklar olsun Başkan size, yazıklar olsun! Lütfen tarafsız
davranın.
BAŞKAN – Sayın
Bayram Ali Bayramoğlu, Rize…
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Burası AKP’nin genel kurulu değil.
BAŞKAN – Sayın
Mehmet Arif Demir, Mardin…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Burada Başkan, burada, Arif Demir burada.
BAŞKAN – Tasnif
Komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon sıralarındaki
yerlerini alacaklardır.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Grup başkan vekili seçin kendinize.
BAŞKAN – Şimdi
oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(CHP
milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk etti)
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı?
Sayın
milletvekilleri, oylama işlemi tamamlanmıştır.
Oy kutuları
kaldırılsın.
Tasnif Komisyonu
üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.
Tasnif Komisyonu
üyelerinin isimlerini okuyorum: Hüseyin Gülsün, Tokat Milletvekili; Ahmet Aydoğmuş, Çorum Milletvekili; Alev Dedegil,
İstanbul Milletvekili; Zeyid Aslan, Tokat
Milletvekili; Mehmet Halit Demir, Mardin Milletvekili.
(Oyların ayrımı
yapıldı)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir,
okuyorum:
“Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nın 146’ncı ve geçici 18’inci maddeleri gereğince
Sayıştay Genel Kurulunca gösterilen 3 aday içinden Anayasa Mahkemesine
seçilecek 1 üye için yeniden yapılan ikinci oylamaya 230 üye katılmış,
kullanılan oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz
olunur.
Tasnif Komisyonu
Üye |
Üye |
Üye |
Hüseyin Gülsün |
Ahmet Aydoğmuş |
Alev Dedegil |
Tokat |
Çorum |
İstanbul |
Üye |
|
Üye |
Zeyid Aslan |
|
Mehmet Halit
Demir |
Tokat |
|
Mardin |
Hicabi Dursun :190
Rıdvan Güleç :
31
Cavit Özkahraman : 8
Boş :
1
Toplam :
230
Saygıyla arz
olunur.”
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, bu sonuca göre Anayasa’nın geçici 18’inci maddesinde
öngörülen üye tam sayısının salt çoğunluğu bulunamamıştır.
Şimdi üçüncü
oylamaya başlıyoruz.
Biraz önce
yapılan ikinci oylamada en çok oy alan iki aday için şimdi üçüncü oylama
yapılacak ve bu oylamada en fazla oy alan aday Anayasa Mahkemesine üye seçilmiş
olacaktır.
İkinci oylamada
en çok oy alan iki adayın adlarını soyadlarının alfabetik sırasına göre
okuyorum: Hicabi Dursun, Rıdvan Güleç.
Sayın kâtip
üyelerin yerlerini almalarını rica ediyorum.
Üçüncü oylamada
kullanılacak mühürlü birleşik oy pusulaları ve zarflar sayın kâtip üyelere
teslim edilsin.
Oylamanın sayım
ve dökümü için ad çekmek suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonunu tespit ediyorum.
Ahmet İnal,
Batman…
Arkadaşlar, önce
bir oturalım da, tasnif komisyonu üyelerini bir tespit edelim.
Ayhan Sefer
Üstün, Sakarya…
Sayın Yusuf Ziya İrbeç, Antalya…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Başkan, ne çabuk hazırladınız bastınız, oraya basılı evrakı
koydunuz, daha açıklamadan, ağzınızdan çıkmadan isimler? Bu nasıl Meclis, Başkanım!
BAŞKAN – Sayın
Rasim Çakır, Edirne…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Böyle bir şey olur mu ya!
Arkadaşlar, daha
Başkan yeni okudu, isimler basılmış buraya konmuş, böyle bir şey olabilir mi,
nasıl Meclis burası!
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, istirham ediyorum arkadaşlar, lütfen oturur musunuz
ya! İstirham ediyorum ya! Lütfen arkadaşlar ya! Lütfen…
Sayın Recep
Taner, Aydın…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, siz okumadan evvel bunlar
basılmış oraya gelmiş, böyle bir şey olabilir mi!
BAŞKAN –
Arkadaşlar, evraklar önceden basılı zaten. Lütfen…
Sayın Özkan
Öksüz, Konya…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Başkan, yakışmıyor!
BAŞKAN – Lütfen…
Lütfen Hüseyin Bey… Lütfen…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Başkanım, böyle bir şey olabilir mi ya!
BAŞKAN –
Arkadaşlar…
Sayın Birnur Şahinoğlu?
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Sayın Öksüz burada Sayın Başkan.
BAŞKAN - Kim
burada?
SUAT KILIÇ
(Samsun) - Sayın Öksüz.
BAŞKAN -
Arkadaşlar, lütfen “Buradayım” deyin, istirham ediyorum ya!
Sayın Birnur Şahinoğlu? Sayın Şahinoğlu?
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Başkan, daha okumadan evraklar orada!
BAŞKAN - Sayın
Rüstem Zeydan?
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Ya arkadaş, olur mu böyle bir şey ya!
SONER AKSOY
(Kütahya) – Divan çalışıyor.
BAŞKAN – Sayın
Akif Ekici?
Sayın Yüksel Coşkunyürek?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Başkanın ağzından çıkmadan orada hazır
ama.
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Rüstem Zeydan burada.
BAŞKAN - Kim
burada?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Rüstem Bey burada.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, “Buradayım” demek zahmetine niye katlanmıyorsunuz!
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Yakışmıyor bu Başkan, yakışmıyor size!
BAŞKAN – Sayın
Yüksel Coşkunyürek? Sayın Coşkunyürek?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Tutanak okunmadan en son oylanan oy pusulası nasıl basılıyor yahu?
BAŞKAN – Sayın
Bekir Aksoy?
Sayın İbrahim
Mete Doğruer? Burada.
Sayın Cemaleddin Uslu?
Sayın Taha Aksoy?
Sayın Önder Sav?
Sayın Alaattin Büyükkaya?
Sayın Emine Ayna?
Sayın Burhan Kayatürk? Sayın Kayatürk burada.
Sayın Ali Topuz?
Sayın Mehmet
Cemal Öztaylan?
Sayın Suat Kınıklıoğlu?
Sayın Haluk İpek?
Burada.
Sayın Burhan Kayatürk, Sayın Haluk İpek, Sayın İbrahim Mete Doğruer, Sayın Özkan Öksüz, Sayın Rüstem Zeydan.
Tasnif
Komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon sıralarındaki
yerlerini alacaklardır.
Şimdi, oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oylama işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kutuları
kaldırılsın.
Tasnif Komisyonu
üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.
Tasnif Komisyonu
üyelerinin isimlerini tekraren okuyorum: Burhan Kayatürk,
Ankara; Haluk İpek, Ankara; İbrahim Mete Doğruer,
Osmaniye; Özkan Öksüz, Konya; Rüstem Zeydan, Hakkâri.
(Oyların ayrımına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın
Burhan Kayatürk? Sayın Burhan Kayatürk?
Sayın Tasnif
Komisyonu üyeleri, lütfen bekleyin efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Tasnif Komisyonu eksik.
BAŞKAN – Bir
dakika arkadaşlar, çağırıyorum arkadaşımızı.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Tasnif Komisyonu eksik Sayın Başkan, yok, 1 kişi yok.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan, bu Komisyon çalışamaz, 1 tane eksik değil mi?
BAŞKAN – Beşinci
üyeyi tekraren okuyacağım, o arkadaşımız yok.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ya, sayım başladı, kura çekiyorsunuz!
BAŞKAN – Sayın
Abdullah Veli Seyda? Yok.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ya, Sayın Başkanım, biraz ciddi olalım, sayım başladı, siz kura
çekiyorsunuz.
BAŞKAN – Kura
çekiyorum efendim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bu kadar olmaz yani!
BAŞKAN - Sayın
Kadir Tıngıroğlu, Sinop… Buyurun efendim.
Sayın Kadir Bey,
buyurun efendim!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Niye azarlıyorsunuz milletvekilini canım?
BAŞKAN – Sayın
Burhan Kayatürk olmadığı için yerine tekraren kurayla
Sayın Tıngıroğlu seçilmişlerdir.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bir köyde aza seçimi bile böyle olmaz ya! Bu kadar gayriciddi bir şey…Komisyon oluşmamış… Bu kadar gayriciddi
bir şey olur mu be! Yazıklar olsun! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Böyle
seçim olur mu ya! Komisyon oluşmamış… Partilerin ilçe kongresindeki seçim bile
böyle olmaz be! Yazıklar olsun be! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar…
Buyurun...
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Şuna bak ya!
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) – Ne bağırıyorsun!
BAŞKAN – Sayın Zeydan, lütfen efendim...
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bizim köydeki aza seçimi bile daha dürüst oluyor! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Gayriciddi bir yaklaşım!
Başkanım, olur mu
ya? Böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN – Sayın
İnce, yedek üye seçtik efendim. Lütfen…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Başkanın yaptığının yanında bu bir şey değil ki, asıl usulsüz olan
Başkanın tutumu. Başkan zaten uyuyor mu ki İç Tüzük’e?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Tramvay demokrasisi böyle bir şey işte. İleri demokrasi bu! Daha bir tasnif heyeti..
Doğru düzgün sayamıyorsunuz bile şeyleri. Sayıma başlamışlar, komisyon
oluşmamış daha… Ayıptır ya! Böyle şey olur mu ya! Oluşur, güzelce otururlar
sayarlar. Böyle bir şey olur mu ya!
(Oyların ayrımına
devam edildi)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayıma gerek yok Sayın Başkan, zaten sonuç belli değil mi? Elinizde
değil mi sonuçlar?
BAŞKAN – Ben
bilmiyorum. Siz biliyorsanız onu bilmiyorum Sayın Vural.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Her ihtimale karşı tutanak yok mu Sayın Başkan?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hiç gerek yok, rakamı yazın oraya!
BAŞKAN – Sayın
başkanlar, lütfen...
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bu ne yahu! İki tane oy pusulası... Olası iki duruma göre oy
pusulası önceden basılmış. İleri demokrasi örnekleri! Tutanaklar da vardır
belki, hazırdır. Hazır tutanak yok mu?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Vardır, vardır! Her türlü seçim ayarlanır!
(Oyların ayrımına
devam edildi)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir,
okuyorum:
“Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nın 146’ncı ve geçici 18’inci maddeleri gereğince
Sayıştay Genel Kurulunca gösterilen 3 aday içinden Anayasa Mahkemesine
seçilecek 1 üye için yapılan üçüncü oylamaya 265 üye katılmış; kullanılan
oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz
olunur.
Tasnif Komisyonu
Üye |
Üye |
Üye |
Kadir Tıngıroğlu |
Haluk İpek |
İbrahim Mete Doğruer |
Sinop |
Ankara |
Osmaniye |
Üye |
|
Üye |
Özkan Öksüz |
|
Rüstem Zeydan |
Konya |
|
Hakkâri |
Hicabi Dursun: 256
Rıdvan Güleç: 6
Boş: 2
Geçersiz: 1”
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bravo Sayın Başkan, iyi seçim yaptınız! Bravo ileri demokrat Sayın
Başkan!
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, bu sonuca göre Sayın Hicabi
Dursun üçüncü oylamada 256 oyla Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – AKP Mahkemesi!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – AKP Mahkemesi!
BAŞKAN –
Milletimiz için ve Anayasa Mahkememiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.25
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer
alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı
ile Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları’nın
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/818) (S. Sayısı: 523)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, diğer işlerde de komisyonların bulunmayacağı
anlaşıldığından kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 7 Ekim 2010 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve aziz
milletimize hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.40